Upload
others
View
20
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
SÜRDÜRÜLEBİLİR KOZMETİKKozmetik yasalarıKozmetik alanında AR-GE ve İNOVASYONKozmetik HammaddeleriKozmetik Ürün FormülasyonlarıKozmetik Ürünlerinde StandardizasyonlarA
NA
TEM
A
26-28ŞUBAT 2016
KOZMETİKKimyası, Üretimi ve Standardizasyonu
K O N G R E S İwww.kozmetikkongresi.com
Kongre Oteli AKKA ANTEDON HOTEL Beldibi / ANTALYA
Destekleyenler
Sponsorlar
Poster-Bildiri Gönderim Son Tarihi: 5 Ocak 2016
Kozmetik Kongresi bir Kimyagerler Derneği Organizasyonudur.
[email protected]@cosming.com
0232 483 5621 • 0530 500 68550530 544 1331 • 0530 936 5599
“Kongre
Cosming.comüzerinden canlı yayınlarla
aktarılacaktır.”
SÜRDÜRÜLEBİLİR KOZMETİKKozmetik yasalarıKozmetik alanında AR-GE ve İNOVASYONKozmetik HammaddeleriKozmetik Ürün FormülasyonlarıKozmetik Ürünlerinde Standardizasyonlar
Poster-Bildiri Gönderim Son Tarihi: 5 Ocak 2016
Kozmetik Kongresi bir Kimyagerler Derneği Organizasyonudur.
[email protected]@cosming.com
0232 483 5621 • 0530 500 68550530 544 1331 • 0530 936 5599
“Kongre
Cosming.comüzerinden canlı yayınlarla
aktarılacaktır.”
26-28ŞUBAT 2016
KOZMETİKKimyası, Üretimi ve Standardizasyonu
K O N G R E S İwww.kozmetik.kimyager.org
AN
A T
EMA
Bilim Kurulu Prof.Dr. Naz Zeynep ATAYProf.Dr. Hulusi BARLASProf.Dr. Süeda HEKİMOĞLUProf.Dr. Selahattin SERİNDoç.Dr. Evren ALĞIN YAPAR
Düzenleme Kurulu Kim. Levent KAHRIMAN (Kongre Başkanı)Yrd. Doç. Dr. Göktürk AVŞAR (Kongre Başkan Yardımcısı)Kim. Serdar KASAP (Kongre Sekreteri)Kim. Betül ARSLAN (Kongre Sekreteri)Prof.Dr. Hakan DALProf.Dr. Hamdullah KILIÇDoç.Dr. Fatih Mehmet EMENYrd.Doç.Dr. Ali ALKANYrd.Doç.Dr. Serdar BURMAOĞLUYrd.Doç.Dr. Barbaros DİNÇERDr. Ecz. Levent ALPARSLANDr. Kim. Ayşe UĞURYük.Kim. Erdem ALTUNKim. Yasin AKSOYKim. Ahmet AKTAŞKim. Mustafa BODURKim. İkram CENGİZKim. Esin ÇINARKim. Ömercan KILINÇKim. İbrahim KÖSEKim. Hakan ŞENOLKim. Fatih ULUÇAYKim.Müh. Salih ÇITAKim.Müh. Sibel TÜZÜNBio. Fatih KARABEYPervin EJDERNazım TANRIKULU
Genel Koordinatör Kim. Mustafa TEKOĞLU (Kimyagerler Derneği Genel Başkanı)
Kongre Oteli AKKA ANTEDON HOTEL Beldibi / ANTALYA
Destekleyenler
SUNUM NO SUNUM SAHİBİ SUNUM KONUSU
1 Prof. Dr. Özgen ÖZER Kozmetikte Kalite Tasarımı
2 Kim. Nihal Şahin İPEKOĞLU Renkli Kozmetik Ürünlerde Yenilikçi Fikirler
3 Kim. Müh. Ferda SILDIROĞLU Esans Üretiminde Teknoloji Transferi
4 Bio. Müh. Aysu SAĞDIÇ Kozmetik Sektöründe Dış Pazara Açılma Teknikleri
5 Doç. Dr. Evren HOMAN GÖKÇE Kozmetikte Teknoloji Transferi
6 Prof. Dr. Hulusi BARLAS Sürdürülebilir Kozmetik Kapsama Alanı
7 Doç. Dr. Yalçın KIRDAR Sürdürülebilir Pazarlama (Green Marketing)
8 Mübahat AKIN Kişisel Bakım Hammaddelerinde Sürdürülebilirlik
9 Prof. Dr. Oğuz BAYRAKTAR Enkapsülasyon Yöntemi ve Kozmetik Uygulamaları
10 Yrd. Doç. Dr. Fatemeh BAHADORİ Fitozomlar
11 Yrd. Doç. Sedef ERDAL Mikroemülsiyonların Antiaging Ürünlerde Kullanımı
12 Oğuz ÖZTÜRK Biyoteknoloji ve Kozmetik Ürünler
13 Kartal ÇETİNTÜRK / Pieter STOUTJESDIJK Dynamic Headspace – Koku ve Parfüm Analizleri İçin Güçlü Bir Araç
14 Yrd. Doç. Dr. Burcu ÇETİN Kozmetik Sektöründe Kullanılan Hammaddelerin Bitki Doku Kültürü Yöntemleri İle Elde Edilmesi
15 Prof. Dr. Ayten ALTINTAŞ Yeni Araştırmaların Işığında Gül’ün Kozmetikteki Yeri
16 Prof. Dr. Murat KARTAL Bitkisel Hammaddelerde Kozmetik Kalite
17 Uzm.Ecz. Esin ASLAN Masaj Yağları
18 Ali BELLO Kozmetik ürünlerde Esans ve Esans Hammaddelerinin önemi
19 Doç. Dr. İpek EROĞLU Kozmetikte Kalite Kontrol Analizleri
20 Doç. Dr. Berkant KAYAN Kozmetik Sektöründe Yeni Analiz Yöntemleri
21 Dr. Erkan KIRAT Kozmetik Sektöründe KOBİ’ler için Kurumsallaşma ve Gelişim Önerisi
22 Kemal Özgür BOYANAY Esansın Kozmetik Ürünlerdeki Stabilitesi ve Etkileşimi
23 Kim. Müh. Asuman ERDEM AT Organik Kozmetik Standartları ve Ülkemizdeki Uygulamaları
24 Prof. Dr. Belma GÜMÜŞEL Hayvan Testlerinden Alternatif Testlere
Kozmetik Ürünlerde Kalite Tasarımı
Prof.Dr.Özgen Özera, Doç.Dr.Buket Aksub
aEge Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı, Bornova, İzmir
bKemerburgaz Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı, İstanbul
Son yıllarda, ilaç ve kozmetik endüstrisinde, yeni molekül başvuruları konusundaki ruhsatlandırma
süreci zorlukları, patent sürelerinin sona ermesi, artan sağlık harcamaları gibi nedenlerle ArGe
harcamalarına daha çok dikkat edilmektedir. İlaç ve kozmetik endüstrisinde bitmiş üründe yapılan
testlerle kalite sağlanmaktadır, diğer bir deyişle test edilmektedir. İlaç ve kozmetikte kalite, tüketiciye
üzerinde vaadedilmiş olan terapötik yararı sürekli olarak sağlayan ve kontaminant içermeyen bir ürün
olarak tanımlanmıştır. Tasarımla Kalite (QbD) kavramının ilaç endüstrisinde kullanımı 2005 yılında
başlamıştır. Kalite planı, kalite kontrolü, kalite iyileştirmesi kavramları tanımlanmıştır. Son yıllarda bu
konuda çıkan kılavuzlar ürün geliştirme için risk tabanlı bir yaklaşım ve harmonize edilmiş bilimi
vurgulayan etkili bir sisteme işaret edilmektedir. Bu bağlamda işlem mühendisliği kavramı da devreye
girmiş ve kaliteyi arttırırken, maliyetleri azaltmak ve ürünlerin pazara çıkış sürelerini kısaltmak
amaçlanmıştır. Tüketici/hasta güvenliği ön plana çıkarılıp, ürüne daha kısa zamanda erişmesi
sağlanabilir olmuştu1.
Kozmetikte birçok ürün emülsifikasyon veya distribüsyon yani dağıtma ile hazırlanır. Bunların dışında
mekanik yollarla da emülsiyon yapılabilir. Kullanılan yardımcı maddelerin cilt ile uyumlu olmasına
özen gösterilmektedir. Bu sebeple emülsiyon terkibine giren emülgatörler, koruyucular, parfümlerin
miktarı ya azaltılmaktadır, ya da hiç kullanılmamaktadır. Bir emülgatörün ciltteki etkisi molekül
ağırlığı ve yapısı ile değişir. Laboratuarda üretilen ürün ile fabrikada üretilen ürünün aynı olması için
ekipman işlem şartlarına çok iyi karar verilmesi gerekir. Formülasyon ve mekanik güçlerin
dengelendiği bir üretim teknolojisinin geliştirilmesinin, yeni ürünlerin üretiminde temel yöntem
olması beklenmektedir. Üretim işlemi ne kadar karmaşıklaşırsa, ölçek büyütme sorunu da o kadar
belirginleşir. Kozmetik bir ürünün harmonizasyonu için materyaller, üretim işlemi ve yeni ürünün
geliştirilmesi için ekipman üretimi artan önem kazanmaktadır2.
1. Aksu,B., Beer,T.,Folestad,S., Katolainen,J., Linden,H., Lopes,J.L., Matas,M., Oostra,W.,
Rantanen, J., Weimer,M., Eur. J. Phar. Sci., 2012.
2. P.Elsner, Howard,I.M., “Cosmeceuticals and Active Cosmetics”, 2005, Taylor and Francis
Group, Boca Raton, FL, p.603-622.
Kozmetik Sektöründe Dış Pazara Açılma Teknikleri
KONUŞMA METNİ
Bugüne kadar iç pazara odaklanmış ve dış pazar hakkında sınırlı bilgiye sahip olan firmalar için
ihracata başlamak büyük bir adımdır. İhracatta başarıyı sağlamanın yolu ihracat stratejinizi doğru
bilgilere dayandırmaktan geçer. Bu stratejileri belirlerken, seçtiğiniz pazarın size sağlayacağı faydalar
ve riskleri de kapsayan bir plan yapmanız, sizin pazara girerken karşılaşabileceğiniz durumları,
yapmanız gerekenleri ve ihracat için gerekli kaynakları daha gerçekçi görmenize yardımcı olacaktır.
Firmanın dışa açılması için önce firmanın mevcut durum analizini yapması gerekir. Aksi takdirde yurt
içinde aranan bir ürün üretiyor olması yurt dışında da bu ürüne aynı ölçüde değer verileceği anlamına
gelmez. Başarılı ihracatçı, doğru malı, doğru piyasada, doğru zamanda satandır. Bunun için hedef
pazar belirlenmesi çok önemlidir. Dış pazara açılan firma seçtiği doğru ürün ile sadece doğru piyasaya
girmek değil, giderek artan ürün yelpazesi ile yüksek ölçülerde piyasaya yayılmayı ve girdiği dış
piyasada kalıcı olmayı amaçlamalıdır.
Öncelikle Hedef pazar potansiyelinin ölçülmesi ile başlayalım:
Pazar ile bilgileri 2 ayrı yol ile edilmek mümkündür:
1. Kamu Kuruluşları: Her ülkede ticareti geliştirmeye yönelik çalışan devlet kurumları vardır.
İGEME, Eximbank, DİE, DPT gibi kamu kuruluşlardan ticaret ve ekonomi ile ilgili istatistikleri, ihracat
rehberlerini ülke ve ürün profillerini, sektör raporlarını elde edebilirsiniz. Bu bilgilere kuruluşların web
sayfalarından da ulaşmanız mümkün olacaktır.
2. Yabancı Ülke Temsilcilikleri: İhracat düşünülen ülkenin Türkiye’deki ticaret ataşeliği,
konsolosluğu veya elçiliğinden o ülkeyle ilgili dış ticaret istatistikleri, gümrük mevzuatı ve ülkenin
ticaret ve sanayi ile ilgili bilgiler de elde edilebilir.
Pazar araştırmamızı yaptık… Peki ya satacağımız ürün belirlediğimiz pazara uygun mu?
Pazarlamada altın kuralımız ürünü çekici kılmaktır. Çekici kıldığınız ürünleriniz için karşı tarafta ihtiyaç
yaratmalısınız. Unutmayın ihtiyaç talebi doğuracaktır. Talep de satışı doğrudan getirecektir. Bunu
yaratmak için ürün ve içeriğini ve etkisini çok iyi bilmek gerekir. Bu doğrultuda bildiğinizi iyi ifade
etmek ve etkili sunuşlarla bunları desteklemek sizi bir adım öne çıkaracaktır. Bizim genelde
kullandığımız teknik iyi görseller ile etken madde olarak kullandığınız içerikleri ürüne yönelik olarak
anlatmaktır. Bu sayede potansiyel müşteriniz ürününüzün rakip ürünlerden farkını daha iyi
kavrayacaktır.
Ürün sunumumuz da hazır, kendimize güveniyoruz. Her şey tamam dedik ama sunumumuzu kime
yapacağız? Potansiyel müşteriyi nasıl bulacağız?
Bunun için 2 farklı yol var:
1. Yabancı Ülke Temsilcilikleri: Hedef Pazar potansiyelini ölçmek için kullandığımız bu
temsilcilikleri ithalat yapan firma iletişim bilgilerine ulaşmak için de kullanabiliriz. Firmanızı tanıtıcı bir
mail atıp talebinizi yazdığınızda konsolosluklar, elçilikler size sağlıklı şekilde geri dönüş sağlamaktadır.
2. B2B Platformları: Business to Business Veri Tabanlarına ulaşabileceğiniz çeşitli siteler
bulunmaktadır. Bu sitelere kayıt yaptırıp reklam verebilir, taleplerin size gelmesini sağlayabilir veya
direkt ithalat yapan firmaların iletişim bilgilerine ulaşabilirsiniz. Şimdi gelin bu platformların
bazılarının işleyişlerine bakalım:
3 platfomun işleyişi görsel olarak anlatılacaktır.
Potansiyel müşterilere ulaştık peki nasıl bizimle çalışmalarını sağlayacağız?
1. İyi tasarımlı bir katalog gönderimi
2. Firmanızın kısa tanıtımı
3. Onlar ile anlaştığınız taktirde onlara sunacağınız hizmetler
4. Ziyaret
5. Numune gönderimi
Etkilemeyi başardığınız potansiyel müşteri büyük bir olasılıkla sizinle görüşmek isteyecektir. Etkili
iletişim tekniklerini kullandığınızda yüz yüze görüşmede satış yaparak veya anlaşmaya vararak
başarıya ulaşacaksınız.
Kozmetikte Teknoloji Transferi
Doç. Dr. Evren Homan Gökçe
Ege Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı
35100, Bornova İzmir
Değer yaratan unsurlar, fiziksel ve maddi varlıklardan maddi olmayan varlıklara doğru hızla evrilmektedir.
Bu gelişmeler sonucu teknolojinin tanımı da değişmiştir. Eskiden ya da klasik yaklaşıma göre bir kesimden
diğerine aktarılabilen bir mal olarak görülen teknoloji artık bilgiye dayalı hale gelmiştir. Teknoloji teorik
ve pratik olarak çeşitli tekniklerin uygulanmasını içerir. Ürünler ve makineler teknolojinin görünür ve
dokunulabilir yüzünü oluşturur. Teknolojinin aynı zamanda, dokunulamayan ve görünmeyen, sadece
insanların akıllarında yer alan bir kısmı daha vardır. Bu görünmeyen kısım genellikle bilgi birikimi (know-
how) olarak adlandırılır (1). Teknoloji Transferi kavramı bir kurum tarafından geliştirilen yeni bir
teknolojinin, buna ihtiyaç duyan bir veya birkaç kuruma başarılı bir şekilde sunularak kullanılmasının
sağlanmasıdır. Firmaların yatırım ve ticari kararları; patent hakları ve lisans sözleşmeleri; hem kamusal
hem de özel araştırma sonuçlarının ulusal sisteme yarar sağlayacak şekilde özümsenmesi; Ar-Ge
çalışmalarının sürekli geliştirilmesi ve özendirilmesi gibi, sayıları çok artırılabilecek unsurlardan her biri,
teknoloji transferini etkiler ve farklı transfer biçimleri yaratır (2). Teknoloji Transferi bazen gelişmiş
ülkelerdeki özel veya resmi kuruluşlarca üretilen yeni teknolojilerin öteki ülkeler tarafından satın alınması
olarak da karşımıza çıkmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, teknoloji transfer yöntemlerini yatay ve dikey
olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür. Dikey teknoloji transferleri, lisans alımları, “know-how”
anlaşması, ortak girişimler (joint-venture), doğrudan satın alma, anahtar teslimi tesis alımları,
danışmanlık hizmeti alımları, üretim ortaklığı kurma, yabancı uzman istihdamı vb içerirken; yatay
teknoloji transferleri firmanın kendisince yürütülen Ar-Ge faaliyet ve projeleri, üniversite ve araştırma
enstitüleri ile ortak araştırmalar, proje işbirlikleri ve benzeri işbirliği ağ yapıları içinde yer alma gibi birçok
tarafın yer aldığı kurumsal yapılanmalar ve sistemleri içerir (3).
1- Kiper M., www.ttgv.org.tr/content/docs/tek_pol_mkr.pdf
2- Tiryakioğlu M., http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/42/1596/17239.pdf
3- Erdal M., www.muraterdal.com/userfiles/file/uretim/teknolojitransferi.doc
!
!
6.Kozmetik Kimyası, Üretimi ve Standardizasyonu Kongresi
!
!
Fitozomlar
Fatemeh Bahadori
Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Biyoteknoloji A.D. 34093, Fatih-
İstanbul
Fitozomlar biyo-aktif bitkisel kaynaklı bileşiklerin bir fosfolipide bağlanması ve onun
tarafından sarılmasından oluşan yeni yapılardır. Bitkisel biyo-aktif bileşenlerin çoğu, örneğin
flavonoidler ve glikozitler suda çözünür maddelerdir. Topikal olarak uygulandığında anti-inflamatuar,
ağrı kesici, anti-fungal, leke giderici ve buna benzer birçok aktivitesi olan doğal bitkisel bileşenlerin
kullanımı lipofilik cilt tabakasından yeterli kadar emilmediğinden kısıtlı kullanımları vardır 1.
Fosfolipidden oluşan küresel yapının içine hapsedilmiş veya yüzeyine kimyasal bağ ile bağlanmış
doğal kimyasal yapı, deri yapısı ile daha çok etkileşerek yüksek oranda emilmin gerçekleşmesini
sağlar. Fosfatidilkolin’in hidrofobik (lipofilik) kısmını oluşturan fosfatidil zincirleri sulu ortamda sudan
kaçarak bir araya gelip, hidrofobik çift-tabaka oluştururlar. Kolin yapısı ise hidrofiliktir ve suya
yönlenerek dış yüzeyi oluşturur 2. Bu şekilde içi ve dışı sulu ortamdan, çift-tabakanın ara yüzeyi
lipofilik olan nano’dan mikroya kadar boyutu değişen küresel yapılar oluşur. Kolin grubu, kimyasal
bağ (Hidrojen bağı) ile saf bileşiklere bağlanmaya elverişli bir gruptur. Küresel yapının iç kısmı ise
silimarin gibi standardize ekstrelerin hapsedilmesi için uygun ortam oluşturmaktadır 3. Oluşan bu
yapı oral veya sistematik olarak kullanıldığında doğal bileşenleri korumakla yükümlü iken, topikal
olarak kullanıldığında fosfolipid yapısının cilt yapısı ile birleşmesinden emilim oranının
arttırılmasından sorumludur 4.
Fitozomların çeşitli hazırlanma yöntemleri vardır. Çözücü buharlaştırma, birlikte çöktürme ve
süperkritik sıvı yöntemleri bunların bir kaçıdır. Fosfolipid ve bitkisel etken madde (ekstrakt) aynı
çözcüde çözünüp, vakum altında buharlaştırarak ince bir film oluşturur ve daha sonra bu film pH’sı
ayarlanmış buffer ile yeniden sulandırılır (re-hydration). Bitkisel etken madde suda çözündüğü
durumda, organik çözücüde çözünmüş olan fosfolipid damla damla etken maddeleri içeren sulu
ekstreye damlatılır ve organik çözücü tamamen uçana kadar karıştırmaya devam edilir 4. Bu sunum,
fitozomların konvansyonel formülasyonlara olan üstünlüklerini, hazırlanma yöntemlerini ve
kullanılmakta veya araştırılmakta olan fitozomları bir tarama çalışması olarak ele alacaktır.
Kaynaklar
1) Bombardelli, E.; Cristoni, A.; Morazzoni, P., Phytosomes in functional cosmetics. Fitoterapia 1994, 65, 387-401.
2) Suryawanshi, J. S., Phytosome: An emerging trend in herbal drug treatment. Journal of Medical Genetics
and Genomics 2011, 3 (6), 109-114.
3) Bombardelli, E.; Spelta, M.; Della Loggia, R.; Sosa, S.; Tubaro, A., Aging Skin: Protective effect of silymarin-
PHYTOSOME. Fitoterapia 1991, 62, 115-122.
4) KARATAŞ, A.; TURHAN, F., Phyto-Phospholipid Complexes as Drug Delivery System for Herbal
Extracts/Molecules. Turkish Journal of Pharmaceutical Sciences 2015, 12 (1).
MORLAB BİYOTEKNOLOJİK AR-GE DANIŞMANLIK SANAYİ VE TİCARET ANTALYA TEKNOKENTİ AR-GE 1 BİNASI ZEMİN KAT NO 109 ANTALYA
www.morlab.com.tr- [email protected] TEL : 505 6091410
Türk Kozmetik Sektörünün Biyoteknolojik Ürün Açısından Değerlendirilmesi
Biyoteknoloji bir uygulama alanı olmaktan çıkarak, bilişim ve nanoteknoloji gibi gerçek bir jenerik teknoloji kimliği ile sosyo-ekonomik yaşamın ortasında kendine yer edinmiştir. Biyolojik unsurların mal, teknoloji, enerji ve hizmet olarak üretilmesi şeklinde tanımlanan “biyoteknoloji” kapsamında, kozmesötik (hem farmasötik bir ürün gibi orta derece etki oluşturan hem de klasik bir kozmetik ürün gibi işlev gören) ürünlerinde üretilmesi yer almaktadır. Günümüzde, artan ve yaşlanan nüfus, azalan doğal kaynaklar ve çevresel kaygılar gibi küresel ve toplumsal sorunlar, tüketicilerin tercihlerini de etkilemiştir. Yüksek teknoloji ve güvenlik standartlarında üretilen ve geliştirilen biyoteknolojik kozmetik ürünlere olan ilgi bu bakımdan artmaktadır. Teknolojinin çok hızlı bir şekilde geliştiği dünyamızda, eğilimler sadece bilişim sektörü açısından değil, 3.büyük reel sektör olması açısından, tüketici yönelimleri ve tercihleri de kozmetik sektöründe önem kazanmaktadır.
Kozmetik ürün kullanımının 2020 yıllarda orta yaş segmentinden, genç segment diye tabir edilen 20-34 yaşlara kayması düşünülmektedir. Gençlerin ileri teknoloji içeren, sosyo-psikolojik rahatlamaya neden olabilecek, yüksek güvenlik standartlarında üretilen ve geliştirilen ürünlere ilgisi artacaktır. Teknolojisi ile hayran kaldıkları ürünleri almak için gayret göstereceklerdir. Biyoteknolojik kozmetik ürünler, market raflarında ilaç gibi düşünülen sofistik ürünler olarak daha fazla tercih edilir hale gelecektir.
Ülkemiz yenilenebilir hammadde kaynakları, iklimi ve genetik çeşitliliği yönünden çok zengindir. Avrupa’nın en zengin florasına sahip olmamıza rağmen kozmetik sektörünün ihtiyacı olan hammaddelerin % 70’inden daha fazlasını ithal etmekteyiz. Ne yazık ki; ithal edilen kozmetik öncülleri içinde yurdumuzda doğal olarak bulunan ve kültüre alınabilme ihtimali bulunan fitoterapik bitkilerin olduğunu görmekteyiz.
Türkiye’de yetişen çoğu endemik bitkilerin gerek kimyasal içerikleri ve gerekse tıbbi özellikleri konusunda ya hiç bilgi bulunmamakta ya da mevcut bilgiler yetersiz veya bilimsel temellere dayanmamaktadır. Bu yönüyle tıbbi ve aromatik bitkiler ülkemizin doğal bir hazinesi olup; bilim adamları, sanayiciler ve toplumun diğer kesimleri tarafından keşfedilmeyi beklemektedir. Etrafı denizlerle çevrili bir ülkede yaşamaktayız, fakat deniz biyoteknolojisi üzerine araştırma ve üretim yapan firma sayısı yok denecek kadar az olduğunu görüyoruz.
Ülkemizde yetkin üniversitelerin, eğitim ve araştırma hastanelerinin, deneyimli akademisyenlerin bulunması, biyoteknoloji, biyomühendislik ve biyomedikal Mühendisliği gibi özgün bölümlerin bulunması, alana ilgi duyan nitelikli genç nüfusun, öğrenci ve araştırma görevlilerinin varlığı, alana ilgi duyan akademisyen, girişimci ve firma sayısının artıyor olması, üniversitelerde TTO’ların (teknoloji transfer ofisleri) kurulması ve sayılarının artıyor olması, fikri mülkiyet haklarının korunması ile ilgili desteklerin artması, biyoteknolojik ürün üretmemize mani hiçbir durumun olmadığını göstermektedir.
Türkiye’nin, dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde yer alması hedeflenmektedir. AB’ne üyelik (süreci) ve ülkemizin jeopolitik konumu, kimya ve kozmetik sektörü için yeni fırsatlar yaratabilecektir. Türkiye, AB ülkeleri için yeni bir üretim merkezi haline gelebilir. Yeni
MORLAB BİYOTEKNOLOJİK AR-GE DANIŞMANLIK SANAYİ VE TİCARET ANTALYA TEKNOKENTİ AR-GE 1 BİNASI ZEMİN KAT NO 109 ANTALYA
www.morlab.com.tr- [email protected] TEL : 505 6091410
yatırımlarla birlikte, kullanılacak yeni teknolojiler, verimlilik ve kalite açısından önemli bir küresel avantaj getirecektir.
Biyoteknoloji sanayisindeki iş hacminin çok büyük bölümü halen ABD’deki ve Avrupa Birliği’ndeki şirketlerin etkinliklerinden kaynaklanmaktadır. Ancak gelişmiş ekonomiye sahip ülkelerde, biyoteknoloji pazarı doygunluğa bir miktar daha yakındır ve bu ülkelerdeki genel büyüme hızları daha düşük seyretmektedir. Buna karşılık, gelişmekte olan ülke ekonomilerinin büyüme hızları görece olarak daha yüksektir ve buna bağlı olarak yaşam standartları daha hızlı gelişmekte, sağlık hizmetlerine erişim yaygınlaşmaktadır. Bu gelişmelerin, önümüzdeki beş yılda, biyoteknoloji etkinlik alanlarının gelişmekte olan ülkelere kaymasına yol açacağı öngörülmektedir.
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri kanunu kapsamında kurulmuş ve faal olan 40 adet teknoloji geliştirme bölgesinin 28 tanesinde biyoteknoloji alanında projeler yürüten firmalar bulunmaktadır. Bu bölgelerde faaliyet gösteren 154 adet firmada 236 adet biyoteknoloji projesi yürütülmektedir. Firmaların biyoteknolojide faaliyet göstermekte olduğu alt alanlar incelendiğinde ise %38,3’ünün sağlık biyoteknolojisi; %17,53’ünün endüstriyel biyoteknoloji; %25,97’sinin tarımsal biyoteknoloji alanında faaliyet gösterdiği belirlenmiştir. Ancak teknoloji geliştirme bölgelerinde biyoteknolojik kozmetik ürün arge faaliyetleri yapan firma sayısının 8 adet olduğu tespit edilmiştir.
2023 yılı için hedeflediğimiz 50 milyar dolarlık kimya sektör ihracatına ulaşabilmesi için kozmetik sektöründen beklenen hedef 5 milyar dolarlık ihracattır ve bu ihracatın katma değeri olan ürünlerden olması beklenmektedir. 2020 yılına kadar kozmetik sektörü içinde anti-aging ürünler dediğimiz yaşlanma karşıtı ürünlerde bir büyüme hedeflenmektir.
Ar-Ge ve teknoloji vizyonu ile küresel seviyede dikkat çeken Türkiye’nin, kozmetik alanında ki sektörel inovasyon sistemi içinde, sahip olduğu bölgesel ve entellektüel sermayenin gücüyle yakın gelecekte, nitelikli ürünler üreteceği kanısındayım.
Öğr.Gör. Oğuz ÖZTÜRK
6. Kozmetik Kimyası, Üretimi ve Standardizasyonu Kongresi
Kozmetik Sektöründe Kullanılan Ham Maddelerin
Bitki Doku Kültürü Yöntemleri ile Elde Edilmesi
Burcu ÇETİN,
Dumlupınar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Moleküler Biyoloji Ana Bilim Dalı
Bitkiler sentezledikleri metabolitler nedeniyle ilaç, gıda ve kozmetik endüstrilerinin doğal ham
madde kaynaklarıdır. Klasik üretim yöntemleri ile üretimde; bitkilerin toksik metabolitler
içerebilmeleri, yavaş büyümeleri, sezona bağlılık, metabolitlerin her hasat dönemi farklılık göstermesi
gibi problemler yaşanmaktadır. Biyoteknolojik yöntemlerden olan bitki doku kültürü yöntemleri, bu
sınırlamaları ortadan kaldırmak ve ham madde ihtiyacını karşılamak için alternatif bir yol olarak
karşımıza çıkar. Bitki doku kültürü yöntemleri, kontrollü ve steril koşullar altında yapay besin
ortamlarına alınan bitki, doku veya hücrelerinden yeni bitki ya da bitkisel ürünlerin elde edilmesi
olarak tanımlanan in vitro teknikler bütünüdür. Çalışmalarda tercih edilecek kültür yönteminin seçimi,
hedeflenen metabolitin en yüksek oranda üretildiği doku, organ veya hücrenin kültüre alınması ile
yapılır. Kültür işlemi sırasında besin ortamına ilave edilecek elisitörler, biyotik veya abiyotik etkenler
hedeflenen metabolitin üretiminin arttırılmasında uygulanabilecek yaklaşımlardır. Bunların yanı sıra
bitki hücreleri veya bu hücrelerden izole edilen enzimler, kültür ortamına ilave edilen çeşitli organik
bileşiklerin işlevsel gruplarını değiştirmek yoluyla farklı moleküllerin üretimini yapabilirler. Ekonomik
değeri yüksek metabolitlerin biyoreaktörler ile üretimi üzerine yapılan çalışmalar son yıllarda önem
kazanmıştır. Bitki doku kültürü yöntemleri ile elde edilecek sekonder metabolitler ile kozmetik
endüstrisindeki ham madde kalite ve çeşitliliği arttırılabilir. Bu nedenle ülkemizde bu konuda
yapılacak çalışmalara önem verilmelidir.
Anahtar Kelimeler: Bitki doku kültürü, kozmetik ham madde, sekonder metabolitler
YENĐ ARAŞTIRMALARIN IŞIĞINDA GÜL’ÜN KOZMETĐKTEKĐ YERĐ
Prof. Dr. Ayten Altıntaş*
Kozmetik dünyası kokulu gülü hem görsel olarak hem de ismen çok kullanır. Kokulu gülün kozmetikte kullanılışının tarihte çok uzun bir geçmişi olmasına rağmen bugün diğer bazı bitkisel kozmetikler gibi ön plana geçememiştir. Rosa damescena ile yapılmış bilimsel araştırma çok az olmasına rağmen çok önemli neticelere işaret ediliyor. Gül ekstresinin güneşin ultraviyole ışınlarına karşı koruyucu etkisi ilk olarak 1979 yılında, daha sonra 2003 yılında bilim dünyasına tanıtıldı. Đki araştırmada da UV ışınlarını önleyici, bu ışınları absorbe edici etkisinin çok yüksek olduğu, bu koruyuculuğun güldeki polifenol bileşiklerden kaynaklandığı 2011 yılında da gösterilmiştir. Ultraviyole ışınlarının koruyucu faktörü (SPF), 200 den 400 nm değerindeki sınırları içinde gül özütlerinin faydalı olacağı rapor edildi. Bu sebeple güneşe karşı kullanılan güneş kremleri ve yağlarında gül ekstrelerinin kullanılabileceğinin altı çizilmektedir. Ayrıca Rosa damescena uçucu yağının antibakteryel ve antioksidan etkisi de bilimsel olarak ispat edilmiştir. Bu bağlamda uçucu yağın Akne mikrobuna karşı etkisi ayrıca saptanmış olup, genç kızların sivilce sorunları için hazırlanacak kozmetiklerde kullanılması tavsiye edilmektedir. Bu birkaç araştırma bile Rosa damascenanın kozmetik ürünlerde istikbal vadeden önemli bir ürün olacağını göstermektedir. *Đstanbul Üniversitesi Tıp tarihi ve Etik Anabilim Dalı [email protected]
6.Kozmetik Kimyası, Üretimi ve Standardizasyonu Kongresi
Bitkisel Hammaddelerde Kozmetik Kalite
Gamze ERGİN ve Murat KARTAL
Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Fitoterapi Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
34093 Fatih-İstanbul
Kozmetik ürünler tüm dünyada yüzyıllardan beri kullanılmaktadır. Kozmetikler çok geniş yelpazeye
sahip, toplumun hemen her kesiminde günlük yaşamla iç içe olan tüketim ürünleridir. Kozmetik
ürünlerde; bitkiler, bitki ekstreleri, uçucu yağlar, distilasyon ürünleri, aromatik sular, usareler,
sulu ekstreler, tentürler, reçine, zamk, bitkisel yağlar, lipitler, mumlar, müsilajlar ve saflaştırılmış
bitki bileşenleri bulunabilir. Kozmetik ürünlerde kullanılabilen, doğal veya sentetik kaynaklı
yaklaşık 26.000 çeşit bileşen bulunmaktadır. Ülkemizde imal edilen yerli kozmetik ürünlerin
bileşenlerinin yaklaşık % 90 oranında ithal hammaddelerden oluştuğu gözlemlenmiştir. Ülkemiz
kozmetik alanda kullanım potansiyeli olan bitkilerin/bitkisel hammaddelerin ekonomiye
kazandırılması açısından uygun potansiyele sahiptir. Dünya bitkisel hammadde pazarında üretici
olarak söz sahibi olabilmek için öncelikle kaliteli ürünler üretmek ve kalite kontrol yöntemlerinin çok
iyi yapılıyor olması gerekmektedir. Kullanılan hammaddelerin içerik saflığı tespit edilmeli ve
istenmeyen kirliliklerin limit değerleri istenen sınırlar içinde olmalıdır. Bileşenlerin kimyasal
yapısı da düşünülerek saflığının fiziksel, kimyasal ve fizikokimyasal özellikleri, kalitatif ve
kantitatif belirlenmesi için analitik yöntemler geliştirilmelidir. Ülkemizde kozmetik ile ilgili
Kozmetik Mevzuatı bulunmaktadır ve bu mevzuat; Kozmetik Kanunu(1), Kozmetik Yönetmeliği(2),
Analiz Yöntemlerine İlişkin Tebliğler(3), kozmetik üretim yerlerini düzenleyen ‘İyi İmalat Uygulamaları
Kılavuzu’ ve ‘Kozmetik e-bildirim kılavuzu’ ile bir bütündür. Ülkemizde dünya standartlarında kaliteye
sahip bitkisel kozmetik hammaddelerinin üretimi, geliştirilmesi ve yeni hammaddelerin araştırılması
ile ilgili bilgiler paylaşılarak öneriler sunulacaktır.
Kaynaklar :
1) Kozmetik Kanunu, 5324 sayılı kanun, 30.03.2005 Resmi Gazete.
2) Kozmetik Yönetmeliği, 25823 sayılı kanun, 23.05.2005 Resmi Gazete.
3) Kozmetik Ürün Bileşimlerinin Kontrolü İçin Gerekli Analiz Yöntemleri Hakkında Tebliğ, Tebliğ
No:İEG-2005/1.
Kozmetikte Kalite Kontrol Analizleri
Doç. Dr. İpek Eroğlu
Hacettepe Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Eczacılık Temel Bilimleri Anabilim Dalı 06100 Sıhhiye Ankara
Kozmetik ürünlerin kalite kontrolü, kozmetik ürünün sahip olduğu özelliklerin standart tanımlara uygun
olup olmadığının ve bunu raf ömrü boyunca sürdürüp sürdürmediğinin test edilmesidir. Kalite kontrol
analizleri, kılavuzlar çerçevesince belirtilen standartlara uyumu ve spesifikasyonları kontrol etmeye
yönelik olup, hammadde ve ürünün kalite, güvenlilik ve etkinliğini saptamak için önemlidir. Bu analizler;
(i) fizikokimyasal kontroller; fiziksel, fizikokimyasal ve kimyasal özelliklerin belirlenmesi (renk, koku,
sıcaklık, yoğunluk, viskozite, pH, partikül boyutu vb.), hammaddelerin, koruyucuların, UV filtre, suda
çözünen/yağda çözünen vitaminlerin, boya ve sürfaktanların miktar tayini, kontaminasyon (ağır metal,
alerjen maddeler, vb.) ve safsızlıkların belirlenmesi, (ii) mikrobiyolojik kontroller; toplam
aerobik/anaerobik mikroorganizma sayımı ve tanımlanması, patojenik mikroorganizma ve bakteri
endotoksinleri kontrolü, koruyucu maddelerin etkinliğinin belirlenmesi, kullanım ve hava/yüzey/personel
denetimi, ve (iii) stabilite çalışmaları (uzun süreli, hızlandırılmış ve stres testleri) olmak üzere 3 başlık
altında yapılırlar. Laboratuvar koşullarında yürütülen tüm analizler, kabul görmüş uluslararası
standartlara göre, kalibrasyonu yapılmış cihaz ve validasyonu tamamlanmış yöntemlerle yapılmalıdır.
Kozmetik endüstrisinin hızlı gelişimi nedeniyle, etkili, düşük fiyatlı ve hızlı yöntemler tercih edilmektedir.
Örneğin; duyusal analizler, ekipman ihtiyacı olmadan, görme, dokunma, koklama ve tatma gibi duyular
ile kozmetik ürünü değerlendirirken, reolojik analizler, sıvıların akış ve deformasyon özelliklerinin
cihazlarla test edilmesi sonucunda ürün uygulanabilirliği ve stabiliteleri hakkında bilgi verirler. Bir diğer
yöntem olan X-ışını kristalografisi yöntemi ise, sıvı kristal yapı varlığı ve stabiliteyi belirlemek amacıyla
kullanılır. Toksikolojik testler; in-vitro testler (hayvan yöntemleri ve sitotoksikoloji) ve in-vivo
dermatolojik testler olarak ayrılabilir. Ayrıca, ürün ile ilgili iddiaların doğrulanması için, kozmetik
performans testleri yapılmalıdır. Kalitenin izlenmesi ve raporlanması aşamasında ise; hataları önlemek ve
işlemleri kolay izlemek amacıyla önceden planlanmış ve zamanlanmış çalışma protokolünün tasarlanması
ve hammadde, ambalaj ve seri/bitmiş ürün kontrolünün yapılarak, istenilen kalitede olup olmadıklarının,
yasal parametreler ve spesifikasyonlar göz önüne alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Kozmetik Sektöründe Yeni Analiz Yöntemleri
Berkant Kayan
Aksaray Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü
Kozmetik ürünleri, günlük yaşantımızın bir parçası olmakla beraber, temizlik ve kişisel bakım açısından katkı sağlamalarının yanında görüntümüzü ve zindelik hissimizi de arttırırlar. Günümüzde, kozmetik ürünlerinin üretimi ve ticareti uluslararası bir pazar haline gelmiştir. Türkiye’ de ve Avrupa Birliği’nde kozmetik maddelere yönelik yasal yönetmelikler nedeniyle, ürünlerin ve etken maddelerinin analizi oldukça önem arz etmektedir.
Kozmetik ürünlerin analizi, ürün grupları için içeriğe, katkı maddelerine ve kirletici maddelere yönelik fizikokimyasal kalite testleri ve diğer analizler şeklinde olabilmektedir. Yapılan analizler, yasal prosedürler ile uyumlu ve kozmetik maddelerin ürün spesifikasyonlarını kontrol etmeye yönelik olmalıdır. Kozmetik ürünlerin bileşiminde yer alan ve ürün grubuna göre değişiklik gösteren bazı maddelerin spesifik analizleri enstrümental analiz yöntemlerinden kromatografi ile yapılmaktadır. Kozmetik ürünlerin kromatografik analizlerinde en sık kullanılan cihazlar, Gaz Kromatografisi (GC) ve Yüksek Performanslı Sıvı Kromatografisi’dir (HPLC). Bununla birlikte bu cihazların ucuz bir şekilde işletilmesi ve analiz maliyetlerinin düşürülmesi çalışmaları yapılmakla beraber, sıvı kromatografisinde organik çözücüler gerekmektedir ve dünya çapında sadece kromatografik ayrımlar için dahi muazzam bir çözücü tüketimi mevcuttur.
Gelişmekte olan ülkelerde teknolojinin kontrolsüz kullanımı sonucu ortaya çıkan en büyük problemlerden biri, belki de en önemlisi endüstriyel atık suların oluşturduğu kirliliktir. Dolayısıyla, bu çevresel kaygılar nedeniyle alınan katı tedbirler ile daha da önem kazanan ayırma, saflaştırma ve tayin metotlarında katı/sabit faz olarak kullanılmak üzere, “doğa ile dost” ürünler ile ilgili araştırmalara
2
ve bu ürünlerin kullanımlarının yaygınlaştırılmasına büyük önem verilmektedir. Đlaçların,bazı alkaloidlerin ve kozmetik alanında kullanılan pek çok bileşenin subkritik su kromatografisi ile ayrılması bu alanda çalışanlar için özellikle dikkat çekicidir. Özellikle son yıllarda artan çözücü maliyetini düşürme ve hızlı analize olanak sağlamak için bu tekniğin geliştirilmesi adına ciddi çalışmalar yapılmaktadır. Bu yeni analiz tekniği ile kozmetik ürünlerde bulunan bileşenlerin analizi hızlı ve etkili bir şekilde yapılmakta ve analiz maliyetlerini oldukça düşürmektedir.
Kaynaklar:
Yang, Y., Strickland, Z., Kapalavavi, B., Marple, R. ve Gamsky, C., 2011Industrial application of gren chromatography-I. Separation and analysis ofniacinamide in skincare creams using pure water as the mobile phase, Talanta,84, 1, 169-174. Yang, Y. ve Kapalavavi, B., 2011. Subcritical Water Chromatography-An Economical and Green Separation Technique, Encyclopedia of Analytical Chemistry, John Wiley & Sons, Ltd., 1–23.
Kayan, Berkant;Akay, Sema; Odabasi,Mehmet; Yang, Yu, Synthesis and evaluation of NA-PHEMAH polymer
for use as a new stationary phase in high-temperature liquid chromatography, 2015, Separation and Purification
Technology.
POSTER
NO
POSTER SAHİBİ POSTER KONUSU KURUM
1 Evren ALĞIN YAPAR
Kozmetikte Markalaşma Stratejisi ve Tasarımla Kalite Kavramı
T.C. Sağlık Bakanlığı, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Söğütözü Mahallesi 2176. Sokak No:5 06520 Çankaya, ANKARA
2 Evren ALĞIN YAPAR
3D Yazıcı Teknolojisi ve Kozmetik Endüstrisi
T.C. Sağlık Bakanlığı, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Söğütözü Mahallesi 2176. Sokak No:5 06520 Çankaya, ANKARA
3 Evren ALĞIN YAPAR Meltem ÇETİN
Katı Lipit Nanopartikül Üretimi ve Ölçek Büyütmede Kritik Parametreler
T.C. Sağlık Bakanlığı, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Söğütözü Mahallesi 2176. Sokak No:5 06520 Çankaya, ANKARA Atatürk Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı, ERZURUM
4 Rümeysa Yücer Leyla Bitiş
Anti-Aging Etkili Kremlerin Formülasyonuna Giren Bitkilere Genel Bakış
Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi Anabilim Dalı Marmara Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi Anabilim Dalı
5 Ayşe AKAN Çağlar KULU
Bitkisel Yağların Güneşten Korunma Faktörlerinin Hesaplanması
AKSUVİTAL Kavaklı Merkez Mah. Kuzey Cad. No:5 Beylikdüzü / İSTANBUL
6 Said TARGAN, Mustafa Eskici, Cengiz Sarıkürkcü, Çiğdem Öcal
Endemik Nepeta nuda subsp. glandulifera Bitkisi Üzerine Fitokimyasal Bir Çalışma
Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, MANİSA Süleyman Demirel Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Temel Eczacılık Bilimleri Bölümü-ISPARTA Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, ISPARTA
7 Zafer Çomak, Mustafa Cengiz, Cengiz Sarıkürkcü, Çiğdem Öcal
Ononis ornithopodioides Bitkisi Etanol Özütünün Antioksidan Aktivitesinin Belirlenmesi
Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, ISPARTA Süleyman Demirel Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Temel Eczacılık Bilimleri Bölümü-ISPARTA
8 Çiğdem Öcal, Mustafa Calapoğlu, Mehmet Sefa Koçak, Cengiz Sarıkürkcü
Pseudevernia furfuracea Likeni Metanol Özütünün Antioksidan Aktivitesinin Belirlenmesi
Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, ISPARTA Süleyman Demirel Üniversitesi, Atabey Meslek Yüksek Okulu, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Programı, Atabey-ISPARTA Süleyman Demirel Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Temel Eczacılık Bilimleri Bölümü-ISPARTA
9 Mustafa Tekdil, F. İlker Dıramalı
İncir Çekirdeği Yağı ve Kozmetik Sektöründeki Önemi
EKOBİO Laboratuvarı, M. Akif Ersoy Mah. Stadyum Cad. No: 54 Kemalpaşa/İZMİR
10 Emre UYSAL, Leyla KENT, Çağlar KULU
Farklı Pirinç Ekstrelerinin Cilt üzerindeki Doğal Beyazlatıcı Etkisinin İncelenmesi
AKSUVİTAL Kavaklı Merkez Mah. Kuzey Cad. No:5 Beylikdüzü / İSTANBUL
11 Kadriye Yıldız Isparta’da Bir Cilt Bakım Merkezine Başvuranların Kozmetik Kullanma Konusunda Bilgi, Tutum ve Davranışları
Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Ens. Halk Sağlığı Anabilim Dalı KONYA
12 Esin POYRAZOĞLU, H. Halil BIYIK, İsmail ÖZMEN, Süleyman YEŞİLYURT
Katran Özütü ile Hazırlanan Kremlerin Antimikrobiyal Özelliklerinin İncelenmesi
Adnan Menderes Üniversitesi, fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü
13 Adnan YILDIZ, Tuğba GÜR, Aycan GÜR
KOZMETİK AÇIDAN SAF VE YÜZEYİ MODİFİYE EDİLMİŞ BENTONİT KİLİNİN ADSORPLAMA ÖZELLİĞİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğdim Fakültesi Kimya Bölümü, 65100, Van-Türkiye Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Van Sağlık Hizmetleri MYO, 65100, Van-Türkiye Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü, 65100, Van-Türkiye
14 Sakine Tuncay Tanrıverdi, Catalina Cheaburu-Yılmaz, Sonia Carbone, Özgen Özer
Melatonin Etkin Maddesi İçeren Topikal Formülasyonların Tasarlanması
Ege Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı, 35100, Bornova-İzmir Torino Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Torino, İtalya
15 Gökhan CENGİZ , Neslihan GÜNDOĞAN
Islak Mendil Numunelerinde Mikrobiyal Kontaminasyonun Araştırılması
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Analiz ve Kontrol Laboratuvarları Dairesi Başkanlığı, İlaç ve Kozmetik Laboratuvarları Birimi, Mikrobiyoloji Laboratuvarları, 06100 Sıhhıye, Ankara Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Genel Biyoloji Anabilim Dalı, 06500 Teknikokullar, Ankara
16 Gökhan CENGİZ, Ezgi HEREK
Kozmetik Ürünlerde Bulunan Antimikrobiyal Etkili Koruyucuların Mikrobiyolojik Analizlerde Nötralizasyon Çalışmaları
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Analiz ve Kontrol Laboratuvarları Dairesi Başkanlığı, İlaç ve Kozmetik Laboratuvarları Birimi, Mikrobiyoloji Laboratuvarları, 06100 Sıhhıye, Ankara
17 Özge Köse, Suna Sabuncuoğlu, Pınar Erkekoğlu, Belma Koçer-Gümüşel
TÜRKİYE’DE İÇ PİYASAYA SUNULAN BAZI KOZMETİK ÜRÜNLERİN CİLT İRRİTASYON POTANSİYELLERİNİN İN VİTRO DEĞERLENDİRİLMESİ
Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Toksikoloji Anabilim Dalı Sıhhiye, Ankara/TÜRKİYE
18 Tuba Örenç, Mustafa Cengiz, Mehmet Cemil Üren, Cengiz Sarıkürkcü, Serpil Koçak
Bituminaria bituminosa Bitkisinin Antiradikal ve İndirgeme Gücü Kapasitelerinin Araştırılması
Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, ISPARTA Süleyman Demirel Üniversitesi, Atabey Meslek Yüksek Okulu, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Programı, Atabey-ISPARTA Süleyman Demirel Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Temel Eczacılık Bilimleri Bölümü-ISPARTA
19 Selma Karatekin, Mustafa Cengiz, Serpil Koçak, Mehmet Sefa Koçak
Kozmetik Sanayinde Hammadde Olarak Kullanılan Tatlı Badem, Portakal Kabuğu ve Nar Çekirdeği Yağlarının Kimyasal İçeriklerinin Belirlenmesi
Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, ISPARTA Süleyman Demirel Üniversitesi, Atabey Meslek Yüksek Okulu, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Programı, Atabey-ISPARTA
20 Serpil Koçak, Mustafa Cengiz, Mehmet Sefa Koçak, Cengiz Sarıkürkcü
Endemik Bir Tür Olan Salvia cadmica Bitkisinin Biyolojik Aktivitesi
Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, ISPARTA Süleyman Demirel Üniversitesi, Atabey Meslek Yüksek Okulu, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Programı, Atabey-ISPARTA Süleyman Demirel Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Temel Eczacılık Bilimleri Bölümü-ISPARTA
21 Erol Eli Simsolo, İpek Eroğlu, Özgen Özer
Selülit Tedavisi İçin Hyaluronan Mikropartikülleri İçeren Organojel Formülasyonlarının Tasarlanması ve Değerlendirilmesi
Ege Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı 35100 Bornova İzmir Hacettepe Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Eczacılık Temel Bilimleri Anabilim Dalı 06100 Sıhhiye Ankara
6. Kozmetik Kimyası, Üretimi ve Standardizasyonu Kongresi
Kozmetikte Markalaşma Stratejisi ve Tasarımla Kalite Kavramı
Evren ALĞIN YAPAR
T.C. Sağlık Bakanlığı, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Söğütözü Mahallesi 2176. Sokak No:5 06520
Çankaya, ANKARA
Yenilik ve rekabetin oldukça yoğun olduğu kozmetik sektöründe, daima olma yeteneği yani
sürdürülebilirliğin başlıca unsurlarından biri; markalaşma ve marka değerinin korunmasıdır. Marka
değerinin korunmasında, başlıca faktörler arasında; kalite yönetim sistemi ve kalitenin sürdürülebilirliği
yer almaktadır. Kalitenin test edilmesi yerine, ürün içinde tasarımla sağlanması kavramı olan Tasarımla
Kalite (Quality by Design-QbD); ürünlerin kalitesinde artış, maliyetlerinde düşüş ve pazara
sunumlarında hızı hedefler.1 İlaç sektöründe önem kazanan QbD`nin kozmetik sektörüne adaptasyonu;
ürünlerin formülasyon yapıları ve üretimlerinin benzerliği noktasında transfer edilerek sağlanabilir.
Kalitenin test edildiği klasik yaklaşımlarda olduğu gibi QbD`de; iyi imalat uygulamaları (Good
Manufacturing Pratices-GMP) kapsamında kozmetik ürünler için iyi imalat uygulamaları kalite risk
yönetiminin bir parçasıdır. QbD’nin iki temel bileşeni, kalite risk yönetimi ve bilgi yönetimi olup
QbD`nin basamakları ürünün yaşam döngüsünü oluşturmaktadır. Hedef ürün profili ve kalite profili
belirlenirken mutlaka kritik kalite özellikleri ve kritik işlem parametreleri göz önüne alınmalıdır.1-2
Kaynaklar:
1) Aksu, B. Marmara Pharmaceutical Journal 2015 19: 12-18. 2) ISPE. Part 1-Product Realization using QbD, Concepts, and Principles. In: ISPE Guide Series:
PQLI from Concept to Continual Improvement. USA. 2011.
6. Kozmetik Kimyası, Üretimi ve Standardizasyonu Kongresi
3D Yazıcı Teknolojisi ve Kozmetik Endüstrisi
Evren ALĞIN YAPAR
T.C. Sağlık Bakanlığı, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Söğütözü Mahallesi 2176. Sokak No:5 06520
Çankaya, ANKARA
Günümüzde üç boyutlu (3D) baskı ile üretim yani 3D yazıcı teknolojisinin kullanımı, biyomedikal ve ilaç
alanında kullanılmaya başlanmış, kozmetik endüstrisinde de kullanımına yönelik ilk adımlar atılmaya
başlanmıştır.1 Kişisel tercihlere göre, özellikle renkli kozmetik ürünlerin-makyaj ürünlerinin (ruj, dudak
parlatıcısı, göz farı, kaş farı, allık, tırnak cilası vb.) üretilebildiği, ev tipi ilk 3D yazıcı pazara sunulmuştur.2
Ayrıca 3D yazıcı teknolojisinin, kozmetik endüstrisinde kozmetik ürünlerin (makyaj ve cilt bakım
ürünlerinin) test edilebilmesi amacıyla insan derisi örneklerinin üretilmesinde, kullanılması için
çalışmalar başlatılmıştır.3 Biyomühendislik alanındaki gelişmeler doğrultusunda hâlihazırda insan vücut
kısımları ve dokuları sağlık alanında kullanılmak üzere üretilmektedir. Kozmetik ürünlerin test
edilmesinde kullanımı mevcut olan üç boyutlu insan deri modelleri mevcuttur. Plastik cerrahi
hastalarının bağışladığı deri örneklerinden 0.5 cm2 boyutunda 100,000 doku örneğinin üretildiği
bilinmektedir.4-5 Bu çalışmada 3D yazıcı teknolojisinin kozmetik sektöründe kullanımına ve ileriye
dönük beklentilere yer verilecektir.
Kaynaklar:
1) Lipson H., Kurman M., Fabricated: The New World of 3D Printing. John Wiley & Sons, Inc., Indianapolis, 2013.
2) http://www.businessinsider.com/how-to-3d-print-lipstick-makeup-eyeshadow-and-nail-polish-from-a-home-computer-2014-9.
3) Gross, B. C.; Erkal, J.L.; Lockwood, S.Y.; Chen, C.; Spence, D.M. Analytical Chemistry, 2014, 86(7), 3240-3253.
4) Schlotmann, K.; Kaeten, M.; Black, A.F.; Damour, O.; Waldmann‐Laue, M.; Förster, T. International Journal of Cosmetic Science, 2001, 23(5), 309-318.
5) Adler, Sarah, et al., Archives of Toxicology, 2011, 85(5), 367-485.
6. Kozmetik Kimyası, Üretimi ve Standardizasyonu Kongresi
Pine Bay Holiday Resort 17-20 MART 2015 Kuşadası / AYDIN
Katı Lipit Nanopartikül Üretimi ve Ölçek Büyütmede Kritik Parametreler
Evren ALĞIN YAPARa, Meltem ÇETİNb
aT.C. Sağlık Bakanlığı, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Söğütözü Mahallesi 2176. Sokak No:5 06520
Çankaya, ANKARA
bAtatürk Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı, ERZURUM
Yenilikçi kozmetik ürünlerde, nanoteknolojik taşıyıcı sistemlerden katı lipit nanopartikül (KLN)’lerin
kullanımı artmaktadır.1 KLN`ler için maliyet etkin ve nisbeten kolay bir üretim yöntemi olan yüksek
basınçlı homojenizasyon yöntemi ve bu yönteme alternatif olarak mikroemülsiyon ve membran
kontraktör yöntemleri, KLN`lerin pilot ve ticari üretim ölçeğinde uygulanabilecek yöntemlerdir.2,3
Kozmetik ürün geliştirme aşamasında laboratuvar ölçeğinde; genellikle bileşenler ve karışım
oranlarının saptanmasına yönelik formülasyonun üretim ve stabilitesi hedeflenirken, ölçek büyütme
operasyonlarında; aynı formülasyonun endüstriyel boyutta aynı özellikte üretilebilmesi için kritik işlem
parametrelerinin (içeriğin eklenme sırası, karıştırma süresi ve hızı, sıcaklık, ekipman özellikleri, vb.)
tanımlanması ve transfer edilmesi için çalışmalar yapılır. Bu kapsamda, formülasyonun kalitesi ve
stabilitesinin devamlılığı sağlanarak, kritik basamakların tanımlanması ve kontrol altında tutulması
hedeflenir.4-7 Hemen her ölçek büyütme işlemine konu olan ekipmanın; i. özellikleri ve performansı
hakkında yeterli veriye sahip olunması, ii. geometrik (şekli ve boyutları) olarak benzer işleme
ekipmanlarının kullanılmasının üretimin transfer edilmesinde önemli olduğu ancak iii. geometrik
benzerliğin ölçekten bağımsız sonuçlar sağlayamayacağı; mekanik, termal veya kimyasal benzerliği
garanti etmediği bilinmelidir. Günümüzde, risk değerlendirme yaklaşımı, kozmetik ürünlerin AR-GE,
pilot ve ticari ölçekte üretimine kadar olan sürecin değerlendirilmesinde önem kazanmıştır.
Laboratuvardan, ticari üretime geçişi kolaylaştırmak amacıyla pilot ölçekte çalışılması önemlidir bu
sayede; ürünün karakterizasyon, üretim, ambalaj ve stabilitesi ile ilgili muhtemel öngörü sağlanır,
testler ve değerlendirmeler için veri elde edilir. Ölçekte büyütmede; i. tekrarlanabilir üretim, ii.
formülasyonun fiziksel karakteristiklerinin sağlanması ve iii. kalitenin değişmediğinin kanıtlanması
gerekir.4,7 Bu çalışmada, KLN`lerin üretim yöntemleri, ölçek büyütmede kritik işlem parametreleri,
karşılaşılabilecek potansiyel problemler ve çözüm önerileri ele alınmaktadır.
Kaynaklar:
1) Wissing, S.A.; Müller, R.H. Int. J. Pharm. 2003, 254, 65-68.
2) Dingler, A.; Gohla, S. J. Microencapsul. 2002, 19(1), 11-16.
3) El-Harati, A.A.; Charcosset, C.; Fessi, H. Pharm Dev Technol. 2006, 11(2), 153-157.
4) Gibson M., Product Optimization. Pharmaceutical Preformulation and Formulation, Ed. Mark Gibson, Informa Healthcare, NY, USA, 2009.
5) Block, L.H. Pharm. Tech. 2005, 1, 26-33. 6) Guidance for Industry, Cosmetic Good Manufacturing Practices, 2013, U. S. Department of Health and
Human Services, Food and Drug Administration, Center for Safety and Applied Nutirition. 7) Holl, P.E.; Rosen, M. Eurocosmetics, 2012, 7(8), 24-29.
Anti-Aging Etkili Kremlerin Formülasyonuna Giren Bitkilere Genel Bakış
Rümeysa Yücera, Leyla Bitişb
aBezmialem Vakıf Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi Anabilim Dalı bMarmara Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi Anabilim Dalı
[email protected], [email protected]
Anti-Aging, kronolojik yaşam sürecinin doğal bir parçası olan yaşlanmanın mümkün olduğunca
yavaşlatılması, sağlıklı yaşlanma için gerekli yaşamsal koşulların sağlanması gibi kavramları kapsayan
bir terimdir.
Deri yaşlanması fizyolojik yaşlanma süreci ile fotoyaşlanmanın beraberce oluşturduğu bir tablo olup
intrinsik (iç) ve ekstrinsik (dış) faktörlere bağlanmıştır. İntrinsik yaşlanma kısmen genetik olarak
belirlenen bir süreçtir. Extrinsic faktörler; UV ışınları, stres, sigara, sağlıksız beslenme ve hareketsiz bir
yaşam olup UV ışınları, muhtemelen içlerinde en öne çıkan ve en önemlisidir.1
Son dönemlerde anti-aging etkili ürünlere olan ilginin artması ile bu ürünlerin tüketimi artmış,
formülasyona giren çeşitli etken maddelerin etkinliği ve güvenliği tartışma konusu olmuştur.
Toplumda genel olarak bitkisel kökenli maddelere karşı daha güvenli algısı mevcuttur. Bu yüzden
çeşitli firmalar da ticari ürünlerinde bu tür kaynaklara oldukça sık yer vermiştir.
Bu çalışmada öncelikle “Rx Media Pharma 2012: interaktif İlaç Bilgi Kaynağı”nda yer alan
“Kozmetikler” başlığı altındaki “Cilt Bakım ürünleri” ve onun da alt başlığı olan “Yüz için anti-aging
ürünler”i tarandı. Formülasyonlardaki bitkiler ve bitkisel kökenli maddeler belirlendi. Çok fazla ürün
çeşidi ve bitki olduğu için tüm kozmesötik dozaj şekillerinin yerine sadece kremlerin ele alınmasına
karar verildi. 200 farklı ticari anti-aging kremde bitkisel içerikler görüldü. Bu kremlerin içeriğine
katılan 186 farklı bitki listelendi.2
Bu bitkilerden en sık formülasyona girenler; 58 farklı kremde Vitellaria paradoxa (shea butter), 29
farklı kremde Glycine soja, 22 farklı kremde Aloe vera, 15 farklı kremde Vitis vinifera, 13 farklı kremde
Camellia sinensis olarak tespit edilmiştir.3
Formülasyona giren bitkilerin bugüne kadar ortaya çıkarılan kimyasal bileşimlerine bakılmış, anti-
aging etkiye katkısı olabilecek ortak özellikler belirlenmeye çalışılmıştır.
1) Türsen, Ü., Dermatose 2006; 5(4): 267-283
2) Rx Media Pharma 2012.
3) Yücer, R., Bitirme Ödevi, 2013.
Bitkisel Yağların Güneşten Korunma Faktörlerinin Hesaplanması
Ayşe AKAN, Çağlar KULU
Kavaklı Merkez Mah. Kuzey Cad. No:5
Beylikdüzü / İSTANBUL
Güneşten koruyucu ürün tek veya temel amacı insan cildini UV ışınlarından (ışınları emerek, dağıtarak
veya yansıtarak) korumak olan, cilde sürülerek uygulanan; krem, losyon, yağ, sprey veya jel formunda
herhangi bir kozmetik preparatıdır (1).
Güneşten koruma faktörü (GKF veya SPF), güneşten koruyucu ürün tarafından korunan cilt üzerindeki
minimal eritemal dozun, aynı korunmasız cilt üzerindeki minimal eritemal doza oranını ifade eder (1).
Güneş koruyucu ürünler yapılarına göre kimyasal (UV ışınlarını absorbe ederler) ve fiziksel güneş
koruyucular (UV ışınlarını dağıtır ve yansıtır) olmak üzere ikiye ayrılır (2).
Güneş kremlerinde bulunan bazı kimyasalların DNA’ya ve cilt hücrelerine zarar veren, yaşlanmayı
hızlandıran ve kansere yol açan serbest radikallerin oluşumunu tetiklediği söylenmektedir. Bu
nedenle bu çalışmada doğal bitkisel kaynaklı yağlar doğrudan veya krem, losyon vb. şekillerde
kullanıldığında deriyi hangi oranlarda güneşten koruyabileceği araştırılmıştır. Bu amaçla havuç
tohumu yağı, hint yağı, susam yağı, hindistan cevizi yağı, limon yağı, çam terebentin yağı, çörekotu
yağı % 100 etanolde uygun seyreltmeler yapılarak çözülmüş, Thermo Scientific marka UV-VIS
spektofotometrede 290-310 nm arasında absorbansları 3 tekrarlı olarak okunmuş; bulunan değerler
SPF=CFx∑ �������� (λ)x I(λ)Abs(λ) (3) formülünde yerine konularak SPF değerleri hesaplanmıştır.
Yağların güneş faktör değerlerinin SPF 1-7 arasında değişiklik gösterdiği bulunmuştur. Ayrıca bu
yağların yağ asidi kompozisyonları ve uçucu bileşenleri analizi Agilent marka GC-MS cihazında
gerçekleştirilmiş ve yağların yapısının güneşe karşı etkide ne derecede ilişkili olabileceği incelenmiştir.
Güneşten korunma faktörünün arttırılması için bitkisel yağlar, diğer fiziksel koruyucularla birlikte
kullanılarak daha doğal, içerisinde kimyasal uv faktörü olmayan etkin güneş koruma kremleri elde
edilebilir.
Kaynaklar:
(1) Kozmetik Yönetmeliği, 2015.
(2) Ezgi ÜNLÜ, Cengizhan ERDEM, 2010. Deri Yaşlanmasında Korunma ve Tedavi Yöntemleri. Ankara
Üniversitesi Tıp Fakültesi, Dermatoloji Anabilimdalı, Ankara Dermatoz 1(1) : 23 – 31.
(3)Dutra, A., E., Oliveira, D., A., G., C., Hackmann, E., R., M., K., Santoro, M:, I., R., M., 2004.
Determination of sun protection factor (SPF) of sunscreens by ultraviolet spectrophotometry.
Departamento de Farmacia, Sap Paulo Üniversitesi, Brazilian Journal of Pharmaceutical Sciences vol.
40.
Endemik Nepeta nuda subsp. glandulifera Bitkisi Üzerine
Fitokimyasal Bir Çalışma*
Said TARGANa, Mustafa Eskicia, Cengiz Sarıkürkcüb, Çiğdem Öcalc
a Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, MANİSA
b Süleyman Demirel Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Temel Eczacılık Bilimleri Bölümü-ISPARTA
c Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, ISPARTA
Özet Nepeta cinsi, Avrasya, Kuzey Afrika, Kanarya Adaları ile Kuzey ve Orta Amerika’da yayılış
gösteren ve 280 tür içeren Lamiaceae familyasına ait bir cinstir. Bu cinsin türlerinin çoğu
güneybatı asya ve himalayaları iççine alan iki bölgedeir. Bu cins Türkiye’de 34 türle temsil
edilir ve bu türlerin 18’i endemiktir. Antispazmotik, balgam ve idrar söktürücü, antiseptik,
öksürük kesici, antiastmatik ve sedatif aktiviteleri nedeniyle Nepeta türleri uzun yıllardan
beri halk hekimliğinde kullanıla gelmektedir. Ayrıca Nepeta türleri halk arasında ekzema ve
benzeri cilt hastalıklarına karşı, diüretik ve bakteriostatik etkilerden dolayı kullanılmaktadır.
Bu türlerin toprak üstü kısımları, infüzyon halinde (% 2-3) midevi ve uyarıcı olarak
tüketilmektedir.1
Bu çalışmada Anadolu’da sıklıkla bitkisel çay olarak tüketilen Türkiye’ye endemik Nepeta
nuda subsp. glandulifera bitkisi uçucu yağının kimyasal içeriğinin belirlenmesi amaçlanmıştır.
N. nuda subsp. glandulifera bitkisinin hidrodestilasyonla elde edilen uçucu yağ verimi %0.56
olarak belirlendi. Uçucu yağın kimyasal karakterizasyonu GC ve GC-MS ile gerçekleştirildi.
Bitki uçucu yağında toplam 22 bileşen belirlendi. Uçucu yağda Geijeren (%61.02) ve Trikosan
(%12.64) ana bileşenler olarak tespit edilmiştir. Literatürde bu bitki ile ilgili hiçbir veri
olmadığından burada bu bitkiye ait verilen uçucu yağ analiz sonuçları ilk veri olma
niteliğindedir.
Kaynaklar
1) T. Baytop, T. Türkiye’de Bitkiler ile Tedavi. İstanbul Üniversitesi Yayınları (1984) 340.
* Bu çalışma, Celal Bayar Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonunca desteklenmektedir (Proje No: 2014-147).
Ononis ornithopodioides Bitkisi Etanol Özütünün Antioksidan Aktivitesinin Belirlenmesi*
Zafer Çomaka, Mustafa Cengiza, Cengiz Sarıkürkcüb, Çiğdem Öcala
a Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, ISPARTA
b Süleyman Demirel Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Temel Eczacılık Bilimleri Bölümü-ISPARTA
Özet Bu çalışmada, Ülkemizde doğal olarak yetişen Ononis ornithopodioides bitkisi toprak üstü
kısımları etil alkol özütünün antioksidan aktivitelerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Etil alkol
özütünün antioksidan kapasitesinin β-karoten-linoleik asit, 1,1-difenil-2-pikril hidrazil (DPPH)
radikal süpürüm aktivite, indirgeme gücü ve şelatlama kapasite testlerinin kullanılmasıyla
belirlenmesi hedeflenmiştir. Ayrıca özüt içerisindeki aktiviteden sorumlu bileşenleri tespit
etmek amacıyla toplam fenolik ve flavonoit bileşik miktarları da spektroskopik olarak tespit
edilmiştir.1
DPPH serbest radikal süpürüm, indirgeme gücü ve metal şelatlama testlerinde özüt
derişiminin artmasıyla aktivitenin de arttığı gözlendi. 0.2, 0.4 ve 1.0 mg/ml özüt derişimleri
için DPPH radikal süpürüm testinde, sırasıyla; %9.26, %16.90 ve %39.12 aktivite tespit
edilirken; yine aynı derişimler için 700 nm’deki absorbans olarak etil alkol özütünün sırasıyla;
0.226, 0.299 ve 0.546 indirgeme gücü kapasitesine sahip olduğu belirlendi.
Bitki etil alkol özütünün toplam fenolik ve flavonoid bileşik miktarları sırasıyla; 25.82 µmol
pirokatekol eşdeğer/g kuru bitki ve 7.88 µmol kuarsetin eşdeğer/g kuru bitki olarak tespit
edildi.
Kaynaklar
1) Sarikurkcu, C., Uren, M. C., Tepe, B., Cengiz, M., Kocak, M. S. Industrial Crops and
Products 2014, 62, 333-340.
* Bu çalışma, Süleyman Demirel Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonunca
desteklenmektedir (4485-YL1-15).
Pseudevernia furfuracea Likeni Metanol Özütünün Antioksidan Aktivitesinin Belirlenmesi*
Çiğdem Öcala, Mustafa Calapoğlua, Mehmet Sefa Koçakb, Cengiz Sarıkürkcüc
a Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, ISPARTA
b Süleyman Demirel Üniversitesi, Atabey Meslek Yüksek Okulu, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler
Programı, Atabey-ISPARTA
c Süleyman Demirel Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Temel Eczacılık Bilimleri Bölümü-ISPARTA
Özet Likenler, benzersiz özellikleri nedeniyle alt bitkiler sınıfının geniş bir grubunu
oluşturmaktadırlar. likenler mikobiyon (bir mantar) ve fotobiyondan (bir alg ya da
siyanobakteri) oluşan simbiyotik organizmalardır. Yaklaşık 25000 liken türü kutuplardan
tropik bölgelere ve ovalardan en yüksek dağlara kadar tüm karasal ekosistemlerde
yaşamaktadırlar.1
Pseudevernia furfuracea likeni bağırsak zayıflıklarının tedavisinde 15. yüzyılda popüler olarak
Avrupa’dan Mısır’a ihraç yoluyla yabancı bir ilaç niteliğinde başka bitkilerle karışım şeklindeki
bir kokteyl tonik şeklinde kullanılmaktadır. Ayrıca Kütahya'da egzama ve hemoroitin
tedavisinde de kullanılmaktadır.2
Bu çalışmada, Pseudevernia furfuracea likeni metanol özütünün antioksidan aktivitesinin
belirlenmesi amaçlandı. Antioksidan aktivite, DPPH serbest radikal giderim, indirgeme gücü
(FRAP ve CUPRAC), metal şelatlama kapasitesi ve toplam antioksidan aktiviteyi
(fosfomolibdenyum testi) içeren farklı yöntemler kullanılarak belirlendi.3
P. furfuracea metanol özütünün DPPH serbest radikal süpürüm aktivitesi 44.69 mh troloks
eşdeğer (TEs)/ g özüt olarak belirlenirken; CUPRAC ve FRAP indirgeme gücü potansiyelleri
sırasıyla; 95.83 ve 88.10 mg TEs/g özüt olarak tespit edildi. Ayrıca yine aynı özütün Fe(II)
iyonları şelatlama kapasitesi 10.24 mg EDTA eşdeğer/g özüt olarak belirlendi
Kaynaklar 1) Muggia, L., Schmitt, I., Grube, M. (2009). Sim News 2009, 59(3), 85-97.
2) Guvenc, A., Akkol, E.K., Suntar, I., Keles, H., Yildiz, S., Calis, I. Journal of
Ethnopharmacology 2012, 144, 726-34.
3) Sarikurkcu, C., Uren, M. C., Tepe, B., Cengiz, M., Kocak, M. S. Industrial Crops and
Products 2014, 62, 333-340.
* Bu çalışma, Süleyman Demirel Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonunca
desteklenmektedir (Proje No: 4484-YL2-15).
İncir Çekirdeği Yağı ve Kozmetik Sektöründeki Önemi
Mustafa Tekdil, F. İlker Dıramalı
EKOBİO Laboratuvarı, M. Akif Ersoy Mah. Stadyum Cad. No: 54 Kemalpaşa/İZMİR
İncir (Ficus carica)’in Dünya’daki en büyük üreticisi Türkiye’dir; özellikle İzmir ve Aydın
en önemli üretim bölgeleridir. Dünya kuru incir ihracatında, Türkiye % 55’lik payıyla ihracatçı
ülke olarak güçlü̈ bir konuma sahiptir. Bununla birlikte incirin çekirdeğinden elde edilen yağ
ile Türkiye çok daha büyük bir ekonomik değer elde etme imkânına sahip olacaktır.
İncir sektörünün en büyük sorunu olan aflatoksinler, Aspergillus flavus ve Aspergillus
parasiticus cinsi küflerin ürettikleri mısır, incir, zeytin, buğday ve fıstık gibi tarımsal ürünlerin
kurutulması ve saklanması sırasında oluşan mikotoksinlerdir1,2. Dünya’da üretilen gıda
ürünlerinin ¼’ünün aflatoksinler tarafından etkilendiği tahmin edilmekte ve bunun
sonucunda gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için büyük ekonomik kayıplar
oluşturmaktadır2.
Laboratuvarımız tarafından doğal ve organik yöntemlerle gerçekleştirilen çalışmalar
sonucu 386 mikrogram aflatoksinli bir ürün, Türkiye sınırı olan 10 mikrogramın altına
indirilmiş ve aynı zamanda bu değeri sıfıra indirebildiğimiz de gözlenmiştir. Yaklaşık 4 ay
kadar süren bu çalışma ile incir çekirdeği ve yağından aflatoksin doğal yollarla arındırılmış ve
renk sorunu oluşturmayan kokusuz bir ürün elde edilmiştir.
İncir çekirdeği yağı, çok yüksek düzeyde E vitamini (4286-5000 mg/kg) ile Omega 3
(%40), Omega 6 (%30) ve Omega 9 (%17) yağ asitleri içerdiğinden gıda, ilaç ve kozmetik
sektöründe kullanımı büyük önem taşımaktadır. E vitamini kozmetik endüstrisinde
antioksidan özelliklerinden dolayı giderek artan kullanım alanına sahip esansiyel bir
besindir3. Günümüzde piyasada bulunan birçok cilt bakım ürününde çok farklı konsantrasyon
ve formülasyonlarda aktif vitamin E ile çok sayıda vitamin E esterleri ve diğer vitamin E
türevleri kullanılmaktadır. Vitamin E’nin lipofilik yapısı nedeniyle deriye kolay uygulanımı ve
absorbsiyonu cilt bakım endüstrisinde vazgeçilmez bir ajan olmasını sağlamıştır4.
Argan yağı ile mukayese edildiğinde incir çekirdeği yağı 6 kat daha fazla E vitamini
içermektedir. Antioksidan ve serbest radikal yakalayıcı olan E vitamini, hücre
membranlarında ve dolaşımdaki lipoproteinlerde bulunup membranları serbest radikallerin
hasar verici etkisinden korur5. E vitamini insan vücudunda sadece d-formunda
bulunmaktadır. İncir çekirdeğinde bulunan d-formu, sentetik olan l-formuna nazaran hücre
beslemesi çok daha yüksektir. Bu nedenle yaraların daha çabuk iyileşmesi, yaşlanmanın cilt
üzerindeki belirtilerinin ötelenmesi, cildin daha parlak olması ve kırışıklıkların hafiflemesi gibi
pek çok faydası bulunmaktadır. Cilde esnekliğini veren kolajen üretimini arttırarak yaşlılığın
cilt üzerindeki belirtilerini geciktirdiği gibi aynı zamanda antioksidan etkisiyle cildi
canlandırıp, nemlendirir. Eksikliğinde ise saç dökülmesi ve kepek, ekzemayı andırır deri
değişiklikleri, kuru cilt, deride pigmentasyon azalması ve çabuk iyileşmeyen yaralar
görülmektedir. Görüldüğü üzere günümüzde E vitamin kullanımı kozmetik sektöründe önem
arz ettiği gibi aynı zamanda dermatolojik hastalıkların önlenmesi gibi endikasyonlarda da
büyük bir role sahiptir.
Olay sadece ekonomik kayıplarla sınırlı kalmamaktadır. Aflatoksinler en toksik
mikotoksinler olup, insanlara kontamine gıdalar ve kontamine yemlerle beslenen
hayvanlardan elde edilen ürünler aracılığıyla ulaşır. Yapılan çalışmalarda aflatoksinlerin
toksik, kanserojenik, teratojenik, hepatotoksik ve mutajenik karekteristiği nedeniyle insan
hayatı için tehlikeli olabileceği belirtilmiştir6. Aflatoksinlere maruz kalma daha çok gıda
yoluyla olsa da, aflatoksinin B1 türü deri yoluyla da nüfuz eder7. Vücudumuzu çevreleyen bir
organ olarak derimiz ultraviyole radyasyon, ilaçlar ve hava kirletici ajanları içeren birçok
prooksidatif çevresel etkene maruz kalmaktadır. Bu nedenle cilde tatbik edilen dermatolojik
ve kozmetik ürünlerde aflatoksin varlığı risk oluşturabilir.
Sonuç olarak; aflatoksinler sadece ekonomik kayıplar oluşturmakla kalmamakta, aynı
zamanda ve çok daha önemlisi insan sağlığını tehdit eden bir tehlike olmayı sürdürmektedir.
Bu nedenle, aflatoksinin arındırılması çok büyük bir öneme sahiptir. İnovatif eksenli
çalışmaları olan laboratuvarımız, Dünya’da bir ilk olarak incir çekirdeği ve yağından
aflatoksini doğal yollarla arındırmayı başarmış ve kozmetik sektöründe kullanılan yağlardan
en az 6 kat daha fazla E vitamini (d-formu) içeren bu ürünü sektöre kazandırmıştır. Amacımız
başta kozmetik olmak üzere gıda ve ilaç sektöründe aflatoksin içeren ürünleri arındırmak ve
tüketicilere temiz ürünler sunmaktır.
KAYNAKLAR:
1. Y. Liu ve F. Wu: Global Burden of Aflatoxin-Induced Hepatocellular Carcinoma: A Risk
Assessment. Environ Health Perspect 2010 Jun; 118 (6): 818-824.
2. RG Guevara-Gonzalez: Aflatoxins-Biochemistry and Molecular Biology. InTech, 2011: 367-
396.
3. Manela-Azulay M, Bagatin E. Cosmeceuticals vitamins. Clin Dermatol 2009;27:469-74.
4. Burke KE. Interaction of vitamins C and E as better cosmeceuticals. Dermatol Ther
2007;20:314-21.
5. Derviş E. Oral antioksidanlar. Dermatoz 2011;2;263-7.
6. G. Yentür, B. Er: Gıdalarda Aflatoksin Varlığının Değerlendirilmesi. Turk Hij Den Biyol Derg:
2012; 69(1): 41-52.
7. J. Boonen, SV. Malysheva, L. Taevernier, J. Diana Di Mavungu, S. De Saeger, B. De
Spiegeleer: Human skin penetration of selected model mycotoxins. Toxicology 2012; 301
(1-3): 21-32.
Farklı Pirinç Ekstrelerinin Cilt üzerindeki Doğal Beyazlatıcı Etkisinin
İncelenmesi
Emre UYSAL, Leyla KENT, Çağlar KULU
Kavaklı Merkez Mah. Kuzey Cad. No:5
Beylikdüzü / İSTANBUL
Tam tahıl fitokimyasallarının incelenmesi; içerdikleri fenolik bileşenler sebebi ile birçok çalışmaya
konu olmuştur. Fenolik bileşikler, en az bir aromatik halka ve bu halkaya bağlı en az bir hidroksil
grubu bulunduran ve doğal olarak mevcut olan organik bileşiklerdir. Fenolik bileşikler kolaylıkla
okside olabilme özelliklerinden dolayı antioksidan aktivite gösterirler. Pirinçte bulunan başlıca
fenolik asitler ise (p-kumarik, kaffeik, ferulik, vanillik, sirinjik asit) gibi etkenlerdir1. Birden çok OH
grubu içeren fenolik bileşikler hidrofilik karakter gösterirler ve bu sebeple etanol, metanol ve su gibi
çözgen maddeler ile ekstrakte edilebilirler2. Bu çalışmada içerisinde bulunan fenolik bileşenlerin
belirlenmesinde farklı cins pirinçlerin ultrasonik banyo ile ekstraksiyonlarını elde ederek,
ekstraktlarda fenolik bileşen analizi yapılacaktır.Bu çalışmada konuyla ilgili daha önce yapılan
çalışmalara istinaden kozmetikte kullanılan beyazlatıcılara alternatif olarak beyaz ve siyah pirinçten
elde edilen bu ekstraktlar(fenolik bileşik; ferulik asit ve antioksidan; allantoince zengin kısım)
kullanılarak yapılan doğal kozmetik ürünler (krem, losyon gibi) incelenecektir3. Ferulik asidin yapılan
çalışmalarda melanin pigmentini inhibe ederek ciltteki lekelerin önlenmesinde önemli bir etki
gösterdiği göülmüştür4-5. Bu nedenle bu çalışmada doğal bitkisel kaynaklı ferulik asit ve allantoin
kaynağı olarak pirinç ekstreleri doğrudan veya krem, losyon vb. şekillerde kullanıldığında deride hangi
oranlarda beyazlatıcı etki göstereceği araştırılacaktır. Ekstraktlar, Folin Ciocalteu methodu ile Thermo
Scientific marka UV-VIS spektofotometrede fenolik bileşence analizi için 765 nm de analiz edilerek mg
GAE / g kuru ekstrakt cinsinden ve Agilent Technologies GC-MS cihazı HP-5 kolonu ile analiz edilerek
ve yüzdece içerisindeki bileşenler verilecektir.
Kaynaklar:
1. Liu, R. H., 2007. Whole grain phytochemicals and health, Journal of Cereal Science, 46, 207-
219.
2. Escarpa ve Gonzalez, 2001
3. Ibata, Y. (1980). Fragrance J., 45, 92. (in Japanese)
4. Effects of dietary supplementation of ferulic acid and gamma-oryzanol on integument color
and suppression of oxidative stress in cultured red sea bream Vol. 57 (2008) No. 2 P 133-137
5. Liu, R. H., 2007. Whole grain phytochemicals and health, Journal of Cereal Science, 46, 207-
219.
Isparta’da Bir Cilt Bakım Merkezine Başvuranların
Kozmetik Kullanma Konusunda Bilgi, Tutum ve Davranışları
Kadriye Yıldız
Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Ens. Halk Sağlığı Anabilim Dalı KONYA
Amaç: Isparta’da Merkez ve ilçelerinde faaliyette olan 20 civarında kozmetik üreticisi firma mevcuttur.
Özellikle gül ürünleri alanında faaliyet yapan bu firmalar Isparta ve Türkiye’nin çoğu ilindeki tüketicilere hitap
etmektedir. Kozmetik ürün kullanımı, yaşa, cinsiyete, sosyoekonomik durum ve eğitim durumuna göre
değişmekte olup her yaştan insan kullanmaktadır. Çalışmamızın amacı özellikle gül ürünlerinin çok fazla
tüketildiği ilimizde, kozmetik ürün kullanıcılarının kozmetik ürün satın alma ve kullanma ile ilgili bilgi, tutum ve
davranışlarının, kullandıkları ürünlerden kaynaklanan herhangi bir yan etkilerle karşılaşıp karşılaşmadıklarının
belirlenmesidir.
Yöntem: Bu çalışma Isparta merkezde yaşayan 17-65 yaş aralığında 400 kişinin katılımıyla rastgele anket
yapılarak, kişilerin sosyodemografik özelliklerini, kozmetik ürün kullanma ve satın alma, kullandıkları
ürünlerden kaynaklanan herhangi bir yan etkilerle karşılaşıp karşılaşmadıklarını içeren anket formunu
doldurmaları istenmiştir.
Bulgular: Kozmetik ürün en çok (% 67.5) temizlik amacıyla kullanıldığı, çalışan ilkokul mezunu (% 55) ve lise
mezunu kadınlarda (% 83) ise en fazla cilt bakımı amacıyla kullanıldığı belirlenmiştir. Kozmetik ürün seçiminde
ürünün kalitesi (% 82) ve ürünün özelliği (% 63) faktörleri ürünün fiyatından (% 41) daha önemli faktör olarak
belirtilmiştir. Çalışan ya da çalışmayan kadınlarda da durum değişmemektedir. Ankete katılanlar genellikle
kozmetik ürün tedarik etmek için en fazla parfümerileri (%55) tercih etmektedir. Katılımcıların % 63’ü ürün
tercih ederken deneyimlerinden faydalandıklarını belirtmişler. Ankete katılanlar ürünlerin üzerindeki
etiketlerde ürünün fonksiyonuna, nerede ve ne amaçla kullanacağına (%55) ve ürünün dayanma/ tüketim
süresi (%54) ile bilgilere önem verdikleri görülmektedir. Ambalaj üzerindeki sembollerden açıldıktan sonraki
kullanım süresi ile ilgili sembol (% 86,5) oranında doğru olarak cevaplanmış, ambalaj miktar bilgisi ile ilgili
sembol 217 kişi (%54,3) tarafından yanlış olarak cevaplanmıştır. Kozmetik ürünler kullanılırken %78 oranında
temizlik kurallarına uymak konusuna en fazla önem vermişlerdir. Anketi dolduran kadınlar en fazla (%26) banyo
sabunlarında olmak üzere %66 ‘sı, erkekler en fazla (%21) traş bakım ürünleri olmak üzere % 57’si
kullandıkları kozmetik ürünlerde istenmeyen etki ile karşılaşmışlardır.
Sonuç: Yaptığımız çalışmaya göre kozmetik kullanma toplumda oldukça yaygın olduğundan ürün seçiminde
farklı sosyoekonomik faktörler göz önüne alınarak bakıldığında ürünün kalitesine öncelik verilmesi olumlu bir
yaklaşımdır. Kozmetik üretici ve tüketicilerin yoğun olduğu ilimizde toplumun kozmetik ürün ambalaj
etiketlerinde yeralan semboller, ürün bileşenlerine ilişkin bilgilerinin yeterli olmadığı bulgusundan yola çıkarak
tüketicilerin kozmetik ürün konusunda bilgilendirilmeleri önerilebilir.
KAYNAKLAR
1. Utaş S, 2003. Kozmetiklere bağlı istenmeyen reaksiyonlar. Türkderm, 37, 161-169. 2. Gökdemir ve ark, 2008. Türk toplumunda deri bakımı ile ilgili bilgi seviyesinin değerlendirilmesi.
Turkderm, 42, 60-3.
3. Kaymak ve ark., 2007.Üniversiteli kız öğrencilerde kozmetik ürün kullanımı. Türk Dermatoloji Dergisi,
1, 38-42.
4. Sarıkaya N ve Altunışık R, 2011. Kişisel bakım olgusu ve kişisel bakım ürünlerine yönelik tüketici tutum
ve tercihlerini etkileyen faktörler üzerine bir araştırma. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi,
Cilt:6, Sayı:2, Eskişehir, ss:389-413.
5. Kaymak Y, Tırnaksız F, 2007. Kozmetik Ürünlere Bağlı istenmeyen Etkiler. Dermatose, 6(1),39-48.
6. Demirci A, ve Demirci A, 2013. Kozmetik Ürün Etiketlerindeki Sembollerin Bilinirliği. Nwsa-Fine Arts,
D0136, 8, (2), 315-325. 7. Birteksöz Tan AS, Tüysüz M, 2013. Kozmetik ürünlerde koruyucu madde kullanımı ve koruyucu
etkinlik testleri. Ankem Derg, 27(2),83-91
8. Daye M, Mevlitoğlu İ, 2011. Nemlendiriciler. Selçuk Üniv Tıp Derg, 27(2), 124-127.
9. Türkiye Makine Mühendisleri Odası Bülteni (TMMOB) 2015. Okullarda kırtasiye, temizlik ve kişisel
bakım ürünlerinden oluşabilecek riskler. www.iccevrekalitesi.net/pdf/6.pdf Erişim Tarihi:
12.8.2015
10. Çomoğlu T, 2012. Kozmetikler. Marmara Pharmaceutical J, 16, 1-8.
11. Gerlevik D, 2012. İnternet üzerinden alışverişin tüketici davranışı üzerindeki etkisi. Yüksek Lisans
Tezi, Atılım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara.
12. Penpece D, 2006. Tüketici davranıslarını belirleyen etmenler: kültürün tüketici davranısları üzerindeki etkisi. Yüksek Lisans Tezi, Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Kahramanmaraş.
13. Türkiye İlaç Ve Tıbbi Cihaz Kurumu Doğal Ve Organik Kozmetik Bileşen Ve Ürün İddialarına İlişkin
Kılavuz. http://www.titck.gov.tr/UnitDetails.aspx?DetailId=JPyPl76SkcA= Erişim Tarihi:
18.8.2015
14. Kaptanoğlu AF, Dalkan C, Hıncal E, 2012. Kuzey Kıbrıs Türk Toplumunda Güneşten Korunma: İlkokul
Çağı Çocukları ve Ailelerinin Güneşten Korunma ile İlgili Bilgi, Tutum ve Davranışları. Türkderm, 46,
121-9.
15. Daye M, Mevlitoğlu İ, Şahin TK, 2015 Dermatoloji polikliniğine başvuran olguların deri bakımı ve nemlendiricilerle ilgili bilgi, tutum ve davranışlarının Değerlendirilmesi. Türkderm, 49, 60-5
16. Çelebi CR, 2004. Türk Toplumunda Kozmetik Tüketici Davranışları. Online Kozmetoloji Dergisi,1,3.
17. Türkiye İlaç Ve Tıbbi Cihaz Kurumu Kozmetik Ürünler Tüketici Bilgilendirme Kılavuzu.
http://www.titck.gov.tr/UnitDetails.aspx?DetailId=JPyPl76SkcA= Erişim Tarihi: 26.8.2015
18. Türkiye İlaç Ve Tıbbi Cihaz Kurumu Kozmetik Ürünlerin Stabilitesine Ve Açıldıktan Sonra Kullanım
Süresine İlişkin Kılavuz. http://www.titck.gov.tr/UnitDetails.aspx?DetailId=JPyPl76SkcA=
Erişim Tarihi: 15.12.2015
19. Norval M, Wulf HC.,2009. Does chronic sunscreen use reduce vitamin D production to insufficient
levels? Br J Dermatol, 161(4), 732-6
20. Vural T ve ark.,2003. Yaşlı türk kadınlarında saç bakımı ve kozmetolojik alışkanlık profili. Online Kozmetoloji Dergisi,1, 2,
21. Millî Eğitim Bakanlığı, 2006. Vücut Bakımı Kozmetikleri. Ankara.
22. Kayabaşı A, Villi B, 2013. Kozmetik ürünlerde kadınların dürtüsel satın alma davranışlarını etkileyen
faktörlerin analizi. Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 1, 9,143-165
23. Turhan E ve Yüksel Cenk A, 2008. Tüketicilerin Alışveriş Davranış Biçimleri ile Demografik ve Sosyo
Kültürel Özelliklerinin İncelenmesine Yönelik Bir Araştırma. Ege Akademik Bakış, Cilt:8, No:2, ss.683-
727.
24. Kefe Vural R, 2007. Tüketici davranışını etkileyen bir faktör olarak kaynak ülke etkisinin
değerlendirilmesi. Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara.
25. Vildan A, 2012. Reklam iletilerinde tüketici davranışlarını belirleyen psikolojik etmenler:
üniversitelerin gazete reklamları uygulama örneği. Yükseklisans Tezi, İstanbul Kültür Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü. İstanbul. 26. Durmaz Y, Bahar (Oruç) R, Kurtlar M, 2011. Kişisel faktörlerin tüketici satın alma davranışlarına
etkisi üzerine bir araştırma. Akademik Yaklaşımlar Dergisi, 2,1
27. Saydan R, Kanıbir H, Nart S, 2006. İşlevsel Bir Pazarlama Aracı Olarak Yıkama Ve Bakım Etiketleri
(Kadın Tüketicilerin Bakım Etiketi Ve Sembollerini Algılama Davranışları) İktisadi ve İdari Bilimler
Dergisi, 20, 2
28. Şener A, Babaoğul M, Kadınların aynı markalı ürünleri tekrar satın alma davranışlarının incelenmesi.
http://www.sdergi.hacettepe.edu.tr/makaleler/ArzuSener.pdf Erişim Tarihi: 20.8.2015
29. Aydın G, Aybeniz Akdeniz AR, Taşkın Ç, 2014. Marka Güveninin Ebeveynlerin Bebek Bakım Ürünleri
Satın Alma Niyetleri Üzerindeki Rolü. Doğuş Üniversitesi Dergisi, 15 (2), 165-180
30. Khraim HS, 2011. The Influence of Brand Loyalty on Cosmetics Buying Behavior of UAE Female Consumers. International Journal of Marketing Studies, 3, 2.
31. İlaç Ve Eczacılık Standart Terimler Listesi, 2003. Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü.
32. Türkiye'deki cilt bakımı amaçlı temizleyici kozmetik ürünlerin mevcut durumu
www.okd.gazi.edu.tr/okd/sayi612007/temizlikikongresi[1].doc Erişim Tarihi: 11.8.2015
33. Amiri F, Jasour J, Shirpour M ve Alizadeh T, 2012. Evaluation of effective fashionism involvement
factors effects on impulsive buying of customer and condition of interrelation between these
factor, J. Baisx and Applied Scientific Research, Vol:2, No:9, pp.9413-9419
34. Resmi Gazete 30.3.2005. 25771 sayılı Kozmetik Kanunu
35. Gümüş S, 2013. Günümüz kozmetik ürün televizyon reklamlarının tüketici satın alma davranışları
üzerindeki etkilerinin İstanbul bağlamında incelenmesi. Uluslararası Hakemli Akademik Spor Sağlık ve Tıp Bilimleri Dergisi, 8,3.
36. Hacıoğlu ve ark, 2010. Kozmetiklere bağlı kontakt dermatit şüpheli olgularda standart ve kozmetik
seri yama testi sonuçları. Türkderm, 44, 193-9.
37. William M P ve Ferrell O C, 2004. Marketing: Pride&Ferrell Foundation of Marketing. Houghton
Mifflin Company, Boston: New York, USA.
38. İslamoğlu A H, 2000. Pazarlama yönetimi, stratejik ve global yaklaşım. Beta Yayınları, İstanbul.
39. 23.05.2005 Resmi Gazete 25823 Sayılı Kozmetik Yönetmeliği.
40. Türkiye İlaç Ve Tıbbi Cihaz Kurumu Kozmetik Ürünlerin İstenmeyen Etkilerinin/Ciddi İstenmeyen
Etkilerinin Kuruma Bildirimine İlişkin Kılavuz. http://www.titck.gov.tr/UnitDetails.aspx?DetailId=JPyPl76SkcA= Erişim Tarihi: 11.11.2015
41. Underhıll P, 2002. Alışveriş Bilimi, Sosyal Yayıncılık, İstanbul. s.130-131
42. Baran Z, Erzin N, 2010. Televizyon Reklamlarının Etik Açıdan Algılanması Üzerine Bir Araştırma:
Akçakoca Yerleşkesi Örneği. MYO-OS 2010- Ulusal Meslek Yüksekokulları Öğrenci Sempozyumu.
Düzce.
43.TUİK Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması, 2014.
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=16198 Erişim Tarihi: 18.8.2015
44.Erkin G, ve Karaduman A, 2007. Güneş Güneşten korunma ve güneşten koruyucular. Hacettepe Tıp
Dergisi, 38, 69-74
45. Çayırlı M, Tunca M, Açıkgöz G, 2013. Güneşten korunma ve güneşten koruyucular. TAF Preventive Medicine Bulletin, 12(2), 193-198.
46. Şanlı H, Saral S, 2010. Deri kanserlerinden korunmada güneşten koruyucuların rolü. Turkiye Klinikleri
J Cosm Dermatol-Special Topics.; 3(2): 56-61.
47. Türkiye İlaç Ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Güneşten Koruyucu Ürünlere İlişkin Kılavuz
http://www.titck.gov.tr/UnitDetails.aspx?DetailId=JPyPl76SkcA= Erişim Tarihi: 19.09.2015
48. Filiz TM, Çınar N, Topsever P, 2006. Tanning youth: knowledge, behaviors and attitudes toward sun
protection of high school students in Sakarya, Turkey. J Adolesc Health, 38, 469-71.
49. Adibi JJ ve ark, 2014. Prenatal exposures to phthalates among women in new york city and krakow,
Poland. International Journal of Cosmetic Science, 2014, 36, 93–101
50. Dennis L, Beane Freemann LE, VanBeek MJ, 2003. Sunscreen use and the risk for melanoma: a quantitative review. Ann Intern Med,139, 966-78.
51. Cohen PH, Tsai H, Puffer JC, 2006. Sun-protective behavior among high-school and collegiate
athletes in Los Angeles, CA. Clin J Sport Med 16: 253-60.
52. El Sayed F, Ammoury A, Nakhle F, ve ark, 2006. Protection in teenagers. Photodermatol Photoimmunol Photomed, 22, 18-21.
53. Benvenuto-Andrade C, Zen B, Fonseca G, ve ark., 2005. Sun exposure and sun protection habits
among high-school asolescents in Porto Alegre, Brazil. Photochem Photobiol, 81,630-5.
54. Aylin İ, Çarıkçı Y, Uçar F, Yalçın HT, 2008. Kozmetik Ürünlerde Bakteriyal ve Fungal Kompozisyonun
Klasik Yöntemler ve PCR Yöntemi Kullanılarak Saptanması. Elektronik Mikrobiyoloji Dergisi, 6, 1-16.
55. İstanbul Sanayi Odası Yayınları ( No: 2011/7), 2011. Avrupa Birliği’ne Uyum Sürecinde Sektör
Rehberleri Temizlik Ürünleri ve Kozmetik Sanayi, İstanbul.
6.Kozmetik Kimyası, Üretimi ve Standardizasyonu Kongresi
Katran Özütü ile Hazırlanan Kremlerin Antimikrobiyal Özelliklerinin İncelenmesi
Esin POYRAZOĞLUa, H. Halil BIYIKa, İsmail ÖZMENb, Süleyman YEŞİLYURTb aAdnan Menderes Üniversitesi, fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü bSüleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü
[email protected], [email protected]
Türkiye bitki çeşitliliği açısından dünyadaki en zengin ülkelerden biridir. 10.000’den
fazla bitki çeşitliliğine sahiptir ve bunun %30’dan fazlası endemiktir. Bunlardan birçoğu
alternatif tıp ve kozmetikte doğal ürünler olarak kullanılmaktadır. Ardıç, çam, alaçam, katran
ağacı, huş ağacı, kayın ağacı gibi bazı odunsu ağaçlar eski çağlardan beri katran üretimi
amacıyla kullanılmaktadır. Özellikle sarı çam ve katran ağacından üretilen katran geniş
uygulama alanı ile tarihsel bir öneme sahiptir. Çam türlerinin çeşitli kısımları cilt bakımı,
astım, bronşit, yara, nezle ve öksürük giderici gibi amaçlarla kullanılmaktadır.
Bu çalışmada Katranın farklı özütleri ile kremler hazırlanmış ve bunların etkileri çeşitli
enfeksiyonlara sebep olan mikroorganizmalar üzerine antimikrobiyal özellikleri incelenmiştir.
Bu amaçla yağ bazlı katran özlü krem (I), metanol (II), kloroform (III), etil asetat (IV), DMSO
(V) ekstreli kremler ve su bazlı kremler hazırlanıp hepsinde antimikrobiyal kapasite
araştırılmıştır. Ayrıca bu çözücülerin tek başlarına mikroorganizmalar üzerine etkileri
araştırılarak etkinin tam olarak katran özütünden gelip gelmediği incelenmiştir.
Yapılan çalışmalar sonucunda hiçbir çözücünün ve suyun tek başına mikroorganizmalar
üzerine etkisi olmadığı gibi IV ve V. grup ekstrelerinde antimikrobiyal etki göstermedikleri
tespit edilmiştir. Yağ bazlı katran ekstresi ise çalışılan 14 mikroorganizmanın 5 tanesine etki
ederken metanol ve kloroform ekstreleri ile hazırlanan kremler bütün mikroorganizmalar
üzerinde antimikrobiyal etki göstermişlerdir.
Bu çalışmadan yola çıkarak katran ihtiva eden krem ve sabun gibi kozmetik ürünlerinin
başta idrar yolu enfeksiyonları olmak üzere bazı mikrobiyal durumlarda (fungus ve
bakterilere karşı) etkili olacağı anlaşılmaktadır.
Kaynaklar:
Arı, S, Kargıoğlu, M, Temel, M, Konuk, M., J. Ethnobiology and Ethnomedicine, 2014, 10, 29
Kurt Y, Kaçar SM, Işık K., Traditional tar production from Cedrus libani a rich the Taurus
mountains in southern Turkey. Econ Bot 2008, 62(4), 615–620.
KOZMETİK AÇIDAN SAF VE YÜZEYİ MODİFİYE EDİLMİŞ BENTONİT KİLİNİN
ADSORPLAMA ÖZELLİĞİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Adnan YILDIZa, Tuğba GÜRb, Aycan GÜRc
a. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğdim Fakültesi Kimya Bölümü, 65100, Van-Türkiye
b. Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Van Sağlık Hizmetleri MYO, 65100, Van-Türkiye
c. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü, 65100, Van-Türkiye
e-mail:[email protected]
e-mail:[email protected]
e-mail:[email protected]
Bu çalışmada kozmetik teknolojisi açısından değerlendirilmek üzere saf ve yüzeyi modifiye
edilmiş bentonit kil numunelerinin adsorpsiyon kapasiteleri araştırıldı. Deneysel çalışmalarda saf ve
yüzeyi nitrik asit (HNO3), etilendiamintetraasetikasit (EDTA), hegzadesiltrimetilamonyum (HDTMA) ile
modifiye edilen bentonit numuneleri adsorbent olarak kullanıldı. Kil numunelerinin yüzey değişimleri
IR spektroskopisi ile belirlendi. Bunun yanında kil minerallerinin yüzeyini HDTMA ile değiştirmek
amacıyla katyon değişim kapasitelerine (KDK) bakılarak katyon değişim kapasiteleri incelendi. Saf ve
yüzeyi modifiye edilen bentonit numunelerinin yüzeyine anilin adsorosiyonu, gas kromatografisi
yardımıyla belirlendi.
Deneysel veriler değerlendirildiğinde organo-kil komplekslerinin (yüzeyi EDTA ve HDTMA ile
değiştirilen) değiştirilen bentonit numunelerinin adsorplama kapasitesinin saf bentonit ile yüzeyi HNO3
ile değiştirilmiş bentonitten daha fazla olduğu gözlenmiştir. Vücuttan çıkan toksik maddelerin genelde
organik bileşikler olmasından dolayı yüzeyi organik bileşiklerle değiştirilmiş bentonit kilinin kozmetik
teknolojisi açısından, temizlik ve maskeleme için yaralı olacağı düşünülmektedir.
Keywords: adsorpsiyon, kil, bentonit, anilin.
Kaynaklar
1. B. K. G. Then, The Chemistry of Clay-Organic Reactions, Wiley, New York, 1974.
2. M. M. Mortland, S. Shaobai, S. Boyd, Clays Clay Miner. 1986, 34, 581.
Melatonin Etkin Maddesi İçeren Topikal Formülasyonların Tasarlanması
Sakine Tuncay Tanrıverdia, Catalina Cheaburu-Yılmaza, Sonia Carboneb, Özgen Özera
aEge Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı, 35100, Bornova-İzmir
bTorino Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Torino, İtalya
Melatonin, insan vücudunda pineal bezden geceleri salgılanan bir nörohormondur. Vücudun gece-
gündüz ritmini ayarlamada görevlidir. Bu özelliği dışında antioksidan ve antikanserojenik aktivitesi de
bulunmaktadır. Lipid peroksidasyonunu engelleyerek oksidatif stresi düşürdüğü gösterilmiştir. Ayrıca;
melatonin, proinflamatuar mediatörlerin modülasyonunu yaparak fotoprotektif etki de
göstermektedir. Bu doğrultuda güneş koruyucu ürünlerin terkibine girmektedir. Bu çalışmanın amacı;
melatoninin yüklü hidrojel ve emuljel formülasyonlarının hazırlanması ve in-vitro karekterizasyon
çalışmalarının gerçekleştirilmesidir.
Melatonin içeren hidrojel ve emuljel formülasyonları, dondurup çözündürme ve emülsiyon
evaporasyon yöntemleri kullanılarak hazırlandı. Dondurup çözündürme yönteminde, hyaluronik asit,
polivinil alkol ve melatonin karışımı, -20°C’de 20 saat ve oda sıcaklığında 4 saat bekletildi. Bu işlem iki
defa tekrarlandı. Emülsiyon evaporasyon yönteminde ise; hyaluronik asit ve melatonin karışımı A fazı
olarak, polivinil alkol çözeltisi ise; B fazı olarak hazırlandı. A ve B fazı mekanik bir karıştırıcı ile
karıştırılıp oluşan C fazı, yağ fazı olarak kullanılan silikon yağı ile karıştırıldı. Elde edilen emuljel
formülasyonuna dondurup çözündürme yöntemindeki işlemler uygulandı. İşlem sonunda silikon yağı
filtre edilerek ortamdan uzaklaştırıldı. Hazırlanan formülasyonların, etkin madde yükleme kapasitesi
belirlendi ve SEM görüntüleri çekilerek ile mikroskobik incelemesi gerçekleştirildi.
Etkin madde yükleme kapasitesi sonucunda dondurup çözme yönteminde %88 ve emülsiyon
evaposrasyon yönteminde %65 oranında yükleme kapasitesi görüldü. Formülasyonların emülsiyon
yöntemi ile hazırlanmalarında yükleme kapasitesi daha düşük bulundu. Taramalı elektron mikroskobu
ile yapılan inceleme sonucunda; melatoninin polimerik matrikse yüklendiği görüldü. Melatonin yüklü
olan formülasyonlarsa por genişliğinin daha düşük olduğu bulundu. Aynı zamanda dondurup çözme
yöntemi ile hazırlanan formülasyonlarda, emülsiyon yöntemi ile hazırlananlara göre daha büyüktür
por genişliği elde edildi. Bu durumunun formülasyonların yapılacak olan in-vitro salım ve su çekme
kapasitelerini de etkileyeceği düşünülmektedir.
Sonuçta; dondurup çözündürme ve emülsiyon evaporasyon yöntemleri ile etkin madde içeren ve
içermeyen hidrojel ve emuljel formülasyonları başarılı bir şekilde hazırlandı. Formülasyonların
karakterizasyon ve salım çalışmaları devam etmektedir.
Islak Mendil Numunelerinde Mikrobiyal Kontaminasyonun Araştırılması
Gökhan CENGİZ a, Neslihan GÜNDOĞAN b
a Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Analiz ve Kontrol Laboratuvarları Dairesi Başkanlığı, İlaç ve Kozmetik
Laboratuvarları Birimi, Mikrobiyoloji Laboratuvarları, 06100 Sıhhıye, Ankara b Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Genel Biyoloji Anabilim Dalı, 06500 Teknikokullar, Ankara
ÖZET
Kozmetik ürünler steril olmayan ürünlerdir. Kozmetik ürünler, içerdikleri maddeler nedeniyle mikroorganizmaların gelişimi için uygun ortam oluşturmaktadır. Kozmetik ürünlerin formülasyonunda bulunan mineraller, proteinler, aminoasitler, vitaminler, glikozitler, yağ alkolleri, steroidler, karbonhidratlar, şeker alkolleri, bitkisel hammaddeler, su ve ürün pH’sı mikroorganizmaların üremesi için gerekli koşuları oluşturur.1 Kozmetik ürünlere antimikrobiyal etkinlik gösteren yardımcı maddeler eklense de bu maddelere karşı zamanla direnç kazanarak mikrobiyal kontaminasyonu gerçekleştirecektir.2 Kontaminasyona elverişli olan bu ürünlere Clostridium tetani, Escherichia coli, Salmonella typhimurium, Pseudomonas aeruginosa, Candiada albicans, Aspergillus niger, Staphylococcus aureus, Bacillus spp. Streptococcus spp. gibi bir çok mikroorganizma kontamine olmaktadır.3 Kozmetik ürünlerdeki mikrobiyal kontaminasyon ürünün yapısı ve görünüşünü bozarak maddi kayıplara yol açarken kontaminasyon türüne göre de sağlığı tehdit eder.4
Bu çalışmada Türkiye piyasasında bulunan 44 adet ıslak mendil numunesi Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Mikrobiyoloji Laboratuvarları’nda mikrobiyolojik yönden analize alınmış ve mikrobiyolojik kontaminasyonu araştırılmıştır. Kozmetik Yönetmeliği ve ISO standartlarına göre toplam aerobik mezofilik mikroorganizma sayısı, toplam maya ve küf sayısı, Pseudomonas aeruginosa, Staphyloccus aureus,
Escherichia coli ve Candida albicans parametreleri ve bu parametrelerin mevzuat limitlerine göre uygunluğu araştırılmıştır. Antimikrobiyal etkinlik gösteren koruyucu kimyasallar ISO standartlarına göre uygun nötralizasyon işlemleri ile nötralize edilmiştir.5
Sonuç olarak teste alınan 44 adet numunenin 18 adedi mevzuat limitlerine göre uygun değildir. Uygun olmayan ürünlerden 18 adedi toplam aerobik mezofilik mikroorganizma sayısı yönünden, 10 Adedi toplam maya ve küf sayısı yönünden, 8 adedi patojen mikroorganizma varlığı yönünden uygun bulunmamıştır. Söz konusu numuneler, yaygın olarak kullanılan kozmetik ürünler olup kafe, restoran, lokanta gibi yerlerde verilen tekli ıslak mendiller ve ambalajlı, çoklu olarak satılan ıslak mendillerden oluşmaktadır. Uygun olmayan ürünlerin çoğunluğunu tekli ıslak mendiller oluştururken, yüksek uygunsuzluk yüzdesi ile ıslak mendiller sağlığı tehdit etmektedir.
Anahtar Kelimeler: kozmetik ürün, ıslak mendil, mikrobiyal kontaminasyon
Kaynaklar: 1. Çarıkçı, A. İ., Uçar, F, Yalçın, H. T. (2008). Kozmetik ürünlerde bakteriyal ve fungal kompozisyonun klasik
yöntemler ve PCR yöntemi kullanılarak saptanması. Elektronik Mikrobiyoloji Dergisi TR, 6 (1), 1-16. 2. Birteksöz, A. S., Tüysüz, M. (2013). Kozmetik ürünlerde koruyucu madde kullanımı ve koruyucu etkinlik
testleri. Ankem Derg., 27, 83-91. 3. Baird, R. M. (1977). Microbial contamination of cosmetic products. J. Soc. Cosmet. Chem., 28,17-20. 4. Dawson, N. L., Reinhardt, D. J. (1981). Microbial flora on insue, display eyeshadow testers and bacterial
challenges of unused eyeshadows. Applied and Environmental Microbiology, 42, 297-302. 5. International Organization for Standardization (2014). Cosmetic microbiology microbiological limits. ISO,
17516. 5. Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Kozmetik Yönetmeliği (2005). Resmi Gazete, Sayı, 25823
Kozmetik Ürünlerde Bulunan Antimikrobiyal Etkili Koruyucuların Mikrobiyolojik Analizlerde Nötralizasyon Çalışmaları
Gökhan CENGİZ, Ezgi HEREK
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Analiz ve Kontrol Laboratuvarları Dairesi Başkanlığı, İlaç ve Kozmetik
Laboratuvarları Birimi, Mikrobiyoloji Laboratuvarları, 06100 Sıhhıye, Ankara
ÖZET
Kozmetik ürünler yapısı itibari ile kontaminasyona açık ve elverişli ürünlerdir. Bu sebeple kozmetik
ürünlerde mikrobiyolojik kontaminasyon ve üreme olmasını engellemek amacıyla koruyucu olarak bilinen
birçok kimyasal eklenmektedir.1 Bu kimyasalllar kozmetik ürünlere kontaminasyon ile bulaşan
mikroorganizmaları bakterisidal veya bakteristatik olarak etkileyip gelişimlerini engellemek için kullanılır.
Kozmetiklere koruyucular eklenerek kozmetik ürünlerin raf ömürleri boyunca korumaları amaçlanır ve bu
durum göz önünde bulundurularak kimyasal miktarları belirlenir. Ancak miktarlar ve kimyasallar irritan ve
sağlığı tehdit edecek seviyede ve özellikte olmamalıdır.2-3 Koruyucu seviyeleri yönetmelikler ile
belirlenmiştir. Kozmetiklerde kullanılan koruyucu maddeler; parabenler ve paraben tuzları, alkoller, asidik
koruyucular, izotiyazolinonlar, kuarterner amonyum bileşikleri, halojenlernmiş bileşikler olarak
sınıflandırılabilir.4 Bu kimyasallar mikrobiyolojik analizlerde negatif etki göstermektedir. Bu sebeple mikrobiyolojik analizde ürünlerdeki koruyucuların nötralize edilmesi gerekmektedir.
Bu çalışmada Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Mikrobiyoloji Laboratuvarları’na gelen içeresinde
kozmetik yönetmeliğinde belirtilen koruyucuları bulunduran kozmetik ürünler ISO, Avrupa Farmakopesi,
Amerikan Farmakopesi standartlarına uygun olarak nötralize edilmeye çalışılmıştır. Çalışmada yumurta
lesitin, polisorbat 80, L-sistein, saponin, sodyum tiyosülfat, pepton, sodyum bisülfat, L-histidin kullanılarak
nötralzasyon işlemleri gerçekleştirilmiştir. Bu bileşimler genellikle nötralizasyon için membran filtrasyon
yönteminde yıkama solüsyonu olarak kullanılmıştır. Ancak filtre edilemeyen ürünlerde ise çözdürme
aşamasında kullanılarak nötralizasyon işlemleri gerçekleştirilmiştir. Çalışmadaki amaç nötralizasyon işlemleri ile standartlarda belirtilen oranda mikrobiyolojik geri kazanımları yakalamaktır.5
Sonuç olarak yapılan farklı çalışmalarda kozmetik ürünlerde sıklıkla sodyum benzoat, sorbik asit,
fenoksietanol, metil paraben, propil paraben, fenol, klor gibi antimikrobiyal etkinlik gösteren koruyucular
nötralize edilmeye çalışılmış ve başarılı olmuştur. Genellikle koruyuculu preparatlarda uygulanan membran
filtrasyon yöntemi ile nötralizasyon işlemi başarılı olmuş ayrıca membran filtrasyon yöntemi ile
çalışılamayan numunelerde nötralizasyon işlemi numuneyi çözdürme aşamasında sağlanmıştır. Gram
pozitif, gram negatif, sporlu mikroorganizmalar, maya ve küfler standarda uygun oranda geri kazanılmıştır.
Ayrıca testte aranması gerekli 4 patojen mikroorganizma da geri kazanılmıştır.5
Anahtar Kelimeler: kozmetik ürün, antimikrobiyal koruyucu, nötralizasyon
Kaynaklar: 1. Birteksöz, A. S., Tüysüz, M. (2013). Kozmetik ürünlerde koruyucu madde kullanımı ve koruyucu etkinlik
testleri. Ankem Derg., 27, 83-91. 2. Lee E, An S, Choi D, Moon S, Chang I. Comparison of objective and sensory skin irritations of several cosmetic
preservatives, Contact Dermatitis 2007; 56(3):131-6.
3. Oishi S. Effects of propyl paraben on the male reproductive system, Food Chem Toxicol 2002;40(12):1807-13.
4. Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Kozmetik Yönetmeliği (2005). Resmi Gazete, Sayı, 25823.
5. International Organization for Standardization (2006). Cosmetic microbiology enumeration and detection of aerobic
mesophilic bacteria. ISO, 21149.
TÜRKİYE’DE İÇ PİYASAYA SUNULAN BAZI KOZMETİK ÜRÜNLERİN CİLT İRRİTASYON POTANSİYELLERİNİN İN VİTRO DEĞERLENDİRİLMESİ
Özge Köse, Suna Sabuncuoğlu, Pınar Erkekoğlu, Belma Koçer-Gümüşel
Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Toksikoloji Anabilim Dalı Sıhhiye, Ankara/TÜRKİYE
GİRİŞ ve AMAÇ: Geçmişte kozmetik ürünlerinin ciltte irritasyon oluşturma potansiyelleri hayvan
deneyleri ile değerlendirilmiştir. Ancak, 11 Mart 2013’de Avrupa Birliği’nde hayvanlar üzerinde test
edilen her tür kozmetik ve kişisel bakım ürününün satışı yasaklanmıştır. Bu tarihten itibaren kozmetik
ürünlerin güvenlilik değerlendirmeleri alternatif in vitro toksisite testleri ile yapılmaya başlanmıştır.
Ülkemizde de bu yasak 15 Temmuz 2015’te başlamıştır. Son birkaç yıldır yerli kozmetik firmaları,
ürünlerinin güvenlilik değerlendirilmeleri için gerekli deri ve göz in vitro toksisite testlerini yurtdışı
laboratuvarlardan talep etmektedir. Bu testlerin yüksek maliyetli olmaları nedeniyle ülkemiz her yıl
önemli ekonomik kayıplar yaşamaktadır. Bu maddi kayıpların önlenmesi, ülke ekonomisi açısından
önemli düzeyde katma değer elde edilmesi, dışa bağımlılığın azaltılması ve insan sağlığının
korunmasına katkı sağlanması amaçlanarak, ilgili alternatif yöntemlerden yeniden yapılandırılmış
insan epidermis modelinin kullanıldığı “In vitro Epiderm Cilt İrritasyon Testi (EPI-200-SIT)” Hacettepe
Üniversitesi Eczacılık Fakültesi bünyesindeki laboratuvarımızda uygulanmaya başlanmıştır.
MATERYAL ve METOD: Bu çalışmada piyasada bulunan 21 farklı çeşitli kozmetik ürünün (4 adet sabun,
7 adet şampuan, 4 adet tüy dökücü ürün, 2 adet bitkisel yağ, 2 adet krem, 2 adet saç bakım ürünü) cilt
irritasyon potansiyelleri EPI-200-SIT test kiti kullanılarak “Etkin Zaman-50 (Effective Time-50, ET-50)
Yöntemi” ile değerlendirilmiştir. Dokular 4, 8 ve 12 saat süre ile ilgili kozmetik ürünlere maruz
bırakıldıktan sonra, doku canlılığı 3-(4,5-dimetiltiyazol-2-yl)-2,5-difeniltetrazolyum bromür (MTT)
yöntemi ile ölçülmüştür. Uygulama yapılan dokularının canlılığı negatif kontrol ile karşılaştırılmış ve ET-
50 < 0.5 saat – güçlü/ciddi irritan; ET-50 = 0.5-4 saat ise orta derecede irritan; ET-50 = 4-12 saat ise
ortadan hafife irritan; ET-50 = 12-24 saat ise çok hafif irritan ve ET-50 = 24 saat ve üzeri ise irritan
olmayan şeklinde kabul edilmiştir.
BULGULAR ve SONUÇ: Çalışmada kullanılan 7 şampuandan sadece birinin şiddetli irritan , diğer beş
şampuan ürününün ortadan hafif dereceye değişen ölçüde irritan, birinin ise orta derecede irritan
olduğu belirlenmiştir. Çalışmada yer alan diğer kozmetik ürünlerinden el kremlerinin, sabunların ve
bitkisel yağların normal kullanım koşullarında irritan olmadığı saptanmıştır. Tüy dökücü ürünlerin
yalnızca birinin ortadan hafif dereceye değişen ölçüde irritan olduğu, diğer üçünün irritan olmadığı,
saç bakım ürünlerinin ortadan hafif dereceye değişen ölçüde irritan olduğu belirlenmiştir. Kozmetik
ürünlerin piyasaya arzından önce cilt irritasyonu oluşturmadığına ilişkin verilerin eldesi ve ürün
güvenlilik dosyasında yer alması önerilmektedir.
Bituminaria bituminosa Bitkisinin Antiradikal ve İndirgeme Gücü Kapasitelerinin Araştırılması*
Tuba Örença, Mustafa Cengiza, Mehmet Cemil Ürenb,
Cengiz Sarıkürkcüc, Serpil Koçaka,
a Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, ISPARTA
b Süleyman Demirel Üniversitesi, Atabey Meslek Yüksek Okulu, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler
Programı, Atabey-ISPARTA
c Süleyman Demirel Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Temel Eczacılık Bilimleri Bölümü-ISPARTA
Özet
Bituminaria bituminosa bitkisi, Akdeniz'de yaygın olarak dağılım gösteren bir yıllık yabani
baklagillerdendir. Fabaceae familyasına ait olan bu tür yaygın olarak "Arap bezelyesi" yada
"perdeli yonca olarak adlandırılmakta ve soya, fasulye, bezelye, nohut, yonca ve fıstık gibi
ekonomik bakımdan önemli bitkiler sınıfına girmektedir. 1
Bu çalışmada, Bituminaria bituminosa bitkisi çözücü özütlerinin (etil asetat, metanol ve su)
antiradikal ve indirgeme gücü kapasitelerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Özütlerin
antiradikal aktiviteleri DPPH ve ABTS katyon radikal testleriyle belirlenirken; indirgeme gücü
kapasiteleri ise, CUPRAC ve FRAP testleri kullanılarak tespit edildi.2
Tüm testlerde aktivitenin etil asetat<metal<su şeklinde değiştiği belirlendi. Etil asetat özütü,
DPPH testinde 7.71 µmol troloks eşdeğer (TEs)/g kuru bitki ve ABTS katyon radikal testinde
ise, 33.57 µmol TEs/g kuru bitki olarak antiradikal aktivite sergiledi. Su özütünün CUPRAC ve
FRAP indirgeme gücü kapasiteleri sırasıyla; 41.26 ve 46.83 µmol TEs/g kuru bitki olarak tespit
edildi.
Kaynaklar
1) Permender, R., Hema, C., Sushila, R., Dharmender, R., Vikash, K. Current Nutrition &
Food Science 2010, 6, 161–175. 2) Sarikurkcu, C., Uren, M. C., Tepe, B., Cengiz, M., Kocak, M. S. Industrial Crops and
Products 2014, 62, 333-340.
* Bu çalışma, Süleyman Demirel Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonunca
desteklenmiştir (Proje No: 4483-YL2-15).
Kozmetik Sanayinde Hammadde Olarak Kullanılan Tatlı Badem, Portakal Kabuğu ve Nar Çekirdeği Yağlarının Kimyasal İçeriklerinin
Belirlenmesi
Selma Karatekina, Mustafa Cengiza, Serpil Koçaka Mehmet Sefa Koçakb
a Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, ISPARTA
b Süleyman Demirel Üniversitesi, Atabey Meslek Yüksek Okulu, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler
Programı, Atabey-ISPARTA
Özet
Bu çalışmada kozmetik endüstrisinde çeşitli amaçlar için hammadde olarak kullanılan
portakal kabuğu uçucu yağlarının, nar çekirdeği ve tatlı bademin yağ asidi içeriklerinin
belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu bağlamda, portakal kabuğu uçucu yağları GC ve GC-MS ile
karakterize edildi. Nar çekirdeği ve tatlı badem yağ asidi içerikleri ise GC ile tespit edildi.
Bu çalışma ile nar çekirdeğinde ve tatlı badem yağlarının her birinde toplam 12 yağ asidi
bileşeni tespit edilmiş ve her iki yağın da tekli ve çoklu doymamış yağ asitlerince zengin
olduğu belirlenmiştir. Nar çekirdeği yağında ana bileşenler olarak punisik asit (%83.56), oleik
asit (%4.56), linoleik asit (%4.57) oranında bulunmuştur. Tatlı badem yağında ana bileşenler
olarak oleik asit (%72.57), linoleik asit (%12.59), palmitik asit (%9.72) oranında bulunmuştur.
Ayrıca portakal kabuğu uçucu yağında toplam 23 bileşen aydınlatılmıştır. Bu uçucu yağda
limonen (%89.25), mirsen (%2.51) ve linalool (%1.20) ana bileşenler olarak tespit edilmiştir.
Elde edilen analiz sonuçları birlikte değerlendirildiğinde, gerek sabit yağ analiz sonuçları
gerekse de uçucu yağ analiz verilerinin literatürde rapor edilen sonuçlarla uyum içinde
olduğu sadece derişimlerinde farklılıkların bulunduğu görülmektedir. Bu farklılığın bitki
örneklerinin farklı yetişme koşullarına bağlı olduğu söylenebilir.
Endemik Bir Tür Olan Salvia cadmica Bitkisinin Biyolojik Aktivitesi*
Serpil Koçaka, Mustafa Cengiza, Mehmet Sefa Koçakb, Cengiz Sarıkürkcüc
a Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, ISPARTA
b Süleyman Demirel Üniversitesi, Atabey Meslek Yüksek Okulu, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler
Programı, Atabey-ISPARTA
c Süleyman Demirel Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Temel Eczacılık Bilimleri Bölümü-ISPARTA
Özet Salvia genusu, Lamiaceae familyasının en geniş üyelerinden biri olup yaklaşık 900 tür ile
temsil edilmektedir. Yaraların iyileştirilmesi, mide, karaciğer ve romatizma ağrılarının
hafifletilmesi, infüzyon halinde soğuk algınlığının tedavi edilmesine yönelik dünya çapında
yaygın olarak kullanımları bulunan bu genustan terpenoitler, flavonoitler gibi çeşitli kimyasal
gruplara ait yararlı çok sayıda sekonder metabolitler izole edilmiştir.1 Bazı Salvia (Adaçayı)
türleri bronşit, tüberküloz, adet ve sindirim bozukluklarının tedavisinde de şifalı bitkiler
olarak kullanılmaktadır.2
Bu çalışma, endemic Salvia cadmica bitkisi çözücü özütlerinin (etil asetat, metanol ve su)
toplam antioksidan aktivitesinin ve metal şelatlama kapasitenin belirlenmesini
amaçlamaktadır.3
Yapılan analizler sonucunda S. cadmica etil asetat, metanol ve su özütlerinin
fosfomolibdenyum yöntemiyle yapılan toplam antioksidan aktivelerinin sırasıyla; 88.72,
311.96 ve 276.97 µmol troloks eşdeğer/g kuru bitlki olarak tespit edildi. Etil asetat özütünün
Fe(II) iyonlarını şelatlama kapasitesinin bulunmadığı; buna karşın su özütünün (8.82 µmol
EDTA eşdeğer/g bitki) metanol özütünden (4.17 µmol EDTAE eşdeğer/g kuru bitki) iki kat
daha fazla şelatlama yeteneğine sahip olduğu belirlendi.
Kaynaklar
1) Banthorpe, D. V., Bilyard, H. J., Brown, G. D. Phytochemistry 1989, 28, 2109.
2) Foster, S., Tyler, V.E. Tyler’s honest herbal. The Haworth Press: Binghamton, NY, pp
327–329, 1984.
3) Sarikurkcu, C., Uren, M. C., Tepe, B., Cengiz, M., Kocak, M. S. Industrial Crops and
Products 2014, 62, 333-340.
* Bu çalışma, Süleyman Demirel Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonunca
desteklenmiştir (Proje No: 4482-YL2-15).
Selülit Tedavisi İçin Hyaluronan Mikropartikülleri İçeren Organojel
Formülasyonlarının Tasarlanması ve Değerlendirilmesi
aErol Eli Simsolo, bİpek Eroğlu, aÖzgen Özer
a Ege Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı 35100 Bornova İzmir
bHacettepe Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Eczacılık Temel Bilimleri Anabilim Dalı 06100 Sıhhiye Ankara
Selülit, yağ hücrelerinin irileşmesi ve derinin esnekliğinin azalması sonucu olarak dermal hasara
neden olan kozmetik bir bozukluktur. Bitkisel ekstrelerden elde edilen kafein, kan dolaşımını arttırıcı,
lipolitik ve lipojenezi inhibe edici etkileri nedeniyle selülit tedavisinde tercih edilen bir maddedir.
Mikropartiküller farmasötik teknoloji alanında sıklıkla hazırlanan ilaç taşıyıcı sistemler olup, polimerik
yapıları nedeniyle etkin maddenin kontrollü ve uzatılmış salımını sağlarlar. Bu çalışmada, selülit
tedavisinde uzun süre etkili yeni bir bir formülasyon geliştirilmesi ve etkinliklerinin optimize edilmesi
amaçlanmıştır. Bu amaçla, yeni hücre oluşumu/hareketliliğinin devamını sağlayan ve nemlendirme
özelliğine sahip doğal deri bileşenlerinden olan hyalüronik asit (hyaluronan-HA) ile kafein yüklü
mikropartiküller püskürterek kurutma yöntemi ile hazırlandı. Hazırlanan mikropartikül
formülasyonları topikal uygulamada uygun viskoziteyi verecek lesitin organojel formülasyonları
içerisinde dağıtıldı. Hazırlanan organojel formülasyonları pH, viskozite, reolojik ve mekanik özellikler
ile karakterize edilirken, mikropartikül formülasyonları partikül büyüklüğü, morfolojik incelemeler ve
etkin madde yükleme etkinliği parametreleri ile karakterize edildi. Formülasyonların stabilite
çalışmaları sonucunda 25 ± 2ºC ve % 60 ± 5 relatif rutubet koşullarında 6 ay süre ile stabil kaldıkları
belirlendi. Termal analizlerin ardından, mikropartiküllerin diyaliz membrandan in vitro salım
çalışmaları gerçekleştirildi. UV altında sterilize edildikten sonra, sitotoksik etkileri hücre kültürü
çalışmaları ile değerlendirildi. Formülasyonların sıçan karın derisinden ex-vivo difüzyon çalışmaları
yapıldı. Mikropartikül içeren organojel formülasyonlarından kafein salımının anlamlı derecede uzadığı
belirlendi (p<0.05). Sonuç olarak; doğal deri bileşenlerinden oluşan bu dermal formülasyon ile selülit
ile oluşan doku hasarına karşı hem daha etkin ve hem de nemlendirme özelliğine sahip yenilikçi bir
formülasyon geliştirilmiştir. Ayrıca, kafein, HA ve lesitin maddelerinin kombinasyonu ile yapılan
formülasyonların doku onarımı üzerine sinerjik etkisi ilk defa bu çalışma ile değerlendirilmiştir.
6.Kozmetik Kimyası,Üretimi ve Standardizasyonu Kongresi
Burdur Örtülü Mevkii’nde Yetiştirilen Lavantadan (Lavandula angustifolia
Mill.) Elde Edilen Uçucu Yağın Anti-Mikrobiyal Etkilerinin İncelenmesi
Fatih M. Emena, Aslıhan Cesur Turguta*, Hale SEÇİLMİŞ CANBAYa, Levent Kahrımanb, Aylin
Kahrımanc, Neslihan Çamc
aMehmet Akif Ersoy Üniversitesi Bilimsel ve Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi
bLaber Kimya Ar-Ge San.Tic.
cCosming Lab. Bilgi Yön.Eğt.Danışmanlık San.ve Tic.Ltd.Şti.
e-mail: [email protected]
Yapılan araştırmada lavanta uçucu yağı, özellikle 3 yaşın altındaki çocuklarda göz çevresi ve mukoza
membranlarında direkt veya diğer ürünlere eklenerek kullanılabilecektir. Bu anlamda çeşitli kozmetik
ürünlerinde sıkça rastlanan Candida albicans, Staphylococcus aureus, Pseudomonas aeruginosa,
Aspergillus brasiliensis mikroorganizma türlerine lavanta yağının etkileri incelenmiştir. Bu türler
literatüre göre kremlerde sıkça rastlanan türler olmakla birlikte soyulmuş deri sendromu, deri
iltihapları, sepsis, toksik şok sendromu, konjunktivit, alerjen gibi çeşitli rahatsızlıklara sebep
olmaktadırlar. Lavantanın saplı çiçeklerinden clevengerda su buharı distilasyonu ile elde edilen uçucu
yağ, 14. günden itibaren kontaminasyonu tamamen ortadan kaldırmıştır. Sonuçlar yapılan
antimikrobiyal koruyucu etkinlik testi ve mikrobiyoloji analizlerinde açıkça görülmektedir.