Upload
buikhuong
View
235
Download
5
Embed Size (px)
Citation preview
T.C.
Sağlık Bakanlığı
Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları
Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği
Klinik Şefi: OP. DR. MEHMET ULUDOĞAN
HELLP SENDROMU VE AĞIR PREEKLAMPSİ
OLGULARINDA MATERNAL VE FETAL SONUÇLARIN
KARŞILAŞTIRILMASI
UZMANLIK TEZİ
DR. ABDULKADİR TURGUT
İstanbul-2008
2
ÖNSÖZ
Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’
ndeki uzmanlık eğitimim boyunca verimli çalışma ortamı sağlayan
Başhekimimiz Sayın Doç. Dr. Ayşenur Celayir’e, uzmanlık eğitimim sürecinde
engin bilgi ve tecrübelerini bana aktaran, perinatolojiyi bana sevdiren, babacan
tavırları ile hoşgörü ve disiplini öğreten değerli hocam, klinik şefim Sayın Op.
Dr. Mehmet Uludoğan’a teşekkür ederim. Aynı duygularla diğer klinik
şeflerimizden; Sayın Op. Dr. Vedat Dayıcıoğlu’na, Sayın Prof. Dr. Ateş
Karateke’ye, Sayın Op. Dr. Sadiye Eren’e ve Sayın Doç. Dr. Aktuğ Ertekin’e,
çalışmama başlarken beni yönlendiren ve hem çalışmam hem de asistanlık
sürem boyunca destek olan değerli arkadaşım ve tez uzmanım Sayın Op. Dr.
Oya Demirci’ye en derin ve sonsuz şükranlarımı sunarım.
Ayrıca eğitimime katkısı olan tüm şef yardımcısı ve uzmanlarımıza, beraber
çalıştığım tüm asistan arkadaşlarıma ve bütün klinik personeline teşekkür
ederim.
Tezimin istatistiksel verilerini hazırlamakta bana yardımcı olan çok kıymetli
arkadaşım, dostum Dr. Gökhan Telatar’a teşekkürlerimi sunarım.
Gösterdikleri büyük özveri ve destek ile beni bugünlere getiren çok değerli
aileme sonsuz teşekkür ve sevgilerimi sunarım.
Varlığını hayatta hiçbir şeye değişmeyeceğim, beni dünyanın en şanslı
insanı yapan her şeyim canım eşime ve ben tezimi hazırlarken yanımdan
ayrılmayan sevgili minik oğlum Ömer’e teşekkür ederim.
Dr.Abdulkadir TURGUT
3
İÇİNDEKİLER
1- GİRİŞ VE AMAÇ.………………………………………………....4 2- GENEL BİLGİLER………………………………………………..6 3- MATERYAL VE METOD.……………………………………….36 4- BULGULAR………………………………………………….…...39 5- TARTIŞMA……………………………………….……………….64 6- SONUÇ……...…………………………………………………….77 7-ÖZET……………………………………………………………….81 8- KAYNAKLAR………………………………………………….....84
4
GİRİŞ VE AMAÇ Preeklampsi insidansı ırk, bölge ve ülkelere göre değişmekle beraber,
gebeliklerin yaklaşık %7-10’u civarındadır(66,67).
Preeklampsi anne ve bebek için ciddi morbidite ve mortalitenin eşlik ettiği
bir antitedir. Gelişmiş ülkelerde maternal mortalitede belirgin düşüşe rağmen
preeklampsi hala gebelik sırasındaki ölümlerin en sık nedenlerinden biri olmaya
devam etmektedir. Gebeliğe bağlı hipertansiyon kanama ve enfeksiyonla birlikte
maternal morbidite ve mortalitenin en sık rastlanan üç nedeninden biridir (6).
Ülkemizde anne ölümlerinin en önde gelen nedeni preeklampsidir (7). Morbidite
ve mortaliteyi azaltmak için sıklıkla gebeliğin sonlandırılması gerekir (64,65).
Preeklampsi primipar gebeliklerin %6` sında oluşurken esansiyel
hipertansiyonlu veya böbrek hastalarında bu oran % 30’ lara kadar
ulaşmaktadır(63,109).
*Vazospazma bağlı uteroplasental yetersizlik fetus hayatını;
*Eklampsi nöbetleri sırasında gelişen kardiovasküler, renal, pulmoner,
serebral komplikasyonlar anne hayatını tehlikeye sokar.
Hellp Sendromu ağır preeklampsi ve eklampsili hastaların %5-10’ unda
laboratuvar sonuçları ile kanıtlanan hemoliz (H), yükselmiş karaciğer enzimleri
(EL) ve düşük trombosit sayısı (LP) ile karakterize, ilk defa Weinstein tarafından
tanımlanmış bir sendromdur. Trombosit sayısı 100.000/mm3’ ün altındadır (11).
Hellp Sendromu ile preeklampsi arasında yakın bir ilişki bulunsa da bu
sendromun %16’ sında hipertansiyon hafif, %15’ inde ise hipertansiyon eşlik
etmeyebilir( 68).
5
Hellp Sendromunda maternal dexametazon uygulaması (doğum sonrası 12
saat ara ile 10 mg, ertesi gün 12 saat ara ile iki defa 5 mg olmak üzere toplam
30 mg) nın iyileştirmeyi hızlandırdığı ifade edilmiştir( 69).
Erken teşhis ve gereken önlemlerin alınması preeklampsinin seyrini
hafifletmekte, eklampsi nöbetlerini büyük ölçüde önlemekte ve dolayısıyla
maternal-fetal morbidite mortalite riskini azaltmaktadır(6).
Araştırmanın amacı HELLP(hemoliz,yükselmiş karaciğer enzimleri,düşük
trombosit sayısı) sendromu ve ağır preeklampsi olgularında maternal ve
perinatal sonuçların karşılaştırılmasıdır.
6
GENEL BİLGİLER
Hipertansiyon tanısı, Korotkoff faz V diyastolik sesi saptamada kullanıldığı
zaman, kan basıncının 140/90 ya da daha yüksek bulunması ya da ortalama
arterial kan basıncının 105 mmHg ve üzerinde saptanması ile konur.
Gebelikte tespit edilen hipertansiyon etyolojik olarak tamamen farklı iki
gruba ayrılır. Birincisi gebeliğin neden olduğu, gebelikte ortaya çıkıp, doğum ile
geriye dönen "Gebeliğin oluşturduğu hipertansiyon", ikincisi ise herhangi bir
nedene bağlı olarak gebelikten önce de mevcut olan ve gebeliğe eşlik eden
"Kronik hipertansiyon" dur. Kronik hipertansiyonda mevcut hipertansiyonun
tedavisi ön planda iken, gebeliğin oluşturduğu hipertansiyon grubunda kan
basıncı yüksekliğinin önemi altta yatan patolojinin bir göstergesi olmasıdır.
Gebeliğin neden olduğu hipertansiyon genellikle gebeliğin 20. haftasından
sonra ortaya çıkmaktadır. İstisna olarak trofoblastik hastalık ve çoğul gebelik
durumunda 20. haftadan önce ortaya çıkar.
SINIFLANDIRMA Gebelikteki hipertansif bozuklukların sınıflaması, hastalığın prognozunun
belirlenmesi, yükselmiş kan basıncının ve gebeliğin yönetimi, maternal ve fetal
risklerin tespiti açısından son derece önemlidir ve bu amaçlara hizmet etmelidir.
Sınıflama konusunda dünyada çok çaba harcanmış ve değişik sınıflamalar öne
sürülmüştür (8,9). Fakat bugün bile tam bir fikir birliğine varılamamıştır.
Gebelikte hipertansiyon sınıflandırmasında günümüzde ‘’ National Institutes
of Working Group On Hypertension In Pregnancy’’ tarafından hazırlanan sistem
mükemmel olmasa da anlaşılır olması nedeniyle dünya çapındaki araştırmacılar
tarafından kabul edilmiştir. Bu klasifikasyon aşağıdaki gibidir (10).
7
1- Gestasyonel hipertansiyon
2- Preeklampsi - Eklampsi
3- Kronik hipertansiyon zemininde gelişen süperimpoze preeklampsi
4- Kronik hipertansiyon
Gebeliği Komplike Eden Hipertansif Hastalıkların Tanısı(6,10)
1-Gestasyonel hipertansiyon • Kan basıncının ilk kez gebelikte ≥ 140/90 mmHg olması
• Proteinüri izlenmez
• Kan basıncı postpartum 12. haftadan önce normale döner
• Kesin tanı sadece postpartum konur
Preeklampsinin epigastrik ağrı ya da trombositopeni gibi diğer bulguları da
izlenebilir.
2- Preeklampsi Hafif Preeklampsi a) 20. gebelik haftasından sonra kan basıncı ≥140/90 mmHg
b) Proteinüri 24 saatlik idrarda ≥ 300 mg ya da dipstick ile ≥ 1
Ağır Preeklampsi a) Kan basıncı ≥ 160/110 mmHg ( yatağında dinlenirken ve 6 saat ara ile
bakılmalı)
b) Proteinüri 24 saatlik idrarda ≥ 2 gr ya da dipstick ile ≥ 2
c)Serum kreatinin >1.2 mg/dL eğer daha önceden yüksek olduğu bilinmiyorsa
d) Trombositopeni (<100000 mm³)
e) Mikroanjiopatik hemoliz(artmış LDH)
f)ALT veya AST yüksekliği
g) Persistan baş ağrısı veya diğer serebral veya görsel bozukluklar
h) Persistan epigastrik ağrı
Eklampsi Preeklampsili bir gebede diğer nedenlerle açıklanamayan konvülziyon gelişmesi
8
3- Kronik hipertansiyon zemininde gelişen süperimpoze preeklampsi Hipertansif gebede yeni başlayan proteinüri (24 saatlik idrarda ≥ 300 mg).
Gebeliğin 20. haftasından önce proteinüri görülmemesi gerekir;
ya da
Gebeliğin 20. haftasından önce hipertansiyon ve proteinüri bulunan gebede
proteinüride veya kan basıncında ani artma veya trombositlerde ani
düşüş(<100000/mm³)
4-Kronik hipertansiyon Kan basıncının gebelikten önce ya da gebeliğin 20. haftasından önce ≥ 140/90
mmHg saptanması
ya da
Hipertansiyonun ilk kez gebeliğin 20. Haftasından sonra saptanması ve
postpartum 12. haftadan sonra da devam etmesi
PREEKLAMPSİ
Preeklampsi, gebeliğin 20. haftasından sonra artmış kan basıcına
proteinürinin eşlik etmesi şeklinde tanımlanır.
Preeklampsi, insanlara özgü bir hastalık olup , gebeliğin en yaygın
medikal komplikasyonudur. Tüm gebeliklerin yaklaşık %5-10 nu etkilemektedir.
Antenatal ve neonatal bakımdaki gelişmelere rağmen maternal ve neonatal
morbidite ve mortalitenin majör nedenlerinden biri olmaya devam
etmektedir(1,2). Ülkemizde anne ölümlerinin en önde gelen nedeni
preeklampsidir (7).
Hastalığın semptom ve bulguları çok iyi bilinmesine rağmen , etyoloji halen
bilinmemektedir ve bu nedenle hastalığın önlenmesi mümkün olmamaktadır.
Preeklampsi genellikle geç ikinci trimester ve üçüncü trimester
dönemlerinde görülmekle birlikte çok erken gebelik dönemlerinde özellikle renal
9
ve plasental alanlarda patofizyolojik değişiklikler görülmüştür. Günümüze kadar
yapılan çalışmalar; hastalığın patofizyolojisi , önlenmesi ve tedavisi üzerinde
yoğunlaşmıştır.
National High Blood Pressure Education Program Working Group
tarafından belirlenen kriterlere göre, gebeliğin başlangıcında kan basıncı normal
olan bir kadında 20. gebelik haftasından sonra 6 saat arayla en az iki ölçümde
140mmHg veya daha yüksek sistolik kan basıncı ve 90 mmHg veya daha
yüksek diastolik kan basıncı olması hipertansiyon olarak tanımlanmıştır.
Geçmişte preeklampsiyi belirleyen hipertansiyon tanısı, hastanın önceki
ortalama sistolik kan basıncında 30 mm Hg ve üzerinde ve diastolik kan
basıncında 15 mmHg ve üzerinde artış saptanması ile koyulurdu. Bununla
birlikte bu tanımın prognoz açısından iyi bir gösterge olmadığı anlaşılmıştır ve
Çalışma Grubu tarafından preeklampsi için belirlenen kriterlerden biri değildir(3-
5). Ödem de tanısal bir kriter olarak artık terk edilmiştir, çünkü ayırt
edilemeyecek kadar çok gebe kadında normalde görülebilir (6).
Preeklampsinin geniş bir spektrumu vardır ve keyfi olarak hafif ve ağır
preeklampsi olarak ikiye ayrılmiştır. Bu terminoloji amaçları tanımlamak için
kullanışlıdır fakat spesifik hastalığı göstermez veya tedavi için keyfi eşik noktayı
göstermez(10). Hipertansiyon ve proteinüri ne kadar ağır olursa preeklampsi
tanısı da o kadar kesinlik kazanır. (6)
10
Tablo: Ι Gebeliğe Bağlı Hipertansif Hastalık Şiddet Göstergeleri(6)
Hafif Ağır Diastolik kan basıncı <100 mmHg 110 mm/Hg ve üzeri Proteinüri eser-+1 +2 ve üzeri ( 2 gr/24 saat ve üzeri) Başağrısı - + Görme bozukluğu - + Üst karın ağrısı - + Oligüri - + Konvülsiyon - + Serum kreatinin normal yüksek (>1.2 mg/dl) Trombositopeni - + ( <100.000 mm3) Karaciğer enzim yüksekliği minimal belirgin Fetal büyüme geriliği yok belirgin Pulmoner ödem - +
Risk Faktörleri: Her ne kadar literatürde belirtilen insidans bilgilerinde coğrafi ve ırksal farklılıklar
yer alsa da, farklı populasyonlardaki preeklampsinin gelişiminde pek çok risk
faktörü tanımlanmıştır. Aşağıdaki hallerde preeklampsi insidansı artmaktadır:
1) Önceki gebeliklerde preeklampsi veya eklampsi öyküsü
2) Ailesinde preeklampsi-eklampsi hikayesi
3) Nulliparite
4) Siyah ırk, kalıtım
5) Çoğul gebelik
11
6) Obezite
7) Polihidramnios
8) Molar gebelik
9) Diabetes mellitus
10) Kronik hipertansiyon
11) Renal hastalık
12) Yaş:20 yaşından genç ve 40 yaşın üzerinde olmak
13) Düşük sosyoekonomik yapı
14) Non immun fetal hidrops
15) Bağ dokusu hastalıkları
16) Beslenme yetersizliği ve malnutrisyon
17) Kalıtım
Gebeliğe bağlı hipertansiyon öncelikle nulliparların hastalığıdır (12). ABD’de
tüm nullipar gebeliklerde insidansı %6-7’dir. Siyah ırktan olmanın hastalık için
bir risk faktörü oluşturduğu pek çok yayında belirtilmiştir. Preeklampsi ve
eklampside ailesel yatkınlık da mevcut olabilir. Bu nedenle ailede preeklampsi
hikayesi oluşu önemlidir ve riski 6 kat artırdığı ifade edilmektedir. Resesif geçişli
tek gen mutasyonu sonucu ya da parsiyel penetrasyon gösteren dominant bir
gene bağlı olabileceği gibi multifaktöryel de olabilir (13).
Tablo : II Preeklampside risk faktörleri ve risk oranları (.15-17)
Risk Faktörleri Risk Oranı
Daha önceki gebeliğinde preeklampsi hikayesinin olması
6:1
Ailesinde preeklampsi olması 6:1
Nullipar 6:1
Genç olması 5:1
İkiz gebelik 5:1
Diabetes mellitus 2:1
Obezite 3:1
12
Preeklampsiye neden olabileceği belirtilen ancak preeklampsi ile
birliktelikleri tam olarak kanıtlanamamış diğer risk faktörleri ise şunlardır:
Triploidi, erkek fetus, sakrokoksigeal teratom, hipertiroidizm, barier
kontrasepsiyon yöntemleri, yardımcı üreme teknikleri, idrar yolları
enfeksiyonları, hiperemezis, epilepsi ve migren (14). Bunların preeklampsi ile
birlikteliği tam olarak kanıtlanmamıştır.
Patofizyoloji:
Preeklampsi için pek çok fizyopatolojik anormallik bildirilmiştir. Bunlardan
bazıları yetersiz trofoblastik invazyon, plasental iskemi, generalize vazospazm,
koagülasyon sisteminin aktivasyonu ile birlikte olan anormal hemostaz, vasküler
endotelyal disfonksiyon, anormal nitrik oksit ve lipid metabolizması, lökosit
aktivasyonu, sitokinlerde değişiklikler ve insülin rezistansıdır(18).
Preeklampsinin fizyopatolojisi günümüzde kabul görmüş bir çok teoriye
rağmen halen tam olarak aydınlatılamamıştır. Başarılı gebelik için gerekli
plasental fonksiyon, yeterli trofoblastik invazyona bağlıdır. Preeklampside en
çok üzerinde durulan nokta yetersiz trofoblastik invazyondur(19). Normal
plasentasyonda ekstravillöz trofoblastlar maternal spiral arterlerin elastik lamina
ve orta düz kas tabakalarını invaze eder (19-21). Bu olay gebeliğin 20.
haftasına kadar tamamlanır. Böylece uterin spiral arter çapları artar ve
vazokonstriktif yetenekleri azalır, yüksek akımlı düşük rezistanslı damarlara
dönüşürler (22). Bu morfolojik değişiklikler plasental yatağın perfüzyonunu
arttırmak için gerçekleşir (6).
Preeklamptik gebelerde, plasenta ve plasenta damar yatağının patolojik
incelemelerinde bu fizyolojik değişikliklerin tamamlanmamış olduğu ve spiral
13
arter trombozlarına bağlı plasental enfarktların olduğunu bildiren çalışmalar
mevcuttur (23-25).
Hipertansiyona ek olarak hemokonsantrasyon önemli bir vasküler
değişikliktir, çünkü preeklampsi ve eklampsi sendromu olan kadınlar gebeliğin
normal hipervolemisini geliştiremeyebilirler(26). Plasental yatak spiral
arterlerinin endotel tabakasındaki bu değişimin gerçekleşmemesi immunolojik
faktörleri harekete geçirebilir (3). Bozulmuş endotel tabakası anjiotensin II,
tromboksan A2, endotelinler gibi vazokonstriktör ajanlara daha duyarlı hale
gelirken, prostasiklin, nitrik oksit, gibi vasodilatatör ajanlara ise
duyarsızlaşmaktadır(6,24,27).
Prostaglandin I2 (PGI2), endotel kaynaklı potent bir vazodilatatör ve
platelet agregasyonun güçlü bir inhibitörü iken Tromboksan A2 (TXA2), platelet
kaynaklı olup güçlü bir vazokonstriktördür ve platelet agregasyonunu stimüle
eder. Endotelyal disfonksiyon sonucu PGI2 salınımı azalır ve subendotelyal
kollajenin açığa çıkması TXA2 salınmasına ve platelet agregasyonuna neden
olur. TXA2 lehine bozulmuş PGI2/TXA2 dengesi vazokonstrüksiyon ve
hipertansiyon gelişimine katkıda bulunur (28,29).
Vasospazmın kendisi de damarlarda hasar oluşturuyor görünmektedir.
Tüm bu değişiklikler endotelyal hücre hasarı değişikliklerine yol açar ve
intraepitelyal hücre sızıntıları, plateletler ve fibrinojeni de içeren kan elemanları
subendotelyal depolanır. Bu vasküler değişiklikler etrafındaki dokuların lokal
hipoksisiyle beraber önce hemorajiye, nekroza ve şiddetli preeklampside
gözlenen end-organ değişikliklerine yol açar (6).
Preeklampsi etyolojisinde gittikçe önem kazanan iki görüş daha vardır.
Bunlardan birisi immunolojik, diğeri preeklampsiyi genetik açıdan değerlendiren
çalışmalardır. Preeklampsinin yeni eşinden oluşan ilk gebelikte daha sık ve
HLA-B’de daha fazla görülmesi immunolojik, annesinde preeklampsi olan
gebelerin kızlarında daha yüksek oranda preeklampsi görülmesi ise genetik
görüşleri desteklemektedir(13).
14
MORFOLOJİK VE FONKSİYONEL ORGAN DEĞİŞİKLİKLERİ A) Kardiyovasküler sistem:
Preeklampsi hipovolemi, hipertansiyon ve artmış sistemik vasküler
rezistans ile karakterizedir (30). Hipovolemi vasokonstriksiyon, kapiller yataktan
sıvı kaybı veya başka bir nedene bağlı olabilir. Kan akımının direkt ölçümü ile
birçok organın perfüzyonunun azaldığı bilinmektedir. Yine preeklamptik
gebelerde tedavi öncesi yapılan ölçümlerde normal sol ventrikül dolma basıncı,
artmış sistemik vasküler rezistans ve hiperdinamik ventriküler fonksiyon
bulunmuştur (31). Preeklamptik gebelerin azalmış intravasküler kompartmanları
vasospazm nedeniyle dışarıdan verilen sıvı ile doldurulamaz. Bu hastalara fazla
sıvı verildiğinde normal olan sol ventrikül dolma basıncı ve buna bağlı kardiyak
output da artacaktır.
Preeklamptik gebeler fazla sıvı kadar volüm kaybına da
hassastırlar.Doğumdan birkaç saat sonra vazospazmın çözülmesi ile volüm
artar ve hematokrit değeri düşer.
B ) Santral sinir sistemi ve beyin:
Preeklampside beyine giden kan akımında ve serebral oksijen
metabolizmasında herhangi bir değişiklik olmamasına rağmen normal gebelere
oranla serebral vasküler dirençte belirgin bir artış olmaktadır. Eklampsi
nedeniyle ölen hastaların üçte birinde peteşiden geniş hematomlara kadar
uzanan serebral kanamalar görülmüştür. Eklamptik konvülzüyonlardan sonra
ise hastaların %75’ inde spesifik olmayan, geçici, anormal elektroensefalogram
bulguları mevcuttur (32).
Bu hastaların bilgisayarlı tomografi görüntülerinde ise lokal ödem ve
kanama ile uyumlu olabilecek kortikal hipodens alanlar dikkati çekebilir.
15
C) Hematopoetik sistem: Bütün preeklamptik gebelerde hematolojik bozukluk olması şart değildir.
Görülen patolojiler şunlardır; trombositopeni, bazı pıhtılaşma faktörlerinin
miktarında azalma, hemoliz. Preeklampsi-eklampsi olgularında maternal
trombositopeni görülmektedir. Doğumdan birkaç gün sonra normal seviyeye
çıkar. Trombositopeninin her hastada derecesi farklıdır.
Trombositopeninin etyolojisinde trombosit bağlayan antikorlar sorumlu
tutulmuştur (33). Koagülasyon sistemindeki değişiklikler preeklampside klinik
olarak belirgin değildir. Von Willebrand faktörün aktivitesinin Faktör VIII
aktivitesine oranı artmıştır. Antitrombin III seviyesi ise azalmıştır (34).
Ağır preeklampsi ve eklampsi olgularının %7’sinde dissemine
intravasküler koagülasyon (DİK) görülmektedir. DİK’te intravasküler
prokoagülanlarda azalma, fibrin yıkım ürünlerinde artma ve mikrotrombüslere
bağlı son organ hasarı vardır (35). DİK’in preeeklampside oluş mekanizmasında
vazospazma bağlı endotel hasarı sorumlu tutulmaktadır. Yine vasküler
fibronektinin preeklampside yüksek bulunması bu görüşü desteklemektedir (36).
Hemolizin oluş mekanizması vazospazma bağlı endotelyal yüzeyin
bozulması, trombositlerin bu yüzeylere yapışması, fibrin birikimi ve sonuçta
mikroanjiopatik hemolizin gerçekleşmesi şeklinde açıklanır. Ağır preeklampsili
ve eklampsili hastaların eritrositlerinin morfolojisi incelendiğinde şizositosis ve
ekinositosis görülmüş, bu değişiklikler normal gebelerde gözlenmemiştir.
D) Böbrekler: Gebelik sırasında renal kan akımı ve glomerüler filtrasyon oranı artar.
Preeklamptik hastalarda ise normal gebelere kıyasla renal perfüzyon %20,
glomerüler filtrasyon oranı %32 oranında azdır.
Preeklamptik hastalardan alınan renal biyopsilerde hastalığa ait
değişiklikler izlenebilir. Bu hastalarda glomerüler kapiller endotelinde şişme ve
bununla birlikte endotel hücrelerinin altında ve aralarında fibrinojen derivelerinin
16
depozitleri görülür. Bu yapıya Spargo tarafından glomerüler kapiller
endoteliyozis adı verilmiştir (37). Glomerüler değişiklikler ancak postpartum
haftalar sonra normale dönebilmektedir.
E) Karaciğer:
Preeklampsi ile birlikte görülen hemoliz, yükselmiş karaciğer enzimleri,
düşük platelet sayısı ile karakterize bir durum olan Hellp Sendromu
tariflenmiştir. Serumda karaciğer enzimlerinin yükselmesinin muhtemel sebebi,
karaciğer lobüllerinin periferinde görülen periportal hemorajik nekrozlar
şeklindeki lezyonlardır. Bu lezyonlardan ve kapsülden olan kanamalar
subkapsüler hematomlara neden olabilmektedir. Karaciğer kapsülü altından
olan kanama o kadar ciddi boyutta olabilir ki kapsül rüptüre olup hayatı tehdit
edici intraperitoneal kanamaya sebep olabilir.
F) Plasenta : Preeklampsi olgularında uteroplasental kan akımı azalmaktadır. Normal
gebelikte trofoblastların invazyonu ile spiral arterler dilate, rezistansı düşük
damarlara çevrilirler. Preeklampside trofoblast invazyonu defektiftir.
Preeklamptik hastaların uteroplasental yapılarında meydana gelen belirgin
histolojik değişiklikler hastalık için patognomoniktir ve akut arteroz olarak
adlandırılır. Bu değişiklikler; endotel hücre hasarı, bazal membran bütünlüğünün
bozulması, platelet depositleri, mural trombus, fibrinoid nekroz, intimal hücre
proliferasyonu ve myointimal hiperplazi, düz kas hücre hiperplazisi, düz kas
hücrelerinde ve myointimal geniş yağ nekrozları, damar lümeninde daralmaya
neden olan vazospazmla birlikte düz kas hücresi proliferasyonu gibi mikroskobik
bulguları içermektedir.
G) Endokrin sistem:
Normal gebelikte renin, anjiotensin ve aldosteron artarken
preeklamptiklerde gebe olmayan kadınlardaki düzeye kadar iner. Normal
gebelerde anjiotensin ve aldosterona karşı direnç varken preeklamptikler
hassastır.
17
Preeklampside norepinefrinin pressör etkilerine duyarlılık ve üriner
katekolamin atılımında artış vardır (38, 39). Bu olgularda vasodilatatör etkili PG
E2 ve PG I2 (prostasiklin) miktarı azalmış, vazokonstriktör etkili PG F2 miktarı
artmıştır (40). Human koryonik gonadotropin (HCG) seviyesi ağır preeklampsi
olgularında normal gebelere göre yüksek, hafif preeklampsi hastalarında ise
aynı olduğu daha önceki çalışmalarda görülmüştür (41).
Daha sonra Said ve arkadaşları yaptıkları araştırmada normal gebeler ile
karşılaştırıldığında preeklamptik gebelerde beta HCG değerini daha yüksek
bulmuşlardır; hafif ve ağır preeklampsi arasında ise fark bulamamışlardır.Yine
preeklampside human plasental laktojen hormon (HPL) konsantrasyonu
azalmış, atriyal natriüretik peptid ise yüksek bulunmuştur (42).
LABORATUVAR TESTLERİ
Preeklampsinin taranmasında ve risk altındakilerin tespiti için bugüne
kadar çeşitli testler önerilmiştir. Fakat yeteri kadar doğru ve basit bir test henüz
geliştirilmemiştir.
Gebelikte anjiotensin 2 reseptörlerinde olması gereken fizyolojik
azalmanın preeklamptiklerde olmayışı, vazopressine artmış bir platelet kalsiyum
cevabının oluşu, CD 63 gibi çeşitli platelet yüzey antijenlerinin ekspresyonunda
artış çeşitli çalışmalarda kullanılabileceği belirtilen testlerdir (43). Fakat yeteri
kadar kullanışlı değillerdir. Gebeliğin 13 ve 20. haftalar arasında azalmış üriner
kallekrein/kreatinin oranının preeklampsi için prediktif olduğu ifade edilmiştir .
İkiyüzün altındaki değerlerde pozitif prediktif değer %91 ve negatif prediktif
değer %99 olarak belirtilmiştir. Diğer bazı yayınlarda ise idrar albümin/kreatinin
ve kalsiyum/kreatinin oranlarının tarama testi olarak kullanılabileceği ifade
edilmiştir (44).
18
Son zamanlarda Doppler ölçümlerinin preeklampsinin varlığını ve
şiddetini göstermede etkili olduğunu belirten çalışmalar mevcuttur.
Diğer tarama testleri şunlardır: plazma fibronektin seviyesi, atrial
natriüretik faktör, üriner kalsiyum ekskresyonu, maternal serum kalsiyum
metabolizması, vazopressine karşı trombosit kalsiyum cevabında değişiklik,
ortalama trombosit volümü, eritrosit yağ asitleri, plazma homosistein
konsantrasyonu (45).
KLİNİK VE TANI
Oturur pozisyonda, sağ koldan, kalp hizasında yapılacak kan basıncı
ölçümünde sistolik basıncın >140 mmHg ve diastolik basıncın >90 mmHg
olması preeklampsinin ana olayı olan vazospazmın göstergesidir. Erken
preeklampside proteinüri minimaldir. Fakat hastalık ilerledikçe proteinürinin
artması fetal morbidite ve mortalitenin de artacağının en güvenilir kanıtıdır.
Ödem, preeklampsinin erken bulgularından biri olmakla beraber yeteri
kadar spesifik olmadığından tanı koydurucu kriter olmaktan çıkartılmıştır. Bir
haftada 2 kg’dan fazla olan kilo artışları preeklampsi için uyarıcı niteliktedir.
Buna rağmen normal gebeliklerin % 35’inde ödem görülür. Yine hızlı kilo artışı
olan gebelerin çoğunluğu preeklampsi geliştirmeyebilir. Diğer yandan bu
bulguların olmadığı hastalarda preeklampsi görülebilir. Bu nedenle 12 saat
istirahat sonrası yüzde ve tüm vücutta mevcut olan genel bir ödem ancak
patolojik olarak kabul edilmektedir.
Artmış derin tendon refleksleri bir eklampsi atağının habercisi olabileceği
gibi normal gebelerde de bulunabilir. Yine, hiperrefleksi olmadan nöbet de
gözlenebilir.
Retinal arterlerin spazmı hastaların %85’inde görülür. Segmental
arteriolar spazm ya da jeneralize bir darlık şeklinde kendini gösterir. Oksipital
19
korteksteki ve retinadaki damarlardaki vazospazm, iskemi veya kanama
nedeniyle görmeyle ilgili bulanık görme, çift görme, körlük gibi semptomlar
ortaya çıkabilir. Azalmış serebral perfüzyon nedeniyle baş ağrısı, baş dönmesi,
kulak çınlaması, uyuklama, bilinçte değişiklikler meydana gelebilir ve bunlar
yaklaşan bir eklamptik krizin habercisi olabilir. Ödem ve kanamaya bağlı olarak
Glisson kapsülündeki gerilme bulantı, kusma, epigastrik ağrı ve hematemezise
neden olabilir. Ciddi preeklampside hepatik rüptür görülebilir.
Renal arter vazospazmına bağlı olarak oligüri, anüri, hematüri meydana
gelebilir. Renal fonksiyonları değerlendirmek için kreatin klirensi bakılması
glomerular filtrasyon hakkında iyi fikir verir. Preeklampsinin şiddeti arttıkça
kreatinin klirensi azalır. Yine serum ürik asit, serum kreatin ve kan üre nitrojen
(BUN) seviyeleri preeklampsiyi göstermede önemli testlerdir.
Karaciğer fonksiyon testlerini değerlendirmede serum ALT, AST, LDH
kullanılabilir. Preeklampsinin şiddetindeki artışla birlikte hemokonsantrasyon ve
hipoalbuminemi gelişir. Serum fibrinojen seviyesi, protrombin zamanı, parsiyel
tromboplastin zamanı genellikle normaldir. Fibrinojen yıkım ürünleri artmıştır.
Trombositopeni mevcuttur. Özellikle <100.000/mm3’den küçük platelet
değerlerinde Hellp Sendromu açısından dikkatli olunmalıdır. İntravasküler
hemoliz ve bunun sonucu olarak artmış bilirubin, LDH, ALT değerleri de yine
Hellp Sendromu açısından anlamlıdır.
TANI KOYMAK İÇİN YAPILABİLECEK TESTLER Roll-over testi (supin pressör testi):
Gebeliğin 28-32. haftaları arasında gebe lateral pozisyondan supin pozisyona
getirildikten 5 dakika sonra ölçülen diastolik kan basıncında > 20 mm Hg’dan
20
fazla artış olması pozitif roll-over test olarak kabul edilir. Fakat yüksek yalancı
pozitif değerleri ve sensitivite-spesifitesi yetersiz olması nedeniyle klinikte pek
kullanılmamaktadır.
Anjiotensin II testi:
Preeklampsi gelişecek gebeler anjiotensin II infüzyonunun vazopressör etkisine
normal gebeler gibi refrakter değildir. Ancak bu testte yüksek oranda yalancı
pozitif sonuçlar vermesi ve uygulama zorluğu nedeniyle klinikte kullanımı
kısıtlıdır.
Doppler bulguları:
Uterin ve umblikal damarlardan yapılan Doppler çalışmaları perfüzyonda
azalma, plasentada iskemi ve fetusta intrauterin tehlike yaratan artmış direnci
açık şekilde göstermektedir (46). Uterin arter Doppler bulgusu normal, ancak
umblikal arter bulgusu anormal olan olgularda İUGK, trombositopeni, fetal
distrese bağlı sezaryen ve erken doğum oranında artma gözlenmiştir. Umblikal
arter Doppler bulgusu normal, uterin arter bulgusu anormal olan olgularda ise;
fetal prognozun daha iyi olmasına karşılık maternal semptomların (baş ağrısı,
oligüri, kan basıncı yüksekliği gibi) daha belirgin olduğu saptanmıştır. Hem
uterin hem de umblikal arter Doppler bulgusunun patolojik olması maternal ve
fetal prognozun iyi olmadığını gösterir.
MATERNAL VE FETAL KOMPLİKASYONLAR
Preeklampsi ve eklampsi, perinatal morbidite ve mortalitede belirgin
derecede artışa neden olan obstetrik bir olgudur. Preeklamptiklerde %5-14
arasında olan perinatal mortalite, eklamptiklerde %13-37,9 arasında
değişmektedir (47). Preeklampside karşılaşılabilecek başlıca komplikasyonlar
hem anneyi hem de bebeği etkileyebilir (Tablo-III). Komplikasyonların sıklığı;
hastalığın şiddeti, hastalığın başladığı gebelik haftası ve beraberindeki diğer
21
medikal problemlerin varlığı ile ilgilidir.Preeklampside maternal mortalite çok
nadir olmasına karşın (38), eklampside bu oran %0-17.5 arasında
değişmektedir (38,47,48).
Preeklampside artmış fetal morbiditeye rağmen tansiyondaki yükseklik ile
perinatal sonuç arasında doğru orantı yoktur. İUGK oranı, erken ortaya çıkan
preeklampside artmaktadır. Antihipertansif kullanımında ise perfüzyon
basıncındaki düşme nedeniyle fetusa yetersiz kan akımı riski söz konusudur.
Preeklampsi kendisi yüksek perinatal mortaliteye sebep olurken aynı zamanda
prematüriteye ve ablasyo plasentaya yol açarak da bu oranı arttırır. Kontrol
altına alınamayan preeklampsinin tek tedavisi gebelik haftasına bakılmaksızın
gebeliğin sonlandırılmasıdır.
Tablo : III Preeklampsinin anne ve fetusta neden olabileceği komplikasyonlar (49-51)
Anne Fetus
Serebral kanama
Fetal asfiksi
Kortikal körlük Perinatal ölüm Retinal ayrılma İatrojenik prematürite
Karaciğer subkapsüler hematomu ve rüptürü Oligohidramnios DİK RDS
Pulmoner ödem Nekrotizan enterokolit Ablatio plasenta Bronkopulmoner displazi
Maternal ölüm IUGK Akut renal kortikal ya da tübüler nekroz İntraventriküler hemoraji
Eklamptik konvulsiyonlar ve buna bağlı nöroloji sekeller
Hellp Sendromu Kalp yetmezliği
Akut ve kronik böbrek yetmezliği
Serebral ödem Akut karaciğer yetmezliği
22
EKLAMPSİ
Eklampsi, preeklamptik hastalarda 20. haftadan sonraki gebelik
sürecinde, doğum eylemi sırasında ya da doğumdan sonra diğer nedenlere
bağlanamayan konvülsiyonların gelişmesidir.
Eklamptik konvülsiyonlar grand mal tipindedir. Gebelik sırasında doğum
esnasında ve doğum sonrasında ortaya çıkabilir. Önceki çalışmalarda eklamptik
kadınların %10’ ununda ve özellikle nulliparlarda postpartum 48 saat
sonrasında da eklampsi krizi gelişebilir (110,111 ).
HELLP SENDROMU
Bu sendrom hemoliz (H), yükselmiş karaciğer enzimleri (EL) ve düşük
trombosit sayısı (LP) ile karakterize, ilk defa Weinstein tarafından tanımlanmış
bir sendromdur. Trombosit sayısı 100.000/mm3’ün altındadır (11).
Trombositopeni ( trombosit sayısının 100.000/mm3 ten az olması) en sık
rastlanan bulgusudur(52). Memphis gurubu bu sendromu ağır preeklampsi veya
eklampsi olan kadınların neredeyse % 20 ‘sinde tespit etmişlerdir(53). Ayrıca
yaklaşık olarak gebeliklerin %20–25’ inde hipertansiyon olmadan da
görülebileceğinden gözden kaçırılmaması gereken önemli bir klinik tablodur.
Çoğunlukla 27-36. haftada görülür. % 30’ u postpartum 6. güne kadar
gelişebilir (51). Komplikasyonları arasında plasental abrupsiyon(% 7), akut renal
yetmezlik (%2), pulmoner ödem (%6) ve subkapsüler karaciğer hematomu (%1)
yer almaktadır. Hellp Sendromu öyküsü sonraki gebeliklerde preeklampsi,
preterm doğum, IUGK, plasentanın erken ayrılması, sezeryan ile doğum ve
Hellp Sendromunun tekrarlama olasılığını arttırmaktadır (6,53,54). Tanı kriterleri
aşağıda tablo IV te gösterilmiştir(52).
23
Tablo :IV HELLP Sendromu Tanı Kriterlerİ:
Hemoliz
Anormal periferal kan yayması
Artmış bilirubin > 1.2 mg/dl
Artmış laktik dehidrogenaz > 600 IU/L
Artmış Karaciğer Enzimleri
SGOT yükselişi 70 IU/L veya daha fazla
Laktat dehidrogenaz artışı >600
Trombositopeni
Trombosit sayısı < 100.000
PREEKLAMPSİNİN ÖNLENMESİ Preeklampsi gelişmesini önlemek ve insidansını azaltmak için birçok
klinik çalışma yapılmıştır. Ancak hastalığın etyolojisinin multifaktöriyel olması ve
tam olarak bilinememesi nedeniyle yapılan tedavilerin hiçbiri hastalığı önlemede
tam olarak etkili değildir (55).
Diyetin düzenlenmesi, düşük doz aspirin tedavisi ve antioksidanlar
preeklampsiyi önlemeye yönelik güncel girişimlerdir.
24
Diyetin düzenlenmesi: Preeklampsiyi önlemede bilinen en eski yöntem
sodyum kısıtlamasıdır. Ancak yapılan randomize kontrollü klinik çalışmalarda
sodyum kısıtlayıcı diyetin, gebelikte görülen hipertansiyonu önlemede etkisiz
olduğu gösterilmiştir (112).
İlk kez Belizan (1989) diyetle kalsiyum alımında azlığın gebeliğe bağlı
hipertansif hastalık gelişiminde etkili olduğunu göstermiştir. Preeklampside
hiperparatiroidizm gelişmesi ile iyonize kalsiyumun artarak düz kaslarda
kasılmaya ve bunun da kan basıncında artmaya yol açtığı gösterilmiştir. Diyetle
verilen kalsiyum ile hiperparatiroidinin önlendiği düşünülmektedir (6). Bucher
(1996) preeklampsinin önlenmesinde kalsiyumun etkili olduğunu göstermiştir.
Ancak Levin ve ark.(1997), 4589 sağlıklı nullipar hastayı kapsayan çalışmada
diyetle günde 2 gr kalsiyum ve plasebo vermiş, verilen kalsiyumun gebelikte
görülen hipertansif hastalıkların hiçbirinin engellemediğini göstermişlerdir (6).
Yine Sibai (1998) ve Crowther (1999) kalsiyumun etkisiz olduğunu göstermiştir
(56,57). Preeklampsinin önlenmesinde kalsiyum alınması önerilmemektedir
(27).
Diyetle balık yağı kapsülleri verilerek dışardan esansiyel yağ asidi
verilmiş ve prostoglandinlerin dengesini prostosiklin yönüne çekmek
amaçlanmış ancak etkili olduğu gösterilememiştir (58).
Düşük doz aspirin: Aspirin düşük dozlarda trombositlerde tromboksan A
2 sentezini selektif olarak baskılamakta ve bu etkisini siklooksijenazı irreversibl
inhibe ederek yapmaktadır.
Günlük 60-100 mg aspirin desteğinin preeklampsiyi önlemede etkili
(6,59,60) ve etkisiz olduğunu gösteren çalışmalar vardır (6,61).
Vainio ve ark. (2002) aspirin kullanımının preeklampsi ve gebelik
hipertansiyonu insidansını anlamlı olarak azaltığını göstermişlerdir. Özellikle 37.
gebelik haftası öncesi preeklampsi görülme insidansı belirgin olarak azalmıştır
(60).
25
Yapılan çalışmalarda düşük risk grubunda olan hastalarda düşük doz
aspirin kullanımı preeklampsiyi önlemede etkisiz bulunmuş, ancak yüksek riskli
hastalarda etkili olduğu ve bu hasta grubunda kullanılabileceği belirtilmiştir (27).
Düşük doz aspirin kullanımına 14.-16. gebelik haftaları arasında
başlanması önerilmektedir ve düşük doz aspirinin hem anne hem de fetusta
güvenli olduğu düşünülmektedir (61).
Antioksidan tedavi: Preeklampside oksidatif strese maruz
kalınmaktadır. Yapılan çalışmalarda E vitamini ve C vitamini verilmesinin
endotel hücre aktivasyonunu azaltarak preeklampsi insidansında azalmaya yol
açtığı gösterilmiştir. Chappell (1999) günlük 1000 mg C vitamini ve 400 mg E
vitamininin preeklampsiyi önlediğini göstermiştir(56). Ancak bunun için daha
geniş randomize kontrollü klinik çalışmalara ihtiyaç vardır.
PREEKLAMPSİNİN YÖNETİMİ (62)
TEMEL PRENSİPLER:
1. Gebeliğin oluşturduğu hipertansiyonun kesin tedavisi doğumdur. Doğum
dışındaki bütün tedavi ve yaklaşımlar semptomatiktir ve altta yatan patolojiye
yönelik değildir.
2. Bu olayda iki hasta vardır, anne ve fetus. Doğum tek kesin tedavi yöntemi
olduğundan, her zaman anne açısından tercih edilecek tedavi yöntemidir.
Ancak, fetus açısından değerlendirdiğimizde, gebeliğin erken sonlandırılması
her zaman fetusun yararına değildir. Dolayısıyla kesin tedavi olan doğumun
zamanlamasına, anne ve fetusun çıkarlarını değerlendirerek karar verilmelidir.
Gebeliğin uzatılmasının anne açısından bir faydası yoktur, tek faydası fetüse
yöneliktir. Ana hatlarıyla fetusun tehlikede olduğu ‘Ağır preeklamptik’ gebelerde,
fetusu düşünmeden maternal endikasyonla gebelik sonlandırılmalıdır. ‘Hafif
26
preeklamptik‘ gebelerde ise, fetusu düşünerek, yakın takiple, gebeliğin miadına
kadar devamına olanak sağlanabilir.
3. Gebeliğin oluşturduğu hipertansiyon sistemik bir hastalıktır. Vücudun tüm
organ ve sistemleri etkilenmiştir. Ağır gruptaki gebelerde anne hayatı ciddi
tehlike altındadır. Bu durum, obstetrik acil bir durumdur ve gebeler yoğun bakım
gerektiren, ciddi olarak hasta kişilerdir. Kesin tedavi doğum olmakla birlikte,
doğumun kendisi hastanın genel sağlık durumunu düzeltmez. Dolayısıyla
hastanın klinik ve laboratuvar durumunun tüm detayları ile ortaya konulması ve
hemodinamik dengenin sağlanması gerekir.
HAFİF PREEKLAMPSİDE YÖNETİM:
♦ Bu grupta altta yatan patoloji hafiftir.
♦ Annenin hayatı ciddi tehlikede değildir.
♦ Gebeliğin devamı anneyi ciddi riske atmayarak, bebek için zaman kazandırır.
♦ 38 hafta üzerinde doğum gerçekleştirilmelidir. Gebeliğin 40 haftayı aşmasına
izin verilmemelidir.
♦ Vaginal doğum tercih edilen doğum şeklidir.
♦ Takipte yatak istirahati ve hastanede takibin yararı gösterilememiştir.
♦ Antihipertansif tedaviye gerek yoktur.
♦ Antenatal takipte:
- Evde hergün kan basıncı ölçümü
- Haftada 2 kez dipstik ile idrarda proteinüri takibi
- Haftada bir kere, kanda ürik asit, SGOT, SGPT, bilirübin ve tam kan
sayımı
- Fetusun gelişimi, amnion sıvı miktarı ve fetal iyilik hali yakından takip
edilmelidir. Fetal endikasyon doğarsa doğum gerçekleştirilmelidir.
♦ Doğumdan 6 hafta sonra kan basıncı normale dönmüyorsa, hipertansiyon
etyolojisi açısından araştırılmalıdır.
27
İLAÇLAR :
1- Antihipertansifler:
Antihipertansif tedavide amaç, kan basıncının güvenli, kabul edilebilir
sınırlarda (sistolik 160 mmHg’ nın, diastolik 110 mmHg’ nın altında )
tutulmasıdır.
Hipertansiyon tedavisinde dikkat edilecek husus, maternal
serebrovasküler hasarı ve konjestif kalp yetmezliğini önlemek ve ayrıca serebral
perfüzyonu ve uteroplasental kan akımını yeterli düzeyde tutmaktır. Kan
basıncındaki ani yükselme (diastolik > 120 mmHg ), intraserebral kanama,
hipertansif ensefalopati, akut böbrek yetmezliği, konjestif kalp yetmezliği,
ventriküler aritmi ve plasenta dekolmanına neden olabilir. Bu aşamada
uygulanan tedavi akut antihipertansif tedavi olmalıdır (Tablo V).
Tablo : V Antihipertansif ilaçlar İLAÇ DOZ /
UYGULAMA ETKİ BAŞLANGICI
ETKİ SÜRESİ
YAN ETKİ
HİDRALAZİN 5-10 mg iv,
her 20 dk
10-20 dk 3-6 saat Taşikardi,başağrısı,
flushing,angina
LABETALOL 20-80 mg iv
her 10 dk
5-10 dk 3-6 saat Kusma, kardiyak
blok
NİFEDİPİN 10 mg oral
her 30 dk
5-10 dk 3-6 saat Başağrısı, taşikardi
NİTROPRUSSİD 0.25-10 mg/kg/dk
iv
hemen 1-2 dk Bulantı, kusma,
Siyanid,
intoksikasyon
NİCARDİPİN 5-15 mg/saat iv 5-10 dk
1-4 saat Taşikardi, başağrısı
NİTROGLİSERİN 5 mg/dk iv
28
Antihipertansif Tedavi Endikasyonları:
A- Antepartum ve İntrapartum
♦ Sürekli (en az 1 saat) kan basıncı yüksekliği (Sistolik kan basıncı ≥180
mmHg, diastolik kan basıncı≥110 mmHg, MAP ≥130 mmHg)
♦ Sürekli (en az 30 dakika) kan basıncı yüksekliği (Sistolik kan basıncı ≥200
mmHg, diastolik kan basıncı≥120 mmHg, MAP ≥140 mmHg)
♦ Trombositopeni ve konjestif kalp yetmezliği varsa (Sistolik kan basıncı ≥160
mmHg, diastolik kan basıncı≥105 mmHg, MAP ≥125 mmHg)
B- Postpartum
♦ Sistolik kan basıncı ≥160 mmHg, diastolik kan basıncı≥105 mmHg, MAP≥125
mmHg.
Antihipertansif ilaç kullanımında ilaçlar arasında belirgin bir üstünlük
gösterilememiştir ve seçim klinisyenin tecrübe ve kullanım yatkınlığına bağlıdır.
2- Antikonvulsif İlaçlar:
MgSO4 konvulsiyon proflaksisinde plasebo ve diğer ilaçlara (fenitoin)
kıyasla daha etkindir (Tablo VI). MgSO4’ ın periferik nöromüsküler blok ve
santral antikonvulsif etkisi olduğu ileri sürülmektedir. Magnezyum terapötik
düzeylerde endotel hücrelerinde prostosiklin yapımını artırır ve kalsiyuma karşı
antagonistik etkiye sahiptir. İntravenöz bolus şeklinde uygulandığında geçici
hafif bir antihipertansif etkisi vardır. Ayrıca uteroplasental arterlerde
vazodilatatör etkisinin olduğu da bildirilmiştir. MgSO4, nöromüsküler plakta
asetilkolin salınımını engeller veya kalsiyum yerine geçerek membran
potansiyelini etkiler ve bu yolla terapötik etkisini oluşturur.
29
MgSO4’ ın önerilen tedavi edici düzeyi 4.3-8.4 mg/dl’ dir. Serum düzeyi 9
mg/dl’ nin üzerinde olduğunda, Mg toksisitesi riski vardır. Sıcaklık hissi, kas
zayıflığı, somnolans hali, konuşma güçlüğü, Mg toksisitesinin erken
semptomları olup, serum Mg düzeyi 9-12 mg/dl’ de gözlenir. Serum Mg düzeyi
15-17 mg/dl’ de kas paralizisi, solunum durması, 30-35 mg/dl’ de kalp durması
gelişir. Bu nedenlerden ötürü MgSO4 tedavisi, kan düzeylerinin kontrolü ile
uygulanmalıdır. Magnezyumun antidotu kalsiyum glukonattır ve magnezyum
zehirlenmesi durumlarında uygulanır.
Mg tedavisine, idrar miktarının 100 ml/ 4 saatten az, patella refleksinin
kaybolduğu ve solunum sayısının dakikada 12’nin altında olduğu durumlarda
son verilmelidir (Tablo VII)
Tablo : VI Antikonvulsif ilaçlar:
İLAÇ
YÜKLEME DOZU
DEVAM DOZU
TEDAVİ DÜZEYİ
Magnezyum Sulfat
4-6 gr iv (10-20dk)
10 gr im
2-3 gr/saat infüzyon
5 gr her 4 saatte 4-8 meq/L
Fenitoin
1-1.5 gr iv 250-500 mg 10-12 saat
oral veya iv 10-20μg/ml
Diazem 10 mg/saat iv infüzyon
30
Tablo : VII Magnezyum alan gebelerin takibi:
Fonksiyon
Monitorizasyon şüphesi
Mg toksisite
Patella refleksi
1-4 saat Refleks kaybı
Solunum sayısı
1-4 saat
<14/ dakika
Akciğer oskultasyonu
Hergün
Raller mevcutsa
Pulse oksimetre
1-4 saat
<%95 saturasyon
Idrar takibi
1-4 saat
<100 ml/4 saat
Serum Mg düzeyi
Oliguri, toksik belirtiler
>8 meq/L
AĞIR PREEKLAMPSİDE YÖNETİM
Ağır preeklampsi anne hayatını tehdit eden bir hastalıktır. Obstetrik acil bir
durumdur ve gebeler yoğun bakım gerektiren, ciddi olarak hasta kişilerdir. Kesin
tedavisi doğum olmakla birlikte, doğumun kendisi hastanın genel sağlık
durumunu düzeltmez. Dolayısıyla hastanın klinik ve laboratuvar durumunun tüm
detayları ile ortaya konulması ve hemodinamik dengenin sağlanması gerekir.
Anne ve çocuk açısından olumlu sonuçların elde edilebilmesi için bu tip
gebelerin bir ekip anlayışı içinde (kadın doğum ve anestezi hekimi v.b.) ve
uygun koşulların bulunduğu merkezlerde takipleri gerekmektedir.
♦ Sıvı dengesinin sağlanması: Serum uygulanıyorsa, verilen miktar 100
ml/saatten az olmalıdır. Aksi halde sıvı yüklenmesi ile pulmoner ödem riski
31
artacaktır. Konvulsiyon proflaksisi için MgSO4 uygulanması , ya da doğum
eylemi esnasında oksitosin ile beraber MgSO4 verilmesi aşırı sıvı yüklenmesine
yol açabilir. Bu nedenle sıvılar otomatik kontrollü damla sayıcılar ile verilmeli ve
gebenin hemodinamik durumu yakından takip edilmelidir. Plazma hacim
genişleticilerinin yararı konusunda yeterli kanıt yoktur.
♦ Antihipertansif tedavi: Antihipertansif tedavide amaç kan basıncının
güvenli, kabul edilebilir sınırlarda (sistolik 160 mmHg’ nın, diastolik 110 mmHg’
nın altında) tutulmasıdır. Bu aşamada uygulanan tedavi akut hipertansif tedavi
olmalıdır. Hidralazin, labetalol ve sodyum nitroprussit; yükselmiş kan basıncının
akut tedavisinde kullanılan parenteral antihipertansiflerdir, oral yolla etkili ilaç ise
nifedipindir. Kan basıncı otomatik olarak monitorize edilmeli ve sıkı kontrol
altında tutulmalıdır.
♦ Konvulsiyon proflaksisi: Ağır preeklampsi olgularında baş ağrısı özellikle
retro-orbital ağrı, görme bozuklukları (bulanık görme ya da lekeli görme),
karaciğer bölgesinde ağrı, şuur bulanıklığı, kan basıncında ani ya da kontrol
altına alınamayan yükselmeler gibi belirtiler konvulsiyonun habercisi ya da ön
belirtisi olarak kabul edilmeli ve bu hastalarda konvulsiyon proflaksisi
yapılmalıdır. Bu amaçla 4-6 gr MgSO4 intravenöz ve yükleme dozu olarak,
bolus halinde verilmelidir. Takiben saatte ortalama 2-3 gr gidecek tarzda serum
içinde perfüzyon yapılmalıdır. Antenatal dönemde MgSO4 tedavisi haftalar
boyunca sürecek bir tedavi değildir ve genellikle 24 saatten fazla MgSO4
tedavisinin sürdürülmesinin anlamı yoktur. Eğer bu tedaviye ihtiyaç duyulacak
koşullar devam ediyorsa kısa sürede doğum gerçekleştirilmelidir.
♦ Kortikosteroid uygulaması: 34. gebelik haftasından önce respiratuar
distress sıklığını azaltmak için maternal kortikosteroid uygulanmasında yarar
vardır (12 mg intramüsküler 12 saat arayla 2 doz).
♦ Doğum gerçekleştirilmesi: Annenin durumu stabilleştikten sonra doğum
gerçekleştirilmelidir. Doğum şekline gestasyonel yaş, fetal prezentasyon, fetal
32
distress varlığı ve serviksin durumuna göre karar verilir. Serviksin uygun olduğu
durumlarda, çocuk kalp sesleri ve uterus aktivitesinin sürekli takibi ile,
indüksiyon denenmelidir.
Ağır preeklampsi bir sezeryan endikasyonu değildir. Ancak serviksin
uygun olmadığı koşullarda doğum çoğunlukla sezeryan ile gerçekleşmektedir.
Ağır preeklamptik gebeler; anestezik yaklaşım, özel bilgi birikimi ve deneyim
gerektiren bir durumdur. Bu konuda deneyimli ve özelleşmiş anestezi doktorları
tarafından uygulanmalıdır.
AĞIR PREEKLAMPSİDE AGRESİF VEYA KONSERVATİF YAKLAŞIM:
Ağır preeklampsinin kesin tedavisi doğumdur. Anne hayatını tehdit eden
bir hastalık olduğundan genel yaklaşım gebelik haftasını dikkate almaksızın
maternal endikasyon ile gebeliğin sonlandırılmasıdır. Ancak erken gebelik
haftalarında (32. gebelik haftasından önce) fetusa zaman kazandırmaya yönelik
konservatif yaklaşım literatürde tartışılmaktadır. Konservatif yaklaşım ile agresif
yaklaşımı kıyaslayan ve kanıta dayalı bir sonuca ulaşılmasını sağlayacak yeterli
veri yoktur. Ülkemiz şartlarında çok iyi seçilmiş ve uygun takip ve yenidoğan
koşulları mevcut olgular dışında ağır preeklamptik olgulara agresif yaklaşım
önerilmektedir.
33
Konservatif yaklaşımda bulunulan ağır preeklamptik olgularda doğum endikasyonları:
Fetal endikasyonlar: - 33-34 gebelik haftasından büyük olması
- Fetal distress
- Ağır oligohidroamnios
- Erken membran rüptürü
Maternal endikasyonlar:
- Erken doğum tehdidi
- Tedavi ile kontrol edilemeyen hipertansiyon
- Pulmoner ödem
- Böbrek yetmezliği
- Tedavi ile düzelmeyen oligüri
- Trombositopeni
- Serebral ve vizüel bulgular
- Annenin isteği
EKLAMPSİ YÖNETİMİ (62)
Eklampsi, gebeliğin yaşamı tehdit eden bir komplikasyonudur. Maternal
mortalitenin önemli nedenlerinden biridir. Beyin kanaması, pulmoner ödem,
renal, hepatik ve solunum yetmezliği başlıca ölüm nedenleridir. Maternal ve
fetal morbidite ve mortaliteyi en aza indirebilmek için acil tedaviyi gerektirir.
♦ Maternal vital foksiyonların desteklenmesi: İvedilikle yapılması gereken
hastanın nöbet anında kendine zarar vermesini önleyici tedbirlerin alınması ve
34
solunum yolunun açık tutulmasıdır. Bu amaçla nöbet sırasında dilini ısırmaması
için ‘airway’, tahta spatül veya sert kauçuk dişler arasına yerleştirilir. Kafa ve
etraf travmalarını önleyici tedbirler alınır. Yeterli maternal oksijenizasyon
sağlanır. Tükürük ve kusmukların havayollarına aspirasyonunu önlemek için
yana yatırılır, ağızda biriken köpüklü ve kanlı salgılar sonda ile temizlenir,
gerekirse nazotrakeal sonda ile aspirasyon yapılır. Ayrıca hastaya hemen bir
damar yolu açılmalı ve kalıcı idrar sondası takılmalıdır.
♦ Konvulsiyonların kontrol altına alınıp tekrarının önlenmesi:
Konvulsiyonların durdurulması ve tekrarının önlenmesinde ilk tercih ilaç
MgSO4’dır. İntramüsküler enjeksiyonlar ağrılı ve %0.5 oranında abse
oluşumuna neden olabileceğinden intravenöz yol tercih edilmelidir. Tekrarlayan
ataklarda 2 gr bolus MgSO4 yapılmalıdır. Mg tedavisine rağmen ataklar kontrol
altına alınamıyorsa, diazem (10 mg iv) veya thiopentone (50 mg iv) denenebilir
ve son çare olarak genel aneztezi ve entübasyon uygulanabilir.
♦ Hipertansiyonun kontrol altında tutulması: Akut antihipertansif tedavi ile
ağır hipertansiyonun kontrol altına alınması gerekir. Antihipertansif ilaç
kullanımında ilaçlar arasında belirgin bir üstünlük gösterilememiştir. Seçim
klinisyenin tecrübe ve kullanım yatkınlığına bağlıdır.
♦ Sıvı tedavisi: Plazma hacim genişleticilerin yararı konusunda yeterli kanıt
yoktur. Kristalloidler, 85 ml/saat veya saatlik idrar miktarı en az 30 ml olacak
şekilde verilmelidir.
♦ Maternal hipoksinin düzeltilmesi: Maternal konvulsiyonların kontrolünden
sonra arteriyel kan gazlarına bakarak maternal hipoksemi ve/veya asideminin
varlığı kontrol edilmelidir. Tekrarlayan konvulsiyonlar, aspirasyon, kullanılan
antikonvulsif ilaçların solunum depresyonu yapıcı etkileriyle maternal hipoksemi
ve/veya asidemi gelişebilir. Özellikle myokard üzerinde depresif etkiye sahip
anestezik ilaçların kullanımından önce, maternal hipoksemi ve veya asideminin
düzeltilmesi gerekir.
35
♦ Tetkikler: Eklampsi pek çok organ ve sistemi etkileyen bir hastalıktır.
Hemoglobin, trombosit sayısı, transaminazlar, üre, kreatinin ve oksijen
satürasyonu sık kontrol edilmelidir. Fokal nörolojik defisit veya uzun süreli koma
olgularında beyin MRI ya da BT çekilmesinde yarar vardır.
♦ Doğum: Eklampsinin kesin tedavisi doğumdur. Fetusun gelişimi için
gebeliğin uzatılmasında yarar yoktur. Ancak öncelikle gebenin genel
durumunun düzeltilmesi gerekir. Konvulsiyonlar ve hipertansiyon kontrol altına
alınmalı, hipoksi düzeltilmelidir.
Vaginal doğum tercih edilen doğum şeklidir. Ancak serviksin uygun
olmadığı koşullarda genellikle sezeryan uygulanmaktadır. Doğum sonrası da en
az 24 saat yoğun takip devam etmelidir. Eklampside tercih edilecek anestezi
epidural anestezi olmalıdır ve bu konuda deneyimli anestezistlerce
uygulanmalıdır. Eklampsi maternal ve fetal morbidite ve mortalitenin en önde
gelen nedenidir. Her zaman önlenebilir bir olgu değildir. Uygun şartlara sahip
merkezlerde hospitalize edilerek, konvulsiyonların önlenmesi, kan basıncının
kontrol altına alınması, hipoksinin önlenmesi ve uygun zamanda doğumun
gerçekleştirilmesi ile en iyi yaklaşım sağlanabilir.
36
III- MATERYAL VE METOD
Bu çalışma Ocak 2005-Ocak 2008 tarihleri arasında Zeynep Kamil Kadın
ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve
Doğum kliniği preeklampsi odasında takip ve tedavi edilen Hellp Sendromu
tanısı alan gebeler ile Hellp Sendromu olmadan sadece ağır preeklampsi tanısı
alan 578 gebenin maternal ve perinatal sonuçların karşılaştırılması amacıyla
dosyalarının etik kurul onayı alınarak retrospektif olarak incelenmesini
kapsamaktadır.
Çalışmaya Hellp Sendromu ve ağır preeklampsi tanısı almış 24 ve üzeri
gestasyonel haftada tek canlı fetusu olan kadınlar dahil edildi. Çalışmaya kronik
karaciğer, böbrek ve hematolojik hastalığı olanlar, kromozomal veya konjenital
fetal anomalisi olanlar dahil edilmedi.
Gebelik haftası tayininde son adet tarihi ve 20. ci gebelik haftasından
önce yapılmış ultrason kriter alındı. Her iki kriterin yokluğunda Dubowitz
yöntemine başvurularak gebelik haftası belirlendi.
Ağır Preeklampsi teşhisi için NHBPEP (the National High Blood Pressure
Education Program) gebelikte yüksek kan basıncı çalışma grubu raporunun aşağıda sayılan kriterlerleri kullanıldı:
a) Kan basıncı ≥ 160/110 mmHg ( yatağında dinlenirken ve 6 saat ara ile
bakılmalı)
b) Proteinüri 24 saatlik idrarda ≥ 2 gr ya da dipstick ile ≥ 2+
c)serum kreatinin >1.2 mg/dL eğer daha önceden yüksek olduğu bilinmiyorsa
d) Trombositopeni (<100000 mm³)
e) Mikroanjiopatik hemoliz(artmış LDH)
f)ALT veya AST yüksekliği
g) Persistan baş ağrısı veya diğer serebral veya görsel bozukluklar
37
h) Persistan epigastrik ağrı
ı)Pulmoner ödem
i)Oligüri(<400 ml/24 saat)
Hellp Sendromu tanısı aşağıdaki 3 kriterin birlikte bulunması ile kondu:
1-)Hemoliz
Anormal periferal kan yayması
Artmış bilirubin > 1.2 mg/dl
Artmış laktik dehidrogenaz > 600 IU/L
2-)Artmış Karaciğer Enzimleri
SGOT yükselişi 70 IU/L veya daha fazla
Laktat dehidrogenaz artışı >600
3-)Trombositopeni
Trombosit sayısı < 100.000
Ağır preeklampsi ve Hellp sendromu grupları maternal ve perinatal sonuçlarına
göre karşılaştırıldı.
Her hasta için yaş, gravida, önceki gebelik öyküsü, aile öyküsü,
hastaneye yatıştaki gestasyonel hafta, sistolik ve diyastolik kan basıncı, ağır
preeklampsi semptomları, prepartum ve post partum laboratuvar bulguları,
yatışından doğuma kadar geçen süre , trombositopeni nedeniyle dexametazon
kullanımı, doğum şekli ve maternal ve perinatal sonuçlar incelendi.
Maternal sonuçlardan Ateş≥38,5°C olması re-operasyon,
tromboembolik komplikasyon, yara yeri enfeksiyonu, eklampsi, kan ürünleri
transfüzyonu, dissemine intravaskuler koagulasyon, akut böbrek yetmezliği,
38
pulmoner ödem, maternal ölüm, boom küretaj, atoni, hematom, postpartum
kardiyomyopati, retina dekolmanı, görme azlığı, oksipital enfarktüs ve görme
problemi, hemodiyaliz, kranial hemoraji, beyin ödemi postpartum komplikasyon
olarak dikkate alındı. Ayrıca abruptio plasenta ve yoğun bakım ihtiyacı ile
mekanik ventilasyon ihtiyacı da not edildi. Oligüri veya anüri ile birlikte serum
kreatinin >1.36 mg/dl olması akut böbrek yetmezliği olarak değerlendirildi( 70).
Perinatal sonuçların karşılaştırılmasında hasta dosyalarından
gestasyonel hafta, doğum ağırlığı, IUGK(doğum ağırlığı<5 nci persentil),
cinsiyet, Apgar skoru( 1.dk ve 5.dk), mekonyum aspirasyonu, neonatal ölüm,
respiratuar distress sendromu (RDS), intraventriküler hemoraji (IVH), nekrotizan
enterokolit (NEK), bronkopulmoner displazi(BPD), hipoglisemi, hiperbiluribinemi,
yenidoğanın geçici taşipnesi (TTN), perinatal ölüm, polisitemi, exchange
transfüzyon, sepsis, prematüre retinopatisi (ROP), ABO uygunsuzluğu,
hiperglisemi, perinatal asfiksi, pulmoner hemoraji, pnömotoraks, pnömoni-
atelektazi, GİS kanaması, Glukokortikoid tedavisi<34 hafta, intrauterin ölüm,
mekanik ventilasyon ihtiyacı, yoğun bakım ihtiyacı ve yoğun bakımda kalış
süresi gibi bilgiler kaydedildi.
İstatistikler: Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için
SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 10.0 programı
kullanıldı.
Çalışmada kategorik değişkenlerin arasındaki ilişkilerin
değerlendirilmesinde ki-kare testi ve Fisher’s exact test kullanılmıştır. Bağımlı
değişkenin sürekli olduğu durumda kategorik değişkenlerle ilişkisinin
değerlendirilmesinde Student’s t test kullanılmıştır. Çok değişkenli analizlerde
backward conditional fonksiyonu ile logistic regression analizi uygulanmıştır.
Bütün analizlerde sonuçlar % 95’ lik güven aralığında, istatistiksel anlamlılık
düzeyi p<0,05 olarak kabul edilmiştir.
39
BULGULAR Bu çalışma Ocak 2005-Ocak 2008 tarihleri arasında Zeynep Kamil Kadın
ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve
Doğum kliniği preeklampsi odasında takip ve tedavi edilen Hellp Sendromu
tanısı alan gebeler ile Hellp Sendromu olmadan sadece ağır preeklampsi tanısı
alan 578 gebenin maternal ve perinatal sonuçların karşılaştırılması amacıyla
dosyalarının retrospektif olarak incelenmesini kapsamaktadır. Bu tarihler
arasında hastanemizde 40.908 doğum(C/S: 11971 hasta, Normal Spontan
Doğum: 28937 hasta) gerçekleşmiştir. Hastanemizde çalışma dönemimizde
ağır preeklampsi veya hellpin toplam görülme oranı %1,41 dir. Hellp görülme
oranı %0,27, ağır preeklampsi görülme oranı %1,39 dur.
Araştırmada değerlendirilen toplam 578 hastanın yaş ortalamaları
27,6±5,6 olarak hesaplanmıştır. Hastaların %45,2’si primigraviddir, %98,4’ü ağır
preeklampsilidir ve %26,8‘i normal spontan doğum yapmıştır. Ağır preeklampsi
ve Hellp 111 (%19,2) kişide aynı anda, Hellp olmadan sadece Ağır Preeklampsi
467(%80,8) kişide , yalnızca Hellp ise 9(%1,6) kişide görülmektedir. Hastalarda
%1,7 EMR, %4,8 Abruptio Plasenta, %0,2 Korioamnionit, %4,7 Eklampsi,
%38,2 Oligüri görülmüştür. Ortalama sistolik kan basıncı 174,3±17,6 mmHg,
Ortalama diastolik kan basıncı 114,1±11,2 mmHg dır. Hastaneye yatıştaki
gestasyonel hafta 34,2±3,7 dır. Yatıştan doğuma geçen süre 1,4±1,6
gündür.Trombositopeni nedeniyle dexametazon kullanım oranı %22,5 tİr.
(tablo-1)
40
Tablo 1: Çalışma grubunun özellikleri Gebelikler n=578 Yaş 27,6±5,6 Primigravida 261 (45,2) Multigravida 317 (54,8) Ağır preeklampsi 569 (98,4) Ağır preeklampsi(Hellp olmaksızın) 467 (80,8) Hellp Sendromu 111 (19,2) Hellp (Ağır preeklampsi olmaksızın) 9(1,6) Abruptio plasenta 28 (4,8) EMR 10 (1,7) Korioamnionit 1 (0,2) Hastaneye yatıştaki gestasyonel hafta 34,2±3,7 Ortalama sistolik kan basıncı 174,3±17,6 Ortalama diastolik kan basıncı 114,1±11,2 Eklampsi 27 (4,7) Oligüri 221 (38,2) Dexametazon kullanımı 130 (22,5) Yatıştan doğuma geçen süre 1,4±1,6 Normal doğum 155 (26,8) C/S 423 (73,2)
149 hastada(%25,8) en az 1 post partum komplikasyon gelişmiştir. En sık
görülen (103 hasta, %17,8) kan ürünleri transfüzyonu ihtiyacıdır. Abruptio
Plasenta da sık görülen (28 hasta, %4,8) bir maternal komplikasyondur.
Çalışmamızda tromboembolik komplikasyon izlenmemiştir. 8 hastada(%1,4)
reoperasyon gerekli olmuştur. Reoperasyon gereksinimi 6 hastada yara yeri
enfekiyonuna bağlı sütürlerin açılması nedeniyle, 1 hastada yara yeri
enfeksiyonu, cilt altı hematom ve evantrasyon nedeniyle ve 1 hastada ise atoni
kanaması ve kanamanın durmaması nedeniyle olmuştur. 7 hastada(%1,2) rest
plasenta ve uterın kanama nedeniyle boom küretaj yapılmıştır. Çalışmamızda
Maternal ölüm 1 hastada(%0,2) izlenmiştir. (Bu hastada Hellp sendromu, beyin
ödemi, kranial hemoraji, ABY ve Dissemine İntravaskuler Koagulasyon (DIK)
gelişmiş ve hasta multiorgan yetmezliği nedeniyle kaybedilmiştir). Ateş ≥38,5°C
21 hastada(%3,6), yara yeri enfeksiyonu 14 hastada(%2,4), postpartum
eklampsi 5 hastada(%0,9), akut böbrek yetmezliği 20 hastada(%3,5),
hemodiyaliz 1 hastada(%0,2), pulmoner ödem 1 hastada(%0,2), boom kuretaj 7
hastada(%1,2), uterin atoni kanaması 3 hastada(%0,5) ,PPKMP(postpartum
kardiyomyopati) 1 hastada(%0,2), retina dekolmanı 2 hastada(%0,3), görme
azlığı 3 hastada(%0,5), oksipital enfarktüs ve görme problemi 1 hastada(%0,2)
41
görülmüştür. 4 hasta(%0,7) yoğun bakıma girmiş ve bunların 2’sinde (%0,3)
mekanik ventilasyon gerekli olmuştur.(Tablo-2)
Tablo 2: Postpartum dönemde komplikasyonlar Komplikasyonların dağılımı n=578 Ateş ≥38,5°C 21 (3,6) Re-operasyon 8 (1,4) Tromboembolik komplikasyon 0 (0,0) Yara yeri enfeksiyonu 14 (2,4) Eklampsi (postpartum) 5 (0,9) Kan ürünleri transfüzyonu 103 (17,8) DIK 1 (0,2) ABY 20 (3,5) Pulmoner ödem 1 (0,2) Maternal ölüm 1 (0,2) Boom küretaj 7 (1,2) Atoni 3 (0,5) Hematom 5 (0,9) PPKMP 1 (0,2) Retina dekolmanı 2 (0,3) Görme azlığı 3 (0,5) Oksipital enfarktüs ve görme problemi 1 (0,2) Hemodiyaliz 1 (0,2) Kranial hemoraji 1 (0,2) Beyin ödemi 1 (0,2) Abruptio plasenta 28(4,8) En az 1 komplikasyon olan hasta sayısı 149 (25,8) Yoğun bakım ihtiyacı 4(0,7) Mekanik ventilasyon ihtiyacı 2(0,3)
Çalışmamızda yenidoğanların doğum anındaki ortalama gestasyonel
haftası 34,4±3,7 dİr. 135 yenidoğanda(%23,4) doğum 32 haftanın altında
gerçekleşmiştir ve ortalama doğum ağırlığı 2003,7±781,2 gr dır. IUGK (doğum
ağırlığı <5. persentil) 152 yenidoğanda(%26,3) izlenmiştir. Yenidoğanların 286
(%49,5) sı erkek, 292 (%50,5) si ise kızdır. APGAR skorları 1. dakikada
ortalama 6,4±1,7 ve 5. dakikada ortalama 8,2±1,2 dir. 5.dk apgar skoru≤6 olan
yenidoğanların sayısı 44 (8,1) dır.(Tablo-3)
42
Neonatal ölüm sayısı 38(%7,0) ve intrauterin ölüm sayısı 35 (%6,1) tir.
270(%46,7) vakada 34 gestasyonel hafta öncesi akciğer maturasyonu için
glukokortikoid tedavisi uygulanmıştır. Mekonyum aspirasyonu izlenmemiştir.
Yenidoğanların ortalama yoğun bakımda kalış süresi 11,6±17,6 gündür.(Tablo-
3)
RDS 54 (%9,9), IVH 12 (%2,2), NEK 3 (%0,6), BPD 5 (%0,9),
Hipoglisemi 56 (%10,3), TTN 75 (%13,8), Polisitemi 10 (%1,8), Exchange
transfüzyon 8 (%1,5), Sepsis 62 (%11,4), ROP 11 (%2,0), ABO uygunsuzluğu
13 (%2,4), Hiperglisemi 19 (%3,5), Perinatal asfiksi 7 (%1,3), Pulmoner
hemoraji 13 (%2,4), Pnömotoraks 3 (%0,6), Pnömoni-atelektazi 1 (%0,2), GİS
kanaması 2 (%0,4), Mekanik ventilasyon ihtiyacı 95(%17,5), yoğun bakım
ihtiyacı 306(%56,4) yenidoğanda görülmüştür. .(Tablo-3)
Çalışmamızda yenidoğan bebeklerde hiperbiluribinemi yüksek
oranda(223 bebek, %41,1) izlenmiştir .(Tablo-3)
43
Tablo 3: Neonatal sonuçlar Neonatal sonuçlar n=578 Ortalama gestasyonel hafta 34,4±3,7 Doğum <32 hafta 135 (23,4) Ortalama doğum ağırlığı(gr) 2003,7±781,2 IUGK (doğum ağırlığı <5. persentil) 152 (26,3) Cinsiyet
Erkek 286 (49,5) Kız 292 (50,5)
APGAR 1. dakika 6,4±1,7* APGAR 5. dakika 8,2±1,2* 5.dk apgar skoru≤6 44 (8,1)* neonatal ölüm 38 (7,0)* RDS 54 (9,9)* IVH 12 (2,2)* NEK 3 (0,6)* BPD 5 (0,9)* Hipoglisemi 56 (10,3)* Hiperbiluribinemi 223 (41,1)* TTN 75 (13,8)* Polisitemi 10 (1,8)* Exchange transfüzyon 8 (1,5)* Sepsis 62 (11,4)* ROP 11 (2,0)* ABO uygunsuzluğu 13 (2,4)* Hiperglisemi 19 (3,5)* Perinatal asfiksi 7 (1,3)* Pulmoner hemoraji 13 (2,4)* Pnömotoraks 3 (0,6)* Pnömoni-atelektazi 1 (0,2)* GİS kanaması 2 (0,4)* Glukokortikoid tedavisi <34 hafta 270(46,7) İntrauterin ölüm 35 (6,1) Mekanik ventilasyon ihtiyacı 95(17,5)* Yoğun bakım ihtiyacı 306(56,4)* Yoğun bakımda kalış süresi (gün) 11,6±17,6* *Bebek sayısı hesaplanırken intrauterin ölümler değerlendirmeye alınmayıp yüzdeler
543 total sayı üzerinden hesaplanmıştır.
Ağır preeklempsili kadınların %10,9’ unda önceki gebeliğinde
hipertansiyon öyküsü varken, Hellp Sendromu olan kadınların %6,3’ ünün
önceki gebeliklerinde hipertansiyon hikayesi bulunmaktadır. Ancak bu fark
istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır(p=0,146). Ağır preeklampsili kadınların
%8,6’ ında kronik hipertansiyon öyküsü varken, Hellp Sendromu olan
kadınların %8,1’ inin kronik hipertansiyon hikayesi bulunmaktadır. Ancak bu
44
fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır(p=0,876)(p>0,05). Her iki gurupta
Hellp Sendromu öyküsü, IUGK öyküsü, ailede erken inme öyküsüne
rastlanmamıştır.(Tablo-4)
Önceki gebeliğinde eklampsi öyküsü, fetal kayıp öyküsü, abortus öyküsü,
postpartum ex öyküsü, pregestasyonel diabetes mellitus, gestasyonel mellitus,
ailede koroner arter hastalığı ve kalp krizi öyküsü açısından
karşılaştırıldıklarında ağır preeklampsi ve Hellp grupları arasında istatistiksel
olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır.(p>0,05) .(Tablo-4)
Ağır preeklempsili kadınların%0,6’sının önceki gebeliklerinde abruptio
plasenta öyküsü varken, Hellp Sendromu olan hastaların hiç birisinin önceki
gebeliğinde abruptio plasenta öyküsü bulunmamaktadır. Ancak bu fark
istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır(p=0,527)(p>0,05)(Tablo-4) Tablo 4: Maternal risk faktörleri açısından Ağır preeklampsi ile Hellp Sendromunun karşılaştırılması Özellik Ağır
preeklampsi (Hellp olmaksızın) n:467
Hellp Sendromu n:111
Odds ratio (GA %95)
p
Önceki gebeliğinde Hipertansiyon öyküsü 51 (10,9) 7 (6,3) 1,821 (0,80-4,13) 0,146 Eklampsi öyküsü 2 (0,4) 1 (0,9) 0,473 (0,43-5,27) 0,473 Fetal kayıp öyküsü 34 (7,3) 7 (6,3) 1,167 (0,50-2,71) 0,719 Abruptio plasenta öyküsü
3 (0,6) - 0,527
Abortus 97(20,8) 17(15,3) 1,450(0,83-2,55) 0,194 Postpartum ex 9 (1,9) - 0,145
Kronik hipertansiyon öyküsü 40 (8,6) 9 (8,1) 1,062 (0,50-2,26) 0,876 Pregestasyonel diabetes mellitus
2 (0,4) - - 0,653
Gestasyonel diabetes mellitus
13 (2,8) 3 (2,7) 1,031 (0,29-3,68) 0,630
Ailede koroner arter hast kalp krizi öyküsü
7 (1,5) 3 (2,7) 0,548 (0,14-2,15) 0,298
45
Ağır preeklampsili kadınların%60,0’ ının baş ağrısı semptomu varken, bu rakam
Hellp Sendromu olan hastalarda %52,3’ tür. Ancak bu fark istatistiksel olarak
anlamlı değildir(p=0,139) (p>0,05). Aynı şekilde görme bulanıklığı, bulantı ve
kusma, baş dönmesi ve en az bir semptomu olanlar açısından
karşılaştırıldıklarında ağır preeklampsi ve Hellp grupları arasında istatistiksel
olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır(p>0,05) .(Tablo-5)
Hellp Sendromu olan hastalarda epigastrik hassasiyet (%32,4), ağır
preeklampsili hastalara göre (%5,6) daha yüksektir ve bu fark istatistiksel olarak
anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (p<0,001). (Tablo-5)
Tablo 5: Başvuru semptomları açısından Ağır preeklampsi ile Hellp sendromunun karşılaştırılması Semptomlar Ağır
preeklampsi (Hellp olmaksızın) n:467
Hellp Sendromu n:111
Odds ratio (GA %95)
p
Baş ağrısı 280 (60,0) 58 (52,3) 1,368 (0,90-2,07) 0,139 Görme bulanıklığı 132 (28,3) 40 (36,0) 0,699 (0,45-1,08) 0,107 Epigastrik hassasiyet 26 (5,6) 36 (32,4) 0,123 (0,07-0,21) <0,001 Bulantı ve kusma 38 (8,1) 7 (6,3) 1,316 (0,57-3,03) 0,518 Baş dönmesi 12 (2,6) 1 (0,9) 2,901 (0,37-22,55) 0,252 En az 1 semptom 162 (34,7) 32 (28,8) 1,311 (0,83-2,06) 0,240
Ağır preeklempsili hastaların yatıştaki gestasyonel haftaları ortalama
34,4±3,6 ve Hellp Sendromu olan hastaların ise ortalama 33,1±3,6 dır ve bu
fark Ağır preeklampsi grubunda Hellp grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı
derecede yüksek bulunmuştur(p=0,001). (Tablo-6)
Ağır preeklampsili hastaların doğumdaki gestasyonel haftaları ortalama
34,6±3,6 ve Hellp Sendromu olan hastaların ise ortalama 33,2±3,6 dır ve bu
fark Ağır preeklampsi grubunda Hellp grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı
derecede yüksek bulunmuştur(p<0,001). (Tablo-6)
Ağır preeklampsili hastalarda yatışından doğuma kadar geçen süre
ortalama 1,5±1,7 ve Hellp Sendromu olan hastalarda ise ortalama 0,7±1,1
46
gündür ve bu fark Ağır preeklampsi grubunda Hellp grubuna göre istatistiksel
olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (p<0,001). (Tablo-6)
Ağır preeklampsili hastalarda C/S ile doğum oranı 333 (%71,3) ve Hellp
Sendromu olan hastalarda ise 90 (%81,1) dır ve bu fark Hellp grubunda Ağır
preeklampsi grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek
bulunmuştur (p=0,037). (Tablo-6)
Ağır preeklampsili hastalarda vajinal doğum oranı 134 (%28,7) ve Hellp
Sendromu olan hastalarda ise 21 (%18,9) dir ve bu fark Ağır preeklampsi
grubunda Hellp grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek
bulunmuştur (p=0,037). (Tablo-6)
Ağır preeklampsili hastalarda postpartum oligüri oranı 85 (%18,2) ve Hellp
Sendromu olan hastalarda ise 37 (%33,3) dir ve bu fark Hellp grubunda Ağır
preeklampsi grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek
bulunmuştur (p<0,001). (Tablo-6)
Gravida, parite, antepartum ve postpartum sistolik ve diyastolik kan
basıncı , yaş, C/S olanlarda batında asit varlığı ve miktarı, amniotik sıvının
berrak veya mekonyumlu oluşu, C/S öncesi doğum eylemi varlığı, prepartum
oligüri, prepartum ve postpartum eklampsi, EMR ve korioamnionit açısından
karşılaştırıldıklarında ağır preeklampsi ve Hellp grupları arasında istatistiksel
olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır(p>0,05) .(Tablo-6)
47
Tablo 6: Hastaların demografik ve klinik özellikleri açısından Ağır preeklampsi ile Hellp Sendromunun karşılaştırılması Parametre Ağır preeklampsi (Hellp
olmaksızın) n:467 Hellp Sendromu n:111
p
Gravida 2,3±1,8 2,4±1,6 0,569 Parite 0,9±1,3 1,1±1,3 0,247 Gestasyonel hafta (Yatıştaki) 34,4±3,6 33,1±3,6 0,001 Gestasyonel hafta (doğumda) 34,6±3,6 33,2±3,6 <0,001 Antepartum
sistolik kan basıncı(mmHg) 174,6±16,6 172,8±21,6 0,331 diyastolik kan basıncı(mmHg) 114,1±10,3 113,9±14,5 0,827
Postpartum sistolik kan basıncı(mmHg) 153,1±16,6 155±15,7 0,274 diyastolik kan basıncı(mmHg) 100±11,1 101,8±11,1 0,124
Yatışından doğuma kadar geçen süre(gün) 1,5±1,7 0,7±1,1 <0,001 Yaş 27,6±5,7 27,7±5,4 0,848 Vajinal doğum 134 (28,7) 21 (18,9) 0,037 C/S doğum 333 (71,3) 90 (81,1) 0,037 Parite
Primigravid 219(46,9) 42(37,8) 0,085 Parous 219(46,9) 63(56,8) 0,062
C/S olanlarda Batında asit varlığı 60 (18,0) 22 (24,4) 0,171 Asit miktarı 400,8±570,8 484,1±699,7 0,584
Amniotik sıvı özelliği Berrak 455 (97,4) 107 (96,4) 0,370 Mekonyumlu 12 (2,6) 4 (3,6) 0,370
C/S olanlarda C/S öncesi doğum eylemi 57 (17,1) 16 (17,8) 0,883 Oligüri
Prepartum 115 (24,6) 24 (21,6) 0,506 Postpartum 85 (18,2) 37 (33,3) <0,001
Eklampsi Prepartum 18 (3,9) 6 (5,4) 0,305 Postpartum 2 (0,4) 3 (2,7) 0,051
EMR 10 (2,1) - 0,116 Korioamnionit 1 (0,2) - 0,808
Ağır preeklampsili hastaların prepartum trombosit değerleri ortalama
222636,6±77574,5 ve Hellp Sendromu olan hastaların ise ortalama
93972,5±61236,6 dır ve bu fark Ağır preeklampsi grubunda Hellp grubuna göre
istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur(p<0,001). (Tablo-7)
48
Ağır preeklampsili hastaların prepartum AST değerleri ortalama
36,4±28,6 ve Hellp Sendromu olan hastaların ise ortalama 321,4±318,1 dir ve
bu fark Hellp grubunda Ağır preeklampsi grubuna göre istatistiksel olarak
anlamlı derecede yüksek bulunmuştur(p<0,001). Ağır preeklampsili hastaların
prepartum ALT değerleri ortalama 36±30,7 ve Hellp Sendromu olan hastaların
ise ortalama 257,7±274,1 dir ve bu fark Hellp grubunda Ağır preeklampsi
grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek
bulunmuştur(p<0,001). (Tablo-7) Ağır preeklampsili hastaların prepartum LDH değerleri ortalama
283,1±109,0 ve Hellp Sendromu olan hastaların ise ortalama 758±476,8 dir ve
bu fark Hellp grubunda Ağır preeklampsi grubuna göre istatistiksel olarak
anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (p<0,001). (Tablo-7)
İdrarda dipstik yöntemi ile protein tespit edilmesi açısından
karşılaştırıldıklarında Ağır preeklampsi ve Hellp grupları arasında istatistiksel
olarak anlamlı farklılık saptanmıştır. Dipstik ile proteinüri tayininde .+3,+4
proteinürinin ağır preeklampside (%98,3) Hellp Sendromuna (%79,3) göre daha
fazla aynı zamanda her iki grupta da .+3,+4 proteinürinin <+3 proteinüriye göre
oldukça yüksektir( p<0,001). (Tablo-7)
Ağır preeklampsili hastalarda prepartum LDH≥600(U/L) olanların
değerleri ortalama 5 (%1,1) ve Hellp Sendromu olan hastaların ise ortalama 54
(%48,6) tür ve bu fark Hellp grubunda Ağır preeklampsi grubuna göre
istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur(p<0,001). (Tablo-7) Ağır preeklampsili hastalarda prepartum AST≥70(U/L) olanların değerleri
ortalama 31 (%6,6) ve Hellp Sendromu olan hastaların ise ortalama 93 (%83,8)
tür ve bu fark Hellp grubunda Ağır preeklampsi grubuna göre istatistiksel olarak
anlamlı derecede yüksek bulunmuştur(p<0,001). (Tablo-7)
Ağır preeklampsili hastalarda prepartum Ürik asit≥5.5mg/dl olanların
değerleri ortalama 261 (%55,9) ve Hellp Sendromu olan hastaların ise ortalama
49
76 (%68,5) dır ve bu fark Hellp grubunda Ağır preeklampsi grubuna göre
istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (p=0,016). (Tablo-7) Ağır preeklampsili hastaların postpartum hemoglobin değerleri ortalama
10,7±1,7 ve Hellp Sendromu olan hastaların ise ortalama 10,1±2,1 dir ve bu
fark Ağır preeklampsi grubunda Hellp grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı
derecede yüksek bulunmuştur(p=0,002). (Tablo-7)
Ağır preeklampsili hastaların postpartum hematokrit(%) değerleri ortalama
31,7±5,1 ve Hellp Sendromu olan hastaların ise ortalama 29,1±6 dır ve bu fark
Ağır preeklampsi grubunda Hellp grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı
derecede yüksek bulunmuştur(p<0,001). (Tablo-7)
Ağır preeklampsili hastaların postpartum trombosit değerleri ortalama
225154,4±80336 ve Hellp Sendromu olan hastaların ise ortalama
102918,9±59266,3 tür ve bu fark Ağır preeklampsi grubunda Hellp grubuna
göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (p<0,001). (Tablo-7) Ağır preeklampsili hastaların postpartum AST değerleri ortalama
36,1±19,3 ve Hellp Sendromu olan hastaların ise ortalama 207,4±247,3 tür ve
bu fark Hellp grubunda Ağır preeklampsi grubuna göre istatistiksel olarak
anlamlı derecede yüksek bulunmuştur(p<0,001). Ağır preeklampsili hastaların
postpartum ALT değerleri ortalama 37±28,4 ve Hellp Sendromu olan hastaların
ise ortalama 171,6±186,8 dir ve bu fark Hellp grubunda Ağır preeklampsi
grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek
bulunmuştur(p<0,001). (Tablo-7)
Ağır preeklampsili hastaların postpartum LDH değerleri ortalama
303,3±94,2 ve Hellp Sendromu olan hastaların ise ortalama 691,1±558,3 tür ve
bu fark Hellp grubunda Ağır preeklampsi grubuna göre istatistiksel olarak
anlamlı derecede yüksek bulunmuştur(p<0,001). (Tablo-7)
50
Ağır preeklampsili hastaların postpartum BUN değerleri ortalama 12±5,2
ve Hellp Sendromu olan hastaların ise ortalama 16±19,7 dir ve bu fark Hellp
grubunda Ağır preeklampsi grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede
yüksek bulunmuştur (p=0,001). (Tablo-7) Ağır preeklampsili hastaların postpartum Kreatinin değerleri ortalama
0,8±0,2 ve Hellp Sendromu olan hastaların ise ortalama 0,9±0,7 dir ve bu fark
Hellp grubunda Ağır preeklampsi grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı
derecede yüksek bulunmuştur(p=0,002). (Tablo-7)
Ağır preeklampsili hastalarda postpartum LDH≥600(U/L) olanların
değerleri ortalama 3 (%0,6) ve Hellp Sendromu olan hastaların ise ortalama 43
(%38,7) tür ve bu fark Hellp grubunda Ağır preeklampsi grubuna göre
istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (p<0,001). (Tablo-7) Ağır preeklampsili hastalarda postpartum AST≥70(U/L) olanların değerleri
ortalama 21 (%4,5) ve Hellp Sendromu olan hastaların ise ortalama 71 (%64,0)
dir ve bu fark Hellp grubunda Ağır preeklampsi grubuna göre istatistiksel olarak
anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (p<0,001). (Tablo-7)
Ağır preeklampsili hastalarda postpartum Ürik asit≥5.5mg/dl olanların
değerleri ortalama 209 (%44,8) ve Hellp Sendromu olan hastaların ise ortalama
72 (%64,9) dir ve bu fark Hellp grubunda Ağır preeklampsi grubuna göre
istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (p<0,001). (Tablo-7)
Prepartum hemoglobin, hematokrit, BUN, kreatinin, ürik asit, total protein,
albumin, sodyum, potasyum, klor, 24 saatlik idrarda protein ve postpartum ürik
asit, total protein, albumin, sodyum, potasyum, klor açısından
karşılaştırıldıklarında ağır preeklampsi ve Hellp grupları arasında istatistiksel
olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır(p>0,05) .(Tablo-7)
51
Tablo 7: Gebelerin laboratuvar özellikleri açısından Ağır preeklampsi ile Hellp Sendromunun karşılaştırılması Parametre Ağır preeklampsi
(Hellp olmaksızın) n:467
Hellp Sendromu n:111
p
Prepartum Hemoglobin(g/dl) 12,1±1,7 12,2±2 0,460 Hematokrit(%) 35,6±4,7 35,5±6,3 0,867 Trombosit(/mm3) 222636,6±77574,5 93972,5±61236,6 <0,001 AST(U/L) 36,4±28,6 321,4±318,1 <0,001 ALT(U/L) 36±30,7 257,7±274,1 <0,001 LDH(U/L) 283,1±109,0 758±476,8 <0,001 BUN(mg/dl) 12,3±4,9 13,1±4,2 0,107 Kreatinin(mg/dl) 0,8±0,2 0,8±0,2 0,098 Ürik asit(mg/dl) 5,9±1,5 6,1±1,3 0,164 Total protein(g/dl) 5,7±0,7 5,6±0,6 0,235 Albumin(g/dl) 2,3±0,5 2,3±0,6 0,854 Sodyum(mmol/L) 135,9±3,7 134,7±3,6 0,012 Potasyum(mmol/L) 4,5±0,6 4,5±0,6 0,390 Klor(mmol/L) 103,4±11,4 102,7±12,6 0,641 İdrarda protein -dipstik <0,001 .o veya eser(%) - 2(1,8)
.+1,+2(%) 8(1,7) 21(18,9) .+3,+4(%) 459(98,3) 88(79,3) -24 saat protein(g/24h) 7,6±11,2 5,7±6,6 0,587 LDH≥600(U/L) 5 (1,1) 54 (48,6) <0,001 AST≥70(U/L) 31 (6,6) 93 (83,8) <0,001 Ürik asit≥5.5mg/dl 261 (55,9) 76 (68,5) 0,016 Postpartum
Hemoglobin(g/dl) 10,7±1,7 10,1±2,1 0,002 Hematokrit(%) 31,7±5,1 29,1±6 <0,001 Trombosit(/mm3) 225154,4±80336 102918,9±59266,3 <0,001 AST(U/L) 36,1±19,3 207,4±247,3 <0,001 ALT(U/L) 37±28,4 171,6±186,8 <0,001 LDH(U/L) 303,3±94,2 691,1±558,3 <0,001 BUN(mg/dl) 12±5,2 16±19,7 0,001 Kreatinin(mg/dl) 0,8±0,2 0,9±0,7 0,002 Ürik asit(mg/dl) 5,9±1,6 6±1,5 0,820 Total protein(g/dl) 5,2±0,7 5,1±0,7 0,775 Albumin(g/dl) 2±0,5 2,1±0,4 0,203 Sodyum(mmol/L) 135,6±4,1 135,6±5 0,974 Potasyum(mmol/L) 4,6±0,6 4,5±0,6 0,333 Klor(mmol/L) 103,5±4,1 103,4±3,6 0,950 LDH≥600(U/L) 3 (0,6) 43 (38,7) <0,001 AST≥70(U/L) 21 (4,5) 71 (64,0) <0,001 Ürik asit≥5.5mg/dl 209 (44,8) 72 (64,9) <0,001
52
Ağır preeklampsili hastalarda Trombosit transfüzyonu oranı %0,9 ve
Hellp Sendromu olan hastalarda ise %49,5 tir ve ve bu fark Hellp grubu lehine
istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur(p<0,001). Ağır
preeklampsili hastalarda Eritrosit transfüzyonu oranı %5,1 ve Hellp Sendromu
olan hastalarda ise %30,6 dır ve ve bu fark Hellp grubu lehine istatistiksel
olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur(p<0,001). Ağır preeklampsili
hastalarda TDP transfüzyonu oranı %3,2 ve Hellp Sendromu olan hastalarda
ise %29,7 dir ve ve bu fark Hellp grubu lehine istatistiksel olarak anlamlı
derecede yüksek bulunmuştur(p<0,001). (Tablo-8)
Ağır preeklampsili hastalarda ABY oranı %2,4 ve Hellp Sendromu olan
hastalarda ise %8,1 dir ve ve bu fark Hellp grubu lehine istatistiksel olarak
anlamlı derecede yüksek bulunmuştur(p=0,007) (p<0,05). Ağır preeklampsili
hastalarda hematom oranı %0,2 ve Hellp Sendromu olan hastalarda ise %3,6
dır ve bu fark Hellp grubu lehine istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek
bulunmuştur (p=0,006) (p<0,05).(Tablo-8) Ağır preeklampsili hastalarda en az 1 komplikasyon olan hasta oranı
%17,1 ve Hellp Sendromu olan hastalarda ise %62,2 dir ve ve bu fark Hellp
grubu lehine istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek
bulunmuştur(p<0,001). (Tablo-8)
Ağır preeklampsili hastalarda yoğun bakım ihtiyacı gözlenmezken, Hellp
Sendromu olan hastalarda %3,6 dır ve ve bu fark Hellp grubu lehine
istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur(p=0,001). Ağır
preeklampsili hastalarda mekanik ventilasyon ihtiyacı gözlenmezken, Hellp
Sendromu olan hastalarda %1,8 dir ve bu fark Hellp grubu lehine istatistiksel
olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (p=0,037) (p<0,05) (tablo-8)
Hem Ağır preeklampsi hem de Hellp Sendromu gurubunda tromboembolik
komplikasyon gözlenmemiştir. (tablo-8)
53
Ateş ≥38,5°C, re-operasyon, yara yeri enfeksiyonu, eklampsi, tam kan
transfüzyonu, DIK, pulmoner ödem, maternal ölüm, boom küretaj, atoni,
PPKMP, retina dekolmanı, görme azlığı, oksipital enfarktüs ve görme problemi,
hemodiyaliz, kranial hemoraji, beyin ödemi, abruptio plasenta ve postpartum
hastanede kalış süresi açısından karşılaştırıldıklarında Ağır preeklampsi ve
Hellp grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık
saptanmamıştır(p>0,05) .(Tablo-8)
Tablo 8: Ağır preeklampsi ile Hellp Sendromunun maternal komplikasyonlarla ilişkisi Ağır preeklampsi
(Hellp olmaksızın) n:467
Hellp Sendromu n:111
p
Postpartum komplikasyonlar Ateş ≥38,5°C 18 (3,9) 3 (2,7) 0,779 Re-operasyon 6 (1,3) 2 (1,8) 0,653 Tromboembolik komplikasyon - - - Yara yeri enfeksiyonu 11 (2,4) 3 (2,7) 0,738 Eklampsi 2 (0,4) 3 (2,7) 0,051 Kan ürünleri transfüzyonu
Trombosit transfüzyonu 4 (0,9) 55 (49,5) <0,001 Eritrosit transfüzyonu 24 (5,1) 34 (30,6) <0,001 Tam kan transfüzyonu 1 (0,2) 2 (1,8) 0,096 TDP transfüzyonu 15 (3,2) 33 (29,7) <0,001
DIK - 1 (0,9) 0,192 ABY 11 (2,4) 9 (8,1) 0,007 Pulmoner ödem 1 (0,2) - 1,000 Maternal ölüm - 1 (0,9) 0,192 Boom küretaj 6 (1,3) 1 (0,9) 1,000 Atoni 2 (0,4) 1 (0,9) 0,473 Hematom 1 (0,2) 4 (3,6) 0,006 PPKMP 1 (0,2) - 1,000 Retina dekolmanı 1 (0,2) 1 (0,9) 0,347 Görme azlığı 3 (0,6) - 1,000 Oksipital enfarktüs ve görme problemi 1 (0,2) -
1,000
Hemodiyaliz - 1 (0,9) 0,192 Kranial hemoraji - 1 (0,9) 0,192 Beyin ödemi - 1 (0,9) 0,192
Abruptio plasenta 21(4,5) 7(6,3) 0,425 En az 1 komplikasyon 80 (17,1) 69 (62,2) <0,001 Yoğun bakım ihtiyacı - 4(3,6) 0,001 Mekanik ventilasyon ihtiyacı - 2(1,8) 0,037 Postpartum hastanede kalış süresi(gün)
11,2±17,9 13,6±16,3 0,198
54
Önceki gebeliğinde hipertansiyon öyküsü, fetal kayıp öyküsü, abortus
öyküsü, yaş<20 olanlar, yaş>40 olanlar, kronik hipertansiyon öyküsü,
gestasyonel diabetes mellitus varlığı ve ailede koroner arter hastalığı öyküsü ile
postpartum komplikasyon gelişimi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
saptanmamıştır(p>0,05).(Tablo-9)
Tablo 9: Ağır preeklampsi ile Hellp Sendromlu kadınlarda önceki gebelik öyküsü ve fiziksel karakterlerin postpartum komplikasyonlarla ilişkisi
Olaylar n=578 Postpartum komplikasyonu olan kadınlar n(%)ª p OR GA (%95) Önceki gebeliğinde
Hipertansiyon öyküsü 58 (10,0) 12 (20,7) 0,830 0,9 0,5 – 1,9 Fetal kayıp öyküsü 41 (7,1) 7 (17,1) 0,175 0,6 0,2 – 1,3 Abortus öyküsü 114 (19,7) 26 (22,8) 0,581 0,9 0,4 – 1,8
Yaş <20 60 (10,4) 17 (28,3) 0,807 1,1 0,6 – 2,0 Yaş >40 15 (2,6) 4 (26,7) 0,776 1,2 0,4 – 4,0 Kronik hipertansiyon öyküsü 49 (8,5) 11 (22,4) 0,761 0,9 0,4 – 1,8 Gestasyonel diabetes mellitus 16 (2,8) 3 (18,0) 0,507 0,6 0,2– 2,3 Ailede koroner arter hast kalp krizi öyküsü
10 (1,7) 3(30,0) 0,693 1,3 0,3 –5,4
ª postpartum komplikasyonu olan hastalarda klinik özellik sayısı/klinik
özelliğin toplam sayısı
. Yalnız Ağır preeklampsili hastalarda postpartum komplikasyon gelişimi
diğerlerine oranla %10 daha az saptanmıştır ve bu istatistiksel olarak
anlamlıdır(p<0,001). Hellp Sendromu ve Ağır preeklampsinin aynı anda
bulunması postpartum komplikasyon gelişimini 8,4 kat arttırmıştır ve bu
istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur.(p<0,001). Yalnız Hellp Sendromu olan
hastalarda ise postpartum komplikasyon gelişimi istatistiksel olarak anlamlı
bulunmamıştır(p>0,05). (Tablo-10)
55
Batında asit varlığı postpartum komplikasyon gelişimini 2,9 kat
arttırmıştır ve bu istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,001). (Tablo-10)
Yatışından doğuma kadar geçen süre ile postpartum komplikasyon
gelişimi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmaktadır ve süre
kısaldıkça postpartum komplikasyon gelişimi artmaktadır(p=0,009, OR=0.8, GA (%95)= 0,7–0,9). (Tablo-10)
Oligüri postpartum komplikasyon gelişimini 1,7 kat arttırmıştır ve bu
istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur(p=0,029)(p<0,05).(Tablo-10)
Sistolik kan basıncı≥160 mmHg olması, diastolik kan basıncı≥110mmHg
olması, baş ağrısı, görme bulanıklığı, epigastrik hassasiyet, bulantı-kusma, baş
dönmesi, doğum sırasında gestasyonel yaş<32 hafta olması, C/S’nin doğum
eylemi olmadan veya doğum eylemi sonrası olması, postpartum hastanede
kalış süresi(gün), eklampsi, EMR, abruptio plasenta ile postpartum
komplikasyon gelişimi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
saptanmamıştır(p>0,05).(Tablo-10)
56
Tablo 10: Ağır preeklampsi ile Hellp Sendromlu kadınlarda patoloji, klinik bulgular, doğum eylemi ve doğumun postpartum komplikasyonlarla ilişkisi
Olaylar n=578 Postpartum komplikasyonu olan
kadınlar n(%)ª p OR GA
(%95) Patolojinin tipi
Ağır preeklampsi(yalnız) 467 (80,8) 80 (17,1) <0,001 0,1 0,1 – 0,2Hellp Sendromu(yalnız) 9(1,6) 4(44,4) 0,086 0,2 0,1-1,2 Hellp Sendromu ve A.preeklampsi
102 (17,6) 65 (63,7) <0,001 8,4 5,6-13,4
Klinik bulgular Sistolik kan basıncı≥160 mmHg
531 (91,9) 135 (25,4) 0,864 0,9 0,4 – 2,4
Diastolik kan basıncı≥110mmHg
472 (81,7) 115 (24,4) 0,651 0,9 0,5 – 1,6
Baş agrısı 338 (58,5) 80 (23,7) 0,276 0,8 0,5 – 1,2Görme bulanıklığı 172 (29,8) 49 (28,5) 0,839 1,0 0,6 – 1,8Epigastrik hassasiyet 62 (10,7) 27 (43,5) 0,854 1,1 0,5 – 2,4Bulantı-kusma 45 (7,8) 12 (26,7) 0,752 1,2 0,5 – 2,9Baş dönmesi 13 (2,2) 5 (38,5) 0,071 3,8 0,9 –
16,4 Asit 82 (19,4) 40 (48,8) <0,001 2,9 1,6 – 5,0
Doğum Gestasyonel yaş<32 hafta
135 (23,4) 48 (35,6) 0,881 1,1 0,5 – 2,1
C/S Doğum eylemi olmadan 350 (82,7) 100 (28,6) referans Doğum eylemi sonrası 73 (17,3) 27 (38,0) 0,355 1,3 0,7 – 2,5
Yatışından doğuma kadar geçen süre(gün)
1,4±1,7 1,0±1,3 0,009 0,8 0,7 – 0,9
Postpartum hastanede kalış süresi(gün)
11,6±17,6 12,9±18,5 0,167 1,0 0,9 – 1,0
Oligüri (400 ml/24 saat veya 30ml/saat)
221 (38,2) 73 (33,0) 0,029 1,7 1,1 – 2,8
Eklampsi 27 (4,7) 13 (48,1) 0,537 1,4 0,5 – 4,2EMR 10 (1,7) 2 (20,0) 0,504 0,6 0,1 – 3,1Abruptio plasenta 28 (4,8) 10 (35,7) 0,756 1,2 0,4 – 3,5ª postpartum komplikasyonu olan hastalarda klinik özellik sayısı/klinik
özelliğin toplam sayısı
57
Trombosit sayımı <100.000/mm³ olması postpartum komplikasyon
gelişimini 7,7 kat arttırmıştır ve bu istatistiksel olarak anlamlı
bulunmuştur(p<0,001). (Tablo-11)
AST≥70 U/L olması postpartum komplikasyon gelişimini 6 kat arttırmıştır
ve bu istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0,022) (p<0,05).(Tablo-11) LDH≥600 U/L olması ve Serum Ürik asit≥5.5mg/dl olması ile postpartum
komplikasyon gelişimi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
saptanmamıştır (p>0,05) (Tablo-11)
Tablo 11: Ağır preeklampsi ile Hellp Sendromlu kadınlarda laboratuvar bulgularının postpartum komplikasyonlarla ilişkisi Olaylar Postpartum komplikasyonu olan
kadınlar n(%)ª P OR GA
(%95) Trombosit sayımı <100.000/mm³ (n=541)
124 (22,9)
73 (58,9) <0,001 7,7 4,6 – 12,9
LDH≥600 U/L (n=461) 80 (17,4) 49 (61,3) 0,241 1,6 0,7 – 3,2
AST≥70 U/L (n=474) 144 (30,4)
72 (50,0) 0,022 6,0 3,1 – 11,5
Serum Ürik asit≥5.5mg/dl (n=438) 331 (75,6)
102 (30,8)
0,998 0,9 0,6 – 1,8
ª postpartum komplikasyonu olan hastalarda klinik özellik sayısı/klinik özelliğin
toplam sayısı
Trombosit <100.000/mm³ olan hastalarda postpartum eklampsi
görülme oranı 3 (%2,4) ve Trombosit ≥100.000 /mm³ olan hastalarda ise
ortalama 1 (%0,2) dir ve bu fark Trombosit <100.000/mm³ olan hastalarda
Trombosit ≥100.000 /mm³ olan hastalara göre istatistiksel olarak anlamlı
derecede yüksek bulunmuştur (p=0,039)(p<0,05). (Tablo-12)
58
Trombosit <100.000/mm³ olan hastalarda kan ürünleri transfüzyonu
görülme oranı 68 (%54,8) ve Trombosit ≥100.000 /mm³ olan hastalarda ise
ortalama 34 (%8,2) tür ve bu fark Trombosit <100.000/mm³ olan hastalarda
Trombosit ≥100.000 /mm³ olan hastalara göre istatistiksel olarak anlamlı
derecede yüksek bulunmuştur(p<0,001). (Tablo-12)
Trombosit <100.000/mm³ olan hastalarda ABY görülme oranı 8 (%6,5)
ve Trombosit ≥100.000 /mm³ olan hastalarda ise ortalama 11 (%2,6) dir ve bu
fark Trombosit <100.000/mm³ olan hastalarda Trombosit ≥100.000 /mm³ olan
hastalara göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur
(p=0,011)(p<0,05). (Tablo-12)
Trombosit <100.000/mm³ olan hastalarda hematom görülme oranı 4
(%3,2) ve Trombosit ≥100.000 /mm³ olan hastalarda ise ortalama 1 (0,2) dir ve
bu fark Trombosit <100.000/mm³ olan hastalarda Trombosit ≥100.000 /mm³
olan hastalara göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek
bulunmuştur(p=0,043) (p<0,05). (Tablo-12)
Yara yeri enfeksiyonu, DIK, pulmoner ödem, maternal ölüm, boom küretaj,
atoni, PPKMP, retina dekolmanı, görme azlığı, oksipital enfarktüs ve görme
problemi, hemodiyaliz, kranial hemoraji, beyin ödemi ve abruptio plasenta
açısından karşılaştırıldıklarında Trombosit <100.000/mm³ olan hastalar ve
Trombosit ≥100.000 /mm³ olan hastalar arasında istatistiksel olarak anlamlı
farklılık saptanmamıştır(p>0,05). Tromboembolik komplikasyon görülmediği için
değerlendirmeye alınmamıştır.(Tablo-12)
59
Tablo 12: Ağır preeklampsi ile Hellp Sendromlu kadınlarda Trombosit sayımı<100.000/mm³ ile ≥100.000/mm³ olmasının postpartum komplikasyonlarla ilişkisi
Komplikasyonların dağılımı
Trombosit <100.000/mm³ n:124
Trombosit ≥100.000/mm³ n:417
p
Ateş ≥38,5°C 4 (3,2) 14 (3,4) 0,943 Re-operasyon 2 (1,6) 6 (1,4) 0,888 Yara yeri enfeksiyonu 4 (3,2) 10 (2,4) 0,610 Eklampsi (postpartum) 3 (2,4) 1 (0,2) 0,039 Kan ürünleri transfüzyonu 68 (54,8) 34 (8,2) <0,001 DIK 1 (0,8) - 1,000 ABY 8 (6,5) 11 (2,6) 0,043 Pulmoner ödem - 1 (0,2) 1,000 Maternal ölüm 1 (0,8) - 0,229 Boom küretaj 2 (1,6) 5 (1,2) 0,663 Atoni 1 (0,8) 2 (0,5) 0,667 Hematom 4 (3,2) 1 (0,2) 0,011 PPKMP - 1 (0,2) 1,000 Retina dekolmanı 1 (0,8) 1 (0,2) 0,406 Görme azlığı - 3 (0,7) 1,000 Oksipital enfarktüs ve görme problemi
- 1 (0,2) 1,000
Hemodiyaliz 1 (0,8) - 0,229 Kranial hemoraji 1 (0,8) - 0,229 Beyin ödemi 1 (0,8) - 0,229 Abruptio plasenta 7 (5,6) 19 (4,6) 0,619
Serum kreatinin≥1,36mg/dl olması ile en az bir postpartum komplikasyon
gelişimi arasında istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bir ilişki
vardır(p<0,001). Doğum şekli özellikle de C/S ile en az bir postpartum
komplikasyon gelişimi arasında istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bir
ilişki vardır(p<0,001). (Tablo-13)
Önceki gebeliğinde eklampsi öyküsü, abruptio plasenta öyküsü,
postpartum ex öyküsü, mevcut gebeliğinde pregestasyonel DM, Dipstik ≥+2
proteinüri, batında asit miktarı ve korioamnionit varlığı ile en az bir postpartum
60
komplikasyon gelişimi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
saptanamamıştır(p>0,05). Hellp Sendromu öyküsü, IUGK öyküsü ve ailede
erken inme öyküsü bulunmadığı için değerlendirmeye alınmamıştır. (Tablo-13)
Tablo 13: Ağır preeklampsi ile Hellp Sendromlu kadınlarda önceki gebelik öyküsü, aile hikayesi, laboratuvar bulguları ve klinik özelliklerin postpartum komplikasyonlarla ilişkisi
Özellik En az bir postpartum
komplikasyon p
Var n:149 Yok :429 Önceki gebeliğinde
Eklampsi öyküsü - 3 (0,7) 0,573 Abruptio plasenta öyküsü
- 3 (0,7) 0,573
Postpartum ex öyküsü - 8 (1,9) 0,121 Pregestasyonel DM - 2 (0,5) 1,000 Dipstik ≥+2 proteinüri 147 (98,7) 422 (98,4) 0,806 Serum kreatinin≥1,36mg/dl *
19 (14,1) - <0,001
Asit miktarı 435,0±622,1 411,9±594,9 0,864 Doğum şekli <0,001
NSD 22 (14,8) 133 (31,0) C/S 127 (85,2) 296 (69,0)
Koriaamnioit - 1 (0,2) 1,000 *yüzdeler 461 kişi üzerinden hesaplanmıştır.
Ağır preeklampsili hastalarda neonatal ölüm oranı %5,3 ve Hellp
Sendromu olan hastalarda ise %14,3 tür ve ve bu fark Hellp grubu lehine
istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur(p=0,001). (Tablo-14)
Ağır preeklampsili hastalarda NEK görülmezken, Hellp Sendromu olan
hastalarda NEK oranı %2,9 dur ve bu fark Hellp grubu lehine istatistiksel
olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (p=0,007)(p<0,05). (Tablo-14)
61
Ağır preeklampsili hastalarda fetal akciğer maturasyonu için
glukokortikoid tedavisi<34 hafta oranı %43,9 ve Hellp Sendromu olan
hastalarda ise %58,6 dır ve bu fark Hellp grubu lehine istatistiksel olarak
anlamlı derecede yüksek bulunmuştur(p=0,005). (Tablo-14)
Ağır preeklampsili hastalarda mekanik ventilasyon ihtiyacı oranı %14,2
ve Hellp Sendromu olan hastalarda ise %31,4 tür ve bu fark Hellp grubu lehine
istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur(p<0,001). (Tablo-14)
Ağır preeklampsili hastalarda yoğun bakım ihtiyacı oranı %53,2 ve Hellp
Sendromu olan hastalarda ise %69,5 tur ve bu fark Hellp grubu lehine
istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur(p=0,002). (Tablo-14)
Ağır preeklampsili hastalarda doğum ağırlığı ortalama 2282,6±868,1 gr
ve Hellp Sendromu olan hastalarda ise ortalama 1971,2±735,5 gr dır ve bu
fark Ağır preeklampsi grubu lehine istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek
bulunmuştur (p<0,001). (Tablo-14)
Ağır preeklampsili hastalarda 1 .dk APGAR skoru ortalama 6,5±1,7 ve
Hellp Sendromu olan hastalarda ise ortalama 6,0±1,8 dir ve bu fark Ağır
preeklampsi grubu lehine istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek
bulunmuştur(p=0,004) (p<0,05). (Tablo-14)
Ağır preeklampsili hastalarda 5 .dk APGAR skoru ortalama 8,3±1,2 ve
Hellp Sendromu olan hastalarda ise ortalama 8,0±1,2 dir ve bu fark Ağır
preeklampsi grubu lehine istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek
bulunmuştur(p=0,012) (p<0,05). (Tablo-14)
Ağır preeklampsili hastalarda yenidoğanın doğumdaki gestasyonel haftası
ortalama 35,3±4,2 ve Hellp Sendromu olan hastalarda ise ortalama 34,3±3,3
tür ve bu fark Ağır preeklampsi grubu lehine istatistiksel olarak anlamlı
derecede yüksek bulunmuştur(p=0,008)(p<0,05). (Tablo-14)
62
Ağır preeklampsili hastalarda yoğun bakımda kalış süresi ortalama
5,2±14,3 ve Hellp Sendromu olan hastalarda ise ortalama 13,1±18,5 gündür
ve bu fark Hellp grubu lehine istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek
bulunmuştur(p<0,001). (Tablo-14)
Ağır preeklampsi ve Hellp gruplarında mekonyum aspirasyonu
görülmemiştir.(Tablo-14)
Yenidoğanın cinsiyeti, IUGK(doğum ağırlığı<5 nci persentil), 5.dk apgar
skoru≤6, RDS, IVH, BPD, hipoglisemi, hiperbiluribinemi, TTN, polisitemi,
exchange transfüzyon, sepsis, ROP, ABO uygunsuzluğu, hiperglisemi, perinatal
asfiksi, pulmoner hemoraji , pnömotoraks, pnömoni-atelektazi, GİS kanaması ve
intrauterin ölüm açısından karşılaştırıldıklarında Ağır preeklampsi ve Hellp
grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır(p>0,05)
.(Tablo-14)
63
Tablo 14:Ağır preeklampsi ile Hellp Sendromunun neonatal sonuçlar ile ilişkisi
Ağır preeklampsi (Hellp olmaksızın) n:467
Hellp Sendromu n:111
p
Cinsiyet 0,407 Kız 232(49,7) 60(54,1) Erkek 235(50,3) 51(45,9)
IUGK(doğum ağırlığı<5 nci persentil)
124(26,6) 28(25,2) 0,775
5.dk apgar skoru≤6 * 31(7,1) 13(12,4) 0,075 Neonatal ölüm * 23(5,3) 15(14,3) 0,001 RDS * 40(9,1) 14(13,3) 0,196 IVH * 9(2,1) 3(2,9) 0,710 NEK * 0(0) 3(2,9) 0,007 BPD * 5(1,1) 0(0) 0,589 Hipoglisemi * 41(9,4) 15(14,3) 0,136 Hiperbiluribinemi * 174(39,7) 49(46,7) 0,194 TTN * 60(13,7) 15(14,3) 0,876 Polisitemi * 9(2,1) 1(1) 0,696 Exchange transfüzyon * 7(1,6) 1(1) 1,000 Sepsis * 47(10,7) 15(14,3) 0,304 ROP * 8(1,8) 3(2,9) 0,452 ABO uygunsuzluğu * 10(2,3) 3(2,9) 0,723 Hiperglisemi * 13(3) 6(5,7) 0,230 Perinatal asfiksi * 5(1,1) 2(1,9) 0,625 Pulmoner hemoraji * 10(2,3) 3(2,9) 0,723 Pnömotoraks * 2(0,5) 1(1) 0,476 Pnömoni-atelektazi * 1(0,2) 0(0) 1,000 GİS kanaması * 2(0,5) 0(0) 1,000 Glukokortikoid tedavisi<34 hafta 205(43,9) 65(58,6) 0,005 İntrauterin ölüm 29(6,2) 6(5,4) 1,000 Mekanik ventilasyon ihtiyacı * 62(14,2) 33(31,4) <0,001 Yoğun bakım ihtiyacı * 233(53,2) 73(69,5) 0,002 Doğum ağırlığı(gr) 2282,6±868,1 1971,2±735,5 <0,001 APGAR 1.dk * 6,5±1,7 6,0±1,8 0,004 APGAR 5.dk * 8,3±1,2 8,0±1,2 0,012 Doğumda gestasyonel hafta 35,3±4,2 34,3±3,3 0,008 Yoğun bakımda kalış süresi(gün) * 5,2±14,3 13,1±18,5 <0,001
*Bebek sayısı hesaplanırken intrauterin ölümler değerlendirmeye alınmayıp yüzdeler
543 total sayı üzerinden hesaplanmıştır.
64
TARTIŞMA
Preeklampsi kardiovaskuler, renal, hematolojik, hepatik ve santral sinir
sistemi üzerine etkisi ve bu sistemde meydana getirdiği patolojik değişikliklerle
maternal morbidite ve mortaliteye neden olan olaylara yol açmaktadır. Aynı
zamanda oluşan bu patolojik değişiklikler fetoplasental dolaşımı bozmakta ve
fetüs hayatı tehlikeye girmektedir.
Hastanemizde çalışma dönemimizde 40.908 doğumda Ağır preeklampsi
veya Hellp Sendomunun toplam görülme oranı %1,41 dir. Hellp Sendromu
görülme oranı %0,27, Ağır preeklampsi görülme oranı %1,39 dur. Çalışmamızın maternal risk faktörleri açısından Ağır preeklampsi ile Hellp Sendromunu karşılaştırdığımız kısmında önceki gebeliğinde hipertansiyon öyküsü, eklampsi öyküsü, fetal kayıp öyküsü, abruptio plasenta
öyküsü, abortus öyküsü, postpartum ex öyküsü, mevcut gebeliğinde
pregestasyonel diabetes mellitus, gestasyonel mellitus, ailede koroner arter
hastalığı ve kalp krizi öyküsü ve kronik hipertansiyon öyküsü açısından
karşılaştırıldıklarında Ağır preeklampsi ve Hellp grupları arasında istatistiksel
olarak anlamlı farklılık saptamadık(p>0,05) ve her iki gurupta Hellp Sendromu
öyküsü, IUGK öyküsü, ailede erken inme öyküsüne rastlamadık(Tablo-4).
Chesle ve ark. Diabetin % 50 lere varan oranlarda preeklampsi ile komplike
olabildiğini söylemiştir(71). Caritis ve ark. gebelik öncesi hipertansiyonu
olanlarda preeklampsinin daha sık izlendiğini söylemişlerdir(72). Yine yapılan
başka çalışmalarda önceki gebeliğinde ağır preeklampsi ve eklampsi geçirmiş
gebelerde diğer gebeliklerde bunların tekrarlama riskinin arttığını
belirtmişlerdir(73,74). Bununla birlikte Ağır preeklampsi ve Hellp Sendromunun
risk faktörleri açısından karşılaştırıldığı henüz yeterli çalışma yoktur.
65
Çalışmamızda başvuru semptomları açısından Ağır preeklampsi ile Hellp Sendromunu karşılaştırdığımızda Hellp Sendromu olan hastalarda
epigastrik hassasiyet (%32,4), ağır preeklampsili hastalara göre (%5,6) daha
yüksek olduğunu ve bu farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğunu
gördük(p<0,001). Aynı şekilde baş ağrısı, görme bulanıklığı, bulantı ve kusma,
baş dönmesi ve en az bir semptomu olanlar açısından karşılaştırıldıklarında
Ağır preeklampsi ve Hellp grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık
saptamadık(p>0,05)(Tablo-5). Martin ve ark.nın yaptığı bir çalışmada Ağır
preeklampsili hastalarda baş ağrısının Hellp Sendromuna göre daha fazla
bulunduğu, bununla birlikte başağrısının aksine epigastrik hassasiyet ve bulantı-
kusmanın Hellp Sendromlu hastalarda özellikle de Hellpin şiddeti arttıkça daha
sık görüldüğü saptanmıştır (75). Epigastrik hassasiyet her iki çalışmada da
Hellp Sendromu lehine anlamlı çıkmıştır. Hellp Sendromunun en yaygın klinik
semptomları halsizlik, epigastrik hassasiyet ve ağrıdır( 51,53) . Bu semptomun
Hellp Sendromu açısından daha uyarıcı olduğunu söyleyebiliriz.
Çalışmamızda hastaların demografik ve klinik özellikleri açısından Ağır preeklampsi ile Hellp Sendromunu karşılaştırdığımızda Hellp
Sendromunda yatıştaki gestasyonel hafta(33,1±3,6), doğumdaki gestasyonel
haftanın (33,2±3,6) Ağır preeklampsiye göre daha küçük olduğunu ve
yatışından doğuma kadar geçen sürenin de (0,7±1,1 gün) daha kısa olduğunu
gördük. Kumru S ve ark.nın yaptığı çalışmada gestasyonel haftanın Hellp
Sendromunda daha küçük olduğu halde çalışmamızın aksine istatiksel bir
anlamı olmadığını bildirmişlerdir (77). Bununla birlikte Abramovci ve ark.nın
çalışmasında doğumdaki gestasyonel haftanın Hellp Sendromunda daha küçük
olduğu ve çalışmamıza benzer şekilde anlamlı olduğu bildirilmiştir(50). Hellp
Senromu Ağır preeklampsiye göre daha erken gestasyonel yaşta ortaya
çıkmakta ve gebeliğin acil sonlandırılması gereği nedeniyle yatışından doğuma
kadar geçen süre kısa olup doğum sırasında gestayonel hafta da dolayısıyla
küçük olmaktadır.
66
Çalışmamızda Hellp Sendromlu hastalarda C/S ile doğum oranının 90
(%81,1) Ağır preeklampsi grubuna 333 (%71,3) göre daha yüksek bulduk.
Benzer şekilde değişik çalışmalarda Hellp Sendromunda Ağır preeklamsiye
göre C/S oranının daha yüksek olduğu bildirilmiştir(50,78, 13). Bu durumun
Hellp Sendromonun hem maternal hem perinatal mortalite ve morbidite
açısından Ağır preeklampsiye göre daha riskli olması ve doğumun acilen
gerçekleştilmesi ihtiyacından kaynaklandığını düşünmekteyiz.
Çalışmamızda postpartum oligüri Hellp Sendromunda daha sık
gözlenmiştir. Martin ve ark. yaptığı çalışmada Hellp Sendromunda postpartum
dönemde renal morbidite ve doğumdan diüreze kadar geçen sürenin Ağır
preeklampsiye göre daha fazla olduğu ve Hellpin şiddetiyle doğru orantılı
olduğu belirtilmiştir(75).
Çalışmamızda gravida, parite, antepartum ve postpartum sistolik ve
diyastolik kan basıncı, yaş, C/S olanlarda batında asit varlığı ve miktarı,
amniotik sıvının berrak veya mekonyumlu oluşu, C/S öncesi doğum eylemi
varlığı, prepartum oligüri, prepartum eklampsi, EMR ve korioamnionit açısından
karşılaştırıldıklarında Ağır preeklampsi ve Hellp grupları arasında istatistiksel
olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır(p>0,05) (Tablo-6). Haddad ve ark. Hellp
Sendromlu kadınların Ağır preeklampsililere göre daha genç olduğunu
bildirmişlerdir(76). Bizim çalışmamızda olduğu gibi Abromovici ve ark. yaptıkları
çalışmada anne yaşı, sistolik ve diyastolik kan basıncı ve Martin ve ark. ise
gravida, parite, yaş, sistolik ve diyastolik kan basıncı açısından her iki grup
arasında fark olmadığını bildirmişlerdir(50, 75). Yine Kumru S ve ark.nın bir
çalışmasında her iki grup arasında gravida, parite, sistolik ve diyastolik kan
basıncı açısından çalışmamıza benzer şekilde fark olmadığı görülmüştür(77) .
Yine bir başka çalışmada Hellp Sendromlu kadınların daha yaşlı ve daha fazla
doğum yapmış olduğu söylense de çalışmamızda aralarında bir fark olmadığı
görüldü. Aynı çalışmada Hellp Sendromunda Ağır preeklampsi bulguları
olmayabileceği belirtilmiş, bizim çalışmamızda da 9 hastada Ağır preeklampsi
bulguları olmadan Hellp Sendromu gelişmiştir(79,113). Çalışmamızda
postpartum eklampsi oranı Hellp Sendromu lehine sınırda anlamlı
67
çıktı(p=0.051). Bazı çalışmalarda Hellp Sendromunda eklampsinin daha sık
izlendiği belirtilmiştir(75,80). Bu durumda Hellp Sendromu için özellikle
postpartum eklampsi yönünden dikkatli olmamız gerektiğini söyleyebiliriz.
Gebelerin laboratuvar özellikleri açısından Ağır preeklampsi ile Hellp Sendromunun karşılaştırdığımızda Hellp Sendromunun tanı kriterleri
dışındaki laboratuvar bulgularının genelde her iki grupta benzer olduklarını ve
istatistiksel olarak anlamlı olmadıklarını gördük. Bulgumuzu destekleyen bir çok
literatür mevcuttur(50, 77,80). Dipstik ile proteinüri tayininde +3, +4
proteinürinin Ağır preeklampside (%98,3) Hellp Sendromuna (%79,3) göre daha
fazla olduğu aynı zamanda her iki grupta da .+3,+4 proteinürinin <+3
proteinüriye göre oldukça yüksek olduğunu gördük. Martin ve ark.nın yaptığı bir
çalışmada çalışmamıza benzer şekilde Hellp Sendromunun tanı kriterleri
dışındaki laboratuvar bulgularının genelde her iki grupta benzer olduklarını, her
iki grupta da +3,+4 proteinürinin <+3 proteinüriye göre oldukça yüksek olduğunu
ancak çalışmamızdan farklı olarak +3,+4 proteinürinin Hellp Sendromunda
daha fazla olduğunu belirtmişlerdir( 75).
Çalışmamızda BUN, kreatinin, hemoglobin ve hematokrit değerlerinin
prepartum dönemde her iki grup arasında benzer olduğu halde post partum
dönemde Hellp Sendromunda hemoglobin ve hematokrit değerleri Ağır
preeklampsiye göre düşük, BUN ve kreatinin değerleri ise yüksek çıkmıştır. Bu
durumu Hellp Sendromunda gelişen hemolize ve kan kaybının daha fazla
olmasına ve yine renal morbiditenin Hellp Sendromunda daha fazla
görülmesine bağlayabiliriz.. Literatür taramamızda her iki grubu hem prepartum
hem de postpartum laboratuvar bulguları açısından karşılaştıran bir yayına
rastlayamadık.
68
Hellp Sendromu tanı için farklı laboratuvar kriterleri kullanılsa da(85,86 ),
Ağır preeklampsiyle karşılaştırıldığında(75,87) veya genel obstetrik
populasyonla(88,89) karşılaştırıldığında maternal komplikasyon riskinde artışla
ilişkili bulunmuştur.
Ağır preeklampsi ile Hellp Sendromunun maternal komplikasyonlarla ilişkisini karşılaştırdığımızda Hellp Sendromunda kan
ürünleri özellikle de trombosit, eritrosit ve taze donmuş plazma transfüzyonun
Ağır preeklamptiklere göre oldukça fazla olduğunu gördük. Çalışmamızda
olduğu gibi Hellp Sendromunda daha fazla kan ve kan ürünleri
transfüzyonunun gerekli olduğunu gösteren bir çok çalışma vardır(50,76,81-83).
Aynı zamanda Hellp Sendromlu hastalarda hematom oranını da (%3,6) yüksek
bulduk. Her iki durumun Hellpin tanı kriterleri olan trombositopeni ve hemoliz
sonucu oluştuğunu söyleyebiliriz.. Yine Hellp Sendromu olan hastalarda ABY
oranı (%8,1) Ağır preeklampsili hastalara (%2,4) göre yüksek
saptadık(p=0,007). Kumru ve ark. ise çalışmalarında ABY ‘ne
rastlamamışlardır(77). Ancak birçok çalışmada Hellp Sendromunda ABY
oranının yüksek çıkması çalışmamızı desteklemektedir( 75, 80) . Yine
çalışmamızda Hellp Sendromu olan hastalarda en az 1 komplikasyon olan
hasta oranı %62,2 iken Ağır preekalmpsili hastalarda sadece %17,1 olması
Hellp Sendromunda maternal komplikasyon açısından daha dikkatli olmamız
gerektiğini kanıtlamaktadır. Bunların sonucu olarak ta annenin yoğun bakım
ihtiyacı ve mekanik ventilasyon ihtiyacını Hellp Sendromunda dolayısıyla
yüksek bulduk.
Postpartum hastanede kalış süresi çalışmamızda Ağır preeklampsi
grubunda ortalama 11,2 gün iken Hellp Sendromunda daha fazla ortalama 13,6
gün bulundu ancak bu istatistiksel olarak anlamlı çıkmadı. Her iki grup arasında
Kumru ve ark.nın çalışmasında hastanede kalış süresi açısından çalışmamıza
benzer şekilde fark olmadığı belirtilmiş(77). Bununla birlikte Martin ve ark.nın
yaptığı çalışmada Hellp Sendromunda bu sürenin daha uzun olduğu ve bunun
Hellp Sendromunda postpartum komplikasyonların daha fazla görülmesi ve
dolayısıyla hospitalizasyon ihtiyacının artmasına bağlamışlardır( 75).
69
Çalışmamızda her iki gruptaki sürelerin diğer çalışmalardan daha fazla olmasını
hastanemizde annelerin yoğun bakımdaki bebeklerinin taburcu olmasını
beklemelerine bağlayabiliriz.
Çalışmamızda Ağır preeklampsi grubunda maternal ölüm gözlenmezken,
Hellp grubundan sadece bir gebe DIK ve multiple organ yetmezliğine bağlı
kaybedilmiştir. Kumru ve ark.nın yaptığı çalışmada da benzer bulgular elde
edilmiştir(77).
Çalışmamızda Ateş ≥38,5°C, re-operasyon, yara yeri enfeksiyonu, tam
kan transfüzyonu, DIK, pulmoner ödem, maternal ölüm, boom küretaj, atoni,
PPKMP, retina dekolmanı, görme azlığı, oksipital enfarktüs ve görme problemi,
hemodiyaliz, kranial hemoraji, beyin ödemi ve abruptio plasenta açısından
karşılaştırıldıklarında Ağır preeklampsi ve Hellp grupları arasında istatistiksel
olarak anlamlı farklılık saptanmadı(p>0,05). Martin ve ark.nın yaptığı çalışmada
çalışmamızın aksine yara yeri enfeksiyonu (özellikle de C/S sonrası),
koagulasyon problemleri, kardiyopulmoner problemler(bunları daha çok
konjestif kalp yetmezliğine ve pulmoner ödem ve ARDS ‘ye bağlamışlardır),
santral sinir sistemi ve görme problemleri Hellp Sendromunda daha yüksek
bulunmuştur(75). Bir başka çalışmada DIK ve abruptio plasenta çalışmamızdan
farklı olarak Hellp Sendromunda yüksek bulunmuş, ancak pulmoner ödem,
intraserebral hemoraji ve maternal mortalite çalışmamıza benzer şekilde her iki
grup arasında benzer oranda izlenmiştir (80). Görüldüğü üzere ciddi maternal
komplikasyonlar çalışmalara göre değişebilmekle birlikte hepsinde Hellp
Sendromuyla daha ilişkili bulunmuştur ve Hellp Sendromu vakaları maternal
mortalite ve morbiditenin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir.
Çalışmamızda Ağır preeklampsi ile Hellp Sendromlu kadınlarda önceki gebelik öyküsü (hipertansiyon, fatal kayıp, abortus, eklampsi, abrutio
plasenta ve postpartum ex), kronik hipertansiyon öyküsü, pregestasyonel
diabet, gestasyonel DM, ailede koroner arter hastalığı ve nörolojik sekel öyküsü
ve fiziksel karakterlerin yaş<20,yaş>40) postpartum komplikaskasyonlarla
ilişkisini incelediğimizde istatiksel olarak anlamlı bir fark bulamadık(p>0,005).
70
Aynı şekilde Philippe ve ark.nın yaptığı benzer bir çalışmada bu özelliklerle
postpartum komplikasyonlar arasında çalışmamıza benzer bir şekilde her hangi
bir ilişki saptamamışlardır(84) . Diabetin (71), kronik hipertansiyonun(72), önceki
gebeliğinde ağır preeklampsi ve eklampsi öyküsünün(73,74) preeklampsi riskini
arttırdığını gösteren çalışmalar olsa da bu özelliklerin Ağır preeklamptik ve Hellp
Sendromlu hastalarda postpartum komplikasyon riski ile ilişkisini gösteren
henüz yeterli çalışma yoktur.
Çalışmamızın Ağır preeklampsi ile Hellp Sendromlu kadınlarda patoloji, klinik bulgular, doğum eylemi ve doğumun postpartum komplikasyonlarla ilişkisini karşılaştırdığımız kısmında yalnız Ağır
preeklampsili hastalarda postpartum komplikasyon gelişimini diğerlerine oranla
%10 daha az saptadık. Hellp Sendromu ve Ağır preeklampsinin aynı anda
bulunmasının postpartum komplikasyon gelişimini 8,4 kat arttırdığını ancak
yalnız Hellp Sendromu olan hastalar ile postpartum komplikasyon gelişimi
arasında bir ilişki olmadığını gördük. Philippe ve ark.nın yaptığı benzer bir
çalışmada yalnız Ağır preeklampsi ve yalnız Hellp Sendromunun postpartum
komplikasyon gelişimi ile ilişkili olmadığını ancak çalışmamızda olduğu gibi Ağır
preeklampsi ile Hellp Sendromunun aynı anda bulunmasının postpartum
komplikasyon gelişimini 1,74 kat arttırdığını belirtmişlerdir. (84). Bir çok
çalışmada Hellp Sendromunda belirgin olmak üzere Ağır preeklampsinin
maternal komplikasyonları arttırdığı belirtilmiştir(75,77,80,87). Ancak
taramalarımızda üç grubun (yalnız Ağır preeklampsi,yalnız Hellp Sendromu ve
Ağır preeklampsiyle beraber Hellp Sendromu) kendi aralarında postpartum
komplikasyon gelişimine etkilerini inceleyen Phillipe ve ark.nın yaptığı çalışma
dışında literatür bulamadık.
Çalışmamızda batında asit varlığı postpartum komplikasyon gelişimini
2,9 kat arttırırken asit miktarı ile anlamlı bir ilişki saptayamadık. Aynı şekilde
Oligüri postpartum komplikasyon gelişimini 1,7 kat arttırmıştır. Philippe ve
ark.nın yaptığı çalışmada postpartum komplikasyon gelişimini batında asit 2.8
ve oligüri 2.26 kat arttırdığı belirtilmiş ve çalışmamızı desteklemiştir(84). Hem
hipovolemiye neden olan hem de Ağır preeklampsinin şiddetini belirlemede
71
kullandığımız protein kaybı sonucu meydana gelen batında asit varlığını
sadece C/S olan hastalarda tespit etmemiz, aynı zamanda ABY ‘nin %90’nın
C/S sonrası meydana gelmesi her iki durumun postpartum komplikasyon ile
ilişkisinde C/S ‘nin de rolünün olduğunu söyleyebiliriz.
Doğum şeklinin postpartum komplikasyon gelişimine etkisini
incelediğimizde C/S olanlarda en az bir postpartum komplikasyonu olan hasta
oranın %85,2 olduğunu tespit ettik. Philippe ve ark.nın çalışmasıda bizi
desteklemektedir(84). Postpartum komplikasyonlara her iki çalışmada da hem
C/S ‘nin kendisi hem de C/S yapmamıza neden olan durum(trombositopeni,kan
transfüzyonu ihtiyacı,renal bozukluklar vb.) neden olmaktadır. Çalışmamızda
yara yeri enfeksiyonun tümü (14 kişi), kan transfüzyonu 148/168 ( %88),ABY
18/20 (%90) C/S sonrası gelişmiştir. Yine tüm hematomlar (5kişi) C/S sonrası
gelişmiş ancak sayı azlığı nedeniyle istatiksel olarak anlamlı bulunmamıştır.
Yatışından doğuma kadar geçen sürenin kısalığı ile postpartum
komplikasyon gelişimi arasında anlamlı ilişki saptadık. Bunu Ağır preeklampsi
ve Hellp Sendromunun aynı anda bulunmasının fetal ve maternal risk
oluşturması, gebeliğin acil sonlandırma ihtiyacına ve bunlarda postpartum
komplikasyon riskinin fazla olmasına bağladık.
Çalışmamızda Sistolik kan basıncı≥160 mmHg olması, diastolik kan
basıncı≥110mmHg olması, baş ağrısı, görme bulanıklığı, epigastrik hassasiyet,
bulantı-kusma, baş dönmesi, doğum sırasında gestasyonel yaş<32 hafta
olması, C/S’nin doğum eylemi olmadan veya doğum eylemi sonrası olması,
postpartum hastanede kalış süresi(gün), eklampsi, EMR, koriamnionit ve
abruptio plasenta ile postpartum komplikasyon gelişimi arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir ilişki saptamadık(p>0,05). Philippe ve ark.nın yaptığı
çalışmada çalışmamızdan farklı olarak postpartum komplikasyon gelişimini
sistolik kan basıncı≥160 mmHg olması 2.55 kat , özellikle doğum eylemi
gerçekleşmeden yapılan C/S 2.11 kat, gestayonel yaş<32 hafta olması 2.05 kat
72
arttırdığı belirtilmiştir(84). Yine farklı çalışmalarda eklampsinin maternal
mortaliteyi arttırdığı söylenmiştir(26,90).
Çalışmamızın Ağır preeklampsi ile Hellp Sendromlu kadınlarda laboratuvar bulgularının postpartum komplikasyonlarla ilişkisini incelediğimiz kısmında AST≥70 U/L olmasının postpartum komplikasyon
gelişimini 6 kat arttırdığını, Trombosit sayımı <100.000/mm³ olmasının
postpartum komplikasyon gelişimini 7,7 kat arttırdığını ve Serum
kreatinin≥1,36mg/dl olanların tümünde postpartum komplikasyon geliştiğini
gördük. ABY için kreatinin sınırının 1.36 mg/dl olduğunu ve beraberinde oligüri
olduğunu düşünürsek kreatinin değerinin postpartum komplikasyonla ilişkisi
daha iyi açıklanabilir. LDH≥600 U/L, Serum Ürik asit≥5.5mg/dl ve Dipstik ≥+2
proteinüri olması ile postpartum komplikasyon gelişimi arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir ilişki saptamadık(p>0,05). Philippe ve ark.nın yaptığı
çalışmada çalışmamıza benzer şekilde trombosit <100.000/mm³ olması, Serum
kreatinin≥1,36mg/dl olması, Serum Ürik asit≥5.5mg/dl olması postpartum
komplikasyon gelişimi ile ilişkili bulunmuşken bizden farklı olarak LDH≥600 U/L
olmasını anlamlı bulmuş ve AST≥75 U/L olması ile ilişkili bulmamışlardır(84). Bir
başka çalışmada AST, ALT, LDH yüksekliği ve trombositopenin maternal
komplikasyonlarla ilişkili olduğu belirtilmiştir(96). Haddad ve ark.nın yaptığı
çalışmada ise trombositopeninin maternal komplikasyonları arttırdığı ancak
yüksek AST ve LDH değerleri ile maternal komplikasyonlar arasında bir ilişki
bulunmadığı belirtilmekle birlikte (93) başka bir çalışmada AST ve LDH nın
yüksek değerleri ile kötü maternal sonuçlar arasında ilişki olduğu
belirtilmiştir(97). Martin ve ark. AST, ALT, LDH, ürik asit, kreatinin, proteinürinin
yüksek değerlerinin trombositopeniyle beraber ağır preeklamptik hastalarda
maternal morbiditeyi arttırdığını göstermişlerdir(98).
Görüldüğü üzere maternal morbiditeyle ilişkili laboratuvar değerleri bir çok
çalışmada farklıdır. Bunu referans alınan laboratuvar değerlerinin farklı
olmasına, çalışılan kanın alınma sıklığının farklı olmasına ve çalışma yapılan
hastanelerin şartlarının farklı olmasına( tersiyer merkezlerin şartlarının daha
73
uygun olduğu bilinmektedir) bağlayabiliriz. Bununla birlikte genel kanı özellikle
trombositopeni başta olmak üzere karaciğer fonksiyon testlerinin bozukluğu,
ürik asit yüksekliği ve proteinürinin şiddeti ile maternal komplikasyonlar arasında
sıkı bir ilişki olması ve bu tabloya sahip olanlarda postpartum komplikasyon
açısından daha dikkatli olunması gerektiğidir.
Ayrıca Ağır preeklampsi ile Hellp Sendromlu hastalarda trombosit sayımı açısından postpartum komplikasyonları tek tek incelediğimizde
tombosit sayımı<100.000 /mm³ olanlarda postpartum eklampsi, kan ürünleri
transfüzyonu, ABY ve hematomun daha sık gözlendiğini ancak diğer
komplikasyonlarla anlamlı bir ilişkisinin olmadığını gördük. Doğumdan önce
veya postpartum dönemde trombositopeni maternal, fetal ve neonatal
komplikasyonların en iyi göstergelerinden biridir(91-93). Trombosit sayımını
arttırmak için trombosit transfüzyonu ve maternal dexametazon kullanımının
maternal komplikasyonları ve perinatal ölümü azalltığını gösteren çalışmalar
mevcuttur(94,95). Yine aynı şekilde başka bir çalışmada trombositopeninin
organ sistemlerinde kötüleşmeye ve kötü maternal sonuçlara neden olduğunu
belirtmişlerdir. Mikroanjiopatik hemolitik anemi veya immün bozukluk olmadan
sadece gestasyonel trombositopenisi olan hastalarda maternal ve perinatal
riske neden olmadığı gösterilmekle beraber bunların Hellp Sendromlu
gruplardan ayırtedilmeleri gerekmektedir(75).
Yara yeri enfeksiyonu, DIK, pulmoner ödem, maternal ölüm, boom küretaj,
atoni, PPKMP, retina dekolmanı, görme azlığı, oksipital enfarktüs ve görme
problemi, hemodiyaliz, kranial hemoraji, beyin ödemi ve abruptio plasenta
açısından karşılaştırdığımızda Trombosit <100.000/mm³ olan hastalar ve
Trombosit ≥100.000 /mm³ olan hastalar arasında istatistiksel olarak anlamlı
farklılık bulamadık(p>0,05). Bazı çalışmalarda trombositopenin DIK’i (84,93)
arttırdığı ancak çalışmamızda olduğu gibi abruptio plasenta ile ilişkili
olmadığı(93) belirtilmiştir. Sadece trombositopeni değilde onu da içeren Hellp
Sendromu açısından düşünüldüğünde hem DIK hem de abruptio plasentayı
arttırdığını gösteren çalışmalar mevcuttur(75,80). Sonuç olarak trombositopenisi
olan hastalar dikkatli değerlendirilmeli, Hellp Sendromu ve gestasyonel
74
trombositopeni grupları ayırtedilmeli ve özellikle Hellp Sendromlu hastalar
mümkünse tersiyer merkezlere gönderilmeli ve bunlarda postpartum
kompikasyonlara hazırlıklı olunmalıdır.
Çalışmamızın Ağır preeklampsi ile Hellp Sendromunun neonatal sonuçlar ile ilişkisini incelediğimiz kısmında Hellp Sendromunda doğumdaki
gestasyonel haftanın( 34,3±3,3 hafta) dolayısıyla da doğum
ağırlığının(1971,2±735,5 gr) Ağır preeklampsiye(35,3±4,2 hafta, 2282,6±868,1
gr) göre anlamlı derecede düşük olduğunu tespit ettik. Hellp Sendromunda bu
bebeklerde apgar 1.dk ve apgar 5.dk skorlarının Ağır preeklampsiye göre
düşük olduğu, NEK ‘inde yine Hellp Sendromlularda daha fazla oluştuğunu
gördük. Aynı şekilde Hellp Sendromunda bebeklerin yoğun bakım
ihtiyacı(%69,5), mekanik ventilasyon ihtiyacı(31,4) ve yoğun bakımda kalma
sürelerinin(13,1±18,5 gün) Ağır preeklamptik anne bebeklerine(sırasıyla
%53.2;%14 ve 5,2±14,3 gün) göre daha fazla olduklarını belirledik. Tüm
bunların sonucunda neonatal ölüm oranını da Hellp Sendromunda(%14,3) Ağır
preeklampsiye(%5,3) göre anlamlı derecede yüksek bulduk. Abramovici ve
ark.nın neonatal sonuçlarla Ağır preeklampsi ve Hellp sendromunu
karşılaştırdığı çalışmasında doğumdaki gestasyonel hafta ve doğum ağırlığı
çalışmamıza benzer şekilde Hellp Sendromunda daha küçük olduğu, bununla
birlikte IUGK, maternal ölüm, RDS, IVH, NEK, BPD ve mekanik ventilasyon
ihtiyacında her iki grup arasında anlamlı farklılık görülmediği belirtilmiştir(50).
Başka bir çalışmada Kumru ve ark. intrauterin fetal ölümün Hellp Sendromunda
daha fazla olduğunu ancak bunun dışında her iki grup arasında anlamlı bir fark
olmadığını belirtmişlerdir(77) . Martin ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada Ağır
preeklampsiye göre Hellp Sendromunda doğum ağırlığının daha düşük,
intrauterin fetal ölümün ise arttığı ancak neonatal ölüm oranının farkının anlamlı
olmadığı belirtilmiştir.
Perinatal ölüm oranının Hellp Sendromlu gebelerde %7,7 ila %60
arasında değiştiği rapor edilmiştir(78,86,102, 103). Çalışmamızda bu oranı
%14,3 olarak bulduk. Bu oranın nispeten düşük olmasını tersiyer bir merkez
olmamız ve yoğun bakım şartlarımızın uygun olmasına bağladık.
75
Çalışmamızda yenidoğanın cinsiyeti, IUGK(doğum ağırlığı<5 nci
persentil) ,5.dk apgar skoru≤6, RDS, IVH, BPD, hipoglisemi, hiperbiluribinemi,
TTN, polisitemi, exchange transfüzyon, sepsis, ROP, ABO uygunsuzluğu,
hiperglisemi, perinatal asfiksi, pulmoner hemoraji, pnömotoraks, pnömoni-
atelektazi, GİS kanaması ve intrauterin ölüm açısından karşılaştırıldıklarında
Ağır preeklampsi ve Hellp grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık
saptamadık(p>0,05). Çalışmamızdan farklı olarak Abramovici ve ark nın yaptığı
çalışmada 5.dk apgar skoru≤6 Hellp Sendromunda Ağır preeklamsiye göre
oldukça yüksek çıkmıştır (50).
Yine çalışmamızda Ağır preeklampsili hastalarda fetal akciğer
maturasyonu için glukokortikoid tedavisi<34 hafta oranı %43,9 ve Hellp
Sendromu olan hastalarda ise %58,6 dır ve ve bu farkı Hellp grubu lehine
istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulduk (p=0,005). Abromovici ve
ark.nın çalışmasında ise glukokortikoid tedavisi<34 hafta açısından her iki grup
arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır (50). Hellp Sendromlu grupta bebeklerin
gestasyonel yaşının nispeten küçük olması bunlarda glukokortikoid tedavi
oranın fazla olmasını açıklamaktadır.
Ağır preeklamsi ve Hellp Sendromunun perinatal morbiditeyi ve
mortaliteyi arttırdığını gösteren bir çok çalışma mevcuttur( 47,99-101). Ayrıca
özellikle Hellp Sendromlu gebelerden doğan prematür bebeklerin diğer
hipertansif gebelere göre morbiditelerinin daha fazla olduğunu gösteren
çalışmalar da mevcuttur (78, 81, 104) . Bununla birlikte noanatal sonuçların
önemine maternal hastalığın şiddetine göre gestasyonel yaşın daha etkili
olduğunu gösteren bir kaç çalışma vardır( 102, 105-108). İki farklı çalışmada
aynı gebelik haftaları açısından gruplandırıldıklarında neonatal ölüm açısından
Ağır preeklampsi ve Hellp Sendromu arasında fark olmadığını
bildirmişlerdir(50,76). Sonuç olarak perinatal morbidite ve mortalitenin
hastalığın şiddetiyle mi ilgili olduğu yoksa doğumdaki gestasyonel yaşın küçük
olmasıyla mı ilgili olduğu hala netleşmemiştir(50). Bizim de çalışmamızda
neonatal morbidite ve mortalitenin gerek gestasyonel yaşın küçük olmasıyla
açıklanabilmesi gerekse de Hellp Sendromunda gestasyonel yaşın Ağır
76
preeklamptiklere göre daha küçük olması nedeniyle kötü neonatal sonuçların
sebebi konusunda net bir sonuca varamadık. Ağır preeklampsi ve Hellp
Sendromu ile normotansif gebeliklerin neonatal sonuçlar açısından
karşılaştırılmalarını konu alan daha fazla kapsamlı çalışmaya ihtiyaç vardı
77
SONUÇ Ağır preeklampsi ve Hellp Sendromu özellikle gelişmekte olan ülkeler
başta olmak üzere maternal-perinatal morbidite ve mortalite oranlarını
arttırmaktadır. Hastalığın etyolojinin tespit edilmesi için bir çok çalışma
yapılsada henüz kesin bir sebebin bulunmaması bizi bu hastalığın önlenmesi
konusunda çaresiz bırakmaktadır. Bununla birlikte preeklampsinin erken tanısı
ve gerekli tedavinin zamanında yapılması maternal-perinatal morbidite ve
mortalite riskini önemli ölçüde azaltmaktadır.
Literatürlerde diabet, kronik hipertansiyon, önceki gebeliğinde ağır
preeklampsi ve eklampsi hikayesinin preeklampsi gelişimini arttırdığı belirtilse
de çalışmamızda maternal risk faktörlerinin bulunmasının Ağır preeklampsi
veya Hellp Sendromunun kendi aralarında karşılaştırıldıklarında herhangi biri
için ayrı bir anlam taşımadığını gördük. Bununla birlikte Ağır preeklampsi ve
Hellp Sendromunun risk faktörleri açısından karşılaştırıldığı henüz yeterli
çalışma yoktur.
Hellp Sendromlu hastalarda epigastrik hassasiyet Ağır preeklamptik
gruba göre daha sık görülmüştür. Çoğu çalışmada öne çıkan bu semptomun
Hellp Sendromu açısından daha uyarıcı olduğu söylenebilir.
.
Hellp Sendromlu hastalarda C/S ile doğum oranını Ağır preeklampsi
grubuna göre daha yüksek bulduk. Bu durumun Hellp Sendromonun hem
maternal hem perinatal mortalite ve morbidite açısından Ağır preeklampsiye
göre daha riskli olması ve doğumun acilen gerçekleştilmesi ihtiyacından
kaynaklandığını düşünmekteyiz. Ayrıca çalışmamızda özellikle postpartum
eklampsinin Hellp Sendromunda fazla görülmesi nedeniyle Hellp Sendromu
olan hastalarda postpartum dönemde dikkatli olmamız gerektiğini söyleyebiliriz.
78
Çalışmamızda Hellp Sendromunun tanı kriterleri dışındaki laboratuvar
bulguları genelde her iki grupta benzer ve istatistiksel olarak anlamlı değildir.
Ancak BUN, kreatinin, hemoglobin ve hematokrit değerlerinin prepartum
dönemde her iki grup arasında benzer olduğu halde post partum dönemde
Hellp Sendromunda hemoglobin ve hematokrit değerleri Ağır preeklampsiye
göre düşük, BUN ve kreatinin değerleri ise yüksek çıkmıştır. Bu durumu Hellp
Sendromunda gelişen hemolize ve kan kaybının daha fazla olmasına ve yine
renal morbiditenin Hellp Sendromunda daha fazla görülmesine bağlayabiliriz.
Literatür taramamızda her iki grubu hem prepartum hem de postpartum
laboratuvar bulguları açısından karşılaştıran bir yayına rastlayamadık.
Hellp Sendromunda kan ürünleri özellikle de trombosit, eritrosit ve taze
donmuş plazma transfüzyonun Ağır preeklamptiklere göre oldukça fazla
olduğunu gördük. Aynı zamanda Hellp Sendromlu hastalarda hematom oranını
da yüksek bulduk. Her iki durumun Hellpin tanı kriterleri olan trombositopeni ve
hemoliz sonucu oluştuğunu söyleyebiliriz..
HELLP Sendromu olan hastalarda ABY oranı Ağır preeklampsili
hastalara göre yüksek saptadık. Yine çalışmamızda Hellp Sendromu olan
hastalarda en az 1 komplikasyon olan hasta oranı %62,2 iken Ağır
preeklampsili hastalarda sadece %17,1 olması Hellp Sendromunda maternal
komplikasyon açısından daha dikkatli olmamız gerektiğini kanıtlamaktadır.
Bunların sonucu olarakta annenin yoğun bakım ihtiyacı ve mekanik ventilasyon
ihtiyacını Hellp Sendromunda dolayısıyla yüksek çıkmıştır. Görüldüğü üzere
ciddi maternal komplikasyonlar çalışmalara göre değişebilmekle birlikte
hepsinde Hellp Sendromuyla daha ilişkili bulunmuştur ve Hellp Sendromu
maternal mortalite ve morbiditenin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir.
Hellp Sendromu ve Ağır preeklampsinin aynı anda bulunması postpartum
komplikasyon gelişimini 8,4 kat arttırdığını ancak yalnız Hellp Sendromu olan
hastalar ile postpartum komplikasyon gelişimi arasında diğerlerine oranla
anlamlı bir ilişki olmadığını gördük. Yalnız Ağır preeklampsili hastalarda
postpartum komplikasyon gelişimi diğerlerine oranla %10 daha az saptadık. Bu
79
nedenle Ağır preeklamptik gebelerde Hellp Sendromu açısından sıkı ve düzenli
bir takip yapılmalı ve eğer Hellp Sendromu ortaya çıkarsa postpartum
komplikasyonlar açısından hazırlıklı olunmalıdır.
Oligüri ve batında asit varlığın postpartum komplikasyon riskini arttırdığını
saptadık. Bununla birlikte hem hipovolemiye neden olan hem de Ağır
preeklampsinin şiddetini belirlemede kullandığımız protein kaybı sonucu
meydana gelen batında asit varlığını sadece C/S olan hastalarda tespit
etmemiz, aynı zamanda ABY ‘nin %90’nın C/S sonrası meydana gelmesi her iki
durumun postpartum komplikasyon ile ilişkisinde C/S ‘nin de rolünün olduğunu
söyleyebiliriz
Nitekim çalışmamızda C/S olanlarda en az bir postpartum
komplikasyonu olan hasta oranı %85,2 gibi yüksek çıkmıştır. Bu oranın yüksek
çıkmasının sebebi hem C/S’nin kendisi hem de C/S ‘a neden olan maternal
problemler olabilir.
AST≥70 U/L olmasının postpartum komplikasyon gelişimini 6 kat
arttırdığını, Trombosit sayımı <100.000/mm³ olmasının postpartum
komplikasyon gelişimini 7,7 kat arttırdığını ve Serum kreatinin≥1,36mg/dl
olanların tümünde postpartum komplikasyon geliştiğini gördük. ABY için
kreatinin sınırının 1.36 mg/dl olduğunu ve beraberinde oligüri olduğunu
düşünürsek kreatinin değerinin postpartum komplikasyonla ilişkisi daha iyi
açıklanabilir. Bununla birlikte genel kanı özellikle trombositopeni başta olmak
üzere karaciğer fonksiyon testlerinin bozukluğu, ürik asit yüksekliği ve
proteinürinin şiddeti ile maternal komplikasyonlar arasında sıkı bir ilişki olması
ve bu tabloya sahip olanlarda postpartum komplikasyon açısından daha dikkatli
olunması gerektiğidir.
Yalnızca trombositopeninin neden olduğu postpartum komplikasyonların
Hellp Sendromu ile oldukça benzer olduğunu ve bu komplikasyonların
gelişmesinde aslında bir bütün olarak Hellp Sendromunun sorumlu olduğunu
düşünüyoruz. Sonuç olarak trombositopenisi olan hastalar dikkatli
80
değerlendirilmeli, Hellp Sendromu ve gestasyonel trombositopeni grupları
ayırtedilmeli ve özellikle Hellp Sendromlu hastalar mümkünse tersiyer
merkezlere gönderilmeli ve bunlarda postpartum kompikasyonlara hazırlıklı
olunmalıdır.
Ağır preeklampsiye göre Hellp Sendromunda doğumdaki gestesyonel
hafta, doğum ağırlığı, 1ve 5.dk apgar skorlarının düşük olduğu, yoğun bakım
ihtiyacı ve süresi, mekanik ventilayon ihtiyacı, NEK ve nonatal ölüm oranın
daha fazla olduğunu tespit ettik. Perinatal morbidite ve mortalitenin hastalığın
şiddetiyle mi ilgili olduğu yoksa doğumdaki gestasyonel yaşın küçük olmasıyla
mı ilgili olduğu hala netleşmemiştir. Bizim de çalışmamızda neonatal morbidite
ve mortalitenin gerek gestasyonel yaşın küçük olmasıyla açıklanabilmesi
gerekse de Hellp Sendromunda gestasyonel yaşın Ağır preeklamptiklere göre
daha küçük olması nedeniyle kötü neonatal sonuçların sebebi konusunda net
bir sonuca varamadık. Ağır preeklampsi ve Hellp Sendromu ile normotansif
gebeliklerin neonatal sonuçlar açısından karşılaştırılmalarını konu alan daha
fazla kapsamlı çalışmaya ihtiyaç vardır.
Etyolojisi tam olarak bilinmeyen, önceden belirlenmesi tam olarak mümkün olmayan bu hastalık grubunun önlenmesi için kişilerin gebe kalmadan sağlık kontrolünden geçmeleri, özellikle risk faktörleri bulunanların antenatal gebelik takiplerinin düzenli yapılması, hastalık tespit edildiğinde doğumun mümkünse maternal ve yenidoğan yoğum bakım şartları iyi olan tersiyer merkezlerde yaptırılması hem perinatal hem de maternal mortalite ve morbiditeyi olumlu yönde etkileyecektir.
81
ÖZET GİRİŞ-AMAÇ: Bu araştırmanın amacı HELLP(hemoliz,yükselmiş karaciğer
enzimleri,düşük trombosit sayısı) Sendromu ve Ağır preeklampsi olgularında
maternal ve perinatal sonuçların karşılaştırılmasıdır.
MATERYAL –METOD: Bu çalışma Ocak 2005-Ocak 2008 tarihleri arasında Zeynep
Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve
Doğum kliniği preeklampsi odasında takip ve tedavi edilen Hellp Sendromu tanısı alan
gebeler ile Hellp Sendromu olmadan sadece Ağır preeklampsi tanısı alan 578 gebenin
maternal ve perinatal sonuçların karşılaştırılması amacıyla dosyalarının retrospektif
olarak incelenmesini kapsamaktadır. Çalışmaya Hellp Sendromu ve Ağır preeklampsi
tanısı almış 24 ve üzeri gestasyonel haftada tek canlı fetusu olan kadınlar dahil edildi.
Çalışmaya kronik karaciğer, böbrek ve hematolojik hastalığı olanlar, kromozomal veya
konjenital fetal anomalisi olanlar dahil edilmedi. Ağır Preeklampsi teşhisi için NHBPEP
(the National High Blood Pressure Education Program) gebelikte yüksek kan basıncı
çalışma grubu raporunun kriterlerleri kullanıldı.Hellp Sendomu tanısı için
trombosit<100.000/mm³ ,AST>70 IU/L ve LDH>600 IU/L kriterleri kullanıldı. Her hasta
için yaş, gravida, önceki gebelik öyküsü, aile öyküsü, hastaneye yatıştaki gestasyonel
hafta, sistolik ve diyastolik kan basıncı, ağır preeklampsi semptomları, prepartum ve
postpartum laboratuvar bulguları, yatışından doğuma kadar geçen süre, trombositopeni
nedeniyle dexametazon kullanımı, doğum şekli, maternal ve perinatal sonuçlar
incelendi.
BULGULAR: Hastanemizde çalışma dönemimizde 40.908 doğumda Ağır preeklampsi
veya Hellp Sendomunun toplam görülme oranı %1,41 dir. Hellp Sendromu görülme
oranı %0,27, Ağır preeklampsi görülme oranı %1,39 dur. Çalışmamızda Hellp
Sendromunda epigastrik hassasiyet (%32,4), C/S ile doğum oranı 90 (%81,1),
postpartum oligüri, kan ürünleri özellikle de trombosit, eritrosit ve taze donmuş plazma
transfüzyonu, hematom oranı(%3,6), postpartum BUN ve kreatinin değerleri, ABY oranı
(%8,1), en az 1 komplikasyon olan hasta oranı(%62,2), annenin yoğun bakım ihtiyacı
ve mekanik ventilasyon ihtiyacı, NEK, bebeklerin yoğun bakım ihtiyacı(%69,5),
mekanik ventilasyon ihtiyacı(31,4) ve yoğun bakımda kalma süreleri(13,1±18,5 gün) ve
neonatal ölüm oranının(%14,3) Ağır preeklamptik gruba göre anlamlı derecede yüksek
olduğunu gözlemledik(p<0,05). Hellp sendromunda yatıştaki gestasyonel
hafta(33,1±3,6), doğumdaki gestasyonel hafta(33,2±3,6), yatışından doğuma kadar
82
geçen süre(0,7±1,1 gün), doğum ağırlığı(1971,2±735,5 gr), hemoglobin ve hematokrit
değerleri, apgar 1.dk ve apgar 5.dk skorları Ağır preeklamptik gruba göre oldukça
düşük ve istatistiksel olarak anlamlıdır(p<0,05). Hellp Sendromunun tanı kriterleri
dışındaki laboratuvar bulgularının genelde her iki grupta benzer olduklarını ve
istatistiksel olarak anlamlı olmadıklarını gördük. Dipstik ile proteinüri tayininde +3,+4
proteinürinin Ağır preeklampside (%98,3) Hellp Sendromuna (%79,3) göre daha fazla
olduğu aynı zamanda her iki grupta da +3,+4 proteinürinin <+3 proteinüriye göre
oldukça yüksek olduğunu gördük. Yalnız Ağır preeklampsili hastalarda postpartum
komplikasyon gelişimini diğerlerine oranla %10 daha az saptadık. Hellp Sendromu ve
Ağır preeklampsinin aynı anda bulunmasının postpartum komplikasyon gelişimini 8,4
kat arttırdığını ancak yalnız Hellp Sendromu olan hastalar ile postpartum komplikasyon
gelişimi arasında bir ilişki olmadığını gördük. Çalışmamızda batında asit varlığı, oligüri,
C/S, AST≥70 U/L, Trombosit sayımı<100.000/mm³, serum kreatini ≥1,36mg/dl
olmasının maternal postpartum komplikasyon gelişimini arttırdığını tespit ettik.
Trombosit sayımı<100.000/mm³ olanlarda postpartum eklampsi, kan ürünleri
transfüzyonu, ABY ve hematomun daha sık gözlendiğini ancak diğer komplikasyonlarla
anlamlı bir ilişkisinin olmadığını gördük.
SONUÇ: Ağır preeklampsi ve Hellp Sendromu özellikle gelişmekte olan ülkeler başta
olmak üzere maternal-perinatal morbidite ve mortalite oranlarını arttırmaktadır.
Çalışmamızda da özellikle Hellp sendromunun Ağır preeklampsiye göre daha fazla
maternal komplikasyona yol açtığını belirledik. Ancak neonatal morbidite ve
mortalitenin gerek gestasyonel yaşın küçük olmasıyla açıklanabilmesi gerekse de
Hellp Sendromunda gestasyonel yaşın Ağır preeklamptiklere göre daha küçük olması
nedeniyle kötü neonatal sonuçların sebebi konusunda net bir sonuca varamadık.
Etyolojisi tam olarak bilinmeyen, önceden belirlenmesi tam olarak mümkün olmayan bu hastalık grubunun önlenmesi için kişilerin gebe kalmadan sağlık kontrolünden geçmeleri, özellikle risk faktörleri bulunanların antenatal gebelik takiplerinin düzenli yapılması, hastalık tespit edildiğinde doğumun mümkünse maternal ve yenidoğan yoğum bakım şartları iyi olan tersiyer merkezlerde yaptırılması hem perinatal hem de maternal mortalite ve morbiditeyi olumlu yönde etkileyecektir.
83
KISALTMALAR
EMR: Erken membran rüptürü C/S: Sezeryan Sectio NSD: Normal spontan doğum DIK: Dissemine intravaskuler koagulasyon ABY: Akut böbrek yetmezliği PPKMP: Postpartum kardiyomyopati IUGK: intrauterin gelişim kısıtlılığı RDS: Respiratuar distress sendromu IVH: İntraventriküler hemoraji NEK: Nekrotizan enterokolit BPD: Bronkopulmoner displazi TTN: Yenidoğanın geçici taşipnesi ROP: Prematüre retinopatisi
AST=SGOT: Aspartat Transaminaz ALT=SGPT :Alanin Transaminaz LDH: Laktat dehidrogenaz
BUN: Kan üre azotu TDP: Taze donmuş plazma ARDS: Adult tip respiratuar distress sendrom
84
KAYNAKLAR
1-American College of Obstetricians and Gynecologists: Hypertension in
pregnancy. Washington,DC,The college; 1996, Technical Bulletin No. 219.
2-National High Blood Pressure Education Working Group: High blood pressure
during pregnancy. Am J Obstet Gynecol. 1990;163:1689-1712.
3- National High Blood Pressure Education Program Working Group on High
Blood Pressure in Pregnancy. Report of the National High Blood Pressure
Education Program Working Group on High Blood Pressure in Pregnancy. Am J
Obstet Gynecol 2000; 183: S1-S22.
4- North RA, Taylor RS, Schellenberg JC. Evaluation of a definition of
preeklampsia. Br J Obstet Gynecol 1999; 106: 767-73.
5- Levine RJ, Ewell MG, Hauth JC, Curet LB, Catalano PM, Morris CD et al.
Should the definition of preeklampsia include a rise in diastolic blood pressure ≥
15 mmHg to a level < 90 mmHg in association with proteinuria? Am J Obstet
Gynecol 2000; 183: 787-92.
6- Cunningham FG, Gant NF, Leveno KJ, Gilstrap LC, Hauth JC, Wenstrom
KD. Williams Obstetric. 21 st Edition. New York, McGraw-Hill 2001; Chapter 24.
7-Madazlı R., Özgön M., Aksu M.F., Köse Y.: Maternal Mortality in Cerrahpaşa
Medical Faculty Department of Obstetrics and Gynecology and Intensive Care
Unit. Weinstein D, Chervenak F (eds). The First World Congress on Maternal
Mortality. Monduzzı Editore, 1997, pp 145-148
8-American College of Obstetricians and Gynecologists.Manangement of
preeclampsia. ACOG Technical Bulettin , 91, February, 1986
85
9- Davey DA, MacGillivray I: The classification and defination of the
hypertensive disorders of pregnancy.Am.J.Obstet. Gynecol. 158:892-98, 1988
10- Roberts Jm M. Pregnancy related hypertansion.(In): Creasy RK , Resnik R.,
eds. Maternal–Fetal Medicine. 5 th ed. Philedelphia: WB Saunders company,
2004:859-99.
11-Weinstein L.Syndrome of hemolysis,elevated liver enzymes,and low platelet
count:a severe consequence of hypertension in pregnancy.
Am.J.Obstet.Gynecol. 1982;142:159-167.
12-Hauth JC, Ewell MG, Levine RJ, Esterlitz JR, Sibai B, Curet LB, Catalano
PM, Morris CD: Pregnancy outcomes in healthy nulliparas who developed
hypertension. Obstet Gynecol 2000 95:24.
13- Chesley LC, Cooper DW: Genetics of hypertension in pregnancy: Possible
single gene control of preeclampsia and eclampsia in the descendants of
eclamptic women. Br J Obstet Gynecol 1986, 93:898-908
14- Adi-Said D, Annegers JF, Combs-Cantrell D, et al. Case-control study of the
risk factors for preeclampsia. Am J Epidemiol. 1995; 142: 437-41.
15-.Freidman EA, Neff RK. Pregnancy Hypertension. A systemic evaluation of
clinical diagnostic criteria . littleton :psg Publishing Company Inc. 1977
16- Saftlas AF, Olson DR, Franks AL. Epidemiology of preeclampsia and
eclampsia in teh United States 1979-1986. Am J Obstet Gynecol 1990;163:460-
465
17-Eskanazi B, Fenster L, Sidney S. A multivariate analysis of risk factors for
preeclampsia. J Am Med Assoc. 1991;266:237-71.
86
18-Dekker GA, Sibai BM. Pathogenesis and etiology of preeklampsia. Am J
Obstet Gynecol 1998; 179: 1359.
19- Pijnenborg R. Trophoblast invasion. Reprod Med Review 1994; 3: 53-73.
20- Zhou Y, Fisher SJ, Janatpour M, Dejena E, Wheelock M, Damsky
CH.Human cytotrophoblasts adopt a vascular phenotype as they differentiate: a
strategy for succesful endovascular invasion? J Clin Invest 1997; 99: 2139-51.
21-Zhou Y, Damsky CH, Chiu K, Roberts JM, Fisher SJ. Preeklampsia is
associated with abnormal expression of adhesion molecules by invasive
cytotrophoblasts. J Clin Invest 1993; 91: 950-60.
22- Fox H. The placenta in pregnancy hypertension. In: Rubin PC,
ed.Handbook of hypertension,volume 10: hypertension in pregnancy.New York,
Elsevier, 1998: 16-37
23- Pijenborg R, Anthony J, Davey DA Tiltman A, Vercruysse L, van Assche A.
Placental bed spiral arteries in the hypertensive disorders of pregnancy. Br J
Obstet Gyneacol 1991; 98: 648-55.
24-Kupferminc MJ, Fait G, Many A, Gordon D; Eldor A, Lessing JB.Severe
preeklamsia and high frequency of genetic trombophilic mutations. Obstet
Gynecol 2000; 96: 45-9.
25-Schjetlein R, Abdelnoor M, Haugen G, Husby H, Sandset PM, Wisloff F.
Hemostatic variables as independent predictors for fetal growth retardation in
preeklampsia. Acta Obstet Gynecol Scand 1999; 78: 191-7.
87
26- Pritchard JA, Cunningham FG, Pritchard SA. The Parkland Memorial
Hospital protocol for treatment of eklampsia: evaluation of 245 cases.Am J
Obstet Gynecol 1984; 148: 951-63.
27- American College of Obstetricians and Gynecologists. Diagnosis and
management of preeklampsia and eklampsia. ACOG Practice
Bulletin.Number33, January2002.
28- Ylikorkala O, Viinikka L. The role of prostaglandins in obstetrical disorders.
Baillieres Clin Obstet Gyneacol. 1992; 6:809-27.
29-Meagher EA, FitzGerald GA. Disordered eicosanoid formation in pregnancy-
induced hypertension. Circulation. 1993; 88: 1324-33.
30- Cotton DB, Lee W, Huhta JC.et al: hemodynamic profile of severe
pregnancy-induced hypertension. Am J Obstet Gynecol 1988;158,523.
31- Cotton DB, Gonik B, Dorman KF: Cardiovascular alterations in severe
pregnancy-induced hypertension: acute effects of intravenosus magnesium
sulfate. Am J Obstet Gynecol 1984;148,152
32- Sibai BM, Spinnato JA, Watson DL, Lewis JA, Anderson GD. Eclampsia IV.
Neurological findings and future outcome. Am J Obstet Gynecol. 1985 May
15;152(2):184-92.
33-Samuels P, Main AK, Tomaski A, Mennuli MT, Gabbe SG, Cines DB:
Abnormalities in platelet antiglobulin tests in preeclamptic mothers and their
neonates. Am J Obstet Gynecol 1987;157,69.
34- Weiner CP, Brandt J. Plasma antitrombin III activity: An aid the diagnosis of
preeclampsia-eclampsia. Am J Obstet Gynecol 1982;142,275.
88
35- Bell WR: Disseminated intrvascular coagulation. Johns Hopkins Med J
1980;146,189.
36- Salch AA, Bottoms SF, Welch RA, Ali AM, Mariona FG, Mammom EF:
Preeclampsia, delivery and the hemostatic system. Am J Obstet Gynecol
1987;157,331.
37-Spargo B, Mc Cartney CP, Winemiller R. Glomerular capillary endotheliosis
in toxemia of pregnancy: current therapy. Obstet Gynecol. 1991 Feb;77(2):171-
5.
38- Dennis EJ, Mc Farland KF, Hester LL: The Preeclampsia- eclampsia
Syndrome. In Danforth DN(ed): Obstetrics and Gynecology (4th ed). Harper and
Row, Philadelphia 1982, pp 455-474.
39- Davison JM, Lindheimer MD: Hypertension in pregnancy. In Sciarra JJ (ed):
Sciarra Gynecology and Obstetrics. The Williams Byrd Pres, Philadelphia 1987,
vol 3 Chap 5, pp 1-27.
40-Goodman RP, Killam AP, Brash AR, Branch RA: Prostacylin production
during pregnancy: Comparison of production during normal pregnancy and
pregnancy complicated by hypertension. Am J Obstet Gynecol 1982, 142:817-
821.
41- Francoise M, Lionel S, Bernard LF, Laurence B, Gerard N, Jean CC and
Paul G: Maternal serum human gonadotropin level at fifteen weeks is a
predictor for preeclampsia. Am J Obstet Gynecol 1996;175,37-40.
42-Hirai N, Yanahira T: Plasma levels of atrial natriuretic peptide during normal
pregnancy and in pregnancy complicated by hypertension. Am J Obstet
Gynecol 1988;159,27.
89
43-Janes SL, Kyle PM, Redman C, et al. Flow cytometric detection of activated
platelet in pregnant women prior to the development of preeclampsia. Thromb
Haemost 1995;74:1059-63.
44-Baker PN, Hackett GA. The use of urinary albumin –creatinine ratios and
calcium-creatinine ratios as screening tests for pregnancy-induced
hypertension. Obstet Gynecol. 1994 May;83(5 Pt 1):745-9.
45- Rajkovic A, Mrcog KM, Malinow MR, et al. Plasma homocyst(e)in
concentrations in eclamptic and preeclamptic African Women
postpartum.Obstet Gynecol 1999;94:355.
46-Talbert DG. Uterine flow velocity waveform shape as an indicator of
maternal and placental development failure. Ultrasound Obstet Gynecol
1995;6:261.
47- Pritchard JA, Mac Donald PC, Gant NF: Williams Obstetrics (17th
ed).Appleton Century-Crofts, Norwalk 1985.
48-Benson RC: Gynecology and Obstetric. In Krupp MA, Chatton
MJ(eds):Current Medical Diagnosis and Treatment. Lange Medical Publications,
Los Altos 1975, pp 453-455.
49-M.Nedim ÇİÇEK,Cemalettin AKYÜREK,Çetin ÇELİK,Ali HABERAL: Kadın
Hastalıkları ve Doğum Bilgisi. 2. Baskı 2006. güneş kitabevi; Bölüm 39.
50-Abramovici D, Friedman SA, Mercer BM, Audibert F, Kao L, Sibai BM. Am J
Neonatal outcome in severe preeclampsia at 24 to 36 weeks' gestation: does
the HELLP (hemolysis, elevated liver enzymes, and low platelet count)
syndrome matter? Obstet Gynecol. 1999 Jan;180(1 Pt 1):221-5
90
51- Steegers EAP, van der Post J. Hypertension in pregnancy. Textbook of
Perinatal Medicine. Kurjak A (ED). Bath, UK, the Parthenon Publishing Group,
1998: 1889-99
52- Baha M.Sibai. Hypertension. (In): Gabbe SG , Niebly JR, Simpson JL,eds.
Obstetrics Normal and problem pregnancies 4 th ed.Churcill Livingstone,
2002:945-1004
53- Sibai BM, Ramadan BK, Usta I, Salama M, Mercer BM, Friedman
SA.Maternal morbidity and mortality in 442 pregnancies with hemolysis,elevated
liver enzymes, and low platelets (HELLP syndrome). Am J Obstet Gynecol
1993; 169: 1000-6.
54- Isler CM, Rinehart BK, Terrone DA, Martin RW, Magann EF, Martin JN Jr.
Maternal mortality associated with HELLP (hemolysis, elevated liver enzymes,
and low platelets) syndrome. Am J Obstet Gynecol 1999; 181:924-28.
55-Dekker G, Sibai B. Primary, secondary, and tertiary prevention of
preeclampsia.
Lancet 2001 Jan 20;357(9251):209-15
56- Chappell LC, Seed PT, Briley AL, Kelly jJC, Lee R, Hunt BJ,et all. Effect of
antioxidants on the occurrence of the preeclampsia in women at increased risk:
a randomized trial. Lancet 1999;354:810-816
57- Levine RJ, Hauth jJC, Curet LB, Sibai BM, Catalano PM, Morris CD, et al.
Trial of calcium to prevent preeclampsia. N Engl J Med 1997;337:69-76
58-Olsen SF, Secher nNJ, Tabor A, Weber T, Walker JJ, Gluud C.Randomized
clinical trials of fish oil supplementation in high risk pregnancies. Br J Obstet
Gynaecol 2000;107:382
91
59-Klockenbusch W, Rath W. Prevention of pre-eclampsia by low-dose
acetylsalicylic acid-a critical appraisal. Z Geburtshilfe Neonatol. 2002 Jul
Aug;206(4):125-3
60- Vainio M, Kujansuu E, Iso-Mustajarvi M, Maenpaa J. Low dose
acetylsalicylic acid in prevention of pregnancy-induced hypertension and
intrauterine growth retardation in women with bilateral uterine artery notches.
BJOG 2002 Feb;109(2):161-7
61- Ebrashy A, Ibrahim M, Marzook A, Yousef D. Usefulness of aspirin therapy
in high-risk pregnant women with abnormal uterine artery doppler ultrasound at
14-16 weeks pregnancy: randomized controlled clinical trial. Croat Med J 2005
Oct;46(5):826
62-Madazlı R, Gebelik ve hipertansiyon/ preeklampsi yönetimi. Maternal-fetal
Tıp ve Perinatoloji Derneği Tanı ve Tedavi Kılavuzları 2005 Güneş Kitabevi 73-
79.
63-Yang JM and Wang KG:Relationship between acute fetal distress and
maternal-palecental-fetal circulations in severe preeclampsia. Acta Obstet.
Gynecol. Scand. 74:419-424,1995.
64-Thomson NF,Thorton S, Clark JF.The effects of placental extracts from
normotensive and preeclamptic woman on vasoconstriction and oxidative
metabolism. Am J Obstet Gynecol 2000;183:206-210.
65- Garovic VD: Hypertension in Pregnancy: Diagnosis and Treatment;Mayo
Clin Proc 2000;75:1071-1076.
66-Magdy SM, Akolisa A, David G, et al.Preeclampsia and antioxidant nutrients:
Decreased plasma levels of reduced ascorbic acid, �-tocopherol and
betacarotene in women with preeclampsia. Am J Obstet Gynecol 1994;
171:150-7.
92
67- Sağol S, Özkınay E. Preeklampsi etyopatogenezinde lipid peroksidasyonu.
Türkiye Klinikleri Jinekolojik Obstetrik Dergisi 2000; 10:7-15.
68-Saphier CJ.Repke JT, Hemolysis,Elevated Liver Enzymes ,and Low
Platelets(HELLP)Syndrome:A Rewiev of diagnosis and managment .Seminar
Perinatol 1998;22:118-133,
69-Magann EF,Martin JN Jr.Critical care of HELLP syndrome with
corticosteroids. Am J Perinatol.2000;17:417-22.
70-David K,James S,Philip J.Steer,Carl P.Weiner,Bernard Ganik High Risk
Pregnancy:managment options 2008 bölüm 50 Renal Bozukluklar syf 1104-
1105
71-Chesley LC:Hypertensive disorders in pregnancy.New York,Appleton-
Century-Crofts,1978
72-Caritis S,Sibai B,Hauth J,et al:Low-dose aspirin to prevent preeclampsia in
women at high risk.National Instutute of Child Health and Human Development
Network of Maternal-Fetal Units(see comments).N Engl J Med 338:701,1998
73-Chesley LC:Hypertension in pregnancy:Definitions,familial factor,and remote
prognosis.Kidney Intl 18:234,1980.
74-Sibai BM,El-Nazer A,Gonzales-RuizA:Severe preeclampsia-eclampsia in
young primigravid women:Subsequent pregnancy outcome and remote
prognosis.Am J Obstet Gynecol 155:1011,1986.
75-Martin JN Jr, Rinehart BK, May WL, Magann EF, Terrone DA, Blake PG:The
spectrum of severe preeclampsia: comparative analysis by HELLP (hemolysis,
elevated liver enzyme levels, and low platelet count) syndrome
classification.Am J Obstet Gynecol. 1999 Jun;180(6 Pt 1):1373-84.
93
76-Haddad B, Barton JR, Livingston JC, Chahine R, Sibai BM.HELLP
(hemolysis, elevated liver enzymes, and low platelet count) syndrome versus
severe preeclampsia: onset at < or=28.0 weeks' gestation. Am J Obstet
Gynecol 2000(a); 183:1475-9.
77-Selahattin Kumru, Mehmet fiimflek, Bilgin Güratefl, Ekrem Sapmaz, Zeynep
Özcan,Mehmet Nalbant, Denizmen Aygün: Comparison of Maternal and
Perinatal Outcomes of HELLP Syndrome and Severe Preeclampsia Cases.
Perinatal Journal • Vol: 13, Issue: 1/March 2005
78-Harms K, Rath W, Herting E, Kuhn W. Maternal hemolysis, elevated liver
enzymes, low platelet count and neonatal outcome.Am J Perinatol
1995;1(12):1-6.
79-Egerman RS,Sibai BM:HELLP syndrome.Clin Obstet Gynecol 42:381,1999
80- Ching-Ming Liu, Shuenn-Dyh Chang, Po-Jen Cheng and An-Shine
Chao:Comparisons of maternal and perinatal outcomes in Taiwanese women
with complete and partial HELLP syndrome and women with severe pre-
eclampsia without HELLP. J. Obstet. Gynaecol. Res. Vol. 32, No. 6: 550–558,
December 2006
81-Raval DS, Co S, Reid MA, Pildes R. Maternal and neonatal outcome of
pregnancies complicated with maternal HELLP syndrome. J Perinatol
1997; 17: 266-9.
82-Ertan AK, Wagner S, Hendrik HJ, Tanriverdi HA, Schmidt W. Clinical and
biophysical aspects of HELLP-syndrome. J Perinat Med 2002; 30: 483-9.
83-van Pampus MG, Wolf H, Ilsen A, Treffers PE. Maternal outcome following
temporizing management of the (H)ELLP syndrome. Hypertens Pregnancy
2000; 19: 211-20.
94
84-Deruelle P, Coudoux E, Ego A, Houfflin-Debarge V, Codaccioni X, Subtil D:
Risk factors for post-partum complications occurring after preeclampsia and
HELLP syndrome. A study in 453 consecutive pregnancies. Eur J Obstet
Gynecol Reprod Biol. 2006 Mar 1;125(1):59-65. Epub 2005 Aug 22.
85- Martin JN, Blake PG, Lowry SL, Perry KG, Files JC, Morrison JC.Pregnancy
complicated by preeclampsia-eclampsia with the HELLP syndrome: how rapid
is post partum recovery? Obstet Gynecol 1990;76:737-41.
86-Sibai BM, Taslimi MM, El-Nazer A, Amon E, Mabie CB, Ryan GM. Maternal-
perinatal outcome associated with the syndrome of hemolysis, elevated liver
enzymes, and low platelets in severe preeclampsia-eclampsia. Am J Obstet
Gynecol 1986;155:501-9.
87- Audibert F, Friedman SA, Frangieh AY, Sibai BM. Clinical utility of strict
diagnostic criteria for the HELLP (hemolysis, elevated liver enzymes, and low
platelets) syndrome. Am J Obstet Gynecol 1996;175:460-4.
88- Reubinoff BE, Schenker JG. HELLP syndrome—a syndrome of hemolysis,
elevated liver enzymes and low platelet count—complicating preeclampsia-
eclampsia. Int J Gynecol Obstet 1991;36:95-102.
89- Geary M. The HELLP syndrome. Br J Obstet Gynaecol 1997;104:887-91.
90-Mattar F,Sibai BM:Eclampsia:VIII.Risk factors for maternal morbidity.Am J
Obstet Gynecol 182:307,2000.
91-Martin Jr JN, Blake PG, Perry Jr KG, McCaul JF, Hess LW, Martin RW. The
natural history of HELLP syndrome: patterns of disease progression and
regression. Am J Obstet Gynecol 1991;164:1500–9. discussion 1509–13.
95
92-Romero R, Mazor M, Lockwood CJ, et al. Clinical significance,prevalence
and natural history of thrombocytopenia in pregnancyinduced hypertension. Am
J Perinatol 1989;6:32–8.
93-Haddad B, Barton JR, Livingston JC, Chahine R, Sibai BM. Risk factors for
adverse maternal outcomes among women with HELLP (hemolysis, elevated
liver enzymes, and low platelet count) syndrome.Am J Obstet Gynecol
2000;183:444–8.
94-Sibai BM. Diagnosis, controversies, and management of the syndrome of
hemolysis, elevated liver enzymes, and low platelet count. Obstet Gynecol
2004; 103: 981–989.
95-Norwitz ER, Hsu SD, Repke JT. Acute complications preeclampsia.Clin
Obstet Gynecol 2002; 45: 308–329
96-S.Cansun Demir,MD,Cüneyt Evrüke,MD,Fatma T.Ozgunen,MD,İbrahim F.
Urunsak,MD,Erdal Candan,MD,Oktay Kadayıfçı,MD:Factors that influence
morbidity and mortality in severe preeclampsia,eclampsia and
hemolysis,elevated liver enzymes,and low platetet count syndrome.Saudi Med J
2006;Vol.27(7):1015-1018
97-Magann EF, Martin JN Jr. Twelve steps to optimal management of HELLP
syndrome. Clin Obstet Gynecol 1999;42:532-50
98-James N. Martin, Jr, MD,a Warren L. May, PhD,b Everett F. Magann, MD,a
Dom A. Terrone, MD,a Brian K. Rinehart, MD,a and Pamela G. Blake, RN,
MSN: Early risk assessment of severe preeclampsia: Admission battery of
symptoms and laboratory tests to predict likelihood of subsequent significant
maternal morbidity. (Am J Obstet Gynecol 1999;180:1407-14.)
99-Plouin PF,Chatellier G,Breart G, et al:Frequency and perinatal
consequences of hypertensive disease of pregnancy.Adv Nephrol 57:69,1986.
96
100- Anumba DO, Robson SC. Management of pre-eclampsia and haemolysis,
elevated liver enzymes, and low platelets syndrome. Curr Opin Obstet Gynecol
1999;11:149–56.
101 -Sibai BM, Taslimi M, Abdella TN, Brooks TF, Spinnato JA, Anderson GD.
Maternal and perinatal outcome of conservative management of severe
preeclampsia in midtrimester. Am J Obstet Gynecol 1985;152:32–7.
102-Eeltink CM, van Lingen RA, Aarnoudse JG, Derks JB, Okken A.Maternal
haemolysis, elevated liver enzymes and low platelets syndrome: specific
problems in the newborn. Eur J Pediatr 1993;152:160-3.
103-Killam AP, Dillard SH Jr, Patton RC, Pederson PR. Pregnancy-induced
hypertension complicated by acute liver disease and disseminated intravascular
coagulation: five case reports. Am J Obstet Gynecol 1975;123:823-8.
104- van Dam PA, Renier M, Baekelandt M, Buytaert P, Byttenbroeck F.
Disseminated intravascular coagulation and the syndrome of hemolysis,
elevated liver enzymes, and low platelets in severe preeclampsia. Obstet
Gynecol 1989;73:970-102.
105- Magann EF, Perry KG, Chauhan SP, Graves GR, Blake PG, Martin JN Jr.
Neonatal salvage by weeks’ gestation in pregnancies complicated by HELLP
syndrome. J Soc Gynecol Invest 1994;1:206-9.
106- Friedman SA, Schiff E, Kao L, Sibai BM. Neonatal outcome after preterm
delivery for preeclampsia. Am J Obstet Gynecol 1995;172:1785-92.
107- Van Bogaert LJ. Mortalite perinatale et preeclampsie/eclampsie:influence
du HELLP syndrome sur la primigest. [Perinatal mortality and
preeclampsia/eclampsia: influence of HELLP syndrome on the primigravida.] J
Gynecol Obstet Biol Reprod (Paris) 1995;24:323-6
97
108- Maria G. van Pampus, Hans Wolf, Steven M. Westenberg, Joris A.M. van
der Post, Gouke J. Bonsel , Pieter E. Treffers: Maternal and perinatal outcome
after expectant management of the HELLP syndrome compared with pre-
eclampsia without HELLP syndrome. European Journal of Obstetrics &
Gynecology and Reproductive Biology 76 (1998) 31 –36
109-Gleicher N, Boler LR, Norusis M, Del Granado A:Hypertensive diseases of
pregnancy and parity .Am.J. Obstet. Gynecol. 154:1044-9,1986
110-Brown CEL,Cunningham FG,Pritchard JA:Convulsions in hypertensive,
proteinura primiparas more than 24 hours after delivery:Eclampsia or some
other cause? J Reprod Med 32:499,1987
111-Lubarsky SL,Barto JR,Friedman SA,Nasreddine S,Ramadan MK,Sibai
BM:Late postpartum eclampsia revisited.Obstet Gynecol 83:502,1994
112-Knuist M,Bonsel GJ,Zondervan HA,Treffers PE:Low sodium diet and
pregnancy-induced hypertension:A multicentre randomized controlled trial.Br J
Obstet Gynecol 105:430,1998
113-Sibai BM,Ramadan MK,Chari RS,Friedman S:Prenancies complicated by
HELLP syndrome(hemolysis,elevated liver enzymes,and low
platelets):Subsequent pregnancy outcome and long-term prognosis.Am J
Obstet Gynecol 172:125,1995