6
İBN-İ HALDUN (1332, TUNUS - 1406, KAHİRE) Modern historiyografinin, sosyolojinin ve iktisadın öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü, devlet adamı ve tarihçisidir. Köklü bir aileden geldiği için iyi bir eğitim aldı. Tunus ve Fas’ta devlet görevlerinde bulunduktan sonra Gırnata ve Mısır’da çalıştı. Kuzey Afrika’nın o dönem istikrarsız ve entrikalarla dolu siyasal yaşamı 2 yıl hapiste yatmasına neden oldu. Bedevi kabilelerini çok iyi tanımasından dolayı aranan bir devlet adamı ve danışman oldu. Mısır’da 6 defa Maliki kadılığı yaptı. Şam’ı işgal eden Moğol İmparatoru Timur ile görüşmesi bir fatih ile bir bilginin ilginç buluşması olarak tarihe geçti. Siyasal yaşamdan çekildiği dönemlerde adını tarihe geçiren 7 ciltlik dünya tarihi Kitâbu’l-İber ve onun giriş kitabı olarak düşündüğü Mukaddime’yi yazdı. Eseri, Arap dünyasında etki yaratmasa da Osmanlı tarih anlayışını derinden etkiledi. Başta Kâtip Çelebi, Naima ve Ahmet Cevdet Paşa olmak üzere Osmanlı tarihçileri Osmanlı Devleti’nin yükseliş ve çöküşünü pek çok defa onun teorileriyle analiz etti. Arap dünyasında yeniden keşfedilmesi ancak Arap milliyetçiliğinin gelişmeye başlaması ile oldu. 19. yüzyıldan itibaren ise Avrupalı tarihçiler tarafından keşfedildi ve eserleri büyük takdir gördü. Öyle ki Toynbee, aradan geçen yüzyıllardan sonra onun için şöyle dedi: “Herhangi bir zamanda, herhangi bir ülkede, herhangi bir zihin tarafından yaratılmış en büyük tarih felsefesinin sahibi.” (http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0bn-i_Haldun) 7 eTkinlik göçeBe savaşçIlar ve Boylar KoNfeDerasyoNlarI haKKINDa üç görüş KAYNAK 1: İbn-i Haldun Enstitüsü’nün sembolü - Arap-Amerikan Müzesi, Michigan (http://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:TCCKhaldun.jpg) 40 UYGARLIKLAR TARİHİ-II DİLARA KAHYAOĞLU DKIH II-uygarliklar tarihi.indd 40 03.11.2014 13:05:06

göçeBe savaşçIlar ve Boylar KoNfeDerasyoNlarI …egitimdeinsanhaklari.org/media/materials/documents/24_04_2015_17... · (McNeill, William H., Dünya Tarihi, İmge Yayınları,

  • Upload
    hakhanh

  • View
    222

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: göçeBe savaşçIlar ve Boylar KoNfeDerasyoNlarI …egitimdeinsanhaklari.org/media/materials/documents/24_04_2015_17... · (McNeill, William H., Dünya Tarihi, İmge Yayınları,

İBn-İ HALDUn (1332, TUnUS - 1406, KAHİRE) Modern historiyografinin, sosyolojinin ve

iktisadın öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü, devlet adamı ve tarihçisidir. Köklü bir aileden geldiği için iyi bir eğitim aldı. Tunus ve Fas’ta devlet görevlerinde bulunduktan sonra Gırnata ve Mısır’da çalıştı. Kuzey Afrika’nın o dönem istikrarsız ve entrikalarla dolu siyasal yaşamı 2 yıl hapiste yatmasına neden oldu. Bedevi kabilelerini çok iyi tanımasından dolayı aranan bir devlet adamı ve danışman oldu. Mısır’da 6 defa Maliki kadılığı yaptı. Şam’ı işgal eden Moğol İmparatoru Timur ile görüşmesi bir fatih ile bir bilginin ilginç buluşması olarak tarihe geçti.

Siyasal yaşamdan çekildiği dönemlerde adını tarihe geçiren 7 ciltlik dünya tarihi Kitâbu’l-İber ve onun giriş kitabı olarak düşündüğü Mukaddime’yi yazdı. Eseri, Arap dünyasında etki yaratmasa da Osmanlı tarih anlayışını derinden etkiledi. Başta Kâtip Çelebi, Naima ve Ahmet Cevdet Paşa olmak üzere Osmanlı tarihçileri Osmanlı Devleti’nin yükseliş ve çöküşünü pek çok defa onun teorileriyle analiz etti. Arap dünyasında yeniden keşfedilmesi ancak Arap milliyetçiliğinin gelişmeye başlaması ile oldu. 19. yüzyıldan itibaren ise Avrupalı tarihçiler tarafından keşfedildi ve eserleri büyük takdir gördü. Öyle ki Toynbee, aradan geçen yüzyıllardan sonra onun için şöyle dedi: “Herhangi bir zamanda, herhangi bir ülkede, herhangi bir zihin tarafından yaratılmış en büyük tarih felsefesinin sahibi.”

(http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0bn-i_Haldun)

7e T k i n l i k

göçeBe savaşçIlar ve Boylar KoNfeDerasyoNlarI haKKINDa üç görüş

K aY N a K 1 :

İbn-i Haldun Enstitüsü’nün sembolü - Arap-Amerikan Müzesi, Michigan

(http://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:TCCKhaldun.jpg)

40

UY

GA

RL

IK

LA

R

TA

-I

I

D

İL

AR

A

KA

HY

AO

ĞL

U

DKIH II-uygarliklar tarihi.indd 40 03.11.2014 13:05:06

Page 2: göçeBe savaşçIlar ve Boylar KoNfeDerasyoNlarI …egitimdeinsanhaklari.org/media/materials/documents/24_04_2015_17... · (McNeill, William H., Dünya Tarihi, İmge Yayınları,

K aY N a K 2 :

K aY N a K 3 a :

İBnİ HALDUn nE DİYoR?* İbni Haldun’a göre yerleşik tarımcı yaşam

biçimi nedeniyle barışçı, çoban ise savaşçıdır.* Devletlerin tıpkı canlı bir organizma gibi

olduğunu düşünen İbni Haldun “Bir devlet doğar, büyür, ihtiyarlar ve ölür” diyor. Göçebe devletlerin ömürlerini de buna göre dönemlendirir.

* Göçebelerde, aynı soydan gelen akraba olduklarından “asabiyyet” denilen “birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için“ şeklinde özetlenebilecek kabile dayanışması çok güçlüdür.

1. İlk dönemde göçebeler devleti kurmak için gereken güç ve üstünlüğü ancak “asabiyyet”ten bulur ve böylece devlet doğar. “İlk dönemde devletin başında bulunan kimse ululuk göstermek vergiler ve paralar toplamak, devletin sınırlarını korumak konusunda kavmi için iyi bir örnek oluşturur.

Onların görüş ve oylarını almadan tek başına bir şey yapmaz.”

2. Bu dönemde devlet başkanı köleler edinmeye başlar ve bunların sayısını çoğaltır ama asabiyyet hala devam etmektedir.

3. Hükümdar, asabiyyetin kudretini kırar, onları boyunduruğu altına alır. Mal ve serveti kendisi için ayırıp onları yoksul bırakır. Bundan sonra gelen topluluklar, savaşmakta tembelleşir, göçebelik alışkanlıklarını unuturlar. Oysa devleti o sayede kurmuşlardır.

4. Böylece ihtiyarlık dönemine giren devlet artık asabiyyeti güçlü yeni bir kabile tarafından yıkılmaya hazır hale gelmiştir ve ölür. Onun yerinde kazanan kabilenin önderliğinde yeni bir devlet ortaya çıkar.

(İbni Haldun’dan aktaran) Avcıoğlu, Doğan, Türklerin

Tarihi, Tekin Yayınevi, 2000, s. 209-210’dan kısaltılarak alınmıştır)

BoZKIR İMPARAToRLUKLARInIn KURULUŞ VE YIKILIŞ YASASI

Bozkırda bir boy ve budun konfederasyonun da-ğılması sonra güçlü bir boy çevresinde yeni bir kon-federasyonun doğması, “değişmez yasa” sayılır. Bu değişmez sayılan yasanın sosyo – ekonomik açıkla-masını eberhard, özet olarak şöyle yazar:

“Bunların ekonomisine büyük hayvan yetiş-tirme ekonomisi denebilir. Özellikle at yetiştirilir, eti ve sütü yenir, içilir. Sığır ve koyun da beslenir. Aynı zamanda az miktarda yardımcı tarımla da uğraşılır, böylece kış yemi ile ek yem sağlanır idi. Avcılık de ek besin kaynağı olarak bir rol oynar idi. Fakat Çin Han sülalesi (MÖ. 206 – MS. 220) döne-minde Hunlarda (Hiung-nu) tarım yavaş yavaş kal-kar. Çünkü Çin’den buğdayın ticaret yoluyla elde edilmesi daha ekonomiktir. Çin tarım bölgesine yapılan yağma akınlarıyla avcılık da değer ve öne-mini yitirir. Böylece Han dönemi Hunların ekono-mik yapısı, yağma ya da ticaret ile davar yetiştirme kültürüne dönüşür.

Bundan sonra birçok bunalımlar birbirini iz-ler: Yağmacılığın sonucu olarak, kısa bir süre için

tarımcı Çinliler, göçebe Hunlara düzenli haraç ve-rirler. Bununla ticaret başlar. Göçebenin yüksek tabakası olan hükümdar ile soylu aileler, yeni mal-ların tüketimine yönelirler, gittikçe daha görkemli malları tüketirler. Böylece tarımcı ülkenin üreti-mine daha çok bağımlı olurlar. Göçebelerin soylu tabakasını hoşnut etmek için, değişimde tarımcı ülkeye sağlanması gereken mallar, göçebe halk tabakasının gittikçe daha çok vermek zorunda kaldıkları atlarından, kocabaş hayvanlarından ve onların ürünlerinden ibarettir. Bu nedenle, göçe-be arasındaki toplumsal çelişkiler, daha çok belir-ginleşir. Aynı zamanda soylu tabakalar gevşerler, askeri güçlerini yitirirler. Malların göçebeye akıp gitmesi, tarımcı ülke (Çin) ekonomisini elverişsiz yönde etkiler ve bu malların dışarıya gönderilme-sinin önlenmesi eğilimi güç kazanır. Öte yandan, göçebenin bu mallar karşılığında verdiği at, bir sa-vaş silahıdır; at, tarımcı ülkenin askeri gücünü ço-ğaltır. Değişimden kaçınma eğilimi yeter derecede ilerlediği zaman, dostça(rüşvet) ya da düşmanca(-savaş) çatışmalar olur. Tarımcı ülkenin savaştan amacı, göçebe siyasal birliğini parçalamak, boyla-

BO

ZK

IR

,

ÇE

BE

V

E

BA

RB

AR

LI

K

NE

R?

41

DKIH II-uygarliklar tarihi.indd 41 03.11.2014 13:05:06

Page 3: göçeBe savaşçIlar ve Boylar KoNfeDerasyoNlarI …egitimdeinsanhaklari.org/media/materials/documents/24_04_2015_17... · (McNeill, William H., Dünya Tarihi, İmge Yayınları,

rı dağıtmak ve bu yoldan onları güçsüzleştirmek-tir. Ayrıca göçebenin otlaklarını ele geçirince, Çin köylüsü bu otlaklara ekip biçmesi için yerleştirilir. Göçebeye haraç ödenmesi sona erer. Göçebe siya-sal birliği çözülür. Topluluk ayrı ayrı boylara bö-lünür. Ek besini de sağlayamadıklarından, göçebe halk kitlesi gibi soylular da fakirleşir.

Fakirleşmeyi boylar arasındaki savaşlar izler. Boylar arasındaki savaşların amacı, bir boyun öteki boyun hayvan sürülerini ve otlaklarını zor-la ele geçirerek, insanlarını köleleştirerek kendi beslenme sorununu çözmeye çalışmasıdır. Savaşı

kazanan boyun, bu yoldan yaşam düzeyi yükselir. Savaşta kazanan boyların kişisel yetenek sahibi şefleri, böylece kısa zamanda parolaları savaşmak olan yeni boy birlikleri kurabilirler. Çok geçmeden savaş öteki boy birliklerine, tarımcı devlete karşı verilir. Bunu tarım devletine karşı verilen daha büyük savaşlar izler ve yukarıda belirtilen buna-lımlar yeniden başlar. Bozkır devletlerinin böyle meydana geldiklerini sanıyorum.”

(Avcıoğlu, Doğan, Türklerin Tarihi, Tekin Yayınevi, 2000, s.

456-58)

K aY N a K 3 B : K aY N a K 4 a :

WoLFRAM EBERHARD, (1909-1989)Çin dili ve tarihi ile Türk halk masalları ala-

nında çok sayıda çalışma yapan Alman sosyolog. Berlin’de Doğu Dilleri Okulu’nda ve Berlin Üni-versitesi’nde öğrenim gördü. Nazilerin 1933’te iktidara gelmesi üzerine Almanya’dan ayrıldı. Çin’e giderek Pekin Üniversitesi’nde ders verme-ye başladı. 1936’da Doğu Halkları Bilim Müzesi müdürlüğüne getirildi. 1937’de Türkiye’ye geldi ve 1948’e değin Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde Çin dili ve tarihi profe-sörü olarak ders verdi. 1948-76 arasında ABD’de California Üniversitesi’nde sosyoloji profesörü olarak çalıştı. 1964’ten sonra Heidelberg Üniver-sitesi’nde konuk profesör oldu, Mainz Bilimler ve Edebiyat Akademisi’nin, Münih’teki Bavyera Bilimler Akademisi’nin ve Amerikan Folklor Der-neği’nin üyesi olan Eberhard’ın Çin Tarihi (1947) ve Uzak Doğu Tarihi (1957) adlı kitapları ilk kez Türkçe olarak yayımlanmış, daha sonra yabancı dillere çevrilmiştir. Ayrıca Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi’nde de pek çok makalesi yayım-lanmıştır.

(“Eberhard, Wolfram”, AnaBritannica, Ana Yayıncılık,

2004, s. 605)

WILLIAM H. MCnEILL (1917-)ABD’li tarihçi. Dünyanın en saygın tarihçi-

lerinden biridir ve 2006’da emekli olana kadar lisans eğitimini de gördüğü Chicago Üniversite-si Tarih Bölümü’nde profesördü. Batı’nın Yük-selişi kitabıyla tarih teorisini etkiledi. 1963’te yayımladığı The Rise of West (Batı’nın Yükse-lişi) adlı yapıtında; uygarlıkların doğuşunu, gelişimini ve birbirleriyle ilişkilerini inceledi. Batı kültürleri kadar Doğu uygarlıklarını da ele alarak; Afrika, Okyanusya ve Kolomb öncesi Amerika’daki gelişmeleri inceledikten sonra, bütün kültürlerin birbirlerini etkilediğini ve uy-garlık tarihinin sürekli bir değişimle, kültürel yayılmayı içerdiğini öne sürdü. IS 1500’den son-ra Avrupa uygarlığının üstünlük kazanmasını sağlayan özelliğin, bu uygarlığın içinde bulun-duğu büyük boyutlu istikrarsız ortam olduğu görüşünü geliştirdi. Ona göre; Avrupa uygarlığı bu istikrarsızlık sayesinde dinamik bir nitelik kazanarak ve sürekli kendini yenileyerek Doğu uygarlıklarının eski kültürel dengesini bozmuş-tur. McNeill’in bu tezi; Arnold Toynbee’nin uy-garlıkların doğuşunu ve yıkılışını, hiçbir dış et-keni dikkate almadan, yalnızca iç dinamiklerle açıklayan teziyle tam bir karşıtlık içindedir.

(Ana Britannica, C. 15, 1989, s. 112) (http://tr.wikipedia.org/wiki/William_Hardy_McNeill,

erişim tarihi 18.10. 2014)42

UY

GA

RL

IK

LA

R

TA

-I

I

D

İL

AR

A

KA

HY

AO

ĞL

U

DKIH II-uygarliklar tarihi.indd 42 03.11.2014 13:05:06

Page 4: göçeBe savaşçIlar ve Boylar KoNfeDerasyoNlarI …egitimdeinsanhaklari.org/media/materials/documents/24_04_2015_17... · (McNeill, William H., Dünya Tarihi, İmge Yayınları,

K aY N a K 4 B :

ÇoBAn ToPLULUKLARTarla açma tarımı yayıldıkça ve bu yaşam bi-

çimine bağlı kişilerin sayısı arttıkça, ilk çiftçilik yöntemlerinde yapılan iki değişiklik büyük bir önem kazandı. Tarımın ilk başladığı dağlık ve te-pelik alanın kuzeyinde bulunan Avrasya’nın bü-yük bozkır bölgesinde az ağaç ve bu nedenle tarla açma tarımına doğal olarak uygun az yer vardı. Öte yandan bozkıra özelliğini veren geniş otlak-lar, evcilleştirilmiş hayvan sürülerinin yaşaması-na uygun yerlerdi. Bu durumda bozkırın avcıları ilk çiftçilerce geliştirilen bir dizi uğraşı ile karşı-laştıklarında, tahıl tarımının gerektirdiği yorucu ekme biçme işlerini benimsemeyip hayvan evcil-leştirmeyi benimseyerek coğrafi çevrelerine etkin bir uyum gösteriyorlardı.

Böylece, tarımın ne olduğunu bilen ama onu hor gören kendine özgü bir çoban yaşam biçimi

ortaya çıktı. Dağların güneyinde, daha sıcak ve daha kurak olmakla birlikte otlakların, Arap Yarı-madası’nın büyük yayı boyunca çölü renklendir-diği, kuzeyin bozkırlarına benzer bir çevre vardı. Bu bölgede de çobanlık, neolitik çiftçilik teknikle-rinin bir çeşitlemesi olarak gelişti. Güney bölge-sinde evcilleştirilen hayvanların çeşitleri, kuzey-de yeğlenen iri hayvanlardan farklıydı. Koyunlar, keçiler ve eşekler, yarı çöl ikliminde yaz ayları çekilen yem kıtlığına, iri yapıları kuzey bozkırının soğuk kışlarını ölmeden geçirmelerinde yardımcı olan sığırlardan ve atlardan daha iyi dayanabil-diler.

Çobanlığın, tarım dünyasının kuzey ve güney kıyılarında, çiftçilikten farklı bir yaşam biçimi olarak ne zaman ortaya çıktığı kesin olarak ta-rihlendirilemez. MÖ 3000’den önce çoban yaşa-mı sürdürenlerin sayısı bir olasılıkla pek fazla

BO

ZK

IR

,

ÇE

BE

V

E

BA

RB

AR

LI

K

NE

R?

43

DKIH II-uygarliklar tarihi.indd 43 03.11.2014 13:05:07

Page 5: göçeBe savaşçIlar ve Boylar KoNfeDerasyoNlarI …egitimdeinsanhaklari.org/media/materials/documents/24_04_2015_17... · (McNeill, William H., Dünya Tarihi, İmge Yayınları,

değildi. Bu tarihten çok sonraları bile, bozkırda çobanlık yaşamına tam bir uyum görülmez. Örne-ğin, at sırtına binmek gibi basit teknikler ve belki eyer üzerinde yaşam, ürkmeden insanların sırtı-na binmesine izin verecek biçimde eğitilebilecek türden atların yetiştirilmesini gerektiriyordu. İlk girişimlerin sonucunda hayvanların kendisini sır-tından fırlatmasıyla yere hoş olmayan bir düşüş yapsa bile denemelerini sürdüren kişilere ihtiyaç duyduğu için, MÖ 900’den sonraya kadar yaygın-laşamadı.

Çoban topluluklar da avcılar gibi otoburların asalaklarıydılar. Hayvanları için ot peşinde koşar-ken birbirinden oldukça uzak bölgeler arasında dolaşarak göçebe bir yaşam sürdürmeleri bakı-mından da avcılara benziyorlardı. Çobanlar çoğu kez, yılın her mevsiminde sürüleri için en zengin otlaklara giderek az çok düzenli bir göç biçimi iz-lediler. Hepsinden öte, koyun ve sığır çobanları sürülerini, ister hayvanlar ister başka insanlar ol-sun, rakip etoburlardan korumak zorundaydılar. Böyle bir yaşam, rakipleri o topluluğun gelenek-sel otlaklarını istila etmeye ya da sürülerine sal-dırmaya kalktıklarında, yürüyüş rotasını karar-laştırabilecek ve ivedi durumlarda tüm toplumun komutasını eline alabilecek bir şefi gerektirdi.

İlk çiftçi topluluklar oldukça barışçı ve eşit-likçiyken, başarılı büyük hayvan avcılarının ayırt edici özelliği olan savaşçı örgütleniş ve şiddete

başvurma alışkanlıkları böyle bir çoban yaşa-mında önemini yitirmedi. Aralarındaki bu zıtlık, çobanlara, çiftçilerle herhangi bir çatışmada açık bir üstünlük verdi. Gerçekten çobanlar öylesine büyük bir üstünlüğe sahip oldular ki, öteki in-sanları her zaman boyun eğdirerek ve hayvanla-rıymış gibi sömürerek evcilleştirmeye kalkıştılar. İnsanlığın Eski Dünya’da bundan sonraki tarihi, çiftçiliğin olanak verdiği sayısal üstünlükle ço-banlığın gerektirdiği siyasal-askeri üstünlük ara-sındaki etkileşim çevresinde döndü. Bu denge, toplumsal örgütlenmedeki, toplumsal birlikteki ve teknolojik gelişmelerdeki iniş çıkışlara göre, bazen bir taraftan öteki taraf yararına bozuldu. Dengenin bozulmasında arada bir, büyük bir fati-hin ve imparatorluk kurucusunun ortaya çıkması ya da yıkıcı bir salgın hastalığın patlak verme-si de etkili oldu. Çiftçilerle çobanlar arasındaki ilişkilerdeki büyük değişiklikler her yerde ve her zaman insan toplumunu sarsıp rahatını kaçırdı, fakat aynı zamanda bu iki farklı yaşam biçimi arasındaki kanlı çatışmalar insanları başka hiçbir biçimde göze alamayacakları yaşam deneyimleri-ne itti. Bu nedenle MÖ 3000 dolaylarından sonra, toplumsal evrim Avrasya’nın her yerinde büyük ölçüde hızlandı.

(McNeill, William H., Dünya Tarihi, İmge Yayınları, 2013, s. 29-31)

44

UY

GA

RL

IK

LA

R

TA

-I

I

D

İL

AR

A

KA

HY

AO

ĞL

U

DKIH II-uygarliklar tarihi.indd 44 03.11.2014 13:05:07

Page 6: göçeBe savaşçIlar ve Boylar KoNfeDerasyoNlarI …egitimdeinsanhaklari.org/media/materials/documents/24_04_2015_17... · (McNeill, William H., Dünya Tarihi, İmge Yayınları,

çalIşma sorularI

1. İbni Haldun, “asabiyyet” kavramını kullanıyor. Bu nedir?

Ve bu kavramı yazarın göçebe toplumlarla ilgili olarak ileri sürdüğü görüşlerinin merkezine oturtabilir miyiz? Neden, nasıl, açıklayınız.

2. Eberhart, savaşçı – göçebe toplumların yükselişini ve çöküşünü hangi nedenlere bağlayarak açıklamaktadır. Saptayıp yazınız.

3. William H. McNeill, çobanlar ile çiftçiler arasındaki çatışmanın nedeni olarak nasıl bir görüş ileri sürmektedir?

Yazar, bu çatışmayı dünya ve uygarlık tarihinde olumsuz sonuçlara yol açan bir durum olarak görüyor mu? Bununla ilgili ipucunu bulup yazarın neler ima etmeye çalıştığını düşünerek yazınız.

4. Üç metin (veya iki metin) arasında ortak olduğunu düşündüğünüz görüşler var mı?

5. Buradaki metinlerde anlatılan savaşçı – göçebe topluluklar: Germenler, İskitler, Kimmerler, Keltler, Hunlar, Göktürkler vb. olabilir. Bunlar günümüz dünyasında hâlâ var mı? Yoksa nereye gittiler, varsa neredeler? Araştırıp düşünüp tartışınız.

6. “fetheden de biziz, fethedilen de”… Bu sözü Engels, göçebe savaşçılar için söylemiş. Anlamını düşünün ve yukarıdaki kaynaklar arasında bu görüşü destekleyecek görüşler olup olmadığını düşünerek yazınız.

7. Türk dostu olarak bilinen tarihçi Toynbee bile şunları söylemekten kendini alamaz:

“Göçebe Türkler başka uygarlıklara bağlı toplulukları yönetimleri altına almakla, dağcılık bilmeden sarp bir kayaya tırmanmaya kalkışan gözü kara sporcunun yaptığına benzer tehlikeli bir işe girişmiş oldular. Böyle bir durumda bu “dağcı” kayanın belli bir yerine kadar tırmanabilir ama orada durmak zorunda kalır. Ne o tehlikeli yerden inebilir, ne de tepeye tırmanabilir. Ama orada durmak zorunda kalır. Geri kalan enerjisini durdukları yarı yolda tutunmaya harcarlar. Çünkü göçebenin yerleşik uygarlıkları yönetmeye kalkması, başka bir deyimle hayvan çobanlığı yerine insan çobanlığına özenmesi olanaksız bir işe girişmesi demektir.”

Toynbee ne demek istiyor? Böyle bir iddiada bulunmasının nedenleri nedir?

Yukarıdaki kaynaklar (1-4) arasında yazarın bu iddiasını destekleyecek kanıtlar/ görüşler var mı?

KayNaKlarhttp://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0bn-i_HaldunAvcıoğlu, Doğan, Türklerin Tarihi, Tekin Yayınevi, 2000“Eberhard, Wolfram”, AnaBritannica, Ana Yayıncılık, 2004McNeill, William H., Dünya Tarihi, İmge Yayınları 2013

BO

ZK

IR

,

ÇE

BE

V

E

BA

RB

AR

LI

K

NE

R?

45

DKIH II-uygarliklar tarihi.indd 45 03.11.2014 13:05:07