35
HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308-6944 www.hikmetyurdu.com Hikmet Yurdu, Ocak – Haziran 2011, Yıl: 4, C: 4, Sayı: 7, ss. 223 - 257 Dewey’in Ahlâk Felsefesi Elizabeth Anderson http://plato.stanford.edu/entries/dewey-moral/ Çev.: Yrd. Doç. Dr. Süleyman Aydın İnönü Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü [email protected] John Dewey (1859-1952) olağanüstü sosyal, ekonomik, demogra- fik, siyasi ve teknolojik bir değişim sürecinde, İç Savaş’tan Soğuk Savaş’a uzanan zaman diliminde yaşadı. Hayatta olduğu zaman zarfında Birleşik Devletler, kırsal bir toplumdan kentsel bir topluma, tarımsal bir ekono- miden endüstriyel bir ekonomiye, bölgesel bir güçten dünya çapında bir güce dönüştü. Kölelerini serbest bıraktı, fakat onları beyaz üstünlüğüne tabi kıldı. Avrupa ve Asya’dan milyonlarca göçmeni bünyesine aldı, fa- kat bunlar kentsel endüstri ekonomisine kaynaştırıldıkları için, iş gücü ve sermaye arasında buruk çatışmalarla karşı karşıya kaldı. Kadınlara oy kullanma hakkı verdi, fakat eğitsel ve ekonomik kurumlarla tam olarak bütünleşmelerine karşı direndi. Küçük köy ve kasabaların yüz-yüze top- lumsal hayatı soldukça, kentsel ve ulusal ölçeklerde demokrasiyi devam ettirme gücüne sahip yeni toplumsal hayat biçimleri yaratma gereğiyle karşı karşıya kaldı. Dewey, bu çarpıcı dönüşümlerin ortaya koyduğu sorunlarla baş etme görevi için ne geleneksel ahlaki düsturların ne de geleneksel felsefi etiğin hazır olduğuna inanıyordu. Geleneksel ahlak il- mi, artık var olmayan koşullara ayarlanmıştı. Dar görüşlü ve derin dü- şünceden uzak olduğu için, yeni koşullar tarafından ortaya konan sorun- lara etkili bir şekilde değinecek değişimden acizdi. Geleneksel felsefi etik, dogmatik yöntemlerle değişmez ahlaki amaçlar ve ilkeler keşfedip gerek- çelendirme çabasındaydı. Farklı ahlaki anlayış kaynaklarını tek bir de- ğişmez ilkeye indirgemekle meşgul olması, sıradan insanlara yönelik kıl- gısal (practical) hizmeti, beyhude kesinlik, sağlamlık ve sadelik arayışı- nın emrine tabi kılmaktaydı. Uygulamada, hem geleneksel ahlak ilmi hem de felsefi etik, insanların çoğunluğunu ihmal pahasına seçkinlerin

HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

  • Upload
    others

  • View
    8

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi

ISSN: 1308-6944 www.hikmetyurdu.com

Hikmet Yurdu, Ocak – Haziran 2011, Yıl: 4, C: 4, Sayı: 7, ss. 223 - 257

Dewey’in Ahlâk Felsefesi Elizabeth Anderson

http://plato.stanford.edu/entries/dewey-moral/ Çev.: Yrd. Doç. Dr. Süleyman Aydın

İnönü Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü [email protected]

John Dewey (1859-1952) olağanüstü sosyal, ekonomik, demogra-fik, siyasi ve teknolojik bir değişim sürecinde, İç Savaş’tan Soğuk Savaş’a uzanan zaman diliminde yaşadı. Hayatta olduğu zaman zarfında Birleşik Devletler, kırsal bir toplumdan kentsel bir topluma, tarımsal bir ekono-miden endüstriyel bir ekonomiye, bölgesel bir güçten dünya çapında bir güce dönüştü. Kölelerini serbest bıraktı, fakat onları beyaz üstünlüğüne tabi kıldı. Avrupa ve Asya’dan milyonlarca göçmeni bünyesine aldı, fa-kat bunlar kentsel endüstri ekonomisine kaynaştırıldıkları için, iş gücü ve sermaye arasında buruk çatışmalarla karşı karşıya kaldı. Kadınlara oy kullanma hakkı verdi, fakat eğitsel ve ekonomik kurumlarla tam olarak bütünleşmelerine karşı direndi. Küçük köy ve kasabaların yüz-yüze top-lumsal hayatı soldukça, kentsel ve ulusal ölçeklerde demokrasiyi devam ettirme gücüne sahip yeni toplumsal hayat biçimleri yaratma gereğiyle karşı karşıya kaldı. Dewey, bu çarpıcı dönüşümlerin ortaya koyduğu sorunlarla baş etme görevi için ne geleneksel ahlaki düsturların ne de geleneksel felsefi etiğin hazır olduğuna inanıyordu. Geleneksel ahlak il-mi, artık var olmayan koşullara ayarlanmıştı. Dar görüşlü ve derin dü-şünceden uzak olduğu için, yeni koşullar tarafından ortaya konan sorun-lara etkili bir şekilde değinecek değişimden acizdi. Geleneksel felsefi etik, dogmatik yöntemlerle değişmez ahlaki amaçlar ve ilkeler keşfedip gerek-çelendirme çabasındaydı. Farklı ahlaki anlayış kaynaklarını tek bir de-ğişmez ilkeye indirgemekle meşgul olması, sıradan insanlara yönelik kıl-gısal (practical) hizmeti, beyhude kesinlik, sağlamlık ve sadelik arayışı-nın emrine tabi kılmaktaydı. Uygulamada, hem geleneksel ahlak ilmi hem de felsefi etik, insanların çoğunluğunu ihmal pahasına seçkinlerin

Page 2: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

224 Elizabeth Anderson / Süleyman Aydın

çıkarlarına hizmet etmekteydi. Sosyal değişimin ortaya koyduğu sorunla-ra değinmek için ahlaki uygulamanın tamamen yeniden yapılandırılması gerekmekteydi; böylece kendi içinde yeni koşullara akıllıca yanıt verme eğilimini barındıracaktı. Dewey, felsefi etiği yeniden yapılandırmasını, bu kılgısal yeniden yapılandırmayı gerçekleştirmek için bir araç olarak gör-mekteydi.

Dewey’in etiği, bir etik değerlendirme ölçütü olarak hizmet göre-bilecek üstün bir ilke ya da temel bir gaye belirleme amacını değer yargı-larımızı geliştirmeye uygun bir yöntem belirleme amacıyla değiştirir. Dewey, etik araştırmanın çoğunlukla görgül (empirical) araştırmayla aynı olduğunu savunmuştur. Etik araştırma, kendilerine dayalı eylemde bu-lunmanın sonuçları ışığında yargıları tekrar gözden geçirmek için derin düşünceye dayalı zekânın kullanılmasıdır. Değer yargıları, alışkanlık davranışı yönetmeye yeterli gelmediğinde davranışın tatmin edici bir şekilde yeniden yönlendirilmesini mümkün kılan araçlardır. Araçlar ola-rak, davranışı yönetmedeki başarılarına göre aygıtsal olarak (instrumentally) değerlendirilebilirler. Değer yargılarımızı (çözmek üzere tasarlandıkları sorunları çözsünler veya çözmesinler, sonuçlarını kabul edilir bulalım ya da bulmayalım, alışılmamış sorunlara başarılı yanıtlar olsunlar ya da olmasınlar, başka değer yargılarına uygun olarak yaşamak daha tatminkâr sonuçlar ortaya koysunlar ya da koymasınlar) uygulama-ya koyarak ve sonuçların tatmin edici olup olmadığını görerek test ederiz. Değer yargılarını sonuna kadar yaşamanın herkes açısından en geniş so-nuçlarını dikkate alarak değer yargılarımızı derin düşünerek gözden ge-çirme alışkanlığı edindiğimiz ölçüde, ahlaki ilerleme ve olgunluğa erişi-riz. Bu yararcı (pragmatic) yaklaşım, değer yargılarımızın gerekçeleme koşullarını, Tanrı’nın emirleri, Platonik Biçimler, salt akıl, ya da “doğa” gibi insanlara değişmez bir gaye verdiği düşünülen, davranış dışında de-ney öncesi ( a priori) sabit bir başvuru noktasında değil bizzat insan dav-ranışında saptamamızı gerektirir. Bu da, farklı değer yargılarını, düşünen sosyal varlıkların hayatında farklı roller icra eden davranış biçimleri ola-rak işlevsel terimler içinde yorumlamamızı gerektirir. Dewey böylece

Page 3: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

Dewey’in Ahlâk Felsefesi 225

değer yargıları konusunda gelişimsel ve sosyal psikolojide temellendiril-miş doğa-bilimselci (naturalistic) bir meta-etik (etiğe dair etik) önerir.

1. Gelişimsel ve Sosyal Psikoloji

Dewey, değer yargılarının işlevinin insan davranışını yönetmek olduğunu savunur. O, “davranış” kelimesini, yalnızca apaçık bedensel hareketi değil aynı zamanda gözlem, derin düşünce, hayal, yargı ve göz-lediğimiz ve düşündüğümüz şeylere verdiğimiz duygusal tepkileri de içerecek şekilde en geniş anlamda kullanır. “Davranış”, çağdaş hareket felsefesinde “eylemden” daha geniş bir kategoridir; çünkü içgüdü ve refleks sonucunda ortaya konan şeyler gibi bilinçsiz ve düşünce ürünü olmayan etkinliği de içerir. Üç geniş davranış düzeyi vardır: itki, alışkan-lık ve düşünce ürünü eylem. Bunlar, ne ölçüde yapılan şeyle ilgili düşün-celer tarafından yönetildiklerine göre farklılık gösterirler.

İtki

İnsanlar, etkinliğin motor güçleri olarak yalnızca itkilerle donatıl-mış olarak hayata başlarlar. İtkiler, bugünlerde dürtü, arzu, içgüdü ve şartsız refleks dediğimiz şeyleri içine almaktadır. Bunlar, “duygusal-motor tepkilerdir”. Acı bir yiyeceği tükürme, aşırı parlak ışıktan gözleri kaçırma, sırnaşık sinekleri kovma gibi etkinliklerden ve hatta gerilme, yuvarlanma, ağlama, hoplama, yerinde duramama gibi dışsal nesnelere belli bir yönelişi olmayan etkinliklerden farklı olarak, gözlerin insan yü-züne, ellerin erişilecek bir şeyi tutmaya yönelmesi gibi bazı şeylere doğru ilk hareket eğilimleridir. İtkisel etkinlik amaçlı değildir. Etkinlikle ulaşı-lacak bir gaye fikrini içinde barındırmaz. Yeni doğan bir bebek annesinin memesini emdiğinde gıda alır ve böylece açlığını giderir. Fakat yeni do-ğan bebek bunun emmenin bir sonucu olacağına dair bir fikre sahip de-ğildir ve gıda elde etmeyi göz önünde bulundurarak emmez. (HNC 65-69).

Dewey’in, itkiyi davranışın asıl motor gücü olarak seçmesi, gele-neksel arzu-temelli psikolojiyle iki önemli noktada çelişir. Birincisi, insan-ların ön tanımlı (default) durumu olarak hareketsizliği değil hareketliliği

Page 4: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

226 Elizabeth Anderson / Süleyman Aydın

alır. Arzular, ulaşmayı amaçladıkları durumlar tarafından tanımlanırlar. Bu modele göre, eylemin dünyadaki dışsal bir eksiklik fikriyle esinlenme-si gerekir. Eksiklik onarıldığında arzu yerine getirilmiştir ve organizma bir hareketsizlik durumuna geri döner. Dewey, bu modelin çocuklarla ilgili bildiklerimize uymadığını gözler. Çocuklar, hareket ederek belli bir amaca ulaşmadıklarında bile sürekli hareket halindedirler. Onlar, kendi-lerini hareket ettirecek görünür bir amaca veya dışsal bir eksiklik algısına gereksinim duymazlar. (HNC 118-9). İkincisi, itki psikolojisi, davranış kaynaklarının esnekliğini vurgular. Arzular, amaçları tarafından saptanır. İtkiler birçok amaca yönlendirilip şekillendirilebilir. Çocukların enerjik bir şekilde bedenlerini hareket ettirmeye yönelik ilk itkileri, eğitim saye-sinde, toplumsal olarak değer verilen hünerlere ve kişiler arası eşgüdüm-lü etkinliğe doğru yönlendirilebilir. (HNC 69e-75)

Arzular ya da görünürdeki amaçlar, çocuğun itkisel etkinliğinin sonuçlarıyla ilgili deneyimlerinden ortaya çıkar. Yeni doğan bir bebek, başlangıçta görünür bir gaye olmaksızın acıktığında ağlar. Ağlamanın, açlığını dindiren bir beslenmeyle son bulduğunu gözler. Ağlayarak rahat-layabildiği fikrini elde eder. Ağlama, bu görüşle kışkırtıldığında, çocuk onu daha ileri bir amaç için bir araç olarak görür ve ilk defa amaçlı olarak (yani görünürde bir gayeyle) eylemde bulunur. (TV 197-8). Çocuğun sa-hip olmakla son bulacağı arzular, can alıcı bir şekilde onun ilk itkisel et-kinliğine başkalarının verdiği tepkilerle, elde etmek için ağlamasına izin verdikleri şeylerle şekillenir. Çocuklarının ağlamasına gelişigüzel tepki-ler veren anne babalar, başkalarının çıkarlarını düşünmeksizin arzuları genişleyen ve çoğalan bozulmuş çocuklara sahip olurlar. Seçici bir şekilde tepki veren anne babalar çocuklarının yalnızca araçları kullanmasını (ağ-lama) değil, aynı zamanda karşı koyma ve başkalarının isteklerine yanıt olarak ayarlanmış amaçlarını da şekillendirirler. Araçlar gibi amaçların da yoğrulabilirliği mümkündür, çünkü çocuğun etkinliğinin ilk motor gücü arzu değil itkidir. İtkiler kendilerini ifade etmek için bir çıkış yerine ge-reksinim duyarlar, fakat en sonunda hangi amaçları arayacakları, çevreye, özellikle de başkalarının çocuğa verdikleri tepkilere bağlıdır.

Page 5: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

Dewey’in Ahlâk Felsefesi 227

Alışkanlık

Alışkanlıklar, belirli etkinlik biçimlerine karşı toplumsal olarak şekillendirilmiş eğilimler ya da çevreye tepki tarzlarıdır. Farklı araç kul-lanımlarını sağlamlaştırarak, farklı koşullarda belli davranışları önererek itkileri belirlenmiş doğrultularda, belli sonuçlara doğru, yönlendirirler. Bireyler özel durumla ilgili alışkanlıklara sahip olabilseler de, en önemli alışkanlıklar toplumsallaşma vasıtasıyla çocuklara aktarılan bir grup tara-fından paylaşılan geleneklerdir. Gelenekler amaçlı etkinlikten ortaya çı-kar. Her toplum, doğum, ergenlik ve ölüm gibi can alıcı olaylarla ilgilen-mek, grup içindeki kişiler arası çatışma ve dışlanmışların geri sağaltımıy-la uğraşmak için, gıda, barınma, giysi ve yakın ilişki konularında temel insan gereksinimlerinin tatmini için araçlar icat etmelidir. Yine de gele-neklerin bu gereksinimleri karşılamak için bilinçli bir şekilde icat edilmiş olmaları gerekmez. Dil, bir alışkanlıklar ve düsturlar (norms) toplulu-ğundan oluşur, fakat çok az sayıda dil, açık bir şekilde iletişim gereksi-nimlerini karşılamak için icat edilmiştir. Gereksinimleri tatmin etmenin geleneksel biçimleri toplumsallaşmış bireylerde itkinin yönünü biçimlen-dirir. Katı yiyeceğe henüz başlamış körpe bir bebek neredeyse her şeyi yemeye açık olabilir. Fakat her toplum yenebilir sayılan şeyleri sınırlandı-rır. Belli yiyecekler-doğum günlerini kutlamak için uygun, misafirlere servis için iyi, tanrılara adamak için ayrılmış, ya da sadece havyanlar için uygun şeklinde- sosyal anlamla birlikte nakledilir. Çocuğun açlığı, belirli durumlarda belli gıdalar için arıtılmış olur. Yasaklı ya da murdar görülen bir takım yenebilir şeylerden iğrenme ve korkuyla geri durabilir. Yiyecek-lerin ilk seçimi için bir mantık var olmuş olabilir. Belki de bazı yiyecekler, doğal bir felaketin hemen ardından tüketildikleri için yasaklı olarak gö-rüldüler ve insanlar onu tükettikleri için tanrıların kendilerine öfkeli ol-dukları çıkarımında bulundular. Fakat ondan sakınma alışkanlığı, ilk mantık unutulduktan sonra uzun süre devam edebilir. (E 39-48, HNC 15-21, 43-7)

Alışkanlıklar, amaçları ve toplumsal olarak anlamlı fikirleri içerse-ler de, alışkanlığı sergileyen kişinin bilinçaltında çalışırlar. İnsanlar bir amaca nasıl ulaşacaklarını bir kez öğrenip o davranış biçimini bir alışkan-

Page 6: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

228 Elizabeth Anderson / Süleyman Aydın

lık ya da hünere dönüştürdüklerinde artık ona ulaşırken ne yaptıklarına dikkat etmelerine gerek kalmaz. Bu eğilim, başarılı icraatlara engel dahi olabilir. Alışkanlıklar, farkında oluşu bırakarak, insanların düşünsel kay-naklarını korur, etkinliklerini akıcı kılar ve (çevrenin aynı kalması koşu-luyla) belli sonuçları güvenle üretmelerini sağlar. İnsanların alışkanlıkları böylece onların kişiliklerini dışa vurur (HNC 33-43, 50-2)

Alışkanlıkların bilinçaltı çalışma şeklinin çeşitli uzantıları vardır. Alışkanlıklar, onların ilk mantığı unutulduktan ya da reddedildikten son-ra uzun süre devam edebilir. Çünkü görünürdeki amaçlardan ziyade davranış biçimlerini sağlamlaştırırlar, çevre değiştiğinde, ilk başta niyet-lenenden farklı sonuçlar ortaya koyabilirler. Bilinçli arzunun doğrudan kontrolünü de atlatırlar. Sırf istem gücüyle kötü ya da olumsuz alışkan-lıklarımızı kontrol edebileceğimiz görüşü esrarengiz bir düşünme biçimi-dir, çünkü bir amacı istemenin ona ulaşmak için yeterli olduğunu varsa-yar. Bilinçli bir amaç (alışkanlığın kontrolü) ona neden olacak araçları kavramadan elde edilemez. Çünkü alışkanlıklar bizim arkamızda iş gö-rürler, onların her daim çalışma şekillerini kontrol etmek amacıyla onlara dair kesintisiz bir farkında olma durumunu sürdüremeyiz. Tatmin etme-yen bir alışkanlığı kontrol etmek için dolaylı vasıtalara, özellikle çevre değişikliğine başvurmamız gerekir. Ayrıca, sadece yeni bir alışkanlık ka-zanarak güvenli bir şekilde alternatif sonuçlar üretebiliriz. Alışkanlıkları değiştirmek için gerekli olan araçları keşfetme, sadece dikkatlilik ve istem gücünü değil psikolojik ve sosyolojik araştırmayı gerektirir. (HNC 21-32)

İnsanlar duygusal bağ geliştirdikleri için alışkanlıkların değişti-rilmeleri zordur ve alışkanlıklar kendilerini ebedileştirme eğilimindedir-ler. İnsanlar korku, hoşnutsuzluk, incinme ve hatta büyük öfke sonucun-da alışkanlıklardan kopuşlar yaşarlar. Yaygın ideolojiler mevcut gelenek-leri doğru ve çiğnenemez olarak göstermektedir. Bu olgular sosyal deği-şimi irdeleme açısından engeller yaratır. Dewey, değişim umutlarını, itki-leri henüz katı alışkanlıklara yönlendirilmemiş gençlerin eğitimine bağ-lar. Zaten sağlam alışkanlıklara sahip yetişkinler bir sonraki nesle nasıl daha az katı alışkanlıklar verebilir? Dewey: “ bağımsız düşünce, eleştirel araştırma, gözlem, deneycilik, öngörü, hayal gücü ve başkalarına karşı

Page 7: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

Dewey’in Ahlâk Felsefesi 229

anlayış aşılayan eğitim biçimlerini tesis ederek ” diye yanıtlar. (DE; HNC 127-8). Böyle bir eğitim, alışkanlıkları, davranışın sonuçları ve bağlamda ortaya çıkan değişimlere karşı daha esnek ve duyarlı yapar. Alışkanlıkla-rın zekâ içermesini mümkün kılar.

Akıllı Davranış

Yapılan şey üzerine akıllıca düşünme gereksinimi, alışkanlık ya da itkinin olağan çalışma şekli engellendiğinde ortaya çıkar. Geleneksel araçlar eksik olabilir; değişen koşullar önceden tasarlanmamış ve rahatsız edici sonuçlar doğurmak suretiyle alışkanlıkları suya düşürebilir; farklı geleneklere sahip insan gruplarının sosyal etkileşimi karşılıklı ayarlama gerektiren kılgısal (practical) çatışmalar doğurabilir. Alışkanlık engellen-diğinde insanlar, etkinliklerini durdurmaya ve içinde bulundukları du-rumun ortaya koyduğu sorunlar üzerine düşünmeye zorlanırlar. İrdele-me yapmaları gerekir. İrdelemenin amacı, içinde bulunulan durumun ortaya koyduğu sorunu çözerek etkinliğin kaldığı yerden devam etmesini sağlamak için tatmin edici araçları bulmaktır. İrdeleme, içinde bulunulan durumun sorunlu niteliklerini bilinçli bir şekilde ifade edecek biçimde kesintiye uğramış etkinliğin nedenlerine dair bir araştırmayı ve onu çöz-menin alternatif araçlarıyla ilgili ( her birini uygulamanın sonuçlarını ve o sonuçlara yönelik kendi tutumlarını önceden tahmin ederek) zihinsel bir provayı içerir. İrdeleme, kılgısal bir yargıya, içinde bulunulan zor duru-mu çözeceği tahmin edilen bir eyleme ulaşmak için tasarlanmış bir dü-şünce alıştırmasıdır. Sorunla alakalı niteliklerin daha dikkatli kavranması ışığında sorunun tanımı ne oranda açık seçikse, uygulanabilir çözümlere ulaşmada kişi ne oranda yaratıcıysa, o çözümleri uygulamanın sonuçları-na dair görüş ne oranda kapsamlı ve doğruysa, karar tahmin edilen so-nuçlarla ne oranda uyumluysa, alternatiflerin sonuçlarıyla ilgili irdeleme de o oranda akıllıca olur. Bireyler, akıllı davranma konusunda daha çok uygulama yaptıkça o davranışı oluşturan eğilimler de alışkanlığa dönü-şür. (HWT 196-220)

Page 8: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

230 Elizabeth Anderson / Süleyman Aydın

2. Genel olarak Değer Yargılarının Meta-etiği

Dewey, değer yargılarının görgül (empirical) test ve doğrulamaya tabi önermeler ifade ettiklerini savunmuştur. Fakat değer yargıları yalnız-ca betimsel değildirler; onların temel işlevi davranışı yönetmektir. Değer yargıları, hem görgül olarak yetkilendirilebilir hem de eylemi-yönetici olabilirler, çünkü aygıtsal bir şekle sahiptirler. Şayet bir şey yapılırsa, se-vilecek ya da değer verilecek, belli sonuçların geleceğini söylerler. Bu şekildeki önermeler test edilebilirler. Böyle önermeler yapmanın anlamı, önermenin kendisinin eylemi doğuran vasıtaların bir parçası olduğu yer-de, bir sorunu çözecek bir eylem rotası üzerinde karar kılmaktır. (LJP 16-17). Dewey’in psikolojisinde değer yargılarının yerini belirlemek için, değer vermeyle değerlendirme arasındaki ayrımı ve Dewey’in arzu, be-ğeni ve çıkar kavramlarını anlamamız gerekir. Sonra değer yargılarının aygıtsal işlevi ve onların deneysel doğrulamaları üzerinde duracağız.

Değer Verme ve Değerlendirme

Dewey’in meta-etiğini temellendirmek için gerek duyulan temel psikolojik ayrım, değer verme ve değerlendirme arasındaki ayrımdır. Bu zıtlığı Dewey, “kıymet verme” ve “kıymet takdir etme” ya da “değer yük-leme” ve “ değer biçme” şeklinde farklı biçimlerde işaret etmiş, bazen de değer verme ve değerlendirmenin her ikisini de kapsamak üzere birden fazla anlama gelebilen “değerleme” terimini kullanmıştır. Değer verme, kıymet verme ve değer yükleme, “duygusal-motor tutumları” gösterir. Orta dönem çalışmalarında Dewey, değer vermenin duygusal yönünü bir şeyi iyi bulmayla, onu takdir etmeyle özdeşleştirmiştir. Bu deneyim, olumlu ya da olumsuz birleşme değerine (valence) sahip olsa ve bir nes-neye doğru yönlendirilse de anlatımsal bir içeriğe sahip değildir. Fakat buna rağmen Dewey, değer vermeyi, edilgin bir deneyimden esasen daha kılgısal, “duygusaldan” daha “motor” bir tutum olarak görür. Değer verme, özü gereği eylemde bulunma eğilimi barındıran bir sevme, üzeri-ne titreme, sevgi duyma, ya da olumsuz olarak nefret etme veya bir şeyi hor görme sorunudur. (LJP 23-27). Sonraki çalışmasında Dewey, iç duy-

Page 9: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

Dewey’in Ahlâk Felsefesi 231

gusal öğelerin değer vermeye bağlanmasını sorgulayan daha katı bir dav-ranışçılığı benimsemiştir. (TV 199,202-3)

En basit düzeyde, değer verme tutumları, belli şeylere doğru ha-reket etme, onları elde etme ya da onları mideye indirmeye, ya da olumuz açıdan bakarsak, belli şeylerden sakınma, reddetme ya da kusma gibi eğilimlerdir. Bir şeye değer vermek için neye değer verildiğine dair bir fikre sahip olmak gerekmez. Öncelikle, değer verme tutumları, bir bebe-ğin insan seslerine doğru döndüğünde ya da bir sineği ezdiğinde olduğu gibi, sadece nesnelere yönelen ya da nesnelerden uzaklaşan itkileri göste-rir. Nesnelere yararlı diye değer verme, doğrudan- yani yapılan şeyle ilgili kavrama ya da farkında olmanın aracılığı olmadan- da olabilir. Biri-si, yaptığı şeyle ilgili düşünmeksizin sırf yiyeceği kaldırmak için çatal kullanır. O halde alışkanlıklar da bir değer verme türüdür.

Basit değer verme tutumları, bir yandan arzulardan ve diğer yan-dan hoşlanmalardan ayırt edilmelidir. Arzular, bilişsel (önermesel) içeri-ğe sahiptirler, çünkü tanım gereği görünürde- bir-amacı somutlaştırırlar. Dewey, arzuların yalnızca yapılacak şey üzerinde derin düşünmenin so-nucu olarak ortaya çıktığını savunur. Arzular, basit değer verme tutumla-rından daha karmaşıktır. (TV 207). Yalıtık, edilgin haz deneyimleri olarak anlaşılan hoşlanmalar davranışsal bir boyuttan yoksundurlar. Bununla birlikte, Dewey bu tür yalıtık hazlar fikrinin belli felsefi isteklerin sonucu olduğunu (LJP 40-1), bizim gerçek hoşlanma etkinliklerimizden ortaya çıkmadığını düşünür. Gerçekte, bir dondurma külahından zevk aldığı-mızda olduğu gibi, bir şeyden hoşlandığımızda onunla aktif olarak meş-gulüzdür: yumuşaklığına ve tadına dikkat ederek dondurmayı dilimiz etrafında yuvarlarız, külahı çiğneriz, her açıdan onu keşfederiz, damla-maması için özen gösteririz. Bir dondurma külahı yeme zevkini oluştu-ran, yalnızca edilgin deneyimler değil, bu etkinliklerdir.

Değer verme tutumları kabaca ünlemler içinde ifade edilebilir. Bir çocuk, bir dondurma külahına “leziz!” diyerek hoplayıp zıplayabilir. Kendiliğinden ve hesaplanmamış bir ünlem olarak “leziz!” bir değer yar-gısı ifade etmez. Çocuk aynı şeyi “dondurmayı severim” diyormuş gibi

Page 10: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

232 Elizabeth Anderson / Süleyman Aydın

bilinçli bir şekilde de söyleyebilir. Bir değer verme tutumunun bu şekilde öznel bir aktarımı, bir değer yargısı ifade etmez. Bir değer verme tutumu, ancak değerlendirme ya da kıymet takdir etmeye tabi kılındığında, don-durmaya değer vermek (araştırmak, biriktirmek, çabuk yiyip bitirmek) gerekir mi gerekmez mi sorusu ortaya çıktığında bu soruya bir yanıt ola-rak çocuk tarafından oluşturur. (TV 208-9; VORC 84-6)

Dolayısıyla, değer yargıları kılgısal yargılardır. Betimsel bir şekle (“x, iyidir,”, “x, doğrudur”) sahip olabilseler de onları oluşturmanın esas anlamı, değer verme tutumlarımızı değiştirmek ya da yönetmektir. Değer verme tutumlarımızı sorgulama gereği, onlara dayalı doğrudan eylem mümkün olmadığında ya da tatminsiz sonuçlar verdiklerinde ortaya çı-kar. Buzdolabında başka dondurma kalmamıştır; dükkâna gidip biraz daha alma zahmetine değer mi? Ya da, laktoza tahammülü olmayan bir kişi dondurma yedikten sonra karnı ağrıyabilir ve bu ağrının nedeninin dondurma olduğunu keşfedebilir. Dondurmadan vazgeçmesi mi gerekir, rahatsızlık belirtilerini ortadan kaldıracak bir ilaç alabilir mi, ya da laktoz içermeyen başka alternatifler var mıdır? ( ilaçların yan etkileri olur mu, laktoz içermeyen dondurmanın tadı olur mu gibi olası sonuçlar dâhil) içinde bulunduğu sıkıntılı duruma ilişkin farklı çözümleri belirledikten sonra, onlara dayalı eylemde bulunmanın ayrıntılarını hayal gücünde tamamlar. Sonuçlar, ( ilaç almak rahatsız edici olacağı için ve laktoz içer-meyen dondurma iyiye yakın bir tat vereceği için laktoz içermeyen don-durma almaya gitmek gibi yeni bir değer vermeye, görünürde-bir-amaç oluşturmaya götüren) değer verme tutumlarının bizatihi nesnesidir. Kar-şılaştırmalı değer yargısı, (“ laktoz içermeyen dondurma yemek, her dondurma yeme sonrasında ilaç almaktan ya da düzenli olarak tek başına dondurma yemekten daha iyidir”) kılgısaldır, çünkü onun işlevi, kişinin sorununu en iyi şekilde çözüme kavuşturma doğrultusunda davranışı yönetmektir.

Dolayısıyla, değer yargıları ya da kıymet takdirleri, yeni değer verme tutumlarıyla son bulur. Bu gerçeğin, birisi değer verme tutumun doğasıyla ilgili diğeri değer yargılarının değerlendirilmesiyle ilgili iki uzantısı vardır. Birincisi, değer verme tutumları değer yargılarından ötü-

Page 11: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

Dewey’in Ahlâk Felsefesi 233

rü değiştiklerinde, arzu, çıkar ya da beğeni olurlar. İkincisi, değer yargıla-rının işlevi bireyin içinde bulunduğu sıkıntılı durumu çözmek için yeni değer verme tutumları oluşturmak olduğu için, bu işlevi ne kadar iyi icra ettiklerine ilişkin olarak, yararlılık açısından değerlendirmeye tabi tutula-bilirler.

Arzular, Çıkarlar, Beğeniler

Bahsedilen dondurma vakasında, laktoza tahammülü olmayan ki-şi başlangıçta o konuda düşünmeksizin itkinin ya da belki de alışkanlığın bir sonucu olarak dondurma tüketmekteydi. Davranışına neden olan şey basit, düşünce-ürünü olmayan değer verme tutumlarıydı.( Aslında Dewey, yetişkinlerin değer verme tutumlarının neredeyse hiç birinin ço-cukların değer verme tutumları gibi tamamen basit olmadıklarını vurgu-lamıştır. Bu nedenle, verilen örnek, kendisine dayalı eylemde bulunma-nın sonuçlarıyla ilgili olarak nispeten düşük düzeyde bir kavrayış içeren pek de düşünce-ürünü olmayan bir değer verme tutumuyla ilgilidir sade-ce). Kişi, dondurmayı tüketmesinin bir soruna neden olduğu gerçeğinin farkına vardığında, etkinliğin memnuniyet verici bir şekilde kaldığı yer-den devamı sağlama anlamında “işe yarayacak” bazı alternatifler bulma ve soruna çözüm bulma amacıyla o sorunun ana hatlarını açık seçik ifade ederek sorunu araştıracaktır. Burada “işe yarama”, aynı değer verme et-kinliğini kaldığı yerden devam ettirmek için alternatif vasıtalar bulma anlamına gelmek zorunda değildir. Kişinin etkinliği değişmiştir: şimdi laktoz-içermeyen dondurma tüketme üzerine kışkırtılmıştır. Psikolojik bir bakış açısıyla, kişinin değerleme etkinliği, yalnızca yönlendirilmiş olduğu nesneyle ilgili olarak değil, aynı zamanda bilişsel özyapısı itibariyle de değişmiştir: kişinin peşinden koştuğu şeyin değerine ilişkin değerlendir-melerini yansıtan o şeye dair açık seçik bir kavrayışı somutlaştırır.

Böyle bir değerlendirmenin sonucu, görünürde-bir-amacın benim-senmesi, bir arzunun kurulmasıdır. Dewey’in “arzu” terimi, dikkatimize seslenen ya da arkamızdan bizi hareket ettiren basit bir güdüden ziyade, eylemde bulunan kişinin benimsemiş olduğu eyleme doğru bir eğilimi göstermedeki “niyetimiz”, “amacımız” ve hatta “planımıza” (TV 238)

Page 12: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

234 Elizabeth Anderson / Süleyman Aydın

daha yakındır. Arzu, düşünce-ürünü olan, bilinçli bir değer-verme tutu-munu gösterir, sırf bir “duygusal-motor” tutum değil fakat “değer-verme ve değerlendirmenin birleşimi olan” bir “duygusal-düşünsel-motor etkin-liktir” (TV 218). Bilişsel bir durumdur. Birey bu yeni değerlendirmeyle meşgul olduğunda ona dayalı olarak eylemde bulunmanın sonuçlarını deneyimler. Bu sonuçlara üzerinde irdelemede bulunma, daha sonra baş-ka kıymet takdirleri sayesinde daha akıllı değerlendirmelerle birleştirilir. Eleştirinin sonucu, beğeninin arıtılmasıdır-yani “rasyonel bir sevme” (VEK 15), “bir gerekçeyle beğenmedir.” (VORC 95). Acemi ve uzman kişi, aynı nesneye değer verebilir (sevebilir). Fakat uzman kişi, beğenilen nes-nenin nitelikleriyle ilgili derin düşünce ürünü ve açık seçik bir kavrayışa, artı bu niteliklerin sevmeye değer olduğu güvenini kendisi için gerekçe-lendiren o tür nesneleri değerlendirmeyle ilgili yeterince deneyime sahip-tir. Yani, uzman kişi, bir kez beğendikten sonra, beğenmenin tersini do-ğuracak veya beğenmeyi azaltacak o nesnenin başka nitelikleri ya da ona değer-vermenin başka sonuçları olmadığı güvenini garanti eden yeterli deneyime sahiptir. Arzular ( görünürdeki-amaçlar) birbirlerinden yalıtık olarak var olmazlar. Arzularımızı müştereken tatmin etme girişiminin sonuçları üzerinde derince düşünürüz. Bu tür sonuçlara ilişkin değerlen-dirmeler, bir birleriyle eşgüdümlü olsunlar diye arzuları değiştirmeye yararlar. Dewey, bu tür sistematik olarak bir birine eşgüdümlü arzuları “çıkar” diye adlandırmaktadır.

Aygıtlar olarak Değer Yargıları

Dewey, değer yargılarını, aralarındaki ayrımı açıkça ortaya koy-madığı üç anlamda, aygıtsal olarak nitelendirdi. Birincisine değer yargıla-rının kurucu işlevi diyebiliriz. Normal etkinlik seyri sorunlu bir durumla kesintiye uğratıldığında, değerlendirmenin, bir değer yargısı oluşturma-nın anlamı, birleştirilmiş etkinliği kaldığı yerden devam ettirmeyi sağla-maktır. (TV 221-2). Bu durum yapılacak şeyle ilgili duraksama ve kuşku yaratır. Dewey’in anlatmak istediği şey, değer yargılarının esasen kılgısal yargılar olduğudur. Değer yargıları, yalnızca edilgin bir şekilde nesnele-rin ne olduklarını betimlemeyi değil eylemi yönetmeyi amaçlar. Yargıyı

Page 13: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

Dewey’in Ahlâk Felsefesi 235

oluşturma, söz konusu sorunu çözüme kavuşturacak yeni bir eylem rota-sına karar vermek için zorunlu vasıtadır. (LJP 14-16).

İkincisi, değer yargılarının içeriği, nesnelerin ve eylemlerin araçlar olarak değerleriyle -yani, sonuçlarına ilişkin değerleri ya da mevcut du-rumda onlara değer-vermenin sonuçlarına ilişkin-değerleriyle ilgilidir. Değer yargıları şöyle bir şekle sahiptir: şayet birisi belirli bir tarzda ey-lemde bulunursa (ya da bu nesneye değer verirse), ardından değerlendiri-lecek birtakım sonuçlar ortaya çıkacaktır. (VEK 11). Görünüş itibariyle iyi olanla gerçekten iyi olan, derin düşünce sonucu iyi olarak değer verilenle aceleci bir şekilde iyi olarak değer verilen arasındaki fark, sırf doğrudan doğruya yalıtık bir şekilde tecrübe edildiğindeki değeriyle değil, daha geniş sonuçları hesaba katılarak ve bu sonuçların ne kadar değerli olduk-ları göz önünde bulundurularak yakalanır. Dondurma, laktoza tahammü-lü olmayan kişi için iyi gözükür; kişi derhal ona değer verir. Fakat don-durmayı tüketmenin tahammül edilemez sonuçları göz önünde bulundu-rularak gerçekten iyi olmadığı yargısına ulaşılır. Değer yargıları, nesnele-ri daha geniş bir bağlam içine oturtur, onları bütünüyle düşünmek sure-tiyle, onların sonuçlarına ilişkin yargıda bulunur. (TV 209-213)

Üçüncüsü, her ne kadar bir değer yargısının en yakın ve kurucu amacı, sorunlu bir durum tarafından kesintiye uğratılan etkinliği kaldığı yerden devam ettirmek olsa da, üzerinde karar kılınan eylemi neye değer verileceğiyle konusunda yeni kanıt bulmanın bir vasıtası olarak kullanma gibi daha uzak bir amacı vardır. Akıllıca oluşturulan değer yargıları, kendilerine dayalı eylemde bulunmanın sonuçlarının değerli bulunup bulunmadığı gözden geçirmeye yönelik bir dikkatle geçici olarak oluştu-rulur. Bu şekilde bakınca, tıpkı bilimsel varsayımların dünya hakkında yeni bilgi keşfetmenin araçları olması gibi değer yargıları da nasıl daha iyi bir hayat yaşanacağını keşfetme aracıdırlar. (VEK 19-26; VORC 88-9)

Değer Yargılarının Deneysel Doğrulaması

Dewey’in yararcı (pragmatist) ahlak epistemolojisi, değer yargıla-rıyla ilgili aygıtsal açıklamasının ardından gelir. Aygıtsal yargıların, görgül(empirical) test ve doğrulamaya tabi oldukları tartışmasızdır, çün-

Page 14: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

236 Elizabeth Anderson / Süleyman Aydın

kü neden ve sonuç ilişkisiyle ilgili görgül iddialar içerirler. Bilimsel var-sayımları, öncüllerini ortaya koyarak ve sonuçların öncüllerin öngördüğü gibi olup olmadığına bakarak test ederiz. Benzer şekilde, değer yargılarını da, onlara dayalı olarak eylemde bulunarak ve sonuçları onların öngör-düğü kadar değerli bulup bulmadığımızı görerek test ederiz. Değer yargı-ları üzerine eylemde bulunma- onları uygulamaya koyma- onları doğru-lama ve çürütme için veri sağlar. Kabaca ifade etmek gerekirse, bir değer yargısı “dene, seversin” şeklindeki kolayca görgül doğrulama ve çürüt-meye tabi bir anlatımı hipotez olarak alır. Akıllı değer yargıları, rastgele sınama-yanılma yöntemiyle değil, önceden doğrulanmış “dene-sev” dü-zenliliklerine ilişkin ustaca tahminlerden benzer yeni durumlara doğru yol alır; dolayısıyla, bu yeni koşullarda denemenin daha geniş sonuçları-na ilişkin deneyimler ışığında sürekli bir şekilde değiştirilirler.

Dewey, kendi ahlak epistemolojinden geleneksel ahlak bilimi ve geleneksel felsefi etik için çeşitli tatsız anlamlar çıkarır. Geleneksel ya da klasik ahlak bilimi, ahlaki kurallara sorgusuz itaati uygulamaya çalışmak-taydı. Dewey, bunun sonsuz bir hamlık formülü olduğunu, çünkü ahlaki kuralları deneyerek daha iyi yaşam şekillerini öğrenmenin tüm olasılığını ortadan kaldırdığını savundu. Yararcı ahlak epistemolojisi, felsefenin deney öncesi (a priori) kavramını, iyi ve doğruyu belirlemenin diyalektik yöntemlerini de reddeder. Sadece tartışmayla bir şeyin değerli olduğu kanıtlanamaz. Savlar, en iyi ihtimalle, şayet tecrübede ve onlara dayalı eylemde bulunmanın daha geniş sonuçları üzerine derin düşünerek te-mellendirilmiş iseler, hipotezler olarak birtakım değer yargılarını makul yaparlar. Sonuçta varsayımlar, onları uygulamaya koymanın gerçek so-nuçlarının nasıl değerlendirildiğini görerek test edilmelidirler. Geleneksel felsefi etiğin inakçılığının (dogmatism) akılsızlık olduğu anlaşılmaktadır. Geleneksel felsefi etik, yaşamdaki gelişmeyi köstekler. En iyi doğrulanmış değer yargıları bile yalnızca geçici olarak geçerli olabilirler. Koşullar deği-şir, böylece belirli değerlendirmelere dayalı eylemde bulunmanın sonuç-larını da değiştirir. Değişim, bu yeni sonuçlar ışığında değiştirmeye yöne-lik bir gözle ilk değerlendirmelerimizi gözden geçirmemizi gerektirir. (RP). Ayrıca, icra edilmemiş denemelerin sonuçlarını önceden bilmeyiz.

Page 15: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

Dewey’in Ahlâk Felsefesi 237

Dolayısıyla, test etmediğimiz, hatta hayal etmediğimiz daha iyi davranış tarzlarını gözden kaçırmamız her zaman olasılıklıdır. (VEK 25-6).

Bağlamsalcılık

Dewey’in ahlak epistemolojisi bağlamsalcıdır. Değerle ilgili bir bağlamsal standart şekli şöyledir: bu durumda karşılaşılan sorunu, bu, ( tasavvur edilen ya da test edilen başka çözümlerden) daha iyi çözmekte-dir. Bir kişi, içinde bulunduğu durumun sorunlu niteliklerini çeşitli şekil-lerde (engeller, düzensizlikler, çatışmalar, karşılanmayan gereksinimler, tehlikeler v.s olarak) dile getirebilir. Bir değer yargısının ölçüsü ( “işe yarayıp yaramadığı”), engellerin üstesinden gelen, karışıklıkları ortadan kaldıran, çatışmaları çözen, gereksinimleri karşılayan, tehlikeleri savan ve devre dışı eden bir eylemi başarılı bir şekilde saptayıp saptamadığıdır. Değer yargılarıyla ilgili başarı standardı, bu yüzden, insanların sorunları-nı betimlemeleriyle orantılı olarak eldeki uygulamalara doğru zihinsel olarak geliştirilir. (HNC 199, 208; RP 173-4). Elbette farz edilen çözümler uygulamada başarısız olabilir. Bu, aynı sorunlara alternatif çözümler de-nemekten ziyade failleri sorunlarıyla ilgili anlayışlarını gözden geçirmeye sevk edebilir. Örneğin, bir tedavi gidişatının başarısız olması, doktoru, ilk teşhisini gözden geçirmeye sevk edebilir. Durumların sorunlu nitelikleri en baştan belirlenmiş değildir. Daha ziyade, sorunlara ilişkin betimleme-ler, önerilen çözümlerle art arda dizilmiş bir şekilde deneysel teste açıktır-lar.

Bağlamsalcılığı desteklerken Dewey, değer vermenin doğruluğuy-la ilgili olarak uygulama haricinde standartlar bulunabileceğini reddeder. Uygulamanın ortaya çıkardığı, idrak ettiği ya da uyum sağladığı bağlama bakmaksızın, kendi içinde değer taşıyan bir varlık ya da özellik türü ola-rak içsel değer anlayışını reddeder. Bu tür değerlerin varlığını ileri sür-mek, kendilerine anlam ve yarar sağlayan bağlamlardan ötürü değer yar-gıları oluşturma uygulamasını parçalar. Fakat bu, birisinin anlamlı genel değer yargıları oluşturamayacağı anlamına gelmez. Bazı sorunlar ve çö-zümler, ayrıntılarında büyük farklılıklar gösteren durumlarda karşılaşı-lan genelleştirilmiş sorun ya da çözüm türüne aittir. Dolayısıyla soyut ve

Page 16: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

238 Elizabeth Anderson / Süleyman Aydın

genel değer yargıları, geniş bir durumlar alanında yararlı olabilir. Fakat bu, onların, uygulama dışında var olan değerlere işaret ettikleri anlamına gelmez.

3. Araçlar ve Amaçlar

Dewey’in aygıtsal değer yargıları kuramına yöneltilen standart iti-raz, kuramın nesnelerin değeriyle amaçlar olarak değil yalnızca araçlar olarak ilgilendiğidir. Buna göre, söz konusu kuram, sonuçta neyin, içsel değerlerin mi yoksa nihai amaçların mı önemli olduğunu saptamada ba-şarısızdır. Oysa sonsuz bir geri çekilme durumuna düşmemek için, araç-lar olarak eylemlerin değerlerinin kendisiyle takdir edilebileceği bir stan-dart olarak uygulama dışında nihai bir amacın en baştan belirlenmiş ola-rak kabul edilmesi gerekir. Bu durumda, ya kılgısal akıl yürütmeden baş-ka bir şeyle gerekçelendirilmiş, eylemlerin kendisini amaçladığı bir summum bonum ( en yüce iyi)kavramına ihtiyacımız vardır, ya da Dewey’in kuramı, amaçların arzularımızla ya da doğrudan beğenileri-mizle belirlendiği ve tek sorunun onları nasıl tatmin etmek olduğu bir Hume’cu aygıtsalcılığa dönüşür.

Dewey’in bu itiraza yanıtı, onun ahlak felsefesinin kalbine götü-rür. Dewey, araçlar ve amaçların özyapı ve değerinin karşılıklı olarak belirlendiğini savunur. Sadece onu nasıl elde edeceğimiz sorusuyla birlik-te, ilk başta görünürde bir amaca zaten sahip değilizdir. Bizi oraya götü-recek eylem gidişatıyla ilgili tam bir kavrayışa sahip oluncaya dek ama-cımızla ilgi tam bir anlayıştan yoksunuzdur. Ayrıca, oraya varmak için gerekli araçları hesaba katmadan ve araçlar olarak amaçların (kendi so-nuçlarına sahip şeyler olarak) değerini hesaba katmadan, amaçların değe-riyle ilgili bir yargı rasyonel eylem için temel oluşturmaz. Böylesine kök-ten budanmış yargılar çılgınlık olur. Bir amacın değeriyle ilgili yargıları-mız (hem oraya ulaşmak için gereken araçlar açısından hem de oraya ulaşmanın umulmadık sonuçları açısından ) oraya ulaşmanın maliyetine ilişkin yargılarımızla çözülemez bir şekilde bir birine bağlıdır. Kılgısal yargı yaratıcıdır: yeni görünürde-amaçlar oluşturur. Dönüşebilirdir: de-ğer biçme tutumlarımız, nesnelerle ilgili doğrudan değer verme tutumla-

Page 17: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

Dewey’in Ahlâk Felsefesi 239

rımızı etkiler. Şimdi sırasıyla yargıyla ilgili bu niteliklerin her birini ince-leyelim.

Araçlar ve Amaçların Karşılıklı Belirlenişi

Değer yargıları oluşturma durumu, etkinliğin engellendiği ve ne yapmak gerektiğinin bilinmediği sorunlu bir durumdur. İlk önce, sorun bir tedirginlik ve duraksama olarak tecrübe edilir. Duyguyu zihinselleş-tirmek ve sorunun ne olduğunu dile getirmek için derin düşünce gerekir. Çözülecek soruna ilişkin tam bir betimleme, aynı zamanda yargıda bulu-nan kişinin tam bir paket olarak değerli bulunacağını öngördüğü, bir amaç-la son bulan bir adımlar dizisini (araçlar) saptayan birleşik bir eylem gidi-şatının, tam bir çözümün dile getirilmesidir. Bir kişi bir göle yürür fakat derin bir hendeğe ulaşınca durur. Aynı zamanda sorunların ve çözümle-rin ilk betimlemeleri olan olası eylem gidişatlarını (“ karşıya atlamam gerekir”; “bir köprü inşa etmem gerekir”) göz önünde bulundurur. Bu eksik betimlemeler, onları daha anlaşılır bir şekilde dile getirmek (“ o kadar uzağa atlayabilir miyim?” “ etrafta bir kütük var mı?”) için yeni veriler toplamayı teşvik eder. Tam bir araştırma, sorun ve sorunun çözü-müne ilişkin birleşik bir betimlemeyi doğurur (“bu kütüğü, hendeğin en dar kısmından karşıya uzatmam ve karşıya geçmem gerekir. (HWT 200-6)

Amacın değeri, araçların maliyet ve yararlarına ve amacın kendisi için bir araç ya da neden kılındığı daha uzaktaki sonuçların maliyet ve yararlarına dayanır. Önceki örnekte, belli bir nihai amaç- göle ulaşma-irdelemeyi yönetiyormuş gibi gelebilir. Oysa amaca ulaşmak için gereken araçlarla ilgili tam bir araştırma, amacın bizzat kendisini yeniden değer-lendirmeye götürebilir. (“hendeğe köprülük edecek tek kütük sonuna doğru çok dardır; denge konusunda kötüyüm; kütükten düşürsem ciddi bir şekilde yaralanırım. Bu durumda göle ulaşmak çok çekici değildir…). Ayrıca, amaca ulaşma, kendi sonuçlarını (“ hendeğin diğer yakasındaki ayı aç gözükmektedir…”) öngörmüştür, bu da, amaca ilişkin değerlen-dirmeyi (“bu tarafta kalırsam daha iyi olacak”) şeklinde değiştirebilir. Araçların maliyetini ve amaca ulaşmanın sonuçlarını araştırmadan önce amacı sabit olarak almak akılsızlıktır. (TV 214). Dolayısıyla, amaçları sabit

Page 18: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

240 Elizabeth Anderson / Süleyman Aydın

olarak alan ve yalnızca onları gerçekleştirmek için gereken araçları araştı-ran, aygıtsal akıl yürütmenin standart modeli yetersizdir. Araçları ve da-ha uzak sonuçların araçları veya nedenleri olarak düşünülen amaçları araştırmanın anlamı, sadece bir amaca nasıl ulaşılacağını belirlemek de-ğil, amacın bizzat kendi değerini değerlendirmeye tabi tutmaktır. (TV 210-19; VEK 4-7)

Kılgısal Yargı Yaratıcıdır

Önceki mülahazalar kılgısal yargının yaratıcı olduğunu gösterir: kılgısal yargılar yeni görünür-amaçlar, yeni arzular oluşturur. Dewey’in yaratıcılık iddiasına karşılık, kılgısal akıl yürütme kuramının hala belirli değerleri önceden varsaydığı söylenerek itiraz edilebilir. Hendek vaka-sında, failin (düşme ya da ayıdan dolayı) yaralanma korkusu olmasa ilk amaç geri çevrilmezdi. Dewey, “yargının, bir noktada kendisinin sınırı olarak bir şeyi değerli bulma acımasız eylemiyle karşı karşıya kaldığını “ kabul eder. (LJP 46). İrdeleme anında bizzat kendileri değerlendirmeye tabi olmayan bazı beğeniler olmadan kılgısal akıl yürütmeyi yönetecek hiç bir şey yoktur. Yine de bu beğeniler bir başka zaman, belki bu du-rumda onlara dayalı eylemde bulunmanın bir sonucu olarak, değerlen-dirmeye tabi tutulabilirler. Yine de bunun kılgısal yargının gerçekten ya-ratıcı olduğunu göstermek için yeterli olmadığı söylenerek itiraz edebilir. Belki de kılgısal yargı, belli beğenileri baştan kabul edip onların ağırlıkla-rını önceden belirlenmiş olarak almak suretiyle bir tür vektörsel ilave sayesinde amacı belirliyordur.

Şayet bir adam bir takım elbise satın almak için dışarıdaysa,

dayanıklılık ve ucuzluğun tasarımdan daha önemli olduğu gibi belli bir

takım alışkanlıksal önceliklerle soruna yaklaşır. Dolayısıyla adamın ta-

kım elbise seçimi, sadece adamın zaten belirlenmiş önceliklerinin ağır-

lıklarını yansıtır. Fakat seçimde bulunmak için yapılması gereken şey

bundan ibaret olsa, irdeleme zorunlu olmaz. Sadece mevcut takımların

beğenilen niteliklerini denetler ve itkinin oradan seçimini belirlemesine

izin verir. Aslında, Dewey’e göre, irdeleme, seçim bağlamı içerisinde değer veri-

len farklı niteliklere ağırlık tayin eder; onları belirlenmiş olarak almaz. Şu ya da bu

beğenilen niteliğin, seçenekler kümesi içinde başka niteliklerle bileşim halinde ör-

Page 19: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

Dewey’in Ahlâk Felsefesi 241

neklenişini görmeden ve söz konusu takım elbisenin taşıdığı niteliklerle bir araç

olarak gelecekte nasıl iş göreceğini ayrıca düşünmeden o niteliğe ne kadar ağırlık

yüklemek gerektiğini gerçekten anlatamayız. Her ne kadar adam tasarıma az bir

ağırlık yükleyerek ucuz bir takım elbisede dayanıklılığa değer vermeye alışık olabilse

de bu takım elbise, kendisine çok daha yüksek gelirli bir iş getirmesi umulan iş

görüşmeleri için kullanılacaktır. Takım elbisenin bu kullanımı, takım elbise nitelikle-

rine atfettiği alışkanlıksal ağırlıkları değiştirmesi için ona çeşitli gerekçeler sunar.

Yakında, bir kez güç yetirmeye muktedir olduğunda, tasarıma daha fazla değer

vermeye başlayacağı öngörüsünde bulunarak, uzun vadeli borçlanmaya ve (işi al-

dıktan sonra bile değer vereceği) modaya uygun pahalı bir takım elbise almaya

karar verebilir. Ya da (tasarıma ucuzluktan daha fazla ağırlık vermesini gerektirecek

şekilde) işi alabilmek için, özellikle iyi bir izlenim uyandırması gerektiğine karar

verebilir. Veya bu elbiseyi, işi elde etmek için yalnızca bir kez kullanmaya gereksi-

nim duyacağına, ondan sonra beğenilerinin geliriyle orantılı olarak, fakat önceden

bilemeyeceği şekillerde değişeceğine karar verebilir. Dolayısıyla, burada dayanıklılı-

ğı önemli bir değer olarak görmemesi gerekmektedir. Belli beğenileri önceden var-

saydığı kabul edilecek olsa bile, değerlendirme, yaratıcıdır, çünkü bağlamın ortaya

koyduğu yeni nitelikler ışığında, beğenilen niteliklere ağırlık tayin etme hala bize

bağlıdır. Önceki ağırlık tayinleri, şu anki ağırlık tayinlerini belirleyemezler,

çünkü öncekiler yeni duruma uyumsuz olabilirler. (LJP 30-5; VEK 10-

20)

Kılgısal Yargı Dönüşebilirdir

Kılgısal akıl yürütme, yalnızca yeni değerlendirmeler oluşturmak-la kalmaz; beğenilerimizi dönüştürürler. Dewey’in eleştiri ve beğeni ku-ramının anlatmak istediği şey budur. Beğenilerimizin değerine ilişkin yargılar, ilk beğenilerimizden beslenirler ve onları değiştirirler. Bu ilk beğenileri sadece daha açık seçik ( beğeni ve değerlendirmenin bir bileşi-mi) kılmakla kalmazlar; beğendiğimiz nesnenin niteliklerinin daha etkili bir şekilde farkında olmamızı sağlayarak beğenilerimizin yönünü değişti-rirler. (VEK 4-9). İrdelemenin bir sonucu olarak, takım elbiseye gereksi-nim duyan kişi, örneğin, modaya daha önce yaptığından daha çok, ucuz-luğa ise daha az değer vermeye başlar. Bu dönüşüm olasılığı, geleneksel olarak “aygıtsal” değerler olarak anlaşılan şeylere özgü değildir. Tasarım gibi bir niteliğin, “özü itibariyle” mi yoksa “aygıtsal mı” olduğu, o niteli-ğin bizzat kendi doğasının bir parçası değil, bir vakitler birey tarafından

Page 20: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

242 Elizabeth Anderson / Süleyman Aydın

nasıl görüldüğünün bir işlevidir sadece. Aygıtlar, bilhassa incelikle den-gelenmiş bir vasıtayı çok sevdiğimizde olduğu gibi, kendi içlerinde de-ğerli olabilirler. Daha da önemlisi, modaya uygunluk, doğrudan çekici gelebilir (doğrudan değer verilen şey olabilir), fakat aynı zamanda bazı olası işverenleri etkileme ve bir işçinin gösteriş yapmamasını önemli gö-ren başka işverenleri kendinden uzaklaştırma gibi umulmadık sonuçlara sahip olabilir.

Kılgısal Yargı ve Kişilik

Dewey’in aygıtsal değer yargıları kuramına, bazen beğenilerimizi özü itibariyle iyi ya da kötü olarak değerlendirdiğimiz söylenerek itiraz edilebilir. Sonuçlarını hesaba katmazsak, bir başkasının acı çekmesini beğenmenin alçakça olduğuna hükmedebiliriz. Dewey, bu resmin var-saydığı, kişilik ve eylem, güdü ve sonuç arasındaki net ayrımı reddeder. Bir kişilik özelliği, bizatihi belli amaçları elde etmeye çalışma eğilimidir ve bu yüzden tipik (müstakbel) sonuçları açısından değerlendirilmelidir. Nitekim aslında gaddarlığa yol açtığı için bir başkasının üzüntüsüne se-vinmeyi kınarız. Aynı zamanda, davranış, sonuçları arasında, o sonuçlara neden olan kişilik özelliklerini güçlendirecek veya itki yönünü bir kişilik özelliğiyle bütünleştirecek bir eğilime sahiptir. Ahlaki beni oluşturur. Bu nedenle, acısını artıracak bir şey yapmış olmasa bile, bir başkasının üzün-tüsüne sevinmenin tek bir belirtisini dahi (söz gelişi doğal bir felaketin neden olduğu bir acıya gülme) kınarız. Bu, bir eylemin değerinin sadece o eylemin sonuçlarının değerinden çıktığını savunan sonuçsalcı kuramla-rın değil, amaçsal ahlak kuramlarının yakaladığı bir gerçekliktir (E 173-5, 286-9)

Sonuçlarını hesaba katmazsak, fena tutumların kendiliklerinden kötü olabileceğini savunan birisi bundan daha fazla şey söylemek isteye-cektir. Dewey de daha fazlasını söyleyebilir. Mesela, tutumlara sadece araçsal olarak değer vermediğimize katılabilir. İlk başta araçsal olarak değerlendirmeksizin doğrudan değer verme veya küçük görme anlamın-da, bazı tutumları derhal değerli bulurken diğerlerini aşağılarız. Anlayışlı bir kişi, gerçek bir şekilde birinin acı çekmesine neden olup olmadıklarını

Page 21: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

Dewey’in Ahlâk Felsefesi 243

başta kontrol etmeksizin bir başkasının üzüntüsüne sevinme ifadelerin-den derhal nefret eder. Başkalarının üzüntülerine sevinme tutumları, bi-zatihi değerlendirmeye tabi olabilirler. Şayet bu tür tutumları, sonuçları üzerinde irdelemede bulunarak onaylarsak, onların değerli olduklarına hükmetmiş oluruz (Bkz. Erdem Kuramları, aşağıda). Bu gibi ikinci-sıra değer yükleme tutumlarının (birin üzüntüsüne sevinmekten nefret etme) en önemli sonuçları, kişiliklerimiz üzerindeki etkileridir: bunlar, beğeni-len tutumları güçlendirmemizi ve değiştirmek için araç aramamıza yol açarak aşağılık tutumlardan geri çekilmemizi sağlarlar. Dewey, tipik so-nuçlarına bakmaksızın, kişilik özelliklerini değerlendirmenin makul bir yolunun var olduğunu kabul etmez. Bu nedenle sonuçlardan bütünüyle kaçış yolu yoktur. Bununla birlikte, onun kuramı, (a) tipik olarak doğru-dan kötü sonuçlara sahip olmadıklarında bile, belirli kötü tutum gösteri-lerini kınayacak, (b) doğrudan doğruya (“özü itibariyle”) onları küçüm-seyecek, (c) bu tür doğrudan kınamaların haklı olduğuna hükmedecek, (d) yeni, düşünceye dayalı ve bilişsel olarak zengin duygusal-zihinsel-motor kınama tutumları oluşturacak kaynaklara sahiptir. Onun kuramı, iyi tutumlara değer yükleme ve onları değerlendirmeye tabi tutmayla ilgili olarak da paralel iddialar ileri sürebilir.

Dolayısıyla, nesnelere doğrudan değer yükleme ve değer vermey-le işe başlarız. Bu gibi tutumların bilişsel bir içeriği yoktur. Bir şeye değer vermek gerekip gerekmediğini sorduğumuzda, değerlendirme ya da de-ğer yargıları alanına girmiş oluruz. Bir şeyi değerlendirmek, ona ulaşmak için gerekli olan araçlar hakkında ve daha uzak sonuçların bir aracı ya da nedeni olarak ona dair yargıda bulunmaktır. O halde değerlendirme, te-melde araçla ilgilidir. Bununla birlikte, bu gibi değerlendirmeler bizim ilk beğenilerimizi değiştirirler. Şayet beğenilen şeye ulaşmanın maliyetinin çok yüksek olduğunu keşfedersek, ona daha az değer veririz (onun pe-şinden gitme eğilimimizi azaltır ya da yok ederiz). Ona ulaşmanın daha uzakta değersiz sonuçları olduğunu keşfedersek aynı şekilde daha az değer veririz. Ona ulaşmanın daha uzakta değerli sonuçları varsa ya da bizatihi ona ulaşmanın araçları değerliyse ona daha fazla değer veririz. Böylece değer vermenin bilişsel içeriği olmaya başlar. Bir şeye, bir betim-

Page 22: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

244 Elizabeth Anderson / Süleyman Aydın

leme altında ( karın ağrısının nedeni olarak dondurma, olası işverenler için modaya uygun ve etkileyici olarak takım elbise, alçakça olarak birisi-nin üzüntüsüne sevinme) değer verir ya da onu değersiz addederiz. Şey-lerin araçlar olarak değerlendirilmesi, amaçlar olarak onlara yönelik de-ğer verme ya da değersiz addetme tutumlarımız üzerinde geri bildirim sağlar.

4. Ahlaki Kuramlar: İyi, Doğru, Erdemli

Geleneksel kuralcı ahlak kuramları, genellikle üç türe ayrılır. Erekbilimsel kuramlar, bir yüce amaç ya da bir en iyi yaşam şekli belirle-yerek doğru ve erdemli olanı bu iyinin tesisine indirgemeye çalışırlar. Görev bilimsel kuramlar, iyiden bağımsız bir yüce ilke veya ahlaklılık kuralları belirleyerek iyi arayışını ahlaki yasaya uygunluğa tabi kılmaya çalışırlar. Erdemlilik kuramları, onaylanma ve kınama olgusunu temel alarak doğru ve iyiyi ondan türetirler. Dewey, değerlerin sürekli bir şe-kilde çoğalarak çatıştığı bir değişim dünyasında sabit amaç veya ahlak kurallarının uygun olmayacağını iddia ederek bu kuramların ortaya koy-dukları geleneksel sorunlara müstakil yanıtlar sunmayı reddeder. Sabit amaçlar ve eylem kuralları yerine, Dewey, kuramsal ve kılgısal akıl tara-fından paylaşıldığını ileri sürdüğü deneysel araştırma yöntemini önerir. (RP 174). Geleneksel ahlak kuramlarının iç yüzünü, bunların geleneksel ahlak sorunlarına getirdikleri müstakil yanıtları yöntembilimsel terimler içinde yeniden biçimlendirerek kavrar.

Dewey, her birinin ne yapmak gerektiğiyle ilgili bağımsız bir kay-naktan çıktıklarını ileri sürerek, bu kuramların indirgemeci eğilimlerini de reddeder. Erek bilimsel kuramlar, her bir failin hakiki iyiyi görünüş itibariyle iyi olandan ayırt etme ve çatışan itkileri kapsamlı bir iyi kavra-mı altında sınıflandırarak uzlaştırma gayretinden ortaya çıkar. Görev bilimsel kuramlar, insan gruplarının tarafsız kurallar vasıtasıyla bir birle-riyle ilgili iddialarını hükme bağlama ve uzlaştırma gayretlerinden ortaya çıkar. Erdemlilik kuramları, insanların bir birlerinin davranışlarına yakış-tırdıkları övgü ve suçlamadan ortaya çıkar. Felsefi etiğin, metafizik te-rimlerle bu kuramların dayanaklarını betimleme eğilimine karşı çıkan

Page 23: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

Dewey’in Ahlâk Felsefesi 245

Dewey, bu üç tür kuramla ilgili kanıt kaynaklarının görgül oldukları ko-nusunda ısrar eder. Erek bilimsel kuramlar, bireylerin düşünceye dayalı arzularına; görev bilimsel kuramlar, çıkar gözeten başkalarının toplumsal olarak yetkilendirilmiş taleplerine; erdemlilik kuramları, insanların dav-ranışlarını onaylama ve kınama doğrultusunda gözlemcilerin içten gelen eğilimlerine dayanır. Farklı ahlaki iddia türleriyle ilgili bu tür kanıt kay-nakları, birbirlerinden bağımsızdırlar. Hiçbirisi otomatik ya da kesin iti-bar taşımaz. Bu nedenle, üç tür ahlaki mülahaza arasındaki gerilim kalı-cıdır ve birini diğerine indirgeyerek ya da birinin otomatikman diğerleri-ni geçersiz kıldığında ısrar ederek çözülemez. (TIF). Bu mülahazalar ara-sındaki çatışmaların çözümü, onların ortaya çıktıkları bağlama dayanır.

İyi Kuramları (Erekbilimsel Kuramlar)

Dewey’in, doğrudan doğruya itki sonucu ve düşünce ürünü ol-mayan alışkanlık olarak değer verilen şey ve akıllı arzunun bir nesnesi olarak düşünce ürünü olarak değer verilen şey anlamında, görünüş itiba-riyle iyi olanla gerçekten iyi olan arasında ayrım yaptığını zaten gördük. Dewey, iyiyle ilgili sorulara verilen sabit yanıtlar üzerinde karar verme-de, düşünce ürünü araştırma yönteminin üstünlüğünde ısrar eder. Bu, onun hazcılık, ülküsel (nesnel liste) kuramlar, bilgili arzu kuramı gibi bugün egemen olan üç tür iyilik kuramına ilişkin yöntembilimsel yeniden yorumlama ve eleştirilerinde görülebilir.

Hazcılık, eylemlerin değerinin ürettikleri zevk ve acı miktarına indirgenebileceğini varsayar. Bu değerleri tahmin etme, farklı etkinlikle-rin ve deneyimlerin zevklerini ve acılarını basit özdeş birimlere bölmeye ve sonra onları tekrar değerlendirmeye güç yetirebilmemizi gerektirir. Bu kuramsal istek, zevk ve acı deneyimlerimizin karmaşık ve bütünsel ka-rakterini aşar. (LJP 40-1). Aslında derin düşünceyle hareket eden birey-lerde zevkler ve acılar, çözülemez bir şekilde Dewey’in “zihinsel” etken-ler diye adlandırdığı şeylerle (yani, kişilerin zevk aldıkları şeye dair açık seçik kavrayışlarıyla) bağlantılıdır. Bu nedenle zevk ve acılar, sırf duyum-sal parçalardan ibaret değildirler, yargı ve değerlendirme unsurlarını da zaten içerirler. Bu unsurlar arasında can alıcı olanlar, birisinin kendi ah-

Page 24: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

246 Elizabeth Anderson / Süleyman Aydın

laki kişiliği dolayısıyla belli şeyleri beğenmesinin sonuçlarına ilişkin dü-şüncelerdir. Bazı şeyleri diğerlerinden değerli tutma alışkanlıkları edine-rek kişiliğimizi oluşturduğumuz için ve bizzat kişiliğe değer verip onu değerlendirmeye tabi tuttuğumuz için, sadece yaygın zevkleri belirlenmiş olarak alamayız. (E 193-4; LJP 41-2). İyi ve kötü insanlar, farklı şeylerden zevk alırlar. Bu gibi olgular, hali hazırda sahip olduklarımızdan farklı beğeniler edinmemiz için bize gerekçe sunabilirler.

Sabit bir amaç veren bir kuram olarak hazcılık başarısız olsa da, yöntembilimsel bir kavrayış içerir. Arzulanamayacak hiçbir şey iyi değil-dir. Tüm arzular, bir beğenme ya da sevme unsuru içerir. Dolayısıyla, zevk iyinin bir işareti, değerli olanın bir kanıtı olarak görülebilir. Yine de, arzuyu iyiye rehber yapan şey, arzunun sadece nesnesine dair bir beğeni-yi içermesinden ötürü değil, kendisine dayalı eylemde bulunmanın daha geniş sonuçları üzerinde öngörü ve derinlemesine düşünce içermesi ger-çeğinden dolayıdır. (E 195-6)

Ülküsel ya da nesnel liste kuramları, çatışan arzuları, hazcılığın yaptığı gibi ortak bir paydaya indirerek değil, sistematik bir şekilde onları bir ülkü ya da yaşam planı içinde bir araya getirerek uzlaştırmaya çalışır. Dewey, insanların, özel sosyal koşulları dolayısıyla anlamlı ülküler oluş-turduklarını savunur. Örneğin, maddi ve siyasi gelişmeyle ilgili ülküler, iş adamları ve siyasetçilerin gayretleri açısından anlamlıdır. Bu gibi ülkü-ler, en iyi ihtimalle, bağlamsal geçerliliğe sahiptirler ve tüm insanlar için sabit amaç olarak tanımlanamazlar. Tüm zaman ve mekânlar için ideal bir yasama organı olabilmesinden daha fazla tek bir en iyi yaşam şekli olamaz artık. Var olduğunu sanmak, daha iyi bir şeyi icat edecek hayal kurma olasılığını yok eder. Yine de, ülküler, onlarla uyumlu yaşama de-neyimleri içinde test edilebilecek şekilde nasıl yaşamak gerektiğine dair varsayımlar olarak düşünüldüklerinde, bireyler için oldukça önemli işlev-ler icra ederler. Bu şekilde anlaşılınca, ülküler iyiyle ilgili kanıt keşfetmek için araçtırlar. ( LE 59-68, 229-30, E 185, 189-91, 202-210)

İyiyi, bir bireyin, şayet tamamen bilgilendirilmiş ise, arzulayacağı şey açısından tanımlayan, bilgilendirilmiş arzu kuramları, Dewey’in iyiy-

Page 25: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

Dewey’in Ahlâk Felsefesi 247

le ilgili kendi açıklamasına çok yaklaşır. Dewey, iyiden, sakin, bilgilendi-rilmiş derin düşünce içinde onayladığımız arzuların nesnesi olarak söz eder ( E 200, 212). Yine de Dewey’in amacı, bugünün bilgilendirilmiş arzu kuramcılarının çoğunun amacından farklıdır. Onlar, iyiliğiyle ilgili yargı-da bulunulan bireyin kişiliğini sabit olarak kabul etme ve birey için iyi olanı onun bilişsel olarak gelişmiş benliğinden çıkaracak şekilde sadece bireyin bilişsel yeteneklerini ve inançlarını değiştirme eğilimindedirler. Bu, arzulanması gereken şeyi belirlerken birisinin önemli bir etken olarak kendi kişiliğiyle ilgili eleştirel bir değerlendirmeyi hesaba katmaması şek-lindeki Dewey’in hazcılığa karşı yönelttiği yanlışlığın aynısını yapmaktır. Onaylanan arzu nesneleriyle iyiyi özdeşleştirirken Dewey, iyiyi belirle-mede kişiliğin önemine vurgu yapar. Bir arzuyu onaylayabilmemizden önce, tarafsız bir gözlemcinin ya da kendimizin, ona sahip olan bir kişiyi onaylayıp onaylayamadığımızı sormamız gerekir ( E 239-47). İyi, öngörü ve geniş duygudaşlığa sahip iyi insanlar tarafından arzulanan şeydir. Dewey bir araştırma yönteminin, sabit bir değer ölçütüne dönüştürülme-sine de karşı çıkar. Bir araştırmanın, asla sonu olmaz- tam bir bilgi gibi bir şey olamaz- çünkü koşullar her zaman değişir ve hayal gücü yaşam için yeni olasılıklar inşa eder. (E 213). Araştırmada bir sona ulaşacak olsak, sahip olacağımız arzulara ilişkin tahmin, insan yaşamına ilişkin tanınabi-lir bir görüş sunmaz. Tamamen bilgili insanlar, daha fazla bilgi arzula-mazlar. Fakat eğitim, araştırma ve yeni keşifler ışığında bireysel gelişme, insan yaşamının kurucu eşyasıdır. Sanki yaşayarak öğrenme süreci kendi içinde değerli bir şey değil de sadece bir araçmış gibi, nihai olarak değerli olanı görmek için sona sıçrama arzusu, insan yaşamını es geçme arzusu-dur. (HNC 194-202). Araştırma ışığında, düşünerek arzuladığımız ve arzulamayı onayladığımız şey, iyi olanın kanıtıdır. Fakat bu, her zaman daha ileri bir araştırma ışığında feshedilebilir bir şeydir.

Doğru Kuramları (Görevbilimsel Kuramlar)

Ahlak biliminde yararcılık (pragmatism), genellikle bir erekbilim ya da sonuçsalcılık şekli olarak görülür. Bununla birlikte Dewey, doğru-yu, iyiyi geliştirme açısından tanımlayan açıklamaları reddeder. (E 214-216). Doğru kavramı, iyinin içinde olmayan bir unsuru, yani otoriter bir

Page 26: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

248 Elizabeth Anderson / Süleyman Aydın

istek unsurunu içerir. İyi ve doğru iddialarının fenomenolojisi de ayrıdır: iyi çeker ve çekici gelir, oysa doğruya ilişkin iddialar, yetki emretme gö-rünümündedir. Doğrunun talep ettiği şeyler, genellikle bireysel arzuyla çatışır, çünkü onlar, diğer insanların toplumsal olarak yetkilendirilmiş, çatışan iddialarından ortaya çıkarlar. Doğru, herkesin kabul edebileceği makul ilkeler sayesinde, farklı çıkarlara ve iyiye dair farklı kavramlara sahip olan insanların iddialarını uzlaştırma ihtiyacından ortaya çıkar. Bu yüzden, her ne kadar doğruyla ilgili iddialar, insanların, başkalarının yardım ve işbirliğini kazanma ve başkalarının tecavüzüne karşı korunma doğrultusundaki çıkarlarına dayansa da, doğru olan, her hangi bir bireyin iyiliğini geliştirme açısından tanımlanamaz. Bir bütün olarak toplumun iyiliğine ilişkin bağımsız bir anlayış geliştirme açısından da tanımlana-maz, çünkü bu tür bir anlayış, kendi iddiaları için makul bir yer gösterdi-ği bireyleri evvelden ikna etmek ve böylece önceden bir doğru kavramını içine almak zorundadır (E 215-7; TIF 284-5). Doğrunun iyiden bağımsız olduğu şeklindeki görevbilimci düşünce, makul ve otoriter olduklarında bile başkalarının iddialarının, kendisiyle ilgili iddiada bulunulan bireyin arzularıyla doğrudan uzlaşmadığı gerçeğini yansıtır. Bununla birlikte, Dewey, ahlaken iyinin doğruya uygunlukla ve ahlakla-ilgisiz iyinin bi-reysel arzuları tatmin etmekle belirlendiği, ahlaken iyi ve ahlakla-ilgisiz iyi arasında keskin bir fark olduğu şeklindeki daha uzak görevbilimsel iddiayı reddeder. Her şey bir yana, doğru iddiaları, toplumsal destek te-min edecek kadar önemli olduğu düşünülen bireylerin çıkarlarını koru-mak ve geliştirmek için tasarlanmıştır. Ayrıca, bu iddialar, insanların iyi buldukları toplumsal ilişkilerin kurucu nitelikleridirler. Bu iddiaların gücü, bu ilişkilerin cazibesi ve bu ilişkiler içinde edinilen aşk, saygı ve sadakat güdülerinden ileri gelir. ( E 218-219)

Görevbilimsel kuramlar, doğruyu, ya On Emir gibi sabit yasa ya da davranış kurallarıyla ya da ahlak biliminde bir karar yordamı sağladı-ğı düşünülen Koşulsuz Emir (Categorical Imperative) gibi tek bir yüce ahlaklılık ilkesiyle tanımlama eğilimindedirler. Tüm durumlar için doğru davranışla ilgili müstakil kurallar belirleme gayreti, farklı koşullar için istisnalar yapma gereğinden ötürü başarısızlıkla sonuçlanır. “öldürme-

Page 27: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

Dewey’in Ahlâk Felsefesi 249

yeceksin”, kendini-savunma için öldürmenin gerekçelendirilebilirliği göz önünde bulundurulduğunda, göründüğü şekliyle kabul edilemez. Ken-dini-savunma durumunda bile, ortaya çıkan karmaşık durumlar, söz gelişi, savunmaya dayalı savaş (örneğin, tali zarar sorunları) göz önüne alınınca, öldürmeyi gerekçelendirebilecek tüm koşulları önceden belirle-mek imkânsızdır. Sosyal koşullar (örneğin, savaş teknolojisi ve taktikleri, bizden uzak kimselerin çıkarlarını etkileme yeteneğimiz) değiştikçe, öğ-renmenin son bulmaması ve insanların işlevsel olmayan alışkanlıklar içinde çamura saplanmış bir halde kalmaması için, geçmişte kabul edil-miş olan davranış kurallarının gözden geçirmeye tabi tutulması gerekir ( E 275-9). Yeni sorunlar ve koşullar ışığında önceden belirlenmiş kuralları, yasaları ve alışkanlıkları gözden geçirebilen bir ahlaki araştırma yönte-mine gereksinim vardır. Bu yöntem, gelenek tarihi ve antropolojisi, ahlak-lılık üzerine sistematik kuramsal derin düşünce tarihi, şu ya da bu yeni yasa veya geleneği tesis etme girişiminin olası sonuçlarıyla ilgili bizi bilgi-lendiren sosyal bilimlerle birlikte, şimdiki ve geçmişte kalan gelenek ve yasaları, ahlak kuramı için veri olarak alacaktır. (E 178-9). Akıllı ahlak araştırması, doğruyla ilgili şimdiki gelenek ve inançlarla işe başlasa da, onları tecrübede test edilecek varsayımlar olarak ele alır.

Belli ilkeleri izlemenin sonuçlarına ilişkin düşüncelerden bağımsız olarak, doğru için bir karar yordamı belirleme girişimi de başarısız olma-ya mecburdur. Dewey, her hangi bir şeyin iyi olduğu varsayımında bu-lunmadan ahlaki yargılara ulaşmayı amaç edindiği ölçüde, Kant’ın Ko-şulsuz Emir’ine yöneltilen “boş biçimcilik” eleştirisini onaylar. Bununla birlikte, ahlaki araştırmanın araçları olarak yeniden yorumlandıklarında, ahlaki açıdan konuyla ilgili düşünceleri çözümleme ve tanımlama görüş açıları olarak düşünüldüklerinde, Altın Kural ve Koşulsuz Emir gibi ilke-ler, sağlam tavsiye sunarlar. Genel bir şekilde uygulanacak genel yasalar ve gelenekler olarak sunulan somut davranış ilkeleri formüle edilirken, herkesin çıkarının adaletli bir şekilde düşünülmüş olduğunu temin etmek için tasarlanmışlardır. (E 222-5, 280-3).

Page 28: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

250 Elizabeth Anderson / Süleyman Aydın

Erdemlilik Kuramları

Erdemlilik kuramları, onaylama ve kınamayı, övgü ve suçlamayı ahlaklılığın esas temelleri olarak alırlar. Geleneksel ahlak bilimi, kendisini devam ettirmek için fazlasıyla övgü ve suçlama eylemlerine dayanır. Eleştirel irdeleme, sayesinde insanların onaylama ve kınamalarının değer-lendirilebileceği bir standart araştırır. Dewey, İngiliz faydacılarının, en çok bu araştırmayı, bilgili, tarafsız ve iyiliksever bir gözlemcinin, kendi-siyle davranışı (yani herkesin refahını geliştirme eğilimini) değerlendir-diği şeyi standart olarak belirleyen ideal gözlemci ahlaklılık kuramıyla birlikte yürüttüklerini savunur. Fakat insanların refahının içeriğinin sabit olmadığı, hayal gücüne bağlı olarak genişlemeye açık olduğu göz önünde bulundurulursa, bu standart, ahlaki ilkelerinin olabildiğinden daha fazla bir şekilde belirlenmiş kurallar ve işlemler topluluğu içinde (in algorithmic fashion) uygulanabilir değildir. Ahlaki ilkeler gibi, faydacı onaylama standardı, mekanik olarak uygulanabilecek sabit bir ölçütten ziyade, davranışın değerlendirilmesi ve bu değerlendirme ışığında amaç-ların gözden geçirilmesiyle ilgili genel bir bakış açısı saptar ( E 237-47).

Dewey, övgü ve suçlamanın, bireylerin eylemlerinin başkaları açı-sından daha geniş sonuçlarının farkında olmalarını ve o sonuçlara karşı duyarlı olmalarını sağlamaya yaradığını savunur. Bu ileriye-bakan övgü ve suçlama görüşü, sorumlulukla bağlantısı nedeniyle Dewey’in özgür irade sorununu atlatmasını sağlar. Övgü ve suçlama, davranışlarından ötürü insanların sorumluluk üstlenebilmelerini, başkaları açısından so-nuçlarını göz önünde bulundurarak davranışlarını düzenlemelerini sağ-layan araçlardır. Bu yüzden, övgü ve suçlama ön varsayımı, açıklamaya bağlı kalan bireyler, eylem anında başka türlü davranabilirlerdi anlamın-da değildir. Daha ziyade, övgü ve suçlama, insanları gelecekte daha vic-danlı olmaya, yani kendilerine verilen sorumluluklar ışığında davranışla-rını yönetmeye, kendi sorumluluklarına ilişkin bir anlayış sonucu eylem-de bulunmaya ve böylece eylemde bulunmalarını sağlayan güdülerin farkında olmaya ve o güdülere hâkim olmaya ikna edebilir anlamındadır. Bu gerçek, en çok çocukları övme ve suçlama uygulamalarımızda açıktır. Küçük çocuklar, sorumlulukla ilgili tartışmalarla alakalı her hangi bir

Page 29: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

Dewey’in Ahlâk Felsefesi 251

anlamda bağımsız eylemde bulunan failler değildirler ve özgür iradeden yoksundurlar. Davranışlarından ötürü sorumlu değildirler. Bununla bir-likte, gelecekte davranışlarından ötürü sorumlu olabilecekleri zorunlu araçlar olarak övgü ve suçlamayla, davranışlarından dolayı onları sorum-lu tutarız. Bu, övgü ya da suçlamanın özel ya da alışılmışın dışında bir kullanımı değil, örnek olarak (paradigmatic) kullanımıdır (HNC 119-22; LE 86-96)

Derin Düşünceye Dayalı Ahlaklılık

Temel ahlak kuramı türleriyle ilgili Dewey’in açıklamaları, onun kılgısal akıl yürütme ve değer yargılarıyla ilgili deneyselci açıklamasıyla sorunsuz bir şekilde uyumludur. Bireyler, toplumlarının yaptığı gibi itki ve adet üzerine eylemde bulunarak yaşamlarına başlarlar. Bu davranış tarzları, öngörüsüz ve farkında olmaksızın yapıldıkları için, hayatın sun-duğu tüm meydan okumaları halledemez ve kendilerine özgü sorunlar üretirler. Böylece, daha geniş sonuçları göz önünde bulundurularak dav-ranışa ilişkin derin düşünceye dayalı değerlendirme gereksinimi ortaya çıkar ve mevcut sorunları çözebilmek için bu değerlendirmeler vasıtasıyla müstakbel davranışın kontrol altına alınması amaçlanır. Bu kılgısal akıl yürütme, kuramsal akıl yürütmenin yaptığı gibi, aynı genel deneysel yön-temi kullanır. Birtakım önceden belirlenmiş olgularla işe başlarız: bunlar bizim itki ve alışkanlık sonucu nesnelere doğrudan değer verme tutumla-rımızdır. Bu değer verme tutumlarımızın değerlendirilmesini sağlayacak veriler, o tutumlara dayalı eylemde bulunmanın sonuçlarıyla birlikte bu sonuçlara değer verme şekillerimizden ortaya çıkar. Üç tür ahlak kuramı, mevcut değer verme tutumlarımızla ilgili üç kanıt türü belirler: (tanım gereği bilgilendirilmiş olan) kendi arzularımız, başka insanların toplum-sal olarak yetkilendirilmiş iddiaları ve istekleri ve onların davranışımızla ilgili onay ve kınamaları. Geleneksel felsefi etik, bu kanıt türlerini, tipik olarak (evrenselleştirme ve en yüksek bilgi gibi) birtakım idealleştirme hareketleri sayesinde aşkın, otoriter ölçütler içinde temellendirmeye çalı-şır. Dewey, davranışı değerlendirmek için sözüm ona dışsal, aşkın ölçüt-lerin (iyiyle ilgili idealler, doğruyla ilgili ilkeler, onaylama ve kınamayla ilgili standartlar) daha ziyade varsayımlar olarak, değer verme tutumla-

Page 30: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

252 Elizabeth Anderson / Süleyman Aydın

rımızı değerlendirmek için gerek duyulan ilave verileri keşfetme araçları olarak görülmesi gerektiğini savunur. Bu ölçütler, davranışımızın sonuç-larıyla ilgili daha geniş bir sonuçlar kümesinin farkında olmamızı sağla-yan bakış açıları sunar bize. İyiyle ilgili idealler, hali hazırdaki arzularını birbirleriyle ve gelecekteki gereksinim ve çıkarlarıyla uyumlu kılmakla meşgul, hesabını bilen ve öngörülü bireyin bakış açısını görmemizi sağ-lar. Doğruyla ilgili ilkeler, davranışımızın kendi çıkarları üzerindeki etkisi ışığında üzerimizde hak iddiasında bulunacak başkalarının bakış açılarını görmemizi sağlar. Onaylamayla ilgili standartlar, sırf sonuçlarından ötü-rü değil temelindeki güdülerinden dolayı da davranışımızı onaylayan veya kınayan gözlemcilerin bakış açısını görmemizi sağlar. Bir başka de-yişle, bu düsturlar, davranışımızın sonuçlarını birinci kişi, ikinci kişi ve üçüncü kişi bakış açısıyla gözden geçirmemizi ve bağlantılı olarak yeni amaçlar (arzular) edinmemizi sağlarlar. Fakat hiçbir gerçek ülkü, ilke ya da standart her bir görüş açısını etraflıca kavrayamaz, çünkü her biri da-ha ileri bilgi, hayal gücü ve anlayış büyümesiyle birlikte daha fazla geliş-meye tabidir. Bunlar, kendilerine dayalı olarak eylemde bulunarak ve başka hangi verileri ortaya çıkardıkları görülerek test edilebilecek varsa-yımlar olarak, yalnızca geçici olarak kabul edilebilirler. Bu verilerin bazı-ları (yeni pişmanlıklar, yeni yakınmalar ve yeni kınamalar) varsayımla-rımızı geçersiz kılacak ve ideallerimizi, ilkelerimizi ve standartlarımızı gözden geçirmemiz için dayanaklar sağlayacaktırlar. ( Bu, bizzat verilerin değerinin ilk görünüşe göre alınması gerektiğini ima etmek değildir. Bazı pişmanlıklar, sadece işlevselliği kalmamış eski alışkanlıklara direnmeyi yansıtır; bazı yakınmalar mantıksızdır; bazı kınamalar, tutucu ve inaksal eğilimleri yansıtır. Fakat bu varsayımlar da test edilebilirler.) Tarih ve sosyal bilimler, insanların kendi koşullarında ortaya çıkmış sorunları hal-letmelerini sağlayan gelenek ve yasalar üzerine, insan psikolojisiyle ilgili genel bilgi üzerine ve sorunlarımızı çözebilmemiz için başkalarının dene-yimlerinden yararlanmamızı ve eğitimli tahminler yapmamızı sağlayan sosyal etkileşimler üzerine bize ilave veriler sağlarlar.

Page 31: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

Dewey’in Ahlâk Felsefesi 253

5. Sosyal Etik

Bağlamcılığıyla tutarlı olarak, Dewey içinde farklı ahlak kuramla-rının ortaya çıktığı sosyal koşullara vurgu yapar. Ethics adlı çalışması, bir birine rakip ahlak kuramlarının gözden geçirilmesiyle değil, bir antropo-loji incelemesi ve antik Yahudi, Yunan ve Romalıların ahlaki sorunları ve uygulamalarının kısa bir tarihiyle başlar. Ahlak kuramlarını sosyal bağ-lamları içine oturtarak Dewey, onların sınırlarını sergiler. Belli bağlam-larda anlam taşıyan kuramlar başka bağlamlarda anlamlı olmayabilirler. Örneğin, Dewey, antik Yunan erekbilimsel kuramlarının, doğrunun iyi-den bağımsız oluşunu kavramadaki başarısızlığının, Yunan şehir-devletlerinin her bir vatandaşı için iyinin, kaçınılmaz bir şekilde şehir yaşamına ve bir bütün olarak şehir-devletin iyiliğinin geliştirilmesine ve sivil hayata iştirakle çözülemez bir şekilde sarmalanmış olması gerçeğin-den ortaya çıktığını savunur. (TIF 283).

Dewey, aynı zamanda genellikle boğucu ve haksız sosyal düzen-lemeleri akla uygun hale getirmek ve güçlendirmek için soyut felsefi öğ-retilerin toplumsal olarak somutlaştırılma biçimlerinin de önemle üzerin-de durur. Örneğin, bütünüyle aygıtsal olarak iyi ve özü itibariyle iyi ara-sındaki keskin ayrım, çalışmayı tatsız bir angaryaya indirgeyen bir iş ha-yatı düzenini yansıtır ve destekler. Çalışma yalnızca aygıtsal bir değer taşıdığı için, mantıksal olarak onu çalışanlar için ilginç kılmaya çalışma-nın bir anlamı yoktur. Ayrım, aynı zamanda ezici sınıf bölünmelerine kılıf uydurur. İyi hayat, aygıtsal olmayan ( güzel olanı takdir ve zihinsel tefekkür gibi) bütünüyle özü itibariyle iyi olana kendini adama ve ondan zevk alma açısından kavrandığı ölçüde, zamanlarını hayatını kazanmak için harcamayan kişilerin oluşturduğu boşta gezen bir sınıf tarafından güdülebilen bir hayat olur. Bu sınıf, iyi hayatı devam ettirmek için ihtiyaç duyduğu boş zamanı kendisine sağlama görevi olan bir işçi sınıfına da-yanır. Dewey’in araçları amaçlardan ayırt etmenin geleneksel şekilleriyle ilgili eleştirisi böylece aynı zamanda sınıf hiyerarşisiyle ilgili de bir eleşti-ridir. ( HNC 185-8, TV 235)

Page 32: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

254 Elizabeth Anderson / Süleyman Aydın

Dewey, çağdaş dünyada etikle ilgili temel sorunların, bireylerin kişisel kararlarından ziyade toplumun nasıl düzenlenmesi gerektiğiyle ilgili olduğunu ileri sürer. (E 314-316). Bu yüzden, muazzam siyasi yo-rumlarının aksine, kişisel “uygulamalı etik” üzerine çok az şey yayınla-mıştır. Geleneksel adetler ve yasalar, kitlesel göç, sınıf çatışması, Ekono-mik Çöküş, kadınların daha fazla bağımsızlık istekleri, faşizm ve komü-nizmin demokrasi açısından ortaya koydukları tehditler gibi sorunlarla baş etmede yetersiz olduğu için, yaşadığı dönemde meydana gelen hızlı değişimler, yeni kurumları gerekli kılmıştır. İlerici bir liberal olarak Dewey, eğitimi kalkındırma, istihdam, kadınların vatandaşlık haklarının tanınması, sosyal güvence, ilerici gelir vergisi ve işçi sendikaları örgütle-mek için işçilerin haklarını koruyan yasalar gibi çok sayıda sosyal refor-mu desteklemiştir. Bununla birlikte, belirli ahlaki çıkarımların yeni kanıt ışığında her zaman gözden geçirmeye tabi olduğu göz önünde tutulacak olursa, bu çıkarımlar üzerinde ahlaki araştırma yöntemlerinin geliştiril-mesi üzerinde durmuştur.

Bu yüzden, Dewey’in sosyal etiğinin ilgi merkezi, insanların ahla-ki araştırmayı akıllı bir şekilde yürütme kapasitelerini etkileyen kurumsal düzenlemelerle ilgilidir. Bu kapasiteyi geliştirmede iki sosyal alan, okul-lar ve sivil toplum, can alıcıdır. Deneysel zekâ ve daha geniş anlayış geliş-tirmek için her ikisinin de yeniden yapılandırılması gerekir. Dewey, eği-timle ilgili kuramlarını test etmek ve tamamlamak için eğitim üzerine sayısız eser yazmış ve Chicago Üniversitesi’nde meşhur Laboratuar Oku-lu’nu kurmuştur. Aynı zamanda mesleki ve kolej hazırlık okullarının ak-sine kapsamlı lise destekleyenlerin önde gelenlerindendi. Bu, farklı eko-nomik sınıfların sosyal bütünleşmesini geliştirmek için onların karşılıklı anlayış ve duygudaşlıklarını genişletmelerinin ön koşuluydu. Sivil top-lumun da daha demokratik çizgiler boyunca yeniden kurulması gereki-yordu. Bu, sadece oy kullanma hakkını genişletmeyi değil, vatandaşların farklı yaşam şekillerinden ve bilimsel keşiflerden elde ettikleri deneyim ve sorunlarla kamuoyu daha iyi bilgilendirilebilsin diye vatandaşlar ara-sında ve vatandaşlarla uzmanlar arasında iletişim vasıtalarını geliştirmeyi de içermekteydi. Dewey demokrasiyi, toplumun diğer üyeleri için saygı

Page 33: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

Dewey’in Ahlâk Felsefesi 255

ve anlayışla bilgilendirilmiş deneysel zekânın sosyal canlanışı olarak gö-rür. (DE 3, 89-94). Diktatörlük ve oligarşik toplumların aksine demokratik toplumlar, benimsedikleri politikaların tümünün sonuçları hakkında ka-mu görevlilerini bilgilendirme ve şayet o doğrulukta tepki vermezlerse o politikaları onaylamak için (periyodik seçimleri) geribildirim mekanizma-larını (serbest konuşma özgürlüğü) kurumsallaştırırlar.

Dewey’in ahlak epistemolojisi bu yüzden doğal olarak onun siya-set felsefesine götürür. Sabit ahlak kuralları ve amaçlar (herkes açısından en geniş sonuçları ışığında, beğenilerle ilgili düsturları uygulamada test edilecek varsayımlar olarak gören) deneysel bir yöntemle değiştirildiğin-de, ahlak kuramının yeniden inşa edilmesi gerçekleşmiş olur. Bu yöntemi tamamlamak için kurumların üç şeyi kolaylaştırması gerekir: 1.Eleştirel, deneysel araştırma alışkanlığı; 2. Düstur oluşturmanın sonuçlarıyla ilgili yaygın iletişim ve 3.kapsamlı duygudaşlık. Böylece herkes için geçerli olacak düsturların sonuçları, o düsturlar değerlendirilirken, tasarlanırken ve alternatifler benimsenirken ciddi bir şekilde ele alınacaklardır. Bu şey-leri kolaylaştırmak için gereksinim duyulan temel kurumlar, ilerici okul-lar ve demokratik bir sivil toplumdur. Etikte deneyselcilik, demokratik bir siyaset felsefesine götürür.

Bibliyografi

Dewey’in Ahlakbilimi Üzerinde Duran Temel Eserlerin Kı-saltmaları

[DE] Democracy and Education, in Middle Works, vol. 9 (1916)

[HNC] Human Nature and Conduct, in Middle Works, vol. 14 (1922)

[HWT] How We Think, in Middle Works, vol. 6 (1910).

[E] Ethics, rev. ed.(John Dewey and James Tufts), in Later Works, vol. 7 (1932).

[LE] Lectures on Ethics, 1900-1901, Ed. D. Koch, Carbondale: Southern Illinois University Press (1991).

[LJP] “The Logic of Judgments of Practice,” in Middle Works, vol. 8 (1915).

[PP] The Public and Its Problems, in Later Works, vol. 2 (1927).

Page 34: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

256 Elizabeth Anderson / Süleyman Aydın

[RP] Reconstruction in Philosophy, in Middle Works, vol. 12 (1920).

[TIF] “Three Independent Factors in Morals,” in Later Works, vol. 5 (1930).

[TV] Theory of Valuation, in Later Works, vol. 13 (1939).

[VEK] “Valuation and Experimental Knowledge,” in Middle Works, vol. 13 (1922).

[VORC] “Value, Objective Reference, and Criticism,” in Later Works, vol. 2 (1925).

Koleksiyonlar

Dewey, J., 1967, The Early Works, 1882–1898, Ed. J. A. Boydston, Carbondale: Southern Illinois University Press.

Dewey, J., 1976, The Middle Works, 1899–1924, Ed. J. A. Boydston, Carbondale: Southern Illinois University Press.

Dewey, J., 1981, The Later Works, 1925–1953, Ed. J. A. Boydston, Carbondale: Southern Illinois University Press.

Dewey, J., 1994, The Moral Writings of John Dewey, Ed. J. Gouinlock, Buffalo, N.Y.: Prometheus Books.

Dewey, J., 1998, The Essential Dewey, Ed. L. Hickman and T. M. Alexander, Bloomington: Indiana University Press.

İkincil Yazın

Fesmire, S. 2003, John Dewey and Moral Imagination: Pragmatism in Ethics, Bloomington: Indiana University Press.

Garrison, J. W., Ed, 1995, The New Scholarship on Dewey, Dordrecht and Boston: Kluwer Academic.

Gouinlock, J. 1972, John Dewey’s Philosophy of Value, Atlantic Highlands, N.J.: Humanities Press.

Gouinlock, J. 1986, Excellence in Public Discourse: John Stuart Mill, John Dewey, and Social Intelligence, New York: Teachers College Press.

Hickman, L., Ed., 1998, Reading Dewey: Interpretations for a Postmodern Generation, Bloomington: Indiana University Press.

Ryan, A. 1995, John Dewey and the High Tide of American Liberalism, New York: W.W. Norton.

Tiles, J., Ed. 1992, John Dewey: Critical Assessments, London New York: Routledge.

Page 35: HİKMET YURDU - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03434/2011_7/2011_7_AYDINS.pdf · HİKMET YURDU Düşünce – Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi ISSN: 1308 -6944 urdu.com

Dewey’in Ahlâk Felsefesi 257

Welchman, J. 1995, Dewey’s Ethical Thought, Ithaca, N.Y.: Cornell University Press.

Westbrook, R. B. 1991, John Dewey and American Democracy, Ithaca, N.Y.: Cornell University Press.

Diğer İnternet kaynakları

Center for Dewey Studies, Southern Illinois University Carbondale

Democracy and Education, (full text at Institute for Learning Technologies)

John Dewey, (Internet Encyclopedia of Philosophy) John Dewey, American Pragmatist, (pragmatism.org) Links to Full-text Works by and about John Dewey, (dmoz open

directory project) Links to Full-text Works by and about John Dewey, (Questia

online library)