Upload
others
View
5
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
Mustafa Nihat Malkoç- şiirler -
Yayın Tarihi:
11.07.2019
Yayınlayan:
Antoloji.Com Kültür ve Sanat
Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerineaittir. Şiirlerin kopyalanması gerçek veya elektronik ortamlarda yayınlanması, dağıtılması Türkiye Cumhuriyetiyasaları ve uluslararası yasalarla korunmaktadır ve telif hakları temsilcisinin önceden yazılı iznini gerektirir. Budoküman, şairin kendisi veya temsil hakkı verdiği kişinin isteği üzerine Antoloji.Com tarafından, şairin veyatemsilcisinin beyanları doğrultusunda yayınlanmıştır. Bu dokümanın yayınlanması kullanılması dağıtılmasıkopyalanması ile ilgili husularda ve şiir içerikleri ile ilgili anlaşmazlıklarda Antoloji.Com hiç bir şekilde sorumlu vetaraf değildir.
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Mustafa Nihat MalkoçEserleri:
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
30 Ağustos Günü
İçim sığmaz içime30 Ağustos günüGüç katılır gücüme30 Ağustos günü
Aslan çakalı boğduGüneş neşeyle doğduYağmur bir başka yağdı30 Ağustos günü
Esaret büyük illetSüremezdi bu zilletŞaha kalktı bu millet30 Ağustos günü
Horon teperken beyler...Irmaklar şarkı söylerDağlar tebessüm eyler30 Ağustos günü
Başlara yaktık kınaKıymet vermedik canaKurban olduk vatana30 Ağustos günü
Etten duvar ördük bizNe defterler dürdük bizZor bir hesap gördük biz30 Ağustos günü
Dik durduk, diri durdukDaima iri durdukBelâdan geri durduk30 Ağustos günü
Düşmana diş geçirdikZehir zıkkım içirdikBu vatandan göçürdük30 Ağustos günü
Dindi tuttuğumuz yasSilindi yürekten pasMilletim oldu halas30 Ağustos günü
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
30 Ağustos Zafer Marşı
Vatanın üstündeydi düşmanın çizmeleriKabul edilemezdi rahatça gezmeleriYürekten duyuyorduk işgalin acısınıHasma yâr edemezdik bu yurdun bacısınıEsir yaşamaktansa ölmek şerefti bizeYokuşlar aşılmadan çıkılamazdı düzeYaşamak neye yarar, gönderde bayrak yoksa?Çok muydu kanlarımız bu vatan için aksa?Esaret kemendiyle hayat haramdı bizeBu utanç lekesiyle nasıl çıkardık yüze?
Bu acı hissiyatla doğrulduk yerimizdenBir zafer bekliyorduk kahraman çerimizden26 Ağustos günü doğdu bir güneşZifiri karanlığı o gün boğdu bir güneşBaşkomutan doğruldu, önder oldu milleteOnuruyla savaştı, son verdi bu illeteDüşmanın üzerine hücum eyledik durdukÖzgürlük üzerine nice hayaller kurdukRüzgârlarla yarıştı yağız, cins atlarımızGökleri parselledi çelik kanatlarımızDüşmanlar kaçıverdi, bakamadan ardınaSerdengeçti neferler sahip çıktı yurduna
Ölümü kendimize yâr eyledik o gün bizMeydanları düşmana dar eyledik o gün bizTopların yankısından dağ ve taş dile geldiÇakallar leş peşinde, bülbüller güle geldiEsaret ölüm gibi, yetti gayri bu zillet30 Ağustos günü şaha kalktı bu milletİrade balyozuyla yıktık demir ağlarıHürriyete yürüdük, aştık yüksek dağlarıŞerefli bayrağımız boyandı kan rengineMüjdelerle başladık doğmakta olan güneTek ses tek nefes olduk, dile geldik bu sesteBu dünya var oldukça çalınacak bu beste
Milletçe birlik olduk, erdik muradımızaEn sonunda kavuştuk şanlı beratımızaBize göre memleket ana, baba, yâr demekZaferle sonuçlandı verilen onca emekAlevlerin içinden selâmete geçtik bizEsir yaşamaktansa şehadeti seçtik bizZaferlere imanı tükenmez ordumuzunMedar-ı iftiharı onlardır yurdumuzunVatana kurban oldu nice kınalı kuzuBu millet unutamaz o Büyük Taarruz'u
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
30 Ağustos Zafer Türküsü
Düşmanın karşısında dik durduk, diri durdukHer engeli aşarız 30 Ağustos'larda...Eğilmedik çok şükür; kararlı, iri durdukKabımızdan taşarız 30 Ağustos'larda...
Savaşta ve barışta biz ilelebet hürdükİradeyi kuşandık, çelik duvarlar ördükRabbin inayetiyle kutlu zaferi gördükHuzur içre yaşarız 30 Ağustos'larda...
Nefes aldıkça Hakk'ın yolundan dönmedik bizYandık kutlu ateşte; kavrulduk, sönmedik bizBayrak olduk göklerde, gönderden inmedik bizHainlere şaşarız 30 Ağustos'larda...
İşgalci haydutlara kaşımızı çattık bizYedi düvel düşmanı önümüze kattık bizSevr denen paçavrayı buruşturup attık bizEsareti boşarız 30 Ağustos'larda...
İstiklâl kavgasında ileriye atıldıkNice muharebede masalarda satıldıkCihat meydanlarında ordumuza katıldıkHeyecandan coşarız 30 Ağustos'larda...
Karanlığın üstüne güneş gibi doğduk bizTürk'e kefen biçeni kanımızda boğduk bizDüşmanın tepesine kurşun olup yağdık bizHürriyete koşarız 30 Ağustos'larda...
Mehmetçik onurunu düşürmedi yerlereİnsaftan ayrılmadı, bulaşmadı kirlereZafer kokusu sindi alnındaki terlereHakk yoluna düşeriz 30 Ağustos'larda...
Başkomutan yürüdü, izini iz eyledikKararlı yürüyüşle yokuşu düz eyledikErenler 'destur' dedi, sırrını giz eyledikYaramızı deşeriz 30 Ağustos'larda...
Esaret zincirini kırdık elhamdülillah!Düşmana son darbeyi vurduk elhamdülillah!Güzel cumhuriyeti kurduk elhamdülillah!Aşk narında pişeriz 30 Ağustos'larda...
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Abdurrahim Heyit'e Mersiye
Çin zindanlarında şehit edilen ozan Abdurrahim Heyit'e rahmetle
Kan ağlıyor Urumçi, buz tutmuş karanfillerBir yanda zalim gürûh, öbür yanda gafillerAhenk kesildi birden, teli koptu sazlarınGökleri yarıp geçti yankısı niyazlarınKırdılar kalemleri, yazanı susturdularUrumçi'de bir garip ozanı susturdularHakikat tuz buz oldu susturulunca ozanBiz baharı beklerken kapıyı çaldı hazanGök bayrak kefen olmuş Abdurrahim Heyit'eYakup Han, Dilşad Hatun selâm durmuş şehide
Urumçi'deki zulme dünya yummuş gözünüGörmezden geliyorlar Çin'in gerçek yüzünüYarın hüzne gebedir, hiç dinmiyor acılarAğlamaktan yoruldu analar ve bacılarİnsanlığın battığı, güneşin doğduğu yer...Çakal sürülerinin aslanı boğduğu yer...Baharını yitirmiş mübarek bir vatansınSükûtun çığlığını duymayanlar utansınGök bayrak kefen olmuş Abdurrahim Heyit'eİsa Yusuf Alptekin selâm durmuş şehide
Vatan yârdir âşıka, bizde yârden geçilmezNevbaharın yurdunda şimdi kardan geçilmezVicdanlar nasırlaştı, dilden ağıtlar düştüSimsiyah mürekkebe beyaz kâğıtlar düştüYaralı gönüllere gökten yıldızlar aktıGiden şanlı yolcunun hasreti yürek yaktıUçmak'taki ozanın gül kokuyor yarasıSafınız belli olsun, tam şimdidir sırasıGök bayrak kefen olmuş Abdurrahim Heyit'eAtilla, Cengiz, Timur selâm durmuş şehide
Ezanların sesini kısmış zalimin dölüMavi bayrak gölgesi şimdi olmuş kan gölüAltın tasta sunulmaz, kandır yurdun bedeliBu can bedende yüktür, candır yurdun bedeliKitabımızda yazmaz yalnız koymak kardaşıHepimizin davası bu özgürlük savaşıArz da arş da şahittir mazlumların âhınaUyanmak nasip olsun özgürlük sabahınaGök bayrak kefen olmuş Abdurrahim Heyit'eOsman Batur, Ali Han selâm durmuş şehide
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Acelem Var
Heybemdeki azık bittiAcelem var ey yârenler! ...Koca ömür, yazık bittiAcelem var ey yârenler! ...
Yolum uzun, zaman kısaİflastayım, boştur kasaDevrilecek bir gün masaAcelem var ey yârenler! ...
Ölüm pusu kurmuş canaNe yâr dinler, ne de anaMenzil yakın, vardık sonaAcelem var ey yârenler! ...
Tutunacak dal kalmadıKovanımda bal kalmadıBedenimde hâl kalmadıAcelem var ey yârenler! ...
Ecel bizi bulabilirEmaneti alabilirMühlet her an dolabilirAcelem var ey yârenler! ...
Kuş kafese dargın şimdiBülbül güle kırgın şimdiAzalarım yorgun şimdiAcelem var ey yârenler! ...
Kucak açmış kara toprakDüşeyazmış sarı yaprakPamuk değil, saçımda akAcelem var ey yârenler! ...
Hatıralar delik deşikMum tükendi, söndü ışıkHazırlansın büyük beşikAcelem var ey yârenler! ...
Aynalara küstüm artıkMuhabbeti kestim artıkEleğimi astım artıkAcelem var ey yârenler! ...
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Acının Özgül Ağırlığı
bir leylek masalıyla başladı her şey…sonrakaçacak delik aradı mahcup bakışlardenize düşen gölgem ıslandı sırılsıklamyakamozların esrik bakışlarında
içimdekiyakup da öldü yusuf’tan sonradilimde okyanusların kekremsi tadıbembeyaznaftalin kokularına sinmişyüreklerden taşan hüznün darası
yağmurlu bir gecenin sabahındadüşlerimi kurşuna diziyor özgüvenimacının özgül ağırlığını taşımıyor omuzlarımiç sesimi bastırıyor köpek ulumaları
gece, peri yüzlü güne evrilirken…yeniden başlıyor hayatın şamatasıdualarım son cemaat yerinde unutulmuşgönlümün pervazlarına konmuş baykuşlar
o ateşin dudak (g) izin ıslak imza niyetinefersahfersah önümden yürürken gölgenruhumun bozkırında buz tutmuş çiy taneleribir cinnet boyu umarsızlık dört nala
kederler mayalarken sabahın koyu efkârını…yüreğimi astım gecenin yağlı urganınaintizar kurşunları acının menzilindeüçüncü tekil şahıs soğukluğunda her şey
her sabah güne kurulurken insan…kaçeleğimsağmaederbir gök gürültüsü?ne zaman atmaya başlar denizin nabzı?bir değirmen ne zaman öğütür kendini söyle?
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Acıyı Katık Ettik
Acıyı katık ettim, hüzünden beslendim benDünden nazar eyledim, bugüne seslendim benMeftun oldum sevgili o kara gözlerineSiyah beyaz resmine bakıp da hislendim ben
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Adalet Güzellemesi
Mizanı berk tutar, hakikat söylerVicdandan gönüle akar adalet…Eşittir gariple ağalar, beyler…Hak penceresinden bakar adalet…
Hukuksuzluk kıştır; boran, tipidirAdalet kurtuluş, Hakk’ın ipidirKaranlığa doğan ışık gibidirGönül göğümüzde çakar adalet…
Adalet ölmüşse kokmuştur zamanÜmitvar gönülde tükenir güman?Kaplar ruhumuzu zifiri dumanSana pek yakışır vakar adalet…
Eğriden uzaktır, gider düzüneİzini iz eyler Hakk’ın izineParmağını sokar zulmün gözüneHakikat mumunu yakar adalet…
Hakk’ın dostlarından bize yadigârAdiller yurdudur bu kutlu diyarZulmün yarasına dermansın ey yâr! ...Nefret duvarını yıkar adalet…
Huzuru getirir; şehrime, dağaHakikat türküsü söyletir çağaAynı sofradan yer maraba, ağaUçurumdan düze çıkar adalet…
Hukuku çiğneyen, cinnetimsin senGül yüzlü adalet, cennetimsin senHakk’a karşı şükrüm, minnetimsin sen!Zulmün boğazını sıkar adalet…
Seninle ruhuma inşirah inerMazlumların kızgın gözyaşı dinerDünyaya Ömer’in kokusu sinerYolsuzu yoluna sokar adalet…
Sözler anlatamaz gül cemaliniDeğişmem bir şeye dost kemaliniVasfedemez kalem vakur hâliniGoncagül misali kokar adalet…
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Adaletin Timsali
“Kenar-ı Dicle'de bir kurt aşırsa bir koyunu,Gelir de adl-i İlâhî sorar Ömer'den onu! ”(M. Akif Ersoy)
Garip kalmasın İslâm, mahzun olmasın diyeHakk, Ömer Bin Hattab’i verdi bize hediye
Kur’an’ın munis sesi, Ömer’i yumuşattıİlâhî hakikatler, yüreğini kuşattı
Kula kulluktan geçti, terk etti esaretiEverest kadar yüksek, Ömer’in cesareti
Küfre karşı çelikten iradeyle zırhlandıİçinde beslediği, büyüttüğü imandı
Mekke semalarından doğan bir güneşti O…Küfrün karanlığında yıldızlara eşti O…
Adaletin timsali, vicdanların sesiydiGönülleri şâd eden, sonsuzluk bestesiydi
Dünyayı Cennet etti, Ömer’in adaletiKökünden söküp attı küfrü ve dalaleti
Bu dünya gurbetinin talipti çilesineDüşmedi hiçbir zaman şeytanın hilesine
Küfrün önünde duran çelikten duvardı O…Müminlerin yanında gece gündüz vardı O…
Şerefiyle taşıdıİslâm’ın sancağınıMüminlere yaşattı dinin altın çağını
Muhacir ve Ensar’ın gözünde bir dağdı O…Küfrü bertaraf eden, aydınlık bir çağdı O…
Mekke’de doğan güneş, şanlı Yesrib’de battıÖmer’in şehadeti yürekleri kanattı
İslâm’ın güçlü sesi, heybetli bir devdi O…Yürekleri kavuran, korlaşan alevdi O…
Adalet sarayının bahçesinin gülüydüHakk’ı terennüm eden İslâm’ın bülbülüydü
Onun adaletine dünden daha muhtacızO aydınlık günlere bugün susuzuz, açız…
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Adana Güzellemesi
Güneyin incisi, en baştasın senToros Dağlarında karsın Adana! ...Dadaloğlu gibi genç yaştasın senGözümün ışığı, yârsin Adana! ...
Uygarlık beşiği; ilimsin, fensinKaracaoğlan’ın meskeni sensinKadim surlarınla, mağrursun, şensinSevgin içimizi sarsın Adana! ...
Mutfağında pişer kebabın hasıTürküyle silinir kulağın pasıYakar içimizi; aşkı, sevdası…İffetsin, onursun, arsın Adana! ...
İnsanı gayretli; durmaz, yorulmazSeyhan ile Ceyhan akar durulmazGüzelliğin Hakk’tan, hikmet sorulmazHicransın gönülde, harsın Adana! ...
Çepeçevre sarar Çukurova’yıKaderi saymıştır sıcak havayıToros güzelleri kurar yuvayıGönül köşkümüzde varsın Adana! ...
Hasat sevincine karışır hazanGözümüzü okşar düzen ve mizanMerkez Camii’nden okunur ezanKaranlığı yırtan nursun Adana! ...
Apaydınlık mâzin, çağın var seninSıra sıra Toros, dağın var seninBereketli ovan, bağın var seninCihan var oldukça dursun Adana! ...
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Adıyaman Şehrengizi
Yüzün güleçtir senin, şehirlerin incisi! ...Göklerin kartalısın, hakikatin öncüsü! ...Seni düşünedurdum kapayıp gözlerimiMâzini mâzim saydım, iz ettim izleriniSeyirtepe'ye çıkıp seyrettim cemâliniŞerefle taşıyorsun o asil kemâliniİlâhî bir nakkaşın kaleminden çıkmışsınYatağına sığmamış, bentlerini yıkmışsınBuram buram bir tarih yatmakta toprağındaKöklerin imzası var, çınarın yaprağındaEkmek kadar azizsin, dört yapraklı yoncasınMuhabbetin bağında gün görmemiş goncasınEşsiz güzelliğinle taht kurdun gönüllereKokunu bağışlarsın bahçemdeki güllereGurbet türkülerinde yanık bir ezgisin senAlnımıza çizilmiş derin bir çizgisin senŞehrengizler güzeli, yamansın Adıyaman! ...Akdağ'ın tepesinde dumansın Adıyaman! ...
Soframda kuru soğan; ekmeğim, aşım benimHasretin gözesidir, gözümde yaşım benimIşık süvarileri aydınlatır geceniDüşürmezsin dilinden aşka banan heceniDolunayın şavkını senin yüzünde gördümHasretin ateşini sevda közünde gördümSabahı sende gizli, karanlık gecelerinYüreği tutuşturur ateşin hecelerinMâziden istikbâle yaşıyorsun gönlünceKardeşlik havasını soluyorsun ömrünceGüneş bir başka güzel doğar Nemrut Dağı'ndanSevgini eksik etmem gönlümün otağındanZifiri gecelerde karanlığa ay düşerEşsiz güzelliğinden bize de bir pay düşerBesni'de üzümsün sen, damaktan tadın gitmezCanlanır hatıralar, gönülden yâdın gitmezGönül göğümde yıldız, yamansın Adıyaman! ...Hasretin yarasına dermansın Adıyaman! ...
Atatürk Barajı'nda sular aşar bendiniFırat'ıma vurmuşlar sevdanın kemendiniZamanı heybesinde taşır Saat KulesiÇağlara meydan okur Adıyaman KalesiUmutlara gebedir bu toprak dört mevsimdeAnılar dile gelir siyah beyaz resimdeBembeyaz yorgan gibi Dibek Dağı'nda dumanRüya içinde yüzer Kommagene'de zamanEl emeği göz nuru Pişinik HalılarıSıla aşkıyla yanar şehrin sevdalılarıNice gizemler taşır, sırrın hasıdır NemrutDünyanın sekizinci harikasıdır NemrutKök boyalı iplikle halı kilim dokunurKadim Ulu Cami'de ne hoş ezan okunur
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Zamana ve mekâna sığmaz gül yüzlü diyarÜstünde yaşayanlar, dünden daha bahtiyarEfkâr başından aşkın, yamansın Adıyaman! ...Çekiçle örs arası zamansın Adıyaman! ...
Örenli'de görmeli Perre Antik KentiniHakikat dümdüz eyler hayallerin bendiniSamsat, Kommagene'nin kadim payitahtıdırSuya batan güneşin ışığıdır, bahtıdırGün boyu dolup taşar Oturakçı PazarıAkla durgunluk verir Kral Kaya MezarıFırat'ın yatağından buz gibi sular akmışCendere Köprüsü'nü Romalılar bırakmışÇelikhan'ın simgesi, yüzen adalarıdırKulağımıza çalan, dünün nidalarıdırKâhta tarihin nabzı; cennettir dağı, taşı...Petrol kuyularında iner kalkar at başıGölbaşı deyip geçme, bir cennettir burasıNemrut Tümülüsleri dünya kültür mirasıAnlatmak kolay değil Sincik, Gerger, Tut'unuSofrandan eksik etme mercimek, nohudunuZemheride baharsın, yamansın Adıyaman! ...Kanımızla yazılmış, destansın Adıyaman! ...
Antik şehirlerinde zaman durmuştur sankiCevap isteyenlere, soru sormuştur sankiHititlerden Bizans'a ne uygarlıklar gördünBarışın hırkasını sevgi ipiyle ördünOnca güzelliğini gören gözler şaşırsınSahvan Bin Muattal'ın türbesini taşırsınNice sırlar taşıyan dağların vardır seninBir tohuma on veren bağların vardır seninEzelî ve ebedî sevdalara yurtsun senDağların yamacında çakal değil, kurtsun senAltından gerdanlıksın; yazın, kışın başkadırOnurlu yürüyüşün muhabbete, aşkadırGönülleri yandıran türkülerin var seninYarına sakladığın ülkülerin var seninNazlı bir gelin gibi salınırsın ey şehir! ...Eski taş plaklarda çalınırsın ey şehir! ...Nihavent bir bestesin, yamansın Adıyaman! ...Zalimin idamına, fermansın Adıyaman! ...
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Adnan Kahveci
Ölümünün 23. yılında Adnan Kahveci’ye rahmetle…
Köprübaşı ufkundan doğan bir güneştin sen!...Zifiri gecelerde yıldızlara eştin sen!...
Dürüstlüğü, sevgiyi şiar ettin kendineMâziden kuvvet aldın, sırt çevirmedin düne
Köprübaşı’ndan çıkıp ne köprüler kurdun sen!...Gönül adamı oldun, aşk(l)a mühür vurdun sen!...
Erdemli siyaseti sen öğrettin bizlereOnurunu yükledin sarf ettiğin sözlere
Ey hakikatin burcu, yalanı bilmedin sen!...Haram lokma yemedin, talanı bilmedin sen!...
Her dem kulak kesildin vicdanının sesineİzini iz eyledin, sevginin adresine
Maliyede gül açtı, senden soruldu paraGöçtüğün günden beri iyileşmez bu yara
Manahoz Deresi’nin akan gözyaşıydın sen!...Dürüstlükte şahika, bir Köprübaşı’ydın sen!...
Kara haber duyuldu, kalbi kapladı hüzünDünyadan göçtüğünde, aydan arıydı yüzün
Hakikat güneşinden ışığını aldın sen!...Rahmet iklimlerine, sonsuzluğa daldın sen!...
Gök kubbenin altında hoş bir seda bıraktınGeride kalanların yüreklerini yaktın
Sevgi bahçelerinde, açmamış gonca güldünÖmrünün baharında, ne de vakitsiz öldün
Kovanda ana arı, peteklerde baldın sen!...Ölüm sonsuz bir uyku, uykulara daldın sen!...
İsmin söylendiğinde rahmetlerle anarızErken göçen yolcunun hicranına yanarız
Emir büyük yerdense aciz kullar neylesin?Sonsuzluk yolcusuna Allah rahmet eylesin
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Affet Bizi
Günahımız aştı gittiAffet bizi ey Allah’ım! ...Defter dolup taştı gittiAffet bizi ey Allah’ım! ...
Kulun nasıl çıkar düze?Bataklıktan döndür özeAldanmışız nefsimizeAffet bizi ey Allah’ım! ...
Su katmışız pişmiş aşaKalplerimiz dönmüş taşaKoca ömür geçmiş boşaAffet bizi ey Allah’ım! ...
İklimine giremedikBahçenden gül deremedikHakikati göremedikAffet bizi ey Allah’ım! ...
İblise taş atamadıkNefsimize çatamadıkSözümüzü tutamadıkAffet bizi ey Allah’ım! ...
Geç uyandık, bitti rüyaYokuşlarda kaldık yayaÖmür bitmez sandık güyaAffet bizi ey Allah’ım! ...
Nedametten ağlamışızYürekleri dağlamışızKapına bel bağlamışızAffet bizi ey Allah’ım! ...
Yürek şimdi pare pareHâlimi arz ettim yâreÇaresize sensin çareAffet bizi ey Allah’ım! ...
Ahvalimiz bir bilmeceTükendimum,yakıngeceKulun sonu iki hece…Affet bizi ey Allah’ım! ...
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Afyon Güzellemesi
Mor beyaz haşhaşların bahçelerin süsüdürSerin derelerinin akışına yanmışımBembeyaz mermerlerin sonsuzluk örtüsüdürHaysiyet madalyası takışına yanmışım
Konakların, evlerin meydan okur zamanaNice eski çağları sığdırırsın bir ân'aTermal kaplıcaların çağırmakta dermanaKartal gözlü kalenin bakışına yanmışım
Göce tarhanasıyla kebabın hası sendeGurbetçinin hasreti, aşkı, sevdası sendeAcıların fay hattı, Dinar'ın yası sendeHüzün yüklü ağıtlar yakışına yanmışım
Mevlevî Camii'nde ruhu okşar ezanlarBaharın müjdecisi; ağır kışlar, hazanlarTarifte aciz kalır Afyon'umu yazanlarMermerleri süsleyen nakışına yanmışım
Karahisar Kalesi asil duruşlu yârdırKocatepe'de zafer, Sultandağı'nda kardırSandıklı, Çay, Bolvadin; işveli bir diyardırGönül göğümde şimşek çakışına yanmışım
Bu coğrafyada olur kaymakların en hasıTabiatın süsüdür; gölü, dağı, ovası...Gönülleri şen eyler Afyon oyun havasıBahçendeki güllerin kokuşuna yanmışım
Şehrengizler güzeli, bulamazlar denginiKalendeki al bayrak kandan alır renginiMevlevîlik Dergâhı, maneviyat zenginiDağına, ovasına, yokuşuna yanmışım
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ağlama Durağı
Bu dünya gurbetinde sermayeyi tükettikNefis atına binip bir ömrü berbat ettik.
Giden gelmiyor geri saçlarını yolsan daNedamet bahçesinde gül misali solsan da
Gidenlerin ardından süzülür bir damla yaşRuhların meydanında nefisle başlar savaş
Sarmış ateş bacayı söz dinlemez nafileHak yola uzak düşmüş bu kaçıncı kafile?
Akşamın kuytusunda kederi azık ettikGeçip giden yıllara ne kadar yazık ettik
Mazinin kokusunu bugüne taşır rüzgârTen karışır toprağa, aynada kalır nigâr
Sabahın esintisi oynarken yapraklarlaRuhlar kıyama durur haşrolur topraklarla
Akreple yelkovanın arası derinleşirMukavvadan yiğitler gölgelerle güreşir
Şafak vakti heyula aydınlıktan ürperirAteş denizlerinde zamanın mumu erir
Ruhların yelkenlisi bir şey fısıldar suyaÖmür dediğimiz şey rüya içinde rüya
Kanar bir gülün kalbi, gölgeler koyulaşırDalgaların köpüğü okyanusları taşır
Gökten bir rahmet eli silerken gözyaşınıGeceler güne gebe, hayra yor her düşünü
Ferhat dağları deler, naz makamında AslıÇölde akşam gibidir ömrümüzün son faslı
Sessizliğin kalbine düşerken ezan sesiAlır mı ateşini servilerin gölgesi?
Gemi karaya vurdu, ufukta battı güneşBedenimi yandırır ruhumdaki kor ateş
Nefsi iman ipiyle sıkıca bağlayalımÖmrün bu son faslında diz çöküp ağlayalım…
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ağlar Başbağlar
“Başbağlar’ın 33 Şehidine Rahmetle…”
Civanlar vurulur,hain kin kusarMermi konuşunca insanlık susarDağın yamacından kasırga eser
Hainler gülerken ağlar BaşbağlarYaralı yüreği dağlar Başbağlar
Damardan akar da kan oluk olukGönül yas içinde,benizler solukMümine bayramdır Hakk’a yolculuk
Hainler gülerken ağlar BaşbağlarYaralı yüreği dağlar Başbağlar
Dünya bizim için dert otağıdırKabir Hak dostuna İrem bağıdırÖlüm hakikatte gençlik çağıdır
Hainler gülerken ağlar BaşbağlarYaralı yüreği dağlar Başbağlar
Göğün yücesinden nur iner yereGünlerce durulmaz kan akar dereBiz bu filmi gördük bilmem kaç kere
Hainler gülerken ağlar BaşbağlarYaralı yüreği dağlar Başbağlar
Vampirler ruhunu kanla doyurduVahşet canı candan çekip ayırdıErmeni’nin dölü böyle buyurdu!
Hainler gülerken ağlar BaşbağlarYaralı yüreği dağlar Başbağlar
Güller boyun büktü,kana bulandıBebelerin gözü yaşla sulandıBir gece yarısı yürekler yandı
Hainler gülerken ağlar BaşbağlarYaralı yüreği dağlar Başbağlar
Nefret bahçesine beyaz gül dikinYürek bozkırına muhabbet ekinKurusun kökleri,tarih olsun kin
Hainler gülerken ağlar BaşbağlarYaralı yüreği dağlar Başbağlar
Gönlüm kaldıramaz hicran yükünü
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Kim kurutabilir Türk’ün kökünüHayalimi süsler ceddin akını
Hainler gülerken ağlar BaşbağlarYaralı yüreği dağlar Başbağlar
Silahı kuşanmış mayası bozukDost yüzlülerden yedik hep kazıkTürk-İslâm ülküsü ruhlara azık
Hainler gülerken ağlar BaşbağlarYaralı yüreği dağlar Başbağlar
Bir güneş doğacak,karanlık gebeEmin adımlarla aşılır tepeÇabuk büyü,yürü; hesap sor bebe
Hainler gülerken ağlar BaşbağlarYaralı yüreği dağlar Başbağlar
Gönül surlarında açılır gedikHakikat burcunda her dem “Hak” dedikİninden çıkmış da ötüyor hödük
Hainler gülerken ağlar BaşbağlarYaralı yüreği dağlar Başbağlar
Göz görür vahşeti,yürek kan ağlarKırağı çaldı da bozuldu bağlarMazlumun sesine ses verir dağlar
Hainler gülerken ağlar BaşbağlarYaralı yüreği dağlar Başbağlar
Rüzgâr ekenler hep fırtına biçerİnsan dost elinden zehir de içerGün doğar ufuktan,karanlık göçer
Hainler gülerken ağlar BaşbağlarYaralı yüreği dağlar Başbağlar
Sözü geçmez olmuş evde eşineTakılmışlar çulsuz,itin peşineİstesek koyarız sansür düşüne
Hainler gülerken ağlar BaşbağlarYaralı yüreği dağlar Başbağlar
Bozbulanık sular durulur bir günHesap terazisi kurulur bir günKahpenin hesabı sorulur bir gün
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hainler gülerken ağlar BaşbağlarYaralı yüreği dağlar Başbağlar
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ağrı Şehrengizi
Doğu Anadolu'nun şirin bir ilisin senKardeşliğin şiarı, sevginin dilisin senBir zamanlar Urartu, Medlere vatan oldunKalp gönderinde bayrak, solumda atan oldunGöklerden rahmet toplar, Hakk'a açık ellerinKardeşliğe dairdir, gül yüzlü emellerinÇalar davul zurnalar, halaylarla coşarsınVakarlı duruşunla yarınlara koşarsınBeyazıt'tan okunan ezanların var seninİhtişamlı mâzini, yazanların var seninGönül semalarında uçan bir kuşsun Ağrı! ...Vefa elbisesiyle ne kadar hoşsun Ağrı! ...
Beyazıt Eski Cami, mâziden haber verirTebessüm eyler güneş, dağlarda karlar erirDiyadin Kaplıcası şifanın membaıdırYaz gelince her yanı(n) sanki İren bağıdırEleşkirt Ovası'nda koyun kuzu meleşirCömerttir insanları, neyi varsa üleşirBuz takkesi bulunur Ağrı'nın zirvesindeRüzgârın uğultusu yankılanır sesindeEy şehirler güzeli, sensiz bu dünya dardır! ...Sana dair özlemim, sevgim Ağrı kadardırGünün gününe uymaz, başı dumanlı Ağrı! ...Medeniyet beşiği, kadim zamanlı Ağrı! ...
Kardan görülmez toprak, ağır geçer kışlarıGöze bayram ettirir ovanın nakışlarıAnıt gibi yükselir İshak Paşa SarayıCan tenden ayrılmadan, seyret bu manzarayıBaşından eksik etme(z) o bembeyaz tacınıNeşeni neşem saydım, acım bildim acınıKeşişin Bahçesinde Kerem, Aslı'ya yanarBülbülün kederinden, güller hasretle kanarKartal yuvası gibi, yiğitçe duruşun varGördüğün rüyaları, hayıra yoruşun varHeybetli doruğuna bayrak yakışır Ağrı! ...Gök kubbede hilâlle yıldız bakışır Ağrı! ...
Bulutlara komşudur, yücedir Ağrı DağıBulunmaz yeryüzünde, güzellikte ortağıMeya Mağaraları gizemini koruyorGurbette yârânların, seni sana soruyorUzağına düşenin gözyaşları ırmaktırGurbetçinin emeli, sılasına varmaktırEy güzel serhat şehri, niçin aklın karışık?Günün gününe uymaz, bir küskün bir barışıkİshak Paşa Sarayı, ne söyleşir Ağrı'yla?Bu toprak cennet olur, kardeşliğe çağrıylaToprağıma kök salan çınarın kökü Ağrı! ...Sırtına yüklenmiştir dünyanın yükü Ağrı! ...
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
İshak Paşa'da zaman, sonsuza akar dururUzağına düşeni, hasreti yakar dururAhmet Hani Türbesi sonsuzluğa açılırKeşişin Bahçesi'nden rayihalar saçılırDağlarında kar erir, Murat Nehri sert akarUzağına düşmüşüm, hasretin yürek yakarİliklerine işler, sert iklimdir karasalGerçeği kıskandırır, buradaki her masalAbdigör Köftesinin damakta kalır tadıHoştur Doğubeyazıt, dillerden düşmez adıDağlarda bağdaş kurmuş bulutların var Ağrı! ...Aydınlık yarınlardan umutların var Ağrı! ...
Doğubeyazıt'ta gör, güneşin doğuşunuGece vakti mehtabın zulmeti boğuşunu...Masmavi Balık Gölü, gözümüzde ziyadırAğrı'yı eşsiz kılan; vefa, iffet, hayadırDoğubeyazıt'ımın görülmeli kalesiNefrete fırsat vermez, sevgidir nevalesiHer damla kan mühürdür, toprağın tapusundaYollar İran'a varır Gürbulak Kapı'sındaNuh Nebi'nin gemisi Ağrı Dağı'nda mıdır?Şehir on sekizinde, gençlik çağında mıdır?Kadim medeniyetin altın beşiği Ağrı! ...Hakikatin durağı, kutlu eşiği Ağrı! ...
Kışın başka güzeldir Eleşkirt GüneykayaBembeyaz kar üstünde kayarsın doya doyaYüreği yaralıdır, yamandır Ağrı Dağı! ...Efkâr başından aşkın, dumandır Ağrı Dağı! ...Ey dünyanın balkonu, tepeden bakarsın sen! ...Hasretin köz gibidir, yürekler yakarsın senBirliğin nişanesi, yürek olmuşsun ey dağ! ...Gökleri omuzlayan direk olmuşsun ey dağ! ...Zifiri gecelerde yanan ışık gibisinÜstündeki bembeyaz kar'a âşık gibisinHasretin dağ misali, yürekte harsın Ağrı! ...Uzun kışın ardından gelen baharsın Ağrı! ...
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Âh Bu Düzen Âh! ...
Şâir Dostum Hakan İlhan Kurt’a…
Gül bahçelerine zakkum ekilirHürriyetin her gün beli bükülürFakirin benzinden kanı çekilirGaribi,mazlumu ezen ezene
Yeni yetme oğlan,çoktur cakasıBir araya gelmez iki yakasıKulağında küpe,başta tokasıİçip diskolarda azan azana
Gözümün önünde bir nesil yanarBakıp da hâline yüreğim kanarÇölleşti vahalar,kurudu pınarGayya kuyusunda yüzen yüzene
Ekmeğimi yer de hain yetişirEvimin damında baykuş ötüşürGündüz içimizde,gece çatışırSağa sola kurşun dizen dizene
Ermeni soykırım der toprak isterRum,Kıbrıs’ımızdan her gün hak isterAslında hepsi de eh dayak isterTürk’e kanlı ferman yazan yazana
Çeşme boşa akmış,kabım dolmamışHaysiyet pazarda,iffet kalmamışGözümün yaşını kimse silmemişÜç günlük yetimi üzen üzene
Evlâdına göre yobazdır babaArayıp sormaz da hısım akrabaSohbetten anlamaz kabadır kabaSorgusuz sualsiz kızan kızana
Bin yıllık kök salmış çınar kuruyorİnsanlık yerinde sayıp duruyorBöylesi kör hayat kalbi yoruyorHer geçen gün masal düzen düzene
Kirli çamaşırlar dökülür bir birHesap günü kalmaz kimsede kibirTenin ateşini alır da kabirMünker’le Nekir’i süzen süzene
Hainler ülkeme kem gözle bakarCeddimin nefesi cihanı yakarBölünmez bu ülke,sel olup akarYurduma harita çizen çizene
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ecnebi kültürler zehir saçıyorEvlât babasıyla rakı içiyorAsalet firarda,vicdan göçüyorPervasızca uçkur çözen çözene
Yüreğim tarûmar dinmiyor sızımKırıldı mızrabım çalmıyor sazımÜryan görürüm de,kızarır yüzümHer gün bir metresle gezen gezene
Mâziden kopardı neslimi çağlarNağmeler yabancı,bozuldu bağlarEşkıya yuvası güzelim dağlarSinsice ülkeme sızan sızana
Halay unutuldu tango revaçtaKırk çeşit boya var bukleli saçtaMefkure yetişmez böyle kıraçtaMilletime mezar kazan kazana
Kurşunlar menzilde adres sormaz kiAhvali tasvire dilim varmaz kiBu rüyayı kimse hayra yormaz kiDüzensiz düzenden bezen bezene
Hep umut besleyip düzelir dedinBöyle cemiyette yaşamak çetinTek kişi kalsan da metin ol metinKurulu düzeni bozan bozana
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Âh Bu Türküler
Anadolu’muzun dili,gönülde harman türkülerSoframda tuzum ekmeğim yarama derman türküler
Yaslı nağmelerde hasret,mazluma ağıt türkülerAkan gözyaşımı dindir,efkârı dağıt türküler
Kerem’i nâra yandıran,yürekte Aslı türkülerOnulmaz dertlere salan,elemli,yaslı türküler
Gurbetten sılaya nâme,ruhuma akar türkülerİbrahim’in ateşinde sinemi yakar türküler
Gönülden gönüle köprü,kıtalar bağlar türkülerGül bahçesi yangın yeri,bülbülü dağlar türküler
Edirne’den Kars’a kadar,yürekte gezer türkülerSevgi deryasında yunup düşlerde yüzer türküler
Mehtabın koynuna girip her gece yatar türkülerCan evime mihman olup cana can katar türküler
Şu bahtsız gönlümü alıp zindana koyar türkülerSeyyid Nesimi misali derimi soyar türküler
Dün,bugün,yarın fark etmez,her çağda yaşar türkülerÖnünde engel tanımaz bendini aşar türküler
Gözlerimden süzülen yaş,sazımda teldir türkülerBuram buram hasret kokan,bahçemde güldür türküler
17 Temmuz 2005/TRABZON
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Âh Gurbet Âh! ...
Yaktı, kül eyledi hicran ateşiYürek yangın yeri, nâr zalim gurbet! ...Eritsin karımı vuslat güneşiSılanın yolunda kar zalim gurbet! ...
Dilinden anlamam dillerin başkaİlime benzemez illerin başkaTavırların, edan; hâllerin başkaMuhabbetsiz dünya dar zalim gurbet! ...
Ömrümü tükettin, sıladan ayrıKalmadı dayanma gücümüz gayrıUzağa düşmüşüz, gönlümüz sayrıBuz tutmuş tenimi sar zalim gurbet! ...
Can evime düşer hicran cemresiDönmez olur diller, kesilir sesiIsıtır sılanın sıcak nefesi...Hasret yanık türkü, bar zalim gurbet! ...
Örümcek misali ördün ağınıKarlarla kapattın gönül dağınıAnlamadan geçtik gençlik çağınıSinemde yaralar var zalim gurbet! ...
Buz tutmuş hissiyat, güneş doğmuyorYürek çölümüze, yağmur yağmıyorSılanın özlemi gönle sığmıyorYok mu sende insaf, ar zalim gurbet! ...
Eser deli rüzgâr, ağıtlar yakarÇekilir suyumuz, kanımız akarYabancı ellerde tuz bile kokarHayalimi süsler yâr zalim gurbet! ...
Bu yaban ellerde ben ne edeyimYapışma yakama, bırak gideyimYüreği bahtiyar, şadan edeyimŞu garibe bir yol ver zalim gurbet! ...
Umudumuz kırık, hasretiz dostaCan canandan ayrı, yastayız yastaDağ gibi bedeni eyledin hastaZay ettin bağımı şer zalim gurbet! ...
Vatana hasretim, murat almadımRiya pazarında bir dost bulmadımMemleketten uzak, mesut olmadımSılaya veririm ser zalim gurbet! ...
Hicran ateşinde piştim, kavruldumKül oldum çöllere, dağa savruldum
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Uzun gecelerde pustum, kıvrıldımKalmadı gözümde fer zalim gurbet! ...
Sıladayken dağlar, taşlar aşardımYokuş demez keklik gibi koşardımSevgi denizinde çağlar, coşardımBeni bende aldın er zalim gurbet! ...
Ellerin yurdunda duramıyorumGül yüzlü hayaller kuramıyorumDüşlerimi hayra yoramıyorumBu rüyayı hayra yor zalim gurbet! ...
Kırılmış sazımız, kopmuş telimizBaşlar öne eğik, bükük belimizYârin ellerine ermez elimizVicdanınla yüzleş, sor zalim gurbet! ...
Çıksam memleketin yücelerineDerdimi anlatsam nicelerineIşık olsam kara gecelerineYüreğimde ateş, kor zalim gurbet! ...
Irmaklar misali aksam, durulsamAhşap evin köşesine kurulsamTaşlı yollarında koşsam, yorulsamYurtsuzluk ölümden zor zalim gurbet! ...
Sılayı değişmem dünya varınaBelli değil kimler çıkar yarınaCehennemden beter yandım narınaBahtıma düşen renk mor zalim gurbet! ...
Kimselere şekva etmem hâlimdenMazlum bir gün hesap sorar zalimdenGörmedim bir güzel gün ikbalimdenBakma bana öyle hor zalim gurbet! ...
Dizine yaslandım, derdimi açtımSılaya koştukça kendimden kaçtımYürek yangınıma gözyaşı saçtımPerişan hâlimi gör zalim gurbet! ...
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Âh Oğul Âh! ...
Hasretin közünde yanar dururumSeni vuran eller kırılsın oğul! ...Karanfil misali kanar dururumSeni vuran eller kırılsın oğul! ...
Henüz gül çağında göçtün de gittinDüşmanına kefen biçtin de gittinŞehadet şerbeti içtin de gittinSeni vuran eller kırılsın oğul! ...
‘Kahraman’ yazsınlar mezar taşınaBembeyaz bulutlar değsin başınaEngel olmak müşkül gözün yaşınaSeni vuran eller kırılsın oğul! ...
Şanlı gidişine ırmaklar ağlarÖnünde eğilir, heybetli dağlarSeni anlayamaz bu yüzsüz çağlarSeni vuran eller kırılsın oğul! ...
Toprağa düşenler ayılır mı hiç?Sesi(n) ötelerden duyulur mu hiç?Bin yıl yaşasa(n) da doyulur mu hiç?Seni vuran eller kırılsın oğul! ...
Gülistanda kokun, dağda izin varVatana verilmiş beylik sözün varGönülde matemin, kalpte sızın varSeni vuran eller kırılsın oğul! ...
Şöhreti yayılmış kahraman erinŞanlı bayrağıma sinmiştir terinDünyayı verseler, dolar mı yerin?Seni vuran eller kırılsın oğul! ...
Yurda göz dikeni pişman eyledinSütü bozukları düşman eyledinBu kutlu toprağı vatan eyledinSeni vuran eller kırılsın oğul! ...
Bahar ısmarladık karakışlaraBu çağın vicdanı dönmüş taşlaraYoldaş ettik seni göçmen kuşlaraSeni vuran eller kırılsın oğul! ...
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Âh Şehidim! ...
…göz kırpmadan vatan için ölerek ölümsüzlüğü tadan yiğitlere rahmetle…
Anadan babadan, serden geçtinizAşkın şarabından bade içtinizÖmrün baharında Hakk’a göçtünüzVerdiğiniz kutlu karar şehidimMelekler yaranı sarar şehidim! ...
‘Ezanlar dinmesin’ deyip öldünüzDüşmanları bölük bölük böldünüzBir’in divanında ancak güldünüzHakk’a giden yolu arar şehidimMelekler yaranı sarar şehidim! ...
Baharı görmeden, kışta soldunuzHakk’ın divanında binler oldunuzKutlu şahikaya giden yoldunuz…Dağları, taşları tarar şehidimMelekler yaranı sarar şehidim! ...
Yurdun bedelini verdin canınlaToprak sulanmıştır şehit kanınlaYürekte yaşarsın şeref, şanınlaVarlığın vatana yarar şehidimMelekler yaranı sarar şehidim! ...
Dağlar kadar yüce oldun gözümdeBir devdin cephede, aşktın sözümdeBayrağın rüzgârı vardır yüzümdeCesaretin akla zarar şehidimMelekler yaranı sarar şehidim! ...
Mezar taşlarına ‘şehit’ yazılırKara toprağından al kan süzülürO mübarek kabrin kalbe kazılırHâl diliyle neler sorar şehidim! ...Melekler yaranı sarar şehidim! ...
Gençler tepinmede, her eğlencedeVatan endişesi yoktur nicedeKeramet aranır kara gecedeHâlimiz kalbini yorar şehidimMelekler yaranı sarar şehidim! ...
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Âh Türkistan Âh! ...
Yürekler yangın yeri, minareler ezansızVicdanlar yağmalanmış, idrakler kör, izansız
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ahmet Kabaklı'ya Mersiye
…Ahmet Kabaklı’ya rahmet ve minnetle…
Medeniyet beşiği, Göllübağ’ın gülüydünHakikati haykıran İslâm’ın bülbülüydün
Kalem efendisiydin, medeniyet âşığıKalpleri aydınlattı irfanının ışığı
Hakikat davasında konuşturdun kalemiİlim deryalarında gezdin cümle âlemi
Elif gibi yaşadın; ömür nehrinde aktınSonsuzluğa göçerken onca eser bıraktın
Engin fikirlerinden kendimize pay aldıkRuhumuzu besledik, “Gün Işığında” kaldık
Edebiyatımızı didik didik edendinMütebessim bir yüzle Yaradan’a gidendin
Cehalet savaşında yılmaz alperendin sen! ...Hakikat bahçesinden gonca gül derendin sen! ...
En güzel pusulandı yüreğindeki imanOnurlu duruşuna şahittir kadim zaman
İri ve diri durdun, vav gibi bükülmedinCehalete direndin, pes edip çekilmedin
Sözün kulağa küpe, çıkmıyoruz sözündenKutlu bir iz bıraktın, yürüyoruz izinden
Son nefesine kadar susmadın, konuştun sen! ...Gönül göklerimizde kanat çırpan kuştun sen! ...
Şeyhülmuharririndin, kalemlerin hasıydınGözlerden akan yaştın, yüreklerin yasıydın
Kara kış ortasında dalından düştü yaprakSonsuzluk yolcusunu bağrına bastı toprak
Ömrünün zevalinde Hakk’a doğru yol aldınTerk-i dünya eyledin, bizi dertlere saldın
Giden şanlı akıncı bir daha dönmeyecek…Basiret nazarının ışığı sönmeyecek…
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ahmet Tufan Şentürk İçin! ...
Sözü bir hamur bilip elinde yoğurmuştuŞiire hizmet için vakfetmişti kendiniDakikalar gün olup yılları doğurmuştuDamla damla çoğalıp çiğnemişti bendini
Esentepe ufkundan doğan bir güneşti OGökyüzünü süsleyen yıldızlara eşti O
İlhamın anahtarı,nurlu bir yadigârdıŞiirin sultanıydı mavera ötesindeSanki ölümsüzlüğe yol alan bir çınardıSevgi,saygı,hoşgörü duyulurdu sesinde
Karanlıkla savaşan asil münevverdi OÖn saflarda koşturan kahraman bir erdi O
Ruhunda erenlerin ahlâkını yaşattıBir karınca misali her dem çalışıp durduEtrafını samimi dostlarıyla kuşattıMerhamet iksiriyle dolduruverdi yurdu
Ermenek’in semaya yükselen sesiydi OBir asırdır çalınan onur bestesiydi O
Şiirimiz onunla yüreklere açıldıKalemiyle dil oldu ülkemin insanınaGönül muhabbetiyle kanatlanıp saçıldıMuhtacız o çınarın ilmine,irfanına
Şiiri gönüllere sevdirdi, tanıttı OAnkara’dan yükselen görkemli anıttı O
Hasret duygularıyla yolunu gözlüyorkenÜstad’ın hastalığı yürekleri dağladıYeni şiirlerini bekliyor,özlüyorkenÖlüm haberi ile şâir ruhlar ağladı
Gider ayak kalpleri tasayla bürüdü OArkasına bakmadan sonsuza yürüdü O.
M.NİHAT MALKOÇ
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Akça Şehir Akçaabat
Secde eder serviler anar da yaratanıArınır kasvetinden düşündükçe vatanı
Dile gelir mermerler kurumuş şadırvandaGözler ki buğulanır, kırk dökük bir handa
Vatan namus, yurt özlem, bu topraklar akçadırPulathane bir tarih, her sayfası pakçadır
Bahçendeki rayiha diriltecek ruhumuÇekilir her geçen gün aşk denizinin kumu
Sargana cenk meydanı, pusulası cennetinBedel oldu toprağa; kanın, kemiğin, etin
Ayın şavkı sulara değdirir busesiniGökkubbeden duyarım ceddin kılıç sesini
Selam dursun şanına onca ecnebi güruhSözler nurlu, muştulu; nasıl kanatlanmaz ruh?
Suretler nurdan halka, yürekleri akçadırAcıyı, saadeti paylaşması hakçadır
Erguvan kokusunda çılgın yaz akşamlarınNice güzellik saklar ruha dolan baharın
Saçının her telinde efkârım kol geziyorHasret kurşundan ağır, düşlerimi eziyor
Göğünde uçan kuşun kursağında yem olsamKanayan güller gibi bahçelerinde solsam
Masmavi sularında çırpınır yakamozlarBuz tutmuş bir ayazda mehtabı okşar rüzgâr
Sevdalıyım, hasretim; şehir sana vurgunumYatağını kaybetmiş sular gibi durgunum
Gözlerim çakırkeyif, efkârıma çeyrek varAl benden bu sevdayı yetiş ey gül yüzlü yâr
Hayalini kurduğum ebruli düşler sensinGamzeli yanaklarda tatlı gülüşler sensin
Ceddimden arta kalan tertemiz bir sayfasınUfka hasret taşıyan gemilerde tayfasın
Sırnaşık, debdebeli; deniz gözlü kadınımBahtına gül suyuyla nakşedilmiş adınım
Yaralı ceylan gibi nabzın atar derinden
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Rüyama girsen bir gün kalbim oynar yerinden
Adın ebedileşir, asuman eyler niyazKaranlığın koynunda gölgen gezer bembeyaz
Duyulur ötelerden eski zaman türküsüBüyüler gözlerimi endamındaki süsü
Ezan ruhlara ilaç, gül kokuyor avlularMübarek akşamlarda göğe yükselir Hû’lar
Kaybolan düşlerimi gölgende arıyorumHayatımın filmini geriye sarıyorum
İzbe sokaklarında hicran içime işlerBeni ayakta tutar yarına dair düşler
Ey şehrengiz güzeli, menekşe kokar teninGüzellerin içinde emsalin yoktur senin
Çatma kara kaşını, gülümse AkçaabatMaziye gömdük dünü, nerde o günler heyhat!
İçimde büyüttüğüm gizemli hülya şehirHayra tabir ettiğim gördüğüm rüya şehir
Denizde balıklara seccade olur sularYer aguşunu açar gökten süzülürken kar
Çeşmelerden dökülür mazinin gözyaşlarıAsırlık çınarların göğe değer başları
Bulunmaz mücevhersin, masamdaki biblosunYaratanın elinden çıkmış eşsiz tablosun
Sevdan bir tutam hasret, içime akan nehirBir anne şefkatiyle kucakla beni şehir!
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Akça Şehir Gazeli
Biricik Akçaabat gönlüme kayan şehir! ...Haritamda gülümser işvesi ayan şehir! ...
Ahşabın saltanatı yenilirken betonaKaybettiğin değere, gözyaşı dök, yan şehir! ...
Ateş denizlerinde serinleyip seherdeKaranlığın bağrında ışığa boyan şehir! ...
Geçmişinle yüzleşip ıslak bakışlarındaYetimin sızısını ruhunda duyan şehir! ...
Şadırvanlardan akar zaman yakut misaliRahman’ın sofrasında yemeden doyan şehir! ...
Ufuklara çengel at, alnından öpsün tarihAydınlığa az kaldı, ne olur dayan şehir! ...
Testin delik olursa boşluğa akar zamanUyumak bize haram, silkin, kalk, uyan şehir! ...
Şehrengizler kıskanır, eşsiz güzelliğiniGönül saatlerini vuslata kuran şehir! ...
Geleceği kuşatır, endamın çıkar yüzeYirmi birinci asrın önünde duran şehir! ...
Nerede noktalanır hayatımın encamı?Tenimi diri kılan bedenimde can şehir! ...
Nam salmışsın cihana güzellik şahikasıCümle âlem âşığın, cilvene hayran şehir! ...
Kurumuş çınarlardan dökülürken gözyaşıSeni düşlerimizde ederiz seyran şehir! ...
Cumbaların gölgesi avluda can çekişirHatıralarımıza busesi konan şehir! ...
Ay ışığı altında, parlar gözbebeklerinGecenin ayazında yüreği yanan şehir! ...
Teessürleri bırak derin maviliklerdeKalbimizdeki kiri Yunusça yuvan şehir! ...
Solgun fotoğraflarda gizlenir koca mazinHatıra harmanında bizleri de an şehir! ...
Parkların bahçelerin, köften dillere destanŞehirlerin içinde özelsin sultan şehir! ...
Anılar hayatımdan dökülür yaprak yaprak
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bütünün parçasıyız, bizi öyle san şehir! ...
Duygu coğrafyamızı vasfedemez şairlerYârinden ayrı düşen âşığa canan şehir! ...
Âhların feveranı kuşatırken ruhumuGönül yaralarıma şifasın, derman şehir! ...
Fatih’in tuğrasında soluklanır tarihinTohumda ulu çınar, katrede umman şehir! ...
Hissiyatımız AKÇA, sevgimiz ABAT şehir! ...Karanlığa açılan yolları kapat şehir! ...
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Akça Şehre Hitabımdır
A Ak Akça Akçaabat Suları nurdan şehir Hasret kahırdan şehir Hatıralar can çekişir kuytularında Rüzgârlara değer iğdelerin mağrur uğultusuSuların masmavi soluğuyla hayat bulur gizli denizlerin
A Ak Akça Akçaabat Geçmişini an şehir Bedenimde can şehirİmbatlar ayışığını taşır cumbalarımıza Fecirle beraber dirilten aydınlığın düşer içimizeYeşile hasret gözlerimiz düşlerini dağ yamaçlarına bırakır
A Ak Akça Akçaabat Aşığa canan şehir Tuğrada ferman şehir Ötelerde nöbet tutar Sargana yiğitleri Bir bedir doğar dağların heybetiyle şehrin üstüneBeni de al sımsıcak kollarına memleketim, dünya cennetim
A Ak Akça Akçaabat Ateşlerde yan şehir Göğümden kayan şehirSürgün hissiyatımın tercümanı sen Geceye düşerken hilalin hüzne banılmış siluetiNereye saklanır kapkara isyanımın düş kırığı med cezirleri
A Ak Akça Akçaabat Alnı ak duran şehir Saraylar kuran şehir Belki bu sana son hitabımdır Hatıralarımı sakla deniz kokan akşamlarındaGüvercin gibi kanatlansın düşlerim yüreğin eteklerinde
A
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ak Akça Akçaabat Kalbimi yoran şehir Mecnuna yaran şehir Aşklar siner kemençenin içli sesine Her sabah yepyeni sevdalarla, umutlarla doğarsınLeyla’yı sayıklayan Mecnun’un gözlerinden hasret olup yağarsın
A Ak Akça Akçaabat İçimi yakan şehir Gönlüme akan şehir Dualarımda hep sen varsın Hû’lara karışır Ak Cami’deki ezanların nağmesiSelvilerin altında gölgelenir ebediyeti soluklayan erenlerin hatırası
A Ak Akça Akçaabat Yürekte sevdan şehir Vuslata mekân şehir Zifiri karanlığın kavşağında Aşla aşk arasındaki seçimin arifesindeyim Ufka akan suların mavisi üşür gecenin çıplak ayazında
A Ak Akça Akçaabat Ne olur uyan şehir Sesimi duyan şehir Geleceğe muştular gönderdim Bembeyaz bir güvercinin kırık kanadında Sonsuzluğun eşiğinde yine seni bekledim yüreği akça şehir
A Ak Akça Akçaabat Kalbimde yuvan şehir Damarımda kan şehir Gizemler saklıdır köpük köpük sularında Sükûnetin tınısı yankılanır çağın asık suratında Yaşamın bitimsiz güzelliklerini buldum tılsımlı adında
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Akçaabat
Sen Akçaabat’ı gezdin mi dostum?Bir görmeden tarif etmek zor şimdiGüzelliği sen de sezdin mi dostum?Sualini yavaş yavaş sor şimdi
Güzellikler bölüşülür,paylanırAğıtlarda hasret,acı söylenirHıdırnebi Yaylası’nda yaylanırKavranlara basılmıştır lor şimdi
Buralarda fitne,fesat az olurMüminin yüzünde nurdan iz olurHakikate giden yollar düz olurGerçekleri görmeyenler kör şimdi
Bahçelerde çiçek açar,yaz gelirBaharla birlikte bize haz gelirKoca ömür insanlığa az gelirAç gözünü hakikati gör şimdi
Yücesinde boz bulanık kör dumanHasat vakti gelir kurulur harmanÇiçeklerde saklı bin çeşit dermanYeşilliği gözlerimde fer şimdi
Sabah namazında kalkılır işeTez vakitte haber salınır eşeHaram yiyip asla dönülmez köşeKöylünün sırtından akar ter şimdi
Mutluluk ışığı yansıyor gözdeSamimiyet elbet gizlidir sözdeSeher vakti rızk aranır denizdeDeryalara atılmıştır tor şimdi
Muhabbetler büyür dönüşür aşkaAşk varsa gönülde gerek yok köşkeÖmrüm bu toprakta geçseydi keşkeHicrandan vuslata erer yâr şimdi
İrem’i andırır yeşil bağlarıYücelere kanat gerer dağlarıAfiyetle yenir taze yağlarıDoğru mu,yanlış mı,karar ver şimdi
Gecenin kör vakti garipler ağlarDenizler köpürür,ırmaklar çağlarYeşile bürünür çiçekli bağlarMenekşeler bahçelerde mor şimdi
Hiçbir yer değildir gönlüme göreHicran ateşine,kavuşmak çare
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Gitmeye meylim yok başka bir yereŞuraya bir yatak,yorgan ser şimdi
On Yedi Şubatlar bayramdır bizeDöküldü düşmanın leşi denizeİmanla Salip’i getirdik dizeHakk’a karşı kenetlenmiş şer şimdi
Övünmek hakkımız düşman utansınÜlkemi bölüşen ferman utansınTürk’e kefen biçen cihan utansınOlanları hayırlara yor şimdi
Akçabatlı’m Sargana’yı unutmaGaribi hor görüp zalimi tutmaCeddinin sözünü yabana atmaHayatını muhabbetle ör şimdi
Hasret hançer olur, boynumu vururRuhumu bedenden alıp savururYüreğimi baştan başa kavururİbrahim’in ateşinde kor şimdi
Sılanın zehiri,kederi gurbetÖlümün ötesi,beteri gurbetGaribin azığı,kaderi gurbetPiştik artık yakmaz bizi nâr şimdi
Köftesi,horonu mühürdür çağaBaşlasın eğlence,dizilin sağaÇek dizleri,tenin değsin toprağaDört bir yanda oynanıyor bar şimdi
Ne söylesem el âleme söz olurSöylemesem yüreklerim köz olurBahar gelir,benim ruhum güz olurKaradağ’da üşür yağan kar şimdi! ...
(31 OCAK 2005/TRABZON)
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Akçaabat Şehrengizi
Hâlden istikbâle döner yüzünüYeşilden maviye uzar da giderDenizden devşirmiş mavi gözünüHasreti yüreğe sızar da gider
Deniz mavisidir burda her cisimUfka serilmiştir güneşin postuRabbin fırçasından çıkmış her resimDalga uyandırır seherde dostu
Denizin şarkısı hüzzam bestedirHuzur ve sükûnu burada ara…Ayaklar eşikte, kulak sestedirSaba(h) rüzgârıyla saçını tara…
Orta Mahalle’de zaman durmuşturElif gibi diktir, mağrurdur başıGönül saatini düne kurmuşturAcem’in mülküne değer bir taşı
Kışın beyaz iner Karadağ’ınaSineme hasretin düşer derindenHüzünler dem olur çay bardağınaSıtmaya tutulur kalp kederinden
Ağaçlar yas tutar düşerken yaprak…Denizle söyleşir yirmi dört saatBulut yorganıdır, döşeği toprakKendini suların mavisine at! ...
Ay’ın on dördüsün, berraktır yüzünŞimdi firarîdir kadim resimlerGümüş kadehlere dağılır hüzünHasrete gebedir cümle isimler
Selâm durur deniz, balıkçılaraUyku bozumudur yalancı fecirDalgalar yol verir kayıkçılaraSabahın zahmeti, akşama ecir…
Mavi sular sırlar bakışlarınıAkşamın ufkunda tutuşur alevGergefinde işler nakışlarınıOrta Mahalle’de anıttır her ev
Dalgalar “hû” çeker sükût dilindeDenizlerin dili, kim demiş lâldırTabiat cömerttir Sera Gölü’ndeDeryalar muhacir, suları aldır
Mâziden inciler toplar simyacıMutlak hakikati haykırır ezan
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Bugüne ne söyler çınar ağacı?Şehrengizler yazar şehre her ozan
Ufuklar tutuşur vakt-i seherdeGördüğüm rüyayı hayıra yordumNerede o günler söyleyin nerde?Suyun yangınını göklere sordum
Nicedir kekeme, denizin diliRüyam paramparça, gecem tasalıNübüvvet kokuyor ak bağın gülüKedere banılmış hecem tasalı
Güneş camda erir bir yaz akşamıSalı Pazarı’nda tezgâhta umutKadim hatıralar süsler yaşamıYükünü ak şehre döker bir bulut
Deniz dile gelir; hırçın, şaşkınca…Islak bir martının kanatlarındaBazen uysal peri, bazen taşkıncaGizli bir öznedir hayatlarında
Ak gömlek yırtılır, tene dar gelirDiriliş muştusu, vaktin kıyamı…Horon havasıyla nazlı yâr gelirUfuklarda cenk var, bu bir rüya mı?
Saadet türküsü gibi dilimdeTabiî bestedir dalganın cengiEn güzel nakıştır eski kilimdeŞanlı Pulathane, bulunmaz dengi…
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Akçaabat'a Özlem
Minareler semaya açılmış hançer gibiHapsettim yüreğime sevgini bir er gibi
Tutuşan gönüllere bahçesinden gül verdiBağrında yaşayanlar bu şehre gönül verdi
Burcu burcu tarihin,kesme taşlara sinmişAcılar dünde kalmış,akan gözyaşın dinmiş
Sargana bir destandır kahramanlar ocağıGözyaşıyla ıslanmış anaların kucağı
Maziden işitirim kılıçların sesiniAb-ı hayat sayarım ceddimin nefesini
Yaylalarında açar bin bir türlü çiçeklerGurbetteki yürekler sıla yolunu bekler
Buz tutmuş kâinatı ısıtıyor güneşinSevdalı gönülleri kavuruyor ateşin
Rıhtımdaki kayıklar ufka özlem taşıyorSana dair anılar yüreğimde yaşıyor
Gökkuşağından almış en güzel renkleriniTarihler kanla yazmış ecdadın cenklerini
Aşkın büyür güvercinlerin ak kanadındaHasretin erguvan misali sevgi tadında
Sıksara horonu cihanda en büyük payeAkçaabat köftesi bizde gerçek sermaye
Asumanda bulutlar ağlar, gözyaşı dökerSana lâik olanlar huzurunda diz çöker
Zaman nelere gebe:hem sevinç hem de acıEn acı günlerimde, sen ruhumun ilâcı
Akçaabat emsalsiz benzer İrem bağınaKaranlıklar tükendi geldik kutlu çağına
Gökkubbede günboyu yankılanır ezanlarSeni tarif etmede aciz kalır ozanlar
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Akçaabat'a Şehrengiz
Bu şehirde açtım gözlerimi, bu şehir açtı gözlerimiKırkikindi yağmurlarıyla yıkadık tenimiziArındık seninle, mavinin kuytusundaSevgimizi tenhalarda büyüttükSaçlarımızı deniz suyuyla yıkayıp rüzgârla tarardıkAyışığında umut dererdik yarınlarımız içinSığınacak bir liman arardık.
Beni tanır her köşe başın, her kesme taşınEn masum sırlarımı seninle paylaşırdım ey şehir! ...Gözyaşlarım masmavi sularına karışırdı.Gençliğimi sana bahşettim arkama bakmadan…Sahillerinde bıraktım kurşundan ağır gölgemiHoyrat akşamlarda limanlarında tünedimVuslata açılan bir kapıydı ufukta her gemi
Kuşlar yuvaya döndü, çatladı tomurcuklarKısıldı gözlerinin feri akşamla beraberKasvetli sularda kan geldi gölgeneSargana’da muştuladılar kutlu coğrafyamıBil ki sana hasretim âh şehir, âhım şehir! ...Aynalar beni sana mahkûm eylediNice karasular indi ayaklarımaBu kutlu sevdayı kim eyler tehir?
Şimdi kayıp siluetinin yasını tutuyorumEmzirdiğin kaldırımların kucağındaVar git yakamozlarda ara beniGüneş batarken suya düşen aksini tuvallere işledimSüvariler peşimden koşarken sen tuttun ellerimdenKibrit kutusu apartmanlarınHer biri ateşe banılmış barut misaliGeceleri büyülü renklere bürünür.
Demli çaylara düşülmüş sohbetlerin darasıYosun kokularıyla uyanır deniz çocuklarıMecalsiz bedenler sabahın ilk ışıklarıyla ayaklanırSert rüzgârlar kırar muhteris dallarınıÖlüm azgın bir kurt gibi ulur geceye karşıDeniz maviye boyar bir kuşun kanatlarınıTenha köşelerde bir körpe yetim ağlar kör talihineBir hüzünlü türkü düşer diline
Düşer birer birer zamanın azı dişleriYaz akşamlarında oynaşır yıldızlar gökyüzündeŞiir kokar şairlerin muhabbet deren ağızlarıAy ışığında serenatlar sahibini ararAkrep düşmanına akıtırken zehriniBir güvercin tedirginliği kaplar içimi
Soluk alır verir kent solungaçlarındanUçurumun yamacına tutunur tütsülenmiş sevda çığlıkları
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Akça aşklar yaşanır Akçaabat’ın sımsıcak kollarındaBir şehir dolusu sevda kuşanır âşıkların engin yürekleriDerviş kılığında dolaşır güvercinler kutlu vakitlerdeAk Cami’nin avlusuna bir damla gözyaşı bırakır.
El ayak çekilince uyku örer kozasınıMendireklere sığınır geceleyin meyhane kaçkınlarıÜstüme yüklenir şehrin bütün sancılarıYangın yerine döner her şafak vaktiAya nispet eder gecenin yapmacık ışıklarıDivitten süzülen damla hissiyata tercümanNamus beller sevdayı bu kentin âşıkları
Muradını ararken gölgem üşür ayazdaÇelimsiz dallara tutunur güllerHer şehir bir kadın, her kadın bir şehir olur.Uzar gider yollar, ufkun ta ötesineSeni de beni de bitirir bu kentİdamlık mahkûm gibi kalem aşka kırılırFeveran eder bülbüller kaderin cilvesine
Islak kaldırımlarda ellerim cebimde yürürkenAğır basar yüreğimin yeknesak burukluğuBulutlar boşaltırken sitemleriniBiteviye alışkanlıklarım keser yolumuDemini almıştır akşamın beş çayıMuhabbetler koyulaşacaktır rıhtımda besbelliReis takasıyla Hızır gibi yaracaktır sularıHamsi kokan elleriyle ince belli bardaktaYudumlayacaktır suların hasretini
Şehrin varoşlarında çığlıklar ezecek suretimiAyrılık çise çise sinecektir avuçlarımaKırağılar düşecektir dere yamaçlarınaHüzün yine bir akşam vuracaktırŞehre mahpus kırılgan yüreğimiRüzgârı tutacaktır derin bir hıçkırıkDamlalar küsecektir bulutlara,Öpecektir kaldırımların en mahrem yerini
Sevgi geçer akçe olacaktır Akçaabat’ın yarınındaKucaklayacaktır evlatlarını şehir! ...Arzular tehir edilmeyecek bir dahaGüllerle yaralarını saracaktır şehir! ...Umutla uyanacaktır cümle yaralı canlarHer sabah masmavi gözleriyle ‘günaydın’ diyecek bu şehir! ...Ve vuslatla taçlanacaktır serencamımız! ....Buhar olup uçacaktır gamımız…
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Aklı Karışık Sualler
nerden bilebilirdim? …son nefes iliştirilmiş hayatın nüfus cüzdanınatoprak kokusu banka hesaplarından yakın…rahmet burcundaki bayrak düşmeye meyyal
nerden bilebilirdim? …hayatın bir canlı yayın olduğunuömrün prime time’ında reytinglerin birden düşeceğinimevsimlerin yekpare bir ân’a dönüşebileceğini
nerden bilebilirdim? …figüranların başrol kapma yarışında olduğunuvadesiz hesapların da bir gün vadesinin dolacağınıgözaltı torbalarının esrarının derinliğini
nerden bilebilirdim? …geçen zamanın be(de) nden bir şeyler aşırdığınıhayatın olur olmaz sakarlıklarınıiç denizlerimde bir yelken(lin) in suları taşırdığını
nerden bilebilirdim? …devrik cümlelerin devrik hayatlarla kardeşliğinigölgelerin bedenlerden daha ağır olabileceğinigece kuşlarının seher vaktine varamayacağını
nerden bilebilirdim? …damarı tıkalı idraklerin kötürüm olabileceğinihayatın pat diye bir gün işportaya düşeceğiniher kırışığın sonsuzluğa giden bir yol olduğunu
nerden bilebilirdim? …günün,heybetli dağlarda tuz buz olabileceğinik/anın vaktin damarlarında birden pıhtılaşacağınıhayata çaldığım mayanın tutmayacağını
nerden bilebilirdim? …ufkun alev renkli ikindilere boyanacağınıhayat çeşmesinin suyunun bir gün kuruyacağınıkafamıngüçsüz omuzlarıma ağır bir yük olacağını
nerden bilebilirdim? …hayatın, çekildiği sokaklara geri dön(e) meyeceğiniince belli bardaktan içtiğim demli bir efkâr çayının……dudağıma değen son sıcak olacağını
nerden bilirdim dostlar? ...nerden bilirdim? ...nerden? ...
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Aklım Şaştı
Allah deyip hak yiyeneAklım şaştı, aklım şaştıAz gösterip çok yiyeneAklım şaştı, aklım şaştı
Garibanı sömüreneHer kemiği kemireneHaramlarla semireneAklım şaştı, aklım şaştı
Allah ile aldatanaYarı yolda dost satanaBir yalana bin katanaAklım şaştı, aklım şaştı
Zalimlerle iş göreneHakikate sur öreneKöpek gibi zevk süreneAklım şaştı, aklım şaştı
Mirimalı aşıranaYetmişinde şaşıranaSabrımızı taşıranaAklım şaştı, aklım şaştı
Batıla hak diyenlereYetim malı yiyenlereDuvarıma siyenlereAklım şaştı, aklım şaştı
İkiyüzlü döneklereKan emici sineklereYiyip yatan ineklereAklım şaştı, aklım şaştı
Kasa ile götüreneEl malından yedireneHazineyi bitireneAklım şaştı, aklım şaştı
Dost görünen düşmanlaraGöstermelik pişmanlaraSiyaseten şişmanlaraAklım şaştı, aklım şaştı
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Aklıma Düştüğünde
Sen çağırdığın zaman gelirim koşa koşaHuzuruna varırım dağları aşa aşaAklıma düştüğünde uyku tutmaz gözlerimSırılsıklam olurum gözyaşım taşa taşa
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Akşehir Güzellemesi
Seni anlatmaya yeter mi sözler?Gümansız sevgiye dilsin Akşehir! ...Gurbete düşenler yolunu gözlerKırık bağlamamda telsin Akşehir! ...
Sırtını yasladın Sultan Dağı’naYetiştik çok şükür altın çağınaÖlüsüne rahmet, selam sağınaYükseklerden kopan selsin Akşehir! ...
Bir ağıt olursun sazın telindeDüşüme girersin gurbet ilindeÇırpınıp dururum hicran selindeHasretin bağrımı delsin Akşehir! ...
Saygı, sevgi tekmil; sağlamdır töreTarihi kuşanmış, şanlı, ak yöreDünyanın merkezi Hoca’ya göreDağlarına bahar gelsin Akşehir! ...
Veliler olmazsa kurur ak pınarMahmut Hayranîler manevî çınarRabbim kullarını belâyla sınarSultan Dağları’nda belsin Akşehir! ...
Çok göresim gelir bayır, düzünüSaklar bu topraklar ecdat iziniAk mâzi gösterir temiz yüzünüEli yetmeyene elsin Akşehir! ...
Ne doyumsuz olur vişne, kirazıİliği dondurur gece ayazıMüminin beş vakit Hakk’a niyazıCehennem narında yelsin Akşehir! ...
Toy vakti gelince çalınır sazlarMasmavi gölünde yüzüyor kazlarİrem’i andırır, baharlar, yazlarCümle âlem seni bilsin Akşehir! ...
Bizimsin sen bizim, tüttükçe bacaBağrında yaşadı Nasreddin HocaVuslatın bedeldir her tür ilâcaGözümün yaşını silsin Akşehir! ...
Bağında, bahçende çekerler çileÖlçüde, tartıda bilmezler hileSokağında tarih gelmekte dileGönül bahçemizde gülsün Akşehir! ...
Ortasında kaldın Anadolu’nunUcu görülür mü vuslat yolunun?
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Hakk yardımcısıdır mazlum kulununVahasın, kim demiş çölsün Akşehir! ...
Soframızda ekmek, petekte balsınGönderde salınan bayrakta alsınHatıralarımız öylece kalsınAk başlı kuğuya gölsün Akşehir! ...
Baharda yayılır koyun kuzularİçeni kandırır buz gibi sularSalınarak yürür, yürür ahular…Seni sevmeyenler ölsün Akşehir! ..
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Aktütün'de Düşenler
-Aktütün Şehitlerine Rahmet ve Minnetle-
Esti bir deli rüzgâr dalından yaprak düştüRuh kanatlandı göğe payına toprak düştü
Bulutlar yaş dökerken dağların yamacınaKanla sulandı toprak sanma ki bayrak düştü
Gök kapısı açıldı ulu misafirlereCan bedenden ayrıldı el ile ayak düştü
Barışa, kardeşliğe ölüm kustu namlularYollarını gözlerken gönlüme firak düştü
Vakitsiz kopardılar gonca gülü dalındanCan göçtü can evinden, bakışın ırak düştü
Annelerin gözünden süzüldü kanlı yaşlarKalemler yazmaz oldu, takvimden şafak düştü
Bayraklar sıralandı, musalla gönderindePeygamber sancağında şehide konak düştü
Ayrılık değirmeni, öğüttü seneleriBuğulandı gözlerim, saçlarıma ak düştü
Hüzünlü bahçelerde soldu yetim çiçeklerZalimlere cehennem, yiğidime Hakk düştü
Kurda öz vatanında pusu kurdu çakallarFirar eyledi akıl, zihinden idrak düştü
Hüzün çöktü dağlara, tebessüm kaldı yarımYağmalandı hissiyat, koca bir ocak düştü
Gök kubbeye yükseldi şehidimin gölgesiGayya çukurlarına bölücü korkak düştü
Şehitler yol alırken kalplerin menzilineÖte yandan toprağa onlarca alçak düştü
Hazan hüzün getirdi, yandı yürekler yandıDerde derman beklerken yarama bıçak düştü
Yolcuya ağıt yaktı kan kırmızı şafaklarAteş öptü barutu beşikten kundak düştü
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Aladağ Ağıdı
...Aladağ'ın körpe kuzularına rahmetle...
Esti bir deli rüzgâr, güller boynunu büktüGecenin ayazında yüreğe hüzün çöktüHayaller türap oldu bir yangının külündeGüller küle dönüştü narın hoyrat elindeYürekten yaralıyım, sakın yaramı deşmeHüzün dağlar misali, gözlerim iki çeşmeGecenin yüzü kara, ateş düştü vatanaAcınız acımızdır, paydaşınız Adana! ...Tabip düştük eline, yaramızı sar şimdiNefes alamaz olduk, yüreğimiz dar şimdi
Ölüme aralandı, ölümsüzlük kapısıRuh uçmağa göç etti, kül oldu ten yapısıHicranın ateşiyle ısıttık içimiziBelki hafifler diye pay ettik acımızıDağıldı her ne varsa, tespih tanesi gibiHüzün çöktü evlere, yetim hanesi gibiÇığlıklar ve feryatlar geceyi bölüp gittiAna kuzucukları sessizce ölüp gittiBiri fazla gelirken bin derdimiz var şimdiKül eyler hissiyatı yüreklerde nâr şimdi
Kadere teslim ettik, kayıramadık siziKor ateşin içinden ayıramadık siziİnsanlık sınavından biz yine zayıf aldıkPekiyiyle geçtiniz, bizler sınıfta kaldıkGelinlik giyemeden kefene sarıldınızÖmrün ilkbaharında toprağa karıldınızŞimdi katrandan farksız günahkâr yüzlerimizNeyi değiştirir ki riyakâr sözlerimiz?Karakış ortasında yüreğimiz kor şimdiGel de buna kader de, gel de hayra yor şimdi
Ruhumuzu kararttı katran karası geceHasretin yangınında kül oldu iki heceHüzün nehir misali, içime akıp gittiBeyaz kelebeklerin hasreti yakıp gittiDumanlıdır Aladağ, göz gözü görmez gayriDeğişmeli bir şeyler, bu devran sürmez gayriİçimizi kanattı Aladağ'ın ağıdıHasretin kor ateşi kül eyledi kâğıdıÇığ olur üstümüze Toroslar'da kar şimdiArasan da bulunmaz körpe kuzum, yâr şimdi
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Ali Şükrü Bey'e Mersiye
…şehid-i millet Ali Şükrü Bey’in ruhuna tazimle…
Zaman sonsuza aktı, basiret bir an gittiÇalındı paslı kılıç, tenimizden can gitti…
Bulut gözyaşı döktü, toprak açtı bağrınıHakikatin gür sesi, yan yüreğim yan gitti!...
Kuş gönül kafesinden uçtu uzak menzileYandı gönül sarayı; sırça köşkler, han gitti…
Hakk’a irtihal etti ömrünün baharındaSöndü gözümün feri, damarımdan kan gitti…
Hicranın oku değdi acıların kalbineYürekler yangın yeri, mehabetli san gitti…
Eşkıyalar şehirde nefret kustu, kan kustuPusu kurdu zalimler; edep gitti, şan gitti…
Şahadet şerbetini içti Ali Şükrü Bey…Erken çöktü karanlık; güneş battı, tan gitti
İninde öldü katil, kanı kalmadı yerdeAyan oldu hakikat, şüphe gitti, zan gitti…
Dağladı yürekleri intizarın ateşiİnsaf bitpazarında, basiret, izan gitti…
Nefesi gül kokardı, gönüllerin çerağıÂhlar gökleri tuttu, yürekten figan gitti…
Başkentin ortasında öfke sel olup taştıAdalet tepetaklak, terazi, mizan gitti…
“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandı(r)”Gerçekler sümen altı, hakikat nihan gitti…
Can evinden vuruldu, bülbül gülün bağındaEğri büğrü dünyada, dosdoğru lisan gitti…
Kur’an’ın ikliminde soluklandı dem be demPeygamberin izinde yiğit, pehlivan gitti…
Urgan bile ağladı, sonsuzluk yolcusuna…Dalından düştü yaprak; kış çöktü, hazan gitti…
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Âlim Âlemdir
…gerçek âlimlere tazimle…
Âlimlerin ölümü, ölümüdür âleminHakikatten dem vurmak iffetidir kalemin
Zihindeki ağları, mürekkebiyle çözerMuhabbet denizinin kuytularında yüzer
Kitaplara nakşeder hayatın esrarınıBugünden imar eder istikbali, yarını
Rahmet yağmurlarını indirirken bulutlarÂlimin nefesinde diriliyor umutlar
Bilge, yoldan çıkanı döndürürken özüneSağduyu sahipleri kulak verir sözüne
İlim ehli olanlar rahlelerde sabahlarCehalet ateşinde göğe yükselir âhlar
İlimle keskinleşir müminin basiretiDenge üzre yürütür dünyayla ahireti
Fatih, Akşemseddin’i bindirirken atınaKıymet vermez dünyanın fani saltanatına
İmanla yoğrulmuştur ceddimizin ahlâkıİlimden neşet etmiş yüzünün nuru, akı
Âlimin mürekkebi çölleri eyler vahaİlahî hakikatler hayat verir ervaha
İbrahim’in ateşi ferman eylerken közeİlim fedaileri saadet katar söze
Gök kubbenin sırları aşikâr oldu bizeDevasa gemilerle hükmeyledik denize
Kitaplara dönerken her dem yüzümüz bizimBilgiyle kanatlanır ancak özümüz bizim
Asumanın tahtında öterken bülbülümüzBilginin gölgesinde açar gonca gülümüz
Geleceği kuşatan bil ki âlim âlemdirGerçekte en büyük güç mürekkeptir, kalemdir
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Aliya
...Bilge Kral'ın aziz ruhuna hürmetle...
Kimsesizler kimsesi, yiğit erdin Aliya! ...Direniş bahçesinden zafer derdin Aliya! ...
Yaralı vicdanların yükselen sesi oldunBir inanç abidesi, gözde ferdin Aliya! ...
Özgürlük savaşında önde giden atlıydınEhli Salip'e karşı dersler verdin Aliya! ...
Al kanlarla yoğurdun, vatan yaptın toprağıKibirli zalimleri yere serdin Aliya! ...
Kökü mâzide âtî, yarınların şafağı...Özünden kopanları her dem yerdin Aliya! ...
İman göğünde yıldız, sen Batı'nın İkbal'iDüşmanın karşında dimdik durdun Aliya! ...
Topların namlusuna kurşun değil, gül sürdünİslâmiyet mührünü Garb'a vurdun Aliya! ...
Kan renginde goncalar, güller soldu Bosna'daÖdenen bedelleri hayra yordun Aliya! ...
Bu dünyada sadece İslâm'a teslim oldunKırdın zincirlerini, her dem hürdün Aliya! ...
Hüzün coğrafyasında boy verdi kardelenlerMüstakil Bosna için hayal kurdun Aliya! ...
Aydınlık geleceği mâzinde aradın senKaranlıklar içinde berrak nurdun Aliya! ...
Bir orduya bedeldi cesaretin, iradenHaçlı zihniyetine çelik surdun Aliya! ...
İmanla inşa ettin hayat felsefesini...Esaret yangınında yanan kordun Aliya! ...
Çileye talip oldun, görmedin rahat yüzüİstiklâle erişti güzel yurdun Aliya! ...
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Allah'ın Hesabı
Cimri olma, ne varsa verYaz Allah’ın hesabınaYetimlerin önüne serYaz Allah’ın hesabına
Korkma fakir olursun can! ...Vermediğin malına yanPaylaşırken duy heyecanYaz Allah’ın hesabına
Musallada geçmez paraVermek için yoksul araVeren kullar düşmez daraYaz Allah’ın hesabına
Rızkıyla var olur ceninSadakaya engel ben’inVermediğin değil seninYaz Allah’ın hesabına
Ver ki evde baca tütsünGaribanın derdi bitsinVerdiğini unut gitsinYaz Allah’ın hesabına
Allah bilir verdiğiniÖksüzleri gördüğünü…Önlerine serdiğini…Yaz Allah’ın hesabına
Verdiğini ‘alacak’ bilBir gün seni bulacak bilKabrin nurla dolacak bilYaz Allah’ın hesabına
Verdiklerin gitmez boşaHazırlık et ağır kışaTasadduk et kurda kuşaYaz Allah’ın hesabına
Süzülürse yaş yanaktanRabbim hesap sorar toktanBir veren bin alır Hakk’tanYaz Allah’ın hesabına
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Allah'ın Vaad'i, Vaad'in Allah'ı
(Henüz 10 Günlükken Öldürülen Lübnanlı Bir Yavrunun Gözüyle Dünya…)
Ey kanlı dünya, ben küçücük Vaad bebek…Lübnan cehenneminde cennet kokan bir gülüm benKimsesiz bir çocuk, Allah’ın Vaad’i…Beyrut’un varoşlarında henüz on günlükkenFüzelerle tanıştım ana kucağında
Pimini çektiler yarınlarımın,Karardı bir bebeğin gözbebekleriHenüz anne demesini bile öğrenemeden kopardılar dalındanKulaklarıma okunan ezanı topraklarımda duyamadanAnanın ak sütüne aç,Baba kokusuna muhtaçGöçtüm sılama doyamadan
Gelişimle gidişim bir olduysa ne gam…Ölümsüzlük üfürülmüş ruhumun her bir hücresineGeldim, gördüm, beğenmedim ahvalinizi…Ve döndüm…On günlük kısa ömrümde sonsuzluğu sırtladım zayıf omuzlarımaYa siz! ...Asırlık ömürlerinize yazık, on güne değmez.Sizinle aynı sıfatı taşımaktan çok rahatsızdım zaten.Öldüysem onurumla öldüm, onursuzun elindeBaşkalarının günahını yüklediler üstüme…Ölmek taşımaktan daha ehven…
Bir serçe kuş kondu yumuk minik ellerime,Aldı götürdü ruhumu göğün yedi kat mavisineSeyrettim İslâm coğrafyasının bugünkü ahvalini,Seyrettikçe ağladım; iki gözüm iki çeşme…Görmeliydiniz dünya gözüyle, görmeliydiniz öyleceÇil yavrusu gibi dağılmış ümmet dört bir yereBeni asıl bu öldürdü bin kere, yüz bin kere! ...
Ateşin koynunda eğlenenler gördüm her geceTankların altında güller boynunu bükerkenBeyrut, Gazze, Kudüs yanıyordu,Yaşananlar muamma, sanki birer bilmeceDinmeyen ahlarımız gökleri yarıyorduGününü gün ederken bir yığın sünepeDuymaz efganımızı ümmet, sağır sultan duysa bile
Sarıl bana anne, sımsıkı sarıl, sakla yüreğindeKaybolsun barut kokusu o gül tenindeİçimi acıtıyor soğuk metal parçaları, kanıyor yaramLânetlinin toynakları geziyor bedenimdeGüneşimi çalıyorlar çocuk göğümdenSevdam buruş buruş oldu zalimin kirli ellerinde
Umudu kaçırdılar gözbebeklerimden
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Prangalar vurdular yitik hayallerimeDünyanıza bahar gelmiş bana ne! ...Yalancı ömrün yalancı baharıyla avunup durun gayriBen on günlükken ölümsüzlüğün badesini içtimGözünü kan bürümüş vicdansızın elinden
Gayri sevinsem mi, üzülsem mi bilemiyorumYurdumu ateşte gördükçe sevinemiyorumAğlayan bebelerin hıçkırıkları sol yanıma saplanıyorKıyametten evvel bir muştu bekliyorumSürgünde büyüyen yavruların nefesleri barut kokuyorAnalar kucaklarında yaralar sağaltıyorÇilenin tarlalarında sabır ekip metanet biçiyorlar
Yaralarımız küllenmedi, küllenmez de…Nasırlarımız canlı bir tarih gibi duruyorYa mezarlarımızdaki boynu bükük serviler…Bir taşı bile olmayan garipler mezarlığıHepsi dünün acılarını haykırıyor koro halindeUnutmak mı, acıyı, elemi, derdi…Biz unutsak da zamana işlenmiş nasırlar unutmazUtanç duvarlarınız, barikatlarınız unutturmaz.
Ah sizi gidi baykuşlar, leş kargaları! …Salıncaklarımızda uzun menzilli füzeler salladınızUyuttunuz, yıldırdınız onca ümmetiGülen yüzlerimizi geçmişin aynalarında unutturdunuz bizeAlbümlerde kaldı her tebessüm…Bizi yetim, öksüz, yurtsuz koydunuzHallac-ı Mansur misali ne varsaSoydunuz, soydunuz, soydunuz! ...
Tanklarınız ezdi geçti ertelenmiş umutlarımızıAteşe verdiniz uzun menzilli füzelerle yarınlarımızıOyuncak sapanlar savunma silahımız olduÜşüttünüz bizi ağustos sıcağındaKavurdunuz tenimizi şubatın soğuğundaKaranlık ufuklardan görünmez oldu menzilVatanda gurbetin kurşundan ağır yükünü taşıttınızKöpükten daha hafif yürek arabamızda
Kanlı şafaklarda bıraktık gölgemiziSürüdük içi boşalmış ruhlarla pörsüyen tenimiziMahkûm ettiniz sabah akşam demedenKan ve barut menüsüne midemiziOcağımız çöktü eğilen başımıza,Tarumar oldu hanemiz, hem de viraneOlmayan insafınızla tarihe inatNeron’a, Hitler’e rahmet okuttunuzAllah’ın ahdini ne de çabuk unuttunuz
Oysa biz korkmadık metal saltanatınızdan
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Peşin ölümle satın aldık ölümsüzlüğüSonsuzluğa doğmak için öldük bin kereÖtelerde öksüz kalmayayım diyeAnnemin buz tutmuş elleri ellerimdeOnunla kol kola atıldık güzel ölümeDonmuş bakışları hâlâ cansız bedenimde
Ölüm bir büyük boşlukta kaybolupUfuktan boy verip doğmaktır ölümsüzlüğeGüler yüzle çıkılır elbet böyle yamaçlardan düzlüğePerde kapandıysa bir gün açılmak içinAğlamak, inlemek, hıçkırmak niçin?
Mustafa Nihat Malkoç
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Allah'ın Vaad'i...Vaad'in Allah'ı...
(Henüz 10 Günlükken Öldürülen Lübnanlı Bir Yavrunun Gözüyle Dünya…)
Ey kanlı dünya, ben küçücük Vaad bebek…Lübnan cehenneminde cennet kokan bir gülüm benKimsesiz bir çocuk, Allah’ın Vaad’i…Beyrut’un varoşlarında henüz on günlükkenFüzelerle tanıştım ana kucağında
Pimini çektiler yarınlarımın,Karardı bir bebeğin gözbebekleriHenüz anne demesini bile öğrenemeden kopardılar dalındanKulaklarıma okunan ezanı topraklarımda duyamadanAnanın ak sütüne aç,Baba kokusuna muhtaçGöçtüm sılama doyamadan
Gelişimle gidişim bir olduysa ne gam…Ölümsüzlük üfürülmüş ruhumun her bir hücresineGeldim, gördüm, beğenmedim ahvalinizi…Ve döndüm…On günlük kısa ömrümde sonsuzluğu sırtladım zayıf omuzlarımaYa siz! ...Asırlık ömürlerinize yazık, on güne değmez.Sizinle aynı sıfatı taşımaktan çok rahatsızdım zaten.Öldüysem onurumla öldüm, onursuzun elindeBaşkalarının günahını yüklediler üstüme…Ölmek taşımaktan daha ehven…
Bir serçe kuş kondu yumuk minik ellerime,Aldı götürdü ruhumu göğün yedi kat mavisineSeyrettim İslâm coğrafyasının bugünkü ahvalini,Seyrettikçe ağladım; iki gözüm iki çeşme…Görmeliydiniz dünya gözüyle, görmeliydiniz öyleceÇil yavrusu gibi dağılmış ümmet dört bir yereBeni asıl bu öldürdü bin kere, yüz bin kere! ...
Ateşin koynunda eğlenenler gördüm her geceTankların altında güller boynunu bükerkenBeyrut, Gazze, Kudüs yanıyordu,Yaşananlar muamma, sanki birer bilmeceDinmeyen ahlarımız gökleri yarıyorduGününü gün ederken bir yığın sünepeDuymaz efganımızı ümmet, sağır sultan duysa bile
Sarıl bana anne, sımsıkı sarıl, sakla yüreğindeKaybolsun barut kokusu o gül tenindeİçimi acıtıyor soğuk metal parçaları, kanıyor yaramLânetlinin toynakları geziyor bedenimdeGüneşimi çalıyorlar çocuk göğümdenSevdam buruş buruş oldu zalimin kirli ellerinde
Umudu kaçırdılar gözbebeklerimden
https://www.antoloji.com
www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Prangalar vurdular yitik hayallerimeDünyanıza bahar gelmiş bana ne! ...Yalancı ömrün yalancı baharıyla avunup durun gayriBen on günlükken ölümsüzlüğün badesini içtimGözünü kan bürümüş vicdansızın elinden
Gayri sevinsem mi, üzülsem mi bilemiyorumYurdumu ateşte gördükçe sevinemiyorumAğlayan bebelerin hıçkırıkları sol yanıma saplanıyorKıyametten evvel bir muştu bekliyorumSürgünde büyüyen yavruların nefesleri barut kokuyorAnalar kucaklarında yaralar sağaltıyorÇilenin tarlalarında sabır ekip metanet biçiyorlar
Yaralarımız küllenmedi, küllenmez de…Nasırlarımız canlı bir tarih gibi duruyorYa mezarlarımızdaki boynu bükük serviler…Bir taşı bile olmayan garipler mezarlığıHepsi dünün acılarını haykırıyor koro halindeUnutmak mı, acıyı, elemi, derdi…Biz unutsak da zamana işlenmiş nasırlar unutmazUtanç duvarlarınız, barikatlarınız unutturmaz.
Ah sizi gidi baykuşlar, leş kargaları! …Salıncaklarımızda uzun menzilli füzeler salladınızUyuttunuz, yıldırdınız onca ümmetiGülen yüzlerimizi geçmişin aynalarında unutturdunuz bizeAlbümlerde kaldı her tebessüm…Bizi yetim, öksüz, yurtsuz koydunuzHallac-ı Mansur misali ne varsaSoydunuz, soydunuz, soydunuz! ...
Tanklarınız ezdi geçti ertelenmiş umutlarımızıAteşe verdiniz uzun menzilli füzelerle yarınlarımızıOyuncak sapanlar savunma silahımız olduÜşüttünüz bizi ağustos sıcağındaKavurdunuz tenimizi şubatın soğuğundaKaranlık ufuklardan