49
Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Y Y ıllardır Batı solunda saygın bir yeri olan New Left Review’un ikinci serisinin ilk sayısına bir sunuş ya- zısı yazan Perry Anderson (2000: 13-9), kapitalizmin günümüzdeki konjonktüründe sol cephede iki tür tep- kinin bulunduğunu saptar: Birinci tepki, kapitalizme intibak etmektir. Kapitalizmin kalıcı olduğu anlaşıldığı- na göre, sol onunla barış yapmalı ve uzlaşmalıdır. İkin- ci tepki teselli bulmaktır. Burada, siyasal duruşta bir de- ğişim olmaz, ama yüz yüze gelinen kapitalizm gerçeği karşısında, karşıt süreçlerin önemini abartmak, imgesel aktörlere geçerliliği bulunmayan potansiyeller yükle- mek gibi üzüntüyü azaltacak teselliler aranır. Bu saygın derginin kendisini konumlandırdığı yer ise, ikisini de kabul etmeyen bir duruş olarak “uzlaşmaz gerçekçilik” kavramında ifadesini bulur. Birkaç paragraf sonra uz- laşmaz gerçekçiliğin, sermaye karşısında tarihsel bir ye- nilginin açıkça kayıt altına alınması anlamına geldiğini görürüz. Anderson’a göre, bu öyle bir yenilgidir ki, Re- formasyon’dan bu yana ilk kez dünya yüzeyinde her- hangi bir anlamlı muhalefet kalmamıştır artık. Geriye kalan tek şey, dünya tarihinin en başarılı ideolojisi ola- rak neoliberalizmdir. Uzlaşmaz gerçekçiliğin payına dü- şen de bu muzaffer ideolojiyi izleyen görüşlere kapıları- nı açmaktır. Hiç gecikmez, kapitalizmin yerini alacak bir alter- natif peşinde koşmayı us dışı ve tarih dışı olmakla eleş- Praksis 7 | Sayfa: 117-164

Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

Küreselleflmeye Karfl› Olmak:Olanaklar ve S›n›rl›l›klar

Aykut Çoban

YYıllardır Batı solunda saygın bir yeri olan New LeftReview’un ikinci serisinin ilk sayısına bir sunuş ya-

zısı yazan Perry Anderson (2000: 13-9), kapitalizmingünümüzdeki konjonktüründe sol cephede iki tür tep-kinin bulunduğunu saptar: Birinci tepki, kapitalizmeintibak etmektir. Kapitalizmin kalıcı olduğu anlaşıldığı-na göre, sol onunla barış yapmalı ve uzlaşmalıdır. İkin-ci tepki teselli bulmaktır. Burada, siyasal duruşta bir de-ğişim olmaz, ama yüz yüze gelinen kapitalizm gerçeğikarşısında, karşıt süreçlerin önemini abartmak, imgeselaktörlere geçerliliği bulunmayan potansiyeller yükle-mek gibi üzüntüyü azaltacak teselliler aranır. Bu saygınderginin kendisini konumlandırdığı yer ise, ikisini dekabul etmeyen bir duruş olarak “uzlaşmaz gerçekçilik”kavramında ifadesini bulur. Birkaç paragraf sonra uz-laşmaz gerçekçiliğin, sermaye karşısında tarihsel bir ye-nilginin açıkça kayıt altına alınması anlamına geldiğinigörürüz. Anderson’a göre, bu öyle bir yenilgidir ki, Re-formasyon’dan bu yana ilk kez dünya yüzeyinde her-hangi bir anlamlı muhalefet kalmamıştır artık. Geriyekalan tek şey, dünya tarihinin en başarılı ideolojisi ola-rak neoliberalizmdir. Uzlaşmaz gerçekçiliğin payına dü-şen de bu muzaffer ideolojiyi izleyen görüşlere kapıları-nı açmaktır.

Hiç gecikmez, kapitalizmin yerini alacak bir alter-natif peşinde koşmayı us dışı ve tarih dışı olmakla eleş-

Praksis 7 | Sayfa:117-164

Page 2: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

tiren görüşler derginin sayfalarında yerlerini almayabaşlar. Örneğin, Jeffrey Isaac’ın (2000: 113-115) sa-vunduğu görüşe göre, sömürü ve yabancılaşmanın ol-madığı bir safdil gelecek düşü kurmak artık söz konu-su olamaz. Siyasal ve ekonomik değişikliklerin ve top-lumsal bölünme nedenlerinin sınıfa indirgenemezliği-nin görülmesiyle ve bir öğrenme süreciyle anlaşılmıştırki, kapitalizme karşı olmak, pratikte karşılığı olmayan,tümüyle değersiz bir duruştur. Kapitalizmin eşitsizlikgibi yan etkilerini gidermek için etik ve siyasal açıdanuygulanabilir tek seçenek, sorun çözme teknikleriniesas alan “demokratik siyaset” ya da “demokratik birpragmatizm”dir.

New Left Review’un, neoliberalizmin ve küreselkapitalizmin mutlak zaferine işaret eden yeni koşulla-ra solun uyum sağlamak dışında yapacak bir şeyininkalmadığını ilan ettiği bir ortamda (Kagarlitsky, 2000:128), dünya, hem teoride hem de pratikte bir muhale-fetin yükseliyor oluşuna tanıklık etmektedir. Bu muha-lefet önemlidir; çünkü muhalefet olgusunun kendisibile kapitalist yapı, kurum ve süreçlerin, bunların eşit-sizlik, yoksulluk, acımasızlık, barbarlık, yabancılaşmagibi etkilerinin insanlığın kaderi ve arzusu olmadığı-nın kanıtlarıdır. Bununla birlikte, bu durum, muhale-fetin kimi açmazlarını göz ardı etmeyi ve eleştiridenbağışık kılmayı gerektirmez. Bu yazının yapmaya çalış-tığı, yükselen muhalif dalganın önemini bir öncül ola-rak kabul ederek neoliberalizme ve küreselleşmeyeteslim olmayı reddeden perspektifleri tartışmaya aç-maktır. Hemen belirtmek gerekir ki, yazı, neolibera-lizm/küreselleşme1 karşıtı muhalefeti konu ve içerikçetüketen bir kapsama sahip değildir. Yazının teorik vepratik olmak üzere iki düzeyi ve tartışmayı yürüttüğüüç boyutu bulunmaktadır. Seçilmiş teorik-siyasal yak-laşımlar (özellikle Bourdieu, Hutton ile Hardt ve Neg-ri) ile küresel bir eylem pratiği olarak Seattle protesto-sunu ele alan iki düzeyli ve eleştiriyi odakladığı üçnokta ekseninde örülen bir tartışmayı amaçlamaktadır.

1| Bu yaz›n›n genelindeküreselleflme ve neoli-beralizm sanki birbiri-nin yerine kullan›l›yor-mufl gibi bir izlenim or-taya ç›k›yorsa, bununnedeni yaz›n›n tart›fl-ma konusu ile ba¤lan-t›l›d›r. Teorik ve pratikdüzeyde küreselleflmekarfl›tlar›, zaman za-man bu ikilinin ikisinebirden ya da kimi za-man birine kimi zamanda ötekine bir karfl›tl›kdurumu sergilemekte-dirler.

118 Aykut Çoban

Page 3: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

Ön plana çıkarttığı birinci tartışma noktası, küresel-leşmeye muhalefetin, karşı çıktığı küreselleşme tezleri-nin belirsizliğinden (indeterminacy) ve yer yer onuntezlerine eklemlenmekten kendisini kurtaramamış ol-masıdır. Bununla bağlantılı olarak ikincisi, devlete iliş-kindir; devlet ya küreselleşmenin kurbanı ve kurtarıcı-sı olarak görülmekte ya da hiç gündeme alınmamakta-dır. Üçüncüsü ise, sunulan alternatif siyasa önerileri-nin açmazlarıdır. Bir bakıma, muhalefetin sunduğuolanaklar, bu üç noktada ortaya çıkan sınırlılıklar su-yunda boğulma tehlikesi ile karşı karşıyadır.

I . N e y e K a r fl › ?

Küreselleşme olarak anılan süreç; gerek etkileriyle,gerekse hakkında söylenenlerle gündelik yaşamımızınneredeyse ayrılmaz bir parçası oldu. Görünen o ki,1970’lerde yapısalcılığın, 1980’lerde “post”un (post-modernlik, postmateryal değerler, postfordizm gibi)ezici gücünden çok daha etkilidir 1990’lar ve sonrası-nın küreselleşme kavramı. Bununla birlikte, üzerindebu kadar çok konuşulmasına karşın küreselleşmeninne olduğu hâlâ tartışmalı bir konudur. Küreselleşme,sermaye akışkanlığı, yatırımların, malların, hizmetlerinve paranın küresel hareketliliği, ekonomilerin bütün-leşmesi, küresel pazar, ulus-devlet sınırlarının ortadankalkması, ulus-devletin çöküşü, çokuluslu şirketlerinküresel etkinlikleri, toplumsal ilişkilerin dünya çapın-da yoğunlaşması, insanların küresel hareketliliği, küre-sel sivil toplumun ortaya çıkışı, küresel kültürün do-ğuşu, tüketim kalıplarının küresel birörnekliği, ülkelerarasındaki karşılıklı bağımlılığın artması, iletişim vebilişim sistemleri ağlarının varlığı, bilginin küreselakışkanlığı, paylaşılan çıkarlar, küresel ve ortak sorun-ların farkına varılması, küresel bilinçlilik, küresel kim-lik ve küresel siyasalar ile küresel kurumların işlevsel-leşmesi vb. olarak ifade edilmektedir. Bunların her bi-ri tek tek, üçlü-dörtlü gruplar halinde ya da hepsi bir-den küreselleşme olarak sunulmaktadır.

119Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar

Page 4: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

Buradaki sorun, küreselleşmenin çok sayıda süreci,dinamiği ve ölçeği tek bir potada erittiği savından kay-naklanmamaktadır. Başlı başına bir süreç çok sayıda ol-guyla ilişki içinde olabilir. Asıl sorun, bu ilişkiselliğinaçıklığa kavuşturulmaması ya da kusurlu ve yanıltıcı iliş-kilendirmeler yapılması ve etkilerin neden, nedenlerinetki gibi gösterilmesi ile bağlantılıdır.2 Örneğin, serma-ye akışkanlığından emeğin serbest küresel hareketliliği-ne sıçranmakta, bilişim ve iletişim teknolojisindeki geliş-meler, teknolojik belirlenimcilikle, küreselleşmenin ne-deni sayılmakta, teknolojik yeniliklerin özgürleştiriciüretim ilişkilerini yarattığından söz edilmekte ve böyle-ce teknoloji=küreselleşme=özgürleşme formülü yazıl-makta, paylaşılanın kimin çıkarı olduğuna bakılmadaninsanlığın ortak çıkarına hizmet edecek küresel iktidarkurumlarının kuruluşuna demir atılmakta, toplumsal veekonomik ilişkilerde küresel ölçeğin önem kazanmasın-dan ulusal ölçeğin geçersiz hale geldiği sonucuna ulaşıl-makta ve küreselleşme ile devletin çöküşü arasında doğ-rusal bir hat çizilmektedir. Bir süreci niteleyen küresel-leşme sözcüğünün barındırdığı çokanlamlılık, çok sayı-da farklı şeyi sözde açıklar gibi görünürken belirsizleşti-ren çoklu anlamlar yumağına dönüşmüştür. Küreselleş-meye karşı olmak, onun hangi anlamı bağlamında birkarşıtlıktır?

I . 1 . A n l a m K a r › fl › k l › k l a r ›

Teorik düzeyde daha kapsamlı bir çözümleme ara-yışında olanların çabası, küreselleşmeyle ilgili bir net-leştirme sağlamak bir yana anlam karışıklığını (ambi-guity) daha da derinleştirmektedir. Küreselleşmeninteorik nesnesi olarak “hem dünyanın sıkışması hem debir bütün olarak dünya bilincinin yoğunlaşması” görü-şü ileri sürülür (Robertson, 1992: 8). Bir başka deyiş-le, “idealist” bakış açısından küreselleşme, dünyanınkendinde oluşundan kendi için oluşuna doğru evril-mesi sürecidir; bu süreçte, küresel bilinçlenme dünya-yı küresel kılmıştır (Robertson, 1992: 55). Benzer bi-

2| Burada söylendi¤indenfarkl›laflan biçimde,Peter Marcuse (2000:23) ‘küreselleflme teri-minin çamura batm›flkullan›m›n›n nedeni et-kiden ay›rma çabas›n›sis alt›nda b›rakt›¤›n›’belirtmektedir.

120 Aykut Çoban

Page 5: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

çimde, küreselleşmeyi, ilişkilerin sembolik alanınınküreselleşiyor olması ile açıklayan teorik yaklaşımlar-dan söz edilebilir. O kadar ki, “ekonomi ve siyasanınkültürelleştikleri ölçüde küreselleştikleri” iddia edilir(Waters, 1995: 9). Buna karşılık “realist” bakış açısın-dan, küreselliğin maddi güçlerinin ve insan ilişkileri-nin küresel karşılıklı bağlanmışlığının küresel bilinç-lenmeyi, böylece de küreselleşmeyi mümkün kıldığısavunulmaktadır (Albrow, 1996: 84-5). Bir yandan kü-reselleşme, modernliğin (modernity) uzantısı, evrimive sonucu olarak tartışılırken (Giddens, 1990), öteyandan tam tersi bir yaklaşımla onun modernliğe birmeydan okuma olduğu ifade edilir (Albrow, 1996).Küreselleşmenin hem modernlikle hem de postmo-dernlikle ilgisinin olduğu (Robertson, 1992) ve “küre-sel modernlikler”den söz etmeyi haklı kılacak neden-ler bulunduğu da (Featherstone, Lash ve Robertson,1995) iddia edilmektedir. Kimi teorisyenler küreselleş-meyi “zaman-mekân sıkışması” (Robertson, 1992), ki-mileri de “zaman-mekân uzaklaşması” (Giddens,1990) olarak ele alırlar. Bir başkası, küreselleşmeyi,ulusötesi ekonomik, siyasal ve kültürel-ideolojik pra-tikler çerçevesinde ele alıp tartışır (Sklair, 1995). Kü-reselleşme sürecinin tarihsel olarak ne kadar geri gitti-ği, beş yüzyıl önce mi, 1945 sonrası mı, 1960’lı yıllarlabirlikte mi başladığı, yoksa Paul Hirst ve GrahameThompson’un (1996) iddia ettiği gibi, eğer gerçektenküreselleşmeden söz edilecekse 1900’lerin başındadünyanın bugün olduğundan çok daha fazla küresel-leşmiş mi olduğu, küreselleşme teorilerinin tartışmalıkonuları arasındadır.

Belirsizlik ve anlam karışıklığı küreselleşme teoris-yenleri tarafından da vurgulanmaktadır. Örneğin, Ro-land Robertson (1990: 60), açıklamaya giriştiği küre-selleşmenin tarihsel aşamalarının daha fazla kanıta ge-reksinim duyduğunu kabul ederken, Leslie Sklair(1995: 42) kendi teorisinin sacayaklarından biri olan“kültürel-ideolojik ulusötesi pratiklerin” görgül ola-

121Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar

Page 6: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

rak kanıtlanmasının zorluğuna değinip bunun dahaçok kavramsal bir araç olduğunu söyler. Yepyeni birçağ olarak “küresel çağın” geldiğini müjdeleyen Mar-tin Albrow da (1996: 90-3), küresel olanın, astronomi,jeoloji ve biyoloji bilimlerindeki kullanımdan farklıolarak, toplum ve kültür alanında belirsiz bir metaforolduğunu belirtir.

Artık yeterince açık olmalı; küreselleşme teorilerin-den çıkan sonuç, gözleri görmeyen bir kişinin fil be-timlemesinden çok da farklı değildir. Durum buysa,küreselleşme karşıtlığı, neye karşı karşıtlık oluşturul-duğu bağlamında ciddi sorunlarla karşı karşıya de-mektir. Birinci olarak, küreselleşme karşıtı olmak ifa-desinin kendisi oldukça sorunludur. Karşıtlık kurulanşeyin teorik nesnesini saptamak konusunda yandaşla-rının yaşadığı zorluklar, ister istemez kavram olarakküreselleşme karşıtlığını sorunlu kılmaktadır. İkinciolarak, küreselleşme ile ilgili kafa karışıklığı savunucu-ları tarafından bile kabul edilmişken, karşı çıkanlarınkendilerinin neye ya da nelere karşı çıktıkları nokta-sında aşmaları gereken güçlükler var demektir. Üçün-cü olarak da, küreselleşme tartışmaları olguların, sü-reçlerin ve dinamiklerin kusurlu ve yanıltıcı bir biçim-de ilişkilendirilmesi temeli üzerinde yükselmişken, kü-reselleşmeye karşı olmanın neye karşı olmak anlamınageldiğini analitik olarak saptamak kolay değildir.

Bu son paragrafın yöntemsel bir yanılgıyı barındır-dığı ileri sürülebilir. Bunun savuşturulması için bir pa-rantez açmak zorunlu görünmektedir. Alain Lipietz’in(1987: 9; ayrıca Keyman (2002: 41-2) tarafından datartışılan) yapısalcılıkla ilgili olarak yaptığı uyarıdançıkarımda bulunarak şöyle bir eleştiri getirilebilir: Kü-reselleşme ile ilgili olarak yukarıda saptanan belirsiz-likler, kavramın kendisinden türetilmekte ve küresel-leşme sürecinin somut gelişmeleri bu belirsiz olduğusöylenen kavramın isterlerine bağlı kalınarak ele alın-maktadır. Bu eleştiriye karşı savunma siperi oluştur-mak zor olmayacaktır. İlkin, yukarıdaki saptamaların

122 Aykut Çoban

Page 7: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

ortaya koyduğu gerçek şudur ki, bir kavramın yandaş-larınca olduğu kadar karşıtlarınca da bu yaygınlıkta veneredeyse her şeyi niteleyen biçimde kullanılması, be-lirli bir anlam örüntüsüne göndermede bulunmaya veneredeyse herhangi bir şeyi düşünmeye bile izin ver-meyecektir (Althusser, 1990). Sonra, ne belirsizlik veanlam karışıklılığı yalnızca kavrama, ne de çelişkileryalnızca onun kullanımına özgüdür; süreci çözümlemeiddiasındaki teoriler de çatışmalıdır, çelişiktir ve süre-cin ne olduğuna ilişkin belirsizlik üretmektedir. Daha-sı, küreselleşme bağlamında kurulan, süreçsel gerçek-likler arası ilişkilendirmeler, gerçekçi bir serimleme-nin uzağında ve yanıltıcı oldukları için belirsizleştiricibir öze sahiptir. Örneğin, aşağıda tartışıldığı gibi, kü-reselleşme ile devletin sona ermesi arasında doğrusalbir ilişki yoksa, küreselleşmeye karşı çıkmak için kapi-talist devleti savunan perspektif kusurludur demektir.Son olarak, aşağıda kanıtlarıyla gösterileceği gibi, ak-törler ve süreçler düzeyinde küreselleşmeye karşıolanların neye göndermede bulundukları konusu açıkdeğildir. Yukarıdan küreselleşmeye karşı aşağıdan kü-reselleşme (küreselleşme isteniyor ama yukarıdan ol-masına mı karşı çıkılıyor?), “yağmacı küreselleşmeye”karşı insan yüzlü küreselleşme (Falk, 1999), küresel-leşmenin demokratikleştirilmesi, alternatif küreselleş-me, küreselleşmeye karşı devletin güçlendirilmesi vb.,bunun işaretleridir.

Küreselleşmenin devleti çökerttiği tezi (eleştirisiiçin örn. Savran, 1996) ileri sürülerek küreselleşmeninaçıklanmasında ortaya çıkan yukarıda işaret ettiğimizbelirsizlikler sözde giderilmeye çalışılır. Bir başka de-yişle, küreselleşmenin ne olduğunu anlamamız için,onun bir sonucu olarak ulus-devletin öldüğü olgusunabakmamız gerektiği salık verilir. Küresel olan ile ulu-sal olan arasında sanki kaçınılmaz bir çelişki olmak zo-rundaymış gibi bir yaklaşımdan hareket edilir. Serma-yenin hareketliliğinin, ekonomilerin küresel bütünleş-mesinin ve küresel ekonomik ilişkilerin sonucu olarak,

123Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar

Page 8: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

ulus-devlet sınırlarının kevgire döndüğü, ulusal eko-nomi siyasalarının uygulanamaz hale geldiği, ulus-dev-let egemenliğinin sona erdiği ve sonuçta devletin işlev-sizleşerek sönümlendiği iddia edilmektedir (örn. Oh-mae, 1993; Naisbitt, 1994; Albrow, 1996). Karşıt kimiyaklaşımlarda, bu türden küreselleşme tezlerine inanı-lıp eklemlenildiğini, öte yandan da siyasal açıdan butezlere karşı çıkıldığını görürüz. Küresel rekabetin us-dışı ve yıkıcı güçlerini ve etkilerini gidermek için dev-letin etkin bir biçimde ulusal ekonomileri yönetmesigerektiği savunularak devlete sahip çıkılır (örn. Biene-feld, 1994; Hirst ve Thompson, 1996). Burada, devle-tin yok edilmekte olduğu öncülünden hareketle, aslın-da onun ne denli önemli olduğu gösterilmeye çalışılır.Bir yandan, devlet, aslında varolmadığı söylenen küre-selleşmenin bir kurbanı olarak ele alınırken, öte yan-dan konumuna sahip çıktığı ölçüde küreselleşmeninkarşısında siyasal bir kurtarıcı olarak görülür. I.2. Karfl›tl›k Ekseni: Teorik Düzey

Bu “kurban-kurtarıcı perspektifini”, kurtarıcılıkyönünü ikinci bölüme bırakarak, daha yakından ele al-makta yarar var. Fransa’da son yıllarda küreselleşmekarşıtlığının simgelerinden biri durumuna gelen ve 23Ocak 2002’de yitirdiğimiz Pierre Bourdieu’nun yakla-şımı, buna iyi bir örnektir. Bourdieu’nun (1998) yakla-şımında yer yer küreselleşmenin yer yer de neolibera-lizmin devlete yönelik tehditleri dile getirilir. Bu teh-ditlere karşı çıkmak gerektiği vurgulanır. YapıtınınFransızcasının altbaşlığı, direnişin, neoliberalizmin is-tilasına karşı olduğuna işaret eder. Kitapta bir arayagetirilen konuşma ve yazılara bakıldığında ise, önce,direnişin en azından üç boyutunun bulunduğu, amasonra bunların refah devletinin savunulması eksenindebirleştiği görülür. İlk boyut, bir uygarlığın yıkılmasınakarşı olmaktır. İkinci boyut, kendisini tek gerçek ola-rak dayatan, neoliberalizm ve barbarlık dışında bir al-ternatifin bulunmadığı savını yayan neoliberalizmekarşı direnmektir. Üçüncüsü de, bir mit, güçlü bir söy-

124 Aykut Çoban

Page 9: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

lem olan küreselleşmeye karşı olmaktır. Bunlara karşıçıkılmalıdır çünkü kamu hizmetinin varlığı ile ilişki-lendirilmiş, eğitim, sağlık, kültür, araştırma, sanat veçalışma haklarının bulunduğu refah devletinin kaza-nımlarına karşı sürdürülen savaşların cephaneliği olanküresel rekabet, verimlilik, esneklik vb. gibi gerçek dı-şı gerekçelerle bu haklar tırpanlanmaktadır (Bourdi-eu, 1998: 24-6, 34-6).

Bu noktada, ilkin, Bourdieu’nun yaklaşımı ile ilgisibulunan küreselleşme karşıtlığı ile ilgili bir başka karı-şıklığı gösteren bir saptamayla işe koyulmak gerekir.Bu, küreselleşme süreci ile neoliberal program arasın-da eğer bir ilişki varsa bunun açıklıkla gösterilmemişoluşudur. Küreselleşmenin bir süreç ve bir ideoloji ol-duğu yaygın bir görüştür. İdeolojisinin, küreselleşme-yi kaçınılmaz, alternatifi olmayan ve arzulanan bir sü-reç biçiminde sunduğu haklı olarak vurgulanır (örn.Başkaya, 2001: 13; Beşeli, 2001: 61). Küreselleşmenin,kapitalizmin “içinde çırpındığı genel bunalımı aşmaküzere sürdüregeldiği bir ekonomik-toplumsal prog-ram” olduğu söylenir. Bu programın tarihsel başlangı-cı olarak da, Reagan ve Thatcher’in uygulamaya koy-duğu yeni-sağın [neoliberalizmin] yükselme dönemigösterilir (Kürkçü, 2001: 24). Bu durumda, küreselleş-me ideolojisi (globalism) ile kapitalizmin maddi yapı-ları arasında ve bu ikisiyle neoliberalizm arasında birilişkinin bulunup bulunmadığı konusunun tartışılmasıgerekir. Bourdieu için de neoliberalizm, düşünceleralanına özgülenmiş bir doktrin olmaktan daha fazlası-dır; toplumun yeniden inşasına yönelmiş siyasal bir ey-lem programıdır; toplumsal siyasalar alanını devletinterk etmesi türünden pazar ekonomisi teorilerinintoplumsal yaşamda kurumsallaştırılması çabasıdır.Ama, neoliberal programın müdahalesinin gerisindeyatan sınıf ilişkileri ile ekonomik yapıdaki değişiklikle-rin ayrıntılı bir çözümlemesine girişilmez. Sanki, birideoloji, maddi yapıları kendi isterleri doğrultusundadeğiştirip dönüştürmektedir. Bir başka deyişle, küre-

125Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar

Page 10: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

selleşme olarak adlandırılan kapitalist ekonomidekimaddi değişiklikler ile neoliberal program birbiriyleilişkilendirilmiş değildir. Bu ilişki tartışılmadığı ölçü-de, “dönüştürmek istedikleri topluma dışsal olan elit-lerin dayattıkları bir program olarak neoliberalizm”görüşü ile karşı karşıya kalırız (Callinicos, 1999: 86-90).

Bourdieu’nun (1998: 100-2), neoliberalizmin dev-lete yönelik tehditleri arasında saydıkları şunlardır:Kârlarını ençoklaştırma peşinde koşan sermaye sahip-lerini dizginleyecek yönetsel ve siyasal engellerin kal-dırılması, ulus-devletin ekonomik serbestlik talepleri-ne boyun eğmesi, kamu hizmetlerinin özelleştirilmesive refah devleti harcamalarının azaltılması. Ama bugörece geniş sayılabilecek devlete yönelik tehditler,kamu düşüncesi ile bağlantılı bir biçimde ele alınandevletin tahrip edilmesi görüşüne indirgenir. Bourdi-eu’ya göre, evrensel kamu düşüncesinin deposu ol-mak, toplumsal kazanımların mevzisi olarak refah dev-letine (toplumsal devlete) gönderme yapar. Sonuçtaneoliberalizmin ve küreselleşmenin devletle ilişkisi,refah devleti ile olan ilişkilendirmeden ibaret kalır.Devletin, toplumsal devlet uygulamalarının ötesindekialana, piyasaya, pazara müdahalesinin ve katkısınınbulunmadığı ve giderek gerçekten de büzülen ya dasönümlenen bir devlet varmış gibi bir anlayış ortayaçıkar. Bir başka deyişle, devletin ortadan kalktığını ile-ri süren neoliberalizmin tezi ile koşut bir görüşe ulaşı-lır.

Günter Grass da (2002: 71) Bourdieu ile söyleşisin-de neoliberalizmin saldırısı ile karşılaşan devletin sa-vunulması gerektiğini ileri sürer. Grass’ın, neolibera-lizm-devlet ilişkisini ortaya koyuşu, bir ölçüde küre-selleşme tezleri ile dokunmuştur. Ona göre, neolibera-lizmin derinde yatan niyeti, kamu düzeninin sağlan-ması işlevi dışında, devleti tümüyle ortadan kaldır-maktır. Devlet toplumsal alanı düzenleme gücünden,engellilere, çocuklara, yaşlılara, üretim süreçlerinin dı-

126 Aykut Çoban

Page 11: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

şında bırakılanlara ilişkin sorumluluklarından yoksunbırakılırsa ve ekonomi küreselleşme mantığının içindekaybolursa, Grass’ın toplumdan beklediği, devlet ma-rifetiyle toplumsal refah programlarının onarılmasıiçin müdahale etmektir. Burada, iki sorun belirir. İlksorun, aşağıda Michael Hardt ve Antonio Negri’ninyaklaşımında da görecek olduğumuz, devletin kapita-list sistemdeki rolünü polis gücünün kullanımına in-dirgemekle ilgilidir. Bu görüş, sanki devletin polislikişlevi dışında toplumsal yaşama başka türden bir mü-dahalesinin artık kalmadığı gibi bir inanışa bağlanmış-tır. İkinci sorun, kapitalist devletin savunulması ile il-gilidir. Aslında devlet ortadan kalkıyor derken farkın-da olmadan kastedilen, refah devletinin yok olduğu-dur. Oysa, devletin savunulması gerektiğini ileri sürengörüşlerdeki ortak yan, küreselleşme tezlerine koşutbir anlayışla, genelde devletin yok olduğu görüşündeaçıkça ısrar edilmesidir. Bu sayede, küreselleşmeyekarşı bir yandan kapitalist devlet genelde savunulmak-ta, öte yandan da, aşağıda tartışıldığı gibi, topluma su-nulan alternatif, sınırlı bir refah devletinin onarılmasıhedefinin ötesine geçememektedir.

Küreselleşme ile doruğa ulaşan serbest pazar man-tığına devletin kurban edilmemesi gerektiğini savunanperspektifin bir başka örneği, Will Hutton’ın görüşle-rinde bulunabilir. Hutton (1996: 244-6, 307), Keynes-çi siyasaların ve refah devleti uygulamalarının terkedilmesine karşı çıkarak bunların yeni koşullar altındayeniden yapılandırılmasının gerekçelerini ve yollarınıtartışır. Ona göre düzenlenmemiş kapitalizm istikrarlıdeğildir (bu görüş, kapitalizmin düzenlendiğinde içselolarak krize eğilimli olmadığını ima eder). Keynesçiaçıdan, finansal sistem, pazar ekonomisindeki istikrar-sızlığın temel unsurudur. Günümüzde finansal hare-ketlerin hız kazanmasıyla birlikte oluşan finansal piya-salardaki belirsizliklerin, devlet denetimi ile gideril-mesi gerekir. Belirsizlik ortamında yatırıma yönelme-yen girişimcinin gelecek beklentilerini tatmin ederek,

127Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar

Page 12: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

özel yatırımları toplumsal olarak en uygun düzeye çı-karacak olan hükümet müdahaleleri zorunludur. Dev-lete düşen rol, para ve maliye politikaları geliştirerekve finansal piyasaları etkin biçimde denetleyerek eko-nominin daha verimli işlemesini sağlamaktır. Refahdevleti uygulamalarından beklenen de, piyasaların iş-leyişinin sınırlarını çizmek, toplumsal uzlaşmayı sağla-mak, ekonominin sağlıklı işlemesi için işbirliğini ko-şullayan değerleri kurumsallaştırmaktır. Bir mit oldu-ğu söylenen küreselleşme karşısında ekonomileri dü-zenlemek ve denetlemek amacıyla ulusal ve uluslarara-sı Keynesyen siyasalar için nostaljik bir çağrı çıkarta-rak finansal hareketlilik gibi günümüzün ekonomik ol-gularını siyasal beklentileriyle (Keynesçilik) test edenyaklaşımın örnekleri çoğaltılabilir (örn. Hirst veThompson, 1996; eleştirisi için bkz. Harman, 1996).Bu tür yaklaşımların sınırlılıklarına dönmek üzere şim-dilik şu kadarı söylenebilir. Keynesçi siyasalar ile refahdevleti uygulamalarındaki gerilemeyi kapitalist serma-ye birikiminin güncel gereksinimleri çerçevesinde tar-tışmak yerine, küreselleşmeye ya da onun ideolojisinebağlamak, yanlış ilişkilendirmeler yapmak anlamındaküreselleşme retoriği ile ortak bir paydada kısmen bu-luşmaktır. 1970’lerin hemen başında, soğuk savaş dö-neminin Keynesçi dünyasında ne diyordu Richard Ni-xon: “Şimdi hepimiz Keynesçiyiz, hem muhafazakâr-lar hem radikaller, hem Birleşik Devletler hem deSSCB, aslında herkes kalkınmanın bir çeşit devlet ey-lemini gerektirdiğini kabul etti” (Wallerstein, 1996:356). Sermaye açısından bu dönem kapanmıştır.

Devlete sarılan yaklaşımların neye karşı çıktığı yu-karıda tartışıldı. Şimdi, mücadelede devleti devre dışıbırakan yaklaşımlar tartışılacaktır. Bu yaklaşımı açıkbiçimde temsil eden, Michael Hardt ve Antonio Neg-ri’nin (2001) İmparatorluk adlı yapıtıdır.3 Öncelikle,Hardt ve Negri’nin yaklaşımının küreselleşmeye karşıolup olmadığı tartışması yapılabilir. Gerçekten de, buyaklaşımda, küreselleşmenin, ekonomik, siyasal ve

3| Yaz› boyunca ‹mpara-torluk’un Türkçesinegöndermede bulunulsada, zaman zaman ‹ngi-lizce metin (Hardt veNegri, 2000) ile karfl›-laflt›rmal› bir okuman›nyap›ld›¤›n› belirtmekgerekir.

128 Aykut Çoban

Page 13: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

kültürel süreçleriyle yapıları İmparatorluk kavramı al-tında çözümlenmekte, küreselleşme bir olgu olarak ka-bul edilmekte ve bu olgunun “çokluğun” özgürleşmepotansiyelini geliştirdiği vurgulanmaktadır (Hardt veNegri, 2001: 33, 68). Öte yandan, aynı yapıtta, İmpara-torluğun karşı-iktidarının kurulması için mücadele ola-nakları ve perspektifleri de araştırılmaktadır. İki yaza-rın, Genoa’daki protesto eyleminin arifesinde NewYork Times’ın 20 Temmuz 2001 tarihli nüshasındakigörüşleri, Genoa’daki çokluğun eylemini küreselleşme-nin şimdiki formuna karşı bir eylem olarak, farklı, yenive daha iyi bir geleceğin olanaklı oluşunun işareti ola-rak değerlendirdiklerini göstermektedir (aktaran Gre-en, 2002: 31). Hardt ve Negri’nin yaklaşımını, küresel-leşmenin açtığı temelde alternatif küreselleşmenin in-şasına yönelmiş ve “hakim küresel sisteme” karşı biryaklaşım olarak ele almak yanlış olmayacaktır.

Bununla bağlantılı olarak, bu yaklaşımın sermayeyekarşı olup olmadığı konusunda da bir tartışma yapıla-bilir. Küreselleşme karşıtı muhalefette, sermaye karşı-tı ve sermaye ile bir uzlaşma aramak anlamında kıs-men onun yandaşı olmak biçiminde bir yarılmadan sözedilebilir. Michael Hardt (2002: 114), Porto Alegre’detoplanan Dünya Toplumsal Forumu’nu değerlendirir-ken küreselleşme karşıtı iki duruşun varlığından sözeder. Birincisi, ulusal egemenlikçi küreselleşme karşıtıduruştur. Bu, küresel sermayenin egemenliğine karşıbir savunma mevzisi olarak ulus-devletin egemenliği-nin güçlendirilmesini savunur. Düşmanı, zayıf devletdenetimi ile kısıtlamalardan kurtulmuş küresel kapita-list etkinliktir. İkincisi ise, egemenlikçi olmayan, alter-natif küreselleşme duruşudur. Düşmanı, devlet tara-fından bir düzen altına alınmış olsun ya da olmasın,sermayenin kendisidir. Herhangi bir ulusal çözümekarşıdır, bunun yerine “demokratik küreselleşmeyi”çözüm olarak görür. İkinci duruşun siyasal programı-na sinmiş sınırlılıklarının ele alınması işine zemin ha-zırlamak üzere, Hardt’ın tanımlamalarıyla ilgili çeliş-

129Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar

Page 14: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

kileri açığa çıkartmakta yarar var. İki duruşun içeriğiile ilgili olarak Hardt’ın değerlendirmelerinin geçerliolduğunu kabul edebilmek için, tanımsal ölçütlerle il-gili sorunları gideren, doyurucu açıklamaları üretmekgerekecektir. İlkin, Hardt’ın yaptığı gibi eğer ikinci du-ruş sermaye karşıtı olarak nitelendirilebilirse, başkalarıyanında sermayenin yayılması olgusuna da karşılık ge-len küreselleşme demokratikleştirildiğinde, bu duruşhâlâ, sermaye karşıtlığına dayalı gerçek bir alternatifolarak görülebilir mi? Sermaye, demokratikleştirilmişbir çerçeveyle yayılımını sürdürürken, alternatif küre-selleşmenin sermaye karşıtı olduğunu ileri sürebilir mi-yiz? Sonra, bu alternatifin gerçek bir alternatif sunma-dığını düşünüyorsak, yalnızca küreselleşmenin demok-ratikleştirilmesi bağlamında sermayeye karşı olan buduruşla sermaye etkinliklerinin kamusal çıkarlar doğ-rultusunda sınırlanması ve düzenlenmesi ekseninde kü-reselleşmeye karşı olan birinci duruş arasında gerçektenbir fark bulunduğunu ifade etmek ne ölçüde anlamlı-dır? Belirtmek gerekir ki, bu ve benzeri sorunlarHardt’ın tanımlarındaki teorik kusurlar olduğu kadar,“küreselleşme karşıtı hareket” olarak anılan hareketiniçinde yer tutan bu iki duruşla ilgili kısmen pratikte dekarşılığı olan çelişkiler ve belirsizliklerdir. Yine de, du-rumun böyle oluşunun, Hardt’ın açıklamalarının kusur-larını ortadan kaldırmadığı vurgulanmalıdır.

İmparatorluk’un bakış açısından, sermayenin ulus-lararasılaşmasıyla (“küreselleşme”) devletlerin ulusal-lığı çelişkisi (Murray, 1971: 85), İmparatorluğun kuru-luşu ile ortadan kalkmıştır: “Sermaye kendini dünyapiyasasında gerçekleştirdikçe ulus-devlet sınırları bilearka plana kayarak gözden kaybolmaya yüz tutar. ...Demek ki, modern egemenliğin aşkınlığı sermayeniniçkinliği ile çelişir. Tarihsel bakımdan, sermaye bu ege-menliğe dayanmış ve onun hak ve kuvvet yapılarınıdesteklemiştir, ama aynı yapılar sürekli ilke olarak ser-mayenin işleyişi ile çelişir ve pratikte ise, gelişmesiniengelleyerek, sermayenin işleyişine engel olur” (Hardt

130 Aykut Çoban

Page 15: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

ve Negri, 2001: 337). Günümüzde artık böyle bir çeliş-ki söz konusu değildir. Küreselleşme karşısında devle-tin gerilediği, sınırlarının ortadan kalktığı ve egemenli-ğin İmparatorluğun katmanlarında biçimlendiği gibisaptamaları, artık böyle bir çelişkinin kalmadığının işa-retleri olarak okunabilir. Küreselleşme devlet egemen-liğini geriletmiştir, ama egemenlik tümüyle ortadankalkmamış, İmparatorluğun bir dizi ulusal ve ulusüstüorganında küresel bir hükmetmeye dönüşmüştür. Bu,herhangi bir mekânla sınırlı olmadığı gibi, geçmiş yada gelecek gibi bir zamansal sınırı da olmayan, kendinisürekli ve ebedi olarak sunan, tarih dışı bir rejimdir(Hardt ve Negri, 2001: 14-21, 204). Bu rejimde siyaset,“iktidarın küresel düzeyde üretimi hesaplaması ve dü-zene sokmasının imkânsızlığı” anlamında ölçü dışı biralan haline gelmiştir. Ölçünün olmadığı yerde devletde yoktur (Hardt ve Negri, 2001: 361-3).

Emperyal yönetimin işlevini önce tüzel (dar anlam-da polislik) olarak ele alırlar. Sonra bu bakışın yetersizolduğunu belirtip çözümlemeyi, yaşamın tüm alanları-nın kuşatıldığına işaret eden, Foucaultyen kontroltoplumu kavramı üzerinden geliştirirler. Bu çerçevede,şirketler dünyanın biyo-politik yapılaşmasını belirler-ken İmparatorluk iktidarı da polis gücünü sunar. Bu-rada, genel olarak, gerek ulus-devletin gerekse emper-yal yönetimin rolü polislik, denetim ve disiplin olarakkarşımıza çıkar. Disiplin toplumundan, “biyo-politikkontrol” toplumuna geçilince, devlet amacını yitirir veçöker. İmparatorlukta, toplumsal disiplin ve denetimdışsal bir otoriteyle uygulanmaz, üretim ve yenidenüretim süreçlerine içkinleşmiştir. Böylece, İmparator-lukta polis müdahaleleri ayrıksıdır ve marjinaldir. Ser-maye, nüfus, emek, mal ve hizmet hareketliliği, ulusalsınırları yıkmış, devlet gerilemiş ve toprağa bağlı ol-mayan, dünya egemeni İmparatorluğun kuruluşu ger-çekleşmiştir. Bunu tamamlayan bir başka olgu, toprak-tan kopmuş ve gökyüzünü esas alan iletişim ve bilişimsistemlerindeki gelişmelerin bir yere bağlı olan devlet

131Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar

Page 16: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

egemenliğine saldırması ve onu zayıflatmasıdır (Hardtve Negri, 2001: 353).

İmparatorluk’un yaklaşımında hem devletin, hemde dolaylı olarak ve paradoksal biçimde İmparatorlu-ğun yönetsel mekanizması, toprak ilkesi ile yapılandı-rılmış gibidir. Devlet, sınırları belirlenmiş bir toprakparçası (ülke, territory) üzerindeki egemen denetimgücüdür. İmparatorluk ise sınırları ortadan kalkan me-kânın bütününe yayılmıştır. İmparatorlukta sınırlaryoktur, dışarısı yoktur; o, mekânsal bütünlüğü tümüy-le kuşatmıştır. İmparatorluk merkezsiz ve topraksızbir yönetim aygıtıdır. Yer olarak egemenliği sınırlaya-bilen bir dışarısı artık yoktur. Devletin sermaye biriki-mindeki önemli rollerini ve görevlerini kenarda bıra-kan bu yaklaşım, egemenliğin oluşumunda ve kullanı-mında territory kavramına ağırlıklı bir önem yükler.İmparatorluk’un teorik besin kaynağı olarak, egemen-liği territory kavramı ile açıklayan Machiavellici gele-nek, onun bir başka esin kaynağı olan Foucault’nuneleştiri oklarına hedef olmuştur. Foucault (1991: 93),Machiavellici geleneğe göre egemenliğin bir territoryüzerinde ve sonuçta da bu alanda yerleşmiş öznelerüzerinde uygulandığını belirtir. Buradan giderek de,territory’nin hem Machiavellici prensliğin hem de sa-ğın teorisyenlerinin ve filozoflarının tanımladığı biçi-miyle tüzel egemenliğin temel unsuru olduğunu belir-tir. Gerçekten de, burada, sağın küreselleşme tezleriy-le İmparatorluk’un savları birbirine yaklaşır. Hem sa-ğın teorisyenleri (örn. Ohmae, 1993) hem de Hardt veNegri, ekonomik ve siyasal olarak bütünleşmiş küreselsistemin territoryal sınırların önemini ortadan kaldır-dığını ve sonuçta devlet egemenliğinin ve böylece dedevletin kendisinin çöktüğünü ileri sürerler. Hardt veNegri, Marx’a da göndermede bulunarak, önce, “ulus-devletlerin çöküşü tam anlamıyla devlet ve sermayeilişkisinin eksiksiz gerçekleşmesidir” saptamasını ya-parlar. Ama bu, devletin sermaye yararına daha yoğunbir işlevsellik kazanması anlamında değildir. Devlet

132 Aykut Çoban

Page 17: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

yapı olarak çökmüştür, bu nedenle “sermaye ve emekuzlaşmaz biçimde doğrudan karşı karşıya gelmiştir”(Hardt ve Negri, 2001: 250-1). Egemenliğinin “tek re-ferans noktası[nın] kullanabildiği gücün mutlaklığı”olduğu vurgulanan İmparatorluk, “tahakküm etmekve gerektiğinde ... sistemin aksaklıklarına müdahaleetmek üzere örgütlenmiştir” (Hardt ve Negri, 2001:65). Egemenlik kavramı ülke kavramı ile ilişkilendiril-diği ölçüde ve genel bir öznelerin ve sermayenin hare-ketliliğine vurgu yapıldığında, toprakla bağını kopar-mış İmparatorluğun sanki kendinde ve salt kendi içinbir tahakküm mantığı söz konusuymuş gibi bir sonucaulaşmak kaçınılmaz görünmektedir. İmparatorluk’un,egemenliği, sınıf dışı olan halk ve ulus gibi idealistkavramların ekseninde kuramlaştıran yaklaşımlarıeleştirmesi yerindedir, onu toprak kavramı ile ilişki-lendirmesi ise kusurludur, çünkü egemenliğin neredeoluştuğu ve uygulandığı kadar ne için uygulandığı daönem taşır. Örneğin Türkiye’nin, ulusal sınırların dı-şında ya da içinde faaliyet yürüten tahkim kurullarınınyetkisini kabul etmesi, egemenliğin sonu olarak değer-lendirilemez. Egemenlik kurumundaki bu ve benzerideğişimler, sermayenin haklarının daha etkin biçimdekorunması ve kapitalist sınıfların gücünün berkitilme-si anlamında, egemenliğin egemen sınıflara daha iyihizmet etmesine dönüktür (bkz. Çoban, 2001).

İmparatorluk’ta devletin yok olması tezinin iki bo-yutlu bir savunma ile sunulduğunu söylemek yanlış ol-mayacaktır. Bir yandan, devlete toplumsal yaşamın de-netlenmesinde daha az gereksinim duyulmaktadır. Ay-nı zamanda, sermayenin de devlete gereksinimi kalma-mıştır, çünkü sermaye ulusal sınırları aşmış ve hattaparçalamıştır. Hardt ve Negri, dünya pazarının ve pi-yasalarının kapitalist sistemin (İmparatorluğun) işleyi-şindeki rolünü abartırlar. Sanki kendi dinamikleriyleve katışıksız biçimde çalışan piyasalar, önüne çıkanher şeyi, bu arada devletleri, silip süpürmektedir. Bugörüşleri de devletin yok olmakta olduğunu ileri süren

133Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar

Page 18: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

küreselleşme tezleriyle benzerlik sergiler.4 Üretimin veticaretin küresel ilişkiler ağı içinde gerçekleştiği birortamda devlet istese de herhangi bir müdahalede bu-lunamaz. Bu iki boyutta işlevini yitirince, sınırları dakevgire dönüp egemenliği kısıtlanınca, devletin çöküşiçinde olduğu tezi kolaylıkla ileri sürülebilmektedir.

Hardt ve Negri’ye (2001: 318-9) göre, ulusötesi şir-ketler, ulus-devletin otoritesini ve yargısal yetki alanı-nı (jurisdiction) aşmıştır, dahası devlet yenilmiştir,dünyanın yönetimi artık küresel düzeyde etkinlik gös-teren şirketlerin eline geçmiştir. Devletin yenilgisi sol-cuları değil, kolektif çıkarlarını gerçekleştirecek aracıkurum olarak devletten yoksun kalan sermayeyi kor-kutmalıdır.5 Devlet yenilmekle birlikte, “politika yokolmamıştır, yok olan politik olanın otonomluğu nosyo-nudur”. Siyasetin özerkliği kavramını aldıkları isimlerThomas Hobbes ve Carl Schmitt’tir. Daha açık bir an-latımla, özerklik kavramı bakımından oldukça gelişkinolan Marksist literatüre herhangi bir göndermede bu-lunmazlar. Hardt ve Negri’nin özerkliğin yok oluşun-dan anladıkları, bir ülkenin sınırları içinde egemenli-ğin yitirilmesidir; uzlaşmanın gerçekleşeceği ve otori-tenin uygulandığı tüzel ve coğrafi alan olarak siyasalalanın özerkliğinin yok olmasıdır. Özerk siyasal alanınçökmesi, aynı ölçüde bu alanda direniş ve karşı-iktidararayışlarının da geçerliliğinin ortadan kalkmasını so-nuçlandırmıştır. Ulus-devlet ölçeği, karşı-iktidar hede-finin ve mücadelesinin ölçeği değildir artık. Mücade-lenin hedefi ve ölçeği küresel olmak zorundadır.

Böylece, mücadelenin neye karşı verilmesi gerekti-ği sorusuna Hardt ve Negri’nin yanıtı, İmparatorluktur.Küresel kapitalizmden korunmak adına ulus-devleticanlandırmaya dayalı yerelci stratejileri geçersiz kılanİmparatorluğun, gerçek alternatiflerin önünü tıkayanbu tür bir eskiye dönme arzusu karşısında ilerici bir bo-yutu vardır (Hardt ve Negri, 2001: 68). Bu bakımdan,küreselleşme karşısında yerelci ve ulus-devletçi diren-me stratejilerinin düşmanı yanlış teşhis ettiğini, oysa

4| Küreselleflme tezleriile Hardt ve Negri’ninsavlar› aras›nda baflkabenzerlikler de kurula-bilir. Hardt ve Negri(2001: 309, 346,352) sermayenin yat›-r›mlar›n› küresel a¤›nbir baflka noktas›nakolayca tafl›yabilece¤i,sermayenin emek gü-cünün fiyat› nerede enucuzsa oraya gitti¤i yö-nündeki sermayenintabans›zl›¤› (footloose)sav›n› ve ulusal ekono-mi siyasalar›n›n küre-selleflmeye ba¤l› ola-rak uygulanamaz halegeldi¤i sav›n› ileri sü-rerler. Bu ve benzeriküreselleflme tezleri-nin elefltirisi için bkz.Harman, 1996; Moran1998; Savran, 1996;Weiss, 1997; Went,2000: 7-51.

5| Hardt ve Negri (2001:71; 344-5; 355-6)ulus-devlet tahakkümzincirinin bir halkas› ol-du¤u için ulus-devletinard›ndan a¤›t yakmay›yanl›fl bulurken hakl›-d›rlar. Ama devlet ilesermaye aras›ndakiiliflkileri göz ard› ettik-leri için devleti savun-mama perspektifi,neo-liberalizmin tezleri-nin ötesinde bir anlam-land›rma çerçevesineulaflabilmifl de¤ildir.

134 Aykut Çoban

Page 19: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

düşmanın küreselleşme olmadığını, tersine, küreselleş-menin önceki sömürü ve denetim yapılarını topraktankopardığı oranda çokluğun özgürleşme koşulunu sağla-dığını savunurlar. Düşmanın, İmparatorluk kavramınıntemsil ettiği özgül bir küresel ilişkiler rejimi olduğunuileri sürerler. Bir yandan, düşmanın belirlenmesininönemli olduğunu vurgulayarak çokluğun düşmanı ola-rak emperyal egemenliği gösterirler (Hardt ve Negri,2001: 225). Ama öte yandan da şu görüşü dile getirirler:Günümüz emperyal rejiminin ağ yapısı “paradoksalolarak mücadele ve müdahaleye hem tamamen açıkhem de tamamen kapalı olacaktır. Bir yandan, ağ yapısıbiçimsel olarak olası her öznenin ilişkiler ağı içinde ay-nı anda bulunmasına imkân verirken, öte yandan, ağ bi-zatihi gerçek ve tam bir yok-yerdir. Kuruluş üzerinemücadele işte bu müphem ve kaygan zeminde yürütül-mek zorundadır” (Hardt ve Negri, 2001: 330). Bir baş-ka deyişle, düşman tayinindeki belirsizliği ortadan kal-dırmaya çalışırken, aslında onu yeniden üretirler.

I . 3 . K a r fl › t l › k E k s e n i : P r a t i k D ü z e y

Birmingham’da, Seattle’da, Davos’ta, Washing-ton’da, Prag’da, Melbourne’da, Nice’de, Cenova’da vebaşka yerlerde kitlesel protesto eylemleri, yerleşikadıyla “küreselleşme karşıtı hareket” olarak anılmak-tadır. Bu hareketlerin siyasal pratiği ile yukarıda ele al-dığımız küreselleşmeyi sorgulayan teorik yaklaşımlarbirkaç nedenle kapitalizme karşı mücadelede yeni ola-naklar sunmaktadır. İlkin, yükselen muhalif dalga,“bir alternatif yok” görüşünün baskıcı havasını dağıt-mıştır. Bir alternatif sunsun ya da sunmasın, teorikyaklaşımlar ve geniş katılımlı gösteriler, küreselleşme-ye ve/ya da neoliberal programın küresel ölçekte uy-gulanmasına şu ya da bu nedenle karşı çıkıldığını gös-termiştir. Özellikle Seattle ve sonrası eylemler, güçlübir siyasal karşı çıkış dinamiğinin varlığına, siyasal birret cephesinin oluştuğuna işaret etmektedir. İkinciolarak, geçerliliği, yerindeliği ve uygulanabilirliliği tar-

135Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar

Page 20: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

tışması bir yana, giderek bir dizi alternatif siyasa öne-rileri biçimlenmeye başlamıştır. Dolayısıyla, söz konu-su olan yalnızca bir ret cephesi değil aynı zamanda al-ternatif arayışların nüvelerini de taşıyan bir cephedir.Üçüncüsü, refah devleti kazanımlarının yok edilmesi-ne karşı çıkmak biçiminde olsun, Dünya Ticaret Örgü-tü’nün toplantılarını engellemek biçiminde olsun, mu-halefetin görece dar kapsamlı teorik-pratik direnişi bi-le kapitalist eşitsizliklerin derinleşmesinin önünde en-gel oluşturur ve alternatif arayanların saflarının geniş-lemesine katkıda bulunur. Dördüncüsü ise, işçiler, iş-sizler, çiftçiler, öğrenciler, öğretmenler, çevreciler,anarşistler, insan hakları savunucuları, feministler, hü-kümet-dışı örgütlenme (NGO) mensupları ve başkala-rı, yan yana gelmeleri olanaksız gibi görünen, toplum-ların değişik kesimleri ve farklı görüşlerden olanlar, gi-derek genişleyen bir ittifak içinde yan yana gelebilmek-tedir. Ancak, artık karşı çıkış dinamiği oluşmuş ve al-ternatifsizlik miti parçalanmıştır. Bu durumda, hâlâyükselen dalgayı “hiç yoktan iyidir” gerekçesiyle olum-lamak ve eleştirel yaklaşımları safdil, sekter ve orto-doks gibi nitelemelerle mahkûm etmek, küreselleşmekarşıtı muhalefetin kendisini kusurlu biçimde yorumla-maktır. Aynı zamanda, bu görüş, onun gelişme potansi-yeline teorik bir engel oluşturmaktadır. Kusurlu bir yo-rumdur; çünkü küreselleşme karşıtı muhalefetin biriçeriği bulunmaktadır ve talepleri bilinmektedir, yalın-kat bir olumlamanın ötesine geçip bunların değerlendi-rilmesi gerekir. Onun gelişmesini engellemektir, çünkükof bir “hiç yoktan iyidir” olumlamasının yükselen dal-gaya olumlu bir katkıda bulunması olanaksızdır.

Neoliberalizme karşı tek bir sorun çevresinde sür-dürülen kampanyalar, Dünya Ticaret Örgütü’nün(DTÖ) 1999 Kasım ayındaki toplantısının yapıldığıSeattle’da bir araya gelerek “küresel sisteme” çok yön-lü bir karşı çıkışın parçaları haline geldiler. Bu bakım-dan, Seattle, muhalif grupların kendi sınırlı mücadeleanlayışlarının ötesindeki, toplumsal ilişkilerin her ala-

136 Aykut Çoban

Page 21: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

nını kuşatan kapitalist sistemi daha bütüncül bir pers-pektiften görebilmelerine olanak tanıyan bir süreçti(Harman, 2000: 10, 18-9). Ortaya çıkan durum ise,karşı çıkılan küreselleşmenin/neoliberalizmin, dahageniş bir sistemle, kapitalizmle genellikle ilişkilendiril-meden ve hatta sanki bunlar kapitalizmden kopuk vedaha yıkıcıymış gibi görülmeleri oldu. Bu tür protestoeylemlerinin değişim yönünde olumlu bir katkısınınbulunduğunu savunanlarla buna karşı çıkanlar, Seattleeyleminin neye karşı olduğunun açık olmadığı nokta-sında ortak bir görüşe sahiptirler. Seattle eylemi küre-selleşmeye mi, neoliberalizme mi, bu ikisini kuşatandaha kapsamlı bir sistem olarak kapitalizme mi yoksaşirket küreselleşmesine (corporate globalisation) mikarşıdır, küreselleştirmeme (de-globalisation) hareketimidir, küreselleşme için bir hareket midir, yoksa yuka-rıdan küreselleşmeye karşı çıkan aşağıdan, yenidenküreselleşme (re-globalisation) hareketi midir? (Calli-nicos, 2000: 122; Clair, 1999: 90-1; Halliday, 2000:127-8; Harman, 2000: 18 , Kaldor, 2000: 105; Scholte,2000: 120; Solomon, 2000; Wainwight ve Prudham,2000: 5). Küreselleşme karşıtı hareketin kurumsal dü-zeyde, DTÖ’ne, Dünya Bankası’na (DB), UluslararasıPara Fonu’na (IMF) ve çokuluslu şirketlere karşı çık-tığı da söylenebilir. Bir eylemci olarak içerden değer-lendirmelerde bulunan David Graeber (2002: 62-3),Seattle ve sonrasında yükselen mücadelenin küresel-leşme karşıtı olarak nitelenemeyeceğini, eğer hareketbir şeye karşıysa bunun neoliberalizm olduğunu ilerisürmektedir. Küreselleşme karşıtı olmayışının nedeni,hareketin, ulusal sınırları yıkıp insanların ve düşünce-lerin serbest dolaşımını sağlayan küreselleşmenin birürünü olmasının yanında, harekette yer alan gruplarınçoğunun IMF ve DTÖ’den daha fazla küreselleşmenindestekçisi olmalarıdır. Seattle eylemini örgütleyen olu-şumlardan biri olan Halkların Küresel Eylemi (PGA)kendisini “serbest” ticarete ve DTÖ’ne karşı bir eylemplatformu olarak kurar. Yayın organı PGA Bulletin

137Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar

Page 22: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

(1999) Seattle protestosunun, küresel kapitalist siste-me karşı küresel eylem, direniş ve karnaval günü oldu-ğunu duyurur. Bununla birlikte, karşı olunan genellik-le ikili bir ifadeyle DTÖ ve şirket küreselleşmesi ola-rak ifade edilir.

Küreselleşme karşıtı hareketin perspektifinden,“küresel eylemler”, şirketlerin küresel egemenliğine veonların mutlak kontrolünde olduğu ileri sürelen Dün-ya Ekonomik Forumu, DTÖ, IMF, DB gibi uluslarara-sı kurumlara karşı geliştirilen eylemlerdir (bkz. Starr,2000). Bu kurumların toplantı takvimlerinin belirledi-ği eylemin güncelliği durumu, mücadelenin neye karşıolduğu hakkında fikir vermektedir. Eylemlerde, hükü-met temsilcileri de protestolardan paylarına düşenialırlar, ama eylemin karşı çıktığı hedefler arasında dev-letler ya da devlet iktidarının ele geçirilmesi yoktur.PGA’nın Bangalore’da (Hindistan) toplanan ikincikonferansında, devletin küreselleşme sürecindeki rolühakkında eleştirel bir görüşün PGA manifestosuna da-hil edilmesi gerektiği vurgulansa da, bugüne değin ey-lemlerin devlete muhalefeti dışarıda bıraktığını görü-rüz. Küreselleşme söyleminin sık sık yinelediği gibi,çokuluslu ya da ulusötesi şirketler, ulus-devletlerletüm köprüleri atmışlarsa bunlara karşı sürdürülecekeylemlerde şu olasılıkların belirmesi doğaldır. Küresel-leşme muhalefetinin bakış açısından, çokuluslu şirket-lerin etkinlikleri devletlerin sınırlarını süngere çevir-diklerine göre, bunlara karşı yürütülecek eylemler deküresel olmalıdır. Bunlar devletle bağlarını kopardık-larına göre, devleti hedef alan bir eylem geliştirmeninanlamı yoktur. Mücadele, bunlara karşı ve bunların et-kinliklerinin tüzel-kurumsal zeminini oluşturan ulusla-rarasi kurumlara ve mekanizmalara karşı olmalıdır. Be-lirli gruplar, belirli bir çokuluslu şirkete, belirli bir so-run çerçevesinde, belirli bir yerel alanda mücadele edi-yor olabilirler. Bu tümüyle anlamsız değildir, çünkü be-lirli kazanımlar sağlanabilir; ama bu belirli şirketin baş-ka coğrafyalarda etkinliği bulunduğundan ve yerel bir

138 Aykut Çoban

Page 23: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

alandaki etkinliği bile yerellikle sınırlı olmadığındanböyle bir muhalefetin başarı şansı zayıftır. Yani, yineküresel eyleme gelip dayanılır. Çokuluslu şirketler, sı-nırları ortadan kalkmış bir dünyanın baş aktörleri oldu-ğuna göre, herhangi bir devletin düzenlemelerine tabiolmadıklarına göre, hatta kendileri birer egemen olduk-larına göre, devlete karşı bir muhalefet örgütlemek yineanlamsız bulunacaktır. Haklı olarak denilebilir ki, ne-oliberal program, şirket küreselleşmesi ya da geneldeküreselleşme, daha geniş bir sistemin (kapitalizmin) şif-re kodlarıdır. Bu bakımdan, küreselleşmeye ve neolibe-ralizme karşı olmak, kapitalizme, onun sermaye-devletilişkisine ve onu savunan ideolojilere karşı mücadeleninyolunu açabilir (Harman, 2000: 18). Bu olasılığın dabulunduğu doğrudur, ama küreselleşme karşıtı hareket,açık biçimde kendisini kapitalizme karşı bir hareketolarak henüz ortaya koymuş değildir. Alex Callini-cos’un (2000: 122-3) vurguladığı gibi, Seattle ve sonra-sı eylemlere taşıyamayacağından daha fazla siyasal birağırlık yüklememek gerekir. Kapitalizm karşıtı bir hare-ketten çok, belirli kesimlerin kapitalizm karşıtlığı biçi-mindeki ruh halinden söz edilebilir. Bu ruh halinin top-lumsal bir dönüşüm arzulayan etkili bir hareket içindeçoğunluğa otomatik olarak yayılmasının zorunlu bir gü-zergah olmadığı, ama neoliberal ideolojik hegemonya-nın kırılmakta olduğu belirtilmelidir.

I I . N e ‹ ç i n ?

Yukarıdaki tartışma, muhalefetin karşı olma ekse-ninin sorunlu yapısını göstermeye çalıştı. Şimdi, sunu-lan alternatiflerin açmazlarını tartışmaya açmanın sıra-sıdır. Yine, devlete sarılan yaklaşım ile başlanacaktır.Ardından, Seattle’daki grupların talepleri ve İmpara-torluk’un sunduğu siyasal program ele alınacaktır.

I I . 1 . ‘ T o p l u m s a l B i r A v r u p a ’ P r o g r a m ›

Devlete umut bağlayan yaklaşım, refah devletineyönelmiş saldırılara karşı çıkılması gerektiğini savun-

139Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar

Page 24: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

duğuna göre, sunduğu alternatifin refah devletininonarılmasına ve geliştirilmesine dayanan bir strateji ol-duğu peşinen beklenmelidir. Gerçekten de, gerek Bour-dieu’nun gerekse Hutton’ın perspektifinde siyasal ta-lepler refah devletinin kazanımlarının sürdürülmesi vegeliştirilmesi ile çerçevelenmiştir. Bu yaklaşıma göre,toplumsal koruma ve dayanışmanın kurumsallaşması,toplumsal güvenlik ve emeklilik hakları, işsizlik yardı-mı, herkese açık sağlık ve eğitim sistemleri, toplumsalrefahın paylaşımı, şirketlerin vergilendirilmesi, ulusla-rarası finansal işlemlerin vergilendirilmesi (Tobin tax),sermaye hareketlerinin kontrol altına alınması, merkezbankasının piyasaların taleplerinden çok, geniş bir ka-musal çıkarı gözeten uygulamaları geliştirmesi ve fi-nansla endüstri arasında uzun dönemli ilişkiler kurul-ması için devletin işlev yüklenmesi sağlanmalıdır.

Bourdieu, toplumsal mücadelenin başarısı için ay-dınlara önemli roller yükler, çünkü kendisine bilimselbir nitelik yükleyerek bir teori olarak eyleme geçmekapasitesi oluşturan neoliberalizmle, entelektüel vekültürel silahlarla savaşmak gerekir. Aydınların yap-maları gereken, kendisini masum gibi sunan küresel-leşme gibi sözcüklerle gelen ve kadercilik ve teslimiyetüreten bir dünya görüşünü, sözcüklerle eleştirmek vehareketin içinde yer alanları direniş silahlarıyla donat-maktır. Yoksa, karşı bir siyasal program önermek de-ğildir, çünkü bunu üreten partiler ve aygıtlar zaten bu-lunmaktadır. Gereksinim duyulan, toplumbilimci ileeylemciyi bir araya getirmek, bu iki kesim arasında ile-tişimin yeni formlarını icat etmektir. İkinci olarak ge-reksinim duyulan şey, birbirinden genellikle habersizolan direnişleri bir araya getirecek yeni bir enternas-yonalizmdir. Eğer hakim ekonomik güçlerin çoğu dün-ya ölçeğinde çalışıyorsa, ulusötesi mücadeleler içinboş bir alan var demektir. Bu alan, teorik olarak boş-tur, çünkü bugüne değin o çapta düşünülmemiştir;pratik olarak boştur, çünkü gerçek bir uluslararası ör-gütün eksikliği hissedilmektedir. Yeni enternasyona-

140 Aykut Çoban

Page 25: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

lizmin hedefi, çalışma hakkı, sağlık ve refah sistemi gi-bi kazanımları evrensel düzeyde gerçekleştirmektir.Evrensel düzeyde toplumsal devlet (refah devleti) he-define yönelecek enternasyonalizmin geliştirilmesineyönelik müdahale biçimlerinden en önemlisi, ulus-devletlerin savunusu üzerinden eyleme geçmektir.Ulus-devletle bağlantılı tarihsel gelişmeleri savunmakve güçlendirmek ve devletleri toplumsal kazanımlarıkoruyup geliştirecek bir Avrupa devletini yaratmayazorlamak gerekir (Bourdieu, 1998: 53-68). Bourdieu,her ne kadar dünya ölçeğinde bir enternasyonalizmigerekli görüyor olsa da, uluslararası ve ulusal güçler-den görece özerk olacak ve toplumsal boyutu geliştire-cek, Avrupa ölçeğinde bir ulusüstü devletin kurulmasıiçin mücadele etmenin daha doğru olacağını belirtir.Bourdieu, kendi ifadesiyle, Fransa, Almanya ve İngil-tere’de neoliberal politikaları içselleştiren sosyal de-mokrat anlayışın boşluğunu doldurmaya aday, sosyaldemokrat hükümetleri etkileyecek “eleştirel bir hare-ket” özlemi içindedir. Bu hareketin yeterince gelişe-memesinin ulusal ölçeğe hapsolmuş olmasından kay-naklandığını savunur. Bu nedenle, “toplumsal bir Av-rupa”yı hedefleyecek “Avrupa toplumsal hareketi”niyaratmayı zorunlu görmektedir. Entelektüellere düşenrol de bu hareketin oluşumuna katkıda bulunmak ol-malıdır (Grass ve Bourdieu, 2002: 66).

Benzer biçimde, Hutton da Avrupa Birliği’neönemli bir işlev yükleme eğilimindedir. Hutton’a göre(1996: 312-7); belirli ölçüde ulusal özerklik varlığınısürdürmesine karşın, ulusal mekanizmaların finansalyapıyı düzenleme, toplumsal standartları belirleme veulusal ekonomiyi yönetme kapasitesi sınırlanmıştır.Sistemin reformu, ulusal mekanizmaların tahribatınıönleyecek bir uluslararası çerçeve olmaksızın mümkündeğildir. Dünya finans piyasalarının istikrarını sağla-yıp yönetilmelerini olanaklı kılacak bir ulusüstü otori-teye gereksinim duyulmaktadır. Bu otorite, sermayehareketlerini kontrol edecek, emeğin ve çevrenin sö-

141Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar

Page 26: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

mürüsü üzerine temellenmiş ticarete izin vermeyecek-tir. Bu bağlamda, Avrupa Birliği, finansal piyasaları vesermaye hareketlerini düzenleyebilme gücüne ve tale-bi yönetebilme potansiyeline sahiptir. AB, ortak top-lumsal ve çevresel hakları kayıt altına alabilir. Böylece,sermayenin, iş koşulları, ücret ve çevre standartları ba-kımından bir Avrupa ülkesini diğerine karşı kullanma-sının önüne geçilebilir. Giderek de, kesimler arası iş-birliğine ve uzlaşmaya dayalı “toplumsal kapitalizm”Avrupa ölçeğinde yaşama geçirilebilir. Kısacası, inşaedilmesi gereken, “Avrupa çapında Keynesyenizm”dir(benzer bir görüş Hirst ve Thompson (1996: 163-9) ta-rafından da savunulmaktadır). Avrupa ölçeğinde ya-pılmayanın küresel ölçekte gerçekleştirilmesi daha zorolduğu için, Avrupa, birlikte ve etkin biçimde hareketetmeyi başarmak zorundadır. Bunu başardığında, kü-resel ölçekte de sermaye piyasalarının yönetilmesi ola-naklı hale gelecektir.

Toplumsal olarak yıkıcı etkileri olan sermayeninhareketliliği karşısında, AB gibi ulusüstü bir devletinpazar ekonomisini düzenlemesi ve denetlemesi gerek-tiğini ileri süren görüşler, bu beklentinin tam tersine,AB’nin özellikle 1980 sonrasındaki gelişiminin, neoli-beral uygulamaların berkitilmesi yönünde olduğunaişaret eden bir görüşle eleştirilebilir. Kaldı ki, kurulu-şu, sermayenin serbest dolaşımını sağlamak olan siya-sal bir aygıtın, pazar ekonomisinin düzenlenmesi vedenetlenmesine doğru bir evrim geçirmesini beklemekde iyimserlik olur. Toplumun çeşitli kesimlerinin buyönde üreteceği talepler bu evrimin dayanağı olaraksunulabilir. Gerçekten de, refah devleti kazanımları iletoplumsal mücadeleler arasındaki ilişkiye benzer birilişkisellik, AB’nin toplumsal reformu ve giderek deküresel ölçekte çalışan kapitalist kurumların reformubakımından da kurulabilir (bkz. Kiely, 2002: 105). An-cak, reformist çabaların sınırlarını göz ardı etmemekgerekir. Toplumsal kapitalizm ya da toplumsal ABdevleti görüşleri, aşağıdan gelen toplumsal baskılara

142 Aykut Çoban

Page 27: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

ulus-devletin ya da ulusüstü devletin karşılık üretme-sinin yapısal sınırlarının bulunup bulunmadığı konu-sunu tartışmaz. Büyük sermaye, Avrupa banka sahiple-ri ve boyalı basın ittifakının, Bretton-Woods türündebir uluslararası parasal düzen isteyen Alman MaliyeBakanı Oskar Lafontaine’i istifaya zorlaması, bu sınırabir örnek oluşturmaktadır (Callinicos, 1999: 93). Ben-zer biçimde, ekonomiler arası rekabet gibi nedenlerlestandardı aşağı çekilen refah devleti kurumlarının,ekonomileri bir araya getiren ulusüstü devlette yukarıçekileceği savı da tartışmalıdır. Bu sav, ulusüstü devle-tin, uluslararası ve ulusal güçlerin etkilerini savuştur-ma kapasitesinin bulunduğu varsayımına dayandırılır.Oysa, uluslararası güç sahiplerinin, ulusal ölçekte ya-pabildikleri etkileri ulusüstü ölçekte yapamayacak ol-malarının bir garantisi bulunmamaktadır.

Bu yaklaşımın başka sınırlılıkları da vardır. Sorun-lardan biri, neoliberal ekonomik teorinin hesaba kat-madığı ekonomik kararların toplumsal maliyetlerininekonomik hesaplamalara girmesinde ısrar edilmesi ge-rektiği ileri sürüldüğünde ortaya çıkar (Bourdieu,1998: 39; Hutton, 1996: 307). Denilmektedir ki, eğiti-mi, sağlığı, aileleri, toplumsal olarak dezavantajlı ke-simleri destekleyerek refahın toplumsal geri ödemele-rini üretecek yeni bir hesaplama tekniğine gereksinimduyulmaktadır. Oysa, işgücü kaybı, hastalık, intihar,alkoliklik, uyuşturucu bağımlılığı, şiddet vb. gibi uzundönemli toplumsal maliyetleri gözeten ve üreticilerin,tüketicilerin ve geniş kesimlerin hoşnutluğunu içeren“mutluluk ekonomisi”, basit bir hesaplama sorunumudur? Aslında bu, kapitalizmde sorun, bir muhase-be tekniğinden mi yoksa kapitalizmin kendisinden mikaynaklanmaktadır tartışmasıdır.

Ulusal ölçekte, küresel ölçekte ya da Avrupa ölçe-ğinde, “kapitalizmin toplumsallaştırılması”nın önün-deki engellerden biri, kapitalist süreçlerin kısa dö-nemli kârlılık ilkesi çerçevesinde işliyor olmasıdır. Pa-zar mekanizmalarının uzun dönemli sınırlarını göz

143Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar

Page 28: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

önünde bulundurarak, gelecekteki sermaye birikiminitehdit edebilecek emeğin verimliliğinin düşmesi (işgüvensizliği, hastalık, alkol bağımlılığı vb.) ya da ge-nelde toplumsal huzursuzluğa bağlı bir siyasal meşru-iyet krizinin ortaya çıkarak sistemin sarsılması gibi un-surların, kısa dönemli kârlılık ilkesi ile yan yana geti-rilmesinin, kapitalizmin kendisinden kaynaklanan sı-nırlılıkları bulunmaktadır. Bunu tamamlayan ek birsorun da, uzun dönemli ve toplumsal yaşamın niteliğiile ilgili hesaplamaların, kapitalist ekonominin dayan-dığı niceliksel parasal hesaplamalara dahil edilmesin-deki zorluklardır. İş güvensizliği, hastalıkların artışı,uyuşturucu bağımlılığı, alkoliklik gibi toplumsal so-runların iyileştirilmesine dönük siyasaların yaratacağıtoplumsal mutluluğun ve nitelikli bir yaşamın parasalifadesi nasıl bulunacaktır? Bu hesaplamalar sermayebirikiminin uzun dönemli hesaplamalarına nasıl dahiledilecektir? Mutluluk hangi ölçütlerle ve nasıl hesap-lanacaktır? Birey mutluluğu, hangi birey kategorisin-den hareketle bulunacaktır? Bu kategoriye sokulma-yan bireyler hangi gerekçelerle kategori dışında bıra-kılacaktır? Bireysel mutluluklar toplamı toplumsalmutluluğa mı eşitlenecektir? Değilse, toplumsal mut-luluğa kim nasıl karar verecektir? Burada kastedilen,iş güvenliğinin olmayışı, hastalık ya da uyuşturucu ba-ğımlılığı gibi nedenlerle işgünü kaybının ya da iş veri-minin düşmesinin hesaplanamaması değildir; işgünükaybının ya da işgücünün verimliliğinin düşmesininmaliyeti bir ölçüde hesaplanabilmektedir. Asıl önemliolan, “toplumsal hastalıklara” bağlı mutsuzluğun pa-rasal karşılığının bulunamayacağı, bulunsaydı da bun-ların sermayenin kâr güdüsü ile uzlaştırılamayacağıdır.Bu tür hesaplamalar yapılabilseydi de sorun ortadankalkmış olmayacaktır. Hesaplama yapılabilseydi, bukez de toplumsal mutluluk ve nitelikli yaşamın piyasafiyatını gösteren bir “gerçek değeri” var demektir.Açıktır ki, bu durumda, toplumsal mutluluk ve nite-likli yaşam mala dönüştürülmekte ve öteki mallarla de-

144 Aykut Çoban

Page 29: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

ğişime konu olması olanaklı kılınmaktadır.6 Dolayısıy-la, bu tür sorunlar pazar ekonomisinde devlet müda-halesinin bulunmayışından kaynaklanan sorunlar de-ğildir ki, yeni bir hesaplama tekniği çerçevesinde dev-let müdahalesi ile giderilebilsinler. Bunlar kapitaliz-min kendi mantığının sonuçlarıdır.

Reformlar yoluyla küreselleşmenin/neoliberalprogramın sapkınlıklarının giderileceğini savunanyaklaşımının açmazlarından bir başkası, bu yaklaşımınkendi içindeki çelişkilerinden kaynaklanmaktadır. Ör-neğin Bourdieu’ya (1998: 38-9) göre, küreselleşmeninbir mit olmadığı ve gerçekliğinin bulunduğu tek alan,finansal piyasaların bütünleşmiş olmasıdır. Sermayehareketleri ulus-devletlerin bu piyasalara müdahale et-melerine engel olmaktadır. Parasal hareketlere kuş-kuyla yaklaşan sol-kanat hükümetler özellikle tehditaltındadır. Eğer durum böyleyse, neoliberal saldırılarakarşı müdahale etmesi ve düzenleme yapması bekle-nen tehdit altındaki hükümetlerden ne tür bir çözümbeklenebilir? Bu yaklaşımda devletin zayıfladığı, nite-likli uzmanlarını ve personelini kaybettiği, aygıt olarakdaraldığı söylenmektedir. Bu çerçevede, toplumsaldevleti olanaklı kılan kurumsal ilke ve yapıların ciddibiçimde tahrip edildiği belirtilmektedir. Bu doğruysa,ekonomiyi ve toplumsal yaşamı düzenleme ilke vearaçlarından arındırılmış bir devlet, müdahale etmearaçlarına da artık sahip değil demektir. Küreselleşme-ci tezlerin temel savlarını kabul eden bir biçimde, re-fah devletini savunan yaklaşımın ileri sürdüğü gibi(Hardt ve Negri’nin de paylaştığı bir görüş olarak),eğer devlet uluslararası ekonomik koşullar (sermayehareketliliği, finansal piyasalar, dünya ticaretinin dina-mikleri vb.) uluslararası kurumlar ve örgütler (DTÖ,GATT, IMF, DB) ve aktörler (çokuluslu şirketler) ta-rafından tarumar edilmişse, ve eğer, ülke sınırları için-de düzenleme ve müdahalenin kurumsal yapı ve araç-ları ortadan kalkmışsa (finans, ticaret ve yatırımları sı-nırlayıcı-denetleyici düzenleme ilke ve araçlarının, ka-

6| Kapitalist birikim sü-reçleri ile çevresel ko-ruma ilke ve pratikleri-nin uyumlaflt›r›lmas›-n›n güçlükleri aç›s›n-dan sürdürülen benzerbir tart›flma için bkz.Benton, 1999: 216-22.

145Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar

Page 30: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

musal çıkarı gözetmesi istenen merkez bankasının vepara-maliye politikalarının çaptan düşmesi; özelleştir-menin sonucu olarak kamuda daralma; sendikasızlaş-tırma nedeniyle sendikaların güç yitirmesi; ve emeği,sermayeye tabi kılan tüzel-yapısal dönüşümler vb.),toplumsal devlet uygulamalarını yaşama geçirecek yada koruyacak mekanizmalar bulunmuyor demektir. Budurumda, pazar ekonomisinin sapkınlıklarının düzel-tilmesini savunan görüş, doktrin düzeyinde kavramsalaraçlarından yoksun kalır. Dahası, devletin pratik dü-zeyde de müdahaleyi gerçekleştirecek araçlardan yok-sun olduğu ileri sürülebilir. Eğer ulus-devlet piyasayıdüzenleme işlevlerini terk etmiş, kamusal alandan hemişlevsel hem de kurumsal olarak çıkmış ve örgütsel ya-pısını küçültmüş ise, toplumsal devleti korumak vesürdürmek için kurumsal-örgütsel olarak da zayıflıkiçinde demektir. Ya devlet piyasaları düzenleme ve pi-yasalara müdahale etme araçlarına sahiptir, ki bu du-rumda bu yaklaşımın savunduğu neoliberal programındevleti zayıflattığı görüşü dayanaktan yoksun kalır; yada devlet bu kurumsal yapı ve araçlardan yoksun kal-mıştır, ki bu durumda var olmayan kurumsal yapı vearaçlarla düzenleme ve müdahalede bulunması müm-kün değildir. Müdahalelerin ulusüstü devlet ile ulusla-rarası alanda yapılması da güç görünmektedir, çünkütam da bu yaklaşımın işaret ettiği gibi, örneğin AB’ninuygulamaları tek pazar, tek para, malların ve hizmetle-rin serbest dolaşımını kurumsallaştırma araçlarını ya-ratmak peşindedir, Avrupa toplumsal devletine götüre-cek mekanizmaları değil. DTÖ de benzer bir yapılan-manın küresel ölçekte kurumsal araçlarını oluşturmak-tadır. Uluslararası alanda, toplumsal kazanımların ge-nişletilmesi şöyle dursun, geriletilmesi söz konusudur.Bir başka deyişle, kapitalizmin iyileştirilmesi yönündeulusal alanda kapitalist devlete, uluslararası alanda dakapitalist sistemin kurumlarına olumlu bir işlev yükle-yen görüş, geniş ölçüde kısıtlılıklarla sakattır.

Kapitalizmin ve onun ideolojilerinin mutlak bir za-

146 Aykut Çoban

Page 31: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

fer kazandıklarını ilan eden görüşler karşısında, Bour-dieu’nun, aydınlardan, sözcüklerden oluşmuş direnişsilahları üretmelerini istemesi anlamlıdır. Ama aydınla-ra biçtiği cephane üretme rolünü7, refah devletinin sa-vunulması için “kamu hizmetlerinin yeniden icat edil-mesi” repliği ile sınırlamaktadır. Bourdieu’nun veonunkine benzer görüşleri savunanların yaklaşımları,reformculuğun ötesine geçememektedir. Bu türden re-formlarla kapitalizmin uygarlaştırılması çabası 20. yüz-yılda, özellikle de 1970’li yılların sonuna kadar uzanandönemde belirli bir aşama kaydetmiştir. Ama ardından“vahşi kapitalizm” kendini restore etmeye başlamıştır.Günümüzde yükselişe geçen uygarlaştırıcı ya da refor-mist taleplere dayalı çabaların kitleleri kapitalizme kar-şı seferber etme noktasında sundukları olanaklara vegörece başarılı olma potansiyellerinin bulunmasınakarşın, kapitalizm dışı alternatifleri gündeme almayanbu çabaların, gelecekte de aynı restorasyon duvarınaçarpmaları olasılığı bulunmaktadır. Bir bakıma, 20.yüzyılın tanıklığında gerçekleşen, bu tür çabaların “biradım ileri iki adım geri” gibi bir sonuç yaratmasıdır.8

I I . 2 . S e a t t l e : R e f o r m m u

T o p l u m s a l D e ¤ i fl i m m i ?

Saettle protestosunun neye karşı çıktığı konusundakimi belirsizlikleri barındırdığına birinci bölümde işa-ret edilmişti. Mücadelenin ne için verildiği, bir başkadeyişle, açıkça ortaya konmuş bir siyasal programınınbulunup bulunmadığı noktası da tartışmalıdır. Herşeyden önce, istenenin ıslah edilmiş bir kapitalizm miyoksa tümüyle farklı bir toplum mu olduğu hakkındagruplar arasında bir oydaşma bulunmamaktaydı. Dilegetirilen taleplerin hareketi nereye götüreceğinin vearzulanan alternatif toplum gerçekleştiğinde bununneye benzeyeceğinin bilinmediği, eylemciler tarafın-dan bile kabul edilmektedir (Graeber, 2002: 72; Starr,2000: 193). Seattle’daki işçi-çevreci ittifakının, azge-lişmiş ülke muhalefetinin ve DTÖ’nün reform edilme-

7| Bourdieu’nun ayd›nlar-la ilgili görüfllerinin birelefltirisi için bkz. Calli-nicos, 1999: 97-9.

8| Bu noktada 1970’lerinbafl›ndan beri ekono-mileri meflgul eden çoksay›daki kriz episodlar›-n›n bu türden reformistprojelerin yaflama geçi-rilmesini engelledi¤iileri sürülebilir. Bunutart›flabilmek için kriz-lerin gerisindeki neden-lerin tart›fl›lmas› gere-kir (bkz. Arrighi, 1994:300-24; Brenner,1998; Clarke, 1994;Fine ve Harris, 1979:bölüm 5; Itoh ve Lapa-vitsas, 1999: 185-202; ve Historical Ma-terialism’in 4. (Sum-mer 1999) ve 5. (Win-ter 1999) say›lar›ndakimakaleler). Ama flu ka-dar› söylenebilir; bukrizlerin nedeni refahdevleti mekanizmalar›de¤ildir ki, bu mekaniz-malar›n uygulanma ola-s›l›¤› krizlerden ç›k›ld›k-tan sonra yükselsin.

147Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar

Page 32: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

si ve/ya da kapatılması için mücadele eden göstericile-rin talepleri ve eylem taktikleri arasında farklılıklarvardı (Wainwight ve Prudham, 2000: 6-11). Bazı grup-lar DTÖ’nün kapatılmasını talep ederken başka grup-lar onun çevreyi ve işgücünü koruyan anlaşmalarla re-form edilmesini istemiştir (Hardt-Landsberg, 2000:104). Bir reformdan yana tavır alan NGOların kendiarasında ve reformcularla doğrudan eylem gruplarıarasında anlaşmazlıklar bulunmaktaydı (Clair, 1999:88-95). Buna karşılık, ne reformistler ne de radikaller,ne istediklerini tam olarak açıklığa kavuşturmuşlardı(Scholte, 2000: 120). Seattle’daki NGOlar, küreselleş-menin ekonomik ve toplumsal sonuçlarının kapsamlıbir değerlendirmesine sahip olmadıkları gibi, eğer ger-çekleşirse, taleplerinin bu sonuçlar üzerinde nasıl biretkide bulunacağı hakkında da çok az fikir sahibiydi-ler. Gerçekçi bir alternatif program sunmadılar. NGObloğu içinde mücadele edenlerin amaçlarının birbiriy-le sık sık uyumsuzluk gösterdiğinin neredeyse farkın-da değillerdi (Dunning, 2000: 475). Seattle eyleminiiçerden değerlendiren bir görüş, hareketin tutarlı birideolojisinin bulunmadığı yönündeki eleştiriye karşı,hareketin örgütlenme formlarının onun ideolojisi ol-duğunu, bunun da oydaşmacı demokrasi olarak karşı-mızda durduğunu belirtir (Graeber, 2002: 70). Benzerbiçimde, bir eylemciye göre, Seattle’da çoğu kişi ke-sinlikle ekonominin demokratikleştirilmesine yandaş-ken pazar karşıtı ve şirket karşıtı duygu (alternatif) ye-terince açığa çıkmış değildi (Solomon, 2000: 15). Re-formist olsun radikal olsun, muhalif grupların bir siya-sal programın unsurlarına dönüştürülmemiş dağınıktaleplerinin çoğunun, küresel bir sivil toplumculuktanesinlendiğini, şirketlerle DTÖ, DB, IMF gibi uluslara-rası kurumları demokratikleştirmeye, çevre ve insanhaklarına daha duyarlı hale getirmeye yönelmiş oldu-ğunu (Monthly Review, 2000: 4) söylemek yanlış olma-yacaktır.

DTÖ, DB ve IMF gibi kurumlar uluslararası serma-

148 Aykut Çoban

Page 33: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

ye hareketlerinin ve ekonomilerin bütünleşmesinin yo-lunu açmaktadır. Bu kurumların aldıkları kararlar,yaptıkları anlaşmalar sermayenin çıkarları doğrultu-sunda olmaktadır. Buna karşılık, Seattle’da dile getiri-len “fix it or nix it” (“ya düzelt ya reddet”) ve Was-hington’daki DB/IMF karşıtı protestonun “shrink it orsink it” (“ya küçült ya batır”) sloganının anlamı, bukurumların işgücünü, çevreyi ve yoksul halkların hak-larını da gözetmesi, değilse bu kurumların reddedil-mesidir. Buna bağlı olarak, görüşme masasında birsandalye mi talep edildiği, farklı bir masa mı istendiğiyoksa hiçbir masanın varolmamasının mı arzulandığısoruları, ne için mücadele edildiği noktasında bir ka-rarsızlığın varlığına işaret eder (Marcuse, 2000: 25).Bununla ilişkili bir biçimde de, kapitalizm terk edil-meden hareketin amaçlarının gerçekleştirilmesininmümkün olup olmadığı sorusu gündeme gelir. NeilSmith’in (2000: 3) belirttiği gibi, masa başında otur-mak, bir toplumsal değişimden çok, olsa olsa hemoro-ite yol açabilir. Gerçekten de, sorun, kapitalizmin neölçüde ıslah edilip edilemeyeceği sorunudur. Üretimgüçleri ile üretim ilişkileri arasındaki çelişki ve bu iki-li ile üretim koşulları arasındaki çelişki (O’Connor,1996), kapitalizme özgü çelişkilerdir. Bu çelişkilerinyol açtığı toplumsal, ekonomik ve çevresel sorunlartoplumsal muhalefetin baskısıyla belki hafifletilebilir,ama kapitalizm varlığını sürdürürken tümüyle ortadankaldırılamaz. Bu durumda, kapitalizmin mantığı iletoplumsal reformların uyumlaştırılmasının güçlükleriile ilgili yukarıda yapılan tartışmaya geri dönmüş olu-ruz.

Seattle ve benzeri protestoların siyasal örgütlenmeaçısından örgütsel dağınıklığının, yatay bağlantılarıngüçsüzlüğünün ve iletişim eksikliğinin bulunduğu dabelirtilmelidir. Örgütlenmeye ilişkin bu tür sıkıntılar,yukarıda ortaya konulan gruplar arası görüş farklılık-larının giderilmesi yönünde örgütsel bir zemin oluştu-rulmasını da olumsuz yönde etkilemektedir. Küresel-

149Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar

Page 34: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

leşme karşıtı harekete dahil olan farklı gruplar ve gö-rüşler arasında bir yüzleşmenin, eleştiri dinamiğininve yapıcı diyalogun eksikliğine tanık olunmaktadır. Bubağlamda, Hardt (2002: 114, 117) önemli bir noktanınaltını çizer. Her bir oluşumun bir düğüm olduğu ağtarzına bağlı hareketler, sayısız düğümlerle karşılaş-makta, bu sayede farklılıkları tanıyabilmekte, giderek,aralarında çatışma olduğu düşünülen düğümler aynıprotestonun parçaları olabilmektedirler. Bu, bu türhareketlerin sunduğu olanaklardan biridir. Bununlabirlikte, ağ tarzına bağlı olanlarla geleneksel örgüttarzları arasında bir karşılaşma ve yüzleşme eksikliğisöz konusudur. Öte yandan, ağa dahil olanların farklı-lıklarını ifade etmenin ötesinde, daha kurucu ve dö-nüştürücü bir birlikteliğin koşullarını aradıklarını söy-lemek güçtür. Hareketin genelinde, farklılıkların ta-nınması kadar, farklılıkların birbirleriyle bağlantılı kı-lınması ve birbirlerini tamamlayarak dönüşüme uğra-maları önem taşır. Bu bakımdan, diyebiliriz ki, yüzleş-me, eleştiri ve diyalog eksikliğinin henüz giderilmemişolması hareketin sınırlılıklarından bir başkasıdır.

Seattle’da ve sonrasında etkinliklerini artıran muha-lif parçaların toplamı her zaman bütünlüklü bir alterna-tif üretmeye yetmediği için muhalefet sürecine ilişkinbazı soruların belirmesi doğaldır. Karşı çıkılan nedir,sunulan alternatif nedir, hedefi gerçekleştirmeyi müm-kün kılacak strateji ve taktikler nelerdir, muhaliflerinbirlikteliği nasıl sağlanacaktır gibi soruların yanıtlarıbirbirinden bağımsız değildir. Neye karşı çıkıldığı açık-lığa kavuşmadan alternatifin ne olduğuna karar veril-mesi güç, bunu netleştirmeden stratejileri tartışmak an-lamsızdır. Muhalif olmanın kendisine ve muhalif hare-ketlere değer yüklemek olanaklıdır. Ama kabul edile-cektir ki, yukarıdakine benzer sorular tartışılmadığı öl-çüde, “harekette bereket bulunduğu” anlayışı, yitirilmişher mevziden sonra umudun biriktirilmesine değil, ör-selenmesine yol açma tehlikesi taşımaktadır.

150 Aykut Çoban

Page 35: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

II. 3. ‘Postmodern Prens’in Siyasal Program›

Stephen Gill (2000: 133-40) Seattle’daki eyleminkarşı çıkma dinamiğini, sermaye gücünün berkitilme-si, demokrasinin yara alması ve toplumsal adaletsizle-rin yoğunlaşması ekseninde değerlendirdirmekte vebu eksen üzerinden giderek küreselleşme karşıtı hare-ket içinde yeni bir öznenin doğmakta olduğunu ilerisürmektedir. Bu, demokrasi, ekonomik eşitsizlik, top-lumun yeniden üretimi ve çevre konuları bağlamındaharekete geçen küresel bir siyasal öznedir. Onun kav-ramlaştırmasıyla yeni özne, “postmodern Prens”tir.“Neoliberal küreselleşme”ye alternatif bir siyaset ya-ratma potansiyeli olan bu yeni kolektif özne, toplum-sal cinsiyet, ırk ve sınıf boyutlarını içinde barındırır.İşçiler, insan hakları savunucuları, yerli halklar, kilisetemsilcileri, küçük çiftçiler, öğrenciler ve başkaları buözneye dahildir. Bu, geleneksel parti kavramındanfarklı olarak, doğmakta olan küresel sivil toplumunbağrında gelişen, kurumsallaşmamış ve merkeziyetçi-likten uzak ulusötesi bir siyasal partidir, bir hareketpartisidir. Sivil toplumlar arası dayanışma ve kolektifkimlik formlarının çeşitliğini birleştirmeye çalışır. Ye-ni öznenin küresel eylemi, çoğul ve farklılaşmış, de-mokratik ve içselleştiricidir. Onun eyleminin yeniformları, toplumsal adalet, dayanışma, bilgi, kurtuluş,özgürlük, çeşitlilik, doğa, eşitlik ve demokrasi kavram-larını içermektedir.

Gill’in betimlediği bu yeni örgütlenme formu,Hardt ve Negri’nin (2001: 220) “ancak pratikte ortayaçıkacak bir şeydir” diyerek ele almadıkları, İmparator-luğa karşı direnişin örgütsel formu olsa gerektir. Özneve onun siyasal programı bakımından, iki yaklaşımarasındaki koşutluk, kolayca görülebilir. İmparatorlu-ğa karşı gerçek mücadele, özgür ve üretici pratiklerdeortaya çıkan çokluğa dayanır. Alternatif çokluğun ey-leminden doğacaktır. “Çokluk”, güruh, kalabalık vekitle gibi edilgen değil, halk gibi birlik oluşturan birnüfus da değildir. Çokluk, “hareketli ve esnektir ve ge-

151Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar

Page 36: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

leceği sadece her yöne yayılan bir olabilirlilikler topla-mı olarak kavrar” (Hardt ve Negri, 2001: 384; 324-7).Çokluğun politik görevi, küreselleşme süreçlerini ken-di amaçları doğrultusunda hızlandırmak, düzenlemek,yönlendirmek ve küresel düşünüp küresel mücadeleyegirişmektir (Hardt ve Negri, 2001: 21, 220). Bu ba-kımdan, mücadele eden güçler herhangi bir coğrafyay-la sınırlı değildir, gerek mücadele gerekse alternatif,küresel olmalıdır.

Burada, yerelci stratejilere karşı çıkan İmparator-luk’un yaklaşımında beliren bir paradokstan söz et-mek mümkündür. Eğer ileri sürüldüğü gibi, bir dışarı-sı kalmamışsa ve sömürünün ve tahakkümün belirli biryeri yoksa ve her yerse (Hardt ve Negri, 2001: 223),sömürüye karşı yerel-tikel mücadeleler de aslında “kü-resel” değil midir? Yerel mücadelelerin yapay bir içe-risi-dışarısı ayrımını sürdürmeye çalıştıkları kabuledilse bile, olgusal olarak bu ayrım ortadan kalktığınagöre, özünde her bir yerel mücadele, küresel ilişkilerinözgül bir biçiminin yerel ölçekte yıkılması çabası ola-rak yorumlanabilir. Nitekim, aşağıda tartıştığımız gibi,Hardt ve Negri, yerel ölçeğe odaklanmış hareketleride İmparatorluğun kalbine indirilmiş darbeler olarakele alırlar. Bu durumda, yerel mücadelelerle ilgili gö-rüşlerindeki çelişkinin küresellik fetişizminden (“kü-resel düşün, küresel eyleme geç”) kaynaklandığı söyle-nebilir. Buna benzer bir tartışma Seattle eyleminin kü-reselliği bakımından da yapılabilir. Seattle eylemi ileilgili olarak yapılan çeşitli değerlendirmelerde, yerelcistratejilerden farklı olarak, onun küresel bir eylemstratejisinin parçası olduğu vurgulanır. Çeşitli yerelalanlardan gelerek Seattle’da toplananların eylemi kü-resel bir eylem olarak önemsenir, ama aynı gruplarınya da Seattle’a gelemeyen benzer grupların yerel ey-lemleri yerelci bulunur. Tayvan’ın bir kasabasında Ni-ke şirketinin oradaki sömürüsüne karşı, yerel taleplerçerçevesinde, yerel grupların yaptığı eylemi yerelciilan etmek, buna karşılık Seattle’da Nike alışveriş mer-

152 Aykut Çoban

Page 37: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

kezi önünde eylem yapmayı küresel eylem olarakolumlamak açıkça paradoksaldır.

Hardt ve Negri (2001: 225), İmparatorluğu doğru-dan karşısına alan bir direniş stratejisinin değil de“eğik duruş stratejisi”nin önemini vurgularlar. Bustratejiyi ayrıntılandırmazlar, ama şuna karşı çıkmaya-caklardır. Bu strateji, yok olan ulus-devletlerle, İmpa-ratorluğun kendisiyle ya da onun kurumsal yapısıylacepheden mücadeleye girmek yerine, çokluğun hare-ketini sınırlayan mekanizmaların kaldırılmasını hedef-leyen bir mücadele stratejisidir. Bu bakış açısından,örneğin Türkiye’nin AB’ne girmesi için mücadele ver-mek devrimci bir görevdir. Gerçekten de, emeğin ha-reket esnekliğinde devrimci bir yan bulunabilir. Ama,örnekten devam edilirse, sermaye egemenliğinin engelişkin yapılarına eklemlenmek için Türkiye emek ha-reketini seferber eden bir stratejinin yaratacağı sorun-lar göz ardı edilebilir mi?

Bununla bağlantılı olarak, Hardt ve Negri’nin mü-cadelelerle ilgili görüşlerindeki bir başka sorun da şu-dur: Egemenlik kavramında olduğu gibi toprak konu-sunu o denli abartırlar ki, emek mücadelesinin tarihselbirikimini de neredeyse topraktan özgürleşmeye indir-gerler (Hardt ve Negri 2001: 70, 76); bu perspektiften,sanki proletaryanın tek hedefi mekânsal hareketliliğeulaşmakmış ve sanki proletaryanın özgürleşme projesi-nin özü işgücünün serbest dolaşımını sağlamakmış gi-bi bir görüşe ulaşılabilir. Hardt ve Negri (2001: 226,268), hareketlilik ve kitlesel işçi göçünün9 her zamanbir ret ve özgürlük arayışını ifade ettiğini ve hareketli-liğin “durmaksızın artan bir özgürlük arzusu demek”olduğunu savunurlar.10 Hareketlilik bu denli önemkazandığı içindir ki, hareket halinde olmanın engeliolarak vurguladıkları ulus-devlet sınırlarını yerle bireden İmparatorluğun kuruluşunu, proleter enternas-yonalizmine olumlu bir karşılık olarak görürler: Prole-taryanın uğruna savaştığı şey, onun yenilgisine rağmengerçekleşmiştir (Hardt ve Negri, 2001: 75-6). Bu ne-

9| Küreselleflmenin verim-li ürünlerini tart›flt›¤› Bil-gi Ça¤›’n›n ilk cildindeManuel Castells(1996: 232), küreselekonominin varl›¤›nakarfl›n küresel bir iflgü-cünün bulunmay›fl›n›say›larla ortaya koy-maktad›r. Buna göre,ele ald›¤› ülkelerde ya-banc› iflgücünün oran›yüzde 4 ile 7 aras›nda-d›r ve 1975 ile karfl›lafl-t›r›ld›¤›nda bu oran düfl-müfltür. Serbest dolafl›-m›n oldu¤u AB’nde,baflka bir üye ülkede is-tihdam edilenler 1993itibariyle ancak yüzde2’dir ve bu, on y›ld›r de-¤iflmemifl bir yüzdedir.

10| Özgürlü¤ün mekândahareket halinde olmakanlam›na geldi¤ini, ‘iyibir yaflam’›n, bir yerdekal›yor olmamak anla-m›nda, hareket halin-deki yaflam oldu¤unuileri süren benzer birgörüfl için bkz.Bauman, 1998: 121.

153Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar

Page 38: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

denle, yapılması gereken, hareketliliğin koşullarınısağlayan küreselleşmeye yerelci stratejilerle direnmekdeğil, küreselleşmeyi hızlandırmak ve “karşı-küresel-leşme” yaratmaktır.

Hardt ve Negri’ye (2001: 78-82) göre, Filistin’dekiİntifada, Los Angeles’daki 1992 ayaklanması, Chiapasisyanı, 1995 Fransa ve 1996 Güney Kore grevleri gibihareketler, “hiçbir biçimde küresel olarak yayılan birayaklanma zincirinin halkaları olamamıştır”, çünkübirbirleriyle iletişim kuramamışlardır. İletişimsizliğinnedeni, mücadelelerin yöneldiği ortak bir düşman ta-nımının ve ortak bir mücadele dilinin yokluğudur. Bu-nunla birlikte, iletişimsizlik kötü bir şey de değildir,zayıflıktan çok güçlülüğün bir göstergesidir “çünkübütün bu hareketlerin hepsi zaten kendi başlarına al-tüst edicidir”. Hardt ve Negri’ye göre, bu hareketler,yerel ölçeğe odaklanmış olmakla birlikte küresel anla-mı olan sorunları gündeme taşıdılar, ama yine de ileti-şimsizlik yüzünden küresel ölçekte yatay genişlemelerisöz konusu olmadı. Yatay olarak genişleyemedikleriiçin dikey olarak sıçradılar ve emperyal kuruluşun ek-lemlerine saldırdılar. Dolayısıyla, dikey olarak İmpara-torluğa darbe indirebilen hareketlerin yatay genişle-melerine gerek de yoktur. Birbirleriyle ilişkiye girsinya da girmesin, yatay olarak zincirin halkaları halinegelsin ya da gelmesin, her mücadele İmparatorluğunkalbine darbe indirmektedir. Onlara göre, bu mücade-lenin gücü de buradadır. Ama yanıtsız kalan soru şu-dur, yalıtılmış bu darbeler İmparatorluğu yıkabilir mi?Yıkarsa alternatif projesi ne olacaktır? Emperyal siste-me karşı mücadelenin olumlu (pozitif) kurucu rolünedeğinen Hardt ve Negri’nin yaklaşımından çıkan so-nuç şudur ki, bu olumluluk daha çok, bu tür mücade-lelerin İmparatorluğun kuruluşundaki ve gelişmesin-deki olumlu etkileri bağlamındadır. İmparatorluk,karşısında yer alan mücadeleleri tartarak, beliren ta-lepleri içselleştirip kendisi ile bağdaştırmaya çalışarakkendini yeniler ve gelişimini sürdürür11, ta ki, “biyo-

11| ‹mparatorluk’un, ser-maye iktidar›n›n yap›-land›r›lmas›nda karfl›ts›n›f›n mücadelesinedikkati çeken tezinihakl› olarak önemse-yen, bununla birlikte,yaflanmakta olan yeni-den infla sürecinin,proletaryan›n talepleri-nin ‹mparatorluk iktida-r›na içsellefltirilmesiolarak anlafl›lamayaca-¤›n›, olsa olsa yürütü-len proleter mücadele-ler karfl›s›nda serma-yenin direnifli olarakele al›nmas› gerekti¤i-ni vurgulayan bir görüfliçin bkz. Befleli, 2001:57. Ayn› zamanda bugörüfl, ‹mparatorlu¤unkuruluflunun proleterenternasyonalizminebir yan›t oluflturupoluflturmad›¤› tart›fl-mas› bak›m›ndan daönemlidir.

154 Aykut Çoban

Page 39: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

politik özne” kendi kurucu iktidarını gerçekleştirince-ye kadar. Çokluğun eylemine, çokluğun kendi iktidarı-nı kurması bakımından olumlu bir işlev yüklemektençok, İmparatorluğun yapılarının geliştirilmesinde oy-nadığı olumlu rol bakımından değer verirler. Çoklu-ğun karşı-iktidarının nasıl, hangi tür örgütsel formdave yöntemlerle gerçekleştirileceği noktasında suskun-durlar. Bununla birlikte, karşı-küreselleşme hareketiiçin örtük biçimde önerdikleri bir model olarak değer-lendirilebilecek olan, 1910’larda ABD’de örgütlediğigrevlerle önem kazanan ve Wobblies adıyla anılanDünya Endüstri İşçilerinin (IWW) hareketidir. İmpa-ratorluk’ta ele alınış biçimiyle bu hareketin iki temelözelliliği, sabit ve kalıcı yönetim yapıları kurmamakanlamında örgütsel hareketlilik ve dünyadaki bütündillerden ve ırklardan işçilerin birleştirilmesi anlamın-da etnik ve dilsel melezlikti (Hardt ve Negri, 2001:221, 411). Bir başka deyişle, karşı-küreselleşme hare-keti her tür dil ve ırkı bir araya getirirken kalıcı bir ör-gütlenmeye dayanmayacak, yatay olarak genişleme zo-runluluğu olmayacak ve İmparatorluğun kalbine dar-beler indirecektir. Bir bakıma, bu görüş, kronolojikolarak eşzamanlı ya da daha sonra ortaya çıkan Seatt-le ve sonrası mücadelelerin, sınırlılıklarına yukarıdaişaret ettiğimiz somut pratiğini, teorik argüman olarakönümüze koymakta12, ama çok önceden bildiğimiz“post-Marksist toplumsal hareketçi” teorik tezlerle(bu tezlerin eleştirisi için bkz. Wood, 1998) aynı hattabuluşmaktadır.13

Bu son saptamayı destekleyen bir nokta da, Hardtve Negri’nin önerdiği siyasal programın küresel ölçek-te bir “radikal demokrasi” programı oluşudur. Her nekadar çokluğun getirebileceği alternatifle ilgili araştır-manın ikinci aşama olarak üzerinde çalıştıkları bir ko-nu olduğunu belirtseler de, (Hardt ve Negri, 2001: 14)alternatif bir siyasal programın ana hatlarını oluştur-maktan da geri kalmazlar. Çokluğun küresel siyasalprogramı üç talep üzerinde yükselir. İlki, küresel ser-

12| Ayr›ca bkz. SungurSavran’›n Praksis’inbu say›s›ndaki yaz›s›.Ek olarak, Savran, ‹m-paratorluk’un ‘post-Marksist okuldan neölçüde etkilenmifl ol-du¤u’ konusundaki be-lirsizli¤e ve bunun ne-denlerine de iflaret et-mektedir.

13| Hardt ve Negri, özelmülkiyetin anlam›n› yi-tirdi¤ini (2000: 313-4)savunmaktad›rlar. Bubak›mdan, kapitalistmülkiyet iliflkilerini or-tadan kald›rma hedefi-ni önüne koymufl bir s›-n›f mücadelesi pers-pektifinin de anlam›n›yitirdi¤i ileri sürülebilir.

155Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar

Page 40: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

best dolaşımın ve göçün yasal güvencelerinin sağlan-ması ve herkesin yaşadığı ülkede tam bir yurttaşlıkhakkına sahip olmasını ifade eden “küresel yurttaşlıkhakkı”dır. Bu, çokluğun mekânı yeniden ele geçirme-sinin de aracıdır. İkinci talep, her yurttaşın bir yurttaş-lık geliri güvencesine sahip olması anlamında, “herkesiçin bir toplumsal ücret hakkı”dır. Böylece, çokluk,üretim ve yeniden üretim zamanı arasındaki yapay ay-rımları ortadan kaldırarak ve emekteki dönüşümlereodaklanarak zamanı denetimine alacaktır. Üçüncüsüde, bilgi, bilişim, iletişim ve duygulanımlara özgür eri-şim ve denetim demek olan “yeniden sahiplenme hak-kı”dır. Bu hak, çokluğun kendisini, yalnızca kendisinindenetlemesi ve özerk biçimde üretebilmesi hakkıdır(Hardt ve Negri, 2001: 398-407). Görülüyor ki, İmpa-ratorluk’un siyasal programı, aslında, genişletilmiş birdemokrasi programıdır. Bir başka deyişle, Hardt veNegri’nin sunduğu ve ilk anda küresel kapitalizminaşılmasını hedefler gibi görünen siyasal programın, as-lında küresel kapitalizmin demokratikleştirilmesini ar-zulayan bir program olduğu söylenebilir. Bu nokta, Se-attle’da dile getirilen küreselleşmenin demokratikleşti-rilmesi taleplerini çağrıştırmaktadır. Kapitalizmin de-mokratikleştirilmesi perspektifinin teorik-pratik sınır-lılıkları daha önce ortaya konmuş olduğu için, buradabu tartışmaya yeniden girmenin gereği yoktur.

Korkut Boratav’ın (2000: 25), “güncel sorunlara iş-levsel yanıtlar arayan ve bulamayan ‘sol’ akımlar küre-selleşmeyi önce kaçınılmaz, karşı durulamaz bir süreçolarak; adım adım da ‘hayırlı’ bir dönüşüm olarak gör-meye başlıyor ve hızla ideolojik teslimiyete sürükleni-yorlar” görüşüne karşı Zafer Parmaksız (2002: 99) şusoruyu sorar: “Tıpkı Lenin’in emperyalizm tartışmala-rında aldığı konum gibi, kaçınılmazlıkla nitelenen kü-reselleşme olgusundan devrimci pratik-politik sonuç-lar çıkarmanın ve böylelikle bunda bir “hayır” görme-nin ne mahsuru var? Lenin emperyalizme kaçınılmazdediği ve bunda bir hayır gördüğü için ‘hızla ideolojik

156 Aykut Çoban

Page 41: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

teslimiyete’ mi sürüklendi?” Eğer Lenin’in emperya-lizm yaklaşımında olduğu gibi, küreselleşme, Hardt veNegri’nin dahil edilebileceği aşağıdan küreselleşmeyanlılarınca bir sınıf savaşının kavramı olarak ele alını-yor olsaydı, Parmaksız’ın sorusunun teorik bir anlamıolabilirdi. Oysa yapılan, sınıf mücadelesinin ve artıkçaptan düşen devleti ele geçirme hedefinin gündem-den düştüğü savı üzerinde yükselen ve küreselleşme-nin demokratikleştirilmesini ve toplumsallaştırılması-nı öngören bir reform programıyla küreselleşme ide-olojisine eklemlenmektir.

I I I . N e Y a p m a l › ?

İçerdikleri farklılıklarla birlikte, yazı boyunca tartı-şılan teorik-pratik duruşların birkaç açıdan benzerlik-lerinin bulunduğu saptandı. Bunların, küreselleşmeciyaklaşımların belirsizliklerinden kurtulamadıkları,karşı çıktıkları bu yaklaşımların tezlerine yer yer ek-lemlendikleri, devletin, kapitalist toplumsal formas-yondaki rolünü anlayamadıkları ve dile getirdikleri si-yasal taleplerin açmazlarının bulunduğu gösterildi.Yukarıda yapılan tartışmada ortaya konduğu gibi, dev-letin çökmekte olduğunu ileri süren iki farklı teorikyaklaşım (Bourdieu ile Hardt ve Negri), neoliberaliz-min, devletin yok olduğu biçimindeki “küresel serbestpazar” retoriğinin temel tezini benimsemiş görünmek-tedirler. Şöyle de söylenebilir: Devletin yok olduğuöncülü, üç ayrı siyasal-ideolojik yaklaşımın ortak pay-dasıdır. Neoliberallere göre, devlet yok olmaktadır,öyle de olmalıdır, süreci hızlandıralım; refah devletinisavunanlara göre, devlet yok olmaktadır, sahip çıka-lım, yok ettirmeyelim; aşağıdan küreselleşme perspek-tifine göre, devlet yok olmaktadır, olsun, kapitalizmlesorunu olanlar küreselleşmeyi demokratikleştirmeli-dir. Oysa, devlet, kapitalizmde, ne küreselleşmenintahrip ettiği bir hayır kurumudur, ne de sermaye ilehiçbir ilişkisi kalmayan ve giderek küreselleşme karşı-sında sönümlenmekte olan zavallı bir aygıttır. Sermaye

157Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar

Page 42: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

ve devlet ikilisinin ilişkisini ve birlikteliğini saptamak,gerçekçi bir siyasal duruş inşa etmenin temel taşlarıarasındadır.

Tartışmayı bir sonuca bağlamak üzereyken kapita-lizmde devletin yeri hakkında geniş bir tartışma açmak(örn. bkz. Jessop, 1990) oldukça yorucu bir iş olacak-tır. Kaldı ki, devletin ne olduğu hakkında pek çok do-yurucu çözümlemenin bulunduğu gerçeği de bir sırdeğildir. Öte yandan, bu yazının konusu çerçevesinde,“küreselleşme” bağlamında devlete ne olduğu hakkın-da satırbaşlarıyla da olsa birkaç saptamada bulunmak,buraya kadar sürdürülen tartışmanın savlarını güçlen-dirmek bakımından gerekli görülebilir. Ekonomi-siya-set ilişkisi ve sermaye-devlet ilişkisi, tahtarevalli hare-ketinin temsil ettiği bir ilişki değildir ki, biri yükselir-ken öteki aşağıya gitsin, ekonomi ve sermaye alan de-ğiştirdiğinde (uluslararasılaştığında) siyaset ve devletçaptan düşsün. Ekonomi ile siyaset arasındaki ilişkile-ri, sermaye ilişkisinin (“capital relation”) iki yönü ola-rak düşünmek gerekir (Holloway ve Picciotto, 1977).Sermeye ile devlet arasındaki ilişki bir simbiyotik iliş-ki, birlikte varolma ilişkisidir. Öyleyse, uluslararasılaş-manın sonucu olarak devletin ölümü, sönümlenmesi,etkisizleşmesi savları dayanaktan yoksun kalır. Ger-çekte olan, devletin bir yapı olarak ekonomiden ve sı-nıf mücadelesinden göreli özerkliğinin sermaye sınıfı-nın lehine olarak aşınmasıdır (bu savımın kapsamlı birtartışması için Çoban, 2000). Burada, devletin aradançekilerek sermaye ile emeğin doğrudan karşı karşıyakalması durumu söz konusu değildir; tersine, devlet,sermayenin isterlerine, beklentilerine ve taleplerineduraksamasız bir biçimde, gerek ulusal gerekse ulusla-rarası alanda uygun yanıtlar üretmektedir. Devletinsermayenin isterlerine ve yararına uygun olarak üst-lendiği kimi rollere sayısız örnek verilebilir. Devlet, fi-nansal ve ekonomik krizlerde güç duruma düşen bü-yük şirketleri kurtarmak ve büyük yatırımcıları koru-mak için seferber olmaktadır. Örneğin, 1994 Meksika,

158 Aykut Çoban

Page 43: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

1999 Brezilya ve 2001 Arjantin krizlerinde ABD ve1998 Asya krizinde ABD ile Avrupa hükümetleri, IMFve DB’nın kurtarma programlarını uygulamaya koy-masını sağladılar. Devlet, uluslararası ticari rekabetteşirketlere avantajlı bir konum oluşturmak için sübvan-siyonlar ve vergi kolaylıkları sunmaktadır. Gelişmişdevletler denizaşırı pazarların ele geçirilmesi için az-gelişmiş ülke hükümetlerine kredi silahıyla baskıdabulunurken, ABD’nin tekstil ve çelik sektörlerindeyaptığı gibi, kendi ulusal pazarlarını kota ve tariflerlekorumaktadırlar. Tarifler ve Ticaret Genel Anlaşması(GATT), Dünya Ticaret Örgütü, Kuzey Amerika Ser-best Ticaret Bölgesi (NAFTA), Latin Amerika SerbestTicaret Bölgesi (LAFTA) ve Çoktaraflı Yatım Anlaş-ması (MAI) gibi uluslararası ticareti ve yatırımları ye-niden düzenleyen kurumsal yapılar, devletlerin giri-şimleri, müzakereleri ve sağladıkları güvencelerleoluşturulmaktadır (Petras, 2002: 139-42). ABD ile ABarasında yaşanan muz (the Guardian, 6/3/1999;10/4/1999) ve hormonlu et savaşlarında (French,2000: 111) olduğu gibi, devletler büyük şirketlerinuluslararası iş takipçisi bürolarıymışçasına önemli rol-ler de üstlenmektedir. Devletin ulusal ölçekte de ser-mayenin bir bürosuna dönüştüğünü gösteren şu çarpı-cı örnek de, yine devletin göreli özerkliğinin sermayelehine olarak aşınmasının (erozyon) kanıtı olarak veri-lebilir: İngiliz Daily Express gazetesinin bir muhabiri,AgrEvo adlı gen mühendisliği ile ürün elde etme ala-nında faaliyet yürüten şirketten bir görüşme talebindebulunur. Gazetecinin bu talebine yanıt, şirketten değilama Kabine Bürosu’ndan gelir. İngiliz hükümeti içinçalışan memur gazeteyi arayarak, gazetecinin daha me-mura sormadığı soruları yanıtlayabilmiştir. Gazeteci-nin görüşme talebini alan şirket, hükümeti aramış vehükümet de gazetecinin şirkete yönelttiği zor sorularıyanıtlama görevini üzerine almıştır (Monbiot, 2000:270). Bu saptamaların küreselleşme bağlamında ortayaçıkan teorik-pratik muhalefet için ne tür bir sonucuolabilir? Sermaye yararına devletin göreli özerkliğinin

159Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar

Page 44: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

aşındığı bir konjonktürde, devleti, toplumsal mücade-lenin ele geçirmesi gereken hedefler arasından çıkaranperspektifle, devleti, toplumsal mücadelenin dört ellesarılması gereken bir müttefik olarak sunan perspekti-fin ikisi de eşit ölçüde siyasal olarak kusurludur.

Bitirirken birkaç noktayı daha vurgulamak gerekir.Küreselleşme karşıtı muhalefet, hem neye karşı olun-duğu noktasında belirsizlik giderilemediği ölçüde çokgeniştir, hem de bağlandığı talepler geniş bir mücadeleperspektifinin unsurlarına dönüştürülemediği ölçüdedar kapsamlıdır. Dar kapsamlı talepler ile geniş bir mü-cadele perspektifi arasındaki fark, DTÖ’nün,IMF/DB’nın toplantılarını engellemeye çalışan muha-lefet ile bu kurumların kapitalizmin işleyiş süreçleriiçindeki yerini ön plana çıkaran kapitalizm karşıtı mu-halefet arasındaki farktır. Bu, DTÖ’ne, neoliberal sal-dırılara vb. karşı muhalefetin anlamını tartışmalı halegetiren bir görüş değildir. Tam tersine, muhalefetin içi-nin doldurulması hakkında tartışma açan bir görüştür.Neoliberalizmi sınıftan tümüyle özerk bir ideolojiymişgibi ele alan ve yaşadığımız sorunları yalnızca bu ide-olojinin saldırılarına bağlayan bir muhalefet perspekti-fi, ideolojinin rolünü aşırı biçimde abartmaktadır. Buabartı ölçüsünde, Marx ve Engels’in ve Ellen Wood’un(1998: 1-7) “ ‘hakiki’ sosyalizm’ nitelemesi ile eleştirdi-ği siyasal yaklaşıma yelken açılıyor demektir. Neolibe-ralizm/küreselleşme karşıtlığında, neoliberal ideolojikve etik anlayış terk edilince kapitalizmin maddi yapıla-rında arzulanan bir dönüşüme sıçranacakmış gibi birinancın izlerini sürmek mümkündür.

Yazı boyunca tartışılan neoliberalizme/küreselleş-meye muhalefet perspektifleri, daha geride yatan kapi-talist üretim ilişkilerinin sorgulanmasını bilinçli ya dabilinçsiz biçimde ihmal etmektedir. Toplumsal ve Key-nesyen devlet siyasaları güçlendirilse, özelleştirmedenvazgeçilse, spekülatif sermaye hareketleri denetlense,sermaye üzerindeki vergiler bir miktar artırılsa (Bour-dieu ile Hutton), özelde DTÖ genelde uluslararası ör-gütlerin işleyiş mekanizmaları demokratikleştirilse,

160 Aykut Çoban

Page 45: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

emeği ve çocukları koruyan hükümler DTÖ anlaşma-larına dahil edilse ya da DTÖ’nün görüşmeleri engel-lense (Seattle muhalefeti), herkese ölmeyecek kadargelir hakkı ve göçün yasadışılığını ortadan kaldırmaküzere küresel yurttaşlık hakkı gerçekleştirilse (Hardtve Negri) vs., sömürü ve tahakkümün mükemmelleşti-rilmesini beraberinde getiren kapitalist üretim ilişkile-ri ortadan kalkmış mı olacaktır? Bunların her biri mü-cadelenin önemli kazanımları sayılacaktır, ama tek tekbu kazanımlar kapitalizmin yıkılmasını sonuçlandıra-cak bir belirleyiciliğe sahip değildir. Bir Seattle eylem-cisinin vurguladığı gibi, mücadelede dile getirilen ta-leplerin bir kısmı son kertede antikapitalisttir, çünkükapitalist mülkiyet ilişkileri altında bunların gerçek-leştirilmesi olanaksızdır (Solomon, 2000: 15). Mevcutsistemle şu ya da bu ölçüde sorunu olanlar varsa, ya-pılması gereken, Seattle eylemcisinin işaret ettiği buantikapitalist özün mücadelede açıkça ortaya konmasıve geliştirilmesidir. Dönemsel mücadeleler, gerek bi-riktirdikleri direniş ruhuyla gerekse kazanımlarıylaüreten ve sömürülen kesimlerin, Hardt ve Negri’ninterminolojisiyle, karşı-iktidarının kilometre taşlarıdır.Ama alınan yol, ancak nereye gidilmek istendiğine da-ir bir hedef belirlendiyse siyasal bir anlam taşır. Bu ba-kımdan, küreselleşme bağlamında sürdürülen teoriktartışmaların ve mücadele pratiklerinin kapitalizmkarşıtı bir zemine çekilmesi yaşamsaldır.

Kuşkusuz, böyle bir zeminsel berkitmenin, her ki-lidi açabilecek bir anahtar ya da tüm belirsizlikleri gi-derebilecek sihirli bir değnek olmadığı açıktır, ama öz-gürleşme mücadelesi açısından potansiyel gücü de gözardı edilemez. Teorik ve pratik düzeylerde, küreselleş-me karşıtlığından kapitalizm karşıtlığı zeminine geç-menin sunabileceği kimi olanaklara kısaca işaret et-mekle yetinelim. Birincisi, kapitalizmin, küreselleşmeiçin haklı olarak söylendiği gibi tutanın elinde kalan,her yöne çekilebilen bir içeriğinin bulunduğu ileri sü-rülemez. Asırlardır kendini yenileyerek hüküm süren

161Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar

Page 46: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

kapitalizm, kuramsal olarak da içi doldurulmuş birgerçekliktir. İkincisi, sermayenin uluslararasılaşması,kapitalizmi sona erdirmemiştir, tersine onun sömürüve tahakküm mantığının uzantısı olan bir süreçtir. Ka-pitalizme karşı olmak, sermayenin küresel yayılımı veegemenliği, insanın ve doğanın küresel boyutta şeyleş-tirilmesi, emeğin ve çevrenin küresel sömürüsü olarakküreselleşmeye karşı olmayı kapsar ve kuşatır. Bu an-lamda kapitalizme karşı olmak, sınıfsal çelişkinin sonaerdiğini ilan eden görüşlerde rastlanabilecek niteleme-lerle, olmayan bir düşmana karşı savaşmak saflığı, te-orik bir dinazorluk ve pratik olarak zamanımızın Don-kişotluğu değildir, güncel olanda tarihsel olanı ortayakoymaktır. Üçüncüsü, böyle bir zeminsel sıçrama saye-sinde, küreselleşme karşıtlığı bağlamında sürdürülenaçık bir düşman tanımının bulunmayışı türünden tar-tışmaları geride bırakmak mümkün hale gelebilir. Sonolarak dördüncüsü, öncesiz ve sonrasız bir günceldeevrilen küreselleşmeye karşı olmaktan farklı olarak,günceli tarihsellikle yoğurduğu için kapitalizm karşıtlı-ğı ekseni, toplumsal mücadeleler tarihinin ideolojik, si-yasal, örgütsel birikimini sahiplenme, geliştirme ve sıç-ratma potansiyeline sahiptir. Bu dört noktaya karşın,küreselleşme karşıtlığında olduğu gibi, kapitalizm kar-şıtlığı da daha çok bir karşı çıkma, direnme ve savun-ma perspektifi olarak anlaşılabilir. Bunun getireceği sı-nırlılıklar, kapitalizmin toplumsal ve siyasal alternatifi-ni yeniden gündeme getirmekle aşılabilir. Ulaşılacakhedef, yalnızca kapitalizm karşıtlığı eksenine sabitle-nirse eksik kalır, çünkü yıkmanın kaosu içinde sonsuzakadar kalınamadığı bilinmektedir. Bu nedenle, mevcutsistemle sorunu olanların bakış açısından, alternatifsizolduğu ileri sürülen kapitalizmin alternatif(ler)i ve buhedefe ulaşmanın stratejisi hakkında da geniş bir tartış-ma yürütmenin14 uzun erimli teorik-pratik mücadele-nin kapsamına girdiğini kabul etmek gerekir. n

14| Bu tart›flma sonderece önemlidir amayaz›n›n girifl bölümün-de yer verilen amac› vekapsam› göz önündetutuldu¤unda bununbaflka bir yaz›ya b›rak›l-mas› yerinde olacakt›r.Kald› ki, Praksis’in busay›s›nda yer alan kimiyaz›lar böyle bir tart›fl-maya katk›da bulun-maktad›r.

162 Aykut Çoban

Page 47: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

Albrow, M. (1996) The Global Age, Cambridge: Po-lity.

Althusser, L. (1990) “Philosophy and the Sponta-neous Philosophy of the Scientists” G. Elliott (der.)Philosophy and the Spontaneous Philosophy of theScientists and Other Essays içinde, London andNew York: Verso, 69-165.

Anderson, P. (2000) “Renewals”, New Left Review(II), 1, 5-24.

Arrighi, G. (1994) The Long Twentieth Century,London and New York: Verso.

Baflkaya, F. (2001) “Küresel Kapitalizm Neolibera-lizm Devlet”, Özgür Üniversite Forumu, 16, 5-22.

Bauman, Z. (1998) Globalization: The Human Con-sequences, Cambridge: Polity.

Benton, T. (1999) “Sustainable Development andthe Accumulation of Capital: Reconciling the Irre-concilable?” A. Dobson (der.) Fairness and Futu-rity: Essays on Environmental Sustainability andSocial Justice içinde, Oxford: Oxford UniversityPress, 199-229.

Befleli, M. (2001) “Köstebek Yafl›yor”, Özgür Üni-versite Forumu, 16, 49-64.

Bienefeld, M. (1994) “Capitalism and the NationState in the Dog Days of the Twentieth Century”,R. Miliband ve L. Panitch (der.) Socialist Register1994: Between Globalism and Nationalism içinde,London: The Merlin Press, 94-129.

Boratav, K. (2000) “Emperyalizm mi? Küresellefl-me mi?” A. Tonak (der.) Küreselleflme: Emperya-lizm

Yerelcilik ‹flçi S›n›f› içinde, Ankara: ‹mge, 15-25.

Bourdieu, P. (1998) Acts of Resistance: Againstthe New Myths of Our Time, Frans›zcadan çev. R.Nice, Cambridge: Polity.

Brenner, R. (1998) The Economics of Global Turbu-lence, New Left Review (I) (special issue), 229.

Callinicos, A. (1999) “Social Theory Put to the Testof Politics: Pierre Bourdieu and Anthony Giddens”,New Left Review (I), 236, 77-102.

Callinicos, A. (2000) “Impossible Anti-Capita-lism?”, New Left Review (II), 2, 117-24.

Castells, M. (1996) The Rise of the Network Soci-ety (The Information Age: Economy, Society andCulture, vol. 1), Oxford: Blackwell.

Clair, J. (1999) “Seattle Diary: It’s a Gas GasGas”, New Left Review (I), 238, 81-96.

Clarke, S. (1994) Marx’s Theory of Crisis, London:St. Martin’s Press.

Çoban, A. (2000) Global vs Local? InternationalCapital, the State and Communities of Environ-

mental Resistance, Yay›nlanmam›fl Doktora Tezi,Essex Üniversitesi, Colchester, ‹ngiltere.

Çoban, A. (2001) “International Arbitration, Sove-reignty and Environmental Protection: The TurkishCase”, The 2001 Berlin Conference on the HumanDimensions of Global Environmental Change, “Glo-bal Environmental Change and the Nation State”,7-8 December 2001’de sunulan tebli¤,h t t p : / / w w w . f u - b e r l i n . d e / f f u / a k u m -welt/bc2001/download.htm

Dunning, J.H. (2000) “The Future of the WTO: ASocio-Relational Challange”, Review of Internati-onal Political Economy, 7, 3, 475-83.

Falk, R. (1999) Predatory Globalization, Cambrid-ge: Polity.

Featherstone, M., S. Lash ve R. Robertson (der.)(1995) Global Modernities, London, ThousandOaks, New Delhi: Sage.

Fine, B. ve L. Harris (1979) Rereading Capital, Lon-don: Macmillan.

Foucault, M. (1991) “Governmentality”, G. Burc-hell, C. Gordon ve P. Miller (der.) The Foucault Ef-fect: Studies in Governmentality içinde, London:Harvester Wheatsheaf, 87-104.

French, H. (2000) Vanishing Borders: Protectingthe Planet in the Age of Globalization, London:Earthscan.

Giddens, A. (1990) The Consequences of Moder-nity, Cambridge: Polity.

Gill, S. (2000) “Toward a Postmodern Prince? TheBattle in Seattle as a Moment in the New Politicsof Globalisation”, Millennium: Journal of Internati-onal Studies, 29, 1, 131-40.

Graeber, D. (2002) “The New Anarchists”, NewLeft Review (II), 13, 61-73

Grass, G. ve P. Bourdieu (2002) “The “Progressi-ve” Restoration – A Franco-German Dialoge”, NewLeft Review (II), 14, 63-77.

Green, P. (2002) “ ‘The Passage from Imperialismto Empire’: A Commentary on Empire by MichaelHardt and Antonio Negri”, Historical Materialism,10, 1, 29-77.

Halliday, F. (2000) “Getting Real About Seattle”,Millennium: Journal of International Studies, 29, 1,123-9.

Hardt, M. (2002) “Today’s Bandung”, New Left Re-view (II), 14, 112-8.

Hardt, M. ve A. Negri, (2000) Empire, Cambridge,Massachusetts, and London: Harvard UniversityPress.

Hardt, M. ve A. Negri (2001) ‹mparatorluk, çev. A.Y›lmaz, ‹stanbul: Ayr›nt›.

163Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar

K a y n a k l a r

Page 48: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

Hardt-Landsberg, M. (2000) “After Seattle: Strate-gic Thinking About Movement Building”, MonthlyReview, 52, 3, 103-26.

Harman, C. (1996) “Globalisation: A Critique of aNew Orthodoxy”, International Socialism, 73, 3-33.

Harman, C. (2000) “Anti-Capitalism: Theory andPractice”, International Socialism, 88, 3-60.

Hirst, P. ve G. Thompson (1996) Globalization inQuestion, Cambridge: Polity.

Holloway, J. ve S. Picciotto (1977) “Capital, Crisisand the State”, Capital & Class, 2, 76-101.

Hutton, W. (1996) The State We’re In, London:Vintage.

Isaac, J. C. (2000) “Intellectuals, Marxism and Po-litics”, New Left Review (II), 2, 111-5.

Itoh, M. ve C. Lapavitsas (1999) Political Economyof Money and Finance, London: Macmillan.

Jessop, B. (1990) State Theory: Putting the Capi-talist State in Its Place, Cambridge: Polity.

Kagarlitsky, B. (2000) “The Suicide of New LeftReview”, International Socialism, 88, 127-33.

Kaldor, M. (2000) “ ‘Civilising’ Globalisation? TheImplications of the “Battle in Seattle” Millennium:Journal of International Studies, 29, 1, 105-14.

Keyman, E.F. (2002) “Kapitalizm-Oryantalizm Ek-seninde Küreselleflmeyi Anlamak: 11 Eylül, Moder-nite, Kalk›nma ve Öteki Sorunsal›”, Do¤u Bat›, 18,27-53.

Kiely, R. (2002) “Actually Existing Globalisation,Deglobalisation, and the Political Economy of Anti-capitalist Protest”, Historical Materialism, 10, 1,93-121.

Kürkçü, E. (2001) “Küreselleflme ve ‹ki Tepki”, Öz-gür Üniversite Forumu, 16, 23-6.

Lipietz, A. (1987) Mirages and Miracles: The Cri-ses of Global Fordism, Frans›zcadan çev. D.Ma-cey, London: Verso.

Marcuse, P. (2000) “The Language of Globalizati-on”, Monthly Review, 52, 3, 23-7.

Monbiot, G. (2000) Captive State: The CorporateTakeover of Britain, London: Macmillan.

Moran, J. (1998) “The Dynamics of Class Politicsand National Economies in Globalisation: The Margi-nalisation of the Unacceptable”, Capital & Class,66, 53-83.

Monthly Review (2000) “Toward a New Internati-onalism”, 52, 3, 1-10.

Murray, R. (1971) “The Internationalization of Ca-pital and the Nation-State”, New Left Review (I),

67, 84-109.

Naisbitt, J. (1994) Global Paradox: The Bigger theWorld Economy, the More Powerful Its SmallestPlayers, London: Brealey.

O’Connor, J. (1996) “The Second Contradiction ofCapitalism”, T. Benton (der.) The Greening of Mar-xism içinde, New York and London: The GuilfordPress, 197-221.

Ohmae, K. (1993) “The Rise of the Region State”,Foreign Affairs, 72, 2, 78-87.

Parmaks›z, Z. (2002) “Emperyalizm ve Küresellefl-mecilik”, Teori ve Politika, 26, 91-105.

Petras, J. (2002) “A Rose by Any Other Name? TheFragrance of Imperialism”, The Journal of PeasantStudies, 29, 2, 135-60.

PGA Bulletin (1999) “Global Day of Action, Novem-ber 30, 1999”, No.4 (October), www. na-dir.org/nadir/initiative/agp.en

Robertson, R. (1992) Globalization: Social Theoryand Global Culture, London, Thousand Oaks, NewDelhi: Sage.

Savran, S. (1996) “Küreselleflme mi Uluslararas›-laflma m›?”, S›n›f Bilinci, 16, 37-79.

Scholte, J.A. (2000) “Cautionary Reflections onSeattle”, Millennium: Journal of International

Studies, 29, 1, 115-21.

Sklair, L. (1995) Sociology of the Global System,‹kinci Bask›, London: Prentice Hall/Harvester Whe-atsheaf.

Smith, N. (2000) “Global Seattle”, Environmentand Planning D: Society and Space, 18, 1, 1-5.

Solomon, W.S. (2000) “More Form Than Subs-tance: Press Coverage of the WTO Protest in Se-attle”, Monthly Review, 52, 1, 12-20.

Starr, A. (2000) Naming the Enemy: Anti-Corpora-te Movements Confront Globalisation, Londonand New York: Zed Books.

Wainwight, J. ve S. Prudham (2000) “The Battlesin Seattle: Microgeographies of Resistance andthe Challange of Alternative Futures”, Environ-ment and Planning D: Society and Space, 18, 1,5-13.

Wallerstein, I. (1996) “Underdevelopment and ItsRemedies”, S.C. Chew ve R.A. Denemark, (der.)The Underdevelopment of Development içinde,Thousand Oaks, London, New Delhi: Sage, 355-61.

Waters, M. (1995) Globalization, London and NewYork: Routledge.

Weiss, L. (1997) “Globalisation and the Myth ofthe Powerless State”, New Left Review (I), 225, 3-

164 Aykut Çoban

Page 49: Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar · Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar Aykut Çoban Yıllardır Batı solunda

27.

Went, R. (2000) Globalization: Neoliberal Challenge, Radical Reponses, Lon-don, Sterling, Virginia: Pluto Press with the International Institute for Researchand Education.

Wood, E.M. (1998) The Retreat from Class: A New ‘True’ Socialism, Londonand NewYork: Verso.

165Küreselleflmeye Karfl› Olmak: Olanaklar ve S›n›rl›l›klar