35
FAALİYET BÜLTENİ / 2013 OCAK / ŞUBAT / MART - Sayı 3 Suriye Dosyası Röportaj : İmad SAİD Kudüs Bizim Çünkü... Bosna - Hersek İnfak Medeniyeti / Sadaka Taşları Gıda Bankacılığı

Faaliyet Bülteni Sayı 3

Embed Size (px)

DESCRIPTION

 

Citation preview

Page 1: Faaliyet Bülteni Sayı 3

FA A L İ Y E T B Ü LT E N İ / 2 0 1 3 OCAK / ŞUBAT / MART - Sayı 3

Suriye DosyasıRöportaj : İmad SAİDKudüs Bizim Çünkü...

Bosna - Hersekİnfak Medeniyeti / Sadaka Taşları

Gıda Bankacılığı

Page 2: Faaliyet Bülteni Sayı 3

Sunuş

Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir. (ÂLİ IMRÂN suresi 92. Ayet)

Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden (bunları) başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rab’leri katında mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. (BAKARA suresi 262. ayet)

İyiliğin karşılığı, yalnız iyiliktir. (RAHMÂN suresi 60. ayet)”

Kıymetli Sadakataşı Dostları,

Rabbimizin “Hayırda yarışınız” kelamına gönül veren bizler, insana hizmeti en değerli ibadetlerden biri addeden, hayır hizmetlerinin bin bir türlüsünü vakıf adı altında ifa etmiş bir medeniyetin torunları olarak, ceddimizin unutulmaya yüz tutmuş bir geleneğini canlandırmak istedik. Onların açtığı hayır kapılarını çoğaltmak amacıyla düştüğümüz bu yolda, sizlerin desteği ile bugünlere eriştik. Gücümüze güç katan bir başka şey de, yeryüzünde ulaştığımız bölgelerdeki çocukların yüzlerindeki tebessüm, gözlerindeki mutluluk ateşi oldu çünkü. Çoğu zaman savaşların acısını da, açlık ve yoksulluğun ağrısını da, en küçük iyiliğin verdiği coşkuyu da görebileceğimiz yegane ölçüt çocukların gözleridir.

Yardım faaliyetlerimizi, sizlerin adına gerçekleştirdiğimiz hayır hizmetlerini, açtığımız su kuyularını ve açılışını gerçekleştirdiğimiz camileri bültenimizin ilerleyen sayfalarında göreceksiniz. Özellikle “Paylaştıkça çoğalan iyiliğin adı, kurban” projemiz kapsamında gittiğimiz ülkelere dair gözlemlerimiz ne kadar hayırlı bir işe gönül verdiğimizi bize bir kez daha kanıtladı. Gazze’de acil yardım ve gıda dağıtımları gerçekleştirdik, Myanmar’da gıda yardımları yaptık. Ceylanpınar’da kış için giyecek ve gıda yardımlarımızı yerine getirdik. Suriye için “Bir ekmek, bir battaniye” dedik. Sizlerin desteğiyle ekmeğimizi Suriyeli kardeşlerimizle paylaşmaya devam etmekteyiz.

Dünyadaki su kaynaklarının giderek tükendiğini, kurak alanların her geçen gün büyüdüğünü biliyoruz. Su gerçeğine dair daha ayrıntılı bilgiye ulaşacağınız bu sayıda Çad, Arakan ve Bangladeş’te bağışçılarımız adına açtığımız su kuyularıyla her gün binlerce insanların binbir zahmetle kilometrelerce yol yürüyerek ulaşabildikleri, kirli su kaynaklarından kurtarmış olduk.

Ulaşabildiğimiz bütün bölgelerde kuru gıda, giyecek, adak akika, kurban dağıtımlarını gerçekleştirirken sadakataşlarının mütevazılığını üzerimizde taşımaya, Allah’ın rızasını kazanmaya gönül veren herkesin hizmet ortağı olmaya gayret ettik.

Daha nice iyilikte beraber olmak dileğiyle….

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni 201 3 3

Page 3: Faaliyet Bülteni Sayı 3

İÇİNDEKİLER

SuKuyularımız

14Gözlem

44GıdaBankacılığı

62

SizinEserleriniz

12Etkinliklerimiz

42Ona Göre

60

Röportaj

10Faaliyetlerimiz

22İnfakMedeniyeti

54

Dosya : Suriye6

Adak - Akika

20Seyahatname

48

SahibiSadakataşı Derneği AdınaBaşkan Kemal ÖZDAL

Genel Yayın YönetmeniFatih BOLCAN

EditörEmrah ENGİN

Yayın KuruluHacı ALTUNFaruk ŞENELMüzeyyen TAŞÇIYakup YURTSEVEN

Grafik Tasarım

+90 (212) 677 20 80www.adanzyereklam.com

Baskı-Cilt

+90 (212) 674 00 21www.kulturbasim.com

AdresIhlamurkuyu Mh. Alemdağ Cd.No: 223 / L Kat:2Tepeüstü - Ümraniye / İST.

Telefon+90 (216) 614 04 61

Fax +90 (216) 614 04 61

Webwww.sadakatasi.org.tr

[email protected]

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 34 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 5

Page 4: Faaliyet Bülteni Sayı 3

DOSYA

SuriyeMart 2011’de başlayan iç karışıklıklar nedeniyle ülkelerinde

zor durumda kalan Suriye halkı haziran 2011 başından

itibaren başta Türkiye, Lübnan ve Ürdün olmak üzere,

komşu ülkelere sığınmacı olarak göç etmeye başlamış,

Aralık ayı itibariyle Suriyeli mültecilerin sayısı 1 milyonu

geçmiştir. Bu mültecilerin yaklaşık 125 bin’i Türkiye’ye

diğer kısmı ise Lübnan ve Ürdün başta olmak üzere diğer

ülkelere göç etmişler ve bu sayı her geçen gün katlanarak

artmaya devam ediyor. Kurulduğu günden bugüne,

dünyada ki tüm mültecilerin yanında olmayı kendine hedef

olarak belirleyen Sadakataşı Derneği, insani krizin başladığı

günden itibaren, gerek Suriye içinde gerekse Lübnan ve

Ürdün’de mülteci durumunda bulunan Suriyelileri yalnız

bırakmadı. Ayrıca ülkemizdeki mülteci kamplarının tam

kapasite doluluğa ulaşmasını müteakip Türkiye-Suriye

sınır hattında beklemek durumunda kalan çoğunluğu

kadın ve çocuklardan oluşan mültecilere yardım konusu

derneğimizin çalışma takvimi içerisinde ana gündem

maddesi olma özelliğini halen korumaktadır.

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 36 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 7

Page 5: Faaliyet Bülteni Sayı 3

DOSYA

• İç savaş nedeniyle hayatını kaybeden insan sayısı 60 bini aştı.

• Hayatını kaybedenlerin 9 binden fazlası kadın ve çocuklardan oluşuyor.

• Başka ülkelere iltica eden insan sayısı yaklaşık 1 milyon

• Resmi olarak mülteci statüsüne sahip olmayan yüz binlerce Suriyeli Türkiye, Lübnan, Ürdün, Irak ve körfez ülkelerinde son derece zor koşullarda yaşam mücadelesi veriyor.

• Krizden dolayı ülke içinde yer değiştirmek zorunda kalan insan sayısı 4 milyon.

• 2013 yılında yardıma ihtiyaç duyacak insan sayısının 6 milyon’u aşacağı tahmin ediliyor.

Temel Problemler• Çocuklar en temel ihtiyaç malzemelerinden mahrum ve sağlıksız koşullarda yaşamaya çalışıyorlar.

• İşsizlik ülke tarihinin en yüksek değerlerinde seyrederken, sivil ölümler ve tutuklamalar kaygı verici bir hal almış durumdadır.

• Savaş nedeniyle yurtlarını terk eden ailelerin çocukları ilaçsızlık ve yeterli beslenememe nedeniyle ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıya kalmaktadır.

• Çocuklarda ishal ve kolera gibi hastalıkların yanı sıra ciddi ateşli hastalıklar gözlenmekte.

• Yaşlılarda kalp, tansiyon ve şeker gibi hastalıklar ilaç sıkıntısı nedeniyle ileri safhalarda seyretmektedir.

BaşkentŞam

Etnik gruplar%90.3 Arap, %9.7 Kürt, Ermeni ve diğer

Din%74 Sünni Müslüman, %16 diğerMüslümanlar (Alevi, Dürzi), %10 Hıristiyan

DilArapça (resmi), Kürtçe, Ermenice, Arami, Çerkezce; Fransızca, İngilizce

Nüfus22.517.750 (Temmuz 2011 tahmini)Ortalama Yaşam Süresi74.69 yıl

Doğal KaynaklarıHam petrol, fosfat, krom ve manganez, demir, kaya tuzu, mermer, alçıtaşı, hidro enerji

İşsizlik Oranı%8.3 (2010 tahmini)

Okuma Yazma Oranı%79.6

Ülke Künyesi

Savaşın Bilançosu

DOSYAYAY

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 38 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 9

Page 6: Faaliyet Bülteni Sayı 3

RÖPORTAJ

Öncelikle Türkiye’ye hoş geldiniz. Kurumunuzu tanıyabilir miyiz?

Bismillahirrahmanirrahim. 1993 yılında kurulan Cemiyetül Vai Lübnan’da hizmet veren bir yardım kuruluşudur. Merkezi Beyrut’a 30 km. uzaklıktaki Sayda şehrinde bulunan kuruluşumuzun kuzey ve batı Lübnan’da şubeleri bulunmaktadır.

Lübnan’da ne tür faaliyetler yapıyorsunuz?

Lübnan’da bir sağlık merkezi ve 3 ambulans ile sağlık hizmeti veriyoruz. Suriye Lübnan ve Filistinli 1500’ün üzerinde yetim çocukla ilgileniyoruz. Bunların içerisinde son olaylar nedeniyle yetim kalan 200 Suriyeli çocukda yer almakta. Bunun yanı sıra yetim annelerine eğitim çalışmaları meslek edindirme

Lübnanlı yardım kuruluşu Cemiyetül Vai BaşkanıImad Said ile Türkiye’de başlatılan “Suriye İçinBir Ekmek Bir Battaniye” kampanyasını konuştuk.

kursları, rehabilitasyon gibi hizmetler vermekteyiz.İhtiyaç sahibi ailelere destek olmak amacıyla mikro kredi çalışmaları, bilgisayar, berberlik, terzilik ve marangozluk eğitimleri düzenlemekteyiz. Ramazan ve kurban gibi dönemsel yardım faaliyetleri de düzenliyoruz.

Suriye ile ilgili faaliyetleriniz nelerdir?

Şu an hali hazırda 300.000’den fazla Suriyeli mülteci Lübnan’da zor koşullarda yaşam mücadelesi vermektedir. Biz Suriyeli muhacirlerle ilgili olarak sağlık hizmetleri, kadın ve çocuk doktorları ile sağlık taramaları, gıda yardımları, ilaç, battaniye ve yakacak yardımlarını organize etmeye devam ediyoruz.

Lübnan’da mülteci kamplarını kim kuruyor ?

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Türkiye’deki gibi kontrollü olarak kurulmuş Suriye mülteci kampları yok. Suriye’den gelen mülteciler okullarda barakalarda terk edilmiş yıkıntılarda ve içlerinden çok azı Lübnanlı akraba ve tanıdıklarında kalmakta bir kısmı ise Filistin mülteci kampında çok zor koşullar altında kalmaktalar.

Bu yerleşim birimlerinde koşullar nasıl?

Kaldıkları bölgeler normalde de Lübnan’ın fakir bölgeleri. Lübnan’daki mültecilerin koşulları gerçekten çok ağır. Maalesef Lübnan Türkiye gibi kamplar kurarak ve organize bir şekilde yardımlar dağıtarak Suriyeli mültecileri misafir edemiyor. Türkiye’deki Suriyeli mülteci kamplarındaki koşullar Lübnan’daki kamplarla kıyas edilemeyecek kadar iyi. Bu vesileyle sizlerin aracılığınızla Türkiye Hükümetine de teşekkür etmek istiyorum.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye’deki yüzlerce yardım kuruluşunun ortaklaşa düzenlediği “Bir Ekmek Bir Battaniye” kampanyasının Lübnan’daki yankıları nasıl?

Biz kurumsal olarak kampanyadan haberdarız, zaten kampanyanın bir unsuru olan Sadakataşı Derneği’nin Lübnan’daki partner kuruluşu olmamız hasebiyle Lübnan’daki Suriyeli mültecilerin yardım organizasyonlarını kuruluşumuz yapmaktadır. Aynı zamanda kampanyanın koordinatörlüğünü yürüten IDSB’nin de üyesi olmamız nedeniyle kampanyayı yakinen takip ediyoruz.

Ayrıca “Suriye İçin Bir Ekmek Bir Battaniye” kampanyası Lübnan’da Suriye ile ilgili çalışma yapan yaklaşık 50 STK ile 15 günde bir gerçekleştirdiğimiz istişare toplantısında gündeme geliyor.

Lübnan kamuoyunda kampanya nasıl yankı buldu?

Öncelikle kampanya afişinde kullanılan yaşlı kadının Lübnan’daki Suriyeli mültecilerden Hatice Ninenin yer alması kamuoyunun ilgisini çekti. Çeşitli medya kuruluşlarında da yer alan kampanyanın duyurulmasıyla Lübnan’daki kamplarda beklenti arttı.

Son olarak Türkiye halkına iletmek istediğiniz mesajlar nelerdir?

Öncelikle Türkiye halkına Suriye konusundaki duyarlılığından ve yardım faaliyetlerine katkısından ötürü teşekkür ediyorum. Hemen yanı başımızda cereyan eden olaylar nedeniyle kardeş Suriye halkı çok zor anlar geçirmektedir. Suriye’ye yardım etmek hepimiz için büyük bir sorumluluktur. Peygamber Efendimizin (S.A.V) buyurduğu gibi kendimiz için istediğimiz bir şeyi kardeşimiz için istemedikçe hakkıyla iman etmiş sayılmayız. Suriyeli muhacirler için barınma, ısınma ilaç ve gıda gibi temel ihtiyaçların çok acil olarak karşılanması gerek. Türkiye halkına bu duyarlılığından ötürü çok teşekkür ediyorum.Ayrıca ülkenize sığınan onbinlerce mülteciyi en iyi koşullarda misafir eden Türkiye hükümetine ve yardım kuruluşlarına çok teşekkür ediyorum.

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 310 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 11

Page 7: Faaliyet Bülteni Sayı 3

SİZİN ESERLERİNİZ

Fikir-Der gönüllüleri ile birlikte yürüttüğümüz çalışmalar neticesinde Çad’ın başkenti N’djamena camii inşaatı tamamlanarak ibadete açıldı. Camii kompleksi içerisinde yer alan Kuran kursu ve kültür merkezi ile birlikte Çadlı kardeşlerimiz Kuran eğitimi ve İslam kültürünü öğrenme fırsatı da buluyorlar. Türkiyeli hayırseverlerin bu eseri nesiller boyu hizmet etmeye devam edecek.

Çad N’djamenaCamii Projesi

Bosna-Hersek’te Hırvat bölgesi olarak tanımlanan Kiseljak bölgesinde Jejelovo köyünde 3 yıldır tamamlanamayan ve bölgedeki 3 köyün ortak kullanacakları camii, derneğimizin desteği ile ibadete açılmıştır. Bosnalı kardeşlerimiz Türkiye halkına bu güzel dayanışmadan ötürü teşekkürlerini ilettiler.

Bosna Hersek KiseljakCamii Açılışı

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 312 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 13

Page 8: Faaliyet Bülteni Sayı 3

SU KUYULARIMIZ

Dünyada milyonlarca insan temiz suya erişemiyor. Her gün binlerce, her yıl yüzbinlerce çocuk kirli sulardan ve sağlıksız koşullardan kaynaklanan hastalıklar nedeniyle hayatını kaybediyor.

İklim koşulları ve jeopolitik özellikleri nedeniyle zor şartların hâkim olduğu Afrika’nın Sahra Altı bölgesinde yer alan ülkelerde, insanlar hayatta kalabilmek için her alanda mücadele ediyorlar.

Bölgede yaşanan sorunların en önemlilerinden biri olan susuzluk ve kuraklık, fakir halkın direncini iyiden iyiye azaltıyor. İnsanlar suya ulaşabilmek için her gün kilometrelerce yol kat ediyor. Ulaşılan suyun çamur ve çeşitli mikroplar içermesi ise salgın hastalıklara sebep olurken, binlerce insanın hayatını yitirmesine neden oluyor. Türkiye’den yapılan bağışlarla binlerce kilometre uzaktaki kardeşlerimize temiz içme ve kullanma suyu ulaştırmak amacıyla, su kuyularımızı hız kesmeden faaliyete geçirmeye devam ediyoruz.

Neden Su Kuyusu ? Su Kuyularımız Nasıl Açılıyor?Bölgedeki partner kuruluşlarımız aracılığıyla açılmakta olan su kuyuları, bölgelerin coğrafi yapılarına göre değerlendiriliyor. Su kuyusu sondajının yapıldığı ortamın fiziki ve coğrafi koşullarına göre , ortalama derin kuyular 100-200m, normal kuyular 45-50m derinlikten çıkartılan su, ihtiyaca ve gereksinimlere göre tulumba veya şadırvan şeklinde tasarlanıyor.

Maliyeti Nedir?Su kuyularının maliyeti, ülkelere ve suyun çıktığı derinliğe göre değişim gösteriyor. Bir su kuyusu açtırmanın maliyeti 4 bin dolardan başlarken, bu rakamda ülkeden ülkeye farklılaşabiliyor.

Nasıl Su Kuyusu Açtırabilirim?Su kuyusu açtırmak için derneğimize başvurmanız yeterli. Bizzat derneğimizin İstanbul Ümraniye’deki genel merkezine gelerek veya 0216 614 04 61 numaralı telefonu arayarak başvurunuzu yapabilir, bilgi alabilirsiniz.

N.Sabire Ekici - Çad

İgdaş (Avcılar Çalışanları) - Çad

Fatma Çetinkaya - Kamerun

Nurcan/M.Emin Cengiz-ArakanGenç Müsiad - Arakanİnşaat Sektörü

F. Asiye Küçük - Arakan

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 314 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 15

Page 9: Faaliyet Bülteni Sayı 3

Dünyadaki Su Gerçeği Hakkında Bilmediklerimiz?• Dünyada1milyarıaşkıninsantemizsuyaerişemiyor.

• Dünyadaheryıl3,5milyonkişisukaynaklıhastalıklardandolayıhayatınıkaybediyor.Buölümlerinyüzde 98’i gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşiyor.

• Dünyadahergün4.900,heryılisetoplam1,8milyonçocukkirlisulardanvesağlıksızkoşullardan kaynaklanan hastalıklar nedeniyle ölüyor. Bir karşılaştırma yapmak gerekirse her dört saatte bir 800’ü aşkın çocuk yolcusu bulunan bir dev yolcu uçağının yere çakılmasına eş değerde.

• Dünyadakibulaşıcıhastalıklarınveenfeksiyonunenbüyüksebebisıhhiolmayansularınkullanımı.

• Milyonlarcakadınveçocukgelirgetiricibirişteçalışmak,ailefertleriyleilgilenmekyadaokuladevam etmek yerine; kirli de olsa uzak yerlerde bulunan sulara ulaşabilmek için her gün kilometrelerce yol kat etmek zorunda kalıyor.

• Heryılsukaynaklıhastalıklardandolayı443milyonokulgünüzayioluyor.

• 2025yılında3milyarkişininsusıkıntısıylakarşıkarşıyakalacağıtahminediliyor.

SU KUYULARIMIZ

Hüseyin Çiçek- ÇadÜmmühan Kantarcı - ÇadM. Nedim Karakış - Arakan

Kasımpaşalı Kemal Efendi Arakan

Z. Fevzi Cömert - Arakan

Hacer Çiçek - Çad

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 316 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 17

Page 10: Faaliyet Bülteni Sayı 3

SU KUYULARIMIZ

Ahmet Turgut - Çad

M.F Turgut - Çad

Genç Müsiad - Arakan

Mehmet Çetinkaya - ÇadAhmet Özcan - Bangladeş

Hacı Hüseyin Memiş

Arakan

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 318 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 19

Page 11: Faaliyet Bülteni Sayı 3

ADAK - AKİKA

ADAK-AKİKAKURBAN BEDELİ

250 TL

Adak ve AkikalarınızıMuhtaç Ailelere Ulaştırıyoruz.Sadakataşı Derneği olarak adak ve akika kurban organizasyonları düzenlemekteyiz. Yılın her döneminde bağışçılarımızın derneğimize ilettiği adak ve akika kurbanlarının dağıtımlarını dünyanın yardıma muhtaç bölgelerinde yapmaktayız.

Savaşlar, işgaller, doğal afetler, kuraklık, yokluk ve yoksullukla mücadele eden Müslüman kardeşlerimize Türkiye’den bağışlanan adak ve akika kurbanlarını ulaştırıyoruz. Somali, Arakan, Batı Sahra (Cezayir Tindouf) Sri Lanka gibi bölgelerde adak - akika kurbanlarının kesimini ve dağıtımını gerçekleştiren derneğimiz, yılın belli dönemlerinde bir ülkede bu organizasyonu gerçekleştiriyor. Derneğimiz son olarak Sri Lanka’da adak - akika kurbanlarının kesim ve dağıtımını gerçekleştirdi.

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 320 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 21

Page 12: Faaliyet Bülteni Sayı 3

FAALİYETLERİMİZ

Ramazan Kumanyasıve İftar Programları

Bosna Hersek : 410 paket kumanya + 270 kişilik iftar + 3 bölgede dağıtım yapıldı.Bulgaristan : 600 paket kumanya + 1000 kişiye iftar + 3 bölge 21 köyde dağıtım yapıldı.Ürdün : 250 paket kumanya + 4 mülteci kampında dağıtım yapıldı.Mısır : 350 paket kumanya + 4 bölgede dağıtım yapıldı.Irak : 462 paket kumanya + 334 kişilik iftar + 1 bölgede dağıtım yapıldı.Sri Lanka : 645 paket kumanya + 975 kişiye iftar + 6 bölgede dağıtım yapıldı.Afganistan : 433 paket kumanya + 285 kişilik iftar + 4 bölgede dağıtım yapıldı.Arakan : 80 ton pirinçCezayir : 500 paket kumanya + 175 kişilik iftarFilistin : 1150 paket kumanya + 2000 kişilik iftarLübnan : 400 paket kumanya + 400 kişilik iftarÇad : 125 paket kumanya + 1235 kişilik iftarSomali : 400 paket kumanya + 1000 kişilik iftar

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 322 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 23

Page 13: Faaliyet Bülteni Sayı 3

FAALİYETLERİMİZ

Arakan Kurban 2012

Paylaştıkça çoğalan iyiliğin adı

KURBANSadakataşı Derneği, 2012 Kurban Organizasyonu çerçevesinde Türkiye ve Somali başta olmak üzere 15 ayrı ülkede kurban kesim ve dağıtımlarını başarıyla tamamladı.

3.519HİSSE KURBAN17.595AİLE

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 324 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 25

Page 14: Faaliyet Bülteni Sayı 3

FAALİYETLERİMİZ

2012 Kurban Organizasyonu çerçevesinde Türkiye, Suriye, Arakan, Filistin-Gazze ve Somali başta olmak üzere 15 ayrı ülkede kurban kesim ve dağıtımlarını tamamlayarak, sizlerin emaneti olan kurbanları sahiplerine ulaştırdık.

Nedir kurban kesmeyi, sıradan bir kasaplık ve beslenme alışkanlığı olmaktan çıkaran?

Hz. İbrahim’in en sevdiğinden ve vazgeçilmezinden, Allah emri için fedakârlık etmesi ve O’nun teslimiyeti, samimiyeti karşılığında, Rabbimizin O’na, sevdiğinin fidyesi olacak bir koç göndermesi değil midir kurban?

Kurban, madem ki sevdiğimizden vazgeçebilme karşılığında, bize verilen bir ödüldür, kurban ibadeti ile hesapların en derini içine girmemiz gerekir.

Sadakataşı Derneği olarak, Hz. İsmail’e bedel olarak indirilen koç, nasıl bir sevinç yaşattı ise babasında, muhatabının gönlünde öylesi bir sevinç oluşturacağına inandığımız, dünyanın her yerindeki kardeşlerimizle kurbanlarınızı paylaşmaya aracılık ediyoruz.

Çok uzaklarımızda bulunan kardeşlerimizle yakınlaşmak, Allah’a yakınlaşmak için bir vesiledir anlayışındayız.

Elbette, kurban organizasyonları tüm dünyadaki kardeşlerimizle yeni bir kucaklaşma sağlayarak Müslümanlar arası barış ve kardeşlik için de temellerin atılmasıdır.

Yardımlar ıKURBAN

Arakan Kurban 2012

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 326 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 27

Page 15: Faaliyet Bülteni Sayı 3

FAALİYETLERİMİZ

2012 kurban Organizasyonu Kapsamında;

Afganistan, Arakan, Bosna Hersek, Bulgaristan, Batı Sahra (Tindouf), Çad, Filistin, Gazze, Irak, Lübnan, Ürdün, Somali, Sri Lanka ve Suriye’de kardeşlerimize ulaştık, sizlerin bağışlarını, selamlarını ve dualarını ilettik. Organizasyon kapsamında bu yıl tam 17.595 aileye, 3.519 hisse kurbanı teslim ettik.

Ulaştığımız tüm kardeşlerimiz yürek dolusu dualar ve selamlarla uğurladı bizleri…

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 328 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 29

Page 16: Faaliyet Bülteni Sayı 3

FAALİYETLERİMİZ

SURİYEYardım Faaliyetleri

Ayakkabı DağıtımlarıSuriye yardımlarımız kapsamında tam 6.000 çift kışlık ayakkabıyı bölgeye ulaştırarak çocuklarımıza bayram öncesi hediyelerini teslim ettik. Suriye’nin İdlib şehrinde ve civar köylerindeki yardımlar esnasında özellikle çadırlarda ve zeytin ağaçlarının altlarında son derece zor koşullarda yaşam mücadelesi veren çocukların ayaklarındaki terliklerin yerini kışlık botlar ve ayakkabılar aldı.

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 330 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 31

Page 17: Faaliyet Bülteni Sayı 3

FAALİYETLERİMİZ

12.000 TL tutarındaki 1.756 paket 1 kg.’lık bisküvi ile 3.512 paket 1 lt.’lik sütü Suriye’nin yoğun bombardımana maruz kalan Azez şehrine bağlı Babüsselam kapısındaki muhacirlere ulaştırdık.

Süt Bisküvi Dağıtımları

Kış yardım seferberliğimiz kapsamında 8.000 adet kışlık battaniye, 4.500 takım kışlık çocuk eşofman takımı, 550 adet triko kazak ile 2.500 takım çocuk atkı ve bere takımını Suriyeli çocuklarımıza ve kardeşlerimize ulaştırdık.

Kış YardımlarıSuriye’nin İdlib şehrinde ve civar köylerindeki çocuklara 500 takımdan oluşan kırtasiye yardımını ulaştırdık.

Kırtasiye Dağıtımları

Suriye’nin Resulayn kasabasına sıfır noktasında bulunan Ceylanpınar ilçesinde gıda yardmılarımızı Suriyeli muhacirlere ulaştırdık. Suriye’nin Türkiye tarafında muhacirlerin yaşadığı evlere dağıtılan gıda paketlerinde un, yağ, bulgur ve makarna gibi temel gıda maddeleri bulunuyor. Yardımlardan 1.250 Suriyeli muhacir kardeşimiz istifade etti.

Ceylanpınar Gıda Dağıtımları

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 332 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 33

Page 18: Faaliyet Bülteni Sayı 3

FAALİYETLERİMİZ

Kuru Gıda YardımlarıÜmraniye Hizmet Vakfı’nın da desteğiyle gerçekleştirdiğimiz kuru gıda yardımları, Suriye’nin Hama, Kürtdağı, Cisil Suul, Zeydi bölgelerinde dağıtıldı. 50 tonluk kuru gıda ile bölgeye giden ekiplerimiz Hatay’ın Yayladağı bölgesinde ve Suriye’nin içerisinde dağıtımlarını gerçekleştirdi.

Un DağıtımlarıUn yardımları kapsamında ilk etapta bölgeye ulaşan 13 ton un ekiplerimiz tarafından Suriye’nin İdlip şehri yakınlarında çeşitli kasabalarda dağıtıldı. Un dağıtımlarının yanında 500 adet kışlık battaniyeyi de Suriyeli kardeşlerimize ulaştırdık.

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 334 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 35

Page 19: Faaliyet Bülteni Sayı 3

FAALİYETLERİMİZ

Suriye için Bir Ekmek Bir BattaniyeKış Geldi... Suriye için Bir Ekmek Bir Battaniye sloganıyla Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarının başlattığı kampanya kapsamındaki ilk yardımlar, Derneğimiz tarafından Suriyeli sivil vatandaşlara ulaştırıldı. Bu kapsamda 50 ton un ile 2.000 adet battaniye Babüsselam, Azez, Tadef, Halep şehir merkezi ve civar köylerindeki savaş mağdurlarına dağıtıldı.

Lübnan Mülteci Kampı YardımlarıKampanya kapsamında toplanan yardımlar, Suriye’nin yanı sıra mülteci kamplarına da ulaştırılıyor. Suriye’deki Filistin mülteci kamplarında kalan ve katliamlar nedeniyle Suriye’yi terk ederek Lübnan’a sığınan Filistinlilerin kaldığı Burjel Barojna mülteci kampı, Bekaa bölgesindeki Suriye mülteci kampları ve Güney Lübnan’daki Kıtır Maya mülteci kamplarında gerçekleştirilen dağıtımlarımızda toplam 2.000 adet kışlık battaniye ile 10 bin adet ekmek ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldık.

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 336 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 37

Page 20: Faaliyet Bülteni Sayı 3

FAALİYETLERİMİZ

Acil ilaç ve gıda maddelerinin dağıtımlarını gerçekleştiren derneğimiz görevlileri Gazze’de Şifa Hastanesi’ni ziyaret ederek yetkililerden de bilgi aldı. Hastanede ihtiyaç duyulan ilaç ve tıbbi gereksinimlere ilişkin yapılan çalışma neticesinde çeşitli tıbbi malzemeler ile gıda maddeleri temin edilerek yetkililere teslim edildi.

Gazze Acil YardımFaaliyetleri

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 338 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 39

Page 21: Faaliyet Bülteni Sayı 3

Yaşanan olaylar nedeniyle çok zor günler geçiren Arakan yerleşim birimlerinde gıda dağıtımlarımızı gerçekleştirdik. Derneğimiz tarafından kasım ayının sonlarında Min Gvuan, Dowatite Kvvin ve Sato Yau Su yerleşim yerlerinde Arakanlı müslümanlara pirinç dağıtımları yapıldı. Myammar’da bulunan Arakan bölgesinin Akyap şehrindeki yerleşim birimlerinde gerçekleştirilen dağıtımlarda Türkiye halkının bağışladığı gıda yardımlarını Arakanlı müslümanlara ulaştırdık.

FAALİYETLERİMİZ

Gıda DağıtımıMyanmarArakan

Myanmar -Gıda Dağıtımı 2012

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 340 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 41

Page 22: Faaliyet Bülteni Sayı 3

ETKİNLİKLERİMİZ

Gönüllü FaaliyetleriGönüllü çalışmalarımız bütün hızıyla devam ediyor. Kardeşlerimiz yaptıkları ve yapacakları etkinliklerle birlikte dayanışma ve yardımlaşma kervanındaki yerlerini almaya devam ediyorlar.

Gönüllü çalışmaları kapsamında gazeteci Adem Özköse ve arkadaşları “Kardeşim Üşümesin” ve “Ekmeğimi Suriyeli Kardeşimle Paylaşıyorum” adıyla başlattıkları etkinliklerle bir tır battaniye ve iki tır un yardımını Suriyeli kardeşlerimize ulaştırmak için derneğimize bağışladılar.

Kardeşim Üşümesin Etkinliği

Sadakataşı Derneği Hanımlar Komisyonu olarak Arakanlı Müslüman kardeşlerimize yardım amaçlı olarak 20.10.2012 tarihinde Beykoz ‘on çeşme’ meydanında kermes düzenledik. Muson yağmurları altında derme çatma barakalarda, çok zor şartlarda yaşam mücadelesi veren Arakanlı kardeşlerimiz için yapılan bu organizasyonumuz sağanak yağmur altında gerçekleşti.

Arakan Yardım Kermesi

Ünalan İmam Hatip Lisesi ögrencileri Suriye’deki kardeşlerimiz için iki hafta süren yardım çalışması düzenlediler. Toplanan yardımlarla battaniye, atkı ve bere alındı.

Ünalan İmam Hatip Lisesi

Kadıköy Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri harçlıkları ve burslarından artırdıklarıyla oluşturdukları bütçe ile Suriyeli kardeşleri için omuz verdiler. Topladıkları yardımları derneğimize bağışlayarak toplam 840 adet kışlık battaniyeyi Suriyeli kardeşlerine gönderen İmam Hatipli gençler, kardeşleriyle anlamlı bir dayanışma gösterdiler.

Kadıköy İmam Hatip Lisesi’nden 840 Adet Battaniye

Marmara Üniversitesi İlahiyat FakültesiMarmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrenci kulüpleri ortaklaşa düzenledikleri kermesten toplanan nakdi yardımları Gazze’de kış yardımı olarak dağıtılmak üzere derneğimize bağışladı.

Yıldız Teknik Üniversitesi Kulüpler Birliği Yıldız Teknik Üniversitesi Kulüpler Birliği öğrencileri kendi aralarında topladıkları nakdi yardımları Gazze’de kış yardımı olarak dağıtılmak üzere derneğimize bağışladı.

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 342 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 43

Page 23: Faaliyet Bülteni Sayı 3

GÖZLEM

El Kudsü Lena!...

Semanur SÖNMEZ YAMAN

Kudüs bizim çünkü...Ramazan ayının 14’üncü gününe girdiğimiz dakikalarda başladı Kudüs yolculuğumuz…

Saat 00:55’teki uçağımıza binmek için havaalanında Sadakataşı Derneği yetkilileriyle buluştuk.

Filistin topraklarına ayak basacak olmanın heyecanıyla dopdoluydu küçük grubumuzdaki herkes.

İçimizde, kutsal toprakların işgal altında olduğunu bilmenin yürek yarası…

İlk şaşkınlığı THY uçağının check in standında yaşadık. Check in öncesi bir görevli pasaportlarımızı inceleyerek sorular sormaya başladı.

- İsrail’e niçin gidiyorsunuz?- Arabistan’a daha önce niye gittiniz?- Pakistan’da ne işiniz vardı?

Sorgu faslından sonra check in yaptık, uçağımıza binip Müslümanların ilk kıblesine, kutsal topraklara doğru yola çıktık.

Uçağımız, Tel Aviv Ben Gurion havaalanına indi. Ve İsraille ilk tanışma. Pasaport kontrolü engeli...

İsrailli görevli bizi “sorunlu” bulmuş olmalı ki uzun bir sorgu sualin ardından pasaportlarımızı alarak bekleme odasına gönderdi.

Neden beklediğimizi bilmeden küçücük odada beklemeye başladık.

Keyfi bekleme bir saat kadar sürdü. Pasaportlarımız birer birer gelmeye başladı. Bu sırada imsak vakti girmek üzereydi. Pasaport kontrolünden geçip valizlerimizi aldık, kalan son

dakikalarda sahur amaçlı bir şeyler atıştırdık. Ancak arkadaşlardan birinin pasaportu geldiğinde, imsak vakti girmişti. Kudüs’teki ilk orucunu sahursuz tutmak zorunda kaldı.

Kudüs’e girdiğimizde güneş yeni yeni yükseliyordu. Sabah serinliğinde eski şehrin yüzlerce yıllık taş kaldırımlarını adımlayarak yürüdük otelimize. 400 yıllık binaya, İstanbul’un Kapalı Çarşısını andıran dar sokaklardan geçerek ulaştık. Otelin terasında bizi büyülü bir manzara bekliyordu. Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra tüm güzelliğiyle karşımızdaydı. Bir süre uzaktan seyrettik meftun olduğumuz bu manzarayı… Sonra kavuşmak için yeniden taş sokaklara koştuk. Müslümanların, Hristiyanların, Yahudilerin arasından geçerek Mescid-i Aksa’nın avlu kapılarından birine yaklaştık. Kapıda, İsrail askerleri…

Bilmek ve yaşamak gerçekten birbirinden çok ayrı… İsrail askerlerinin önünden geçeceğimizi, hatta bize dinimizi sorabileceklerini bildiğim halde bu ilk karşılaşma çok ağır geldi bana. İsrail askeri yabancı olduğumuzu anladı ve bence biraz da taciz amaçlı dinimizi sordu. İslam dememizle yetinmedi ve bizden kimlik istedi. Pasaportlarda din hanesi bulunmadığını hatırlattığımızda, sordukları şeyin TC kimliği olduğunu şaşkınlıkla öğrendik. Yurt dışına kimlik götürme alışkanlığım olmadığı için dinimi farklı bir yöntemle ispatladım. Asker benden ihlas suresini okumamı istedi. Yüzünde müstehzi bir ifade sezinledim ama bu konuda alınganlık yapmış da olabilirim.

İsrail askerinin izni ve dinimle ilgili onayı üzerine girdik El Aksa’nın avlusuna...

Öğle namazı vakti gelmiş, güneş en kavurucu ışınlarını göndermeye başlamıştı…

İmdadımıza Sadakataşı Derneği’nin avlunun farklı bölümlerine yaptığı 3 bin metrekarelik gölgelikler yetişti. Kızgın sıcağı huzurlu bir serinliğe çeviren gölgeliklerin altında izledik Aksa Camii’ni…

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 344 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 45

Page 24: Faaliyet Bülteni Sayı 3

Dudaklarımız tıpkı Kâbe’nin avlusunda olduğu gibi kıpır kıpırdı…

En içten dualarımızı ettik, en çok işgalin son bulmasını diledik her Müslüman gibi.

Avludaki dualarımıza, gölgeliklerin yapılmasını sağlayan hayırseverleri de katmayı unutmadık.

Mescid-i Aksa da, Kubbet-üs Sahra da tıklım tıklımdı. Kubbet-üs Sahra ziyaret için gelenler dışında, kadınlara ayrılmıştı. İçeride Filistinli kadınlar mukabele okuyor, vaaz dinliyor, sohbet ediyor yahut sadece tefekküre dalmış oturuyordu.

Çocuklar annelerinin yanında çocukluklarının bütün gereklerini yerine getiriyordu büyüklerin azarlamalarına ikazlarına muhatap olmadan… Hz. Muhammed’in (S.A.V.) miraca yükseldiği noktada, O’nun, çocuklara gösterdiği merhametin izleri vardı sanki.

Günü Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra’da geçiren Filistinliler, iftarı da El Aksa’nın avlusunda yapıyordu. Biz de o iftarlardan birine, yine Sadakataşı Derneği’nin hayırseverlerin katkılarıyla avluda verdiği bin kişilik iftara katıldık.

Ramazan ayının 16. akşamıydı. İftar heyecanını, Sadakataşı Derneği yetkililerinin röportajları ve canlı bağlantılarla Türkiye’ye taşımaya çalıştık. Ezanla birlikte açılan oruç, leziz kumanyalara uzanan eller, buz gibi suyla buluşan dudaklar…

Ramazan ayının Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi’den sonraki en güzel anlarına şahitlik ettik doya doya…

Açılan her oruçla, Filistin kurtuluşa bir adım daha yaklaşıyordu sanki. İftar sonrası çıkan rahmet rüzgârları bu kurtuluşun habercisi olmalıydı…

Kudüs’teki en önemli zaman dilimimiz Cuma günü, Cuma namazı vaktiydi.

Namaz için Mescid-i Aksa’ya gittik. Mescid-i Aksa, Kubbet-üs Sahra ve iki mescidin avluları hıncahınç doluydu. Bu kadar büyük bir kalabalığı beklemiyorduk doğrusu. Yaklaşık 200 bin Müslümanla aynı anda hutbe dinledik, namaza durduk. Kudüs’te Cuma namazı, bütün İslam âleminde olduğu gibi çok özel. Türkiye dışındaki bütün İslam ülkelerinde olduğu gibi kadınlar da Cuma namazına mutlaka katılıyor. Erkek cemaat kadar kadın cemaat de oluyor yani. Anne babaları namaza gelince, çocuklar da bu bayram havasına eşlik ediyor doğal olarak. Mescid-i Aksa’nın avlusuna asılan dev pankart, bayram havasının tek buruk yönü. Pankartta “Ümmet, İslam hilafeti istiyor” yazıyor. Filistin sorununu sorun olmaktan kurtaramayan İslam ülkelerine sitem hissediyoruz.

Cuma namazı kızgın güneş altına kılınıyor. Bu büyük kalabalığın toplanma süresini göz önünde bulundurunca Sadakataşı gölgeliklerinin önemini bir kez daha fark ediyoruz. Gölgeliklerin altında yer bulabilenler şanslı olanlar. Ancak gölgelikler yetersiz ve on binlerce oruçlu Müslüman, başlarına soğuk su dökerek oruca ve sıcağa dayanmaya çalışıyor.

Yahudileri ibadet ederken görebileceğiniz en iyi yerse, ağlama duvarı.

Mescid’i Aksa’nın hemen yan tarafındaki duvar, kadınlar ve erkekler için paravanla ayrılıyor. Kadınlar kendi bölümlerinde, erkekler kendi bölümlerinde Tevrat okuyor, dua ediyor. Taş duvardaki küçük yarıklara isteklerini yazdıkları kâğıtlar sıkıştırıyorlar. Dualar yazılı olarak da iletiliyor yani. Buradan etkilenmedim desem yalan olur. Özellikle duvara yapışmış ağlayan insanlar, bana Kâbe duvarına yapışıp gözyaşı döken Müslümanları hatırlattı. İnsanoğlunun acziyetine bir başka mekânda şahitlik ettiğimizi hissettim.

Erkekler tarafında da farklı bir durum yok. Tek fark, kadınların dua ederken başlarını örtmesi, erkeklerin ise kippa takması. Dua sırasında kippa takmak

GÖZLEM

zorunlu. Yahudi olmayan turistler de kapı önünde bedava dağıtılan kippaları takarak poz veriyor objektife. İlker Başbuğ’un Ağlama Duvarı önündeki pozu geliyor aklımıza.

Kudüs, Müslümanlar ve Yahudiler kadar Hıristiyanlar için de kutsal. Bu kutsiyeti en çok Kıyamet Kilisesi’ne girince anlıyoruz. Dünyanın birçok ülkesinde çok sayıda kilise görmüştüm ancak Kıyamet Kilisesi gerçekten çok farklı. Kapıdan girer girmez bir lahit üzerine kapanmış secde eden, lahdi öpen insanlarla karşılaştık. Dünyanın dört bir yanından gelen Hıristiyanlar, kendi dillerinde dua ediyor, ağlıyordu. O lahdin, Hz. İsa’nın çarmıha gerilmek için yatırıldığına inanılan bölüm olduğunu öğreniyoruz. Kilisenin içinde “çarmıha germe” olayının gerçekleştiğine inanılan birkaç bölüm daha var. Her birini derin bir saygıyla ziyaret ediyor Hıristiyanlar. Ülkelerine buradan birer hatıra götürmek için, Hz. İsa tasvirlerine kutsal lahdin üzerinde mum sürüyorlar. Kilisenin mimarisi ve dekorasyonu da etkileyici. Kıyamet kilisesi tek değil elbette. Kudüs’te, özellikle eski kentte çok sayıda kilise var. Pazar sabahları peş peşe çalan çanlardan oluşan koroyla uyanıyor Kudüs halkı…Filistin ziyaretimizin en önemli duraklarından biri kuşkusuz Batı Şeria’ydı. Duvarlarla çevrilen, kısmen ambargo altındaki bölge bizde, girer girmez gördüğümüz duvar resimleriyle “işte Filistin” hissiyatı uyandırdı. Arafat’ın mum ışığında İsrail’e direndiği karargâhı ve henüz yapım aşamasındaki kabri de burada yer alıyor. Yollarda en çok Polat Alemdar posterleri ilgimizi çekiyor. “Kurtlar Vadisi Filistin”in henüz unutulmadığının göstergesi bu.

Batı Şeria’da İsrailli yerleşimcilerin çalışmaları şaşırtıyor bizi. Buldukları her karış toprağı sahiplenmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Yerleşimcilerin oturduğu siteler, lüks görünümleriyle diğerlerinden kolaylıkla ayırt edilebiliyor.

Ve gezinin en zorlu bölümü, dönüş…Filistin’e girmek kısmen zor olmuştu ancak çıkmak daha zor oldu. Havaalanında İsrail görevlilerinin keyfi “terörist” muamelesine muhatap oluyorum.

Valizim herkesin ortasında tamamen boşaltılarak aranıyor. Üst araması da, valiz araması kadar detaylı. Valizimin ve üstümün aranması iki saat sürüyor. Bir ara telefonumu alıp gidiyorlar. Son aradığım numaralar silinmiş, iddiaya göre içindeki numaralar kopyalanmış olarak geliyor. İnsan haklarına aykırı bu arama şekli, özellikle Müslümanlara ve başka İslam ülkelerine gidip gelenlere uygulanıyor. Uçağa giriş alanına kadar bir görevli eşlik ediyor bana. Bu kadar aramadan sonra hâlâ zararlı olabileceğimizi mi düşünüyorlar anlamadım. Belki de beni korumaya çalışıyorlardır, kötü niyetli olmamak lazım!

Türkiye’ye dönerken, iki saatlik ama sürecinin yarattığı stres nedeniyle ekip arkadaşlarım “Abla, bir daha buraya gelmezsin herhalde” diyorlar.

Cevabı düşünmeden veriyorum.

“İnşallah Allah nasip eder, bu kez eşimle, çoluk çocuğumla gelirim…”

Değil iki saat, 22 saat arasalar fark etmez bizim için…

Kudüs bizim çünkü… El Kudsü Lena!…

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 346 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 47

Page 25: Faaliyet Bülteni Sayı 3

SEYAHATNAME

Yüzü Gerçek İnsanların Ülkesi

Bosna - Hersek

SEYAHATNAME

Hiç görmediğiniz ama adını sıkça duyduğunuz bir yere doğru yolculuğa çıkacağınız zaman, gideceğiniz yer hakkında kafanızda bir tasavvur oluşturuyorsunuz ve oraya vardığınızda tasavvurunuzun ne kadar isabetli olduğunu ölçüyorsunuz.

Ne yalan söyleyeyim Bosna’ya doğru yola çıkmadan önce tasavvur ettiğim yer değildi, gördüğüm.

Biz kuşak olarak Bosna Savaşının çığlıklarını ve yardım kampanyalarını gençliğimizin ilk heyecanlarıyla paralel yaşadık. Gözyaşları içerisinde batıya lanet ettik ve dünya görüşümüzün doğruluğunu da Boşnakların yaşadıkları üzerinden ispatlamaya çalıştık. Aliya İzzetbegoviç gibi bir

lider tarafından yönetilmek arzusu ütopik bir rüya gibi geliyordu. Yirminci yüzyılın son çeyreğinde dünyanın bir daha yaşamasının mümkün olmadığını düşündüğümüz bir savaş ortasında bilge ve müslüman bir askeri liderle sadece çağdaş olmak bile heyecan vericiydi bizim için.

Evet Bosna, Boşnaklar ve Aliya’nın anlam dünyamızdaki yeri çok büyük ve önemli idi önemli olmasına fakat ben Bosna’ya uçarken, İstanbul sokaklarında yürüyormuşçasına rahat edeceğim bir Saraybosna şehri hayal etmemiştim. Sanki meftunu olduğum tarihi yarımadayı geziyorum da rahatlıkla nefes alabiliyorum-pek çok yerde nefesim kesiliyor anlatamadığım bir sebepten-Başçarşı’da ilerlerken. Gazi Hüsrev Bey Camii yolunuzu kesiyor ve geçit vermiyor kendisine merhaba demeden geçip gitmeye. Bayramın birinci günü dolaşıyoruz ve her taraf tıklım tıklım insan dolu ama hiç de buna paralel olmayan bir durum var. Dükkanlar kapalı, bayram dolayısıyla kapalıyız yazısı yazmaya gerek kalmaksızın kabullenilmiş bir durum, bayramda dükkanların, işyerlerinin kapalı olması. Başçarşı’nın bizim Kapalıçarşı’dan en büyük farkı da budur herhalde. Halen vahşi kapitalizmle boğuşabilme direnci görüyorum ben burada. Morica Han, İstanbul’un üniversite ve entellektüel hayatı için Çorlulu Ali Paşa Medresesi ne kadar önemli ise o kadar önemli zannediyorum Saraybosna için. Artık Bosna’nın sembolü sayılan meydandaki sebil o kadar simetrik ve o kadar düzgün bir yere konumlandırılmış ki sanki buraları planlayan şehirci, yerden, gökten ve hak katından gözleyerek karar vermiş bu yere. Bezistan, minyatür bir Kapalıçarşı tadı bırakıyor içinize.

Başçarşı’yı yürüyüp devam ederken birden Taksim’e çıkıyor gibi oluyorsunuz, batı mimarisi ve kiliseler ile karşılaştığınızda. İnsan çeşitliliği ile mimari tam da olması gerektiği gibi benzeşmiş. Vrelo Bosna görülmese de olacak bir yer değil, Bosna’ya gitmiş

Ergün ENGİN

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 348 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 49

Page 26: Faaliyet Bülteni Sayı 3

SEYAHATNAME

birisi için fakat maalesef bizim seyahatimiz sadece bir turistik seyahat olmadığından yetiştiremedik Bosna’nın Doğuşu’nu görmeyi. Bu eksikliği öyle artistlik bir cümleyle artıya çevirdim ki üzülmedim, bir dahaki sefere inşallah dedim. Ve elbette Saraybosna’nın anlatıldığı bir gezi yazısı, Bosna’nın böylece kalış sebebi diyebileceğimiz tünel ziyaretiyle bitirilmeli. Tünel, Saraybosna’nın ve dolayısıyla Bosna’nın müslüman kimliğini korumasının en önemli aracı, yani savaşta ayakta kalmanın karargahı. Dışarıdan hala savaşın izlerinin olduğu gibi durduğu bir ev gibi görülüyorken, içine girdiğinizde ne zor şartlarda ve nasıl bir varoluş mücadelesi verildiğine bugün bile şahitlik ediyorsunuz.

Modern ile iç içe geçmiş eski şehirler, Bosna ziyaretini anlamlı kılan izahat olur zannediyorum. Zira her gittiğiniz yerde yok edilmeye çalışılmış Osmanlı medeniyetini ve şehrini ve Osmanlı’nın büyük bir saygı ile koruduğu tarihi kiliseleri görebiliyorsunuz, Osmanlı sonrası modern yapılar ile birlikte.

Ve Bosna’ya geliş sebebimiz olan Saraybosna’ya kırk kilometre kadar mesafede bulunan Kiseljak’a bağlı Gorni Zezelovo köyünde, derneğimizin katkılarıyla tamamlanmış olan mescidin ibadete açılış programına katılmak üzere yoldayız.

Bir tepenin sırtında olan köye girişimizde, adeta toprağa sinmiş, ağaçları çimenleri dalgalandıran bir aşkınlık ve coşkunluk hali ile karşılaşıyoruz, bu kendisi küçük olsa bile büyük umutla ve yıpratıcı çalışmalarla tamamlanan mescidi inşa eden önderler tarafından.Karşılama heyeti, heyecanları ve aşklarını öyle güzel aktarıyorlar ki kısacık geçen bilgilendirme ve mescidin yapılış tarihçesinin anlatıldığı sohbet esnasında. Gözleri parlıyor Seyit Haliliç amcamızın, bu mescidin bitmesinden duyduğu heyecanı anlatırken. Öyle sevecen, öyle muhabbetle bakıyor ki Derneğimiz temsilcisi arkadaşlarımıza, az

sonra karşılıklı olarak gözler buğulanıyor. Dipdiri bir kararlılık ve azimle bu çalışmanın baş aktörü olan hanım kardeşimiz için, yaşı altmışa dayanmış Halil amca “o bizim meleğimiz” diyor ve gözlerinin içine bakıyor gencecik hanım kardeşimizin bir emrin varsa hemen yerine getireyim dercesine.

İşte bu duygular içerisinde zaman ilerliyor ve açılış saati yaklaşıyorken, meydan her dakika biraz daha kalabalıklaşıyor. Tören saati geldiğinde bu mescidin hizmet etmesi planlanan 150 haneli iki köyün neredeyse bütün bireyleri meydanda. Uzun yıllar önce bitmiş olan savaşın izleri daha yeni siliniyor sanki, her hanesinden şehit çıkmış bu insanların gözünde.

Bu mescit bizim için; İçinde Kuran’ı Kerim ve İslam dini’nin öğretileceği, namaz kılınacak olan ve yapımına mütevazı katkılarda bulunduğumuz bir yapı iken; meydanı dolduran bu insanlar nazarında, uğrunda şehitler verdikleri fakat asla pes etmeyerek direndikleri bir zaferin sancağı. Bunu kendilerine çok yardımcı olduklarını düşündükleri arkadaşlarımızın gözüne bakarken, “Allah razı ola” derken öyle de hissettiriyorlar ki; hele de şehit babalarının, kocalarının, oğullarının ruhlarının böylece şad olduğunu düşünen kadınların gözleri ve sözleri…

Artık kurdele kesilecek ve ilk namaz kılınacak Allah’ın yeryüzünün bu bölgesindeki evinde.

Salavatlar getiriliyor, Allahümme Salli Ala Seyyidina Muhammedin-in Nebiyyiin Ümmiyyin ve Ala Alihi ve Sahbihi ve Sellim…

Öyle ahenkle, huzur dolu bir ses tonu ve tam da olması gerektiği gibi okunuyor ki bu salavatlar, benzerini daha önce duymamış arkadaşlar için, biraz daha sürecek, olsa cezbeden kendilerini alamayacakları bir iklim oluşuyor. Tekbir, salavat ve besmelelerle giriliyor içeriye.

Olabildiğince sık oluşturuluyor saflar ve namaza duruluyor, buranın adeti üzerine farzın ardından yine topluca salavat getiriliyor. Son rekat bitip eller duaya kalktığında ise bilmeyenlerin kalplerini avuçlayacak bir amin korosu başlıyor, imam duasını yapar iken cemaat hep bir ağızdan ve peş peşe amin, amin, amin…diyorlar.

Velhasıl yerini bulmuş bir hayr.

“Kabul olunmuş sadaka kadar güzel” diyen şaire nazire olarak söylenebilir ki bu mescidin yapılmasına katkı sağlamış Allah’ın mü’minleri emin olsunlar bu yardımlarının kabul göreceğinden.

Zira yapılan bu yardım sizin yardım amacınızı da çoktan aştı, şahidiz, şahidiz, şahidiz.

Travnik ile devam ediyoruz gözlemlerimize. Travnik çok mütevazice hissettiriyor size hiç de Saraybosna’dan eksik bir şehir olmadığını. Kalesi bir gözetleme kulesi adeta, şehir, önüne serpiştirilmiş. O şehri tepeden seyreden askerler uzun ömürlü olurlarmış efsaneye göre deyip de şimdi taze bir efsane çıkartmayayım ama o askerlerin uzun yaşadıklarını düşünüyorum çünkü muhteşem bir şehir manzarasına suyun melodisi eşlik ediyor, doğal bir şifahane gibi, ilaç yok,neşter yok, doktor yok ama bolca huzur sağlayacak ortamı ile hasta etmez adamı. Trafik ve araç yüzünden ölümlerin de az olduğunu düşünür isek geriye bir tek yaşlılık ve anlamlandırılamayan ölümler kalır, kader ve kaza demeden ki bu da benim uydurduğum efsaneye uygun düşer. Alaca Cami, anlayan için bir ihtişam abidesi, minberinde kavun karpuz resimlerinin çizildiği çok da cami yoktur herhalde. İçi kadar temelin dışında kalan dış sütunların güzelliği de çarpıyor adamı. Drina Köprüsü’nün meşhur yazarı İvo Andriç bu şehirde yaşamış ve aslında bu şehirdeki çok kültürlülük ve Osmanlı’nın saygı ve adalet öncelikli yönetimi düşüncelerini beslemiş

Andriç’in ki Andriç olayları tarafsız ele almasıyla ve sadece olayı anlatmasıyla ün yapmış Nobel almış bir yazar. Tabi Travnik’e gelen bir Türk için Bosna şehidimiz Selami Yurdan’ı medfun bulunduğu Haci Ali Baba Camii Kabristan’ında ziyaret etmemek en büyük hak bilmezlik olur, biz o hak bilmezlerden olmadık ve gereğini yaptık elhamdülillah. Travnik aynı zamanda bir manevi merkez yüzyıllardır. İbrahim Paşa Medresesi şehrin manevi dinamiği. Bu medrese, şehrin adını “Vezirler Şehri”ne çeviren bir adam yetiştirme okulu ve aynı hüviyetini şu anda da koruyor. Hem kızlar hem de erkekler için ayrı binalarda eğitim faaliyetlerini sürdürüyor. Travnik pek sevgili, sempatik bir şehir.

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 350 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 51

Page 27: Faaliyet Bülteni Sayı 3

SEYAHATNAME

Bosna deyince aklımıza ilk olarak savaş ve Mostar Köprüsü gelir herhalde. On yaşındaki oğlum da bana Bosna dönüşü Mostar Köprüsü’nü gördün mü baba diye sordu.

Mostar için çok erken yola düşmek gerekirken, biz oldukça geç sayılabilecek saatte çıkıyoruz yola. Saraybosna’yı çıkıp Neretva Nehri’ne paralel olarak ilerlemeye başladık ve Neretva’nın gerçekten zümrüt yeşili suyunu gördükçe içim açıldı. İki saat kadar süren bir yolculuğun ardından Mostar’a ulaştık ve ben hemen Mostar köprüsünü göreceğim umuduyla beklerken, yol arkadaşım daha 20 kilometre gideceğiz dedi. Çünkü Mostar’dan önce Poçitel’i görmemiz lazımmış. Aslında Mostar’ı görsek yeter vakit dar falan diyorum içimden-tabi içimden,dışardan reis ne derse o-ama yola devam ediyoruz ve Poçitel’e ulaşıp o muhteşem Osmanlı Mahallesi’ne ulaştığımızda, içimden geçenlerin ne büyük gaflet olduğunu anlıyorum. Girişte geniş avlusu olan bir çarşı karşılıyor insanları. Taş sokaklardan, evleri ve çatıları bile taş olan mahallenin tepelerine doğru ilerliyor ve zirvedeki kaleye doğru tek başıma yürüyorum. Kalenin kulesine çıkmayı gözüm kesmiyor ve gözlerin daha güzelini çok az görebileceği Neretva Nehri fonlu Poçitel manzarasını kalenin kulesinden değil de surlarından fotoğraflamak zorunda kalıyorum. Vakit darlığı ayırıyor insanı o güzellikten.

Ve gerisin geri Mostar’a doğru ilerliyoruz. Mostar tabelasını görünce tam gireceğim, bir dakika diyor reis, sağdan Blagay istikametine gideceksin, aldım dersimi hiç itiraz etmiyorum içimden bile ve muhakkak güzel bir yerle daha karşılaşacağız diyerek devam ediyorum sağdan. Çok az bir yol gidiyoruz ve oldukça kötü görünümlü bir dağ başında, buraya çekelim arabayı diyor. Acaba bu sefer yanıldı mı diyerek çekiyorum arabayı zira göze görünen hiçbir güzellik yok. Takip et beni diyor bu yolculuğun reisi olmanın verdiği hakla ve yürüyoruz. İnanın büyük hayal kırıklığı yaşıyorum, buradan olsa olsa bir piknik yeri çıkar karşımıza-o da belki-diyorum ve ağaçların arasından yürüyerek geçtiğimiz patika yolun bitimiyle, adımımızı gerçek bir vaha’ya atınca göğsüm patlayacakmış gibi oluyor önce ve sonra alabildiğince rahatlık gönlümde, ruhumda. Bu nasıl bir yer Rabbi, burası için en uygun bir anlatım. Blagay Tekkesi anlatabileceğim bir yer değil, belki göreceğiniz fotoğraflardan bir parça anlamaya çalışabilirsiniz ama benim bunun haricinde söyleyeceğim tek şey şu; bu paragraftan önce saydığım bütün güzellikleri ve Mostar’ı bile geçin, sadece Blagay Tekkesi ve o güzelim vahayı görmek bile yeterlidir Bosna’ya gelmek için.

Artık Mostar’dayız ama ortada ne köprü görebiliyorum ne de köprünün geçeceği bir nehir. Emin olun ki üstüne çıkana kadar bir

köprü olduğunu anlayamıyorsunuz. Köprünün üzerinde güzelliğinin farkına da varamıyorsunuz. Köprünün Boşnak tarafından-evet bir taraf Hırvat bir taraf Boşnak-ikiyüz metre kadar yürüyünce Koski Mehmet Paşa Camisinin bahçesinden çok güzel görebiliyorsunuz Köprüyü ve fotoğraf çekebiliyorsunuz. Aslında en güzel köprü manzarası bu caminin minaresinden görüntüleniyor imiş ama biz bahçesinden gördüğümüz manzara ile yetiniyoruz ve fotoğraflarımızı çekiyoruz.. Hulasa memleket dönüşü ufak tefek gönül alma babından birkaç Mostar yazılı hediyemizi de alarak arabamıza dönüyor ve dönüş yoluna düşüyoruz.

Bosna benim anlattığım kadar değil ve gezilecek yerleri de anlattıklarımla sınırlı değil, daha pek çok saklı güzellikleri ve acılarla dolu kentleri-misal Srebrenica-vardır ama benim bu sefer gördüğüm mekanlar ve anlatabilme kabiliyetim şu yazdıklarımdan ibarettir. İyi bilenler pek çok hatamı da bulabilirler fakat önemli değil, ben mutlaktan değil bana yansıyandan ve hatırımda kalanlardan bahsettim.

Bir ülke insansız olmayacağına göre mekanların ve şehirlerin anlatıldığı bir yazıda insandan hiç bahsetmemek olmaz. Yazının bir yerinde bırakın tüm anlattığım güzellikleri, sadece Blagay Tekkesi’ni görmek için Bosna’ya gidilir demiştim,

yazının bu noktasında ise Blagay’ı ve tüm mekanları bırakın, yüzüne boya sürerek gerçeği kapamamış bir Boşnak kızının masum güzelliğini görmek için gidilir Bosna’ya. Bize yalnız Türkler yardım eder diyerek ağlayan bir Boşnak erkeğini, samimiyetini görmek için gidilir Bosna’ya. Morica Han’da giyimi kuşamı bizim dünyamızdaki müslüman kimliğinden uzak-maalesef bizim insan değerlendirmemiz de şekilden ve yüzeyden ibaret-bir sürü kızlı erkekli Boşnak gruplarının oldukça asil oturuş, kalkış ve duruşunu görmek için gidilir Bosna’ya.

Elbette söz konusu olan insan olunca genellemeler değil analizler yapmak ve toptancı değerlendirmemek lazım ama sonuçta ben bir gözlem yazısı yazıyorum ve bir yargıda bulunmadan gözlemimi açıklıyorum, daha samimi, pazarlıksız insanların ben müslümanım dediği bir ülke Bosna.

Dönüş yolundayız ve açılışını gerçekleştirdiğimiz mescit de kıldığımız namazın ardından yapılan dua ve açılış esnasında getirilen salavatlar sürekli kulaklarımda, meleklerden bir senfoni gibi çınlamakta. Orada kardeşlerimizle yaşadığımız coşkuyu asla unutmayacağım.Boşnakların dediği gibi Allah razı ola

Allah’a emanet...

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 352 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 53

Page 28: Faaliyet Bülteni Sayı 3

İNFAK MEDEDİYETİ

Nidai SEVİM

Evrensel İyiliğin Sembolü

SadakaTaşları

Bütün insanlığın iyiliğini düşünülerek üretilen ortak değerlerin öncüsü olan Osmanlı; insanı son derece önemli sevgi ve saygı odağı haline getirmiş, bunun olumlu yansımaları olarak da, kültür, tefekkür ve medeniyet tarihine yeni usul, vasıta kurum ve kuruluşlar armağan etmiştir. Asırlar boyunca Balkanlar’dan Anadolu’ya, İstanbul’dan Kudüs’e kadar hâkim oldukları coğrafyalarda hangi dil, din, ırk ve meşrepten olursa olsun yönetimi altındaki insanlara bir arada, barış içinde, mutlu ve mes’ud günler yaşatmışlardır. Bugün yeni devletlerin oluştuğu eski Osmanlı ülkelerine gittiğimizde bu kapsayıcı, kucaklayıcı medeniyetin yüzlerce şahidini görmekteyiz. Osmanlı ülkesini ziyaret eden birçok insaf ehli yabancı gezgin buralarda insana verilen değeri ve hoşgörüyü ülkelerine döndükleri zaman övgü ile dile getirmişlerdir. Öyle ki İstanbul muhasarası sırasında Katolik ve Ortodoks Kiliselerinin birleştirilmesi dahi düşünülmüştü. Ancak, Ortodoks Kilisesi liderlerinden Gennadias ile Başvekil Notares, bu birleşmeye karşı idiler. Hatta iki lider şöyle diyorlardı: “ İstanbul’un içinde Latin Serpuşu görmektense Osmanlı sarığı görmek evladır.” Bırakın gündelik yaşamdaki ahenk ve coşkuyu, dedelerimiz sosyal dayanışma ve yardımlaşmanın en güzel örneklerini sergileyerek birbirinden anlamlı ve zarif eserlerle bir vakıf medeniyeti oluşturmuştur.

Devlet-millet eliyle yapılan Cami, çeşme, han, hamam, şifahane, darülaceze, imarethane gibi mücessem eserlerin yanında halk tarafından çeşitli vakıflar aracılığı ile insanların istifade edecekleri binek taşları, mola taşları ve kuş evleri gibi insanı hayrete düşüren ve düşündüren hayır eserleri de kazandırmışlardır. Osmanlı döneminde tespit edilebildiği kadarıyla yirmi altı binden fazla vakfın kurulmuş olması, ecdadımızın bu husustaki gayretini ve faziletini göstermesi bakımından oldukça manidardır. İşte bu vakıflardan birkaç örnek; Yoksul kızlara çeyiz almak için kurulmuş vakıf, İstanbul sokaklarında insanlar rahatsız olmasın diye yerlerdeki tükürüklerin üzerini kül ve benzer şeylerle örtmek için kurulan vakıf, bebeğinin süt ihtiyacını karşılayamayan annelere sütannesi bulunması için kurulan vakıf, insanların yatsı veya sabah namazlarına aydınlık içinde gidip gelmelerini sağlayan yol güzergâhını mum veya benzeri şeylerle aydınlatmak için inşa edilen vakıf, insanların hayvanlara rahatlıkla binmelerini kolaylaştıran binek taşları için kurulan vakıf, sırtlarında yük taşıyanların yorulduklarında dinlenmelerine imkân sağlayan konaklama (mola taşı) taşlarının tedariki için kurulan vakıf, ihtiyaç sahiplerinin gerektiğinde faydalandıkları, sadakayı alanında, vereninde başkaları tarafından bilinmediği, şehrin muhtelif yerlerine dikilen evrensel iyilik abidesi sadaka taşlarının tedariki için kurulan vakıf...

Mesela bu vakıflar içinde Bezm-i Âlem Valide Sultan’ın Şam da kurduğu vakıf oldukça dikkat çekicidir. Mezkûr vakıf, hizmetkârların yanlışlıkla kırdıkları veya zarar verdikleri eşyaları, onların haysiyetleri rencide edilmesin diye tazmin ediyordu. Ecdadımız Osmanlı’da beraber yaşadığı toplumu düşünme olgunluk ve hassasiyeti öyle yüksek bir nezaket, zarafet ve incelik meydana getirmişti ki, bir evde hasta bulunduğu takdirde o evin penceresine “kırmızı bir çiçek” konur, satıcılar ve

hatta mahallenin çocukları bile oradan sükûnetle geçmek gerektiğini böylece anlar ve hastayı rahatsız edecek davranışlardan kaçınırlardı.

Osmanlı döneminde ceddimizin güzel ananelerinden biri olarak, hali vakti yerinde olan aileler ramazanda fakirleri evine davet eder, yedirir içirir, zekâtını, fitresini verir, yemekten sonra davet ettikleri misafirleri uğurlarken hem fakire dua eder, hem de ayrıca “diş kirası” adı altında bir miktar para veya kıymetli eşyayı hediye ettikleri nakledilmektedir. Ecdadımız Osmanlıların yaptıkları imaret, kervansaray ve misafirhanelerde, gelen yolcuların önüne, onun kim olduğuna bakılmaksızın yemek konulur, bütün yolcular, buralarda üç gün kalabilirdi, giderken de şayet ayakkabıları eski ise yenisi verilirdi. M. D’Ohsson’a göre 18. yüzyılda İstanbul’da her gün 30.000’den daha fazla kişi bu imarethanelerde bedava yemek yiyordu.1 Zenginler hapishaneleri dolaşıp borcunu ödeyemediği için hapsedilmiş olanları kurtarırlardı. Yine varlıklı müminler, bilhassa ramazan-ı şerif’te bakkalları gezip borç defterinden herhangi bir yaprağı açtırır, borcun sahibini bilmeksizin hesabı öderdi. Sırf Allah rızası için harikulade bir din kardeşliği yaşanırdı. İşte bu kardeşlik şuurunun bir mahsulü olarak Osmanlı’da vakıf müesseseleri toplumu bir şefkat ağı halinde örmüştür.

Osmanlı yüzyıllar boyunca bütün gezginlerin ittifakla yazdıkları konulardan biri, ceddimizin çevreyi ve tabiatı koruma hassasiyetidir. Çünkü onlar, bırakınız bahçelerindeki bir ağacı kesmeyi, kamuya ait yerlerdeki ağaçlara da kimseyi dokundurtmazlarmış. Hayvanlara da sevgi vardı; Bizim medeniyetimizde kurdun kuşun hakkı gözetilmiştir. Rahmet Peygamberimiz, susuzluktan kavrulan bir köpeğe su verdiği için cenneti kazanmış olan faziletli bir kişiyi büyük bir mutlulukla ümmetine örnek göstermiştir. Bu sebeple ecdadımız, cami mimarisinde kuşları bile

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 354 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 55

Page 29: Faaliyet Bülteni Sayı 3

düşünmüş; sokakta kalmış hayvanlar, yaralı veya hasta göçmen kuşların bakım ve tedavi hizmeti için vakıflar kurmuştur. Kuş evleri, milletimizin hayvanata, özellikle kuşlara verdikleri değer ve önemin simgesi olmuştur. Bir binanın güneş duvarında bir kuş evi varsa kimse buna şaşırmaz; çünkü dedelerimiz kuşları, köpekleri, kedileri pek severdi. Sokak hayvanlarına barınak, kuşlar için kuş evleri, bunların su içebilmeleri için sulaklar yapılırdı. Soğuk kış günlerinde

dağda bayırda bulunan kuşların, yabani hayvanların dahi gıda ve su ihtiyaçlarının karşılanması için kurulan vakıflar bulunuyordu. Bu ne asil, bu ne yüce bir anlayış, kavrayış ve hayatı yorumlama biçimidir...

Yakın zamana kadar köylerde mahallenin fakir fukarasını o beldenin “ emin” leri bilirdi. Bazı bölgelerde bu “emin”’lere “kâhya” veya “şimbil” de denmektedir. Kimin muhtaç, kimin ihtiyacı olduğunu o beldenin emini bilir, yapılan yardımlar, eminin vasıtası ile ihtiyaç sahiplerine ulaştırılırdı. “Emin” kime ne verdiğini ulu orta dillendirip söylemezdi. Ne alan kimden aldığını bilir, ne de veren kime verdiğini bilirdi. Günümüzde kapınızda bir sürü isteyiciler türedi. Modern isteyiciler. Bir sürü mazeret ile duygularınızı harekete geçirmek suretiyle sizden istediklerini alıp gidiyorlar. Gerçekten ihtiyacı olan hayâ sahibi insanlar ise yine yoksul, yine ihtiyaçları giderilmeden, çaresiz öylece kalıyorlar.

“Kendilerini Allah yoluna adamış, bu yüzden yeryüzünde (dünyalık için) koşmaya fırsat bulamayan ve hayâları yüzünden, tanımayanlar tarafından varlıklı sanılan fakirlere yardım edin. Sen onları yüz ifadelerinden tanırsın. Yüzsüzlük edip hiç kimseden bir şey istemezler. Yaptığınız her hayır amaçlı harcamayı kuşku yok ki Allah bilir.”2

Gerçekten bu sıfatlar ilk Müslümanlar olan sahabe muhacirlerden bir topluluğa tıpa tıp uyuyordu. O mümin zatlar mallarını, ailelerini geride bırakmışlar, Medine-i Münevvere’ye yerleşmişler ve kendilerini ilim tahsiline adamışlardı. “Ehl-i Suffa” denilen bu sahabeler aynı zamanda Peygamber Efendimiz (S.A.V.)‘in evinin muhafızlığını da üstlenmişlerdi. Bu yüzden çarşıya-pazara gidip, alış-veriş yapıp kazanç sağlayacak imkân ve zamanları da yoktu. Bütün bunlarla birlikte yine de o mümin zatlar hiç kimseden bir şey istemiyorlardı. O kadar güzel hareket ediyorlardı ki, iffetlerinden ve hayâlarından dolayı ihtiyaçlarını hiç kimseye hissettirmediklerinden, onların bu durumlarını bilmeyenler onları zengin sanıyorlardı. Feraset ve hikmet sahibi müminlerden başka bilen yoktu bunların halini... Medine-i Münevvere de mukim Ensar-ı Kiram bu ihtiyaç sahibi, iffetli, hayâlı muhacir kardeşlerinin durumlarını yukarıda açıklanan ayet-i kerimede ki tasvirden hemen anlamışlardı. Onları incitmeden yardım elini uzatacak bir formül geliştirmişlerdi. “Ensar’dan bazı kimseler hurmaların toplanma zamanı geldiğinde henüz olgunlaşmamış, ham hurmaları toplayarak Mescid-i Nebevideki iki direğin arasında bir ipe asardı. Muhacir-i kiramın fakirleri gelir, bu hurmalardan yerlerdi.”3 Böylece ihtiyaç sahibi, fakat iffetli, hayâlı ve ince ruhlu muhacir kardeşlerinin ihtiyaçlarını onları incitmeden yine aynı incelik ve zarafetle gidermiş oluyorlardı. İşte bu pratik formül ilerleyen zamanlarda bu örnek insanların takipçisi, İslam’ın yüzyıllar boyu bayraktarlığını yapma şerefine mazhar olan ceddimiz Osmanlının

İNFAK MEDEDİYETİ

“alanın da verenin de birbirini tanımadığı bir sadaka metodu” geliştirmesinde ilham kaynağı olmuştur. Hz. Peygamber Efendimizin (S.A.V.)’in “gökteki yıldızlar” iltifatına mazhar olan ilk Müslümanlar, gösterdikleri fazilet, erdem ve fedakârlık örnekleriyle insanlığın bir daha asla ulaşamayacağı bir medeniyetin ilk temsilcileriydi…

Dedelerimiz bu faziletli ve ince ruhlu insanlardan aldığı ilham ile iffet ve utancından dolayı fakirliğini gizleyenler, onur ve vakarından dolayı ihtiyaçlarını kimseye açamayanlar için, eşine tarihte rastlanmayan, gayet zarif bir yardım yolu geliştirmiştir. Bunun adı “SADAKA TAŞLARI”’dır. Ceddimiz, iyilik yapmanın en zarif yöntemlerinden biri belki de ilki olan bu yardım şeklini, İstanbul başta olmak üzere, Osmanlının egemen olduğu bütün her yerde yaygınlaştırılarak bir dönem sadaka verecek fakir fukara bırakmayacak kadar kurumsallaştırmıştır.

Sadaka taşları, İstanbul, Süleymaniye Camii ihata duvarında; Bursa da caminin duvarı içinde; Konya da Sahip Ata Külliyesi kapısının iki yanında açılmış oyuk şeklinde.4 Antakya sokaklarında yerden bir buçuk metre yükseklikte duvarda bir çıkıntı şeklinde. Üsküdar İmrahor Camii önünde 5 Bizans döneminden kalan “antik porfir sütun”dan dönüştürülmüş örnekte olduğu gibi farklı ebat ve türde olmakla beraber iki model ön plana çıkmaktadır. Bunlardan birinci tip çoğunlukla beyaz, farklı renkleri de bulunan, silindirik, çoğu Bizans döneminden kalma dönüştürülmüş antik mermer sütunlardır. Selâtin camilerin yakınında bulunanlar daha sanatlıdır. İkinci tip ise, dikdörtgen şeklinde mermer, granit veya küfeki taşı sütunlardan oluşan sadaka taşlarıdır. Sadaka taşları genellikle sade olmalarının yanında süslemeli olan tiplerine de rastlamak mümkündür. Kastamonu Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli Kültür Vakfı giriş katında sergilenen geometrik

şekillerle oyma tekniğiyle süslenmiş sadaka taşı böyle bir örnektir. Sadaka taşlarının kesin olarak ne zaman uygulamaya koyulduğu hakkında bir bilgi bulunmamakla birlikte Selçuklular döneminde de farklı şekillerde uygulandığı bilinmektedir.

Sadaka taşları, Türkmenistan Aşgabat’ta “İhtiyaçgâh”6 olarak biliniyor. Konya Obruk Gölü’nün kıyısında bulunan Selçuklu Kervansarayı’nın yakınındaki caminin duvarında yer alan niş, halk tarafından “Hayrat deliği” olarak anılmaktadır. Kayseri, Şeyh Yahya Efendi Türbesi ile doğusundaki Ulu Camii’nin müşterek avlusunda bulunan sadaka taşına Yahyalılar “Hacet yeri”7 demektedirler. Bunların dışında Sadaka taşları, “zekât taşı”, “zekât kuyusu”, “dilenci mihrabı”8, “fukara taşı”9 gibi isimlerle de anılmaktadır. Genellikle yere, dikine gömülmüşlerdir. Çoğunlukla çeşme, cami, tekke gibi yerlerde yapıların bitişişinde olmakla beraber, yapılardan müstakil olarak bulunanları da vardır. Yerden yükseklikleri 100 ile 200 cm. arasında değişmektedir. Fakat çevrelerinde uzun yılların getirdiği zemin dolgusu ve aşınmalar sebebiyle bu yükseklikler değişmektedir. Genişlikleri ise 30 cm ile 70 cm arasında değişmektedir. Bu taşların tepesinde daire veya kare şeklinde 5 ile 20 cm arası

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 356 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 57

Page 30: Faaliyet Bülteni Sayı 3

oyuklar bulunur. Bazı taşların bazılarında zamanla oluşan tahribatlar sebebiyle sadaka konulan oyuklar tamamen yok olmuştur.

Yardımlar bu oyuklara konulurdu. Gelenler bu oyuklara elini sokar bırakır, alanlar elini sokar alırdı. Kimin alıp kimin verdiği de belli olmazdı. Yüksek taşların önünde uzanabilmek için basamak taşları vardı. Genellikle el-ayak çekildiği saatlerde vereni, alanı bulunan bu sadaka taşlarının, günümüze pek azı ulaşabildiği için sayıları hakkında kesin rakam vermek şuan için mümkün değildir. Ancak bir zamanlar sadece İstanbul’da 160 adet sadaka taşının bulunduğu bilinmektedir. Orta Asya’dan Balkanlar’a kadar insanlığın en kalabalık olduğu coğrafyada sadaka taşları bulunmaktadır. Tıpkı “Medeniyetimizin Sessiz Tanıkları”; Osmanlı mezar taşları gibi... Belli ki, bu kültür belli bir bölgeye ait değil, itikadi bir iştiyaka ait…

Sadaka taşları görülen lüzum ve ihtiyaca göre değişik yerlere dikilmiştir. Bununla beraber daha

çok şu mekânlarda bulundukları tespit edilmiştir. Üç beş semtin birleştiği bir köşede; fakir, muhtaç, hasta insanların barındığı yapıların önünde; camilerin, tekkelerin, türbelerin, imarethanelerin, çeşmelerin, köprülerin ve mezarlıkların yakınında bulunmaktaydı. Sadaka taşlarında yardım iki türlü yapılıyordu. 1 Nakdî: Para yardımı özellikle uçup kaybolmaması için de kâğıt para yerine madeni paralar bırakılarak gerçekleştirilirdi. 2 Aynî: Giyim, kuşam eşyaları ve çeşitli gıda ürünleri bırakmak suretiyle yapılan yardımlardı. Yaşlıların anlattıklarına göre buradaki enteresanlık fakir ve muhtaçların taşta birikenlerden sadece ihtiyacı kadarını alarak, diğerlerini başka ihtiyaç sahiplerine bırakmaya özen göstermeleridir. Bu kanaat ve diğergamlık her türlü takdirin üzerindedir. Burada dikkati çeken bir nokta da, bir semtin fakirlerinin başka bir semtin Sadaka Taşı’na; başka semtin fakirlerinin ise diğer semtinkine gidip, ihtiyaçlarını karşılayabilmeleridir.

Yardımda bulunabilmek için genellikle gece karanlığında veya kimselerin olmadığı dönemlerde, hali vakti yerinde olanlar ihtiyaç sahipleri için sadakalarını bu taşların tepesindeki çukurlara bırakırlardı. Burada bir hususu açıklamakta yarar var. Sadaka taşlarına zannedildiği gibi zenginler keseler dolusu altın bırakmıyordu. Orta halli bir mümin veya kendi yağıyla kavrulan fakir bir mümin kendisinden daha fakir kardeşleri için sadaka bırakıyordu. Mesele bol keseden dağıtmak değil; yarım ekmek bile olsa onu kardeşi ile paylaşma erdemi asaletidir... Bir insan sadaka vermekle hayır yapıyordu ama kime iyilik yaptığını da bilmiyordu. Hangi din, ırk ve meşrepten olursa olsun, sosyal konumu ne olursa olsun hiç fark etmezdi. Yardım karşısında ezilen iki büklüm olan insanlar olmuyordu. Derdini kimseye açamayan hakiki bir fakir, ihtiyacı olunca oraya geliyor yine kimseye halini açmadan oradaki paranın ihtiyacı kadarını alıyordu. Ne kadar ihtiyacı varsa o kadar... 17. yüzyıl İstanbul’unu anlatan bir Fransız gezgin,

İNFAK MEDEDİYETİ

üzerinde para bulunan bir sadaka taşını tam bir hafta boyunca gözetlediğini, ancak oradan sadaka almaya gelen kimseyi göremediğini yazmaktadır. 10 Çünkü Osmanlı insanı biliyordu ki, kendisi gibi ihtiyacı olan başka insanlar da var. Bu sadakayı verenin de meçhul olması sebebiyle kimsenin karşısında yüzsuyu dökme ve ezilme durumu da olmuyor ve duasını da tanımadığı, bilmediği bir insana gönderiyordu. 11 İşte evrensel iyilik budur...

Ceddimiz bu zarif yardım şeklini, bir dönem sadaka verecek fakir fukara bırakmayacak kadar yaygınlaştırmıştır. Sadaka taşları bütün Osmanlı coğrafyasında geçtiğimiz yüzyıla kadar asil ve onurlu görevlerini yerine getirmiş, bugün fonksiyonelliğini kaybetseler de günümüze kadar ulaşmayı başaranları milletimizin sevgi ve asalet taşları olarak hala dimdik ayaktadır. Bize erdemli insan olma yolunda ilham vererek ışık saçmaya her zaman devam etmektedir. Sadaka taşları, ceddimiz Osmanlı’nın kaybolmaya yüz tutmuş şeref belgeleri, onur abideleridir. Yardımı sayarak değil, saçarak yapan dedelerimizin iyilik düşüncesinin taşa işlenmiş fazilet abideleridir. Bir anlamda çağının işsizlik sigortası fonksiyonunu icra eden böylesine ulvî bir sistemi geliştirmek ancak nazarını almaya değil, vermeye odaklayan yüce gönüllü, nitelikli insanlarla gerçekleştirilebilecek bir güzelliktir.

Bir medeniyetin ihtişamı, derinliği ve fazileti göklere yükselen devasa binaları veya kişi başına düşen yüz binlerce dolarlık milli geliri ile ölçülemez. Bir yanda fakir halkın, diğer yanda trilyonları olanların bulunduğu millet, pek talihsiz bir millettir. Sadaka taşları olanca mütevazılığıyla büyük bir medeniyetin ihtişamını yansıtmaktadır... Sadaka taşlarının isimleri, şekilleri değişmiş olabilir fakat “sağ elin verdiğini sol el görmeyecek” anlayışı hiçbir şekilde değişmemiştir. O ruh günümüzde de yaşamaktadır. Dün sadaka taşlarının yaptığını bugün yüzlerce vakıf

ve dernek daha geniş bir şekilde yapmaktadır. Hatta bu dernekler ve vakıflar yurt içindeki insanımıza götürdükleri hizmetlerin yanı sıra dünyanın birçok yerinde mağdur, mazlum ve muhtaç durumda bulunan insanlara, hayatlarını bu hizmetlere adamış gönül erleri tarafından her türlü yardım bin bir güçlükle ulaştırılmaktadır. Adapazarı depreminde, Bosna savaşında, Irak’ın işgalinde, Endonezya depreminde, Haiti depreminde son olarak Gazze ablukasında, Arakan’da ve yanı başımızdaki Suriye sınırında bu dayanışmanın en güzel örneklerini müşahede ettik. Bugün ne işe yaradığı, kimler tarafından ne zaman dikildiği hususunda hiçbir bilgimiz bulunmayan ve önünden her gün kayıtsızca geçtiğimiz sadaka taşları, “taş” değil, sıcak aş, ihtiyaçgâh, acil çıkış kapısı, can simidi gibiymiş... Ve onlar bize, lisan-ı hal ile adaleti, barışı, sevgiyi, paylaşımı, iffeti, onuru, fazileti kısacası “insan” olmayı hatırlatıyor. Hem de ciltler dolusu kitabın anlatamadığı, anlatamayacağı kadar…

DİP NOTLAR

1 Ekmeleddin İhsanoğlu, Osmanlı Devleti Tarihi, Zaman, İstanbul

19992 El-Bakara, 2733 Prof. Dr. Seyyid Kutub. Fizila’il Kur’an, El-Bakara, 273 tefsiri4 Talha Uğurluel, Gonca Dergisi, Aralık 2002, Sayı: 85 Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver “Sadaka Taşları”, Hayat Tarih

Mecmuası, Sayı: II, Aralık1967, s. (12-14).6 Selami Çalışkan - Necmettin Çakmak, Millî Gazete, 23.04.20057 Yard. Doç. Dr. Hasan Özönder, Deniz Feneri Dergisi, sayı: 68 Ümit Şimşek, Medeniyetlerin Kavşağında Bir Dünya Kenti

İstanbul, (İBB) Yayınları9 Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre, Üsküdar Ah Üsküdar, Kubbealtı

Yayınları, İstanbul, 200710 Osman Nuri Topba,ş Altınoluk Dergisi sayı:27011 Detaylı bilgi için bkz. Nidayi Sevim, Sadaka Taşları, Kitap Dostu

Yay. İst. 2007

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 358 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 59

Page 31: Faaliyet Bülteni Sayı 3

ONA GÖRE

Ekip arkadaşlarımızdan Ammar Acarlıoğlu’nun dikkatini yaşlı bir teyzemiz çekiyor. Ammar teyzemize selam veriyor. Halini keyfini sorduktan sonra, teyzemiz ile bir sohbete başlıyor Ammar... Yaklaşık 70 - 80 yaşlarında bir teyzemiz. Ammar selam verir vermez teyzemiz anlatmaya başlıyor. “Yaşadığı sıkıntıların ve yoklukların tümüyle farkında olduklarını, bu çektiklerinin kendilerine Allah’tan geldiğini bildiklerini. Ama Allah’ın adaletinin bir gün tecelli edeceğini de biliyoruz, sizleri bizlere Allah’ın gönderdiğini de biliyoruz” diyor.

(Allah’ın adaleti sizlerin eliyle tezahür edecek inşaallah) diyor.

Yemenli TeyzeOcak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 360 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 61

Page 32: Faaliyet Bülteni Sayı 3

GIDA BANKACILIĞI

I- BAĞIŞA KONU OLACAK MALLAR VE BAĞIŞIN NİTELİĞİ

Gıda bankacılığı kapsamında yapılacak bağışların gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddesi niteliğinde olması gerekmektedir. Yapılacak bağışlar şartlı olarak (bedelsiz olarak ihtiyaç sahiplerine dağıtılmak üzere) yapılmalıdır.

Gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddesi niteliğini taşımayan ürünler gıda bankacılığı kapsamında yapılacak bağış olarak değerlendirilmez.

II- GELİR VE KURUMLAR VERGİSİ MÜKELLEFİ BAĞIŞÇIYA SAĞLADIĞI VERGİSEL AVANTAJLAR

1- Ticari işletmeye dahil malların (gıda maddelerinin) bağışlanması durumunda bu malların maliyet bedeli Gelir Vergisi Kanununun 40. maddesi çerçevesinde gider kaydedilir. Bu işlem, faturanın bir yandan da gider kaydedilmesi suretiyle gerçekleştirilir.

2- Gıda Bankacılığı kapsamında yapılan bağışlar 3065 sayılı Kanunun 17/2-b maddesine göre katma değer vergisinden müstesnadır.

Katma değer vergisi mükellefleri, bir vergilendirme döneminde yaptıkları bağışların toplam tutarını ilgili dönem beyannamesinin 6. ve 7. satırlarına dahil etmek suretiyle beyanda bulunacaklardır.

Aynı Kanunun 30/a ve 32. maddelerine göre, kısmi istisna mahiyetindeki bu teslimin (gıda maddesi bağışlarının) bünyesine giren katma değer vergisi tutarının indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır. Bu nedenle, bağışın yapıldığı dönemde, bağışlanan gıda maddelerinin iktisabı dolayısıyla yüklenilen katma değer vergisi tutarının hesaplanması ve aynı döneme ait katma değer vergisi beyannamesinin 20. satırına dahil edilmesi, aynı tutarın defter kayıtlarında “indirim KDV” hesaplarından çıkarılarak, gider hesaplarına aktarılması gerekmektedir.

3- Bağışlanan gıda maddelerinin işletmeye dahil olmaması halinde ise, söz konusu malın maliyet bedeli (KDV dahil) Gelir Vergisi Kanunu’nun 89. maddesi çerçevesinde yıllık beyannamenin bağış ve yardımlara ilişkin bölümüne yazılarak gelir vergisi matrahının tespitinde indirim olarak dikkate alınacaktır.

Gıda Bankacılığı Kapsamında Yapılan Bağışlar

GIDA BANKACILIĞI

Suriye - Un Dağıtımı Kampanyası

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 362 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 63

Page 33: Faaliyet Bülteni Sayı 3

III- BAĞIŞI YAPANLARCA DÜZENLENECEK BELGE

GVK’nun 40. maddesine eklenen hüküm çerçevesinde indirim konusu yapılacak bağışlar, bağışa konu mal bedeli VUK’nun 232. maddesinde belirtilen fatura düzenleme sınırının altında kalsa dahi mutlaka (yazar kasa fişleri kabul edilmemektedir.) fatura ile belgelendirilecek ve ayrıca taşıma için sevk irsaliyesi düzenlenecektir.

Bağışlanan mala ilişkin bilgilerin eksiksiz olarak yazıldığı fatura, bağış yapılan dernek veya vakıf adına düzenlenecektir. Faturada mal bedeli olarak, KDV hariç bağışlanan malın maliyet bedeli yazılacaktır.

Faturada “İhtiyaç sahiplerine yardım şartıyla bağışlandığından KDV hesaplanmamıştır” ibaresinin yazılması zorunludur.

Bağış yapacak kişi/kurum gıda ticareti yapmıyor olsa dahi (elektronikçi, eczacı, vs.) gıda bankacılığı kapsamında yukarıda bahsedilen malzemeleri gıda bankacılığı kapsamında bağışlayabilmektedirler. Buna benzer durumlarda;

- Bağışlanacak malzemenin alış faturası bağışçının adına düzenlenecektir.

- Bağışçı aynı malzemeyi içeren kendi faturasını bağış yapacağı dernek/vakıf adına yukarıda bahsedilen şekle uygun biçimde düzenleyecektir.

IV- DERNEK VE VAKIFLARCA DÜZENLENECEK BELGE

Dernek ve vakıflar kendi mevzuatlarının öngördüğü belgeleri düzenleyecek ve bağış yapanlara bir örneğini vereceklerdir.

Ticari faaliyetle uğraşanlarca düzenlenen faturalar dernek ve vakıf tarafından muhafaza edilecektir.

V- DEFTER KAYIT DÜZENİ, KDV İSTİSNASI VE BEYANNAMELERDE GÖSTERİLMESİ

Ticari işletmeye dahil malların (gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin) bağışlanması durumunda bu malların maliyet bedeli GVK’nun 40/10. maddesi çerçevesinde hem gelir vergisine hem de kurumlar vergisine tabi işletmelerce gider kaydedilir. Bu işlem, faturanın bir yandan gider bir yandan da gelir kaydedilmesi suretiyle gerçekleştirilir.

Gıda bankacılığı kapsamında yapılan bağışlar KDVK’nun 17/2-b maddesine göre KDV’den müstesnadır. KDV mükellefleri, bir vergilendirme döneminde yaptıkları bağışların toplam tutarını ilgili dönem KDV beyannamesinin 6. ve 7. satırlarına dahil etmek suretiyle beyanda bulunacaklardır.

KDVK’nun 30/a ve 32. maddelerine göre, kısmi istisna mahiyetindeki bu teslimin (gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddesi bağışlarının) bünyesine giren KDV tutarının indirim konusu yapılması mümkün değildir. Bu nedenle, bağışın yapıldığı dönemde, bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin iktisabı dolayısıyla yüklenilen KDV tutarının hesaplanması ve aynı döneme ait KDV beyannamesinin 20. satırına dahil edilmesi, aynı tutarın defter kayıtlarında “İndirilecek KDV” hesaplarından çıkarılarak, gider hesaplarına aktarılması gerekmektedir.

Bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin işletmeye dahil olmaması halinde ise, söz konusu malların KDV dahil maliyet bedelinin GVK’nun 89/6. maddesi çerçevesinde yalnızca gelir vergisi mükellefleri tarafından yıllık

GIDA BANKACILIĞI

gelir vergisi beyannamesinin bağış ve yardımlara ilişkin bölümüne yazılarak gelir vergisi matrahının tespitinde indirim olarak dikkate alınır. Ö R N E K L E R :

1) Gıda bankacılığı kapsamına giren malzemelerin (gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddesi) ticareti ile uğraşan bay A stoğunda bulunan pirinci bağışlamak istediğinde;

- Pirincin maliyet bedeli üzerinden satış faturası düzenler.

- Faturaya “İhtiyaç sahiplerine yardım şartıyla bağışlandığından KDV hesaplanmamıştır” ibaresini yazarak KDV hesaplamadan faturayı vakıf/derneğe düzenler.

- Söz konusu faturaya istinaden ilgili yardım kuruluşu bağışçı adına kendi bağış makbuzunu düzenler.

2) Gıda bankacılığı kapsamına giren malzemelerin (gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddesi) ticareti ile uğraşmayan bay B satın alacağı pirinci bağışlamak istediğinde;

- Pirinci satın aldığı firma faturayı bağışçı adına düzenler.

- Bağışçı kendine/firmasına ait faturayı kullanarak bağış yapacağı vakıf/dernek adına pirinç faturası düzenler. Faturada “İhtiyaç sahiplerine yardım şartıyla bağışlandığından KDV hesaplanmamıştır” ibaresi bulunmalıdır.

- Söz konusu bağışçı faturasına istinaden dernek/vakıf bağışçı kişi/firma adına kendine ait bağış makbuzunu düzenler.

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 364 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 65

Page 34: Faaliyet Bülteni Sayı 3

BASINDA BİZ

Ocak / Şubat / MartFaaliyet Bülteni201 366 Ocak / Şubat / Mart

Faaliyet Bülteni 201 3 67

Page 35: Faaliyet Bülteni Sayı 3

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad. No:223 / L Kat:2Tepeüstü Mevkii, Ümraniye / İstanbul

Tel.:0216 614 04 61 Faks:0216 614 04 63www.sadakatasi.org.tr

www.facebook.com/sadakatasiwww.twitter.com/sadakatasi