Upload
others
View
27
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
DOLAŞIM SİSTEMİ HİSTOLOJİSİ DERS NOTLARI-1
DOLAŞIM SİSTEMİ HİSTOLOJİSİ
Madde taşınması tek hücrelilerde sadece membran transportu ile sağlanır. Çok hücreli
canlılarda ve insanda ise bu işi kapalı bir dolaşım sistemi üstlenmiştir. Vücudumuzun en uç
noktalarına kadar uzanmış olan damar ağı ile içindeki kan adını verdiğimiz sıvı destek
dokusunun damarlarda sürekli dolaşmasını sağlayacak gücü üreten kalb birlikte dolaşım
sistemimizi oluşturur. Ayrıca kan yapan organlar da (dalak,timus,lenf düğümleri,kemik iliği)
bu sisteme dahil edilirler.
Kalbin pompalama gücü sayesinde kapalı damar sistemi içinde tüm doku ve organları
dolaşan kan uğradığı her doku ve organa yerine göre ya bir şeyler bırakırlar ya da ondan
birşeyler alarak başka doku ve organlara iletirler. Bu yönüyle baktığımızda, dolaşım sistemini
bir taşımacılık sistemi olarak tanımlayabiliriz.
Dolaşım sisteminin genel görünümü ve fonksiyonlarını, doku ve organlarla ilişkilerini
aşağıdaki şema üzerinde gözden geçiriniz:
akciğerler (gaz değişimi) ↓ kalb (pompalama)
endokrin bezler barsaklar (hormonların ← (gıda ve su alınması) alınması →
akciğerler, böbrekler, karaciğer barsaklar,deri → ( gıdaların işlenmesi(metabolik artıkların atılması, ← ve depolanması ) su ve ısı regülasyonu)
kemik iliği ve lenfoid organlar dalak, karaciğer, kemik iliği(kan hücreleri ve antikorların alınması) → → (temizlik)
↓(doku sıvısı, bos, eklem sıvısı, göz kamarası sıvısı gibi damar dışı sıvıların üretilerek hemostasis’in sağlanması)
Kalb kanın iki taraflı pompalanması için özelleşmiş bir kan damarı yapısındadır.
Vücutdan sağ kalbe dönen kan buradan akciğerlere pompalanır. Akciğerlerden sol kalbe
dönen oksijenize kan buradan vücudun tüm organ ve dokularına pompalanır. Kalp ve
akciğerler arasında irtibatı sağlayan damarlar akciğer dolaşımı’nı (pulmoner dolaşım), kalp
ve diğer vücut bölgeleri arasındaki damarlar ise sistemik dolaşım’ı (periferik dolaşım)
oluşturur.
(internet’ten alınmıştır)
Kalb-damar sisteminin değişik bölümlerinde kan basınçları değişiktir. Aortada yüksek
bir basınç vardır (120 mm Hg sistolde, 80 mm Hg diastolde). Kan vena kava’dan sağ atriuma
dönerken hemen hemen basınç 0 mm Hg’dir. Kapillarların ; arteriyel yarımında 35 mm Hg,
venöz yarımında ise 10 mm Hg basınç vardır. Akciğerlerde ise düşük basınç bulunur; sistolik
basınç 25 mm Hg, diastolik basınç 8 mm Hg dir. (R. Demir, Histoloji ve Hücre Biyolojisi,
2006, s.321).
Kan damarları besin maddelerini, oksijen ve hormonları vücudun her tarafına taşır.
Aynı zamanda hücre ve dokularda oluşan metabolizma artıklarını uzaklaştırır.
2
Kalbden çıkan damarlara arter adı verilir. Bunlar sürekli olarak dallanarak sayıca
artarlar ancak çapları küçülür, arteriyel kapillar yataklarına ulaşırlar. Kapillar damarlar kan
ile hücre ve dokular arasında madde değişiminin yapıldığı yerlerdir. Bu nedenle dolaşım
sisteminin fonksiyonel ünitesi olarak kabul edilirler. Kanı kalbe geri getiren damarlara ise
vena adı verilir.
Kalb ve çıplak gözle görülebilen tüm kan damarları makrovasküler sistem, sadece
mikroskopla gözlenebilen arteriol, kapiller ve venül’ler ise mikrovasküler sistem olarak
anılır. İnsan vücudundaki damarların %99’dan fazlası mikrovasküler sisteme dahildir.
(internet’ten alınmıştır)
Dokular içinde kör uclar şeklinde başlayan lenf damarları sistemi ise; lenf kapillarları
ve çeşitli çaplardaki lenf damarlarından ibarettir. Lenf damarlarının en büyükleri kalbe yakın
yerlerde venalara açılarak içeriklerini (doku sıvısı, bazı hücreler, antikorlar vs) kalbe
ulaştırırlar. Çoğunlukla sinirler de seyirleri sırasında kan damarlarına (arter, vena) eşlik
ederler. Bu üçü birlikte bulundukları zaman neurosvascular bantlar olarak isimlenirler.
3
Kalb ve kan damarlarının ana yapısını epitel, kas ve bağdoku birlikte oluştururlar. Bu
üç ayrı doku yerine göre kalınlıkları değişen üç ayrı katman halinde organize olmuştur:
1. Epitel dokusu en içte intima katmanını,
2. Kas dokusu ortada mediya katmanını,
3. Bağ dokusu en dışta adventisya katmanını yapar.
Bu üç tabaka kalbde ve değişik çaptaki damarlarda mekanik ve metabolik nedenlere
bağlı olarak özel farklılaşmalar gösterebilir.
KALB
Kalb kan damarları sistemine takılmış ritmik kontraksiyonlar yapan kalın duvarlı,kese
şeklinde boşluklu bir organdır. Organın boşluğu 4 adet odacığa bölünmüştür. Bu odacıklar
birbirleriyle ve kalbe girip-çıkan damarlarla bağlantılıdır.
Kalın duvarlı olan kalbin asıl öğesini özel yapılıştaki kalb kası dokusu oluşturur. Bu
kalb kası ve kalb delikciklerini açıp-kapatan kapakcıklar kalb iskeleti adı verilen sıkı, fibröz
bir bağ dokusuna yapışıktırlar. Bu sıkı, fibröz bağ dokusunun atrium-ventrikulus geçişi ve
kalbe giren-çıkan damarlar etrafındaki kısmı anuli fibrosi adını alır. Anuli fibrosi; kalın
kollagen demetler, ince elastik ağlar ve az miktarda yağ dokusu içerir. Anuli fibrosi’leri
birleştiren kısımlara ise trigonum fibrosa adı verilir. Trigonum fibrosa’lar elastik ağlar
içermezler, kollagen demetler ve bunların arasına serpiştirilmiş bağ dokusu hücreleri içerirler,
kıkırdak dokusu kıvamını anımsatan bir yapı gösterirler. Kalb iskeletinin ventrikuluslar
arasındaki kısmı ise septum membraneceum adını alır. Yapısı düzenli tabakalanmış kollagen
demetlerden oluşmuştur (aponevrozlara benzer yapıdadır).
Kalbin duvarı üç tabakalı bir yapı gösterir. Bunlar içten-dışa doğru şunlardır:
I. Endocardium:
Damarların intima tabakasına karşılık gelir ve ona benzer yapıdadır. Endocardium’da
şu üç alt katmanı içerir:
a. Endotelium: Bir bazal membran üzerine oturan tek katlı yassı endotel hücrelerinden
ibarettir.
b. Subendotelium: İnce bir bağ dokusu katmanıdır. Kollagen ve elastik iplikler, fibroblastlar,
makrofajlar ve tek tük düz kas telleri içerir. Kan ve lenf damarı içermez.
c. Subendocardium: Endocardium’u myocardium’a bağlayan gevşek bağ dokusu katmanıdır.
Ventrikulus’lar içinde; kalb içi uyarı iletim sistemine dahil özel kalb kası telleri (Pürkinje
telleri), kan ve lenf damarları ve sinir telleri bulunur. (Pürkinje lifleri; interventriküler
septumun her iki tarafında subendokardiyum içinde uzanırlar, kalb kası tellerine göre daha
4
geniş çaplıdırlar, myofibriler az sayıda ve periferik yerleşimlidirler, bol glikojen içerirler,
asetilkolinesteraz için pozitif reaksiyon verirler).
Kalb kapakçıkları: Ortada sıkı fibröz bağ doku ile kuvvetlendirilmiş endocardium
katlantılarıdır. Fibröz iskeletin etrafı her iki taraflı endocardium ile örtülüdür. Kapakcıkların
tavanında endocardium kalbin diğer kısımlarındaki endocardium ile devam ederken, ortadaki
fibroz bağ doku anuli fibrosi’ler içine uzayarak kapakçıkların kalb iskeletine bağlanmasını
sağlarlar. Kapakcıklarda kan ve lenf damarları bulunmaz.
II. Myocardium:
Kan damarlarının tunika mediyalarına karşılık gelir, kalb duvarının en kalın
tabakasıdır. Sol ventliculus’ta en kalın, atrium’larda en incedir. Ağ şeklinde tertiplenmiş özel
bir cizgili kas dokusundan (kalb kası) oluşmuştur.
Kalb kası tellerinin oryantasyonu atrium ve ventrikuluslarda farklıdır. Ventrikuluslarda
; içte longitudinal, ortada sirküler ve dışta oblik seyreden demetler oluşturmuştur. Atriumlarda
ise; içte transversal seyirli ve her atriumu ayrı ayrı saran bir tabaka ile , dışta her iki atriumu
birlikte saran sirküler seyirli iki katman halindedir. Kas telleri arasında kan ve lenf
damarlarından zengin bir bağ dokusu (endomysium) bulunur. Ayrıca, atrium ve
ventriculus’ların kas ağları ayrı ayrıdır, bunları anuli fibrosi’ler bir arada tutar. Anuli
fibrosi’ler vasıtasıyla birbirinden ayrılmış bulunan atrium ve ventriculus’lar arasındaki tek
kassel bağlantıyı atrioventriculer demet sağlar.
Myokardiyumu oluşturan kas telleri işlevsel ve yapısal farklılıkları göz önüne
alındığında üç tiptir:
1) kasılabilir kardiyositler; kasılarak kanı damarlara pompalarlar,
2) Sağ atriyum duvarında bulunan myoendokrin kardiyositler (atriyal kardiyositler),
bunlar gerildiklerinde başta atrial natriüretik faktör (ANF) adı verilen hormon olmak üzere
kardiyonatrin, kardiyodilatin adlı hormonlar salgılarlar. Bu hormonlar ; kan hacmi arttığı
zaman böbreklerde glomerullerin süzme yeteneğini arttırırarak kan hacminin normale
dönmesini sağlar, kan hacmi normale dönünce myoendokrin kardiyositlerin gerilmesi ortadan
kalkar, ANF salgılanması durur,
3) Sinoatriyal ve atriyoventriküler düğümde bulunan, kalbin ritmik uyarımlarını
üreten ve kontrol eden nodal kardiyositler ).
Myokard enfarktüsü: Koroner arterlerdeki bir tıkanıklığa bağlı olarak, onun
beslediği myokard bölümündeki kan desteğinin azalması sonucunda ortaya çıkar. Klinik
sonuç; etkilenen bölgenin büyüklüğüne, etkinin süresine göre değişebilir. Kardiyositlerde geri
dönüşümsüz hasar olayın 20 dakikadan fazla sürdüğü durumlarda gözlenir. Eğer kan akımı
5
20 dakikadan daha kısa sürede yeniden temin edilebilirse kardiyositlerin canlılığı devam
ettirilebilir.
III. Epicardium :
Kalbin yerleştiği boşluğu kuşatan seröz zarın visceral yaprağı epicardium’u yapar.
Parietal yaprak ise pericardium adını alır. Perikardium kalb kesesinin dış duvarını
oluşturduktan (parietal yaprak) sonra kalbe giren ve çıkan damarlar üzerinden kalbin üzerine
geçer (visceral yaprak) ve epicardium’u oluşturur. Her iki yaprak arasında bulunan dar boşluk
içinde insanlarda yaklaşık bir çorba kaşığı miktarında bir seröz sıvı (likör perikardii) bulunur.
Epicardium’un alt katmanları şunlardır:
a. Mezotelium: En dıştadır, tek katlı yassı hücrelerden oluşmuştur.
b. Submezotelium: Kollagen ve elastik lifler içeren gevşek bağ dokusudur.
c. Subepicardium: Epikardium’u myocardium’a bağlayan gevşek bağ dokusudur.
Subepikardiyum kan ve lenf damarlarından zengindir. Burada kalbi besleyen koroner
arterler*, sinirler ve gangliyonlar bulunur. Kalb yüzeyinde yağ birikiminin olduğu alanlar da
burasıdır.
(*koroner arterler; adventisyaları daha kalındır. Kalbin sistol ve diyastol’lerine bağlı olarak
tekrar tekrar kıvrıldıkları için bu damarların adventisya ve mediya’larında dairesel kollagen
lif demetleri ve longitudinal düz kas demetleri vardır. Kollagen lif/elastik lif oranının yüksek
oluşuna bağlı yüksek gerilme gücü sayesinde nispeten daha az gerilebilirler )
6
KALBIN UYARIM ÜRETICI VE ILETICI SISTEMI:
Kalb duvarında myocardium’dan ayrı olarak, kalb atımları için uyarım meydana
getiren ve bu uyarımları ileten özel bir sistem bulunur. Bu sistemi meydama getiren oluşumlar
şunlardır:
a. Sinoatrial düğüm,
b. Atrioventriküler düğüm,
c. Atrioventriküler demet ve Pürkinje telleri.
7
(internet’ten alınmıştır)
Sinoatriyal ve atrioventriküler düğümler yapısal olarak birbirlerine benzerler. Mekik
şeklinde küçük kas tellerinden(nodal kardiyositler) yapılmışlardır. Çapları olağan kas
tellerinin yarısı kadardır. Birbirleriyle dik açılarla anastomozlaşırlar. Bu lifler arasındaki
endomizyum bol kapillar damar ve otonom sinir sistemine ait sempatik (kalb hızını artırır) ve
parasempatik (kalb hızını yavaşlatır) pleksuslar içerir.
Sinoatrial düğüm; v. cava superior’un sağ atrium’a ağızlanma yerinde, sulcus
terminalis’in üst ucunda, epicardium altında bulunur, 1 cm uzunluğunda, 3-5 mm
genişliğindedir.
Atrioventriküler düğüm; atriumlar arası bölmenin arka alt kısmında sinus
coronarius’un ağızlanma yerinde, endocardium altında yer almıştır, 0,5 cm uzunlukta ve 2
mm genişliktedir.
Atrioventriküler demet; atrioventriküler düğümden çıkar, önce aşağıya sonra öne
doğru yönelir, trigonum fibrosum dextrum’u delerek ventriküller arası bölmede arkadan öne
8
doğru ilerleyerek sağ ve sol iki dala ayrılır ve Purkinje demetleri şeklinde ventrikulus’ların
subendocardium katmanında dallanarak yayılırlar ve myocard lifleri içine karışırlar.
Atrioventriküler demette kas telleri aynı yönlü longitudinal demetler oluşturur. Bağ dokudan
bir kılıfla sarılmıştır.
Sinoatriyal ve atrioventriküler düğüm birbirlerine direkt olarak bağlantılı değildir.
Kalbin atım sayısını belirten uyarımlar ilk önce sinoatrial düğümden çıkarak atriumların
myocard’ına yayılır ve atriumlar arası bölmeyi takiben atrioventriküler düğüm’e ulaşırlar.
Buradan atrioventriküler demet çıkar ve Pürkinje telleri aracılığıyla uyarımları
ventrikulusların myocard’ına taşır. Görüldüğü gibi atriumlar ve ventrikulus kasları
arasındaki tek muskuler bağlantıyı atrioventriküler demet oluşturur.Bu demet kesilirse kalb
bloke olur, yani atrium ve ventrikuluslar birbirlerine tabi olmaksızın bağımsız olarak çalışır.
DAMARLAR
Damarlar (arter,vena,lenf damarı) genelde üç tabakalı bir yapı gösterirler.
a.Tunika intima veya sadece intima.
b.Tunika media veya sadece media.
c.Tunika eksterna veya adventisya.
Kan damarlarının adventisyası içinde Tip I kollagenler, media’da düz kas telleri
tarafından yapılan Tip I, Tip III kollagenler ayrıca aynı hücreler tarafından sentezlenen elastik
lifler, fibronektin ve glikozaminoglikanlar bulunur. Endotel altındaki bazal membranda Tip IV
kollagenler bulunur.
Bu ana katmanlar arter,vena ve lenf damarlarında farklılıklar gösterir. Histoloji
preparatlarında izlenen eş arter ve venalar arasında aşağıdaki farklara dikkat edilerek
ayırımlar yapılır:
Arter Vena
1.Biçimi az deformedir 1.Biçimi deformedir
2.Kalın duvarlıdır 2.İnce duvarlıdır
3.İntima dürümlüdür 3.İntima düzdür
4.Media kuvvetlidir 4.Media zayıftır
5.Üç katmanında sınırları iyi ayırt edilir 5.Katmanların sınırları iyi ayırtedilemez
9
10
(internet’ten alınmıştır)
11
ARTERLER:
Arterler doğumdan itibaren ölüme kadar süren devamlı bir değişim gösterirler.
Normal gelişmenin ne zaman tamamlandığını ve gerilemenin başladığını söylemek çok
güçdür. Genel kanı, her arterin kendine özgü bir yaşlanma süreci olduğudur. Kalb
arterlerinde bu süreç erken başlar ( 20 yaşlar civarında). Diğer arterlerde modifikasyon 40
yaş civarında başlar. Arter yaşlanmasına neden olan sebepler arasında, arter bağ
dokusundaki düz kas hücreleri ve makrofajlarda kolesterol birikimi sonucu gelişen
ateroskleroz en başta sayılabilir. Arter mediyası embriyolojik gelişim sırasında veya bir
hastalık lezyonuna bağlı olarak zayıflamışsa dilatasyon görülür, süreç ilerlerse aneurizma
gelişir.
Arterlerin yapısı kalbe veya kapiller sisteme yakınlığına, çaplarının genişliğine ve
içlerinden geçen kan basıncına bağlı olarak farklar gösterir, bu farklılıklara göre şöyle
sınıflandırılırlar:
I. Büyük arterler (elastik tip arterler, iletici arterler, conducting arteries):
Aorta, a.subclavia, a.carotis communis, a. brachiocephalica, a. iliaca gibi arterler bu
gruba örnek gösterilebilir. Bunlar kanı kalbden orta büyüklükteki dağıtıcı arterlere iletirler.
Çapları 7 mm’den fazladır.
Büyük damarların ana ve alt katmanlarının yapısı şöyledir:
1.İntima:
Büyük arterlerin intima tabakası l00-l30 mikron kalınlığındadır. Endotelium ve
subendotelium olmak üzere iki alt katman içerir:
a.Endotelium: Tek katlı yassı , mezenşimal kökenli, endotel hücrelerinden oluşmuştur.
Endotel hücrelerinin uzun eksenleri kan akış yönündedir. Endotel hücreler bir bazal membran
üzerine oturmuştur.
( Endotel hücreleri bazal lamina için Tip IV (ayrıca Tip V ve TİP VIII ?) kollagen,
laminin ve fibronektin sentezlerler. Ayrıca angiotensin I’i angiotensin II’ye -vasokonstruktor-
dönüştüren madde ile koagulan-plasminogen inhibötörü olan bradykinin gibi-ve antikoagulan
bazı maddeler sentezlerler.
Büyük, orta ve küçük arterlerde; endotel hücrelerinin ince sitoplazmik uzantıları bazal
lamina ve diğer alt katmanları geçerek media’daki kas telleriyle gap junction şeklinde
12
bağlantılar yapar. Bu bağlantılara myo-endotelial bağlantılar adı verilir. Bu bağlantılar
media ile kan arasında bilgi alış-verişini sağlarlar.
Kapillarlardan daha geniş çaplı damar endotellerinde faktör 8 adlı protein içeren
çubuk şekilli granüller bulunur ( Weibel-Palade granülleri ). Bu proteinin eksikliğinde
hasarlanan endotele trombositlerin yapışması engellenir ve kanama uzar. Bu durum
hemofili’ye sebep olur).
b. Subendotelium: Bol kollagen iplik, az elastik iplik içeren gevşek bağ dokusudur.
İçinde düz kas hücreleri bulunabilir. İplikler ve hücreler kanın akış yönünde , longitudinal bir
düzenlenme gösterirler.
2.Media:
Çok kalındır. 40-60 adet iç içe yerleşmiş elastik lamellerden oluşmuştur (Kalb aralıklı
olarak pompalama görevi yaptığı halde kanın vücutta sürekli dolaşımının sağlanması bu
büyük arterlerin mediyasında bulunan elastik membranlar sayesinde olur. Bunlar sayesinde,
kalbin sistolu ile yüksek basınçlı kan büyük damarlara dolar, genişlemiş olan damarda oluşan
potansiyel enerji (orta tabakadaki elastik membranlarin ileri derecede esnemesi sayesinde
kazanılmıştır) kalbin diastolu sırasında mekanik enerjiye dönüşerek, kan damarı duvarının
içindeki kanla arasında hiç boşluk kalmayacak şekilde daralmasına ve dolayısıyla kanın
ileriye doğru iletilmesinin sağlanmasına olanak sağlar. Böylece kalbin aralıklı pompalama
işlevi yapmasına karşın kan akımının devamlılığı sağlanmış olur).
Pencereli elastik lamellerin arasını kollagen lifler ve düz kas telleri doldurmuştur.
Bütün bu yapı elemanları amorf, bazofil özellikte, PAS pozitif bir madde (glikozaminoglikan)
içine yuvalanmıştır.
Elastik lamellerin sayısı yaşa parelel olarak artış gösterir (yeni doğanlarda
40,yetişkinlerde 50, yaşlı insanlarda 70 civarında olabilir)
3.Adventisya:
Büyük damarlarda oldukca ince olup gevşek bağ dokusundan yapılmıştır. İçinde vasa
vasorum’lar (damar besleyen damarlar) ve lenf kapillarları bulunur (Aorta abdominalis
bölgesinde bu yapılar bulunmaz, bu durum; bölgedeki dilatasyon ve anevrizma’ya yatkınlığı
açıklayabilir ,Netter Temel histoloji 2009, s:179). Adventisya sınır göstermeden çevre bağ
dokusuyla devam eder.
Elastik arterlerin yaşlanma ile elastisiteleri azalır, media’larında düzensiz
kalınlaşmalar meydana gelir ve elastik lamellerde parçalanmalar görülür.
13
14
15
(internet’ten alınmıştır)
II. Orta arterler (muskuler tip arterler, dağıtıcı arterler, distributing arteries):
a. femoralis, a.brakialis, a. renalis. a. hepatica, a.uterina, a.radialis, a. tibialis, a.
intercostalis’ler gibi arterler bu gruba girerler. Çapları 3-7 mm arasında değişir. Duvar yapıları
şöyledir:
1.İntima: Büyük arterlere göre daha incedir,
a.Endotelium: Bazal membran üzerine oturmuş tek katlı yassı endotel hücrelerinden
oluşmuştur.
b.Subendotelium: Büyük arterlerdeki gibidir.
c.Lamina elastica interna: Orta arterlerde iyi gelişmiştir. İntima-media sınırında
yoğunlaşan elastik iplikler tarafından oluşturulur.
2.Media:
Büyük arterlerin mediyasından orta arterlerin mediyasına kademeli bir geçiş görülür.
Başlangıçta yer yer hem elastik membranlar hemde düz kas katmanları birlikte izlenirken
(melez arterler) daha sonra elastik membranlar yerini tamamen düz kaslara bırakır. Orta
arterlerin en kalın tabakasıdır. Sirküler seyirli, çok sıralı (20-40) düz kas tellerinden meydana
gelmiştir. Düz kas telleri arasında kollagen lifler ve ince elastik iplikler ağı bulunur.
16
3.Adventisya:
Oldukça kalındır.Gevşek bağ dokusu yapısındadır. Media-adventisya sınırında elastik
iplikler sıklaşarak lamina elastica externa’yı yaparlar. Bu lamina elastica interna’dan daha
zayıftır.
(internet’ten alınmıştır)
17
18
(internet’ten alınmıştır)
19
(internet’ten alınmıştır)
III. Küçük boy arterler:
Organlara giren ve organ içindeki arterler bu gruba girerler. Çapları 30 mikron-2,5mm
arasında değişir.
Küçük boy arterlerin çapları küçüldükçe duvarını oluşturan tabakaların kalınlıkları da
azalır. Duvar yapısı:
1.İntima:
a. Endotelium: Bazal membran üzerine oturmuş tek katlı yassı endotel hücrelerinden
oluşur. Myoendotelial bağlantılar büyük ve orta arterlere göre daha çoktur. Altta
subendotelium bulunmaz, ya da çok incedir.
b. Lamina elastica interna: İncedir.
2.Media:
Çap küçüldükce sıra sayıları azalan (2-3 sıralı) sirküler seyirli düz kas tellerinden
yapılmıştır.
20