108
Cilt 55 ‣ Sayı 2 ‣ Mart / Nisan 2017 İSG KANUNU ve UYGULAMA SORUNLARI DÜNYA EKONOMİSİNDE KORUMACILIK EĞİLİMİ DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU NİHAT ZEYBEKCİ CHRISTIAN BERGER MEHMET BÜYÜKEKŞİ AYHAN ZEYTİNOĞLU MUHARREM KAYHAN YRD. DOÇ. DR. TURHAN ŞALVA AV. AHMET GÜZELTUNA PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO İSMAİL GERİM ÖMER CİHAD VARDAN CELAL KOLOĞLU NECMETTİN ÖZTEMİR AV. İLBER AYDEMİR PROF. DR. SÜBİDEY TOGAN PROF. DR. ÖMER FARUK ÇOLAK A. FERHAT İLTER

DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

  • Upload
    others

  • View
    11

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

| CİLT 55 • SA

YI 2 • MA

RT - NİSA

N 2017

TÜRKİYE AĞAÇ VE KAĞIT SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (TAKSİS) •TÜRK AĞIR SANAYİİ VE HİZMET SEKTÖRÜ KAMU İŞVERENLERİ SENDİKASI (TÜHİS) •TÜRKİYE CAM, ÇİMENTO VE TOPRAK SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI •ÇİMENTO ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (ÇEİS) •TÜRKİYE DERİ SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI •TÜRKİYE GIDA SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (TÜGİS) •İLAÇ ENDÜSTRİSİ İŞVERENLER SENDİKASI (İEİS) •TÜRKİYE İNŞAAT SANAYİCİLERİ İŞVEREN SENDİKASI (İNTES) •KAMU İŞLETMELERİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (KAMU-İŞ) •TÜRKİYE KİMYA, PETROL, LASTİK VE PLASTİK SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (KİPLAS) •MAHALLİ İDARELER KAMU İŞVEREN SENDİKASI (MİKSEN) •MAHALLİ İDARELER İŞVERENLERİ SENDİKASI (MİS) •TÜRKİYE METAL SANAYİCİLERİ SENDİKASI (MESS) •PETROL ÜRÜNLERİ İŞVERENLER SENDİKASI (PÜİS) •TÜRKİYE SAĞLIK ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (SEİS) •TÜRKİYE SELÜLOZ, KAĞIT VE AĞAÇ MAMÜLLERİ SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (KASİSEN) •TÜRKİYE ŞEKER SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI •TÜRKİYE TEKSTİL SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI •TÜRKİYE TOPRAK, SERAMİK, ÇİMENTO VE CAM SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI •YEREL YÖNETİMLER KAMU İŞVERENLERİ SENDİKASI (YERELSEN)

Cilt 55 ‣ Sayı 2 ‣ Mart / Nisan 2017

İSG KANUNU veUYGULAMA SORUNLARI

DÜNYA EKONOMİSİNDEKORUMACILIK EĞİLİMİ

DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU

NİHAT ZEYBEKCİ

CHRISTIAN BERGER

MEHMET BÜYÜKEKŞİ

AYHAN ZEYTİNOĞLU

MUHARREM KAYHAN

YRD. DOÇ. DR. TURHAN ŞALVA

AV. AHMET GÜZELTUNA

PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU

ESRA BELEN

ÖMER ÇELİK

ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO

İSMAİL GERİM

ÖMER CİHAD VARDAN

CELAL KOLOĞLU

NECMETTİN ÖZTEMİR

AV. İLBER AYDEMİR

PROF. DR. SÜBİDEY TOGAN

PROF. DR. ÖMER FARUK ÇOLAK

A. FERHAT İLTER

Page 2: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

TİSK AKADEMİ DUYURUSUSonbahar Sayımızdan itibaren Dergimize sahip olmak isteyen

değerli okurlarımızın abone olmaları gerekmektedir.

ABONELİK ÜCRETSİZ OLUP SINIRLI SAYIDA YAPILACAKTIRAbone olmak isteyenlerin

www.tisk.org.tr adresimizde bulunan online formu doldurarak [email protected] e-posta adresine

iletmelerini rica ederiz.

TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Kudret Önen’in İnegöl’deki Trafik Kazasına İlişkin

Başsağlığı MesajıTürkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Kudret

Önen’in 7 Mart 2017 tarihinde Bursa İnegöl ilçesinde meydana gelen trafik kazasına dair yayımladığı başsağlığı mesajında şunlar kaydedildi:

TİSK olarak, 7 Mart 2017 tarihinde Bursa’nın İnegöl ilçesinde meydana gelen trafik kazasında işletmelerimizde çalışan ve 8 Mart 2017 tarihinde Dünya Kadınlar Günü

nedeniyle düzenlenecek olan Kadın İşçiler 22.Büyük Kurultayı için Ankara’ya gelmekte olan işçilerimizin vefatı ve yaralanmaları nedeniyle

derin üzüntü içerisindeyiz. Kazada hayatını kaybeden işçi kardeşlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine baş sağlığı

ve sabır, yaralılara acil şifalar diliyoruz.

TİSK: “Çalışmaya, Üretmeye, Büyümeye ve İlerlemeye Devam Edelim”

16 Nisan 2017 Referandum Oylaması sonrasında TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Kudret Önen’in yayımladığı mesajda şunlar kaydedildi:

“Referandum Oylamasının Ülkemize hayırlı olmasını diliyoruz.

Referandum halkın iradesinin yönetim sistemini belirlemeye direkt etken olması sebebiyle, doğrudan demokrasinin güzel bir örneğidir. 16 Nisan 2017 tarihinde

gerçekleşen Referandumun barış, huzur ve güven ortamında gerçekleşmiş olması memnuniyet vericidir. Toplumun sağduyusunu bir kez daha kanıtlayan bu durum,

demokrasimiz açısından önemli bir başarıdır.

Referandum çalışmaları dolayısıyla, uzun süredir Ülkemizin gündemine siyaset hakim olmuştur. Vatandaşlarımız iradesini ortaya koyduğuna göre, artık çalışmaya,

üretmeye, büyümeye ve ilerlemeye devam etmemiz gerekir.

Güçlü, kararlı ve dünya ekonomisini yakından takip eden bir ekonomi yönetimi oluşturulmalı, sektörlerimizin sürdürülebilir büyüme ve rekabetçiliğini geliştirecek

kısa ve orta vadeli tedbirler, yapısal reformlar hızla devreye girmelidir.”

Page 3: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 1

Bu SayımızdaKudret ÖNENTürkiye İşveren Sendikaları

Konfederasyonu Adına SahibiBülent PİRLER

Sorumlu Yayın Müdürüİdare Yeri

Reşat Nuri Cad. No: 108 06540 Çankaya - ANKARA

Tel: (312) 439 77 17 /PbxFaks: (312) 439 75 92-93-94

Web: www.tisk.org.trE-posta: [email protected]

Dergide yayınlanan bütün yazılarkaynak adı gösterilerek

iktibas edilebilir.Dergide yayınlanan yazılar

yazarların kişisel görüşüdür, Konfederasyonu bağlamaz.

İŞVEREN BASIN MESLEK İLKELERİNE

UYMAYA SÖZ VERMİŞTİR.Baskı Tarihi15 Nisan 2017

Editöryel Hazırlık ve TasarımKS Medya

Çetin Emeç Bulvarı 1322. Cad. 64/6Öveçler / ANKARA

Tel-Faks: (312) 472 86 23Baskı ve Cilt

Dumat Ofset MatbaacılıkŞaşmaz / ANKARA

Tel: (312) 278 82 00Faks: (312) 278 82 30

ISSN: 1303-0418Yayın Türü

Yerel Süreli Yayın

Cilt 55 ‣ Sayı 1 ‣ Ocak - Şubat 2017

Değerli Okuyucularımız, İŞVEREN’in bu sayısında “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve Uygulama Soruları”

ile “Dünya Ekonomisinde Korumacılık Eğilimi” konularını ele alıyoruz.Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, toplumun, yaşam

boyu güvenli davranış bilincine erişmesi gerektiğini; iş sağlığı ve güvenliği alanında yapılan tüm düzenlemelerde ulaşılmak istenen nihai hedefin, çalışma ortamlarının sü-rekli iyileştirilmesi, gerekli tedbirlerin zamanında alınması yoluyla daha sağlıklı ve gü-venli çalışma alanlarının oluşturulması, iş kazaları ve meslek hastalıklarını önleyerek yetişmiş insan gücü kayıplarının önüne geçilmesi olduğunu belirtti.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdür Vekili İs-mail Gerim, İSG’de hizmet kalitesini artırmayı amaçlandıklarını; beş yıllık dönem so-nunda nicel olarak İSG hizmetleri ile ilgili verilerin önemli oranda artış gösterdiğini ifade etti.

İSG HEDER Başkanı Yrd.Doç.Dr.Turhan Şalva, işverenlerin kurumsal ve nitelikli OSGB’lerden hizmet alması gerektiğini; TİSK Mikrocerrahi ve Rekonstriksüyon Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Necmettin Öztemir, istenmeyen iş kazaları oluştuğunda tıbbi tedbirleri organize etmeye devam ettiklerini söylerken, Koç Holding Çalışma ve Endüst-ri İlişkileri Direktörü Av. İlber Aydemir ve Sabancı Holding Çalışma İlişkileri Baş Müşa-viri Ahmet Güzeltuna, şirketlerinin İSG politikalarını anlattılar.

“Dünya Ekonomisinde Korumacılık Eğilimi” dosyamızda ise, Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik, TTIP’in uzun süre gündemde olmayacağını kaydetti.

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, artan ithalatın ve yarattığı haksız rekabetin yerli üretimde neden olduğu zararın bertaraf edilmesi için, dampinge karşı önlemler ve ko-runma önlemleri gibi ticaret politikası savunma araçlarının etkin şekilde kullanıldığını belirtti.

Dünya Ticaret Örgütü Başkanı Roberto Carvalho de Azevado, istihdam ve büyüme-ye dair endişelerden bahsetmek için korumacılık ile meşru ticari tedbirleri birbirinden ayırt etmenin önemli olduğunu belirtirken,Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başka-nı Christian Berger Komisyon’un genişleme ve ticaret politikalarına ilişkin görüşlerini açıkladı.

TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, DEİK Başkanı Ömer Cihad Vardan ve İKV Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, dünyada yükselen yeni korumacılık eğilimlerini değerlendirdiler.

İNTES Başkanı Celal Koloğlu ve TTSİS Başkanı Muharrem Kayhan, konuyu sektörle-ri açısından ele alıp yorumladılar.

Prof. Dr. Sübidey Togan “Dünyada Artan Korumacılık Eğilimleri, Nedenleri ve So-nuçları”, Prof.Dr. Sadi Uzunoğlu “Yükselen Değer: Korumacılık”, Prof.Dr. Ömer Faruk Çolak “Yeni Korumacılık Stratejisi” makaleleri ile dosyamıza katkıda bulundular.

A. Ferhat İlter “OECD Üyesi Ülkeler İçinde En Yüksek Reel Ücret Artışı Türkiye’de” ve Esra Belen “Kadın İstihdamının Artırılmasında İyi Uygulama Örnekleri” başlıklı yazıla-rıyla Dergimizde yer aldılar.

Farklı gündem konularını İŞVEREN’in bu sayısında da bulacaksınız. Ressam Muhar-rem Pire ile gerçekleştirilen Sanat Söyleşimizi, Kadınlar ve Gençler, Arkeogezi, Avrupa Haberleri ile çeşitli konulardaki haberleri beğeniyle okuyacağınızı umuyoruz.

Gelecek sayıda buluşmak üzere…

Page 4: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 20172

19 19İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ

KANUNU ve UYGULAMA SORULARIDÜNYA EKONOMİSİNDE

KORUMACILIK EĞİLİMİ

•BAŞKANDAN Artık Ana Gündem Yapısal Reformlar Olmalı 4 •EDİTÖRDEN İSG Kanunu İşveren Kesimiyle Diyalog İçinde Yenilenmeli 6 •NELER OLUYOR TÜRKİYE 8 •ZOOM “Toplum, Yaşam Boyu Güvenli Davranış Bilincine Erişmeli” DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI 20 •ZOOM “İSG’de Hizmet Kalitesini Artırmayı Amaçlıyoruz” İSMAİL GERİM İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ GENEL MÜDÜR V. 24 •ZOOM “İşverenler Kurumsal ve Nitelikli OSGB’lerden Hizmet Almalı” YRD. DOÇ. DR. TURHAN ŞALVA İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HİZMET VE EĞİTİM KURUMLARI DERNEĞİ (İSG HEDER) YÖNETİM KURULU BAŞKANI 27 •ZOOM “İş Kazalarında Çaresizliğe ve Ümitsizliğe Paydos” NECMETTİN ÖZTEMİR TİSK MİKROCERRAHİ VE REKONSTRÜKSİYON VAKFI YÖNETİM KURULU BAŞKANI 30 •ZOOM “İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatında Belirlenen Yükümlülükleri de Aşmayı Hedefledik” AV. İLBER AYDEMİR KOÇ HOLDİNG A.Ş. ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KOORDİNATÖRÜ 32 •ZOOM İş Sağlığı Ve Güvenli̇ği̇ Alanındaki̇ Sorunlar ve Çözüm Öneri̇leri AV. AHMET GÜZELTUNA SABANCI HOLDİNG ÇALIŞMA İLİŞKİLERİ BAŞ MÜŞAVİRİ 35 •ZOOM “TTIP Uzun Süre Gündemde Olmayacak” ÖMER ÇELİK AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI 39 •ZOOM “Dünyada En Fazla STA Akdetmiş 6’ıncı Ülkeyiz” NİHAT ZEYBEKCİ EKONOMİ BAKANI 42 •ZOOM “Korumacılığa Yönelişe Karşı Tetikte Olmalıyız” ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ GENEL DİREKTÖRÜ 45 •ZOOM “Adil ve Şeffaf Bir Ticaret Politikasına İnanıyoruz” CHRISTIAN BERGER AVRUPA BİRLİĞİ TÜRKİYE DELEGASYONU BAŞKANI 46 •ZOOM Dünyada Korumacılık Eğilimi ve Umut Vaad Eden 2017 Yılı MEHMET BÜYÜKEKŞİ TÜRKİYE İHRACATÇILAR MECLİSİ (TİM) YÖNETİM KURULU BAŞKANI 47 •ZOOM “Bir Yanda Küresel Ekonominin Kuralları Yeniden Belirlenirken, Diğer Yanda Korumacı Politikalar Gün Geçtikçe Küreselleşiyor” ÖMER CİHAD VARDAN DIŞ EKONOMİK İLİŞKİLER KURULU (DEİK) YÖNETİM KURULU BAŞKANI 50 •ZOOM “Gümrük Birliği’nin Güncellenmesi Müzakerelerinde İş Dünyası Sürece Katılmalı” AYHAN ZEYTİNOĞLU İKTİSADİ KALKINMA VAKFI (İKV) YÖNETİM KURULU BAŞKANI 52 •ZOOM Dünyada Yeni Ticaret Trendleri CELAL KOLOĞLU TÜRKİYE İNŞAAT SANAYİCİLERİ İŞVEREN SENDİKASI (İNTES) YÖNETİM KURULU BAŞKANI 56 •ZOOM Tekstil Sanayiinin Rekabet Gücü Gözetilmeli MUHARREM KAYHAN TÜRKİYE TEKSTİL SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI 58 •ZOOM Dünyada Artan Korumacılık Eğilimleri: Nedenleri ve Sonuçları PROF. DR. SÜBİDEY TOGAN BİLKENT ÜNİVERSİTESİ EKONOMİ BÖLÜMÜ 61 •ZOOM Yükselen Değer: Korumacılık PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU TRAKYA ÜNİVERSİTESİ İİBF 66 •ZOOM Yeni Korumacılık Stratejisi PROF. DR. ÖMER FARUK ÇOLAK TİSK EKONOMİ DANIŞMANI 70 •GÖRÜŞ OECD Üyesi Ülkeler İçinde En Yüksek Reel Ücret Artışı Türkiye’de A. FERHAT İLTER TİSK DANIŞMANI 74 •KADINLAR ve GENÇLER 77 •İNCELEME Kadın İstihdamının Artırılmasında İyi Uygulama Örnekleri ESRA BELEN TİSK ARAŞTIRMA, EĞİTİM VE DIŞ İLİŞKİLER UZMANI 82 •TİSK HABERLER 86 •AVRUPA AVRUPA 92 •ARKEOGEZİ 95 •SANAT 99 •İSTATİSTİK 102 •YENİ YAYINLAR 104

Page 5: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017

Borsa İstanbul’da Gong, Kadın-Erkek Eşitliği İçin Çaldı

Muharrem Pire: Gece Düşüm, Gündüz İşim; Resim.

Hititlerin Başkenti: Hattuşa (Boğazköy)

TİSK KSS Ödülleri Sahiplerini Buldu

“Üreten Türkiye Konuşuyor” Toplantıları

86

99 95

13

8

Page 6: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 20174

Tuğr

ul K

UD

ATG

OBİ

LİK

başkandanTu

ğrul

KU

DA

TGO

BİLİK

Kudr

et Ö

NEN

Artık Ana Gündem Yapısal Reformlar Olmalı16 Nisan’da halkımız Anayasa için

tercihlerini yaparak oy kullandı. Yeni Anayasa’mız kabul edildi. Bundan böyle ekonomiye yoğunlaşılarak gele-cek için elzem olan yapısal ekonomik reformların hayata geçirilmesi ana gündemimiz olmalı.

Mart ve Nisan aylarında ekonomiyi canlandırmak için muhtelif düzenle-meler yürürlüğe girdi. Yaratılan ilave istihdama getirilen güçlü teşviklerin yanı sıra, konut ve dayanıklı tüketim malları alımında vergi indirimleri, KOBİ’lere kefalet sistemi, turizm işlet-melerine yönelik destekler, tarım üre-ticilerine vergi ve kredi kolaylıkları, az gelişmiş bölgelerde iş kuracaklara kredi, yatırım yeri, taşınma destekleri, ileri teknolojili üretime yönelik yatı-rımlara “süper teşvikler” bu kapsamda belirtilebilecek uygulamalar arasında yer alıyor.

2016 yılının son çeyreğine ait GSYH artışı ABD, Japonya ve AB’yi ge-ride bırakarak yüzde 3,5 oldu. Sanayi-nin öncü göstergeleri -örneğin Sanayi Satınalma Endeksi PMI ve İSO’ya yeni kayıt sayısı- yüzde 5’i bulan sınai bü-yüme hızının artacağını gösteriyor. İh-racatımız Mart’ta yükselişe geçti, yıllık bazda yüzde 19 ile Kasım 2012’den bu yana en güçlü artışı ortaya koydu. Ça-lışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Müezzinoğlu istihdam seferberliğiyle 2017’nin ilk üç ayında 760 bin kişinin iş sahibi olduğunu açıkladı. Bunlar olumlu gelişmeler.

İç talebi canlandırıcı, istihdamı teşvik edici uygulamaların yatırımları artıracağını, işsizliği nispeten azalta-cağını tahmin ediyorum. Bununla bir-likte, orta ve uzun vadelerde sürdürü-lebilir kalkınma için yatırım ortamını ve yatırımcı güvenini iyileştirecek ya-

pısal reformları da çok önemli görüyo-rum. Bilindiği gibi, yapısal reformların uygulanması Referandum sonrasına ertelenmişti.

Bu konuda, dünya ekonomisinde korumacılık rüzgarının esmeye baş-ladığını da aklımızda tutmalıyız. Cari açığı olan bir ülke olarak, ihracatımı-zı daha büyük hassasiyetle gözetmek zorundayız. Uluslararası alandaki dış ticaret mücadelesi sertleşme işaretleri verdiğinden, bu sayımızdaki dosyalar-dan birini “dünya ekonomisinde ko-rumacılık eğilimi” konusuna ayırdık. Avrupa Birliği Bakanımız Ömer Çelik, Ekonomi Bakanımız Nihat Zeybekci, Dünya Ticaret Örgütü Başkanı Calval-ho de Azevado, AB Türkiye Delegasyo-nu Başkanı Christian Berger konukla-rımız arasında bulunuyor.

Dergimize konuşan değerli görüş

Page 7: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 5

sahipleri çoğunlukla; henüz politika-ya dönüşmemiş olmakla birlikte hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan ülke-lerde korumacılık eğiliminin baş gös-terdiği konusunda hemfikir durumda. Türkiye - AB Gümrük Birliği Anlaşma-sının ülkemiz lehine güncellenmesi ve diğer ülkelerle Serbest Ticaret An-laşmaları yapılması, sanayimizin ge-lişiminin desteklenmesi bakımından önem arz etmektedir. Ülkemizin en büyük ticari partneri olan AB ile ger-ginleşen ilişkilerin normalleştirilmesi ortak fayda gereğidir ve her iki tarafın da gayret göstermesine bağlıdır.

Mart ve Nisan aylarında, ekonomik birimlerin güvenini artırmak, üre-timdeki sorunları ve bunlara ilişkin çözüm önerilerini belirlemek ve üreti-min önemine dikkat çekmek amacıyla, 14 Mart’ta Van’da, 1 Nisan’da Adana’da ve 8 Nisan’da Bursa’da “Üreten Türki-ye Konuşuyor” toplantıları yapıldı.

Bu önemli girişimle, ekonomide

alınan tedbirlerin, sağlanan teşvikle-rin ve beklentilerin iş dünyası temsil-cileriyle istişare edildiği bir platform oluşturuldu.

Ben, hem toplantılar hakkında ka-muoyunu bilgilendirmek için 7 Mart günü Ankara’da Gümrük ve Ticaret Ba-kanımız Bülent Tüfenkci’nin başkanlı-ğında, iş dünyasını temsil eden diğer üst kuruluş başkanları ile birlikte dü-zenlenen toplantıya, hem de 8 Nisan Bursa toplantısına katıldım. Adana toplantısına da TİSK olarak katılım sağladık. Edindiğim izlenim; toplan-tıların başarılı geçtiği ve ekonominin rekabet gücü artışı için, diğer ülkelerin iş insanlarında da müşahede ettiğim gibi, sanayi sektörünün güçlendirilme-sine yönelik belirgin bir beklentinin olduğudur. Bu itibarla, Referandum sonrası dönemde girişilecek yapısal reformlar açısından büyüme modeli, yeni nesil sanayi, çalışma mevzuatı, mesleki eğitim, genel eğitim, Ar-Ge ve

inovasyon fikirlerinin ticarileştirilme-si, bürokrasi ve kamu personel rejimi alanları ön planda olmalıdır.

Yine Mart ayında Konfederasyonu-muzun geleneksel “Kurumsal Sosyal Sorumluluk Ödülleri”ni 2016 yılın-da kazanan şirketler belli oldu ve 25 Mart 2017 tarihinde düzenlediğimiz, Bakanımız Mehmet Müezzinoğlu’nun katıldığı törenle sahiplerine verildi. Toplam 55 projenin başvurduğu, fina-le kalan 20 şirketin projelerinin Seçici Kurulca değerlendirildiği yarışmada 2’si KOBİ olmak üzere toplam 9 şir-ket ödül aldı. Büyük Ödül’ü Anadolu Sigorta’nın “Bir Usta Bin Usta” projesi kazanırken, GAN TÜRKİYE Özel Ödülü Rönesans Holding’in “Pusula Genç Ke-şif Programı”nın oldu. Ödüllere ve seç-me sürecine sayfalarımızda yer verdik. Kurumsal sosyal sorumluluk çalışma-larının yaygınlaşması, özel sektörün sürdürülebilir kalkınmaya verdiği des-teği artıracaktır.

Page 8: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 20176

editördenTİSK Genel SekreteriBülent PİRLER

İSG Kanunu İşveren Kesimiyle Diyalog İçinde Yenilenmeliİş sağlığı ve güvenliği alanında

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile Ül-kemizde önemli bir değişim yaşanmış-tır. Aradan geçen beş yıllık dönemin bi-lançosu bakımından, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da dahil olmak üze-re tüm kesimlerin uzlaştığı tek konu, Kanun’un uygulama sorunları çerçe-vesinde gözden geçirilmesine ihtiyaç duyulduğudur.

Konuyla ilgili olarak öncelikle Ka-nun kapsamındaki hükümlerin ihtiya-ca cevap vermediği noktalara değinmek ve ardından da İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun beş yıllık performansını iş kazası ve meslek hastalıkları istatis-tiklerine göre değerlendirmekte yarar görüyorum.

2012 yılında yürürlüğe konulan Ka-nun ile iş sağlığı ve güvenliği hizmet-leriyle ilgili 4857 sayılı İş Kanunu’nun mülga 80 ve 81. maddelerinde yer alan “devamlı olarak elli işçi çalıştırma” şar-tının kaldırılması neticesinde tüm işyer-lerinde iş sağlığı ve güvenliği hizmetle-rinin sunulması zorunlu hale gelmiştir. Bu zorunluluk, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun ilgili maddelerindeki yürür-lük tarihlerinin ertelenmesi suretiyle bir geçiş süresine tabi tutulmuşsa da, işlet-meler yeni zorunluluğu yerine getirmek-te halen zorlanmaktadır.

Ne yazık ki, 2012’den bu yana işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı sayıları artmasına rağmen, bu alandaki sorun-

lar büyük ölçüde devam etmektedir. Belgeli uzmanların ve işyeri hekimleri-nin büyük bölümü çalışmaktan imtina etmektedir. Yapılan sınırlayıcı düzen-lemeler nedeniyle işletmelerdeki dene-yimli uzmanlardan yeterince yararlanı-lamamış ve sistem işletmedeki riskler konusunda bilgi sahibi olmayan kişile-rin görevlendirilmesine yol açmıştır. İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin orga-nizasyonunda işletme içinden çözüm-lere öncelik verilmeli, ayrıca 6331 sayılı Kanun ile kuruluşlarına imkan tanınan ortak sağlık ve güvenlik birimleri nice-lik ve nitelik olarak geliştirilmelidir.

Diğer taraftan, 6331 sayılı Kanun ile iş sağlığı ve güvenliği alanındaki işyeri organizasyonunda da büyük değişik-likler ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda iş sağlığı ve güvenliği kurulu, çalışan tem-silcisi, risk değerlendirmesi, acil durum planları gibi hususlarda yeni yükümlü-lükler gündeme gelmiştir. Bu yükümlü-lüklerin yerine getirilmesinde de büyük zorluklarla karşılaşılmaktadır. Özellikle uygulamada iş sağlığı ve güvenliği ted-birlerinin yol haritasını teşkil eden risk değerlendirmelerinin işyerlerindeki riskler ve önleyici yaklaşım dikkate alın-maksızın hazırlandığı görülmektedir. 6331 sayılı Kanun’un işyeri organizasyo-nuyla ilgili hükümlerinin de uygulama ihtiyaçları çerçevesinde yeniden değer-lendirilmesinde yarar vardır.

Genel olarak 6331 sayılı Kanun’un performansını değerlendirmek güç

olmakla birlikte, iş kazası ve meslek hastalıklarına ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumu istatistiklerinin incelenmesi aydınlatıcı olmaktadır.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun yürürlüğe girmesinin ar-dından geçen yaklaşık beş yıllık dönem-de iş kazası ve meslek hastalıklarının seyri incelendiğinde, yeni yasal düzen-lemenin iş sağlığı ve güvenliğinde iste-nen düzeyde bir gelişmeyi sağlamadığı, hatta kaza sayılarının 2014 ve 2015 yıllarında en yüksek seviyelere ulaştığı anlaşılmaktadır. 2010’dan 2015’e işçi sayısı %40 artmışken, iş kazası sayısı %284 oranında artmıştır. Bu durum, is-tatistik ve kayıt sistemlerindeki gelişim sonucu, iş kazası ve meslek hastalıkla-rının daha görünür hale gelmesiyle kıs-men izah edilebilirse de, son dönemde yaşanan büyük iş kazalarındaki artış, iş sağlığı ve güvenliğinde daha yoğun ve etkili çalışmalar yapılması ihtiyacını ortaya koymaktadır.

Aynı dönemde, iş kazası sonucu oluşan hastalık ve özürler nedeniyle meslekte kazanma gücünün en az % 10 oranında kaybedilmesi anlamına ge-len sürekli iş göremezlik hallerinde de önemli artış meydana gelmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından sürekli iş göremezlik tespiti yapılan kişi sayısı 1976’dan %71 oranında artışla 3433’e yükselmiş; 6331 sayılı Kanun’un yürür-lüğe girmesi sonrasında istenen düzey-de bir başarı yakalanamamıştır.

Page 9: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 7

2010-2015 Dönemi İş Kazaları

Yıllar Bağımlı Çalışan Zorunlu Sigortalı Sayısı (4/1/a) İş Kazası Sayısı İş Kazası Oranı* Ölüm Sayısı Sürekli İş Göremezlik (yıl içinde gelir bağlananlar)

2010 10.031.000 62.903 0,63 1.444 1.9762011 11.031.000 69.227 0,63 1.700 2.0932012 11.940.000 74.871 0,63 744 2.0362013 12.484.000 191.389 1,53 1.360 1.6172014 13.240.000 221.366 1,67 1.626 1.4212015 13.999.000 241.547 1,73 1.252 3.433

Kaynak: Sosyal Güvenlik Kurumu, İstatistik Yıllıkları* İş Kazası Oranı: 100 çalışan başına gerçekleşen iş kazası oranı.

Diğer taraftan, Türkiye’de meslek hastalıkları tanı ve tespitinde büyük sorunlar yaşanmaktadır. 2010 – 2015 dönemine ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumu İstatistikleri incelendiğinde meslek hastalıklarında düşüş olduğu görülmekteyse de, Ülke-mizde tanı konulmayan meslek hastalığı sayısının çok yüksek seviyelerde olduğu Uluslararası Çalışma Teşkilatı tarafından ifade edilmektedir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca meslek hastalığı tanısı konulan va-kaların hastane, toplum sağlığı merkezi gibi sağlık hizmet sunucuları tarafından on gün içinde Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilmesinin tanı konulan meslek hastalığı sayısında bir artışa yol açtığı düşünülmekle birlikte, tespit edilebilen meslek hastalığı sayısı, son istatistiğin yayınlandığı 2015 senesinde 2011 yılındaki seviyeye çok yakındır.

Meslek hastalıklarının azaltılmasına yönelik çalışmalarda, konular sadece ceza ve sorumluluk bazında değerlendiril-memeli; işverenler ve çalışanlar güvenlik kültürü odaklı bir yaklaşımla bilgilendirilip yol gösterilmelidir.

Meslek hastalıkları sayısı ve oranı, 2010-2015

Yıl Bağımlı Çalışan Zorunlu Sigortalı Sayısı (4/1/a) (x1000) Meslek hastalığı sayısı 100 000 çalışanda görülen

meslek hastalığı2010 10.031 533 5,32011 11.031 697 6,32012 11.940 395 3,32013 12.484 371 3,02014 13.240 494 3,72015 13.999 510 3,6

Kaynak: Sosyal Güvenlik Kurumu, İstatistik Yıllıkları

Geçici İş Göremezlik Süresi (Gün) Toplamı

Yıl Toplam Geçici İş Göremezlik Süresi (GÜN)

2010 1.516.0242011 1.772.9002012 1.650.2502013 2.357.5052014 2.065.9622015 2.992.070

Kaynak: Sosyal Güvenlik Kurumu, İstatistik Yıllıkları

İş kazalarından kaynaklanan geçici iş göremezlik sürelerinde de 6331 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinin ardından düşüş yaşanmadığı, aksine yıllık geçici iş göremezlik süresinin 2010’da 1 milyon 516 bin günden 2 milyon 992 bin güne yükselerek iki katına çıktığı anlaşılmaktadır.

Çözüm uzun vadeli, planlı ve bilinçli çabalarla gelecektir; toplum genelinde güvenlik kültürünü geliştirecek eğitim çalışmalarına, ayrıca işletmelerdeki uzmanlara inisiyatif tanımaya bağlıdır. Biz TİSK olarak iş sağlığı ve güvenliği mevzua-tının yenilenmesi faaliyetinde Camiamızın uzmanlığı ile aktif biçimde görev almaya hazırız.

Page 10: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 20178

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun (TİSK) gelenek-sel “TİSK Kurumsal Sosyal Sorumluluk Ödül Töreni” Çalışma ve Sosyal Güven-lik Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu’nun katılımıyla İstanbul’da gerçekleştirildi. Projeler; Kapsayıcılık, Etkililik, İyi Uy-gulama, Yenilikçilik, Sürdürülebilirlik alanlarında değerlendirildi ve 9 şirket sosyal sorumluluk projeleri ile ödüle la-yık bulundu.

TİSK Kurumsal Sosyal Sorumluluk Ödül Töreni’nin açılış konuşmasını yapan TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Kudret Önen, başvuruda bulunan tüm şirketlere teşekkür etti ve sözlerini şöy-le sürdürdü: “İşletmelerimizin yasal yükümlülüklerin ötesinde, gönüllülük esasına dayalı olarak ve tümüyle sos-yal fayda sağlamak amacıyla gerçek-leştirdiği KSS çalışmalarının önemi giderek artmaktadır. KSS projeleri ül-kemize değer yaratmak için bir ihtiyaç

halini almıştır. Ancak bu kapsamda or-taya konan çalışmaların görünürlüğü, tanınırlığı ve bilinirliği ihmal edilme-melidir. TİSK KSS ödül programımızın da bu açıdan önemli bir araç olduğu inancındayım.”

Kudret Önen değerlendirme süreci hakkında da bilgi verdi: “Bu yıl KSS ödül programımıza 55 başvuru aldık. Başvuruların 48’i büyük ölçekli şir-ketlerden, 7’si ise KOBİ’lerden geldi.” Şirketlerin başvurularını hassasiyetle incelediğini söyleyen Önen, şu bilgileri verdi: “Ön eleme sonucunda, 18’i bü-yük ölçekli, 2’si küçük ve orta ölçekli şirkete ait projenin yanı sıra 2015 yı-lından itibaren vermeye başladığımız GAN TÜRKİYE Özel Ödülü kapsamında dikkate alınan 4 proje finale kalmış ve 20 Mart 2017 tarihinde düzenlenen Seçici Kurul Toplantısı ile kazananlar belirlenmiştir.

Burada, Seçici Kurul’da yer alarak

çalışmalarımıza destek veren işçi, işve-ren, hükümet, medya, üniversite özel sektör ve STK kesimlerinin saygın isim-lerine bir kez daha teşekkür ederim.”

Yarışmada Büyük Ödül, Anadolu Sigorta “Bir Usta Bin Usta” projesine gi-derken; Kapsayıcılık Ödülü’nü TETRA PAK “Küçük Şeyler Doğayı Yeniler” pro-jesiyle, Etkililik Ödülü’nü İÇDAŞ “Minik Arkeologlar” projesiyle, İyi Uygulama Ödülünü Ford Otosan “Bal Arıları Mü-hendis Oluyor” projesiyle, Yenilikçilik Ödülü’nü Coca Cola “3.2.1. Başla!” proje-siyle, Sürdürülebilirlik Refik Baydur Özel Ödülü’nü ise Anadolu Efes “Gelecek Tu-rizmde” projesiyle almaya hak kazandı.

Yarışmada GAN TÜRKİYE Özel Ödülü’ne ise Rönesans Holding “Pu-sula Genç Keşif Programı” projesiyle layık görüldü.

KOBİ kategorisinde ise EGEDENİZ Tekstil “Karbon Ayak İzi, Elektro-lit Atıkların Geri Dönüşümü, Meslek

TİSK KSS Ödülleri Sahiplerini BulduTİSK’in geleneksel Kurumsal Sosyal Sorumluluk Ödülleri’ni 2016 yılında kazanan şirketler belli oldu.

Finale kalan 20 şirketin sosyal sorumluluk projelerinin değerlendirildiği yarışmada Büyük Ödülü, Anadolu Sigorta’nın “Bir Usta Bin Usta” projesi kazandı. GAN TÜRKİYE özel ödülü ise Rönesans

Holding’in oldu. Dereceye giren 9 şirketin ödülleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu’nun katılımıyla İstanbul’da düzenlenen Tören ile sahiplerine verildi.

Page 11: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 9

Edindirme” projeleriyle Sürdürülebi-lirlik Ödülü’nü, Lokman Ecza Deposu “Diji Genç” projesiyle İyi Uygulama Ödülü’nü aldı.

BİR USTA BİN USTA PROJESİNE BÜYÜK ÖDÜL

Ülkemizin kaybolmaya yüz tutmuş yerel değerlerinin yeniden canlan-dırılması ve meslek ustalarının de-neyimlerini gelecek nesillere aktara-rak gençlere iş imkânı sağlanmasını hedefleyen Anadolu Sigorta’nın “Bir Usta Bin Usta” projesi; etkililik, iyi uy-gulama, kapsayıcılık, sürdürebilirlik ve yenilikçilik ölçütlerinin tamamı-nı içerdiği için TİSK 2016 KSS Büyük Ödülü’nü almaya hak kazandı.

Öğrencilerin kültürel miraslara olan farkındalığını artırmak amacıyla hayata geçirilen İÇDAŞ “Minik Arkeo-loglar” projesi, geçmişin gün yüzüne çıkarılması ve kültürel mirasın toplu-ma kazandırılarak tarihe tanıklık edil-mesi perspektifiyle Etkililik Ödülü’nü kazandı.

Ford Otosan’ın, mühendislik mes-leğini seçen kız öğrenci oranını ve meslek seçiminde kadın ve erkekler için fırsat eşitliğinin önemine dair far-kındalığı artırma amacıyla yürüttüğü “Bal Arıları Mühendis Oluyor” projesi İyi Uygulama Ödülü’nün sahibi oldu. Ford Otosan bu proje ile 81 ilde 81 lise-de eğitim gören, yaklaşık 8.100 kız öğ-renciye, 1.620 öğretmene, 8.100 erkek öğrenciye ve velilerine ulaştı.

Ülkemizdeki çevre duyarlılığını ar-tırmak ve geri dönüşüm konusunda daha bilinçli nesiller yetişmesine kat-kı sağlamak amacıyla “Küçük Şeyler Doğayı Yeniler” başlıklı projeyi kamu kurumları ile işbirliği geliştirerek ha-yata geçiren TETRA PAK, Kapsayıcılık Ödülü almaya hak kazandı.

Yerelde doğal, kültürel, toplumsal değerlerin gelecek nesillere aktarılma-sını hedefleyen ve sürdürülebilir tu-

rizmi temel alan bir yaklaşımla uy-gulanan “Gelecek Turizmde” ile Anadolu Efes Sürdürülebilirlik Refik Baydur Özel Ödülü’ne layık görüldü.

Coca Cola İçecek, fiziksel olarak aktif bir genç nesil yetişmesi amacıy-la okullarda ve okul dışı zamanlarda gençleri hareket etmeye ve spor yap-maya teşvik edecek ortamların yaratıl-masını destekleyen, ayrıca beden eğiti-mi öğretmenlerinin güçlendirilmesine, öğretmenlerin projeler geliştirmesine ve bu projelerin hayata geçirilmesine destek veren “3.2.1. Başla!” projesi ile Yenilikçilik Ödülü’nü aldı.

Rönesans Holding, “Pusula Genç Keşif Programı” ile özellikle işgücü piyasasına giriş aşamasındaki en de-zavantajlı gruplardan biri olarak gö-rülen tüm yeni mezunlara mesleki açıdan kendilerini geliştirebilecekleri bir ortam sunması perspektifiyle GAN TÜRKİYE Özel Ödülü’nü almaya hak kazandı.

KOBİ kategorisindeki Egedeniz Tekstil, “Karbon Ayak İzi Nötr”, “Elekt-ronik Atıkların Geri Dönüşümü” ve “Meslek Edindirme” olmak üzere üç proje ile yarışmaya katıldı. Birlikte değerlendirilen projeler ile KOBİ kate-gorisinde, Sürdürülebilirlik Ödülü’ne layık görüldü.

Lokman Ecza Deposu, gençleri diji-

tal çağa hazırlayarak toplum için üre-ten ve fayda sağlayan bireyler haline getirmek hedefiyle uyguladığı “Diji Genç” projesi ile başarılı bir çalışma gerçekleştirerek, KOBİ İyi Uygulama Ödülü almaya hak kazandı.

MEDYA, SİYASET VE İŞ DÜNYASININ ETKİN İSİMLERİ SEÇTİ

Toplam 55 şirketin başvurduğu ve 24 şirketin sosyal sorumluluk projele-rinin finale kaldığı yarışmanın seçici kurulu medya, siyaset ve iş dünyasının etkin isimlerinden oluştu. TİSK Yöne-tim Kurulu Başkanı Kudret Önen’in başkanlık ettiği Seçici Kurul’da; TİSK Yönetim Kurulu Başkan Vekili Nevzat Seyok, MHP Genel Başkan Yardımcısı Dr. Ruhsar Demirel, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Erdem, HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, TÜRK-İŞ Genel Teşkilatlanma Sekreteri Eyüp Alemdar, ILO Türkiye Direktörü Numan Özcan, AB Bakanlığı Proje Uygulama Başkanı Bülent Özcan, Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ, Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu, Hürri-yet Gazetesi Köşe Yazarı Erdal Sağlam, Sosyal İnovasyon Merkezi Kurucu Orta-ğı Suat Özçağdaş, Özel Sektör Gönüllü-leri Derneği Koordinatörü Başak Güçlü Elbir projeler için oy kullandı.

Page 12: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201710

İyi Uygulama Ödülü

Sürdürülebilirlik Ödülü (KOBİ)

Büyük Ödül

Bir Usta Bin Usta

Bal Arıları Mühendis Oluyor

Karbon Ayak İzi, Elektrolit Atıkların Geri Dönüşümü, Meslek Edindirme

Yenilikçilik Ödülü

3.2.1. Başla!

Kapsayıcılık Ödülü

Küçük Şeyler Doğayı Yeniler

İyi Uygulama Ödülü (KOBİ)

Diji Genç

Sürdürülebilirlik Refik Baydur Özel Ödülü

Gelecek Turizmde

Etkililik Ödülü

Minik Arkeologlar

GAN TÜRKİYE Özel Ödülü

Pusula Genç Keşif Programı

Page 13: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 11

Müezzinoğlu: İşsizlik Oranı 2017 Sonunda Yüzde 9,5 Civarında Olur

Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu 2017 Yılı Toplantısı, 15 Mart 2017 tarihinde yapıldı.

“Kayıt Dışı İstihdamla Mücadele kapsamında, Kamu Kurum ve Kuru-luşları, Sivil Toplum Örgütleri, Banka-lar ve Toplumun Diğer İlgili Kesimleri İle İşbirliği Bilincinin Yaygınlaştırıl-ması” gündemli toplantının açılışında konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, sosyal güvenlikte 2002 ile 2016 yılları arasında kıyaslama yapıldığında Ülke-mizde çok önemi başarıların elde edil-diğini söyledi.

Bakan Müezzinoğlu, Genel Sağlık Sigortası (GSS) kapsamının bir çatı al-tında toplanması, bu çatı altında ana-lizlerin sağlıklı yapılabilmesi, eksik ve

zayıf halkaların düzeltilmesi için güç-lü bir veri tabanı oluşturduklarını ifa-de ederek, siyasi iradenin bakış açısı-nın 80 milyon nüfusun tamamının ne pahasına olursa olsun kapsam içinde yer alması şeklinde olduğunu, yapılan yeni düzenleme ile kapsam dışında ka-lan tüm vatandaşların aylık 53 liralık GSS primini ödeyerek her türlü sağlık hizmetinden yararlanma imkanı sağ-landığını, ödeme imkanı olmayanların ise gelir testine girerek, kapsam içine alınması için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın devreye sokulacağını söyledi.

Kayıt dışılıkla mücadelenin önemi-ne işaret eden Müezzinoğlu, 2002’de %52 olan kayıt dışı istihdam oranının %33’e indirildiğini, ancak halen her üç kişiden birinin kayıt dışılık nedeniyle

mağdur olduğunu, dolayısıyla bu alan-da kat edilmesi gereken önemli mesa-feler bulunduğunu; her 1 puanlık kayıt dışı çalışma sosyal güvenlikte 1,9 mil-yar TL kayıp yarattığından, oranının %25’e indirilmesinin 16 milyar TL’lik bir gelir anlamına geldiğini, bu geliri de işverenin yükünü hafifletmeye ve sosyal güvenlik hizmeti bekleyen va-tandaşın hizmet standardını yükselt-meye kullanacaklarını kaydetti.

Müezzinoğlu, kayıt dışılıkla topye-kun mücadelenin, sivil toplum örgüt-leri, paydaşlar ve kamu dinamikleriyle birlikte çok ceza kesen değil, meşru zemine girmeyi teşvik eden ve bunun avantajlarının yaşanacağı bir anlayış çerçevesinde başarılacağını sözlerine ekledi.

Page 14: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201712

SGK Başkanı Dr. Mehmet Selim Bağlı, yeni dönemde kayıt dışı istih-damla mücadeleyi teşvik eksenli ola-rak tasarlamak; cezalandıran, sürekli denetleyen, hesap soran bir sistem de-ğil, bilinç, farkındalık ve kültür oluştu-ran bir kampanya ile kayıt dışılıkla mü-cadele etmek hedefini esas aldıklarını, bu kapsamda genel sağlık sigortasının tanıtımından başlayarak, yıl boyunca sigortalılık bilincini yaygınlaştırma amaçlı tanıtım faaliyetlerinin devam edeceğini söyledi.

Toplantıda işveren kesimini tem-silen TİSK Genel Sekreter Yardımcısı Cengiz Delibaş bir konuşma yaptı.

Delibaş konuşmasında, Hükümet tarafından yürürlüğe konulan son teşvik düzenlemelerinin, verimli yatı-rımlar yapmak ve istihdamda ilerleme kaydetmek konusunda, işveren kesi-minin azmini ve cesaretini güçlendir-diğini, bunun istihdam göstergelerine olumlu yansıyacağını söyledi.

“Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Ka-nunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile ücretlere sağlanacak Ha-zine desteğine esas matrahın, toplu iş sözleşmeli işyerleri için farklı düzeyde belirleme yetkisinin Bakanlar Kuru-lu kararına bırakılmış olmasıyla ilk kez toplu iş sözleşmesini özendiren, sendikalı işçi ve işvereni gözeten bir istihdam teşvikinin uygulanmasının yolunun açıldığını belirten Delibaş, bu düzenlemenin gerçekleşmesi için ver-diği destekten dolayı Bakan’a teşekkür etti.

TİSK Genel Sekreter Yardımcısı De-libaş, kayıt dışı istihdamla mücadelede sosyal güvenlik politikalarının, dola-yısıyla Sosyal Güvenlik Kurumu uy-gulamalarının büyük önem taşıdığını hatırlatarak, sistemin kayıtlı olmanın avantajlarını artıracak biçimde düzen-lenmesi gerektiğini, istihdam teşvikle-

rinin kayıtlı istihdamın desteklenmesi bakımından çok önemli bir araç oldu-ğunu, çok sayıda teşvik yerine etkin ve bütünleştirilmiş bir sisteme ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.

Delibaş konuşmasını şöyle sürdür-dü:

“İşyeri büyüklüğü arttıkça, kayıt dı-şılığın azaldığı; sendikalı, toplu iş söz-

leşmeli, küresel ekonomi ile bütünleşmiş büyük ölçekli işletmelerde ise böyle bir sorunun yaşanmadığı bilinmektedir. Do-layısıyla, toplu iş sözleşmesi uygulayan işyerlerine pozitif ayrımcılık yapılması; örneğin 5 puanlık sigorta prim teşviği-nin 5+1 şeklinde uygulanması, ayrıca is-tihdam teşviklerine esas ücretin, asgari ücret yerine prime esas kazanç olması sağlanmalıdır”.

Kıdem Tazminatı Reformu Yıl Bitmeden Yasalaşacak

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, 19 Nisan günü Reuters’e yaptığı açıklamada, kıdem tazminatı konusunda 2-3 ay içinde paydaşlarla son noktaya gelmeyi ve yıl bitmeden yasalaştırmayı hedefledik-lerini söyledi.

Müezzinoğlu, işsizlik oranında Ocak ayında görülen yüzde 13’ün tepe noktası olduğunu, istihdam teşviklerinin etkisiyle Mart döneminden itibaren keskin bir düşüş yaşanacağını, yıl sonunda ise tek haneye, yüzde 9,5 civarı-na ineceğini belirtti. Bakan Müezzinoğlu, “İstihdam seferberliği kapsamında yılbaşından bugüne 802 bin 856 artı istihdam sağlandı” dedi.

Page 15: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 13

“Üreten Türkiye Konuşuyor” Toplantıları Ekonomik değer üreten kesimlerin

geleceğe olan güvenini artırmak, üre-timle ilgili sorunları ortaya koymak ve çözüm önerileri geliştirmek, üretimin önemi konusunda farkındalığı artır-mak amacıyla, Üreten Türkiye Konu-şuyor toplantıları düzenlendi.

Üreten Türkiye Konuşuyor toplan-tılarıyla; Hükümetin ekonomide almış olduğu tedbirlerin, sağladığı teşvik-lerin ve ekonomimizin gelmiş olduğu son durum ile gelecek beklentilerinin iş dünyasının temsilcileriyle istişare edileceği bir platform oluşturuldu. Bölgesel sinerji merkezleri ve gelişim eksenlerinin değerlendirilerek, üreten ekonominin ihtiyaç ve etki analizleri-nin yapılması öngörüldü.

Üreten Türkiye Konuşuyor toplan-tıları hakkında kamuoyunun bilgilen-dirilmesi amacıyla, 7 Mart 2017 günü Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci ile Türkiye-AB Karma İsti-şare Komitesi (KİK) Üyesi kuruluşla-

rın başkanları; TİSK Başkanı Kudret Önen, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklı-oğlu, TESK Başkanı Bendevi Palandö-ken, TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar, TÜRK-İŞ Başkanı Ergün Atalay, HAK-İŞ Başkanı Mahmut Arslan, MEMUR-SEN Başkanı Ali Yalçın, Türkiye KAMU-SEN Başkanı İsmail Koncuk ile TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, MÜSİAD Başkanı Nail Olpak, ASKON Başkanı

Mustafa Koca, TÜMSİAD Başkanı Ya-şar Doğan, TÜGİAD Başkanı Ali Yüce-len ve TÜGİK Başkanı Erkan Güral’ın hazır bulunduğu bir basın toplantısı gerçekleştirildi.

Toplantılar 14 Mart 2017 tarihin-de Van’da, 1 Nisan 2017 tarihinde Adana’da ve 8 Nisan 2017 tarihinde Bursa’da kamu kesimi ve iş dünyası temsilcilerinin katılımıyla yapıldı.

İşsizlik Oranı Ocak’ta 1,9 Puan Yükselerek % 13’e ÇıktıSon Bir Yılda İşsiz Sayısı 695 Bin Kişi Arttı

TÜİK’in 17 Nisan 2017 tarihinde yayımladığı İşgücü İs-tatistikleri Haber Bülteni’ne göre, bir önceki yılın aynı dö-neminde % 11,1 olan işsizlik oranı Ocak 2017’de 1,9 puan artarak % 13’e; toplam işsiz sayısı 695 bin kişi büyüyerek 3 milyon 985 bin kişiye yükseldi.

Aynı dönemde işsizlik oranı tarım dışı sektörlerde 2,2 puan artarak % 15,2’ye; kadınlarda 2,4 puan artarak % 15,4’e; gençlerde ise 5,3 puan artarak % 24,5’e çıktı.

Her 3 kişiden biri kayıt dışı çalışıyor

Toplam kayıt dışı çalışan sayısı 308 bin kişi büyüyerek 8 milyon 663 bin kişiye vardı. Toplam kayıt dışı istihdam oranı 0,7 puan yükseldi ve % 32,5 olarak gerçekleşti. Tarım dışı sektörlerde ise kayıt dışı çalışan ücretli sayısı 129 bin kişi artarak 2 milyon 831 bin kişiye çıktı.

Her 100 gençten 28’i “boşta gezer”

Verilere göre 15-29 yaş grubu nüfusun % 28,3’ünü oluş-turan 5 milyon 89 bin genç ne eğitimde, ne de istihdamda yer alıyor. Bu sayı son bir yılda 146 bin artış gösterdi.

Her 3 iş arayandan 1’i iş bulabildi

Son bir yılda 1 milyon 93 bin kişi çalışma talebiyle işgü-cüne eklendi ama sadece % 36,3’üne karşılık gelen 397 bin kişisi istihdam imkanı bulabildi.

Sanayi istihdamı 26 bin kişi azaldı

397 bin kişilik istihdam artışının analizinde, hizmet-ler sektöründe 378 bin, tarım sektöründe 81 bin kişilik is-tihdam artışı görülüyor. Buna karşılık sanayi sektörünün 26 bin, inşaatın 34 bin kişilik istihdam kaybı yaşadığı an-laşılıyor. Sanayi istihdamının toplam istihdamdaki payı %20,2’den %19,8’e düştü.

Page 16: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201714

“Amerikan Malı Al, İşe Amerikalı Al”ABD Başkanı Donald Trump, “Ame-

rikan malı al, işe Amerikalı al” (Buy American, Hire American) başlıklı yürütme kararını imzaladı. Kararın, özellikle teknoloji alanında çalışan yabancı uyruklu kişilerin vizelerine sı-nırlama getireceği belirtiliyor.

Yasa, Trump’ın “Önce Amerika” sloganıyla başlattığı seçim kampan-yasında yer alan önemli vaatlerden biriydi. Trump kararı, ABD’nin Kenos-

ha şehrindeki yer alan ve iş gereçleri üreten Snap-on adlı şirketi ziyareti sırasında imzaladı. Trump bu kararın, “dünyaya çok güçlü bir mesaj verdiği-ni” söylerken, “ABD kendi çalışanları-nı savunacak, onların işlerini koruya-cak ve önceliği Amerika’ya verecek” şeklinde konuştu. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, yüksek sayıdaki ucuz yabancı işgücünün, ABD’nin ge-lirlerini düşürdüğü aktarıldı.

Karar özellikle, Amerikalı teknoloji şirketlerinde çalışan ve Amerikan va-tandaşlarına oranla daha düşük ma-aşlar alan yabancı uyruklu çalışanları hedef alıyor. Kararla birlikte, teknoloji sektöründe çalışan yabancı uyruklu kişilerin ABD’ye girişleri için gereken H-1B vizesine sınırlama getirilecek. H-1B vizesinin, “en nitelikli ya da en yüksek maaş alan” çalışanlar için ve-rildiği belirtiliyor.

Ağbal: “İşgücü Piyasası Reformu TBMM’ye Getirilecek”

Maliye Bakanı Naci Ağbal, pazar günü gerçekleştirilen Anayasa değişik-liği referandumunun ardından günde-min bir numaralı maddesinin ekonomi olacağını, enflasyon ve işsizliğin aşağı çekilmesinin de öncelikler arasında bulunduğunu kaydetti.

Ağbal, referandumun bitmesi ve kabul oyu çıkmasının siyasette belir-sizliklerin ortadan kalkmasının eko-nomide beklentileri olumlu etkileye-ceğini belirterek, bu aşamadan sonra reformların hayata geçirilmesinin öne-mine vurgu yaptı.

“Şu anda en hazırlıklı olan üretim reform paketi. Bununla bir taraftan üretimde kolaylaştırıcı hükümler ge-tiriliyor, maliyetler aşağı çekiliyor, bir taraftan da organize sanayi bölgelerin-deki yatırımları daha cazip hale geti-

recek yeni teşvikler getiriliyor” diyen Ağbal, çalışmaları belli aşamaya ulaş-tırılan ve istihdamı olumlu etkileye-cek olan İşgücü Piyasası Reformu’nun TBMM’ye getirileceğini vurguladı.

Ağbal, Gelir Vergisi, Vergi Usul Ka-nunu ve KDV Reformu’nu da Bakanlar Kurulu gündemine taşıyacağını belirtti.

Yatırımların önündeki engeller kaldırılacak

“Bir süredir ekonomide geçici, belli alanlarla ilgili büyüme odaklı tedbir ve destek niteliğinde düzenlemeler yapıyoruz. Bunlar ekonomide canlan-maya destek oluyor. Bunların üstünde çok daha kalıcı, özellikle yatırımların önündeki engelleri kaldıracak düzen-lemelerin hayata geçmesi gerekiyor” diyen Ağbal, bu konuda Ekonomi Ba-

kanlığı ile birlikte çalıştıklarını vurgu-ladı. Bu faktörleri destekleyecek olan özel sektör yatırımlarının hızlı şekilde artmasının ve arz tarafının güçlendi-rilmesinin önemli olduğunun altını çizen Ağbal, “Özel sektörde bekletilen ve ertelenen yatırımlar var. Ekonomi-nin önünü açacak düzenlemeleri ardı ardına TBMM’ye getirdiğimiz takdirde yatırımlarda hızlı toparlama ve yukarı çıkış bekliyorum.” dedi.

Bundan sonra büyümeyi yuka-rı çekecek gerekli desteklere devam edeceklerini ve kamu kanalıyla bü-yümeyi istemediklerini kaydeden Ağbal,“Önümüzdeki aylarda reel sek-törü destekleyecek düzenlemelerimiz olacak. Kamu maliyesi büyümeye destek verecek ama kamu maliyesi üzerinden büyüme hedeflemiyoruz” değerlendirmesini yaptı.

İŞKUR ve SGK BirleştirilecekİŞKUR ve SGK’yı birleştireceklerini açıklayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Müezzinoğlu, “Yasa gerektirmeyenle-

rin hepsini inşallah hızla çözeceğiz. Ben devamlı yaşıyorum. İŞKUR ayrı bir yapı SGK ayrı bir yapı. Arkadaş birbirinizi örtüş-türün. “yok, biz ayrı kurumuz.” Ne demek ayrı kurum. Sağ kolla sol kolun bir yerde birbirine bağlı. Bir bütündür. Beraber yürüyeceğiz. Sağ ayakla sol ayak birbirine bağlıdır. Zıplaya zıplaya gidemezsin bir yere. Bunu bir birine koordine edeceğiz. Ama tabii ki elinizde sihirli değnek değil, basamak basamak. Burada önemli olan niyet hayır akıbet hayır” ifadelerini kul-landı. 01.04.2017 / Sabah

Page 17: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 15

Büyümede Son Çeyrek Yüksek Geldi, 2016 Yılı GSYH Artışı Yüzde 2,9 Oldu

TÜİK 2016 dördüncü çeyrek ve yıl-lık GSYH hesaplarını açıkladı.

2016 yılındaki ekonomik büyüme oranı tahminleri aşarak %2,9 düze-yine erişti. Bu sonucu; 2016’nın son çeyrek döneminde (Ekim, Kasım, Ara-lık) milli gelir artışının %3,5’e varması belirledi. Üçüncü çeyrekteki değişim %-1,3 ile gerileme yönündeydi.

2015 yılında %6,1 büyümüş olan ekonomi böylece 2016’da yarı yarıya ivme kaybetmiş oldu.

En hızlı büyüme inşaatta

2016’da katma değerde en yüksek artış hızı inşaat (%7,2) ve finans (%7,1) sektörlerinde gerçekleşti. Tarım sektö-rü %4,1; hizmetler sektörü %0,8 ora-nında geriledi. Milli gelir, sanayi sek-törü genelinde %4,5; imalat sanayii özelinde %3,9 ile ekonominin bütünü-ne kıyasla daha yüksek artış kaydetti.

Devletin tüketim harcaması belirleyici oldu

Harcamalar yöntemiyle yapılan ulusal hesaplar, 2016’da devletin tüke-tim harcamalarının %7,3 artarak loko-motif görevi yaptığını gösteriyor. 2015 yılında %5,5 olan hanehalkı tüketim harcamaları artışı ise 2016’da %2,3’e geriledi.

2016’da mal ve hizmet ihracatının %2 oranında azalmasına karşılık it-halat %3,9 ile GSYH artışının üzerine çıktı.

Makine-teçhizat yatırımı artışı zayıfladı

Yatırım artışı %3’de kalarak, 2015’in %9,2’lik artış hızını arattı.

Ancak daha önemlisi, kritik göster-ge niteliğindeki makine-teçhizat yatı-rımları artışı 2015’te %18,4 olmuşken, 2016’da %1,1’e indi.

İşgücü ödemelerinin payı arttı, işletmeye kalan pay ise azaldı

Gelir yöntemiyle yapılan hesapla-malarda, 2016’da 2015’e göre GSYH içinde işgücü ödemeleri (ücret) pa-yının %33,2’den %36,8’e yükseldiği; işletmeye kalan payın (net işletme ar-tığı: kâr, kira, net faiz ödemesi vs.) ise %50,3’den %46,6’ya indiği açıklandı.

2015 yılında nominal bazda %15,8 oranında yükselen işgücü ödemeleri (toplam işgücü maliyeti) 2016’da hızlı bir çıkış yaparak %22,8 oranında arttı. Buna karşılık işletmeye kalan tutarda-ki (kâr, kira, net faiz ödemeleri vs.) ar-tış %12,3’ten %2,6’ya geriledi.

İşgücü ödemelerinin GSYH için-deki payı geçen yılın aynı döneminde %31,2 iken, bu oran 2016’nın dördün-cü çeyreğinde %33,2 oldu. Net işletme artığının payı ise %53,4’ten %51,2’ye düştü.

GSYH’deki Değişim Oranı (%)

İşgücü ödemelerinin GSYH içindeki payı geçen yılın aynı döneminde %31,2 iken, bu oran 2016’nın dördüncü çeyreğinde %33,2 oldu. Net işletme artığının payı ise %53,4’ten %51,2’ye düştü.

GSYH’deki Değişim Oranı (%)

3.5

7.2

5.9

7.4

4.5

5.3

-1.3

3.5

-2

-1

0

1

2

3

4

5

6

7

8

I II III IV I II III IV

2015 2016

Page 18: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201716

Suriyelilerin Türkiye’deki Şirket Sayısı 5 bin 647 Oldu

Özel MTE’de Okul ve Öğrenci Sayısı ArttıMilli Eğitim Bakanlığı (MEB) 2016

Faaliyet Raporu açıklandı. Raporda, eği-tim alanıyla ilgili olarak 2016 yılı hedef-leri ve hedeflerin gerçekleşme düzeyleri yer aldı. Eğitimde 2016 yılında özel öğre-timin okul öncesi payının yüzde 11.05’e, ilkokulda yüzde 4.10’a ve liselerde yüz-de 5.90’a çıkarılması planlandı.

Rapora göre yıl sonunda okul ön-cesinde özel öğretimin payı yüzde 12.97’ye, ilkokulda yüzde 4.30’a, orta-okulda 5.44’e ve liselerde 13.17’ye yük-seldi. Organize sanayi bölgelerindeki (OSB) özel ve mesleki teknik eğitim okullarının da sayısı arttı. OSB’lerdeki mesleki ve teknik eğitim okullarının sayısının 22’ye çıkarılması hedefle-nirken, bu sayı yıl sonunda 26 oldu. Bu okullardaki destek kapsamındaki öğrenci sayısının da 16 bine çıkarılma-sı planlanırken 21 bin 814’e ulaşıldı. Diğer yandan 2016 yılında 49 bin 311

öğretmen ataması yapıldı. Bunlardan 29 bin 699’u ilk atama oldu. Ayrılan öğretmen sayısı ise 9 bin 943’ü emekli olurken; istifa, muvafakat ve vefat gibi

nedenler ve terör soruşturmaları kap-samında 34 bin 201 öğretmenin göre-vine son verildi.

03.02.2017/ Dünya

Türkiye, Suriyelilerin en fazla yatırım yaptığı ve şirket kurduğu ülkeler arasında bulunuyor. Suriye vatandaşları tarafından kurulan yabancı sermayeli şirket sayısı 2016 sonunda 5 bin 647 oldu.

Dünya Gazetesi’nden Mehmet Kaya’nın haberine göre, Türkiye’de 2016 yılı itibariyle kurulan yabancı sermayeli şirketler içinde, adet bazında Suriyelilerin şir-ketleri Almanya’nın (6 bin 846 şirket) ardından ikinci sıraya yükseldi. 2014 yılında Türkiye’de 2 bin 106 Suriye menşeili yabancı sermaye yatırımı bulunuyordu. Bu sayı 2016’da 2014’e göre yüzde 168 artışla 5 bin 647’ye ulaştı.

Öte yandan, TOBB verilerine göre son 4 yılda Suriye vatandaşlarının çoğunluk ya da bütün hisselerine sahip olduğu şirketlere, Suriye vatandaşlarının koyduğu ser-maye tutarı 751 milyon 638 bin TL oldu. TOBB verileri, ticari sicili verileri zerinden oluşturuluyor. Verilerde şir-ketin toplam sermayesi değil, yabancı ortağın koyduğu sermayenin tutarı veriliyor.

Page 19: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 17

İhracatçıya Yeşil Pasaport ResmileştiSon 3 takvim yılı itibarıyla yıllık or-

talama ihracatı 1 milyon doların üze-rinde olan mal ihracatçısı firmaların temsilcilerine, ihracat tutarlarına göre değişen sayıda hususi damgalı (yeşil) pasaport verilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu kararı Resmi Gazete’de yayım-landı. Ekonomi Bakanlığı, 15 gün içinde firmaları belirleyerek bölge müdürlük-leri ile ihracatçı birliklerine bildirecek.

Bakanlar Kurulunun 23 Mart 2017 tarihinde yürürlüğe giren “İhracatçıla-ra Hususi Damgalı Pasaport Verilmesi-ne İlişkin Esaslar Hakkında Kararı”na göre, son 3 takvim yılı itibarıyla yıllık ortalama ihracatı 1-10 milyon ABD do-ları arasında (10 milyon dolar dahil) olan firmaların bir, 10 milyon doları üzeriyle 25 milyon dolar arasında olan firmaların iki, 25 milyon dolar üzeriyle 50 milyon dolar arasında olan firma-ların üç, 50 milyon dolar üzeriyle 100 milyon dolar arasındaki firmaların dört, 100 milyon dolar üzerinde olan-ların ise 5 yetkilisine iki yıl süreli hu-susi damgalı pasaport verilebilecek.

İlgili maddede belirtilen tutarda mal ihracatı yapan firmalar resmi dış ticaret istatistikleri esas alınarak Ekonomi Ba-kanlığınca belirlenecek ve her yılın 15 Şubat tarihine kadar Bakanlığın bölge müdürlükleri ile ihracatçı birlikleri ge-nel sekreterliklerine bildirilecek.

Hususi damgalı pasaport müra-caatı, İçişleri Bakanlığı ve Ekonomi Bakanlığınca müştereken belirlenen talep formu aracılığıyla yapılacak. İh-racatçı birlikleri, müracaat sahibinin firma yetkilisi olduğuna ve talep for-munu imzalayan firmayı temsil ve il-zama yetkili kişi/kişilerin anılan yet-kiyi haiz olduklarına dair ibraz edilen belgeleri inceleyecek. İmzalanan talep formu, bölge müdürlüğünün imzasına sunulacak.

İhracatçıya 900 litre ÖTV’siz Mazot

Öte yandan Gümrük ve Ticaret Ba-kanı Bülent Tüfenkci, tırların yurtdı-şına çıkarken ÖTV’siz olarak aldıkları mazota ilişkin, “yurt dışına çıkışlarda 900 litre mazotu inşallah ihracatı ar-tırmak için vereceğiz.” dedi.

Tüfenkci, Uluslarası Nakliyeciler Derneği (UND) Genel Kurulunda yaptı-ğı konuşmasında, nakliye sektörünün ticaret ve Türkiye için çok önemli oldu-ğunu söyledi.

Tüfenkci, ulaştırmanın dünya tica-retine etkisiyle ilgili yapılan araştırma-da, ihracatta gümrük vergilerinin ihraç edilen malların değerinin yüzde 2’sini, uluslararası taşımacılığın ise ihraç malları değerinin yüzde 4,45 ‘ini bul-duğu bilgisini paylaştı.

Tüfenkci, Türkiye’nin dünyayla re-kabet edebilmesi için hızın çok önemli olduğunu belirterek ilgili bakanlıkların yaptıkları işlemleri daha hızlandırmak

için de çalışma yaptıklarını kaydetti. Gümrüklerdeki hızlandırma işlemle-rinin yanı sıra işbirliklerine yaptıkları iyileştirmelerle de ihracatçıların mali-yetlerini düşürmeye başladıklarını dile getiren Tüfenkci, şunları söyledi:

“İhracat beyannamesi ile transit be-yannamesini birleştireceğiz. Artık ayrı ayrı beyanname vermeden, ihracat ve geçiş beyannamesini birleştirip hızlan-manızı ve formaliteden kurtulmanızı sağlamış olacağız. Yine sizlerin istediği konuda Maliye Bakanımız ile çalışıyo-ruz.Bu hafta kararını vereceğiz. Yurt dışına çıkışlarda artık 900 litre mazotu inşallah ihracatı artırmak için verece-ğiz. Bunlar sadece iki kapıda yapılıyor. Şimdi bunun kapı sayısını da çoğalta-cağız. Gürcistan’a giderken de verece-ğiz, Batıya, kuzeye, güneye giderken de o kapılardan bu kadar litre alarak git-miş olacaksınız. Yani Kapıkule’den çık-tığınızda bu ÖTV’siz mazotla inşallah Almanya’ya varmış olacaksınız. Bunu birçok kapıda hayata geçireceğiz.”

Page 20: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201718

Beyaz Eşya ve Mobilyada Vergi İndirimi Uzatıldı, Vergi Yapılanması Yenilendi

Başbakan Yıldırım, 10 Nisan tarihinde beyaz eşya ve mobilya satışlarındaki vergi indirimlerinin Ekim ayı başına kadar uzatıldığını bildirdi. Uzatmanın etkisiyle vergi indiriminin Bütçe’ye yansıması 350 milyon TL’den 800 milyon TL’ye çıktı.

Öte yandan Hükümet, 6736 sayılı Yasa ile vergi ve prim borcu yapılandırmasının süresini 2016 Haziran’ından 2017 Mart ayı sonuna çekmek için de düğmeye bastı. Maliye Bakanı Ağbal, toplamda 47 milyar TL tutarında vergi alacağının yapılandırılmış olacağını söyledi.

Endüstri 4.0 için Yasal Düzenleme Hazırlığı“Üretim reform paketi için sanayi kesimiyle görüşüyoruz” diyen Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, yatırımla-

rı artırmak ve sorunlara çözüm için çalışıldığını söyledi. Özlü, “Pakette sanayinin dönüşümü için özellikle 4. Sanayi Devri-mi noktasında önemli yasal düzenlemeler gündeme alındı. Gündeme aldığımız diğer bir konu da “ Sanayi Dijital Dönüşüm” bu değişim çerçevesinde bir platform oluşturmak için çalışma yapıyoruz” dedi.

Beyin ve Yapay Zekâ BirleşecekUzay Araştırma Teknolojileri Kuruluşu (SpaceX) ile

Tesla’nın kurucusu ve CEO’su Elon Musk, insan beyni ve yapay zekâyı birleştirecek teknoloji şirketini kurdu. Ne-uralink isimli şirketinin temel hedefi, insan beyni ve bil-gisayarlar arasında doğrudan iletişim kuracak bir arayüz oluşturmak.

Kaliforniya merkezli Neuralink şirketinin kuruluşunda Elon Musk’ın aktif bir rol oynadığını ve ileriki aşamalar-da yöneticileri arasında yer alacağını yazan Wall Street Journal’ın haberine göre, projede ilk olarak epilepsi ve parkinson gibi zorlu beyin bozukluklarını tedavi edebil-mek için beyin içine yerleştirilecek gelişmiş implantlar üretilecek.

Ancak asıl hedef, bilgi ve becerilerin insan beynine yüklenmesi.

İnsanların beynine yerleştirilecek elektrotlar ve yapay sinir ağları sayesinde beynin doğrudan bilgisayara veri aktarabileceği veya bilgisayardan beyne veri transferi ya-pılabileceği ileri sürülüyor.

İnsan beyni ile yapay zekâ konusunda geçen hafta Va-nity Fair’e konuşan Musk, “Anlamlı bir kısmi beyin arayü-zünün geliştirilebilmesine, ortalama 4 ila 5 yıl gibi bir süre var” ifadelerini kullandı. Musk, şubat ayındaki bir röpor-tajda ise “Zamanla, biyolojik zekâ ile dijital zekâ arasında muhtemelen daha yakın bir birleşme göreceğiz” demişti.

Page 21: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 19

İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ KANUNU ve UYGULAMA SORULARI

Page 22: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201720

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

Dr.

Meh

met

EZZİ

NO

ĞLU

“Toplum, Yaşam Boyu Güvenli Davranış Bilincine Erişmeli”

6331 sayılı İSG Kanunu yakla-şık 5 yıldır yürürlükte bulunuyor. Kanunun bu zaman zarfındaki uy-gulama sonuçlarını değerlendirir misiniz?

İş sağlığı ve güvenliği, çalışma orta-mında çalışanların sağlığını ve güven-liğini olumsuz etkileyen risk faktörle-rini tespit ederek bertaraf etmek veya en aza indirmek amacıyla yürütülen koruyucu ve önleyici hizmetlerdir. Bu hizmetlerin olumlu sonuçlarının alı-nabilmesi için, kişisel düzeyde kendi sağlığını koruma ve geliştirme bilin-ci ile toplumun yaşam boyu güvenli davranış bilincine erişmesi gerekmek-tedir. Bu nedenle toplumsal manada sağlık ve güvenlik kültürü; ailede baş-layan, eğitimle gelişen ve daha sonra çalışma hayatına yansıyan bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Diğer yandan işletme düzeyinde belirlenen önleme politikalarının et-kin olarak hayata geçirilmesi için; bu politikanın tüm çalışanlar tarafından

benimsenmesi sağlanmalı, iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri ile bilgi düzey-leri artırılmalı, farkındalık ve bilinç artırma programları uygulanmalı ve hatta çalışanlar ödül ve teşvik meka-nizmaları ile motive edilmelidirler.

Bildiğiniz gibi iş sağlığı ve güven-liği alanında yaşanan sorunlara kalıcı çözümler getirilmesi ve meydana ge-len iş kazalarının önlenebilmesi ama-cıyla hazırlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 30/6/2012 tarih-li ve 28339 sayılı Resmi Gazete’de ya-yımlanarak yürürlüğe girmiştir. Böyle-ce yüksek standartlara sahip mevzuat alt yapısı oluşturulmuş olup mevzuatı geliştirme çalışmaları 36 yönetmelik ile 7 tebliğin Resmi Gazete’de yayım-lanarak yürürlüğe girmesiyle hızla ta-mamlanmıştır.

Ayrıca Kanunun uygulanma aşa-masında tüm taraflara yardımcı ol-ması amacıyla sektörlere yönelik kontrol listeleri, uygulama rehberleri yayınlanmakta, işverenin ve çalışan-

ların ayağına kadar gidilerek illerde, işyerlerimizde eğitimler, seminerler verilmekte ve ortak projeler yürütül-mektedir. Bu çalışmalar neticesinde eksikliklerimizi görüyor ve mevzua-tımızı gelişen ve değişen iş hayatına uygun olarak düzenliyoruz.

Diğer yandan 2014-2015 yıllarında uygulamada yaşanan sıkıntıların be-lirlenebilmesi amacıyla kamu kurum-ları ve sosyal taraflara yönelik 3 farklı anket uygulanarak kanun koyucu ile uygulayıcısı arasında iletişimin artma-

Yaptığımız tüm düzenlemelerde ulaşmak istediğimiz nihai hedef, çalışma ortamlarının sürekli iyi-leştirilmesi, gerekli tedbirlerin za-manında alınması yoluyla daha sağlıklı ve güvenli çalışma alan-larının oluşturulması, iş kazaları ve meslek hastalıklarını önleyerek yetişmiş insan gücü kayıplarının önüne geçilmesidir.

Page 23: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 21

sına ve geri bildirimlerin alınmasına olanak sağlanmıştır.

Anket çalışmaları sırasında pilot olarak seçilen organize sanayi bölgele-rinde küçük işletmelerde, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı uygulamalarının izlenmesi ve geri bildirimlerin toplan-ması amacıyla çalışma ziyaretleri ger-çekleştirilmiştir. Ziyaretlerde küçük işyeri işverenleri ile yüz yüze görüşme-ler yapılarak, işverenlerin iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı ve uygulamalarına dair yaşadıkları zorlukların tespit edil-mesi, uyum ve uygulamalarda düzelti-ci geri bildirimlerinin alınması sağlan-mıştır. Yapılan tüm çalışmalarda pek çok konuda ulaşılan sonucun yanında en çarpıcı sonuçlar; katılımcıların yak-laşık % 85 inin Kanunu kısmen ya da tamamen uygulanabilir bulduklarını ifade etmeleri, yine aynı oranlarda ka-tılımcının ise kanunun güvenlik kültü-rüne tamamen ya da kısmen etkisi ol-duğunu düşündüklerini ifade etmeleri olmuştur.

Kanunun, yayımı tarihinden 6 ay sonra yürürlüğe girdiği göz önüne alın-dığında uygulama sonuçlarının istatis-tiklere yansımasını görmek için 2013 yılı itibariyle rakamlara bakmak daha doğru olacaktır. Ülkemizde İSG istatis-tiklerinin kaynağı olan Sosyal Güven-lik Kurumu en son 2015 yılı verilerini yayınlamıştır. Bu verilere göre 2013 yı-lına göre 2015 yılında; işyeri sayısında % 8, çalışan sayısında ise % 12’lik bir artış meydana gelmiş yani iş gücü pi-

yasasında büyüme sağlanmıştır. Aynı süreçte 100 bin işçide ölümlü iş kaza-sı ve meslek hastalıkları oranında ise %18’lik azalma izlenmiştir.

Yaptığımız tüm düzenlemelerde ulaşmak istediğimiz nihai hedef, çalış-ma ortamlarının sürekli iyileştirilme-si, gerekli tedbirlerin zamanında alın-ması yoluyla daha sağlıklı ve güvenli çalışma alanlarının oluşturulması, iş kazaları ve meslek hastalıklarını ön-leyerek yetişmiş insan gücü kayıpları-nın önüne geçilmesidir. Ancak bu ça-lışmalar uzun soluklu çalışmalar olup istatistiklere yansıması zaman almak-tadır. Nitekim iş sağlığı ve güvenliği konusunda gerekli iyileşmenin sağ-lanabilmesi için yüksek standartlar-da mevzuat alt yapısına sahip olmak mücadele araçlarından sadece birisini teşkil etmektedir. Bakanlığımızın ça-lışma alanlarının üçlü yapı dediğimiz devlet-çalışan-işveren ayağı üzerinde kurulu olduğu düşünüldüğünde; siste-min işlemesi ve güvenlik kültürünün benimsenmesi için tüm tarafların ak-tif katkı vermesi, özellikle işverenlerin üzerine düşen sorumluluğu yerine ge-tirmekten kaçınmaması gerektiği şüp-hesizdir.

İSG mevzuatı ile ilgili etki ana-lizi çalışmalarının devam ettiğini, sonuçlarına göre mevzuatın revize edileceğini kamuoyuna açıkladınız. Bu çalışmalarda hangi noktaya ge-lindiği hakkında bilgi lütfeder misi-niz?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenli-ği Kanunu önleyici yaklaşımı esas alan AB mevzuatı ile uyumlu modern bir düzenleme olup hazırlanması aşamasında etki analizi yapılmıştır. Hâlihazırda üst normlara ilişkin hazır-lanan bu çalışma, Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik uyarınca zaten zaruridir. Ayrıca etki analizine ilişkin güncel bir diğer çalış-ma da hâlihazırda sürdürülecek olup ihalesi tamamlanmıştır. Çok yakın zamanda başlayacak olan çalışmanın 2017 yılı Eylül ayı itibariyle tamamlan-ması planlanmaktadır. Bu çalışmayla elde edilecek sonuçların gelecekte ya-pılacak mevzuat değişiklikleri ve diğer düzenlemelere rehberlik etmesini ve söz konusu düzenlemelerin bilimsel dayanaklarından birini oluşturması planlanmaktadır.

Bununla beraber, yürürlükteki İSG mevzuatı ile ilgili olarak tespit edilen

İSG Kanunu ile birlikte 170 bin üniversiteli profesyonel yetkilen-dirildi. 50 bin kişinin aktif olarak iş sağlığı ve güvenliği hizmeti ver-mesi sağlanarak istihdama des-tek verildi.

İSG Kanunu ile İSG profesyoneli istihdamlarında %1000, İSG hiz-meti alan işyerleri sayılarında ise %15000 üzerinde artış sağlandı.

Page 24: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201722

ve uygulamada görülen sorunlar ile geri bildirimler doğrultusunda bazı hususla-rın yeniden değerlendirilmesi ve mev-zuat çalışmaları yapılması amacıyla Ba-kanlığımız İş Teftiş Kurulu Başkanlığı, Hukuk Müşavirliği ile İş Sağlığı ve Gü-venliği Genel Müdürlüğü temsilcilerin-den oluşan bir komisyon oluşturulmuş olup çalışmalar sürdürülmektedir.

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 30 Haziran 2012 tarihinde çalışma ha-yatına kazandırıldı. İSG kültürünün yaygınlaştırılması amacıyla 81 ilde İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu tanıtıldı. İSG kültürünün çocuk yaşta yerleşmesi ve yaygınlaştırılması amacıyla 68 farklı ilkokul ders kitabının arka kapaklarına 30 farklı çizgi bant çalışması yapıldı. İş Sağlığı ve Güvenliğinin Eğitim Sistemi-ne Entegre Edilmesi Projesi ile iş sağlığı ve güvenliği konularının eğitim siste-minin tüm kademelerine entegrasyonu çalışmaları gerçekleştirildi.

İSG Kanunu ile birlikte 170 bin üni-versiteli profesyonel yetkilendirildi. 50 bin kişinin aktif olarak iş sağlığı ve güvenliği hizmeti vermesi sağlanarak istihdama destek verildi.

İSG Kanunu ile İSG profesyoneli istihdamlarında %1000, İSG hizmeti alan işyerleri sayılarında ise %15000 üzerinde artış sağlandı.

Kamu kaynaklarının etkin ve ve-rimli kullanılması amacıyla İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetlerine yönelik iş ve işlemler elektronik ortama aktarıldı. 1,5 milyon işletmenin İSG hizmetleri elekt-ronik olarak takip edilmesi sağlandı.İSG farkındalığının arttırılmasına yöne-lik her yıl 4-10 Mayıs tarihleri arasında İSG haftası, her iki yılda bir ise Ulusla-rarası İSG Konferans başta olmak üzere ülke çapında her yıl 10 dan fazla İSG etkinliği düzenlenmekte.

2002 yılına göre 2015 yılında işye-ri sayısı %139, çalışan sayısı %168 art-mış olmasına rağmen, 100 bin işçide ölümlü iş kazası sayısı %47 oranında düşmüştür.

10’dan az çalışana sahip olan az tehlikeli işyerlerinde işveren veya iş-

veren vekilinin İSG Hizmetlerini ken-disinin yürütebilmesi amacı ile yasal düzenleme yapıldı. Bu kapsamda Ana-dolu Üniversitesi ile yapılan protokol kapsamında 45 bin işveren veya vekili sertifikalandırıldı.

10’dan az çalışana sahip olan teh-likeli ve çok tehlikeli işyerleri İSG Hizmetlerini yürütebilmeleri için Bakanlığımızca sağlanan maddi des-tek kapsamında aylık çalışan başına tehlikeli işyerleri için 24,89 TL, çok tehlikeli işyerleri için 28,44 TL destek sağlandı.

İş Kazası meydana gelmeyen işyerle-rine teşvik uygulaması sağlanmaktadır. Bu uygulama ile çok tehlikeli sektörde 10 dan çok çalışan olan işverenlere as-gari ücret işsizlik sigortası fonu 35,55 TL den 17,77 TL’ye düşürüldü.

2012-2017 yılları arasında 6 Kamu spotu yapılmış olup 600 bin yazılı ma-teryal dağıtılmıştır.

2002 yılına göre 2015 yılında iş-yeri sayısı %139, çalışan sayısı %168 artmış olmasına rağmen, 100 bin işçide ölümlü iş kazası sayısı %47 oranında düşmüştür.

123 bin 436’sı tehlikeli ve çok teh-likeli işlere ilişkin mesleklerde olmak üzere toplam 142.854 kişi başarılı olarak Mesleki Yeterlilik Belgesi almaya hak kazanmıştır.

Page 25: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 23

İSG Kanunu kapsamında ikincil mevzuat olarak 36 yönetmelik, 7 tebliğ yayımlanmıştır.

Ülke çapında kişisel koruyucu do-nanımların (KKD) piyasa gözetimi ve denetimi gerçekleştirilerek, insa-nımızın güvenli ürün kullanımı sağ-lanmaktadır. 2007 yılında başlanan denetimlerimizde; uygunsuz ürün ora-nı %41,3 iken, 2016 yılında bu oran  %27,2 seviyesine düşürülmüştür.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile iş-birliği yapılarak, kaçak yoldan ülkemi-ze giriş yapmaya çalışan güneş gözlük-lerinin piyasaya arzı durdurulmuştur.

İş Sağlığı ve Güvenliği Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü Başkanlığı KKD Laboratuvarı bünyesinde 34 farklı metot kullanılarak göz koruyucular, el koruyucular, ayak koruyucular, yük-sekten düşmeye karşı koruyucular, baş koruyucular, koruyucu kıyafetler ve ayak koruyucular test edilmektedir.

2010 – 2016 yılları arasında 17.558 çalışana 88.394 adet tıbbi analiz ya-pılmıştır.

İSGÜM Merkez ve Bölge Laboratu-varları 7 adet çalışma ortamı ölçüm parametresinden TÜRKAK tarafından akredite edilmiştir.

İşyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği çalışma ortamı ölçümlerini yapmak üzere Şubat 2014-Mart 2017 tarihleri arasında 122 adet iş hijyeni ölçüm ve analiz laboratuvarları İSGÜM tarafın-dan yetkilendirilmiştir.

İSG hizmetlerinin sunulması ama-cıyla 2190 Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi (OSGB), İSG profesyonelleri ye-tiştirmek amacıyla 110 Eğitim Kurumu yetkilendirilmiştir.

Sosyal medya üzerinden 50 binin üzerinde vatandaşa hizmet verilmek-tedir.

123 bin 436’sı tehlikeli ve çok teh-likeli işlere ilişkin mesleklerde olmak üzere toplam 142.854 kişi başarılı ola-rak Mesleki Yeterlilik Belgesi almaya hak kazanmıştır.

2017 yılı sonuna kadar 300 bin ça-lışanı nitelikli işgücü havuzuna dâhil etmeyi hedeflemekteyiz.

Tehlikeli ve çok tehlikeli işlere ilişkin 48 meslekte Mesleki Yeterli-lik Belgesini zorunlu hale getirdik.

Bu kapsamda bugüne kadar 142.854 çalışanı belgelendirdik. 2017 yılında zorunluluğu 115 mesleğe çıkarmayı hedefliyoruz.

İSG Kanunu’nun revizyon süre-cinde İşçi ve İşveren Konfederas-yonlarının rolü ne olacaktır?

Kanunlar da dâhil olmak üzere hazırlanan mevzuat taslakları, Baş-bakanlığa sunulmadan önce, ihtiyaca göre ilgili bakanlıklara, kamu kurum ve kuruluşlarına mahallî idarelere, üniversitelere, sendikalara, kamu ku-rumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarına görüş-lerinden de faydalanılması amacıyla sunulmaktadır. Bununla beraber ka-muoyunu ilgilendiren taslaklar inter-net, basın veya yayın aracılığıyla ka-muoyunun bilgisine sunulmakta ve bu suretle taslak hakkında toplanan gö-rüşler değerlendirildikten sonra mev-zuata ilişkin teklifte bulunulmaktadır.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve alt düzenlemeleri hem ha-zırlanması aşamasında hem de yapılan ve yapılacak değişiklik çalışmalarında ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşüne sunulmaktadır. Bununla be-raber sosyal taraflarında katılımı ile oluşan Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi çalışma hayatında iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili mevcut şartları-nın iyileştirilmesi için çalışmakta olup bunun dışında sosyal tarafların katılı-mıyla görüşlerini sunabildiği Üçlü da-nışma kurulu ve Çalışma Meclisi gibi Bakanlığımıza bağlı organlarda bulun-maktadır.

2017 yılı sonuna kadar 300 bin çalışanı nitelikli işgücü havuzuna dâhil etmeyi hedeflemekteyiz.

Tehlikeli ve çok tehlikeli işlere ilişkin 48 meslekte Mesleki Yeter-lilik Belgesini zorunlu hale getir-dik. Bu kapsamda bugüne kadar 142.854 çalışanı belgelendirdik. 2017 yılında zorunluluğu 115 mes-leğe çıkarmayı hedefliyoruz.

Page 26: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201724

İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdür V.

İsmai

l GER

İM

“İSG’de Hizmet Kalitesini Artırmayı Amaçlıyoruz”İSG Kanunu’nun yasalaşmasının

üzerinden geçen yaklaşık 5 yıllık dönem sonunda; • İşyeri hekimi ve iş güvenliği uz-

manı eğitim ve belgelendirme çalışmaları ile belgelendirilen sayısı,

• Yetkilendirilen OSGB sayısı, • OSGB’lerden hizmet satın alan iş-

yerlerinin sayısı, • Piyasa gözetimi faaliyetleri, • Bilgi İşlem Çalışmaları (İSG-Katip

güncelleme, yenileme vb.)alanlarında elde edilen sonuçları bizimle paylaşabilir misiniz?

Hali hazırda sayısı 108 olan yetki-lendirilmiş Eğitim Kurumları aracılığı ile İSG profesyonellerinin eğitimleri sağlanmakta ve ÖSYM aracılığı ile dü-zenlenen sınavlar neticesinde başarılı olan profesyonellerin sertifikalandırıl-ması sağlanmaktadır. Eğitimin şekli ve müfredat Genel Müdürlüğümüzce ya-

yınlanmakta, yayınlanan bu müfredat-ta hangi kıstaslara sahip eğiticilerin hangi dersleri vermeye yetkili olduk-ları belirtilmektedir. Eğitimlerin bütün kayıtları İSG-KATİP’te izlenmekte ve onay işlemleri yapılmaktadır.

Kanunun yasalaşmasının ardından geçen yaklaşık beş yıllık süreçte, İSG profesyonellerinin ve yetkilendirilmiş kurumların sayıları da hızlı bir artış göstermiştir.

Ülkemizde 2012 Haziranında 8.665 olan İş Güvenliği Uzmanı sa-yısı, Mart 2017 dönemi itibariyle 105.087’ye ulaşmıştır. Bu uzmanların 17.694 tanesi A sınıfı, 12.281 tanesi B sınıfı, 75.112 tanesi ise C sınıfı belgeye sahiptir.

Yine 2012 Haziranında 8.446 olan İşyeri Hekimi sayısı, Mart 2017 döne-mi itibariyle 32.874’e ulaşmıştır.

Özetle 2012 yılında toplamda 17.111 olan İş Güvenliği Uzmanı ve İş-

yeri Hekimi sayısı, Mart 2017 dönemi itibarıyla 137.961’e yükselmiştir.

Bu verilere ek olarak, Diğer Sağ-lık Personeli sayısı 2017 itibariyle 30.569’dır. Eğitici sayısı da hızla artış göstererek, 913’den 3.808’e ulaşmış-tır.

Beş yıl içerisinde yetkilendirilmiş ve aktif olan kurum sayıları da hızla artmıştır;

2012 Haziranında 195 olan OSGB sayısı 2017 itibariyle 2.224’e,

2012 Haziranında 49 olan Eğitim Kurumu sayısı 2017 itibariyle 108’e yükselmiştir.

Ülkemizde 2012 Haziranında 8.665 olan İş Güvenliği Uzmanı sayısı, Mart 2017 dönemi itiba-riyle 105.087’ye ulaşmıştır. Bu uzmanların 17.694 tanesi A sınıfı, 12.281 tanesi B sınıfı, 75.112 tane-si ise C sınıfı belgeye sahiptir.

Page 27: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 25

Hâlihazırda 84 adet de Toplum Sağlığı Merkezi (TSM) faaliyetlerine devam etmektedir.

324.549 İşyeri OSGB’den hizmet satın almaktadır.

Bakanlığımızca yetkilendirilmiş olan ortak sağlık ve güvenlik birimleri yılda en az bir defa rutin olarak denet-lenmekte olup, bunun haricinde Ba-kanlığımıza ulaşan şikâyetler üzerine de ayrıca denetimler yapılmaktadır.

Eğitim kurumları ise açılan her eği-tim programı başına iki defa denetlen-mekte olup, bunun haricinde Bakan-lığımıza ulaşan şikâyetler üzerine de ayrıca denetimler yapılmaktadır.

Bunun yanı sıra, Kişisel Koruyucu Donanımların (KKD) piyasa gözetim ve denetimleri, Piyasa Gözetim ve De-netim (PGD) Dairemizce yürütülmekte-dir. PGD denetçileri ile piyasada tespit edilen güvensiz ürünlerin teknik mev-zuata uygun hale getirilmesi için üre-ticilerle görüşülmekte, bilgilendirme yapılmakta, bu ürünlerin satışı yasak-lanmakta, uygunsuz ürünün piyasaya arzının devam ettiğinin tespiti halinde ürünlerin toplatılması, idari para cezası gibi cezai yaptırımlar uygulanmaktadır.

2007 yılında başlanan denetimle-rimizde; uygunsuz ürün oranı % 41,3 iken, 2016 yılında bu oran % 27,2 se-viyesine düşürülmüştür. Denetimlerin yanı sıra gerçekleştirilen projeler ile sektörlere yönelik analizler yapılarak referans kitaplar ve rehberler hazırlan-mıştır. Yılda iki kere düzenlenen KKD Teknik Komitesi ile işverenler, üretici-

ler ve ilgili kamu kuruluşları bir araya gelmekte ve sektörün geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmaktadır.

KKD’ler İş Sağlığı ve Güvenliği Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü Baş-kanlığında (İSGÜM) yer alan KKD Test laboratuvarında test edilmektedir.

İster üretici, ister satıcı, ister kul-lanıcı olsun, KKD’lerin güvenli olup olmadığı ile ilgili, herhangi bir şüp-heye düştüğünde, yetkili kurum olan Bakanlığımıza, internet adresimizden ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi Alo 170 numaralı telefonu ara-yarak bildirimde bulunabilmektedir.

İSG-KATİP’in bakımı ve eklenecek yeni modüllerle ilgili çalışmalar devam etmektedir. Bu süreçte özellikle evrak yolu ile sürdürülmekte olan sınavlar ve belgelendirme işleri elektronik or-tama taşınacaktır. Gerçekleştirilen ve

gerçekleştirilmesi düşünülen çalışma-lar ile İSG-KATİP yolu ile yapılan bütün işlemlerin elektronik olarak yapıla-bilmesi ve bu sayede işlemlerin daha verimli ve etkin şekilde yapılmasının sağlanması hedeflenmektedir. Mevcut sistemi kullananlar tarafından talep edilen diğer değişikliklerle ilgili çalış-malar bu süreçte tamamlanacaktır.

Söz konusu 5 yıllık dönem so-nunda, İSG Hizmetleri ile güvenlik kültüründe istenen seviyeye ne öl-çüde ulaşılabilmiştir?

Beş yıllık dönem sonunda nicel olarak İSG Hizmetleri ile ilgili veriler önemli oranda artış göstermiştir. Bu-nunla birlikte, nicelik yönünden değil, nitelik olarak da İSG Hizmetlerinin ka-litesini arttırmak üzere hayata geçirdi-ğimiz OSGB HİSİP Projesi ile de hizmet kalitesini arttırmayı hedefliyoruz.

Beş yıllık dönem sonunda nicel olarak İSG Hizmetleri ile ilgili ve-riler önemli oranda artış göster-miştir. Bununla birlikte, nicelik yönünden değil, nitelik olarak da İSG Hizmetlerinin kalitesini art-tırmak üzere hayata geçirdiğimiz OSGB HİSİP Projesi ile de hizmet kalitesini arttırmayı hedefliyoruz.

Page 28: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201726

Bilindiği üzere toplumlarda kültür oluşumu ancak uzun vadede gerçek-leştirilebilecek bir hedeftir. Bu anlam-da, toplumumuzda istediğimiz seviye-de bir güvenlik kültürünün oluşması için doğal olarak bir zamana ihtiyaç vardır. Güvenlik kültürünün toplum-daki gelişimini nicel olarak ölçebil-mek kolay değildir. Bununla beraber, kanunun yayımlanmasını takip eden süreç sonunda gelinen noktada, top-lumumuzda kanun öncesine göre İSG farkındalığının arttığını, İSG’nin TV programlarında, dizilerde ve kamuo-yunda kendisine daha fazla yer buldu-ğunu, İSG konulu sempozyum, panel ve konferansların gün geçtikçe arttığı-nı memnuniyetle gözlemliyoruz.

Güvenlik kültürünü okul dönemin-den itibaren tesis etmek için İSG ile ilgili çizgi bantların okul kitaplarına yerleştirilmesi, çeşitli kademelerde İSG derslerinin zorunlu hale getirilme-si gibi adımlar attık.

İSG hizmetleri ile güvenlik kül-türünde gelişme sağlanması için önümüzdeki dönemde planladığınız faaliyetleri açıklayabilir misiniz?

İşyerlerine verilen İSG hizmetle-rinin kalitesinin artırılması ile temel eğitimden çalışma hayatına kadar toplumun tüm kesimlerinde iş sağlığı ve güvenliği kültürünün yaygınlaş-tırılmasına yönelik eğitim, proje ve bilinçlendirme çalışmalarımız devam etmektedir.

Bu kapsamda İSG Hizmetlerine yö-nelik; • Bakanlık olarak yetkilendirilmiş

OSGB’lerin standartlara uygun hiz-met sunmasını sağlamak ve bu sayede OSGB’lerden hizmet alan işyerlerine sunulan hizmetlerin standartlarının arttırılmasını amaç-layan OSGB HİSİP projesi,

• Seramik, boya, plastik işletmelerin-de, örtü altı yetiştiriciliği, mobilya ve orman endüstrisi ile banka ça-

lışanları için iş sağlığı ve güvenliği koşullarının iyileştirilmesine yöne-lik İSGAP projesi,

• Tekstil, deri, mobilya, gıda ürünleri ve içecek imalatı ve kimya ürünleri imalatı sektörleri için İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi oluştur-mak üzere İSGİP projesi yürütül-mektedir.

• İSG ile ilgili e-devlet uygulamala-rının kapsamının her geçen gün gelişmelere ve ihtiyaçlara göre ge-nişletilmesi, OSGB, Eğitim Kurumu ve İSG Laboratuvar başvurularının İSG-Katip üzerinden yapılabilmesi gibi sistemsel çalışmalar,

• İlgili kurum/kuruluşlarla Teknik komite çalışmaları, Her yıl kutlanan İSG haftası ve İki yılda bir düzenle-nen Uluslararası İSG konferansları gibi faaliyetler düzenlenmektedir.

• Toplumun tüm kesimlerinde iş sağ-lığı ve güvenliği kültürünün yaygın-laştırılmasına yönelik ise;

• Milli Eğitim Bakanlığı ile yaptığımız protokollerle iş sağlığı ve güvenliği konularının eğitim sisteminin tüm kademelerine entegresi ve gelece-ğin işgücü olan öğrencilerin iş sağlı-ğı ve güvenliği kültürünün geliştiril-mesi amacıyla yürütülen İş Sağlığı ve Güvenliğinin Eğitim Sistemine Entegre Edilmesi projesi,

• Güvenlik kültürünün oluşturulması ve yaygınlaştırılmasına çalışmaları-na ilaveten yediden yetmişe bu kül-türün yaygınlaştırılması ve erken yaşta iş sağlığı ve güvenliği bilinci-nin oluşturulması amacıyla Güven Usta Karavanı, Sanal Gerçeklik vb. projeler gerçekleştirilecektir.İSG mevzuatında uygulama so-

runlarını çözmek üzere bir etki ana-lizi, ardından da değişiklik çalışma-sı yapılacağının Sayın Bakanımız tarafından ifade edildiği malum-larıdır. Bu çalışmalarla ilgili Genel Müdürlüğünüzün yol haritası hak-

kında bilgi lütfeder misiniz?6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği

Kanunu önleyici yaklaşımı esas alan AB mevzuatı ve gelişmiş ülkelerle uyumlu modern bir düzenleme olup hazırlanması aşamasında etki analizi yapılmıştır. Ayrıca etki analizine iliş-kin güncel bir çalışma da Mart 2017 dönemi itibariyle başlatılmış olup 2017 yılı Eylül ayı itibariyle tamamlan-ması planlanmaktadır. Bu çalışmayla elde edilecek sonuçların, gelecekte ya-pılacak mevzuat değişiklikleri ve diğer düzenlemelere rehberlik etmesini ve söz konusu düzenlemelerin bilimsel dayanaklarından birini oluşturması planlanmaktadır.

Bununla beraber, yürürlükteki İSG mevzuatı ile ilgili olarak tespit edilen ve uygulamada görülen sorunlar ile geri bildirimler doğrultusunda bazı hususların yeniden değerlendirilme-si ve mevzuat çalışmaları yapılması amacıyla Bakanlığımızdaki ilgili bi-rimlerden temsilcilerin katılımıyla bir komisyon oluşturulmuş olup çalışma-lar sürdürülmektedir.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu önleyici yaklaşımı esas alan AB mevzuatı ve gelişmiş ülke-lerle uyumlu modern bir düzenle-me olup hazırlanması aşamasın-da etki analizi yapılmıştır. Ayrıca etki analizine ilişkin güncel bir çalışma da Mart 2017 dönemi iti-bariyle başlatılmış olup 2017 yılı Eylül ayı itibariyle tamamlanması planlanmaktadır. Bu çalışmayla elde edilecek sonuçların, gele-cekte yapılacak mevzuat deği-şiklikleri ve diğer düzenlemelere rehberlik etmesini ve söz konusu düzenlemelerin bilimsel dayanak-larından birini oluşturması plan-lanmaktadır.

Page 29: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 27

“İşverenler Kurumsal ve Nitelikli OSGB’lerden Hizmet Almalı”

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenli-ği Kanunu 2012 yılı Haziran ayında TBMM’de kabul edildi. 2013 yılından itibaren kademeli olarak uygulamaya başlanan Kanun hükümleri kamu-oyunda geniş yankı uyandırdı. Ağır cezai hükümleri, tüm işverenleri ve çalışanları kapsaması, yeterli sayıda uzman, hekim ve hemşirenin olma-yışı gibi konular sürekli kamuoyunu meşgul etti. İSG kültürü oluşumunun zaman alacağı bilindiği için bazı hü-kümlerin uygulaması sürekli ertelendi ve bugünlere geldik.

Ülkemizin İSG göstergelerine baktı-ğımız zaman gelinen nokta net bir ka-zanç göstermiyor. Tabii, burada olaya nereden baktığımızı bilmemiz gereki-yor. Aynı işverenlerle, aynı çalışanlar-

la uygulanan yeni Kanun’un çıktılarını nihai sonuçlar üzerinden değerlendir-diğimiz zaman iş kazalarından ölüm-lerin pek de azalmadığını söyleyebi-liriz. Hatta yaşadığımız Soma benzeri birçok felaket ile iyice karamsarlaştık. Ancak işverenler ve çalışanların İSG’ye bakış açısının tümden değişmesini beklemekten başka çaremiz de yok.

4 yıldır uygulanan Kanun hüküm-lerinin işyerlerinde oluşturduğu en önemli sonuç olarak, her çalışanın işe giriş sağlık raporu almasının gerekli-liği, çalışanların İSG eğitimi almaları gerektiği, işyerlerinde risk analizi ve acil durum planlarının mutlaka ha-zırlanması gerektiği konusunda bilgi düzeyinin oldukça yükseldiğini söyle-yebiliriz. Bundan sonraki aşama hazır-

lanan risk analizlerinin içeriklerinin işverenler tarafından detaylıca ince-lenmesi ve gerekli çalışmaların zaman kaybetmeden yapılması gerektiğinin bilinmesidir.

Kanunla birlikte hayatımıza giren OSGB kavramı da işverenler tarafın-dan en bilinen kavramlardan bir oldu. 2300 civarında OSGB kuruldu ve Ba-kanlıktan ruhsat aldı. Kanun öncesin-de teftişten teftişe hatırlanan İSG kav-ramı, yeterince izlenemeyen hizmet alımları şeklinde yürütülen hizmetleri tanımlıyordu. İşverenler de bu hizmet-leri danışmanlık kapsamında satın alı-yor ve hizmet sunucularının sorumlu-lukları sorgulanmıyordu.

6331 sayılı iş sağlığı ve güvenliği kanunu, işverenlere yeni bir seçenek

İş Sağlığı ve GüvenliğiHizmet ve Eğitim Kurumları Derneği (İSG HEDER)Yönetim Kurulu Başkanı

Yrd.

Doç

. Dr.

Turh

an Ş

ALV

A

Page 30: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201728

sundu. Bakanlık tarafından yetkilen-dirilen OSGB’ler aracılığı ile hizmet alma imkanı ile birlikte OSGB sektörü gelişmeye başladı. İşverenler karşıla-rında sözleşme ile şartlarını belirle-yebildikleri bir muhatap ile çalışma fırsatını yakaladılar. Aynı zamanda OSGB lerin sundukları hizmetleri kar-şılaştırma, kadrolarını değerlendirme, kurumsallaşmalarını izleme olanakla-rı işverenlerimizin istedikleri kalitede hizmet almalarını sağladı.

Bugün, sektörümüzle ilgili her tür-lü iş sözleşmesinin Bakanlık tarafın-dan izlenebildiği, bu sözleşmeye daya-lı verilmesi gereken İSG hizmetlerinin belgelendirilme zorunluluğunun oldu-ğu, İSG profesyonellerine ve onların çalıştıkları kurumlar olan OSGB’lere ciddi sorumlulukların yüklendiği yeni bir dönemi yaşıyoruz. OSGB’ler yasa gereği her ay asgari sürelerde işyerle-rini ziyaret ederek hizmet veriyorlar. Asgari sürelerde hizmet verme zorun-luluğu bulunan OSGB’ler, her ziyaret-lerinde işverenleri veya vekillerini, ya

da işyerindeki diğer yetkilileri bilgi-lendirip sürekli iyileştirme çalışmala-rını sürdürmektedirler. Bu çalışmala-rın sonucu ülkemizde gelecek yıllarda mutlaka İSG kültürünün gelişmesini sağlayacaktır.

OSGB’ler işverenlere birçok avantaj sağlamaktadır. Bunların başında mu-hatap olunabilecek kurumsal bir ya-pının olması gerekmektedir. OSGB’ler giderek daha kurumsal yapılar haline gelmekte ve hizmet kalitelerini artır-mak için kendilerini geliştirmektedir-ler. Zaman içinde kadrolarındaki İSG profesyonellerinin hizmet içi eğitim-lerini destekleyen, yeni geliştirilen yazılım programlarını kullanarak oto-masyona önem veren, standart iş akış metotları uygulayan, işyerlerindeki iyileştirmeleri raporlayarak işvereni yönlendiren bir OSGB yapısı oluştu.

Önümüzdeki süreçte, hizmet alma alışkanlıklarının artmasıyla İSG per-formansımızda giderek daha belir-ginleşen bir iyileşmeyi izleyeceğimiz kesindir. Özellikle tehlike düzeyinin

arttığı işlerde verilen İSG hizmetle-rinin sonuçlara olumlu yansıdığını söyleyebiliriz. İnşaat sektörünün hare-ketliliği bu alandaki iş kazalarının sa-yısının artmasını gerektiren doğal bir sonuçtur. İSG hizmetlerinin alınması ve 4 yıldır yaşanan olumlu gelişmeler iyileşmenin tam olarak algılanmasını engellemektedir. Ülkemizin büyüme hızı arttıkça risk düzeyi yükselmek-

OSGB’ler arası rekabet de hiz-met kalitesini etkileyen fırsatları beraberinde getirmektedir. Çalı-şanlarının özlük haklarını kısıt-layan, vergi ve sigorta primlerini ödemeyen, sadece fiyat ile rekabet etmeye çalışan OSGB’ler, işveren-lerimizin uyguladığı satın alma politikalarını kullanarak piyasayı ele geçirmeye çalışmaktadır. An-cak yukarıda belirtilen olumsuz-luklar hem çalışana, hem işverene ve hem de devlete olan yükümlü-lüklerinden imtina etme sonucunu getirecektir.

Page 31: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 29

tedir. Ayrıca çalışan sayısı ve işyeri sayısının artması da risk düzeyimizi yükseltmektedir. Artan risk düzeyine rağmen yaşanan sonuç başarısızlık olarak yorumlanamaz. 2012 öncesi ile günümüzü karşılaştırdığımızda İSG göstergelerindeki gelişmeyi görebi-liriz. OSGB’ler, bu kazanımları sağla-yan en önemli unsurdur. 2300 OSGB, 100.000 civarında çalışanı ile dev bir sektör haline gelmiştir.

OSGB sektörü geliştikçe sektörün sorunları da sektör temsilcileri tarafın-dan değerlendirilmektedir. Sektörün önünde birçok sorun bulunmaktadır. Bunların başında işverenlerimizin yeterince bilgilendirilmemesi geli-yor. Çünkü yeni gelişen her sektörde olduğu gibi OSGB sektörü de birçok fırsatçı organizasyonu barındırıyor. İşverenler, aldıkları hizmeti nasıl de-ğerlendirmeleri gerektiğini bilmeliler. Bunu bilmedikleri zaman yeterli dü-zeyde kaliteli hizmet alamamalarının sonucunda ileriki yıllarda ciddi be-deller ödeyebilirler. Kaldı ki yeterince kurumsal olmayan OSGB’lerin yaşa-nacak zararı karşılamadan uzak ola-cağı da yadsınamaz. Kurumsallıkları sağlanmış, mali yapısı güçlü, kadrosu ve referansları nitelikli olan OSGB’ler işverenlerin gelecek yıllarda sıkıntı ya-şamalarına karşı en büyük güvenceleri olacaktır.

OSGB’ler arası rekabet de hizmet kalitesini etkileyen fırsatları berabe-rinde getirmektedir. Çalışanlarının öz-lük haklarını kısıtlayan, vergi ve sigor-ta primlerini ödemeyen, sadece fiyat ile rekabet etmeye çalışan OSGB’ler, işverenlerimizin uyguladığı satın alma politikalarını kullanarak piyasayı ele geçirmeye çalışmaktadır. Ancak yuka-rıda belirtilen olumsuzluklar hem çalı-şana, hem işverene ve hem de devlete olan yükümlülüklerinden imtina etme sonucunu getirecektir. Devletimiz ver-gi ve sigorta primi kaybına uğrarken, OSGB çalışanları düşük ücretler ve

kayıt dışılığın olumsuz etkilerini yaşa-maktadır. Olumsuz koşullarda çalışan İSG profesyonellerinin verdikleri hiz-metlerin yetersizliği sonucu kaçınıl-maz olup bundan etkilenen kesimler işverenler ve onların çalışanları ola-caktır. Bu yüzden rekabet koşullarının işverenler tarafından iyi değerlendiril-mesi gerekir. Devletin de bu konuyu mutlaka değerlendirmesi gerekmekte-dir.

OSGB’lerin yaşadıkları en önemli sorunlardan biri de denetim sistemi-dir. Hem yetkilendirme birimi tarafın-dan hem de işyerlerinin denetlenmesi sonucu iş müfettişleri tarafından de-ğerlendirilen OSGB’ler hizmet sunma hedefinden evrak tutma hedefine doğ-ru itilmektedir. Doğru olan hizmetin niteliğidir. Evrak olmalı ancak sahada-ki mevcut durum evraktan daha değer-li olmalıdır.

OSGB’lerin yaşadıkları diğer bir sorun ise ekonominin yaşadığı ge-nel sıkıntılardan en kolay etkilenen

sektör olmasıdır. Tahsilat problemle-ri OSGB’lerin geleceği açısından ha-yati derecede önemlidir. Bugün her OSGB’nin en az 3 aylık ciroları kadar birikmiş alacakları, birçok OSGB’nin ise yüklü miktarda SSK ve vergi borcu bulunmaktadır. Bu borçların birikme-sinin temel sebebi ise tahsilat hızının düşük olmasıdır.

Tüm bu sorunlara rağmen hızla büyümeye devam eden OSGB sektö-rü, yeni ertelemelerle önü kesilmezse ülkemiz ekonomisinin önemli değer-lerinden biri olma yolunda hızla iler-lemektedir. Ülkemizde İSG sektörünün 10 milyar dolarlık potansiyeli bulun-maktadır. OSGB’ler bu potansiyelin yarısını oluşturmaktadır. Geri kalan kısmı ise KKD, ölçüm ve laboratuar hizmetleri, eğitim faaliyetleri vb alan-lardan oluşmaktadır. Bugün bu potan-siyelin % 40’ı kullanılmaktadır. Yasa-ların yürürlüğü tamamlandığında ve işçi – işveren bilinci arttıkça geri kalan potansiyelin ekonomiye kazandırıl-ması sağlanacaktır.

Page 32: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201730

TİSK Mikrocerrahi ve Rekonstrüksiyon VakfıYönetim Kurulu Başkanı

Nec

met

tin Ö

ZTEM

İR

“İş Kazalarında Çaresizliğe ve Ümitsizliğe Paydos”Mesleki hayatımın en acıklı anı,

henüz 25 yaşında ki bir işçim uğradığı iş kazasında sağ elini dişliler arasında kaybettiği andır. Sene 1954 ve kopan elle hastaneye vardığımızda doktorlar çaresiz, işçi ve ailesi çaresiz, genç bir patron sıfatımla ben de çaresizdim.

Yaşadığım bu trajik travmayı uzun yıllar içimden atamadım. Girişimci bir işveren olarak, bu olay hariç çaresiz-liği hayatım boyunca kabul etmedim. Aradan uzun yıllar geçti. Bir gün mer-hum dostum Turgut Işık, Halit Narin ile beni Sendika da ziyarete geldi. O gün öğrendik ki mikrocerrahi adında bir tıp dalı varmış. Türkiye’de Prof. Ayan Gülgönen adında bir doktor bu konunun Amerika’da ihtisasını yap-mış, Ankara’da da uygulamasına baş-lamış ama istediği gelişmeyi sağlaya-mıyormuş. (Alet, edevat yatırımı için kaynak bulamıyor, konuya ilgi duyan doktorları da sağlayamıyormuş.)

Halit Narin Bey ile Başkan Vekili olarak ben konuyu derhal benimse-dik. Dr.Ayan Bey’den kadrosunu ha-zırlamasını istedik, özel mikroskop

ve cerrahi müdahale için gerekli alet, edevatı işverenler olarak sağladık. İş kaldı ameliyatlar için hastane bulmaya. Ayan Bey Fransız Pasteur Hastanesi’ni önerdi. Oradan bir bölüm bize tahsis edilebilir ise işimiz görülür deyince, birlikte İstanbul Valisi Nevzat Ayaz Bey’den randevu alıp ziyaretine gittik. O da konuyu benimseyip sahiplendi. Bir hafta sonra istediğimiz bölümün tahsisini alıp, hastaneye ekip halinde alet ve edevatımızla yerleşip ameliyat-lara başlanmasını sağladık.

Teşebbüs sözde kalmamış ve faa-liyete geçilmişti ama konunun sahibi yoktu. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu nezdindeki müstakil bir kuruluşun olayı sahiplenmesi plan-landı. İstanbul Valiliği, Türkiye İşve-ren Sendikaları Konfederasyonu, Türk Armatörleri İşveren Sendikası, Türkiye Cam Çimento ve Toprak Sanayi İşve-renleri Sendikası, Türkiye Çimento İşverenleri Sendikası, Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası, Türkiye İnşaat ve Tesisat Müteahhitleri İşveren Sendikası, Kutlutaş A.Ş, Sezai Türkeş

– Fevzi Akkaya İnşaat A.Ş, Ahmet Ni-hat Özsan İnşaat Sanayi A.Ş, Türkiye Kimya, Petrol, Lastik ve Plastik Sana-yi İşverenleri Sendikası, Eczacıbaşı Holding A.Ş, Türkiye Selüloz Kağıt ve Kağıt Mamulleri Sanayi İşverenleri Sendikası, Türkiye Maden İşverenleri Sendikası, Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası, Borusan Boru Sanayi A.Ş, Ercan Holding A.Ş, İstanbul Sanayi Odası, İstanbul Ticaret Odası, Tekstil Sanayi İşverenleri Sendikası, Türkiye Toprak Seramik Çimento ve Cam Sana-yi İşverenleri Sendikası, Halit Narin, Turgut Işık ve benimle birlikte kurucu Mütevelli Heyet olarak TİSK Mikrocer-rahi ve Rekonstrüksiyon Vakfı’nın ku-ruluşunu tamamladık. Kısa zamanda kamuya yararlı vakıf vasfını da sağla-yarak Türkiye çapında işler ve sorum-luluk sahibi bir kuruluş oluşturduk.

Başarılı ameliyatlar ve gülen yüzler cesaretimizi takviye ettikçe artık mak-sadımıza hizmet edecek bir hastane sahibi olmayı hedef haline getirdik. Zamanın Reisi Cumhuru Turgut Özal Bey’in kuruluşumuzu benimsemesi-

Page 33: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 31

nin yolunu aradık, bulduk ve desteği-nin sözünü aldık: devlet bize bir arsa tahsis edecek biz de o arsa üzerinde bu konu da hizmet verecek bir ihtisas hastanesi inşa edecektik. Beklentimiz Reisi Cumhur kanalından Ordu’muza intikal etti. Bu havaleyi haber alır al-maz zamanın Genel Kurmay Başkanı Org. Necdet Üruğ Paşa, Kara Kuvvetle-ri Kumandanı Org. Necdet Öztorun’la birlikte maksadımızı kendilerine şifa-hen anlatabilmemiz için Halit Bey ile beni İstanbul Ordu Merkezinde kabul ettiler. Amacımıza uygun olarak ordu-nun bize hibe edebileceği Milli Emlak Müdürü aracılığıyla edinebileceğimiz arsanın miktar ve niteliklerinde muta-bık kaldık ve bugün üzerinde 100.000 m2’yi aşkın hastane binası olan Mas-lak Acıbadem Hastane arazisinin sahi-bi olduk.

Bir yandan hastane kurmak, işlet-mek, mali ve hukuki sorumluluklarını yüklenmek konularında hayli spe-külasyonlar arasında “harman yolda dürülür” anlayışı ile temelini attığımız hastaneyi tamamlamadan bu sahada ömür harcamış değerli Dr. Mücahit Atmanoğlu’nun tavsiyesine uyarak yap-işlet-devret modeline uygun yolu seçip ihaleye çıktık.

Cenabı Hak bize, kalite anlayışı ve işletme tecrübesi ile güvenilir bir fir-ma olan ve bize en uygun şartları teklif

eden Acıbadem firması ile anlaşmayı nasip etti.

Vakfımıza önemli bir kira geliri ile 19 yıl sonunda da dünya çapında bir hastanenin sahipliği fırsatını veren bu karar; Mikrocerrahi ve Rekonstrük-siyon eğitimi, araştırmaları için tam teşekküllü bir hastanede bir bölümü yönetmenin amacımıza hizmet için en uygun strateji olduğunu öğretti. Mevcut gelirlerimizle, bir yandan mik-rocerrahi dalında eleman yetişmesine destek sağlayıp eğitim faaliyetlerine öncelik verirken, diğer yandan bu sa-hada hizmet veren hastanelere ekip-man desteği ve doktorlara da maddi ek destekler vererek işçi ve askeri perso-nelimize iş kazalarında hekimlik hiz-meti veren elemanları desteklemeye devam ettik.

Bu arada T.C Sağlık Bakanlığı’nın Şehir Hastaneleri programına ilgi du-yarak Bakanlığımızı ziyaret etme ka-rarı aldık. Yapılan toplantıda Sağlık Bakanımız Sn. Prof Dr. Recep Akdağ Bakanlığının Mikrocerrahi ve Rekons-trüksiyon dalında Vakfımızla işbirliği yaparak, vakfımızı vatan sathında eği-tim ve uygulama partneri kabul ettiği-ni belirtti.

İşte bu aşama bize, T.C Sağlık Ba-kanlığı bünyesinde ilk nüve olarak Eğitim ve Araştırma Merkezini kurma-nın kapısını açmış oldu ve bu aşamayı

takiben de vatan sathında yayılarak iş kazasına uğraması muhtemel işçi ve askeri personele hizmet edebilmenin en sağlıklı ve sağlam yolunu açtı.

Vakıf Resmi Senedimizde yapılan son değişiklik ile İş Sağlığı ve Güven-liği konusunu amaç maddelerimiz arasına dâhil ettik. Türkiye çapında İş Sağlığı ve Güvenliği konusu ve Mikro-cerrahi & Acil El Cerrahisi İlk Yardım konularındaki eğitim projelerimizi TİSK ve Üyesi Sendikaların ihtiyaç ve talepleri doğrultusunda gerçekleştir-meye devam ediyoruz.

40 kişiden oluşan Mütevelli Heye-timiz ve 11 kişilik Yönetim Kurulumuz-la, öncelikle işçi işveren ilişkilerinde çaresizlik edebiyatına fırsat vermeyen bir anlayışla ilk planda iş kazalarını dünya standart rakamlarının altına düşürmeyi hedefliyoruz. Bu maksat-la işyerlerinde eğitim dâhil her türlü teknik önleyici tedbirler saptamış bu-lunuyoruz. İstemediğimiz iş kazaları oluştuğunda tıbbi tedbirleri organize etmeye devam ediyoruz. Tedavisi ta-mamlanan işçilerin rehabilitasyonuna destek sağlıyoruz ve vatan sathında muhtaç ve yetenekli iş kazası mağdu-ru işçi çocuklarına gücümüz ölçüsün-de tahsil yardımı yapıyoruz.

Çaresizliğe ve ümitsizliğe paydos diyoruz. Girişimci ve işçi el ele haydi Türkiye…

Page 34: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201732

Koç Holding A.Ş.Endüstri İlişkileri Koordinatörü

Av.

İlbe

r AYD

EMİR

“İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatında Belirlenen Yükümlülükleri de Aşmayı Hedefledik”

İş sağlığı ve güvenliği alanındaki sorunlar ve bunlara ilişkin çözüm önerileri hakkındaki tespit ve öne-rilerinizi öğrenebilir miyiz?

İş Sağlığı ve Güvenliği, temel bir kavram olarak öyle bir alan ki, Ülke-mizin katma değerine özveriyle kendi emeğini katan tüm çalışanlarımızın ve işyerlerimizin güvenliği açısından, işverenler olarak çok yüksek ve istis-nasız standartlar benimsemeli ve bun-ları işyerlerimizde tavizsiz biçimde uygulayabilmeliyiz. Bizler, kendimize emanet edilen görevlere bu durumun bilinciyle yaklaşıyoruz.

Bu noktada, işveren olarak yaklaşı-mımızdan ve bu yaklaşımı nasıl haya-ta geçirdiğimizden bahsetmek isterim. Topluluk şirketlerimizle birlikte haya-ta geçirdiğimiz İş Sağlığı ve Güvenliği Koordinasyon Kurulu vasıtasıyla tüm Topluluk şirketlerimizdeki uygulama-lar koordine edilir, iyi uygulamalar paylaşılır ve diğer şirketlerimizde de ihtiyaçlar doğrultusunda hayata geçi-rilmesi sağlanır. 32 Şirketimizden top-

lam 98 üyesi olan bu Kurul’un hedefi, sıfır kaza hedeflerine şirketlerimizin ulaşmasını sağlamaktır. Her yıl Toplu-luk kapsamında iş kazası istatistikleri toplanır ve geliştirme önerileri ile bir-likte örnek uygulamalar paylaşılır.

20 Haziran 2012 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen ve 30 Haziran 2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürür-lüğe giren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Gü-venliği Yasası ile iş sağlığı ve güvenliği kavramına yaklaşımımızı da bu bilinç ve hedeflerimiz belirlemiştir. Bu kav-ramın, değişen mevzuatla birlikte tüm paydaşlara yeni yükümlülükler ve gö-revler getirdiği malumunuzdur. Özel sektör işverenlerinin de, çalışanlarıyla birlikte en çok etkilenen paydaş oldu-ğu kanaatindeyim. Bu açıdan bizler, değişen mevzuata şirketlerimizin hızla uyum sağlamasının ötesinde, mevzu-atta belirlenen yükümlülükleri de aş-mayı hedefledik. Bu noktada, İş Sağlığı ve Güvenliği alanında temel belirleyici faktörün, işverenlerin ve çalışanların

yaklaşımları olduğunu belirtebilirim. Bizler de, hem mevzuata uyum sağla-ma, hem de mevcut iyi uygulama sü-reçlerimizin gelişen mevzuat doğrultu-sunda geliştirilerek yaygınlaştırılması bilinciyle ve İş Sağlığı ve Güvenliği Ko-ordinasyon Kurulu’muzun desteğiyle

Topluluk şirketlerimizle birlikte hayata geçirdiğimiz İş Sağlığı ve Güvenliği Koordinasyon Kurulu vasıtasıyla tüm Topluluk şirketle-rimizdeki uygulamalar koordine edilir, iyi uygulamalar paylaşı-lır ve diğer şirketlerimizde de ih-tiyaçlar doğrultusunda hayata geçirilmesi sağlanır. 32 Şirketi-mizden toplam 98 üyesi olan bu Kurul’un hedefi, sıfır kaza hedef-lerine şirketlerimizin ulaşması-nı sağlamaktır. Her yıl Topluluk kapsamında iş kazası istatistik-leri toplanır ve geliştirme önerile-ri ile birlikte örnek uygulamalar paylaşılır.

Page 35: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 33

sürece yaklaştık.

Kuşkusuz, ülkemizdeki iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin düzenleme-ler köklü bir geçmişe sahiptir ve bu kavramlar 6331 sayılı Yasa ile çalış-ma hayatımıza ilk kez girmemiştir. Yasa’nın temel felsefesinde, işveren ve çalışanın iş sağlığı ve güvenliği uygulamasına birlikte katılması ve yükümlülüklerini karşılıklı olarak ye-rine getirmesi bulunuyordu. Bu tarih-lerde yine İşveren Dergisi’ne vermiş olduğumuz görüşlerde, uygulamanın nasıl şekilleneceğinin ve işverenlerin yaklaşımının önemli olduğunu, kural

koyucu ve uygulamacı makamların yaklaşımlarının ise cezalandırıcı ol-maktan ziyaret özendirici, teşvik edici, öğretici olmasının getireceği potansi-yel faydaları belirtmiştim. Tıpkı 2017 yılında dönemde yürürlüğe giren yeni istihdam teşviklerinde de olduğu gibi, bu alanda kamunun son derece olum-lu bir yaklaşım benimsediğini gördük. Özellikle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, cezalandırıcı olmaktan zi-yade öğretici, geliştirici bir yaklaşım benimsemiştir. Risk değerlendirmesi gibi yeni uygulamaya alınan bazı dü-zenlemelerin, şirketlerimizde nasıl planlandığını yakından takip etmekle birlikte özel sektörün yaklaşımlarının nasıl sonuçlar doğuracağını o tarih-lerde hepimiz merak ediyorduk. Bu düzenlemelerden bazılarının uygu-lamada son derece verimli sonuçlar doğurduğunu, bazılarının ise işveren-lerin ve çalışanların konuya yaklaşımı doğrultusunda atıl kalabildiğini veya daha az etkin uygulanabildiğini görü-yoruz. Öte yandan bugün de, Yasa’nın

devreye girdiği tarihlerde olduğu gibi, 6331 Sayılı Yasa ile başlayarak İş Sağ-lığı ve Güvenliği’nin kendine özgü bir mevzuatla düzenlenmesinin, kanun koyucunun meseleye ciddiyetle yak-laşımını göstermesi açısından son de-rece olumlu olduğunu değerlendiriyo-ruz.

Yasanın ilk uygulama dönemlerin-deki bazı geçiş süreleri, iş sağlığı ve güvenliği uygulamaları açısından risk potansiyelleri ve çalışan sayısı açısın-dan çalışma hayatında en büyük et-kiye sahip büyük ve endüstriyel işlet-meler açısından bir parça kısa olarak değerlendirilmekteydi. Öte yandan, bu çapta işletmelerin kalifiye insan kaynağı ve maddi imkanlarıyla uyum dönemlerini hızlı bir şekilde atlata-bildiğini görüyoruz. Bu uyum dönem-lerinde birden fazla şehirde iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini temin etmek isteyen işverenlere yönelik olarak da ortak sağlık ve güvenlik birimlerinin faaliyete başladığını ve bu faaliyetle-rin işverenlere önemli ölçüde destek

Tıpkı 2017 yılında dönemde yü-rürlüğe giren yeni istihdam teşvik-lerinde de olduğu gibi, bu alanda kamunun son derece olumlu bir yaklaşım benimsediğini gördük. Özellikle Çalışma ve Sosyal Gü-venlik Bakanlığı, cezalandırıcı ol-maktan ziyade öğretici, geliştirici bir yaklaşım benimsemiştir.

Page 36: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201734

olabildiğini görüyoruz. Bu açıdan, hem mevzuattan kaynaklanan yeni yüküm-lülüklere uyum sağlanması, hem de bu uyum çalışmalarının işveren faali-yetlerine olumsuz etki getirmeksizin devreye alınması bir parça zorlu ve ko-ordinasyon gerektiren bir süreç oldu. İş Sağlığı ve Güvenliği Koordinasyon Kurulumuzu, bu dönemde şirketle-rimizin mevzuata uyum sağlamasını kolaylaştırıcı bir ölçekte devrede tuta-bildiğimizi düşünüyorum.

Yasanın yürürlüğe girdiği dönem-lerdeki değerlendirmelerimizde, çalış-ma hayatına etki etmeye başlayacak olan risk değerlendirmesi sisteminin, yasada öngörülen kural ve politikala-rın uygulanması aşamasından önce, işverenlerin güçlü ve zayıf yönlerini, risk ve fırsatlarını değerlendirmele-rini sağlayacak bir araç olarak kulla-nılabileceğine dikkat çekmiştik. Aynı zamanda, bu değerlendirmelerin ha-zırlanmasında hizmet ve danışmanlık alınabilecek kuruluş ve kişilerin eksik-liğine de vurgu yapmıştık. Ayrıca ni-telikli işyeri hemşiresi ve diğer sağlık görevlisi istihdamı konusunu da gün-deme getirmiştik. Benzer şekilde, ikin-cil mevzuat düzenlemelerinde sıklıkla yaşanabilen değişimler, sosyal taraf-ların yeni mevzuat düzenlemelerine hazırlanmaları için kısa tutulan geçiş süreleri gibi hususlara dikkat çekmiş; özellikle ikincil mevzuat hazırlan-masında ve risk değerlendirmelerine ilişkin değişiklik önerilerinde sosyal tarafların paydaş olarak katılmasının faydalı olacağını belirtmiştik. Geçtiği-miz yıllarda oluşan uygulamalardan gördüğümüz kadarıyla bu alandaki ku-ruluşlar da hızla gelişerek ve süreçlere adapte olarak daha yetkin hale gel-miş, işverenleri geliştirici niteliklere kavuşmuşlardır. Bu dönemde dikkat çektiğimiz, A sınıfı iş güvenliği uzma-nı sayısının azlığı, zaman içerisinde piyasa dinamikleri içerisinde çözüm-lenmiştir. Bundan sonra paydaşların

üzerine düşen görev, bu alanda destek sağlayan kuruluşların ve diğer hizmet sağlayan aktörlerin daha da fazla ge-lişmesini sağlayarak daha yüksek iş sağlığı ve güvenliği standartlarının uy-gulanmasında öncü olmaktır.

Bu döneme ilişkin olarak dikkat çekmek istediğim bir diğer konu, TİSK’in ve TİSK üyesi işveren sendi-kalarının liderliğidir. Yeni mevzuatın uygulanması, işveren önerilerinin dile getirilmesi ve takibi ve hatta değişen mevzuat uygulamasını kolaylaştırmak için işverenlere sağlanan destekler gibi yöntemlerle, işverenlerin süreçlere adaptasyonunda ve işveren görüşleri-nin dile getirilmesinde TİSK’in ve TİSK üyesi işveren kuruluşlarının lider rolü olmuştur. Bunlardan en önemli örnek, Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası MESS’in aktif destek çalışmalarıdır. Bu çalışmalarda emeği geçenlere teşek-kür ediyorum. Bu nevi uygulamaların işveren kuruluşlarına yayılarak ve ge-lişerek devamını temenni ediyorum.

İşletmelerinizde iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini satın alma yöntemi ile mi, yoksa işletme bün-yesinden mi karşılıyorsunuz? Bu konudaki tercihlerinizde etkili olan faktörler nelerdir?

Biz Topluluğumuzdaki işletmele-rimizde yukarıda bahsettiğimiz ana çerçeve yaklaşımlarından kopmadan, şirketlerimizin ihtiyacına göre des-tek sağlayarak ilerlemeyi tercih ettik. Burada nihai kararları ihtiyaçlarına göre şirketlerimiz vermektedir. Ancak bizler, satınalma sürecinde, ortak sa-tınalma platformumuzun yöneticileri ve İş Sağlığı ve Güvenliği Koordinas-yon Kurulu üyelerimizle de birlikte, şirketlerimizin seçimlerinde destek fonksiyonu üstlendik ve gördük ki şir-ketlerimizin tercihleri her iki yönde de olabildi. Şöyle ki, endüstriyel üretim faaliyeti gösteren büyük şirketlerimiz, halihazırda işletme bünyesinde sağla-

makta oldukları iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini sürdürmeyi tercih ettiler. Bu şirketlerimizde herhangi bir deği-şim yaşanmadı, hatta mevcut iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri geliştirilerek sürdürüldü. Bir grup şirketimiz ise, ortak sağlık ve güvenlik birimlerinin sunduğu, özellikle coğrafi yaygınlık, know-how ve iyi uygulama paylaşımı gibi avantajlardan faydalanarak işbir-liği yoluyla bu hizmetleri temin etme-yi tercih ettiler. Ancak bu süreçlerin her aşamasında, özellikle İş Sağlığı ve Güvenliği Koordinasyon Kurulu’nda şu hedefleri yöneticilerimizle paylaş-tık: İş Sağlığı ve Güvenliği, maliyetin hiçbir zaman odak noktasında olma-dığı bir alan. Dışarıdan sağlanacak hizmetlerin, sadece kalite ve hizmet standartlarında avantajları bulunması durumunda temin edilmesi gerektiği konusu en önemli mesajımızdı. Hatta satın alma yoluyla hizmet temin eden şirketlerimizin yöneticileriyle de yine net bir şekilde, satınalma yoluyla te-min edilen hizmetlerde azami hizmet standartlarının benimsenmesi gerekti-ği, hatta ortak sağlık ve güvenlik hiz-meti temin edilen firma ile de birlikte karşılıklı gelişimin sağlanması gere-keceği hedefini ortak bir mutabakatla belirledik. Yasa’nın ilk yürürlüğe gir-diği tarihlerden günümüze, bu hedef-lerde bir sapma olmaksızın yolumuza devam edebildiğimizi görüyoruz. Bu yolculukta emeği geçen tüm paydaşla-ra ve özellikle bu alanda gösterdiği yo-ğun çaba ve çalışmalar için TİSK yöne-timine ve siz değerli ekibine teşekkür ediyorum.

Bundan sonra paydaşların üze-rine düşen görev, bu alanda destek sağlayan kuruluşların ve diğer hizmet sağlayan aktörlerin daha da fazla gelişmesini sağla-yarak daha yüksek iş sağlığı ve güvenliği standartlarının uygu-lanmasında öncü olmaktır.

Page 37: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 35

Sabancı HoldingÇalışma İlişkileri Baş Müşaviri

Av.

Ahm

et G

ÜZE

LTU

NA

İş Sağlığı Ve Güvenli̇ği̇ Alanındaki̇ Sorunlar ve Çözüm Öneri̇leri

İşletmelerde çalışma barışının sağ-lanmasının ve sürdürülmesinin en önemli unsurlarından biri, çalışanlar için sağlıklı ve güvenli bir çalışma or-tamının oluşturulmasıdır. Bu ortamın oluşturulmasında devletin, işçilerin, işverenlerin ve sendikaların önemli rolleri bulunmaktadır.

Devlet, mevzuatı oluşturmakta, bu mevzuata uygun hareket edilip edil-mediğini denetlemekte ve gerektiğin-de yaptırım uygulamaktadır. İşçiler, iş sağlığı ve güvenliği konusunda işve-rence alınan her türlü önleme maze-retsiz olarak uymalıdır. İşverenler de iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almalıdır. Sendikalar ise, iş sağlığı ve güvenliği kültürünün gelişimini sağlamak ama-cıyla eğitimler vermeli ve bu konuda çalışanlarda farkındalık yaratmalıdır.

Uluslararası alanda iş sağlığı ve güvenliğine verilen önem giderek

artmaktadır. Avrupa Birliği’nin temel stratejik konularından biri iş sağlığı ve güvenliğidir. ILO standartlarının yak-laşık %80’i doğrudan veya dolaylı ola-rak iş sağlığı ve güvenliği ile ilgilidir.

Ülkemizde de son yıllarda iş sağlı-ğı ve güvenliği konusunda farkında-lık oluşmaya başlamış; 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun mev-zuata eklenmesi ve bu kanuna bağlı yönetmeliklerin yürürlüğe girmesiyle, tüm taraflar için hak ve yükümlülük-ler daha belirgin hale gelmiştir. Ayrı-ca, psikososyal riskler de bu dönemde gündeme gelmiş; mobbing, cinsel taciz gibi konular da iş sağlığı ve güvenliği yönüyle değerlendirilmeye başlanmış; çalışanın vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hale getiren olaylar iş kazası kapsamında sayılmıştır. Mev-zuattaki bu gelişmelerin de etkisiyle, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin konular, şirket yöneticilerinin performans he-defleri arasında yer almaya başlamıştır.

Farkındalık artışı sağlayan husus-ların başında, AB uyum süreci ve ILO standartlarının mevzuatımıza entegre edilmesi yer alsa da, özellikle son yıl-larda yaşadığımız, felakete varan ve tüm toplumu derinden yaralayan toplu işçi ölümlerinin, bu alanda hassasiyeti artırdığı da yadsınamaz bir gerçektir. Tüm bu acı olayların ardından alınma-sı gereken belki de en önemli ders, iş sağlığı ve güvenliği kültürünün inşa-sında temelin önleyicilik üzerine ku-

İşletmelerde çalışma barışının sağlanmasının ve sürdürülmesi-nin en önemli unsurlarından biri, çalışanlar için sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamının oluşturul-masıdır. Bu ortamın oluşturulma-sında devletin, işçilerin, işverenle-rin ve sendikaların önemli rolleri bulunmaktadır.

Page 38: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201736

rulması gerektiğidir. Unutulmamalıdır ki doğru yöntemler uygulandığında ve gerekli önlemler alındığında, tüm iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesi mümkündür.

SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Farklı Bakanlıkların yürütmek-te olduğu uygulamalar ve mevzuat yeknesak ve anlaşılır hale getiril-melidir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan-lığı ve Sağlık Bakanlığı arasında uygu-lama birliği sağlanmalıdır.

Mevzuatta özellikle iş kazası tanı-mındaki farklılıklar uygulamayı zor-laştırdığından, tanımda yeknesaklık sağlanmalıdır.

Ayrıca, İş Sağlığı ve Güvenliği ala-nında 6331 sayılı Kanun’a ek olarak çok sayıda yönetmelik bulunmakta olup, mevzuatın da torba yasalar ve di-ğer düzenlemelerle sık sık değişikliğe uğradığı gözlemlenmektedir. Mevzua-tın konsolide edilerek, basit ve anlaşı-lır bir şekilde, tek bir çatı altında top-lanması, uygulamada büyük kolaylık sağlayacaktır.

İş sağlığı ve güvenliği yatırımla-rı desteklenmelidir.

İşverenlerin iş sağlığı ve güvenli-ği için yapmış olduğu her tür yatırım, Devlet tarafından desteklenmeli; uy-gun olduğu ölçüde vergi indirimi veya teşvik benzeri uygulamalar getirilme-lidir. Ayrıca işçi ve işveren sendikaları da bu alanda sorumluluk üstlenmeli; iş sağlığı ve güvenliği kültürünün geli-şimine katkı sağlamak amacıyla çalış-malarda bulunmalıdırlar.

İyi uygulamalar için ödül meka-nizması geliştirilmelidir.

İş kazası ve meslek hastalıklarının önlenmesi, sağlık gözetiminin iyileş-tirilmesi konularında devlet, işveren-lere önemli sorumluluklar yüklerken,

bunların yerine getirilmemesi duru-munda yaptırım uygulamaktadır. Salt cezaya dayalı bir sistemin uygulama bakımından motivasyonu destekle-yen bir yönü bulunmamaktadır. Bu nedenle, ilgili birimlerce yapılacak in-celemelerde, iş kazası ve meslek has-talıklarının önlenmesi, sağlık gözetimi uygulamalarının eksiksiz yönetilmesi gibi konularda başarı gösterdiği ve ör-nek uygulamalar yürüttüğü tespit edi-len işverenlere sigorta primi desteği, vergi indirimi gibi motivasyonu artırıcı teşvikler getirilebilir.

İSG-Katip ve E-SGK Sistemleri en-tegre edilmelidir.

Mevcut durumda iş sağlığı ve gü-venliği alanında tüm atamalar ve diğer teknik hususlar İSG-Katip sistemi üze-rinden yürütülmekte iken, iş kazası ve meslek hastalıklarının bildirimi E-SGK sistemi üzerinden, e-bildirge kullanı-cısı tarafından yapılmaktadır. İş sağlı-ğı ve güvenliği konularında yapılacak bildirimler teknik bilgi içerdiğinden, e-bildirge kullanıcısının istenen bilgi-

leri sisteme doğru şekilde aktarama-ması, bu alanda karşılaşılan sorunlar arasındadır. Bu sorunun giderilme-si bakımından, İSG-Katip sistemi ile E-SGK sisteminin uygun olduğu ölçüde entegre edilmesi gerekir.

Periyodik kontrollerin işverenin iç kaynaklarından yürütülmesine olanak sağlanmalıdır.

İş ekipmanlarının periyodik kont-rolü, iş hijyeni ölçümleri gibi işlemler, hizmet satın alma yoluyla, akredite ku-ruluşlar tarafından gerçekleştirilmek-te olup, bu durum işveren için hem her yıl tekrar eden ağır bir maliyete hem de zaman kaybına yol açmaktadır. Bu gibi kontrollerin, işletme bünyesinde bulunan teknik uzmanlar tarafından gerçekleştirilmesine olanak tanınma-lıdır. Bunun için işletme bünyesinde,

Unutulmamalıdır ki doğru yön-temler uygulandığında ve gerekli önlemler alındığında, tüm iş ka-zalarının ve meslek hastalıkları-nın önlenmesi mümkündür.

Page 39: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 37

gerekli mesleki donanıma sahip (mü-hendis vb.) çalışanlar, uygun görülen eğitimleri aldıktan sonra, Bakanlığın kontrolünde, yalnızca işletmeleri bün-yesinde periyodik kontrole ve ölçüm yapmaya yetkili kimseler olarak ata-nabilmelidir.

İş sağlığı ve güvenliği eğitimleri, çalışanın fiilen yaptığı işe göre dü-zenlenmelidir.

Tehlikeli veya çok tehlikeli risk sınıfında faaliyet gösteren işverenle-rin beyaz yaka çalışanlarının büyük bir bölümü yalnızca ofis ortamında çalıştıklarından, bu durumdaki ça-lışanların tabi olduğu risk sınıfı ayrı değerlendirilmeli ve bu çalışanlar için trafik güvenliği, ergonomi tehlikeleri, ekranlı araçlarla çalışma vb. konu-larda katma değer yaratacak eğitim programları oluşturulabilir. Ayrıca bu nitelikteki çalışanların eğitim süreleri de, belirlenecek eğitim programı kap-samında yeniden düzenlenebilir.

OSGB’lerin hizmet kalitesini artı-rıcı çalışmalar yapılmalıdır.

Yasal olarak zorunlu olan iş gü-venliği uzmanları ve işyeri hekim-lerinin hizmetlerinin temin edildiği Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimlerinin (OSGB) hizmet kalitesi ile ilgili genel sıkıntılar mevcuttur. OSGB’lerle ilgili daha sıkı ve titiz bir denetim sistemi inşa edilmelidir. Bu bakımdan mevcut yönetmelik geliştirilerek OSGB’lerin hizmet kalitesi iyileştirilmelidir.

Yetkilendirilen OSGB’lerin mesleki – teknik düzeyde, işin kalitesi gözetile-rek etkili denetlenmesi, OSGB hizmet performansının hizmet alan işveren-lerce izlenmesini ve değerlendirilme-sini mümkün kılacak göstergelerin devlet tarafından tanımlanması ihti-yacı bulunmaktadır.

Meslek hastalığı tanısı koymaya yetkili sağlık kuruluşlarının çalışma

düzeni yeniden belirlenmelidir.Sağlık gözetimi kalitesinin artırılma-

sı ve meslek hastalıklarının bildirilmesi konularında ülke genelinde seferberlik ilan edilmiş ve meslek hastalıkları ko-nusunda yetkili sağlık kuruluşu sayı-sı, devlet üniversiteleri bünyesindeki tıp fakültesi hastanelerinin ve Sağlık Bakanlığı’na bağlı eğitim ve araştırma hastanelerinin bu alanda yetkilendiril-mesiyle artırılmıştır. Ancak, yetkilendi-rilen bu sağlık kuruluşlarında meslek hastalığı konusunda uzman hekim sa-yısı yetersiz olduğundan, beklenen fay-da sağlanamamıştır. Bu nedenle ilgili sağlık kuruluşlarında görevli hekimlere bu konu ile ilgili meslek içi eğitimler ve-rilmeli; belli periyotlarla düzenlenecek seminer ve kongrelerde işyerlerindeki işyeri hekimleri ile bir araya gelmeleri sağlanmalı; bu hastanelerde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili kürsü-departman-poliklinik-anabilim dalı açılması sağ-lanmalıdır.

UYGULAMADA İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HİZMETLERİNİN KARŞILANMA YÖNTEMLERİ

İşverenler, işletmede görevlendi-rilen işyeri sağlık ve güvenlik birimi personelini yani iş sağlığı ve güvenliği profesyonellerini ya kendi bünyesin-de bordrolu çalışanı olarak istihdam etmekte ya da OSGB’lerden bu hizmet-leri satın alarak yükümlülüklerini ye-rine getirmektedir.

İş sağlığı ve güvenliği yükümlülük-leri 6331 sayılı Kanun öncesinde de mevzuatımızda yer aldığından, uzun yıllardır iş sağlığı ve güvenliği profes-yonellerini bünyesinde çalıştıran iş-letmeler, genellikle bu çalışma şeklini devam ettirmektedirler. Bunun nede-ni, yıllardır süregelen bilgi birikiminin ve işletmeye ait yerleşmiş iş sağlığı ve güvenliği kültürünün korunarak hiz-metin yürütülmesidir.

Buna karşılık, 6331 sayılı Kanun ile iş sağlığı ve güvenliği yükümlü-lükleriyle ilk kez tanışan işletmelerin, ayrı mesleki ve teknik bilgi gerektiren bu alanda, OSGB’lerin uzmanlığından yararlanmak amacıyla hizmet satın al-ması söz konusu olabilmektedir.

Profesyonel bir kurumla çalışmak, işletmenin değişen düzenlemelerden haberdar olmasını ve gerekli önlemle-ri zamanında almasını, yasal zorunlu-lukların gecikmeksizin yerine getiril-mesini sağlamaktadır.

Riskli ve karışık bir hizmeti dışarı-dan almak, işletmelerin kendi uzman-lık alanları dışına odaklanmasının da önüne geçmektedir.

Ayrıca, işletmelerdeki işletme kör-lüğü nedeniyle görülemeyen riskler, dışarıdan bir profesyonel göz tarafın-dan daha iyi tespit edilebilmektedir.

SONUÇ OLARAK;

Ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği kültürünün gelişimi açısından son yıllarda çok önemli adımlar atılmıştır. Sağlıklı ve güvenli çalışma ortamı, iş barışının sürdürülebilmesini ve iş-yerlerinde verimliliği doğrudan etki-lemektedir. Ülke genelinde iş sağlığı ve güvenliği bilincinin oluşturulması, toplumun bu konularda duyarlılığının artırılması ve mevzuatın etkin olarak uygulanmasının sağlanması, devlet, işçi, işveren ve sendikaların ortak he-defi olmalı ve bu konuda işbirliği de-vam ettirilmelidir.

Ülke genelinde iş sağlığı ve gü-venliği bilincinin oluşturulması, toplumun bu konularda duyarlı-lığının artırılması ve mevzuatın etkin olarak uygulanmasının sağ-lanması, devlet, işçi, işveren ve sendikaların ortak hedefi olmalı ve bu konuda işbirliği devam etti-rilmelidir.

Page 40: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201738

DÜNYA EKONOMİSİNDEKORUMACILIK EĞİLİMİ

Page 41: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 39

Avrupa Birliği Bakanı

Öm

er Ç

ELİK

“TTIP Uzun Süre Gündemde Olmayacak”ABD’nin yeni Başkanı Trump’un

beyanları, AB ile ABD arasında sür-dürülen TTIP Anlaşması görüşme-lerinin geleceği açısından şüpheler yarattı. Bu konudaki muhtemel ge-lişmeler neler olabilir?

Daha önceleri ABD ile AB tarafın-dan, TTIP’in Obama döneminde ta-mamlanması yönünde gayret sarf edil-miş olsa da, TTIP’in hâlihazırda 2017 yılında tamamlanamayacağı artık net-leşmiştir.

Geldiğimiz noktada, Amerika Birle-şik Devletlerinin yeni Başkanı Trump’ın TTIP’e menfi yaklaşımı ve aynı zaman-da Almanya, Fransa gibi bazı AB Üye Ülkelerinde önümüzdeki dönemde ger-çekleşecek seçimler nedeniyle müzake-relere doğal bir ara verilmiştir.

Buna ilaveten, AB kamuoyunda TTIP konusunda yükselen olumsuz görüşler, politika yapıcılar seviyesinde de gittikçe artmaktadır. Geçtiğimiz ay-larda Fransa Devlet Başkanı Hollande ve Başbakanı Valls’in eleştirel yorum-larına ilave olarak, Almanya Başbakan Yardımcısı Sigmar Gabriel ve Fransa Dış Ticaret Bakanı Mathias Fekl’in açıklamaları da bu görüşlerin ciddi bo-yutlara vardığını göstermiştir.

TTIP müzakerelerinin bundan son-raki seyrinin Trump’ın yaklaşımının yanı sıra, Brexit süreci ve Almanya, Fransa gibi bazı AB üye ülkelerinde ger-çekleşecek seçimler sonucunda netle-şebileceği söylemek mümkündür.

Buna ek olarak, ABD, Başkan Trump’ın 23 Ocak 2017 tarihinde TPP

Ortaklığı’ndan çıkılmasını onaylayan kararı imzalamasıyla Dünya Ekonomi-sinin %40’ını temsil eden 12 ülkenin 4 Şubat 2016 tarihinde imzaladıkları ancak yürürlüğe henüz girmeyen An-laşmadan ayrılmıştır.

Bu durum, TTIP’in de geleceği hak-kında çeşitli öngörülerde bulunmayı mümkün kılmıştır. Dünya GSYİH’sinin % 60’ını, küresel ticaretin ise % 45’ini oluşturmaları sebebiyle, küresel öl-

TTIP müzakerelerinin bundan sonraki seyrinin Trump’ın yak-laşımının yanı sıra, Brexit süreci ve Almanya, Fransa gibi bazı AB üye ülkelerinde gerçekleşecek se-çimler sonucunda netleşebileceği söylemek mümkündür.

Page 42: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201740

çekte teşkil edecekleri ağırlık nedeni ile daha önce birlikte değerlendirilme-leri önem taşıyan TPP ve Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) ar-tık dünya ticaretinin yönünü ve kural-larını yeniden şekillendirecek temel-ler olarak değerlendirilmek yerine her biri küresel ticarette kapsadıkları alan ve muhteviyata göre tek başlarına de-ğerlendirilmek durumundadırlar.

Dolayısıyla mevcut durumda,

TPP’nin çok yüksek ihtimal olmasa da bir şekilde ABD’siz devamı imkanı olsa da zaten henüz tamamlanmamış olan ve doğrudan ABD ile AB arasın-da müzakere edilen TTIP’in Başkan Trump’ın mevcut yaklaşımı nedeniyle gündemden düşmesini ya da en azın-dan uzun bir süre rafa kalkmasını bek-lemek gerekir. Nitekim, ABD Başkanı Trump’un sıklıkla dile getirdiği, Ame-rikan sanayiinin korumacı politikalar-la güçlendirilmesi yaklaşımı ve Avru-pa Komisyonunun Ticaretten Sorumlu Üyesi Cecilia Malmström’ün TTIP’in halihazırda buzdolabına kalktığı ve çö-zülmesinin zaman alacağı şeklindeki benzetmesi de bu öngörüyü destekler niteliktedir.

İlaveten AB’nin TTIP konusunda ABD yönetimini beklerken küresel güç konumunu devam ettirmek adına ag-resif ticaret politikası gündemi kapsa-mında çalışmalar yürüttüğü bilinmek-tedir. Bu kapsamda, AB’nin, özellikle TPP’de yer alan ülkelerle ikili tercihli ticaret anlaşması tamamlanması yö-nündeki gayretlerine hız vermekte ol-

duğu görülmektedir.Sonuç olarak, TTIP daha korumacı

bir ticari politika izleyen Trump’ın bu tutumu çerçevesinde uzun süre gün-demde olmayacaktır.

TTIP sonuçsuz kaldığı takdirde Türkiye’nin bu konuda hangi poli-tikaları uygulaması düşünülmekte-dir?

Ülkemizin her iki tarafla uzun yılla-ra dayanan stratejik, politik ve ekono-mik ortaklık ilişkisi dikkate alındığın-da, AB ile ABD arasında akdedilecek bir serbest ticaret anlaşmasının önem-li sonuçları olması doğal olarak bek-lenmekteydi.

Ayrıca, Gümrük Birliği nedeniyle AB’nin üçüncü ülkelere yönelik uygu-ladığı tercihli ticaret sistemini üstlen-mek zorunda olan ülkemizin, AB’nin halihazırda tercihli ticaret anlaşması

Dünya GSYİH’sinin % 60’ını, kü-resel ticaretin ise % 45’ini oluştur-maları sebebiyle, küresel ölçekte teşkil edecekleri ağırlık nedeni ile daha önce birlikte değerlendiril-meleri önem taşıyan TPP ve Tran-satlantik Ticaret ve Yatırım Ortak-lığı (TTIP) artık dünya ticaretinin yönünü ve kurallarını yeniden şe-killendirecek temeller olarak de-ğerlendirilmek yerine her biri kü-resel ticarette kapsadıkları alan ve muhteviyata göre tek başlarına de-ğerlendirilmek durumundadırlar.

TTIP daha korumacı bir ticari po-litika izleyen Trump’ın bu tutumu çerçevesinde uzun süre gündemde olmayacaktır.

Page 43: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 41

TTIP müzakerelerine ara verilen bu dönem aynı zamanda ülke-mizin AB ile Gümrük Birliğinin güncellenmesine yönelik müza-kerelerin başlayacağı bir döneme de denk gelmektedir. Güncelleme sürecinin Türkiye bakımından önemli unsurlarından birini, ül-kemizin AB’nin serbest ticaret an-laşmalarından eş zamanlı olarak yararlanmasını sağlayacak yasal bir hükmün geliştirilmesi oluştur-maktadır.

TTIP’e devam kararı alınması ha-linde ülkemizin TTIP’e daha hazır-lıklı olması sağlanacaktır. TTIP’in başarısız olması durumunda, bu süreçte yürüteceğimiz çalışma-lar ve hazırlıklar ABD ile ikili bir anlaşma yapılması yönündeki gi-rişimlerimize katkı sağlayacaktır.

olan üçüncü ülkeler bakımından yaşa-dığı sıkıntıları, diğer bir ifadeyle ticaret sapmasını ve firmalarımızın rekabet gücünün azalmasını TTIP kapsamın-da da yaşaması kaçınılmaz olacaktı. Böyle bir durumun önüne geçilebil-mesinin yolu ya ABD ile ülkemiz ara-sında benzer bir ticaret anlaşmasının akdedilmesi ya da AB ile Gümrük Bir-liği ilişkisi içerisinde olan ülkemizin TTIP’e dahil edilmesiydi. Ancak, TTIP sürecinde ABD yönetimi ülkemiz ile ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine olumlu yaklaşsa da önceliğin ülkemiz ile ikili anlaşmadan ziyade AB ile yü-rütülen TTIP sürecinin tamamlanması olduğu yönünde beyanlarda bulun-muşlardı. Yine aynı süreçte gerek AB gerekse ABD tarafı üçüncü ülkelerin dahlinin ancak “docking” diye adlan-dırılan ve TTIP’in tamamlanmasını müteakip anlaşma şartlarını üstlene-bilecek ülkelerin de bu anlaşmaya ta-raf olmalarına imkân verecek sistem yoluyla olabileceği şeklinde beyanlar-

da bulunmuşlardı. Gerek müzakereler öncesinde ge-

rekse müzakerelerin sürdüğü dönem boyunca ülkemizin TTIP’e dahlinin önemi muhataplarımıza devamlı ola-rak aktarılmış, süreç büyük bir hassa-siyetle takip edilmiş ve edilmeye de-vam edilmektedir.

TTIP müzakerelerine ara verilen bu dönem aynı zamanda ülkemizin AB ile Gümrük Birliğinin güncellenmesine yönelik müzakerelerin başlayacağı bir döneme de denk gelmektedir. Güncel-leme sürecinin Türkiye bakımından önemli unsurlarından birini, ülkemi-zin AB’nin serbest ticaret anlaşma-larından eş zamanlı olarak yararlan-masını sağlayacak yasal bir hükmün geliştirilmesi oluşturmaktadır. Her ne kadar müzakerelerin henüz başlama-dığı bir aşamada bu konuya dair de-tayların ortaya konması çok mümkün olmasa da, mevcut sorunları çözüme kavuşturulmuş ve kapsamı genişletil-miş Gümrük Birliği ile ülkemizin yeni

nesil serbest ticaret anlaşmaları olarak da adlandırılan kapsamlı ticaret anlaş-malarını üstlenme kapasitesi geliştiril-miş olacaktır.

Böylelikle TTIP’e devam kararı alınması halinde ülkemizin TTIP’e daha hazırlıklı olması sağlanacaktır. TTIP’in başarısız olması durumunda, bu süreçte yürüteceğimiz çalışmalar ve hazırlıklar ABD ile ikili bir anlaşma yapılması yönündeki girişimlerimize katkı sağlayacaktır. İçinde bulunduğu-muz bu dönemde özellikle takip edil-mesi gereken bir diğer süreç ise BRE-XIT ve sonrasında Birleşik Krallık’ın ABD ile tesis edeceği ticari ilişkiler olacaktır. AB ve ABD ile ilişkilerimizin boyutları birbirinden farklı seyretse de ülkelerimiz arasındaki güçlü ticaret bağı ve BREXIT sonrasında da ilişkile-rimizi güçlendirme yönündeki kararlı-lığımız önümüzdeki dönümde Birleşik Krallık ile uluslararası platformlar-da da işbirliğini geliştirebilecek yeni imkânlar sunabilecektir.

Page 44: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201742

Ekonomi Bakanı

Nih

at Z

EYBE

KCİ

“Dünyada En Fazla STA Akdetmiş 6’ıncı Ülkeyiz”Dünya ticaretinde geliştiği izle-

nen korumacılık eğilimlerine karşı Türkiye nasıl bir politika izleyecek-tir?

İthalatın ülke menfaatlerine ve ekonominin yararına olacak şekilde yapılmasını sağlamak, uzun vadede uygulanacak politikalar açısından önem arz etmektedir. Bu kapsamda, ithalatın her aşaması yakından takip edilerek, gerekli görülen incelemeler yapılmakta, ithalata yönelik denetim-lerin yapılması sağlanmakta ve ihtiyaç duyulan önlemler etkin şekilde uygu-lamaya konulmaktadır.

Özellikle artan ithalatın ve itha-latın yarattığı haksız rekabetin yerli üretimde neden olduğu zararın ber-taraf edilmesi adına, dampinge karşı önlemler ve korunma önlemleri gibi ticaret politikası savunma araçları et-kin bir şekilde kullanılmaktadır. Gerek yerli üreticilerin başvurusu üzerine

gerek res’en başlatılabilen bahse konu önlem uygulamaları ile ithalat baskısı azaltılmakta, yerli üreticilerin rekabet koşullarına uyumu desteklenmekte ve adil rekabet koşullarında faaliyet gös-terebilmeleri sağlanmaktadır.

Ticaret politikası savunma araçla-rının bir ayağını oluşturan dampinge karşı önlem mekanizması ülkemizce etkin bir şekilde kullanılmaktadır. İt-halatta Haksız Rekabetin Önlenmesi-ne İlişkin Mevzuatın yürürlüğe girdiği 1989 yılından bu yana 319 adet dam-pinge ve sübvansiyona karşı önlem alınmıştır. Ülkemiz, Dünya Ticaret Ör-gütü (DTÖ) verilerine göre 1995–2015 döneminde alınan önlemler itibariyle Hindistan, ABD, AB, Arjantin, Brezilya ve Çin Halk Cumhuriyeti’nden sonra DTÖ üyeleri arasında 7. sırada yer al-maktadır. Hâlihazırda 23 ülke menşeli 65 ürün grubunda 127 adet damping ve sübvansiyon önlemi yürürlükte bu-lunmakta, çok farklı ürün ve sektörlere

yönelik 27 adet damping soruşturması devam etmektedir.

Mevcut dampinge karşı önlemle-rin sektörlere göre dağılımına bakıl-dığında özellikle maden metal, teks-til, makine, plastik/kauçuk ve ahşap sanayisinde bir yoğunlaşma olduğu

Özellikle artan ithalatın ve itha-latın yarattığı haksız rekabetin yerli üretimde neden olduğu zara-rın bertaraf edilmesi adına, dam-pinge karşı önlemler ve korunma önlemleri gibi ticaret politikası savunma araçları etkin bir şekilde kullanılmaktadır. Gerek yerli üre-ticilerin başvurusu üzerine gerek res’en başlatılabilen bahse konu önlem uygulamaları ile ithalat baskısı azaltılmakta, yerli üreti-cilerin rekabet koşullarına uyumu desteklenmekte ve adil rekabet koşullarında faaliyet gösterebil-meleri sağlanmaktadır.

Page 45: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 43

görülmektedir. Önlem uygulanan ül-keler itibariyle bakıldığında ise mev-cut önlemlerin çoğunlukla ÇHC (58), Hindistan (10), Tayland (8), Çin Tay-vanı (8),  Endonezya (8), Malezya (7) ve Vietnam (6)’a yönelik olduğu görül-mektedir.

Bu önlemlerin yanında, ithalattan kaynaklanan haksız rekabete karşı yerli üretim dalını korumak için alınan damping önlemlerinin etkinliğinin te-sisi ve zaafa uğratılmaması için gerekli izleme ve inceleme faaliyetleri titiz-likle yürütülmektedir. Bu kapsamda, yürütülen soruşturmalar sonucunda

mevcut dampinge karşı önlemin üçün-cü ülkeler üzerinden yapılan ithalat ile etkisiz kılınmaya çalışıldığının tespit edilmesi üzerine, dampinge karşı ön-leme tabi 14 ürün grubunda, 12 farklı ülkeye karşı toplam 28 adet önlemin etkisiz kılınmasına karşı önlem alın-mıştır. Hâlihazırda, İspanya, İtalya, Yunanistan ve Tayland menşeli men-teşe ithalatına yönelik toplam 4 adet önlemlerin etkisiz kılınmasına karşı soruşturmamız devam etmektedir.

Artan ithalatın yerli üretimde ne-den olduğu zararın bertaraf edilmesi-ne yönelik bir başka araç ise, korunma önlemleridir. Yerli üretimi bulunan bir eşyanın ithalatının öngörülemeyen bir şekilde aniden artması durumun-da, anılan eşya ithalatına karşı ülke ayrımı yapılmaksızın korunma önle-mi alınmaktadır. Bu çerçevede, duvar kâğıtları ve benzeri duvar kaplamaları ile polietilen tereftalat ürünlerinin it-halatına yönelik olmak üzere, toplam 2 üründe korunma önlemi uygulan-makta olup, şu anda herhangi bir ko-

runma önlemi soruşturması yürütül-memektedir.

Mevcut dampinge karşı önlemler ve korunma önlemleri uygulamalarına ilaveten, özellikle hassas olduğumuz sektörlerde mevcut önlemlerin etkin-liğini artırmak üzere ithalat işlemleri çok yakından izlenmektedir. Örneğin, tekstil ve konfeksiyon ile ayakkabı it-halatı ülke ayrımı gözetilmeksizin ile-riye yönelik kayda alınmak suretiyle izlenmekte ve ithalat işlemleri gerçek zamanlı olarak takip edilebilmekte-dir. Bu uygulama kapsamında anılan ürünlerin ithalatı, özellikle haksız rekabet şartlarını haiz olanlar olmak üzere, detaylı olarak izlenmektedir.

Ayrıca, ithalatında dampinge karşı

Artan ithalatın yerli üretimde ne-den olduğu zararın bertaraf edil-mesine yönelik bir başka araç ise, korunma önlemleridir. Yerli üretimi bulunan bir eşyanın itha-latının öngörülemeyen bir şekilde aniden artması durumunda, anı-lan eşya ithalatına karşı ülke ayrı-mı yapılmaksızın korunma önlemi alınmaktadır.

Mevcut dampinge karşı önlemler ve korunma önlemleri uygulama-larına ilaveten, özellikle hassas olduğumuz sektörlerde mevcut önlemlerin etkinliğini artırmak üzere ithalat işlemleri çok yakın-dan izlenmektedir.

Page 46: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201744

önlem ve ilave gümrük vergisi uygu-lanan bazı mensucat eşyası ile ilave gümrük vergisi uygulanan ayakkabı-ların üçüncü ülkeler menşeli olanla-rının, Avrupa Birliği ve Serbest Ticaret Anlaşması yaptığımız ülkeler menşeli olarak beyan edilmek suretiyle ithal edilerek dampinge karşı önlemlerin ve ilave gümrük vergisi uygulamalarının etkisiz kılınmasının önüne geçmek amacıyla, Avrupa Birliği ve Serbest Ticaret Anlaşmamız bulunan ülke-lerden yapılan mensucat ve ayakkabı ithalatlarında, ithalatçılardan ürünün üreticisine ilişkin ayrıntılı bilgi talep edilmekte ve ilgili ülkelerde bulunan Ticaret Müşavirliklerimiz/Ataşelik-lerimiz aracılığı ile beyan edilen bu üretici bilgilerinin doğrulaması yapıl-maktadır.

Ülkelerin bize uygulamış olduğu önlemlere bakacak olursak, 2016 yılı rakamları baz alındığında, 1,5 milyar dolarlık ihracatımız, yani toplam ihra-catımızın % 1,06’sı bir anti-damping, telafi edici vergi veya korunma önlemi sürecine ya da önlemine tabidir.

Globalleşmenin getirdiği çok ta-raflı platformların dünya ticaretine yeni boyut kazandırma noktasındaki eksikliği, dünya ekonomisi için ciddi zararlar doğurduğu bilinen korumacı hareketleri tetiklemiş, küresel baz-daki yeni arayışlar bölgesel ticaret anlaşmaları şeklinde hayat bulmaya başlamıştır. Bu bağlamda ülke olarak

bölgesel entegrasyonların içerisinde en etkin şekilde yer almak temel stra-tejilerimizden biri haline gelmiştir. Şu anda dünyada en fazla serbest ticaret anlaşması akdetmiş 6. ülke konumuna gelmiş bulunuyoruz.

Korumacı eğilimlerin dış ticare-timizi baskıladığı bir gerçektir. An-cak ihracatçılarımızın yeni pazarlara açılım ve bulundukları pazarlardaki derinleşme faaliyetleri vasıtasıyla dış ticaretimize dinamik bir yapı kazan-dırıyor olmaları, ülke olarak en büyük avantajlarımızdandır.

Türkiye olarak küresel ticaretteki payımızı daha üst seviyelere çıkar-mayı hedefliyoruz. Bu hedeflere ulaş-mak için yeni pazarlara nüfuz etmek ve mevcut pazarlardaki payımızı ar-tırmak üzere katma değer, inovasyon ve teknoloji-yoğun üretim konularına öncelik veriyoruz. Ekonomi Bakanlığı olarak; firmalarımızın ilk ihracatların-dan tutun, küresel marka olmalarına kadar uzanan geniş bir yelpaze içinde sunduğumuz desteklerle yenilikçi ve Ar-Ge yoğun yatırımların teşvik edil-mesi noktasında da tüm imkânlarımızı seferber etmiş bulunuyoruz.

AB - Türkiye Gümrük Birliği Anlaşması’nın gözden geçirilme-si kapsamında yapılan çalışmalar konusunda bilgi verebilir misiniz?

Gümrük Birliği, ticaret hacmimizde %43 paya sahip olan AB ile ticari ve ekonomik ilişkilerimizin temelini teş-kil etmektedir.

21 yıl boyunca Gümrük Birliği’nden sağlanan kazanımların, ülkemiz ile AB arasındaki ticari ve ekonomik ilişkile-ri derinleştirerek en üst düzeye çıka-rılması amacıyla Gümrük Birliği’nin güncellenmesi süreci başlatılmıştır. Süreç kapsamında, Gümrük Birliği’nde yaşanan sorunların giderilmesi; tarım tavizlerinin karşılıklı olarak gelişti-rilmesi; tercihli ticari ve ekonomik

ilişkilerin kamu alımları, e-ticaret ve hizmetleri kapsayacak şekilde genişle-tilmesi konuları müzakere edilecektir.

Müzakereler öncesinde, ilgili Ku-rumlar, Sivil Toplum Kuruluşları ve özel sektör temsilcileriyle, gerek an-ket çalışmaları gerek bilgilendirme ve istişare toplantıları vasıtasıyla yoğun bir iç hazırlık süreci yürütülmüştür. Ayrıca, Gümrük Birliği’nin güncellen-mesinin ülkemiz ekonomisi üzerinde-ki olası etkilerini ortaya koymak üze-re bağımsız bir araştırma kuruluşuna etki analizi çalışması yaptırılmıştır. Çalışma; Gümrük Birliği’nin başarılı bir şekilde güncellenmesi halinde, ül-kemizin büyüme oranlarına, ihracatı-na ve refahına önemli katkı sağlayaca-ğını ortaya koymuştur.

Söz konusu çalışmalar neticesinde ülkemiz resmi müzakerelere başlama-ya hazırdır. AB tarafında ise Avrupa Komisyonu’nun üye ülkeler adına mü-zakereleri yürütmek üzere Konsey’den yetki alması gerekmektedir. Bu doğrul-tuda, 21 Aralık 2016 tarihinde Avrupa Komisyonu Konsey’den yetki alınması sürecini başlatmıştır. Komisyon’un müzakere yetkisini almasının ardın-dan, resmi müzakereleri ivedilikle başlatmayı ve mümkün olan en kısa zamanda tamamlamayı hedefliyoruz.

Ülkelerin bize uygulamış olduğu önlemlere bakacak olursak, 2016 yılı rakamları baz alındığında, 1,5 milyar dolarlık ihracatımız, yani toplam ihracatımızın % 1,06’sı bir anti-damping, telafi edici ver-gi veya korunma önlemi sürecine ya da önlemine tabidir.

Şu anda dünyada en fazla serbest ticaret anlaşması akdetmiş 6. ülke konumuna gelmiş bulunuyoruz.

21 yıl boyunca Gümrük Birliği’nden sağlanan kazanımların, ülkemiz ile AB arasındaki ticari ve eko-nomik ilişkileri derinleştirerek en üst düzeye çıkarılması amacıyla Gümrük Birliği’nin güncellenmesi süreci başlatılmıştır.

Komisyon’un müzakere yetkisini almasının ardından, resmi müza-kereleri ivedilikle başlatmayı ve mümkün olan en kısa zamanda tamamlamayı hedefliyoruz.

Page 47: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 45

Dünya Ticaret Örgütü (WTO)Genel Direktörü

Robe

rto C

arva

lho

de A

ZEVÊ

DO

“Korumacılığa Yönelişe Karşı Tetikte Olmalıyız”Dünya Ticaret Örgütü yeni koru-

macılık politikalarını nasıl karşı-lamaktadır? Konuyu kendi Organi-zasyonunuz açısından ele alabilir misiniz?

Gerçek anlamda korumacılığın or-taya çıktığına henüz rastlamadık. Her zaman olduğu gibi, kaygılar için se-bepler bulunmakta olup buna rağmen, en kötüsünü varsaymamamız gerek-mektedir. Dünya Ticaret Örgütü’nün ticaret alanındaki mevcut küresel ku-ralları, 2008 Krizi sonrasında koru-macılığın ortaya çıkmasını ve 1930’lu yıllarda gördüğümüz zararlı politika-ların tekrar yaşanmasını önemli ölçü-de önlemiştir. İstihdam ve büyümeye dair endişelerden bahsetmek için korumacılık ile meşru ticari tedbirleri birbirinden ayırt etmek oldukça önem-lidir. Dünya Ticaret Örgütü sistemi, üyelerinin gerektiği gibi kullanması ve haksız ticari uygulamalarla baş et-meleri amacıyla bazı araçlar geliştir-miştir. Bununla birlikte, korumacılığa doğru olası bir yönelişe karşı ihtiyatlı ve tetikte olmalıyız.

Ayrıca, Dünya Ticaret Örgütü Üye-lerinin yeni ticari reformları geliştir-mek için beraber çalıştığını da belirt-meliyim. Dünya Ticaret Örgütü’nün

Ticaretin Kolaylaştırılması Anlaşması, Şubat 2017’de yürürlüğe girmiştir. Bu Anlaşma, küresel düzeyde ticari mali-yeti ortalama %14,3 düşürerek olum-lu ekonomik etki yaratan; halen bu yüzyılın en büyük ticaret anlaşması niteliğindedir. Dünya Ticaret Örgütü Üyeleri bu başarıyı daha ileriye taşı-maya isteklidir. Dünya Ticaret Örgütü olarak, Aralık ayında Buenos Aires’te gerçekleşecek Bakanlar Konferansı-mızı planlamaktayız. Konferans için, Üyelerimiz, daha fazla ilerleme kayde-dilebilmesini sağlayacak çeşitli konu-ları gözden geçirmektedir. Son 12 ay içinde, bilhassa özel sektörden olduk-ça etkileyici düzeyde katılım olduğunu görmekteyiz. Aslına bakılırsa, şu anda ticaret tartışması, Dünya Ticaret Örgü-tü içinde oldukça canlı bir konudur.

Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne katılımı ile yaşanan gelişim dalga-sı, yeni korumacılık ile sona eriyor diyebilir miyiz?

Çin’in, Dünya Ticaret Örgütü’ne 2001 yılında katılmasından bu yana küresel ekonomi önemli dönüşümler geçirmiştir. Öyle ki, yeni yüzyılın baş-langıcından bu yana ileri teknoloji, otomasyon ve iş hayatı uygulamaları alanındaki gelişmeler, dünya gene-

linde tedarik zinciri ve işbölümünde kayda değer büyümeye yol açmıştır. Dünyada çok daha fazla aktör, ülke, girişimci ve yeni işkolları görmekte-yiz. Bu durum çok olumludur ancak, hem yeni zorlukları, hem de yeni fır-satları beraberinde getirmektedir.

Küreselleşmeye ilişkin derin, ger-çek ve haklı kaygılar vardır. Küresel-leşmenin faydalarını yaygınlaştırmak için yeterince çalışılmamış, kayıpları olanlara hedefli destekler sağlanma-mıştır. Artan uluslararası rekabetin, bazı ülkelerin kimi sektörlerinde istih-dam kayıplarına yol açtığı doğrudur. Buna rağmen, teknolojinin istihdam ve üretim alanındaki etkisi burada çok daha önemli bir faktördür. Araştırma-lar, iş kayıplarının yüzde 80’ninin tek-noloji ve inovasyona bağlı olduğunu ileri sürmektedir. Korumacılığa dön-mek, kaybedilen işleri geri getirme-yecek; sadece daha yüksek fiyatlar ve daha düşük satınalma gücü yoluyla ekonomiye zarar verecektir. Çözüm ise insana yatırımdır. İhtiyacımız olanlar; insanların kendi ayakları üzerinde du-rabilmeleri için ücret desteği sağlayan sosyal programlar ve gelecekteki işlere yönelik beceriler geliştirmeyi müm-kün kılan eğitim programlarıdır.

Page 48: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201746

Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı

Chr

istia

n BE

RGER

“Adil ve Şeffaf Bir Ticaret Politikasına İnanıyoruz”Halen hazırlık çalışmaları yürü-

tülen Gümrük Birliği’ni gözden ge-çirmeye yönelik olarak AB’nin bek-lentisi nedir?

Gümrük Birliği’ni güncelleyerek ve iki taraflı imtiyazlı ticari ilişkinin kapsamını genişleterek, Avrupa Birliği - Türkiye ticaret ilişkilerinin ortak eko-nomik çıkarlar temelinde yenilenmesi, öncelik teşkil etmektedir. Avrupa Birli-ği Komisyonu tarafından 2016 yılında yapılan Etki Değerlendirmesi, Gümrük Birliği’nin yenilenmesinin hem AB, hem de Türkiye için yararlı olacağını göstermiştir. (Türkiye AB’nin en bü-yük beşinci ticaret ortağı konumunda-dır. AB de Türkiye’nin en önemli ticari ortağı ve en önemli doğrudan yabancı yatırım kaynağıdır.)

Bu bağlamda Komisyon, AB-Türkiye Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ko-nusunda müzakerelere başlamak için Konsey’den 21 Aralık 2016 tarihinde yetki talep etmiş olup, Konsey’de ve Avrupa Parlamentosu’nda belirtilen kapsamdaki görüşmeler halen devam etmektedir.

Yeni korumacılık eğiliminin güç-lenmeye başladığı bir dönemde AB’nin genişleme politikası artık sona mı erdi?

Kısa yanıt olarak “Hayır”. Uzun yanıt

ise; Avrupa projesi hiçbir zaman koru-macılığı desteklememiştir. Tam aksine, en başından itibaren Avrupa projesi da-yanışma, demokrasi ve hukukun üstün-lüğü üzerine kurulmuştur ve bu değerler hala Avrupa Birliği’nin merkezinde yer almaktadır. Arttığı tartışılır olan koru-macılık eğilimlerinden bağımsız olarak, AB içinde değerlerimizi gözeten, AB dı-şında teşvik edeceğimiz adil ve şeffaf bir ticaret politikasına inanıyoruz. AB - Tür-kiye Gümrük Birliği’nin yakında oluştu-rulacak modernizasyonu, söz konusu ilkelerimizle bağdaşan çabalarımızın mükemmel bir örneği olacaktır.

AB Genişlemesi, AB’yi küresel bir aktör olarak güçlendiren temel di-reklerden biridir. Genişleme süreci, başvuran ülkeleri katılım kriterleri doğrultusunda güçlendirmek ve mo-dernleşmelerini siyasi ve ekonomik reformlarla desteklemeye yardımcı olmak için vazgeçilmez bir araç olarak kalmaya devam etmektedir.

“Önce temel esaslar” ilkesine daimi bağlılık, genişleme ülkeleri için zorun-lu olmayı sürdürmektedir. Komisyon hukukun üstünlüğü, güvenlik dahil temel haklar, demokratik kurumlar, kamu yönetimi reformu, ekonomik büyüme ve rekabetçilik konularında gösterilen çabalara odaklanmaya de-vam edecektir.

AB Türkiye ile müzakereleri daha ne kadar sürüncemede bırak-mayı düşünüyor? 

Bu sürüncemede bırakma mesele-si değildir; kabul süreci iki yönlü bir süreçtir ve AB, belirli kurallar çerçe-vesinde yönetilen uluslarüstü bir teş-kilata üyelik sunmaktadır. Aday ülke, anılan kuralları kabul edip mevzua-tını buna uygun olarak düzenlemeyi taahhüt eder. Türkiye’nin durumunda ise diğer hususlarla birlikte, Türkiye ekonomisini de geliştiren önemli iler-lemeler kaydedilmiştir.

Geçtiğimiz Aralık ayında Genel İş-ler Konseyi, üyelik sürecinin açık uçlu olduğunu hatırlatarak, Türkiye’nin il-gili mevzuatı uygulamak için adımlar atması da dahil olmak üzere Birliğe uyum çabalarını sürdürmesi için teş-vik edici bir yaklaşımda bulunmuştur. Konsey ayrıca mevcut koşullarda yeni bir fasıl açılmasının düşünülmediğini not etmiştir. Her iki tarafın çıkarları ve AB-Türkiye ilişkilerinin yararı ba-kımından, küreselleşmenin getirdiği zorluklar kadar, güvenlik riskleri ile de başa çıkmaya çalışan tarafların birbiri-ne ihtiyaç duyduğu böyle bir dönemde sorunların üstesinden gelineceğine ve müzakerelerin kaldığı yerden devam edeceğine inanıyorum.

Page 49: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 47

Meh

met

YÜKE

KŞİ

Dünyada Korumacılık Eğilimi ve Umut Vaad Eden 2017 Yılı

2016 yılında tıpkı 2015’teki gibi küresel ticaret dolar bazında daralma-ya devam etti. Aynı zamanda miktar bazında da, 2009 yılı hariç son 15 yılın en düşük büyümesini yaşadı. Ayrıca, DTÖ verilerini incelediğimizde 2011-2015 yılları arasında mal ihracatının değerinin yüzde on oranında azalmış olduğunu görüyoruz. Meydana gelen bu düşüş, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki dört yıllık periyotlar arasında-ki en büyük düşüş olarak kaydedildi.

Bu daralmanın sebeplerine baktığı-mızda; gelişmiş ülkelerdeki zayıf eko-nomik performans, gelişmekte olan ülke ekonomilerindeki yavaşlama, emtia fiyatlarındaki düşüş ve azalan yatırımlar karşımıza çıkıyor. Ancak, bu resesyonun altında yatan ana neden-lerden biri ise korumacılık. Yapılan ça-lışmalar, 2009 yılından beri dünyada,

hemen hemen yarısı Çin’i hedef alan, yaklaşık yedi bin korumacı düzenle-menin yürürlüğe girdiğini gösteriyor. IMF’nin raporunda ise, yine 2008 yı-lından bu yana tarife indirimlerinin minimal seviyede kaldığı; 1986 ile 1995 arasında her sene yaklaşık yüzde 1 olan indirimlerin, bunu takip eden 13 yılda yüzde 0,5’er olarak gerçekleş-tiğini söylüyor.

Yalnızca dış ticarette değil eko-nominin diğer alanlarında da ben-zer uygulamaların hüküm sürdüğü-nü görüyoruz. IMF raporlarına göre, 1990’larda ve 2000’li yılların başla-rında çokuluslu şirketlerin yaygınlaş-tırdığı küresel tedarik zincirleri, son yıllarda yerini yerelleşmeye bıraktı. Dünya Bankası da küresel tedarik zin-cirlerinin büyümesinin 2011 yılından itibaren son bulduğunu belirtiyor.

Bununla birlikte, korumacılık eği-limlerinin yalnızca ekonomi ve ticaret-te değil maalesef siyasi ve toplumsal ilişkilerde de yansımalarını görmek hepimizi kaygılandırıyor. Amerika ve Batı Avrupa’ya yönelik göç, bu ülke-lerin vatandaşları tarafından ciddi ve güçlü bir muhalefet ile karşılanıyor. Özellikle, ABD’de başkanlık seçim kampanyaları boyunca Trump tara-fından korumacılık vaat eden söylem-ler tüm dünyanın gündemine oturdu. Yine Avrupa’da, Suriye krizinin doğal

Küresel ticaretteki daralmanın sebeplerine baktığımızda; geliş-miş ülkelerdeki zayıf ekonomik performans, gelişmekte olan ülke ekonomilerindeki yavaşlama, em-tia fiyatlarındaki düşüş ve azalan yatırımlar karşımıza çıkıyor.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM)Yönetim Kurulu Başkanı

Page 50: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201748

bir sonucu olan mülteci krizi netice-sinde, iyice gün yüzüne çıkan abartılı açıklamalar da tüm dünyayı tedirgin edici nitelikte. Örneğin Fransa’da uzun yıllardır milliyetçi söylemleriyle ta-nınan ve 23 Nisan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda sandıktan birinci çıkmasına kesin gözle bakılan Le Pen, birkaç hafta önce küreselleş-meyi savunanları yenilgiye uğratma-nın vaktinin geldiğini belirten açık-lamalar yaptı. Ancak, Mart ayında Almanya’nın ev sahipliğinde gerçekle-şen G-20 Maliye Bakanları Zirvesi’nin sonuç bildirgesinde Ticarette koruma-cılık söyleminin yer almaması bizleri memnun etti.

Yeri gelmişken, F. Bastiat’ın bu ko-nuda söylediği bir sözü hatırlatmak isterim; “Malların geçmesine izin ve-rilmeyen sınırlardan askerler geçer.” Hakikaten tarihe baktığımızda bu ifa-denin ne denli gerçek olduğunu görü-yoruz.

Son dönemlerde her ne kadar po-pülist söylemlerle korumacılığın ge-rekliliği savunulsa da, korumacılık ile ülke ekonomilerinin rekabet gücü daha yüksek bir hale gelmesi söz ko-nusu değil. Eğer dünyadaki korumacı-lık artarsa özellikle az gelişmiş ülkeler teknolojide geri, dünya pazarlarında rekabet edemeyen, kalite ve fiyatta daha üstün pozisyon elde etmek ye-rine kendini korumak için kaynak harcamaya başlayan bir yapıya bürü-neceklerdir. Tüketiciler ise kalitesiz malı daha yüksek fiyatlara satın almak zorunda kalacak ve bunun sonucunda refah düzeyi düşük bir ekonomi mey-dana gelecektir.

Biz, bu yüzden korumacılığı değil bilakis ticaretin önündeki engellerin kaldırılmasını savunuyor, bu yönde atılan adımları da destekliyoruz. Ör-neğin, geçtiğimiz Şubat ayında yürür-lüğe giren Ticaretin Kolaylaştırılması Anlaşması’nı son derece önemli bu-luyoruz. ABD, Avrupa Birliği, Çin gibi dünyanın önde gelen ekonomilerinin de dahil olduğu bu anlaşmanın dün-ya genelinde ticaret masraflarını %14 civarında azaltması ve küresel ticarete yılda 1 trilyon dolarlık bir katkı sağla-

ması öngörülüyor. Türkiye’nin de Ti-caretin Kolaylaştırılması Anlaşması’na taraf olması ile birlikte geçtiğimiz ay-larda, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Ekonomi Bakanlığı Müsteşarları eş başkanlığında Ticaretin Kolaylaştırıl-ması Kurulu kuruldu. Meclisimizin de yer aldığı bu kurulun Türkiye’de tica-retin önündeki engellerin azaltılması-na yönelik önlemleri hızlı bir şekilde ele alarak ülkemizin uluslararası reka-betçilikte elini güçlendirecek adımlara imza atacağına inanıyoruz.

2017 yılı beklentilerimize gelirsek; bu yıla daha umut verici gelişmeler ile girdiğimizi belirtmeliyim. 2017 yılı ilk çeyrek döneminde küresel ekono-mide dengeli bir toparlanma yaşanır-ken; dünya mal ticaretinin yılın ilk iki ayında miktar ve değer olarak 2 yılın ardından yüzde 9,2 oranında büyüdü-ğünü, hemen tüm ülkelerde ihracatta önemli artışlar yaşanmaya başladığını görüyoruz.

2017 yılına yaşanan bu olumlu başlangıç ülkemiz için de geçerli oldu. 2017 yılına ihracatta yüksek bir artış oranıyla başlamıştık. Mart ayında bu artış oranı çok daha yukarılara çıkmış oldu. Böylelikle ilk 3 aydaki ihracat ar-tışımız yüzde 6,7 oldu. Atılım yılı ilan ettiğimiz 2017 yılında  dünya ekono-misindeki toparlanma ile birlikte  Hü-kümetimizin ihracatçılara verdiği des-teklerin de etkisiyle ihracatımızdaki yükselişin devam etmesini bekliyo-ruz.  Verilere  baktığımızda daha fazla genele yayılan ve gittikçe hızlanan bir ihracat  yapısına kavuştuğumuzu gör-mek de bizleri memnun ediyor.

Türkiye İhracatçılar Meclisi ola-rak bizler, ülkemizi dünya ticaretinde daha iyi yerlere getirmek adına var gü-cümüzle çalışıyoruz. İhracatçılarımızı

Korumacılık eğilimlerinin yal-nızca ekonomi ve ticarette değil maalesef siyasi ve toplumsal iliş-kilerde de yansımalarını görmek hepimizi kaygılandırıyor.

korumacılığı değil bilakis ticare-tin önündeki engellerin kaldırıl-masını savunuyor, bu yönde atı-lan adımları da destekliyoruz.

Page 51: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 49

uluslararası alanda temsil etmek için tüm imkânlarımızı seferber ediyoruz. Halihazırda 3,1 milyon kişiye istihdam sağlayan 67 bin ihracatçının temsilcisi olarak, küresel rekabet edebilirliğimizi yükseltmek ve dünya ticaretinde daha büyük pay sahibi olmak için ülkemi-zin tanıtımına ve bilinirliğine yönelik önemli adımlar atıyoruz. TİM ile öz-deşleşen Türkiye İnovasyon Haftası, İnovaLİG, İnovaTİM, TİM Akademi, TİM-TEB Girişim Evleri ve diğer pek çok etkinliğimize yenilerini eklemeye devam ediyoruz. Ülkemizde yüksek katma değerli üretimin ve bilincin yay-gınlaştırılması amacıyla 2016 yılında ilk kez gerçekleştirdiğimiz “İNOSUİT-İnovasyon Odaklı Mentörlük Projesi”, “Türkiye’nin 500 Büyük Hizmet İh-racatçı Firması Araştırması”, “Türkiye İhracat Zirvesi” ve “Türkiye Tasarım Haftası” etkinliklerimizi ise her yıl dü-zenleyerek gelenekselleştireceğiz.

Yine, ihracatçılarımızın dünyada ayak değmedik yer bırakmamaları için hedef ve alternatif pazarlara yönelik tanıtım ve algı kampanyaları yürütü-yoruz. Hepinizin bildiği gibi, Ekonomi

Bakanlığımızın himayesinde “Turkey-Discover the Potential/Türkiye-Gücü-nü ve Potansiyelini Keşfet” sloganıyla 2014 yılında “Türkiye Markası”nı oluş-turduk. Bu çalışmamızla ülkemizin elde ettiği başarıların ve gelecek viz-yonunun en doğru biçimde dünyaya tanıtılmasına yönelik faaliyetler ger-çekleştiriyoruz.

Benzer düşüncelerden hareketle, Ekonomi Bakanlığımız öncülüğünde, Meclisimiz koordinasyonu ve Türki-ye Odalar ve Borsalar Birliği işbirliği ile Türkiye İmaj Kampanyası’nı dev-reye soktuk. Ülkemizi hak ettiği ve gerçeklere dayalı algılama seviyesine ulaştırmak üzere farklı bir metodo-loji izleyerek uluslararası bir iletişim kampanyasını hayata geçirdik. Bu kampanya ile ilk etapta hedef 7 ülke-de “Yabancı dostlarımızın gözünden, kalbinden ve dilinden” Türkiye’yi an-latacağız. Yine, ihracatçı birliklerimiz-le beraber ürünlerimizin bilinilirliğini artırmak üzere sürekli yeni projeler ve tanıtım faaliyetleri gerçekleştiriyoruz.

Yine bu sene hayata geçirdiğimiz

“Türk İhraç Ürünleri Marka Algı Araş-tırması” projemizin hazırlıkları devam ediyor. Ülkemiz tanıtımına önemli kat-kı sunacak Türk Ticaret Merkezleri’nde (TTM) ise artık açılış aşamasına ulaş-tık. Geçtiğimiz ay İran, Dubai, New York ve Chicago TTM’lerinin ön açılı-şını yaptık, önümüzdeki günlerde de resmi açılışını yapmayı planlıyoruz. Şu anda bu TTM’lerimiz faaliyetlerini sürdürüyor. Ayrıca önümüzdeki aylar-da Londra TTM’mizi açacağız.

Türkiye İhracatçılar Meclisi olarak, ülkemizin daha zengin, refah seviyesi yüksek, dinamik ve bir ülke olarak dün-ya liginde daha üst sıralarda yer alması için serbest ticaretin öneminin bilin-cinde bir kurum olarak ülkemizin 2023 hedeflerine yakınlaşması adına hizmet etmekten büyük mutluluk duyuyoruz.

Atılım yılı ilan ettiğimiz 2017 yılın-da  dünya ekonomisindeki topar-lanma ile birlikte Hükümetimizin ihracatçılara verdiği desteklerin de etkisiyle ihracatımızdaki yük-selişin devam etmesini bekliyoruz.

Page 52: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201750

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK)Yönetim Kurulu Başkanı

Öm

er C

ihad

VA

RDA

N

“Bir Yanda Küresel Ekonominin Kuralları Yeniden Belirlenirken, Diğer Yanda Korumacı Politikalar Gün Geçtikçe Küreselleşiyor”

Küreselleşme ve hareketliliği hızla artan sermaye ile beraber son 10 yılda ülkelerin büyük bir hızla ekonomide korumacı politikaları arttırdığına şa-hit oluyoruz. Korumacı politikalardaki artışta elbette yaşanan küresel ekono-mik krizlerin büyük rolü var; ancak ko-rumacı önlemlerin sadece az gelişmiş ülkeler tarafından değil, gelişmiş ülke-ler tarafından da uygulandığına dikkat çekmek lazım. Örneğin Avrupa Komis-yonu tarafından Haziran 2016 tarihin-de yayımlanan “Dünya Ticaret ve Ya-tırım Engelleri ve Korumacı Trendler” başlıklı rapora göre, bir çok ‘gelişmiş ülke’ seviyesinde bulunan Avrupa Bir-liği ülkelerinin 2008 yılından bu yana küresel ticareti sınırlamaya dönük 700’ün üzerinde önlem aldığı ifade ediliyor. Aynı raporda Haziran 2014

ve Aralık 2015 dönemini kapsayan 18 ayda, 200’ün üzerinde ticareti ve yatırımları kısıtlayan tedbirin küresel düzeyde kabul edildiğine dikkat çeki-liyor.  Bu dönemde uygulamaya alınan önlemlere ise Çin, Rusya, Endoneyza ve Hindistan gibi gelişmekte olan pi-yasa ekonomileri tarafından başvurul-duğu hatırlatılıyor.

Görüldüğü üzere korumacı politika-lar sadece az gelişmiş veya gelişmekte olan piyasaların değil, neredeyse tüm ekonomilerin de hızla başvurduğu bir yöntem haline geldi. Bu politikalar en basit haliyle kendilerini ‘yerli malı kullanımını’ teşvik olarak gösteriyor. Ayrıca muhtelif ekonomik teşvik pa-ketleri ile farklı sektörlere ithalatı kı-sıtlama tedbirleri getiriliyor. Güvenlik açısından risk taşıyan ürünlere yöne-

lik önlemler ve ithal üründe standart-ların sürekli olarak yükseltilmesi de, sıklıkla karşılaşılan ve farklı ülkeler tarafından başvurulan korumacılık yöntemlerinden. 2008 yılında döne-min Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy, Fransız otomotiv şirketlerine

Görüldüğü üzere korumacı poli-tikalar sadece az gelişmiş veya gelişmekte olan piyasaların değil, neredeyse tüm ekonomilerin de hızla başvurduğu bir yöntem ha-line geldi. Bu politikalar en basit haliyle kendilerini ‘yerli malı kul-lanımını’ teşvik olarak gösteriyor. Ayrıca muhtelif ekonomik teşvik paketleri ile farklı sektörlere itha-latı kısıtlama tedbirleri getiriliyor.

Page 53: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 51

hükümetin vermeyi öngördüğü mali destek karşılığında, bu şirketlerin başka ülkelerdeki ve özellikle Orta ve Doğu Avrupa’daki fabrikalarını kapa-tıp Fransa’ya taşımalarını şart koşa-rak, devlet eliyle yürütülen korumacı-lık tedbirlerine de ön ayak olmuştu.

Bu şekilde bir yanda küresel ekono-minin kuralları yeniden yazılıyor; diğer tarafta ise korumacı politikalar gün geç-tikçe küreselleşiyor. Bu noktada son 15 yıldaki ekonomik gelişmesi ve ilerleme-siyle birçok ülkenin radarında bulunan Türkiye de, hızla artan korumacılıktan nasibini alıyor. Örneğin ihracatçıları-mız, Türkiye gibi aynı kulvarda koşan gelişmekte olan ülkelere ihracat ya-parken büyük sıkıntılar çekmek zorun-da kalıyor. Bu ülkelere ham madde, makine veya yedek parça ihraç etmek isteyen firmalarımız, yüksek gümrük vergileri ile karşı karşıya kalıyor. Ancak aynı ülkelerin firmaları, Türkiye’ye mal satarken aynı gümrük duvarı ile karşı-laşmıyor; bu da ekonomiler arasında haksız rekabetin oluşmasına ve hatta

artmasına sebebiyet veriyor. Giderek artan korumacılık önlemle-

rine karşı Türkiye’nin de kendi pozis-yonunu belirlemesi ve belirlenen yeni kurallar çerçevesinde hareket etmesi gerektiğine inanıyorum. Belli sek-törlerde ve alanlarda ise Türkiye’nin kuralları takip eden değil, oyunun ku-rallarını belirleyen ülke olması gereki-yor. Bu noktada Türkiye’nin bir süre-den beri hız verdiği ve farklı ülkelerle yürüttüğü serbest ticaret anlaşması müzakereleri bizim açımızdan çok önemli. Zaten bu çerçevede Ekonomi Bakanlığımız bünyesinde önemli bir bilgi ve yetenek kapasitesi de oluştu. Hiç şüphesiz bizlerin yapması gereken sayıları giderek artan ikili ve bölgesel serbest ticaret anlaşmalarına hız ver-mek ve bu alanda diğer ülkelerin geri-sinde kalmamaktır.

Bu noktada özellikle Türkiye- Av-rupa Birliği Gümrük Birliğinin güncel-lenmesi ve derinleştirilmesi sürecine ayrı bir parantez açmakta fayda var. Bilindiği üzere 2016 yılında 20’nci

yılın geride bıraktığımız Türkiye- Av-rupa Birliği Gümrük Birliği ilişkisi, çok uzun bir süredir yarattığı sorunlar ve asimetri sebebiyle taraflar ve özel sektör tarafından eleştiriliyordu. Bu çerçevede 2015 yılında Ekonomi Ba-kanlığımız tarafından ilk adımı atılan süreci, bizler de DEİK olarak yakinen takip ediyoruz. Bugün geldiğimiz ko-num itibariyle taraflar, müzakerelere hazır durumda. Hiç şüphesiz en büyük ticaret ortağımız Avrupa Birliği ile kü-resel trendleri de dikkate alır şekilde yenilenecek, güncellenecek ve derin-leştirilecek bu süreç, ülkemizin ekono-misi için önemli bir adım olacaktır.

Giderek artan korumacılık önlem-lerine karşı Türkiye’nin de kendi pozisyonunu belirlemesi ve belir-lenen yeni kurallar çerçevesinde hareket etmesi gerektiğine inanı-yorum. Belli sektörlerde ve alan-larda ise Türkiye’nin kuralları ta-kip eden değil, oyunun kurallarını belirleyen ülke olması gerekiyor.

Page 54: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201752

İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV)Yönetim Kurulu Başkanı

Ayh

an Z

EYTİ

NO

ĞLU

“Gümrük Birliği’nin Güncellenmesi Müzakerelerinde İş Dünyası Sürece Katılmalı”

Türkiye-AB Gümrük Birliği Süre-ci Korumacılık Rüzgarlarından Na-sıl Etkilenecek?

Son günlerde sorunlar ve krizler-le seyreden Türkiye-AB ilişkilerin-de 2017’de hız kazanması beklenen önemli bir konu var. O da gümrük bir-liğinin güncellenmesi süreci. Türkiye-AB Ortaklık Konseyi’nin 1/95 sayılı ka-rarı ile başlayan ve 1996 yılından beri uygulamada olan gümrük birliğine ilişkin bazı yapısal ve pratik sorunların çözümü bu sürecin önemli bir gündem maddesini oluşturuyor. Bunun yanın-da, sadece sanayi ürünlerini kapsayan gümrük birliğinin, AB ile ticari ilişkile-rin geliştirilmesi suretiyle yeni alanla-ra genişletilmesi de öngörülüyor.

Gümrük birliğine ilişkin sorunların çözümlenmesi derken özellikle üzerin-de durduğumuz konuları şunlar oluş-turuyor: 1. AB’nin imzaladığı serbest ticaret

anlaşmalarına Türkiye’nin taraf olması veya bu anlaşmaların AB

ile söz konusu üçüncü ülkeler ile müzakere edilirken, Türkiye ile de müzakere edilmesi ve aynı anda yürürlüğe girmesinin sağlanması

2. AB ortak ticaret politikasının karar alma süreçlerinde Türkiye’nin tem-sili, AB’nin ticaret komiteleri, ilgili konsey toplantıları gibi platformla-rında Türkiye’nin gözlemci olarak bulunması ve görüşlerinin alınması

3. Taraflar arasında sorun yaratan konuların çözüme kavuşturulması için uyuşmazlıkların çözümü me-kanizmalarının geliştirilmesi

4. İki taraf arasında mal ticaretinde tarife dışı bir engel oluşturan kam-yon kotaları sorununun çözümü

5. Taraflarca gümrük vergisi ve kota uygulamalarının dışında kalan ti-careti kısıtlayıcı tarife dışı engelle-rin kaldırılması

6. Gümrük birliği içinde mallar ser-best dolaşırken, o malları üreten ya da satışını yapan sanayici ve tüc-

carın AB’ye girerken vize engeli ile karşılaşmasının Türkiye açısından kabul edilemez olduğu dikkate alı-narak, vize uygulamasının kaldırıl-ması için vize serbestliği sürecinin sonuçlandırılması Gümrük Birliği’nin yeni alanlara

genişletilmesi hedefi ise, sanayi malla-rının yanında, tarım ürünleri, hizmet sektörleri ve kamu alımları piyasala-rında da karşılıklı liberalizasyonun gerçekleştirilmesini ifade etmektedir.

Türkiye’nin gayrı safi hasılasının yaklaşık %70’ini oluşturan hizmetler sektöründe AB ve Türkiye arasında karşılıklı açılımın sağlanması özellikle

Avrupa Komisyonunun yaptır-mış olduğu etki analizi çalış-masına göre gümrük birliğinin güncellenmesi süreci sonucunda Türkiye’nin GSYİH’nın % 1,44 ora-nında, Ekonomi Bakanlığının etki analizine göre ise %1,90 oranın-da artması beklenmektedir.

Page 55: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 53

Dünya genelinde korumacılık tren-dinin arkasında yatan nedenlere baktığımızda çevreci ve sosyal endişelerin yanında, yatırımların gelişmekte olan ülkelere kayması ve ucuz emeğe dayanan sektörler-de özellikle Çin ve Hindistan gibi Asya ülkelerinin giderek pazar paylarını artırmaları karşısında istihdam kaybı endişesi ve yerli sanayinin yok olacağı endişeleri gelmektedir. Ancak korumacı ön-lemlerle de özellikle gelişmiş ül-kelerin pazarlarını korumalarının mümkün olmayacağı görülmekte-dir. Özellikle ABD ve AB gibi piya-salarda tüketici talebini karşıla-mak, üretimde kullanılan girdileri temin etmek, daha kaliteli ve uy-gun fiyatlı ürünler sunabilmek ve sanayi içi ticarette üretim zincir-lerinin bir parçası olarak kalabil-mek serbest ticaret politikalarının devamına bağlıdır.

turizm, taşımacılık ve inşaat gibi sek-törlerimiz açısından önemli fırsatlar barındırmaktadır. Hizmetler sektörü-nün Türkiye’nin toplam ihracatındaki katma değeri yüzde 42 civarındadır. Türkiye, küresel hizmet ticareti sırala-masında ihracat verilerine göre 16’ncı; ithalat verilerine göre ise 23’üncü sıra-da yer almaktadır. Bu açıdan, hizmet-ler sektörünün gümrük birliği kapsa-mına alınmasının olumlu sonuçlar doğurması öngörülmektedir.

Hizmet ticaretinde AB ve Türkiye arasında karşılıklı açılıma gidilmesi ise AB ile hizmetler alanında Pazar bütün-leşmesinin sağlanması, gerçek kişilerin hizmet sunma amacıyla geçici dolaşımı ve yerleşmesinin önündeki engellerin kaldırılması, karayollarında kamyon-lara uygulanana kota meselesinin hal-li gibi hedefleri içermektedir. Bunun mümkün olabilmesi içinse, Türkiye’nin

AB’de regüle eden sektörler açısından mevzuat uyumunu geliştirmesi, AB’nin mesleki yeterlik çerçevesine uyum sağ-lanması ve kurulum-vatandaşlık şartı-nın kaldırılması gibi önlemlerin alın-masını gerektirmektedir.

Tarım ise Türkiye’nin önemli po-tansiyelinin yanında yapısal ve kronik sorunlarının da bulunduğu bir alan-dır. Türkiye 190 ülkeye tarımsal ürün satmakta olup, tarımın toplam ihracat içindeki payı %11,4, ithalattaki payı ise % 5,1 olarak kaydedilmektedir. Ta-rımsal dış ticaret fazlamız 5,6 milyar dolardır. Bu alanda, AB ile karşılıklı açılımın sağlanması aynı zamanda Türkiye’nin AB’nin veterinerlik ve bitki sağlığı alanındaki standartları-na uyum sağlanması ve rekabetçiliğin artırılması amacıyla politika önlem-lerinin alınmasını gerektirecektir. Bu süreçte Türkiye özellikle taze meyve

sebzede giriş fiyatı uygulaması mu-afiyeti, zeytinyağı, fındık, üzüm ve işlenmiş tarım ürünleri açılımı gibi hedeflerle yola çıkarken, AB’nin bek-lentisi canlı hayvan, et, süt ürünleri, yağlı tohumlar, hububat, işlenmiş tarım ürünlerinde açılım sağlanması yönündedir.

Kamu alımlarında gümrük birli-ğinin güncellenme sürecinin hedefi, uygulanacak ortak kuralların tesis edilmesi ve ulusal muamele temelin-de pazar açılımı, offset ve fiyat avan-tajının kaldırılması, karşılıklı piya-salara tam erişim sağlanması olarak özetlenebilir. Bu alanda AB ve Türkiye pazarlarının karşılıklı olarak açılması kamu alımları ihalelerine AB firma-larının da girmesine, açıklık şeffaflık, eşit muamele ve rekabet açısından AB mevzuatına uyum sağlanmasına öna-yak olacaktır.

Page 56: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201754

Avrupa Komisyonunun yaptırmış olduğu etki analizi çalışmasına göre gümrük birliğinin güncellenmesi süre-ci sonucunda Türkiye’nin GSYİH’nın % 1,44 oranında, Ekonomi Bakanlığının etki analizine göre ise %1,90 oranında artması beklenmektedir. Bu oranların, ele alınan senaryolar arasında gümrük birliğindeki tüm sorunların çözüm-lenmesi, Türkiye’nin AB STA’larına uyum sağlaması ve gümrük birliğinin kapsamına yukarıda sayılan alanların girmesi halinde gerçekleşmesi öngö-rülmektedir. Gümrük birliğinin olduğu gibi kalması ya da bir STA’ya dönüş-türülmesi gibi hallerde ise gelir kaybı yaşanması beklenmektedir. Kuşkusuz ki gümrük birliği kapsamına girmesi öngörülen tarım, hizmetler gibi sek-törler, birbirinden son derece farklı alt sektörlerden oluşmaktadır ve karşı-lıklı açılımını etkisi her bir sektör için farklı sonuçlar doğuracaktır. Örneğin Türkiye taze meyve ve sebze gibi ürün gruplarında AB’ye açılımdan olumlu etkilenirken, bazı ürün gruplarında AB üreticileri avantaj sahibi olacaktır. Bu sürecin karşılıklı tavizler vererek iler-lediği unutulmamalı ve eğer AB paza-rında daha fazla mal ve hizmet satmak ve ticaretimizi geliştirmek istiyorsak, AB tarafında da karşılıklı açılımın sağ-lanması gerektiği dikkate alınmalıdır.

Dünya Ticaretinde Korumacılık Eğilimleri Gümrük Birliği Sürecini Nasıl Etkiler?

AB ile girmekte olduğumuz bu sü-reç karşılıklı olarak bir serbestleşme getirecek ve pazara erişim açısından iki tarafa da imkanlar sunacaktır. Rekabet gücünü geliştirebilen, daha fazla, kali-

teli ve uygun fiyatlarda üretebilen ve hizmet sunabilen bu sürecin kazananı olacaktır. Öte yandan, bir süredir, dün-ya ticaretinde korumacılık eğilimleri iyice su yüzüne çıkmıştır. Dünya Tica-ret Örgütü çerçevesindeki çok taraflı ticaret müzakereleri 2001’deki Doha Turu sonrasında çıkmaza girmiş ve dünya ticaretini çok taraflı eksende daha serbestleştirmek mümkün ola-mamıştır. Bunun sonucunda, AB ve ABD gibi dünya ticaretinin önde gelen aktörleri bölgesel ve ikili anlaşmalar yoluyla ticaret politikalarına yön ver-meyi seçmiş ve bu yöntemle dünya pazarlarındaki paylarını artırmayı he-deflemiştir. Ancak bu devrin de sonu gelmiş, özellikle Trans Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) müzakere-leri gerek ABD’de gerekse AB’de önemli tartışmalara neden olmuştur. Çevre standartlarından, GDO’lu ürün ticareti-ne, görsel işitsel pazarın açılmasında-ki hassasiyetlerden, anlaşmazlıkların çözümü mekanizmalarına kadar mü-zakerelerin pek çok unsuru üzerinde uzlaşma sağlanmasında zorluklar ve görüş ayrılıkları yaşanmıştır. Son ola-rak ise, ABD’de yeni Başkan Donald Trump Trans Pasifik Ortaklığı Anlaş-masını geri çekmiş, AB ile TTIP müza-kerelerini ise durdurmuştur. AB içinde de Ukrayna ve Kanada ile imzalanan STA’ların onay sürecinde sorunlar ya-şanmış, Ukrayna STA’sı Hollanda’da yapılan bir referandumda reddedilir-ken, Kanada STA’sına Valon Parlamen-tosunun getirdiği engelleme ancak son anda aşılabilmiştir.

Dünya genelinde korumacılık tren-dinin arkasında yatan nedenlere bak-tığımızda çevreci ve sosyal endişelerin yanında, yatırımların gelişmekte olan ülkelere kayması ve ucuz emeğe daya-nan sektörlerde özellikle Çin ve Hin-distan gibi Asya ülkelerinin giderek pazar paylarını artırmaları karşısında istihdam kaybı endişesi ve yerli sana-yinin yok olacağı endişeleri gelmek-

tedir. Ancak korumacı önlemlerle de özellikle gelişmiş ülkelerin pazarlarını korumalarının mümkün olmayacağı görülmektedir. Özellikle ABD ve AB gibi piyasalarda tüketici talebini kar-şılamak, üretimde kullanılan girdileri temin etmek, daha kaliteli ve uygun fi-yatlı ürünler sunabilmek ve sanayi içi ticarette üretim zincirlerinin bir par-çası olarak kalabilmek serbest ticaret politikalarının devamına bağlıdır. Bu sebeple ticaret anlaşmalarının müza-kere ve onay sürecinin daha tartışmalı ve zor geçeceği ve daha fazla zaman alacağı öngörülse de bu anlaşmalar-dan ve ticarette karşılıklı açılımlara gitmekten başka yol olmadığı da gö-rülmektedir.

Türkiye İçin Politika Tavsiyeleri

Tüm bu farklı yönlerini dikkate alarak gümrük birliğinin güncellenme süreci ile ilgili politika tavsiyelerinde bulunmak gerekirse aşağıdaki nokta-ları göz önünde bulundurmak bu zor süreçte yararlı olacaktır:1. Gümrük Birliği’nin güncellenme

süreci Türkiye ve AB ilişkilerinin önemli bir boyutunu oluşturmak-tadır. Dolayısıyla bu süreç, ilişki-lerin genel atmosferinden ve siyasi yönlerinden de bağımsız değildir. Güncellenme süreci ile ilgili mü-zakerelerin olumlu şekilde ilerle-yebilmesi için ilişkilerin genelinde güven ve diyalog ortamının hakim olması süreci kolaylaştıracak fak-

Müzakerelerin Türkiye’nin ve iş dünyası aktörlerinin faydasına olacak şekilde yürütülebilmesi için müzakere sürecinde kamu ve özel sektörün etkileşim için-de olması, mümkün olan en ileri düzeyde iş dünyasının ve temsil-ci kuruluşların sürece katılımının sağlanması büyük önem taşımak-tadır.

Gümrük birliğinde yaşanan sorun-ların çözümlenmesi ve karşılıklı liberalizasyonun tarım, hizmetler ve kamu alımlarını kapsayacak şekilde genişletilmesi süreci özel-likle iş dünyasını yakından ilgi-lendirmektedir.

Page 57: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 55

törlerin başında gelmektedir. Aksi takdirde, müzakere yapmak zor-laşacak ve uzlaşma güç olacaktır. Bunun yanında, tam üyelik hede-finden sapılmaması ve gümrük bir-liği sürecinin tam üyeliğe alternatif yeni bir modeli gündeme getirmesi riskine karşı uyanık olunması da üzerinde durulması gereken önem-li bir noktadır.

2. Gümrük Birliği’nde yaşanan sorun-ların çözümlenmesi ve karşılıklı liberalizasyonun tarım, hizmetler ve kamu alımlarını kapsayacak şe-kilde genişletilmesi süreci özellikle iş dünyasını yakından ilgilendir-mektedir. Taze meyve ve sebzeden, zeytinyağına, et ve süt ürünlerinde turizme, taşımacılıktan danışman-lık hizmetlerine kadar birbirinden çok farklı dinamiklere sahip olan bu sektörlerinden süreçten etki-lenme derece ve yönleri de farklı-dır. Müzakerelerin Türkiye’nin ve iş dünyası aktörlerinin faydasına olacak şekilde yürütülebilmesi için müzakere sürecinde kamu ve özel sektörün etkileşim içinde olması, mümkün olan en ileri düzeyde iş

dünyasının ve temsilci kuruluşla-rın sürece katılımının sağlanması büyük önem taşımaktadır.

3. AB ile 2017 yılında başlaması öngö-rülen gümrük birliğinin güncellen-mesi müzakerelerinde karşı tarafın deneyimli ve donanımlı bir müza-kere heyeti oluşturacağı açıktır. Bu açıdan Türkiye’nin de son derece ehil bir müzakere heyeti ile süreci yürüteceğinden emin olmakla bir-likte, AB’nin daha önce yürüttüğü benzer müzakereler ve anlaşmalar son derece yakından incelenmeli ve Türkiye’nin faydasını maksimi-ze etmeye yönelik bir strateji hazır-lanarak yürütülmelidir.

4. Gümrük Birliği’nin güncellenme sürecinde ele alınacak en kritik alanlardan birini tarım sektörü oluşturmaktadır. Türkiye taze mey-ve ve sebze gibi ürün gruplarında AB pazarında avantaj elde edebi-lecek konumdadır. Öte yandan, karşılaştırmalı üstünlüğe sahip ol-madığı bazı ürün gruplarında üre-timi azaltma ve bunları rekabetçi olduğu alanlara kaydırma gibi stra-tejiler belirlemelidir. Ayrıca veteri-nerlik ve bitki sağlığı gibi alanlarda AB norm ve standartlarına uyum da bu sürecin olmazsa olmaz ko-şullarındandır. Girdi maliyetlerinin

yüksekliği, arazi yapısının parçalı olması, sulama eksikliği gibi sorun-ların da süreç içinde ele alınması Türk tarımının süreçten fayda sağ-laması için üzerinde durulması ge-rek önemli hususları oluşturmakta-dır.

5. Son olarak, Gümrük Birliğinin Kıb-rıs konusunda çözüm çabaları ile de yakından ilgili olduğu hatırlan-malıdır. Türkiye’nin AB müzakere-lerinde gümrük birliği ile ilişkili gö-rülen 8 fasıl AB Konseyi’nin 2006 yılında aldığı karar ile askıya alın-mıştır. Bunun için gösterilen gerek-çe ise Türkiye’nin GKRY’den gelen gemi ve uçaklara liman ve havaa-lanlarını açmaması olmuştur. Bu durum gümrük birliğinde malların serbest dolaşımını kısıtlayan tarife dışı bir engel olarak değerlendiril-miş ve Türkiye’ye yaptırım uygu-lama kararı alınmıştır. Kıbrıs so-rununda yakın zamanda kalıcı ve adil bir çözümün sağlanamaması durumunda, Kıbrıs ile ilişkili me-selenin tekrar gündeme gelebile-ceği dikkate alınmalı ve bu hususta Türkiye’nin önündeki opsiyonların ne olabileceği değerlendirilmelidir.

Gümrük Birliğinin Kıbrıs konusun-da çözüm çabaları ile de yakından ilgili olduğu hatırlanmalıdır.

Gümrük Birliği’nin güncellenme sürecinde ele alınacak en kritik alanlardan birini tarım sektörü oluşturmaktadır.

Page 58: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201756

Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası (İNTES) Yönetim Kurulu Başkanı

Cel

al K

OLO

ĞLU

Dünyada Yeni Ticaret TrendleriYaşadığımız dünyada ülkeler ara-

sında kurulan iktisadi birleşmelerin sayısında artış olmuştur. Yirminci yüzyılın ortalarından itibaren bölgesel iktisadi birleşme hareketleri ile çok sayıda uluslararası ticari ve sosyal an-laşmalar dünya ticaretinin serbestleş-tirilmesi yolunda bir ilerleme olarak görülebilir.

Dünyada tüm ülkeler birbirlerine entegre olmaya başlamış olmasına rağmen serbest ticaret politikası ile onun karşıtı koruyucu ticaret kavram-ları tartışılmaya devam etmektedir.

Son dönemde dünyada küresel krizlerle birlikte hız kazanan koruma-cılık politikaları gündeme gelmiştir.

Dünya ekonomilerinin zayıflaması ve yüksek büyüme oranlarının yakala-namaması korumacı politikaların be-lirginleşmesine neden olmakta ve hat-ta gelişmiş ülkelerde yaygınlaşması endişesini doğurmaktadır. Zira 2007 yılında yaşanan küresel krizin ardın-dan on yıl geçti. Ancak günümüzde küresel büyüme zayıf ve kırılgan gö-rünümünü hala sürdürmektedir. Dün-ya küresel ekonomisi halen istikrarlı bir görünüme kavuşamamış, büyüme eğilimleri ve beklentileri uzun dönem

ortalamaların altında kalmıştır. Öte yandan ülkelerin milli gelirlerinin azalması ile alt ve üst yapı inşaat har-camaları 2015 yılında sınırlı düzeyde olmuştur. ABD’de inşaat harcamaları-nın artmasına karşılık, AB, Rusya ve Körfez ülkelerinde inşaat harcamaları azalmıştır.

Talep seviyesinin yavaş geliştiği Dünya genelinde, istihdam yarat-mada zayıf bir seyir izlenmektedir. Avrupa’da seçim süreçleri, AB ülke-lerinin birlikten ayrılma yönündeki eğilimler ve özellikle İngiltere’nin bek-lentilerin aksine referandum sonuçla-rının AB’den ayrılma yönünde oluşu dünya ekonomilerinde belirsizliği artırmaktadır. Söz konusu gelişmeler neticesinde dünya ekonomisinin 2016 yılında %3,1 oranında büyümüş olup, 2017 yılında ise %3,4 oranında büyü-yeceği tahmin edilmektedir.

Dünyanın gelişmiş ülkelerinde de büyüme oranları potansiyelinin altın-dadır. Ülkeler tarafından uygulanan politikalar ekonomi canlandırmakta yetersiz kalmaktadır. 2015 yılında %2,6 oranında büyüyen ABD ekono-misi diğer gelişmiş ekonomilerden olumlu ayrışabilse de 2016 yılında

%1,6 oranında büyüme performansı sergilemiştir.

Ekonomideki yavaşlama dolayı-sıyla özellikle işsizlik seviyelerindeki yükselme, gelir dağılımındaki eşitsiz-likler dolayısıyla Dünyada geleneksel yaklaşımlar sorgulanmaya başlanmış-tır. Sürdürebilir büyüme için koruma-cılık politikaları tartışılmakta, ülkeler buna göre önlemler almaktadırlar.

Özellikle son dönemde ABD tara-fından yürütülen yerli yatırımcıları koruyan, ithalatı ve yurt dışı yatırım-ları kısıtlayan, ülke içi yatırımlara ge-tirilen teşviklerle ayrıcalıklar tanıyan popülist politikaların tüm dünyaya yayılması endişe vericidir.

ABD’nin bu politikaları Çin’in eko-nomisini etkileyeceği, Asya-Pasifik bölgesinin ekonomik görünümü üze-rinde aşağı yönlü riskler oluşabileceği ve bölgedeki ülkelerin olumsuzlukla-

Dünya ekonomilerinin zayıflama-sı ve yüksek büyüme oranlarının yakalanamaması korumacı poli-tikaların belirginleşmesine neden olmakta ve hatta gelişmiş ülkeler-de yaygınlaşması endişesini do-ğurmaktadır.

Page 59: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 57

rından tüm dünya ekonomilerinin de etkilenme riski bulunmaktadır. Kısa vadede ekonomilerin içsel gelişimini destekleyecek ve karşılaştırmalı üs-tünlük sağlayacak bu politikalar uzun vadede küresel ekonomilerde yavaş-lamaya neden olabilecektir. Çok sayı-daki ülke, aynı zamanda bu tür poli-tikaları uygularsa bu çabalar birbirini etkisizleştirebilir ve başlangıçta sağla-dığı faydalar sınırlı kalabilir. Rekabeti engellediği için tüketiciler daha düşük kalitede mallara daha yüksek fiyatlar-la erişebilirler.

Korumacılık politikalarının ise ül-kemiz ekonomisini ve gelişmekte olan ülkeleri etkilemesi de kaçınılmadır. Türkiye dünyanın gelişmiş ekonomi-leri arasında girmek için stratejiler belirlemiştir. Bu stratejilerinden bi-risi de 2023 yılında 500 milyar dolar ihracata ulaşarak, Türkiye’nin dünya ihracatından aldığı payın % 1,5’e yük-seltilmesidir.

Bu bağlamda dış ticarette dış pa-zarlara serbest erişim rakiplerle eşit şartlarda rekabet etmek hedeflere ulaşmak açısından büyük önem arz et-mektedir. 2023 vizyonuna ulaşılması bakımından bu engelleri kaldırıcı ted-birler alınmalıdır.

Dış ticaretimizin en önemli kalem-lerinden birisi de yurt dışı müteah-hitlik hizmetleridir. Yurt dışı müteah-hitlik hizmetlerinin ülkeye sağladığı katma değer, dış ticarete katkı ve istih-dam kapasitesi ile ülke ekonomisinde önemli bir konuma sahiptir. Firmala-rımız inşa ettikleri barajlar, metrolar,

köprüler, endüstriyel projeler ve pres-tij konut projeleri ile dış ticaretimizde en rekabetçi sektörler arasında yer al-maktadır.

Üstlendiğimiz her ülkedeki işimiz referansımız olmuş, proje sayımız art-mış, ortama proje bedeli sürekli büyü-müştür. Sektör, kalite, yenilikçilik ve nitelikli iş gücü anlayışı, risk alabilme kabiliyeti, girişimcilik ile uluslarara-sı arenada aranan bir marka olmuş, rekabet gücümüzün temel dayanağı olmayı başarmıştır. Öte yandan ulus-lararası inşaat sektörü dergisi ENR’nin bu yılki listesinde de Türk müteahhit-leri son dokuz yılda olduğu gibi dün-yada Çin’den sonra ikinci sırada yer almaya devam etmiştir.

Türk müteahhitlik hizmetlerinin serüveni 1972’lı yıllarda Libya ile baş-lamıştır. Ülkede yaşanan siyasi krize kadar Libya Türk müteahhitlerinin en önemli pazarları arasında yer al-mıştır. Orta Doğu, Körfez Coğrafya-sı, Kuzey Afrika, Rusya ve Orta Asya yine müteahhitlerimizin pazarlarını genişlettiği ülkeler arasında bulun-maktadır. Sektör temsilcilerimiz yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinde ter-cih edilen aktörler haline gelmiştir. Ancak klasik pazarlarımızdaki siyasi istikrarsızlık nedeniyle yurt dışı mü-teahhitlik hizmetlerinde son yıllara göre üstlenilen projelerde azalma ol-muştur. Söz konusu ülkelerin ekono-milerindeki zayıflama, özellikle petrol ihraç eden ülkelerin gelirlerindeki dü-şüş olmuş, 2016 yılında 11 milyar do-lar değerinde iş üstlenilmiştir.

Yurt dışı müteahhitlik hizmetleri-nin gerilemesinde ekonomik ve siyasi sebeplerin ötesinde müteahhitlik fir-malarımızın bir de iş üstlenilen ülke-lerde yerli firmaların yabancı firmalar karşısında korunmasına yönelik aldık-ları tedbirler bulunmaktadır.

Ekonomi Bakanlığımız bu konuda 2015 yılında son derece değerli bir

çalışma yapmıştır. Bakanlığın yaptığı araştırmaya göre ülkelerde kısıtlama-cı politikalar dış ticaretimizi olum-suz yönde etkilemektedir. Bu konuda Bakanlığımız karşılaşılan sorunların ortadan kaldırılmasına yönelik giri-şimlerde bulunmaktadır, bu konuda öncelikle sorunların tespitine yönelik çalışmalar yürütülmüştür.

Yurt dışında çalışan müteahhit-lerimizin iş üstlenmelerine yönelik karşılaştıkları kısıtlamalar arasında bazı ülkelerde yerel ortak ile çalışma zorunluluğu bulunmaktadır.

Örneğin Mısır’da istihdam konu-sunda problemler yaşanmakta, bir işçi için 10 yerli personel istihdamı zorun-lu tutulmaktadır.

Yurt dışında zaten rekabet nedeniy-le düşük kâr marjları ile çalışmak du-rumunda kalan firmalarımız, ekono-mik nedenlere bir de son dönemde var olan korumacılık önlemleri eklenince pazarlara açılmakta hareket alanları kısıtlanmaktadır.

Dünya sürekli olarak bir değişim içerisindeyken, dünya ticaretinin ne yönde olacağını bizlerle zaman gös-terecek. Ancak bir yandan var olan pazarlarımızı geliştirmek adına dış ti-caret potansiyelimizin yüksek olduğu ülkeler ile ikili anlaşmalar yapılması ve ikili ilişkilerin olumlu seyri önem-lidir.

Ekonomilerin dinamik yapısı, kali-teli üretim, refah ve ülkeler arasındaki olumlu ilişkiler için serbest ticaretin daha doğru bir yol olduğunu düşünü-yorum.

Yurt dışı müteahhitlik hizmetle-rinin gerilemesinde ekonomik ve siyasi sebeplerin ötesinde müte-ahhitlik firmalarımızın bir de iş üstlenilen ülkelerde yerli firmala-rın yabancı firmalar karşısında korunmasına yönelik aldıkları tedbirler bulunmaktadır.

Yurt dışında zaten rekabet nede-niyle düşük kâr marjları ile çalış-mak durumunda kalan firmala-rımız, ekonomik nedenlere bir de son dönemde var olan korumacı-lık önlemleri eklenince pazarlara açılmakta hareket alanları kısıt-lanmaktadır.

Page 60: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201758

Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası (TTSİS)Yönetim Kurulu Başkanı

Muh

arre

m K

AYH

AN

Tekstil Sanayiinin Rekabet Gücü GözetilmeliDünyadaki yeni korumacılık po-

litikaları sektörünüzü halen nasıl etkilemektedir? Gelecek açısından tahminleriniz nelerdir?

Küreselleşme ve finansal liberizas-yondan kaynaklanan bugünkü mem-nuniyetsizlik ortamı, özellikle geliş-miş ülkelerde daha korumacı siyasi yönetimlerin desteklenmesine sebep olmaktadır. Tüm bu etkenler ile batı ülkelerinde ticari engeller ve ekono-mik izolasyon giderek artmaktadır.

Günümüzde Avrupa Birliği’nin im-zaladığı Serbest Ticaret Anlaşmaları (STA) hızla artmaktadır. ABD’nin NAF-TA ülkeleri ve bizim QIZ sistemi diye adlandırdığımız, İsrail ile yapmış oldu-ğu STA’lar uzun bir süredir yürürlük-tedir. Ancak bu durum, AB ve ABD’nin sanayicileri tarafından yoğun bir şekil-de eleştirilmektedir. Hatta bu durum, ABD’de seçiminin belirleyici bir faktö-rü olmuştur. Seçilen Başkan Trump, Çin ve Meksika’ya %45 gümrük vergi-si uygulayacağını belirtmiştir. Ayrıca Trans-Pasifik Ortaklığı’ndan (TPP) geri

çekilmeyi, 1994’ten beri yürürlükte olan NAFTA ülkeleri ile Serbest Ticaret Anlaşması’nı da rafa kaldırmayı planla-maktadır. AB ile müzakere edilen Tran-satlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması’na (TTIP) da karşı çıkmakta-dır. Bunun yanı sıra Amerikalıların ima-lat sanayisine geri döndürülmesi konu-sunda, dünyanın en başarılı ve yaratıcı şirket liderleri ile sürekli bilgi alışverişi içerisinde olmayı planlamaktadır.

Bizim sektörümüzün en önemli pazarı AB, 2007-2008 krizinden çok etkilenmiştir. Özellikle imalat sanayisi daralan, öte yandan hizmet sektörüne ağırlık veren İspanya, İtalya, Portekiz ve Yunanistan gibi ülkelerin kriz son-rası daha kırılgan bir ekonomiye sa-hip oldukları ortaya çıkmıştır. Krizden kurtulmak için bu ülkelere AB tarafın-dan kapsamlı bir mali yardım progra-mı düzenlenmesi zorunlu olmuştur. Ancak diğer taraftan imalat sanayin-den asla vazgeçmeyen Almanya, bu krizden aynı şekilde etkilenmemiştir.

Almanya’yı örnek alan diğer AB

ülkeleri strateji değişikliği yaparak ye-niden sanayileşmede çözümü bulmuş-tur. Yeniden sanayileşme için atılan adımlar öncelikle müteşebbislerden gelmiştir. Her platformda AB’deki si-yasi otoritelere bu konu üzerinde ive-di tedbirler alınması ve sanayicilere pozitif ayrımcılık yapılması çağrısında bulunulmuştur. Geçtiğimiz ay Sendi-kamızın üyesi olduğu Euratex’in de içinde yer alan 92 Sanayi Birliği, Avru-pa Komisyonuna sunmak için ortak bir bildirgeye imza atmıştır.

Görüldüğü gibi gelişmiş ülkelerde sanayileşmeye yönelik ciddi bir poli-tika değişikliği söz konusudur. Elbette

Küreselleşme ve finansal liberi-zasyondan kaynaklanan bugünkü memnuniyetsizlik ortamı, özellik-le gelişmiş ülkelerde daha koru-macı siyasi yönetimlerin destek-lenmesine sebep olmaktadır. Tüm bu etkenler ile batı ülkelerinde ticari engeller ve ekonomik izolas-yon giderek artmaktadır.

Page 61: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 59

bu yönelimi teşvik etmek için ticari engeller ve ekonomik izolasyonların da genişlemesi olasıdır.

Diğer yandan DTÖ’ye göre hızla ge-lişmeye devam eden Çin, Hindistan, Bangladeş, Vietnam gibi uzak doğu ülkeleri kendi sanayilerini muhafaza etmek için hem anti-damping hem de korunma önlemlerini arttırıyorlar.

1996-2016 yılları arasında Dünya Ticaret Örgütü’nün yayınladığı anti-damping ve korunma önlemleri sayısı incelendiğinde çarpıcı sonuçlarla kar-şılaşıyoruz. DTÖ üyesi 50 ülke toplam-da 3300 aşkın anti-damping önlemi yapmış. 34 ülke ise yaklaşık 150 ko-runma önlemi uygulamış. Son 20 yıl-da Anti-damping önlemleri uygulayan ülkelerin başında Hindistan, ABD, AB gelmektedir. Bu ülkeler yaklaşık 600 ila 300 arasında anti-damping uygula-ması yapmaktadır. Türkiye de ise 174 adet anti-damping soruşturması açıl-mıştır. Korunma önlemleri açısından ise ülkemiz uyguladığı 15 adet önlemi ile Hindistan ve Endonezya’nın ardın-dan dünyada üçüncü sıradadır.

Türkiye’nin, korunma önlemleri ve anti-damping uygulamalarında ilk sı-ralarda yer alması, popülist politikalar

güden veya bunları ticari silah olarak kullanan diğer ülkelerden daha farklı nedenlere dayanmaktadır. Öncelikle ülkemizde halihazırda faaliyetleri de-vam eden sanayilerimizin haksız reka-betten korunması amacıyla devletimiz ek vergileri yürürlüğe koymuştur. DTÖ ve AB kurallarına uygun bir şekilde gerçekleşen bu uygulama ilk olarak en fazla dış ticaret fazlası veren sanayimi-zi korumak için başlatılmıştır. Görülen fayda üzerine devletimiz bir çok sektö-re bu uygulamayı getirmiştir.

İlave gümrük vergisi ile sektörü-müz Türk sanayisine ve ekonomisine ciddi katkılarda bulunmuştur. Bu uy-gulama ile imalat sanayi içinde yapı-lan yatırımlar %7’den %20’ye çıkmış-tır. 2012-2016 yılları arasında imalat sanayinin toplam yatırım teşvikleri içerisinde aldığı pay %15,1 değerinde-dir ve bu teşviklerle yaratılan istihdam da %38,2 ile rekor bir orana sahiptir.

Ayrıca, alınmış ek vergi kararına tabi tekstil ürünleri ithalatından hazi-neye 4,1 milyar dolar gelir sağlanmış, bu uygulama sonrası gerçekleşen is-tihdam artışıyla gelir vergisi ve sigorta primlerinin toplamı 3,3 milyar TL’ye ulaşmıştır.

Ülkelerin kendi sanayilerini koru-mak için küresel rekabeti uygun koşul-larda bir takım tedbirler alması gayet doğaldır. Ülkemizdeki tekstil ve hazır giyim sanayii üretim kalitesi, tasarım gücü, pazara yakınlık, yetişmiş insan kaynağı ile küresel rekabette içinde bulunduğu sektörün en önemli oyun-culardan biridir.

Ekonomi yönetimi ve sektördeki işletmeler hangi stratejileri izleme-li?

Günümüzde Tekstil ve Hazır Giyim Sanayimiz, Çin, Hindistan, Bangladeş, Vietnam gibi ülkelerin ucuz üretim maliyetleriyle yoğun bir mücadele ve-rerek dünya pazarlarında söz sahibi ol-maya çalışıyor. Öte yandan yüksek ya-tırım bütçeleriyle, Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve üretimde ileri teknolojiler kullanan gelişmiş ülkelerin üretim ka-litesini yakalamaya gayret gösteriyor.

Bu zorlu rekabet ortamında, ülke-mize en büyük dış ticaret fazlası sağ-layan, katma değer yaratan, istihdam dostu sektörümüzün devletimizden iki ana beklentisi var. Bunlardan ilki, kurulu sanayimizin rekabet gücünü muhafaza edecek politikaların gözetil-mesi; ikincisi de yeni ihracat pazarla-rının açılmasını sağlayacak stratejileri geliştirip, eskilerini muhafaza edecek desteklerin sağlanmasıdır. Türkiye’nin dünyada en fazla söz sahibi olduğu Tekstil ve Hazır Giyim Sanayii, gerçek-leştirdiği dış ticaret fazlası, yarattığı katma değer, yüksek istihdam potansi-yeli ile ülkemize sağladığı katkı bakı-

Yoğun rekabet ortamında ülke-mizi ve sektörümüzü ilgilendiren en önemli konuların başında, iş gücü maliyetlerinin iyileştirmesi geliyor. Sadece uzak doğu değil AB’ye yeni üye olan devletlerdeki düşük asgari ücret uygulaması da Türkiye için önemli bir dezavantaj teşkil ediyor.

Page 62: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201760

mından birinci sıradadır. Ülkemiz için hayati öneme haiz bu ekonomik kriter-lerde en yüksek performansı gösteren sektörümüzün devletimiz tarafından stratejik sektör tanımıyla değerlendir-mesi gerektiğine inanıyoruz.

Yoğun rekabet ortamında ülkemizi ve sektörümüzü ilgilendiren en önem-li konuların başında, iş gücü maliyet-lerinin iyileştirmesi geliyor. Sadece uzak doğu değil AB’ye yeni üye olan devletlerdeki düşük asgari ücret uygu-laması da Türkiye için önemli bir deza-vantaj teşkil ediyor. Eurostat’ın asgari ücret istatistiklerine göre 2017 yılında Türkiye 479 Euro aylık ücretle Po-lonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Romanya ve Bulgaristan dahil olmak üzere bir çok Doğu ve Orta Avrupa ül-kesinden daha yüksek asgari ücret uy-gulaması olduğu görülmektedir.

Küresel pazarlarda tekstil ve hazır giyim sanayisinde iş gücü maliyetle-rine baktığımızda ise Çin, Hindistan, Pakistan, Bangladeş, Vietnam, Fas, Tunus, Endonezya gibi ülkelerin iş-gücü maliyetlerinin çok daha aşağıda olduğunu görüyoruz. 2016 yılında ya-pılan %30’luk asgari ücret artışı ve sa-nayicilerimize bir yük haline gelen kı-dem tazminatı konuları hâlihazırda iş gücü maliyetlerini etkileyen konular-dır. Dolayısıyla bu ülkeler ile maliyet rekabeti yapmak neredeyse imkansız hale geldi. Beklentimiz, bizim de dahil olduğumuz sanayi sektöründe yer alan kuruluşlara bu konuda pozitif ayrımcı-lık yapılmasıdır.

Sektörümüzün pazarlardaki reka-betini sürdürebilmesi için haksız reka-beti önleyici ek vergilerin uygulamaya konması son derece büyük bir fayda sağlamıştır. Ancak ek vergiyi aşmak üzere yapılan trafik sapmalarına karşı denetimlerin mutlaka sürdürülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu konu-ya ilişkin önemli bir hususu gözden kaçırmamamız lazım. Sektörümüzde bazı mal gruplarında yapılan dönü-şüm (transformation) işlemlerinin tanımına bağlı bir takım problemler yaşanmaktadır. Herhangi bir suiisti-male yer vermeden ithal edilen ve ar-dından dönüşümü yapılan ürünlerin ihracatında, GTP numarası yüzünden yaşanan sorunların çözümlerini sağ-lamamız gerekmektedir. Bu önemli detay için sanayicilerimizin ve ilgili bakanlıklarımızın karşılıklı görüş alış-verişi içerisinde bulunması gerektiği düşüncesindeyiz.

Devletimiz korunma önlemleri ile ithalat yoluyla yapılan haksız rekabe-ti önlemeye çalışırken, bir taraftan da sağladığı çeşitli teşviklerle sanayicile-rimizin üretimlerini devam etmesini sağlamaya çalışıyor. Son dönemde sıkça anılan desteklerden biri olan bölgesel teşvikler de bunlardan biri-sidir. Takip ettiğimiz kadarıyla bu teş-viklere sektörümüzün gösterdiği ilgi çok yoğun olmadı. Bunun en önemli nedenlerinden biri, yüksek kaliteli mal üretme yetisine sahip, yıllardır fabrikalarımızda istihdam sağladığı-mız eğitimli iş gücünden vazgeçmenin zorluğudur. Özellikle bu durum Tekstil Sanayisi için geçerlidir. 2017 yılı başın-da yürürlüğe giren 23 il için geliştirilen Cazibe Merkezleri Programı, umarım daha başarılı olur. Kanaatimce tekstil ve hazır giyim sektörü, ekonomimize sürdürülebilir faydayı yerinde teşvik sistemiyle daha fazla sağlayacaktır.

Tekstil ve Hazır Giyim Sanayimiz ihracatçıları uzun yıllardan beri, başa-

rılarının birikimi ile mevcut pazarları-nı koruma ve buna yenilerini ekleme becerisi göstermektedir. AB ekonomi-sinin daraldığı bir dönemde, sektö-rümüzde ihracatçılarımız yoğun bir şekilde yeni Pazar arayışına girmiştir. Güney Amerika, Afrika’nın çeşitli böl-geleri giderek daha fazla dikkat çek-mektedir.

Bunların içerisinde hiçbir şekilde göz ardı edemeyeceğimiz bir de ABD pazarı bulunmaktadır. 111 milyar do-larlık ithalatı ile Dünyanın tekstil ve hazır giyimdeki ikinci en büyük pazarı ABD’ye Türkiye ihracatı yüzde 1’in al-tındadır. Yüksek vergilerle korunan ABD pazarına girmek için farklı yön-temler söz konusu olabilir.

Bunlardan bir tanesi uzun zaman-dır dile getirdiğimiz, ABD’ye yapılan ihracatta gümrük vergilerinin sıfırlan-dığı QIZ (Nitelikli Sanayi Bölgeleri) sistemidir. İsrail ile imzaladığı STA sonucunda ortaya çıkan bir sistem-dir. Bugüne kadar Ürdün ve Mısır’da kurulan Nitelikli Sanayi Bölgelerinde belirli koşullar altında üretilen ürün-ler ABD’ye gümrük vergisi ve kota olmaksızın serbest bir şekilde ihraç edilebilmektedir. Şayet QIZ sisteminde uzlaşabilirsek, tekstil ve hazır giyim sektörünün ABD’ye ihracatı 5 yıl için-de 5 milyar dolara kadar çıkacaktır.

İlk dönemlerinde ülkemiz ihracat-çısı için önemli bir destek sağlayan AB-Türkiye Gümrük Birliği Anlaşması, son yıllarda birliğin birçok ülkeyle yaptığı STA’lar nedeniyle vasfını yitirmiştir. Gümrük Birliğinin ülkemiz lehine tek-rar işlerliğini kazandırmak için mutla-ka modernizasyonu şart olmuştur.

Son olarak, yararına inandığım desteklerden Turquality’nin herhangi bir dönem kısıtlaması olmadan başa-rılı ihracatçılarımıza tahsisine devam edilmesinde büyük fayda gördüğümü belirtmek isterim.

İlk dönemlerinde ülkemiz ihra-catçısı için önemli bir destek sağ-layan AB-Türkiye Gümrük Birliği Anlaşması, son yıllarda birliğin birçok ülkeyle yaptığı STA’lar ne-deniyle vasfını yitirmiştir. Gümrük Birliğinin ülkemiz lehine tekrar iş-lerliğini kazandırmak için mutla-ka modernizasyonu şart olmuştur.

Page 63: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 61

Bilkent ÜniversitesiEkonomi Bölümü

Prof

. Dr.

Sübi

dey

TOG

AN

Dünyada Artan Korumacılık Eğilimleri: Nedenleri ve Sonuçları

Donald Trump göreve başlar baş-lamaz, seçim kampanyasında söy-lediklerini yerine getirmeye başla-dı. Trump, seçim kampanyasında vadettiği üzere, Asya-Pasifik bölge-sinde toplam 12 ülkenin dahil olduğu Trans-Pasifik Ortaklığı (TPP) anlaş-masından ABD’nin çekilmesi için baş-kanlık emrini Başkanlık törenindeki konuşmasından iki gün sonra imza-ladı.  Trump ayrıca Meksika sınırına yapılması planlanan sınır duvarı pro-jesini hayata geçireceğini ilan etti, ve duvarın masrafını Meksika’dan ithal edilecek mallara konulacak % 20 oranındaki gümrük vergisi ile kar-şılayacağını belirtti. Trump bu arada Kanada, Meksika ve ABD arasında 1993 yılında imzalan Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşmasını (NAF-TA) yeniden müzakere edeceğini, değiştireceğini ve bu mümkün olmaz ise Anlaşmadan çekilebileceğini ilan etti. Amerikan firmalarını Amerikan işgücünü kullanmaya mecbur etmek için Trump üretimi yurt dışına taşıyıp

ABD’ye ihracat yapan ABD firmaları-na yüksek ithalat vergisi uygulamak istediğini belirtti. Trump’ın Avrupa Birliği ile müzakereleri sürdürülen Trans-Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) görüşmelerini de askıya alması bekleniyor. Diğer ta-raftan Çin ile dış ticarette avantaj-lı duruma geçmek için Çin’in “kur manipülasyonu” yaparak haksız reka-bet yarattığını ileri süren Trump Çin’in avantajlı duruma geçişini engelleye-cek önlemler alacağını da açıkladı. Bu tedbirlere ek olarak ABD’nin daha önceki dönemlerde gerçekleştirdiği ABD-Kore benzeri serbest ticaret anlaşmalarını yeniden müzakereye açacağını ve bu anlaşmaların kuralla-rını yeniden düzenleyeceğini söyleyen Trump Dünya İklim Değişikliği Sözleşmesi’nin üretim süreçlerine getireceği sınırlamaları ve kısıtlamala-rı da uygulamayacağını açıkladı.1

ABD’nin korumacı politikalara yö-nelmesinin arkasında ABD’de istih-damı koruma arzusu yatıyor. Küresel-

leşmenin ABD toplumu için yarardan çok zarar getirdiğini düşünen Trump ve taraftarlarına göre ABD-Çin, ABD-Meksika, ve ABD-Almanya mal ve hiz-met ticaretinde görülen ticaret açıkları gümrük vergilerinin yükseltilmesi su-retiyle kapatılmalı ve ABD şirketleri-nin dış yatırımları sınırlanmalıdır. Ti-caret politikasında öncelik Amerikan

ABD’nin korumacı politikalara yönelmesinin arkasında ABD’de istihdamı koruma arzusu yatıyor. Küreselleşmenin ABD toplumu için yarardan çok zarar getirdiği-ni düşünen Trump ve taraftarları-na göre ABD-Çin, ABD-Meksika, ve ABD-Almanya mal ve hizmet ti-caretinde görülen ticaret açıkları gümrük vergilerinin yükseltilmesi suretiyle kapatılmalı, ve ABD şir-ketlerinin dış yatırımları sınır-lanmalıdır. Ticaret politikasında öncelik Amerikan menfaatlerini koruyan politikalara verilmelidir.

Page 64: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201762

menfaatlerini koruyan politikalara verilmelidir. Dış ticaret, küreselleş-meden olumsuz etkilenmiş olan Ame-rikan işçileri ve Amerikan ailelerinin menfaatlerini koruyacak şekilde ko-rumacı politikalar ile yeniden düzen-lenmelidir. Böylece dış ticaretten sağ-lanacak olan yararlar toplumda adil olarak dağıtılabilecekir. Ancak bir çok iktisatçı korumacılığın uzun vadede işe yaramayacağını düşünmekte. Ric-hard Baldwin ‘The Great Convergence: Information, Technology and the New Globalization’ kitabında şirketlerin uy-gulanacak olan politikalar nedeniyle istihdam yaratmaya zorlanmaları du-rumunda eninde sonunda uluslararası rakipleri karşısında kaybedeceklerini belirtiyor. Uzun dönemde korumacı politikaların bu politikaları uygulayan ülkelere zarar vermesi Baldwin’e göre

kaçınılmazdır.2 Bu hususu örnekler çerçevesinde açıklayabilmek için ko-rumacılığın yoğun olarak uygulandığı iki dünya savaşı arasındaki döneme bakmanın yararlı olacağını düşünüyo-rum.

On dokuzuncu yüzyılın sonları ile yirminci yüzyılın başlarında uygula-nan liberal ekonomik düzen birinci dünya savaşının başlamasıyla bozuldu ve ülkeler hızla korumacı önlemler al-maya başladılar. Savaşın başlaması ile İngiltere dış ticareti kontrol altına aldı. Devlet hem ithalatın niteliğini hem de sevkiyat kapasitesinin tahsisini belirlemekteydi. Bu dönemde devlet demir çelik ve gemi inşaatı gibi savaş sanayilerin üretim kapasitelerinin artması için üstün çaba gösterdi. An-cak, savaştan sonra İngiliz ağır sanayii

kendisini aşırı kapasite içinde buldu, talep ise bu sektörlerde azalmıştı. Ben-zer durum Almanya için de geçerliydi. Savaştan sonra hem İngiltere’de hem de Almanya’da gemi inşaat, demir ve çelikte sanayinin yeniden yapılandırıl-masını gerektiren aşırı kapasite söz ko-nusu idi. Sanayinin yeniden yapılan-dırılması ise bu sanayilerde çok sayıda fabrikanın kapanması demekti. Sonuç işsizlik olurdu. Aşırı kapasitenin ve işsizliğin yarattığı sorunlardan kaçın-mak için ilgili üreticiler hükümetten daha fazla koruma istediler. Sonunda bu ülkelerde korumacılık arttı.

1915 İngiliz McKenna Vergisi, geç-mişin üzerine bir sünger çekti. Lüks malların ithalatını yüzde 33 vergiye bağladı, fakat devlet yerli mallara tü-ketim vergisi uygulamadı. Önlem ta-

Page 65: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 63

mamen korumacı idi. Burada önemli olan, durumun savaştan sonra da de-ğişmemesi idi. Savaşın sona ermesi korumacılığın sona ermesi anlamında değildi. 1919 yılında çıkarılan İngiliz Kilit Sanayiler Yasası, savunma sana-yini koruma altına alırken 1921 yılında çıkan Sanayileri Koruma Yasası çeşitli sektörlerde sanayii koruyordu. Ayrıca İngiltere 1921 yılında anti damping yasasını kabul etti. Fransa’da en düşük ve en yüksek gümrük vergisi oranları savaş öncesi döneme kıyasla dört kat arttı. Savaş sırasında getirilen miktar kısıtlamaları kaldırılmadı, ithal izni uygulaması ise yaygınlaştı. Parasal kı-sıtlamalar getirildi ve ticaret bariyerle-ri yükseltildi. Ayrıca 1920-21 dönemin-de yaşanan ekonomik durgunluk daha fazla korumacılığa yol açtı. 1922 yılın-da yapılan Cenova Konferansı miktar kısıtlamalarının yavaş yavaş kaldırıla-rak yerine gümrük vergilerinin konma-sı ve dış ticarette ayrımcılık yapmama ilkesine uyulması çağrısında bulundu. Fakat konferans tam bir hayal kırıklığı oldu ve bir sonuç elde edilemedi. Kon-feransta geliştirilen önerilerin aksine ticari engeller hızla arttı ve dünyada ayrımcılık yaygınlaştı.

Birinci Dünya Savaşı sırasında ta-rımsal üretim Avrupa dışında önemli oranlarda artarken Avrupa’da azalmış-tı. Savaş sonrasında Avrupa’da tarım malları fiyatlarının yükselmesi ile üre-ticiler tarımsal üretimlerini artırdılar. Dolayısıyla 1920’lerde tarım ürünle-rinde arz fazlası yaşanmaya başladı, bu da tarım malları fiyatlarının düş-mesine neden oldu. Avrupalı ve ABD’li üreticiler tarım ürünlerinde dünya fi-yatlarının düşük olmasının sıkıntısını çekmeye başladılar. Çiftçiler her yerde hükümetleri harekete geçirerek ülke-lerinde korumacılığın artmasını sağ-ladılar. ABD, 1921 yılında Acil Durum Kanununu, 1922 yılında ise Fordney-McCumber Gümrük Verisi Kanununu kabul etti ve bu kanunlarla gümrük

vergi oranlarını önemli miktarlarda arttırdı.

1929 yılında başlayan Büyük Buhran’la birlikte ABD’de nominal gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) 1929-1932 yılları arasında yüzde 50’den fazla düşerken reel GSYH ise yüzde 30-40 oranında azaldı. İşsizlik ABD’de 1929 yılında yüzde 3 iken 1932 yılında yüzde 24’e, Almanya’da 1929 yılında yüzde 5,9 iken 1932 yılında yüzde 17’e çıktı. Benzer durum İngiltere için de geçerli idi. Reel gelirlerin düşmesi ve dış ticarette gerçekleşen durgunluk ile hammadde talebi azaldı. Bu da ham madde ihraç eden ülkelerin ihracat gelirlerini hem de onların GSYH’larını azalttı. Deflasyon, dış borcu olan ül-keler için faiz oranlarının artması ve sanayileşmiş ülkelerden sağlanan ser-maye girişinin azalması, hatta sermaye hareketlerinin sermaye çıkışına dön-mesi demekti. Sonuç, aşırı değer kaybı ve ithalatın gümrük vergileri ve miktar kısıtlamaları yoluyla sınırlandırılması oldu. Ülkeler borçlarını ödeyememe-ye başladılar. Brezilya, Şili, Uruguay, Arjantin, Japonya ve Meksika’da döviz kontrolleri getirildi. Çoklu döviz kurla-rı uygulaması başlatıldı. 1932 yılında İngiltere gümrük vergilerini yüzde 10 artırdı. Hitler 1933 yılında iktidara gel-di ve dış ticarette miktar kısıtlamaları-nı getirdi. Ayrıca Hitler, liberal dış ti-caretin temel ilkelerinden olan en çok kayırılan ülke ilkesini tamamen terk etti. Diğer taraftan Fransa’da da koru-macılık 1930’lu yıllarda yaygınlaştı.

Büyük buhran döneminde tarım ürünlerinde fiyatlar ABD’de hızla düş-mekte idi. 1929 yazından fiyatların dibe vurduğu 1932 yılının başlarına kadar pamuk fiyatları paunt başına 18 sentten 6 sente, buğday fiyatları kile (buşel) başına 1,50 dolardan 49 sen-te düştü. Tarım sektöründe üreticiler krizden ağır darbe aldılar. Deflasyon, borçluları tüketim ve yatırımı azaltma-ya itti, böylece fiyatlar daha da düştü.

1920’li senelerde tarım sektöründe üreticiler bankalardan borç alarak ya-tırımlar gerçekleştirmişlerdi Çiftçile-rin gelirleri azalırken bankalara olan borçları ise nominal olarak değişme-mekteydi. Bu durumda çok fazla çiftçi iflas ederek bankalara olan borcunu ödeyemeyecek duruma düştü. Çiftçi-lere borç veren bankalar gitgide daha fazla sıkıntıya girdiler. Bir çok banka, borçların geri ödenmeyeceğini anla-dıklarında, iflas etmek durumda kal-dılar.

ABD, ekonominin kötü gitmesine tepki olarak içe dönük politikalar uy-gulamaya başladı. Bu tepkilerin ilki dış ticarette korumacılığın artması oldu. Kongre, tarım sektöründe korumacılı-ğı arttırmak için Smoot-Hawley Güm-rük Vergileri Yasası üzerinde kapsamlı bir şekilde çalıştı ve yasa ABD’nin dış ticaret ortakları ile Amerikalı iktisatçı-ların itirazlarına rağmen 1930 yılında Kongre tarafından kabul edildi. Yasa ABD’de ticaret bariyerlerini yalnızca

Korumacılığın uygulandığı iki dünya savaşı arasındaki dönem-de ülkeler karşılıklı olarak güm-rük vergilerini arttırır ve miktar kısıtlamaları uygularken fiyat me-kanizmasının kurallarından hızla uzaklaşmış, döviz kontrol sistem-leri uygulamaya başlamış, diğer ülkeler ile koordinasyon sağla-maya çalışmamış, yalnızca kendi menfaatlerini korumaya yönel-miş, ve dış ticareti büyük ölçüde Almanya ve İngiltere’nin yaptığı gibi ticaret blokları çerçevesinde yürütmeye çalışmışlardır. Uygu-lanan bu politikalar sonunda dış ticaret hacimleri dünyada önemli oranlarda azalırken, ülkelerde ge-lirler düşmüş ve işsizlik hızla art-mıştır. Dolayısıyla, korumacılık ilgili ülkelere yarardan çok zarar getirmiştir.

Page 66: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201764

tarım sektöründe değil aynı zamanda diğer sektörlerde de büyük oranlarda yükseltmekteydi. Birkaç ay içinde di-ğer ülkeler de ya kendi özel nedenleri ile ya da misilleme olarak ticaret bari-yerlerini yükseltmeye başladılar.

Smoot-Hawley Gümrük Vergileri Yasası, Büyük Buhranın başlaması-nın nedeninden ziyade bir sonucu idi. Yasa buhrana neden olmamakla birlik-te çözümü de olmadı. Diğer devletlerin misilleme önlemleri almasını sağladı ve 1930’ların “komşuyu zarara sokma politikalarının” simgesi oldu. Bu poli-tikaların uygulanması sonunda ulus-lararası ticarette çok büyük düşüşler yaşandı. ABD’nin Avrupa’dan yaptığı ithalat 1929 yılında 1.334 milyon do-

lar düzeyinden 1932’de 390 milyon dolara gerilerken ABD’nin Avrupa’ya ihracatı 1929 yılında 2.341 milyon do-lardan 1932’de 784 milyon dolara düş-tü. Toplam dünya ticareti, 1929-1934 yılları arasında uygulanan korumacı politikalar sonucunda yüzde 66 ora-nında azaldı. Diğer bir ifade ile, Smo-ot-Hawley yasası, riskli bir dönemde siyasi ya de ekonomik alanda ülkeler arasında güven ve işbirliğini geliştir-me yolunda katkıda bulunmadığı gibi durumun daha da kötüleşmesini sağ-ladı

Temmuz 1931’de Kıta Avrupa’sında yaşanan bankacılık krizi sonunda Al-man Hükümeti bankaların döviz mev-duatlarını dondurmuş ve Almanya

1931 yazında döviz işlemlerini kontrol altına alarak fiilen altın standardını terk etmişti. Ancak Almanya markın değerini düşürmedi. Döviz kuru altın standardının uygulandığı 1925-1931 döneminde bir ABD Doları 4,2 Mark olarak sabit kalmış, ve Almanya altın standardını 1931 yılında terk etmesin-den sonra 1933 ve 1934 yıllarında yüz-de 22 oranında döviz kurunu revalüe ederek 1935-1939 döneminde bir ABD Doları 2,49 Mark olarak sabit tutmuş-tu. Büyük Buhran sonucu dünyada ko-rumacılığın artması, ve Almanya’dan sermayenin kaçmasının bir sonucu olarak Alman Mark’ının devalüe edil-mesi gerekirken Almanya’nın Markı revalüe etmesi sonunda Almanya’da

Donald Trump ikinci dünya sava-şı sonundan beri uygulanmakta olan liberalleşme sürecini durdu-rarak tekrar ülkeler arasındaki işbirliğinin azaldığı, önceliğin Amerikan menfaatlerinin korun-masına verildiği korumacı politi-kaların uygulandığı bir döneme geçmek istemektedir. Ancak böy-le bir politika tarihsel eğilimlere ters düşmektedir. Korumacılık bir süre uygulansa bile dünya tekrar küreselleşme sürecine mutlaka dönecektir. Ancak bu durumda ülkelerin Donald Trump’ın Baş-kan olmasına neden olan hata-lardan ders alarak gelir dağılımı ve sosyal politikalara daha fazla önem vermeleri gerekecektir. Ül-keler bundan bir süre sonra ger-çekleşecek olan yeni küreselleşme sürecinde tekrar serbest ticarete odaklanırken aynı zamanda işçi-lere küreselleşmeden yararlana-bilecekleri konusunda güvence vermek suretiyle sosyal refah an-layışını genişletmek durumunda-dırlar.

Page 67: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 65

dövize olan talep döviz arzını önem-li oranlarda aştı. 1931 yılının Eylül ayında sterlinin değerinin düşme-sinin ardından Almanya 1931 yaz aylarından beri uygulanan kambiyo kontrollerini daha da etkili önlem-lerle takviye etti. Bu önlemlere göre altın ve yabancı varlık sahipleri söz konusu kıymetleri revalüe edilmiş kur değerinden Merkez Bankası’na satabiliyor, ihracatçılar döviz gelir-lerini aynı şekilde belirlenen kur üzerinden gene Merkez Bankası’na satabiliyor, ithalatçılar ise ancak be-lirlenen ithalat kotaları çerçevesinde Merkez Bankası’ndan döviz satın alabiliyorlardı.

Almanya’nın dünyada rekabetçi olduğu sektörler kimyasallar, elekt-rikli makineler, diğer makineler ve demir-çelik gibi temel metal sanayi ürünleri idi. Bu sektörlerde faaliyet-te bulunan üreticiler serbest tica-retin yararlarına inanmakta idiler. Diğer taraftan tarım sektöründeki üreticiler gümrük vergileri, lisans sistemi ve kotalarla uygulanan ko-rumacılığın daha da arttırılmasını istiyorlardı. Onlar serbest ticaretin kendilerine zarar vereceğini düşü-nüyorlardı. Ancak 1930’lu yıllarda korumacılık uygulamaları tüm dün-yada yaygınlaşmıştı. Kimyasallar, elektrikli makineler, diğer makineler ve demir-çelik sektörlerinde Batı ül-kelerinin pazarları Alman üreticile-rine büyük ölçüde kapanmıştı. Bu durumda Almanya ihracatını teşvik için Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri ile çift taraflı ticaret antlaşmaları imza-lamaya başladı. Amaç Almanya’nın hakim olacağı ticaret blokları oluş-turmaktı.

Alman ticaret alanının yanı sıra bir de sterlin alanı vardı. İngilte-re 1931 yılında parasının değerini düşürdükten sonra bazı ülkeler de paralarının değerini düşürdüler.

1931-1933 yılları arasında İngiltere imparatorluğu, yarı bağımsız ülke-ler Irak ve Mısır, Kanada dışındaki dominyonlar ve özellikle İskandi-navya’daki diğer ülkeler kendi para-larını sterline göre sabitleştirdiler ve sterlin alanı adı verilen bölgeyi oluş-turdular. Her ne kadar Hindistan ve sömürge imparatorluğu buna zorlan-mış olsa da diğer ülkeler İngiliz pi-yasasında rekabet gücünü korumak için kendi paralarını sterline bağla-dılar. Şubat 1932’de yapılan Ottawa toplantısında, dominyonların İngiliz Milletler Topluluğundan olmayan ülkelerden mamul madde ithalatı-na uygulanan gümrük vergilerini yükselterek İngiliz üreticileri tercih etmesine, karşılığında İngiltere’nin İngiliz Milletler Topluluğu üretici-lerine, İngiliz gıda ve hammadde ürünlerine tercihli erişebilmelerine karar verildi.

Yukardaki açıklamalardan gö-rüldüğü üzere korumacılığın uygu-landığı iki dünya savaşı arasındaki dönemde ülkeler karşılıklı olarak gümrük vergilerini arttırır ve miktar kısıtlamaları uygularken fiyat me-kanizmasının kurallarından hızla uzaklaşmış, döviz kontrol sistem-leri uygulamaya başlamış, diğer ül-keler ile koordinasyon sağlamaya çalışmamış, yalnızca kendi menfa-atlerini korumaya yönelmiş, ve dış ticareti büyük ölçüde Almanya ve İngiltere’nin yaptığı gibi ticaret blok-ları çerçevesinde yürütmeye çalış-mışlardır. Uygulanan bu politikalar sonunda dış ticaret hacimleri dün-yada önemli oranlarda azalırken, ülkelerde gelirler düşmüş ve işsizlik hızla artmıştır. Dolayısıyla, koruma-cılık ilgili ülkelere yarardan çok za-rar getirmiştir.

İkinci dünya savaşının sonunda Bretton Woods anlaşması ile yeni dünya düzeni kurulurken iki dünya

savaşı arasında uygulanan politika-ların tekrarlanması önlenmeye çalı-şılmış, ve bu ilke başarılı bir şekilde uygulanmıştır. GATT/Dünya Ticaret Örgütü’nün temel ilkesi kurallara dayalı serbest ve adil bir ticaret sis-teminin oluşturulmasıdır. Ancak, Dünya Ticaret Örgütü çerçevesinde son on beş sene içinde yürütülen çok taraflı müzakerelerin dünyada hızla gelişen küresel değer zincirleri tica-retinin taleplerine cevap vermemesi sonunda 21. yüzyılın ticaret kural-ları TPP ve TTIP gibi serbest ticaret anlaşmaları yanında ikili yatırım anlaşmaları ile konulmaya çalışıl-mıştır.

Donald Trump ikinci dünya sava-şı sonundan beri uygulanmakta olan liberalleşme sürecini durdurarak tekrar ülkeler arasındaki işbirliğinin azaldığı, önceliğin Amerikan menfa-atlerinin korunmasına verildiği ko-rumacı politikaların uygulandığı bir döneme geçmek istemektedir. Ancak böyle bir politika tarihsel eğilimlere ters düşmektedir. Korumacılık bir süre uygulansa bile dünya tekrar kü-reselleşme sürecine mutlaka döne-cektir. Ancak bu durumda ülkelerin Donald Trump’ın Başkan olmasına neden olan hatalardan ders alarak gelir dağılımı ve sosyal politikalara daha fazla önem vermeleri gereke-cektir. Ülkeler bundan bir süre sonra gerçekleşecek olan yeni küreselleş-me sürecinde tekrar serbest ticarete odaklanırken aynı zamanda işçilere küreselleşmeden yararlanabilecek-leri konusunda güvence vermek su-retiyle sosyal refah anlayışını geniş-letmek durumundadırlar.DİPNOTLAR 1- ABD Başkanı’nın yukarda belirtilen kararları alma konusunda tam yetkiye sahip olduğu hakkında B. Aran (2016) ‘Yeni ABD Başkanı Trump ve Küresel Ticaret, Te-pav, Ankara’ya bakılabilir.2- Bu konuda M. Noland, S. Robinson ve T. Moran (2016) ‘Impact of Clinton’s and Trump’s Trade Proposals’, Asses-sing Trade Proposals in the US Presidential Campaign, PIIE Briefing 16-6, Washington: Peterson Institute for In-ternaional Economics’e bakılabilir.

Page 68: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201766

Trakya Üniversitesi İİBF

Prof

. Dr.

Sadi

UZU

NO

ĞLU

Yükselen Değer: KorumacılıkKorumacılıkla ilgili tartışmalar

Trump’ın seçim çalışmaları sırasında açıkça dile getirildi. Başkan seçilme-sinin ardından bu yıl başında Trump; ABD’nin Trans-Pasifik Ortaklığı’ndan (TTF) çıkılmasını onaylayan bir karar-name imzaladı ve

1994’de yürürlüğe giren Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşmasını (NAFTA) mümkün olan en kısa süre-de yeniden müzakere etmeye niyetli olduğunu açıkladı. Diğer taraftan Çin’e yüzde 45, Meksika’ya da yüzde 35 ora-nında tarife uygulayacağı yönünde tehditler savurdu.

Başkan Trump korumacılığı öne çıkaradursun uygulamalarının ön-celikle ABD ekonomisine zarar vare-ceği yönünde görüşler de ön plana çıktı. ABD’nin aynı zamanda önemli ihraç pazarları içinde yer alan Çin ve Meksika’ya uygulayacağı önlemlerin enflasyon başta olmak üzere dış tica-rete de darbe vuracağı uyarısı yapıldı.

Başkan Trump’ın açıkça dile getir-

diği ve uygulamaya koymaya çalıştığı korumacılık da iktisatçılar arasında yeniden gündeme geldi. Genelde koru-macılık; tüketici tercihlerini kısıtladı-ğı, verimsiz işletmeler oluşturduğu ve fiyatların yükselmesine neden olduğu için eleştirilir. Ancak günümüzde kü-resel ticaretin önemli boyutlara ulaş-tığı; sermayenin serbest dolaşımının neredeyse tam sağlandığı; Amazon, Uber, Booking.com gibi uygulamaların yaygınlaştığı bir dünyada aşırı koru-macı politikaların çalışıp çalışmaya-cağı ve bunun da ötesinde dünya ça-pında bir resesyona neden olabileceği konusunda endişeler yaratıyor.

Korumacılığın Yöntemleri

Konuyu daha ayrıntılı biçimde or-taya koymak için korumacılıkla ilgili tartışmalara bakmak gerekiyor. Adam smith, 18. Yüzyılda yabancı ürünlerin ülkeye girişini kısıtlayan korumacı gö-rüşlere karşı çıkarak; ülkelerin belli ürünlerde uzmanlaşarak dada verimli ve karlı hale geleceğini; uluslararası ti-

caretin de hızla artacağını savunmuştu. Küreselleşme olgusu bu dönemde de yaygınlaşmıştı. Teknolojik gelişmele-rin, örneğin internetteki gelişmelerin kaçınılmaz olarak ülkeleri birbirine entegre edeceği savunulsa da ülkelerin uygulayacağı farklı politikalar bu enteg-rasyonun önünde engel oluşturabilir.

Diğer taraftan iktisatçı Paul Krugman’ın ortaya koyduğu bir ger-çek de var: Ölçeğe bağlı artan getiri ve eksik rekabet sorunu. Büyük firmalar ölçek ekonomisi çerçevesinde küçük firmalara kıyasla daha düşük maliyetli üretim gerçekleştirebilir. Bu da büyük ölçekli firmalara avantaj kazandıra-caktır. Eksik rekabetin ortaya çıkması da kaçınılmaz olacaktır. Büyük ölçekli firmalar genelde gelişmiş ülkelere ait-tir. Bu durumda gelişmekte olan ülke-lerin firmalarının serpilip gelişmesi için korumacılık önlemlerine başvur-mak kaçınılmaz olacaktır. Dolayısıyla her koşulda korumacılık yanlıştır yak-laşımı dikkatle ele alınmalıdır.

Page 69: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 67

Ülkeler, ticaretlerini korumak için çeşitli stratejiler kullanır. Sıklıkla baş-vurulan yöntemlerden biri ithalattan alınan vergilerin artırılması ve dola-yısıyla ithal fiyatlarının yükseltilme-sidir. Böylece yerel ürünler göreceli olarak daha ucuz hale gelmiş olur. Bu yönteme genelde dış açık veren ülke-ler başvurur.

Korumacılıkta ikinci yöntem yerel ürünleri üretenlerin desteklenmesidir. Sübvansiyon olarak da adlandırılabi-lecek bu destekler; vergi teşviği, düşük maliyetli kredi, doğrudan ödemeler gibi yerel ürünlerin maliyetlerinin do-layısıyla fiyatlarının düşmesine neden olur. Genelde bu tür destekler ihraca-tın artırılmasına yönelik olarak verilir.

Korumacılığa yönelik bir diğer uy-gulama da ithalat kotalarıdır. Böylece yabancı ürünler fiyat olarak ne kadar cazip olursa olsun bu ülkeler sözkonu-su korumayı yapan ülkeye belli miktar-da ürün gönderebilir. Hiç kuşkusuz tüm bu destekler karşısında diğer ülkeler de korumacılık yapan ülkelere aynı yön-temleri uygulayarak tepki gösterebilir.

Ülkenin kur politikası da koruma-cılık önlemleri içine dahil edilebilir. Ülke kendi parasının değerini düşük tutarak ithal edilen ürünlerin fiyatını yükseltip ihraç ürünlerinin fiyatını ya-

bancı para cinsinden düşürebilir. Tüm bu korumacılık önlemleri kısa

vadede etkili olup yerel firma ve ürün-leri destekleyebilir ancak uzun süreli korumacılık yukarıda da belirttiğimiz; rekabeti zayıflatma, verimsiz işletme-ler ortaya çıkarma, ürün kalitesinin düşmesi, yeni yatırım ve inovasyonu zayıflatma, tüketicinin tercihlerini dkkate almama, tüketicinin daha yük-sek fiyatla ürüne ulaşması gibi sonuç-lar doğurabilir.

Kısaca korumacılığa yönelik eleş-tiriler kadar korumacılık taraftarı gö-rüşler sözkonusu. Günümüzde küre-selleşmenin getirdiği gelir ve servet dağılımındaki adaletsizliğin artması; sermayenin serbest dolaşımına kar-şın emeğin dolaşımında yaşanan sı-nırlamalar; büyük firmalar karşısında küçüklerin rekabet şansının azalması; az ve/veya gelişmekte olan ülkelerde yaşanan çevresel sorunlar; gelişmiş ülkelerin genelde korumacı politika

uygulamaları gibi olumsuzluklar ko-rumacılık yanlısı görüşleri destekliyor.

Korumacılık ve Türkiye Ekonomisi

Küresel krizlerle birlikte korumacı-lığın gündeme gelmesi tesadüf değil. Çünkü ekonomiler krizin etkisinden kurtulmak için kur politkaları dahil neredeyse tüm korumacılık önlemleri-ni kullanarak rekabet gücünü artırmak ve resesyondan çıkmak istiyor. Dola-yısıyla ABD’de başlayan korumacılık tartışması işin sadece görünen yüzü. Oysa AB, Japonya, İngiltere, Çin gibi ülkeler de kur savaşının tarafları. An-cak kur savaşları çok yıkıcı olabiliyor dolayısıyla ülkeler diğer korumacılık uygulamalarını devreye sokuyor.

Türkiye uzun süredir yüksek Dış Ti-caret Açığı ve Cari Açık veren ülkeler içinde yer alıyor. Aşağıdaki Tablo 2015 itibariyle dünyada en fazla Cari Fazla ve Açık veren ilk on ülkeyi gösteriyor.

Tablo 1. Cari Denge (2015, Milyon ABD doları)

Ülkeler Cari Fazla Ülkeler Cari AçıkÇin 293.200 ABD 484.100

Almanya 285.200 İngiltere 123.500

Japonya 137.500 Brezilya 58.910

Güney Kore 105.900 Avustralya 56.200

Hollanda 80.990 Kanada 51.380

Tayvan 76.170 Saudi Arabistan 41.480

İsviçre 75.820 Meksika 32.380

Rusya 65.800 TÜRKİYE 32.190Singapur 57.560 Cezayir 27.040

İtalya 38.740 Hindistan 26.220

Küresel krizlerle birlikte korumacılığın gündeme gelmesi tesadüf değil. Çünkü ekonomiler krizin etkisinden kurtulmak için kur politkaları da-hil neredeyse tüm korumacılık önlemlerini kullanarak rekabet gücünü artırmak ve resesyondan çıkmak istiyor. Dolayısıyla ABD’de başlayan korumacılık tartışması işin sadece görünen yüzü. Oysa AB, Japonya, İn-giltere, Çin gibi ülkeler de kur savaşının tarafları. Ancak kur savaşları çok yıkıcı olabiliyor dolayısıyla ülkeler diğer korumacılık uygulamala-rını devreye sokuyor.

Page 70: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201768

Türkiye Ekonomisinin 2015’de dü-şük enerji maliyetleri ve düşük emtia fiyatları ortamında verdiği Cari Açık oldukça mütevazi görünüyor. Oysa bir-kaç yıl öncesine gidildiğinde Türkiye en fazla Cari Açık veren 5 ülke içinde yer almaya başlamıştı. Dolayısıyla korumacılık konusuna en fazla önem vermesi gereken ülkelerin başında

Türkiye’nin gelmesi gerekiyor.

Bir diğer tablo ise bölgelere göre Türkiye’nin verdiği Dış Ticaret açığı-nın durumu: 1990-2000 döneminde Dış Ticaret açığımızda AB-28 ülkenin payı uüzde 49 iken bu pay 2008-2016’da 25’lere gerilemiş. Buna karşın aynı dönemde Orta asya ve Uzak Doğu

(Çin dahil) ile ticarette Dış Açık payı hızla artıyor. Yani Türkiye AB bölgesi ile ticarette dengeyi yakalamaya doğru koşarken Uzak Doğu ile yaptığı tica-rette Dış açık artış gösteriyor. Bir diğer ifade ile AB’ye karşı rekabet ve dengeli ticaret artarken; Uzak Doğu karşısında rekabet gücü azalıyor.

Tablo 2. Bölgelerin Dış Ticaret Açığından Aldığı Pay (%)

1990-2000 2000-2008 2008-2016

AB-28 49 24 25

Diğer 0 5 10

Diğer Afrika 1 1 -2

Diğer Avrupa 2 4 0

Kuzey Amerika 12 5 11

Orta Asya 8 30 24

Orta ve Güney Amerika 3 3 3

Ortadoğu ve Kuzey Afrika 5 -10 -22

Uzak Doğu 21 39 51Kaynak: TÜİK,WTO,TEPAV Hesaplamaları

Korumacılık eğilimlerinin arttığı bir ortamda Türkiye’nin hızla önlem alması gerekiyor. Aksi takdirde önü-müzdeki dönemde zor günler bizi bekliyor. Bunun en güzel örneği Rus-ya ile yaşanan ticarette açık biçimde gözlenebiliyor. Rusya tekstil, sebze, meyve gibi alanlarda önemli ihracat pazarlarımız içinde yer alıyor. Ancak Ambargo ve Uçak Krizi’nin ardından Rusya’nın yaklaşık 9.5 milyar dolar-lık tarım (seralar dahil) yaptığı, Çin, Suriye ve Mısır ile önemli ticaret an-laşmaları yaptığı biliniyor. Diğer taraf-tan tekstil üreticilerini kendi ülkesine yatırım yapmaya davet ediyor. Tüm bu gelişmeler pazarda dinamiklerin ciddi biçimde değiştiği gözleniyor.

Türkiye Ne Yapmalı?

Türkiye; üretimi dışa bağımlı, it-halatı yüksek ve büyük Dış ticaret açığı veren ülkelerin başında geliyor. Buradan hareketle, yeni gelişmelere ve dünyada değişen dengelere karşı;

dinamik ve güven veren dış politika, üretim odaklı ekonomi politikası, yük-sek katma değer yaratan ürünlerde söz sahibi olmak için çaba harcayan giri-şimleri destekleyen, ihracat odaklı bir ekonomi olmak zorunda…1. Türkiye’nin reel kesimin açık po-

zisyonlarını bahane ederek değerli Türk Lirası politikasından öncelik-le vazgeçmesi gerekiyor. Değerli Türk Lirası enflasyonu geçici süre kontrol altına almaya destek oluyor ama yurtiçi üretimi tasfiye ederek ithalata bağımlılığı hızla artırıyor ve Cari Açığın yapısallaşmasına ne-den oluyor. Neredeyse tüm ülkeler paralarının değerini düşürmeye ça-lışırken bir tek Türkiye populist bir yaklaşımla değerli TL istiyor. Bu da ülkenin rekabet gücünü olumsuz etlilemeye devam ediyor.

2. Faizsiz veya düşük maliyetli para verimsizlik yaratıyor. ABD başta olmak üzere gelişmiş ülkelerde

enflasyonun altında kalan faiz or-tamında kredilerin karlı ve katma değeri yüksek alanlar yerine gele-neksel ve verimsiz alanlara kaydı-ğını görmüş durumda. Dolayısıyla Türkiye’de de verimsiz alanlara kaydırılan krediler Cari açık üret-mekten başka bir işe yaramıyor. Özel sektör yatırımlarının son yıllardaki gerilemesinin neden-lerinden birinin de (diğer önemli

Türkiye; üretimi dışa bağımlı, it-halatı yüksek ve büyük Dış tica-ret açığı veren ülkelerin başında geliyor. Buradan hareketle, yeni gelişmelere ve dünyada değişen dengelere karşı; dinamik ve güven veren dış politika, üretim odaklı ekonomi politikası, yüksek katma değer yaratan ürünlerde söz sahi-bi olmak için çaba harcayan giri-şimleri destekleyen, ihracat odak-lı bir ekonomi olmak zorunda…

Page 71: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 69

nedenlerin yanısıra) kredilerin ve-rimsiz alanlara kayması olduğunu görmemiz gerekiyor.

3. Türkiye’de teşvik ve destekler de etki-tepki analizleri yetersiz oldu-ğu için üretim yerine verimsizliği destekliyor. Örneğin, tarımda doğ-rudan gelir desteği üretici (çiftçi) yerine mülk sahibini (köylü) des-tekliyor. Gelir desteği alanlar artık bunu bir maaş olarak görüyor ve üretimden kopuyor. Aynı şekilde özellikle çalışma çağında bulunan kesime koşulsuz (mesleki eğitim ve çalışma koşulu) verilen destekler istihdam piyasasını olumsuz yönde etkiliyor. Sıklıkla çıkan vergi afları ve ertelemeleri “düzgün” çalışan iş-

letmeleri de “bu düzleme” çekiyor veya bu işletmeler haksız rekabet ile karşı karşıya kalıyor.

4. Türkiye’nin yalnızca içeride değil yurtdışında marka yaratmaya uy-gun firmalarının ölçeğini büyüt-meleri konusunda desteklemesi gerekiyor. Birçok uzakdoğulu dev şirketin devlet destekli bu duru-ma geldiği bilindiğine göre bu de-neyimlerin analiz edilip ülkemize uyarlanması gerekiyor.

5. Üretim-ihracat sürecinde (girdi ma-liyetleri, ambalaj-lojistik) firmaları-nızın rekabet güçlerini artırmaya yönelik desteklenmesi gerekiyor. Örneğin; bir ürünün dökme fiyatı (paketlenmemiş) ile ambalajlı fiya-tı birbirinden farklı fiyata ihraç edi-lecektir. Katma değeri yükseltmek istiyorsak devletin ihracatta düşük maliyetli ambalaj desteği vermesi önem arzedecektir. Aynı şekilde TIR taşımacılığı yerine devlet des-tekli gemi taşımacılığı maliyetleri aşağı çekebilecektir.

6. Orta ve uzun vadeli programlar çerçevesinde; destek ve teşvik sis-teminin uygulanması girişimciye uzun vadeli perspektif sunacaktır. Dağınık, her bakanlığın birbirinden farklı, geçici destek ve teşvikleri üretimi ve rekabet gücünü artırma yerine tam tersi bir süreç yaşanma-sına neden olacaktır. Dolayısıyla teşvik ve destekler sadece “ver-mek için” değil; verimliliği, rekabet gücünü artırmak için verilmelive etki tepki analizleri ile sonuçları denetlenebilmelidir. Aksi takdirde üretimden kopuk ranta dönüşmüş destek ve teşvik sistemleri ile za-man kaybetmekten başka bir sonuç üretilemeyecektir.

Korumacılık eğilimlerinin arttığı bir ortamda Türkiye’nin hızla ön-lem alması gerekiyor. Aksi takdir-de önümüzdeki dönemde zor gün-ler bizi bekliyor. Bunun en güzel örneği Rusya ile yaşanan ticarette açık biçimde gözlenebiliyor.

Yurt içinde ve dışında marka ya-ratmaya uygun firmalar destek-lenmeli; ihracatta firmaların gir-di maliyetleri ve ambalaj-lojistik açısından rekabet güçleri artırıl-malı; teşvik ve destekler verimli-liği ve rekabet gücünü artırmayı hedeflemeli

Page 72: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201770

TİSK Ekonomi Danışmanı

Prof

. Dr.

Öm

er F

aruk

ÇO

LAK

Yeni Korumacılık StratejisiI-Giriş

2000 yılında çekilen Roland Emmerich’ın yönettiği “The Patriot” (Vatansever) filminin bir sahnesinde İngiliz General Lord Charles Corn-wallis (rolü Tom Wilkonson oynuyor-du) Başkaldıran Amerikalılara karşı savaş suçu işleyen Albay William Tavington’a (rolü Jasoon Isaacs oy-nuyordu) şöyle söylüyordu: “Sen ne yapıyorsun, bu savaş bir süre sonra bi-tecek. Biz onlarla ticaret yapacağız. Se-nin hareketlerin buna zarar veriyor?”

General haklı idi. Çünkü Ameri-kalıların İngilizlere karşı ayaklanıp bağımsızlık mücadelesi verdikleri yıllar, İngiltere’nin Merkantilizm’den Liberalizm’e geçiş yapmaya başladığı döneme denk geliyordu. Hatırlaya-lım; ABD’nin Bağımsızlığını ilan etti-ği tarih ile Adam Smith’in Ulusların Zenginliği’ni yayımladığı tarih aynı, 1776. İngiltere’de 1750’li yıllardan başlayarak devam eden sanayi devri-mi sürecinde sanayi mallarının engel olmaksızın (kotasız, tarifesiz) ihraç

edilmesi gerekiyor. İşte tam da bu dö-nemde A. Smith’in serbest (mutlak) dış ticaret teorisi devreye girdi.

Bundan dolayı İngiltere’nin sömür-ge stratejisinin aynı zamanda bir dış ticaret stratejisi, sanayileşme stratejisi olduğunu söyleyebiliriz.

II-ABD Dış Ticaret Açığı ve Korumacılığa Dönüş

2007 Krizine kadar dünyaya ege-men olan serbest dış ticaret stratejisi-politikası- kriz ile birlikte değişmeye, karşı çıkışlar ile muhatap olmaya baş-ladı. Bu karşı çıkışlar hemen hiçbir ülkede Trump başa geçene kadar po-litika haline dönüşmemişti. Trump sa-yesinde şimdi artık serbest dış ticarete karşı bir politika var diyebiliriz.

Bu gelişim doğal olarak Neoklasik iktisatçıların ve gelişmiş kapitalist ül-kelerin baş tacı ettiği küreselleşme ol-gusunu da tartışmalı hale getirmiştir.

Serbest dış ticarettin yerini koru-macı dış ticarete bırakması, dünya ekonomisinin ulaştığı noktada, sadece

devletleri değil, firmaları, bankaları ve tüketicileri de ilgilendirmektedir. Dış ticaret politikasındaki değişim ülke-lerin ihracat ve ithalat hacimlerini et-kilemeden öte, yurt dışı rekabet kadar yurt içindeki rekabeti de etkileyecek-tir. Bu da ülkelerdeki üretim maliyetle-rinin ve fiyatların değişmesine neden olacaktır.

Dış ticaret GSYH’nin unsurlarından birisidir. Dış ticaret fazlası ülkenin GSYH’sinı artırır, bu gelir-harcama modeli çerçevesinde dış ticaretin en belirgin makroekonomik sonucudur. Ancak dış ticaret politikasının ekono-mi üzerinde etkisi bununla da kalmaz. Ülkenin serbest ticaret politikasına ge-çişi ile birlikte yurt içinde rekabet ve verimlilik üzerinde de etkisi hemen görülür. İktisat teorisinde bu gelişme-leri irdelemeye yönelik onlarca sav vardır. Bunların bazıları kuram haline gelmiştir (Burada Karl Popper’ın her kuram yanlışlanana kadar doğrudur savını unutmamalıyız).

Ülkelerin korumacılıktan serbest

Page 73: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 71

dış ticarete, ithal ikameci sanayileşmeden ihracata yönelik sanayileşmeye geçişi nasıl kolay olmadı ise, tekrar koruma-cılığa dönüşü de kolay olmayacaktır. Bundan dolayı bu dönüşüm çabalarını ihtiyatla karşılamakta fayda bulunmaktadır. Ancak burada başını ABD’nin çektiği yeni korumacılık çağrılarının arkasında yatan makroekonomik gerçekleşmeleri de ortaya koymak zorundayız.

Bunu yaparken ilk bakılması gereken olgu elbette dünya ve ABD’nin dış ticaret rakamlarındaki gerçekleşmelerdir. Baş-tan söyleyelim; dünya ekonomisi serbest ticaret sayesinde daha hızlı büyümüştür. Bundan da en büyük payı Çin ve Güney Asya Ülkeleri elde etmiştir.

Tablo: Dünyada İhracat ve İthalatta İlk 10 Ülke ve Türkiye1 Çin 2275 14,2 1 ABD 2308 13,82 ABD 1505 9,4 2 Çin 1682 10,13 Almanya 1329 8,3 3 Almanya 1050 6,34 Japonya 625 3,9 4 Japonya 648 3,95 Hollanda 567 3,5 5 Birleşik Krallık 626 3,76 Kore 527 3,2 6 Fransa 573 3,47 Hong Kong, 511 3,1 7 Hong Kong 559 3,38 Fransa 506 3,2 8 Hollanda 506 3,09 Birleşik Krallık 460 2,9 9 Kore 436 2,610 İtalya 459 2,8 10 Kanada 436 2,631 Türkiye 144 0,9 21 Türkiye 207 1,2  Dünya 16482 100,0   Dünya 16725 100,0

Kaynak: https://www.wto.org/english/res_e/statis_e/wts2016_e/wts16 toc_e.htm. kullanılarak hazırlanmıştır. Erişim tarihi 1 Nisan 2017.

Serbest dış ticarette dünya ihracatı içinde ağırlığı azalan ülkelerin başında ABD gelmektedir. ABD’nin dünya ihraca-tındaki payı 1953’de %14,6, 1983’de %11,2 iken, oran 2015’de %9,4’e gerilemiştir. ABD dünyanın en fazla ithalat yapan ülkesidir. 2015 yılı itibari ile dünya ithalatının %13,8’ini yapmaktadır. Dolayısıyla ABD, ithalat yaptığı ülkelerin GSYH’ne, istihdamına büyük katkı vermektedir. Bu ülkelerin başında da Çin, Pasifik Ülkeleri ve NAFTA (North American Free Trade Agreement) Ülkeleri gelmektedir.

Çin ile ABD arasındaki dış ticarette ABD sürekli açık veren ülke konumundadır. Dış ticaret açığı Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne (WTO) üye olması ile daha da artmıştır. Çin ekonomisi son yıllara değin %10’un üzerinde bir büyüme trendini yakalamıştır. Çin, 1980 yılında 306 milyar dolar olan GSYH’sini 2016 yılında 11 milyar dolara yükseltmiştir. Bu gelişimin altında Çin’in izlediği serbest dış ticaret politikası yatmaktadır. Çin bu sayede dünya ihracatından en fazla pay alan ülke ol-muştur. Çin’in dünya ihracatındaki payı 1983 yılında %1,3 iken, bu oran 2015 yılında %14,2’ye yükselmiştir. Çin’in dünya ihracatındaki payının bu kadar hızlı artmasında işçi ücretlerinin düşük olmasının sağladığı rekabetçi fiyat avantajı başat rol oynamıştır. Bundan dolayı da başta ABD olmak üzere birçok ülke WTO ilkelerine aykırı olarak Çin’in sosyal damping yaptığı savı ile şikayette bulunmuştur.

Page 74: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201772

Tablo: Dünya İhracatının Paylaşımı

Dünya İhracat (Milyar Dolar) 59 84 157 579 1838 3688 7380 15985Dünya 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0 100,0Kuzey Amerika 28,1 24,8 19,9 17,3 16,8 17,9 15,8 14,4ABD 21,6 14,6 14,3 12,2 11,2 12,6 9,8 9,4Kanada 5,5 5,2 4,3 4,6 4,2 3,9 3,7 2,6Meksika 0,9 0,7 0,6 0,4 1,4 1,4 2,2 2,4Güney ve Orta Amerika 11,3 9,7 6,4 4,3 4,5 3,0 3,0 3,4Brezilya 2,0 1,8 0,9 1,1 1,2 1,0 1,0 1,2Şili 0,6 0,5 0,3 0,2 0,2 0,2 0,3 0,4Avrupa 35,1 39,4 47,8 50,9 43,5 45,3 45,9 37,3Almanya 1,4 5,3 9,3 11,7 9,2 10,3 10,2 8,3Hollanda 2,0 3,0 3,6 4,7 3,5 3,8 4,0 3,5Fransa 3,4 4,8 5,2 6,3 5,2 6,0 5,3 3,2Birleşik Krallık 11,3 9,0 7,8 5,1 5,0 4,9 4,1 2,9Afrika 7,3 6,5 5,7 4,8 4,5 2,5 2,4 2,4Orta Doğu 2,0 2,7 3,2 4,1 6,7 3,5 4,1 5,3Asya 14,0 13,4 12,5 14,9 19,1 26,0 26,1 34,2Çin 0,9 1,2 1,3 1,0 1,2 2,5 5,9 14,2Japonya 0,4 1,5 3,5 6,4 8,0 9,8 6,4 3,9Hindistan 2,2 1,3 1,0 0,5 0,5 0,6 0,8 1,7EU - - 24,5 37,0 31,3 37,3 42,4 33,7

Kaynak: https://www.wto.org/english/res_e/statis_e/wts2016_e/wts16 toc_e.htm. kullanılarak hazırlanmıştır. Erişim tarihi 1 Nisan 2017.

ABD, Çin ile yapmış olduğu dış ticarette sürekli olarak açık vermiştir. Bu açık yıllar itibari ile artarak devam etmiştir. 2004 yılında ABD’nin dış ticaret açığı 196,6 milyar dolar iken, bu açık Çin’in 2005 yılında WTO’ya üye olması ile birlikte bir yılda %23,8 oranında artarak 234,4 milyar dolara yükselmiştir. 2016 yılına gelindiğinde ise dış ticaret açığı 462,8 mil-yar dolara ulaşmıştır.

Tablo: ABD - ÇİN Dış Ticareti, Milyar Dolar

Yıllar ABD İhracatı ABD İthalatı2004 34,4 196,62005 41,2 243,42010 91,9 364,92015 116,1 483,22016 115,7 462,8

Kaynak: https://www.census.gov/foreign-trade/balance/c5700.html kullanılarak hazırlanmıştır. Erişim tarihi 1 Nisan 2017.

ABD’nin dış ticaret açığı sadece Çin ile sınırlı değildir. Benzer bir yapılanma AB ve Japonya için de geçerlidir. 2016 yılı itibari ile ABD, Japonya ile yaptığı ticarette 68,9 milyar dolar, AB ile yaptığı ticarette 146,3 milyar dolar açık vermiştir.

ABD’nin yeni Başkanı D. Trump, dış ticarette bu tabloya itiraz etmektedir. Trump korumacılık savına destek içim iş-gücü maliyetleri arasındaki farklılığı kullanmaktadır. Trump özetle şöyle diyor: Meksika’da günlük çalışma ücreti 4,35 dolar iken, ABD’de niteliksiz işçi ayda 2 bin dolar kazanmaktadır. Bu işgücü maliyetleri ile ABD rekabet edemez, diğer yandan Meksikalı işçiler de kaçak ABD’ye girip, Amerikalı işçilerin yerini almaktadır. Bundan dolayı yeniden korumacılığı gündeme getirmektedir. Trump’ın kaçak işçilere önlem alması Amerikalı işçi sendikalarını da çok memnun etmiştir; böy-

Page 75: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 73

lece ücretler üzerindeki aşağı yönlü baskı azalmış olmaktadır. Trump’ın ABD’nin üye olduğu uluslararası entegrasyonların kurumsal yapıla-rından vazgeçmesinin arkasında ya-tan düşünce, bu tür yapılanmaların ABD’nin aleyhine olduğudur.

Trump bu düşüncesini Başkan-lığının üçüncü ayında uygulamaya soktu ve ABD ile Pasifik ülkeleri ara-sındaki Trans-Pasifik Anlaşmasını (Transpacific Partnership, TPP) iptal etti. Anlaşma eski Başkan Obama ta-rafından imzalanmış, ancak henüz ABD senatosunda onaylanmamıştı. Trump bu arada bir otomobil firma-sının Meksika’da kuracağı tesisi, teh-ditlerde bulunarak engellemiş, firma yatırımı yapmaktan vazgeçmiştir. ABD Uluslararası Ticaret Komisyonu-nun yaptığı çalışmaya göre TPP’nin sona ermesi sonrasında ABD’de GSYH %0,15, ticaret %1 artacak ve ABD’de 125 bin kişiye istihdam olanağı sağla-nacak (Graceffo, 2017:5).

Trump, “Önce Amerika (America First)” sloganını taşıyan bir karar-nameyi imzalayarak dış ticaret açığı verilen ülke ve ürünlerin listesinin çıkartılmasını istedi.1 Bu kararna-meye ilişkin olarak ABD Ticaret Bakanı Wilbur Ross, dış ticaret açı-ğının 2016 yılında 481 milyar dolar olduğunu, bundan dolayı yapılacak araştırma ile ticarette “suiistimal-ler ve kuralların uygulanmasındaki ihmallerle, ABD’nin görüşüne göre beklenen sonucu getirmeyen ticari ilişkilerin mercek altına alınacağını” söyledi. Ross, ABD’nin ticaret açığı-nın sorumlusu olarak Çin’in yanı sıra Kanada, Fransa, Meksika, Japonya, Almanya gibi ülkeleri gösterdi”2 (dw.com/tr/abd-ticari-ilişkileri-mercek-altına-alıyor/a-38248973).

III- Sonuç

ABD’nin önümüzdeki günlerde

korumacılık yönünde yeni adımlar atacağı kesin gibi. Trump’ın özellik-le Çin’e karşı tarife ve kota engelleri koyması sürpriz olmayacaktır. Bu bir ticaret savaşına dönüşebilir mi? Bu sorunun yanıtı basittir, savaş zaten vardı ancak bu örtük yapılıyordu. Şimdi açık ticari savaş başladı diye-biliriz.

Ortaya çıkan bu tablodan serbest ticarettin sonu geldi, ithal ikameci-korumacı dış ticaret-sanayileşme- politikasına geri dönülüyor sonu-cunu çıkarmak mümkün değildir. Çünkü ne böyle bir amaç vardır, ne de böyle bir amaç olsa dahi, özellikle gelişmiş ülkeler için bu amaç anlam-lı olur. Ancak ABD’nin dış ticarette yeni bir strateji geliştirdiğini söyle-yebiliriz. Bu stratejiyi sadece koru-macılık olarak görmek dönüşümü tam olarak anlatmaz. ABD, Başkan Trump ile birlikte ülkelerle “savun-ma stratejisi” odaklı ekonomik ilişki-den, “ticari strateji” odaklı ekonomik ilişki kurmaya yönelik bir politika iz-lemeye başlamıştır. Yani hangi ülke ile ticaret ABD için anlamlıdır, o ülke ile ilişkileri sıkılaştıralım, ardından diğer amaçlar gelir yönlü çalışmaya başlamıştır.

Bu strateji değişiminden yeni ko-rumacılık çıkmaz. Çıksa çıksa “Yeni Merkantilizm” çıkar. Merkantilizmi çok fazla ülke kendi yararına kulla-namamıştır. Bunu en iyi yapan İngil-tere olmuştur. O da sanayi devrimi-nin ilk ülkesi olarak bundan büyük fayda sağlamıştır.

Başkan Trump dış ticarete tam bir merkantilist gibi bakmaktadır, ancak dış ticaret sadece dış ticaret fazlası demek değildir. Bundan dola-yı ABD’nın ticaret politikasındaki de-ğişim kısa erimde olmasa bile uzun erimde işgücü maliyetlerini artırır-ken, verimliliği düşürecektir.

Dış ticaret fazlası ihracatın art-

ması ile verilir, ithalatı kısarak ço-ğunlukla dış ticaret hacminizi küçül-türsünüz. Çünkü sizin korumacılık önlemi almanız diğer ülke/ülkeleri de bu yönde davranmaya itecektir. Dolayısıyla siz ithalatınızı kısmak isterken, ihracatınızı da kısmış olur-sunuz. Bunun yaratacağı üretim ve istihdam kaybı eğer büyük olursa, dış fazlanın yaratacağı olumlu katkı ortadan kalkar.

Sonuç olarak ABD ticaret politi-kasındaki dönüşümün ABD ve dün-ya ekonomisi için yaratacağı etkiye yönelik bir fayda/maliyet analizi yapmak için erken. Bekleyip görmek gerekiyor. Paul Krugman’ın ifade ettiği gibi “….Amerika’yı yönetmek TV’deki reality gösterisi gibi değil-dir.  Birkaç hafta önce Bay Trump, ‘Kimse sağlık  yardımı (health care) sisteminin bu kadar  karmaşık ola-bileceğini bilmiyordu’  diye  sızlan-dı.  Şüpheci  biri, ticaret  politikası için de aynı şeyi söylüyor” (The NY Times April 3, 2017).KaynakçaGraceffo, Antonio, 2017, “ Trump’s New Protecti-onism: Economic and Strategic Impact”, https://www.foreignpolicyjournal.com /2017/02/01/trumps-new-protectionism-economic-and-strategic-impact/. Erişim tarihi 1 Nisan 2017.

Krugman Paul, “Trump Is Wimping Out on Trade”, The NY Times April 3, 2017, https://www.nytimes.com/2017/04/03/opinion/trump-is-wimping-out-on-trade.html?action=click&pgtype=Homepage&clickSource=story-heading&module=opinion-c-col-left-region&region=opinion-c-col-left-region&WT.nav=opinion-c-col-left-region

USA, Census , https://www.census.gov/fore-ign-trade/balance/c5700.html . Erişim tarihi 1 Nisan 2017.

WTO, https://www.wto.org/english/res_e/statis_e/wts2016_e/wts16 toc_e.htm. Erişim tarihi 1 Nisan 2017.

DİPNOT 1- ABD’nin bu tür korumacılık sevdası yeni değildir. 1990’lı yılların başında Japonya’nın ABD’ye olan otomo-bil ihracatı artıp da, ABD menşeli otomobil satışları dü-şünce, milliyetçi ABD’liler arabalarının arka camlarına “Be American, Buy American” sticker’ı yapıştırmıştı.2- D. Trump bununla ilgili olarak ilginç bir saptama ya-pıyor: “ 5. Cadde’de gördüğüm BMW ve Mercedes kadar Almanya’da Chevrolet görmedim.” (Graceffo, 2017:1).

Page 76: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 20177474

TİSK Danışmanı

A. F

erha

t İLT

ER

OECD Üyesi Ülkeler İçinde En Yüksek Reel Ücret Artışı Türkiye’de

OECD’nin yayımladığı veriler, son 6 yılı kapsayan 2011-2016 dönemin-de imalat sanayii çalışanlarının reel giydirilmiş ücret (kazanç) artışının, OECD’ye üye 29 ülke içinde en yüksek oranla Türkiye’de gerçekleştiğini orta-ya koyuyor.

OECD, stats.oecd.org internet say-fasında üye ülkelerdeki imalat sanayii çalışanlarının giydirilmiş ücret (ka-zanç) istatistiklerini yayınlıyor.

OECD’nin 2010 baz yıllı imalat sa-nayii saatlik giydirilmiş ücret endeksi-ne göre Türkiye’de ücret düzeyi son 6 yılda 100’den 213,7’ye çıkarak yüzde 113,7 oranında arttı. Endeksin diğer ülkeler açısından gösterdiği artışlar ise yüzde 0,4 (Lüksemburg) ile yüz-de 49,5 (İzlanda) arasında değişiyor (Tablo).

Ülkelerdeki reel (gerçek) ücret ar-tışlarına ulaşmak için, aynı dönemde-ki tüketici fiyatları artışlarıyla deflate

etmek (arındırmak) gerekiyor.OECD’nin aynı internet sayfasında

yer alan 2010 baz yıllı tüketici fiyat-ları endeksleri söz konusu dönemde Türkiye’de birikimli enflasyon ora-nının 100’den 157,4’e çıkarak, yüzde 57,4 oranında arttığını gösteriyor. En-deksin diğer ülkeler açısından yansıt-tığı oranlar ise yüzde 3,5 (Japonya) ile yüzde 20,2 (İzlanda) arasında değiş-mekte.

Belirtilen ücret ve enflasyon verile-rinden hareketle nominal ücret artış-ları deflate edildiğinde, 2011-2016 dö-neminde OECD’de en yüksek reel ücret artışının yüzde 35,8 ile Türkiye’de ger-çekleştiği anlaşılıyor.

Reel ücret artışının yüksekliği açı-sından Türkiye’yi Macaristan (yüzde 24,5) ve İzlanda (yüzde 24,4) takip ediyor.

Avro Alanı’nda yer alan 19 AB üye-si ülke genelinde reel ücret artışı sıfır

olurken, AB’ye üye 28 ülke genelinde sadece yüzde 0,6 yükseliş meydana geldiği belirleniyor.

Öte yandan verilere göre son 6 yıl-da ABD, Avusturya, Belçika, İrlanda, Lüksemburg, Portekiz ve İngiltere’de imalat sanayii çalışanlarının ücretleri reel olarak artmak bir yana, enflasyon karşısında yüzde 0,3 ile yüzde 8 ara-sında geriledi (Şekil).

Türkiye’de reel ücret 2011-2016 döneminde yılda ortalama yüzde 5,23 oranında yükselirken, AB’de bu oran yüzde 0,1 oldu.

Ülkemiz sanayiinde reel ücret artışı rakip ekonomilerin sanayilerine kı-yasla çok hızlı artış gösterirken, TÜİK verilerine göre verimlilik artışının cı-lız kalması, Türkiye’nin uluslararası rekabet gücüyle birlikte ihracatımızı azaltan, işsizliği ve enflasyonu artıran etkiler yarattı. Bu sürecin maalesef de-vam ettiğini de belirtmek gerekiyor.

Page 77: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 7575

görüşOECD ÜLKELERİNDE İMALAT SANAYİİNDE SAATLİK ÜCRET,

ENFLASYON VE REEL ÜCRET DEĞİŞİMİ, 2016 2010=100

ÜLKELER

SAATLİK ÜCRET(*) ENDEKSİ

2010=100

TÜKETİCİ FİYATLARI ENDEKSİ

2010=100

SAATLİK REEL ÜCRET

ENDEKSİ 2010=100

2011-2016 DÖNEMİ REEL

ÜCRET DEĞİŞİMİ (%)

2011-2016 DÖNEMİ YILLIK ORTALAMA

REEL ÜCRET ARTIŞI (%)

AVUSTRALYA (1) 118.0 114.5 103.1 3.1 0.51

AVUSTURYA (2) 102.7 111.6 92.0 -8.0 -

BELÇİKA (2) 108.8 111.1 97.9 -2.1 -

KANADA 113.4 110.2 102.9 2.9 0.48

ÇEK CUMH. (2) 117.6 108.3 108.6 8.6 1.38

DANİMARKA 111.5 107.4 103.8 3.8 0.62

FİNLANDİYA 111.8 109.2 102.4 2.4 0.40

FRANSA (2) 111.8 106.0 105.5 5.5 0.90

ALMANYA (2) 116.4 107.6 108.2 8.2 1.32

MACARİSTAN 139.2 111.8 124.5 24.5 3.72

İZLANDA (2) 149.5 120.2 124.4 24.4 3.71

İRLANDA 103.9 104.7 99.2 -0.8 -

İSRAİL 116.9 106.1 110.2 10.2 1.63

İTALYA 113.0 107.4 105.2 5.2 0.85

JAPONYA 104.0 103.5 100.5 0.5 0.08

KORE 126.6 110.9 114.2 14.2 2.24

LÜKSEMBURG 100.4 109.5 91.7 -8.3 -

HOLLANDA 110.0 109.5 100.5 0.5 0.08

YENİ ZELANDA 119.0 108.6 109.6 9.6 1.54

NORVEÇ 121.2 112.4 107.8 7.8 1.26

POLONYA 128.7 107.4 119.8 19.8 3.06

PORTEKİZ 102.7 107.7 95.4 -4.6 -

SLOVAK CUMH. 126.4 108.2 116.8 16.8 2.62

SLOVENYA 117.6 105.9 111.0 11.0 1.75

İSPANYA (2) 111.4 106.2 104.9 4.9 0.80

İSVEÇ 116.3 104.6 111.2 11.2 1.79

TÜRKİYE 213.7 157.4 135.8 35.8 5.23İNGİLTERE 111.5 112.5 99.1 -0.9 -

ABD 109.8 110.1 99.7 -0.3 -

AVRO ALANI (2) 107.5 107.5 100.0 0.0 -

AB28 (2) 109.1 108.4 100.6 0.6 0.10

(*) Brüt Giydirilmiş Ücret(1) 2016 4. Çeyrek (2) 2016 3. ÇeyrekKaynak: OECD Veri Tabanı Kullanılarak TİSK.

Page 78: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 20177676

Kaynak: OECD Verileri Kullanılarak TİSK

35,8

24,5

24,4

19,8

16,8

14,2

11,2

11,0

10,2

9,6

8,6

8,2

7,8

5,5

5,2

4,9

3,8

3,1

2,9

2,4

0,6

0,5

0,5

0,0

-0,3

-0,8

-0,9

-2,1

-4,6

-8,0

-8,3

TÜRKİYE

MACARİSTAN

İZLANDA

POLONYA

SLOVAK CUMH.

KORE

İSVEÇ

SLOVENYA

İSRAİL

YENİ ZELANDA

ÇEK CUMH.

ALMANYA

NORVEÇ

FRANSA

İTALYA

İSPANYA

DANİMARKA

AVUSTRALYA

KANADA

FİNLANDİYA

AB28

JAPONYA

HOLLANDA

AVRO ALANI

ABD

İRLANDA

İNGİLTERE

BELÇİKA

PORTEKİZ

AVUSTURYA

LÜKSEMBURG

2011-2016 DÖNEMİNDE REEL ÜCRET DEĞİŞİMİ (Birikimli Yüzde)2011-2016 Döneminde Reel Ücret Değişimi (Birikimli Yüzde)

Kaynak: OECD Verileri Kullanılarak TİSK

Page 79: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017

kadınlar ve gençler

7777

İşsizlik Oranı Genç Kadınlarda Yüzde 28,1TÜİK’in 17 Nisan 2017 tarihinde açıkladığı İşgücü İstatistiklerine göre genç işsizlik oranı Ocak 2017 döneminde yıllık

bazda %19,2’den %24,5’e çıktı. Genç erkekler de işsizlik artışından olumsuz etkilenmekle birlikte, söz konusu etki genç kadınlar açısından daha güçlü. Ocak 2016 döneminde %20,5 düzeyinde bulunan 15-24 yaş kadın işsizlik oranı Ocak 2017 döneminde % 28,1’e yükseldi. Bu oran, genç erkeklerinkine (% 22,6) göre 5,5 puanlık önemli bir farkı da ifade ediyor.

Dünya Bankası’nın verileri ise ülkemizdeki genç kadın işsizliğinin, çeşitli ülke gruplarının ortalamalarına kıyasla daha yaygın olduğunu ortaya koyuyor. 2014 yılı itibariyle genç kadın işsizliği oranı Türkiye’de %19,9 iken, ortalamalar olarak, dünyada %15,6; OECD Ülkelerinde %16,2; yüksek gelirli ülkelerde %18,3; Türkiye’nin de aralarında yer aldığı orta gelirli ülkelerde %15,7; Avrupa ve Orta Asya Ülkelerinde %18,2.

Genç Kadınlarda (15-24 yaş) İşsizlik Oranı(1) 2000 ve 2014

2000 2014

Türkiye 11,6 19,9 (2)

Dünya 15,5 15,6

OECD Ülkeleri 13,4 16,2

Orta Gelirli Ülkeler 15,9 15,7

Yüksek Gelirli Ülkeler 15,3 18,3

Avrupa ve Merkezi Asya Ülkeleri (yüksek gelirli ülkeler hariç) 20,3 18,2

Kaynak : Dünya Bankası ve TÜİK(1) Kıyaslama için ILO yöntemine göre uyumlaştırılmış olanlar(2) TÜİK İşgücü İstatistiklerine göre söz konusu oran 2014 yılında %20,4; 2015 yılında %22,2’dir.

Türkiye Kadın Ücretli İstihdamı Artışında 63 Ülke İçinde İlk Sırada

TÜRKONFED “ İş Dünyasında Ka-dın 2017 Raporu”nun Birinci Faz Ça-lışmasına ilişkin sonuçları yayımladı. Prof.Dr. Oğuz Karadeniz ve Prof.Dr. Hakkı Hakan Yılmaz tarafından hazır-lanan çalışmada başlıca şu tespitlerde bulunuldu: • Türkiye’de kadınların işgücüne

katılma oranı ve istihdamı son 10 yılda hızla artış gösterdi. ILO veri-lerine göre 2007-2015 döneminde 79 ülke içinde Türkiye kadınlarının işgücüne katılma oranı artışında 7. ülke oldu (%23’ten %31,4’e). An-cak söz konusu oran AB ortalaması

olan %57,6 ‘nın oldukça altında.

• Yine ILO verilerine göre aynı dö-nemde ücretli kadın istihdamı net %77 artış kaydetti (2 milyon 160 bin iş yaratımı). Bu sonuçla Türki-ye 63 ülke içinde en yüksek artış oranını yakaladı.

• Buna karşılık kadın yöneticile-rin toplam istihdamdaki payları 2007’de % 18 iken, 2015’te %14’e indi.

• Kızların okullaşma oranlarında be-lirgin iyileşme oldu. Kızların genel lise okullaşma oranı 2007’de %50

civarında iken, 2015’te %80’lere çıktı. Yükseköğretimde ise okullaş-ma oranı %18,7 ‘den %41,1’e yük-seldi.

• İŞKUR’un işbaşı eğitim programları ve meslek edindirme kursları ka-dın istihdamının gelişimine katkı sağladı. Çalışmada, eğitim sisteminin kali-

tesinin artırılması, kadın istihdamının teşvik edilmeye devam edilmesi, top-lam faktör verimliliğinin büyümeye katkısının artması için beşeri sermaye niteliklerinin yükseltilmesi önerilerin-de bulunuldu.

Page 80: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017

kadınlar ve gençler

7878

Türkiye’de Yükseköğrenimli Kadınların Yaklaşık Yarısı Çalışmıyor

Kaynak: OECD, Bir Bakışta Eğitim 2016.

9

9

11

13

13

13

14

14

15

16

16

17

17

17

18

18

18

19

19

19

19

20

20

23

24

33

37

38

40

42

0 10 20 30 40 50

Norveç

İsveç

Finlandiya

Avusturya

Şili

Danimarka

Estonya

Litvanya

Almanya

Hollanda

Polonya

Fransa

Yeni Zelanda

Slovak Cumhuriyeti

Kanada

İsrail

ABD

İrlanda

Slovenya

Singapur

Ortalama

Avustralya

Çek Cumhuriyeti

İtalya

İspanya

Japonya

Kore

Rusya

Yunanistan

Türkiye

Yükseköğrenim Mezunu Kadınlar Grubunda Çalışmayan Kadınların Payı, 2015

(25-64 yaş, yüzde)

Yükseköğrenim Mezunu Kadınlar Grubunda Çalışmayan Kadınların Payı, 2015

(25-64 yaş, yüzde)

Kaynak: OECD, Bir Bakışta Eğitim 2016.

OECD’nin “Bir Bakışta Eğitim 2016” raporunda, 25-64 yaş gru-bunda yer alan yükseköğrenim mezunu kadınların istihdam oran-ları 30 ülke kapsamında karşılaş-tırıldı.

Söz konusu oran 30 ülke orta-laması olarak %81 düzeyinde; do-layısıyla her 100 yükseköğrenimli kadından 19’u çalışmıyor.

Genel ortalamada çalışmayan kadınların oranı %19 iken, 30 ülke kapsamında en yüksek oran %42 ile Türkiye’de.

İsveç ve Norveç ise yükseköğre-nim görmüş ancak çalışma haya-tında bulunmayan kadın oranının %9 ile en düşük düzeyde olduğu ülkeler.

Türkiye’de yükseköğrenim gör-müş kadınların neredeyse yarısı nın çalışmaması; mali kaynak is-rafının ciddi boyutta olduğunu, ayrıca ekonominin çok büyük bir insangücü kaynağını kullanama-dığını, dolayısıyla kalkınmada bu gücün değerlendirilemediğini ve bireysel gelişimin de sınırlandığı-nı gösteriyor. Yükseköğrenim gör-müş kadınların çalışma hayatına girmesi finansal tedbirlerle des-teklenmeli.

Page 81: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017

kadınlar ve gençler

7979

Türkiye 2016 Cinsiyete Dayalı İnsani Gelişme Endeksi’nde Orta-Düşük Seviyede

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) her yıl hazırladığı İnsani Gelişme Endeksi’nin 2016 sonuçları yayımlandı.

Türkiye 188 ülke arasında 71’inci sırada ve yüksek insani gelişme grubunda yer aldı. An-cak, doğuşta beklenen yaşam süresi, beklenen öğrenim süresi, ortalama öğrenim süresi ve kişi başına GSMH kriterleri dikkate alınarak cinsiyet ayrımında oluşturulan Cinsiyete Dayalı Gelişme Endeksi’ne göre kadınların dezavantajlı konumu nedeniyle orta-düşük ülkeler grubunda yer aldı.

Bardağın dolu kısmı ise, 1990-2015 döne-minde Türkiye’nin insani gelişmede %33,2 gibi önemli bir ilerleme göstermiş olması. TÜİK’in GSYH revizyonu 2017 raporuna yansıyacak. 22.03.2017 /Hürriyet

Her Dört Erkekten Biri Kadınların Çalışmasını Uygun Bulmuyor

TÜİK yayımladığı “İstatistiklerle Kadın 2016” Haber Bülteni’nde çeşitli göstergelere yer verdi.

Türkiye nüfusunun %49,8’ini kadın nüfus oluşturdu

Türkiye’de 2016 yılında, erkek nü-fus 40 milyon 43 bin 650 kişi ( %50,2) olurken, kadın nüfus 39 milyon 771 bin 221 kişi (%49,8) oldu. Kadınlar ile erkekler arasındaki bu oransal denge,

kadınların daha uzun yaşaması nede-niyle 65 ve daha yukarı yaş grubunda kadınların lehine değişerek %43,9- %56,1 oluyor.

Okuma yazma bilmeyen kadın nüfus oranı erkeklerden 5 kat fazla

Türkiye’de 2015 yılında, 25 ve daha yukarı yaşta olan ve okuma yazma bil-

meyen toplam nüfus oranı %5,4 iken, bu oran erkeklerde %1,8; kadınlarda %9.

Lise ve dengi okul mezunu olan 25 ve daha yukarı yaştakilerin toplam nü-fus içindeki oranı %19,5 iken, bu oran erkeklerde %23,5, kadınlarda % 15,6. Yükseköğrenim mezunlarının toplam nüfusa oranı %15,5 olup, bu oran er-keklerde %17,9, kadınlarda ise %13,1 düzeyinde.

Cinsiyete göre seçilmiş göstergeler, 2015 (%) Seçilmiş göstergeler Toplam Erkek KadınOkur-yazar olmayan nüfus oranı ( 25 + yaş) 5,4 1,8 9,0

Yüksekokul veya fakülteden mezun nüfus oranı (25 +yaş) 15,5 17,9 13,1

İstihdam oranı (15 + yaş) 46,0 65,0 27,5

İşgücüne katılım oranı (15 +yaş) 51,3 71,6 31,5

İşsizlik oranı (15 + yaş) 10,3 9,2 12,6

Genç İşsizlik Oranı (15-24 yaş) 18,5 16,5 22,2

Page 82: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017

kadınlar ve gençler

8080

Kadın istihdam oranı erkeklerin istihdam oranının yarısından az

Hanehalkı İşgücü Araştırma-sı sonuçlarına göre; 2015 yılında, Türkiye’de 15 ve daha yukarı yaştaki nüfus içerisinde istihdam oranı %46 olup, bu oran erkeklerde %65, kadın-larda %27,5 düzeyinde.

Türkiye, Avrupa’da kadın istihdam oranının en düşük olduğu ülke. Avru-pa Birliği’ne üye ülkelerde ise kadın is-tihdam oranı %74 ila % 42,5 arasında değişiyor.

Eğitimli kadınların işgücüne katılma oranı daha yüksek

2015 yılında, Türkiye’de 15 ve daha yukarı yaştaki kadın nüfus içerisinde işgücüne katılma oranı %31,5 iken, er-keklerde %71, 6 olarak ölçüldü.

Eğitim durumuna göre işgücüne ka-tılma oranı incelendiğinde, kadınların eğitim seviyesi yükseldikçe işgücüne daha fazla katıldıkları görüldü. İşgücü-ne katılma oranı okur yazar olmayan kadınlarda %16,1; lise ve altı eğitimli kadınlarda %26,6; lise mezunu kadın-larda %32,7; mesleki ve teknik lise me-

zunu kadınlarda %40,8 iken, yükseköğ-retim mezunu kadınlarda; %71,6 oldu.

Erkeklerin %24’ü kadınların çalışmasını uygun bulmuyor

Aile Yapısı Araştırması 2016 so-nuçlarına göre; kadınların çalışma-sını uygun bulanların oranı toplam-da %84,9 olup, erkeklerde bu oran %78,1, kadınlarda %91,5 oldu. İstatis-tiki Bölge Birimleri Sınıflaması (İBBS) 1.Düzey’e göre kadınların çalışmasını uygun bulanların oranları incelen-diğinde, en yüksek oranın %90,6 ile TR3 Ege’de (İzmir, Aydın, Manisa, Afyonkarahisar,Kütahya, Uşak), en dü-şük oranın ise %71,5 ile TRC Güneydo-ğu Anadolu’da ( Gaziantep, Adıyaman, Kilis, Şanlıurfa, Diyarbakır,Mardin, Batman,Şırnak, Siirt) olduğu görüldü.

Kadınların % 28,2’si 18 yaşından küçükken evlendi

Aile Yapısı Araştırması 2016 so-nuçlarına göre; evlilik deneyimi ya-şamış 15 ve daha yukarı yaştaki tüm bireylerin araştırmada beyan ettikleri ilk evlenme yaşları incelendiğinde; Türkiye’de ilk evliliklerin %37,5 ile en çok 20-24 yaş aralığında yapıldığı gö-rüldü. Bu yaş aralığında ilk evliliğini yapan kadınların oranı %34,3 .

AB Ülkelerindeki Ortaokul Öğrencilerinin Yüzde 60’ı Birden Fazla Yabancı Dil Öğreniyor

AB İstatistik Ofisi Eurostat’ın 23 Şu-bat 2017 tarihinde yayımladığı basın bültenine göre, AB Ülkeleri genelinde ortaokulda eğitim gören 17,6 milyon öğrencinin neredeyse tamamı (yüzde 98,6’sı) yabancı dil öğrenimi görü-yor. Ancak asıl önemlisi, öğrencilerin yüzde 39,8’i tek bir yabancı dil öğre-nirken, yüzde 58,8’i iki ve daha fazla yabancı dil öğreniyor.

Verilere göre, 11 veya 12 yaşında

ortaöğrenimin alt dönemine (ortao-kula) başlayan öğrencilerin yüzde 100 ile tamamına yabancı dil eğitimi veren ülkeler Danimarka, Yunanistan, Lük-semburg, Avusturya, Malta, Romanya ve İsveç. Diğer AB Ülkelerindeki söz konusu oran ise yüzde 88,3 (İrlanda) ila yüzde 99,8 (Hırvatistan ve Roman-ya) arasında değişiyor.

İki ve daha çok yabancı dil öğretim oranı AB genelinde %58,8 iken, en yük-

sek oranlar yüzde 100 (Lüksemburg) ila yüzde 6 (Macaristan) arasında değişiyor.

En Yaygın Yabancı Dil Eğitimi İngilizce

AB Ülkelerinde en yaygın öğrenim görülen yabancı dil yüzde 97,3 oranıy-la İngilizce. İkinci sırada ise yüzde 33,8 oranına sahip Fransızca bulunuyor. Al-manca, İspanyolca, Rusça ve İtalyanca giderek azalan oranlarda onları izliyor.

Page 83: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017

kadınlar ve gençler

8181

Kadın İstihdamı Ulusal İzleme ve Koordinasyon Kurulu Toplantısı

“Kadın İstihdamının Artırılması ve Fırsat Eşitliğinin Sağlanması” konulu 2010/14 sayılı Başbakanlık Genelge-si uyarınca oluşturulan “Kadın İstih-damı Ulusal İzleme ve Koordinasyon Kurulu”nun 8’inci toplantısı 22 Mart 2017 tarihinde Çalışma ve Sosyal Gü-venlik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mazhar Yıldırımhan başkanlığında ya-pıldı.

Toplantıda, Çalışma Genel Müdürü Nurcan Önder tarafından kadın istih-

damında mevcut durum, son dönem-de gerçekleştirilen mevzuat değişik-likleri, Ulusal İstihdam Stratejisi’nin 2017-2019 Eylem Planı’nda yer alan tedbirler, Bakanlıkça yürütülen çalış-malar ve projeler hakkında bir sunum yapıldı.

Daha sonra kurum ve kuruluş tem-silcilerince kadın istihdamı alanında yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi paylaşımında bulunuldu.

Çalışma Genel Müdürü Ön-der, 2010/14 sayılı Başbakanlık Genelgesi’nin günün şartları doğrultu-sunda yenilenmesi amacıyla bir teknik çalışma yapılacağını söyledi.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürü Gülser Ustaoğlu da, Büyükanne Projesi için bir etki değerlendirmesi yapacakları-nı, bu konuda sosyal taraflarla birlikte çalışmak istediklerini belirtti.

AB Ülkelerindeki Ortaokul Öğrencilerinin Yüzde 60’ı Birden Fazla Yabancı Dil Öğreniyor

AB İstatistik Ofisi Eurostat’ın 23 Şu-bat 2017 tarihinde yayımladığı basın bültenine göre, AB Ülkeleri genelinde ortaokulda eğitim gören 17,6 milyon öğrencinin neredeyse tamamı (yüzde 98,6’sı) yabancı dil öğrenimi görü-yor. Ancak asıl önemlisi, öğrencilerin yüzde 39,8’i tek bir yabancı dil öğre-nirken, yüzde 58,8’i iki ve daha fazla yabancı dil öğreniyor.

Verilere göre, 11 veya 12 yaşında ortaöğrenimin alt dönemine (ortao-kula) başlayan öğrencilerin yüzde 100 ile tamamına yabancı dil eğitimi veren ülkeler Danimarka, Yunanistan, Lük-semburg, Avusturya, Malta, Romanya ve İsveç. Diğer AB Ülkelerindeki söz konusu oran ise yüzde 88,3 (İrlanda) ila yüzde 99,8 (Hırvatistan ve Roman-ya) arasında değişiyor.

İki ve daha çok yabancı dil öğretim oranı AB genelinde %58,8 iken, en yüksek oranlar yüzde 100 (Lüksem-burg) ila yüzde 6 (Macaristan) arasın-da değişiyor.

En yaygın Yabancı Dil Eğitimi İngilizce

AB Ülkelerinde en yaygın öğrenim görülen yabancı dil yüzde 97,3 oranıyla İn-gilizce. İkinci sırada ise yüzde 33,8 oranına sahip Fransızca bulunuyor. Almanca, İspanyolca, Rusça ve İtalyanca giderek azalan oranlarda onları izliyor.

Page 84: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 20178282

Kadın İstihdamının Artırılmasında İyi Uygulama Örnekleri

Küreselleşme ile birlikte kadınların ekonomik hayatta daha fazla yer aldık-ları gözlense de, işgücüne katılım ve istihdam oranları bakımından cinsiyet eşitsizliği hemen hemen her ülkede önemli bir sorun olmayı sürdürmek-tedir.

Kadın ve erkek istihdam oranları arasındaki farkın giderilmesi; güçlü ekonomilerin yaratılması, toplumun refah seviyesinin yükseltilmesi ve sos-yal gelişmenin sağlanması, dolayısıyla sürdürülebilir kalkınma bakımından önem taşımaktadır. OECD, kadın ve erkeklerin işgücüne katılım oranları-nın birbirine yaklaşmasının, 2030 yılı itibariyle Türkiye’nin de dahil olduğu OECD ülkeleri genelinde ekonomik büyümede %12’lik bir artış yaratacağı tahmininde bulunmaktadır.

Global Yönetim Danışmanlığı Şir-keti Mc Kinsey & Company’nin “Wo-

men Matter Türkiye 2016 Raporu”na göre Ülkemiz, kadın işgücüne katılım oranını %30’dan %63’e yükseltmesi halinde GSYH’sını 2025 yılında %20 artırma potansiyeline sahiptir.

İşgücü piyasasında daha fazla kadın, orta ve uzun vadede ekonomik büyümeyi artırma potansiyeli demek

Avrupa Çalışma ve Yaşam Koşulla-rını İyileştirme Vakfı (Eurofound) ta-rafından yayınlanan “İstihdamda Cin-siyet Eşitsizliği: Zorluklar ve Çözümler (The Gender Employment Gap: Chal-lenges and Solutions)” başlıklı Rapor; Avrupa Birliği’nde (AB), istihdamdaki cinsiyet eşitsizliğinin neden olduğu ekonomik kayıpları, kadınların işgücü piyasasına katılım oranının yükseltil-mesinin getireceği sosyal kazanımları incelemekte ve 6 üye devlette (Dani-

marka, Fransa, Almanya, Hollanda, İsveç ve İngiltere) kadın istihdamını artırmaya yönelik iyi uygulama ör-neklerinden hareketle politikalarda etkinliğin sağlanması için tavsiyelerde bulunmaktadır.

Rapora göre, 2013 yılı itibariyle düşük oranlı kadın istihdamı AB’de 370 milyar Euro’luk ekonomik kayba neden olmuştur. Elde edilemeyen ka-zanç, toplumsal refaha yapılamayan katkı, sosyal transferlerin ve yardım-ların finansman maliyeti, ödenmeyen sosyal güvenlik primleri nedeniyle oluşan bu kayıp, AB GSYH’sının %2,8’i büyüklüğündedir. Bir kadının çalışma çağı boyunca istihdam dışı kalmasının maliyetinin ise, sahip olunan eğitim düzeyine bağlı olarak, 1,2-2 milyon Euro arasında değiştiği tahmin edil-mektedir.

TİSKAraştırma, Eğitim ve Dış İlişkiler Uzmanı

Esra

BEL

EN

[email protected]

Page 85: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 8383

inceleme

İstihdamda cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi, sadece ekonomik değil, önemli sosyal etkilere de sahip

İstihdamda cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi, ülkeler bakımından sa-dece ekonomik değil, önemli sosyal etkilere de sahiptir. İstihdamda olmak, kadın için ekonomik güvence, kendini daha güçlü ve yetkin hissetme, yaşam kalitesinde artış anlamına gelmekte-dir. Aynı zamanda yoksulluk riskini önlemekte, bireylerin toplumla bü-tünleşmesini sağlayarak sosyal uyuma katkıda bulunmakta ve genel olarak toplumun niteliğini yükseltmektedir.

AB 2020 hedeflerine ulaşılabilme-si, demografik değişimin neden oldu-ğu zorluklarla başa çıkılabilmesi, kap-sayıcı ve sürdürülebilir bir büyümenin sağlanabilmesi açısından işgücü piya-sasına eşit katılım, Avrupa için acilen ele alınması gereken önemli bir hedef olarak değerlendirilmektedir. İşgücü piyasasına katılıp katılmama kadının bireysel tercihi olsa da, bu tercihin özgürce yapılabilmesi için fırsat eşitli-ğinin sağlanması, hükümetlerin ortak hedefi olmalıdır.

Koordineli ve birbiriyle etkileşim içinde olan politikalara ihtiyaç var

Rapor’da kadınların işgücüne katı-lımını artırmaya yönelik politikalar 4 ana başlık altında incelenmiştir: • İşgücü piyasası politikaları • Çocuk bakımına ilişkin destekler • Esnek çalışma uygulamaları • Ailevi nedenlerle izin kullanımına

ilişkin politikalarRapora göre, koordineli ve birbiriy-

le etkileşim içinde olan politikalar, ka-dınların işgücü piyasasına katılımını önemli ölçüde artırabilir.

İşgücü piyasası politikaları

İşgücü piyasası politikaları; kadın işgücü arzını teşvik etmeye yönelik ak-tif istihdam tedbirleri ile vergi ve sos-yal yardım uygulamalarını kapsamak-ta olup, işgücü piyasası dışında kalan kadınların istihdama katılımlarının teşvik edilmesini, halen işgücü piya-sasında bulunanların ise istihdamda-ki sürekliliklerinin sağlanmasını ya da çalışma sürelerinin artırılmasını amaçlamaktadır. Kadın işgücü talebini

artırmaya yönelik olarak da işveren-lere yönelik sübvansiyonları, sosyal güvenlik primlerinde indirim ya da muafiyetleri içermektedir.

Almanya’da “Yeniden Mesleki Bü-tünleşme Programı”, ailevi nedenlerle en az üç yıl süre ile istihdam dışı kalan ve yeniden işe dönmek isteyen kadın-ları desteklemeye yönelik bir program-dır. Bu kapsamda, kadınlara internet üzerinden danışmanlık, kariyer koç-luğu hizmetleri ve eğitimde denklik programları sunulmakta; işverenlere de yeniden istihdama katılan kadın-ları destekleyici politikalara ilişkin iyi uygulama örnekleri ve işverenlere yö-nelik mali destekler hakkında bilgilen-dirme yapılmaktadır.

İsveç’te 2007-2014 yılları arasın-da hükümet tarafında finanse edilen “Kadın Girişimciliğinin Geliştirilmesi Programı”, yeni iş kuran kadın girişim-cilere iş geliştirme amaçlı mali destek vermiş, bilgilendirme ve mentörlük hizmetleri sağlamış, potansiyel ve ak-tif kadın girişimcileri, öğrencileri, iş ağlarını desteklemiştir.

İngiltere’de 2004-2013 yılları ara-sında “Tek Ebeveynli Ailelere İşbaşı

Page 86: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 20178484

Yapma Kredisi” uygulamasıyla uzun süreli işsiz (52 haftadan fazla) olup, istihdam edilen tek ebeveynli ailelere istihdamda sürekliliklerini sağlamak üzere bir yıla kadar haftada net 40 po-und (Londra için 60 pound) tutarında yardımda bulunulmuştur.

Hollanda’da, kazancı olmayan ya da düşük kazançlı kadınların, gelir vergisi indirimini ve ulusal sigorta kat-kılarını vergi mükellefi eşlerine aktar-malarını öngören sistemden kademeli olarak çıkmaları sağlanmıştır. Zira bu sistem, ailedeki ikinci kazanç sahip-leri için daha yüksek marjinal vergiye neden olarak, kadınları çalışmaktan alıkoymaktadır.

Fransa’da 2006’da uygulamaya konulan çek sistemi, işverenler tara-fından ev hizmetlerinde (temizlik işi, çocuk bakıcılığı gibi) çalıştırılan kişi-lere ya da bu tür hizmet sağlayan bü-rolara ödeme yapılmasını sağlamakta ve kamu kurumlarına gerekli bildirim-lerin yapılmasında işverenler bakı-mından izlemesi gereken prosedürleri basitleştirmektedir.

Çocuk bakımına ilişkin destekler

Çocuk bakımı konusunda kamu hizmeti desteğinin mevcudiyeti ve karşılanabilir maliyet, ebeveynlerin işgücü piyasasına katılımları bakımın-dan büyük önem taşımaktadır. Çocuk bakımı için hizmet maliyetinin yüksek olması, işe girişi veya çalışma süresi-nin artırılmasını engellemektedir.

Fransa’da, 6 yaşın altında çocuklar için kayıtlı çocuk bakıcısı ya da özel bakım hizmeti sunucusu kullanan ailelere mali destek sağlanmaktadır. Yardım miktarı, ailenin gelir düzeyine, istihdam durumuna, çocuk sayısına ve çocuğun yaşına bağlıdır. Amaç, aile-lere çocuk bakımı için hizmet almada seçme özgürlüğü tanımak ve esneklik sağlamaktır.

İsveç’te “Kamusal Çocuk Bakımı ve Çocuk Yetiştirme Yardımı”, tüm ailelerin tam zamanlı olarak hizmet almalarına imkan tanımakta ve ebe-veynlerin katkıları (ailenin gelirine ve çocuk sayısına göre) ve yerel vergilerle finanse edilmektedir. Anaokulu (okul öncesi eğitim) 3 yaş altı çocuklar için ücretsiz, 3-6 yaş çocuklar için haftada 15 saate kadar ücretsizdir. 1 yaşına ge-len çocuklar kamusal çocuk bakım hiz-meti garantisindedir. Çocuk yetiştirme yardımı da belediyeler tarafından sağ-lanmakta ve ailelere hizmet alımında seçenek sunmaktadır.

Danimarka’da ebeveyn izni süresi-nin bitiminde “Garanti Edilmiş Günlük Bakım Yardımı” ile belediyeler tarafın-dan çocuk için bakım yeri sağlanmak-ta, 4 haftalık bir bekleme süresinden sonra bu hizmet sunulamadığında ai-lelerin özel bakım hizmetinden yarar-lanabilmeleri için maddi destek (mali-yetin en az %75’i) verilmektedir.

Esnek çalışma uygulamaları

Esnek çalışma koşullarından daha fazla kadınlar, özellikle anneler yarar-lanmaktadır. Esnek çalışma, hem ka-dınların işgücü piyasasına katılımını ya da istihdamda kalmalarını kolay-laştırarak, hem de erkeklerin bakım sorumluluklarını üstlenmelerini sağ-layarak çift yönlü etkide bulunmakta-dır.

Bu politikalar aynı zamanda, ça-lışanların işverenden esnek çalışma talebinde bulunma haklarının geniş-letilmesine ve esnek çalışmaya ilişkin önyargılarla mücadele edilmesine yö-neliktir.

Fransa’da, “Ebeveynlik Şartı” ile iş ve aile yaşamı arasında denge kuru-labilmesi için çalışanlarına yardımcı olmayı taahhüt eden işverenler des-teklenmektedir. Amaç, işverenlerin ebeveynliğe bakış açısını değiştirmek, çocuğu olan çalışanları için elverişli

bir işyeri ortamı sunmalarını sağla-mak ve çocuk sahibi olan çalışanların mesleki açıdan ayrımcılığa uğramala-rını önlemektir.

Hollanda’da “Çalışma Saatlerinin Yapılandırılması Yasası”, çalışanlara çalışma saatlerinin artırılmasını ya da azaltılmasını, belli koşullar altında, mevcut iş sözleşmesi şartlarında de-ğişikliğe gidilmesini talep etme hakkı vermektedir. Çalışanın en az bir yıldır kamu ya da özel sektörde çalışıyor ol-ması ve en az 4 ay önceden işverene yazılı talepte bulunması gerekmek-tedir. İşveren bu talebi ancak, önemli işletme gerekleriyle reddedebilmekte-dir.

İngiltere’de, küçük çocuğu olan ailelere tanınmış olan esnek çalış-ma talebinde bulunma hakkı, Nisan 2014’ten itibaren kademeli olarak tüm çalışanları kapsayacak şekilde geniş-letilmiştir. Çalışanların iş ve aile ya-şamlarını daha iyi dengeleyebilmeleri için iş paylaşımı, evden çalışma, kısa zamanlı çalışma, sıkıştırılmış saatler, esnek zaman, yıllıklaştırılmış çalışma süresi, kademeli emeklilik gibi esnek çalışma uygulamaları teşvik edilmek-tedir. En az 6 aylık kıdeme sahip tüm çalışanlar, esnek çalışma talebinde bu-lunabilmektedir.

Ailevi nedenlerle izin kullanımına ilişkin politikalar

Analık izni, ebeveyn izni, yetişkin bakımı izni gibi ailevi izinlerin ama-cı, kadınların bakım sorumluluklarını yerine getirirken aynı zamanda is-tihdamda kalmalarının ya da işe geri dönmelerinin sağlanmasıdır. Bu tür tedbirler, hane içinde cinsiyetçi işbö-lümü kültürünün değişmesine ve işve-renlerin aile ve bakım ihtiyaçları açı-sından kadın çalışanlara yönelik bakış açısının olumlu yönde etkilenmesine de katkıda bulunmaktadır.

Almanya’da 2008 tarihli “Bakım

Page 87: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 8585

inceleme

İzni Kanunu” ile yakın akrabaların bakım ihtiyaçları için kısa ya da uzun süreli ücretsiz izin kullanımına imkan sağlanmıştır. Ayrıca işçi ve işveren ara-sında yapılacak gönüllü bir anlaşma ile çalışma süresinin azaltılması müm-kündür. Doğum ya da evlat edinme nedeniyle çalışma saatinin azaltılması durumunda bir yıl süreyle, tek ebe-veynli ailelerde 14 ay süreyle, ebeveyn yardımı da verilmektedir.

Danimarka’da, 2013 yılında bağım-lı çalışanların yanısıra kendi hesabına çalışan kadın ve erkeklere de ebeveyn izni hakkı getirilmiştir.

İsveç’te “Esnek Ebeveyn İzni Planı”, zorunlu sosyal sigorta sisteminin bir parçasıdır 480 günlük iznin 60 günü annelere ve diğer 60 günü ise babalara zorunlu olarak ayrılmıştır. Geri kalan toplam süre ebeveynler arasında iste-dikleri gibi kullanılabilmektedir.

İzin yardımlarına erişimin kolay-laştırılması ve bu izinlerin kullanı-mında esnekliğinin sağlanması; aile bakım sorumluluğu olanların işgücü piyasasında ayrımcılığa uğramalarının önlenmesi, ailelerin işgücü piyasası ile bağının korunması ve iş ve aile yaşamı sorumluluklarının dengelenmesi bakı-

mından önem taşımaktadır.Bununla birlikte, OECD tarafından

yapılan araştırmalar ücretli izin süre-sinin artırılmasının kadınların işgü-cüne katılım oranını düşürdüğünü, ancak kısa süreli çalışma yerine tam zamanlı çalışma eğilimini artırdığı-nı ortaya koymaktadır. Araştırmalar, daha cömert desteklerin ise işe geri dönüş oranlarını yükselttiği yönünde-dir.

Çocuk bakımı, yetişkin bakımı için sağlanan ailevi izinlerin toptan kul-lanımı yerine, daha uzun süreye ya-yılabilen küçük parçalar halinde kul-landırılması, diğer bir ifadeyle daha esnek ailevi izinler, kadın istihdamını artırmada daha başarılıdır. Ayrıca, bu izinlerin erkekler tarafından ne ölçüde kullanıldığı, yardımın miktarı, yardı-ma erişilebilirlik, işverenlerin verdiği destek ve bilgilendirme önem taşımak-tadır.

Genel olarak, kadın istihdamını artırmaya yönelik politikaların başarı-sının şunlara bağlı olduğu belirtilmek-tedir: • Kadınların işgücü piyasasına katı-

lımlarına engel oluşturan tek kişi-nin çalıştığı aile modeline yönelik

vergilendirme sistemlerinin birey odaklı hale dönüştürülmesi;

• Mali teşviklere veya da destekleyici müdahalelere dayalı politikaların, net şekilde tanımlanmış ve duyar-lılığı yüksek grupları hedeflemesi;

• Çok sayıda aktörün sürece dahil edilmesi;

• Tedbirlerden yararlanan sayısını çoğaltmak ve çekiciliğini artırmak için bilgilendirme çalışmaları ya-pılması;

• Üç yaş altı çocuklar için kamusal bakım hizmetinin sağlanması;

• İşverenler tarafından kadınların işgücünün önemli bir parçası ol-duğunun kabul görmesi ve bakım sorumluluğunun sadece kadın çalı-şanları değil, tüm işgücünü ilgilen-diren ve bu konuda sağlanacak des-teklerin her iki tarafın da yararına olan bir husus olarak algılanması;

• İşverenlerin ve çalışanların esnek çalışma ve esnek ailevi nedenlerle izin düzenlemelerine olan desteği;

• Uygulanan çeşitli politikalar ara-sındaki etkileşim ve koordinasyon.Eurofound Raporu’na göre, top-

lumdaki kültürel değerler ve beklen-tiler, kadınların istihdama katılım ora-nının yükseltilmesinde hangi politika müdahalelerinin başarılı olacağını be-lirleyen ana unsurdur. Hane içi so-rumlulukların kadın ve erkek arasında paylaşımı, kadın ve erkeğin rolleri ve çocuklar ya da bağımlı yetişkinler için nitelikli bakımın nasıl (evde ya da ba-kım merkezinde) yapılacağına ilişkin toplumsal görüş ve kabuller önem ta-şımaktadır.

Rapor’da acil olarak yapılması ge-rekenin; cinsiyet kalıp yargılarını gi-dermeye yönelik kültürel değişimin kademeli olarak başarılması ve ailevi sorumlulukların kadın ve erkek ara-sında daha eşitlikçi paylaşımının sağ-lanması olduğu vurgulanmaktadır.

Page 88: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 20178686

haberler

Borsa İstanbul’da Gong, Kadın-Erkek Eşitliği İçin ÇaldıBorsa İstanbul ev sahipliğinde,

UN Global Compact, Birleşmiş Millet-ler Kadın Birimi (UN Women), Dünya Borsalar Federasyonu (World Federati-on of Exchanges-WFE), Borsa Yatırım Fonlarındaki Kadınlar Platformu (Wo-men in ETFs), Sürdürülebilir Borsalar Girişimi (Sustainable Stock Exchanges Initiative-SSE) ve Dünya Bankası Ulus-lararası Finans Kurumu (IFC) katılımı ile iş dünyasını toplumsal cinsiyet eşitliğini geliştirmeye ve kadınların ekonomik hayatta güçlenmesini des-teklemeye çağırmak amacıyla 8 Mart 2017 günü Gong Töreni düzenlendi.

Sürdürülebilir Borsalar Girişimi’nin kurucu üyesi Borsa İstanbul Gong Töreni’ne 2017 yılında üçüncü kez ev sahipliği yaptı. Gong ; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Dr. Fatma Betül Sa-yan Kaya, Borsa İstanbul Yönetim ve İcra Kurulu Başkanı Himmet Karadağ, UN Women Avrupa ve Orta Asya Böl-ge Direktörü ve Türkiye Temsilcisi In-gibjörg Solrun Gísladóttir, IFC Türkiye Direktörü Aisha Williams, Global Com-pact Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Seçkin ve WEPs İş Dünyası Sözcüsü ve SUTEKS Group Başkanı Nur Ger tarafından çalındı.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Dr. Fatma Betül Sayan Kaya, “Hem Hükü-

met hem de Bakanlık olarak kadının ekonomide, siyasette ve karar alma me-kanizmalarında daha aktif rol alması için pozitif ayrımcılığı getirdik. Teşvik-lerle kadınlarımızın iş hayatında güçlü bir şekilde yer almalarını sağlıyoruz. Kadınlarımızın işgücüne katılma oranı yüzde 33’ün üzerine çıktı. 2023 hede-fimiz kadın istihdamını yüzde 41’e çı-karmak” dedi. Borsa İstanbul’un açılış gongunu kadınlar için, eşitlik ve adalet için çaldıklarını kaydeden Kaya, “Uma-rım bu sesi, doğudan batıya tüm dünya duyar. Bu ses kadın girişimcilerimizin, kadın çalışanlarımızın sesi olsun. Eme-ğin, adaletin sesi olsun. Aynı zamanda vatanı için eşleri, evlatları şehit edilen onurlu, vefakar kadınlarımızın, annele-rimizin sesi olsun” değerlendirmesini yaptı.

“Eşitlik için Borsa Gongunun Ça-lınması” törenine ev sahipliği yapan Borsa İstanbul Yönetim ve İcra Kurulu Başkanı Himmet Karadağ, “Sosyal ha-yattan sağlığa, eğitimden iş hayatına, tüm kadınlarımıza adalet ve eşitlik için gayret gösterirken bir noktanın önemine dikkat çekmek istiyorum. Bütün bu çalışmalar, onlara bir lütuf ya da tek taraflı bir fayda şeklinde asla değerlendirilmemelidir. Tam tersine, atılan tüm adımlar ülkemiz ve hepimiz

içindir. Çünkü sosyal adalet ve fırsat eşitliği olmadan bir ülkenin kalkın-ması mümkün değildir. Özellikle, iş hayatında fırsat eşitliğini sağlamak ve işgücüne katılımlarını artırmak sade-ce onların hakkını teslim etmek değil, ülkemizin geleceğine de yatırım yap-mak anlamına geliyor. Borsa İstanbul olarak fırsat eşitliğini öne çıkaran her projeye destek vermeye ve paydaşla-rımızla işbirliğine bundan sonra da devam edeceğiz. Şirketlerimiz ve yatı-rımcılarımız arasında farkındalığı ar-tıracak uygulamalara katkı sağlamayı sürdüreceğiz” dedi.

UN Women Avrupa ve Orta Asya Bölge Direktörü ve Türkiye Temsilcisi Ingibjörg Solrun Gísladóttir “OECD Ül-keleri arasında ev işi ve ücretsiz bakım

TİSK Genel Sekreterler Koordinasyon Kurulu Toplantısı

TİSK Genel Sekreterler Koordinasyon Kurulu’nun Nisan ayı toplantısı 19 Nisan 2017 tarihinde İNTES’in ev sahipliğinde İstanbul Üçüncü Havalimanı (IGA) Şantiyesi’nde yapıldı.

Toplantıda, Konfederasyonun ve Üye İşveren Sendikalarının son dönemde gerçekleştirdikleri faaliyetler ile çalışma hayatının ve ekonominin güncel konuları hakkında görüş alışverişinde bulunuldu.

Toplantı kapsamında Kurul Üyeleri’ne IGA CEO’su Yusuf Akçayoğlu’nun katılımı ile Proje hakkında bir bilgilendirme sunumu gerçekleştirildi. Sunumun ardından IGA Şantiyesi’nde teknik gezi yapıldı.

Toplantı, İNTES ev sahipliğinde düzenlenen akşam yemeği ile sona erdi.

Page 89: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 8787

haberler

CPhl İstanbul İlaç Fuarı İEİS’in Ortaklığı İle Yapıldı

Dünya ilaç devlerinin Avrasya’daki ortak buluşma noktası CPhl İstanbul 2017 Mart ayında dördüncü kez ka-pılarını ziyaretçilerine açtı. Türkiye, Orta Doğu, Orta Asya, Kuzey Afrika ve Kafkasya bölgesindeki ilaç sektörüne ulaşmak için stratejik fırsatlar sunan fuar, 15’ten fazla ülkeden 200’ü aşkın katılımcı firmayı bir araya getirdi. Bu yıl bir CPhl İstanbul’da ilk olarak dü-zenlenen biyoteknolojik ürünlere dair son gelişmeler katılımcılara aktarıldı.

CPhl İstanbul 2017’nin resmi orta-ğı olan İlaç Endüstrisi İşverenler Sen-dikası (İEİS) Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Barut, Türkiye ilaç sektörünün uzun yıllara dayanan köklü üretim kültürü, güçlü altyapısı, ileri tekno-lojik imkanları ve nitelikli insan kay-nağı ile çok önemli bir endüstriyel güce sahip olduğunu söyledi. Barut: “ Endüstrimizin Türkiye ekonomisinde çok stratejik bir yeri var. İEİS olarak en çok üzerinde durduğumuz konu,

ilaçta gelişimin temel lokomotifi olan Ar-Ge yatırımları. Endüstrimiz bu ko-nuda son derece duyarlı ve bilinçli bir şekilde hareket etmektedir. Ar-Ge’ye giderek daha çok pay ayrılmakta, akre-dite Ar-Ge Merkezi sayımız yıldan yıla artmaktadır. Halen 21 Ar-Ge Merkezi ile sektörümüz bu alanda önemli bir noktaya ulaşmıştır” dedi.

Biyoteknoloji ülkemizin rekabet gücünü artıracak

Dünyada toplam ilaç pazarında yüzde 20’den fazla bir paya sahip olan ve sektörün geleceğini şekillendirece-ği artık tüm çevrelerce kabullenilen biyoteknoloji konusunun da İEİS’in odaklandığı alanlardan biri olduğunu

işini en uzun saatler yapanlar Türk ka-dınları. Sonuç olarak da Türkiye OECD Ülkeleri arasında kadınların işgücüne katılma oranı en düşük ülke. Ev iş-leri ve ücretsiz bakım yükü, belki de güvenli ve ücretli şekilde ekonomiye katkı yapmalarının önündeki en bü-yük engel. Dolayısıyla, kadınların ev işi ve ücretsiz bakım işlerini azaltmak için sosyal altyapı hizmetlerinin geliş-tirilmesine gerçekten destek olmalıyız. Böylece Türkiye’de kadınların iş piya-salarına katılımı artabilir ve kadınlar için güvenlikli ve iyi nitelikli işler ya-ratılabilir” şeklinde konuştu.

Global Compact Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Seçkin konuş-masında “Kadınların toplumun ve ça-lışma hayatının her aşamasında daha çok yer alması, daha adil ve istikrarlı

bir kalkınma ve daha güçlü bir ekono-mi anlamına geliyor. Bu nedenle eşit-lik kazandırır diyoruz” dedi.

SUTEKS Group Yönetim Kurulu Baş-kanı ve WEPs İş Dünyası Sözcüsü Nur Ger ise, “Tarihte hiçbir eşitsizlik böyle kısa sürede çözüme ulaşmıyor. O yüz-den araştırmaların 170 yıl sonra gelecek dediği eşitliği satın almıyorum. Toplum-sal cinsiyet eşitliği sosyal sorumluluk değil, bir ekonomi meselesi” dedi.

Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nin tüm Birleşmiş Milletler üyesi devletle-re toplumsal cinsiyet eşitliği çalışma-larını hızlandırmaları, kadınların ve kız çocuklarının haklarını geliştirme-leri ve 2030’a kadar kadın-erkek eşit-liğini tam olarak sağlamaları amacıyla yaptığı “Hedef 2030’a Kadar Cinsiyet Eşitliği: Harekete Geç” çağrısı kapsa-mında düzenlenen Gong Töreninin ar-

dından Kadının Güçlenmesi Prensip-lerini (WEPs) yeni imzalayan 74 şirket tebrik edildi.

Kadının Güçlenmesi Prensipleri, ka-dınların, tüm sektörlerde ve her düzey-de, ekonomik yaşamın içinde yer alabil-melerini sağlamak amacıyla kadınların güçlenmesini hedefleyen özel sektörün küresel en önemli girişimlerinden biri. 2010 yılında UN Global Compact ve Birleşmiş Milletler Kadın Birimi ortak-lığında oluşturulan WEPs platformu, özel sektöre; işyerlerinde, piyasalarda ve toplum genelinde toplumsal cinsi-yet eşitliğinin sağlanması için dikkate almaları gereken önemli noktaları su-nuyor. WEPs bu kapsamda, iş dünyası liderlerinden; toplumsal cinsiyet eşitli-ğini ilerletecek şirket politikaları oluş-turmaya yönelik 7 İlkeyi benimsemeyi taahhüt etmelerini istiyor.

Page 90: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 20178888

haberler

ÇEİS Başkanı Tufan Ünal : “Türk çimento sektörü 10 yılda üretimini yüzde 50 artırdı, Avrupa’nın lideri oldu”

TİSK Üyesi Çimento Endüstrisi İş-verenleri Sendikası (ÇEİS), Türk çi-mento sektörünün “Güvenli Geleceğin Çimentosu” mottosu altında yürüttüğü faaliyetlerin sonuçlarını ve gelecek he-deflerini paylaştı. 32 üye şirket ve bu şirketlere bağlı 63 tesisle Türk çimento sektörünün yüzde 98’ini temsil eden ÇEİS, üretim teknolojilerinin geliştiril-mesinden ihracat pazarlarının geniş-letilmesine, dayanıklı yapı stoğunun oluşturulmasından sağlam yollar ve güçlü bariyerlerin yaygınlaştırılmasına, iş sağlığı ve güvenliği kültürünün geliş-tirilmesinden nitelikli iş gücünün yetiş-tirilmesine, çevreye duyarlı üretimden yenilenebilir enerji kullanımına sektö-rü ilgilendiren her alanda geliştirme ve iyileştirme faaliyetleri yürütüyor.

Türk çimento sektörünün 2016 yı-lında 77 milyon ton üretime ulaşarak Avrupa lideri olduğunu vurgulayan ÇEİS Yönetim Kurulu Başkanı Tufan Ünal şunları ifade etti:

“Son 10 yılda üretimimizi yüzde 50 artırdık. Avrupa lideri olmakla kal-madık, dünya çimento üretiminde ül-kemizi ilk beşe soktuk. Türk çimento sektörü köklü olduğu kadar gelecek de vaat eden bir sektör. Altyapı, yol, köprü, konut projeleriyle Türkiye’nin geleceği-

ni inşa ediyoruz. Ülkemizi geleceğe ta-şıyacak Üçüncü Havalimanı, Çanakkale 1915 Köprüsü, Avrasya Tüneli ve İzmit Körfez Geçişi gibi mega projelerin de taşıyıcı gücü olarak çalışıyoruz. Sağlam yapı, güçlü Türkiye anlayışıyla güvenli geleceği inşa etmenin varoluş misyonu-muz olduğuna inanıyoruz.”

Cari açık yaratmayan sektörTürk çimento sektörü 2016 yılında

77 milyon ton üretimle yaklaşık 2,8 milyar dolar ciro elde etti. Maliyet dü-şürücü modernizasyon yatırımları ile Avrupa Birliği normlarına uygun üre-tim yapan Türk çimento sektörünün 2016 ihracat geliri ise 500 milyon do-lara ulaştı.

Yaklaşık 7 milyon konutun 2023 yılına kadar tekrar inşa edilmesinin gündemde olduğunu belirten Tufan Ünal şunları söyledi:

“Bu projelerde ciddi miktarlarda çimento talebi olacaktır. Sektörümüz bugün, tamamen yerli ham madde kul-lanarak ülke ihtiyacının tamamını kar-şılayabiliyor. Üstüne ihracat da yapıyor. Çimento sektörü yerli ham madde kul-lanımıyla cari açık yaratmıyor, aksine ihracatla açığı kapatmak için çalışıyor. Cari açık yaratmayan, hatta kapatan bir sektör olmaktan gurur duyuyoruz.”

17 bin kişinin istihdamı güvenli ellerde

Türk çimento sektörü, ülke gene-line yayılmış tesislerle 17 bin kişiye istihdam yaratıyor. Son 10 yılda iş sağlığı ve güvenliğine 145 milyon TL

vurgulayan Nezih Barut, biyoteknolo-jinin, CPhl İstanbul’la eşzamanlı ger-çekleştirilen konferansın da teması olduğunu belirtti. Nezih Barut sözleri-ni şöyle sürdürdü: “ Yüksek katma de-ğerli biyoteknolojik ilaçların ülkemiz-de geliştirilmesi ve üretilmesi bilgi ve teknoloji birikimimizi artıracak, cari açığımızı azaltacak, endüstrimizin re-kabet gücünü artıracaktır.”

İthal ettiğimiz ürünlerin Türkiye’de üretilmesi büyük önem taşıyor

Yurtiçi üretim ve ihracatın önemi-ne de değinen Barut şöyle konuştu: “Hali hazırda ülkemizde üretmekte olduğumuz, ancak bir taraftan da ithal ettiğimiz ürünlerin Türkiye’de üretil-mesi büyük önem taşıyordu. Yurtiçi üretim konusunda Sağlık Bakanlığı ve SGK tarafından hayata geçirilen uygu-lamayı yakından takip ediyor, mem-nuniyetle karşılıyoruz. Bu uygulama, muhakkak ki üretimdeki artış eğilimi-ne olumlu yansıyacak ve ülkemizin dış ticaret açığının azaltılmasında önemli rol oynayacaktır. Endüstrimiz için kri-tik önem taşıyan konulardan bir diğeri

de ihracat. İlaç ihracatımız son 6 yılda yüzde 43 düzeyinde arttı. Sektörümüz bugün Avrupa Birliği, Bağımsız Devlet-ler Topluluğu, Kuzey Afrika ve Ortado-ğu Ülkeleri başta olmak üzere 150’den fazla ülkeye ihracat yapmakta ve eko-nomimize değer katmaktadır.”

Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı Dr. Hakkı Gürsöz, UBH, EMEA Amsterdam Genel Müdürü John Van Der Valk ve CPhl İs-tanbul Marka Direktörü Mehmet Dük-kancı da Fuarın açılışında konuşma yaptılar.

Page 91: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 8989

haberler

Gıda Endüstrisi Dijitalleşme ile Daha Verimli Hale Geliyor

Türkiye’de gıda endüstrisinde faali-yet gösteren lider kuruluşlar sektörün geleceğine ilişkin konuları tartışmak ve aksiyonlar belirlemek üzere GE Tür-kiye İnovasyon Merkezi’nde bir araya geldi. Türkiye Gıda Sanayii İşverenleri Sendikası (TÜGİS) ve General Electric (GE) işbirliğiyle gerçekleştirilen top-lantıya yaklaşık 100 yönetici katıldı. Etkinlikte, dijitalleşme ile hız ve çevik-liğin gelişen endüstri açısından önemi tartışıldı. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), ve Türkiye Gıda ve İçe-cek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Panele ayrıca destek verdi.

TÜGİS Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Buzbaş yaptığı açılış konuş-masında “Gıda üretiminde verimlili-ğin artması gerekiyor. Bunun birkaç

temel gerekçesi var. Bunlardan ilki, gelişmekte olan ülkelerde bulunan genç nüfusun artması. Bununla birlik-te kentsel nüfusun artması da önemli bir etken olarak öne çıkıyor. Son 10 yılda dünya nüfusunun yüzde 54’ünü, Türkiye nüfusunun yüzde 77’sini kent-li kitle oluşturdu. 2050 yılına kadar Türkiye’de bu oranın yüzde 88’e çık-ması öngörülüyor. Dolayısıyla gıda ve içecek sektörünün bu dönüşüme göre hazırlanması gerekir. Değişimi gör-mezden gelerek sürdürülebilir olama-yız. Hızla değişen dünyada bu konuda bilinçlerimizi geliştirmek zorundayız. Tarım ve hayvancılıkta dünyayı takip etmeliyiz. Fırsatlar ve riskleri kısıtları-mızla dengelememiz gerekiyor” dedi.

Panelde gerçekleşen oturumlarda

yatırım yapan Türk çimento sektörü, iş sağlığı ve güvenliği dendiğinde akla ilk gelen sektör olmayı hedefliyor.

“Sıfır iş kazası” vizyonuyla dün-yanın lider iş sağlığı ve güvenliği ku-ruluşlarından İngiliz British Safety Council’la işbirliğine gittiklerini söyle-yen Tufan Ünal şöyle konuştu:

“ÇEİS olarak şimdiye kadar belki de hiçbir sektörün atmadığı bir adımı at-tık ve üye şirketlerimize ait tüm fabri-kaları British Safety Council işbirliğiy-le denetime tabi tuttuk. Son 10 yılda Türk çimento sektörü olarak, klinker üretim kapasitemiz yüzde 90, sektör-deki çalışan sayımız yaklaşık yüzde 40 artmasına rağmen, iş kazalarına ilişkin uluslararası kıyaslamalarda kullanılan kaza sıklık oranında yüzde 30, kaza ağırlık oranında ise yaklaşık yüzde 60’lık bir düşüş sağladık.”

ÇEİS ayrıca, nitelikli çalışanların çimento sektörüne kazandırılması için de çeşitli eğitimler veriyor. Son 10 yıl-da Türk çimento sektörünün eğitime yaptığı yatırım 31 milyon TL’ye ulaştı.

Her yıl bir Avrasya Tüneli“Bugün Amerika’nın yüzde 90’ı

beton yollardan oluşuyor. Gelecek-te yollarımız dayanıklı, kaliteli, ucuz maliyetli, uzun vadede daha ekono-mik, çevreyle dost ve yüksek perfor-manslı beton yollar olacak. Belediye uygulamalarında beton yollar, asfalt yollara göre ilk yapım maliyeti açısın-dan yüzde 35 civarında daha ucuz ve daha uzun ömürlüdür. Asfalt yollara harcanan bakım onarım giderlerinden sağlanan kâr ile her sene bir Avrasya Tüneli açabiliriz.” diyen Ünal, sözleri-ni şöyle sürdürdü: “ Bölünmüş yollar-da kullanılan beton bariyerlerin gerek güvenlik açısından gerekse yıllara ve çevre koşullarına dayanıklılık açısın-dan gündeme almamız gereken bir alternatif olduğuna inanıyoruz ve bu konuda da çalışıyoruz”

Çöpü enerjiye, enerjiyi çimentoya dönüştürüyor

Türk çimento sektörü 2016 yılı sonu itibariyle 10 fabrikada 18 hat ile toplam

100,7 MW gücünde atık ısı geri kaza-nım tesisi yatırımı yaptı. Toplam 5 hat-ta 34,0 MW elektrik üretimine imkân tanıyacak 4 fabrikaya ait yatırımların da birkaç yıl içinde devreye alınması planlanıyor. Sektörün ulaştığı kurulu kapasite, yıllık yaklaşık 400 bin hane-nin elektriğini karşılar seviyeye geldi.Atıktan ürettikleri enerjinin kapsamını genişletmek için Çevre ve Şehircilik Ba-kanlığı ile görüştüklerini belirten Tufan Ünal sözlerini şöyle tamamladı: “Bir yılda ülkemizde ortaya çıkan yaklaşık 28 milyon ton belediye çöpünden 7 mil-yon ton ek yakıt üretmek ve kullanmak mümkün. Üretilen 7 milyon ton ek ya-kıt ile yıllık 1,7 milyon ton CO2 azaltımı yapmak ve belediye katı atıklarını yüz-de 80 oranında azaltmak mümkün ola-cak. Atık ikame oranı Avrupa’da yüzde 60 seviyelerine ulaştı. Türkiye’de ise bu oran henüz yüzde 4 civarında. Bu oranı yukarı seviyelere çıkardıkça hem çevre-ye hem ülke ekonomisine büyük katkı sağlanacak.”

Page 92: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 20179090

haberler

Türkiye Metal Sanayicileri Sendika-sı (MESS), Endüstri 4.0 kavramının ele alındığı ‘Üretimin Geleceği Zirvesi’nde iş dünyasını uzman akademisyen ve şirket temsilcileriyle buluşturdu. Dör-düncü sanayi devrimi olarak adlan-dırılan Endüstri 4.0, tüm yönleriyle zirvede ele alındı. Endüstri 4.0’ı doğ-ru anlayabilmek, dönüşüm sürecinde doğru stratejilerle hareket etmek, En-düstri 4.0’ın rekabetteki rolü, getire-ceği değişim, fırsatlar ve Türk sanayi-sinin güçlendirilmesi gereken yönleri hakkında konuklara detaylı bilgiler verildi.

Sanayide kurallar yeniden yazılıyor

Zirvenin açılış konuşmasını MESS Yönetim Kurulu Başkanı Kudret Önen yaptı. Sanayide iş yapma biçimlerinde önemli değişiklikler meydana geldiği-ni dile getiren Önen, “Dijital teknolo-jileri temel alarak iş yapma alışkanlık-larını sürekli geliştirmek gerekiyor. Bu yeni vizyon, kurumların ve çalışanla-rın DNA’sına girmeli. Üretimde dijital dönüşüm, üretim zincirinin bütün halkaları tarafından iş kültürü olarak benimsenmeli” diye konuştu.

Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme hedefine ulaşması açısından dijital dönüşümün önemli olduğunu vurgu-layan Önen, dijital dönüşüm yolcu-ğunda Türk sanayisine destek vererek ülkenin rekabet gücünün artmasına

katkıda bulunmayı amaçladıklarını dile getirdi.

Türk sanayisinin yüksek teknolo-jiyi kullandığı gibi teknolojinin üre-tilmesinde de söz sahibi olması için her kesimin üzerine düşeni yapması gerektiğini ifade eden MESS Yönetim Kurulu Başkanı, “Milletler arasındaki bugünkü eşitsizliklerin kaynağı, geç-miş dönemlerin fırsatlarıydı. Bugünün fırsatlarını iyi değerlendirenler de kuş-kusuz yarının avantajlı kesimi olacak” dedi.

Endüstri 4.0 yeni fırsat ve meslekler yaratacak

Önen’in ardından Düsseldorf Uy-gulamalı İşbilim Enstitüsü CEO’su Prof. Dr. Sascha Stowasser “Dijital Fabrika: Endüstri 4.0” başlıklı bir su-num yaparak Endüstri 4.0’ın Alman-ya’daki uygulama örneklerini anlattı. Stowasser’in konuşmasında dijital dönüşümün çalışma hayatına ve ku-rumların rekabet gücüne etkileri de-ğerlendirildi. Küresel üretim ve imalat sanayinde işletme modellerin baştan inşa edildiğini ve buna bağlı olarak çalışma hayatı çerçevesinin yeniden çizildiği bir dönüşüm çağına girildiğini söyleyen Stowasser şu değerlendirme-de bulundu:

“İlk kez altı yıl önce Uluslararası Hannover sanayi Fuarı’nda adı konu-lan Endüstri 4.0’da yani dördüncü sa-

nayi devriminde makinelerin birbiriy-le iletişim içinde olduğu akıllı üretim süreçlerinin ön plana çıktığını görüyo-ruz. Ancak dijitalleşmeyi tek kurtarıcı olarak görmemek lazım. Şirketlerde dijitalleşmenin başarılı olmasının bi-rinci koşulu üretim süreçlerinin çok iyi bilinmesidir. Verimsiz bir süreçle otomasyon yapılırsa karmaşıklık ve kaosun ortaya çıkması kaçınılmazdır.”

Stowasser sözlerine şöyle devam etti:

“Endüstri 4.0’a şüphe ile yaklaşıl-masının temelinde dijitalleşme dönü-şümünün maliyetli olması ve vasıflı iş gücünün yeterli olmaması yatıyor. Ancak uzun vadeli düşünüldüğünde şirketlerin rekabet gücünü ve pazar payını koruması için bir zorunluluk

MESS, Üretimin Geleceği Zirvesini Düzenledi

Endüstriyel Nesnelerin İnternetine ve özellikle Yiyecek-İçecek endüstrisi başta olmak üzere tüm önemli dikey üretim sektörlerinde gerçekleşen en-düstriyel dönüşüme değinildi. Bu dö-nüşüm gıda alanında faaliyet gösteren şirketlere, önceden dikkate alınmayan fakat zaman içinde küçük ve artım-

lı değişiklikler yapma imkânı veren veriler sağlayarak, üretim ve operas-yonlarından öngörü elde edebilmeleri için yeni olanaklar sunuyor. Üretim ekipmanlarında doğru teknolojilerin kullanılmasının yanı sıra bu öngörüle-rin analiz edilip uygulanabilmesi için doğru becerilere sahip doğru insanla-

ra yatırım yapılması, şirketlerin daha az kaynak kullanarak daha fazla ürün üretmesine yardımcı oluyor.

Page 93: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 9191

haberlerolduğunun kavranması gerekiyor. Şir-ketler için dijitalleşmeye geçmenin en doğru zamanı “hemen”dir. Endüstri 4.0 işletmeler için yeni ufuklar açar-ken, istihdam tarafında yeni meslekler yaratacak. İnsanların robotlarla birlik-te ve ortaklaşa çalışacağı bir geleceğe doğru ilerliyoruz.”

Türk sanayisi, dijital dönüşümün neresinde?

Prof. Stowasser’in ardından, “Sa-nayide Dijital Dönüşüm” paneline geçildi. Endüstri 4.0 uygulamaları açısından Türk sanayisindeki duru-mun şirketlerden örneklerle anlatıl-dığı panelde konuşmacı olarak Arçe-

lik Üretim ve Teknoloji Genel Müdür Yardımcısı Oğuzhan Öztürk, Siemens İcra Kurulu Üyesi Ali Rıza Ersoy, Ford Otosan Dijital Dönüşüm Lideri Hay-riye Karakuzu Karadeniz ve ifourzero Technologies Kurucu Ortağı ve CEO’su Ali Tüzmen yer aldı. Panelistler, dijital dönüşümün dayandığı teknolojik ge-lişmeler, dijital süreç yönetimi ile veri değerlendirmenin önemine değindi-ler.

Endüstri 4.0 ve çalışma hayatı

Üretimin Geleceği Zirvesi’nin ikin-ci paneli, Innovation Group Kurucusu Prof. Dr. C. Ruhi Kaykayoğlu’nun Diji-tal Dönüşüm ve İşgücü başlıklı sunu-

munun ardından gerçekleştirildi. “En-düstri 4.0 Perspektifinden İşgücü ve Çalışma Hayatı” konulu panelde TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Sosyal Politikalar Araştırma Merkezi Direktörü Prof. Dr. Serdar Sayan, İTÜ İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahmut Kabakcı, Eğitim Reformu Girişimi Direktörü Batuhan Aydagül, BTS Partners Yönetici Ortağı Avukat Yasin Beceni ve Liderlik Koçu Aylin Bozkurt Tüzmen konuklara Endüstri 4.0’la ilgili yön gösterici bilgiler verdi. Panelde dijital dönüşümün çalışma hayatında yer alan kişilerin beceri ve yetkinliklerine etkisi, eğitim açıkla-rının tespiti, veri-siber güvenliği gibi konu başlıkları ele alındı.

İEİS Genel KuruluÜyemiz İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası’nın (İEİS) Genel Kurul toplantısı 12 Nisan 2017 tarihinde yapıldı. Seçim

sonuçlarına göre yetkili kurullardaki görev dağılımı aşağıdaki şekilde oldu. YÖNETİM KURULU: Nezih BARUT (Başkan), Ali ARPACIOĞLU (Başkan Yardımcısı), Muzaffer BAL (Üye), Bülent KA-

RAAĞAÇ (Üye), Elif Neşe ÇELİK (Üye), Hakan YILDIRIM (Üye), İsmail ÖNCEL (Üye), Öztürk ORAN (Üye), Murat BARLAS (Üye).

DENETLEME KURULU: Hakan ŞAHİN, İsmail YORMAZ, Özdemir ŞENGÖREN DİSİPLİN KURULU: Hayri İlker ÖZBAY, Gamze YÜCELAND, Halit Süha TAŞPOLATOĞLU.

İNTES’in Genel Kurulu Üyemiz Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası’nın (İNTES) Olağan Genel Kurul toplantısı 14 Mart 2017 tarihinde

yapıldı. Seçim sonuçlarına göre Yönetim Kurulu’nun görev dağılımı aşağıdaki şekilde oldu. YÖNETİM KURULU: Celal KOLOĞLU (Yönetim Kurulu Başkanı), Deha EMRAL (Yönetim Kurulu Başkan Vekili), Gür-

han ÖZDEMİR (Yönetim Kurulu Başkan Vekili), Kemal T. GÜLERYÜZ (Yönetim Kurulu Başkan Vekili), Levent KAFKAS-LI (Yönetim Kurulu Başkan Vekili), İlhan ADİLOĞLU (Yönetim Kurulu Başkan Vekili), Barış HAŞEMOĞLU (Sayman Üye), Merdan HÜRMEYDAN (Üye) Gültekin GÜVENSOY (Üye)

ŞEKER İşveren Sendikası’nın Olağanüstü Genel Kurulu

Üyemiz Türkiye Şeker Sanayii İşverenleri Sendikası’nın Olağanüstü Genel Kurul toplantısı 27 Şubat 2017 tarihinde ya-pıldı. Seçim sonuçlarına göre Yönetim Kurulu’nun görev dağılımı aşağıdaki şekilde oldu.

YÖNETİM KURULU: Ahmet AKSU (Yönetim Kurulu Başkanı), Ergin İÇENLİ (Yönetim Kurulu Başkan Vekili), Dr.Selim YÜCEL (Yönetim Kurulu Başkan Vekili), Cengiz SEZER (Üye), Hasan ALTUNKALEM (Üye)

Page 94: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201792

avrupa avrupa

AB’de Yıllık İşgücü Maliyeti Artışı Yüzde 1,7 Oldu20 Mart 2017 tarihinde Eurostat’ın yayımladığı basın bültenine göre, 2016 yılının son çeyreği itibariyle yıllık nominal

işgücü maliyeti artışı AB-28’de %1,7; Avro Alanı’nda %1,6 oldu. Ücrete bağlı sigorta ve vergi yükü daha düşük oranda, %1,5 yükseldi. İşgücü maliyeti Yunanistan’da %0,5 oranında azalırken, en yüksek artış %12,3 ile Romanya’da gerçekleşti.

AB’de işgücü maliyeti artışı aşağı yönlü seyrediyor.

AB - Türkiye-Komşuluk Politikası ve Genişle-

me Müzakerelerinden sorumlu AB Komiseri Johannes Hahn 53. Münih Güvenlik Konferansı vesilesiyle yap-tığı açıklamada AB-Türkiye Gümrük Birliği Anlaşması’nın modernizasyo-nunun her iki taraf içinde faydalı ola-cağını vurgulayarak, AB Konseyi’nin müzakerelerin başlaması için AB Komisyonu’na hızla yetki vermesini umduğunu kaydetti. Hahn katıldı-ğı panel tartışmasında istikrarlı bir Türkiye’nin AB için önem taşıdığını dile getirdi. Türkiye ve AB’nin doğal ortaklar olduğuna dikkat çekerek, önemli ortak çıkarlar bulunduğunu belirtti. Hahn Türkiye’nin AB’ye üye olma hedefi dolayısıyla hukukun üs-

tünlüğü alanında yüksek standartlar benimsenmesi gerektiğini kaydetti.

-AB Komisyonu, AB ve Türkiye arasında 18 Mart 2016’da imzalanan AB-Türkiye Bildirisi’nin uygulamasına ilişkin beşinci uygulama raporunu 2 Mart’ta yayımladı. Rapordaki özet de-ğerlendirmeler şu şekildedir: • Bildiri’nin uygulamasında istikrar-

lı ilerleme devam etmekte; önemli zorluklara rağmen uygulama sonuç vermektedir.

• Raporlama döneminde Ege Deni- zi’nden Yunanistan’a yasadışı ge-çişler azalma gösterdi ve günlük or-talama 43 kişi olarak tespit edildi. Uygulama üzerine dördüncü rapor-dan bu yana (8 Aralık 2016 – 26 Şu-

bat 2017) Türkiye’den Yunan Ada-larına yasadışı yollarla geçiş yapan kişi sayısı 3.449 oldu. Bu rakam, Bildiri’nin uygulanması öncesi dö-neme kıyasla (bu dönemde günlük ortalama 1.700 kişi geçiş yapmak-taydı) önemli oranda düşüşe işaret etmekte.

• Yunanistan’a yasadışı yollarla va-ran kişi sayısı hala Türkiye’ye iade edilen kişi sayısından yüksek.

• Geri dönüş operasyonları sürdürül-dü. Dördüncü raporun yayımlandı-ğı 8 Aralık 2016’dan 24 Şubat

• 2017’ye kadar olan dönemde 64 Suriye vatandaşı dâhil olmak üze-re toplam 151 kişi Türkiye’ye geri döndü. Geri dönüşler Yunanistan-Türkiye arasında Geri Kabul Anlaş-ması uyarınca gerçekleştirilmek-te. Bu kapsamda Yunanistan’dan Türkiye’ye dönen kişi sayısı toplam 1.487’ye ulaştı.

• 27 Şubat itibarıyla Türkiye’den AB ülkelerine yeniden yerleştirme programı kapsamında gönderi-len sığınmacı sayısı 3.565’e ulaştı. Dördüncü rapordan bu yana 954 Suriye vatandaşı AB ülkelerinde yeniden yerleştirildi. Yeniden yer-leştirme talebi onaylanan ve bekle-mede olan kişi sayısı 965’tir.

• Vize Serbestleştirilmesi Yol Hari-tası kapsamında tamamlanması gereken 7 kriter bulunmakta. AB Komisyonu ve Türkiye geriye kalan

Page 95: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 93

avrupa avrupakriterlerin bir an önce tamamlan-ması yönünde hukuki ve prosedüre ilişkin değişikliklerle çözüm bulun-ması için diyaloğu sürdürüyor

• Katılım müzakerelerine ilişkin yar-gı ve temel haklar, adalet, özgürlük ve güvenlik konulu 23 ve 24 nu-maralı başlıklar üzerine teknik ça-lışma devam etmekte. Türkiye’nin demokrasi, hukukun üstünlüğü ve ifade özgürlüğü dâhil olmak üzere temel özgürlükler alanında yüksek standartlar benimsemesi beklenmekte. AB Komisyonu üye ülkelerin tutumlarından bağımsız olarak enerji, eğitim ve kültür, dış politika, güvenlik ve savunma po-litikası konulu başlıkların hazırlık çalışmalarını AB Konseyi’ne 2016 ilkbaharında sundu.

• 15 Aralık 2016’da gerçekleştirilen AB Liderler Zirvesi’nde liderler AB – Türkiye Bildirisi’nin uygulaması-na olan bağlılıklarını yineledi.

• AB-Türkiye Bildirisi’nin uygulama-sına ilişkin bir sonraki rapor Hazi-ran 2017’de yayımlanacak.-AB Komisyonu Türkiye’de bu-

lunan 230 bin sığınmacı çocuğun okula gidebilmesini sağlamak ama-cıyla bir “Şartlı Nakit Transferi” prog-ramı başlattı. Eğitim için Şartlı Nakit Transferi projesi Türkiye hükümeti, UNICEF ve Kızılay ortaklığında haya-ta geçirilecek Toplam 34 milyon avro bütçeli program kapsamında sosyal ve ekonomik açıdan güç koşullarda bulunan ve çocukları okula giden sı-ğınmacı ailelere iki aylık dönemler-de para yardımı yapılacak. “Eğitim Yardımı Programı’nın yürütülmesine Kızılay ve UNICEF katkı sağlayacak. Acil Sosyal Durumlar İçin Güvenlik Ağı Programı kapsamında yer alan bu uygulama, AB Komisyonu’nun Ey-lül 2016’da başlattığı, sosyal açıdan en güç durumdaki sığınmacı ailele-rin barınma ve gıda gereksinimlerini

karşılayabilmeleri için ‘Kızılay Kartı” verilmesi yönündeki uygulama temel alınarak geliştirildi. Program sayesin-de 230 bin çocuğun okula gitmesine olanak sağlanması hedefleniyor.

Üç milyondan fazla sığınmacının bulunduğu Türkiye’de sığınmacı ço-cukların okula erişimi en önemli so-runlardan biri olmaya devam etmekte. Halihazırda 500 bin sığınmacı çocuk okula devam gidebiliyor durumday-ken, 370 bin çocuğun bu olanağa sa-hip olmadığı belirtiliyor.

-Türkiye’deki Sığınmacılar İçin Av-rupa Birliği Fonu yürütme kurulunun altıncı toplantısı Brüksel’de gerçekleş-tirildi. Eğitim ve sağlık alanındaki yeni projelerin de başlatıldığı yürütme kuru-lu toplantısında son dönemde gerçek-leştirilen projelerin değerlendirmesi yapıldı. UNICEF ortaklığı ile başlatılan 34 milyon avro bütçeli “Eğitim İçin Ko-şullu Nakit Transferi Projesi” ve Suriye-li gençlerin yüksek öğrenime erişim ve katılımlarının artırılmasını amaçlayan 5 milyon avro bütçeli proje ile yedi adet ve toplam 41,6 milyon avro tutarlı insa-ni yardım projesi toplantı kapsamında değerlendirildi.

Suriyeli sığınmacılara yardım ama-cıyla AB’nin Türkiye’ye sağlayacağı 3 milyar avro tutarlı yardımın yarısın-dan fazlasına karşılık gelen toplam 46 proje kontrata bağlandı. 1,5 milyar avro’dan fazla maliyeti olacak bu proje-ler için öngörülen bütçenin 777 milyon avro’luk bölümünün aktarımı yapıldı.

Türkiye’deki Sığınmacılar İçin Av-rupa Birliği Fonu 2015 yılında kurul-du. 2016 – 2017 dönemi için 3 mil-yar avro’luk fon bütçesinin 1 milyar avro’luk bölümü AB bütçesinden, 2 milyar avro’luk bölümü üye ülkelerden sağlanıyor. Fon için kurulan ortak koor-dinasyon mekanizması ile sığınmacılar ve ev sahibi toplumun ihtiyaçlarının belirlenmesi ve bu ihtiyaçlara uygun çözümlerin geliştirilmesi hedefleniyor.

Brexit

-Birleşik Krallık Başbakanı Theresa May ülkesinin AB’den ayrılma kararı-nın resmi bildirimini AB Konseyi Baş-kanı Donald Tusk’a yazdığı altı sayfalık bildirim mektubuyla AB kurumlarına ileterek, AB-Birleşik Krallık arasında ayrılık sürecini 29 Mart’ta başlattı. Böy-lece AB Kurucu Anlaşması’nın bir üye ülkenin AB’den ayrılma sürecine ilişkin temel hukuki çerçeveyi belirleyen 50. maddesi işletilmiş oldu. İlgili maddeye göre ayrılığın şartlarının belirleneceği müzakerelerin tamamlanması için iki yıl süre bulunuyor. Bu süre AB üyesi yirmi yedi ülkenin onayı olması halin-de iki yıl daha uzatılabiliyor.

-Avrupa Parlamentosu (AP) Brexit müzakerelerine ilişkin kararını Genel Kurul toplantısında onayladı. Karar metninin hukuki bağlayıcılığı bulun-muyor. Öte yandan Birleşik Krallık ve AB arasındaki nihai ayrılık anlaşması AP’nin onayına sunulacak. Dolayısıyla AP üyelerinin beklentileri ile uyumlu bir anlaşma sağlanması önem taşıyor.

Dijital Dönüşüm

-Roma’da AB’nin 60. Yıldönümü çerçevesinde düzenlenen “Dijital Gün” etkinliğinde AB ülkeleri Bakanları bir araya gelerek, yüksek performanslı bilgi işlem (High Performance Com-puting - HPC), bağlantılı hareketlilik, sanayinin dijitalleşmesi ve dijital yete-nekler konularını ele aldı. Bu kapsam-da AB Komisyonu’nun yeni girişimleri kamuoyuna sunuldu.

AB dijital dönüşüm alanında üye ülkeler arasında işbirliğini ve çalışma-ların eşgüdümünü artırmayı hedefli-yor.

Ekonomi

-AB’nin istatistik kurumu Euros-tat, Şubat 2017 rakamlarına göre yıllık enflasyon oranını Euro Alanı için %2 ve AB geneli için %1,9 olarak açıkladı.

Page 96: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201794

avrupa avrupa

Ocak 2017’de bu oranlar sırasıyla %1,8 ve %1,7 olarak tespit edilmişti.

Şubat ayına göre yıllık enflasyon oranının en düşük olduğu AB ülkeleri: İrlanda /%0,3), Romanya (%0,5), Bul-garistan ve Danimarka (%0,9).

Enflasyon oranının en yüksek ol-duğu ülkeler: Estonya (%3,4), Belçika (%3,3), Letonya ve Litvanya (%3,2).

-Şubat ayı işsizlik oranı Euro Alanı’nda %9,5 ve AB genelinde ise %8 olarak belirlendi. Bu oranlar 2016 yılının aynı döneminde sırasıyla %10,3 ve %8,9 olarak tespit edilmişti.

-AB Komisyonu üye ülkelerin eko-nomi ve sosyal politikalar alanında belirlenen öncelikleri hayata geçirme yönünde sağladıkları ilerlemenin de-ğerlendirildiği Avrupa Sömestri Kış Paketini yayımladı • Bulgaristan, Fransa, Hırvatistan,

İtalya, Portekiz ve G.Kıbrıs’ta aşırı ekonomik dengesizlikler var.

• Almanya, İrlanda, İspanya, Hollan-da, Slovenya ve İsveç’te makroeko-nomik dengesizlikler mevcut.

Vize Politikası

-AB Konseyi üçüncü ülke vatan-daşlarına yönelik vize muafiyeti uy-

gulamasının askıya alınması meka-nizmasının güçlendirilmesi için AB Komisyonu tarafından sunulan deği-şiklik önerilerini kabul etti. Ek olarak Gürcistan vatandaşlarına AB’ye kısa süreli seyahatlerinde vize muafiyeti uygulanması kararı onaylandı.

AB Komisyonu Aralık 2015’te Gürcistan’ın vize serbestleştirilmesi sürecinde tüm gereklilikleri yerine getirdiğini değerlendirmiş, ilgili yasa değişikliği önerisini 9 Mart 2016’da Avrupa Parlamentosu (AP) ve AB Konseyi’ne sunmuştu.

Gürcistan vatandaşlarına vize muafiyeti, kararın AB Konseyi ve AP tarafından imzalanarak Resmi Gaze-tede yayımlanmasından yirmi gün sonra yürürlüğe girecek. Bu uygulama üçüncü ülke vatandaşlarına yönelik vize muafiyeti uygulamasının askıya alınması mekanizması üzerindeki de-ğişikliklerin yürürlüğe girmesi ile eş zamanlı olarak başlatılacak.

AB vize serbestleştirilmesi politi-kasının etkinliğini artıracağı belirtilen değişiklikler ile: • AB’ye kısa süreli kalışlar için seya-

hatlerinde vize muafiyeti uygula-nan üçüncü ülke vatandaşları tara-fından gerçekleştirilen yasadışı göç

faaliyetleri ve geçersiz sığınma baş-vurularında ani artış yaşanması;

• Söz konusu üçüncü ülkenin geri kabul alanında işbirliği yükümlü-lüklerini yerine getirmemesi;

• Üye ülkelerin güvenliklerine yöne-lik risk oluşturan durumların tespit edilmesi halinde AB Komisyonu vize muafiyeti uygulamasını hızla askıya alabilecek.Yeni kurallar ilgili değişikliğin Res-

mi Gazetede yayımlanmasından yirmi gün sonra yürürlüğe girecek.

AB Komisyonu vize muafiyeti uy-gulamasının askıya alınması meka-nizmasının güçlendirilmesi için öneri hazırlanmasına Mayıs 2016’da karar vermişti. Bu kararın alınmasında AB genelinde göç ve güvenlik durumu, yanı sıra AB Komisyonu’nun Gürcis-tan, Ukrayna, Türkiye ve Kosova vatan-daşlarına vize muafiyeti uygulaması başlatılmasına ilişkin yasa değişikliği önerisi etkili olmuştu. AB Komisyonu Türkiye vatandaşlarına vize muafiyeti uygulamasının başlatılmasına yönelik kararın onaylanması öncesi Vize Ser-bestleştirilmesi Yol Haritası kapsamın-da geriye kalan beş kriterin tamamlan-ması gerektiğini not etmişti.

Page 97: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 95

arkeogezi

Hititlerin Başkenti: Hattuşa (Boğazköy)Boğazköy (Hattuşa) Örenyeri, Ço-

rum ilinin 82 km güneybatısında yer almakta olup, Ankara’ya uzaklığı ise 200 km.’dir. Hitit devletinin eski çe-kirdek bölgesinin merkezinde bulu-nan Boğazköy (Hattuşa) ören yeri; Bu-daközü Çayı vadisinin güney ucunda, ovadan 300 metre yükseklikteki sayı-sız kaya kütleleri ve dağ yamaçlarının bölünmesiyle çevrili olarak kuzey ve batıda derin yamaçlarla sınırlandırıl-mıştır. Şehir kuzeye doğru açık olup, kuzey kısmı dışında diğer kısımları surla çevrilidir. Hattuşa, 1986 yılından beri, Türkiye’de UNESCO’nun Dün-ya Kültür Mirası Listesi’ne alınmıştır. Ayrıca burada bulunan çivi yazılı tab-let arşivleri de 2001 yılından itibaren yine UNESCO’nun “Dünya Belleği

Listesi”nde yer almaktadır.Antik Kapadokya bölgesinin kuzey

sınırına yakın bir yerde bulunan ve arkeolojik kazılarla gün ışığına çıkartı-lıp restore edilen ve açık hava müzesi niteliğindeki ziyaret edilebilen Hitit-lerin başkenti Hattuşa-Boğazköy’de-ki kalıntılar, Boğazköy Tarihi Milli Parkı’nın temelini oluşturmaktadır. Yüz yıldır sürdürülen kazı ve araştır-malar Hattuşa-Boğazköy çevresindeki en erken yerleşmenin Kalkolotik çağ-da (M.Ö. 6000) olduğunu ortaya koy-muştur. Eski Tunç Çağı’nda da sürekli yerleşmenin görüldüğü Hattuşa’da bu dönemi Asur Ticaret Koloni Devri izler. Yazılı belgelere göre, M.Ö. 2. bi-nin başlarında Kuşar’lı Anitta Hattuşa Kralı Pijusti’yi yenip şehri tahrip eder

ve şehri lanetler. Anitta’nın lanetine rağmen şehir M.Ö. 1600/1650 yılla-rında Hitit Kralı 1. Hattuşili tarafın-dan başkent olarak seçilir. Hititlerin M.Ö.1200’de şehri çeşitli nedenlerle terk etmesiyle burada Erken Demir Çağı (Karanlık Çağ) başlar. Bu dönemi M.Ö. 9.yüzyılda Frig Çağı daha sonra Helenistik, Galat ve Roma/Bizans çağ-ları takip eder.

Kentin üç ana kapısı

Hitit imparatorluk döneminde, yani M.Ö. 14. ve 13. Yy.’da şehir yakla-şık 6 km. uzunluğunda bir surla çevril-miştir. Daha geç bir imar evresinde bu surların önüne ikinci bir duvar daha örülerek, kent daha sıkı bir savunma-ya alınmıştır. Bu yeni sur üzerinde

Page 98: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201796

arkeogezibulunan, anıtsal şehir kapılarının çoğu günümüze kadar ol-dukça sağlam durumda gelmiştir. Güney batıda, dış yüzünde aslan yontuları bulunan Aslanlı Kapı’yla, iç yüzünde, silahlı tanrının görkemli şekilde betimlendiği Kral Kapı, bunların en önemlileridir. Kentin güney ucundaki Yer Kapı’nın da özel bir rolü olmalıdır. Burada 30 metre yüksekliğinde, 80 metre genişliğinde bir toprak set oluşturulmuştur. Bu set üzerinden geçen kent surunun ortalarında Sfenksli Kapı yer alır. Tam bu kapının altında, Hattuşa’nın bugün içinden geçilebilen tek poterni vardır. 71 metre uzunluğunda ve 3 metre yüksekliğin-deki poternden geçilerek sur dışına çıkılmaktadır.

Şehirde ayakta kalmış, izlenebilen yapıların büyük bölümü, surlar gibi, M.Ö. 13 yy’dan kalmadır. Kraliyet yapıla-rının yer aldığı Büyükkale’de direkli galerilerle çevrili avlular, konutlar, depo binaları ve büyük bir kabul salonuyla, büyük bir saraya ait kalıntılar ortaya çıkarılmıştır.

Bin Tanrılı ülke: Hattuşa

Hitit metinlerinde sık sık Hattuşa ülkesinin ‘Bin Tanrısı’ndan söz edilmektedir. Kuşkusuz bu tanrıların çoğu imparatorluk ve kült (dini)başkenti Hattuşa’da kendilerine bir tapınım yeri edinebilmişlerdir. Başkent Hattuşa’da bu güne kadar 31 yapı, tapınak olarak tanımlanmıştır. Hattuşa’nın en büyük dini ya-pısı olan Büyük Tapınak, Aşağı şehirdeki konutların ortasında tek tapınak olarak yükselir. İki kült odası olduğu için tapınak,

Page 99: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 97

arkeogeziimparatorluğun tanrılarının en bü-yükleri olan Hava Tanrısı ile Arinna kentinin Güneş Tanrıçasına adanmış olmalıdır.

Hattuşa’da son yıllarda yapılan kazıların ağırlık noktasını şehrin, hatta Hitit Devletinin ekonomisine ışık tutan kazılar oluşturmuştur. İm-paratorluk döneminde, M.Ö. 13 yy’da kentin kuzeydoğusunda yükselen Büyükkaya sırtında çok büyük bo-yutlarda, sayıları 11’i bulan yer altı siloları bulunmuştur.

Hitit sonrası Boğazköy

Hitit İmparatorluğu’nun M.Ö. 1200 yıllarından hemen sonra yı-kılmasıyla Anadolu Tunç Çağları da sona erer. Bununla beraber, Hattuşa şehrinin arazisinin yerleşim tarihi devam eder. M.Ö. 12 yy’ın başlarında, Erken Demir Çağına tarihlenen yeni yerleşme, Frig etkilerini yansıtan bir taşra kasabasına dönüşüp büyüme-ye başlaması, ancak M.Ö. 8. Yy.’da gerçekleşir. Yerleşim Pers dönemin-de de devam etmiştir. Helen/Galat ve Roma / Bizans’a ait yerleşme ve tahkimat izleri de görülmektedir. Bir Türkmen aşireti’nin 16 yy.’da burada yerleşmesiyle bugünkü Boğazkale kurulmuştur. Eski adı Boğazköy olan bu yerleşme, Hititler’in başkentine de adını vermiştir.

Tarihin bilinen ilk barış anlaşması, Kadeş Anlaşması

MÖ 13. yüzyılın iki büyük siya-si ve askeri gücü olan Hitit ve Mısır devletleri arasında yapılmıştır. Hitit Kralı III. Hattuşili ve Mısır Firavunu II. Ramses arasında yapılan bu anlaş-manın metnini içeren kil tablet 1906 yılında Boğazköy’de yapılan kazılar-da bulunmuştur. Tarihin yazılı ilk barış anlaşması olması nedeniyle orijinal tabletin iki metre boyundaki bakır kopyası, Birleşmiş Milletler Bi-na’sının duvarında bulunmaktadır.

Page 100: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 201798

arkeogeziYazılıkaya

Yazılıkaya Kaya Tapınağı, Aşağı Şehir’deki Büyük Tapınağın yaklaşık 1,5 km. kuzeydoğusunda kayalık bir yamaçta yer alır. Şehirdeki tapınak yapılarından farklı olarak burası, her iki kült odası (A ve B Odası) da üstü açık olan ve yüksekliği 12 metreye va-ran kayalıklarla çevrili bir açık hava tapınağıdır. En geç MÖ. 15. yüzyıldan itibaren kullanılan Yazılıkaya’da Hitit sanatçıları ancak MÖ. 13. yüzyılda ka-yaya uzun sıralar halinde tanrı ve tan-rıça kabartmaları işlemişlerdir. Burası olasılıkla ‘Yeniyıl Şenliği Evi’dir. Hava tanrısına ait bu evde yeni yıl ve ilkba-har kutlamalarında tüm tanrılar bir araya geliyorlardı.

Hitit Kent Surunun Rekonstrüksiyonu

İç Anadolu’da yer alan Hitit başkenti Hattuşa’ya, 2005 yılı sonba-harında tamamlanan kerpiç kent su-runun 65 metrelik bölümünün ayağa kaldırılması projesiyle, bir zenginlik daha eklenmiştir. 7-8 m yüksekliğinde

üç sur bedeni ve 12-13 m yüksekliğin-de iki kule, kentin ne denli iyi korun-duğunu ve surun, kente gelen birinin üzerinde bıraktığı etkiyi anlamamızı sağlıyor. Pişirilmemiş kerpiç tuğlalar-dan yapılan böyle bir rekonstrüksiyon çalışması Türkiye’de ilk defa uygulan-mış olup, dünyada da bu boyutta bir projenin benzeri çok azdır.

Boğazköy Sfenksi 99 yıl sonra anavatanına döndü

Bir zamanlar Hititler’in başkentli-ğini yapan Hattuşa’da güney kapısının sağ tarafında bekleyen 3 bin 500 ya-şında, 2.55 metre yüksekliğinde ve 1.5 ton ağırlığında olan Boğazköy Sfenksi, 1906 yılında Almanlar tarafından ya-pılan kazılar sırasında Yerkapı mev-kisinden çıkarıldı. Kazılarda bulunan 2 sfenks ve yaklaşık 10 bin 400 çivi yazılı tablet, temizlenip onarıldıktan sonra 1917’de iade edilmek şartıyla Os-manlı İmparatorluğu’nun izni alınarak Berlin’e götürüldü. Onarımları biten tabletler ile bir sfenks Türkiye’ye iade edildi ancak Boğazköy Sfenksi, Alman-

ya ile yapılan görüşmelere rağmen ana vatanına gönderilmeyip Berlin Perga-mon Müzesi’nde uzun yıllar sergilendi. Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay’ın girişimleri sonucu Boğazköy Sfenksi, yaklaşık 100 yıllık ayrılığın ardından 28 Temmuz 2011 tarihinde Türkiye’ye getirilerek 2011 yılının Ara-lık ayından itibaren ait olduğu coğraf-ya Hattuşa’da sergilenmeye başlandı.

Hitit sembolü: Güneş Kursu

Güneş Kursu, genellikle Hitit uy-garlığına ait bir eser olarak kabul edi-lir. Güneş Kursu günümüzden yaklaşık 4250 sene önce dini merasimlerde ya da diğer merasimlerde standart olarak kullanılıyordu. Aynen Mehter Takımı’nın standartları gibi bir işlevi vardı. Sallandığı zaman ses çıkartıyor ve bu ses de o merasime katılanlara bir huşu veriyordu. Güneş Kursu’nu oluşturan yuvarlak dünyayı ya da güneşi temsil ediyor. Üzerinde yer alan çıkıntılar ise doğanın çoğalmasını, üremeyi temsil ediyor. Kuşlar da aynı şekilde yine doğanın çoğalmasını, doğadaki hürriyeti anlatmaktadır.

Page 101: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 9999

sanat

Muharrem Pire: Gece Düşüm, Gündüz İşim; Resim.Öncellikle çocukluk ve gençlik

dönemlerinizden ve resim sevgini-zin temellerinden söz eder misiniz?

Resim sevgisi bütün çocuklarda vardır. Eşim de resim- iş dersleri öğ-retmenidir ve anaokulundan lise sona sınıfa kadar resim derslerine girmiştir. Çok başarılı olduğu öğrencileri tarafın-dan kabul edilen bir öğretmendir. O da çok iyi bilir ki bütün çocuklar resim yapmayı severler. Çünkü, anlatılama-yanın en iyi anlatıldığı alan resimdir. Bu çok önemlidir. Çocuğun, kendisi-ni ifade edebileceği, en iyi, en somut, gözle görülebilir alandır resim sanatı. Okur yazar değilken bile çocuk, resim yapmayı büyük bir heyecanla ister. Hatta çocuğun, karalama yaparken bile çizgi yoluyla, boya yoluyla kendi-

sini anlatmaya, kendisini ifade etme-ye çalışır ve bundan büyük heyecan duyar. Bütün çocuklarda bu vardır. Peki durum böyleyken bütün çocuklar büyüdükten sonra neden resim yap-mazlar diye sorduğumuzda mevcut eğitim sistemindeki sorunlar karşımı-za çıkıyor. Mevcut eğitim sistemindeki problem de çocuklarımızın budanmış olmasıdır. Bizim eğitim sistemimiz, ağacın kendi karakterinde gelişmesi için hizmet etmez, çocuklara verilen en büyük zarar da budur. Çocukların gelişim yolları tıkanmamalıdır. Türk çocukları da bütün dünyanın çocukla-rı kadar zekidir ve yaratıcıdır. Bunun önünü açmak ve beslemek gerekir. Eğitim sistemi de bu temelde kurul-malıdır.

Ben Bulgaristan doğumluyum. Köyümüzdeki evin önünden Romen çobanları geçerdi. Ben de bir gün pen-cerenin önünde duran babamın hesap defterine evimizin önünden geçen ço-banların ve ineklerin resimlerini yap-tım. Babam eve gelip defterine görün-ce “bu resmi kim yaptı” deyince ben saklandım. Babamın bana kızacağını düşündüm. Annem de “o resmi Mu-harrem yaptı” dedi. Babam çok şaşırdı. “Çok güzel bir resim bu” dedi. Birkaç gün sonra babam bana küçük bir kutu içerisinde pastel boyalar getirdi. 1950 yılında da göçmen olarak Türkiye’ye geldik. Babam ilkokul mezunuydu, annem ilkokul mezunu bile değilken beni resim konusunda desteklediler ve teşvik ettiler.

Page 102: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017100100

sanatHayat felsefeniz ve resminiz üze-

rindeki etkileri konusunda neler söyleyebilirsiniz?

Bütün sanat dallarının ve diğer ta-sarım alanlarının asıl temeli tasarım-dır. Tasarımsız hiçbir şey yapamaz-sınız. Ve o tasarımın da temeli hayat felsefenizdir. Bir felsefeniz olmadan bir tasarım yapamazsınız. Tasarım yapabilecek kadar dünyayla ilişkiniz varsa nerede yaşıyor olursanız olun mutlaka çevrenize ait verileri, ilişki-leri, oluşumları, olguları anlama ve anlatma ihtiyacı içerisinde olursunuz. Onun için ilkel kabilelerde bile sanat yoluyla tanımlama ve tasarlama ilişki-leri görürsünüz.

Muharrem Pire, doğa –insan iliş-kilerini nasıl değerlendiriyor?

Doğa ve insan ilişkilerinde insanın doğaya bakışı onunla yaşamak zorun-da olmasından kaynaklanır. Doğayı ye-nebilmek için onunla birlikte yaşamak zorunda olduğunun farkında vardık-tan sonra hayatta kalabilmiştir Homo Sapiens. Doğayı yok ederek hiçbir şey yapamazsınız. Hayatınızı koruyamaz-sınız, yükseltemezsiniz. Dolayısıyla en başta doğayı korumalıyız. Doğanın yaşamasına hizmet ederek yaşamalı-yız ki kendimizin de yaşama verilerini onlarla paylaşabilelim.

Resimlerinizde “at figürünü” sık kullanmanızın sebebi nedir?

Düşüncenin özü tarif değildir. Be-nim yaptığım at figürleri de atı tarif eden şeyler değildir. Düşüncenin özü, felsefenin özü bilgiler değil kavramlar-dır. Bu kavramlar sembolize ve stilize edilerek insanlar arasında iletişimin odaklarını oluşturur. Mesela Türklerin yaşadıkları coğrafyada bulanan canlı-lara bakarsanız bunların en başında pars ve at gelir. Anadolu doğa resim-lerinde at ve pars resimlerini görürsü-nüz. At ve pars resimleri gördüğünüz yerde bilin ki Türkler yaşamıştır. Örne-ğin Urfa Göbeklitepe’de 11 bin yıl önce

yapılmış pars ve at resimlerini görür-sünüz. Hindistan ve Mısır’da daha çok inek figürleri görülür. İnek çok daya-nıklı bir hayvan olduğu ve gücü fazla olduğu için, itaatkar olduğu için o coğ-rafyalarda kutsal sayılmış. Ancak at öyle değil. At insanın hayatını paylaşır. Hatta şöyle güzel bir sözümüz vardır; at sahibine göre kişner. Bu anlamda atın karakteri çok önemlidir. At onuru, asaleti, soyluluğu temsil eder. Bütün doğu ve batı kültürlerinde at, insanın önem verdiği kavramlarla özdeşleş-miştir. Mesela sevdayla, sadakatle, başkaldırıyla, yiğitlikle, özgürlükle… At, bütün efsanelerde bu karakteriyle yer alır.

Biraz da açtığınız sergilerden ve son serginizden bahsedebilir misi-niz?

Gazi Üniversitesi’nde okuduğum yıllarda çok başarılı bir öğrenci oldu-

ğumu söylerdi hocalarım. Hocalarım-dan yeterli düzeyde eleştiriler alamı-yordum. Ancak bu durum benim için tatmin edici değildi. Bunun üzerine kendime şu soruyu sordum; “herşeyin en iyisini yapabilmek sanatçı olmak için yeterli midir”? Bunun cevabını bulmam gerekiyordu. Verilenlerin en iyisini yapabiliyorum ama sanat yapabilmek için neye ihtiyacım oldu-ğunu araştırmaya başladım. Tarihte yer almış önemli sanat tarihçilerinin hayatını, özgeçmişlerini araştırmaya başladım. Okumalarımdan net bir bil-giye ulaşamadığımı, ve bu sanat tarih-çilerinin benden birşeyler sakladığını düşünmeye başladım. Bu sanatçılar bu kadar sıradan bir yaşam sürmüşler-se nasıl sanatçı olduklarını anlamaya çalıştım. Çocukluğumun geçtiği yerde yaygın bir deyiş vardı. Önemli ve de-ğerli bir kişi için söylenen şu sözler aklıma geldi; yazılmayanı okur, söy-

Page 103: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

İŞVEREN / Mart - Nisan 2017 101101

sanatlenmeyeni işitir, gösterilmeyeni görür. Bu yaklaşım tarzını benimseyip araş-tırmalarıma devam ettim. Daha sonra şunun farkına vardım; onlar (araştıra-rak öğrendiğim sanat tarihçileri) kendi geleceklerini, toplumsal durumlarını hiçe sayarak insanlığın aleyhine olan egemenlik tutumlarıyla kapışmışlar. Özlü bir söz vardır. Kaplanlarının sa-vaşını tepeden seyredenlerin hükmü yoktur. Bu savaşın, mücadelenin içeri-sinde olmak lazım. Bütün sergilerimde bu yaklaşım hep vardı. 1965-1966 yılı mezunu olmama rağmen birinci ser-gimi 12 Eylül’den sonra 1985 yılında yapmaya cesaret edebildim. Bu süre içerisinde kendimi geliştirebilmem, aydınlatmam gerekiyordu. Birinci ser-gim devinen doğa üzerinedir. İkinci

sergim düşünce özgürlüğü ve özgürlük düşüncesi üzerineydi. 1995 yılından beri de özellikle isyan ve direnme ruhu üzerine, Kuvay-ı Milliye ruhu üzerine, atılgan öncüleri üzerine, son sergim de Akdenize Doğru teması üzerinedir. En son sergim olan Akdenize Doğru sergimde Türklerin diriliş tarihini, ru-hunu özellikle kurtuluş tarihi ruhunu içeren eserlerimin bulunduğu sergi-lerdir. Özellikle Akdenize doğru ser-gisinde ana tema; artık büyük taarruz zamanı gelmiştir fikrini işlemeye ça-lıştım. Sergilerimde sözle anlatılama-yanı resimlerimde anlatıyorum.

El verdiğiniz, resim sanatını si-zin rehberliğinizde geliştiren öğren-cileriniz var mı?

Ben eğitimciyim. Özellikle sanat eğitimcisiyim. İyi bir eğitimci oldu-ğumu öğrencilerim bugün dahi heyecan duyabileceğim bir duyguyla, gururla ifade ediyorlar. Öğ-rencilerimin çoğu emekli oldu. Kimisi ilkokul öğretmeni, kimisi üniversite-den emekli oldular. Derslerine girdiğim öğrencilerimin hiç biri sınıfta kalmadı. Çünkü öğrencilerim bana karşı mahçup olmamak için elle-rinden geleni yapı-yorlardı. Askerlikten sonra öğretmenliğe dönmeme izin veril-medi. Resim dışında başka işlerle uğraşa-rak yaşamı devam ettirdim. Genç bir ba-yan arkadaşın ders aldığı kursa maddi imkanlarla gideme-diği için ağladığına

tanık oldum. Gel ben sana ücretsiz eği-tim vereyim dedim. Ve bu şekilde özel dersler verdiğim öğrencilerim olmaya başladı. Bir süre sonra bu tür öğrenci-lerimin sayıları çoğaldı. Bunların çoğu yoksul kesimden çocuklardı. Emekli, memur ve işçi çocuklarından oluşan öğrencilerim oldu. Her sene 15-20 ki-şilik eğitim verdiğim öğrencilerimin neredeyse tamamı istisnasız üniversi-teye girdiler. Eğitim verdiğim öğrenci-lerimin bir kısmı öğretim görevlisi, do-çent olanlar, Avrupa’da, Amerika’da, Avusturalya’da resim sanatıyla hayatı-nı sürdürüyorlar.

Özetle 15 yıl süreyle, faal bir bi-çimde, gerçekten üniversite umudu olmayan, yoksul, ders ücreti vereme-yecek durumda olan çocuklara eğitim verdim. Şehir dışında gelip, bizde ya-tılı kalan öğrencilerimiz olurdu. Bazen sayısı fazla olunca öğrencilerin yerlere yataklar yapıp onları evimizde ağır-ladığımız çok olmuştur. Harçlıklarını verir, ayaklarına çorap bile verirdik. Örneğin Samandağı’ndan gelmiş bir öğrencimiz, 13 kardeşi vardı. Ekono-mik durumları kötüydü. Fakat şimdi Sivas Üniversitesinde hoca.

Resim dışında başka ilgi alanla-rınız?

Gece düşüm, gündüz işim; resim. Mesleğe alınmadığım dönemde uzun-ca bir süre işsiz kaldım. Bu dönemde Resim eğitiminden farklı alanlarda ça-lıştım. Ama yine resim ve tasarım di-siplinleriyle bağlantılı işler oldu.

Duvar dekoru işleri, bakır, alçı, be-ton rölyef işleri yaptım. Vitray yaptım. Sanat alanıyla yetiştirilirken maran-gozluk, demircilik, grafik tasarım, hey-kel tasarımı, matbaacılık gibi bir çok konuda temel eğitimler almıştım. Geri kalanı da zaten kişinin kendisini ge-liştirebilmesiyle bağlantılı bir durum. Bu tür işlere ilgim ve merakım çoktu. Severek ve heyecanla bütün işleri yap-tım.

Page 104: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

TOPLU İŞ SÖZLEŞMELERİ

LOKAVTLARGREVLERYILLAR LOKAVT

SAYISILOKAVTA DAHİL

İŞÇİ SAYISIKAYBOLAN

İŞGÜNÜ SAYISI

1997 4 4 083 62 2361998 2 500 5 2841999 4 931 76 4702000 2 2 483 32 7602001 - - -2002 - - -2003 2 888 110 4152004 1 801 2 0822005 1 118 592006 1 66 3 8942007 - - - 2008 1 1256 16 3282009 - - -2010 - - -2011 - - -2012 - - -2013 - - -2014 1 205 25 4202015 1 42 1682016 1 42 1 3862017* - - -

YILLAR AKDEDİLENSÖZLEŞME SAYISI

İŞYERİ SAYISI

İŞÇİ SAYISI

1997 2 056 12 966 841 5181998 1 867 7 047 219 4341999 2 286 12 373 828 4582000 1 646 6 844 208 5952001 4 454 14 211 775 4782002 1 773 7 453 255 0592003 1 607 7 806 629 2402004 1 479 7 913 325 1892005 3 977 14 388 587 4562006 1 705 5 456 304 3922007 1 972 9 734 459 4492008 1 704 9 623 262 7862009 1 995 11 544 504 7962010 1 662 9 033 338 6712011 1 939 14 057 422 8022012 1 513 6 721 234 4692013 2 642 17 288 657 4852014 1 677 12 440 364 2072015 1 632 16 912 645 0482016 2 760 9 739 480 3152017* 1 029 5 158 167 152

YILLAR GREV SAYISI

KATILAN İŞÇİ SAYISI

KAYBOLAN İŞGÜNÜ SAYISI

1997 37 7 045 181 9131998 44 11 482 282 6381999 34 3 263 229 8252000 52 18 705 368 4752001 35 9 911 286 0152002 27 4 618 43 8852003 23 1 535 144 7722004 30 3 557 93 1612005 34 3 529 176 8242006 26 2 061 165 6662007 15 25 920 1 353 5582008 15 5 040 145 7252009 13 3 101 209 9132010 11 808 37 7622011 9 557 13 2732012 8 768 36 0732013 19 16 632 307 8942014 12 6 880 365 4112015 27 7 940 128 8012016 21 2 403 97 7142017* 11 1 916 38 433

Kaynak : Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı.* İlk 3 Ay

Not: 14 Mayıs-4 Haziran 2015 tarihleri arasında metal sektörü işyerlerinde yaşanan iş bırakma eylemleri yasal grev şartlarını taşımadığından ÇSGB Grev İstatistikleri‘ne yansımamıştır. TİSK tarafından yapılan hesaplamalara göre söz konusu eylemler nedeniyle 12 işyerinde toplam 32.944 personel çalışmamış ve kaybolan işgünü sayısı 236.235 olmuştur.

102

Page 105: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

Kaynak: BM Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU)

103

Dünya Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT) Endeksi, 2016

Bilgi ve İletişim Teknolojileri: Türkiye Uluslararası Ölçekte Zayıfladı

Ülkemiz, Dünya Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT) Endeksi’nde 2008 yılında 57’nci sırada iken, 2016 yılın-da 70’inci sıraya indi.

Birleşmiş Milletler Uluslararası Telekomünikasyon Birliği’nin (ITU) her yıl yayımladığı BİT Endeksi; BİT araçlarının (sabit ve mobil telefon, bil-

gisayar, internet) altyapısı, bu araçlara erişim oranları ve beceriler ( ortalama öğrenim yılı, orta ve yüksek öğrenimde okullaşma oranları) göstergelerini kul-lanarak dünya ülkelerinin durumunu ve değişimini karşılaştırıyor.

Türkiye, söz konusu Endeks’te 2008 yılında 3,90 olan puanını

2016’da 5,69’a çıkarsa da, uluslara-rası yarışta BİT açısından çok daha hızlı gelişen ülkelerin etkisiyle, aynı dönemde 57’nci sıradan 13 basamak inerek 70’inci sıraya geriledi.

Fiziki ve beşeri yatırımları ve re-formları başararak sürece ivme kazan-dırılmalı.

Kaynak: BM Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU)

8.848.83

8.748.68

8.578.468.458.438.428.37

7.257.23

7.137.04

6.966.95

6.726.696.656.58

6.265.995.975.93

5.765.755.715.69

5.605.59

1.07

1 Kore

2 İzlanda

3 Danimarka

4 İsviçre

5 İngiltere

6 Hong Kong

7 İsveç

8 Hollanda

9 Norveç

10 Japonya

32 Çek Cumh.

33 Slovenya

36 Yunanistan

41 Hırvatistan

42 Slovakya

43 Rusya

48 Macaristan

49 Bulgaristan

50 Polonya

51 Sırbistan

60 Romanya

63 Brezilya

65 Makedonya

66 Lübnan

67 Trinidad Tobago

68 Moldova

69 Dominik Cumh.

70 TÜRKİYE

71 Ermenistan

72 Gürcistan

175 Nijer

Dünya Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT) Endeksi, 2016

Page 106: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

OECD, “ Ekonomik Politika Reformları 2017 –Büyümeye Doğru” başlıklı bu yeni yayınıyla, ülkemizin de gündeminde olan yapısal reformların dünya genelindeki ve OECD üyesi ülkeler özelindeki mevcut durumu ve değişimi hakkında ayrıntılı bir pa-norama veriyor. Raporda, diğer OECD ülkeleri için olduğu gibi, Türkiye için de ayrı bir bölüm mevcut.

www.oecd.ilibrary.org adresinden okunabilir ya da satın alınabilir.

İş Sağlığı ve Güvenliği Hukuku

Prof.Dr. Haluk Hadi SümerBasım Yılı Nisan 2017İş güvenliği uzmanı olabilecek kişilerin fakülte ve yüksekokullarında zorunlu hale

getirilen iş sağlığı ve güvenliği dersi için kaynak olması amaçlanan kitap aynı za-manda iş sağlığı ve güvenliği profesyonelleri açısından da kapsamlı ve güncel bir kaynaktır.

İSTEME ADRESİ :Eskişehir Yolu, Mustafa Kemal Mah. 2158. Sokak No:13 Çankaya/ANKARA Tel: 0-312-435 30 30 Faks: 0-312-435 24 72E-posta: [email protected]

Temel Sosyal Güvenlik Kanunları

Prof. Dr. Haluk Hadi Sümer Kitabın yenilenmiş 2.Baskısı yayımlandı. Öğrencilere ve Uygulayıcılara yararlı ol-

masını dileriz.İSTEME ADRESİ :Eskişehir Yolu, Mustafa Kemal Mah. 2158. Sokak No:13 Çankaya/ANKARA Tel: 0-312-435 30 30 Faks: 0-312-435 24 72E-posta: [email protected]

yayınlar

104

Page 107: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

TİSK AKADEMİ DUYURUSUSonbahar Sayımızdan itibaren Dergimize sahip olmak isteyen

değerli okurlarımızın abone olmaları gerekmektedir.

ABONELİK ÜCRETSİZ OLUP SINIRLI SAYIDA YAPILACAKTIRAbone olmak isteyenlerin

www.tisk.org.tr adresimizde bulunan online formu doldurarak [email protected] e-posta adresine

iletmelerini rica ederiz.

TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Kudret Önen’in İnegöl’deki Trafik Kazasına İlişkin

Başsağlığı MesajıTürkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Kudret

Önen’in 7 Mart 2017 tarihinde Bursa İnegöl ilçesinde meydana gelen trafik kazasına dair yayımladığı başsağlığı mesajında şunlar kaydedildi:

TİSK olarak, 7 Mart 2017 tarihinde Bursa’nın İnegöl ilçesinde meydana gelen trafik kazasında işletmelerimizde çalışan ve 8 Mart 2017 tarihinde Dünya Kadınlar Günü

nedeniyle düzenlenecek olan Kadın İşçiler 22.Büyük Kurultayı için Ankara’ya gelmekte olan işçilerimizin vefatı ve yaralanmaları nedeniyle

derin üzüntü içerisindeyiz. Kazada hayatını kaybeden işçi kardeşlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine baş sağlığı

ve sabır, yaralılara acil şifalar diliyoruz.

TİSK: “Çalışmaya, Üretmeye, Büyümeye ve İlerlemeye Devam Edelim”

16 Nisan 2017 Referandum Oylaması sonrasında TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Kudret Önen’in yayımladığı mesajda şunlar kaydedildi:

“Referandum Oylamasının Ülkemize hayırlı olmasını diliyoruz.

Referandum halkın iradesinin yönetim sistemini belirlemeye direkt etken olması sebebiyle, doğrudan demokrasinin güzel bir örneğidir. 16 Nisan 2017 tarihinde

gerçekleşen Referandumun barış, huzur ve güven ortamında gerçekleşmiş olması memnuniyet vericidir. Toplumun sağduyusunu bir kez daha kanıtlayan bu durum,

demokrasimiz açısından önemli bir başarıdır.

Referandum çalışmaları dolayısıyla, uzun süredir Ülkemizin gündemine siyaset hakim olmuştur. Vatandaşlarımız iradesini ortaya koyduğuna göre, artık çalışmaya,

üretmeye, büyümeye ve ilerlemeye devam etmemiz gerekir.

Güçlü, kararlı ve dünya ekonomisini yakından takip eden bir ekonomi yönetimi oluşturulmalı, sektörlerimizin sürdürülebilir büyüme ve rekabetçiliğini geliştirecek

kısa ve orta vadeli tedbirler, yapısal reformlar hızla devreye girmelidir.”

Page 108: DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU ÖMER ÇELİK AYHAN ZEYTİNOĞLU … · PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU ESRA BELEN ÖMER ÇELİK ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO ... runma önlemleri gibi ticaret

| CİLT 55 • SA

YI 2 • MA

RT - NİSA

N 2017

TÜRKİYE AĞAÇ VE KAĞIT SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (TAKSİS) •TÜRK AĞIR SANAYİİ VE HİZMET SEKTÖRÜ KAMU İŞVERENLERİ SENDİKASI (TÜHİS) •TÜRKİYE CAM, ÇİMENTO VE TOPRAK SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI •ÇİMENTO ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (ÇEİS) •TÜRKİYE DERİ SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI •TÜRKİYE GIDA SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (TÜGİS) •İLAÇ ENDÜSTRİSİ İŞVERENLER SENDİKASI (İEİS) •TÜRKİYE İNŞAAT SANAYİCİLERİ İŞVEREN SENDİKASI (İNTES) •KAMU İŞLETMELERİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (KAMU-İŞ) •TÜRKİYE KİMYA, PETROL, LASTİK VE PLASTİK SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (KİPLAS) •MAHALLİ İDARELER KAMU İŞVEREN SENDİKASI (MİKSEN) •MAHALLİ İDARELER İŞVERENLERİ SENDİKASI (MİS) •TÜRKİYE METAL SANAYİCİLERİ SENDİKASI (MESS) •PETROL ÜRÜNLERİ İŞVERENLER SENDİKASI (PÜİS) •TÜRKİYE SAĞLIK ENDÜSTRİSİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (SEİS) •TÜRKİYE SELÜLOZ, KAĞIT VE AĞAÇ MAMÜLLERİ SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI (KASİSEN) •TÜRKİYE ŞEKER SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI •TÜRKİYE TEKSTİL SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI •TÜRKİYE TOPRAK, SERAMİK, ÇİMENTO VE CAM SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI •YEREL YÖNETİMLER KAMU İŞVERENLERİ SENDİKASI (YERELSEN)

Cilt 55 ‣ Sayı 2 ‣ Mart / Nisan 2017

İSG KANUNU veUYGULAMA SORUNLARI

DÜNYA EKONOMİSİNDEKORUMACILIK EĞİLİMİ

DR. MEHMET MÜEZZİNOĞLU

NİHAT ZEYBEKCİ

CHRISTIAN BERGER

MEHMET BÜYÜKEKŞİ

AYHAN ZEYTİNOĞLU

MUHARREM KAYHAN

YRD. DOÇ. DR. TURHAN ŞALVA

AV. AHMET GÜZELTUNA

PROF. DR. SADİ UZUNOĞLU

ESRA BELEN

ÖMER ÇELİK

ROBERTO CARVALHO DE AZEVÊDO

İSMAİL GERİM

ÖMER CİHAD VARDAN

CELAL KOLOĞLU

NECMETTİN ÖZTEMİR

AV. İLBER AYDEMİR

PROF. DR. SÜBİDEY TOGAN

PROF. DR. ÖMER FARUK ÇOLAK

A. FERHAT İLTER