18
Başköy Şehit Ufuk Başarı Ortaokulu

İlk Kıvılcım

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Başköy Şehit Ufuk Başarı Ortaokulu

Citation preview

Page 1: İlk Kıvılcım

ŞUBAT/2013 KIVILCIM

Başköy Şehit

Ufuk Başarı

Ortaokulu

Page 2: İlk Kıvılcım

2 ŞUBAT/2013 KIVILCIM

M eslek hikayeleri bölümümüze ilk

sayımızda da yer vermiştik. Siz değerli arkadaşlarımıza meslek

seçiminizde yardımcı olması için hazırladığımız bu bölüme her sayımızda yer vereceğiz. Geçen sayımızda doktor ve polis

olmanın ne gibi güzel ve zor yanları olduğunu bu mesleklerin sahiplerinden

öğrendik. Bu sayıda da imam hatiplik mesleğini tanıyacağız. Bu amaçla kasabamızda bulunan Ak Camii İmam Hatibi

Abdullah Sami AÇIK ile sizin için bir röportaj yaptık.

Kendinizi tanıtır mısınız?

16. 02. 1983 tarihinde Konya’ da doğdum. Çocukluğumdan başlamak üzere

ilköğretim, hafızlık, ortaöğretim ve liseyi Konya’ da tamamladım. Eskişehir Anadolu

Üniversitesinde İlahiyat ön lisans eğitimimi tamamladım. Sırasıyla İstanbul ’da Kur’an Kursu öğreticiliği, Karaman Ermenek

ilçesinde İmam Hatiplik ve Kur’an Kursu öğreticiliği yaptım. Halen Başköy kasabası

Ak Cami ‘de görev yapmaktayım. Evliyim ve iki çocuk babasıyım. Duyduğumuza göre hafızmışsınız. Hafız

olurken zorluk çektiniz mi?

Öncelikle hafız demek, Kur'an ‘ı Kerimin tamamını ezberleyip onun bozulmasına engel olan Kur’an ‘ı koruyup

gözeten kişi demektir. Hafızlık zor gibi görünebilir fakat

ezberlemeye başlayan kişinin nasibinde hafız olmak varsa, Allah mucizevî bir şekilde o kişinin hafızasına kuvvet veriyor ve işini

kolaylaştırıyor. Bende hafızlığa başladığımda bitmez,

olmaz diyordum ama çok fazla zorlukla karşılaşmadan iki yıl gibi bir sürede sağlam bir şekilde tamamladım.

Mesleğinizden memnun musunuz?

Mesleğime aşk ve şevkle bağlıyım. Çünkü bundan asırlar önce kâinatın yüce yaratıcısı olan Allah (c.c.) insanlığın ahlaken

yozlaştığı bir dönemde, Kur’anda insanlık için en güzel örnek olarak tarif ettiği, sevgili

kulum dediği, Allah ile aramızda elçi olan ve bizleri terbiye eden Hz. Muhammed Mustafa (sav) efendimizin makamını temsil

ediyorum. Cemaatinizden ne bekliyorsunuz ve

yeterli buluyor musunuz? Dinin doğrusunu, bi’dat ve

hurafelerden, yanlış inanışlardan arınmış şeklini bizden sorup öğrenmelerini

bekliyorum. İlime ve bilime değer vermelerini ve

Meslek Hikâyeleri

KIVI

LCVI

M

Page 3: İlk Kıvılcım

3 ŞUBAT/2013 KIVILCIM

bunları tahsil hususunda gayret etmelerini

istiyorum. Peygamber efendimizin ahlakını

kendilerine rehber edinip ahlaken olgunlaşmalarını ve sarsılmaz bir imana sahip olmalarını istiyorum.

Bu kadar kalabalık bir kasabada cemaat sayısını çok yetersiz buluyorum.

Özellikle gençler ve siz kıymetli yavrularımızın camilerde daha fazla yer almalarını istiyorum. Çünkü peygamberimiz

zamanında çocuklar caminin başköşesinde bulunurlardı.

Mesleğinizde keşke dediğiniz bir an var

mı?

Öncelikle belirmeliyim ki öğrencilik yıllarımda boş geçirdiğim zamanlara üzülüyorum. Daha çok çalışıp daha fazla

ilim tahsil etmek isterdim. Allah’ın ilmi sonsuzdur. Herkes gücünün yettiği kadar

çabalayıp o ilimden nasip almalıdır. Tatillerinizi nasıl geçirirsiniz?

G u r b e t t e y a ş a d ı ğ ı m i ç i n

memleketimde anam, babam, dostlarım, akrabalarımla geçiriyorum. Aileme vakit ayırıyorum. Bazı zamanlar turistik geziler

yaparım.

Göreviniz dışında en sevdiğiniz şeyler nelerdir?

Dostlarla sohbet etmek, çocuklarımla oyun oynamak ve kitap okumak gibi

uğraşlara vakit ayırırım.

Muhterem hocamıza bize zaman ayırdığı ve içten cevaplar verdiği için çok teşekkür ederiz.

Hazırlayan Yaser Veli AKKUL

Page 4: İlk Kıvılcım

4 ŞUBAT/2013 KIVILCIM

A sena 7. sınıf öğrencisidir. Öğretmeni Asena ‘dan sindirim sistemi ile ilgili

bir öykü hazırlamasını istemiştir. Asena o gün o kadar çok elma yemişti ki karnına ağrı girdi. O gece “karnım” diye sızlanırken uyuya kaldı.

Asena rüyasında sabahki yediği elmaların nasıl sindirildiğini gördü. Asena`nın orada o kadar çok arkadaşı vardı ki adlarını hep unutuyordu.

Hatırladığı kadarıyla arkadaşları sırasıyla; Alan ve Alan ´ın akrabası olan Tükürük, sonra Tünel Kapısı, Tırtıklı Tünel, onlardan sonra Kara ve Mikser, daha sonra Dolaşık ve

en son Kalın Belli vardı. Az kalsın unutuyordum bir de Dışkılayan vardı. Alan kendini tanıtmaya başladı:

Merhaba ben Asena ´nın yolculuktaki ilk arkadaşı olan Alan. Asena elmayı ilk ısırdığında ben, amcamın oğlu Tükürük yardımı ile elmaya enzimlerimizi salgılayarak

kimyasal sindirime başladık. Teyzemin kızları olan Dişillerle parçalamaya başladık. En yakın arkadaşımız olan Diline, elmayı bir sağa bir sola çevirmeye başladı. Elma yavaş

yavaş kimliğini kaybetmeye başladı.

Asena ve Arkadaşları

KIVI

LCVI

M

Page 5: İlk Kıvılcım

5 ŞUBAT/2013 KIVILCIM

Alan ve akrabaları elmayı çok küçük parçalara ayıramadıkları için arkadaşları olan

Tünel Kapısı ‘na yolladı. Merhaba benim adım Tünel Kapısı. Alan

‘ın yolladığı besinleri parçalamadan komşu

Tırtıklı Tünel ‘e yollamaya başladım. Asena elmayı yatarak yediği için Tırtıklı Tünel

tırtıklarını kasıp gevşeterek elmayı parçalamadan herhangi bir salgı veya öz suyu

yollamadan teyzesinin oğlu ve en yakın arkadaşı olan Kara ‘ya yolladı. Kara salgıladığı

safra ile Mikser ‘e selam yollayarak proteinlerin kimyasal sindirimini yaptı. Görüşürüz

arkadaşım. Merhaba benim adım Mikser. Bana gelen

besinleri kasılıp gevşeyerek mide öz suyu ile çorba haline getiririm. Burada yağların kimyasal

sindirimini gerçekleştiremiyorum. Ama proteinlerin kimyasal sindirimini ben yaparım.

Burada iyice parçalara bölerim. Bazılarını

tamamen küçük parçalara ayıramam. Burada artık benim yapacağım bir şey olmadığı için

Dolaşık ‘a yollarım. Dolaşık çok uzundur, dev gibidir. Ben de aslında kendisinden pek

hoşlanmam. Merhaba ben Dolaşık. Ben yağların

kimyasal sindirimini yapıyorum. Besinleri en son ben parçalarım. Villus adlı arkadaşım, hücre

zarından geçebilecek kadar küçük olan besinleri kana aktarır. Artık benim görevim bittiği için

elmadan kalanları arkadaşım olan Kalın Belli ‘ye yolladım. Aslında ben Kalın Belli ´nin görevini

de yaparım ama şimdi o ağlar. Merhaba ben Kalın Belli, Dolaşık ‘ın yakın

arkadaşıyım. Ben öbürleri gibi hiç şımarık

değilim. Asena ‘nın yediği elmaya son dokunuşlarını yapıp onun su ve minerallerini

kendi sağlığım için emerim. Kalanlarını sülalem Paşa Oğulları ‘na arkadaş olarak gönderirim.

Onlar da sülalemle birlikte Dışkılayıcı ´ya giderler. Dışkılayıcı ‘nın misafir ağırlaması çok

kötü olduğu için onları çok kötü kokan tuvalete yollar ve sindirim burada sona erer.

Hazırlayanlar Şehriban CEYLAN

Şaziye DURMUŞ Zekiye ALTUN

Nevzat TANRIKULU Mehmet ÖZOĞUL

Page 6: İlk Kıvılcım

6 ŞUBAT/2013 KIVILCIM

İnsan Yapan Değerler

KIVI

LCVI

M

T oplum içerisinde yaşamanın, toplumun bir parçası olmanın insana yüklediği bazı sorumluluklar vardır. İnsanlarla etkileşim içerisinde olmak, aynı mekanda

aynı zamanda aynı havayı solumak… Aslında hepsi bir sorumluluk içerir. Peki nedir bu sorumluluklar? Toplum insandan ne bekler?

Evvela toplum kuralları, sosyal normlar ve ahlaki kurallar kendilerine tâbi olmayı

bekler. "Benim içimde varlık sürdüreceksen bana uymalısın." der toplum. Hatta zorunlusun buna bile diyebilir. Evet bu bir zorunluluktur. Bu, “İnsan Olma” nın zorunluluğudur.

Toplum kurallarının uyulması gereken en önemli kuralı tartışmasız “saygı” dır.

Saygı unsurunu içermeyen bir toplum, toplum olmaktan çıkar bir muharebe alanı, bir cenk meydanına dönüşür! İnsanların sürekli tartıştığı, birbirlerine hoşgörü göstermedikleri bir

buhran yuvası olur.

Biraz da hoşgörü…

Hoşgörü kavramı çok derin bir manaya sahiptir. Toplum kurallarının en

önemli gereksinimlerinden olan hoşgörü, insanları bir arada tutan saygı zincirinin en önemli halkasıdır.

Saygı kavramı ve hoşgörü anlayışı

toplum kurallarına din normları ile geçmiştir. Bütün dinlerde ortak olan ve tartışılmayan tek görüş ‘hoşgörüdür’.

Toplumların oluşmasındaki en büyük etmenlerden olan dinler, hoşgörü

kavramıyla iç içedir. Hiçbir din hoşgörü kavramından yoksun, saygı kurallarından bağımsız olamaz.

Toplum bir bütündür!

Toplum bir bütün halindedir. Tek bir kalıpta ve sabit fikirlerle değerlendirilemez.

Aşılması ve unutulması gereken en önemli davranış toplumu kalıplara sokarak oluşturmaya çalışmaktır. Farklı dinler, ırklar

ve dil ler toplumun bütünlüğünü oluşturmaktadır. Aynı şekilde toplum

içerisinde farklı düşünenler, farklı giyinenler ve kendine özgün duruş benimseyenler toplumun bir bütünlüğüdür. Bu bütünlüğü

kalıplara sokmak toplum yapısını bozacak ve saygı kurallarını bertaraf edecektir!

Page 7: İlk Kıvılcım

7 ŞUBAT/2013 KIVILCIM

Topluma saygı duy! Peki toplum içerisinde saygı ve hoşgörü

kurallarına uymak nasıl olur? Bunun cevabı çok açıktır aslında. Mesela toplu taşıma

araçlarını ele alalım. Ayakta yolculuk yapan hamile bir bayana yer vermemek, yaşlılara ve engellilere öncelik tanımamak toplu taşıma

araçlarındaki saygı anlayışını bitirir ve hiçbir toplum kuralıyla açıklanamaz!

Toplum kurallarındaki saygı ve hoşgörü sadece bunlardan ibaret değildir. Üzerinde dikkatle durulması gereken bazı hususlar

vardır. Örneğin doğuştan veya sonradan olan bir kaza sonucu sakat kalmış bir insana

‘özürlü’ yakıştırmasını yapmak, biz dikkat etmesek b i le o insanı der inden yaralayabilecektir. İşte tam da bu noktada

duyarlı davranarak ve o insanın da ‘toplumun bir parçası’ olduğunu hatırlayarak daha dikkatli

davranmalıyız. Özürlü kelimesi yerine ‘engelli’ kelimesi kullanılabilir. Bu şekilde daha saygılı bir ifade kullanılmış olup, toplumun bir bütün

olmasını ve herkese eşit şekilde hoşgörü duyulmasını gerçekleştirmiş oluruz.

İnsana saygı, kendine saygıdır! Yaşadığı coğrafyanın etkisiyle ten rengi

siyah olan bir insana ‘zenci’ ifadesini kullanmak, geçmişi ve hayat yapısı toplayıcılık

ile geçmiş bir insana ‘çingene’ yakıştırmasını yaparak onları, toplum içerisinden soyutlamaya çalışmak hiçbir saygı ve hoşgörü

kuralı ile açıklanamaz. Herhalde ‘zenci’ ifadesini kullandığımız bir insana ‘siyahi’

kelimesini kullanmak çok da zor olmasa gerek… Bunu yapmak yıllarca sömürülmüş ve hakları gasp edilmiş o insanlara yapılan en

büyük iyiliklerden olacaktır. Aynı şekilde toplumun bir parçası olan ve sadece biraz

saygı diyen bizlerin ‘çingene’ yakıştırmasını yaptığımız insanlara ‘roman’ ifadesini kullanmak toplumda saygı ve sevgiyi

arttıracak, hoşgörünün baki kalmasını sağlayacaktır.

Velhasıl, her birey içerisinde yaşadığı toplumun bir parçasıdır. Ve toplumlar bu

parçalarla bir bütün haline gelir. İşte tam da bu noktada eğer toplum kurallarına riayet

edilmez ve saygı, sevgi unutulursa toplum zarar görecek hatta bertaraf olacaktır.

Saygının ve hoşgörünün bâki olduğu bir toplum temennisiyle…

Kaynak : http://www.gencmekan.com/makale/70891-saygi-nedir-

makale.html#ixzz2LuyTFuZA

Page 8: İlk Kıvılcım

8 ŞUBAT/2013 KIVILCIM

Belediye Başkanımızla

KIVI

LCVI

M

D ergi ekibi olarak

başkanımızı tanımak ve kasabamıza katkılarını

öğrenmek için değerli belediye başkanı Abdullah Koç ile

bir röportaj yaptık. Tabii ki okulumuza yaptığı ve yapacağı

katkıları da sormayı unutmadık. Sohbetimize başlıyoruz.

Ne zamandan beri belediye

başkanlığı yapıyorsunuz?

2004 yılından beri belediye başkanlığı yapıyorum.

Kasabamız hakkında bilgi verir misiniz?

Kasabamız 1955 yılında belediyelik olmuş olup ; 3 büyük

mahalleden oluşmaktadır. Bu mahallelerimiz Cami, Baş ve Zafer

Mahallesidir. 2011 yılı itibariyle nüfusumuz: 2820 olmuştur. Norm

kadroya uygun olarak 24 memur, 12 işçi kadrosu bulunmaktadır. 5620

sayılı kanun gereğince sürekli kadrolu 6 adet işçi atanmıştır.

Kasabamıza ne gibi

hizmetlerde bulunmayı

düşünüyorsunuz?

Köyümüzdeki toprak yollara killitli taş döşenecek. Kasabamızdaki

gölet yer altından geçen kanallarla damlama sistemi ile hizmet verecek.

Bu konu ile ilgili 01.03.2013 tarihinde Konya `da bir ihalemiz var.

Belediyemizin kalkacağı

söylentilerine ne diyeceksiniz? Büyükşehir Belediyeleri

Kanununa göre 2014 yılının Mart

ayında kasabamızın belediyesi kapanıp Doğanhisar ilçesinin bir

mahallesi olacak.

Dağda bir çiftliğinizin olduğunu duyduk. Bunun

hakkında ne söyleyeceksiniz?

Dağda bulunan çiftliğimde meyve ağaçları ve çilek tarlam var.

Ama hayvan beslemeyi de düşünüyorum.

Okulumuz ile ilgili

düşünceleriniz ve yardımlarınız

nelerdir?

Okulumuza kilitli parke döşenecek ve futbol sahasına kum

dökülecek. Çim sahanın bakımı ve kullanımı daha zahmetli ve masraflı

olduğu için kum sahayı tercih edeceğiz.

Page 9: İlk Kıvılcım

9 ŞUBAT/2013 KIVILCIM

Belediye başkanlığı süresince unutamadığınız bir olay

var mı? Doğanhisar- Başköy arasında

olan büyük kazada, 3 köylümüzü kaybettik. Bütün köy halkı olarak bu

duruma çok üzüldük. Fakat ben olay yerine ilk gelen kişi olarak çok daha

fazla etkilendim. O Yüzden bu olayı hiç unutamam.

Belediye başkanlığının zor

taraflara nelerdir?

Günlük planlarımız pek

tutmuyor. Sürekli hesapta olmayan ve daha acil bir şeyler çıkıyor ve

planlarımızı askıya alıp o işle ilgileniyoruz Bir de mesai diye bir

kavram bizde yok. 24 saat çalışıyoruz.

Başkan olma fikri nerden

aklınıza geldi?

Daha önce sulama kooperatifi

başkanıydım. Başarılarımızdan dolayı halkında desteğiyle Belediye başkanı

oldum.

Okulumuzdaki öğrencilere bir tavsiyeniz var mı?

Okulumuzdaki öğrencilere tek

tavsiyem var: Hepsinin okuması. Büyük bir insan olmaları ve bir

meslek sahibi olmaları onlar için en büyük isteğimiz.

Okulumuzun başarılarının devamını diliyorum…

Biz de başkanımıza bize zaman

ayırdığı için teşekkür ediyoruz.

Hazırlayanlar:

Esra BAYRAK Esra AYDAŞ

Zekiye ALTUN

Page 10: İlk Kıvılcım

10 ŞUBAT/2013 KIVILCIM

R ehberlik ve psikolojik

danışma, b irey in kendisini anlaması,

problemlerini çözmesi, gerçekç i karar lar a lmas ı , kapasitelerini geliştirmesi, çevresine

dengeli, sağlıklı bir uyum içerisinde yaşaması ve böylece kendini

gerçekleştirmesi için, uzman kişilerce, bireye yapılan psikolojik yardımlardır. Eğit im süreci iç inde rehberlik

hizmetleri, öğrencinin gelişmesine ve uyumuna yardım etmeye yöneliktir.

Rehberliğin temel amacı bireyin kendini gerçekleştirmesidir. Bu amaçlarını gerçekleştirirken bireye

eğitsel, bireysel ve mesleki konularda yardımcı olur.

a) Eğitsel Rehberlik: Bireyin kendi yetenek, ilgi, ihtiyaç, kişilik

yapısı, duygu özellikleri, sosyal durumları ve zeka seviyeleri dikkate alınarak uygun bir eğitim alanını

seçmesinde ve bu alanda başarılı olması için kendisine yapılan yardımlar

eğitsel rehberliktir. b) Kişisel Rehberlik: Bireyin

duygu ve düşüncelerinden, sosyal

ilişkilerinden ve davranışlarından doğan problemlerine yönelik olarak

yapılan yardımlar kişisel rehberlik faaliyetlerinin içerisinde yer alır. Kişisel

rehberlik ile birey, gelişmesini ve uyumunu

engelleyici heyecan, gerginlik ve üzüntülerden kurtulur, sosyal ilişkilerinde daha etkili davranış

ve beceriler geliştirir, daha verimli bir öğrenme ve gelişme oluşumu içinde olur.

c) Mesleki Rehberlik: Okul seçimi,

meslek seçimi ve eş seçimi hayatta verilmesi gereken önemli kararlardır. Bu kararlar, bireyin

hayat tarzını ve bütün yaşamının akışını temelden etkileyen kararlardır. Her insan okul öncesi yıllardan itibaren ileride ne olacağını

düşünür, geleceği hakkında bazı planlar kurar. Başlangıçta tamamen duygusal ve hayali olan

meslek seçimi yaş ilerledikçe daha gerçekçi temellere oturtulmaya başlanır. Mesleki rehberlik, ferdin mesleklere ve meslek seçimine

ait problemlerini ele alan rehberlik faaliyetidir. Mesleki rehberlik, bireyin bir meslek seçmek ve

bu meslek için hazırlanmak, meslekte ilerlemek konusunda yapılan faaliyetleri kapsar.

Rehberliğin Temel İlkeleri Nelerdir?

Her birey özel ve değerlidir.

Her birey seçme özgürlüğüne sahiptir. Rehberlik ve psikolojik danışmada

gönüllülük esastır. Rehberlik ve psikolojik danışmada gizlilik esastır. Görüşülenler danışan ve danışman

arasında kalacaktır. Rehberlik bir süreç işidir. Hiç bir değişim bir

anda olmaz, uzun ve emek isteyen bir çalışmanın ürünüdür. Bireyin kendini tanımasına ve geliştirmesine

yardımcı olunur.

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Nedir?

KIVI

LCVI

M

Page 11: İlk Kıvılcım

11 ŞUBAT/2013 KIVILCIM

Profesyonel ve bilimsel yardıma dayalı

bir süreçtir. Rehberlik ve psikolojik danışma tüm

öğrencilere açık bir hizmettir. Yol göstermez, bireyin karar verme becerilerini geliştirir.

Rehberlik ve psikolojik danışma, işbirliği içerisinde yürütülür. Bireyin hayatında etkin

olan kişilerin yardımı ile asıl sonuca ulaşır.

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık

Sevisi Ne Değildir? Şikayet ve dedikodu yeri değildir.

Disiplin problemlerini çözücü yer değildir.

Bireyin yapamadıklarını onun adına

yapmak veya karar verme yeri değildir. Rehberlik servisi hastane, psikolojik

danışman doktor değildir. Rehberlik ve psikolojik danışma her türlü problemi hemen çözebilecek sihirli bir

güce sahip değildir. Rehberlik ve psikolojik danışma

yardımında yardımı alan bireyin bu yardımı almaya hazır ve istekli oluşu önemli bir noktadır. Birey değişmeye ve yeni

yaşantılara açık olduğu ölçüde yardımın etkililiği artar.

Değişim bir anda olmaz bir süreç işidir. Problemleri ortadan kaldırmaz,

çözümüne yardımcı olur. Rehberlik ve psikolojik danışmanlık tek taraflı olmaz, karşılıklı bir etkileşim söz

konusudur ve gönüllülük esastır.

Hangi Konularda Rehberlik ve

Psikolojik Danışma Servisine Başvurulur?

Kimseye anlatamadığınız, fakat birileri ile paylaşmak gereği hissettiğiniz duygu ve düşünceleriniz varsa,

Günlük hayatta karşılaştığınız problemleri çözmekte zorluk çekiyorsanız ve çözüm

yollarını öğrenmek istiyorsanız, Problemleri analiz etmekte ve yaptığınız davranışların sonuçlarını kabul etmekte

zorlanıyorsanız, SBS ve diğer sınavlar hakkında bilgi almak

istiyorsanız, Liseler ve ilköğretim sonrası eğitim seçeneklerini öğrenmek istiyorsanız,

Verimli ve etkili ders çalışma yollarını bilmiyorsanız,

Başarısızlık nedenlerini bilmiyorsanız, Sınav kaygısı yüzünden başarısız

oluyorsanız, Çekingenseniz ve bu durum sizi rahatsız ediyorsa,

Girdiğiniz ortamlara uyum sağlamakta zorluk çekiyorsanız,

Arkadaşlarınızla problem yaşıyorsanız, Ailenizle problem yaşıyorsanız, Kendinizle çatışıyor ve ergenlik sorunları

yaşıyorsanız, Zamanınızı etkili ve verimli

kullanamıyorsanız, Öfke kontrolünde problem yaşıyorsanız, Hedef belirlemek ve meslek seçiminde

zorlanıyorsanız, Karar verme yöntemlerini bilmiyorsanız,

Kendinizi tanımak ve geliştirmek istiyorsanız, Bu gibi konularda rehberlik ve psikolojik

danışma servisi sizlere yardımcı olacaktır. Biraz sevgi, biraz çaba, biraz sabır ve azim

ile değişmeyecek şey yoktur. Bütün dünyayı değiştirmek, aslında kendimizi değiştirmek ile mümkündür.

Makbule CEYLAN KARABACAK

Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmen

Hazırlayan: Ümmühan ÇAVDAR

Page 12: İlk Kıvılcım

12 ŞUBAT/2013 KIVILCIM

İ

kinci el deyince ne anlıyoruz?

İki el var, bir tanesi birinci diğeri

de ikinci. Yahut –bizden uzak olsun

-kumarda oyunun ikinci bölümü!

Ama günümüzde yaygın bir şekilde kullanıldığı

gibi ikinci el: “Kullanılmış. İlk sahibinden sonra el

değiştirmiş’’ manasında kullanılan ticari bir deyim…

Ama bu deyimde bir sakatlık var, hissediyorum.

“El’’ de mülkiyet manası var tabii ki. Elden

çıkarmak, bir malı elinde bulundurmak, el

değiştirmek gibi… Demek deyimdeki bozukluk “el’’

de değil; o bozukluğu görmemek elde değil!

O halde sıfatta problem: Niçin kullanılmış bir

mala “ikinci’’ diyoruz? Özellikle arabalar için

kullanıldığında kim bilir kaçıncı kez el değiştirmiş

bir araba ikinci el yakıştırmasıyla üçüncü, beşinci

sahibine ulaşıyor. İkinci el, reklam kokuyor.

Araştırınca iş çözüldü. Meğerse bu “ikinci el’’

deyimi İngilizceden aynen tercümeymiş. Fakat

adamlarda “secondhand/ ikinci el’’ den başka,

“firsthand/ birinci el’’, “thirdhand/ üçüncü el’’ gibi

deyimlerde varmış. Sonra sadece ticari alanda değil

ikinci el bir bilgi, üçüncü el bir haber gibi başka

alanlarda da “dolaylılık’’ manasında kullanılıyormuş.

Ayrıca onlarda “atma da sat’’ mantığı oluşmuş ve

şöyle bir uygulama geliştirmişler: Son model bir

etek, pantolon veya daha başka bir giysi alınıyor.

Bir müddet giydikten sonra atmak veya evde

bulundurmak yerine bitpazarında satılıyor. Aynı

durumda güzel bir giysiyi giymek isteyen fakat

parası yetmeyen bir kişi de gidip oradan oldukça

ucuz fiyata onu alabiliyor. Bize ters gelen; ancak,

Avrupa ve Amerika’da yaygın bir kullanımı olan

eşyalar ikinci el denilerek ama aynen bizde olduğu

gibi kaçıncı el olduğu bilinmeden el değiştirip

duruyor.

Evet, varmış bir el parmağı işin içinde!

“İkinci el” gibi deyimler Türk mantığından

doğmadığı, Türkçe ‘nin yerli üretimi olmadığı için

onu yanlış anlamlandıranlar da oluyor. Bununla

alakalı yaşadığım bir hadiseyi anlatayım:

Bir yaz günü işyerimize yakın bir manava gittim.

Niyetim karpuz almak. Manavın karpuzları da kütür

kütür pek güzel olurdu… Ancak diğer yerlere

bakınca neredeyse iki misli fiyatlı… Baktım

karpuzlar yine çok güzel ve albenili. Aramızda şöyle

bir konuşma geçti:

-Karpuzun kilosu kaça?

-Elli kuruş.

-Yahu bizim mahallede otuz kuruş olan karpuz

burada içine ne katılıyor da elli kuruşa çıkıyor.

-O karpuzlar ikinci el abi!

-Haydaaa! Yahu ben karpuz diyorum. Evime

televizyon almayacağım ki, karpuzun ikinci eli mi

olur? Karpuz, kullanıp sonra başkasına

devredilecek bir eşya değil ki!

-Abi öyle değil, o karpuzlar önce pazarlara

götürülüp satışa sunuluyor, sonra artanları mahalle

bakkal ve marketlerinde satılıyor!

O da karpuzcunun “ikinci el’’ e verdiği bir başka

mana idi… Türkçemizde ona; “seçilmiş’’ derler:

Aynı cinsten olan nesneler arasından iyi ve seçkin

olanlar çıktıktan sonra geriye kalanlar, demektir.

Pekâlâ, biz bu ikinci el lafını elin İngiliz ‘inden,

Amerikan ‘ından almadan önceden ne

kullanıyorduk?

Kısa zaman öncesinde bu deyimin yerine daha

güzel ve kapsamlı kelime ve deyimlerimiz vardı.

Bunlardan birisi: “Elden düşme’’ deyimiydi.

Elden düşme deyimi, malın bir tüccardan değil

mal sahibinden alındığı manasını ihtiva ederdi.

Fakat dikkat edilirse tevazu kokar, ayrıca sahibinin

kim bilir hangi şartlarda elinden çıkarmak zorunda

kaldığına acı bir telmih de taşırdı. Allah; kimseyi

sevdiği, elinden düşürmediği eşyasını satmak gibi

hallere düşürmesin!

İkinci el tabiri çıkmadan önce kullandığımız bir

diğer kelime de; müstamel idi. Müstamel işin

içinden duyguyu da reklamı da çıkarır, hatta

gerçekçi bir şekilde “eskimişlik” manasını verirdi.

Bugün ise Türkçe “kullanılmış” deyimini

kullanabiliriz.

Biraz reklam katmak istersek, tabii vakıaya da

uygunsa, “az kullanılmış”, ”temiz kullanılmış” gibi

sıfat tamlamalarıyla durumu lehimize de

çevirebiliriz.

Yani el-âlemin ikinci el kelimelerine muhtaç

değiliz!

Hani bir reklam vardı, hepimiz hatırlarız. Bir jilet

reklamı… Şöyle diyordu oradaki oyuncu:

“İkinci El” Kimin Eli?

KIVI

LCVI

M

Page 13: İlk Kıvılcım

13 ŞUBAT/2013 KIVILCIM

Tarih dersinde öğretmen birini tahtaya kaldırıp sorar: ”Kadeş Savaşı’nı kim yaptı?” Çocuk

hemen cevaplar: “Hocam, vallahi ben yapmadım!” Hoca çıldıracak… Sinirle dışarıya çıkar, koridorda matematik öğretmenini görür ve durumu ona anlatır: “Hoca hanım! Bu öğrenciler beni çıldırtacak! ‘Kadeş Savaşı’nı kim yaptı?’ diye soruyorum, ‘Vallahi ben yapmadım!’ diye cevap

veriyorlar, çıldıracağım!” “Hocam! Üzülmeyin çocuktur bunlar, hem yaparlar hem de yapmadım derler!” Tarihçinin sinirleri iyice tepesine çıkar ve soluğu müdür beyin odasında alır: ”Müdür bey!

Bu nasıl okul? Ne öğrencisinde hayır var, ne öğretmeninde! Öğrenciye: ‘Kadeş Savaşı’nı kim yaptı?’ diye soruyorum, ‘Ben yapmadım!’ diyor; öğretmene durumu anlatıyorum, ‘Bunlar çocuktur; hem yaparlar hem de yapmadım derler!’ diyor, kafayı yiyeceğim!” Müdür bey: “Siz hiç

kendinizi üzmeyin hocam! Bunda merak edilecek bir şey yok, şimdi bakanlığa yazı yazar ve Kadeş Savaşı’nı kimin yaptığını sorarız!” der. Tarih öğretmeni aldığı cevapla oracığa yığılıp kalır ve

müdürden bir hafta izin alır. Bir hafta sonra bakanlıktan bir yazı gelir: ”Bu yıl ödenek olmadığı için Kadeş Savaşı yapılamayacaktır. Bilginize…

Günün Yemeği: Mıkla, Hünkârbeğendi, İmam Bayıldı, Salata Çocuğunuza İsim

Erkek: Iramazan Kız: Göküş

*9 Şubat 1441'de büyük Türk şairi, Edibi ve dilcisi Ali Şir Nevai doğmuştur. Timur ailesine

mensup asil bir Türk ailesinin çocuğudur. Herat 'ta doğmuştur. Medrese arkadaşı Hüseyin Baykara Herat hükümdarı olunca onu yanına çağırmış ve vezir yapmıştır. Ali Şir Nevai, Horosan 'ı Doğu'nun en büyük sanat merkezi haline getirmiştir. Eserlerini Türkçe yazarak Türk diline büyük hizmetleri

dokunmuştur. Manzum hikayeleri ve divanı da vardır. Bütün eserle-ri Türk Dil Kurumu tarafından bugünkü Türk kültürüne toplu halde

yeniden kazandırılmıştır. *29 Şubat 1924'te Halife II. Abdülmecit Efendi İstanbul'da

sonuncu Cuma selamlığına çıkmıştı. 3 gün sonra halifelik kaldırılmış ve bütün Osmanlı ailesi Türkiye dışına çıkarılmıştır. Abdülmecit

Efendi, son halife olup TBMM tarafından seçilmişti. Halifeliğin kaldı-rılmasıyla da ülke dışına çıkarılmış ve 1945'te Paris'te vefat etmişti.

Bir merdivenin

basamakları 2'şer çıkılıp 3'er iniliyor. Çıkılırken atılan adım sayısı inilirken atılan adım

sayısından 5 fazla ise bu merdiven kaç basamaklı?

“Sen yapmışsın jileti Coni ‘ye göre, uyar mı hiç Ali

‘ye, Veli ‘ye…”

Eğitim programlarımız, Avrupa kriterlerine uygun

kanunlarımız, hayat tarzımız hatta deyimlerimiz

batıdan alınıyor aynen tercüme ediliyor ve

kullanılmaya çalışılıyor ama o oyuncunun dediği gibi

Ali ‘ye, Veli ‘ye uymuyor işte.

Daha da kötüsü Ali ve Veli bu uyumsuzluğu

kendinden sanıp başlıyor, Conileşmeye!..

Sonunda da tıpkı “ikinci el” kelimesi gibi ruhu el,

cesedi yerli deyimler ve hayatlar kalıyor ortada yarım

yamalak…

Bir an önce el koymalı bu işe…

Tez elden!..

Takvim Arkası

NÜKTE_________________________________Bu Savaşı Kim Yaptı?

TARİHTE BU AY_____________________________________ŞUBAT

Zeka Sorusu

Page 14: İlk Kıvılcım

14 ŞUBAT/2013 KIVILCIM

Kütüphanemiz

KIVI

LCVI

M

S evgili arkadaşlar

kütüphanecilik kulübü olarak kitaplığımızı

geliştirmek ve daha iyi hizmet vermek için çalışıyoruz.

Kulübümüzün çalışmalarıyla okul kütüphanemiz son iki yılda birçok

değişikliklere uğradı.

Sizlere şöyle anlatayım:

Kütüphanemiz önce bodrum katındaydı. Kütüphaneye nerdeyse bir

haftada 15 kişi zor geliyordu. Çok kullanışsızdı. Şimdiki gibi bakımlı

değildi. 2-3 nöbetçi geliyordu. Bende

kütüphaneye o zamanlar haftada 1 ya da 2 kez giderdim. Sonra

kütüphanemiz üçüncü kata taşındı. Yeni kitap raflarımız, masalarımız ve

sandalyelerimizle artık yepyeni bir kütüphanemiz vardı.

Kütüphanemizdeki kitap sayısını

artırmak için yeni kitaplar aldık. Kitap bağışlamak isteyenler için öğretmen

ve öğrencilerimize bir duyuru yaptık ve en çok Metin DERE ve Koray

KORKMAZ öğretmenlerimiz destek verdi. Bağışları için teşekkür ederiz.

Son sayımlara göre 1700 ’e yakın kitabımız oldu Artık gelenlerin sayısı 3

-4 kat arttı. Her sınıfa ayrı ayrı kayıt defterleri yapıldı. Her gün nöbetçiler

teneffüslerde kütüphanede bulunarak kütüphanenin düzenli çalışmasını

sağlıyor.

Bu yıl da kütüphanemizde

değişiklikler yapıldı. 1-2 gün içinde Samet Hocamızın yardımı sayesinde

hikâye kitaplarına numara çıkarttık. Sonra Esra AYDAŞ, Ümmühan

ÇAVDAR, Şehriban CEYLAN, Melike Nur CEYHAN ve ben

kütüphanemizdeki hikâye kitaplarına numara verdik. Sonra arkadaşlarla ve

Page 15: İlk Kıvılcım

15 ŞUBAT/2013 KIVILCIM

öğretmenimizle birlikte hikâyeleri

sınıflara göre ayırdık. Hikâyeleri 1-2-3-4 sonra 5-6 sonra da 7-8 olarak

ayırdık. Daha sonra ben öğretmenimizin çıkarttığı sayıları

raflara yapıştırdım. Böylece hangi kitabın hangi rafta olduğunu

bilecektik.

Şimdi geçen yıllardaki gibi her sınıfa ayrı bir defter tutmuyoruz.

Kütüphaneye bir tane bilgisayar getirdik ve bu bilgisayarda bir

program var. Bu programa sadece kütüphane görevlileri şifreleriyle

girebilir. Naciye Yüksekol ve ben bu şifre ile o programa girip kitapları

kaydediyoruz. Şimdilik 800 civarında kitap kaydedildi. Kitapları

kaydettikten sonra kişilerin adlarını, soyadlarını, numaralarını ve sınıflarını

yazacağız. Bu arada kaydetme

çalışmalarında bize yardım eden Şaziye ve Hatice arkadaşlarıma

teşekkür ediyorum.

Bu kütüphane hepimizin ve herkesi kütüphanemize bekliyoruz.

Hatice KOYUN

Page 16: İlk Kıvılcım

16 ŞUBAT/2013 KIVILCIM

ÇOCUKLUĞUM

Az yanımda kal çocukluğum,

Temiz yürekli uysal çocukluğum...

Ah ümit dolu gençliğim,

İlk şiirim, ilk arkadaşım, ilk sevgim…

Doğduğum ev rahatlayacak içim,

Ah duysam kapının sesini…

NEVZAT TANRIKULU

Eylül ‘de Okullar Açılır

Hep Eylül ’de

Okullar açılır,

Bütün bilgiler,

Çocuklara saçılır.

Yaz tatilinde

Hep seni özleriz

Açılacağın günü

Dört gözle bekleriz.

Artık açıldın

Bize bilgi saçtın

Tembellikten kurtardın

Bilgi kutusu yaptın.

ZÜLFÜYE AYVA

ARKADAŞIM OLSA

Ah bir arkadaşım olsa,

Dünya`yı verirdim ona,

Bir can yoldaşım olsa,

Uğruna canım feda.

Kimse neden dünyada olduğunu bilmiyor,

Herkes kötü yolda ilerliyor,

Herkes menfaatini düşünüyor,

Niye yaratıldık biz demiyor.

Bu dünyada yapayalnız kalmışsan

Yanmış senin çıran,

Bataklık dolusu yalan

Şimdi dünyada ne yapacan.

SADIK ÇAKAR

SEVMEYİ BİL

İnsan sevmeyi bilse,

Neler olurdu neler,

Seversen dünyan cennet olur,

Allah`ta seveni sever.

Sevki dünyan aydınlansın,

Güneşin, Ayın doğsun,

Sevmek en güzel duygu,

Yalnızlığa en güzel ışık.

Etrafta kelebek gibi,

Sevgi sözcükleri uçuyor,

Bu sözcükleri alanlar,

Sevgiyle dolup taşıyor.

ZÜLFÜYE AYVA

Page 17: İlk Kıvılcım

17 ŞUBAT/2013 KIVILCIM

D ERGİ EKİBİ

Aşır TAŞ

Emin AYVA

Esra AYDAŞ

Esra BAYRAK

Hatice AKDENİZ

Hatice KOYUN

İzzet BÜĞRÜ

Melike Nur CEYHAN

Nevzat TANRIKULU

Süleyman KARAMAN

Şaziye DURMUŞ

Şehriban CEYLAN

Ümmühan ÇAVDAR

Veli ŞENER

Yaser Veli AKKUL

Zekiye ALTUN

Zülfüye AYVA

Meslek Hikâyeleri 2

Asena ve Arkadaşları

4

İnsan Yapan Değerler 6

Belediye Başkanımızla 8

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Nedir?

10

“İkinci El” Kimin Eli? 12

Takvim Arkası 13

Kütüphanemiz 14

Genç Kalemler 16

Eğlencelik 18

Bu Sayıda

Page 18: İlk Kıvılcım

18 ŞUBAT/2013 KIVILCIM

Mahkemelerimizde hakimle sanık ve

tanıklar arasında geçen gerçek konuşmalar…

Gülmekten kırılacaksınız!

SORU: Doğum tarihiniz nedir?

CEVAP: 15 Temmuz

SORU: Hangi yıl?

CEVAP: Her yıl

SORU: Hastalığınız hafızanızı etkiliyor mu?

CEVAP: Evet

SORU: Peki ne şekilde etkiliyor?

CEVAP: Olayları unutuyorum.

SORU: Bize unuttuğunuz bir şeyi örnek olarak

verebilir misiniz?

SORU: Sizinle yaşayan oğlunuz kaç yaşında?

CEVAP: Ya 38 ya da 35. Hangisi olduğunu

hatırlamıyorum.

SORU: Ne kadardır sizinle yaşıyor?

CEVAP: 45 yıldır…

SORU: Kocanız uyandığı zaman, size söylediği ilk

şey neydi?

CEVAP: Bana ‘Neredeyim ben, Canan?’ dedi.

SORU: Peki bu niçin canınızı sıktı?

CEVAP: Çünkü benim adım Suzan…

SORU: Korna çaldınız mı?

CEVAP: Kazadan sonra mı?

SORU: Kazadan önce.

CEVAP: Tabii; 10 yıl boyunca…

SORU: Kadının üç çocuğu vardı değil mi?

CEVAP: Evet.

SORU: Kaçı erkekti?

CEVAP: Hiçbiri.

SORU: Hiç kız çocuğu var mıydı?

SORU: Saldırganı tarif eder misiniz?

CEVAP: Orta boyluydu, sakalı vardı.

SORU: Kadın mıydı, erkek miydi?

SORU: Merdivenlerin bodrum katına indiğini

söylediniz.

CEVAP: Evet.

SORU: Aynı merdivenler yukarı çıkıyor muydu?

SORU: İlk evliliğiniz nasıl sona erdi?

CEVAP: Ölümle.

SORU: Ölen kimdi?

SORU: Vücudu incelediğiniz zamanı hatırlıyor

musunuz?

CEVAP: Otopsi 18.30 da başladı.

SORU: Adam ölüydü değil mi?

CEVAP: Yok, oturmuş, neden üzerinde otopsi

yaptığımı merak ediyordu.

Kim Zengin?

Biri Adanalı, diğeri Kayserili iki çiftçi

zenginlikleriyle övünüyorlarmış. Adanalı

desteksiz atmış: “Bizim oradan sabah güneş

doğmadan biniyoruz arabaya, akşam oluyor, biz

hâlâ çiftliğin öteki ucuna yetişemiyoruz.”

Kayserili lafı yapıştırmış: “Bizim de vardı öyle

hurda bir arabamız, geçenlerde satıp yeni

modelini aldık.”

Şimdi de…

Derler ki:

Mehmet Akif sandalyeye oturmuş, milletin

acıları ile hem-hal olmuş, saç sakal karışık bir

vaziyette ve yüzü kapıya dönük.... içeri Tevfik

Fikret girer. Yüz yüze gelirler. Tevfik Fikret:

- Ne bu hal üstat maymuna dönmüşsün

M. Akif hiçbir şey söylemeden ayağa kalkar.

Pencerenin önüne gelir bu arada Tevfik Fikret'e

sırtını dönmüştür. Cevabını yapıştırır:

- İnsanlık hali, ne zaman neye döneceğimiz belli

değil, bak şimdi de pencereye döndüm.