15

Diyanet - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D278774/2015/2015_CEYLANK.pdfTel: (0312) 295 72 93-94 Faks: (0312) 284 72 88 e-posta: [email protected] \ TÜRK-İSLAMMEDENİYETİNDE

  • Upload
    others

  • View
    3

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Diyanet - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D278774/2015/2015_CEYLANK.pdfTel: (0312) 295 72 93-94 Faks: (0312) 284 72 88 e-posta: diniyayinlar@diyanet.gov.tr \ TÜRK-İSLAMMEDENİYETİNDE
Page 2: Diyanet - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D278774/2015/2015_CEYLANK.pdfTel: (0312) 295 72 93-94 Faks: (0312) 284 72 88 e-posta: diniyayinlar@diyanet.gov.tr \ TÜRK-İSLAMMEDENİYETİNDE

Diyanet işleri Başkanlığı Yaymlan/1101

ilmi Eserler/181

Yayın Yönetmeni

Dr. Yüksel ·SALMAN

Yayın Koordinatörü

Yunus AKKAYA

· Redaksiyon/Tashih

Ramazan ÖZALPDEMLR

Grafik&Tasanm

AliYÜCEER

Baskı

ÇmarBasım

Tel.: (0212) 628 96 00

Eser inceleme Komisyonu Karan: 08.04.2015/46

1. Baskı, lstanbul 2015

2015-34-Y-0003-1101

LSBN: 978-975-19-6357-4

Sertifika No: 12930

© Diyanet işleri Başkanlığı

iletişim

Dini Yayınlar Genel Müdürlüğü

Basılı Yayınlar Daire Başkanlığı

Tel: (0312) 295 72 93-94

Faks: (0312) 284 72 88

e-posta: [email protected]

Page 3: Diyanet - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D278774/2015/2015_CEYLANK.pdfTel: (0312) 295 72 93-94 Faks: (0312) 284 72 88 e-posta: diniyayinlar@diyanet.gov.tr \ TÜRK-İSLAMMEDENİYETİNDE

\

TÜRK-İSLAMMEDENİYETİNDE DÜNYEVİ VE UHREVİ SİSTEM OLAN AHİLİGİN "EGİTİMVE İNSAN MODELİ"

Öğr. Gör. Kazım CEYLAN

2~14 lrntludogurrı

Ahi Evran Üniversitesi Ahilik Kültürünü Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü

GİRİŞ

Turkler Anadolu'ya yoğun olarak 11. ve 12. yüzyılda gelmeye başladılarveAnado­lu'yu vatan yapmaya çalıştılar. Bu topraklarda yerli Bizanshlar vardı. Bizans medeniyeti heyecanını kaybetmiş, sadece siyasi olarak varlığını devam ettirmeye çalışıyordu. Türkler Anadolu' da daha üstün bir medeniyet kurarak buralarda kalıcı olmak istiyorlardı. Bunun içirı de Ahi Evrarılı, Aşıkpaşalı, Yunuslu, Mevlanalı, Süleyman Ttirkmanili, Hacı Bektaşlı, Hacı Bayramlı kurmaylar kadrosu Türk-İslam medeniyetinin temellerirıi attılar. Böylece bu toprakları ebedi Türk yurdu yaptılar.

· Anadolu' nun vatanlaşmasında Türk-İslam medeniyetinin müesseseleşmesi gereki­yordu. Ünlü tarihçi Halil İnalcık' ın deyimiyle 13. yüzyılda "Türklüğün merkezlerinden birisi olan Kırşehir" de yaşayan Ahi Evran Veli Ahilik teşkilatını kurdu. Ahiliğin oluş­masında fütüvvetnameler, Türklerirı Orta-Asya' dan getirdiği kültür özellikleri (alplik, dayanışmacılık, ve teşkilatçılık) ile yaşadığı coğrafyanın etkili olduğu söylenebilir. Fü­tüvvetnameler, dini-tasavvufi kaynaklar olması itibariyle ahiliğirı temel esaslarını oluş­turmuştur. Bu bağlamda ahilik, peygamber sürınetine ve Kur'an' a dayanan bir dünyevi ve uhrevi sistem olarak değerlendirilebilir. Ahilik, siyasal, kültürel, ekonomik, dini ve sosyal etkileriyle Selçuklu ve Osmarılı dönemlerirıde çok etkili olmuştur.Ahilik, sadece bir esnaf teşkilatı olarak faaliyet göstermemiş, Fuat Köprülü' nün ifadesi ile "alirnlerirı, kadıların, alp-erenlerin, devlet adamlarının buluştuğu" bir fikir ve cihat ocağı olarak da önemli forıksiyonlar icra etmiştir. O dönemlerde kadın teşkilatlarını (Bacıyan-ı Rum) da kurarak eğitim sistemirıde cirısiyet ayrımı yapmadan herkese yaygın eğitim vermişlerdir.

693

Page 4: Diyanet - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D278774/2015/2015_CEYLANK.pdfTel: (0312) 295 72 93-94 Faks: (0312) 284 72 88 e-posta: diniyayinlar@diyanet.gov.tr \ TÜRK-İSLAMMEDENİYETİNDE

2~14 kutludoguııı

SEKİZİNCİ OTURUM

Kelime anlamı kardeşlik, yiğitlik, cömertlik olan ahiliği şöyle tanımlamamız müm­kündür: "İnancın amele dönüştüğü; Anadolu'nun vatanlaşmasında, Osmanlı'nın "Cihan Devleti" olmasında dini, siyasi, ekonomik, sosyo-kültürel alanlarda etkili olan dünyevi ve uhrevi bir sistemdir:' Başlangıçta tarikat şeklinde organize olan ve bütün tarikatları da içine alan Ahilik teşkilatı, bir yandan bu fonksiyonları yerine getirirken, diğer taraftan da uygulamış olduğu eğitim modeli ve yetiştirmiş olduğu "ahi insan tipi" ile döneminin insan alt yapısını hazırlamıştır. Biz, bu bildirimizde ahilerin dünyada sadece ilk defa kendilerinin uyguladığı eğitim sistemi ve insan modelini ele alacağız.

Ahiliğin Amacı ve Ahiliğin Genel Hedefleri Ahiliğin amacını ahilerin tüzükleri olan "futüvvetname"lerde aramak gerekmekte­

dir. Fütüvvetnameler ahinin dinin emir ve yasaklarına hakkıyla uymasını, Allah'a layık kul, peygamber sünneti,ne uygıın olarak yaşamasını istemektedir. Nitekim Haliloğlu Yahya, Fütüvvetnamesini islami (Kur'an-ı Kerim tesfirleri, Peygamber Hadisleri, Kı­sas-ı Enbiya, evliya tezkereleri ve ariflerin sırlarından bahseden) eserlerden faydalanarak yazdığını belirtmektedir. (Burgazi F. s. 113)

Bilindiği gibi İslam dünya ve ahiret dengesini kurmaya çalışmaktadır. Müslümanın "ahiret yurdunu gözetmesini, dünyadaki nasibini de unutmamasını (Kasas. 27 /77), hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışmasını" istemek­tedir. Buna göre İslam, Müslümanın eğitiminde iki temel gaye gütmektedir: Birincisi dünya, ikincisi ahirettir. Dünya kısa vadede, ahiret ise uzun vadede erişilecek hedeftir. Kısa vadeli hedefolan dünya, aslında ebedi hayat olan ahiret hayatını elde etmek içindir. Ahireti kazanmaya vesile olduğu müddetçe önem kazanmaktadır.

İşte Ahiliğin amacı da mensuplarını bu iki amaç için hazırlamak, dünya ve ahirette huzur içinde yaşamalarını sağlamaktır. (Y Ekinci, s. 27) Ahi, Allah'ın kendisine ihsan ettiği yüce insanlık nitelikleriyle İslam dininin üstün ilkelerini birleştirip bedenen ve· ruhen çalışarak dünyada iken ahiretini kazanpıak amacında olmalıdır. Bu sebeple ahiler başka insanlara yük olmak yerine kendileri başka insanlara faydalı olmak prensibi ile hareket etmişlerdir. Bu aynı zamanda İslam' ın da emridir. 'Peygamberimiz insanların başkalarına yük olmalarını hoş görmemiştir. Bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır: "İnsan, elinin emeğinden daha hayırlı bir lokma yem~miştir:' (Buhari). Ahiler dini va­zifelerini yerine getirirken dünya işleriyle uğraşmayı ibadet saymışlardır. Bunun içindir ki İslam' ın emirlerini yaşamay<!_ çalışan ahilerin mutlaka bir meslekleri vardır. Zaten bir mesleği olmayan bu teşkilata giremezdi.

İslam' ın üzerinde önemle durduğu ahi.ak konusuna ahiler de çok önem vermiş­lerdir. Çünkü ahilerin temel tüzükleri olan fütüvvetnameler dini-tasavvufi eserlerdir.

694

Page 5: Diyanet - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D278774/2015/2015_CEYLANK.pdfTel: (0312) 295 72 93-94 Faks: (0312) 284 72 88 e-posta: diniyayinlar@diyanet.gov.tr \ TÜRK-İSLAMMEDENİYETİNDE

TASAVVUf-'İ DÜŞÜNCEDE İ:--:SA:--: YETİŞTİRME VE MODELLERİ 2~14 kutludogurn

Onlara göre fütüvvet iyi davranışların toplamından ibaret olan bir hayat tarzı idi. Bu hayat tarzı peygamberlerin ve İslam büyüklerinin yüksek vasıflarıyla belirginleşmişti.

Fütüvvet sözlüklerde cesaret, yiğitlik, mertlik anlamındadır. Tasavvufta diğerkam­~ cömertlik ve şefkati de içine alan bir terim olmuştur. Fütüvvet kavramı Kur'an'daki "isar" kavramı ile irtibatlı ve yakın anlamlıdır. Fütüvvet ile tasavvuf iç içedir. Kuşeyri, "Kul Müslüman kardeşinin ihtiyacını giderdiği müddetçe Allah da onun ihtiyacını giderir:' Ve Muhyiddin b. Arabi "Bir kavmin efendisi ona hizmet edendir:' hadislerini naklederler. Bir başka hadiste de "İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır:' buyrulur.

Fütüvvet, kendini değil Peygamberimiz gibi ümmetini düşünmek, insanların dert­leri ile dertlenmek, kendisi için istediğini başkaları için istemek, huzur ve ayıp örtücü olmak, nefse düşmanlık etmek, fakirleri sevmek, zenginlerin peşinde dolanmamak, eline girenle çıkanı bir görmek, kimseye kin tutup düşman olmamak, kimseden mürüvvet ve insaf beklememek, herkese karşı mürüvvet ve insaf sahibi olmaktır .

. Ahilik, fütüvvetinArıadolu'daki yorumlanış şekli olarak görülmüştür. Ömer Lütfi Barkan ahiliği bir "tarikat" olarak değerlendirmiştir. Fuad Köprülü ise, "içlerinde birçok kadı, müderris ve devlet adamının bulunduğu ahilik teşkilatırıın, herhangi bir esnaf topluluğu değil, o teşkilat üzerine istinad eden, akidelerini o vasıta ile yayan bir tarikat sayılabileceği" görüşünü savunur.

Fütüvvetnamelerde belirtilen huy güzelliği, ahiliğin temel esaslarındandır. Öyle ise iyi huy ahilerden ayrı düşünülemez. Güzel huya sahip olunmadan ahi olunamaz.

Kısaca söylemek gerekirse, ahiliğin amacı İslam' ın da amacı olan maddi ve manevi yönü ihmal etmeden "mükemmel insan" (Allah' ın rızasına göre hareket eden, insanlara faydalı olan, cömert, işinde ve sözünde doğru, helali-haramı gözeten, temiz, bilgi sahibi olan; yiğit, dünyası için ahiretini ateşe atmayan ... insan) yetiştirmektir denilebilir.

Yukarıdaki özellikleri belirtilen ahiler hem dünyevi hem de uhrevi bir sistem kur-muşlardır. Ahilerin genel hedefleri de şöyle sıralanabilir:

Dünyada ve ahirette mutluluğa erişebilmek için bir mesleğe sallip olmak,

Diğer insanları düşünmek ve onların mutluluğu için de çalışmak,

İslam dininin ve ahilik teşkilatırıın istediği güzel ahlaka sahip olmaya çalışmak,

İslam' ın ve ahilik teşkilatırıın kurallarını yerine getirebilmek için ilim sahibi olmak,

Dinin emir ve yasaklarına dolayısıyla ahiliğin emir ve yasaklarına uymaya çalışmak.

695

Page 6: Diyanet - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D278774/2015/2015_CEYLANK.pdfTel: (0312) 295 72 93-94 Faks: (0312) 284 72 88 e-posta: diniyayinlar@diyanet.gov.tr \ TÜRK-İSLAMMEDENİYETİNDE

2~14 kutludogurrı

SEKlZiNCi OTURUM

Ahilerin Eğitim Faaliyetleri Ahilik, insanları hayat boyu eğiten sürekli bir eğitim anlayışına sahiptir. Hem

dünyalarını hem de ahiretlerini kurtarmak ve bulundukları toplumları amaçları doğ­rultusunda dönüştürmek, ahilik eğitim anlayışının temellerini oluşturur. Bu sebeple ahilerin eğitim faaliyetlerini:

İşbaşında (mesleki) eğitim,

İş dışında (zaviyelerde) ahlaki eğitim,

Gerektiğinde askeri ( seyfi) eğitim,

Ka~arın eğitimi (Bacıyan-ı Rum) olarak dört kısımda inceleyebiliriz.

a-) İş Başında (Mesleki) Eğitim Ahi birliklerinde bfr gencin meslek hayatının ilk kademesi yamaklık ve çıraklıktır.

Ahilikte, bir usta bir çırak olacağı zaman ailesini araştırır, sorup sual ederdi. "Kurdun yavrusunun büyüyünce kurt olacağı'; "söğüt ağacının meyve vermeyeceği" ve "gülün ancak gül dalında biteceği" düşüncesine önem verilirdi. Ruh hastası, hırsız, uğursuz, soysuz, deli ve serkeş makulesi kimseler çırak alınmazdı. Çırağın edep, terbiye ve gör­güsüne dikkat edilirdi.

En çok 1 O yaşında olan çocukların velisi tarafından ustaya bir sanat öğretmek maksadıyla verilmesi ile yamaklık dönemi başlardı. İlk zamanlar esnaf yamak ve çırak­larının okuyup yazmalarına hususi itina gösterilirdi. İki sene ücretsiz yamaklık edenler özel bir törenle çıraklığa yükselirdi. Çıraklık dönemi her meslekte değişik sürelerde olmakla beraber genelde 1001 gündü. Kuyumculuk gibi çok maharet isteyen işlerde bu süre 20 yıla kadar çıkardı. Çırak ustasına itaat etmek ve ustası da çırağa mesleğinin bütün incelikleri ile beraber iş hayatı için gerekli olan bilgileri öğretmek zorundaydı. .

İş başında mesleğini nasıl icra edeceğin). ve inceliklerini öğrenen çırak ve kalfa bu­rada kaliteli mal üretmek, insanları aldatmamak, onlara iyilik etmek, topluma uyum sağlamak, dine uygun yaşamak gibi pek çok şeyi öğrenmektedir.

Eğitim iş başında kalfalar ve ustalar tarafından verilirdi. Ahiliğin iş başında uygu­ladığı eğitim ise o dönemlerde çarşı ve dükkanların bedesten vs. gibi yerlerde topluca bulunmaları nedeniyle kolay ve etkiliydi. Akşamları ahi ocaklarında verilen teorik eği­timler iş hayatında uygulanırdı. Çırak, kalfa usta ilişkilerinde sevgi-saygı temelli hayat boyu öğremne kuralları hakimdi. Mesleki bilgiler yanında esnaf ve sanatkarlara namaz saatlerinde dükkaru kapatma, sonra açma.gibi zaman ve düzen alışkarılığı kazanma, dürüst çalışma, müşteı;iye saygı gösterme ve onu aldatmama, üretimi artırma, komşu

696

Page 7: Diyanet - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D278774/2015/2015_CEYLANK.pdfTel: (0312) 295 72 93-94 Faks: (0312) 284 72 88 e-posta: diniyayinlar@diyanet.gov.tr \ TÜRK-İSLAMMEDENİYETİNDE

TASAVVUFİ DÜŞÜNCEDE İNSAN YETİŞTİRME VE MODELLERİ 2~14 kutludoguııı

esnaf ve zanaatkarların da kazanmalarını isteme, çırakları iyi yetiştirme gibi tutum ve davranışlar gelişmesini amaçlıyorlardı.

Çıraklık süresini tamamlayan gencin, meslekte kafi derecede yetiştiği ve ahlaken d} olgunlaştığı ustası tarafından teşkilata bildirildikten sorıra ustalık merasimi yapılır­dı. Bu merasimde usta yetiştirdiği kalfasına dua ettikten sorıra "bilginlerin dediklerini, şeyhin nasihatlerini, benim sözlerimi tutmazsan, ana, baba, hoca, usta hakkına riayet etmezsen, halka zulfun edersen, kafir ve yetim hakkı yersen, hülasa Allah' ın yasakla­rından sakınma~san yirmi tırnağım ahirette boynuna çengel olsun" derdi. Kaliteli mal üretmeyen, yalan söyleyen, fahiş fiyatla mal satıp müşteriyi aldatan, ahlaki kurallara uymayan kimseler kesinlikle ahi teşkilatında tutulmaz; pabucu dama atılırdı.

Ahilerin tarih boyunca başarılı olmalarının sebebini inançlarını amele dönüştür­melerinde aranmalıdır.

b-) İş Dışında Teşkilatın Toplantı Yerlerinde (Tekke ve Zaviyelerde) Eğitim

Ahinin her şeyden önce bilgili olması gerekir. Eğer ahinin ilmi yoksa ilim öğrenme­lidir. Ayette: "De ki, ya Rab ilmimi artır:' ( Taha, 20/14 7 ) . Hadiste "Her kim ilim tahsili için bir yola giderse, bu yüzden Allah Teala ona, cennete girecek yolu kolaylaştırır." (Bu­hari) buyrulmuştur. Öyle ise ahi kendisini ilimden mahrum etmemelidir, ilim yoluna girmelidir. Bilmelidir ki cahil alim olmaz. Dünyada cahillikten daha ayıp bir şey yoktur.

Ahiliğin temel kaynaklarından olan Tuhfat al-Vasaya'da bilgiye ayrı bir önem ve­rilmiştir. Denilebilir ki, bilgiden daha fazla övünülecek bir şey, ondan daha güzel bir şeref, ondan daha yüce bir soy ve ondan daha fazla insanı kurtarıp yüceltecek bir amel yoktur. Onun içindir ki, ahi zaviyeleri insanların bilgilendirildiği, insanca ve İslamca yaşamanın öğütlendiği yerler olmuştur.

Zaviye, içinde herhangi bir tarikata mensup dervişlerin bir şeyhin idaresinde top­luca yaşadığı ve gelip-geçen yolculara bedava yiyecek-içecek ve yatacak yer sağlanan, yerleşme merkezlerinde ve yol üzerinde bulunan bina yahut binalar topluluğudur. Sel­çuklu ve Osmanlı Türkiye'sinde tekke ve zaviyeler yaygın eğitim müesseseleri olarak önemlidir. Göçebelerin ve yeni yerleşmiş Türkmenlerin sosyal ve ekonomik eğitimle­rinde zaviyeler önemli fonksiyonlaryüklerırnişlerdir. Genellikle zaviyeler bir ahi babası veya tarikat şeyhi tarafından kurulmakta idi.

Zaviyelerin var olmalarının sebebi dini-tasavvufi terbiye yeri olmaları idi. Gündüz iş başında eğitilen ahiler, akşamlan zaviyelerde fütüvvet eğitimi alarak mükemmel insan olmaya çalışıyorlardı.

697

Page 8: Diyanet - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D278774/2015/2015_CEYLANK.pdfTel: (0312) 295 72 93-94 Faks: (0312) 284 72 88 e-posta: diniyayinlar@diyanet.gov.tr \ TÜRK-İSLAMMEDENİYETİNDE

2~14 kutludogunı

SEIC[Z[NC[ OTURUM

Ahilere göre iyi bir insan olmak için öncelikle iyi bir Müslüman olmak gerekti. Bunun için de öncelikle İslam' ın esaslan, okuma-yazma, insanlık terbiyesi, temizlik, teşkilatın düzeni ve geleneği, ilahiler, şiirler, sufl kıssaları ve sözleri, yedi kez kuşak bağ­lama ve açma öğretilirdi. Bunun anlamı şöyledir:

Cimrilik ve tamah kapısını bağlayıp cömertlik kapısını açmak,

Zuhim kapısını bağlayıp iyilik kapısını açmak,

Hırs ve heva kapısilu bağlayıp kanaat kapısını açmak,

Lezzet kapısını bağlayıp riyazet (nefsini kırma) kapısını açmak,

Halktan bir şey umma kapısını bağlayıp sadece Hak'tan (Tanrı) bekleme ka­pısını açmak,·, .

Saçmalıklar kapısını bağlayıp Allah' ı ( c.c.) anıp tatlı konuşma kapısını açmak,

Şeytanca işler kapısını bağlayıp Allah'a teslimiyet kapısını açmak.

Ahinin üç şeyi açık, üç şeyidekapalı olmalıdır:

Eli açık olmalı (cömert olmalı)

Kapısı açık olmalı (konuk sever olmalı)

Sofrası açık olmalı (aç geleni doyurmalı)

Gözü kapalı olmalı (kimseye kem gözle bakmamalı)

Dili bağlı olmalı (kimseye kötü söz söylememeli)

Beli bağlı olmalı (kimsenin ırz, namus, haysiyet ve şerefine göz dikmemeli)

Muallim ahiler veya pirler ahi teşkilatlarında verdikleri eğitim sırasında talebeye . sabır, sadakat, sevgi, sır tutma, samimiyet, güler yüzlü olma, güven, kanaat, yol kardeşliği, saygı-icazet alma, uzun süreli istihdam-eğitim, iş başında eğitim, yalınlık, affedici olma, öfkelenmeme, doğruluk ... gibi konularda örtülü bilgiler verirlerdi. Helal kazanma ve helal lokma ahiliğin temel ilkesiydi.

Aynca Ahi teşkilatlarında verilen eğitim sırasında şu kötü davranışlar engellenmeye çalışılırdı: Söz tutmamak, haset, kirı, büyüklenmek, ikiyüzlülük, gammazlık (koğucu­luk), hırsızlık, gıybet (dedikodu), tükürmek, sümkürmek, iftira, cimrilik, ayıp ve kusur araştırmak, şehvetle bakmak, e~anete hıyanet etmek, yalan söylemek, yavuz (sert, katı) gönüllü olmak, livata (cinsi sapıklık), zina, sarhoş edici içkiler içmek, haram yemek ...

698

Page 9: Diyanet - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D278774/2015/2015_CEYLANK.pdfTel: (0312) 295 72 93-94 Faks: (0312) 284 72 88 e-posta: diniyayinlar@diyanet.gov.tr \ TÜRK-İSLAMMEDENİYETİNDE

TASAVVUFİ DÜŞÜNCEDE lNSAN YETİŞT[RME VE MODELLERİ 2~14 kutludoguııı

Yukarıda da belirtildiği gibi ahiliğin temel tüzükleri fütüvvetn:lınelerdi. Tekke ve zaviyelerde dini-tasavvufi eser olan fütüvvetn:lıneler okutularak İslam ahlakının ince­likleri öğretilir, bunların hayata geçirilmesi istenilirdi.

\ c-) Askeri Eğitim Ahilikte eğitim toplumun ihtiyaçlarına göre belirlendiği için yeni geldikleriAnado­

lu'yu vatanlaştırmak için mücadele eden Türkler, Ahi birliklerinde savaş eğitimi de almış­lardır. Alplik teşkilatlanması ve alp eğitimi, bir yandan savaş oyunlarını ihtiva ederken; bir yandan da kişinin şahsiyet kazanmasını sağlar. Ahiliğin yoğun olarak askeri eğitim verdiği dönem, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarına rastlar. I. Murad döneminde "eli bayraklı~ beli kuşaklı" kesimin yani ahilerin yeniçerilere örnek teşkil ettiğini bilmekteyiz.

Ahi birliklerinin askeri eğitiminde silah kullanma, haberleşme, destek ve ikmal hizmetleri, sır saklama, dayarııklılıkgibi askerlik için gerekli olan çok yönlü bir eğitim verilmektedir. Bu eğitim ahi zaviyelerinde usta-çırak ilişkisi içinde yapılmaktaydı.

d-)Kadınlarm (Bacıy;ın-ı Rum) Eğitimi Aşıkpaşaoğlu Tarihinde, Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasının sağlandı­

ğı Selçuklu döneminde, Tanrı'ya yakın bilginler, dervişler, hayırlı insanlar sayılırken dört zümreden bahsedilir. Bunlar, Gaziyan-ı Rum (Anadolu Gazileri), Ahiyan-ı Run (Anadolu Ahileri), Abdalan-ı Rum (Anadolu Abdalları) ve Bacıyan-ı Rum (Anadolu Bacıları) olarak ifade edilir. (Aşıkpaşaoğlu Tarihi, Atsız, s. 222)

Ahilik ve Ahilikle ilgili konular ilmi olarak araştırıldıkça, Bacıyan-ı Rum (Anadolu Bacıları Teşkilatı) hakkındaki bilgilerimiz daha da belirginleşmektedir. Ahilikle ilgili ilmi çalışmalarıyla tarıınan Prof Dr. Mikail Bayram, yazmış olduğu "Fatma Bacı ve Bacıyan-ı Rum" (Anadolu Bacıları Teşkilatı) adlı kitabında, Fatma Bacı' nınAhi Evran' ın Hocası Şeyh Evhadud-dirı-i Kirmani'nin kızı ve Ahi Evran'ın eşi olduğunu belirtmektedir. (M Bayram, Fatma Bacı... s. 33) Yine aynı kitapta Anadolu Bacıları Teşkilatı (Bacıyan-ı Rum) ayrı bir kuruluş olmayıp, Ahi Teşkilatı' rıın kadınlar veya genç kızlar kolu olarak gösterilmektedir. ( s. 61) Kadınlar Teşkilatının kurucusunun da Ahi Evran' ın hanımı Fatma Bacı olduğu ifade edilmektedir.

Türkler Anadolu' yu fethettikten sonra Anadolu' da kalıcı olmak için birçok mües­sese meydana getirdikleri gibi yoğun bir kültürel faaliyet içinde de bulurırnuşlardır. Bu müesseselerin en önemlileri cami, medrese, tekke, zaviye, kervansaray; hastane, hamam, türbe, su yolu ve askeri gayelerle yapılanlardır. Fetihten sonra bu müesseselerle Anado­lu' da Türk-İslam Medeniyetirıin temelleri atılmıştır. Bu devirde kurulan Ahi Teşkilatı

699

Page 10: Diyanet - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D278774/2015/2015_CEYLANK.pdfTel: (0312) 295 72 93-94 Faks: (0312) 284 72 88 e-posta: diniyayinlar@diyanet.gov.tr \ TÜRK-İSLAMMEDENİYETİNDE

2~14 kutludogunı

SEKlZlNC[ OTURUM

ve bu Teşkilatın Kadınlar kolu olan Anadolu Bacıları Teşkilatı (Bacıyarı-ı Rum) sosyal, kültürel, ticari ve hatta siyasi kuruluşların başında gelmektedir.

Ahi Evran, eşi vasıtasıyla "Türkmen kız ve kadınlarını organize ederek, örgücülük ve dokumacılığa yönelterek, debbağlanan derilerin yünlerini işleme ve değerlendirme cihetine girilmiştir:' (M. Bayram a.g.e. s. 67) Ahi Evran Konya ve Kırşehir'e yerleştiği zaman buralarda da kadınları iş alanına yöneltmiştir. ( s. 68)

Anadolu'daki Türkmen kadınları, çadırcılık, keçecilik, boyacılık, halı ve kilimcilik, oya ve dan tekilik, dokuma ve örgücülük, nakışçılık ve çeşitli kumaşların imal edilmesi ve bunlardan giysi yapımı gibi konularda meşgul olmuşlardır. Aynı zamanda bir eğitim ve öğretin;ı ocağı olan Anadolu Kadınlar Teşkilatı, bu alanlarda Türkmen Kadınlarına öncülük ve öğreticilik yapmıştır. Örgücülük, dokumacılık, halıcılık ve kilimcilik işleriyle meşgul olmuşlardır. Osmanlının kuruluş dönemindeki askeri kıyafetlerin ( ürıiforma) Bacıların eseri olduğu ortaya çıkmaktadır. (M. Bayram a.g.e. s. 86)

Öte yandan Anadolu Kadınlar Teşkilatı yetim kimsesiz kızları eğitir, korur, ev bark sahibi yapar, yaşlı kadınların bakımını üstlenir, barınmalarına imkan sağlardı. Ahi zaviyelerinde yeme, içme, barınİna konularında ahi eşleri yardımcı olmuştur. Böylece Anadolu Kadınlar Teşkilatı, eşleri ile birlikte "aşiretten devlete geçen" topluma sösyal yardım teşkilatı olarak öncülük eden kuruluşların başında gelınektedir.

Ahilikte kadınların eğitimini üstlenen Anadolu Kadınlar Teşkilatı (Bacıyan-ı Rum) mensupları Türkmen kadınlarını hem aluaki-dini alanda eğitmişler hem de onların mükemmel bir anne-eş olmalarını sağlamışlardır. Onlara "aşına, eşine, işine sahip olma­larını" öğütlemişler, gerektiğinde vatan için erlerine en büyük maddi ve manevi desteği vermişlerdir. Ahi kadınları namus ve alUak tiinsali birer eş olarak her zaman kocalarının yanlarında yer alınışlardır.

Kullanılan Metotlar Ahilik, bireylere aluak eğitimini kazandırmak için dönemin şartlarına uygun me­

totlar uygulamıştır. Bunlardan biri tedric metodu denilen tümevarımdır. Tedric metodu ile verilen bilgiler basitten karmaşığa, kolaydan zora, azdan çoğa doğru parça parça verilmiştir. Ahi ocaklarına giren kişiler başta en basit bilgileri öğrenirler, basit işlerden başlarlardı. Tedric metodu hem teorik hem de pratikte uygulanmıştır. Diğer bir metot da soru cevap metodudur. Muhatabın dikkatini konu üzerinde yoğunlaştırmak, bil­gisini ölçmek, eksiğini tespit v~ tamamlamak maksadıyla uygulanmıştır. Örnek olma metodu ise daha çok insan davranışlarında ve davranışları olgunlaştırmada takip edil­miştir. Hz. Muhammed (s.a:v.) ölçü alınarak dört halife ve ahi pirlerinin davranışları benimsetilmeye çalışılmıştır. Bu da başlangıçta taklit etme ve derece edirıme yoluyla kazanılan davranışlar şeklinde meyvesini vermiştir.

700

Page 11: Diyanet - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D278774/2015/2015_CEYLANK.pdfTel: (0312) 295 72 93-94 Faks: (0312) 284 72 88 e-posta: diniyayinlar@diyanet.gov.tr \ TÜRK-İSLAMMEDENİYETİNDE

TASAWUF[ DÜŞÜNCEDE [NSAN YETlŞT[RME VE MODELLER[ 2~14 kutludogurıı

Nasihat etme metodu, kötü olarak görülen bir hatanın düzeltilmesi gerektiğini belirtmek için kullanılmıştır. Telkin metodu ise iknaya dayanır ve bir davranışın ne kadar tekrar edilirse o derece alışkanlık haline geleceğinden yola çıkarak uygulanır. ~rb-ı mesel denilen metot ise temsil ve benzetmeler yoluyla konunun anlatılmasına dayarur. İyiliği emretme kötülüğü sakındırma metodu da ahi ahlak eğitiminde kulla­nılmaktadır. Sem' a ve raksın da bir eğitim metodu olarak Ahilikte kullanıldığı görülür. Bununla ahilerin gönül rahatlığına ermeleri sağlarımaktadır.

'

Ahiliğin İnsan Modeli Ahilik, dünya ve ahiret dengesini sağlayan, hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya, yarın

ölecekmiş gibi ahiret için çalışan insan tipini ideal olarak kabul etmiştir. Ahiliğin temel tüzükleri olan fütüvvetnfunelerde ve tasavvufta öne çıkan ahlaki prensipleri değerlen­diğimizde ahilerde şu temel özellikler görülebilir:

Edep-Haya Ahinin üç şeyi bağlı olmalıdır: gözü harama, ağzı günah sözlere, dedikodu ve gıy­

bete kapalı olmalıdır. Eli harama uzanmamalı, zulme kapalı olmalıdır. Edep kavramı da bu üç şeye; yani ele, bele, dile hakim olmak üzere özetlenmiştir. Kişiyi alıilikten düşüren afetlerden biri de edep ve haya sahibi olmamaktır. Fütüvvetnfunelerde edep ve hayanın kişinin hem insanlar nezdinde hem de Allah katında itibarını artıracağını söylenmiştir. Nitekim Kırşehir' den uç bölgelere giren ''.Ahi şeyhi Edebali de varlıklı ve mütevazı haya sahibi birisi idi. Osman Gazi ise edebiyle temayüz etmiş bir şahsiyettir:'

Cömertlik Anadolu Ahilerinin canlı tasvirlerini yaparı İbn-i Batuda, ahilerin cömertlik, da­

yanışma ve konukseverliğinden çok etkilenmiştir. Çünkü fütüvvet ve ahilikte en temel prensip cömertliktir. Cömertliğin neticesi misafirperverlik ve hizmettir. Sufiler de cö­mertliği Allah dostu olabilmenin temel şartlarından biri saymışlardır. Cimrilik, kötü bir özellik olarak görülür. Ahiler eli açık, gönlü açık, kapısı açık, gani gönüllü insanlardır.

Helal Kazanç Sahibi Olma Ahiler, birer meslek sahibi olarak helal kazanca ve el emeği ile geçinmeye önem

verirler. Çalışmak ve üretmek, başkalarına muhtaç olmamak, veren elin alan elden üstün olduğunu bilmek ve öyle davrarımak ahiliğin temel esaslarındandır. Bu sebepledir ki, ahilik insanlara iş alanı sağlamış, yabana sanatkarlarla ekonomik rekabete destek olmuş, üretim kalitesini korumuş, ekonomik bağımsızlığa katkıda bulurırnuş, ihtiyaç sahip­lerine destek olmuştur. Bütün bunların temelinde helalinden kazanmak ve insanlara yardımcı olmak düşüncesi vardır. Mesleki ve ahlaki zafiyet taşıyan kimseler kesirılikle ahilik teşkilatı içinde tutulmamıştır.

701

Page 12: Diyanet - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D278774/2015/2015_CEYLANK.pdfTel: (0312) 295 72 93-94 Faks: (0312) 284 72 88 e-posta: diniyayinlar@diyanet.gov.tr \ TÜRK-İSLAMMEDENİYETİNDE

2~14 SEKİZİNCİ OTURUM kutludoguııı

Dünya ve Ahiret Dengesini Sağlama Ahiler, bu dünyayı ahiretleri için bir imtihan yeri olarak görmüşlerdir. Bunun için

bu dünyadaki bütün çalışmaları Allah' ın rızasını kazanma amacına yöneliktir. Gerek­tiğinde siyasi olaylara müdahil olmuşlar, ülkede istikrardan yana tavır koymuşlar, top­lumda dengeyi sağlayıp hakem olmuşlardır. Geçimlerini sağlamak için dünyalarını da ihmal etmemişlerdir. Çünkü onlar başkalarını minnet etmeden yaşamanın bir şartının da üretmek olduğunun biliııcindedirler.

Nefsinin Esiri Olmamak Ahi, eline, beline, diline hakim olan kişidir. Dolayısıyla ahiliğe heveslenen bir yi­

ğidin ahi olabilmesi için ahlaki olarak belli bir kıvama ulaşması gereklidir. Yani ''ahi" nefsinin arzularına gem vurabilen kişidir. Ahinin temel tüzükleri olan fütüvvetnamelerde kalbin ve nefsin kontrol edilmesi önemlidir. Ancak nefsine hükmeden onu kontrol eden kişi ahi olabilmektedir. Bu sebeple ahi;

Riya ve gösterişten uzak olmalı,

Hırs ve tamahtan uzak olmalı,

Kin ve haset sahibi olmamalıdır.

İyiliği Tavsiye Kötülükten Men Etme

Ahi insan, kendi nefsini yendiği gibi bulunduğu toplumda da kendisini "iyiliği tavsiye, kötülükten men etme" göreviyle hareket etmesi gerektiğinin bilincindedir. O sadece kendisi için değil başkaları için yaşamayı hayatın değişmez düsturu olarak kabul eder. Bir ahinin, sosyal düzene katkıda bulunabilmek için çevresindeki irı:sanları iyiliğe yönlendirebilmesi ve yanlışlıkları engellemeye çalışması ahiliğin bir gereğidir.

Yiğitlik, Alplik Ahiliğin bir özelliği de yiğit olmalarıdır. Öncelikle bilirler ki, yiğit kişi nefsini yenen­

dir. Ancak bir toplumsal olay olduğunda, bir düşman tehlikesi baş gösterdiğinde ahiler hiç tereddüt etmeden onlarla mücadele etmişlerdir. MoğollarakarşıAnadolu'da en etkili mücadeleyi ahiler yapmışlardır. Nitekim Ahi Evran Veli, Moğollara karşı savaşırken 93 yaşında şehit düşmüştür. Diğer taraftan Osmanlı ordusunun nüvesini oluşturan "eli silahlı beli kuşaklı" askerler ahilerin seyfi kolunu oluşturan kişilerdir. Ahi ocakları cihad ruhunun diri tutulduğu, atalarından gelen "alplık" geleneğinin devam ettiği yerlerdir. Nitekim XIII ve XIV yüzyılda Kırşehir"de yaşayan Aşık Paşa TürkçeninAnadolu'da yazı dili olmasını sağlayan dini-tasavvufi m~tevalı ünlü eseri "Garip-nfune"de alpliğin şartlan olarak; cesaret, güç, gayret, namus, at, zırh, yay, kılıç, süngü ve arkadaşlığın yeterli olmadığını ifade ettikten sonra, gerçek alpliğin insanın her zaman "nefsini yenmekle" mümkün olacağını belirtir. Bunların da velilerden olunması, riyazet, kifayet,' aşk, te-

702

Page 13: Diyanet - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D278774/2015/2015_CEYLANK.pdfTel: (0312) 295 72 93-94 Faks: (0312) 284 72 88 e-posta: diniyayinlar@diyanet.gov.tr \ TÜRK-İSLAMMEDENİYETİNDE

TASAVVUFİ DÜŞÜNCEDE İNSAN YETİŞTİRME VE MODELLERİ 2~14 kutludogunı

vekkül, şeriat, ilim, himmet ve doğru arkadaşlara sahip olunması ile tamamlanacağını belirtmektedir. (Aşık Paşa, Garip name 11/2 s. 579-519) Alp-erenler de bu özellikleri taşıyan uç bölgelerde mücadele eden derviş gazilerdir.

\ Bil!Iili Olmak o Ahilik sisteminin temel değerlerinin öğretildiği zaviyeler bilginin öğretildiği mü-

esseselerdir. Ahinin herşeyden önce bilgili olması gerekir. Eğer ahinin ilmi yoksa ilim öğrenmelidir. Ayette: "De ki, ya Rab! İlmimi artır:' (Taha 20/14 7 ). Hadiste: "Her kim ilim tahsili için yola girerse, bu yüzden Allah Teala ona cennete gireceği yolu kolaylaş­tırır ... " ( Buhari) buyrulmuştur. Öyle ise ahi kendisini ilimden mahrum etmemeli, ilim yolunda gitmelidir. Bilinmelidir ki, cahil olan ahi olamaz. Dünyada cahillikten daha ayıp bir şey yoktur. Fütüvvetnamelerde ilim ve düşünme ahiliğin temel özelliklerinden birisi olarak gösterilmiştir.

Güvenilir Olmak Ahiler, insanların elinden, belinden, dilinden emin oldukları kişilerdir. Ahiler ema­

nete hıyanet etmemelidir. Hainlikten daha kötü iş yoktur. Dilini gıybet ve iftiradan korumalıdır. Gıybet ve iftira edenlere fütüvvet verilmez. Bu kötü davranışlar şeytan işi olduğundan fütü\rvet ehline yakışmaz. Ahiler çok konuşan değil yeri geldiğince ko­nuşan ve dinlemesini bilen insan olmalıdır. Nefsine göre değil, Allah'ın rızasına göre hareket etmelidir.

Ahilikte doğruluğa çok önem verilir. Ayıpsız, kusursuz, hilesiz ve mükemmel üre­tim ahi esnafının ölçüsüdür. Güvenilir ve emin insan olmak, fahiş fiyata mal satmamak, ahilerin temel özellikleridir.

Sonuç olarak denilebilir ki, Oruç Beğ Tarihi'nde, "Hakk'tan gelici, Hakk'a gidici, dünya malına minnet etmeyici" diye nitelendirdiği; İbn-i Batuda'nın "Dünyada eşini ve benzerini görmedim" dediği ahiler, Selçuklu ve Osmanlı döneminin insan alt yapısını oluşturmada etkili olmuşlardır. Sadece bir esnaf teşkilatı olarak değil; toplumu eğiten ve idealleri doğrultusunda çalışan bir iman, ahlak ve cihat ocağıdır. Bir taraftan Anado­lu'yu vatanlaştırırken diğer yarıdan da ülkenin her tarafında yaygın ve sürekli bir eğitim kuruluşu olarak, ölçüyü "Hakk" bilerek, imanı amele dönüştürüp büyük bir medeniyete öncülük etmişlerdir. Bugün de insanlığın ahilikten öğreneceği çok şeyler olsa gerektir.

KAYNAKÇA

-Ayşe Yücel, 'Ahilikte Eğitim ve Amaçları~ IL Uluslararası Alı ilik Kiiltiirii Seırıpozyııırııı Bildi­rileıi, Ankara, 1999; Bayraktar Bayraklı, "İslam' da Eğitim" İstanbul, 1983; Burgazi, "Fiitiivvetnaırıe" ( Çev.Abdülbaki Gölpınarlı) İ.Ü.İ.FM. XY. c. 1953-1954; Hasan Basri Çantay, Kıır'an-ı Hakim ve Meal-i Kerim, İstanbul, 197 6; Muhammed Esed, Kur'an Mesajı ( Çev. Cahit Koytak, Ahmet

703

Page 14: Diyanet - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D278774/2015/2015_CEYLANK.pdfTel: (0312) 295 72 93-94 Faks: (0312) 284 72 88 e-posta: diniyayinlar@diyanet.gov.tr \ TÜRK-İSLAMMEDENİYETİNDE

2~14 kutludogunı

SEKiZiNCl OTURUM

Ertürk), İstanbul, 2002; Kıır'a11 Yolıı, Türkçe Meal ııe Tefsir (Haz. H. Karaman, M. Çağrıcı, İ.K. Dönmez, S. Gümüş) 5. cilt, Ankara, 2006; Ahmed Davudoğlu, Salıih-i Müslim Tercümesi 11e Şer­hi, İstanbul, 1971-1980; Mehmed Emre, Kırk Me11zılda Kırk Hadisi, İstanbul, 1978; Harput'lu Nakkaş İlyasoğlu Ahmed, Tıılifat-al 11asaya1 "İslam ve Tıirk illerinde Fütüvvet Teşkilatı" (Haz. Abdülbaki Gölpınarlı ), İstanbul, 2011; Necm-i Zer-küb, Fütii11t1etııanıe1 "İslam ve Tıirkillerinde Fütüvvet Teşkilatı" (Haz. Abdülbaki Gölpınarlı ), İstanbul, 2011; Abd-al-Razzak Kaşanı, Tıılı­jat-al-Ilı11aıı İslanı 11e Tiirkİlleriııde Fütiiwet Teşkilatı, (Haz. Abdülbaki Gölpınarlı ), İstanbul, 2011;

Nasıri1 Fiitii11t1et-ndme Nüshası, "İslam ve Tıirkillerinde Fütüvvet" (Haz.Abdülbaki Gölpınarlı), İstanbul, 2011; Şeyh Seyyid Hüseyin İbn Şeyh Seyyid Gaybi, "Muhtasar Fütüvvet-name" Türk İslam Medeniyeti11deAlıilik 11e Fiitü11ııet-na111eleriıı Yeri, Seyyid Hüseyin el Gaybi'nin Mıılıtasar Fiitii-11t1et-11amesi (Haz. Mehmet Şeker) İstanbul, 2011; MustafaAkdağ, Tiirkiye'ııin iktisadi 11e İçtimai Tarihi, 11.:Cilt, İstanbul, 1977; Ali Akpınar, Fütüvvet RulrnnunDini Temelleri, 1.Alıi Eııraıı-ı 1!eli 11e Alı ilik Arrlştırıııaları Sempozyıı11ııı1 Bildiri/eı; l. Cilt, Kırşehir, 2005; Yahya Akyüz, Tı"irk Eğitim Tarihi, Ankara, 2009; CernalAnadol, Türk-İslaııı MedeııiyetiııdeAhilikKültiirii ııe Fiitiiwetııameleı; T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 200 l; Aşıkpaşaoğlıı Tarihi, (Yayına haz. Atsız) Milli Eğitim Basırnevi, İstanbul, 1970; Aşıkpaşa, Garib-ııdıııe, (Haz. Kemal Yavuz) Ankara, 2007;

Ivlik.ail Bayram, Ahi E11ran 11e Ahilik Teşkilatınııı Kıırıılıışıı1 Konya, 1990; Ivlik.ail Bayram, "Alıi E11raıı Kimdir?" Gerçek Şahsiyeti 11e Eserleri, Tıirk Kültürü,, 1978; Ivlik.ail Bayram, Fatma Bacı 11e Bacıyan-ı Rılm (Anadolu Bacıları Teşkilatı) İstanbul, 2008; Ivlik.ail Bayram, Alıi Eııren, Tasawıifi Diişünceni11 Temelleri, Ankara, 2006; Kazım Ceylan, "Alıilik, Tiirk-İslaııı Medeıı9ıetiııde Düııyeııi 11e Uhreııi Sistem1 Kırşehir, 2012; Müjgan Cumhur, Ahileriıı Kıırdıığıı Yerleşiııı Merkezleri, Tıirk Kül­türü (277), 1986; Neşet Çağatay, Bir Tı"irk Kıırııııııı OlarakAlıilik, Ankara, 1997; Yaşar Çalışkan, Lütfi İkiz, Kültür Saııat ııe Meden~vetimizdeAhilik,Ankara, 1993; Galip Demir, Osmanlı İıııparator­lıığıııııııı Kıırıılıışıı ııeAlıilik1 İstanbul, 2000; Halime Doğru, Alıiler 11eAlıi Za11iyeleri1 Ankara, 1991;

Yusuf Ekinci, Ahilik, Ankara, 2011; Veysi Erken, Ahilik Teşkilatının Vizyonu, Kültür Bakaıılığı Ulııslararası Alıilik Seıııpozyıımıı Bildirileri, Ankara; Sabahattin Güllülü, Alıi Birlikleri1 İstanbul,

1977; Adnan Gülerman, Sevda Taştekil, Alıi Teşki/atıııııı Tiirk Toplıımıııııııı Sosyal 11e Ekonomik Yapısı Üzerine Etkileri, Ankara, 1993; Abdurrahman Güzel, Ahilik Sisteminde Sanat ve Ticaret Ahlakına Kısa Bir Bakış, (I. Alıi Eııraıı-ı 11eli 11eAlıilikAraştımıaları Sempozyıımıı, Kırşehir, 200S)

; Vahit Göktaş, AJıi/ik ııe Tasawııftaki Bazı Müşterek Alılaki Öğeleı; Alı ilik Bildiri Kitabı, Kayseri, 2011; Abdülbaki Göl pınarlı, İslam ııe Türk İllerinde Fütiiwet Teşkilatı, İstanbul, 2011; İbni Batııta

Seyalıatnaıııesi ( Çev. Mümirı Çevik) İstanbul, 1993; Halil İnalcik, Deıılet-i Al0'J'e, Osmanlı lmpa­ratorlıığıı ÜzerineAraştınııalar 1, İstanbul, 2009; Halil İnalcık, Osıııaıılı Deııleti'nin Kıınılıışıı, (Genel Tı"irk Tarihi, Ed. H. Celal Güzel, Ali Birinci) c.5 Ankara, 2002; Fuat Köprülü, Osmanlı Deııleti'ııin Kıırıılıışıı,Ankara, 1994; Mustafa Kafalı, Makaleleı; Ankara, 2005; M. Fatih Köksal, Alıi Ellran 11e Alı ilik, Kırşelıiı; 2011; Fuat KöprQJü, Türk Edebiyatıııda İlkMııtasa11t1ıiflaı;Ankara, 1976; Mübal1at Kütükoğlu, 1 "Esnaf Teşekkülleri" Osmanlı De11leti ııe Mede119ıeti Tarihi (Ed. Ekmeleddin llisa­noğlu) c 1. İstanbul, 1994; Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ııe Terimleri Sözlüğü, İstanbul, 1983; RefikSoykut, Oıta YolAlıi/ik,Ankara, 1971; Kamil Şahin, "Edebalı" mad. (TD­VİA, C.l O) İstanbul, 1994; Mehmet Şeker, Tı"irk-İslam MedeniyetindeAlıilik ııe Fütiiııııet-ııaıııelerin Yeri-Se;')1id Hüseyin el-Gaybi'ııin Mııhtazar Fütü11t1et-namesi İstanbul, 2011; Mehmet Şeker, Fetihler-

704

Page 15: Diyanet - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D278774/2015/2015_CEYLANK.pdfTel: (0312) 295 72 93-94 Faks: (0312) 284 72 88 e-posta: diniyayinlar@diyanet.gov.tr \ TÜRK-İSLAMMEDENİYETİNDE

TASAWUF[ DÜŞÜNCEDE [NSAN YETİŞTİRME VE MODELLER[ 2~14 kutludogurrı

leAııadolıı'nwı Türkleşmesi ve İslamlaşınası, İstanbul, 1973; Ahmet Tabakoğlu, ':Alı iliğin Türk Esnaf Alılakıııa Tesirleri" (il.Ahi Evraıı-ı Veli veAlıilikAraştınnaları Sempozyumu Bildiriler) Ankara, 2007; Cevat Hakkı Tarım, Tarihte Kırşehri-Gülşehri ve Babailer-Alıiler-Bektaşileı; İstanbul, 1948; Osman Tll\an, Türk Cihaıı Hakimiyeti Mejkılresi Tarihi, İstanbul, 1978; Ali Torun, Fütüvvet Teşkilatının Anadolu'daki Yapılanması, ILAlıi Evran-ı Veli veAlıilikAı·aştınnaları Seınpozyııınıı,Ankara, 2007; Orhan Tıirkdoğan, Türk Sanayi Toplııınıı, İstanbul, 2009; Süleyman Uludağ, "Fütüvvet" DİA, Ankara, 1996; İ. Hakkı Uzunçarşılı, Biiyiik Osınaıılı Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, c.l, Ankara, 1983; Sabrj F. ülgener, iktisadi Çöziilıneııin Alı/ak ve Zihniyet Dünyası, İstanbul, 2008; Ali Yılmaz, 'l\hilikte Din ve Ahlak Eğitimi" (Basılmanuş Yüksek Lisans Tezi) İzmir, 1995.

OTURUM BAŞKANI- Biz de teşekkür ediyoruz Kazım Bey'e.

Burada oturmak en zor iş biliyorsunuz. İnsanların uzun zaman heyecanla hazır­ladıkları şeyleri surımalarına sınır getirmek zor bir şey ama arkadaşlarımız, dostlarımız kusura bakmasınlar zamanla yarışmak durumunda olduğumuz için müdahale ediyoruz.

Gerçekten Kazım Bey'irı ahilikle ilgili söyledikleri önemli şeyler. Ahilik; bizim özellikle Anadolu Selçuklularının ve Osmanlının kuruluşunda çok önemli yeri olan ve futüvvetirı devamı olan bir kurum. Fütüvvet de biliyorsunuz zahiri zahitliğe ve za­hiri sufiliğe tepki olarak ortaya çıkmış bir davranıştır. Kendilerini sufi, zahit göstererek üzerirıde el emeği olmadan halkın destekleriyle geçirımeye çalışan birtakım irısanlar gerçekten onurlu, futüvvet mensubu olan sufileri ve zahitleri etkilemiş ve dolayısıyla meslek sahibi olmak gerektiğirıden yola çıkılarak bir futüvvet geleneği oluşmuştur.

Halife En-Nasr Lidinillah tarafından devrirı büyük alim ve sufisi Avarif Maarif müellifi Ebu Hafs Ömer es-Sühreverdi'ye iki futüvvetname yazdırılmak suretiyle bu gelenek meslek hareketi halirıe gelmiş ve oradan da Anadolu' ya irıtikal etmiştir.

Anadolu' ya da onu ilk getirenirı yirıe En-Nasr Lidinillah' ın diplomatik bir misyonla görevlendirdiği, kendisirıe bu manada bir görev verdiği, avarif sahibidir. Fütüvvet anla­yışını Konya' ya, Kırşehir'e ilk getirenirı avarif sahibi olduğu bilinmektedir.

Fütüvvetname'sirıde kendisi hem futüvvet kelimesini hem ahi kelimesini kullan­maktadır, dolayısıyla bu manada önemli bir şahsiyettir avarif müellifi.

Kazım Bey, verdiği bilgilerle Anadolu' muzda Osmanlı oluşumuna katkı sağlayan çok önemli bir müessese olarak ahiliği gündemimize koydu.

Özellikle Aşık Paşa tarihinden ve diğer tarihçilerin görüşlerirıden yola çıkarak son devir tarihçilerini de değerlendirdi.

705