240
EMİNE ŞEYMA YILDIZ “Boşversene biz aşık olmayalım birbirimize. Konsere gide- lim biz, uçurtma uçuralım ya da kumsalda uzanıp deli gibi içelim. Gece yıldızlara bakalım mesela... Bisikletle gezerken yağmur yağsın, sırılsıklam olalım... Benimle kek yap, balık tutalım sonra tekrar denize atalım. Boşver aşık olmayalım biz. Aşk korkutucu! Beraber eğlenelim en iyisi... Ama hep benimle uyu...”

İhanetin Gözyasları

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Güzel bir roman.

Citation preview

Page 1: İhanetin Gözyasları

EMİNE ŞEYMA YILDIZ

“Boşversene biz aşık olmayalım birbirimize. Konsere gide-

lim biz, uçurtma uçuralım ya da kumsalda uzanıp deli gibi

içelim. Gece yıldızlara bakalım mesela... Bisikletle gezerken

yağmur yağsın, sırılsıklam olalım... Benimle kek yap, balık

tutalım sonra tekrar denize atalım. Boşver aşık olmayalım biz.

Aşk korkutucu! Beraber eğlenelim en iyisi... Ama hep benimle

uyu...”

Page 2: İhanetin Gözyasları

GENEL YAYIN YÖNETMENİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ Atilla BURKAY

İhanetin Gözyaşları İhanetin Gözyaşları İhanetin Gözyaşları İhanetin Gözyaşları Emine Şeyma YILDIZ

KASIM 2011

ISBN ISBN ISBN ISBN

978-605-87422-1-5

BASKI ÖNCESİ BASKI ÖNCESİ BASKI ÖNCESİ BASKI ÖNCESİ

[email protected]

Fakülte Kitabevi Yayınları Bir Burkay Yayıncılık Kuruluşudur. BASKI BASKI BASKI BASKI İPEK OFSET

Yeni Matbaacılar Sit. Hacı Bayram Cd. No: 15 Karatay/KONYA

Tel: 0332 342 63 67 Sertifika No: Sertifika No: Sertifika No: Sertifika No: 12530

Genel Dağıtım FAKÜLTE KİTABEVİ FAKÜLTE KİTABEVİ FAKÜLTE KİTABEVİ FAKÜLTE KİTABEVİ

Mimar Muzaffer Cd. Rampalı Çarşı No: 43

Tel.: (0332) 352 83 70 Meram/KONYA

Page 3: İhanetin Gözyasları

ÖNSÖZ

Önsöz'e gerek yok aslında, YAZDIM ROMAN OL-DU... Aşkın gururuyla oynayan insanlar bu romanı yaz-mama sebep oldu. Aşkın adını lekeliyoruz! Yetmezmiş gibi sevgiye değer biçip saçma sapan bir şekilde yaşayıp gidiyoruz. Aşk mıdır bizleri bu hale getiren yoksa bizler miyiz aşkı bu hale düşüren? Düşündürür...

Bakmayın bu kadar sitem ettiğime. Evet, kabul edi-yorum gerçek aşk hala var. Ne kadar az olsa da...

Siz hiç tattınız mı o yüce duyguyu?

Gerçek aşkın ne büyük sınamalardan geçtiğine şahit olacağınız ve çıkarsız bir sevgiye rastlayacağınız bu ro-manda "hiçbir karşılık beklemeden seven insan hala var mıdır" sorusunun cevabını alacaksınız.

Aşkın adını kirletmeye çalışan, aşkı satın almaya kalkan insanlara karşı siz, siz olun sonuna kadar mü-cadele edin!

Aşkın ölçülemeyecek büyük bir nimet olduğunu herkese gösterin.

Bu romanda gerçek hayatta karşımıza çıkabilecek karakter tiplemeleriyle aşkı bütünleştirdim ve sizlere sundum.

Umarım büyük bir zevkle okursunuz ve hiç eli-nizden bırakmak istemezsiniz.

Saygılarımla...

Emine Şeyma Yıldız

Page 4: İhanetin Gözyasları
Page 5: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |1

Farklı karakter iki kardeş arasında düşmanlığa sebep olur mu?

Gerek havuzuyla, gerek kamelyalarla dolu bahçe-siyle göz alıcı, lila renkli villayı, sarı panjurları daha da güzel gösteriyordu. Ahşap sandalyelerin ve doğal kes-tane renginde masanın olduğu, deniz manzarasına bakan balkonda iki genç...

Çok saf kalpli, çalışkan, saygılı, alçak gönüllü, kı-saca süt çocuğu diyeceğimiz tiplerden olan Halil; inek gibi çalışkandır. Anıl ise; çok şımarık, kendini beğen-miş, bencil, saygısız, macera peşinde bir gençtir. Anıl, tembel olmasının yanında oldukça zekidir. Kendi ça-basıyla Fen Lisesini kazanan Halil, 11. sınıfta oku-maktadır. Anıl ise tembelliğinden bir yer kazanama-mıştır. Ailesi okumasını çok istediğinden dolayı ve itibarlarını sarsmamak için Anıl’ı Ortaköy’ün en pahalı ve gözde koleji olan Yeniçağ’da okutmaktadırlar. 12. sınıfta okumakta olan Anıl, babasının koleje yaptığı bağışlar sayesinde sınıfta kalmaktan kurtuluyordur. Anıl’ın tembel olmasının nedeni; aşırı çapkın olması-dır.

Page 6: İhanetin Gözyasları

2| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

İki kardeş balkonda otururlarken bir ses:

− Hadi çocuklar, hazırlanın. Akşam Eylül teyze-nize davetliyiz.

Bu ses anneleri Figen'den gelmektedir.

Anıl, havalı bir sesle:

− Ya valide kes çeneni bir! Ne gezmesi? Ben çocuk muyum da hazırlanıp geleceğim oraya? Olmadı bir de elimden tutup götürseydin...

Figen: Oğlum orada teyzenin oğlu da var, canın sıkılmaz, gel hadi.

Anıl elindeki kola bardağını sertçe masaya koya-rak:

− Ben anlamam valide! Söyle kuzen Murat’a bize gelsin, isteyen gelir. Kimsenin ayağına gitmem, o ka-dar! Sen al, biricik oğlunu götür. Teyzem, sen, Halil çok iyi anlaşıyorsunuz. Beni ne yapacaksınız? Benim öyle boş işlerle işim olmaz!

Halil: Abi, gel işte yapma böyle. Murat, gelmezse kendi başına ne yapacaksın?

Anıl, kızarak:

− Sana ne lan! Bana hesap mı soruyorsun?

− Estağfurullah abi, olur mu öyle şey? Hem ne haddime!

Oğlunun halinden hiç memnun olmayan Figen:

− Tamam oğlum, sen bilirsin. Yine kafana estiği gibi takıl!

Halil: Anneciğim, babam kalacak mı akşam?

Page 7: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |3

− Yok kalmayacak oğlum, işleri yoğunmuş. O yüzden bizi bırakıp gidecek. Sen geleceksin değil mi?

Halil, kibar bir sesle:

− Tabi geleceğim anneciğim, ben seni hiç yalnız bırakır mıyım?

Derken güneş artık batar ve hava kararmaya baş-lar. Hazırlıklar tamamlanır. Ejder Bey, Figen ve Halil’i bırakır.

Akşam yemeğinden sonra Eylül, Murat’ı çağıra-rarak mahcup bir sesle:

− Oğlum yemeğe çağırdık gelmedin, teyzenle Ha-lil gelmiş bak. Gel artık hadi, bir şey söyleyeceğim.

Murat masaya doğru gelerek; kusura bakmayın, dersler çok yoğun ondan gelemedim diyerek annesine döner ve;

− Ne o, niye çağırdın beni! Ne söyleyeceksin?

Eylül, oğluna kızarak:

− Oğlum, teyzene bir hoşgeldin bile demedin.

− Dalgınım ya ondan. Cümleten hoşgeldiniz, an-ne hadi ne söyleyeceksen söyle!

Eylül, kızarak:

− Seni Anıl çağırmış, onu söyleyecektim.

Murat, annesine çıkışarak; ya şimdi mi söylüyor-sun bunu! Bir sürü oyaladınız beni, vaktimi çaldınız! Neyse ben gidiyorum hadi diyerek oradan uzaklaşır.

Evden çıkar çıkmaz cep telefonuyla Anıl’ı araya-rak sakin bir şekilde:

Page 8: İhanetin Gözyasları

4| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Kuzen, kusura bakma bana daha yeni haber verdiler. Gel her zaman takıldığımız Ataşehir’deki mekana, evde oturmaktan iyidir.

Anıl tamam cevabını verdikten sonra telefonu kapatır ve hazırlanmaya başlar.

Her zamanki gibi siyah dar kotunu, beyaz tişör-tünü ve converse ayakkabılarını giyer. Aynanın karşı-sına geçerek, saçlarını havaya diker, küpesini takar. Anıl, kısaca rockçı takılanlardandır. Murat daha da çılgındır. O küpesinin yanında çeşit çeşit piercingler takan, saçlarını saçma sapan yapan biridir. Omzunda kendi ismini simgeleyen dövme dahi vardır.

Murat ile Anıl’ın aşırı samimiyeti ne sonuç vere-cekti, kim bilir?

Murat bir masada oturmuş beklerken Anıl, ya-nında iki kızla kafeye girip masaya doğru ilerleyerek selam verir.

Murat, ayağa kalkarak:

− Oooo Anıl’ım, bir tanecik kuzenim benim. Hoş geldiniz, bu fıstıklarla beni tanıştıracaksın değil mi?

Anıl, kızlarla masaya otururken Murat'a dönerek; ayıp ettin kanka diyerek tanıştırır.

Murat, heyecanlı bir sesle:

− Beni daha yeni tanıştırıyorsun, aşk olsun kuzen!

Anıl havalı bir tavırla:

−Ya oğlum ben de yeni tanıştım, değilse tanıştır-mam mı?

Page 9: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |5

Murat, heyecanlı bir sesle; neyse kanka tanıştık ya ona bak diyerek garsona seslenir.

− Garson, gel bizim masaya! Niye gelmiyorsun kaç saattir?

Karşıdan sesi duyan garson hızlı bir şekilde ma-saya gelerek:

− Çok özür dilerim efendim. Yeni geldiğiniz için rahatsız etmek istemedim, yoksa gelecektim.

Murat; tamam kes dırdırı dedikten sonra garson siparişleri alır.

O arada Anıl ile Cansu’nun samimi halini gören Murat, bozulmuş bir tavırla:

− Vay, vayy! Siz çıkıyor muydunuz?

Anıl, bencil bir sesle:

− Tabi çıkıyoruz oğlum, yeni mi düştü jeton?

Murat; valla öyle oldu kuzen diyerek yanında oturan kıza dönüp:

− Bir şoka daha uğramak istemiyorum, senin çık-tığın var mı?

Aşkın gülümseyerek:

−Yok, için rahat olsun.

Murat, bu duruma çok sevinmiştir ama belli et-mez. Nihayetinde iki tarafta halinden memnundu. Aradan biraz zaman geçtiğinde bizimkiler çoktan sev-gili olmuştu bile. Saat gece yarısını bulur.

Anıl, yorgun bir sesle:

Page 10: İhanetin Gözyasları

6| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Cansum artık kalkalım. Sizi de eve bırakırız gi-derken, ha Murat sizde çifte kumrular gibi olmuşsu-nuz he he. Hadi gidelim artık ne dersiniz?

Murat, uykulu gözlerle tamam kanka der ve hep-si kalkarlar. Anıl hesabı ödemeye gider, diğerleri dışa-rıya çıkarlar. Şoför, kızları evine bırakır, kalan ikiliyi Anıl’ın evine bırakır. Anıl’ın da, Murat’ın da ken-dilerine ait evi vardır. Üstelik aynı kolejde, aynı sınıf-tadırlar.

Ders Edebiyat...

Murat, Edebiyat dersinden nefret eder ama mec-buri olduğu için girer. İşledikleri konu; bir yazarın hayatı, eserleri, fikri ve edebi yönü filandır. Murat, sinirli sinirli öğretmene bakmaktadır. O esnada ko-nuyu anlatan öğretmen, Murat’ın dersi umursamaz tavrını fark edince onu ayağa kaldırıp, konuyla ilgili soru sorar. Saygısız Murat’ı öğretmenleri mecburiyet-ten idare etmektedirler çünkü o zengin çoçuğudur.

Murat, öğretmenin sorusu karşısında:

− Ya kes hoca ya, banane o adamdan! Bana bir faydası var mı? Bir çıkarımı sağlıyor mu? Ben cevap vereyim, hayır! Neyime ezberleyeceğim de hayatını. Uğraşamam da, göremem de. Haydi hoca sen ineğin birine cevaplat bunu!

Öğretmen sinirlenerek; ne halin varsa gör der ve elindeki kitabı masasına sertçe koyar.

Anıl, Murat’a dönerek:

Page 11: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |7

− Aferin koçum! İşte böyle olacaksın, kimseye ey-vallahın olmayacak.

Öğretmen bari konuşmayın diye söylenirken zil çalar.

Muratla Anıl, teneffüse çıkarken bir yandan da akşam için plan yaparlar.

Murat: Abi ya ben Aşkın’dan baya bir etkilen-dim, kanım ısındı ona.

− O da iki günlük heves olmasın! Sen hangi kızın değerini bildin de, Aşkın’ın kıymetini bileceksin. Ben-den sana kardeş tavsiyesi, bu kızı elinde tut.

− Söyleyene bak, neyse benim manita vardı ya mesaj atmış kantinde bekliyorum diye. Hadi ben gidi-yorum.

Anıl, gülümseyerek:

− Tamam, koş lan.

Murat, kantine gelir. Sevgilisiyle selamlaştıktan sonra masaya oturur.

Buse kızgın bir sesle:

− Beni çok ihmal ediyorsun, farkında mısın?

− Yok be fıstığım, sana öyle gelmiş. Dersler filan çok yoğun ondan, değilse ben seni ihmal eder miyim hiç? Akşam haberleşip takılalım.

Buse sevinçle:

− Tamam bitanem, nerede buluşuyoruz?

− Buluşuruz bir yerde, hadi beni biraz rahat bırak. Bizim tayfa gelir şimdi.

Page 12: İhanetin Gözyasları

8| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Buse elindeki kahveyi masaya sertçe koyarak, tamam der ve sinirlenerek oradan uzaklaşır. Sınıfa doğru giderken bir yandan da düşünür; acaba Murat da beni kullanıyor mu? Bazı erkeklerin yaptığı gibi... Ama onların aşkı en fazla bir haftalık oluyor, bizimki ise bayadır sürüyor. Ne kadar saçma bir şey, deliler gibi seven kızlar, aldatılan yine hep kızlar! Tabi ben hariç. Ah bazı erkekler, özellikle zengin çocukları, kız-ları bir eşya gibi görürler, sonra da kullanıp atarlar. Ne kadar yanlış, hele bunların bir aileleri var, çocuğu ne halt yerse yesin, hiçbir şey olmamış gibi çocuklarına destek verirler. Ne büyük şerefsizlik, o kızları o halde bırakıp bir köşeye atmak, dünyalarını karartmak, ve-bali ne büyük halbuki! Peki kızların saflığına ne de-meli, bu kadar saf mı ya bu kızlar? Hiç mi akıl sır erdi-remezler zengin, yakışıklı bir .... seninle niye takılsın. Allah sonumuzu hayretsin diye içinden geçirirken sı-nıfa gelmişti.

Murat’ın aklında hep Aşkın, hep Aşkın vardı ve onu az da olsa tanımıştı. Şu kanaati getirmişti, o zor bir kızdı ama güzelliğinden etkilenmişti bir kere. Aşkın çok güzel bir kızdı. Simsiyah, uzun ve dümdüz saçları, zeytin gibi iri iri kara gözleri, mükemmel bir vücudu vardı. Hele o gamzeleri... Hiç kimsede yoktu. Bir kız o kadar mı güzel bakabilirdi? Bir an aklından arasam da akşam onunla takılsam mı diye geçirdi. Sonra Buse aklına geldi, ona sözü olduğunu hatırladı. İçinden bir ses; sen ne yapıyorsun güzeller güzeli sevgilin varken, kıymetini bilmeyip başka manita yapıyorsun. Murat’ın içinde pişmanlık duyguları eserken, bir yandan da

Page 13: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |9

çayını yudumluyordu. İçinde ölmemiş iyi bir çocuk vardı ama bir türlü dışarı çıkaramıyordu. İçinden bir vesvese araya girip; sen salak mısın oğlum! Gençsin, yakışıklısın, zenginsin daha ne! Her kızın aradığı özel-lik var sende. Hayatını yaşayacaksın tabi. Karışanın da yok, daha ne diye söylerken yine bir ses;

Murat, sesin geldiği yöne bakar. Gülümseyerek; gel otur kanka der.

Anıl bir yandan otururken bir yandan da; ne o durgun gördüm seni, dünkü kızımı düşünüyorsun yoksa diye takılır.

Murat, sakin bir ses tonuyla:

− Yok be kuzen, akşam Buse’ye söz verdim ama canım hiç istemiyor, nasıl başımdan savsam diye dü-şünüyorum. Ben aşık oldum galiba.

− Takma kafana be kanka, bu da geçer. İstersen akşam gel de kafaları çekelim.

− Salla ya beni, eee sen ne yaptın? Cansu’yu ne ara ayarladın? İrem’den bu kadar çabuk sıkılacağını tahmin etmedim.

− Kanka o hala var. Devam yani... Sadece araya bir macera katalım dedik. Cansu’yu ayarladım işte.

− İyi vesile oldu, ben de bu sayede Aşkın ile ta-nışmış oldum.

Güzel bir günün ardından akşam olur. Murat, eve uğramıştı sonunda. Annesinin yanına giderek; ”gitti mi senin misafirler” diye sorar.

Eylül, neşeli bir sesle:

Page 14: İhanetin Gözyasları

10| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Gittiler, gittiler. Hoşgeldin yavrum, nasıl geçti günün?

Murat, sinirli bir tavırla:

− Ya ana bi git başımdan Allah aşkına! Songüz ha-la gelmedi mi?

− Oğlum, niye sorup duruyorsun? Biz varken ka-rışmak sana düşmez! O aklı başında bir kız. Niye bu kadar batıyor sana!

Murat; sen karışma kadın! O benim meselem. Ben onunla görüşeceğim ama... İnsaf ya, enişteyle arala-rında sadece iki yaş var, ne bu rahatlık diye söylenerek odasına girer. Bilgisayarının başına oturup fa-cebook’una girer. Songüz'ün facebook’unun açık ol-duğunu görünce adeta çıldırmışçasına; aloo, kızım ne arıyorsun sen internette! Hem de bu saatte diye yazar.

Songüz, cevap olarak:

− Ooo küçük bey, sonunda aklınıza geldim. Sa-nane benden! Asıl sen ne yapıyorsun? Yine mi kız tav-lamaya çalışıyorsun?

Murat, sinirli sinirli:

− Bak kızıyorum abla! Sen kaç gündür niye gelmi-yorsun oradan? O Ata denen enişte kılıklı adama gıcık olduğumu bildiğin halde bile bile orada kalıyorsun! Evin yok mu senin? Ne işin var orada, anlayamıyo-rum!

− Bak karışma bana kardeşim. Yine kozları pay-laşmayalım, valla kızıyorum ama!

Page 15: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |11

− Ben anlamam kızım, yarın burada olacaksın, o kadar! Hem sen üniversiteye gidiyorsun, zor olmuyor mu sana? Emre kızmıyor mu?

− Emre, bu işe karışamaz!

Murat, tuşlara sert sert basarak:

− Bak kızım, Emre hakkında doğru konuş. İca-bında severim o çoçuğu, laf ettirmem. Doğru dur.

− He, tamam. Hadi ben kaçıyorum, Nurten çağırı-yor beni tamam?

− Tamam, selam söyle teyzeme görüşürüz.

Murat'ın aklına birden Buse gelir. Eyvah onu unutmuştu. Hemen telefonla arayarak:

− Ya aşkım, ben kendimi pek iyi hissetmiyorum. Bilgisayarını açsan da, oradan görüntülü konuşsak olur değil mi?

Buse olur dedikten sonra telefonu kapatır.

Anıl’ın da o sıralarda Cansu’yla telefon konuş-ması biter ve salona doğru ilerler. Salonda babasını, annesini ve Halil’i görür.

Babasına dönerek:

− Ooo peder bey, sen buralara uğrar mıydın? Hayret, şaşırdım doğrusu!

Ejder: Şaşırılacak bir şey varsa, o da senin bu eve uğramandır Anıl Efendi, siz bizi tanır mıydınız?

− Off peder, başlama yine! Bir laf attık, zararlı çıkmayalım.

Halil, araya girerek:

Page 16: İhanetin Gözyasları

12| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Ben de buradayım abi bak.

− Oğlum, görüyoruz herhalde. Sen dersinin başın-dan kalkmaz, odandan hiç çıkmazdın. Ne oldu da çık-tın odandan?

− Hiç abi, babacığımı özledim de onu bir göreyim diye oturdum. Sohbet ediyoruz ne güzel. Fena mı ol-du?

Anıl içinden yalaka diye söylenirken, bir yandan da; Neyse süt kuzusu, ben seni kendi haline bıraktım. Odama gidiyorum, güle güle diyerek odasına geçer. Bilgisayarının başına geçer. Bir bakar, arkadaşlarından biri facebook’tan çok süper bir kız önermiş. Anıl, bu durum karşısında; anam be, kıza bak! Off be kız dedi-ğin böyle olur. Helal sana be Sercan diye bağırarak hemen kızın profiline girer, öneriyi onaylar, kız kabul ettikten sonra yazmaya başlar:

− Öncelikle kabul ettiğin için eyvallah. Ben Ser-can'ın kankası Anıl. Sen de Serap olmalısın.

− Evet, bizzat kendisiyim. Şu meşhur Anıl sensin demek..

Anıl, heyecanla ellerini ovuşturarak:

− Meşhur olmak güzel. Sarışın, deniz mavisi göz-lere sahip, dalgalı açık kumral saçları ve yay gibi kaş-ları olan, uzun boylu, güzel vücutlu, çok yakışıklı aynı zamanda bakımlı olan Anıl bizzat benim! Övünmek gibi olmasın da...

− Hımm, aslında hiç bahsetmene gerek yoktu çünkü fotoğraflarına baktım, harbiden de öylesin.

Page 17: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |13

Anıl gülümseyerek:

− Kahretsin, öyleyimdir. Sen de çok güzelsin.

− Teşekkür ederim.

− Webcam açsan da, öyle konuşsak?

− Benim kamera bozuk. Kusura bakma.

− Zaten hep öyle olur. Ben izninle kaçıyorum. Ya-rın erken kalkmam lazım, malum okul...

− Tamam, yarın görüşürüz. İyi geceler.

Anıl; sana da güzelim bay bay diyerek fa-cebook’unu kapatır. Yüksek sesle çalan müziğin sesine dalıp gitmişken bir ses, bu kapının sesi olmalıydı.

Karşısında Halil’i gören Anıl:

− Ne var abim?

Halil, sinirli bir tavırla:

− Abi, müziği kapatsan artık. Uyuyamıyorum, bi-liyorsun yarın okul var.

Anıl: Başka?

− Bir de internetten uzak durmanı öneriyorum. İnternet ortamına güven olmaz. Ne ararsan var, tüm pislikler sanal alemde.

− Doğru konuş lan! Daha internetin ne olduğunu bilmiyorsun, dikilmişsin karşıma bana bilgiçlik taslı-yorsun.

− Abi bak dinle. Saçma sapan arkadaşlıkların hep o alemde başladığını çok iyi biliyorsun. Tamam, inter-net zararlı diyorum fakat gerçekten doğru kullanmayı

Page 18: İhanetin Gözyasları

14| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

bilenler için çok faydalı. Ne yazık ki, gençlerin kanı deli akar derler ya doğru.

− Hadi bi git artık abim.

− Senin gibiler interneti eğlence için kullanırlar, macera ararlar. Daha araştırma yapmak için kullandı-ğını görmedim senin. Sonunu hiç iyi görmüyorum!

Anıl, sinirlenerek: Bak ana kuzusu, sen bana ka-rışma! Hadi sütünü iç, yat. Tamam, müziği kapattım. Erdin mi muradına?

Sabah olur...

Anıl, üstünü giyindikten sonra salona çıkar. Kah-valtı yapan ailesine günaydın der.

Halil gülümseyerek:

− Hayırlı sabahlar abiciğim. Gel, kahvaltı yapa-lım.

Anıl, havalı bir tavırla:

− Ben kantinde yerim.

Figen: Oğlum yapma böyle, ne olur bizimle yap-san?

Anıl sinirlenerek ayakkabısını giymeye başlar ve; ya valide bi git başımdan! Çocuk gibi sizle kahvaltı mı yapacağım bir de? Geç kalıyorum zaten diyerek kapıyı sertçe vurup çıkar.

Ejder; bu çocuk fazla oluyor ama diye homurda-nır.

Figen; gençtir bey, normaldir. İdare et diye geçiş-tirir.

Page 19: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |15

Murat, o saatlerde kantinde oturmuş, Songüz’ü düşünürken içinden; hele bugün bir gelmesin diye geçirir.

Songüz, odasında hazırlanırken kapı çalar. Gir dedikten sonra gelenin Ata olduğunu görür; vayy enişte, hoş geldin diyerek içeri alır eniştesini.

Ata oturarak:

− Nasılsın fıstık, bir ihtiyacın var mı diye sormaya geldim.

− Yok, sağol enişte. Canının sağlığı, ha bu arada bugün eve gitmek zorundayım. Murat tutturdu gele-ceksin diye.

− O huysuzdan sana rahat yok. Kafana göre takıl eniştem ama dikkat et kendine.

Songüz, peki enişte diyerek Ata’nın yanağından öper ve odadan çıkar. Üniversitenin yolunu tutar.

Genç bir kız ve enişte! Bu aşırı samimiyetin sonu ne olacaktı? Belirsiz…

Halil, kantinde otururken arkadaşlarından biri yanına gelerek:

− Hadi şanslısın lan. Başına talih kuşu kondu!

Halil: Talih kuşu mu dedin? Anlamadım.

Onur Enes heyecanla:

− Okulun en güzel kızlarından Tanem var ya bili-yorsundur. Bana senden hoşlandığını söyledi!

Halil, yüzünü buruşturarak:

Page 20: İhanetin Gözyasları

16| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Tanımıyorum onu, tanımak da istemiyorum. Sana kaç kere bana böyle saçma sapan şeylerle gelme dedim. Yine geldin! Bu kaçıncı kız, kalbini kırmak is-temiyorum. Konu kapanmıştır.

− Aman be oğlum. İnsan bir yüzüne bakar kızın.

Halil; Sağol ben almayayım diyerek masadan kalkarken üzgün üzgün yanına gelen kardeşi gibi olan Ceyhun’u görür.

Murat’la dersi kaynatırlarken Anıl:

− Kanka, facebook’ta bir kızla tanıştım. Hiç sor-ma...

Murat, sıkılarak:

− Yine mi? Nereden buldun? Nasıl düşürdün tu-zağına?

− Yok, oğlum öyle düşürme filan. Bu sefer ben uğraşmadım. Sağolsun bizim Sercan ayarlamış. Bir görsen, su gibi kız!

Murat, içinden ah ah diye geçirirken bir yandan da; hayırlı olsun kuzen ne olacak bir tane daha olur...(!) dokunmaz sana diye güler.

İrem, en yakın arkadaşı Esra’yla konuşurken bir ara içlenerek:

− Bebeğim sana çok önemli bir şey anlatacağım.

Esra: Anlat da çare bulalım. İyi görünmüyorsun.

− Evet, iyi değilim. Dün internette bir haber oku-dum. Erkeklerin çoğu sevgililerini aldatıyormuş. Ha-

Page 21: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |17

beri okuduktan sonra düşünmeye başladım ve aklıma bir şey geldi.

− Eee?

− Bir arkadaşımı arayıp konuştum. Ne olduysa ondan sonra oldu.

Esra, heyecanlanarak:

− Anlat bakalım!

Anıl, kantinde otururken yanına Sercan gelerek iki çay söyler.

Anıl: Ooo Sercan Bey, sen uğrar mıydın buralara?

− Tabi uğrarım. Ayıp ettin şimdi.

− Bu arada dün için sağol Sercanım, eyvallah. De-vamını beklerim.

− Eyvallah kardeşim, başım gözüm üstüne.

Sercan, Anıl'ı gözden mi çıkarmıştı? Kim bilir...

Yeşil güzel gözleri yaş içinde olan Ceyhun anlat-maya başlar:

− Biliyorsun Halil, bizim maddi durumumuz şu aralar pekiyi değil. Şimdi daha da kötüleşti, bu yüzden babam beni okuldan alacakmış. Artık masraflarıma yetişemiyormuş. İş bul, çalış diyor!

Halil: Kardeşim, üzme kendini. Anlatman çok iyi oldu. Bundan sonra bütün masraflarını üzerime alıyo-rum, itiraz istemem. Eğer baban razı olursa bizim şir-kette çalışabilir. Umarım, kabul eder. Bu konu burada kapanmıştır.

Page 22: İhanetin Gözyasları

18| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Ceyhun ama bile diyemeden, Halil sözünü keser ve zil çaldı, hadi sınıfa girelim der.

Songüz’ün sıkılgan bir hali vardı.

Emre: Bitanem, bir sorun mu var? Moralin bozuk gibi.

− Yok hayatım. Sana öyle gelmiştir.

− Hımm. O zaman akşam beraber takılalım, ne dersin?

− Olmaz! Derslerim çok yoğun, hem bizimkilere söz verdim. Biliyorsun, ne zamandır eve uğramıyo-rum.

Emre, çaresizce; sende şu aralar bir şey var ama hayırlısı diye geçiştirir.

Murat, Songüz’e çatmak için eve uğramıştı. On-dan önce de Aşkın'ı hafta sonu yapacakları partiye çağırmak için aramış, Aşkın da Cansu ile gelebileceğini söylemişti. Murat ile Anıl, bir rock grubuna bağlı ol-duklarından dolayı çılgınca yapılan partilere destek verir, katılırlardı.

Aradan biraz zaman geçtikten sonra Songüz gelir. Murat, hızlıca yanına gelerek:

− Sonunda geldin, nihayet evin yolunu buldun! Bir daha kolay kolay gidemezsin oraya!

Songüz: Sen karışma Murat! İstediğim zaman gi-derim. Orası benim teyzemin evi.

− Anlayamıyorum, o kadar arkadaşın varken niye orada kalıyorsun ki? Ata'yı sevmediğimi biliyorsun.

Page 23: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |19

Eylül, araya girerek:

− Sen karışma oğlum. Ablan, 18 yaşını çoktan geç-ti...(!)

Murat, sinirlenerek; bu konu burada kapanmadı diyerek odasına geçer.

Aklına Anıl gelir. Telefonla arayarak; kuzen, ben sıkıldım. Evin boşsa yanına geleyim der.

Anıl: Sorman ayıp kanka. Hemen arabana atla, gel.

Murat, tamam diyerek telefonunu kapatır.

Milyonlarca gözlerin büyük umutlarla açıldığı bir sabah...

Murat çalan saatin sesiyle yataktan fırlar. Hemen Anıl'ı kaldırır ve hazırlanmaya başlarlar.

Anıl, bıkmış bir tavırla:

− Ya Kanka, ben gelmesem olmaz mı?

− Olmaz, zaten devamsızlık iyice sınıra dayandı. Uğraşmayalım bir de onunla. Yeterince derdimiz var zaten!

Anıl, uykulu gözleriyle; off diyerek yüzünü yıkar. Hazırlandıktan sonra evden çıkarlar, okula doğru gi-derlerken Murat:

− Sen dün akşam İrem ile buluşmayacak mıydın?

− Kanka ya hatırlatman çok iyi oldu. Benim şarj bitmişti, takmayı da unuttum. Aradıysa çok ayıp oldu, off ya! Bir sürü dırdır edecek şimdi. Neyse zaten kaç

Page 24: İhanetin Gözyasları

20| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

gündür aramız bozuk, tavır yapıyor bana. Olmadı, bitiririm.

− İnşallah bir sorun çıkmaz.

Anıl, inşallah derken sınıfa girerler.

İlk ders, tarih. Konu: Cumhuriyetin İlanı. Tarih öğretmeni, konuyu anlatırken bazı öğrenciler takip ederken, bazıları da saçma sapan şeylerle ilgileniyor-dur. Anıl, bacak bacak üstüne atmış, Cansu’yla mesaj-laşırken öğretmenin dikkatini çeker. Öğretmen, Anıl’ın yanına giderek: telefonunu masamın üzerine koy der.

Anıl; ya hoca bir git işine diye cevap verir.

Öğretmen sinirlenerek:

− Çabuk getir, aksi takdirde senin için iyi olmaz.

− Getirmiyorum hoca! Sen beni neyine güvenerek tehdit ediyorsun?

− Son kez ikaz ediyorum.

− Getirmiyorum hoca!

− O zaman sınıftan çık. Dışarıda hallet işini.

− Sen bana emir veremezsin!

− Yeter, dersi kaynattığın! Düzgün konuş benim-le, ben senin öğretmeninim. Bana saygı göstermek zo-rundasın!

Anıl; kes hoca, ben senin gibi kaç tanesini ce-bimden çıkarırım! Asıl sen çık da, herkes rahat rahat keyfine baksın. Dinlemek zorunda mıyım seni? Al-lah'ım yaa...(!) diye bağırırken sınıf ooo diye uğuldar.

Page 25: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |21

Öğretmen; bu yanına kalmayacak, kalmayacak diyerek sinirli bir şekilde sınıftan çıkar.

Hâlbuki istese de bir şey yapamaz.

Halil ile kantinde otururlarken Ceyhun:

− Valla, sana karşı çok mahcubum kardeşim. Aynı şekilde babam da… Bütün masraflarımı üstlendin sa-yende okula devam edebiliyorum. Babamı da iyi bir işe aldırdın, üstelik kendi şirketinizde. Senin hakkını nasıl ödeyeceğim?

Halil: Hakkın ödendi bil sevgili kardeşim. Gerçek dostluklar, bugünler içindir. Hem sen benim karde-şimsin tabi yanında olacağım.

O esnada masaya doğru Onur Enes gelip oturur.

Halil: Onur yine can sıkıcı bir şey söyleme bana rica ediyorum.

− Sadece sizi görmek istedim, başka bir şey arama yani. Eee nasıl gidiyor?

− İyi işte, yuvarlanıp gidiyoruz. Çıkar hadi ağzın-daki baklayı.

− Hayırlı olsun, baban en büyük holdinglerden birini daha servetine katmış. Haberlerde gördüm. Sen hala bu okulda sürünüyorsun, yazık sana!

− Sağolasın, bitti mi?

− Seni de koparamadık Ceyhun’dan. Ne buluyor-sun onda, biz dururken?

− Siz de olmayan her şeyi!

Onur Enes bozulur ama belli etmeden:

Page 26: İhanetin Gözyasları

22| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Biz akşam erkek erkeğe Deniz’lerde takılacağız. Sen de gel diyecektim ya ondan geldim.

Halil, şaşkınlıkla:

− İnanamıyorum! Siz, erkek erkeğe! Bir evde!

− Şaşırmana gerek yok. Bu sefer öyle esti. Geliyor-sun değil mi?

− Tamam, Ceyhun’la geliriz belki.

Onur Enes; ben yanındakini çağırmadım ama neyse öyle olsun. Görüşürüz akşam diyerek masadan kalkar.

Anıl, okulun bahçesinde dolaşırken bankta otu-ran iki kız dikkatini çeker. Yemyeşil gözler... Aman Allah'ım, o ne güzellikti! Bu kızı daha önce hiç gör-memişti. Kıza dikkatli dikkatli bakmaya başlayınca, kız da ona bakar.

Anıl, etkileyici ses tonuyla:

− Oturabilir miyim kızlar?

Yeşil gözlü kız: Otur bakalım.

Anıl: Kızlar, sizi daha önce hiç görmedim. Siz ye-nisiniz galiba.

− Evet yeniyiz, tanışalım madem. Ben Gamze, ar-kadaşım da Ecem.

Sonunda muradına eren Anıl memnun oldum di-yerek ismini söyler ve onları bugün yapacakları bas-ketbol maçına davet eder. Kızlar kabul ettikten sonra heyecanla sınıfına gider.

Page 27: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |23

Songüz, kampüsten çıktıktan sonra Emre'yi atla-tarak Beyoğlu'na gider, biraz gezer. Sıkılınca Ata'yı arayarak; enişte işin var mı diye sorar.

Ata: Yok, eniştem bugün şirkete gitmedim bile.

Songüz: Buna çok sevindim. Ben de bir başıma kaldım, canım sıkılıyor.

− Araman iyi olmuş. Gel bize, kuzenini seversin hem.

− Enişte ya, benim hiç keyfim yok. Sen gelsen de sinemaya filan gitsek, kırmazsın değil mi beni?

− Senin hatırını mı kıracağım canım. Teyzen de iş-te zaten.

− Bitanecik eniştem benim! Seni Beyoğlu'nun giri-şinde bekliyorum o zaman.

Ata; tamam, hemen geliyorum diyerek telefonu kapatır.

Anıl, Murat ve diğer oyuncular soyunma oda-sında beklerlerken nihayet maç zamanı gelir. Anıl, bir yandan; haydi Yıldızlar! Size güveniyorum. Yüzümü kara çıkartmayın diye bağırırken, bir yandan da ta-kımla beraber sahaya çıkıyordu. Takım kaptanı Anıl'ın gözleri tribünlerdeyken nihayet Gamze’yle göz göze gelirler. Maç başlar. Yıldızlar takımı, dişli rakiplerinin karşısında sürekli topu kaptırıyordu. Ne oluyordu bu takıma! Hâlbuki İstanbul'un en güçlü basketbol ta-kımlarındandı. Bir uğursuzluk vardı derken Anıl atağa geçer. Evet, yenik durumda olan Yıldızlar Takımı şim-di de öne geçmek üzereydi. Murat eksik kalır mı? Ani

Page 28: İhanetin Gözyasları

24| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

bir hareketle, potaya geçirir topu ve nihayet devre ara-sı girer. Oyuncular, soyunma odasına giderler. Anıl, maçı alacaklarına gönülden inandığı için takım arka-daşlarını iyi bir şekilde motive eder ve sahaya çıkmaya başlarlar derken ikinci yarı başlar. Murat, rakip takım-dan topu çalar. Aman Allah'ım! O da ne? Müthiş bir profesyonellikle topu fileye geçirir. Buse, hayranlıkla onu izlerken Anıl; helal koçum, diye bağırır. Çalan düdüğün sesiyle maç biter. Dişli rakip yere serilirken Yıldızlar Takımı sevince boğulur.

Songüz, bir bankta oturmuş beklerken nihayet Ata gelir. Sinemaya giderler. Vizyonda olan popüler bir filmin biletini alıp yerlerine otururlar. Songüz, Ata'nın yanında olduğu için kendini çok mutlu hisse-diyordu.

O esnada Halil eve gelerek annesine selam verir ve anneciğim, akşam arkadaşlar çağırdı. Gönlün olur-sa, Ceyhun’la Deniz’lere gitmek istiyorum diyerek izin ister.

Figen gülümseyerek:

− Canım oğlum benim. Artık büyüdün, benden izin almana bile gerek yok. Umarım, bana olan saygını hiçbir zaman yitirmezsin.

− Anneciğim, için rahat olsun. Oğlun her zaman sana layık bir evlat olacak, bundan hiç şüphen olma-sın. Neyse şimdi odama geçeyim, hazırlanayım. Ders-lerim aksayacak ama sonra telafi ederim artık.

− Sorun etme, sen halledersin oğlum. Haydi, ha-zırlan bakalım.

Page 29: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |25

Halil, odasına geçerek beyaz gömleğini ve siyah kotunu giydikten sonra gideceği evin yolunu tutar.

Yıldızlar Takımının Oyuncuları, kutlama bittikten sonra dağılır.

Anıl'ın evinde otururlarken Murat:

− Abi yeni tanıştığım kız beni sardı. Buse yanım-da olunca fazla ilgilenemedim. Harbi güzel kız, onunla en kısa zamanda yakından tanışmam şart.

Anıl: Off kanka, ne yapacaksın Ecem’i?

− Çıkacağım. Hem sen kendine bak, hemen Gam-ze’ye yazılmışsın.

− Oğlum bak, Gamzem hakkında konuşma bile. Yakında yengen olacak!

− Kuzen! Senin işin de zor, daha İrem’le bile biti-remedin.

− O iş kolay oğlum. Akşama bitmiş bil.

Murat, inşallah derken çayını yudumlar.

Nurten eve gelir. Ata'yı göremeyince meraklanır. Hemen telefonla arar. Ata, Songüz ile çay bahçesinde oturduğunu söyler. Nurten, sinirli bir ses tonuyla; ne diyeyim, iyi eğlenceler size! Akşam geç kalmazsan sevinirim diyerek telefonu kapatır.

Anıl, İrem’i arayarak her zaman takıldıkları mekâna çağırır. İrem, geleceğini söyler. Anıl, telefonu kapatıp Murat'a dönerek; sende gel kanka der.

Murat; olmaz, ben Buse'ye söz verdim. Bu sefer de ekersem fena bozulur diye cevap verir.

Page 30: İhanetin Gözyasları

26| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Anıl, evden çıkıp buluşacakları mekâna geldi-ğinde İrem'i masanın birinde beklerken görür ve ya-nına gidip selam vererek oturur.

İrem, kızgın bir sesle; senin kadar aşağılık birini görmedim diye sitem eder.

Halil ile Ceyhun, kapıya gelip zile bastıklarında Deniz onları karşılar. İçeri girdiklerinde gerçekten er-kek erkeğe olduklarını gören Halil'in içi rahatlar ama daha selam bile veremeden zil tekrar çalar. Deniz ka-pıyı açtığında içeriye bir grup kız girer.

Onur Enes, Tanem' i göstererek:

− Sana en son bahsettiğim fıstık bu, tanışın hadi.

Halil, şaşkınlıkla bakakalır. Daha önce hiçbir kızla bu kadar yakın olmadığından adeta dili tutulur. Bu ne güzellikti! O gözler, kalem gibi kaşlar, sarı lüle lüle saçlar, o masum bakış...

Halil, dalıp gitmişken sessizliği Ceyhun bozar:

− Kendine gel kardeşim! Yanlış yapıyorsun.

Halil, Tanem’den gözünü ayırarak Onur Enes'e döner; bu kadar yalancı olduğunu bilmiyordum diye bağırır.

Onur Enes: Oğlum, gözünü gönlünü açalım de-dik. İçine sıçtın! Ne güzel bir kız var karşında, ayıp oluyor ama…

− Böyle ortamlarda bulunmanın uygun olmadı-ğını bile bile burada duramam, kusura bakma! Bu gü-nahın sorumlusu da ben değilim, sizsiniz. Bana kızları

Page 31: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |27

çağıracağınızı söylememiştiniz, Allah sizi affetsin di-yerek Ceyhun'a döner:

− Haydi gidelim.

Oradakiler, başımıza hoca kesildi diye dalga ge-çerken Deniz, Halil’in yanına giderek:

− Buraya misafir olarak geldin, benim evime! Terk edip gitmen çok ayıp olur. Senden bir ricam var. Onu yap, öyle git.

− Ne istiyorsun?

− Biz önceden her şeyi ayarladık ve sana ihtiyacı-mız var. O güzel sesinle bize bir şarkı söyler misin? Bunu çok görme.

Acaba, Deniz'in bu iyi niyeti şeytanca oyununun başlangıcı mıydı?

Songüz eve doğru giderken telefonu çalar. Ara-yan Emre; ben kampüsten çıktım, müsaitsen buluşup bir şeyler yapalım deyince, isteksizce kabul eder.

Anıl, İrem'in söylediği şey karşısında donup kalır. Bir süre durduktan sonra:

− Ne? Anlamadım.

İrem: Anlamayacak bir şey yok. Şimdi sana seni çıldırtacak itiraflar yapacağım. Sen de zihninde ne ya-lan uydursam diye tasarlamaya başlayacaksın.

Anıl, hem şaşkın hem de ürkek bir sesle:

− Ne diyorsun sen kızım? Anlamıyorum, açık ko-nuş!

Page 32: İhanetin Gözyasları

28| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Söyleyeceğim şey karşısında sakın şaşırma! Üç gün önce internette tanışıp konuşmaya başladığın kız vardı ya hani. Hatırladın mı?

− Hangi kız ya?

− Hani şu daha hiç tanımadan samimi olduğun kız!

O esnada Muratla Buse tartışıyordu. Buse, Mu-rat'ın son zamanlarda ilgisiz olduğundan yakınıyor, Murat da sürekli inkâr ediyor, bin bir bahane uyduru-yordu. Buse de bunlara inanmıyordu derken bardak son damlasına kadar taşar.

Murat, sinirlenerek:

− O zaman bırak beni kızım!

Songüz sus pus otururken Emre aniden:

− Keşke bir an önce okul bitse de, evlensek aş-kım…

Songüz, şaşkın bir ifadeyle:

− Saçmalama Emre! Ne evlenmesi? Daha çok gen-ciz. Bir mesleğimiz bile yok üstelik sen askerliğini yapmadın.

Emre, üzgün bir halde:

− Ama ben seni çok seviyorum ve kaybetmekten korkuyorum. Farkında mısın bilmiyorum, son gün-lerde bana karşı soğuk aynı zamanda ilgisizsin!

Songüz bir yandan çayını alıp garsona teşekkür ederken, bir yandan da çayına şeker atar. Yüzü kızaran Songüz; yok öyle bir şey canım diyerek konuyu ka-

Page 33: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |29

patmaya çalışır. Emre konuyu kapatmaya hiç niyetli değildir.

Anıl, şaşkınlığını belli etmeden:

− Ne kızı ya, gerçekten saçmalıyorsun İrem!

İrem: Söyleyeceklerim seni çok acıtacak! O Serap diye bildiğin kız bendim. Seni işlettim ve ne kadar adi, şerefsiz olduğunu öğrenmiş oldum!

Anıl’ın yüzü kızarır. Elleri titremeye başlar, ne yapacağını bilemez. Söyleyecek uygun bir yalan da bulamayınca:

− Benim kötü niyetim yoktu. Sıradan biri gibi ko-nuştum sonuçta.

− Mutlaka öyledir. Son sözlerin bunlar mı?

Anıl, o kadar şaşkındı ki zor konuşuyordu. İlk de-fa böyle bir darbe yemişti.

Kısık bir ses tonuyla:

− Bak sen yanlış anladın meleğim sonuçta onunla sevgili olmadım. Sırf dalga olsun diye konuştum. Ben-den ayrılmak için bahane arıyorsun!

− Arıyorum var mı? Peki, madem arkadaş olacak-tın, neydi o aşırı samimiyet!

− Ya kaç kere anlatacağım. Kötü niyetim yoktu.

İrem, onu dinlemiyordu bile.

− Hadi bitsin bu ilişki, herkes yoluna gitsin.

− Olmaz! Ben seni deliler gibi seviyorum. Bırak-mam seni bırakamam!

Page 34: İhanetin Gözyasları

30| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Boşuna konuşup nefesini tüketme, bu iş burada biter.

Anıl, aşırı hırslı olduğundan dolayı çok diretir ama İrem'i kararından döndüremez. İrem'in gözlerinin içine bakarak:

− Kardeşim bildiğim Sercan'ı nasıl ayarttın?

− O benim de kardeşim! Hem sen orasına karış-ma. Eğer Sercan'a en ufak bir zarar verirsen, seni tüm cümle âleme rezil ederim. Yeminim olsun!

Anıl, daha fazla direnemez. Çaresiz:

− Tamam, bu iş bitsin. Sen nasıl istersen, zorla gü-zellik olmaz. Ama şunu bil, çok iyi bil!

Halil, kimseyi kıramadığından dolayı Cey-hun’dan onay alarak teklifi kabul eder. Onur Enes gi-tarını eline alıp çalarken, Halil derinden etkileyen se-siyle oradaki herkesi kendine hayran bırakır. Konser bittikten sonra Deniz, Halil’in yanına gelerek:

− Çok teşekkür ederim. Harikaydın valla, yorduk seni de. Bir şeyler içelim gel, hem dinlenmiş olursun.

Halil: Yok sağol kardeşim, ben almayayım.

Oradakiler üstüne gelince Halil, kabul etmeye mecbur kalır.

Emre Songüz’ün elini tutarak:

− Kafanı karıştıran şey neyse öğrenmek istiyo-rum.

Songüz, sinirlenerek:

Page 35: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |31

− Yok, bir şey! Kaç kere söyleyeceğim. Sıkıldım artık!

Emre, Songüz'ün bu ağır tavrından sonra:

− Tamam, dediğin gibi olsun.

Songüz ve Emre çaylarını yudumlarken pişman-lık dolu gözlerle birbirlerine bakarlar.

Anıl; seni çok sevmiştim diye sözünü bitirince İrem; ben de seni çok sevmiştim ama artık sevgim nef-rete dönüştü. Kaç gündür aramız bozuktu. Üstelik se-bebi sensin, sevmiş olsan gelirdin, özür dilerdin. Lüt-fen bana edebiyat yapma Anıl! Daha fazla uzamasın bu tartışma, ben gidiyorum diyerek masadan kalkar ve oradan uzaklaşır.

Buse, Murat’ın söylediği laf karşısında şaşırıp ka-lır. Sen ciddi misin diye sormakla yetinir.

Murat: Evet, eğer böyle devam edecekse ciddi-yim! Bıktım artık! Sürekli dır dır, ne bu ya!

Buse, ne yapacağını bilemez bir halde:

− Senden nasıl ayrılırım? Sen benim ilk aşkımsın, bunu yapamam. Beni bırakmaya niyetlisin galiba?

Murat, biraz yumuşayarak:

− Kızım, sen kendin bıraktırmak için uğraştırıyor-sun. Eğer benim sevgilimsen, kurallarıma uyacaksın o kadar! Ben sana bırakıyorum. Kurallarımı tekrar ha-tırlatayım; sürekli hesap sormayacaksın, sözümden çıkmayacaksın, beni sinir etmeyeceksin. Bana güvenin tam olacak ve sadık kalacaksın. Tamam mı?

Page 36: İhanetin Gözyasları

32| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Buse, cesaretli bir ses tonuyla:

− Ben senin kölen değilim, sevgilinim! Sen bana kural koyamazsın, ne yani sevdik diye ölelim mi! Beni sevmiş olsan, her halimle kabul ederdin. Sürekli mana bulduğuna göre artık beni istemiyorsun! Görünen o.

Murat, kendini tutamayarak:

− İllaki söyleteceksin değil mi! Senden bıktım kı-zım, hevesimi aldım! Seni sevmiyorum artık! Bir şey söyleyeyim mi? Çok sıkıcısın ve hiç çekilmiyorsun. Bu kadar uzun sürdüğüne dua et. Benim aşklarım en fazla bir haftalık. İşimi görürüm ve bitiririm o ilişkiyi. Sırf sana çok acıdığım için bırakmadım seni. Acınacak du-rumdaydın, köpekler gibi koşuyordun peşimden. İlk defa birine merhamet ettim ama değmezmiş. Bu ilişki bitmiştir, son sözünü söyle!

Buse, yıkılmış bir halde:

− Özür dilerim. Ne olur affet beni. Bir daha olma-yacak, söz veriyorum. Murat bırakma beni!

Murat, terk eden olmanın verdiği tarif edilemez zevkle beraber adeta zafer çığlıkları atıyordu. Alışıktı aslında, çünkü her zaman terk eden taraf olmuştu. Bu rahatlığın verdiği umursamaz bir tavırla:

− Bitti Buse! Son sözlerin bunlar mı?

− Bırakma beni, kıyma bana.

− Off kızım, yeter artık! Bir git başımdan! Bundan sonra sakın beni rahatsız etme!

Buse, gözyaşlarını tutamayarak masadan kalkar ve gider.

Page 37: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |33

Ceyhun, babası arayıp acil çağırınca gitmek zo-runda kalır. Yalnız oturmaktan sıkılan Halil, meyveli sodasından üç beş yudum aldıktan yarım saat sonra, olduğu yere sızıp kalır. Deniz ve Onur Enes, yanına yaklaşır.

Songüz'ün kafası karmakarışıktı, ne yapacağını bilmiyordu. Emre'den gittikçe soğuyordu, sebebini kendi de bilmiyordu. Emre'ye acıyordu, bir yandan da; nişanlıyız, nişanı atmak büyük cesaret ister. Durup dururken atarsam, elalem ne der diye düşünüyordu.

Sercan, çalan telefonunu açtığında İrem ağlamaklı sesiyle; Anıl'a her şeyi anlattığını, ayrıldıklarını ve kendini hiç iyi hissetmediğini söylemiş, Sercan da onun yerini öğrenmiş, şimdi de yanına gidiyordu.

Buse bir taksi durdurarak şoföre evlerini tarif eder. Şoför, Buse' in ağladığını görünce; bir sorun yok ya bacım diye sorar.

Buse; yok Bey Amca bir sorun, sen sür arabayı diye cevap verirken evin önüne gelirler. Buse, parayı vererek taksiden iner. Anahtarıyla kapıyı açarak oda-sına koşar ve kapıyı kitler. Bunu gören annesi kapının önüne gelerek:

− Neyin var kızım? Ne olur aç kapıyı, konuşalım.

Buse, ağlayarak:

− Sen karışma anne! Git başımdan!

Annesi, feryat ederken Buse çekmecesini açar. Murat'ın aldığı hediyeleri eline alıp parçalarken; Al-lah'ından bul, Allah belanı versin şerefsiz diye bağırır.

Page 38: İhanetin Gözyasları

34| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Her yeri dağıtıp birbirine kattıktan sonra aklına dola-bındaki ilaçlar gelir.

Deniz, Onur Enes'e dönerek:

− Kızlardan birini çağır, kamerayı hazırla. Ta-nem’e de söyle, ortalarda görünmesin. Evine gönder onu.

Tanem, evine gittikten sonra Deniz, kıza; Halil'in yanına geç diye emir verirken Halil sayıklıyor, Onur Enes ise kahkahalarla gülüyordu.

Songüz, eve geldiğinde annesi onu mutfağa çağı-rır.

Songüz: Ne oluyor annem? Hayırdır?

− Kızım, akşam Nurten teyzenler gelecekmiş. On-dan acele ediyorum. Hadi sen de yardım et.

Songüz sevinçle; tamam anneciğim diyerek kolla-rını sıvar.

Murat, yaktığı canların hesabını ne zaman vere-cekti? Zaman gösterecek.

Murat, bilgisayarını açarken Anıl’a olan biteni an-latır. Anıl da başına gelenleri anlattıktan sonra Murat, Cansu’yla Aşkın’ı çağırarak, Anıl'ı kolundan tuttuğu gibi kafeye götürür.

Sercan ile İrem, Ortaköy'deki bir parkın bankına oturmuş, dertleşiyorlardı.

Sercan; sen daha iyilerine layıksın diye teselli ederken İrem:

Page 39: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |35

− Anıl bile kıymetimi bilmedi, demek ki ben se-vilmeyi hak etmiyorum!

Sercan, bir dost sıcaklığı ile:

Bak İremciğim, sen her şeyin en mükemmeline layıksın. Anıl'ı ortaya atarak bir sınama yaparsan, ooo o zaman ölmen lazım.

Buse, ilaçları içmeye karar verir. Kapıyı aç diye yalvaran annesi umurunda değildi. Aklında olan tek şey, ilaçları bir an önce içip yaşadığı lanet hayattan kurtulmaktı. İlaçları tak hamlede ağzına atarken, an-nesi kendi başına bir şey yapamayacağını anlayarak yan komşularını çağırmaya gider.

Kız, kollarını Halil'in boynuna dolarken, Deniz onların fotoğraflarını çekiyordu. Halil, kendini tama-men kaybetmişti. O yüzden Deniz, Halil'in kapalı göz-lerini çekmemeye özen gösteriyordu derken Onur Enes ve tayfası sonunda muradına erer. Halil’in o hal-deki rezil fotoğraflarını, bir de üstüne fotomontaj ekle-yerek, ne yapıp edip elde etmişlerdi. Onur Enes, bir ara pişman olup düşünmeye başlar; bizim bu çocuğa yaptığımız ne kadar kötü bir şey. Aynısını ya bana yapsalardı? Uyandığımda kendimi o halde bulsaydım, ne kadar aşağılık duruma düşerdim!

Bir an; yanlış yapıyoruz Deniz diye yüksek sesle söyler.

Deniz: Ya oğlum saçmalama! Hak etti bu süt.

Onur Enes yine nefsine kanarak “oh olmuş” der.

Page 40: İhanetin Gözyasları

36| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Ata ile Nurten gelir. Songüz, onları karşılayarak yemek masasına oturtur. Aradan beş dakika geçmeden Nurten; abla, hafta sonu annemi ziyarete gideceğim. Sen de gel. Ata, işi çıktığı için gelemeyecek. Böylece yalnız gitmemiş olurum, ne dersin diye sorarak sus-kunluğu bozar. Eylül, eşine sorar.

Tarık: Ben zaten yarın sabah erkenden yurt dışına gideceğim, biliyorsun. Önemli bir iş toplantısı sonuçta. Bana sorarsan git. Anneni de görmüş olursun hem.

− İyi o zaman gidelim biz. Songüz ile Murat yine gelmeyecek, biliyorum.

Nurten: Ne yapalım abla? Annem her zaman ol-duğu gibi bizim ufaklığı görmekle yetinecek. Yarın sabah erkenden çıkalım yola, sana uyar mı?

− Uyar, canım.

Yemekten sonra çaylar içilir, sohbetler yapılır. Vakit gece yarısını bulmadan Ata ile Nurten, evlerine giderler.

İrem, Sercan'ın son söyledikleri karşısında anla-yamaz bir tavırla:

− Bilmiyorum, Sercan...

Sercan, konuşmakta zorlanıyordu.

− Ne yapacağımı bilmiyorum. Çaresizim, iki ara-da bir derede kaldım. O kadar zor ki anlatamam. Şu an bildiklerimi söylersem, kardeşimi sırtından vurmuş olacağım.

İrem, biraz da olsa rahatlar. Bir şeyler sezmişçe-sine:

Page 41: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |37

− Anıl hakkında değil mi? Rahat ol, bana güvene-bilirsin.

− Evet, onun hakkında. Sana zaten sonuna kadar güveniyorum. Bildiklerimi söyleyip vebalinden kur-tulmak, bir yandan da senin en ufak şekilde üzülme-meni istiyorum.

− İçini ferah tut. Anıl bundan sonra benim için öl-dü! Bana her şeyi anlat arkadaş!

Sercan, cesaretini toplayarak anlatmaya başlar.

Yan komşuları sonunda kapıya kırar. Buse’nin annesi koşarak içeriye girdiğinde, kızının yere yığılmış vücudunu görünce feryat eder. Kapıyı kıran delikanlı, Buse'yi kucağına alarak arabasına doğru koşarken, gözü yaşlı anne de arkadan yetişmeye çalışır. Hasta-neye vardıklarında doktorlar, Buse’yi yoğun bakıma alırlar. Buse'nin babası da işini, gücüne bırakıp çoktan gelmişti derken o tarafa doğru masum bir genç kız koşarak gelir. Yaşlı gözleriyle; “anne, kardeşime ne oldu” diye feryat eder. Genç kadın, kızının gözyaşla-rını silerken; “kıydı canına genç yaşında. O kadar yal-vardım, kapıyı açtıramadım. Busem, kızım! Ben bu vicdan azabıyla nasıl yaşarım? Sana sahip çıkamadım” diye sitem ederken zaman hızla akıp gidiyordu.

Tarık, o saatlerde bir yandan bavulunu hazırlar-ken, bir yandan da kızıyla konuşuyordu.

− Songüz yokluğumuzda kardeşine sahip çık. Kendine de çok dikkat et.

Songüz: Tamam babacığım, sen hiç merak etme. Kendine iyi bak oralarda.

Page 42: İhanetin Gözyasları

38| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Tarık; peki kızım. Sana güveniyorum, hadi sen yat artık. Geç oldu, ben de yatacağım zaten diyerek Songüz'ün yanağından öper ve kardeşine çok iyi bak der.

Akşamki çılgın partiden sonra kafayı bulan Mu-rat, Aşkın'a çok ısrar ederek onu evine getirir. Aşkın da; kız arkadaşımda kalacağım diyerek ailesinden izin alır.

Murat, çıktığı kızları seviyor muydu? Tartışılır...

Sercan, lafını bitirirken:

− İşte Anıl o kadar şerefsiz ki; önüne gelen kızla çıkar ve işi bittikten sonra tekmeyi basar! Özellikle zengin ve güzel kızlara düşkündür.

Sercan, bir an duraksayarak:

− Bunu sorması çok zor ama bilmek istiyorum. O kadar çıktınız, aranızda bir şey oldu mu?

İrem, şaşkın bir halde:

− Açık konuşmak gerekirse, o çok istedi ama izin vermedim. Sürekli bir bahane buldum, benden soğu-masının da sebebi bu!

Sercan, sevinerek:

− Bunları sana anlatmayı hep istedim. Arabozucu olmamak için sustum.

− Anıl’ın benimle çıkarken hayatında kaç kişi vardı?

Sercan, bir tatsızlık çıkarmamak için susar. Daha sonra:

Page 43: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |39

− İrem, artık unut gitsin şu beş para etmez şeref-sizi!

İrem, susar.

Sercan: Boşver be İrem. Bugün yaşananları hiç yaşamadın farz et. Hem belki de şu an seni deliler gibi seven, uğruna her şeyi feda edebilecek biri vardır, se-nin bilmediğin. Sana söylemeye cesaret edemiyor-dur…

İrem, bir şeyler sezercesine:

− Gerçekten beni seven biri var mıdır? Ben değer verilecek bir kız mıyım?

Sercan: Bence sen, her şeyin en iyisine layıksın. Var mı ötesi? Senin kıymetini bilmeyen, kendine değer vermeyen biriydi zaten. Senin için ölümü göze alabile-cek kişi, sana o kadar yakın ki... Seni kaybetme kor-kusu yüzünden susmak zorunda kalıyor.

İrem, her şeyi anlamışçasına:

− Peki, bu kişi beni bir ömür boyu sevecek mi?

Sercan gülümseyerek:

−Tabiî ki de. Hiç ummadığın kadar çok sevecek seni.

İrem'in Sercan’a olan sevgisi kardeşlikten öteye gidecek miydi acaba?

Yorucu gecenin ardından sabahın ilk ışıklarıyla, doktorlar yoğun bakımdan çıkarlar. Bunu gören Bu-se'nin ailesi başhekimin yanına koşar.

Genç anne, telaşlı bir ses tonuyla:

Page 44: İhanetin Gözyasları

40| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Kızımın durumu nasıl, doktor bey?

− Biz elimizden geleni yaptık, gerisi Allah'a kal-mış. Dua edin, şu an elimizden gelen tek şey bu.

Üzgün baba: Kızımı görebilir miyim doktor?

− Şu anda olmaz. Yoğun bakımdan çıkması lazım

− Ne olur iki dakika da olsa kızımı göreyim efen-dim, yalvarıyorum!

− Tamam, küçük bir pencere var. Oradan beş da-kika bakmanıza izin verebilirim.

− Çok sağolun doktor bey. Kızımın en kısa za-manda sağlığına kavuşması için elinizden geleni ya-pın.

Başhekim;” inşallah, hastamız bir an önce ken-dine gelir” diyerek iç çeker.

Halil nihayet uyanır. Bunu gören Deniz, dalga geçercesine:

− Rahat uyudun mu beyefendi?

Halil, şaşkın bakışlarıyla;” ben burada ne arıyo-rum” diye sorar.

Deniz: Dün gece sızıp kaldın. Ben de uyandır-maya kıyamadım.

− Ama nasıl olur? En son meyveli soda içmiştim, gerisini hatırlamıyorum.

− Hiç bahane bulma. Uyudun kaldın, o kadar.

− Yalan söylüyorsun! Sodayı içtikten sonra oldu her şey. Söyle amacın neydi?

Page 45: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |41

− Saçmalama oğlum! Manyak mısın sen? Ha bir de olmadı, kızlara yaptığım gibi sodana ilaç katıp seni etkisiz hale getirdiğimi söyle.

Halil, bir şeyler sezmişçesine:

− Söyle ne yaptın bana!

− İyice sapıttın. Asıl sen yaptın yapacağını! Hatır-lasana, dün gece kızların güzelliği kendini kaybetmene sebep oldu. Hatta herkesin içinde kızın birini utanma-dan öptün. Tanem de bunu görünce sinirlendi, yazık-lar olsun diyerek evi terk etti.

Halil; yalan söylüyorsun! Ben asla yapmam öyle bir şey. Bana ne oyun oynuyorsun, çabuk söyle diye bağırırken bir yandan da cep telefonunu cebinden çı-karır. Annesinin 6 kere, babasının 4 kere, Ceyhun’un 10 kere, Anıl'ın da 2 kere çağrı bıraktığını görür.

Deniz: Küçük beyimizi merak mı etmişler?

Halil: Seni tüm cümle âleme rezil etmeden anlat, ne yaptın bana?

− Bir şey yapmadım oğlum. İnanmıyorsan biliyo-rum ama bak delillerim var. Onları gösterip kanıtlaya-bilirim. Yalan borcum mu var sana sanki?

− Tamam, kanıtla o zaman!

Deniz, çektiği fotoğrafları göstererek:

− Şimdi ne bahane bulacaksınız Halil Bey?

Halil, şaşkın gözlerle:

Page 46: İhanetin Gözyasları

42| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Ben bunu yapacak biri değilim. Kesin oyun var içinde. Zaten fotoğraflarda da baygın bir halim var. İtiraf et hadi, sodanın içine bir şey koydun değil mi?

Deniz sinirlenerek:

− Ya oğlum, bir git başımdan! En iyisi bunları ai-lene bir göstereyim de, dünyanın kaç bucak olduğunu gör!

Halil, yalvarırcasına:

− Sakın, sakın gösterme o fotoğrafları kimseye! Söyle, onları yok etmek için ne istiyorsun? Para mı derdin?

Deniz, küçümser bir sesle:

− Haa şöyle adam ol işte. Benim paraya filan ihti-yacım yok. Şartlarım var sadece, hemen söyleyeyim:

1−) Bu fotoğrafları Allah'ın bir kulunun bile gör-mesini istemiyorsan, bundan sonra Ceyhun’la muha-tap olmayacaksın ve bizimle takılacaksın.

2−) Benim sözümden çıkmayacaksın.

3−) Bir halta yaramaz şu huylarını değiştireceksin.

Halil, kızgın bir sesle:

− Anlayamıyorum! Sizin gibi olmamın size ne faydası olacak?

− Bir faydası olacağına değil, maksat ibnelik ol-sun!

− Bu yaptığın adamlık mı? Yok yere günahıma gi-riyorsun.

Page 47: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |43

− Kes çeneni! Bana Küçük Emrahlık taslama! Son kez soruyorum, dediklerimi yapacak mısın?

Halil elinden geleni ardına koyma diyerek kapıyı vurup çıkar.

Songüz ebeveynleri gidince, Murat da gelmeyince yalnız kalır. Can sıkıntısından eniştesine gider. Kah-valtıyı hazırlayarak Ata'yı çağırır.

Bir ara Songüz:

− Enişteciğim ya, Murat bugün eve gelmeyecek-miş. Nişanlım da acilen memleketine gitmek zorunda kaldı. Anlayacağın kendi başıma kaldım. Senin ya-nında kalsam olur mu?

Ata, tedirgin bir sesle:

− Bilmem ki, nasıl olur? Millet ne der? Kalsan iyi olur ama laf söz olur diye korkuyorum.

Songüz, umursamaz bir tavırla:

− Enişte ya boşver. Kim ne derse desin! Sonuçta biz akrabayız, kimse karışamaz.

− Aslında Figen teyzene gidebilirsin. Hem orada kuzenlerin de var. Senin için daha iyi olmaz mı?

Songüz, sinirlerine hâkim olamaz.

İrem, Sercan'dan ayrıldıktan sonra direk evine gidip uyumuştu. Geç yattığından daha yeni kalkmıştı derken telefonu çalar. Umursamaz bir şekilde meşgule düşürür. En az beş kere çalar yine meşgule düşürür. Tam o esnada bir mesaj gelir: “Seni deliler gibi seviyo-rum, şu garip mecnunu affet artık.”

Page 48: İhanetin Gözyasları

44| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

İrem, cevap olarak: “Senin sevgin batsın. Sakın beni bir daha rahatsız etme aksi takdirde senin için hiç ama hiç iyi olmaz. Hem ben artık başkasını seviyo-rum“ yazar.

Anıl, mesajı alınca bozulur. Telefonunu bırakıp salona çıkar. Annesinin yanına giderek:

− Ya valide, Halil'den haber var mı? Beni aramadı hala.

Figen: Meraklanma oğlum, daha yeni aradı. İyiymiş, arkadaşında kalmış. Telefonunu da sessizde unutmuş.

− Anladım valide. Ben de bir şey oldu zannettim. Bizim süt sonunda açılmaya karar verdi demek, he he. Benim kafadan oluyor valla.

Buse'nin odasındaki hemşire sevinçle dışarı çı-kınca genç kız, yanına koşarak:

− Kardeşim, kardeşim iyileşti mi hemşire hanım?

− Evet. Allah kurtardı, kardeşiniz kendine geldi. Şimdi onu normal odaya alacağız.

Yağmur heyecanla; hemen aileme haber vereyim diyerek koşar. Ailesinin yanına geldiğinde bağırarak:

− Müjde! Buse gözlerini açmış.

Gözü yaşlı anne:

− Ciddi misin?

− Evet, anneciğim, doktorlar normal odaya alı-yorlar şimdi. Hayatı tehlikeyi atlatmış!

Page 49: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |45

Murat, uygun partner bulamadığı için akşamki partide yalnız kalacaktı. Aklına bir an Ecem gelir. Bir sürü kız arkadaşı olduğu halde, ondan vazge-çemiyordu derken kapı çalar. Açtığında karşısında Anıl'ı görünce içeri alır.

İrem, kahvaltı yaparken telefonu çalar. Açtığında Sercan'ın sesini duyar ve heyecanlanır.

Sercan: Günaydın canım, ne yapıyorsun?

− Kahvaltı yapıyorum Sercan, sen ne yapıyorsun?

− Afiyet olsun. Ben de oturuyorum öyle, merak ettim de bir arayayım dedim. Nasıl toparlayabildin mi kendini?

İrem; toparladım canım diyerek mesaj olayını an-latır.

Sercan, memnun olmuş bir sesle:

− İyi yapmışsın. Bir daha rahatsız ederse, bana söyle. Gerekeni yaparım. Ha, akşamki partiye gidecek misin?

− Tabiî ki de gitmeyeceğim. Biliyorsun partiyi kimlerin düzenlediğini. Sen de gitmeyeceksin değil mi?

− Evet. Bundan böyle Anıl, benim gözümde bit-miştir. Seni üzeni ben daha beter üzerim. İstersen ak-şam beraber takılalım, ne dersin?

− Aslında hiç fena olmaz. Sinemaya filan gidebili-riz. Vizyona yeni filmler girmiş.

− Süper fikir! Akşama ayarlarız o zaman.

Page 50: İhanetin Gözyasları

46| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

İrem; tamam canım. Akşam görüşürüz diyerek te-lefonu kapatır.

Buse, yatağında baygın baygın yatarken gözlerini açar ve “abla, abla” diye bağırır. Bunu duyan hemşire, dışarı çıkarak doktora haber verir. Doktor içeri girip kontrolü yaptıktan sonra dışarıya çıkıp ablasını istiyor der.

Yağmur içeri girerek; kardeşim, bitanem. Nasılsın diyerek sevinç çığlıkları atar.

Buse: Beni merak etme abla. İyiyim, çok mu üz-düm sizi? Hem neden getirdiniz beni hastaneye, ölmek istiyorum!

− Ablacığım, neden böyle bir şey yaptın? Daha fazla üzme beni de, anlat sebebini.

− Anlatamam! Hatırlamak bile istemiyorum. O mesele benim için çoktan kapandı.

Yağmur, kimse benim kardeşimi üzemez diye si-tem ederken anne ve babaları da içeri girer.

Perişan baba; kızım! Canım! Her şeyim! Nasıl kıydın kendine diye sızlanırken yıkılmış annenin göz-yaşları, mutluluk gözyaşlarına dönüşmüştü.

Buse, kısık bir sesle:

− Babacığım, o meseleyi hiç açmayalım. Daha faz-la üzülmenizi istemiyorum dedikten sonra babası ça-resiz:

− Tamam, kızım, dediğin gibi olsun. Şu an kendi-ni nasıl hissediyorsun?

Page 51: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |47

− Çok iyi hissediyorum.

− Canım kızım. Bundan sonra seni en ufak şekilde üzen bir durum olursa, direk bana geleceksin. Yoksa, hakkımı helal etmem.

Buse, cevap veremeden bayılır. Odadakiler, te-laşlanarak doktoru çağırır.

Songüz, Ata'nın söyledikleri karşısında hem şa-şırmış, hem de kızmıştı. Kırgın ses tonuyla:

− Enişte, Figen teyzemde kalmak istemiyorum! Hem Anıl ile Halil benim kafa dengim değil.

Ata: Tamam be yavrum! Seni mi kıracağım? De-diğin gibi olsun. Yalnız benim akşam şirkete gitmem lazım, işlerim var.

Songüz, gülümseyerek:

− Tamam enişteciğim. Burada kalacağım ya, bu bana yeter.

Zil çalar. Songüz koşarak kapıyı açar, siparişleri alarak kapıdaki gence teşekkür eder ve parayı uzatır.

Poğaça ve simitleri tabaklara koyarken Ata: bana peynirlisinden koyma eniştem diyerek poğaçayı çeker ve “ehh be kızım, sen evde kaldın desene! Kahvaltıyı bile sipariş ediyorsun” diye sitem eder.

Yatakta kendini kaybetmiş bir şekilde yatan Bu-se'nin imdadına doktor yetişir ve oradakileri dışarıya çıkarır. 10 dakika sonra odadan çıkar. Umut veren bir sesle:

Page 52: İhanetin Gözyasları

48| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Meraklanmayın, kötü bir şey yok. Sadece ken-dini çok zorlamış. Sizden isteğim, bir süre onu rahat bırakın. Kendine gelince de tek tek girersiniz.

Halil, Ceyhun’a telefon açarak olan biteni anlatır.

Ceyhun: Yanında olamadım kardeşim, bana ne kadar kızsan yerden göğe kadar haklısın. Sen en doğ-rusunu yapmışsın.

− Sana kızmıyorum, onlar da ne halleri varsa gör-sünler. Sonuçta suçsuzum, bana göz göre iftira attılar.

− Evet kardeşim. Bu lekeyi sana sürmelerine razı gelemem. Hele o kızın yaptığı büyük namussuzluk! Sadece kendini değil, seni de lekelemiş. Deniz'in sun-duğu şartlara bakarsak bunların amacı, seni yoldan çıkarmak. Benimle arkadaşlığını da bitirmeni istiyor-lar. Söyle kardeşim, ben sana layık değil miyim yoksa?

− O nasıl söz sevgili kardeşim? Onlara bakma sen, hiçbir şey yapamazlar. Sadece konuşmasını bilirler! Allah'ın izniyle sonuna kadar direneceğim. Akşam, Mahmut Amca’nın yanına gidip onunla dertleşelim. Hem bana bir çözüm yolu gösterir, ne dersin?

− İyi düşünmüşsün, bana uyar. Hadi seni iyice merak etmesinler, bir an önce eve git. Sonra görüşü-rüz.

Halil; tamam kardeşim, Allah'a emanet ol diyerek telefonu kapatır.

Murat’la gezerlerken Anıl'ın telefonu çalar. Açtığı zaman tayfadan Musab hazırlıklara yardım etmek için kafeye çağırınca Anıl; tamam der ve kafenin yolunu

Page 53: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |49

tutarlar. Kafeye vardıklarında Musab, onları karşılaya-rak; “oğlum, nerede kaldınız? Partiye az zaman kaldı, hadi tutun bir işin ucundan” diye kızar.

Çok fazla bilet satıldığından parti kalabalık ve çılgınca olacağa benziyordu.

Murat, kollarını sıvayarak işe koyulurken Anıl; akşama canlı müziğin solistliğini yapacağım, provam var diyerek kaytarır.

İrem de o saatlerde hazırlanıyordu. Mavi gömle-ğiyle, siyah dar kot pantolonunu giyerek saçlarını at-kuyruğu şeklinde toplar ve sade bir makyaj yapar. Annesinden izin aldıktan sonra spor ayakkabılarını giyip evden çıkar. İrem'in çok zengin bir iş adamı olan babası, 3−4 yıl önce kalp krizi sonucu hayata veda et-miş, bu durumda da tüm mal varlığı annesiyle İrem'e kalmıştı. Annesi babasının işlerini devam ettirirken, İrem tek çocuk olduğundan dolayı rahat ve serbest bir yaşam sürüyordu.

İrem’in bu kadar serbest olması, ona zarar vere-cek miydi? Yaşananlar gösterecek…

Buse, ablasıyla dertleşince güç bulur. Hatta baba-sına kendisini çok iyi hissettiğini, artık hastaneden çıkmak istediğini söyler. Genç adam, kızını kıramaya-rak başhekimden zoraki izin alır.

Annesiyle hiçbir şey olmamış gibi sohbet eden Halil:

− Anne, Anıl abim de aramış beni dün!

Page 54: İhanetin Gözyasları

50| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Figen: Evet, o da meraklandı. Senden haber alınca da çıkıp gitti, akşam partisi mi ne varmış.

− Anladım anneciğim. Bu arada iznin olursa ye-mekten sonra Ceyhun’la Mahmut Amca’ya gideceğiz.

Figen: İzin verdim bile. Mahmut Bey, çok iyi bir insan. Her zaman gidin yanına.

Figen mutfağa doğru giderken Halil; “yardıma geliyorum anneciğim” diyerek arkasından gider.

Murat işi bittikten sonra yukarı kata çıktığında, Anıl bir yandan gitar çalıyor, bir yandan da inanılmaz güzel sesiyle “çok uzaklarda” parçasını söylüyordu. O okulun basketbol takımının kaptanı olmasının ya-nında, müzik grubunun hocasıydı. Anıl, parçayı bitir-dikten sonra Murat bağırarak “helal be kuzen! İşte bu-dur, çok güzel söyledin. Ağzına sağlık” diye destek vererek onu aşağıya indirir.

Ardından Gamzeyle Ecem’i gösterince Anıl sevi-nerek:

− Hoş geldiniz, beni kırmadığınız için eyvallah.

Murat, kızları masaya oturturken, bir yandan da görevli olduklarından dolayı onlarla fazla ilgileneme-yecekleri için kusura bakmamalarını söyler.

Gamze: Yok canım, ne kusuru?

Anıl: Ha, bu arada az sonra canlı müziği yapacak olan solist benim. Gitar da çalacağım deyince Murat araya girerek:

− Sesi çok güzel, bildiğiniz gibi değil.

Page 55: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |51

Anıl, havalı bir tavırla; abartma, abartma dedik-ten sonra; hadi kanka, az sonra sahne bizim. Son pro-vaları yapalım, sen de Dj'lik yapacaksın. Bu kadar ra-hat olma diyerek Murat’ı yukarıya çıkarır.

İrem ile kafede bir şeyler içerlerken Sercan:

− Buluşmamız çok iyi oldu, senin yanında huzur buluyorum.

− Bana da çok iyi geldi. Keşke senin ilgini daha önceden fark etseydim!

Sercan: Sonuçta geçmiş, bitmiştir. Önemli olan ge-lecektir...

Ata işlerini bitirip gelir. Bir süre sonra Songüz:

− Enişte ya, böyle olmuyor. Bir kaç kadeh içsek?

Ata, sinirli bir şekilde:

− Benimle konuşurken kullandığın bazı kelimeler hoşuma gitmiyor. Hayatımda ağzıma alkol sürmemiş adamım!

− Off tamam. Ben içeyim o zaman. Ona da karış-mazsın değil mi?

− Hayır, içme! Sağlığını düşün, hem bu saatte gi-dip almana izin filan veremem. Hayatta olmaz hatta bundan sonra içmeyeceğine dâhil bana söz verebilir misin?

Songüz, içten bir sesle:

− Tamam, söz enişteciğim. Ne şimdi, ne de bun-dan sonra içmeyeceğim.

Page 56: İhanetin Gözyasları

52| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Buse, odasında dinlenirken zil çalar. İki dakika geçmeden yakın arkadaşı Merve'yi karşısında bulur. Buse, sevince boğulurken Merve’ye sarılıp hasret gide-rir.

Merve, sitemli bir sesle:

− Aşk olsun şekerim. Sen beni hesaba almıyorsun galiba, ben bunu anladım.

− Canım benim seni de üzmek istemedim. Ken-dime yeni geldim zaten ondan haber edemedim.

− Çok üzdün beni ya. Bak bundan sonra benden hiçbir şey saklamak yok. Seni artık hiç yalnız bırakma-yacağım.

Buse: Sağol canım. Tam olarak iyileşince olanları anlatırım. Değmezmiş ama olan oldu artık. Bu vesi-leyle kendime gelmiş oldum.

Halil ve Ceyhun geldiğinde yaşlı adam onları içe-riye buyur ederek bir köşeye oturtur. Kendisi de her zamanki yerine oturarak Halil’e döner ve huzur veren sesiyle:

− Sen dertli gibisin oğul. Anlat da çare bulalım.

Halil, başını öne eğerek:

− İyi bildin Mahmut Amcacığım. Başıma bir mu-sibet geldi, hiç sormayın.

− Tabi soracağım oğlum, ne oldu? Kim üzdü seni?

− Kötü bir tuzağa düştüm. Arkadaş bildiklerim, bana iğrenç bir oyun oynadılar. Benim tek suçum, on-lara inanmak! Beni kendileri gibi lekelediler!

Page 57: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |53

− Nasıl olur? Sen akıllı bir gençsin. Nasıl kandın onlara! Neyse artık olan olmuş, her şeyi en baştan an-lat.

Halil, tamam diyerek utangaç bir ses tonuyla olan biteni anlattıktan sonra yaşlı adam:

− Ah oğlum, gerçekten çok üzüldüm. Keşke sana hiç bulaşmasalardı, bunlar seni yoldan çıkarmak için uğraşıyorlar. Seni kendileri gibi yapmak istiyorlar.

− Tanem’le göz göze geldim ve ilk kez bir kıza ilgi duydum. Bana zarar verecek sadece unutmak tek çare. Acaba Tanem de bu oyunun içinde olabilir mi?

− O da içinde olabilir evlat. O kız, iyi bir kız ol-saydı, o kadar erkeğin içine gelip gönül eğlendir-mezdi. Tanem’in amacı, seni kullanmak. Senin fiziğin mükemmel, yanında gezdirmek ona büyük zevk vere-cektir. Kendine âşık ettirip her istediğini yaptırmaya da kalkar böyleleri. Tecrübeyle sabit.

− Peki, ne yapmalıyım?

− Yapman gereken, o kızdan ve sana kötülük eden arkadaşlarından uzak durmak.

− Yaşadıklarımın vebalini nasıl vereceğim peki?

− Çok iyi kalplisin evlat. Keşke, herkes böyle olsa. Senin suçun yok ki hem, onlar seni oyuna getirmiş. Vebali tamamen bunu yapanlara ve seninle fotoğraf çektiren kıza ait. Kafana takma, bir daha da sakın bu hataya düşme! Allah korusun kendine hâkim olama-yabilir ve günah batağına saplanabilirsin. O serseriler-den uzak dur, geleceğin için.

Page 58: İhanetin Gözyasları

54| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Anıl, sahneye çıkıp gitarını eline alır. Bir yandan çalarken, bir yandan da güzel sesiyle şarkı söylemeye başlar. Murat, Dj'lik yapıp ona destek verirken Gamze adeta büyülenmişti. Gözlerini Anıl'dan ayıramıyordu. Parça bittikten sonra Cansu’nun yokluğundan yarar-lanan Anıl bir ara sahnede:

− Günlerdir beni aşkıyla kahreden, yeşil gözlüm Gamze’ye sesleniyorum. Seni deliler gibi seviyorum Gamzem, hayatımın anlamı olur musun?

Gamze, bu centilmenlik karşısında sahneye doğru ilerleyerek Anıl’ın ellerinden tutar. “Bundan sonra hayatımın anlamı sensin, seni seviyorum” diyerek haykırır. Anıl, duygusal bir şarkı söylemeye başlar. Ecem’in içindeki kıskançlık duygusu daha da şiddet-lenir. Murat da o esnada, ben de Ecem'e teklif etsem mi diye içinden geçirmiyor değildi. Bir süre sonra mut-lu çift masaya oturur ve sahneye bir Rock Grubu çıkar. Murat, gözlerini Ecem'den ayıramıyordu. Güzelliği karşısında büyülenen Murat:

− Ecem, bugün hiç konuşmuyorsun. Keyfin ye-rinde değil mi yoksa?

− Evet, bende bir durgunluk var. Ortam da sıktı biraz.

− İstersen hemen başka bir yere gidelim canım.

− Yok, zaten birazdan kalkarız.

Murat; tamam o zaman diyerek garsonu çağırır, içecek bir şeyler söyler.

Ayağa kalkan Sercan, gülümsemeli bir ifadeyle:

Page 59: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |55

− Bundan sonraki hayatımda sevdiğim, uğruna öleceğim kişi olur musun?

Bu teklif İrem'i şaşırtmaz hatta hoşuna gider.

Kendine güvenen bir sesle:

− Bir şartla… Çoğu erkeğin düştüğü hataya düş-mek yok, sen anladın onu. Delikanlı sözü ver.

Sercan, sevincini belli ederek:

− Tüm kalbimle söz veriyorum! En ufak bir ya-muk yapmayacağım. Sana kavuştum ya artık senden başkası ilgilendirmez beni.

− Sana güveniyorum sonuna kadar. Hadi artık kalkalım.

− Seni çok seviyorum İrem! Evine kadar bıraka-yım mı ne dersin?

− Gerek yok canım, kendim giderim.

Sercan kıskanç bir tavırla; olmaz güzelim! Ben bı-rakacağım diyerek hesabı masanın üzerine koyar ve beraber kafeden çıkarlar.

Songüz, aniden Ata'nın dudaklarına yapışarak çılgınca öpmeye başlayarak seni deliler gibi seviyorum der. Olduğu yerde donup kalan Ata, çalan telefonun sesiyle kendine gelir. Nurten'in sesini duyarak rahat-lar. Bir süre sonra telefonu kapatır ve yine susup kalır. Songüz onu izlerken, Ata ne yapacağını bilmez hal-deydi. Songüz bu tavır karşısında; beni sevmiyorsun değil mi? Onu ima ediyorsun diye bağırıp çağırmaya başlar.

Page 60: İhanetin Gözyasları

56| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Ata, daha fazla dayanamayıp suskunluğunu bo-zarak:

− Biraz ağır konuşacağım. Ne kadar arsız bir kız-mışsın! Seninle akraba olduğumuza inanamıyorum! Sen nişanlı bir kızsın, bense evli ve çocuklu. Böyle bir şeyi nasıl düşünebiliyorsun? Nasıl ihanet edebiliyor-sun nişanlına, bana, teyzene, kuzenine ve en önemlisi ailene! Benimle hep baş başa kalmak istemenin sebebi buymuş demek. Yazıklar olsun sana, seninle kalmayı kabul eden bana!

Ata, mükemmel bir karaktere sahipti. Songüz'ün ona âşık olmasında yakışıklı olmasının yanında, ka-rakteri daha çok etkili olmuştu. Ata can alıcı yeşil göz-lere sahip, kumral, uzun boylu, yakışıklı olduğu kadar çekici bir erkekti.

Songüz, Ata'nın sözleri karşısında yıkılmış bir sesle:

− Sen ne diyorsun? Nasıl konuşuyorsun? Sevmek gururunu ayaklar altına almakmış meğer. Ben sadece sevdim hatam buysa eğer, şu an ölmem lazım. Elimde değil, anlıyor musun?

Ata, hiç yumuşamamış ses tonuyla; sakın, sakın bir daha bu meseleyi açma. Bundan sonra da mümkün olduğu kadar benimle muhatap olmazsan sevinirim. Hadi git buradan diye bağırınca Songüz hüngür hün-gür ağlayarak kapıyı çarpıp çıkar. Çok kötü bir halde olan Songüz, yaşadıklarını gururuna yediremiyordu. Birden telefonu çalar, arayanın Emre olduğunu gö-

Page 61: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |57

rünce telefonunu kapatır. Emre, hem şaşırır hem de meraklanır.

Buse, odasında yatarken çalan telefonunun se-siyle yerinden doğrulur. Açtığında telefondaki arka-daşı sitemli bir sesle:

− Buse, sana inanamıyorum. Nasıl yaptın böyle bir şeyi? Atlatmışsın, büyük geçmiş olsun.

− Yaptık işte bir hata. Nereden duydun kanka?

− Merve söyledi, ziyaretine geleceğim en kısa za-manda.

− Çok memnun olurum. Sen iyisin ya inşallah?

− Çok iyiyim. Beni merak etme, neyse seni tutma-yayım. Kendine çok iyi bak.

− Sağol kanka. En kısa zamanda görüşürüz inşal-lah. Sen de kendine iyi bak.

Sercan; sağol kardeşim. Allah'a emanet ol diye-rek telefonu kapattıktan sonra Buse; çok hoş çocuk aslında. Merak etmiş, hemen aradı diye içinden geçire-rek düşüncelere dalar.

Halil, odasında otururken telefonu çalar. Ne isti-yorsun Onur Enes diyerek telefonunu açar.

Onur Enes: Oğlum ya, sana yaptıkları pisliğe son-radan çok üzüldüm. Bilseydim bu kadar vicdan azabı çekeceğimi sana köstek olmazdım.

− Dalga geçmiyorsun değil mi benimle?

− Dalga geçecek olsam, seni arayıp niye pişman olduğumu söyleyeyim. Nasıl toparladın mı kendini?

Page 62: İhanetin Gözyasları

58| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Toparladım fakat sana kızgınım. O gün sadece erkek erkeğe takılacağız dedin. Erkekten çok kız vardı, nedense!

− Oğlum ya, haberim olsa ben de gelmezdim. Ta-nem’i de karşımda görünce o heyecanla sana göster-dim. Yaptıkları çok ayıp, o fotoğraflar seni mahvetmiş olmalı. Onları gidip Deniz'e sildirirsem beni affeder misin?

− Gerçekten sildirebilir misin?

− Bu işi oldu bil. Peki, Tanem ne olacak?

− Galiba Tanem’e âşık oldum. Ona karşı da ayıp oldu, ne yapıp edip ondan uzak durmam lazım. Hem Deniz de bana bulaşamaz.

− Dur oğlum ya, biz ne güne duruyoruz! Deniz'in façasını aşağıya alayım istersen. Ha Tanem’le de konu-şabilirim senin için. Kız elden gidiyor. Deniz ona teklif etmiş.

Halil, şaşkın sesiyle:

− Tam birbirlerini bulmuşlar, Tanem kabul etmiş mi?

− Tabi kabul etmiş oğlum! Deniz’i kim reddeder? Brad Pitt 1, Deniz 2. Tekrar söylüyorum Tanem’e sahip çık, bak kendi geldi ayağına!

− Benim öyle bir kızla işim olmaz! Çıkma gibi bir niyetim de yok zaten.

− Neyse, ben dediğimi yapayım mı? Yoksa kalsın mı?

Page 63: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |59

− Yaparsan o kadar minnettar olurum ki. İnan çok sevinirim.

− Dediğim gibi, sen bu işi bitmiş bil arkadaşım. Yarın halledeceğim, görecek o Deniz!

− Sakın zarar verme, tamam mı? Bu arada sen gerçek bir dostmuşsun, bugün anladım. Zor günümde destek oldun, teşekkür ederim.

− Önemli değil, önemli değil. Hadi kapatıyorum artık, var mı başka sorun?

Halil; yok kardeşim sağol diyerek telefonu kapa-tır.

Umutların tazelendiği gecenin ardından sabah olur.

Songüz sınıfta ders dinlemeye çalışıyordu ama hiçbir şey anlayamıyordu. Ata'nın söyledikleri aklın-dan çıkmıyor, beynine kurşun gibi işlemişti derken ders biter ve Songüz, Emre'ye bir şey söylemeden kampüsten çıkıp gider.

Anıl, İrem'i düşünüyordu. Sercan'la çıkmasını göz göre göre kabullenmişti. Öyle zor geliyordu ki bu durum, Sercan'ın ihaneti yüreğine kor gibi saplanmıştı. Sercan'dan intikam almak için planlar yapıp duru-yordu. Cansu’dan sıkılmış, hevesi çoktan geçmişti.

Bir an akşam yapacakları motosiklet yarışı aklına gelir, Gamze’yi arayıp çağırır.

Kolejin kantininde Sercan ile konuşurlarken Buse:

− İrem, nerede okuyor?

Page 64: İhanetin Gözyasları

60| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Yeni Çağ Kolejinde.

Buse, tam o Anıl'ın eski sevgilisi diyecekti ki Ser-can:

− Anıl, İrem'le çıktığımızı öğrendi. Bana baya bo-zuk. Eee ne yapayım? O İrem'e kazık attı, onu kaybetti. Artık İrem beni seviyor, ben de onu seviyorum kanka.

Buse, daha fazla dayanamayarak sinirli bir şe-kilde masadan kalkar ve hiçbir şey söylemeden çekip gider. Sercan, Buse'nin arkasından şaşkın şaşkın baka-kalır.

Yemek yerlerken babası Halil’e dönerek:

− Bugün seni çok iyi gördüm oğlum.

− Hep böyleyim zaten babacığım. Ha birazdan Ceyhun’la beraber arkadaşa gideceğiz. İzin var mı?

Ejder; tabi oğlum, Ceyhun'u çok sevdiğimi bili-yorsun, aranız hep böyle iyi olsun diye söylerken bir yandan da yemeğini yiyordu.

Bir süre sonra Halil ve Ceyhun, Onur Enes'in oturduğu eve gelip onun odasına geçerler. Ceyhun odayı incelemeye başlar. Odada ne ararsan vardı; du-varında en son model Plazma TV, dev posterler, pahalı tablolar... Masasında PC, CD kutuları, flash bellekler… Onların karşısında müzik çalar, DVD oynatıcı, bol bol film DVD'si... Güzel, gösterişli bir baza, halı ve dolap koltuklarla tam bir uyum içindeydi. Ceyhun odaya hayran kalır. Keşke benim de böyle bir odam olsa diye içinden geçirirken Onur Enes'in sesiyle irkilir.

− Daldınız beyler, size ne ikram edeyim?

Page 65: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |61

Halil: Biz bir şey almasak, anlayış gösterirsin de-ğil mi?

− Gücenirim Halil, bana güvenmiyor musun yok-sa? Beni onlarla bir tutmasan...

− Sana güveniyorum Onur, benim ki psikolojik bir durum. Neyse kırmayayım seni, hep beraber çay içelim.

Onur Enes, tamam diyerek odadan çıkar.

Onur Enes acaba gösteriş mi yapıyordu yoksa gerçekten ciddi miydi? Kim bilir...

Motosiklet yarışçılarından biri olan Murat, kas-ketini takar ve motosikletine biner. Musab hazırlıkla-rını yaparken Anıl, son kontrolleri yapıyordu. Gamze, Ecem ve diğer yarışmacıların kız arkadaşları da ora-daydı derken, çok güzel bir kız tam ortaya geçerek saymaya başlar; 3, 2, 1 diyerek bayrağı kaldırır, yarış başlar. Yüzde yüz birinciliği hedefleyen Anıl; Musab ve Murat'ı sollar.

İrem, o saatlerde yakın arkadaşları Esra ve Mer-ve’ye başından geçenleri anlatır. Esra, her şeyi bildiği için şaşırmaz.

İrem ve Buse’nin Merve, şaşkın bir halde:

− Kızım ya aşk olsun! Yeni birini bulduğunu en son ben öğreniyorum. Zaten sende bir şey olduğunu anlamıştım, neyse öğrendik sebebini.

İrem: Canım yeni yeni çıkıyoruz zaten. Sercan'ı çok seviyorum, onun sayesinde Anıl'ı kafamdan silip attım. Ona ne kadar teşekkür etsem az.

Page 66: İhanetin Gözyasları

62| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Esra: Allah mutluluğunuzu bozmasın. Sercan, kıymet bilen biri gerçekten. Bugün buluşacak mısınız?

− Aslında çağırdı ama sizinle buluşacağım için kabul etmedim. O da sağ olsun anlayış gösterdi.

− Şekerim ya valla iyi oldu buluşmamız.

− Eee siz anlatın kızlar, sizden ne haber?

Esra: Beni biliyorsun, kimseyle çıkmam. Karşıyım öyle şeylere.

Merve: Anıl, bugün bana teklif etti. Sana yaptıkla-rından sonra kabul etmeyi düşünmüyorum şekerim.

İrem, şaşkın bir halde:

− Yuh artık! Bu ne arsızlık! Varya sırf bana inat ol-sun diye yapıyor, geri zekâlı şey.

Esra: Aslında yakışıklı ve karizmatik çocuk, bir de çapkın olmasa süper olur.

− Aman ya boşver. Şunun adını bile anma, ne hali varsa görsün. Bizden uzak dursun pislik! Ha bu arada biliyorsunuz, Sercan ile Anıl aynı kolejde okuyor. Ser-can bana sizin koleje transfer olayım dedi. Ben de be-nim için düzenini bozma, mezun olmamıza az kaldı dedim.

Merve: Ayy, Sercan’ı çok merak ettim şekerim. Şu çocukla tanışsam iyi olurdu.

− Tanıştırırım bir gün. Bebeğim bak iyiliğin için Anıl'dan uzak dur.

Merve, onaylayarak:

− Tamam, şekerim sen merak etme.

Page 67: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |63

Songüz, kendinden geçmiş bir halde yolda yürü-yordu. En son Ata'nın şirketine gitmiş, odasına zorla dalıp; “beni affet Ata, büyük hataya düştüm. Ne olur affet, senden uzak olmuyor. Dayanamıyorum bu acıya diye yalvarınca Ata; sana bir daha yanıma gelme, gö-züme gözükme demedim mi? Yaptığın çok yanlış, ne olur kafandan sil at. Beni enişten olarak kabul et ancak o şartla affederim seni” diye çıkışmış, Songüz de ce-vap olarak; “ölümümün sen olacağını bilsem, yine senden vazgeçmem” deyince Ata sinirlenerek; “sen ne biçim bir kızsın! Anlamıyor musun? Sen nişanlı, ben ise evli ve çocukluyum. Hiç mi mantığın yok? Tey-zene, kuzenine yazık. Onlar veya ailen bu olayı du-yarsa, nasıl yüzlerine bakacaksın? Senden ricam, lütfen benden uzak dur. Kendine olan saygını kaybettirme bari! Hiçbir şey bırakmadın, en azından o kalsın” di-yerek Songüz'e kızmıştı.

Songüz, kapıdan çıkarken bağırarak; “ şunu bil Ata, seni ölümü göze alacak kadar ve her şeyden çok sevdim! Emre'ye de sırf acıdığım için ümit verdim. Son sözüm olsun, tek seni sevdim” diyerek kapıyı vurup çıkmıştı. Şimdi de yüksek bir tepeye gelmiş, uçurum-dan denize doğru bakıyordu.

Saf ve temiz olduğu halde kuralsız aşklar, her zaman acı bir hüsranla mı biter?

Motosiklet yarışının galibi Anıl’ı, Gamze sarılarak tebrik eder. Arkadaşları da Anıl’ın yarışı kazanmasının şerefine bir kutlama organize ederler.

Yağmur ile otururlarken Buse:

Page 68: İhanetin Gözyasları

64| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Ablacığım, yarın benim okul yok ama senin dershanen var. Erken kalkacaksın, istersen odana geç, yat.

− İyi olur, beni düşündüğün için sağol tatlım. İyi geceler.

Buse, sana da ablacığım diyerek onu uğurlar.

Yağmur, iki yıl önce liseden mezun olmuştu. Şimdi ise tekrar üniversite sınavına girecekti, o yüzden yoğun bir sene yaşıyordu.

Ailecek kahvaltı yaparlarken Figen; hadi Anıl, gel artık oğlum diye bağırır.

Anıl, odasından sitem ederek:

− Ya valide eve uğradığıma, uğrayacağıma piş-man ettin! Zaten geç geldim gece, bir tek kelime daha etme! Sessiz olun, beni rahatsız etmeyin.

Çaresiz baba kaşlarını çatarak:

− Bu çocuk çok fazla havalanıyor, bunu bir diz-gine getirmek lazım.

Figen: Bırak Ejder, gençtir etme geçer, gider.

Murat da geç geldiğinden dolayı hala uyuyordu. Çalan telefonun sesiyle uyanarak sinirli bir şekilde telefonunu açıp; ya ne var, sabahın köründe kadın di-ye bağırır.

Eylül, ağlayarak:

− Ablan hala eve gelmedi. Emre'yi aradım, onunla da arası bozukmuş. Telefonu da kapalı, gece de gel-meyince baban karakollara baktı, hastanelere haber

Page 69: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |65

verdi ama yok, yok, yok! Senin yanında olmadığını biliyorum yine de sorayım dedim.

Murat, kendine gelerek; onunla hiç görüşmüyo-ruz iki gündür. Bir saniye bilgisayarı açıp internete bakayım. Belki çevrimiçidir diye söylerken aradan iki dakika geçer.

Murat: Anne, bu kızın her şeyi kapalı. Başına bir bela mı geldi acaba? Valla delireceğim!

− Sakin ol oğlum, elbet bulunur. Arkadaşında fi-lan kalmıştır belki.

− Off, arıyorum arıyorum telefonu kapalı. Şarjı bitmiş olsa, şimdiye çoktan takardı! Nerde bu ya?

− Oğlum, üzme kendini. Bir gelişme olursa haber ederim.

Murat; olmaz, bekle geliyorum diyerek telefo-nunu kapatıp üstünü başını hızla giyinip evlerinin yolunu tutar.

Sercan ailesiyle tanıştırmak için kahvaltıya çağı-rınca İrem, çok heyecanlanır. Sercan, bir yandan kah-valtıyı hazırlayan annesine harika bir sofra olsun diye tembih ederken, bir yandan da abisine İrem'i anlatı-yordu.

Emre, Songüz’den haber alamamanın üzüntü-süyle düşünmeye başlar. Bu kız ne yapmaya çalışıyor, telefonla kaç kere aradım her seferinde meşgule dü-şürdü. Sonra da kapattı. Kaç gündür beni hesaba al-mayan bir tavrı var, ailesinin de bir fikri yok. Bilmeden

Page 70: İhanetin Gözyasları

66| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

bir hata mı yaptım gibi düşünceler kafasını karıştırı-yordu derken Eylül arar:

− Söylemesi çok zor oğlum, biz acil çıktık. Habe-rin olsun.

− Yoksa nişanlıma bir şey mi olmuş?

Eylül; sakin ol yavrum, panik yapma. Sahilin orada boğulmuş bir genç kız cesedi bulunmuş. Ettik-leri tarife göre Songüz olma ihtimali çok yüksek diye-rek ağlamaya başlar.

Emre; hemen geliyorum, tarif et anne diyerek yeri öğrenir ve koşup arabasına atlar.

Gamze, amcası ile birlikte yaşıyordu. Babası öl-dükten sonra annesi evlenince kabullenmemişti. Ken-dince bir eylem yapıyordu.

Yavuz, Gamze'nin odasına girdiğinde onu koluna uyuşturucu iğnesi vururken yakalayınca, şok olmuş sesiyle:

− Gamze! Sen uyuşturucu mu kullanıyorsun?

Gamze, bitkin bir halde:

− Evet, kullanıyorum. Bir sakıncası mı var! Ne gü-zel kendimi rahatlatıyorum işte.

− Sen iyi değilsin. Gel seni bir doktora götüreyim, kurtul şu illetten!

− Yok istemem! Böyle iyiyim.

− Allah aşkına! Beni seviyorsan yapma, göz göre göre ölüme yollayamam seni. Gel, tedavi ol.

Page 71: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |67

− Olmaz! O kadınla kocası duyarsa beni senden alırlar.

Yavuz, iğneyi Gamze'nin elinden alarak:

− Yürü hadi gidiyoruz. Merak etme, söylemeyiz onlara. Ecem biliyor mu?

− Evet, biliyor. Ha o kullanmıyor bak.

Yavuz, şaşırarak:

− İnanamıyorum, ne biçim arkadaş bu! Niye seni engellemiyor? Mübarek düşmanın mı?

Gamze kendimi iyi hissetmiyorum diyerek yere yığılınca Yavuz, onu kucağına alıp hastaneye götürür.

Halil, odasında Ceyhun’la otururken, Onur Enes arayarak onları takıldığı kafeye çağırınca kırmayarak giderler. Kafeye vardıklarında Onur Enes'in yanında bir kız olduğunu gören Halil şaşırarak sinirli bir şe-kilde koltuğa oturur. Onur Enes, onları selamlayarak yanındaki kızı; tanıştırayım sevgilim diye tanıtır.

Halil: Bize yanında sevgilin olacağını söyleme-miştin, ne o fikrin mi değişti?

Onur Enes: Ya oğlum zaten yanımda değildi. Da-ha yeni çıkageldi.

Murat, cesaret edip cesedin yüzünü açtığında se-vince boğulurken bir yandan da; ablam değil! İnşallah başına kötü bir şey gelmemiştir diye dua eder. Orada-kiler adeta bayram yaparken Murat'ın aklına Tuğçe gelir. Songüz’ün yakın arkadaşı olduğundan dolayı evini biliyordu. Ailesini de alarak oranın yolunu tutar. Tuğçe kapıyı açınca Murat sert bir şekilde:

Page 72: İhanetin Gözyasları

68| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Ablam burada mı!

Tuğçe: Yok ya ne arasın burada?

Emre, araya girerek:

−Lütfen doğru söyle Tuğçe, halimiz kalmadı!

− Bir şartla; Songüz, benim söylediğimi bilmesin. Söz verdim söylemeyeceğime evet Songüz burada ve şu an uyuyor. Lütfen onu bir süre rahat bırakın! Dün gece bana geldi, sanırım Emre ile araları bozuk. Ken-dini toparlaması için zaman lazım, iyiliği için bir süre burada kalsın.

Tarık; önce kızımın sağ salim olduğunu görelim, ondan sonra konuşuruz bunları diyerek içeri girer.

Sercan'ın ailesi İrem'i çok beğenir. Hatta Sercan'ın abisi Cevat; yengeyi en ufak şekilde üzersen, karşında beni bulursun diye takılır.

Sercan: Biz İrem’le ciddi düşünüyoruz abi. İmkânımız olsa, şu an evleneceğiz ama yaşımız küçük ve okulumuz var.

Sercan’ın annesi:

− Aceleye getirmeyin oğlum. Her şeyin bir zama-nı var. Yalnız aramızda bir söz yüzüğü taksak iyi olur, ne dersiniz?

Cevat: Valla süper olur haa.

Sercan: Bana uyar annem ama İrem'e sormak ge-rekir. Asıl önemli olan onun fikri.

İrem, utangaç bir sesle:

− Annem ile bir konuşayım, onaylarsa olur tabi.

Page 73: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |69

Yavuz, Gamze'yi hastaneye yetiştirmiş, bekleme salonunda düşüncelere dalmışken birden Gamze'nin annesi arar. Yavuz, kızın iyi merak etme diyerek ba-şından savar. Nihayet doktor odadan çıkar.

Yavuz, doktora doğru koşarak:

− Durumu nasıl doktor! İyileşecek mi yeğenim?

− Bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum, çok zor söylemesi. Sizden başka bir yakını yok mu?

− Yok, doktor. Kötü bir şeyi mi var Gamze'nin?

− Maalesef. Uyuşturucu bağımlılığı ileri derece-lerde. Bunu söylemek zorundayım. Aynı zamanda yeğeniniz kan kanseri.

Yavuz, donuk bir sesle:

− Doktor, sen ne diyorsun! Lütfen bunların hepsi-nin bir şaka olduğunu söyle!

− Üzgünüm. Allah, sabır versin. Sevdiği biri filan varsa mutlaka bilsin, hayat verir en azından.

Yavuz, gözyaşlarını silerken:

− Tamam, doktor bey. Çok sevdiği biri vardı, ona haber edeyim.

Yerinden doğrulan Onur Enes, Halil’e kızarak:

− Oğlum, artık sevgilisi olmayan mı var...(!) Asıl sevgili yapmamak ayıp! Sana da yapalım bir manita. Bu konuda en baştan anlaşalım, görüşlerimiz uyuş-muyor. Bir çözüm bulalım.

Page 74: İhanetin Gözyasları

70| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Halil, Onur Enes’ten bir kez daha darbe yediğini düşünüyordu. Hâlbuki ona güvenmişti, hayal kırıklı-ğının verdiği sesle:

− Sevgili denen şey, benden uzak olsun. Bana gö-re değil!

Onur Enes'in sevgilisi:

− Çok cahilce düşünüyorsun! Sanki bir sevgilin olsa, yiyecek mi seni?

Halil, kıza dönerek:

− Sadece zarar getirecek. En başta derslerime en-gel olur.

Onur Enes: Hımm, başka?

− Dinimiz böyle şeyleri uygun görmüyor. Zaten, bu yaşlarda yaşanan ilişkilerin nerdeyse hiç biri ciddi değil. En basitinden abimden biliyorum yani.

Onur Enes: Vay be!

− Boş yere vakit kaybı. Hayatını hep birine bağlı yaşayacaksın, ne gerek? Hiçbir şeyin olmadığı halde üstelik! Resmen seni sahipleniyor, senin sevgili dedi-ğin kişi!

Onur Enes: Aman yeter artık! Sen bu gidişle sa-baha kadar susmazsın. Sıralıyorsun gitsin.

− Sonuçta söylediklerim doğru. Onur, bana takı-lırsan doğru yolu bulursun.

Gerginleşen sevgili:

− Off aşkım, sıkıldım artık. Kesin artık, sonra tar-tışın bunları!

Page 75: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |71

Onur Enes, sevgilisinin gözlerinin içine bakıp“ tamam bitanem” diyerek konuyu kapatır.

Hüzünlü aile, Songüz'ün sapasağlam olduğunu görünce Tuğçe'nin de güven vermesi üzerine eve dö-ner. Songüz'ün yalnız kalması gerektiğine inanan Em-re:

− Tuğçe'nin anlattıkları hiç iç açıcı değil. Resmen Songüz uçuruma atlamaktan son anda vazgeçip Tuğ-çe'ye gitmiş. Acaba benim yüzümden mi böyle yapı-yor? Sebebi bensem kendimi ömür boyu affetmem!

Murat; enişte sen kendini üzme. Bu kız arada bir kendini kaybeder, belki de arkadaşlarıyla filan kavga etmiştir diye sitem ederken Tarık'ın telefonu çalar. Bir ses:

− Alo, abi nasılsın?

− İyi olmaya çalışıyorum baldız, sen nasılsın?

Nurten: Benden de iyilik abi, ablamla görüşebilir miyim? Telefonu kapalı, ondan seni aradım.

− Tabi baldız, hemen veriyorum.

− Sağol abi, herkese selamlar.

Tarık, telefonunu Eylül'e uzatır. Eylül dayanama-yarak Songüz'ün başına gelenleri anlatır. Nurten de evde durumların hiç iyi gitmediğini söyleyince iki kardeş dertleşmeye başlar.

En yakın arkadaşların arasına giren engel her zaman kıskançlık mıdır?

Songüz, uyandığında Tuğçe'nin yanına giderek:

Page 76: İhanetin Gözyasları

72| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Bizimkilerden haber var mı?

− Yok, canım haber filan. Senin keyfin iyi mi, geri-sini boşver.

Yorucu günlerle beraber 2 ay geçer, gider.

Gamze, tedavisini amcasının evinde görüyordu artık. Her an ölme ihtimali olduğundan habersizdi. Anıl, elinden geldiği kadar Gamze'yi yalnız bırakma-maya çalışıyordu. Bir yandan da; niye önceden fark etmedim? Elimden bir şey gelmiyor diye pişmanlık duyuyordu.

Dalgın bir halde kahvesini yudumlayan Anıl'ın telefonu çalar. Balkona çıkarak konuşmaya başlar:

− Söyle Merve.

− Hatırını sormak için aradım. Sesin iyi gelmiyor, bir sorun yok ya inşallah?

− Merveciğim, bir yakınım hastalandı. Durumu iyi değil, ona üzüldüm. Şimdi de onun yanındayım.

− Geçmiş olsun canım. Ben de buluşalım diyecek-tim. Neyse halden anlarız.

Anıl, anlayışın için sağol diyerek telefonunu ka-patıp Gamze'nin yanına gider.

Murat, Buse'nin onu affetmesiyle huzur bul-muştu. Buse de eski mutlu günlerine kavuşmuştu. Murat, artık onu gözünden bile sakınıyordu.

Kafenin birinde morali bozuk bir şekilde oturan Murat, gördüğü manzara karşısında hayal kırıklığına uğrar. Aşkın'ı bir erkekle sarmaş dolaş kafeye girerken

Page 77: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |73

görünce tam kıyameti koparacaktı ki; değmez diyerek yanlarına gider. Aşkın’ın yüzü kıpkırmızı kesilir.

Murat: Bu kim? Yeni sevgilin mi?

− Hayır, hayır. Yanlış anladın.

Murat açıklama bile yapmasına izin vermeden, çekip gider.

İrem, Sercan ile söz yüzüğü taktıklarından dolayı çok mutluyken Sercan'ın kolejine geçiş yapmasıyla mutluluğu bir kat daha artar. Çoğu zaman İrem'le Anıl'ın ani karşılaşmaları oluyordu. İrem hiç yalnız kalmadığından dolayı, Anıl yanına yaklaşamıyor, sa-dece uzaktan pişmanlık dolu gözlerle İrem’i seyredi-yordu. Yine bir gün Anıl, onları samimi halde görmeye daha fazla dayanamayarak, yanlarına giderek sert bir ses tonuyla:

− Sercan, sen beş dakika bir dışarı gel!

Sercan, tamam dedikten sonra dışarı çıkarlar.

Anıl: Lan şerefsiz herif! Kaç aydır sesimi çıkarmı-yorsam bu, olayı kabullendiğim anlamına gelmez! Sen nasıl utanmadan kardeşinin sevgilisini ayartırsın! Üs-telik İrem senin kardeşin gibiydi.

Sercan: Haklı olabilirsin fakat sen de elinde tut-masını bilemedin. O kızı aldattın! Nasıl, seni bir daha kabullensin! Sonuçta onun da sevmeye, sevilmeye hakkı var. Bu ben ya da başkası fark etmez. İrem, sa-dece delikanlılığa bakar.

Anıl sinirlenerek:

Page 78: İhanetin Gözyasları

74| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Lan ibne! Nasıl konuşuyorsun benimle? Sevgi-limi ayarttın o kadar! Başka neden aramam. Sen olma-san o kız kendini toparlar, yine bana dönerdi.

− Hayır! Onca ihanetinden sonra sana asla dön-mezdi. Bir sürü sevgilin var, İrem olsa ne, olmasa ne senin için? Sevgilimi ve beni rahat bırak!

Anıl dalga geçercesine:

− Öyle mi beyefendi? Emredersiniz! Bu iş burada bitmez. Şimdi bir yerini kırmadan yok ol!

Sercan sinirli bir şekilde gider.

Songüz ile otururlarken zil çalınca kapıyı Tuğçe açar. Bir dakika geçmeden; Ata, seninle görüşmek isti-yormuş. Alayım mı içeriye diye bağırır.

Songüz: Sakın alma içeriye!

Ata, Tuğçe'yi iterek zorla içeriye girer. Songüz'ün halini görünce acıma duyguları iyice kuvvetlenir. Yal-varırcasına:

− Eniştem, lütfen böyle yapma...

Songüz bağırarak:

− Defol git buradan! Zafer çığlıkları atmaya mı geliyorsun? İstediğin oldu, kurtuldun benden! Sen eşinle, çocuğunla mutlu ol. Ben böyle bu halde de seni unuturum, merak etme! Bu arada sakın kimseye bir şey söyleme! Yoksa hakkım varsa helal etmem!

− Songüz lütfen böyle yapma, vicdanımı sızlatma. Gel gidelim, tüm olanları unuttum. Kızgınlığım geçti

Page 79: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |75

hadi sen de unut, her şey eskisi gibi olsun. Yazık değil mi? Gençliğine, sana, nişanlına ve en önemlisi ailene…

− Beni rahat bırak! Bana bulaşma yalvarıyorum.

Tuğçe, Ata’nın kolundan tutarak:

− Sen git hadi, lütfen git buradan!

Ata üzgün bir sesle; yazık diyerek oradan ayrılır.

Tuğçe, Songüz'e dönerek:

− Tatlım dersim var. Çıkıyorum ben.

− Tamam, Tuğçe. Emre'yi görürsen üzülmemesini ve onun hiçbir suçu olmadığını söyle.

Tuğçe, tamam hadi görüşürüz diyerek evden çı-kar.

Anıl’ın Sercan ile tartışmasından sonra morali bo-zulunca o sinirle derste tarih öğretmeni ile kavga eder. Çıkışta kafa dağıtmak için Cansu’yu arayarak her za-manki mekâna çağırır.

Kafede otururlarken Anıl:

− Cansu, çok sıkıldım bu ilişkiden. Bitsin artık.

Cansu: Sebep?

− Sebep yok sıkıldım! Seni sevmiyorum artık. Herkes yoluna gitsin.

− Anıl bunu bana yapma, bunları hak etmiyorum!

− Bitti! Uzatmayalım. Güzel kızsın, bulursun daha iyilerini…

− Ama ben seni seviyorum, senden ayrılmam! Se-ni kimseye vermem.

Page 80: İhanetin Gözyasları

76| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Anıl sinirli bir şekilde:

− Kes, kes edebiyatı! Boşuna nefesini tüketme, düş kızım yakamdan!

Cansu; öyle olsun. Bana yaptığının daha beterini bir başkası da sana yapar inşallah diye beddua ederek masadan kalkıp gider.

Anıl, ne yaptığını bilmez haldeydi. Gamze'nin ba-şına gelenler, Songüz’ün yaşadıkları onu iyice yıprat-mıştı.

Buse, Sercan'ı arayarak Bebek’teki bir kafeye çağı-rır. Sercan, İrem ile buluşacağını söyleyince Buse çıkı-şarak:

− Benimle hiç ilgilenmez oldun! Resmen kankanı bir kıza değişiyorsun, helal olsun!

Sercan; aşk; insanı kör, sağır, dilsiz yapar. Kusura bakma diyerek başından savar.

Halil, kantinde çayını yudumlarken yanına Cey-hun gelip oturur. Çaresiz bir bakışla; selam kardeşim dedikten sonra Halil:

− Dertlisin kardeşim, anlat.

− Bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama içi-min rahatlaması için söylemek zorundayım. Tanem vardı ya.

− Evet.

− Dün bana gelip senden nefret ettiğini söyledi! Bana da sen çok iyi çocuksun, Halil'den uzak dur diye-rek o kızla sarmaş dolaş çekilen fotoğraflarını gösterdi.

Page 81: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |77

Halil, şok olmuşçasına:

− İşte bu çok kötü oldu.

− Fotoğrafları zorla Deniz'den almış. Ağzına ge-leni söyledi valla, sana çok bozuk.

− Ceyhun sen ne dediğinin farkındasın değil mi?

− Evet kardeşim. Bu demektir ki, o fotoğraflar ha-la Deniz’in elinde. Şaşırmadım doğrusu!

Halil, sinirli bir şekilde masadan kalkarak sınıfa doğru hızlı adımlarla gider.

Murat’ın kaç gündür morali bozuktu. Bir yandan Buse, bir yandan ablası, Aşkın’ın ihaneti, bir yandan Ecem’in onu takmaması… Ölü gibi geziyordur. Anıl’ı bularak; kanka ben çok çaresizim. O kadar dertliyim ki bir bilsen diye dert yanar.

Anıl: Oğlum aşk olsun, yeni mi söylüyorsun? Gel bir yere oturalım da dök içini.

Murat; tamam kuzen oturalım dedikten sonra bir masaya otururlar. Murat her şeyi anlatır. Anıl dinle-dikten sonra ciddi bir sesle:

− Sana akıl vereyim. Bir kere Buse’yi salla. O kız senden intikam alma çabasında, seni sevmiyor!

Murat araya girerek:

− Ama ben onu çok seviyorum kuzen. Benim için kendini feda etti, âşık oldum ona.

Anıl: Oğlum, aşk meşk geç bunları, onlar tarihte kaldı! Sen o kızı unut, hem ben Buse’nin Sercan’dan hoşlandığını düşünüyorum. Çocuk benim eski manita

Page 82: İhanetin Gözyasları

78| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

ile sözlü olduğu halde, sürekli onun peşinde dolanı-yor.

− Off bilmiyorum off!

− İkincisi sen Songüz’ü merak etme, bugün yanı-na gideceğim. Beni dinler belki, gerekirse kolundan tutup zorla getireceğim! Ablan ama seni bile es geçi-yor.

− Seninle ben de geleyim kanka. İnşallah Tuğ-çe’dedir. Yine bizi kapı dışarı etmez.

− Bu kız yanlış bir şeyler yapmıyordur değil mi?

− Benim de aklıma geldi ama yapamaz ya. Bizim-kiler mecburiyetten yurt dışına gittiklerinden dolayı ablamla ilgilenemediler. Emre de ablamın hakaretle-rine maruz kalınca daha fazla dayanamadı. Nişan bo-zulsun dedi geçen gün. Anlayacağın ablam bana ema-net, ona sahip çıkmalıyım.

− Tamam kanka. Kendini üzme, emanete beraber sahip çıkacağız. Bugün çıkışta uğrarız. Aşkın mesele-sine gelince madem aldatıyor diyorsun, ayrıl gitsin. Hem de yakalamışsın, durman kabahat!

− Bu kızı sevmiştim, demek bu da kahpenin te-kiymiş.

− Salla. Öylelerinin ne için olduğu belli, işini gör-dün mü?...(!) Gerisini Boşver.

− Haklısın kuzen.

− Son olarak Ecem meselesine gelince… Açık ko-nuşayım, o kız senden hoşlanmıyor. Sana ondan hayır gelmez.

Page 83: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |79

Murat çayını yudumlarken:

− Ben de ilgisizliğini fark ettim. Belki de senden hoşlanıyordur, arada bir gözleri sana kayıyor.

− Ecem bir kaşar, o yüzden sana layık değil. Daha iyisini bulursun. Var mı başka sorun?

− Yok. Valla ilaç gibi geldin, eyvallah sağol.

Sercan ile kantinde otururlarken İrem:

− Fark ettin mi? Kardeşim dediğin Buse sana alıcı gözüyle bakıyor.

− Yanılıyorsun bitanem. Sonuçta o benim karde-şim, üstüme düşmesi çok normal. Buse tanıdığım ka-darıyla iyi bir kız. Tek sevdiği kişi Murat oldu bu za-mana kadar.

− Hangi Murat?

− Anıl'ın kuzeni olan.

− Yaa, öyle mi? Demek Anıl’ın kuzeni ha. Bir ara ayrıldılar demiştin, neden ayrılmışlardı?

− Güzelim ya o kadar uzun hikâye ki, anlatmaya zaman yetmez. Kısaca bahsedeyim; Murat terk edince Buse intihar etti, son anda kurtuldu. Bunu duyan Mu-rat, benim için kendini feda etti diyerek Buse'ye âşık olmuş. Kendini affettirmeyi başarmış, şimdi çok mut-lular maşallah.

− Buse, intikam almak için yapıyor olabilir mi ha-yatım?

Page 84: İhanetin Gözyasları

80| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Olabilir. Ha, şunu aklından çıkar. Benim senden başka kimseyi gözüm görmez. İsterse dünya güzeli bana baksın, ilgimi çekmez. Güven bana!

İrem, gülümseyerek:

− Tamam, aşkım benim. Sana güveniyorum.

Songüz, sonunda kampüse uğramaya karar verir. Özlemişti arkadaşlarını. Yorgun, bitkin bir halde yü-rürken kader bu ya, Emre’yle karşı karşıya gelirler.

Songüz, umursamaz bir tavırla yoluna devam ederken Emre, kolundan tutarak hüzünlü bir sesle:

− Ben senin nişanlın Emre!

Songüz: Eee ne olmuş nişanlımsan? Ne istiyor-sun?

Emre şok olmuş sesiyle:

− Eski Songüz’ü istiyorum. Anlayışlı, beni sevip sayan, nişanlım Songüz’ü!

− Artık çok geç!

− Bitanem, lütfen derdini söyle, bir çare bulalım en azından…

− Sen kime bitanem diyorsun be! Başıma gelen de seni ilgilendirmez! Ben böyle çok mutluyum.

− Artık beni sevmiyorsun değil mi?

− Bunu çok mu duymak istiyorsun?

− Evet!

Songüz; seni hiçbir zaman sevmedim ve sevme-yeceğim diyerek parmağındaki yüzüğü çıkararak Em-

Page 85: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |81

re’nin avucuna koyar ve bu iş burada bitmiştir! Sakın beni bir daha rahatsız etme diyerek oradan uzaklaşır.

Emre, arkasından; Allah seni ıslah etsin! Yazıklar olsun sana diye sitem eder.

Songüz’ün üzerinden adeta bir yük kalkar. O mutlulukla Ata'yı arayarak; Ata benim bir engelim kalmadı. Emre'yi terk ettim, yüzüğü de attım. Kurtul-dum ondan! Rahatladım valla diye müjdeler.

Ata: Sen kendinde değilsin, sarhoş musun yoksa? Nerdesin söyle!

Songüz; yok, yok. Ben gayet kendimdeyim, sen dert etme beni. İçimi rahatlatmak için söyledim bunları da. Hadi ben derse gireceğim diyerek telefonu kapatır.

Hüzünlü bir şekilde düşüncelere dalan Emre, Tuğçe'yi arayarak; Songüz hakkında bildiğin her şeyi anlat diye rica eder.

Tuğçe, umut vermeyen bir ses tonuyla:

− Bildiğim tek şey, seni sevmiyor! Acı ama gerçek.

− Nasıl olur Tuğçe? Bu kız senin evinde kalıyor. Mutlaka bildiğin vardır. Songüz niye bir anda kilo verdi! Neden dengesiz davranışlarda bulunuyor! Far-kında mısın, sürekli içip içip sızıyor. Niçin ona sahip çıkmıyorsun!

− Ne diyorsun ya! Ben hep onun yanındayım, bu aralar sınavlar çok yoğun. Uykusuz kalıyor, ondandır.

− Hayatında başka biri mi var bu kızın!

− Yok, yok. Nerden çıkarıyorsun bunu?

Page 86: İhanetin Gözyasları

82| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Emre: Yüzüğü attı ya hani, ondan öyle geldi ak-lıma. Onun üzülmesine dayanamam, ayrılmış olabili-riz ama onu kalbimden silmedim! Silmeyeceğim!

Muratla Anıl okuldan çıkarak Tuğçe'nin evine ge-lirler. Zili çaldıklarında karşılarında Songüz'ü bulunca ikisi de içeri dalar.

Songüz: Durun ya, insan bir girelim mi diye so-rar!

Murat, koltuklardan birine oturarak:

− Yok, kalsın. Sorduğumuz zaman hep kaybedi-yoruz. Senin bu halin ne?

− Ne varmış ki halimde?

Murat, ayağa kalkarak ablasının yanına oturur ve:

− Abla, farkında değil misin? Kaç gündür sen is-temediğin için, birbirimizin yüzünü bile göremiyoruz. Seni çok özledik, özlemedin mi bizi?

Songüz sevecen bir sesle:

− Özlemez olur muyum ablacığım? Ama işte ha-yat şartları, sınav stresi...

Anıl, araya girerek:

− Kuzen, biz seni götürmeye geldik. Burada kal-mana razı değiliz!

Songüz: Sizin demenizle olmaz beyler. Burada rahatım iyi, merak etmeyin.

Murat: Olmaz! Gel işte, ben de yalnız kalmam böylece. Sen bari bırakma beni.

Page 87: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |83

− Sen zaten yalnız kalmaya alışıksın, hem Anıl var.

Anıl: Sen de bir tuhaflık var! Yanlış bir şeyler yapmıyorsun değil mi?

− Yok oğlum. Ne yanlışı? Yaşımı, başımı almış bi-riyim.

− İnşallah öyledir. Bizimkiler de seni çağırıp du-ruyor. İstersen bizde kal.

− İyi söylüyorsun da, ben gelmek istemiyorum! Israr etmeyin daha fazla!

Murat: Biz seni ikna ederiz de, enişteyle aran na-sıl?

− Haa, sorman iyi oldu. Nişanı attım, o iş bitti.

− Ne diyorsun sen! Duyuyor musun ağzından çı-kanları?

Songüz; evet, küçük bey. Her şey ortada, bu iliş-kide her normal ilişki gibi bitti, neyse içecek bir şeyler getireyim diyerek titrek bir halde mutfağa doğru gi-der.

Halil, bir sürü kızdıktan sonra Onur Enes:

− Fotoğrafları Deniz’e sildirmiştim. Kesin yede-ğini aldı bu ibne!

Halil, inanmadığını belli eden bir sesle:

− Onunla konuşmadın mı? Neden yedeğini alma ihtiyacı duysun ki!

Page 88: İhanetin Gözyasları

84| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Sonuçta onun da kendini garantiye alması la-zımdı. Ona güvendiğim için çok pişmanım. Senden de özür diliyorum, kardeşim.

Halil, nihayet ikna olmuştu ama Tanem'i bir türlü aklından çıkaramıyordu. Tanem'in ondan nefret etme-sini bir türlü kabullenemiyordu.

O sırada Tanem ile kantinde otururlarken Deniz:

− Helal olsun kız sana! Çocuğu nasıl bağladın kendine!

− Eee kimin kankasıyız? İyi ya, oltaya geldi sa-laklar!

− İkimizin sevgili olduğuna nasıl da inandılar ama?

Tanem, gülerek:

− Az bile yapıyoruz kanka! Halil, utancından yü-züme bile bakamıyor. Ceyhun’u da bağladım ken-dime.

Songüz, baya zaman geçmesine rağmen gelme-yince Murat meraklanarak mutfağa gider. Gördüğü manzara karşısında adeta yıkılır. Feryat ettiği an, Anıl'ı karşısında bulur ve ambülâns çağırırlar. Hastaneye vardıklarında doktorlar, Songüz'ü telaşlı bir halde yo-ğun bakıma götürürlerken kendi aralarında konuşu-yorlardı.

Ablasının ardından bakıp kalan Murat, çok üz-gün bir sesle:

− Bizimkiler uçağa atlamış, 4 saat sonra filan bu-rada olurlarmış.

Page 89: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |85

O esnada Ejder ve Figen gelir.

Evlerinin bahçesinde annesiyle sohbet ederlerken İrem:

− Anne, biz Sercan’la nişanlanmak istiyoruz.

− Eğer gerçekten seviyorsan, bu iş olur. Sercan'ın seni gerçekten sevdiğine inanıyor musun?

− Evet, anneciğim. Kalp kalbe karşı derler ya doğ-ru. O da beni deliler gibi seviyor. Daha önce başka bir kızla da çıkmamış zaten.

− Sana güveniyorum kızım. Nişanı yapalım o za-man. Sercan’la haberleştikten sonra bana haber ver.

İrem, tamam annelerin bitanesi diyerek odasına koşar.

Sercan da o esnada ailesiyle aynı meseleyi konu-şuyordu.

Endişeli baba: Daha çok erken değil mi?

Sercan: Yok baba ya. Birbirimizi çok seviyoruz. Bir an önce olsun bu iş. Çok düşündük, en uygunu bu.

− Kızın babası ölmüş, siz de bu kafayla yakında evlenirsiniz. Annesi yalnız başına kalacak, bir başına ne yapacak kadın?

− Orasını ayarlarız. Gerekirse o da bizle yaşar. Za-ten liseyi bitirince evleneceğiz, hemen değil yani.

Cevat: Hata yapıyorsunuz abisi. Böyle şeyler ace-leye gelmez. Daha üniversite okuyacaksın sen, üstelik askerlik de var! Anlayacağın bu işte pek hayır yok.

Page 90: İhanetin Gözyasları

86| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Abi, evlendiğimiz zaman yine okuyacağız üni-versiteyi. Bir an önce evlenmek istiyoruz.

Cevat, çaresiz:

− Neyse abim. Konuşuruz bunları sonra. Yenge annesiyle konuşup haber getirsin önce.

Buse, eve sinirli bir şekilde gelir. Biricik kankası-nın nişanlanacağını söylemesi, ona acayip koymuştu. O sinirle; ”Sercan Bey'in sevdiği kıza bak! Önceden onun en yakın arkadaşıyla çıkmış bir kız! Nişanlana-caklarmış bir de. Aman Allah’ım, aşka bak! Anlayamı-yorum, ne buluyor o kız da! Sercan çoğu erkeğin yap-tığı gibi hevesini alınca sallamıyor, üstelik İrem'in elini bile tutmamış daha. İrem kankamı nasıl baştan çıkardı, kim bilir” gibi düşüncelere dalar.

Halil, hastanedeki koltukların birinde dalgın dal-gın otururken Onur Enes arayarak:

− Kanka, nasıl gidiyor hayat?

− Sorma kardeşim, hiç iyi değil ya.

− Ne oldu Kanka?

− Kuzenimi yoğun bakıma aldılar. Oradayım şu an.

− Kötü bir şey yok ya inşallah?

− Bilmiyorum, bana bir şey söylemiyorlar. Sadece bekliyorum.

− Allah cümleten sabır versin. İnşallah, kuzenin en kısa zamanda iyileşir. En ufak bir gelişmede haber et.

Page 91: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |87

Halil, hüzünlü sesiyle; tamam kardeşim. Sağola-sın diyerek telefonu kapatır.

Aradan altı saat sonra genç doktor, cesaretini top-layarak yıkılmış ailenin yanına doğru yürür. Murat, doktora doğru koşarak:

− Ablam, ablam nasıl doktor!

− Bunu söylemesi çok zor. Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum.

Ejder: Kızımın durumu iyi değil mi, yoksa?

− Lütfen sakin olun. Biliyorsunuz, takdir−i ilahi olduğu zaman önüne geçilmez.

Anıl: Kuzenim iyileşti değil mi?

− Üzgünüm, yoğun bakıma aldığımız zamanlar hastayı...

Murat: Sen ne diyorsun doktor! Açık konuş, ge-veleyip durma! Yoksa ablam...

− Maalesef. Ablanızı tedavi etme şansımız bile olmadı. Yoğun bakıma alırken hastanın kalbi dur-muştu. Elimizden geleni yaptık ama olmadı. Hepinizin başı sağ olsun.

Figen feryat ederek:

− Doktor bey nasıl olur! O daha çok genç.

Doktor, ciddi bir ses tonuyla:

− Ölüm genç, yaşlı dinlemiyor efendim. Kaderi böyleymiş.

Murat, daha fazla dayanamayarak yere yığılır. Halil olduğu yerde donup kalır.

Page 92: İhanetin Gözyasları

88| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Anıl; doktor yardım et kuzenime diye çığlık atar.

Genç doktor, derin bir nefes alarak; sakin ol genç diyerek Murat'ı boş odalardan birine taşıtır. Halil ağ-lamamak için kendini zor tutarken Ejder'in gözünden yaşlar süzülür. Baygın halde olan Eylül hala kendine gelmemiştir.

Buse, kaç gündür Muratla Anıl’ı okulda göreme-yince meraklanıp arar. Murat'ı ayıltmaya çalışan dok-tor, telefonun çaldığını görünce hemşireye uzatarak; ailesine ver, belki önemlidir diye rica eder.

Anıl, hemşireden telefonu alıp açarak:

− Ben Anıl, ne var?

Buse: Telefon niye sende? Sesin hiç iyi gelmiyor. Yoksa Murat'a bir şey mi oldu!

− Yok. Telefonu ben de unutmuş.

− Yalan söylüyorsun! Murat, telefonunu asla unutmaz. Ne oldu, çabuk söyle!

Anıl, tedirgin bir sesle:

− Madem çok ısrar ettin, söyleyeceğim tamam. Murat'ın ablasını kaybettik. Murat da buna dayana-madı, bayıldı. Şu an doktor, onunla ilgileniyor.

− Nee! Ne diyorsun sen! Hangi hastane?

− Burası çok kalabalık. Gelmesen iyi olur.

− Tamam ama beni habersiz bırakma!

Anıl, tamam diyerek telefonu kapatır.

Gamze'nin hastalığı gün geçtikçe ilerliyordu. Ya-vuz, onu hiç yalnız bırakmıyordu.

Page 93: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |89

Gamze, kantinde kahve içerken Ecem'e dönerek:

− Anıl kaç gündür okula da gelmiyor, yanıma da. Telefonu da kapalı. Kesin bir şey var!

− Yok ya ne olacak? Kafasına öyle esmiştir.

− Olabilir neyse birazdan bir daha arayayım.

− Hayır, arama! O seni arar, çok merak ederse.

− Sen hiç merak etmiyor musun Murat'ı?

− O beni ilgilendirmez!

Gamze, oturduğu yerden kalkarak sınıfa doğru gittiğinde İrem, Sercan ve Buse'yi bir arada görünce yanlarına gider.

Meraklı bir sesle:

− Siz Anıl ile Murat'ın arkadaşlarısınız. Onlardan haberiniz var mı? Anıl’a ulaşamıyorum kaç gündür…

Buse: Haberimiz var da, boşver istersen. Bir de sen üzülme.

− Yoksa Anıl'a bir şey mi oldu!

− Yok canım, o iyi.

Gamze, rahatlayarak:

− O halde sorun ne?

Sercan, araya girerek:

− Anıl’ın kuzeni hayatını kaybetmiş. Bu yüzden Anıl ve Murat hastanede bildiğimiz bu kadar.

İrem, morali bozuk bir şekilde:

Page 94: İhanetin Gözyasları

90| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Sonuçta eski sevgilim. Başına bir bela gelmesini istemem, bana ne kadar çektirmiş olsa da... Allah hep-sine sabır versin

Gamze, şaşırır ama belli etmeyerek:

− Konu dışı, yeri değil biliyorum yalnız benim için çok önemli. Bunu sormak zorundayım, Anıl’ın şu an çıktığı var mı?

İrem: Ne o, niye merak ettin?

− Sen söyle, anlatırım sonra.

− Pekâlâ. En son duyduğumuza göre Cansu diye bir kızla çıkıyormuş ama geçen gün onu da bırakmış. Merve diye bir arkadaşım var, ona da teklif etmiş. Haa, bir de Berna, Elif, Gamze isimli kızlarla takılı-yormuş. Benim bildiklerim bunlar, daha da vardır. Kız sen arada bir onun yanında takılıyorsun, yoksa sen de mi onun manitalarındansın?

− Evet, ben Gamze. Bu söylediklerin gerçek ola-maz.

Buse: Bizzat ben de duydum. Onun kuzeniyle çı-kıyorum, bana da o söyledi. Anıl adam olmaz ya piçin önde gideni.

Gamze, çok üzülür. Yıkılır. Ayağa kalkmasıyla yere yığılması bir olur. Oradaki herkes telaşa kapılır, Sercan koşarak müdüre haber verir.

Faili meçhul ölümlerin sebebi neden ortaya çık-maz? Tartışılır...

Anıl, hastanede Tuğçe'yi görünce sinirlenerek ya-nına gider ve:

Page 95: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |91

− Sen ne ahlaksız bir kızsın! Kuzenimi öldürmeyi başardın, kutlarım. Yeni mi haberin oldu!

Tuğçe: Evet.

− Kuzenimi bile bile ölüme ittin! Ne zaman sor-duysak iyi deyip, geçiştirdin. Songüz'ü yere yığılmış bir vaziyette bulmamızı mı bekliyordun! Keşke bize onun eroinman olduğundan bahsetseydin, Songüz şu an yaşıyor olurdu!

− Bilmiyordum, uyuşturucu kullandığını...

Anıl tam Tuğçe'yi bir kaşık suda boğacaktı ki, ba-bası müdahale ederek engeller.

Anıl, bu sefer Emre'ye çatarak:

− Songüz'e neden sahip çıkmadın! Niçin onu kendi haline bıraktın!

Emre, susar.

Ata, bahçede sus pus otururken Nurten yanına gelerek:

− Canım, biliyorum çok kötü bir durum ama ken-dini yok yere harap ediyorsun, ölenle ölünmüyor.

Ata, vicdan sızlatan sesiyle:

− Hep, hep benim yüzümden! Ona sahip çıkama-dım, tek sorumlusu benim!

− Neden tüm suçu kendine yüklüyorsun? Nasıl tek sorumlusu sen olabilirsin?

Ata, hiçbir şey söylemeden yerinden kalkıp has-taneye doğru ilerler.

Page 96: İhanetin Gözyasları

92| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Hemşire, dışarıya çıkarak; müjde! Hasta kendine geldi diye bağırır.

Anıl, sevinçle Murat'ın yanına koşar.

Yeni kendine gelen Eylül, Figen'e dönerek:

− Kızım, nerde abla?

Figen susar.

− Kızıma bir şey olmadı, iyileşti değil mi?

− Murat, baygınlık geçirdi. Şu an kendine gelmiş, ne mutlu size.

− Kızımdan haber ver bana abla!

− Bu nasıl söylenir ki... Of, of, of!

− Yoksa kızımın durumu iyi değil mi?

− Sakin ol, ne olur.

− Açık konuş! Yoksa Songüz'üm... Aman Al-lah'ım!

− Çok üzgünüm. Ne olur bırakma kendini.

O esnada gözlerinden yaşlar akan Tarık, ben Son-güz’ün yanına gidiyorum diyerek oradan uzaklaşır. Tam o esnada orta yaşlı bir doktor, otopsi odasından çıkar. Tarık, doktorun yakasına yapışarak:

− Kızımı görmek istiyorum doktor!

− Mümkün değil efendim.

Tarık, bir yandan feryat ederken bir yandan da; ah kızım, ben sana bizimle gel diye çok yalvardım. Neden babanın sözünü dinlemedin? Bu acıyı bize ya-şatmaya hakkın yoktu diye sitem eder.

Page 97: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |93

Yaşlı doktor, çaresiz bir sesle:

− Artık olan olmuş. Otopsiyi yaptık, ölüm sebe-bini öğrendik. Müsaade ederseniz söyleyeceğim.

− Söyle doktor!

− Kızınızın uyuşturucu kullandığını biliyor muy-dunuz?

Tarık, şok olmuşçasına:

− Hayır! Bana kimse bir şey söylemedi. Aman Al-lah'ım benim kızım nasıl kullanır onu! Yoksa ölüm sebebi o illet mi?

− Evet beyefendi. Maalesef, kızınız uzun süredir bir eroinmanmış. Bünyesi dayanamaz hale gelmiş ve krize girmiş. Yoğun bakıma alırken de kalbi durmuştu zaten.

Murat, kendini toparlayarak dinlendiği odadan çıkar.

Mahvolmuş bir halde Emre'ye saldırarak:

− Neden! Neden ablamı sahipsiz bıraktın! Nasıl nişanı atmasına göz yumdun! Senin gibi adam olmaz, olsun!

Figen, araya girerek:

− Lütfen sakin ol Murat, zaten acımız taze!

İrem, Buse, Ecem, Yavuz ve okul müdürü bek-leme salonunda doktorun çıkmasını beklerlerken İrem ağlamaklı sesiyle:

− Hep benim yüzümden! Tutamadım dilimi, ona bir şey olursa asla affetmem kendimi.

Page 98: İhanetin Gözyasları

94| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Sercan, İrem'in ellerinden tutarak sıcak bir ses to-nuyla:

− Senin suçun yok bitanem. Olacağın önüne ge-çilmez. İnşallah, kötü bir şey olmaz. Dua edelim.

Tam o sıralarda doktor, yoğun bakımdan çıkar.

Yavuz, yanına koşarak:

− Yeğenimin neyi var, doktor!

− Siz neyi oluyorsunuz hastanın?

− Amcasıyım.

− Yeğeninizin kan kanseri olduğunu biliyorsu-nuz, değil mi?

İrem araya girerek; Gamze, kanser mi? Neden bunu bize hiç kimse söylemedi diye bağırırken, göz-yaşlarına hâkim olamaz.

Yavuz: Evet, biliyorum doktor. Durumu nasıl?

− İyi bir şey söyleyemeyeceğim, çok üzgünüm. Kanser iyice ilerlemiş, çok fazla yıpranmış hasta. Ted-birli olun, her an hastayı kaybedebiliriz. Hastamız ha-yata bağlanırsa eğer, yaşama şansı artabilir.

− Onu hayata bağlayan biri var. Ona haber ver-meliyim.

Sercan: Zaten onun yüzünden bu hale geldi. Ha-ber vermeseniz çok daha iyi olur.

Yavuz; olmaz! Gamze'nin hayatı söz konusu, aramalıyım onu. Hem neymiş mesele, öğreniriz diye-rek cep telefonunu cebinden çıkararak arar. Hatırını sorduktan sonra hüzünlü sesiyle:

Page 99: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |95

− Anıl, sesin iyi gelmiyor. Bir sorun mu var?

− Abi sorun mu yok diye sorsan daha iyi olur. Gamze iyi mi? Onunla da ilgilenemedim.

− Ben de seni onun için aradım. Gamze, hastane-de koçum.

− Ne diyorsun sen abi! Hastanede mi? Ne oldu Gamze'me!

− Seninle ilgili iyi şeyler duymayınca olduğu yer-de yığılıp kalmış. Arkadaşları sağolsun hastaneye ge-tirmiş. Hala hayati tehlikeyi atlatamadı!

− Abi, şu an çok berbat bir haldeyim inan. Anne-sine haber verdiniz mi?

Yavuz; söylemedik koçum, yıkılır kadın. Adresi veriyorum diyerek hastaneyi tarif eder.

Anıl’ın telefonunu kapatmasıyla hastaneden çık-ması bir olur. Gamze'nin yattığı hastaneye girer gir-mez Yavuz'un yanına koşarak gözü dönmüşçesine; Gamze! Gamze! Nerede! Beni ona götür diye bağırınca Yavuz kolundan tutarak: doktor bey'den izin alalım, gel hadi.

Doktor'un yanına vardıklarında Anıl:

− Doktor! Gamze'yi görmek istiyorum. Bana ihti-yacı var!

− Tamam, genç önce seninle konuşmamız lazım.

− Konuşalım.

− Gamze'nin hastalığının iyice ilerlediğini biliyor-sundur.

Page 100: İhanetin Gözyasları

96| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Evet ama nasıl olur bu!

− Sebebi sizmişsiniz. Keşke, hastayı incitmeseydi-niz.

− Buna sebep olduğum için ne kadar üzgün oldu-ğumu söylesem, inanırsınız değil mi? Şu an yapmam gereken nedir?

− Hastanın çok az bir ömrü var. Bunu annesi de bilmeli, sen hastayı annesiyle görüşmesi için ikna et ve son günlerini iyi bir şekilde geçirmesini sağla. Eğer onu hayata bağlarsanız, onun için çok iyi olur.

Anıl; tamam sağol doktor diyerek oradan ayrılır.

Buse, hastanede tedirgin bir şekilde beklerken İrem'e dönerek:

− Keşke olanlardan Gamze'ye bahsetmeseydik.

− Kanser olduğunu nereden bilebilirdik?

Sercan, o esnada yanlarına gelen Yavuz'a döne-rek:

− Önceden bildiğiniz halde neden kimseye söyle-mediniz?

− Kimsenin üzülmesini istemedim, annesi de bil-miyor.

− Annesine söylemeyi düşünmüyor musunuz ha-la?

Yavuz: doktor, söylememi istedi ama ne yapaca-ğımı bilmiyorum diye cevaplarken Buse'nin telefonu çalar. Arayan babası nerede kaldığını sorunca Buse, hastanede arkadaşının yanında olduğunu söyler. Ba-

Page 101: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |97

bası, geçmiş olsun diyerek anlayış gösterir ve ne za-man uygun olursan, haber ver. Seni almaya geleyim diyerek telefonu kapatır.

Halil Songüz'ün ölümünden sonra yıkılır. Res-men gencecik kız göz göre göre ölüme sürüklenmişti. Bunun suçlusu Songüz'ün ailesiydi! Nişanlısıydı! Tuğ-çe’ydi! Kendisiydi!

Kızının cansız bedenini seyreden Tarık, Son-güz'ün saçlarını son kez okşayacaktı! O güzel cemali son kez öpecekti! Son kez kızıyla dertleşecekti! Son kez kızını öpecekti! Kızım diye son bir kez feryat edecekti!

Çok ısrar ederek odaya girmeyi başaran Tarık, kı-zının başucuna oturarak gözyaşlarını siler ve kısık bir sesle:

− Canım kızım, bitanecik yavrum! Sen benim hep küçük kızım olarak kaldın, hiç büyümedin. Seni her şeyden çok sevdim. Sevgim öyle bir şeye dönüştü ki, sana kıyamaz hale geldim. O yüzden sana hep anlayış gösterdim, seni kırmadım, ne dediysen ikiletmedim. Seni başıboş bıraktım, tek amacım senin mutlu ol-mandı. Sana her zaman güvendim, düşünüyorum da ne büyük hata etmişim! Sana olan sevgimin gözlerimi kör etmesine nasıl izin verdim? Seni göz göre göre ölüme sürükledim. Sahip çıkamadım sana. Çevrendeki insanları araştırmadım çünkü sana güvendim. Şimdi bedelini öyle ağır ödüyorum ki! Sana babalık edeme-dim yoksa ben seni sevmedim mi kızım? Sevdim, peki neden kıskanmadım! Neden seni dışarıdakilere yem ettim? Seni bırakıp yurt dışına gitmemeliydim. Benim

Page 102: İhanetin Gözyasları

98| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

yüzümden annesiz kaldın, babasız kaldın, sevgisiz kaldın! Hakkını helal et bana, bunu istemem bile bü-yük yüzsüzlük ama ne olur helal et. Bu dünyaya geri gelme imkânın olsaydı, bir an bile seni gözümden ayırmazdım. Öyle pişmanım ki, affet beni kızım! Beni duyuyorsun eminim, ruhun burada biliyorum. Sana bunu yapanlar cezasını çekecek! Son olarak, ben seni çok sevdim kızım diye konuşmasını bitirir. Doktorlar içeriye girerek; cesedi artık morga götürmemiz lazım diyerek izin isterler.

Doktorların cansız vücudu dışarı çıkarmasıyla Murat'ın oraya koşması bir olur. Songüz'ün yüzünü açarak elini tenine değdirir. Buz gibiydi, sop soluk olan yüzü iyice morarmıştı. Eylül, daha fazla dayana-mayarak geri çekilir. Ata, Songüz'ün yanına yaklaşa-rak; bunun tek sorumlusu benim, kendimi asla affet-meyeceğim diye kulağına fısıldar.

Ata çekilince Emre yaklaşarak Songüz'ün alnın-dan öper. Sana sahip çıkamadım, beni affet helalim diye yalvarır. Görünene göre en çok ağlayan Emre'ydi. Gözünden tek damla yaş akmayan Tuğçe; Allah mekânını cennet eylesin diyerek oradan uzaklaşır. O esnada oraya gelen Anıl, kalabalığı görünce adımlarını hızlandırır. Songüz’ün cansız bedenini görünce mah-volur. Doktorlardan birinin yanına yaklaşarak:

− Onu nereye götürüyorsunuz?

Doktor; cesedi morga indirmek zorundayız de-dikten sonra cansız bedeni götürürler.

Murat, babasına dönerek:

Page 103: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |99

− Ablam, yarın toprağın mı olacak?

Tarık: Maalesef, çok büyük acımız. Elden bir şey gelmez. Bize düşen onun için dua etmek.

Murat; haklısın, ben daha fazla dayanamayaca-ğım. Evime gidip kafamı toplayacağım diyerek oradan uzaklaşır.

Anıl, Tuğçe’yle Emre'yi bir kenara çekerek:

− Kuzenimin ölümüne sebep oldunuz. Onu öl-dürmek için işbirliği mi yaptınız! Hadi konuşun, mey-dan sizin.

Emre: Anıl, sen iyi değilsin! Böyle düşünme, Son-güz'ü çok sevdim. O durup dururken nişanı attı, Tuğ-çe’yle işbirliği filan yapmadık.

− Hele sen Tuğçe, uyuşturucuya kimin alıştırdığı malum artık! Sen ne aşağılık bir kızmışsın! Yazıklar olsun sana! Bir daha bizden uzak dur. Sakın, sakın gö-zükme gözüme! Amacına ulaştın, zafer çığlıkları at hadi.

Tuğçe: Söylediklerin apaçık iftira! Yeter artık!

Emre: Sonuçta senin de kuzenin... Acın taze anlı-yorum ama o benim her şeyimdi, nişanlımdı, ben nasıl dayanayım!

Anıl: Kes, kes dırdırı! Sevmiş olsaydın, elinde tutmasını bilirdin! İkinizi de şurada öldürmek vardı ama sizin için elimi kana bulamaya bile değmez. Sa-bırlı olmalıyım ki sizi sevindirmeyeyim.

Tuğçe: Sen gerçekten hiç iyi değilsin sonra konu-şalım.

Page 104: İhanetin Gözyasları

100| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Kes ya! İkiniz de bir daha gözüme gözükmeyin! Yoksa elimden kaza çıkacak.

Emre: Anıl, lütfen böyle yapma! Sizden uzak olursam, Songüz’ün hatırasından da uzak olurum.

− Sus, sus! Gidin buradan, kafamı toparlayaca-ğım.

Emre ve Tuğçe gittikten sonra babası Anıl’ın ya-nına gelerek ağlamaklı gözleriyle:

− Ölenle ölünmüyor oğlum. Sabırlı olmalıyız, Songüz'ün ruhu bizi izliyor. Şu an burada olsa üzül-memizi ister miydi? Güçlü olmalıyız!

Anıl, ben Murat'ın yanına gidiyorum diyerek oradan uzaklaşır.

Hastanenin bekleme salonunda otururlarken İrem:

− Anıl’ın Gamzeyle konuşması iyi oldu, kızın mo-rali yerine geldi. Gamze'nin durumu beni çok üzüyor.

Ecem: O acıyı siz bana sorun. Daha gencecik, her an ölebilir. Nasıl dayanacağım?

Yavuz, gözyaşlarını silerek; Anıl, onu ikna etmiş. Yengeme haber vereceğim diyerek telefonunu çıkarır.

Songüz'ün ailesi eve gelir. Ata bir kenara otur-muş, dalgın dalgın düşünürken; hep, hep benim yü-zümden bunlar oldu! Gencecik bir kız öldü! Kendi menfaatim uğruna onun aşkına karşılık vermedim! Kimseye söylememekle hata ettim. Allah affeder mi beni gibi düşünceler aklını karıştırır.

Page 105: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |101

İçinden bir vesvese; bunu herkese anlatmalısın, kimse senin yüzünden kendini suçlamamalı! Tek suç-lunun sen olduğunu söylemelisin, bu vicdan azabıyla yaşayamazsın diye söylerken diğer yandan da bir ses:

− Senin hiçbir suçun yok! Evlisin, çocuğun var. Böyle bir aşk imkânsızdı, belki de ölmesi daha hayırlı.

Ata, aniden delirmiş bir şekilde bağırarak:

− Tek suçlu benim. Nasıl hayır olur bunda!

Nurten, onu sakinleştirerek:

− Canım, sen iyi değilsin. İstersen bir uzan, ken-dini çok hırpaladın. Biliyorum Songüz'ü çok severdin, kendi kızından ayırmazdın. Bunda da mutlaka bir ha-yır var, ne kadar inkâr etsen de!

− Hayır! Hayır, filan yok! Songüz öldü, bunda na-sıl hayır olur?

Tarık, araya girerek:

− Sen ne diyorsun bacanak! Kendinde değilsin. Acımız taze, deşme yaramızı. Hadi sen git dinlen.

Ata, hiçbir şey demeden yukarıya çıkar. Aradan 5 dakika sonra elinde bir silahla gelerek; kendimi öldü-receğim, hepiniz ölümüme şahit olacaksınız. Her şey eşit olacak diye bağırır.

Figen; Ata sinir krizi geçiyor. Kendine zarar vere-cek, onu hastaneye götürmeliyiz diye haykırır.

Gamze'nin annesi, hastaneye gelir gelmez Ya-vuz'un yanına koşarak:

− Kızım, kendine geldi mi?

Page 106: İhanetin Gözyasları

102| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Yavuz genç anneyi sakinleştirerek; evet ablacı-ğım. Odasını göstereyim, görebilirsin der ve onu Gam-ze'nin yanına götürür.

Gamze, annesini hiç umursamaz bir tavırla kar-şılayarak:

− Hiç gelmesen de olurdu, rahatını bozmasaydın!

− Kızım, öyle konuşma. Beni çok üzdün, şunu bil sahipsiz değilsin sen.

− Ya bir git başımdan!

− Lütfen anneciğim, üzme beni. Amcan da, arka-daşların da çok üzgün. Ne kadar sevenin var, bir bil-sen. Üzme sevenlerini!

Gamze, sitem ederek:

− Kes artık! Sevenim olsa bu halde olur muydum? Allah aşkına!

Bekleme salonunda konuşurlarken Buse:

− Murat'ın ablasının ölüm sebebi aşırı doz uyuş-turucu almasıymış. Kız, eroinman çıkmış. Tabi bünyesi de daha fazla kaldıramamış, cenaze namazı yarın kılı-nacakmış.

Aradan dört saat geçer. Annesi, doktorlardan izin alarak Gamze'yi zorla evlerine getirir. İsyanın eşiğine gelen Gamze:

− Beni amcama götür! Senin kocanla aynı evde kalmak istemiyorum.

Gözü yaşlı anne: Kızım, yapma böyle. Beğenme-diğin adam, benim eşim! Hem o bir süreliğine yurt

Page 107: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |103

dışına gitti. Ana, kız yaşayıp gideriz işte. İstersen am-can da burada kalsın.

− Öleceğim değil mi! Ondan dolayı bana bu kadar iyi davranıyorsun! Söyle, ne zaman gebereceğim!

− Kızım saçmalama! Ne diyorsun sen? Nereden çıkarıyorsun bunları? Sen benim kızımsın, tabi seni koruyup kollayacağım.

− Yapma yaa! Şimdiye kadar aklın neredeydi?

Genç kadın, tam cevap verecekti ki Gamze'nin te-lefonu çalar. Sinirli bir şekilde telefonunu açarak, ne var Anıl diye bağırır.

Anıl: Canım sen sinirlisin galiba.

− Evet, sinirliyim. Bir sakıncası mı var? Yoksa sen de öleceğimi biliyorsun da beni teselli etmek için mi arıyorsun!

− Ne ölmesi güzelim? Nereden çıkardın bunu? İyileştin işte ne güzel.

− Palavrayı bırak. Söyle, kaç günlük ömrüm var?

− Ben senin hatırını sormak için aradım. Böyle saçma sapan şeyler konuşmak için değil!

− Tamam, işte nasıl olduğumu öğrendin. Var mı başka sorun?

− Yanına geleyim mi?

− Yok, istemem. Kalsın!

− Sen bilirsin, ben kapatıyorum. Zaten çok kötü-yüm

Gamze, üzüldüğünü belli eden bir sesle:

Page 108: İhanetin Gözyasları

104| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Kuzenin ölmüş, başın sağ olsun. O kadar derdi-nin arasında bir de benimle uğraşıyorsun. Teşekkür ederim.

− Rica ederim Gamzem, görevimiz.

Gamze; neyse canım, senin durum malum. Sonra görüşürüz diyerek telefonu kapatır.

Ata'yı etkisiz hale getiren aile, nihayet hastaneye varır. Ata, kendine geldiğinde yanına gelen Nurten, sıcak bir ses tonuyla:

− İyi misin canım?

Elleri, kolları bağlı Ata; ben bir katilim diye ba-ğırmaya başlar.

Doktor, Nurten'e dönerek:

− Hanımefendi maalesef eşinizin geçirdiği kriz, sonu felce kadar gidebilecek bir sinir krizi.

− Siz ne diyorsunuz doktor bey! Hep böyle mi ka-lacak yani?

− Evet. Bir süre böyle olacak. Ani bir şokun etki-siyle bu hale gelmiş olmalı. Onu üzen bir şeyler oldu mu son zamanlarda?

− Sormayın doktor bey. Yeğeni gencecik yaşta ha-yata veda etti. Onu bir başka severdi, yarın cenazeye gelemeyecek mi şimdi?

− Bu halde gelirse, daha beter olur. Ölüm, şoka sebep olan en büyük etmenlerden biri. Tahmin ettiğim gibi...

− Doktor Bey, eşim burada mı kalacak?

Page 109: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |105

− Onu bu durumda eve gönderemem. Her an kendine zarar verebilir. Eşinizi bir süre ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde tedavi altına alacağız. Uma-rım, en kısa sürede eski haline döner.

− Eşim, nasıl bu ölümden kendisini sorumlu tu-tar. Aklım almıyor.

Doktor, çaresiz bir şekilde:

− Bilmiyorum hanımefendi. Zaman gösterecek onu.

Ata o esnada; ben suçluyum, beni öldürün diye yalvarır.

Sabahın ilk ışıklarıyla yeni bir gün doğar. Kötü bir gün! Karamsar bir gün! Gözyaşlarının dinmediği gün! Songüz'ün toprağa verildiği gün! Songüz artık bu dünyada yoktu. Sadece mezarda yatan bir ölüydü. Herkeste bin dert, bin keder vardı.

Zor günlerin ardından üç ay geçer.

Buse zil çalınca koşarak kantine gider. Aradan iki dakika geçmeden Murat, yanına gelerek hatırını sorar ve karşı masaya giderek Anıl’ın yanına oturur.

Mutlu bir ses tonuyla:

− Kuzen nasılsın?

Anıl: Bomba gibiyim, Merve teklifimi kabul etti.

− Hımm, sevindim. Gamze’den ne haber?

− Onunla iyiyiz şu aralar. Duydukları yüzünden ne zamandır bana tavır yapıyordu. Onu sevdiğimi ka-

Page 110: İhanetin Gözyasları

106| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

nıtlayınca düzeldi aramız. Onu çok seviyorum kanka! Ona her an bir şey olabilir, ben onsuz ne yaparım!

− Oğlum sen de âlemsin hee. Bir yandan seviyo-rum diyorsun, bir yandan da Merve teklifimi kabul etti diye seviniyorsun. Ne iş?

− Kanka ben Merve’yi sevmiyorum ki. Hayatıma renk gelsin, bir de İrem'e inat olsun diye teklif ettim o kıza. Ben gerçekten Gamze'yi seviyorum.

− İyi, öyle olsun bakalım. Cansu’yla görüşüyor musun?

− Yok, be oğlum. Bitirdiğimden beri hiç görüşmü-yoruz. Ya sen Aşkın’la görüşüyor musun?

− Değil yüzünü görmek, adını bile duymak iste-miyorum onun!

− Ehh be oğlum! Sen aldatınca bir şey olmuyor da, o aldatınca niye kıyamet kopuyor?

− Bu işlere girme kuzen, ince işler bunlar. Ha, se-nin eski manitan Sercan’la nişanlanmış.

− Biliyorum, tayfadan biri söyledi. Ne diyeyim, Allah mutluluklarını artırsın. Helal olsun Sercan'a! Benim vermediğim sevgiyi fazlasıyla verdi! İrem mut-lu mu? Tamam, gerisi beni ilgilendirmez.

− İyi dedin kanka.

− Eee sen Buse’yle ne âlemdesin?

− Aynı devam. Ona aşığım ya. Ama Buse artık es-ki Buse değil.

Page 111: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |107

− Kanka sana tekrar söyleyeyim. O kız seni sev-miyor, intikam almaya çalışıyor. Uzak dur ondan! Hiç mi hatırım yok ya?

− Olmaz olur mu? Sen zaten bitanesin de, Buse'yi çok seviyorum, ne yapayım?

Anıl, inanmak istercesine:

− Demedi dersin! Neyse Allah mutluluğunuzu arttırsın.

Onur Enes ile Ceyhun kantinde otururlarken Ha-lil yanlarına gelerek:

− Size çok teşekkür ederim. Zor günlerimde beni yalnız bırakmadınız. Sayenizde acım hafifledi, hakkı-nız ödenmez.

Onur Enes: Lafı mı olur? Tabi yanında olacağız, sen bizim kardeşimizsin.

− Allah ikinizden de razı olsun.

− Görevimiz kardeşim. Bu arada Tanem'den ne haber? Kız, senden pas alamadığı halde peşinde ama sende tık yok. Hep böyle mi gidecek?

− Boşver o kızı. Benim öyleleriyle işim olmaz, hala Deniz’le takılıyor. Ne yaptığı belli değil!

− En iyisini yapıyorsun.

Halil; evet kardeşim diye cevap verir.

Arka masada Tanem’le konuşan Deniz:

− Kızım, planlar tutmadı! Bu salak yemedi, akıllı çıktı. Fotoğraflar işe yaramadı, bizi ayrıldı zannedi-yorlar.

Page 112: İhanetin Gözyasları

108| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Onur Enes yaptığımız oyunu ağzından mı ka-çırdı ki kanka?

Deniz; ahh bir bilsem! Dur, şunları bir bozayım. Onur Enes de biraz eğlenmiş olur hem diyerek ön ma-saya doğru gider. Selam verir.

Onur Enes: Buyur, gel otur.

Deniz: Yok, Tanem bekler. Kankacan ben sana bir şey sormak için geldim.

− Sor kanka.

− Sen nasıl oldu da bu kadar değiştin? Büyü filan mı yaptılar sana?

− Yok, Deniz ya! Ne büyüsü, saçmalama. Sadece doğru yolu bulduğuma inanıyorum.

Deniz, kahkaha atarak:

− Yuh ya, bu mu doğru yol?

− Evet.

− Nasıl kandırdılar seni?

− Beni kimse kandırmadı!

− Peki, nasıl bu hale geldin?

Onur Enes, içinden kahkahalar atarken:

− Gel, sen de aramıza katıl. Nasıl bu hale geldiği-min cevabını alırsın.

− Yok, istemem! Aman kalsın. Şu işin sırrını bir söyle, gerçekten merak ediyorum.

− Bunda merak edilecek bir şey yok. Halil’in her zaman gittiği bir amca varmış. Zor günümde onu bana

Page 113: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |109

önerdi. Bir kere onunla sohbet edince yeniden doğdum adeta. Gel, seni de götüreyim. İnan, huzur bulacaksın.

− Aman, aman! Kalsın! Şimdi anlaşıldı, o adam senin beynini yıkamış. Ama ben kankamın bu hallere düşmesine göz yumamam.

− Kankacan, böyle düşünme. Sonra konuşalım bunları. Yeri değil şimdi…

Deniz; son sözüm olsun, seni kimseye yem etme-yeceğim. Haydi eyvallah diyerek oradan uzaklaşır.

Murat ile yolda yürürlerken Buse:

− Yarın dershaneye gidecek misin?

− Evet sevgilim.

− Kaçta çıkacaksın?

− Akşam sekiz buçuk, dokuz gibi çıkarım. Ne ol-du?

− Çıkışta bir şeyler yapalım diyecektim aşkım.

Murat, sevinerek:

− Olur aşkım ayarlarız bir şeyler.

Anıl, Gamze’yle oturmuş kahve içerken düşün-celere dalar. Dün akşamki partide tanıştığı kız, onu bir hayli etkilemişti. Bir kız bu kadar mı güzel olurdu? Resmen kıza vurulmuştu. Dayanamayıp kızın yanına gittiğinde, kız onu tersleyerek kovmuştu. Anıl’ın canı yanıyordu, kızın onu takmaması evlat acısı gibi koy-muştu. O kızın kim olduğunu öğrenip, onu kendine bağlamak istiyordu.

Page 114: İhanetin Gözyasları

110| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Eylül ile otururlarken Ata'nın hakkında konuş-maya başlayan Nurten:

− Abla, çok çaresizim. Ata'da hiç bir gelişme yok.

Eylül kardeşini teselli ederken bir yandan da; keşke bildiklerimi söyleyebilsem. Vicdanım da rahat eder, her şey Songüz'ün odasında saklı. Ahh söyleye-bilsem diye düşünür. Eğer söylese kardeşi ile arası bozulur, onu kaybederdi. Nurten'i çok seviyordu so-nuçta, buna nasıl dayanacaktı! Tarık'a bile söyleme-mişti.

Çabuk biten bir haftanın ardından hafta sonu ge-lip çatar.

Murat, yatağından kalkarak salona gider. Kah-valtı yapan ailesine gülümseyerek, sevecen bir sesle:

− Herkese günaydın!

Tarık: Günaydın Murat. Gel, otur.

Murat peki diyerek sandalyeyi çekip oturur.

Tarık, meraklı bir sesle:

− Bugün dershaneye gidecek misin?

− Evet, gideceğim birazdan.

− Bırakayım seni oğlum.

Murat, tatlı bir ses tonuyla:

− Tamam, uyar bana baba.

Sercan çok telaşlıydı. İrem, annesiyle oturmaya gelecekti.

Cevat, dalga geçercesine:

Page 115: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |111

− Abisi biraz sakin ol, heyecandan öleceksin. Bir insan kayınvalidesiyle müstakbel nişanlısı gelecek diye bu derece kendini kaybetmez ki.

Sercan: Olsun abi, onları en iyi şekilde ağırlamam lazım. Sen evde olacaksın değil mi?

− Yok, be abim. Dershaneye gideceğim, şurada sı-nava ne kaldı?

− Geçen sene kazandığın yeri beğenmeyip gitme-din. Ondan önceki sene de kazandığın yere mana bul-dun. Bu sene de sorun çıkarırsan, ne olacak halin? Şan-sın azalıyor, sınava beraber gireceğiz artık. Aynı üni-versiteye de gideriz olmazsa.

− Sen geç bakalım dalganı. Seni de göreceğiz. Dershaneyi asarak ve İrem'den başka bir şey düşün-meyerek kazanırsın sen. Ben en azından kazanıp da beğenmiyorum beyefendi! Ama bu sefer tutturacağım, istediğim bölümü. Bak gör, şuraya yazıyorum.

− Ne diyeyim, inşallah abi. Bu durumda sen gidi-cisin.

Cevat, yerinden kalkarak:

− Evet, ben odama kaçayım. Üstümü giyineceğim, hadi sana kolay gelsin abisi.

Anıl, yatağında dalgın dalgın yatarken partide ona pas vermeyen, gözlerinde esir kaldığı kızı düşü-nüyordu. Deniz renginde olan o büyülü güzel gözler, aklından çıkmıyordu. Gamze, İrem, Elif ve diğerleri filan hiç aklına gelmiyordu, Merve’den de sıkılmıştı artık. Ecem'in sürekli onun peşinde dolaşması hoşuna

Page 116: İhanetin Gözyasları

112| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

gidiyordu. Ama Gamze'ye hasta haliyle ihanet ede-mezdi ya! Kız zaten yarın, bir gün ölecekti.

Ejder, iş seyahatine gidince Halil ve Figen baş ba-şa kalma şansı bulurlar. Halil, annesinin yanına otura-rak utangaç bir sesle:

− Anneciğim, dün Mahmut Amca'nın sohbetini dinlemeni isterdim. Öyle güzel, öyle tatlı anlatıyor ki... Dün aşk konusunu anlattırdık ona.

Figen: Nerden esti yavrum. Aşk filan senden uzak.

Halil, utana utana:

− Şey... Anneciğim, aslında bilmediğin şeyler var. Ama söylemeye dilim varmıyor.

− Aşk olsun! Daha yeni mi itiraf ediyorsun? Sez-miştim zaten gönlünü birine mi kaptırdı yoksa benim oğlum?

− Kızın birinden etkilendim gibi bir şey oldu.

− Nasıl oluyormuş bu? Anlat da öğrenelim.

Halil, olan biteni anlattıktan sonra Figen:

− Gerçekten çok şaşırdım. Senin başından neler gelmiş, geçmiş de ben daha yeni duyuyorum. Ama Onur Enes’le sonradan iyi olmana sevindim. Bir daha en küçük bir sorunda bile bana anlatacaksın, anlaştık mı?

Halil, çekingen bir sesle:

− Anlaştık anneciğim.

Page 117: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |113

− Gelelim dün akşama. Mahmut Bey ne anlattı aşk konusunda?

− Dedi ki anne; bu yaştaki aşkların nerdeyse hiç-biri gerçek değilmiş. Sadece bir anlık hevesmiş, bunlar hep şeytanın tuzağıymış. Leyla ile Mecnun'u anlattı bize. Ardından aynen şöyle dedi; diyelim ki aşkınızın gerçekliğine inandınız. Çok mutlu olacağınızı düşüne-rek ileride evlendiniz. Emin olun, evlendikten sonra hep birbirinizin kusurunu görecek ve inanamıyorum bu benim eşim mi diyeceksiniz. Anlayacağınız kusur-lar yavaş yavaş aşkınızı bitirecek ki boşanmaya kadar gidecek. Boşanmaların nerdeyse %90'ı hep böyle se-bepler yüzünden diye anlatırken Onur Enes; peki ho-ca, biz bu saçma sapan şeylerden nasıl korunacağız? Hiç sevmeyeceğiz mi biz deyince Mahmut amca gü-lümseyerek; elbette seveceksiniz gençler. Ama her şe-yin bir zamanı var değil mi? Henüz yaşınız bu işler için uygun değil. Çünkü şu an duygularınızın en hare-ketli olduğu yani tamamen duygularınızla hareket ettiğiniz bir çağ. Doğru karar veremezsiniz, kimin iyi, kimin kötü olduğunu ayırt edemezsiniz. Hayali bir sevdaya kapılır, gidersiniz. Sonu hüsranla biter. Bu zamanda bir delikanlı askerliğini yapmışsa, okulunu bitirip tahsilini eline aldıysa gönlüne göre birini seçip, evlenebilir. Mantık evliliği yapar, doğruyu bulur. Aynı şekilde genç bir kız içinde geçerlidir diye cevap verdi. Sağolsun çok güzel konuştu anne, artık doğru kararlar verebileceğim.

Figen, dikkatli bir şekilde:

Page 118: İhanetin Gözyasları

114| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Valla helal olsun! Mahmut Bey'i ben de tanımak isterim. Allah razı olsun ondan.

Halil, tam konuşacakken odaya giren Anıl dalga geçercesine:

− Ooo, neler kaynatıyorsunuz bakalım ana, oğul?

Figen: Hiç yavrum, öylesine konuşuyoruz. Aç-sındır, bir şeyler hazırlayayım mı sana?

− Yok istemez. Ben tayfayla buluşmaya gidece-ğim, yerim orada. Hadi görüşürüz, kendinize iyi dav-ranın.

− Sağol evladım. Akşam gelecek misin eve?

Anıl; ya gelirim, ya gelmem. Belli olmaz ha öyle zırt pırt beni arama bak diyerek odasına gider.

Murat, dershanenin kantininde otururken, gözle-rinin içine bakan bir kız dikkatini çeker. Hatta bir kaç kez göz göze gelirler. Aslında fena kız değildi, güzel ve çok tatlı bir kızdı. O esnada kızın oturduğu masa-nın karşısında oturan iki gençten esmer, masmavi göz-lere sahip, saçları omuzlarına kadar uzun olan genç, kaçamak kaçamak aynı kıza bakmaya başlar.

Genç kız, merak edercesine yanındaki arkadaşına:

− Bebeğim ya, o da benden hoşlanıyor mudur?

Gülşah, mız mız bir sesle:

− Hangisi ya?

− Hangisi olacak! Murat varya o…

Page 119: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |115

− Ha, şu yan masadaki. Valla bilmem ki, görünen sen ona sular, seller gibi âşık olmuşsun ama Murat takmıyor ya!

− Ya ne âşık olması! Sadece hoş çocuk, şimdi sen onun bana ilgisi olmadığını düşünüyorsun. Öyle mi?

− Evet, aynen öyle. Bak Yağmur, sana ne diyece-ğim. Karşı masada oturan mavi gözlü çocuk varya, ara ara seni kesiyor. Kaptırdın kendini Murat'a, ondan fark etmemişindir.

Yağmur, hadi ya diyerek çaktırmadan gözünü o delikanlıya odaklar. Göz göze gelirler, Yağmur gözle-rini kaçırarak Gülşah’a döner. Gülümseyerek:

− Hakikaten yakışıklı çocukmuş lan!

− Aynen. Murattan yakışıklı mı, he he?

− Murat’ım bitane! Başkası beni etkilemez.

− Kızım madem seviyorsun, git delikanlı gibi söy-le! Ondan beklersen daha çok beklersin, söylemedi deme sonra!

− Off ayıp olmaz mı?

− Yok be yavrum, niye ayıp olsun? Sevmek ayıp mı?

Yağmur, çayını yudumlarken çaresiz bir sesle:

− Bilmiyorum.

İremle annesi geldiğinde Sercan adeta havalara uçar.

İrem, sinirli bir şekilde:

Page 120: İhanetin Gözyasları

116| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− İki saat önce Buse beni arayarak beraber bir şey-ler yapalım dedi. Ben de müsait olmadığımı, size gele-ceği söyledim. O da oraya gelmeyi çok isterdim deyin-ce gel dedim öylesine. Ciddiye aldı, birazdan burada olur! Of Sercan çıldıracağım. Bu kız tehlikeli, aramızın bozulmasına sebep olursa şaşırma!

Sercan, şaşkın bir halde:

− Yanlış düşünüyorsun bitanem. Senin dediğine göre kardeş dediğim, kankam bildiğim insan bana yan gözle bakıyor! Ne kötü bir duygu.

− Murat’la konuşmayı düşünüyorum, sahip çıksın sevgilisine! O görmüyor mu olanları? Varya sırf kavga çıkmasın diye susuyorum. Ama olmayacak böyle, uy-gun bir dille konuşmalıyım. Tatlıya bağlansın bu me-sele.

Sercan; haklısın güzelim. Bak lafa daldık, ayakta kaldın. Annemler çoktan oturdu, gel biz de bir köşeye oturalım diyerek İrem'i salona davet eder.

Anıl, bara gelip Musab’la sohbet etmeye başlar. Babası çok zengin olduğu için okumaya gerek duy-mamış, 19 yaşında bir genç olan Musab aynı zamanda barın ortağıdır.

Bir ara Anıl ciddi bir sesle:

− Kanka aslında buraya gelmemin sebebi, sana bir işimin düşmesi…

Musab: Buyur dostum.

Page 121: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |117

− Geçen geceki partide hani benim ilgilendiğim bir kız vardı, hatta bana pas vermemişti. O kızı tanı-yorsan, çok makbule geçer.

Musab biraz düşündükten sonra:

− Tanımıyorum o kızı. Daha önce hiç gelmemişti, benim de dikkatimi çekti. Merak ettim, bizim ortağa sordum. Meğer onun arkadaşıymış.

Anıl, heyecanlanarak:

− Öyle mi? Eee neredenmiş? Kimmiş?

− Dur! Öyle beleşine olmaz. Sen bana Ecem'i ayar-layacaktın, ne oldu?

− Ya oğlum, o kızı boşver. Murat'ı bile beğenme-di, gönlü bende. Sana olmaz o.

− Dostum sen ne salaksın ya! Cillop gibi kız aya-ğına gelmiş, elinin tersiyle itiyorsun. Ne iş?

− Yapamam kanka çünkü o Gamze'nin en yakın arkadaşı. Yengen biliyorsun ölüm döşeğinde.

− Hımm. Anlaşıldı, şimdi mesele. Yengeye üzülü-yorum, Allah sabır versin sana.

− Eyvallah. Ecem'i bir dahaki gelişimde buraya getirmeye çalışırım, anlaştık?

− Valla çok iyi olur dostum.

− Şimdi onu bırak da, güzelimden bahset bana.

− Kızın adı Yaren. Özel bir üniversitede okuyor-muş. Yurtta kalıyormuş, bildiğim bu kadar.

− Demek ismi Yaren’miş ha. İsmi de kendi gibi güzelmiş. Peki, sevgilisi var mıymış?

Page 122: İhanetin Gözyasları

118| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Orasını sormadım, sorayım gelince benim or-tağa.

Anıl, gülümseyerek:

− Tamam, kanka eyvallah.

Ata, yine elleri kolları bağlı bir vaziyetteydi. Her zaman olduğu gibi yanında bekleyen Nurten, gün geç-tikçe üzülüyor, Ata'yı çok sevdiğinden dolayı acı çeki-yordu. Her gün ağlıyor ve dua ederek Allah'a yal-varıyordu. Ata eskisine göre daha iyiydi. Kendine za-rar vermeye kalkmıyordu artık. Ata, tek kelime etme-yince Nurten, çaresiz kafeteryaya iner. O esnada Emre izin alarak Ata'nın odasına girer ve gülümser. Umut veren sesiyle:

− Nasılsın?

Ata, cevap vermez. Aradan 5 dakika sonra:

− Sana o kadar önemli şeyler anlatacağım ki, duy-duklarına inanamayacaksın. Kulağını aç ve çok iyi din-le. Sakın kendini kaybetme!

Emre, şaşkın bir ifadeyle:

− Seni dinliyorum abi.

Sercan, Buse'ye doğru yaklaşır ve fısıldayarak:

− Seninle özel bir şey konuşmam gerekiyor kanka. Beş dakika mutfağa gelir misin?

Buse yerinden kalkarak; tabi gelirim kankam ayıpsın dedikten sonra giderler. Buse, sandalyeye otu-rur. Sercan, sakin bir şekilde:

Page 123: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |119

− Bak Buse, seninle açık konuşacağım. İrem, bana olan ilgini fark etmiş. Umarım sen de farkındasındır!

Buse, şaşkın bir ses tonuyla:

− Sercan! Sen ne dediğinin farkında mısın! Böyle bir şeyi düşünmen bile saçma. Biz kardeşiz, üstelik sen nişanlısın! Benim de sevgilim var. Pes yani, biri senin aklını çelmiş!

− Hayır, yok öyle bir şey! Sadece gördüklerimi söylüyorum, yaptığın çok yanlış. Ona göre!

− Kanka, sen yanlış anlamışsın. Sana kardeş gö-züyle bakıyorum, böyle bir şey imkânsız! Benden bek-ler misin hem? Cevap belli, düşüncelerin apaçık orta-da!

− İşi tatlıya bağlayalım, gel. Bu olayı Murat du-yarsa, kan çıkar. Sana zarar gelmesini istemiyorum.

Buse gülümseyerek:

− Yanlış anlaşılmaya sebep olmuşum, bundan sonra hareketlerime dikkat edeceğim. Hiç şüphen ol-masın.

Onu merak eden Halil aradığında, Ceyhun saçma bir bahane uydurarak gelemeyeceğini söyler.

Onur Enes ortamı yumuşatmak için:

− Son günlerde Deniz ile Tanem, sorun çıkarmaz oldu. Fark ettin mi?

Halil, düşünceli bir sesle:

− Evet, fark ettim. Aman bizden uzak, Allah'a ya-kın olsunlar. Huzurumuz bozulmuyor ne güzel!

Page 124: İhanetin Gözyasları

120| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Para, şöhret, lüks yaşam gibi şeyler bir gencin ar-kadaşlarını satmasına sebep olabilir mi?

Arkadaşlarından biri Ceyhun'u önemli mesele konuşmak için çağırır. Ceyhun arkadaşının evine gel-diğinde gözüne ilk çarpan villanın gösterişli o büyük havuzu olur. Balkonlar ve pencereler çok uyumluydu, hele o bahçe... O kadar şirin gösteriyordu ki villayı. Garajda duran siyah spor araba da ayrı bir güzeldi. Ceyhun, zili çaldığında sarışın, mavi gözlü, fiziği gayet güzel genç bir kız kapıyı açarak tatlı bir sesle:

− Buyrun.

Ceyhun, dilini yutmuşçasına donar kalır. Tam o esnada Deniz oraya gelerek:

− Ceyhun sen miydin ya? Pencereden görünce ko-şarak geldim, direk girseydin içeri.

Ceyhun: İyi diyorsun da, kapıya kızı dikmişsin. Nasıl olacak o iş?

− Hadi geç, geç. Gırgır geçme. Gel odama gide-lim, ha bak bizim villanın alt katında spor salonumuz var, birazdan tenis oynayalım orada.

Ceyhun, villanın güzelliğini seyretmekten cevap bile veremez. Avizelerin taşları, duvardaki tablolar... Hepsi bir şah eserdi. Deniz'in odasına girdiği zaman kendisini sarayda zanneden Ceyhun, olduğu yerde kalır. Deniz'in masası, dolapları, yatağı bir takımdı. Bilgisayar yoktu, çünkü en son model dizüstü bilgisa-yar vardı. Masanın üzerinde spor dergileri, çizgi ro-manlar doluydu. Halı ve mobilyalar, odayla öyle bir uyum sağlamıştı ki görülmeye değerdi. Duvardaki

Page 125: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |121

ünlü rock sanatçılarının posterleri, Ceyhun'un dikka-tini çeker. Odada Deniz'in tuttuğu takımın imzalı for-ması bile vardı. Tam karşıda duran en son model LCD TV, beni izle diyordu. Penceresi insanı hiç sıkmayacak derecede büyüktü, boğaz manzarasına bakıyordu. Ceyhun bir müddet durduktan sonra hayranlığını giz-leyemeyerek:

− Çok güzel bir odan var. Gördüğüm en mükem-mel oda diyebilirim, süper tasarım.

Deniz: Teşekkür ederim Ceyhun, bu oda senin sayılır. Rahatına bak, bu arada ne içersin?

− Hazır hava da sıcak. Buz gibi bir kola içelim.

Deniz; tamam diyerek odadan çıkıp aşağıya iner.

Murat, dershaneden çıkarken yanlışlıkla kızın bi-rine çarpar. Pardon diyerek kıza bakar.

Kız gülümseyerek:

− Önemli değil.

Murat gülümseyerek:

− Sanırım kantinde karşılaşmıştık seninle. Evet, sen o kızsın. Adın ne?

− Yağmur, seninkini biliyorum. Söylemene gerek yok.

− Vay, ne zaman öğrendin? Memnun oldum ta-nıştığımıza. Kaçıncı sınıfsın?

− Ne sınıfı? Çoktan geçtim o yolları. Lise bitti, tek-rar üniversite sınavına hazırlanıyorum.

Page 126: İhanetin Gözyasları

122| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Güzel. Ya kusura bakma ama kuzenimin yanına gitmem lazım şu an. Müsaade var mı?

− Müsaade senin Murat. Tanıştığımıza memnun oldum, görüşürüz.

Murat, görüşürüz diyerek koşarcasına oradan uzaklaşır.

İrem, Buse gittiğinden beri Sercan'a tavır yapı-yordu. Anneler mutfakta olunca salonda ikisi kalmıştı.

Sercan: Bitanem, neden böyle yapıyorsun? Bu-se’yle uygun bir şekilde konuştum, bundan sonra dik-katli davranacağına söz verdi. Üzülme diye seni ça-ğırmadım yanımıza.

İrem, sinirli bir sesle:

− Sonuçta baş başa kaldınız, ne bu samimiyet!

− Ama güzelim konuşmamız lazımdı, tatlıya bağ-ladık ne güzel.

− Madem hallettiniz, bir daha seni Buse’yle bir arada görmeyeceğim. Anlaştık mı?

− Anlaştık, elimden geldiği kadar kankamdan uzak duracağım!

− İnşallah, sözünü tutarsın.

Sercan, gülümseyerek:

− Bana güven bitanem.

Ata, yine bir şey anlatmadan susar. Emre, bir tür-lü onu konuşturamaz. Artık şüphelenmeye başlayan Emre, Ata'nın bir şeyler bildiğinden kesin emindi. Tek suçlu benim diyordu her seferinde, üstelik Songüz

Page 127: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |123

öldüğünde aklı dengesini yitirmişti. Daha ne delil ola-bilirdi ki!

Soru işaretleriyle dolu gecenin ardından sabah olur.

Anıl, zoraki yatağından kalkarak gözü yarı açık bir şekilde lavaboya giderek elini, yüzünü yıkar. Okul formasını giyerek, saçlarını şekle sokar. Cep telefo-nunu eline alınca şaşırır. Altı mesaj alındı yazısı ve beş cevapsız çağrı vardı. Nerden de sessizde unuttum diye sitem ederek ilk mesajı açar. Dostum, Yaren vardı ya onun çıktığı yokmuş. Hadi yaşadın, ha Ecem'i unutma diye yazan mesajı bitirdiğinde havalara uçar. Cevap olarak; helal be sana Musab yazıp yolladıktan sonra diğer mesajı açar. Abisi, beş kere aradım ama açmadın. Gamze hiç iyi değilmiş, sinir krizi geçirmiş. Bu mesajı alır almaz Gamze'nin tedavi gördüğü hastaneye git diye biten mesajı okuduğunda şaşkın bir halde Ya-vuz’u arayarak:

− Abi mesajını, çağrılarını yeni gördüm. Telefonu sessizde unutmuşum. Gamzeme ne oldu!

Yavuz: Gamze'nin sağlık durumu hala ciddiyetini koruyor. Ona bir şey olursa ne yaparım! Biliyorsun, üzülmemesi gerekiyordu.

− Kim, kim üzmüş onu!

− Bunlar telefonda konuşulacak şeyler değil ko-çum. Hemen hastaneye gel.

Anıl; tamam abi geliyorum diyerek telaşla evden çıkar.

Page 128: İhanetin Gözyasları

124| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Buse, Sercan'ın söylediklerini gururuna yedire-mez. Küçük düştüğü için kendisinden utanmaya baş-lar. O kadar ağır laflar işittiği halde Sercan'dan en ufak şekilde soğumamıştı. Buse'nin aklına bir an Murat ge-lince biraz moral olsun diye onu arayarak kaygılı bir sesle:

− Canım nasılsın?

Murat: Hiç iyi değilim, sorma.

− Tabi soracağım, ne oldu ya?

− Gamze'nin hastalığı ağırlaşmış, hastaneye kal-dırmışlar. Ben de Anıl'a destek olmaya gidiyorum şimdi.

− Durumu nasılmış?

− Anıl’ın söylediğine göre iyi değil ama Allah’tan umut kesilmez.

− Peki, neden durumu birden ağırlaşmış?

− Bilmiyorum fıstığım şu an konuşamayacağım. Yeri değil, kapatmam lazım.

− Tamam, beni haberdar et.

Murat; olur aşkım hadi görüşürüz diyerek tele-fonu kapatır ve hastaneye girer. Anıl konuşacak halde olmayınca Murat, Yavuz'un yanına giderek ciddi bir ses tonuyla:

− Abi ne oldu ya? Her şeyi tam olarak anlat bana. Gamze neden birden fenalaştı?

Yavuz, suratını asarak:

Page 129: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |125

− Hiç sorma Murat. Anlatsam sen de yıkılırsın, en iyisi boşver.

− Olur mu öyle şey abi? Anlat bakalım, şu mese-leyi baştan. Anıl dinleyecek durumda değil, bana an-lat.

Yavuz: Tamam anlatayım abisi. Biliyorsun, Gam-ze bir süredir ailesiyle kalıyordu. Annesiyle arası baya iyiydi, üvey babasıyla da araları düzelmişti. İşte olay buradan itibaren başlıyor. Gamze, dün okuldan geldi-ğinde evde kimse olmadığını bildiğinden kapıyı anah-tarıyla açarak içeri girdiğinde olan olmuş. Tam yukarı çıkmış ki, odanın birinden sesler duymaya başlamış. Tabi Gamze merak edip kulak vermiş, gerisini anlat-maya dilim varmıyor. Sonra konuşalım diyerek göz-yaşlarına boğulur.

Murat, anlayışla karşılayarak:

− Tamam abi. Gamze, umarım bir an önce kendi-ne gelir.

Halil’in morali çok bozuk olunca Onur Enes, onu teselli ederek:

− Kankacan boşver takma kafana.

Halil: Takmamak mümkün mü kardeşim? Bunca yıllık dostum, resmen tanınmaz halde! Ne yapmaya çalışıyor?

Onur Enes, umutsuz bir sesle:

− Bir anlayabilsem...

Ceyhun ile konuşurlarken Deniz:

Page 130: İhanetin Gözyasları

126| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Bak Ceyhun anlaşmayı bozarsan senin için hiç iyi olmaz.

Ceyhun: İçin rahat olsun, sadece ikimizin ara-sında.

− Ha şöyle işte! Bu arada sana Tanem'i ayarlaya-yım mı? Hoş, güzel kız. Ağzımdan çıkacak bir lafa bağlı.

− İyi diyorsun da, bana bakar mı? O Halil’i sevi-yor.

− Yok, be oğlum! Sevmiyor, sadece hoşlanıyor. Hem sen de yakışıklısın, Halil’in sanki ne özelliği var? Siyah iri iri güzel gözleri, dikkat çekiyor o kadar. Ka-bul ediyorum çok yakışıklı ama ondan daha iyileri de var.

− Sonuçta gönül meselesi, kızın ilgisi yok bana. Aralarına hiç girmeyeyim en iyisi.

− Tanem'in ilgisi var sana. Ara ara kesiyor seni, yine de ağzını arayayım bir.

Ceyhun: Sen dediysen doğrudur. Bu arada ma-tematik yazılısından kaç aldın, hee?

− 95.

− Sen! Matematikten! 95 aldın! Öyle mi?

− He lan öyle.

− Eee nasıl oldu?

− Oğlum, Allah vergisi. Yüzüne bile bakmadım kitabın, defterin.

− Kopyada mı çekmedin?

Page 131: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |127

− Valla çekmedim, aynı sınıftayız sonuçta bilirsin beni az çok.

− Çakal seni! Liseye girerken de çok iyi bir puan yapmışsındır kesin.

− Yok, be ne uğraşacağım! Orasını karıştırma hem, peder parayla halletti...(!) Koleje gitsem herkes gibi sıradan olacaktım, özellikle zenginlik konusunda. Havam olsun, bir de daha iyi diye geldik buraya işte.

− Anladım.

Deniz; neyse daha fazla dikkat çekmeyelim diye-rek oradan ayrılır.

İrem, kantinde üzgün bir şekilde dururken karşı-sında oturan Sercan:

− Bitanem, canın sıkkın gibi. Sorun ne?

İrem: Bıktım artık Sercan! İnan, ne yapacağımı bilmiyorum! Söylemek zorundayım sonuçta ikimizin meselesi bu.

− Söyle güzelim.

− Buse, sabah bana bir sürü tehdit mesajı attı.

− Ne yapmaya çalışıyor bu kız! Ne laftan anlamaz biriymiş. Kardeşim dediğim kıza bak ya!

İrem, kendinden emin bir sesle:

− Buralardan gidelim en iyisi.

− Ama bitanem, şurada okulların kapanmasına ne kaldı? Zaten son senemiz.

İrem, başını masaya koyarak oflarken masaya doğru ağlamaklı gözlerle Ecem gelerek oturur. Aceleci

Page 132: İhanetin Gözyasları

128| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

bir tavırla; Gamze'yi bu sabah hastaneye kaldırmışlar, durumu iyi değilmiş. İzin aldım, yanına gidiyorum. Çıkışta siz de gelirsiniz diyerek oturduğu sandalyeden kalkarak gider.

Emre, kararlı bir vaziyette gelir. Umduğunu bul-mak düşüncesiyle zili çalar. Kapıyı açan Eylül, itici bir sesle:

− Ne var oğlum? Niye geldin?

Emre sakin bir şekilde:

− Konuşmamız lazım, çok önemli bir mevzu var.

− Ne mevzusu? Önce onu söyle.

− Murat, yok değil mi?

− Yok oğlum.

− Ha iyi, Songüz hakkında konuşacaktım.

− Tamam, konuşalım geç içeri. Merak ettim şimdi.

Emre; sağolun efendim diyerek içeri geçer ve bir köşeye oturur. Galiba Songüz'ün ölüm sebebini biliyo-rum cümlesiyle başlayarak Ata’yla ilgili düşüncelerini anlatır.

Eylül, olan biteni dinledikten sonra:

− Benim de sana söyleyeceklerim var ama ara-mızda kalsın.

− Tabi efendim, bana güvenebilirsiniz.

− Ölümünden bir kaç gün sonra Songüz'ün oda-sında günlüğünü buldum. Savcılığa vermem gerekir-ken vermedim, alıp sakladım. Uygun bir zamanda açıp baştan sona kadar okudum günlüğü.

Page 133: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |129

Emre şaşırarak:

− Demek günlük tutmuş, umarım olan biteni yazmıştır oraya.

− Evet, yazmış. Günlüğün her sayfasında Ata'dan bahsetmiş. Anlayacağın Songüz, kötü arkadaş çevresi ve saf aşkı yüzünden hem kendine, hem Ata'ya, hem sana, en kötüsü de ailesine çok yazık etti.

Emre, gözyaşlarına hâkim olamayarak:

− Onu her şeyden çok sevdim, bir an yalnız bı-rakmamalıydım nişanlımı!

− Bahtın karaymış evlat. Kızımdan utanıyorum resmen!

− Öyle demeyin, olan oldu.

− Gerçekten olgun bir gençsin. Songüz'üm seni sevebilseydi, belki şimdiye yuvanızı kurardınız.

− Üzmeyin kendinizi, bu olayı üçümüzün bilmesi yetmez. Biliyorsunuz; Murat, Anıl ve diğerleri bana düşman gibi, kendimi temize çıkarmam lazım. Belki o zaman Ata'da eski haline döner.

− Aramızda kalacaktı, anlaşmıştık! Sadece Ata bil-sin yeter.

Emre, çaresiz:

− Peki, dediğiniz gibi olsun.

Murat'ın yanında suskun bir şekilde oturan Anıl:

− Gamzem hala kendine gelmedi. Ona bir şey olursa, o üvey baba kılıklı adamın işi bitti.

Murat elini, Anıl’ın omzuna koyarak:

Page 134: İhanetin Gözyasları

130| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Sakin ol kuzen, iyi olacak Gamze.

Anıl’ın aklına cep telefonu gelince Murat'a vere-rek:

− Kanka, bana baya bir mesaj gelmiş. Gamze'nin telaşından bakamadım, sen bir okusan. Hiç halim yok, uğraşamam.

Murat, tabi kuzen diyerek okumaya başlar.

− Merve; günaydın aşkım, seni seviyorum yaz-mış.

Anıl: Salla onu, başka?

− İkinci mesajı okuyorum; ne olur bana geri dön. Sensiz yapamıyorum yazıyor. Bu mesaj Cansu’dan. Vayyy...

− Bunu da salla kanka.

− Üçüncü mesaj beden eğitimi hocasından. Yarın maça gelmeyi unutma yazmış.

− Onu da geç.

− Dördüncü mesaj Ecem'den, günaydın yazmış.

− Başka var mı kanka?

− Yok kuzen, bu kadar. Maşallah, trafik baya yo-ğun.

Anıl; sen eğlenmene bak, bıktım ya! Her gün, her gün sıktı diye sitem ederken hemşire odadan çıkarak bağırır:

− Doktor Bey, çabuk buraya gelin!

Page 135: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |131

Bunu duyan Anıl, koşan doktorun yanına giderek telaşlı bir sesle:

− Ona bir şey olursa, hayatını mahvederim dok-tor! Kurtar onu.

Doktor: Tamam, sakin ol delikanlı diyerek odaya koşar. Gamze'nin kalbinin durduğunu görünce şok cihazıyla gerekli müdahaleyi yaparken, bir yandan da hemşire'ye dönerek:

− Cevap vermiyor, başhekimi çağır çabuk!

Hemşire koşarak başhekimi getirdikten sonra doktor:

− Hastayı kaybediyoruz efendim! Bilinci kapalı, ne yaptıysam cevap vermedi. Yardım edin!

Başhekim; tamam, telaş yapmayın diyerek Gam-ze'nin yanına yaklaşır.

Aynı erkeği sevmeleri, iki kız kardeşi birbirine düşürebilir mi?

Buse, odasında otururken içeriye ablası gelince konuşmaya başlarlar.

Yağmur: Kızım, sorma yeni geçiş yaptığım ders-hanede bir çocukla tanıştım. Of bir görsen, nasıl yakı-şıklı! Yazıldım çocuğa resmen.

Buse: Bak sen… Kimmiş bu şanslı çocuk?

− Ne şansı be Buse! Kankam, çocuğun benimle il-gilenmediğini söylüyor.

− Adı ne, hala söylemedin. Hem sen hangi ders-haneye geçtin?

Page 136: İhanetin Gözyasları

132| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Yağmur; salla ya diyerek hayallere dalar.

Halil, Onur Enes’le otururken sitem ederek:

− Ceyhun yine bizi ekti! Görüyorsun değil mi?

Onur Enes: Kankacan bu çocukta bir şeyler var. Oturup konuşmak lazım.

− İyi diyorsun da kardeşim, fırsat mı veriyor? Be-yefendi bizden sürekli uzak duruyor. En kısa zamanda öğrensek olur, neymiş mesele?

− Tamam. Gerekirse tenhada sıkıştırır, yine ko-nuştururuz. Akşama Mahmut Amca'da mıyız?

Halil, gülümseyerek:

− Evet, kardeşim.

Başhekim ve doktor, yoğun bakımdan çıkınca Anıl ve diğerleri, yanlarına koşar. Anıl, korkak bir ses-le:

− Konuş, doktor!

Başhekim: Öncelikle hepiniz sakin olun.

− Kötü bir şey yok ya? Gamzem, iyi değil mi?

− Güzel bir haber veremeyeceğim.

− Yoksa Gamze'ye bir şey mi oldu?

− Biz elimizden geleni yaptık ama olmadı.

Yavuz: Ne diyorsun sen doktor?

− Hastayı kaybettik, hepimizin başı sağ olsun!

Genç anne, feryat ederek:

− Bu ne demek doktor bey? Kızım öldü mü yani?

Page 137: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |133

− Zaten kanserdi, yarın bir gün ölecekti.

Gözyaşlarına hâkim olamayan Anıl; sen nasıl ko-nuşuyorsun, doktor! Sevgilim yaşayacaktı daha, üvey babası yüzünden öldü. Onu kurtaramadın diye bağı-rırken kendini kaybeder.

Başhekim, hemşireyi çağırarak:

− Gence sakinleştirici verin, etrafa zarar verebilir.

Murat, Anıl'ı teselli etmeye çalışırken Ecem hıç-kıra hıçkıra ağlamaya başlar. Bir yandan da; senin kıymetini bilemedim kardeşim. Sen hastayken bile Anıl'dan vazgeçmedim, çok pişmanım. Affet beni diye haykırır. Bunu duyan Murat; yazıklar olsun diyerek oradan uzaklaşır. Anıl’ın haline acıyan genç anne; bu kadar yürekli olduğunu bilmiyordum diye içinden geçirir. Yavuz, doktorun yanına giderek; yeğenimi son kez göreyim doktor diyerek izin alır ve Gamze'nin cansız bedeninin yanına gider.

Halil ile Onur Enes okuldan çıkarlarken yanlarına Ceyhun gelerek selam verir.

Halil: Ooo, sen bizim yanımıza uğrar mıydın ya?

− Ayıpsın kardeşim.

− Farkında mısın? Sen bizden bu aralar baya bir uzaklaştın. Yeni arkadaşlar filan mı buldun!

− Yok be kardeşim! Farkındayım, sizi ihmal ettim ama geçerli bir sebebim var. Benim valide çok hasta, yanından ayrılamıyorum.

Halil, şaşırarak:

Page 138: İhanetin Gözyasları

134| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Keşke bunu önceden söyleseydin!

− Ne bileyim, size de telaş vermek istemedim.

− Olur mu öyle şey? Biz kardeşiz, durumu nasıl şu an?

Onur Enes, araya girerek:

− Geçmiş olsun kardeşim.

Ceyhun: Sağol, annem daha iyi çok şükür.

Halil, üzgünlüğünü belli ederek:

− Yapabileceğimiz ne varsa söyle sevgili karde-şim, çok geçmiş olsun.

Kendine gelen Anıl'a, Murat destek olurken dok-torlar Gamze'nin cansız bedenini dışarıya çıkarırlar. Bunu gören Anıl, oraya doğru koşup Gamze'yi tedavi eden doktorun yakasına yapışarak:

− Gamze'yi sen öldürdün! Allah belanı versin!

Murat, Anıl'ı tutarak:

− Sakin ol kanka.

Yavuz, doktora sitemli bir sesle:

− Gamze'yi nereye götürüyorsunuz?

− Biliyorsunuz, onu morga indirmek zorundayız.

Anıl, bağırarak:

− Sevgilim resmen öldü mü doktor!

Doktor: Maalesef, kabullenin artık.

Anıl susar ve Gamze'nin yüzünü açarak son kez alnından öpüp koşarak oradan uzaklaşır. Murat, arka-

Page 139: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |135

sından; kanka, kanka diye bağırır ama Anıl onu duy-maz bile.

Genç anne, götürmeyin kızımı diye feryat eder-ken Yavuz gözyaşlarına hâkim olamaz.

Balkonda Cevat’la muhabbet ederlerken Sercan:

− Abi, dershanende hoşlandığın bir kız vardı ya, onu gördün mü bir daha?

Cevat: Tabi gördüm oğlum. Kız bir içim su ma-şallah!

− Kızın ilgisi yok diyordun.

− Evet abisi, başka birine bakıp duruyor.

− Bak, sen... Çok kötü bir durum.

− Ona her şeyi itiraf etmem lazım, elimden kaçıra-cağım değilse!

− O zaman söyle abi ona.

− Ama nasıl?

− Mesela, takıldığı bir kankası filan yok mu?

− Var abim, olmaz mı?

− Eee tamam işte! Önce kankasına aç derdini, ge-risi gelir.

− Bak bu fikir aklıma yattı, aynı sınıftayız zaten.

− Ne güzel işte! İşin kolay.

− Uff, nasıl cesaret edeceğim ya? Terslerse filan beni?

− Kızı unutacaksın o halde.

Page 140: İhanetin Gözyasları

136| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Ne yapalım, şansımızı deneyeceğiz artık.

Sercan, sevinerek:

− Ha, şöyle işte! Aslan abim benim.

Anıl zili çaldığında 40−45 yaşlarında, esmer, hafif sakallı, uzun boylu ve yakışıklı bir adam kapıyı açar. Adamın elindeki bavulları gören Anıl, onu içeri sokar. Kafasına silahını doğrultup, bağırarak:

− Sevgiline mi gidiyorsun lan!

Tedirgin adam, yalvarırcasına:

− Çek şu silahı, derdin ne senin?

− Gamze'nin sevgilisiyim, tanıyamadın mı şeref-siz!

− Gamze nasıl oldu?

− Bir de utanmadan soruyorsun! Gamze öldü, se-nin yüzünden ve şimdi sen de öleceksin! Onu sen öl-dürdün, pislik herif!

Üvey baba, kan ter içinde kalarak:

− Sakin ol! Daha çok gençsin, elini kana bulama. Yazık olur. Bırak gideyim, bir daha kimsenin gözüne gözükmem.

− Söyle lan! Bu Gamzemi geri getirecek mi?

Anıl, elini tetiğe doğru getirince adam ayağına kapanarak:

− Ne olur, bırak gideyim. Bana acımıyorsun, sev-diklerine acı!

Page 141: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |137

Anıl, tam tetiğe basacaktı ki cep telefonu çalar.” Dua et lan telefonum çalıyor. Biraz daha zaman ka-zandın” diyerek telefonunu açınca arayan babası:

− Oğlum, bugün de mi evinde kalacaksın?

Anıl, başından savarcasına; evet için rahat olsun diyerek telefonunu kapatırken üvey baba ani bir hare-ketle, Anıl’ın elindeki silahı alıp ona doğrultarak:

− Eğer arkamdan gelirsen, Allah'ıma seni vuru-rum!

Anıl, şaşkın sesiyle:

− Allah'ın belası! Ne halin varsa gör, ben geberte-medim ama mutlaka bir gün geberten olur seni.

Adam, kapıyı açtığında karşısında eşini görünce şaşırarak:

− Ne arıyorsun burada!

Genç kadın, bağırarak:

− Şerefsiz herif! Hala burada mısın? O silah ne, aman Tanrım!

Anıl, sesi duyunca koşarak:

− Ben buradayım abla, güvendesin.

− Tahmin etmiştim, şükürler olsun. Yanlış bir şey yapacaksın diye çok korktum.

− Aslında şimdiye gebertmiştim de, eceli gelme-miş. Kaçmayı başardı ibne!

O esnada üvey baba, arabasına binip çoktan git-mişti. Genç kadın, beddua etmesin de ne yapsın?

Page 142: İhanetin Gözyasları

138| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Yıkılan kadın, acılı bir sesle:

− Keşke Gamze o gün eve hiç gitmeseydi. En azından kocam bildiğim adamın beni aldattığını bil-mezdik, kızım ölmezdi! Bir anda hem kızımı, hem de eşimi kaybettim. Nasıl dayanacağım bu acıya!

Anıl, teselli ederek:

− Sakin ol abla, hayatın sonu değil.

Umutların söndüğü gecenin ardından bir acılı gün daha! Hayatının baharında toprağa verilecek bir genç kız daha! Gamze'nin tüm sevenleri oradaydı. Hepsi yas tutarken Gamze'yi defnederler. Allah rah-met eylesin.

Gözü yaşlı anne, Anıl'a dönerek:

− En büyük hayali seninle evlenmekti, onun ya-nından hiç ayrılmamalıydın! Kızım, öleceğini bile bil-meden gitti! Çok çile çekti bu dünyada, inşallah öbür tarafta çekmez.

Anıl, duygulanarak:

− Öldükten sonra yüzü bembeyazdı, melekler gi-biydi.

Başhekim yakın arkadaşlarından olunca Emre, Ata'yı hastaneden çıkarmayı başarmıştı. Şimdi de Nur-ten’e sürpriz yapacaklardı. Ata, heyecanlı bir şekilde zili çalar, kapıyı açan Nurten karşısında Ata'yı görünce şok olarak; Ata, bu sensin! İnanamıyorum diyerek ona sarılır. Onları içeri alıp oturttuktan sonra heyecanlı sesiyle:

Page 143: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |139

− Hala gözlerime inanamıyorum. Resmen karşım-dasın, hem de eski Ata olarak! Nasıl oldu bu?

Ata, gülümseyerek:

− Emre sağolsun, her şey onun sayesinde haya-tım. Valla sizi çok özledim.

O esnada bakıcı, çocuğu getirerek Ata'ya verip hoşgeldiniz der ve geri çekilir. Ata, kızına dünyanın en kıymetlisi gibi hasretle bakarak öpmeye, koklamaya başlar.

Biraz hüzünlü, biraz neşeli günlerin ardından haftalar geçer.

Ecem ile kantinde otururlarken Buse:

− Of ya, sınava çok az kaldı, mezun olacağız. Bir yerler kazansak bari.

Ecem: Ben Tıp Fakültesini tutturayım, başka bir şey istemem.

− İyi diyorsun da çok zor, orayı kazanmak. Hiç uğraşma.

− Kendi adına konuş, Buse! Tabi sen rahatsın. Murat elinin altında, geleceğini kurtardın valla. Çocuk çok zengin.

− Ya ciddi düşünmüyorum ki onunla... Amacımı biliyorsun.

− Sercan'ı kullanıp intikam almayı beklersen, da-ha çok hayal kurarsın kızım.

Buse bıkmışçasına:

−Ne yapacağımı bilmiyorum, inan bilmiyorum.

Page 144: İhanetin Gözyasları

140| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Onur Enes’le otururlarken Halil sitem ederek:

− İnanabiliyor musun Onur? Kardeş bildiğim, uğ-runa her şeyi feda edebileceğim insan, sevdiğim kızla çıkıyor. Bu nasıl bir acı ya?

Onur Enes: Ben de şaşkın haldeyim kankacan. Resmen Ceyhun bizi sattı, kardeş bilmiştik onu. De-mek para her şeyi satın alıyor.

− Yüzümüze bakmıyor ya, sebepsiz yere konuş-muyor bizimle!

− Aklıma bir şeyler geliyor, bunlar bana inat yapı-yor. Seninle çok samimiyim ya, gıcıklık olsun diye böyle davranıyorlar. Eminim artık.

− Bilmiyorum kardeşim ama onları her gün baş başa gördükçe içim içimi yiyor, kendimi zor tutuyo-rum.

Onur Enes, teselli ederek:

− Sabırlı ol kankacan, adalet yerini bulur elbet.

Anıl’la okulun bahçesinde otururlarken telefonu titreyen Murat; “ affet beni sevdiğim, büyük bir hataya düştüm. Sensiz yapamıyorum, şimdi seni arayacağım. Sakın meşgule düşürme” diye yazan mesajı okudu-ğunda telefonu çalar.

Murat, merak ettiği için açarak kızgın bir sesle:

− Kimsin!

− Eski sevgilin Aşkın, hatırladın mı? Gururuma yenildim ve aradım seni, sana çok önemli bir şey söy-lemem gerekiyor. Bunu bilmek en doğal hakkın.

Page 145: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |141

− Çabuk söyle!

Aşkın, olan biteni anlattıktan sonra Murat tele-fonu kapatıp sinirli bir halde kalkıp giderken Anıl ko-lundan tutar. Murat; kuzen şu anda moralim çok bo-zuk, anlayışlı ol diyerek oradan uzaklaşır.

Gülşah ile dershanenin kantininde çay içerlerken Cevat:

− Ben Yağmur'a âşık oldum!

Gülşah, hiç şaşırmayarak:

− Anlamıştım zaten yalnız sana bu konuda iyi bir şey söyleyemeyeceğim hacı. Yağmur, maalesef sana bahsettiğim Murat vardı ya onu seviyor.

− Gülşah zaten bana ilgisi olmadığını anladım ama benimki de bir umut işte!

− Sonuçta Murat onu sevmiyor ki. Takma yani, sana bir sır vereyim mi?

Cevat, gülümseyerek:

− Ver hadi.

Kampüsün bahçesinde Tuğçe’yle kavga ederler-ken Emre:

− Sen gerçekten aşağılık bir kızmışsın! Neden Songüz'ü kendine benzetip uyuşturucuya alıştırdın! Artık her şey ortaya çıktı, hadi yine inkâr et!

Tuğçe: Sakin ol, bir kere ben uyuşturucuya ta-mamen karşı bir insanım. Songüz'ün kullandığından haberim bile yoktu. Hem neden yapayım, böyle bir şeyi?

Page 146: İhanetin Gözyasları

142| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Sen insan mısın ki?

− Suçsuzum diyorum sana!

− Ne bu rahatlık ya, inanamıyorum! Amacın ney-di kızım senin? Konuşsana!

− Ehh! Yeter artık Kendime şaşıyorum, bana inanmayana bak! Songüz benim tek dostumdu, bizim kardeşliğimiz o kadar kuvvetliydi ki; ben onun için, o da benim için kendini hiç düşünmeden feda ederdi. Umarım, sana söyleyeceklerimden sonra ettiğin haka-retlerden dolayı pişman olursun! Songüz, seninle sırf sana acıdığı için nişanlandı. Buna bile göz yumdum, Songüz üzülmesin diye anlıyor musun?

Emre, çıldırmış bir halde:

− Sen ne diyorsun kızım! O zaman neden öldür-dün en yakın arkadaşını? Sen ölseydin ya. Yazıklar olsun sana, kızı öldürdün de ne değişti? İşte sırf bu yüzden senden hep nefret edeceğim, keşke bunları Songüz sağ iken söyleseydin. Belki, daha inandırıcı olurdu.

Tuğçe, daha fazla dayanamayarak gözyaşlarına hâkim olamaz.

Ecem ile otururlarken Anıl:

− Çok delikanlı kızmışsın Ecem, bunu o gün her şeyi korkusuzca itiraf ettiğinde anladım. Beni sevmen güzel ama biz sadece arkadaş olabiliriz.

Ecem: Boşver beni. Bugün Gamze'nin ölümünün yüzüncü günü biliyor musun?

Anıl üzülerek:

Page 147: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |143

− Evet, eğer yaşasaydı o da bizimle beraber me-zun olacaktı.

− Onu çok arıyorum, yerini hiç kimse doldura-madı. Keşke, yaşarken kıymetini bilseydim.

− Keşkeler fayda etmiyor. Kapatalım bu konuyu, kötü oluyorum. Sende durumlar nasıl? Bir manita filan yap kendine, iyi olur senin için.

− Yok, kalsın. Sende ne var, ne yok?

− Yeni birini daha buldum.

− Hımm. Kim bu bahtsız kız? Tanıyor muyum?

− Hayır. Takıldığım bir bar varya hani, orada gör-düm.

− Adı ne?

− Yaren. Bir görsen, manken gibi kız. Ayarlamak için neler çektiğimi en iyi ben bilirim.

− Gamze'yi bu kadar çabuk mu unuttun yani!

− O konuya girme Ecem. Gamzem kalbimde yaşı-yor, hem ölenle ölünmüyor. Ne yani, ömür boyu yas mı tutacağım? Ne güzel işte, o bari kurtuldu şu lanet dünyadan.

− Son günler de çok değiştin, gidişatın hiç iyi de-ğil Anıl!

Anıl; of kızım ya! Başlama yine, hadi ben Murat'ı bulmaya gidiyorum diye kızarak oradan uzaklaşır.

Halil, yine morali bozuk bir şekilde eve gelir. Onu karşılayan Figen:

Page 148: İhanetin Gözyasları

144| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Hoşgeldin oğlum, niye surat yapıyorsun baka-yım sen?

Halil: Hoşbulduk anneciğim, bir de sen üzülme. Anlatmasam olur mu?

− Olmaz öyle şey! Anlat çabuk annene.

Halil, koltuklardan birine oturarak:

− Anne ya, Tanemle Ceyhun’u her gün bir arada gördükçe deliriyorum! Bu kadar da edepsizlik olmaz ki!

− Anlıyorum evladım. Demek Ceyhun gerçek dost değilmiş. Tanem'in de nasıl bir kız olduğunu an-lamışındır artık. Kendi hallerine bırak onları! Ben ne diyeyim daha sana!

− Haklısın ama unutamıyorum bir türlü Ta-nem'i…

Figen, umut veren sesiyle:

− En iyisi akşam Mahmut Bey'e git.

Murat'ın moralinin bozuk olduğunu gören Anıl meraklı bir sesle:

− Kanka, hala anlatmayı düşünmüyor musun?

Murat: Kuzen, öyle büyük bir dert ki; anlatıp ba-şını ağrıtmayayım boş yere.

− Ayıp oluyor ama! Duymamış olayım, anlat da bir çözüm bulalım.

Murat; benimki pek çözüm bulunacak cinsten de-ğil de anlatayım hadi diyerek olan biteni anlattıktan sonra Anıl:

Page 149: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |145

− İyi halt yemişsin! Ne olacak şimdi? Seni akıllı bilirdim ben de, niye tedbirini almadın?

− Çok sarhoştum oğlum ya unutmuşum. Kızma bana, zaten moralim sıfır. Yardım et.

− Oğlum bu kız manyak mı! Niye zamanında söy-lemiyor? Al şimdi başına belayı.

− Of kanka of!

− Daha çok gençsin, okulun bile bitmedi. Sakın ciddiye alma, tamam mı?

− Ya beni savcılığa şikâyet ederse? Başım belaya girerse...

− Kıza para teklif et.

Murat, biraz umutlanarak:

− Aslında iyi fikir kanka. Kabul etse de kurtulsam şu beladan! Hala akıl, sır erdiremiyorum ya.

İrem ile birlikte yolda yürürlerken Sercan’a mesaj gelir. Açtığında, sahile gel konuşalım yazdığını, mesa-jın Buse'den geldiğini görür. Bir an durduktan sonra:

− Buse, beni sahile çağırıyor!

İrem, sinirlenerek:

− Bu kız çok fazla oluyor ama!

− Canım, belki önemlidir.

− Ya ne önemli olacak! Yine saçmalayacak, gör bak.

Page 150: İhanetin Gözyasları

146| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Sercan; İrem, o benim kankam. En zor zama-nımda yanımda o vardı. Kabullen artık diyerek hızlı bir şekilde oradan uzaklaşır.

Emre, yatağına sırt üstü uzanır. Acaba Tuğçe'ye haksızlık mı ediyorum? Kız, hala davası için savaşıyor, Songüz'ü uyuşturucuya alıştırmadığını söylüyor. Ona nasıl inanabilirim, bir çıkış kapısı bulmalıyım gibi dü-şüncelere dalar.

Anılla Murat geldiklerinde Cansu’yu da karşıla-rında bulurlar.

Murat, sitem ederek:

− Aşkın ben hala şoktayım. Bu zamana kadar sak-layıp daha yeni söylemene bir anlam veremiyorum! İstediğin şey, çok ağır. Bana gelmez.

Aşkın: Beni bunu istemeye mecbur eden sensin, Murat! Madem hayatımı mahvettin, şimdi de kendi hayatını mahvet!

− Benim bir gelecek planım var. Yapma bana bu işkenceyi! Bir fikrim var, dinle bak.

− Söyle.

− Seni bu zor durumdan kurtarayım. Bizim ev çok büyük biliyorsun, gel yerleş. Bizimkiler çocuk olana kadar sana sahip çıkar. Çocuk doğduğunda da herkes yoluna gidecek ama anlaştık mı?

− Ya ne diyorsun sen! Nikâh olmadan ne yüzle kalacağım sizde?

Cansu, araya girerek:

Page 151: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |147

− Büyük bir hata yapmışsın, Murat! Pisliğini te-mizlemek zorundasın! Nikâh şart.

Murat; sen de mi? Manyak mısın ya, harap ede-mem gençliğimi diye cevap verirken annesi arayarak nerdesin diye sorunca; kadın çok zor durumdayım, çabuk gel diyerek evi tarif eder.

Murat, telefonu kapatınca Aşkın yerinden doğ-rularak:

− Arayan kim? Sevgilin mi yoksa!

− Sus bir kızım! Ne sevgilisi? Annem gelecek bi-razdan, çağırdım.

− İyi olmuş, onun da bilmesi lazım.

Murat, Anıl'a dönerek:

− Kuzen, ben ne yapacağım? Bu bir şaka mı!

Anıl: Oğlum, bırak gidelim ya.

Murat, Aşkın’a kızarak:

− Bu zamana kadar aklın neredeydi? Ne malum başkasından peydahlamadığın? Beni aldatmıştın, ha-tırlatırım.

− Aloo sen ne diyorsun oğlum! Ağzından çıkanı, kulağın duyuyor mu? Ne cesaret bu! Madem şüphen var, çocuk doğunca DNA testi yaptırırız. O zaman an-larsın, yediğin haltı.

− Of of!

− Üzgünüm Murat, evlenmek zorunda kalacaksın benimle. Artık kafana estiği gibi takılamayacaksın.

− Yapma Aşkın! Bu bir kamera şakası değil mi?

Page 152: İhanetin Gözyasları

148| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Aşkın; yaptım bile! Boşuna uğraşma, evleneceğiz diye cevap verirken Eylül gelir. Murat, yanına koşarak çaresiz sesiyle:

− Anne koş! Bunlar delirmiş, beni zorla evlendir-meye çalışıyorlar!

Eylül: Oğlum, dur bir soluklanayım. Hem ne ev-lenmesi? Yaşın kaç senin daha!

Murat, Aşkın’ı göstererek:

− Şu gördüğün kız var ya...

− Eee?

− Ben onu hamile bırakmışım!

− Tövbeler olsun! Sen şuncacık kızı hamile mi bı-raktın! Aman Tanrım!

− Galiba çocuğun babası benim. Onunla evlen-mek istemiyorum.

Eylül, şaşkına dönerek:

− İnanamıyorum sana! Eğer gerçekten çocuk sen-dense evlenmek zorundasın, başka çaresi yok. Yazıklar olsun sana Murat, şerefimizi iki paralık ettin! Senden hiç beklemezdim, hayal kırıklığına uğrattın beni!

− Kaç ay geçmiş, karnı burnunda daha yeni söy-lüyor! Ne bu ya?

Eylül, Aşkın’a dönerek:

− Kızım, ailen anlamıştır hamile olduğunu. Tep-kileri ne oldu?

− Evden kovdular, bu yüzden kaç zamandır Can-su’ya yük oluyorum!

Page 153: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |149

− Peki, bunca zaman neden söylemedin?

− Gurur yaptım, tek başıma mücadele edemeyin-ce söylemek zorunda kaldım.

− Anladım kızım, okulu ne yaptın ya?

− Bıraktım.

− Doğuma ne kadar var?

− 2 ay efendim.

Eylül, az kalmış diyerek Murat'a döner ve:

− Yediğin haltı temizleyeceksin, bugünden tezi yok evleneceksin kızla! Babanı arayıp her şeyi anlata-cağım.

Anıl, araya girerek:

− Sen bari köstek olma, teyze! Arama enişteyi, ço-cuğun hayatını iyice mahvetme!

Eylül, sen karışma diyerek cep telefonunu çıkarıp Tarık'ı arar ve olan biteni anlatır. Tarık da şaşkına dö-ner, Eylül’le aynı görüşte olduğunu belirtir derken karar verilir. 2 güne kadar yıldırım nikâhı kıyılacak, çocuk doğunca da boşanmayacaklardı. Daha fazla rezil olmamak için Murat'ı kolejden alacaklar, babasının şirketinde bir işin başına geçireceklerdi. Murat da böy-lece ailesine sahip çıkacaktı. Hayatı kâbusa dönen Mu-rat, tüm kararlara karşı çıkıp isyan eder.

Aradan 3 ay kadar zaman geçer.

Muratla Aşkın evlenmiş, çocuk doğmuştu artık. Buse bu olaydan sonra onu terk etmişti, kimse yüzüne bakmıyordu Murat'ın. Anlamsız bir hayat yaşayan

Page 154: İhanetin Gözyasları

150| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Murat, Aşkın’a bir kere bile dokunmamıştı. Çocuğu-nun da yüzüne bakmıyordu. DNA testinde çocuğun babası çıktığı halde kabullenemiyordu. Sürekli isyan ediyordu, ailesi dâhil onu hesaba almayınca acayip koyuyordu. Anıl da, kanka sen artık evli adamsın, yol-larımız ayrı diyerek irtibatını kesmişti. Murat çok yal-nızdı, pişmandı. Yaşadığı acıları daha fazla kaldı-ramayarak son çarenin intihar olduğunu düşünür ve eline aldığı silahı kafasına doğrultarak hiç düşünme-den iki el sıkar. Tam o esnada; Murat, kalk artık. Okula geç kalacaksın diye bağıran annesinin sesiyle yatağın-dan fırlayarak gözü yarı kapalı bir şekilde:

− Ya ne okulu valide! Ben ne arıyorum burada, Aşkın nerede?

Eylül: Oğlum, sen delirdin herhalde. Ne Aşkın’ı? Rüyada mısın hala?

Murat, rüyada mıyım ben diyerek yatağından kalkarak odasından çıkar. Aradan bir dakika geçme-den; rüyaymış, şükürler olsun, hala hayattayım diye havalara uçarak annesine koşup sarılır. Sevinç çığlık-ları atarak:

− Valide ya hala hayattayım, inanamıyorum.

− Hayırlara gelsin oğlum, kâbus gördün herhalde.

− Evet, kâbusmuş.

− Hadi okula geç kalacaksın, takma kafana. Unut gitsin..

Murat, oley be diyerek hazırlanmaya başlar.

Page 155: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |151

Onur Enes ile kantinde kahvaltı yaparlarken karşı masaya Ceyhun’la Tanem gelip oturunca Halil sinirli bir şekilde:

− Çıldıracağım! Yemin ediyorum, çıldıracağım!

Onur Enes: Ayıp oluyor kankacan, yakışmıyor sana. Boşver sen onu, bak yan masadaki seni kesen kıza bak. Bir, iki bak da sevinsin kızcağız.

− Çok komik, ha ha ha. Hiç keyfim yerinde değil, bugün dokunma bana!

− Yetti ya artık Ceyhun’un yaptıkları!

− Tam karşımda sevdiğim kızla utanmadan fin-girdeşiyor!

− Hala ne takıyorsun ya! Geçen gün, Mahmut Amca boşuna mı konuştu o kadar?

− Hayır, tabiî ki ama ben onu bunu bilmem. Para her şeyi satın alıyor!

Onur Enes, ümit verircesine:

− Biz yine de son kez konuşalım Ceyhun’la, şan-sımızı deneyelim.

Hala gördüğü kâbusun etkisinde olan Murat, sı-nıfa girerek Anıl’ın yanına oturur. Dersin öğretmeni girdikten sonra Anıl'a dönerek dalgın sesiyle:

− Ders ne?

− İngilizce kanka.

− Uff, hiç çekilmez şimdi.

− Kaç senedir İngilizce görüyorum, tek kelime an-ladıysam namerdim.

Page 156: İhanetin Gözyasları

152| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Aynen kanka, hiç bir halt bilmiyoruz şu dersten.

− Seni çok dalgın gördüm kuzen, neyin var senin?

− Sorma kanka ya, bir kâbus gördüm.

Anıl, ne kâbusu oğlum diye başlayan cümlesini bitiremeden öğretmen bağırarak:

− No speak! Anıl and Murat.

Anıl, dalga geçerek:

− Ne diyorsun sen hoca? Anlamıyoruz.

− Tek kelime anlasan şaşardım zaten. Konuşaca-ğına bir şeyler öğren. En azından rezil olmazsın!

Anıl sinirlenerek ayağa kalkar. Öğretmenin üze-rine yürüyünce Murat engel olur. Altta kalmak iste-meyen Anıl lafı yapıştırır:

− Bir cümlede olsa biliyorum hoca, yanılıyorsun! Dur, söyleyeyim. Has sick there or than. Sınıftan kah-kaha koparınca öğretmen şaşkınlıkla:

− Sen resmen sövüyorsun!

Anıl, dalga geçerek:

− İngilizce konuş dedin, konuştum hoca. Ne söv-mesi?

Sınıf, gülme krizine girince Murat Anıl'a fısılda-yarak:

− Kanka, alttan al. Disiplinlik olacaksın.

Öğretmen: İngilizcede geçerli olan bir cümle söy-ledin dua et!

Anıl umursamaz bir tavırla:

Page 157: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |153

− Hoca sen hala ne konuşuyorsun ya?

Yağmur, etütte soru çözerken Gülşah ile sohbet eden Cevat gülümseyerek:

− Helal be sana kanka! Yağmurla tanıştırdın ya beni, dile benden ne dilersen!

Gülşah: Lafı mı olur kanka sen mutlu ol yeter.

− Ahh, bir de Yağmur bana arkadaş gözüyle bak-masa... Murat moralimi çok bozuyor.

− Murat onu takmıyor bile kanka. Zamanla unu-tur ya.

− Murat demişken tanışabildin mi onunla? Yağ-mur, tanıştırmıştır diye düşünüyorum.

− Geçen gün aynı salonda sınava girdik. Tam ar-kamda oturuyordu, kopya istedi. Ben de verdim, o vesileyle tanıştık. Yağmur, kıskançlık yaptı tanıştır-madı ama neyse…

Cevat, sevinerek:

− İyi olmuş be kanka! Birde Yağmur’u vazgeçire-bilseydik şu sevdadan. Halim ne olacak benim?

Dalgın bir şekilde oturan Emre, çalan telefonun sesiyle irkilir. Tuğçe’nin aradığını görünce açıp açma-makta kararsız kalır. Sonunda dayanamayarak açar ve bağırarak:

− Ne var yine Tuğçe!

Tuğçe: Çok özür dilerim senden Emre, affet beni.

Page 158: İhanetin Gözyasları

154| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Emre; bu kaçıncı özür! Songüz'ün ölümüne sebep oldun, itiraf et artık diyerek telefonu kapatınca Tuğçe hıçkırığa boğulur.

Zil çalınca koşarak kantine giden Ecem, masanın birine oturur. Aradan iki dakika geçmeden Buse gele-rek sandalyeyi çekip oturur. Umursamaz bir tavırla:

− Anıl'ı seviyor musun hala?

Ecem, aynı tavırla cevap vererek:

− Sevmiyorum!

− Neden vazgeçtin ondan?

− Çok mu istiyorsun bilmeyi?

− Evet.

− O benim en yakın arkadaşımın sevdiğiydi, ye-terli mi?

− Hayır. Sana bir şey söyleyeyim mi? Anıl, kanka olmaya bile değmez biri. O hayatımda gördüğüm en tecrübeli şerefsiz!

Ecem, deliye dönmüşçesine:

− Söyleyene bak! Hala sana ihanet eden biriyle çı-kıyorsun! Üstelik Anıl’ın kuzeni, buna ne demeli?

− Orasını karıştırma! Neden çıktığımı bilmiyorsun onunla! Hem Murat bırakmıyor peşimi, ben ne yapa-yım? Çocuk sırılsıklam âşık bana.

− Sen onu benim külahıma anlat! Bana kaç kere teklif ettiğini çok iyi biliyorsundur. Baya bir koştu pe-şimden, ben öyle sevginin...

Page 159: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |155

− Bak kızım! Sinirimi bozma, geçmiş bitmiştir. Şimdi asılmıyor ya, ona bak!

− Umudu kesti de ondan. Nihayet kabullendi onu sevmediğimi.

− Çocuk haklı. Sonuçta en yakın arkadaşı, üstelik kuzeni olan Anıl'a yavşıyordun bir ara.

Ecem, sinirlenerek; ehh yeter artık be seninle mi uğraşacağım diyerek masadan kalkar ve oradan uzak-laşır.

Okul çıkışında servise binmeyen Halil ile Onur Enes, Ceyhun'u ikna ederek bir kafeye götürürler. Si-parişler verildikten sonra Ceyhun küçümser bir sesle:

− Ne istiyorsunuz benden?

Halil: Seni. Söyle bilmeden hata mı ettik sana kar-şı kardeşim?

− Hayır.

− Eee, neden bizi sattın?

Ceyhun; bu soruyu Onur Enes'e bir şey sorup öy-le cevaplandıracağım diyerek Onur Enes'e döner ve:

− Sen neden tayfanı satıp bizim tarafımıza geç-miştin?

Onur Enes: Gerçek mutluluğu, doğru yolu bu-rada bulduğum için.

Ceyhun, gülümseyerek:

− İşte ben de aynen o sebepten taraf değiştirdim. Var mı başka sorun?

Page 160: İhanetin Gözyasları

156| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Halil: Bizi nasıl bir anda silebildin? Ne ile kandır-dılar seni? Para mı teklif ettiler!

− Ben sizi silmedim ki... Sadece yeni çevre edin-dim, kararıma saygı duymalısınız. Zamanında onlar da Onur Enes'in bizim tarafımıza geçmesine saygı duymuşlardı, bu bir. Beni kandırmadılar, kendi terci-him. Bu iki. Biliyorsunuz parayı severim, onlar da çok olunca işime geliyor tabi. İhtiyacım da var hani, bu da üç. Başka sorun yoksa ben gidiyorum. Boş yere vak-timi çalıyorsunuz!

Onur Enes, hüzünlü ses tonuyla:

− Yazıklar olsun sana!

Halil sitemli ses tonuyla:

− Sevdiğim kızı ayarttın! Tamam, sana normal ge-liyordur ama hiç mi vicdan azabı çekmiyorsun!

Ceyhun, dalga geçercesine:

− Bir kere o beni seviyor, ayartma filan yok. Zaten ben de en başından beri hevesli olunca her normal in-san gibi çıkmaya başladık. Sen elinin tersiyle ittin, ayağına kadar gelmişti. Hatırlatırım! Onur sen anlarsın beni, bir ara sen de bu işlere baya düşkündün.

Murat, okul çıkışı Anıl'a gördüğü kâbusu anlatır. Anıl, gülüp geçtikten sonra rüyanın etkisinden kurtu-lamayan Murat, korkak bir ses tonuyla:

− Kuzen, Aşkın’ı arayacağım.

Anıl: Of oğlum, arama şunu. En yakın arkadaşı Cansu vardı ya, bana sürekli mesaj atıyor. Cevap bile yazmıyorum, salla yaa!

Page 161: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |157

− İçim rahat etmez kanka.

Anıl, umursamayarak:

− Sen bilirsin kanka.

Kolejden çıkan İrem, Esra ve Merve’yle bir kafede buluşur. Dedikoduyu başlatan Esra, İrem'e bakarak:

− Enişteyle aran nasıl ortak?

İrem, gülümseyerek:

− Süper tatlım. Okul bitince düğün yapmayı dü-şünüyoruz.

− Eee üniversite ne olacak?

− Bir yandan da okuyacağız tabi. Ailelerimizin de desteğiyle bunun da üstesinden geleceğiz.

− Hımm. Hadi şanslısın kız, Anıl'dan ne haber?

Merve, Anıl’ın adı geçince birden irkilir.

İrem, umursamaz bir tavırla:

− Allah'ın her günü görüyoruz birbirimizi. Ona rağmen iyice yabancı gibi olduk. Sonuçta nişanlıyım, Sercan’la beni bir arada görmeye alıştı zaten.

Esra: Bulmuştur, yeni birilerini.

− Valla ilgilenmiyorum ama milletin ağzı torba değil ki, duyuyoruz yani. Benden ayrıldıktan sonra benle çıkarken idare ettiği kızla da bitirmiş.

− Bir de bunun Gamzesi vardı. Kızın ölümünden sonra baya sarsıldı demiştin, düzeldi mi?

Merve şaşırarak:

− Bana daha önce bundan hiç bahsetmemiştiniz!

Page 162: İhanetin Gözyasları

158| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

İrem: Bebeğim ya, senin de başını ağrıtmayalım diye söylemedik.

− Anlat şekerim, dinlerim ben.

İrem, şaşkınlığını gizleyerek:

− Gamze'yi biraz zaman geçince unutmuş. Kızın birine teklif etmiş işte.

Esra: Kızı seviyor muymuş bari?

− O kadarını bilmiyorum ama kıza çok yazık ola-cak.

− Salla ya bize ne? Ne yaparsa yapsın! Ha, o bir taneyle yetinmez ki... Yok muymuş yedek birileri?

− Olmaz olur mu bebeğim? Bir tane daha yapmış, hem de üniversiteliymiş kız.

Merve yıkılır. Yüzünden ter akmaya başlayınca bunu fark eden İrem:

− Merve iyi misin sen?

− İyiyim canım, sen devam et.

− O halde sorun yok. Kızın adı Yaren’miş. Anıl’ın tayfasından birinin tanıdığıymış.

Merve sitem dolu sesiyle:

− Bunlar gerçek mi!

− Evet, haber kaynağım çok sağlam yani.

Merve cevap vermeyerek masadan kalkar ve ko-şarak oradan uzaklaşır.

Dershane çıkışı Yağmur ile konuşan Cevat, kor-kak bir sesle:

Page 163: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |159

− Uzun zamandır senden bir şey saklıyorum.

Yağmur: Ne saklıyorsun?

− Vereceğin tepkiden korkuyorum!

− Kötü mü söyleyeceğin şey?

− Hayır.

− Söyle o halde.

− Çekiniyorum, Gülşah sana bahsetmedi mi?

− Hayır.

− O halde ben sorayım, hoşlandığın biri var mı?

Yağmur, tedirgin bir sesle:

− Bunu sana güvenip söyleyebilir miyim?

− Tabi ki.

− Murat’tan hoşlanıyorum.

Cevat, hiç şaşırmayarak:

− Şu takıldığın çocuk mu?

− Evet.

− O çocuk zibidinin önde gideni, hem görünene göre senden hoşlanmıyor.

− Nerden biliyorsun! Beni mi takip ediyorsun?

− Hayır! Kesinlikle yok öyle bir şey. Şey... Yağ-mur... Seni ilk gördüğümden beri çok seviyorum. Oh be, sonunda!

Yağmur, hiçbir tepki vermez.

Page 164: İhanetin Gözyasları

160| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Kampüsün bahçesinde oturan Emre'nin yanına Tuğçe gelir. Emre, tam kalkıp giderken Tuğçe kolun-dan tutarak yalvarırcasına:

− Sadece bir dakika.

Emre: Hayır, bırak kolumu.

− Allah rızası için!

− Çabuk söyle!

− Geçmişi unutalım artık. Yüzümü görmeye ta-hammül edemeyecek kadar mı nefret ediyorsun ben-den?

− Evet.

− Yalan söylüyorsun!

− Hayır. Tiksinilecek birisin, delikanlı bir kız ol-san zamanında gelir söylerdin her şeyi. O zaman Son-güz'ü öldürmene de gerek kalmazdı!

− Niye tüm suçu bana yüklüyorsun? Suçsuzum, inan bana artık! Ecelin önüne geçilmez, o da bir ba-hane oldu. Ne kadar kabullenemesen de...

− Peki, masum bir insanın ölümüne sebep olma-nın günahını biliyor musun? Hiç mi vicdan azabı çek-miyorsun kızım ya!

Tuğçe, sinirlenerek:

− Ehh, yeter artık! Her şeyi anlatacağım, zamanı geldi. Belki de geçiyor. Şimdi sana anlatacaklarımın hepsi doğru, gururum kalmayacak ama gerçekler or-taya çıkacak en azından.

Page 165: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |161

Anıl, kahveleri getiren garsona; iki tane soğuk su kap gel diye emir verirken telefonu çalınca meşgule düşürür.

Yaren, meraklı bir sesle:

− Arayan kim?

− Arkadaş meleğim. Senden önemli olmadığı için meşgule düşürdüm.

Yaren, anladım hayatım diye cevap verirken Anıl’ın telefonu tekrar çalınca; 5 dakikaya geliyorum diyerek kafenin önüne çıkar. Sinirli bir şekilde telefonu açarak:

− Ne var Merve!

− Sen Yaren diye bir kızla çıkıyor musun?

− Evet, biriyle çıkıyorum ama adı Yaren değil Merve. Ne o aşkım, Yaren nereden çıktı?

− Nereden çıktığını boşver. Kendi ağzınla Yaren diye bir kızla çıktığını söylemişsin. O da mı yalan!

− Canım saçmalıyorsun. Yaren kim ya? Milletin ağzıyla hareket etme!

− Haber kaynağı çok sağlam ondan bu kadar üs-tüne düşüyorum.

− Söyle, kim dedi?

− Sanane!

− Söyle dedim!

− Çok mu merak ettin?

− Evet.

Page 166: İhanetin Gözyasları

162| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Madem öyle, günah benden gitti. İrem söyledi!

Anıl, şaşkınlıkla:

− Yuh artık! Sen de buna inandın mı? Nereden uydurdu kim bilir?

Merve; valla bilmem, eğer Yaren diye birisi varsa intikamım çok acı olur diyerek telefonu kapatır.

Anıl, şaşkına dönerek; başım dertte, ne yapaca-ğım ben. Of diyerek içeri girer.

Ablası ile sohbet eden Buse sitemli bir sesle:

− Sercan, galiba beni kardeşlikten sildi!

Yağmur: Eee normal kızım, o kadar yaptığından sonra.

− Ne yapacağımı bilmiyorum.

− Uğruna intihar ettiğin sevgilini ne çabuk unut-tun! Çocuk oyuncağı mı bu işler?

Buse umursamayarak:

− Onu unutalı çok zaman oldu.

Gördüğü akıl almaz rüya, bir gencin hayatını ta-mamen değiştirebilir mi?

Murat, kafa dinlemek için evine gelir. Kâbusun etkisinden kurtulamadığından dolayı içini rahatlatmak için Aşkın’ı arar. 3 kere çaldıktan sonra, Aşkın telefonu açarak:

− Alo, kiminle görüşüyorum?

Murat: Havalara girme kızım! Biliyorsun kim ol-duğumu.

Page 167: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |163

− Kusura bakmayın. Numara yabancı olunca tanı-yamadım.

− Numaramı sildin demek. Ben aldattığın eski sevgilin Murat, şimdi hatırladın mı?

− Haa, hatırladım. Ne var, niye aradın?

− Hatrını sormak için.

− Hayret hiç aramazdın, rüyanda filan mı gör-dün?

− Evet.

− Yemin et.

− Allah belamı versin.

− Madem merak ettin, söyleyeyim o halde. Çok iyiyim!

− Uğruna beni bile yok saydığın sevgilinle devam mı hala?

− Bu konuyu kapatalım, deşme yaramı.

− Kötü bir şey yok ya inşallah?

− Boşver olan oldu artık.

Murat, iyice meraklanarak:

− Söyle! Yoksa üzdü mü seni o şerefsiz? Anlat ba-na.

− Evet ama o değil başka biri üzdü. Beni hamile bırakıp kaçtı. Bir daha da hiç aramadı, sormadı. Tabi ailem fark edince kapı dışarı etti, çocuğu mecbur al-dırdım. Okulu bırakmak zorunda kaldım, bir iş bulup çalışmaya başladım. Sağolsunlar, bana acıyıp kalacak

Page 168: İhanetin Gözyasları

164| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

yer ayarladılar. Arada bir Cansu’ya uğruyorum işte, moralim baya bozuk.

Murat, üzgünlüğünü belli ederek:

− Gördüğüm rüya da böyle bir şeydi. Bana neden ulaşmadın?

− Ne haddime! Sana karşı mahcubum zaten.

− Asıl benim senin yüzüne bakacak halim yok. O şerefsizin yaptığını ben de yaptım! Allah’tan kötü bir şey olmadı, belki de benim yüzümden bu haldesin. Sana yaptıklarımdan dolayı çok pişmanım, üstelik ben de seni aldattım. Seninle helalim olmadığın halde bir-likte olmam, affedilir şey değil. Seni kendi zevkim uğ-runa zorlayıp harcadım!

− Seni tanımakta zorlanıyorum ya nasıl bu kadar değiştin?

− Anlatmam gerekiyor, anlaşılan. Dün gece rü-yamda bir ses; git o kızı bul, namusuna sahip çık dedi. Tam o esnada ter içinde uyandım. Bir süre düşündüm ve “Anıl’ın gazına gelerek kızın namusunu kirlettim, yakışmadı” diye içimden geçirdim.

− Sana söylemem gereken bir şey var Murat.

− Söyle canım.

− Senin yüzünden bu duruma düştüm! Seni hiçbir zaman aldatmadım, beni hamile bırakan şerefsizle de seninle ayrıldıktan sonra tanıştım. Sırf seni unutabil-mek için çıktım onunla! O gün kafede benimle çok sa-mimi görüp, sevgilim sandığın kişi kuzenimdi.

Page 169: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |165

− Ne diyorsun sen! Neden, bunu bana söyleme-din?

− Anlatmaya çalıştım ama dinlemedin bile! Ka-fanda oluşturduğun saçma sapan düşünceyle hareket ettin! Hazır bahane bulmuşken bıraktın beni.

− Peki, o çıktığın piçle neden birlikte oldun!

− Senden ayrıldıktan sonra hayat çekilmez hale gelmişti, kendimi kaybetmiştim. O sıralarda karşıma çıktı, hayata döndürdü beni. Biraz zaman geçince bir-likte olmak istedi, kabul etmeyince tecavüz etti. Bakire olmayınca önemsemedim ama psikolojim bozuldu. Yalnız şunu bil Murat, ben tecavüze uğrayana kadar tek seninle beraber oldum. Yani namusumu kirleten sensin! Senin yüzünden kendimi hep iffetsiz bir kız olarak gördüm!

Murat, yıkılmışçasına:

− O piçi neden şikâyet etmedin! Kanun, nizam var bu ülkede!

− Hiçbir şey olmaz, ifadesini alırlar. Sonra da ser-best kalır. Elini, kolunu sallaya sallaya gezer. Değmez!

− Ailen biliyor mu tecavüze uğradığını?

− Hayır, utancımdan söyleyemedim. Rızamla yaptım dedim.

− Seni anlamadan, dinlemeden bıraktığım için kö-pekler gibi pişmanım! Sana bunları yapanı bulacağım, mahvedeceğim!

− Hayır, Murat! Olan, oldu artık.

Page 170: İhanetin Gözyasları

166| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Şu an o kadar çaresizim ki, ne yapacağımı bil-miyorum. Pisliklerimi nasıl temizleyeceğim! Ne olur hakkını helal et. Seni de diğer kızlar gibi zannettim, ondan beraber oldum seninle. Bir hatadır oldu, inan aklım başımda olsa, o şerefsizliği yapmazdım. Bana ne desen haklısın!

− Üzme kendini, iyiyim ya ona bak.

− Kazandığın para yetiyor mu?

− Yetiyor, rahatım iyi.

− Senden bir şey isteyeceğim. Başın ne zaman sı-kışırsa, direk bana haber vereceksin. Çekinmek yok, anlaştık mı?

− Anlaştık. Beni bu kadar düşünme! Sonuçta sen pişman olup yola geldin ya, benim için önemli olan bu.

Murat; sen çok dürüst bir kızsın. Senden çok özür diliyorum, hakkını helal et diyerek telefonu kapatır.

Alnına damga vurulmuş birini hep kötü mü yar-gılamalıyız?

Emre, Tuğçe'nin anlattıklarından sonra baya bir gerilmişti. Songüz, ölmeden önce Tuğçe'nin Emre'ye olan ilgisini fark etmiş ve Tuğçe'ye; kardeşim, ben ölü-yorum. Eğer bana bir şey olursa, Emre sana emanet. Her şeyin farkındayım, sen onu canından çok seviyor-ken, ben ona ihanet ettim. Bu dünyadan gittiğim za-man, ona sahip çıkacaksın ve kendini sevdireceksin. Ona hak ettiği sevgiyi vereceksin, bana söz ver! Yoksa hakkımı helal etmem, bu sana vasiyetimdir demişti. Kafası karışan Emre'yi; “Tuğçe'ye büyük haksızlık et-

Page 171: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |167

tim ama sonuçta o Songüz'ün ölümüne sebep oldu. Ne yapacağımı, nasıl davranacağımı bilmiyorum! Son-güz'ün beni sevmediğini bildiğim halde, onun istedi-ğini yapmalı mıyım” gibi düşünceler mahvediyordu.

Umutsuz bir gecenin ardından sabah olur.

Ecem, kendini suçlu hissediyordu. Anıl ile ilgili bildiği önemli şeyleri İrem'e anlatması gerekirken hiç bahsetmemişti bile. Anıl’ın, İrem'in en yakın arkadaş-larından biriyle çıkması, onu çok rahatsız etmişti. İrem'e Merve'nin gerçek yüzünü göstermek isteyen Ecem, bunun Anıl’ın işine geleceğini iyi biliyordu. Adı gibi emindi, İrem'e inat olsun diye yaptığından. En sonunda söylemenin doğru olduğunu düşünerek, İrem'e mesaj çeker. Aradan 5 dakika sonra İrem, kan-tine gelerek sandalyeyi çekip oturur. Meraklı bir ses tonuyla:

− Seni dinliyorum canım.

Ecem: Bir konuda seni bilgilendirmek istiyorum. Anlatacaklarım sayesinde yakından tanıdığın iki kişi-nin gerçek yüzünü göreceksin.

− Ne diyorsun sen! Kimden bahsediyorsun?

− Konu Anıl.

− İlgilenmiyorum! Banane ondan.

− Peki, işin içinde Merve varsa...

− Ne! Merve mi? Bizim Merve mi?

− Evet.

− Ne alaka?

Page 172: İhanetin Gözyasları

168| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Anıl, Yaren ve birçok kızla çıkıyor ya hani, bir yandan da Merve'yi idare ediyor. En yakın arkadaşla-rından biri sana kazık atıyor canım, haberin yok!

− Ne diyorsun ya sen! Yemin et.

− Allah belamı versin!

− Nasıl olur bu?

− Anıl sırf sana inat olsun diye yapıyor ama kan-kan seni çok çabuk satmış.

− Merve, nasıl yapar böyle bir hatayı! Aklım almı-yor.

− Demek gözü varmış Anıl'da. Seni uyarmak iste-dim arkadaşım, benden duymadın. Anlaştık mı?

− Anlaştık, sağolasın. Sen de olmasan... Gözümü açtın.

− Lafı mı olur? Bundan sonra arkadaş seçerken dikkatli ol, benden söylemesi.

İrem; tamam Ecem diyerek sandalyesinden kalkıp gider.

Yağmur, Gülşah ve Cevat dershanenin kanti-ninde toplanmışlardı. Bugün Cevat’a cevap verecek olan Yağmur, çayını yudumlayarak:

− Cevat, açık konuşayım. Ben Murat'ı seviyorum.

Cevat: Ama Murat sana karşılık vermiyor. Bunu anla artık!

− Doğru söylüyorsun da, aklımda başka biri var-ken seni nasıl seveceğim? Bu bir engel değil mi?

− Benim sevgim ikimize de yeter be gülüm!

Page 173: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |169

Yağmur, sitem edercesine:

− Bilmiyorum Cevat. Sen çok temiz kalpli birisin, her şeyin en iyisini hak ediyorsun. Kalbimde başka biri olmasaydı, hiç düşünmeden evet derdim sana.

Halil ve Onur Enes, Deniz'in yanına giderek se-lam verirler. Deniz şaşırarak:

− Ooo siz buraya uğrar mıydınız?

Onur Enes: Ayıp ettin oğlum. Eskisi gibi samimi değiliz diye selamı, sabahı kesecek değiliz ya.

− Kesseydin de fark etmezdi! Ne var, niye geldi-niz? Yine mi Ceyhun'u isteyeceksiniz? Bak baştan söy-leyeyim, Onur Enes'e karşılık veririm ancak. Hadi Onur Enes, dön yuvana! Ceyhun'u da Halil’in yanına şutlarız. Bu kadar basit, gel anlaşalım.

− Boşuna yordun çeneni. Konu Ceyhun değil ki...

− Hayret! Ne peki?

− Kabul edersen, senin tarafına geçmek istiyoruz ikimiz.

− Valla mı? Siz ciddi misiniz? Kafa filan bulmu-yorsunuz değil mi?

− Yok, be ne kafa bulması ciddiyiz.

Deniz gülümseyerek; süper bir fikir der ve karşı masaya dönüp; Ceyhun! Tanem! Tayfayı alıp buraya gelin çabuk diye bağırır.

Murat, olan biteni anlattıktan sonra Anıl, salaklık olarak nitelendirerek:

Page 174: İhanetin Gözyasları

170| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Oğlum, sanane! Elalem hamile bırakıp atıyor, sen ilgileniyorsun! Sana mı kaldı?

Murat, Anıl'ı hesaba almaz bile. Ani bir hareketle sandalyesinden kalkarak, gider. Buse'yi bularak karşı-sına oturur ve ciddi bir sesle:

− Suçluyum Buse! Kaç gündür seni habersiz bı-raktım, kusura bakma.

Buse: Sorun değil canım da, sende bir şey var. Hayırdır?

− Evet, var.

− Anlat hadi.

− Peki, hemen konuya gireyim. Benimle sırf inti-kam almak için çıktığını ikimiz de biliyoruz! Seni çok sevdiğim için, buna hep göz yumdum. Benimki de bir umuttu işte. Sen Sercan'ı seviyorsun Buse, kim olsa fark eder bunu.

− Hayır, Sercan benim kardeşim. Ne saçmalıyor-sun sen! Kendinde misin Murat? Kafan ayık mı senin?

− Gayet iyiyim ya. Sercan'ı kullanıp benden inti-kam alacaksın, değil mi? Tamam, hak ediyorum bun-ları. Sana karşı çok hatam oldu, hakkını helal et. Bu şartlarda ilişkimiz yürümez, yürüyemez zaten. Sana yaptıklarımdan dolayı beni affet Buse, sakın kendine zarar verme!

− Saçmalıyorsun Murat! Senin kafan ayık değil, sonra konuşalım.

Page 175: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |171

Murat; çok ciddiyim, anlayışlı ol. Sana söyleyece-ğim tek şey; aşkın için mücadele et. Elveda güzelim diyerek oradan uzaklaşır.

İrem'in şu an aklında olan tek şey; bir an önce okuldan çıkıp Merve'yi bulmak ve içindeki nefreti kusmaktı. Tam o düşüncelerdeyken Sercan’a dönerek; lavaboya gidiyorum, haberin olsun diyerek sınıftan çıkar. Üç adım atmıştı ki o hızla birine çarpar. Karşı-sında Anıl'ı görünce gözlerini ona odaklar, göz göze gelirler. İrem, yoluna devam edecekken Anıl kolundan tutarak heyecanlı bir ses tonuyla:

− Ne bu hız, kovalayanın mı var?

İrem, cevap vermeyip koşarak oradan uzaklaşır. Anıl, esrarlı gözleriyle arkasından bakakalır.

Yağmur ile yolda yürürlerken Gülşah:

− Yavrum, çok dalgınsın.

Yağmur, irkilerek:

− Yok tatlım, sana öyle gelmiş.

− Cevat'ın teklifini reddettiğine pişman mısın?

− Hayır. Sonuçta onu sevmiyorum ki... Neden hoşlanmadığım birine, seni seviyorum diye yalan söy-leyip teklifini kabul edeyim?

− Murat seni sevmiyor ama umut veriyor! Onun yaptığına ne demeli?

− Murat'ı savunmuyorum ki...

− Ama Cevat'ı onun yüzünden harcıyorsun. Mu-rat, bir serseri fakat Cevat mükemmel bir insan. Elin-

Page 176: İhanetin Gözyasları

172| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

deki fırsatı tepme! Nasıl üzüldü çocuk bir bilsen... Bu-lamazsın onun gibi seveni bir daha!

− Çok meraklıysan sen çık! Aranız pekiyi zaten.

− Ona bakarsan Murat’la da öyle. Onunla da çık-mam lazım bu durumda.

− Yanlış anladın beni. Neyse kafam hiç iyi değil, sonra konuşalım.

Gülşah, sakinleşerek:

− Sen bilirsin hacı.

Emre, Ata'yı ziyaret etmek için onun şirketine ge-lir. Çaresiz bir halde olan Emre, çayını yudumlayarak:

− İşleri kısa zamanda toparlayabilmene çok sevin-dim abi.

Ata: Eyvallah abisi, ortağım sağolsun. Yoklu-ğumu aratmamış, işleri hiç ihmal etmemiş.

− Sana bir şey anlatmam gerekiyor abi, Songüz’le ilgili. Dinlemek ister misin beni?

− Tabiî ki de. Anlat bakalım.

Emre; Tuğçe geçen bana neler söyledi bir bilsen diye söze başlayarak olan biteni anlatır.

Ata ne diyeceğini bilemez bir halde:

− Rahmetli kendini düşündüğü kadar, başka in-sanları da düşünmeye gayret ederdi. Söyle abisi, içinde Tuğçe'ye karşı hiç mi bir şey yok? İçimdeki his, Tuğ-çe'nin doğru söylediğinden yana. Hem sen mutlu ol-mayı, sevdiğin kadar sevilmeyi hak ediyorsun. Kız da seni başından beri çok seviyor zaten.

Page 177: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |173

− Abi aslında iyi, hoş kız ama Songüz'ün ölümüne sebep oldu! Ne geçti eline? Erdi mi muradına sanki?

− Bana göre Tuğçe'nin bir suçu yok. Songüz, be-nim yüzümden öldü! Sırf benden intikam almak için! Uyuşturucudan ölmese, intihar edecekti. Ölmeye ni-yetliymiş demek, senin suçun yok.

Emre, teselli olmuşçasına:

−Abi, konuşma öyle! Senin gibi delikanlı bulmak zor bu âlemde.

Kolejden çıkan Anıl, Merve ile buluşmak için söz-leştikleri kafeye geldiğinde, onu masanın birinde otu-rurken görür. Yanına giderek sandalyeyi çeker.

Halil, hazırlanırken Onur Enes arayarak mutlu bir sesle:

− Nerede buluşuyoruz kankacan?

Halil: Kardeşim, sen olduğun yerde kal. Seni evinden alacağım, oradan gideriz.

Onur Enes; tamam diyerek telefonu kapatır.

O saatlerde Deniz ile muhabbet eden Ceyhun:

− Bunlar ne yapmaya çalışıyor! Kendilerinden mi geçtiler? Bu gidişle bizle kanka olurlar.

Deniz: Ne güzel işte oğlum! Savaşı kaybediyorlar, pes ettiklerine göre.

− Hele bir gelsinler bakalım.

− Halil çok saf ya. Sevdiği kızla berabersin, adam sus pus oturuyor. Bana aynısı yapılacak, kan çıkar val-la.

Page 178: İhanetin Gözyasları

174| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Ceyhun, gülümseyerek:

− Saflar olmasa, biz nasıl geçineceğiz? Bir de ora-sını düşün.

Murat'ın içi biraz olsun rahatlar. Pisliklerini te-mizlemeye çalışıyordu, çok zor olsa da. Desteğe ihti-yacı vardı, aklına bir an tayfadan Musab gelir. Aradan iki saat sonra onun yanına varır. Musab, şaşkınlıkla onu karşılayarak:

− Dostum, sen yanıma gelir miydin ya? Yanlışlık filan olmasın.

Murat: Yok be kanka. Ne yanlışlığı? Sonuçta kar-deşim sayılırsın, tabi geleceğim. Bir hatırını sorayım dedim.

− Çok şaşırttın beni. Şükür, sen nasılsın?

− İdare eder.

− Sende bir şey var.

− Evet, sana bir şey danışmam lazım.

− Anıl dururken bana gelmen tuhaf oldu gibi.

− Bu sorunu ancak sen halledebilirsin.

− Söyle o zaman, bir çare bulalım.

Murat, her şeyi başından sonuna kadar anlattık-tan sonra Musab inanamayarak:

− Neler atlatmışsın sen ya dostum. Pişman olup yola gelmen güzel bir şey. Anıl ne diyor bu konuda?

− Gülüp, geçti.

Page 179: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |175

− Ondan başka bir tepki beklemezdim zaten. Sana yardımcı olacağımı pek sanmıyorum ama birini önere-bilirim.

− Kim?

− Sercan.

− Hangi Sercan?

− Bizim Sercan.

− Valla hiç aklıma gelmedi, süper bir öneri kanka. Sağolasın.

Musab gülümseyerek:

− Sen de sağol, ne demek.

Okuldan çıkan İrem, Esra'ya uğrayarak Merve ile ilgili duyduklarını anlatınca Esra inanmakta zorluk çeker.

Morali bozuk olan İrem:

− Tatlım, şu kızı arar mısın? Nerede olduğunu öğ-ren ama çaktırma. Şimdi ben konuşursam, her şeyi mahvederim.

Esra; tamam ortak, hemen arıyorum diyerek çan-tasından telefonunu çıkarır. Telefonu açan Merve:

− Efendim şekerim?

− Merve, nerelerdesin sen? Hiç arayıp sor-muyorsun.

− Şu aralar çok yoğunum, ondan.

− Ne yapıyorsun peki?

Page 180: İhanetin Gözyasları

176| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Ortaköy’de hep takıldığım kafe varya, orada oturuyorum.

Esra; anladım canım, bizi ihmal etme bak. Hadi sonra görüşürüz diyerek telefonu kapatır ve masanın üzerine koyar. Olan biteni anlattıktan sonra İrem, şüp-heli bir sesle:

− Yürü baskına gidiyoruz!

Esra, tedirgin bir sesle:

− Ne baskını?

− Kızım ya, kafede kendi başına oturması imkânsız! Kesin yanında biri vardır.

− Diyorsun.

− Evet! Hadi gel benle.

Esra; of İrem, tamam diyerek ayağa kalkar.

Balkona gelen Sercan, Cevat'ın dalgın bir şekilde kahve içtiğini görür. Selam verir ve sandalyenin birini çekip oturarak:

− Abi, dalgınsın. Neyin var? Kaç gündür böyle-sin…

Cevat: Yok abim bir şeyim. Takma kafana sen.

− Ben sana her şeyimi anlatıyorum, sen saklıyor-sun! Olmuyor ama...

− Bir de seni üzmek istemiyorum oğlum, anla işte!

− Sen üzüleceğine, ben üzülürüm. Anlat abi.

− Anlaşıldı, senden kaçış yok. Ben bu sefer ger-çekten aşık oldum abim.

Page 181: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |177

− Ne! Sen mi âşık oldun?

− Evet.

− İnanamıyorum. Bu bir mucize!

− Neden abisi? Her normal insan gibi ben de sev-dim, ne var bunda?

− Valla şaşırdım. Yengemiz ne diyor bu duruma?

− Yenge dediğin kız, beni reddetti!

− Yapma ya! Yağmur’dan bahsediyorsun değil mi?

− Evet.

− Senden teklif almış, hadi başkası olsa anlayaca-ğım da... Sevgilisi filan mı varmış, nasıl reddeder?

− Yok.

− O zaman sorun ne?

− Sevdiğim var dedi!

− Peki, karşılık veriyor mu sevdiği?

− Hayır, hesaba bile almıyor!

− Yuh artık abi!

− Daha bu ne ki? Kızın en yakın arkadaşı da o ço-cuktan hoşlanıyor.

Sercan, meraklı bir şekilde:

− Kızın sevdiği çocuğun adı ne?

− Oğlum ne yapacaksın? Niye kurcalıyorsun bu kadar? Sanane!

Page 182: İhanetin Gözyasları

178| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Sadece merak ettim abi. Senin dershanede arka-daşlarım var da, hani belki...

Cevat, dalga geçercesine:

− Saçmalama! Olamaz öyle bir şey! Kızın takıldığı çocuk senden büyük en başta.

Yağmur ile konuşurlarken Murat tedirgin bir ses-le:

− Sana söylemem gereken şeyler var.

Yağmur heyecanlı bir ses tonuyla:

− Söyle Murat!

− Sana karşı çok ayıp ettim. Beni sevdiğini bile bi-le, sana ilgim olmadığı halde umut verdim. Macera, dalga peşindeydim. Çok pişmanım, hakkını helal et.

− Murat, sen iyi misin?

− Evet.

− Sen nasıl bir insansın ya! Neden şimdi söylüyor-sun bunları? Daha çok acı çektirmek için mi?

− Hayır! Kesinlikle öyle bir amacım yok. Yaptığım hatayı telafi etmeye çalışıyorum.

− İyi değilsin sen!

− Yağmur, seni sevemedim. Boş yere üzülmeni is-temiyorum artık.

− Sen benim tanıdığım Murat olamazsın. Ne oldu sana!

− Uzun mesele. Ne olur bana hakkını helal et, bundan sonra mesafeli olalım.

Page 183: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |179

Yağmur yıkılmış halde; Murat'a sert bir tokat vu-rarak oturduğu yerden kalkar ve koşarak oradan uzak-laşır.

Tuğçe, cesaretini toplayarak geldiğinde onu Eylül karşılar. İstemeyerek de olsa onu içeri alır. İçeriye gir-diğinde karşısında Figen'i bulan Tuğçe rahat bir ses tonuyla olan biteni anlattıktan sonra iki kadın da çok şaşırır. Figen bir müddet sonra durakladıktan sonra kendine gelerek:

− Eğer anlattıkların doğruysa, alnından öperim. Songüz tuttuğu günlükte anlatmıştır bunları, büyük ihtimalle.

Eylül, ağlayarak:

− Tuğçe'nin anlattıklarının hepsi doğru.

Figen kendinden geçmişçesine:

− Şüphelenmiştim zaten, sürekli orada kalmasın-dan. Ata, harbi delikanlıymış. Keşke, bunları daha ön-ceden bilseydim. Allah razı olsun ondan, kardeşimizi yüz üstü bırakıp Songüz'e kanmamış diyerek Tuğçe'ye döner ve:

− Ata, bunları biliyor mu? Birden iyileştiğine göre kesin duymuştur.

Tuğçe: Evet efendim.

Eylül, umut verircesine:

− Her şey yoluna girdi ya ona bakalım.

Page 184: İhanetin Gözyasları

180| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Keşke bildiklerinizi baştan söyleseydiniz. Böy-lece Atayla Emre, bu kadar vicdan azabı çekmezdi. Ben de kötü bilinmezdim!

− Bunda da vardır bir hayır. İşler yoluna girdi, ona bak kızım.

Figen, Tuğçe'nin yanına oturarak:

− Seni çok hırpaladık, affet bizi.

İrem ile Esra, paldır küldür kafeye geldiklerinde masanın birinde oturan Anılla Merve'yi sarmaş dolaş görürler. Merve, onları görünce yüzü kıpkırmızı olur. Bu durum Anıl’ın çok hoşuna gider. İrem, gözyaşları içinde bağırarak:

− Yazıklar olsun ikinizi de. Değmezmişsin sen Anıl!

Esra, hiçbir şey demez. İrem'in arkasından çıkıp gider.

Buse'nin yüzü hiç gülmez olmuştu. İkinci kez ay-nı kişi tarafından terk edilmek ona çok koymuştu, gu-ruruna yediremiyordu. Murattan intikam da alama-yınca baya bir sarsılmıştı, bu kadar değişime mana verememişti.

Halil ile Onur Enes, Deniz ve tayfasıyla buluşmak için sözleştikleri kafeye geldiklerinde Tanem'i de ora-da görünce bozulurlar. Deniz, onları karşılar. Ayağa kalkarak lider bir ses tonuyla:

− Sevgili arkadaşlarım! Şu dakikadan itibaren aramıza katılmış bulunuyorsunuz. Artık bizdensiniz, hayırlı olsun. Bu çok iyi fakat Halil arkadaşım ben bir

Page 185: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |181

şeyi çok merak ediyorum. Eskiden bir numaralı karde-şin olan Ceyhun, karşında sevdiğin kızla fingirdeşiyor ve sen bu durum karşısında sus pus oturuyorsun! Ay-nısı bana yapılmış olsa, bunu yapanlar sağ kalmazdı.

Ceyhun, havalı bir şekilde araya girerek:

− Hop, hop! Ayıp oluyor ama Halil’ime laf yok.

Halil sinirlerine hâkim olamaz. Onur Enes onu sakinleştirdikten sonra bir süre duraksar ve:

− Güzel kardeşim. Ben susayım ki, bu pisliği ya-panlar utansın! En azından ben, delikanlı gibi kabulle-nip yerime oturuyorum. Kankamın sevdiği kızı tavla-yıp nispet yapmıyorum! Ceyhun’un yaptığı delikanlı-lığa sığar mı? Ya sen Tanem? Eğer beni gerçekten sevmiş olsaydın, en yakın arkadaşımla.... Dilim varmı-yor söylemeye, bu halde karşımda olmazdın!

Onur Enes destek vererek:

− Helal kardeşim! Çok güzel konuştun valla.

Deniz bozulur, Ceyhun utanır, Tanem’in yüzü kı-zarır.

Murat, duyduklarından sonra direk Ata'nın şir-ketine gelerek olanları anlatıp helallik ister.

Ata: Bir gün her şeyin açığa çıkacağını biliyor-dum eniştem, sabırla bekledim.

Murat: Çok delikanlıymışsın be enişte!

− Eee kimin eniştesiyiz?

− Senin hakkın ödenmez valla abi.

Page 186: İhanetin Gözyasları

182| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Ödeştik işte, kim derdi ki bir gün gelip benden özür dileyeceğini. Bu zamana kadar bana düşman gi-biydin, artık dostuz değil mi?

− Evet abi. Şunu bil, sırf akraba olduğumuz için senden hiçbir zaman nefret etmedim.

Ata, gülümseyerek:

− Eyvallah eniştem.

İrem, sinir krizleri geçirirken cep telefonu çalar. Arayanın Anıl olduğunu görünce heyecanlı bir şekilde açarak umursamaz ses tonuyla:

− Ne var Anıl!

Anıl: Niye bağırıyorsun ya, seninle konuşmamız lazım.

− Benim seninle konuşacak bir şeyim yok! Tek sö-züm, helal olsun. En yakın arkadaşımı ayartmayı ba-şarmışsın!

− Sırf sana inat olsun diye yaptım. Hatırlatırım, sen de bana aynısını yapmıştın Sercan’la çıkarak. Ben sana kızdım mı? Eşit olalım lütfen.

− Peki, Yaren'e ne demeli? Neden arkadaşımla çı-karken başkalarını da idare ediyorsun?

− Merve'yi sevmiyorum ki, çok sıkıcı bir kız. Ya-ren’le de seni unutmak için takılıyorum ama ne yapar-sın, çıkmadın bir türlü aklımdan. Diğerleriyle de ne amaçla çıktığımı tahmin et artık. Maşallah her şeyimi biliyorsun!

− Peki, rahmetli sevgiline ne demeli?

Page 187: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |183

− Ya o zaten ölecekti, acıma duygusu…

− Niye soruyorum ki bunları? Banane! Beni niye aradın da Anıl!

− Durumu izah etmek için.

− Sana inanmıyorum çünkü seni tanıyorum. O yüzden boşuna nefesini tüketme!

− Mutlu musun Sercan’la sevdiğim?

− Evet, onu çok daha önceden tanımak isterdim.

− Beni unutabildin mi?

− Anıl, neden bana böyle sorular soruyorsun? Geçmişi kurcalama, biz artık iki yabancıyız. Konuş-mamız bile yanlış şu an!

− Sorumu cevapla İrem?

− Sorma, bu soruyu! Lütfen.

− Beni unutamadın değil mi?

− Evet! Unutamadım! Sonuçta Sercan’ı seviyo-rum, evleneceğim onunla. Unutmasam ne yazar?

− Ben de seni unutamadım güzelim. Aklımdan hiç çıkmıyorsun, seni her gün o şerefsizle gördükçe içim parçalanıyor! Kimseyi senin kadar sevemedim, ilk defa birini silmedim. O da sensin, affetsen beni artık.

İrem, yaşaran gözlerini silerek:

− Anıl, kapat artık bu konuyu! Olan, oldu. Sus ar-tık.

Page 188: İhanetin Gözyasları

184| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Namuslu, temiz aile kızı bulurum havasında olan Anıl; seni çok seviyorum İrem! Kendine iyi bak diye-rek telefonu kapatır.

Sercan, odasında ders çalışırken bir yandan da; İrem, beni hiç bu kadar ihmal etmezdi. Hala aramadı, şimdi arasam rahatsız ederim. Abime de bir çare bul-mam lazım. Sevdiği kız, bizim Murat’tan hoşlanıyor ya. Bunu abime söylememekle iyi mi yaptım acaba? Vay arkadaş ya işe bak. Ya Murat'ın, ya Anıl’ın bir yerden mutlaka parmağı çıkıyor gibi düşüncelere da-lar.

Yağmur, eve gelmiş Buse’yle sohbet ediyordu. Buse, itiraf etmişti! Uğruna intihar ettiği kişi tarafından terk edildiğini!

Yağmur, üzülerek:

− Murat’a güvenme demiştim!

Buse: Haklı çıktın abla!

− Bu çocuk dershaneye filan gidiyor mu?

− Evet, yeni bir dershaneye geçiş yaptı hatta. Ama hangi dershane olduğunu bilmiyorum ya.

− Hemen öğren!

− Nasıl sorarım, ayrıldık diyorum.

− Çok önemli!

Buse; of abla, senin hatırın için bak diyerek Mu-rat'a mesaj çeker. Aradan beş dakika sonra; Hedef Dershanesi yazan mesaj gelir. Yağmur, mesajı okuyup numaraya baktığında donar kalır. Kendine geldiğinde:

Page 189: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |185

− Muratla aynı dershanedeyiz. Şu an cevap atan numara da onun, bugün benimle mesafe koydu. Bizi aynı anda idare etmiş!

Buse, şok olarak:

− Nasıl olur bu!

Yağmur, hiçbir şey demeden odadan çıkıp gider.

Emre kampüsün bahçesinde oturmuş, dalgın dü-şüncelere dalmışken bir ses; Emre, yavaşça başını kal-dırarak:

− Ne var Tuğçe!

Tuğçe: Hatırını sormak için rahatsız ettim.

Emre, ayağa kalkarak:

− Haydi biraz yürüyelim.

Tuğçe, gülümseyerek; tamam bana uyar dedikten sonra yürümeye başlarlar.

Emre Tuğçe'ye dönerek:

− Seninle açık konuşacağım. O kadar olay oldu, hala beni seviyor musun?

− Neden soruyorsun ki bunu?

− Cevap ver Tuğçe.

− Seviyorum!

− Peki, benden hiç mi karşılık beklemedin?

− Boşver, kapat bu konuyu.

− Yok, konuşalım.

Page 190: İhanetin Gözyasları

186| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Songüz öldü diye söze başlayacaksın ve yine beni suçlayacaksın! En iyisi hiç başlama Emre.

− Bu sefer öyle bir niyetim yok, o konu artık ka-pandı. Songüz'ün ihanetini unutmak, onu kafamdan tamamen silmek istiyorum. Belki sen onu unutturabi-lirsin ama yine unutmam imkânsız. Çünkü sen onun en yakın arkadaşıydın. Sana her baktığımda Songüz'ü göreceğim, ihaneti hep kurşun gibi beynime saplana-cak. Her gün öleceğim, o yüzden senin sevgine karşılık veremem. Anlıyorsun değil mi?

Tuğçe, kırgın bir sesle:

− Sağlık olsun, senin kafa toplamaya ihtiyacın var. Finaller yaklaştı biliyorsun. Sen bu aralar moralini yüksek tut, bu bana yeter.

Emre; çok düşüncelisin, sağol anlayışın için diye-rek oradan uzaklaşır.

Anıl’ın kafası karmakarışıktı. Sebebi; İrem, Merve Yaren, Murat belki de o gün Murat'ın dershanesinde gördüğü Yağmur’du. Ne yapacağını bilemez halde olan Anıl, Murat'ın kafayı yediğini düşünür.

Ecem, çay bahçesinde otururken çağırdığı Murat gelir ve selam vererek oturur. Ecem, tuhaf bir sesle:

− Murat, bir sorun mu var? Ne bu soğukluk?

Murat: Bir sorun yok, sadece doğru yolu buldu-ğuma inanıyorum.

− Kim! Sen mi? Valla inanmam! Şaka filan mı bu?

− Hayır.

Page 191: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |187

− Çok şaşırdım, nasıl oldu? Kim yola getirdi seni?

− Boşver.

− Anlat.

− Anlatırsam üzülürsün. Şimdi sen beni dinle, ko-nuşacaklarım var.

− Konuş bakalım.

− Sana bir ara ilgim vardı, çok çektirdim sana. He-lallik istiyorum.

− İstemene gerek bile yok, varsa hakkım helal ol-sun!

− Eyvallah. Bundan sonra seni üzmemek için elimden geleni yapacağım. Gerekirse senden uzak du-racağım. Benimki sadece dalgaydı ama artık seni kar-deşim bileceğim.

− Ben seni hep kardeşim olarak gördüm zaten!

− İyi ki teklifi mi kabul etmemişsin, özrüm kabul edildi mi?

− Edildi Murat. Sen harbiden değişmişsin, bun-dan böyle delikanlı derim sana. Karşımda iyi bir Murat da görmek de varmış demek kaderde.

− Çok sağol, affediyor musun beni yani?

Ecem, gülümseyerek:

− Evet, aynı zamanda seni tebrik ediyorum. Bu değişimin herkese örnek olur inşallah!

Aradan bir saat sonra dershaneye gelen Murat, direk kantine inerek Yağmur ve Gülşah'ın yanına gi-

Page 192: İhanetin Gözyasları

188| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

der ve selam vererek oturur. Yağmur, isyankâr bir ses-le olanları anlatır. Murat, şaşırarak:

− Allah belamı versin Buse’yle kardeş olduğunu bilmiyordum. Bak Yağmur, geçmişte yaptığım hata-lardan dolayı beni yargılama! Olan oldu, artık. Çok pişmanım ama Buse’yle ciddi düşünüyordum. Maale-sef kendisi beni sevmiyor! Sana gelince, hazır benden hoşlanıyorsun diye boş geçmedim. Bir maceraya atıl-mak istedim, sonradan da yanlış yaptığımın farkına vardım ve vazgeçtim. Ne var şimdi bunda? Buse’yle ayrılmam iyi olmamış mı?

− Seni de anlıyorum Murat. Bu ne biçim tesadüf ya?

− Haklısın! Ne kadar kızsan...

Gülşah, suskunluğunu bozarak:

− Kapatalım artık bu konuyu. Yağmur, sen zaten en başından beri Murat'ın senden hoşlanmadığını bili-yordun. Kabullen artık! Boş yere kendine dert edini-yorsun, seni gerçekten seven biri var. Aklın varsa onun kıymetini bil!

Yağmur: Ya sen bana karışmasana! Sanane benim hayatımdan! Ha Murat, madem ilgilenmiyorsun uzak dur benden!

Murat: Ne zamandır uzak duruyorum zaten de mecbur kaldım buraya gelmeye. Gülşah çağırdı, de-ğilse rahatsız etmezdim yani.

Gülşah, gergin ortamı düzeltmek istercesine:

Page 193: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |189

− Murat, hadi biraz dışarı çıkalım. Cevat beni bek-liyor, ayıp olacak çocuğa.

Murat; olur kanka diyerek Yağmur'a bakar ve se-ni seven biri var, daha ne istiyorsun. Cevat'ın kıy-metini bil, iyi çocuk. Aklını başına al dedikten sonra oradan uzaklaşır.

Murat gittikten sonra Gülşah, Cevat'ın yanına ge-lerek selam verir. Yürümeye başlarlar, aradan beş da-kika sonra Cevat:

− Murat niye gelmedi?

− İşi varmış ya onun, ondan gitti.

− Anladım. Durgun gibisin sen, neyin var?

− Yok bir şeyim.

− Benden kaçmaz kızım, anlat hadi.

Gülşah; bildin hacı dertliyim. Yağmur, moralimi sıfıra indirdi diyerek olanları anlatınca Cevat:

− Vay be! Şaşırdım doğrusu, Murat'ın yola gele-ceği aklımın ucundan geçmezdi. Yağmur'a bu işin ol-mayacağını uygun bir dille anlatması hoşuma gitti. Bundan böyle kardeşim bileceğim Murat'ı!

− Benim de mazimde kalacak, imkânsız aşkım olarak.

−Cevat, kendinden emin bir sesle:

− Hemen umudunu kesme kızım. Bundan sonra kızlarla ilgilenmeyecek olması süper! Helal olsun öyle delikanlıya! Ama açık konuşayım, dediğin gibi sizin birlikte olmanız imkânsız! En başta sen en yakın arka-

Page 194: İhanetin Gözyasları

190| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

daşına ihanet edecek bir kız değilsin. Acından ölsen yine söylemezsin sevdiğini, tanırım seni. Kankalığa devam et en iyisi, ona da şükür.

Yüreklerin burkulduğu bir gecenin ardından sa-bah olur.

Çok samimi iki kişinin arasını bozmak kolay mı-dır?

Anıl bir yandan simidini yerken, bir yandan da Murat'a dönerek:

− Dün gece geç geldin, konuşamadık kanka.

− Öyle oldu.

− Sana niye geç geldin diyorum! Anlasana oğlum.

− Ha, bir yere uğradım da kuzen.

− Nereye uğradın lan, cıvırın yanında mıydın yoksa?

− Hayır.

− Nerdeydin o zaman oğlum!

− Sercan’daydım.

− Hangi Sercan?

− İrem'in nişanlısı olan...

− Ne yaptın orada! İnanamıyorum, seni de mi kaybediyoruz kanka?

− Saçmalama kuzen. Kafamı dağıtmak için gittim, işe de yaradı.

Page 195: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |191

− Bu durum beni geriyor oğlum! Artık seni tanı-yamıyorum. Başımıza süt kuzusu oldun, çıktın! Halil’e kızardım, ondan farkın kalmadı ya!

− Emin ol kardeşin doğru yolda kuzen.

− Halil’i takdir ederim ama seni kaybetmeyi göze alamam.

− Dert etme kanka. Sana zararım dokunmaz, Boş-ver beni. Sende her şey yolunda mı?

− Moralim bozuk.

− Ne oldu kanka?

− Cansu… Sürekli mesaj atıyor, beni istiyormuş. Sevmiyorum onu, anlatamıyorum da! Onun yüzünden numaramı değiştireceğim bu gidişle.

− Ben de hep Aşkın’ı düşünüyorum, çıkmaz oldu aklımdan.

− Oğlum, sen harbi salaksın ha! Fıstık gibi sevgi-lilerin varken, manyak mısın ya? Ona mı kaldın?

− Evet.

− Ha, sana bir şey soracağım. Geçen senin dersha-neye gelmiştim ya hani.

− Eee?

− Bir kız vardı yanında, adı Yağmur mu neydi.

− Hiç girme o konuya, olmaz sana.

− Çıktığı mı var?

− Yok ama sakın sulanma! Gönlü bende, kız zaten yaralı. Aklından geçeni yapma!

Page 196: İhanetin Gözyasları

192| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Demek gözü sende! Şanslı çakal seni!

− Merve’yle nasıl gidiyor?

− Ondan istediğimi aldım, doğal olarak sıkıldım.

− Büyük hata yapmışsın kuzen! Aynısını annene yapsalar hoşuna gider mi?

− Dur, orada! Onu yapanı, o anda bitiririm.

− Peki aynısı Merve içinde geçerli değil mi?

− Salla kanka ya, sahip çıksalardı kızlarına. Sen bu işlerin ustasıydın, niye bana akıl öğretiyorsun ki şimdi?

− Artık yapmıyorum, pişmanım da ondan.

Anıl, konuyu kapatmak istercesine:

−Tamam, tartışmayalım şimdi.

Okulun kantinine gelen Halil, karşı masada gözü yaşlı bir şekilde tek başına oturan Tanem'i görür. Bir yandan masaya oturup Onur Enes'e selam verirken, bir yandan da gözlerini Tanem'den ayıramaz. Onur Enes, durumu fark ederek; kankacan orada mısın diye seslenir.

Halil, birden doğrularak:

− Buradayım, kardeşim. Tanem'e takılıp kaldım, baksana hiç iyi görünmüyor! Ceyhun’la, Deniz de yok ortada... Bir şey mi oldu ki?

− Tam üstüne bastın, benim de dikkatimi çekti.

− Valla, çok meraklandım şimdi? Ceyhun kıza bir şey mi yaptı acaba?

Page 197: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |193

− Ah bir bilsem…

Halil, hiçbir şey demeden sandalyesinden kalka-rak Tanem'in yanına gider ve karşısına oturur. Bir süre suskun kaldıktan sonra ciddi bir sesle:

− Seni üzen şey ne? Çabuk söyle!

Tanem, gözlerindeki yaşları silerek:

− Ne münasebet! Kim söylemiş üzgün olduğu-mu?

− Boşuna saklama Tanem, benden kaçmaz. Cey-hun ya da Deniz mi sebebi? Rahat ol, aramızda kala-cak.

− Sana gerçekten güvenebilir miyim?

− Sorman ayıp, anlat bakalım. Seni dinliyorum.

Tanem, olanı biteni anlatmaya başlar.

Aradan iki hafta sonra…

Anıl ile kolejin bahçesinde dolaşırken Murat:

− Kuzen, sınava çok az kaldı, herkes rapor alıyor. Ben de bugün dilekçe verip bir daha gelmeyeceğim. Dershaneye gidip sınava yoğunlaşacağım.

Anıl, sıkılgan bir tavırla:

− Oğlum, manyak mısın sen lan? Ne sınavı? Boş işler bunlar! Lise mezunu olmak neyine yetmiyor? İşimiz zaten hazır.

− Kanka, sen bunları ciddi ciddi söylemiyorsun değil mi? Şaka yapıyorsun...

Page 198: İhanetin Gözyasları

194| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Tabi ciddiyim oğlum! Örnek alsana beni, ders-hanede ne işin var senin? Demek kankanı yalnız bıra-kacaksın hee!

− Sen de rapor al, kuzen. Takılırız beraber, ne gü-zel!

− Oğlum, delirdin mi! Okulun en ballı günlerinde rapor alınır mı? Almayayım ben.

− İyi, ne diyeyim. Sen bilirsin! Valla sınavı ka-zanma ihtimalim ne kadar düşük olsa da, umudumu kesmedim. İnşallah kazanırım Uluslararası İlişkileri.

Anıl dalga geçerek:

− Armut piş, ağzıma düş hesabı.

İrem, kantinde yalnız başına oturuyordu. Sercan, hasta olduğundan dolayı gelmeyince yalnız kalan İrem'in gözü masaya doğru gelen Anıl'a çarpar. İrem'i heyecan basar, Anıl selam vererek oturur. Kendinden emin bir sesle:

− Seninkini göremedim bugün, yazık yalnız mı kaldın?

İrem: Sen beni mi takip ediyorsun! Sanane Ser-can'dan! Gelmek zorunda mı?

− Kızma hemen güzelim, takıldım sadece.

− Ben kalkıyorum.

− Neden?

− Müdürün yanına gideceğim. Dilekçe verip ra-por alacağım.

− Sende mi!

Page 199: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |195

− Evet de, bunda şaşıracak ne var? Her normal öğrenci gibi sınava çalışacağım. Ne kaldı şurada?

− Çok saçma! Murat da alacakmış, bir sürü kız-dım.

− Sen karışma, sana ne zararı olacak ki rapor al-mamın? Hem Sercan'da alacak, ikimizden de kurtula-caksın. İşine gelmez mi!

− Sen rapor alma...

− Saçmalıyorsun! Asıl sen rapor alsana!

− Yok, kalsın. Sınav filan beni sarmıyor, işim de hazır. Liseyi bile zor bitirdim kızım.

İrem; iyi, tamam ben gidiyorum diyerek ayağa kalkınca Anıl kolundan tutarak:

− Biraz daha otur, nasıl olsa ders işlenmiyor. Çı-kışta alırsın raporu.

İrem, dünden razıymışçasına kabul eder.

Abisi ile balkonda oturan Sercan sitem ederce-sine:

− Abi, kesin bir şey var! Ve ben ne olduğunu bil-miyorum, İrem bugünlerde çok değişti.

Cevat: Abisi hastasın bak, böyle şeyler düşünerek kendini yorma. Güvenmiyor musun nişanlına?

− Sonuna kadar...

− Madem öyle, bir daha senden böyle şeyler duy-mayayım. Kapatalım hadi bu konuyu.

− İçime su serptin abi.

Page 200: İhanetin Gözyasları

196| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Cevat; ha, şöyle abim derken tedirginliğini belli etmez.

Emre, dersten çıktıktan sonra Ata'nın yanına gi-derek içini döker ve rahatlar. Ata çayını yudumlarken:

− Bak Emre, aramızda sadece iki yaş var. Ahbap sayılırız, tek farkımız; birimiz evli, birimiz bekâr. Or-tak farkımız ise; ikimiz de Songüz'ün ihanetine uğra-dık, hayatımız mahvoldu! Çektiğim acıları biliyorsun, atlattık çok şükür. Sen hala soru işaretleriyle yaşıyor-sun, sil artık kafandan geçmişi. Sevmek, sevilmek se-nin de hakkın. Tüm suçu Tuğçe'ye yükleyerek bir yere varamazsın. Yaptığın yanlış, üstelik en fazla acı çeken de benim! Sana ne oluyor? Artık toparla kendini, bir zamanlar bana nasihat verene bak!

− Sonuna kadar haklısın abi de, izi kaldı bu yara-nın. Bana da hak ver, sonuçta Tuğçe onun en yakın arkadaşıydı. Hadi tanımadığım biri olup da beni sev-seydi eyvallah, başım gözüm üstüne!

− Ama bir yerden başlamak lazım. Sonuçta sen o kızla hep aynı ortamdasın, istesen de uzaklaşman zor yani. Bak, gör zamanla her şey yoluna girer. Hele bir de sevdin mi kızı, o zaman mutluluğunuza diyecek yok! Sen de böylece intikam duygusundan kurtulur-sun. Bu da bir yol işte, gel dinle kardeşini.

Emre, çaresiz:

− Tamam, abi deneyeceğim. Valla, çok sağol. İyi geldin.

Murat’la yolda yürürlerken Anıl gülerek:

Page 201: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |197

− Lan keyfim pek yerinde, İrem geri döndü sayı-lır.

Murat, şaşırarak:

− O nişanlı bir kız, geri gelmez. Ne saçmalıyorsun sen?

− Nişanlı olması, beni sevmiyor anlamına gelir mi?

− Orasını bilemem.

Anıl, sevincini belli ederek:

− O zaman konuşma! Yarın, bir gün elimde. He, he keyfimi kimse bozamaz.

Buse, yeşil tripleks villanın önünde taksiyi dur-durarak parayı uzatır ve iner. Villanın bahçesine girdi-ğinde balkonda oturan iki genç dikkatini çeker. Kapıya gelip zile bastığında genç bir delikanlı onu karşılar.

Buse: Cevat abi, Sercan evde mi?

Cevat; evet abim balkonda diyerek Buse'yi içeri alarak Sercan'ın yanına götürür. Buse'yi karşısında gören Sercan sinirli bir şekilde:

− Yine ne istiyorsun!

Cevat, araya girerek:

− Abisi, sakin ol.

Buse, kendinden emin bir sesle:

− Kanka tekrar çok geçmiş olsun. Sana çok önemli bir şey söylemeye geldim.

Page 202: İhanetin Gözyasları

198| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Sercan: Ya kızım bir git başımdan! Saçmalayacak-san, baştan söyle de yok yere kafam ağrımasın.

− Senin gözlerin kör olmuş! Okula da gelmiyor-sun tabi, hiçbir şeyden haberin yok.

− İrem'ime mi bir şey oldu!

− Yok, o gayet iyi.

Sercan, rahatlayarak:

− Sorun yok o halde, ne diyeceksen çabuk söyle!

− İrem, bugün yokluğunda fırsat buldu herhalde. Anıl’la öyle samimiydiler ki, uzaktan gören ne zanne-derdi? Malum artık...

− Kızım! Ne dediğinin farkında mısın!

− Evet.

− Sana nasıl inanayım ki, zerre kadar güven bı-rakmadın kendinde.

− Yalan borcum mu var? Gözünü aç, benden uyarması! Senin üzülüp, acı çekmeni istemem. Gere-keni yaparsın artık, neyse söyleyeceklerim bu kadar. Ben gidiyorum.

Sercan, ayağa kalkarak; çok sevinirim gidersen, inşallah bunda bir oyun yoktur diyerek kapıyı gösterir.

Buse, gittikten sonra Cevat, Sercan'ı teselli eder-cesine:

− Abisi, bir ara kızı en iyisi. İçin rahat etsin hem.

Sercan; iyi fikir abi diyerek telefonunu eline alır

Page 203: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |199

Okuduğu üniversitede geleneksel olarak düzen-lenen Bahar Şenlikleri’ne Emre'de katılmıştı. Her taraf çok kalabalıktı, Emre'nin gözleri bir an Tuğçe'yi arar ama göremez. Herkes çılgınca dans edip eğleniyor, ünlü bir sanatçı konser veriyordu. Bunların hiçbiri ilgi-sini çekmez, ani bir hareketle ayağa kalkan Emre cep telefonunu cebinden çıkarır.

Bar'a gelen İrem, Anıl’la tokalaştıktan sonra san-dalyeyi çekip otururken telefonu çalar. Telefondaki ses:

− Canım ne yapıyorsun?

İrem, tedirgin bir sesle:

− Her zamanki gibi odamda sınava çalışıyorum hayatım, sen nasıl oldun bakayım?

Sercan: Şükür, biraz daha iyiyim. Ha o müzik se-si ne? Sen ders çalışırken müzik dinlemezsin ki! Hem de yüksek sesle!

− Bugün öyle esti bitanem.

Sercan; anladım bebeğim, sana iyi çalışmalar di-yerek telefonu kapatır. İrem'in yüzü kıpkırmızı kesilir, Anıl'a sitem ederek:

− Neden çağırdın beni? Ne konuşacaksın benimle!

Anıl: Elimde olsa o şerefsizi yok edeceğim. Za-manında bana da aynısını yaptın, biraz da o beklesin.

İrem, çaresiz:

− Şu an durum farklı.

Karmakarışık bir gecenin ardından sabah olur.

Page 204: İhanetin Gözyasları

200| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Halil, okula gelerek çok sinirli bir şekilde Cey-hun'u aramaya başlar ve kantinde Deniz’le otururken bulur. Ceyhun'a bağırarak:

− Sen ne biçim kardeşmişsin lan şerefsiz! Ne cesa-retle bu kadar ileriye gidebiliyorsun! Ne kadar adiy-mişsin! Beni satıp hoşlanmadığım biriyle kanka olman yetmedi, gittin sevdiğim kızı elimden aldın! Hem de durup dururken eyvallah! Şimdi de Tanem'e ahlaksız teklifte bulunmuşsun! Bu durum karşısında sakin ol-mamı bekleme! Bundan sonra Tanem'in beş metre uzağından bile geçmeyeceksin! Aksi takdirde sonun olur.

Olduğu yerde donup kalan Ceyhun, cevap vere-mez.

Halil, Deniz’e dönerek; ya sen Deniz! Seni arka-daşım bildim, bağrıma bastım! Karşılığında vereceğin bu muydu? Hani Tanem'i kardeşin bilirdin, yalan mıydı her şey? Ceyhun, sen de duy! Çok sevdiğin kankan, Tanem'e bu sefer gerçekten çıkma teklif et-miş! Yazıklar olsun ikinize de! Deniz, seni de görme-yeceğim Tanem'in çevresinde. Ondan uzak duracak-sın! Bu ilk ve son ikazım diyerek oradan uzaklaşır.

Murat, kolejden çıktıktan sonra direk eve giderek anahtarıyla kapıyı açıp içeri girer. Fakat o da ne! Bir ağlama sesi... Murat, sesin geldiği yöne doğru giderek sessizce konuşulanları dinlemeye başlar. Bir ses:

− Onu bir gün mutlaka bulacaksınız.

Başka bir ses; kızımı çok özledim! Daha koklaya-madan başkalarına teslim ettim diye feryat eder. Bu

Page 205: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |201

ağlama sesi annesinden geliyordu, onu teselli eden Figen teyzesi olmalıydı.

Figen, umutsuz bir sesle:

− Kardeşim, yapma! Başkası dediğin öz ve öz kar-deşin. Keşke zamanında o hatayı yapmasaydın...

− Ona bakacak gücümüz yoktu, bunu yapmak zo-rundaydık. En büyük o olunca verdik tabi. Nerden bilebilirdim ki, o vefasız kardeşimin bize bir kere bile kızımı göstermeyeceğini. Bir kardeşleri olduğunu ne Songüz'üm bildi, ne Murat'ım!

− Ne zamandır araştırıyorsun. Hiç mi ulaşamadın izine?

− Kaç kere aradıysam, hep yüzüme kapattılar. Sa-dece bir kere konuştum; zamanında sahip çıksaydın, göstereyim de sahiplen di mi? Yok öyle diye yüzüme kapattı kardeşim bildiğim adam.

− Söylesem mi bilmiyorum. Geçen elime Anıl’ın telefonu geçti. Bir mesaj alındı yazısı dikkatimi çekti, okudum tabi.

“Her şeyi öğrendim, evlatlıkmışım. Serkan denen adam benim babam filan değilmiş hâlbuki onu çok sevmiştim. Babam bilmiştim, bu nasıl bir acı anlata-mam. Benim ailem kim, onu bile bilmiyorum, söyle-miyorlar. Sana çok ihtiyacım var Anıl, kendime zarar verebilirim” yazıyordu. Mesajı gönderen kızın adı da Yaren diye kayıtlıydı. Bu bir tesadüf mü?

Page 206: İhanetin Gözyasları

202| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Eylül, hıçkırıklara boğulurken duyduklarının şo-kunu atlatamayan Murat, mutfağa gelerek en kral ka-zığı yemiş olmanın verdiği bir ses tonuyla:

− Yaren, benim kardeşim mi?

Figen, şok olmuşçasına:

− Oğlum ne arıyorsun burada?

Murat; her şeyi duydum, neden sakladınız ben-den bir kardeşim olduğunu? Peki, ablamın ne günahı vardı? O öldü ve hiçbir zaman o duyguyu tadamadı. Yazıklar olsun size diyerek gözyaşları arasında oradan çekip gider.

Mutsuz günlerin ardından bir hafta geçer.

Anıl, sersem bir halde kahvaltısını yaparken zil çalınca sandalyesinden kalkarak ağır adımlarla kapıyı açar. Karşısında Murat'ı görünce sevinerek:

− Vay bizim oğlan, sen buralara uğrar mıydın?

Murat; ayıp ettin, uğrarım tabi diyerek içeri geçer. Anıl, onu kahvaltı sofrasına oturtarak:

− Nasıl gidiyor hayat kanka?

Murat: İyi kuzen. Ha Yaren'i çağırsana, hep bera-ber otururuz. Ne dersin?

Anıl; hayret! Sen böyle şeylerle uğraşmıyordun, uzun zamandır. Valla şaşırttın beni diyerek odasına telefonunu almaya gider.

Murat, telefonunu çıkarıp annesini arayarak:

− Valide, pederi de al bir saat sonra burada olun. Yaren gelecek.

Page 207: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |203

Eylül; tamam oğlum diyerek telefonu kapattı-ğında, Anıl gelir.

Sercan, odasında yas tutarken yanına gelen Ce-vat, sevinçli bir sesle:

− Müjdemi isterim, abisi!

Sercan: Sebep?

− Yağmur, teklifimi kabul etti!

− Çok sevindim abi, Allah mesut etsin. Sevenler ayrılmasın, ayrılan ağlamasın. Kimsenin benim gibi canı yanmasın. Düşmanım bile olsa, bu acıyı tatmasın. İnşallah senin kaderin de benimki gibi olmaz.

− Bilmediğim bir şey var ve benden saklıyorsun.

− Abi, sana çok ihtiyacım var.

− Anlat abisi.

Sercan, hüzünlü bir sesle:

− Abi, geçen gün İrem' i takıldığımız kafede Anıl’la uygunsuz bir vaziyette yakaladım. O an yıkıl-dım. Resmen bana yalan söyledi. Ona ihanet edene geri döndü. Hâlbuki ben ondan hiçbir zaman sevgimi esirgemedim, boşluğu doldurdum. Neden ben?

Yaren gelir. Aradan yarım saat geçmeden zil ça-lar. Murat, ben bakarım diyerek kapıyı açtığında karşı-sında İrem'i görünce şaşırarak:

− İrem, sen ne arıyorsun burada?

İrem gülümseyerek:

− Anıl'ı görmeye geldim.

Page 208: İhanetin Gözyasları

204| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Ama Sercan?

İrem; Sonra anlatırım, uzun hikâye diye cevap ve-rirken Anıl bağırarak:

− Lan kim geldi? Kaç saattir niye kapıdasın?

İrem, Anıl’ın sesini duyunca Murat'ı iterek içeri dalar. Anıl'ı yanındaki kızla samimi bir şekilde gö-rünce yıkılarak:

− Bu kaçıncı ihanetin Anıl! Beni her zaman kan-dırmayı nasıl başarıyorsun?

Anıl; açıklayabilirim diyemeden Yaren ağlamaklı bir sesle:

− Bu kız kim!

Anıl, susup kalır.

İrem: Ben senin uğruna nişanlımdan ayrıldım! Her şeyi göze aldım, yine beni aldattın! Sevgine inan-mıştım, söyleyecek bir şeyin yok mu?

Anıl çaresiz:

− İrem, yanlış anladın. Bu kız Murat'ın manitası, benim de yengem. Sor istersen.

Yaren, inkâr ederek:

− Neden yalan söylüyorsun Anıl! Ben senin sevgi-linim!

İrem, orayı terk eder. Murat, Yaren’i sakinleştir-meye çalışır. On dakika sonra Eylülle Tarık gelir. Mu-rat, onlara Yaren’i göstererek:

− İşte merak ettiğiniz kız bu.

Page 209: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |205

Anıl, üzerindeki şoku atlatamamış bir halde:

− Oğlum, ne oluyor? Senin kafan yerinde mi?

Murat: Yerinde kuzen merak etme.

Eylül, Yaren’in karşısına oturarak sakin bir ses tonuyla:

− Kızım, biz Murat'ın ailesiyiz. Seninle konuşma-mız lazım.

Yaren, ne olduğunu anlamamış bir tavırla:

− Buyrun, sizi dinliyorum.

Eylül, her şeyi göze almışçasına:

− Senin soyadın Kaya mı?

Yaren, başını öne eğerek:

− Evet efendim.

Eylül, olan biteni anlattıktan sonra:

− Ablamın o mesajı okuması çok işe yaradı anla-yacağın, hala çok şaşkınım.

Yaren, hiçbir şey demeden ağlayarak orayı terk eder.

Anıl; bu nasıl olur diye isyan ederken Murat ya-vaşça ayağa kalkıp Anıl’ın üzerine doğru yürüyerek yaşlı gözleriyle; Yaren’i elde etmek için uğraştın ve başardın! Kardeşimi kandırıp onu kullandın, onunla yaşadıklarını bana gelip zevkle anlattın! Anıl, o bizim namusumuzmuş diye bağırırken yere yığılır.

Page 210: İhanetin Gözyasları

206| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Eylül oraya koşarak; oğlum diye feryat eder. Ta-rık, Murat'ı kucağına alarak arabasına götürüp bindi-rirken, Anıl gözyaşlarına hâkim olamaz.

Sercan kafasını topladıktan sonra düşünmeye başlar. Buse'ye büyük haksızlık ettim, vefasızın biri uğruna onun kalbini kırdım. O ise beni sevdi her şeye rağmen. Murat’la da sırf beni unutmak için ikinci kez çıkmayı kabul etti tabi, nasıl anlayamadım ya! Buse hak ettiği yerde olmalı diye kendine isyan eder.

Aradan üç saat sonra doktor, odadan çıkar. Eylül, koşarak:

− Oğlum, iyi oldu mu doktor bey?

Doktor, mütevazı sesiyle:

− Sakin olun, oğlunuz baygınlık geçirdi. Sanırım, ani bir şokun etkisi... Kendine geldi, merak etmeyin. Anıl kim?

Anıl, kendini göstererek:

− Benim.

− Sizi istiyor, içeri girin.

Anıl; tamam diyerek yerinden kalkar.

Olanları duyduktan sonra koşarak hastaneye ge-len Yaren, Eylül'e dönerek; annem, babam zannettiğim insanların, dayım ve yengem olduğunu öğrenmek beni çok sarstı. Düşündüm her şeyi, sizi haklı buldum. So-nuçta siz beni onlara iyi bir niyetle evlatlık vermişsi-niz, hem de çaresizmişsiniz. Asıl hata onlarda, yıllarca beni sizden mahrum bıraktılar. Hiç bahsetmediler bi-le... İki saat önce onları arayarak her şeyi anlattım,

Page 211: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |207

üzüldüler ama değdi. Cezalarını çeksinler! Yıllarca onları ailem bilip bağrıma bastım, çok farklı bir duygu diyerek ağlamaya başlar.

Murat, huzursuz bir ses tonuyla:

− Kardeşimin namusunu kirlettin, ne olacak şim-di?

Anıl, isyan ederek:

− Nerden bilebilirdim, kardeşin olduğunu? Allah için çok sevdim Yaren’i.

− Kes! Edebiyat yapma! Hangi kızı sevdin de, kardeşimi seveceksin?

− Yaren’i çok seviyorum diyorum.

− O zaman neden kullandın onu? Benim bildiğim bir erkek, sevdiği kızla evlenmeden beraber olmaz! Gönül eğlendirmez!

− Haklısın kuzen, çok pişmanım. Ama ilk defa bi-rine karşı farklı duygular besliyorum, o da Yaren. Ona âşık oldum, neden inanmıyorsun?

− Tamam o zaman. Kanıtla! Okul bitince evlen onunla, nasıl olsa okumayacaksın.

− Benim ideallerim var, kanka.

− Hani seviyordun!

− Ya Yaren istemezse?

− Ben onu ikna ederim, hadi şimdi rahat bırak be-ni. Ha kan çıkmadığına dua et, dışarıdakilere anlat her şeyi.

Page 212: İhanetin Gözyasları

208| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Anıl, çok üzgün bir halde dışarı çıkarak olan bi-teni anlatır. Yaren, biraz tereddüde düşer ama sırf Anıl'ı sevdiği için razı olur. Tarık daha fazla dayana-mayarak sitemli bir sesle:

− Yeter artık! Murat haddini aşıyor ama biz du-rurken karar vermek ona mı düştü? Anıl da, Yaren de bir çocuk daha! Üstelik yakın akraba, böyle bir evlilik sakıncalı! İzin vermiyorum bu evliliğe! Songüz'ümü kaybettim zaten bir hiç uğruna. Yaren'imi de bulmuş-ken kaybetmeye niyetim yok. Anıl bilerek yapmadı, onun bir suçu yok. Suç bizim, ona sahip çıkmadık. Kendi haline bıraktık, o da başka sevgilerde aradı te-selliyi. Eylül, eşine destek verir.

Yaren; sen beni bu kadar çok mu seviyordun baba diyerek Tarık'a sarılır. Tarık gözyaşlarına boğulur. Anıl rahatlayarak derin bir nefes alır. Olanları duyan Ejder, Figen ve Halil hastaneye geldiğinde Anıl koşa-rak yanlarına sığınır. Ejder, Tarık'ın yanına giderek şaşkın bir sesle:

− Bacanak, bana ne söylesen haklısın. Hala şokta-yım, bizim oğlan ne haltlar yiyormuş da daha yeni haberimiz oldu!

Tarık: İnan, ne diyeceğimi bilmiyorum abi. Sana karşı hiçbir zaman saygıda kusur etmedim, şimdi de öyle olacak. Benim oğlan da seninkinden farksızdı ama yola geldi. Nasıl oldu anlayamadım, sahip çıkmadığı-mız için cezasını çekiyoruz herhalde.

− Keşke bu şekilde olmasaydı, ben Yaren’in yü-züne nasıl bakacağım? Anıl'ı oğlum deyip bağrıma

Page 213: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |209

basamam ki bir daha. Ne kadar büyük günah işlemi-şim demek, yaşadıklarıma bak. Bunları göreceğime ölsem daha iyiydi.

Tarık; abi, kendini suçlama. Kızımı buldum ya, gerisi umrumda değil. Sıkma canını diyerek onu teselli eder.

Halil, Anıl’ın yanına giderek kızgın bir şekilde:

− Boşuna dememişler; bir sıçrarsın, iki sıçrarsın, üçüncüde yakayı ele verirsin diye. Kul azmayınca da, Hak bela yazmazmış. Anlaşılan sen bunları fazlasıyla hak ettin. Ailenin gözünden tamamen düştün, asla ayrılmam dediğin Murat’la düşman kesildin. Teyzem ve eniştem de imkânları olsa seni bir kaşık suda boğa-cak. Söylemeye dilim varmıyor. Senin yüzünden Ya-ren’in hayatı karardı, bir zevk uğruna değer miydi abi? Söyle, değer miydi!

Anıl, daha fazla dayanamayarak:

− Yeter! Neden tüm suçu bana yüklüyorsun! Ben bilmiyordum sonuçta. Halil, ne olur sen bari arkamda ol. Kardeşine bir tekme de sen atma.

− Zamanında seni çok uyardım, sen ise beni hap dalgaya aldın. Bana hiçbir zaman bir abi gibi yaklaş-madın, aklın fikrin kızlardaydı. Bir daha her önüne gelen kızı yatağa atma olur mu? Umarım, aklın başına gelir.

Anıl; bilmiyorum ne yapacağımı inan bilmiyo-rum. Kafam çok karışık diyerek oradan uzaklaşır.

Page 214: İhanetin Gözyasları

210| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Kızıl tondaki saçlara sahip olan, ela gözlü, masum yüzlü, çekici bir kız olan Buse o saatlerde kendini da-mardan giren bir şarkıya kaptırır. Gözyaşlarına hâkim olamaz. Sercan’ın başına gelenler onu sarsmıştı. Onun bunları hak etmediğini düşünürken, bir yandan da Anıl'a sitem ediyordu. Sonuçta İrem'in aklını çelen oydu, Sercan’ı üzen de İrem’di. Ne yapacağını bilmez bir halde gözyaşlarını siler.

Sabah olduğunda, Cansu, Aşkın'ı ziyaret etmek için onun çalıştığı yere gelir. Büyük bir restoranda gar-sonluk yapan Aşkın, çoğu zaman oranın bodrum ka-tında yatıp kalkıyordu. İşinden gayet memnundu, ma-aşı da iyiydi. Tek sorun vardı; eski günlerini ve Murat'ı çok özlüyordu. Bir yandan da benden beterleri var diye haline şükrediyordu. Cansu, kahvesini yudum-larken:

− Canım, seni dalgın gördüm. Neyin var?

Aşkın: Yok benim bir şeyim.

− Gözlerin öyle söylemiyor ama...

− Murat'ı o kadar özledim ki, anlatmaya kelimeler yetmez. Onun hayaliyle yaşamaktan bıktım. Nasıl, iyi mi?

− Üzme kendini kuzum. Rapor aldı o, artık gelmi-yor okula. Dershaneye yoğunlaşıp sınava hazırlana-cakmış. İyi mi, kötü mü orasını bilemem.

− Kız bir arasam şunu da, hatırını filan sorsam. Ne dersin?

− Valla sen bilirsin canım.

Page 215: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |211

Aşkın; içim rahat eder en azından diyerek Murat'ı arar. Çalan telefonun sesiyle uyanan Murat, Aşkın'ın aradığını görünce meraklı bir sesle:

− Efendim canım.

Aşkın: Rahatsız etmedim ya, sesin pekiyi gelmi-yor.

− Uyuyordum güzelim, telefonun sesiyle uyan-dım ondandır.

− Bilsem aramazdım. Yok, yere uykundan ettim seni.

− Estafirullah çok iyi oldu araman. Dertleşecek bi-rine ihtiyacım vardı, o niye sen olmayasın?

− Hayırdır canım, ne oldu?

− Neler olmadı diye sorsan daha iyi olur.

− Anlat.

− Bunlar telefonda konuşulacak şeyler değil, mü-saitsen buluşalım bugün.

− Tamam, canım iş çıkışı görüşelim.

− Sen hala çalışıyor musun? Ben sana çalışmaya-caksın demedim mi!

− Murat, tartışmayalım yine. Akşam 21.00'da beni almaya gel, tamam mı?

− Tamam, güzelim görüşürüz.

Aşkın; görüşürüz canım diyerek telefonu kapatır. Sevinçten ne yapacağını bilemez bir şekilde Cansu’ya sarılarak; o kadar mutluyum ki, anlatamam. Sonunda göreceğim Murat'ımı, ne kadar şükretsem az.

Page 216: İhanetin Gözyasları

212| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Emre düşünceli bir şekilde otururken, arkadaşı ona bilgisayarından kızın birinin fotoğrafını göstere-rek:

− İşte bu benim âşık olduğum kız! Üniversitede okuyor, keşke benim olsa...

Emre, gördüğü fotoğraf karşısında şok geçirir. Fo-toğraftaki kız, Tuğçe’ydi. Hiçbir şey belli etmeyerek Allah mesut etsin kardeşim der.

Yavuz: Eyvallah kardeşim, bu sene mezun olacak.

− Peki, ne zaman tanıştınız?

− İki ay oldu, tanışmamız çok tuhaf oldu. Aşk te-sadüfleri sever derler ya, çok doğru.

− Sevindim senin adına.

− Eyvallah kardeşim. Okulu bitsin, adam gibi kar-şısına çıkıp evlenme teklif edeceğim ona.

− Helal, yakışır kardeşime…

− Yakışır tabi kardeşim, nikâh şahidim sen olacak-sın ona göre.

Emre, başını öne eğerek:

− Sen yeter ki iste kardeşim, hatta düğününde ha-lay bile çekerim.

− Eyvallah kardeşim. Kalbi o kadar temiz ki… Ona bu yüzden bir zarar gelirse, ne yaparım ben. Çok iyi niyetli, herkesin iyiliği için koşuşturup duruyor.

− Yaradan herkese öyle eşler nasip etsin inşallah, anlaşılan gerçekten seviyorsun onu…

Page 217: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |213

− Hem de nasıl ya, hiç sorma. Gamze’nin ölü-münden sonra bu kızla tanışmak beni hayata bağladı. Sağolsun Anıl tanıştırmıştı. Ölen kuzeni Songüz’ün en yakın arkadaşıymış, hakkı ödenmez onun.

Emre büyük hayal kırıklığına uğramış olmanın verdiği üzüntüyle:

− Ne zaman tanıştıracaksın benimle?

− İşte senin bu yönünü çok seviyorum kardeşim. Bana öz kardeşin gibi davranıp sahip çıkıyorsun. Allah razı olsun. En kısa zamanda tanıştıracağım.

Emre zoraki gülümseyerek; tamam kardeşim ey-vallah.

Ceyhun, kantinde tek başına oturan Tanem'in ya-nına gider ve bağırarak:

− Sen ne yaptığını sanıyorsun kızım!

Tanem: Ceyhun, git başımdan!

− Hani sevgiliydik? Ne çabuk sattın beni?

− Yaptığın o tekliften sonra gözümde bittin. Ha sana bir gerçeği itiraf edeyim, seni hiçbir zaman sev-medim. Her şey yalandı, Halil’e aşığım ben!

− Peki, neden çıkmayı kabul ettin?

− Deniz ile bir olup Halil’e yaptıklarınızdan sonra ne yapmamı beklerdin! Az bile yaptım, Halil sizin yü-zünüzden çok acı çekti. O duyguları sen de yaşa iste-dim.

− Kızım sen ne biçim bir insanmışsın ya.

Page 218: İhanetin Gözyasları

214| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Tanem; bitti mi diye sorarken Deniz oraya gele-rek:

− Ne oluyor lan burada!

Tanem: Deniz ne olur git, bir de seninle uğraşa-mam.

− Senin hesabını kesmeden gideceğimi mi sanı-yorsun? Kızım sen varya yallının önde gideniymişsin.

− Yeter artık!

Ceyhun: Ne o, Halilciğin okulda olmayınca ko-rumasız mı kaldın?

− Halil’in adını bir daha ağzına alırsan, seni doğ-duğuna pişman ederim.

− Madem o kadar çok seviyordun, çocuk hasre-tinle yandığı halde niye çıkmadın onunla?

−Ona layık bir kız değilim de ondan. O her şeyin en iyisini hak ediyor.

Deniz, kahkaha atarak:

− Halil, buna da bulaştırmış kendinden. Sayesin-de dalga geçecek birini daha kazandık. Ha ha...

Çocukluk arkadaşı olan Buse’yle bir pastanede buluşan Onur Enes, çayını yudumlarken:

− Sana bomba haberlerim var.

Buse: Ayaklı gazetem benim. Ver bakalım haber-leri.

− Biricik sevgilin Murat vardı ya hani…

− Ayrıldık biz onunla.

Page 219: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |215

− Valla mı kız?

− Evet.

− O zaman söylememe gerek yok.

− Yok ya söyle.

− Bizim Halil vardı ya, o seninkinin kuzeniymiş.

− Ciddi misin?

− Şaka yapar gibi bir halim mi var, Anıl diye bir abisi var Halil’in. Murat’la çok iyi anlaşırlar hatta sizin okulda. Onu da tanıyor musun?

− Tanımamak imkânsız. Piçtir, şerefsizdir ama se-verim ya.

− Boşver uzak dur ondan, nasıl olsa ayrılmışsınız Muratla. Son zamanlarda ondan baya soğudum diyor-dun, neden?

− Sercan'ı seviyorum kanka.

− Kim ya o?

− Sana hep bahsettiğim bir kardeşim varya, işte o.

− Yuh artık!

− Onunla çıksaydın bari.

− Nişanlıydı, kızı deliler gibi seviyordu. Daha ye-ni ayrıldılar.

− Ve sen buna rağmen...

− Evet, asla vazgeçmeyeceğim. Nasıl olsa engel kalktı.

Onur Enes, Buse'nin gözlerinin içine bakarak:

Page 220: İhanetin Gözyasları

216| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Senin gibi güzel bir kız, bunları hak etmiyor. Murat’la yaşadıklarından ders al, seni sevmeyen bi-rinden hayır bekleme.

− Neyse beni salla da, sen ne yaptın anlat.

− Biliyorsun yola geldim, eski hayat tarzımdan eser kalmadı anlayacağın.

− Manita da mı yok?

− Hayır.

− Sevdiğin biri?

− Var.

− Kim bu şanslı kız?

− Sen.

Buse, şaşkın bir vaziyette olduğu yerde donup kalır.

Yağmur, Cevat’la dershanede gazoz içerken, Gül-şah yanlarına gelip selam vererek oturur. Amaçsız bir hayatta niye yaşadığını bilmeyen, kendi halinde olan, fizik olarak güzel ve çekici bir kız olan Gülşah, kendi-sine kahve söyleyerek tedirgin bir sesle:

− Olanları duydunuz mu?

Cevat, meraklı bir sesle:

− Yok, kanka ne olmuş?

− Murat'ın başına neler gelmiş, duy da inanma.

Yağmur, Murat'ın ismi geçince irkilir. Araya gire-rek:

− Ne olmuş Murat'a?

Page 221: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |217

Gülşah; Murat'ın bir kardeşi varmış diye söze başlayarak olan biteni anlattıktan sonra Cevat:

− Adalete bak be, cezasını bulmuş kuzeni olacak züppe.

Yağmur: Murat nasıl? Çıktı mı hastaneden?

Gülşah: Çıkmış ya birazdan onun yanına gidece-ğim. Çok hırpalandı yazık son günlerde, yanında ol-mam lazım.

Yağmur, destek vererek; git tabi canım yanında ol.

Aşk acısı çekmekten kendisini kaybeden Sercan, İrem'in yokluğunu bir türlü kabullenemez. Yediği ağır kazığı içine sindiremez. Anıl’ın İrem'i tekrar üzmesi ona acayip koyar, İrem'in pişman olup dönmek iste-mesi kafasını karıştırır. Gerçekten sevseydi, beni Anıl’la aldatmazdı. Bana o yamuğu yapmazdı diye düşünürken Buse aklına gelir. Evet, Buse fazlasıyla sevilmeyi hak ediyordu. Hiçbir karşılık beklemeden sevmişti, yalan yoktu aşkında. Ama bir insan kanka-sına nasıl kötü gözle bakardı. Sercan, bunu kabulle-nemiyordu. O Buse'ye sadece kardeş gözüyle bakmıştı, hep de öyle kalacaktı. Ama İrem çok farklıydı, onsuz hayat cehennemdi. Nefsine daha fazla hâkim olama-yan Sercan, sınıfta tek başına oturan İrem'in yanına giderek hüzünlü bir sesle:

− Gerçekten pişman mısın?

İrem, sevinçten ne yapacağını bilemez bir halde:

− Hiç bu kadar pişman olmamıştım.

Page 222: İhanetin Gözyasları

218| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Anıl'ı seviyor musun hala?

− Evet.

− Beni hiç mi sevmedin İrem, her şey yalan mıy-dı?

− Sevdim Sercan. Özünü, sözünü, delikanlılığını sevdim.

− Peki, neden Anıl!

− Tam unutmuşken yine beni buldu, eski aşkın külleri alevlendi. Sen bana onu unutturmuştun.

Sercan, kendine sitem ederek:

− Seni ondan koruyamadım! Sahip çıkamadım sana! Her şey benim yüzümden, affet beni İrem. Bir şerefsiz yüzünden seni bıraktım.

− Yüzüne bakmaya halim yok, bana en kral kazığı atan eski sevgilimle sana ihanet ettim. Ben bu hataya nasıl düştüm Sercan? Sen bana yürümeyi öğrettin, bense seni ilk adımda terk ettim!

− O Anıl şerefsizini hayatımızdan tamamen çı-kartsaydım, bunların hiçbiri yaşanmayacaktı.

− Sen Buse'yi hak ediyorsun, o kız seni yalansız seviyor. Mutlu olmak senin de hakkın, ona layık ol-duğu sevgiyi vermelisin.

− Her sabah uyanır uyanmaz aklıma sen geliyor-ken, bir türlü aklımdan çıkmıyorken nasıl bir başka-sına sevgilim derim? İrem, sen benim yaşama sebe-bimsin!

Page 223: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |219

− Çok değer verdim sana ama şeytanın tuzağına düştüm. Anıl gibi birine nasıl yüz verdim, nasıl kan-dım, hala şaşkınım.

− Sana tekrar güvenmek istiyorum. Güvenin bit-tiği yerde sevgi biter derler, sevgimde en ufak bir ek-silme yok.

İrem; sen beni bu kadar severken, Anıl bana kar-deşim bildiğim kişiyle ihanet etti. İkinci kez kazık attı bana. Sercan, ne olur bir daha bırakma beni diyerek ağlamaya başlar.

Tuğçe, çok bitkin bir haldeydi. Günlerdir Emre’yi düşünmekten gözlerine uyku girmiyordu. Haksız yere bir ömür boyu Emre’ye kavuşamayacağını bilmek ona çok koyuyordu. Herkesi onun yerine koymaya çalışı-yordu ama hiç kimse onun gibi olamıyordu. Emre’nin kalbindeki yeri asla dolmayacaktı. Ona ilgi gösteren, teklif eden herkesi tersliyordu. Tek düşüncesi Em-re’ydi. Bir yandan da zoruna giden şey; onu ilk defa birinin gerçekten sevmiş olmasıydı. Evet, bu kişi Ya-vuz’du. Tuğçe’yi hiçbir çıkar gözetmeden, karşılık bek-lemeden ölümüne seviyordu. Tuğçe ona; bizim seninle bir geleceğimiz olamaz çünkü ben seni her zaman ar-kadaşım olarak görüyorum demişti. Yavuz da bu söz-ler üzerine hiç fark etmez. Sonuçta seni karşılıksız sevdim. Senden ne geliyorsa amenna. Senden asla vazgeçmeyeceğim, başkasının olacağını bilsem bile bir ömür boyu seni bekleyeceğim. Sen bana gerçek aşkı tattırdın, bu yüzden sana karşı her zaman kendimi sorumlu hissedeceğim. Bir ümit taşıyacağım, belki bir gün sen de seversin diye. Her zaman bir şekilde ya-

Page 224: İhanetin Gözyasları

220| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

nında olmaya çalışacağım, senin için yapmayacağım şey yok. Gerekirse ölürüm, senin için yaşıyorum de-mişti. Vicdan azabı çeken Tuğçe, ne yapacağını bilmi-yordu. Bir tarafta deliler gibi sevdiği Emre, diğer ta-rafta onun için ölmeyi göze alan Yavuz vardı. Emre’yi kazanmak için yapmayacağı şey yoktu.

Zil çalınca kapıya açan Ejder, karşısında Yaren’i görünce şaşırır. İçeri aldıktan sonra meraklı bir sesle:

− Hayırdır eniştem, pekiyi görünmüyorsun?

Yaren, gergin bir tavırla:

− Sadece bir kez soracağım, Anıl nerde?

− Bilmiyorum.

− Burası onun evi değil mi? Uğramıyor mu bu-raya?

− Hayır, kızım. Telefonu da kapalı kaç gündür. Kendi evinde de yoktu en son baktığımda. Oraya bak-tın mı?

− Oradan geliyorum, nereye kayboldu bu çocuk? Kafayı yiyeceğim.

− Sen neden hala onu merak ediyorsun ki? Uzak dur demedik mi sana?

− Seviyorum onu her şeyden çok. Anlayın artık, ayıramazınız bizi.

− Anıl dâhil herkes birlikte olmanıza karşı. O se-nin kuzenin ve yakın akrabasınız. Murat sakın duyma-sın bu yaptığını. Yıkar ortalığı valla!

Page 225: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |221

− Yoksa Anıl’ı sen mi uzaklaştırdın buralardan, söyle!

Tam o esnada Halil, salona gelerek, şok olmuş bir halde:

− Abim kaçmış.

Yaren, duyduklarına inanmamış bir sesle:

− Ne saçmalıyorsun sen Halil?

Halil, elindeki mektubu Ejder'e vererek:

− Bu mektubu bırakmış baba. Arkasında aileme diye yazıyor bak.

Ejder, mektubu Yaren’e vererek:

− Sen oku kızım, benim halim yok.

Yaren; peki diyerek mektubu sesli bir şekilde okumaya başlar.

" Çok değerli biricik ailem. Biliyorum, bu mek-tubu elinize aldığınız zaman hepiniz bana kızacaksı-nız. Ne kadar kızsanız haklısınız, size böyle veda et-mek istemezdim. Ama sizle vedalaşmaya bile yüzüm kalmadı, kaç gündür sizlere görünmüyorsam bundan-dır. Hepiniz kırgınsınız bana, hepinizde silinmesi imkânsız izler bıraktım. Hiçbir zaman bir evlat gibi davranmadım, hayatı hep boş yaşadım. Neyse lafı uzatmaya gerek yok, ne kadar pişman olsam da yaptı-ğım şerefsizlikler affedilmeyecek kadar büyük. Sizden helallik istemeye yüzüm yok ama siz yine de hakkınızı helal edin. Bir musibet, bin nasihatten iyidir derler ya, çok doğruymuş. Başıma gelen felaket sayesinde ger-çekleri gördüm. Size bir şey itiraf edeyim; tek bir kişiyi

Page 226: İhanetin Gözyasları

222| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

sevdim hayatım boyunca o da Yaren. Nerden bilebilir-dim ki, kuzenim çıkacağını. En çok değer verdiğim kişi olan sevgili kankam Murat'ın kardeşi olduğunu. Biraz olsun bana da hak verin. Yaren’e söyleyin, ne olur bensiz bir dünyaya alışsın. Biz onunla olamayız, ateşle barut gibiyiz. Buradan uzaklaşmamın bir sebebi de; onu unutabilmek. Düşünün; nasıl diyebilirim teyzemle enişteme. Kayınpeder, kayınvalide diye… Onlar beni kendilerine layık olarak görmüyorlarken ve Yaren’le evlenmeme razı olmuyorlarken onlara ihanet edemem. Yaren, her şeyin en iyisine layık. Murat’tan isteğim; benden nefret etmesin, bilmeden yaptığım bir hatanın günahını fazlasıyla ödediğimi bilsin. Yaren, bu satırları okuyorsan eğer sana olan sevgimi tekrar hatırla. Eğer beni gerçekten seviyorsan unut ve bensiz bir hayata alıştır kendini. Okuluna devam et, en güzel yerlere gel. Aklından çıkar, sil beni. Bunun da üstesinden gelece-ğine inanıyorum. Sana son sözüm; habersizce çekip gittiğim için affet beni. Gelelim size sevgili ailem, siz bu satırları okurken ben çoktan dünyanın bir ucunda olacağım. Yurt dışına gidiyorum, kendime yeni bir hayat kurmaya çalışacağım. Sevdiklerimden uzakta, yârimden ayrı yapabilirsem, üniversiteyi orada oku-yup tahsilâtımı yapacağım. Size layık bir evlat olmak için elimden geleni yapacağım. Tek isteğim var; beni unutun. ELVEDA...”

Mektubu okuyan Yaren, gözyaşlarına boğulur. Aradan iki dakika geçmeden mektupla beraber koşa-rak oradan uzaklaşır. Halil, Ejder'e sarılarak:

− Güçlü olmalıyız babacığım, kendini kaybetme.

Page 227: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |223

Emre, hala şokun etkisini atlatamamıştı. Tuğçe ve Yavuz… Nasıl olurdu bu? Tuğçe onu sevmiyor muy-du? Nasıl, nasıl bir başkasına giderdi. Hâlbuki Emre onu gelinliğiyle kuğu gibi gelirken hayal etmişti. Çün-kü artık Songüz’ü kafasından tamamen silmişti ve ölü-ler bir kere toprağa gömülürdü. Kalbiyle beraber o gün, mezarına bir çilingir takmıştı. Tuğçe’yi sevebilme ihtimali olmasa da bu durum ona çok koymuştu. Ama bir yandan da içinden; yabancıya gitmedin sevgili, iyi çocuktur kardeşim diye geçiriyordu. İçinin rahatlaması için Tuğçe’nin kapısına dayanarak her şeyin hesabını sormak istedi bir an. Kafası çok karışık olan Emre, ani bir hareketle yerinden doğruldu.

Buse ise, Onur Enes’in teklifinden sonra kendini bir tuhaf hissetmeye başlamıştı. İçini acıtan Murat’ın yokluğu değildi, Sercan’a kavuşamamak da değildi. Ama kötü bir his vardı içinde. Onur Enes’in yaptığı yakışmamıştı. Sonuçta çocukluk arkadaşıydı. Kalbi her an Sercan için atarken, nasıl böyle bir şey düşünebi-lirdi. Ne kadar tuhaf bir durumdu. Bir zamanlar İrem’in nişanlısı olan Sercan’a, daha kötüsü kardeşine âşıktı resmen. Sercan onu hala takmıyordu. İrem’in attığı en kral kazıktan sonra tekrar ona dönerse bu du-rumu kaldıramayacağını biliyordu. O yüzden Ser-can’ın İrem’e tekrar dönmemesi için dua ediyordu.

İki ölümün bir araya getirdiği bir evliliğe kurban gidecek olan Tuğçe Yavuz’un evlenme teklifini en so-nunda kabul etmişti. Aralarındaki yaş farkını önem-semiyordu; sevip acı çekeceğime, sevmeyip sefasını sürerim diye düşünüyordu.

Page 228: İhanetin Gözyasları

224| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

Ellerin kadını olan Tuğçe'nin nikâh şahidi olacak olan Emre, içi kan ağlayarak yüreğinde kopan fırtına-ları kâğıda dökmüştü.

"Hani ben hiç senin olmayacaktım da, sen beni hep acı çekmekten zevk alarak sevecektin ya. Artık öyle değil... Seninim ve sana aitim. Sen artık acı çek-mediğin için gittin ama yüreğim sen de kaldı. Şimdi acı çektirmeden, acı içinde kıvranarak seviyorum seni. Bir zamanlar bana karşı hissettiğin duyguları sana kar-şı beslemek bile bana yetiyor. Kalbimin tapusu sen de onu kaybetme, sahip çık. Varlığım yokluğuna armağan olsun.

İmkânsız aşkım Tuğçe'ye... "

Emre üç noktayı koyarak kalemini elinden bıra-kır. Gözünden akan yaşların her damlası intihar ede-rek bir kurşun gibi yüreğine saplanır. Ağır yaralı olan Emre, Tuğçe'yi uzaktan sevmeye devam edecekti. Za-ten aşk hiçbir karşılık beklemeden ölümüne sevmek değil midir?

Halil, kantinde dalgın dalgın otururken yanına yüzü asık bir şekilde Ceyhun gelir. Acı dolu bir sesle:

− Oturabilir miyim?

Halil tepkisini belli ederek:

− Ne yüzle geliyorsun buraya!

− Çok kötüyüm Halil, helallik almaya geldim sen-den.

− Ya git, dalga geçecek başka birini bul!

− Ben çok ciddiyim. Geç oldu ama temiz oldu.

Page 229: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |225

− Ne oldu yine Ceyhun?

− Gerçekleri gördüm. Hayatın ne kadar acımasız olduğunu gördüm. Ama artık dayanacak gücüm kal-madı, her şeyi göze aldım. Bilmediğin çok şey var. Se-nin yanına gelerek, ölüme bir adım daha yaklaşmış oldum. İşte bu yüzden uzun uzun düşündüm, bir plan yaptım. Ben ölmeyi göze aldım, seni yaşatmak için canımı ortaya koymayı da. Bu yüzden bir anlaşma yaptım.

− Sen, sen ne diyorsun kardeşim? Neler oluyor yoksa sana da mı oyun yaptılar!

− Keşke öyle bir şey olsaydı kardeşim ama maale-sef öyle değil. Şimdi beni dikkatlice dinle, sana tüm gerçekleri anlatacağım. Siz benim sizi sattığımı sanı-yorsunuz değil mi? İhanet edip çekip gittiğim için hain olarak damga vurdunuz değil mi bana? Benden şeref-sizi yok şu an senin gözünde, bunları çok iyi biliyo-rum. Fakat hiçbir şey göründüğü gibi değil. Deniz beni satın almadı kardeşim, ben sizi satmadım. Tam tersi seni düşürmemek için, düşmeyi göze aldım. Düştü-ğünde yanında olmak mesele değildi, elbet birisi bulu-nurdu. Tüm her şey Onur Enes’in bizim tarafa geçme-siyle başladı. Deniz bu durumu hazmedemedi. Nasıl olur da, o beş para etmezlerin yanında takılır diye günden güne kendini yemeye başladı. Ve intikam planları sonucu hedef tahtası olarak beni seçti. Kurban bendim yani. Bir gün beni bir köşeye çekerek bana; Ceyhun, sana söyleyeceklerime sakın itiraz etme. Sen bana lazımsın. Eğer dediklerimi yapmazsan, canından çok sevdiğin Halil’in canını aldırırım dedi. Ben de; sen

Page 230: İhanetin Gözyasları

226| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

kendini ne zannediyorsun, eşkıya mı kesildin başı-mıza? Amacın ne senin diye sitem ettim. O da: kapat çeneni, kafama koyduğum şeyleri yapma konusunda ne kadar usta olduğumu bilirsin. Ha, neyine güveni-yorsun diye soracak olursan, arkama güveniyorum diye cevap veririm. Sen de biliyorsun ki, benim peder mafya babası. Halil’in canını almak onun için, işten bile değil. O yüzden dediklerimi yapacaksın deyince ben sus, pus kaldım. Sen ne kadar adi bir insansın diye söze girerek; ne istiyorsun benden dedim. O da, seni diye cevap verdi. Ben kardeşimi satamam, kusura bakma diye cevap verince, öyle mi o zaman biz de onun organlarını satarız deyince içimi bir korku kap-ladı. O an çaresiz kaldığımı fark ettim.

Halil’in vücudundan terler boşalırken şok olmuş sesiyle:

− Eee?

− Benden ne yapmamı istiyorsun Deniz diye ce-vap verdim. O da bizim tarafımıza geçeceksin. Halil’e, Onur Enes’e düşman kesileceksin. Benimle kardeş gibi olacaksın ve Tanem’le çıkacaksın. Bunları ikimizden başka hiç kimse bilmeyecek, anlaştık mı diye sorunca benim tepem attı tabi. Yuh artık, bunları yapınca eline ne geçecek diye bağırınca; zevk alacağım. İntikam al-mış olacağım var mı diye cevap verdi. Tabi onun gücü bizim gibilerine yetiyor. Parayla insanları satın alabile-ceğini, tehditlerle her istediğini yaptırabileceğini sanı-yor. Yazıklar olsun ona.

Halil, gözyaşlarını tutamayarak:

Page 231: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |227

− Sen şimdi sırf benim canım için, kendini mi har-cadın Ceyhun?

− Lafı bile olmaz kardeşim. Sana bir zarar gelmedi ya, benim için önemli olan o. Sana zamanında söyledi-ğim lafların hiçbiri gerçek değildi, içim kan ağlarken Tanem’le karşına geçip nispet yapmak canımı çok ya-kıyordu. Hiç belli etmiyordum ama her gün ölüyor-dum. Sana hak etmediğin lafları söylerken içimden ağlıyordum. Nasıl ayaktayım hala o kadar şeye nasıl dayandım, hayret ediyorum. Şunu da bilmeni istiyo-rum ki kardeşim, Tanem sana ihanet etmedi. O beni sevmedi, sırf Deniz’den senin intikam almak için benle çıkmayı kabul etti. Bizim canımızı yakarak senin inti-kamını almak istiyordu. Çünkü onun da bir şeyden haberi yoktu. Aslında o da bir piyondu.

− Peki, sen neden kardeşinin sevdiği kıza ahlaksız teklifte bulundun?

− Deniz yüzünden. Yanıma gelip Halil’in canını bir kez daha yakmak istiyorum. Bu yüzden onu en hassas noktasından vuracağız diyerek Tanem’e ahlak-sız bir teklifte bulunacaksın ve onu seninle beraber olmaya ikna edeceksin diye beni tehdit etmişti. Ben yine içim kan ağlayarak, sırf senin canına bir zarar gelmesin diye bu iğrençliği yaptım. Bu yüzden senden çok özür diliyorum. Allah’tan Tanem bu teklifi kabul etmedi ve olan biteni gelip sana anlatmış. Eğer anlat-masaydı, dilim varmıyor şu an söylemeye, temiz bir kızın ırzına geçmiş olacaktım.

Halil, zoraki konuşuyordu:

Page 232: İhanetin Gözyasları

228| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Neden bunları daha önceden gelip bana anlat-madın?

− Nasıl anlatabilirdim, senin canını almakla tehdit ediyordu beni. Bunları ikimizden başkası bilirse, seni toprağa gömeceğimi söylüyordu. Ben de o korkuyla buna da sustum.

− Peki, şimdi ne olacak? Yine canımı alacaklar, keşke önceden anlatsaydın da bu kadar şeyi yaşama-saydık. Her şey benim yüzümden! Bu dünyada yaşa-mayı hak etmiyorum ben.

Ceyhun ayağa kalkarak Halil’e sarılır ve:

− Sus. Sen mükemmel bir hayatı hak edecek kadar iyi bir dostsun. Merak etme, sana hiçbir şey olmaya-cak. En baştan da söyledim ya, senin için canımı ortaya koydum. Deniz’i sonunda razı ettim.

− Kardeşim, sen neden hep kendini değil de, beni düşünüyorsun. Bunları yapmaya ne mecburiyetin vardı? Kim bu devirde, böyle bir şeyi göze alır?

− Ben alırım kardeşim çünkü biz gerçek dostsuz. Deniz nasıl ikna oldu diye soracak olursan, ne zaman-dır başaramadığım bir şeyi başardım ve senin canını almaktan onu vazgeçirdim. Bir akşam karşısına çıktım ve artık alacağın her şeyi aldın. Gel artık beni de kır-ma, bu vicdan azabıyla zaten öleceğim. En azından gözüm arkada kalmasın. Ben gidip her şeyi Halil’e anlatayım ama sen onun canını alma. Benim canımı al. İnan bana bu seni daha çok mutlu eder. Artık insafa gel, bu teklifimi kabul et. Halil zaten çekeceği acıların en büyüğünü çekti, ölse de bir şey fark etmez. Canını

Page 233: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |229

alsan kurtulmuş olur. Bu da senin işine gelmez. O yüzden diyorum ki, gel onun yerine benim canımı al. Hem benden de intikamını almış olursun. Ölüm bana koyar çünkü arkada bırakacağım çok şey var diye yal-vardım. Bu sefer başarmıştım, nasıl olduysa Deniz ik-na olmuştu. Hatta hıçkırığını tutamayarak başını om-zuma yaslayıp ağladı. Hayret etmiştim, bu imkânsız bir şeydi. Deniz’e, ne oldu diye sorduğumda; siz bana en büyük ibret oldunuz. Böyle bir dostluğun yaşadığı bir dünyada, ben hala yaşıyorsam yazıklar olsun bana! Sizin gibi masum insanlarla uğraştım da elime ne geç-ti. Ceyhun senin kadar iyi bir dost tanımadım ben ha-yatımda. Kim yapabilir senin yaptığını? Sana o kadar ağır şeyler yaşatmama rağmen bana çok iyi davranı-yorsun ve karşıma geçip canımı al diyorsun. Nasıl yı-kılmam? Ne kadar şerefsiz bir insanmışım, yeni anla-dım. Ne olur beni affedin, Halil’e her şeyi anlat, o da helal etsin hakkını. Anladım ki, yaşayamam bu vicdan azabıyla diyerek bana sımsıkı sarılıp ağlamaya devam etti. Ne olduğunu anlayamamıştım, resmen Deniz yola gelmişti. O an kalbine bir şey saplandığını, her şeyin bir anda olduğunu söyledi. Bu Allah’ın bir mucizesi olsa gerek.

Halil, gözyaşlarını silerek:

− Allah’ım ne kadar şükretsem az. Biliyordum, bir gün adaletin yerini bulacağını. Kardeşim seni zama-nında haksız yere üzdüğüm, kırdığım için affet beni! Sen dünyanın en iyi dostusun. Hakkını ne yapsam ödeyemem. Bir ömür boyu yanında olacağıma söz ve-riyorum. Bir daha seni asla bırakmayacağım.

Page 234: İhanetin Gözyasları

230| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

− Eyvallah kardeşim. Ben de sonuna kadar yanın-dayım. Bu arada seni görmek isteyen biri var. Senden af dilemeye yüzü yok ama en azından helallik almak istiyor. Çağırabilir miyim onu?

Halil; tabiî ki de kardeşim dedikten beş dakika sonra Ceyhun, Deniz'le beraber Halil’in yanına gelir.

Deniz, ağlamaktan şişmiş gözleriyle:

− Hakkını helal et Halil, çok pişmanım.

Halil gülümseyerek:

− Önemli olan doğru yolu bulmandı. Hakkım he-laldir sana. Aramıza bu sefer gerçekten hoşgeldin.

Halil’in gözyaşları sonunda mutluluk yağmuruna dönüşmüştü…

Çileli günlerin ardından uzun bir zaman geçer.

Buse, özel bir üniversitenin hukuk fakültesinde okumaktadır. Sercan'a kardeş gözüyle bakmadığı için, hatasının farkına varmış ve Sercan'dan tamamen uzak-laşmıştır. Onun arkadaşlığına bile layık olmadığını düşünürken bir yandan da zamanında Murat'ın kıy-metini bilmediği için başını taşlara vurmaktır. Sercan'ı da, Murat'ı da başkalarına yar etmek ona çok koymuş-tur. Onur Enes’i ise kendisine layık görmeyip küçüm-semiş, teklifini reddetmiştir. Bir zaman sonra çok piş-man olsa da, iş işten geçmiştir. Demek ki; haline şük-retmeyip gözü yükseklerde olan insanlar, her zaman kaybetmeye mahkûm.

Ne kadar yola gelse de, bazı çılgınlıklarından vazgeçmeyen Deniz; bir gece yarısı alkollü şekilde araç

Page 235: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |231

kullanıp, aşırı hız yapması sonucu kazaya kurban git-miştir. Bu olay sonucunda büyük şoka giren Halil, Ceyhun ve Onur Enes baya bir sarsılmışlardır. Niha-yetinde adalet yerini bulmuştur, hayatı boş yaşayan bir gencin boş ölümü…

Halil, çok istediği üniversitenin tıp fakültesini kazanmıştır. Anıl’ın çekip gitmesi, Deniz’in hazin ölümü onu çok sarsmıştır. Her şeye rağmen güçlü ol-maya çalışan Halil, Ceyhun ve Onur Enes’le beraber hayata tutunmaya çalışmaktadır. Tanem ise yaşadıkla-rından ders alarak kendini iyi bir insan olmaya ada-mıştır. Halil onunla yuva kurmayı ne kadar istese de Tanem; kendini ona layık görmediğinden dolayı, çek-tiği acıya dayanamayarak ortadan kaybolmuştur. Bu-radan anlaşılıyor ki; birini ne kadar çok sevsek de, eğer nasibimizde yoksa o kişiye kavuşamıyoruz. Kim nasi-bimize yazılmışsa, ileride bize eş olacak olan kişi odur. Bazen ne kadar çok sevsek de, nasibimizde yoksa boşa her şey.

Murat, hayalini kurduğu Uluslararası İlişkileri kazanmıştır. Mezun olduktan sonra babasının işlerinin başına geçecekti. Ailesinin onayını aldıktan sonra Aş-kın ile evlenmişti. Bu evliliğe çok sevinen Cansu, çoğu zaman onlarla birlikte takılıyordu. Ne kadar işler yo-luna girse de Murat hayattan zevk alamıyordu. Buse’yi bir türlü unutamaması, Anıl’ın kayıplara karışması onu çok üzüyordu. Hiç kimse dolduramıyordu o boş-luğu. Bir yandan da ablasını tam bulmuşken, Anıl yü-zünden tekrar kaybetmek yıkmıştı onu. Evet, Yaren yaşadıklarını daha fazla kaldıramamıştı, Anıl’ın bıra-

Page 236: İhanetin Gözyasları

232| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

kıp gitmesini hazmedememişti. Ailesi Anıl’la birlikte olmasına karşı çıktığı için onları suçlamış ve Anıl’ın hatırasından tamamen uzaklaşmak için doğup büyü-düğü yerlere gitmişti. Bir daha dönmemek üzere... Kalbinde iyileşmesi imkânsız yarayla beraber…

Tarık, gözünden sakındığı kızının ölümünden sonra, Yaren’e kavuşarak hayata tutunmuştu fakat yaşananlardan sonra, onu da kaybetmek çok ağır gel-mişti. Yaşadığı ızdıraba daha fazla dayanamayınca felç geçirmişti. Zoraki bir şekilde ha yaşadı, ha yaşayacak diyebileceğimiz şekilde hayatını sürdürüyordur. Ejder ve Figen, kimsenin yüzüne bakacak halleri kalmayınca uzak bir ülkeye göç etmişlerdir. Onlar da gidince yal-nız başına kalan Halil, Ceyhun ve Onur Enes’le birlikte yaşıyordu.

Emre, üniversiteyi bitirince iyi bir savcı olmuştu. Yavuz’un Tuğçe’yle evlenmesi sonucu onlara nikâh şahidi olmakla yetinmişti. Evet, hala Yavuz’un bir şeyden haberi yoktu ve sırf onların mutluluğunu boz-mamak için susuyordu. Hâlbuki Tuğçe’yle evlenmek Emre’nin de hayaliydi. Onu teselli eden tek şey vardı; sevdiği kızın mutluluğuyla mutlu olabiliyordu. Bu yetiyordu ona. O da biliyordu, sevginin sevdiğin kişi-nin mutluluğu ile mutlu olabilme sanatı olduğunu.

Yaşadıklarından çok ağır etkilenen Tuğçe, Em-re'nin sevgisine inanmadığı için ve Songüz’ün ölüsü-nün üzerine Emre ile yuva kuramayacağını bildiğin-den dolayı Yavuz ile evlenmeyi kabul etmişti. Kısa zaman sonra nur topu gibi bir erkek çocuğuna sahip olan Tuğçe, oğlunun adını Emre koymuştu. Ona her

Page 237: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |233

seferinde Emrem diye sesleniyordu. Oğlumun babası ol istemiştim, adaşı değil diye içinden geçirerek Em-re’ye sitem ediyordu her aklına geldiğinde… Mutlu, mesut hayatlarına devam ediyor gibi gözükseler de; Tuğçe'nin kalbinde Emre'den başkası olmayacaktı. Ona yakın olmak için her şeye razıydı. Songüz'ün bı-raktığı iz yüzünden mutluluğundan olan Tuğçe, bun-ları hak ediyor mu? Tartışılır.

Yağmur, Cevat’la ilişkisini sürdüremeyerek onu terk etmiştir. Murat'ın hiç beklemediği bir anda ev-lenmesi onu çok etkilemişti. Kardeşi Buse’yle Murat yüzünden hala araları bozuktu. Birbirlerinin yüzüne bakacak halleri yoktu. En yakın arkadaşı Gülşah’ı da kaybetmek de onu hayal kırıklığına uğratınca, o kafa ile üniversiteyi de kazanamamıştı. Murat’la Aşkın’ın arasını bozmak için her yolu deniyordu ama nafile…

İrem, Anıl’ın yurt dışına kaçmasından sonra eski mutlu günlerine dönmüştü. Onu görmemek, ondan uzak da olmak işine geliyordu. Sercan'ın onsuz yapa-mayacağını anlayınca ona geri dönerek, kendini affet-tirir. Bu durum en çok Buse’ye koyar. Onlar hayalle-rini gerçekleştirirler; üniversiteyi okurken, bir yandan da evlenmişlerdir. Aileler de evliliğe destek verince eski mutlu günler geri gelmiştir. Sercan, aynı zamanda Murat'ın şirketinde staj yapmaktadır. Murat, Sercan'ın ne kadar delikanlı olduğunu anlayınca, onu kardeşi olarak görmeye başlamıştır. İrem'i gördükçe Anıl ak-lına gelse de, durumu idare etmektedir.

Ecem, Anıl’ın kaçmasının üstüne, Murat'ı da kay-bedince ağır bir travma geçirmiştir. Gamze'nin ölü-

Page 238: İhanetin Gözyasları

234| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

müne hale kabullenememesi ve bu yüzden sürekli kendisini suçlaması ona zarar vermektedir. Yaşamak için hiçbir sebebi kalmayınca, akıl hastanesinde başka bir Ecem olarak hayatına devam etmektedir. Görül-düğü gibi ciğeri beş para etmez birine âşık olmak kay-betmeye sebep oluyor. En yakın arkadaşının sevgili-sine sarkması Ecem'in en büyük hatasıydı.

Gülşah, Murat'a olan aşkını hiçbir zaman itiraf etmez ama bu acıya da dayanamaz. Velhasıl Murat evlendikten sonra meçhul bir şekilde intihar ederek hayata veda eder. Murat çok sarsılır, Yağmur şoka gi-rer. Cevat olayı bir türlü kabullenemez. Murat'ın ak-lında; keşke, ondan uzak dursaydım! Bir kız, bir er-kekle kanka olamıyor demek. Arkası mutlaka geliyor, bu hataya düşmemeliydim gibi düşünceler kalmıştır.

Cevat, Yağmur onu terk ettiğinden beri hayata küsmüştür. Fakat zamanla kendisini toparlamıştır, kazandığı mimarlık bölümünde okumaktadır. Abisi-nin çektiği acıları dindirmek isteyen Sercan, onu İrem'in kankası Esra’yla baş göz eder.

Merve, Anıl’ın ihanetinden sonra kendisini kulla-nılıp atılmış oyuncak gibi görmeye başlamıştır. En ya-kın arkadaşları Esra, Buse ve İrem'de yüzüne bakma-yınca yalnızlığın ve Anıl’ın kayıplara karışmasının verdiği acıyla kötü yola düşmüştür. Nerede olduğu belli değil…

Anıl! Yılanın başı! Birçok hayatı karartan zalim! Yurt dışına kaçıp her şeyden kurtulacağını sansa da yanılır. Orada öyle bir aşka tutulur ki, yemeden içme-

Page 239: İhanetin Gözyasları

İHANETİN GÖZYAŞLARI |235

den kesilir. Tüm geçmişini unuttuğu halde o kızı bir türlü unutamaz. Kızı namuslu, temiz aile kızı diye ta-nısa da, hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Çabaları sonucunda onu evlenmeye ikna eder ve geçmişine bir perde çekip hayatını o kıza adar derken eşini, kendi yatak odalarında yabancı bir adamla basar. Ben geç-mişte bin beterini yaptım, hak ediyorum bunu diyerek görmemezlikten gelir. Sadece bir kere olsa neyse; eşini çoğu zaman farklı farklı erkeklerle yakalamaktadır. Onu o kadar çok seviyordur ki, sırf kaybederim kor-kusuyla olanlardan hiç kimseye bahsetmez. Ne kadar konuşsa da, yalvarsa da eşi onu dinlemez bile. Günden güne psikolojisi bozulan Anıl; Allah’ım, bana ceza mı veriyorsun! Tamam, geçmişte bin beterini yaptım ama şu an yapmıyorum. İlk defa birine bu kadar bağlan-dım, gözüm ondan başkasını görmüyor. Onun kalbini bir türlü kıramıyorum, elim kolum bağlı. Ne onunla, ne onsuz! Ne yapacağım ben gibi düşüncelerle kendini harap ediyordu. İsyansız günü olmayan Anıl, bir gün yaşadığı cehennem hayata daha fazla dayanamayarak ölümcül hastalığa yakalanır. Kısa bir süre sonra haya-tının baharında öbür tarafa göç eder. Hayatı bir eğlen-ce gibi gören bir gencin ibretlik sonu!!!

Kızlar! Eğer gönlünüzü ne olduğu belirsiz birine kaptırırsanız, kaybeden sadece siz olursunuz. O yüz-den mantığınız duygularınızın önüne geçsin. Erkek-lere sırf dış görünüşü mükemmel diye değer verme-yin. İçindeki insanlık ve gösterdiği delikanlılık her şeyden önce gelir. Ve asla kardeşiniz bildiğiniz kişinin sevgilisine göz koymayın! Layık olduğunuz sevgiyle

Page 240: İhanetin Gözyasları

236| EMİNE ŞEYMA YILDIZ

karşılaşmak istiyorsanız, hakkıyla sevin. Sizi seven kişinin gururuyla oynamayın ve asla sevmediğiniz birine seni seviyorum yalanını söylemeyin. Eğer birini gerçekten seviyorsanız, ona sadık olun. Onu severken bir başkasını düşünmeyin. Ne kadar masum görünse de o da masum bir ihanettir. Aşkınızın değerini ölçü-lemeyecek seviyeye çıkarın ki, bir gün aşkınızı satın almaya kalkmasınlar.

Erkekler! Her önünüze gelen kıza teklif etmeyin. Sizi gerçekten seven biri varsa, onun kıymetini bilin. Değilse çok ah edersiniz. Hayatı dalgaya almayın, vazgeçilmez olduğunuzu sanmayın. Mezarlıklar hep vazgeçilmez olduğunu sanan kişilerle dolu. Gün gelir, devran döner. Güvendiğiniz dağlara kar yağar. Çıkar için arkadaşınızı, kankanızı satmayın. Değmez! Kay-beden siz olursunuz. Helaliniz olmayan bir kızın ırzına geçmeye kalkmayın, gün gelir sizin de bacınızın, kızı-nızın ırzına geçip daha beterini yaparlar. Gönül eğlen-dirmek için masum kızların gururuyla oynamayın! Bir gün sizin de gururunuzu ayaklar altına sererler de haberiniz olmaz. Sevgi oyuncak değil, çok kutsal bir emanet. Bu emanete en iyi şekilde sahip çıkın. Sevdi-ğinize sevginizi hissettirin. Hissettirin ki, bir gün avuç-larınızın arasından kayıp gitmesin.