29
Somuncu Baba ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI ADINA ÝMTÝYAZ SAHÝBÝ A.Þemsettin ATEÞ GENEL YAYIN YÖNETMENÝ A.Tacettin ATEÞ YAZI ÝÞLERÝNDEN MESUL MÜDÜR Av. Haki DEMÝR REKLAM ve HALKLA ÝLÝÞKÝLER Mehmet UÇARALP Yusuf MUTLU - Mehmet ÞEN Ali GENCAL - Yemliha GÖNCÜ Ali AYDOÐAN - Adem KOZANOÐLU FOTOÐRAFLAR Bekir SARI KAPAK Minyatür: A.Ülker ERKE Dia: Hasan Âli GÖKSOY TEKNÝK YAPIM / Darende Tel:615 17 55 GRAFÝK - TASARIM Aslan TEKTAÞ YAZIÞMA ADRESÝ Zaviye Mah. Hacý Hulûsi Efendi Cad. No:71 44700 Darende / MALATYA Tel:(422) 615 15 00 Fax:(422) 615 28 79 http/www.somuncubaba.net e.mail: [email protected]. BASIM - YAYIM - DAÐITIM - PAZARLAMA Somuncu Baba Basýn-Yayýn Tic.San.Ltd.Þti. RENK AYRIM - FÝLM ÇIKIÞ Bizim Repro (312) 231 26 72 BASKI Poyraz Ofset (312) 384 19 42 Dergide Yayýnlanan Yazýlardan Yazarlarý Mesuldür Kaynak Gösterilerek Ýktibas Edilebilir. ADANA (322) 457 66 54 AMASYA (358) 218 20 28 ANKARA (542) 453 79 18 ALANYA (242) 528 37 52 BURSA (224) 254 53 26 ÇAYCUMA (372) 643 62 72 G.ANTEP (342) 232 45 53 GÖLCÜK (262) 414 28 82 DENÝZLÝ (258) 372 11 66 ÝSTANBUL (216) 342 18 01 ÝZMÝR (232) 431 06 48 ÝSKENDERUN (326) 615 73 56 KAYSERÝ (352) 222 38 83 K.MARAÞ (344) 221 98 99 ELBÝSTAN (344) 415 02 00 KARABÜK (370) 712 13 85 KARAMAN (338) 214 57 04 KONYA (332) 251 83 00 EREÐLÝ (332) 713 01 72 ILGIN (332) 882 73 64 KARAPINAR(332) 755 21 11 MALATYA (422) 324 34 36 MERSÝN (324) 373 31 33 OSMANÝYE(322) 812 78 21 SAKARYA (264) 281 00 26 SAMSUN (362) 431 40 99 SÝVAS (346) 224 21 31 TOKAT (356) 212 24 63 TURHAL (356) 272 41 82 ZONGULDAK (378) 251 48 31 TEMSÝLCÝLÝKLER KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr Ýki Ayda Bir Yayýnlanýr ISSN:1302-0803 YIL:8 SAYI:35 KASIM - ARALIK 2001 Zâtý sýfâtý sînesi Ol dilberin âyinesi Sermaye-i gencînesi Aþk u muhabbet doludur Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI Somuncu Baba AJANS SB SB Somuncu Baba Baþyazý............................................................ 2 Dîvandan......................................................... 3 Kapak Mevlânâ Celâleddîn......................................... 4 Devr-i Zaman Bayram Zamaný............................................. 8 Düþünce Osmanlý Hoþgörüsü........................................ 10 Altun Silsile Ýmâm-ý Rabbanî Hazretleri.......................... 13 Araþtýrma Osmanlý Türklerinde Esnaf Düzeni.............. 15 Edebiyat Darendeli Türkolog - N. Hacýeminoðlu........ 17 Gönül Penceresi Bayramlaþma ve Bayramlarýmýz. 44 Tomurcuklar Dayak Cennetten mi Çýkmýþtýr.... 46 Mutfaktan Yemek Tarifi “Ispanaklý Börek”.. 49 Hanýmlara Özel Pratik Bilgiler............................. 50 Ý Ç Ý N D E K Ý L E R Hatýra Hatýra Fotoðraflarý ile Osman Hulûsi Efendi................ 51 Saðlýk Saðlýmýzla Ýlgili Bazý Tesbitler. 52 Haberler.......................... 55 Bir Portre Mehmed Âkif Ersoy...................................... 20 Tasavvuf Ney Sembolü................................................. 24 Ekonomi Osmanlý Ekonomiden Ne Anlýyordu............. 30 Kültür Hulûsi Efendi’nin Eserlerinde Doðal ve Sosyal Yönden Çevre Þuuru........... 32 Basýndan Basýndan Belgelerle Osman Hulûsi Efendi... 36 Kültür Kültürümüzde Evlilik Müessesesi Darende’de Düðün Gelenekleri... 38 Güncel Atatürk’ü Anlayabilmek ve Anlatabilmek.... 42

Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevî Somuncu Baba Es-Seyyid Osman ... · Zikr et ki Hakk'ý can u dil gencine-i esrar ola Geldin bu ile sen garîb ol bâð-ý dosta andelîb Bu derdine

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

So

mu

nc

u B

ab

aES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI ADINAÝMTÝYAZ SAHÝBÝA.Þemsettin ATEÞ

GENEL YAYIN YÖNETMENÝA.Tacettin ATEÞ

YAZI ÝÞLERÝNDEN MESUL MÜDÜRAv. Haki DEMÝR

REKLAM ve HALKLA ÝLÝÞKÝLERMehmet UÇARALP

Yusuf MUTLU - Mehmet ÞENAli GENCAL - Yemliha GÖNCÜ

Ali AYDOÐAN - Adem KOZANOÐLU

FOTOÐRAFLARBekir SARI

KAPAKMinyatür: A.Ülker ERKEDia: Hasan Âli GÖKSOY

TEKNÝK YAPIM/ Darende Tel:615 17 55

GRAFÝK - TASARIMAslan TEKTAÞ

YAZIÞMA ADRESÝZaviye Mah. Hacý Hulûsi Efendi Cad. No:71

44700 Darende / MALATYATel:(422) 615 15 00 Fax:(422) 615 28 79

http/www.somuncubaba.nete.mail: [email protected].

BASIM - YAYIM - DAÐITIM - PAZARLAMASomuncu Baba Basýn-Yayýn Tic.San.Ltd.Þti.

RENK AYRIM - FÝLM ÇIKIÞBizim Repro (312) 231 26 72

BASKIPPooyyrraazz OOffsseett (312) 384 19 42

Dergide Yayýnlanan Yazýlardan Yazarlarý MesuldürKaynak Gösterilerek Ýktibas Edilebilir.

ADANA (322) 457 66 54AMASYA (358) 218 20 28ANKARA (542) 453 79 18ALANYA (242) 528 37 52BURSA (224) 254 53 26ÇAYCUMA (372) 643 62 72G.ANTEP (342) 232 45 53GÖLCÜK (262) 414 28 82DENÝZLÝ (258) 372 11 66ÝSTANBUL (216) 342 18 01ÝZMÝR (232) 431 06 48ÝSKENDERUN (326) 615 73 56KAYSERÝ (352) 222 38 83K.MARAÞ (344) 221 98 99ELBÝSTAN (344) 415 02 00

KARABÜK (370) 712 13 85KARAMAN (338) 214 57 04KONYA (332) 251 83 00EREÐLÝ (332) 713 01 72ILGIN (332) 882 73 64KARAPINAR(332) 755 21 11MALATYA (422) 324 34 36MERSÝN (324) 373 31 33OSMANÝYE(322) 812 78 21SAKARYA (264) 281 00 26SAMSUN (362) 431 40 99SÝVAS (346) 224 21 31TOKAT (356) 212 24 63TURHAL (356) 272 41 82ZONGULDAK (378) 251 48 31

TE M SÝ LCÝ L Ý K L ER

KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝEs-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Ýki Ayda Bir Yayýnlanýr

ISSN:1302-0803

YIL:8 SAYI:35KASIM - ARALIK 2001

Zâtý sýfâtý sînesiOl dilberin âyinesiSermaye-i gencînesiAþk u muhabbet doludur

Dîvân-ý Hulûsi-i DarendevîES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI

Somuncu Baba

AJANSSBSSBB

Somuncu Baba

BBaaþþyyaazzýý........................................................................................................................ 22DDîîvvaannddaann.................................................................................................................. 33Kapak

MMeevvllâânnââ CCeellââlleeddddîînn.................................................................................. 44Devr-i ZamanBBaayyrraamm ZZaammaannýý.......................................................................................... 88DüþünceOOssmmaannllýý HHooþþggöörrüüssüü................................................................................ 1100

Altun SilsileÝÝmmââmm-ýý RRaabbbbaannîî HHaazzrreettlleerrii.................................................... 1133

AraþtýrmaOOssmmaannllýý TTüürrkklleerriinnddee EEssnnaaff DDüüzzeennii............................ 1155

EdebiyatDDaarreennddeellii TTüürrkkoolloogg - NN.. HHaaccýýeemmiinnooððlluu................ 1177

Gönül PenceresiBBaayyrraammllaaþþmmaa vvee BBaayyrraammllaarrýýmmýýzz.. 4444

TomurcuklarDDaayyaakk CCeennnneetttteenn mmii ÇÇýýkkmmýýþþttýýrr........ 4466

MutfaktanYYeemmeekk TTaarriiffii ““IIssppaannaakkllýý BBöörreekk””.... 4499

Hanýmlara ÖzelPPrraattiikk BBiillggiilleerr.......................................................... 5500

Ý Ç Ý N D E K Ý L E R

HatýraHHaattýýrraa FFoottooððrraaffllaarrýý iillee

OOssmmaann HHuullûûssii EEffeennddii................................ 5511

SaðlýkSSaaððllýýmmýýzzllaa ÝÝllggiillii BBaazzýý TTeessbbiittlleerr.. 5522

Haberler.................................................... 5555

Bir PortreMMeehhmmeedd ÂÂkkiiff EErrssooyy............................................................................ 2200

TasavvufNNeeyy SSeemmbboollüü.................................................................................................. 2244

EkonomiOOssmmaannllýý EEkkoonnoommiiddeenn NNee AAnnllýýyyoorrdduu.......................... 3300

KültürHHuullûûssii EEffeennddii’’nniinn EEsseerrlleerriinnddee

DDooððaall vvee SSoossyyaall YYöönnddeenn ÇÇeevvrree ÞÞuuuurruu...................... 3322

BasýndanBBaassýýnnddaann BBeellggeelleerrllee OOssmmaann HHuullûûssii EEffeennddii...... 3366

KültürKKüüllttüürrüümmüüzzddee EEvvlliilliikk MMüüeesssseesseessii DDaarreennddee’’ddee DDüüððüünn GGeelleenneekklleerrii...... 3388

GüncelAAttaattüürrkk’’üü AAnnllaayyaabbiillmmeekk vvee AAnnllaattaabbiillmmeekk........ 4422

Mübarek Ramazan ayý bütün sýcaklýðý ve bereketi ilebizleri kucakladý. Feyizli Ramazan günlerinin sosyal yardýmve hayri hizmetler açýsýndan bir fýrsat mevsimi olduðuhakikattir.

Dînin ve aklýn beðendiði þeylere "hayýr"denir. Hayýr,iyilik anlamýnda da kullanýlýr. Kur'ân-ý Kerîm'de meâlen;"Kim zerre mikdârý bir hayýr iþlerse, onun mükâfatýný(karþýlýðýný) görür." (Zilzâl sûresi-7) buyrulmaktadýr.

Hayýr iyilik yapmak, her toplumda teþvik edilmiþtir.Ýyilik yapmanýn belli bir ölçüsü, sýnýrý yoktur. Ýnsanlaragüler yüz ile muamele etmek de hayýrdýr, iyiliktir. Üzün-tüsüne ortak olup teselli etmek, imkân nisbetinde maddî birihtiyâcýný gidermek, hastalýðýnda ziyaret etmek, ikramdabulunmak hep hayýrdýr, iyiliktir. Nitekim PeygamberEfendimiz; "Hayra (iyiliðe) yol gösteren (sebeb olan)onu yapan gibidir."; "Ýnsanlarýn hayýrlýsý, insanlara fay-dalý olandýr."; "Müslümanlarýn hayýrlýsý,Müslümanlarýn, elinden ve dilinden emin olduðukimsedir." buyurmaktadýr.

Hayýr, iyilik yapmak, insanlar arasýnda muhabbetin,sevginin artmasýna ve böylece toplumda birliðin, beraber-liðin meydana gelmesine sebep olur.

Hayýrlý, iyi iþleri yapmak, þer ve kötü olan Ýþlerdenkaçmak, ahlâký güzelleþtirir. Ýnsaný olgunlaþtýrýr. Kur'ânýKerîm'de meâlen; "O hâlde (ey müminler!) siz de hayýriþlerine koþun!" (Bakara sûresi: 7,8); "Siz ne hayýryaparsanýz Allah onu bilir." (Bakara sûresi: 197) buyuru-larak hayýr, iyilik yapmak teþvik edilmektedir. Peygamberefendimiz de; "Her iyi iþ sadakadýr."; "Kardeþini güleryü-zle karþýlamaktan ibaret olsa bile, hiçbir iyiliði yapmak-tan geri durma!" buyurarak; hayýr, iyilik yapmayý teþviketmekte ve; "Müslüman hayýrlý olur. Hased edince hayýrkalmaz." buyurarak; hased, gýybet, sû-i zan gibi kötü haller-den ve kötülük yapmaktan da uzak durulmasý gerektiðinibildirmektedir.

Sosyal açýdan deðerlendirildiðinde iyilik yapmaanlayýþýnýn ahlâkî bir çatý altýnda bütünleþebilen, birbirinedönüþebilen, fakat gerçekte farklý olan ferdî vicdan veekonomik þuur þeklinde iki ayrý kaynaðýnýn olduðu görülür.Hayýr yapmak, her þeyden önce insan vicdaný ve þuurununbirbiriyle uyumlu þekilde ürettiði bir faaliyettir. Ýçtimaîahlâk ve onun bir üst kurumu olarak sosyal örgütlenme sözkonusu olduðunda ferdî vicdanýn yansýmalarý kendi sýnýr-larýnýn dýþýna çýkar. Bu baðlamda iyilik yapma anlayýþýnýnvicdanî temeli, kiþinin kendini baþkasýyla aynîleþtiripbaþkasýnýn yerine koymasý gibi bir dizi psikolojik sürecedayanýr. Öte yandan bu psikolojik süreç, yalnýzca ferdin ken-disiyle sýnýrlý kalmayacak þekilde þiddetli ve sirayet edicidir.

Ýyilik yapma anlayýþýnýn daha derinden iliþkili olduðuikinci kaynak ise ekonomik örgütlenme hassasiyeti veya

dengesidir. Hayýr iþlemenin fazilet anlayýþýna dönüþtüðü veahlâkî bir deðer ürettiði toplumsal yapý ekonomik örgütlen-medir. Alýþýlmýþ ekonomik dayanýþmanýn fazladan emekgerektirdiði hallerde yapýlan iyilik, toplumsal iþ birliðinigüçlendiren iyilik þeklinde algýlanmýþ olup fazilet kavramýnayol açan anlayýþ bu noktadan itibaren devreye girer.Ekonomik kaynaða dayanan hayýr anlayýþý, özellikle sadakakavramý üzerine temellendirilmiþtir. Bir anlamda hayýrkavramýnýn vicdanî kökeni aðýrlýklý olarak ferde yönelik ikenekonomik kökeni topluluðun yaþatýlmasýna yönelik olmuþ,din fenomenolojisi açýsýndan ise ekonomik dayanýþmagenellikle ölümden sonra kiþinin öteki âlemde daha iyi yaþa-masý fikriyle iliþkilendirilmiþtir. Sosyal açýdan hayýr yap-manýn biri ferdî, diðeri içtimaî olan bu iki kaynaðý neredeysebütün topluluklarda genel ahlâkî yapý içinde kaynaþtýrýlmýþve artýk hayýr yapma, topluluðun ahlâk anlayýþýnýn ve buanlayýþýn yön verdiði müeyyidelerin oluþturduðu toplumsalüst yapýnýn en önemli unsurlarýndan birini teþkil etmiþtir.

Kur'ân-ý Kerîm ve hadislerle diðer Ýslâmî kaynaklardahayýr kelimesinin, baþta malî fedakârlýklar olmak üzere hertürlü yardým severliði ifade eden bir anlamda kullanýlmasý vemüslümanlarýn bu tür faaliyetlere teþvik edilmesi, erkendönemlerden itibaren müslümanlar arasýnda güçlü birdayanýþma ruhu geliþtirdiði gibi çeþitli kiþi ve kuruluþlarcabaþta vakýf müessesesi olmak üzere dârüþþifa, dârüleytam,darülaceze, dârüþþafaka, imaret, sebil, köprü, cami, mektepve medrese gibi kamuya hizmet veren birçok hayýr eserininmeydana getirilmesini saðlamýþtýr. Ýslâm dünyasýnýnekonomik, sosyal, kültürel ve siyasî krizlere mâruz bulun-duðu XX. yüzyýlda söz konusu krizlerin çoðalmasýna paralelolarak hayýr faaliyetlerinde de bir geliþme gözlenmekte olup,Sosyal Yardýmlaþma ve Dayanýþma Vakýflarý gibi çaðdaþyöntemlerle faaliyet gösteren kurumlar tesis edilmekte,bunun yanýnda özellikle sivil toplum anlayýþýnýn yaygýnlaþ-masýna paralel olarak gayri resmî kiþi ve kurumlarca, baþtaeðitim ve öðretim olmak üzere pek çok alanda hayýr faaliyet-lerinde bulunan vakýf ve dernekler kurulmuþtur. Bunlararasýnda dinî mahiyet arzeden hizmetlere yönelik hayýrfaaliyetlerinde daha yaygýn ve hýzlý bir geliþmenin yaþandýðýgözlenmektedir.

Vakfýmýz da Ramazan ayý münasebetiyle, muhtaç olanvatandaþlarýmýza ayni ve nakdi yardýmlarda bulunarakinsanlýða hizmet etmektedir. Ülkemiz insanýnýn içindebulunduðu maddi ve manevi sýkýntýnýn giderilmesi için hayrive sosyal faaliyetlerde bulunmaktadýr.

Bu vesile ile, her türlü yardýmlarýný esirgemeyen hayýrsahiplerini tebrik ediyoruz. Gönüllerimizin leyle-i kadrinKur’an aydýnlýðýna ve bayramýn vuslat çaðýna uluþmasýtemennisiyle...

Baþyazý

Kasým-Aralýk 2001 3Kasým-Aralýk 20012

Somuncu Baba

Ba

þy

az

ýDîvan’danSomuncu Baba

Dîv

an

’da

n

Yayýn Heyet i

Dîvân-ý Hulûsi-i Darendevi’denDîvân-ý Hulûsi-i Darendevi’denEy dil yürü zâr eyle kim zârýn nice bir zâr olaAç gözünü dîdârý gör bu uykudan bîdâr ola

Ölmeden öndin bul memât hayy ol içip âb-ý hayâtHem ol ki mahv-ý mahz-ý zât can vâkýf-ý esrâr ola

Dil vuslata nâil olup cânâna cân vâsýl olupHer matlabýn hâsýl olup hârýn gül-i gülzâr ola

At varlýðý varý n'iden ko arýný ârý n'idenBul yârý aðyarý n'iden her dem enisin yâr ola

Âþýksan özle yârýný terk edip ar u varýnýSa'y eyle bul dildârýný kim manzarýn dîdâr ola

Ey can u dil dîdâra bak hem hâl ü hem ruhsâra bakKo gayriyi bu kâra bak kârýn meðer bir kâr ola

Er sâfiyâne bul safa senden kamu olsun nümâÂyîne-i dildeki tâ görünen ol dîdâr ola

Sa'y et de ol ehl-i ferað arada kalmaya niza'Bu sözleri et istimâ' hep gizliler ihbar ola

Bul Hakk'a varmaða delîl görmez gözün olmuþ alîlZikr et ki Hakk'ý can u dil gencine-i esrar ola

Geldin bu ile sen garîb ol bâð-ý dosta andelîbBu derdine bul bir tabîb zahm-ý dilin tîmâr ola

Nâdânla olma yek-nefes bul ehl-i Hakk'ý iþte besBî-keslere ol dâd-res dâd-resin Gaffar ola

Bil "alleme'l-esmâ" nedir isim ve müsemmâ nedir Hem tâc-ý "kerremnâ" nedir aný giyen muhtâr ola

Hasretle eylerim melal gör hâlim ey sâhib-kemâl Hulusi'ye göster cemâl þevk ile bî-karâr ola

Es-Seyyid Osman Hulûsi Dârendevî

Ramazan ve Sosyal Yardým

iz beytini destarýndan çýkartarak Çelebi Hüsameddin'eyazýlý olarak verdi.

Bu onsekiz beyit bizzat Mevlânâ'nýn kalemindençýkmýþtýr. Ondan sonrasýný Mevlânâ dikte etmiþ veHüsameddîn Çelebi kâðýda geçirmiþtir. 6 ciltte 26.000beyitden oluþan Mesnevi on senede tamamlanmýþtýr.Bu arada Dîvân-ý Kebîr, Fîh-i Mâfih, Mecâlis-i Seb'agibi eserler de Hz.Mevlâna tarafýndanhazýrlanmýþtýr.

M e v l â n â ' n ý nÝslâmiyet'i anlayýþýfevkalâde saðlam dînîbilgilere dayanýr. Onagöre dîn, Allah'lakul'un arasýnda ilâhîbir sevgi münasebe-tidir. Dînin esasý"sevgi"dir. Bütünibâdetler sevgi sebe-biyle yapýlýr ve sevilenkimseye "sevgi" sebe-biyle itaat edilir,"Korku" sebebiyledeðil... O yüzdendir kiMevlânâ'nýn dergâhý,bir müsamaha, birhoþgörü huzurudur.Gelenler, kendisindenfeyz aldýklarý gibi,onun büyükhoþgörüsünden defaydalanýrlardý.

Hz. MevlânâMesnevî'ye bir de"giriþ" yazdý. Onu yal-nýzca bir þair,mutasavvýf ve Ýslâmikaidelere karþý riayet-siz görmek isteyenkaba softalarýn aksine,Hz. Mevlânâ Mesne-vî'sinde de ifade ettiði gibi þöylesöylüyor:

"Bu kitap Mesnevi'dir. O ulaþmada, tam inanýþsýrlarýný açmada, din temellerinin temelidir. O Allah'ýnen büyük fýkhýdýr, Allah'ýn en aydýn þeriatýdýr, en red-dedilmez delilidir. Iþýðýna örnek, içinde kandil bulunankandillikdir sanki. Bir dua parlar ki sabahleyin,sabahlardan da ýþýklýdýr, gönüllerin cennetleridir.."

Ve Hz. Mevlânâ, Mesnevî'nin korunmasýnýCenâb-ý Hakk'a emanet ederek giriþ bölümünü þusözlerle bitiriyor:

"Yüce Allah'ýn rahmetine muhtaç olan güçsüzkuvvetsiz kul, Hüseyin oðlu Muhammed'in oðlu BelhliMuhammed der ki: Eþsiz örnekleri, benzerleri azbulunur þeyleri, yüce sözleri, kýlavuzluk incilerini, zâ-hidlerin yolunu, kullukda bulunanlarýn bahçesini içinealan, kavrayan, yapýlan külfetsiz, fakat mânâlarý çokolan bu mesnevîyi Allah kabul etsin... "

Mesnevî, âyetve hadislere daya-narak, vak'alaradayanarak Ýslâm'ý veinsanlara "insan"ýanlatmak maksadýy-la yazýlmýþ bir eser.

Meselâ:"Suratýný ekþit-

mek þükür olsaydý,dünyada sirkedendaha fazla þükredenolmazdý!.. "

"Sel, denizedökülünce deniz,oldu; tohum tarlaya,ekilince, ekin olduekmek!.. Ýnsan,babasýnýn bedeninegirince ölüyken diril-di, herþeyden haberioldu...

Yine baþka birörnek:

"Mayasý kötüolana bilgi bellet-mek, san'at öðret-mek, yol kesenþakînin eline kýlýçvermeye benzer. "

Buradaki ör-nekler sanki zamaný-mýz için söylenmiþ:

"Sarhoþ zengi-nin eline kýlýç vermek,

adam olmaya-na bilgi belletmekden yeðdir!.. Kötükiþilerin eline düþen bilgi, mal, mevkî ve buyruk, birfitne kesilir. Bilgisizlerin elde ettikleri makamda yaptýk-larý kötülüðü, yüzlerce arslan biraraya gelse nasýl yapa-bilir?.. Onun ayýbý-rezilliði gizli; fakat bir fýrsatýný buldu,yýlaný delikten çýkar ortaya, süzülür. Buyruk, bir yolazýtmýþ sapýðýn eline düþtü mü, eline mevkî geçti sanýrama, bir kuyuya düþmüþtür o... "

Hz. Mevlânâ, sözlerine misâllerle devam eder:"Þu namaz da, oruç da, hac da, hep inanca

tanýklýk eder.. "

Kapak

Kasým-Aralýk 2001 5

Somuncu Baba

Mevlânâ Celâled-din, Horasan yakýnlarýn-daki Belh þehrinde 1207yýlýnýn 30 Eylül'ündedoðdu. Babasý Sultânü'l-Ulemâ nâmýyla tanýnanBahaüddin Veled'dir.Bahaüddin Veled 1212yýlýnda yâni Mevlânâ beþyaþýndayken hacca git-meye niyet etti. Evvelâuðradýklarý þehirlerdenNiþâbur'da Feridüddin-i

Attar'la karþýlaþan Mevlânâ, ondan Esrarnâme isimlikitabý hediye olarak aldý. Sonradan, Mesnevi'deki bazýhikâyelerinde bu kitaptan alýntýlar görmekteyiz.

Mevlânâ ve babasý uzun bir hac seferi yaptýkdansonra Erzincan'a, oradan Akþehir'e geldiler veLârende'ye, yâni bugünkü ismiyle Karaman'a yerleþti-ler. Babasý orada bir medresede ilim tedrisine baþladýve bu tedris yedi sene kadar sürdü. Selçuklu SultânýAlaed-din Keykûbad, ismini ve þöhretini duyduðubüyük âlimi Konya'ya davet etti ve kendisine birmedrese tahsis ederek hocalýðýna burada devametmesini istedi.

Mevlânâ, babasýyla birlikte dersler verdi ve aynýzamanda kendi ilmini-irfanýný arttýrdý. Medresedesüren tedrisat, babasýnýn vefatýyla durdu. AlâeddinKeykûbad derslere Hz.Mevlânâ'nýn devam etmesiniistedi, kürsüyü Mevlânâ Celâleddin devraldý.

O çaðda mer'i olan ilimler üzerinde, kendisinidinleyen geniþ bir kitleye va'z u nasihatta bulunuponlara öðretim yaparken, Mevlânâ birgün çarþýdaTebriz'li Þems isimli derviþle karþýlaþtý. Bu karþýlaþmaMevlâna'nýn hayatýnda büyük deðiþikliðe sebep oldu.Ýkisi tamamen tasavvuf dünyasýna yönelerek, ilâhi aþkve sevgi üzerine sohbetlere daldýlar. Kendisini dinle-meye alýþkýn cemâat bu durumu kabullenemedi.Aleyhindeki konuþmalardan rahatsýz olan Þems iseKonya'yý terketti. Mevlânâ yalnýz kaldý.

Bu yalnýzlýk devresinde büyük ýztýrab çekenMevlânâ, Þems'in Þam'da olduðu öðrendiðinde oðluSultan Veled'i göndererek onu Konya'ya getirtti. Lâkin

bir zaman sonra yine dedikodular, kýskançlýklarbaþladý ve nihayet Þems, hakikaten âlem-i gayb'aintikal etti.

Þems'den sonra Mevlânâ, SelâhaddinZerkûbî'yle on sene tasavvuf beraberliðini sürdürdü. .Selâhaddin Zerkûbî, Konya çarþýsýnda bir kuyumcuy-du. Mevlânâ birgün çarþýdan geçerken, onundükkânýndan gelen ve kuyumcu çekiciyle altýndövülmesinden çýkan sesleri duydu. Çekiç seslerinintemposuyla çarþý içinde semâ'a baþladý..

Zerkûbî'nin vefatýndan sonra yerini ÇelebiHüsameddîn aldý . Bu zât, Mevlânâ'nýn söylediði veçoðu semâ esnasýnda vecd halindeyken ortaya çýkanþiirlerin kaybolmamasý için, Mesnevî'yi kaleme almayýMevlânâ'dan ýsrarla rica etti. Mevlânâ da, "..senyazarsan, ben söylerim" dedi ve Mesnevî'nin ilk onsek-

Kapak

Kasým-Aralýk 20014

Somuncu Baba

Ka

pa

k

Ahmet Aydýn BOLAK

Mevlânâ Hazretlerinin Türbesi

“Yenikapý Mevlevihanesinde dördüncü selam”Özgün Minyatür: A.Ülker ERKE

Bu, Ýslâm tasavvuf anlayýþýnýn en vecîz ifadesidir.Namaz da, oruç da, hac da, yâni bütün ibâdetler..Savaþ ve cihad da, hep îmân'a þehâdet eder.

Aslolan, "îmân"ýn mevcudiyetidir Hz.Mevlânâ'nýn felsefesinin temeli "îmân"dýr. "Gel, neolursan ol gel!.. " sözleri o yüzden söylenmiþtir,imânýnýz saðlamsa, tövbenizi bozmuþ olsanýz da gelin,çünkü aslolan sizin güçlü imânýnýzdýr...

Hz. Mevlânâ'nýn diðer büyük eseri Dîvân-ý Kebîrtamamen bir aþk çaðlayanýdýr. Zaman zaman "hasret",zaman zaman birlikte olmanýn coþkusu, zaman zamanuzaklardan alýnan güzel sevgi râyihalarý, ilâhî adaletinkendisinde tecellîsinin iþaretleri, Dîvân-ý Kebîr'in kýrk-bin beyitinin mevzuudur.

Düþünelim ki; bir insanýn kýrkbin beyitte, yâniseksenbin satýrda sevgiyi ve ilâhî aþký, semâ ederek,ney sesleri arasýnda en mükemmel þekilde dikteetmesi, bunu da 20 senelik bir zamana sýðdýrmasý nefevkalâde bir yaratýlýþýn eseridir?.. Bu nasýl bir ruh?güç, nasýl bir zihnî kudrettir?..

Mesnevî'si bittiði zaman Hz. Mevlânâ artýk rahat-sýzlanmýþ ve yavaþ yavaþ dünyanýn terkedilmesizamanýnýn geldiðini anlamýþtýr..

Edebiyatýmýzda, san'atýmýzda, mûsikîmizde, Hz.Mevlânâ'dan sonra oðlu Sultan Veled tarafýndan kuru-lan Mevlevîlik tarikatýnýn yetiþtirdiði büyük ustalarvardýr. Þu sýralar anmakda olduðumuzHammâmizâde Ýsmail Dede Efendi; GalataMevlevîhânesi þeyhlerinden,"Reh-i mevlevîde Galib bu sýfatla kaldý hayran Kimi terk-i nâm ü þâne, kimi itibâre düþtü"

diyen Þeyh Galib ve onlar gibi daha niceleri, altýasýr boyunca Türk çocuklarýnýn en mükemmelleri,Mevlânâ'ya intisap etmiþ ve Hz. Mevlânâ'nýnMesnevi'sinden, Dîvân-ý Kebîr 'inden feyz almýþ insan-lar oldu.

Deðerli þâirimiz Bekir Sýtký ErdoðanBeyefendi'nin þiirinden bir bölüm okuyalým:Ey saadet mülkünün hünkârý Pîr,Sende sýr var..Sende sekrân kâinatýn raksý var.Her giren câhil girer dergâhýna,Her çýkan rânâ çýkar.Ey muhabbet pîri dost,Ey gönüller tahtýnýn sultaný yâr,Siretin her kalbe sinmiþ, sûretin her yüzde var.Sayfa sayfa þerhedilmiþ Mesnevî'dir her kapý,Hangi âþýk çalsa, istikbâle Mevlânâ çýkar".

Ve bir de, rahmetli Ferid Kam Bey'in o güzelkýt'asýný okuyalým:

Þems-i Tebrîz'i arar destine almýþ meþ 'âl, Gece gündüz dolaþýr pîr-i felek dünyayý.Dide-i encüm ile tâ-be- kýyamet arasa,Ne bulur bir daha Þems'i ne de Mevlânâ'yý.

Mevlânâ Dîvân-ý Kebîr'i bir duâ ile bitirmiþtir. Odua þöyledir, ve belki sözlerin de en güzelidir:

"Sen'den, saðlýk-esenlik istiyoruz.. Sen'den,illetin-derdin giderilmesini, canýmýzýn yücelereulaþtýrýlarak sað-esen olmasýný istiyoruz.. Aykýrýlýðadüþüyoruz.. Dileðimizi güzelleþtiremedik.. Her hâlimizigüzelleþtir lûtfunla.. Bize, doðru istek ilhâm et de onungölgeleriyle gölgelenelim.. Duâmýzý kabul etmezsen,nimetlerinle ganimetlenmezsek, eþlerden-örneklerdenüstün Tanrý'dan dilek dileyen bir avuca, bir avuç datoprak yetmez mi?''.. Arý-duru su gibi sevgiyle arýnmýþkalbe cihanda bin tad var; nimetlerinle gönlümde sözvar.. Fakat utançtan deðil, gayretimden-kýskançlýðým-dan gizlemedeyim.. Yüreðimde nârâlar var, heyecan-lar var, onlarý güç zaptedebiliyorum..

Sözümüzü bitirdik. Allah daha da iyi bilir. Zatenaþkda arýk olmam da suçdur.."

O kudretli âþýk Mevlânâ, kendisini bir suçlu gibigörüyor!..

* ** Hazret-i Mevlânâ, asýrlarca Türk tefekkürüne,

felsefesine, tasavvufuna istikamet veren, Türklerinhoþgörüyü öðrenmesini, Ýslam'ý hoþgörüyle, taassup-dan uzak anlamasýný saðlayan, zaman zaman enbüyük musikiþinas, zaman zaman en büyük edîb,zaman zaman en büyük feylesof ve öyle bir pýnardýrki, asýrlar boyunca aktýðý gibi hâlâ akmaktadýr.

O, Dünya düþünce tarihinin, þiirinin vemûsikîsinin en büyük, en güzel eserlerini çaðlayanlargibi veren bir tükenmez nehirdir.

Mevlânâ'nýn tasavvuf inancý, nazariye olarakbenimsenmiþ bir inanç deðildir. Onun bizzat yaþadýðýbir inançtýr. Kendisinin sözüyle; "onu dinleyenlerin,kendisine atfen söylenen fakat Kur'ân ve Hadîse aykýrýbir sözün kendisine ait olmadýðýný peþinen kabuletmeleri lâzým "dýr. Çünkü onun hiçbir sözü Kur'ân'ave hadîse aykýrý deðildir. O, en büyük vecd esnasýndasöylediði þiirlerde bile, döner-dolaþýr, bir hikâyeyle, birhadîsle veya bir âyet-i kerimeyle meseleye avdet eder-di. Meselâ kendisine izafe edilen:

"Gel! Yine gel, her ne olursan yine gel! /Hýristiyan-Mûsevi-putperest olsan yine de gel! / Bizimkapýmýz ümitsizlik kapýsý degil. Yüz kerre tövbe ediptövbeni bozmuþ olsan da gel... " kýta'sýndaki metinMevlânâ'nýn olmasa bile, bu sözler Mevlânâ'nýndüþüncelerini aksettirmektedir.

Mevlânâ, insanla Allah arasýndaki sevgiyeinandýðý için þöyle diyordu:

Kasým-Aralýk 2001 7Kasým-Aralýk 20016

"O þarapla serhoþum ki, kadehiminnakþý aþk,

O ata binmiþim ki, onun yemi aþk, Ben o varlýða kulum ki, onun kulu-köle-

si aþk. "Mevlânâ'nýn ismini taþýyan tarikat,

vefatýndan iki sene sonra oðlu Sutan Veledtarafýndan kuruldu. Ve bilindiði gibi,Türkmûsikîsinin ve edebiyatýnýn en büyük isimleribu dergâhtan yetiþti. Dede Efendi'ler, ÞeyhGalib'ler, Zekâi Dede'ler, Hâfýz Post'lar,Mevlânâ'nýn neslinden gelmemekle beraberonun fikriyatýný yaþayýp yetiþen büyük üstad-lardý.

Mevlânâ'nýn büyüklüðü, kendisindensonra gelen birçok insaný ona baðlamýþtýr.Onun dergâhý, 700 sene sonra bugün dehürmetle, ta'zimle ziyaret edilmekte veHazret'in þiirleri, Mesnevi'si, Dîvân'ý hâlâokunup tefsir edilmektedir.

Mevlânâ hakkýnda yazýlmýþ þiirler vardýr.

Arif Nihat Asya'nýn Kubbe-i Hadrâ'sý þöyle:

Her etek tennuredir, Her sal ir bir sûredir, Her eda manâ demek, Konya Mevlânâ demek.

Gel ki yollar boþ deðil, Her nefes ney, her yeþil Kubbe-i Hadrâ demek, Konya Mevlânâ demek.

Türk alýrken Asya 'yý, Mevleviler Konya 'yý Etmiþ istilâ demek.. Konya Mevlânâ demek.

Burda yer-gök ihtizaz, Hurda boþ dönmez niyaz. Burda yoktur lâ demek Konya Mevlânâ demek.

Kar döner, rüzgâr döner, Yol döner, yollar döner, Yok bir istisna demek.. Konya Mevlânâ demek.

Çelebi Hüsameddin'in büyük sabrý ve dikkatiylekaleme aldýðý 26.000 beyitlik Mesnevî'nin, sadecebaþlangýcýndaki onsekiz beyti Mevlâna'nýn kaleminden

çýkmýþtýr dedik. Bu beyitlerin üçünü size arzetmek isti-yorum:

Dinle neyden-kim hikâyet etmede,Ayrýlýklardan þikâyet etmede. Der kamýþlýkdan kopardýlar beni, Nâliþim zâr eyledi iner d ü zen'i..Þerha þerha eylesin sînem firak,Ey ley im tâ þerh-i derdi iþtiyak...

Mevlânâ, þi'riyyetiyle, ilmiyle, îmânýyla, hâlâ Türkhalkýnýn ve kendisini tanýyan dünya insanlarýnýn gön-lünde yaþýyor, insanlar akýn akýn gelip Hazret-iMevlânâ'yý ziyaret ediyorlar, ondan feyz istiyorlar,onun sonradan bestelenmiþ âyinlerini dinliyorlar,kimisini padiþahlar, kimisini Dede Efendi'lerbestelemiþ... O âyinlerde huzur buluyorlar.

Mevlânâ Celâleddîn; insanlarýn hepsine sükuneti,hoþgörüyü ve sevgiyi telkin eden, 1273'deki vefatýndanbu kadar yýl sonra bile hâlâ telkine devam eden, insan-lýk âleminin yüzlerce yýlda bir rastladýðý dehâlardandýr.Arif Nihat Asya'nýn, "Konya Mevlânâ demek" mýsrâýylabelirttiði gibi, Konya'yý bugün dahi âbâd eden birbüyük velî, bir büyük þâir ve insanlýk âleminin ilelebetiftihar edebileceði bir büyük mutasavvýfýdýr.

Allah'dan, Mevlânâ'ya rahmet diliyorum. Onunvasýtasýyla yetiþmiþ, onun edebiyatýyla, onun ruhuylayetiþmiþ ve Türk mûsikîsi'ne nice eserler vermiþ DedeEfendi'leri, Þeyh Galip'leri ve daha nice güzide insanýda rahmetle anýyorum.

Sizlere iyi günler dileyerek, bunaldýðýmýz zaman-lar Kubbe-i Hadr'â'yý yâni Konya'daki Yeþil Kubbe'yiziyaret edip, sükun bulmanýzý tavsiye ediyorum...

Mevlânâ Hazretlerinin Kabri Þerifleri

Kapak Somuncu Baba Somuncu Baba Kapak

Devr-i Zaman

Kasým-Aralýk 2001 9

Somuncu Baba Devr-i Zaman

Kasým-Aralýk 20018

Somuncu Baba

De

vr

-i Z

am

an

Bir bebeðin gülmesiSürünerek yürümesiAçýlmýþ baba kucaðýnaYavaþça koþmasý bayram

Bir çocuðun avuçlarýndaBir horoz þekeri Ya da bir yeni oyuncakBalonun þiþmesi bayram

Bir gencin coþkulu yürekleOynayýp gülmesiBir uçurtma ile bulutlarlaSemalarda uçmasý bayram

Bir çiftçinin elindeÜmitle ekin içinTohumun savrularakTopraða düþmesi bayram

Suda ki bir balýðýnSuya hasretmiþ gibiYaðmur taneleriniUzanýp içmesi bayram

Ýnsana yaþayýp Ýnsanca ölmekÝnsanca aðlamakÝnsanca gülmekÝnsana yakýþýr þekilde Zamanýn geçmesi bayram

Bayram ZamanýBayram Zamaný

Ahmet Þemsettin ATEÞ

Ýþte böyle bir þey Hepsinin bir yürekte Ayný sevinç ve coþkuylaMuhabbet çiçekleri Vuslat gülleri açmasý bayram

Ýþte bayram zamanýGönülde vuslat anýBularak o cânanýÂb-ý hayat içmesi bayram

Tüllenen duygularýnBahar mevsimindeki gibiIrmaklar misaliÇaðlayýp coþmasý bayram

Güneþin sýcaklýðýndaTopraðýn buharýylaYüreklere Cemre’ler düþmesi bayram

Göz pýnarlarýndan aþk ile Sevgilinin yolunduÝki damla Göz yaþý düþmesi bayram

Seven bir gönlünGülyüzlüyüBütün alemden ayrý bilipYarini seçmesi bayram

Ruh ve bedenin Secdeye kapanýp vecd ileTeslimiyyetle huzurdaPerdeyi aþmasý bayram

Mah Dinar ahalisine verdiði emanda "bu emanýonlarýn canlarý, mallarý, topraklarý için vermiþtir.Onlarýn dinleri zorla deðiþtirilmez, kendileriyle þeri-atlarý arasýna girilmez".

Bu uygulama tarzý bütün Ýslâm tarihi boyuncayönetimlerin en fazla dikkat ettikleri bir hususolmuþtur. Osmanlý yöneticileri de bu anlayýþý devamettirmekte tereddüd etmemiþler, kuruluþundanyýkýlýþýna kadar bu ilkelere sadýk kalmýþlardýr. ZiraOsmanlý farklý uygulamalara yönelmiþ olsaydý bugün var olan kültürel ve etnik yapýlarýn pek çoðuOsmanlý kimliðinin geniþ potasý içinde erimesikaçýnýlmazdý.

Osmanlýlar fethettikleri topraklarda yaþayanfarklý dinlere mensup insanlarýn Ýslâm dininegirmeleri yönünde baský uygulama bir tarafa buinsanlarýn inanç ve vicdan hürriyetlerini korumaaltýna almýþlardýr. Üstelik birinin diðerine baskýsýnada müsamaha etmemiþtir. Bu konuda Kudüs'de dinikonular yüzünden çýkan gayr-ý Müslimler arasýndakianlaþmazlýkta devletin hakem rolünü üstlendiðinibir örnek olarak zikredebiliriz. Osmanlý Devleti'ndeuygulamaya konulan millet sistemi gereði olarakGayr-ý Müslim Osmanlý vatandaþlarýnýn dini iþlerinehiç bir zaman müdahale edilmemiþ ve bu sebepledin ve milliyetlerini korumalarý mümkün olmuþtur.

Daha Osman Bey zamanýnda bile gayr-ýMüslimlerin hak ve hukuklarýkoruma altýnda idi. Bir Cumagünü Germiyan Türk BeyiAliþir'in tebasýndan birMüslüman ile Bilecik Rum lid-erine baðlý bir Hristiyan arasýn-da vukubulan anlaþmazlýktaOsman Bey Hristiyan lehinehüküm vermiþ idi. Daha sonra-ki tarihler için de buna benzeryüzlerce örnek bulmakmümkündür. Günümüze kadarintikal eden Þer'iye Sicilleri vediðer arþiv kaynaklarý bunaþehadet etmektedir. Hiç birgayr-ý Müslim dini yüzündenhaksýzlýða uðramamýþ, kanunönünde eþit statüsü korunmuþ-tur. Ýdarecilerin de gayr-ýMüslim tebaya yönelik haksý-zlýklarý ilgili merciler tarafýndananýnda ber taraf edilmiþtir.Bosna ruhbanlarýna ve GalataCenevizlilerine verilen eman-

nameler de Osmanlý Devleti'nde din ve ýrk fark-lýlýðýndan dolayý temel hak ve hürriyetlerin kýsýtlan-maya gidilmediðinin en bariz örnekleridir. Semtpazarlarýnýn günü bile bu kesimin dini günlerinegelmemesine çalýþýlarak maðdur olmalarý önleniyor-du. Bilecik'de semt pazarýnýn günü mahalli idaretarafýndan Pazartesi'nden Pazar gününe alýndýðýndadini günlerine rast geldiðinden gayr-i Müslimlerinvaki þikayeti üzerine tekrar merkezi idare tarafýndanPazartesi gününe alýnmýþtýr. Benzer bir hadise1817'de Adapazarý'nda vukubulmuþtur. Kurulansemt pazarý reayanýn tatil ve dini günü Pazargününe geldiðinden bunun Cumartesi gününe alýn-masý için merkezi hükümet mahalli idarecilere tali-mat gönderiyordu.

Osmanlý gerek din, gerek etnik açýdan mozaikbir yapýya sahiptir. Ülkenin egemenlik sahasýiçerisinde müslümanlarýn dýþýnda katoliklerden;Latinler, Katolik Ermeniler, Katolik Gürcüler,Katolik Süryaniler, Kildaniler, Maruniler, Kýptiler,Katolik Rumlar, katolik olmayanlardan Ortodokslar,Gregoryenler, Nasturiler, Yakubiler, Melkitler,Mandeiler, Musevilerden; Rabbaniler, Karailer,Samiriler ve ayrýca Sabiiler bulunuyordu.

Gayr-ý Müslimlerin etnik olarak daðýlýmý iseþöyledir; Rumlar, Yunanlýlar, Bulgarlar, Pomaklar,Sýrplar, Hýrvatlar, Karadaðlýlar, Bosnalýlar,

Arnavutlar, Macarlar, Polon-yalýlar, Çingeneler, Ermeniler,Gürcüler, Süryaniler, Kilda-niler, Araplar (Maruni, Melkitvs), Yahudiler, Romenler,Türkler (Gagavuzlar), Kýptiler,Habeþler.

Ulaþým ve iletiþim tekno-lojisinin günümüzün sýnýrlarý-na bile ulaþmadýðý çaðlarda bukadar etnik ve dini farklýlýklarasahip gayr-ý Müslim topluluk-larýn idaresi Osmanlý yöneti-minin hoþgörüsü ve müsama-hasý ile mümkün olmuþtur.

Osmanlý hoþgörüsükonusuna deðinen Gibbons;"Yahudiler'in toptan öldü-rüldüðü ve Engizisyon mahke-melerinin ölüm saçtýðý birdevirde Osmanlýlar, idarelerialtýnda bulunan çeþitli dinlerebaðlý kimseleri barýþ ve ahenkiçerisinde yaþatýyorlardý.

Düþünce

Kasým-Aralýk 2001 11

Somuncu Baba

Çaðdaþ dünyamýzda enideal bir yönetim biçimitelakki edilen demokrasi,farklý anlayýþ, kültür veyapýlara müsamaha vetahammül gösteren,örgütlenme hakký verenbir sistem olarakgörülmektedir. Müsamahademokrasinin temel biresasýdýr. Zira müsama-hanýn olmadýðý yerdedemokrasilerden bahset-mek mümkün deðildir.

Osmanlý yönetimanlayýþý çaðdaþ demokrasi-lerin temel bir esas olarakbelirlediði müsamahanýntüm sýnýrlarýný zorlayacak bir yönetimanlayýþýný tesis etmiþlerdir. Bu anlayýþsalt Osmanlý yönetim geleneðinin birürünü olmaktan çok Ýslâm'ýn belirlediði ilkeler-den kaynaklanmakta ve hicri birinci asýrdaki uygula-malara dayanmaktadýr. Zira Osmanlý hoþgörüsününtemelinde gönülden baðlý olduklarý dinin böyle birdavranýþ biçimini emretmesi geliyordu.

Kur'anýn bu konuda getirdiði ilkeler din ve vic-dan hürriyetini esas tutmakta ve zor kullanarakinsanlarý kendi þemsiyesi altýnda toplamayý kabuletmemektedir; "Dinde zorlama yoktur", Bakarasuresi 256. "Eðer Rabbin dileseydi yeryüzündeki-lerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde inan-malarý için insanlarý zorlayacakmýsýn". Yunus Suresi99. Hz. Peygamber'in uygulamalarý da bütün insan-larýn Allah'a iman etmelerini arzu ettiði haldehoþgörü esasý üzerine kurulmuþtur; Medinesözleþmesinin 25. Maddesinde "Yahudilerin dinlerikendilerine, Mü'minlerin dinleri kendilerinedir".Necran Hristiyanlarý ile yapýlan sözleþmede de;"Onlarýn mallarýna, canlarýna, dini hayat ve tatbikat-larýna, hazýr bulunanlarýna bulunmayanlarýna,

ailelerine, mabetlerine, azolsun çok olsun onlarýn

mülkiyetinde bulunanher þeye þâmil olmaküzere, Allah'ýn

himayesi ve ResulullahMuhammed'in zim-met'i Necranlý'lar veonlara baðlý etrafta-kiler üzerine bir hak-týr. Hiç bir piskoposkendi dini vazife

mahalli dýþýna, hiç birpapaz kendi papazlýk va-zifesini gördüðü kilisenindýþýna, hiç bir rahipiçinde yaþadýðý ma-

nastýrýn dýþýnda baþka biryere alýnýp gönderilmeyecektir". Hz.Peygamber'in Necranlý'lara gön-derdiði bir diðer mektub þöyledir; "...

Ne olursa olsun, az olsun çok olsun, ellerindene bulunduruyorlarsa kiliseleri ve manastýrlarý

kendilerine aittir. Allah'ýn ve Resulunün zimmetionlar üzerinedir. Hiç bir piskopos, piskoposluk va-zifesini gördüðü yerden, hiç bir rahip kendi ma-nastýrýndan ve hiç bir papaz kendi kilisesindenalýnýp bir baþka yere gönderilmeyecektir. Onlarýnne hak ve hukuku ve ne de onlarýn alýþageldiklerihiç bir þey bir deðiþikliðe tabi tutulacaktýr. Onlarsamimiyetle hareket edip, üzerlerine düþen va-zifeleri hakkýyla ifa ettikleri müddetçe, Allah'ýn veResulunün zimmeti bunlar üzerine olacaktýr. onlarne bir zulme uðrayacaklar ve ne de kendileribaþkalarýna zulmedeceklerdir".

Hz. Peygamber'den sonraki uygulamalar daistisnalarýn dýþýnda bu temel anlayýþ üzerine binaedilmiþtir. Hz. Ömer'in Medain Hristiyanlar'ýnaverdiði taahhüdde "Hristiyan dini üzere olanlardanhiç bir kimse istemeyerek müslüman yapýlmaya zor-lanmaz" ilkesi yer alýyordu. Huzeyfe b. El-Yeman'ýn

Düþünce

Kasým-Aralýk 200110

Somuncu Baba

þü

nc

e

Doç. Dr. Said ÖZTÜRK

Osmanlýlar fethet-tikleri topraklardayaþayan farklý din-lere mensup insan-larýn Ýslâm dininegirmeleri yönünde

baský uygulamabir tarafa bu insan-larýn inanç ve vic-dan hürriyetlerini

koruma altýnaalmýþlardýr.

Kasým-Aralýk 2001 13Kasým-Aralýk 200112

Altun SilsileSomuncu Baba Düþünce Somuncu Baba

Onlarýn müsa-mahakarlýðý, istersiyaset, ister halisinsaniyet duygusuisterse lakaydi net-icesi meydanagelmiþ olsun, þuvak'aya itiraz edile-mezki, Osmanlýlar,yeni zaman tari-hinde milliyetlerinitesis ederken dinihürriyet umdesinitemel taþý olmaküzere vaz etmiþ ilkmillettir. Ardý arkasýkesilmeyen Yahudita'zibatý ve Engizis-yona resmen resmenyardým mesuliyetilekesini taþýyan asýr-lar esnasýnda Hristi-yan ve Müslümanlar,Osmanlýlarýn idaresialtýnda ahenk vebarýþ içinde yaþýyor-lardý" der.

Batýlý pek çok seyyah ve tarihçinin kalemindenOsmanlý hoþgörüsüne dair yazýlan daha pek çokörnek bulmak mümkündür. Hatýrý sayýlýr bir ilimadamý olan Brockelman Osmanlý hoþgörüsüne dairþöyle diyor; Müslüman Türkler, fetihler esnasýndaisteselerdi Hristiyanlarý tamamen yok edebilirlerdi.Fakat mensubu bulunduklarý din, buna müsaadeetmez. Bu yüzden Fatih Sultan Mehmed, nasýl kidaha önceleri dedeleri kendi kilise teþkilatýndaserbest býrakmak suretiyle, Bulgarlarý rahatsýzetmedilerse o da dini eski gelenekle tanýnmýþ Ýslâmidevlet görüþüne de tamamýyla uygun olarakOrtokos Rum ruhani sýnýfýnýn silsile-i meratibinibütün selahiyetleriyle tanýdý. Hatta o, Hristiyanlarüzerindeki medeni hukuk alanýnda kaza hakkýnýtanýmak suretiyle kilisenin nüfuzunu artýrdý bile".

Kemahlý Rahib Grigor 1595-1640 yýllarýný kap-sayan kronolojisinde Sultan I. Ahmed'den þöylebahsetmektedir; "Sultan Ahmed sulhsever, þefkatli,dindar ve Hristiyanlara karþý muhabbetli bir padiþahidi. Vezirlerden biri, Ermenileri kürek akçesi vergi-sine tabi kýldýðý vakit, cami inþaatýnda çalýþmaktaolan Ermeniler, padiþaha þikayet ettiler. Alýnan para

padiþah iradesiyle geriverildikten maada sözügeçen vezirin kelle-sinin uçurulmasýnaramak kaldý. Padiþahpapazlarý çaðýrarak nekadar para alýndýðýnadair makbuzlarý sorduve vergilerin geri ver-ilmesini irade etti.Padiþah emri ifa edil-erek verilen para sonpuluna kadar gerialýndý".

II. Mahmud'un1837 yýlýnda Þumnu'dayaptýðý bir konuþmaOsmanlý sultanlarýnýngayr-ý Müslim toplu-luklara bakýþlarýný vetakýndýklarý hoþgörülütavrý yansýtan iyi birörnektir;

"Siz Rumlar, sizErmeniler ve sizYahudiler hepiniz Müs-

lümanlar gibi Allah'ýn kulu ve benim teba'amsýnýz.Dinleriniz baþka baþkadýr. Fakat hepiniz devletkanunlarýnýn ve irade-i þahanemin himayesin-desiniz. Size tarh edilen vergileri ödeyin. Bunlarýnkullanýlacaklarý maksatlar sizin emniyetiniz verefahýnýzdýr".

Bu konuþma metninden de anlaþýldýðý üzereOsmanlý'nýn siyasi hakimiyet sahasý içerisinde bulu-nan tebanýn güvenliði ve hukukunun korunmasýesastýr. Her iki ilkenin gerçekleþmesi bir taraftabarýþý mümkün kýlýyor, diðer tarafta hoþgörülüdavranmayý saðlýyordu.

KAYNAKLARBaþbakanlýk Osmanlý Arþivi, Cevdet Belediye, nr. 1592; 1310 TarihliHüdavendigar Salnamesi, sh. 373; C. Boreckelman, Ýslâm Milletleri veDevletleri Tarihi, trc. Neþet Çaðatay, Ankara 1964, c. 1, sh. 258; Hammer, AtaBey tercümesi, c. 1, sh. 103-104; Gibbons, Herbert Adams, Osmanlý Ýmpara-torluðu'nun Kuruluþu, trc. Raðýp Hulusi, Ýstanbul 1328, sh. 63; Andresyan,Hrand D., "Bir ErmeniKkaynaðýna Göre Celali Ýsyanlarý", Tarih Dergisi, sayý17-18, 29; Erdoðru, Mehmet Akif, "Ertuðrul Gazi'nin Bilecik'teki Vakýflarý",Vakýflar Dergisi, Ýstanbul 1990, c. XXI, sh. 109; Muhammed Hamidullah, ÝslâmPeygamberi I-II, trc. Salih Tuð, Ýstanbul 1980, c. 1, sh. 214, 672-4; Öztürk,Said, Tanzimat Döneminde Bir Anadolu Þehri Bilecik, Ýstanbul 1996, sh. 30;Yavuz Ercan, "Türkiye'de XV ve XVI. Yüzyýllarda Gayr-ý Müslimlerin Hukuki,Ýçtimai ve Ýktisadi Durumu", sh. 1127 vd.; Kazýcý, Ziya, "Osmanlý Devleti'ndeDini Hoþ Görü", Köprü Dergisi, sayý 65, Ýstanbul 1999, sh. 75 vd.; Eryýlmaz,Bilal, Osmanlý Devleti'nde Gayrýmüslim Teb'anýn Yönetimi, Ýstanbul 1990; Cin,Halil- Akgündüz, Ahmet, Türk Hukuk Tarihi, Ýstanbul 1996, c. 2, sh. 337 vd.;Çubukçu, Ýbrahim Agâh, "Kültür Tarihimizde Din", sh. 772-803.

HÂCE MÜCEDDÝD-Ý ELF-Ý SANÝ ÝMÂM-I RABBÂNÎ

ÞEYH AHMED-Ý FARÛK-Ý SERHENDÎ (K.S)Uzun boylu, buðday benizli, siyah sakallý, güzel

yüzlü ve gözlerinin içi kýrmýzý renkte idi. Hicri 971 senesinin Muharrem ayýnýn aþure günü

doðmuþlardýr. Muhakkýk Ýmam-ý Suyuti "Cem-ülCevami" isimli eserinde Peygamber (s.a.v) efendimizinþu hadis-i þerifiyle Ýmam-ý Rabbani hz.lerinimüjdelediðini beyan etmiþtir.

"Benim ümmetimin içinden "sýla" namýnda birigelecektir. Onun irþadý ve þefaatý ile nice insanlar cen-nete girerler."

(Sýla: Þeriatla tarikatý birleþtiren anlamýndadýr.)Ýmam-ý Rabbani hazretleri Hindistan'ýn Lahor

þehrine baðlý Serhend kasabasýnda dünyaya gelmiþtir.Muhterem babalarý Çeþti ve Süherverdi tarikatlarýnýnulularýndan Abdül Ehad'dýr. Geleceðini çok evvellerdenpîran-ý izam haber vermiþtir. Hatta Hace Emkengi,Muhammed Baki hazretlerini Buhara'dan Hindistan'aonun için göndermiþtir. Yirmi sekiz vasýta ile mübareknesilleri Hazreti Ömer (r.a) efendimize dayanan butarikat imamýmýzýn diðer bir künyesi de; "Müceddid-ielf-i sani"dir. Yani ikinci bin yýlýn baþýnda gelen yeni-leyici ve o asrýn manevi mümessili anlamýna gelir.Kendileri zahir ilmini; baþta babasý Mevlana Ehad olmaküzere, zamanýn gerçek erlerinden tamamladý. Kadiri,Sühreverdi ve Çeþtitarikatlarýnýn üçünede babasýnýn vasý-tasýyla girerek çalýþtýve irþad makamýnaeriþti. Bu sýradayaþlarý henüz onyediidi. AncakN a k þ i b e n d itarikatýnýn büyük-lüðüne ve faziletineolan inancý sebe-biyle, bu tarikataintisab etmek arzusukendilerine hakimolmuþtu. Ve nihayetbu mübarek emelineeriþti. Ayný zamandaNakþibendi tarika-

týnýn da zirvesine çýkarak "Kutbüz-zaman" sýfatýný aldý. Þeyh Bedrettin Serhendi'den rivayet olundu ki:

"Þeyh Ahmet-i Cami hazretlerinden nakildir : - Benden sonra onyedi kiþi gelecek, hepside ehlul-

lahtýr ve isimleri Ahmet'tir. Ancak sonuncusu bin yýlýnýnbaþýnda gelir ki; onlarýn en büyüðü, imamý ve ulusudur.

Yine Belh ulularýndan biri Serhend'de Ýmam-ýRabbani hazretlerini ziyaret ettikten sonra kendilerine þuolayý nakletti:

- Efendimiz! Belh'de bir cenaze namazýnda hazýrbulundum. Orada bazý ruhaniyetleri de gördüm. Bunlarmaveraünnehir evliyalarýndan idi. Ýçlerinden HaceAbdulhalýk Goncdüvani ve Þah-ý Nakþibend hazretlerinitanýdým. Büyük bir imamýn gelmesini bekliyorlardý.Birine sordum. O cevabýnda cenazenin bir kutuba aitolduðunu, o cemaat ise; cenazeyi kutuplar kutubununkýldýracaðýný ifade ettiler. Beklenen büyük zat geldi.Namazý kýldýrdý. Kim olduðunu sorduðumda; Bu þahýsAhmet Faruk Serhendi dediler. Elhamdülillah sizeulaþtým ve gördüm ki, gerçekten o er sizsiniz.

Cenazeden açýlmýþken; kendi ifadelerinde buyur-dularki: "Bir gün murakabe esnasýnda iken, Seyyid-üKevneyn Peygamber (s.a.v) efendimiz teþrif buyurdular.Bana hitaben:

- Ahmet! Sana þimdiye kadar yazmadýðýmýz biricazetnameyi yazmak üzere geldim. Ve sen; hangikiþinin cenazesini kýlarsan kýl, o þahýs afv ve maðfiret

olunup cennete gire-cektir.

Tabidir kihadis-i þerifle müjde-lenen ve bir kaçtarikattan icazet alan(Þetteriye, Baderiye,Kübreviye, Kadiriye,S ü h r e v e r d i y e ,N a k þ i b e n d i y e ,Çeþtiye) böyle birzatýn âli derecelerinimanen haber verir-ler. Muhammed Bakihazretleri bütünmüridanýnýn ter-biyesini ve irþadýnýona havale ederek:"Ahmet öyle bir

Alt

un

Sil

sil

e

Mevlüt SARIOÐLUNecmettin SARIOÐLU

Ýmâmý Rabbani Hazretleri

Fotoðraf: Necmettin SarýoðluÝmam-ý Rabbani Hz’lerinin Kabri Þerifi-Hindistan

Altun Silsile Araþtýrma

Kasým-Aralýk 2001 15

Somuncu Baba Somuncu Baba

Kasým-Aralýk 200114

güneþtir ki; iki cihan onun nuru, feyzi ve faziletiylemünev-verdir" buyurmuþlardýr.

Yine zat-ý aliyyeleri "Risale-i Muradiye"sindebuyurdular ki: "Bir gün sabahleyin zikir halkasýna otur-muþtum. Ýlham ve nida olundu ki:

- Sana; kýyamet gününe kadar benim için tâbi olan-larýn cümlesini affettim.

Yine Ýmam-ý Rabbani hazretlerinin ilk halifeleri olanÞeyh Muhammed Numan hazretleri rivayet ettiler ki: "Birgün Peygamber (s.a.v) Efendimizle, Ebubekir Sýddýk (r.a)Efendimizi rüyamda gördüm. Hazreti Fahr-i KainatEfendimiz, Sýddýk-ý Azam Efendimize hitaben buyurdularki:

- Ey Ebu Bekir! Numan'a söyle her kim ÞeyhAhmet-i Serhendi'nin makbulü olursa, bizim ve Cenab-ýHakkýn dahi makbulüdür. Her kim de Þeyh Ahmed'in mer-duduysa, Allah'ýn ve Resulünün merdududur."

Yine kâmil müridlerinden olan Þeyh Bedrettinbuyurdu ki: "Bir gece Risalet Penahi (s.a.v) Efendimizirüyamda gördüm. Kendilerinden ders almak istediðimibeyan ettim. Buyurdular ki:

- Öyle birinden derslisin ki; onun irþadý sana ve cem-i aleme kâfidir."

Ýmam-ý Rabbani hazretlerinin ne kerametlerini, neâli kemalatýný anlatmaya bizim gücümüz yetmez. Onun nekadar büyük bir mânâ ve hakikat ehli olduðunun en açýkdelilleri yine kendi eserleridir. Ancak zahir ulemasýnýndayanak noktasý olan vahdet-i vücut mevzusunu kendiifadeleriyle anlatmak isteriz. Buyurdu ki:

"Ýlahi yardým; cezbe ile beraber beni muradlar men-ziline eriþtirdi. Ýkinci defa sülûk menzillerinin kýsa yoldanalýnmasý temin edildi. Bu iki halde de; önce Allah-üTeala'yý eþyada müþahade ettim. Hatta onu hulülsüz, sir-ayetsiz ve zati bir maliyetle eþyada buldum. Eþyadanevvel olduðunu da sonra olduðunu da gördüm. Sonra hemAllah-ü Teala'yý gördüm. Baþka birþeyi görmedim. Buþuhud'a dayalý tevhid halinin mânâsý olan fenamakamýdýr."

Bunlarýn dýþýnda Müceddid-i elf-i sani hazretlerineCenab-ý Hakk'ýn lütuf ve keremiyle Kur'an-ý Hakim'inesrarý da açýlmýþ, hatta sure baþlarýndaki kýsa harflerden

oluþan rumuzlarýn birinin mânâsýnýn dahi zihinleri alt üstedecek mahiyette, Cenab-ý Hakk'ýn zatiyetiyle alâkadarolduðunu beyan etmiþtir. Daha evvellerde de beyan edildiki, zahir: Þeriat-ý Ahmediye'nin ahkâm ile (ayet-i kerimeve hadis-i þerifler) tesbit edilmiþ þeklidir. Batýn ise; ozahirin özüdür, görünmeyenidir. Öyle bir görünmeyen ki,yegane görünen onda mevcuttur. Bu sýr "hüvel evvelü velahüru vez zahiru vel batýnu" nüktesinin icabýdýr. Ancak busýrra vakýf olanlar, Allah-ü Azimüþþan'ýn lütuf ve keremiPeygamber-i Ziþan efendimizin de müjdesiyle vakýfolurlar. Netice itibariyle de insanlýðýn itikat ve iman nok-tasýnda düþtükleri çatýþmalarý ve zihinlerinde ki"acaba"larý; bu mübarek insanlarýn eriþilmez ilmiyleaydýnlýða çýkartýlmýþtýr. Ne varki hala; onlarýn eriþtiði sýr-lara vakýf olmayan bazý zahirciler; baþta Muhyiddin-iArabi olmak üzere, bu gibi zatlara muhalefet etmiþlerdir.Hatta onlarý küfürle itham etmiþlerdir. Burada açýlmasýgereken meselelerden birisi de þudur : Bu büyük zatlaraldýklarý vehbi ilimleri ilham yoluyla asýldan alýrlar.Ûlema ise ilimleri þer'i delillerden alarak hüküm verebilir.Oradan ötesine geçemezler. Ancak deðiþen bazý hallerinverdiði sekir ve aþýrý hayranlýk durumlarýndan dolayý,kendilerinden bazý lafýzlar zuhur etmiþtir. Mesela: Þeyhinehitaben yazdýðý bir beyitte buyuruyor ki:

Eyvah ki eyvah! Þeriat yoludur âmâlarýnYolumuz yoludur hem kâfirlerin hem tersalarýnKüfr-ü iman zülf-ü yüzüdür o güzel perininKüfr-ü iman yolumuzda vahdetidir yollarýnYalnýz bu tür ifadelerin manalarý, bu mevzunun ehli

olmayan kiþilerce verilmemelidir. Týpký Mansur'un "enelhakk" demesinin yanlýþ tefsir edilmesi neticesinde; hemhayat, hem inanç nasýl yara almýþsa, bu sözlerdeki yanlýþtefsirler de Ýslam'a menfi bir takým yaralar açacaktýr.Halbuki onlarýn tefsirinde "enel hakk" niyet olarak caizdir."enel batýl" caiz deðildir. Ýþte Ýmam-ý Rabbani hazretleribu açmazlarý Ýslam aleminin en muhteþem eserlerindenbiri sayýlan "Mektubat"ýnda en açýk biçimde izahetmiþlerdir. Bu eserlerden birkaç mektubu zihinlerdekiþüpheleri gidermesi için beyan etmek mecburiyetindeyiz.

MMüücceeddddiidd AAhhmmeeddîî ssâânnii aacceebb kkeeþþff-ii mmaakkââmmaattttaaBBuulluunnuurr mmuu aannââ ssâânnii BBuuhhâârrii yyaa HHoorrââssaannii Bu günkü sendikal faaliyetlerin ve esnaf

derneklerinin aslýný teþkil eden loncadüzeni, Batý Avrupa'da 11. yüzyýldabaþlamýþ olmasýna raðmen, Doðudünyasýnda çok daha eskiye dayanýr.

Kökünü zerdüþt dinine dek uzatantörelerle ve Ýslamda tasavvufun bütün-leþmesinden sonra, halktan ayrýlmamayýesas tanýyan melâmet erbabý eliyle, halkadayalý san'at ve zanaat ehli teþkilat-landýrýlarak fütüvvet yolu kurulmuþtur.

Melâmilik tarikat deðil, bir yaþam biçimidir.Þekilci tarikatlarýn aleyhindeolup baþlýca ilkesi; insanýnkendisini üstün görmesi,böbürlenmesi, ikiyüzlülük gibikötü eðilimlerden arýndýrmasýdýr.

9. Yüzyýlda Horasan'da geliþtiði içinMelâmilere Horâsaniler veya Horasan Erleri isimleride verilmiþtir. Gençlik, yiðitlik, erlik anlamýna gelenfütüvvet, Âhilik Teþkilatý'nýn esasýdýr.

Horâsaniler yada Melâmiler esnafla san'at vezanaat erbabýný teþkilatlandýrarak loncalar kur-muþlar ve onlarý bu loncalara baðlamýþlardýr. BütünÝslâm illerine yayýlan bu teþkilât Osmanlýlarýn ilkdevirlerinde padiþahlarýn da fütüvvet ehli olmalarýve fütüvvet ehlinin reisleri sayýlmalarý yüzündendevletle birlik halindeydi. Ülkemizde 1908 yýlýnakadar süregelen ahîlik teþkilâtý Tanzimat'tan sonraortadan kalkmýþtýr.

"Âhi", Arapça "kardeþim" demektir. Bu keli-menin Türkçe cömert, eli açýk anlamýna gelen aký'-dan bozma olduðu da söylenmiþtir. Fütüvvet yolun-daki san'at ve zanaat ehlinin her biri þeyhlerine Ahiderlerdi. Bir þehirde yahut bölgede bulunan ahî-lerin tabi olduklarý þeyhe ise Þeyhlerin Þeyhi, AhîBaba yahut Ahî Türk denirdi.

Fütüvvet yolunda her san'at ve zanaat ehli, birpeygamberi yahut ermiþi san'at ve zanaatýn pîrikabul etmiþti. Meselâ; Terzilerin pîri'nin ÝdrisPeygamber, berberlerin pîri'nin Hz. Muhammed'insaçlarýný kestiði söylenen Selmân-ý Fârîsi olduðuna

inanýlýr, hatta bu yüzden berber dükkanlarý-na; "Her seherde Besmeleyle açýlýrdükkanýmýz, / Hazreti Selmân-ý Pâk'dirpîrimiz üstâdýmýz", beytinin yazýlý olduðulevhalar asýlýrdý. Ayrýca çiftçilerin pîri'nin

Adem Peygamber, dokumacýlarýnpîri'nin Þit Peygamber, demircilerin

pîri'nin Dâvut Peygamber olduðu þek-linde inançlar vardýr.

Mistik inanýþlarýn dýþýnda, ahîlik teþk-ilâtýna baðlý esnaf localarýnýn Osmanlý

Türkleri'nde yaygýnlaþmasý ekonomik hayatýndüzeninde olumlu sonuçlar saðlamýþ,

herþeyden önce töresi gereðiolarak esnaf ahlâkýnda,esnafýn birlik ve beraber-

liðinde büyük ölçüde müsbetetkileri olmuþtur. Bugünkü anlamýyla

üretim kooperatiflerine benzetebileceðimiz lon-calar, ayný zamanda sendikalarýn, esnaf dernek-lerinin, yani ortak teþkil edilen kuruluþlarýn iþinigörmüþtür.

Esnaf loncalarýnýn titizlikle riayet ettikleri örfve âdetleri, özel gelenekleri vardý. Bu kuruluþlarýnbaþlýca görevleri ise, satýlacak malýn kalitesinindüþmesine engel olmak, standart üretimi saðlamak,iþçiyi iþ ve alýþveriþ ahlâkýný korumak, kalifiye iþçiyetiþtirmek, ihtikârý önlemek, malý deðerlendire-bilmek ve bu deðeri sürdürmek, belli zamanda iþçiyikapital sahibi yapmak ve üretim maddesini en kýsayoldan, satýn alanlarýn eline geçirmekti.

Bugün artýk hiç uygulanmayan hattâ akla bilegelmeyen törelerden birisi de; herhangi bir san'at vezanaatý o iþten yetiþtirmeyen ve baðlý bulunduðuloncanýn iznini almayan kiþinin yapamayacaðýhususu idi. Ayrýca her çeþit esnaflýk için belli sayýdadükkân ve iþyerleri vardý.

Bir meslek sahibinin iþlediklerini baþka mesleksahipleri iþleyemez, sattýklarýný baþkasý satamazdý.Bu kurullara uymayanlar ise hemen ceza görürlerdi.Bu konuda yüzyýllar önce devrin padiþahýna verilenbir dilekçeyi okuyalým;

Hasan Âli GÖKSOY

Ar

týr

ma

DEVAM EDECEK

Araþtýrma Edebiyat

Kasým-Aralýk 2001 17Kasým-Aralýk 200116

Somuncu Baba Somuncu Baba

Ed

eb

iya

t

Yrd.Doç.Dr. Cemil GÜLSEREN*

Prof. Dr. NecmeddinHacýeminoðlu

Prof. Dr. NecmeddinHacýeminoðlu

* Yard. Doç. Dr., AKÜ Uþak Eðitim Fakültesi.

Prof.Dr. Necmeddin Hacýeminoðlu

SSomuncu Baba dergisini takip edenler bilir-ler. Önceki sayýlarda "Darendeli Âlimler"baþlýðý altýnda bir dizi tanýtým yazýlarýmýz

yayýmlanmýþtý. Belge,bilgi ve doküman oldukçabu yazý serimiz elbette devam edecektir. Buyazýmýzda ise birçok Darendeli'nin pek yakýndantanýmak istediði bir ilim adamýný konu olarak elealacaðým. Hocam merhum Prof. Dr. NecmeddinHacýeminoðlu'na Allahtan rahmet dilerkengecikmiþliðimizin vefasýzlýk sayýlmamasýnýumarým.

Türk Dil Kurumu Bilim Kurulu üyesi Prof.Dr. N.Hacýeminoðlu'nu 26.06.1996 tarihindekaybetmiþtik. 28 Haziran 1996 Cuma günü Ýstan-bul Fatih Camiinde kýlýnan cenaze namazýnýmüteakip merhum Edirnekapý Þehitliðindetopraða verilmiþtir.

Aslen Darsndeli olan Hacýeminoðlu,1932'de Maraþ'ta doðdu. Ailesi Darendelidir.Ýlkokulu Darende'nin Aþudu (Günpýnar)köyünde bitiren Hacýeminoðlu, ortaokuluDarende ve Osmaniye'de okumuþ ve 1954'teAdana Erkek Lisesi'nden mezun olmuþtur.

Ýstanbul Üniversitesi Edebiyat FakültesiTürk Dili ve Edebiyatý Bölümü ile Çapa YüksekÖðretmen Okuluna giren Hacýeminoðlu üniver-siteyi 1959'da bitirmiþ, bir yýl kadar Bitlis veOsmaniye Liselerinde edebiyat öðretmenliði yap-týktan sonra 1960 yýlýnda mezun olduðubölümde asistanlýða baþlamýþtýr. Bilim hayatýnaböylece adýmýný atan N.H.,"Kutb'un Hüsrev üÞirin'i ve Dil Hususiyetleri" adlý teziyle 1963'teTürk Dili doktoru olmuþtur. "Türk DilindeEdatlar" adlý teziyle 1970'te doçentliðe yükselenH. 1972-1973 yýllarýnda Baðdat Üniversitesi TürkDili ve Edebiyatý bölümünde ders vermiþtir.

Ýlk yazýsý 1954 yýlýnda NecmeddinÖZDARENDELÝ imzasýyla Türk Dili dergisindeçýkan yazarýn Hergün, Ortadoðu, Bizim Anadolu,Tercüman gibi gazeteler dýþýnda Türk Dili, Türk

"Devletlü lûtuf sahibi,merhametli SultanýmHazretleri sað olun!

Bizler Manastýrkasabasýnda ekmekçi, sim-itçi ve bakkal esnafý olup,adý geçen kasaba halkýnýnsýkýntýlarýný gidermek içinvaktinde ekmek, simitçifýrýnlarýnda simit piþirip vebakkal dükkanlarýnda dahalkýn gerekli yiyecek ve içe-ceklerini satýp halk zahmetçekmezken, yakýn zamandameyhaneciler, meyhaneleriiçinde ekmekçi ve simitçifýrýnlarý açýp, bakkalýn sata-caðý yiyecek ve içecekleri desatýp ve demirciler de kendikeza kendi sanatlarýnakanaat etmeyip onlardabakkallarýn sattýklarý yiyecekve içecekleri sattýklarýndan,eskidenberi mevcut olan fýrýnlar ve dükkânlar iþle-mez hale gelmekle, rica olunur ki, her esnaf kendisanaatýný iþleyip bu tür meyhaneciler ve demircilerinmüdahaleleri yasaklanmak bâbýnda fermanefendimizindir" Bakkal, Simitçi, Ekmekçi kullarý

Herhangi bir dükkancý yahut esnaftan birifütüvvet yoluna uymayan bir harekette bulunursa,baðlý olduðu loncaya ödeyeceði parayý (aidatýný) ver-mezse, yahut iþine düzen karýþtýrýrsa, teraziyi hilelitartarsa, meslek ahlâkýna aykýrý davranýrsa,dükkânýnýn önünde fütüvvet erenlerinin, þeyhinin veAhî Baba'nýn huzurunda ayaklarý çýkarýlarakmuhakeme edilir, suçu sabit olursa, pabuçlarýdükkânýnýn damýna atýlýr, belirli bir süre için yahutsürekli olarak dükkaný kapatýlýr, sanatýndan veyaalýþveriþinden men edilirdi.

Ýþte "pabucu dama atýldý" sözü buradan gelir.Suç iþleyen kiþinin suçunu ancak Ahî Baba

baðýþlayabilir, bunun için de baðýþlanan kiþi loncayabir miktar para öderdi. Loncalara verilen ve oradabiriken paralar ihtiyacý olanlara, hastalananlara,dükkân açacaklara karþýlýksýz olarak harcanýrdý.

Günümüzde ahîlik teþkilatýnýn bazý gelenek vegörenekleri çok az da olsa kimi yerlerde hissedilmek-tedir. Örnek olarak yaþlý esnafýn sabahlarý dükkânlarýçok erken saatte açmalarý ve birbirlerine "hayýrlýiþler" demeleri; "siftah" inancýný yaþatýp deðer ver-meleri; hatta artýk inanýlmaz bir hikâye gibi anlatýl-

masýna raðmen nesli tüken-miþ esnaf tipinden bazý artakalanlarýn sabahlarýdükkânýna giren ikinci müþ-teriye: "ben siftah ettimbeyim, karþý ki komþumetmedi. Git ondan al!"demelerini sayabiliriz.

Çaðýmýzda þiddetleartan tüketim ve ona paralelolarak hýzla geliþen sanayi veticaret, esnaf ve sanatkârzümresinin üzerinde bulun-masý gereken denetim sis-temini etkisiz kýlmaktadýr.Bu arada ihtiyaçlarýn çeþitlil-iði, çokluðu, yaþamkoþullarýnýn zorluðu, dahaçok kazanma gayretiylebüyük þehirlere yapýlangöçler, çýð gibi büyüyeninsan nüfusunun talebinenasýl olursa olsun cevap

verebilme zorunluluðu, resmî kontrol mekaniz-malarýnýn zaafiyetiyle de birleþince, ortaya bugünküdüzensiz, baþýbozuk ve çoðunlukla ticari ahlâkkaygýsýndan habersiz ortamý çýkarmýþtýr.

Herþeyi devletten beklemenin yanlýþ olacaðýbakýmýndan; çok büyük kitleleri oluþturan esnafzümresinin, hemen her iþ kolunda mevcut dernek-ler, sendikalar, odalar vb. kuruluþlarca denetlen-mesi, daha açýk bir deyimle "kendi kendini murakabeeden oto-kontrol sistemi"nin düzenli çalýþmasýgerçekleþmelidir.

Bu konudaki mevcut kuruluþlarýn yet-kilendirilmesi ve aldýklarý yetkiyi hiçbir þekilde yanlýþkullanmamalarý gerekir. Bugün için büyük züm-relere hâkim olmayan resmî kontrollarýn ise esnaf vesanatkâr kuruluþlarý üzerine yönelmesi; zümreihtiyaçlarýný tesbit, yanlýþlýklarýn düzeltilmesi vehalka sunulmasý bakýmýndan kanýmýzca tutarlýyoldur.

Belki bu yolla, herhangi bir esnaf zümresinintümünün ya da bir kýsmýnýn, düzensiz ve bilinçsizyönetim sonucunda topyekün pabuçlarýnýn damaatýlmasý önlenebilecektir!.

Kaynaklar1- Abdülbâki Gölpýnarlý; 100 Soruda Tasavvuf, Ýstanbul 19692- Abdülbâki Gölpýnarlý; Tasavvufdan "Dilimize Geçen Deyimler ve

Atasözleri" Ýstanbul 19773- Cevdet Türkay; Osmanlý Ýmparatorluðunda Esnaf Disiplinini Gösteren

Belge; Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayý 18

Darendeli Türkolog

de yüzde yüz saf olmasýna neimkân, ne de lüzum vardýr. Ýhtiyaçhalinde baþka dillerden kelimealmak kadar tabiî bir þey olamaz.Ancak bu kelime alýþveriþi ihtiyaçhudutlarýný aþarak bir heves veözenti þeklini almadan normalölçüler içinde kalmalýdýr..."

'Hangi Türkçe' sorusuna daHacýeminoðlu'nun yaklaþýmýþöyledir: "Baba ile oðulun anlaþa-madýklarýndan þikayet edenlerbelli sayýdaki eski terimlerindeðiþtirilmesine karþý olduklarýn-dan deðil, konuþma ve yazýdilinde yaþayan binlerce kelime ve'yabancý asýllýdýr' bahanesiylebudandýðý için feryat etmekte-dirler. Bugün hiç kimse ne terim-ler konusunda ne de yazý diþlikonusunda Osmanlýca'ya dönelimdemiyor. Ancak, Anadolu'da13.yy'da baþlayýp Yahya Kemal,Ömer Seyfettin, Refik Hâlit vePeyâmi Safa gibi sanatkârlarýnkaleminde artýk olgun hale gelenyazý dilini esas alalým diyoruz. Buyazarlarýn dilini de sadeleþtirmeyekalkarsak ne Türkçe kalýr, ne TürkKültürü kalýr, ne de Türk düþünceve sanat hayatý kalýr diyoruz."

'Dilde kim barbar?' tartýþ-masýndaki tavrý ise daha net "1.Türkçe'de yaþayan karþýlýðý bulun-mayan ve bugün tarladakiköylünün, fabrikadaki iþçinin,okludaki çocuðun, ve sokaktakiher sýnýf vatandaþýn anladýðý, kul-landýðý ve yabancý asýllý olduðunudahi bilmediði 'akýl, þuur, zeka vic-dan, kalp, beden, ruh, can,namus, þeref, haysiyet, din, iman,kitap, kalem, defter, dünya,ahiret, cennet, cehennem, vatan,millet, devlet, þikayet, zafer...' gibiyüzlerce kelimeyi yalan yanlýþuyduklarý 'sözcük'lerle deðiþtirm-eye kalkýþmak barbarlýktýr. 2. Türkmilletinin þarkýsýna, türküsüne,fýkrasýna kadar girmiþ þeref gibi,haysiyet gibi kelimeleri atýponlarýn yerine konuþma dilinde

kibir yahut izzeti nefis manalarýn-da kullanýlan ve Türkçe'yeFransýzca'dan geçmiþ olan 'onur'ualmak budalalýktýr. Bu yetmiyor-muþ gibi 'onur'un Türkçeolduðunu iddia etmek ise barbar-lýktýr.

Her mecliste tartýþýlan'sadeleþme nedir' sorusunu iseHacýeminoðlu þöyle cevaplýyor:"Sadeleþme halka mal olmamýþ veherkesçe anlaþýlamayan Arapça-Farsça kelimelerin atýlýp onlarýnyerine dilimizde yaþayan veherkes tarafýndan anlaþýlanTürkçe kelimelerin kullanýl-masýdýr. Mesela, 'nûr-ý aynim' yer-ine 'gözümün nuru', 'ser-tâ-be-pây'yerine 'baþtan ayaða' gibi. Ýþtesadeleþme bu örnekler-den birinci sýradakileribýrakarak, ikincisýradakileri kullanmak-tan ibarettir.

Uzun söze nehacet anlayana sivrisi-nek saz anlamayanadavul zurna az. Ruhunþâd olsun aziz hocam!

Ýlmî Eserleri 1. Lehçetü'l-Ha-

kâyýk, -Metin Neþri -(1962)

2. Kutb'un Hüs-rev ü Þirîni ve DilHusûsiyetleri (1968)

3. Fuzûlî, TokerYayýnlarý, Ýstanbul,1972

4. En Eski TürkçeMetinlerden Zamaný-mýza Kadar TürkDilinde Edatlar,MEGSB Devlet Kitap-larý, Ýstanbul, 1984

5. En EskiTürkçe'den ÇaðdaþTürk Þivelerine KadarTürk Dilinde YapýBakýmýndan Fiiller,Kültür Bakanlýðý Yayýn-larý, Ankara, 1991

6. Karahanlý Türkçesi Gra-meri, TDK Yayýnlarý, Ankara,1996

Düþünce ve MücadeleYazýlarýný Bir Araya GetirenEserler

7. Türkçe'nin KaranlýkGünleri (1972), Ýrfan Yayýnevi,Ýstanbul, 1978

8. Milliyetçi Eðitim Sistemi,(1972), Töre-Devlet Yayýnlarý, 6.Baský, Ankara, 1977

9. Milliyetçilik - Ülkücülük -Aydýnlar (1975)

10. Türkiye'nin Çýk-mazlarý, (1975)

Yazdýðý hikayeleri ise "YeniBir Dünya (1976)" adlý kitaptatoplanmýþtýr.

Edebiyat Edebiyat

Kasým-Aralýk 2001 19Kasým-Aralýk 200118

Somuncu Baba Somuncu Baba

Türk milliyetçiliðineömür boyu hizmet etmiþ,

dil, kültür ve milliyetçi-lik konularýnda sürekli

yazýlar yazan, büyükmücadele adamý, fera-

gat ve fedakârlýk timsaliolan Hacýeminoðlu, Türk

Dili araþtýrmalarýnabirçok eser kazandýran

bir bilim adamý, binlerceöðrenci yetiþtiren

mükemmel bir hoca idi.

Yurdu, Türk Kültürü, Töre,Devlet, Hisar, Türk Edebiyatý gibidergilerde dil ve milli kültürkonularýnda yazýlarý yayýmlandý.

N. Hacýeminoðlu, gençlik yýl-larýnda tasfiyeciliðe varan bir"Öztürkçeciliði" benimsemiþkensonradan yaþayan tabiî Türkçe'yibenimsemiþ ve bunun mücade-lesini vermiþtir. 1983'te profesör-lük payesini alan H. Bir süreüniversiteden istifa etmek zorun-da kalmýþtýr. 1983-1985 yýllarýnda

Gazi Üniversitesi Sosyal BilimlerEnstitüsünde lisans üstü derslervermiþtir.1985'te tekrar üniversit-eye dönerek Trakya Üniver-sitesinde göreve baþlamýþ, buradaTürk Dili ve Edebiyatý Bölümünükurmuþ, 1987'de ayný üniversit-ede Sosyal Bilimler Enstitüsününkuruluþ ve yapýlanmasýndaöncülük etmiþ, 1994'te yenidenÝstanbul Üniversitesine geçmiþtir.1996'da emekliye ayrýlanH.,emeklilikten birkaç gün sonraAnkara'da vefat etmiþtir.

Türk milliyetçiliðine ömürboyu hizmet etmiþ, dil, kültür vemilliyetçilik konularýnda sürekliyazýlar yazan, büyük mücadele

adamý, feragat ve fedakârlýk tim-sali H.,Türk Dili araþtýrmalarýnabirçok eser kazandýran bir bilimadamý, binlerce öðrenci yetiþtirenmükemmel bir hoca idi. Ord. Prof.Dr. Reþit Rahmeti Arat, Prof. Dr.Ahmet Caferoðlu, Prof. Dr. AhmetHamdi Tanpýnar, Prof. Dr. AliNihat Tarlan, Prof. Dr. MehmetKaplan, Prof. Dr. Faruk KadriTimurtaþ ve Prof. Dr. MuharremErgin gibi sahalarýnda en yetkilihocalardan ders görmüþtü. Bugün

üniversitelerimizde profesör,doçent, yardýmcý doçent olarakçalýþan pek çok bilim adamý da N.Hacýeminoðlu'nun öðrencisiolmuþlardýr.

1975-1979 yýllarýnda Ýstan-bul Üniversitesi Edebiyat FakültesiTürk Dili ve Edebiyatý Bölümüöðrencisi iken tanýdýðým ve birDarendeli olarak kendimi tanýt-týðým Hocam N. Hacýeminoðlusadece bir dilci deðildi. Derin vezengin bir edebiyat kültürüne devakýftý. Akranlarý olan Prof. Dr.Birol Emil, Prof. Dr. MehmetAkalýn, Prof. Dr. MehmetÇavuþoðlu ile biraraya geldik-lerinde þiir üzerine sohbetleri

derinleþir gidermiþ. Yüzlerce þiiriezbere bildiðini ve okuduðunuduymuþtuk. Baðdat'ta bulunduðuyýllarda Irak Türkmen Türklerininileri gelenleriyle tanýþmýþ, yineonlarla þiirli sohbetler yapmýþtýr.1977-1978 yýllarýnda derslerim-izde Türkiye dýþýndaki Türklerleilgili çok özel bilgileri rahmetli H.O kendisine has üslubuyla aktar-mýþtý. Kendisine özgüydü üslubu.Hatipti. Safahat'ý neredeyse ezberebildiði söylenirdi. Mehmet Akif,Tevfik Fikret gibi üsluplu þairlerleilgili araþtýrmalar da yapmýþtý.Peyami Safa'nýn romancýlýðýüzerinde de durmuþtu.

Mütevâzý kiþiliði ve canayakýnlýðý ile kendisini sevdirenHocamýzýn Türk Dili'nin kullanýmýdahasý kullanýlmamasý veya yanlýþkullanýmý konusunda ise oldukçasert bir tavýr alýr, kararlý, tutarlý vehassas bir tutum takýnýrdý.

Türkçe'nin Karanlýk Günlerikitabýnýn Önsözünde Hoca, TürkDili ve Türk Dünyasý arasýndanasýl bir köprü kuruyor bakalým;"...nesilleri en az dokuz asýrlýk birmaziye baðlayan yegane köprü,hâlen konuþtuðumuz bu dildir.(Oðuz Türkçesi'dir.) Biz DedeKorkut Hikâyelerini, Yunus Ýlâhi-lerini, Ahmet Yesevî'nin hikmet-lerini ancak bu dilin aracýlýðý ileokuyabilmekteyiz. ÂþýkpaþaoðluTarihinden, Kerem ile AslýHikâyelerine, Mevlid'den, YahyaKemal'in þiirlerine... her çeþit ede-biyat ve kültür eserleri bu dil ileyazýlmýþtýr....Bizim konuþtuðumuzbu dokuz asýrlýk Türkçe yalnýzTürkiye Türklerinin dili deðildir.Ýran, Kafkasya, Kerkük, Kýbrýs vebütün Balkan memleketlerindekisoydaþlarýmýz da hâlen aynýTürkçe'yi kullanmaktadýrlar."

Öte yandan bir dile girenkelimeler konusundaki görüþleri-ni de ayný kitabýn 28.sayfasýndaþöyle belirtmektedir; "Her medenîve ileri kültür dili gibi Türkçe'nin

Merhum Prof.Dr Necmeddin Hacýeminoðlu ve Merhum Alpaslan Türkeþ

Mehmet Âkif Ýstanbul'da doðmuþtur. BabasýÝpek'li Temiz Tahir Hoca, annesi EmineÞerife hanýmdýr. Orta halli bir ailenin

çocuðu olan Âkif, Türk kültür ve geleneklerine göreyetiþmiþ, ilk ve orta öðreniminden sonra Mekteb-iMülkiye'ye kaydolmuþ fakat babasýnýn vefatýndansonra geçim sýkýntýsýna düþünce parasýz yatýlý olarakHalkalý'daki Baytar Mekteb-i Âlisine girmiþtir. Ýlkmemurluðu Ziraat Nezaretine baðlý Baytar dairesiMüdür Yardýmcýlýðýdýr. Bu sayede teftiþ maksadýylaAnadolu ve Rumeli'de uzun yolculuklar yapmýþtýr.

Mehmet Âkif þiirlerini 1908'den sonra yayýmla-maya baþladý. Darülfünunda Edebiyat müderrisliðiyaparken Sýratýmüstakim (Sebilürreþâd) dergisininbaþyazarlýðýný yaptý. I. Dünya harbi sýrasýndaTeþkilat-ý Mahsusa tarafýndan Necid'e gönderilenÂkif, Medine'ye uðrayýp Hz. Peygamberin (S.A.V)ravzasýný ziyaret etti. Çok istediðihalde Mekke'yi göremedi.Dönüþünde dini heyecan veürperiþlerin ifadesi olan "NecidÇöllerinden Medine'ye" adlý þiiri-ni yazdý.

Yýkýldý hepsi... Ben aþtýmdiyar-ý Sûdân-ý

Üç ay "Tihame" deyipçiðnedim beyabaný

Kemiklerim bile belki yan-mýþtý sahrada

Yetiþmeseydin eðer YaMuhammed imdada

Yoldayken duymuþ olduðuÇanakkale Zaferinin sevinciyleÇanakkale þehitlerine adlý þiirinikaleme aldý. Duygu vedüþüncelerini þu þekilde tariheaktardý.

Kubbealtý'nýn bir nüshasýnda,deðerli araþtýrmacýmýz FevziyeAbdullah Tansel'in "Notlar veTenkidler" baþlýðý ile bir makalesineþrolundu. Bu yazýda büyük birvukufla ele alýnan (s. 40-42)"Mehmed Âkif'in doðum yeriBayramiç midir?" bahsini tamam-layýcý olarak, millî þâirimizin nüfustezkiresini göz önüne sermeyi fay-dalý gördük.

Fuad Þemsi Ýnan merhumun1

metrûkâtý arasýnda bulunan ve - kliþe-siyle birlikte - lüzumlu kýsýmlarýnýyeni harflere aktardýðýmýz butezkirenin, kaybolan aslý yerine 7Kânun-ý Sânî 1335 (7 Ocak 1919)' deverildiði, sonundaki ifâdeden anlaþýl-maktadýr.

Ýlk nüfus tezkiresiBayramic'den alýnýrken, doðum yeride yanlýþlýkla ayný yer olarak göster-ilen Âkif'imiz,

"Sessiz yaþadým, kim beni ner-den bilecektir?" diyebilen yaradýlýþýdolayýsýyle, bu hatâyý her hâlde son-radan düzelttirmek lüzumunu da duy-mamýþtýr.

Nüfus tezkiresini þimdi birlikteokuyalým:

Mâliye Nezâreti Evrâk-ý Nakdiye ve Levazým Müdüriyeti

DEVLET-Ý ALÝYYE-ÝOSMANÝYE TEZKÝRESÝDÝR

Ýsim ve Þöhreti: Mehmed ÂkifEfendi.

Pederi ismiyle mahall-iikâmeti: Müteveffa Tahir.

Validesi ismiyle mahall-iikâmeti: Emine Þerîfe Haným.

Târih ve mahall-i velâdeti:1290 (iki yüz doksandýr) Bayramiç.

Milleti: islâm.San'at ve sýfat ve hizmet ve

intihab salâhiyeti: Orman Nezâ-reti'nde Baytar Müfettiþi.

Müteehhil ve zevcesi mütead-did olup olmadýðý: Müteehhildir.

Eþkâli:Boy : Orta * Göz : Ela * Sîmâ :

Buðday * Alâmet-i fârika-i sabite :Tamam * Vilâyeti: Ýstanbul * Kazasý:Hýrka-i Þerif * Mahalle ve karyesi:Hoca Üveys * Sokaðý: HüsrevpaþaCaddesi * Mesken numarasý:10*Nev'-i mesken: Hâne.

Bâlâda isim ve þöhret ve hâl vesýfatý muharrer olan Mehmed ÂkifEfendi Devlet-i Aliyye'nin tâbiiyyetinihâiz olup, ol suretle cerîde-i nüfusdamukayyed olduðunu miiþ'ir iþbutezkire î'ta kýlýndý.

Nezâret-i Umûr-ý 7 Kânun-ýsânî 335

Dâhiliyye Bernýûcib-i kaydzayiinden verilmiþtir

imza(Okunamadý)Nüfus tezkiresinin arka

yüzünde, Beyoðlu I. Noterliði'nce 20Haziran 1936 da (yâni Mýsýr dönüþü)bir suret verildiðine dâir meþruhatvardýr.

l- Fuad Þemsi Ýnan (1886-1974), Âkif'in en yakýn dostlarýn-dandýr ve onun son günlerine dâiryazdýklarý "Bir dostunun kalemindenMehmed Âkif'in Son Günleri" baþlýðýile tarafýmýzdan neþrolunmuþtur,(bkz. Türk Edebiyatý Dergisi, 42 -Nisan 1977, s. 14 - 17)

Kaynak: Kubbealtý Mecmuasý 1977sayý:3

M.Uður DERMAN

Mehmet Âkif

Bir Portre Bir PortreSomuncu Baba Somuncu Baba

Kasým-Aralýk 2001

Mehmed Âkif ErsoyMehmed Âkif Ersoy

Âkif ÝçinÝçinde dýþýn gibi aktýr, bilir bunu her arifBir Osmanlý beyisin ruhun, bedenin zarifSeninle övünüyor þimdi bütün TürkiyeEy Ýstiklâl þâiri, ey üstad Mehmed Akif

M. Tektaþ Darende 2001

Resul KESENCELÝTarih Uzmaný

20

Bir

Po

rt

re

Kasým-Aralýk 2001 21

Resmim ÝçinDýþ yüzüm böyle aðardýkça aðarmakta fakatSormayýn Ýç yüzümün rengini: Yüzler karasý!Beni kendimden utandýrdý, hakîkat, þimdiBana hiç benzemeyen sûretimin manzarasý!

M. Âkif Ersoy Kahire 1929(M.Âkif’in, merhum Fuad Þemsi Ýnan Bey’e verdiði bu fotoðrafýn arkasýna yazdýðý kýt’a)

Bir Portre Bir Portre

Kasým-Aralýk 2001 23Kasým-Aralýk 200122

Somuncu Baba Somuncu Baba

KÝÞÝLÝÐÝMehmet Âkif çok az rastlanan bir ahlâk ve ülkü

adamýdýr. Karakteri safahatýn her mýsrasýna yan-sýmýþtýr. Safahat'tan aldýðýmýz þu mýsralar kendini çokgüzel anlatýr.

Zulmü alkýþlayamam zalimi asla sevememGelenin keyfi için geçmiþe kalkýp sövememBiri ecdadýma saldýrdýmý hatta boðarým...

Âkif ileri sürdüðü düþüncelere uyarak yaþayangerçek bir ahlâk insanýdýr. Ne saðlýðýnda ne deölümünden sonra hiç kimse onun savunduðuilkelere aykýrý yaþadýðýný söyleyemez. O, sözü sözüneuygun, olduðu gibi yaþayan ender bir numunedir.

Âkif, yapýcý, aydýn ve kötülüklerle savaþan Türk-Ýslâm kültür ve ahlâkýný ömrünce yaþayýp telkin edenbirisidir. Kalabalýktan kaçarak üç, beþ dostun sohbe-tine sýðýnmaktan hoþlanan bu yalnýz insan bazanherkesi þaþýrtacak kadar meydan adamý, vatanþairidir.

Eþin var, âþiyanýn var, baharýn var ki beklersinKýyametler koparmak neydi ey bülbül nedir derdin?O zümrüt tahta kondun bir semavi saltanat kurdun;Cihanýn yurdu hep çiðnense çiðnenmez benim yurdum.

Günlük hayatýnda karýncayý bile incitmektenkorkan bu insan; millet, vatan Tanrý konularýndakiþileri kýrmayý dahi göze almaktadýr.

Akifin kültürüne gelince, müsbet ilimleri tahsiletmiþ, meslek hayatýnda Pastör'e tutkunluk göster-miþtir. Kendi kendine öðrendiði Fransýzca eserleriTürkçe'ye çevirecek yeterliliktedir. Arapça veFarsça'yý çok iyi bilen Âkif bu dillerden; manzum,nesir bir çok tercümeler yapmýþtýr. Akifin yoksullaraacýmak, baþkalarýnýn derdi için mücadele etmek,halka yararlý þeyler yazýp söylemek gibi üstünvasýflarý da yetiþtiði çevreye baðlanabilir. Çocuklukve ergenlik çaðý sýkýntýlarla geçmiþtir. Þehrin fakirsemtinde düþkünlerin ýstýrabý, kimsesiz çocuklar,sokaða düþmüþ ihtiyarlar, ona dert olmuþtur. Basýkevler, harap mabedler, çamur sokaklar, insanýnruhunu çökerten kahvehaneler ona hep dert olmuþ-tur.

Mahalle kahvesi halâ niçin kapanmadý?Kapansýn elverir artýk! Bu perde pek kanlý!

Hayýr bu perde, bu þarkýn bakýlmayan yarasýBu çehresindeki pislikle yüz karasýÇamurlu bir kapý üstünde bir deðirmi delikÖnünde tahtamý, toprakmý sorma... pis bir eþik.

Okula gitmeyen fakir çocuklarýn küfe'si, SeyfiBabalarýn durumu, hasta öðrencilerin, meyhanedekocasýný arayan hanýmlarýn ýstýrablarýna þahit olmuþ-tur. Yüreðindeki acýlarla edebiyatýmýzýn ilk sosyal-gerçekçi þiirlerini kaleme almýþtýr

Sopa sað elde, kýrýk camlý fener sol elde;Boþanan yaðmur iliklerde, çamur tâ belde,Hani çoktan gömülen kaldýrýmýn hortlayacak,"Gel" diyen taþlarý kurtarmasa, insan batacak

Ne iþin var kiremitlerde a sersem deseneÝhtiyarlýk mý nedir, þaþkýným oðlum bu seneHadi aktarmayayým... Kim getirsin ekmeðini?Oturup kör gibi, nâmerde el açmak iyi mi?Âkif kalabalýk mec-lislerde susar, yaban-cýlar

önünde açýlmaz, kendini göstermekten tiksinir, birazövülünce mahçup olur. Fakat dostlar meclisindesohbetine doyum olmazdý. Hazýr cevaptý, konuþ-masýna, yazý ve mektuplarýna güldürücü veya ibretlifýkralar katmaktan zevk alýrdý. Hangi þart içinde olur-sa olsun verdiði sözü yapar, söz verdiði yere mutlakatam vaktinde giderdi. Haksýzlýða hiç tahammül ede-mezdi. Ýþ arkadaþlarýna haksýzlýk yapýldýðý için ikidefa memurluktan istifa etmiþtir.

Kuvvet önünde eðilmeyen Âkif, devlet adamlarý-na sokulmaz, zorbalara yüz vermezdi. Ýstibdadýyeren sert mýsralar yazmýþtýr. Sevmediði kiþileri iseaçýkça yermiþ ya da hiç anmamýþtýr. Âkif toplumcubir sanat anlayýþýna baðlýdýr. Sanatta güzellikten çokdüþünceye, ülküye önem verir. Safahatýn herbölümü fikirlerini yansýtacak þekildedir. Bununiçinde Mehmet Âkif'i anlamak için Safahat'ý çokdikkatli okumak ve irdelemek gerekir.

Bir zamanlar biz de millet, hem nasýl milletmiþizGelmiþiz dünyaya milliyet nedir öðretmiþiz!Kapkaranlýkken bütün âfâký insaniyetinNur olup fýþkýrmýþýz tâ sinesinden zulmetin

KAYNAKÇA1- Ahmet kabaklý, Türk Edebiyatý, C.III, stanbul 19942- Mehmet Âkif Ersoy, Safahat, (Hazýrlayanlar; Ömer Faruk

Huyugüzel, Rýza Baðcý, Fazýl Gökçek), Ýstanbul (tarihsiz)

Þuhedâ gövdesi, bir baksana daðlar taþlar...O rükû olmasa, dünyada eðilmez baþlar.Vurulup tertemiz alnýndan uzanmýþ yatýyor,Bir hilâl uðruna yârab ne, güneþler batýyor!Ey bu topraklar için topraða düþmüþ asker!Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnýný deðer.I.Dünya savaþý, mütareke döneminde, özellikle

Ýzmir'in iþgalinden sonra çok kederlendi. FakatSebilürreþâd dergisinde Yirmibeþ asýrdan beri hiçbirvakit istiklâlsiz yaþamamýþ olan Türk'ün esir olmaya-caðýna dair yazýlar yazdý. Halký mücadeleye davet etti.Nitekim; Anadolu halkýnýn Yunana karþý ilk direniþ-leri ona Çanakkale Zaferi kadar büyük ümitler verdi.Âkif önce Balýkesir'e gitti. Halký bilinçlendirmeyeçalýþtý. Böylece millimücadeleye fiilenkatýlmýþ oldu. Fakatbu çalýþmalarý sonrasýb u l u n d u ð umemurluktan azledil-di. Âkif buna aldýrma-yarak Balýkesirhalkýnýn yiðitçedireniþinden duyduðusevinci dergisinde sýrayazýlar halinde yayýn-ladý. Çeviriler yaptý,halkýn þuurlanmasýyolunda önemlifaaliyetlerde bulundu.Kâzým Karabekir'inDoðu'da Ermenilerekarþý kazandýðý zafer-den çok memnun olanÂkif Sevr antlaþ-masýnýn ne uðursuzbir antlaþmaolduðunu, vatan vemilleti yok etmek iste-diðini uzun uzunanlattý. Milli mücadeleve baðýmsýzlýktanbaþka çýkar yol olmadýðýný her fýrsatta halka izah etti.

I. T.B.M.M'ye Burdur mebusu olarak seçilenMehmet Âkif Ocak 1921'de Ankara'ya geldi.Mebusluk döneminde Taceddin dergâhýnda kaldý.Kurtuluþ savaþý sýrasýnda yaþanýlan hüzünleri sevinç-leri büyük zaferleri en güzel bir þekilde hissederekebediyatýmýza kazandýrdý. Âkif yazdýðý Ýstiklâl Marþýile tüm gönüllere taht kurdu. Kendisine hasta

yataðýnda "Bu þiiri niçin Safahat'a koymadýn" diyesorduklarýnda, cevaben; "O benim deðil memleketi-mindir" dedi. Bu ise Âkif'in yüceliðini, eþsizliðiniispatladýðý gibi, yalnýzca milletini düþündüðünü gös-terir.

Kim bu cennet vatanýn uðruna olmaz ki fedâ?Þu hedâ fýþkýracak topraðý sýksan þuhedâ.Câný, cananý, bütün varýmý alsýn da Hüdâ.Etmesin tek vatanýmdan beni dünyada cüdâ.

Dalgalan sende þafaklar gibi ey þanlý hilâl!Olsun artýk dökülen kanlarýmýn hepsi helâl.Ebediyyen sana yok, ýrkýma yok izmihlâlHakkýdýr Hakk'a tapan milletimin istiklâl.

30 Aðustos1922'de kazandýðýmýzbüyük zaferle vatanýnbütünüyle kurtuluþgünleri Mehmet Âkif'inhayattaki en mesutzamaný olmuþtur. Âkif,kýrk yýldan beri özlediðianý yakalamýþtýr. Fakatonu en çok savaþ son-rasý ülkede meydanagelen görüþ ayrýlýklarýrahatsýz etmiþtir.

1923'de Ýstanbul'-da Sebilürreþad'ý çýkar-maða devam etti.1923'ün EkimindeAbbas Halim Paþanýndavetiyle Mýsýr'a gitti.Ýlk iki yazýný Ýstanbul'dageçirdi ise de 1925'tensonra uzun zamanMýsýr'da kaldý. Kahireüniversitesinde Türkçeokuttu. Bu yolla iaþesi-ni temin etti. Fakat budönem edebiyatýmýzaçýsýndan talihsiz birdönem olmuþtur.

1935'ta Siroz hastalýðýna tutuldu. Tedaviler biriþe yaramayýnca, gurbette ölmek korkusuna düþtü.1936 Haziranýnda dönüþ yaptý. Dönüþü sevinçlekarþýlandý. Yakýnlarý tarafýndan hastahaneye yatýrýldý.Ne kadar itina ve titizlikle bakýldýysa da hastalýðayenik düþtü. 27 Aralýk 1936'da vefat etti. MezarýEdirnekapý þehitliðinde, Mehmet Âkif meydanýnda,Süleyman Nazif ile Ahmet Naimin arasýndadýr.

Tasavvuf Tasavvuf

Kasým-Aralýk 2001 25Kasým-Aralýk 200124

Somuncu Baba Somuncu Baba

larý ayný yolu izlemiþ ve gönüllere hizmet etmiþlerdir.Son devirde yetiþen mutasavvýf-þair Es-seyyid OsmanHulûsi Efendi'nin H.1327, (M.1976) tarihinde Konyaziyareti esnasýnda Mevlânâ hazretleri için yazdýðý þubeyitler ona olan muhabbetini belirtmektedir.

Büyük insanlarý anlamak için yürek lazým, imanlazým, sevgi lazým. Gönül ehli olmak gerekli. Hz.Mevlâna Mesnevi'nin önsözünde; "Temiz insanlardan,gerçeði sevenlerden baþkalarýnýn Mesnevî'ye dokun-malarýna müsâade yoktur" diye buyurduðu gibi, kendimübarek eliyle yazdýðý ilk on sekiz beyit'te "Ney"ikonuþturmuþ onunla gerçek sevenlerin yüreðinisimgelemiþtir. Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi deMevlâna gibi düþünen evrensel mesajlarý olan birmutasavvýf olmasý hasebiyle Mektûbat-ý Hulûsi-iDârendevî adlý eserinde o da “Ney Sembolü"nü aþkateþiyle kavrulan kâmil insan olarak dillendirmiþtir.

Ney hakkýnda bazý malumatlar verdikten sonraMevlâna ve Hulûsi Efendi'nin ifadelerini anlamayaçalýþalým:

Ney, Farsça kamýþ anlamýna gelir. Ney, Nay'ýnhafifletilmiþ þeklidir. Kamýþtan mamül, üflenerek çalý-nan bir musiki aletidir. Rivayete göre; Peygamberimizilahi aþk sýrrýný Hz Ali'ye söylemiþ. Bu sýrrýn yükü altýn-da ezilen Hz Ali gidip Medine dýþýnda kör bir kuyuya busýrrý anlatmýþ. Kör kuyu bu sýr ile coþup köpürmüþ vetaþmýþtýr. Su, her yeri kaplayýnca kenarlarýnda kamýþlaryetiþmiþ. Oralarda ki bir çoban bu kamýþlardan birinikesip muhtelif yerlerden üflemeye baþlamýþ. Çýkan seskalplere coþku ve heyecan verip ilahi sýrrý anlatýr olmuþ.Peygamberimiz tesadüfen bu çobanýn ney sesini iþit-ince durumu anlamýþ. O günden sonra ney bir ilhamkaynaðý olmuþtur.

Tasavvufi olarak ney' in hikayesi þöyle anlatýlýr;ney, bir zamanlar, kendi asýl vataný sazlýk, kamýþlýk birbölgede hemcinsleriyle birlikte yaþamaktadýr. Onuoradan keserler, piþsin olgunlaþsýn, içi boþalsýn diyegübre yýðýnýnýn içine sokarlar, o karanlýk ve pis yerdekalýr. Çile çeker, sabýr ve tahammül gösterir. Sonundaiçi bomboþ hale gelir, rengi sapsarý olur. Oradan çýkarýr-

lar, üzerine delikler açarlar. Aðýz kýsmýndan üfürülüncekalpleri yakan bir ses ile feryada baþlar. Bu feryadý, asýlvatanýn (neyistan kamýþlýk) dan olan ayrýlýðýnýn doður-duðu hasretten kaynaklanmaktadýr. O, nameleri ileötelerin mükemmelliðini, ötelerin güzelliðini terennümetmektedir. Kamýþ, içi boþalmadan yani fena halini yok-luk hiçlik makamýný elde etmeden ötelerin ruhani soluk-larýný haykýramaz. Ney sesi, aþk çýðlýðýdýr. Varoluþ da ki" yabancýlaþma"nýn kozmik dilini en güzel konuþan, eniyi ifade eden aracýn ney olduðu þüphesizdir. Mevlana"içteki ilahi cezbeyi harekete geçiren bir ilham kaynaðýolduðu için ney' e aþýktýr. Bu yüzden o, ney' i insan-ýkamile benzetir. Ve Mesnevisine ney meteforu (istiare-si) ile baþlar;

Dinle Ney (insan-ý kamil) den hikaye etmekteAyrýlýklardan þikayet ekmekte.

"Allah'a aidiz, sonunda yine Ona döneceðiz"(Bakara/156) ayetinde insanýn bu dünyada ötelerdengeldiði ve yine sonunda yine, asla döneceði kaydedilir.Ruhlar ilahi alemde Allah ile beraber mutlu iken, buhuzursuz ve sýkýntý dolu aleme inmiþtir. Ýþte olgun insan-lar bu ayrýlýðý varoluþa fiilen katýlarak yaþayan ve ney'de bu ayrýlýðýn feryadýný duyan kiþilerdir. Ney çalananeyzen veya nayi denir.

Ney tasavvufi bir terim olarak; mürþid-i kamil,sevgiliden haber, sevgilinin sunduðu kadeh vs. gibimanalarý da ifade eder.

Mevlâna hazretlerinin Mesnevi'si þu beyitlerlebaþlar;

“Biþnev ez ney çün hikâyet mî künedEz cüdâyîhâ þikâyet mî küned Gez neyistân tâ merâ bübrîde endEz nefîrem merd ü zen nâlîde endSîne hâhem þerha þerha ez firâkTâ begûyem þerh-i derd-i iþtiyâk”

Mesnevi Tercümesinde böyle baþlayan onsekiz beyitin tercümesi þöyle verilmiþtir;

Neyin Ayrýlýktan Þikayeti;1-Þu neyin neler söylediðini can kulaðý ile

dinle, o ayrýlýklardan þikayet etmededir.(Ney nefsani arzulardan kurtulmuþ, nefsini yok

etmiþ, ilahi sevgi ile dolmuþ kamil insanýn sembolüdür.Ney kamýþlýktan ayrý düþtüðü için inlemektedir. Ýnsanda, ezel aleminden, ruh aleminden, dünyaya sürgünedilmiþtir. Hak' tan ayrý düþtüðü için muzdariptir.Dünyada yaþadýðý müddetçe, acýlar, hastalýklar, belalariçinde çýrpýndýkça insan, ruh aleminde ki mutluluðunun

Ýnsanlar estetik his bakýmýndan yaratýlýþ itibariyleayrý bir özellik taþýmaktadýr. Ýnsanýn yaratýlýþýndakiüstünlük ve ayrýcalýk bu yönüyle de kendini göster-mektedir. Güzellik hissi daima insanlarýn içindeolmuþ ve insaný besleyen bir ilahi kaynaðýn teza-

hürüdür. Güzele karþý duyulan bu ilgi ve meyil neti-cesinde çeþitli sanat eserleri meydana gelmiþtir. Ýnsangayet basit ve ibtidai naðmelerle ve aðaçtan yaptýðýbasit düdüklerle güzellik duygusunu ve mûsiki zevkinitatmin etme yolunu bulmuþtu. Zamanla bu merakdeðiþim ve geliþim göstermiþ, yeni besteler, naðmeler,makamlar ve mûsiki âletleri icad etmiþlerdir. Ýslâmýnprensip olarak reddetmediði mûsiki sanatý fýkýh vekelâm âlimleri tarafýndan; "Güzel olan Allah sadece

güzel olan þeylerin yapýlmasýný emreder veya güzel olanAllah'ýn emrettiði her þey güzeldir" hükmü ittifakýncaçirkinliðe kaçmayan ve harama sevketmeyen mûsikiþekli mübah görülmüþtür.

Bizim bu yazýmýza konu olan "Ney" bir mûsiki âle-tinin ötesinde sembol olarak temsil ettiði yönüyle elealýnacaktýr. Ama onu her haliyle tanýtan güzel sesidir,onun için de kulaklarda çýnlamakta, gönüllerde aþkbestesi olmaktadýr.

Mevlâna Hazretleri'nin Mesnevi adlý dünyaca bili-nen eseri, tasavvuf âleminde yüzyýllardýr okunmakta,ondan herkes nasiplenmektedir. Hz. PeygamberEfendimiz (S.A.V)'in yolundan giden bütün Allah dost-

Ýsmail PALAKOÐLUÝlahiyatçý - Araþtýrmacý

Hz. Mevlânâ ve Hulûsi Efendi (K.S)’nin Dilinden

Ney Sembolü

Ta

sa

vv

uf

Hz. Mevlânâ ve Hulûsi Efendi (K.S)’nin Dilinden

Ney Sembolü

Beyitler: Es-Seyyid Osman Hulûsi Dârendevi (K.S)Hat: Hüsrev Subaþý

Ýhtirâm eyle varýp türbeti MevlânâyaHâk-i pâyi olda eriþ hazreti MevlânayaÞems'in etrafýný devr eyleyû pervâne gibi Cân ile bende olup hýdmet-i Mevlânâya Ta'zim ile dergâhýna yüz koy da HulûsiMazhar ol merhameti þefkati Mevlânâya

Es-Seyyid Osman Hulûsi Dârendevi (K.S)

Tasavvuf TasavvufSomuncu Baba Somuncu Baba

Kasým-Aralýk 2001 27Kasým-Aralýk 200126

lerinizden bizim korkumuz yoktur... Ey mübarekey temiz dost ... sen kal sen varol. ( Mübarek vetertemiz dost sözünden bazý þarihler, insan-ý kamili,mürþid-i kastetmiþlerdir. Bazýlarý da Cenabý Hakkýdüþünmüþlerdir.)

17-Hak aþýklarý muhabbet deryasýnýn balýk-larýdýr. Onlar vuslat suyuna kanmazlar, bu sebe-ple balýktan baþka herkes suya kandý, nasibiolmayanýn da günü, uzadýkça uzadý.

18- Ruhen yükselmemiþ, ham kalmýþ kiþiyetiþkin, olgun kiþinin halinden anlamaz. Öyleise sözü kýsa kesmek gerekir, vesselam.

Mektûbat-ý Hulûsi-i Dârendevî'deki manzum ifad-ede ise Hulûsi Efendi Mevlâna gibi sual ile baþlayýp,neyi konuþturmuþ, kendi dilinden anlattýrmýþ, onu dil-lendirmiþtir. Daha doðrusu onu anlamýþ ve anlatmýþtýr.Þöyle ki;

Söyle ey ney ne seni nâlân edenSöyleten hem inleten efgân eden(Ey ney seni böyle inleten, konuþturan ve ýzdýrap

ile haykýrmana sebep olan nedir. )

Nale-i can gah söz ü ah ileEhl-i derdin baðrýný al kan eden(Candan bir inilti ile bazen sözlü bazen de ah ile

dert sahiplerinin baðrýný kana bulayan senin sesindir.)

Sorma âþýk hâlini firkat iþimDerd-i aþktýr zâr ü ser-gerdan eden(Bu beyitten baþlayarak ney kendi dili ile halini

anlatmaktadýr; Benim ayrýlýktan dolayý kavuþmaümidiyle aþkla dolu olduðumdan sorma. Aþkýn derdi vegamý beni aðlatmakta ve sarhoþ etmektedir.)

Bende bilmem nâlemi yok ihtiyarBir demin nefhi beni gûyan eden(Aslýnda benim elimde bir þey yok, kendi kendime

inlemiyorum. Bana bir vakit bir nefes üfürüldü iþte onefes beni aðlatmakta, konuþturmaktadýr.)

Ben tehi yok varlýðým aðyarlýðýmCümle andan bu sadâ elhan eden(Ben bir içi boþ kamýþým, bir hiçim, varlýðýmýn

kýymeti yoktur. Ancak her þey bana bu sesi veren banabu naðmeleri veren dosttadýr.)

Yandýrýr gerçi beni de sûziþimLik bilmem ki nedir sûzan eden(Bu etkileyici dokunan sesim beni de içten içe

yakmaktadýr. Fakat beni yakan ateþin sýrrýný neolduðunu da tam bilemiyorum.)

Firkatýndan baðrýmýn bu rahnesiAyrýlýk derdi beni giryân eden(Sevgiliden uzak olduðum için baðrým yýrtýk,

delik-deþik. Ayrýlýk derdi beni aðlatmaktadýr.)

Bu demimden vâkýf olmam bir nefesÝþte bu gamdýr beni hayrân eden(Beni yakan ateþi iyice anlayamamak onu bir an

bilememek, bana gamdýr. Bu gam ile o sevgilininhayraný, sarhoþuyum.)

Bildiðim budur ki yokluktur iþimVarlýðým andan odur ferman eden(Ben iyi biliyorum ki, yokluk benim için en güzel

bir þeydir. Bana can veren, beni söyleten yalnýzcaO'nun emridir.)

Bi-niþanlýk þanýma oldu niþanÞânýdýr bi-nam u þan eden(Beni kimse bilmez tanýmazdý, o beni tanýttý.

Ancak ben onunla tanýndým.)

Halet-i aþký beni rüsva kýlýpHalimi dilden dile destan eden(Aþk haliyle ben böyle inleyip, aðlayýp, sesler

çýkardýkça, bütün meclislerde aþkým duyuldu. Onunsevgisi beni dillere destan etti.)

Yukarýda ki satýrlarda Hulûsi Efendi; Allah'ýnsevgilisi olmuþ, O'nun aþký ile yanan bir insan-ý kâmilidile getirmiþtir. Her þey Allah'tandýr. O sevmiþ,sevdirmiþ, aþk vermiþ ve zat-ý þâný ile insan-ý kâmilinþânýný yüceltmiþtir. Olgun insan olabilmek, varlýðý býrak-makla Allah'da fani olmakla mümkündür. Hakiki aþkAllah aþkýdýr. Cenab-ý Hakk bir kudsi hadiste; "Bengizli bir hazineydim, bilinmeyi arzu ettim, âlemiyarattým" buyurmaktadýr ki ilahi aþkýn kaynaðý budur.Çünkü Allah'ý bilmek tanýmak ancak aþk ile olur. Ýþte"Ney" bu hakiki sevgiye ve o sýrra eren insâný kâmilesembol olmuþtur.

BÝBLÝYOGRAFYAATEÞ, Osman Hulûsi, Mektûbat-ý Hulûsi-i Dârendevî, (Haz: Mehmet Akkuþ), Ank 1996CAN Þefik, Mevlâna, Ötüken Neþriyat, Ýst, 1999CEBECÝOÐLU Ethem, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüðü, Rehber Yay, Ank, 1997DEVELLÝOÐLU Ferit, Osmanlýca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydýn Kitabevi, Ank, 2000MEVLÂNA, Mesnevi Tercümesi, (Tercüme. Þefik CAN), C. 1-2, Ötüken Neþriyat, Ýst, 1999PALA, Ýskender, Ansiklopedik Dîvan Þiiri Sözlüðü, Ötüken Neþriyat Ýstanbul 2000ULUDAÐ Süleyman, Ýslâm Açýsýndan Mûsiki ve Semâ', Uludað Yay, Bursa 1992

özlemini duyacak, yabancý olduðu ve sürgün gibiyaþadýðý dünyadan kurtuluþ yollarýný arayacaktýr.

2-Ney kendine has bir dille, hal dili ilediyor ki; " Beni kamýþlýktan kestiklerinden beriferyadýmdan, duygulu olan erkek de, kadýn dainlemekte aðlamaktadýr. Þu var ki beni dinleyenher insan benim neler dediðimi anlayamaz.

3-Benim feryadýmý duyamaz. Beni anlamakbeni duymak için ayrýlýk acýsý çekmiþ gönlüyaralanmýþ, içli bir insan isterim ki acýlarýmý,dertlerimi ona anlatayým.

4-Aslýndan, vatanýndan ayrý düþmüþ oradanuzaklaþmýþ kiþi orada geçirmiþ olduðu mutluzamaný arar, o zamaný tekrar yaþamak ister,ayrýldýðý sevgiliye tekrar kavuþmak arzu eder.

5-Ben her mecliste, her toplulukta, inled-im, aðladým durdum. Ben huysuz insanlarla iyiinsanlarla da düþüp kalktým.

6-Herkes kendi anlayýþýna zannýna göre,benim dostum oldu. Ama kimse benim gön-lümde ki sýrlarý araþtýrmadý öðrenemedi.

7-Halbuki benim sýrrým, feryadýmdan uzakdeðildir. Fakat her gözde onu görecek nur, herkulakta onu iþitecek duyacak güç yoktur. (Yanikendi cinsinden bir ruh-ý arifi, yalnýz arif olan anlar.)

8-Ten candan can datenden gizli deðildir. Fakatkimseye caný görmek izniverilmemiþtir.

9-Ney' in þu sesi, gönlüyakan bir ayrýlýk bir aþkateþidir. Kimde bu ateþyoksa o maddi varlýðýndankurtulsun yok olsun. (Yokolsun bir beddua deðildir.Aksine manen yaþasýn varolsun yokluðu arasýn benliktenkurtulsun demektir.)

10-Ney sesinde kitesir, yakýcýlýk onun içinedüþen aþk ateþindendir.Hakikat þarabýnda bulunaninsaný mest eden hal de aþkcoþkunluðundandýr.

11-Ney, sevgilisinden ayrýlmýþ olanýnarkadaþýdýr, dostudur. Onun yakýcý sesi, bizimHakka kavuþmamýza engel olan perdelerimiziyýrtmýþtýr.

12-Ney gibi bir zehri, ney gibi bir panzehiri,ney gibi bir dostu ney gibi bir âþýký kim gör-müþtür. ( Kâmil insan iyinin de kötünün de miyarýdýr.Günahkarlarýn kötü huylarýnýn zehridir. Kötü huylarýöldürür yok eder. Kötü huylarýn tesiri ile manenzehirlenmiþ, ölmüþ bulunan iyi huylarý da diriltir.)

13-Ney kanlarla dolu bir yoldan aþk yolun-dan bahsetmektedir. O, sevgi yüzünden çölleredüþen Mecnun' un aþk hikayelerini anlatmak-tadýr. (Aþk öyle bir alevdir ki parlayýnca sevgilidenbaþka ne varsa hepsini yakar.)

14-Bize Hak yolunu gösteren gerçek aþkýnmahremi dostu aklýný yitirmiþ aþýklardanbaþkasý deðildir. Konuþan dile kulaktan gayrimüþteri talip yoktur. (Ariflerin hakikatten bahsedensözlerine ancak Hak aþkýyla mest olanlarýn kulaklarýtalip olur. Akýldan, ancak bu aklý yitirmiþ olanlar anlar-lar.)

15-Gamlý geçen günlerimiz uzadý ve sonaermesi gecikti. O günler, mutsuzluk, acýlar veayrýlýk ateþleri ile arkadaþ oldu da yandý gitti.

16-Günler geçip gitti ise varsýn gitsin. Gamyeme onlara de ki; "geçin gidin... sizin gidiþ-

Kony

a M

evlâ

nâ K

ülliy

esi F

otoð

raf:

Beki

r SA

RI

Ýhtirâm eyle varýp türbeti Mevlânâya

Hâk-i pâyi olda eriþ Hazreti Mevlânâya

Þems'in etrafýný devr eyleyû pervâne gibi

Cân ile bende olup hýdmet-i Mevlânâya

Ta'zim ile dergâhýna yüz koy da Hulûsi

Mazhar ol merhameti þefkati Mevlânâya

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (K.S)

Þu anda bir yandan UNESCO'nun yeni dünyatarihinin Orta Doðu ile ilgili bölümünün editör-lüðünü yapan, diðer yandan Osmanlý Ýmparatorluðuile Avrupa arasýnda 1683-1699 dönemindeki çokmühim askerî-siyasî mücadeleyi yeni bir bakýþ açýsýy-la deðerlendirmek peþinde olan Ýnalcýk Hoca, 17.yüzyýlýn bu son yirmi yýlýnýn sadece Osmanlý tari-hinde deðil, Avrupa tarihinde de bir dönüm noktasýolduðunu düþünüyor.4

Bu yazýda, Ýnalcýk Hocanýn 1970 yýlýnda yayým-lanan "Osmanlý Ýktisat Zihniyeti ve OsmanlýEkonomisinin Veçheleri"5 baþlýklý makalesinin geniþbir özetini vererek, Osmanlýlarýn ekonomiden uzakolmak þöyle dursun, ekonomik iliþkileri yön-lendirmede ne ölçüde mahir olduklarýný göstermeyeçalýþacaðým. Farklý olan, ekonominin iç örgütlen-mesinde Avrupa'dakine benzer kapitalist bir zih-niyetin hüküm sürmüyor olmasýdýr:

Orta Doðu devletlerinin çok eski bir geleneðinitakip ederek, Osmanlý yönetimi tüccar vezanaatçýlarýn yeni metropoller ihdas edip geliþtirmebakýmýndan vazgeçilmez unsurlar olduðuna inanmýþolmalýdýr. Onlarý yeni payitahtlara çekip yerleþtirmekiçin her çareye baþvuruyorlardý. Vergi istisna vemuafiyetleri temin etmek suretiyle, imparatorlukyönetimi onlarýn gelip yerleþmelerini teþvik ediyorveya onlarý cebren payitahta sürgün ediyorlardý.

Galata üzerinden alýþveriþ yapmakta olanVenedik, Ceneviz ve Floransalý Avrupa tüccarý daþimdi Bursa'yý doðu mallarýný satýn alýp Avrupa yün-lülerini satabilecekleri en yakýn pazar olarak görüy-ordu. Ýstanbul imparatorluðun payitahtý olduktansonra bile Bursa daha bir yüzyýl imparatorluðunbaþlýca ticaret merkezi olarak geliþmesini sürdürdü.

Kapitülasyonlarýn çoðu zaman ekonomikolmaktan ziyade siyasî mülahazalarla verildiðisöylenebilir. Osmanlýlar, yüksek sýnýflar için

vazgeçilmez bir lüksmal olan Avrupa giyimeþyasý, Ýngiliz kalay veçeliði ve özellikleimparatorluk maliye-sinin dayanaðý olanaltýn-gümüþsüz olama-zlardý. Bu bakýmdanOsmanlý imparator-luðunun iktisadenkendisine yeterliolduðunu söylemektebiraz mübalaða vardýr.Ancak iþin ta baþýndan,1352 kapitülasyon-larýyla Venediklilerekarþý Cenevizliler'denyana tavýr koymalarýn-dan 1581'deÝngiltere'ye ve 1612'deHollanda'ya verdiklerikapitülasyonlara kadarOsmanlýlarýn ticarîimtiyazlar tanýmaksuretiyle dost millet-leri düþman olanlaratercih ve onlarayardým ettiklerineinandýklarý da aynýölçüde doðrudur.

Ticarî merkezlerve yollar geliþtirmek, insanlarý ülkedeki ekilebiliraraziyi geniþletmeye ve dominyonlarý üzerindenbeynelmilel ticaret hacmini arttýrmaya teþvik etmeksuretiyle, devlet imparatorluktaki temel ekonomikiþlevleri yerine getiriyordu. Fakat bütün bunlardadevletin malî ve siyasî çýkarlarý her zaman üstündurumdaydý ve Osmanlý idarecisi içinde yaþadýðýsiyasî ve sosyal sistem dahilinde kapitalist bir ekono-minin ilkelerini hiçbir zaman hayal edemezdi.

Ekonomi

Kasým-Aralýk 2001 31

Somuncu Baba Ekonomi

Kasým-Aralýk 200130

Somuncu Baba

Deðerli tarihçi ÝlberOrtaylý'nýn bir sempozyumdadinleyicilere þöyle söylediðiaktarýlmýþtý: "Kendinizi fazla zor-lamayýn. Cumhuriyet çocuklarý,imparatorluk mantýðýna akýlerdiremezler!" Halil Ýnalcýkhocamýzýn ünlü "The OttomanEconomic Mind" (Osmanlý Ýkti-sat Zihniyeti) makalesini onbeþyýl sonra yeniden okurken ÝlberBeyin sözünü hatýrladým.Kendilerini coðrafî bakýmdandar alanlara sýkýþtýranlarýn, zihinharitalarý da fazla geniþ olmuyor.Küçülmemek için, büyümeklazým.

Osmanlý tarihçiliði nispetenyeni bir ilim dalý sayýlýr. Ýki yýlönce Ýnalcýk Hoca, Tarih Vakfý'ndaki bir sohbette enbüyük Osmanlý tarihçisinin kim olduðunu sormuþ,cevap alamamýþtý. Kimi Naima'nýn adýný vermiþti,kimi Cevdet Paþa'nýn. Hocaya göre, Osmanlýnýn teksosyal tarihçisi vardý: Evliya Çelebi. Osmanlý tari-hinin belgelere dayalý etüdü ciddi bir düzeye ulaþ-madýkça, dünya sosyal bilimi eksik kalacaktý.Marx'ýn, Witfogel'in, Weber'in... genellemeleri yüzyýl sonra hala tekrarlanýp duruyorsa, Osmanlý tari-hçiliði Avrupa bilim maðarasýna yeterli ýþýðý gönder-miyor demekti. Sadece genellemecilerin tekelindekalan bir sosyal bilim baþarýsýzlýða mahkumdu ve bukýsýr çemberi uygulamacýlarýn dirayeti yarabilirdi.Immanuel Wallerstein, Ýnalcýk Hocanýn 70. doðumgününde bu gerçeðin altýný þöyle çiziyordu:

Bütün benzer alanlarda olduðu gibi Osmanlýçalýþmalarýnda da ihtiyaç duyulan þeyin "normalbilim"den fazla bir þey olduðuna, sadece dikkatlicederlenmiþ daha fazla miktarda verinin detaylandýrýl-masý ve bunlarýn tahlili peþinden koþmaktan ibaretolmadýðýna inanýyorum. Tarihsel sosyal bilimlerdekullanmakta olduðumuz kategorileri yeni baþtan

düþünmek zorundayýz. Bu isemutlak surette "genellemecil-er" veya "sosyal kuramcýmetodolojistler" kadrosunungörevi deðildir. Bu kesinlikleuzun-vadeli, büyük-ölçeklisosyal varlýklar (mesela,Osmanlý Ýmparatorluðu)üzerinde çalýþanlarýn üzerinedüsen bir görevdir. Düþünselgözlüklerinin sýnýrlamalarýnýhissedenler onlardýr. Ýnalcýk'ýokurken ayan beyan olmak-tadýr bu. Belki müphem amagene de gerçek biçimde,çözülmesi gereken kavramsalsorunlarý "bilenler" onlardýr.Kategorilerimizin yenidenörgütlenme iþi etkin biçimde

ancak bu gibi uygulamacýlar tarafýndan ifa edilecek-tir. Bunu yapmaya (henüz) ehil olmadýklarým mýsöylüyorum? Bunu yapacak hiç kimse yoktur. Onuniçindir ki bunu biz yapmalýyýz.1

Halil Ýnalcýk'ýn bu çetin görevi yerine getire-bilecek tarihçilerden olduðu çok önceden sezilenbir þeydi. Osmanlý tarihi üzerindeki yetkin çalýþ-malarýndan tanýdýðýmýz C. M. Kortepeter, çeyrekyüzyýl önce Ýnalcýk ve meslektaþlarýnýn "Osmanlýdoðu Avrupasýnýn bilimsel incelenmesinin temel-lerini attýklarýný" söylüyordu.2 Ömer Lütfî Barkan veHalil Ýnalcýk, Osmanlý üzerindeki yerli veya yabancýbütün çalýþmalarýn temel baþvuru kaynaklarýydý.

Ýnalcýk'a göre, araþtýrmalarýmýzda bütün tabu-larý bir yana atmalý ve topyekün tarihin konusu olanbütün meselelere el atmalýyýz. Mahkeme kayýtlarý,halk edebiyatý ve özellikle Evliya Çelebi gibirivayetçilerin pür dikkat gözlemleri bizim için zen-gin bir malumat kaynaðýdýr. Týpký Romalýlar gibi,Osmanlýlar da emsalsiz bir hayat üslubu meydanagetirdiler ve bu üslubun etkisi sadece doðu Akdenizahalisinin hayatý üzerinde deðil, Avrupa'nýn günlükhayatýnda da hissedilir oldu.3

Ek

on

om

i

Mustafa ÖZELEkonomist - Yazar

DÝPNOTLAR1. Immanuel Wallerstein: "Halil Ýnalcýk ve Osmanlý Çalýþmalarýnýn Geleceði,"

Dergah (59), Ocak 1995, s. 14. Tarih Risaleleri, Ýstanbul: Ý 1995 içinde.2. C. M. Kortepeter: "Comment on Halli Ýnalcýk's 'The Turkish Impact on the

Devclopment of Modern Europe'," The Ottoman State and its Place in World History, ed. Kemal Karpat, Leiden, 1974.

3. “Intcrvicw with Halil Ýnalcýk," The Turkish Studies Association Buü tin, Fail 1993.

4. Agm.5. Halil Ýnalcýk: "The Ottoman Economic Mind and Aspects of the Ott manEconomy," in Studies in the Economic History of the Middle Eai ed. M. A.Cook, Oxford University Press, 1970. Türkçe çevirisi, Tar, Risaleleri içinde.- Bkz. ÖZEL Mustafa, "Ýstikbal Köklerdedir", Ýz Yay. Ýst. 1996.

Osmanlý yönetimi tüccar ve

zanaatçýlarýnyeni

metropollerihdas edipgeliþtirme

bakýmýndanvazgeçilmez

unsurlar olduðunainanmýþ

olmalýdýr.

OOssmmaannllýý Ekonomiden Ne Anlýyordu?

OOssmmaannllýýEkonomiden Ne Anlýyordu?

Kültür Kültür

Kasým-Aralýk 2001 33Eylül - Ekim 200132

Somuncu Baba Somuncu Baba

Bütün dünyanýn önemli birmesele olarak ele aldýðý,tabii ve sosyal dengenin

korunmasý açýsýndan "ÇevreÞuuru"nun önemi büyüktür. Birtoplumda ahlâki deðerlerin yer-leþmesinde ve korunmasýndaolduðu gibi, toplumun düzeninibozucu, rahat ve huzuru kaçýrýcýiþlerin önlenmesinde de, bu kon-trol sisteminin bulunmasý vebuna ilave olarak sorumluluk bil-incinin oluþturulmasý son dereceönemlidir.

Hayatýmýzý üzerindedevam ettirdiðimiz toprak,içtiðimiz su, nefes aldýðýmýzhava, gölgesinden ve kendindenfaydalandýðýmýz aðaçlar ve dahasayamadýðýmýz her þey "Çevre"yioluþturmaktadýr.

Kur'an-ý kerime bakýldýðýzaman ayetlerin Allah'ýn koymuþolduðu yüce dengeyi korumak vemuhafaza etmek yönünde emir-leri içerdiðini görürüz. Rahman Suresinde; "Göðü Allahyükseltti ve mizaný (dengeyi) O koydu. Sakýn dengeyibozmayýn"1 ilahi mesajýnda insanoðlu uyarýlmakta, vedengeyi muhafazaya çaðýrýlmaktadýr.

Çevreyi bozan da koruyan da insandýr. Onun içinbütün mesuliyet insana verilmiþtir. Ýnsan gibi yer, gök,aðaçlar ve diðer varlýklarda Allah'ýn eseri bu bütününparçalarýdýr. Tabii çevre kadar sosyal çevrenin de hayattakýymeti ve tartýþýlmaz yeri vardýr.

Kur'an ve sünnetten aldýðý sosyal ve doðal çevreanlayýþýný þekillendiren ecdadýmýz Osmanlý Devletininbütün hususlarda göstermiþ olduðu hassasiyeti çevrekonusunda da göstermiþ ve batýlý dünyanýn çok önündeolduðunu nizamnâmeleri ve uygulamalarýyla ortaya koy-

muþtur. Bilinmeyen Osmanlý adlýeserde ecdadýmýzýn çevrekonusundaki bilinci þöyle anlatýl-maktadýr.

"Çevre temizliði ve koru-masýnýn hukuki mevzuata konuteþkil edecek kadar önemliolduðunun farkýna varýlmasý,tespitlerimize göre 20. Asýrdanöteye gitmemektedir. Yani fert-lerin ve devletlerin bu meseleüzerinde önemle durmalarýnýntarihi yenidir. Çevre ve ilgilihukuki düzenlemenin Türkiye-deki tarihi henüz iki veya üç senedirdersek, mesele daha iyi anlaþýlýr.Çevre temizliði ile alakalý tedbir-lerin tarihini de, bir asýrdan önce-sine götüremezsiniz.

Bu konuda tarihimizinnelere sahip olduðunun bilin-mediði de bir hakikattir.Temizlik Dinin Yarýsýdýr, düstu-runu hayatlarýnýn en önemli esasýolarak kabul eden ecdadýmýz,

Ýslamiyet'e tam manasýyla sarýldýklarý ve kudretli olduklarýdevirlerde, her konuda olduðu gibi, çevre temizliði ve koru-masý hususunda da diðer milletlere örnek olmuþlardýr. Birazsonra zikredeceðimiz Nizamnâme bunun muþassah birdelilidir.

Osmanlý Devletin de þehir, kaza ve köylerde, þehrinemniyet ve asayiþini temin, maddi ve manevi temizliðinimuhafaza görevlerini üstlenen hususi memurlar vardýr.Bunlara Subaþý denmektedir. Köy ve kasabalardakine il sub-aþlarý, diðer büyük merkezdekilerine ise þehir subaþ-larýdenirdi. Bu memurlar günümüzde ki zabýta, emniyetgörevlileri ve kýsmen de belediyecilerin vazifelerini ifaederler ve kadýlarýn emri altýnda çalýþýrlardý. Osman Bey' inilk tayin ettiði iki memurdan birinin subaþý olduðunu kayd-

edersek, Osmanlýlarýn yerleþim merkezlerinin emniyet, asay-iþ, maddi ve manevi temizlik huzuruna ne kadar önemverdiklerini daha iyi anlarýz."2

Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi önder ve örnek birþahsiyet olmasý hasebiyle yaþantýsýnda ve edebi eserlerindeçevre konusuna büyük önem vermiþ ve bu hususta çalýþ-malarý olmuþtur. Yukarýda ayette zikredilen ilahi dengeyiDivanýnda;

Ay yýldýz güneþ devrân içinde Devrini yitirme caným devrân içindeBunca âlemlerin sen zübdesisinHaline kaldýlar hayrân içinde3

Rubaisinde; insanýn gökteki kozmik sistem içerisindebelli bir dengede dönen ay, yýldýz, güneþ gibi hiçbir sapmayapmadan bütün hakikat sýrlarýnýn ve eþrefi mahluk olaninsanýn üstünlüðüne iþaret etmektedir. Ayný zamanda iþte buyüce dengeyi muhafaza etmesi gerektiðini hatýrlatmaktadýr.

Müslümanlarýn çevre ve bahçe düzeni anlayýþýiçerisinde edebiyata yansýyan ve model teþkil eden CennetKur'anda da çok zikredilmiþtir. Bahçe mimarisininvazgeçilmez ögelerinden biri olan havuz cennetteki KevserHavuzunu temsil eder.4 Kur'an-ý Kerim'in 108. Suresi Kevsersuresidir. "Kuþkusuz biz sana kevseri verdik"5 ayetinin tef-sirinde âlimler; Peygamberimize verilen nimetlerin ve cen-nette ki bir havuzun kastedildiði görüþünü tefsirlerde izahetmiþlerdir. Kevseri, cennetteki bir akarsu veya göl (havuz)olduðu þeklinde izah etmektedirler. Kevser suyu süttenbeyaz, baldan tatlý, kardan soðuk, kaymaktan yumuþak olaraktasvir edilir.6

Ýþte bu güzelliklerle dolu havuzun müslümanlarca tem-sili olarak ona kavuþma ve onu hatýrlatmasý bakýmýndan birhavuz kültürü oluþturduðunu ve havuzlarýn dini mimarininvazgeçilmez bir unsuru olduðunu biliyoruz.

1960'lý yýllarda Þeyh Hamid-i Veli Camii önündengeçen su arkýnda oynaþa-kaynaþa gidip gelen "Gazi balýklar"diye halk arasýnda adlandýrýlan balýklarýn tabii bir güzellikolarak görülmesini, seyredilmesini arzuladýðýndan camiiönüne büyük bir havuz yaptýrmýþtýr. Bundan kýrk yýl önceyapýmýný gerçekleþtirdiði bu havuzdaki ibret verici balýklarýseyreden ziyaretçiler Hulûsi Efendi'nin tabii güzelliklere veçevreye verdiði önemi yakînen müþahede etmektedirler. Buhavuz bulunduðu çevreye ayrý bir renk katmýþtýr. Göze vegönle hoþ gelen her þeyi seven Hulusi Efendi'nin yaptýðý yap-týrdýðý bütün eserlerinde estetik güzelliði ve âhengi görmekmümkün.

Hayatýn kaynaðý sudur. Çevrenin yeþilliðini yaþatan,diri tutan da sudur. Onun için su kaynaklarý ve akarsularetrafýnda medeniyetler þekillenmiþtir.

Tohma nehri Darende'nin tabii güzelliði olduðu kadar,can damarýdýr. Mektubat-ý Hulusi-i Darendevi'deki þu beyitsanýrým onun için söylenmiþtir;

Pýrýl pýrýl gümüþ gibi çaðlayýp akar karþýdanO çaðlayýþ o inleyiþ insaný yakar karþýdan7

diyerek Tohma'nýn akýþýndaki coþkunluðu yüreðinde

hisseden Hulusi Efendi, ayný zamanda vadi içerisindekiKurdet Hamamý olarak bilinen tabii havuzu insanlýðýn hizme-tine sunmak için elleriyle taþ taþýmýþ, yollar açmýþ, bu þifakaynaðýný çevreye kazandýrmýþtýr.

Somuncu Baba Külliyesi civarýnýn bahçe tanzimindehizmeti geçen bir arkadaþa hitaben þöyle buyurmuþlardýr;

Renk renk çiçeklerin tohumlarýndanEktik bahçasýna yüce velîninSayin meþkûr olsun ve gönlün mesrûrMazhar-ý himmeti ol kutb-ý celînin8

(Çeþitli renklerden oluþan çiçeklerin tohumlarýný Yüceveli Somuncu Baba'nýn bahçesine ektik. Bu hizmetindendolayý çalýþmanýn mükafatý olarak Allah gönlüne sevinçversin. Yine bu bahçe hizmetinden dolayý zamanýnýn kutbuolan o zatýn manevi himmetine (yardýmýna) kavuþasýn.)

Göze nûr ve gönüle sürûr veren bu güzel yerler içinsöylenmiþ olsa gerek;

Sen böyle bir mekâna cennet demez de ne dersinDil-keþ bu âþiyana cennet demez de ne dersin9

Ýslam dini güzeldir, güzel olan her þey Ýslamýn þiarýn-dandýr. Gerek çevre bakýmýndan gerek estetik ve sanatbakýmýndan dinimizin güzelliklere verdiði önemi güzelliklersultaný Peygamberimiz (S.A.V)'in hayatýndan þu hadiseyledaha açýk görmemiz mümkün:

Peygember Efendimizin Hz. Mariye'den doðma oðluHz. Ýbrahim vefat edince Medine-baki kabristanýnadefnedilir. Resulullah kabrin kýyýsýnda, Hz. Abbas da yanýnaoturdu. Peygamberimiz kabrin yan tarafýndaki kerpiçlerarasýnda bir açýklýk görüp kapatýlmasýn emretti. Kerpiçi orayakendi eli ile koydu ve açýðý kapatýp düzeltti. "Sizden biriniz,bir iþ yaptýðýnýz zaman onu içine sinecek biçimde yapsýn.Çünkü böyle yapmak musibete uðrayanýn içini yatýþtýrýr.Gerçi bunun ölüye ne zararý ne de yararý olur. Fakat bu

ltü

r

Musa TEKTAÞ

ticaret maddesidir. Aðacýn ehemmiyetine müdrik bulunanmilletler, gerek sýnaî sahada gerekse ticarî alanlarda büyükilerleme kaydetmiþlerdir. Cenab-ý Hakk bir ayeti kerimedebuyuruyor ki: “Onda türlü meyveler tomurcuklu hurmaaðaçlarý, samanlý daneler ve hoþ kokulu nebatlarvardýr.” (Bkz. Kaf, 10.11)

Aðaçsýz bir ülkenin sýcaðý fazla ve soðuðu sert olur.Aðaçlý beldelere bol ve bereketli yaðmur düþer. Bu yüzdençayýrlar bollanýr, hayvancýlýk geliþir ve ürünler ormana sebebolur. Ebud-Derda radiyallahuanh Þam'da aðaç dikmeklemeþgul olduðu sýrada yanýna bir þahýs geldi ve aralarýndaþöyle bir konuþma geçti;

-“Sen Rasulul-lahýn ashabýndan olduðun halde böyleiþlerle mi meþgul oluyorsun." dedi. Ebud-Derda;

-“Acele etme; beni bekle seninle konuþacaðým.” -Ben Rasulul-lahý þöyle söylerken iþittim. "Kim bir

fidan dikerse onun meyvesinden gerek insan gerek...”Diðer bir hadiste: "Kim bir aðaç dikerse Allahu

Te'âlâ diken kimseye ecir ve sevab yazar." diye buyurul-muþtur . Aðaç dikenin uhrevi mükafatý büyük olduðu gibilüzumsuz yere aðaç kesenin vebali de büyüktür. Þu hadisiþerife dikkat buyurun; "Eðer birinizin elinde dikeceði birhurma fidaný bulunurken kýyamet kopsa, fýrsatý varsa, oaðacý yine diksin.” diye buyurmuþtur. Ve aðaç dikmeninehemmiyetine iþaretetmiþtir.

Rivayete göreyaþlý bir adam aðaçdikmekle meþgul ikenülkenin padiþahýoradan geçiyordu.Yaþlý zatýn bu halihoþuna gitti.Kendisine:

-“Ey ihtiyar aðaçdikiyorsun amameyvesini ne zamanyiyeceksin dedi.” Ýhti-yar þu cevabý verdi:

-“Biz bizdenevvelkilerin dikdik-lerinin meyvesini yiyiponlara du'a ediyoruz.Bizden sonra geleceknesiller de bizimd i k d i k l e r i m i z d e nyesinler, bize du'aetsinler.”

Yaþlý adamýn bucevabý hükümdarýnçok hoþuna gider. Ve

vezirine: -“Ýhtiyara bir kese altun ver” der. Ýhtiyar keseyi alýnca: -“Baþkalarýnýn dikdikleri senelerce sonra meyve verir,

benimki ise þimdi meyve verdi.” dedi. Yine cevap padiþahýn hoþuna gitti. Ýkinci bir kesenin

verilmesini emretti. Bu sefer ihtiyar; -“Padiþahým herkesin diktiði senede bir defa meyve

verir, benimki ise senede iki defa meyve verdi.” dedi. Cenab-ý Hak bizleri, yararlý, kâmil kullarýndan eylesin.

(Amin)20

Kültür

Kasým-Aralýk 2001 35

Somuncu Baba

dirinin gözünü aydýnlatýr." buyurdular.10

Peygamberimizin temiz neslinden olan Es-SeyyidOsman Hulusi Efendi'de bir gün K. Maraþ'tan Darende'yedönerlerken A. Ulupýnar Kasabasýnda kendi gözetiminde vehimmetleriyle yapýlan H. TUNÇ Camii'ne uðrarlar. Kubbekaidesine kadar yükselen inþaata nazar buyurup, örülen birsýranýn fazla olabileceðini ve þekil bozukluðu oluþturduðunuustaya nazikçe ifade ederler. Ýptal edilen o fazlalýk, inþaattanaylar sonra fark edilir ki eðer kalsaydý camiinin kontrastýnýve viz-yon âhengini bozacaktý.11

Doðal çevre, insanýn daha huzurlu ve mutlu yaþamasýiçin gerekli ise sosyal çevre de insani iliþkileri Ýslamýnemrettiði þekilde insana deðer veren bir ölçüde tanzimedilmiþ þeklidir. Kur'anda sýkça kötülüðün, çirkinliðinönlenmesi iyiliðin doðru ve yararlý iþleri yapýlmasý istenir.Hz. Peygamber (S.A.V) de her vesileyle sosyal hayatta veinsan iliþkilerinde iyiliði, yararlý ve olumlu davranýþlarýnegemen olmasýna gayret etmiþ, bu konuda öncülük veörneklik etmiþ, bütün insanlarý da bu konuda duyarlý olmayave sorumluluða çaðýrmýþtýr. Peygamber efendimiz bir hadis-i þeriflerinde; "Ýman altmýþ küsür þubedir. Bu þubeler-den birisi de insanlara sýkýntý veren þeyleri gidermek-tir. Bu mânada yol ortasýnda bulunan bir taþý kaldýr-mak imanýn gereðidir"12 buyurmaktadýrlar.

Yolda gördüðü taþý insanlara zarar vermesin diye sün-neti seniyye kabilinden yerden alarak yolun kenarýna koymatevazuunu kendine þiar edinmiþ olan Hulusi efendi, belkiDarende'de belki de ifadenin merkeziyetine bakýlýrsaAnkara'nýn önemli bir semtinde gördüðü çamurlu yollarýgörünce þu beyiti söylemiþtir;

Ýnsan utanýr memleketin tâ kucaðýndaMetre ile çamur sanki o balkan bataðýnda13

"Allah güzeldir güzeli sever" hadisi þerifinin mânasý-na uygun olarak çirkinlikten yüz çevirmeyi güzel olan herþeyi sevmeyi kastederek;

Göz gördükçe çirkinden feragât hâsýl olsaydýGönül göz bir olup bir güzele vâsýl olsaydý14

Mültefit olsan da hoþtur olmasan da biz bizeHerkese karþý güler yüz tatlý söz hoþtur güzel15

Çevre denilince ilk akla gelen aðaçtýr. Aðaç sevgisi,vatan sevgisi sayýlmýþ ve atalarýmýz; "Yaþ kesen baþ keser"sözüyle bu gerçeði vurgulamýþlardýr. Memleketimizi yeþil-lendiren, yurdumuzun havasýný temizleyen bir vatan bekçisiedasýyla göðe uzanan aðaçlar tabii çevrenin vazgeçilmezunsurudur. Türk'ün büyük destanýn yazan Dede Korkut herhikayesinin sonunda Bayýndýr Hân'a þöyle dua eder;

"Duâ edeyim Hân'ým!... Karlý kara daðlarýn yýkýl-masýn...Gölgeli büyük aðacýn kesilmesin... Taþkýn akangüzel suyun kurumasýn... Kaadir Tanrý seni nâmerde muhtaçetmesin... Ak alnýnda beþ kelime duâ kýldýk, olsun kabûl...Derlesin toplasýn günahýnýzý, adý güzel Muhammed'ebaðýþlasýn Hâným hey!.."16

Memleket sevgisi gönlünde ayrý bir yer tutan EfendiHazretleri Darande'ye olan sevgisini ifade ederken;Yeþillere bürünmüþ güzel daðlarýmýz kadar, yüce bir neþ'eyesahip olduðunu söylüyor Ayrýca, yaratýlýþ itibariyle sevinçlive kedersiz topraktan yaratýlmýþ bir bünyeye sahip insan-larýn beldesi olduðu ;

Bir yeþillik daðýdýr neþ'esi DarendelininBir safâ topraðýdýr bünyesi Darendelinin17

beyitiyle dile getirmektedir. Darende gibi, yeþilin en güzel tonlarýnýn bulunduðu,

aðaçlarla, sularla bezenmiþ bir toprakta yaþayan HulûsiEfendi, deniz manzaralý bir vatan parçamýzý þöyle tarif eder;

O daðlar hep serâser zümrüdîn eþcâr ile memlûO vâdiler bürünmüþ nev ârûs-i câme-i hor-râVakâr ile giyinmiþ daðlarý yer yer yeþil kaftânÖper dâmanýný bin ta'zim u bin lutf ile deryâ18

“Baþtan baþa daðlar; yeþil zümrüt renkli aðaçlar iledolu. Vâdiler, yeni gelinlik giymiþ süslenmiþ bir gelin gibi.Daðlar sýrtýnda kaftan taþýyan ulu zatlarýn vakârý gibi birtecessüm var. Deniz, suyun tevazuu gereði, bu güzelliklersergileyen yeþilliklerle dolu topraklarýn eteðin öpmekte"diye tarif etmektedir.

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Þeyh Hamid-i VeliCamii'nin imam-hatibi olmasý dolayýsýyla bir tarihte,Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý'ndan “Aðaç dikmekle ilgili birhutbe okunmasý için” emir gelir. Bunun üzerine HulûsiEfendi'nin yanýna gelen bir imam arkadaþý ; “ben bu haftaaðaç dikme hakkýnda hutbe okuyacaðým” der. Hulûsi Efendiise; “Ben önümüzdeki Cuma ayný konuda hutbe okuya-caðým" der,ve o gün 15 tan elma fidaný alýp, þimdiki evininbahçesine diker. Ertesi Cum'a da; “Aðaç dikmek hakkýnda-ki hutbesini" irâd eder. Efendi hazretlerine niçin böyle yap-týðý sorulunca, þöyle der; "Nefsime tatbik etmediðim bir þeyisöylemekten hayâ ederim."der.19 Þeyh Hamid-i VeliMinberinden Hutbeler adlý eserindeki konu ile alâkalý hut-beleri þöyledir;

Muhterem Mü'minler!Mevlamýzýn biz kullarýna ihsan ettiði sayýsýz nimetler-

den birisi de aðaçtýr. Aðaç: Gölgesiyle safa, meyvesiylegýda, odunuyla ýsý, ürünüyle sýnaî ve ticarî bir maddedir.Aðaç, herþeyi ile faydalý bir ni'metdir. Evimizin çatýsýndankapýsýna kadar, hayata göz açan çocuðun beþiði de, haya-ta veda eden kiþinin tabutu da aðaca ihtiyaç göstermekte-dir. Aðacýn faydalarý çok cepheli ve yaygýndýr. Aðaç, yað-murlarýn zamanýnda ve düzenli olarak yaðmasýna vesiledir.Aðaç, Rabbimizin bir rýzýk sofrasýdýr. Allahu te'âlâ o sofradabiz kullarýna çeþitli ni'metler ikram etmektedir. Aðaçsýzyamaçlarýn topraklarý selle gidip, zayi olur. Aðaç, esen rüz-garýn hýzýný keser. Yollarýn tozunu süzer ve havayý bize gön-derir. Aðaç ayný, zamanda bir saðlýk kaynaðý, endüstri ve

Kültür

Kasým-Aralýk 200134

Somuncu Baba

DÝPNOTLAR1- Rahman-5-7 2- AKGÜNDÜZ, A- ÖZTÜRK, Sait, Bilinmeyen

Osmanlý, s.160, OSAV Yay, Ýst, 1999. 3- ATEÞ, Osman Hulûsi, Divân-ý Hulusi-i Dârendevi,

s. 310, Ýstanbul 1986 4- AYVAZOÐLU, Beþir, Güller Kitabý, s.58-59,

Ötüken Yay, Ýst-1997 5- Kevser, 16- Bkz: PALA, Ýskender, Ansiklopedik Divan Þiiri

Sözlüðü, s. 238, Ötüken yay, Ýst-1999. 7- ATEÞ, Osman Hulûsi, Mektûbat-ý Hulusi-i

Dârendevi, s. 241, (Haz; Mehmet Akkuþ) Ankara1996

8- ATEÞ, a.g.e, s.220 9-ATEÞ, a.g.e, s.198

10- KÖKSAL, M. Asým, Hz. Muhammed (S.A.V) veÝslamiyet, C.10, s. 18, Þamil yay, Ýst, 1981

11- TOPRAK, Naci, Hacý Hakký Tunç Camii, SomuncuBaba Dergisi, Yýl: 2, S: 6, Eylül 1995, s. 36

12- Buhari,"Ýman".3; Müslim, "Ýman", 58 13- ATEÞ, a.g.e,s. 24914- ATEÞ, a.g.e,s. 210 15- ATEÞ, a.g.e, s. 200 16- BOLAK, A. Aydýn, Sohbetler, s. 51, Boðaziçi Yay,

Ýst, 1994 17- ATEÞ, a.g.e, s.239 18- ATEÞ, a.g.e,s. 420 19- ÖZKES Ýhsan, Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi

Hayatý ve Eserleri, s. 102. Ýst. 1991 20- ATEÞ, Osman Hulûsi, Þeyh Hamid-i Veli

Minberinden Hutbeler, (Haz. Resul Kesenceli)Ankara 2000

Kasým-Aralýk 2001 37Kasým-Aralýk 200136

BasýndanSomuncu Baba Basýndan Somuncu Baba

Ba

sýn

da

n

Kültür

Kasým-Aralýk 2001 39Kasým-Aralýk 200138

Somuncu Baba Kültür Somuncu Baba

DÜÐÜNLERÝki ailenin münasip gördüðü

zamanda düðün hazýrlýklarý bitmiþtir. Kýzevi e dost ve akrabalarýna davetiye gön-derilir. Akrabalarda gelin olacak kýzýnçeyizindeki eksiklerini tamamlayacaknitelikteki hediyeler getirirler.

Ailelerin maddi durumlarýna göreyapýlan düðünlerde masraflý ve masrafsýzþekilde sýnýflandýrýlabilir. Erkek evitarafýndan hazýrlanan düðün yemeðihiçbir zaman kalkmadý ertelenmedi.Düðün baþladýðý gün kýz evinde birazneþe biraz burukluk devam ederken kýzýnkomþularý gelin kýzý adý ile gelin olacakkýzý ve kýzýn arkadaþlarýný davet ederek oakþam orada eðlenirler. Darende'de gelinkýzýn baþýna kýna yakýlýr.

Masraflý düðüne gelince: Oðlanbabasý komþularýna danýþýk yemeði adýn-da bir davet verir. Gelen komþularayapýlacak düðün hakkýnda bilgi verirgelecek misafirlerin durumu görüþülür birkarara varýlýr. Gelecek misafirler oradak-iler arasýnda paylaþýlmýþtýr.

Erkek evi tarafýndan okuntu (dav-etiye) çevrenin durumuna göre (kibrit, bardak, sabun,havlu, mendil) gönderilir. Ýlçe merkezinde davetlilerinbir listesi yapýlarak bir kiþi tarafýndan tek tek gezilerekiþaretlenir.

Ýlçe merkezi ve Ayvalý, Babalan ile çevrelerindebayrak dikimi yapýlarak düðünün yeri ve zamanýbelirlenmiþ olur. Ýki bayrak dikilir, uçlarýnda iki elmaolur. Gençler av tüfeði ile bunlarý birer atýþla vurmayaçalýþýrlar. Baþaran kiþi alkýþlanýr, þerbet bardaklarýgelen misafirlere ikram edilir. Hayýrlý olsun diye gelen-lerin tümüne þerbet verilir (evlenecek kiþilerin tatlýolmalarý dilenir).

Balaban ve çevresinde birinci gün düðün sakinolarak yöre halký için davul zurna çalar. Davetlilergelince, davul zurna tarafýndan karþýlanýr. Hoþbeþtensonra ev sahipliðini yapacak kiþiler misafirlerinigötürürler, akþam yapýlacak eðlenceye katýlmalarý vegece yatmalarý sabah kahvaltýlarýný vererek düðünyerine gelirler.

Darende ilçesinde kýna günü gece güreþ yapýlýr.Ata sporu güreþi sevdirmek, devam ettirmektir.Zamanýmýza kadar bu gelenek devam etmektedir.Kategoriler ayak, toz koparan, orta baþaltý, baþ olmaküzere altý sýklette olur. Bir güreþçi iki kiþiyi yýkmak þartý

Hülya Akgül CANPOLAT

EvlilikEvlilikKültürümüzde M ü e s s e s e s i

Darende’de Düðün Âdetleri-2

aranýr. Ödüller gelen sporcularýn çokluðuna azlýðýna,ev sahibinin durumuna göre deðiþir. Ayvalý, Balabanve çevrelerinde gece oyunlarý yapýlýr. Bunun için ken-dini bu iþ için adayan kiþiler vardý. Þimdi o oyunlaryoktur.

Oyunlarýn bazýlarý: Kukla oyunlarý, çobanlaaða oyunu, kýz kaçýrma, halaylar, tura, sinsin, berber,kalaycý vs.

Bu oyunlar olurken gündüz yapýlan kýnayý kýzevindeki telaþý doruktadýr. Erkenden kalkýlýr havlu(düðün yapýlacak alan) temizlik ve düzeni baþtan kon-trol edilir. Balaban, Ayvalý ve çevresinde çeyizler tektek serilir, asýlýr. Kýna günü gelin, anlamýnda bir kiþi evev gezerek davet eder. Davet ederken de iki þekerikram eder. Davetliler öðlen vakitlerini getirerektoplanýrlar. Çoðu da çeyizi görmek þusu da var þusuyok sözcükleri, gelen davetlilerde sessiz konuþulansözlerin baþýnda gelir. Ýkindi vaktine doðru oðlanevinde kýnacý olarak kýz evine gelinir Oradahoþgeldinlerden sonra def (tambur kasnaðýnýn birtarafýna deri geçirilmiþ üç yerinden de delinerek zilgörevini yapan madeni paralar vardýr) usta tarafýn-dan usta parmaklara verilir. Söylenen türkülere göregenç kýzlar karþýlýklý oynarlar. Gelin adayý oynadýktansonra kadýnlar hayýrlý olsun temennilerle bir kýsmýevlerine bir kýsmý oðlan evine giderken de kýnadaðýlýr.

Erkekler çeyiz serili yere giderek çeyiz kaðýdýnatek tek yazýlýr, fiyatlarý belirtilir. Listedeki tüm mallarkýza ait olduðu teslim alan damat þahitler huzurundaimzalayarak kýz babasýna verir. Bir nevi teminat gibigörülse de þimdiye kadar bildiðimiz duyduðumuzkötü þeyler olmamýþtýr.

Çeyiz toplanýrken gelin adayý kýz annesi birkaçkomþu Dürü (oðlan tarafýna hediye) bohçalanýr veçeyiz sandýklanýr ve çeþitli þekillerde oðlan evine git-mek üzere hazýrlanýr.

Gece yapýlan kýna günü yatsý vaktinden sonrayine oðlan evinden kadýnlar kýz evine gider. Kýz evin-de oyunlardan sonra kýza kýna yakmaya gelmiþtir. Kýzortada bir iskemleye oturarak baþý örtülür. Gelinövücüler hazýr kýna hazýr, halkýn heyecaný sonhaddine varmýþtýr. Kýz elini vererek bahþiþle açar,gelinler.

Gençler birlikte; Çýktým yüklüðün baþýna,Baðýrdým dudu kuþuna,Doðan ayýn on beþinde,Kýz anam kýnan kutlu olsun,Vardýðýn yerde dilin tatlý olsun,

Çýktým kavak uðrusuna,Balta vurdum kurusuna,Üç güzelin birisine, Kýz anam kýnan kutlu olsun,Vardýðýn yerde dilin tatlý olsun.

Sofrada kodum kaþýðý,Atladýn geçtin eþiði,Evimizin yakýþýðý, Kýz anam kýnan kutlu olsun,Vardýðýn yerde dilin tatlý olsun.

Biner atýn iyisine,Haber verin dayýsýnaGider yolun kýyýsýna,Kýz anam kýnan kutlu olsun,Vardýðýn yerde dilin tatlý olsun.

Kýz ananý öksüz kodun, Ak helkeyi susuz kodun, Evmizi sensiz kodun,Kýz anam kýnan kutlu olsun,

Atladým geçtim arayý, Yengeler vurun kýnayý, Altýn tasta ezdim kýnayýKýz anam kýnan kutlu olsun,Vardýðýn yerde dilin tatlý olsun.

Kapýmýzýn uðru iðde,Ýðdenin dallarý yerde, Kýz kardeþin gurbet elde, Kýz anam kýnan kutlu olsun,Vardýðýn yerde dilin tatlý olsun.

Kýna manilerini söylerken gelinin eline, ayaðýnýnparmaklarýna kýna yakýlýr. Gelin adayý bu manilerle vebulunduðu heyecan ortamýyla aðlar. Bu aðlamayayüreði yufka olan kadýnlarda katýlýr. Kýna iþleri bitincebir oyun faslý olduktan sonra herkes evine daðýlýr.

Ýlçemizin kýna günü gündüz yapýlýr. Oðlan evin-den davetlilere kýz evi tarafýndan yemek verilir.Daðýtýlacak çerez ve diðer masraflar oðlan evindenkarþýlanýr, eksik kalýrsa bu evden tamamlanýr. Diðeroyunlar, eðlenceler, kýna yanmasý çevrelerindekilerleaynýdýr. Kýzýn çeyizi bohçalarda, sandýklarda olur.Kýna gününden önce çeyize bakma, hayýrlý olsundilekleriyle gelen davetlilere tek tek açýlarak gösterilir.Bu arada da dürüler (bohça) hazýrlanýr. Gece oðlanevinde erkeklerde düðün gece yapýlan oyunlardan;

Berber Oyunu; Keven, dehre (nacak, gilebi),sabun, kemer, týraþ olacak sandalyeye oturtularaksabunlu keven yüzüne sürülür, fazla acýtmamaya vekanatmamaya özen gösterilir. Berberin çeþitli komikhareketlerle dehreyi keskinledikten sonra traþ eder.Yapýlan hareketler etrafýndakileri güldürmeye yeter.

ltü

r

Darende Düðün Kebabý

Kültür Kültür

Kasým-Aralýk 2001 41Kasým-Aralýk 200140

Somuncu Baba Somuncu Baba

Kalaycý Oyunu; Yaðlý tava, bir metreden uzunsopa. Uzun sopa ceketin kollarýna sokularak körükyapýlmýþ olur. Körük çeken kiþi körük göreviyapan adamýn kaçmasýna mani olur.Kalaycý kaplarýn zýmparalama iþiniyaparken (kalaylama yaparken) kirlielini (tavanýn altýna sürülen el)körüðün yüzüne sürer bu olayetraftakileri neþelendirir.

Gecenin geç saatlerinedeðin devam eter.

Sabahleyin davul zurnaevin müsait yerinde (damda)ezandan sonra seher vaktiadýyla anýlan name çalarakyöre halkýný adeta gelingetirmeye davet eder.

Gelin getirme:Eskiden gelin at ile getir-ildiðinden gelin atý en iyiþekilde süslenir, eyerlenirdi.Dünürcü gidenler (gelingetirenler) atlarýna binerekhazýrlanýrlar. Bunlar kadýn-lardýr. Atlarýn baþlarýndadünürcü gidenlerin yakýnlarýbiner. Çocuklarda eþeklerleönde gelip giderler. Gelinatýna saðdýç (damadaarkadaþlýk eden) binerek har-vana denilen (bereye benzer)örtüyü omzuna örterek yola çýkýlýr.Eþeklere binen çocuklar ilk haberivermek için yarýþýrlardý. Þimdi gelinsüslenmiþ araba ve konvoylarla getirilýy-or. Ýlk varan kiþi müjde alýr kýz evinde önce-den oðlan evinden gelenlere ilçemizde kahveyapýlarak ikram edilir kahve içenler kahve getirenebahþiþ verirler. Balaban, Ayvalý ve çevresinde bu yok-tur. Gelini süslerler, beyaz gelinlik giydirilir.Giydirilirken yenge tarafýndan dualar edilir. Beyaztemizliktir, saflýk, berraklýk olarak nitelendirilir.Gelinlikle gidiyorsun kefenle çýkasýn denir. (o evdehuzur bulasýn uzun ömür süresin). Bazý dönemlerdede bu söz uygulanmýþtýr. Gelinin baþýna oyalý yazmayeþil sargý siyah peçe ile kapatýlýr. Kardeþi tarafýndangelinin beline kýrmýzý kuþak baðlanýr. Oðlan evigeldiðinde kapý kilitlenir (köslenir). Kardeþi veyaküçük çocuk tarafýndan ona bahþiþ verilerek kapýaçýlýr. Ýlk olarak çeyiz çýkar. Sandýk çýkmadan üzerine

yengelerden biri oturarak yine bahþiþ verilir. Gelinannesinin ve babasýnýn elini öperek vedalaþýr. Gelin

atý kapýnýn önünde saðdýcýn yardýmýyla atabiner. Saðdýçtaki harvana gelinin üzerine

örtülür, saðdýç tarafýndan atýn yularýçekilir. Kýz evi tarafýndan eskiden

atlara þimdi de arabalara baðlan-mak üzere havlu, yaðlýk gibi

eþyalar verilir. Hoca tarafýndanselalar verilerek ilahilersöylenerek gelin oðlan kapýsý-na kadar gelir. Damat tarafýn-dan gelinin baþýna bolluk,bereket getirsin diye birtabak içine çeþitli çerez(leblebi, kavurga, kuruüzüm, bozuk para, þeker)döker. Gelin inerkendamat yardým eder. Onlariçeri girerken saðdýç gelin-in indiði ata binerek hýzlauzaklaþmaya çalýþýr. Bunuçabuklaþtýrmak için yollaraçýlmýþtýr. Sadýca kesekdahi atýlýr.

O eve gelin olarakgirdiði evde artýk o evin kýzý

olmuþtur. Herkeste tatlý olsunamacýyla bir mendilin içine bir

miktar þeker süveðinde kýrangelin odaya damatla girer. Birer

bardak þerbet içerek dýþarý çýkar. Saðdýç: Damadýn koluna

girerek donanmasýný (elbise giymesi)için bir odaya girerler. Orada ileri

gelenlerden bir tanesi damadý giydirir.Bunun için gömleði üç deva baþýn üstünde

döndürerek giyer. Bütün elbise giyilirken hayýrlý olsundiyenlerin akýbeti de hayýrlý olsun denilecek bohçanýniçinde gelen lokum oradakilere daðýtýlýr. Saðdýçla bir-likte oradakiler ile tokalaþýr, büyüklerin ellerini öperekdualarýný alýrlar.

Oðlan tarafýndan gelen misafirlere düðünyemeði ikram edilir. Köylerde etli pilav (dangoç)kesilmiþ olan davarlar kuþ baþý þeklinde doðranan ettereyaðý veya iç yaðý ile yarý olarak kýzartýlýr. Üzerinepilav yapýlmasý için sýcak su ilave edilir. Kararý kadarbulgun atýlýr, bir sefer fokurdayýnca indirilir, beþ daki-ka dinlendirildikten sonra sulu olarak servis yapýlýr.

Yemeklerden sonra Balaban, Ayvalý ve

çevresinde güreþ olursa, güreþ yerine gidilir. Davulcu gelenseymenlerin getirdiði hediyeleri düðün çavuþuyla birliktealýrlar. Gelenler davulla karþýlanýr, tabu davulcu bahþiþsizbýrakýlmaz. Güreþlerin ödüllerini ev sahibi karþýlar, güreþ-lerin bitiminde herkes evine, köyüne daðýlýrlar.

Düðün Kebabý: Darendemizde düðünler yazýnyapýldýðý için, düðün sahibi güzel beslenmiþ koyunlardanbirkaç tane alýr. Koyunlar çeyizden önce kesilir, çeyizegenelde Cuma günü gidilir. Kesilen koyunlar ustasý vedüðün sahibinin yakýnlarý ile yüzülür ve doðranýr. Bu etlerserin ve serin yerde bir gün dinlenir, bu arada diðermalzemeler alýnýr. Bunlar: Tereyaðý, pirinç, þehriye, kara-biber, limon vs. Pazar günü olduðunda sabah þafak vaktiustasýna her türlü malzeme teslim edilir ve ocaklar kurulur,yemekler yapýlmaya baþlanýr.

Yemeklerin yapýlýþý: Kurulan ocaklarýn birinde ustabir miktar tereyaðý ile düðün kebabý için eti kazana kor vepiþinceye kadar sýrayla þunlar yapýlýr. Süzülmüþ kemikleri birmiktar su ile kazana kor kaynatýr. Kaynayan kemiklerin üzer-ine bir miktar limon sýkar. Bu kaynayan su ile usta pilavyapar. Pilav yapmak için bir teþte bir miktar tereyaðý kor.Þehriyesini kýzartýr. Kemik suyunu pilavýn üzerine döker. Buarada mevsimine göre bunlarýn yanýna güzel ayranlý çorba,kavun, karpuz ve üzüm ikram edilir. Yemek piþtikten sonrausta sýrasý ile damada, kayýnbaba, kaynana ve diðer ailebüyüklerine yemeklerin tadýna bakmak için çaðýrýr. Tadýnabakan kiþi teþekkür anlamýnda bahþiþ verilir. Artýk her iþtamam bu arada davetliler de yavaþ yavaþ düðün evine top-landýðý görülür. Yemekler yendikten sonra hayýrlý olsun diy-erek oradan ayrýlýrlar. Düðünden sonra hayýrlý olsunamacýyla gelen komþular kýz tarafýndan gelen çeyizlerebakarlar.

Damat yatsý namazýndan sonra hoca ve cemaatin birkýsmý ile mezarlýða giderek dualar okunur. Burada akýbetinsonu ölüm olacaðý ev halkýna adaletli davranýlmasý, kazancýhelal olmasý dilekleri ile ev kapýsýnda cemaatla yapýlanduadan sonra sandýktan çýkan tatlý (lokum, þeker) yenir.Damat anne ve babasýnýn ellerini öperek odasýna gider.

Sabahleyin yine anne ve babanýn elleri öpülür. Öðle-den sonra gelini süsleyerek geniþ bir salonda ayakta bekler.Gelen misafirin (gelini görmeye) ellerini öper o ailenin duru-muna göre hediyeler (Zahire, þeker, lokum ve para). gelir.

Çukurovalý Aþýk Feymani'nin 8 Eylül 2001 tarihindedünya evni giren kýzýna yazdýðý çok anlamlý þiiri ile yazýmýzýbitirelim;

Onlar e rmi þ murad ýna b iz ç ýka l ým ke reve t ine , Darý s ý bekar la ra . . .

KIZIM SULTAN TAÞKAYA'YA

Bir öðüt eyleyim atalýk hakkýAman ha ters düþme töreme kýzýmÖnde tut daima mantýðý aklýBoþ boþuna ayak direme kýzým.

Eðer düzgün ise kulun emeliKendi öz ruhunda bulur kemaliHelal rýzýk adaletin temeliAsla el uzatma harama kýzým

Sevgi muhabbetle doldur içiniFelek baðýþlamaz asla suçunuKendi yaðlýðýnla baðla saçýnýNamert taraðýyla tarama kýzým.

Edepsizin geçme kaç yöresindenPayýný al ömrün hal süresindenÝslam ahlakýndan Türk töresindenUzaklaþma kýzým yýrama kýzým.

Kendini bilmezsin bohçasýn dürmeAðýlsýz bahçenin gülünü dürmeCahil ilaç olsa istemem sürmeKamil zehir sarsýn yarama kýzým.

Feymani haklý çýk her bir davanda Dikenli çalý kendi ovandaMutluluk saadet hepsi yuvandaSakýn baþka yerde arama kýzým.

Aþýk Feymani; 08.10.2001

BÝBLÝYOGRAFYA1- Aþýk Feymani (Osman Taþkaya)'den “Kýzým Sultan

Taþkaya’ya" adlý þiiri 08.10.2001 tarihinde derlenmiþtir.2- GÜNGÖR Tülay, Evlilik Öncesi Ruhun Hazýrlýðý, Kadýn ve

Aile Dergisi Aðustos 19923- Ýslam ve Toplum Ýlmihali ,Hayet,T.D.V Ýsam Yayýnlarý,

Ýstanbul 1999 4- KANDEMÝR Yaþar, Mutlu Bir Yuva Ýçin, Raðbet yay. Ýst,

20005- ÖZER Bekir, Örf ve Âdetleriyle Darende, (yayýnlanmamýþ

derlemeler) adýl çalýþmadan yararlanýlmýþtýr.

Atatürk'ün Doðumunun 100.yýl dönümünedeniyle Diyanet Ýþleri Baþkanlýðýnca Ahmet Gürtaþimzasý ile yayýnlanan "ATATÜRK VE DÝN EÐÝTÝMÝ"adlý kitabýn 70-71 sayfalarýnda yer alan mesaj: (1)ATATÜRK' ÜN SON MESAJI:

“BÜTÜN DÜNYAMÜSLÜMANLARIALLAH'IN SONPEYGAMBERÝHZ.MUHAMMED (S.A.V.)GÖSTERDÝÐÝ YOLUTAKÝP ETMELÝ VEVERDÝÐÝ TALÝMATI TAMOLARAK TATBÝKETMELÝ. TÜMMÜSLÜMANLARHZ.MUHAMMED' ÝÖRNEK ALMALI VEKENDÝSÝ GÝBÝ HAREKETETMELÝ; ÝSLAMÝYETÝNHÜKÜMLERÝNÝOLDUÐU GÝBÝ YERÝNEGETÝRMELÝ. ZÝRAANCAK BU ÞEKÝLDEÝNSANLARKURTULABÝLÝR VEKALKINABÝLÝRLER..."

Mustafa Kemal ATATÜRK'ün bu mesajý DýþiþleriBakanlýðý vasýtasýyla dünyaya açýklandý."

(l) ATATÜRK'ün vefatýndan 15 gün önce, (25Ekim.1938) hasta yataðýnda iken yayýnladýðý bumesaj, 1979 yýlýnda, Ankara Üniversitesi Dil ve TarihCoðrafya Fakültesi yayýnlarý arasýnda "UrducaYayýnlarda ATATÜRK" isimli eser neþredilmiþtir. Eser,Nedim Sehbal tarafýndan Urduca olarak yazýlmýþ veProf Dr, Hanif Faruk tarafýndan da Türkçeyeçevrilmiþtir. Eserin neþir tarihi de ÜniversiteninRektörü olan Prof.Dr. Sayýn Tahsin ÖZGÜÇ "Önsöz"ile fakültenin Dekaný olan Prof.Dr.Oðuz EROL'da"Birkaç söz" ile eseri takdim etmiþlerdir. Ýþte bueserde "ATATÜRK'ÜN SON MESAJI" baþlýðý altýnda birbölüm bulunmaktadýr. Ýslam dinine ve din eðitimineATATÜRK açýsýndan baktýðýmýz bu bölümün sonun-da bu mesaja da yar vermek istiyoruz" denilmektedir.

Güncel Güncel

Kasým-Aralýk 2001 43Kasým-Aralýk 200142

Somuncu Baba Somuncu Baba

"Ýnsanlar vardýr gündoðarken doðarlar,günbatarken ölürler..."Önemliinsanlar ise ebediyetekadar yaþarlar ... Yaptýklarýhizmetleri,býraktýklarý eser-leri, düþünceleri ve söz-leriyle-silinmeyen izleriylebu yaþayýþý hakederler.ATATÜRK, bu yaþamayý veanýlmayý hakeden önemliinsanlardan biri sidir.Helede ASRIN DAHÝSÝ olunca,bu anýlma ve örnek alýnmauluslararasý düzeye yayýlýr.Ýngiltere BaþbakanýÇORÇÝL Çanakkale yenil-gisinin Lordlar Kamara-sýnda hesabýný verirken:"Ne yapalým karþýmýzdakiKumandan, ASRIN DAHÝSÝMUSTAFA KEMAL PAÞAÝDÝ,YENÝLMEKTEN KUR-TULAMADIK" sözleriylebunu teyid etmiþtir.

ATATÜRK; "Benimnaçiz vücudum bir güntoprak olacaktýr, TürkiyeCumhuriyeti ise ilelebet payidar kalacaktýr."- "YurttaSulh Cihanda Sulh" sözleriyle Cumhuriyetingücünü ve sulhun gereðini vurgulamýþ; günümüzeýþýk tut muþtur. Sadece bu sözleri iyi anlayýp deðer-lendirmek bile Atatürk'ü anlama ya yetmelidir.

Atatürk'ü anlatabilmek için, herþeyden öncekendisini,sözlerini ve mesajlarýný çok iyi anlamakgerekir. Günümüzde, istisnai olarak çok az daolsa.Atatürk'ü ve Atatürkçülüðü yeterince anlaya-madýðý için yanlýþ düþünenler ne kadar hata ediyor-lar ise; biryerlere gelebilmek, gelebildiði yerlerde

kalabilmek ve birþeylerelde edebilmek içinAtatürkçülüðü kullanan-lar da en az onlar kadarhata yapýyorlar. Her ikikesime de ATATÜRK KIR-GIN VE KÜSKÜNDÜR,GERÇEK ATATÜRKÇÜ-LER DARGINDIR....

ATATÜRK'Ü veATATÜRKÇÜLÜÐÜ iyianlayabilmek için, ÝSTÝK-LÂL SAVAÞIMIZIN, CUM-HURÝYETÝMÝZÝN KURU-LUÞU ve SONRASINDA-KÝ DEVRÝMLERÝN ÇOKÝYÝ BÝLÝNMESÝ, (BizzatAtatürk'ün Kaleme alýpMecliste okuduðu)Büyük nutuk adlý eserinçok çok iyi okunupanlaþýlmasý gerekir....ATATÜRK sadece (BÝNTL) lýk bir bütçe ilehükümetini kurdu ve bu

ülkeyi,bu ülkenin asil evlâtlarý ný kimseye el açtýrt-madý.. Atatürk'ün döneminde hiç bir vurguncu,çýkarcý, hortumcu ve soyguncu türemedi.Yolsuzluk-larla - operasyonlarla vakit geçirilmedi.....Bizim anladýðýmýz gerçek ATATÜRKÇÜLÜK buolmalýydý....

10 Kasým'da ATATÜRK'Ü tekrar anma heye-canýný ve vefa borcumuzu ödemi huzurunuyaþarken, girmekte olduðumuz Mübarek RamazanAyý'ný da dikkate alarak ATATÜRK'ün dini yönüyleilgili bir mesajýný da birlikte okuyalým:

Mehmet GÜLSEREN

Atatürk'ü Atatürk'ü Anlayabilmek ve AnlatabilmekAnlayabilmek ve Anlatabilmek

nc

el

Bayramlaþma veGönül Penceresi Gönül Penceresi

Kasým-Aralýk 2001 45

Somuncu Baba Somuncu Baba

Kasým-Aralýk 200144

önceden tespit edilirdi. Bunlar sabahnamazýný Ayasofya Caminde kýlarlar,namazdan sonra saraya gidip Kubbealtýnda toplanýrlardý. Daha sonratebrikleþme baþlardý.

Tebrik merasimi bittiktensonra teþrifatçý efendi merasiminsona erdiðini padiþaha arz ederdi.Padiþah ayaða kalkar, sað kolu-na kýzlar aðasý girer, birkaçadým sonra sadrazam onun yeri-ni alýr, daha sonra onun da yerinisilahtar aða alýrdý. Padiþah hasodaya geçer ve baþta Ayasofyaolmak üzere Sultan Ahmet,Süleymaniye gibi büyük camil-erden birine bayram namazýnagitmek üzere üstünü deðiþtirirdi.

Osmanlý padiþahlarýnýn bayram namazlarýný kýlmakiçin saraydan camiye gidiþ ve dönüþleri sýrasýnda yapýlanmerasime bayram alayý denirdi. Gidilecek camiyi bayram-dan önce padiþahýn kendisi seçer ve bu genellikle Ayasofyaveya Sultan Ahmet Camilerinden biri olurdu. Bayramsabahý sadrazam ve vezirler orta kapý içine serilen halýlaraoturarak padiþahýn haremden çýkmasýný beklerlerdi.Padiþah gelip önceden özenle süslenmiþ ata binince kapýcýbaþýlar, çavuþ baþý, mir-i alem, çavuþlar ve rikab-ý hümayundýþýndaki devletin ileri gelenleri de atlarýna binerek padiþa-ha refakat ederlerdi. Padiþah orta kapýdan çýkýnca Has Fýrýntarafýndaki duvarýn önünde dizilmiþ olan çavuþlar alkýþabaþlarlar, padiþah da onlarý selamlardý.

Saraydan çýkýlarak camiye varýlýr, padiþah camiavlusuna girince önden yeniçeri aðasý, arkadan kapýcýbaþýlar koþarlar binek taþýna geldiðinde padiþahýn çizmeleriçýkartýlýr ve özel bir pabuç giydirilirdi. Atýndan inincesadrazam diz çöküp yeri öperek kendisini karþýlardý.sadrazam ve yeniçeri aðasý namaz kýlacaðý mahfil-i hümayu-na kadar padiþaha refakat ederlerdi. Padiþah haznedar baþýtarafýndan gidilecek caminin mahfil-i hümayununda önce-den serilmiþ hususi seccadesi üzerinde namaz kýlardý. Namazbitince yeniçeri aðasý vakit kaybetmeden yeniçerileri alarakBab-ý hümayun ile Orta kapý arasýna dizer ve padiþahýkarþýlamak için hazýrlanýrdý. Alay ayný düzen içinde sarayadönerdi. Sadrazam da dahil alaydakiler padiþahý Ortakapýya kadar uðurlarlar, böylece bayram alayý sona ererdi.Bayram alayýndan sonra padiþah Has Oda önüne konulantahtýna oturur ve saray nedimleri, müsahibleri birbirindengüzel nüktelerle padiþahý eðlendirirlerdi. O sýrada altýn vegümüþ tabaklarda helvalar getirilir, vezirlere, þeyhülislamave meþayihe daðýtýlýrdý. Bundan sonra vezirler ve ehli divanyerine oturur, matbah-ý amire den getirilen yemekler yenir-di. Yeniçeriler ise yemeklerini bahçede yerdi. Kutlamalarakþam da devam ederdi.5

Günümüzde bayram kutlamalarýna gelince, bayramnamazýndan çýktýktan sonra camide bulunan cemaatle

bayramlaþma yapýlýr, kabirler ziyaret edilir, anne, baba vebüyüklerin elleri öpülür. Daha sonra akraba, arkadaþ, eþ vedost ziyaretlerine gidilir. Gidilen evlerde þeker, tatlý veyemek gibi ikramlarda bulunulur. Osmanlý Dönemindeolduðu gibi davulcu ve çöpçüye bahþiþ verilir.

Kurban Bayramý ;Kur'an-ý Kerim insanýn

duygu ve düþüncelerinin hepsi-ni Allah'a tevcih etmiþ kulluðunayný noktaya yönelmesiniistemiþtir. Böylece Ýslam' dadüþüncelerle inançlar birbirinebaðlanmýþ yapýlan bütün iþlerimanýn bir kaidesi sayýlmýþtýr.

Ýþte bu kaidelerden birideMüslümanlarýn ikinci büyük

bayramý Kurban Bayramýdýr. Kurban; Allah'a yakýn olmak için Ona takdim edilen rýzasýný kazan-maya vesile olan amellerin tümünü" ifade etmektedir. Ayrýcakurban, Allah rýzasý için Ýbadet niyetiyle muayyen vakittekesilen hayvana denir. Ayeti Kerime de "Rabbýn için namazkýl ve kurban kes".6 emri kurbanýn Ýslam da ki yerini ifadeetmekte ve Yüce Allah için kesilmesini emretmektedir.

Kurbanýn Kiþi ve Toplum Açýsýndan Önemi;Kurban kiþiye iradesini hayýr yolunda kullanmasýný,

Allah'ýn emrini gönül hoþnutluðu ile karþýlamasýný Ona tes-limiyetin ve güvenin tadýný tatmayý ve kalbi selameteerdirmeyi saðlarken, iyilik yolunda yardýmlaþan, düþmankarþýsýnda kuvvetli, kendi aralarýnda ise merhametli olanhayýrlý bir toplumun oluþumunu da hazýrlar. Beyin yýkayýcýþer güçlerin her türlü tefrikayý yayýp kardeþ toplumlardandüþman fertler çýkarmak için çaba sarf ettikleri günümüzdeinsandaki iman ve toplumdaki Ýslami deðerlerin mutlakayaþatýlmasýnýn gereði sanýrýz her aklý selim sahibinin kabuledebileceði bir hakikattir. Ýþte kurban, kiþi ve toplum hay-atýnda Ýmani ve Ýslam'i deðerleri yaþatmaya yönelik biribadettir.7

Bayramlar bizim bayramlarýmýzdýr. Bayramlarýnbizler için kazandýracaðý bütün güzellikleri, sevinci, birlik veberaberliði, kaynaþmayý yaþamalýyýz. Nefsi terbiye etmenin,sosyal adaleti gerçekleþtirmenin, fakir ile zengin arasýnda kimesafeyi azaltmanýn, dayanýþmanýn saðladýðý sevinç ve huzu-ru dýþarýya vurmanýn bir ifadesidir bayramlar. Bayramda,boynu bükük yetim, ziyaret edilmeyen muhtaç, gönlü hoþedilmeyen büyük, sevindirilmeyen küçük kalmasýn. YüceAllah'tan temennimiz hayýrlý ve uzun bir ömürle daha nicegüzel bayramlara ulaþmak ayný sevinç, huzur ve güzellikler,birlik ve beraberlikler içerisinde yaþamaktýr.

Bayram, dini ve milli bakýmdan ehemmiyeti olan,bütün Ýslam Aleminin milletçe birlik ve beraberlikiçerisinde, sevinçle, coþkuyla kutladýklarý günler anlamýnagelmektedir. Bayramlar günahlardan arýndýðýmýz, toplum-larýn hayatýnda görülen olaðanüstü durumlar, insanlararasýnda ki dargýnlýðýn ve kýrgýnlýklarýn bertaraf edileceði,ziyaret ve karþýlýklý tebrikleþmelerin ifa edileceði günlerdir.Bayramlarda Allah'ýn hoþnutluðu ve Cennetlik olmanýnmutluluðu yaþanýr. Gözler ýþýldar, yüzler güler, diller tatlýkonuþur, ikramlar yapýlýr. Bayram her kesim insanafevkalade munis gelir. Hemen herkesin içine iþler. Herkesekendini dinletir ve ne yapar ne eder herkesi mutlaka kendiatmosferine çeker. Kimseye karþý cebir kullanmaz.Protokollere baðlý kalmaz, açýk kapalý kendisini kabuletmeyenleri tehdit etmez, ama herkes ona yürekten, gönül-lü ve selim fýtratýnýn tabii insiyaklarý ile koþar; koþar ve onukutlamaz sadece yaþar. Bu bayramlar Ramazan ve Kurbanbayramýdýr. Cuma günü de Müslümanlar için haftalýkbayram özelliðini taþýmaktadýr.

Bayramlarýn önemi;Bayramlar insanlarýn kardeþlik ve birbirlerine

baðlýlýk görevini en yüksek dereceye ulaþtýran günlerdir.Bayrama ulaþan bütün inanmýþ insanlar, gönüller onunsenelere denk ýþýktan saniyelerini yaþarken kendilerini hepsevincin, neþenin büründüðü sýrlý bir atmosferde sanýr vegezip dolaþtýklarý her yerde, yukarýlardan baþlarýna birþeylerin boþaldýðýný, boþalýp ruhlarýnýn derinliklerinekadar her yanlarýný sardýðýný duyar, bütün benlikleriyle ovaridatýn kaynaðýna yönelir derken canlý cansýz çevresindeki her varlýðýn eriyip gittiði ihsaslarýyla kendilerini ötelerindavetlisi birer misafir gibi düþünerek hep sýnýrlarýný aþkýnyaþarlar. Bu doðrultuda bayramýn insan ve toplum açýsýn-dan önem taþýmaktadýr.

Ramazan Bayramý; Ramazan Bayramý iki büyük dini bayramýmýzdan

birisidir. Bayramlar sevinç ve neþe günleridir. Evveli rah-met, ortasý maðfiret ve sonu Cehennem azabýndan kurtuluþvesilesi olan, 11 ay boyunca ekmiþ olduðumuz ibadettohumlarýnýn toplandýðý, yüce Allah'ýn kullarýný günahlar-dan arýndýrýp mükafatlandýrdýðý, orucu, teravih namazýný,zekatý ile bütünlük içerisinde bulunan bir Ramazan ayýnýdaha geride býrakýyoruz.

Her bayram bir baþarýnýn sonunda yaþanýr. Ýþte bubaþarýnýn ardýnda Ramazan bayramýný yaþýyoruz. Her dinibayramda olduðu gibi birlik ve bütünlüðümüzü perçin-lemeli, hepimizde sevgi, saygý, þefkat ve merhamet duygu-larýný coþturmalý, küskünlük ve dargýnlýklar ortadankaldýrýlmalý, asýk suratlar gülmeli, katýlaþmýþ kalpleryumuþamalýdýr.1

Resulullah Efendimiz buyuruyorlar ki; "iki gündeoruç caiz olmaz; Ramazan Bayramýnýn birinci günü veKurban Bayramý günü."2

Ramazan bayramýnýn ilk günü ile KurbanBayramýnýn dört gününden ibaret olan Ramazan veKurban günlerinde oruç tutulmaz.3

Ramazan Bayramýnda; sabah erken kalkýlýr,mümkünse gusül aptesi alýnýr, güzel koku sürünmek, varsayeni ve güzel elbiseler giyinmek, sevinçli ve neþeli görün-mek, bayram namazýna giderken tatlý þeyler yemek, Allah'ýnkeremine þükretmek, namaza giderken sessizce tekbirgetirmek, bayram namazlarýný akraba, komþu ve dostlarýnyoðun olduðu camilerde kýlmak, anne, baba, dede, nine vebüyükleri ziyaret etmek, uzakta olanlarý telefonla arayýptebrik etmek, imkanlar ölçüsünde sadaka vermek vehediyeleþmek, fakiri, dulu, yetimi, hastayý, hükümlüyü vetutukluyu, huzur evlerini ziyaret etmek, kabristanlaragidip ahrete göç etmiþ olanlarý ziyaret edip dua okumakgerekir.4

Dini hak, kitabý hak, yolu hak olan milyonlarcaMüslüman, kavuþtuklarý bayram ziyaretinde birbirlerineikramla, ziyaretle, Ýslam kardeþliðinin ve iman sevgisini enyüksek derecesine, en derin zevkine ereceklerdir.Yeryüzünde eþi bulunmayan, muazzam bir birlik içinde,Ýslamýn tevhit akidesini bütün ihtiþamýyla canlandýracak-lar, tek vücut ve muhteþem Ýslam kafilesi olarak, bu hakyolculuðun, dünya durdukça devam edeceðini, Ýslamýnbekasýný ve ebediyetini ilan edeceklerdir.

Osmanlý Döneminde Bayram Kutlamalarý :Bayram törenleri bayram sabahý camilerde kýlýnan

namazdan sonra baþlardý. Küçükler büyüklerin elleriniöper, büyükler yakýnlarýna ve çocuklara hediyeler daðýtýr,kapýya bayramlaþmaya gelen bekçi, çöpçü, tulumbacý,davulcu gibi hizmetlilere bayram bahþiþi verilirdi.Memurlarda amirlerin evine bayram ziyaretine giderdi.

Fatih Sultan Mehmet tarafýndan kanunlaþtýrýlansarayda ki bayramlaþmanýn belli usul ve kaideleri vardý.Padiþah bayram sabahý, sabah namazýný sarayda Hýrka-iSaadet Dairesinde kýlardý. Hýrka-i Saadet kapýsý önüne birkafes konulur, içeriye de taht kurulurdu. Padiþah oturduk-tan sonra orada hazýr bulunan imam ve hatipler birer AþrýÞerif okurlardý. Bundan sonra hazinedar baþý bunlarahediye ile caizelerini verir, arkasýndan mehter çalmayabaþlardý. Mehter çalarken oradakiler “Ve hem iþe bununemsali eyyama eriþmek nimeti müyesser ola!" diye alkýþtutarlardý. Duacý çavuþlar da hep bir aðýzdan duaya baþlar-lardý. Padiþahýn bayramýný tebrik edecek olanlarýn adlarý

Mustafa YÜKÇEKER

l P

en

ce

res

i

DÝPNOTLAR1- Güran, Kemal; "HatiplereHutbelerim" Türk Diyanet Vakfý Yay.Ankara. 1994 C, 3 s. 257-2582- Buhari Savm. 673- Buhari Savm. 664- Özkes, Ýhsan; "Oruç, Mübarek,

Bayram ve Geceler" Ýstanbul. 1998,s.1865- Ýslam Ansiklopedisi "Bayram"Maddesi, Diyanet Ýþleri BaþkanlýðýYayýnlarý. C,5 s.263.6- Kevser Suresi, Ayet; 27- Altýnoluk Dergisi, "Kurban" madde-si, Ýstanbul. 1987, sayý; 18, s. 6-7

BayramlarýmýzBayramlaþma ve

Bayramlarýmýz

Mermi kovanýna

Tomurcuklar Tomurcuklar

Kasým-Aralýk 2001 47Kasým-Aralýk 200146

Somuncu Baba Somuncu Baba

B ›

Adam binanýn altýncý katýndan düþer.Hemen etrafýna bir kalabalýk toplanýr,yoldan geçen biri kalabalýðý yararak yaralýadamýn yanýna gider sorar;

Ne oldu ? Ne oldu?Adam zorlukla konuþur:Vallahi bilmiyorum ben de þimdi

geldim. Gönderen:Mesude Yapýcý-Suçatý

Kevser Bâki

Bir Hadis“Amr ibnu’l As (r.a) anlatýyor: “Rasulullah (a.s)

buyurdular ki; “Çocuklarýnýza, onlar yedi yaþýn-

da iken namazý emredin. On yaþýnda olunca

namaz (daki ihmalleri) sebebiyle onlarý dövün,

yataklarýný ayýrýn.” (Prof. Dr. ÝbrahimCanan, Kütüb-i Sitte s.359)

DD aa yy aa kkCC ee nn nn ee tt tt ee nnDD aa yy aa kkCC ee nn nn ee tt tt ee nn

Bu soruya hiç düþünmeden "Hayýr" diyebiliriz. Dayak,çocuk eðitiminde gün geçtikçe daha az kullanýlan biryöntem haline gelme yolundadýr.

Günümüzde özellikle okumuþ ana babalar çocuk eðiti-minde dayaðýn yeri olmadýðýný biliyorlar. Buna raðmen neevlerimizde, ne de okullarýmýzda dayak ortadan kalkmýþdeðildir. Ancak çocuklarýný döven ana babalarýn içleri eskisikadar rahat deðil. Bugün çocuklarýný dövdüklerini övünerekanlatmýyorlar. Piþmanlýk ve suçluluk duygusuna kapýlýyorlar.

"Çocuðu dövmek (kaba etine, yüzüne, ellerine vurmak,çimdiklemek) bodruma kapatmak, cezaya býrakmak gibikaba kuvvetle cezalar veya yaptýrýmlar fiziksel disiplin (ceza)türüne girer. Hatta "Dayak Cennetten çýkmadýr" diye bilinenatasözü tekrar edilir. Dayak çok çabuk etkisini gösteripçocuðu korkuttuðu için, en kýsa yoldan istenilen amacaulaþtýðýndan (Yani olumsuz davranýþýn yapýlmasýna engelolduðundan (elleme, ellerine vururum) "Kardeþine bir dahavurursan benden sopayý yersin" aile bireyleri tarafýndan sýkçakullanýlýr.

Tarafsýz olarak bakýldýðýnda, dayak çok haksýz bir yap-týrým þeklidir. Kendinizi düþünün, yapmak istemediðiniz birþeyi sizden fiziksel olarak zaten büyük, daha güçlü biri sizevurarak yaptýrýyor. Veya yapmamanýz gereken bir þeyi yap-týnýz diye sizi güzel bir dövüyor. Neler hissedersiniz? Dayakyedikten sonra düþündüðünüz þey davranýþýnýz mý yoksadayak yemenin depreþtirdiði duygular mý? Dayak atan kiþiyekarþý duygularýnýz neler olur?1

Bazý durumlarda çocuklar ensoðuk kanlý ana babalarý dahi çiledençýkaracak þeyler yaparlar. Zamanýndave yerinde yapýlan uyarýlara aldýr-mayan, yapmamasý gereken hareketiikazlara raðmen sürekli yapmaktadirenen çocuk dayaðý hakediyordemektir. Böyle durumlarda ölçüsükaçmayacak þekilde bir dayaðaçocuklarýn büyük tepki göstermedik-leri bilinir. Hatta haklý yere poposunavurulan bir-iki þamardan sonra çocukannesinin yanýna geldiðinde; Anne:"Biraz önce dayak yedin, git yaným-dan, benim senin annen deðilim..."v.b dediðinde; çocuk; "Ama anne,(özür dilerim), sen benim annemsin"cevabýný verir. Arada bir kaba ete,kol ve bacaklara haklý yere vurmanýnaradaki sevgi ve güveni sarsacaðý

düþünülemez. Ancak sýnýrý aþan çocuða zarar verebilecekþekilde kemerle, tekmeyle, sopayla atýlan dayaklar hiçbirzaman onaylanmaz.

Bazý dönemler vardýr ki, dayaða asla baþvurulmamak-tadýr. Bebeklerin kesin olarak dövülmemesi gerektiði halde,altý aylýk bebekleri bile yemiyor, su içmiyor diye döven anababalar vardýr. Özellikle ergenlik ve delikanlýlýk dönem-lerindeki çocuklarýný dayakla cezalandýrmak isteyen anababalarýn dayaktan önce sonucu çok iyi düþünmeleri gerekir.Bu yaþtaki gençlerin bir tokata beklenmedik tepkileri olabilir.

Çocuk dayaðý haketmiþse de hüsrana uðrayacaðý anlar-da dövülmemelidir. Öyle anneler vardýr ki; tam yemekyerken çocuðun suçlarýný saymaya baþlar. Baba da o güniþten morali bozuk bir þekilde geldiyse tersinden bir taneindirir suratýna yada kafasýna. Çocuðun karný doymuþtur bile!Ya da çocuk arkadaþlarýyla mutlu ve neþeli bir þekilde oynuy-ordur. Suçunu duyduðu an birden koþturup "Böyle yaparsýnha!..." diyerek, Allah yarattý demeden döven ana babalarvardýr. Çocuk yediði dayaðýn acýsýný mý çeksin,arkadaþlarýnýn yanýnda mahcup olduðuna mý yansýn? Yinearkadaþýnýn yaptýðý bir kabahati anlatan çocuða "Sen deberaberdin herhalde" deyip silleyi indiren ana babalar vardýr.Çocuk bir daha deðil kendi yaptýðý hatayý, yapanlarý görse deanlatýr mý dersiniz?

“Dayak atarken yüze kesinlikle vurmamak gerekir.Öfkeyle atýlan tokatýn yeri ve ölçüsü kolay kestirilemez. Aðýz

ve burun kanamasý çocuklarý çokürkütür. Kabaya vurulan bir tokat taayný iþi görür. Önemli olan çocuðusertçe uyarmaktýr. Yoksa vurulanyerde iz býrakmak deðil. Kimi annel-er çocuðun kaba etine toz silker gibivururlar. Bu çeþit adet yerini bulsundiye dövmeler de etkisiz kalýr"2

Eðer çocuðu bir suçundandolayý dövmek gerekiyorsa, babadöverken annenin, anne döverken debabanýn karýþmasý doðru bir tutumdeðildir.

Baba evde yokken çocukdayaklýk bir suç iþlediyse ve anneonu dövmek istiyorsa o andadövmeli. Öfkeliyken dövülen çocuksizi neden kýrdýðýný ve neden dayakyediðini anlayacaktýr. Yoksasabahleyin yaptýðý bir yaramazlýkiçin “Baban akþam eve gelsin de seni

MMeesseellââ DDeeddiikk*Dersler büyüdükçe

notlarým küçülüyor

*Müfettiþ geliyorum

demez

*Ayaðýný yor-

ganýna,

tatilini

notuna

göre

uzat

F k̋ra

Soyma beni utanýyorum demiþ

(Büyüklerinin yanýnhda sigaraiçmeye utanmýyormusun)

1- Elma býçaða ne demiþ

2- Arýlar hangi kovana bal yapmaz

3- Büyük baca küçük bacayane demiþ?

4- Sarýmsak aþçýyý niçin sevmez

B L M E C E L E R

Dövdüðü ÝçinT

om

ur

cu

kla

r

bir güzel dövdürteyim" denirse, çocuk hem dayaðaanlam vermeyecek, hem de bütün gün akþamýn tedir-ginliðini yaþacaktýr. Her suçun da çocuðu babaylakorkutan anne kendi çaresizliðini ortaya koyar.Bunun yanýnda baba da çocuðun gözündesürekli döven gaddar birisi olaraktanýnýr. Ayrýca bu tür korkut-malar her zaman gerçek-leþmez. Ya anneninöfkesi geçer, ya unutur.Ya da baba çocuðudövmeye yanaþmaz.Çünkü çocuðun yaptýðýolumsuz davranýþa annesinirlenmiþtir. Baba bunu yapmaz.Çocuðun yaptýðý yanýna kâr kalýr.

Dayakla sonuçlanacak bazý durumlarý önceden sezipönlem almak gerekir. Örneðin küçük bir çocuðu sokaða çýktýdiye dövmek yerine, onun sokaða çýkmasýna engel olunmasýve tehlikelerden korunmasý gerekir. Ortalýkta býrakýlmýþ bireþyayý bozup-kýrýnca çocuðu dövmek yerine onu ortadankaldýrmak daha uygun bir davranýþtýr.

Dayak eðitimde iþe yaramaz çünkü;1- Dayak yiyen çocuk yaptýðýnýn karþýlýðýný en kýsa

yoldan ödemiþtir. Yaptýðý olumsuz davranýþý ve onu düzeltmeyollarýný düþünme fýrsatý verilmeden olay dayakla sonuçlan-mýþtýr.

2- Dayak yiyen çocukta dayak atana karþý kýzgýnlýk,kin, nefret, düþmanlýk duygularý geliþir. Çocuðun düþündüðüþey hatasý deðil, yediði dayak ve bunun akabinde yoðunlaþanolumsuz duygulardýr.

3- Dayak yiyen çocukta saldýrganlýk duygularý geliþir.Çocuk ana babayý örnek aldýðýndan oda gücü yettiðini döver

4- Dayak yiyen çocuk kendisini aciz ve güçsüzhisseder. Ýçine kapanýr, kendine güveni sarsýlýr.

Çocuklara uygulanan sözel ve fiziksel cezalar bir takýmtepkiler yol açar.

1- Karþý Koyma: Çocuk ya aktifolarak karþý koyar, saldýrýr, direnir,karþýlýk verir, veya pasif direniþe geçer,söylenenin aksini yapar, ikazlarý bilhas-sa duymamazlýktan gelir, inadýna isten-meyen davranýþý yapar, veya ana

babayý kýzdýracak baþka birdavranýþta bulunur.

2- Kaçýþ: Kaçýþ, fizikselveya ruhsal olarak görülebilir.

Fiziksel kaçýþta, çocuk fizikiolarak ortalýkta görünmez, odasýnakapanýr ve iletiþimi keser veya

evden kaçar kaybolur.3- Aþýrý itaat:

Kültürümüzde itaatkâr çocuk-lar çok sevilir, tutulur. "Ayþe

çok iyi çocuktur. Hiç sözüm-

den dýþarý çýkmaz" "Ali sözümü hep dinler, benihiç üzmez" Anneler bu tür sözleri övgüyle sarfed-er, dinleyenler de itaatkâr çocuða takdirle bakar-lar. Ancak, sürekli itaat etmeye alýþtýrýlmýþ, zor-lanmýþ çocuklar zamanla kendi deðerlerini yad-

sýyan, kendi inançlarýndan vazgeçip herþeyisorgusuz kabullenen, aþýrý uyumlu kiþiliklergeliþtirirler. Bu tür çocuklar, kendilerinesürekli ne yapacaklarý, ne yapmalarý gerek-tiðini söyleyen ana babayý bulamayýnca,

onlarýn yerine bulduklarý ilk toriter kiþinin etkisi altýna gir-

erler. Kötü arkadaþ edinip onlarauyan, kötü alýþkanlýklara hayýr diye-

meyen çocuklar aþýrý itaatkâr çocuk-lardýr3

"Öfkelenmek kýzmak olumsuz duygularý açýklamak,ana babalarýn hakký olduðu gibi, çocuklarýnda hakkýdýr.Büyüklere tanýnan insanca haklar küçük diye çocuklardanesirgenmemelidir. Tutacaðýmýz yol, duygularý bastýrmak,gücümüze güvenerek çocuðu susturmak olmamalýdýr.

Dayak bir anlýk öfkeyle verilen, çoðu kez de amacýnýaþan bir ceza yöntemidir. Kolayca ölçüsü kaçar, kusurluçocuðu "mazlum" yapar; dayaðý ataný da suçlu durumadüþürür. Öðretici deðeri az, etkisi kýsa süren bir yýldýrma yön-temidir. Analar-Balabar son birkaç ay içinde, dayaða yolaçan durumlarý biryere yazýp, üstünde düþünseler, çocuðun;dayaklarýn çoðunu haketmediðini söylemek zorunda kalýrlar.Çocuk çoðu kez hakettiði için deðil, ana baba sinirli olduðuiçin dövülmüþtür.4

Arada bir kendinizi dinleyin. Çocuða baðýrýp-çaðýrýpbir de tokat atýp içinizi boþalttýktan sonra þöyle bir düþünün.

O anda sizi sinirlendiren gerçekten ÇOCUÐUNUZmuydu?

Yoksa kocanýz mý? Karýnýz mý? Ýþyerinde yaþadýðýnýzolumsuz bir olay mý? Arkadaþýnýzla yada komþularýnýzla ogün ki tartýþmanýz mý? Veya çocuðunuzun komþu çocuðun-dan dayak yemesi mi?

Belki de öfkenizin nedenini siz bile bulup çýkaramýyor-sunuz. Fakat ne olursa olsun faturasý çocuða mâloluyor.Þurasý bir gerçek ki çocuðumuzun gücü çocuklarýmýza yetiy-or. Sonunda piþman olsa da!

Her türlü kötü duygulardan arýndýrýlmýþ olan çocuk;sebebi her ne olursa olsun yediði dayaktan sonra; sevgimizemuhtaç bir halde kucaðýmýza atýlýp, boynumuza sarýlabiliyor-sa, kendi problemlerimizin üzerine çocuðumuzun hareketi"bardaðý taþýran son damla" olmasýn

Merhamet ve þefkat duygularýmýzýn çoðalarak, çocuk-larýmýza karþý sabrýmýzýn artmasý dileklerimizle!...

Ramazan-ý Þerifiniz Mübarek Olsun.

DÝPNOTLAR1- Navaro Leyla, Beni Duyuyormusun?, s.602- Yörükoðlu, Prof.Dr. Atabay, Çocuk Ruh Saðlýðý, s.1583- Navaro Leyla, a.g.e, s.624- Yörükoðlu, a.g.e, s.161

Tomurcuklar Mutfaktan

Kasým-Aralýk 2001 49Kasým-Aralýk 200148

Somuncu Baba Somuncu Baba

Yemek TarifiYemek Tarifi Sýdýka SARI

Mu

tf

ak

ta

n

ISPANAKLI BÖREKMalzemeler1- Bir çay bardaðý süt 2- Bir çay bardaðý yoðurt3- Bir çay bardaðý sývýyaðý4- 3 yumurta5- 1 Paket kabartma Tozu6- Un (yeteri kadar)7- 1 Paket tereyaðý8- Tuz

Ýçi Ýçin Malzemeler6-7 bað Ispanak, 500 gr Kýyma, Kýrmýzý biber,

Kara biber, Tuz.

YapýlýþýIspanaklarý ayýklayýp yýkadýktan sonra doðruy-

oruz. Ateþte çevirip suyunu sýkýyoruz.Kavurduðumuz kýyma ve baharatlarla karýþtýrýy-oruz. Böreðimizin içi hazýr. Un, kabartma tozu,

tuz, sývýyað, süt, yoðurt, yumurta bunlarý güzelceyoðurup, kulak memesi yumuþaklýðýnda hamurelde ediyoruz. Bu hamurdan küçük bezeler alýp,baklava gibi incecik açýyoruz. Erittiðimiztereyaðýný açtýðýmýz yufkanýn yarýsýna sürüyoruz.Diðer tarafý bunun üstüne kapatýyoruz. Ispanaklýharcý koyup kol böreði gibi sarýyoruz. Yaðlanmýþtepsiye düz bir þekilde koyuyoruz. Üzerineyumurta sarýsý sürüp, orta derecede piþiriyoruz.

Not: Ispanak yerine, peynir ve patateste kul-lanýlabilir.

PRATÝK SAÐLIK BÝLGÝLERÝ

Diþ Etlerinin Saðlýðý

Diþ etlerinin saðlýðý için

zeytinyaðý-tuz karýþýmý ile diþlerinizi

ovunuz. Bu hem diþlerinizi parlatýr,

hem de diþ etlerinizin canlýlýðýný

saðlar. Gece yatmadan önce sýcak

tuzlu suyla aðzýnýzý, çalkalamak ve

diþlerinizi ovmak da yararlýdýr.

Dudaklarýnýzýn

Çatlamamasý Ýçin;

Dudaklarýnýzýn çatlamamasý

için, özellikle soðuk havalarda

onlarý ýslatmayýn. Dudak yalama

alýþkanlýðýndan vazgeçin.

Dudaklara kakao yaðý sürmek

iyidir. Dudaklarýnýz rahatsýz

edici biçimde çatlamýþsa, bir

ayvanýn çekirdeklerini

suda eriyinceye kadar

kaynatýnýz ve elde ede-

ceðiniz yapýþkan sývýyý

çatlak kýsýmlarýn üzerine

sürünüz.

Ses Kýsýklýðýna

Karþý:

Ses kýsýklýðýný

geçirmek için bol bol

ýhlamur gargarasý

yapýnýz. Kurutulmuþ

kayýsý yemek ve bunun

kompostosunu içmek de

ses kýsýklýðýna iyi gelir.

Sýk sýk kuru kayýsý yers-

eniz ses kýsýklýðýný

önlemiþ olursunuz. Ses kýsýklýðýný

geçinmek için bir baþka Çarede

þudur. Bir litre suya altý-yedi tane

karanfil atarak kapalý bir kapta kay-

natýnýz ve sabah akþam bir çay bar-

daðý içiniz.Elde ki Çatlaklarý

Önlemek Ýçin;Ellerinizi geceleri limonlu

suyla yýkarsanýz çatlamaya karþýkoruyucu direnç kazandýrmýþ olur-sunuz. Çatlayan deriye karþý etkilibir koruyucu da baldýr. Bir tatlýkaþýðý balý yarým tatlý kaþýðý su ile

karýþtýrýp akþamlarý ellerinizesürünüz.

Yanýklarda YapýlmasýGerekenler;

Soðuk su en iyi en

çabuk tedavi yöntemidir. Yanmýþdokuyu soðutur, acýyý azaltýr, sutoplama olasýlýðýný en aza indirir.

Hemen yanýða neden olanþey uzaklaþtýrýlmalýdýr.

Yanýða yapýþmamýþ giysileriçýkartmalýdýr.

Þiþmelere karþý, yanýk bölgeyisýkabilecek tüm sýký giysileri vetakýlarý çýkartmalýdýr.

Yanýk bölgeyi en az 10 daki-ka soðuk su altýnda tutmalýdýr.

Su altýnda tutma imkanýyoksa temiz bir bezi ýslatýp yaralýbölgeye pansuman yapmalýdýr.Bezi ýslak ve soðuk tutmak için sýksýk suya batýrýlmalýdýr.

Yanýk soðuyunca, temiz vekuru bir bezle üstünü kapatýn.

Hanýmlara Özel

Kasým-Aralýk 2001 51Kasým-Aralýk 200150

Somuncu Baba

Ha

ným

lar

a Ö

ze

l

Nuran ÖZDEN

Zeytinyaðý, margarin, tereyaðý lekesiYünlü, ipekli gibi hayvansal kaynaklý kumaþlarda lekeli olan yertiner, benzin, eter, perkloretilen vb. eritgenlerden biriyle silinerekçýkarýlýr. Bu maddeler yaðlarýn çözülmesine ve eþyadan uzaklaþ-masýna yardým eder. Yað lekeleri sýcak sabunlu su ile de çýkarýla-bilir ancak sýcak su ve sabun, yünlü ve ipeklilere zarar verebilir.Parlaklýklarý gider, renkleri matlaþabilir, yünlüler keçeleþebilir.Ancak yað lekesi pamuklu ve sentetik kumaþlar üzerindeyse ýlýk,

sabunlu, deterjanlý su ile silinir veya yýkanýr.Yemek lekesiYünlü ve ipekli kumaþlarda yað lekesinde olduðu gibi eriticilerden biri ile silinerekyaðlý kýþýný temizlenir. Kuruduktan sonra salça lekesi kalmýþsa, renkli kumaþlardaýlýk su ile silinerek, beyaz ipekli veya yünlülerde de oksijenli su ile silinerek çýkarýlýr,Pamuklu ve sentetik kumaþlarda lekeli kýsým ýlýk sabunlu veya deterjanlý su ilesilinir (veya yýkanýr). Renk lekesi kalýrsa, beyazpamuklularda klorlu aðartýcýlarla (çamaþýr suyu)silinir. Beyaz sentetik kumaþlardaki renk lekesi deoksijenli beyazlatýcýlarla çýkarýlýr.

Pratik BilgilerHatýraSomuncu Baba

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi

Ha

týr

a

Somuncu Baba Dergisi

Saðlýk

Kasým-Aralýk 200152

Somuncu Baba

Sa

ðlý

k

Mehmet KARDEÞ

Saðlýk

Kasým-Aralýk 2001 53

Somuncu Baba

Ýslâm dini, saðlýða en büyükdeðeri vermiþ, korunmasýný farzkýlmýþtýr. Saðlýðýmýzla ilgili 40civarýnda âyet-i kerime, 300'eyakýn da lýadis-i þerif mevcuttur.

Güvenilir kaynaklardanderlediðim bu çok önemli ve hayatîtcsbitleri alfabetik bîr sýra ile ilgi ve bilgi-lerinize sunuyorum.

AYAKLARIMIZ: Her köþesi, bir rahatsýzlýðýntedavi anahtarýdýr. Her gün yýkayýn oðuþturun,masaj yapýn, temiz ve yün çorap giyinin ve herhergün yürüyün!..

BAL: Bal, çörek otu, elma, incir, kimyon,misvak kullanma, nar, patates suyu, sarýmsak vezeytinyaðý eþsiz ilâçlardýr.

CEVÝZ: 30 türlü sebzenin veremeyeceðigýdayý verir.

ÇAY: Aþýrý ve demli çay içmekten, babam göztansiyonuna yakalandý ve gözleri görmez oldu.Operatörü: "Sana çay, kahve ve tuzluyu yasakediyorum" demiþti. Çok sýcak çay içene,sen gýrtlak kanserinden ölürsündedim, öyle oldu.

ÇOK YEMEK: Çok yemek veçeþitli yemekleri bir arada yemek; yük-sek tansiyon yapar. Bu da, ya ânidengötürür, ya da felç yapar..

DETERJANLAR: Prof Dr. UðurDERMAN: "Deterjanlarýn, kanserdenbaþka çeþitli hastalýklara ve zehirlen-melere sebep olduðunu, hayvanlarüzerinde yaptýðýmýz deneylerle gördük..."diyor.

DÝÞ SAÐLIÐI: 51 yýllýk diþdoktoruna, diþ bakýmýnda 51yýllýk tecrübelerinizi özetlesöyler misiniz? dedim. "1-Heryemekten sonra fýrçayla yýka-mak,

2-Sýcak üstüne soðuk, soðuküstüne sýcak yiyip içmemek,

3- Diþ aralarýný her gün kür-dan ile temizlemek,

4- Tatlý ve C vitamini ihtivaeden þeyleri yedikten sonra

hemen aðýz temizliði yapmaktýr"dedi.

ELMA: Vitamin ve mineral deposu elmayýsofranýzdan eksik etmeyin. Çünkü, doktora hacetbýrakmayacak derecede insaný tedavi eder.

ERKEN YATMAK: "Erken yatmak, erkenkalkmak; insaný saðlam, zengin ve akýllý yapar."

Seher vakitlerinin feyiz ve bereketinden isti-fade ediniz...

GÜCÜNDEN YARARLANILACAK ÝNSANLAREskiden, gücünden yararlanýlacak insanlara

ve medrese talebelerine, Mýsýr krallarýnýnmezarlarýný yapan iþçilere üzüm, çið soðan vemercimek yedirirlerdi. Çünkü, mercimek, demirgibi yapar; çið soðan antibiyotik vazifesi görür;üzüm de tam besindir...

HAFIZA: Otuz lisan bilen, tefsîr, hadis vefýkýh âlimine sordum: Hafýza kuvvetinizi neyeborçlusunuz? "ben her gün çok Kur'ân-ý Kerîmokuyorum ve de kepçe ile bal yerim..." dedi.

Bir Ýslâm âlimi de : "Hadis ezber-lemek isteyen, kuru üzüm yesin"diyor. Hemen, peþine diþler yýkan-

mazsa, diþleri çürütür.HASTALIKLARIN ANA SEBEPLERÝ:

Düþünce, üzüntü, uykusuzluk veçok uyku, çok yemek, tok karnýna

yemek yemek, karýþýk yemekleryemek, çok cima etmek,

idrarý tutmak, aþýrý soðukve sýcak, öfke, yaþlýlýk,kazalar ve perhize dikkat

etmemek...-Sahabelerin doktoru ve

"Araplarýn tabibi" diye meþhur HarisÝbni Kelede'ye: "Tedavi nedir?" diyesorulduðunda: "perhizdir, perhiz,tedavinin baþýdýr." diye cevapvermiþtir. Hastalýklar 32'dir;16'sý ayazdan, 16'sý boðazdan...

HAVANIN ÖNEMÝ: "Eðertozlar, dumanlar, pis havalarolmasaydý, insanlar bin yýlyaþardý. "Ýbn-Ý Sinâ (M.980-1037) -Evlerinizi, iþ yerlerinizisabah akþam ve sýk sýk hava-landýrýnýz. Temiz hava en iyi ilâçtýr..."

Hava cereyaný felç yapar, sinüzityapar. Bir profesör diyor k: "Ýnsanýn midesindeincir olduðu müddetçe felç olmaz." Öyleyse, felçolana bol bol incir yediriniz. (Tatlýnýn diþi çürüt-tüðünü unutmayarak, aðýz temizliðini de ihmaletmeyiniz.)

HURMA: Rasûlullah (S.A.V) sabahleyin açkarnýna 7 Hurma veya Üzüm yer, sonra aðzýnýyýkardý...

ÝDRAR YOLLARI HASTALIKLARI: Ýncir,kekik ve kereviz, polen idrar yollarý hastalýklarýndaçok faydalý olup, mesane týkanýklýklarýný açar; pro-stat büyümesini önler.

KAHVALTI: Ýnsan saðlýðýnda kahvaltýnýnönemi çok büyüktür. Hz. Ali (r.a.) diyor ki:"Saðlýklý ve sýhhatte olmak isterseniz; sabah kah-valtýsýný çok erken ve kuvvetli yapýn, akþamyemeðini geç ve hafif yiyin, elbiseyi hafif giyinin,karý-koca hayatýný da seyrek yapýn."

Bir âlim de: "Sabah kahvaltýsýnda ne bulursanye, öðle yemeðini dostunla paylaþ, akþam yemeði-ni düþmanýna ver." diyor.

KALP VE DAMAR HASTALIKLARI: Çokyemek, bozuk ve bayat yemekler yemek, perhizeriâyet etmemek ve sinirlilikten olur. Elma,ýsýrgan otu, karanfil, kuþ burnu,limon, maydanoz, nar, sarýmsak,tarçýn ve yeþil çay kalbe çok iyigelir.

KANSER: Bozuk yemek-ler, çürümüþ yiyecekler, bâzýhazýr yiyecekler, deterjanlar,hava kirliliði, kýzartýlmýþ ve bek-letilmiþ yaðlar, bazý kimyasal mad-deler, yaðlý kuru yemiþler ve

kanserojen ihtiva eden radyasyonluortamlar kansere yol açar.

KEMÝKLERÝMÝZÝN DÖRTDÜÞMANI: Sigara, alkol, kahveve tuzlu yiyecekler...

Kýrkýndan sonra baþlayankemik erimesinin ilâcý: Süt,her gün bir tane çið Soðan, DVitamini ve Güneþ ýþýðýdýr.

KÝREÇLENME: Limon,Portakal, Greyfurt. yoðurt, çið

olarak yenilen ýspanak kireçlen-melere ilâçtýr.

KOLESTEROL: incir, sarýmsak,maydanoz, kuþ burnu, karanfil, kereviz ve yeþil

çay damarlarý temizler, kolesterolü düþürür.LÝMON: Limon, portakal, mandalina, grey-

furt, kivi, elma, domates, kuþ burnu ve turþuyedikten sonra hemen diþler fýrça ile yýkanmazsa,diþlerin minesi asit yüzünden çatlar, saðlýðý bozu-lur ve de çürür.

Limon çekirdeði ve kýl (özellikle diþ fýrçasýkýlý) yutarsanýz, APANDÝSÝT olursunuz. Ameliyatýgerektirir.

PEYGAMBER (S.A.V) EFENDÝMÝZÝN BÂZI TAVSÝYELERÝ:

Bal yiyiniz, bin dertlere devadýr. Çok sýcak ve çok soðuk þeyler yiyip içmeyiniz. Yemekten evvel ve sonra ellerinizi mutlaka

yýkayýnýz (Sabun ile yýkanmayan eller temizlen-mez.)

Çok çiðneyiniz, yavaþ yemek yiyiniz.Yemekten sonra daima dua ederek þükrediniz...

SAÐLIK ÝLMÝNÝN HÜLÂSASI: Okuduðumbir tefsirde þöyle yazýyordu: "ilm-i týbbi iki satýrlatopluyorum: sözün güzelliði kýsalýðýndadýr.yediðin vakit az ye. Yedikten sonra, dört beþ saat

kadar daha yeme. Þifâ, hazýmdadýr.yâni, kolayca hazmedeceðin mik-

tarý ye. Nefse ve mideye en aðýrve yorucu hâl, taam taamüstüne yemektir."

SU: Cenâb-ý Hakk, suya"Mübarek" diyor. Her günbol bol su için. Çünkü,

(doðal, kaynak suyunun) fay-dalarý saymakla bitmez...

ÞEKER: Þeker, sigara ve içki

Haberler

Kasým-Aralýk 2001 55

Somuncu Baba Saðlýk Somuncu Baba

Kasým-Aralýk 200154

gibi "tehlikelidir" ve çok ' miktar-da tüketildiðinde hayatî tehlikesöz konusudur. Sadece þekerdeðil, tatlý olan þeyler yenilincetükrükle birleþerek, diþi çürütenbir madde hâsýl oluyor. Hemendiþler, fýrça ve macunla yýkan-malýdýr.

ÞEKER HASTALIÐI:Yemekleri öðünden öðüne ve azyemeli. Pazartesi ve perþembegünleri oruç tutmalý. Aç karnýnataze fasulyenin suyunu içmeðedevam etmeli; limon suyuiçmeli; greyfurt, elma ve tazesoðan yemelidir.

ÞÝFÂ OLAN ÞEYLER:Kur'ân-ý Kerim, namaz, bal,meyvelerin þahý olan yiyecekleri(zeytin, incir, üzüm, hurma)yemek, limon, perhiz, süt, uyku,yiyip içmek vesaire...

TANSÝYON YÜKSEKLÝÐÝ:Aþýrýsý, ya aniden götürür, yahutfelç yapar.

TELEVÝZYON VE GÖZ:Televizyon yakýndan seyredil-ince, gözler bozulur; gözlük kul-lanýlarak görme düzeltilir. Fakattelevizyon: 1- Görüntü net deðilve titreþim varken, 2-Dik olarakdeðil de, yanlardan seyredilirse,3-Kumanda elde, peþpeþe kanaldeðiþtirilirse, 4-Gözlüksüzseyredilirse (gözlük kullananlariçin geçerli), 5-Karanlýk yerde seyredilirse, 6-Sürekli ve aþýrý seyredilince, gözlerin yorulmasýnasebep olur, hattâ kör olmasýna da yol açabilir.(Yeni Rehber Ansiklopedisi, Türkiye Gz. Yayýný,Cilt:3,sh. 100-103)

Televizyon seyredilen yerde biriken radyas-yonlu havanýn, o ortamdan çýkmasý için, karþýlýklýkapý ve pencereyi açýp en fazla bir-iki dakika havacereyaný gerekir.

TUZ: Týp fakültesinde kalbimden muayene-den sonra, Kardiyoloji ana bilim dalý baþkaný:"Tuzlu yeme, yaðlý yeme..." tavsiyesinde bulundu.

Tuzlu, acý, biberli, baharatlý yiyecekler, turþu

çok yemek, yaðda kýzarmýþ yiye-cekler, fazla ilâç kullanmak, çoksoðuk ve çok sýcak yiyeceklersaðlýðý bozar ve çok çeþitlihastalýklara yol açar.

ÜÇ BEYAZ ZEHÝR:"Kýrkýndan sonra üç beyaz zehir-den sakýnýn" Tuzlu, undanyapýlmýþ yiyecekler ve tatlý yiye-cekler...

VARÝS: Hayatý devamlýayakta geçenler, akþamlarýbacaklarý yukarýya dikerekduvara dayayýp, toplar damar-larý 15-20 dakika dinlendirme-zlerse, Varis hastalýðýnayakalanýrlar. O zaman, "Derdiçekenden sor..."

YOÐURT: Yoðurt, saðlýðýnanahtarýdýr, Týbb otoritelerince"Besinlerin padiþahý" ilânedilmiþtir.

ZEYTÝN: Tüm semavî kita-plarda övülmüþ, hakkýnda sûreinmiþ, “Mübarek” ve “Bereketli”(Nur Sûresi:35) denilmiþ ve þifâolduðuna dair yemin edilmiþtir(Tin Sûresi).

Her organýmýz birbirindenönemli olmakla beraber, enönemli beþ organýmýz olanbeyin, kalb, karaciðer, böbreklerve gözlerimizin saðlýðýna çokdikkat etmeliyiz...

Banyoya ve tuvalete bir kaç adým kala, EuzüBesmele'yi okumayý unutmayýnýz. Böylece inþaal-lah þer kuvvetlerden korunursunuz.

Meyve, sebze ve yiyip içtiðimiz her þeyde þifâyaratan ve hastalara þifâ veren ancak Cenâb-IHakk'týr. Eþ-Þâfi (C.C.) sýfatý ile tecelli ederek, þifâvermektedir.

ifadelerde, bilmeyerek bir hataya düþmüþ vegünah iþlemiþsek, Cenâb-I Hakk'tan af ve maðfiretdiler; bu tesbitlerin insanlara faydalý olmasýnýtemenni ve niyaz ederim.

Allah (C.C.) "selâm'ý, rahmet'i, yardým'ý veþifâ'sý üzerinize olsun.

Ha

be

rle

r

Hulûsi Efendi VakfýHizmatiyle daim olaYaptýrdý bu çeþmeyi

Sebil Lillahi TeâlaAllah rýzasý için

Gayret makâm-ý ûlâ

Kerim Efendi EvlatlarýVakfetti bu arsayýSadaka-i cariye Hoþnut eder HüdayýOl arsa-i mahþerdeAlýrlar ihsan-ý Mevlayý

Çilehane Mesire Alanýna Hayrat ÇeþmesiÇilehane Mesire Alanýna Hayrat ÇeþmesiÇilehane civarýnda

merhum KerimEfendi’nin evlat-larýnýn vakfetmiþ

olduðu arsaüzerinde vakfýmýzýn

yapmýþ olduðudüzenlemelerle

güzel bir mesire yerimeydana getirildi.

Vakýf tarafýndanarsayý baðýþlayan

hayýr sahiplerininismi ebedi kalmasý

için bir hayratçeþmesi yaptýrýldý.

Araþtýrma

Kasým-Aralýk 2001

Somuncu Baba

ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI TAKVÝMÝ

Yýllardýr Duvarlarýmýzý Süsleyen Bilgi Daðarcýðý

D a r e n d e Te l : ( 4 2 2 ) 6 1 5 2 8 9 5 Ý s t a n b u l Te l : ( 2 1 6 ) 3 1 7 8 8 3 5