66
RÖPORTAJ TULUYHAN UĞURLU GEZEN BİLİR TRABZON EĞİTİM AKŞEMSETTİN BİLGİ EVİ GÜNGÖREN’DE 23 NİSAN ÇOªKUSU Yıl 1 | Sayı 2 | Mayıs 2013

Güngören Dergi - Mayıs

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Güngören Belediyesinin İlçede gerçekleşen faaliyetler, etkinlikler, hayata geçen projeler, devam eden çalışmaların yanı sıra sağlık, teknoloji ve birçok güncel haberi bulabileceğiniz aylık dergisi.

Citation preview

Page 1: Güngören Dergi - Mayıs

RÖPORTAJ

TULUYHAN UĞURLUGEZEN BİLİR

TRABZONEĞİTİM

AKŞEMSETTİNBİLGİ EVİ

GÜNGÖREN’DE

2 3 N İ S A N Ç O ª K U S U

Yıl 1 | Sayı 2 | Mayıs 2013

/gungorenbel /gungorenbld/ s k y a r a m a n

/user/gungorenbelediyesi

arka kapak ön kapak

Page 2: Güngören Dergi - Mayıs

Değerli Güngörenli Hemşehrilerim,

Güngören Dergi’nin yeni sayısıyla sizlerle birlikteyiz.

Dergimizin birinci sayısına göstermiş olduğunuz ilgi bizlerin bu alandaki kararlılığımızı perçinlerken elinizde bulunan ikinci sayının hazırlanmasında da belirleyici oldu.

İkinci sayımızda da gündem haberlerinden ilmi ve edebi makalelere, sağlıktan bilgisayar ve teknolojiye farklı bir çok konuya yer verdik. Güngören’in her geçen gün değişen çehresini dergimize yansıtmaya çalıştık. Özellikle bu sayıda yer alan eski Güngören fotoğrafları ve eski Güngörenlilerin hatıralarının dikkatlerinizi çekeceğini düşünüyoruz.

Belediye vatandaş arasındaki irtibatın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ideal hizmet standartlarının hayata geçirilmesi bakımından önemli olduğundan dolayı belediyemizin makro ve mikro ölçekli stratejiler doğrultusunda yürüttüğü sosyal hizmetler eksenli ekonomik, kültürel faaliyetlerini dergimizde sizlere ulaştırmayı amaçlıyoruz.

Belediyemizin gerçekleştirdiği ekonomik, sosyal ve kültürel hizmetlerin sonucunda ilçemiz içerisinde cereyan eden sosyal yaşam her geçen gün biraz daha renklenip canlanıyor. Her geçen gün çehresi değişen ilçemizin sosyal yaşamındaki bu canlılığı dergimizde sizlere sunmaktan dolayı çok memnunuz.

Hemen her sayıda yer vermeye çalışacağımız röportajlarda ve bilimsel makalelerde sizlerin temayülleriniz ve talepleriniz doğrultusunda konuları belirlemeye çalışacağız. Güngören’de gerçekleşen spor faaliyetleri, yaz okulları, özellikle yaz aylarının vazgeçilmezi olan yüzme havuzları ve aqua parklar hakkında sizleri bilgilendirmeye çalışacağız. Bu konulardaki bilgi ihtiyacınızı dergimiz vasıtasıyla giderebilirsiniz.

Yeni sayılarda buluşmak dileğiyle...

Ş. Yücel KARAMANGüngören Belediye Başkanı

Page 3: Güngören Dergi - Mayıs

Mayıs 2013

etkinlik

MAHALLELERE GÖRE SÜPÜRME GÜNLERİMİZ;ANA ARTERLERE SABAH SAAT 05:00 DE İŞÇİLER SÜPÜRMEYE BAŞLAR.08:00 DEN SONRA MAHALLE SOKAKLARINA SÜPÜRMEK İÇİN GİRİLİR.

MAHALLELERE GÖRE ÇÖP TOPLAMA GÜNLERİMİZ;ANA ARTERLERE AKŞAM SAAT 18:00 DE ARAÇLAR ÇIKAR MAHALLE ARAÇLARI İSE 19:30 DA ÇIKAR

NOT: MAHALLELERİN ÇÖP TOPLAMA GÜNLERİNİNERTESİ GÜNÜDE SÜPÜRME YAPILMAKTADIR.

PAZARTESİ, ÇARŞAMBA, CUMA GÜNLERİ;1. GÜNEŞTEPE MAHALLESİ (TRAMVAY HATTI İLE MEZARLIK ARASI)2. MERKEZ MAHALLESİ.3. SANAYİ MAHALLESİ.4. GENCOSMAN MAHALLESİ.

AMBALAJ ATIĞI TOPLAMA PROGRAMISALI: GENÇOSMAN MAHALLESİ (ÇİNÇİNDERE CAD.-DOĞANBEY CAD.)---------------------------------------------------MAREŞAL ÇAKMAK MAHALLESİÇARŞAMBA: MERKEZ MAHALLESİ------------------------------------------------------------------------------------------------- AKINCILAR MAHALLESİPERŞEMBE: MERTER BÖLGESİ (TOZKOPARAN-M.NEZİH ÖZMEN-A.NAFİZ GÜRMAN MAH.)-----GENÇOSMAN MAH. (ÇİNÇİNDERE-EŞREF BİTLİS CAD.)CUMA: GÜNEŞTEPE (N.FAZIL KISAKÜREK CAD.-KUTSAL SOKAK) ---------------------------------------------------------------HAZNEDAR MAHALLESİCUMARTESİ: MERKEZ MAHALLESİ --------------------------------------------------------------------------------------------------- SANAYİ MAHALLESİ

PAZARTESİ: GÜNEŞTEPE MAH. (N.FAZIL KISAKÜREK CAD.-SOĞANLI CAD.-BAĞLAR CAD.) -----------------------------------------GÜVEN MAHALLESİ

ERGİN SİNEK GECE İLAÇLAMA PROGRAMI(15 Mayıs - 31 Ekim 2013)

Pazartesi Cuma

1. ARAÇSalı Çarşamba

GüneştepeMerkez

GüvenHaznedar

Mareşal ÇakmakAkıncılar

SanayiGençosman

MerterTozkoparan

Perşembe

Pazartesi

MerterTozkoparan

2. ARAÇ

SanayiGençosman

GüvenHaznedar

Salı

GüneştepeMerkez

Çarşamba

Mareşal ÇakmakAkıncılar

Perşembe Cuma

1. GÜNEŞTEPE MAHALLESİ. (TRAMVAY İLE BAĞCILAR SINIRI ARASI)2. ARAŞAL ÇAKMAK MAHALLESİ.3. HAZNEDAR MAHALLESİ.4. GÜVEN MAHALLESİ.5. AKINCILAR MAHALLESİ.

SALI, PERŞEMBE, CUMARTESİ GÜNLERİ;

HER GÜN ÇÖPLERİ ALINAN MAHALLELERİMİZ;1. TOZKOPARAN MAHALLESİ.2. A.NAFİZ GÜRMAN MAHALLESİ.3. M.NESİH.ÖZMEN MAHALLESİ.

1. GÜNEŞTEPE MAHALLESİ [TRAMVAY HATTI İLE MEZARLIK ARASI]2. MERKEZ MAHALLESİ.3. SANAYİ MAHALLESİ.4. GENCOSMAN MAHALLESİ.

SALI, PERŞEMBE, CUMARTESİ GÜNLERİ;1. GÜNEŞTEPE MAHALLESİ. (TRAMVAY İLE BAĞCILAR SINIRI ARASI)2. MARAŞAL ÇAKMAK MAHALLESİ.3. HAZNEDAR MAHALLESİ.4. GÜVEN MAHALLESİ.5. AKINCILAR MAHALLESİ.

PAZARTESİ, ÇARŞAMBA, CUMA GÜNLERİ;

GENCOSMAN SANAYİ KESİMİ;EŞREF BİTLİS CAD-DAVUTPAŞA CAD-SANCAKLI CAD.VE ESKİ LONDRA ASFALTI ARASI İLE,KERESTECİLER SANAYİ KESİMİ;ESKİLONDRA ASFALTI-SAVAŞ CAD-MEHMET AKİF CAD VE POYRAZLI SOKAK ARASI SÜPÜRÜLÜYOR)

PAZAR GÜNLERİ İSE;

/gungorenbel /gungorenbld/ s y k a r a m a n

/user/gungorenbelediyesi

ön kapak içi arka kapak içi

Page 4: Güngören Dergi - Mayıs

Yıl 1 | Sayı 2 | Mayıs 2013

Gün

göre

n B

eled

iyes

i’nin

Ayl

ık S

ürel

i Yay

ın O

rgan

ıdır.

gungorendergi.com

ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUKBAYRAMINI TÖRENLERLE KUTLADIK

İSTANBULRUMELİ FENERİ

YAZI DİZİSİKUTSAL KELAMIN ALTINLA BEZENMESİ/TEZHİP

RÖPORTAJ TULUYHAN UĞURLUEĞİTİM

TERAPİ

0450

KENTLİLİKŞEHİRLERİMİZ MİRAS DEĞİL, EMANETTİR

46

38

GEZEN BİLİRTRABZON

16

32EĞİTİMTERAPİ

20

İmtiyaz SahibiGüngören Belediyesi Adına Şakir Yücel KARAMAN

Yazı İşleri Müdürüİrfan ERSAN

Yayın Koordinatörü Fatih DOĞAN

Yayın Yönetmeni Ferhat BULUT

32

ISSN123456789

0 212 493 0 456www.afmiletisim.com

54

20

Yayın KuruluSüheyla SÜLEZ, Yasemin EKMEKCİ Ayhan YILDIRIM, Pınar KARTI, Merve KIRDEMİR

Görsel YönetmenReyhan SULA

Foto MuhabirÇağlar MOĞULTAY

Baskı TarihiMayıs 2013

Yönetim YeriGüven Mahallesi Marmara Cad.Belde Sokak No:38 34160Güngören / İstanbulTel: 0 212 449 55 00 www.gungoren.bel.tr

Yayına Hazırlık ve Baskı

/gungorenbld /gungorenbld/sykaraman

/user/gungorenbelediyesi

45 Hanelik Bir Köyden Koskoca Bir Kent’e

Page 5: Güngören Dergi - Mayıs

RÖPORTAJ TULUYHAN UĞURLU

bu sayıdaGÜNDEM HABER Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Törenlerle Kutlandı | 04Arap Dünyasında Değişim ve Son Gelişmeler Ele Alındı | 05 Zabıta Ekipleri Su Ürünleri Satıcılarını Denetledi | 06Güngören Bahara Hazırlıklı Girdi | 06Güngören’de Lale ve Sümbül Zamanı | 07Kermes Günleri Başladı | 07Güngörenli Aktif Yaşlılar | 08Güngören, Belediye Başkanlarını Ağırladı | 08Öğrencilerden Başkan Karaman’a Ziyaret | 09 Başkan Karaman Esnafa Geçmiş Olsun Ziyaretinde Bulundu | 09Güvenlik Personeli Yangın Söndürme Eğitimi Aldı | 09Başkan Karaman Polis Haftasını Kutladı | 10 Güngören Gençleri Kardeşlerini Unutmadı | 10

KENTLİLİKCevher Dudayev Parkının Eski Hali Bugünkü Görünüşünden Çok Uzak | 11 İlkyuva Caddesi | 11Nereden-Nereye | 12 Tozkoparan’da Kentsel Dönüşüm Başlıyor | 14Şehirlerimiz Miras Değil, Emanettir | 16Söyleşi / 45 Hanelik Bir Köyden Koskoca Bir Kent’e | 20

AİLE/YAŞAMAile İçi Kavgalar En Çok Çocukları Vuruyor| 24Çalışan Annelere Erken Emeklilik Müjdesi | 24Aile İçinde Olumlu İletişim Nasıl Olmalı? | 25Cevizlik Tesisleri Spor Salonu | 26 Oku’makla Başladı Her Şey | 28

EĞİTİMSBS’de Yeni Model | 29Ehliyet Sınavlarında Soru Sayısı ve Sınav Süresi Düşürüldü | 30Dersten Sonra Televizyon, Öğrenileni Unutturuyor | 30Akşemsettin Bilgi Evi | 31Terapi | 32

SAĞLIKKalorili Yiyecekler Neden Daha Popüler? | 34Sağlık İçin Yürüyün | 34Açken Alışveriş Yapmayın | 35Diyabet | 36

RÖPORTAJTuluyhan Uğurlu| 38

TEKNOLOJİYapay Zeka İnsanın Yerini Alacak | 42 Altın Göz Açıp Kapayıncaya Kadar Oluşuyor | 43İnternet Trafiğine İstanbul Yön Verecek | 44 Yeni Nesil Xbox Mayıs Ayında Tanıtılacak | 44Windows XP Sona Doğru | 44 Güngören Belediyesi’nin Android Uygulaması | 45

YAZI DİZİSİTezhip / Kutsal Kelamın Altınla Bezenmesi | 46

GEZEN BİLİRTrabzon | 50

İSTANBULRumeli Feneri | 54 SIRA DIŞI Kayıp Dünya | 57

KÜLTÜR/SANATBelediye Korosu Türkülerle Kulaktan Kalbe Hitap Etti | 60Yazar Dursun Gürlek Güngörenli Öğrencilerle Bir Araya Geldi |60Kütüphaneler Haftası Coşkuyla Kutlandı | 60Güngörenli Hanımlar Hünerlerini Sergiledi | 61

SPORBelediye Başkanlığı Koşusu | 62Güngören Ligi Basketbol Finalleri| 62Kurumlar Masa Başında Yarıştı | 62Kurumlar Sahada | 63 Futbolun Kralı Güngören Ortaokulu | 63Havuzun Şampiyonları Belli Oldu | 63

Page 6: Güngören Dergi - Mayıs

gündem haber4

gungorendergi.com

mayıs2013

U lusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 93. Yıl dönümü, Güngören’de coşkuyla kutlandı.

Kaymakamlık bahçesinde gerçekleşen çelenk töreninin ardından, Mimar Yahya Baş Stadı’nda kutlamalara devam edildi.

Vatandaşların Türk bayraklarıyla coşku-ya ortak olduğu kutlamalar çok renkli geçti. Anaokulu öğrencilerinin yanında, Güngören’de bulunan ilköğretim okulu öğrencilerinin gösterileri büyük beğeni topladı.

İlçe Milli Eğitim Müdürü Abdullah Nurkan’ın konuşmasının ardından. İlçe Kaymakamı Zafer Orhan ve Belediye Başkanımız Şakir Yücel Karaman törene katılan öğrencileri selamladı.

Etkinlikler Bir Günle Sınırlı KalmadıMustafa Kemal Atatürk’ün tüm Dünya ço-cuklarına armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Güngören’de bir günle sınırlı kalmadı. Güngörenli çocuk-lar için şenlikler ve aktiviteler hazırlayan Güngören Belediyesi, çocukların bayramı doyasıya yaşaması için ilçenin her bir ya-nında çeşitli aktiviteler düzenledi.

Son olarak Güngören Mevlana Bilgi Evi parkında düzenlenen etkinliğe, tüm bil-gi evi öğrencileri katıldı. Şiirler okuyan ve gösteriler sunan öğrenciler, evet-hayır, sandalye kapmaca gibi yarışmalarla eğlen-di. Tüm gün yarışmalar ve müzik eşliğinde keyifli bir gün geçiren öğrencilere günün sonunda çeşitli hediyeler verildi.

UlusalEgemenlik ve ÇocukBayramı TörenlerleKutlandıGüngörenli çocuklar için şenlikler ve aktiviteler hazırlayan Güngören Belediyesi, çocukların bayramı doyasıya yaşaması için ilçenin her bir yanında çeşitli aktiviteler düzenledi.

Page 7: Güngören Dergi - Mayıs

gündem haber5

gungorendergi.com

mayıs2013

Arap Dünyasındaki Değişim ve Son Gelişmeler Ele Alındı

Güngören Belediyesi Kent Konseyinin organize ettiği “Arap Dünyasında Değişim ve Son Gelişmeler” panelin-de Arap Baharı’ndan sonra bölgede yaşanan gelişmeler

ve Suriye’deki iç savaş ele alındı. Moderatörlüğünü Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma’nın yaptığı panelde Fas’ın kanaat önder-lerinden Moujahed Saad Eddine El Amiri, Prof. Dr. Yasin Aktay ve Yazar Turan Kışlakçı yaptıkları konuşmalarda Arap rejimleri ve Suriye’de yaşanan karışıklık tartışıldı.

“Arap dünyası büyük değişim sürecinde”Güngören Belediyesi Kent Konseyi Başkanı Hikmet Sırma’nın açılış konuşmasını yap-tığı panel yoğun ilgi gördü. Ali Emiri Kültür Merkezi’nde gerçekleşen panelde Fas’ın kanaat önderlerinden Moujahed Saad Eddine El Amiri, Arap Baharı’ndan sonra meydana gelen oluşumun devrimler kadar başarılı olduğunu belirtti. El Amiri, “Arap alemi şuanda değişim sürecindedir. Bu de-ğişim süreci iç ve dış faktörlere bağlıdır. Ben devrim demiyorum, hareketlilik diyorum. Bu hareketliliğin programı çok dar bir çerçeve-deydi. Bu siyasi programın çerçevesi sade-ce rejimin değişmesi üzerine bina edilmiş bir programdır. Bazı Arap ülkelerinde rejim de-ğişikliği yapıldıktan sonra, rejim sonrası için siyasi bir program hazır değildi. O yüzden değişim sonrası olan süreç, devrim süre-cinden çok daha başarılı değildi. Bu süreci net olarak Tunus’ta, Mısır’da gördük” diye konuştu.

“Türkiye’ye minnettarız”El Amiri Türkiye’nin Suriye’ye yönelik insancıl tavrından dolayı memnun olduklarını dile getirerek; “Suriye halkına dış çevre-lerden hiçbir destek gelmemiştir. Türkiye’nin bu meselede rolü

pozitiftir. İnsani bir yaklaşımı vardır. O yüzden Türkiye’ye min-nettarız. Benim bu çerçevede tavsiyem Türkiye’deki politikacılar Suriye ve diğer Arap ülkeleriyle ilgili politika yaparken siyasetle beraber meselenin ahlaki yönünü hiçbir zaman unutmasınlar” dedi. Moujahed Saad Eddine El Amiri, Cumhurbaşkanı Abdul-lah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’de olduğu

kadar Arap Dünyası’nda da çok sevildikle-rini söyledi.

“Arap Dünyası’nda bir çığ yaşanıyor”Prof. Dr. Yasin Aktay yaptığı konuşmada, Arap Dünyası’nda mevcut olan rejimlerin hemen hemen birbirine benzediğini belirte-rek, “Ortak özellikleri vardı. Hepsi de birer kurtarıcı diktatördü. Onlardan önceki yöne-timi askeri darbeyle aldıkları ve bir şekilde yönetimi değil rejimi devraldıkları şahısların hepsi soğuk savaş yıllarında ülkelerini ba-ğımsızlığa kavuşturmuş, ülkelerini sömür-geden kurtarmış bir kahraman gibi görü-nüyorlardı. Aslında bu rejimlerin hepsinin ortak özelliği hepsi birer ulus devlet olarak uluslararası anlaşmalarla kurulmuş olmala-rıdır” dedi.

Yazar Turan Kışlakçı ise yaptığı konuş-mada, devrim kavramına ve dünyada yaşanan devrimlere değindi. Arap ülke-lerinde yaşanan devrimlere de değinen

Kışlakçı, “Dünyada değişim yaşanıyorsa, o dalganın, o tsunaminin önünde durmayın. Eğer o dalganın önünde durursanız, o dalga sizi alır götürür. Size düşen ya dal-gaya katılmak, ya da dışarıda durup o dalgaya yön vermek. Bu gün Arap Dünyası’nda bir tsunami, bir çığ yaşanıyor. Bu çı-ğın önünde durmamak gerekiyor” dedi.

Page 8: Güngören Dergi - Mayıs

gündem haber6

gungorendergi.com

mayıs2013

K ış aylarının bitip güneşin yüzünü göstermesiyle birlikte Güngören’in

cadde ve sokakları da bahar için hazırlanıyor. Fen İşleri Müdürlü-

ğü, Park ve Bahçeler Müdürlüğü ve Temizlik İşleri Müdürlüğü’nün

birlikte organize ettiği ‘Bahar Temizliği’ kapsamında ilçedeki birçok cadde ve

sokak bakıma girdi.

Bahar Temizliği kapsamında, Fen İşleri Müdürlüğü; yol bakımı ve onarımı, kal-

dırım düzenlemesi, asfalt bakımı ve onarımı, Park ve Bahçeler Müdürlüğü;

kaldırım arasından çıkan yabani otların çapa ve tırpan ile temizlenmesi ve

ilaçlaması, ağaç dip ve gövde sürgün temizliği, Temizlik İşleri Müdürlüğü ise

cadde ve sokaklarda yıkama ve süpürme işlemlerini gerçekleştiriyor.

Her yıl düzenli olarak gerçekleştirilen Bahar Temizliği Nisan ayı itibariyle

Güngören’de başladı. Toplamda altı hafta sürecek temizlik daha düzenli, daha

temiz ve daha yaşanılabilir bir Güngören için her yıl yapılmaktadır.

Güngören Belediyesi Zabıta ekipleri İlçe Gıda Tarım ve Hay-vancılık Bakanlığı personeli ile

birlikte pazar yerlerinde su ürünleri sa-tışı yapan esnafı denetledi. İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı perso-nelince satışa sunulan balıkların av ya-sağı ve mevzuatlara uygun olup olma-dıkları denetlenirken, satış yerleri de hijyen koşulları açısından değerlendi-rildi. Zabıta ekipleri ise esnafın fiyatları yükseltmemesi ve standartlara uygun ürün satışı yapması için bilgilendirme çalışması yaptı.

Yapılan denetim sonucunda herhangi bir uygunsuz duruma rastlanmaması yüzleri güldürdü.

Denetimlerin vatandaş tarafından tak-dir topladığını ve devamlılığı nokta-sında taleplerin olduğunu dile getiren Güngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman, ilçe kurumları arasındaki koordinasyonun artarak devam ede-ceğini belirtti.

Güngören Belediyesi baharın gelmesiyle birlikte ilçe genelinde cadde ve sokak temizliğine başladı.

Güngören Bahara Hazırlıklı Girdi

Zabıta Ekipleri Su Ürünleri SatıcılarınıDenetledi

Page 9: Güngören Dergi - Mayıs

gündem haber7

gungorendergi.com

mayıs2013

Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nün, kış ayının başında toprağa yerleştirdiği lale

ve sümbüller baharın gelmesiyle birlikte Güngören’e renk getirdi.

Türkiye’de lale ve sümbülleri kendi imkânlarıyla yetiştiren ilk ilçe belediyesi

olan Güngören Belediyesi, bahar ayının gelmesiyle birlikte lale ve sümbülleri Güngö-

renliler ile buluşturdu. Yılda ortalama 300 bin lale ve sümbül yetiştiren Güngören Be-

lediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü, vatandaşlarımızın ve çocukların yeşile ve çiçeğe

olan ihtiyaçlarının giderilmesi için 200 bin adet laleyi Güngören’e ekiyor, 100 bin laleyi

ise kamu kuruluşları, okullar ve meydanlarda vatandaşlara dağıtıyor.

Vatandaşın yoğun ilgi gösterdiği çiçek dağıtımı; Kaymakamlık, İlçe Sağlık Müdürlüğü,

İlçe Emniyet Müdürlüğü, İlçe Müftülüğü, İlçe Gençlik ve Spor Müdürlüğü, Verem Savaş,

BEDAŞ, İSKİ gibi kamu kurumlarının yanı sıra Güngören’de 17 okul yönetimi, öğret-

menleri ve öğrencilerine bizzat dağıtıldı.

Güngören Belediye Başkanı Şakir Yücel Karaman her yıl düzen-

lenen, ‘Geleneksel Güngören Yurtları Kermesi’ açılışına katıldı.

Öğrenciler yararına düzenlenen kermesin açılışına Güngören

Kaymakamı Zafer Orhan, Bağcılar Kaymakamı Erdal Çakır ve

Güngören Belediye Başkanı Şakir Yücel Karaman katıldı. Açılış

konuşmalarını yapan Başkan Karaman ve Kaymakamlar kurde-

leyi de birlikte kesti.

Daha sonra tüm standları gezen Başkan Karaman, stant görevli-

lerine hayırlı olsun dileklerini iletti.

Güngören’de Lale ve Sümbül Zamanı

Kermes Günleri Başladı

Page 10: Güngören Dergi - Mayıs

gündem haber8

gungorendergi.com

mayıs2013

Güngörenli Aktif YaşlılarGüngören Yaşlılar Komisyonun 18-24 Mart Yaşlılar Haf-

tası sebebiyle düzenlediği program Moda Düğün Salonu’nda gerçekleşti. Program, Ak Parti İl Teşkilatı

Sosyal İşler Başkanı Leman Aksay, İl Yaşlılar Komisyonu Baş-kanı Rıdvan Durmaz, Güngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Ka-raman, AK Parti Güngören İlçe Başkanı Ercüment Sever, Kadın Kolları Başkanı Nahide Azeri, Sosyal İşler Başkanı Süleyman Üstün, Yaşlılar Komisyonu Başkanı Veli Dilekçi ve çok sayıda va-tandaşın katılımıyla gerçekleşti.

Güngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman Yaşlılar Haftası sebebiyle düzenlenen programda Güngörenli yaşlılarla beraberdi.

Gelen misafirlere Aktif Yaşlanma Ödülünün verildiği programda, Başkan Karaman’da belediye tarafından yetiştirilen lalelerden hediye etti.

H er ay farklı ilçede düzenlenen AK Partili Belediye Başkanlarının katıldığı “3. Bölge Belediye Başkan-ları Toplantısı” Nisan ayında Güngören’de yapıldı.

Güngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman’ın ev sa-hipliğinde gerçekleşen toplantıda yerel yönetimler ve belediye iş alanları ile ilgili pek çok konu gündeme geldi.

Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu, Bey-likdüzü Belediye Başkanı Yusuf Uzun, Esenyurt Bele-

diye Başkanı Necmi Kadıoğlu, Başakşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal, Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay ve Arnavutköy Belediye Başka-nı A. Haşim Baltacı’nın katıldığı toplantı Güngören Belediyesi Cevizlik Sosyal Tesisler ini gerçekleşti. Yeni yapılan spor tesisini de gezen 3. Bölge Beledi-ye Başkanlarını, Güngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman kapıda uğur ladı.

Güngören, Belediye Başkanlarını Ağırladı

Page 11: Güngören Dergi - Mayıs

gündem haber9

gungorendergi.com

mayıs2013

Güngören Belediye Başkanı Şakir Yücel Karaman, Koza Koleji öğrencilerini maka-

mında ağırladı. Başkan Karaman’a Belediye ve işleyişini, işin zorluğu-nu, güzel yönlerini soran öğrenciler, özel hayatına ilişkin merak ettik-leri soruları da sordular. Yakından tanıma fırsatı buldukları Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman’da öğ-rencilere, gelecekte kendileri için planladıkları meslekleri sordu.

Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman öğrencilere satranç takımı ve çe-şitli hediyeler verdi. Kapıda karşıla-yıp, kapıda uğurladığı öğrencilere, “ İleride bu ülkeyi sizler yönetecek-siniz. Bizlerden daha fazlasını yapa-cağınıza inanıyorum. Meslekler ko-nusunda bilinçlisiniz, çok çalışıp bu vatan için, daha iyi şeyler yapmanızı dilerim. ” dedi.

Güngören Belediyesi Sivil Savunma Şefliği tarafın-dan düzenlenen “Canımı

Seviyorum Harekete Geçiyorum” projesi kapsamında ilk yardım ve yangın söndürme eğitimleri de-vam ediyor. Son olarak Güngören Belediyesi Güvenlik Personelinin yangın söndürme eğitimi aldığı projede personeller hem teorik eğitim aldılar hem de pratik yap-tılar.

Vatandaştan projeye yoğun ilgi

Canımı Seviyorum Harekete Ge-çiyorum diyenleri buluşturan pro-jede Güngörenli vatandaşlar, ev kazaları, kesik ve kanamalar, ya-

nıklar, zehirlenmeler, çocukların cisim yutması, bayılmalar, çocuk-larda havale ve ateş, kalp krizi, evlerde yangın çıkabilecek yerler, mutfak yangınları, baca yangınları ve zehirlenmeleri, yangında bina-dan nasıl dışarı çıkılır, yangın sön-dürme tüpleri gibi konular hakkın-da bilgi aldı.

Uzman Eğitimciler tarafından veri-len eğitimlerden Güngörenlilerden sonra Güngören Belediyesi Gü-venlik Personeli faydalandı. İtfaiye Eğitim Merkezinde tüm gün süren eğitim, eğitmen Mehmet Gebelek tarafından önce teorik eğitim ile başladı ardından pratiğe döküldü.

Öğrencilerden Başkan Karaman’a Ziyaret

Güvenlik Personeli Yangın Söndürme Eğitimi Aldı

Başkan Karaman Esnafa Geçmiş Olsun Ziyaretinde Bulundu

Güngören BelediyeBaşkanı Karamanİstanbul Milletvekili Bülent Turan veAk Parti Güngörenİlçe BaşkanıErcüment Sever ilebirlikte Güngörenesnafını gezdi.

Geçtiğimiz ay Menderes Caddesinde meydana gelen çatışma sonrası geç-miş olsun ziyaretinde bulunan Güngö-

ren Belediye Başkanı Şakir Yücel Karaman, İstanbul Millet Vekili Bülent Turan ile birlikte Menderes caddesindeki tüm esnafı gezdi.

Vatandaşların sorunlarını ilgiyle dinleyen Baş-kan Karaman ve Vekil Turan’a Güngören Kay-makamı Zafer Orhan, İlçe Emniyet Müdürü Burak Aktaş, AK Parti İlçe Başkanı Ercüment Sever ve Belediye Başkan Yardımcıları eşlik etti.

Page 12: Güngören Dergi - Mayıs

gündem haber10

gungorendergi.com

mayıs2013

GüngörenGençleriKardeşleriniUnutmadı

Güngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman, Polis Haftası dolayısıyla Güngören Kaymakamı Zafer Orhan ile birlikte İlçe Emniyet Müdürü Ömer Burak Aktaş’ı ziyaret etti. Türk Polis

Teşkilatı’nın 168. Kuruluş yıl dönümünü kutlayan Karaman, ilçeye hiz-met veren karakolları da ziyaret etti.

“Şehit polislerimizi rahmetle anıyoruz”Güngören’in huzuru ve güveni konusunda gösterdiği gayretlerden do-layı Emniyet Müdürü Ömer Burak Aktaş’a teşekkürlerini ileten Kara-man, “Ülkemizin dört bir tarafında büyük bir özveri ile çalışan ve bu uğurda hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan, milletimizin huzur ve güvenli-ğini sağlayan Türk Polis Teşkilatı’nın 168. kuruluş yıldönümünü ve içinde bulunduğumuz ‘Polis Haftası’nı kutluyorum. İlçemizdeki suç oranlarını azaltıp, halkımızın huzur içinde aileleriyle dolaşmasını sağladığınız için Güngörenliler adına teşekkür ederim. Bu vesileyle, görevlerini kahra-manca yerine getirirken şehit olan polislerimizi rahmetle anıyor, görev-leri başındaki tüm polislerimize selam ve saygılarımla birlikte başarı dileklerimi iletiyorum” diye konuştu.

Başkan Yardımcıları Murat Kavak, Mustafa Sula ve Ensar Özcan’ın da bulunduğu ziyarette, Kaymakam Zafer Orhan ve Başkan Karaman daha sonra Merkez Karakolunu ve Şehit Osman Kahraman Karakolunu da ziyaret etti.

Güngören Belediyesi Gençlik Meclisi Hakkari’deki kardeşlerinin yardım çağrısına koştu.

Güngören Belediyesi Gençlik Meclisi Sosyal So-rumluluk ve Yardım Projelerine her geçen gün bir yenisini ekliyor. Güngören ve İstanbul sınırlarını aşan Güngören Belediyesi Gençlik Meclisi yardım elini Hakkari’ye uzattı.

Yüksekova’dan gelen çağrı üzerene harekete geçen Güngören Belediyesi Gençlik Meclisi Ahmed-i Hani Ortaokulu’na giyecek ve kırtasiye malzemeleri gön-derdi.

Gelen çağrı üzerine hemen harekete geçen Güngö-ren Belediyesi Gençlik Meclisi üyeleri, zor kış şart-larında okulunu ihmal etmeyen ve geleceğini bu-günden kuran kardeşleri için kazak, çorap, kitap ve defter gibi malzemeleri hayırseverlerden temin edip öğrencilere ulaştırdı.

Gençlik, Suat Kılıç’ın takdirini kazandıGençlik ve Spor Bakanı ’tan tam destek alan Gün-gören Belediyesi Gençlik Meclisi, Bakanın “Gençlik Meclislerinin aktif ve etkili olması gerekir. Doğu’daki kardeşlerinizi unutmadınız, hızlı bir şekilde istekleri karşılamanız çok güzel, devamının gelmesini dile-rim” sözleriyle takdirini kazandı.

Başkan KaramanPolis Haftasını Kutladı

Page 13: Güngören Dergi - Mayıs

gündem haber11

gungorendergi.com

mayıs2013

k e n t l i l i k11

Parkın eski hali bugünkü görünüşünden çok uzak

Erişilebilir Standart Cadde ve Sokaklar

Cevher Dudayev Parkı Modern Tasarımı ve Artan Yeşil Alanlarıyla, Yeniden Güngörenlilerin Hizmetinde

Uzun yıllar Güngörenlilere hizmet veren ve yıpranıp kullanılamaz du-ruma gelen parkın yeniden inşası için Yıldız Teknik Üniversitesi’yle ortak proje hazırlanmıştı. Kısa sürede yapılıp vatandaşın kullanımı

sunulan Cevher Dudayev Parkı’yla Güngörenliler rahat nefes alabileceği ortamlardan birine daha kavuşmuş oldu. Bölge esnafının ve vatandaşın beğenisini kazanan parka birçok yenilik getirildi. Vatandaşların günün her saati spor yapabilme imkânı bulduğu parkta, çocuklar için yüksek stan-dartlarda hazırlanmış özel oyun alanları bulunuyor. Yeşil alanların arttırıldığı yeni park, yaz akşamlarında vatandaşlara dinlenme ve serinleme imkânı veriyor. Vatandaşların ihtiyaçları düşünülerek yapılmış bir kafenin de bu-lunduğu parkta, yürüyüş yapılabilecek uzun yürüyüş yolları da unutulmadı.

Cevher Dudayev Parkı

Güngören Belediyesi tarafından öncelikle çocukların, yaşlıla-rın ve engellilerin ihtiyaçları düşünülerek yapılan erişilebilir Standart Cadde ve Sokaklara bir yenisi daha eklendi.

Kentin yaşam kalitesini arttıran ve küçük ayrıntılar da göz önünde bulundurularak yapılan Erişilebilir Standart Cadde ve Sokaklarla, Güngörenliler için uzun vadeli kaliteli çözümler üretiliyor. İlkyuva Caddesinin, Kınalı ile İnönü Caddeleri arasında kalan kısmı geç-tiğimiz yıl Erişilebilir Standartlara uygun hale getirilmişti. Kınalı ve Bağcılar Caddeleri arasında kalan ikinci kısımdaki çalış-malara ise altyapı çalışmalarının tamamlanmasının ardından baş-landı. 250 metre uzunluğundaki caddede yağmur suyu ve yedek kablo kanallarının yapımının ardından beton kaplamalar uygulandı. Caddenin uzun ömürlü ve bakım masraflarının daha düşük olması için normal asfaltın üstü aşınma asfaltıyla kaplandı.

Cadde, haziran ayında tamamlanacakGörme engelliler için özel desenli kaldırım taşlarının dö-şendiği cadde de parlaklığı arttırılmış özel gece aydın-latmaları kullanıldı. Paslanmaz yol kenarı bariyerleri ve kaldırım yükseklikleri vatandaşların araçlarını park eder-ken zarar görmeyecek yükseklik hesaplanarak yapıldı. Kent yaşamına uygun, kökleriyle binaların te-mellerini tahrip etmeyen, alerjik polen üretme-yen ve böylece çocukların ve yaşlıların sağlığına za-rar vermeyen, dört mevsim yeşil kalabilen ağaçların kullanıldığı caddelere vatandaşlardan olumlu tepkiler geliyor. Güngören’in tamamına uygulanacak Erişilebilir Standart Cadde ve Sokaklardan olan İlkyuva Caddesi haziran ayında kullanıma açılacak.

İlkyuva Caddesi

Page 14: Güngören Dergi - Mayıs

mayıs2013

k e n t l i l i k12

gungorendergi.com

Yetersiz altyapı nedeniyle birçok ev ve iş yerinde sel baskınlarından dolayı ciddi maddi hasarlar meydana geliyordu.

Nereden

Page 15: Güngören Dergi - Mayıs

gungorendergi.com

mayıs2013

k e n t l i l i k13

Erişilebilir standartlarda, geleceği düşünerek yaptığımız çalışmalarla sel baskını ve tehli-kelerinin tamamen önüne geçtik.

Nereye

Page 16: Güngören Dergi - Mayıs

mayıs2013

k e n t l i l i k14

gungorendergi.com

Tozkoparan’da

Kentsel Dönüşüm Başlıyor

Page 17: Güngören Dergi - Mayıs

gungorendergi.com

mayıs2013

k e n t l i l i k15

Güngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman, Tozkoparan Mahallesi’nde-ki bir bölgenin riskli alan olarak ilan

edilmesine yönelik açıklamalarda bulundu. Başkan Karaman, bölgede 5 bin 700 konu-tun olduğunu belirterek, “Projenin en büyük özelliği şu ana kadar tek seferde ilan edilen en büyük alan” dedi.

Bakanlar Kurulu’nun kararıyla Güngören Toz-koparan Mahallesi’nde bulunan bir bölgenin riskli bölge olarak ilan edilmesinin ve ardından kararın Resmi Gazete’de yayımlanması üzerine Güngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman bölgeyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

“Beklentiler doğrultusunda proje yapıyoruz”Tozkoparan’da 2006 yılından beri dönüşüm çalışmaları yürüttüklerini belirten Başkan Karaman, “Tozkoparan bölgemiz kanunen gecekondu önleme bölgesi alanında kalan bir yer. Yaklaşık olarak 17 bin vatandaşımızın yaşadığı bir yer. 7 binin üzerinde bağımsız bö-lümü var. Bunun 5 bin 700 kadarı konut. 2006 yılından beri biz buranın dönüşümüyle alakalı çalışmalar çalışıyorduk. Tabi eski kanunlara göre yapmaya çalışıyoruz. Ancak yeni ka-nun çıkınca yeni kanunun gerektiği riskli alan kapsamına aldırmak suretiyle bu çalışmalara başladık. Burada yapmak istediğimiz şeyle-ri senelerdir vatandaşlarımızla paylaşıyoruz. Onların talepleri, beklentileri doğrultusunda projeler yapıyoruz” dedi.

“Vatandaş Hiçbir Şekilde Yerinden Edil-meyecek”Bölgedeki vatandaşların hiçbir şekilde yer-lerinden edilmelerinin söz konusu olamaya-cağını ifade eden Başkan Ş. Yücel Karaman, yerinde dönüşüm anlayışıyla hareket ettikle-rini söyledi. Başkan Karaman, “Yapmak is-tediğimiz şey oradaki vatandaşlarımızın hak sahiplerinin orada kalması yöntemini kullan-mak. Yani yerinde dönüşüm. Mümkün oldu-ğu kadar vatandaşımızı kiraya çıkartmadan dönüştürmek istiyoruz. Tabi vatandaşımız da işin çabuk yürümesi açısından ben kiraya çı-

karım, nasıl olsa devlet kira yardımı yapıyor, bu desteği veriyor derse daha hızlı bitirmek mümkün. Şu anda Bakanlar Kurulu kararı Resmi Gazete’de yayımlandı. Bakanlıktan yetki talep yazılarımızı yazdık. Eğer bakanlık belediyemize yetki verirse, Güngören Bele-diyesi olarak, en güzel nasıl yapılıyorsa bunu yapmaya çalışacağız” diye konuştu.

“Proje, Tek Seferde İlan Edilen En Büyük Alan”“Planlama çalışmalarımızı tamamladık” di-yen Karaman bölgenin 58 hektarlık bir böl-ge olduğunu belirterek, “Şu anda mimari proje çalışmalarına geçmek üzere yetki ça-lışması bekliyoruz. Projenin en büyük özel-liği şu ana kadar tek seferde ilan edilen en büyük alan olmasıdır. Toplam bağımsız bö-lüm sayısı 7 bin 758 ve toplam büyüklüğü 58 hektardır. Bu bağımsız bölümlerin 5 bin 560 tanesi konut, diğerleri ticari. Biz kent-sel dönüşümü güzel şehirler yapmak ola-rak tanımlıyoruz. Sosyal yaşam alanlarıyla, otoparklarıyla yapacağız. Temel yaklaşım alanımız oranın formunu korumak. O kimliği korumak istiyoruz. Çok yüksek binalar yap-mak istemiyoruz. Bittiğinde hem İstanbul’a yakışır, hem Tozkoparan’daki insanlarımızın daha rahat yaşayacakları onlara yakışır bir proje olmasını istiyoruz” şeklinde konuştu.

“Yapılan çalışmaların odak noktası vatan-daş”Güngören’de devam eden kentsel dönü-şüm çalışmaları hakkında bilgi veren Kara-man, süreçte halkın desteğinin çok önemli olduğunu vurguladı. Yapılan çalışmaların odak noktasında vatandaşların hayatının söz konusu olduğunun altını çizen Beledi-ye Başkanı Ş. Yücel Karaman, “Vatandaş gördükçe, yaşadıkça, bu kanunun aslında onların çıkarı için olduğunu düşündükçe, söylemlerin doğru olmayıp, kentsel dönü-şümün aslında kent için, vatandaş için ol-duğunu gördükçe, daha fazla ilgi gösterip daha fazla talep ediyorlar” dedi.

Projenin en büyük özelliği şu ana kadar tek seferde ilan edilen, en büyük alan oluyor. 58 hektarlık. 5 bin 700

ün üzerinde bağımsız bölüm var. Toplam bağımsız bölüm sayısı 7 bin 758. Bu bağımsız bölümlerin 5 bin 560

tanesi konut, diğerleri ticari. Biz kentsel dönüşümü güzel şehirler yapmak olarak tanımlıyoruz.

“Vatandaş kentsel

dönüşüm kanunun kentin ve

kendilerinin menfaatlerine hizmet ettiğini gördükçe daha fazla talepte bulunuyor”

Page 18: Güngören Dergi - Mayıs

mayıs2013

k e n t l i l i k16

gungorendergi.com

MirasDeğil, Emanettir

Şehir, insan için kendisiyle ve çevre siyle bağ kurduğu, arayışını ya da hayata bakışını yansıttığı, geçmişiyle

geleceği inşa edecek formları oluş-turduğu yapıların ve metaforların birleşi-minden meydana gelmektedir. Daha aka-demik ve kullanılan tabiriyle uygarlıkların doğduğu, beslendiği, her türlü toplumsal, bilimsel, siyasal ve ekonomik ilişkilerin sürdürüldüğü ve bu ilişkiler vesilesiyle olu-şan sorunların çözüldüğü ortak yaşama

biçimlerinin birleşiminden oluşmaktadır. Bir mekan algısı olarak şehir ya da kent , ilk çağlardan günümüze hep bir hareket-li yörüngede ilerlemiş, insanın anlama ve yorumlama biçiminin fiziksel olarak teza-hürü olarak ortaya çıkmışlardır.

Şehir tarihi dediğimizde, şehrin tarihsel sürecini; oluşmaya başlamasından büyü-mesine, inşa olmasına varıncaya dek bir varoluştan bahsetmemiz gerekir.

İstanbul’u eğer miras gibi görerek

onu korumaya çalışacağımıza,

bir emanet bilip yaşatmaya çabalasaydık;

bugün bir dünya başkentine sahip

olmanın avantajlarını ekonomik, siyasi,

toplumsal ve bilimsel olarak fazlasıyla

alacaktık. Bizler ne yazık ki bir miras gibi korumaya çalışarak kaybettik İstanbul’u.

Şehi r le r imiz

Page 19: Güngören Dergi - Mayıs

gungorendergi.com

mayıs2013

k e n t l i l i k17

O yüzden şehir kelimesinin zihinlerimizde uyandırdığı çağ-rışım, kelimeyi kullanmaya başladığımız çağlardan bu yana harmanlanan büyük bir kültür ve medeniyet birikimiyle bir milletin vicdanına yansıyan ortak yaşama biçimini temsil eder. Evler sokakları, sokaklar caddeleri, caddeler yerleşim birim-lerini, yerleşim birimlerinin de birleşmesiyle şehirler oluşmaya başlar. Burada gittikçe fiziksel olarak büyüyen bir yapıdan söz etmiyoruz. Fiziksel olarak ne kadar büyüyorsa, aynı oranda toplumsal ilişiklerin de büyüyeceği, sosyal dayanışmanın olu-şacağı bir yapıdan bahsediyoruz asıl. Şehirler metropol kent-leri oluşturur dersek eğer, İstanbul, New York yada Berlin, Paris gibi büyük kentleri de tanımlamış oluruz. Aksi takdir-de “Mega Kent” olarak tanımlanan, “Metropol Kent” olarak da ifade edilen yapıları tanımlayamayız. Tarih boyunca şehre dair düşünce üreten fikir adamlarının ve şehir plancılarının “Şehir” kavramına sürekli kavramlar eklemlemesi, kavramın çerçevesinin bir türlü tam olarak çizilemeyişinden kaynakla-nıyor elbette.

Şehir mi Kent mi?Şehir, bir insan gibidir; kimliği olan, kendisine has bir üslu-bu bulunan, mimarisiyle, sanatıyla, içinde barındırdığı öznel değer ve nesneleriyle meydana gelen ve zamansal olarak ya-şayabilen bir mekan algılamasıdır. O yüzden bir şehri şehir yapan etmenler vardır, türküleriyle, adetleriyle, içinde barın-dırdığı güzellikleriyle, gelenek ve görenekleriyle, en meşhur üretilen sebze ve meyveleriyle şehirler bizde yaşayan canlılar olarak algımızda bulunurlar. Bu yüzden Urfa işgalden kurtarıl-dığında Şanlıurfa olmuştur ya da Antep Gaziantep olmuştur. Yani sanki şehirler savaşmış gibi yüceltilir, şehirlerin ruhu ol-duğuna bu yüzden inanılır. Her şehrin bir üslubu vardır, onu farklı kılan özellikleri vardır. Sözgelimi Adana denildiğinde akla Adana’yı Adana yapan özelliklerin hepsi gelmektedir. Şehir denildiğinde zihnimizde bir kuşatıcılık ve insicam, kent dedi-ğimizde ise duyarsızlık ve tekilleşme çağrışımı belirir. Çünkü kent, kimliksizdir, korkutucu ve endişe vericidir. İnsanın ruhu-nu sıkıştırır, bireyselleşmeye iter. Bu yüzden şehrin ifade ettiği ruhtur, ruh ile muhatap olunur. Kentte ise kimliksizlik bir ça-tışma halinde gibidir. Yalnızca kelime olarak düşünüldüğünde bile şehir toparlayıcı, kent ise dışarlıklıdır. İlkinde toplumsallık, birlik ve beraberlik, kuşatıcılık görülürken, ikincisinde birey-sellik, yalnızlaşma, korku ve endişe ön planda görülür. Birin-cisinin medîne (medeniyet), ikincisinin ise city (modernite) ile izahı daha kolaydır. Medeniyet ruha dairdir, modernite ise ruha dair değildir, ruhu saf dışı bırakarak her şeyi görünümler dünyasında değerlendirir.

‘Şehir’ ile ‘Kent”in oluşumu arasındaki farkİngiliz tarihçiler genelde şehri 3 ana kısma ayırarak şehir sos-yolojisi üzerine yorum yaparlar. Checkland, bu kısımlar şöyle açıklar: Tema yoğunluklu biçim (konut, inşaat gibi yapı üzeri-ne), Seküler eğilim (evrim, değişim-dönüşüm, sosyoekolojik yaklaşımlar) ve Bağlam ağırlıklı biçim (durumlar, olaylar, iliş-kiler örgülerinin üzerine...) Şehri bu üç hat üzerinden incele-yecek olursak hem sosyolojik, hem psikolojik hem mekânsal hem düşünsel olarak analizler yapabiliriz. Ama unutmamak gerekiyor ki, ekonomik sebep ya da yaptırımlar, tarih boyunca toplumların tercihlerini hep etkilemiştir. Mekânlar inşa eden toplumlar, varlıklarını sürdürebildikleri oranda hayatta/ayakta kalmışlar, yaşadıkları mekânlar da bu oranın + ve - kutupları arasında gidip gelmişlerdir. Bu yüzden Checkland’ın “Şehrin sürecini belirleyen en önemli faktör nedir?” sorusuna “İkti-sattır” demesi boşuna değildir. Şehir fotoğrafının bütününe bakabilirsek, şehirlerin nasıl ayakta kaldıklarını daha iyi analiz edebiliriz.

Şehir tarihi için özellikle XVII. asırdan itibaren Evliya Çelebi’nin kitaplarından faydalanan tarihçiler, Evliya Çelebi’nin seyahat-namesinde salt anlamda gezip gördüklerini anlattığı için değil, gittiği yerlerde aynı zamanda yaptığı analizlerle bir sosyolog hatta psikolog gibi şehri tasvir ettiği için dikkat çekerler.

Evliya Çelebi, gittiği yerlerde adetleri, gelenek ve görenekleri, şehrin kendisine ait üslubunu da ortaya koyar. Bu yüzden se-yahatnameler, şehirlerin not defterleri gibidir.

Medine, Bağdat, İsfahan, Endülüs, Kudüs ya da İstanbul gibi tarihte kurulan tüm önemli merkezlere baktığımızda, bu şehir-lerin aynı zamanda altın çağlarında hep gelişme ve yenilikle-rin de merkezleri olduğu görülür. Endülüs’te üretilen bilgi ve üniversitelerdeki eğitim felsefesi, 20. yüzyılın başlarına hatta şu anda bile Avrupa’nın eğitim anlayışının temellerini oluştur-maktadır. Bağdat’ta özellikle Moğol istilalarında yakılan kütüp-hanelerin haddi hesabı yoktur. Nehirlerin günlerce mürekkep aktığına dair destanlar boşuna yazılmamıştır. Şu noktaya gel-mek istiyorum, şehirler, medeniyetlerin de oluşumlarına zemin hazırlarlar ve insanın anlama ve yorumlamaya dair sentezleri geliştikçe, medeniyetler de gelişmektedir. Bu yüzden şehirler, hareketlidir. Toplumların ve insanlığın gelişiminin geleceği, şe-hirlere bağlıdır denilebilir. Kent ise hareketsizdir. Şehre göre daha hareketli olduğu halde varoluş açısından hareketsizdir. Durağandır. Bireyseldir. Toplumsal gibi görünmesine rağmen bireyseldir ki, bu en büyük aldatmacasıdır. Şehirde sınıf farklı-lıkları gözle görülecek derecede büyük değildir, kentte ise bir taraf çok aşırı lüks bir hayat yaşarken, diğer tarafta çok fakir yaşayan bir grup insan bulunur.

Yunus Emre Tozal / Harita Mühendisi

Page 20: Güngören Dergi - Mayıs

mayıs2013

k e n t l i l i k18

gungorendergi.com

Paris’in banliyö trenlerinin geçtiği alt gelirli vatandaşların bulun-dukları yerler gibi… Onlar da Paris’tedirler ama “öteki” olarak muamele görürler. Gideon Sjoberg, “Sanayi Öncesi Kenti” ma-kalesinde yaşanılan yerlerin kalabalık olmasının mantıklı sonucu olarak komşuluk ilişkilerini arttıracağını söylemesi , tutarlı ve ge-çerli bir önerme değildir. Bunu anlamak için herhangi bir araş-tırmaya gerek yok. Büyükşehirlerde/Metropol kentlerde oturan herkes, oturduğu apartmanda kaç komşusunu tanıdığını, kaç komşusuyla çok güzel bir ilişki içerisinde olduğuna bakması ye-terli olur. İnsanların arasındaki bağları kopararak ve insanları da kutu gibi evlerde çok katlı yapılarda yaşamaya mecbur bırakıp sıkıştırarak bir medeniyet üretilemez. Şehirlerde ise medeniyet üretilir.

Osmanlı’da çarşılarda bir esnafa gelen bir müşteriyi “yan kom-şudaki esnafın siftah yapamaması” nedeniyle yan komşuya göndermek, bir medeniyettir, aynı zamanda da bir iktisat bilin-cidir. Ama kentlerde yapılan AVM’ler, bir medeniyet göstergesi değildir, dolayısıyla bir iktisat bilinci oluşturamazlar. Mecburen dünyadaki mevcut sisteme uymak zorundadırlar.

İstanbul’un tarihi, insanlık tarihinin izdüşümüdürİstanbul tarihine dayalı yapılan araştırmalarda antropologlar, çok eski yıllardan beridir İstanbul’un bir merkez konumunda bulun-duğunu, her gelişen devletin ve milletin İstanbul’a bir merkez gö-züyle baktığını belirtiyorlar. İstanbul’un gerek coğrafik konumu, gerek ticaret yollarının birleştiği bir şehir gerekse de ilim ve kültür merkezi olması, İstanbul’u yöneten her devletin gücüne güç kat-mış, tarihe adını yazdırarak unutulmamasını sağlamıştır.

İstanbul, her dönemde ve devirde medeniyetleri birleştiren, bu-luşturan, kaynaştıran ve böylelikle ortaya çıkacak değerleri de yaşatan bir merkezdir. Böyle bir şehre sahip çıkamamanın getir-miş olduğu hüsran, bizlere bugün yeter de artar bile. İstanbul’a sahip çıkamayışımız, kendimize sahip çıkamadığımızın da bir göstergesi. Değişen hayat tarzları ve kainata bakış açımız, bir dünya başkenti şehrinin ruhunu kaybetmemize sebep oldu. Ku-lelerin, AVM’lerin ve zamanımızı heder eden müthiş bir trafiğin içinde eriyip gidiyoruz.

İstanbul tarihine dayalı yapılan araştırmalarda

antropologlar, çok eski yıllardan beridir

İstanbul’un bir merkez konumunda bulunduğunu,

her gelişen devletin ve milletin İstanbul’a bir

merkez gözüyle baktığını belirtiyorlar. İstanbul’un gerek coğrafik konumu, gerek ticaret yollarının

birleştiği bir şehir gerekse de ilim ve kültür merkezi

olması, İstanbul’u yöneten her devletin gücüne güç

katmış, tarihe adını yazdırarak unutulmamasını

sağlamıştır.

Page 21: Güngören Dergi - Mayıs

gungorendergi.com

mayıs2013

k e n t l i l i k19

İstanbul’u eğer miras gibi görerek onu korumaya çalışaca-ğımıza, bir emanet bilip yaşatmaya çabalasaydık, bugün bir dünya başkentine sahip olmanın avantajlarını ekonomik, si-yasi, toplumsal ve bilimsel olarak fazlasıyla alacaktık. Biz-ler ne yazık ki bir miras gibi korumaya çalışarak kaybettik İstanbul’u. Bu yüzden de bendeniz, İstanbul’da doğmuş ve büyümüş biri olarak bu şehri hak ettiğimizi düşünmüyorum. Eğer hak etseydik kıymetini bilir, metropol bir kente çevirir-ken ruhuna zarar vermez, İstanbul’un o şehirken ki halinde var olan zenginliklerine zenginlik katmaya çalışırdık. Bugün artık İstanbul, şişmiş durumda metropol bir kent canavarına dönüşmüş durumda. Anadolu insanının “İstanbul’da yaşan-maz” söylemleri boşuna değil. Neden yaşanmaz sorusunun cevabı, bizlerin resmidir. Bu şehri biz bu hale getirdik. Dilimiz, dünyamız, kullandığımız kavramlarımız, hayat tarzımız, me-kanla olan bağımız değişiyor, umursamıyoruz. İstanbul’dan önce kendimizi kaybetmişiz biz. İstanbul’u yaşanabilir kılmak, en büyük görevimiz... Bu şehrin müzelerini, kütüphanelerini, arşivlerini okuyabilmek ve analiz ederek şehir hayatında uy-gulanabilecek projeler hazırlamak büyük sorumluluğumuz… İstanbul bugün, maalesef Kocaeli’nden başlayarak Tekirdağ’ın bitimine kadar devam eden Doğu-Batı hattında 150 km2.2lik bir alana yayılmış bitişik bir şehir görünümün-dedir. Tuzla’nın hemen girişindeki “İstanbul Tuzla’dan başlar” tabelası bile ironik olarak bize İstanbul’un aslında nereden başlanıp nerede bittiğinin belirsizliğini göstermesi açısından mühim bir ayrıntıdır. Başı sonu olmayan, sürekli genişleyen

bir mekan algısı olarak İstanbul, 21. yüzyıla TOKİ eliyle ger-çekleştirilen konut kooperatifleri ile gözünü açmış, kapitaliz-min zirve şehirlerinden biri halini almıştır. Her türlü dolambaçlı yolları bünyesinde barındırdığı için, ruhunu kaybetmekle karşı karşıya kalan İstanbul, Anadolu’daki birçok şehri de kendisine benzetmeye başlamış, emsallerine kötü bir örnek ve lokomo-tif olmuştur. Bu durum, şehir kültürümüzü, toplumsal birlik ve beraberliğimizi ve toplumun içindeki dayanışma bilincimizi de artık kaybetmeye başladığımızı göstermektedir. Yapılması ge-rekenler bellidir, İstanbul’u bir miras olarak değil, bir emanet olarak yaşatmaya en kısa zamanda başlamalıyız. Bir imkana dönüştürebilirsek, kentsel dönüşüm çalışmalarıyla, kaybettiği-miz şehir bilincini yeniden oluşturabiliriz. İstanbullunun şehirle olan bağını güçlendirmek, toplumun şehir bilincini arttıracak çalışmalar yapmak, daha da önemlisi İstanbul’a sahip çıkacak bireyler inşa etmek zor değil. Ama unutmamalıyız ki, karşımız-daki insanları değiştirmek için önce kendimiz değişmeliyiz. Kendimizi değiştirmeye güç yetirebilirsek, mekanla da şimdi-ye kadar kuramadığımız ilişkiyi kurabilir, İstanbul’u yeniden bir dünya başkenti haline getirebiliriz.

Page 22: Güngören Dergi - Mayıs

mayıs2013

s ö y l e ş i20

gungorendergi.com

Birkaç nesil öncesine kadar Güngören, yolların olmadığı, suyun çeşmelerden alındığı, eğitim ve sağlık hiz-metleri için insanların başka ilçelere gitmek zorunda kaldığı, çoğunlukla ekilen arazilerin bulunduğu bir yerdi. 1930’lu yıllarda 40-45 hane olan ve bir avuç insanın yaşadığı Güngören Köyü, bugün gelişimini tamamlamış

modern kent imajıyla geçmişteki görüntüsünden çok uzak.

Osman Nuri Özbek ya da halk arasında bilinen ismiyle Osman Bey, Güngören’in bugünkü haline gelme-sinde en çok emeği veren insanların başında geliyor. On yıl Güngören Köy Muhtarlığı yapan Osman Nuri

Özbek, Güngören Belediyesi’ni kurduktan sonra on bir yıl da belediye başkanlığı yaptı. Geçtiğimiz yıl kendi adını taşıyan “Osman Nuri Özbek Camisi’nin” temelinin atılmasından iki gün sonra yaşamını yitirdi. Caminin

inşaatı bugün oğlu İlhan Özbek tarafından devam ettiriliyor. Güngören’e ve ülkesine, milletvekilliği dâhil, birçok hizmette bulunan “Osman Bey”, Güngören’in tarihiyle özdeşleşmiş durumda. Oğlu İlhan Özbek’in

ağzından Güngören’in ve Osman Bey’in tarihi.

45 Hanelik Bir Köyden Koskoca Bir Kent’e

Page 23: Güngören Dergi - Mayıs

gungorendergi.com

mayıs2013

s ö y l e ş i21

“Babam 1924 yılında Güngören’e geliyor”

Biz aslen Konya Beyşehirliyiz. Beyşehirli Ahmet Nuri Efen-

di babamın dedesi, İstanbul’a Fatih külliyesine hoca olarak

geliyor. Ondan sonra yükseliyor, padişahın Fetva Meclisi’nin

başına geçiyor. Dedem, Vehbi Efendi Atatürk’ün yakın ko-

rumasıymış. Fatih Çarşamba’da İsmail Ağa Cami’si var, o

zaman orada imamlık yapıyor. Ondan sonra Mehmet Ağa

Cami’sinde imamlık yaptı. Evleri de oradaymış. Rahmetli

babam Osman Özbek 1923’de doğuyor. 1924’de dedem

Güngören’e yerleşiyor. Burası eskiden Genç Osman’ın av

köşkünün ve camisin olduğu yer. Buradan on iki dönüm yer

alıyorlar, çiftçilik yapmaya başlıyorlar. Eskiden buralarda

Haznedar Çiftliği, Merter Çiftliği var, onlardan da yer kirala-

yıp burada bir ahır ve iki katlı bir ev yapıyorlar. Ondan sonra

aile burada gelişiyor. Çarşamba’daki evi kapamıyorlar.

“Türkiye’nin üniversite mezunu ilk muhtarı”

Buradan Topkapı’ya kadar yürüyerek giderlermiş. Babam,

ilkokulu Bayrampaşa Maltepe’de vergi daireleri varmış,

onun karşısında yıkık bir ilkokul varmış, orada okumuş. Bu-

radan oraya yürüyerek giderlermiş. Ondan sonra ortaoku-

lu Fatih Gelenbevi’de okuyor. Pertevniyal Lisesini bitiriyor,

sonra da 1945 Yüksek Ticaret Mezunu şimdilerin İktisat Fa-

kültesi. Çok ilginç bir şey söylerdi, “Türkiye’nin üniversite

mezunu ilk muhtarı benim” diye. Dedem 1957’de rahmetli

olmuş, aileden gelen bir kalp hastalığı var. Halk demiş ki

seçimde muhtarımız sen ol, sonra da babam muhtar oluyor.

“Güngören - Bağcılar Yolunu bütün köylülerle yaptık”

Babam liseye giderken, Topkapı’ya kadar yürürmüş, ora-

dan da Fatih’e araba varmış, ona binermiş. Babam anlatır-

dı, Bağcılar ile Güngören yolu birbirine bağlı değilmiş. “Biz

imece usulü yaptık” derdi. Bağcılar kendi tarafından, biz

Güngörenliler bu taraftan bütün köylülerle taş yolu yaptık,

iki semti birleştirdik.

1948 -1950’li yıllarda. Köyde biri vardı ona para verdik at

arabası ile taş taşırdı bize, sağlam atları vardı, o taşları dö-

nüşümlü yola dizerdik. Bugün şu haneden beş kişi çalışırdı,

yarın başka bir haneden kişiler yol yapımına yardım ederdi.

Belli bir hudut yaptık biz buradan, onlardan başladı, ortada

buluştuk ve yol tamamlandı. Yol olarak bir tek, eski Edirne

Asfaltı - Londra asfaltı denilen yer varmış, E-5 yokmuş. Bir

şeye ihtiyacı oldukları zaman Edirne Asfaltı’na giderlermiş,

çeşme durağının oraya. Şimdi Elektrik idaresinin olduğu

yer. Belli saatlerde araba gidermiş, ona binerlermiş rast ge-

lirlerse.

Güngören Köyü’nün İlk Muhtarı Vehbi Özbek Harman Yerinde, 1940’lı Yıllar

Dedem, Vehbi Efendi Atatürk’ün yakın

korumasıymış. Fatih Çarşamba’da İsmail Ağa

Cami’si var, o zaman orada imamlık yapıyor.

Ondan sonra Mehmet Ağa camisinde imamlık

yaptı. Evleri de oradaymış. Rahmetli babam Osman

Özbek 1923’de doğuyor. 1924’de dedem Güngören’e

yerleşiyor.

Page 24: Güngören Dergi - Mayıs

mayıs2013

s ö y l e ş i22

gungorendergi.com

“Tamamen bir köy yaşantısı”

Annem ve babam 1954’te evleniyor, annem o şekilde

Güngören’e gelin geliyor. Elektrik yok, yol taş, 45 hane o

zaman buralar. 1962’ye kadar burada yaşıyorlar, babam

Fatih’te ev yapıyor, sonra oraya yerleşiyoruz. Hafta sonları

buraya geliyoruz, o zamanlar dedem vefat etmişti. Baba-

annem burada yaşıyor, hayvanları var, hindilerle tavuklarla

oynuyoruz. Tamamen bir köy yaşantısı var o zamanlar bu-

ralarda.

“Güngören’de doğdum”

Ben 1962’de Güngören’de doğdum. İlkokul bittikten sonra liseyi

Saint Michel Fransız Lisesi’nde okudum. 1981’de Marmara Üni-

versitesi Fransız Dili Edebiyatı’na girdim, 1985’te mezun oldum.

Ama öğretmenlik yapmadım.

Burada (Güngören’de) bir çiftliğimiz vardı, çiftliği Silivri’ye taşıdık.

Babam da ziraat odalarına başkan olunca Ankara’ya yerleştik bir

dönem. İki çocuğum var. Oğlum iktisat fakültesi 3. sınıfta okuyor,

babamın adını koyduk babamın mesleğini kazandı. Kızım da lise

son sınıf öğrencisi, harıl harıl ders çalışıyor. Hukuk Fakültesi istiyor.

Eşim ev hanımı. O da Fransız Dili Edebiyatı mezunu. Şimdi tek he-

defimiz Osman Nuri Özbek Camisi’ni bitirip ibadete açmak.

“Öyle cıvıl cıvıl bayramlarımız olurdu”

Burada herkes birbiri ile akraba gibilermiş, yani aslında akraba de-

ğiller ama sevgi ve saygıdan birbirlerine hürmetleri fazlaymış. Ben

dedemi görmedim, babaannem zamanında bayramlarda, herkes

babaannemin elini öpmeye gelir. Komşular, tanıdıklar hep evimize

gelirlerdi. Dedem çok sevilen sayılan biriymiş. Dedem vefat etikten

sonra o saygınlık babama geçti. Bayramlarda bizim ev çok kalaba-

lık olur. Kurban bayramında kurban kesilir, ondan sonra evde kavur-

ma yapılır bütün komşular akrabalar bayramın ikinci gününe kadar

gelir giderler. Babam ancak ikinci gün öğleden sonra büyüklerinin

kabirlerini ziyarete giderdi. Ramazan bayramlarında da köylüler,

komşular, akrabalar ilk önce babamı görmeye gelir sonra da halamı

görürlerdi, yaş itibariyle büyük oldukları için. Yemek masamız her

daim hazır olurdu, her gelen yemeğini yer sonra sohbete geçerdi.

Öyle cıvıl cıvıl bayramlarımız olurdu. Hepimiz Anadolu kökenliyiz

sonuçta, buraya Bulgaristan’dan göçen çok vatandaşımız oldu,

hepimiz aynı kültürün yapısında olduğumuzdan iç içeydik. O dö-

nemler güzel dönemlerdi, şehirleşince artık o değerler pek kalmadı. 1937 Yılı, Güngören Köy Kahvesinde Oturan Köylüler

Page 25: Güngören Dergi - Mayıs

gungorendergi.com

mayıs2013

s ö y l e ş i23

“Bulgaristan’dan gelenlerden biz Ayçiçek yetiştirmeyi

öğrendik”

Mesela bir de şu konu var. Bulgaristan’dan gelenler bize

Ayçiçek yetiştirmeyi öğretti. Bilmiyorduk nasıl yetiştirildiği-

ni. Bulgaristan’dan gelenler tohumları getirdiler Türkiye’ye.

Ayçiçek tohumlarını öyle gördük, ektik. Arpa ekerdik,

buğday, yulaf ekerdik ancak. Çok çalışkan insanlardır,

Bulgaristan’dan gelen insanlar. O vakitlerde de sene1950’ler.

“2. Dünya Savaşında babaannem askerlere yemek pi-

şirirdi”

2. Dünya Savaşı zamanında, karşısı Davutpaşa kışlası, de-

dem burada muhtar. O zaman herkesi askere çağırıyorlar

ve kışla doluyor. Güngören’in samanlıklarına bizim ordumuz

silah yerleştiriyor. Samanlıklara askerler geliyor, Alman-

ya Yunanistan’a geliyor ve buraya da gelirlerse diye bütün

Güngören’deki samanlıklara silah dolduruyorlar. Askerler de

burada yatıyordu. Rahmetli babaannem yemekler pişirir, as-

kerlere yemek dağıtırdı yaklaşık yedi ay bu şekilde devam

etti. Hatta o zamanlara ait komutanlarla dedemin resimleri

var.

“SEK şişe süt fabrikasını babam kurdu”

Süt müstahsilleri derneği vardı, babam onun başkanıydı.

Çobançeşme’de süt fabrikası, SEK Şişe Süt vardı. Onu da

babam kurdu. O dönem İstanbul Süt Müstahsilleri başkanı,

o ara gidiyor Ankara’dan tahsis alıyor o yerde Süt fabrikası

kurmak için. İstanbul’da İlk Süt fabrikasını başkan olarak

o kuruyor. O dönem Demirel başbakanlık yapıyor, yine o

dönemlerde sanırsam 1973-74’lü seneler.

“Başbakan ve babam birlikte kurdeleyi kesti.”

Bakırköy adliyesinin de kurucusu babam, İstanbul’da bir

tek Sultanahmet Adliyesi var. Bakırköy’de Zuhuratbaba’da

adliye var. Babam Güngören Belediye Başkanı iken, İstan-

bul Barosu, “Bir dernek kurup adliye yaparsan bir tek sen

yaparsın.” dedi. Çıktık yola, derneği kurduk, İzzettin Çalışlar,

Ünilever, Magirus… Ondan üç, bundan beş para topladık.

Belediye yapamaz onu, zaten parası yok. Bakırköy Ziraat

Odası’nın, Tarım Odası’nın kurucusu dedem, babam devam

ediyor başkanlığa. Beş sene önce derneği fes ettik. Yeniden

yapılan Bakırköy Adliyesi’nin açılışını Başbakan Recep Tay-

yip Erdoğan’la birlikte babam yaptı. Başbakan ve babam

birlikte kurdeleyi kesti.

Önümüzdeki sayı, bir köyden nasıl koskoca bir kent’in ortaya çıktığını, Merter’in Güngören’e na-sıl bağlandığını, son yarım yüzyılda Güngören’de nelerin değiştiğini yine İlhan Özbek anlatacak.

1940’lı yıllar. İkinci Dünya Savaşı döneminde, Da-vutpaşa Kışlası’na sığmayan askerlerin Güngören Köy’ünde toplandığı zamanlar.

2. Dünya Savaşı zamanında, karşısı Davutpaşa kışlası,

dedem burada muhtar. O zaman herkesi askere çağırıyorlar

ve kışla doluyor. Güngören’in samanlıklarına bizim ordumuz

silah yerleştiriyor. Samanlıklara askerler geliyor, Almanya

Yunanistan’a geliyor ve buraya da gelirlerse diye bütün

Güngören’deki samanlıklara silah dolduruyorlar. Askerler de burada

yatıyordu. Rahmetli babaannem yemekler pişirir, askerlere

yemek dağıtırdı yaklaşık yedi ay bu şekilde devam etti. Hatta

o zamanlara ait komutanlarla dedemin resimleri var.

Page 26: Güngören Dergi - Mayıs

mayıs2013

a i l e24

gungorendergi.com

Anne ve baba arasındaki kavgaları yorumlama şeklinin, çocukları duygusal ve davranışsal olarak farklı etkilediği belirlendi.

İngiltere’deki Leicester Üniversitesi’nden bilim adamlarının yap-tığı araştırma, tartışmalar nedeniyle kendini suçlayan çocukla-rın, daha fazla anti-sosyallik gibi davranışsal sorunlar yaşadığını belirtti.

Kavgalara maruz kalan, ailenin parçalanmasından korkan ve tehdit altında hisseden çocukların ise depresyon gibi duygusal sorunlarla boğuşabileceği vurgulandı.

Araştırmaya imza atanlardan Gordon Harold, her gün ebeveyn-leri arasında şiddet içermeyen ancak sık ve çözümlenemeyen tartışmalara maruz kalan çocukların, ruhsal sorun yaşama ris-kinin arttığını ifade etti.

Bilim adamları ayrıca, tartışmaların yaşandığı ailelerde, kız ço-cuklarının, anne-çocuk ilişkisinin iyi olmadığı durumlarda dep-resyona yakalanma riskinin daha fazla bulunduğunu gördü.

S osyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu Toplantısı öncesinde soru-ları yanıtlayan Bakan Faruk Çelik,

“Çalışan kadınların çocuk sayısına göre erken emeklilik konusunda bir yasal dü-zenleme olacak mı?” şeklindeki soruya, “Şuandaki uygulamada 2 çocukla ilgili bir uygulamamız var. Gerek bu konuyla ilgili, gerekse kadın istihdamını etkileme-yecek, sosyal güvenlik dengelerini boz-mayacak ve sağlıklı nesillerin korunması adına bakanlıklar arasında bir çalışma-mız var.

Ama en önemlisi kadın istihdamını olum-suz etkilememesi gerekiyor alacağımız kararların. Bu çerçevedeki çalışmalarımız henüz neticelenmedi. Bunun dışındaki değerlendirmeleri spekülatif değerlen-dirme olarak ele almakta fayda var diye düşünüyorum” diyerek cevap verdi.

Bakan Çelik, “Genel bir çerçeve oluştu mu?” şeklindeki soruya ise “Daha önceki

değerlendirmemde 8-10 maddelik olabi-lecek çalışma alanları ile ilgili görüşlerimi paylaşmıştım. O alanlarla ilgili çalışma yapılabilecek. Aktörel dengeleri boz-mayacak, en önemlisi kadın istihdamını etkilemeyecek düzeyde düzenlemeler yapılacak. Ama bu 8-10 alanın hangile-rinde adım atılacak onu ilgili bakan ar-kadaşlarımızla yaptığımız görüşmelerde değerlendireceğiz ve Başbakanımıza su-nacağız” ifadeleri ile cevap verdi.

Çalışmanın daha çok doğum izinlerinin artırılması üzerine olup olmadığının so-rulması üzerine Bakan Çelik, “Kişisel gö-rüşüm olarak, Başbakanımız gelecekteki nüfus yapımız açısından 3 çocuğun ne kadar önemli olduğunu vurguluyorlar. Bu konu bir başlık olabilir, 2 çocuk 3 çocuğa çıkabilir ama bu kişisel bir görüş. Heyetin yapacağı değerlendirmede tüm bu ko-nuda ele alınacak ve Başbakanımıza arz edilecek” diye konuştu.

Çalışan Annelere Erken Emeklilik Müjdesi

Aile İçi KavgalarEn Çok Çocukları Vuruyor

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk

Çelik, “Şu anda 2 çocukla ilgili bir uygulamamız var.

Gerek bu konuyla ilgili, gerekse kadın istihdamını

etkilemeyecek, sosyal güvenlik dengelerini

bozmayacak ve sağlıklı nesillerin korunması adına

bakanlıklar arasında bir çalışmamız var“ dedi.

Page 27: Güngören Dergi - Mayıs

gungorendergi.com

mayıs2013

a i l e25

Anne-baba ve çocuk arasındaki olumlu iletişim aile-nin mutluluğunu artırır. Ayrıca çocuğun bu iletişim tarzını model alarak hayatı boyunca sağlıklı sosyal

ilişkiler kurmasına yardımcı olur ve kendini ifade yeteneği ile özgüvenini güçlendirir.

İletişim, iki yaşındaki çocuk için de, ergenlik çağındaki çocuk için de hem özsaygının hem de karşılıklı saygının anahtarıdır. Anne/baba ve çocuk arasındaki olumlu iletişi-min temel ilkeleri şunlardır:

• Çocuğunuzun kendisiyle ilgilendiğinizi, ihtiyacı olduğun-da yardım edeceğinizi bilmesini sağlayın.Çocuğunuz sizin-le konuşmak istediğinde televizyonu kapatın veya gazeteyi elinizden bırakın.Çocuğunuz size önemli birşey söylemeye çalışırken telefon görüşmesi yapmaktan kaçının.

• Başka insanların özellikle dahil olması gerekmediği süre-ce, konuşmalarınızı özel tutun. Çocuğunuzla aranızdaki en iyi iletişim etrafta başka insanlar yokken gerçekleşir.

• Çocuğunuzu başka insanların önünde utandırmak veya güç duruma düşürmek sadece içerleme ve düşmanlık duy-guları hissetmesine neden olur, iyi bir iletişime değil.

• Çocuğunuzun tepesinden konuşmayın. Konuşurken fizik-sel olarak çocuğunuzun düzeyine inin.

• Çocuğunuzun bir davranışı ya da bir olay nedeniyle çok sinirliyseniz, objektif davranamayacağınız için, ye-niden sakinleşene kadar iletişim kurmaya çalışmayın.

Beklemek, yatışmak ve çocukla daha sonra konuşmak en iyisidir.

• Çok yorgunsanız aktif bir dinleyici olabilmek için daha fazla çaba harcamanız gerekecektir. Gerçek bir aktif din-leme kolay iş değildir ve bedeniniz ve zihniniz yorgunken daha da zorlaşacaktır.

• Dikkatle ve nazik bir şekilde dinleyin. Çocuğunuz birşey anlatmaya çalışırken sözünü kesmeyin. Çocuğunuza arka-daşlarınıza gösterdiğiniz nezaketi gösterin.

• Olayların nedenini sormayın, ne olduğunu sorun.

• Çocuğun anlatmaya çalıştığı durum hakkında önceden bilgi sahibiyseniz, bunları çocuğunuzla paylaşın.

• “Senin için neyin iyi olduğunu ben biliyorum”, “sadece dediğimi yap, sorun çözümlenecektir” ya da “ben sözümü bitireyim sen de konuşacaksın” gibi cümleleri, telkinlerde bulunmayı ve ahlaki açılardan kınamayı en az düzeyde tu-tun. Bunlar açık iletişim kurma ve bu açıklığı devam ettir-meye yardımcı olmayacaktır.

• Aptal, budala, tembel gibi aşağılayıcı sözler kullanma-yın.Çözüme yönelik somut adımlar geliştirmesi için çocuğa yardımcı olun.Çocuğu yaptığı veya yapmadığı şeylerden dolayı değil, kendisi olduğu için kabul ettiğinizi gösterin. Çocuğun açık iletişimi sürdürmesini destekleyin. Bunu, ço-cuğu olduğu gibi kabul ederek ve gösterdiği iletişim çaba-larını takdir ederek sağlayabilirsiniz.

Aile İçinde Olumlu İletişim

Nasıl Olmalı

Page 28: Güngören Dergi - Mayıs

mayıs2013

a i l e26

gungorendergi.com

Geçtiğimiz ay faaliyete geçen Cevizlik Tesisleri Spor Salonu, modern ve kaliteli donanımlarıyla Güngörenlilerin ücretsiz spor yapabilmelerine imkân sağlıyor.

Kadınların ve erkeklerin farklı zaman dilimlerinde spor yaptıkları tesiste, biri kadın olmak üzere üç spor hocası görev yapıyor. Cevizlik Spor Salonu ve spor yapmanın faydaları hakkında,

spor hocalarımızdan bilgi aldık.

cevizlik tesisleriSpor Salonu

Cev

izlik

Sos

yal T

esis

leri

Spo

r Sal

onu

Kad

ın S

por H

ocas

ı

Esr

a Ç

etin

kaya

Page 29: Güngören Dergi - Mayıs

gungorendergi.com

mayıs2013

a i l e27

Spor salonu hakkında genel bilgiler verir misiniz?

8 Nisan’da faaliyete geçtik. İsteyenler ücretsiz bir şekilde bu-

raya gelip kayıt yaptırabiliyor. Birçok kişi zayıflamak için geli-

yor salona. Haftada iki gün ve toplamda iki saat spor yapıla-

biliyor burada. Kadınlar için haftanın beş günü erkekler için

de haftanın yedi günü açığız. Toplam üç hoca var, iki erkek

hoca bir de ben. Bayanlara ben yardımcı oluyorum. Akşam

16:30’dan sonra erkekler spor yapmaya geliyor.

Yeni kayıt yaptıranlar hangi egzersizlerle başlıyor?

İlk önce ısınma hareketi olarak koşu bandı ile başlıyoruz ça-

lışmaya, daha sonra bölgesel çalışmalar yapıyoruz. İnsanlar

genellikle bacak ya da karın bölgesindeki yağlardan şikayetçi

oluyor ya da şikayetçi oldukları bölgeleri söylüyorlar ben de

ona göre bir egzersiz programı veriyorum. Sağlık problemi

varsa ona göre yapamadığımız bazı hareketler oluyor, mesela

bel fıtığı varsa bazı hareketleri yapmaları zararlı olabilir, onla-

ra sadece yürüyüş ve bisiklet öneriyorum. O şekilde devam

ediyorlar.

Buradaki aletlerden ve ne işe yaradıklarından bahseder misiniz?

Aletlerimiz çok kaliteli. Çok teknolojik aletler, bilgisayar prog-

ramlı. Burada toplam beş elektronik koşu bandımız var, iki

tane bisiklet var, diğerleri ağırlık üzerine olan aletler. Karın ça-

lıştırmak için var, kol çalışması olarak, twister dediğimiz bel

bölgesini çalıştıran bir aletimiz var, mekik aletimiz var, dum-

bellarımız var. Elektronik, bir dikey bir de yatay bisikletlerimiz

var. İki tane mekik aleti bir de yatarak çalışılan mekik aleti var.

Karın çalışma aleti, 3 tane farklı çeşitte bacak çalıştıran aleti-

miz var, ön bacak, arka bacak ve baldır çalıştıran, bel çevresi-

ni çalıştıran ve birçok aletimiz var.

Daha çok ne gibi şikayetler geliyor?

Herkesin buraya gelişindeki ortak fikri kilo verebilmek. Ama bazen de bel fıtığı rahatsızlığından dolayı gelenler oluyor, on-lara göre bir çalışma şekli belirliyoruz. Çünkü bel fıtığı rahat-sızlığı olanlar her aleti kullanamaz, sakıncalı olabilir onlar için. Kilo bel fıtığına en büyük düşman olduğu için, hafiflemeleri lazım, daha çok yürüyüş ve yatay bisiklet öneriyorum onlara.

“Yemek yeme alışkanlıklarında değişiklik yapılmalı”

İki dönem şeklinde beş buçuk aylık bir süreden oluşuyor, bu-rası yeni açıldığından üç ay sürecek. İnsanlara haftada iki saat spor yapmak az geliyor. Fitness aletli çalışmanın iki gün-den fazlası bayanlara zor. Eğer vücutları spora alışkın değilse. Düzenli spor ile kilo verilir ama buna bağlı olarak da yemek yeme alışkanlıklarında değişikli yapmaları da lazım. Düzenli beslenme düzenli sporla birleşince insanlar kilo verebilir. Ça-lışmanın ağırlığını artırınca daha çok kilo vereceklerini sanıyor kişiler, aslında alakası yok. Bizim amacımız burada kas yap-mak değil, vücudu çalıştırmak, yağların harekete geçmesi ve erimesi ve bu, günler alan bir süreçtir. Vücudun spora alışması 1-2 aydır, insanlar bu sürede zayıflamayı beklememelidir.

“Kişi düzenli bir yaşam sahibi oluyor”

Küçük yaşta spora başlatılan çocukların çevreleri ile iletişimi

güçleniyor. Düzenli bir yaşam sahibi oluyor kişi spor sayesin-

de. Bir hoca olarak spor yapmayı sadece kilo vermek için de-

ğil sağlıklı yaşam için tavsiye ediyorum. Her vatandaş kayıt

yaptırarak eğitimlere katılabilir.

Page 30: Güngören Dergi - Mayıs

mayıs2013

a i l e28

gungorendergi.com Okuma kültürü, toplumsal gelişmişliği-mizin en temel göstergelerinden biridir. Toplumu var eden çekirdek unsur aile ve aileyi oluşturan bireylerdir. Toplum-sal gelişmişlik düzeyimizi artırabilmek aile kurumlarımızı yeniden inşa etmekle mümkün olacaktır.

Gelecek nesillerin okuma kültürüne sahip olabilmesi, ancak ebeveynlerin fedakarlık ve gayretiyle sağlanabilir. Unutmayalım ki biz nereye gidersek, çocuklarımızda peşimizden gelecektir, ta ki kendi tercihlerini geliştirip, hayat planlarını yapabilecekleri zamana ka-dar. Bu evreyi sağlıklı yönetip çocukla-rımızın geleceğini, olması gerektiği gibi kendilerine teslim edebilmeliyiz .

Peki okuma kültürünü çocuklarımıza nasıl kazandırabiliriz; Henüz küçük yaşlardayken, çocuğunu-za özel zamanlar ayırın. Onun ilgi dü-zeyi ve yaşına uygun öyküler ve masal kitapları okuyarak, okuma kültürünün temellerini atabilirsiniz. Bunu günün belirli saatlerinde ve özellikle uykudan hemen önce tekrarlamanız, çocuğun kitaba karşı alışkanlığını geliştirecektir. Herhangi bir kitabevinden çocuğunu-zun yaşını belirtmek suretiyle bir çok ki-taba ulaşabilir ve zaman kaybetmeden okumalara başlayabilirsiniz.

Evinizin göz önündeki en ulaşılabilir noktasına imkanlar doğrultusunda bir kütüphane kurmanız, kitapları hatırla-manızı sağlayacak ve okumayı aileni-zin gündemine taşıyacaktır. Evimizdeki her unsurla nasıl ki duygusal bir bağ kuruyorsak, kitaplarla da aramızda bu duygusal bağ kısa sürede oluşacaktır.

Çocuklarınızdaki kitapları sahiplenme duygusunu bu yolla daha hızlı geliştir-miş olabilirsiniz.

Akşam saatlerini televizyon program-larını izlemek ile geçiren bir ailede ço-cuklara “televizyon izlemelisin” deme-mişken televizyona karşı bir bağımlılık oluşuyorsa, bu durum kitaplar için de geçerli olacaktır. Okumasanız dahi bir kitabı alın ve belirli bir zaman okuyor-muş gibi yapın. Çünkü çocuklarınız sizi kopyalamak konusunda çok başarı-lıdırlar. Çocuklarımıza özel zamanlar ayırmalıyız ve bu zamanların bir kısmını parka, markete, komşuya gider gibi kitabevine gitmekle değerlendirmeli-yiz. Hayatınızda kitaba ait bir zaman ve yerin olduğu bilincini çocuklarınıza fark ettirmelisiniz.

Bir pazar gününü ailece kütüphane ziyareti yaparak geçirmek ve diğer kü-tüphane ziyaretçileriyle iletişim kurmak, onlarla sosyalleşmek, okuma kültü-rünün aslında hayatın birçok alanında karşılık bulduğunu çocuklarımızın zih-ninde somutlaştıracaktır. Belirli zaman-larda gönül almak veya ödüllendirmek amacıyla çocuklarımıza hediyeler alırız. Bu hediyeler arasında sürekli olmamak kaydıyla mutlaka kitaplara yer vermeli-yiz. Çocuğumuzun yaş gurubuna uygun bir dergi yayınına abone olmak ve bu aboneliğin çocuğumuzun kendisine ait olduğunu vurgulamak her yeni dergi sayısı için bir beklenti oluşturacaktır ve okuma kültürünü çocuklarımızın gün-deminde canlı tutacaktır. Çocuklarınıza okuma kültürünü kazandırmak amacıy-la uygulayacağınız “aslında çok kolay” yöntemleri belirlerken baskıcı ve zorla-yıcı yaklaşımlardan uzak durmalısınız.

Aile Olmak Fedakarlık Gerektirir

Belki de kitapların bizim dünyamızda hiçbir yeri yoktur. Okuma kültürü ile hiç tanışmamışızdır. Kendi anne ve baba-larımız bu konuda duyarlı olmadıkları için biz de kendimizde kabahat aramı-yoruzdur gibi bir çok sebeplerimiz ola-bilir ve hatta bu sebepler anlaşılabilir. Ancak bu gerçek bizim çocuklarımızın da okuma kültüründen ve kitaplardan uzak kalmasını gerektirmez. Aksine za-manımızdan, bütçemizden, özel zevk-lerimizden fedakarlık etmek suretiyle aile ortamımızda okumayı ve kitapları gündem haline getirmekle mükellefiz. Fedakarlıklarımız ve gayretlerimiz so-nucunda her ne kadar kendi çocuk-larımızın gelişimine katkıda bulunmuş oluyorsak, unutmayalım ki içerisinde yaşadığımız toplumun gelişmesine de bir o kadar katkı sağlamış olacağız. Aile olmak fedakarlık gerektirir yaklaşımı ile okuma kültürünü evlerimize ve gelece-ğimize taşıyalım.

Meryem KAYRA

Page 31: Güngören Dergi - Mayıs

gungorendergi.com

mayıs2013

e ğ i t i m29

Açık uçlu soruÇocukların sadece sınav değil 4 yıllık ders dışı performanslarının da liseye ve üniversi-teye geçişte etkili olmasını kararlaştıran Ba-kanlık, her öğrenciye “dosya” açacak ve bu dosyaya ders dışı her türlü sosyal etkinlik, yarışma ve başarıları kaydedecek. Bakan-lık, öğrencilere belli kod kelimelerin yazıl-masının beklendiği açık uçlu sınav yapmayı da planlıyor. Açık uçlu soruları değerlendir-mek üzere geliştirilecek bilgisayar programı çocukların yazdığı kod kelimeleri tanıyarak puanlama yapacak.

MEB, “Kazak Modeli”ni Türkiye’nin nüfus, öğrenci sayısı, bölgesel eğitim farkları ve eğitim yapısı gibi faktörleri dikkate alarak birebir uygulamayacak ancak testin yanın-da açık uçlu soru, öğrenci dosyası, her yıl okul tarafından genel kurallara göre sınav yapılması uygulamalarını dikkate alarak yeni bir model belirleyecek.

Açık uçlu soru nedir?Açık uçlu sorularda öğrenciye sadece soru veriliyor. Cevap seçeneği bulunmuyor, her-hangi bir yönlendirici bilgi de verilmiyor. Öğrenciye adayı “konuşturacak” ya da “yo-rum yaptıracak” sorular soruluyor. Sorular adayın “analiz”, “sentez” ve “değerlendir-me” yeteneklerine ulaşmayı hedefliyor.

Başlıklarla Kazakistan Sistemi• Üniversite öncesi, 9’u zorunlu olmak üze-re 11 yıl eğitim alınıyor. Üniversiteye devam etmek isteyenler 10 ve 11. sınıfı da okumak zorunda.

• Her yıl sonunda girilen sınav ve yıl içinde alınan performans puanlarına göre öğrenciye her yıl 1 ila 5 arasında puan veriliyor. Öğrenci; 1 ve 2 alırsa sınıfı yeniden okuyor.

• 9’uncu sınıfın sonunda devlet sınavı ya-pılıyor. Açık uçlu sorularla yapılan devlet sı-navında öğrenci, matematik, Kazakça ya da Rusça, seçmeli ders ile sınıf hangi alanı derinleştirerek okuduysa o dersten soruları yanıtlıyor.

• Öğrenci her yıl aldığı puan ile genel sınav-daki başarı puanı ile 10. ve 11. sınıfa geçebili-yor ve puanlarına göre okul seçebiliyor.

“Test cenderesinden kurtaracak bir sis-tem”Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, öğrencilerin 4 yılda ders içi ve ders dışı birçok faaliyet yap-tığı ve performanslarını, başarılarını ders dışı etkinliklere dahil etmeye yönelik bir sistem planladıklarını söyledi. Avcı, “Çocukları test cenderesinden kurtaracak yeni bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Açık uçlu sorularla yü-rüyen bir seçme daha sağlıklı olur diye dü-şünüyoruz” dedi.

SBS’de Yeni Model

Page 32: Güngören Dergi - Mayıs

mayıs2013

e ğ i t i m30

gungorendergi.com

P sikolojik Danışman ve Rehberlik Uzmanı Dr. Fatih Kalkınç, eğitimde başarının birden yakalanamayaca-ğını belirterek, başarının adım adım takip edilip zamana

yayılarak elde edilebileceğini söyledi.

Özel Burç Okulları tarafından öğrenci velilerine yönelik düzenlenen seminerde, ‘Çocuğun Ba-şarısında Anne ve Babanın Rolü’ anlatıldı. Yoğun ilgi gösterilen semineri sunan Dr. Kalkınç, televizyonu sürekli açık olan ai-lelerin, çocuklarının derslerinde başarısız olması durumunda şikayet etme hakları-nın olmadığını söyledi.

Dr. Kalkınç, ‘’Öğrencinin başarısızlığının sebeplerinden en başta geleni dikkat ek-sikliğidir. Derste dikkat eksikliği aslında öğ-rencinin dikkatini birden çok şeylere yaydığı dikkat fazlalığıdır. Dikkat eksikliğinin sebebi ise yatıncaya kadar izlenilen televizyondur. Ders çalıştıktan sonra televizyon izleyerek uyumak öğre-nilenleri unutturmaktadır. Uyumadan önce ne yapılmışsa sabah uyanınca o hatırlanır. Uyumadan önce yapılacak en yararlı şey kitap okumaktır.’’ dedi.

“Yazarak çalışın”Yazarak çalışmanın unutmayı azalttığını belirten Dr. Fatih Kal-kınç, anne ve babaların kitap okuyarak çocuklarına örnek olma-larının çok önemli olduğunu belirtti. Oyun oynamanın önemine

de değinen Dr. Fatih Kalkınç, çocukların bilgisayarla de-ğil, terleyecekleri oyunlar oynaması gerektiğini söy-

ledi. Dr. Fatih Kalkınç, ders çalışırken cep telefo-nundan uzak durulması önerisinde bulunarak,

‘’Yapılan araştırmalara göre, cep telefonu insan vücuduna yüzde 30 enerji kaybı verir, bundan dolayı çocuklarımız ders çalışır-ken cep telefonundan uzak durmalı. Bil-gisayarlar mutlaka evin oturma odasında olmalı ve ekranı kapıya dönük olmalı. Bilgisayara girilecek saatler de mutlaka ebeveynler tarafından belirlenmeli.” dedi.

“Faydalı alışkanlıklar edinmeliyiz”Velilerden faydalı alışkanlıklar edinerek, ço-

cuklarına örnek olmalarını isteyen Kalkınç, bir veliden sigarayı bırakma sözü aldı. Kal-

kınç, “Allah insanları öyle bir yaratmış ki, insan vücudunun direnci kendisine faydalı olan bir şeye

karşı artıyor. Fakat vücuda zarar veren bir şeyde ise direnç diye bir şey kalmıyor. Bizler her zaman kendimi-

ze faydalı alışkanlıklar edinmeliyiz.” dedi. Kalkınç, düzenledikleri eğitim etkinliğinden dolayı, Burç Okulları yönetimine, öğretmen ve velilerine teşekkür etti.

M illi Eğitim Bakanlığı, Motorlu Taşıt Sürücü Adayları Sınavı e-Kılavuzu’nda önemli değişik-

likler yaptı. Teorik sınavda birçok yenilik yapıldı. Sınav takvimine göre yılda 6 kez yapılan Motorlu Taşıt Sürücü Adayları Sınavı (MTSAS) sayısı 7’ye çıkarıldı.

Teorik sınavda yeni yıl ile birlikte çok önemli değişiklikler yapıldı. Özellikle eh-liyet sınav soru sayısında ve sınav süre-sinde yeni düzenlemeler yapıldı. B sınıfı ehliyet sınavlarında önceki yıllarda 120 olan soru sayısı bu yılki yeni uygulama ile birlikte 60’a indirildi. Buna paralel olarak da 150 dakika olan sınav süresi

75 dakikaya indirildi. Yeni uygulamaya göre; daha önce trafikte 50 soru varken, soru sayısı 25’e indirildi. Motor sınavın-daki soru sayısı 40’dan 20’ye ve ilk yar-dımdaki 30 soru da 15’e indirildi.

Yazılı sınav sonuçları açıklandıktan sonraki ilk haftanın sonunda uygulama sınavı yapılacak. Aday, yazılı ve uygula-malı sınavlardan başarılı olduğu takdir-de sertifika almaya hak kazanacak. Em-niyet Genel Müdürlüğü (EGM) on-line olarak Özel Motorlu Taşıt sürücü Kursu (MTSK) Modülü’nden sertifika kontrolü yaptıktan sonra sürücü belgesi düzen-leyecek. Adaylar, 2013 yılı ve her sınav

dönemi için ayrı-ayrı olmak üzere 50 TL sınav ücreti yatıracak.

Adayların derslere göre sorulara verdik-leri doğru cevap sayıları tespit edilecek. Yanlış cevaplar dikkate alınmayacak. Tespit edilen doğru cevap sayıları üze-rinden her bir ders için 100 puandan hesaplama yapılacak. Her ders için 100 üzerinden 70 ve üzeri puan alan aday başarılı sayılacak. Merkezi sistem sına-vında her soru puan olarak eşit ağırlığa sahip olacak. Sınav sonuçları, www.meb.gov.tr inter-net adresinden duyurulacak.

Dersten Sonra Televizyon, Öğrenileni Unutturuyor

Ehliyet SınavlarındaSoru Sayısı ve Sınav Süresi Düşürüldü

Milli Eğitim Bakanlığı, ehliyet sınavlarında soru sayısını 60’a düşürdü, sınav süresini de 75’e indirdi.

Page 33: Güngören Dergi - Mayıs

gungorendergi.com

mayıs2013

e ğ i t i m31

Güngören Belediyesi’nin 2005 yılında hizmete açtığı Akşemsettin Bilgi Evi ilk ve orta öğretim öğrencilerine, yaz kış eğitim vermeye devam ediyor.Binlerce öğrenciye bilimsel ve kültürel eğitim veren bilgi evlerinden ikinci açılanı

olan Akşemsettin Bilgi Evi kayıtlı 5129 öğrencisine hafta içi 09:00-18:00, hafta sonu 10:00-16:00 saatleri arasında hizmet veriyor. Bilgi Evi’nde hizmet alan öğrencilerin ço-ğunluğunu 75. Yıl ve Şehitler İlköğretim Okulu öğrencileri oluşturuyor.

Bilgisayar öğretmeni, sayısal öğretmeni, sözel öğretmeni ve temizlik personelinin bu-lunduğu bilgi evinde, birer etüt sınıfı, bilgisayar sınıfı, konferans salonu, kütüphane, idareci odası, psikolojik danışmanlık ve rehberlik odası yer alıyor.

Yaz Kış Eğitim VeriliyorKış döneminde öğrencilere ödevlerini yapmaları konusunda yardımcı olunurken, yazılı öncesi hazırlanmalarına da yardımcı olunuyor. Öğretmenlerin belirlediği ve bununla sınır-lı olan bilgisayar oyunlarını da oynayan öğrenciler, kütüphanede bulunan Türk ve Dünya Klasiklerinin yanı sıra ansiklopediler, hikâyeler, yerli ve yabancı romanlar, psikoloji, bilim ve teknik, şiir türlerindeki birçok kitaba ulaşıp okuyabiliyor ya da ödünç alabiliyor. Yaz okulu dönemlerinde öğrencilerin yeteneklerini keşfedebilecekleri ve geliştirebilecekleri eğitim programları başlıyor ve öğrencilerin eğitimlere katılması sağlanıyor.

Etkinlikler dışında her ay ücretsiz geziler düzenleniyor. Kültürel değerlerimizin ve tarihi varlıklarımızın gezilip görüldüğü gezilerde, aynı zamanda öğrencilerde milli bilinç oluş-turuluyor.

Güngören Belediyesi’nin 2005 yılında hizmete açtığı Akşemsettin

Bilgi Evi ilk ve orta öğretim

öğrencilerine, yaz kış eğitim

vermeye devam ediyor.

Akşemsettin Bilgi Evi

Page 34: Güngören Dergi - Mayıs

mayıs2013

e ğ i t i m32

gungorendergi.com

Ter ap i“İl işkidir iyileştiren…”

Irvin D. Yalom

Ayş

egül

Toz

al /

Uzm

an P

siko

log

Page 35: Güngören Dergi - Mayıs

gungorendergi.com

mayıs2013

e ğ i t i m33

K emal Sayar, Terapi adlı kitabında insa-nın iç dünyasında yaşadığı duygusal bu-nalımları ve çağın insana zorunlu kıldığı

etkileri ele alırken, hem bir modern çağ eleştiri-si sunuyor, hem de bir şifa yönteminin kültürel çözümlemesini yapıyor. Sayar, kitabında çağın değişiminin insanlar üzerindeki büyük etkilerini anlatırken, 21. Yüzyıl’ın pek çok yüzyıla nazaran teknolojiye bağlı olarak hızla değişmesinin insa-nın ruhu üzerindeki değişimleri de inceliyor.

Yüz elli beş santim uzunluğunda, yüz yirmi kilo, vücudunun hatları belirsizleşmiş, biçimsiz çuval tarzı kıyafetler giyen, hafif hafif soluyan ve kim-senin gözlerinin içine bakamayan, yirmi yedi ya-şında, bekâr “bir şişman hanım” Irvin D. Yalom’un zarif koltuğuna yerleşir. “Boğazına hâkim ola-mayan” hanım, New York’tan Kaliforniya’ya ge-çici bir süre için gelir ve bu kültürdeki yalnızlı-ğını terapistle paylaşır. Terapistlerin günümüzde mahremiyetin bu kadar flulaşmasına rağmen hâlâ özellerini anlatacak insanları bulabilmesi insanın aslında ne kadar muhtaç kaldığının bir göstergesi. Modernizmin getirileri terapistleri bir yandan besliyor bir yandan da sorgulatıyor. Kali-forniya, içinde yalnız kalmış şişman bir hanım ve yüzlerce başka nedenlerden dolayı yalnız kalmış

insanların kalabalığını oluştu-ruyor. Bu yalnızlık içinde gözle-rinin içine bakarak onu özenle dinleyen, söylediklerini not alan, yalnız onunla ilgili konuşulan (politika, sanat, din, vb. hariç) bir dinleyici haftada bir saat de olsa, hatta ücrete tabi de olsa onu kendi benliğinin huzuruna götürmesi belki de terapisti çe-kici kılıyor.

Kelimelerin altından hep çocuk-luk çıkıyor, sonradan değiştiril-mesi imkânsız çocukluk. Tera-pinin çocukluğuna dönersek, örneğin; bir Talmud bilgini için kelimeler yüzeyde ifade ettik-lerinin ötesinde, daha derin ve örtük anlamlar taşır. Yahudi bir ailede büyüyen Freud içinse, insan zihnini örgütleyen oidipus karmaşasını keşfetmesi ve bilin-

çaltında bastırılan her şeyin dışa vurulması (ne kadar rahatsız edici

oldukları mühim değil) ve gerçekleri olduğu gibi ifade etmesi istenir. Günah çıkarma ritüelinin bir versiyonuna dönüşen danışan-danışman ilişki-sinde, danışanın her şeyden soyutlanmış ben-liği tüm yönleriyle ortaya çıkarılırsa, bastırılmış her türlü düşünceden, bilgili ve kendinden emin danışman ışığında kurtulur. Kaybolan kutsalın terapiyle aranması, terapisti Tanrı düzeyine çı-karıyor. Özellikle kuram misyonerliği şeklinde bir kuramın peşinden giderek, danışanların zengin yorumlara açık dünyalarını belli kalıplar altında incelenmesini eleştiren Sayar, bu durumu Prof.Dr. James P. Carnevale gibi Prokrustes yatağına benzetir. Carnevale “Şu anki tüm ilişkiler bu ilk tanım ve çıkarımlara uydurulurlar. “der.

Biz “şişman hanım”a dönersek; Yalom, onun “yalnızlık yarattığını” vurguluyor, kültürün etkisini yok saymamakla birlikte yalnızlık için, sorumlu-luğun bireye ait olduğunu vurguluyor. Martin Se-ligman, “Kaliforniya Benliği” dediği benlik yapısı ile ilgili çıkarımları Yalom’un ‘yalnızlık yaratma’ sözüyle uyuşuyor. Seligman, “Daha geniş sos-yal destek ağlarından gittikçe daha da uzakla-şarak, “haz adacıkları”na dönüşen bireylerin Pa-zar ekonomisinin pençesine düştüğünü ve artık tüketmeye şartlandıkları eşya ile aynı şey haline gelir.” der. Kaliforniya Benliği, modern bireycili-ğin en içe dönük, en narsistik, en benmerkezci ve en kendini düşünen biçimini temsil ettiğini vurgular, Sayar.

Kolektivist kültürlerin küresel kültüre doğru yol almasıyla, insan gündelik sıkıntılarını aile sıcak-lığındaki sosyal ortamla eritebilirken, modern birey tanımıyla, kendi ailesinde dahi yabancı ro-lüne giriyor. Sosyallikten tecrit edilen birey daha çok depresyon, intihar, boşanma, çocuk suis-timali, stres ve endişe bozuklukları gibi ruhsal rahatsızlıklar nüksediyor.

“Kalabalıklar içinde yalnız”, nostaljik ifadesi aile kurumu içerisinde trajediye dönüşüyor artık. Michael Vincent Miller, “Hastalıklı otorite gibi, hastalıklı özgürlük de olabilir. 19.yüzyılda ya-kınlıklar, aşırı baskıdan zarar gördüyse 20.yüz-yıl yakınlıkları belki aşırı ifadeden zarar görüyor. “ diyerek “Yakınlık Terörizm”ini eleştiriyor. Aile özelinde bu eleştiriye inersek, “aşk” modern bi-rey için hayati öneme sahip oluyor. Kendi ruhun-da aradığı huzuru bir başkasının ruhunda bulma umudu; arayış, kayboluş ve tükenişe dönüşü-yor. Romantik evlilik mitinin sunduğu “sonsuz mutluluk” efsaneye dönüşüyor ve o efsane her zaman önce “aşk” diyerek sürekli yaşanılmayı istiyor. Sayar, romantik aşkla birlikte Tanrı sim-gesini göklerden alıp iki insan arasındaki ilişkiy-le kendi çevremize yerleştirdiğimizi ve modern evlilik terapilerinin de, yakınlığı bu romantik aşk ideali üzerine temellendirdiğini, söylüyor. Bü-tünlük duygusunun Tanrı dışındaki mefhumlara yönlendirilmesi, modern bireyi her defasında yeni bir hayal kırıklığı ile yalnızlığa ve oradan da paylaşım aracı terapiye yönlendiriyor.

Terapi, kişinin terapisti tarafından anlaşılmasını ve kendi varlığını anlamlandırmasında da ona yardımcı olmasını gerektirmektedir. Terapist, o odada sadece kişinin bastırılmış kusur ve tahripkâr dürtülerini yorumlayan kişi değildir, aynı zamanda “saygı duyulan öteki”dir. Onu idealleştirmeye gerek yoktur, o sıradan hayatın içinde dürüst ve ahlaklı olmasını beklediğimiz herhangi bir kimsedir ve karşısındaki kişiye gös-terdiği saygıyla düşünce ve duyguların açık bir biçimde ifade edilmesini sağlar. Böylece psiko-terapi kuramında yeterince ifade edilmemiş olan ahlaki düşünceler terapi odasında ses bulur. (Lomas, 1999) İsteğimiz günlük hazlardan öte bir mutluluk, güven, ait olma, huzur ve aslında bugünkü dünyanın bize sunamadığı iyilik halleri.

Ter ap iKemal Sayar, Terapi

adlı kitabında insanın iç dünyasında yaşadığı duygusal bunalımları ve çağın insana zorunlu

kıldığı etkileri ele alırken, hem bir modern çağ

eleştirisi sunuyor, hem de bir şifa yönteminin kültürel çözümlemesini

yapıyor. Sayar, kitabında çağın değişiminin insanlar üzerindeki büyük etkileri anlatırken, 21. Yüzyıl’ın pek çok yüzyıla nazaran teknolojiye bağlı olarak

hızla değişmesinin insanın ruhu üzerindeki değişimleri de inceliyor.

Page 36: Güngören Dergi - Mayıs

mayıs2013

s a ğ l ı k34

gungorendergi.com

Y ale Üniversitesi’nin araştır-ması, kalori alımının beyinde yemek yeme davranışlarını

kontrol eden bölgeyi etkilediğini orta-ya koydu.

Current Biology dergisinde yayımla-nan çalışmanın, insanların bazı yiye-cekleri neden daha çok tercih etti-ğinin sebeplerini göstererek, obezite konusuna ışık tutacağı öngörülüyor.Araştırma kapsamında, lezzetli, an-cak kalorisiz ve karbonhidrat eklen-miş iki farklı içecek türünü, iki grup insanın 3 hafta boyunca içmesi sağ-landı.

Araştırmaya katılanların kanlarındaki glukoz oranıyla beyinlerinde meyda-na gelen değişik tepkiler tespit edi-

lirken, katılımcıların kalorili içeceği daha çok sevdiği görüldü. Araştırma ekibi, kalorili içeceğin kandaki gluko-zu arttırarak, beynin yeme alışkanlık-larını belirleyen bölgesindeki tepkileri etkilediğini gösteriyor.

Araştırmayı yürüten Dana Small, “Araştırma, bir insanın herhangi bir yiyeceği ne kadar sevdiğinden ba-ğımsız olarak, bir yiyeceği çok yeme-sinin nedenlerini açıklayabilir. Bu da fazla yemek yeme ve obezite konula-rında yol gösterici olacaktır” dedi.

Araştırma ayrıca, glukoz metaboliz-ması bozulmuş olan diyabet hastala-rının glukoza olan hassasiyetleri fazla olduğundan, yiyeceklere daha duyarlı olacaklarını da ortaya koyuyor.

Kalorili Yiyecekler Neden Daha Popüler?

Y Ü R Ü Y Ü NSağlık İçinYürüyüşün günlük yaşamın bir

parçası haline getirilmesi ge-rektiğini vurgulayan Kardiyolog

Timur Timurkaynak, ‘’İster kalp hasta-sı, ister kilolu, ister şeker hastası, ister kolesterollü, isterse sapasağlam olun. Yürüyün. Tempolu yürüyün’’ dedi. Sağlık için çok basit ve yararlı bir un-suru günlük yaşantının içine yerleştir-menin yeterli olduğunu belirten Prof. Timurkaynak, “Sadece kalp değil tüm vücudun sağlığı için yürüyün. Hem kendinizi, hem göbeğinizi, hem kasla-rınızı hem de kalbinizi mutlu edin. Her gün yarım saat yürüyün. Tempolu yü-rüyün. Eve gelirken, işe giderken hep bir durak önce inin. Merdiven çıkın, asansörden vazgeçin’’ diyor.

Yürüdükçe Mutlu Olun Prof. Timurkaynak, yürüdükçe beynin mutluluk hormonu - endorfin salgıla-dığını ve belli bir süre sonra yürüme-nin bağımlılık yarattığını ifade ederek,

“Yürüyemediğiniz zamanlarda kendinizi mutsuz hissetmeye başlarsınız. Kaslarınız güçlenir, göbeğiniz erir, ko-lesterolünüz düşer, kilo sorununuzun ortadan kalkmasına yardımcı olur ve diyabet hastalığının gelişini ötelersiniz’’ diye konuştu.

Kalp Hastaları da YürümeliEğer yürürken göğüs ağrısı olmuyorsa, kalp damarlarına stent takılmış, bypass olmuş hastalar da yürüyebilirler. Za-ten bu hastalar düzenli olarak doktor kontrolünden geçmektedirler. Yürüyüş onların yaşam tarzlarının artık olmazsa olmaz bir parçasıdır. Yürüdükçe kalp kası güçlenir, damarlar daha iyi kan pompalayarak tıkalı damarlara da des-tek vermeye başlarlar.

Page 37: Güngören Dergi - Mayıs

gungorendergi.com

mayıs2013

s a ğ l ı k35

Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre; aç kalmanın yi-yecek tercihlerini doğrudan etkilediğini ve açken yapılan alışverişlerde cips ve şekerleme gibi sağlıksız yiyeceklere

eğilimin arttığını gösterdi.

Deneyde, alışverişe gitmeden önce beş saat boyunca aç kalan kişilerin, tok karnına alışveriş yapanlara göre daha yüksek kalorili gıdalar satın alma eğiliminde oldukları izlendi.

Cornell Üniversitesi’nden araştırma ekibine göre çalışma, aşırı beslenme eğilimlerinin artmasının sağlık sorunları yaratabilece-ğini de ortaya koyuyor.

Çalışma oruç tutan, uzun süre aç kalan ya da rejim yapan kişile-rin daha fazla yiyecek satın aldığını ve yediğini öne sürüyor.

Araştırma ekibinden Prof. Brian Wansink ve Dr. Aner Tal, araştır-ma sonuçlarının kamu sağlığına etkileri ile ilgili de fikir verdiğini söylüyor. Zira pek çok kişi dini sebeplerle oruç tutuyor, kilo ver-mek için ya da yoğun iş temposu nedeniyle aç kalıyor.

Amerikan Tıp Dergisi’nde yayımladıkları bir makalede araştırma sonuçlarını paylaşan Wansink ve Tal “Kısa süreli açlık bile insan-ların alışveriş tercihlerini etkiliyor. Ve bu aç kalma alışkanlığının yaygınlığı düşünüldüğünde ciddi bir kamu sağlığı meselesi açığa çıkıyor” diyor.

Satın Alma Eğilimlerini Açlık BelirliyorBu arada Cornell Üniversitesi uzmanları aç kalmanın insanların yediği miktarın artması kadar, satın aldıkları ve tükettikleri gıdala-ra da etkilerini araştırdı. Bunun için 68 kişinin katıldığı bir deney

yaptılar ve bu kişilerden beş saat boyunca aç kalmalarını talep ettiler.Ardından deneye katılan ve aç kalan kişilerden kendileri için özel hazırlanan, düşük ve yüksek kalorili gıdalar, süt ürünleri, abur cubur ve et ürünleri sunulan bir internet sitesinden alışveriş yap-maları istendi.

İnternet sitesinde her bir yüksek kalorili gıda ürünü (şekerleme, cips ve kırmızı et), benzer düşük kalorili gıdalarla (meyve, sebze ve tavuk göğsü) yan yana teşhir edildi ancak fiyatlandırma ya-pılmadı.

Seansların yarısında katılımcılara bir tabak kraker verildi ve açlık-larının giderilmesi sağlandı.

İkinci araştırmada süpermarkette alışveriş yapan kişiler takip edildi. Takip edilen kişilerden bazıları öğle yemeğinin hemen ar-dından karınları tokken alışveriş yapanlardan, diğerleri ise akşam yemeğinden önce, yani karınları açken izlendi.

Sonuçlar aç karnına alışverişe gidenlerin daha fazla yüksek ka-lorili ürün aldığını ancak iki grubun toplamda aldığı gıda ürünleri-nin sayısında çok büyük bir fark olmadığını gösterdi.

Araştırmacılar tüketicilere verilecek en önemli mesajın, aç kar-nına haftalık market alışverişini yapmanın, tüm hafta boyunca takip edilecek yeme alışkanlığını etkileyeceğini akılda tutmaları olduğunu söylüyor.

Yani alışverişe gitmeden önce, açlığınızı yatıştıracak birkaç lok-ma yediğinizden emin olmak, sağlığınıza ve bütçenize iyi gele-cektir.

Alışveriş YapmayınAçken

Page 38: Güngören Dergi - Mayıs

36

gungorendergi.com

mayıs2013

Ömür boyu devam eden,

kalıcı hasarlar bırakan,

son yıllarda küçük

yaşlardaki çocuklarda

da görülmeye başlayan

ve Güngören’de en

çok

görülen hastalıklardan biri

olan Diyabet Hastalığın

a

ya da bilinen adıyla Şeker

Hastalığına yakalanan kişi

sayısı her g

eçen yıl

artıyor.

Güngören’de en çok

görülen hastalıklardan

biri olan, Şeker H

astalığı

ve hakkında bilinmesi

gerekenler

üzerine,

Bağcılar Devle

t Hastanesi

Başhekim Yardımcısı

İç Hastalıkları U

zmanı

Doktoru Kenan AKGÖZ ile

konuştuk.

“ Ş e k e r H a s t a l ı ğ ı ”

Page 39: Güngören Dergi - Mayıs

gungorendergi.com

mayıs2013

s a ğ l ı k37

Şeker Hastalığı nedir?Midenin arkasındaki yaprak şeklinde olan pankreasın beta hüc-relerinden salınan bir hormon olan insülin, kanda dolaşan şekerin hücre içine girmesini sağlar. Böylelikle, kandaki şeker düzeyi nor-mal seviyelerde kalır ve yaşam için enerji üretilmiş olur. Diyabette, pankreasın yeterli insülin üretememesi ya da vücudun insülini et-kili bir şekilde kullanamaması sonucunda oluşan ve ömür boyu devam eden bir hastalıktır. Daha çok kimlerde Şeker Hastalığı görülüyor?Anne ve babası şeker hastası olan çocuklardan bazılarında hasta-lığın görülme riski genellikle yüksek oluyor. Çok aşırı besin alan ve fazla kilolu insanlarda, uzun süre kortizonlu ilaçlarla tedavi edilen hastalarda zamanla şeker hastalığı ortaya çıkabiliyor. Bu hastalığa yakalanmış çocukların yüzde 80’i normalden çok uzundur. Bü-yüme hormonunun aşırı salgılanması, vücudun aşırı irileşmesine, pankreasın normal olmayan bir biçimde çalışmasına ve hızla geli-şen vücuda uyum sağlayamamasına yol açabilir.

“ İnsanlar fast food ile öğünlerini geçiriyorlar”Şehirleşme arttığı için insanlar pek fazla yürümüyorlar, her yere vasıta kullanarak gidiyorlar. Dolayısıyla bu koşuşturmada aya-küstü yemek diye nitelendirilen fast food ile öğünlerini geçiri-yorlar, bunlarda kişilerin çabuk kilo almalarına sebep oluyor. Karbonhidrat ağırlıklı beslenme de kişilerin hızlıca kilo almalarına-neden oluyor ve kilolu kişilerde de diyabete yakalanma riski daha fazla. Eskiden Anadolu’da insanlar işlerine yürüyerek gidiyorlar-dı, köylüler tarlada çalışıyordu haliyle kilo almıyorlardı, yedikleri-ni daha rahat yakabiliyordu, dolayısıyla şeker hastalığı oranı çok azdı.

“Poğaça ya da börek ile kahvaltı”“Güngören de börekçi simitçi çok fazla. İnsanlar genel-likle sabahları işe gelirken poğaça ya da börek ile kah-valtı yapıyorlar. Tabi bu şekilde fazlaca karbonhid-rat alıyorlar. Bu tür yağlı yiyecekler şeker hastalığının oluşumuna zemin hazırlıyor. İnsanların düzenli yemek yeme alış-kanlığı da kazanması lazım. Eğer çalışıyorlarsa, evlerinden kah-valtı yaparak çıkmaları gerekiyor. Öğlen ve akşam yemeklerini de düzenli yemeleri gerekiyor. Şehir hayatında, insanlar sabah kahvaltısı yapma alışkanlığını kaybediyor. Öğle yemeklerinde de hazır yemek tüketmeleri sakıncalı. Hazır yemek yiyorlar yanında da kola içiyorlar, ki kola şeker oranı yüksek bir içecek. Ya da sand-viç yiyorlar o da beyaz undan yapılıyor, onun hazmı daha zor; çünkü karbonhidrat oranı fazla. Tüm bunlar da şeker hastalığının oluşuma zemin hazırlıyor.

Son yıllarda Güngören bölgesinde Şeker Hastalığı ne sıklıkla görülüyor?Şehirleşme süreciyle bu oran epey bir arttı. Eskiden bu civarda şeker hastalığı oranı %1 iken şimdilerde ise, %8-10’lara kadar çıktığını saptadık. Biz kendi hastanemizde çalışanlara bir test uy-guladık, açlık şekerlerine aldık, üç aylık şekerlerini ve insülin dü-zeylerine baktık , %10 civarında gizli şeker hastalığı olan çıktı, aşikâr olanlar hariç. Bağcılar Devlet Hastanesi Dahiliye Polikliniği-ne günde ortalama 700 hasta başvuruyor, bu kişilerin aşağı yukarı 70’i şeker hastası.

Şeker Hastalığının kesin bir tedavisi var mı?Bu hastalığın kesin bir tedavisi yok. Korunmak için insanların bol bol spor yapması ve günde en az 45 dakika, 2 km yürümeleri ge-rekir. Yani yakalanmadan tedbir almak lazım. Bunun çaresi de, insanların spor yaparak düzenli yemek yemeleri, hazır gıda tüke-timini minimuma, hatta neredeyse sıfıra indirmeleri ile mümkün olabilir. Çaresi; düzgün yaşamak, yemek yeme alışkanlığını bir düzene oturtmak. Tedavi gördükleri zaman gün içerisinde zaman zaman şekerleri düşüyor tedaviye bağlı olarak, şeker düşünce hasta bir hoş oluyor, şekeri yükselsin diye hemen tatlı yiyor. Yani kişiye verilen diyeti tutturabilmek, onu düzenli uygulayabilmek de ayrı bir eğitim işi. Bu kişilerin sürekli doktora gidip eğitim almaları gerekiyor.

Şeker Hastalığı vücutta ne gibi hasarlara neden olur?Kontrol edilmediği sürece, neredeyse vücuttaki tüm organlarda tahribata neden olabilir. Şeker Hastalığının yarattığı etkiler; kalp hastalığı, felç (inme), böbrek yetmezliği, sinir zedelenmesi, gözler-de hasar veya körlük, sindirim sorunları, sertleşme sorunu, cilt so-runları, enfeksiyon, diş sorunları, tansiyon yüksekliği, bacak veya ayak kesilmesi gibi bir çok hasara neden olabilir.

“Yaralar kolay kolay iyileşmiyor”Şeker hastalarının duyu sinirleri tahrip oluyor, el ve ayaklarında uyuşmalar başlıyor. Bu da hastaları ısıya karşı duyarsız hale ge-tiriyor. Mesela kalorifer peteğine normal bir insan ayağını dokun-durduğunda, eğer petek çok sıcak ise, refleks olarak geri çeker; ama şeker hastaları ısıya karşı duyarsız olduklarından, ayağını çekmiyorlar ve böylece yanıklar oluyor. Şeker hastalığı damarları

bozduğu için ayaklar beslenemiyor ve yaralar çıkmaya başlıyor. Bu yaralar da kolay kolay iyileşmiyor.

“Gizli şeker olan insan çok fazla”Şeker hastalığı başlamadan önce, gizli şeker şeklinde sinsi sinsi seyrediyor. İnsanlar bu dönemi geçiriyorlar, bize geldiklerinde ar-tık hastalık aşikar oluyor. Aslında gizli dönemde yakalanabilse o zaman yaşam şekli değiştirilse, insanlar spora teşvik edilse veya gerekirse ilaç tedavisi verilse en az on sene ötelenir. Kişi eğer diler-se gizli şekerinin olup olmadığını öğrenmek için testler yaptırabilir. Çalışan bir insan genetik faktör olsa bile elli yaşından önce diya-bet olmuyor, çalışmayanlarda ise otuz beş yaşında ortaya çıkma-ya başlıyor. Bu hastalık erken gelirse, komplikasyonları daha çok görülüyor.

Page 40: Güngören Dergi - Mayıs

mayıs2013

r ö p o r t a j38

gungorendergi.com

Uğu

rluTu

luyh

anRöportaj / Samet Altıntaş

Page 41: Güngören Dergi - Mayıs

gungorendergi.com

mayıs2013

r ö p o r t a j39

“İstanbul bir gün yine ilmin, sanatın, kültürün,

ekonominin başkenti olacak.”

İ stanbul, Tuluyhan Uğurlu için adeta bir “Pastoral

Senfoni.” Ya da başka bir ifadeyle İstanbul, sa-

natçının ‘kanatları altında’. Uğurlu, piyanosunu

bir ışık gibi tarihin gizemli mekânlarında gezdiriyor. “Bu

topraklarda var olan her mekân bizimdir” diyen ünlü pi-

yanist, hoşgörü ikliminin tüm coğrafyalarda hissedilmesi

için çaba sarf ediyor. O, gerek yurt içinde gerekse yurt

dışında ‘karınca misali’ durmaksızın konserler veriyor.

Son albümü “Sonsuza Kadar İstanbul”da Uğurlu, kendi

yolunda ilerlemeye ustaca devam ediyor. Yeni soundları

denediği albümünde elektronik alt yapılı besteler olduk-

ça dikkat çekici. Bu albümünde de İstanbul’un her tonu-

nu duymak mümkün. Sanatçı ile son albümü “İstanbul

Forever”ı konuştuk.

Page 42: Güngören Dergi - Mayıs

mayıs2013

r ö p o r t a j40

gungorendergi.com

İstanbul Forever, Dünya Başkenti İstanbul’a bir gön-derme mi?Tabii ki, bir devam filmi. Bir alt başlık da diyebiliriz. İnsan değişime nasıl ihtiyaç duyarsa sanatçı da bir müddet son-ra aynaya baktığında bu ben değilim, başka bir şeye ihti-yacım var diyor. Elektronik altyapılar üzerine klasik formatı oturtmak benim yıllardan beri hayalimdi. Ben bu albümle dinleyicilerimi de sınamış oldum bir bakıma. Konserlerim-de dinlediklerinden faklı bir tınıyı duyduklarında ne ola-cak merak ettim. “Sonsuza Kadar İstanbul”da geleceğin İstanbul’unu anlatma gayesi güttüğüm için elektronik alt yapılara mümkün olduğunca ağırlık verdim. Çünkü Dün-ya Başkenti İstanbul fikirsel olarak ölmeyecek bir proje. İstanbul bir gün yine ilmin, sanatın, kültürün, ekonominin başkenti olacak.

İstanbul’un ‘Ara Sokaklar’ında neyi arıyorsunuz peki?Ara sokaklarda tek başınıza yürürken kendi kendinize mut-laka bir şey fısıldarsınız, size yol boyunca arkadaşlık etsin diye. İstanbul’un ara sokaklarında bir melodiye sığınırsınız. Ara sokaklarda işte o melodileri arıyorum.

İstanbul sizi hep çağırır mı?Devamlı surette çağırır. Dünyanın neresine gidersem gide-yim istersem Cennet-i Ala’ya gideyim İstanbul’u gördü-ğüm an her şey biter. Ayasofya’yı, Sultanahmet’i görme-den, Sinan’la el ele gezmeden bu işlerin hiçbiri olmuyor çünkü.

Nemrut Dağı’nda 2150 metrede verdiğiniz özel konser-de piyano tuşlarına dokunduğunuzda ne hissettiniz?İnanılmaz bir duygu yaşadım. Biz o gün Nemrut’ta hem

Anadolu’nun güzelliklerini bütün dünyaya prezante ettik,

hem de dönem itibariyle demokrasiyi zirveye taşıdık. Çün-

kü piyano demokrasinin sembolüdür. Piyano tuşları gibi-

yiz, farklı seslerden ahenk çıkar. Birbirimize karşı taham-

mül göstermek zorundayız.

İlk senfoniniz Senfoni Türk’te Anadolu’nun yerel enstrümanlarını kullandınız. Bu albümünüzde de yine rebab, ney, kanun gibi Anadolulu enstrümanlara yer vermişsiniz. Tuluyhan Uğurlu bunu niçin yapıyor?Çünkü ben buyum. Ben bir piyanist olarak enstrümanları asla ayırt etmedim. Bu müzik aletleri Uğurlu ailesi, benim geçmişim. Evimizde Stravinsky de, Çaykovski de, Itri de,

Dede Efendi de dinlenirdi. Halk müziğinden Klasik müziğe geniş bir yelpazede dinlemelerimiz olurdu. Kavala, bağla-maya kötü deyip dışlayamayız. Yöresel değerleri tanıma-dan dünyaya açılamayız.

Bu bağlamda bu ülkenin dokularının hissedildiği yer-lerde konserler veriyorsunuz. Topkapı Sarayı, Sirkeci Garı gibi… Bu da bu yelpazenin bir sonucu mu?Tabii ki, kesinlikle. Bu topraklarda var olan her mekân bizimdir.

Anadolu’da yaşamış her medeniyet de bizimdir. Her tarihî eser

bize bırakılan bir mücevherdir, muhteremdir.

Hitit, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve nihayet Cumhuriyet.

Bunların hiçbirini yok sayamayız. Biz bu medeniyetler-

le varız. O yüzden Topkapı Sarayı’nda, Sirkeci Garı’nda,

Akdamar Adası’nda konserler verdim ve vermeye devam

edeceğim. Çünkü bize nasip edilen bu topraklar, her türlü

insanın yaşadığı dünyanın en güzel yeri. Çünkü yaşadığı-

mız coğrafyada engin bir hoşgörü var. İstanbul Forever da

bu hoşgörünün sonsuza kadar devam edeceğinin sembo-

lü. İstanbul, aşkın, hoşgörünün, medeniyetlerin buluşma-

sının sembolü.

Mehter Takımı ile de konserler veriyorsunuz. Bu, nasıl bir ruh katıyor sanatınıza?Başka bir medeniyetten gelen enstrümanı, tarihsel bir ge-

lişim süreci yaşamış bir işe yeni bir anlayış kazandırmaya

çalışıyoruz. Ama bunu yaparken de Mehter’in orijinalini

koruyarak yeni şeyler yapmaya gayret ediyoruz. Piyanom

da bir Mehter enstrümanıymış gibi bir bütünlük yakalama-

ya çalışıyoruz. Mehterle piyano özdeşleşecekse, piyanis-

tin artık şunu bilmesi lazım; ben artık solist değilim, meh-

terin bir parçasıyım.

Page 43: Güngören Dergi - Mayıs

gungorendergi.com

mayıs2013

r ö p o r t a j41

Bir söyleyişinizde Cuma günleri Necip Fazıl’dan Edip Cansever’e kadar birçok ismin evinize geldiğini söy-lemiştiniz. Ve ‘Ben o masanın senteziyim’ diye bir ifa-de kullanmıştınız. O masanın hayatınıza nasıl bir etkisi oldu?Babamın arkadaşlarıydılar, on beş günde bir evimize ge-lirdi. Ortak payda kâinat ve Türkiye sevdasıydı. Pergelin ucunun battığı yer önemli. Ben o masanın sentezi olabil-diysem çok şeref duyarım. Her dünya görüşünün, faşizm hariç, güzel tarafları olduğuna inandım. Babamın arkadaş-larıyla yaptığı sohbetlerdeki cümleleri filtreden geçirdim ve kendime yeni bir yol çizdim. Herkesi dinlemeyi öğrendim. Hepsi farklı şeylerden bahsediyordu ama bir noktada bu-luşabildiklerini gördüm o masanın etrafında. Şu an beni her kesimden insan dinliyorsa bunun altında hoşgörü yatı-yor. Onun için ben bir demokrasi aşığıyım.

Enstrümanların kardeşliğinden bahsediyorsunuz bir yerde. Bu, dünya barışına da, yani insanların kardeşli-ğine de katkı yapar mı sizce?Yapmaz olur mu? Her enstrüman bir medeniyeti temsil edi-yor. Dolayısıyla yaptığınız müzikle farklı farklı enstrümanla-rı kullanıp eşitlik çizgisinde buluşturuyorsunuz. Birleşmiş Milletler’in yapamadığını siz sahnede yapıyorsunuz.

Beethoven, 3. Senfonisini yani Eroica’yı Avrupa’ya demokrasi getirdiği için Napolyon’a ithaf etmiş, fakat Napolyon’un kendini imparator ilan etmesi üzerine bu adamayı geri almış. Buradan yola çıkarak sanatçı du-ruşu nasıl olmalı? Beethoven orada tükürdüğünü yalamamış, aksine doğru olanı yapmıştır. Sanatçı insanlığın aydınlık yarınları için politize olur. 9. Senfoni’de olduğu gibi. Eşitlik-Özgürlük-Kardeşlik için. Onun dışında sanatçıların politize olmasına

karşıyım. Sanatçıları politikacıların yanına koyup mertebe-

sini düşürmemek gerekir.

Sanatçı ideolojisini enstrümanıyla anlatabilir mi sizce? Hayır anlatamaz. Sanatla dünya görüşü empoze edilemez.

Edilirse onun adı sanat değil gösteri olur. Bir gün o ideoloji

öldüğünde o sanat eseri de bitecek demektir; oysa sanat

eseri ölümsüzdür. Bir de başka sanatçıların sırtına basıla-

rak sanat yapılmaz, bunlar çok yanlış hareketler. Bu ülkede

Nazım ve Necip Fazıl’ın görüşlerini ön plana çıkaran eser-

ler yazıldı. Önemli olan senin ne yaptığın. Nazım, başka-

larının dünya görüşünü öne çıkarttığı için Nazım Hikmet

olmadı. Nazım Ağa Cami’ni, Kurtuluş Savaşı Destanı’nı

yazdığı için büyük şair oldu. Bunlardan etkilenme olur tabii.

Ama onların şiirlerinden parça yapmak günü kurtarmaktır

Sakallı Celal, “Türkiye’de aydın geçinenler, Doğu’ya doğru seyreden bir geminin güvertesinde Batı yönün-de koşturarak Batılaştıklarını sanıyorlar” der. Siz halkı hor gören aydın prototipi için neler söylemek istersi-niz?Çocukluklarına inmek gerekir. Nasıl eğitildiği önemli. Ben

büyük şair, Türk toplumunun her kesimini, her sanat tarzı-

nı kucaklayan Halim Uğurlu’nun oğlu olmasaydım acaba

nice olurdum? Ben engin bir hoşgörü ortamında büyü-

düm. Böyle büyümeseydim nasıl konuşurdum acaba?

Peki, size göre Mozart’ı mı, kendini çalmak mı önemli?Ben küçük yaşta Klasik müziği evimin kapısının önünde

bırakıp, tabi bu yok saymak anlamına gelmez, kendim ne

yapabilirim ona baktım. 9. Senfoni’yi dinlemek çağdaşlık

dendi bu ülkede. Asıl çağdaşlık bu senfonileri geçen eser-

ler yazmaktır.

Her enstrüman bir medeniyeti temsil ediyor. Dolayısıyla yaptığınız müzikle

farklı farklı enstrümanları kullanıp eşitlik çizgisinde buluşturuyorsunuz. Birleşmiş Milletler’in yapamadığını

siz sahnede yapıyorsunuz.

Page 44: Güngören Dergi - Mayıs

mayıs2013

t e k n o l o j i42

gungorendergi.com

D ijital çağ, hayatın her alanında yenilikler sunarken,

yapay zekalı robotların da hayatımıza gireceği gün

giderek yaklaşıyor.

Bilim insanları, en son tahminlerinde, yapay zekalı akıllı robot-

ların 2100 yılında insanlığa baskın gelebileceğini belirtirken,

‘insanların giderek makineler için enerji kaynağı haline gelme-

ye başladığı’ ifade edildi. Bilgisayar uzmanları, insanların fizik-

sel kapasitelerini makinelerin yardımıyla hayal edilemeyecek

noktalara taşıyacakları fütürist bir dünyanın, sanılandan çok

daha yakın olduğunu düşünüyor.

Ancak insanlığın faydasına dokunacağına inanılan robot tek-

nolojisinin, korkutucu bir kehanet şeklinde sunan bilim insan-

ları da var. Bazıları, yapay zekalı organizmaların, bir gün ‘Ter-

minatör’ veya ‘Matrix’ filmlerindeki gibi insanların yetenekleri

ve pozisyonlarını elde ederek baskın güç haline gelebileceğini

belirtiyor.

Fütürist Ray Kurzweil, ‘The Singularity is Near: When Humans

Transcend Biology’ adlı kitabında, ‘Bilgisayarların 2029 yılın-

da insanlar kadar akıllı olacağını, 2045 yılında ise insan zeka-

sının milyarlarca katı seviyeye ulaşacağını’ öne sürüyor.

ABD’nin Wisconsin-Madison Üniversitesi’ne bilgisayar bili-

mi uzmanı olan Bill Hibbard ise yapay zekalı organizmaların

21’inci yüzyıl içinde insan zekasını alt edeceğinden neredey-

se emin olduğunu ifade etti. Hibbard, “En kötümser tahminle-

rimin doğru çıkması, robotların hala insanların dünyaya geldi-

ği zaman içinde bizden üstün hale geleceği anlamına gelir” dedi.

“Üretimde İnsanın Yerini Yapay Zeka Alacak’

New York Üniversitesi’nde Hibbard’ın meslektaşı olan Ernest

Davis ise ‘robotların yakın gelecekte insanlara üstün gelece-

ğini düşünmediğini’ belirtti.

Davis, ‘yapay zekanın satranç gibi oyunlarda en iyi oyuncu-

ları bile yenebildiğini ancak algı, dil ve fiziksel dünyaya uyum

konusunda 7 yaşındaki bir çocuktan iyi olmadığını’ ifade etti.

Davis, ‘ters dönen bir kahve fincanının nasıl bir sonuç doğu-

racağını insanların bileceğini, ancak aynı durumda bir bilgi-

sayar programının bardağın büyüklüğünden kahvenin dökü-

leceği mesafeye kadar her türlü hesaplamayı yapacağı çok

kapsamlı bir simülasyon gerçekleştirmesi gerektiğini’ söyledi.

Washington D.C’deki George Mason Üniversitesi’nde ekono-

mist olan Robin Hanson, tarım ve sanayi devrimlerinin, sıra-

sıyla ekonomik üretkenliği 1000 ve 15 yılda bir ikiye katladı-

ğını, robotların insanlardan akıllı hale gelmesiyle, bu oranın

her hafta veya ayda bir gerçekleşeceğini ifade etti. Hanson,

ekonomideki ana faktör olan insanların, yapay zekanın maki-

nelere kopyalanabilmesiyle maliyet olarak düşeceğini, böyle-

ce üretkenlikteki hızın çok daha hızlı artacağını söyledi.

İnsanın Yerini Alacak

YapayZeka

Bilgisayar uzmanları, insanların fiziksel kapasitelerini makinelerin yardımıyla hayal edilemeyecek noktalara taşıyacakları fütürist bir

dünyanın, sanılandan çok daha yakın olduğunu düşünüyor.

Page 45: Güngören Dergi - Mayıs

gungorendergi.com

mayıs2013

t e k n o l o j i43

Dünyanın ticari amaçlı kullanılabilecek altın rezervlerinin yüzde 80’den fazlası göz açıp kapayıncaya kadar geçen kısa bir anda oluşuyor. Bi-lim insanları, geliştirdikleri modelle yeraltındaki depremlerin ortaya

çıkardığı altının nasıl bir araya geldiğini de ortaya çıkardı.

İnsanlığın binlerce yıldır aramaktan vazgeçmediği altın, binlerce yıllık bir jeolojik süreçle değil, tersine bir anda oluşuyor. Jeologlar, yeni araştırmalarda deprem-lerin neden olduğu kimyasal süreçlerin ortaya çıkardığı altın yataklarının olu-şumuna ait eksikleri de tamamlamayı başardı. Dağları meydana getiren yeraltı depremleri, kayaları birbirlerinden o kadar hızlı ayırıyor ki, içerdikleri yüksek basınçlı sıvılar o anda buharlaşıyor. Geride, altın da dahil olmak üzere birçok mineral içeren artıklar kalıyor. Altın yataklarının oluşması için, mineral içeriği zengin suların yerin 5-30 kilometre derinliğindeki çatlaklara akması gerektiği biliniyordu. Ancak altının bu çatlaklarda nasıl ilerlediği jeologların kesin olarak saptayamadığı bir bilgiydi. Altın yataklarının oluşumunda depremlerin tetiklediği basınç değişimlerinin etkili olduğu düşünülse de, bu basınç değişimlerinin çok büyük ölçekte olmaması, altın oluşumu sürecinde başka faktörlerin de yer ala-bileceğine işaret etti.

Ne Kadar Çok Deprem O Kadar AltınAvustralya Ulusal Üniversitesi’nden Richard Henley ve Queensland Üniversitesi’nden Dian Weatherley, deprem dinamiklerini inceleyerek, deprem-lerin tetiklediği basınç değişimlerinin sanılandan daha güçlü olduğunu ortaya çıkardı. Oluşturdukları modele göre, depremler yerin derinliklerindeki kayalar-da ses hızında çatlaklar oluşturabiliyor. Newscientist sitesine konuşan Henley, ‘sıvının kayadaki boşluğu doldurmak için kayanın etrafından çatlaklara yete-rince hızlı ilerleyemediğini’ belirtirken, ‘basıncın deprem esnasında bir anda 300 bin kat azalarak Dünya’nın yüzeyindeki seviyeye indiğini, böylece kayalar-daki sıvının buharlaşarak ortaya içerdiği minerali çıkardığını’ ifade etti. Ardın-dan, çözülmesi diğer minerallere göre zor olan altın, depremler tekrarlandıkça birikiyor ve altın yatakları ortaya çıkıyor. Weather, “Her deprem mikroskobik ölçüde, çok az miktar altının ortaya çıkmasını sağlıyor. Büyük miktarda altın oluşması için, yüzbinlerce yıl gerekiyor” dedi.

Altının Üçte Biri DerinlerdeABD’nin Nevada Üniversitesi’nde jeolog olan John Muntean, Avustralyalı mes-lektaşlarının elde ettiği sonuçların oldukça ‘güvenilir’ olduğunu belirtti. Mun-tean, depremlerle altın yatakları arasındaki bağlantının çok yeni olmadığını belirterek, “Bu çalışma yaşanan basınç azalmasının miktarını ortaya koyuyor, ayrıca, buharlaşmanın ardından altının nasıl geride kaldığını açıklıyor” dedi. Günümüzde bilinen altın rezervlerinin üçte biri yeraltında yer alıyor. Yeraltındaki altının bir kısmı madenlerden çıkarılıyor, bir kısmı da erozyonla karıştıkları nehir akıntılarından toplanıyor. Geride kalan altının yüzde 45’i, Güney Afrika’nın Wit-watersrand havzasından elde ediliyor. Geride kalan altının yüzde 10’u ise yine depremler sayesinde yanardağların 2 kilometre derinliğinde oluşuyor. Weather, ‘Altının sonu yok, sürekli kendini yenileyen bir maden’ ifadesini kullandı.

Altın Göz Açıp Kapayıncaya Kadar

Oluşuyor

Dünyanın ticari amaçlı

kullanılabilecek altın rezervlerinin

yüzde 80’den fazlası göz açıp

kapayıncaya kadar geçen kısa

bir anda oluşuyor. Bilim insanları,

geliştirdikleri modelle yeraltındaki

depremlerin ortaya çıkardığı altının

nasıl bir araya geldiğini de ortaya

çıkardı.

Page 46: Güngören Dergi - Mayıs

mayıs2013

t e k n o l o j i44

gungorendergi.com

Bundan tam 12 yıl önce kullanılmaya başlanan ve tüm dünyada en popüler işletim sistemi haline gelen Windows

XP, 8 Nisan 2014’te resmi olarak kullanıma kapanacak. Bu kullanıcıların XP yazılımına de-vam etmeyeceği anlamına gelmiyor. Sadece Microsoft artık XP yazılımı kullanan bilgisayar sistemleri için güvenlik sağlamayacak ve sis-teme yenileme yüklemeyecek.

Şirketleri İndirimle İkna Süreci BaşladıÇoğu şirket bugün bile bazı programlar XP sistemlerinde daha iyi çalıştığından bu siste-mi kullanan bilgisayarları almaya devam edi-

yor. Teknoloji dünyasında araştırmalar yapan Net Marketshare sitesinin verilerine göre, şu anda dünya genelindeki bilgisayarların yüzde 40’ına yakın bir kısmı XP sistemini kullanıyor. Buna karşı, Windows 7 sistemini kullanan bil-gisayarların oranı yüzde 47. Yüzde 3’lük bir kısım ise Microsoft’un son sürümü Windows 8’i kullanıyor. Bu XP sistemi kullanan şirket-lerin büyük kısmı küçük işletmeler. Microsoft bu şirketlerin de işletim sistemlerini güncelle-meleri için yeni versiyonlara yüzde 15’e varan indirim yapıyor. Şirketten yapılan açıklamada indirim fırsatı için son tarih 30 Haziran olarak gösterildi.

T eknoloji dünyasına düşen en yeni söylen-tiler, PlayStation 4’ün en büyük rakibi Xbox’ın Mayıs sonunda tanaıtılacağı yönünde. Kaynak-

lar, Xbox 720’nin 21 Mayıs’ta tüketicilere sunulacağını iddia etti.Microsoft, yeni nesil oyun konsolunu gelecek ay ta-nıtabilir. Sony’nin 21 Şubat’ta tanıtımını gerçekleş-tirdiği ve sonbaharda piyasaya sürülmesi beklenen PlayStation 4’ün ardından, yeni nesil Xbox’ın da 21 Mayıs’ta tanıtılacağı öne sürüldü.

The Verge sitesinin haberine göre, kod adı ‘Durango’ olan konsolun bu ay tanıtılması planlanıyordu ancak tanıtım bir ay sonrasına ertelendi. Site, Xbox 720 adını taşıması beklenen konsolun da PS 4 gibi son-baharda piyasaya sürülmesinin beklendiğini açıkladı.Microsoft, yeni nesil oyun konsolu hakkında herhan-gi bir bilgi vermiş değil. Ancak PS 4’te olacağı gibi Xbox 720’de de kullanılmış oyunların çalışmayacağı ve internet bağlantısı özelliklerinin bulunacağı öne sürüldü. Ayrıca, Sony’nin sadece kontrol cihazını ta-nıttığı PS 4 gibi, Microsoft’un da Mayıs’ta düzenlen-mesi beklenen etkinlikte yeni nesil Xbox’i tamamen görücüye çıkarmayabileceği iddia ediliyor. Yeni kon-solun piyasaya sürülecek halinin, Haziran ayında Los Angeles’ta düzenlenecek Electronic Entartainment (EA) Fuarı’nda gösterilmesi bekleniyor.

T ürkiye’nin internet şefi, internetin yeni kalbinin İs-tanbul olmasını değerlen-

dirdi.

İnternet Geliştirme Kurulu Baş-kanı Özeren, bilişim sektöründe sağladığı gelişmelerin Türkiye’yi bu alanda cazibe merkezi haline getirdiğini belirtti.Ulaştırma, De-nizcilik ve Haberleşme Bakanlığı İnternet Geliştirme Kurulu Baş-kanı Serhat Özeren, İnternet Tah-sisli Adları ve Sayıları Kurumunun (ICANN) Türkiye’de yatırım kararı almasını AA muhabirine değer-lendirdi.

İnternet Trafiğinin KalbiICANN’ın, alan adlarının doğru yönlendirmesini sağlayan, in-ternet trafiğini yapılandıran ve yönlendiren kurum olduğunu an-latan Özeren, “ICANN olmadan, dünyada verimli, hızlı, doğru ve sağlıklı çalışan bir internet trafiği sağlanamazdı” dedi.

“Los Angeles’ın Mesaisi Bitin-ce İstanbul Devrede”Daha önce ICANN’ın yönetim merkezinin Los Angeles oldu-ğunu belirten Özeren, şunları kaydetti: “ICANN aldığı kararla yönetim merkezini üçe böldü. Bu üç merkez Los Angeles, Singa-pur ve İstanbul olarak belirlendi. İstanbul’da yapacağı yatırımlar sayesinde ICANN tarafından koordine edilen dünya internet trafiği, Los Angeles’ta çalışma saati bitince İstanbul’dan koor-dine edilecek. İstanbul’dan son-ra da koordinasyon Singapur’a geçecek. Bu şekilde internetin koordinasyonu konusunda ülke-miz dünyada yönetim merkezi olacak. Dünyadaki 300 milyonu aşan alan adları sahiplerine des-tek vermek amacıyla kurulacak çağrı merkezleri için de İstanbul aday olacaktır. Bu kurulacak çağ-rı merkezlerinde sağlanacak çok yüksek sayıdaki nitelikli istihdam imkanları gençlerimiz için önem-lidir.”

İnternet Trafiğineİstanbul Yön Verecek

Yeni Nesil XboxMayıs Ayında Tanıtılacak

Sona DoğruTeknoloji devi Microsoft, 12 yıl önce piyasaya çıkardığı ilk Windows yazılımı XP’yi 8 Nisan 2014’te resmi olarak emekli etme kararı aldı.

Page 47: Güngören Dergi - Mayıs

gungorendergi.com

mayıs2013

t e k n o l o j i45

Akıllı telefonlarda kullanılan işletim sistemlerine yönelik geliştirilen yazılımla, ilçeyle

ilgili önemli bilgilere kolayca ulaşılabiliyor. Android uygulamayı akıllı telefonunuza in-

dirdikten sonra belediyeye gitmeden birçok işlemi gerçekleştirebilir ve kent hakkında

önemli bilgilerden faydalanabilirsiniz. Şikâyetlerinizi, önerilerinizi ya da gördüğünüz

olumsuzlukların fotoğraflarını çekerek doğrudan belediyeye ulaşabilir ve çözüm geti-

rilmesini sağlayabilirsiniz. Mobil uygulamanın kullanımı esnasında kent içinde nerede

olduğunuzu görebilir ve ulaşmak istediğiniz yerin yol tarifini alabilirsiniz. Etkinlik takvi-

minden en güncel kültürel etkinliklere ulaşabilir gitmek isteyeceğiniz etkinliklerin ayrın-

tılı bilgilerine ulaşabilirsiniz. Belediye tarafından yayınlanan en son haberleri görebilir,

duyuruları takip edebilirsiniz.

Güngören Belediyesi’nin IOS ve Android Tabanlı Akıllı Telefon Uygulaması

Güngören Belediyesi tarafından geliştirilen Android uygulamasıyla birçok hizmete vatandaşın kolayca ulaşabilmesi sağlanıyor.

02 Mayıs Perşembe

MayısNisan Haziran

04 Mayıs Cumartesi

04 Mayıs Cumartesi

05 Mayıs Pazar

09 Mayıs Perşembe

09 Mayıs Perşembe

10 Mayıs Cuma

11 Mayıs Cumartesi

11 Mayıs Cumartesi

18 Mayıs Cumartesi

20:00 KONSER

11:00 / 14:00 ÇOCUK OYUNU

12:00 ÇOCUK OYUNU

20:00 SİNAEMA

20:00 KONSER

20:00 TİYATRO

20:00 KONSER

20:00 KONSER

20:00 KONSER

20:00 KONSER

AŞKI-I NİYAZİ

BÜYÜMEK İSTİYORUM

OYUNCAKLAR

EFSANE BEŞLİ

YILDIZ USMONOVA

TORBACI

HÜSEYİN GÖKTAŞ

ARZU ŞAHİN

AYSUN GÜLTEKİN

İCİAL AKKAPLAN

Yer: Erdem Beyazıt Kültür Merkezi

Yer: Erdem Beyazıt Kültür Merkezi

Yer: Erdem Beyazıt Kültür Merkezi

Yer: Güngören Kültür Merkezi

Yer: Erdem Beyazıt Kültür Merkezi

Yer: Erdem Beyazıt Kültür Merkezi

Yer: Erdem Beyazıt Kültür Merkezi

Yer: Güngören Kültür Merkezi

Yer: Erdem Beyazıt Kültür Merkezi

Yer: Erdem Beyazıt Kültür Merkezi

Page 48: Güngören Dergi - Mayıs

46

gungorendergi.com

mayıs2013

y a z ı d i z i s i

Kökleri yüzlerce yıl öncesine uzanan, kültürümüz ve geçmişimizin önemli zenginliklerinden

biri olan, bugün de önemini ve değerini koruyan, kelamı altınla süsleme sanatıdır Tezhip.

Kitap sanatları içinde önemli bir yeri bulunan Tezhip, Arapça altınlama anlamına geliyor.

Bu sanatı icra eden erkek sanatçılara müzehhib kadın sanatçılara müzehhibe deniyor. Günümüze

kadar teknik anlamda büyük değişimlerin yaşanmadığı bu sanatın malzemeleri günümüz şartla-

rında da klasik usule göre el yapımı olarak hazırlanıyor. Kuran-ı Kerimler, Divanlar gibi el yazması

kıymetli kitapları, murakkalar ve tuğralar gibi çeşitli güzel yazı örneklerini altın ve boya ile bezeme

sanatı olan Tezhip’in kökleri Orta Asya Türk’lerinin çadırlarda ve kurganlarda (mezarlar) kullandığı

motiflere dayanıyor.

Bin Yıllık Motif Örnekleri Bugün de KullanılıyorHat sanatı ile bütünleşmiş olan bu sanat, İslam felsefesiyle birlikte değer kazanmış ve saray nak-

kaşhaneleri vasıtasıyla olgunlaşmasını ve gelişimini sürdürmüş. 11-12. yy’da halen kullanılan motif

şekillenmesi oluşmuş. 14.yy’da İlhanlı ve Memlüklüler’de, 15.yy’da Timurlular’da, 16.yy. Osmanlı ve

Safeviler’de en mükemmel örneklerini göstermeye başlamış. 16. yy’da Osmanlı İmparatorluğu’nun

güçlenmesiyle sanata ve sanatçıya verilen destek artmış. Bunun sonucunda da Tezhip sanatının

güçlü örnekleri ve sanatçıları bu dönemde ortaya çıkmış. 17. yy’da tezhip sanatı, hat sanatında

Hilye-i Şerif’in klasik tasarımıyla farklı bir yön kazanmış ve bu günkü tablo şeklindeki levha düzeni

ortaya çıkmış.

(Bu sanat Tezhip, haklar ve natüralist üslup olmak üzere üç bölümde incelenebilir. Bitkisel kökenli motifler hatai, penç, gonca

vb.olarak adlandırılır. Bunların yanı sıra Rumiler, bulutlar ve natüralist çiçekler kullanılmış. 18. yy’da Avrupa sanatının barok-

rokoko tarzının etkileri tezhip sanatında görülmüş. Tezhip sanatında üsluplar; Celayir üslubu, Şiraz üslubu, Türkmen üslubu

diye dönemin tezhip eserlerinin üretildiği bölgeler ile, 15.yy’da Baba Nakkaş‘, 16 yy’da Karamemi, 18. yy’da Ali Üsküdari

gibi dönemin saray başnakkaşlarının etkisiyle şekillenmiş İstanbul üslubu olarak anılmaktadır. 19. yy. sonları ve 20. yy. başla-

rında gerileyen bu sanat dalı, değerli klasik sanatlarına gönül vermiş Hüseyin Hüsnü efendi, Osman Yümni Efendi, Ord.Prof.

Dr.Süheyl Ünver, Feyzullah Dayıgil, Muhsin Demironat ve Rikkat Kunt değerli şahsiyetler sayesinde yok olmaktan kurtulmuş.)

Page 49: Güngören Dergi - Mayıs

Süheyl ÜNVER

Kâğıda renk, yazıya âhenk katmak üzere geldiler... Altın altın bezediler el yazma sayfalarını ve yaldız yaldız renk kattılar murakka saltanatına.

Tezhib, “altınlama” demekti, onlar altın bilezik kabul ettiler sanatı ve toprak boyalarını altın ayarına yükselttiler...

Page 50: Güngören Dergi - Mayıs

48

gungorendergi.com

mayıs2013

y a z ı d i z i s i

En Güçlü Olduğu Zamanlar Osmanlı’nın Yükseliş Dönemi Özellikle Osmanlı döneminde tezhip sanatı, ferman, berat gibi resmi evrakların süslemesinde de kullanılmaya başlanmış. Böylece Tezhip gelişiminin arkasına Osmanlı Sarayı’nı alarak en parlak devrini yaşamış. Kur an-ı Kerim’in ilk ve son sayfaları (Serlevha ve zahriye), divan gibi el yazması kıymetli kitaplar, levhalar, fermanlar, nağmeler ve beratlar gibi çeşitli eserlerin tezhiplenmesi bir gelenek halini almış.

Saray nakkaşhanelerinde başlayan ve saray başnakkaşının ürettiği desen tasarımları, başta tezhip sanatı olmak üzere dönemin diğer bütün sanat dallarında uygulama şartlarına göre etkisini gösteriyor. Bu üretilen eserlerin tek bir sanatçı çalışması olmaması sebebiyle saray başnakkaşının isminin zikredildiği birkaç eser haricinde, eserler genellikle imzasızdır. Günümüz Tezhip eserleri bu sebeple bazı farklılıklar taşıyor. Müzehhib hattattan temin ettiği hat eserine kendi üslubunda ve nakkaşhanelerde farklı çalışanların yaptıklarını tek başına

yaparak kendine özgü eserler üretebiliyor ve sanatkarlar eser-lerine ortak imza atabiliyor.

Bir İslam Sanatı olan Tezhip’in felsefesiSimetrinin İslam sanatlarında büyük önemi olması sonsuzlu-ğu, stilize çizgilerle az ile bütün kainatı, temsil ediyor. Hatai motifi, yalın çizgilerle, yaratılmış bütün çiçekleri temsil ediyor. İçinde yaşadığı kültürle yoğrulan sanatçı, eserlerini kendin-den kattığı değerlerle üretiyor. Tarihi gelişimi içinde hat sanatı ile bütünleşen tezhip sanatı, günümüz sanatçıları tarafından farklı tasarımlar ile zenginleştiriliyor.

Artık tek başına bir sanat dalı olarak değerlendirilmesi gayesi taşıyan Tezhip’e, Mimar Sinan, Marmara, Atatürk, Dokuz Eylül, Sakarya, Süleyman Demirel üniversitelerindeki Güzel Sanatlar Fakülteleri ve Klasik Türk Sanatları Vakfı gibi pek çok kuruluş destek veriyor.

KLA

SİK

RK

SA

NAT

LAR

I VA

KFI

Dünya sanat tarihi içerisinde eskiden beri önemli bir varlık olma özelliğini sürdüren Klasik Türk Sanatları’nın, aynı özelliği arttırarak devam etmesi, klasiği bozmadan yeni gelişmeler kazanarak, teknik ve estetik değerler doğrultusunda gelişimini sürdürmesi amacıyla kurulmuş Klasik Türk Sanatları Vakfı Klasik Türk Sanatları’yla ilgili bir çok proje ve çalışma gerçekleştiriyor. 2008 yılında kurulan ve gelenek yöntemleriyle gerçekleştirilen Klasik Türk Sanatları’ndan; hat, tezhîb, minyatür, ebrû, cilt, çini, kalemişi, sedef kakma, naht, katı’, kündekâri, edirnekâri gibi konularda eğitim, ya-yın, sanat ve tanıtım projeleri, sergi, seminer, Ar-Ge, restorasyon gibi bir çok faaliyette bulunuyor. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de bu sanatların en güzel ve en doğru biçimleriyle ülkemizde icrâ edildiği gerçeğinden hareketle ve klasik sanat eserlerinin doğru tanınmasını sağlamak üzere, günümüze ulaşan sanatları ve sanatkârları destekleyip yeni ustalar yetişmesi için gerekli yardımı yapmak, geçmişle gelecek arasında sağlam bir köprü olmak düşüncesinde olan vakıfta öğrenci-lere ücretsiz sanat eğitimleri de veriliyor.

Ayrıntılı bilgi için: www.ktsv.com.tr

Page 51: Güngören Dergi - Mayıs

49

gungorendergi.com

mayıs2013

Kolay biten bir eğitimi yok Eser çalışması çalışma süresiyle alakalı. Belli bir standardı yok. Aşağıdaki gibi bir eserin tasarım aşaması çok önemli. Biz tasarımla beraber iki aydan önce bitmez dedik. Ama bu eser bir buçuk yılda bitti. Öyle çok kolay kolay bitmiyor. Geçen yıl mezun olan öğrencimizin mezuniyet işi olarak yaptığı bir çalışmaydı.

Eserleri yaptırırken standart formları işletiyo-rum. Genelde Tezhip’e başlayan öğrenciler iki senede çok şey çıkaracaklarını zannederler sonra aradan dokuz sene geçer hala benim-le beraberlerdirler. Ve daha ne kadar çok öğ-reneceğim şey varmış derler. Böyle bir süreç yaşıyoruz. Dışarıdan göründüğü kadar yalın ve kendini tekrar eden bir şey değil. Son yıllarda farklı bir algı oluştuSon yirmi yılına gelmek gerekirse eğer, artık Tez-hip Sanatı’yla ilgilenen, bu sanatı hem üreten hem uygulayan kişi sayısı arttı. Alım gücünün farklılaşmasından ötürü kültürel anlamda Tez-hip almak, birikim ve koleksiyon yapmak farklı bir algıya ulaştığı için daha da gelişti. Bu hem üretenleri farklılaştırdı hem de bununla ilgilenen

zevki olan insanları daha bilinçlendirdiği bir sü-reç geçirdik hepimiz. Eskiden fiyatı uygunmuş diye eser alıp kenara koyanlar, artık hattatı kim, imzasını kim yaptı, Tezhip’ini kim yaptı? gibi so-rulara da cevap arıyor. Daha da iyi olacak inşal-lah umudumuz o yönde.

Bu üretilenler altına imzası atılan değerli eser-ler olma yolunda.

Bence bizden sonra İran gelirTezhip sanatıyla ilgili, önemli diğer bir ülke İran’dır. Minyatür’de olsun Tezhip’te olsun gerçekten gelişmiş durumdalar. Çok iyi sa-natçıları var. Algı olarak farklılıklar var. Sade-ce kültürel ve dini algının getirdiği bir takım farklılıklar var. Mesela minyatür sanatı için en belirgin şey Osmanlı’da yalın ve arşivsel bir tanımlama. O yüzden de daha az detaylı ve simgesel çalışmalar yapılmış. İran’da daha mitolojik anlatımlar, hayali hikayeler kullanıl-mış. Osmanlı sadece belgesel kalmış, öyle bir mantıkla bakılmış. Onlarla aramızda ta-rihteki eserlerimiz açısından farklılıklar var. Şu an itibariyle Tezhip’te oldukça iyiler.

Klasik Türk Sanatları Vakfı Tezhip hocalarından Ayşenur KADAKÇI VELİOĞLU, çocuk yaşta başladığı ve yaklaşık otuz yıldır içinde olduğu Tezhip sanatını anlattı.

Az değerde çok şey anlatmakKullandığımız motif kökenlerini Orta Asya’da çadırda ve kurgan dediğimiz mezarlarda-ki metal objelerdeki figürlerden başlamış. Bizim klasik sanatlarımız için stilize ifadesi çok önemli bir ifade. İslamiyet’in kabulüyle Allahu Teâlâ’nın yaptığını bire bir uygulama-mak, yani natüralist olandan kaçmak, aynı zamanda yaradanın yarattığının süslenmesi amacıyla oluşmuş. Öyle olunca da stilize az değerde çok şey anlatmayı temsil ediyor.

Herkes bildiği kadarını görürYıllar önce bir sergideyken bir hanım geldi. Bizim sanatlarımızla daha uzaktan ilgilenen bir hanım “bu eserlerin hepsi aynı” dedi. Tabi ben aynı şeyleri görmüyorum hepsi farklı şeyler. Onun için bir şey ifade etmiyordu çün-kü. Tezhip sanatının böyle de bir yanı var. Biz klasikten çok uzaklaşmamak durumundayız. Belli formlarda belli kurallar var. İçine daldığı-nızda çok farklı bir dünyaya dalıyorsunuz ve insan bildiği kadarını görebiliyor. Bilen kişi her yapılan eserde çok farklı bir şey keşfedebili-yor. Mesela uzaktan bakan “niye lacivert kul-landın” diyor, bu çok kafamı yoran bir şeydir. Lacivert hem çok öne fırlatan bir renk ama siyah kadar keskin değil. Aynı zamanda çi-çeklere baktığınız zaman o bana yıldızları hatırlatır bir uzay etkisi verir. Bir şeyler orta-ya çıkmış fakat o çıkış aşamasında herkesin kendi içinde bir iç duası vardır, sonucunda ortaya böyle bir sanat dalı çıkmış. Bu sanat-ta ileri adım atan kişiler belki bütün bunların ayrıntısını düşünmedi ama sonuçta böyle bir şey çıkmış ortaya.

Page 52: Güngören Dergi - Mayıs

mayıs2013

gezen bi l i r50

gungorendergi.com

TRABZONATLA ATINA, DÜŞ PEŞİME SEN BİR NALBANT DÜKKANINA DEĞİL, ER MEYDANINA LÂYIKSIN

“Beşinci iklimde olmakla suyunun ve havasının güzelliğinden halkı zevk ehli, gezip tozmaya, yiyip içmeye meyyal, gamsız ve kayıtsız zarif ve aşık kimselerdir.”

EVLİYA ÇELEBİ

Page 53: Güngören Dergi - Mayıs

gungorendergi.com

mayıs2013

gezen bi l i r51

Bir zamanlar Trabzon’un bulunduğu yerde küçük, şirin bir kasaba varmış. Bir gün, kasabaya, tozu dumana katarak dört

nala, bir atlı girmiş. Doğruca nalbant dükkânına giderek haykırmış:- Atım terini soğutmadan tiz nallayın! Yoksa he-pinizi kılıçtan geçirim.Herkes, süvarinin heybetinden titremeye başla-mış. Nalbant hemen dört nal hazırlayıp süvariye uzatmış:- Yiğidim, gör nalları! Beğenirsen çivileyelim, demiş.Süvari nalları şöyle bir yoklamış, avucunda sıka-rak iki büklüm edivermiş:- Ben teneke değil, nal isterim! Diye gürlemiş.Nalbant bu defa, halis çelikten dört nal hazırla-mış, atını nallamış. Atlı yabancı memnun. Cebin-den bir altın çıkararak nalbanta uzatmış.Nalbant, altını parmakları arasında şöyle bir sür-tüştürmüş. Paranın bütün yazıları silinmiş. Ken-dine dikkatle bakan atlıya:- Al bu bozuk altını! Baksana tuğrası bozulmuş, diye uzatmış.Yiğit adam şaşırmış, bir altın daha çıkarmış. Nal-bant bir sürtüle, onun da tuğrasını bozmuş. O zaman atlı, karşısındakinin hiç de yabana atılır birisi olmadığını anlamış:- Hey, demiş. Atla atına, düş peşime. Sen bir nalbant dükkanına değil, er meydanına lâyıksın.O günden sonra bu kasabanın adı “Tuğra bo-zan” olmuş. Ve bu isim, zamanla “Trabzon” biçi-minde söylenmiş.

TRABZON ÇAYKARA KÖKNAR KÖYÜ DERNEĞİFEVZİ ÇAKMAK CAD.BULUT SİTESİ H-BLOK KAT:3 MERKEZBAŞKAN RECEP TANRIKULU

TRABZON OF SERİNCE KÖYÜ DERNEĞİKINALI CAD.BURCU SOK.NO:27/A HAZNEDARBAŞKAN FADIL GÖKTAŞ

TRABZON SÜRMENE AKSU KÖYLERİ DERNEĞİŞEVKET DOĞAN CAD.NO:38 HAZNEDARBAŞKAN SEYFETTİN DİLAVER

TRABZON DERNEKPAZARI GÜNEBAKAN KÖY.DERNEĞİKINALI CAD.SEYRAN SOK.NO:2 K:2 HAZNEDARBAŞKAN MEHMET KAPTAN

TRABZON KIRANTAŞ KÖYÜ DERNEĞİÇUBUKÇU SOK.NO:39 AKINCILARBAŞKAN YUSUF BAYRAK

TRABZON MAÇKA YAZLIK KÖY.KÜLT.YRD.DERNEĞİDENİZCİ SOK.NO:9-A GÜNEŞTEPEBAŞKAN DAVUT BEYAZ İL

ÇE

MİZ

DE

Kİ T

RA

BZ

ON

DE

RN

EK

LER

İ

Page 54: Güngören Dergi - Mayıs

mayıs2013

gezen bi l i r52

gungorendergi.com

UzungölTrabzon’a 99 Km. ve Çaykara ilçesine 19 Km. uzaklıkta, deniz seviyesinden 1090 m. Yükseklik-te bulunan Uzungöl, dik yamaçları ve muhteşem orman örtüsü ile Alpler’in güzelliğini geride bırak-maktadır.

Vadinin ortasında bulunan ve yamaçlardan düşen kayaların Haldizen Deresi’nin önünü kapatmasıyla oluşmuş göl “Uzungöl” olarak bilinir ve çevreye aynı ad verilmiştir.

Özellikle yakınındaki “şerah” köyünün yöreye uy-gun tarzda yapılmış eski ahşap evler, doğanın gü-zelliğini tamamlar.

Ayasofya MüzesiGünümüzde müze olarak kullanılmakta olan Trabzon Ayasof-ya Kilisesi, 1. Manuel Komnenos zamanında (1238-1263) inşa edilmiştir. Fatih Sultan Mehmet’in 1461 yılında Trabzon’u fethini takiben yapı, camiye çevrilmiş ve vakıf eser olmuştur. Ayasofya, yüzyıllar boyunca şehri ziyarete gelen seyyah ve araştırmacıla-rın ilgisini çekmiştir. Trabzon üzerine anlattıkları ile ünlü Evliya Çelebi (1648), Pitton Tournefort (1701), Hamilton (1836), Texier

(1864), Trabzonlu Şakir Şevket (1878) ve Lynch (1893) yapıya önem veren kişiler arasındadır. 1868 yılında harap durumda olan caminin Bursa’lı Rıza Efendi’nin teşvikleriyle yeni baştan onarıldığı bilinmektedir. Bina I. Dünya Savaşı yıllarında sırası ile depo, hastane daha sonraları yine cami olarak kullanılmıştır. 1958-1962 yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Edin-burg Üniversitesi’nin işbirliği ile restore edilerek 1964 yılından sonra müze olarak ziyarete açılmıştır.

Yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgisini çeken Uzungöl, sahip olduğu turistik potansiyeli bakımından çok zengindir. Çevrede trekking, kuş göz-lem, botanik amaçlı turların yanı sıra daha yükseklerdeki dağların arasın-daki göllere veya yakınlarındaki Şekersu, Demirkapı, Yaylaönü gibi diğer yaylalara geziler düzenleme olanağı vardır.

Page 55: Güngören Dergi - Mayıs

gungorendergi.com

mayıs2013

gezen bi l i r53

AKÇAABAT KÖFTESİ

Akçaabat’ın özel yetiştirilen dana ve düve etlerinin işlenip hazırlanması ile leziz bir köfte olan Akçaabat Köftesi özel baharat karışımları ve deneyim ile hazırlanır. Akçaabat Köftesi, piyaz, kızarmış biber, kızarmış domates, yöresel ekmek ile yenilir.

TRABZON MERKEZ / TARİHİ KALKANOĞLU PİLAVI

Trabzon’a gidenler bilir. Yöre halkına göre Trabzon’a kadar gelip Kalkanoğlu Pilavı’nı yemeden dönmüşseniz, Trabzon’u görmüş sayılmıyorsunuz. Yani bu derece önemli ve tarihi bir pilav Kalkanoğlu Pilavı.

UZUNGÖL / ALABALIKKaradeniz’e has mutfak kültürünün bir yansıması olan Uzungöl lezzetlerinin ana öğesini tertemiz gölde yetiştirilen alabalıklar oluşturuyor. Yayla sularında da yetişen alabalığın tadına, Uzungöl gezinizde mutlaka bakmalısınız. Yoksa Uzungöl’e gittim demek olmaz. Bu derece yüksek rakımlı bir dağda alabalığın lezzetinin nereden geldiğini merak edeceksiniz, hemen söyleyelim, çünkü alabalıklar Haldizen Deresi’nin soğuk sularında büyüyor, bir diğer sebebi de eşsiz tere yağında pişmesi.

SÜRMENE PİDESİGünümüzde birçok farklı çeşidi yapılan Sürmene Pidesi’nin en önemli özellikleri hamurunun elle açılması, yayla peyniri ve köy tereyağı kullanılarak odun ateşiyle taş fırında ağır ağır pişmesidir. İsteğe göre üzerine yumurta da kırılabilen Sürmene Pidesi’nin; yağlı, peynirli, kıymalı ve karışık olmak üzere dört farklı çeşidi yapılmaktadır.

Trabzon’da Ne Yenir, Nerede Yenir?

Önümüzdeki sayıda,Güngören’e en çok

göç veren illerimizden,Malatya’ya gideceğiz.

Page 56: Güngören Dergi - Mayıs

54

gungorendergi.com

mayıs2013

i s t a n b u l

RU

ME

FE

NE

Türkiye’nin en yüksek ve dünyada içinde türbe bulunan tek deniz feneri olan Ru-meli Feneri 157 yıldır balıkçılara rehberlik ediyor.

İstanbul’un Rumeli yakasında, Karadeniz ve Marmara Denizi’nin birleştiği noktada, kendisiyle aynı adı taşıyan köyde bulunan Rumeli Feneri 1856 Fransızlar tarafın-dan yaptırılmış. 30 metrelik yüksekliğiyle Türkiye’nin en yüksek feneri olma özelliği-ni taşıyan fener, günümüzde elektrikle ça-lıştırılıyor. Görüş mesafesi yaklaşık 29 km olan fener, ilk yapım yıllarında önce gaz yağı, daha sonra asetilen gazıyla çalışarak hizmet vermiş. Fenerin yanında bir de gö-zetleme istasyonu bulunuyor ve buradaki görevliler fener ve fener kompleksinin için-deki Sarı Saltuk Dede Türbesi’nin güven-liğini ve bakımını sağlıyor. Fenerin denize bakan sol tarafında, boğaz girişini savu-nan Cenevizlilerden kalma tarihi bir kale var. Hafta sonları ziyaretçi akınına uğrayan kale koruma altına alınmamış ve ziyaretçi-ler tarafından tahrip edilmiş.

Page 57: Güngören Dergi - Mayıs
Page 58: Güngören Dergi - Mayıs

56

gungorendergi.com

mayıs2013

i s t a n b u l

Rumeli Feneri Köyü Limanı Cenevizlilerden KalmaTarihi Kale Sarı Saltuk Dede Çeşmesi

RUMELİ FENERİ KÖYÜ

Merkezinde fenerin bulunduğu Rumelifeneri Köyü’nün sakinlerinin büyük ço-ğunluğunu Rize’den göç eden yurttaşlarımız oluşturuyor.Tarihi antik çağ-lara uzanan köyün eski adı Panium ya da Panyum Burnu olarak geçiyor.

Bir dönem Türkeli olarak adlandırılan köyün Bizans dönemindeki adı ise kayıtlarda Fanaraki olarak geçiyor. Biri dalgakıranların üzerinde olmak üzere köyde iki balık lokantasında köy balıkçılarının yakaladıkları balıklardan yemek mümkün.

Sarı Saltuk Dede Türbesi Fener kompleksinin içinde bulunan Anadolu ve Rumeli’nin fethi sırasında efsanele-şen bir halk kahramanı olarak kabul edilen Sarı Saltuk Dede’nin Türbesi’de fenerin inşası sırasında yapılmış. Söylenceye göre Fransızların inşa ettiği fener sürekli yıkı-lır, bunun üzerine yöre halkı Fransızlara orada bir türbe olduğunu söylemiş. Ustalar önce türbeyi yapmış daha sonra kulenin inşasına devam etmiş.

Hacı Bektaş-ı Veli’nin öğrencilerinden olan Saltuk Dede’nin olağan üstü güçleri de olduğu anlatılmaktadır. Çok uzaklarda aleyhinde söylenenleri işitebilmekte, otur-duğu yerden bir kılıç darbesiyle bir başka diyardaki düşmanını öldürebilmekte, göz açıp kapayıncaya kadar bir diyardan bir başka diyara gidebilmektedir. Düş-manları bir türlü Saltuk’u öldürememektedir; ok atarlar batmaz, kılıç vururlar kes-mez, büyü yaparlar tesir etmez, suya atarlar boğulmaz, ateşe atarlar yanmaz. Sarı Saltuk, Lehistan’da Dobruca Kralına İslamiyet’i kabul etmesi için çağrıda bulunur. Kral, ülkesine dehşet saçan ejderhayı öldürmesi durumunda İslamiyet’i kabul ede-ceklerini söyler. Sarı Saltuk, ejderhayı bulmak için yola çıkarken, yanına kendisine yolu gösterecek bir papazı alır. Saltuk, ejderhayı öldürüp dönerken, Papaz yanına ejderhadan kestiği kulak ve dili alır. Ancak Papaz kralın karşısına geldiğinde ejder-hayı Sarı Saltuk’un değil, kendisinin öldürdüğünü söyler. Bunun üzerine Saltuk, “Ey Dobruca Kralı ejderhayı öldürmek keramettir. Eğer Papazınızın böyle bir kerameti varsa ikimizi ayrı kazanlara koyup, kaynatın. Hangimiz yalan söylüyorsa belasını bulsun” der. Ardından kazanlar kaynar. Bu sırada ilahi bir kudretle Anadolu’dan bu hali gören Hacı Bektaş’ı Veli, himayelerindeki Saltuk’a, “Allah yardımcın olsun” diye niyaz eder. İşte o anda kaynayan su serinlemeye başlar. Kazanlar açıldığında ise Saltuk’a bir şey olmadığı görülür. Böylece Kral tabasıyla birlikte İslamiyet’i seçer.

Fener kompleksinin içinde bulunan Anadolu ve Rumeli’nin fethi sırasında efsaneleşen bir halk kahramanı olarak kabul edilen Sarı Saltuk Dede’nin Türbesi’de fenerin inşası sırasında yapılmış.

Page 59: Güngören Dergi - Mayıs

mayıs2013

s ı r a d ı ş ı57

gungorendergi.com

Amazon Ormanları’ndan gökyüzüne doğru fırlayan ve sanki bir el tarafından ya-pıldığı izlenimi veren Kuvars Dağ, sakladığı gizemleriyle kayıp dünya olarak adlandırılıyor. Brezilya ve Venezuela arasında bulunan Roraima Dağı, dünyanın

en gizemli yerlerinden birisi olarak kabul ediliyor.

Amazon ormanlarının ortasından fırlayan ve bulutların üzerine çıkan 2 bin 770 metre yüksekliğindeki Roraima Dağı, son derece sert kuvars taşından oluşuyor. Bu ilginç dağ bir mimarın elinden çıkmış görüntüsü veriyor. Bu görüntü yüzünden yerliler, uzun süre bu dağı burada yaşayan insanların yapmış olabileceğini düşündü. Ancak bu tezi doğrulayacak bir bulguya rastlanmadı.

Bu sarp ve çıkılması çok zor olan dağın sadece görünümü değil zirvedeki esrarengiz coğrafi farklılıkları da bir türlü çözülemedi. Dağın tepesinde çok sayıda şelale bulu-nuyor. Bu kadar sert bir dağda çok sayıda şelale bulunması bilim adamları tarafından tuhaf karşılanıyor.

Bazı yerleri saf granitten olan Roraima Dağı sadece kendi görüntüsüyle değil üzerin-de yaşayan canılarla da şaşırtıyor. Dünyanın en küçük kurbağası bu dağın zirvesin-de yaşıyor. Ayrıca dağda yaşayan bitki ve hayvanları buradan başka yerde görmek mümkün değil.

“Kayıp Dünya”

Page 60: Güngören Dergi - Mayıs

mayıs2013

kültür / sanat58

gungorendergi.com

Bu kitaptaİstanbul, Gırnata, Madrid, Roma ve Akdeniz; aşk diliyle kuşatıldı.Akdeniz, aşk kaleminin haritasıyla yeniden çizildi.Kılıç kılıca, cevher çeliğe çarptı, varlık da yokluğa.Ve hep bir yol vardı kalplerden denizlere.Derin denizler, büyük aşklar için atlas olup dokundu.İskender Pala, bir çağı ve o çağın efsanelerini dile döktü.Barbaros Hayreddin Paşayı... Sonra, bir gül sepeti getirdi.Isırılmış üç elmayı anlattı.

Beşir Ayvazoğlu’nun “Turgut Cansever’le Konuşmalar” kitabı, kâh Turgut Cansever’in çok az bilinen çocukluk ve gençlik zamanlarında, kâh babası Doktor Hasan Ferit Cansever’in Türk Ocaklarını kurmak için verdiği mücadelelerin içinde geçiyor. Turgut Cansever’in “Dünyayı Güzelleştirmek” olarak özetlediği mimarî felsefesine, sanat görüşüne ve bütün dünyada kısa sürede müthiş bir hızla gelişen şehirleşmenin Türkiye’de nasıl tezahür ettiğine dair görüşlerini kendisiyle sohbet ediyormuş gibi okuyacaksınız.

Efsaneiskender pala

Dünyayı Güzelleştirmekbeşir ayvazoğlu

392 Sf.

Kapı Yayınları

176 Sf.

Timaş Yayınları

Gönül Paçacı / Şef

Ahmet Özhan / Solist

Münip Utandı / Solist

Leonidas Asteris / Solist

Divan edebiyatının son büyük şairi olan Şeyh Galib’in eserleri, Galata

Mevlevihanesi’nin ruhani sükûnetin huzuruyla kaplı atmosferinde

seslendiriliyor. Ülkemizin en eski müzik topluluklarından Türk

Müziği İcra Heyeti’nin Gönül Paçacı yönetiminde alanının en önemli

solistlerine eşlik edeceği bu konserde Şeyh Galib’in güftelerinin

Dede Efendi, Vardakosta Ahmed Ağa, Hacı Arif Bey, Saadettin

Kaynak gibi seçkin isimler tarafından bestelenmiş örnekleri ve

Osmanlı klasik müziğinin önemli bestekârlarından III. Selim’in

eserleri bir araya geliyor.

05 Haziran 2013 20:00Galata Mevlevihanesi

31 Mayıs 2013 20:00Fulya Sanat Merkezi

Antonio Pirolli / ŞefBurçin Büke (Piyano) / SolistÖnder Focan (Gitar) / SolistMeltem Ege (Vokal) / SolistŞenova Ülker (Trompet) / SolistOzan Musluoğlu (Kontrbas) / SolistFerit Odman (Davul) / SolistBulut Gülen (Trombon) / Solist

Hüsn-ü Aşk

İstanbul Devlet Senfoni OrkestrasıYaza Merhaba Konseri

KİTAP KONSER

bir barbaros romanı

turgut cansever’le konuşmalar

İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Türk Müziği İcra Heyeti

Page 61: Güngören Dergi - Mayıs

gungorendergi.com

mayıs2013

kültür / sanat59

31 Mayıs 2013 20:00Fulya Sanat Merkezi

Turan Oflazoğlu’nun iktidar üçlemesinin (“IV. Murat”, “Deli İbrahim”, “Kösem Sultan”) son oyunu. Sultan İbrahim’i öldürttükten sonra torunu Sultan Mehmet’i tahta oturtan Kösem Sultan’ın iktidar tutkusu bütün insanî değerleri hiçe sayacak derecededir. Kendi çıkarı uğruna halkın ve devletin bekaasını hiçe saymıştır. Gelini Turhan Sultan’la çatışarak iktidar hırsıyla ölüme koşan Kösem Sultan’ın tragedyası, tarihimizin önemli bir kesitini yansıtıyor.

Tarih : 31.05.2013 Cuma

Yer : Açık Hava Sahnesi

Yazan : Turan Oflazoğlu

Yöneten : Engin Uludağ

Yönetmen Yardımcısı : Güneş Han, Tolga Yeter

Sahne Tasarımı : Rıfkı Demirelli

Kostüm Tasarımı : Nihal Kaplangı

Efekt : Ersin Aşar

Oyuncular : Burak Davutoğlu, Caner Bilginer, Caner Çandarlı, Çağım Defne Gürmen Üstün, Enes Mazak, ErgünIşıldar, Erhan Özçelık, Göksel Arslan, Güneş Han, Kutay Kırşehirlioğlu, Mazlum Kiper, Mehmet Bulduk, Metin Çoban, Mevlüt Demiryay, Murat Derya Kılıç, Müge Çiçek Türkoğlu, Münır Kutluğ , Ozan Gözel, Ömer Barış Bakova, Özgür Efe Özyeşilpınar, Selçuk Yüksel, Serdar Orçin, Şebnem Köstem, Tolga Yeter, Zeynep Özyağcılar

SİNEMATİYATRO

Oniki yaşındaki Veysel ve ailesi ülkelerini terk etmek zorunda kalırlar.

Yeni bir hayata başlayacakları Avusturya’ya göç eden aile buradaki yaşam

dinamiklerine ayak uydurmakta bir hayli zorlanırlar. Bu yeni ülke, yeni dil

ve yeni kültür özellikle küçük Veysel için büyük sıkıntılar doğurur. Veysel’in

hayattaki tek umudu ve hayali sınıfındaki Ana’ya aşkını ilan edip ondan da

aynı karşılığı görebilmektir. Sürekli Ana’nın hayalleriyle yaşan genç çocuk Cem

isimli orta yaşlı komşusuyla tanışınca harekete geçecek, hayallerinin gerçek

sonuçlarını en saf haliyle tecrübe edecektir.

Güzelliğin On Par’ Etmez

Kösem Sultan

Rio Soygunu’nun dünya çapındaki gişe başarısının üstüne inşa edilen, aksiyonu, akrobasiyi ve hikayeyi daha da yükseklere çıkaran ‘Hızlı ve Öfkeli 6’ filmiyle yönetmen Justin Lin dördüncü kez kamera arkasına geçiyor. Kendisine, yapımcı Clayton Towsend’in seriye yeniden katılmasını memnuniyetle karşılayan tecrübeli yapımcılar Neal H. Moritz ve Van Diesel da destek veriyor.

Dom (Vin Diesel) ve Brian’nın (Paul Walker) Rio’da yaptıkları hırsızlıkla devirdikleri Kingpin Krallığından sonra kendilerine 100 milyon dolar kalmıştır. Bu soygundan sonra kahramanlarımız dünyaya dağılmıştır. Ancak eve dönemiyor olmaları ve sonsuza dek kaçak yaşamaları, hayatlarını yarım bırakmaktadır.

Vizyon Tarihi : 24 Mayıs 2013Yapımı : 2013 - ABDTür : Aksiyon , Macera , SuçYönetmen : Justin LinOyuncular : Vin Diesel , Paul Walker, Michelle Rodriguez, Dwayne Johnson, Jordana Brewster

Vizyon Tarihi : 17 Mayıs 2013Yapımı : 2012 - Avusturya

Tür : DramYönetmen : Hüseyin Tabak

Hızlı ve Öfkeli 6

Page 62: Güngören Dergi - Mayıs

GÜNGÖREN BELEDİYESİkültür / sanat60

gungorendergi.com

mayıs2013

Güngören Belediyesi Türk Halk Müziği Korosu Şef Cenap Güngör eşliğinde Erdem Bayazıt Kültür Merkezinde sürprizlerle dolu bir konser verdi.

Erdem Bayazıt Kültür Merkezinde 36 kişilik koro ve 10 ki-şilik saz ekibi ile sahne alan Belediye Korosu Anadolu’nun çeşitli yörelerine ait Türkülerle dinleyenleri mest etti. Gün-gören Belediyesi Kültür Sanat Atölyesi Gitar Kursu öğren-cilerinin, öğretmenleri Fuat Aşkan eşliğinde sergiledikleri performans ile renklendirdiği konserde, Güngören Bilim, Kültür, Sanat ve Spor ligi 2012-2013 öğretim yılı Türk Halk Müziği gençler dalında 1. Muhammet Salık ve 2. Kübra Bozdemir de konserde birbirinden güzel türküler söyledi.

Konserde; koro şefi Cenap Güngör eşliğinde aylarca ça-lışmalarını yürüten koro ekibi “Ah Bir Ataş Ver, Neredesin Sen, Harman Yeri Sürseler ve Bir Sabah Uğradım Göl Ke-narına”, Kültür Sanat Atölyesi Gitar Kursu öğrencileri ise, “Bu Dağlar Kömürdendir, Harmandan Gel Harmandan ve Balıkesir Yolunda” gibi çok sayıda türkü ile dinleyenlere müzik ziyafeti yaşattılar.

Güngören Belediyesi Gençlik Meclisi, “Okullarda Okuma Saati” projesi kapsamında öğrencilere hediye ettikleri kitabın yazarıy-la öğrencileri buluşturuyor. Bu ay, öğrenciler yazar Dursun Gür-

lek ile birlikte aynı sıralarda kitap okudu. Güngören Belediyesi Gençlik Meclisi çocuklarda kitap okuma alışkanlığını arttırmak için başlattığı bu emsalsiz projede, her ay farklı bir yazarla Güngörenli öğrencileri bir araya getiriyor. “Okullarda Okuma Saati” projesi kapsamında öğrenci-ler, yazarıyla birlikte aynı sırada kitap okuyor. Bu ay Güngören Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri “Maziye Bir Bakıver”, “ Karınca Huzu-ra Varınca” ve “Ayaklı Kütüphaneler” isimli kitaplarını, yazarı Dursun Gürlek ile birlikte okuyup, imzalatma fırsatı buldular. Öğrenciler, hediye edilen kitapların yazarıyla bir araya gelmenin mutluluğunu yaşadılar. Ki-tap okuyan bir toplum olma yolunda önemli bir adım atmaya destek olan Güngören Belediyesi Gençlik Meclisi üyeleri kitabı ve yazarını Gün-görenli öğrencilerle buluşturmanın gururunu bir kez daha yaşadılar.

Güngörenli öğrenciler Kütüphaneler Haftasını bir dizi etkinlikle, coşkuyla kutladı. Her yıl kitabın önemine dikkat çekmek için çeşitli etkinlikler dü-

zenleyen Güngören Belediyesi bu yıl ‘Okuyan Toplum Yü-rüyüşü’ düzenledi. Yürüyüş Güngörenli öğrencilerinin ka-tılımı ile gerçekleşti. Okuyan topluma dikkat çekmek için düzenlenen yürüyüşte öğrenciler kitap hakkında bol bol slogan attı. Bando takımı eşliğinde İbn-i Sina Bilgi Evi’nin önünden başlayan yürüyüş Kınalı Caddesi’nden, Mende-res Caddesi’ne oradan da etkinliklerindüzenlendiği Güven Mahallesi Ata Park’a kadar devam etti.

Minikler Bahadıroğlu’na kitaplarını imzalattıBando takımının gösterisi ile başlayan etkinlikler, minikle-rin folklor dansı ve ritim grubunun gösterisi ile devam etti. Gençlere tarihi gerçekleri aşılayan ve kitaplarında tarihe imza atmış kişileri ele alan Yavuz Bahadıroğlu’nun katıldığı etkinlik, öğrencilere hediye edilen Fatih Sultan Mehmed kitabını yazarına imzalatmanın sevinciyle son buldu.

Yazar Dursun Gürlek Güngörenli Öğrencilerle Bir Araya Geldi

Belediye Korosu Türkülerle Kulaktan Kalbe Hitap Etti

Kütüphaneler Haftası Coşkuyla Kutlandı

Page 63: Güngören Dergi - Mayıs

KÜLTÜR SANAT GÜNLÜĞÜ gungorendergi.comkültür / sanat61

mayıs2013

Güngörenli Hanımlar Hünerlerini Sergiledi

Ev hanımlarının eşleri için özenle hazırladıkları ev yemeklerinin tadına bu kez usta aşçılardan oluşan bir jüri baktı. Güngören Belediyesi Bi-

lim, Kültür, Sanat ve Spor Ligi kapsamında 2.si ger-çekleştirilen yarışmayla “Geleneksel Türk Yemekleri”nin gelecek kuşaklara aktarılması amaçlanıyor.

Güngören Belediyesinin Halk Eğitim Merkezi ile birlikte gerçekleştirdiği “Geleneksel Türk Yemekleri” yarışma-sında 180 yarışmacı mutfaktaki hünerlerini sergiledi. Elemeler sonucunda finale 6 grup 12 yarışmacı yük-seldi. Yemek lezzetinin yanında görsel sunum ve ekip uyumu da göz önünde bulunduruldu. Usta aşçılar Yücel Dereyayla, Erdal Aksu, Ercan Yıldız ve Musta-fa Özhan’ın jüri üyeliğini yaptığı yarışmanın sonunda, Berivan İlhanlı ve Fatma Aslan birinci olurken, Aynur Eyüpoğlu ve Seher Eyüpoğlu ikinci, Nilüfer Yılmaz ve Yağmur Hortunlu ise üçüncü oldu.

Yarışmayı, Güngören Kaymakamı Zafer Orhan, Beledi-ye Başkanı Ş. Yücel Karaman, İlçe Milli Eğitim Müdürü Abdullah Nurkan, İlçe Sağlık Grup Başkanı Dr. Arzu Aydınlı, Güngören Halk Eğitim Müdürü Hanifi Erçetin, Belediye Başkan Yardımcıları, Mahalle Muhtarları, da-ire amirleri ve çok sayıda davetli yakından takip etti.

Page 64: Güngören Dergi - Mayıs

mayıs2013

s p o r62

gungorendergi.com

Kurumlar Masa Başında Yarıştı

Güngören Bilim, Kültür, Sanat ve Spor Ligi kapsamında düzenlenen Güngören Bele-diye Başkanlığı koşusu sonuçlandı. Yıldız

Teknik Üniversitesi kampüsünde düzenlenen ko-şuya küçük kızlar, yıldız kızlar, genç kızlar ve küçük erkekler, yıldız erkekler, genç erkekler kategorile-rinde öğrenciler ve takımlar katıldı.

Koşularda dereceye girmek için ter döken öğ-rencilere tribündeki aileleri, arkadaşları ve öğret-menleri destek oldular. Koşuda öğrenciler start çizgisine varabilmek için kıyasıya bir performans sergileyerek ter döktü. Koşuda derece alan öğren-cilere ödülleri lig kapanış programında verilecektir.

Güngören Ligi Voleybol Turnuvası final maç-ları İzzet Ünver Lisesi Kapalı Spor salo-nunda gerçekleşti. Güngören’deki okulları

temsil eden takımların katılımıyla eleme usülü ger-çekleşen maçlarda takımlar birincilik için kıyasıya mücadele ettiler.

Küçük Kız, Yıldız Kız, Yıldız Erkek, Genç Erkek ve Genç Kız kategorilerinde gerçekleşen maçlarda dereceye giren okullar kupa ve madalyalarını eylül ayında gerçekleşecek olan Güngören Ligi kapa-nış programında alacaklar.

Güngören Bilim, Kültür, Spor ve Sanat Ligi’nin Masa Tenisi branşın-da bu sefer kurumlar yarıştı. İlk defa yapılan yarışma da hem yarı-şan hem de eğlenen çalışanlar salondan mutlu ayrıldı.

Güngören Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’nün düzenlediği ve 9. Yılında olan Güngören Bilim, Kültür, Spor ve Sanat Ligi 32 branş 181 alt branşla yılı boyunca yarışmalarına devam ediyor. Öğrencilerin yanı sıra velilerin, ev hanımlarının ve kurum çalışanlarının da yarıştığı Güngören Ligi bu kez masa tenisinde kurumları konuk etti.

GÜSİAD, BEDAŞ, İlçe Eğitim Müdürlüğü gibi kurumların yanı sıra Gün-görenli birçok lise ve orta öğretim öğretmen ve görevlileri de yarışmaya katıldı.

Yahya Çavuş İlkokulu ve Ortaokulu, Özel Koza İlkokulu ve Ortaokulu ve GÜSİAD’ın dereceye girdiği yarışmanın ödüllerini Gençlik ve Spor İlçe Müdürü Nilüfer Yılmaz ve Güngören Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Süheyla Sülez takdim etti.

Filenin Yıldızları

Belediye Başkanlığı Koşusu

Güngören Bilim, Kültür, sanat ve Spor Ligi kapsamında düzenle-nen okullar arası basketbol turnuvası final maçları Köyiçi Kapalı Spor Salonu’nda oynandı. Turnuvaya yıldız erkekler, genç erkekler,

yıldız kızlar ve küçük erkekler kategorilerinde sekiz okul katıldı. Finalde birinci gelmek için kıyasıya mücadele eden takımları tribünde bulunan aileleri, arkadaşları ve öğretmenleri desteklediler. Heyecanın ve coşku-nun dorukta olduğu maçlar boyunca ustaca top süren öğrenciler bas-ketbol maharetlerini sergilerken oldukça keyifli görünüyorlardı. Basket final maçlarının sonunda dereceye giren öğrenciler ve okullara ödülleri lig kapanış programında verilecek.

FİNALDE DERECEYE GİREN OKULLAR

Güngören Ligi Basketbol

Finalleri

Küçük Erkekler1. Şiir Mektebi Ortaokulu2. Ali Fuat İmam Hatip Ortaokulu3. Cumhuriyet Ortaokulu

Genç Erkekler1. İzzet Ünver Lisesi2. Güngören Anadolu Lisesi3. Ergün-Mehmet Öner And. Lisesi

Yıldız Kızlar1. Gaziler Ortaokulu2. Cumhuriyet Ortaokulu3. 50. Yıl Ahmet Merter Ortaokulu

Yıldız Erkekler1. Özel Umut Fono Koleji2. Şiir Mektebi Ortaokulu3. 50. Yıl Ahmet Merter Ortaokulu

Page 65: Güngören Dergi - Mayıs

gungorendergi.com

mayıs2013

s p o r63

Güngören Bilim, Kültür, Sanat ve Spor Ligi kapsamında gerçekleştirilen Yıldızlar Futbol Turnuvası’nı Güngören Ortaokulu

kazandı. Atatürk Ortaokulu ile finalde karşılaşan Gün-gören Ortaokulu’nu rakibini zorlanmadan geçti.

Rakibe büyük saygıGüngören Bilim, Kültür, Sanat ve Spor Ligi’nde şampiyonlar belli olmaya başladı. Uzun zaman-dır devam eden mücadelede gülen taraf Gün-gören Ortaokulu oldu. Üçüncülük maçında ise Musafa Kemal Ortaokulu teknik direktörü ken-dilerine yenilen Mehmet Akif Ersoy Ortaokulu teknik direktörüne çiçek takdim etti. Dostluk ve kardeşlik duygularının yoğun bir şekilde sergi-lendiği turnuvayı kazanan Güngören Ortaokulu oyuncuları rakibe saygı çerçevesinde sevinç gösterisinde bulunmadı.

Güngören’de bulunan kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum örgütleri-nin de katıldığı turnuva her yıl büyük mücadelelere sahne oluyor.

Şampiyon yine BEDAŞGüngören Kaymakamı Zafer Orhan, Güngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Kara-man, İlçe Milli Eğitim Müdürü Abdullah Nurkan, Ak Parti İl Teşkilatlanma Başkanı Halis Dalkılıç, İlçe Başkanı Ercüment Sever ve Belediye Başkan Yardımcılarının katıldığı açılış töreni ilk maçı Güngören Belediye Başkanlığı ve BEDAŞ arasında yapıldı. Maç öncesi folklor ekibi kemençe eşliğinde bir gösteri sundu. Maçı, geçen yılın şampiyonu BEDAŞ 9-2’lik skorla kazandı.

2012-2013 yılı Futbol Turnuvası’nda Güngören Belediyesi’nin yanı sıra, BEDAŞ, İlçe Gençlik Spor Müdürlüğü, GÜSİAD, İlçe Emniyet Müdürlüğü, Güngören Ver-gi Dairesi, Belediye Meclis Üyeleri, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Amatör Spor Kulüpleri Derneği, Hükümet Konağı ve TEİAŞ mücadele edecek.

“Mücadeleler centilmence geçiyor”İlçedeki kurumlar arası dayanışma ve kaynaşma sağlamak amacıyla bu yıl 8.’sini düzenlediklerini dile getiren Güngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman, “İl-çemizdeki kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum örgütlerini tek bir platform-da kaynaştırmaya çalışıyoruz. Bunu da 8 yıldır başarıyla yürütüyoruz. Yeşil sa-halarda mücadeleler centilmence geçiyor. Rakipler maç sonrası birbirini tebrik ediyor. Amacımız da bu centilmenliği ortaya çıkarmaktı. İlçemize hizmet veren kuruluşları iş yaşantıları dışında da önemli değerleri paylaşmalarını arzuladık ve bunu başardığımızı görmek bizi mutlu ediyor” diye konuştu.

Futbolun Kralı Güngören Ortaokulu

Kurumlar Sahada

Güngören Belediyesi Bilim, Kültür, Sanat ve Spor Ligi kapsamında

gerçekleştirilen ‘Kurumlar arası Futbol Turnuvası’ tüm hızıyla

devam ediyor.

Güngören Ligi okullar arası yüzme yarışları finali Tozkoparan Olimpik Yüzme Havuzunda gerçekleşti. Ya-

rışmalara küçük kız, küçük erkek, yıldız kız, yıldız erkek, genç kız, genç erkek katego-rilerinde öğrenciler katıldı. Çok sayıda izle-yici katılımının olduğu yarışmalarda öğren-ciler dereceye girmek için yoğun bir gayret gösterdiler. Yarışmacıları izlemeye gelen yakınları, arkadaşları ve öğretmenleri ya-rışma boyunca heyecanlı anlar yaşamanın mutluluğunu birlikte tattılar. Mutlulukları ve sevinçleri gözlerinden okunan yüzücüler bir sonraki yıl yapılacak yarışı heyecanla beklediklerini belirttiler.

Havuzun Şampiyonları Belli Oldu

Page 66: Güngören Dergi - Mayıs

mayıs2013

b u l m a c a64

gungorendergi.com

ANAHTARKELİME

ANAHTARKELİME

1

1

2

2

3

3

4

4

5

5

6

6

7

7

8

8

9

9

10

10

11

11

12

12

13

13

14

14

15

15

16

16

17

17

18

18

19

19

Fotoğraftakiparkın ismi Çiğ balık

yemeği

Karşılaşma

Soyluluk Sözleşme

İlgi

Gerekli olanmalzemeler Yabani hay-

van barınağıGüngören' de

bir mahalle

Elin iç tarafı,apaz

Kokulu veuçucu sıvı

Güç, dirilik

Havlı birkumaş

Bebeğin çıkar-dığı bir ses

Çabucak

Tepi

Kolayca ezilen

Meslek

Bir tür ağaçcilası

Az tavlı toprak

Akrabası mı?

Dış karşıtı

Şarkılı, danslıbir gösteri

Güzel kokulubir madde

Gece gösterimi

Dış (Futbolterimi) Sütsü ağaç öz

suyu

Matematikte birsayı

Gümüş

Donuk, mat

Kurçatovyum'un simgesi Dövüş Kıyıda köşede

olan

Kâbe' yi ziyaret Kalbde büyükatardamar

Ses

İş bırakımı

Mesafe Belli bir ölçüyeuymamadurumu

Nispeten

Çekicilik 'Evet'anlamında bir

edatSarp, dik Sıcaklıkla ilgili,

termik

O yer

Verilerdensonuç çıkarma Filistin de

kutsal bir şehir

Futbolda sayı

Donuk

Işığı ögelerinebölen

Çalışma,gayret

Alt rütbeBeden ve kafa

gücü

Çamgillerdenbir ağaç

Güç çizgileri,seyelan

Birinci

Gayeli

Afiş

İlaç, merhem

Sıfat veisimden oluşur

Çok zayıf

Tümü kap-sayan, tümel Baryum' un

simgesi Su taşkını

Akla uygun