Upload
others
View
24
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
^̂ ^̂•••̂^̂^ I ̂ H^̂ ^̂ ^Keys To Better Translation ̂
• ^̂ ^̂ ^̂ ^
PRATiK ^̂ ^^̂ ^̂ ^̂ ^̂ ^̂ ^̂ ^̂ ^̂ ^̂ ^
ÇEVİRİ̂ ^̂ ^^̂ ^̂ ^̂ ^̂ ^̂ ^̂ ^̂ ^̂ ^̂ ^̂ ^̂ ^̂ ^̂ ^̂ ^̂ ^̂ ^̂ .̂̂ ^̂ 1•• •• w ^«
^SOZLUGU ̂ ^^̂ ^̂ "̂̂ ^̂ ^̂ ^̂ ^̂ — ıİsmail Hakkı Paslı ^
^̂ ^̂ ^̂ ^̂ ^̂
^̂ ^̂ ^̂ ^̂ ^ ̂ ^̂ ^̂ ^^KOCAELlKİTAP^
^^^KULÜBÜ^̂ ^̂ ^̂ ^̂ ^
BU KİTABIN TELİF HAKLARI FIKIR VE SANAT ESERLERİ YASASIGEREĞİNCE KOCAELİ KİTAP KIRTASİYE YAYINCILIK LTD.ŞTİ. NE AİTTİR.HERHANGİ BİR YOLLA ÇOĞALTILMASI VEYA BASILMASI
YASAKTIR.
Dizgi : Ufuk ZENGİN Datasis Bilgisayar
Mizanpaj : Murat KURT
Baskı : Kocaeli Kitap Kulübü
Cilt : Kocaeli Kitap Kulübü
ISBN - 975 - 94842 -3-4
Birinci baskı
MAYIS - 2000
Keys To Better Translation
PRATİK ÇEVİRİ SÖZLÜĞÜ
İNGİLİZCE-TÜRKÇE
KOCAELİ KİTAP KIRTASİYE YAYINCILIK LTD.ŞTI( KOCAELİ KİTAP KULÜBÜ YAYINLARI )
Ömerağa mah. Sanat Sokağı No: 9 İZMİTTel:0-262-3318723 Fax : 0-262-3318723
3218719
^^^ ^^
KISALTMALAR
ask.dnz.huk.It'sk.d.sb.sth.That'sWon't
: askeri: denizcilik:hukuk: itiş: konuşma dili: somebody: something: That is: Will not
-II-
NASIL KULLANACAKSINIZ!
Bu sözlükte derlenen maddeler, iki veya daha fazla sözcükiçerdiğinden, bu maddelerin karşı dildeki anlamını ararken, madde ^̂içindeki sözcüklerin, birer birer anlamlarını düşünerek değil, o maddeyi ^̂bir bütün olarak ele alıp incelemek gerekmektedir. Dolayısıyla, okuyucu, ^̂ ^araştırdığı maddenin, kendi tahmin ettiği anlamdan farklı olabileceğini ^̂ ^̂gözönünde bulundurmalıdır.
Kullanımda Dikkat Edilecek Başlıca Konular:
1-Virgüldensonra,yakınanlamdakiyapı(l^^^^ A bag of bones Bir deri birkemik
"Under one's own stream" : Yardımsız, kendi başına, kendi A bit Biraz, bir parçagayretiyle Ab i t Of al1 right (argo) Çok iyi bir şey' mükemmel bir ŞeV
About the gills Hasta/korkmuş vaziyette2-Noktalı virgülden sonra, farklı anlamdaki yapı(lar)sır^^^ About this time Bu sıralar, bu sıralarda
"Up to the standard": Belirli bir standarda göre; kabul edilen Above al1 Bilhassa özellikle; her şeydenönce; hele hele; her şeyden fazla
şartlara göre Above all things Her şeyd'en önce3- Üç nokta ile belirtilen yerlerde, anlatılmak istenen duygu ve Above board Açıkça, dürüstçe
düşünceye göre sözcük(ler)yeralır. Above one's head Kavrayışı dışın^daanlayamayacağı düzeyde
"Both ... and...":Gerek ...gerekse..., hem ...hem de...; her ikisi Above par Normalin üstünde; herde. zamankinden daha iyi
^̂ ^ Above suspicion Çok dürüst, her türlü şüphenin"I saw both my mother andfather ın my dream.": Rüyamda hem dışında
annemi hem de babamı gördüm. Abreast of İle yan yana, aynı hizada
4- Kesme işaretinden sonraki sözcük, bir öncekine alternatif olarak A cakeof Bir parçaAccording as Gore; tıpkı, aynen
kullanılabllır; According to e göre"Sonraki on yıl içinde/^^^ otherten years According to his version Onun deyişine göre
According to Hoyle Kurallara uygun, doğru olarak5-Madde içindeki rakamlaromekolarak verılmı^^^^^ According to one's light Aklının erdiği kadar
"Sonraki on yıl içinde/z^^ In otherten years A clear case MuhakkakA clear day Bütün gün
Sonrakıbeşyılıçınde/za^^^ : In otherfıveyears A C|ear majority Büyük bir çoğunluk
6-Ek durumundaki yapılar küçük harfle başlatılmı^^^^^ Across the board Her şeyi ve herkesi kapsayanAcross the way Yolun öte tarafında
"ailaveten":Inadd^^^^^^^ A day after the fair Geç ka|mış
"Bu konuya ilaveten". In addit^^^^ A deal too much FazlacaA drink of water Bir bardak su, biraz su
3
- I -
A drop in the oceanA face as long as a fiddleA far amountA far cry
A few ofA few thousandA few years afterAfter a fashionAfter a sort
After a whileAfter all
After darkAfter due considerationAfter his own heart
After hoursAfter mature considerationAfter meatAfter one's own heartAfter thatAfter the example ofAfter the fashion of
After y ears ofA full weekAgain and againAgainst allAgainst the clockAgainst the oddsAgainst the sun
Ages agoA good bitA good dealA good distanceA good distance offA good few
Devede kulakSuratı iki karışBir miktar; bir hayliÇok uzak; büyük fark; uzunmeseledan bazıları, den birkaçıBir kaç binBir kaç yıl sonraŞöyle böyle, pek iyi değilBir dereceye kadar; kendi tarzınagöreBiraz sonraNihayet, sonunda; velhasıl, sonuçolarak; ne de olsa; hiç yoktan; yinede; zatenOrtalık karardıktan sonraİyice düşünüp taşındıktan sonraTam istediği gibi; dilediği gibi, tamgönlüne göreİş saatlerinden sonraDüşünüp taşındıktan sonraYemekten sonraTam istediği gibiBundan sonraÖrnek tutarakin taklidinde, e benzeyerek, gibiaynı surette, TarzındaYıllarından sonraTam bir haftaTekrar tekrarBütün engellere rağmenZamana karşıBütün engellere rağmenGüneş karşısında olarak; sağdansolaYıllar önceOldukça, epeyce, hayliÇok, bir çok, bir hayli, pek çokUzun bir mesafeEpeyce uzaktaBirçok; hayli kalabalık
I I l »« l l« MVI
A good long timeA good manyA good wayA good whileA grain of common senseA great dealA great manyA <|ir.il c|ii.mtity ofAhead ofAhead of timeA little bitA little way offA little while agoAlive and kickingAll aboutAll alone
All along
All along the line
All and sundryAll aroundAll at once
All being wellAll but
All comesAll dayAll day and every day
All day longAll done up
All his grist that comes to hismill.All hours
All inAll in a sweat
Hayli uzun zamanOldukça, epeyce, hayliÇok uzakUzun bir süreBir nebze anlayışPek çok, bir hayli, çokPek çok, bir hayli, çokPek çokin önünde, ilerisinde; den iyiVaktinden önceBir parça, azıcıkBiraz uzaktaBiraz önce(k.d) İyi ve hayat doluHer yerindeYapayalnız; kimsenin yardımıolmaksızınHer zaman, daima; başındanbaşlayarak; öteden beriSıra boyunca; her noktada, herişte; her yöndenHerkesÇepeçevre, dört taraftanHepsi birden, hep birden;birdenbireHer şey yolunda giderseAz daha; den başka; hemenhemen; gibi; neredeyseKim gelirse, hergelenBütün günHiçbir değişiklik olmadan; devamlıolarakBütün gün boyunca, akşama kadarBitkin bir halde, çok yorulmuş;hepsi hazır
Ekmeğini taştan çıkarır!Çok erken veya çok geç, hersaatteHer şey dahil; bitkinTer içinde
5
All in all
All in good timeAll in oneAll in orderAll in the same boatAll in the same breathAll in unisonAll is as it should be.All is up.All manner ofAll manner of conversationAll my hopes were dashed tothe ground.All night longAll ofAll of a sizeAll of a sudden
All of usAll outAll over
All over againAll over the placeAll over the shopAll over the world
All right
All rolled in oneAll roundAll sorts and conditionAll such as are of my opinionAll thatAll that I knowAll the betterAll the more
All the rage
Her şeyi hesaba katarak; her şey;netice, sonMüsait zamandaHepsi bir aradaHer şey yerli yerindeAynı durumdaAynı zamandaHepsi aynı zamanda; hep beraberHer şey yolundadır!Bitti, Tamam!Her çeşitHer tavır ve hareket
Bütün umutlarım suya düştü!Bütün gece, sabaha kadarin hepsi, en aşağıHepsi aynı büyüklükteBirdenbire, ani olarak, apansız,ansızın, anidenHepimizAlabildiğineTamamen; bitmiş; tekrar, baştan;her taraftaYeni baştanHer yerde, her taraftaKarmakarışık; allak bullakTüm dünyada, dünyanın heryerindePek iyi; şöyle böyle; hay hay;doğru, uygunHepsi bir aradaMükemmel, her hususta iyiHer çeşittenBenim fikrimde olanlarO kadarBildiğim birseyDaha iyi, çok daha iyi; iyi ya!Haydi haydi; gittikçe, artan birşekildeHerkesin arzusuna uygun, modayauygun, pek moda
All the restAll the same
All the time
All the way
All the worldAll the year roundAll thereAll things consideredAll this is by the wayAll throughAll through my lifeAll told
All too soonAll well and goodAll went well.Allowing for the circums-tancesAlong aboutAlong chalkAlong sideAlong the quayAlong timeAlong way offAlong withA lotAlpha and omega
Although neverthelessAlthough stillAlthough yetAlways exceptingA man of a few wordsA man of his wordA man of the worldA matter ofA matter of 10 LirasA matter of concern
Kalanların hepsiNe olursa olsun; hepsi bir; genede; buna karşın, gelgelelimdığı sürece, ara vermeden, daima,her zamanYolun sonuna kadar; mümkünolduğu kadar; başından beriHerkes, dünya alem, elalemBütün yıl, yıl boyuncaAklı başındaEnine boyuna düşünülürseŞimdi temel soruna gelelim!Her vakit; tamamiyleHayatım boyuncaBütünüyle, yekun olarak, hepsiberaberPek erken, amansızTamam, peki, kabul!Her şey yolunda gitti!
Koşulları hesaba katarakEsnasında, sularındaEpey, bir hayliYan yana; borda bordayaRıhtım yanındaUzun müddet, hayli zamanÇok uzaktaİle birlikte, yanısıra, beraberÇokİlk ve son; başı ve sonu; birinci vesonuncuHer ne kadar... ise deHer ne kadar... olsa daHer ne kadar... olsa daden gayri, hariçAz konuşan adamSözünün eriGörmüş geçirmiş adammeselesi10 Liralık birsey, 10 Liraya yakınKaygılanacak bir şey
A matter of life and/or death Çok önemli Any number of Çok sayıdaA matter of opinion Herkesin değişik düşündüğü bir Any old how Nasıl olursa olsun, gelişigüzel
konu Any old thing Ne olursa olsun, her hangi bir şeyA mere flea Devede kulak Any time you want Ne zaman isterseniz, her neAmong the numbers Aralarında zaman istersenizA month hence Bundan bir ay sonra Anybody but he Ondan başka kim olsaA month of Sundays Çok uzun bir zaman Anything but Olmasın da ne olursa olsun!An eye for an eye Göze göz dişe diş Anything rather than this Bu olmasın da ne olursa olsun!An hour or so Bir saate kadar Anywhere but there Oradan başka her yerdeAn off day Kötü gün A pack of lies Yalan dolanAnd ali Ek olarak, bundan başka, ve de Apart from den başka, den ayrı olarak, i bir
her şeyi kenara bırakırsakAnd as well Aynı^ zamanda da Apart from the fact that den başka, den ayrı olarak, i birAnd consequently Bu nedenle; neticede kenara bırakırsakAnd l don't know what Hemen hemen her şey; ve buna A patch of Ufak bir parça
benzer şeyler A pinch of Bir tutam...And later Ve sonra, sonra, ve daha sonra A question of time Zaman meselesiAnd no mistake Şüphesiz, muhakkak A raft of Çok, pek çokAnd so Ve böylece, ve de; bu nedenle; ve A rule of thumb Pratik olarak, kararlama yoluyla
dahası; o halde As... as KadarAnd so forth Vesaire; bu tarzda As a basic guide Temel bir kural olarakAnd so on v.b, vesaire As a beginning Başlangıç olarak, ilk olarakAnd sure enough Hakikaten de As a consequence Bunun sonucu olarak; bu nedenleAnd that's an end of it işte bu kadar! As a favour Bir bağış olarakAnd that's flat (k.d) Açık ve kesindir; işte o kadar! As a free gift Armağan olarakAnd that's that Hepsi bu kadar! As a general rule Genel bir kural olarak, genellikle,And there is also that Ve şu da var ki, bir de şu var, UmumiyetleAnd there is something more Ve şunları da söylemek gerekir As a general thing Genel olarak
ki... As a man Bir insan gözü ile, insanlıkAnd therefore Bu nedenle bakımındanAnd what have you (k.d) Ve başkaları; ve daha bilmem As a matter of course Doğal olarak
ne... As a matter of fact Doğrusu, doğrusunu isterseniz,And what is more Ve dahası, hem de, dahası hakikaten, işin doğrusuAnd what is worse Üstelik As a matter of form Adet yerini bulsun diyeAnd what not v.b, vesaire As a means Bir araç olarakA new one on me (k.d) Şaşırtıcı bir şey As a mere form Adet yerini bulsun diyeA number of Birtakım; bir kaç As a result Sonuç olarak, sonucu olarakAny day (of the week) Her an As a result of in sonucu olarak, in neticesindeAny gate Her yer As a rule Çoğunlukla, genellikleAny longer Artık, daha fazla As a summary Özet olarakAny more Daha fazla; başka As a token of İşareti olarak
8 9
As a warn to others Örnek için, ders almak için As far as possible Elden geldiğinceAs a whole Genel olarak, bir bütün olarak, As far as the eye could reach Göz alabildiğine
tamamen As fast as he could lick Elinden geldiği kadar çabukAs affairs stand Şimdiki halde As fit as a fiddle Turp gibi (sağlam); herşeye hazır;As aforesaid Evvelce denildiği gibi zinde ve neşeliAs against e kıyasla, e oranla As follows Aşağıdaki gibi; şöyle ki, aşağıdaAs and when Ne zaman gösterildiği şekilde; şöyleceAs bad luck Aksi gibi As for e gelince, sorarsanız, dersenizAs between Aradaki As for me Bana gelinceAs big as life Canlısı veya gerçeği kadar büyük; As for that Buna gelince; ise; e göre
şahsen, bizzat As for the rest Diğerlerine gelinceAs black as coal Kirli As fresh as a daisy Canlı, uyanık, dinç, tazeAs black as pitch Simsiyah, zift gibi As from den başlayarak, itibaren; itibariyleAs black as soot Kirli As gentle as a lamb Yumuşak huyluAs bold as brass Son derece yüzsüz, saygısız, As good as Kadar iyi; gibi; değerinde; hemen
küstah hemen kesin; neredeyseAs brown as a berry Güneşte kararmış As good as dead Ölmüş gibi, ölmüş sayılırAs busy as a bee Çok meşgul As good as new Yeni gibiAs clean as a new pin Tertemiz, pırıl pırıl As good as one's word Sözünün eri) verdiği sözü tutanAs clear as light Apaçık, belli, kolay anlaşılır As greedy as a pig Çok oburAs compared to Nazaran, mukayese olarak As happy as a king Kaygısız, dertsiz, durumundanAs compared with Nazaran, mukayese olarak memnunAs concerns e gelince, ... Olarak As hard as nails Sağlam, sıhhatli; acımasızAs convenient Arzu olunduğu gibi As hard as one can go Elinden geldiğince, elinden geleninAs convenience Uygun zamanda en iyisini yaparakAs cool as a cucumber Soğukkanlı As has been pointed out İşaret edildiği gibiA score of people Yirmi kişi A sheer waste of time Bu vakit kaybetmekten başka birAs cunning as a fox Tilki gibi kurnaz şey değil!As different as chalk from A short cut Kestirme yol, kısa yolcheese Arasında dağlar kadar fark var! As I see it Bence, kanımcaAs distinct from Ayrı olarak, farklı bir şekilde Aside from den başkaAs distinguished from den ayrı olarak, seçkin bir şekilde As if Gibi, sanki, güya, mış gibi, casına;As dry as a bone Kupkuru tut ki...As early as 1700 Daha 1700 yılında As illness would have it Terslik bu yaAs easy as pie Çok kolay As in the case of için olduğu gibiAs far as Kadarıyla, e göre, e kadar, kadar As is Şimdiki durumuylaAs far as I am concerned Bana gelince, bence, bana kalırsa As is known Bilindiği gibi, bilindiği üzereAs far as I can see Görebildiğim kadar As is the custom Adet olduğu üzereAs far as in me lain Elimden geldiğince As it is Bu durumdaAs far as in me lies Elimden geldiği kadar, bütün As it is said Söylenildiği gibi
kuvvetimle As it should be Haklı olarak, olması gerektiği gibi,
10 11*
As it turned outAs it wasAs it was sometimes calledAs it wereA size too big.As large as lifeA sleeve ofAs like as notAs like as two peas (in a pod)As long as
As long as I liveAs luck would have it
A small number ofAs matter of courtesyAs matters standAs meek as a lambAs meek as MosesAs muchAs much againAs much asAs much as you likeAs mudAs near as dommitAs near as I rememberAs nearly as I can tellAs occasions requiresAs often happensAs one manAs one might expectAs opposed toAs plain as the nose on yourfaceAs quiet as a mouse
As recently as yesterdayAs regards
As regular as clockwork
layıkıylaOysa sonundaBu duruma gelmiş olduğu içinBazen söylenildiği gibiGibi, sanki, güya, adetaBir numara büyük.Doğal büyüklükteÇok miktardaBelki de...Bir elmanın iki yarısıSürece, süresince, dığı sürece;madem ki; dığı taktirdeÖmrüm oldukçaŞansa göre, şanslı veya şanssızolarak, şans işiBir kaç, birazNezaketenŞimdiki haldeKuzu gibi, uysalMusa gibi mütevaziKadar, aynı miktardaİki katı, bir misli dahaKadar, aynı miktardaNe kadar istersenizAnlaşılmaz(k.d) Çok yakınHatırımda kaldığına göreYaklaşık olarak, bildiğim kadarıylaDuruma göre; gereğindeÇokluk olduğu gibiİttifakla; birlikte, uyuşarakPek doğal olarakin aksine olarak
Besbelli, apaçıkÇekingen, sıkılgan; gürültüyapmayan, sessizDaha dünNazaran, hususunda; göre,
münasebetle; e gelinceSaat gibi düzenli
12
As requiredAs respectsAs right as nailsAs right as rainAs sharp as a needleAs so
Associated withAs someone has itAs soon as
As soon as possible
As sounds as a bellAs steady as a rockAs such
As sure as a günAs sure as l'm sitting hereAs the crow flies
As the name suggestsAs the saying goesAs the story goes
As the time went byAs the world g6esAs thereforeAs thin as a lathAs thin as a rakeAs thoughAs times goAs to
As true as steelAs usualAs warm as toastAs we have noted beforeAs well
As well as
İstenildiği gibie gelinceDosdoğruEn iyi durumdaUyanık; zekiNasıl ... öyle, olduğu gibi, dahi,veçhile; çek şekildeİle, ile birliktein dediği gibiDerhal, mümkün olduğu kadarçabuk; ister istemezMümkün olduğunca en kısazamandaSapasağlamGüvenilir; sağlamGerçekte; benzer; böylesi gibi, busıfatla, haddi zatındaŞüphesiz, muhakkakKesin, doğruDümdüz, dosdoğru; kuş uçuşu;düz çizgi halindeİsminden de anlaşılacağı gibiDedikleri gibi, meşhur tabiriyleAnlattıklarına göre, böylesöylüyorlarZamanla, zaman geçtikçeDünya telakkisine göreNasıl ... ÖyleBir deri bir kemikÇok zayıf, bir deri bir kemikGibi, sanki, güya, mış gibiBu gidişlee gelince, e dair, konusunda,
hakkında; iseGüvenilir, sadıkHer zamanki gibi, adet üzereSımsıcakYukarıda değindiğimiz gibiDahi, de, bile; ilave olarak; makulşekilde; tam, doğru; aynı zamandaGibi, kadar, e kadar, ilaveten; bu
13
As well as thatAs who should say
As yetAs you pleaseA sum ofA sure thingAt a blowAt a boundAt a charge ofAt a discountAt a distance
At a distantAt a droughtAt a fabulous priceAt a furious paceAt a given timeAt a later stageAt a later time
At a loose endAt a loss
At a low ebbAt a moment's noticeAta pinchAt a premiumAt a priceAt a profitAt a push
At a rapid clipAt a rare batAt a rattling paceAt a rough guessAt a runAt a shotAt a speedAt a standstill
bir tarafadığı kadarSöyler gibi, dercesine, diyormuşgibiŞimdiye kadar, daha, henüzİstediğiniz gibi .Bir miktarElde birBirden, anidenBir hamledeÜcretle; giderle, masraflaİskonto ile, tenzilatlaUzakta, uzak bir yerde; belirli birmesafedeUzaktaBir yudumdaAteş pahasınaBüyük bir süratleBelirli bir zamandaSonraki bir aşamadaSonraki bir zamanda; uygun birzamandaBoşlukta, gayesizŞaşkın, ne yapacağını bilmezhalde; zararlaÇok kötü halde, müşkül durumdaBirdenbire, derhal, apar toparDarlıkta, sıkıntıdaİtibari kıymeti üstündeFiatla; fiatlı; özveri veya kayıplaKar ileGerekirse, zaruret halinde, ihtiyaçhasıl olursaHızlaRüzgar gibiDoludizginAşağı yukarıCari; devamdaBirden, derhalSüratleDurgun, işlemez halde, duraklamış
14
At a stretch
At a strokeAt a tender ageAt a ventureAt allAt all costsAt all events
At all handsAt all hazards
At all hoursAt all points
At all timesAt an early dateAt an endAt an unearthly hourAt and from
At any costAt any handAt any momentAt any priceAt any rate
At any timeAt bayAt best
At bottomAt callAt certain timesAt close quarters
At cockAt cock-crow
At command
Aralıksız; bir hamlede; aravermeden, hiç durmadanBirdenÇok genç yaştaRasgele, baht işiHiç, hiç bir suretle, aslaNe pahasına olursa olsunHer durumda, her halükarda, neolursa olsunHep birlikte; her taraftanBütün tehlikelere rağmen, nepahasına olursa olsun, neye malolursa olsun; rasgeleÇok geç; geceden sabaha kadarHer yönüyle, her bakımdan;mükemmel olarakHer zaman, daimaYakındaSona ermişUygunsuz bir zamandaGerek limanda ve gerekse yolda(sigortalı)Ne pahasına olursa olsunNe pahasına olursa olsunHer an, neredeyseHer ne pahasına olursa olsunHer halde, her nasılsa, herhalükardaNe zaman olursaEmniyetteNihayet, olsa olsa, en iyimsergörüşle; azami, en fazlaAslında, esasındaTalep edildiğindeBelirli zamanlardaÇok yakın, hemen hemen yanyanaTetikteHorozlar öterken, sabahkaranlığındaEmre amade
15
At cross purposesAt dead of nightAt death's doorAt discretionAt duskAt easeAt every levelAt every turnAt face valueAt faultAt feedAt first
At first blushAt first hand
At first sightAt free quarterAt full cockAt full gallopAt full lickAt full speedAt full steam
At full stretchAt gradeAt great costAt great lengthAt half cockAt half speedAt hand
At heal
At heart
A thin timeAt his ageAt his elbowAt his own chargesAt his own valuation
Birbirinin maksadına aykırıGece yarısıÖlüm eşiğindeHerhalde, mutlakaAkşam üstü, hava kararırkenRahat, teklifsizHer seviyede, her düzeydeHer defa, istisnasız, her defasındaGöründüğü gibiHatalı, şaşırmış, yanılmışBeside, besi halindeİlk olarak, ilkönce, öncelikle,
evvela, önce, başlangıçtaİlk bakıştaİlk sahibinden, ilk elden; doğrudandoğruya, kaynaktanİlk bakışta, ilk görüşteİstendiği kadarTam kurulu (silah)DörtnalaSon süratleSon süratle, alabildiğine koşarakTam hızla, son hızla, büyük birgüçleTamamen uzanmış vaziyetteAynı seviyedeÇok giderleTafsilatıyla, ayrıntılarıylaTetiği yarım çekilmiş haldeYarım süratleYakın, yakında; yanında, elaltında; eli kulağındaHemen arkasında veya arkasına,peşinde, ardı sıraİçten, kalpten ; hakikatte,
içyüzünde, doğtusuSıkıntılı bir devreO yaşta, onun yaşındaYanıbaşında, elinin altındaKendi hesabınaAnlattığına göre
16
At home
At intervals
At issueAt its height
At its zenithAt largeAt lastAt leastAt leisure
At length it dawned on methatAt length
At libertyAt little costAt long last
At loose ends
At many pointsAt most
At my time of lifeAt nightAt odd momentsAt onceAt one blowAt one fell swoop
At one o'clock sharpAt one scoop
At one sittingAt one timeAt one's disposalAt one's elbow
Evde, kendi evinde:memleketinde; alışkınAralarla, fasılalarla, zaman zaman)
ara sıraTartışılanSon mertebesinde, kemalde; enyüksek mevklde; tepesindeEn yüksek derecesinde, zirvesindeGenellikle; bütün ayrıntılarıylaNihayet, sonunda, en sonundaHiç olmazsa, en azından! asgariBoş zamanda; serbest, vakti var,acelesiz
Nihayet anladım ki...Ayrıntılı olarak, uzun uzadıya,boylu boyunca; en nihayet, ensonundaHür, serbest; işsiz, başıboşAz giderleEn nihayet, uzun gecikmedensonraBoşlukta, gayesiz, işsiz, ortalıkta;karışık, intizamsızBir çok noktada, bir çok bakımdanEn çok, en ziyade, azami; olsaolsaBenim yaşımdaGeceleyinBoş vakrtlerde, vakit buldukçaDerhal, hemen, şimdi; ani olarakBir vuruştaMüthiş ani bir darbe ile, birhamlede, bir çırpıdaSaat tam 1'deBir hamlede, bir vuruşta, birdarbedeBir oturuşta, bir celsedeVaktiyle, eskidenBirinin emrine amadeYanıbaşında, yakın
17
At one's feetAt one's leisureAt one's orderAt one's own expenseAt one's perilAt one's sweet willAt one's wit's end
At parAt peaceAt playAt pleasureAt pointAt present
At public costAt quietAt random
At regular intervalsAt restA trifleAt right anglesAt short noticeAt sight
At sixes and sevensAt someone's costAt speedAt standstillAt such a timeAt sword's pointsAt tableAt that
At that pointAt that rateAt the age ofAt the back ofAt the beginningAt the best of times
Ayağının dibindeVakti olduğu zamanEmre hazırKendi parasıylaMesuliyeti altındaİsteğine göre, keyfine görePek şaşırmış halde, aklı başındangitmişResmi değerinde, başa başBarışta, sulh halinde; rahattaOynamakta, oyundaNasıl isterse, arzusu bilir!HazırŞimdi, halihazırda, şimdiki halde,şimdiki durumdaHükümet hesabınaSükunette; sulh ve asayiş içindeRastgele, gelişigüzel; son hızla;tesadüfenAra sıraHareketsiz; rahatta; ölmüşBirazDikey vaziyetteKısa süreyle, kısa zamandaGörünürde; görüldüğünde,ibrazmda, görülür görülmezİntizamsız, karmakarışıknin zararınaHızla giderekDurgun; işlemezÖyle bir vakitteDüşmanlık içindeSofra başındaOlduğu gibi, haliyle; hatta, bile;artık, bu durumda; aynı zamandaTam o zamanO hesapla, o halde, bu gidişleYaşında, yaşlarındaDünyanın öteki ucundaBaşlangıçtaEn uygun durumda bile
18
At the cost ofAt the cost of one's lifeAt the court ofAt the disposal ofAt the doubleAt the drop of a hat
At the eleventh hourAt the end of one's tether
At the end of the dayAt the expense ofAt the far end of the streetAt the first shotAt the full
At the hands ofAt the helmAt the instance ofAt the latestAt the latter endAt the leastAt the livelong night
At the mercy of
At the momentAt the outsetAt the outsideAt the pointAt the point ofAt the point of deathAt the present momentAt the rate of
At the readyAt the request of someoneAt the risk ofAt the same time
At the start
Pahasına, bedelineHayatı pahasınain maiyetindeBirisinin emrine amadeKoşar adımİşaret verilince, hemen istekle,tereddütsüzGeç vakitte, son dakikadaElinden artık bir şey gelmez; sabrıtükenmişHer şeyi göz önünde tutarakPahasına; hesabınaCaddenin öbür ucundaİlk ağızda, ilk hamledeYüksekte, en yüksek vaziyette;bedir halindein yakınında; vasıtasıylaBaşındain üstelemesiyle, in ısrarı ileEn geçEn sonundaEn az, en aşağıHiç bitmeyecekmiş gibi gelen geceboyuncanin vicdanına kalmış, elinde,
kudreti dahilindeŞu anda, şimdiİlk önceAzami, olsa olsa, en çokTam vaktinde, kertesindemek üzere olmak, me halindeÖlüm halindeŞimdilikHesabıyla, nispetinde, oranında;hızıylaKullanılmaya hazırnin isteği üzerinemek pahasma, göze alarakMamafih, bununla beraber, aynızamandaBaşlangıçta
19
At the storesAt the timeAt the top of one's voiceAt the top of one's lungsAt the top of the treeAt the turn of the centuryAt the very latestAt the very leastAt the very mostAt the zenith of her careerAt this conjunctionAt this distance of timeAt this rateAt this stageAt times
At times like theseAt top speedAt various timesAt walking paceAt willAt workAt worstAt your convenience
At your discretionAt your earliest convenience
At your perilAt your requestAt your serviceAthirst forA vast scaleA week offA whole ofA woman of her wordA woman of the worldA world of
Dükkanlarda, çarşıdaO zamanAvazı çıktığı kadarAvazı çıktığı kadarMesleğinde en yüksek derecedeYüzyılın dönümündeEn geçEn aşağı, en azEn çokÇalışma hayatının doruğundaDurum böyle ikenBunca zaman geçtikten sonraBu gidişleBu aşamada, bu durumdaZaman zaman, ara sıra, bazı bazı,bazen, arada birBöyle zamanlardaSon hızla, azami süratleÇeşitli zamanlardaYürüyüş hızıylaistediği vakit, canı istediği zamaniş başındaEn kötü ihtimale göreUygun zamanınızda, mümkünolduğu kadar yakın bir zamandaArzunuza bağlı, nasıl isterseniz!Mümkünse bir an evvel, sizin içinmümkün olan ilk fırsattaGünahıboynuna!isteğiniz üzerineEmrinize amade!e susamışBüyük ölçüdeBir hafta sonraHayli, pek çok, oldukçaSözünün eriGörmüş geçirmiş kadınÇok ,bir hayli, pek çok, dünyakadar
2ü
BBack and forthBack to frontBackwards and forwardsBag and baggage
Bang in the faceBang on timeBe an angel andBe good enough to comeBe that as it mayBecause ofBefore 1890'sBefore ChristBefore dayBefore handBefore it is too lateBefore longBefore nowBefore or after the factBefore one's eyesBefore the windBefore timeBefore you can say knife
Behind barsBehind closed doorsBehind one's backBehind scheduleBehind the frontBehind the scenes
İleri geri, aşağı yukarıTersileri geriHer şeyi ile, bütün eşyası ile, pılıpırtıyı toplayarakTam yüzüneDakikası dakikasınaNe olursunLütfen geliniz!Her ne olursa olsunden dolayı; ile; yüzünden1890'lı yıllardan önceMilattan önceGüneş doğmadan önceİlk önce, her şeyden önceİş işten geçmedenYakında; çabuk; çok geçmedenBundan önceOlaydan önce veya sonraBirinin gözü önündeRüzgarın estiği istikametteÖnce, ilk; vaktiyleBirden, soluk almadan, fırsatbulmadanHapisteKapalı kapılar ardındaGıyabında, haberi olmadan, gizliceGecikmişCephe gerisindePerde arkasında; işin iç yüzü, gizli
21
Behind the timesBelieve it or notBelow parBelow the markBelow the saltBeside the markBeside the pointBeside the questionBetter and betterBetter by farBetter stillBetween now and tomorrowBetween the hammer and theanvil
Between the lightsBetween whilesBetween you and me and thebedpostBetwixt and betweenBeyond all bearBeyond comparisonBeyond doubtBeyond exceptionBeyond measure
Beyond numberBeyond one's depth
Beyond priceBeyond question
Beyond the paleBeyond the reach ofBeyond the veilBit by bitBlow by blowBody and soulBorn and bredBoth ... and
kapaklı tarafıZamanı geçmiş; köhneİster inan ister inanma!Normalin altındaİstenilen derecede değil.Az tanınmış kimseler arasındaAlakasız, münasebeti oimayanKonu dışı, yersizMevzu dışındaGittikçe daha iyiÇok daha iyiDaha iyi, çok daha iyi; iyi ya!Yarına kadar
İki ateş arasında, çok müşkül birdurumdaTan vakti ile şafak zamanlarındaArada sırada, bazen
Laf aramızdaİkisi ortası, ne bu ne oDayanılmaz, katlanılmazMukayese edilemezŞüphe götürmez, su götürmezBahane bulunmazÇok fazla, sonsuz, son derece,
hadden aşırıSayısızBoynunu aşan, bilgi ve kabiliyetidışındaPaha biçilmezŞüphesiz, tereddüte mahalbırakmayarakHariç bırakılmışErişilmez, uzak, yetişilmezÖbür dünyadaAzar azar ,yavaş yavaşAyrıntılarıylaBütün varlığıylaDoğma büyümeGerek .. gerekse, hem .. hem de;
22
Boys will be boys.Bricks and mortarBright-eyed and bushy tailedBright and breezyBright and clearlyBroadly speakingBusiness is looking up.But (just) nowBut forBut for thatBut howeverBut me no buts.But nonethelessBut there it is
But whatBut yetBy1900'sBy a hair's breadthBy a narrow majorityBy a narrow marginBy a stretch of imaginationBy accidentBy accident or designBy airBy all accountsBy all manner of meansBy all means
By an oversightBy and byBy and largeBy any means
By birthBy brutal forceBy cashBy chance
By command of
her ikisi deÇocuktur yapacak!Mal mülkÇok neşeli ve canlıCanlı ve neşeliSabahleyin erkendenGenellikleİş düzeliyor.Demincek, hemen şimdiOlmasaydı, olmasaBu olmasa, olmasaBuna karşınİtiraz etmeyin. , fakatı filanı yok!Buna karşınBütün mesele burada, durumböyle gerçek buki, gene de, rağmenBöyle olmakla beraber1900'lü yıllardaKıl payıAz bir çoğunluklaAz bir farklaHayal gücünü kullanarakTesadüfen, kazaraKazaen veya kastenHava yolu ile, havadanHerkesin dediğine göreMuhakkak, her haldeElbette, muhakkak, hay hay;şüphesiz; aşikar olarakDikkalsizlikleİlerde; yavaş yavaşGenellikle, genel olarakHerhangi bir suretle, her veçhile;ne şekilde olursa olsun; hiçDoğuştanSalt güce dayanarak, zorbalıklaPeşin para ile , peşinenTesadüfen, raslantısal olarak,beklemezken, kazarain emri ile, emriyle
23
By common consent
By comparisonBy courseBy courtesyBy courtesy ofBy dayBy day as well as nightBy daylightBy degrees
By designBy desire ofBy dint ofBy dint of workingBy doing thatBy dribs and drabsBy easy stagesBy errorBy fair meansBy fair means or foul
By far
By favour ofBy fits and startsBy forceBy force of
By good meansBy guessBy halfBy halvesBy handBy heartBy hook or by cook
By inchesBy instalments
Herkesin onayıyla, herkesin kabulettiği üzere, herkesin rızası ileKıyaslaSıra ileNezaketenSayesinde, lütfü ile, müsaadesi ileGündüz, gündüzünHem gece hem gündüzGündüz, gündüzünYavaş yavaş, gittikçe, tedricen,derece dereceBile bile, kastenEmriyleGücüyle; aracılığıyla; kuvvetiyleÇalışa çalışaBunu yapmak suretiyleKısım kısımDerece dereceYanlışlıklaHilesiz, doğrulukla, dürüst şekildeHangi araçla olursa olsun; nepahasına olursa olsun; nasıl olursaolsunÇok daha fazla; büyük bir farkla,fersah fersah; çok, bir hayliin aracılığıyla, vasıtasıyla, eliyleAra sıra, nöbet nöbet, kesilerekZorla, cebrenGereği olarak, icabı olarak;etkisiyleİyilikleOranlama olarak; şans işiÇok fazlaFena halde, noksan olarakEldenEzbereBu veya şu şekilde, bir yolunubulup, ne yapıp yapıp, doğrulukveya hile ileAzar azar; ağır ağır, yavaş yavaşTaksitle
24
By landBy leaps and boundsBy luckBy main forceBy meBy meansBy means of
By mistakeBy myfayBy my sideBy my watchBy nameBy nature
By necessity
By nightBy no manner of means
By no means
By nowBy one's well-known ownnameBy oneselfBy orderBy order ofBy permission ofBy reason of
By reason of the fact thatBy requestBy return mail
By return of postBy return post
By rightBy right ofBy rights
Karadan, kara yolu ileŞaşırtıcı bir süratleŞans eseriZorla, cebrenYanımdaŞekildeVasıtasıyla; suretiyle; yardımıyla;yoluylaYanlışlıklaİmanım hakkı, içinYanımdaBenim saatime göreİsmiyle, isminde; ismen; adındaTabiatiyle, yaratılışta, doğuştan,fıtri olarakGereklilikle, zorunlu olarak,zorunluluklaGeceleyin, karanlıktaHiç bir şekilde, hiç bir zaman,katiyen, aslaElbetteki hayır, asla, katiyen, hiçbir suretleŞimdiye kadar
Adıyla şanıylaYalnız, kendi başına, bir köşedeEmre göre, emir gereğincein emriyleİzni ile, müsaadesi ileden ötürü, yüzünden, sebebiyle,den dolayı, nedeniyle; çünküdığından, nedeniyleRicası üzerine, rica üzerineİlk posta ile (cevap), hemen,akabindeİlk posta ile, hemen, akabindeGelecek posta ile, ilk posta ile,aceleHakkı olarak, hakka bakılırsaHakkıyla; yetkisiyleUsulen, usule göre
25
By royal commandBy ruleBy seaBy sea and landBy some means or otherBy stealthBy taleBy tenderBy the aid ofBy the armsBy the book
By the dayBy the earsBy the endBy the end ofBy the end of the dayBy the grace of GodBy the gross
By the help ofBy the look of itBy the look of thingsBy the medium ofBy the piece
By the same tokenBy the scruff of the neckBy the seaBy the skin of the one's teeth
By the timeBy the time of progressBy the way
By the weekBy thenBy this timeBy this time tomorrowBy turnsBy twos
Kralın emriyle/davetiyleKurala göre; kanunenDenizden, deniz yolu ileHem denizden hem karadanHerhangi bir şekildeGizliceTane hesabıylaEksiltme usulü ilein yardımıylaKucak kucakDoğru malumatla; dürüstzihniyetle, kurallara göre; resmenGündelikle (ücret)İhtilaf halinde, birbirine zıtSonuna kadarnün sonundaUzun bir günün sonundaTanrının yardımıylaOn ikişer düzine olarak, yüz kırkdörderin yardımıylaGörünüşe göreGörünüşe göreVasıtasıylaTane ile; parça başına; yapılan işmiktarına göreAynı sebeple; bundan başkaEnsesindenDeniz kenarındanKıtı kıtına, ancak, güçbela, dardarına, kıl payıe kadar, (i)nceye kadarZamanlaSırası gelmişken, aklımagelmişken, bu münasebetleHafta hesabına göre, haftalıkO zamana kadarŞimdiye kadar, bugüne kadarYarın bu zamanlardaNöbetle, nöbetleşe, sıra ileİkişer ikişer
26
By virtue of
By virtue of the fact thatBy waterByway of jokeBy way of sth.
By word of mouthBy your leave
den dolayı, yüzünden, nedeniyle;sonucu olarak; yetkisiyle; binaen,istinadendığından, nedeniyleDeniz yoluylaŞaka olsun diyeYoluyla, maksadıyla, yerine;(açıklamak için) Örnek Olarak;tarzındaSözlü olarak, sözle, ağızdanİzninizle, müsaadenizle!
27
cCaked with dirtCall it what your wantCap in handCare ofCarry (two)Cheek by jowl
Child's playClose at handClose bargainingClose byClose to the windCome hell or high water
Come to thatCome to think of itCome what mayComing elevenConcurrently with
Connected withContrary toContrary to my expectationCounter to
Pislik içindeNe derseniz deyin!Tazimkar bir tavırlaVasıtasıyla, eliyle; in dikkatineElde var (iki)Yan yana; teklifsizce, sıkı bağlılıkla,haşır neşirÇok kolay iş, çocuk oyuncağıYakında) yakınında; civarındaBeş aşağı beş yukarıYakında, yakınında; civarındaHemen hemen rüzgara karşıHer ne olursa, bütün zorluklararağmenBununla beraberAklıma gelmişkenNe olursa olsunOn bir yaşına kadarİle aynı zamanda, rastlantılıolarak; uygune bağlı; ile bağıntılı; bağlıin tersine, hilafına olarak, in aksineBeklediğimin aksineAksine, rağmen, e karşı; tersine
28
DDash inDated fromDay after dayDay and day aboutDay and nightDay by dayDay in day outDead - beatDead on endDead on the markDead on timeDecline of dayDeep into the nightDepending onDepends onDescriptive ofDespite the fact thatDeuce of a lotDevil a bitDevil a lotDevil a oneDifferently fromDirty end of the stickDiscounting the fact thatDismissing the fact thatDown and outDown at the heelsDown in the dumpsDown streamDown the river
Paldır küldürden beriGünlerce, üst üste her günBirisiyle günaşırı nöbetleşeGece gündüz, hiç durmadanGünden güne, gittikçeHer günBitkin bir haldeTam karşısında, doğrudan doğruyaTam karşısında, doğrudan doğruyaTam vaktindeAkşam üstüGecenin ilerlemiş saatlerindee bağlı, e bağlı olarake bağlı, e bağlı olaraki tasvir edene rağmen, karşın; her ne kadarHayli miktardaHiç mi hiçBir hayli, epeyHiç mi hiçden farklı olarak, den ayrı olarakİşin kötü tarafıSaymazsak; bir tarafa bırakırsakSaymazsak; bir tarafa bırakırsakParasız pulsuz, düşkünlük içindePerişan bir haldeAsık surat ileAkıntı yönündeIrmağın aşağısına doğru
29
Down the windDown toDown to the groundDown townDrawn up six deepDue course of timeDue south/east etc.Due to
Rüzgar istikametindee kadarHer hususta, tamamenÇarşıda; çarşıya6 sıra halindeZamanı gelince, vakti saati gelinceTam doğuya/batıya vb. DoğruLayık, münasip, lazım gelen;hesabıyla; in sayesinde, yüzünden
30
EEach oneEach otherEarly and late
Early enoughEarly in lifeEarly in the dayEarly in the listEarly in the seasonEasy does itEither.. orEither this or else thatEnd in smokeEnd to endEnough and more thanenoughEnough and to spareEnough to try the patience ofa saintEqual toEqual to the occasionEqual to the taskEre longEre nowEre thenEre whileEssential forEssential toEver activeEver after
Her biriBirbirini, yekdiğeriniErken veya geç demez, vakti saatiyok; bütün günZamanındaGençlikteErkendenListenin başındaTam mevsiminde; turfanda olarakYavaşYa ... ya da, ya ... VeyaYa bu ya şuFaydasız, beyhudeSıra ile; ucu ucuna
Elverir, yeterYeter ve artar bile!
İnsanı çileden çıkarır.Aynı miktar; akran, emsal? eşHer ihtimale karşı hazır.İşin ehliYakında, çok geçmedenBundan evvelO zamana kadarEvvelce, öncedeniçin esas, temelLüzumluDurmadan işleyenOndan sonra daima, hep, artık
31
Ever and anonEver and noneEver at thatEver ifEver in oneEver moreEver since
Ever so
Ever so easyEver so muchEver so oftenEver thenEver though
Every bitEvery bit as muchEvery few daysEvery few hoursEvery four daysEvery inchEvery little helps.Every man JackEvery nook and crannyEvery now and againEvery now and thenEvery once in a whileEvery other dayEvery other personEvery placeEvery second daysEvery single dayEvery so oftenEvery thing went with a swing,Every timeEvery which wayExcept thatExcuse me!Eyeball to eyeballEyes swimming with tears
Arada sıradaSık sık; ara sıraÖyle olduğu halde bileOlsa bile, hatta, sa daMütemadi olarakDaima, ilelebet, ebedi olarakOndan beri, o tarihten beri, denberiAynı veçhile, böyle dahi, öyle olsada, rağmenO denli kolay ki...Pek çok, derecesizSık sıkO zaman bile; buna karşınSa da, se de; sa bile, yla beraber;sına rağmenTam, tamamiyleTam onun kadarBirkaç günde birBirkaç saatte birDört günde birTamamiyle, tepeden tırnağa kadarNe kadar az olursa olsun işe yarar!Herkes, son ferde kadarKöşe bucakAra sıra, arada birAra sıra) arada birAra sıra, arada birGün aşırı, iki günde birHer iki kişiden biriHer yer, her yerdeGün aşırı, iki günde birAllah'ın her günüSık sık; arada sıradaHer şey tam yolunda gitti.Herdefasında, her zamanHer yöne, her tarafa; düzensizFakat; makla beraberAfedersiniz!Baş başaGözlerinden yaşlar boşanarak
Face downFace to faceFace to face withFailing thatFair and square
Fairly wellFar and awayFar and nearFar and wide
Far awayFar be it from me!Far betweenFar from doing this
Far from itFar into the nightFar offFar upFarther than
Fast asleepFast besideFast byFew and far betweenFine as a fiddleFirst and above allFirst and foremostFirst and last
FYüzüstü, yüzükoyunYüz yüze, karşı karşıyaİle karşı karşıyaAksi takdirde(k.d) Doğru ve dürüst; tas tamam,doğrudan doğruyaFena değil, idare eder!Pek çokHer yerdeHer yerde; uzun uzadıya, genişölçüde, dünyanın dört yanındaÇok uzakta, uzağa, uzaklardaAllah esirgeye, bana göre değil!SeyrekBunu yapmak şöyle dursun/biryana dursunHaşa; bilakis; tersineGece geç vakte kadarÇok uzakYükseklerdeden daha fazla, daha ileri, dendaha başkaDerin uykudaYanı başında, yan yanaYakında, yanındaSeyrekÇok güzelHer şeyden önceEn başta, evvela, ilk önceİlk ve son, her şeyi hesaba katarak
32 33
First of allFirst or lastFirst thingFit for nothing
Fit time and spaceFit to be seenFood for thought
Fora certainFora changeFora considerFor a larkFora laughFor a littleFor a little whileFor a long timeFora momentFor a rainy dayFora songFor a spaceFor a startFor a timeFora whileFor agesFor all (that)For all he may sayFor all his talentFor all I care
For all I knowFor all one is worthFor all that I know
For all the world
For as much asFor better (or) for worse
For cashFor certain
Hepsinden önce, ilk önce, ilk olarakEr geçHemen, derhalHiç bir işe yaramaz, beş paraetmez!Doğru ve uygunGörülmeğe değer!Düşünülecek şey, düşündürücüşeyMuhakkak, kesin olarakDeğişiklik olsun diyeKarşılık olarakŞaka olsun diyeŞaka olsun diye, eğlenmek içinKısa bir zaman için, azıcıkBir süreUzun bir zamanBiranKara gün içinÇok ucuza, yok pahasınaBir süre içinde, bir müddet zarfındaBaşlangıç içinBir müddetBir müddetYıllarca, senelerdir, yıllardan beriSöylenen/yapılan herşeye karşınNe söylerse söylesinTüm yeteneğine karşınBana sorarsan; bana kalırsa; vızgelir, umurumda değil!Kim bilir, belki de; bildiğime göreBütün gücüyle, var gücüyleHepsine rağmen, bununla beraber;herşeye rağmen; bana kalırsaBütün dünyayı verecek olsalar, nepahasına olursa olsun, dünyadaBU sebepten; madem kiİyi de olsa, kötü de olsa, ancaberaber kanca beraberPeşinen, peşin para ileMuhakkak, şüphesiz
34
For conscience's sakeFor dear life
For disposalFor effectFor ever
For ever and a dayFor ever and ever
For ever moreFor exampleFor fear ofFor fear thatFor form's sakeFor funFor goodFor good and all
For good measureFor heaven's sakeFor instanceFor keeps
For lack of
For laughsFor love or money
For luckFor many miles aroundFor mercy's sakeFor miles and milesFor monthsFor my ageFor my moneyFor my part
For my sakeFor my sinsFor obvious reasons
Allah aşkınaBütün kuvvetiyle, hayatınıkurtarmak içinSatılıkEtki yapmak için; gösteriş içinİlelebet, daima, ebedi olarak,ebediyen(k.d) İlelebet, daimaİlelebet; ebediyete kadar, ardıarkası kesilmeden, durmadanEbediyenMesela, örneğinKorkusundanmemesi için, meşin diyeAdet yerini bulsun diyeŞaka diyeBütün bütün, temelli olarakTemelli olarak; velhasıl, neticeolarak; tamamiyle, gerçektenFazladan, ek olarakAllah aşkınaÖrneğin, meselaHer zaman için, temelli olarak,sonsuza kadarsızlıktan dolayı, etkisizliğinden,yokluğundanŞaka olsun diye, eğlenmek içinBu veya şu vesile ile, herhangi birsuretleUğur getirsin diyeBütün civardaAllah rızası içinKilometrelerceAylardan beriYaşıma göre(k.d) Bence, kanımcaBence, bana kalırsa; kendihesabımaHatırım için
Açık nedenlerden dolayı
35
For old time's sake
For old's sakeFor once
For one thingFor overFor pity's sakeFor realFor saleFor shortFor showFor some reason or otherFor some timeFor some time past
For some time to comeFor sportFor sureFor that matterFor that reasonFor the attention ofFor the benefit ofFor the bestFor the better part of the yearFor the first timeFor the further ofFor the hell of itFor the life
For the life of meFor the love ofFor the momentFor the most part
For the nonceFor the present
For the purpose ofFor the recordFor the rest
Geçmişin hatırı için, eski günlerinhatırınaGeçmiş günlerin hatırı içinBir kez, bir kerecik, bir defacık, buseferBir kere, önceden fazlaAllah aşkına(k.d) GerçekSatılıkVelhasıl, kısaca, kısacasıGösteriş olsun diyeHer nedenseBir müddetBir süreden beri, epey zamandanberiDaha uzun bir süreŞaka olsun diyeKati olarak; elbette, muhakkakOna gelince; o husustaO sebepten dolayı, ondan dolayıin dikkatinein yararınaİyi niyetleYılın yarısıİlk kez, ilk kez olarakKolaylaştırmak için(k.d) Heyecan, eğlence içinBütün yaşamı boyunca, hayatboyuncaBaşım hakkı için, ölecek olsam bileAşkına, hatırı içinŞimdilikÇoğunlukla, ekseriya; esasitibariyleŞimdilikŞimdilik, şu anda, hemen şimdi;bir müddet zarfındaAmacıyla, gayesiyleDikkat edilsin!Ötesine gelince
36
For the sake ofFor the sake of one's countryFor the time beingFor the use ofFor the worldFor this onceFor this reasonFor three years in successionFor two pinsFor two weeks to comeFor various reasonsFor want of
For want of something betterFor weeksFor weeks at a timeFor what it's worthFor years afterForce of circumstancesForgetting the fact thatFour-scoresFour corners of the earthFree and easyFrom ... dawnFrom ... toFrom a boyFrom a childFrom a distanceFrom a sense of dutyFrom A to Z
From aboveFrom all eternityFrom bonnet to heelsFrom beginning to endFrom cover to coverFrom day to dayFrom door to doorFrom end to endFrom father to sonFrom first to last
nin uğruna, hatırı içinVatan uğrunaŞimdilikİçin, in kullanılışına özgü olarakHer husustaBir kez olarak, bir kereBu nedenleÜst üste üç sene(k.d) En sudan bir nedenleGelecek iki hafta içindeBir çok nedenlerden dolayıYüzünden; bulunmadığı için;sizlikten dolayıDaha iyisi olmadığı içinHaftalarca, yıllarcaÜst üste haftalarcaPek önemli değil!Bundan sonra yıllarcaDurumu gereğimakla beraberSeksenDünyanın dört bucağınaMerasimsiz; teklifsizden başlayarakden ... e (kadar)Çocukluğundan beriÇocukluktan beri, küçüklükten beriUzaktanVazife icabıBaşından sonuna kadar; A 'danZ'ye kadar; adamakıllı, tamYukarıdan, göktenEzelden beriTepeden tırnağaBaştan sona kadar, baştan sonaBaşından sonuna kadarGünden güneEvden eveBir uçtan bir uca, baştan başaEcdattan evlada, babadan oğulaBaşından sonuna kadar.
37
From five to tenFrom force of habitFrom generation togenerationFrom hand to handFrom hand to mouth
From head to footFrom head to toeFrom morning till nightFrom mouth to mouthFrom my point of view
From natureFrom necessityFrom now onwardFrom on highFrom one's heartFrom outFrom pillar to post
From place to placeFrom scratchFrom start to finishFrom stem to sternFrom sun to sunFrom ten years of ageupwardFrom that day onFrom that day to this
From the bottom of one'sheartFrom the feel of itFrom the firstFrom the look of him/herFrom the offFrom the on rushFrom the outsetFrom the point of
başlangıçtan sonuna dekBeş ila on arasındaAlışkanlıkla
Nesilden nesileElden ele, bir adamdan diğerineİlerisi için düşünmeyerek, harvurup harman savurarakTepeden tırnağa kadarTepeden tırnağa kadar; tamamiyleSabahtan akşama kadarDilden dile, ağızdan ağızaBence, bana göre, benimgörüşüme göreDoğal görünümdenİhtiyaçtan dolayıBundan böyle, bundan sonraYukarıdan, tanrıdanBütün kalbiyle, en samimi hisleriyleden hariçOradan oraya, bir yerden başka biryereYer yer(k.d) BaşındanÇıkıştan bitişe kadar(dnz.)Baştan kıça; baştan aşağıSabahtan akşama kadar
On yaşından itibarenO günden ittibaren, o günden beriO gün bu gündür, o günden bugüne
En kalpten, çok samimi bir şekildeDokununca, hissedinceBaştan; tekrarGörünüşüne göre (bakarak)Başlangıçtan beriBaşlangıcındanBaşlangıçtan beriAçısından, yönünden
38
From the stand point ofFrom the word goFrom this day forthFrom this immemorialFrom thts point ofFrom this time forthFrom time to time
From tomorrow onwardFrom what I heardFurther more
Açısından yönündenBaşından benBu günden itibaren bundan böyleÇok eski zamanlaıdan benBu açıdan, bu yöndenBundan böyle bundan sonraAra sıra. vakit vakit zaman zamanarada birYarından başlayarakişittiğime göreBundan başKa üstelik
39
GGenTÎy does itGıv*; ny regardsGiven a fair chanceGiven thatGood forGood for nothing
Good oldGranted thatGreat and smallGreat numbers of
Yavaş!Selamlarımı söyieyu.'Şans verildiğindeFarzedelim ki..e yararBeceriksiz, işe yaram-t J*-gersiz;haylazCanım, güzelim!Kabul edelim kiBüyük küçük küçük r.-,.yu*Bir çok
40
HHad I knownHale and heartyHalf - hourlyHalf and halfHalf as big againHand and fastHand in hand withHand over fistHand over handHand the expenseHand to hand
Hand to mouth
Hands down
Hard byHardly everHave it your own way
Have the goodness toHe all but died.He has a screw loose.He is a character.He is a grand fellow.Vie is a strict Moslem.He is as good as his wordHe is cut off for this jobHe is not a man to trifle with.He knows ... if any man does.
BilseydimDinç ve sağlıklıYarım saatte birYarı yarıya, karışıkBir buçuk katıÇok kesinİle birlikte, el ele; elbirliği ileSüratle, çok çabukTutuna tutuna (tırmanma)Masraf ne olursa olsunYakınlarda; göğüs gögüse; yumrukyumruğaKıt kanaat geçinerek, kazandığınıboğazına sarfederekParmağını kıpırdatmadan, çokkolaylıklaYakındaHemen hemen hiçSiz bilirsiniz; ne isterseniz onuyapın; nasıl istersen öyle yap!NezaketenAz kaldı ölüyordu.Aklından zoru var!O bir alemdir!Bulunmaz adamdır!Koyu bir müslümandır.Sözünün eridir.O bu iş için biçilmiş kaftandır.O hafife alınacak bir kimse değildir.yi bilse bilse o bilir.
41
He knows his place.He little knowsHe will have it thatHead and earsHelp yourselfHence forthHere and thereHere is a point that
Here, there and everywhereHerein afterHerein beforeHigh and dry
High and lowHigh and mightyHigh noonHis heart sank within him.His life hangs by a thread.Hit-or-miss
Hither and thitherHour after hourHow muchHow soever great it may be
O işini bilir.Bilmiyor ki...İddia ediyor ki...TamamiyleBuyurunuz!Bu sebepten; bundan böyleBurada şurada; ara sıraBurada bir noktaya değinmekgerekir ki...Her yerdeAşağıdaEvvelceSudan dışarı, karada; kimsesiz veçaresiz kalmışHer yerdeGururlu, azametliTam öğle vaktiBütün ümitleri kırıldı.Hayatı pamuk ipliğine bağlı.Rastgele, tesadüfi; neticesinidüşünmeden, dikkatsizceŞuraya buraya, bir ileri bir geriSaatlerceNe kadarNe kadar büyük olursa olsun
42
am afraid so, thatam at my wit's end.
am at your service,am built that way.am dead against it.
am disappointed in him.am free to confessam given to understand thatam in pocket,am led to the conclusion
thatam not unaware thatam on my legs all day.
am satisfied thatam strange to the work.
am temped toam under the impression
thatam up to the eyes in workam with you.beg of youbeg tobeg to differcan't call my soul my own
Yazık ki...Ne yapacağımı bilmiyorum,şaşırdım.Emrinize amadeyim!Ben böyleyim!Ben bunun tamamenkarşısındayım.Beklediğim gibi çıkmadı.Diyebilirim ki...Haber aldığıma göreKardayım.
Şu sonuca vardım ki...Bilmez değilim.Bütün gün ayaktayım, bütün günbana dur durak yok!Kanısındayım, kanaatindeyimBu işe alışık değilim, bu işinacemisiyim.Şeytan diyor ki...
Bana öyle geliyor ki...İşten başımı kaşıyacak vaktim yok!Seninle hemfikirim. anlaştık!Rica ederim!Saygıylaİzninizle, bu düşüncede değilim!Elim kolum bağlı; başımıkaşıyacak vaktim yok; dur durakyok!
43
I cant go with you in what yousay.I can't help itI can't help thinkingI can't make head or tail of it
I can't subscribe to thatI couldn't bring myself to tellhimI dare say
I defy you to do soI don't careI don't doubt thatI don't give a darnI don't give a rapI don't have the foggiest ideaI don't hold any brief for himbutI don't like the sound of it.I dont mind
I don't think so
I doubt whetherI expect soI fail to see whyI gather he is ill.I have a feeling (that)
I have a good mind to
I have a hunch that
I have an idea thatI have come to believe thatI have heard tell thatI have no further questionsI have not a minute to spare.I have struck upon an ideaI hope his ears are burning
Sizinle hemfikir değilim!Elimde değilBence muhakkakHiç birsey anlayamıyorum,içinden çıkamıyorum!Bunu kabul edemem!
Ona söylemeye dilim varmıyor.Her halde; sanırım, zannedersem;diyebilirim ki...Yap da göreyim!Aldırmam!Hiç şüphem yok ki...Bana vız gelir!Hiç de umurumda değil!Haberim yok, hiç fikrim yok.
Onu savunmak görevim değil amaPek aklım yatmıyor.Aldırmam, bence hava hoş, bencemahzuru yok!Hiç de zannetmiyorum,zannetmem, zannetmiyorumŞüphe ediyorum, acabaHerhaldeNedenini anlamıyorum.İşittiğime göre hastadır.İçimde bir his var, bana öylegeliyor ki...Aklıma koydum, tasarladım,yapacağım!Öyle inanıyorum ki, tahminimegöreBana öyle geliyor ki...Şu kanaate vardım ki...Kulağıma çalındığına göreBaşka sorum yoktur.Kaybedecek hiç vaktim yok!Aklıma bir fikir geldiKulakları çınlasın
44
I knew not whatI mean what I sayI repent meI saw to my sorrowI sayI seem to have heard hisname.I should hardly think soI should not like to be in hisshoesI speak with feelI stand by what I said.I take it thatI tell you straightI thank my stars thatI told him what I thought ofhimI tried to force a smileI was half afraid thatI was simply delightedI was under the impression
I was very concerned to hearI will go there some time.
I will knock the daylights outof youI will take no deniableI wishI wish to goodnessI wonder ifI would as soon go as notI would have known youknow that
I would not have theconscience to do itIf... notIf... thenIf everIf I were you
Bilmem ne!Bu konuda ciddiyim.Esef ederim!Üzüntüyle gördüm ki...Diyorum ki...
İsmini duydum gibime geliyor.Pek sanmam!
Onun yerinde olmak istemem.İçtenlikle söylüyorumSöylediğimden şaşmam!.Sanıyorum.Size açıkça söylüyorumÇok şükür ki...
Açtım ağzımı yumdum gözümü!Gülmeye çalıştımdiye biraz korktum.Bilseniz ne kadar memnun oldum!Zannediyordum ki, bana öylegeliyordu ki...Duyunca çok üzüldüm.Oraya münasip bir zamandagiderim.
Canına okuyacağım!Muhakkak... melisiniz!KeşkeAman keşke, Allah vere!AcabaGitsem de olur gitmesem de!
Şunu bilmelisin ki, şunu bilmiş olki...
Bunu yapmaya vicdanım razı olmaz,mezse, medikçeİse ... o zamanŞayet, eğer, kazaraYerinizde olsam
45
If need beIf notIf onlyIf only to please meIf the contrary proves to bethe factIf this be soIf you care toIf you don't mindIf you have no objection
If you pleaseIf you take my tipIgnoring the fact thatI'll be shot if II'll come in a second.I'll make him dance to adifferent tuneI'll see him damned firstI'll tell you flatIn (the) face ofIn a bad fixIn a bad way
In a big wayIn a bodyIn a breezeIn a brown study
In a critical momentIn a day or twoIn a false positionIn a fashionIn a fine pickle
In a fit of aberrationIn a fit of angerIn a fixIn a flashIn a flutterIn a fog
İcabında, gerekirseYoksa; aksi halde; aksi taktirdeKeşkeBenim hatırım için bile olsa
Aksi sabit olursaEğer bu böyle iseArzu edersenizSizce bir sakıncası yoksaSakınca görmezseniz, bir itirazınızyoksaEğer istersenizBeni dinlersenizBir tarafa bırakırsak/atarsaksem öleyim!Şimdi gelirim.
Ben ona gösteririm!Dünyada olmaz!Açık söyleyeceğimKarşısında, dikkate alarak, rağmenZor durumda, sıkıntıda(k.d) Kötü bir durumda; tehlikede;çok hastaBüyük çaptaBirlikte; birleşmiş, birleşik(argo) KolaycaBaşka şeylere dikkat etmeyecekkadar düşünceye dalmışKritik bir andaBir iki gün içindeSahte bir vaziyetteŞöyle böyleZor veya kötü durumda, başıbeladaDalgınlıklaHiddet anında(k.d) Güç bir durumdaBirden, ansızın, anidenTelaşlı, heyecanlıZihni karışmış
46
In a full swing
In a furyIn a gesture of commandIn a given timeIn a good cause
In a good light
In a heatIn a high-handed mannerIn a hurryIn a jiffyIn a lineIn a manner
In a manner of speaking
In a measureIn a minute
In a moment
In a month
In a month's timeIn a nutshell
In a Pickwickian senseIn a pinchIn a pretty pickle
In a real senseIn a rutIn a sad caseIn a sad pickleIn a scrapeIn a senseIn a squeezeIn a sharp voiceIn a small way
En canlı ve heyecanlı durumunda,tam faaliyetteÖfkeliBir kumanda işaretiyleBelirli bir süre içindeiyilik etmek gayesiyle,hüsnüniyetleUygun olan şartlar altında; iyimserolarakÖfkeyle, öfke içinde, darılarakKibirli, mağrur; küstahçaAceleyle(k.d) Hemen, çok çabukBir sıra durumundaBir manada; muayyen bir tarzda;oldukça; hayli; güya; sankiYerinde söylemek gerekirse,sözgelişi, bir manadaBir dereceye kadarBiranda, bir dakikada; hemen,şimdiBir dakikada, çok geçmeden,çabucak, hemen şimdiBir aya kadar, bir ayda, bir ayzarfındaBir ay sonraKısacası, az cümle ile, bir kaçsözleÖzel manadaihtiyaç karşısında, icabındaZor veya kötü durumda, başıbeladaHakiki manadaDeğişmez adetlere bağlıKötü halde, müşkül vaziyetteSıkıntılı vaziyette(k.d) Güç bir durumdaBir manada, bir anlamda, yaniZor durumdaKeskin bir sesleGösterişsiz şekilde; azıcık, küçük
47
In a split secondIn a stewIn a strange wayIn a sweatIn a tight squeezeIn a triceIn a twinklingIn a vital wayIn a wayIn a welter of bloodIn a whileIn a word
In absolute privacy
In accord withIn accordance withIn actionIn additionIn addition thatIn addition toIn addition withIn advanceIn advance ofIn after daysIn after lifeIn agreement withIn aid ofIn all
In all conscience
In all fairnessIn all my born daysIn all my experience
In all probabilityIn all reason
In all respects
ölçüdeBirandaTelaşla, acele ile, heyecanlaGarip tarzdaEndişe içinde; acele ileZor durumda, sıkışmışBiranda, çabucakDerhal, hemenÖnemle, hayati bir tarzdaBir bakımaKan revan içindeBiranda, birdenBir kelimeyle, kısaca söyleyecekolursak, kısacaTamamen mahrem olarak, sırolarake uygunUyarınca; e göre, gereğinceEylem halindeEk olarakBundan başka; üstelika ek olarak, ilavetene ilavetenÖnde, ileride; peşin olarakin önünde, den ileriİleride, gelecekteYaşlandıkça; sonradanİle uygun, mutabıkYararınaHepsi içinde, toplam olarak,bilcümle, hepsi, yekunuDoğrusu; pek haklı olarak; vicdanen;mutlakaDoğruyu söylemek gerekirseBütün ömrümdeBütün hayatım boyunca, bütünömrümdeHer ihtimale göreMantıki olarak, hakkıyladüşünülürseHer hususta, her bakımdan
48
In all sincerityIn alphabetical orderIn an evil hourIn an instant
In an unhappy momentIn and outIn and out of season
In another ten yearsIn answerIn any case
In any event
In any wayIn any way soeverIn any wiseIn appearanceIn apple pie orderIn approval atIn armsIn as far asIn as much as
In attendanceIn back ofIn bad faithIn bad tasteIn battle arrayIn beginningIn behalf ofIn beingIn between
In blue-print stageIn briefIn broad dayIn broad daylightIn broad termsIn bulk
Tam bir içtenlikleHarf sırasına göreUğursuz bir saatte; maalesefBir anda, göz açıp kapayıncayakadarUğursuz bir andaKah içerde kah dışardaOlur olmaz zamanda, vakitlivakitsizBundan on yıl sonraYanıt olarakHer hakte, ne olursa olsun; zaten;buna karşınBuna karşın, herhalde, ne olursaolsunHerhangi bir şekildeNasıl olursa olsunHerhangi bir suretleGörünüşte, şeklenÇok düzenliTasvip edercesineKucak kucak; silahlanmışKadarıyla, e göreMademki, e dayanarak, e göre;kadarıylaVazifeliin arkasındaKötü niyetleUygunsuz(aşk.) Savaş düzenindeBaşlarken, başlangıçtaNamına, adınaMevcutArsında, arasındaki, otasında, ikisiarasında, arada; aradanHazırlık devresindeKısacası, velhasılGüpegündüzGüpegündüzGeniş manadaToptan
49
In businessIn cameraIn care of
In case
In case notIn case ofIn case of emergency
In case of necessity
In case of need
In case thatIn cashIn charge
In charge of a nurseIn chorusIn cold blood
In conformity withIn comfortIn common
In common with
In companyIn company with
In comparisonIn comparison toIn comparison withIn comparative comfortIn compliance with
In concertIn conclusion
In condition
işteGizli, mahrem, şahsiVasıtasıyla, eliyle, tedavisi altında,kontrolü altındaŞayet, sı durumunda/halinde; se,eğer.diyememesi için, meşin diyeDurumunda, takdirdeicabında, acil lüzum halinde,zorunluluk halindeLüzum halinde, gereklilik halinde,icabederseGerekirse, icabı halinde,icabederseOlduğu taktirde, ettiği haldeNakit olarak; peşin olarakiş başında, vazifede, idareetmekteHemşire nezareti altındaHep birlikte ve aynı andaSoğukkanlılıkla; bile bile, mahsus,merhametsizcee uygun olarak, mucibinceRahatAleni olarak; ortaklaşa,müştereken, birlikteİle müşterek, benzer; ile ortakolarakBir arada, arkadaş olarakRefakatinde, maiyetinde, beraberinde,eşliğindeKarşılaştırıldığındae nazarannin aksine, tersine, e karşınHali vakti yerindee göre, mucibince, göre, e uygunolarak; gereğinceHep beraber, ittifaklaNetice olarak, en nihayet, sonuçta,sonuç olarakÇalışır vaziyette; idman için
50
In condition thatIn conflict withIn conformity withIn confuseIn conjunction with
In connection withIn consequenceIn consequence of
In consideration of
Inclusive ofInconsistently withIn contact withIn contemplation of
In contradiction toIn contradistinction toIn contrastIn contrast toIn contrast withIn contravention ofIn controlIn countenanceIn course ofIn crossing the riverIn current use
In dangerIn days to come
In deadly earnestIn debtIn deedIn deep waterIn default of
In default of payment
formundaŞartı ileİhtiyatlıGereğinceKarmakarışıkİle birlikte, ile bir arada,müşterekenMünasebetiyle, dolayısıylaBu nedenleNeticesinde, hasebiyle,dolayısıyla, sebebiyle, binaenDüşünerek, göz önünde tutarak;dolayısıyla; karşılık olarak,SebebindenDahilinde, içinde, kapsayarakİle çelişkili, e aykırı, uyuşmazİle temas halindeDüşüncesiyle, ihtimalini göz önünealarakTersine olarakin aksine olarakTersinea karşın, rağmen, aksine, tersinea kıyasla, a zıt olarak, in aksineHilafında, rağmenDenetimdeLehinde, lehineDevam etmekte, yapılmaktaIrmaktan geçerkenGenel kullanımda, genelliklekullanılanTehlikedeİleride, gelecek zamanlarda,istikbaldeŞakası yok!BorçluHakikatte, bilfiil, doğrusuZorlukta, sıkıntıda veya felaketteHazır bulunmadığı için; onunyerineÖdenmediği taktirde
51
In defiance ofIn deferIn defiance of
In defiance of the law
In demandIndependently ofIn depositIn depthIn dread thatIn despite of
In detail
In direct lineIn disputeIndoors and outIn doorsIn doubtIn due course
In due course ofIn due form
In due timeIn duplicateIn early daysIn earnest
In easy circumstancesIn ecstasyIn effect
In either eventsIn embarrassedcircumstances
In embryoIn error
Müdafaada, savunmadaHürmete nRağmen; hiç bırakmayarak;zorluklara rağmen, göz önünealarakKanunu hiçe sayarak; kanunarağmenRevaçta, rağbetteden bağımsız olarak, müstakilEmanet olarakDerinliğine, detaylıca, ayrıntılarıylaKorkusuyla, diyee rağmen, bununla beraber, yinede; karşı koyarakDetaylıca, ayrıntılarıyla,teferruatla, yeterince, tafsilatlaBabadan oğulaİhtilaf halindeEv içinde ve dışındaİçerde, evdeŞüpheli, belli değil, kuşkuluSırası gelince, zamanla, zamanıgelinceEsnasındaUsulü dairesinde, kanuniformaliteye göreVakti gelinceÇift nüsha halindeEskidenCiddilikle; samimi olarak; ciddiolarakHali vakti yerinde, refah içindeİstiğrak içindeGerçi; tesir itibariyle; gerçekten,doğrusuHer iki durumda da
Müşkülat içinde, darlıkta, paracasıkıntıdaİlk devresinde; gelişmemişYanlışlıkla, sehven
52
In essenceIn every detailIn every few daysIn every respectIn everyday useIn exactly the same wayIn excess ofIn exchange forIn expectation ofIn factIn faithIn faultIn favorIn favourIn favours ofIn fear thatIn fewIn fileIn fineIn fine fettle
In fine styleIn flamesIn fleshIn flower
In focusIn force
In frontIn front ofIn fulfillment ofIn full
In full blastIn full careerIn full coursein full figIn full retreatin full view
Esas itibariyleHer noktadaBir kaç günde birHer konudaHer gün kullanılanAynen, tıpkıden fazla, onu gecene karşılık, e bedelİntizaren, ümidi ileGerçekten, aslında, bilfiil, doğrusuİtimatla; gerçekten, hakikatenKusur etmiş, hata işlemişGözdeTasdikli, kabul edilmişLehinde, e taraftarKorkusuyla, diyeSözün kısası, velhasıl; kısacaTabur halinde, diziliSözün kısası, velhasıl; kısacaKeyfi yerinde; iyi kıyafette; tavrıdüzgünÇok güzel bir biçimdeAlevler içinde; yanmaktaŞişman, semizÇiçek halinde; tam gelişmedevrindeOdaklanmış, iyi ayar edilmişBüyük kuvvetlerle; bütünkuvvetiyle; yürürlükteÖndeÖnünde; karşısında; önü, önünenin yerine getirilmesindeTam, etraflı, tamamen, tam olarak,tam manasıylaBütün kuvvetiyle; tam faaliyetteBütün hızı ile, tam hızlaBütün hızıylaGiyinmiş kuşanmış, tam teçhizatlıTam çekilme halindeHerkesin önünde, aleni olarak,görünürde, tam göz önünde
53
In funIn further ofIn generalIn gloryIn good companyIn good conditionIn good earnestIn good faithIn good formIn good orderIn good partIn good seasonIn good spiritsIn good tasteIn good timeIn grand style
In great detailIn great quantitiesIn grossIn halfIn half sharesIn hand
In harnessIn hasteIn high featherIn high termsIn his character ofIn his favourIn his lifeIn his own good timeIn his right mindIn honour ofIn hopesIn hot waterIn hundredsIn ill partIn inkIn its being written/seenIn its clutches
Şakadan, latife olarakKolaylaştırmak içinGenelde, genel olarakAhiret sadetine mazharİyi arkadaşlarlaİyi durumda, bozulmamış (olarak)Layıkı veçhileİyi niyetleiyi halde, keyfi yerindeİyi bir haldeTatlılıkla, gönül hoşluğuyla, iyilikleTam zamanındaNeşeli, keyfi yerindeUygunErkenGösterişli, tantanalı, son modayagöreEnine boyunaÇok miktardaToptan, bütünüyleYarım halde, yarı yarıyaYarı yarıyaElde; hazırlanmakta; kontrolaltında, göz hapsindeİş başındaAcele ile, telaşla; tez olarakNeşeliÖverek, göklere çıkararakSıfatıylaEmrine (çek); lehindeYaşarkenNe zaman canı isterseAklı başındaŞerefineÜmidi ileZorluk içinde, sıkıntıdaYüzlerceUyuşamıyarakMürekkepleYazılmasında/görülmesindePençesinde
54
In its entirelyIn itself
In jestIn just the same way asIn keeping withIn kindIn large partIn legal parlanceIn less than no timeIn lieu of
In like mannerIn line with
In littleIn many casesIn many instancesIn many respectsIn many waysIn memory ofIn mid airIn mint conditionIn more recent times
In motionIn mourning
In my dayIn my estimationIn my humble opinionIn my judgementIn my last letterIn my opinion
In my own conceitIn my poor opinionIn nameIn nature
In need of
Bütünü ile, tamamenAslında; başlı başına, haddizatında; bağımsız olarakŞaka olarakTıpkı ... ğı gibiile tutarlı olarak, e uygun olarakAynenGeniş ölçüdeHukuk dilindeBir anda, pek az sonraYerine, bedel olarak; gereğince,icabına göreAynı tarzdaile uyarınca, uyumlu olarak, ile aynıdoğrultudaMinyatür halinde; muhtasar olarakBir çok durumdaÇok kezBirçok bakımdan, birçok husustaBirçok yönden, birçok husustain anısına, hatırasınaHavadaYepyeniÇok yakın zamanlarda, yakıngeçmişteHareket halindeMatem halinde, siyahlarabürünmüşBenim zamanımdaBence, fikrimceBenim düşünceme göreBence, fikrimce, bana kalırsaSon mektubumdaBana göre, bence, benim fikrimegöreBenim fikrimceAcizane fikrimceSözde; ismenKainatta, her hangi bir yerde; imkanıdahilindeİhtiyacında, gereğinde; muhtaç
In no caseIn no circumstancesIn no time
In numberIn obedience toIn absolute privacyIn odd cornersIn old timesIn one senseIn one's arithmeticIn one's cupsIn one's dayIn one's declining yearsIn one's extreme old ageIn one's hands
In one's heart of heartsIn one's own defenseIn one's steadIn one's tracksIn one's viewIn one's way or anotherIn opposition toIn order
In order of prioritiesIn order thatIn order toIn other ten yearsIn other wordsIn our midstIn ourtime(s)In outlineIn painIn partIn particularIn partsIn passingIn peril ofIn perpetuity
Hiç bir zaman, hiç bir suretleHiç bir şekilde, hiç bir zamanÇabucak, hemen, çarçabuk, kaşlagöz arasındaSayıca, sayı itibariylee dair, uyarak, e itaat ederekTamamen mahrem olarakKıyıda bucaktaEski zamanlardaBir manada, bir anlamdaHesabına göreSarhoş ikenVaktiyle, geçmişteHayatının sonuna doğruSon yaşlarında, ilerlemiş yaşındaBir kişinin kontrolü altında,mesuliyeti altında, elindeKalbinin derinliklerindeNefsi müdafaadaBirinin yerindeBulunduğu yerdene göreYa öyle ya da böyle!e karşı olarakDüzenli; sıra ile; yolunda, usulegöreÖnem sırasına göremesi için, sın diye, diye, ta kimak içinSonraki on yıl içinde/zarfındaBaşka bir deyişleİçimizde, aramızdaBu günlerde, zamanımızdaKabataslakAcı ileKısmen; bazı hususlardaBilhassa, özellikleParça parça, kısım kısımGeçerkenTehlikedeEbediyyen, her zaman için, daimi
In personIn perspectiveIn placeIn place ofIn plain EnglishIn plain termsIn playIn pointIn point ofIn point of numbersIn point of factIn positionIn possessionIn practiceIn preferIn preference toIn principleIn privateIn process ofIn process of constructionIn process of timeIn progressIn progress of timeIn proportionIn proportion to
In proportion asIn prospectIn psychological make - upIn publicIn pursuance ofIn pursuit ofIn questionIn rags and tattersIn rapid successionIn raptures about/over sth.In realityIn recent years
In recognition of
olarakBizzat kendisi, bizzat, şahsenBakışa göreElverişli; muvafıkin yerineAçıkçası, açık ve sabit kelimelerleAçıkça, basit sözlerleŞaka olarakİsabetli, yerinde, münasipHususunda, bakımındanSayıcaAslını ararsan/sorarsan, gerçekteTam yerindeElde etmiş, elinde, tasarrufundaUygulamada, icraattaYeğleyerekTercihen, öncelikleKaide/kural olarak, prensip olarakMahrem olarak, özel bir şekildeHalinde; zamanındaİnşa halinde, yapılmaktaZamanlaİlerlemekteZamanlaOranlaOranında, nispetle; e göre,nazaranOranlaBeklenen, ümitle beklenenPsikoljik bünye itibariyleAçıkça, alenen, herkesin önündeİfade ederkenin ardından, peşinden, takibenSöz konusuLime limeSüratle, birbiri arkasındanKendinden geçmişGerçekteYakın zamanlarda, son yıllarda,son zamanlardaBakımından, e gelince,
57
In record timeIn reference toIn regard to
In relation toIn remembrance ofIn reply to
In reserve
In respect ofIn respect toIn returnIn return forIn rowsIn sack and ashes
In safeIn sb's book
In sb's own good timeIn sb's roomIn search of
In season
In season and out of seasonIn secretIn seriesIn seventh heavenIn severallyIn shoreIn shortIn short courseIn short orderIn short supplyInside ofInside of a weekInside of an hourInside out
tanınmasıylaÇok kısa bir zamandae göre, nazaran, münasebetiyleHakkında, e gelince, e göre,nazaran, hususundae dair, hususunda, konusundain anısınaKarşılığında, cevaben, e cevaben,e cevap olarakihtiyaç olarak saklanılmış(alıkonulmuş)e gelince, hususundae gelince, hususunda, bakımındanKarşılığında, mukabeletene karşılık, yerine, e karşılık olarakSıralar halindeAcı ve pişmanlık içinde, keder venedamet içindeGüvenleBirinin düşüncesine göre; birinininançlarına göreNe zaman canı isterseBirinin yerineArayarak bulmak için, aramaküzereKullanılabilir; bulunur; vaktinde,uygun zamandaDaimi, her zaman, vakitli vakitsizGizli olarakSıra halinde, arka arkayaÇok mutlu(huk.) Ferdi olarak (mülkiyet)Kıyıya yakınKısaca, kısacasıKısacaÇabukKıt, yetersizin içinde, dahilinde; yerineBir haftadan azBir saat zarfındaİçi dışına dönmüş
58
In sight
In sight ofIn sign ofIn simple termsIn small compassIn small numbersIn smooth water
In so far as
In so much thatIn sober earnestIn sober factIn some casesIn some degreeIn some highest degreeIn some measureIn someone's steadIn some respectsIn some sortIn some way or anotherIn some waysIn some wiseIn soothIn spite ofIn spite of the fact thatIn spite of this/thatIn sportIn spotsIn state
Instead ofIn Step (with sb,/sth.)
In storeIn substanceIn such a manner thatIn such a way thatIn sumIn sunshine and in storm
Göz önünde, görünürde, gözlegörülür, yakınin gözü önündeİşaret olarakAçıkça, basitçeKüçük hacimde, küçük genişlikteAzar azarZorluk veya sıkıntıdan kurtulmuş,refaha kavuşmuşden dolayı, bir dereceye kadar;kadarıylaO dereceye kadar, o kadar ki...Ciddi olarakHakikatteBazı durumlardaBirazcık, bir dereceye kadarSon dereceBir dereceye kadar, kısmenBirinin yerineBazı konulardaBir derecede; bir bakımaHer hangi bir biçimde; nasılsaBir bakımaBir yoldaHakikatte, gerçektea karşın/rağmen, yla beraberKarşın, her ne kadarBuna karşınŞaka olsun diyeAra sıraResmi olarak, debdebe veihtişamlayerine, mek yerine; maktansaAyak uydurarak; uygun; aynıayardaHazır; elde mevcut; yedek olarakEsasında; özet olarakGibi, şekildeGibi, şekildeÖzetle, velhasıl, sözün kısasıİyi veya kötü günlerde
59
In support ofIn tearsIn terms ofIn that
In that caseIn that senseIn that wayIn the abstractIn the act ofIn the aggregateIn the air
In the backgroundIn the beginningIn the belief thatIn the canIn the case ofIn the circumstances
In the clear
In the contrary caseIn the cornerIn the course ofIn the course of eventsIn the course of timeIn the crunchIn the dark
In the days of oldIn the deep of winterIn the defaultIn the depth of winterIn the depths of despairIn the direction ofIn the discharge of his duties
In the distanceIn the dumps
i desteklemek için; doğrulayanGözyaşları içindeTabirince, ilgili olarak, dayanarakŞu bakımdan ki; dığı için, çünkü;bakımından; madem ki; cihetiyle,yönüyleO halde, öyleyseO manada, o anlamdaO şekilde, o tarzdaKurumsal olarak, nazari olarakHalinde, haldeBir bütün olarakKarara bağlanmamış, askıda, kritiknoktadaGözden uzakBaşlangıçta, önceleriDiye, inancıyla(k.d) Hemen hemen elde edilmişDurumundaBu vaziyette, bu durumda, bukoşullar altındaŞüphe altında olmayan; tehlikedeolmayanAksi bir durumdaKöşedeSırasında, seyrinde, esnasındaSonuçta; zamanlaZamanla, vaktin geçmesiylePaçası sıkışıncaBilmeyerek, malumatı olmadan;karanlıkta; habersizEski zamanda, eskidenKara kıştaMuhakkak, şüphesizKara kıştaTam bir umutsuzluk içindeYönündeGörevinin yerine getirilmesisırasındaUzaktaMelankolik halde
60
In the early days ofIn the early prime of one's lifeIn the employ ofIn the endIn the event ofIn the event of (my) failureIn the exercise of one's dutiesIn the expectation thatIn the extremeIn the eye(s) of
In the face of
In the face of all menIn the face of dangerIn the face of dayIn the factIn the field ofIn the first blush of youthIn the first flightIn the first flush of passionIn the first flush of victoryIn the first glow of enthusiasmIn the first instanceIn the first placeIn the fleshIn the flower of one's youth
In the foreground
In the fraction of a secondIn the full glare of the sunIn the fullness of timeIn the futureIn the garb ofIn the gathering darknessIn the glare of publicityIn the good old daysIn the green treeIn the grooveIn the hands of
in ilk zamanlarındaGençliğin ateşli çağındaMaiyetindeNihayet, en sonunda, sonundaTakdirinde, vukuunda, durumundaŞayet muvaffak olamazsamGörev sırasındaDiye, ümidiyle, beklentisiyleSon derece, ziyadesiyleNazarında, indinde, hükmünce,düşüncesine göreHuzurunda, karşında; yüzünekarşı; dikkate alarak; rağmenÇevreye karşıTehlike karşısındaAçıkçaGerçekteAlanında, sahasındaGençliğin ilk çağlarındaÖn saftaİlk heyecanlaZafer sarhoşluğu ileİlk heyecanın verdiği ateşleİlk önceEvvel emirde, ilk önce; en önceDünya gözüyle, bu dünyadaBir insanın hayatındaki en iyidevresindeÖn planda, ön tarafta, gözeçarpacak yerdeBir andaGüneşin alnındaVadesi gelince, zamanı gelinceGelecekte, ilerideKıyafetinde, biçimindeGittikçe basan karanlıktaHerkesin gözü önündeEski zamanda, eskidenGençlik veya zindelik çağındaA.B D (argo) Mükemmel bir durumdaKudreti dahilinde, elinde
61
In the heart of Africa/etc.In the highest degreeIn the hope ofIn the hope thatIn the houseIn the immediate futureIn the interest ofIn the interimIn the knowIn the land of the livingIn the last dayIn the last resortIn the later (tenth) century
In the latest styleIn the leastIn the light of the factsIn the limelight
In the line of fireIn the longIn the long run
In theIn theIn theIn theIn theIn theIn theIn theIn the
long termlumpmainmakingmanner (that)massmatter ofmeantimemiddle of
In the middle of it allIn the midst ofIn the midst of all thisIn the midst of themIn the minds eye
In the moneyIn the mood for
Afrika'nın göbeğindeSon derece(de)ÜmidiyleÜmidiyleEvde, evin içindeYakın gelecektein yararına, menfaatine, içinAradaki zamandaGizli; vakıf, haberdarYaşayanlar arasındaMahşer gününde,hüküm günündeBaşka çıkar yol yoksacu yüzyılın sonlarında/sonlarınadoğruSon modaya göreAsla, katiyyenOlayların gelişmesine göreMeşhur, mühim, herkes tarafındanbilinenİki karşıt taraf içindeUzun zamandaSonunda, uzun vadede, zamanla,en sonundaİleride, uzun vadedeToptan, götürüEkseriyetle, çoğuOlmakta, yapılmaktaGibi, şekildeKülçe halindein konusunda,hususundaBu süre içinde; bununla birliktein ortasında; vasati; devametmekte ikenTam ortasındaOrta yerinde, kuşatılmış haldeTam bu aradaOrtalarındaDüşünde, rüyasında, hayalinde;ümidindeÇok para kazanane hazır
In the name ofIn the name of humankindnessIn the name of the lawIn the nature of things
In the nick of time
In the off seasonIn the offingIn the openIn the opposite caseIn the ordinary course ofthingsIn the pastIn the pipelineIn the place ofIn the presence of
In the present caseIn the present instanceIn the pressIn the previousIn the prime of lifeIn the process of timeIn the public eyeIn the public interestIn the ratio ofIn the rawIn the same campIn the same directionIn the same wayIn the same way asIn the second placeIn the secretIn the seventh heavenIn the short runIn the sight ofIn the small hours
In the soup
62
Adına, namına, hakkı için
İnsanlık namınaKanun namınaDurumun gerektirdiği şekilde,tabiatıylaTam zamanında, kaşla gözarasında, saniyesi saniyesineMevsimi olmadığı zamanAçıktaAçıkta, meydandaAksi taktirde
Normal olarak, usulenEskiden, geçmişteHazırlanmaktain yerine, bedel olarakin önünde, in huzurunda, inkarşısındaBu durumda, bu meseledeBu kezBasılmakta, baskıdaÖnceki(ler)deHayatın en olgun dönemindeZamanlaHalkın gözünde, gözü önündeHalkın yararınaOranda, oranındaDoğal haldeAynı fikirde; aynı gruptanAynı doğrultuda, aynı yöndeAynı şekildeAynı şekildeİkinci olarak, ondan sonraSırra vakıfSaadet içinde, refah içindeKısa vadedeNazarındaGece yarısından sonra, sabahakarşıBaşı belada, sıkıntıya düşmüş
63
In the spotsIn the sticksIn the strictest sense of thewordIn the sunIn the swimIn the teeth of
In the thick of doing sth.
In the thick of it
In the thick of the fight
In the time to comeIn the twinkling of an eyeIn the watches of the nightIn the way (that)In the way of
In the word ofIn these partsIn these premisesIn this connectionIn this day and age
In this fieldIn this instanceIn this particularIn this regardIn this respect
In this senseIn this way
In time
IntoIn to the bargain
Herkesin ağzındaKöyün uzak bir yerinde
Kelimenin tam anlamıylaKolay görülecek bir yerde/mevkideOlup bitenlerden haberi olanKarşı karşıya; ona rağmen,doğrudan doğruya, muhalefetederekBir işin en civcivli anında,ortasındaBir işin en civcivli anında,ortasındaMücadelenin en şiddetlizamanındaGelecekteGöz açıp kapayıncaya kadarGeceleyinGibi, şeklindeEle geçirmek üzere, izinde;nazaran; yolu ile;açısından,bakımındannin dediği gibiBuralarda, bu taraflardaBu duruma göre, bu şartlar altındaBu münasebetle, bu husustaBugün, bu zamanda, bugünkügündeBu alandaBu seferBu konudaBu konudaBu hususta, bu bakımdan, bukonudaBu anlamda, bu manadaBöylece, bu suretle, bu şekilde, buyollaVaktinde, vakitli; nihayet; uyguntempoda;zamanla, bir süre sonrain içine; biçimine, şeklineÜstelik, acaba; bedava, karsız
64
Into the ground
In token of
In towIn transitIn trimIn triplicateIn trustIn truth
In turnIn two minutes etc. flatIn two shakesIn under two monthsIn unisonIn vainIn very deedIn viewIn view of
In view of everyoneIn vogueIn wake ofIn wild disorderIn yearsIrrespective ofIt all adds up to thisIt all boils down to thisIt all comes to this thatIt all dependsIt amounts to the same thing.It beats me (how, why etc.)It boats no good.It can't be helped.
It dates from 1550It dawned on meIt does not follow thatIt does not make sense.
Gereğinden fazla, dayanılmayacakkadarin belirtisi olarak, in işareti ya daizni olarakPeşindeTransit olarakİyi durumda, formdaÜç kopya olarakHimayesinde, gözetimindeHakikaten, gerçekten, doğrusunuistersenSırasıyla(k.d) Tam iki dakikada(k.d) Çok çabuk ve kolaylıklaİki aydan az bir zamandaBeraber, birlikte; bir ağızdanBeyhude, boşuna, boş yereEn doğrusu, sahih olarakGörünürdeden dolayı; hesaba katınca, gözönüne alınca; karşısında,yüzündenEle güne karşıModa halinde, itibardaİzini takip ederek, peşindeBüyük karışıklık içindeYıllarcae bakmaksızınBunun sonucu ... dur.Özeti budur.Neticesi şudur ki...Belli olmaz!Aynı şeydir, aynı hesaba gelir.Aklım ermez!Hayra alamet değil!Çıkar yol yok, elden bir şeygelmez!1550 yılından kalma, yıl tarihliKafama dank etti!Bundan ... sonucu çıkarılamaz!Manası yok.
65
It does not signify.It doesn't matter in the least.It fell to (my) lot.It follows from this that
It follows thatIt goes against the grain forme to do itIt goes like thisIt goes without saying that
It has come to my notice thatIt has seen better daysIt is accepted by everybodythat
It is a fact accepted by every-body that
It is a matter ofIt is a matter of formIt is a small wonder that
It is all Greek to me.It is all one to me.It is all the same to me.It is an understanding thingthatIt is believed thatIt is clear thatIt is currently reported thatIt is essentialIt is generally reported thatIt is quite obvious thatIt is quite on the cards thatIt is reported thatIt is rumored thatIt is safe to say thatIt is small wonder thatIt is the very breath of lifeto me.
Önemi yok, zararı yok!Hiç önemi yok!İŞ (bana) düştü.Bundanda anlaşıldığı gibi,binaenaleyhBundan şu sonuç çıkar ki...
Bunu istemeyerek yapıyorum.Böyle söylüyor, bu şekildeSöz götürmez, söylemeye lüzumyok, iş aşikar!Öğrendiğime göreEskimiştir!
Hekes tarafından kabuledilmektedir ki...
Herkes tarafından kabul edilen birgerçektir ki...MeselesiFomalite icabıHiç şaşılacak şey değil!
Buna hiç aklım ermez!Benim için hepsi bir, farketmez.Bana göre hava hoş!
Bilinen bir şeydir ki, adettir.İnanılmaktadır ki...Açıktır ki...Genellikle söylenildiğine göreElzemdir.Genellikle söylendiğine göreÇok açık/kesindir ki...Olabilir ki, mümkündür ki...SöyleniyorSöylentiye göreDemek yerindedir.Hiç şaşılacak şey değil!
Canım kadar değerlidir!
66
It is time after that
It is to be regretted thatIt is understood that
It is usual to do soIt is worthy of note thatIt is your interest.
It isn't worth his keepIt isn't worth whileIt makes my flesh creep.It makes no difference.It makes no odds.It may be remarked thatIt may be thatIt means thatIt must be born in mind thatIt must be noted thatIt promises to be a fine day.It repents meIt requires qualificationsIt runs in my head
It seems as ifIt seems as thoughIt seems bestIt seems that
It seems to me thatIt serves the purposeIt was like thisIt will last for ages.It won't suit my book.It won't take long.It would be great ifIt would seemIt's a bit muchIt's a bit offIt's a good job thatIt's a good step to
işte ondan sonra (bu konuylailgileneceğiz)Yazık ki...Anlaşılıyor/görünüyor ki; konulanşarta göreBöyle yapmak adettir.Dikkate değer ki...Kendi iyiliğiniz içindir, menfaatinizicabıdır!Masrafına değmez!Değmez!Tüylerimi ürpertiyor!Hepsi bir, farketmez, aynı şey.(k.d) Fark etmez, önemi yok!Dikkate değer ki...Olabilir ki...Demek ki...Hatırlanmalıdır ki...Dikkat etmesi gerekir ki...Hava iyi olacağa benziyor.Esef ederim!Kısmen doğrudur.Aklımdan çıkmıyor, aklımdadönüp duruyor.Sanki, galiba, mis gibi görünüyorGibi görünüyorEn iyisi şudurGörünüyor ki, meğer, öylegörünüyor ki...Bana öyle geliyor ki...işe yarar!Şöyle olduÇok zaman sürer.İşime gelmez!Uzun sürmez, vakit almaz.Olsa çok iyi olur.Gibi görünüyor.(k.d) Biraz fazla(k.d) Doğru değil!Bereket versin ki...Epeyce uzaktır.
67
It's a home from home.It's a judgement on him.It's a marvel to me thatIt's a matter to life and death
It's a race against time.It's a sealed book to me.It's a simple matter.It's a wonder (that)It's all but doneIt's all Greek to me
It's all one to me.It's all over.It's all the more reasonIt's all the same to me.It's anyone's guessIt's as easy as anythingIt's as good as settledIt's beyond meIt's getting darkIt's getting on for tenIt's growing duskIt's high timeIt's hit or missIt's in your interestIt's many a long day sinceIt's not as ifIt's too bad of sb.
Burası insanın kendi evi sayılır.Allah'tan buldu!Beni şaşırtıyor.Hayat memat meselesi, ölümkalım davasıVakit çok dar.Buna aklım ermez!İşten bile değil!Şaşılacak şey, bir mucizeYapıldı (bmi) sayılır.Buna aklım ermez, hiçanlamıyorum!Fark etmez, hepsi birHer şey bitti!Ayrıca bir nedendirBana göre hava hoş!Ne olacağı tahmin edilemez!Bundan kolay bir şey yok!Oldu bitti sayılır.Buna aklım ermez!Ortalık kararıyor, hava kararıyorSaat on'a yaklaşıyor.Hava kararıyor.Artık zamanıNe olursa olsun diyeSizin çıkarmızadır!Ne zamandan beriDeğil ki...Doğru değil, bu kadarı fazla!
68
JJust a line to tell youJust my luck
Just my size
Bir iki satırla size bildiriyorumTam benim talihim veyatalihsizliğimTam benim ölçüme göre
69
LLast mentionedLeft, right and centreLess and lessLet aloneLet be.Let it beLet it be admitted thatLet it be soLet's face itLet's sayLet's supposeLike a drowned ratLike a shotLike a streak of lightningLike anythingLike formerLike funLike furyLike hot cakesLike lightningLike smokeLike the devil
Like water of a duck's backLike wildfireLining upLittle by littleLittle or nothingLock, stock and barrel
En son sözü edilenHer yerde; aşırıGittikçe azalarakÇok az; bir yana, şöyle dursunÖyle kalsın, Dokunma, Bozma!Bırak, öyle olsun!İtiraf edelim ki...Öyle olsun!Gerçeği kabul edelim.Diyelim ki...Farzedelim ki...SırılsıklamÇabucak, birdenbire, hızla, ok gibiŞimşek gibiŞiddetleEskisi gibiDelicesine, hiddet ve şiddetleHiddetle; çok hızlıKapışan kapışana; süratle; cüretleŞimşek gibi, çok çabukSüratle, çabuk ve kolayŞeytan gibi; çok çabuk, ayağınatezEtkisiz, sonuç vermeyen, faydasızYıldırın hızıylaSıralananAzar azar, yavaş yavaş, tedricenHiç denecek kadar; ya az ya hiçBaştan başa, tamamen, topubirden, tümü
7»
Long afterwardsLong agoLong beforeLong dozenLong forgottenLong lastLong sinceLook before you leap.Look like a drowned ratLoud and clear
Epey sonra, neden sonraÇok eskidenNeredeyse, çok önceOn üçÇoktan unutulmuşEn nihayetBundan yıllar önceİyi düşün sonra giriş!SırılsıklamAçık seçik
71
MMy flesh creeps.My hair stood on end.My heart is too full for words.My innings nowMy one and only hopeMy very own
Tüylerim ürperiyor!Tüylerim ürperdi!Hislerimi izah edemem!Şimdi sıra bende!Tek umudumKendi öz malım
Man and boyMan and wifeMan to man
Many atimeMany years sinceMatter of course
Mend your ways!Mere skin and boneMoment of truthMore and moreMore by tokenMore often than notMore or less
More than enoughMore than onceMore than oneMore than thatMost of the timeMost oftenMost people think so.Most timesMuch as I should like toMuch later in the historyMuch of a muchnessMuch the sameMuch thought ofMyall
Bütün hayatında, hayatı boyuncaKarı kocaErkek erkeğe; samimi olarak,açıkçaÇok kereBundan çok sene evvelTabii bir şey, işin doğal gidişinegöreDavranışlarına dikkat et!Bir deri bir kemikKararanıGittikçe, arttıkçaMunzam delil olarakÇoğunlukla, çoğu kezAşağı yukarı, az çok, takriben,yaklaşık olarak, hemen hemenGereğinden çok, yeterde artar!Bir çok kezden fazlaDahası var, başka bir şey daha varÇoğu zaman, ekseriyaÇok kez, çoğu kezÇoğu kimse böyle düşünüyor.Çok defa, ekseriyaÇok isterdim amaTarihte son zamanlardaHemen hemen aynı, pek aynıHemen hemen aynı, olduğu gibiGözdeVarım yoğum
72 73
NNear - byNear at handNeck and crop
Neck and neckNeck or nothingNeedless to sayNeither... norNeither here nor thereNeither more or less
Neither of themNever a oneNever moreNever soNext but oneNext timeNext to
Next to nothing
Next to one's skinNight and dayNine times out of ten
No better thanNo doubt
No doubt about thatNo earthly use
Yakın, yanında, yakınındaYanında, yakın; hazırHepsi birden, tamamiyle; hepberaberBaşabaş, müsavi, pek yakınHer şeyi göze alarakFazla söze gerek yokNe ... nedeÖnemi yok!Ne fazla ne eksik, tam öyle, tam okadarHiç biriHiç kimseAslaMisli görülmemiş miktardaHemen önceki, bir evvelkiGelecek seferBitişiğinde, hemen yantnda(ki),komşu; hemen hemenHiç mesabesinde, hiç bir şey, hemenhemen hiçTenineGece gündüz, hiç durmadanUmumiyetle, genel olarak, hemenhemen her zamandan daha iyi değilKuşkusuz, şüphesiz, muhakkak,elbetteHiç şüphe yok!Hiç faydası yok!
74
No endNo end ofNo laughing matterNo lessNo longerNo longer ago than last weekNo manner of doubtNo matter howNo matter whatNo matter whenNo moreNo other than (you)No room for doubtNo sooner thanNo such thingNo thanks to meNone the lessNone too soon etc.Northward fromNot... norNot a bitNot a dry stitch onNot a fewNot a littleNot a living soul in the houseNot a penny the worseNot a shot in the lockerNota single oneNot a snapNot a soulNot a stick was saved.Not a whitNot an earth chanceNot any too wellNot as... asNot as yetNot at allNot at my priceNot but what
Not by a long chalk
Sonsuz, pek çokSonsuz pek çokİşin şakası yok. şakaya gelmezNoksansız, az değil; o kadarArtık, daha fazlaDaha geçen haftaHiç kuşku yokHer nasıl olursa olsunHer ne olursa olsunHer ne zaman olursa olsunYeter, daha fazla değilSenden başka hiç kimseŞüpheye mahal yok!Olur olmazAsla, olamaz!Ben bir şey yapmadım!Buna karşınHiç de çabuk değil!dan kuzeye doğruNe ... nedeHiç değil, estağfırullah!Sırılsıklam, çok ıslanmışAz değil, birçokBir hayli, ziyadesiyleEvde kimsecikler yok!Hiç bir zarar görmedenCepte metelik yok!Hiç mi hiç, bir tane bile yok!Katiyen, hiçKimsecikler yok!Bir çöp bile kurtulmadı.HiçİmkansızPek o kadar iyi değilKadar değilHenüz değil, daha değilHiç, hiç değil; bir şey değilDünyada; katiyenMamafih; o demek değildir ki; vefakat; ve yine(k.d) Hiç bir zaman, hiç bir şekilde
75
Not by a long shotNot by a long sightNot by a long waysNot everNot for love or moneyNot for the world
Not half badNot if I can help itNot in the leastNot just yetNot long agoNot long beforeNot long for this worldNot one iotaNot only ... but also
Not only that
Not only thisNot quite the thing
Not that I careNot that I know ofNot that it mattersNot with a souNot worth a candleNot worth a centNot worth a groundNot worth a rapNot worth a red centNot worth whileNothing elseNothing ever happens.Nothing for it butNothing for it but to do thisNothing lessNothing more thanNothing of any descriptionNothing of the kind
Hiç, katiyenHiç. asla. katiyenKatiyen, hiçHiç bir zamanHiç bir suretle, hiç bir şekildeHiç bir şekilde, ne pahasına olursaolsunHiç fena değilElimden gelse yaptırmam.Hiç. zerre kadar değil!Daha vakti gelmedi.Çok geçmeden, biraz evvelÇok geçmedenÖlümü yakınHiç, asla, katiyenSadece...değil... keza. yanlızca...değil, aynı zamanda daÜstelik; bu bir tarafa; bununlakalmayıpBundan başka, yalnız bu değilYapılması uygun görülmeyen, adetolmayanBana göre hava hoş!Bildiğime göre (yoktur)Ehemmiyeti olmamakla beraberMetelik etmez!Zahmetine değmez.Beş para etmez!Metelik etmez, değersiz.On para etmez!Değersiz!Değmez!Ancak, sadece, yalnızHiç bir şey olduğu yok!Hiç bir veçhileBunu yapmaktan başka çare yok.den başka; den iseYalnız, sadeceHiç bir şeyKatiyen, hiç bir surette, hiç de Öyledeğil!
76
Nothing of the kind mayhappen.Nothing short ofNothing to speak ofNow and againNow and thenNow or neverNow thenNow this, now that
Böyle bir şey olamaz!den başka bir şey değilBahse değmez, ehemmiyetsiz!Ara sıra, bazenAra sıra, bazenYa şimdi ya hiç!Şu halde, öyle iseBazen biri, bazen Ötekisi, bir bubir o
77
Odd or evenOddly enoughOdds and endsOf a different kindOf a kindOf a piece withOf a sortOf a truthOf a verityOf courseOf even dateOff and onOff beamOff colourOff dutyOff formOff handOff limitsOff one's handsOff one's own bat
Off shoreOff the airOff the beated track
Off the coast ofOff the cuffOff the map
Off the mark
oTek mi çift mi (oyun)Tuhafı şu ki...Ufak tefek şeylerBaşka çeşittenAynı cinsten; sıradanAynı, tıpkısı, benzerSıradan; aynı türdenGerçekten, doğrusunu istersenizŞüphesizTabi, tabii ki. elbetteBu günkü tarihli, aynı tarihteKesintili olarak, ara sıra. vakit vakit(k.d) Yanlış düşünenKeyifsiz, rahatsızSerbestFormunda değilHazırlıksız, ha deyince, anındaYasak bölgeElinden çıkmış(k.d) Kimsenin yardımı olmadan.kendi gayretiyle, tek başınaAçıkta, sahilden biraz uzaktaYayında değil (radyo.t.v)Herkesçe pek bilinmeyen, sıkgidilmeyen (yer)Sahillerine yakınHazırlıksız, düşünmeksizinHaritada gösterilmeyen (yer); uzakveya önemsiz yerYanlış
78
Off the pegOff the railsOff the rernrd
Off the trackOf full ageOf great useOf high degreesOf high standingOf importanceOf late
Of late years
Of little momentOf long standing
Of low degreesOf markOf necessityOf no consequence
Of no effectOf no standingOf no useOf note
Of oldOf one's own accordOf oneselfOf serviceOf set purposeOf sorts
Of the first waterOf the name ofOf useOf yoreOn a full stomachOn a large scaleOn a level with
Hazn(k.dj Şaşırmış ıju/ensısMahrem. açıklarıninmaK İ..H î v i r- ısır olarak verilenHattan çıkmışErgen, yetişmiş büyümüşÇok faydalıAsil tabakadanitibarlı, itibarı yüksekÖnemliSon zamanlarda b ı ı a / t - v v HgeçmişSon birkaç sene/artrnda sonzamanlardaEhemmiyetsizÇoktan ben bulunan veya muleberolan: eskiAvam tabakadanEhemmiyetli mebhuıNazarı olarak, ister isteme/Önemsiz, önemi yokehemmiyetsizTesirsiz: semeresiz, beyhudeİtibarsız, ehemmiyetsizFaydasızEhemmiyetli, itibarlı, dikkate değer.önemliEski zamanlarda, çok önceleriKendiliğinden, kendi isteğiyleKendiliğinden; kendi hakkındaFaydalıDuşunlulerek. teammüden, kastenHer hangi neviden; aşağı maldansıradanEn halis cinstenİsminde, ismiyle namındaFaydalıEskidenYemek üstüne, tok karnınaGeniş ölçüdeİle bir düzeyde/seviyede
79
On a lineOn a par withOn a pinchOn a shoe stringOn a small scaleOn a string
On a vast scaleOn a war footOn account of
On account of the fact thatOn account of youOn all foursOn all handsOn an averageOn an empty stomachOn an equal withOn an equality with (aperson)
On an even keelOn and afterOn and againOn and offOn and on
On applicationOn approvalOn averageOn balance
On behalf of
On boardOn board shipOn businessOn callOnce again
Once and for all
Aynı hizada, bir sıradaEşit derecede veya kıymetteihtiyaç karşısında, icabındaÇok az para ileKüçük çaptaSermayesiz olarak; baskı veyakontrol altındaBüyük çaptaYolcu durumundaSebebiyle yüzünden, den dolayı,için: hesabınadığından. nedeniyleSayenizdeDört ayak üzerindeHer yandanOrtalamaAç karnıyla/karnınaile eşit olarak
(Bınyie) eşit, müsavi, anlaşmışvaziyetteYatayden başlayarakTekrar tekrarAra sıra, kesintili olarakAra vermeden, sürekli olarak.durmadanİstek olduğundaOnaya bağlıOrtalama olarakHer şeyi göz önünde tutarak, herşeyi hesaba katarakAdına, in yararına, namına, yerine;tarafından, birinden yanaGemide, gemiyeGemide, güvertedeİş veya ticaret maksadıylaGöreve hazır (doktor w b)Tekrar, son olarak; itk ve sonolarak; yalnız bir defaİlk ve son kez. son olarak
Once for all
Once in a blue moonOnce in a whileOnce more (again)Once or twiceOnce upon a timeOn changeOn cloud nineOn commissionOn condition thatOn conservancy linesOn creditOn demandOn depositOn displayOn distant termsOn door stepsOn dutyOne after anotherOne and allOne and the sameOne anotherOn easy streetOn easy terms
One by oneOne dayOn edgeOne fine dayOne hundred addOne in a hundredOne in numberOn either cheekOne might as well sayOne moreOn end
One of their numbersOne of those daysOne or other day
Son olarak; ilk ve son olarak; ennihayetKırk yılın başıAra sıraBir kez daha, yenidenBir iki kereBir varmış bir yokmuşBorsada(k.d) Son derece mutluVazife ile; vekaletenKoşuluyla, şartı ile; se, eğerEski usuldeTaksitle; veresiyeİstenildiğindeEmanetteGösterimdeAraları açıkKapısında, eşiğinde; çok yakındaVazife başındaBirbiri arkasınaHepsi, her biriBüsbütün aynı, tıpkı, tıpkısıBirbirleriniHali vakti yerinde, refah içindeKolay bir şekilde; taksitle; uygunşartlarlaBirer birerBir günSinirli, endişeli, sabırsızGünlerden bir günTakriben yüzYüzde bir; müstesnaBir adetHer yanağındaAynı şekilde,... denebilirdeBir tane dahaDik, dikine; mütemadiyen, üstüste;durmadanOnlardan biriHer şeyin ters gittiği zor bir günBir gün gelecek ki; olabilir ki; bugün
80 81
One or twoOn equal footingOne redeeming featureOne thing is certain thatOne thing on top of anotherOne too manyOne too many forOne with anotherOne would wish thatOn fileOn fireOn fire withOn footOn formOn good authoritarianOn guardOn handOn highOn hireOn his coattailsOn leaveOn lipOn my own hookOn no accountOn no considerOn no consideration
On occasionOn one conditionOn one occasionOn one's accountOn one's day
On one's feetOn one's hands
On one's honourOn one's mettle
On one's mind
yahut yarınBir kaç tane, bir iki taneAynı seviyedeBir iyi tarafıŞurası gerçektir kLÜst üste, birbiri üstüneFazla gelen, istenilmeyenÜstün gelen, şaşırtanUmumiyetleGönül ister ki...İntizamlı, dosyaya geçirilmişYanmakta, tutuşmuşHeyecanlanmışYaya olarak, yürüyerekFormundaGüvenilir kaynaktanNöbetteHazır; elde, birikmiş; mevcutGökteKiralıkSayesindeİzinliDillerde destanKendi başıma, kendi kendimeAsla, katiyenHiç bir nedenleHiç bir nedenle, hiç bir suretle,aslaBazen, ara sıra, fırsat düştükçeBir şartlaBir kez daha, yenidenHesabınaİşinde başarılı olduğu zaman, birişte en iyi olduğu zamanAyaktaMesuliyeti altında, omuzlarında;elindeŞerefi üzerineGayretli, elinden gelen çabayıgöstermeye hazırAklında, vicdanında
82
On one's own initiationOn one's own responsibilityOn one's partOn one's pinOn one's todOn one's toesOn one's way outOn pain of deathOn paradeOn point dutyOn principleOn promotion
On public groundsOn purposeOn recordOn requestOn saleOn second thoughtOn serviceOn several occasionsOn shoreOn strikeOn such an occasionOn sufferOn sure groundOn tab
On tapOn targetOn tenterhooksOn the (left) handOn the airOn the alertOn the assumption thatOn the ballOn the base of somethingOn the boilOn the bottleOn the cardsOn the carpet
Kendi girişimiyleKendiliğindenKendine hasİyi vaziyette (halde)(k.d) YalnızTetikte, hazırYoldaÖlüm cezasıylaResmi geçit halindeTrafiği düzenleme mevkiinde (polis)Prensip itibariyleBekleyici, ümideden; bir kimseniniyi hallerine göreHalkın menfaati bakımındanKasıtlı olarakKaydedilen, kaydı olanArzu üzerine; istenildiği zamanSatılıkDaha iyi düşününceVazifedeBir çok kezKaradaGrevdeBöyle bir durumdaMüsamaha yüzündenSağlam temelleBurgulanmış (fıçı vs); BoşaltılmayahazırHazırHedefteEndişe içinde, sabırsızlıkla(Sol) Kolda(radyo, t.v) YayındaTetikte, uyanıkVarsayımıyla, varsayarsak(k.d) Akıllı, uyantkEsas itibariyleCanlıÇok içki içmişOlması mümkün, hesapta var(k.d) Azarlanmakta
83
On theOn theOn theOn theOn theOn theOn theOn theOn theOn the
chancechance ofchance thatcheapcontrarycontrary sidecrossdeclinedecreasedot
On the down gradeOn the Eve ofOn the excuse thatOn the face ofOn the face of itOn the feedOn the flyOn the following dayOn the frontOn the goOn the grapevineOn the Greek calendsOn the ground ofOn the ground thatOn the high seasOn the hourOn the houseOn the increaseOn the jobOn the knees of the godsOn the levelOn the looseOn the marchOn the mendOn the moveOn the nail
On the nature ofOn the neverOn the occasion of
Şansa bağlıÜmidiyleÜmidiyleUcuza, ucuz olarakTersine, tam tersineTers taraftaÇapraz veri, tersÇökmekteAzalmakta(k.d) Dakikası dakikasına, tamvaktindeKötüleşmekteArifesindeBahanesiyle, bahane ederekKarşısında, görünüşe göreGörünüşte, görünüşe göreBeslenmekte; otlanmaktaUçarken, havada ikenErtesi günÖn taraftaHarekette; gittikçe kötüleşmekteDedikodu yoluyla, ağızdanBalık kavağa çıkıncaSebebiyleİleri sürerekAçtk denizlerde, enginlerdeSaat başıMasrafı patrona ait, bedavaArtmaktaİş başındaŞüpheli, kararsızDüzlükte; doğru, dürüst, samimiSerbest, kaçmış (mahkum v.b)Yürüyüş halindeiyileşmekte, düzeliyorHareket halinde, seyyarHemen, derhal; söz konusu;oracıktaDolayısıyla, bu vesileyle(k.d) Taksitle, veresiyeMünasebetiyle, dolayısıyla
84
On the off chanceOn the offensiveOn the one handOn the one partOn the open seasOn the order ofOn the other hand
On the other partOn the outskirts of townOn the part ofOn the point ofOn the premisesOn the pretext ofOn the pretext thatOn the queerOn the quietOn the rackOn the rampageOn the razzleOn the right sideOn the right side of the fenceOn the right trackOn the runOn the same planeOn the score ofOn the scoutOn the shady side of fortyOn the shelfOn the side ofOn the skylineOn the slightest pretenseOn the sly
On the spot
On the spur of the moment
On the squareOn the stageOn the stocks
Olasılığı az, hazırlıksızHücum halindeBir taraftan, bir yandanBir yandanAçık denizlerde, enginlerdeKabilinde, tarzındaDiğer taraftan, öte yandan; bunakarşın; tam tersineÖbür yandan, diğer taraftanKasabanın dışındain tarafındamek üzereBina ve müştemilatı dahilindeBahanesiyleBahanesiyle, bahane ederekKuşkulu bir şekildeGizlice(k.d) Çok kötü durumdaPür hiddet, çok öfkeli; coşkunZevke dalmış, keyif alemindeDoğru taraftaKazanacak taraflaDoğru yoldaAcele etmekte, acelede, kaçmaktaAynı düzeyde, aynı derecedeSıfatıyla; nazaran; sebepten dolayıKeşif vazifesindeKırkını geçmişBir tarafa atılmış; ıskarta edilmişTarafında, lehindeUfuktaEn ufak bahane ileEl altından, sinsicesine, kurnazca,gizli gizli, sezdirmedenHemen, derhal; olay yerinde;hemen oracıkta; tam yerindeirticalen, anında, evvelden hazırlıkyapmadan, ha deyinceDoğru; güvenilirSahnede, aktörlük etmekteHazırlanmakta; yapılmakta
85
On the strength ofOn the stretchOn the stringOn the stroke of nineOn the subject ofOn the surfaceOn the tapisOn the telephoneOn the tickOn the tilesOn the tip of one's tongueOn the tiptoe
On the topOn the top of the world
On the trackOn the track ofOn the tramp
On the trotOn the turnOn the understand thatOn the up gradeOn the verge ofOn the very spot
On the voyage homeOn the voyage outOn the war pathOn the watchOn the wayOn the way backOn the way outOn the wholeOn the wing
On the wings of the windOn thin ice
On this wise
e güvenerekGergin haldePeşindeSaat tam dokuzdaKonusundaYüzeyde, görünüşteMüzakere halindeTelefonda, telefonlaSaniyesi saniyesineCümbüşte, eğlencede, alemdeDilinin ucundaAyak ucu üzerine; pek istekli;gizliceÜstünde, üstte; tepesinde(k.d) Mükemmel halde, fevkalade,alaKonuyla ilgiliİzinde, peşindeYerden yere dolaşmakta, serseriliketmekteÇok meşgul; arka arkayaDönüm halinde; ekşimek üzereŞartıylaiyileşmekteEşiğinde, üzereOlduğu yerde; oracıkta; hemen;derhalYurda dönerkenDışarıya yolculuk sırasındaKavgaya hazırUyanık, gözü açık; nöbetteYolda, giderken, ilerlemekteDönüşteModası geçmişGenellikle, herşeyi hesaba katarakUçmakta, hareket halinde; hızlayürümekteÇok hızlıTelikede; müşkül vaziyette, nazikdurumdaBu veçhile
86
On tickOn timeOntoOn top ofOn top of thatOn top of the worldOn trialOn trustOpposite toOr elseOr so
Out and aboutOut and awayOut and outOut for a good timeOut for the countOut in the cold
Out of
Out of a clear skyOut of all proportionOut of boundsOut of breath
Out of characterOut of charityOut of conditionOut of controlOut of countenanceOut of curiosity
Out of dangerOut of dateOut of debtOut of deferOut of deference toOut of doorsOut of fashionOut of favour
VeresiyeVaktinde, tam zamanındaÜstüne, üzerinein üstünde, üstelik; e ilavetenÜstelik; bununla kalmayıpÇok mutlu, sevinçliMuhayyerGüvenle, emniyetle; veresiyeKarşı, e muhalifYoksa, aksi haldeVeya takriben o yer/miktar/derecev.s'deKalkıp gitmeye muktedir.Pek çok, fersah fersah; kovulanBütünlükle, son dereceEğlence peşindeBaygın; derin uykudaAçıkta kalmış, kasten açıktabırakılmışHaricinde, dışında, den/dan, dendolayıBirdenbire; tepeden inmeTamamiyle; nisbetsizYasak, girilmez!Nefes nefese, soluğu kesilmiş birhaldeKarakterine ayktrıMerhameten, sadaka olarakHamlanmış, formundan düşmüşDenetim dışıAleyhinde, aleyhineÖğrenme merakından dolayı,meraktan dolayıTehlikesizModası geçmiş, eskiBorçsuzRiayeten, hürmetene riayeten, e uyarakDışarıda, açık havadaModası geçmişGözden düşmüş, kabul edilmemiş,
87
Out of feedOut of focusOut of formOut of habitOut of hand
Out of heartOut of humourOut of kindnessOut of luckOut of one's depth
Out of one's headOut of one's witsOut of order
Out ofOut ofOut ofOut ofOut ofOut ofOut ofOut ofOut ofOut of
Out ofOut ofOut ofOut ofOut ofOut ofOut ofOut ofOut ofOut ofOut ofOut ofOut of
ordinarypainpatience withpityplaceplaypocketpositionpracticequestion
reachregard forregard for sb.regard torespect forrespect toseasonsightsortsspiritsspitesquarestock
tasvip edilmemişOtlaktaiyi ayar edilmemişKeyfi yerinde değilAlışkanlıklaDerhal, düşünmeden, nemen,beklemedenDermansız, kuvvetsizMizahtan yoksun; canı sıkkınNezakettenŞanssız, talihsizBoyunu aşan, bilgi ve kabiliyetidışındaÇılgınDeli, divaneBozuk, intizamsız; sırasız,karmakarışıkOlağan dışıAcısız, ağrısızTahammül edemez, katlanamazMerhameten, acıyarakYersiz, münasebetsiz, uygunsuzOyundan çıkarılmışSarfedilmiş, cepten çıkmışYerinden çıkmışİdmansızMuhakkak, kati, şüphesiz, sözkonusu olamaz!Erişilemeyenin hatırı içinin hatırı içinHatırı için, e riayetene hürmeten, in hatırı içinHatırı içinMevsimsiz, yersiz, vakitsizGörünmez, gözden kayıpKeyifsiz, rahatsız; sıhhati bozukçaKederli, mahzunNispet için, inadına; kötülüğündenNizamsızStok dışı, yok
88
Out of styleOut of tasteO ut of temperOut of the blueOut of the ordinaryOut of the question
Out of the runningOut of the straightOut of the wayOut of the wood(s)Out of thin airOut of this worldOut of timeOut of touchOut of townOut of trimOut of turnOut of useOut of wayOut of workOut on a limb
Outside ofOver againOver againstOver ageOver and aboveOver and above thisOver and over
Over and over againOver head and earsOver hill and daleOver lookingOver one's headOver seas
Over the grapevineOver the last five years
YakışıksızZevksizKeyifsiz, öfkeliDamdan düşer gibiOlağan dışıMünakaşaya değmez,ehemmiyetsiz, mevzu harici;imkansızKazanma şansı yok!EğriUzakta, sapaArtık tehlikede değil!Hiç yoktan, havadanHarikulade, fevkaladeTemposuz, tempoya aykırıBilgisi yok.KırdaİntizamsızSıra dışıKullanım dışı, kullanılmayanUzaktaişsizZor ve tehlikeli bir durumdadesteksiz olmaA.B.D (k.d) dan başkaBir dahaKarşısındaYaşını geçirmişden başka, den fazla olarakBundan başkaPaldır küldür, yuvarlanarak; tekrartekrar, üst üsteTekrar tekrarTepeden tırnağa kadar; tamamiyleDere tepea karşıİnsanın kavrayışı dışındaDeniz aşın yerlerde, yabancıyerlerdeDedikodu yoluyla, ağızdanSon beş yıl içinde
Over the moonOver the oddsOver the topOver the wayOver thereOwing to
Owing to the fact that
Çok sevinçliGenel fiyatından fazlaFazladanKarşı yandaOrada, ta ötededen dolayı, yüzünden, insayesinde; dan/dendığından, nedeniyle, den dolayı
90
PPain ofPeople at largePeople sayPeople such as thesePer weekPreferably toPreliminary toPreparatory toPretty much the samePrevious toPrevious to thisPrior toPro and conProvided thatProviding thatPure and simplePursuant toPutting aside the fact thatPutting forward ideas
Cezası ileGenellikle herkesDiyorlar ki...Bu gibilerHer haftae tercihen, e yeğ tutarake ön hazırlık, başlangıç niteliğindemeden önce, hazırlık olarakHemen hemen aynı, yine öyleden önceBundan önce/evvelden önceLehte ve aleyhte olarakŞartı ile, koşuluyla; se, eğerŞartı ile, koşuluyla; se, eğerSadece, yalnız, tekUygun olarak, gereğinceBeraber; bir tarafa bırakırsakFikirler ileri sürerek
Q-RQuite a bitQuite a fewQuite a totQuite an event(of) howRain or shineRanging betweenRather a lotRather goodRather than
Regardless (of) whoRegardless of
Regardless of the fact thatRegardless of whatRelated toRelating toRelative toRest assured thatRight-aboutRight afterRight alongRight and left
Right as trivetRight awayRight down the lineRight nowRight off
Epeyce; pek çok defaBir çokEpeyce; pek çok defaFevkalade bir hadiseRegardlessNasıl olursa olsunHava iyi de olsa kötü de olsaArasında değişenOldukçaFena değilYerine, maktansa; dan ziyade;tercihenKim olursa olsune bakmayarak, umursa may ara k,dikkate almadanKarşınNe olursa olsune ait; bağlıile ilgili olarak, a ilişkine ilişkin, e dair, hakkındaİnanınız ki...Sağdan geriHemen, derhalBoyuna, bütün vakitHer tarafta; sağda solda; her iki elileEksiksiz bir haldeHemen, derhalHer noktada, her işte; her yöndeHemen şimdi, derhalHemen, derhal
92
Right on endRoot and branchRough and readyRoughly speaking
Round the cornerRumour has it that
Baş aşağıTamamiyle, kökten, toptan, hepsiPratik, işe yarar; aşağı yukarıKabaca söylemek gerekirse, aşağıyukarıKöşeyi dönünce; yakınSöylentiye göre
sSafe and soundSame hereScarcely anyScarcely ever
Scores of (people)
See you laterSeeing thatSeldom, if everSet asideShort and sweetShort and to the point
Short end of the stickShort of sth.Should the case occurShould the occasion ariseShoulder to shoulderShow me the hows and thewhys of it.Side by side withSince... thereforeSince thenSince when
Since you say so, it must betrue.
Slick in the eyeSo-and-so
Sağ salimBenden de al o kadar!Yok denecek kadarHemen hiç, hemen hemen hiç bîrzamanBir çok (insan)Sonra görüşürüz!dığı için, dığına göre, e göreKırk yılda bir, nadiren, belki de hiçSaymazsakKısa ve yerinde(konuşma,mektup vb) klS3, doğru,açık, kesinİşin kötü tarafıden başka, den aşağı, az, dışındaGerekince, gerektiğindeGereğindeOmuz omuza; samimi ittifakla
Bana işin sebeplerini anlatın!Yanında, ile beraberİçin, böyleceO zamandan beriO zamandan beri, ne zamandanberi
Madem ki siz söylüyorsunuzdoğrudur!Tam gözüneFilan, filanca
94
So-calledSo... that
So and so
So as
So as toSo be itSo farSo far as
So far as I knowSo far forthSo far from
So far so goodSo help meSo it seemsSo long asSo long as ago 1880So muchSo much as
So much f or thatSo much so thatSo much the moreSo soSo that ...notSo that's that.So thenSo to say
So to speakSome daySome day or otherSome fewSome fine day
Some gateSome more
Sözde, sözüm ona; adlı, denilenmesi için, ...sın diye; o kadar ...ki,öyle ....kiNitekim, keza; falan, filan; filanadam veya şeyKadar; gibi suretle, veçhile; için;ki...mek/mak amacıylaÖyle olsun, olsun!Şimdiye kadarKadarıyla, e göre; bir dereceyekadarBenim bildiğim kadarO dereceye kadarHiç, hiç mi hiç; bir yana, şöyledursunHer şey yolunda, şimdiye kadar iyiister inanın ister inanmayın!Öyle gibiSüreceDaha 1880'deBu kadar (çok)Ne kadar çok olursa; her hangidereceye kadarBu hususta şimdilik bu kadar yeter.Öyle ki, şöyle ki, o dereceye ki...Bahusus ki...Şöyle böyle, pek iyi değilmemesi için, ...meşin diyeHepsi bu kadar!Şu halde, bunun içinSözde, güya, sanki; tabir caizse;adetaTabir caizseBir gün, günün birindeGünün birinde, bir günBazıları, birkaç kişiAllah'ın bir gününde, gününbirinde, bir günBazı yerBiraz daha
Some sort ofSome time laterSomehow or otherSomething likeSomething of the kindSometime last yearSometime or otherSometime soonSomewhere along the line
Soon afterSooner or laterSooth to saySort ofSort of largeSouth ofSpeaking for myselfSpeaking ofSpick and spanStarting from thisStep by step
Straight from the shoulder
Straight offStraight outStrange to sayStrangely enoughStream with sweatStrictly speakingSubject toSubsequent toSuch ... thatSuch a caseSuch a oneSuch a thingSuch and suchSuch asSuch as ISuch as it is
Şöyle bir; her hangiBir zaman sonraHer nasıl olsaihtimal ki...Öyle bir şeyGeçen sene içindeİleride bir günYakındaGelişmekte olan bir şeyin birnoktası veya evresindeÇok geçmeden, bir müddet sonraEninde sonunda, er veya geçDoğrusu(k.d) Oldukça, hayli; çeşitİricein güneyindeBencee gelinceTertemizBundan başlayarakAdım adım, derece derece,tedricen, yavaş yavaşAçıkça, dobra dobra, hiçkaçınmadanHemen, tereddüt etmeden, derhalAçıkça, dobra dobraNe garip, ne tuhaf, hayretTuhafı şu ki...Ter içindeDoğrusunu söylemek gerekirseKoşulu ileSonrakiKadar ...ki, öyle ...ki, öylesine ki...Öyle bir durum ki...Filan kimse, öyle biri ki...Böyle bir şeyFilanGibi, mesela, örneğinBenim gibi, mesela benHer nasılsa, kötü veya değersizolmakla beraber
Such likeSuffice it to say thatSupposing that
Sure enough
Swift of foot
Bunun gibi, böylesiYalnız şu kadarını söyliyeyim kiDiyelim ki, varsayalım ki; eğer,takdirdeGerçekten, gerçek, muhakkak,sahiden, hakikaten, elbetteAyağına tez, çabuk koşar
97
TTaking it all in allTaking of thatTaking one thing withanotherTaking upTell that to the marinesTen a pennyTen minutes by the clockTen to oneThan that ofThan those ofThank God.Thank toThank you ever so much.Thanks a lot.Thanks toThat alters matters.That alters the case.That being the caseThat dependsThat gateThat isThat is a dealThat is a matter of courseThat is another storyThat is going too farThat is how I am situated.That is not the ease.That is noting to me.That is the reason why
Genel olarakBu münasebetle
Sonunda; ortalama olarakEle alarakKülahıma anlat!Çok sıradanTam on dakikaBire karşı oninkindenlarmkinden/lerin kindenAllaha şükür, çok şükür!in yardımıylaPek çokteşekür ederim!Çok çok teşekür ederim!in sayesindeO zaman iş değişir!O zaman durum değişir!Bu nedenleBelli olmaz!Şu yerYaniAnlaştık, mutabıkız.Bu bahis konusu değildir.Bu başka konu!Bu kadarı da fazla!İşte durum budur!Durum böyle değildirBeni alakadar etmez!işte bundan dolayıdır ki...
98
That is to sayThat is where you aremistaken.That makes tenThat puts another complexionThat takes the biscuitThat tells its own taleThat wayThat will doThat's a differ matter.That's a feather in my cap.That's about it.That's all he cares about.That's all there is to it.
That's all very well (and good)butThat's all.That's beyond my compass.That's flat.That's for sureThat's given him a bit of ashake upThat's good going.That's greatThat's it.That's my way of thinking.That's no thanks to me.That's not in my line.
That's nothing to go by
That's quite another storyThat's that.That's the (whole) point
That's the sort of thing I mean.That's toughThat's very kind of you.That's what it is.That's what it was.
Yani, demek ki...
İşte burada yanılıyorsunuz!Bununla on oldu.O zaman durum değişir!(argo) Artık bu kadarı da fazla!Bu yeter.Ondan dolayıKafi, yetişirO başka sorun.Benim için bir şereftir.Hemen hemen hepsi bu kadar.Bütün düşündüğü {önem verdiği) bu.Sana söylediğimden daha zordeğil.
Hepsi iyi hoş amaHepsi bu kadar, işte bu kadar!Bu benim gücümün dışında.Açık ve katidir; şüphesizKesin olarak, kesindir
Bu onun aklını başına getirir!İyi sayılır.Fevkalade, çok güzelHepsi bu kadaf!Ben böyle sanıyorum.Birşey yapmadım.Beni alakadar etmez, benim işimdeğildir!Buna dayanarak bir şeyyapılamaz.O büsbütün başka; o ayrı bir şey.Hepsi bu kadar!Birinin söylemek istediği en önemlinoktaBöyle bir şey demek istiyorum.Geçmiş olsun, pek yazık!Çok kibarsınız (naziksiniz)!Nedeni bu.Nedeni bu.
99
That's whyThe all roundThe amenities of lifeThe amusing thing about itThe be-all and end-allThe beautiful of it isThe best part of the yearThe boot is on the other legThe bottom lineThe case in point
The chances areThe chances are thatThe day after the nextThe day after tomorrowThe day before yesterdayThe day followingThe day is drawing in.The day is young yet.The days are closing in.The days are drawing in.The days are drawing out.The die is castThe end of timeThe ensuring yearThe essence of the matterThe fact is thatThe fact remains thatThe finest everThe first is to makeThe first/second of theseThe first step will be toThe first thing to be doneThe followingThe good old daysThe greater partThe idea is that
The inside of an affairThe instantThe joke of it is that
Bu nedenle, bu yüzdenDört başı mamurHayatın güzel tarafıİşin tuhafıEn önemli şeyİşin en güzel yanıYılın en güzel mevsimiDurum tam tersi!Gerçek sonuç, bir işin sonuSözü edilen sorun, söz konusuolan sorunMuhtemelenÇok olasıdır ki...İki gün sonraÖbür günEvvelki günErtesi günAkşam oluyor.Daha günün başındayız!Günler kısalıyor.Günler kısalıyor.Günler uzuyor.Ok yaydan çıktı.Kıyamet günüErtesi sene/yılİşin aslıGerçek şudur ki...Bununla birlikte şu var ki...En güzeliYapılacak ilk işBunlardan/onlardan ilki/ikincisiYapılacak iş şey ...Yapılması gereken/gerekli ilk şeyŞunlarHey gidi günlerÇoğunluk, ekseriyetMesele şudur ki, maksat şundanibarettirişin iç yüzüdığı anTuhafı şu ki...
1011
The last strawThe less ... the lessThe long and the short of it
The minute (that)The momentThe more ... the moreThe most partThe name of the gameThe odds are thatThe on sideThe one and onlyThe only thing we can say
The other dayThe point of no returnThe pros and cons of
The question is thatThe reason for this is thatThe reason whyThe sum and the substanceof itThe sun side of the pictureThe thought struck me thatThe time has come round toThe time is up.The trouble is thatThe truth burst (in) upon meThe truth is thatThe truth of the matter is thatThe unkindest cut of allThe very bestThe very dayThe very firstThe very sameThe way (that)The whileThe whole caboodleThe world and his rifeThe world over
Artık bu kadarı fazla; bir bu eksikti!ça/çe daha azUzun lafın kısası, doğrusu, hulasa,velhasıldığı anDerhal, hemença/çe ... daha fazlaEn büyük kısımAsıl sorunİhtimali var ki...Yakın tarafTekSöyleyebileceğimiz/söylenecek tekşeyGeçenlerde: geçen günDönüşü olmayan noktanün avantajları ve dezavantajları;lehte ve aleyhte olan önerilerMesete şu ki ...Sebebi şudur ki...Nedeni
Kısacası, hülasaİşin güzel tarafıBirdenbire aklıma geldi ki...Yine ... zamanı geldi.Vakit tamam!İşin kötüsüBirden gerçeği anladım ki...Gerçek şu ki...işin aslı, işin asit şu ki...En kötüsüEn iyisiAynı gün, işte öğünTam itkiTa kendisiGibi, şekildeO esnada, aynı zamandaGümbür cemaatHerkes, medeni alemBütün dünyada, her yerde
101
The worst of (ail)Then and thereThen only thenThere and backThere and thenThere is a bit more to it thanthatThere is a gainThere is a lot more to it thanthatThere is a lot more to sb. thanThere is a report thatThere is enough and to spareThere is force in what you sayThere is force what he says.There is little if anyThere is more to it than thatThere is much more to it thanthatThere is much more tosb. thanThere is no call to blush.There is no denying thatThere is no doubt thatThere is no harm in thatThere is no help for itThere is no holding sb.There is no knowing whatThere is no mistaking sb.There is no mistaking sth.There is no question
There is no sayingThere is no saying what willhappen.There is no stopping sb.There is not a shot in mylocker.There is not spaceThere is not the shadow of adoubt that
En kötüsüHemenO zaman işte o zamanGidiş gelişHemen oracıkta
O kadar basit değilÖte yandan
O kadar basit değil.Gibi değilSöyleniyorYeter de artar!Hakkınız var!Söylediği boş değil!Olsa bile (varsa da) pek az
O kadar basit değil!
O kadar basit değil.
gibi değilUtanacak bir neden yok!İnkar edilmez birşey varsaŞüphe yoktur ki...Zarar yok.Yapılacak bir şey yoktur!Tutmanın imkanı yokNe olacağı bilinmez!Tanımamaya imkan yok!Yanılmaya imkan yok!Söz konusu değil; hiç şüphenizolmasın!Bilinmez
Ne olacağını kimse bilmez.yi durdurmanın imkanı yok.
On param yok!Zaman ve zemin müsait değil.
Zerre kadar şüphe yok ki...
102
There is nothing else for itThere is nothing for it but toThere is nothing to choosebetween themThere is nothing to itThere is one moreThere is reason to believe thatThere is something to be saidforThere is sth. afoot.There is sth. up.There it is
There only remainsThere or there aboutsThere the matter droppedThere was no course open tome but to
There you are mistakenThick and fastThick on the groundThings are (going) all anyhowThings are looking blue.This and thatThis bears out what I said.This day monthThis day weekThis is between you, me andthe gate-postThis is itThis many a dayThis momentThis much is certainThis much thatThis onceThis very momentThis will never do
This wont get you anywhere.Through all my life
(k.d) Başka yapılacak bir şey yokmekten başka yapacak birşey yok.
Aralarında fark yoktur,kolaydır.Bir de şu varİnanmak yerindedir.
yararına çok şey söylenebilir.Bir şeyler dönüyor!Bir şeyler oluyor!Bütün mesele burada, durum böyle,gerçek bu!Kala kalaOrada veya o civardaMesele öylece kaldı.
Benim için ...maktan başkayapacak bir şey yoktu.Burada yanılıyorsunuz!Ardı sıra, birbirini müteakipÇok, çok miktardaİşler karma karışık.Durum kötü görünüyor.Ivır zıvır; abur cuburBu söylediğimi doğruluyor.Gelecek ay bugünGelecek hafta bugün
Laf aramızda kalsın!Önemli an geldi çattı.Hayli zamanlar, çoktan benHemen şimdiŞurası gerçektir ki...Şu kadar ki...Bu kezDerhal, hemen, bu andaBu iş böyle yürümez, bu böylesökmez!Bu işin sonu yok!Hayatım boyunca
103
Through an oversightThrough and through
Through lack ofThrough long agesThrough the instrument ofThrough the medium ofThrough the yearThrough thick and thin
Throughout the seasonThroughout the worldThus and soThus farThus muchTill all hoursTill darkTill nowTill the cows come home
Till the end of timeTill thenTime after timeTime and againTime is pressing.Time is up.Time out of mindTime would fail me.Times without numberTip to tipTit for tatTo a certain extentTo a certaintyTo a day
To a degree
To a faultTo a great extentTo a manTo a nice
DikkatsizlikleTekrar tekrar gözden geçirerek;baştan başa, tamamenEksikliğinden dolayıUzun yıllar boyuncain aracılığı ile, yardımıylaVasıtasıylaBütün yılHem iyi hem kötü günlerde, hergüçlüğe katlanarakMevsim boyuncaBütün dünyadaBöyle böyle, filan filanBuraya kadarBu kadarÇok geç; geceden sabaha kadarAkşama dekŞimdiye kadarÇıkmaz ayın son ÇarşambasınakadarEbediyyenO vakte kadar, o zamana kadarKırk kezTekrar tekrar, kaç kez, defaatleVakit daralıyor.Süre bitti, vakit bitti; vakit geldi.Öteden beri, eskiden beriVaktim yok!Sayısızca, bir çok kezUcucaKısasa kısasBelirli bir noktaya kadarMuhakkakGünü gününe, belli bir dereceyekadarBir dereceye kadar, biraz;haddinden fazlaAşırılıkla, ifratlaBüyük çaptaSon ferde kadar, hepsi birdenBütünlükte
104
To a TTo a teeTo all intents and purposesTo an extentTo and fro
To be sureTo be truthful
To begin withTo bootTo comeTo crown allTo dateTo do thisTogether withTogether with its benefitsTo good purposeTo handTo make a long story shortTo meTo my certain knowingTo my knowingTo my knowledge
To my mindTo no effectTo no endToo funny for wordsToo good to be trueToo lateToo muchToo much of a good thingTo one's heart's contentTo one's mindTo one's regretTo one's secretTo orderToo soon
Tooth for tooth
Tıpkısı; bütünüyle, tamamiyleTamam, tamEsas olarakBir dereceye kadarİleri geri, öteye beriye, şurayaburayaŞüphesiz, elbetteDoğrusunu söylemek gerekirse,doğrusuEvvela, ilk önceİlaveten, fazla olarakÖnümüzdeki, gelecekÜstelik en kötüsüBugüne kadar, şimdiye kadarBunu gerçekleştirmek içinİle birlikte; ek olarakFaydalarının yanısıraiyi netice vererek, faydalı suretteYanında, hazırSözü uzatmayayımBana kalırsa, bana göreİyice biliyorum ki...Bildiğime göreBildiğim kadar, bildiğime göre,kanaatimceBana göreBoşunaBoş yere, boşunaÇok komikİnanılmayacak kadar iyiÇok geçPek çokBu kadarı da biraz çokDoya doya, kana kanaFikrine göreTeessürüne rağmenHaberi olmadan, gizli olarakSiparişe göre, ısmarlamaPek fazla erken, zamanındanevvel, çok erkenDişe diş
105
To say nothing ofTo say the least of itTo say the truthTo some degreeTo start withTo stress hereTo such a pitch thatTo such an extent thatTo sum upTo tell openlyTo tell the truth
To that effectTo that endTo the best of my belief
To the best of my knowledge
To the best of my recollectionTo the bitter endTo the contraryTo the coreTo the degreeTo the endTo the end thatTo the exclusion of
To the extentTo the finger tips
To the foreTo the full
To the lastTo the last degreeTo the letterTo the lifeTo the manner bornTo the minuteTo the order of
ÜstelikEn basit deyimiyleGerçekten, doğrusunu istersenizBir dereceye kadarilk iş olarak, başlangıçta, itk olarakŞunu vurgulamak istiyorumÖyle bir derecede ki...O derece ki...Özetle, özetlemek gerekirseAçıkça, açıkça söylemek gerekirseAslında, aslını sorarsanız,doğrusunu söylemek gerekirseBu hususta, bu mealdeBu maksatlaBenim bildiğime göre, eğeryanılmıyorsamBenim bildiğime göre, eğeryanılmıyorsamHatırladığıma göreEn sonuna kadarRağmenHer yönüyle, tamamiyleKadarıyla, e göreSonuna kadarAmacıyla, gayesiyleHariç tutarak, dışında bırakarak,mahrum ederek, meydanvermeyerekKadarıyla, e göreTırnaklarının ucuna kadar,tamamenHazır; bariz, aşikarSon haddine kadar, tamamıyla, tammanasıylaSonsuza dek, nihayete kadarSon dereceye kadarHarfi harfineTıpkı, tamamıyla aslı gibiSanki... için yaratılmışDakikası dakikasına, tamUsulüne göre
106
To the pointTo the purposeTo the tune ofTo the utmostTo the viewTo this dayTo this endTo this very dayTo top allTo witTop secretTrue to lifeTruth to sayTruth to tellTurn and turn about
Two a penny
Tam yerinde, isabetliMünasebetiyle; faydalı olarak(k.d) Büyük para karşılığıAlabildiğine, son dereceye kadarHerkes tarafından görüleceği üzereBugüne kadarBu maksatlaBugün bileÜstelikYani, demek ki...Çok gizli, çok mahremGerçek hayatta olduğu gibiGerçekten, doğrusunu istersenizGerçekten, doğrusunu istersenizSıra ile; değişik bir şekilde, hepdeğişenÇok sıradan
H)7
uUnder-handedUnder a cloudUnder a new lawUnder auspices of
Under cloud of nightUnder cloud of suspicionUnder colour ofUnder consideration
Under cover of
Under cover of friendshipUnder developmentUnder difficult conditionsUnder difficultiesUnder discussionUnder escortUnder existing circumstancesUnder favorablecircumstances
Under favorable conditionsUnder favour of
Under feetUnder fire
Under lock and keyUnder no circumstances
Hileli, alttan altaŞüphe altında; gözden düşmüşYeni yasaya görein koruduğu, himayesinde;sayesindeKaranlıktan istifade ederekBir şüphe bulutu altındaGerekçesiyle, bahanesiyleGözden geçirilmekte, tetkikedilmektein himayesinde, perdesi altında,bahanesiyle; kisvesi altındaArkadaşlık kisvesi altındaGelişme halindeMüşkül vaziyetteZorluk karşısındaMüzakeredeHimaye altındaŞimdiki duruma göre, bugüne göre
Müsait bir durumda, elverişli birdurumdaMüsait şartlar altındaYardımıyla, sayesinde;münasebetiyleAyak artında(Aşk.) Ateş altında, düşman ateşinemaruzKilit altındaHiç bir suretle
108
Under obligationUnder obligation toUnder one's beltUnder one's breathUnder one's eyesUnder one's hatUnder one's noseUnder one's own steam
Under one's vine and fig treeUnder penalty ofUnder pledge of secrecyUnder protectionUnder repairUnder sailUnder sb's eyesUnder sealUnder separate coverUnder shelterUnder someoneUnder someone's thumbUnder surveillanceUnder the breathUnder the circumstanceUnder the circumstancesUnder the command ofUnder the countUnder the counterUnder the coverUnder the date of May 9thUnder the deludeUnder the guardianshipsofsb.Under the harrow
Under the hatUnder the head ofUnder the heel ofUnder the influence ofUnder the knifeUnder the mask of
Mecburen, mecburiyet altındaMinnet altındaTecrübe ile yetişmişAlçak sesle, fısıldayarakGözünün önündeGizli, mahremBurnunun dibindeYardımsız, kendi başına, kendigayretiyleKendi evinde rahatCezası ileGizli olarak, mahrem olarakHimaye altındaTamirdeYelkenleri fora olarak; seyir halindeBirinin gözü önündeMühürlenmiş, mühürlüAyrıca, ayrı olarakEmniyetli, barınmışEmri altında, emrine hazırBirisinin hükmü/nüfuzu artındaNezaret altındaAlçak sesleBüyük törenleBu şartlar altında; öyle iseEmrinde, emri altındaEl artındanEl altındanÖrtüsü altında9 Mayıs tarihindeVehminde
Birinin nezareti altındaFelaket veya yoksulluk içinde,ıstırap içindeSır olarak, gizliceBaşlığı altında, maddesindeHükmünde, boyunduruğundain etkisi artındaAmeliyattaPerdesi altında, kisvesi attında
109
Under the nose of
Under the open skyUnder the pretense ofUnder the pretext ofUnder the roseUnder the seal of secrecyUnder the shadow ofsomethingUnder the skinUnder the sunUnder the survey of someoneUnder the thumb ofUnder the weatherUnder the yokeUnder these circumstances
Under way
Under way onUnder wrapsUnless otherwise specifiedUnless the contrary has beenprovedUntil further noticeUntil mid-way through thecenturyUntil quite recentlyUntil such time asUntil this timeUntil when
Until all hoursUp-to-the-minuteUp a tree
Up againstUp and down
Up hill and down daleUp his alley
Gözünün önünde, burnunundibinde: kaşla göz arasındaAçık havada, gök kubbe altındaBahanesiyleBahanesiyleGizlice, el altındanGizli kalmak şartı ile
Yükü altındaAslında, temelindeDünyada, yeryüzündeBirinin nezaretindeTesiri altında, etindeRahatsız, keyifsizBoyunduruk altındaBu şartlar altında , bu durumkarşısındaYolda; hareket halinde; seferhalindeDevam edip gidenGizlilik içindeAksi sabit olmadıkça
Aksi sabit olmadıkçaYeni bir bildiriye kadar
Yüzyılın ortalanna kadarÇok yakın zamana kadarinceye kadarBu zamana kadarO zamana kadar, ne zamanakadarÇok geç; geceden sabaha kadarEn son, en yeniZor bir durumda, tereddütte,kararsızlık içindee karşı, ile mücadele halindeBir aşağı bir yukarı, öteye beriye;baştan aşağı, tepeden tırnağaDere tepeTam onun işi, biçilmiş kaftan
110
Up in the air
Up streamUp the creekUp the poleUp the spoutUp to
Up to date
Up to gradeUp to me
Up to no goodUp to nowUp to parUp to sampleUp to scratch
Up to snuffUp to standard
Up to that pointUp to that timeUp to the elbowsUp to the endUp to the eyes in workUp to the hiltUp to the markUp to the minuteUp to the presentUpon my honourUpon one's honourUpon the right scentUps and downs
Upwards of
Karar verilmemiş, neticeyebağlanmamışAkıntıya karşı(k.d) Tümüyle yanlış -(k.d) Aklını kaçırmış(k.d) Boşa gitmiş, kaybolmuşe kadar; e bağlı; yüksekliğinekadarEksiksiz; güne uygun olarak;zamaneİstenilen nitelikteBana göre, bana kalırsa, benimdüşünceme göreİyilik beklenmez, hayırsız, faydasızBu zamana kadar, şimdiye kadarYeterli, normalNumunesine uygunİyi halde, beklenen veya istenilendurumdaUmulduğu kadarBelirli bir standarda göre; kabuledilen şartlara göreO noktaya kadarO zamana kadarÇok meşgul, işi başından aşmışSonuna kadarİşi başından aşkın, çok meşgulBütünlükle, tamamen, bütün bütünEn ince noktasına kadarSon derece modernŞimdiye kadar, bugüne kadarNamusum üzerineŞerefi/namusu üzerineTam iz üzerindeİniş yokuş; hayatın cilvelen,hayattaki iniş ve çıkışlarden daha fazla, den yukarı, inüstünde
111
V wVarying betweenVery definitelyVery evidentlyVery lateVery wellVery well then
Arasında değişenÇok kesin olarakApaçık, apaşikarÇok geçÇok iyiİyi o halde, tamam!
112
Warts and all
Way aboveWay aheadWay behindWay belowWay outWays and meansWe must also think more
We need hardly mention thatWe understand thatWe were speaking of you.We/they etc. eachWeek in week outWeeks agoWell enoughWell in toWell madeWe'll manage it somehow.Well nighWell on in lifeWell pastWell to be sureWell, as t was sayingWell-knownWest ofWet to the skinWhat about
Olduğu gibi, bütün ayrıntılarıyla;güzel olmayan taraflarınısaklamadanÇok yukarıdaÇok öndeÇok arkadaÇok aşağıda(k.d) Özgün; ileriBir işi başarı ile yapmanın yollarıŞunu da düşünmeliyiz ki, şunu dagözönüne atmalıyız ki...Söylemeğe gerek yoktur ki...Öğrendiğimize göreSizden bahsediyorduk!Her birimizAralıksız; haftalarcaHaftalar(ca) önceOldukça iyi, iyiceHatta, bileBiçimli, iyi yapınrılıElbette biryofunu buluruz!Hemen hemen, takribenYaşı hayli ilerlemişHayli geçmişOlur şey değil; eh olabilir!Ha, diyordum ki...Herkesçe malum, marufin batısındaSırılsıklamna ne dersiniz?
113
What ifWhat is moreWhat is more importantWhat is more to the pointWhat notWhat sauceWhat timeWhat troubles me isWhat with
Whatever happensWhatever shall beWhen ... thenWhen ... thereWhen all is said and doneWhen convenientWhen I chooseWhen it comes to the pushWhen it saidWhen occasion servesWhen one thinksWhen requiredWhen you pleaseWhence we can understandthatWhenever necessaryWhere ... thenWhereas ... thereforeWhether... orWhether... or... notWhile I think ofWhile I'm thinking of itWhile the going is goodWhile there is bet time
While we are at itWhip and spurWho cares ifWhole day
Why on earth
FarzedelimDahası: bundan başka; üstelikDaha önemlisiDaha önemlisiDaha sair şeyler: v.sNe yüzsüzlük, ne pişkinlikİkenBeni üzen/sıkan şudur ki...Hesaba kattıktan sonra, düşünerek,den dolayıNe olursa olsunKısmet neyseHer ne zaman ..olsa, o zamanHer nerede ... olsa, oradaEn sonUygun zamandaİstediğim zamanSorun ciddileşirseSöylenildiğindeGereğinde; fırsat düşünceDüşünüldüğü zamanGereğindeNe zaman isterseniz
işte bundan anlıyoruz ki...Ne zaman gerekirse, gerektiğindeHer nerede ... olsa, oradaOysa bu yüzdenOlup olmadığısa da ... masadaHatırı mdaykenAklımdaykenDurum uygun ikenİş işten geçmeden, henüz fırsatvarkenHazır bu iş üzerinde ikenEn yüksek hızlasa ... sın, se ... SinBütün gün, sabahtan akşamakadarAman ya rabbi; neden, niçin
114
Wife and childrenWill the utmost willWith a clear conscienceWith a concernWith a good or bad graceWith a grain of saltWith a heavy handWith a high handWith all due defer to youWith all due modestyWith all my heartWith all my soulWith all possible dispatchWith all reserveWith all speedWith an eye to (doing) sth.
With a runWith a rushWith a strong handWith a sweep of the armWith a vengeance
With a viewWith a view to
With a whole skinWith a wide sweep of the armWith bated breathWith clear conscience
With colours flyingWith costsWith deep concernWith difficultyWith easeWith every stitch of canvas setWith expeditionWith felon intentWith flying coloursWith God's help
Çoluk çocukCan ve gönüldenVicdanı rahat olarakEndişe ileİsteyerek veya istemeyerekŞüphe ileSıkıntı verir suretteZorbalıkla, kaba güçle, küstahçaHatırınız kalmasın!Övünmek gibi olmasın amaBütün kalbimle, samimi olarakCandan, bütün kalbimleEn son hızlaDoğruluğundan emin olmayarakBütün hızıylaDüşünecek, niyetiyle, maksadıyla;hesaba katarakTelaşla, acele ileBirdenbireGayretle, şiddetleBir kot hareketi ileŞiddetli bir halde; alabildiğine; sonderecedeBir bakımdanAmacıyla, nedeniyle, maksadıyla,umuduylaSapasağlamGeniş bir kol hareketi ileSoluğu kesilerek, müşkilatlaVicdanı müsterih olarak, huzurukalpleBayraklar dalgalanarakMahkeme masrafları ile beraberDerin endişe ileGüçlükleKolaylıkla, kolaycaBütün yelkenler foraÇabucak, süratleSuç işlemek amacıylaBüyük başarıylaAllah'ın yardımıyla
115
With great difficultyWith halfan eyeWith heart and soulWithin striking distanceWithin a hair's breadthWithin an inch of one's lifeWithin cryWithin doorsWithin earWithin hailWithin my provinceWithin one's meansWithin reachWithin reach ofWithin reach of easyWithin reasonWithin striking distanceWithin the bounds ofWithin the compass ofWithin the earshot ofWithin the lawWithin the meansWithin the paleWithin the rangeWithin the preseribte timeWithin your discretionWith kind regards fromWith lightning speedWith malice aforeWith malice aforethoughtWith might and mainWith my compliments
With my whole heartWith no regard toWith one accordWith one anotherWith one consentWith one fell swoopWith one voiceWith one's back to the wall
Dara darKolay bir tahminle, ilk bakıştaCanla başlaVurulacak mesafedeKıl payıÖlümüne ramak kalmışÇağırınca duyabilecek uzaklıktaİçerde, evdeİşitebilecek uzaklıktaSeslenebilecek uzaklıkta, yakınİhtisasım dahilindeGelirine uygun bir şekildeYetiş ile bil ir, ulaşılabilirin yakınında, yetişilirKolaylıkla erişilebilirAkla yakın, mantıklı, makulDarbe indirecek mesafedeŞümulü dahilindeDahilindeBurnunun dibindeYasal olarakKudreti dahilindeHudut dahilindeArasındaBelirtilen süre içindeArzunuza bağlı, nasıl isterseniz!den selamlarlaYıldırım hızı ileÖnceden tasarlanmışBile bileVar kuvvetle, elden geldiği kadarSelamlarımla; parasız, hediyeolarakBütün kalbimleBakmadan, ehemmiyet vermedenHep birlikteBirbiriyleHep birdenBir hamlede, bir çırpıdaHep bir ağızdanSon ümit ve son güçle
116
With one's eyes openWith one's head in the airWith one's tongue in one'scheekWith open armsWith or withoutWithout a doubtWithout a hitchWithout a souWithout a stain on hischaracterWithout a stitch of clothingWithout a tremorWithout a winceWithout botheringWithout cause or reasonWithout cease
Without ceremonyWithout committing myselfWithout consulting mypleasureWithout delayWithout demurWithout distinction
Without doubtWithout effectWithout endWithout exampleWithout exceptionWithout failWithout fear or favour
Without firing a shotWithout implicating anyoneWithout incidentWithout interruptionWithout let or hindranceWithout measureWithout mincing matters
Göz göre göreBurnu havada
Ciddi olmayarak, yarım ağızlaCandan ve coşkuylaOlarak ya da olmaksızınKuşkusuzPürüzsüzMeteliksiz
Alnının akıylaÇırılçıplakKılı bile kıpırdamadanGöz kırpmadanDikkate almadanSebepsiz, nedensizDurmadan, ara vermeden,fasılasızTörensizNe olur ne olmaz düşüncesiyle
Bana danışmadanGecikmeden, gecikmesizTereddüt etmedenAyrım gözetmeden, farkgözetmedenŞüphesiz, şüphe etmedenTesirsiz, beyhudeSonsuzEşi görülmemiş, misalsizistisnasızElbette, mutlaka, muhakkak olarakKimseden korkmadan ve kimseyeboyun eğmedenKurşun harcamadanKimseyi karıştırmadanHadisesizDurmadan, kesintisizHiç bir engelle karşılaşmadanHadsizDobra dobra, sakınmadan, açıkça
117
WithoutWithoutWithoutWithoutWithoutWithoutWithout
my knowingnumberposeprejudicereasonreference toregard to
Without reservation
Without reserveWithout resort to forceWithout rhyme or reasonWithout shameWithout stintWithout the slightesthesitancyWithout thinkingWithout wincingWithout wishing to boastWithout wishing to lay downthe lawWith pomp and circumstancesWith reasonWith reference to
With regard to
With reluctanceWith respect to
With sinking heartWith that courtesy which ishis aloneWith the consent ofWith the difference ofWith the except ofWith the exception
Haberim olmadanSayısızİçtenÖnyargısızSebepsizceGeçerek, danışmadanBakmadan, ehemmiyetvermeyerekUluorta; koşulsuz; hiç bir sınırlamaolmaksızınÇekinmeyerek; tamamenZora başvurmadanAnlamsız, saçma, ipe sapa gelmezUtanmadanBol bol, esigemeyerek
Hiç duraksamayarakDüşünmeden, düşünmeksizinGöz kırpmadanÖvünmek gibi olmasın ama
Haddim olmayarakBüyük törenleHakkı olarak, hakkıylae dair. e ilişkin, e göre, nazaran,münasebetiyle, dolayısıylaİle ilgili olarak; e gelince,hususunda, e dair, nazaran,hakkındaİstemeyerekKonusunda, ile ilgili olarak,hususunda, nazaran, göre; egelinceGittikçe sıkıntıya girerek
Kendine özgü nitelikleRızası ile, muvafakatiyleFarklı olarakDışındaDışında, den başka, müstesnaolarak, den hariç
118
With the intent ofWith the intention ofWith the lapse of timeWith the object of
With the purpose ofWith the result thatWith the streamWith the style ofWith the sun
With the unaided eye
With the utmost composureWith the view ofWith this
With this designWith this object in my mindWith your favourWord for wordWords fail me.World without endWorth whileWorthy of noteWrong end of the stick
Amacıylamek niyetiyleZamanlaHoş karşılamadan, Itirazıyla;amacıylaNiyetiyle, maksadıylaNetice itibariyleAkıntı iteBiçimi/şekli ileGüneş arkasında olarak; soldansağaÇıplak gözle, dürbün vb.kullanmadanHiç kendini bozmadan, teleşsızcaMaksadıyla, niyetiyle, umuduylaHemen ardından; bu durumkarşısında, hal böyle ikenBu amaçlaBu niyetle, bu amaçlaSayenizde!Kelimesi kelimesineSöyleyecek söz bulamıyorum!Ebediyen, sonsuza dekZahmet veya masrafa değerKayda değerİşin kötü tarafı
119
YYear-roundYear after yearYear by year outYears agoYesterday weekYet alreadyYet moreYou are welcome to it.You are welcome to try.You are welcome.
You may well say that.You seeYou will learn in good time.Young and oldYour favour of the 12thof June
Bütün yıl boyuncaHer yılBütün yıl boyuncaYıllar önce, seneler önceGeçen hafta dünkü günYine de, halihazırdaHatta bundan daha fazlaBuyurunuz!Bir deneyin isterseniz!Bir şey değil, rica ederim,estağfîrullah!Bunu söylemekte haklısınız!Yani, işte, şimdi, efendimSırası gelince öğrenirsin(iz).Herkes
12 Haziran tarihli mektubunuz
120
Keys To Better Translation
PRATİK ÇEVİRİ SÖZLÜĞÜ
TÜRKÇE - İNGİLİZCE
AAbur cuburAcabaAcele (posta ile)AceledeAcele etmekteAcele ile
Acı ileAcısızAcı ve pişmanlık içindeAcıyarakAcil lüzum halindeAcizane fikrimceAçıkça
AçıkçasıAçıkça söylemek gerekirse
Açık denizlerdeAçık havadaAçıklanmamak şartıylaAçık nedenlerden dolayıAçık söyleyeceğim...AçıktaAçık ve katidir.Açık ve sabit kelimelerleAçısından
Adet olduğu üzereAdet olsun diye
This and thatInto the bargain; I wonder ifBy return postOn the runOn the runIn haste, with a run, in a stew,in a hurry, in a sweatIn painOut of painIn sack and ashesOut of pityIn case of emergencyIn my poor opinionTo tell openly, in plain terms,In simple terms; in publicIn plain EnglishIn plain terms, to tell openly,frankly speakingOn the high seasUnder the open skyOff the recordFor obvious reasonsI'll tell you flatIn the offing; offshoreThai's flat.In plain EnglishFrom the point of, from the standpoint ofAs is the customAs a mere form
123
Adet üzereAdet yerini bulsun diye
Adım adımAdınaAdındaAdıyla sanıylaAdlıa ek olarakAfedersiniz!Afrika'nın göbeğindeAğır ağırAğızdanAğızdan ağızaAğrısızAhiret sadetine mazhara ilavetena ilişkinAkabindea karşınAkıntı ileAkıntıya karşıAkıntı yönündeAkla yakınAklı başındaAklı başından gitmişAklıma bir fikir geldi!Aklıma gelmişkenAklıma koydum!Aklımda dönüp duruyor!Aklımdan çıkmıyor!AklımdaykenAklındaAklından zoru var!Aklının erdiği kadarAksi bir durumdaAksi gibiAksi haldeAksine
Aksi sabit olmadıkça
As usualAs a matter of form, for form'ssakeStep by stepOn behalf of; in the name ofBy nameBy one's well-known own nameSo- calledIn addition toExcuse me!In the heart of AfricaBy inchesByword of mouthFrom mouth to mouthOut of painIn gloryIn addition toRelating toBy return of post, by return mailIn spite of, in contrast toWith the streamUp streamDown streamWithin reasonAll there, in his right mindAt one's wit's endI have struck upon an ideaCome to think of it, by the wayI have a good mind toIt runs in my headIt runs in my headWhile I'm thinking of itOn one's mindHe has a screw looseAccording to one's lightIn the contrary caseAs bad luckOr else, if notIn contrast to, counter to, incontrast withUnless otherwise specified,
124
Aksi sabit olursa
Aksi takdirde
Akşama kadarAkşam oluyorAkşam üstüAlabildiğineAlabildiğine koşarakAlakasızAlanındaAlçak sesle fısıldayarakAlçak sesleAldırmam!AlenenAleni olarakAlevler içindeAleyhineAlışkanlıklaAlışkınAllah aşkına
Allah'ın bir günündeAllah'ın her günüAllah rızası içinAllah'tan buldu!Allak bullakAlnının akıylaAltı sıra halindeAlttan attaAmacıyla
Aman keşkeAmansızAnca beraber kanca beraber!Ancak
AnidenAnında
unless the contrary has beenprovedIf the contrary proves to be thefactFailing that, in the oppositeCase, if notTill darkThe day is drawing in.Decline of day; at duskAll out, to the utmostAt full lickBeside the markIn the field ofUnder one's breathUnder the breathI don't careIn publicIn common, in full viewIn flamesOut of countenanceFrom force of habit; out of habitAt homeFor heaven's/pity's/consciencesakeSome fine dayEvery single dayFor mercy's sakeIt's a judgement on himAll over the shopWithout a stain on his characterDrawn up six deepUnder-handedWith the intent of, with a view to,for the purpose ofI wish to goodnessAlt too soonFor better (or) for worseBy the skin of one's teeth;Nothing elseAll of a suddenOn the spur of the moment
125
Ani olaraksudden
Anlaşılıyor ki...AnlaşılmazAnlaşmış vaziyetteAnlaştık!Anlattığına göreAnlattıklarına göreAnsızınApaçıkApansızAracılığıylaAradaArada bir
AradakiAradaki zamandaAradanArada sıradaa rağmenAraları açıkAralarındaAralarında fark yoktur.
AralarlaAralıksızAramak üzereAramızdaArasındaArasında dağlar kadar fark var!
Arasında değişen
ArasındakiAra sıra
Ara vermeden
Arayarak bulmak içinArdı arkası kesilmedenArdı sıra
This very moment, all of a
It is understood thatAs mudOn an equality with (a person)That is a deal.At his own valuationAs the story goesIn a flashVery evidentlyAll of a suddenBy dint ofIn betweenEvery now and again, every nowand then, every once in a whileAs betweenIn the interimIn betweenEver and anon, between whilesIn spite ofOn distant termsAmong the numbersThere is nothing to choosebetween themAt intervalsWeek in week outIn search ofIn our midstWithin the rangeAs different as chalk fromcheeseRanging between, varyingbetweenIn betweenAt regular intervals, by fits andstarts, in spots, on and offAll the time, at a stretch, on andonIn search ofFor ever and everThick and fast, at heal
126
ArefesindeArkadaşlık kisvesi altındaArkadaş olarakArmağan olarakArsızArtan bir şekildeArtıkArtık bu kadarı da fazla!Artık zamanıArttıkçaArzu edersenizArzuluArzunuza bağlı
Arzu olunduğu gibiArzusu bilirArzu üzerineAsgariAsık surat ileAsıl sorunAsil tabakadanAsla
Aslında
Aslını ararsanAslını sorarsanızAşağıdaAşağıda gösterildiği şekildeAşağıdaki gibiAşağı maldanAşağı yukan
AşikarAşırılıklaAşkınaAteş artındaAteş pahasınaAvam tabakadanAvazı çıktığı kadar
On the Eve ofUnder cover of friendshipIn companyAs a free giftWithout shameAll the moreEver after, at that; any longerThat takes the biscuit!It's high timeMore and moreIf you care toOn edgeAt your discretion, within yourdiscretionAs convenientAt pleasureOn requestAt leastDown in the dumpsThe name of the gameOf high degreesOn no consideration, in nocircumstances, nevermore, nosuch thingUnder the skin, at bottom; initself, in factIn point of factTo tell the truth, in point of factHerein afterAs followsAs followsOf sortsBackwards and forwards, backand forth, at a rough guessVery evidently, to the foreTo a faultFor the love ofUnder fireAt a fabulous priceOf low degreesAt the top of one's voice.
127
Ayağına tezAyağının dibindeAyak altındaAyaktaAyak ucu üzerineAyak uydurarakAylardan beriAynenAynıAynı ayardaAynı cinstenAynı derecedeAynı doğrultudaAynı durumdaAynı düzeydeAynı farzdaAynı fikirdeAynı gruptanAynı günAynı hesaba gelir!Aynı hizadaAynı miktarAynı miktardaAynı sebepleAynı seviyedeAynı şekilde
Aynı şey.Aynı şeydir.Aynı tarihteAynı veçhileAynı yöndeAynı zamanda
Aynı zamanda daAyrıca bir nedendir.Ayrım gözetmedenAyrıntılarıylaAyrıntılı olarakAyrı olarak
at the top of one's lungsSwift of foot, like the devilAt one's feetUnder feetOn one's feetOn the tiptoeIn stepFor monthsAccording as; in kindOf a piece withIn step (with sb.)Of a kindOn the same planeIn the same directionAll in the same boatOn the same planeIn like mannerIn the same campIn the same groupThe very dayIt amounts to the same thing.On a lineEqual toAs ... as, as muchBy the same tokenAt grade, on equal footingIn the same way, in the sameway asIt makes no difference.It amounts to the same thing.Of even dateEver soIn the same directionAll in the same breath; at thesame time; the while; as wellAnd as wellIt's all the more reasonWithout distinctionIn depth, in detailAt lengthUnder separate cover, as
128
AzalmaktaAzametliAzamiAzami süratleAzar azar
Az bir çoğunluk laAz bir farklaAz çokAz dahaAz değilAz giderleAzıcıkAz kaldı ölüyordu!Az konuşan adamAz tanınmış kimseler arasında
distinct fromOn the decreaseHigh and mightyAt the outside; at most, at bestAt top speedBit by bit, in small numbers, littleby little, by inchesBy a narrow majorityBy a narrow marginMore or less, at a rough guessAll butNot a few, no lessAt little costIn a small way; for a littleHe all but died.A man of a few wordsBelow the salt
129
BBabadan oğulaBağımsız olarakBağlı olarakBahane bulunmazBahane ederek
Bahanesiyle
Bahse değmez!Bahusus ki..Bakımından
Bakışa göreBakmadan
Balık kavağa çıkıncaBana danışmadanBana gelince
Bana göre
Bana göre değil!Bana göre hava hoş!
Bana işin sebeplerini anlatın.
Bana kalırsa
Bana öyle geliyor ki...
From father to son, in direct lineIn itselfRelated toBeyond exceptionOn the excuse that, on thepretext ofOn the pretext of, under thepretense of, under the pretext ofNothing to speak ofSo much the moreIn respect to, in the way of, inpoint ofIn perspectiveWith no regard to, withoutregard toOn the Greek calendsWithout consulting my pleasureAs for me, as far as I amconcernedTo my mind, for all that I know,to meFar be it from meIt is all the same to me, not thatcareShow me the hows and thewhys of it.As far as I am concerned, up tome, to meI have an idea that, it seems tome that,
130
Bana öyle geliyordu ki...Bana sorarsanBana vız gelir!BarınmışBarıştaBarizBasılmaktaBasitçeBasit sözlerleBaskıdaBaskı veya kontrol altındaBaşa başBaş aşağıBaşı beladaBaşıboşBaşım hakkı içinBaşımı kaşıyacak vaktim yok!Başından başlayarakBaşından beriBaşından sonuna kadarBaşı ve sonuBaşka bir deyişleBaşka bir şey daha varBaşka bir şey değildir.Başka çeşittenBaşka çıkar yol yoksaBaşka sorum yoktur.BaşlangıcındanBaşlangıç içinBaşlangıç niteliğindeBaşlangıç olarakBaşlangıçta
Başlangıçtan beriBaşlangıçtan sonuna dek
BaşlarkenBaşlı başınaBaşlığı altındaBaştan
I'm under the impression thatI was under the impression thatFor all I careI don't give a darn.Under shelterAt peaceTo the foreIn the pressIn simple termsIn plain termsIn the pressOn a stringNeck and neckRight on endIn the soupAt libertyFor the life of meI can't call my soul my own.All alongAll the wayFrom first to last, from A to ZAlpha and omegaIn other wordsMore than thatIt is nothing butOf a different kindIn the last resortI have no further questions.From the onrushFor a startPreliminary toAs a beginningAt the beginning, at the start,in the beginning; to start withFrom the off, from the outsetFrom first to last, from A toizzardIn beginningIn itselfUnder the head ofFrom the first; all over
131
Baştan aşağıBaştan başaBaştan sonaBaştan sona kadarBayraklar dalgalanarakBazen
Bazen söylenildiği gibiBazı bazıBazı durumlardaBazı hususlardaBazı konulardaBazılarıBedavaBedelineBedel olarakBedir halinde (ay)Beklediğim gibi çıkmadı.Beklediğimin aksineBeklemedenBeklemezkenBeklenenBeklentisiyleBelirli bir mesafedeBelirli bir noktaya kadarBelirli bir standarda göreBelirli bir süre içindeBelirli bir zamandaBelirli zamanlardaBelki de
Belki de hiçBelli bir dereceye kadarBelli değil.Belli olmaz!Ben bir şey yapmadım!Ben böyle sanıyorum!Ben böyleyim!Ben bunun tamamenkarşısındayım!Bence
From stem to sternLock, stock and barrelFrom beginning to endFrom beginning to endWith colours flyingBetween whiles, now and then,at timesAs it was sometimes calledAt timesIn some casesIn partIn some respectsSome fewInto the bargainAt the cost ofIn the place of, in lieu ofAt the fullI am disappointed in him.Contrary to my expectationBy easy stagesBy chanceIn prospectIn the expectation thatAt a distanceTo a certain extentUp to standardIn a given timeAt a given timeAt certain timesAs like as not, like enough; forall I knowSeldom if everTo a dayIn doubtIt all depends, That depends.No thanks to meThat's my way of thinkingI am built that way
I am dead against ftIn my opinion, up to mt.
132
Beni alakadar etmez!
Beni dinlersenizBeni ilgilendirmez!Benim bildiğim kadarBenim bildiğime göreBenim düşünceme göre
Benim fikrimceBenim fikrimde olanlarBenim gibiBenim hatırım için bile olsaBenim için ... Maktanbaşka yapacak bir şey yoktu.
Benim için bir şereftir!Benim için hepsi bir.Benim saatime göreBenîm yaşımdaBenim zamanımdaBeni şaşırtıyor.Beni üzen/sıkan şudur ki...BeraberBereket versin ki...BesideBesi halindeBeslenmekteBeş aşağı beş yukarıBeş ila on arasındaBeş para etmez!
Beyhude
Biçilmiş kaftanBiçimi ileBiçimindeBiçimliBilakisBilcümleBildiğim bir şey
speaking for myselfThat's not in my line, That isnothing to me.If you take my tipIt is no concern of mine.So far as I knowTo the best of my beliefTo the best of my knowledge,in my humble opinion, up to meIn my own conceitAll such as are of my opinionSuch as IIf only to please me
There was no course open tome but toThat's a feather in my cap.It is all one to meBy my watchIn my dayAt my time of lifeIt's a marvel to me thatWhat troubles me isAlong with; in unisonIt's a good job thatAt feedAt feedOn the feedClose bargainingFrom five to tenIt is not worthy a farthing, notworth a centEnd in smoke, in vain, of noeffect, without effectUp his alleyWith the style ofIn the garb ofWell madeFa r f rom itIn allAll that I know
133
Bildiğime göreBildiğime göre (yoktur)Bildiğim kadar
Bildiğim kadarıylaBileBile bile
Bilgi ve kabiliyeti dışındaBilhassaBilinen bir şeydir ki...BilinmezBilmem ne!BilmeyerekBilmez değilim!Bilmiyor ki...Bilseniz ne kadar memnunoldum!BilseydimBinaenBinaenaleyhBina ve müştemilatı dahilindeBir haftadan azBir adamdan diğerineBir adetBırak Öyle olsun!Bir anBir anda
Bir anlamdaBir araç olarakBir aradaBir aşağı bir yukarıBiraya kadarBir aydaBİr ay sonraBir ay zarfındaBirazBirazcıkBiraz dahaBiraz evvel
To my Knowing, for all I knowNot that I know ofTo my Knowledge, to myknowingAs nearly as I can tellAs well, as thatWith malice aforethought; in coldbloodBeyond one's depthIn particularIt is an understanding thingThere is no sayingI knew not whatIn the darkf am not unaware thatHe little knows
I was simply delightedHad I knownIn consequence, by virtue ofIt follows from this thatOn the premisesInside of a weekFrom hand to handOne in numberLet it beFor a momentIn the fraction of a second, in asplit secondIn a sense, in one senseAs a meansIn companyUp and downIn a monthIn a monthIn a month's timeIn a monthA trifleIn some degreeSome moreNot long ago, of late
134
Biraz önceBiraz sonraBiraz suBiraz uzaktaBir bağış olarakBir bakımaBir bakımdanBir bardak suBirbiri arkasınaBirbiri arkasındanBirbirine zıtBirbiriniBirbirini müteakipBirbirinin maksadına aykırıBirbiri üstüneBirbiriyleBirbirleriniBir buçuk katıBir bütün olarakBir celsedeBir çırpıdaBirçok
Birçok (insan)Birçok bakımdanBirçok durumdaBirçok husustaBirçok kez
Birçok nedenlerden dolayıBirçok noktadaBirçok yöndenBir çöp bile kurtulmadı!Bir dahaBir dakikadaBir darbedeBir defacıkBirden
Birdenbire
A little while agoAfter a whileA drink of waterA little way offAs a favourIn some sortWith a viewA drink of waterOne after anotherIn rapid successionBy the earsEach otherThick and fastAt cross purposesOne thing on top of anotherWith one anotherOne anotherHalf as big againAs a whole, in the aggregateAt one sittingAt a boundQuite a few, great numbers of, agood fewScores Of (people)In many respectsIn many casesIn many respectsTimes without number, onseveral occasions, more thanonceFor various reasonsAt many pointsIn many waysNot a stick was saved.Once more (again), over againIn a minute, in a whileWith one fell swoopFor onceAt a stroke, At a blow, in a splitsecondAt a moment's notice, with a
135
Birdenbire aklıma geldi ki...Birden gerçeği anladım ki...Bir deneyin isterseniz!Bir derecedeBir dereceye kadar
Bir deri bir kemik
Bir de şu var
Bire karşı onBirer birerBir evvelkiBir gün
Bir gün gelecek ki...Bir haftadan azBir hafta sonraBir hamlede
Bir hayli
Bir iki gün içindeBir iki kereBir iki satırla size bildiriyorumBir iki taneBirikmişBir ileri bir geriBirinci ve sonuncuBirinin emrine amadeBirinin nezareti altındaBirinin nezaretindeBirinin yerindeBirinin yerineBir insan gözü ileBirisinin emrine amadeBirisinin hükmü/nüfuzu altındaBirisiyle günaşırı nöbetleşeBir işte en iyi olduğu zamanBir itirazınız yoksa
rush, out of a clear skyThe thought struck me thatThe truth burst (in) upon meYou are welcome to tryIn some sortIn so far as, to an extent, in ameasure, to some degreeAs thin as a lath, mere skin andboneAnd there is also that, there isone moreTen to oneOne by oneNext but oneOne day, some fine day, someday or otherOne or other dayInside of a weekA week offAt a stretch, at a bound, with onefell swoopA world of, by far, a long chalk, afar amount, a great dealIn a day or twoOnce or twiceJust a line to tell youOne or twoIn handHither and thitherAlpha and omegaAt one's disposalUnder the guardianship of sb.Under the survey of sb.In one's steadIn sb's roomAs a manAt the disposal ofUnder sb's thumbDay and day aboutOn one's dayIf you have no objection
136
Bir iyi tarafıBiriyle eşitBirkaçBirkaç binBirkaç günde birBirkaç saatte birBirkaç sözleBirkaç taneBirkaç yıl sonraBir kereBir kerecikBir kezBir kez daha
Bir kez olarakBir kol hareketi ileBir köşede (yalnız)Bir kumanda işaretiyleBirleşmişBirlikteBir manada
Bir miktarBir misli dahaBir müddetBir müddet sonraBir müddet zarfındaBir nebze anlayışBir numara büyük.Bir oturuştaBir parçaBir saate kadarBir saat zarfındaBir sıradaBir sıra durumundaBir süreBir süreden beriBir süre içindeBir şartlaBir şey değil!Bir şeyler dönüyor!
One redeeming featureOn an equality with a personA small number of, a fewA few thousandIn every few daysEvery few hoursIn a nutshellOne or twoA few years afterFor this onceFor onceFor onceOn one occasion, once more(again)For this onceWith a sweep of the armBy oneselfIn a gesture of commandIn a bodyIn common; as one manIn a manner of speaking, in onesense, in a senseA sum of, a far amountAs much againFor some timeSoon afterFor the present; for a spaceA grain of common senseA size too big.At one sittingA cake of, a little bit, a bitAn hour or soInside of an hourIn a lineOn a lineFor a little whileFor some time pastFor a spaceOn one conditionIt is no bother, not at allThere is sth. Afoot.
137
Bir şeyler oluyor.Bir şey yapmadım!Bir şüphe bulutu altındaBir takımBir tane bile yoklBîr tane dahaBir tarafa atarsakBir tarafa atılmışBir tarafa bırakırsak
Bir taraftanBir tutamBir uçtan bir ucaBir varmış bir yokmuşBir vuruştaBir yanaBir yandan
Bir yoldaBir yolunu bulupBir yudumdaBir zaman sonraBitişiğindeBitkin bir haldeBitmişBizzat kendisiBol bolBorçluBorçsuzBorda bordayaBorsadaBoşaltılmaya hazırBoşunaBoş vakitlerdeBoş yereBoş zamandaBoylu boyuncaBoynunu aşanBoyunaBoyunduruğundaBoyunduruk altında
There is sth. Up.That's no thanks to me.Under cloud of suspicionA number ofNot a single oneOne moreIgnoring the fact thatOn the shelfSet aside, dismissing the factthat, putting aside the fact thatOn the one handA pinch ofFrom end to endOnce upon a timeAt one scoop, at one blowSo far from, let aloneOn the one part, on the onehandIn some wiseBy hook or by cookAt a droughtSome time laterNext toDead - beatAll overIn personWithout stintIn debtOut of debtAlong sideOn changeOn tabTo no effectAt odd momentsIn vain, to no endAt leisureAt lengthBeyond one's depthRight alongUnder the heel ofUnder the yoke
138
BozukBozulmamış olarakBöyle bir durumdaBöyle bir şeyBöyle bir şey demek istiyorumBöyle bir şey olamaz!Böyle böyleBöyleceBöyle dahiBöyle olmakla beraberBöylesiBöylesi gibiBöyle söylüyor.Böyle söylüyorlar.Böyle yapmak adettir.Böyle zamanlardaBu açıdanBu alandaBu amaçlaBu andaBu bahis konusu değildir!Bu bakımdanBu başka konu!Bu beni ilgilendirmez!Bu benim gücümün dışındaBu bir tarafaBu böyle olmaz!Bu duruma göreBu durumdaBu durum karşısındaBu dünyadaBu gibilerBu gidişleBugün bileBugünden itibarenBugüne göreBugüne kadar
Bugünkü tarihliBugünkü gündeBugünlerde
Out of orderIn good conditionOn such an occasionSuch a thingThat's the sort of thing I mean.Nothing of the kind may happenEver soIn this wayThus and soBut yetSuch likeAs suchIt goes like thisAs the story goesIt is usual to do so.At times like theseFrom this point of viewIn this fieldWith this designIn a twinklingThat is a matter of courseIn this respectThat is another story.It is no concern of mine.That's beyond my compass.Not only that, as well asThis will never do.In these premisesIn the present case; at thatUnder these circumstancesIn the fleshPeople such as theseAs times goTo this very dayFrom this day forthUnder existing circumstancesSo far, up to the present, to thisdayOf even dateIn this day and ageIn ourtime
139
Bugün veya yarınBu husustaBu hususta şimdilikbu kadar yeter.Bu iş böyle yürümez!Bu işe alışık değilim!Bu işin acemisiyim!Bu işin sonu yok!Bu kadarBu kadar (çok)Bu kadarı da fazla!Bu kezBu konuda
Bu konuda ciddiyim.Bu koşullar altındaBulunduğu yerdeBulunmadığı içinBulunmaz adamdır!BulunurBu maksatlaBu mealdeBu meseledeBu münasebetle
Buna aklım ermezi
Buna can dayanmaz!
Buna dayanarakbir şey yapılamaz!Buna gelinceBuna hiç aklım ermez!Buna karşın
Buna vicdanım razı olmaz.
Bunca zaman geçtikten sonraBundan başka
Bundan bir ay sonra
One or other dayTo that effect
So much for thatThis will never do.I am strange to the work.I am strange to the work.This won't get you anywhere.Thus muchSo muchThat is going too far.This onceIn the present instance, in thisparticular, in this regardI mean what I sayIn the circumstancesIn one's tracksFor want ofHe is a grand fellow.In seasonTo that end, to this endTo that effectIn the present caseTaking of that, in this connection;by the wayIt's a sealed book to me. It'sbeyond me.It is more than flesh and bloodcan stand.
That's nothing to go by.As for thatIt's all Greek to me.But however, but none the less;in spite of this; all the sameI would not have the conscienceto do it.At this distance of timeOver and above this, in additionthat, What is moreA month hence
Bundan böyleBundan çok sene evvelBundan da anlaşıldığı gibiBundan evvelBundan kolay bir şey yok!Bundan on yıl sonraBundan önceBundan sonra
Bundan sonra yıllarcaBundan ... sonucuçıkarılamaz!Bundan şu sonuç çıkar ki...Bu nedenle
Bu niyetleBunlardan/onlardan ilkiBunu istemeyerek yapıyorum.
Bunu kabul edemem!Bunun gibiBunun içinBununla on oldu.Bununla beraber
Bununla birlikteBununla birlikte şu var ki...Bununla kalmayıpBunun sonucu... dur.Bunun sonucu olarakBunu söylemekte haklısınız.Bunu yapmak suretiyleBunu yapmak şöyle dursunBunu yapmaktanbaşka çare yok.Bu olmasaBu olmasın da ne olursaolsun!Bu onun aklını başına getirir!
Burada şuna değinmek
From this day forthMany years sinceIt follows from this thatEre now, previous to thisIt's as easy as anythingIn another ten yearsBefore now; previous to thisFrom now onward. From thistime forth, after thatFor years after
It does not follow thatIt follows thatFor this reason, in consequence,that being the caseWith this object in my mindThe first of these/thoseIt goes against the grain for meto do it.I can't subscribe to that.Such likeSo thenThat makes ten.For all that I know; in despite of;at the same timeIn the meantimeThe fact remains thatOn top of that, not only thatIt all adds up to thisAs a consequenceYou may well say that.By doing thatFar from doing this
Nothing for it but to do thisBut for that
Anything rather than thisThat's given him a bit of a shake-up
141
gerekir kiBurada şuradaBurada yanılıyorsunuz!BuralardaBurası insanın kendi evisayılır.Buraya kadarBurgulanmış (fıçı vb.)Burnu havadaBurnunun dibinde
Bu sebeptenBu seferBu sıfatlaBu sıralarBu sıralardaBu söylediğimi doğruluyor.Bu suretleBu süre içindeBu şartlar altında
Bu şekildeBu taraflardaBu tarzdaBu vakit kaybetmekten başkabir şey değil!Bu vaziyetteBu veçhileBu vesileyleBu veya şu şekildeBu veya şu vesile ileBu yeter!Bu yollaBu yöndenBuyurunuz!
Bu yüzdenBu zamana kadarBu zamandaBüsbütün aynıBütün ayrıntılarıyla
Here is a point thatHere and thereThere you are mistakenIn these parts
It's a home from homeThus farOn tabWith one's head in the airUnder one's nose, with theearshot of, under the nose ofFor as much asIn this instance, for onceAs suchAbout this timeAbout this timeThis bears out what I said.In this wayIn the meantimeIn these premises, in thesecircumstancesIt goes like this, in this wayIn these partsAnd so forth
A sheer waste of timeIn the circumstancesOn this wiseOn the nature ofBy hook or by cookFor love or moneyThat tells its own tale.In this wayFrom this point of viewHelp yourself, You are welcometortAnd consequently, that's whyUntil this time, up to nowIn this day and ageOne and the sameWarts and all, at large
142
Bütün bütünBütün civardaBütün dünyadaBütün dünyayı verecek olsalarBütün düşündüğü bu.Bütün geceBütün gün
Bütün gün ayaktayım.Bütün gün bana dur durakyok.Bütün gün boyuncaBütün hayatım boyuncaBütün hayatındaBütün hızı ile
Bütün kalbimle
Bütün kalbiyleBütün kuvvetimleBütün kuvvetiyleBütün kuvvetiyle çalışarakBütünlükleBütün ömrümde
Bütün önem verdiği buBütün tehlikelere rağmenBütün umutlarım suya düştü!
Bütün ümitleri kırıldı!Bütünüyle
Bütün vakitBütün varlığıylaBütün yaşamı boyuncaBütün yelkenler foraBütün yeteneğine karşınBütün yıl
Bütün yıl boyuncaBütün zorluklara rağmen
For goodFor many miles aroundThroughout the worldFor all the worldThat's all he cares about.All night longA clear day. all day, all day long,early and lateI am on my legs all day.
I am on my legs all day.All day longIn all my experienceMan and boyIn full career, in full course, withall speedWith my whole heart, with all myheartFrom one's heartAs far as in me liesFor dear life; in forceIn full blastOut and out, up to the hiltIn all my born days, in all myexperienceThat's all he cares aboutAt all hazardsAll my hopes were dashed to theground,His heart sank within him.In its entirely: all told; to a T, ingrossRight alongBody and soulFor the lifeWith every stitch of canvas setFor all his talentThrough the year, year by yearoutYear-roundCome hell or high water
143
Büyük başarıylaBüyük bir çoğunlukBüyük bir ihtimalleBüyük bir süratleBüyük çapta
Büyük farkBüyük karışıklık içindeBüyük kuvvetlerleBüyük küçükBüyük ölçüdeBüyük törenle
Büyümüş (yaşça)
With flying coloursA clear majorityIt is more than probableAt a furious paceOn a vast scale, to a greatextentA far cryIn wild disorderIn forceGreat and smallA vast scaleWith pomp and circumstances,under the circumstanceOf full age
144
CCaddenin öbür ucundaCandanCanı istediği zamanCanım kadar değerlidir!Canına okuyacağım! (argo)
Canı sıkkınCanla başlaCanlısı veya gerçeği kadarbüyükCan ve gönüldencasınaCebrençek şekildeCephe gerisindeCepte metelik yok!Cepten çıkmışCevabenceye kadarCezası ileCiddilikleCiddi olarakCiddi olmayarak
Civarındacu yüzyılın sonlarında/sonlarına doğruCümbür cemaatCüretle
At the far end of the StreetWith all my soulAt willft is the very breath of life to meI will knock the daylights out ofyouOut of humourWith heart and soul
As big as lifeWith the utmost willAs if, as thoughBy force, by main forceAs soBehind the frontNot a shot in the lockerOut of pocketIn reply toUp to, by the timeUnder penalty ofIn earnestIn sober earnestWith one's tongue in one'scheekClose at hand, close by
In the later (tenth) centuryThe whole caboodleLike hot cakes
145
ça ... daha azça ... daha fazlaÇabucakÇabukbefore longÇabuk ve kolayÇağırınca duyabilecekuzaklıktaÇalışa çalışaÇalışır vaziyetteÇalışma hayatının doruğundaÇapraz veriÇarşıdaÇarşıyaÇekinmeyerekÇepeçevreÇeşitli zamanlardaÇevreye karşıÇıkar yol yok!Çıkıştan bitişe kadarÇıkmaz ayın sonçarşambasına kadarÇılgınÇıplak gözleÇırılçıplakÇiçek halindeÇift nüsha halindeÇocukluğundan beriÇocukluktan beriÇocuktur yapacak!
The less ... the lessThe more ... the moreIn a momentWith expedition, in short order;
Like smoke
Within cryBy dint of workingIn conditionAt the zenith of his/her careerOn the crossAt the stores, down townDown townWithout reserveAll aroundAt various timesIn the face of all menIt can't be helped.From start to finish
Till the cows come home.Out of one's headWith the unaided eyeWithout a stitch of clothingIn flowerIn duplicateFrom a boyFrom a childBoys will be boys.
146
ÇoğuÇoğu kezÇoğu kez olduğu üzereÇoğu kimse böyle düşünüyor.ÇoğunlukÇoğunluklaÇokÇok açıktır ki. .Çok çabukÇok daha fazlaÇok daha iyi
Çok defaÇok dürüstÇok düzenliÇok eskiÇok eskidenÇok eski zamanlardan beriÇok faydalıÇok fazlaÇok geçÇok geçmeden
Çok giderleÇok gizliÇok güzelÇok güzel bir biçimdeÇok hızlı
Çok ıslanmışÇok isterdim amaÇok kereÇok kesinÇok kesindir ki...Çok kesin olarakÇok kezÇok kısa bir zamandaÇok kolayÇok kolaylıklaÇok kötü haldeÇok mahrem
In the mainMore often than thatAs often happensMost people think soThe greater partMore often than notA great deal, a great many, a lotIt's quite obvious thatLike the devil, tike lightningBy farBetter by far. all the better, betterstillMost timesAbove suspicionIn apple pie orderOf long standingLong agoFrom this immemorialOf great useBy halfToo late, very lateIn a moment, not long before,ere long, before longAt great costTop secretFine as a fiddleIn fine styleOn the wings of the wind, like afuryNot a dry stitch onMuch as I should like toMany a timeHand and fastIt's quite obvious thatVery definitelyIn many instancesIn record timeAs easy as pieHands downAt a low ebbTop secret
Çok meşgul
Çok miktardaÇok olasıdır ki...Çok öfkeliÇok önceÇok önceleriÇok samimi bir şekildeÇok sayıdaÇok şükürÇok şükür ki...Çoktan beriÇoktan beri bulunan veyamuteber olanÇoktan unutulmuşÇok teşekkür ederim!Çok ucuzaÇok uzakÇok uzaktaÇok uzun bir zamanÇok yakındaÇok yakın zamana kadarÇok yakın zamanlardaÇok zaman sürer!Çoluk çocukÇökmekte
Up to the eyes in work, up to theelbowsA sleeve of, in great quantitiesThe chances are thatOn the rampageLong beforeOf oldFrom the bottom of one's heartAny number ofThank GodI thank my stars thatThis many a day, long since
Of long standingLong forgottenThanks a lotFor a songFar offA long way offA month of SundaysOn door stepsUntil quite recentlyIn more recent timesIt will last for ages.Wife and childrenOn the decline
148
DDahaDaha 1700 yılındaDaha1880'deDaha değilDaha dünDaha fazlaDaha fazla değilDaha geçen haftaDaha günün başındayız!Daha ileriDaha iyiDaha iyi düşününceDaha iyisi olmadığı içinDaha önemlisiDaha sair şeylerDahasıDahası varDaha uzun bir süreDaha vakti gelmedi!DahiDahilindeDaima
Daimi olarakDakikası dakikasınaDalgınlıklaDamdan düşer gibiDanışmadandan ziyadeDara darDarbe indirecek mesafedeDarılarakDarlıkta
As yetAs early as 1700So long as ago 1880Not as yetAs recently as yesterdayNo longer, any longer, any moreNo moreNo longer ago than last weekThe day is young yet.Farther thanAll the betterOn second thoughtFor want of something betterWhat is more importantWhat notAnd what is more, what is moreMore than thatFor some time to comeNot just yetAs wellWithin the compass of. inside ofFor ever and a day, ever more,at all times, all alongIn perpetuityOn the dot, bang on timeIn a fit of aberrationOut of the blueWithout reference toRather thanWith great difficultyWithin striking distanceIn a heatIn embarrassed circumstances;
Davranışlarına dikkat et!DayanarakDayanılmayacak kadarDayanılmazDedikleri gibiDefaatleDeğerindeDeğersiz
Değişik bir şekildeDeğişiklik olsun diyeDeğmezDeli divaneDemek ki...
Demek yerindedirDemincekden aşağıden ayrı olarak
den başka
den başlayarak
den bazılarıden beriden birkaçıden daha başkaden daha fazladen daha iyi değilden dolayı
den ... e kadardenebilir deDenetimdeDenetim dışıden farklı olarakden fazladen fazla olarakden gayri
at a pinchMend your ways.In terms ofInto the groundBeyond all bearAs the saying goesTime and againAs good asNot worth a red cent, not worth agroundTurn and turn aboutFora changeNot worth whileOut of one's witsThat is to say, to wit, It is safe tosay thatIt means that...Just nowShort ofAs distinguished from, apartfrom, differently fromShort of, nothing less,independently of, all but, asidefromAs from; from ... dawn, on andafterA few ofDated from; ever sinceA few ofFarther thanUpwards ofNo better thanBecause of, in so far as, out of;what withFrom ... ToOne might as well sayIn controlOut of controlDifferently fromMore than oneOver and aboveIn excess of
150
den hariçDenilenden ileriden iseden iyiDenizaşırı yerlerdeDenizdenDeniz kenarındanDeniz yoluyladen kuzeye/güneye v.b doğruden önceden ötürüden selamlarladen yukarıden ziyadeDercesineDerece dereceDerecesizDere tepe
Derhal
Derin endişe ileDerinliğineDerin uykudaDermansızDers almak içinDetaylıcaDevamdaDevam edip gidenDevam etmekteDevam etmekte ikenDevede kulakdığı andığı içindığına göredıgından
dığı sürecedığı taktirdeDiğerlerine gelince
Always exceptingSo - calledIn advance ofRather than, nothing lessA head of, better thanOverseasBy seaBy the seaBy waterNorthward/southward etc. FromPrevious to, prior toBy reason ofWith kind regards fromUpwards ofRather thanAs who should sayStep by step, by degreesEver so muchOver hill and dale, up hill anddown daleThis very moment, rightnow, straight off, at a shotWith deep concernIn depthFast asleepOut of heartAs a warn to othersIn depth, in detailIn course ofUnderway onAt a runIn the middle ofA mere fleaThe instant, the minuteSeeing thatSeeing thatBy virtue of the fact that, owing tothe fact thatAs long as. so long asAs long as. so long asAs for the rest
151
Diğer ta raftanDikDikey vaziyetteDikineDikkate alarakDikkate almadanDikkate değerDikkate değer ki...
Dikkat edilmesi gerekir ki...Dikkatsizlikle
Dilden dileDilediği gibiDilinin ucundaDillerde destanDışarıdaDışarıya yolculuk sırasındaDişe dişDışındaDışında bırakarakDiye
Diyebilirim ki...Diye biraz korktum!Diyelim ki...Diyorlar ki...Diyormuş gibiDiyorum ki...DiziliDobra dobra
Doğal büyüklükteDoğal görünümdenDoğal olarakDoğruDoğrudan doğruya
Doğruluğundan eminolmayarakDoğruluklaDoğruluk veya hile îleDoğru malumatla
On the other handOn endAt right anglesOn endIn the face ofRegardless of, without botheringOf note, of markIt is worthy of note that, it maybe remarked thatIt must be noted thatBy an oversight, through anoversightFrom mouth to mouthAfter his own heartOn the tip of one's tongueOn lipOut of doorsOn the voyage outTooth for toothWith the except of; out ofTo the exclusion ofIn the belief that, in dread that;in caseI am free to confess, I dare sayI was half afraid thatSupposing thatPeople sayAs who should sayI say (that)In fileStraight out, straight from theshoulderAs large as lifeFrom natureAs a matter of courseOn the square; as wellDead on the mark; at first hand;in the teeth of
With all reserveBy fair meansBy hook or by cookBy the book
152
Doğru olarakDoğrusu
Doğrusunu istersenDoğrusunu istersenizDoğrusunu söylemek gerekirse
Doğru taraftaDoğru ve uygunDoğru yoldaDoğuştanDokununcaDokuz Mayıs tarihinde
Dolayısıyla
DoludizginDosdoğru
Dosyaya geçirilmişDoya doyaDönüm halindeDönüşteDört ayak üzerindeDört başı mamurDört günde birDörtnalaDört taraftandüğü kadarDur durak yok!DurgunDurmadanDurmadan işleyenDuruma göreDurum böyle değildir!Durum böyle ikenDurum gereğiDurum kötü görünüyor!Durum tam tersi!Durumu gereğiDurumundaDurumun gerektirdiği şekilde
According to Hoyle; as wellSooth to say. sure enough, indeed, at heartIn truthAs a matter of factTo be truthful, in all fairness, strictlyspeakingOn the right sideFit time and spaceOn the right trackBy nature, by birthFrom the feel of itUnder the date of May 9th, on the9th of MayOn the occasion of,; inconnection with,; on the natureofAt a rattling paceAs right as nails; as the crowfliesOn fileTo one's heart's contentOn the turnOn the way backOn all foursThe all roundEvery four daysAt full gallopAll aroundAs well as thatI can't call my soul my own.At standstillOn and onEver activeAs occasions requiresThat is not the easeAt this conjunctionForce of circumstancesThings are looking blueThe boot is on the other leg.Force of circumstancesIn the event of, in the case ofIn the nature of things
153
Durum uygun ikenDuyunca çok üzüldüm!DükkanlardaDümdüzDünya alemDünyadaDünyada olmaz!Dünya gözüyleDünya kadarDünyanın dört bucağınaDünyanın dört yanındaDünyanın her yerindeDünyanın öteki ucundaDünya telakkisine göreDürbün vb. kullanmadanDürüstçeDürüst şekildeDürüst zihniyetleDüşkünlük içindeDüşman ateşine maruzDüşmanlık içindeDüşüncesine göreDüşüncesiyleDüşündeDüşünerekDüşünmedenDüşünmeksizinDüşünüldüğü zamanDüşünülerekDüşünüp taşındıktan sonraDüz çizgi halindeDüzeliyor.DüzenliDüzensizDüzlükte
While the going ıs goodI was very concerned to hearAt the storesAs the crow fliesAll the worldNot at my priceI'll see him damned firstIn the fleshA world ofFour corners of the earthFar and wideAll over the worldAt the back ofAs the world goesWith an unaided eyeAbove boardBy fair meansBy the bookDown and outUnder fireAt sword's pointsIn the eye{s) ofIn contemplation ofIn the minds eyeIn consideration of; what withWithout thinkingWithout thinkingWhen one thinksOfset purposeAfter mature considerationAs the crow fliesOn the mendIn orderEvery which wayOn the level
154
e aite aykırıe bağlıe bağlı olarake bakmaksızıne bakmayarake bedelEbedi olarakEbediyen
Ebediyete kadare benzeyerekEcdattan evladae cevabene dair
e dayanarakEfendim!e gelince
e göre
e güvenerekEğer
Eğer bu böyle iseEğer istersenizEğlence peşindeEğrie hazır
ERelated to; belonging toInconsistently with, contrary toRelated to, connected withConnected with, depending onIrrespective ofRegardless ofIn exchange forFor ever and a day, for everFor ever more, till the end oftimeFor ever and a dayAfter the fashion ofFrom father to sonIn reply toIn relation to, in respect to, withreference toIn as much asYou seeIn recognition of, speaking of, inrespect of, as to, in regard toSeeing that, with reference to.as for, according toOn the strength ofIf ever, in case: supposing that,on condition thatIf this be soIf you pleaseOut for a good timeOut of the straightIn the mood for
155
Ehemmiyeti olmamaklaberaberEhemmiyetliEhemmiyetsiz
Ehemmiyet vermeden
Eh olabilir!e hürmete ne ilavetene ilişkine itaat edereke kadare karşıe karşılıke karşılık olarake karşı olarake kıyaslaEkmeğini taştan çıkarır!
Ek olarak
EkseriyetleEksikliğinden dolayıEksiksizEksiksiz bir haldeEksiltme usulü ileEkşimek üzereElalemEl altındaEl altından
Elbette
Elbette bir yolunu buluruz!Elbetteki hayır!Elbirliği ileEldeElde bir!Elde etmiş
Not that it mattersOf note, of markNothing to speak of, of noconsequence, out of thequestionWith no regard to, withoutregard toWell, to be sureOut of respect forAddition toWith reference to, relative toIn obedience toIn addition with; down toCounter to, over lookingIn return for; in exchange forIn return forIn opposition toIn contrast wrthAll his grist that comes to hismill.For good measure, in addition,together withIn the mainThrough lack ofUp to dateRight as trivetBy tenderOn the turnAll the worldAt handUnder the count; on the sly, bystealthTo be sure, without doubt,without fail; of course, for sureWe'll manage it somehow.By no meansHand in hand withIn handA sure thingIn possession
156
Elde mevcutEldenElden bırşey gelmez!Elden eleElden geldiği kadarElden geldiğinceElde var iki!Ele alarakEle geçirmek üzereEle güne karşıEleteEli kulağındaElimde değil!Elimden geldiği kadarElimden geldiğinceElim kolum bağlı!Elinde
Elinden artık bir şey gelmez!Elinden çıkmışElinden geldiği kadar çabukElinden geldiğinceElinden gelenin en iyisiniyaparakElinin altındaEliyleElverir.ElverişliElverişli bir durumdaElzemdir!Emanet olarakEmanetteEmir gereğinceEmniyetleEmniyetliEmniyetteEmre amadeEmre göreEmre hazırEmri altındaEmrinde
In storeBy handIt can't be helpedFrom hand to handWith might and mainAs far as possibleCarry twoTaking upIn the way ofIn view of everyoneHand in hand withAt handI can't help it.As far as in me liesAs far as in me lainI can't call my soul my own-In the hands of, in possession;underthe thumb ofAt the end of one's tetherOff one's handsAs fast as he could lickAs hard as one can go
As hard as one can goAt his elbowIn care of, care ofEnough and more than enoughIn placeUnder favorable circumstancesIt is essentialIn depositOn depositBy orderOn trustUnder shelterAt bayAt commandBy orderAt one's orderUnderthe command ofUnderthe command of
157
Emrine (çek)Emrine hazırEmrinize amadeEmrinize amadeyim!Emriylee muhalifEn aşağıEn aze nazaranEn azındanEn basit deyimiyleEn baştaEn baştanEn büyük kısımEn çokEndişe içindeEndişe ileEndişeliEn doğrusuEn fazlaEn geçEn güzeliEn halis cinstenEn ince noktasına kadarEninde sonundaEnine boyunaEnine boyuna düşünülürseEn iyimser görüşleEn iyisiEn iyisi şudur ki...En kalptenEn kötü ihtimale göreEn kötüsü
En nihayetEn önceEn samimi hislerleEnsesindenEn sonEn son hızlaEn son sözü edilen
In his favourUnder the command ofAt your servicet am at your service.By desire of, by order ofOpposite toAt the very leastAt the very least, at the leastIn comparison toAt leastTo say the least of itFirst and foremostFrom the beginningThe most partAt the very most, at mostIn a sweatWith a concernOn edgeIn very deedAt bestAt the latestThe finest everOf the first waterUp to the markSooner or laterIn great detailAll things consideredAt bestThe very bestIt seems best thatFrom the bottom of one's heartAt worstThe unkindest cut of all, theworst of (all)At length, long last; once for allIn the first placeFrom one's heartBy the scruff of the neckWhen all is said and doneWfth all possible dispatchLast mentioned
158
En sonuna kadarEn sonunda
En ufak bahane ileEn yüksek derecesindeEn yüksek hızlaEn yüksek mevkideEn yüksek vaziyetteEn ziyadee oranlae ön hazırlıkEpeyEpeyce
Epeyce uzaktaEpeyce uzaktır!Epey sonraEpey zamandırEr geçErgene riayete n
ErişilemeyenErişilmezErkek erkeğeErkendenErken veya geç demezErtesi günErtesi seneEr veya geçEsasındaEsas itibariyleEsas olarakEsirgemeyerekEski zamanlardaEskiden
Eskiden beriEskisi gibiEski usuldeEski zamanda
To the bitter endAt length, at the latter end, in theend, at lastOn the slightest pretenseAt its zenithWhip and spurAt its heightAt the fullAt mostAs againstPreliminary toA long chalk, devil a lotA good bit, a good many, quite abit, quite a bitA good distance offIt's a good step toLong afterwardsLong sinceFirst or lastOf full ageOut of deference to, out ofregard toOut of reachBeyond the reach ofManto manEarly in the dayEarly and lateOn the following dayThe ensuring yearFirst or last, sooner or faterAt bottom, in substanceFor the most part, in essenceTo all intents and purposesWithout stintOf oldIn early days, in the days of old,of yore, in the past, at one timeTime out of mindLike formerOn conservancy linesIn the good old days, in the days
159
Eski zamanlardaEsnasında
e susamışEşi görülmemişEşiğindeEşit derecede veya kıymetteEşliğindee taraftarEtkisizliğindenEtki yapmak içinEtraflıettiği haldee uyarake uygune uygun olarak
EvdeEvde kimsecikler yok!Ev içinde ve dışındaEvvelaEvvelceEvvelce denildiği gibiEvvel emirdeEvvelki güne yararEylem halindeEzbereEzelden berie zıt olarak
of oldIn old timesIn due course of. in the courseof, along aboutAthirst forWithout exampleOn the verge of, on door stepsOn a par withIn company withIn favours ofFor lack ofFor effectIn fullIn case thatOut of defiance toIn accord withIn compliance with, in conformwith, in keeping withWithin doors, at homeNot a living soul in the houseIndoors and outFirst and foremost, to begin withHerein before, ere whileAs aforesaidIn the first placeThe day before (yesterday)Good forIn actionBy heartFrom all eternityIn contrast with
160
FFakatFalanFalanı filanı yok!Fark gözetmedenFarklı bir şekildeFarklı olarakFarzedelimFarzedelim ki...FasılalarlaFasılasızFaydalarının yanısıraFaydalıFaydalı olarakFaydalı suretteFaydasız
FazlacaFazladanFazla gelmeyenFazla olarakFazla söze gerek yokFelaket veya yoksulluk içindeFena değilFerdi olarak (hukuk)Fersah fersahFevkaladeFevkalade bir hadiseFırsat düştükçeFırsat düşünceFıtri olarakFiatlaFikirler Heri sürerekFikrimce
Except (that)So and soBut me no buts.Without distinctionAs distinct fromWith the difference ofWhat ifLet's suppose, given thatAt intervalsWithout ceaseTogether with its benefitsOf use, of serviceTo the purposeTo good purposeOf no use, end in smoke, up tono goodA deal too muchOver the topOne too manyTo bootNeedless to sayUnder the harrowRather good; fairly wellIn severallyOut and awayOn the top of the worldQuite an eventOn occasionWhen occasion servesBy natureAt a pricePutting forward ideasFor my part, in my estimation,
161
Fikrine göreFilanFilancaFilan kimseFormalite icabı
in my judgementTo one's mindSuch and such, so-and-soSuch and suchSuch a oneIt is a matter of form
162
GGalibaGarip tarzdaGayesiyle
GayretleGece geç vakte kadarGece gündüzGeceleyin
Gecenin ilerlemiş saatlerindeGece yansıGece yarısından sonraGecikmedenGecikmesizGeçen günGeçen hafta dünkü günGeçenlerdeGeçen sene içindeGeçerekGeçerkenGeç kalmışGeçmişGeçmiş günlerin hatırı içinGeçmişin hatırı için
GeçmişteGeç vakitteGelecekGelecek zamanlardaGelecek ay bugün
It seems as ifIn a strange wayFor the purpose of; to the endthatWith a strong handFar into the nightDay and night, night and dayAt night, in the watches of thenight, by nightDeep into the nightAt dead of nightIn the small hoursWithout delayWithout delayThe other dayYesterday weekThe other daySometime last yearWithout reference toIn passingAday after the fairOf lateFor old time's sakeFor old's sake, for old time'ssakeIn one's day, of yoreAt the eleventh hourTo comeIn days to comeThis day month
16 J
Gelecek hafta bugünGelecek iki hafta içindeGelecek posta ileGelecek seferGelecekte
GelgelelimGelişigüzelGelişme halindeGelişmemişGemideGemiyeGençliğin ateşli çağındaGençliğin ilk çağlarındaGençlikteGençlik veya zindelik çağındaGene deGenel bir kural olarakGeneldeGenel kullanımdaGenellikle
Genellikle herkesGenellikle kullanılanGenellikle söylendiğine göreGenellikle söylenildiğine göreGenel olarak
Geniş bir kol hareketi ileGeniş manadaGeniş ölçüde
Gerçek hayatta olduğu gibiGerçek şudur ki...Gerçek şu ki...GerçekteGerçekten
GerçiGereğince
This day weekFor two weeks to comeBy return postNext timeIn the time to come, in thefuture, in after daysAll the sameAt randomUnder developmentIn embryoOn board ship, on boardOn boardIn the early prime of one's lifeIn the first blush of youthEarly in lifeIn the green treeAll the same; but whatAs a general ruleAs a rule, as a wholeIn current useIn general, as a general rule,broadly speakingPeople at largeIn current useIt is generally reported thatIt is currently reported thatAs a general thing, taking it all inall, as a whole; by and largeWith a wide sweep of the armIn broad termsIn large part, on a large scale, farand wideTrue to lifeThe fact is thatThe truth is thatIn point of fact, in reality; as suchOf a truth, in fact, to say thetruth, truth to say, truth to tellIn effectIn conform with, pursuant to, inlieu of
164
Gereğinde
Gereğinden çokGereğinden fazlaGerek ... gerekseGerekçesiyleGerekinceGerekirseGereklilik halindeGereklilikleGerektiğindeGergin haldeGibi
Gibi aynı suretteGibi görünüyor.Gibi suretleGiderkenGiderleGidiş - gelişGitsem de olur gitmesem de!Gittikçe
Gittikçe artmaktaGittikçe azalarakGittikçe basan karanlıktaGittikçe daha iyiGittikçe sıkıntıya girerekGıyabındaGiyinmiş kuşanmışGizliGizlice
Gizli gizliGizli kalmak şartı ileGizli olarakGizli tutmak şartıylaGök kubbe altındaGöklere çıkararakGökteGökten
As occasions require should theoccasion arise when requiredMore than enoughInto the groundBoth .... AndUnder colour ofShould the case occurIn case of need, if need beIn case of necessityBy necessityShould the case occurOn the stretchIn such a manner that, in themanner that, in such a way thatAfter the fashion ofIt seems as though, it would seemSo asOn the wayAt a charge ofThere and backI would as soon go as notMore and more, all the more, bydegreesOn the increaseLess and lessIn the gathering darknessBetter and betterWith sinking heartBehind one's backIn full figOn the slyBy stealth, under the rose, onthe tiptoe, under the hatUnder one's hatUnder the seal of secrecyTo one's secret, in secretUnder the seal of secrecyUnder the open skyIn high termsOn highFrom above
165
Gönül hoşluğuylaGönül ister ki...Göre
Görebildiğim kadarGörevinin yerine getirilmesisırasındaGörev sırasındaGörüldüğündeGörülmeğe değer!Görülür görülmezGörünmezGörünürde
Görünüşe göreGörünüşteGörünüşüne göre bakarakGörünüyor ki...GösterimdeGösteriş içinGösterişliGösteriş olsun diyeGösterişsiz şekildeGötürüGöz açıp kapayıncaya kadar
Göz alabildiğineGözdeGözden düşmüşGözden geçirilmekteGözden kayıpGözden uzakGöze alarakGöze çarpacak yerdeGöze göz dişe dişGözetimindeGöz göre göreGöz hapsindeGöz kırpmadanGözle görülürGözlerinden yaşlar boşanarak
In good partOne would wish thatAccording as, as regards, withrespect toAs far as I can see
In the discharge of his dutiesIn the exercise of one's dutiesAt sightFit to be seenAt sightOut of sightIn view, at sight, in sight, in fullviewOn the face of itOn the face of itFrom the look of him/herIt seems thatOn displayFor effectIn grand styleFor showIn a small wayIn the lumpIn a trice, in an instant, in thetwinkling of an eyeAs far as the eye could reachIn favour, much thought ofOut of favourUnder considerationOut of sightIn the backgroundAt the risk ofIn the foregroundAn eye foran eyeIn trustWith one's eyes openIn handWithout a wince, without wincingIn sightEyes swimming with tears
166
GözönündeGözönünde tutarakGözönüne alarakGözönüne alıncaGözü açıkGözünün önündeGöz yaşları içindeGrevdeGururluGücüyleGüç belaGüçlükleGülmeye çalıştım.Gülünecek şey değil!Günahı boynunaGün aşırı
Gündelikle (ücret)Günden güneGündüzGündüzünGüneş arkasında olarakGüneş doğmadan önceGüneşin alnındaGüneş karşısında olarakGüne uygun olarakGünlerceGünler kısalıyor.Günler uzuyor.
Günü gününeGünün birinde
GüpegündüzGüvenilirGüvenilir kaynaktanGüvenleGüvertedeGüyaGüzel olmayan taraflarınısaklamadan
In sightIn consideration ofIn defiance ofIn view ofOn the watchUnder one's eyesIn tearsOn strikeHigh and mightyBy dint ofBy the skin of one's teethWith difficultyI tried to force a smile.It is no laughing matter.At your perilEvery other day, every seconddaysBy the dayDay by day, from day to dayBy day , by daylightBy day. by daylightWith the sunBefore dayIn the full glare of the sunAgainst the sunUp to dateDay after dayThe days are closing in.The days are drawing in, thedays are drawing out.To a dayOne day, some fine day; one ofthese daysIn broad daylight, in broad dayOn the squareOn good authoritarianIn safeOn board shipAs though, as if, as it were
Warts and all
167
HHaber aldığıma göreHaberdarHaberim olmadanHaberim yok.Haberi olmadan
Hadden aşırıHaddim olmayarak
Ha, diyordum ki...Haddi zatındaHadisesizHadsizHafta hesabına göreHaftatar/ca önceHaftalarcaHaftalıkHakikatenHakikaten deHakikatteHakiki manadaHakka bakılırsaHakkı içinHakkında
Hakkınız var!Hakkı olarakHakkıylaHakkıyla düşünülürseHaklı olarak
I am given to understand thatIn the knowWithout my knowingI don't have the foggiest idea.Behind one's back, to one'ssecretBeyond measureWithout wishing to lay down thelawWell, as I was sayingIn ItselfWithout incidentWithout measureBy the weekWeeks agoWeek in week out, for weeksBy the weekAs a matter of fact, in faithAnd sure enoughIn sober fact, in sooth, at heartIn a real senseBy rightIn the name ofRelative to, as concerns, inregard toThere is force in what you say.By right, with reasonBy right ofIn all reasonAs it should be
168
Hal böyle ikenHaldeHalihazırdaHalindeHali vakti yerinde
HaliyleHalkın gözündeHalkın gözü önündeHalkın menfaati bakımındanHalkın yararınaHangi araçla olursa olsunHangi günahım içinseHareket halinde
Hareket halinde (havada)HareketsizHareketteHarfi harfineHarf sırasına göreHaricindeHariç bırakılmışHariç tutarakHar vurup harman savurarakHasebiyleHasta vaziyetteHaşaHaşır neşirHata işlemişHatalıHatırasınaHatırı için
Hatırımda kaldığına göreHatırım day kenH atı n m içinHatırınız kalmasınHatırladığıma göreHatırlanmalıdır ki...HattaHatta bundan daha fazla
With thisIn the act ofYet already; at presentIn process ofIn easy circumstances, on easystreet, in comparative comfortAt thatin the public eyeIn the public eyeOn public groundsIn the public interestBy fair means or foulFor my sinsOn the move, in motion, underwayOn the wingAt restOn the goTo the letterIn alphabetical orderOut ofBeyond the paleTo the exclusion ofFrom hand to mouthIn consequence ofAbout the gillsFa r f rom itCheek by jowlIn faultAt faultIn memory ofOut of respect to, out of regardto; for the love of, for the sake ofAs near as I rememberWhile I think ofFor my sakeWith all due defer to youTo the best of my recollectionIt must be born in mind thatWell in to; ever ifYet more
169
Hana n çıkmışHavadaHavada ikenHavadanHava iyi de olsa kötü de olsaHava iyi olacağa benziyor.Hava kararırkenHava kararıyor.Hava yolu ileHayal gücünü kullanarakHayalindeHayasızHayat boyuncaHayati bir tarzdaHayatı boyuncaHayatım boyunca
Hayatın cilveleriHayatın en iyi evresindeHayatın en olgun dönemindeHayatın güzel tarafıHayatını kurtarmak içinHayatının sonuna doğruHayatı pahasınaHayatı pamuk ipliğine bağlı!Hayat memat meselesiHayattaki iniş ve çıkışlarHaydi haydi!Hay hayHayırsızHayliHayli geçmişHayli kalabalıkHayli miktardaHayli uzun zamanHayli zamanHayli zaman önceHayli zamanlarHayretHazır
Off the trackIn mid airOn the flyOut of thin air; by airRain or shineIt promises to be a fine day.At duskIt's growing dusk.By airBy a stretch of imaginationIn the minds eyeWithout shameFor the lifeIn a vital wayMan and boyAll through my life, through allmy lifeDps and downsIn the flower of one's youth/ageIn the prime of lifeThe amenities of lifeFor dear lifeIn one's declining yearsAt the cost of one's lifeHis life hangs by a thread.It's a matter to life and death.Ups and downsAll the moreBy all meansUp to no goodA good bit, a good many, sort ofWell pastA good fewDeuce of a lotA good longtimeA long timeA great while agoThis many a dayStrange to sayOn one's toes; near at hand; atpoint
170
Hazır bu iş üzerinde ikenHazır bulunmadığı içinHazırlanmaktaHazırlık devresindeHerkes tarafından kabuledilmektedir ki...Hele heleHem ... hem deHem deHem denizden hem karadanHemen
Hemen ardındanHemen arkasında veyaarkasınaHemen hemenHemen hemen aynı
Hemen hemen hiçHemen hemen hiç bir zamanHemen hemen rüzgara karşıHemen hemen yan yanaHemen hiçHemen istekleHemen oracıktaHemen öncekiHemen şimdi
Hemen yanında(ki)Hem gece hem gündüzHemşire nezareti altındaHenüzHenüz değilHepHep beraberHep bir ağızdanHep birdenHep birlikteHep birlikte ve aynı andaHep değişenHepimiz
While we are at itIn default ofOn hand, on the stocksIn blue-print stage
It is accepted by everyone thatAbove allBoth ....AndAnd what is more, and soBy sea and landOut of hand, like a shot, in a jiffy,the moment, then and thereWith this
At healNext to; all butMuch the same, much of amuchnessNext to nothing, hardly everScarcely everClose to the windAt close quartersScarcely everAt the drop of a hatOn the spotNext but oneIn a nrc>men1, this very moment,this moment, right nowNext toBy day as well as nightIn chaigeof a nurseAs yetNot as yetEver afterIn unison, neck and cropIn concert, with one voiceIn unisonWith oie accord, neck and cropIn chorusTurn aid turn aboutAll of us
171
Hepsi
Hepsi içindeHepsi aynı büyüklükteHepsi aynı zamandaHepsi beraberHepsi bir
Hepsi birdenHepsi bu kadarHepsi hazır (paket v.b)Hepsi iyi hoş ama
Hepsinden önceHepsine rağmenHer haftaHer bakımdanHer biriHer birimizHer çeşitHer çeşittenHer defaHer defasındaHer durumdaHer düzeydeHer gelenHer gün kullanılanHer halde
Her halükardaHer hangiHer hangi bir biçimdeHer hangi bir suretleHerhangi bir şekildeHerhangi bir şeyHer hangi bir yerdeHer hangi dereceye kadarHer hangi nevidenHer husustaHer hususta iyiHer ihtimale göre
In all, one and all, root andbranchIn allAll of a sizeAll in unisonTo a niceIt makes no difference, all thesameAll at once; to a manThat's all.All done up.That's all very well (and good)butFirst of allFor all that I knowPer weekIn all respects, at all pointsOne and all, each oneWe eachAll manner ofAll sorts and conditionAt every turnEvery timeAt all eventsAt every levelAll comesIn everyday useBy all manner of means, in anyeventAt all events, at any rateSome sort ofIn some way or anotherFor love or money, in any wiseBy some means or otherAny old thingIn natureSo much asOf sortsFor the work!All roundIn all probability
172
Her ihtimale karşı hazırHer iki durumda daHer iki el ileHer iki kişiden biriHer ikisi deHerkesHerkesçe malumHerkesin ağzındaHerkesin arzusuna uygunHerkesin dediğine göreHerkesin gözü önündeHerkesin kabul eniği üzereHerkesin onayıylaHerkesin önündeHerkesin rızası ileHerkes tarafından görüleceğiüzereHerkes tarafından kabul edilenbir gerçektir ki...
Her konudaHer nasıl olsaHer nasıl olursa olsunHer nasılsaHer nedenseHer ne kadar
Her ne kadar... ise deHer ne kadar... olsa daHer ne olursaHer ne olursa olsun
Her ne pahasına olursa olsunHer nerede ... olsa, oradaHer ne zaman ... olsa, o zamanHer ne zaman istersenizHer ne zaman olursa olsunHer noktadaHer seneHer seviyedeHer şey
Equal to the occasionIn either eventsRight and leftBoth ... AndEvery other personAll and sundry, young and oldWell-knownIn the spotsAll the rageBy all accountsIn the glare of publicityBy common consentBy common consentIn publicBy common consent
To the view
It is a fact accepted byeverybody thatIn every respectSomehow or otherNo matter howSuch as it is; at any rateFor some reason or otherIn spite of the fact that, despite thefact thatAlthough neverthelessAlthough still, although yetCome hell or high waterBe that as it may, no matterwhatAt any priceWhere ... ThenWhen ... ThenAny time you wantNo matter whenIn every detailYear after yearAt every levelAll in all
173
Her şey bitti!Her şeyden fazlaHer şeyden önce
Her şeye rağmenHer şeyi göze alarakHer şeyi hesaba katarakHer şeyi ileHer şey tam yolunda gitti!.Her şey yerli yerinde.Her şey yolunda gitti.Her şey yolunda!Her şey yolundadır!Her tarafaHer taraftaHer taraftanHer tavır ve hareketHer vakitHer veçhileHer yanağındaHer yandanHer yerHer yerde
Her yerindeHer yöneHer yönüyleHer zaman
Her zaman içinHer zamanki gibiHesaba katıncaHesaba kattıktan sonraHesabınaHesabına göreHesabıylaHeyecanlaHeyecanlanmışHey gidi günler!HızıylaHızla
It's all over.Above allAbove all things, first and aboveall. first of allFor all that I knowNeck or nothingFirst and last, on the wholeBag and baggageEverything went with a swing.All in orderAll went well.So far so good.All is as it should be.Every which wayRight and left, all overAt all handsAll manner of conversationAll throughBy any meansOn either cheekOn all handsAny gate, every placeFar and near, every place, highand low, far and wideAll aboutEvery which wayAt all pointsIn season and out of season, allthe time, every timeIn perpetuityAs usualIn view ofWhat withOn one's accountIn one's arithmeticAt the rate of, due toIn a stewOn fire withThe good old daysAt the rate ofLike a shot, at a rapid clip
174
Hızla giderekHızla yürümekteHiç
Hiç anlamıyorum!
Hiç bırakmayarakHiç bir engelle karşılaşmadanHiç biriHiç bir işe yaramaz!Hiç bir nedenle
Hiç bir sınırlama olmaksızınHiç bir suretle
Hiç bir şekilde
Hiç bir şeyHiç bir şey anlayamıyorum!Hiç bir şeye yaramaz.Hiç bir şey olduğu yok!Hiç bir veçhileHiç bir zaman
Hiç bir zarar görmedenHiç bitmeyecekmiş gibi gelengece boyuncaHiç değilHiç denecek kadarHiç de öyle değil!Hiç de umurumda değil!Hiç de zannetmiyorum!Hiç duraksama y arakHiç durmadanHiç faydası yok!Hiç fena değil!Hiç fikrim yok!Hiç kaçınmadanHiç kendini bozmadanHiç kimse
At speedOn the wingNot a whit, not by a long sight,not one iotaIt's beyond me. It's all Greek tome.In defiance ofWithout let or hindranceNeither of themFit for nothingOn no consideration, on noconsiderWithout reservationNot for love or money, on noconsideration; nothing of thekind.Under no circumstances, in noCircumstancesNothing of any descriptionI can't make head or tail of it.Good for nothingNothing ever happens.Nothing for it butIn no circumstances, in no case.not everNot a penny the worse
At the livelong nightNot at all, not a bitLittle or nothingNothing of the kind,I don't give a rap.I don't think so.Without the slightest hesitancyDay and nightNo earthly useNot half badI don't have the foggiest idea.Straight from the shoulderWith the utmost composureNever a one
175
Hiç kuşku yok!Hiç mesabesindeHiç mi hiç
Hiç olmazsaHiç önemi yok!Hiç şaşılacak şey değil!Hiç şüphem yok ki...Hiç şüphe yok!Hiçte öyle değil!Hiç yoktanHiddet anındaHiddetleHilafına olarakHilafındaHileliHilesizHimaye altındaHimayesindeHislerimi izah edemem!HissedinceHoş karşılamadanHudut dahilindeHukuk dilindeHusustaHususunda
Huzuru kalpleHuzurundaHücum halindeHükmünceHükmündeHükümet hesabınaHüküm günündeHülasa
HürHürmetenHüsnüniyetle
No manner of doubtNext to nothingDevil a bit, devil a one; so farfromAt leastIt doesn't matter in the least.It is a small wonder thatI don't doubt thatNo doubt about thatIt is nothing of the sort.Out of thin air; after allIn a fit of angerLike furyContrary toIn contravention ofUnder-handedBy fair meansUnder escort, under protectionUnder auspices ofMy heart is too full for words.From the feel of itWith the object ofWithin the paleIn legal parlanceIn this respectIn respect of, in relation to, inrespect to, in the matter ofWith clear conscienceIn the face ofOn the offensiveIn the eye(s) ofUnder the heel ofAt public costIn the last dayThe sum and the substance of it,in briefAt libertyOut of deferIn a good cause
176
-YIrmağın aşağısına doğruIrmaktan geçerkenIstırap içindeIvır zıvıri bir kenara bırakırsakjbrazındaİcabe derseİcabı halindeİcabına göreİcabındaİcabı olarakİcraattaİçerdeİçi dışına dönmüşİçimde bir his var.İçimizdeİçinden çıkamıyorum.için esasiçin olduğu gibiiçin temeljçtenjçtenlikle söylüyorumjçyüzündeİdare eder.İdare etmekteİddia ediyor ki...i desteklemek içinİdman için formundaİdmansızi doğrulayan
Down the riverIn crossing the (river)Under the harrowThis and thatApart from the fact thatAt sightIn case of necessityIn case of needtn lieu ofIn case of need, on a pinchBy force ofIn practiceIn doors, within doorsInside outI have a feeling (that)In our midstI can't make head or tail of it.Essential forAs in the case ofEssential forWithout poseI speak with feelAt heartFairly wellIn harnessHe will have it thatIn support ofIn conditionOut of practiceIn support of
177
İfade ederkenİhtilaf halindeİhtimalini göz önüne alarakİhtimali var ki...İhtimal ki...İhtisasım dahilindejhtiyacındaİhtiyaç hasıl olursaİhtiyaç karşısındaİhtiyaç olarak saklanılmışjhtiyaçtan dolayıihtiyatlıİkenİki ateş arasında
jki aydan az bir zamandaİki günde bir
jki gün sonrajki katıİkinci olarakİkisi arasındajkisi ortasıİkişer ikişerİlave olarakİlavetenîle aynı doğrultudaİle aynı hizadaİle aynı zamandaİle bağıntılı|le beraberİle biraradaile bir düzeydeİle birlikte
İle çelişkiliİle eşit olarakİle ilgili olarakİle karşı karşıyaİlelebet
In pursuance ofIn disputeIn contemplation ofThe odds are thatSomething likeWithin my provinceIn need ofAt a pushOn a pinch, in a pinchIn reserveFrom necessityIn conflict withWhat timeBetween the hammer and theanvilIn under two monthsEvery other day, every seconddaysThe day after the nextAs much againIn the second placeIn betweenBetwixt and betweenBy twosAs wellTo bootIn line withAbreast ofConcurrently withRelated toSide by side withIn conjunction withOn a level withTogether with ; hand in handwithInconsistently withOn an equal withRelating to, with respect toFace to face withFor ever and a day, ever more,for ever, for ever and ever
178
İle mücadele halindeİle müşterekİleride
Meride bir günİleri geri
Merisi için düşünmeyerekİlerisindeİleri sürerekMerlemekteİlerlemiş yaşındaİle temas halindeİle tutarlı olarakİle uyarıncaİle uygunİle uyumlu olarakİle yan yanaİlgili olarakİlgisi olmayanİlk ağızdaİlk bakıştaİlk devresindeİlk eldenİlk görüştejlk hamledejlk heyecanın verdiği ateşleİlk heyecanlaİlk iş olarakİlk kezİlk kez olarakİlk olarakİlk önce
İlk posta ileİlk sahibindenİlk ve sonİlk ve son olarakİmanım hakkı içinİmkanı dahilinde
Up againstIn common withIn the time to come, in thefuture, in days to come, inadvanceSometime or otherBackwards and forwards, backand forthFrom hand to mouthAhead ofOn the ground thatOn the way; in progressIn one's extreme old ageIn contact withIn keeping withIn line withIn agreement withIn line withAbreast ofIn terms ofBeside the markAt the first shotAt first blush, at first sightIn embryoAt first handAt first sightAt the first shotIn the first glow of enthusiasmIn the first flush of passionTo start withAs a beginningAs a beginningFirst of allIn the first place, to begin with,at first, first of allBy return post, By return mailAt first handAlpha and omega, first and lastOnce for allBy my fayIn nature
179
imkansız
İnadınain aksinein aksine olarak
İnancıylainanılmaktadır ki...İnanınız ki...in anısınaİnanmak yerindedir,in aracılığı ile
in ardındanin arkasındain batısındain belirtisi olarakinceye kadarin dediği gibiindenin dikkatineİndindein emri ilein etkisi altındain gözü önündein güneyindein hatırı içinin hepsiin himayesindein huzurundain ısrarı ilein içindein ilk zamanlarındain işareti olarakİniş yokuşin izi olarakİnkar edilmez bir şey varsain karşısındainkiin konusundain koruduğu
Not an earth chance, out of thequestionOut of spiteContrary toIn contradistinction to, asopposed toIn the belief thatIt is believed that, It is held thatRest assured thatIn memory of, in remembrance ofThere is reason to believe thatThrough the instrument of, byfavour ofIn pursuit ofIn back ofWest ofIn token ofUntil such time asAs someone has itThan that ofFor the attention ofIn the eye(s) ofBy command of, by order ofUnder the influence ofIn sight ofSouth ofOut of regard forAll ofUnder cover ofIn the presence ofAt the instance ofInside ofIn the early days ofIn token ofUps and downsIn token ofThere is no denying thatIn the presence ofThan that ofIn the matter ofUnder auspices of
in kullanılışına özgü olarakin maiyetindein neticesindein ortasındain önünde
İnsanı çileden çıkarır!
İnsanın kavrayışı dışındaİnsanlık bakımındanİnsanlık namınain sayesindein sonucu olarakİnşa halindein taklidindein tarafındain tersinej nt i zamlıİntizamsız
İntizarenin üstelemesiylein üstündein yakınındain yararına
in yardımıyla
in yerinej riceİrticalenİsabettijse ... o zamanIskonto ileİsmenİsmindeİsminden de anlaşılacağı gibiİsmini duydum gibime geliyor.İsmiyleİstediğim zamanİstediğiniz gibi
For the use ofAt the court ofAs a result ofIn the middle ofIn advance of, ahead of, in thepresence ofEnough to try the patience of asaintOver one's headAs a manIn the name of human kindnessThanks to, owing to, due toAs a result ofIn process of constructionAfter the fashion ofOn the part ofContrary toOn fileAt loose ends, out of order outof trimIn expectation ofAt the instance ofOn top of; upwards ofWithin reach of, at the hands ofOn behalf of, in the interest of,for the benefit ofThank to, by the aid of, by thehelp ofIn place of. in the place ofSort of largeOn the spur of the momentTo the point, in pointIf... ThenAt a discountBy name, in nameOf the name ofAs the name suggestsI seem to have heard his name.Of the name of, by nameWhen I chooseAs you please
181
180
İstediği vakitİsteğine göreİsteğiniz üzerineİstek olduğundajstemeyerekİstendiği kadarjstenildiği gibiistenildiğinde{stenildiği zamanİstenilen derecede değilİstenilen nitelikteistenilmeyenİster inanın ister inanmayınİster istemezisteyerek veya istemeyerekistikbaldeistinadenistisnasızİş bana düştü|şaret edildiği gibiişareti olarak|şaret olarak|şaret verilinceİş aşikar.İş başındaİş düzeliyor.İşe yararİşi başından aşkın,jşi başından aşmış.İşime gelmeziİşin aslıİşin aslı şu ki-lsinde başarılı olduğu zamanİşin doğal gidişine göreİşin doğrusujşin ehlijşin en güzel yanıİşin güzel tarafıjşin iç yüzü
İşin kötüsü
At willAt one's sweet willAt your requestOn applicationWith reluctanceAt free quarterAs requiredOn demandOn requestBelow the markUp to gradeOne too manySo help meOf necessity; as soon asWith a good or bad graceIn days to comeBy virtue ofWithout exceptionIt fell to my lotAs has been pointed outAs a token ofIn sign ofAt the drop of a hatIt goes without saying thatAt work, in harnessBusiness is looking up.It serves the purposeUp to the eyes in workUp to the elbowsIt won't suit my book.The essence of the matterThe truth of the matter is thatOn one's dayMatter of courseAs a matter of factEqual to the taskThe beautiful of it isThe sun side of the pictureThe inside of an affair, behindthe scenesThe trouble is that
182
İşin kötü tarafı
İşin şakası yokİşin tuhafıjş işten geçmedenişitebilecek uzaklıktajşitir gibi oluyorum.jşittiğime göreişittiğime göre hastadır.|şlemez vaziyetteİşler karmakarışık.jş saatlerinden sonraİşsizİştejşte bu kadarİşte bundan anlıyoruz ki...jşte bundan dolayıdır ki...İşte burada yanılıyorsunuzİşte durum budurİşten başımı kaşıyacak vaktimyok.işten bile değil!
İşte o günİstiğrak içindeİş veya ticaret maksadıylai tasvir edeni tercihenkibardaİtibari kıymeti üstündekibariylekibarı yüksekİtibarlıİtibarsızİtimatlaİtiraf edelim ki...kiraz etmeyin.kirazıylaİttifaklai yeğ tutarakİyi arkadaşlarla
Short end of the stick, dirty end otthe stickNo laughing matterThe amusing thing about ilBefore it is too lateWithin earI seem to hearFrom what I heardI gather he is ill.At standstillThings are (going) all anyhow.After hoursOut of workIn business ; you seeAnd that's an end of itWhence we can understand thatThat is the reason whyThat is where you are mistaken.That is how I am situated.
I am up to the eyes in work.It is no trouble at all to, It is merechild, It's a simple matter.The very dayIn ecstasyOn businessDescriptive ofPreferably toIn vogueAt a premiumAs fromOf high standingOf high standingOf no standingIn faithLet it be admitted thatBut me no buts.With the object ofIn unison, as one manPreferably toIn good company
183
İyi ayar edilmemişjyi ayar edilmişjyi bir haldejyiceİyice biliyorum ki...İyice düşünüp taşındıktansonrajyi de olsa kötü de olsaİyi durumdajyi düşün sonra giriş.İyi haldejyi kıyafetteİyileşmekteİyilik beklenmezİyilik etmek gayesiyleİyiliklejyimser olarakjyi netice vererekİyi niyetlejyi o haldejyi sayılırljyi vaziyettejyi veya kötü günlerdeİyi yajyi yapımlıjzindejzini takip ederekİzinlijzni ileİzninizle!İzninizle bu düşüncede değilim!
Out of focusIn focusIn good orderWell enoughTo my certain knowing
After due considerationFor better (or) for worseIn good conditionLook before you leap.Up to scratch; in good formIn fine fettleOn the up grade, on the mendUp to no goodIn a good causeBy good means, in good partIn a good lightTo good purposeIn good faithVery well thenThat's good going.On one's pinIn sunshine and in stormAll the betterWell madeIn the way ofIn wake ofOn leaveBy permission ofBy your leaveI beg to differ
184
KKabaca söylemek gerekirseKaba güçleKabataslakKabilindeKabul edelim ki...Kabul edilen şartlara göreKabul edilmektedir ki...Kabul edilmemişKaç kezKadar
Kadar... kiKadar değilKadar iyiKadarıyla
Kafama dank etti!KafiKah içerde kah dışardaKaide/kural olarakKainattaKala kalaKalanların hepsiKalkıp gitmeye muktedirKalptenKanaatindeyim.Kana kanaKanısındayım.Kan revan içindeKanuna rağmen
Roughly speakingWith a high hand, by main forceIn outlineOn the order ofGranted thatUp to standardIt is held thatOut of favourTime and againAs much as, as well as, in so faras, so asSuch ... ThatNot as ... AsAs good asIn as far as, to the degree, to theextent, in so far asIt dawned on me.That will doIn and outIn principleIn natureThere only remainsAll the restOut and aboutAt heartI am satisfied thatTo one's heart's contentI am satisfied thatIn a welter of bloodIn defiance of the law
185
KanunenKanuni formaliteye göreKanun namınaKanunu hiçe sayarakKapısındaKapışan kapışana!KapsayarakKaradaKaradanKara kışta
KaranlıktaKaranlıktan istifade ederekKarar anıKararsızKararsızlık içindeKarar verilmemişKara yolu ileKardayım!Kan kocaKar ileKarışıkKarmakarışık
KarsızKarşıKarşı karşıyaKarşı koyarakKarşılaştırıldığındaKarşılığındaKarşılık olarakKarşın
Karşısında
Karşı yandaKasabanın dışındaKasıtlı olarakKastenKaşla göz arasında
By the bookIn due formIn the name of the lawIn defiance of the lawOn door stepsLike hot cakesInclusive ofHigh and dry; on the shoreBy landIn the deep of winter, in the depthof winterBy nightUnder cloud of nightMoment of truthOn the knees of the godsUp a treeUp in the airBy landI am in pocket.Man and wifeAt a profitHalf and halfOut of trim, at sixes and sevens,out of order, in confuseInto the bargainOpposite toIn the teeth of; face to faceIn despite ofIn comparisonIn reply toFor a considerRegardless of the fact that, inspite of the fact thatOver against, in the face of, onthe face of, in view ofOver the wayOn the outskirts of townOn purposeOfset purpose, by designIn the nick of time, under thenose of
186
KatiKati olarakKatiyen
KatlanamazKatlanılmazKavrayışı dışındaKaybedecek hiç vaktim yoktur!Kayda değerKaydedilenKaydı olanKazaen veya kastenKazanacak taraftaKazandığını boğazınasarf ederekKazaraKederliKeder ve nedamet içindeKelimenin tam anlamıylaKelimesi kelimesineKemaldeKendi başımaKendi başınaKendi evindeKendi evinde rahatKendi gayretiyleKendi girişimiyleKendi hakkındaKendi hesabımaKendi hesabınaKendi iyiliğiniz içindir!Kendi kendimeKendiliğinden
Kendine hasKendine özgü nitelikle
Kendi öz malımKendi tarzına göreKertesindeKesilerek
Out of questionFor su reOn no account; in the least, notat my price, not by a long waysOut of patience withBeyond all bearAbove one's headI have not a minute to spare.Worthy of noteOn recordOn recordBy accident or designOn the right side of the fence
Hand to mouthIf ever; accidentally, by accidentOut of spiritsIn sack and ashesIn the strictest sense of the wordWord for wordAt its zenithOn my own hookBy oneselfAt homeUnder one's vine and fig treeUnder one's own streamOn one's own initiationOf oneselfFrom my point of viewAt his own chargesIt is your interest.On my own hookOf one's own accord, on one'sown responsibilityOn one's partWith that courtesy which is hisaloneMy very ownAfter a sortAt the pointBy fits and starts
187
Kesin olarakKesintili olarakKesintisizKeskin bir sesleKeşif vazifesindeKeşkeKeyfine göreKeyfi yerinde!Keyfi yerinde değillKeyif alemindeKeyifsizKezaKılı bile kıpırdamadanKırdaKırkını geçmişKırk kezKırk yılda birKırk yılın başıKısa bir zaman içinKısaca
Kısacası
Kısasa kısasKısa süreyleKısa vadedeKısım kısımKısmenKısmen doğrudur.Kısmet neyseKıtt kıtınaKıt kanaat geçinerekKıyafetindeKıyamet günüKıyaslaKıyıda bucaktaKıyıya yakınKilit altındaKilometrelerceKim bilir!Kim gelirse
For a certainOff and onWithout interruptionIn a sharp voiceOn the scoutIf onlyAt one's sweet willIn good spirits, in good formOut of formOn the razzleOut of temperSo and soWithout a tremorOut of townOn the shady side of fortyTime after timeSeldom, if everOnce in a blue moonFor a littleIn short, in short course, forshort, in brief, in few, in fineIn a nutshell, the sum and thesubstance of itTit for tatAt short noticeIn the short runIn partsIn some measureIt requires qualificationsWhatever shall beBy the skin of one's teethHand to mouthIn the garb ofThe end of timeBy comparisonIn odd cornersIn shoreUnder lock and keyFor miles and milesFor all I knowAll comes
188
Kim olursa olsunKimsecikler yok!Kimseden korkmadan vekimseye boyun eğmedenKimsenin yardımı olmaksızınKimseyi karıştırmadanKiralıkKisvesi altında
Kolay bir şekildeKolay bir tahminleKolayca (argo)Kolay görülecek bir mevkideKolaylaştırmak içinKolaylıklaKolaylıkla erişilebilirKomşuKontrol altındaKontrolü altındaKonu dışıKonusunda
Konuyla ilgiliKorkmuş vaziyetteKorkusundanKorkusuylaKoşar adımKoşulları hesaba katarakKoşulsuzKoşuluylaKoyu bir müslümandır!KöhneKöktenKöşedeKöşeyi dönüıceKötü haldeKötüleşmekteKötülüğündenKötü niyetleKralın emriyle/davetiyleKritik bir anda
Regardless (of) whoNot a soul
Without fear or favourAll aloneWithout implicating anyoneOn hireUnder the mask of. under coverofOn easy termsWith halfan eyeIn a breezeIn the sunIn further of, for the further ofWith easeWithin reach of easyNext toIn handIn care ofBeside the pointAs concerns, in relation to, on thesubject ofOn the trackAbout the gillsIn dread that, in fear thatFor fear ofAt the doubleAllowing for the circumstancesWithout reservationProvided that, providing thatHe is a strict Muslim.Behind the timesRoot and branchIn the cornerRound the cornerIn a sad caseOn the down gradeOut of spiteIn bad faithBy royal commandIn a critical moment
189
Kucak kucakKudreti dahilinde
Kulağıma çalındığına göreKulakları çınlasın!KullanılabilirKullanılmayanKullanım dışıKurala göreKurallara göreKurallara uygunKuramsal olarakKurnazcaKurşun harcamadanKusur etmişKuşatılmış haldeKuşkuluKuşkulu bir şekildeKuşkusuzKuş uçuşuKuvvetiyleKuvvetsizKuzu gibiKüçük büyükKüçük çaptaKüçük genişlikteKüçük hacimdeKüçüklükten beriKüçük ÖlçüdeKülahıma anlat!Külçe halindeKüstahça
By the armsWithin the means, in the handsofI have heard tell thatI hope his ears are burningIn useOut of useOut of useBy the bookBy ruleAccording to HoyleIn the abstractOn the slyWithout firing a shotIn faultIn the midst ofIn doubtOn the queerWithout a doubtAs the crow fliesBy dint ofOut of heartAs meek as a lambGreat and smallOn a small scaleIn small compassIn small compassFrom a childIn a small wayTell that to the marinesIn the massWith a high hand
190
LLaf aramızda kalsın!
larınkindenLatife olarakLayıkLayıkı veçhileLayıkıylaLazım gelenLehindeLehineLehte ve aleyhte olarakLime limeListenin başındaLütfen gelinizlLütfü ileLüzum halindeLüzumlu
This is between you, me and thegate-post!Than those ofIn funDue toIn good earnestAs it should beDue toIn his favourIn countenancePro and conIn rags and tattersEarly in the listBe good enough to comeBy courtesy ofIn case of necessityEssential to
191
MMaddesindeMadem ki
Madem ki siz söylüyorsunuzdoğrudur!
Mahkeme masrafları ileberaberMahremMahrem olarakMahrum ederekMahsusMahşer günündeMahzunMaiyetindemak bir yana dursunmakla beraber
Maksadıyla
Maksat şundan ibarettirmaktansaMakul şekildeMamafihManası yok!Mantıki olarakMasrafına değmeziMasrafı patrona artMasraflaMasraf ne olursa olsun
Under the head ofFor as much as, in as much as,as long as, so long as
Since you say so. it must betrue.
With costsOff the recordUnder pledge of secrecyTo the exclusion ofIn cold bloodIn the last dayOut of spiritsIn the employ ofFar from doing thisExcept (that), forgetting the factthatWith a view to, with the view of,with the purpose of, by way ofThe idea is thatRather thanAs weltNot but what, at the same timeIt does not make sense.In all reasonIt isn't worth his keepOn the houseAt a charge ofHand the expense
192
Matem halindeMecburenMecburiyet altındaMedeni alemmeden öncemedikçeMeğer
me halindemek amacıylamek içinmek niyetiylemek pahasınamekten başka yapacak bir şeyyok!mek üzere olmakmek yerineMelankolik haldememesi içinMemleketindeMenfaatineMenfaatiniz icabıdır!Meraktan dolayıMerasimsizMerhamete nMerhametsizceMesela
Mesele öylece kaldı.MeselesiMesele şudur ki...Mesele şu ki...mesi içinmeşin diyeMesleğinde en yüksekderecedeMesuliyeti altındaMeşhurMeşhur tabiriyleMetelik etmez!
In mourningUnder obligationUnder obligationThe world and his wifePreparatory toIf... NotIt is understood that, it seemsthatAt the point ofSo as toIn order toWith the intention ofAt the risk of
There is nothing for it but toOn the point of, at the point ofInstead ofIn the dumpsSo that ...not; for fear thatAt homeIn the interest ofIt is your interestOut of curiosityFree and easyOut of charity, out of pityIn cold bloodSuch as; for example, forinstanceThere the matter dropped.It is a matter of, a matter ofThe idea is thatThe question is thatSo ... that, in order thatFor fear that, in case not
At the top of the treeAt one's perilIn the limelightAs the saying goesNot with a sou, not worth aground
193
MüşterekenMütemadi olarakMütemadiyenMüthiş ani bir darbe iteMüzakerede
In conjunction with, in commonOn endEver in oneAt one fell swoopUnder discussion
196
NNadirenNakit olarakNamına
NamındaNamusum üzerineNasıl... öyleNasıl isterseNasıl isterseniz
Nasıl istersen öyle yap!Nasıl olursa olsun
NasılsaNazaran
NazarındaNazari olarakNazik durumdaNe ... ne deNedeniNedenini anlamıyorum!Nedeniyle
Neden sonraNe de olsaNe derseniz deyin!Ne fazla ne eksikNefes nefeseNefsi müdafaada
Seldom if everIn cashOn behalf of, in the name of, inbehalf ofOf the name of, by nameUpon my honourAs therefore, as soAt pleasureWithin your discretion, at yourdiscretionHave it your own way!By fair means or foul, in any waysoever, regardless (of) howIn some way or anotherWith reference to, in referenceto, in regard to, in the way ofIn the sight ofOf necessityOn thin iceNeither... nor, not... NorThe reason whyI fail to see whyBy virtue of the fact that, byreason of the fact thatLong afterwardsAfter altCall it what your want!Neither more or lessOut of breathIn one's own defense
197
Ne garipne göreNe isterseniz onu yapın!Ne kadarNe kadar az olursa olsun işeyarar!Ne kadar büyük olursa olsunNe kadar çok olursaNe kadar istersenizNe olacağını kimse bilmez!
Ne olur ne olmaz düşüncesiyleNe olursaNe olursa olsun
Ne olursa olsun diyeNe olursunNe o ne buNe pahasına olursa olsun
Ne pişkinlik!NeredeyseNesilden nesileNe söylerse söylesinNe şekilde olursa olsunNeşeliNeticedeNetice itibariyleNetice olarak
NeticesindeNeticesini düşünmedenNeticesi şudur ki...Neticeye bağlanmamışNe tuhafNe yapacağımı bilmiyorum!Ne yapacağını bilmez haldeNe yapıp yapıpNeye mal olursa olsunNe yüzsüzlük!Nezakete n
Strange to sayIn one's viewHave it your own way!How much
Every little helpsHowsoever great it may beSo much asAs much as you likeThere is no saying what willhappen.Without committing myselfWhatever happensAt all events, in any case, comewhat may, regardless of whatIt's hit or missBe an angel andBetwixt and betweenAt all costs, at any cost, by fairmeans or foul, for all the worldWhat sauceLong beforeFrom generation to generationFor all he may sayBy any meansIn high feather, in good spiritsIn conclusionWith the result thatAnd consequently, for good andallIn consequence ofHit-or-missIt all comes to this thatUp in the airStrange to sayI am at my wit's end.At a lossBy hook or by cookAt all hazardsWhat sauceAs matter of courtesy, by
198
NezakettenNe zamana kadarNe zaman canı isterseNe zamandan beri
Ne zaman istersenizNe zaman olursaNezaret altındaNihayetNihayet anladım ki...Nihayete kadarnin dediği gibinin hatırı için
nin isteği üzerinenin uğrunanin vicdanına kalmışnin yerine getirilmesindenin zamanınin zararınaNisbetsizNispet içinNispetindeNispetleNitekimNiyetiyle
NizamsızNoksan olarakNoksansızNormalNormal olarakNöbetleNöbetleşeNöbet nöbetNöbetteNumunesine uygunnün sonunda
courtesy, have the goodness toOut of kindnessUntil whenIn his own good timeIt's many a long day since; sincewhen; since thenWhen you pleaseAt any timeUnder surveillanceIn the end, at last, after allAt length it dawned on me thatTo the lastIn the word ofOut of regard for sb., out ofrespect forAt the request of someoneFor the sake ofAt the mercy ofIn fulfillment ofIt is high timeAt sb's costOut of all proportionOut of spiteAt the rate ofIn proportion toSo and soWith the view of; with thepurpose ofBy halvesOut of squareNo lessUp to parIn the ordinary course of thingsBy turnsBy turnsBy fits and startsOn the watch, on guardUp to sampleBy the end of
199
oO anlamdaO ayrı bir şey!O başka sorun!O bir alemdir!O bu iş için biçilmiş kaftandır!O büsbütün başkaOdaklanmışO demek değildir ki...O denli kolay ki...O derece ki...O dereceye kadarO esnadaO gün bu gündürO günden beriO günden bugüneO günden itibarenO hafife alınacak biri değildir!O haldeO hesaplaO husustaO işini bilir!O kadarO kadar ki...O kadar... ki...Ok gibiOk yaydan çıktı!Olabilir ki...
Olacak iş değillOlağan dışı
In that caseThat's quite another story.That's a differ matter.He is a character.He is cut off for this job.That's quite another story.In focusNot but whatEver so easyTo such an extent thatSo far forthThe whileFrom that day to thisFrom that day onFrom that day to thisFrom that day onHe is not a man to trifle with.In that case; and soAt that rateFor that matterHe knows his place.No less; all thatIn so much as, in so much thatSo ... ThatLike a shotThe die is cast.It is quite on the cards that, Hmay be thatIt is no go!Out of the ordinary
200
Olamaz!Olarak ya da olmayarakOlaydan önce veya sonraOlayların gelişmesine göreOlay yerindeOldu bitti sayılır!Olduğu gibiOlduğu taktirdeOlduğu yerdeOldukça
Oldukça iyiOlmaktaOlmasaOlmasaydıOlması gerektiği gibiOlmasın da ne olursa olsun!Olsa bile (varsa da) pek azOlsa çok iyi olur!Olsa olsaOlup olmadığıOlur olmazOlur olmaz zamandaOlur şey değil!O manadaOmuzlarındaOmuz omuzaOna gelinceOna rağmenOna söylemeye dilim varmıyor!Onaya bağlıOndan başka kim olsaOndan beriOndan dolayıOndan sonraOndan sonra daimaOniki Haziran tarihlimektubunuzOnikişer düzine olarakOnlardan biriOn liralık bir şey
No such thingWith or WithoutBefore or after the factIn the light of the factsOn the spotIt's as good as settled.Much the same; as soIn case thatOn the very spotA whole of; sort of: rather a lot, agood bit, a good manyWell enoughIn the makingBut forBut forAs it should beAnything butThere is little if any; ever ifIt would be great ifAt the outside, at most, at bestWhether.... OrNo sooner thanIn and out of seasonWell to be sureIn that senseOn one's handsShoulder to shoulderFor that matterIn the teeth ofI couldn't bring myself to tell him.On approvalAnybody but he/sheEver sinceFor that reasonIn the second placeEver after
Your favour of the 12th of JuneBy the grossOne of their numbersA matter of 10 Liras
201
On liraya yakınO noktaya kadarOn para etmez!On param yok!Onu geçenOnun deyişine göreOnun yaşındaOnun yerinde olmak istemem!
Onun yerineOnu savunmak görevim değilamaOn yaşından itibarenOracıktaOradaOradan başka her yerdeOrada veya o civardaOrandaOranında
OranlaOranlama olarakOraya münasip bir zamandagiderim.OrtaklaşaOrtalamaOrtalama olarak
OrtalarındaOrtalık karardıktan sonraOrtalık kararıyor.OrtasındaOrta yerindeO sebepten dolayıO şekildeO tarihten beriO tarzdaOtlaktaO vakte kadarO yaştaOynamakta
A matter of 10 LirasUp to that pointNot worth a rapThere is not a shot in my lockerFor overAccording to his versionAt his ageI should not like to be in hisshoesIn default of
I don't hold any brief for him butFrom ten years of age upwardOn the very spot, on the nailOver thereAnywhere but thereThere or there aboutsIn proportion, in the ratio ofIn proportion to, in the ratio of, atthe rate ofIn proportion, in proportion asBy guess
I will go there some time.In commonOn an averageTaking one thing with anotheron averageIn the midst of themAfter darkIt's getting dark.In betweenIn the midst ofFor that reasonIn that wayEver sinceIn that wayOut of feedTill thenAt his ageAt play
Oysa bu yüzdenOysa sonundaOyundan çıkarılmışO zaman bileO zaman durum değişiriO zaman iş değişiri
O zaman, işte o zamanO zamana kadar
O zamandan beri
Whereas ThereforeAs it turned outOut of playEver thenThat alters the caseThat puts another complexion onthe matterThen only thenBy then, ere then, up to thattime, till thenSince then
202203
• •oÖbür dünyadaÖbür günÖbür yandanÖdenmediği taktirdeÖfke içindeÖfkeliÖfkeyleÖğrendiğime göreÖğrendiğimize göreÖğrenme merakından dolayıÖlecek olsam bileÖlmüş gibiÖlmüş sayılırlÖlüm cezasıylaÖlüm eşiğindeÖlüm halindeÖlüm kalım davasıÖlümüne ramak kalmışÖlümü yakınÖmrüm oldukçaÖnceÖncedenÖnceden hazırlık yapmadanÖnceden tasarlanmışÖnceki... lerdeÖnceleriÖncelikleÖndeÖnemi yok!
Beyond the veilThe day after tomorrowOn the other partIn default of paymentIn a heatOut of temper, in a furyIn a heatIt has come to my notice thatWe understand thatOut of curiosityFor the life of meAs good as deadAs good as deadOn pain of deathAt death's doorAt the point of deathA matter of life and deathWithin one inch of one's lifeNot long for this worldAs long as I liveEre whileBefore timeOn the spur of the momentWith malice aforeIn the previousIn the beginningFor the first time; in preference toIn front, in advanceIt is of no consequence, It doesnot
204
ÖnemleÖnemliÖnem sırasına göreÖnemsiz
On plandaÖn saftaÖn taraftaÖnümüzdekiÖnündeÖnyargısızÖrneğinÖrnek içinÖrnek olarakÖrnek tutarakÖrtüsü altındaÖteden beriÖtesine gelinceÖte yandanÖteye beriyeÖverekÖvünmek gibi olmasın ama
Öyle ... ki...Öyle bir derecede ki...Öyle bir durum ki...Öyle biri ki...Öyle bir şeyÖyle bîr vakitteÖyle gibiÖyle görünüyor ki...
Öyle inanıyorum ki...Öyle iseÖyle kalsın!Öyle ki...Öyle olduğu halde bileÖyle olsa daÖyle olsun!Öylesine ki...
signify, of little momenttn a vital wayOf importanceIn order of prioritiesOf little moment, of noconsequenceIn the foregroundIn the first nightIn the foreground, on the frontTo comeIn front ofWithout prejudiceFor instance, for exampleAs a warn to othersBy way ofAfter the example ofUnder the coverAll along, time out of mindFor the restOn the other handTo and fro, up and downIn high termsWith all due modesty, withoutwishing to boastSuch ... that, so ... ThatTo such a pitch thatSuch a caseSuch a oneSomething of the kindAt such atimeSo it seemstt seems that, It is understoodthatI have a hunch thatNow thenLet be.So much so thatEver at thatEver soSo be it, let it be so.Such ...That
205
ÖyleyseÖzel bir şekildeÖzellikleÖzel manadaÖzel olarakÖzeti budur!ÖzetleÖzetlemek gerekirseÖzet olarak
In that caseIn privateIn particular, above allIn a Pickwickian senseIn privateIt all boils down to this.To sum up, in sumTo sum upIn substance
206
PPaçası sıkışıncaPaha biçilmezPahasınaPaldır küldürParaca sıkıntıdaParasız pulsuzParça başınaParça parçaParmağını kıpırdatmadanPek aklım yatmıyor!Pek aynıPek az sonraPek çok
Pek çok defaPek çok teşekkür ederim!Pek doğal olarakPek erkenPek fazla erkenPek haklı olarakPek istekliPek iyi lPek İyi değil!Pek o kadar iyi değil!Pek sanmamlPek şaşırmış haldePek yakınPençesindePerde arkasında
In the crunchBeyond priceAt the cost of, at the expense ofOver and over; dash inIn embarrassed circumstancesDown and outBy the pieceIn partsHands downI don't like the sound of it.Much of a muchnessIn less than no timeA raft of, a whole, a greatquantity of, too much, far andawayQuite a lot, quite a bitThank you ever so much.As one might expectAll too soonToo soonIn all conscienceOn the tiptoeAll rightAfter a fashionNot any too wellI should hardly think so,At one's wit's endNeck and neckIn its clutchesBehind the scenes
207
Perdesi altında
Perişan bir haldePeşinde
PeşindenPeşinenPeşin olarakPeşin para ilePislik içindePrensip itibariylePrensip olarakPsikolojik bünye itibariylePür hiddetPürüzsüz
Under the mask of. under coverofDown at the heelsAt heal, on the track of, on thestring, in wake ofIn pursuit ofFor cash, by cashIn cashFor cash, by cashCaked with dirtOn principleIn principleIn psychological make - upOn the rampageWithout a hitch
208
RRağmen
RahatRahatsızRahattaRasgeleRastlantılı olarakRastlantısal olarakRefah içinde
RefakatindeResmenResmi değerindeResmi geçit halindeResmi olarakRevaçtaR i ayete nRica ederim!Ricası üzerineRica üzerineRıhtım yanındaRızası ileRüyasındaRüzgar gibiRüzgarın estiği istikametteRüzgar istikametinde
Counter to, to the contrary; indefiance of, but whatIn comfortOut of sortsAt restAt a venture, at randomConcurrently withBy chanceIn easy circumstances, on easystreet, in the seventh heavenIn company withBy the bookAt parOn paradeIn stateIn demandOut of deferI beg of youBy requestBy requestAlong the quayWith the consent ofIn the minds eyeAt a rare batBefore the windDown the wind
209
sSaadet içindeSaat on'a yaklaşıyor.Saat başıSaatlerceSaat tam dokuz'da
Sabaha kadarSabaha karşıSabah karanlığındaSabahtan akşama kadar
sa bileSabırsızsa daSadaka olarakSadeceSadece ... değilSadık arkadaşın izSağdan geriSağdan solaSağ koldaSağlam temelleSağ salimSahasındaSahidenSahih olarakSahilden biraz uzaktaSahillerine yakınSahnedeSahte bir vaziyette
In the seventh heavenIt's getting on for ten.On the hourFor hours, hour after hourOn the stroke of nine, at nineo'clock sharpAll night longIn the small hoursAt cock crowAll day long, whole day, frommorning till nightEver thoughOn edgeEver thoughOut of charityNothing more than; nothing elseNot only ... but alsoYours faithfullyRight-aboutAgainst the sunOn the right handOn sure groundSafe and soundIn the field ofTruth to tellIn very deedOffshoreOff the coast ofOn the stageIn a false position
210
Sakınca görmezsenizSakınmadanŞart güce dayanarakSamimi ittifaklaSamimi olarakSaniyesi saniyesineSanıyorumSankiSapaSapasağlam
SarfedilmişSarfolunan zamanSarhoş ikenSatılıkSavaş düzenindeSavunmadaSayenizde
Sayesinde
SaygılarımlaSaygı olarakSaygıylaSayıcaSayı itibariyleSayısızSayısızcaSaymazsakse ... sinSebebindenSebebi şudur ki...Sebebiyle
SebepsizSebepsizceSebepten dolayıSeçkin bir şekildese de ... meşe deSefer halindeSehven
If you have no objectionWithout mincing mattersBy brutal forceShoulder to shoulderWith all one's heart; man to manIn the nick of time, on the tickI take it thatAs rt were, It seems as ifOut of the wayAs sounds as a bell; with awhole skinOut of pocketWorth whileIn one's cupsFor disposal, for sale, on saleIn battle arrayIn defense ofOn account of you, with yourfavourOn his coattails, under favour of,by courtesy ofYours trulyOut of deferenceI beg toIn numberIn point of numbersBeyond number, without numberTimes without numberDiscounting the fact thatWho cares ifIn consideration ofThe reason for this is thatIn consequence of, on theground of; on account ofWithout cause or reasonWithout reasonOn the score ofAs distinguished fromWhether...or ...notUnderwayBy mistake, in error
211
SeksenSelamlarımı söyleyin!Selamlarımla!SemeresizSemizsem öleyim!Senden başka hiç kimseSenelerce önceSenelerdirSeninle hemfikirim!SerbestSermayesiz olarakSerserilik etmekteSeslenebilecek uzaklıktaSeyir halindeSeyrekSeyrindeSeyyarSezdirmedenSıfatıylaSıhhati bozukçaSıkı bağlılıklaSıkıntıda
Sıkıntıda veya felaketteSıkıntılı vaziyetteSıkıntı verir suretteSıkıntıya düşmüşSık sıksi durumundaSilahlanmışSimsiyahsin diye
sine rağmenSinsicesineSiparişe göreSıra boyuncaSıra dıştSıra halindeSıra ile
Four - scoresGive my regards!With my compliments!Of no effectIn fleshI'll be shot if INo other than (you )Years ago, ages agoIn yearsI am with you.At liberty, off dutyOn a stringOn the trampWithin hailUnder sailFar betweenIn the course ofOn the moveOn the slyIn his character ofOut of sortsCheek by jowlAt a pinch, in hot water, in a badfixIn deep waterIn a sad pickfeWith a heavy handfn the soupEver so oftenIn caseIn armsAs black as pitchIn the expectation that, in orderthat, so ... thatEver thoughOn the slyTo orderAll along the lineOut of turnIn series, by turnsIn series, in order, by course
212
SıralananSıralar halindeSırası gelince Öğrenirsiniz!Sırası gelmişkenSırasındaSırasıylaSırasızSırılsıklam
Sır olarak
Sırra vakıfSiyahlara bürünmüşSîz bilirsiniz!Sizce bir sakıncası yoksaSizden bahsediyorduk!Size açıkça söylüyorumSizin çıkarınızadır!Sizin için mümkün olan ilkfırsattaSizinle hemfikir değilim!
sızlıktansizliktan dolayıSofra başındaSoğukkanlılıklaSoluğu kesilerekSoluğu kesilmiş bir haldeSoluk almadanSona ermişSon beş yit içindeSon bir kaç sene zarfındaSon dakikadaSon derece
Son derecede
Son derece modernSon derece mühimdir!Son dereceye kadarSon ferde kadar
Lining upIn rowsYou will learn in good time.By the wayIn the course ofIn turnOut of orderLike a drowned rat, wet to theskin, nota dry stitch onIn absolute privacy; under thehatIn the secretIn mourningHave it your own way!if you don't mindWe were speaking of you.I tell you straightIt's in your interest.
At your earliest convenienceI can't go with you in what yousay.For lack ofFor want ofAt tableIn cold bloodWith bated breathOut of breathBefore you can say knifeAt an endOver the last five yearsOf late yearsAt the eleventh hourBeyond measure; out and out; insome highest degreeIn the highest degree, with avengeanceUp to the minuteIt is of the last important.To the utmost, to the last degreeEvery man Jack
2IJ
Son haddine kadarSon hızlaSon mektubumdaSon mertebesindeSon modaya göreSon olarakSonradanSonra görüşürüz!SonrakiSonraki on yıl içinde/zarfındaSonsuz
Sonsuza dekSon süratleSonucu olarakSonuç olarakSonuçtaSonuna kadar
SonundaSon ümit ve son güçleSon yaşlarındaSon yıllardaSon zamanlardaSorun ciddileşirseSöylediği boş değil!Söylediğimden şaşmam!Söylemeğe gerek yoktur ki...Söylemeğe lüzum yok.Söylenecek tek şey var...Söylenen her şeye karşınSöylenildiği gibiSöylenildiğindeSöyleniyor
Söylentiye göre
Söyler gibiSöyleyebileceğimiz tek şeySöz aramızda
To the fullAt top speed, at full steamIn my last letterAt its heightIn grand style, in the latest styleOnce for all, once againIn after lifeSee you later.Subsequent toIn other ten yearsBeyond measure, no end of,without endWorld without end. to the lastAt full speed, at full lickBy virtue of; as a resultAfter all, as a resultIn the course of eventsBy the end, to the end, up to theendAt last, after all, in the long runWith one's back to the wallIn one's extreme old ageIn recent years, of late yearsOf late yearsWhen it comes to the pushThere is force what he says.I stand by what I said.We need hardly mention thatIt goes without saying thatThe only thing we can sayFor all (that)As it is saidWhen it is saidThere is a report that, it isreported thatRumour has it that, It isrumoured thatAs who should sayThe only thing we can sayBetween you and me and thebedpost
214
Söz bulamıyorum!SözdeSöz gelişiSöz götürmez!Söz konusuSöz konusu olan sorunSözleSözlü olarakSözü edilen sorunSözüm onaSözün kısasıSözünü etmeye değmez!Sözünün eridir!Sözü uzatmayayımStok dışıSuç işlemek amacıylaSudan dışarıSu götürmez!SularındaSulh halindeSulh ve asayiş içindeSuratı iki karışSuretiyleSükunetteSüratle
Süre bitti.SüreceSürekli olarakSüresince
Words fail me.So to sayIn a manner of speakingIt goes without saying thatOn the nail, in questionThe case in pointBy word of mouthBy word of mouthThe case in pointSo-calledIn sum. to sum up, in few. in fineIt is not worthy considering.He is as good as his word.To make a long story shortOut of stockWith felon intentHigh and dryBeyond doubtIn due course of, along aboutAt peaceAt quietA face as long as a fiddleBy means ofAt quietIn no time, with expedition, likehot cakes; at a speedTime is up.So long asOn and onAs long as, so long as
215
ŞahsiŞakadanŞaka diyeŞaka olarakŞaka olsun diye
Şakası yok!Şakaya gelmez!Şansa bağlıŞansa göreŞans eseriŞans işiŞanslı veya şansstz olarakŞanssızŞans verildiğindeŞartı ile
Şartıyla
ŞaşırmışŞaşırtanŞaşırtıcı bir süratleŞaşkınŞayetŞayet muvaffak olamazsamŞekildeŞeklenŞeklindeŞerefineŞerefi üzerine
In cameraIn funFor funIn jest, byway of jokeFor a lark, for sport, in sport, inplayNo laughing matterIn deadly earnestOn the chanceAs fuck would have itBy luckAs luck would have it, by guessAs luck would have itOut of luckGiven a fair chanceProvided that, providing that,on condition thatOn the understand that, incondition thatAt faultOne too many forBy leaps and boundsAt a lossIf ever, in caseIn the event of (my) failureBy meansIn appearance, on the face of itThe way (that), in the way (that)In honour ofUpon one's honour, on one's
216
Şeytan diyor ki...Şeytan gibiŞiddetleŞiddetli bir haldeŞimdiŞimdi gelirim!Şimdiki duruma göreŞimdiki durumdaŞimdiki durumuylaŞimdiki haldeŞimdilik
Şimdi sıra bende!Şimdi temel soruna gelelim!Şimdiye kadar
Şimdiye kadar iyi!Şimşek gibiŞişmanŞöyle birŞöyle böyleŞöyleceŞöyle dursunŞöyle ki...Şu andaŞu bakımdanŞu haldeŞu kadar ki...Şu kanaate vardım ki...Şümulü dahilindeŞunlarŞunu bilmelisin ki...
Şunu bilmiş ol ki...
Şunu da düşünmeliyiz ki.Şunu da göz önünealmalıyız ki...Şurası gerçektir ki...
honourI am tamped toLike the devilWith a strong hand, like anythingWith a vengeanceAt present; you seeI'll come in a second.Under existing circumstancesAt presentAs affairs standAs is, as matters standAt the present moment, for thenonce, for the time beingMy innings nowAll this is by the wayBy this time, by now, so far, upto the present, to date, to thisdateSo far so good.Like a streak of lightningIn fleshSome sort ofSo so; in a fashionAs followsSo far from, let aloneAs followsFor the present, at the momentIn thatSo thenThis much thatI have come to believe thatWithin the bounds ofThe followingI would have known you knowthatI would have known you knowthatWe must also think more
We must also think moreOne thing is certain that, this
217
Şuraya burayaŞu sonuca vardım ki...Şu yerŞüphe ediyorum, acaba.Şüphe etmedenŞüphe götürmez!Şüphe ileŞüpheliŞüphesiz
Şüpheye mahal yok!Şüphe yoktur ki...
much is certainTo and froI am led to the conclusion thatThat gateI doubt whetherWithout doubtBeyond doubtWith a grain of saltIn doubtOut of question, for certain, inthe default, by all meansNo room for doubtThere is no doubt that
218
TTabiTabiatiyleTabii bir şeyTabiikiTabir caizseTa birinceTabur halindeTafsilatıylaTafsilatlaTahammül edemez!Tahminime göreTakdirdeTakdirindeTa kendisiTa ki...TakibenTakribenTakriben yüzTaksitle
Talep edildiğindeTalihsizTamTamam!Tamamen
Tamamen mahrem olarakTamamen uzanmış vaziyetteTamamiyle
Of courseIn the nature of things, by natureMatter of courseOf courseSo to speakIn terms ofIn fileIn detailAt great lengthOut of patience withI have a hunch thatIn case ofIn the event ofThe very sameIn order thatIn pursuit ofAt a rough guess, more or lessOne hundred addOn easy terms, by instalments,on creditAt callOut of luckIn fullVery well then.Down to the ground, lock stockand barrel, out and outIn absolute privacyAt full stretchEvery bit. as a whole, neck andcrop, head and ears, to the full
219
Tamamiyle aslı gibiTam benim ölçüme göre!Tam benim talihim veyatalihsizliğim!Tam bir haftaTam bir içtenlikleTam bir umutsuzluk içindeTam bu aradaTam çekilme halindeTam doğuya/batıya vb. doğruTam faaliyetteTam gelişme devrindeTam göz önündeTam gözüneTam hızlaTam ilkiTamirdeTam istediği gibiTam iz üzerindeTam karşısındaTam kurulu (silah)Tam manasıylaTam mevsimindeTam o kadarTam on dakikaTam onun işiTam onun kadarTam ortasındaTam o zamanTam öğle vaktiTam öyleTam teçhizattıTam tersine
Tam vaktinde
Tam yerinde
Tam yüzüneTam zamanında
To the lifeJust my size
Just my luckA full weekIn all sincerityIn the depths of despairIn the midst of all thisIn full retreatDue south/east etc.In full blastIn flowerIn full viewSlick in the eyeIn full careerThe very firstUnder repairAfter one's own heartUpon the right scentDead on end, dead on the markAt full cockTo the fullEarly in the seasonNeither more or lessTen minutes by the clockUp his alleyEvery bit as muchIn the middle of it allAt that pointHigh noonNeither more or lessIn full figOn the other hand; on thecontraryDead on time, on the dot, at thepointOn the spot, in position, to thepointBang in the faceIn good season, in the nick oftime
220
Tane hesabıylaTane ileTanınmasıylaTanrıdanTanrının yardımıyla
TantanalıTan vakti ile şafak zamanlarındaTa ötedeTarafındaTarihte son zamanlardaTarzında
Tasarladım.TasarrufundaTasdikliTasvip edercesineTasvip edilmemişTatlılıklaTavrı düzgünTazimkar bir tavırlaTeamüdenTedavisi altındaTedricenTeessürüne rağmenTeferruatlaTehlikedeTehlike karşısındaTehlikesizTeklifsizTeklifsizceTek mi çift mi (oyun)TekrarTekrar tekrar
Tekrar tekrar gözden geçirerekTek umudumTelaşlaTelaşsızcaTelefondaTemel bir kural olarak
By taleBy the pieceIn recognition ofFrom on highWith God's help, by the grace ofGodIn grand styleBetween the lightsOver thereOn the side ofMuch later in the historyAfter the fashion of, on the orderof, by way ofI have a good mind toIn possessionIn favourIn approval atOut of favourIn good partIn fine fettleCap in handOf set purposeIn care ofStep by step, by degreesTo one's regretIn detailIn danger, in peril of, on thin iceIn the face of dangerOut of dangerFree and easy, at easeCheek by jowlOdd or evenAll over, once againOver and over, on and again, timeand againThrough and throughMy one and only hopeIn haste, with a run, in a stewWith the utmost composureOn the telephoneAs a basic guide
221
TemelindeTemelli olarakTemposuzTempoya aykırıTenineTenzilatlaTepeden inmeTepeden tırnağa
Tepeden tırnağa kadarTepesindeTercihenTereddüte mahal bırakmayarakTereddüt etmedenTereddütteTer içindeTersine
Tersine olarakTerslik bu yaTers taraftaTertemizTesadüfenTesiri altındaTesir itibarıylaTesirsizTetiği yarım çekilmiş haldeTetikte
Tetkik edilmekteTez olarakTıpkı
Tıpkı... ğı gibiTıpkısıTırnaklarının ucuna kadarTok karnınaToplam olarakToptan
Törensiz
Under the skinFor good, for good and allOut of timeOut of timeNext to one's skinAt a discountOut of a clear skyEvery inch, up and downto heels, from head to footOver head and ears, every inchAt its zenith, on the topIn preference toBeyond questionStraight off, without demurUp a treeStream with sweat, all in a sweatCounter to, far from it, incontrast to, in contrastIn contradiction toAs illness would have itOn the contrary sideAs clean as a new pinBy accident, by chanceUnder the thumb ofIn effectOf no effectAt half cockAt cock; on one's toes, on thealertUnder considerationIn hasteAccording as, in exactly thesame way, one and the sameIn just the same way asOf a piece with; to a TTo the fingertipsOn a full stomachIn allIn bulk, in gross, in the lump,root and branchWithout ceremony
222
Trafiği düzenleme mevkiinde(Polis)Transit olarakTuhafı şu ki...
Turp gibi (sağlam)Tut ki...Tutuna tutuna (tırmanma)TutuşmuşTüm dünyadaTüylerimi ürpertiyor!Tüylerim üıperdi!Tüylerim ürperiyor!
On point dutyIn transitStrangely enough, oddlyenough, the joke of it is thatAs fit as a fiddleAs if. as thoughHand over handOn fireAll over the worldIt makes my flesh creep,My hair stood on end.My flesh creeps.
223
uUcu ucunaUcuzaUcuz olarakUçarkenUçmaktaUç ucaUfak bir parçaUfak tefek şeylerUfuktaUğur getirsin diyeUğursuz birandaUğursuz bir saatteUlaşılabilirUluortaUmuduylaUmulduğu kadarUmumiyetle
UmursamayarakUsule göreUsulenUsulü dairesindeUsulüne göreUtanacak bir neden yok!UtanmadanUyanıkUyarakUyarıncaUygulamadaUygun
End to endOn the cheapOn the cheapOn the flyOn the wingTip to tipA patch ofOdds and endsOn the skylineFor luckIn an unhappy momentIn an evil hourWithin reach ofWithout reservationWith the view of, with a view toUp to snuffAs a general rule, one withanother, nine times out of tenRegardless ofIn order; by rightsIn the ordinary course of thingsIn due formTo the order ofThere is no call to blush.Without shameOn the watch, on the alertIn obedience toIn accordance withIn practiceConcurrently with; in good taste
Uygun olan şartlar altındaUygun olarakUygunsuzUygun şartlarlaUygun tempodaUygun zamanda
Uygun zamanınızdaUysalUyuşamıyarakUyuşarakUyuşmazUzağaUzakUzak bir yerdeUzaklardaUzaktaUzaktanUzun bir günün sonundaUzun bir mesafeUzun bir süreUzun bir zamanUzun gecikmeden sonraUzun lafın kısasıUzun meseleUzun müddetUzun sürmez!Uzun uzadı yaUzun vadedeUzun yıllar boyuncaUzun zamanda
In a good lightPursuant toOut of place; in bad tasteOn easy termsIn timeAs convenience, when convenient:in seasonAt your convenienceAs meek as a lambIn ill partAs one manInconsistently withFarawayBeyond the reach ofAt a distanceFarawayAt a distant, in the distanceFrom a distanceBy the end of the dayA good distanceA good whileFora long timeLong last, at long lastThe long and the short of itA far cryA long timeIt won't take long.At length, far and wideIn the long runThrough long agesIn the long
225
224
• •uÜcretleÜç kopya olarakÜmidindeÜmidiyle
Ümitle beklenenÜstelik
Üstelik en kötüsüÜstteÜstündeÜstüneÜstün gelenÜst üste
Üst üste haftalarcaÜst üste üç seneÜzereÜzerineÜzüntüyle gördüm ki.
At a charge ofIn triplicateIn the minds eyeIn the hope of, in the hope that,on the chance of, on the chancethat, in expectation of, in hopesIn prospectAnd what is worse, further more,on top of, to top all, to saynothing ofTo crown allOn the topOn the topOntoOne too many forOn end, one thing on top ofanotherFor weeks at a timeFor three years in successionOn the verge ofOntoI saw to my sorrow
226
VVadesi gelinceVakıfVakit almaz!Vakit bini!Vakit buldukçaVakit çok darlVakit daralıyor.Vakit geldi!VakitliVakitli vakitsiz
VakitsizVakit tamam!Vakit vakitVakti gelinceVaktim yok.VaktindeVaktinden önceVaktin geçmesiyleVakti olduğu zamanVakti saati gelinceVakti saati yok!Vakti varVaktiyle
Varım yoğumVar kuvvetleVarsayalım ki...VarsayarsakVarsayımıyla
l n the fullness of timeIn the knowIt won't take longTime is up.At odd momentsIt's a race against time.Time is pressing.Time is up.In timeIn season and out of season, inand out of seasonOut of seasonThe time is up.From time to timeIn due timeTime would fail me.In season, on timeAhead of timeWith the lapse of timeAt one's leisureDue course of timeEarly and lateAt leisureAt one time, in one's day, erewhileMyallWith might and mainLet's sayOn the assumption thatOn the assumption that
227
VasatiVasıtasıyla
Vatan uğrunaVazife başındaVazifedeVazife icabıVazife ileVazifeliV.bVe böyleceVeçhileVe dahasıVe deVe fakatVehmindeVekaletenVelhasıl
VeresiyeVe saire
Ve şu da var kiVe şunları da söylersek...Veya takriben o yer/miktar/derece v.s'deVe yineVicdanı müsterih olarakVicdanındaVicdanı rahat olarakVukuundaVurulacak mesafede
In the middle ofBy the medium of. by favour of.through the medium of, bymeans ofFor the sake of one's countryOn dutyIn charge, on serviceFrom a sense of dutyOn commissionIn attendanceAnd so on, and what notAnd soSo asAnd soAnd soNot but whatUnder the deludeOn commissionIn brief, the long and the short ofit, for good and all, in sum, infineOn trust, on tick, on creditAnd so on, and what not, and soforthAnd there is also thatAnd there is something more
Or soNot but whatWith clear conscienceOn one's mindWith a clear conscienceIn the event ofWithin striking distance
228
YYa... veyaYa az ya hiçYabancı yerlerdeYa bu ya şuYakın
Yakında
Yakın geçmişteYakın gelecekteYakınındaYakınlardaYakın tarafYakın zamanlardaYakışıksızYaklaşık olarakYalan dolanYalnız
Yalnız bir defaYalnız bu değilYalnızca ... değilYalnız şu kadarını söyleyeyim kîYaniYanı başındaYanılmışYanımdaYanında
Either OrLittle or nothingOverseasEither this or thatWithin hail, in sight; at hand,at one's elbow, near at handAt an early date, sometimesoon, ere long; hard by; (konumolarak) at handIn more recent timesIn the immediate futureClose by, close at hand, near-byHand to handThe on sideIn recent yearsOut of styleAs nearly as I can tellA pack of liesNothing else, nothing more than;by oneself; pure and simpleOnce againNot only thisNot only ... but alsoSuffice it to say thatThat is, that is to say, to witAt his elbow, fast besideAt faultBy my side, by meSide by side with, near at hand,fast by: at hand
229
Yanı sıraYanıt olarakYanlışlıklaYanmaktaYan yana
Ya öyle ya da böyle!Yapacağım!YapayalnızYap da göreyim!Yapılacak bir şey yoktur!Yapılacak ilk işYapılacak ilk şey ... dır.Yapılan her şeye rağmenYapılan iş miktarına göreYapıldı (bitti) sayılır!Yapılmakta
Yapılması gereken/gerekli ilkşeyYararınaYaratılıştaYardımıyla
YardımsızYarım ağızla
Yarım haldeYarım saatte birYarım süratleYarına kadarYarın bu zamanlardaYarından başlayarakYarı yarıyaYasal olarakYaşarkenYaşayanlar arasındaYaşı hayli ilerlemişYaşıma göreYa şimdi ya hiç!Yaşında
Along withIn answerBy error, by mistakeOn fireFast beside, along side ; cheekby jowlIn one's way or anotherI have a good mind toAll aloneI defy you to do soThere is no help for it.The first is to makeThe first step will be toFor all (that)By the pieceIt's all but done.In process of construction, onthe stocks; at a run
The first thing to be doneIn aid ofBy natureThrough the instrument of, underfavour ofUnder one's own streamWith one's tongue in one'scheekIn halfHalf- hourlyAt half speedBetween now and tomorrowBy this time (tomorrow)From tomorrow onwardHalf and half, in half sharesWithin the lawIn one's lifeIn the land of the livingWell on in lifeFor my ageNow or neverAt the age of
230
Yaşını geçirmişYaşlandıkçaYaşlarındaYavaş yavaş
Ya ... ya daYaya olarakYazık ki...
Yazılmasında/görülmesindeYedek olarakYeğleyerekYekunuYelkenleri fora olarakYemekten sonraYemek üstüneYeni baştanYeni bir bildiriye kadarYenidenYeni gibiYeni yasaya göreYepyeniYerden yere dolaşmaktaYerindeYerinden çıkmışYerinde söylemek gerekirseYerine
Yerinizde olsamYersiz
Yer yerYeter
Yeter de artar!YeterliYeter ve artar bilel
YetişilebilirYetişilirYetişilmez
Over ageIn afterlifeAt the age ofLittle by little, by inches, bydegreesEither... OrOn footIt is to be regretted that, I amafraid so thatIn its being written/seenIn storeIn preferIn allUnder sailAfter mealOn a full stomachAll over againUntil further noticeOn one occasionAs good as newUnder a new lawIn mint conditionOn the trampIn pointOut of positionIn a manner of speakingOn behalf of; in return for; in lieuofIf I were youBeside the point, out of season,out of placeFrom place to placeEnough and more than enough;no moreMore than enoughUp to parThere is enough and to spare,enough and to spareWithin reach ofWithin reach ofBeyond the reach of
231
Yetişir!Yetişmiş (yaşça)YetkisiyleYıl boyuncaYıldırım hızı ileYılından kalmaYılın en güzel mevsimiYılın yarısıYıllarcaYıllardan beriYıllarından sonraYıl tarihliYıllar Önceyi bilse bilse o biliriYine ... zamanı geldi!Yine de
Yine öyleYirmi kişiYok (mevcut değil)Yok canım öyle deme!Yok denecek kadarYokluğundanYok pahasınaYoksaYolcu durumundaYolda
Yolu ileYolundaYolun öte tarafındaYolun sonuna kadarYoluylaYönündeYönünden
Yukarıda değindiğimiz gibiYukarıdanYumruk yumruğaYurda dönerkenYuvarlanarak
That will doOf full ageBy virtue ofYear by year out, all the roundWith lightning speedIt dates fromThe best part of the yearFor the better part of the yearFor years, in years, for agesIn yearsAfter years ofIt dates fromAges ago, years agoHe knows ... if any man doesThe time has come round toIn despite of; after all, yetalreadyPretty much the sameA score of peopleOut of stockYou don't say so!Scarcely anyFor lack ofFor a songOr else, if notOn a war footOn one's way out, underway, onthe wayIn the way ofIn orderAcross the wayAll the wayBy means of: by way ofIn the direction ofFrom the stand point of, from thepoint ofAs we have noted beforeFrom above, from on highHand to handOn the voyage homeOver and over
232
YükseklerdeYüksekliğine kadarYüksekteYükü altındaYürürlükteYürüyerekYürüyüş halindeYürüyüş hızıylaYüzde birYüzeydeYüz kırk dörderYüzlerceYüzü koyunYüzünden
Yüzüne karşıYüzüstüYüzyılın dönümündeYüzyılın ortalarına kadar
Yüz yüze
Far upUp toAl the fullUnder the shadow of somethingIn forceOn footOn the marchAt walking paceOne in a hundredOn the surfaceBy the grossIn hundredsFace downBecause of; for want of, onaccount of, due toIn the face ofFace downAt the turn of the centuryUntil mid-way through thecenturyFace to face
233
zZafer sarhoşluğu ileZahmetine değmez!Zahmet veya masrafa değerZamaneZaman geçtikçeZamanı geçmişZamanı gelince
ZamanımızdaZamanındaZamanından evvelZamanla
Zaman meselesiZaman ve zemin müsait değil!Zaman zamanZannediyordum ki...Zannetmem!Zannetmiyorum!Zararı yok!ZararlaZarar yok!Zaruret halinde
ZatenZerre kadar değillZerre şüphe yok kî...
Zevke dalmış
In the first flush of victoryNot worth a candleWorth whileUp to dateAs the time went byBehind the timesIn the fullness of time, duecourse of timeIn our timeIn process of; early enoughToo soonBy the time of progress, inprocess of time, in progress oftimeA question of timeThere is not spaceAt intervals, at timesI was under impression thatI don't think so.I don't think so.It does not signify.At a lossThere is no harm in thatIn case of need, in case ofemergencyAfter allNot in the leastThere is not the shadow of adoubt thatOn the razzte
234
ZevksizZift gibiZirvesindeZiyadesiyleZora başvurmadanZorbalıkla
Zor bir durumdaZor durumdaZorlaZorluk içindeZorluklara rağmenZorluktaZorluk ve sıkıntıdan kurtulmuşZorunluluk halindeZorunluluklaZorunlu olarak
Out of tasteAs black as pitchAt its zenithDevil a lot, in the extremeWithout resort to forceBy force, by main force, bybrutal forceUp a treeIn a squeeze, in a bad fixBy force, by main forceIn hot waterIn defiance ofIn deep waterIn smooth waterIn case of emergencyBy necessityBy necessity
235
Keys To Better Translation - PRATİK ÇEVİRİ SÖZLÜĞÜözellikle çeviri çalışmalarında, bilinen araştırmayöntemlerinden farklı olarak, tek sözcüklü yapılara nazaranbulunması zor veya imkansız olan, zaman kaybettiren karmaşıkyapıları alfabetik olarak okuyucuya sunmaktadır. Bir diğerönemli özelliği ise, araştırılan yapı veya yapılara alternatifbulmada büyük kolaylık sağlamasıdır. Bunlara ek olarak,İngilizce ve Türkçe'de sık kullanılan bazı cümle açıcıları da yinealfabetik sıra içerisinde verilmektedir. Pratik Çeviri Sözlüğü,büyük ölçüde çeviri çalışmalarında faydalı olmasının yanısıra,diğer İngilizce-Türkçe, Türkçe-İngilizce dil çalışmalarında(Okuma, Dinleme, Konuşma, Yazım vb.) da kullanılabilir.