22
T.C. ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ Cilt: 14, Sayı: 2, 2005 s. 59-80 İmâm-ı Rabbânî’nin Vahdet-i Vücûd Eleştirisi ve Tarihsel Arkaplanı Abdullah Kartal Dr.; U.Ü.İlahiyat Fakültesi Özet Ahmed Sirhindî, İbnü’l-Arabî ve onun vahdet-i vücûd doktrinini bazı yönleri itibariyle eleştirmiştir. Onun vahdet-i vücûd eleştirisi şu esaslara dayanır: varlık, zata zâid bir sıfattır; sıfatlar zatın aynı değil, zata zâiddir; gerçek varlık ile gölge varlık arasındaki ayırım, hayâlî değil, gerçek bir ayırımdır; sufî tecrübenin nihâhî gayesi vahdet-i vücûd değil, vahdet-i şuhûdur. Bize göre, onun vahdet-i vücûd eleştirisinin arkaplanında yaşadığı dönemde Hindistan’daki siyâsî, dinî ve sosyal yapının izleri mevcuttur. Çünkü Sirhindî, vahdet-i vücûdun, dinleri birleştirme projesine uygun bir zemin olabileceği endişesini taşımaktadır. Bu bakımdan onun bu tavrı, tarihî şartlar göz önünde bulundurul- duğunda ancak anlaşılabilir. Abstract Imam Rabbânî’s Criticism of the Wahdat al-Wujûd and its Historical Background. Sirhindî criticizes Ibn al-Arabî and some aspects of his doctrine of wahdat al-wujud. His critiques on wahdat al-wujud depend on the following statements: Being (al-wujud) is an attribute additional to essence (dhât); attributes are not identical but

İmâm-ı Rabbânî’Nin Vahdet-i Vücûd Eleştirisi Ve Tarihsel Arkaplanı

Embed Size (px)

DESCRIPTION

İmâm-ı Rabbânî’nin Vahdet-i Vücûd Eleştirisi ve Tarihsel Arkaplanı

Citation preview

  • T.C. ULUDA NVERSTES LHYAT FAKLTES DERGS Cilt: 14, Say: 2, 2005 s. 59-80 mm- Rabbnnin Vahdet-i Vcd Eletirisi ve Tarihsel Arkaplan Abdullah Kartal Dr.; U..lahiyat Fakltesi

    zet

    Ahmed Sirhind, bnl-Arab ve onun vahdet-i vcd doktrinini baz ynleri itibariyle eletirmitir. Onun vahdet-i vcd eletirisi u esaslara dayanr: varlk, zata zid bir sfattr; sfatlar zatn ayn deil, zata ziddir; gerek varlk ile glge varlk arasndaki ayrm, hayl deil, gerek bir ayrmdr; suf tecrbenin nihh gayesi vahdet-i vcd deil, vahdet-i uhdur. Bize gre, onun vahdet-i vcd eletirisinin arkaplannda yaad dnemde Hindistandaki siys, din ve sosyal yapnn izleri mevcuttur. nk Sirhind, vahdet-i vcdun, dinleri birletirme projesine uygun bir zemin olabilecei endiesini tamaktadr. Bu bakmdan onun bu tavr, tarih artlar gz nnde bulundurul-duunda ancak anlalabilir.

    Abstract

    Imam Rabbns Criticism of the Wahdat al-Wujd and its Historical Background.

    Sirhind criticizes Ibn al-Arab and some aspects of his doctrine of wahdat al-wujud. His critiques on wahdat al-wujud depend on the following statements: Being (al-wujud) is an attribute additional to essence (dht); attributes are not identical but

  • 60

    additional to the essence; the distinction between the real being and the shadow one is not imaginary, but a real distinction; the ultimate end of the sufi experience is not the unity of being, but the unity of witnessing. I think the traces of the political, religious and social structure in India when Sirhind lived may be found in the background of Sirhinds criticism of the theory of wahdat al-wujd. For he worries that wahdat al-wujud provides the project of uniting the various religions with a suitable background. Therefore, this attitude of his can be understood only through taking the socio-cultural conditions into consideration.

    Anahtar Kelimeler: Ahmed Sirhind, bnl-Arab, vahdet-i vcd, vahdet-i uhd

    Key Words: Ahmad Sirhind, Ibn al-Arab, wahdat al-wujd, wahdat al-shuhud

    A. Giri

    bnl-Arab (.638/1240)nin eserlerinde ortaya koymu olduu vahdet-i vcd doktrini1, bir yandan kendi takipileri tarafndan savunulurken, dier yandan gerek baz ulema, gerekse bir takm sufiler tarafndan eitli ynleriyle tenkit edilmitir. Ulema arasndaki en nemli sima, hi kukusuz belki de tartmay balatan selef Hanbel lim bn Teymiye (.728/1328)dir. bn Teymiyenin, grlerinden dolay bnl-Arabyi tekfr edecek kadar ileri gittii bilinmektedir2. Sufiler ierisinde bnl-Arabyi ciddi anlamda eletirenler olmutur. Sz gelimi Abdlkerm el-Cl (.826/1422), baz noktalarda bnl-Arabyi eletirmise de3, yine de onun doktrinine sadk kalmtr. bnl-Arabyi en sert eletiren sufi, Alauddevle Simnn (.736/1336) olmutur. Simnnyi takip eden ve Nakibendliin nde gelen temsilcilerinden olan mm- Rabbn Ahmed Fruk-i Sirhind (.1034/1624), Simnn kadar sert ifadelerle

    1 bnl-Arabnin doktrini, vahdet-i vcd olarak isimlendirilmi olsa da, o,

    eserlerinde bu ifdeyi kullanmamtr. Bu kullanmn, ondan sonra gelenler tarafndan tercih edildii ve yaygnlk kazand sylenebilir. Bu konuda geni bilgi iin bkz. Suad Hakm, el-Mucems-Sf, el-Hikme f huddil-kelime, Beyrut 1981, s.1145-1154; Tahral, Mustafa, Fususul-Hikem erhi ve Vahdet-i Vcd ile Alakal Baz Meseleler, Fususul-Hikem Tercme ve erhi, c.I, s.XLVIII-LIV; Kl, M. Erol, Muhyiddin bnl-Arabde Varlk ve Mertebeleri, (MSBE, Baslmam Doktora Tezi, 1995), s.251-254.

    2 bn Teymiyyenin, bu konudaki grleri iin bkz. Nakzul-mantk, Kahire 1370/1951, s.51; Mecmuatur-Resilil-Mesil, c.I-V, Msr ts., c.I, s.118, 181; c.IV, s.28; Mecmuatur-Resilil-Kbr, c.I-II, Msr ts., c.I, s.292; c.II, s.328.

    3 Bata ilim-malm ilikisi olmak zere Clnin, bnl-Arabye ynettii eletiriler iin bkz. Cl, el-nsnl-kmil, c.I-II, Kahire 1963, c.I, s.46-50.

  • 61

    olmasa da, bnl-Arabyi doktrin baznda eletirmi, ama ona kar saygsn da her vesile ile dile getirmitir. Ayrca ifade etmek gerekir ki, mm- Rabbn, vahdet-i vcdu eletirmekle kalmam, sufiliin nih gayesi hususundaki kendi zel doktrinini yani vahdet-i uhd ya da uhd tevhd anlayn ortaya koymutur.

    te bu makalede, mm- Rabbnnin vahdet-i vcd eletirisi ve vahdet-i uhd gr incelenecektir. Ancak mm- Rabbnnin vahdet-i uhd doktrini, byk lde, onun vahdet-i vcd eletirisi ile irtibatl olduu iin, ncelikle ksaca vahdet-i vcdun temel zellikleri sralanacak, daha sonra vahdet-i uhd tasvir edilecektir. Bylece mm- Rabbnnin vahdet-i vcdu hangi noktalarda eletirdii ve vahdet-i uhdun hangi temellere dayand kolayca anlalm olacaktr. Vahdet-i vcd ile vahdet-i uhd arasnda zde bir farkllk olup olmad ynnde tartmalar olsa da4, bu makalede, mm- Rabbnnin bak as tasvir edile-ceinden bu tartmalar, incelememizin konusu olmamaktadr. te yandan mm- Rabbnyi, vahdet-i vcdu eletirmeye iten temel siki aratrmak, bu makalenin amalarndan birisi olacaktr. mm- Rabbnden sonra gelen pek ok sufinin, bnl-Arab-mm- Rabbn tartmasna katld ve iki sufiden birinin yannda yer ald bilinmektedir. Bu nedenle, vahdet-i vcd vahdet-i uhd tartmasnn tarih seyri de gerekten incelemeye deer bir konudur. Ancak tartmann tarih seyri, bu makalenin ncelikli amac olmadndan dolay burada incelenmeyecektir.

    B. Vahdet-i Vcdun Temel zellikleri

    Bu almann snrlar ve alan, ne vahdet-i vcdun etraflca ortaya konulmas, ne de tarih seyrinin tasvir edilmesi iin uygundur. Ancak ksaca zetlemek gerekirse, neredeyse bnl-Arab ile birlikte anlan vahdet-i vcd, tarihte sfler arasnda nemli bir etki alan bulmutur. Hatta denilebilir ki, bu akm, bnl-Arabden sonraki tasavvufun seyrini byk lde belirlemi ve ynlendirmitir. Fakat olduka yaygnlamasna ramen, yine de onu tam olarak anlamak zordur. Vahdet-i vcdun temeli neye dayanr? Varln birlii anlamna gelen bu doktrin, Allah, Mutlak Varlktr, Allahtan baka varlk yoktur gibi cmlelerle formle edilebilir.

    4 Bu iki yaklam arasnda fark olup olmad hususunda iki gr olduu

    sylenebilir. Bazlar, farkn zde deil, grnte olduu kanaatini tar. Dier bir ksm ise, iki sistem arasnda nemli farklar olduunu savunur. Bu konudaki tartmalar iin bkz. smil Fenni Erturul, Vahdet-i Vcd ve bn Arab, (haz. Mustafa Kara), stanbul 1991; Sunar, Cavit, Vahdet-i uhd Vahdet-i Vcd Meselesi, Ankara 1960; Hsamettin Erdem, Panteizm ve Vahdet-i Vcd Mukayesesi, Ankara 1990.

  • 62

    Burada esas nerme, Mutlak Varlk, Allahtr szdr. Bunu amak gerekirse, u sylenebilir; Mutlak anlamda varlk birdir; o da Allahn varldr. lemde varolan kesret ve farkllk tm, bamsz bir gereklie ship olmayp Allahn varlnn tecell ve zuhrudur. okluk leminin sretlerinde snrsz olarak tecell etmekle birlikte, vcib ve kadm olan Allahn varlnda oalma (taaddd), paralanma (tecezz), deime (tebeddl) ve blnme (taksm) olmaz. Onun varl, mutlaktr ve idrkin objesi olmaktan da mnezzehtir. u halde vahdet-i vcdun, Allah-lem ilikisinde Allahtan baka gerek varlk kabul etmeyen, lemin varln Mutlak Varlkn eitli taayyn ve tecellsi olarak gren monist (tek hakkate dayanan) bir sistem olduu sylenebilir5.

    Gerek dorudan bnl-Arabnin eserlerinden, gerekse vahdet-i vcd zerine yazlan ikinci el kaynaklardan tesbit edebildiimiz kadaryla vahdet-i vcdun temel ve ayrc zellikleri unlardr:

    1. Varlk, Zta zid bir sfat deil, Ztn ayndr. Kanaatimizce vahdet-i vcdun en temel zellii, budur. Bu konuda ksa bir zet olarak smil Fennnin grlerini aktarmak yeterlidir:

    Vcdun zt- ilhiye iin sfat olmas ciz deildir. nk bu, ztn vcd ile, vcdun baka bir eyden meydana gelmi olmasn gerektirir; o zaman zt vcd ile muttasf bir ey olur. Vcd mahlk deildir ve mahlk iin vasf da olamaz. nk vasf, mevsfa tbdir. Halbuki her ey vcda tb olup vcd hibir eye tb deildir6.

    2. Sfatlar, ztn ayndr; lem de isim ve sfatlarn tecellsi olduuna gre Allahn ayndr. u halde Allah ile lem arasnda bir ayniyet vardr. Vahdet-i vcdun bu temel tezinden yalnzca bir varlk vardr sonucu kar.

    5 Vahdet-i vcdun esaslar ile ilgili olarak bkz. bnl-Arab, Fussul-hikem,

    (thk.. Ebul-Al Aff), Beyrut 1980; el-Futhtl-mekkiyye, c.I-IV, Kahire h.1293; Konev, Vahdet-i Vcd ve Esaslar en-Nuss f tahkki tavril-mahss, (ev. Ekrem Demirli), stanbul 2002, Kayser, Resil, (nr. Mehmet Bayraktar), Kayseri 1997; Cl, el-nsnl-kmil, Kahire 1383/1963. Ayrca dorudan vahdet-i vcd konusunu ele alan eserler iin bkz. bkz. en-Nablus, Abdlgan, Gerek Varlk, (ev. Ekrem Demirli), stanbul 2003; Erturul, smil Fenn, Vahdet-i Vcd ve bn Arab; Kam, Ferid, bn Arabde Varlk Dncesi, (haz. Mustafa Kara), stanbul 1992, s.77-104; Aff, Ebul-Al, et-Talkt ala Fussil-hikem, Beyrut 1980; Hakm, Suad, el-Mucems-sf, el-Hikme f huddil-kelime, Beyrut 1981, s.1145-1157; Tahral, Mustafa, Fussul-hikemde tezadl ifdeler ve vahdet-i vcd, Fussul-Hikem Tercme ve erhi, c.II, s.9-38.

    6 Erturul, smil Fenni, a.g.e., s.10. Ayrca bu konu iin bkz. el-Kayser, Davud, Mukaddemt, Resil iinde.

  • 63

    3. Hakk varlk-glge varlk ayrm sadece zihinsel bir ayrmdr. nk gerekte varlk birdir; o da Allahn varldr. lemin varl ise vehm ve hayaldir.

    4. Vahdet-i vcd, sf tecrbenin son gayesidir. Sf, kendi tecrbesinden hareket ederek varlk hakknda bir nazariye gelitirebilir ki, bu, vahdet-i vcddur.

    Bu belirgin ve ayrdedici zelliklere baktmzda, her birinin k noktas veya vard sonu udur; Allah-lem ilikisi erevesinde, gerekte grnen dalite aldatcdr; hakkatte, yalnz bir olan Allah vardr.

    C. mm- Rabbnnin Vahdet-i Vcd Eletirisi ve Vahdet-i uhd Doktrini

    Her eyden nce belirtmek gerekir ki, vahdet-i uhd doktrininin kurucusu olarak Nakibendliin nemli smlarndan biri olan mm- Rabbn Ahmed Fruk-i Sirhind7 kabul edilir. Onun bize sunduu doktrinin hareket noktas ve belirleyicisi, bnl-Arab ve vahdet-i vcddur. Bu nedenle onun ortaya koymu olduu grler, vahdet-i vcdun temel nermelerinin eletirisi zerine oturduu iindir ki, vahdet-i uhdu, vahdet-i vcda kar bir gr olarak tanmlamak mmkndr.

    u hussu da belirtmek gerekir ki, her ne kadar tasavvuf ierisinde vahdet-i vcda ynelik tenkitleri doktrin baznda mm- Rabbn serdetmise de, ondan nce bnl-Arabye benzer eletirilerin yneltildiine tank olmaktayz. Bu balamda Alauddevle Simnnye (.736/1336) zellikle iret etmek gerekir8.

    Nefahtl-nste belirtildiine gre Simnn, gerek Urve li shibil-halve adl eserinde, gerekse eitli sflerle grmelerinde 7 971/1564 ylnda Dou Pencaptaki Sirhindde dodu. Pek ok ilim

    adamndan din ilimleri renen mm- Rabbnnin tasavvuftaki en nemli mridi eyh Bk-Billahtr. En nemli eseri, deiik kiilere yazm olduu mektuplardan oluan Mektbttr. Dnemin siyasi liderleriyle de ilikisi olan mm- Rabbn, 1034/1624 ylnda Sirhindde lmtr. Sirhindnin hayat ile ilgili bkz. Algar, Hamid, mm- Rabbn , DA, c.22, s.194-199.

    8 659/1261 ylnda Simnanda doan Alauddevle, nceleri Tebrize giderek lhanl saraynda bulunur. Daha sonra dnya hayatnn gelip geici olduunu dnerek tasavvufa intisap etmek ister. Bir arkadann tavsiyesi zerine Badata giderek eyh Nureddin Abdurrahman el-sferyinye mrid olur ve onun nderliinde seyr u slkunu tamamlar. 736/1336 ylnda lnceye kadar, bir ok sekin mrid yetitirmitir. Onun tasavvuf dncesindeki ehemmiyeti, vahdet-i vcd, hull ve ittihd gibi dncelere ciddi eletiriler getirmesidir. Hayat iin bkz. ahinolu, M. Nazif, Alauddevle-i Simnnn, DA, c.2, s.345-347.

  • 64

    vahdet-i vcdu ve bnl-Arabyi eletirmitir. Onun, bu konudaki tavrn, Abdurrezzk Kan (.730/1329) ile yazmalarnda grmek mmkndr. Bu yazmalarda, bnl-Arabye ynelik eletirilerinin esas mevcttur. bnl-Arab yorumcusu ve taraftar olan Kan, Simnnnin, bnl-Arab ile ilgili eletirilerinden haberdar olduunda, ona bir mektup yazar. Mektupta gerek kendi tecrbelerine, gerekse birok sfnin szlerine dayanarak bnl-Arabnin haklln ve vahdet-i vcdun doruluunu savunur. Simnn ise, cevb mektubunda baz noktalarda bnl-Arabnin hatal olduunu vurgular. Futhtn banda yer alan Eyy izhr ettii halde eynn ayn olan zt tesbh ederim9 cmlesi kabul edilemez ve hatta tehlikelidir. O kadar ki, dehrler ve tabiatlar dah bu tarz szleri sylemekten ekinmilerdir. Simnnye gre mahlkta it sfatlardan Hakk tenzh etmeyen gerek zlimdir10.

    Simnn, Kannin en st makm olan tevhd makmnda vahdet-i vcdun hakkatine muttal olduu eklindeki grn tenkit eder. Ona gre son makm, vahdet-i vcd deildir. Hatta Simnn, kendisinin de balangta birka gn bu makma ulatn, houna gittiini, fakat daha st makamlara ktktan sonra onun yanllnn gn gibi ortaya ktn kaydeder. Her ne kadar sf, seyr u slk esnasnda vahdet-i vcdu andran baz mhedelere ulasa da en st makm olan kullukta (ubdiyet) durumun byle olmadn idrk eder. Simnnnin bir baka eletirisi de vahdet-i vcdu sflerin en st makm olarak grdkleri tevhdi, hull, kfr ve ittihda gtrecek ekilde yorumlamalardr11.

    Sonu olarak Simnnnin, vahdet-i vcda ynelik eletirisi, iki noktada odaklanmaktadr. Birincisi, vahdet-i vcd mhedesi, sf tecrbenin son gayesi deil, balangcdr. kincisi ise Allah ile lem arasndaki farkll ortadan kaldrmasdr. Bu iki eletiri noktas olduka nemlidir. Zira mm- Rabbn vahdet-i vcd ve bnl-Arabye ynelik eletirilerinde byk lde Simnnnin bu eletirilerinden etkilenmitir. Hatta bizzt kendisi, selefi ile aralarnda yntem asndan byk benzerlikler olduunu ifde etmekten ekinmez:

    Byk eyhlerin menkbelerini ve makamlarda meydana gelen stn hallerini zikretmenin dnda kitaplar mtalaa etmeye istekli deilim. Daha ziyade nceki eyhlerin hallerini ve buna

    9 bnl-Arab, el-Futhtil-mekkiyye, (thk. Osman Yahya), Kahire 1985, c.I,

    s.41. 10 Molla Cm, Nefahtl-ns Tercmesi, (trc. Lamii elebi), stanbul

    1270/1854, s.543. 11 a.g.e., s.544.

  • 65

    benzer durumlar mtalaa etmekten holanyorum. Hakkat ve marifet kitaplarn, zellikle de vcdun birlii ve nzl mertebeleri ile ilgili konular inceleyemiyorum. Bu konuda kendim ile eyh Alauddevle arasnda bir ok benzerlikler bulmaktaym ve bu meselede zevk ve hal olarak onunla ayn grteyim. Ne var ki, eyh Alauddevlenin yapt gibi gemi ilim (el-ilms-sbk-gemite edinmi olduum bilgi ve tecrbeler), onlar inkr etmeye ve mensuplarna saldrmaya msaade etmiyor 12.

    Hi kukusuz, tasavvuf dnce sistematii ierisinde Allah-lem ilikisini kurmaya alan bnl-Arabnin vahdet-i vcd doktrinine kar ortaya konulan cidd, belki de tek sistem, mm- Rabbnnin gelitirdii vahdet-i uhddur. Burada yalnzca mm- Rabbnnin sf tecrbe neticesinde ulat sonularn analizi yaplacak ve bunlar vahdet-i vcd ile ksaca karlatrlacaktr.

    mm- Rabbnnin sistematize ettii vahdet-i uhd nedir? Bizzt sfnin kendisi bu soruyu yantlar. Ona gre sfler arasnda iki tr tevhd vardr. Birincisi, uhd tevhd, kincisi ise, vcd tevhddir. uhd tevhd, Birin (vhid) mhedisidir. Yani bu makamda slik, Birden (vhid) baka bir eyi mhede etmez. Vcd tevhd ise, varln bir olduuna ve onun dndakilerin madm olduuna slikin inanmasdr. Sz konusu tevhde inananlar, btn varlklar, bir ztn tecell ve zuhru olarak grrler. Vcd tevhd, ilmel-yakn; uhd tevhd ise, aynel-yakn derecesindedir13.

    Sfmiz, iki tevhd arasndaki fark, bir analoji ile aklar: Bir kiinin gnee yakn olduunu dnelim. Bu kii, gnee yaknlndan dolay yldzlar gremeyip yalnzca gnei grr. Bu nedenle onun mhedesi, gneten bakas deildir. Fakat o, yldzlar gremedii anda bilir ki, yldzlar madm deil, mevcttur; yldzlar sadece gnein gl klar arasnda yok olmutur. Sz konusu kii, bir taraftan mhedesinden dolay yldzlarn varln inkr ederken, dier taraftan byle bir bilginin vakaya uygun olmadn da kabul eder. Bu benzetmede, gnei mhede ettii anda yldzlar grmeyen, ama yine de yldzlarn gneten ayr olarak varlna hkmeden kii, uhd tevhd taraftardr. Vcd tevhd taraftar ise, mhedesi annda yldzlar gremedii iin onlar yok kabul eden kii gibidir. mm- Rabbnye gre vcd tevhd, akl ve eriata aykrdr14. u halde denilebilir ki, vahdet-i

    12 mm- Rabbn, Mektubt,(Bu almada Mektbtn Arapa evirisi esas

    alnmtr) I-III, stanbul ts., c.I, mektup 11, s.18. 13 a.g.e., c.I, mektup 43, s.56. 14 a.g.e., c.I, mektup 43, s.56-57.

  • 66

    vcd, mhededen hareket ederek Allahn dndaki varlklar inkr etmek, vahdet-i uhd ise, mhedenin birliine inanmakla birlikte, Allahn dndaki varlklarn gerekliini kabul etmektir. Buna gre birincisi, monist; ikincisi ise bir lde dalisttir. Yani birincisi, mutlak anlamda tek varln olduuna inanrken; ikincisi, iki farkl varlk alann kabul eder. zetle vahdet-i vcdda birlik, bilgide; dierinde ise, bilgide deil, mhedededir15.

    mm- Rabbn, vahdet-i vcd eletirisi neticesinde vahdet-i uhd ile ilgili kendi nermelerini u ekilde ortaya koymaktadr.

    1. Vcd zta zid bir sfattr. mm- Rabbn, bir mektubunda bnl-Arab ve yorumcular gibi zt ile vcdun ayniyetine dellet etmek zere Hakkn hakkatinin srf varlk olduunu ifde ederken16, baka bir mektubunda Hakkn hakkatine vcd nisbet edilemeyeceini ileri srer. Bu bir eliki deil midir? Rabbn bu sorunu nasl amaktadr? O, bu durumu u ekilde izah eder: Hakkn hakkatinin srf varlk (el-vcdu-srf) olduu eklindeki gr, onun sf tecrbesinin balang ve orta aamalarnda ulat bir noktadr. O, sf tecrbenin son noktasna ulatktan sonra grmtr ki, Hakkn hakkatine vcd dah denemez17. nk onca vcd, mantk olarak zdd olan ademi gerektirir. Halbuki ztn hakkati, zddn gerektiren kavramlardan mnezzehtir. Rabbnnin ifdesiyle zdd ile kim olan vcd, zt mertebesine nasl layk olabilir! Biz, bu mertebeyi vcd olarak isimlendirmisek, bu ibarenin darlndandr. Byle bir isimlendirmeyle, ademin ulaamayaca varlk kastedilmitir18. Buradan u sonu kar: Btn bilgi ve idrkimizin tesinde olan Zt, sfat olan vcd nisbetinden dah mnezzehtir. Buradaki tartma, esasta Kelam ve Felsefede de nemli bir konu olan varlk-mhiyet ilikisinin tasavvuftaki yansmasdr. Vcdun bir sfat olup olmad ya da varln mhiyete eklenip eklenmedii ynndeki grlerde mm- Rabbn, vcdun zatn bir sfat olduu ve dolaysyla zata eklendii eklindeki gr tercih etmi grnmektedir19.

    15 Uluda, Sleyman, Tasavvuf Terimleri Szl, stanbul 1991, s.507. 16 Mektbt, c.I, mektup 234, s.209. 17 mm- Rabbn, yle der: Bu fakrin baz mektuplarnda Hakkn hakkati

    srf varlktr eklinde yazd eyler, bu muamelenin hakkatine muttal olmadndan dolaydr. Bu kabilden vcd tevhd ve benzeri konularda yazdm hakkatler, ittilan olmamasndandr. Muamelenin hakkatine muttal olduktan sonra balang ve orta aamalarda yazdm ve sylediim eylerden piman oldum Mektbt, c.I, mektup 260, s.244-245.

    18 Mektbt, c.I, mektup 260, s.244. 19 Varlk-mhiyet ilikisi hakkndaki grler iin bkz. Rz, Fahruddin, el-

    Metlibul-liye, (thk. Ahmet Hicz es-Seka), Beyrut 1987, c.I, s.209-312;

  • 67

    2. Sfatlar, ztn ayn deil, zta ziddir20; lem ise, ztn glgesi olan sfatlarn glgesidir. Bundan, lemin Allahn ayn olmad sonucu kar21. Rabbnye gre Allah ile lem ilikisinde yalnzca u sylenebilir: Btn lem, ilh isim ve sfatlarn mazhardr. Bununla beraber Allahn mahlku olmas ve isimlere dellet etmesi dnda, yaratcsyla arasnda hibir mnsebet yoktur22. Sf, bu noktada bnl-Arab ve yorumcularn eletirir. Onlar bir taraftan ztn mehl ve mutlak olduunu ve dolaysyla da onun hakknda hibir hkm veremeyeceimizi sylerken, dier taraftan zt kuatma (ihta), yaknlk (kurb) ve beraberlik (maiyet)ten bahsederler. Bu ise Zt hakknda verilen itibar bir hkmdr. u halde Zt, btn hkmlerin tesinde olduuna gre, lemin, Allahn ayn olmamas gerekir. En st makamda grdm ki, lem her ne kadar sfatlara it yetkinliklerin aynas ve tecell yeri ise de vcd tevhd taraftarlarnn zannettii gibi mazhar, zhirin; glge, asln kendisi deildir23.

    mm- Rabbn, Allah ile lem arasndaki ilikinin, ayniyet ilikisi olmadn bir misal ile izah eder. Varsayalm ki, bir kii, kendisinde bulunan yetkinlikleri izhr etmeyi istemektedir. O, kendisinde bulunan gizli gzellikleri, insanlara aklamak zere harfler ve sesler ict eder ve bylece yetkinliklerini izhr eder. mdi yetkinliklerin aynas ve tecellsi olan, harfler ve seslerden oluan bu sretin, yetkinliklerin ayn olduu sylenemez. nk mm- Rabbnye gre yetkinlikler ile ses ve harfler arasnda, yalnzca dell ve medll olma durumu vardr. u halde dell ve medll ya da zhir ve mazhar alakasndan hareketle insann yetkinlikleri ile harf ve sesler arasnda ayniyet olduuna hkmedemeyeceimiz gibi Allah ile lem arasnda da bir ayniyetten bahsedemeyiz. yleyse lem, Allahn ayn deildir24. Netice olarak denilebilir ki, sfatlar ve isimler, zatn ayn deilse, bunun doal sonucu olarak lem de zatn ayn olmayacaktr.

    3. Hakk ve glge varlk ayrm, hayl deil, gerektir. mm- Rabbn, isim ve sfatlarn glgesi olarak nitelendirdii lemin, nisb

    Molla Cm, Drretl-fhire, Tahran 1358/1939 s.2; Atay, Hseyin, bn Sinada Varlk Nazariyesi, Ankara 1983; zutsu, Toshihiko, slamda Varlk Dncesi, (ev. brahim Kaln), stanbul 1995, s.148.

    20 Rabbn yle der: Srf ztn gayr olan her ey, isim ve sfatlar da olsa, gayr ve siv olarak ifde edilir Mektbt, c.I, mektup 38, s.51; Ayrca bkz. c.I, mektup 260, s.243

    21 O, bu grn aka yle ifde eder: Bildim ki, Hakk, lemin ayn deildir; leme bitiik ve ondan ayr da deildir Mektbt, c.I, mektup 8, s.14

    22 Mektbt, c.I, mektup 125, s.121-122 23 a.g.e., c.I, mektup 31, s.42. 24 a.g.e,, c.I, mektup 31, s.41-43.

  • 68

    de olsa, isim ve sfatlardan ayr bir varlnn olduunu savunur. Bu noktada lemin vehm ve hayal olduu esas zerine kurulu vahdet-i vcd ile hesaplar. Ona gre vahdet-i vcd, yalnz Hakkn ztndan ibret olan bir varlk inancna dayanr. Buna gre lem, ilm subtun tahakkukundan baka bir ey deildir. Her ne kadar lem, Allahn glgesi ise de, glge varlk yalnzca histedir ve gerek olarak harite srf yokluktur. mm- Rabbn, bu noktada vahdet-i vcdun Hakkn varlndan bamsz olarak lemin varlnn olmad tezini eletirir ve tamamen yanl olduunu ileri srer. O, kendi grn, asl ile glge arasndaki ilikiyi analiz ederek temellendirir. lem, Allahn glgesi olmakla beraber, asl olarak olmasa da glgelik (zlliyet) yoluyla hrite vardr. Bir misal ile ifde etmek gerekirse, bir ahs ile glgesi arasndaki ilikiyi dnelim. ahsta bulunan zellikler, glgesinde yanssa da, mesel glge atein zerine geldiinde o ahsn glge gibi ac ektiini syleyemeyiz. u halde glge, ahstan ayr olduu gibi lemin varl da Allahn varlndan ayrdr25.

    mm- Rabbn, ayn konu ile ilgili tartmasn baka bir mektubunda da srdrr. Burada temel k noktas, lemin, ademden yaratlm olmasdr. Halbuki mmkn varlklar, ilh ilmin sretleri olarak gren bnl-Arab ilmin sretleri, ztn aynasnda yansmtr derken, harite zttan baka bir varlk kabul etmez. Oysaki Rabbnye gre mmkn varlklara varlk olma hali yansmsa da onlar ademdir. Sonu olarak karmza iki varlk alan kmaktadr. Bunlar, zorunlu varlk alan ve mmkn varlk alandr26. fade etmek gerekir ki, byle bir sonu, bir lde Rabbnyi iki farkl varlk alann kabul etmeye sevketmitir.

    4. Sf tecrbenin son gayesi, tevhd deil, kulluk (ubdiyet) olduu iin seyr u slkun ulat nih nokta da, vahdet-i vcd deil, vahdet-i uhddur. Sf, mhedelerinden hareket ederek varln birliini savunamaz. mm- Rabbnnin, bnl-Arabye ynelik eletirilerinin tamamnda bu noktann gze arptn sylemek mmkndr. O, pek ok kez, slkunun ilk zamanlarnda vahdet-i vcdun mhedesine nil olduunu, daha sonra yanllnn kendisine kefolunmasyla bu grten vazgetiini syler. Buradan hareket ederek, vahdet-i vcdularn iddi ettikleri gibi sf tecrbenin son noktasnn, tevhd deil, kulluk (ubdiyet) olduu sonucuna ular. Bu yaklam, vahdet-i vcd inancnn eksik ve yetersiz olduu anlamna gelir. O, sz konusu tecrbesinin seyri ile ilgili olarak yle der:

    25 a.g.e., c.I, mektup 160, s.138-141. 26 a.g.e., c.I, mektup 234, s.214-215.

  • 69

    Bu satrlarn yazar Dervi, nceleri varln birliine inanyordu. ocukluundan itibaren bu tevhid ilmini elde etmiti ve bir hali olmasa bile yakn mertebesine ulamt. Bu yola girince ncelikle kendisine hal olarak tevhd yolu ald ve bir mddet bu makamn mertebelerinde seyretti. Kendisine, bu makama uygun bir ok ilim akt, vcd tevhd erbbna gelen mkller ve vridlerin tamam, kendisine kefolundu ve onlarn zm yollar da bildirildi. Bir mddet sonra, bu dervie baka bir nisbet galip geldi. Vcd tevhd konusunda yani onun geree uygun olup olmamas hususunda duraklad. Fakat bu duraklama, inkr olarak deil, iyi niyet eklinde oldu. Bu duraklamada bir mddet devam ettikten sonra, durum inkra dnt. Bu makamn, sfliyet makam olduu ve glgelik (zlliyet) makamna ykselmek gerektii, kendisine ilhm edildi. Fakat o, inkr noktasnda ihtiyar sahibi deildi ve byk eyhlerin burada bulunmas sebebiyle bu makamdan ayrlmaya da gnl raz olmad. Glgelik (zlliyet) makamna ulap, kendisini ve sir lemi glge olarak grdnde ikinci tifenin de syledii gibi-, kemlin vahdet-i vcdda olduunu zannettii iin oradan ayrlmamay arzulad. Glgelik makamnn genelde o makamla bir mnasebeti vardr. Sonra inayet ve ltufla onu bu makamdan daha stn bir makama ykselttiler ve kulluk makamna ulatrdlar. te o zaman bu makamn kemli ve ycelii ortaya kt. Bunun zerine, alt makamlardan tevbe ve istifar etti 27.

    Bu temel drt noktaya ilaveten mm- Rabbn, vahdet-i vcd ile ilikili baz hususlar da ehl-i snnet inancna aykr olduu gerekesiyle eletirir. Bu hususlarn banda irade meselesi gelmektedir. bnl-Arab ve ona tabi olanlarn grne gre iman ve salih amel, el-Hd isminin gerei; kfr ve isyan el-Mudill isminin gereidir. Bu, Allah iin bir zorlama (cb) anlamn ierdiinden dolay ehl-i hakkn grne aykrdr; zira bu yaklam bir anlamda ykmll, kuldan kaldrmaktadr28.

    bnl-Arabnin, Rahmetim her eyi kuatmtr (Arf, 7/156) yetine dayanarak cehennem ehlinin cezasnn ebed olmad eklindeki gr de yine hataldr. Zira dnyada rahmet, btn mmin ve kfirleri kapsasa da hirette yalnzca mminleri kapsar. Nitekim kfirler, hirette rahmetin kokusunu dah koklayamazlar. bnl-Arabnin ileri srm olduu gr, pek ok yete aykrdr.

    27 a.g.e., c.I, mektup 160, s.140-141. Ayrca Rabbnnin vahdet-i vcdun son

    makam olmad ile ilgili benzeri ifdeleri iin bkz. Mektbt, c.I, mektup 8, s.13; c.I, mektup 31, s.41-42; c.I, mektup 43, s.58

    28 a.g.e., c.I, mektup 266, s.267.

  • 70

    Eer durum, bnl-Arabnin dedii gibi olsayd, Allah, kfirlerin ebed olarak cehennemde kalaca eklindeki sznden dnm olurdu. Halbuki Allah, ne mminlere ynelik vadinden, ne de kfirlere ynelik vadinden dner29.

    Sonu olarak mm- Rabbn, yukarda sralanan drt esas noktada bnl-Arabnin formule etmi olduu vahdet-i vcd grn eletirir ve onun yerine vahdet-i uhd doktrinini gelitirir ki, bu doktrini u esaslara dayanr: vcd, zata zid bir sfattr, sfatlar zatn ayn olmad gibi lem de sfatlarn ayn deildir, varlk ve yokluk (adem) ztlklarna bal olarak, Allah ile lemin varlklar birbirinden ayrdr. Tevhde dayanan vahdet-i vcd deil, kulluk makamna dayanan vahdet-i uhd, tasavvuf tecrbenin en st noktasdr. mm- Rabbnnin, ortaya koyduu vahdet-i uhdun esas prensipleri ile vahdet-i vcdun prensipleri arasnda gerekte bir fark olup olmad tartlabilir. Ancak bizce onun, vahdet-i vcdu kabul etmediini belirtmesi, kendisini tasavvufun neresinde konumlandrdn grebilmemiz bakmndan tarih bir neme sahiptir.

    D. mm- Rabbnnin Vahdet-i Vcd Eletirisinin Tarih Arkaplan

    Nakibendiyye Tarikatnn zellikle Hint alt ktasnda en nemli simalarndan olan mm- Rabbnnin vahdet-i vcd eletirisinin arkaplannda hangi sik vardr? Onu byle bir eletiriye iten bir takm kltrel ve tarih faktrler sz konusu mudur? Bu soru karmza muhtemel iki cevap karmaktadr. Bunlardan birincisi, Nakibendiyye Tarikatna mensup olmas. kincisi ise, kendi dnemindeki sosyal, siyas ve din artlar.

    mm- Rabbnnin Nakibendiyye Tarikatna mensup olmas, bnl-Arabye eletiriler yneltmesinin bir sebebi olabilir mi? Buna evet diyebilmek iin ilk olarak bu tarikatn mm- Rabbnden nceki temsilcilerinin genel bir tavr olarak bnl-Arabyi eletirdiklerini ya da en azndan ona kaytsz kaldklarn; ikinci olarak ise mm- Rabbnnin sz konusu eletirisini kendi geleneiyle irtibatlandrdn tesbit etmemiz gerekecektir. ncelikle ifade edilmelidir ki, Nakibendiyye geleneinde sistematik bir bnl-Arab kartlndan bahsetmek mmkn grnmemektedir. Tam tersine baz Nakler, bnl-Arabnin grlerine kaytsz kalmsa da, tarikatn tarihinde nem arzeden eyhlerin bnl-Arabye sayg duyduu pekala sylenebilir. Sz gelimi, Bahauddin Nakibendin

    29 a.g.e., c.I, mektup 266, s.271.

  • 71

    nemli halifelerinden biri olan Hace Muhammed Parsa (.822/1419)nn bnl-Arab hayran olduu grlmektedir. Nitekim olu Ebu Nasr Parsa (.865/1460), babasnn Fuss candr; Futht kalptir. Fussu iyi bilen kiinin Rasulullaha ball tam olur30 dediini rivayet eder. Fuss ile Hz. Peygamberin snnetine ballk arasnda tam bir iliki kuran bu ifade, nemli bir Nak eyhinden zuhur etmesi bakmndan olduka dikkat ekicidir.

    Nakibendiyye Tarikat ile bnl-Arab arasndaki ilikinin, hatta balln en belirgin kant, kukusuz Abdurrahman Cm (.898/1492)dir. Cmnin nesir veya nazm olarak yazd pek ok eser, dorudan bnl-Arabnin retilerinin aklamasn ierir. Risaletd-drretil-fhire, Levih, Risale fil-vcd, daha da nemlisi erhu fussil-hikem ve Nakdun-nuss f erhi nakil-fuss gibi eserler, Cmnin bnl-Arabye balln gsterdii gibi Nakibendiyye Tarikatna mensup sufilerin vahdet-i vcd eksenli nazar konulara da ilgi duymalarn salamtr31.

    Burada vermi olduumuz iki rnek bile Nakibendiyye Tarikat mensuplarnn bnl-Arab ve vahdet-i vcda kar toplu bir tavr ierisinde olmadklarn, hatta pek ounun bnl-Arabye kar hayranlk duyduklarn gstermek iin yeterlidir. Hamid Algar, mm- Rabbn ncesi Nakibendlerinin bnl-Arabye baklarn inceledii bir yazsnda yle der:

    zetlemek gerekirse, Pars, Attar ve Ahrr, Cm ve Herattaki halkas eyhi, meslektalar ve mridleri- tarafndan olutu-rulan bir gelenek sonucu, hepsi bnl-Arabyi ve retilerini kabul edip benimsemilerdir32.

    u halde mm- Rabbnnin, bnl-Arab ve vahdet-i vcda ynelik tenkitlerini, Nakibend geleneinin doal bir sonucu olarak grmemiz mmkn deildir. Hatta byle bir eletirel tavr ierisine girmekle mm- Rabbnnin, Nakibend geleneine aykr davrand da pekala dnlebilir.

    Dier taraftan mm- Rabbn, bnl-Arabye ynelik eletirileri sz konusu olduunda, hibir yerde Nakibend gelenei ile irtibat kurma yoluna gitmemi, tam tersine daha nce de belirtildii gibi kendisini tavr ve merep olarak Alauddevle Simnnye daha yakn bulduunu ifade etmitir. Gerekten de Simnnnin Nefhttaki mektubunda yer alan bnl-Arab eleti-rileri ile mm- Rabbnninkileri arasnda ilk anda bile gze

    30 Molla Cm, Nefahtl-ns Tercmesi, s.435. 31 Uluda, Sleyman, Molla Cm, Nefahtl-nse yazlan mukaddime, s.31. 32 Algar, Hamid, lk Dnem Nakibend Geleneinde bn Arabnin Dnce-

    lerinin zleri, slam Aratrmalar, c.5, s.1, Ocak 1991, s.31.

  • 72

    arpabilecek yakn benzerlikler olduu grlmektedir. Hatta mm- Rabbnnin eletirisinin, Simnnnin eletirisinin alm ve doktriner bir dzeye karlmas olduu sylenebilir. yleyse mm- Rabbnnin bnl-Arab eletirisinin, Nakibend geleneinin bir gerei ve sonucu deil, tam tersine bu gelenee ramen olduu tespitini yapmak, kanlmaz bir durum olarak karmza kmak-tadr.

    Bu durumda ikinci ihtimal karmzda durmaktadr. Bu da mm- Rabbnnin vahdet-i vcd eletirisinin arkaplannda, yaad dnemde Hindistanda mevcut olan siyas, din ve sosyal yapnn etkili olduu ihtimalidir. Bize gre mm- Rabbnnin eletirisinin temelinde yatan faktr, Babrl Sultan Ekber ah (.1014/1605)n gerekletirmeye alt alternatif din politika-lardr. Bu bakmdan ncelikle Ekber ahn bu politikalarn ksaca tasvir etmemiz faydal olacaktr.

    963/1556 ylnda tahta geen Ekber ahn33 hayatnda tasavvufun izlerini ve din ilimlere ilgisini aka gryoruz. yle ki, itiye Tarikatnn temsilcisi eyh Selim-i it ile arasnda manev bir ban olduunu, onu ok sevdiini, hatta bu nedenle oluna Selim ismini koyduunu kaynaklar rivayet etmektedir ki, bu olduka dikkat ekici bir durumdur. te yandan eyh Mbarek ve eyh Ebul-Fazl-i Allm gibi limlerin desteini arkasna alarak ulema arasndaki ihtilaflar tartmaya atn da biliyoruz. Bu cmleden olmak zere Ekber ah, ibadethane toplantlarn balatm ve burada ulema arasnda uzun tartmalarn yaplmasn salamtr. Sz konusu toplantlarda hangi ama gdlm olursa olsun, neticede drt Snn mezhep arasndaki ayrlklar belirgin bir ekilde aa km, ulema birbiriyle atm ve bu yzden de nfuzlar azalmtr. nceleri sadece Mslman ulemann katld bu toplan-tlara, daha sonralar Hindular ve dier din mensuplar da davet edilmitir.

    Bu tartmalardan sonra Ekber ahn gelmi olduu noktaya baktmzda, Hristiyanln hak din olduuna inandna ve bu yzden Allmye ncilleri Farsaya evirttiine; Hindulardan vergi almaktan vazgetiine, onlara saygnn bir gerei olarak inek eti yemeyi yasakladna, dahas, sarayda Hindu ayinleri dzenlendiine tank olmaktayz.

    Dneminde yaygn olan Mehd beklentisinin de motivas-yonuyla, Ekber ah, 987/1579da hem din, hem de dnya liderliini kendisinde birletirmek istemitir. Nitekim zellikle yaknndaki

    33 Ekber ahn hayat iin bkz. Konuku, Enver, Ekber ah, DA, c.10, s.542-

    544.

  • 73

    limlerin hazrlam olduu yanlmazlk ferman adl fetva Ekber ahn huzurunda okunmutur. Sz konusu fetva, Ekber ahn din otoritenin de lideri olduunu ilan etmektedir. Buna gre ileride mctehidlerin zerinde birbirine uymayan dnceler besledikleri bir dini sorun ortaya kar ve eer padiah milletin menfaati ve siyasal gereklilikler bakmndan bu dncelerden birini seer ve bu yolda bir buyruk karrsa, biz, bu buyruun bizleri ve btn milleti baladn kabul ediyoruz ifadelerinde de aka grld gibi Ekber ah din konularda da hakem ve hatta mracaat edilen son kaynak olarak takdim edilmektedir34.

    Bu din ve siyas gce sahip olan Ekber ah, daha ileri giderek muhtemelen Mslmanlarla Hindular arasndaki atmalardan etkilenerek toplumsal birliin salanmas amacyla slamiyet, Hristiyanlk, Zerdtlik, Hinduizm ve Budizm gibi din ve inan sistemlerinin temel prensiplerini bir at altnda toplamay dn-d Din-i lah projesini ortaya koyar. Bu projenin baarl olup olmad bir tarafa, teebbs edilmi olmas dah olduka dikkat ekicidir35.

    Sonu olarak Ekber ahn yaptklarn zetlemek gerekirse, slam devleti olarak sunulan bir toplumda din ulemasnn otorite-sinin zayfladn, bunun yerine otoriteyi Ekber ahn temsil ettiini ve dier dinlere geni bir zgrlk alan aldn grmekteyiz.

    Byle bir sosyal ve siyas ortamda bulunan mm- Rabbn, nceleri saraya giderek Ekberin nemli destekilerinden Feyz-i Hind ve Ebul-Fazl el-Allm ile dostluk kurmutur. Ancak sz konusu kiilerin peygamberliin gereklilii hakknda pheye de-cek ekilde akla ve felsefeye nem vermelerinden rahatsz olan mm- Rabbn onlarla olan dostluuna son vermitir36. Bu bakmdan sarayda bulunduunu dikkate aldmzda, Ekber ahn din alanndaki projelerini ok iyi bildii sonucunu karmamz yanl olmayacaktr.

    fade etmeliyiz ki, mm- Rabbnnin Mektbtta yer alan herhangi bir konudaki grn, yukarda anlatlan sosyo-kltrel tarih arkaplan dikkate almadan okumamz ve salkl bir zemine oturtmamaz mmkn grnmemektedir. Mektbta baktmzda

    34 Ekber ahn siyas ve din konulardaki grleri iin bkz. Bayur, Y. Hikmet,

    Hindistan Tarihi, I-III, Ankara 1987, c.II, s.63-168; Ahmed, Aziz, Hindistanda slam Kltr almalar, (ev. Latif Boyac), stanbul 1995, s.235-255: Cebeciolu, Ethem, mm- Rabbn Hareketi ve Tesirleri, stanbul 1999.

    35 Dn-i lh iin bkz. Makhal Lal Roy Choudhury, The Din-i lahi or The Religion of Akbar, New Delhi 1997; Ahmed, Aziz, a.g.e.

    36 Algar, Hamid, mm- Rabbn , DA, c.22, s.195.

  • 74

    ikinci bin yln mceddidi olarak mm- Rabbnnin37 btn boyutlar ile dini ihya etme ve din kurumlar arasndaki ilikiyi eriat ekseninde yeniden tanmlama roln stlendii sylenebilir. Bu balamda zerinde durduu konular olarak, din tavrlarndan dolay siyas otoriteye tepki, ulemann otoritesini glendirmek ve eriat ile tarikat arasndaki ilikiyi yeniden tanmlamak gibi hususlar n plana kmaktadr.

    mm- Rabbnnin din ihya projesinde siyas iktidar ile ilgili grleri balang noktasn tekil eder. Ona gre Mslmanlarn baar ya da baarszlnda siyas iktidarn nemi byktr. Bilmelisin ki, leme nisbetle sultan, demolunun bedenine nisbetle kalp gibidir. Buna gre kalp salam olduunda, beden de salam olur; kalp bozuk olduunda beden de bozuk olur. Ayn ekilde sultann salah, lemin kurtuluu; onun bozulmas da lemin bozulmas demektir38. Hatta o, eriat, klcn altndadr, denmitir. eriatn parlakl, melik ve sultanlarla irtibatl klnmtr39 ifade-sinde de grld gibi ynetim ile eriatn uygulanmas arasnda dorudan bir balant kurarak sultan, eriat, klc ile yceltecek kii olarak grr.

    Bu erevede daha nce anlatld gibi er hkmlere bal kalmayan ve Rabbannin ifadesiyle kfirlerin tesirinde kalan Ekber ah, slamn ve Mslmanlarn zayflamasna sebep olmutur:

    Bir asrdan beri, slamn gariplii, yle bir noktaya ulat ki, kfr ehli, slam beldelerinde sadece kfrn hkmlerini uygulamaya raz olmuyorlar, hatta slam hkmlerin tamamen ortadan kaldrlmasn istiyorlar; slam ve Mslmanlarn izini btnyle yok etmeye alyorlar. yle bir safhaya geldi ki, bir Mslman, slam emirlerden (ir) birini yapacak olsa, ona lm tattryorlar. nek kesmek, Hindistan topraklarnda slamn en byk detlerindendir. Ama kfirler, cizye vermeye raz olurlar, ama inek boazlamaya raz olmazlar40.

    37 Bir mektubunda (Mektbt, c.I, mektup 301, s.362-363) nbvvet kandilinin

    ikinci bin yla kadar gizlendiini syleyen mm- Rabbn, artk kendi dneminde bunun aa kmas gerektiini vurgular. Baka bir mektubunda (Mektbt, c.II, mektup 4, s.12-13) ise, aynel-yakn ve hakkel-yakne ulaan ve dolaysyla nbvvet nurlarnn kandilinden ilim alan kimsenin, ikinci bin yln mceddidi olduunu ve onun ortaya ktn syler. yle anlalyor ki, mam, kendisini ikinci bin yln mceddidi misyonuna sahip olarak grmektedir.

    38 Mektbt, c.I, mektup 47, s.63. 39 a.g.e., c.I, mektup 65, s.77. 40 a.g.e., c.I, mektup 81, s.94.

  • 75

    mm- Rabbn, pek ok mektubunda slam ile kfrn kesin izgilerle birbirinden ayrlmas gerektiini vurgular. Kfrn geni bir alan ihtiva ettii bilinmekle birlikte, Hindistan sz konusu olduunda onun vurgusunun Hinduizm olduu sylenebilir. slam ile kfr birbirini dlayan iki zt olgu olduu iin birinin glenmesi dierinin zayflamas anlamna gelir. Kfrn ortadan kalkmas iin almak, putlar ykmak, gnlk ilerde dahi kfirlerle ilikiden kanmak, dahas kfirlerle fiil cihad yapmak gerekir. Zira bu yaplmazsa kfirler frsatn bulduklarnda Mslmanlar yok etmekten mutluluk duyacaklardr41. mm- Rabbnnin kfirlere bak asn yanstmas bakmndan u pasaj olduka dikkat ekicidir:

    Hz. Peygamber, baz dualarnda irk ehli iin u ifadelerle beddua etmitir. Allahm! Onlarn topluluklarn dat, cemiyetlerini bl, binalarn harap et, onlar, gl bir kraln yakalamas gibi yakala!. slam ve Mslmanlarn ycelmesi, kfrn ve kfirlerin alalmasyla olur. Cizye almaktan ama da, kfirleri alaltmaktr. Kfirler ne kadar ycelmise, slamn alalmas o kadar olur. Bu hususa ok dikkatli olmak gerekir. Bir ok insan, bu noktay gz ard ettii iin kendi hatasyla dinini harap etti ve boa kard. Halbuki Allah Teala Ey Nebi! Kfirlerle ve mnafklarla cihad et; onlara sert davran (Tevbe, 9/73) buyurmaktadr. Bu bakmdan kfirlerle cihad etmek ve onlara sert davranmak, din zaruretlerdendir. Geen asrda (Ekber ah dneminde) ortaya kan kfrn kalntlar, gerekten Mslmanlarn kalplerine ar gelmektedir. Bu dnemin sultann ise, kfr ehline ynelmesi sz konusu deildir42.

    Bizce mm- Rabbnnin, msamahasz bir ekilde kfirlere kat davranmas ve onlarla btn ilikilerin kesilmesini istemesi, Ekber ahn uygulamaya alt dinlerin uzlatrlmas politika-snn tepkisel bir uzantsdr.

    te yandan Ekber ahn uygulamalarnn slam ve Mslmanlar gsz hale getirdiinden yaknan mm- Rabb-nnin, Cihangirin (.1037/1627) iktidara gelmesiyle ok memnun ve umutlu olduu grlmektedir. Zira o, iktidar deiimiyle birlikte, slam hkmlerin yeniden uygulanaca ve Mslmanlarn gle-necei beklentisini sk sk dile getirir43.

    41 Geni bilgi iin bkz. mm- Rabbn, a.g.e., c.I, mektup 47, s.63, mektup 65,

    s.77-78, mektup 193, s.164-165, mektup 269, s.283. 42 Mektbt, c.I, mektup 193, s.165. 43 Bkz. Mektbt, c.I, mektup 193, s.165; mektup 194-195, s.166.

  • 76

    u halde eriatn ahkmnn icras, byk lde sultana baldr. Sultann bu misyonunu yerine getirmesi iin ulemaya nemli bir grev dmektedir. Ne var ki, nceki dnemde (Ekber ah dneminde) ortaya km her trl bela, kendilerini dnyev heveslere kaptrm olan ulemann yznden olmutur. Zira onlar, sultan doru yoldan kardlar44. Bu yzden yeni dnemde, ulemann doru yolu gstermek suretiyle sultana yardmc olmalar gerekir. Gerekten de mm- Rabbnnin bu grevi en iyi ekilde yaptna tank oluyoruz. Zira o, sultana pek ok mektup yazarak bata er hkmlere ve ehl-i snnete bal kalmak gibi konularda ona yol gstermitir. Sz gelimi, sultana hitaben yazm olduu uzun bir mektupta onun neler yapmas gerektiini ve ehl-i snnetin inan esaslarnn neler olduunu tek tek anlatr45. Bu durum, onun, sosyo-politik etkisinin st seviyede cereyan ettiini gsterir.

    Bir mceddid olarak mm- Rabbnnin yapmak istedii en nemli iin, slam kurumlar arasndaki ilikiyi sosyo-kltrel artlar mvacehesinde yeniden tanmlamak olduu sylenebilir. Bu balamda ona gre, eriat ile tarikat arasndaki iliki gzden geiril-meli ve iki kurum arasndaki anlamazlklarn zmn salayan temel bir prensip ortaya konulmaldr46.

    mm- Rabbn, tarikat eriatn z ve stn bir mertebesi olarak gren geleneksel tasavvuf bak asn doru bulmaz. eriat ile tarikat birbirinin ayndr ve gerekte aralarnda bir fark yoktur47. eriat, ilim, amel ve ihlastan oluur; tarikat ise eriatn nc aamas olan ihlasn olgunlamas ve tamamlanmasnn yardmc unsuru olup eriatn hizmetindedir48. Dolaysyla mm- Rabbn, eriat, tasavvuf tecrbenin verileri de dahil olmak zere btn hakikatleri kuatan evrensel prensip olarak grmekteydi. Bunun doal bir sonucu olarak da her trl ihtilafn zm kayna eriat olacaktr.

    mm- Rabbn, eriat ve tarikat arasndaki bu teorik ilikiyi, daha aktif ve pratik hale dntrr. eriat, ehl-i snnet prensipleri

    44 a.g.e., c.I, mektup 47, s.63. 45 Bkz. a.g.e., c.I, mektup 65, s.77; mektup 66, s.78-79; mektup 194-195,

    s.166; c. II, mektup 67, s.109-118. 46 Sirhindnin mceddid olarak rol ve eriat ile tarikat arasndaki ilikiyi

    ortaya koyuu ile ilgili bkz. Ahmed, Aziz, Studies in the Islamic Culture in the Indian Environment, Oxford 1965; Muhammad Abdul Haq Ansari, Sufism and Shariah: A Study of Shaykh Ahmad Sirhindis Effort to Reform Sufism, Leicester 1986; Buehler, Arthur, Shariat and ulam in Ahmad Sirhindis Collected letters, Die Welt des Islams: International Journal for the Study of Modern Islam, v.43, n. iii, (2003), p.309-320.

    47 a.g.e., c.I, mektup 84, s.95. 48 a.g.e., c.I, mektup 36, s.50.

  • 77

    olarak tecessm eder. Bu bakmdan btn ihtilaflarda kstas, ehl-i snnettir. Burada, onun ehl-i snnetten kastnn, zellikle kelam ulemasnn olduu da belirtilmelidir. mm- Rabbn, pek ok mektubunda hakikati ehl-i snnet ulemasnn temsil ettiini, dolaysyla her trl yorumu bu ulemann prensiplerine gre deerlendirmek gerektiini syler49. Bu bak asnn bir neticesi olarak, eriat temsil eden ehl-i snnet ulemas, ya da ehl-i hak50, hangi derecede olursa olsun sufilerden daha stndr. mm- Rabbnnin, bu grn nbvvet-velayet konusuna dayandrmas olduka ilgintir. Denize nisbetle dalgann bir kymeti olmad gibi hi kukusuz nbvvet sz konusu olduunda da velayetten bahsetmek anlamszdr51. u halde nbvvet, velayetten stn olduu iin nbvvet kandilinden k alan ulemann ilmi de, velayet mertebelerinden alnan ilimden daha stndr:

    Neblere uygunluk ierisinde hareket eden ulemann nazar, nbvvet kemalat ve ilimlerine dayanr. Halbuki sufilerin nazar, velayet kemalat ve bilgileri ile snrldr. yleyse nbvvet kandilinden alnm olan ilim, velayet mertebesinden alnm olan ilimden daha doru ve daha salamdr52.

    Hakikati temsil etme yetkisinin, ehl-i hak olarak isimlendirdii zahir ulemasnda olduunu syleyen mm- Rabbn iin, artk, ehl-i hak ile sufiler arasnda ihtilaf kmas durumunda, ya da sufilerin ehl-i hakka aykr grler serdettiinde sufilere itibar edilmemesi gerektiini sylemenin zaman gelmitir:

    Hibir veli, herhangi bir nebinin derecesine asla ulaamaz. Velinin ba, srekli olarak nebinin aya altndadr. Bilin-melidir ki, ulema ile sufiler arasnda ihtilaf kan herhangi bir mesele dikkatlice incelendii zaman grlecektir ki, hak ulema tarafndadr53.

    Slik iin gerekli olan eylerden birisi, ehl-i snnet vel-cemaat ulemasnn Kuran, Snnet ve selefin rivayetlerinden istinbat ettii doru itikat (el-itikdus-sahh) zere olmasdr. Yine Kuran ve Hadisi, ehl-i hak yani ehl-i snnet vel-cemaat

    49 a.g.e., c.I, mektup 41, s.54; c.I, mektup 84, s.95-96; c.I, mektup 177, s.155;

    c.I, mektup 193, s.164-165; c.I, mektup 213, s.184-185; c.I, mektup 266, s.260-261.

    50 lgin bir ekilde mm- Rabbn bu iki ifadeyi ayn anlamda kullanr. Bkz. Mektbt, c.I, mektup 286, s.311. Sirhindnin eriat ve ulema hakkndaki grlerinin analizi iin bkz. Buehler, Arthur, Shariat and ulama in Ahmad Sirhindis Collected Letters, Die Welt des Islams, 43 iii (2003) s.309-320.

    51 Mektbt, c.I, mektup 266, s.272. 52 a.g.e., c.I, mektup 266, s.272. 53 a.g.e., c.I, mektup 266, s.272.

  • 78

    ulemasnn anlad manalara hamletmesi gerekir. Faraza kef ve ilham ile oluan herhangi bir bilgi, ehl-i hakkn ortaya koyduu manalara aykr olursa, kef ve ilhama itibar edilmemesi ve ondan Allaha snlmas gerekir54.

    mm- Rabbnnin, bnl-Arab ve vahdet-i vcd eletirisini, ite tam bu balamda deerlendirmek gerekir. Kef ve ilhamn yegane kstas ve doruluk ls, ehl-i hak ulemann (zahir ulemasnn) anlad manalardan bakas deildir. yleyse bnl-Arabnin kef ve ilhama dayanarak ortaya koymu olduu bir ksm grler, ehl-i hakkn kriterlerine aykrl dolaysyla isabetsiz ve hataldr; ancak, ictihaddaki hata gibi kefe dayal hatas sebebiyle bnl-Arab de mazur grlebilir55.

    Bu balamda denilebilir ki, hakikatin lt, ehl-i snnet itikaddr ve tasavvuf sz konusu olduunda buna aykr olan her ey, eksik ve hatal bir kefin neticesi olarak yanltr. Gerekten de mm- Rabbnnin, bnl-Arab ve vahdet-i vcda ynelik eletirilerine baktmzda, bu noktay kolaylkla grebiliriz. Zira o, sz konusu tenkitlerinde gereke olarak ehl-i hakka aykrlk durumunu gstermektedir. lgin olan u ki, eyh bnl-Arab, keif erbabnn kabul ettii kiilerden birisidir. Halbuki, o, ehl-i hakkn grlerine aykr pek ok hatal ve yanl bilgiye sahiptir56. Bu nedenle, mmn, bnl-Arab ve vahdet-i vcd eletirilerinde yapmak istedii ey, kefe dayal tasavvuf tecrbeyi ehl-i snnet itikad ile elimeyen bir zemine oturtmaktr. Nitekim, o, bu balam-da eyhine it olan Rubaiyyat adl esere yapt erhinde, vahdet-i vcd ile ehl-i hakkn grleri arasndaki ihtilaf noktalarn ortadan kaldrdn ve bir sentez oluturduunu sylemektedir: Bu Fakir, Allahn yardmyla, Hz. eyhimizin Rubaiyyat erhinde, bu meseleyi (vahdet-i vcdu) ehl-i hakkn itikadna mutabk hale getirdi; aralarn birletirdi; iki grup arasndaki tartmay lafza dkt; her iki tarafn da ek ve phelerini, kesin bir ekilde zd57. Bizce, onun, Mektbtta yapm olduu da ayn eydir ve sz konusu uzlama ya da sentez, vahdet-i uhddur. Bu nedenle vahdet-i uhdu, vahdet-i vcdn ehl-i snnetin itikat formlar ile uyumlu hali olarak nitelemek mmkndr.

    Vahdet-i vcd ile ehl-i snnet itikad arasndaki ayrlk noktalarn ehl-i hakkn kstas ile deerlendiren ve dzeltmeye

    54 a.g.e., c.I, mektup 286, s.311. 55 a.g.e., c.I, mektup 266, s.265; c.I, mektup 286, s.311-312. 56 a.g.e., c.I, mektup 266, s.265. 57 a.g.e., c.I, mektup 266, s.265. O, baka bir mektubunda ayrntlaryla vahdet-

    i vcdun er ilimlere tatbikini anlatr. Bkz. Mektbt, c.II, mektup 44, s.72-76.

  • 79

    alan mm- Rabbnnin u noktalar ne karttn gryoruz. Ona gre, bnl-Arab, isim ve sfatlarn zatn ayn olduu, Allah ile lem arasnda ayniyet olduu, dolaysyla ittihad grne sahip olduu, vacib varlk ile mmkn varln birlii, Allahn lemi varlyla kuatt, cehennemin ebed olmad ve benzeri pek ok hususta hatal kefte bulunmutur; zira sz konusu grler, ehl-i snnetin temel prensipleriyle elimektedir. u halde mm- Rabbnnin vahdet-i uhdunun, bnl-Arabnin vahdet-i vcdu-nun prensiplerinin eletirisi esas zerine oturduunu syleyebiliriz.

    mm- Rabbnnin gerek eriat ve ehl-i snnet itikadna vurgusu, gerekse bununla dorudan ilikili olan vahdet-i vcd eletirisi, tarih arkaplan gz ard edildii srece doru okunamaz. Bu balamda mm- Rabbnnin, bir taraftan Hint inanlarnn da etkili olduu, dier taraftan Ekber ahn Din-i lh projesinin hkim olduu bir atmosferde yaad hatrdan karlmamaldr. Vahdet-i vcd doktrini ile Hint inanlar arasnda bir benzerlik olduu ve hatta vahdet-i vcdun Ekber ahn dinleri birletirme projesine zemin hazrlam olabilecei durumu, mm- Rabbnnin dikka-tinden kamam olsa gerektir. En azndan onun bilin altnda byle bir ekincesi olduu kuvvetle muhtemeldir. Bu nedenle bize gre mm- Rabbnnin vahdet-i vcdu, zahir ulemann perspektifiyle eletirmesi, tarikat eriatn hizmetinde grerek eriat ve ehl-i snnet itikadn n plana karmas, yukarda iaret edilen tarih arkaplann bir neticesidir. Yine bizce onun yapm olduu bu i, zelde Nakbendi tarikatnda, genelde ise Hindistan tasavvufunda bir devrimdir.

    Sonu

    Alauddevle Simnnyi takip ettiini syleyebileceimiz mm- Rabbnnin, bnl-Arab ve vahdet-i vcd ile ilgili eletirisi temelde iki noktaya dayanr:

    Birincisi; tecrb ynden eletiri. Buna gre bnl-Arab, tasavvuf tecrbenin son noktas olan kulluk makamna ulaa-madan tevhd makamnda kald iin onun vahdet-i vcd ile son bulan mhedesi eksik ve hataldr. Belki de bnl-Arabnin bundan daha byk yanl, yaam olduu tasavvuf tecrbenin (birlik mhedesinin) zerine varln birlii eklindeki teorik ve felsef bir doktrini kurmasdr. Halbuki onun buna hi hakk yoktu. Zira mistik tecrbeden felsef bir nazariye karlamaz.

    kincisi ise rasyonel ynden eletiridir ki, bu da vcd ve adem, zatn isim ve sfatlarla ilikisi, Allah ile lemin aynilii gibi pek ok konuda vahdet-i vcdun yanl sonular olduuna dayanr.

  • 80

    mm- Rabbnnin, vcdun zata zaid bir sfat olduu, isim ve sfatlarn zatn ayn olmad, glge varlk olan lemin belirli lde mstakil bir varl olduu, dolaysyla Allah ile lem arasnda ayniyet olmad prensiplerine dayanan vahdet-i uhd doktrini ile eriatn zahiri arasndaki uyum, bizce, dikkate deer bir durumdur. Bu bakmdan onun, byk lde tasavvufu, genelde eriatn, zelde ehl-i snnet ulemasnn temel prensipleri ile uyumlu hale getirmeyi amalad grlmektedir. Zira yaad toplumdaki din kargaa ve eriatn zayflamas, onu, vahdet-i vcdu dinin zahir prensipleri eksenine almaya zorlamtr. Bu nedenle ikinci bin yln mceddidi olma misyonu gz ard edilerek onun vahdet-i vcd eletirisi kesinlikle anlalamaz.

    mm- Rabbn sonras dnemde, bnl-Arab ve mm- Rabbnden hangisinin hakl olduu ya da vahdet-i vcdun mu yoksa vahdet-i uhdun mu doru olduu ile ilgili pek ok tartmaya tank olmaktayz. Bu tartmalarn Hindistan dnda da geni bir corafyada cereyan ettii grlmektedir. Bazlar, bnl- Arabyi savunurken, bazlar da mm- Rabbnyi hakl bulmu, aznlkta kalan bir grup da iki sufinin grleri arasnda aslnda bir farkllk olmadn syleyerek uzlamac bir tavr taknmtr. Bu balamda mm- Rabbnnin, vahdet-i vcd ekseninde bnl-Arabye ynelttii eletirilerin, tasavvuf ierisinde belirli lde fikr dinamizmin olumasna katk salad gerei de gz nnde bulundurulmas gereken bir husustur.