30
Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi D 8 am 8 ILAHIYAT FAKULTESI DERGISI Hakemli Dergi ClLT: IV SAYI: 2 DiY ARBAKIR - 2002

DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

  • Upload
    others

  • View
    3

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8

ISSN 1303-5231

DiCLE ÜNiVERSiTESi D 8 am 8

ILAHIYAT FAKULTESI • •

DERGISI

Hakemli Dergi

ClLT: IV SAYI: 2

DiY ARBAKIR - 2002

Page 2: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

FAKÜLTE YAYlN KURULU

D. Ü. ilahiyat Fakültesi Adına Sahibi: De kan

Prof.Dr. Alıdulbaki TURAN

Yayın Komisyonu: Doç Dr. Muhammet ÇELİK (Başkan)

Editör: Doç.Dr. İbrahim COŞKUN Üye: Doç.Dr. Abdurrahman ACAR

Bilgisayar Dlıgi ve Mizanpaj: Doç.Dr.İbrahim COŞKUN

Son Okuma: Doç.Dr.Mesut ERDAL

Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8

ISSN 1303-5231

Baskı: D.Ü. Matbaası

Baskı Tarihi: 15/12/2002 DİYARBAKIR

Page 3: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

İşARi TEFSİRİN SINIRLARI

VE

ELMALILI HAM.Di y AZlR'DA İşARi TEFSİR

Doç.Dr. Muhammed ÇELİK*

THE BORDERS OF İNSPRATİC EXPLANATİON

AND İNSPRATİC EXPLANATİON OF ELMALILI HAMDİ Y AZIR

"Işari Tefsir" is a sort of the understand ing studies of Kur'an. In our sources we see that "Işari Tefsir", whch know restricted to "sufı tefsir", has a extensive domain including "sufi tefsir" too. For validity of this sort of tefsir he has to befıt to "zahir tefsir." In this article wetried to show that "İşari Tefsir" is not cosist of "Sufi Tefsir" giving examples from M. Haındi Yazır's tefsir naıned "Hak Dini Kur'an Dili" by the majority ofvotes.

GİRİŞ

Kur'an-ı Kerim, nüzfile başlamasıyla beraber, gündemin birinci maddesine oturarak inisiyatifi ele almış, mürnin münkir hemen herkesin dikkat ve meraklarını çekmiştir. Bundan itibaren, aniaşılmak ve yorumlanmak üzere bahse konu olmuştur. Bu yöndeki faaliyetler, ilk zamanlarda "te'vil", daha sonra genellikle "tefsir" adıyla anılmıştır.

İlk müfessir Hz. Peygamber'e ve vahiy atmosferini yaşamaya mahzar olan sahabeye dayanan rivayet ağırlıklı tefsire, sonraları çoğunlukla bu rivayetlere aykırı düşmeyecek şekilde akıl ve tefekkürün daha bariz bir tarzda devreye girmesiyle dirayet tejsiri katılmıştır. Kur'an, aniaşılmak ve amel olunmak için geldiğini açıkça bildirmektedir. "Biz, Kur'an'ı aniaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırdık. Öğüt alan var mı?" 1 Bu itibarla, içtimai tefsir, lügavi tefsir, edebi, hukuki ve fenni keşiflere yönelik anlama ve yorumlama gayretleri, duyulan ihtiyaç üzerine kendini belli etmiştir. Bunun

*D. Ü. ilahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi. 1 Kamer (54), 17, 22, 32, 40.

Page 4: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

2 Muhammed Çelik

yanında, usı11 bakımından daha farklı ve daha hususi bir bakış açısını yansıtan işari tefsir adı verilen çalışmalar yapılmış ve bu faaliyetler kesintisiz devam etmektedir. Bunlar, Gazzall'nin (505/1111) deyişiyle Kur'an'ın "kıyısız bir umman2

" olduğunun göstergesidir.

İşari tefsire kaynak gösterilen rivayetlerden biri şöyledir: "Her ayetin bir zahrı, bir de batnı; her harfin bir haddi, her haddin bir matlaı vardır3."

Suyfiti, bu ve buna yakın ınıinadaki hadisleri kaydettikten sonra şöyle der: Zahr ve batn'ın birçok manaları vardır. Ezcümle:

ı. Ay etin batın manasını araştırıp elde edilen manayı zahiri ile karşılaştırınca esas manasma vakıf olunur.

2. Her ayete göre amel edecek bir kavim vardır, ayrıca ona göre amel edecek bir kavim de gelecektir.

3. Ayetin zahiri lafzıdır; batını ise te'vilidir.

4. Ebu Ubeyde şöyle demiştir -ki bu daha isabetli görünüyor-: "Allah Teala'nın, geçmiş toplumları ve onların başlarından geçen olayları anlatmasından ilk etapta (zahir), önceki insanların yok edilmelerini haber verdiği anlaşılır; bu, sadece bir toplumun durumunu anlatmaktır. Bu kıssaların batıni derüni manası ise sonrakilere vaz-u nasihat etmek ve onları, öncekilerin yaptıkları kötülüklerden sakındırmaktır. Aksi takdirde, onlar da öncekilerin başına gelenlerin aynısına maruz kalırlar."

5. en-Nakib, beşinci bir görüş zikretmiştir: "Ayetin zahrı, onun alimiere açıkça görünen manalarıdır. Batnı ise, ayetin ihtiva ettiği sırlardır ki, Allah Teala hakikat erbabını bunlara muttali kılmıştır. Her harfin bir haddi var ifadesinin anlamı; Allah'ın, onun manası için irade ettiği bir sınır var, demektir. Her haddin bir matlaz vardır, ifadesinin anlamı ise; kapalı olan manalardan ve hükümlerden her birini bilmeye,tanımaya ve muradına vakıf olmaya yönelik bir giriş (açık kapı) var, demektir4

."

Suyfiti şöyle devam eder: "Bunu, İbn Ebi Hatim'in Dehhak tarikiyle İbn Abbas'tan tahric ettiği şu rivayet desteklemektedir. işbu rivayette İbn Abbas şöyle demiştir: Kur'an'ın dallan ve fenleri vardır; zahrları ve batnları vardır. Onun harikaları tükenmez; onun nihayetine varılmaz. Onunla rıfk ile yürüyen kurtuluşa erer, ancak ona şiddetle yaklaşan batar. Onda kıssalar, meseller, helal ve haram, nasıh ve mensuh, muhkem ve müteşabih, zahr ve

2 Ebu Hamid Muhammed el-Gazzall, Cevahiru'l-Kur'an, thk. Dr. M. R. Rıza ei-Kabbanl, Beyrfıt, Daru İhyai'I-Ulfırn, 1411-1990,3. baskı, 15.

3 İbn Hibban, Sahih, I, 146; ei-Münavl, Feyzu'l-Kadlr, lll, 54. 4 Celaluddln es-Suyfıtl, el-İtkıln fi Ulfuni'l-Kur'iin, Thk:. M. Ebu'l-Fadl İbrahim, Tehriin, 1343, IV, 225.

Page 5: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

İsarf Te[sirin Sınırları ve Elmalı/ı Hamdi Yazzr 'da iisarf Te[sir 3

batn vardır. Kur'an'ın zahrı tilavettir, batnı ise te'vildir. Onunla ilgili alimlerle sohbet edin, sefihlerden sakının5."

Görüldüğü gibi Ebu Ubeyde ve Suyiiti gibi alimiere göre işiiri anlam geniş kapsamlıdır. Ancak işiiri tefsirin alanının sonraları daraltıldığı ve si1fi tefsirden ibaret olarak görülmeye başladığını görmekteyiz. Mesela, Muhammed Abdulazim ez-Zerkani (1367/1948) işari tefsiri şöyle tarif eder: "İşari tefsir, Kur'an'ı, süliik ve tasavvuf erbabının gördüğü gizli bir işaretten dolayı, ilk anda anlaşılan (zahir) anlamından başkası ile yorumlamaktır6."

Zerkani'nin tanımladığı bu nevi tefsir sübjektif yorumlara açıktır. Bu itibarla, işari tefsirin makbul olabilmesi için aşağıdaki şartları haiz olması gerekir:

1. Kur'an'ın yüce nazmının zahirine aykırı düşmemelidir.

2. Muradın, zahir olmayıp sadece o batın mana olduğunu ileri sürmemelidir.

3. Uzak, saçma sapan yorumlara gitmemektir.

4. Verilen mana, şer' i ve akli bir delille çelişmemelidir.

5. Verilen manayı destekleyen başka bir delil olmalıdır7•

Bu şartları haiz olan işari tefsir makbul olur. Muhammed ez-Zehebi, bu şartları şöyle açıklar: "Buradaki makbulün anlamı, onun red edilmemesidir; yoksa kabulü vacip anlamında değildir. Red edilmemesi konusuna gelince; bir kere o, zahire aykırı olmadığı gibi, lafza zorlama bir anlam vermek de söz konusu değildir. Ona aykırı ve onunla çelişen şer'i bir delil de yoktur. Onu kabul etmenin vacip olmamasının sebebi ise, vecd ve heyecan hallerine özgü olmasıdır. Bu nevi hallere ait şeyler ise delil ve bürhana dayanmaz. Sfrfı bunları içinden hisseder. Ayrıca bu, siifı ile Rabbi arasında bir sırdır. Bu itibarla, o buna sarılabilir ve gereğince davranabilir, fakat başka hiç kimseyi onu kabule zorlamamalıdır8•

İşari tefsir adı altında yapılan sübjektif yorumların kabul edilebilir bir tarafının olmadığı izaha muhtaç bir konu değildir9• "Naslar zahir manalarma göredir. Dolayısıyla, nasların zahiri manalarını bırakıp batı! ehlinin iddiası

5 Suyfitl, İtkfuı, N, 225. 6 Muhammed Abdulaiim ez-Zerkfuıl, Men§hilu1-İrffin fi Ulfuni1-Kur'fuı, el-Kahire, el-Halebl, 1336/ 1918, ll, 78. 7 Zerkfuıl, Men§hilu1-İrfiin, II, 8 I. 8Dr. Muhammed Hüseyn ez-Zehebl, et-Tefslr ve'l-Müfessirı1n, 2. baskı,el-Kahire, Dfuu'l­Kitabi'l-Haöıs, J396/l976, II, 378. 9 Bkz Suyfitl, itkan, N, 223.

Page 6: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

4 Muhammed Çelik

olan yorumlara sapmak ilhaddır10." "Naslar zahirierine göre değerlendirilmekle beraber naslarda bir takım incelikleri bildiren gizli işaretler de vardır; bu işaretler, sülı1k erbabına açılır. Bu işari manalarla, murat olan zahir mana arasını uyuşturmak mümkündür. Bu, imanın kemalinden, mahza İrfandan kaynaklanan bir durumdur11

."

İşari tefsirin bir özelliği de çoğunlukla orijinal oluşudur. Kur'an'ın hedeflerinden biri körü körüne taklitten sakmdırmaktır12• Nitekim Hz. Ali'nin şöyle dediği kaydedilmiştir: "Nezdimizde Allah Teala'nın kuluna, Kitabı'ndan bir anlayış vermesinden başka bir şey yoktur13

."

A. İşari Tefsirin Sırurları

Klasik kaynaklarımızda işari tefsir geniş bir alana şamil olarak görülmesine rağmen, sonraları bu tefsir, yukarıda görüldüğü gibi sf!fi tefsir veya tasavvuji tefsire indirgenmiştir. Oysa, işari tefsir, sadece bu nevi tefsirden ibaret olmayıp. sı1fı tefsiri de içine alan daha kapsamlı bir tefsir faaliyetidir. Bu gerçeği tespit için konu ile ilgili literatürü incelemek yeterlidir.

Kur'an'da işari tefsire delalet eden birçok ayet vardır. Mesela, Hz. Yusuf, rüyaları tabir ilmini Allah' ın kendisine öğrettiğini ifade eder14

Hz.Yusufun, gözlerini kaybeden babasının gözlerinin kendi gömleği ile açılacağını bildirmesi ve dediği gibi olması 15 yine bu ilmin cümlesindendir. Onun bu ilmi kesinlik bildirir16

Hz. Yakup Filistin'den, Mısır'da bulunan oğlu Yusufun kokusunu almasını 17 imkansız görenlere: "Allah'tan aldığım ilimle ben sizin bilmediğinizi bilirimııı, dediğini öğreniyoruz. Bu ayet ve özellikle Kehf Suresi 78-82. ayetlerinde, Hızır'ın , Hz. Musa'ya verilenden başka bir bilgiye sahip olduğunu anlatan kıssa, Allah'ın bazı kullarına lütfettiği bir kavrayış ve ledünni bir ilim olduğunu açıkça bildirmektedir19

• "Kehf

10 Zerkaru, MencThilu'l-İrfıin, ll, 78-79 (Nesefı'den naklen). 11 Zerkaru, Menillıilu'l-İrf'an, Il, 78-79 (Teftezfull'den naklen). 12 Bkz. Maide: 5/104; Bakar: 2/170; Hud: ll/62-63 vb. 13 ŞihıThudd1n Mahmud ei-Alilsi, Rilhu'l-Mefuıl fı Te~lri'l-Kur'fuıi'l-' Aiim ve's-Seb'i'l­Mesaru, Beyrfit, Dfuu1-Fikr, 1408/1987.30112 hk., XXI, 20. 14 Yusuf: 12/37. 15 Yusuf: 12/93-96. 16 Muhammed b. Cerir et-Taberi, Cfuniu'l-Beyfuı 'an Te'vlli'l-Kur'an, Beyrfit, Dfuu'l-Kurubi'l-

İlmiyye, 1412/1992, 12/42 hk., YIL 220 17 Yusut: 12/94. 18 Yusuf: 12/96. 19 Bkz. Süleyman Ateş, İşarl Tetsir Okulu, 28.

Page 7: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

İs ari Te(sirin Sımrları ve Elma lı! ı H mn di Yazır 'da i is ari Te(sir 5

Süresindeki bu kıssa, açık ve tatbikatlı olarak bu alemde ve hayatta bilinen ve keşfedilen şeylerin ötesinde bilinmeyen pek çok şey olduğunu ispatlamaktadır. En büyük insanın bile bilmediği, bildiğinden her zaman daha çoktur20

."

Sunduğumuz bu örneklerin, nübüvvetin hususi durumları olduğu açıktır. Ancak Kur'an, bu konuda yelpazeyi geniş tutup, işaretten anlamayı açıkça teşvik etmektedir. Yaptıkları yüz kızartıcı fiillerden dolayı cezalandırılan toplumdan alınması gereken İbretlerden bahsedilmektedir:

-. •- ::>:rı ..:.ıG'i ~ ... , ~~.- -~u.

"Kesinlikle bunda işaretten anlayanlar için nice İbretler vardır21 ."

Buradaki anahtar kavram dyettir. er-Rağıb el-Isfehıini ( 50211 1 08), ayet maddesinin açıklarken şunları kaydeder: "Ayet, bariz alarnet demektir. Bunun hakikati, görünen bir şeyin görünmeyen başka bir şeye delalet etmesidir. Bu ikisinden, görünürde olanı idrak eden kimsenin bizzat görmediği diğerini de idrak ettiği anlaşılır. Çünkü bu ikisinin hükmü aynıdır. Bu durum akıl ve duyulara göre açıktır. Gidilecek yol için onu gösteren işareti tanımanın gerekli olduğunu bilen kimse işareti görünce yolu bulduğunu anlar. Aynı şekilde, yapılmış bir şeyi (masnu') görünce , onu yapanın (Sani') varlığını da anlar"22

Geniş bir ınıina alanına sahip olan ayet kavramı Kur'an'da; belirti (2/248), hüccet (30/22), mu'cize 52/211), İbret (26/158), hayrette bırakan görülmemiş iş (23/50), Kur'an ayeti (başlangıcı ve sonu olan kelam) (39/50), yerde, gökte ve ikisi arasında bulunan varlıklardan alınacak ibretler, dersler, işaretler (43/3), kıyamet alametleri2

l (6/158) vb. anlamları ifade eder.

Allah Telila'nın iki nevi ayeti vardır; birisi varlık alemindeki kevni (sözsüz) ayetler, diğeri de münzel Kitap'taki kavli (sözlü) ayetlerdir24

• Kevni ayetler, tabii sebepler altında gömülü kalmış iken, Kur'an onları yeniden canlandırmış ve bunları Allah'ın işaretleri (ayetleri) olarak açıklığa kavuşturmuştur. Bu her iki nevi ayet, Allah'ın zat, sıfat, alıkarn ve iradesine işaret ettiklerinden ayet diye isimlendirilmiştir. Kur'an, bu her iki çeşit ayet hakkında düşünmeye ve bundan gerekli sonuçları çıkarmaya çağırır:

20 Ebu'I-Hasan ed-Nedvi, Kehf Suresi'nin düşündürdükleri, Çev. Dr. Hüseyin Küçükkalay, İstanbul, I 975, 83-88 (özetle). 21 Hicr: 15/75. 22 er-Rağıb el-isfehanl, el-Müfredat fi Garibi'l-Kur'an, Thk. M. S. Geylani, Beyrfit, Dfuu'l­Ma'rife, ts., AY md., 38. 23 Bkz. Aıusi,, 6/158 hk.,vm, 62. 24 M. Harndi Yazır, Hak Dini, 2/164 tefsirinde, I, 569; krş. İzutsu, Kur'an'da Allah ve İnsan, 128; Fazlur-Rahman, Ana Konularıyla Kur'an, Çev. Yrd. Doç. Dr. Alpaslan Açıkgenç, Ankara, 1987, 165. ·

Page 8: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

6 Muhammed Çelik

"Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalbierinin üzerinde kilitleri mi var?25"

"Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün değişmesinde, insanların faydasına olan şeyleri denizde taşıyıp giden gemilerde, Allah'ın gökten su indirip onunla ölmüş olan yeri diriiterek üzerine her çeşit caniıyı yaymasında, rüzgarlan ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutlan evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için ayetler vardır26." Kur'an, hem sözlü, hem sözsüz ayetlerden işaret almaya teşvik etmektedir. Biz, sözlü ayetler, Kur'an ayetlerinin işari anlamları üzerinde duracağız.

Buna teşvik eden birçok ayetler vardır. Ayrıca "Kur'an'ı iyice düşünmüyorlar mı? Yoksa, kalbierin üzerinde kilitleri mi var?27

" "Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkası tarafindan gelmiş olsaydı, onda birbiriyle çelişen çok şey bulurlardı28" gibi ayetlerin işari tefsiri teşvik ettiği kaydedilmiştir29• Allah kullarını, zahir ve batın nimetiere boğmuştur30• Nimetierin başında gelen Kur'an'ın31 da, zahiri lafzi anlamlarının yanında, ilk bakışta fark edilemeyen deruni anlamları o nimetierin en mühimi olsa gerektir32

• Bunun yanında, Allah'ın zahir ve bıitın sıfatları33nın olması, O'nun ketarnının da zahir ve batın yönlerinin olacağını düşündürmektedir.

Hz. Peygamber'in (asm) şöyle dediği rivayet edilmiştir: "İyi bilin ki bana Kur'an verildi, onunla beraber bir misli daha var34

." Bu hadisin bu nevi tefsiri işaret ettiği kaydedilmiştir35• Keza, yukarıda geçtiği gibi, Hz. Peygamber'den şöyle rivayet olunmuştur: "Her ayetin bir zahrı, bir de batnı; her harfın bir haddi, her haddin bir matlaı vardır36." Ayrıca, İbn Mesfid'un, "Öncekilerin ve sonrakilerin ilmini arzulayan Kur'an'ı deşelesin" sözü de bu çerçevede değerlendirilmiştir37•

işari tefsirin yoğun olarak görüldüğü yerlerden biri Huruf-i Mukattaa'dır. İbn Cerir et-Taberi (Ö: 31 0/922), Arap dili bilginlerinin Huruf-i Mukattaa'yı alfabe harflerinden ibaret görmelerini doğru bulmayarak şöyle der: Huruf-i Mukattaa'yı; "Bu Kitab'ın bütün harflerinde

25 Muhammed: 47/24. 26 Bakara: 2/164. 27 Muhammed: 47/24. 28 Nisa: 4/82. 29 Süleyman Ateş, İşari TefSir Okulu, 3 I -32. 30 Lukmiin: 31/20. 31 Duha: 93/1 I: Kalem: 68/1-2. 32 Krş. Süleym~n Ateş, İşari TefSir Okulu, 27; Prof. Dr. Sadık Kılıç, P. Lory, Kii.5fuıi'ye C'JÖre

Kur'an'ın Tasavvufi Tefsiri (İstanbul, İnsan Yay., 200l)'nin sunuşunda, 9. 33 Hadid: 57/3. 34 Ahmed b. Hanbel, IV, l3 ı. 35 Süleyman Ateş, İşari Tefsir Okulu, 32. 36 İbn Hibbfuı, Sahih, I, 146; el-Münavi, Feyzu'l-Kadir, III, 54. 37 Suyiiti, itkiin, IV, 226.

Page 9: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

İsarf Te[sirin Sınırları ve Elmalılı Hamdi Yazır 'da iişarf Te[sir 7

şüphe yoktur" şeklinde yorumlamak yanlıştır; çünkü bu, sahabe, tabiun ve onlardan sonra gelen tefsir ve te'vil otoritelerinin görüşüne aykırıdır38• İbn Atiyye (Ö: 546/1151 ), çoğunluk alimierin (cumhur), s fire başlarında yer alan Huruf-i Mukattaa'nın bir takım manalar ihtiva ettiği görüşünde olduğunu kaydeder39

• Bedruddin ez-Zerkeşi (Ö: 794/1392), de aynı görüşe meyledip der ki: Bu konuda farklı iki görüş vardır.

Birincisi: Bunlar, gizli bir ilim, kapalı bir sır olup bilgisi Allah'a mahsustur. Fahruddin er-Razi (Ö: 60611209), kelamcılam bu görüşü kabul etmeyip şöyle dediklerini nakleder: Allah'ın Kitabı'nda, insanların anlamadığı hususların bulunması caiz olmaz; çünkü Allah Teala, Kur'an üzerinde iyiden iyiye düşünülmesini ve O'ndan alıkarn istinbatını

emretmiştir 40•

İkincisi: Huruf-i Mukattaa'nın muradı bilinmektedir. Bu konuda, uzak veya yakın yirmiden fazla görüş olmakla birlikte şu görüş, birincisini de kapsamakta ve onu açıklamaktadır. "Allah'ın her kitapta bir sırrı vardır. O'nun Kur'an'daki sırrı ise, bazı surelerio başlarında gelen Huruf-i Mukattaa'dır". İbn Faris (395/1004) şöyle der: Sanırım, bu sözü söyleyen şunu kasdetmiştir: O sır, Allah'tan ve ilirnde ileri gidenlerden başkasının bilemeyeceği sırdandır41 • Huruf-i Mukattaa'nın bir takım anlamlar ifade ettiğini kaydeden alimler, işari tefsire de yol vermiş olmaktadırlar.

İşari tefsir geniş bir alana sahiptir. Kaynaklarımızdan, hadis otoritelerinin ayetlerden, hadis ilmine dair işaretler aldıklarını öğreniyoruz.

Örnek 1: "De ki: 'Allah'tan başka yalvardıklarınızı gördünüz mü? Onlar yerden neyi yarattılar? bana gösterin! ( .. ) Eğer doğru iseniz bundan önce gelmiş bir kitap, yahut bilgi kalıntısı getirin42

Muhaddisler, bu ayetteki ~ ().. ~:_,Gt 'JI (bilgi kalıntısı) ifadesinden, "hadis için isnadın şart olduğuna" bir delil çıkarmışlardır43•

Örnek 2: ~c.~ JY'uf i$ J;;.:;j ~-;.

38 Taberi, Ciimiu1-Beyan, 211 hk., I, 125-126. Burada Taberl, önemli bir Tefsir Usfilü kaidesi zikretmektedir. O da, tefsir ve te'vilin sahabe ve tabiun görüşlerine aykırı olmayacak şekilde yapılmasıdır.

39 el-Kadi Ebu Muhammed Abdulhak b. Talib İbn Atiyye, el-Muharreru'l-Veclz fi Tefslri1-Kitfıbi1-Aiiz, Thk. A. Abduşşafi Muhammed, Beyrut, Diiru1-Kutubi'l-İimiyye, 1413/1993, 2/1 hk., I, 82. 40 Razi. Tefsir. 211 hk. 41Bedr~ddin ~z-Zerkeşi, el-Burhan fi Ulumi1-Kur'an, Thk. M. Ebu'l-Fadl İbrahim, Beyrut,

Daru'l-Ma'rife, 139111972, I, 174. 42 Ahkaf: 46/4. 43 Celaluddin es-Suyuti, Tedribu'r-Riivi fi Şerhi Takribi'n-Nevavi, Thk İrffin el-A.5Şii Hassfine, Diiru'l-Kitiibi'l-Fikr, Bcyrut, 1414/1993, 341.

Page 10: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

1-

8 Muhammed Çelik

"Gün gelecek her sınıftan insanları, tabi oldukları önderlerine nispet ederek çağıracağız. ( .. )44 ayeti hakkında hadisçiler şöyle demiştir: "Hadis ebiinin bundan daha şerefli menkibesi olamaz; çünkü onların Hz. Peygamber'den (asın) başka önderleri yoktur45

Örnek 3: Hadisçiler, hadis kitabeti ve tedvini için yine bir ayetten işaret almışlardır. Bahis konusu ayet, Hz. Musa ile Firavun arasında geçen konuşmayı bildirmektedir: Firavun: "Peki ya ilk nesillerin hali ne olacak? dedi46

." Cevap olarak Musa: ~ \J_, ;i.J ~ll )-:-1\$. ı) ;i.J J.iç. t+J;. (J\.9

"Onların bilgisi Rabbimin yanında bir kitapta kayıthdır, Rabbim şaşmaz ve unutmaz, dedi47

." İyad'ın naklettiğine göre, aralarında Ebu Külabe ve Ebfı'l-Melih'in de bulunduğu birçok sahabe ve tabifın, mezkur ayetin metoini kaydettiğİrniz kısmını hadis yazımı ve tedvini için delil getirmişlerdir48•

Fıkıh ilminde lafzın delaleti önce zahir, peşinden işari anlam açısından ele alırur49•

Kur'an'ın ilk etapta anlaşılan tefsirinin yanında; bir de ilk etapta görülmeyen, üzerinde düşünülünce elde edilebilen işari tefsiri vardır. Nitekim, hemen bütün tefsir kitaplarında, sarih veya zahir tefsirin mukabili olarak işari tefsir yer almaktadır.

Gazali (505/1111), Cevahiru'1-Kur'an'da, Kur'an ile ilgili iki disiplini birbirinden ayırır. Bunlar dış aleme (zevahir) dair ilimler ile öze ait ilimlerdir50

• Ayrıca Gazzali, adı geçen eserinin dokuzuncu faslım "Kur'an'ın ihtiva ettiği remizler ve işaretler" konusuna ayırmıştır51 •

Fahruddin er-Razi (606/1209), Fatiha Suresinin tefsirinde, besınele'ye dair yirmi dört nükte (işaret) kaydeder.

44 isra: ı 7/7. 45 Suvfiti. Tednbu'r-Ravi. 317. 46 Tabii: io/5 ı. -47 Tiihii: 20/52. 48 Bkz Suvfiti, Tedribu'r-Riivi, 276. 49 İbareni~ de/aleti: Nassın latiz ve sigasından ilk bakışta anlaşılan manaya, harfi miinasına (ziihir) delalet etmesi demeh.1ir. Bu Jafuı dti/ bi '/-ibare denilir. işaret in deltil eti: Lafzın, ibarenin delaletinin ve sözün sevkediliş gayesinin dışında kalan, fukat yine de dil ve mantık kurallarına göre lafızdan dolaylı olarak çıkarılabilen bir manaya delaletidir. Mesel§, Kur'an'da Medine'ye hicret eden muhacirlerin "fakirler" olarak nitelendirilmesinin (Haşr: 59/8) Mekkede'ki mallan üzerinde mülkiyet haklarının sona erdiğine ve kafirlerin istilasının temellük sebebi olduğuna işaret yoluyla delalet ettiği söylenir49

• 50 Birincisi gramer, fıloloji, kıraat ilminin yanında veya metnin kelimelerinin ne anlama

geldiğini bilmeyi (zahiri yorum) vb. içerir. Öze ilişkin bilgilerin en önemlisi ise Allah ve öte dünyaya ilişkin bilgilerdir (marifet).

sı Gazall, Ceviihiru'I-Kur'an, 58.

Page 11: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

İşarf Te(Sirin Sınırlan ve Elmalı/ı Ham di Yazu· 'da iisarf Te(Sir 9

Kadi Beydav1 (685/1286), tetsirinin mukaddimesinde, Kur'an'ın nüktelerini, inceliklerini (letaif) ortaya koymak için bu eseri kaleme aldığını bildirir.

İşari tefsir çoğunlukla; işaret, ima, remiz, nükte gibi tabirlerle ifade olunmaktadır. Mesela, şu ifadede, işareten kelimesi bizim kastettiğimiz

anlamda kullanılmıştır: "Kur'an'dan birçok ilimierin esası elde edilmiştir. Bir kısım ayetler vardır ki, başka bir takım ilimlerin, fenlerin mevzularını teşkil eden meseleleri icazkiir bir surette özet olarak saralıelen veya işaret en ihtiva etmektedir52

".

Bu tür okumaların sakıncaları olabilir. Ancak, sakıncaları var diye bu bilgi hazinesinin yolu kapatılamaz. Zira az kötülük için çok iyiliği içeren bir iş terk edilmez. O halde, her şeyi zahire hamledip zahirilerin yanlış ınezhebini ortaya çıkanneaya kadar tefrit etmek ne derecede zararlı ise, her şeye mecaz gözüyle baktırıp sonunda batınilerin batı! mezhebini sonuç verecek kadar ifrat sevgisi de bir o kadar zararlıdır53• Bu itibarla, orta yolu gösterecek, ifrat ve tefriti kıracak yalnız dinin özüne uygun hareket etmek, akıl, mantık ve hikmettir.

Bir işle çok uğraşan kimse, genellikle başka alanlarda bilgisiz olur. Bundan dolayı, maddi alanda fazla yoğrulan, maneviyatta zayıflar ve sathi olur. Sadece zahiri tefsir ile iktifa eden Kur'an'ın deriini anlamlarına nüfuz edemez ve yaptığı iş noksan kalır. Sarih mana, çoğunlukla bir tanedir ve beHidir. Aksi takdirde bu mananın belirlenmesinde alimierin büyük çoğunluğunun tasvibi gerekir. Ama sarih mananın altında gizli olan işari ve remzi rniina böyle değildir. İşari ıniina bir bütün olup her çağa mahsus kısımları vardır. Bu açıdan, işari miina, Kur'an'ın ayetiyle veya sarahatiyle çelişmek şöyle dursun, bilakis O'nun icaz ve belağatine hizmet eder. Dolayısıyla, bu nevi işaretiere itiraza sebep yoktur.

İşiiri tefsirle ilgili yaptığımız bu girişten sonra, şimdi de Elmalılı . Harndi Yazır'm, henüz aşılamanuş eseri Hak Dini Kur'an Dili'nde işari tefsire yaklaşımını örneklerle sunacağız.

52 9Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, I, 95. 53 B. Said Nursi, Muhakemat, 23; Elmalılı M. Harndi Yazır, Hak Dlni Kur'an Dili, Eser Yay.,

istanbul, 1971, Tekvlr: 80/1-12 hk., VIII, 5613.

Page 12: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

10 Muhammed Çelik

B. Elmalılı M. Harndi Yazır'a Göre İşari Tefsirin Değeri

Elmalılı M. Harndi Yazır (1878-1942) ve onun Hak Dini Kur'an Dili adlı eseriyle ilgili son zamanlarda birçok akademik çalışmalar yapılmış54, sempozyum düzenlenmiştir55• Ancak bu eserin henüz bütün yönleriyle ineelenmediğini söyleyebiliriz.

Hak Din Kur'an Dili'ni, baştan sona taradığımda, onun dikkatimi çeken yönlerinden biri yaptığı işari tespitler olmuştur. Bunları ele almak faydadan hali değildir.

Müfesirimiz, Kalem Suresi'nin ilk ayeti hakkında şunları yazar: Bu, w 'w.J~ c;.J ~ı:, de kalem, metnin ibaresiyle (bilibare nass) ilôhl kalem manasına; işaret yoluyla (bilişare) da insan kalemi manasma gelmektedir56

Bu nevi tefsirin hususi olduğunu ise İnsan Suresi 21. ayetinin açıklamasında dile getirir: "Bu ayetin mazmunu, cismani, ruhani daha bazı işari manalar ilham edebilirse de onlar zevkterin inceliklerine ait ledünniyattır ( sırlardır )57

."

54 Elmalılı Harndi Yazır'ın tefsiri hakkında şu çalışmalar yapılmıştır: Fahri Gökcan, Commantaire du Coran Par Elmalılı, Paris, 1970 (Universite de Paris'te yapılmış doktora tezi); İsmet Ersöz, Elmalılı Mehmed Yazır ve Hak Dini Kur'iin Dili, Konya, 1985 (S. O. Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde yapılmış doktora tezi); Mustafa Özel, Elmalılı ve Mevdudi'nin Tefsirlerine Karşılaştırmalı Bir Yaklaşım, İzmir, 1999 (D. E. O. Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde yapılmış dok.iora tezi), Coşkun Dikbıyık, Elmalılı M. Yazır'ın Tetsirindeki Felsefi Unsurlar, İstanbul, 1986 (M. O. Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde yapılmış yüksek lisans tezi); İbrahim Gürses, Elmalılı Tefsirinde Psikoloji Konular, Bursa, 1990 (U. O. Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde yapılmış yüksek lisans tezi); Yasin Çırçır, Elmalılı Muhammed Harndi Yazır'ın Peygamberlikle İlgili Görüşleri, Bursa, 1995 (U. O. Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde yapılmış yüksek lisans tezi); Alaattİn Dikmen, Elmalılı Tefsirinde Sosyolojik Yaklaşımlar, (U. O. Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde yapılmış yüksek lisans tezi); Nurettin Başyiğit, Elmalılı'da ilmi Tefsir, Bursa, 1996 (U. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde yapılmış yüksek lisans tezi); Hüseyin Kurt, Elmalılı Muhammed Harndi Yazır'ın Felsefi Düşüncesi, Ankara, 19% (A. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde yapılmış yüksek lisans tezi); İkram Demirel, Elmalılı Muhammed Harndi Yazır'ın Ahiret Hayatı Hakkındaki Görüşleri, Bursa, 1997 (U. O. Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde yapılmış yüksek lisans tezi); Elmalılı M. Harndi Yazır'ın Tefsirinde Allah ve Alem, Van (Y.Y. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde yapılmış yüksek lisans tezi); Hatice Özsaraç, Elmalılı M. Harndi Yazır ve Tasavvuf Anlayışı, Ankara, 1997 (A. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde yapılmış :yüksek lisans tezi); Sabri Yılmaz, Elmalılı Tefsirinde Kader Problemi, İzmir, 1997 (D. E. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde yapılmış yüksek lisans tezi). Geniş bilgi için bkz. Dr. Mustafu Özel, "Hak Dini Kur'iin Dili Üzerinde Yapılan Akademik ~alışmalar", İslami Araştırmalar Dergisi, Cilt: 14, sayı ı, 2001, 145-149. 5 Elmalılı M. Harndi Yazır Sempozyumu, 4-6 Eylül, TDV Yay., Ankara, 1993.

56 M. Harndi Yazır, Hak Dini Kur' an, VIU, 5265. 57 M. Harndi Yazır, Hak Dini Kur'iin, VIII, 5509.

Page 13: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

İsarf Te(sirin Sınırları ve Elmalı/ı Ha~ndi Yazır 'da iişarf Te(sir ll

M. Harndi Yazır, Tefsirinin bir çok yerinde işari tefsire, gerek teorik açıdan, gerekse pratik açıdan girer. Bazen de konuya yaklaşımında teori ile pratik iç içedir. Müfessirimizin ana ilkesi, selefe saygıdır. Geçmiş alimierin eserlerine, yani geleneğe hakkıyla vakıf olduğu, eserinin hemen her sayfasında kendini belli etmektedir. "Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamayacağı" bir realitedir. Bu, hiç şüphesiz önceki alimierin her dediğine dört elle sarıldığı; görüşler arasında hiç tercihe, hatta bazılarını tenkide gitmediği anlamına gelmez. Bilakis önceki alimierin görüşlerinden doğru bulduklarını zikretmekte, doğru bulmadıklarını ise usUl-i dairesinde tenkit etmektedir. Biz bu çalışmamızda münhasıran, adı geçen eserin işari yönünü ele aldığımızdan, müellifınin bu yöndeki tespitlerine; önceki alimlerden bu hususta yaptığı nakilleri tasvip veya tenkirline örnekler sunmaya çalışacağız. Müfessirimiz, işari tefsiri şöyle değerlendirir. "Kur'an'ın lisanı lügaz ve muamma gibi remizden ibaret sembolik bir ifade değildir. Şüphe yok ki nususta asi olan mani bir karine bulunroadıkça zahiri üzere hami olunmaktır. Bununla beraber şu da muhakkaktır ki Kur'an'ın Ümmü'l-Kitab olan muhkematının yanında hafi, miişkil, milemel ve miiteşiibihatı, haikikatı, meciizı, sarihi, kinayesi, istiaresi, temsili, tensisi, imiisı, beliiğatinin mikteleri , tiirizleri, telmihleri, remizleri de vardır. Bütün bunlarda en vazılı olan mana maksut olmakla beraber müstetbeat-i terakib58 denilen ve tali derecede matlup olan nice ifadeler de vardır. Usul ilminde malum olduğu üzere zahiri n zahir olması aynı zamanda te 'vi!, tensis, mecaz ihtimallerini kesmiş olmak lazım gelmeyeceği cihetle o zahire münafı ve münakız olmayarak maiyetinde bazı ihtimallerle tali derecede bir çok işaretierin aniaşılıp istinbat olunabilmesi, muhkematın vuzuh ve beyanına aykırı olamayacağı gibi, bilakis !isan arabiy mii.bin59 olmasının levazıınındandır. Bundan dolayı Kur'an'da hiç batın, remiz ve ima yoktur, demek doğru olmaz. rJI, .3, w gibi sı1re başlarında gelen harfler ne sı1rette tefsir edilirse edilsin remzi olmaktan hali denemez. Fakat Kur'an, "O 'nu gereği gibi düşünmiiyorlar mı? Eğer Kur 'an Allah 'tan başkasına ait olsaydı, elbette içinde birçok tutarsızlıklar bulurlardı60,' esası üzere çelişkiden beri, son derecede beliğ bir kelam olduğu için, zahiri ve batını arasında aykırılık ve çelişkiden münezzehtir. Haddi aşmamak şartıyla ondan zaman zaman vehbi ve zevki olarak alınan tulfıat ve ilhamlara nihayet tasavvur olunamaz61

."

İşari tefsirin, Kur'an surelerinin harflerinden hareketle bazı anlamlara ulaşmak, şeklinde de tezahür ettiği bilinmektedir. Müfessirimiz, Nas

58 m üstetheat-i terakib: Satır aralarında işaret! e anlatmalar. 59 Şuiira: 261195. 60 Nisa: 4/82. 61 Harndi Yazır, Hak Dini Kur' an, Tekvlr: 80/l-12 hk., Vlll, 5614.

Page 14: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

12 Muhammed Çelik

sılresının zahir tefsirini tamamladıktan sonra şöyle der: "Nas suresinin harfleri tekrarsız sayıldığında yirmi ikidir. Fatiha harfleri de böyledir. Aifisi'nin nakline göre bunun nüzul senelerine remiz olduğunu söyleyenler olmuştur. ( .. ) Lakin meşhur olan yirmi üç senedir. Şu halde yirmi iki seneden fazla olmakla beraber tam yirmi üç sene de dolmamış olduğunu söylemek hepsine uygun olur. Gerçi dil ile ilgili bir kaydı, akli veya tabii bir delaleti olmayarak tamamıyla tesadüf kabilinden görünen bu gibi tevafuklara alıkarn terettüp ettirilecek kadar delil getirmeye elverişli, ifadesi kastedilen bir ım1nayı murat etmek nazarıyla bakmak doğru olmaz ise de, hakikatte Wihi ilme nazaran tesadüflin söz konusu olmayacağı ve her tesadüflin dahi işin aslında bir hikmetinin ve manasının bulunmasının gerekeceği düşünülürse bu gibi tesadüfierin yerine göre remzi bir mana ifadesinden yoksun kalamayacağı da inkar edilemez. Bu sebeple bunları da latif işaretler ve satır aralarından anlaşılan bilgiler kabilinden olan zevki nüktelere dahil remizler, imalar halinde kaydedip mütalaa etmek faydasız olmaz. Kur'an'da bu kabilden de birçok incelikler bulunduğu malum(dur)62

" dedikten sonra bunların, Kur' an' ın müteşabihleri cümlesinden olduğunu şöyle belirtir:

"Maamafih müteşabihat vadisi demek olan bu gibi nüktelerden muhkemata aykırı manalar çıkartınağa kalkışmak, Hurufılik sapıklığıyla Biitmllik karanlığına sürüklenmek demek olacağı, bunun ise Kur'an'ın zulmerten nfıra götüren açık beyanına aykırı olduğu şüphesiz olmakla beraber muhkemata aykırı olmayarak sezilen, duyulan panltılar (!emalar), ışıklar (lemhalar), ince ince irfanları, zevkleri okşayan remizler, imalar, kalden ziyade hale ait olan ve ehlinden başkasına örtüsünü açmayan harikalar da ne kadar incelense o kadar faydalı, o kadar güzel olur. Mesela Kur'an'ın başı besınelenin (ba)sı ile başladığı, sonu da "niis"ın "sin"i ile son bulduğu düşünülünce, bunun "bes", yani yetişir, kafi, işte o kadar demek gibi olduğu, bunun da "Biz Kitap'ta hiç bir şeyi eksik bırakmamışızdır. Sonra, Rab'lerinin huzurunda toplanacaklardır." (En'am, 6/38) muhkem meflıumuna uygun olarak Kur'an'ın başka bir kitaba, diğer bir delile ihtiyaç bırakmayacak derecede din esaslarının hepsini içeren, yeterli bir hidayet rehberi olduğuna bir reıniz, yani "Kendilerine okunan kitab (Kur'an)ı sana indirmemiz onlara yetmedi mi? Şüphesiz inanan bir toplum için bunda bir rahmet ve öğüt vardır." (Ankebfıt, 29/51) muhkem manasma da işaret olması gibi anlayışlar boş değil, hoştur63".

Kehf Suresinde anlatılan Musa ile Hızır kıssası ile ilgili ayetlerin tefsirinde ise şöyle der: "O halde demek olur ki muktaza-yı batın, mukteza~

62 M. Harndi Yazır, Hak Dini, IX, 6429 vd. 63 M. Harndi Yazır, Hak Dini, IX, 6429 vd.

Page 15: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

İsari Tefsirin Sınırları ve Elmalı/ı Hamdi Yazır 'da iisari Te(sir 13

yı zahire muhalif olabilir. Bundan dolayı hakikatle şeriatİn çelişkisi lazım gelmez. Zira, şeriat hükm-i haktır. Hükm-i hak ise hakikatte ne ise odur64

."

1. ibareyle İşari Tefsir

İşari tefsirin tasawufi tefsirden ibaret olmadığı, onu da içine alan daha geniş bir tefsir olduğu, belli başlı tefsir kitaplarında görüldüğü gibi, M. Harndi Yazır'nın Hak Dini Kur'an Dili adlı tefsirinde de açıkça görülmektedir. Bu durum, sadece bir konuya münhasır değildir; Kur'an'ın ana konuları ve bunların şubeleri durumundaki hemen her konu ile ilgili ayetlerin tefsirinde karşımıza çıkmaktadır. Şöyle:

a. Ulôhiyet

Kur'an'ın ana konusunun, muhataplarını şeksiz ve şirksiz doğru bir Allah inancına kavuşturmak olduğu bilinmektedir. Allah'ın varlığını bilip inanmanın yanında, O'na yaraşmayan vasıflardan beri olduğunu kabul ve ikrar etmek imanın temel şartlarının başında gelir. "Gökleri ve yeri yaratan A!Hih hakkında şüphe ha? ( ... )65

" "Eğer yerde ve gökte Allah'tan başka ilahlar olsaydı, bunların ikisi de muhakkak bozguna uğrardı. (.f,r,

Ulfıhiyetle ilgili meseleler, Kur'an'ın hemen her suresinde yer almaktadır. Bu itibarla, Elmalılı, konu ile ilgili ayetlerin sarih-zahir tefsirinin yanı sıra işari yönüne de temas etmektedir.

Müfessirimiz, Allah'ın varlığını ispat sadedinde gelen, "O Allah, yedi göğü, birbiri üzerinde tabaka tabaka yarattı. ( .. r" ayetinin, önce a:Iakla ilgili olan sarih-zahir tefsirini yapar: " .. Fizik açıdan a:Iaktan yürümektir ki bu itibarta yedi semanın altısı ay ile beraber yerküremizin Neptün gezegeninin en uzak sınırına kadar güneş sistemi içinde, yedincisi de güneş sistemi sınırlarından bakışianınıza erebilen samanyolunun ötesine kadar olan muhittir ki yerküremizin atmosferinden itibaren bunların tümüne birden sema adı verilir68

."

Daha sonra işari tefsire geçer: "Bu defa ruhani bakış açısıyla olan bu ikinci mülahazaya gelelim: Bu açıdan kendimize bakınca şuur alemimizin bir seması demek olan gönlümüzde, ruhumuzda bir yerküre gibi " til "

&ı M. Harndi Yazır, Hak Dini, V, 3271. 65 İbrahim: 14/10. 66 Enbiya: 21122. 67 Mülk: 67/2. 68 M. Harndi Yazır, Hak Dini, VII, 5162. (Elmalılı M. Harndi Yazır'dan yaptığımız iktihasları mümkün mertebede sadeleştirerek vereceğiz).

Page 16: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

14 Muhammed Çelik

vicdanının merkezi bulunan kalbimizde iman ve irade şuuru uyandırmak üzere çevre (muhit) ile ilgili yedi pencere buluruz ki bunlardan bize devamlı olarak ruh yayılır. Beşi yalnız cismani çevre hadiselerine bakan beş duyu, altıncısı onların elde ettikleri ile daha ilerisine bakan akıl ve mantık, yedincisi herkeste sarih ve kavi olmamakla beraber hepsinden geniş olan ilham ve vahiy kuvveleridir. İşte biz, duyular (meşair) denilen bu yedi pencereden kalbirnize inip çıkan ruh ve hasiret nurunun kuvvet ve zaafina göre hakikatten haberdar olur ve ona göre iman ve irade cehdiyle akibetimiz olan gayeye doğru yürürüz. Nefes alırken ciğerlerimize kabiliyederine göre hava girip çıktığı gibi his ve idrakte de duyularımıza ruh inip çıkarken o cereyanları yerli yerine hakkıyla ulaştırmaya ve yaymaya hizmet eden ve Melaike denilen birçok gizli ve hayırlı maddi ve manevi kuvvetler bulunduğu ve engelleri hertaraf ederek idrakimizi, İmanımızı, irademizi takviye için çalıştığı gibi bilakis o ruh cereyanlarının bize nüzulü sırasında yol kesen eşkıya gibi pusu kuran birikimlerimizi soyrnağa ve hiç olmazsa vehim ve hayal telkiniyle kalabalık edip bizi aldatarak neüzzübillah idrakimizi, İmanımızı, irademizi gizliden gizliye saptırıp bozmağa çalışan maddi ve manevi bir takım şer ve alçak kuvvetler de vardır ki bunlara da cin ve şeytan denilir"69

Afiiktan enfüse yol almaya çalışırken, meselelere yaratılışın birliği açısından yaklaşması dikkat çeker: "Gezegenlerden her biri merkez etrafİnda birbiri üstüne böyle tabaka tabaka birer sema sahası teşkil ettikleri gibi idrak alemimizde en aşağıda tatma, onun üstünde dokunma, onun üstünde koklarna, onun üstünde işitme, onun üstünde görme, onun üstünde akıl, onun üstünde vahiy, hadiseler ve ilgili oldukları hususlar olmak üzere tabaka tabaka birer genişlik sahası arzederler70

".

Şu ayet de Allah'ın varlığını ispata dairdir: "De ki: Sizi gökten ve yerden kim rızıklandırıyor? Ya da kulakların ve gözlerin sahibi kimdir? ( •• )

71" Müfessirimiz bu ayetin tefsirinde şöyle der: Bu ayetin, "( .. ) Kul,

nevafıl ile bana öyle yaklaşmaya çalışır ki Ben de onu severim. Onu sevince de, artık Ben onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. ( •• )

72" hadis-i kudsisi mazmunu olan şuhfıd billah meselesine bir işareti

içerdiğini kaydetmeden geçemeyeceğiz73•

Küfrandan sakınmak gerektiğini şu ayetin işaretinden tespit eder:

rE M. Harndi Yazır, Hak Dini, VII, 5167. 70 M. Harndi Y azır, Hak Dini. VII. 5 I 73. 71 Yunus: 10/31. . . 72 Buhfui. Rikak: 38. 73 M. H~di Yazır, Hak Dini, IV, 2708.

Page 17: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

İsarf Te(sirin Sınırları ve Elmalı/ı Harndi Yazzr'da iisarf Tefsir 15

"Karınca vadisine geldikleri zaman bir karınca: 'Ey karıncalar dedi, yuvalarımza girin ki Süleyman ve orduları, farkında olmayarak sizi ezmesinler74

". Bu karıncanın diğerlerine yuvaya girmeyi emretmesi şunun içindir: Kavmi, Süleyman'ın (as) celaletini görürler de Allah TeiWi'nın

kendilerine olan nimeti hakkında küfrana düşerler diye korktu. İşte, "sakın sizi kırmasınlar" demekten muradı buydu, yani kuvve-i maneviyenin kırılması idi. Bu suretle bunda dünya erbabıyla oturup kalkmanın sakıncalarına bir uyarı vardır75•

b. Ahiret

Kur'an, Allah'ın varlığına ve birliğine imandan sonra en çok Ahiret'e iman konusu üzerinde durmuştur. Kur'an'ın üçte birinin Ahiret hayatına dair oluşu, konunun ağırlığını ve önemini gözler önüne senneye kafidir. Birçok ayette, Ahiret' e iman, Allah'a iman ile birlikte zikrolunduğu gibi76

, Ah iret' i inkar edenlerin Allah'ı da inkar durumuna düştükleri bildirilir77

• "Çünkü sorguya çekileceği ve dünyada yaptıklarının karşılığını göreceği ikinci bir hayata inanmayan kimsenin Tanrı'nın varlığını kabul edişi, çoğu zaman felsefi bir kanaatten öteye geçemez. Felsefi kanaatler kalbin değil fıkrin ürünleridir ve kişinin davranışiarına yön verme gücünden genellikle yoksundur"78

Ahiret konusunun Kur'an'da ağırlıklı mesele oluşundan dolayı Müfessir Elmalılı, konu ile ilgili ayetterin sarabatinden sonra işaretine yönelir. Bunu örneklerle görelim:

Örnek I: Hümeze S firesindeki ~~UI .)C. F #' ayeti hakkında şöyle der: "Erbab-ı işaret, bunda ruhani azabın

şiddetine işaret olduğunu söylerler79."

Örnek 2: Karia S firesindeki ı);J~I Jü1Jilt3: 0-dll 0~ ~:i=

hakkında şöyle der:

Burada ateşperestlerin ve onlar gibi batıl akideleriyle kendilerini ateşiere atanların acıklı durumlarına dahi bir işaret yok değil ise de yalnız onları değil, iyi ve kötü bütün insanları saracak olan ve gerek hak uğrunda, gerek batıl peşinde can vermek için çırpınıp serilenterin hepsiyle alakası

74 Nemi: 27118. 75 M. Harndi Yazır, Hak Dini, V, 3668 (Razl'den naklen). 76 ' . .

Ali Imran: 3/ll4; Tevbe: 9/44, 45. 77 Bkz. Nisa: 4/38; Ra'd: 13/5. 78 Prof. Dr. Bekir Topaloğlu. AHiRET md .. DİA İstanbul. 1988. I. 546. 79 - - - - - -

M. Harndi Yazır, Hak Dini, IX, 6094.

Page 18: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

16 Muhammed Çelik

bulunan bir günün korkusunu tasavvur ettirmektedir. Aifisi'nin naklettiği üzere Te'vilat sahibi80 demiştir ki: Bunun te'vilinde bir kaç anlam üzerinde ihtilaf etmişler ise de hepsi bir manaya döner; o günün korkusundan hayret ve ızdıraba işarettir81 •

c. Peygamberlik

Kur'an'ın temel konularından biri de Peygamberlere imandır. Bu mesele Allah'a imana dayanır. Zira, peygamberliğin ispatına, ancak Allah'a, O'nun ilmine, kudretine ve kainatın işlerini idaresine inanan kimse muhatap olur. Bundan dolayı, Hz. Peygamber'e iman Allah'a iman ile beraber zikredilir82

• Sözüne itibar edilen herkes; filozoflar ve bilginler, insan nevinden bazı zatların, kendilerine gelen vahye dayanarak, insanların mutluluğunu hedefleyen prensipleri halka tebliğ ettikleri, çirkin fiillerden onları sakındırdıkları83 konusunda görüş birliğindedirler.

M. Harndi Yazır'ın, ilgili ayetlerin sarih tefsirinden sonra işari anlamları tespite yöneldiğini görüyoruz. Peygambere gelen vahiyin zaruri bir ilim oluşunu anlatmak için, "Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: 'Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine göz göz ev edin84

"

ayeti hakkında şunları kaydeder: "Denebilir ki arının sanatı bir Nübüvvet vahyi olmamakla beraber zaruri bir hüküm ifade etmesi açısından ona benzerdir. Ve vahiy denilen ruhi durum kuvvet ve isabetini tasavvur ve tefekkür edebilmek cihetinde ilhamdan daha kuvvetli bir misaldir. Yani Hak Teala tarafından arıya bal yapmak ruh ve sanatı şaşmaz bir zorunluluk (vücup) ve isabetle verildiği gibi, Peygambere gelen vahiy de Allah'tan gelen zaruri bir ilim (ilmi ledünni)dir. Ve buna işaretle rabbuke buyurulmuştur85."

Müfessirimiz, Mülk: 67/2 ayetlindeki 'seb'a semavat =yedi kat gök' ifadesinden mi'raca da bir yol bularak şöyle der: "Mi'rac-ı Muhammedi'nin o harime ulaşmasına da işaret olunmuş ınirac hadislerinde de seb 'a semavat hem cismani, hem ruhiini açılarla ifade olunarak Cibril ile beraber yedinci sema nihayetinde Cennetü'l-Me'va'mn bulunduğu sidre-i münteha'ya ve oradan yalnız olarak Arş-ı Hakk'a varılmış olduğu anlatılmıştır. ( .. ) Bu sfıretle ruhiini ve hakiki semaların görüş mesafemizi sınırlandıran yedi

80 Ebu Mansur ei-Maturidi. 81 M. Harndi Yazır, Hak Dini, IX, 6028. 82 Maide: 5/85. 83 Krş. 4/162-163; 46/9. 84 N ahi Sılresi: 16/ 68. 85 M. Harndi Yazır, Hak Dini, V, 3108.

Page 19: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

İsari Tefsirin Sınırları ve Elma/ılı Hamdi Yaztr 'da iisarf Te(sir 17

semadan daha çok ve daha yüksek olduğu da anlaşılmış bulunur. Öyle ki bu yedi semanın tümüne birden dünya seması demek doğru olur86

SafTat silresinin 10. ayeti vahyin korunması ile ilgilidir: "Yalnız bir çalıp kapmaca olursa, onu da delip geçen bir alev takip eder87

". Müfessirimiz bu ayeti şöyle tefsir eder: "Bir kulak hırsızlığı ile mele-i 'ala haberlerinden, vahiy ve ilham ürünlerinden çalıp kaçan bulunur. Onu da semadan arza doğru delip geçen bir alev takip eder. Şihaplar dünya semasının sabit süsü olarak bilinen yıldızlar gibi büyük olmamakla beraber yine yıldızlar cümlesinden sayılabilecek küçük ve küme küme dolaşan cisimlerdendir. ( .. ) Bununla beraber şeytaniara atılan şihabdan murat ruhiini bir şihab olması da pek muhtemeldir. Asıl mesele aşağıdan semiiya karşı tecavüz etmek isteyenlerin vaziyetterini göstererek ilahi olan ilhamlardan bir kulak hırsızlığına kalkışan, dinler uydurmaya çalışan dinsizlerin maddi ve manevi hezimet ve perişanlıktarım anlatmaktır"88•

Ayetlerden, Hz. Peygamber' e dair işaretler tespit etmesi bu çerçevede incelenebilir: "Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek olanlar, o inkar edenlerin ta kendileridir89

." O küfredenler kendileri aldanacak, o tuzak kendi başlarına geçecektir. Nitekim, Resuluilah sağ salim hicret etti ve Ebu Cehiller Bedir' de kendileri yakalandı lar. Bu suretle bu ayet daha önceden gaybı haber vermiştir. Gaybı onların değil, Allah'ın bilip Peygamberine haber verdiğini anlatmıştır. Denilmiştir ki süikastı tertip edenlerin Bedir'de katiedilmeleri hisetin on beşinci senesinde olmuştur. Burada da (Tur 30-43 ayetlerinde) " ;.1 " kelimesinin on beş defa . zikredilmesiyle buna işaret olunmuştur. Şihab9!hın dediği gibi bu kabil gizli işaretierin Kur'an'ın mu'cizelerinden olması uzak bir ihtimal olarak görülemez91

Keza Müddessir SOresi 32. ayette geçen "Kamer" kelimesi hakkında şöyle der: "Burada 'Kamer', gece, sabah kendi manalarında ve ilahi orduların belirme parıltılarına işaret olmakla beraber dünyanın zulmete boğulduğu cahiliye devri içinde nübüvvet nurunun doğuşu, o gecenin yok olmaya yüz tutuşu ve parlamak üzere bulunan hayır ve hakikat sabahının yaklaşması anlarıyla İslam güneşinin doğuşu esnasına da ima vardır ve hatta asıl anıatılmak istenen budur92

."

66 M. Harndi Yazır, Hak Dini, VII, 5167. 87 Saffiit: 37/10. 88 M. Harndi Yazır, Hak Diııj, VI, 4049. 89 Tfir: 52/42. 90 Şihfib el-Hafaci (Ö:l069/1659), Beydavi Tefsiri üzerine yazdığı İnayetu'I-Kadi ve

Kifiiyetu'r-Radi adlı haşiyenin sahibidir. 91 M. Harndi Yazır, Hak Dini, VII, 4564. 92 M. Harndi Yazır, Hak Dini, Vlll, 5462-5463.

Page 20: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

18 Muhammed Çelik

"Nefes almaya başladığı dem sabaha93." Sabahın teneffüsii, açılmaya

başladığı sıradır ki tatlı tatlı badi sahasının Jetafetine de işaret eder. Bunun gece sıkıntısını izale eder bir işaret ifade ettiğinde şüphe yoktur. Bu suretle bu, "Ahiret senin için dünyadan daha hayırlıdır%' mazmunu üzere büsn-i iikıbet ile v'ad-ü tebşir vardır. Bu dünya, onlar için sabaha yönelmiş bir gece ve her nefsin ne hazırlamış olduğunu bileceği o kıyamet vakti böyle teneffiis eden bir sabah demek olduğunu müjdelemektedir95

Yine, "Gökten su indiren O' dur. Sonra onunla her çeşit bitkiyi çıkardık, o bitkiden bir yeşillik çıkardık, ondan da birbiri üzerine binmiş daneler; hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar; üzüm bağları; zeytin ve nar bahçeleri yetiştiriyoruz. ( .. )%" ayetinin zahir tefsirinden sonra şunları kaydeder: "Bununla Mekke' de bu ay etin nazil olduğu sırada İslam dininin henüz o çim, o tomurcuk misalinde olduğuna, Kur'an'ın semadan inen bir rahmet bulunduğuna ve müminlerin istikbali o cennetler ve kemale ermiş meyveler gibi olacağına bir işaret dahi edilmiştir97".

Müfessirimizin, Kur'an'ın i'cazına dair sunduğu işaretleri bu çerçevede kaydedebiliriz. "Yerküreyi uzattı. ( .. ) Orada bütün meyvalardan iki çift yarattı. ( .. r" "Bu ayette geçen 'zevceyn' tabiriyle her meyvada çifileşen mutlak manada erkek ile dişi, 'isneyn' tasviriyle de bunların hünsası ve gayrı hünsası anlatılmıştır. Biz bugünkü bitki ilminin şahitliğiyle anlıyoruz ki bu ayetin'Orada bütün meyvalardan iki çift yarattı' cümlesinde başlı başına bir ilmi mu'cize vardır. Bu hakikatİn bin bu kadar sene evvel Kur'an'da haber verilmiş olması Kur'an'ın Kİtabullah ve bunu getirenin Hak Peygamber olduğuna başlı başına büyük bir delil oluştur~".

Enbiya Sfıresi: 21/33. ayetinin tefsirinde de şunları yazar: "Şüphe yok ki eskilerin nazarında da fen! er, şimdilerinki gibi ve· belki daha kuvvetli kanaatletakip ediliyordu. Demek ki bugün bu ve emsali iiyetlerde, Kur'an'ın fenne karşı büyük bir zaferini okumaktayız. O halde bildiğimiz fenne aykırı görünen noktalara tesadüf edildiği zaman Kur'an'ı fenne uydurmağa çahşmamalı, fenni Kur'an'la uyuşturmağa çalışmalıdır. Zerre miktarı insafı olanların itiraf etmesi lazım gelir ki 'Her biri bir yörüngede yüzmektedirler' (36/40) kavli, Allah Teaiii'nın kudret ve vahdaniyetini, ayetlerini görünen alemde gösterirken, aynı zamanda ilahi ayetlerden birisi de Hz. Muhammed'in nuru olduğunu göstermek için Hz. Muhammed'in

93 Tekvir: 81/18. 94 Duha: 93/4. 95 M. Harndi Yazır, Hak D1ni, VIII, 5619. 96 En'iim: 6/99. 97 M. Harndi Yazır, Hak Dini, lll, 1996. 98 Ra'd: 13/3. 99 M. Harndi Yazır, Hak Dini, IV, 2956.

Page 21: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

İşari Te[sirin Sınırları ve Elmalılı Hamdi Yazır 'da iişari Te[sir 19

nübüvvetini anlatacak hususi bir delil olmak üzere yerkürenin gökten ayrılmış olması gibi ilmi bir hakikat ile fizikçilere ve felsefecilere ders verdikten sonra Batlamyus astronomisini kökünden yıkan bir veeize ile astronomicilere de yeni bir fenne başlangıç olacak bir ilmi düstur vermiş bulunuyor. Bunu ümmi bir fıtratın bütün cihanı fenne karşı bir meydan okuma (tehaddi) makamında haber verivermiş olması onun nübüvvetini ortaya koyan ilahi ayetlerden bir ayet olduğunda da şüpheye mahal bırakmaz100."

d. Ahkama Dair Konular

Yukarıda ifade ettiğimiz gibi M. Harndi Yazır, Kur'an'ın hemen bütün konularıyla ilgili işari tespitler yapmaktadır.

Namaz hakkında: "Saf saf diziimiş olanlara kasem olsun 101." "Yemin

ederim o meleklere, o kuvvetiere ki saflar yapıp dizilmişler. Bu sıfat arş-ı iHihi etrafını donatmış olan meleklerden ta dünya semasını süsleyen cisimlerde yer tutarak vazifelerini yerine getirmek için ilahi emre arnade bulunan meleklere kadar hepsine şamil ve esası beş vakit namazlarda bağlanan saftarla temsil olunan millet ve cemaata işareti de ihtiva etmektedir102

."

Maiin Siiresindeki, ~~ rı.=.::b .)i:. u'=;] ır.,

ayetinin sarih tefsirini verdikten sonra işari manaya geçer. Burada yemekten (ta'am) maksat, yedirmek (it' am) olduğu için it 'amulmiskfn demek daha açık olacakken ta'am denilmesi nüktelidir. Bunda aç olan bir fakirin (miskin), gücü olanlar tarafından verilecek yemeğe, (o fakirin) ı:nalıymış gibi, din açısından onun bir hakkı olduğuna işaret vardır ki bu, "Mallarında

da dilenci ve mahrum için bir hak vardır 103" ayetinin anlamıdır. Bu suretle hak kazanmanın şiddetine bir uyarı yapılmış ve başa kakmaktan sakındırılmış demektir. Yani öyle bir biçareyi doyuran kimse onun kendi hakkı olan bir yemeği vermiş, borcunu ödemiş gibidir104

Müfessirimiz, ayetlerden, devlet siyasetini ilgilendiren meselelere ışık tutacak işaretler de tespit etmiştir. Mesela, "Çok geçmeden (hüdhüd) geldi: 'Ben, dedi, senin görmediğİn bir şey gördüm ve Seba'dan sana önemli kesin bir haber getirdim 105

" ay etinden şu işareti tesbit etmiştir: "Sana Sebe' den

100 M. Harndi Yazır, Hak Dini, V, 3355. 101 Saffiit: 37/1. 102 M. Harndi Yazır, Hak Dini, VI, 4046. 103 Ziiriyiit: 51119. 104 M. Harndi Yazır, Hak Dini, IX, 6167. 105 Nemi: 27/22.

Page 22: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

20 Muhammed Çelik

önemli, kesin bir haber getirdim. Bunda, devlete arz olunacak haberlerin iyi tahkik olunup şüpheden uzak olması gerektiğine işaret vardır106."

e. Antropoloji

M. Harndi Yazır'ın, bazı ayetlerin tefsirinde, insan tolumlarına dair işaretleri tespite çalıştığını görüyoruz. Örnek: "Dediler ki: 'Ey Zu'l-Karneyn, Ye'cfic ve Me'cfic, bu yerde bozgunculuk yapıyorlar. Bizimle onların arasına bir sed yapman için sana bir vergi verelim mi? Dedi ki: Rabb'imin, beni içinde bulundurduğu imkanlar, daha hayırlıdır. Siz bana kuvvet verin de . sizinle onlar arasında bir engel yapayım107." Müfessirimiz der ki: Bazıları bunu Çin seddi zannetmişlerdir ve binaenaleyh Ye'cfic ve Me'cfic'ün Moğollar ve Tatarlar olduğunu tevehhüm etmişlerdir. Bu seddin, Kur'an'da zikredilen vasıflara uygun olmadığı anlaşılıyor. Diğer taraftan bazıları da 'demir kapı seddi' demişler ve binaenaleyh Ye'cfic ve Me'cfic'u Rusya sahasında tasavvur etmişlerdir ki bu da çürümüştür. Doğrusu Kur'an'daki vasıflar, ikisiyle de örtüşmediği gibi diğer yerlerde malum olabilen serllerin de hiçbirine uymuyor. -AIIahü A'lem- Kur'an'ın haber verdiği bu 'redim', Zulkarneny' den onun yapılmasını taleb eden kavmin bu sayede teşkil ettikleri toplum bünyeleri olsa gerektir ki demir kütleleri gibi sert ve sağlam olan unsurlarına akıttıkları Rabhani feyiz ile teşekkül etmiş maddi ve manevi bir sed demek olur. Eğer bu kavim müfessirlerin naklettikleri gibi Türk idiyse burada Zülkarneyn' e kuvvetle yardım eden Türklerin geçmişte yer küreyi fesartan kurtarmak için yaptıkları hizmetin önemi vurguianmış olduğu gibi, bi'set-i seniyyeden sonra İslam'a yapacakları hizmete de işaret edilmiş demektir. Ve şu halde Türklerin yok olması, Ye'cuc ve Me'cfic seddinin yıkılması ve yeryuzunun fesadı demek olacaktır ki kıyamet

alametlerindendir" 108•

2. Harflerle işari tefsir

M. Harndi Yazır'ın, önceki müfessirlerin tespit ve kayıtlarına, çoğunlukla kaynağını zikrederek yer verdiğini görüyoruz. Mesela, EbU Hayyan ei-Endelfisi'nin (74511344) düştüğü bir not, kendisinden sonraki müfessirler tarafından kayda değer bulunmuştur. Buna göre: "Ebu Cafer b. ez-Zübeyr'in, Ebu'I-Hakem b. Berelin'dan naklen anlatlığına göre o, (~ rl'

Hl6 M. Harndi Y azır, Hak Dini, V, 367 I. 107 Kehf: 18/94-95. 108 M. Harndi Yazır, Hak Dini, V, 3299.

Page 23: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

İşarf Tefşirin Sınırları ve Elmalı/ı Harndi Yazır 'da iişarf Tefşir 21

f.J~I 'Eiif, liim, Mim. Rumlar yenildi' 109 ayetinden, müslümanların Beytu'l­Makdis'i, senesini ve gününü de tayin ederek fethedecekleri sonucunu çıkarmıştır. O zaman, Beytu'l-Makdis (Kudus) henüz hırıstiyanların

idaresindeydi. Derken İbn Bercan, fetih için belirlediği tarihten önce vefat etti. Onun vefatından bir müddet sonra, müslümanlar orayı, Ebu'I-Hakem'in belirlediği tarihte fethetti. Ebu Cafer, adı geçen Ebu'I-Hakem'in Kur'an-ı Kerim' den çıkarmak suretiyle bazı gaybe dair bilgilere muttali olduğuna inamyordu" 110

• Bu hususta Aifisi de şöyle der: "Muhyiddin İbn Arabi, Iraki vb. ariflerin Kur'an-ı Azim'den gaybe dair bilgiler elde ettikleri meşhurdur. Bu, bir takım hesap kaidelerine ve harf işlemlerine dayanır ki bu konuda seleften bir şey varid olmamıştır. Şu da var ki, Allah Teaiii'nın fazl-ü keremi sınırsızdır ve O'nun Kitabı, beşerin hatırına gelebilen her şeyin üstündedir. Ali'ye (ra): 'Resulullah size başkalarından gizlediği bir sır söyledi mi?' diye soruldu. O şöyle dedi: 'Hayır, nezdimizde Allah Teala'mn, bir kuluna Kitabı'ndan bir anlayış vermesinden başka bir şey yoktur 111

." "Muhyiddin İbn Arabi de Kudüs'ün fethi hakkında bazı çıkarsamalardan (istihrac) bahsetmiştir. Demek oluyor ki, iiyette ancak ricalullaha görünen daha diğer imalar da vardırm."

Müfessirimiz, bu nevi tesbitlerini bazen, Kur'an'ın bütünlüğü açısından yaklaşmakla elde etmektedir:

Örnek I: Nas Suresi'nin tefsirinde şunları yazar: Kur'an'ın eveli besınelenin ' c..,.ı 'sı ile başladığı, alıiri de 'niis'ın ' W" 'i ile son bulduğu göz önüne alımnca bunun bes yani yetişir, kafi, işte o kadar demek olduğu, bunun "Biz Kitab'da hiç bir şeyi eksik bırakmadık ( .. )113

" muhkem içeriğine uygun olarak Kur'an'ın başka bir Kitiib'a, diğer bir delile ihtiyaç bırakmayacak derecede dinin temel unsurlarının (usfil-i din) hepsini içine aldığı, kafi bir hidayet rehberi olduğuna bir remz, yani 'Kendilerine okunan Kitab'ı sana indirmemiz, onlara yetmedi mi? Şüphesiz inanan bir toplum için bunda bir rahmet ve öğüt vardır 1 1

"'' muhkem içeriğine işaret olması gibi anlayışlar, boş değil hoştur. ( .. )Bunda Tevbe sı1resinin sonundaki "Eğer yüz çeviriderse de ki: Allah bana yeter( .. )115

" ve Yasin sılresinin sonundaki "Sübhandır o Allah ki, her şeyin hükümranlığı O'nun elindedir ve siz O'na

109 Rfun: 30/l-2. 110Ebii Hayyanei-Endeliisl, ei-Bahru'l-Muhlt, Beyriit, Diiru'l-Fikr, 1413-1992, VIII, 30/12 hk.,

374-375; krş. Zerkeşi, Burhfuı, I, 175; Aliisl, 30/l2 hk., XXI, 20; M. Harndi Yazır, Hak Dini, 30/1-2 lık .. VI, 3802-3803.

111 Aliisl, Rilın: 30il2 hk., XXI, 20. 112 M. Harndi Yazır, Hak Dini, VI, 3802-3803. 113 En'fun: 6/38. 114 Ankebiit: 29/5 ı. 115 Tevbe: 9!129.

Page 24: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

22 Muhammed Çelik

döndürüleceksiniz1 16" gibi ayetler bilhassa işarette bulunmakla beraber,

Fatiha'daki istiane ( b.ı/1 .. 1 ~.; ) ile batimedeki istiaze (Felak ve Nas surelerindeki ~J:-1 iJ9 ) emirlerinin tevhid ve ihlas gayesinde bir tatmini vardır ki umumiyetle arzu edilen hüsn-i hatime budur1 17

Örnek 2: Yine Nas Suresi'nin tefsirinde şöyle der: Fatiha ve Bakara sfırelerinin başlangıcı ile İhlas ve muavvezeteyn; bu üç sfırenin anlam ve içeriğinin göz öniine alındığı doğrudan doğru manalar arasındaki insicam, münasebet ve baş ile son arasındaki ahenk birliği, fikir silsilesi ve açıklamasıyla da o nükteleri ilham etmeğe kafidir ve bu ahenk ve tenasüp, bize Kur'an surelerinin tertibi de vahy ile olduğu hakkındaki mezhebiınİzin kuvvet ve isabetini gösterir. Onun için sırf remizlerinden anlaşılan ınıinaların murad-ı ilahi olduğuna hükmetmek doğru olmayacağı hakkında alimierin uyarısını unutmamak ve maksudu karanlık yollarda aramayıp sırat-ı müstakim'e sarılmak en has maksat olduğunu daima göz önünde tutmak lazımdırıı8•

"Din günü esenliğe ulaşmak için doğru yola hidayet talebi ilk maksat olduğu gibi, o yolda insanlık mertebelerinin kemal noktası olan bekô. billah saadetine kavuşmak için de gizli açık her türlü vesveseden, şek ve şüpheden sakınarak kesin bir bilgiyle Allah Tealll'nın rububiyetine, melekutuna, uluhiyetine sığınmak en son maksat olduğunun hatime olarak bildirilmiş olması şüphesiz olarak gösteriyor ki insanlığın nihai saadeti kesin bir bilgi (ikan) ile tak va sahibi olmaktadır, hüsn-i hat i me onunladır119." "Akibet ınüttekilerindir120."

Müfessirimiz bazen de "Ebced hesabı" ile işari tefsir örnekleri sunar. Tefsir geleneğinde "ebced hesabı" na göre yapılan yorum ve açıklamalara yer verilmiştir. Bu nevi tefsiri sahabeye, hatta Hz. Peygambere dayandıranlar muvcuttur121

• Haddizatında bu nevi yorumlara bir çok tefsir kitabında tasviple yer verildiği bir gerçektir122

• Tefsir geleneğine saygılı olan müfessirimiz, bu nevi kayıtlara yer vermiş ve bunları tasvip etmiştir. Mesela, Sebe' Suresi 15. ayette geçen "beldetün tayyibetün" terkibi hakkında şöyle der: "İttifakat-ı bediadandır ki 'beldetün tayyibetün' lafzı ebced hesabiyle

116 Y1ls'ln: 36/83. 117 M. Harndi Yazır, Hak Dini. IX, 6429. 118 M. Harndi Y azır, Hak Dini, IX, 6431. 119 M. Harndi Yazır, Hak Dini, IX, 6432. 120 A'raf: 7/l28. 121 Müsaid Müslim Abdullah. Eseru't-Tatavvurrt-fikr1. 348. 122 Mesela bkz. Ebfi Hayyruıel-Endelfisl, el-Bahru'I-Muhit, Beyrfit, Daru'I-Fikr, 1413-1992,

VHI, Rfim: 30/12 hk., 374-375; krş. Zerkeşl, Burhan, I, 175; Alfisl, Rum: 30/12 hk., XXI, 20; M. Harndi Yazır, Hak Dini, 30/I-2 hk., VI, 3802-3803.

Page 25: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

İşari Tefsirin Sınırları ve Elma/ılı Harndi Yazır 'da iişari Te(sir 23

İstanbul'un fethine tarih düşmüştür: Hicri 857 ( Miladi 1453). Molla Cami 123

merhumun bir hediyesi olmak üzere maruftur124."

3. Sufiyye Tefsiri

Yukarıda işari tefsirin, genel kabulün aksine Sufiyye tefsirinden ibaret olmadığını kaydetmiştik. Bu itibarla, M. Harndi Yazır, işari tefsirden bir bölüm olan Sufiyye tefsirine yaklaşımını ayrı bir başlık altında ele almayı uygun gördük.

Elmalılı, sufiyye tefsiri denilen bu yorumları kaydederken, ilgili referansları zikretmeyi ihmal etmez. Bu konuda kaynakları çoğunlukla Ebu Hayyan ei-Endelfisi (74511344), Şihabuddin el-Aiı1si (127911853), Muhyiddin ibn ei-Arabi (638/l240)'dir. İlk ikisinin tespitlerini tereddütsüz verirken, İbn Ara bl' den nakillerinde ihtiyatlı davranmakta, bazen tenkide gitmektedir.

Muhakkik müfessirimiz, Sufiyye tefsirine; çoğunlukla tasvip etmek üzere, bazen de tasvip etmediğini belirterek yer vermektedir.

a. Tasvib etmek üzere yer verdiği sufiyye tefsirine örnekler

Örnek 1: Kadr Suresinde varid olan Kadir Gecesi hakkında Sufiyyenin yorumunu zikrederek şöyle der: Aifisi'nin kaydettiği üzere Sufiyye ıstılahmda Kadir Gecesi, salikin mahbub-ı hakka nispetle kıymetini ve mertebesini tanıyacağı hususi bir tecelliye erdiği gecedir ki o gece salikin ayn-ı cem'a125 ve marifette ermişler (baliğlar) makamına ilk girdiği vakittir126

Örnek 2: Asr Suresinin tefsirinde şöyle der: "İnsanın ömrü en kıymetli sermayesidir. Ne kazanacaksa onunla kazanacaktır. O ömür ise dehirden bir cüzdür. Onunla akmaktadır. İnsan için dehir (zamanın tamamı) örnründen, hatta.örnrünün içinde bulunduğu anından ibaret gibidir. Karsız geçen her lahza, o nefıs sermayeden heder edilen bir ziyan, bir hüsrandır. Bununla

123 Molla Ciimi (Ö: 1492/898), İranlı büyük şair ve mutasavvıftır. Fatih Sultan Mehmed ve II. Bfiyezid, Molla Cami'yi İstanbul'a getinnek için çok çaba harcamışlardır. Halil İnalcık, Şair ve Patron, Doğu Batı Yay., Ankara 2003, 1 1.

124 M. Harndi Yazır, Hak Dini, VI, 3956. 125 Ayn-ı cem': Tasavvufta salikin, başkası ile değil sadece Allah ile birlikte olması halini

anlatan bir makamdır. 126 M. Harndi Yazır, Hak Dini, Vlll, 5984.

Page 26: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

24 Muhammed Çelik

beraber senelerce zayi edilen bir ömür, içinde bulunduğu son bir lahzada kendisine ebedi cenneti kazandıracak salih bir iş yapınağa muvaffak olabilirse geçen bütün zararı telafi ederek o büsrandan kurtulmuş ve o insan için en şerefli şey ve bütün dehir o andan ibaret olmuş olur. Bu sayede insan ömrünün içinde bulunduğu her anını fırsat bilerek onunla geçirmiş olduğu fırsatları kaza ile telafiye bir dereceye kadar imkan bulur. Nitekim, "O Allah, öğüt almak ve şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü birbirini izler yaptı 127" huyurmakla ona işaret edilmiştir. Böylece vaktinin kıymetini bilmek manasmadır ki Sufiyye, "Sufi ibnu'l-vakt olmalıdır", yani ömrünün ve bilhassa fiilen içinde bulunduğu vakt-i halin kıymetini biJmeli ve onunla yarın ahireti için ne kar, ne iyilik edebilmek mümkün ise onu kazanınağa çalışmalıdır demişlerdir128•

Örnek 3: "Sonra gözünü iki kez daha döndürüp bak ki; göz ümidini kesmiş bir halde yorgun argın sana döner12

9,' ayetinin tefsirinde şöyle der: İşbu Mülk, 4 ayetinde Sufiyyenin dilinde olan; "4.J.J u_.ıc. .ili .ı.....ij u_.ıc. W.O" veeizesinin kaynağı ve onu doğrulayan (misdak) bir anlam bulunduğu da gizli değildir. Afakta dolaşan bakışın yaratılışın düzeninde bir çatlak, bir geçit bulmaktan ümidini kesmiş ve bitkin, malıcup ve donuk olarak nefse dönüşünde marifet sımnın netiste tecelli edeceğine, kulluk acizliğiyle rububiyet kudretinin meydana çıkması noktası olan vicdan ile vücudun ul ile ı.::.ut nin birbirine bağlandığı bir izafet düğümü demek olan kalbte bulunabileceğine bir uyarı vardır130•

Örnek4:

"Hani bir zamanlar Musa'yla kırk gecelik süre için sözleşmiştik. ( .. )m" Tarikat ehli, "kırk gün" sülfıkü bu ayetten almıştır. Dilimizdeki 'çile' tabirinin de aslı yine budur. Farsça kırk manasma 'çil, çihil' kelimesinden gelir ve "kırk" demektir. İşte Hz. Musa, Beni İsrail'i denizden geçirdikten sonra Tfır' da ilahi emre uygun olarak "çile" çıkarırken arkasında onlar buzağıya tapmaya başlamışlardı 132."

Örnek 5: "O hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O Aziz' dir, Gafur'dur133

" ayetinin tefsirinde şunlan kaydeder:

•• !,':'_-.ı \lı-. j\jr ···-,,bm. ı.:.-u~ , u-u, .J u::w .J

127 Furlcin: 25/62. 128 M. Harndi Yazır, Hak Dini, IX, 6071 vd. 129 Mülk; 6714. 130 M. Harndi Y azır, Hak Dini, Vll, 5 I 87. 131 Bakara: 2/51. 132 M. Harndi Yazır, Hak Dini, 1, 3S2. 133 Mülk; 67/2.

Page 27: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

İs ari Te(Sirin Sınırları ve Elma/ılı Harndi Yazır 'da iisari Te(Sir 25

"Ben cinleri ve insanları, ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım 134"

ayetinin ifade ettiğimarifet ve ubudiyetin hasılı da budur. Bu ayetteki t.JJW yu; w_,.i~ 'marifet' ile tefsir edenlerin ve hadis yoluyla rivayeti sabit ol­mamakta beraber tasavvufkitaplarında, "Ben gizli bir hazine idim, tanınmak istedim, tanınmak için halkı yarattım" diye kutsi hadis olmak üzere şayi

. olmuş bulunan sözün manası da budur135•

b. Tasvip etmediği Sufiyye tefsirine örnekler

M. Harndi Y azır, sufiyye tefsirini tasvip etmek üzere kaydetti ği gibi, kimi zaman da bu yorumları tasvip etmez. Mesela, Kehf Sfıresi 65. ayetin tefsirinde, Hızır'ın hayatta olup olmadığı ile ilgili görüşleri kaydederken şöyle der: "Sahih hadisler ve akli deliller 'vefat etti' diyenierin görfişünü desteklemektedir. Bundan başka görfişe meyletmeye sebep yoktur. Bazı salihlerden naklolunan rivayetlerin zahirini göz önüne almak ve Muhyiddin İbn Arabi gibi Hızır'ın var olduğunu söyleyen bazı ileri gelen sufıyyeye hüsn-i zan etmek meselesi kalır ki bu da bir delil teşkil etmez." Daha sonra bu konuda şu önemli uyarıda bulunur: "Sakın bir takımlarının yaptığı gibi bir hususta Sufiyyeye muhalefet edeni hemen dalaletle suçlamaya kalkışma. Zira şer'an veya aklen bir delilin reddedemeyeceği hususlarda ehlinden işitilen bir söze inanmamak bir mahrumiyet olabilirse de şer'i veya akli delilin reddettiği bir dava sufiyyece de kabul edilmez 136

,"

Müfessirimizin, tasvip etmediği yorumların, ayetin zahiri ile uyuşmayan anlamlar olduğu ve bunların daha çok Muhyiddin İbn Arabi' den geldiğini görfiyoruz.

Örnek I: "Yanında Kitap'tan bir ilim bulunan kimse: Sen gözünü açıp yummadan ben onu sana getiririm, dedi 137

." Bu ayetin tefsiri ile ilgili Sufiyyeden gelen bazı yorumlara katılmadığını bildirirken, önce ilgili görüşü sunar: "Bu konuda Muhyiddin İbn Arabi şöyle der: "Tahtı getiren Silleyman'ın veziri Asaf, tahtın kendisinde tasarruf etti de onu yerinde yok edip her an hasıl olmakta bulunan halk-ı cedide arif olanlardan başka kimsenin şuurunun ererneyeceği şekilde Süleyman'ın yanında icat ediverdi. Var edilmesi zamariı, yok edilmesi zamanının aynı idi, ikisi bir anda idi ve Asaf ın sözü, zamanda fıilin aynıydı. Zira kamilden sadır olan söz, Allah Teaiii'dan 'kun =ol' yerindedir." Daha sonra bunun isabetli olmadığını şöyle

134 Zarivat: 5l/56. 135 M. Harndi Yw_.ır, Hak D"ırıj, Vll, 5161. 136 M Harndi Yazır, Hak Dini, V, 3261 (Alusl'den naklen). 137 Nemi: 27/40.

Page 28: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

26 Muhammed Çelik

kaydeder: "Şeyh in 'Hayır, onlar yeni bir yaratılıştan şüphe etmektedirler138."

ayetinden anladığı yeni bir yaratılış konusu son zamanlarda Descartes felsefesine kadar geçmiş bir görüş, bir nazariyedir. Fakat bunun buraya tatbiki, ayetin açık ifadesine uygun değildir. Çünkü ayette 'yaparım' denmemiş, 'getiririm' denmiştir. 'Ben onu sana göz açıp kapayıncaya kadar getiririm' denilmesiyle de bir zaman ifade edilmiştir. Çabucak bir göz atıverme (lamh-ı basar) değil, hatta göz açıp kapayıncaya kadar da değil, bunlardan daha uzun olarak, 'Sen gözünü açıp yummadan' ki iki bakış (tarfe) arasını ifade eder. Ve bu bir saniyeyi bile geçebilir. Fakat, Şeyh, bunu bir an kabul etmiş. Halbuki bir hareketin meydana gelmesi en azından iki an gerektirdiğinden, bir anda hareket olabileceğini düşünmek çelişki olacağından, meseleyi zorlaştırarak, hareketsiz olarak bir şeyin meydana gelmesini göstermek için o yönde tevil etmiştir139.

Örnek 2: "Bir vakit Rabbin meleklere dedi ki: Ben, çamurdan bir beşer yaratacağım. Onu iyice biçimlendirip ona Rfıhumdan üfleyince ona secde ediniz. Meleklerin hepsi secde ettiler. Sadece İblis secde etmedi. O kibirlendi ve katirierden oldu. Allah buyurdu: İblis! İki elimle yarattığıma secde etmekten c: , · • alıkoyan nedir? Gururlandın mı, yoksa kendini alinden mi bulunuyorsun?140" Muhyiddin İbn Arabi, buradaki iilfn kelimesinden hareketle şöyle der: 'Adem'e secde ile memur olmayan melekler de vardır; bunlar dlin'dir.' Ancak Şeyh'in bu fikri, insanın nüsha-i camia olması hakkındaki mezhebine uygun düşmemiştir 141 .

Müfessirimiz, Muhyiddin İbn Arabi'nin Mu'min Suresi 57. ayet hakkındaki mülahazalarına da, "insanı nüsha-i kübra ve nüsha-i camia" addeden sözlerine aykırı görmektedir142

Örnek 3: "Allah, senin geçmiş ve gelecek zenbini bağışlasın. ( .. )" (Feth: 48/2) ayeti hakkında, Muhyiddin İbn Arabi gibi bazı alimlerin, "burada muradın ümmetin zenbi (günahı)" olduğunu ifade ettiklerini kaydettikten sonra şun'ları söyler: Bu te'vil, " .. kendi günahın ve mü'min erkek ve kadınların günahı için istiğfar et" (Muhammed: 47/19) ayetiyle uyuşmazı43.

138 Kiif. 50/15. 119 M. Harndi Yazır, Hak Dini, V, 3680. 140 sad: 38/71-75. 141 M. Harndi Yazır, Hak Dini, VI, 41 I 1. 142 M Harndi Yazır, Hak Dini, VI, 4175. 143 M. Harndi Yazır, Hak Dlni, VI, 4407.

Page 29: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

İsarf Te(sirin Sınırları ve Elmalı/ı Harndi Yazır 'da iisarf Te(sir 27

Örnek 4: "Kesinlikle Allah her şeye kadirdir 144." Müfessirimiz,

Muhyiddin İbn Arabi'nin, bu ayetteki kıllle şey' (her şey)e, Allah'ı da dahil eder yollu mütalaalarına katılmaz 145•

Değerlendirme:

Kur'an-ı Kerim, apaçık Arapça bir lisanla bütün insanlara gelmiştir. Kur'an'ın lisanı, lügaz ve muamma gibi remizden ibaret sembolik bir ifade değildir. Bu itibarla, ön planda tutulması gereken zahir anlamdır. Bununla beraber, ayetterin anlam tabakalarından biri işari ve remzi anlamdır. İnsanların seviyeleri farklıdır. Bir tek ayet, bir çok açılardan her seviyedeki insan anlayışına hitap eden bir anlam ifade edebilir. Her asrın kendine mahsus anlayış ve idraki olduğundan, işari anlamın kendisine bakan kısmını araştırıp tespit etmesi tabiidir. Şu kadar var ki, bu işari anlamın, Kur'an'ın zahir veya sarih anlamına aykırı olmaması, onunla çelişmemesi bu husustaki en önemli şarttır. Bununla birlikte işari anlamın, zahir sarih anlamı

desteklemesi ve onun iyice anlaşılınasına hizmet etmesi beklenir. Dolayısıyla, bu nevi işaretiere itiraza sebep yoktur.

Klasik, hatta muasır kaynaklarımızda işari tefsir adı altında ele alınan tefsir nevi, siifi tefsir veya tasavvufi tefsir denilen kısımdır. Oysa, işari tefsir sadece bu nevi tefsirden ibaret olmayıp, sfıfı tefsiri de içine alan daha geniş kapsamlı bir tefsir faaliyetidir. Bu gerçeği tespit için konu ile ilgili literatürü incelemek yeterli olacaktır. Tasavvufı tefsirin, işari tefsir içinde yer alan ve ihtiyatla karşıtanan bir tefsir çeşidi olduğu bilinmektedir.

Kur'an'ın asıl bağlayıcı olan zahir ve sarili anlamıdır. İşari anlam veya tefsir, zahir veya sarih anlamın tabakalarından biridir. Herhangi bir ayetle ilgili tespit edilen işari anlamın yegane işari anlam olduğu iddia edilemediği gibi, bu nevi bilgilere sınır da yoktur.

Mamafıh, bu konuda oldukça temkinli olmalı, ifrat ve tefritten sakınılmalıdır. Elmalılı'nın dediği gibi, zahirilikte ifrat etmek de Batınilikte ifrat etmek kadar zararlıdır. Bu itibarla, orta yolu gösterecek, ifrat ve tefriti kıracak olan, yalnız dinin ruhuna uygun hareket etmektir.

İşari tefsir faaliyeti, çoğunlukla pratik hayatla ilgili olmayıp, daha çok zihin egzersizine hizmet eden, ufuk açan bir takım anlamları ortaya çıkarmaktan ibarettir. Dolayısıyla, işari yoruma göre hareket etmenin söz konusu olduğu durumlar nadirdir. Amel, daha çok zahir ve sarih yoruma göre olduğundan, ön planda tutulması gereken bu nevi tefsirdir. İşari yorum

144 .Ah.z.ab: 33/27: Feth 48/21. 145 M. Harndi Ya'zır. Hak Dini, VI, 4544.

Page 30: DiCLE ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D02042/2002_2/2002_2_CELIKM.pdf · 2015. 9. 8. · Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Yayınları No: 8 ISSN 1303-5231 DiCLE ÜNiVERSiTESi

28 Muhammed Çelik

ise, fikri bir cehdin ve belki ilhamın da katkısıyla ortaya çıkan ufuk açıcı bir unsur, bir zenginlik, bir çeşitliliktir. Her biri kendi başına bir alem olan insanların sonsuz istek ve arzularını karşılamak için bir vesile, bir sebep olarak karşımızda duran; İslam'ın, Müslümanların ve Tefsir'in bir realitesidir. İşari yorumun kaynağını dışarıda aramak yerine kendi öz kaynaklarımızda; Kur'iin'da, Sünnet'te aramalıyız.

M. Harndi Yazır'ın tefsirinde kaydettiği işari yorumlar tasavvufı veya sufı-işari tefsirden ibaret değildir. Hatta sufı tefsirin, onun kaydettiği işari anlamaların içinde az bir kısmı teşkil ettiğini görüyoruz. Bu yorumlar, çoğunlukla, ondan önceki alimler tarafından tespit edilmiştir. Müfessirimiz, bu yorumları kaydederken, ilgili referansları zikretmeyi ihmal etmez. Bu konuda kaynakları çoğunlukla Ebu Hayyan ei-Endelfisl, Alusl, Muhyiddin ibn el-Arabi'dir. Elmalılı, ilk ikisinin tespitlerini tereddütsüz verirken, İbn Arabi' den nakillerinde ihtiyatlı davranır, icabında tenkit eder.

Müfessirimiz, her açıdan olduğu gibi işari yorum açısından da temadi prensibine uymuştur. Zamana dayanan kitabının esansını, başta yoğun olarak klasik tefsir kaynakları olmak üzere öteki literatürden damıtmıştır. Öteki açılardan olduğu gibi, işari tefsir konusunda da geleneğe uymuş, fakat bununla yetinmeyip kendi cehd ve gayretiyle ve zamanındaki bilgi birikiminden faydalanarak yeni tespitler ortaya koymuştur.