57
Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar - Tayfur Sökmen —————————————————————— HATAY'IN KURTULUŞU İÇİN HARCANAN ÇABALAR Nurer UĞURLU başkanlığında bir kurul tarafından hazırlanmıştır. Dizgi - Baskı - Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Haziran 1999 TAYFUR SÖKMEN HATAY'IN KURTULUŞU İÇİN HARCANAN ÇABALAR Kaynak: http://ekitap.kolayweb.com/ Cumhuriyet GAZETESİNİN OKURLARINA ARMAĞANIDIR. İÇİNDEKİLER Önsöz 11 1936-1939 Yılları Arasında Hatay Sorununun Gelişmesiyle İlgili Özet 15 I. Hatay Kurtuluş Savaşı Nasıl Oldu 31 1. Geçmişe Ait Bazı Bilgiler 31 2. Kurtuluş Savaşı Sırasında Mücadeleler 35 3. Maho Tarafından Tuzağa Düşürülüşümüz 42 4. Maho'nun İkinci İhaneti 46 5. Maho'nun Akıbeti 49 6. Misak-ı Millî Hudutları İçinde Olup Olmadığımız Hususunda Mustafa Kemal'le İlk Temasımız 51 7. Fransızlarla İlk Çarpışma 59 8. İbrahim Hanano'nun Teması 63 9. Fransızların Kefertarim Baskını 64 1

Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

  • Upload
    others

  • View
    138

  • Download
    17

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen——————————————————————HATAY'IN KURTULUŞU İÇİN HARCANAN ÇABALAR

Nurer UĞURLU başkanlığında bir kurul tarafından hazırlanmıştır.

Dizgi − Baskı − Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Haziran 1999

TAYFUR SÖKMEN

HATAY'IN KURTULUŞU İÇİN HARCANAN ÇABALAR

Kaynak: http://ekitap.kolayweb.com/

Cumhuriyet GAZETESİNİN OKURLARINA ARMAĞANIDIR.

İÇİNDEKİLER

Önsöz 11 1936−1939 Yılları Arasında Hatay Sorununun Gelişmesiyle İlgili Özet 15 I. Hatay Kurtuluş Savaşı Nasıl Oldu 31 1. Geçmişe Ait Bazı Bilgiler 31 2. Kurtuluş Savaşı Sırasında Mücadeleler 35 3. Maho Tarafından Tuzağa Düşürülüşümüz 42 4. Maho'nun İkinci İhaneti 46 5. Maho'nun Akıbeti 49 6. Misak−ı Millî Hudutları İçinde Olup Olmadığımız Hususunda Mustafa Kemal'le İlk Temasımız 51 7. Fransızlarla İlk Çarpışma 59 8. İbrahim Hanano'nun Teması 63 9. Fransızların Kefertarim Baskını 64

1

Page 2: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

10. Fransızların Kuseyr Karargâhını Basacakları Haberi 67 11. Selahattin Adil Paşa'ya İkinci Gidiş ve İkizkuyu Çarpışması 68 12. Biraderim İnayet Bey'in Arvat Adasına Sürülmesi 72 13. Bir Ermeni Vatandaşın Yakalanışı ve Deve Hadisesi 75 14. Mürselzade Ahmet Bey'e Yapılan İftira 78 15. Yeniköy'de Fransızlarla Müsademe 79 16. Maraş'a Hareketimiz 80 17. Mebusluk Mazbatası 81 II. Sakarya Zaferi ve Ankara'ya İlk Gidişim 85 1. Ankara İtilafnamesi 90 2. Hususi İdarenin Mahiyeti 90 3. Örtülü Faaliyete Geçiş 93 4. Ölüm Cezasına Çarptırılmam 97 5. Adana'ya Yerleşmem 98 6. İsmet Paşa'nın Lozan'a Gidişi 100 7. Lozan'a Çekilen Telgraf 101 III. Cemiyetimizin Resmen Kuruluşu 109 1. Hamit (Öcal)ın Hapsedilmesi 111 2. Tedavi İçin Viyana'ya Gidişim 120 3. Gaziantep'e Naklihane 124 4. Dörtyol'da Hasan Rıza ile Tanışmak 125 5. Adana'ya Mecburi Yerleşme 127 6. İstanbul'a Taşınmam 129 7. İskenderun ve Havalisindeki Çocuklara Çıkan Tahsil Fırsatı 130 8. Bağımsız Antalya Milletvekili Olmam ve Sökmen Soyadının Verilmesi 132 9. Mebusluktan İstifa Etmek İsteyişim 134 10. Fransızların Suriye'de Genel Seçime Gitmeleri 135 IV. Atatürk'ün İskenderun ve Havalisinin İsmini Değiştirmesi, Adına Hatay Demesi 139 1. Alevi Meselesi 141 2. Eti Türk'ü 142 3. Davamızın Cenevre'ye İntikali 143 4. Bağımsız Milletvekili Seçilişimin Sebebi 144 5. Cenevre'ye Giden İkinci Heyet 144 V. Cenevre'den Gözlemci Heyetinin Gelişi ve Plebisit 147 1. Doktor Abdurrahman Melek'in Vali Olması 148 VI. Hatay Devletinin Kurulması 151 1. Atatürk Tarafından Cumhurbaşkanı Adayı Olarak Gösterilmem 152 2. İnönü'yü Ziyaret 155

2

Page 3: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün Tebriki 159 6. İcraat 160 7. Hatay Hududunun Kapatılması 162 8. Türkiye Hududunun Hatay Devletine Açılışı 165 9. Atatürk'ün Aramızdan Ayrılması 165 VII. İltihak Kararı 167

ÖNSÖZ

Aramızda yarım asrı aşan dostluk bulunan Tayfur Sökmen'e epey zamandan beri anılarını yazmasını vebunların tarih için kaybını önlemesini direnerek söylemekteydim. O ise işi pek yavaş tuttuğundan yıllar geçipgidiyordu. Türk Tarih Kurumu'ndaki "Atatürk ve Türk Devrimini Araştırma Merkezi"nin sekreteri BayanArı İnan işin çözümünü buldu. Bir gün teybini alarak, Tayfur Sökmen'in evine gidip, O'nu sorguya çekmeyekoyuldu ve bu işi günlerce sürdürdü. Konuşmaya zorlanan anı sahibi bir yandan sorulara karşılık verirken,öbür yandan kendi notlarını ve elinde kalmış olan belgeleri kullanarak yazmaya önemle başladı. Ve böyleliklebu eser ortaya çıktı. Bu anıların sahibi gerekince tüfekle çarpışan, zulme ve esarete karşı ayaklanmalarıyönetmekte yaradılıştan çok usta olan, her durumu kavrayabilen, tuttuğu yolda en üstün basamağa, devletbaşkanlığına yükselince de işin ehli olduğunu gösteren bir kimsedir. Anıların bir değeri de onun bukişiliğinden gelmektedir. Esasen Atatürk'ün o sırada en önem verdiği bir işte O'na başrolü vermesi demütevazı görünüşlü Tayfur Sökmen'in niteliğini saptamaya yeter. Anılar birçok olay ve durum üzerine ışıkserpmektedir. Onlarda XIX'uncu yüzyılın ilk yarısına değin uzanan evre üzerinde bazı pek yararlı bilgilerbulunmaktadır. 1918 bırakışmasından sonraki yersel karşı koymada ve çete hareketlerinde, bölge halkınınulusal bakımdan karışıklığı dolayısıyla kurtuluş hareketinin hemen yerli halkça kendi başlarınageliştirilmesindeki güçlükler, Anadolu'daki hükümetleşme hareketleriyle, yani Kuvayı Milliye ile temasagelmesinden ve İskenderun Sancağı'nın Misak−ı Milli içinde bulunduğunun öğrenilmesinden sonra istilacılarave onların peyklerine karşı savaşın nasıl daha büyük bir çap aldığı, anılarda iyice belirmektedir. Bu sonuçtaTayfur Sökmen'in rolü de kendiliğinden sezilmektedir. Eserde çok ilginç ve o devrede var olan maddi vemanevi durumlar üzerine ışık tutan birçok bilgiler bulunmaktadır. Bir Fransız komutanının emperyalistlerinana ilkelerinden biri olan "Böl ki saltanat süresin" genel kuralını, kedi, köpek ve çakal yavrularının karşılıklıdavranışlarını örnek alarak, doğal bir kanun imiş gibi adam kandırmak için nasıl kullandığını gösteren olaykeza Albay Şükrü Kanatlı komutasındaki birliğin Reyhaniye'ye gelişinde, ora ileri gelenlerinden birinin "Türkordusu Hatay'a girerse, tek kızım Necla'yı kurban edeceğime ant ettim" diyerek, çocuğunu Albay ŞükrüKanatlı'nın atı önüne yatırması, herkeste anavatanla yeniden birleşmek için ne büyük bir istek olduğunugöstermesi bakımından çok ilginçtir. Anılarda görülecek olan çok ilginç başka bir olay da Adliye Vekiline(Bakanına) da vekalet etmekte bulunan Şeriye Vekili Musa Kâzım Efendi'nin "Müslümanlıkta hudud−u milliharici diye bir şey olamaz" demiş olmasıdır. Kendisini hâlâ Hülefa−yı Raşidin veya Emeviler devrinde sananbir kimsenin, o sırada ne kadar yüksek mevkilere çıkabildiğini göstermesi bakımından bu olay çok ibretvericidir. Ve Atatürk'ün ne gibi kimseler, görüşler ve anlayışlar içinde çalışmak zorunda kaldığını açığavurması ve başarının nasıl bir mucize olduğunu göstermesi bakımından da ayrıca önemlidir. Yine bu anılardaMandacı devletle savaşmak için kurulmuş olan örgütü yönetenlerin maddi ve manevi bakımdan nasıl titizolduklarını gösteren örnekler vardır. Kendisiyle bazen işbirliği yapmak ihtiyacında bulunulan Maho adındakibir eşkıyanın yaptığı yağmanın Kuvayı Milliye'ye atfedilmesini ve onun lekelenmesine yol açmasını önlemekiçin yapılan cezalandırma ve çalınan malları geri verme işlemi bu yoldaki örneklerden biridir. Bir komutanınörgüt kasasından para isteyince muhasebecinin "idare heyetinin kararı olmadan veremem" demesi de başka birörnektir. Bu gibi ayrıntıların tümü çabaların genel gelişme ve ruhunu yansıtması bakımından dikkate değer. Hatay'a egemen olduktan sonra Tayfur Sökmen'in azınlıklara ve hele Alevilere karşı tutumu da bir devlet

3

Page 4: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

başkanlığı örneğidir. Eserde pek çok kimsenin adları geçmektedir. Her ne kadar bu tutum fuzuli görülebilirsede, gelecekte o bölgenin ileri gelenlerinin ve türlü ailelerinin soyağaçlarını saptamaya çalışmak isteyecektarihçiler için bu bilgiler çok yararlı birer ipucu olacaktır. Atatürk'ün 1936−1938 yıllarında Hatay'ı kurtarmakiçin girişmiş olduğu harekette, Tayfur Sökmen'in üzerine aldığı görevler bu anılarda iyice anlatılmaktadır.Ancak bunların, o sıradaki dünya durumunu ve gelişen siyasal ve diplomatik olaylar içindeki yerininbelirlenmesi yararlı olacağından, aşağıda Bayan Arı İnan'la birlikte hazırladığımız bir özeti koymayı yararlıbulduk. Hikmet Bayur Ocak 1976

1936−1939 YILLARI ARASINDA HATAY SORUNUNUN GELİŞMESİYLE İLGİLİ BİR ÖZET

Fransız hükümeti hiçbir zaman ne Hatay'da ne de Suriye'de rahat kalamamıştır. Doğrudan doğruya Hatay'lailgili olaylar aşağıda Tayfur Sökmen'in anılarında görülmektedir. Bu olayların Suriye, Türkiye ve dünyaolaylarıyla ilişkilerini ve birbirleri üzerinde yaptıkları etkileri özetleyerek anılarda görülen olayların geneltarih içindeki mevkilerini saptamaya çalışacağız. Böylelikle Tayfur Sökmen'ce anlatılan Hatay'da olanbitenlerin daha kolay anlaşılmasının olanaklı olacağını sanmaktayız. Önce Suriye olaylarını gözdengeçirelim. Suriyeliler kâh silahlı ayaklanma, kâh siyasal mücadelelerle ''Manda''ya razı olmadıklarını veolmayacaklarını göstere durmuşlardır. Gerçi bu çaba ve direnişler Fransızların durumunu ciddi olaraksarsmıyor idiyse de mali ve idari yönden yorucu ve sıkıcıydı. 4 Şubat 1936'da Hama'da başarılı bir genelgrev yapılır ve oranın mebusu Tevfik El Şişekli (Çiçekli), Türk yönetiminin üstünlüğünü öven ve çokalkışlanan bir demeç verir (1). Fransa'yı Suriyelilerle anlaşmaya iten olaylar dizini daha çok Avrupa'da vedünyada gelişenlerdi. Mart 1936'da Hitler'in Versay Antlaşması'nın en önemli bir hükmünü çiğneyerek,Alman askerlerini Ren Irmağı'nın batısına geçirmesi, öbür yandan da İtalyanların az sonra mayıs ayındaHabeşistan'ın başkentini ele geçirerek, bu devletin karşı koyma gücünü kırmaları, dünya durumunu çokağırlaştırdığından, Fransa uzun görüşmelerden sonra 9 Eylül 1936'da Suriye ile bir dostluk ve bağlaşıklıkantlaşması yapar. Bu belge 22 Aralık 1936'da imzalanacaktır. Bu antlaşma 20 Ekim 1921'de Ankara'daimzalanmış olup, İskenderun Sancağı'na ayrıca bir varlık tanıyan Türk−Fransız antlaşmasının uygulanmasını,Türkiye'nin rızası alınmadan Suriyelilere devretmeye varıyordu. Hükümetimiz buna itiraz ederek, Fransızhükümetinin İskenderun Sancağı ahalisi ile de, Suriyelilerle yaptığı antlaşmaya paralel bir antlaşma yapmasınıister ve ihtilaf büyüye büyüye sancağın Türkiye ile birleşmesine değin gider. Bu olaylar dizisininoluşmasında, Türk hükümetini Hatay'ın durumu üzerinde aydınlatma konusunda ve ora işlerinin gelişmesindeTayfur Sökmen'in hizmeti çok büyük olmuştur. Fransa−Suriye antlaşmasıyla ilgili olarak Atatürk 1 Kasım1936'da TBMM'nin 5. Dönem 2. Toplanma yılını açarken şunları der: ''Bu sırada milletimizi gece gündüzmeşgul eden başlıca büyük bir mesele, hakiki sahibi öz Türk olan ''İskenderun−Antakya'' ve havalisininmukadderatıdır. Bunun üzerinde ciddiyet ve katiyetle durmaya mecburuz. ''Daima kendisi ile dostluğa çokehemmiyet verdiğimiz Fransa ile aramızda tek ve büyük mesele budur. Bu işin hakikatini bilenler ve hakkısevenler, alakamızın şiddetini ve samimiyetini iyi anlarlar ve tabii görürler.'' Fransa hükümeti ise, bukonudaki itirazlarımızı diplomatik notalarla karşılarken Suriye ile yaptığı antlaşmaya uygun olarak kasımayında seçim yaptırmaya koyulur. İlerde görülecek olan Tayfur Sökmen'in uyarıları bu sorunla ilgilidir. 1936yılında dünya karışmaya başlamış ve Fransa'nın Suriye ile görüşmelere koyulmuş olduğu sırada AtatürkLozan'da kurulmuş olan Boğazlar düzeninin bizden yana değiştirilmesi için uygun bir durum ortaya çıktığınıgörmüş ve Türkiye hükümeti bu işte girişit ve direnmelere koyulmuştur. Bunların sonucu olarak bu MontreuxKonferansı'nda ele alınmış (22 Haziran−20 Temmuz 1936) ve istediğimiz olmuş, yani Boğazları yenidenberkitmek hakkı elde edilmiştir. Atatürk bu iş bitince Sancak işine girişileceğini yakınlarına sezdirmekteydi.Dolayısıyla biz, Fransa'nın aksine olarak uluslararası hiçbir takıntımız olmadan Suriye−Sancak konusunuözgürlük içinde ele alabilecek bir durumda bulunuyorduk. 9 Eylül 1936'da Mandaya son vrecek ve onunyerine iki yan arasında bağlaşma kuracak olan Fransa−Suriye antlaşması, Suriyeli bakanlarca ön imzalanır(parafe edilir). 26 Eylül'de Milletler Meclisi Konseyi'nin toplantısında, Türkiye Dışişleri Bakanı Tevfik RüştüAras İskenderun ve Antakya ahalisine de kendi işlerini kendileri görmek yetkisinin sağlanılması düşüncesini

4

Page 5: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

ortaya atar. Bunun üzerine konunun Türkiye ile Fransa hükümetleri arasında görüşülmesi konseycekararlaştırılır. 10 Ekim'de Paris büyükelçimiz Fransız Dışişleri Bakanlığı'na bir nota vererek, bu devletinSuriyelilerle yaptığı antlaşmaya benzeyen bir antlaşmayı Sancak halkı ile de yapmasını ileri sürer. 22 Ekim'deFransa−Suriye antlaşması yayımlanır. 1 Kasım'da Atatürk TBMM'yi açış söylevinde bu konuda az yukarıdagördüğünüz sözleri söyler. 10 Kasım'da Fransa Dışişleri Bakanlığı, Paris büyükelçimize Türk görüşüneolumsuz bir karşılık verir ve bu nota alışverişi kasım ayı boyunca sürer gider. Mücadele diplomatik alandaParis ve Cenevre'de sürdürüle dururken, bin bir baskı altında bulunan Sancak Türklerinin maneviyatını yüksektutmak için Atatürk'ün emriyle Genel Sekreter Hasan Rıza Soyak 28 Kasım 1936'da Dörtyol'da bulunanTayfur Sökmen'e şu mektubu gönderir (2). ''Aziz Kardeşim... Telgraflarınızı, mektuplarınızı alıyorum; muntazam verdiğiniz malûmattan dolayı çok teşekkür ederim. Azve dar zamanda yaptığınız işlerin çok büyük, davamıza pek faydalı olduğunu iftiharla söyleyebilirim; ciddenşayanı tebriksiniz... Davamız iyi bir yoldadır; iyi kurulmuş ve her gün artan bir ısrarla takip edilmektedir.Meselenin Milletler Cemiyeti'ne intikâl etmesi ve intikâl şekli başarılı neticeye doğru atılmış mühim biradımdır. Fransızların teklifi, ricat için bir çıkar yol aramak düşüncesine müstenit olmasa bile, bize haklıdavamızı, cihan umumi efkârı karşısında, bir kere daha açıklamaya fırsat verdiğinden dolayı çok faydalıdır.Milletler Cemiyeti'nde muarızdan fazla dost ve taraftar bulacağımıza kuvvetle inanıyoruz; neticeyi tam birkalp rahatlığı ile bekleyebiliriz. Tabiidir ki, icap eden tedbirlerin hiçbiri ihmal veya imhal edilecek değildir(3); hatta ben bugünkü durum içinde, bütün tedbirlerimizi tatbik hususunda daha müsait bir saha ve havabulacağımıza kaniyim. Netice alıncaya kadar oradaki baskının hafifletilmesi ve muhterem halka daha müsaitbir yaşayış temini için teşebbüslerimizi bugünden itibaren şiddetlendireceğiz ve devamlı surette takipedeceğiz; bundan herkes emin olmalıdır. Sizin ve sayın arkadaşların en derin sevgi ve takdir duygularımlagözlerinizden öper, mukaddes mücadelemizde her gün daha büyük muvaffakiyetlere ermenizi candan dilerimkardeşim.'' 30 Kasım 1936'da birtakım Fransız askeri birliklerinin gönderilmiş olduğu İskenderunSancağı'nda ikinci derece seçimler yapılır. Türklerin boykotu ve Fransız yönetiminin utanç verici hile vebaskısı sonucu Antakya'da iki Arap seçilir (4). Sokak kavgaları yoğunlaşır, ölen ve yaralananlar olur. BirçokTürk de tutuklanır. 8 Aralık'ta Türk hükümeti Fransız hükümetiyle anlaşmış olarak sonucu MilletlerCemiyeti Konseyi'ne götürür. Konseyin 14 Aralık günlü toplantısında ise Türkiye, konunun esasınagirilmeden önce, Sancak'ta huzurun sağlanılması için oradan Fransız askerlerinin çekilip, bir MilletlerCemiyeti Komiseri'ne bağlı yansız jandarmanın gönderilmesini ister. Esasta ise Fransa'nın Suriye veLübnan'da yapmış olduğu gibi Hatay halkıyla da bir antlaşma yapmasnı ileri sürer. Fransa bunu reddeder.Sonda Konsey Fransa'nın isteğine uyarak, Hatay için yalnız üç gözleyici (müşahit) önerir. Bu karar Türkiyeayral Konseyce onaylanır. Bunun üzerine Türkiye Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras Paris'e gidip, Fransasorumlularıyla görüşmelere koyulur (21 Aralık 1936). O, Suriye, Lübnan ve Hatay'ın (Sancak) birer bağımsızvarlık olmalarını, bir konfederasyon içinde birleşmelerini, konfederasyonun ise ancak 1− Dışişleri, 2−Gümrük Birliği, 3− Para Birliği, konularında yetkili olmasını önerir. Yani içişleri başta olmak üzere bütünöbür konularda her ''varlık'' özgür olacaktır. Tevfik Rüştü Aras Fransızlarla anlaşamamış olarak Ankara'yadöner ve 5 Ocak 1937'de durumu Cumhuriyet Halk Partisi'nin gizli oturumunda anlatarak istenilen sonucunelde edilemediğini ve Paris'ten yeni gelen Fransız büyükelçisinin de beklenilen öneriyi getirmediğini bildirir. Arada 22 Aralık 1936'da Fransa−Suriye Antlaşması imzalanmış bulunur. Bu durum üzerine AtatürkFransızlara ve bütün dünyaya işin önemini anlatmak gerektiğine inanarak bir gösteride bulunur. İstanbul'danEskişehir ve Konya'ya gider. Başbakan İsmet İnönü ile Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ı, dış veiçişleri bakanlarını ve daha birkaç kişiyi acele Eskişehir'e çağırır. Oradan da Konya'ya gider. Yol üzerindekibütün komutanlara da haber verilir. Anadolu Ajansı'yla gazeteler Hatay'ın son durumu ile ilgili ülkemizdekiheyecanı belirten yazılar yazarlar. Atatürk Eskişehir'de çağırdıklarıyla konuştuktan sonra onların eğilimineuyarak Konya−Ulukışla−Niğde yoluyla Ankara'ya döner ve 8 Ocak 1937'de Anadolu Ajansı şu tebliğiyayımlar: ''Güney Anadolu'da seyahate çıkmış bulunan Reisicumhur Hazretleri hükümetin daveti üzerinesaat 13.30'da Ankara'ya avdet buyurmuş ve Çankaya Köşkü'nde İcra Vekillerine riyaset etmiştir.'' Atatürk'üno sıradaki ruh durumunu belirtmesi bakımından Genel Sekreter Hasan Rıza Soyak'a 1937'de söylediği şusözler önemlidir (5): ''Hatay benim şahsi meselemdir. Keyfiyeti Fransız büyükelçisine tâ bidayette açıkçaifade ettim. Dünyanın bu durumunda böyle bir meselenin Türkiye ile Fransa arasında müsellâh (silah) birihtilâfa müncer olması katiyen varid değildir. Fakat ben, bunu da hesaba kattım ve kararımı vermişbulunuyorum. Şayet ufukta bu yolda binde bir ihtimal belirse, Türkiye Cumhuriyeti Reisliği'nden ve hattaBüyük Millet Meclisi azalığından da çekileceğim. Ve bir fert olarak bana iltihak edecek birkaç arkadaşlaberaber Hatay'a gireceğim. Oradakilerle el ele verip mücadeleye devam edeceğim.'' O, bu sözlerin benzerini

5

Page 6: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

sofra arkadaşlarına da söylemiştir. Hatay'da ise çatışmalar sürüp gitmekteydi. Atatürk'ün bu davranışıFransızlara işin ciddiyetini anlatmış ve çok geçmeden bu anlayışın belirtileri görülmüştür. Atatürk'ün bugösterişli gezisinden on gün sonra 18 Ocak 1937'de Fransa Başbakanı Léon Blum, Türk büyükelçisine birmektup yazarak, özetle şu düşünceleri ileri sürer: ''Sırf hukuk alanında anlaşmamız güçtür. MilletlerCemiyeti ise bizde olmayan tam özgürlüğe sahiptir. Fransız hükümeti şunu açıklayabilir ki, cemiyetin busorun için seçeceği sözcünün (rapporteur) görevini en geniş biçimde anlamasına hiçbir engel görmemektedirve konseyin kararına önceden razıdır... O, şimdiden sancağı ayrı bir varlık gibi ele alabilir... Tek bir kaygımvardır, anlaşmazlığımızın gerçek nedenlerini kavrayıp onlara çare bulmak ve bu dikenli sorunu ülkelerimizarasında daha da dostçasına bir yakınlaşmayı sağlamak için bir vasıta yapmak...'' Dolayısıyla Atatürk'ün ocakayının ilk haftasındaki gezi ve tutumu sonucunda artık konu, onu ele alacak olan hukukçuların katılığıölçüsünde çıkmazda kalacağı yerde siyasal yumuşamalar evresine girmiş olur. Çok geçmeden 27 Ocak'taTürk ve Fransız hükümetlerinin ilke bakımından anlaşmış oldukları bir metin, sözcü İsveçli Sandler tarafındanMilletler Cemiyeti Konseyi'nin onayına sunulur. Bunun en önemli iki hükmü Sancak'ın ayrı bir varlıksayılacağı ve içişlerinde tam bir özgürlüğe sahip olacağı ile Türkiye'ye İskenderun limanında transit kolaylığıiçin birtakım hak ve üstünlük tanınacağıdır. Sancak'ta Türkçe ve Arapçanın her ikisinin resmi dil olacağı da azsonra kararlaştırılır. Bu ilkelere uygun olarak bir komisyonca saptanan metin 29 Mayıs 1937'de Türkiye veFransa'da imzalanır. Konsey bunun 27 Kasım'da uygulanmasına karar verir. Bu haber üzerine 3 Haziran'daSuriye Mebuslar Meclisi oybirliği ile şu bildiriyi yayımlar: ''Suriye Mebuslar Meclisi, gerçekten halkı temsileden Sancak mebuslarının tümü içinde olarak, Misak−ı Milli'ye ve ''Suriye bağımsız ve egemen bir devlettir''diyen anayasanın 1. maddesine, onun topraklarından ''Hiçbir parçası ferağ ve terk edilemez'' ve ''Suriyeparçalanamaz bir siyasal varlık''tır diyen aynı anayasanın 2. maddesine sımsıkı bağlı olarak, ''Madem kiFransa−Suriye anlaşması Fransa için Suriye topraklarının bütünlüğünü −ki İskenderun onların bir parçasındanibarettir− savunmayı zorunlu kılıyor. ''Beyan eder ki: Suriye topraklarının bir parçasını Suriyeegemenliğinden ayırmak amacını güden veya güdecek olan herhangi bir girişimi doğrudan MilletlerMeclisi'nce onaylanmış bir anayasa ile mürekkebi henüz kurumamış olan bir antlaşmanın bozulması olur. ''En asil ümitlerini acun (dünya) vicdanı üzerine kurmuş olan Suriye milleti, hem birliğine, hem de yenidendoğuşuna zarar getiren hiçbir çözümü tanıyamaz. İmanının ve hakkının bütün kuvvetleriyle kendinisavunmaya kararlıdır.'' Bu protestonun bir etkisi olmaz. Çünkü o, büyük çoğunluğu Türk olan Hatay'daulusların egemenliği ilkesine aykırı düşmekteydi. Türkiye ve Fransa'nın yukarıda anılan 29 Mayıs 1937günlü anlaşması üzerine Milletler Cemiyeti Konseyi Başkanı Hatay'da yapılacak ve bir plebisit niteliğindeolacak olan ilk seçimi düzenlemek ve denetlemekle görevli bir komisyonun üyelerini seçer (4 Ekim). BunlarAnkara'dan geçerek ve orada bir gün kalıp, gerekli temaslarda bulunarak 20 Ekim'de İskenderun'a varırlar. İşler bu durumda iken Atatürk; 1 Kasım 1937'de TBMM'nin 5. dönem 3. toplanma yılını açarken Hataykonusunda ve Milletler Cemiyeti'nin kararlarına değinerek şöyle demiştir: ''Büyük bir milli davamız olanHatay işinin geçirdiği safhalar malûmunuzdur. ''Milletler Cemiyeti yüksek idaresi altında cereyan etmiş olanmüzakereler, Hatay halkını lâyık olduğu mesut ve müstakil idareye kavuşması yolunda amaçladığımız gayeyitemin edecek vesikaların kabul ve imzasıyla neticelenmiştir. ''Yeni Hatay rejiminin mer'iyete (yürürlüğe)girmesine, kısa bir zaman kaldı. ''Bu rejimi kendileriyle en dostane bir zihniyetle emek birliği yapmışolduğumuz Fransızların, iyi niyetle ve amaçla gayeyi temin edebilecek şekilde tatbike başlayacaklarına şüpheedilmemelidir. ''Yarınki Türk−Fransız münasebetlerinin dilediğimiz yolda inkişâfına, Hatay işinin iyi biryönde yürümesi esaslı bir ölçü ve âmil olacaktır kanaatindeyim.'' O sırada Atatürk'ün başlıca uğraş konusuHatay işidir. 29.10.1937'de Romanya Başbakanı Tataresko'nun önünde Fransız Büyükelçisi Ponsa'ya şunlarıder (6): ''...Ben toprak büyütme dileklisi değilim. Barış bozma alışkanlığım yoktur. Ancak muahedeyedayanan hakkımızın isteyicisiyim; onu almazsam edemem. Büyük Meclisin kürsüsünden milletime sözverdim, Hatay'ı alacağım. Milletim benim dediğime inanır. Sözümü yerine getirmezsem onun huzurunaçıkamam; yerimde kalamam. Ben şimdiye kadar yenilmedim; yenilmem, yenilirsem bir dakika yaşayamam.Bunu bilerek ve sözümü mutlaka yerine getireceğimi düşünerek benim dostluğumu lütfen bildiriniz vedoğrulayınız.'' Yukarıda andığımız Milletler Meclisi Komisyonu göreve başladığında, işlerin içyüzünübilmediğinden olsa gerek, yanlış bir yola girer. Hazırlanacak olan listelerde her seçmenin doğuşundan mensupolduğu cemaate yazılmasını ister. O zamanki sınıflandırmaya göre cemaatlerin başlıcaları, Türk, Arap, Alevi,Ermeni, Rum−Ortodoks cemaatleri idi. Bunun sonucunda bir cemaatin kaç mebusu olacağı saptanacaktı. Türkgörüşü ise herkesin istediği cemaate yazılmakta özgür olmasıydı. Çünkü manda süresinde yapılmış yoklamave kayıtlarda Türk unsurunun sayısını düşük göstermek için birtakım baskı ve yolsuzluklara başvurulmuştu. İşin sonunda arada ağır gerginlikler ve kargaşalıklar olduktan sonra, Milletler Cemiyeti 19 Mayıs 1938'de

6

Page 7: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

Türk görüşünü onaylar. İleride görülecek olan Yenigün gazetesinin 19 Mayıs 1938 günlü ilavesinin fotoğrafıbunu açıklamaktadır. Hatay'ın iç işlerinde tam bağımsız olmasını saptayan Milletler Cemiyeti'nin 29 Mayıs1937 günlü kararıyla, Fransızların Hatay yönetimini ora Türklerine bıraktıkları 4 Haziran 1938 günüarasındaki bir yılı aşan süre boyunca Hatay'daki manda yöneticileri var güçleriyle Türklük aleyhine çalışmışve bu uğurda her türlü şiddet tedbirlerine başvurmuş, bunları kışkırtmış ve desteklemiştir. Demin anılan 29Mayıs günlü karar gereğince Hatay'ın içişlerinde kesin özgürlüğünün belirleneceği 27 Kasım 1937 gününde,Suriye Fransız Fevkalade Komiseri M. de Martel'in tutumu ile ilgili olarak Ulus gazetesi başyazarınınsorularına karşılık veren Atatürk'ün söyledikleri o sıradaki durumu aydınlatır (1 Aralık 1937 günlü Ulus): "Bunlara dair henüz teferruatlı malûmat almadım. Eğer Suriye Fevkalâde Komiseri M. de Martel Sancağagelerek, Hataylıların müstakil rejime kavuştuklarını bizzat ilan etmedi ise ve bu münasebetle Hataylılarınbayramlarına şeref vermekten kendini alakoymuşsa buna diyeceğim yoktur. Hatay'da Fransız delegesi,Hataylıların çok şevk ve heyecanlı bayram yapmaları tabii olan bir günde, eğer Hatay Türklerini serbestçebugünü kutlamaktan menedecek tedbirler almış ise, buna yazık demekle iktifa ederim. Çünkü böyle birzihniyet devletler arasında yüksek dostluk münasebetlerini hal ve istikbal için müsbet yolda yürümeklüzumunun henüz anlaşılmamış olmasından ileri gelir. Mamafih her şeye rağmen, Türkiye Cumhuriyetihükümeti ile Fransa Cumhuriyeti hükümeti arasında Cenevre'de imza olunan vesikaların tayin ettiği rejiminbirinci safhası, Hatay Türklüğünün yüksek azim ve enerjisi ile başlamıştır. Başka türlü olamazdı ve bundansonra da olamaz. Bana Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk milletinin olduğu kadar, bu meselede söz vermiş olanFransa hükümetinin de şeref ve haysiyeti müsait değildir." İki dereceli seçim işlerine 15 Mayıs 1938'debaşlanılır. Fransa sömürge yönetimcileri Türkler ve onlarla işbirliği yapanlara karşı baskı ve şiddeteylemlerine koyulurlar. Bu yüzden kargaşalıklar çıkar; ölü ve yaralılar olur ve bu durum bütün Sancağayayılır (7). Bunun üzerine Türkiye için yeniden bir siyasal baskıda bulunulmak zorunluğu doğar. 29 Mayıs1938'de Atatürk Mersin'e gelir, coşkun bir karşılama görür ve ordu birliklerinin geçit resmini izler. 24Mayıs'ta Adana'da da, yaya ve topçu birlikleri için aynı izlemede bulunur. Bu olay bir yandan FransızlarınHatay işlerindeki tutumunu kökünden değiştirir, öbür yandan da doktorlarınca kesin istirahat öğütlenenAtatürk'ün hastalığının ağırlaşmasına yol açar. 30 Mayıs'ta, Hatay'daki Fransız sorumluları, merkezdenTürklere karşı siyasanın durdurulması buyruğunu alırlar. 3 Haziran'da seçim işleri 6 gün içinde durdurulur.Beyrut'taki Fransız yüksek komiserinin Hatay temsilcisi Garreau (Garro) işten alınır ve yerine durumu iyicekavramış olan Binbaşı Collet (Kolle) seçimler süresince temsilci atanır. 9 Haziran'da seçim işlerine yenidenbaşlanır ve bu sefer devletin gücü Türklük aleyhine kullanılmaz. Ancak yerli jandarma ve poliste çoğunlukTürk düşmanlarındaydı. Bu durum düzeltilmeye çalışıldıkça Milletler Meclisi'nin seçim komisyonu üyeleriengellemelere koyulurlar, yine adam öldürülür ve çatışma olur. Yani bu üyeler artık Fransız sorumlularınıngüdemedikleri baskı siyasasını gütmeye başlarlar. 22 Haziran'da Komisyon seçim işlerini durdurur ve buayın 26'sında Türk ve Fransız hükümetlerinin isteği üzerine Hatay'dan ayrılır. Türkiye ile boğuşmadan Hatayişinden sıyrılmak isteyen Fransız hükümeti orada asayişi birlikte korumayı önerir. Daha 12 Haziran'da Gnl.Asım Gündüz ve elçi Cevat Açıkalın heyeti durumu incelemek ve görüşmelerde bulunmak üzere Hatay'agelmiş ve halkça pek parlak gösterilerle karşılanmış idi. 4 Temmuz'da Türkiye ile Fransa arasında bir dostlukantlaşması imzalanır. İki hükümet bir bildiri yayımlayarak İskenderun Sancağı'nın durumunu saptayacak olanhükümleri ve Milletler Cemiyeti Konseyi'nce 29 Mayıs 1937'de kabul edilmiş olan temel kanunu; Sancak'taTürk unsurunun üstünlüğünü kabul ederek, Türkiye hükümetini Sancak sorununun kendisi için bir topraksorunu olmadığını beyana sevk etmiş olan 20 Ekim 1921 günlü Ankara Antlaşması'nın ruhuna uygun olarakbirlikte uygulamaya koyacaklarını açıklarlar. Yine bu bildiride her iki hükümet Hatay'a 2500'er kişilik birerkuvvet göndermeye karar verdiklerini açıklarlar. 5 Temmuz'da halkın büyük coşkunlukları içinde Türkbirlikleri Hatay'a girmeye başlarlar. Elçi Cevat Açıkalın Hatay Fransız temsilcisi ile eş haklara sahip olmaküzere Türkiye Fevkalâde Murahhası olarak atanır ve bundan böyle her resmi belgenin iki temsilcinin deimzasını taşıması gerekir.

Yeni baştan seçim yapılır (22−31 Temmuz 1938). İlk seçmen listelerine göre Hatay'da: 35.847 Türk 11.319 Alevi 5.504 Ermeni 1.845 Sünni Arap 2.098 Rum−Ortodoks

7

Page 8: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

seçmen bulunduğu anlaşılır. Buna göre: Türklerden 22 Alevilerden 9 Ermenilerden 5 Sünni Araplardan 2 Rum−Ortodokslardan 2 Toplam 40 milletvekili çıkar. Meclis 2 Eylül'de toplanıp Tayfur Sökmen'i Devlet Başkanı seçer, bir anayasa yapar, İskenderun Sancağıadını Hatay'a çevirir ve bir bayrak tespit eder. Büyük vatandan sonra küçük vatan Hatay'ın kurtarıcısıAtatürk 10 Kasım 1938'de ölür. İkinci genel savaşa doğru gidilmekte olduğu gitgide daha açık olarakbelirince İngiltere ile Fransa Birinci Genel Savaş'ta Türk etkisinin ne büyük olduğunu göz önünde tutarakonunla bir anlaşmaya varmak isterler. Bu, Akdeniz bölgesinde savaşla sonuçlanacak bir saldırı olursa fiiliişbirliğinde bulunmak ve karşılıklı yardımlaşma üstenmesini kapsayan bir beyanname imzası biçimini alır.Türkiye ile İngiltere arasında belge 12 Mayıs 1939'da imzalanır. Türk hükümeti aynı belgeyi Fransa ile deimzalamak için Hatay işinin kesin olarak çözümlenmesinde direnir. Bu yüzden onunla iş uzar. 23 Haziran1939'da Paris'te anılan belge imzalanırken Ankara'da da Sancak sorununun kesin çözümünü sağlayan anlaşmaimzalanır. Yine bu 23 Haziran günü Hatay Millet Meclisi parlak nutuk ve gösteriler içinde ülkenin anavatanakatılmasını kararlaştırır. Yönetim Türkiye Fevkalâde Murahhası Cevat Açıkalın'a devredilir. 7 Temmuz'daTBMM'den çıkan bir kanunla, katılma kararıyla ilgili olarak Hatay Vilayeti kurulur. Esasen hiçbir işekarışmamakta olan Fransız birlikleri de hemen Hatay'dan çekilirler. 13 Temmuz'da Türk−Fransızanlaşmasının tasdikli nüshaları alınıp verilir. 23 Temmuz 1939'da TBMM adına Hatay'a gelen heyetin deönünde anavatana katılma töreni, anlatılması olanaksız sevinç ve coşkunluklar içinde bütünlenmiş olur. Böylelikle Atatürk'ün, uzgörürlüğü, sertlikle yumuşaklığı yerinde kullanmasını bilen ince diplomasisi, isabetligörüşü ve karşısında durulmaz çelik iradesi ile sayısı iki yüz bini aşan Türk, yabancı boyunduruğundankurtarılmış, hem stratejik hem de ekonomik önemi çok büyük olan bir ülke anavatanla birleşmiştir. Atatürkbu yoldaki mücadelesini bazen kendi hükümetinin karşı koymasını da yenerek yürütmüş, ancak 20 Eylül1937'de oluşturulan hükümet değişikliğinden sonra hükümetin tümü kendisine yardımcı olmuştur. AtatürkHatay şehididir; çünkü sorunun en karıştığı sırada, kendisine hastalığı dolayısıyla doktorların kesin dinlenmeve hemen hep hareketsizlik öğütledikleri bir devrede, Mayıs 1938'de Mersin ve Adana'da asker geçitresimlerini ayakta izlemiş ve her türlü dolaşmalarda bulunmuştur. Bu tutum O'nun yaşamını en az bir iki yılkısaltmıştır.

Arı İnan − Hikmet Bayur

I HATAY KURTULUŞ SAVAŞI NASIL OLDU

Geçmişe Ait Bazı Bilgiler: Babam, Reyhanlı aşiretinin reisi Karamürselzade Mustafa Şevki Paşa, 1831'de vefat eden KaramürselzadeAhmet Paşa'nın oğludur. 1825'te devlete vergi vermemek için isyan eden Halep eyaletinin merkezini, vergivermeye zorlamak ve isyanı bastırmak amacıyla görevlendirilmiş ve bu görevi başarı ile neticelendirmiş olandedem Karamürselzade Ahmet Paşa, padişah tarafından uçbeyi olarak Reyhanlı'ya aşiret reisi olan ecdadıKaramürsel Ağa ve dedeleri gibi seneler senesi devlet ve millete hizmet etmekle haz ve şeref duyan birinsandı. 1831'de vefat edince, oğlu, babam Karamürselzade Şevki Bey, aşiret reisliğine seçilir. Devlet vemillete hizmeti şeref sayan babam "69 Harbi" diye tarihe geçen Kırım Harbi'ne genç yaşta katılmıştır.

8

Page 9: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

1867'de Güney mıntıkasındaki aşiretlerden bir kısmı tahriklere kapılarak devlete vergi vermemeye veyüklenen diğer görevleri de yerine getirmemeye başlayınca, davranışları devlete isyan niteliğindegörüldüğünden, Derviş Paşa kumandasındaki Hassa ordusu, İskenderun limanına çıkar. Derviş Paşa vesonradan şöhret kazanan tarihçi Cevdet Paşa da (kadıi asker Cevdet Efendi) görevli olarak gelmiştir. İskenderun'a çıkan Hassa ordusu kumandanı Derviş Paşa'ya ilk katılan aşiret reisi babam KaramürselzadeŞevki Bey'dir. Diğer aşiret reisleri ile temasa memur edilen babamın yaptığı görüşme neticesinde bir kısımrüesâ (reisler) Derviş Paşa'nın emrine girmiş, girmeyenler, yakalanıp, Niş'e sürgün gönderilmiştir. DervişPaşa ordusu, şimdiki Hassa kazasının yerinde karargâh kurmuş olduğundan, kurulan kazanın ismine "Hassa"denmiştir. Hassa'nın doğusundaki mıntıka Hassa ordusu tarafından ıslah edildiği için, oraya "Islahiye"(şimdiki İslahiye kazası) adı verilmiştir. Güvenlik sağlandıktan sonra, o tarihe kadar, yazın Sıvas'a gidipkışın ovaya dönen aşiret, Amik ovasına yerleştirilmiştir. Bu yerleşmenin neticesi olarak, Amik ovasında birkazanın kurulmasına lüzum gören Derviş Paşa, Reyhaniye aşiretinin ismine izafeten "Reyhaniye" kazasınıkurmuştur. Kaza önce Akpınar'da kurulmuşsa da, sonradan (Reyhanlı) Reyhaniye'ye nakledilmiştir. Buhizmetinden ötürü Derviş Paşa, aşiret reisliği uhdesinde kalmak üzere, Karamürselzade Mustafa Şevki Bey'i,Reyhaniye kaymakamlığına atamıştır. Derviş Paşa İstanbul'a döndükten birkaç sene sonra KaramürselzadeMustafa Şevki Bey Kilis kaymakamlığına nakledilir. Kilis'ten sonra, o zaman kaza olan, Antep (Gaziantep)kaymakamlığına getirilen babam, mirmiran rütbesiyle Cebelibereket mutasarrıflığına atanır. Cebelibereket,şimdiki Osmaniye kazasının güneyinde bir yerde, Gâvur Dağı'nda, Derviş Paşa tarafından kurulmuştur.Burada bir buçuk sene hizmet gören Karamürselzade Mustafa Şevki Paşa, Urfa mutasarrıflığına oradan daHalep eyaletinin Derzor mutasarrıflığına atanır. O zamanki Halep valisi, sonradan sadrazam olan KâmilPaşa'dır. Derzor'dan Rumeli beylerbeyi rütbesiyle Musul'un Amara mutasarrıflığına, oradan da Musulvaliliğine atanan babam Karamürselzade Mustafa Şevki Paşa rahatsızlığı nedeniyle istifa ederek "Antep"egelir. İyileştikten sonra herhangi bir vazife almayarak Hicaz'a gider. Hicaz'da evliyaların dosyasından EbaYezid−i Bestamî (halk dilinde Beyazıt Bostanı denir) Hazretlerinin kabrinin Kırıkhan kazasının yakınındakiRomalılardan kalma kalede olduğunu öğrenince dönüşünde türbeyi bulup onarır, orada bir cami ile ikametgâhyaptırarak ibadete çekilip, kabrini de caminin girişinde hazırlatır. Halep Valisi Köse Rauf Paşa'ya başvurarakcivar köylerin de yararlanması için bir rüştiye mektebi açtırır. 1892 doğumlu olan ben de tahsilimi bu rüştiyemektebinde yaptım. 1909'da Kırıkhan'da zuhur eden Ermeni vak'ası nedeniyle yüksek tahsilimi yapamadım.Zira ilgisi olmadığı halde idarecilerin bu olayın kışkırtıcısı olarak babamı göstermeleri nedeniyle bir ayBelen'de, otelde, 45 gün Halep'te Bağdat Oteli'nde ve sonra da uzun müddet Antakya'da Halefzadelerin evindegözaltında bulundurulmuş, neticede Antakya divan−ı harbince de suçsuz görülüp serbest bırakılmışsa da; uzunsüre devlet ve millete şerefli hizmetleri görülen bir kimse olarak, bu haksız davranıştan dolayı fena haldeüzülmüş, felç olmuştur. 1911'de hastalıktan kurtulamayarak vefat etmiştir. Eba Yezid−i Bestamî camisinde(Beyazıt Bostanı) medfundur. Bütün bu hadiselerde ve hastalığı süresince yanından ayrılmadığımdantahsilime devam edemedim ve babamın vefatından sonra tahsilimi bırakarak Reyhaniye'deki arazimizde(Telgazi Tayfur) çiftçiliğe başladım. 1912'de başlayan Balkan muharebesine atavik bir duygu ile katılmakiçin, halazadelerim Mürselzade Abdurrahman, Bahadırlı Nuri beyler ve bir kısım hemşerilerimle İskenderun'agidip askerlik şubesine başvurduk. Şube reisi, eksiklerimizi tamamlamamızı istedi. İşlerimizi bitiripgeldiğimizde şube reisi, harbin bittiğini, dönüp, işlerimizle uğraşmamızı söyledi, Reyhaniye'ye döndük. Birzaman geçtikten sonra anladık ki; harbin aleyhimize neticelenmesinin nedeni, İttihat ve Terakki ile Hürriyetve İtilâf cemiyetlerinin birbirlerine düşmeleri neticesinde (bugünkü parti çekişmeleri gibi) politikanın orduyasirayet etmesi mağlubiyet faciasını yaratmıştır. Nitekim Hatay'da vazife görürken merhum Şükrü KanatlıPaşa ile, bir konuşmamız esnasında "Balkan harbine genç bir subay olarak iştirak ettim. İttihatçı olduğum için,İtilâfçı olan kumandanın emrini siperde bile dinlemezdim. Bu tutum ve davranışlarımızdır ki, 15 günde harbikaybetmemize sebep oldu" demiştir. Tarihten ibret alınmadığı içindir ki, felâketler birbirini takip eder veetmektedir. Balkan Harbi'nden sonra ziraatla meşgul olurken, bir gaflet eseri veya hudutsuz ihtirasın neticesiolarak 1914'te başlayan Birinci Dünya Harbi'ne katıldığım zaman, Kırıkhan−Hassa arasında askeri nakliyatıtemin amacıyla yapılmakta olan yolda görev aldım. Bir süre sonra da Halep'te Kolordu Kumandanı NihatPaşa'nın maiyetinde istihbaratla vazifelendirildim. Bu sırada (1958'de Genelkurmay Başkanı olan) TeğmenFevzi (Mengüç) ve Kuvayı Milliye hükümetinin ilk kalem−i mahsus müdürlüğünü yapan Teğmen Hayatibeylerle de tanıştık. 1918 Eylül sonuna doğru, harp aleyhimize neticelendiğinde, ordumuz önce Filistin'den,sonra Şam'dan çekilince, ekim başlarında İskenderun Sancağı ve havalisini içine alan şimdiki Hatay'adöndüm. Halep'ten ayrılmadan önce Vali Abdülhalik Renda Bey'i ziyaret için, Baron Oteli'nden çıkarken,terasta, genç bir yaverle (Yaver Bedri Bey) konuşan, ilk defa gördüğüm genç bir kumandan ilgimi çekti.

9

Page 10: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

Merak ederek, konuşmasının bitmesini bekledim. Otelden içeri girdiğinde yavere kim olduğunu sordum,"Yıldırım Orduları Grup Kumandanı Mustafa Kemal Paşa" dedi. İşte kurtarıcımız Atatürk'ü ilk defa o zamangördüm.

Kurtuluş Savaşı Sırasındaki Mücadeleler:

Türk ordusu Suriye'den çekilince daha evvel İtilaf Devletleri arasında kararlaştırılan, Hicaz emîri Faysal'ınbaşkanlığında bir Arap hükümeti Suriye'de kuruldu. Halep hükümeti kurulunca, Antakya'daki bazı şahıslarFaysal hükümeti namına harekete geçtiler. Bu hareketin başında Türk asıllı ve Türk zabiti olan Asım Beyvardı. Hatay'ın diğer kazalarında olduğu gibi Antakya'dan, başta Türkmenzade Ahmet Ağa, Miskizadeler,Sami, Azmi, Rasim Yurtman, Dr. Vedii Münir, Abdülgani Türkmen, Fevzi, Türkmenelli, Çelenkler ve diğerbazı ağaların bu davranışa katılmaması Arapçıları kızdırıyordu. Nitekim, Faysal hükümetinin Antakya'dakitemsilcileri, Arap hükümetinin Reyhaniye'de de ilanını istemişlerse de Reyhaniyeliler buna şiddetle karşıçıktılar. Bunun üzerine, Suriye'den binlerce çapulcu Arap'ı Amik ovasına hücum ettirdiler. İlk baskın,Davutpaşa'da halazadelerim Bahadırlı Mehmet ve Gümüllü Mahmut beylerin köylerine oldu. İkinci baskın,Hasan Uşağı'nda Altunlu Mustafa Ağa'ya oldu. Birinci baskın herkesi uyarmıştı. Saldıranlar Mustafa Ağa'nındirenmesi karşısında hayli kayıp vererek kaçmışlardır. Bu baskınlar gözümüzü açtığı için artık köyler gafilavlanmıyordu. Neticede hepimizin birbirlerine yardımları sayesinde çapulcular fazla kayıp verdiklerinden birşeyler elde edemeyeceklerini anlayınca baskınlardan vazgeçtiler. Mondros Antlaşması bu devredeakdedilmişti. Anlaşma şartlarına göre "Umumî sulh akdedilinceye kadar Türk ordularının bulunduğu yerlerTürk idaresinde kalacaktır." Hal böyle iken; İskenderun havalisinde (Hatay'da) bulunan 41'inci fırkanınİngiliz baskısı üzerine harbiye nezaretinden aldığı emirle, İskenderun Sancağı ve havalisinden (Hatay'dan)çekilmesi üzerine 25.11.1918'de bir miktar İngiliz askeri işgal mahiyetinde İskenderun Sancağı'na geldilersede çok kalmayıp, çekildiler. Sonradan, 11.12.1918'de Fransızlar İskenderun Sancağı'nı (Hatay'ı) işgal ettiler. Filistin'den Halep'e, Halep'ten Antep yolu ile Adana'ya gelen Mustafa Kemal Paşa, anlaşmanın tersineİskenderun Sancağı'nın (Hatay'ın) işgalini öğrenince Suriye'de bulunan müttefik orduları kumandanı MareşalAllenby'e protesto telgrafı çektiği gibi, harbiye nezaretine de yazmıştır. Bu suretle, (Hatay) davasına azizAtatürk, daha o tarihte el koymuştur. 41'inci fırkanın İskenderun Sancağı ve havalisinden çekilmesi üzerineSancaklı (Hataylı) olmayan memurlardan birçoğu Sancak'tan (Hatay'dan) ayrılmıştır. Şimdiki Kırıkhankaymakamlığı o zaman Belen'de idi. Kazanın kaymakamsız kalması işleri aksattığı için, Kırıkhan ve Belenhalkının toplanarak biraderim Mürselzade İhsan Bey'in kaymakam olmasını ısrarla istemeleri üzerine,İskenderun'da işgal kuvvetleri kumandanı Binbaşı Capti Celli kabule mecbur oldu. Bir müddet sonra 13Temmuz 1919'da bir Amerikan heyeti (1) İskenderun Sancağı'na gelerek halktan Fransız idaresinden memnunolunup olunmadığını sorduğunda, başta Belen kaymakamı Mürselzade İhsan Bey'le kadı Ali Rıza Efendi, Şıh(Şeyh) Hasan Ağa ve bütün kaza halkının Türk idaresini istemeleri Fransızları çok sinirlendirmiş ise de o andabir şey yapamadılar. Bu arada Amerikan heyetine Fransız idaresinden memnun olduklarını söyleyenler deolmuştu. Mürselzade ailesi içerisinde bazı amcazadeler arasındaki dargınlık ve küskünlük, kışkırtmacılarıntahrikleriyle, husumet haline gelmişti. O kadar ki ağır bir dizanteriye yakalanarak Halep'te yattığım iki ayzarfında, diğer akraba ve hemşerilerim sık sık ziyarete geldiği halde, husumet halinde olduğumuzamcazadelerim Mürselzade Arif, Ahmet İzzet beyler bir gün dahi beni yoklamaya gelerek hatırımı sormadılar.İyileşip Telgazi'ye evime döndüm. Fransızların memleketimizi işgal etmesi akraba ve hemşerilerim gibi benide ziyadesiyle müteessir ediyordu. Bir gün arabayla köyden ziyarete (Eba Yezid−i Bestamî'de) biraderimMürselzade İnayet Beyi görmeye gidiyordum. Murat Paşa − Karasu arasında karşıdan gelen bir arabadaamcazadelerim Mürselzade İzzet Bey'le, Çirkinzade Ökkeş Ağa'yı gördüm. Arabalar yan yana gelincedurdurup inerek; ''Merhaba beyler, iki senedir aramızdaki sürgelen husumete son verme zamanı geldi, geçtibile. İzzet Bey, biliyorsunuz Fransızlar memleketimizi işgal etti. Ağabeylerine selam söyle, ister dahaletdeyin, ister korktu deyin, aramızda husumete son vererek bir araya gelip birleşmemiz ve Fransızlarlamücadeleye karar vermemiz lazım'' dedim. Ayrıldık. Ağabeyimi ziyarete gittiğim zaman yolda İzzet Beylekarşılaştığımı ve konuşmamı anlattım. İki gün sora Telgazi Tayfur'daki evimde verdiğim davete gelenamcazadelerim Mürselzade Arif, Ahmet, İzzet beyler ve halazadelerim Mürselzade Abdurrahman, Abdullahve Sururi beylerle genel durum hakında görüşerek, Fransız idaresini kabul etmeyip, ilk fırsatta mücadeleyebaşlamaya, diğer akraba ve aşiret ileri gelenleri ile de ikinci bir toplantıya karar verdik. Mürselzadelerarasındaki anlaşma ve birleşme diğer aile ve aşiret fertlerinin bir araya gelmesine, davamıza dört elle

10

Page 11: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

sarılmamıza vesile oldu. Bu durum İskenderun Sancağı ve havalisinde (Hatay'da) mücadele ruhunu doğurdu.Diğer kazalardaki hemşerilerimizle, Antakya'daki Arap hükümetini tasvip etmeyen, başta TürkmenzadeAhmet Ağa olmak üzere, diğer birçok Antakyalı Ağa ve hemşerilerimizin de bu mücadele kararımızıonaylamaları üzerine, Arapçıların dışında bütün İskenderun Sancağı ve havalisi birleştik. BöyleceReyhaniye'deki birlik ve beraberlikle ''Hatay'' davası doğdu. Fransız işgal kumandanı Reyhaniye kazasınıReyhaniye'den 7−8 km güneyde bulunan ve fakat Arapların yerleşmiş olduğu Harim'e nakletti. Kaza,Harim'e naklolunca haberleşme tabiatıyla Arapça yapılmaya başlandı. Reyhaniye Türk halkını, kazanınHarim'e nakli, iki bakımdan müşkül vaziyete sokuyor ve üzüyordu. Biri haberleşmenin Arapça olması idi.Diğeri, Arap politikacılarının ve onların tahriklerine kapılan Arapların, Filistin ve Suriye'de Türk ordularınave Türk idaresine karşı giriştikleri hainane davranışları idi. Bu iki nedenle hemşerilerimizin vaki müracaatlarıüzerine biraderlerim, Mürselzade İhsan ve İnayet beyler birleşerek İskenderun'da bulunan işgal kumandanıBinbaşı Capti Celli'ye gitik. Vaziyeti anlatıp kazanın tekrar Reyhaniye'ye naklini rica ettiğimizde: ''Haklısınız''ancak bizdeki usule göre, oranın işgal kumandanının onayını almamız gerekir, kendisiyle temas ediniz, kabulederse naklettiririm'' dedi. Ayrıldık. 2 Nisan 1919 günü ikamet ettiğim Telgazi Tayfur köyünde biraderlerimİhsan ve İnayet beylerle birleşip, Harim'e gitmeye karar verdik. İhsan Bey geldi; İnayet Bey'in işi çıktığı içinbizlere Harim'de katılacakmış. Harim işgal kumandanı Teğmen Colonel (albay) Sezar'a ikimiz gittik.Kumandan bizleri Ahmet Ağa Bermede'nin karargâh yaptığı konağında kabul etti. Cezayir'den gelen misafiriŞeyh'i ağırlıyordu. Tercüman Antakyalı Filip Efendi'ye ziyaret sebebimizi sorduğunda, yukarıda belirttiğimhususlar nedeniyle kazanın tekrar Reyhaniye'ye naklini rica ettiğimizi söyledik. Kumandan yanındaki nefereFransızca bir şeyler söyledi. Nefer gitti ve biraz sonra kucağında bir kedi ve bir köpek yavrusu getirerekkumandana verdi. Kumandanın kucağına aldığı iki yavru, birbirlerine alışmış oldukları için, koklaşıpoynaşmaya başladılar. Tercüman aracılığıyla ''Bunu anladınız mı?'' sualine ''Hayır'' dedik. Nefere yine birşeyler söyledi. Bu sefer zincirle bağlı bir çakal yavrusu geldi. Birbirleriyle koklaşıp oynaşan kedi ile köpekyavruları, çakal yavrusunu görünce oynaşmayı bırakıp çakal yavrusuna karşı irkilmeye başladılar.Kumandanın işareti üzerine, nefer çakal yavrusunu götürünce kucağındaki yavrular sakinleşip, yine oynamayabaşladılar. Bize, anlayıp anlamadığımızı sordurunca, bir mana veremediğimiz için anlamadığımızı söyledik.Bunun üzerine kucağındakini gösterip ''Biri Türk, biri Arap, çakal yavrusu da Osmanlı devletidir. Osmanlıdevleti varken bunlar anlaşıp yaşayamıyorlardı. Osmanlı devleti gidince bakınız ne güzel anlaşıyorlar. ArtıkOsmanlı devleti yoktur. Türk−Arap bir arada yaşarsınız'' diyerek bizleri kovdu. Bu tarihi çirkin hadiseyi1938'de sağ olan tercüman Filip Efendi'den naklen 1939'da Hatay mebusu olan Bekir Kunt Bey çıkardığımecmuada yayımlamıştı. Biz işgal karargâhından ayrılırken gelen, biraderim İnayet Beye durumu anlatıp,hep beraber Kodaği'ye köyünde ikamet eden yeğenimiz Mürselzade Haydar Bey'in evinde bizleri bekleyen,halazadelerimiz Mürselzade Abdurrahman, Abdullah, Sururi Beylerle amcabeyzadelerimiz Mürselzade Arif,Ahmet, İzzet beylerle buluştuk. Hep beraber Reyhaniye'de bizleri bekleyen halazadelerim Bahadırlı Mehmet,Hacı Hasan, Nuri ve Gümülü Mahmut beylerle, Bahadır Osman, Halil, Süleyman, Hacı Veliş ağalarla, AltunluSüleyman, Mustafa ağalar ve Tecirli, Ömeroğlu, Atasever ağalarla birleşerek amcazadem Mürselzade Kadirve Kemal beylerin Çathüyük köyündeki konağına giderek oraya gelen amcazademiz Çirkinzade Ökkeş Ağa,Süleyman Ağanın torunu Küçük Ağa, Arif Ağa'nın torunları Ahmet, Mustafa ağalar, Şıh Ömer Ağa, DumanAğa ve Karabeyzade Tevfik Bey, Durmuşoğlu, Veli ağalar, Behzat ağalar, Küçükzade Mamo Ağa, AkpınarAli Ağa, Sarı Ağa, Paşa Ağa, Garbizadeler, Kızılkayalar, Şıh Hasan Ağa, Ali Ağa Genç, Ahmet Ağa Genç,Alhas Salman Efendi ve isimlerini hatırlayamadığım birçok kişi ile Harim'de başımıza gelen hadise ve geneldurumu uzun uzun görüştük. Fransız idaresini kabul etmemize imkân olmayacağını ve mücadeleye kararvermemize rağmen sığınacak ve yardım görecek bir imkân buluncaya kadar faaliyete geçmemeye vebeklemeye karar vererek ayrıldık. Bir süre sonra biraderim Mürselzade İnayet Bey'le 1917'de mutasarrıflıkolan ve İngiliz işgalinde bulunan Antep'e, mutasarrıf Ahmet Bey, Dai Ahmet Ağa ve diğer eşrafla aldığımızkarar hakkında görüşme ve yardım talebinde bulunmaya gitik. Bizlere maalesef bir yardımdabulunamayacaklarını öğrenerek veda edip Kilis'e geldik. Dağlı Ahmet Bey'e misafir olduk. Buradaolduğumuzu haber alan amcazadem Mürselzade Ahmet Bey yanımıza geldi. Biz, Antep'e gitmek üzereayrıldıktan sonra Maho ve çete arkadaşları Hassa'nın güneyinde bir hadise yapmışlar. Bundan ötürü,Fransızlar tarafından takibe uğrayınca, Mürselzade Ahmet Bey'e sığınmışlar, bunu haber alan FransızlarAhmet Bey'in köyünü basınca Maho ve arkadaşları Kürtdağı'na kaçmışlar. Ahmet Bey de kaçarak Kilis'eyanımıza geldi. Misafir olduğumuz Kilisli Ahmet Bey'den de bir yardım görülemeyeceğini anlayınca,Kilis'ten hep beraber tekrar Reyhaniye'ye geldik. Hamam köyünde Mürselzade Ahmet Bey bizden ayrılarakAhmet Ağa Genç'le Ali Ağa Genç'in yanına gitti. Biz de köylerimize döndük.

11

Page 12: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

Harim Baskını:

Çok geçmeden Mürselzade Ahmet Bey, Kürtdağı ve Gâvur Dağı çeteleri Maho ve arkadaşları, Amik'tenFaruk Cengiz, Mehmet Şahin ve arkadaşları ile birleşerek Harim Kalesi'ni bastık. Sarp, kayalık ve sağlamolan kalenin eteklerinde mevzilendik. Bizi fark eden Fransızlar ateş yağmuruna tuttu. Biz de ateşe başladık,uzun bir çarpışmadan sonra anladık ki bu iş böyle yürümeyecek. Fransızları susuz bırakıp, teslim etmeyemecbur etmek için, kalenin su kuyusunu tahrip etmeye karar verdik. Faruk Cengiz bu işi üzerine aldı. Kuyuyasokulmak için mevziden fırladı. Bunu gören Fransızlar tekrar yaylım ateşine başladılar. Üzerimize gelenkurşun ve şarapnel parçalarından kurtulmak için kayaların arkasına saklanarak, zikzaklar yapıp kuyuyayanaşmaya çalışan cesur arkadaşım Faruk Cengiz'i korumaya çalışıyor, Fransızlara devamlı ateş ediyorduk.Fransızların yaylım ateşi karşısında kuyuya daha fazla yanaşamayacağını anlayan Faruk Cengiz el bombasınıfırlattı. Mesafe biraz fazla olduğundan tam isabet almadığı için kuyu istediğimiz gibi tahrip olmadı. Durumuanlayan Fransızlar ateşi daha da sıklaştırdılar. Fransızların üstün ateşi karşısında daha fazla sokulamayacağınıve kuyuyu tahrip edemeyeceğini anlayan Faruk Cengiz geri döndü. Geri dönerken yakınına düşen şarapnelparçasıyla az daha vuruluyordu. Boşuna mücadeleden vazgeçerek ateş altından geri çekilirken mücahitarkadaşlarımızdan biri ağır, birkaçı da hafif yaralandı. Harim Kalesi baskınında Fransızlara yaptığımız bu ilkhareket başarılı olmayınca ileride birleşmek üzere dağıldık ve köylerimize gittik. Maho adamlarıylaKürtdağı'na gitti. Mürselzade Ahmet Bey Fransızların takibine maruz kalmışsa da; Fransızlar hadiseninbüyümemesi düşüncesiyle Mürselzade Ahmet Bey'in üzerine fazla gitmediler.

Maho Tarafından Tuzağa Düşürülüşümüz:

Bu karışık hal devam ederken, Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkması, arkasından Erzurum, Sıvaskongrelerinin yapılması ve nihayet Ankara'da Kuvayı Milliye hükümeti, bizim gibi işgale uğrayıp da ümitsizve karanlıklar içerisinde çırpınanlara büyük ümit ve cesaret vermişti. Bu arada biraderim Mürselzade İnayetBey, amcazadem Mürselzade Ahmet, halazadelerim Mürselzade Abdurrahman ve Abdullah beylerle buluştuk,Kürtdığı'na giden Maho ve arkadaşlarını takviye ve techize karar verdik. Bu karar gereğince Tekbıyık Hacı vebazı çeteler de Maho'ya katıldılar ve karargâhlarını Kürt dağının Kazıklı köyünde kurdular. Birkaç günsonra, biraderim İnayet, amcazadem Ahmet, halazadelerim Abdurrahman Sururi beyler ve Sarıcalı Şıh HasanAğalar, halazadem Mürselzade Abdullah Bey'in çiftliği olan Başköy'de toplandık. Zira Fransızlar Şıh HasanAğa'yı takip ettikleri Mürselzade Ahmet Bey için, ''Gelip özür dilesin takibi durduralım'' diye aracıgöndermişler. Durumu görüştük. Ahmet Bey, gidersem hapsederler endişesiyle gitmek istemediği halde,bizler tam hazırlanıncaya kadar Fransızları kuşkulandırmamak için gitmesini istedik ve Ahmet Bey'i iknaettik. Bunun üzerine aynı gün Ahmet Bey, Şıh Hasan Ağa'yı da alıp İskenderun'a işgal kumandanına gitti.Bizler de köylerimize dağıldık. Başköy'den ayrıldıktan iki gün sonra Telgazi'deki ikametgâhımda yatarken,yanımda çalışan Antakyalı İsmail Ağa, ''Misafir geldi'' diyerek gece yarısı beni uyandırdı. Aşağıya indiğimde,Ahmet Bey'in ağabeyi amcazadem ve eniştem Mürselzade Arif Bey, Eşref, halazadelerim MürselzadeAbdullah ve Bahadırlı Nuri beylere ''Bu saatte gelişiniz, hayır mı?'' deyince ''Merak etme, mühim bir toplantıvarmış, Kazıklı'ya gidiyoruz, sen de geleceksin, hadi acele hazırlan'' dediler. Acele hazırlanıp, atlarımızabinerek, Maho ve adamlarıyla hep birlikte hareket ettik. Çatalhüyük'ten geçerken Müşrüfiye'de amcazademMürselzade Kadir Bey'i alarak yolumuza devam ettik. Biraz gittikten sonra ortalık ağarınca etrafımızabaktığımızda, Fransızlarla mücadele için, teçhiz ve takviye ettiğimiz Maho ve arkadaşları tarafından çevrilip,namlular üzerimize tutulduğunda tuzağa düşürüldüğümüzü anladım. Anladım ama, iş işten geçmişti.Kürtdağı'ndan Kazıklı'ya vasıl olunca bizleri bir çardak altına oturtup silahlarımızı aldılar. Bu çapulcularainanıp davamızda bize hizmet edecekleri düşüncesiyle yaptığımız o ahmakça hareketin cezasını hak etmişolduk. Üzüntümüzden, getirilen yemeği yemediğimiz gibi, gece de uyuyamadık. Ertesi sabah, Maho'nunbizleri buraya 500'er altın fidye istemek için, desise ile davet ettiği anlaşıldı. Bizlerin Kazıklı'da rehineolduğumuzu haber alan Gençağazade Ahmet ve Ali ağalar yanımıza geldiler. O zaman, o muhitte,Kürtdağı'nda Ahmet ve Ali ağaların nüfuz sahibi ve kuvvetli olmaları aynı zamanda Maho'nun yanındakiçetelerin çoğunluğunun o havali halkından olması itibarıyla, ağalara karşı gelemeyeceğini anlayan Maho,ağaların serbest bırakılmamız teklifini istemeyerek de olsa kabul etti. Gece Ahmet ve Ali ağalarla beraberKazıklı'dan ayrıldık ve ertesi gün ikametgâhımda kendi aramızda yaptığımız toplantıda, ya bizzat işin başına

12

Page 13: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

geçelim veya Fransızlarla mücadeleyi bırakalım görüşlerinin tartışması sonunda işin başına geçip mücadeleyibizzat yürütelim kararına vardık.

Kilis ve Katma'ya Hareket:

Bir süre sonra durumu incelemek üzere halazadelerim Mürselzade Abdullah, Bahadırlı Mehmet beylerle,arkadaşım Faruk Cengiz, Mehmet Şahin, Hamit Öcal ve daha birkaç kişi ile Kilis'e hareket ettik. AfrinKöprüsü'nden ve Kürtdağı'nın Aşikibar köyünden geçerek Katma'nın güneyine yetiştiğimiz zaman tepeninüzerinden 5−6 Fransız süvarisi göründü. Bizi fark edip süratle üzerimize gelirken arkadaşımız Hamit ÖcalEfendi silahına davranıp ateş etmek isteyince, silah sesi etraftan duyulup başkalarını da üzerimize getirirdüşüncesiyle mani oldum. Süvariler gelip önümüzü çevirdiklerinde, Cezayir ve Tunuslu Müslüman askerolduklarını görünce, önde olduğum için bunlara Şerif'in (Faysal Hükümeti) jandarması olduğumuzu ifadeetmek istedim. Arapça bilmediğim için anlatamayacağımı anlayınca, arkamdaki Arapça bilen halazademBahadırlı Mehmet Bey'e ''Çete olmayıp, Şerif'in jandarması olduğumuzu ve tahsilata çıktığımızı'' anlatmasınısöyledim. Anlattı. Kaybettikleri hayvanlarını arıyorlarmış, sözümüze inanarak bizden ayrıldılar. Biz deyolumuza devam ederek Azez kazasından geçip, akşam Kilis'e yetiştik. Geceyi Dağlı Ahmet Bey'in evindegeçirdik. Ertesi günü Kilisli Avukat Reşit Bey'i bulduk. O gün, sonradan lağvedilen mevlevi tekkesindetoplanan Maarif−i İslamiye Cemiyeti'yle Eşraf−ı Beldenin toplantısına katıldık. Bu toplantıda Kürtdağı'nagelmiş olan Kuvay−ı Milliye kumandanı Yüzbaşı Kâmil Bey, (namı müstearı Polat Paşa) ile temas etmek içinbir heyetin seçimi görüşülüyordu. Neticede Kilis'i temsilen Akif, Müslüman, İslam ve Hacı Ahmet efendilertemasa memur edildiler; toplantı dağıldı. Ertesi günü bu heyetle hep beraber Kilis'ten hareket ederekKürtdağı'nın Meydanki köyünde Şıh Abdi'nin evinde misafir olan Polat Paşa'nın yanına geldik. Tanıştık.Görüştüğümüzde, Kilis Kuvayı Milli'ye karargâhının, Kilis'in kuzeyindeki Cercik köyünde yerleşmesini kabulettiler. Bizim yardım isteklerimize ''Beraberimde kuvvetim olmadığı için size yardımda bulunamayacağım''dedi. Fakat bu durum karşısında Fransızlarla fiilen muhasama ve müsademe icap ettiğine göre, Maraş'tantalimat almak ve noksanlarımızı tamamlamak üzere anlaşmaya varılarak, Polat Paşa'dan ayrıldık. Ve ertesigün Katma'da Mennenzade Niyazi Bey'de gene misafir olduk. İkinci günü erken saatte oradan ayrılıpKatma'nın güneyindeki Hannan ve Mennan türbesinin yanında iken, karşımızdan Fransız süvari kolunungeçmekte olduğunu görünce dağıldık. Çeşitli yerlerden geçerek Afrin nehri civarında Umuzade Hasan Ağa'nınköyünde arkadaşlarla tekrar birleşerek Reyhaniye'ye gelip ertesi günü buluşmak üzere ayrılarak köylerimizegittik. İkinci günü diğer akraba ve hemşerilerimizle buluşup, toplanarak temasımızı anlattım.

Maho'nun İkinci İhaneti:

Bir taraftan teşkilatlanmaya başlanırken diğer taraftan da Polat Paşa ile ilgiyi kesmedim, hatta haberleşme vetemasımızı sıklaştırdık. Bu arada aldığım bir haberle Polat Paşa'yı Kilis Kuvayı Milliye Kumandanlığı'ndanalıp, yerine Kilis Askerlik Şubesi Reisi Binbaşı Mahmut Bey'i atadıklarını öğrendim. Haziran sonuna doğruBinbaşı Mahmut Bey ile görüşmek üzere amcazadem Mürselzade Halil Bey, arkadaşım Faruk Cengiz,Mehmet Şahin ve 5−6 arkadaşı ile Kürtdağı'na geçtim. Kilis Kuvayi Milliye karargâhı Cercik köyündenCengin köyüne nakledilmiş. Cengin köyüne geldiğimizde Binbaşı Mahmut Bey efrat toplamak üzere civarköylere gitmiş, görüşemedik. Kilis Kaymakamlığı vazifesini görmekte olan Cemal Bey'le görüştüğümüzdeAntep mutasarrıfını görmeye gideceğini öğrenince, Antep mıntıka kumandanı Recep Bey'le görüşmek üzereCemal Bey'le beraber gitmeye karar verdik. Geceyi orada geçirip, ertesi gün Cengin'den hareket ederek Mülkköyüne geldik. Orada babamın dostu olan Mülklü Ali Ağa'nın torunları Ali ve Hacı ağalara misafir olduk.Hacı Ağa yokmuş. Amcaları Ali Ağa bizi bırakmadı. Yemeğimizi yeyip orada yattık ve ertesi günü öğle sonuCemal Bey'le Mülk'ten ayrılıp, Antep'e hareket ettik. Bir iki saat sonra Mülk'ün doğusundaki Karasakalköyüne yetiştiğimiz zaman arkamızdan gelen atlılar bize seslenince durduk. Yanımıza gelip bana ''BinbaşıMahmut Bey Mülk'te sizi istiyor'' dediler. Cemal Bey'le vedalaşarak Mülk'e döndük. Yarım saatlik bir yolalmıştık ki, yanımda giden atlı birdenbire kucağımdaki mavzere sarılıp almak isteyince ''Ne yapıyorsun?''derken öbür yanımda giden Mülk'lü Hacı Ağa (Gâvur Hacı) ''Şahin, sen karışma'' deyip bana ''Beyim benyabancı değilim ağırlık olmasın mavzeri bana ver'' demesi üzerine boş bulunup mavzerimi Hacı'ya verdim vearkama dönüp arkadaşlara baktığımda onların da kucaklarından silahlarının alınmış olduğunu gördüm.

13

Page 14: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

Aldandığımızı, yine bir pislik olduğunu geç te olsa anladım. Dört saat önce izzet−i ikbâl ile ayrıldığımız Mülkköyüne bu defa esir olarak döndük. Beni, Halil Bey'i ve Faruk'u Ali Ağa'nın daha önce misafir ettiği odayahapsettiler. Diğer 7 kişiyi de başka yerlere dağıtmış kapımızın önüne iki nöbetçi dikmişlerdi. Akşama doğrunöbetçinin gözcülüğünde (tuvalete gitmek için) dışarı çıktım. Odanın kuzey tarafında yanıma bir gençsokuldu, yavaşça Mustafa Paşa'nın oğlu, Bahadırlı Nuri Bey'in dayısı olduğunu öğrendim, ''Canını sıkma,ağalarla görüştük, bu edepsizlerin elinden sizi kurtaracağım'' dedi ve uzaklaştı. Odaya döndüm. Biraz sonrayemek getirdiler, aç olduğumuz halde üzüntü ve sinirden hiçbirimiz yiyemedik. Gece Mülk'lü Ali ve Nahsenağalarla Kürümlü Ökkeş Ağa geldi. Hadiseye çok üzülüp utandıklarını söylediler. Ve nasıl yakalandığımızıanlattılar: Yeğenleri Hacı ve 15 adam, Maho, Tekbıyık, Karayusuf ve avanesiyle birlik olup bizi gafilyakalayarak esir etmişler. Maho ve diğerleri tanınmamak için arkada kalıp yanımıza Hacı ve adamlarısokulmuş ve silahlarımızı yukarıda anlattığım şekilde aynı anda almışlar. Maho ve arkadaşlarından izin alarakAli ve Nahsen ağalar bizi kendi yanlarına (evlerine) götürdüler, geceyi orada geçirdik. Sabah erken Ali veÖkkeş ağalar yanımıza geldiler. Hal ve hatır sorduktan sonra bana ''Çete reisleri, Nahsen Ağa'nın odasındatoplanmışlar. Seni oraya yanlarına isteyecekler ve beraber olarak Amik ovasına götürüp akrabalarınısoyacaklar. Sakın beraber gitme, biz adam topladık. Odanın hatta köyün etrafını sardırdık; size bir şeyyapamazlar, ne kadar ısrar ederlerse etsinler inanma ve katiyyen gitme'' dediler ve ayrıldılar. Nitekim birazsonra biri geldi ''seni çete reisleri istiyor'' dedi, beraber Nahsen Ağa'nın odasına gittik, Maho, Tekbıyık,Karayusuf içeri girdiğimde kımıldamadılar. Bir tarafa oturdum, ''merhaba'' dediler ve Maho ''Şimdi biz hareketedeceğiz, sen de bizimle beraber gelmez misin?'' deyince ''Hayır sizlerle gelemem'' dedim. Bunun üzerineTekbıyık ''Sen bizim beyimiz, büyüğümüzsün, beraber gidersek daha güçlü ve kuvvetli oluruz'' dedi, ''Hayırgidemem'' dediğim sırada kapı açılarak Kürümlü Ökkeş Ağa, dün dışarı çıktığımızda yanıma sokulan genç(Veysel Ağa) ve Işlak Mustafa ellerinde mavzer içeri girdiler. ''Bey'e yaptığınızdan utanın, köy sarıldı, onurahat bırakın'' dediler. Çete reisleri bu hali görünce durumu kavrayıp fazla ısrar etmeyerek ''Madem ki berabergitmek istemiyorsun, biz gidelim'' diyerek kalkıp gittiler. Onlar gittikten bir iki saat sonra 70 kadar Lohanlı,Mülklü, Kürümlü çeteler bizi yalnız bırakmadılar, birlikte hareket ettik. Faruk Cengiz bir arkadaşını alarakdaha önce Amik'e durumumuzu haber vermek için gitmişti. Akşama doğru Abar köyüne geldik. Gece MecitAğa'nın evinde kaldık. Ferdası günü Kürtdağı'nda Meydanki köyünde Şıh Abdi Ağa'nın evine geldik. Dahaevvel Maraş'tan gelen seyyar Kuvayı Milliye Akıncı Kumandanı Sakallı Bedri Bey misafir olarakbulunuyordu. O sırada Maho, Tekbıyık, Karayusuf, maiyetleri ile oraya geldiler. Mülklü Gâvur Hacı daberaberdi. Bedri Bey'le Halep'i basmak üzere konuşup ikna ettiler. Giderken beni de beraber almak istediler.Yine ''Hayır sizlerle bir yere gitmem'' deyince ısrar etmeyip, gece Halep istikametine hareket ettiler. Biz degeceyi orada geçirdik. Ferdası günü bizimle gelen 70 kişiden iki kişi hariç diğerleri geri köylerine döndüler.İki kişiden biri, Mülk'te dışarıya çıktığımda yanıma sokulan Veysel, diğeri de Lohanlı türkücü Ökkeş olup,her ikisi de benimle birlikte Amik'e gelmek için yanımda kaldılar. Hep beraber Şıh Abdi ve Bedri Bey'e vedaederek Amik'e hareket ettik. Şarbaoğlu (Çorbaoğlu) Aslan Ağa'nın evine yetiştiğimizde Faruk Cengiz'leAmik'ten birçok akraba ve dostlar da oraya geldiler. Geceyi orada geçirip sabah hep beraber Reyhaniye'yehareket ettik.

Maho'nun Akıbeti:

Bizim Meydanki'den ayrıldığımız günün gecesi, Halep'teki Fransız karakoluna baskın yapacağını söyleyerekBedri Bey'i ikna edip, Halep istikametine giden Maho ve arkadaşları Halep'in Sebil mıntıkasına gelerek,Fransız karakoluna laf olsun diye birkaç el silah sıkmışlar. Sonra da dönerek Halep'in kuzeydoğusundakiMeryem'in köyüne gelmişler. Köylüler gerek korktuklarından, gerekse Türk Kuvayı Milliye çeteleri sandıklarıiçin, karşı koymamış sofra hazırlayıp, ikramda bulunmuşlar. Yemekten sonra, köylülerin bu davranışlarınarağmen, köyü yağma etmişler. Hatta, kadınların boyunlarından gerdanlıkları ile kulaklarındaki küpelerinevarıncaya kadar zorla almışlar. Oradan Meydanki köyüne gelerek Akıncı Sakallı Bedri Bey'e HalepKarakolu'nu bastıklarını anlatmışlar. Fakat bir müddet sonra Meryem'in köyünden birkaç kişi gelerek, ŞıhAbdi'ye maruz kaldıkları yağmayı anlatmışlar. Şıh Abdi de durumu Bedri Bey'e bildirince, fena halde üzülenBedri Bey, Maho ve arkadaşlarına köylülerden aldıklarını iade etmelerini söylemişse de Bedri bey'idinlemeyip, ayrılmış Mülk köyüne gitmişler. Bedri Bey, bu soygunculuğu Türk Kuvayı Milliyesi adınayapılmış zanneden toplum üzerinde, fena tesir edeceğini düşünerek kuvvet almak ve durumu bildirmek üzerehemen o gece Maraş'a hareket eder. Gece gündüz demeden Maraş'a iki günde yetişip, vaziyeti Kolordu

14

Page 15: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

Kumandanlığı'na anlatır. Kumandan da Bedri Bey'e bir müfreze asker, bir makineli tüfek ve bir de mantellitop verir. Bedri Bey, bu kuvveti alarak süratle eşkıyaların bulunduğu Mülk köyüne gider, müfreze ile köyükuşatır. Kendisi de köyün batısında, bir kilometre kadar uzağındaki bir derede, birkaç kişi ile köye gönderdiğizabiti bekler. Köye giden zabit ''Maraş'tan gelen kumandan paşa, çeteleri istiyor, güneye yapacakları hareketigörüşecekler'' demesi üzerine, çeteler köyün sarıldığından habersiz oldukları için, gelen zabitin tebligatınıaralarında tartışarak, paşa ile görüşmek üzere Tekbıyık Hacı'yı zabitle gönderirler. Dereye gelen Tekbıyık,Hacı Bedri Bey tarafından hemen öldürtülür. Zabit yine gönderilir ''Tekbıyık Hacı meseleye yalnız kararveremiyor. Paşa diğer ağaları da istiyor'' deyince bu defa da Karayusuf yanına iki adamını alarak gider, onlarda hemen öldürülür. Arkadaşlarının gelmediğini gören Maho ve Gâvur Hacı 20 kadar adamını alıp zabitingittiği istikamete gitmek isterlerse de, köyün sarıldığını görerek şüphelenip, atlarına atlayan Maho ile GâvurHacı firar eder. Kaçamayan 20 adamı yakalanarak Maraş'a gönderilir. Meryem'in köylülerinden yağma edilenganimetleri Bedri Bey köylülere iade eder. Bu hareket gerek dahilde gerekse hariçte Türk KuvayıMilliye'sine büyük güven ve itimat duyulmasına etkili olmuştur. Bu hadiselerden sonra Türk mücahitlerinereye girmişlerse yardım ve yakınlık görmüşlerdir. Reyhaniye'ye döndükten birkaç gün sonra yukarıdaanlattıklarını memnuniyetle öğrendik. Allah kötülerin cezasını muhakkak veriyor. Nitekim bir ay sonra Maho,Kazıklı'da kayınbiraderi tarafından öldürülüp, başı Fransızlara gönderiliyor. Misak−ı Milli Hudutları İçindeOlup Olmadığımız Hususunda Mustafa Kemal'le İlk Temasımız: Reyhanlı'ya Meydanki'den avdetimizdensonra teşkilatlanmayı hızlandırdık. Sık sık buluşup toplanıyorduk. Biraderim Mürselzade İnayet,halazadelerim Mürselzade Abdurrahman, Abdullah, Sururi, yeğenim Mürselzade Haydar, amcazadelerimMürselzade Ahmet, Kadir, Kemal beylerle arkadaşım Faruk Cengiz, babası Ahmet Selâmet Efendi, BahadırlıOsman, Halil ağalar, Altunlu Süleyman Ağa, Durmuş ve Veli ağalar, amcazadelerim Çirkin Ağalar,halazadelerim Bahadırlı Mehmet, Nuri, Hacı Hasan, Gümüllü Mahmut ile Genç ağalar ve diğer akraba veaşiret ağaları ile sık sık tolanıyor, durumumuz ve davamızla ilgili görüşmeler yapıyorduk. Bu toplantılardanbirinde fiilen harekete geçmek için, karar verme müzakereleri yapılırken İskenderun Sancağı ve havalisininhududu milli (Misak−ı Milli hudutları) haricinde olduğunu bazı münafıkların ortaya atmaları hususugörüşülmüş; doğruluğunu öğrenmek üzere Antep'teki Fransızlarla yapılan muharebeyi sevk ve idare edenkumandanla görüşmek için, akrabalar beni vazifelendirmişlerdi. Faruk Cengiz, Mehmet Şahin, KaraahmetliAli Keleş ve bazı arkadaşlarla mayıs sonu Antep'e hareket ettik. Antep'te Müdafaa−i Hukuk Cemiyeti'ni idareeden İncezade Hüseyin, Patpat Nuri, Kahraman Hacı, Pazarbaşı Nuri ve diğer arkadaşlarıyla yaptığımıztemasta bu hususu bilmediklerini birkaç gün önce Ankara'ya çağrılan Kılıç Ali Bey'in malumatı olabileceğini,fakat mıntıka kumandanı İrfan ve Miralay Recep beylerle temas ederek öğrenebileceğimizi söylediler.Ayrıldık. Mıntıka kumandanlığına giderek kumandanlarla temas ettik. Onlar da ''İskenderun Sancağı vehavalisinin Misak−ı Milli hudutları içinde olup olmadığını bilmediklerini, iki gün önce Ankara'dan Antep'egelen kumandan Yüzbaşı Ali Bey'le görüşmemizi, ondan öğrenebileceğimizi, ancak kumandanın şimdiAntep'in kuzeyinde Pınarbaşı veya Sam köyünde bulunduğunu'' söylediler. Bunun üzerine gece yarısıŞehreküstü semtindeki geçitten geçerek şafakla Sam köyüne geldik. Yüzbaşı Ali Bey'i bulduk. Ali Bey'eMisak−ı Milli hudutları içinde olup olmadığımızı sorduğumuzda ''Bir malumatım yok, arzu ederseniz seyyartelgrafımla Ankara'ya telgrafınızı çekerim'' dedi. Ben de 29 Mayıs 1336'da (1920) Ankara'ya Rumeli veAnadolu Müdafaa−i Hukuk Cemiyetleri'nin Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine bir telgraf çekerekdurumumuzu sordum. Bu arada Antep ve havalisi Kuvayı Milliye Kumandanlığı huzuru âlisine aşağıdakiyazıyı yazdım: Antep ve Havalisi Kuvayı Milliye Kumandanlığı Huzuru Âlisine: ''Harim kazası, Halepvilayetinin bir kazası olup, cebel (*) kısmı Arap, ova kısmı ki: Reyhaniye nahiyesi, kâmilen Türk ve Çerkez'lemeskundur. Halep'in sukutunu müteakip (düşmesinden sonra) memurini mahalliyenin firar etmeleri üzerineboş kalan hükümeti Araplar işgal ettiler. O sırada Katma'da bulunan 24'üncü fırkanın Hamam'a geldiğinihaber alan Arap memurları firar edip, fırka kumandanı Mahmut Bey bir miktar asker gönderip bir mah (2)kadar hükümet−i Osmaniye namına idare etmiştir. Fırka aldığı emir üzerine Hamam'dan çekilip, kazasının boşkalması fırsatından istifade ederek hükümeti Arabiye tekrar memur göndererek icra−i hükümete başlamış idi,bizce meçhul olan esbap (sebepler) üzerine hükümet−i mezkûre tekrar çekilerek bir hafta sonra Fransızlartarafından kaza−i mezkûreye vaziyet edilmiştir (3). Belan, Antakya, Harim, İskenderun kazalarının Halep'tenfekk (**) ile İskenderun'u Liva yaparak diğer üç kazayı da Beyrut'a rapt etmişlerdir (bağlamışlardır). Kilis'inÇom nahiyesini Hükümet−i Arabiye alıp Agrar kazasına ilhak (katılmak) suretiyle Kilis'i Harim'denayırmıştır. İskenderun Livasını ihtiva edip saha Kuvayı Milliye'nin gösterdiği hudut ve program dahilindeolup, hükümeti Osmaniye'nin layünfet (4) bir cüz−ü (parçası) olduğundan şimdiye kadar saye−i ra'fet veadaletinde yaşadığı Rayet−i (5) Osmaniye altında yaşamak için ölünceye kadar çalışmaya imanıyla ahd

15

Page 16: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

etmiştir. 16 aydır her türlü hidemat, (6) alâm (7) ve felaket içerisinde mevcudiyet−i milliye ve diniyemizinmuhafazası uğrunda çalışmakta iken Konya ve İstanbul'a kadar gidilerek Kuvayı Milliye mümessilleriylegörüşülmüş ve avdetimizde Kuvayı Milliye tarafından beray−i teşkilat Kilis ve Kürtdağı'na teşrif eden PolatBey ile teşerrüf edilmiş, mumaileyhten alınan talimat kısmen icra edilmiş, kısmen de Fransızların tegallüp(üstünlüğü) ve tahakkümü (baskısı) itibarıyla icra edilememiş olduğundan bu kerre Ankara'da Büyük MilletMeclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa hazretlerine ve gerek mıntıka kumandanı Ali Bey'e arz edildiği gibizatıalinize de arzı keyfiyet ediyorum. Vaziyetimizin fenalığını, mevkiimizin ehemmiyetini mumaileyh PolatBey oraya kadar teşrif buyurarak görmüş hareket ve teşkilatımızı tadil buyurmuştur (değiştirmiştir). Bâlâda(başlangıçta) arzedildiği veçhile vatan−ı mukaddes ve muazzezimizin düşmanının mülevvesc (pis) ayaklarıaltından kurtarılması için çalıştık ve çalışıyoruz ve ilelebed çalışacağız. Binaenaleyh, bu kerre Fransızlarlaakdedilen mütarekede İskenderun livası zikredilmemiş olduğundan (8) mukadderat−ı mustakbelimiz veKuvayı Milliye'mizin harekâtı müphem kalmıştır. Hal−i tahammül nasuzuma nigâh−ı (9) merhametatfedilerek bir an evvel müzaharet ve muavenette bulunmak için taraf−ı âlinizden de müşarünileyh MustafaKemal Paşa hazretlerine arzedilmesini istirham ederim efendim hazretleri.'' 30 Mayıs 336 Belan (Belen) ve Reyhaniye Kazaları Eşrafından Karamürselzade Mustafa Paşa oğlu Tayfur Ata

Üç gün geçtiği halde Mustafa Kemal Paşa'dan cevap alamayınca bu defa 31 Mayıs 1920 tarihinde MustafaKemal Paşa hazretlerine aşağıdaki telgrafı çektim: Ankara'da Büyük Millet Meclisi Reisi MuhteremiDevletlu Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine; ''İskenderun Livasını ihtiva eden sahanın hal−i esef iştimali29.5.1336 (1920) Sam telgrafhanesinden arzedilip üç gündür cevap alamadığımdan bu kerre dahi tasdi−i ser−idevletlerine içtisar ediyorum. (10) Mukaddem ariza−i telgrafımızda arz edildiği veçhile muhitimiz KuvayıMilliye'nin, zir−i cenah−ı satvet ve himayesinden hariç görülüp tesahüp edilmeyecekse (11) şimdiye kadariçinde yüzdüğümüz bela ve mesaib−i günagüne (12) tehammülümüz kalmadığından bu ana değin mütenaimve mütefeyyiz (13) olduğumuz Rayat−ı Osmaniye'nin mütemevviç (14) bulunduğu mahalle hicrete amadeyiz.Binaenaleyh ne hal ve ne suretle hareket etmekliğimiz emir ve iradesine telgrafhanede intizar ediyorum. Olbabta ferman...'' 31 Mayıs 1336

Belan ve Reyhaniye kazaları eşrafından Karamürsel Mustafa Paşa oğlu Tayfur Ata Mustafa Kemal Paşa hazretleri Miralay Recep Bey vasıtasıyla verdikleri cevapta, İskenderun Sancağı vehavalisinin Misak−ı Milli hudutları içerisinde olduğunu; Maraş'ta teşekkül eden İkinci Kolordu Kumandanlığıile temas edilmesini emrediyorlardı. Alınan cevap ve diğer bazı kıymetli vesikalar maalesef kaybolmuştur.Bir toplantıda mücadele yılları konuşulurken Kılıç Ali Bey ''Atatürk'ün, Sam telgrafhanesinden çektiğiniztelgrafa verdiği cevabın sureti bende var. İlk fırsatta size vereyim'' demişti. Bilahare hastalanıp vefat etti.Çocuklarına sorduğumda''Bulduğumuzda veririz'' dediler. Mustafa Kemal Paşa hazretlerinden durumumuzuaydınlatan cevabı aldıktan sonra, Yüzbaşı Ali Bey'e teşekkür ederek, Sam köyünden ayrılıp Reyhaniye'yedöndüm. Durumu akraba ve arkadaşlarıma anlattığımda benim gibi onların da maneviyatları düzeldi. Bununüzerine, birkaç gün sonra Maraş'ta İkinci Kolordu kumandanları ile temasa geçip, mücadeleye kararverdiğimiz ve nasıl hareket etmemiz lazım geldiği hakkında direktif almak için gidilmesini teklif ettim.Verilen karar üzerine Faruk Cengiz ve kayınbabası Sofu Efendi'yi alarak hareket ettim. Karamankaşı'ndaHaydar Kılıçoğlu'na uğradım. O akşam yanında misafir olduk. Ferdası (ertesi) günü oradan ayrılıpKargılık'ta Paşa Beyzade Halil Bey'e uğradık. Onu da alarak Hassa'ya geldik. Akşam Hassa'dan Tiyekyaylasına çıktık. Sabık Konya Valisi Arifi Paşa'nın oğlu Emin Arifi Bey de oradaydı. Dördümüz KarabeyzadeYusuf Bey'e misafir olduk. Mürselzade Neşet Bey Karabeyzade Ali Bey'e misafirmiş. Geldiğimizi işitinceakşam yanımıza geldi. Konuşma esnasında Maraş'a gideceğimizi öğrenince ''Ben de sizlerle gelirim'' sözüne''Buyurun'' dedim. Neşet Bey bilahare misafir olduğu Ali beylere yatmaya gittikten sonra, bizler gitme şeklinigörüşüp, sabah erken yola çıkmaya karar vererek yattık. Ve ertesi günü Emin Arifi Paşa Beyzade Halil veNeşet beylerle altı kişi olarak Tiyek'ten Maraş'a hareket ettik. Öğle zamanı Islahiye'nin Hasanlı köyündeikamet eden Hacı Çavuş, namı diğer Hacı Ağa'ya misafir olduk (Bir ara İskenderun'da hekimlik ve avukatlıkyapan Mehmet Sönmez'in babası). Yemekten sonra oradan ayrılıp, akşam Sakçagöz'de Hurşit Ağa'nın evine

16

Page 17: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

geldik. Geceyi orada geçirdik ve ertesi gün ikindiye doğru oradan ayrıldık, yola koyulduk. Maraş'la Pazarcıkarasındaki Kılıçlı aşiretinin ağası Murat Ağa'ya uğramayarak sabaha karşı Maraş'a yetiştik. Seneler önceKılıçlı aşiretiyle Reyhaniye aşireti arasındaki katliam hadisesinden ötürü Murat Ağa'ya uğramaya lüzumgörmemiştim. Birkaç gün sonra kendisine uğrayıp kahvesini içmeden Maraş'a geçtiğimiz Kılıçlı Murat Ağayanıma geldi. Kendisine misafir olmadığımıza üzüldüğünü, çok seneler önce iki aşiret arasında geçenhadisenin kapandığını, bize saygısı olduğunu anlattı. Kusura bakmamasını söyleyerek gönlünü aldım; sonraahbap olduk. Maraş'a geldiğimizde akrabamız Beyazıtoğlu Kadir Paşa'ya misafir olduk. Muhafazakâr olanihtiyar Kadir Paşa kaldığımız 8−10 gün zarfında bize çok yakınlık gösterdi. Gelişimizin sebebini kendisindensaklamamıza rağmen bütün çocukları ve diğer akrabaları ile milli mücadeleye hizmet yönünde karşılıklı fikirteatisinde bulunup, birbirimize faydalı olmaya çalışıyorduk. Oğulları Kemal Bey bizi hiç yalnız bırakmıyordu. Bir gün İskenderun'da Fransızların zulmünden firar edip Maraş'a gelen Yunus Nadi Bey'in kardeşi Sadık Beyvasıtasıyla Maraş'taki Kuvayı Milliye teşkilatı ve ikinci kolordu erkânı ile tanıştık. İkincisi KolorduKumandanı Selahattin Adil Paşa'ya, Mustafa Kemal Paşa hazretlerine müracaatımızı ve cevaben gönderdiğitelgrafı anlattım ve durumumuz hakkında görüştüm. ''Merak etmeyin, yakında sizleri takviye için birkaçarkadaş göndereceğim'' dedi ve ''Fransızlarla mücadeleye başlandığında kuvvet ve mühimmat göndermeyi devaat ediyorum'' diye ilave etti. Teşekkür ederek ayrıldım. Ertesi gün Posta Baş Müdürü Adanalı Nuri Bey'legörüşmek üzere, Emin Arifi ve Halil beylerle misafir olduğumuz Kadir Paşa konağından çıkarken, diğerodada yazı yazmakta olan Neşet Bey'e de uğrayıp, ''Sadık Bey'le görüşmek üzere gidiyoruz, buyurun berabergidelim'' dediğimde ''Siz gidin, ben yazımı bitirip gelirim'' dedi. Biz de kendisini beklemeden çıkıp Sadık veNuri beylere gittik, görüştükten sonra ayrıldık. Bu arada Mürselzade Neşet Bey'in yapmış olduğu birhareketini işitince çok üzüldük. Misafir olduğumuz Kadir Paşalara döndük, paşanın oğlu Kemal Bey de EminArifi beylerden hadiseyi öğrenince çok üzülmüş Neşet Bey'in kaldığı odaya giderek ''Teessüf ederim''dediğimde ''Bir hata ettim, affedersiniz'' diyerek mahcup durumda evi terk etti. İkinci Kolordu KumandanıSelahattin Adil Paşa ile temasımız bitip yardım vaadi aldıktan sonra, Beyazıtoğlu Kadir Paşa'ya, çocukları veakrabalarına misafirperverlik ve alakalarından dolayı teşekkür ettim. Emin Arifi, Halil Bey, Faruk Cengiz vekayınbabası Sofu ile 5 kişi olarak Maraş'tan ayrıldık. Emin Arifi Bey Hassa'da kaldı, Halil Bey de Kargılıkköyüne gitti. Biz de üç kişi Reyhaniye'ye döndük. Arkadaşlardan ayrılıp Telgazi'ye eve gittim. Ferdası günüMürzelzade Abdullah Bey'in Baş köyündeki evinde, Mürzelzade İnayet, Abdurrahman, Sururi, BahadırlıMehmet, Hacı Hasan, Nuri, Gümülü Mahmut beyler bazı arkadaşlarla toplandık. Maraş seyahatimi KolorduKumandanı'nın yapacağı yardımı ve Neşet Bey'in manasızlığını ayrıntıları ile anlattım. Yardım haberinememnun oldular. Fakat diğer hadiseye de çok üzüldüler. Toplantı bittikten sonra köylerimize döndük. Ferdası (ertesi) günü Reyhaniye'de bulunan Alhasoğlu Salman (Öcal) Efendi'ye öğle yemeğine gittim. Yemekyerken Mürzelzade Arif Bey geldi. Oturduk hep beraber yemeğimizi yedik. Yemekte amcazadem ve eniştemArif Bey ''Tayfur nerelerdeydin? Kaç zamandır gözükmüyordun'' diye sorunca ''Buralardaydım, malummücadele ediyor ve uğraşıyoruz'' dedim. ''Hayır gözükmüyordun, herhalde buralarda yoktun. Dikkat et, çokgezen ayağında pis getirir, sonra başımıza iş açarsın'' sözüne Salman Efendi de ''Arif Bey endişelenme TayfurBey yel (hava) biçiyor'' diyerek benim maceraperest olduğumu boş yere macera peşinde koştuğumu söyledi veyemekten sonra ayrıldık. Ne bahtiyarlıktır ki 18 sene sonra Hatay devletinde vazife görürken Salman Efendiziyaretime gelmiş, boynuma sarılıp sevincinden ağlayarak, ''Sen yel biçmemiş, memlekete büyük hizmetlergörmüşsün, aslında biz uyumuşuz'' diye beni taltif etmiştir. Fransızlarla İlk Çarpışma: Maraş'tan döndükten bir süre sonra Selahattin Adil Paşa sözünü yerine getirdi. Binbaşı Kadir, Yüzbaşı Şahinve Teğmen Talat beylerle az bir kuvvet göndermiş. Saylaklı Kara Mehmet Ağa'nın yanına gelen bu zevatTelgazi'ye haber yolladı. Ben de biraderim Mürselzade İnayet Bey'e haber verdim. İnayet Bey, Saylaklı'daBinbaşı Kadir Bey'le buluşarak beraberce Arap hükümeti adına hareket eden Yüzbaşı Asım Bey'in Kuseyr'inNarlıca köyündeki karargâhına giderler ve Asım Bey'e Kuvayı Milliye'ye katılmasını teklif ederler. AsımBey'in bu teklifi kabul etmemesi üzerine yanındaki mücahitler (Nuri Aydın, kardeşi İzzettin Çavuş, ZübeyirGöçmen, Numanizade Nuri ve arkadaşları) Asım Bey'i terk ederek, Binbaşı Kadir Bey'e katılırlar. Bize haberyolladılar, Alabey'in kuzeyindeki Gümüşoluk mevkiinde buluştuk. Durumu müzakere ettik. Fransızlarlamücadeleye girmek için, bir hayli kuvvet lazım geldiği, hiç olmazsa daha 100 kadar mücahit temin etmemkararlaştırıldı. Onlardan ayrılarak, kuvvet getirmek için Reyhaniye'ye gittim. Kırıkhan'da Paşabeyzade HalilKılıçoğlu Haydar ve arkadaşları Saylaklı Kara Mehmet ve arkadaşları ile birleşerek Kuvayı MilliyeKumandanı Binbaşı Kadir, Yüzbaşı Şahin ve Teğmen Talat'la hep beraber iki yüz kişi kadar bir kuvvet olup,Atik'te Apışkaya mevkiinde Fransızlarla müsademeye tutuşurlar. Antakyalı Nevres ve bir çavuşun şehitolduğu müsademede, Fransızların üstün kuvveti karşısında yenilgiye uğrayınca; hadiselerle yakinen alakalı

17

Page 18: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

olan Belan Kaymakamı biraderim İhsan Bey de dahil, hep beraber Hassa istikametine çekilmeye mecburolurlar. Çekilirken biraderim İnayet Bey'le bazı arkadaşları Reyhaniye'ye dönerler. Geri çekilen kuvvvetHassa ile Kırıkhan arasında Boklu Kaya ismi ile bilinen yerden, Hassa'dan iltihak eden Tiyekli Mehmet Beyve diğer mücahitlerle birleşerek kendilerini takip eden Fransızlarla yeniden müsademeye tutuşurlar. Bu defamevkiin sarp ve kayalık, kuvvetlerinin eşit olması nedeniyle yenilgiye uğrayan Fransızlar, kumandanları dahilbirçok kayıp vererek çekilmişlerdir. Çekilirken civardaki birçok köyü yıkıp yakmış ve yağma etmişlerdir. Buhadiseden sonra, hadise ile ilgili olduğu için Mürselzade İnayet Bey'i yakalamışlar, amcazadelerimMürselzade Kadir ve Kemal beyler kaçtığı için anneleri Gülizar Hatun ile küçük kız kardeşleri Medine(sonradan zevcem olan Medine Sökmen) hanımı eniştem ve amcazadem Mürselzade Arif Bey'in zevcesi zannıile, yanında çalışan kadını ve halazadelerim Mürselzade Abdurrahman, Abdullah ve Sururi beyleri de tevkifederek İskenderun'a götürüp hapsetmişlerdir. İnayet Bey'le diğer akrabalarımın yakalanmalarını öğrenincebeni de yakalayıp hapsedeceklerini düşünerek Faruk Cengiz, Mehmet Şahin ve diğer mücahit arkadaşlarlagece Reyhaniye'den Maraş istikametine hareket ettik. İkinci gün, Kilis'in Kuvayı Milliye karargâhı olanCengin köyüne geldik. İslam ve Müslüman (15) beylerle görüşüp durumu anlattım. Bize kendi kuvvetlerindenbir yardımda bulunamayacaklarını Maraş'a gitmemizin lazım geldiğini söyleyince, ayrılarak Maraş'a hareketettik. İkinci günü Antep'in Küçüksu köyüne geldiğimizde, Atik ve Hassa harekâtından Fransızların çekilmesiüzerine Maraş'a gitmekte olan Nuri Aydın, İzzettin Çavuş, Cemil Cenani ve diğer mücahitlerle karşılaştık.Birleşerek köyde biraz mola verdikten sonra Maraş'a hareket etmek üzere iken, Maraş'tan gelen YüzbaşıYaver Bedri Bey'in muhtarın evinde olduğunu öğrenince yanına gittik. (Mustafa Kemal Paşa'yı ilk defaHalep'te Baron Oteli terasında gördüğümde paşanın yaveri olarak tanıştığım Bedri Bey'di) geceyi oradageçirip ertesi sabah yaver Bedri Bey kumandasında bütün mücahit arkatdaşlarla birlikte köyden ayrıldık.Üçüncü gün Reyhaniye'ye geldik. Kuseyr'e gitmeden Telgazi'deki evime uğradık. Maraş'a hareketimizdenbir gün sonra Mürselzade Kadir ve Kemal beylerin teslim olmaları üzerine İnayet Bey hariç diğerlerini isbatıvücut etmek şartıyle serbest bırakmışlar. Biraderim İnayet Bey'i daha sonra Arvat adasına göndermişler.Çiftliğimi basıp beni bulup yakalayamayan Fransızlar, çitfliğimi yağma etmişler. Bu anlatılanları duyunca çoküzüldüm. Biraz dinlendikten sonra Kuseyr'e hareket ettik ve gece Büyükburç köyüne geldik. Ömer Ağa evinive odasını boşaltarak yaver Bedri Bey'in emrine tahsis etti. Karargâh yaptık. Yorulmuştuk. Hem kendimizinhem de Fransızların durumunu görüşmeyi ertesi güne bırakarak yattık. Sabahleyin bir araya gelerekmüzakereye başladık. Gruplar teşkil edilecek, fakat Bedri Bey'in direktifi ile hareket edilecekti. Bir heyet−iidari teşkil edildi. İdare heyeti Sandık eminliğine, Baslıkalı Hacı Arif Ağa getirildi. Ömer Ağa'nın durumumüsait değildi. Ona yük olmamak için, para teminine karar verildi. Hemen faaliyete geçildi. Akraba vehemşerilerimle; hiçbir maddi ve manevi yardımdan kaçınmayarak Ömer Ağa'nın, karargâh yaptığımız evielverişli bir yer oldu. Ertesi gün Fransızlarla mücadeleye başladık. Bir gece Dörtyol ve havalisinden, Fransızlarla mücadele eden Papa'nın (16) Mustafa, Kara Hasan Paşa,Fakıhin oğulları ve kardeşleri, Kafadar Mehmet ve otuz kadar mücahit arkadaş Fransızların çeşitlicephelerinden yaptıkları taarruz üzerine, oralarda barınamayarak Kuseyr'e gelip bize katıldılar. Dörtyol'luarkadaşların gelmesiyle kuvvetimiz çoğaldı, mücadeleyi arttırdık. Bu durum karşısında Fransızlara amanvermemeye çalışarak, hemen her gün çeşitli yönlerden saldırıyor, bizleri yıldırmaya çalışıyor, fakat şiddetlimukavemet karşısında bir şey yapamıyorlardı. Bir gün Derküş civarında karşı hücuma geçtik. Derküşköprüsünde şiddetli müsademeler yapıldı. Nuri Aydın, İzzettin Çavuş, Cemil Cemali, Süphali Süleyman Ağave birçok Kuseyr ağaları büyük yararlık göstermiş, Fransızları hayli müşkül duruma sokmuşlardı. Hatta birFransız çavuşu ile dört Cezayirli asker esir edilerek, çavuşun hafif makineli tüfeği ile silahlarını alarakkarargâha getirdiler. Getirilen esirler önceleri korkmuşlarsa da, kendilerine insani muamele yapıldığını, hattaarada uğrayıp hatır ve ihtiyaçlarını sorarak gönüllerini aldığımdan rahatladılar. Müslüman Cezayirli askerlereyapılan iyi muamele aynen Fransız çavuşuna da yapılmakta idi. Esirlerden alınan silahlar, özellikle hafifmakineli, çok işimize yaramıştı. Fransız çavuşunun hafif makineli tüfeği, yapılan müsademede arızalanınca,çavuşa tamir etmesi söylenmiş, o da tamir etmek istemeyince dövmeye kalkılmış. Bunu arkadaşım FarukCengiz'den öğrenince kendi milletine karşı kullanılmasını arzu etmeyeceğini, çavuşu kendi yönünden haklıgördüğüm için, gidip arkadaşlara eziyet etmemelerini rica ettim. Hak verdiler ısrardan vaz geçtiler.

İbrahim Hanano'nun Teması:

Bu arada ilk mütareke devrinde Antakya'da Faysal hükümetinin kurulmasına büyük çaba sarfeden fakat

18

Page 19: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

sonradan Fransızların Suriye'yi işgali karşısında, bundan nedamet duyup Fransızlarla mücadeleye başlayanİbrahim Hanano, Kuseyr'de karargâhımıza geldi. Kefertarimli hemşerimiz ve dostumuz olduğu içinFransızlara karşı, karşılıklı yardımlaşmamızı ve beraber çalışmamızı teklif etti. Maksadının müşterekdüşmanımız olan Fransızlara karşı elbirliğiyle hareket etmek; lüzumunda Maraş'a gidip, İkinci KolorduKumandanı Selahattin Adil Paşa ile görüşmek istediğini söyledi. Nitekim daha sonra Maraş'a gitmiş, paşa ilegörüşerek yardım görmüştür. Teklifi aramızda görüşerek her hususta mutabık kaldık. Yanımızda iki günmisafir kaldıktan sonra Kefertarim'e döndü.

Fransızların Kefertarim Baskını:

Aradan 8−10 gün geçmişti, bir gün Fransızların Kefertarim'e baskın yapacaklarını haber alınca bir mektupyollayarak bizden yardım istedi. Bedri Bey'le görüştük, bir miktar mücahitle yardımda bulunmamkararlaştırıldı. Gâvurdağı, Kuseyr ve Amik mücahitlerinden teşkil edilen 100 kadar kuvvetle sabah, İbrahimBey'e yardım etmek üzere karargâhtan hareket ettik. Asi Nehri kenarında Hacı Paşa mezrasında öğle üzeriHacı Rezzuk Ağa'ya misafir olduk, yemekten sonra taşkın olan Asi Nehri'nin üzerinden at ile geçilemeyeceğiiçin, bizleri sahile, hayvanları da yüzdürerek karşı tarafa geçirdiler. Atlılar ve yayalar olarak Kefertarimistikametine hareket ettik. Biraz sonra top sesleri, ilerledikçe makineli tüfek sesleri duyulmaya başladı. BizKuseyr'den hareket ettiğimiz sırada Fransızlar da Halep istikametinden sevkettikleri kuvvetle, erken saatlerdeKefertarim'i abluka etmişler. İbrahim Hanano Bey Fransızların Harim tarafından geleceği düşüncesiyle dahaçok o tarafa ehemmiyet vermiş, bu yanlış tahmin yüzünden öğle sonuna doğru müdafilerin mukavemetikırılmış ve Fransızlar Kefertarim'e girmişler. Kaçabilen kaçmış, kaçamayanlardan birkaç kişiyi öldürüp, şehriyağma ettikten sonra şehrin kuzeybatısındaki Salkin'e doğru çekilmişler. Biz yetiştiğimizde Keyali ReşitAğa'ya rast geldik. Kucağındaki ekmekleri etrafına dağıtıyordu. İbrahim Bey'i sorduğumda ''Şehrinkuzeyindeki kışlada'' dedi. Oraya gittik. Kışlanın yanında at üstünde efradının maneviyatını takviye içinArapça nutuk irat ediyordu. Yorgun ve perişandı. Beni görünce ''Nerde kaldınız?''. ''Bize geç haber yolladınız,haberi alır almaz yola çıktık, ancak şimdi yetişebildik'' dedim. Akşam olmuştu. Mehmet Şahin'le bir kişiyiyanıma alarak kendisiyle beraber karargâhına gittik. Diğer mücahitleri de çeşitli evlere dağıttı. Karargâhındaoturup konuşurken, yukarıda yazdıklarımı anlattı. Yorgun ve uykusuzduk, hazırlanan yerde yattık. Sabaherken uyandığımda İbrahim Bey yanıma geldi. Kahve hazırlatmış. Fransızların dünkü yağma ve tahripetmeleri yüzünden fincan bulamadılar. Kahvaltı için getirdikleri yumurtaları yiyip, kabuğu ile dekahvelerimizi içtik ve dışarı çıktık. Dün akşam üzeri mülaki olduğumuz kışlanın bulunduğu sahaya geldik. Onun ve bizim mücahitlerimiz kısım kısım gelerek toplandık. Fransızlar fazla ileri gidememişler. BizimleSalkın arasındaki kayalıklara yerleşmişler. Bırakılan gözcüler bu haberi getirince iki kısma ayrıldık. Bizimmücahitler Harim yolu istikametinde ilerleyecek, kendi kuvvetleri de sol taraftan Salkın üzerine yürüyecek;İbrahim Bey'le ben de birkaç arkadaşla iki cephenin ortasındaki kayalıklardan yapılacak muharebeyi sevk veidare edecektik. Kararımızı iki tarafa da bildirdik. Süratle hareket ettiler, biz de yerlerimizi aldık. 15−20dakika sonra bizimkilerin ''Allah, Allah'' ve silah sesleri Arap mücahitlerinin de ''Hel helo'' ve zılgıtları ile birnevi silah sesleri gelmeye başladı. Yapılan hücumlar Fransızların geceden kayalıklara yerleşmiş olmalarındantesirsiz kalıyordu. Bunun üzerine bizimkiler de kayaları siper alarak müsademeye devam edince taraflararasında silah düellosu hızlandı. Orta yerde kayalar arasındaki gözleme noktası olarak İbrahim Bey'in seçtiğiyerden hem düşmanı hem de bizimkileri görüp çarpışmayı takip edebiliyorduk. Düşman kurşunları vızır vızırüzerimizden geçtiği halde isabet etmediği için, iyi nişan alamıyorlar diye düşündük. Halbuki MüslümanCezayirli, Faslı, Tunuslu olan askerler bizleri öldürmemek için mahsus karavana atıyorlarmış. Bu yüzden bizegöre hâkim yerde olduklarını görecek kadar yakın olduğumuz halde kayıp vermedik. Akşama kadar silahdüellosu kayıpsız devam etti. Akşam karanlık bastığında Fransızlar Harim'e çekilince, biz de İbrahim HananoBey'le vedalaşarak Kefertarim'den ayrıldık. Mücahit arkadaşları Kuseyr'e karargâha gönderdim. Ben de ikiarkadaşla Amik'e inerek gece yarısı Çatalhüyük'te Gülizar Hatun'a misafir oldum. Ben konakta yattım.Çiftçileri Mıheys, iki arkadaşı evine götürdü. Ertesi günü de orada geçirdim. Ferdası (ertesi) gece Mıheys'ibize yol göstermesi için yanımıza alarak Çatalhüyük'ten ayrıldım. Cisirhadit (Demirköprü) köprüsüyle AsiNehri'nin çeşitli geçit yerleri Fransızlar tarafından tutulduğu için Miheys kimsenin olmadığını bildiği AsiNehri'nin bir geçidini seçmişti. Civar köyden aldığı bir kılavuz, atını nehre sürerek, bize de takip etmemizisöyledi. Atlarımızla suya girdik. Benim ve Mehmet Şahin'in atı güçlü olduğu için rahatça geçerken LoanlıTürkücü Ökkeş'in atı akıntıya kapıldı. Bunu tahmin eden Mehmet Şahin, Ökkeş'in atının dizginini hemen

19

Page 20: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

yakaladı. Neyse ki bir aksilik olmadan belimize kadar su içinde karşıya geçtik. Karşı sahilde geçişimizibekleyen Mıheys veda ederek Çatalhüyük'e döndü. Kılavuzla biraz ilerdeki köye gittik. Çete mıntıkamızdahilinde olan köyde bizimle çok ilgilendiler. Çamaşırları kurutarak yattık. Ertesi gün öğle yemeğinden sonrakarargâha hareket ettik. Kefertarim'deki mücadeleyi, durumu, Bedri Bey'le diğer arkadaşlara anlattım. Fransızların Kuseyr Karargâhını Basacakları Haberi:

Aradan bir hafta geçmişti. Fransızların, sinsice hazırlık yaparak Kuseyr karargâhını basacaklarını haberaldık. Bu haber üzerine köyleri dolaşarak hem haberin doğruluk derecesini öğrenmek, hem de köylülerinmaneviyatlarını kuvvetlendirmek için vazifelendirilerek köye çıktım. Ertesi gün Kumandan Bedri Bey'e birmiktar para lazım olmuş. Heyet−i idare sandık emini Baslıkalı Hacı Arif Ağa'yı yanına davet ederek birmiktar para istemiş. Arif Ağa da ''Peki vereyim, ancak heyet−i idareyi toplayarak karar çıkarmam lazım''deyince kumandanın ''Bana acele lazım. Parayı ver, kararı sonra alırsın'' demesi üzerine, ''Hayır kararıalmadan veremem'' diyerek yanından ayrılmasına, kumandan çok üzülmüş. Köyleri dolaşıp döndüğümde HacıArif Ağa durumu bana anlattı. Akşam yemekten sonra kumandanla oturup köylerdeki intibaım hakkındagörüştükten sonra, gündüz Arif Ağa ile aralarında geçen hadiseyi ve üzülüdğünü anlattı. Ben de ''Heyet−iidare toplanıp karar almadan parayı vermemekte Arif Ağa haklı, mesele size güvenmeme değildir; mücadeleiçerisindeyiz, ne olur ne olmaz, ölüm insanlar için, bilahare heyeti idarece karar alınamaz ise, vereceği parazimmetinde gözükeceği için müşkül durumda kalır. Buna üzülmemelisiniz'' dedim. Kumandansöylediklerimi doğru bularak kabul etti ve yatıştı. İki gün sonra tekrar kontrol etmek üzere köyleri dolaşmayagiderken, arkadaşlar, birisi Türk, diğeri Hıristiyan olup, aleyhimize çalışan iki casusu yakalayıp getirdiler.Hapsedilerek Hıristiyanın idam edilmesini söyleyen kumandana ''Kendi dindaşlarına faydalı olmak içinçalışan Hıristiyan, kendi görüşüne göre mazur görülebilir; lakin Türk olduğu halde kendi milletine vedindaşlarına ihanet eden Türk casusunun mazur görülemeyeceğini, asıl onun idam edilmesini söyledim.''Makul karşılayınca, ayrılıp köyleri dolaşmaya gittim. Ertesi gün döndüğümde hislerine mağlup olarak Türkcasusunun affedilip, Hıristiyanın asıldığını görünce çok üzüldüğümü, doğru yapmadıklarını söyledim. Köylerden öğrendiğim bilgi, daha önce Fransızların sinsice hazırlık yaparak, Kuseyr karargâhını basacaklarıhaberini doğruladığı için, bir miktar kuvvet, silah ve cephane ve topa ihtiyacımız olduğunu ve temini içinMaraş'a gitmem, toplanan heyet−i idare meclisinde karara bağlandı. Bunun üzerine istenilen silah ve cephaneile topun Maraş'tan getirilmesinde semerli hayvana ihtiyaç olduğunu, 80 hayvanla 80 kadar silahlı mücahidinbenimle gönderilmesi teklifim de olumlu karşılanıp kabul edilerek karara bağlandı.

Selahattin Adil Paşa'ya İkinci Gidiş ve İkizkuyu Çarpışması:

İki gün sonra alınan karar üzerine 1921 senesinin başında Büyükburç karargâhından hareket edildi. Bundanevvel olduğu gibi, yine Hacı Paşa mezrasından Hacı Rezzuk Ağa'nın yardımı ile Asi Nehri'nden geçilerekKefertarim'le Harim arasından Kurkanya'da Arif Ağa'ya misafir olup, gece orada yatarak, ferdası günüDartizze dağlarının keçiyollarından geçerek, gece Davut Paşa'da halazadem Gümüllü Mahmut Bey'de molaverip dinlendikten sonra Kürtdağı'nın çeşitli yerlerinden geçtik. Gümüt ve Bahadinli'ye yetiştik. Buradangeçerken müthiş bir kar başladı. Tipi altında öğle sonu Ömeranlı köyüne geldik. Bizden sonra Fransızlarınbaskınına maruz kalıp, güç hal ile kurtularak buraya gelip yerleşmiş olan, Sanaralı Bekir Ağa'ya misafirolduk. Geceyi orada geçirdik. Ertesi gün kar yağışı durmuş güneş açmıştı. Sabah yola çıktık, Aslan Ağa veRoto Ağa'ya uğrayarak Kilis'in Kuvayı Milliye karargâhı olan Cengin köyüne geldik. Mevki KumandanVekili Yüzbaşı Latif Bey'le Kuvayı Milliyeci arkadaşlara seyahat nedenimizi anlatırken yüzbaşı ''Maraş'agitmenize lüzum yok, İkinci Kolordu Kumandanı Selahattin Adil Paşa ve diğer kumandanlar şimdi Antepcephesindeler. Siz oraya gidin'' dedi. Orada yatıp sabah erken Antep'e hareket ettik. Antep'in Küçük köyünegeldiğimizde Binbaşı Faik Bey'in kumandasında atlı piyade (hem süvari, hem piyade) taburunun Antep'ingüneybatısında Kazıklı köyü istikametine gitmek üzere oldukarını muhtardan öğrendik. Biraz sonra databurun önümüzden geçmekte olduğunu gördük. Köyde biraz dinlendikten sonra Küçük Araplar köyüne gittik.Geceyi orada geçirerek ferdası günü yola çıktık. Antep'in Arıl köyüne geldik. Burada Selahattin Adil Paşa ilesonradan çok yakın dost olduğumuz ve Beşinci Fırka Kumandanı Miralay Kenan (Dalbaşar) ve 8'inci FırkaKumandanı Miralay Hayri beylerle görüştüm. Gelişimizin nedenini ve durumumuzu anlattım. Bunun üzerine

20

Page 21: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

İkinci Kolordu Kumandanı Selahattin Adil Paşa cevaben ''Biz bir harekete teşebbüs etmek üzereyiz,hareketimiz inşallah muvaffakiyetle sona ererse yolda rastladığımız Binbaşı Faik Bey komutasındaki AtlıPiyade Taburu'nu sizlere terfik ederiz (veririz), makineli tüfekleri olduğu gibi, bir de mantelli topu vardır.Beraber alırsınız. Şimdi siz de bizimle harekete iştirak edin'' dedi. O akşam orada kaldık. Gaziantep MebusuHafız Şahin, Dai Ahmet Ağa orada idiler. Onlarla görüştük. Çeşitli yerlerde istirahat etmekte olan 5 ve 9.fırkaların alay ve taburlarının ferdası günü hareket hazırlığında bulunacaklarını ve gece bilinmeyen bir semtehareket edeceklerini öğrendik. Sabahleyin bizim de kolordu ile hareket etmemizi kararlaştırdık. Şahinbeylerden ayrılıp yattık. Sabah erkenden hareket edildi. İkizkuyu köyüne geldik, burası Çobanbey veAkçakoyun'dan Antep'e gelen şosenin üzerindedir. Fransız nakliye kolu, Çobanbey tren istasyonundan aldığıharp malzemesi, yiyecek vesaireyi Antep'teki mahsur kuvvetlerine götüreceklermiş. Kolordu bunu haberalmış; iki fırkası ile bu gelecek yardımı Antep'e göndermemek, bunda başarılı olunursa müsadere etmek kararıile bu hareketi yapıyordu. Arıl köyünden gece hareket eden Türk kuvvetlerinden, Maraş gönüllülerindenmeydana gelen 9. fırka, Hayri Bey'in kumandasında İkizkuyu'nun çeşitli tepe ve derelerindemevzilendirilmişti. Miralay Kenan (Dalbaşar) Bey'in ekserisini Elbeyli ve Beyli Dili aşiretleriningönüllülerinden meydana gelen 5. fırkası da, İkizkuyu'nun 3−4 km. güneyindeki şose üzerinde yerleştirilmişti.(17) Fransızlar, Türklerin bu durumundan habersiz olduklarından yollarına rahatça devam ediyorlardı. İkinciKolordu Kumandanı Selahattin Adil Paşa ve kurmayı, Dai, Şahin Bey ve ben İkizkuyu'nun kuzeydoğusundakitepede bu durumu seyrediyorduk. Fransızlar 5'inci Fırka'nın bulunduğu yere gelince, bizim kuvvetler ikitaraftan hücuma geçti. Bu ani hareket karşısında şaşıran Fransızların bir kısmı İkizkuyu'ya doğru ilerlerken,diğer kısmı oldukları yerden müdafaa durumuna geçtiler. Nakliyeden bir kısmı müdafaa ve taarruz sahasıiçinde kalmış olduğu için epeyce hasara uğradı. İkizkuyu'ya doğru ilerleyen Fransız birlikleri önlerindeki9'uncu Fırka'nın taarruzuna uğrayınca derhal oldukları yere müdafaaya geçtiler. Ellerindeki top ve silahınbizimkinden çok üstün olması ve 9. Fırka'nın gönüllü acemilerden meydana gelmiş olmasından, Fransızlarıntop ve silah üstünlüğü ile açtıkları ateş karşısında dayanamayıp dağıldı. Bu hal 5. Fırka'nın taarruz kudretinide sekteye uğratıyordu; çünkü İkizkuyu'da 9. Fırka'−nın dağılmasıyla Fransızlar bu defa 5. Fırka üzerinetaarruza geçtiler. 5. Fırka, beklenmedik bu hücum karşısında taarruzu bırakıp müdafaaya geçti. Bundanfaydalanan Fransızlar nakliyenin mühim ve büyük bir kısmını İkizkuyu'ya götürebildilerse de az bir kısmınıgötüremediler. Akşam hava kararıncaya kadar iki taraf ateş düellosuna devam ettiler, ama bir neticealınamadı, zira fırsat kaçmıştı. Biz de bu başarısızlığı bulunduğumuz tepeden üzüntüyle seyrediyorduk. 5.Fırka Kumandanı Kenan (Dalbaşar) Bey'in fedakârane kahramanlığı neticeyi değiştiremedi. Hava kararıncafırkalar geri çekildi. Bizler de ayrıldık. Bu muharebede iki taraf da bir miktar kayıp vermişti. Yolda seyyarhastaneye götürülen yaralı bir çavuşun üzüntüsünden ağladığını gördük. Alınan bir miktar ganimet Maraş'agönderildi. Arıl köyünden hep beraber ayrıldık. Bu hareket başarılı olabilseydi, Antep'in dahilindeki ÖzdemirBey'in kumandasındaki kuvvetlerle, Selahattin Adil Paşa'nın kuvvetleri birleşerek daha o zaman Antep'inFransızlardan kurtulması sağlanacaktı. Kolordunun yaptığı bu girişimin başarılı olmayışı, içerdekimücahitlerin de dayanıklılığını kırmış olduğu için içerde esir olmaktansa bir taarruzla dışarı çıkmayı uygungören kolordu kumandanının emri ile Özdemir Bey gece bir huruç (çıkış) taarruzu yapmış, cepheyi yararakeldeki kuvvetle beraber Antep'ten çıkmıştır (18). Sabık Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın da Gaziantepsavaşına topçu teğmeni olarak katıldığını hatırlıyorum. Kendilerine sorduğumda doğruladılar. Araplarköyünde kumandanı bekliyorken, o sırada Kuseyr'den, Büyükburç karargâhından gelen bir haberci ''Sizayrıldıktan sonra Fransızlar üç koldan karargâhı bastı, orada bulunan esirleri kurtarıp, karargâhı yağma ederekbirçok arkadaşı esir aldılar. Kumandan kaçıp kurtuldu ve Kuvayı Milliye kuvvetleri dağıldı'' dedi. DurumuSelahattin Adil Paşa'ya anlattım. O da bu haberi diğer fırka kumandanları ile görüştükten sonra bana ''Buvaziyet karşısında atlı piyade taburunun gönderilmesi bir fayda temin etmeyecek hemen oraya giderekvaziyeti yerinde tetkik edip bir rapor gönderin'' dedi. Vedalaşarak ayrıldık. Onlar Maraş'a, ben deberaberimdeki arkadaşlarla Reyhaniye'ye hareket ettim. Hiçbir şey temin edemeden 3−4 gün sonra geceÇatalhüyük'e geldik. Arkadaşlar köylerine döndüler. Ben de Gülizar Hatun'a misafir oldum. Yemekten sonraoğlu Mürselzade Kadir Bey'e Büyükburç karargâh baskınını sordum.

Biraderim İnayet Bey'in Arvat Adası'na Sürülmesi:

Karargâh basıldıktan sonra Bedri Bey güç hal ile kaçıp kurtulmuş ve Kuvayı Milliye kuvvetleri tamamendağılmış. Fransızların bütün çabasına rağmen bir senedir çıkamadıkları, Kuseyr'e bu defa hâkim olmuşlar.

21

Page 22: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

Bizim Kuseyr'de karargâh kurup Fransızlarla mücadelemiz hızlanınca, biraderim Mürselzade İnayet Bey'iİskenderun'dan alarak, Adana'dan daha önec gönderilen Adanalı Kemal (Kusun) ve Fahri (Uğurlu) beylerinyanına Lazkiye civarındaki Arvat adasına göndermişler. Şimdi bu üç kişi gözaltında bulunduruluyormuş.Bunları anlatan Mürselzade Kadir Bey ile hem dağılan teşkilatı toplayıp tekrar ihya etmek, hem de İnayetBey'in serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla Fransızlarla temasa geçmeyi düşündük ve görüş birliğinevardık. Ferdası (ertesi) gün Kadir Bey İskenderun'dan General Gobo (?) ile görüşüp, dönerek geldi. Saklıolduğum yerde beni buldu ve Fransız Generali Gobo ile yaptığı anlaşmayı anlattı. General'e ''İnayet BeyArvat adasından getirilip tahliye edildiği takdirde Mürselzade Tayfur Bey'i size getiririm'' demiş. Bunakarşılık ben, ''Gidersem beni hapsederler, İnayet Bey'i de bırakmazlar. Ne yapabiliriz?'' deyince Kadir Bey''General ile temas edeceksiniz, şayet aranızda bir anlaşma olmaz ise müdahale etmeyeceğini şeref−iaskeriyesi üzerine söz vermiştir. İnanabilir misiniz?'' dedi. Bu söze inanarak, ertesi günü Kadir Bey'leİskenderun'a gittik. Kadir Bey generalin yanına giderek, geldiğimizi haber verip döndü. Saat 11'de bizibeklediğini söyledi. Saat 11'de karargâha gittik. İskenderunlu tercüman Filip Efendi bizi bekliyordu.Kumandanın odasına giderken, Kuseyr hareketinde Derküş köprüsünde hafif makineli tüfeğiyle yakalanarakesir edilen ve bilahare kurtarılan Fransız çavuşu ile karşılaştık. Beni görünce tanıdı. Selam verdi. Gelişimizinnedenini tercümana sordurarak yakınlık gösterdi. Biz de general ile bir işimizin olduğunu söyledik. Generalin yanına alındık, hal hatır sorduktan sonra ''Siz maiyetinizle beraber mücadeleyi bırakıp, işlerinizlemeşgul olmaya başlayın: Biz de biraderiniz Mürselzade İnayet Bey'i bırakalım'' diyen General'e ''Öncebiraderim İnayet Bey'i serbest bırakın, ondan sonra mücadeleyi bırakırım'' dedim. ''Hayır olmaz'' deyince''Başka şekilde yapamam'' diye cevap verdim. ''İskenderun'da ve yanımda olduğunuzu unutmayın'' dedi. Bende ''İskenderun'da ve General Gobo'nun yanında olduğumu biliyorum. Ancak benim kefilim generalin şeref−iaskeriyesi üzerine verdiği sözdür'' diye cevap verdim. Ayağa kalkıp kapıyı göstererek ''Buyurun gidebilirsiniz''dedi. Kalkıp Generalin elini sıkarak yanından ayrıldık ve otele döndük. Atlarımıza binerek İskenderun'danayrıldık. Belan'a gelinceye kadar yakalayacakları endişesi içindeydim. Herhangi bir aksilik olmadan nihayetÇatalhüyük'e yetiştik. Geceyi orada geçirdim. Ertesi gece Faruk Cengiz, Mehmet Şahin, Karaahmetli AliDeleş, Antepli Veysel, Lohanlı türkücü Ökkeş ve İbrahim'le beraber Kuseyr karargâhının dağıldığını vedurumu İkinci Kolordu Kumandanlığı'na anlatmak için Maraş'a hareket ettik. Kilis'in Kuvayı Milliyekarargâhı olan Cengin'e gelince Payaslı Dedebeyzade Hakkı Bey ve arkadaşları, diğer Gâvurdağımücahitlerinden bir kısmı ve Antakya mücahitlerinden Nuri Aydın, kardeşi İzzettin Çavuş, Zübeyir Göçmendiğer ismini hatırlayamadığım arkadaşlarla karşılaştık. Burada Lohanlı ve Kürümlü eski mücahitarkadaşlardan da bize katılanlar oldu. Kilis Kuvayı Milliyesi ile beraber olup, Fransızlarla mücadeleyekatıldık. Bir müddet sonra Cengin'den ayrılarak Maraş'a gittim. Çuhadarzade Mehmet Efendi'de misafiroldum. İkinci Kolordu Kumandanı Selahattin Adil Paşa'yı ziyaret ederek Kuseyr karargâhının dağılması veBedri Bey'in yakalanmadan kaçmasının doğruluğunu etraflıca anlattım. Kumandan, Bedri Bey'in yerineKuseyr ve havalisini Antep müdafii Özdemir Bey'e, Kürtdağı ve havalisi Kuvayı Milliye kumandanlığına dabeni memur etti. Selahattin Adil Paşa ve diğer kumandanlara veda edip ikinci gün Cengin'e döndüm. BirErmeni Vatandaşın Yakalanışı ve Deve Hadisesi:

Dedebeyzade Hakkı Bey'le ve yukarıda adı geçen diğer bütün mücahit arkadaşlarla birlikte Cengin'denayrıldık. Islahiye'ye gelince buradan da bir miktar mücahit bize katıldı. Beraber Hassa'ya geldik. Hassa'dan dabize katılan mücahitlerle Kürtdağı'na geçtik. Kürtdağı'nda karargâh kurmadan, seyyar bir halde mücadeleyebaşladık ve her geçen gün mücadeleyi hızlandırdık. Değişik yönlerdeki mücadelemizde geçtiğimiz vegezdiğimiz yerlerde soygunculuğa ve çapulculuğa meydan verilmediği gibi iaşemiz, parası tarafımızdanödenerek temin ediliyordu. Kürtdağı ve havalisi hemşerilerim, başta genç Ağazade Ahmet, Ali ağalarla,Mennen ağalar mücadelemizde bizlere yardımlarını ve dostluklarını esirgemiyorlardı. Maraş'tan Kürtdağı'nageldiğimizde, güney harekâtına vazifelendirilen Özdemir Bey, Nuri Aydın ve diğer Antakyalı mücahitlerialarak Kuseyr ve havalisine gitmişlerdi. Bir akşam Amik ovasına indik, dönüşümüzü teminat altına almakiçin Yeniköy'de, bir de Akpınar'da olmak üzere, iki karakol kurup, gözcü bırakarak sabaha karşı Tof köyünedöndük. Misafir kaldığımız yerde öğle yemeğine oturmak üzere iken Yeniköy'deki (şimdiki jandarmakarakolu mıntıkası) üç gözcümüzden biri olan Dörtyollu Hocaoğlu Mehmet, Kırıkhan'dan Hamam'a arabasıile zahire götüren aslen Sasonlu olup, Kırıkhan'da oturan Haçıkoğlu Avadis isimli bir Ermeniyi yakalamış.Yakalanan herhangi bir kimsenin öldürülmeden getirilmesini tembih ettiğim için, beygiri alarak kılınadokunmadan bana getirdi. Avadis Efendi çok fena korkmuş ''Aman beni öldürmeyin'' diye yalvararak içeriye

22

Page 23: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

girdi. ''Gel korkma müsterih ol, kılına dokunulmayacak ve ailene sağ salim kavuşacaksın. Bize zararvermeyen herhangi bir kimseyi öldürmek âdetimiz değildir. Otur beraber yemek yiyelim'' dediğim halde birtürlü inanamıyordu. Çünkü çetelerin eline bir Hıristiyanın düşüp de sağ kurtulduğu vaki değildi. Halbuki bizbu imkânı sağlamıştık. Korka korka sofraya oturdu. Yemekten sonra değerli mücahit arkadaşım FarukCengiz'e aşağıdaki vesikayı yazdırdım: ''Gayemiz ulvi, maksadımız istihlası vatandır (vatan kurtarmaktır)künyesi bâlâda yazılı Sasonlu Haçıkoğlu Avadis'e müdahale edilmemesi için, işbu vesika verilmiştir.'' Altınıda Kürtdağı havalisi Kuvayı Milliye mühürü ile mühürleyip namı müstearım (Tarık) adı ile imzalayarakAvadis Efendi'ye verdim. Avadis Efendi buna rağmen inanamıyor, hâlâ öldürüleceğini zannedereksızlanıyordu. Faruk Cengiz'le Kırıkhan şosesine kadar gönderdim. Bilahare öğrendiğimize göre salimenKırıkhan'a gittiği zaman, kendisinin nasıl geri döndüğünü merak eden arkadaşlarına, çetelerin kendisiniyakaladığını, fakat kılına dokunmadan geriye yolladıklarını söylemiş. Kimse inanmayınca, yanındaki mühürlübelgeyi göstermiş de öyle inanmışlar. Bu harekete Ermeniler çok memnun olmuşlar. Bu durum HinçakCemiyeti mensbu Ermenilerin bize yakınlık ve itimat duymalarına sebep olmuştur. Haçıkoğlu Avadis Efendimeselesini duyan Kırıkhan'daki Fransız kumandanı Avadis Efendi'yi yanına çağırarak vesikayı görmekistemiş. Daha sonra Ermeniler arasında bize karşı duyulan bu yakınlık faydalı olmuş, hatta Fransızlarhakkında öğrendiklerini Kırıkhan'da kahvecilik yapan Antakyalı Abdullah Efendi vasıtasıyla bize bildirmeyebaşlamışlardı. Nitekim 5−6 gün sonra Akpınar'ın güneydoğusundaki Şeyhanlı köyünde iken AbdullahEfendi'den bir tezkere aldım. Bunda: ''Hamam'daki Fransız karargâhına, İskenderun'dan milislerin nezaretindebüyük bir deve kafilesi ile eczay−ı tıbbıye, erzak, muhtelif malzeme ve eşya gönderilmiştir'' diye yazılmıştı. Bulunduğumuz Şeyhanlı köyü, Hamam−Katma şosesine hâkim dört−beş kilometre mesafede bir yerdi. Şoseyikontrol altında tutmakla görevli Payaslı değerli mücahit Dedebeyoğlu Hakkı Bey ve on arkadaşı, yüklü devekafilesini Hamam−Cindires arasında görünce çarpışma başlıyor. Muhafız milisler, yüklü develeri bırakıpkaçınca, birkaç gözcü bırakıp develeri ve yüklerini bana getirdiler. Buradan develerle yüklerini alarak hepberaber Kırmıtlı köyüne gittik. Büyük kısmını, Kılıçoğullarından Yusuf Ağa ve birkaç arkadaşı ile ertesi günOsmaniye Mıntıka Kumandanı Miralay Recep Bey'e gönderdim. İşimize yarayacak bir kısmını da mücahitleredağıttım,

Recep Bey'den aşağıdaki vesikayı aldım:

''337 (1921) senesi haziranında Kürtdağı ve havalisi akıncı kumandanı olan İskenderunlu Mürselzade TayfurBey müfrezesi, Katma ile İskenderun arasında Fransız nakliyatında kullanılan bir deve kafilesini zaptederek,hamulesi ile beraber Hasan Beyli'deki alayımıza mumaileyh tarafından teslim edilmiş olduğunu mübeyyinvesikadır.

30 Haziran 1337 (19) Osmaniye Mıntıka Kumandanı Recep

Keferkale Civarında Bir Zabitin Vurulması Olayı:

Ferdası günü Akpınar'a geldik. Aşiret ağalarından Mamo Ağa'nın oğlu Ali Ağa bizleri misafir etti. Burada,bizim Maraş'a gidişimizden sonra halazadelerim Mürselzade Abdurrahman, Abdullah, Sururi ve GümüllüMahmut beylerle amcazadem Mürselzade Kadir Bey'in Fransızlar tarafından arandığını öğreninceÇatalhüyük'e gittik. Halazadelerime haber yollayıp çağırttım. Geldiklerinde durumu müzakere ettik. Buarada Keferkale civarında Fransız zabitinin vurulması üzerine bizlerle işbirliği yapmış ve mücadelede büyükhizmetler görmüş olan Sarı Ağa, Muharremzade Hasan Ağa ile Arif Hoca'nın (Arif Sural) babası Mehmet Ağasuçlu görüldüklerinden, Sarı Ağa'yı ve Hasan Ağa'yı hapsettiklerini, Mehmet Ağa'nın ise kaçtığını öğrendim.Mehmet Ağa daha sonra Kilis'te ikamet etmişti. Sarı ve Hasan ağaları susuz bir kuyuya hapsetmiş haylieziyet etmişler. Daha sonra Sarı Ağa'nın oğlu Hüseyin (Garbioğlu) Ağa da Kilis'e gitmiş. Reyhaniye'den deAltunlu Süleyman Ağa'nın oğlu Ali Ağa'yı bizlerle olduğu ve davamızda birçok hizmetlerde bulunduğu içinyakalamak istemişler. O da Kilis'e kaçmış.

23

Page 24: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

Mürselzade Ahmet Bey'e yapılan İftira:

Burada şunu belirtmek zorunluluğunu duyuyorum: Bazı yazarların Mürselzade Ahmet Bey için Fransızlarlaiş birliği yaptığını ve milis kumandanı olduğunu yazdıklarını üzüntü ve acı ile okudum. Tamamen yalan vehilafı hakikattir. Zira Mürselzade Ahmet Bey bunu yapacak insan değildi. Kaldı ki böyle hainane bir şeyyapmış olsaydı Antakya'nın Kuseyr mıntıkasından Maraş'a kadar olan sahadan kuş uçmaz ve gidipgelinemezdi. Mürselzade Ahmet Bey'in davamıza büyük hizmetleri olmuştur.

Yeniköy'de Fransızlarla Müsademe:

Mürselzade Kadir, Abdurrahman, Abdullah, Sururi beyler de bizlerle beraber gelmek isteyince, onları daaileleri ile alarak sabaha karşı Akpınar'da Ali Ağa'ya geldik. Çok yorgun ve uykusuz olduğumuz için, birazuyuyup dinlenmek istedik. Ertesi gün Kırıkhan'daki kahveci Abdullah Efendi'den bir haber daha geldi. Devehadisesine fena halde kızan Hamam'daki Fransız kuvvetleri Akpınar'ın güneydoğusunda Yeniköy'ünkuzeyinden sabaha karşı kalabalık bir kuvvetle bize baskın yapacaklarmış. Güzelce mevzilendik vebeklemeye başladık. Piyade olanları önümüzdeki kayaların arasına yerleştirip, atlarımızı da arkada mahfuz biryer bulup oraya çektirdik. Kuseyr harekâtında Fransızlardan alınan hafif makineli ile bir otomatik tüfekcephenin gözleme noktasına yerleştirildi. Hafif makineli tüfeği güçlü, kuvvetli bir kimse olan Şarklı Cesso'yateslim ettim. O sırada nöbetçiler Hamam'dan bir müfreze askerin bizim istikametimize doğru gelmekteolduğunu haber verdiler. Nitekim; bir müddet sonra gelen Fransızlar mevzilendiler, yerleştirdikleri top ile ateşetmeye başladılar ve sonra da piyadelerini top atışının desteğinde hücuma geçirdiler. Kayalara yerleştirmişolduğumuz kuvvetlerimizin karşı ateşi ile amansız bir çarpışma başladı. Bir ara sol tarafımızı korumaklagörevlendirilen haif makinelinin sesi kesildi. Şarklı vuruldu diye merak ederken Cesso'nun kaçtığını haberverdiler. Onun kaçışı diğerlerine de sirayet eder düşüncesiyle Şarklı Cesso'yu yakalamak zorunlu olmuştu.Siperden fırlayıp şarapnel parçası ve kurşun yağmuru altında ilerdeki atıma atlayarak süratle Cesso'ya yetiştimve yakalayarak geri getirdim. Bu defa sol tarafımızı müdafaa eden Kürtdağlı çetelerin kaçmakta olduklarınıhaber verdiler. Üzüntü ile atımı o tarafa sürerken halazadem Mürselzade Abdullah Bey'in ''Paşa dayı deliliketme, vurulursun'' sözüne aldırmadan süratle yetişerek geri çevirdim. Bu hareketle maneviyatı yükselenkuvvetlerimizin amansız ateşi Fransızları bir an şaşırttı ise de çabuk toparlandılar. 6−7 saat süren çarpışmadamücahitlerimizin, başta Faruk Cengiz, Mürselzade Abdullah Bey'in cesareti ve yerimizin hâkim ve kayalıkoluşu sebebiyle Fransızlar hayli kayıp vererek geri çekilmek zorunda kaldı.

Maraş'a Hareketimiz:

Fransızların geri çekilmesiyle bulunduğumuz yeri terk edip Çakallı köyüne gittik. Geceyi İbiş Ağa'dageçirdik. Ferdası günü İbiş Ağa'ya veda ederek Çakallı köyünden ayrılıp Şıh Ömer Ağa'nın İncirli köyündengeçerek, gece Islahiye civarında Hora Ağa'ya misafir olduk. Halazadelerim Abdurrahman, Abdullah, Sururibeylerle hemşireleri Hatice ve Fatma Hanım, amcazadem Kadir Bey'le refikası Hürrü Hanım da bizimleberaber idiler. Bizim Leçe'den geçmekte olduğumuz yeri saptamak için, Fransızlar üzerimizde uçakgezdirdilerse de, arazi sarp, kayalık ve fundalık olduğu için yerimizi saptayamayıp çekilip gittiler. İki günLeçe'de çadırda misafir olup dinlendik. Üçüncü günü Meydan'ı Ekbez'in kuzeyinden geçerek Islahiye'yegeldik. O gün de Hacı Ağa'da misafir olduk. Ertesi gün yolumuza devam ederek gece Islahiye ile Maraşarasında bir köyde kalıp, nihayet uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra Maraş'a vasıl olduk. AbdurrahmanBey'le kardeşleri ve Kadir Bey Kozanlı mahallesinde birer ev tuttular. Ben de Faruk Cengiz ve MehmetŞahin'le Bayındır mahallesinde bir ev tutarak ve diğer arkadaşlarımızı da çeşitli yerlere yerleştirerek Maraş'taikamete başladık. Birkaç gün sonra Reyhaniye'de barınamayan halazadem Gümüllü Mahmut Bey, çocuklarıile refikası (eşi) Hava Hanımı alarak yanımıza Maraş'a geldi. Onlara da Arabaşı Kilisesi civarında bir evbulduk.

Mebusluk Mazbatası:

24

Page 25: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

15−20 gün Maraş'ta istirahat edip, bu arada cephane, silah vesair noksanlarımızı tamamladıktan sonrahanımlar ve çocukları Maraş'ta bırakıp, efrad ile beraber tekrar görevime, mücadelemize devam etmek üzereMaraş'tan hareket ettik. Islahiye'den birkaç mücahit daha alarak Hassa'ınn Tiyek köyüne geldik. AmcazademKadir Bey, Annesi Gülizar Hatun'dan hemşiresi Medine Hanım'ın hasta olduğunu öğrenip, bizlerden ayrılarakÇatalhüyük'e gitti. Gece Tiyek'te kalıp ferdası gün Kürtdağı'na doğru hareket edeceğimiz zaman Maraş'tan birpostanın geldiğini haber verdiler. Gelen postacıyı çağırttım. Hatay mücadelesinde değerli hizmeti olanTürkmenzade Ahmet Ağa'dan bir mektup getirmiş. Gönderilen mektubun içerisinde Ankara'da NiyaziRamazanoğlu'nun kendisine yolladığı telgrafla, bir de mebusluk mazbatası vardı. Mazbata TürkmenzadeAhmet Ağa, Arifi Paşazade Emin Arifi, Mürselzade İhsan ve Abdurrahman beylerle, Hoca Sadık Efendi'ninmebus seçilmelerine aitti. Niyazi Ramazanoğlu'nun telgrafında Ankara'ya İskenderun sancağı ve havalisindende mebus gönderilmesi hususu yazılı idi. Ahmet Ağa gönderdiği mazbatanın İskenderun sancağı ve havalisibelediye hususi muhasebeleri ve mümkünse heyet−i ihtiyarileri tarafından da imza edilerek acele kendisinegönderilmesini rica ediyordu. Mektupla mazbatayı okuduktan sonra Tiyek'ten hareket ettik. Hassa'da geceyigeçirdik. Ertesi gün Saylaklı köyüne, oradan da Saylaklı'nın iki kilometre kuzeyindeki Dedemanlı köyünegeldik. Gece orada kaldık. Aktepe üzerinden Kırıkhan'ı basmak üzere hazırlık yaptıksa da, Kırıkhan'ıbasmanın güç olduğu, birçok kayba sebebiyet vereceğimiz, alınan haberden anlaşılınca vazgeçtik. Yolumuzudeğiştirip, Kargılık'tan geçerek Kürtdağı'na çıktık, Mirgan köyünde Hacı Hamdatozade Süleyman Ağa'yamisafir olduk. Akşam mazbatayı arkadaşım Faruk Cengiz'e vererek bir mücahitle Reyhaniye Belediye ReisiBahadırlı Osman Ağa'ya gönderdim. Ertesi gün öğle yemeğinde Akıncı Sakallı Bedri Bey'in Suriyebaskınından dönerek, İkiahır köyüne gelip dinlendiğini haber verdiler. Bu sırada ikinci bir haber aldık. Deveyüklü kafile ile bir yüzbaşı köye gelmiş yüzbaşıyı da yemeğe davet ettik. Yüzbaşı Süleyman Bey: ''Kolordutarafından kuzey Suriye ve Kuseyr harekâtına memur edilip orada Fransızlar aleyhine mücadeleye başlayanÖzdemir Bey'e Maraş'tan develerle gönderilen silah ve cephaneyi götürmeye memur edildim'' diyerek, o deveyükünü bana teslim etti. Mühimmatın nasıl ve nereden Suriye'ye geçirileceği üzerinde arkadaşlarla görüşüpmüzakere ederken, yüzbaşı Sakallı Bedri Bey yanımıza geldi. Vaziyeti kendisine de anlattım. ''Fransızlar busilah ve cephanelerin develerle Kuzey Suriye'deki Özdemir Bey'e gönderileceğini haber aldıkları için,Antep'ten sancağa kadar bütün güzergâhı kontrol altına almışlar. Buna rağmen ben geçiririm. Ancak, deveninyerine bu silah ve cephaneyi katırlara yüklemek lazım. Bana katır temin edebilir misiniz?'' dedi. Ben deSüleyman Ağa'ya katır temin ederek hazırlatmasını söyledim. Bir iki saat sonra katırlar temin edilip, getirildi.Bedri Bey silahlarla cephaneyi katırlara yükleterek Mirgan köyünden hareket etti. İki gün sonra Reyhaniye'yegiden Faruk Cengiz'le arkadaşı döndüler. Faruk yanımızdan ayrıldıktan sonra Fransız karargâhı civarındangeçerken Keli köyü civarında, (daha önce haber almış olacaklar ki) pusuya yatan birkaç düşman üzerlerineateş açmış. Faruk'un atı vurulmuş, kendisi de hemen arkadaşının terkisine atlayarak güçlükle kaçıp,kurtulmuş, Reyhaniye'ye yetişmişler. Osman Ağa mazbatayı imzalayarak civar kaza ve köylerden deimzalarını temin ederek tamamlatıp, Faruk'la geri yollamış. Bu pusu sebebiyle, bir daha hareket vekonuşmalarımızı gizli yaptığımız gibi, çıkışlarımızı da ters istikamete giderek, düşmanı şaşırtmayaçalışıyorduk. Faruk geldikten sonra Mirgan köyünden ayrılarak, Şıh Elhadid köyüne geldik. Burada birkaçgün kaldık. Mirgan'lı Süleyman Ağa'dan gelen haberle Bedri Bey bizden ayrıldıktan sonra, akşam olunca sesçıkarmasın diye katırların ayaklarına keçe bağlamış ve gece Fransızların bir türlü ihtimal veremeyeceğinihesap ederek, Katma'daki karargâhın yakınından geçerek, ertesi günü Dartize dağlarında gecelemiş ve ikincigünü Kefertarim'in aşağısında silahlarla cephaneyi Özdemir Bey'e teslim ettiğini ve aldığı katırları da Mirgânköyüne Süleyman Ağa'ya yolladığını öğrendik. Dördüncü günü Amik Ovası'na inmek için hazırlanırken,Maraş'ta 2. Kolordu kumandanlığından aldığım emirde: ''Kolordu Sakarya Muharebesi'ne iştirak etmek üzerehareket edecektir. Fransızlarla geçici bir ateşkes yapılmış (20) olduğundan Fransızlara karşı yapmaktaolduğumuz harekâtı durdurduk. Siz de Maraş'a avdet ediniz'' deniliyordu. Bu emir üzerine Kürtdağı Hassa,Islahiye ve havalisi Kuvayı Milliye kuvvetimiz duruma hâkim olmakla beraber, toplanıp derhal Maraş'ahareket ettik. Biz yetişinceye kadar kolordu, Sakarya Muharebesi'ne katılmak için Maraş'tan hareket etmiş. Birkaç gün sonra aldığı emir üzerine, Kuzey Suriye'den Cisir Şuur ve havalisinden Özdemir Bey de geldi.İkinci emre kadar Maraş'ta hadiselerin gelişmesini bekledik.

II

25

Page 26: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

SAKARYA ZAFERİ VE ANKARA'YA İLK GİDİŞİM

Bu arada bir müddet önce hazırlanan mebusluk mazbatasıyla, seçilen mebusların Ankara'ya hareketiüzerinde görüşürken, Türkmenzade Ahmet Ağa, Sadık Efendi ve Emin Arifi Bey Ankara'ya gitmekistemediklerini söylediler. Mürselzade İhsan ve Abdurrahman beyler mazbatayı alarak Çorumlu Uzun Ömerve daha birkaç kişi ile eylül ortalarında Ankara'ya hareket ettiler. Aradan 15 gün geçtiği halde kendilerindenbir haber alamadık. Bu sırada Ankara'dan Ramazanoğlu Niyazi Bey'in (Hariciye vekâleti müşavirlerinden)Türkmenzade Ahmet Ağa vasıtasıyla gönderdiği mektupla bir haber aldık. Sakarya Savaşı başarıylaneticelenmiş, Fransızlar eski bakanlarından Franklin Bouillon'u, ateşkesi anlaşma ile sona erdirmek içinAnkara'ya göndermişler. Bu sıralarda Sakarya'da Yunanlılarla şiddetli savaşlar cereyan etmekte idi. SakaryaSavaşı bir ara aleyhimizde iken Mustafa Kemal Paşa'nın yerinde yaptığı müdahale ve direktifleriyle, KazımPaşa'nın (Özalp) fedakârane çarpışması sonunda lehimize dönmüş ve kazanılmıştır. 26 Ağustos 1921'deFransızlar, Halep dahil, Suriye'yi işgal edip, Faysal hükümetini sona erdirince (21), İngilizler Faysal'ı Irak'agötürüp orada teşekkül eden hükümetin başına geçirdiler. Halep düşünce, İbrahim Hanano Bey Filistin'ekaçarken yakalanıp harp divanına verilir ve idama mahkûm olur. Daha önce Kuvayı Milliye hükümeti ileFransızlar aleyhine anlaşmış olduğundan, Mareşal Fevzi (Çakmak) nezdindeki vaki müracaatı üzerine, osırada Fransızlarla Kuvayı Milliye hükümeti arasındaki anlaşmaya dayanarak Mareşal, İbrahim Hanano'yuidamdan kurtarıp, serbest bırakmıştır. Fransızlarla yapılacak olan anlaşmada İskenderun Sancağı vehavalisinin durumu için Ankara'ya gitmek üzere Faruk Cengiz, Mehmet Şahin, Avcı Mehmet Ağa'nın oğluMustafa ve Kürt Kerim'le, eylül sonu atla Maraş'tan hareket ettik. Maraş'ın kuzeyindeki Ahırdağı'ndangeçerek geceyi Ceyhan Nehri kıyısında geçirdik. Ertesi günü Zeytun nahiyesinden geçerek Nemrutdağı'nıaştık. Gece dağın kuzeyinde kuytu bir yerde uyuduk. Sabah erken yola çıkarak Süleymanlı'da öğle yemeğimolasını verdik. Akşam Göksun kazasına geldik. Beyazıtoğullarından Haydar Bey'de misafir kalıp, ferdasıgeceyi 93. Kars mücahitlerinin ikamet ettiği, Mucahir köyünde geçirdik. Gece hastalandım. Ertesi sabahateşim fazla olmadığı için, yola çıktık. Azizeye kazasına geldik. Ateşim yükseldiği için, iki gün orada kalarakyattım. Ateşim düşüp rahatlayınca, üçüncü günü yola devam ederek, Kayseri'ye geldik. Sakarya Savaşı'nın ilktelaşlı günlerinde hükümetin Ankara'dan nakli düşünülmüş, hatta bazı daireler, bu meyanda Gümrük UmumMüdürlüğü de Kayseri'ye nakledilmiş, o zaman Gümrük Müdürü olan İhsan (Çardaklı) Bey Kayseri'nin Tavasmevkiinde bir evde oturuyormuş. Orada olduğunu işitince kendisiyle daha önce İskenderun GümrükBaşmüdürü iken tanışmış olduğumuzdan, görmeye gittim. Beni bırakmadı. Birkaç gece misafir etti. Ertesi günotele arkadaşların yanına döndüm. Yola hayvanla devam etmekten vazgeçerek yaylı bir araba satın aldım.Atların ikisini arabaya koşturup üçünü ve cephane hayvanını Mehmet Şahin'le geri Maraş'a gönderdim. Beşaltı gün Kayseri'de kaldıktan sonra, ekim ayının haftasında İhsan Bey'e veda ederek arabayla Kayseri'denhareket ettik. Cephane sandıklarıyla eşyalarımızı arabanın bagajına koyduk, makineli tüfek ve mavzerlerimizive el bombalarımızı yanımıza alarak yola çıktık. Akşam yol çatında büyük bir hanı olan Himmet Dedeköyünde kaldık. Ferdası günü Bünyan kasabasına geldik. Eşraftan Nail Bey'e gece misafir olduk. Ertesi günüsabah erken hareket ederek gece geç vakit nihayet Ankara'ya yetiştik. Taşhan Oteli'ne indik. Çok yorgunolmamıza rağmen, tahtakurusu yüzünden sabaha kadar doğru dürüst uyuyamadık. Ertesi sabah koridordaMürselzade İhsan ve Abdurrahman beyler ile karşılaştım. Onlar da aynı otelde kalıyorlarmış. Odalarına gidiphal hatır sorduktan sonra, Meclis'e gidip gitmediklerini sordum. Biraderim İhsan Bey üzüntü ile ''Ne gitmesi,yolda gelirken gece çantamı düşürmüştüm, ertesi gün öğleye doğru fark ettim. Dönüp bütün civarı aramamızarağmen bulamadık. Çantayla beraber mazbatalarımızı da kaybettik. Bu yüzden Meclis'e iştirak edemedik''dedi. Ben de çok üzüldüm, ama artık elden bir şey gelmezdi. Onun için ''Canınız sağ olsun'' diyerek onlarıteselli ettim. Akşama doğru gıyaben tanıştığımız Ramazanoğlu Niyazi Bey geldi, tanıştırıldığımızda''Gönderdiğim mektup üzerine geldiğinize memnun oldum'' dedi. İskenderun ve havalisindeki mücadelemizüzerine uzun uzun konuştuk. Geç vakit yanımızdan ayrıldı. İki gün burada kalıp dinlendikten sonra, üçüncügün şimdiki belediyenin karşısındaki sokağın içinde Hacı Sıdıka Hanım'ın üç odası ile ahırını kiraladık.Odanın birinde benimle Faruk Cengiz kalıyor, ikincisinde İhsan ve Abdurrahman beyler, üçüncüsünde deUzun Ömer'le Avcı Mustafa Efendi kalıyorlardı. Sakarya Savaşı'nın başarıyla neticelenmesi üzerine gelenFranklin Bouillon ile aramızda yapılacak antlaşma için, görüşmeler İhsan ve Abdurrahman beylerin Ankara'yageldikleri sırada başlamış. Niyazi Ramazanoğlu'nun aracılığıyla tanıştıkları mebuslara İskenderun Sancağı ve

26

Page 27: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

havalisi (Hatay) meselesinin de yapılmakta olan görüşmelere alınmasını rica ettiklerini anlattılar. İhsan veAbdurrahman beylerle birlikte Meclis'e giderek, eskiden tanıdığım Gaziantep mebusu Kılıç Ali, Ali Cenani,Hafız Şahin ve Yasin, Urfa mebusu Ali Saip, Siverek mebusu Kadir, Maraş mebusu Tahsin, Habip ve Aslanbeylerle görüşüp sohbet ettikten sonra davamızla ilgilenmelerini ve görüşmeye dahil edilmesine çalışmalarınırica ettim. Onlar da ilgileneceklerine söz verdiler. İki gün sonra Ramazanoğlu Niyazi Bey vasıtasıylaHariciye Vekâleti'nde Umur−u Siyasiye Müdürü olan Hikmet (Bayur) Bey'le tanıştık. Daha sonra da Kilismebusu Hacı Ahmet Bey vasıtasıyla Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey'le tanıştım. Oradan çıktığımdaHalep'te Nihat Paşa kolordusunda zabit iken tanıştığım Hayati Bey'le karşılaştım. İcra Vekilleri HeyetiKalem−i Mahsus müdürü olmuş. Odasına davet etti. 1918 yıllarından , anılardan söz ederek uzun uzunkonuştuk. Ve ilgisine teşekkür ederek ayrıldım. Antep'in kuzeyindeki Sam köyünde görevli olan Binbaşı AliBey'in seyyar telgrafı ile 29 Mayıs 1920'de çektiğim telgrafla gıyaben tanışmakla mübahi olduğum vehayranlık duyduğum, Rumeli ve Anadolu Müdafaa−i Hukuk Cemiyetleri Umumi Reisi Gazi Mustafa KemalPaşa hazretleri, yukarıda adı geen mebus arkadaşlar vasıtasıyla 1 Kasım 1921'de beni kabul buyurdular.Tanışıp, iltifatlarına mazhar olduk. Davamız hakkında bilgi emrettiler. Filistin cephesinden Yıldırım OrdularıGrup Kumandanı olarak ayrılıp, istanbul'a giderken Adana'da İtilaf devletlerinin mütareke hilafına İskenderunSancağı ve havalisini (Hatay'ı) işgalleri üzerine Mareşal Allenbi (Allanby) nezdinde yaptıkları protesto iledaha o zaman davamıza el koyduklarını hatırlayarak, istedikleri malumatı arzettikten sonra, Fransızlarlayapılan müzakerede davamızın da ele alınmasına emirlerini istirham ettikten sonra, davamızın bu safhasındayüksek alakalarını esirgemeyeceklerini tebşir (müjde) buyurdular. Huzurlarından, huzur ve gurur duyarakayrıldık. Nitekim o vakte kadar İskenderun Sancağı meselesi Fransızlarla müzakereye alınmamış iken, GaziMustafa Kemal Paşa'nın emirleriyle Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey, Franklin−Bouillon'a ''Müzakereyeİskenderun Sancağı ve havalisinin dahil edilmesini'' söyleyince ''Hükümetimden buna dair emir almadım.Müsaade edin, yazıp, talimat alayım'' demiş ve ''talimat gelinceye kadar müzakereyi tatil ediyorum'' diyerekmüzakere salonundan ayrılmış. Müzakereler de bir müddet tatil edilmiştir. Bu sırada Bakanlar Kurulu'nabaşkanlık eden Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi (Çakmak) ile de tanışmak imkânı oldu. Keçiörencivarında, eski Ziraat Mektebi'nde bulunuyorlardı. Ziyaretine gittim. Beni kabul ettiler. Konuşma esnasındaİskenderun Sancağı ve havalisinin genel durumunu sordular. Geniş bilgi verdim. Cevaben ''Mustafa KemalPaşa meselenin üzerinde durmasını Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey'e emrettiler. Ben de ayrıca alakadarolurum'' dediler. Yanlarından, görüşmemizden memnun olarak ayrıldım. Eve gittim. Beni bekleyen beyleredurumu anlattım. Muntazaman hemen her gün Meclis'e gidiyor, davamızın alacağı netice üzerinde mebusarkadaşlarla görüşüyor, durumumuzu merakla takip ediyorduk.

Ankara İtilafnamesi:

Kısa bir aradan sonra tekrar başlayan müzakere neticede 1921 Ekim ortasında Franklin − Bouillon ileHariciye Vekili Yusuf Kemal Bey arasında cereyan edip sona erdi. Fransızlar, Adana, Mersin − Osmaniye −Kilis ve Gaziantep'i boşaltmayı ve Türk ordusunun noksan harp malzemesinin de teminini kabul ettiler. (22) İskenderun Sancağı'nın boşaltılmasını kabul etmeyip ancak hususi bir idare kabul ettiler.

Hususi idarenin mahiyeti:

''Türk dilinin orada resmi mahiyeti haiz olması, Türk Bayrağı'na benzer bir bayrağı olması, mekteplerdeTürkçenin de okutulması, Türk harsının (kültürünün) inkişafının temini, aynı zamanda Suriye'nin Türkhududuna yakın olup, ekserisi Türk olan yerlerinde de bu maddelerin tatbik edilmesi.'' Maalesef Fransızlarbu anlaşmanın birçoğunu hiçbir zaman uygulamamışlardır. Fransızlarla İskenderun Sancağı meselesimüzakere edilirken bu maddelerden başka, orada bir genel affın da ilanının anlaşmaya bir madde olarakkonmasını Dışişleri Bakanı'ndan rica etmiştim. Zira yapılacak olan genel af anlaşmaya konmaz ise; Fransızlaravdet edecek, mücadele eden arkadaşlarımızı bir kayıt ve şarta tabi tutacaklar. Halbuki bu madde konsa, orayadönmek isteyen mücahitler vatanlarına tehlikesizce ve gönül rahatlığıyla gidebileceklerdi. Fransız delegesibunun önemini kavradığı için genel affın anlaşmaya konmamasında ısrar etmiş. Son akşam Antep mebusuYasin ve mücahit arkadaşım Faruk Cengiz'le Ankara'nın şimdiki vilayet konağının yanındaki Posta TelgrafGenel Müdürlüğü binasında, Genel Müdür Sabri Bey'i (sonradan bir müddet Dahiliye Vekilliği de yapmıştı.

27

Page 28: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

Gümrük Müdürü İhsan (Çardaklı) Bey vasıtasıyla tanışmış olduğum için) ziyarete gitmiştik. İhsan (Çardaklı)Bey de orada idi. Biraz sonra dostluk kurduğumuz Hariciye Vekaleti Umur−u Siyasiye Müdürü Hikmet(Bayur) Bey de geldi. Yarım kalan konuşmamız bittikten sonra, Sabri Bey ''Muahede ne oldu?'', diye sordu.Hikmet Bey de ''Her şey bitti, bir iki saat sonra muahede imza edilecek'' deyince, ben de yapılacak affıumuminin muahedeye konup konmadığını sordum; cevaben ''Maalesef muahedeye konulmadı. Yalnız şifahenumumi affı taahhüt etti'' dedi. Pek müteessir oldum, zira mücahit arkadaşlara, memleket kurtarılamaz isenasıl olsa bir genel af ilan edilir. İsteyen gider demiştim. Bu vaziyet karşısında Yasin Bey'e ''Gel, istasyondamuahedeyi imza etmek üzere olan Hariciye Vekili'ni görelim'' dedim. Kalktık arkadaşlara veda ederek dışarıçıktık. Yollarda elektrik yoktu, geç vakit olduğu için araba da bulamadık. Karanlıkta yürüyerek istasyonageldik. Riyaseti Cumhur Umumi Kâtipliği binasında müzakere cereyan ediyordu. Kapıdaki nöbetçi bizi yukarıbırakmayınca, beraberimde Antep mebusu Yasin Bey olduğunu, Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey'i görmekistediğimizi söyledim. Bir hademe çağırdı. Gelen hademeye Yasin Bey: ''Yusuf Kemal Bey'e söyle kendisinigörmek istiyorum, biraz buraya buyursun'' dedi. Hademe gitti. Birkaç dakika sonra Yusuf Kemal Beyyanımıza indi. Merhabalaştık, ilan edilecek genel affın anlaşmaya konup konmadığını sordum. O da''Maalesef konmadı'' dedi. Bunun üzerine ''Davaya başlarken her şeyi hesap etmiştik, ama hükümetimizindavamızla ehemmiyetle alakadar olmayacağını düşünmemiştik. Bu affı umuminin muahedeye konması bizimiçin hayati bir davadır. Hem yarın bu hususta sizin de başınız ağrır'' dedim. Yasin Bey'le dönüp eve gittik.Yasin Bey, İhsan ve Abdurrahman beylere mülakatı anlattı. Onlar da haklı olarak benim gibi üzüldüler. Birmüddet oturulup konuşuldu. Sonra Yasin Bey veda ederek gitti. Böylece 20 Ekim 1921'de AnkaraAntlaşması imzalandı. Ertesi gün öğleye doğru Yasin Bey gelerek ''Yusuf Kemal Bey sizi istiyor'' dedi. Beraberce Meclis'e giderekYusuf Kemal Bey'i gördük. ''Siz gittikten sonra yukarı çıkıp Franklin − Bouillon'a ısrar ettim. Affı umumi işimuahedeye değil, amma Umumi Protokol'e kondu, gözünüz aydın'' dedi. Protokol anlaşmanın gayri resmi birkısmı imiş. Teşekkür ederek yanından ayrıldım. Yasin Bey'den ayrılarak beylerin yanına gittim. Son durumuanlattım, neticeyi bekleyip anlaşmanın metnini benim almam kararlaştırıldı. Mürselzade İhsan veAbdurrahman beyler Antep mebusu Şahin ve Maraş mebusu Aslan beylerle Maraş'a hareket ettiler. Biz deFaruk Cengiz ve diğer arkadaşlarla metni almak için Ankara'da kaldık. Örtülü Faaliyete Geçiş:

Birkaç gün sonra Mustafa Kemal Paşa hazretlerini ziyaret ederek minnet ve şükranlarımızı arz etmekistediğimi mebus arkadaşlara söyledim. Arz etmişler. 1 Kasım 1921 günü mebus Tunalı Hilmi Bey MustafaKemal Paşa'nın bizi kabul edeceğini söyledi. Ertesi gün 2 Kasım 1921'de Faruk Cengiz'le beraber Meclis'egittik. Mustafa Kemal Paşa merdivenin başındaki odada, Adana ve Mersin mebuslarından Damar (Arıkoğlu),Muhtar ve İsmail Safa beylerle oturuyorlarmış. Tunalı Hilmi ve Faruk Cengiz'le beraber bizi kabulbuyurdular. O büyük insan, kendine mahsus nezaket ve inceliğiyle yerinden kalkmak suretiyle biziiltifatlarına garkettiler. Hürmet ve tazimlerimizi sunduk; gösterdikleri yere oturduktan sonra ''Memleketimiziniçinde didiştiği davaları biliyorsunuz, dünya bizimle muhasama halinde bulunduğu bir durumdayız. Böyle birzamanda Avrupa'nın büyük devletlerinden birisi olan Fransızlarla bir anlaşma yaptık. İşgal ettikleri Adana,Mersin, Osmaniye, Kilis, Antep'i tahliye edecek ve bize harp malzemesi de verecekler. En mühimi Mersinlimanını bize iade edeceklerdir. Bu arada İskenderun Sancağı ve havalisinin de (Hatay'ın da) tahliyesiüzerinde büyük gayret sarfettikse de şimdilik bir şey yapamadık. Ancak orası için hususi bir idare tatbikedeceklerini taahhüt altına alabildik. İnşallah ileride sizleri de kurtaracağız. Şimdi memleketinize giderekçalışırsınız. Bir işiniz olur veya müşkülatla karşılaşırsanız arkadaşlara müracaat edersiniz'' buyurdular. Ayağakalkarak ''Bütün hemşerilerim namına şükran ve minnettarlığımızı arz ederim. Herhangi bir müşkülata maruzkalınırsa, efendimizi rahatsız etmemize müsaade buyurmanızı istirham ederim. Fransızlar, İskenderun Sancağıve havalisi için, kabul ettikleri sözlü antlaşmayı göreceksiniz tatbik etmeyeceklerdir'' dediğimde ''Hay hay!Bana müracaat edersiniz, sizlere iyi yolculuk dilerim. Bütün hemşerilerinize selam ve muhabbetlerimi iletiniz''buyurdular ve ayağa kalktılar. Elini öperek Faruk Cengiz'le huzurlarından ayrıldık. Üzgün fakat umutluyduk. Ferdası günü o zaman Ankara Lisesi Taş mektepteki, Milli Müdafaa Vekâleti'ne giderek vekil Refet (Bele)Paşa'yı ziyaret ederek fazla silahları teslim ettim. Teslimime dair vesika aşağıdadır:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Müdafaa−i Milliye Vekâleti ''İkinci Kolorduca Maraş'ta, Reyhaniye'li Kara Mürsel Mustafa Paşaoğlu Tayfur Bey'e teslim olunan esliha

28

Page 29: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

(silah) ve cephane mumaileyh tarafından heyet−i askeriye'ye iade edilmiştir. Ve kendisinin bu eslihahesabatını tamamen vermiş olduğuna dair vesikadır.

Üç Teşrinisani 1337 (3 Kasım 1921) Milli Müdafaa Vekili (Refet)

Pozantı'ya (Adana vilayet merkezi o zaman Pozantı'daydı) hareket etmeden Genel Kurmay Başkanı MareşalFevzi (Çakmak) Paşa'ya, veda etmek için ziyaretine gittim. Antlaşma şartlarını yerine getirmek üzere,Adana'ya gitmiş olan Fransız delegesi Franklin−Bouillon için, bana bir mektup verdi. Tasdikli suretiaşağıdadır: ''Fransa Cumhuriyeti fevkalâde murahhası Franklin−Bouillon cenaplarına. ''Bu mektubumlaŞark ve Garbın iki necip milleti arasında mazide câygir olan muhâdenet−i kadîmeyi tekrar tesis ve tahkimihususuna muvaffak olmuş bulunan zat−ı asilânelerine karşı beslediğim samimî ve ihtiramkâr hissiyatı bir defadaha ifade ediyor, size namuslu, halis, vatanperver bir genci, Karamürselzade Tayfur Bey'i takdim ediyorum.Mumaileyh evvelce bizimle Suriye'de çalışmış bulunup, bu kerre son itilafnameye tevfikan serbestçememleketine avdet edebilecektir. Kendisine muhtaç bulunudğu teshilat ve muaveneti diriğ buyurmayacağınızıümit eder hissiyat−ı samime−i ihtiramkâranemin kabulünü zat−ı âlilerinden rica ederim''.

6.11.337 (1921) Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Erkânı Harbiye Reisi I. Ferik Fevzi

Teşekkür ederek oradan ayrılıp Millî Müdafaa Vekili Refet (Bele) Paşa'ya giderek veda ettik. Ve aşağıdakivesikayı aldım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Müdafaa−i Milliye Vekâleti İskenderun livasında Reyhaniyeli Karamürseloğlu Mustafa Paşa mahdumu (oğlu) Tayfur Bey ve arkadaşlarıbu kerre Fransızlarla akdedilen itilafname üzerine, memleketlerine avdet edeceklerdir. Gerek kendilerine,gerek nezdlerinde bulunan silahlara müdahale edilmemesi ve teshilat iraesi (silah verilmiş) için vesikadır.

12 Teşrinisani 337 Millî Müdafaa Vekili Refet Ve Büyük Millet Meclisi Umumî Dahiliye Vekâleti'nden aldığımız vesika: İskenderun Livasının Reyhaniyekazası ahalisinden Karamürsel Mustafa Paşazade Tayfur ve refiki Faruk Bey'lerin Liva−yi mezkûreazimetlerine ve avdetlerinde dahi mümanaat olunmamasını natık vesikadır.

10.12.37 (1921) Dahiliye Müsteşarı İmza

Ankara'da bulunduğumuz zaman zarfında alakalarını gördüğümüz diğer erkân ile mebus arkadaşlara ayrıayrı veda ve teşekkür ederek ayrılıp, Pozantı'ya hareket ettik. Konya'ya gelidğimizde Fransızların, Adana'dantutuklayıp, Arvat adasına gönderdikleri Kemal (Kusun) ve Fahri (Uğurlu) beylerin serbest bırakıldıklarınıhaber aldım. Biraderim Mürselzade İnayet Bey'in de serbest bırakılıp bırakılmadığını sorduğum telgrafa,Pozantı Posta Telgraf Müdürü'nden aldığım cevap aşağıdadır: Konya'da Kanaat Oteli'nde Tayfur Bey'e: İnayet Bey'in tahliyesi hakkında henüz malumat alınamamıştır efendim.

Pozantı PTT Müdürü Hasan

29

Page 30: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

Konya'da karşılaştığım Adana heyeti trenle gidiyormuş. Bana da trenle gitmemi söylediklerinde, araba veatlarımızı, Avcı Mustafa ve Kürt Kerim'le Adana'ya gönderip Faruk'la istasyona geldik. Maalesef yerkalmamış, bilet almadan ve gidişimizi garanti etmeden arabımızı gönderdiğime üzülüp, pişman olarakmecburen kömür vagonuna binip Konya'dan ayrıldık Bin bir güçlük ve rahatsızlık çekerek Pozantı'ya, oradanda Adana'ya geldik. Bir otele yerleşerek, temizlenip Avcı Mustafa ile Kürt Kerim'i aramaya çıktık. Onlarıbularak otele dönüp, o gün istirahat ettik. Ertesi günü Franklin−Bouillon ile temasa geçerek, Mareşal'inmektubunu verdik. İskenderun Sancağı için kabul edilen hususların uygulanacağını, memleketimize rahatlıklagidebileceğimizi söyledi. Pek aklım kesmemekle beraber mebus arkadraşlara veda ederek dördümüz arabaylaAdana'dan Reyhaniye'ye hareket ettik. Avcı Mustafa ile Kerim Kırıkhan'da ayrılarak köylerine gittiler. Ben deReyhanie'de Faruk'tan ayrılıp köyüme geldim.

Ölüm Cezasına Çarptırılmam:

Döndüğümü duyan akraba ve dostlarım ertesi gün beni görmeye geldiler. Onlara Amik'ten ayrılmamdan buyana cereyan eden hadise ve durumu anlattım. Ankara antlaşmasındaki bizim için kabul edilen hususlarıuygulayacağına söz veren Franklin−Bouillon'la görüşmemi ve konuşmamızı açıkladım. Güvenemediğimi,hadiselerin gelişmesini takip etmemizi ve beklememizi söyledim. Uzun görüşmelerden sonra ayrıldık. Bugüne kadar ihmal ettiğim işlerimle meşgul olmaya başladım. Bu arada amcazadem Mürselzade Kemal veKadri beylerin hemşireleri, Medine Hanım'la evlendim. Bu sıralarda Ankara Antlaşması gereğince Adana,Mersin, Tarsus, Kilis ve Gaziantep tahliye edilerek Türkiye'ye iade edildiği halde İskenderun Sancağı içinvaatlerini yerine getirmediler. Birkaç kez ilgili makamlara başvurdumsa da antlaşmanın bizimle ilgilimaddelerinden kesin olarak söz ettirmedikleri gibi özel idareyi bile uygulamadılar. Üstelik muamelelerinideğiştirip daha da şiddetlendirdiler. Haliyle yeniden mücadeleye başladık ve mücahit arkadaşlarla birleşerekAmik ovasından ayrıldık. Yeniden mücadeleye başlamamdan dolayı, Fransızlar köyümü ve evimi basarakyağma ettiler. Ve beni ölüm cezasına çarptırdılar. Hatta o kadar ileri gittiler ki; bizimle ilişki kuran vehaberleşenlerin bir kısmı yakalanarak hapsedilmişlerdir.

Adana'ya Yerleşmem:

Bunun üzerine zevcemi getirterek Reyhaniye'ye gidişimden 7−8 ay sonra tekrar Adana'ya döndüm. Seyhannehri civarında Kayalıbağ mahallesinde bir ev tutarak Adana'ya yerleştim. Benden sonra yakalanacaklarınıanlayan cesur ve kıymetli mücahit arkadaşım Faruk Cengiz ve arkadaşları da Kilis'e gitmişler. İskenderunSancağı ve havalisiyle, Fransız idaresini hoş görmeyenler ve tedirgin olanlar peyderpey Adana ve Mersin'egelmeye başladılar; günbegün kalabalıklaşıyorduk. Bir gün sonra kalabalıklaşan hemşerilerimize hizmetetmek amacıyla bir cemiyet kurmaya karar verdik. Adana'nın kapalı çarşısında manifaturacılık yapanAntakya'lı Affan Efendi'nin mağazasında ben, Sami Azmi Ezer, Rasim Yurtman, Nuri Aydın, İdris Antaki vekayınbiraderi Nusret beylerle ilk toplantıyı yaptık. Böylece İskenderun ve havalisi Müdafaa−i HukukCemiyeti'ni gayri resmi olarak kurduk. Ne acıdır ki; daha ilk günden ne olacağı ve neticesi belli olmayancemiyet başkanlığı için arkadaşlar arasında anlaşmazlık çıktı. Neyse ki uzun sürmedi, ikna edildiler vebaşkanlığa Sami Azmi Bey'i seçtik. Bina bulup resmiyete intikali için çalışırken arkadaşlarla, Affan Efendi'ninmanifatura mağazasında sık sık buluşuyorduk. Bir gün Hilâl−i Ahmer cemiyetine yardım yapmak için,aramızda müzakere ederek para topladık ve Osmanlı Hilâl−i Ahmer Cemiyeti Anadolu murahhaslığınayolladık. Ve bir mektupla bildirdik. 15 gün sonra da aşağıdaki mektubu aldım:

Osmanlı Hilal−i Ahmer Cemiyeti Anadolu Heyet−i Murahhası 3968/141

Kara Mürsel Mustafa Paşazade Tayfur Beyefendiye; Muhterem beyefendi, irsaline lütuf ve inayet buyurulan 4.5.38 (1922) tarihli mektubu âlilerine dest−i tekrimealdık. Zat−ı âlileriyle rüfekâ−i mesailerinin ve müteberrilerin (23) izhar buyurdukları âsar−ı şefkatten dolayı

30

Page 31: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

en samimî teşekkür ve şükranlarımızın kabulü ve ahaliyi muhteremeye iblağını rica ederez. Antakya Hilal−iAhmer heyeti âliyesi tarafından gönderilen paranın makbuzu Mersin memurumuz Tahsin Bey ve İskenderun,Belen, Kırıkhan ve Reyhaniye'nin muhterem heyetleri tarfaından gönderilen paranın makbuzlarıteşekkürnamelerimizle beraber Adana ve havalisi kumandanı Muhittin Paşa hazretleri delaletiyle irsaledildiğini (24) arz ve bu vesile ile mesai−i mübarekelerinde muvaffakıyat−ı âlilerini Cenab−ı Hak'tan temennieder, takdim−i ihtiramat ederiz efendim. 18 Mayıs 1338 (1922) Hilal−i Ahmer Murahhası Asım İsmet Paşa'nın Lozan'a Gidişi:

Böylece günler geçiyor, gelen arkadaşlar gün geçtikçe çoğalıyordu. Bu arada Kurtuluş Savaşı bitmiş, harbinsona ermesi için imzalanan Mudanya antlaşmasından sonra müttefiklerin 28 Ekim 1922'de yaptığı barışantlaşması teklifini kabul eden Ankara hükümeti Lozan'a bir heyet gönderecekmiş. Mersin mebusu NiyaziRamazanoğlu'nun, bizim de Ankara'ya acele bir heyet göndermemizi bildirmesi üzerine, durum Antakya'dakişubemize duyuruldu. Antakya'dan Rasim Yurtman, Sami Azmi (Ezer) ve Gaziantep'te bulunan mümtaz vemuhterem bir devlet adamı olan Türkmenzade Ahmet beylerin, İskenderun'dan da beni, hükümet katındabulunmak üzere delege seçtiler. Mazbatalarımız geldiğinde, rahatsızlığı nedeniyle heyetimize katılamayanTürkmenzade Ahmet Bey hariç, üçümüz Ankara'ya gittik. 1921'de Ankara'da tanıştığımız, Mersin mebusuRamazanoğlu Niyazi, Bolu mebusu Tunalı Hilmi, Gaziantep mebusu Kılıç Ali ve Yasin, Siverek mebusuKadir beylerle temasa geçtik. Bizi Büyük Millet Meclisi'ne götürdüler, bu mebuslar, güney Türkmenistan veHatay'dan gelen delegelerin kabulü ile, kendilerine ''Hoş geldiniz'' denmesi diye imza ettikleri önergeyi MeclisBaşkanı'na sunduktan sonra, bizleri karşı locaya oturttular. Okunan önerge Heyet−i Umumiyece alkışlarlakabul edildi (Meclis zabıtlarında mevcuttur). Meclis görüşmelerine tekrar devam edildi. Bir ara görüşmelereyarım saat ara verildiğinde, önergeyi veren mebus arkadaşlar gelişimizi Mustafa Kemal Paşa hazretlerine arzettiler. Mustafa Kemal Paşa bizi kabul buyurdular. 1920'de gıyaben 1921'de şahsen tanışıp, şerefyabolduğum Büyük Kumandan Mustafa Kemal (Atatürk) ziyaretimizden mütehassis olduklarını belirtip,dertlerimizi dinledikten sonra, Hariciye Vekili ve Lozan Başmurahhası İsmet Paşa'yla bizleri tanıştırdılar.''Paşa Lozan'a gidiyor, dava ve dertlerinizi kendisine de anlatın'' diyerek ayrıldılar. Dava ve dertlerimizi uzunuzun İsmet Paşa'ya da anlattığımızda ''Müsterih olun, davanız, davamızdır'' dediler ve bizleri ikinci BaşkanDoktor Rıza Nur Bey'le de tanıştırdılar. İki gün sonra İsmet Paşa başkanlığındaki heyet Lozan'a gitti. Biz dearkadaşlara veda ederek Adana'ya döndük.

Lozan'a Çekilen Telgraf:

22 Aralık 1922'de Lozan'da toplanan konferans başladı. Ne talihsizliktir ki; davamız Lozan'da esaslı bir şekilde ele alınamamış. Bu cihet Cemiyetimizi ve bütünhemşerilerimizi üzmüştür. Bu üzücü durum karşısında Lozan Heyeti Murahhasa Başkanlığına aşağıdakitelgrafı çekmiştim.

İskenderun ve Havalisi Müdafaa−i Hukuk Cemiyeti Murahhaslığı

Sulh Konferansı'nın, Türkiye Muahedesiyle meşgul olduğu bir anda, İskenderun Sancağı ve havali−imütecaviresi (İzahatlı haritaya müracaat) Türk sekenesinin (halkının) hukuk ve menafiini müdafaa maksadıylateşekkül etmiş bulunan Cemiyetimiz, ırkî, harsî, tarihî, iktisadî, nikat−ı nazardan halis Türk olan bu menatıkınbir cüz−ü layenfeki (25) bulunup gayri kabili inhilâl (dağılması olanaksız) revabıtla merbut (bağlarla bağlı)bulunduğu anavatandan asla tefrik edilmeyeceğini nazar−ı âlilerine vaz−ı hususunu vazife bilmektedir. Türkbiladının Suriye aksamından addi bir Türk irredantizmini (26) intaç eder ki, bu da memleketin ümranının pekmuhtaç olduğu sulh ve sükûnu ihlal eder. Sulh Konferansı'nın ekseriyeti kahiresi (büyük çoğunluğu) Türkolan bu havali hakkında ahalinin ve âmaline muvafık (uygun) mukarrerat ittihaz edeceği (gelecek alacağı)kanaati temennisini beslemekteyiz.

31

Page 32: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

22 Kanunisani 1338 (22 Ocak 1922) Adana'dan Tayfur Ata

Mustafa Kemal Atatürk'ün Adana'ya İlk Gelişi:

Cemiyetimiz çalışmalarını sürdürürken 12 Mart 1923'te Adana mebusu Zamir (Damar Arıkoğlu) Bey'denaldığım bir telgrafla Mustafa Kemal Paşa'nın Adana'ya geleceklerini öğrendik.

TELGRAF

Adana'da, Antakya'lı Tayfur Bey'e; Bir gün sonra İzmir'den Gazi Paşa Hazretleri Adana'ya hareket ediyor. Afyon'da birleşeceğiz. İhzarınızı (27)ikmal ediniz.

Adana Mebusu Zamir Arkadaşlarla toplanarak, törene katılacaklar için hazırlık yaptık. 15 Mart 1923 günü karşılama töreninde, biz,İskenderun ve havalisi halkına da bir yer verildi. 200 kişi kadar vardık. Siyah bayraklarla karşıladık. GaziMustafa Kemal Paşa hizamıza gelince, ilk toplantı yaptığımız manifaturacı Antakya'lı Affan Efendi'ninsiyahlar giymiş kızı, bir ucundan tuttuğu ''Gazi Baba bizi de kurtar'' ibaresi yazılı pankartla yolunu kesince,eşsiz Ata bizlere dönerek yüksek ve vakur bir sesle ''Kırk asırlık Türk yurdu, düşman elinde esir kalamaz''diye tarihi sözünü söyledi. Bu tablo, törende bulunan 7'den 70'e herkesi duygulandırdı ve ağlattı. MustafaKemal Paşa'nın Adana'ya gelişinde bir oğlum olmuş, adını Kemal Bahir koymuştum. Gazi Mustafa KemalPaşa'nın Adana'ya ilk gelişi ve o tarihî meşhur sözü üzerine çalışmalarımızı daha çok hızlandırdık. LozanHeyet−i Murahhasa başkanlığından bir haber alamayınca Ankara'da tanıştığımız ikinci başkan Doktor RızaNur Bey'e aşağıdaki mektubu yazdım:

İskenderun ve havalisi Müdafaa−i Hukuk Cemiyeti Murahhaslığı Huzuru âlilerine,

Muhterem efendim hazretleri;

''Zat−ı âlilerinin Türk mefkûresini (ülküsünü) ne derece kuvvetli bir surette temsil buyurduğunuzu yakinenbiliyoruz. İman−ı millînizin kuvveti bütün maniaları yıkar. Birinci Lozan konferansında ekalliyetler(azınlıklar) hukuku bilhassa Ermeni yurdu mevzubahs olurken davay−ı milliyenin istihsalinde ne kadarmühim bir amil (etken) olmuş bulunduğunu müdrikiz (biliyoruz). Bundan dolayı hakkı âlilerinde derin birhissi hürmet ve itimat beslemekteyiz. ''Şahsiyetinize olan merbutiyet (bağlılık) ve itimadımız şu satırlarıyazmaya ve anavatanın âguşundan (kucağından) nasılsa uzak kalmış ve bırakılmış olan kardeşlerimizinendişelerinden, acılarından sizi haberdar etmeye mecbur ediyor. Vaziyet−i siyasiye ve askeriyemizin enbuhranlı anlarında akdolunan itilafnamelerle Türk mıntıkamızda, Türkler için asgarî bazı teminat istihsali(güven sağlanması) ile iktifa olunmuştu. Ümit ediyor idik ki vaziyet kesb−i salâh (durum düzelir) eder etmez,Fransızların da iddia ettikleri veçhile mahallî mahiyeti haiz olan itilafnamenin bu maddeleri tadile(değişikliğe) uğrar, yurdumuz kurtulur, mani zail olunca memnu da avdet eder. Maalesef böyle olmadı. Hattaidare−i mahsusanın tatbikatına dair bile, bir şey göremedik. Bu bapta Adana Müdafaa−i Hukuk heyetinin,Teşrin 38 tarihinde (28) heyet−i murahhassamız riyasetine gönderilen haritasında tafsilat mevcuttur. ''Heyet−i Murahhassamız ilk defa Lozan'a giderken vaki olan kıymetli vaatlerinden Meclis−i Millî'de cereyaneden ateşli müzakerattan coğrafî, tarihî, ırkî, iktisadî sevkülceyşi (29) esasat tevfikan vatanın emniyet−i haliye

32

Page 33: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

ve müstakbelesi mülâhazasına binaen (gelecek düşüncesine dayanarak), tahlis edileceğine (kurtarılacağına)iman etmiştik. Birinci Lozan Konferansı'nda davamız meskût kaldı. Fakat meskût kalmakla bu mesele halolunmayacaktı, çünkü; günler geçtikçe vaziyet daha ziyade anlaşıldıkça milletimiz mukadderatımızla dahafazla alâkadar oluyordu. Fransızlar ise, orada mezalimi arttırdıkça arttırıyorlardı, matbuatımız her gün bununküçük bir numunesini arzetmektedir. ''Artık buna tahammül kalmadı, oradaki kardeşlerimiz, milletine veistikbali uğruna sürülmekte, hapsedilmekte, işkence edilmekte, öldürülmekte, boğulmaktadır. Eğer Ankaraitilafnamesinin 7. maddesi ile merbutat−ı ahkâmı ruh−u itilafnameye mutabık ve vaziyeti hazıramıza muvafıkmüsbet bir suret−i halliye'ye raptedilmez (çözüme bağlanmaz), eğer mıntıkamızın idare−i siyasiyesi hakkındaheyet−i murahhasamıza, metin esasat, kat'î ve metîn teminat almazsa bizimle birlikte kalbi çarpan, yurdununmüdafaası için çırpınan yüz binlerce kardeşleriniz elîm bir vaziyete düşecek, bundan vatan−ı umumî demutazarrır olacaktır. İhtiramat−ı faikâmın kabulünü rica ederim efendim hazretleri. Evvelce takdim olunanarizanın zarfı Türkçe yazıldığından gitmesi ve zat−ı âlinize yetişmesi şüpheli olduğundan tekrar takdimediyorum. Paşa hazretlerine ve heyet−i murahhasamız erkânına ihtiramat (saygılar)''.

16 Mayıs 1939 (30) Antakya İskenderun ve Havalisi Müdafaa−i Hukuk Cemiyeti Murahhaslığı

Dr. Rıza Nur Bey'in davamızla layıkıyla meşgul olunamadığına dair mektubuma verdiği cevabı maalesefbulamadım. Ankara antlaşmasının görüşülmesi sırasında, tanıştığımız Adana mebusu İsmail Sefa Bey dahasonra Milli Eğitim Bakanı olmuştu. Rıza Nur Bey'e yazdıktan sonra Ankara'da da davamızla ilgilenmesi için,Milli Eğitim Bakanı İsmail Sefa Bey'e de aşağıdaki mektubu yazdım:

İskenderun ve havalisi Müdafaa−i Hukuk Cemiyeti Murahhaslığı Huzuru Âlilerine Muhterem efendim,

''Her nasılsa anavatanın âgûşundan (kucağından) uzak kalmış ve bırakılmış olan Akdeniz ve Türkmenistanhalkının son ve elemnâk (üzüntülü) selam ve ihtiramatını takdim eder (saygılarımı sunar) ve devam−ıteveccühü âlinizi dilerim. Muhterem efendim tamami−î istihlasımızın (tam kurtuluşumuzun) tatlı hülyaları,güzel ümitleri maalesef bir emrimuhal (31) halini aldığı cihetle bu hususu dair tasdi etmeyeceğim, bizimmerbutiyet−i maddiye ve maneviyemizi sizin hakkı müdahale ve müdafaanızı temin edecek olan idare−imahsusa hususunu arz ediyorum. Malumu samileri buyrulduğu üzere vaziyet ve mukadderatın tayin ve tespitedilmemiş olduğu şöyle bir zamanda Hıristiyan ekseriyeti teşkil ve tesis için, Fransızlar o muhitte yapmadıkmezalim bırakmadılar. Matbuatımız her gün bir numunesini arzetmektedir. Oradaki kardeşlerimiz, milliyeti,istiklâli uğrunda birer bahane ile sürülmekte, hapsedilmekte, öldürülmektedir. Eğer ki; Ankara itilafnamesininbirinci maddesi ile merbutatı, ahkâmı ruhu itilafnameye mutabık ve vaziyeti hazıramıza muvafık, müsbet birsureti halle raptedilmez ve eğer mıntıkamızın idare−i siyasiyesi hakkında heyet−i murahhasamız metin esasat,kat'i teminat almaz ise sizinle birlikte kalbi çarpan, yurdunun müdafaası için çırpınan yüz binlercekardeşimizin elim bir vaziyete düşeceğini tabii takdir buyurursunuz. Etmeyenleri de lütfen ikaz buyurun,yaldızlı vaatlere, şifai teminatlara hiç olmaz ise bu kerre feda edilmeyelim. Her ne kadar Hudud−u Milliharicinde kalmış isek de ırkdaşlık itibarıyla bizlerin de vekilimiz olduğunuzdan yüz binlerce masum ve bîkeshalkın vebali boynunuzdadır. ''İhtiramat−ı faikâmı takdim ile kesb−i şeref ve mübahat ederim efendimhazretleri.'' 16.5.39 Tayfur Ata

33

Page 34: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

III

CEMİYETİMİZİN RESMEN KURULUŞU

Bu arada bir gün Adana Valisi Refet Bey ve diğer efrattan bazıları ile sohbet ederken cemiyetimizinçalışmaları konu olunca Refet Bey ''Gayri resmi cemiyet olmaz. Cemiyetler kanunu gereğince müracaatederek cemiyetinizi resmiyete intikâl ettirmelisiniz'' dedi. Daha sonra bu durumu arkadaşlara anlatarak bircemiyet binası temin edip, vilayete müracaat ettik. Arkadaşlar, cemiyet resmen kurulduktan sonra toplanarakcemiyet başkanlığına beni seçtiler. Adana Vilayeti Polis Müdürlüğü ilmühaberi: ''Antakya, İskenderun yurduunvanı ile Adana'da Türkocağı binasında teşekkül edecek cemiyetin 30 Mayıs 339 (1923) tarihli bir kıt'aarzuhaline merbut iki nüsha nizamname−i dahiliyenin ahz ve hıfz olunduğunu mübeyyin ilmühaberdir.''

30 Mayıs 1339 (1923) Vali Refet

Cemiyetimizin Nizamnamesi;

Cemiyetin Açılışı:

Daha sonra Cemiyeti tasdik ettirerek açılışına, Vali Refet Bey'i davet etim. Mazeretine binaenbulunamayacağını bildirdi.

Adana Vilayeti Hususi

Tayfur Ata Beyefendi'ye; Efendim ''Biraz rahatsız bulunduğum için bugün küşad−ı mukarrer olan kulübünüzde merasiminize iştirakedemeyeceğimden dolayı pek müteessirim. Sizinle beraber cümlemizin gayesi olan İskenderun, Antakya veBelen'in tahlisini İnayet−i Hak'tan temenni eder, seri muvaffakiyetler temenni ederim. Elemli gözlerinizdenöper ve hürmetlerimi arzeylerim.

1 Haziran 1339 (1923) Vali Refet

Antep muharebesinde 2. Kolordu Kumandanı Selahattin Adil Paşa'nın yanında tanıştığım ve dost olduğumuz5. Fırka Kumandanı Miralay Kenan (Dalbaşar) Bey, Adana Mıntıka Kumandanlığı'na atanmıştı. Ziyaretinegittiğimde mücadele yıllarını yad ederek uzun uzun konuştuktan sonra bana aşağıdaki vesikayı verdi: 3.6.1339 (1923) Adana Mıntıka Kumandanlığı Erkân−ı Harbiyesi

34

Page 35: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

Vesikadır

Yedindeki Eslahiye'ye müdahale edilmemesi hakkında; Müdafaa−i Milliye Vekili Refet Paşa Hazretlerinin 12 Teşrinisani 1337 (19 Kasım 1921) tarihli vesikalarınıhamil olan Reyhaniyeli Karamürseloğlu Mustafa Paşazade Tayfur Bey'in yedinde bir kıt'a Fransız otomatiktüfeği ile bir adet Fransız tüfeği bulunduğundan ahzedilmemesine dair işbu vesika ita kılınmıştır. AdanaMıntıka Kumandanı Kenan

Hamit (Öcal)'ın Hapsedilmesi:

Burada, İskenderun Sancağı'ndan gelen haberlere göre Fransızlar vaatlerini yerine getirmedikten başka,baskılarını arttırmış, bin bir bahane ile mücadelede bulunanlardan yakalayabildiklerine işkence ederekhapsediyor, yakalayamadıklarının emlâkine el koyuyorlarmış. Amik'ten Alhasoğlu Salman (Öcal) EfendiFransızlar tarafından işkence edilerek İskenderun'a götürülüp hapsediliyor. Oğlu Hamit (Öcal) Efendiyakalanacağını anlayarak bazı arkadaşlarıyla Kilis'e giderek, Faruk Cengiz grubuna katılıyor. Hassa'dan PaşaBeyzadelerden bazıları Halep'e gönderilerek hapsediliyor. Adana'ya dönüşümden sonra, mücahitlerden birkısmı, maalesef ilgisizlikten mali sıkıntı içerisinde kalmış, perişanlıktan çırpınırken, Hamit (Öcal) Efendi vebirkaç kişi Suriye'ye geçerek, bir köyden birkaç hayvan gasp ederek Kilis'e dönmüşler. Gasp edilen mallarınsahipleri kendi hükümetleri aracılığıyla gasıpların cezalandırılmaları için, müracaat etmeleri lazım gelirken,doğruca Kilis Müddeiumumiliği'ne müracaat ediyorlar, Müddeiumumi de bu şikâyeti muameleye koyarak,köyün basılmasında ilgili görülen Hamit (Öcal) Efendi'yi yakalattırıp, Kilis'te hapsettiriyor. Faruk Cengiz'leDedeoğlu Hakkı Bey, zan nedeniyle yakalanacaklarını anlayınca Adana'ya, yanıma geldiler. Bu durumlaraçok üzüldüm ve Sancak'tan ayrıntılı bilgi alarak durumu takip etmek için Ankara'ya gitmeye karar verdim. 24Temmuz 1923'te Lozan Antlaşması'nın imzalanıp, İsmet Paşa'nın Ankara'ya döndüğünü haber alınca, cemiyetbeni, Sancak için bir karar alınıp alınmadığını ve bundan sonraki hareketlerimizin nasıl olması gerektiğinigörüşmek üzere Ankara'ya göndermeye karar verdi. Tamamlayıcı bilgi gelince hem arkadaşların durumunutakip, hem İsmet Paşa ile görüşmek üzere 9 Ağustos 1923'te Ankara'ya hareket ettim. Ankara'ya gelince birotele yerleşip ertesi günü İcra Vekilleri Heyeti'ne vekâleten reislik eden ve başından beri davamızla dayakinen ilgili olan Mareşal Fevzi (Çakmak) Paşa'yı ziyaret ederek durumu anlattım. Bir dilekçe vermemiemretti, benim milli hudutların dışında cereyan eden bir olaya, re'sen bizim mahkemelerimizin bakmamasıgerektiği halde, Kilis Mahkemesi Suriye'lilerin şikâyetlerini nazarı dikkate alarak Hamit (Öcal) Efendi'yihapsetmiş; Faruk Cengiz ve Dedebeyoğlu Hakkı Bey'i de takip ettiriyor; tutuklu olarak kalmayıp serbestbırakılması, soruşturmanın durdurulması hakkındaki dilekçemi, Mareşal, Adliye Bakanlığı'na havale etti.Mersin mebusu Niyazi Ramazanoğlu ve Adana mebusu Musa Kâzım Efendi'ye (32) gittik. Dilekçemi verdim.Okuyup, yüzüme atarcasına ve haşin bir çehre ile ''Müslümanlıkta hudud−u milli harici diye bir şey olmaz''diyerek dilekçemi geri verdi. Bu davranış ve anlayışa üçümüz de hem şaştık, hem üzüldük. Dilekçemi alarakMareşal'a gidip durumu anlattım. ''Üzülme iki gün sonra Seyit Bey Adliye Vekili olacak, davayı o halleder''dedi. İki gün osnra Seyit Bey Adliye Vekili olunca, yine Niyazi ve Kemal beylerle yanına gittik. Seyit Beymüracaatımızı ve dilekçemi anlayışla karşılayarak arzumuzu yerine getirdi.

Dilekçe ve cevabı aşağıdadır;

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti İcra Vekilleri Heyeti Riyaset−i celilesine.

Maruzdur. ''Vazife−i vataniyesini ifa ve rabıta−i milliyesini kavlen, fiilen ızhar ettiğinden dolayı Fransızlar tarafındanzalimane işkencelerle Reyhaniye'den İskenderun'a götürülüp, ihtilattan menetmek suretiyle iki aydırhapsedilen Reyhaniyeli Salman Efendi'nin aynı hissi vatan−perveri ve fedakâri ile mütehassis olan oğlu HamitEfendi ve rüfekası Kilis'ten Hükümet−i Milliyemiz cenah−ı şefkat ve himayesine sığındığı halde, hudud−u

35

Page 36: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

milli haricinde hadis olan bir vakanın faili denerek hiçbir sebebi kanuni ve siyasi olmaksızın Kilis'tehapsedilmiş oldukları ve bir kısmı hakkında da takibatta bulunulduğu birkaç defa makamı aidine arzedilmişidi. ''Memleket ve milletleri için fedakârane çalıştıklarından dolayı, pederi Fransızlar tarafından, oğlu daHükümet−i Milliyemizin bir şubesi olan Kilis'te, mağdur edilmeleri şan−ı adaletle kabili tevfik midir?Müracaat ve istirhamatı mükerreremize rağmen el'an mevkuf bulunan mumaileyh Hamit Efendi verüfekasının tahliyesi ile diğerleri hakkında takibat yaptırılmaması için icabedenlere emir buyurulmasınıHükümet−i Milliyemizin adalet−i mutlakasından istirham eyleriz.''

2 Ağustos 39 (1923) İskenderun ve Havalisi Müdafaa−i Hukuk Cemiyeti Murahhası

12 Ağustos 39 (1923) tarih 1/680 numara ile Adliye Vekâleti'nin Umur−ı Cezaiye Müdüriyeti'ne muhavvelaynı tarih 7/94 numara ile müdürriyet−i mezkûreden kaleme,

Adliye Vekâleti Celilesine havale edilmiştir. ''Vekâlet−i müşarünileyh Hudud−u Milli haricinde hadis vukuattan dolayı mevkuf bulunanların tahliyesi ilediğerlerinin adem−i tevkifini ve fimabat (33) bu gibi davanın bizim mahkemelerde rüyet edilmemesi lazımolduğu mütalaasıyla istida−i mezkûru İcra Vekilleri Riyasetine 5468/112 numaralı 26.8.39 (1923) tarihliiadeten takdim edilip, mütalaa−i mezkûr heyet−i vekilece ..... tarih ...... numarada kararı verilmiş, .......numaralı ...... tarihli Adliye Vekâletine tebliğ edilmiştir. ...... Vekâlet−i müşarünileyh ...... tarih ........ numaraile de icabedenlere tebligat yapılmıştır. Bu neticeyi almayı beklerken hemen her gün Meclis'e giderek temasettiğim mebus arkadaşlara 16 Ağustos'ta, sureti Dışişleri Bakanlığı'na olmak üzere aşağıdaki dilekçeyi verdim: Sureti Hariciye Vekâlet−i Celilesine: Kılıç Ali, Hafız Şahin, Ahmet Remzi, Ali Cenani (Antep), Tunalı Hilmi (Zonguldak), İsmail Safa, KemalZamir (Adana), Niyazi Besim (Mersin), Ali Şadi (Kozan), Zekâi (Aydın), Çankırı mebusu Abdülhalik Bey,Münir Bey (Erzurum), Hamdullah Suphi Bey (İstanbul), Cevdet (Kütahya), Tahsin, Kadri, Hacı Mehmet(Maraş), Kadir (Siverek), İhsan, Avni (Cebelbereket).

Beyefendiler ''Vatanımız olan İskenderun, Antakya ve havalisi Misak−ı Milli dahilinde olup, temamî−i sulh−u umumideolacağı mükerreren vaat buyrulmuş iken, maateessüf son Lozan Konferansı'nda Ankara itilafnamesi teyitolunmuştur. ''Bundan dolayı teessürlerimizi, protestolarımızı bütün mevcudiyetimizle sizlere iblağ ederiz. ''Ankara itilafnamesinin tatbiki şimdiye kadar olduğu gibi bu kerre de Fransızların keyif ve arzularınabırakılacak olursa, yaptık, yapıyoruz diyerek hayat−ı milliye−yi tedrici surette uyuşturarak bu öz Türkkıt'asının ve onun sahipleri olan ırktaşlarımızın mukadderatı halihazır gibi âtisi (geleceği) de maruz tehlikeolacağı müstağni−i (gereksiz) beyandır. ''Ankara itilafnamesi akdedildiği zaman gerek Gazi Paşa Hazretlerive gerek erkân−ı hükümet itilafnamenin tatbik ettirilmesi için, gidip çalışmamızı, aksi takdirde müracaatetmekliğimizi emir buyurmuş olması itibarıyla İskenderun'a gittik, sekiz ay kaldık. Bir nokta bile tatbikettirilemediği gibi böyle bir idareden de katiyen bahsettirmemişlerdir. ''İtilafname ile taahhüt edilen idare−imahsusayı (özel yönetimi) bile tatbik etmedikleri hakkında malumat ita etmek (bilgi vermek) ve sulh−uumumide istihlas edileceği vaadini hatırlatmak üzere 5 Teşrinievvel 1338'de (5 Ekim 1922) buraya gelmişolmamız, Fransızlar tarafından haklarımızda bir cürüm telakki olunup, emval (mallarımız), eşyalarımızhaczedilerek nefyi (sürgün) müebbet cezasına mahkûm edildiğimiz gibi bizimle de beraber temas vemuhabere edenlerin her biri bir suretle hapis ve tecziye edilmiştir (cezalandırılmıştır). ''Gerek affı umumidenve gerek affı hususiden istifade ederek oraya geçebilenlere idare−i mahsusadan bahsettirmeyecekleri gibiedenleri de berminvali sabık (34) birer bahane ile hapis, nefyedecekler veyahut firar edebilenlerin emval veemlâki haciz edilerek aralıkta süründürüleceklerdir. ''Gerek rabıtai maddiye ve maneviye icabatı ve gerekmüsalehanamenin bahşettiği salahiyet iktizası hükümetin, mıntıkamızla bihakkın alâkadar olmak isteyecekse(olduğundan) şimdiye kadar kerraren vaat ve ilan buyurulan idarei mahsusanın bir an evvel tatbik ettirilmesive her hususta Halep'ten fekkettirilerek (35) yurdumuzun ve oradaki ırktaşlarımızın selameti için, ahali−imahalliyenin serbest idaresinde teşekkül edecek bir Meclis−i Umimi'nin memleket mukadderatında sahib−irey olması. ''Ve mıntıkanın nizamname−i esasiyesinin hükümet−i mahalliyemizin de iştirakiyle tanzimi.

36

Page 37: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

''Ve bu nizamnamenin tatbikine hükümet−i mahalliyemizin nezaret−i mahsusası. ''Ve bütün hukuk−uhürriyetimizi, Hukuk−u Âliye−i Milliyemizi ezmekte bulunan idare−i hazıranın ref'i. ''Ve Türk bayrağınımuhtevi hususi bayrağı intihabındaki hakkımızın fiilen tatbik ettirilmesi suretiyle mümkün olacağı. ''Ve sırfmilli iradelerini izhardan başka bir şey yapmamış olan ora Türklerinin Hukuk−u Umumiye ve Siyasiyelerinintemini ile ve biyagri hak verilmiş olan hükümlerin ref'ine delaletlerni ve hudud−u milli dahilinde bulunanlarınvatanlarına haklarından emin olarak gitmeleri yahut sefalet ve perişanlıklarına nihayet verilmesi.'' 16.8.1339 İskenderun ve Havalisi Müdafaa−i Hukuk Cemiyeti'nin Murahhası

Mebus arkadaşlardan, İsmet Paşa ile görüşmemi temin etmelerini rica ettim. Cevaplarını beklerken bu aradaMareşal'i ziyarete giderek ikinci bir ricada bulunup aşağıdaki istidayı verdim: Numara: 16 Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümet−i Erkân'ı Harbiye Riyaset−i Celilesine, Maruzdur.

''Suriye'nin cebeli zaviye mıntıkası mücahidin rüesası Mustafa Hacı Hüseyin ve rüfekası hareket−i milliyedesebk eden hıdemat−ı kesireleri malumu devletleri olduğu gibi icabında da lazım gelen fedakârlıklardabulunacakları bedihidir (açıktır). Kilis'te ikamet ettikleri zaman hudud−u milli haricinde Suriye topraklarındaşakavette bulundukları beyanı ile Dahiliye Vekâleti Celilesinden emir istihsal edilip aileleri Kilis'te bîkes(kimsesiz) bırakılarak kendileri iki ay evvel Adana'ya teb'it (sürülmüş) edilmiş idiler. Geçende bu zevatınfedakârlıklarından bahisle vekâlet'i müşarünileyha müsteşarlığına istirhamda bulunmuş idim. Emniyet−iUmumiye Müdürü vasıtasıyla tebellüğ ettiğim (aldığım) emri cevabî de aidiyetleri hasabiyle cihet−iAskeriye'ye müracaat etmekliğim bildirilmiş olduğundan bu kerre de zati samilerini tasdi (rahatsız) ediyorum.Vaktiyle orduyu millimize vukubulan muavenet (yardım) ve fedakârlıklar nazarı dikkate alınarak takyidatlazımıye rapten (gerekli kısıtlamalara bağlı) ve Kilis'e iadelerini, bu mümkün olmayacaksa Adana'daperişaniyelerine nihayet verilmek için muntazam iaşelerinin temini hak ve kadirşinas olan Hükümet−iMilliyemizi Adalet−i mutlakasında istirham eylerim. Ol bapta ferman.''

28.8.1339 (1923) Antakya İskenderun ve Havalisi Müdafaa−i Hukuk Cemiyeti (Tayfur Ata)

Akşam yemekte mebus arkadaşlar İsmet Paşa'nın beni yarın kabul edeceklerini haber verdiler. Ferdası günKılıç Ali, Tunalı Hilmi, Ali Cenani ve Yasin beylerle Meclis'te buluşarak, Dışişleri Bakanı İsmet Paşa'yıgörmeye gittik. Yanında Umur−u Siyasiye Müdürü Hikmet (Bayur) Bey vardı. Konferansta bir şeyyapılmadığına göre bundan sonraki durum ve hareketlerimizin nasıl olması gerektiği hususunu sorarakaşağıdaki dilekçeyi verdim: Hariciye Vekili Muhteremi İsmet Paşa Hazretlerine; Muhterem Paşa Hazretleri ''Fazla tasdi (rahatsız) etmemek için, maruzatı şifahiyemi müsaade−i devletinizle tahriren (yazılı) takdimediyorum. ''1− Vaziyet−i hazıra dolayısıyla memleketimizin halâsını temine (kurtuluşunu sağlamaya) doğruve hükümetimizin siyaseti ile hem ahenk olarak ve ne suretle hareket etmekliğimiz lüzumunun tayin ve tespitbuyurulması. 2− Birkaç ay evvel Adana'da bulunan arkadaşlarla beraber İskenderun−Antakya yurdu küşatedüp (açıp) memleketimizin mukadderatı (geleceği) hakkında çalışıyor idik. Şimdi hasıl olan hal karşısındamezkûr yurdun idamesinde (sürmesinde) bir mahzur−u siyasî var mıdır. İdame ettirelim mi? 3− Aff'ıumumiden hariç kalanlarımızın da affa dahil edilmesi hususundaki teşebbüsü devletlerine teşekkürler ederekyalnız birkaç arkadaş vardır ki, Fransız zabit ve memurini katliyle müttehemdirler (kesinlikle suçludurlar).Bunlar hakkında da teşebbüste bulunulabilinecek midir? Halep heyeti merkeziyesinden birkaç şahsiyet,Fransız tarafından yakalanarak âmal−ı milliyemize hâdim (yararlı) oldukları cihetle 21 Temmuz 39'da (1913)Halep'te hapsedilmişlerdir. Hassa kazasının cenubunda (güneyinde) kalan kısmında sakin Paşabeyzadeler,Hassa'da ikamet eden biraderleriyle muhabere ettikleri bahane edilerek Haziran 923'te Halep'e gönderilerekhapsedilmişlerdir. Ankara itilafnamesinin aktinden (imzalanmasından) evvel Harekât−ı Milliye'ye iştirakettikleri dolayısıyla hapsedilen İskenderun, Antakya mıntıkaları ahalilerinden bir kısmı elan Halep'te

37

Page 38: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

mevkufturlar (tutukludurlar). Beylan kazasının Şaylak ve Tirme kariyeleri Fransızlar tarafından gene Haziran923 tarihinde basılıp emval ve eşyaları gasp edildiği gibi, firar edemeyen bir kısmı yakalanıp İskenderun'agötürülerek hapsedilmiştir. Esbab−ı gasb ve hapis aynı köyden Hassa kadısı Reşit Efendi ile temaslarıdır.Oğulları bizim ile beraber bulundukları bahane edilerek 15 Haziran 923'te Reyhaniyeli Selman ve AhmetEfendiler de ihtilattan men edilerek hapsedilmişlerdir. 4− Bâlâda (başlangıçta) arz ettiğim mazlumînindüştükler girdab−ı mezalimden bir an evvel tahlisleri (kurtarılmaları) hususunda teşebbüsat ve merhamet−idevletlerini istirham ederim. 5− Hususat−ı maruza hakkında irade−i devletlerine muntazırım efendim. 6−Mesaili umumiye ve şahsiyemizi takip etmek üzere her vakit zat−ı devletlerini meşgul etmemek için, birmerci tayin ve emir buyurulması.'' 29 Ağustos 39 (1923) İskenderun ve Havalisi Müdafaai Hukuk Murahhası

Bunun üzerine Lozan Konferansı'nda İskenderun ve havalisi için bir şey yapılamadığı için, şimdi bir şeyyapılmayacağını, dilekçenin kapsamı ile meşgul olunacağı; Adana ve Sancak'ta bulunan cemiyetimizin eskisigibi göreve devam etmelerini tavsiye etti. Teşekkür ederek İsmet Paşa'nın yanından ayrıldık. Ferdası (ertesi)günü yakın ilgilerini esirgemeyen, başta Meraşal olmak üzere bütün arkadaşlara teşekkür ederek veda edip,Adana'ya hareket ettim.

Tedavi İçin Viyana'ya Gidişim:

Adana'ya gelince durumu ve girişimlerimi arkadaşlara anlattım. Kıymetli mücahit arkadaşım FarukCengiz'le, Dedebeyoğlu Hakkı Bey Kilis'e döndüler. Hamit (Öcal) Efendi serbest bırakıldı. Diğerlerinindurumunu öğrenmeden faaliyetlerimizin sürüp gittiği bir sırada ağır bir hastalığa yakalandım. Tedavim birnetice vermeyince, Avrupa'nın gözde tedavi merkezi olan Viyana'ya gitmeye karar verdim. Fransızlarınarazilerimi gasp ettiğinden beri her zaman benimle yakından ilgilenen hemşerim Aziz (Seber) Efendi tedavimiçin, lazım olan parayı Reyhaniye'den getirdi. Viyana'ya gitmeye tereddüt ediyordum. Zira refikam (eşim)Medine ile (Mustafa Kemal Atatürk'ün Adana'ya teşriflerinde doğan oğlum Kemal Bahir'i, kimsemiz olmadığıiçin, Adanalı dostlarımın ve ailelerinin çok yakınlığını görmemize rağmen) tek başına Adana'da bırakmakistemediğimden Reyhaniye'ye göndermeyi düşünüyordum. Ancak Fransızlar beni idama mahkûm ettikleri içinteslim olmamı temin maksadıyla refikamla oğlumu esir ederek, eziyet ederler endişesiyle üzülüyordum. Üzüntümü ve nasıl hareket etmem lazım geldiğini Adana Valisi Hilmi (Uran) Bey'e giderek sorduğumda''Üzülmene mahal yok. Tayfur Bey'den boşanmıştır diye refikanızın eline bir pasaport verir, salimengönderirim. Kimse müdahale etmez, biraderini çağırt, alsın götürsün'' dedi. Kayınbiraderim MürselzadeKemal Bey'i çağırttım. Oğlumla annesini Reyhaniye'ye gönderdim. Orada Fransızlar bir müddet refikamlaoğlumu kontrol altında tutmuşlarsa da, boşanmış olduğumuza inanarak rahat bırakmışlar. RefikamıReyhaniye'ye ailesinin yanına gönderip, huzura kavuşunca 1924 Kasım ayında Adana'dan ayrıldım. Ankara'yauğrayıp arkadaşlarla görüştüm. Hikmet (Bayur) Bey Viyana sefirimize bir mektup verdi. Oradan İstanbul'a vetedavi olmak üzere Viyana'ya gittim. Viyana sefiri Hamdi Bey'e benimle ilgilenmesi için Hikmet (Bayur)Bey'in yazdığı mektubu verdim. Hamdi Bey ve tahsilde olan Niyazi Ramazanoğlu (Müze Müdürü ikenİstanbul'da vefat etti) benimle çok ilgilendiler. Hastaneye yatırdılar. Ameliyat ve uzun süre tedaviden sonra1926'da Viyana'dan ayrılıp İstanbul'a geldim. Viyana'da bir ara benden tamamen ümit kesmişlermiş. Bir süreİstanbul'da kalarak tedavime devam edildi. Hastalığım ağır ve uzun sürmüştü. İstanbul'a geldiğimde,Adana'dan ayrıldıktan sonra Adana'daki İskenderun ve havalisi Müdafaa−i Hukuk Cemiyeti'nin arkadaşlararasında çıkan anlaşmazlık yüzünden geçici olarak kapandığını işittim. Yine burada beni son derece üzen,teessüre gark eden müessif bir haber aldım. Viyana'da hastanede ameliyat olup ölümle pençeleştiğim sırada,ilgisizlikten sıkıntı içerisinde çırpınan kıymetli arkadaşım Faruk Cengiz ile Hamit (Öcal) Efendi vearkadaşları Kilis'ten her şeyi göze alarak Amik'e dönmüşler. Burada da yazık ki pek ilgi görmemişler. Bir günsık sık gittikleri dostları Termarin Nahiye Müdürü'ne giderken, derede mola vermişler. Dinlenip de atlarınabinecekleri sırada Hamit (Öcal) Efendi uzakta sırtta bir Kilis atlısı görmüş. Mavzerini doğrultarak ''şunuvurayım'' dediğinde, Faruk Cengiz'in ''sakın ha tek bir atlı, bize bir zararı dokunmaz'' demesine rağmentetiğine basmış bulunup, atlıyı vurmuş ve atlarına binerek Termarin'e gelmişler. Nahiye müdürünün kardeşi ileçocukları her zamanki gibi onları güleryüzle karşılayarak odaya almışlar. Faruk, dostu müdürün

38

Page 39: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

gözükmediğini görünce, ''Dostumuz nerde'' diye sorduğunda, kardeşi ''Sabah atla çıktı, öğleye dönecek, yemekhazır oluncaya kadar gelir, buyurun oturun'' demiş. Hasbihal sırasında Hamit Efendi yoldaki hadiseyianlatarak ''bir milis daha eksildi'' demiş. Sofra hazırlanınca müdürün kardeşi ''Ağam belki geç kalır, buyurunbiz yemeğimizi yiyelim'' deyince sofraya oturmuşlar. Bir ara aniden odanın kapısı açılmış, müdürün 16−17yaşındaki büyük oğlu elindeki tüfeği mücahitlere doğru tutarak, mücahitlerin köşeye dayadıkları silahlarınıtoplattırmış ve ''Babamı öldürdünüz. Ben de sizi öldüreceğim'' demiş. Meğer o civarda hayvanlarını otlatançoban, müdürün cesedini bulmuş, gelip haber vermiş. Hamit Efendi'nin daha önce hadiseden bahsetmesinden,müdürün oğlu babasını öldürenlerin kendileri olduğunu anlamış. Faruk Cengiz ''Bilerek dostumuzunöldürülmesi imkânsızdır. Yanlış bir eseri kazadır'' demişse de gözü dönen genci, amcasının ricası da iknaedememiş. Bunun üzerine müdürün kardeşi, Faruk Cengiz'e ''Hepinizi kurtarmama imkân yok. Bilerekdostunuzu öldüremez, kazaen öldürmüş olsanız da ölenin Nahiye Müdürü olduğunu bilseydiniz burayagelmezdiniz, gel hiç olmasa seni kaçırıp kurtarayım'' deyince Faruk Cengiz, ''Hayır, ya hep beraber kurtuluruz,yahut arkadaşlarımı bırakmam, kısmet böyle pisi pisine ölmekmiş'' diyerek teklifi reddetmiş. Genç,adamlarına mücahitlerin ellerini arkaya bağlatarak teker teker kurşuna dizmiş. Mücadelenin başından beriyanımdan ayrılmayan, davamızda büyük hizmetler görmüş, gözünü budaktan esirgemeyen cesur, fedakâr vevefakâr mücahit, arkadaşım Faruk Cengiz ile Hamit (Öcal) Efendi ve arkadaşları bir yanlışlık eseri kendisininde dediği gibi pisi pisine şehit edilmişler. Üzüntü ve kederden bir müddet kendime gelemedim. Nihayetİstanbul'dan ayrılarak Ankara'ya döndüm. İlk işim Hikmet (Bayur) Bey'i ziyarete giderek yakın ilgilerindendolayı teşekkür etmek oldu. 1926 baharında Hikmet (Bayur) Bey'in yakın ilgisi ile Dışişleri Bakanlığı'nınciddi talebi neticesinde Fransızların İskenderun Sancağı'na dönmemi kabul ettiklerini öğrendik. Tekrar yakınilgilerine teşekkür ederek ayrılıp Hariciye Vekili Tevfik Rüştü (Aras) Bey'le görüşmeye gittim. Halep'te yenikurulan konsolosluğumuza atanan Konsolos Ali Saip Bey'e bir mektup verdi.

Halep Şehbenderi Ali Saip Beyefendi'ye

Hususidir

Kardeşim Efendim Zatıalinize Reyhaniyeli Tayfur Bey'i takdim ediyorum. Kendisi memleketimizde birçok yararlıklar gösterenbir gençtir. Halep'teki işlerinde kendisine muavenet (yardım) ve teshilatta (kolaylıkta) bulunmanızı ricaederim efendim.

11.5.1926 Hariciye Vekili Tevfik Rüştü

Tevfik Rüştü Bey'e teşekkür ederek, Ankara'dan ayrıldım. Payas'a geldim (Payas, İskenderun Sancağıdolayısıyla Suriye ile hudut idi).

İdam Hükmünün Tecili:

Fransızlar beni alıp, mahfuzen (gözetim altında) İskenderun'a götürdüler. Bir gün otelde alıkoyup ertesi günyine mahfuzen Halep'e götürüldüm. Gene bir otelde alıkondum. Şehbender Ali Saip Bey'e haber yollayıpteşrifini rica ettim. Geldi, durumu izah edip mektubu verdim. Beni ertesi gün karargâha götüren Fransızlar,Şehbender Ali Saip Bey'in yakın ilgisi ve çabası ile usulen kurulan harp divanında, daha evvel hakkımdaverilen idam hükmünü tecil ederek (geriye bırakarak) beni serbest bıraktılar. Serbest kalınca Reyhaniye'yeailem ve hemşerilerimin yanına döndüm. Mücadele yıllarında arazim Fransızlar tarafından gasbedildiği için,bir sene akrabalarımın yanında mütevazı bir hayat geçirerek, 1927 ilkbaharında Gaziantep'e naklihane ettim(yerleştim).

39

Page 40: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

Gaziantep'e Naklihane:

Mücadele yıllarında tanıdığım birçok zevat Antep'e geldiğimi ve yerleştiğimi haber alınca, beni aradılar,kadirşinaslık gösterdiler. Yakın ilişki kurduk. Sık sık bir araya geliyor, eski günleri yad ederek sohbetediyorduk. 1927 yılı Temmuz başında Antep'e gezmeye gelen eski Maraş İkinci Kolordu KumandanıSelahattin Adil Paşa'ya yakın dostum İncezade Hüseyin Bey bir yemek vermiş, beni de davet etmişti.Yemekten sonra sohbet sırasında Selahattin Adil Paşa ''Milli Mücadele de ikinci kolordu emrine hizmetettiğime dair bir vesika alıp almadığımı'' sorduğunda ''Hayır Paşam, askeri kayıtlarda olduğunu zannederim.Şahsen bir vesika almadım'' deyince aşağıdaki yazıyı verdi: ''337 (1921) tarihinde Maraş'ta bulunan 2.Kolordu Kumandanlığı emrinde bulunan Kürtdağı, Belan ve havalisinde maiyeti efradı ile beraber Harekât−ıMilliye'ye fiilen hizmet vermiş olan Mürselzade Tayfur Bey'e işbu vesika verilmiştir.'' 5 Temmuz 927 Selahattin Adil

Dörtyol'da Hasan Rıza ile Tanışmak:

1929'a kadar yazları Antep, kışları Dörtyol'da oturdum. İskenderun Sancağı ve havalisi meseleleri ile meşguloldum. 1927 sonbaharında Dörtyol'a alayı teftişe gelen Konya Kolordu Kumandanı Naci Eldeniz Paşa iletanıştık. Konuşma esnasında, babamın dostu Halep Valisi ve sonradan sadrazam olan Kamil Paşa'nın damadıolduğunu söyledi. Kaldığı sürede kurduğumuz dostluk, sonradan Meclis'te bulunduğumuzda da devam etti. Dörtyol'da bir taraftan davamızla ilgilenirken, bir taraftan da yeni dostlar ediniyordum. Dörtyol ve Payas'ta,başta Belediye Reisi Hüseyin İkizoğlu, Dedebey, Hasan Dudu, Karahasan Paşa, Tahsin (sonradan belediyereisi olmuştu) Bey, akraba ve arkadaşları olmak üzere Dörtyollu ve Payaslı hemşerilerimin çok yakın ilgilerinigördüm. Bize muhacir hayatını unutturmaya çalıştılar. Bu arada Şube Reisi ve aynı zamanda Gazi MustafaKemal Paşa'nın köşk ve bahçesi ile ilgilenen Yüzbaşı Şefik Soyer'le de görüşüyorduk. Dost olmuştuk (dahasonra Hatay'a vali olmuştur). İskenderun Sancağı ve havalisi meseleleri ile meşgul oluyor, oradakicemiyetimizle teması koruyorduk. Bunun dışında Dörtyol'a gelen bazı rical ile tanışıyor vekonuşmalarımızda Ankara'nın meselemizle ilgisini temin amacıyla, sözü İskenderun Sancağı ve havalisininvaziyetine getirip, bahsettikçe ''vah vah'' demekle yetiniyorlardı. Bu arada 1928'de bir gün RiyaseticumhurKalemi Mahsus Müdürü Hasan Rıza (Soyak) Bey, Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın Dörtyol'daki mallarınıkontrol için geldiğinde tanıştık. Konuşma sırasında beni gıyaben tanıdığını, eski Kalem−i Mahsus MüdürüHayati Bey'den hakkımda bilgi edindiğini söyledi. Sözü her zamanki gibi İskenderun Sancağı ve havalisimeselesine getirdiğimde, diğerlerinden değişik olarak dinlediğini görünce, uzun uzun açıkladım. Olumlu veyaolumsuz bir cevap vermedi. İki gün kaldıktan sonra Ankara'ya döndü. 5−10 gün sonra bir gün belediyeninönünde oturmuş, Belediye Reisi Hüseyin İkizoğlu, Şube Reisi Şefik Soyer, Hasan Dudu, Tahsin Bey ve bazıarkadaşlarla sohbet ederken, arkadaşlara ''Ankara'dan gelen zevata davamızı anlattığımda 'vah! vah!' deyipgeçerlerdi. Hasan Rıza Bey vah vah! bile demedi'' diye dertlenirken, postacı bana, mühürlü bir mektup getirdi. Mektubu açtığımda, Cumhurbaşkanlığı Kalem−i Mahsus Müdürü Hasan Rıza Bey'den olduğunu görerekmerakla okudum. Konuştuğumuzda ''vah vah!'' bile demeyerek dinlemiş olmasına rağmen davamıza ait vesikave bilgi istemiş olması beni son derece duygulandırdı ve ümitlendirdi. Merakla bekleyen ve ''Hayırlı bir habermi?'' diye soran arkadaşlara, kısaca anlatınca ''Gözün aydın, nihayet aradıklarına ilgi duyan bir kimse çıktı''dediler. Hasan Rıza Bey'in istediği bilgi ve vesaiki ertesi gün hemen gönderdim.

Adana'ya Mecburi Yerleşme

İskenderun Sancağı ve havalisindeki mücadelelerimde Sancak dönüşü Gaziantep ve Dörtyol hatta Adana'daFransızlar aleyhine yeniden yoğun çalışmalarım sebebiyle Halep'te idam hükmümün ertelenmesi kaldırılıp;beni bir bahane ile ele geçirmeyi tasarlayıp da başarılı olamayan Fransızlar, Suriye−Türkiye hudutmeselelerini görüşmek üzere Beyrut'a giden, Osmaniye Valisi Ali Galip Bey'in görüşmeler sırasında Türkiyealeyhinde bulunan 150'liklerin İskenderun'dan en aşağı 70 km. içeriye uzaklaştırılmaları teklifine karşılık,benim de Dörtyol'dan uzaklaştırılmamı mukabil teklif olarak ileri sürmüşler. Yakın dostum Ali Galip Bey

40

Page 41: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

resmen kabul etmiş olmasına rağmen, bana hususi mahiyette Beyrut'tan bir mektupla 150'liklerin içeriyenakline karşı bir hizmet yapmış olacaksınız, resmen tebliğ edilmeden kendiliğinizden Adana'ya naklihaneederseniz isabet olur'' dediği için 1929 senesi sonunda Adana'ya nakle karar verdim. (İçişleri ve DışişleriBakanlıkları dosyasında mevcuttur.) Adana'ya hareket etmeden birkaç gün önce, Dörtyol Kaymakamı beniyanına davet etti. Gittiğimde ''Osmaniye Valisi Ali Galip Bey sizi postanede telgraf başında bekliyor'' dedi.Beraber gittik. Ali Galip Bey'den, İçişleri Bakanlığı'ndan aldığı bir telgrafla İskenderun Sancağı vehavalisinde 70 bin sancaklının milis yazılmasının doğruluk derecesini araştırması soruluyormuş. Telgraflabana doğru olup olmadığını sordu. Cevaben ''Duymadım ve zannetmiyorum, araştırır size telle bildiririm''dedim. Bunun üzerine Dörtyol'da beraber çalıştığım İskenderunlu hemşerim Hafız Celal'i (Selçuk) uyandırtıpkonunun araştırılması için, bir kılavuzla dağdan İskenderun'a gönderdim. Fransızlar, Celal Hoca'nın geldiğinihaber alınca yakalatıp hapsetmişler. İskenderun'daki Müdafaa−i Hukuk Cemiyeti'nin yardımı ile birkaç günsonra hapisten kaçırılarak kurtarılan Celal Hoca, Dörtyol'a döndü. Verdiği bilgiye göre 70 kadar Fransızidaresini benimseyen Sancaklı'nın milis yazıldığını öğrendim. Kaymakam aracılığıyla telgrafla vali Ali GalipBey'e hakikatı bildirdim. Birkaç gün sonra da bana büyük yakınlık gösteren Dörtyollu dostlarıma hiçbirşeyden bahsetmeyerek veda edip, Adana'ya taşındım. 1929 senesinin sonunda ikinci defa Adana'ya gelerekyerleşmiş oldum. Adana'da oturduğum süre içerisinde, Adana'da kurulup da daha sonra geçici olarakkapanan Antakya−İskenderun ve havalisi Müdafaa−i Hukuk Cemiyeti 1929'da İstanbul'da yeniden kuruluncatemas ve çalışmalarımız devam etti. Bu arada 1929−1932 senelerinde davamız ve hemşerilerimizin gerekenişleri için Ankara'ya gidip geliyor, ilgimi sürdürüyordum. Bu sırada, bazı hemşerilerimiz Sancak'ta mandaterdevlete yakınlık duyarak, Suriye Devleti Millet Meclisi'nde bulunmak istemişler. Vesika aşağıdadır:

Gizlidir

''Sancağımızın terakkisiyle inkişafının ve siyasi menfaatimizin mandater devletle sıkı bir işbirliğinemütevakkıf bulunduğu ve herhangi menfi bir siyasetin memleket ve halk menafiine muzir (yararına zararlı)olduğu kanaati bizi, gerek Suriye Devleti Milletvekilleri Meclisi'ne ve gerekse Sancağın İdare Meclisi'nenamzetliğimizi müçtemian (topluca) vaz etmeye sevk etmiştir. ''Suriye Devleti'nin bir kısmını teşkil edenlivamızın hususiyeti itibarıyla yüksek komiserlik tarafından evvelce neşr edilen statüye, esasen tespit edilenlivamızın siyasi haklarını korumak için organik bir nizamname eklemek suretiyle livamıza karşı sempatigösteren mandater devlete burada minnettarlığımızı arz etmeyi vazife biliriz. Binaenaleyh halkı tarafındanbize mümessillik hakkı verilecek olan kazamızın refahını temine azami derecede çalışacağız, bunda Mandaterdevletin yardımını esirgemeyeceğine eminiz. İşbu programı Fransa mümessiline arz ederiz (36).''

İmzalar 1931−1932

İstanbul'a Taşınmam

1932 sonunda, 1929−1932 seneleri arasında kaldığım Adana'dan da yukarıda bahsettiğim Dörtyol'danayrılma sebebinden dolayı ayrılırken, çok yakınlık ve dostluklarını gördüğüm Adanalı dost ve ahbaplarıma,gördüğüm lüzum üzerine İstanbul'a taşınacağımı söyleyip, veda ederek refikam ve beş çocuğumla İstanbul'ahareket ettim. İstanbul'a geldiğim zaman Bahariye'de Çanakkale sokağında bir ev tutarak yerleştim. Birkaçgün sonra, önceleri Nur−u Osmaniye caddesinde, daha sonra Cağaloğlu'nda faaliyette bulunan İskenderun veHavalisi Müdafaa−i Hukuk Cemiyeti'ne giderek, arkadaşlarım ve hemşerilerimi ziyaret ettim. Uzun uzunkonuştuktan sonra arkadaşlar Cemiyet Başkanı olmamı istediler. İlgilerine teşekkür ederek, ''Kongre'yibekleyelim, Kongre'de seçilirsem olur'' dedim. Bir süre sonra 1933'te Kongre yapıldı. Kongre'de beniçoğunlukla başkan seçtiler. Bundan böyle Cemiyet Başkanı olarak İstanbul'da faaliyet ve çalışmalarısürdürdüm.

İskenderun ve Havalisindeki Çocuklara Çıkan Tahsil Fırsatı

41

Page 42: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

1928'de Dörtyol'da Riyaset−i Cumhur Kalem−i Mahsus Müdürü olarak tanıştığım, 1933'te Riyaset−iCumhur Umumi Kâtibi olan Hasan Rıza (Soyak) Bey'le ilişki kurdum. Hasan Rıza Bey'le davamız hususundagörüşürken bazen eşsiz Atatürk'ün de iltifatlarına mazhar oluyordum. Bir sabah gazetede, Adana'dabulunduğum sıralarda, Mersin'de sıhhiye müdürü olarak vazife görmüş Doktor Reşit Galip Bey'in MaarifVekili olduğunu okudum. Telgraf çekip tebrik ederek başarılar diledim. Bir müddet sonra Kadıköy'denİstanbul'a geçerken, vapurda Doktor Reşit Bey'i gördüm. Konuşma sırasında ''Tayfur Bey, bu sene vekâletbütçesine hariçten çocuk alıp okutmak için bir miktar para koyduk. Kıbrıs ve Rodos'tan onar çocuk alacağız.İsterseniz İskenderun ve havalisinden de on çocuk alabilirim, ancak bazı şartlar var. Türk olacak, ebeveyni vekendi Türk aleyhtarlığı yapmamış bulunacak ve sınıfının birincisi olacak'' dedi, benim ''Mücadele zamanıköyleri gezerken, zeki ve enerji ile dolu çocuklara rastladığımı, imkânları olmadığı için okuyup memleketefaydalı olamadıkları; müsaade buyurursanız bizden isteyeceğiniz çocukları maddi imkânı olmayanlardanseçelim'' sözüme ''Yerinde olur, öylelerini isteyiniz'' dedi. Vapur Karaköy'e yanaştığında vedalaşarak ayrıldık.Cemiyet'e gittim. Arkadaşlarla ilişki kurarak Maarif Vekili Doktor Reşit Galip Bey'le karşılaştığımı vekonuşmamızı naklettim. Memnun oldular. Görüşümü onaylayarak Antakya'daki cemiyete yazdık. Beş ongün sonra Antakya'dan 6, Reyhaniye, Kırıkhan, Belen ve İskenderun'dan da birer çocuk alınarak toplamolarak 10 çocuk gönderdiler. Altısını Antakyalı hemşeriler, dördünü de mali sıkıntı içinde olmama rağmen,ben misafir ettim. Bu arada, çok geçmedi, bir talihsizlik eseri olarak Doktor Reşit Galip Bey istifa etti. Birgün Sıhhiye Vekili ve Maarif Vekil Vekili Refik (Saydam) Bey'in üniversiteyi tetkik için İstanbul'a geleceğinigazetede okudum. Geldiğinde gittim. Tetkikini bitirip, üniversitenin kapısından çıkarken Refik Bey'lekarşılaştık. Beni görünce ''Tayfur Bey hayrola, ziyaretinin sebebi nedir?'' diye sorunca, ''Selefiniz Doktor ReşitGalip Bey'le mutabık kaldığımız talebeler geldi, bekliyorlar. Emir buyurun da mekteplere alınsın'' sözüme tersbir çehre ile ''Antakyalı ve Kıbrıslılar yalancıdırlar, vaktiyle beni aldattılar'' deyince ''Aman beyefendi, iki üççocuk ahlaksızlık yapmış, sizi aldatmışsa bunların ne kabahatı var, burada kaç gündür perişanlar'' dediysem de''Alamam'' dedi ve uzaklaştı. Derin bir üzüntü duyarak doğru Dolmabahçe'de bulunan aziz Atatürk'e vaziyetiarz etmek üzere gittim. Başyaver Celal Bey aracılığıyla görüşmek üzere geldiğimi arz ettim. Görüşme isteğimikabul buyurdular. Ziyaret nedenimi anlattığımda ''Üzülme Tayfur Bey, birkaç gün bekle. Kâtib−i Umumiolan Hikmet (Bayur) Bey, Maarif Vekili olacak, çocukları o zaman alır'' buyurdular. Teşekkürlerimi arzederek ayrıldım (37). Aradan birkaç gün geçti, Ankara'ya gittim. Maarif Vekili olan Hikmet (Bayur) Bey'iziyaret ederek, başarılar diledim. İskenderun ve havalisinden gelen çocukların durumunu Atatürk'legörüşmemi anlattım. Doktor Reşit Galip Bey'le anlaşmaya varmış olduğumuz şekilde çocukların alınmasınısağladılar. Bu çocukların bir ay çektikleri üzüntü ve sıkıntıları böylece bitti. Kayıt işleri tamamlanarakokumaya başladılar. Bu suretle ilk parti gelen çocukların mektebe alınmasından sonra Atatürk'ün emri ile Cumhuriyet HalkPartisi de İskenderun ve havalisindeki çocukları kısım kısım, parti adına aldırmaya başladı. Bu minval üzereİskenderun ve havalisinden birkaç sene zarfında Maarif Vekâleti ve Halk Partisi adına 175 çocuk okutuldu.Bu çocukların yüzde 90'ı başarılı olmuştur. Senatör, mebus, hâkim, avukat, savcı, doktor, öğretmen,mühendis, subay, tüccar, işadamı olarak memlekete hizmet etmişlerdir ve etmektedirler.

Bağımsız Antalya Milletvekili Olmam ve Sökmen Soyadının Verilmesi

1933 sonuna doğru Bahariye'den Yeldeğirmeni'ne taşındık. 1934 senesinin sonuna doğru Cemiyet'te hemşerilerimle ahenkli bir halde çalıştığımız günlerden birinde evedöndüğümde, kapıda refikam ve çouklarımın beni heyecanla karşılamaları karşısında; ''Nedir bu telaşınız?''diye sorunca, refikam ''Polis geldi sizi sordu ve Kadıköy Emniyet Amirliği'ne gitmenizi söyledi'' dedi. Polisbeni niye arar ve sorar diye ben de merak ettim ve yemekten sonra Emniyet Amirliği'ne gittim. ''Beniaramışsınız'' sözüme ''Kimsiniz'' diye sorunca ''Tayfur'' deyince Emniyet Amiri, ''Sizi Dolmabahçe'denaradılar, oraya gidecekmişsiniz'' dedi. Vapura binerek karşıya geçip Dolmabahçe'ye gittim. Kâtibi UmumiHasan Rıza Soyak Bey'le koridorda karşılaştık. ''Atatürk sizi bekledi, geç kalınca yattılar, hemen partiye gidin,Genel Sekreter Recep Peker Bey'le görüşün'' dedi. Ayrılarak partiye gittim. Eski parti binasında Recep PekerBey'i buldum. Kütahya mebusu Naşit Hakkı Uluğ ile beni bekliyorlardı. 1921'de Ankara'ya geldiğimde Meclis

42

Page 43: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

Başkâtibi olarak tanıştığım Recep Peker Bey'le görüşürken, Naşit Hakkı Bey'e ''Daktiloyu al, Tayfur Bey'esualini sor ve yaz'' dedi. Naşit Hakkı Bey'in Antalya seçim kurulu başkanlığına hitaben ''Antalya'daki müstakilmebusluğa talibim'' diye yazdığı telgrafı bana verince, Recep Bey'e dönerek ''Beni Antalya'da kimse tanımaz,Adana, Osmaniye, Gaziantep olsa tanırlar'' dediğimde ''Siz telgrafı, imza edip çekin'' dedi. Ayrılıp telgrafıçektim. Eve döndüm. Refikamla çocuklarıma ''Mühim bir şey yok, bir şey sormak için çağırmışlar'' diyerekmeraklarını giderdim. Birkaç gün sonra pazar günü validen (o zaman Seçim Kurulu Başkanı valilerdi)aldığım telgraftan ''Antalya'dan müstakil mebus seçildiniz, tebrik ederim mazbatanız gönderilecek'' diyordu. Pazartesi günü Dolmabahçe'ye giderek Atatürk'e ''Müstakil Antalya mebusu seeçildim'' diyerek şükran vetazimlerimi arz ettim. Bunun üzerine ''Mübarek olsun, muvaffakiyet temenni ederim'' dediler. Ve ilave ettiler''Soyadı kanunu dolayısıyla sökücü bir kimse olduğun için, Mürselzade yerine siz Sökmen soyadını muvafıkgörerek veriyorum, yadigârım olsun'' buyurdular. Ben de ''Teşekkür ederim, minnet ve şükranla kabulediyorum'' diyerek huzurlarından ayrıldım.

Mebusluktan İstifa Etmek İsteyişim:

Dört gün sonra Antalya'ya hareket ettim. Meclis'e gittiğimde eski tanıdığım zevatla görüştük. Bazı zevatla datanıştık. ''Sizi aramızda görmekle memnun olduk. Tebrik ederiz'' dediler. O sırada toplantı zili çaldı.Mebuslar toplantı salonuna girmeye başlayınca beraber olduğumuz mebus arkadaşlarla toplantıya girerken,halen hayatta olan baş hademe Abbas Efendi, ''Bu parti içtimaıdır, siz müstakilisiniz, giremezsiniz'' deyince,bozuldum ve çok üzüldüm. Toplantıya giren arkadaşlardan ayrılarak hemen Meclis Reisi'ni görmeye gittim.Halep valisi iken tanıştığım Abdülhalik Renda Bey Meclis reisi idi. Durumu anlatarak ''Kuvayı Milliyedevrinden beri içinde bulunduğum, saflarında hizmet görmekle müftehir olduğum (övünç duyduğum)Cumhuriyet Halk Partisi içtimaına (toplantısına) ''Müstakilsiniz'' diyerek içeri bırakmadılar. Çok üzüldüm.Mebusluktan istifa edeceğim'' dedim. ''Teessüre kapılmayın, niçin müstakil olduğunuzu bilmiyoruz, bunuyalnız Atatürk bilir'' dediler. Yanlarından ayrıldım. Akşam Abdulhalik Bey üzüntümü ve mebusluktanayrılmak istediğimi İstanbul'dan dönen Atatürk'e arz etmiş. Sabahleyin Başyaver Celâl Bey'in Atatürk'ün beniemrettiklerini bildirmesi üzerine Çankaya'ya gittim. Atatürk ''Üzülmeyin Sökmen, Sancak davasında dahayakından çalışabilmeniz için, müstakil saylav seçildiniz. Vakti gelince sebebini anlarsınız, sabırlı olun,mesainize devam ediniz'' buyurdular. Yanlarından ayrılıp Meclis'e geldim, durumu Abdulhalik Bey'e anlattım.''Üzüntünüzün geçtiğine memnun oldum. Madem böyle, sabırlı olun'' dedi. Mebus olduktan sonra CemiyetBaşkanlığı'ndan ayrıldım. Bir süre sonra Cemiyetten aşağıdaki mektubu alarak, bundan böyle Cemiyetin fahriUmumî Başkanı olarak davamızla meşgul olmaya devam ettim.

Antakya−İskenderun ve Havalisi 14.3.1935 Türkleri Yardım Birliği Sayı/180

Antakya saylavı saygılı Bay Tayfur Sökmen'e; Evvelden beri birliğe karşı gösterdiğiniz bağlılık ve değerli yardımlarınızın minnettarı olduğumuzu arzederken bugün toplanan idare heyetimiz ızhar buyurduğunuz bu alâka dolayısıyla birliğimizin fahrî reisliğininsize tevcihine karar vermiştir. Binaenaleyh bu dileğimizin kabulünü rica eder, sonsuz saygılarımızı sunarız. R. Müdür − İmza

Fransızların Suriye'de Genel Seçime Gitmeleri:

1936 senesinin Haziran sonu tekrar Bahariye'ye taşınmış, Selamet apartmanında oturuyorduk. Eylül ayınıngüzel bir günü idi. Urfa mebusu dostum Behçet Bey'le buluşup gezmek için, Kadıköy iskelesine yürüdük.İskeleye gelince Haydarpaşa tren istasyonunun bayraklarla süslenmiş olduğunu gördüm. İskeledeki polismemuruna sebebini sorduk. ''Başvekil İsmet İnönü Ankara'ya dönecek. Atatürk de teşyi edecekmiş(uğurlayacakmış). İstasyon bu münasebetle bayraklarla süslenmiş'' dedi. Behçet Bey'le bir kayığa binerek

43

Page 44: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

karşıya, Haydarpaşa'ya geçtik. İstasyonun giriş kapısının önünde, gelmekte olan vapuru bekledik. Biraz sonragelen vapur, yolcu iskelesinin güneyindeki ikinci yere yanaştı. Başvekilin Kalem−i Mahsus Müdürü ZekiPolat Bey elinde çanta vapurdan atlayarak, merdiven başında gara girerken, bizimle karşılaşınca ''Sökmennerelerdesiniz, Atatürk'le İnönü sabahtan beri sizi aratıyorlar. Mühim bir mesele görüşeceklermiş'' dedi vetrene gitti. Atatürk iskeleye inen İnönü'yü uğurlayıp, vapurla geri dönünce, İnönü, yanında Maarif VekiliSaffet Arıkan'la merdivenlere yürüdü. Gara girerken yanımıza gelince ''Sökmen sizi arıyordum, isabet oldu,hadi beraber Ankara'ya gidelim. Mühim bir mesele var. Yolda konuşuruz'' dediler. Ben de ''Peki'' dedim veBehçet Bey'e dönerek ''Lütfen refikama söyle merak etmesinler, Ankara'ya gidiyoruz'' dedim ve gara girdim.Trene binerek mebus kompartımanına geçtim. Tren hareket ettikten biraz sonra kompartımanın önündengeçen Saffet Arıkan Bey'i durdurdum, ''Hayır mı beyefendi? İnönü beni niye götürüyor? diye sorduğumda''Bir gün önce Paris'ten Suriye heyeti geldi. Atatürk'le görüştüler, Sancak'ta seçim yapılacakmış; sizinle bununhakkında görüşecekler'' dedi. Bunun üzerine ''Öyle ise müsaade buyursunlar, Antakya'dan bir iki gün öncegelen arkadaşlar var, onlarla görüşüp, mütemmim malumat (tamamlayıcı bilgi) alayım, ondan sonrakendilerine arz edeyim'' dedim. O da İsmet Paşa'ya gidip söyledi. ''Peki dönsün, Ankara'da bekliyorum'' demiş,tren Pendik'e gelince inip, İstanbul'a döndüm. Ferdası günü cemiyet merkezine giderek Ankara'dan yenigelmiş olan Antakyalı ''Yeni Gün'' gazetesi sahibi ve Adana'da mâh teşkilâtından Maşuk Bey'in istihbaratçısıSelim Çelenk Bey'i buldurdum. Vaziyeti anlattım. Seçimden haberi yokmuş, Selim Çelenk Bey'i de alarakakşam treni ile Ankara'ya hareket ettik. Lozan Palas oteline inerek saat 10'da Başvekil'in Kalem−i MahsusMüdürü Zeki Polat Bey'i telefonla buldum. Geldiğimizi Paşa'ya arz etmesini rica ettim. Biraz sonra telefonederek ''Paşa hazretlerine arz ettim. Saat 10.30'da sizi Hariciye Vekâleti'nde (Şimdiki Gümrük ve TekelBakanlığı) bekliyorlar'' dedi. Selim Çelenk Bey'i alarak Vekâlet'e gittim. Hariciye Vekâleti Umumî KâtibiNuman Menemencioğlu Bey'in odasında bizi kabul etti. Numan Bey'le Maarif Vekili Saffet Arıkan Bey deorada idi. İsmet Paşa ''Paris'ten gelen heyetle konuştuklarını anlattı ve ilave etti. ''Fransızlarla anlaşarakSuriye'de umumî seçim yapacaklarmış, sizinkilere haber ver, onlar da bu seçime katılsınlar'' deyince ''Paşamseçime katılmamamız lazım, çünkü; bir defa Fransızlar bizim seçimi kazanmamıza imkân vermezler, şayet buşartlar altında kazansak bile 160 kişide 3−5 kişiye dahi söz hakkı vermezler. Bu itibarla seçime girmemizbence lüzumsuz olur'' dediğimde bu defa Selim Çelenk Bey'e sordu. O da fikrime iştirak ettiğini söyledi.Bunun üzerine Numan Bey ''Yanılıyorsunuz Sökmen Bey, bence seçime girmeliyiz'' dedi. Ben yine ''Hayır birfayda temin edemeyiz, sesimizi dahi çıkaramayız'' diye ısrar edince bu defa İnönü, Saffet Bey'e "Siz nezannediyorsunuz" diye sorunca Saffet Bey ''Ben de Sökmen'in fikrine iştirak ediyorum. Doğrudur. Seçimeiştirakle bir fayda temin edilemez'' dedi. O zaman Başvekil İsmet İnönü seçime girmeme fikrimi kabul etti.Veda ederek ayrıldık. Ve akşam treni ile İstanbul'a döndük. Nitekim; bir süre sonra Suriye ve Sancakta genelseçim yapıldı, bizler katılmadık.

IV ATATÜRK'ÜN İSKENDERUN VE HAVALİSİNİN İSMİNİ DEĞİŞTİRMESİ, ADINA HATAY DEMESİ

Ankara itilafnamesinin İskenderun ve havalisinde tatbiki için, hükümetimizin Fransızlar nezdinde yaptığı hertürlü teşebbüs semeresiz kalmış olduğu cihetle ve Suriyelileri, Fransızlarla anlaşarak genel seçim yapmalarıdolayısıyla, 1936 senesinin Meclis açılış nutkunda aziz Atatürk ''Bundan böyle Fransızlarla aramızdasenelerdir sürüp giden davanın neticelenmesinin zamanı gelmiştir'' buyurdular. Ferdası günü aziz Atatürk,Başyaver Celâl Bey aracılığıyla beni emretmişlerdi. Gittim. ''Bizleri ihya ettiniz ulu önder'' dediğimde''Sökmen bugünden itibaren davaya resmen el kondu. Antakya−İskenderun ve havalisinin ismi bundan böyleHatay'dır, cemiyetinizin adını ''Hatay Egemenlik Cemiyeti'' olarak değiştirin ve faaliyetinizi bu isim altındayürütün, Cemiyet merkezi yine İstanbul'da kalmak üzere, Mersin, Dörtyol, Hassa, Kilis'te şube açın; fakatdenizden, karadan hatta dağdan Hatay'a gidip gelinmesi daha kolay olacağı için faaliyet merkeziniz Dörtyolşubeniz olsun. Bu şube açıldığı zaman Antakya'daki Cemiyetin adı da değişerek Hatay Egemenlik Cemiyetiadını alsın'' buyurdular ve ''Gazamız mübarek olsun, Allah utandırmasın ve muvaffak etsin'' diye ilave ettiler.Teşekkür ederek huzurlarından şevkle ayrıldım. Yine Atatürk'ün emirleriyle Dahiliye Vekili Şükrü Kaya BeyHatay Egemenlik Cemiyeti Umumî Reisi, Emniyet Umum Müdürü Şükrü Sökmensüer bey de cemiyetin

44

Page 45: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

kâtibi umumisi oldular. Cemiyetin fahrî umumi başkanı olarak, cemiyetin adını değiştirdim. Mersin, Dörtyol,Hassa ve Kilis'teki Hatay Egemenlik cemiyetlerini açtım. Bu arada Antakya'daki cemiyetin adı da ''HatayEgemenlik Cemiyeti'' oldu. Cemiyetler açıldıktan sonra İstanbul'a döndüm. Dörtyol faaliyet merkeziolduğuna göre, buradan Antakya'daki teşkilatla çalışmakta, haberleşmelerde ilerde zor durumdakalabileceğimi düşünerek, İstanbul'a teşrif eden Atatürk'e durumu arz etmek, istihbaratı yapacak sorumlu birkişiyi seçmelerini istirham etmek için görüşmek istediğimi arz etmesini, Hasan Rıza Soyak Bey'den rica ettim. Ertesi gün Şükrü Kaya Bey Başkanlığı'nda Dolmabahçe Sarayı'nda yapılacak toplantıda bulunmamıemretmeleri üzerine, Dolmabahçe'ye gittim. Toplantı salonuna girdiğimde Dahiliye Vekili ve HatayEgemenlik Cemiyeti Umumi Reisi Şükrü Kaya, Millî Müdafaa Vekili Kâzım Özalp, Hariciye Vekâleti KâtibiUmumisi Numan Menemencioğlu, Mah Teşkilât (Millî Emniyet) Başkanı Şükrü Âlî, Riyaset−i CumhurUmumi Kâtibi Hasan Rıza Soyak beyler beni bekliyorlardı. ''Hoş geldin. Hatay Egemenlik şubeleriniaçmışsın, tebrik eder, muvaffakıyetler temenni ederiz'' dediler. Teşekkür ederek ''Hatay'la yapılacak temas veçalışmalarda, haberleşme Dörtyol faaliyet merkezinden yapılacağı için, haberleşmeyi yapacak bir sorumluşahsın seçilmesini Atatürk'ten istirham etmek için, Hasan Rıza Bey'in aracılığını rica ettim. ''Kimiemredecekler bilmiyorum'' dedim. Bunun üzerine Şükrü Kaya Bey ''Biz de bunun için Atatürk'ün emri iletoplanmış bulunuyoruz, siz ne düşünüyorsunuz?'' diye sorunca ''Adana Valisi Tevfik Hâdi Bey (38) bencemünasiptir (uygundur), faaliyet merkezi Dörtyol'a yakındır'' teklifine Şükür Kaya bey ''Olmaz, vali politikayakarışmasın'' dedi. ''Peki Şükrü Âlî Bey'in Adana'daki Mah teşkilatı sorumlusu Mahcup Bey vasıtasıyla yapsın''dedim. ''O da olmaz'' dedi, ''Antakya'da ilk defa açılan yeni konsolosluk var. Konsolos Firuz Kesim Beyolsun'' dediğimde bu defa Numan Bey ''Politik mesele olabilir. O da olmaz'' dedi. ''Peki o olmaz bu olmaz, neolacak, kim yapacak? O halde siz birini bulun'' dedim. Şükrü Bey ''Siz varsınız, siz yaparsınız'' deyince busefer itiraz ederek ''Hayır bu mesuliyetli bir iştir, mesuliyeti üzerime almam, başka birini bulun dediğimde budefa Hasan Rıza Bey, ''Atatürk bu vazifeyi sizin yapmanızı emrettiler, mesuliyeti siz alacaksınız, bu vazifeyisize bırakıyorlar'' dedi. Bunun üzerine Atatürk'ün yüksek emirlerine uyarak, şükranla kabul ettim. Toplantıdağıldı. Veda ederek ayrıldık. Gelmişken Dörtyol'a gitmeden birkaç gün ailemin yanında kaldım.

Alevi Meselesi:

Cemiyetimizin İstanbul merkezinde çalışmalar sıkı bir vaziyette devam ediyordu. Kaldığım birkaç güniçinde hemen her gün cemiyete uğruyordum. Dörtyol'a hareketimden bir gün önce arkadaşlara veda etmek içinCemiyet'e uğradığımda, Antakya şubemizden namıma gelen bir mektup aldım. Mektupta, Fransızlar,Lazkiye'de bulunan Alevilere ''Siz ne Türk, ne Arap ve ne de Müslümansınız, sizler Ehlisalip bakayasıolduğunuzdan Türkler ve Araplar sizlere fena muamele yapmaktadır'' propagandası ile tahrik etmektedirler.Bunu haber alan Suriyeliler, ''Siz Arap ve Müslümansınız, Fransızlara inanmayın'' diyerek Alevilerikazanmaya çalışıyorlar. Bizden de Alevilerin Türk ve Müslüman olduklarını ispat ederek Fransız ve Araplarıntahriklerini çürütmek için, bir vesika bulabilir misiniz? diye soruyorlardı. Öteden beri Alevilik−Sünniliksözünü hoş görmeyen Atatürk'ü durumdan haberdar etmek üzere Dolmabahçe'ye, ziyarete gittim. Kabulbuyurduklarında durumu arz ettim. ''Kilisli tarihçi Necip Asım Bey'le temas ederek hakikat ortayaçıkarılmalıdır'' buyurdular.

Eti Türk'ü:

Moda caddesinde Ağa Bey sokak 9 numarada ikamet eden Necip Asım Bey'le, Kilisli hemşerisi dostumAvukat Reşit Bey aracılığı ile yaptığım temasta durumu anlatınca; bana ilk sözü şu oldu, ''Anan, bacın, kızınvar mı?'' Bu soru karşısında hayretle Reşit Bey'in yüzüne baktım. Bunu gören tarihçi Necip Asım Bey''Hayretle bakmakta haklısın, çünkü; benden istediğin tarihi bilgi ve vesika ile sana sorduğum sual başkagörülüyorsa da istediğin bilgi benim sualimin muhtevasındadır. Zira kız alıp vermezsiniz, camilerine gitmez,caminize sokmazsınız; kestiği eti yemez, Alevi, Fellah diye tahkir edersiniz, sonra da kalkıp tarihi vesikaistersiniz. İptida (önce) siz şimdiye kadar tatbik etmediğiniz insanı muameleyi tatbik edin, sonra ben sizetarihi vesika vereyim'' dedi. Cevaben; ''Beyanatınız tamamen bir hakikattır. Atatürk vatandaşlar arasındadevam edegelen ve cereyan eden bu fena duruma son verecektir. Lütfen tarihi vesikayı verin'' dedim. Bununüzere kütüphanenin üst kat rafından indirdiği kitabın yanılmıyorsam 149'uncu sahifesinde şunları okudu;

45

Page 46: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

''Aleviler Hasan Sabbah'ın müritleridir, tamamen Türk ırkından olup, Doğu'dakiler Kürtleşmiş, ortada,Anadolu'da kalanlar Türklüklerini muhafaza etmiş, güneye gidenler ise Araplaşmışlardır. Lazkiye'den ötedebir tek Alevi bulamazsınız. Atatürk'e tazimlerimle (saygılarımla) arz ederim'' dedi. Teşekkür ederek yanındanayrıldık. Gidip bu tarihi malumatı Atatürk'e arz ettikten sonra Atatürk; ''Aleviler Arap değildir. EtiTürkleridir'' buyurdular. Veda ederek huzurlarından ayrıldım. Atatürk bu inancını, Adana mebusu İbrahimDıblan riyasetinde bir cemiyet kurdurup faaliyete geçirerek ispat ettiler. Dolmabahçe'den ayrılarak cemiyetegidip, Atatürk'ün Alevi vatandaşlar için Eti Türk'ü dediğini Antakya'daki Hatay Egemenlik Cemiyeti'nebildirerek Fransız ve Arapların propagandalarına karşı oradaki Alevi vatandaşlarımızın aldanmamalarını, EtiTürk'ü olduklarını bilmelerini yazdım. Ertesi gün Dörtyol'a hareket ettim. Dörtyol'da Antakya'dakicemiyetimizle temasa başlayarak, faaliyete geçip çalışmaları sıklaştırdım. Davamızın Cenevre'ye İntikali: Atatürk'ün 1936 Meclis açış nutkundan sonra da Fransızlar nezdinde hükümetimizin Hatay için yaptığıtemaslar semere vermeyince; dava Cenevre'de faaliyette bulunan Milletler Cemiyeti'ne intikal ettirildi. Şubat1937'de Hariciye Vekâleti Kâtibi Umumisi Numan Menemencioğlu'nun riyasetinde Cenevre'ye giden heyeteAtatürk'ün emri ile Numan Bey, beni de müşavir olarak almıştı. Cenevre'de bütün çabalara rağmen dava birneticeye bağlanmadığı için, görüşme tatil edildi. Ve heyet Ankara'ya döndü. Ankara'ya döndükten bir günsonra Dörtyol'a giderek, Cemiyet'teki, vazifeme devama başladım. Bağımsız Milletvekili Seçilişimin Sebebi:

Hatay Egemenlik Cemiyeti'nin faaliyet merkezi olan Dörtyol'da cemiyetin fahri başkanı olarak vazifegörürken, Antakya şubesi ile yaptığımız temas ve faaliyet yüzünden rahatsız olan Fransızlar, mebus olarakDörtyol'da çalışmamı ''Bir mebusunuz hudutta faaliyette bulunarak, Sancak'ta kargaşalık çıkarmaktadır. Geriçekilmesi'' diyerek hükümet nezdinde protesto edince, eşsiz Atatürk ''Mebus bizim değil, müstakildir'' diyecevaplandırmıştır. Bunun üzerine üç sene önce bağımsız milletvekili seçilip de CHP toplantısınaalınmadığımda Atatürk'ün ''Üzülmeyin Sökmen, Sancak davasında daha yakından çalışabilmeniz için müstakilsaylav seçildiniz. Vakti gelince sebebini anlarsınız, sabırlı olup, mesainize devam ediniz'' buyruklarınınmanasını nihayet herkes gibi ben de anladım. Cenevre'ye Giden İkinci Heyet: Bir müddet sonra ikinci defa Cenevre'ye giden heyete benim yerime Abdurrahman Melek Bey'in müşavirolarak gitmesini, Şükrü Kaya Bey'den rica ettim. Kabul ettiler. Cenevre'ye giden bu heyette Hasan RızaSoyak ile Şükrü Sökmensüer beyler de vardı. Cenevre'de ikinci defa başlayan görüşme sonunda Hatay'a birmüşahit heyetin gitmesi kararlaştırılmıştır. Ve Türk tezi Cenevre'de tamamen kabul edilmiştir. Bu durumuAntakya'daki cemiyetimize bildirerek, o zamanki Yeni Gün gazetesinde neşrettirmiştik. Aynen şöyleydi: YENİ GÜN 1867 N.ya ilave

Hataylılara Müjde Türk tezi Cenevre'de tamamen kabul edildi. Her Hataylı dilediği cemaat listesine yazılmak ve rey vermek hakkına maliktir. Bu sabah Cenevre'den partigenel başkanlığına şu telgraf gelmiştir. Bay Abdülgani Türkmen Halk Mümessiller Heyeti Umumi Başkanı Antakya

''Cenevre 19 − Hariciye Genel Sekreterimiz Sayın Bay Numan Rıfat Menemencioğlu'nun yüksek kiyaset vekuvvetli müdafaası neticesi olarak Türk tezinin bütün esasları kabul edildiği gibi, her Hataylı dilediği cemaatlistesine yazılmak ve rey vermek serbestisine malik olacaktır. Bütün hemşerilere saygılar arz ederken DoktorVedi Bilgin'e, Abdullah Marif Cilli'ye ve Kırıkhan'da mevkuf bulunan İbrahim Şahin'e de geçmiş olsundileriz.'' SÖKMEN

HEPİMİZİN GÖZÜ AYDIN OLSUN.

46

Page 47: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

V

CENEVRE'DEN GÖZLEMCİ HEYETİNİN GELİŞİ VE PLEBİSİT

Cenevre'den gözlemci heyetinin Hatay'a gideceği öğrenilince, Türkiye'de bulunan Hataylılar oylarınıkullanmak için Hatay'a gitmişlerdir. Bunların arasında Doktor Abdurrahman Melek, Mersin'deki HatayEgemenlik Cemiyeti'nin umumi kâtibi Ömer Türkmenelli, Hamdi Selçuk beyler gibi birçok arkadaş da vardı. Müşahit (gözlemci) heyet Cenevre'den gelince, Türk cemaatini temsil için, müşahit heyette temsilci yazılanarkadaşlar ve reylerini kullanan bütün Hataylılar her türlü tehdide rağmen görevlerini yapmış, oylarını Türktezi lehinde kullanmışlardır (Plebisit). Savcılık ve hâkimlik yapan İskenderunlu Hamdi Selçuk Bey, reykullandıktan sonra Türkiye'ye dönmeyerek davamızda çalışmak için kalmıştır. Hatay Egemenlik Cemiyetiİskenderun başkanlığına seçildikten sonra uzun süre değerli hizmetler görmüş, daha sonra Hatay devletikurulduğunda mebus olmuştur. Bu arada, beş Meclis encümen başkanlığına seçilerek, bu devrede büyükhizmetler görmüştür. Doktor Abdurrahman Melek'in Vali Olması:

Hatay'a Cenevre'den müşahit heyet gelince oy kullanmak için gelen doktor Abdurrahman Melek Bey'in,Hatay valisi olacağını haber alan Hatay Egemenlik Cemiyeti Antakya Başkanı Abdulgani Türkmen Bey,doktor Abdurrahman Melek'i yanına davet ederek Fransızların idaresinde bir vazife görmesinin münasipolmayacağı için, valiliği kabul etmemesini söylerse de doktor Abdurrahman Melek, vali olmak için ısrar eder.Bunun üzerine Abdülgani Türkmen cemiyetteki diğer arkadaşlarıyla görüştükten sonra bana, ''DoktorAbdurrahman Melek'i Fransızlar vali yapmak istiyor. Bizler kabul etmemesini rica ettiğimiz halde dinlemeyipkabulde ısrar ediyor. Bu hususa ne diyorsunuz'' diye bir mektup yolladı. Aldığım mektubu bir kelime ilaveetmeden aynen Hatay Egemenlik Cemiyeti Umumî Reisi, Dahiliye Vekili Şükrü Kaya Bey'e gönderdim. İkigün sonra Şükrü Kaya Bey'den aldığım şifrede: ''Değil Doktor Abdurrahman Melek'in, herhangi bir Türk'ünFransız idaresinde vazife kabul etmemesi lazımdır'' diyordu. Yine bir kelime ilave etmeden Hatay EgemenlikCemiyeti'nin Antakya Merkezi'ne hususi kurye ile gönderdim. Gönderdiğim Şükrü Kaya Bey'in direktifini,arkadaşlar Doktor Abdurrahman Melek'e tebliğ edince, Başkonsolosumuz Celâl Karasapan'la görüşerek,direktifi dinlemeyip, Hatay Valiliği'ni kabul eder. Ayrıca da Hariciye Vekâleti Umumi Kâtibi NumanMenemencioğlu'na Şükrü Kaya Bey'in direktifinden bahsetmeksizin ''Vali olmama Sökmen mani olmakistiyor'' diye bildirir. Numan Bey de Başvekil Celâl Bayar'a ''Abdurrahman Melek'in vali olması lehimizeolduğu halde Tayfur Sökmen mani oluyor'' diye şikâyette bulunur. Başvekil, Şükrü Kaya Bey İstanbul'daolduğundan, Hatay Egemenlik Cemiyeti'nin Umumî Kâtibi ve Emniyet Umum Müdürü Şükrü SökmensüerBey'e, benim acele Ankara'ya gelmemi emreder. Şükrü Sökmensüer Bey'den aldığım bir telgraf üzerinetrenle Ankara'ya hareket ettim. Ankara'ya geldiğimde Şükrü Sökmensüer Bey'i istasyonda beni beklerbuldum. Görüştük. ''Başvekil şimdi trenle İstanbul'a gidiyor, dönüşüne kadar beklemenizi emretti'' deyince,''Mademki Başvekil şimdi İstanbul'a gidiyor, öyle ise hemen kendisiyle görüşeyim'' sözüne ''pekiyi'' dedi. Garagitmekte olan Başvekil'le karşılaşınca; ''Dönüşünüze kadar beklememi emretmişsiniz, müsaade edersenizİstanbul'a ben de geleyim. Yolda emrinizi telakki ederim'' dedim, ''olur'' deyince, Şükrü Bey'in yanınadönerek, durumu anlattım ve trene bindim. Yolda Başvekâlet Kalemi Mahsus Müdürü Baki Sedes Bey'e''Sayın Başvekil'in emirlerini telakki edeyim'' deyince, gidip arzettiğinde ''Yorgundur dinlensin, yarıngörüşürüz'' demiş. Ertesi gün tren Pendik'e geldiği sırada Baki Sedes Bey gelip ''Başvekil sizi bekliyor,buyurun'' dedi. Gittim, bana ''Sökmen nasıl olur da hissine mağlup olarak Doktor Abdurrahman Melek'in, valiolmasına mani olursun. Bu tayin bize fayda sağlayacakmış'' deyince, nihayet neden davet edildiğimi anladım.Cevap olarak ''Antakya'daki Hatay Egemenlik Cemiyeti Başkanı Abdülgani Türkmen Bey'den, DoktorAbdurrahman Bey'in vali olmaması hakkındaki tahriratı, olduğu gibi Şükrü Kaya Bey'e gönderdiğimi, ondanaldığım şifrede: ''Değil Doktor Abdurrahman Bey, herhangi bir Türk'ün Fransız idaresinde vazife almamasılazımdır'' dediğini, onu da aynen Antakya'daki Cemiyete gönderdiğimi anlattım ve yukarıda sözünü ettiğimvali oluş şeklini açıkladım. Gerçeği öğrenen Başvekil, ''Biliyorum Sökmen, siz milli davada da hissinizemağlup olamazsınız, ikaz ve izaha teşekkür ederim'' dediler. Haydarpaşa'ya geldiğimizde, Başvekili

47

Page 48: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

karşılamaya gelenler arasında Şükrü Kaya Bey de vardı. Karşıya geçmek için bekleyen Acar motorunabindiğimizde Şükrü Kaya Bey, Başvekil'le görüşürken beni doğrulayarak durumu izah etti. Yukardakiizahata rağmen Dışişleri Kâtib−i Umumisi N. Menemencioğlu'nun tasvipleriyle Abdurrahman Melek Bey,İskenderun Sancağı Valisi (Fransız tabiriyle İçişleri Müdürü) olmuştur.

VI HATAY DEVLETİNİN KURULMASI

Müşahit heyetin Hatay'da yapılan plebisitten olumlu bir kanı ile dönüşü neticesinde Cemiyet−i Akvam'da(Milletler Cemiyeti) Hatay'da Millet Meclisi seçiminin yapılmasına karar verilmiştir. Milletvekili seçimindeFransızların müdahale edecekleri düşüncesiyle hükümetimiz dürüst bir seçim yapılabilmesi için, bir Türktugayının müşahit olarak Hatay'da bulunması hususunda Fransızlarla temasa geçmek üzere Genelkurmayİkinci Başkanı General Asım Gündüz Başkanlığı'ndaki müşahit heyette, daha sonra da Genelkurmay BaşkanVekili olan Albay Fevzi Mengüç, Binbaşı Nuri, Büyükelçi Cevat Açıkalın bulunmuşlardır. Uzun görüşme vetartışmalardan sonra bir tugayın Hatay'a girmesi kararlaştırılmıştır. Daha sonra Kara Kuvvetleri Kumandanıolan Kurmay Albay Şükrü Kanatlı'nın kumandasındaki tugay, 5 Temmuz 1938'de Hatay'a girmişti. Senelerdirhasret kaldığı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Hatay'a girmesi, bütün Hataylıları, görülmemiş heyecan ve sevincegarkettiği gibi, senelerdir bozuk olan moralleri düzelmiştir. Bu arada Reyhaniyeli hemşerilerimin arzularıüzerine Albay Şükrü Kanatlı kumandasında bir süvari birliği Reyhaniye'ye gelmekte iken Amik atlılarıtarafından Ayrancı köyünde karşılanıp hep birlikte Rehaniye'ye gidildi. Çatalhöyük köyünde köprüdengeçerken Mürseloğlu Kemal Bey, süvari birliğinin önünü kesip, daha önce, ''Türk ordusu Hatay'a girerse tekkızım Necla'yı kurban edeceğime ant etmiştim'' diyerek Albay Şükrü Kanatlı'nın atının ayakları altına kızınıkurban etmek için yatırınca, Albay Şükür Kanatlı atından atlayarak küçük kız çocuğunu kucağına almış veonun yerine getirilen koç kesilmiş. Kemal Bey'in andı bu şekilde yerine getirilmiş. Bunun üzerineÇatalhöyük'te Gülizar Hatun'un konağında birliğe mola verilerek, ayran ikram edilmiş ve daha sonra birlikarkasındaki Amik süvarileriyle 8 Temmuz 1938'de Reyhaniye'ye girmiş ve uzun zamandır hasreti çekilenTürk ordusu görülmemiş bir heyecan içinde büyük gösteri ile karşılanmıştır. Atatürk TarafındanCumhurbaşkanı Adayı Olarak Gösterilmem: 9 Ağustos 1938 günü Hatay Egemenlik Cemiyeti Umumî Kâtibive Emniyet Umum Müdürü Şükrü Sökmensüer Bey'den bir telgraf aldım. 24 Ağustos 1938 günü Hatay'dayapılacak milletvekili seçimini görüşmek üzere, Başmurahhas Cevat Açıkalın'la Celâl Karasapan'ın yerineatanan Başkonsolos Fethi Denli'nin Dörtyol'da bulunmaları isteniyordu. 10 Ağustos 1938'de ŞükrüSökmensüer Bey Ankara'da, Cevat ve Fethi beylerle Hatay'dan Dörtyol'a geldiler. Çalışma odasındadördümüz toplandık. Konuşma ve müzakere arasında kimlerin mebus, kimlerin Meclis Başkanı, kimlerinBaşvekil ve hükümet üyesi olması üzerinde uzun uzun görüştükten sonra; 40 mebustan aday gösterilmesine;bunların 2'sinin Rum, 2'sinin Ermeni, 2'sinin Arap ve 34'ünün de Türklerden olmasına karar verildi. Başvekilve diğer vekiller, umum müdürler, müsteşarlar Hatay Egemenlik Cemiyeti'nin saptadığı adayların görüşülüpkarara bağlanmasından sonra, Konsolos Fethi Denli Bey ''Cumhurbaşkanı kim olacak?'' diye sorunca, ŞükrüSökmensüer Bey ''Cumhurbaşkanı adayı Atatürk tarafından tespit edilmiştir. Bunun üzerinde görüşmeyelimve durmayalım'' dedi. Şükrü Bey'in bu sözü üzerine Cevat Açıkalın ''Atatürk'ün adayının ismini bizler deanlayalım'' deyince, Şükrü Bey ''Atatürk'ün adayı Sökmen Bey'dir'' dedi. Şükrü Bey'in sözüne, ''Atatürk'üniltifat, teveccüh ve itimadına teşekkür ederim. Bu mühim vazifeyi kabul edemeyeceğim. Çünkü;başaramazsam Atatürk'ün, mazhar olduğum itimat ve teveccühünü kaybederim. Beni bu vazifeden afbuyurmalarını istirham ediyorum'' deyince, Şükrü Bey ''Ben tebliğe memurum. Başka bir şey yapamam'' dedi.Toplantı bitti. Beyleri misafir ettim. Ferdası günü Şükrü Bey Ankara'ya, diğerleri de Hatay'a döndüler. Bende 11 Ağustos 1938'de Atatürk'e arz edilmek üzere Riyaseti Cumhur Umumî Kâtibi Hasan Rıza Soyak Bey'e,yukarıda belirttiğim sebeple Atatürk'ün beni bu vazifeden affetmelerini yazdım. 14 Ağustos 1938 günüDolmabahçe'den Hasan Rıza Soyak Bey'in gönderdiği aşağıdaki telgrafı aldım. Bay Tayfur Sökmen

48

Page 49: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

Antalya Saylavı−Dörtyol. ''Mektubunuzu aldım. Verilen her memleket vazifesini kayıtsız ve şartsız kabul edip, başarmaya çalışmakbizim şiarımız olmuştur. Rey ve mütalaam budur, gözlerinden öperim.''

Hasan Rıza Soyak Bilahare telgrafın mahiyetini şifahen anlatmış olan Hasan Rıza Bey, bir hatırası olsun diye 15 Kasım 1951tarihli aşağıdaki mektubu yollamıştır:

Sayın Bay Tayfur Sökmen Hatay Milletvekili İstanbul

''14 Ağustos 1938 tarihinde Dolmabahçe'den size çekmiş olduğum telgrafı nasıl ve ne şartlar altındayazdığımı şifahen hikâye etmiştim. Bu defa bunu bir hatıra olmak üzere yazıyla da teyid etmeyi münasipgördüm. ''Sizin o zaman teşekkül etmekte olan Hatay Cumhuriyeti Başkanlığı'na intihabınız daha evveltakarrür etmişti. Bu kararın size tebliği üzerine bana yazdığınız itiraz mektubunu alır almaz, Atatürk'ünhuzuruna çıkmış ve mektubu kendisine okumuştum. O sıralarda odaya Başvekil Celâl Bayar'la HariciyeVekili Dr. Tevfik Rüştü Aras girdiler. Atatürk onlara hitaben; ''− Şimdi Soyak, Tayfur Sökmen'den aldığı birmektubu okuyordu, size de okusun da dinleyin, buyurdu. ''Mektubu tekrar okudum. Atatürk yine onlara hitapederek: ''− Ne dersiniz? diye sordu. ''Başvekil Bayar; ''Zatıâliniz ne düşünüyorsunuz?'' dedi. Bunun üzerine Atatürk ''Mesele mühim vemüstaceldir. Vaziyet yeni tecrübelere mütehammil değildir. Bu arkadaş tecrübe edilmiş, her bakımdan itimadalayık, namuslu ve becerikli bir adamdır. Öteden beri bu yolda çalışmış ve başarılı hizmetlerde bulunmuştur.Binaenaleyh Devlet Başkanlığı için en münasibi odur, bunu bir vazife olarak kabul etmelidir'' buyurdular.Başvekil ve Hariciye Vekili de aynı nokta−i nazara iştirak ettiler. Yanlarından çıktım ve size yukarıdabahsettiğim telgrafı çektim. ''Saygı ile arz eder gözlerinizden öperim, kardeşim.''

İstanbul; 15.11.1951 Hasan Rıza Soyak

İnönü'yü Ziyaret:

Atatürk'ün bu kati emirleri üzerine görevi kabule mecbur kaldım. 18 Ağustos 1938'de İstanbul'a geldim veAtatürk tarafından kabul edildim. Ferdası günü Dörtyol'a giderken Ankara'ya uğradım. İstifa etmiş olmasınarağmen her zaman temas ettiğim İsmet İnönü'yü ziyaret ettikten sonra, Dörtyol'a döndüm. Hatay MilletMeclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi: 24 Ağustos 1938'de Türk ve Fransız ordularının garantisi altında Hatay'da Millet Meclisi seçimi yapıldı. 2Eylül 1938 günü Hatay Millet Meclisi toplanıp, eşsiz Atatürk'ün adayı olan beni, Hatay Cumhurbaşkanlığı'naseçtiler. Yemin merasimini bitirdikten sonra, Dr. Abdurrahman Bey'i başvekilliğe atadım. BaşvekilAbdurrahman Melek Bey de, Dörtyol'da tespit ettiğimiz vekil, müsteşar ve umum müdürleri seçti. Meclisin34'ü Türk, 2'si Arap, 2'si Ermeni, 2'si de Rum vatandaştan olmak üzere 40 mebusu vardı. Vazifeyebaşladığım, yani Hatay Cumhurbaşkanı seçildiğim gün, Atatürk'e şu telgrafı çektim.

Atatürk'e Bağlılık Telgrafı:

Ekselans Kemal Atatürk Türkiye Cumhurbaşkanı İstanbul

49

Page 50: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

''Hatay Millet Meclisi tarafından bugün Hatay Reisliği'ne seçildiğimi ve bu vazifeyi ifaya başladığımı yüksekhuzurunuza arz etmekle şereflenirim. Türkiye'nin Ulu Önderi tarafından gösterilen yüksek alaka ve yardımsayesinde istiklaline kavuşmuş olan Hatay'ın, Ulu Şef Atatürk'e ve BMM'ye karşı beslediği minnet, şükran vebağlılık hislerini ve bu vesileyle de arz etmekle son derece bahtiyarım. Vazifemin ifası sırasında yüksek alakave irşatlarınızın esirgenmemesi dileğiyle candan bağlılığımı ve sonsuz saygılarımı arz ederem.'' TayfurSökmen Atatürk'ün Telgrafı:

4 Eylül 1938'de telgrafıma Ulu Önder Atatürk şu cevabı lütfettiler. 4.IX.1938 Bay Tayfur Sökmen Hatay Reisi Antakya

''Hatay Millet Meclisi tarafından Hatay Reisliği'ne seçildiğinizi bildiren telgrafınızı memnuniyetle aldım. Bukıymetli diyarın en yüksek makam ve vazifesini ihraz ve deruhte etmiş olmanızdan dolayı sizi tebrik ederken,inkişafını daima alaka ve muhabbetle takip edeceğim. Hatay'daki faaliyetinizde muvaffakıyetinizi temennieyler ve Hatay'ın yeni idare altında pek çok saadet ve refahlar görmesini yürekten temenni ederim.'' K.Atatürk Beşinci Dönem dördüncü toplantı yılının açılışında Atatürk adına Başvekil Celâl Bayar tarafından okunansöylev aynen şöyledir: 1 Kasım 1938

''Hatay meselesinin son sene zarfında geçirmiş olduğu safhalar malûmunuzdur. Bu millî davayı birTürk−Fransız dostane anlaşmasıyla halletmek yolundaki mesai muvaffakıyete erdi. ''Türk ve Fransızaskerlerinin muvakkat ve müşterek işgali bu anlaşmanın bariz tezahürü oldu. Bu sayede sükûn yerleşti veintihabat ikmal olundu. Nihayet Hatay, Millet Meclisi'ne ve istiklaline kavuştu. Müstakil Hatay devleti bugüninzibat kuvvetlerini tanzim eylemek ve memleketin dahili emniyetini de kendi vasıtalarıyla temin etmeklemeşguldür. Bunun da yakında başarılacağını ümit ediyoruz. ''Geçen sene yarınki Türk−Fransızmünasebetlerinin dilediğimiz yolda inkişafına Hatay işinin iyi bir yönde yürümesi esaslı bir ölçü ve âmilolacaktır'' demiştim. Filhakika Hatay işindeki Türk−Fransız anlaşması iki devlet arasındaki münasebetleri çokdostane bir duruma getirmiştir. ''Hatay işinde istihsal edilen neticelerin istikrarı Türk−Fransız dostluğunun dainkişaf ve tebellürüne bir esas teşkil edeceği kanaatindeyim.'' Cumhurbaşkanlığı Kalemi MahsusMüdürlüğü'ne Alhasoğlu Selman Efendi'nin hukuk tahsili yapan oğlu Hulki Öcal'ı getirdim. Hatay hükümetikurulduktan sonra çalışmalara başladık. Anavatanın bir parçası saydığımız Hatay hükümetinin, anavatandatatbik edilen kanunları, Hatay Millet Meclisi'nden kısım kısım geçirerek uygulamaya başlamasıyla, Hatayhalkı senelerdir hasret kaldığı benliğine kavuşmanın hazzıyla ferahlayarak huzura kavuşmuştur. Hatay tebasıolarak Hatay Cumhurbaşkanlığı vazifesini yaparken, Türk tabiyetini ve Antakya bağımsız milletvekilliğisorumluluğunu muhafaza etmemi, devletler hukukuna aykırı gören Anavatan Hariciye Vekili Tevfik RüştüAras, benim Türk tabiyetinden ve Antalya bağımsız milletvekilliğinden istifa etmemi, Başmurahhas CevatAçıkalın'a telgrafla bildirmiş. Açıkalın randevu alarak bana geldi. Hariciye Vekili'nin nokta−i nazarınısöyleyince cevap olarak Açıkalın'a dedim ki: ''Burada ecanibe (yabancılara) karşı devlet reisiyim.Haddizatında aziz Atatürk'ün emrini infaz etmek için gelmiş veya gönderilmiş bir memur olarak vazifemigörmekteyim. Asli vazifem Antalya mebusluğu ve Türk tabiiyetini muhafaza etmektir. Hariciye Vekili ısrarederse devlet reisliğinden istifa eder, anavatana dönerim.'' Cevat Açıkalın yanımdan ayrıldıktan sonraHariciye Vekâleti'ne bildirmiş. Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Aras vaziyeti Atatürk'e arz ettiğinde, Atatürkheyeti vekileyi toplattırarak benim Türk tabiiyetimi, Antalya bağımsız milletvekilliğimi muhafaza etmemikarara bağlattırıp, bana bildirmelerini emretmişlerdir. Karar ve tebligat aşağıdadır. KARARNAMEÖRNEĞİDİR Sayı: 9597 ''Hatay Devlet Reisliği makamına seçilmiş olan Antalya saylavı Tayfur Sökmen'in icabında Türkvatandaşlığı hakkı mahfuz kalmak şartıyla, Türkiye'ye avdet edebilmesi; Dahiliye Vekilliği'nin 2.9.1938 tarihve 44187 sayılı tezkeresi ile yapılan teklifi üzerine icra vekilleri heyetince 24.9.1938 tarihinde onanmıştır.''

50

Page 51: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

14.9.1938 Reisicumhur K. Atatürk (12 Vekilin imzası) (Aslı gibidir)

İmzalı suretin aynıdır. (imza) Antakya 15 Teşrinisani (kasım) 1938

Türkiye Cumhuriyeti Hatay Fevkalade Murahhaslığı Sayın Bay Tayfur Sökmen Hatay Devlet Reisi

''Zât−ı devletlerinin Türk vatandaşlığı hakkı mahfuz kalmak şartıyla Türkiye'ye dönebilecekleri hakkındakiicra vekilleri heyetinin kararnamesi örneğinin ilişik olarak gönderildiğini saygılarımla arz ederim.''

Fevkalade Murahhas Elçi Cevat Açıkalın

İsmet İnönü'nün Tebriki:

Hatay Cumhurbaşkanlığı'na seçildikten sonra, birçok arkadaş ve dostlarımdan tebrik telgrafı ve mektuplaraldım. Bu arada Sayın İsmet İnönü'den de 23.9.1938 tarihli aşağıdaki tebrik mektubunu aldım.

''Pek muhterem Reis ''Türk vatanı için candan aziz olan Hatay devletinin reisliğini kudret ve kifayetle ifaya başladınız. Takdir vemuhabbet nazarlarımız üzerinizdedir. Gönüllerimiz uğurlu elinize verilen vatanın saadet ve selametidilekleriyle dolmuştur. Sizin itibarınız ve muvaffakıyetiniz hepimizin şerefi ve varlığı olduğuna itimadbuyurmanızı dileyerek derin saygılarımı takdim ve lütufkâr teveccühünüzün bekasını rica ederim. ''Pekmuhterem reis, büyük vatanperver çok aziz Tayfurumuz Sökmen.'' İSMET İNÖNÜ

Eşsiz Atatürk'ün imzasını taşıyan kararın tebliği hayatımın mesut anlarından biridir. Her fırsatta bu eşibulunmayan insanın güven ve teveccühüne mazhar olmanın bahtiyarlığı içinde, çalışmalar gün geçtikçeverimli olmakla, cins ve mezhep hatta dost ve akraba ayırt etmeden muamele yürütülmekte idi.

İcraat: Bu cümleden olarak, Hınçak Cemiyeti'ne mensup ve davamıza hizmet etmiş olan Papaz Nuri Kiyan Efendi,çarşıdan dönerken bir muzip delikanlı başına su döker. Papaz efendi haklı olarak üzülür. Bu olayı HatayMebusu Avadis Efendi yanıma gelip, naklettiği zaman çok üzüldüm. Adliye vekilini davet ederek suçlununkim olduğunu tespit ettirmelerini, kim olduğunu bilip bilmediklerini sorduğumda ''Kayınbiraderiniz KadirBey'in oğlu Hakkı Mürseloğlu'dur'' dedi. Büsbütün üzülerek derhal yakalanıp gereken cezanın verilmesi vepapaz efendiden de özür diletilmesi hususunu rica ettim. Papaz efendi bu ilgiye memnun olmuş ve af dileyengencin cezalandırılmamasını vekilden rica etmiş. Papaz efendinin ricası üzerine vekil, yakalanarakhapsedilen genci serbest bırakmıştı. İcraat, bize hasım olan komşu millet ve devletlerin takdirini celpediyordu. Senelerdir aynı vatanın evlatları oldukları halde, Sünni−Alevi diyerek birbirlerini hasım gören

51

Page 52: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

insanlar arasındaki husumet ve ayrılığı gidermek için daha önce Atatürk'ün emirleri ile Ankara mebusuDıblan'ın başkanlığında kurulan cemiyet faaliyetlerini yürütürken bir taraftan da Hatay'daki iki cemaatarasındaki bu ayrılık ve husumeti gidermek için teşebbüse geçtim. Nitekim göreve başladığım gün,yemeklerimiz Alevi hemşerilerimizin kestikleri etle yaptırılmıştı ve öyle devam etti. Senelerce birbirinincamilerine gidilmezken Meclis Başkanı Abdülgani Türkmen, Başkan Vekili Vedii Karabay, Hamdi Selçuk,İbrahim İnal ve diğer rical ile, Affan Camii'nde cuma namazını kıldık. Ertesi cuma namazı da başka bir Alevicamiinde yine devlet ricali ile kılınmıştır. Böylece iki cemaat birbirlerinin camilerine gidip gelmeyebaşlamıştı. Cemaatler arasındaki ayrılık ve husumetler gün geçtikçe azalmakta idi. Hatta kız alıp vermelerbaşlamıştı. Irk ve mezhep ayırmadan eşit muamele yapıldığı halde Fransızlar lehine hizmet edenler deoluyordu. Bu arada aleyhimize çalışanlardan Kırıkhan Belediye Reisi İstafan Efendi ile Gaziantep MilliMücadelesi'nde aleyhimize çalıştığı için kendi aralarında Ador Paşa diye adlandırdıkları şahsiyeti, AntepTürkiye'ye iade edildikten sonra Kırıkhan'a gelip yerleşmiş olan bu kimsenin de aleyhimize çalıştığınıöğrenince yanıma çağırtıp, ''Hatay'da ve hatta Adana'da bir Ermeni hükümetinin teşekkül edeceğine inanıyorve güveniyorsanız Fransızlar lehine çalışmanızı, milli duygunuz hesabına mazur görebilirim. Fakat buralardabir Ermeni devletinin teşekkülüne lüzum görüyorsanız, bir Hatay vatandaşı olarak memleketinizin aleyhinenasıl çalışabiliyorsunuz, yakışır mı'' sözüme birkaç dakika düşündükten sonra, ''Haklısınız, bir daha aleyhteçalışmayacağımıza söz veriyoruz, bizi affediniz'' dediler. Yanımdan ayrılmalarından sonra sıkı bir kontrolaltına aldırttım. Sözlerini tuttular. Hakikaten bir daha aleyhimize çalıştıkları duyulup görülmemiştir. HatayMeclisi'nin anavatana katılma kararı verdiği gün, benimle görüşmek istemişler. Vaatlerini tuttuklarını bildiğimiçin kabul ettim. Bana, "Biz vedaya geldik. İltihaktan sonra musavi muamele göremeyeceğimizi şimdidenbildiğimiz için yarın Beyrut'a gidiyoruz. Allahaısmarladık'' diyerek bu iki Ermeni vatandaş veda edip gittiler.Maalesef varlık vergisinde yapılanlar onları haklı çıkardı.

Hatay Hududunun Kapatılması:

Bu çalışmalarımız esnasında hepimizi üzen bir nokta, Fransızların bazen taşkınlık göstererek haberleşmeyikontrol etmesi idi. Aynı zamanda anavatanın hududunun kapalı bulunmasına karşın, Fransız idaresindebulunan Suriye hududunun açık olması idi. Muhal olmakla beraber Suriye hududunun Fransızlarcakapatılması düşüncesiyle, Gümrük Müdürü İhsan Çardaklı Bey'in emrinde bir otobüsle beş karakolu idareedecek çadır ve memur bulunduruluyordu. Yukarıda sözünü ettiğim sebeple, biz de Fransızlar ve Suriyelilerekarşı her noktada ve her işte güçlük çıkarıyorduk. Fransızlar kendilerine karşı çıkartılan güçlüklerden, bizlerialıkoyacaklarını zan ve ümit ederek 20 Ekim 1938 gece yarısı Hatay − Suriye hududunu kapamışlardı. Türkiye hududumuz zaten kapalı olduğundan, Suriye hududu da kapatılınca tabiatıyla Hatay devleti herbakımdan güçlüğe uğrayacak, ulaştırma, ticaret, alışveriş duracaktı. Nitekim öyle olmuştur. Bu hal ilkbakışta Fransızların kendi gayelerine çok uygundu. Hududun kapatıldığını haber alarak telaşa düşen GümrükUmum Müdürü İhsan Çardaklı Bey sabaha karşı üç sularında Harbiye'deki ikametgâhıma gelip, BaşyaverBinbaşı Zihni Bey'i haberdar eder. Zihni Bey telefonla beni uyandırarak ''Gümrük Umum Müdürü İhsanÇardaklı Bey geldi, mühim bir mesele arz edecekmiş. Ne emrediyorsunuz'' deyince, Fransızların aleyhineçıkacak böyle bir gaflette bulunacaklarını tahmin etmediğim için ''Bir köy mü basılmıştır'' sualime''Bilmiyorum, fakat çok telaşlılar'' dedi. ''Salona al geliyorum'' diyerek, İhsan Bey'le görüşmek için acelegiyinip, aşağı kabul salonuna indim. İhsan Bey'e bu saatte ziyaretinin ve telaşının sebebini sorduğumda;''Fransızlar Suriye hududunu kapattılar. Başvekil Abdurrahman Melek Bey'e (İskenderun'da ikamet ediyordu)gittim. Vaziyeti anlatıp memur ve gümrük çadırlarımız hazır, biz de hudut karakollarının karşısına çadırlarıkurarak mukabil karakollarımızı teşkil edelim'' dediğimde, Başvekil Abdurrahman Melek Bey, ''Sakınyapmayın, Fransızlarla aramızda büyük hadiseler çıkabilir, mamafih meselenin ehemmiyetine binaen gidipdevlet reisini görün, vaziyeti anlatın'' dediği için bu saatte sizi rahatsız ederek durumu arz etmeye geldim. Neemredersiniz'' deyince, ''Tereddüte mahal yok, derhal karakolları kurup, mukabil tedbirleri alarak, kimseningidip gelmesine müsaade etmeyin'' dedim. Hemen giderek sabaha kadar karakolları teşkil etmiş ve böyleceresmen hudutlar kapatılmıştır. İhsan Bey yanımdan ayrıldıktan sonra ''Fransızlar Suriye hududunu kapattılar.Mukabelei bilmisil yaparak biz de hudutları kapattık'' diye Atatürk'e arz edilmek üzere Hatay EgemenlikCemiyeti Umumi Reisi Şükrü Kaya Bey'e bir şifre çektim. Hududun kapatıldığını öğrenen BaşvekilAbdurrahman Melek Bey sabah erkenden gelerek ''Hududu kapattırmışsınız. Bence kapatılması iyiolmamıştır'' dedi. ''Ne yapsak böyle bir imkânı yaratamaz ve bulamazdık. Fransızlar bu tarzdaki hareketleri ile

52

Page 53: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

bizim yaptığımız mukabelei bilmisille istiklalimizi ve Hatay devletini kabul etmiş oluyorlar. Bu itibarla bugafletlerinden istifade ederek hududu kapattırıp, Ankara'ya bildirdim. Ankara razı olmaz ise devletreisliğinden istifa ederim. Siz yeniden açtırırsınız'' dedim. Başvekil Abdurrahman Melek Bey gittikten sonrabaşyaver Zihni Bey gelerek ''Baş murahhas elçi Cevat Açıkalın'a vekâlet eden Beyrut Başkonsolosu FaikZihni Akdur Bey görüşmek için randevu istiyor'' deyince, ''Başkasına bir randevu vermemiş iseniz öğledensonra üçte buyursunlar'' dedim. Saat üçte Faik Zihni Bey geldi ve ''Fransızlara karşı Suriye hududunukapamak çok yerinde ve isabetli bir hareket olduğu için sizi tebrike geldim'' dedi. İki gün sonra Şükrü KayaBey'den aldığım şifrede; ''Hududu kapatmanız yerinde olmuştur. Tebrik ederim'' diyordu. Bunun üzerineBaşvekil Abdurrahman Melek Bey'i davet ederek gelen şifreyi okuttum. O da rahatladı. Yanımda biraz dahakalıp, konuştuktan sonra veda ederek ayrıldı. Yazılan ve alınan cevap Hatay'ın dosyasında mevcuttur. Hududun kapatılmasından haklı olarak telaşa düşen tüccar ve nakliyecilerle diğer esnaftan meydana gelen birheyetin ''Türkiye hududu kapalı iken, Suriye hududunun da tarafımızdan kapatılmasının, kendilerini,dolayısıyla bütün Hatay'ı müşkül duruma düşüreceğini'' söylemeleri üzerine ''Fransızların bizi bu kararıvermeye mecbur bırakmalarını milyonlar sarfetsek elde edemezdik. Bununla istiklalimizi ve devletimizigaranti altına aldık. Telaş ve merak etmeyiniz. Dört beş gün sabrediniz ve müsterih olunuz, Türkiye buvaziyet karşısında hududunu Hatay'a açacaktır'' dedim, sözüme ikna olup dağıldılar.

Türkiye Hududunun Hatay Devletine Açılışı:

O akşam Hatay mebuslarından Abdurrahman Mürseloğlu, Elçi Cevat Açıkalın ve Başyaver Zihni beyleri,Şükrü Kaya Bey'e vaziyeti anlatan bir mektupla Ankara'ya gönderdim. Şükrü Kaya Bey durumu BaşvekilCelal Bayar Bey'e arz etmiş. İki gün içinde alınan bir karar ile Türkiye hududu Hatay devletine açıldı. Busuretle ticari işler Türkiye ile başlayınca, Fransızlar yanıldıklarını anlayıp, telaşa düştüler. Fransızmurahhasının görüşme talebini bir gün gecikme ile kabul ettim. Ve ''Özür dileyip, Suriye hududunuaçacakları''nı söylemesi üzerine, ''Siz açsanız da biz bir daha açmayacağız. Bundan böyle uçaklarınızın Hataysemalarında uçmasına da izin vermeyeceğiz'' dedim. Daha önceki ziyaretlerinden tamamen değişik, yumuşak,fakat bozuk bir tavırla yanımdan ayrıldı. Suriye−Hatay hududunun karşı bir davranış olarak Hatay devletitarafından kapatılmasının, Anavatan Türkiye Cumhuriyeti'nce tasvip edilip, Türkiye hududunun açılması,Fransızlara karşı tutum ve davranışlarımızı kuvvetlendirdiği gibi Hataylıları da son derece sevindirip memnunetmiştir. Atatürk'ün Aramızdan Ayrılması:

Fakat, ne talihsizliktir ki Atatürk, 15 sene önce Adana'da ''Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esirkalamaz'' dediği ve hakikaten esaretten kurtardığı Akdeniz'in incisi güzel Hatay'ı göremeden, amansızhastalıktan kurtulamayarak 10 Kasım 1938'de hayata gözlerini kapadı. Eşsiz Atatürk'ün ebediyen aramızdanayrılması, bütün Hataylılarla beraber beni de sonsuz üzüntü ve eleme boğmuştur. Fakat, ebediyete kadarTürkiye ile beraber bütün Hataylıların kalbinde yaşayacaktır.

VII İLTİHAK KARARI

Eşsiz kumandan, büyük devlet adamı Kemal Atatürk'ün bir eseri olan Hatay devletinde, O'nun himmeti ilememur ve vatandaş kaynaşarak, gece gündüz Hatay'ın refah ve saadeti için çalışmaktaydık. Şanlı ve kahramanTürk ordusunun varlığı, şevkimizi arttırıyor ve bize her hususta kuvvet veriyordu. Bu minval üzereçalışırken, senelerce hasret kaldığımız anavatana kavuşmanın heyecanı içinde Hatay Millet Meclisi oybirliğiile 23 Haziran 1939'da anavatana katılma kararı vererek, Hatay devleti Atatürk'ün yüce himmeti ile tarihe17'nci Türk devleti olarak geçmiştir. Bu suretle Devlet Reisliği vazifem son bulduğu için 1939 Haziransonunda güzel Hatay'dan ayrılarak, Ankara'ya döndüm ve aziz Atatürk'ün armağanı olan Hatay DevletiBayrağı'nı İsmet İnönü'ye teslim ederek, esas vazifem Antalya bağımsız milletvekiliğine devam ettim. Baştabüyük kumandan ve eşsiz devlet adamı Atatürk olmak üzere şanlı Türk ordusu ve mensuplarına, milli davada

53

Page 54: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

hizmet gören, o devirde hizmeti geçen bilumum zevattan ölenlere rahmet, kalanlara minnet ve şükranlarımıarz ederim.

Cumhuriyet'in Kültür Hizmeti

Atatürk c Atatürk'ün Yazdığı Yurttaşlık Bilgileri Bülent Tanör c Kurtuluş (Türkiye 1918−1923) c Kuruluş (Türkiye 1920 Sonraları) Prof. Dr. Sina Akşin c Ana Çizgileriyle Türkiye'nin Yakın Tarihi I−II Prof. Dr. Macit Gökberk c Aydınlanma Felsefesi, Devrimler ve Atatürk Yunus Nadi c Türkiye'yi Sokakta Bulmadık Falih Rıfkı Atay c Baş Veren İnkılapçı (Ali Suavi) Bâki Öz c Kurtuluş Savaşı'nda Alevi−Bektaşiler Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya c Devrim Hareketleri İçinde Atatürkçülük Sabahattin Selek c Milli Mücadele (Büyük Taarruz'dan İzmir'e) İsmail Arar c Atatürk'ün İzmit Basın Toplantısı Prof. Dr. Niyazi Berkes c 200 Yıldır Neden Bocalıyoruz I−II Ceyhun Atuf Kansu c Devrimcinin Takvimi Paul Dumont−François Georgeon c Bir İmparatorluğun Ölümü (1908−1923) Ali Fuat Cebesoy c Sınıf Arkadaşım Atatürk I−II Abdi İpekçi c İnönü Atatürk'ü Anlatıyor Paul Dumont c Atatürk'ün Yazdığı Tarih: Söylev Kılıç Ali c İstiklâl Mahkemesi Hatıraları Prof. Dr. Niyazi Berkes c Batıcılık, Ulusçuluk ve Toplumsal Devrimler I−II S. İ. Aralov c Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Hatıraları I−II Sabahattin Selek c İsmet İnönü'nün Hatıraları

54

Page 55: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

Nurer Uğurlu c Atatürk'ün Yazdığı Geometri Kılavuzu George Duhamel c Yeni Türkiye Bir Batı Devleti Bülent Tanör c Türkiye'de Yerel Kongre İktidarları Prof. Dr. Suna Kili c Atatürk Devrimi−Bir Çağdaşlaşma Modeli Falih Rıfkı Atay c Atatürk'ün Bana Anlattıkları Reşit Ülker c Atatürk'ün Bursa Nutku Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya c İslamcılık Cereyanı I−II−III M. Şakir Ülkütaşır c Atatürk ve Harf Devrimi Kılıç Ali c Atatürk'ün Hususiyetleri Mustafa Kemal c Anafartalar Hatıraları Ecvet Güresin c 31 Mart İsyanı Doğan Avcıoğlu c 31 Mart'ta Yabancı Parmağı Metin Toker c Şeyh Sait ve İsyanı Süleyman Edip Balkır c Eski Bir Öğretmenin Anıları Yunus Nadi c Birinci Büyük Millet Meclisi Kemal Sülker c Dünyada ve Türkiye'de İşçi Sınıfının Doğuşu Prof. Dr. Neda Armaner c İslam Dininden Ayrılan Cereyanlar: Nurculuk Fazıl Hüsnü Dağlarca c Destanlarda Atatürk / 19 Mayıs Destanı Yunus Nadi c Mustafa Kemal Paşa Samsun'da İsmet Zeki Eyuboğlu c İrticanın Ayak Sesleri Nuri Conker c Zâbit ve Kumandan Mustafa Kemal c Zâbit ve Kumandan ile Hasbihal İsmet Zeki Eyuboğlu c İslam Dininden Ayrılan Cereyanlar: Nakşibendilik Ord. Prof. Dr. Yusuf Hikmet Bayur c Ermeni Meselesi I−II Talât Paşa c Hatıralar Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya c Hürriyet'in İlanı İsmet İnönü c Lozan Antlaşması I−II

55

Page 56: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

Sami N. Özerdim c Yazı Devriminin Öyküsü Nurer Uğurlu c Atatürk'ün Askerlikle İlgili Kitapları c Atatürk'ün Askerlikle İlgili Çeviri Kitapları Halide Edip Adıvar c Türkün Ateşle İmtihanı I−II−III Prof. Dr. Muammer Aksoy c Atatürk ve Tam Bağımsızlık Prof. Dr. Şerafettin Turan c Atatürk ve Ulusal Dil Johannes Glasneck c Kemal Atatürk ve Çağdaş Türkiye I−II−III İsmet İnönü c Cumhuriyet'in İlk Yılları I−II Gâzi Mustafa Kemal c Yarın Cumhuriyet'i İlan Edeceğiz (Nutuk'tan) c Yarın Cumhuriyet'i İlan Edeceğiz (Söylev'den) Fazıl Hüsnü Dağlarca c Gâzi Mustafa Kemal Atatürk Eylemde/10 Kasımlarda Ruşen Eşref Ünaydın c Atatürk'ü Özleyiş I−II Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil c Atatürk'ü Anlamak ve Tamamlamak Prof. Dr. A. Afetinan c M. Kemal Atatürk'ten Yazdıklarım Falih Rıfkı Atay c Zeytindağı Prof. Dr. Suat Sinanoğlu c Türk Hümanizmi I−II−III Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya c Batılılaşma Hareketleri I−II Charles N. Sherrill c Bir ABD Büyükelçisinin Türkiye Hatıraları/Mustafa Kemal I−II İsmet Zeki Eyuboğlu c Karanlığın Ayak Sesleri / Kadirilik Dr. Bernard Caporal c Kemalizmde ve Kemalizm Sonrasında Türk Kadını I−II Dr. Bernard Caporal − Neşe Doster c Kemalizmde ve Kemalizm Sonrasında Türk Kadını III − Kronoloji Ruşen Eşref Ünaydın c Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülâkat Kurt Steinhaus c Atatürk Devrimi Sosyolojisi I−II Bahir Mazhar Erüreten c Türkiye Cumhuriyeti Devrim Yasaları Sabahattin Eyuboğlu c Köy Enstitüleri Üzerine Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu c İlk Meclis

56

Page 57: Hatay'ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar − Tayfur Sökmen · 3. Hatay Millet Meclisi Tarafından Cumhurbaşkanı Seçimi 155 4. Atatürk'ün Telgrafı 156 5. İsmet İnönü'nün

Prof. Dr. A. Afetinan c M. Kemal Atatürk'ün Karlsbad Hatıraları Yunus Nadi c Cumhuriyet Yolunda Falih Rıfkı Atay c Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri ve 19 Mayıs Gâzi Mustafa Kemal c 1919 Yılının Mayısı'nın 19'uncu Günü Samsun'a Çıktım Nadir Nadi c 27 Mayıs'tan 12 Mart'a Yusuf Hikmet Bayur c Balkan Savaşları / Birinci Balkan Savaşı−I−II−III

Kaynak: http://ekitap.kolayweb.com/ [email protected]

57