60

KSMMMO ERCIYES SAYI 4

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Kayseri Serbest Muhasebeci Mali Müsavirler Odasi Yayin Organi

Citation preview

Page 1: KSMMMO ERCIYES SAYI 4
Page 2: KSMMMO ERCIYES SAYI 4
Page 3: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

Çok Değerli Meslektaşlarım,

Bildiğiniz gibi geçtiğimiz günlerde 21. Vergi Haftası’nı ve Muhasebeciler Günü’nü kutladık. Vergi Haftası münasebetiyle Kayseri Vergi Dairesi ile birlikte Odamız bazı faaliyetler düzenledi ve birlikte hareket ettik. Bunun gibi faaliyet-lerin kamuoyunda vergi bilincini oluşturmak ve mesleğimiz adına çok önemli olduğunu düşünüyorum. Buradan Vergi Haftası münasebetiyle Vergi Dairesi ile birlikte düzenlediğimiz faaliyetlere iştirak ederek destek veren meslek mensu-bu üyelerimize teşekkürlerimi sunuyorum.

Ayrıca, 1 Mart 1989 tarihli ve 3568 sayılı serbest muhasebecilik ve mali mü-şavirlik hakkında kanun ile birlikte resmi statü kazanan muhasebe meslek erba-bının resmi bayramı olarak kutlanmakta olan 1 Mart Muhasebeciler Günü, mu-hasebe meslek mensuplarının mesleki statülerine gerçek anlamda kavuşması-nı ifade etmesi açısından mesleğimiz için büyük önem arz etmektedir. Bu vesi-leyle bir kez daha tüm meslek mensuplarımızın ve üyelerimizin Muhasebeciler Günü’nü bir kez daha buradan kutlamak isterim.

Muhasebe mesleği de artık gelişmeleri izleyen, analiz eden, yön veren, uz-manlaşmanın öneminin arttığı denetim mesleği olarak çağdaş yaşamda yerini almakta, ülkemizde ve uluslararası platformda saygınlığı ve etkinliği artmakta-dır. Bu durum, biz SMMM Odaları ve yöneticilerini kararlı, güvenilir, etkin, şef-faf bir yönetim anlayışıyla öncü ve örnek bir idare olmaya, sorumluluk bilin-ci içerisinde çözüm odaklı çalışmaya yöneltmektedir. Bizler de bu bilinç içeri-sinde sizlerin ve mesleğimizin gelişimine katkı sağlayacak faaliyetlerimizi de-vam ettirmekteyiz.

Bu kapsamda yine Ocak ayı içerisinde Kayseri SMMM Odası olarak bu yıl ilkini düzenlediğimiz ve her yıl farklı bir sektör ele alınarak devam ettirilecek olan I. TÜRKİYE SEKTÖREL MUHASEBE UYGULAMALARI SEMPOZYUMU’NU “İn-şaat/Taahhüt Sektörü”nü inceleyerek gerçekleştirmiş bulunmaktayız.

Bildiğiniz gibi günümüz işletme koşullarında sektöre özgü koşullar ve dü-zenlemeler muhasebe uygulamalarını da yakından etkilemektedir. Sempozyu-mumuzda, bu alanda faaliyet gösteren meslek mensuplarını yakından ilgilendi-ren inşaat sektörünün, periyodik olarak muhasebe, vergi ve denetim yönleriy-le incelenmesi, bu konularda karşılaşılan sorunların ortaya koyulması ve çözüm önerilerinin geliştirilmesi amaçlanmıştır.

Yönetime geldiğimiz ilk günden itibaren Tesmer Şubesini Kayseri’de kura-rak ve sizlerin yararına olacak birçok mesleki eğitim programları ile kurslar dü-zenleyerek eğitim faaliyetlerine önem verdik. Amacımız eğitimli, sosyal, iletişi-

mi güçlü, saygın, vizyon sahibi bir meslek mensubu profili yetiştirmektir. Kay-seri SMMM Odası olarak düzenlediğimiz bu Sempozyum da amaçlarımız doğ-rultusunda ilerlediğimizin ve siz değerli meslektaşlarımızın yararı için çalıştığı-mızın bir kanıtıdır.

Sempozyumumuza 22 Odadan, 22 ayrı şehirden akademisyen, kurum yö-neticisi, şirket sahibi-temsilcisi ve meslek mensubu olmak üzere toplam 400 kişi iştirak etmiştir. Sempozyumumuzun Türkiye çapında ilgi görmesi ve katı-lımlar bizleri mutlu etmiştir. İnşaat sektörünün muhasebe, vergi ve denetim yönleriyle konunun uzmanı bürokratlar, akademisyenler ve uygulayıcılar tara-fından tartışıldığı bu Sempozyumda iki gün boyunca toplam 15 konuşmacı beş ayrı oturumda bildirilerini sunmuşlardır. Sempozyum esnasında sunulan tebliğ-ler ve tartışmalarda ortaya konan görüşler daha sonra derlenerek kitap haline getirilmiş ve siz değerli meslektaşlarımıza çok yakında ulaştırılacaktır. Ayrıca bu tebliğ ve sunuları Odamızın internet sitesinden de temin etmeniz mümkündür.

Sempozyumumuza katılarak destek olan şehrimizin yöneticileri Sayın Valimiz Mevlüt Bilici’ye, Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mehmet Özhaseki’ye, Kocasinan Belediye Başkanımız Sayın Bekir Yıldız’a, Melikga-zi Belediyesi Başkan Vekili Sayın Özgül Ayhan’a, İl Genel Meclis Başkanı Sa-yın Sadettin Aydın’a, Kayseri Milletvekilimiz ve Meslektaşımız Sayın Ahmet Öksüzkaya’ya, Melikşah Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Reşit Özkanca’ya, Erciyes Üniversitesi İ.İ.B.F. Dekanı Sayın Prof. Dr. Ekrem Erdem’e, Melikgazi Kaymakamı Sayın Nusret Dirim’e, Ticaret Odası Başkan Vekilimiz Sayın Mus-tafa Erçalık ve Sanayi Odası Meclis Başkanımız Sayın Nurettin Okandan’a, sü-rekli desteğini hissettiğimiz TÜRMOB Genel Başkanımız Sayın Dr. Masum Tür-ker nezdinde birçok Yönetim Kurulu Üyesine, TÜRMOB Genel Sekreteri Sayın Yücel Akdemir’e, TÜRMOB Disiplin Kurulu Başkanı Sayın Nuri Değer’e, TÜR-MOB Denetim Kurulu Başkanı Sayın Masis Yontan’a, Türkiye Muhasebe Stan-dartları Kurulu Başkanı Sayın Bülent Üstünel’e, Kayseri Vergi Dairesi Başka-nımız Sayın Niyazi Özkök’e, Kayseri İl Defterdarı Sayın Enver Çokyiğit’e, SGK Kayseri İl Müdürü Sayın Mehmet Kır’a, Kayseri Sanayi Ve Ticaret İl Müdü-rü Sayın Kamil Akçadırcı’ya, Kayseri İŞ-KUR Müdürü Sayın Rıfat Çetinkaya’ya, Ankara YMM Odası Kayseri İl Temsilcisi Sayın İmdat Şimşek’e, Sempozyum bildirilerini değerlendiren ve Sempozyum esnasında da bizleri yalnız bırak-mayan değerli bilim kurulu üyesi hocalarımız ve üstatlarımıza, oturumları-mızı yönetmiş olan değerli oda başkanlarına ve hocalarımıza, bu Sempoz-yumun bilimsel yönünün oluşmasına katkıda bulunan ve büyük bir özveri ile Kayseri’ye gelip hazırladıkları bildirileri sunmuş olan değerli bildiri sahiplerine, Türkiye’nin dört bir yanından Sempozyumumuza katılarak sürekli eğitimin mu-hasebe mesleğinin ayrılmaz bir parçası olduğu bilincine sahip değerli Oda Baş-kanları, Oda mensupları ve katılımcılara, teşekkür ediyorum.

Ayrıca; Sempozyum programının oluşmasında bilimsel anlamda katkı sağ-layan Sayın Prof. Dr. Şükrü Kızılot’a, Sayın Prof. Dr. Rüstem Hacırüstemoğlu’na, ve Sayın Doç. Dr. Şaban Uzay’a; Sempozyumun idari kısmında görev üstelenen yönetim kurulu, disiplin kurulu ve denetim kurulu üyelerimize ve meslektaşla-rımıza, Odamız personeline, düzenleme kurulunda görev alan Erciyes Üniversi-tesi öğretim elemanları Sayın Yrd. Doç. Dr. Talip Torun, Dr. Ahmet Somuncu ve Arş. Gör. Selma Erdoğan Akpınar’a teşekkürü bir borç biliyorum.

İlkini başlattığımız Sempozyumun, aynı heyecanla önümüzdeki yıllarda da devam etmesi ümidiyle bu ve bunun gibi faaliyetleri meslektaşlarımız yararı-na düzenlemeye devam edeceğimizi bildirir, daha gidecek yolumuz var diyerek hepinizi Kayseri Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Yönetim Kurulu ve şahsım adına saygı ile selamlıyorum.

BAŞKAN’DAN

SMMM. Suat ÖZSOY Kayseri SMMM Odası Başkanı

1SAYI 4 / NİSAN 2010

Page 4: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

içindekiler............................................................................................................................... 1

................................................................................................................................ 2

................................................................................................................................... 3

............................................................................................................................. 4

......................................................................... 10

........................................................................................................................... 11

............................................................................... 12

................................................................................... 13

.......................................................................................... 14

............................................................................................................................... 15

........................................................................................ 16

............................................................... 17

.................................................................................... 18

......................................................................................... 19

...................................................................................... 20

................................................................. 21

..................................................................................... 22

.............................................................................................................. 24

............................................................................................................ 26

......................................................... 29

......................................................................................................... 31

............................................................................. 34

................................................................................................. 43

.................................................................................... 45

......................................................... 49

............................................................................................................ 51

Kayseri Serbest MuhasebeciMali Müşavirler Odası Adına

Sahibi ve Genel Yayın YönetmeniSuat ÖZSOY

Sorumlu Yazı İşleri MüdürüBaki KESER

KoordinatörBaki GÜMÜŞOLUK

Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Komisyonu

İsa FERAHSerkan Önder DİNÇ

Alper SÖĞÜTOsman CANANOsman ŞENOL

Basın Yayın Danışmanı veEditör

Songül AKSOY

Adresİstasyon Mah. Ziya Sok. No: 13

Kocasinan/KAYSERİTel: 0.352 337 07 27 (pbx)

Fax: 0.352 337 07 70e-posta: [email protected]

MatbaaM-Grup Matbaacılık

Tasarım

Tel: 0.352 222 58 72 - 82Fax: 0.352 222 58 92

Dergide yayımlanan yazılar kaynak gösterilerek kullanılabilir. İmzalı yazılardaki

görüşler yazarlarına aittir.

Basım Tarihi : 15/04/2010

Başkandan

İçindekiler

Kısa Kısa

Sempozyum

Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığından Ziyaret

Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler İlköğretim Okullarında

Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı Tarafından “22-28 Şubat Vergi Haftası” Etkinlikleri Kapsamında “21. Vergi Haftası Halı Saha Futbol Turnuvası” Düzenlendi

1 Mart Muhasebeciler Günü Kutlandı

4. Odalar Ortak Toplantısı Yapıldı

Kayseri SMMM Odası’dan Seminer “Dönem Sonu İşlemleri”

Kayseri SMMM Odası’ndan “Gelir Vergisi Beyannamesi Düzenlenmesi” Hakkında Seminer

2010/1 SMMM Uyum Eğitimi Programı ve Özel SMMM Sınavı Hazırlık Süreci 8 Mart’da Odamızda Başladı

Akademisyenlerden Odamıza Ziyaret

KSMMMO Yönetimi’nden Büro Açan Üyelerimize “Hayırlı Olsun” Ziyaretleri Sürüyor

Smmm Yeterlilik Sınavı’nı İlk Girişte Kazanan Başarılı Meslektaşlara Takdir Belgesi Verildi

Kayseri Smmm Odası’ndan “Kurumlar Vergisi Beyannamesi Düzenlenmesi” Hakkında Seminer

KSMMMO’da Ruhsat Alma Heyecanı

Aramıza Hoşgeldiniz

İç Kontrol Kurumsal Yönetime Yardımcı Olur (Doç. Dr. Saban UZAY)

İnşaat İşlerinde KDV Uygulaması (Abdullah KÜTÜKÇÜ)

Vergisel Ve Hukuki Boyutlarıyla Arsa (Kat) Karşılığı İnşaat İşleri (Dr. Şenol TURUT)

İnşaat Sektörünün Yeminli Mali Müşavirlik Denetiminde Karşılaşılan Sorunlar (YMM. Sakıp ŞEKER)

II. Türkiye Haksız Rekabet Kongresi’nden İzlenimler (SMMM. Ahmet SOYPAÇACI)

E- Fatura (SMMM. Demet KALKMAZ)

Başka Meslek Ünvanında Bulunmayan Sözcük Sorunsalı Ve Çözüm Önerilerimiz (SMMM. Mesut Erhan CİHAN)

Mukteza ve Özelgeler

2 SAYI 4 / NİSAN 2010

Page 5: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

3SAYI 4 / NİSAN 2010

Page 6: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

I. SEKTÖREL MUHASEBE UYGULAMALARI SEMPOZYUMU’’ yapıldı

İnşaat Ve Taahhüt Sektörü Muhasebe, Vergi ve Denetim Yönleriyle Tartışıldı

4 SAYI 4 / NİSAN 2010

SEMPOZYUM

Page 7: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

Konusunda uzman isimlerin konuşmacı olarak katıldığı Sem-

pozyumda İnşaat/ Taahhüt Sektörü’nün sorunları, sektöre özgü koşullar ve düzenlemeler muhasebe, vergi ve denetim yönleriyle incelendi. Türkiye çapında katılımlarla gerçekle-şen Sempozyuma 22 ayrı Oda-dan ve 22 ayrı şehirden akade-misyen, kurum yöneticisi, tem-silcisi ve şirket sahibi-temsilcisi ile meslek mensubu olmak üzere toplam 400 katılımcı işti-rak etti. İnşaat/Taahhüt Sektö-rünün muhasebe, vergi ve de-

Kayseri SMMM Odası’nın TÜRMOB

işbirliğiyle 15- 16 Ocak 2010’da Hilton Otel’de

düzenlemiş olduğu ‘’ I. SEKTÖREL

MUHASEBE UYGULAMALARI SEMPOZYUMU’’

yapıldı.

5SAYI 4 / NİSAN 2010

SEMPOZYUM

Page 8: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

netim yönleriyle konunun uzmanı bürokratlar, aka-demisyenler ve uygulayıcılar tarafından tartışıldığı Sempozyumda, iki gün boyunca toplam 15 konuş-macı beş ayrı oturumda bildirilerini sundular.

Sempozyuma TÜRMOB Genel Başkanı Dr. Ma-sum Türker, Kayseri Valisi Mevlüt Bilici, Kayseri AKP Milletvekili Ahmet Öksüzkaya, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, Kayseri Koca-sinan Belediye Başkanı Bekir Yıldız, Melikgazi Bele-diyesi Başkan Vekili Özgül Ayhan, Kayseri Melikgazi Kaymakamı Nusret Dirim, TMSK Başkanı Bülent Üs-tünel, Kayseri Sanayi Odası Meclis Başkanı Nurettin Okandan, Kayseri Ticaret Odası Başkan Vekili Mus-tafa Erçalık, Sanayi ve Ticaret İl Müdürü Kamil Akça-dırcı, SGK İl Müdürü Mehmet Kır, Kayseri Vergi Dai-resi Başkanı Niyazi Özkök, Vergi Denetmenleri, Aka-demisyenler, Türkiye genelinden SMMM Odaları Başkanları ve temsilcileri, Yeminli Mali Müşavirler, meslek mensupları, sanayici ve iş adamları katıldı.

Sempozyumun açılışında konuşan TÜRMOB Genel Başkanı Masum Türker, muhasebecilik mes-leğinin geliştirilmesi gerektiğine ve bütün başarılı yönetici, idareci, iş adamı ve siyasetçilerin yanında bir muhasebecinin bulunduğuna değinerek ‘’’’Eğer dünyaya açılmak, işinizde söz sahibi olmak istiyor-sanız, yanınızda mutlaka bir muhasebeci ile bir avu-kat bulundurmak zorundasınız. Muhasebe mesle-

ğinde de farklı alanlarda uzmanlaşmaya gidilmeli-dir. Doktorluk mesleğinde olduğu gibi muhasebe-cilikte de uzmanlık alanlarının geliştirilmesine çalış-maktayız. Geliştirilen bu alanlarda muhasebecilerin uzmanlaşmalarını sağlayacağız. Bu uzmanlık tescil-lendikten sonra muhasebecilerin daha kaliteli hiz-met vereceklerini düşünmekteyiz’’ dedi.

Türker, ‘’ Belirlenen uzmanlık alanlarından bi-risi Adli Muhasebe dalıdır ki, bu çok önemli bir konu. Mahkemelerde, mahkeme heyetinin yükü-nü hafifletecek ve doğru karar vermelerine yardım-cı olacak bir konudur’’ diye konuştu. Türker ayrıca, Türkiye’nin ekonomik anlamda ayakta durmasının ve gelişmesinin altında muhasebecilerin bulundu-ğunun ifade ederek,’’ Her muhasebeci Türkiye’nin büyük bir neferidir’’ dedi.

Kayseri Valisi Mevlüt Bilici yaptığı açılış ko-nuşmasında, sivil toplum kuruluşlarının çağdaş de-mokrasilerin vazgeçilmez unsurları olduğunu, bu toplantıyı da öyle algıladığını ifade ederek, önem-li bir sivil toplum kuruluşunun, ülkemizin sorunları-nı masaya yatırıp, onlarla ilgilenip, buradan çıkacak sonuçları da belki bütün Türkiye kamuoyuyla payla-şıp önemli bir fayda yaratacağını, bu tür faaliyetle-rin Kayseri için de muhasebe mesleği için de büyük önem arz ettiğini sözlerine ekledi.

6 SAYI 4 / NİSAN 2010

SEMPOZYUM

Page 9: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

TBMM tarafından ‘’Yılın Belediye Başkanı’’ se-çilen ve Sempozyumda konuşan Kayseri Büyükşe-hir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, dünyada her alanda çok büyük ve hızlı gelişmeler yaşandı-ğını, Kayseri Büyükşehir Belediyesi olarak, beledi-ye hizmetleri alanındaki gelişmeleri yakından ta-kip ederek, Kayseri’de uygulanabilecekleri aldıkla-rını bildirdi. Açılış konuşmalarının ardından Kayseri SMMM Odası adına Oda Başkanı Suat Özsoy, Kay-seri Büyükşehir Belediyesi Başkanı Sayın Mehmet Özhaseki’ye ‘’Yılın Belediye Başkanı’’ seçilmesinin ve Sempozyuma iştirak etmesinin anısına Teşekkür Belgesi ile küçük bir hediye sundu.

Kayseri Milletvekili Ve Kayseri SMMM Oda-sı Üyesi SMMM. Ahmet Öksüzkaya ise konuşma-sında, muhasebecilik mesleğinde varmak istenilen esas önemli hususun, denetim mekanizması oldu-ğununa değinerek, ‘’Biz dünyada görüyoruz ki, bi-zim mesleğimiz çok saygın bir meslek ve denetim konusunda çok ağırlıklı bir meslek. Yani bir muha-sebecinin, mali müşavirin imzası olmadan yatırım-lar belki de yapılamıyor, yatırımlar bir yerden bir yere kaydırılamıyor ve iş hayatı bu şekilde yönlen-diriliyor. Yani muhasebeci ve mali müşavire ihtiyaç var. 1989 yılında 3568 sayılı yasayla meslek yasa-mıza kavuştuğumuzdan beri meslek adına önemli gelişmeler kaydettik. Eksiklerimiz vardı ama bu ko-nuda dünya standartlarına oldukça yaklaşarak ne-reden nereye geldik. Tabii eksiklerimizi gidermek ve kendimize, mesleğimize bir şeyler katmak adı-na bu Sempozyum gibi uygulamalar bizim için çok sevindiricidir’’dedi.

TMSK (Türkiye Muhasebe Standartları Ku-rulu Başkanı ) Bülent Üstünel, açılışta yaptığı ko-nuşmada, kurulun çalışmaları hakkında bilgi verdi. TMSK’nın dünyaya uyum sağlamak amacıyla ulus-lararası muhasebe standartlarını referans olarak al-dığını ve görevini bu şekilde yürüttüğünü belirten Üstünel, Sempozyumun konusunun da belli bir ko-

nuyla sınırlandırılmış olmasından ve derinlemesi-ne işleneceğinden dolayı Oda yönetimini kutladı-ğını söyledi.

Kayseri Vergi Dairesi Başkanı Niyazi Özkök, yaptığı konuşmada, 2009 yılında kriz yaşanması-na rağmen, vergi tahakkukunda ve tahsilâtta geç-tiğimiz seneye göre sevindirici bir artış yaşandığını, açılan işletme sayısında da bir artışın söz konusu ol-duğunu kaydetti.

Kayseri Sanayi Odası Meclis Başkanı Nurettin Okandan da Sempozyum’da yaptığı açılış konuş-masında, Kayseri Sanayi Odası olarak muhasebe-nin, muhasebecinin, mali müşavirin ve denetimin çok önemli olduğunu ve buna önem vermemiz ge-rektiğini her platformda dile getirdiklerini ifade etti. Şayet firmalarımızı büyütmek, ölçek ekonomisine getirmek, ihracatımızı, üretimimizi, istihdamımı-zı artırmak istiyorsak, bunların ancak doğru muha-sebe kayıtlarıyla yapılabileceğini ve muhasebeci ve mali müşavirlere gereken önemi vermemiz gerekti-ğini belirten Okandan, Avrupa Birliği’ne gireceksek, doğru muhasebe kayıtlarına, mali müşavirlerimize ve hatta bağımsız denetim yaptırmaya ihtiyacımız olduğunu bunun da dünya çapında rekabet edebil-mek için böyle olması gerektiğini sözlerine ekledi.

Kayseri Ticaret Odası Başkan Vekili Mustafa Erçalık ise, Muhasebenin, insandan en büyük orga-nizasyona kadar herkesi yakından ilgilendiren, kâr amacı güden veya gütmeyen kuruluşların tamamı

7SAYI 4 / NİSAN 2010

SEMPOZYUM

Page 10: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

için gerekli olan bir olgu olduğunu, ayrıca muha-sebenin işletmelere göre sınıflanan en önemli uz-manlık alanlarından birisi olan inşaat sektörü mer-kezli olduğunu inşaat sektörünün de, Türkiye eko-nomisinin lokomotif sektörü olduğunu sözlerinde dile getirerek bundan dolayı bugün bu Sempozyu-mun yapılmasının ne denli önemli ve faydalı olaca-ğından bahsetti.

Kayseri SMMM Odası Başkanı Suat Özsoy da, bu yıl ilki yapılan I. Sektörel Muhasebe Uygulama-ları Sempozyumunun bu yılki konusunun ‘’İnşaat/Taahhüt Sektöründe Muhasebe, Vergi ve Denetim’’ olarak seçildiğini, Sempozyuma 22 Odadan tem-silciler ile Türkiye’nin her yerinden Oda başkanla-rı ile serbest muhasebeci mali müşavirlerin katıldı-ğına değinerek ‘’Sempozyumumuzun bu denli ilgi görmesi bizleri çok mutlu etti. Sempozyumumuza katılarak destek olan herkese teşekkür ediyorum. Sempozyumumuz, bundan sonraki yıllarda da gele-nekselleşerek devam edecek ve her Sempozyumda ayrı bir sektörü ele alıp değerlendireceğiz.’’ dedi.

Sempozyum bitiminde konuşan ve Sempozyu-mun düzenlenmesinde, gerçekleştirilmesinde çok önemli katkıları, emeği bulunan Sempozyum Bilim Kurulu Üyesi ve Erciyes Üniversitesi İ.İ.B.F. Muha-sebe Finansman Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şaban Uzay ise yaptığı kapanış konuşmasında; Sempozyumun ilk başladığı andan itibaren bitimi-ne kadar olan yoğun ilginin kendilerini çok sevin-

dirdiğini, cesaretlendirdiğini ve bunun için katılım sağlayan herkese teşekkürlerini sunduğunu belirt-ti. Amaçlarının öncelikle sektör temsilcilerinden sektörün sorunlarını dinlemek olduğunu ve bu ve-sileyle sektörün ne kadar çok sorunları olduğunu öğrenmiş olduklarını ifade eden Uzay, Sempozyu-ma katılan müteahhitler, inşaat mühendisleri, mes-lek mensupları, akademisyenler ve bürokratlar ile güzel bir etkileşim yarattıklarını ve bu sayede her alandan temsilcilerin katılımının Sempozyumun amacı açısından çok sevindirici olduğunu da sözle-rine ekledi.

İki gün süren Sempozyumun ardından Bilim Ku-rulu Üyeleri, Düzenleme Kurulu Üyeleri, Konuşma-cılar, Oturum Başkanları, diğer şehirlerin SMMM Odası Başkan ve Yöneticileri ile meslek mensupla-rının katılımıyla bir Gala Yemeği gerçekleştirilerek katılımcılara ve katkıda bulunanlara Katılım Belge-leriyle, Teşekkür Belgeleri takdim edildi. Daha son-ra katılımcılar kendileri için düzenlenen Erciyes ve Kayseri gezisi ile programın yorgunluğunu attılar.

8 SAYI 4 / NİSAN 2010

Page 11: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

BİRİNCİ OTURUM:Türkiye’de İnşaat Sektörünün Görünümü ve Sorunlar

Oturum Başkanı: Ali Metin POLAT (Ankara SMMM Odası Başkanı)— Bekir ADIYAMAN / Kayseri Ticaret Odası Meclis Başkanı— M. Şükrü KOÇOĞLU / INTES–Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası BaşkanıTürkiye’de İnşaat Sektörünün Genel Bir Değerlendirmesi— Prof. Dr. Şükrü KIZILOT (Gazi Üniversitesi)İnşaat Muhasebesinde Özellikli Konular

İKİNCİ OTURUM: İnşaat Sektöründe Vergi Uygulamaları

Oturum Başkanı: Masis YONTAN ( TÜRMOB Denetleme Kurulu Bşk.)— Hayrullah DOĞAN (Nexia Denetim Turkey Yön. Kur. Bşk.)İnşaat Sektöründe Vergi İncelemeleri— İsmail TEKKOYUN (Gelir İdaresi Grup Başkanı)Özel ve Taahhüt Şeklindeki İnşaat İşlerinde Vergisel Sorunlar— Abdullah KÜTÜKÇÜ (Gelir İdaresi Başkanlığı, KDV Şube Müdürü)İnşaat İşlerinde KDV Uygulamaları

ÜÇÜNCÜ OTURUM: İnşaat Taahhüt İşletmelerinde Muhasebe Uygulamaları

Oturum Başkanı: Prof. Dr. Rüstem HACIRÜSTEMOĞLU ( Galatasaray Üniversitesi)— Doç. Dr. Ali ALAGÖZ (Selçuk Üniversitesi)İnşaat Taahhüt İşletmelerinde Muhasebeye Yön Veren Kurallar— Prof. Dr. Mehmet SAYARI (Başkent Üniversitesi)TMS 11: İnşaat Sözleşmeleri— Doç. Dr. Saygın Eyüpgiller (Yapı Merkezi Holding Eski Muh. Fin. İşler Koordinatörü /Gazi Üniversitesi )İnşaat Taahhüt İşletmelerinin Muhasebesinde Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar

DÖRDÜNCÜ OTURUM: Özel İnşaat İşletmelerinde Muhasebe Uygulamaları

Oturum Başkanı: Ahmet İÇYER (Konya SMMM Odası Başkanı)— Prof. Dr. Mevlüt KARAKAYA (Gazi Üniversitesi)Özel İnşaat İşletmelerinde Maliyetlerin Saptanması— Dr. Şenol TURUT (BDO DENET YMM A.Ş. – Vergi Direktörü)Vergisel ve Hukuki Boyutlarıyla Kat Karşılığı İnşaat İşleri— İsa KARAKAŞ (Sosyal Güvenlik Kurumu Başmüfettişi)Asgari İşçilik Müessesesi

BEŞİNCİ OTURUM: İnşaat Sektöründe Denetim Uygulamaları

Oturum Başkanı: Prof. Dr. Ömer LALİK (Türkiye Denetim Standartları Kurulu Başkanı)— Prof. Dr. Hasan KAVAL (Gazi Üniversitesi)İnşaat Sektöründe Muhasebe Denetimi—Ali ÇİCEKLİ (DRT Bağımsız Denetim Şirket Ortağı)İnşaat Sektöründe Bağımsız Denetimde Karşılaşılan Sorunlar— Sakıp ŞEKER (Yeminli Mali Müşavir)İnşaat sektöründe Tasdik Denetiminde Karşılaşılan Sorunlar

9SAYI 4 / NİSAN 2010

Page 12: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı’nca 22-28 Şubat 2010 tarihleri arasında kutlanmakta olan kutlanmakta olan ‘’ 21 VERGİ HAFTASI’’ etkinlikleri kap-samında Vergi Dairesi Başkanı Niyazi Özkök ve birim yöneticileri, Kay-seri SMMM Odası Başkanı Suat Özsoy ve Ankara YMM Odası Kayseri İl Temsilcisi İmdat Şimşek Atatürk Anıtına çelenk koydular.

Sonrasında Valilik ve Büyükşehir Belediyesi’nin ardından Kayseri Vergi Dai-resi Başkanı Niyazi Özkök ve birim amirle-

ri heyet halinde Vergi Haftası münasebetiyle Kayse-ri SMMM Odası’na bir ziyarette bulundular.

Ziyaret esnasında Kayseri Vergi Dairesi Başka-nı Niyazi Özkök bir konuşma yaptı. ‘’ Vergi Haftası hepimizin haftası, Vergi ise hepimizin işidir. Bura-da sadece devlet ve vatandaşlar karşılıklı taraf de-ğildir. Aksine devlet de, vatandaşlar da aynı tarafta-dır. Dayanışma içinde ve birlikte öncelikle ülkemi-zin refahı ve kalkınması için çalışmalıyız. Bu durum-da da başta siz muhasebecilere, mali müşavirlere düşen görev de mükelleflerinize vergiden kaçınma-yı değil vergi verme konusunda telkinde bulunma-nızdır. Geçen yıla oranla bu yıl, vergi de tahakkuk % 22,5, tahsilât ise %30 artmıştır. Bu durum çok se-vindiricidir. Verginin tabana yayılması ve mükellef sayısının artması için hepimiz üzerimize düşen gö-revleri layıkıyla yerine getirerek dayanışma içinde çalışmalıyız’’ dedi.

Ziyarette konuşan Kayseri SMMM Odası Başka-nı Suat ÖZSOY da, Vergi Dairesi Başkanlığı ile çok uyumlu çalıştıklarını ve dayanışma içerisinde bu-lunduklarını belirterek, KSMMMO olarak her za-man her konuda yardıma hazır olduklarını ve üzer-lerine düşen görevleri layıkıyla yapacaklarını dile getirdi. Özsoy, Kayseri Vergi Dairesi Başkanı ve be-raberindeki birim amirlerinin vergi haftasını kutla-yarak ziyaretlerinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

10 SAYI 4 / NİSAN 2010

VERGİ HAFTASI

Page 13: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

Kamuoyunda vergi bilincini oluştur-mak, vergiyi toplumun tüm kesimleri-ne benimsetmek amacıyla gelir İdare-

si Başkanlığı’nca geleneksel olarak kutlanan Vergi Haftası’nın yirmi birincisi 22-28 Şubat 2010 tarihle-ri arasında kutlandı.

Hafta etkinlikleri ve Kayseri Vergi Dairesi tara-fından belirlenen program kapsamında İl Milli Eği-tim Müdürlüğü’nce belirlenen İlk ve Orta Öğretim Kurumlarında, öğrenciler için düzenlenen ‘Ver-gi Nedir? Verginin Önemi’’ konulu konferans prog-ramına konu ile bilgi vermek için Kayseri SMMM Odası üyesi meslek mensuplarımız konuşmacı ola-rak katılmıştır.

Kayseri SMMM Odası üyesi 38 meslek mensu-bu Vergi Haftası etkinlikleri kapsamında 22-26 Şu-bat 2010 tarihleri arasında İlköğretim okullarına gi-derek öğrencilere vergi kavramını ve verginin öne-mini anlattılar. Konferansa konuşmacı olarak katı-lan meslek mensupları bu gibi faaliyetlerin kamuo-yunda vergi bilincini oluşturmak adına çok önemli olduğuna ve ‘’ Ağaç Yaşken Eğilir’’ atasözünden ha-reketle geleceğin yetişkinleri, ‘Potansiyel Vergi Mü-kellefleri’ çocuklarla iletişim kurularak bu bilgilen-dirmenin şimdiden gerçekleştirilmesinin çok fayda-lı olduğuna dikkat çektiler.

11SAYI 4 / NİSAN 2010

VERGİ HAFTASI

Page 14: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

22 Şubat – 28 Şubat 2010 tarihleri arasında 21’incisi kutla-nan “Vergi Haftası” etkinlikleri çerçevesinde, Kayseri Vergi Da-iresi Başkanlığınca düzenlenen Halı Saha Futbol Turnuvası’na Kayseri SMMM Odası’da bir takımla iştirak etti. Turnuvaya ay-rıca Gevher Nesibe Vergi Dairesi, Vergi Denetmenleri Büro Baş-kanlığı, Kayseri Defterdarlığı, Vergi Dairesi Başkanlığı, Erciyes Vergi Dairesi, Kaleönü Vergi Dairesi ve Mimarsinan Vergi Daire-si olmak üzere toplam sekiz takım katıldı. 1 hafta süreyle yapı-lan turnuva maçlarından sonra Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı Futbol Takımı turnuva şampiyonu oldu. Kayseri SMMMO Futbol Takımı İkinci, Erciyes ve Gevher Nesibe Vergi Müdürlüğü Futbol Takımları Üçüncülüğü paylaştı.

Şampiyonada ikinci olan Kayseri SMMM Odası Futbol Ta-kımının kupasını takım kaptanı Sayın Ali YEDİKAYA’ya Gelirler Kontrolörü Sayın İbrahim Ethem BAL verdi.

Vergi Dairesi Başkanı Niyazi ÖZKÖK, Halı Saha Futbol Turnu-vasına ve Vergi Haftası etkinliklerine katkılarından dolayı Kayse-ri SMMM Odası Başkanı Sayın Suat ÖZSOY’a haftanın anısına Te-şekkür Plaketi takdim etti.

KAYSERİ VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI TARAFINDAN “22-28

ŞUBAT VERGİ HAFTASI” ETKİNLİKLERİ KAPSAMINDA “21. VERGİ HAFTASI

HALI SAHA FUTBOL TURNUVASI” DÜZENLENDİ

12 SAYI 4 / NİSAN 2010

VERGİ HAFTASI

Page 15: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

1 Mart Muhasebeciler Günü, Kayseri Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın Polisevi Tesisleri’nde düzenlemiş olduğu yemekli ve müzikli toplantıyla kutlandı. Oda yönetimi, komisyon üye-leri ve serbest muhasebeci mali müşavirlerin aile-leriyle katıldığı programda konuklar canlı müzik eş-liğinde keyifli vakit geçirerek 1 Mart Muhasebeciler Günü’nü kutladılar.

Kayseri SMMM Odası Başkanı Suat Özsoy Prog-ramda yaptığı konuşmada, ‘’1 Mart Muhasebeci-ler Günü, 3568 sayılı serbest muhasebecilik ve mali

müşavirlik hakkında kanun ile birlikte resmi sta-tü kazanan muhasebe meslek erbabının

resmi bayramı olarak kutlanmak-tadır. Bu yasayla muhase-

be meslek mensup-ları mesleki sta-

tülerine

gerçek anlamda kavuşmuşlardır. Günümüzde bir-çok alanda sektörel gelişim ve değişimler yaşan-maktadır. Muhasebe mesleği de bütün bunlardan etkilenmekle birlikte bu gelişmeleri izleyen, ana-liz eden, yön veren, uzmanlaşmanın öneminin art-tığı denetim mesleği olarak çağdaş yaşamda yeri-ni almış, ülkemizde ve uluslararası platformda say-gınlığının ve etkinliğinin artırılarak sağlamlaştırıl-ması gereken bir meslek olmuştur. Bu durum, biz SMMM Odaları ve yöneticileri için de kararlı, gü-venilir, etkin, şeffaf bir yönetim anlayışıyla öncü ve örnek bir idare olmayı, sorumluluk bilinci içeri-sinde çözüm odaklı çalışmayı gerektirmektedir. Bu doğrultuda Kayseri SMMM Odası yönetimi olarak bizler de göreve geldiğimiz ilk günden itibaren bu-nun bilincinde olarak hareket ettik ve etmeye de devam edeceğiz.

Bu bağlamda tüm serbest muhasebeci ve mali müşavirlerin, yeminli mali müşavirlerin, meslek mensubu adayı olan stajyerlerimizin 1 Mart Muha-

sebeciler Günü’nü kutlar, 2010 yılının Türki-ye ve meslek mensuplarımız için bütün

sıkıntılara rağmen iyi geçmesini dileyerek hepinize say-

gılar sunarım’’ dedi.

13SAYI 4 / NİSAN 2010

MUHASEBECİLER GÜNÜ

Page 16: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

Toplantıda ilk konuşmayı Kayseri Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanvekili Mus-tafa Erçalık yaptı. Erçalık ‘’Şayet bir eko-

nomi iş ve aş üretemiyorsa ya da yeterince ürete-memişse orada başarıdan söz edilemez’’ dedi. Er-çalık, Türkiye’nin en önemli sorununun işsizlik oldu-ğunu belirtti. İşsizlik oranının artmasının en önem-li nedeninin büyüme oranlarının yeni istihdam ya-ratabilecek düzeyi yakalayamaması olduğunu savu-nan Erçalık, şöyle devam etti; ‘’ Ekonomi politikala-rının nihai sonucu iş ve aş yaratmaktır. Bu nedenle ne denirse densin, ne söylenirse söylensin bir eko-nominin yarattığı iş ve aşa bakılır. Şayet bir ekonomi iş ve aş üretemiyorsa ya da yeterince üretememiş-se orada başarıdan söz edilemez. Başka bir ifadeyle işlerin iyi mi kötü mü olduğu, üretim, yatırım, istih-dam ve gelir rakamlarından anlaşılır. Üretim ve yatı-rım artıyorsa iş ve aş imkânı da artar. Ülkede sosyal politikalar doğru uygulanıyorsa artan gelir haneler ve fertler arasında adil olarak dağıtılır, refah artar. İşte o zaman işler iyi demektir’’. Erçalık, tüm olum-suzlukları rağmen 2010 ve gelecek yıllara da iyim-ser bakmak gerektiğine dikkati çekti.

KTO Meclis Başkanı Bekir Adıyaman ise konuş-masında geçen yıl işsizliğe çözüm bulunamadığı-na değindi ve bunu da devletin resmi rakamlarının ortaya koy-duğunu kay-detti. Adıya-man, 2009’da piyasada be-lirli bir can-lanma göz-lenemediği-ni belirterek, K a y s e r i ’d e k i devlet yatırımla-rıyla ilgili de fazla mesa-fe kaydedilemediğini anlattı. 2010 yılında huzur, barış ve kardeşlik duygularının geliştirilmesinden yana olduklarını ve bunu umutla beklediklerini vur-gulayan Adıyaman, ‘’Ülkenin en büyük sıkıntıların-dan birisi ekonomik sorunların halledilmemiş ol-masıdır. Bu konuda 2010’a umutla bakıyor, daha iyi bir yıl olmasını ümit ediyoruz. Hem işsizliğin azal-

tılması, hem yatırımların artırılması, hem de piya-saya yön verici, rahatlatıcı tedbirlerin alınması ba-kımından 2010 yılından büyük beklentilerimiz var’’ diye konuştu.

KAYSO Başkan Yardımcısı Hasan Karaman da 2009 yılında Kayseri olarak Türkiye ortalamasının altında bir küçülme yaşadıklarını söyledi. Özellik-le vergi indirimi yapılan sektörlerde küçülmeyi te-lafi ederek büyümeye geçen firmaların da olduğu-na dikkati çeken Karaman, ‘’Türkiye de reform süre-cinin devam etmesi lazım. Seçimlerin de zamanında yapılması gerektiğine inanıyoruz. Erken seçim ko-nuları gündemde olmama-lı. Özelleştirmeler devam etmeli ama bunun sonuç-larının da iyi düşünülmesi gerekiyor’’ dedi.

Kayseri SMMM Odası Başkanı Suat Özsoy ise konuşmasında, Bütün başa-rılı yönetici, idareci, iş adamı ve siyasetçilerin ya-nında bir muhasebecinin olduğunu belirterek, gü-nümüzde de dünyada gelişmiş ülkelere baktığımız zaman en önemli mesleklerden birinin muhasebe-

cilik olduğunu dile getirdi. ‘’Pla-nın, bütçe-

nin ve mu-h a s e b e -nin olma-dığı hiçbir kurum ve kuruluşun b a ş a r ı ya u l a ş m a -sı müm-kün de-ğildir’’ di-

yen Özsoy, ‘’ 2009 yılı ile il-

gili ekonomik açıdan Kayseri’de Vergi Dairesi Baş-kanlığımız tarafından açıklanan rakamlarda tahak-kuk ve tahsilâtta pozitif bir gelişme olsa da dünya-da ve Türkiye de cereyan eden ekonomik kriz şeh-rimizde de etkili olmuştur. 2010 yılında her kurum ve kuruluş üzerine düşen görevi en iyi şekilde yap-malıdır. Bunların başında hiç tartışmasız hükümet gelmektedir. Meclisimizin vergi mevzuatlarında ya-

pacağı değişikliklerle mükellefleri daha teşvik edi-ci daha geliştirici bir hale getirmemiz gerekmekte-dir’’ diye konuştu.

Özsoy ayrıca, Maliye Bakanlığının BA ve BS Formlarındaki düzeltmelerle ilgili ceza uygulama-larının son derece yanlış olduğunu, esnaflarımızın ve esnaf temsilcilerimizin bu konuda henüz tam an-lamıyla cezai müeyyideleri yaşamadığını ve bunun son derece sıkıntı yaşatacağını, bu cezaların kaldı-rılmasıyla ilgili gerekli girişimlerin yapılması gerek-

tiğini de vurgularken ‘’ KDV oranını da % 10’a düşmeli ve bir takım teş-

vikler getirilmelidir. Kredi faiz oranları düşürülmeli ve KOBİ’lerin ezilmeden, güç-lü ve aktif bir şekilde eko-nomik hayatta yer alması

sağlanmalıdır’’ dedi.

Ankara Yeminli Mali Müşavir-ler Odası Kayseri il Temsilcisi İmdat Şimşek

de işsizliğin Türkiye’de sorun olmaya devam ettiğini buna rağmen KDV ve ÖTV indirimleri ile canlanma-nın da beraberinde geldiğini dile getirdi. Şimşek ka-yıt dışı ekonominin biran evvel kayıt altına alınması gerektiğini vurguladı.

Ticaret Borsası temsilcisi Mehmet İştahlı dün-yada yaşanan ekonomik kriz ve bununla birlikte ül-kelerin aldığı önlemleri sıraladı.

Yahyalı Ticaret Odası Başkanı Mustafa Tütün-cü de yeni çıkarılacak olan maden yasası ile birlik-te bütün madenlerin devletleştirildiğini bunun geri çekilmesi gerektiğini söyledi.

KESOB Başkanı Mehmet Ali Çevrim ise 2009 yı-lında ciddi sıkıntılar yaşamalarına rağmen 2010 yı-lından umutlu olduklarını vurguladı.

Doğrudan gelir desteği sıfırlandı diyerek hükü-meti eleştiren Kocasinan Ziraat Odası Başkanı Emin Yılmaz, tarımda yeni bir havza oluşturulduğunu havza çerçevesinde bölgelerinde ekilecek ürünlerin tespit edildiğini ama bunun da yanlış uygulandığı-nı söyledi. ‘’Et fiyatları olması gereken yerde’’ diyen Emin Yılmaz, et el yakıyor diyenlere tepki göstere-rek yıllardır besicilerin eli yanıyordu dedi. Yılmaz it-hal hayvan konusunu da eleştirerek’’ Türkiye’ye it-hal et girerse dert girer’’ diye konuştu.

4. Odalar Ortak Toplantısı 11 Mart 2010 tarihinde Ticaret Odası Konferans Salonu’nda yapıldı. Toplantıya katılan Oda Başkanları ve temsilcileri 2009 yılını değerlendirerek, 2010 yılından beklen-tilerini dile getirdiler.

14 SAYI 4 / NİSAN 2010

TOPLANTI

Page 17: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

Seminere Vergi Dairesi Başkanı Niyazi ÖZKÖK, Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı Denetim Grup Mü-dürü Kazım Karaca, Kayseri Serbest Muhasebe-ci ve Mali Müşavirler Odası Başkanı Suat ÖZSOY, KSMMMO Yönetim Kurulu Üyeleri Baki Gümüşoluk ile Baki Keser ve çok sayıda Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler dinleyici olarak katıldı.

Kayseri SMMM Odası Başkanı Suat Özsoy semi-nerde yaptığı açılış konuşmasında Kayseri SMMM Odası için eğitimin çok önemli olduğuna değinerek her geçen gün sayıları gittikçe artan meslek men-suplarının eğitimi için çalıştıklarını ifade etti. Kay-seri SMMM Odası tarafından geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen I. SEKTÖREL MUHASEBE UYGULA-MALARI SEMPOZYUMU’NUN da Türkiye çapında ve üyeler nezdinde büyük ilgi gördüğüne dikkat çeken Özsoy, Oda olarak, meslek mensubu üyelerin yara-

rına olacak bu gibi eğitim faaliyetlerine hız kesme-den devam edeceklerini bildirdi.

Seminere katılan Kayseri Vergi Dairesi Başkanı Niyazi ÖZKÖK de açılış konuşması yaptı. Konuşma-sında Vergi Dairesi’nin uygulamalarından ve çalış-malarından kısaca bahseden Özkök, mükelleflerle işbirliği halinde yapılan çalışmalarla vergilendirme durumumuzda sevindirici şekilde artış olduğunu söyledi. Bu bağlamda mükellefleri de sahte fatura konusunda uyardı. Mükelleflerin beyannamelerini vermeden önce incelemelerini, iş işten geçmeden beyanlarını düzeltmelerini, sahte faturası olanların bunları defter ve belgelerinden çıkarmalarını istedi.

Seminerde, Gelirler Başkontrolörü Eray Mer-can ‘’Dönem Sonu İşlemleri’’ ile ilgili bir sunum yaptı ve katılımcılara ayrıntılı bilgiler verdi.

29 Ocak Cuma günü saat 14.00’de Kayseri İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Tiyatro Salonunda Kayseri SMMM Odası tarafından Gelirler Başkontrolörü Eray Mercan’ın konuşmacı olarak katıldığı ‘’ Dönem Sonu İşlemleri’’ konulu bir seminer düzenlendi.

15SAYI 4 / NİSAN 2010

SEMİNER

Page 18: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

Seminere Kayseri Vergi Dairesi Başkanı Niyazi Özkök, Kayseri Serbest Muhasebeci ve Mali Müşa-virler Odası Başkanı Suat Özsoy, KSMMMO Yönetim Kurulu Üyeleri Baki Gümüşoluk ile Baki Keser ve çok sayıda Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavir dinle-yici olarak katıldı.

Kayseri SMMM Odası Başkanı Suat Özsoy semi-nerde yaptığı açılış konuşmasında Kayseri SMMM Odası için eğitimin çok önemli olduğuna değinerek her geçen gün sayıları gittikçe artan meslek men-suplarının eğitimi için çalıştıklarını ifade etti. Öz-soy, ayrıca içinde bulunduğumuz Vergi Haftasının da önemine değinerek herkesin Vergi Haftasını kut-ladı.

Seminere katılan Kayseri Vergi Dairesi Baş-kanı Niyazi ÖZKÖK de yaptığı açılış konuşmasın-

da, kamuoyunda vergi bilincini oluşturmak, vergi-yi toplumun tüm kesimlerine benimsetmek ama-cıyla Gelir İdaresi Başkanlığı’nca geleneksel ola-rak kutlanan Vergi Haftası’nın öneminden bahse-derek Kayseri SMMM Odası ile birlikte yürüttükle-ri etkinliklerde Odanın çalışmalarından ve katılım-larından dolayı teşekkürlerini sundu. Gelir İdaresi Başkanlığı ve Kayseri SMMM Odasının görüşme-leri gereği 1 adet Gayri Menkul Sermaye İradı Be-yannamesinin üyelerimiz tarafından ücretsiz dü-zenlenmesi konusunda ortak karara varıldığını du-yuran Özkök, Odamız üyelerinin bu konuda göste-recekleri hassasiyete ve ilgiye de teşekkür etti.

Seminerde, Gelirler Kontrolörü İbrahim Ethem Bal ‘’Gelir Vergisi Beyannamesi Düzenlenmesi’’ ile ilgili bir sunum yaptı ve katılımcılara ayrıntılı bilgiler vererek onların sorularını yanıtladı.

27 Şubat Cumartesi günü saat 14.00’de Kayseri İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Toplantı Salonu’nda Kayseri SMMM Odası tarafından Gelirler Kontrolörü İb-rahim Ethem Bal’ın konuşmacı olarak katıldığı ‘‘ Gelir Vergisi Beyannamesi Düzenlenmesi’’ konulu bir seminer düzenlendi.

16 SAYI 4 / NİSAN 2010

SEMİNER

Page 19: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

Lisans, Önlisans ve Lise - Ortaöğretim seviye-sinde eğitim ve öğretim kurumları mezunları için SM’den SMMM’ye geçişi sağlayacak olan 2010/1 Mesleki Uyum Eğitimi ile Özel Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik Sınavı hazırlık süreci Odamızda baş-ladı. Kayseri SMMM Odası hizmet binasında ger-çekleşen eğitim programına Serbest Muhasebeci-likten, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirliğe geç-mek isteyen meslek mensupları bu dönem de işti-rak ettiler.

Mesleki unvanlarını Serbest Muhasebecilik-ten (SM), Serbest Muhasebeci Mali Müşavirliğe (SMMM) taşımak isteyen 19’u İlköğretim ve Lise, 3’ü Ön lisans, 6’sı Lisans mezunu olmak üzere top-

lam 28 meslek mensubu, Kayseri SMMM Odası ta-rafından yürütülen ‘’Mesleki Uyum Eğitimi Eğitim Programı’’ ile eğitimlere başladı. 28 Serbest Muha-sebeci meslek mensubu üyemizin başvurmuş oldu-ğu programda adaylar teorik eğitimden sonra Oda-mızda kendileri için düzenlenen Mesleki Uyum Eği-timi programına dâhil oldular. 18 Mart Perşembe günü Odamızdaki pratik eğitimleri sona eren mes-lek mensupları daha sonra Odamız hizmet binasın-da gerçekleştirilen sınava girdiler. Başarılı olan mes-lek mensupları 25 Nisan 2010 tarihinde Ankara’da yapılacak olan Özel SMMM Sınavı’na katılacaklar.

17SAYI 4 / NİSAN 2010

EĞİTİM

Page 20: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı ve İktisat Politikası Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ekrem ERDEM, İktisadi ve İda-ri Bilimler Fakültesi Muhasebe Finansman Ana-bilim Dalı Öğretim Üyeleri Doç. Dr. Şaban Uzay, Doç. Dr. Azzem ÖZKAN, Yrd. Doç. Dr. Ahmet Do-ğan, Yrd. Doç. Dr. Murat ESMERAY, Mali Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Öğr. Gör. Dr. Ahmet Somuncu’dan oluşan heyet Kayseri SMMM Odası Başkanı Suat Özsoy ve Yönetim Kurulu üyelerine bir nezaket ziyaretinde bulundular.

Çoğu, staja başlama ve bitirmeye yönelik kurs-larımızda da üyelerimize, stajyerlerimize ders ve-

ren akademisyenler ve Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ekrem ERDEM Kayseri SMMMO Başkanı Suat Özsoy, Oda Yönetim Kurulu üyeleri Baki Gümüşolu, Baki Keser, Disiplin Kurulu Başkanı Anfer Yılmaz ile Disiplin Ku-rulu Üyesi Mustafa Kükürtçüoğlu ile Kayseri SMMM Odası Hizmet Binasında bir araya geldiler. Üniversi-te ile Kayseri SMMM Odası’nın eğitim konularında el ele vererek çalışmasının önemine değinen aka-demisyenlerimiz ve Kayseri SMMM Odası yönetimi, ayrıca bu tür çalışmalarda ve bilimsel projelerde de işbirliği yapılarak birlikte çalışılacak konuların da ar-tarak devam etmesi gerektiğine dikkat çektiler.

AKADEMİSYENLERDEN ODAMIZA ZİYARET

18 SAYI 4 / NİSAN 2010

ZİYARET

Page 21: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

KSMMMO YÖNETİMİ’NDEN BÜRO AÇAN ÜYELERİMİZE “HAYIRLI

OLSUN” ZİYARETLERİ SÜRÜYOR

KSMMMO YÖNETİMİ’NDEN BÜRO AÇAN ÜYELERİMİZE “HAYIRLI

OLSUN” ZİYARETLERİ SÜRÜYOR2010 yılında da bağımsız çalışmak üzere kendi bü-

rosunu açan üyelerimize Kayseri SMMM Odası Başkanı Suat Özsoy ve Yönetim Kurulu üyeleri Baki Gümüşoluk ile Baki Keser’in ‘’Hayırlı Olsun’’ ziyaretleri devam ediyor..

Başkan Suat Özsoy, ‘’ Bizler, Kayseri SMMM Oda-sı olarak Bağımsız çalışmak üzere adım atan üyelerimi-zi desteklemek ve karşılaşacakları her türlü sorunda da

onlara yardımcı olmak için her zaman meslektaşlarımızın yanındayız. ‘’ dedi.

Artık Bağımsız faaliyet gösterecek olan üyelerimizin bürolarına giderek ziyarette bulunan Başkan Suat Özsoy ve Yönetim Kurulu üyeleri, üyelere bundan sonraki çalış-malarında da başarılar dilerken, KSMMMO olarak üyele-re de her zaman destek vereceklerini belirttiler.

19SAYI 4 / NİSAN 2010

ZİYARET

Page 22: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

2009 Yılı içerisinde SMMM Mesleki Yeterlilik Sınavı’nı ilk giriş-te bütün dersleri geçerek kazanan mali müşavir üyelerimize Kay-seri SMMM Odası yönetimi tarafından, üstün başarılarından do-layı Oda hizmet binasında düzenlenen bir törenle takdir belgeleri takdim edildi. SMMM Mesleki Yeterlilik Sınavı’nı ilk girişte kaza-narak üstün başarı örneği sergileyen meslek mensuplarımıza tak-dir belgelerini Oda Başkanı Suat Özsoy ve Yönetim Kurulu üyeleri Baki Gümüşoluk ile Baki Keser verdiler.

Oda Başkanı Suat Özsoy törende yaptığı konuşmada, Kayse-ri SMMM Odası olarak eğitime her zaman önem vererek eğiti-mi ilk sıraya koyduklarını ve bunun karşılığını da üyelerden gelen üstün başarılarla aldıklarını, bu durumun da hem Odayı hem Yö-netim olarak kendilerini gururlandırdığını belirtti. Oda olarak her konuda üyelerini desteklemek ve karşılaşacakları her türlü sorun-da da onlara yardımcı olmak için meslektaşlarının yanında oldu-ğunu belirten Başkan Suat Özsoy ve Yönetim Kurulu üyeleri, mes-lek mensuplarına bundan sonraki çalışmalarında da başarılar di-lerken, Kayseri SMMM Odası olarak kendilerine her zaman des-tek vereceklerini ifade ettiler.

20 SAYI 4 / NİSAN 2010

TÖREN

Page 23: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

Kayseri Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası tarafından düzenlenen “Kurumlar Vergisi Beyannamesi Düzenleme” semineri 7 Nisan 2010 Çarşamba Günü İl Kültür Turizm Müdürlüğü Top-lantı Salonu’nda Saat 14.00’de gerçekleştirildi.

Seminere, Kayseri Vergi Dairesi Başkanı Niya-zi Özkök, Kayseri SMMM Odası Başkanı Suat Öz-soy ve Yönetim Kurulu üyeleri, Gelirler Kontrolör-

leri ve çok sayıda serbest muhasebeci mali müşa-vir karıldı.

Kayseri SMMM Odası Başkanı Suat Özsoy, semi-nerde yaptığı açılış konuşmasında Kayseri SMMM Odası için eğitimin çok önemli olduğuna değinerek her geçen gün sayıları gittikçe artan meslek men-suplarının eğitimi için çalıştıklarını ifade etti. Öz-soy, bu ve bunun gibi eğitim faaliyetlerinin mesle-ğin ve meslek mensuplarının yararı için artarak de-vam edeceğini söyledi.

Seminere katılan Kayseri Vergi Dairesi Baş-kanı Niyazi ÖZKÖK de yaptığı konuşmada, Kayse-ri SMMM Odası’nın düzenlediği eğitim faaliyetle-rinin mesleğin gelişmesi ve meslek mensuplarının bilgilendirilmesi açısından çok önemli olduğunu ve bundan büyük memnuniyet duyduklarını ifade etti. Özkök, mükelleflerle işbirliği halinde yapılan çalışmalarla vergilendirme durumumuzda sevin-dirici şekilde artış olduğunu söyledi. Bu bağlamda mükellefleri de sahte fatura konusunda uyaran Öz-kök, mükelleflerin kurumlar vergisi beyannameleri-ni vermeden önce sahte fatura konusunu da dikka-te alarak incelemelerini, iş işten geçmeden beyan-larını düzeltmelerini, sahte faturası olanların bunla-

rı defter ve belgelerinden çıkarmalarını istedi.

Gelirler Eski Başkontrolörü ve Ankara Eski Defterdar Yardımcısı, Yeminli Mali Müşavir A. Mu-rat Yıldız’ın konuşmacı olarak katıldığı seminerde katılımcılara Kurumlar Vergisi Beyannamesi Düzen-lenmesi konusunda bir sunuş yaparak onlara Ku-rum Kazancının Tespitinde Özellikli Konularla ilgili bilgi verdi.

21SAYI 4 / NİSAN 2010

SEMİNER

Page 24: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

Kayseri Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası tarafından düzenlenen ruhsat töreniyle yorucu bir eğitim süreci ve zorlu bir sınavın ardından 2010 yılında ruhsat almaya hak kazanan

meslektaşlarımıza ruhsatları verildi. Ruhsat alan meslektaşlarımıza KSMMMO Yönetimi de bundan sonraki meslek hayatlarında başarılarının devamını diledi.

22 SAYI 4 / NİSAN 2010

RUHSAT TÖRENİ

Page 25: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

23SAYI 4 / NİSAN 2010

HABER

Page 26: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

1037- SM. Mustafa İşlenmiş

1038- SMMM. Ayşe Çolak

1040- SMMM. Erol Özdet

1042- SMMM. Hidayet Ahmet Bozuklu

1044- SM. Mustafa Yüksel

1039- SMMM. Ahmet Aktay

1041- SMMM. İbrahim Karataş

1043- SMMM. Hamza Özdemir

1969 Bünyan doğumlu. Gazi Üniversitesi Bolu Meslek Yüksekokulu Muhasebe Bölümü’nden mezun oldu. Ocak 2010’da Odamıza kaydını yaptırdı.

1980 Bünyan doğumlu. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Ocak 2010’da Odamıza kaydını yaptırdı.

1976 Kayseri doğumlu. Erciyes Üniversitesi İ.İ.B.F. ‘den mezun oldu. Ocak 2010’da Odamıza kaydını yaptırdı.

1982 Kayseri doğumlu. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Şubat 2010’da Odamıza kaydını yaptırdı.

1973 Tomarza doğumlu. Kayseri Atatürk Ticaret Meslek Lisesi’nden mezun oldu. Şubat 2010’da Odamıza kaydını yaptırdı.

1977 Kayseri doğumlu. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Ocak 2010’da Odamıza kaydını yaptırdı.

1969 Çaykara doğumlu. Süleyman Demirel Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun oldu. Şubat 2010’da Odamıza kaydını yaptırdı.

1982 Develi doğumlu. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Şubat 2010’da Odamıza kaydını yaptırdı.

24 SAYI 4 / NİSAN 2010

YENİ ÜYELER

Page 27: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

1045- SMMM. Hasan Balcı

1046- SMMM. Mehmet Özkurt

1048- SMMM. Göksel Yıldırım

1050- SMMM. Mustafa Aşıkoğlu

1052- SMMM. Şaban Bilgen

1047- SMMM. Ercan Yazır

1049- SMMM. Birol Övünç

1051- SMMM. Selahattin Özcan

1053- SMMM. İsmail Polat

1983 Kayseri doğumlu. Erciyes Üniversitesi İ.İ.B.F. ‘den mezun oldu. Şubat 2010’da Odamıza kaydını yaptırdı.

1977 Kayseri doğumlu. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Şubat 2010’da Odamıza kaydını yaptırdı.

1974 Afşin doğumlu. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Mart 2010’da Odamıza kaydını yaptırdı.

1977 Yahyalı doğumlu. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Mart 2010’da Odamıza kaydını yaptırdı.

1979 Kayseri doğumlu. Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Mart 2010’da Odamıza kaydını yaptırdı.

1973 Üsküdar doğumlu. Afyon Kocatepe Üniversitesi İ.İ.B.F.’den mezun oldu. Şubat 2010’da Odamıza kaydını yaptırdı.

1978 Kayseri doğumlu. Erciyes Üniversitesi İ.İ.B.F. ‘den mezun oldu. Mart 2010’da Odamıza kaydını yaptırdı.

1984 Tomarza doğumlu. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Mart 2010’da Odamıza kaydını yaptırdı.

1982 Kayseri doğumlu. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Mart 2010’da Odamıza kaydını yaptırdı.

25SAYI 4 / NİSAN 2010

YENİ ÜYELER

Page 28: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

Doç. Dr. Saban UZAY*

İşletmede önceden belirlenmiş olan hedeflere ulaşılmasında çeşitli risklerle /sürprizlerle karşıla-şılır. Yöneticiler sürprizlerden hoşlanmazlar. Sürp-rizlerin yani risklerin ortadan kaldırılması veya yok sayılması değil, iyi bir şekilde yönetilmesi gerekir. İşletmenin karlılığını sağlamak, olağan iş akışında sürprizleri en aza indirmek açısından kontrol ön-lemleri alınmalıdır.

İşletmenin amaçlarına ulaşmasında yönetime güvence sağlamak amacıyla oluşturulan politika ve prosedürlere iç kontrol veya kontrol sistemi adı ve-rilir. Bir işletmenin etkin şekilde iç kontroller oluş-turmasından ve sürdürmesinden yönetim sorum-ludur. Her işletmenin dolayısıyla muhasebe büro-larının da yazılı olsun olmasın bir iç kontrol sistemi mutlaka vardır. Örnek olarak, onay mekanizmaları, ekip toplantıları, açık iletişim, mutabakatlar, bütçe sistemi, erişim prosedürleri (şifreler) gibi.

İç kontroller doğaları gereği üç kısımdan olu-şur. Bunlar:

• Ortaya çıkarıcı kontroller,

• Önleyici kontroller ve

• Koruyucu kontrollerdir.

İç kontrol sisteminde en etkin kontroller önle-yici kontrollerdir. En basit önleyici kontrol ise, ge-lecekteki iç kontrol çalışmaları ve paylaşılan bir viz-yonu yerine getirmeye yönelik olandır. Kontrol ön-lemlerinden muhasebeye yani finansal bilgi ve ra-porlamanın etkinliğine yönelik olanlara muhase-be kontrolleri; süreçlerin sağlıklı işlemesine yö-nelik olanlara ise operasyonel kontroller ya da sü-reç kontrolü adı verilmektedir. Süreç kontrolü; iş-letmenin süreçlerinde (satın alma, satış, personel gibi) önleyici, tespit edici, düzeltici ve telafi edici kontrollerin bulunmasıdır

İç kontrolü tek başına bir sistem olarak ele al-maktan ziyade, planlama, bütçe, muhasebe, dene-tim ve bilgi sistemi türünden sistemleri birbirleriy-le kaynaştıran bir kavram olarak düşünmek gerekir. Etkin çalışan bir iç kontrol sistemi organizasyonlar için temel bir unsurdur. İç kontrollerin esas amaç-ları şunlardır:

◊ Faaliyetlerde etkinliğin ve verimliliğinin artırılması,

◊ Kanunlara ve düzenlemelere uygunluğun sağlanması,

◊ İşletme varlıklarının güvence altına alın-masının sağlanması,

◊ Finansal raporlamanın güvenilirliğinin ar-tırılması,

◊ Kurumsal yönetime yardımcı olunmasıdır.

İç kontroller önemlidir, çünkü; kontrol eksiklik-leri, onaysız yapılan ticari işlemlere, yükümlülükle-rinin yerine getirilmemesine, finansal işlemlerde hatalara, fiktif satışlar, bilgi verilmeden onaylanan sözleşmeler, yolsuzluğa maruz kalınabilecek du-rumlar, açılan davalar gibi eksikliklere ve bunun so-nucunda da kurumun itibarının azalmasına yol aça-bilir.

Genel olarak KOBİ’lerde çalışan ve bölüm sayı-sının az olmasından dolayı iç kontrolü uygulamak daha kolaydır. Ancak bu tür işletmelerde aynı za-manda gayri-resmi bir alt yapının da olması dolayı-sıyla önemli ölçüde yardımcı önlemlerin de alınma-sı gerekmektedir.

İç kontroller ile ilgili bazı temel hususlar şöyle-dir;

◊ İç kontrolün başlangıç noktası kuvvetli şe-kilde yapılandırılmış kontrol ortamıdır.

İÇ KONTROL KURUMSAL YÖNETİME YARDIMCI OLUR

* Erciyes Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi

26 SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 29: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

◊ Başarılı bir kontrol ortamı, yönetimin ka-rarlılığı ve desteğini gerektirir.

◊ İç kontroller işletmelerin ve işletmelerde gerçekleştirilen her işin ayrılmaz bir par-çasıdır.

◊ İç kontrolün gerçek amacı, insanı kontrol değil, iş sürecini kontrol etmektir.

◊ Kontrollerin özünün önceliği önemlidir. Bi-çimin ön plana çıkmasına izin verilmeme-lidir.

◊ İç kontroller işlerin ilk seferinde ve her se-ferinde doğru olmasına yardımcı olur.

◊ İşletmenin büyümesi veya küçülmesi gibi durumlarda farklı kontrollere ihtiyaç du-yulur.

◊ İç kontrol ile işletme verimliliği arasında doğrudan ve dolaylı yakın bir ilişki vardır.

◊ İç kontroller iş akışlarının üstüne değil, içi-ne yerleştirilmelidir.

◊ Etkili olmak için kontroller denetime değil, önemli noktalara yerleştirilmelidir.

◊ İç kontrollerle ilgili maliyet fayda karşılaş-tırması yapılmalıdır.

◊ İç kontrollerde bilgi teknolojisinden azami ölçüde yararlanılmalıdır.

Yönetimin kontrol hedeflerine ulaşmasında makul güvenceyi sağlamak amacıyla oluşturdu-ğu kontroller başlıca beş kısımda incelenmektedir. Bunlar:

◊ Kontrol ortamı,

◊ Risk değerleme,

◊ Kontrol faaliyetleri,

◊ Bilgi ve iletişim,

◊ İzlemedir.

İç kontrolün unsurları şekil 1’de gösterilmiştir.

Aşağıda iç kontrol unsurları hakkında daha açıklayıcı bilgi verilmektedir. Bunlar:

a) Kontrol Ortamı: Bir işletmede kontrol bilinci-nin oluşması açısından, üst yönetimin bu konudaki kültür, tutum ve davranışları çok önemlidir. Kontrol ortamı, işletmenin üst yöneticileri, müdürleri ve or-taklarının işletmenin iç kontrolü ve önemine ilişkin tutumlarını yansıtan eylemleri, politikaları ve pro-sedürlerinden oluşur.

b) Risk Değerleme: Finansal raporlama süreci-nin genel kabul görmüş standartlara uygun olması-nın temini açısından yönetimin yapmış olduğu risk tanımları ve analizlerinden oluşur. İşletmeler sü-rekli olarak iç ve dış kaynaklı çeşitli risklerle karşı

karşıyadırlar. Çünkü ekonomik, endüstriyel ve faa-liyet koşulları sürekli olarak değişmektedir. Dolayı-sıyla bu değişime iç kontrolün de uyum sağlama-sı gerekir. Yönetim, hata ve hileleri en aza indirebil-mek, iç kontrolü etkin hale getirebilmek için risk-leri değerler. Finansal kuruluşlarda ve kurumsallaş-mış işletmelerde yönetim, ayrı bir risk yönetim bi-rimi oluşturabilmektedir. İç kontroller riskleri azalt-maya yardımcı olur, ancak risklerin tamamını orta-dan kaldırmaz.

c) Kontrol Faaliyetleri: İşletmenin hedeflerine ulaşması için, belirlenen riskleri önlemek için ge-rekli tedbirleri almasına yardımcı olacak ve diğer dört kontrol unsurunda da yer alan politikalar ve prosedürlerdir. Bunlar, fiziksel, yönetsel ve muha-sebe ile ilgili kontrollerdir. Kontrol faaliyetleri gele-neksel (manüel) olabildiği gibi otomatik de olabilir. Örneğin, GPS sistemi ile araçların takibi gibi. Başlı-ca özel kontrol faaliyeti türleri şunlardır:

• Görevlerin ayrımında yeterlilik: Denet-çi özellikle şu alanlarda görevlerin ayrımı-na dikkat eder; i) muhasebe ve varlıkları koruma görevleri ayrı olmalıdır. Örneğin, veznedar muhasebe kayıtlarına erişeme-melidir. ii) Varlıkları koruma ile işlemleri gerçekleştirme görevleri ayrı olmalıdır. Ör-neğin, satın alma işlemini gerçekleştiren kişi ile ödemeyi yapanın aynı kişi olmama-sı gibi. iii) İşlemlerin kaydedilmesinin, işle-min gerçekleştiği departmanın dışında bir departmanda yapılması. iv) Bilgi işlem bi-riminin, kullanıcı departmanlardan ayrı ol-masıdır. İşletmenin büyüklüğü doğal ola-rak görevlerin ayrımının kapsamının be-lirlenmesinde etkilidir. Küçük işletmeler-de ek maliyet getirmesinden dolayı yeter-li bir ayrım yapılamamaktadır. Ancak kü-çük işletmelerin gayri resmi faaliyetlerinin de olabileceği göz önünde tutularak başka tedbirlerin alınması gerekir. Örnek olarak; üst yönetim (ortak) tarafından ödemele-rin ve banka doğrulamalarının incelenme-si, kredi alımlarının ve şüpheli alacakların onaylaması, iadelerin, cari hesapların in-celenmesi gibi.

• İşlem ve faaliyetlerin uygun yetkilendi-rilmesi: Şayet işletme çalışanlarının hep-si, varlık satın alma veya satma konusun-da yetkili ise, o işletmede bir karmaşa or-tamının olması kaçınılmazdır. Yetkilendir-me genel veya özel olabilir. Genel yetki-lendirmeden kastedilen, örgütün izleyece-ği politikaların yönetim tarafından oluştu-rulmasıdır. Örneğin, fiyat listesi, müşteri-ler için kredi limitleri gibi. Özel yetkilendir-me ise, işlem bazında uygulanır. Onayla-ma ile yetkilendirme arasında farklılık söz konusudur. Onaylama, bir işlem için yet-kilendirme politikasına uyulduğunun gös-terilmesidir. Günümüzde bazı işlemlerde

Finansal raporlama

Uygunluk

Kontrol Faaliyetleri

Kontrol ÇevresiBirimlerYa daFaaliyetler

Faaliyetler

27SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 30: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

onaylama işlemi bilgisayar aracığıyla da yapılabilmektedir.

• Yeterli belgeler ve kayıtlar: Faturalar, si-pariş fişleri, ürün teslim tutanakları gibi belgeler ile muhasebe kayıtları, işlemle-rin gerçekleştiğinin delileri olup, bunların bilgisayar ortamında ve/veya dışarıda sak-lanması gerekir. Hatta sadece cari yılın de-ğil, geçmiş yıllara ait belge ve kayıtların da düzenli bir arşiv sistemi ile korunması ge-rekir. İşletmede herhangi bir orijinal işlem ve kaydın belgesinin olmaması, ciddi kont-rol problemlerine yol açar. Çünkü belgeler, varlıklar üzerinde uygun bir kontrolün ger-çekleştiğinin ve bunların doğru bir şekilde kaydedildiğinin göstergesidir. Bu bakım-dan belge ve kayıtlara ilişkin aşağıda sıra-lanan kurallara uyulması önerilir. Bunlar:

• Belgeler ve kayıtlar müteselsil sıra numaralı olmalıdır,

• Belgeler ve kayıtlar, ilgili işlem ger-çekleştiği anda oluşturulmalıdır,

• Basit ve anlaşılır olmalıdır,

• Birden fazla kullanıcı düşünülerek tasarlanmalıdır,

• Doğru hazırlanmasını teşvik ede-cek tarzda oluşturulmalıdır. Yani belge üzerinde onay için uygun alanlar bırakılmalıdır.

• Varlıklar ve kayıtlar üzerindeki fiziksel kontrol: Yeterli düzeyde iç kontrolü sürdü-rebilmek için varlıkların ve kayıtların ko-runmasına dikkat edilmelidir. Varlıklar ye-terince korunmazsa çalınabilir. Kayıtlar ise kaybolabilir veya zarar görebilir. Sadece dolu defter ve belgeler değil, boş olanla-rın da korunması gerekir. Günümüzde mu-hasebe kayıtlarının önemli bir kısmı bilgi-sayar ortamında tutulduğu için, bilgisaya-rın, dosyaların, programların korunması-na da azami dikkat gösterilmelidir. Varlık-lar ve kayıtlar çeşitli fiziksel önlemlerle ko-runabilir. Örneğin; kilitli depolar, yangına karşı dayanıklı çelik para kasaları gibi. An-cak bunların yanı sıra, asıl olarak personel seçimine dikkat edilmeli ve işe almadan önce yeterince araştırılmalıdır. İşletme yö-netimi varlıkların kötüye kullanımı konu-sunda önemsiz vakalarda dahi katı davran-malıdır. Üst yönetim, bilgi teknolojileri ko-nusunda temel düzeyde bile olsa bilgi sa-hibi olmalıdır. Aksi takdirde bu teknoloji-ye sahip personel varlıkları kötüye kullan-ma fırsatı elde edebilir. Varlıkların ve kayıt-ların çalınması dışında, iş güvenliği kapsa-mında da gerekli önlemler alınmalıdır. Ör-neğin, yeterli bir yangın koruma sistemi, sigorta yaptırılması, işletme sahası içinde

azami hız uygulaması, otostop yapan bi-rinin şirket aracına alınmaması, emanet alınmaması gibi.

• Bağımsız performans kontrolleri: Yöne-tim tarafından yukarıda sıralanan dört kontrol faaliyetinin düzenli olarak izlen-mesi gerekmektedir. Çünkü kontrol faali-yetleri zamanla umursanmaz hale gelirse işletmede hata ve hilelerle karşılaşma ihti-mali artar. İç doğrulama veya performans kontrollerini yapan kişilerin icra sorumlu-luğu olmaması yani bağımsız olması ge-rekmektedir. Bazı performans kontrolle-ri bilgisayar yardımıyla otomatik olarak da yapılabilir.

d) Bilgi ve iletişim: İç kontrol yapısının merke-zi sinir sistemidir. Bu sistem sayesinde yönetim he-deflerini, politikalarını çalışanlarına ulaştırır. Bir iş-letmenin muhasebe bilgi ve iletişim sisteminin asıl amacı, işlemlerin başlatılması, gerçekleşmesi, kay-dedilmesi ve raporlanması ile ilgili sorumluluğun korunmasını sağlamaktır. Muhasebe sisteminin bunu sağlayacak şekilde tasarlanması gerekir. Ör-neğin, kayıtlara girmemiş hiçbir satış faturası olma-malı veya müşteriden olan alacağın iki kez kayde-dilmesine sistem izin vermemelidir. Dolayısıyla yö-netim, işletmede iş süreçlerini ve bu süreçlerle ilgi-li sorumlulukları dikkatli bir şekilde tanımlamalı ve yazılı prosedürler oluşturmalıdır.

e) İzleme (Gözetim): Yönetim tarafından kont-rollerin amacına uygun şekilde işleyip işlemediği-ni ve değişen koşullara göre yapılması gerekenleri saptamak amacıyla, iç kontrol performansının kali-tesinin sürekli veya belirli zaman aralıkları ile izlen-mesidir. Bu aşamada, işletmede şayet varsa iç de-netçilerin hazırlamış olduğu raporlar, çalışanların ve üçüncü kişilerin geri bildirimleri yönetime yar-dımcı olur.

Sonuç olarak, iyi bir kurumsal yönetim; iç kont-rol, dürüstlük ve etik değerler, yönetim felsefesi ve işletim tarzı, örgütsel yapı, yönetim kurulu, yöne-tim ve çalışanlar için iyi tanımlanmış görevler ve so-rumluluklar, mükemmeliyetçi bir yaklaşım, etkin ve faal bir yönetim kurulu ve komitesi gibi yapı taşla-rından oluşmaktadır. Etkin bir iç kontrol sistemini işletmede oluşturmak ve sürekli hale getirmek için başta üst yönetimin desteği almak ve bütün işlet-me çalışanlarında “iç kontrol anlayışını” geliştirmek gerekmektedir.

Bir işletmede etkin bir iç kontrol sistemini oluş-turmak ve sürdürmek yönetimin görevidir. Ancak sistemin etkinliğini sürekli olarak izlemek, varsa ek-siklikler ve aksaklıklar konusunda üst yönetimi bil-gilendirmek iç denetçilerin görevidir. İç denetim, ülkemizde bankacılık başta olmak üzere mali kesim tarafından yaygın bir şekilde uygulanmaktadır. An-cak reel kesimde bunun önemi kavramış başta hol-dingler ve büyük ölçekli ve yabancı sermayeli işlet-meler de rastlanılmaktadır. Hâlbuki etkin iç kontrol-

lere dolayısıyla başarılı bir yönetime ve sürdürüle-bilirliğe ulaşmak için belirli büyüklüğe ulaşmış işlet-melerin organizasyon şemalarında iç denetim biri-mine yer vermelerinde büyük yarar bulunmakta-dır. Gerek uluslararası araştırmalarda gerekse ülke-mizde yapılan araştırmalarda iç denetçilerin ağırlık-lı olarak aynı zamanda SMMM ruhsatına da sahip olmaları, muhasebe mesleğinin çok farklı alanlara hitap ettiğinin de bir göstergesi olarak değerlendi-rilebilir. Bununla birlikte muhasebe ile iç denetimin ayrı ayrı meslekler olduğu da unutulmamalıdır.1

KAYNAKÇA

1. Muhasebe Denetimi, Editörler: Seval Kar-deş Selimoğlu, Şaban Uzay, Gazi Kitabevi, 2. Baskı, 2009, ss.94-102.

2. COSO (Committee of Sponsoring Organi-zations of The Treadway Commission), In-ternal Control – Integrated Framework, December, 2008.

1 Türkiye’de iç denetim mesleği hakkında fazla bilgi için bakınız: www.tide.org.tr

28 SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 31: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

Abdullah KÜTÜKÇÜ Gelir İdaresi Başkanlığı, KDV Şube Müdürü

İNŞAAT İŞLERİNDE KDV UYGULAMASI*

KATMA DEĞER VERGİSİ

KDV; Bir mal veya hizmetin üretim veya itha-linden son tüketiciye kadar olan süreçte ortaya çı-kan her el değiştirme aşamasında yalnızca o aşa-manın “KATMA DEĞER”i üzerinden alınan GENEL BİR HARCAMA VERGİSİDİR.

KATMA DEĞER” KAVRAMI

İktisat biliminin temel kavramlarından olan “Katma Değer” bir malın alış fiyatı ile satış fiyatı arasındaki farkı ifade etmektedir.

Ülkemizde 1.1.1985 tarihinden itibaren 3065 sayılı Yasa olarak uygulanmaya başlanmıştır. Baş-ta AB olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde uy-gulanan bu vergi en gelişmiş harcama vergisi kabul edilmektedir. Yürürlük ve yürütme maddeleri dahil toplam 63 maddeden oluşan Yasanın halen yürür-lükte bulunan 9 adet de geçici maddesi mevcuttur. Bu açıdan başka temel vergi yasalarına göre kısa sa-yılmaktadır.

KDV Yasası (kısa olmakla birlikte) hem Bakan-lar Kuruluna hem de Maliye Bakanlığına verilen pek çok düzenleme yetkisine sahiptir. Bu nedenle uygulama büyük ölçüde düzenleyici/açıklayıcı alt normlara başka bir deyişle ikincil mevzuata ve hat-ta doktrine dayanmaktadır.

2010 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi ile

22 milyar 636 milyon TL Dahilde Alınan KDV,

30 milyar 108 milyon TL İthalde Alınan KDV,

Olmak üzere toplam 52 milyar 744 milyon TL KDV Geliri hedeflenmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığı verilerine göre, İnşaat sektöründe 47.673 gerçek kişi, 74.684 kurum, Ol-mak üzere toplam 122.527 adet KDV mükellefi faa-liyet göstermektedir.

KDV’NİN KONUSU : KDV Yasasına göre vergi-nin konusunu oluşturan işlemler; Türkiye’de yapı-lan TESLİMLER ve HİZMETLER ile Türkiye’ye yapı-lan İTHALATTIR.

BİR İŞLEMİN KDV’NİN KONUSUNA GİRMESİ-NİN ŞARTLARI

Bir teslim veya hizmetin KDV’nin konusuna gi-rebilmesi için; Teslim veya hizmet Türkiye’de ticari, sınai, zirai veya mesleki faaliyet çerçevesinde yapıl-malı ya da KDV Kanununun 1. maddesinin 3. fıkra-sında sayılan bir işlem olmalıdır. İthalat her koşulda KDV’nin konusuna dahildir.

MÜKELLEF VE SORUMLU : KDV Kanununun 8. maddesine göre KDV’nin mükellefi teslimi yapan, hizmeti ifa eden veya malı Türkiye’ye ithal eden-dir. KDV Kanununun 9. maddesi ise; Mükellefin Tür-kiye içinde ikametgahı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi bulunmaması ve Maliye Bakanlığınca ge-rekli görülen diğer hallerde “vergiye tabi işlemle-re taraf olanları” Verginin ödenmesinden sorum-lu tutmuştur.

SORUMLULUK UYGULAMASI

KDV Kanununun 9. maddesinin Maliye Bakan-lığına verdiği yetkiye dayanarak yapılan ve inşa-at sektörünü ilgilendiren düzenlemeler; Yurt dışın-dan ithal edilen (Türkiye’de faydalanılan) hizmet-ler, Başta kamusal nitelikli kurumlar ve bankalar ol-mak üzere belirli kuruluşlara yönelik ortaya çıkan yapım işleri ile mühendislik-mimarlık ve etüt proje hizmetleri, Yapı denetim hizmetleri, İşgücü temin hizmetleri, için Hesaplanan KDV’nin tamamının ya da bir kısmının (1/6,1/3, 1/2, 9/10) sorumlu sıfatıy-la beyanına ilişkindir.

VERGİYİ DOĞURAN OLAY

KDV Kanununun 10. maddesine göre KDV’de

* Türkiye Sektörel Muhasebe Uygulamaları Sempozyumu-I: “İnşaat/Taahhüt Sektöründe Muhasebe,

Vergi ve Denetim”, Bildiri, 15-16 Ocak 2010, Kayseri

29SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 32: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

vergiyi doğuran olay kısaca teslim veya hizme-tin yapılması ile vuku bulur. Teslim veya hizmetten önce fatura düzenlenirse faturada gösterilen mik-tarla sınırlı olmak üzere, kısım kısım yapılan teslim veya hizmetlerde ise her bir kısmın teslimi ya da hizmetin yapılması ile o işleme ait vergiyi doğuran olay da meydana gelir. Buna göre teslim işlemlerin-de vergiyi doğuran olay anlıktır. Hizmette ise bir sü-reç sonunda ortaya çıkar.

İSTİSNALAR

KDV Kanununun 17/4. maddesinin;

(d) bendindeki iktisadi işletmelere dahil olma-yan gayrimenkullerin kiralanması işlemeleri,

(k) bendindeki organize sanayi bölgeleri ile kü-çük sanayi sitelerinin kurulması amacıyla oluşturu-lan iktisadi işletmelerin arsa ve işyeri teslimleri,

(p) bendindeki Hazinece yapılan taşınmaz mal teslimi ve kiralamaları, irtifak hakkı tesisi, kullanma izni ve ön izin verilmesi işlemleri ile TOKİ tarafından yapılan arsa ve arazi teslimleri,

(r) bendindeki Kurumların (gayrimenkul ticareti yapanlar hariç) aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerin mülkiyetinde en az iki tam yıl süreyle bu-lunan gayrimenkullerin satışı suretiyle yapılan de-vir ve teslimler ile

Geçici 28. maddede yer alan 3/7/2009 ta-rihinden önce bina inşaat ruhsatı almış konut yapı kooperatiflerince, üyelerine yapılan konut teslimleri,İçin öngörülen istisna hükümleri, inşaat sektörünün işlerinde sıklıkla uygulanmaktadır.

KDV ORANLARI : KDV Kanununun 28. mad-desinin verdiği yetkiye dayanarak yayımlanan 2007/13033 sayılı BKK ile

% 1 (I sayılı liste)

% 8 (II sayılı liste)

% 18 ( Genel Oran )

Olmak üzere üç farklı KDV oranı tespit edilmiş-tir.

% 1 ORANINDA KDV’YE TABİ İŞLEMLER

Net alanı 150 m2’ye kadar konut teslimleri, Ko-nut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt iş-leri, Kanunla kurulmuş sosyal güvenlik kuruluşları ve belediyelere 150 m2’ye kadar konutlar için ya-pılan inşaat taahhüt işleri, 150 m2’ ye kadar konut yapımı için projelendirilmiş arsaların belediyeler, il özel idareleri ve TOKİ’ye teslimi,

İNDİRİM :

İndirim, katma değer vergisini diğer harcama vergilerinden ayıran ve ona üstünlük sağlayan te-mel özelliktir. KDV Yasasında indirim hükümleri 29. maddede başlayıp 36. maddede bitmektedir. Bu hükümlere göre; KDV’nin indirim konusu yapıla-bilmesi için verginin ilgili belgelerde ayrıca göste-

rilmesi, bu belgenin yasal defterlere hesap döne-mi geçmeden kaydedilmesi, alış ve giderlerin KDV Kanununun 30. maddesi kapsamında yer almaması şarttır

İNDİRİMLİ ORANA TABİ İŞLEMLERDE İADE

KDV Yasası’nın 29/2. maddesi % 1 ve 8 KDV oranına tabi işlemlerle ilgili olup teslim ve hizmetin gerçekleştiği vergilendirme döneminde indirileme-yen ve tutarı Bakanlar Kurulunca belirlenen sınırı aşan verginin aylık dönemde mahsuben, yıllık dö-nemde de nakden iade edileceğini buyurmuştur.

Ayrıca bu hüküm hem Bakanlar Kuruluna hem de Maliye Bakanlığına düzenleme yetkileri tanımış ve her iki organ bu yetkileri kullanmıştır.

Kullanılan yetkilere dayanarak gerçekleşen dü-zenlemeler uyarınca indirimli orana tabi işlemler için aylık mahsuben veya yıllık nakden iade uygula-ması yaşama geçmiştir.

İNDİRİMLİ ORANA TABİ İŞLEMLERE İLİŞKİN BKK

KDV Yasasını 29/2. maddesinin verdiği yetkiye dayanarak çıkarılan;

2006/10379 sayılı BKK ile aylık mahsuba ilişkin parasal sınır 2006 yılı için 10 bin TL olarak belirlen-miştir. Bu sınır izleyen yıllarda yeniden değerleme oranında artırılmıştır. 2009 yılında 13 bin TL olarak uygulanan söz konusu sınır, 2010 yılında 13 bin 300 TL olarak uygulanacaktır. Bakanlar Kurulu KDV Ya-sasının 29/2. maddesindeki bir diğer yetkiye daya-narak çıkardığı 2008/13903 sayılı Kararname ile de konaklama tesislerini işleten mükelleflerin indirim-li orana tabi işlemlerine ait iade hesabına ATİK’lere ait yüklenilen KDV’nin dahil edilmemesini kabul et-miştir

İNDİRİMLİ ORANA TABİ İŞLEMLERDE İADE

İndirimli KDV oranına tabi işlemlerden doğan iade uygulamasının ayrıntıları Maliye Bakanlığı’na verilen yetkiye dayanarak yayımlanan 99 Seri No.lu KDV Genel Tebliği belirlenmiştir.

2006 yılından itibaren uygulanmaya başlayan bu Tebliğ ile indirimli orana tabi işlemlerden doğan iade alacaklarının; Aylık dönemde mahsuben, Yıllık dönemde de nakden (ya da mahsuben) Olmak üze-re iki türlü iadesini öngörmüştür.

AYLIK MAHSUBEN İADE

İndirimli orana tabi teslim ve hizmetler dolayı-sıyla yüklenilen ve indirim yoluyla giderilemeyen KDV tutarlarının, BKK ile belirlenen sınırı (2009 için 13.000, 2010 için 13.300 TL) aşan kısmı mükellefin kendisine ait ithalde alınanlar da dahil;

Vergi borçlarına,

SSK prim borçlarına,

Elektrik ve doğalgaz borçlarına yılı içinde vergilendirme dönemleri itibariyle mahsup

edilecektir.

Yılı içinde mahsuben iade edilecek KDV tutar-larının hesaplanması, ilgili yılın Ocak döneminden itibaren 74 ve 76 Seri No.lu KDV Genel Tebliğleri-ne göre aylar itibariyle ve kümülatif olarak gerçek-leştirilir. Bu şekilde yapılacak hesaplama sonun-da iade tutarının belirlenen tutarı geçtiği dönem-de aşan kısmın, izleyen dönemlerde ise tamamının mahsuben iadesi talep edilebilir.

YILLIK NAKDEN/MAHSUBEN İADE

99 Seri No.lu KDV Genel Tebliğine göre; indi-rimli orana tabi işlemlerden doğan iade alacağı-nın yılı içinde mahsup edilemeyen kısmı, izleyen yıl içinde nakden veya mahsuben iade edilecektir.İade talebi izleyen yılın en erken Ocak, en geç Kasım dö-nemi beyannamesi ile yapılacaktır.

Bu kapsamda iade edilecek vergi miktarı, yıl içinde mahsup edilen vergiler dikkate alınmadan yılın tamamı için yıllık olarak ve Aralık sonu itiba-riyle hesaplanacaktır. Hesaplanan tutardan yılı için-de mahsup edilen vergiler düşüldükten sonra kalan meblağın ilgili yıl için geçerli alt sınırı aşan bölümü “İade edilecek KDV” olarak kabul edilecektir

YURTDIŞI MÜTEAHHİTLİK İŞLEMLERİNDE KDV

Yurt dışı müteahhitlik işlemleri; Türkiye’de ya-pılan veya Türkiye’de faydalanılan Bir işlem olmadı-ğından ilke olarak KDV’nin konusuna girmez ve KDV Yasasındaki herhangi bir istisnadan yararlanamaz.

Yurt dışında inşaat işi yapan firmalar; Bir daha geri getirmemek üzere yurt dışına götürdükleri makine-teçhizat ve malzeme bakımından ihracat-çı sayıldıkları için, KDV Yasasının 11 ve 12. madde-leri çerçevesinde ihracat istisnasından yararlanabil-mektedirler.

Yurt dışında inşaat işi yapan firmaların; Yurt dı-şındaki şubeleri arasında veya Türkiye’de yerleşik yurtdışındaki başka bir firmaya yapacakları teslim ve hizmetler de Türkiye’de gerçekleşen bir işlem sa-yılmadığından, KDV’nin konusuna girmez.

YURTDIŞINDA YAPILAN İNŞAAT İŞLERİNE İLİŞ-KİN PROJELER

Yurt dışında yapılacak inşaat işlerine ilişkin Türkiye’de yapılacak proje çizim hizmeti KDV Yasa-sının 11/1-a ve 12/2 maddesi uyarınca hizmet ihra-cı kapsamında KDV’den müstesnadır.

KONUT YAPI KOOPERATİFLERİNİN İŞLEMLERİ

29/7/1998 tarihinden önce inşaat ruhsatı alan konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taah-hüt işleri KDV Yasasının geçici 15. maddesine göre KDV’den müstesnadır.

29/7/1998 tarihinden sonra inşaat ruhsatı alan konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işleri ise % 1 oranında KDV’ye tabidir

30 SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 33: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

Dr. Şenol TURUT BDO Denet YMM A.Ş., Vergi Ditektörü

VERGİSEL VE HUKUKİ BOYUTLARIYLA ARSA (KAT) KARŞILIĞI İNŞAAT İŞLERİ*

Arsa Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin Hukuki Ni-teliği

Arsa karşılığı inşaat sözleşmesini Maliye İdaresi “trampa sözleşmesi” olarak değerlendirmekte; Da-nıştay ise, hukuki açıdan bir çok işlemi içeren ve ar-sanın değerlendirilmesi amacına yönelik, Kat Mül-kiyeti Kanunu hükümlerinin uygulamasını da gerek-tiren, tamamen kendisine özgü (sui generis) bir hu-kuki muamele olarak nitelendirmektedir. Kimi Yar-gıtay kararlarında ise Borçlar Kanunu’nun 355. ve devamı maddelerinde düzenlenen “eser sözleşme-sinin” bir türü olarak kabul görmektedir.

Sözleşme bir yönüyle eser sözleşmesine ben-zemekle birlikte, tipik bir eser sözleşmesi de değil-dir. Çünkü, işin ücreti, arsa üzerinden verilen pay ile ayni olarak ödenmektedir. Arsa sahibi diğer bir sözleşmenin (satım sözleşmesi) karakteristik bir asli edimini üstlenmiştir.

Nitekim Yargıtay içtihatında arsa karşılığı inşa-at sözleşmelerinin karma sözleşme niteliğinde ol-duğu ve “çift tipli karma sözleşme” kategorisinde yer aldığı görüşü hakimdir.

Çift tipli karma sözleşme, tarafların edimlerinin tipik sözleşmelerden herhangi birisine ait olduğu sözleşmelerdir. Yani tipik sözleşmelere ait edimler değiş tokuş edilmektedir. Nitekim konumuz sözleş-melerde arsa sahibinin edimi satım sözleşmesine, müteahhidin edimi eser sözleşmesine özgü edim-ler olup, bu edimler değiş tokuş edilmektedir.

Doktrinde “Çift tipli karma sözleşme”de taraf-lardan her birinin edimine, o edimin nitelikçe ait olduğu sözleşme tipine ilişkin hükümleri doğrudan doğruya uygulaması gerekeceği görüşü hakimdir

Arsa Karşılığı İnşaat İşlerinin Vergisel Boyutu

Arsa karşılığı inşaat işlerinin vergilendirilmesiy-

le ilgili vergi kanunlarımızda doğrudan bir düzenle-meye yer verilmemiştir. Vergileme daha çok genel hükümlere dayalı olarak yapılmaya çalışılmakta, bu da bünyesinde pek çok özellikli durum barındıran bu tür işler için yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle bu işlerde gerek arsa sahibinin gerekse müteahhidin vergisel durumları son derece karmaşık bir vaziyet almıştır. Maliye İdaresinin ve Yargı Mercilerinin ko-nunun pek çok noktasında birbirine uygun olmayan yaklaşımları da, mükellefler açısından tam bir belir-sizlik ortamı yaratmaktadır. Dolayısıyla ekonomide-ki büyüklüğü gittikçe artan bu sektörde çoğu zaman vergisizlik hakim olmaktadır. Aşağıda konuya ilişkin Maliye İdaresinin ve Danıştay’ın görüşlerine yer ve-rilip şahsi kanaatimiz belirtilecektir.

Mali İdarenin Görüşü

Mali İdarenin arsa karşılığı inşaat işini tüm yön-leri ile değerlendirdiği Tebliğ bazında bir görüşü bu-lunmamaktadır. Yalnızca bu işlemin KDV yönü kısıt-lı bir şekilde 30 seri nolu KDV Genel Tebliğinde de-ğerlendirilmiştir. Bu Tebliğ’de Bakanlığın belirlediği uygulama esasları şöyledir:

Arsa karşılığı inşaat işinde iki ayrı teslim var-dır. Birincisi arsa sahibi tarafından müteahhide arsa teslimi, ikincisi müteahhit tarafından arsa karşılı-ğında arsa sahibine bağımsız bölüm (konut ya da işyeri) teslimidir. İdare bu işlemi arsa ile inşaatın trampa edilmesi olarak değerlendirmektedir. Vergi hukuku doktrininde ağırlıklı görüş de budur.

Bu trampa işlemi arsa sahibi yönünden şöyle değerlendirilmiştir.

Arsa bir iktisadi işletmeye dahilse veya arsa sa-hibi arsa alım satım işini mutad ve sürekli olarak yani ticari faaliyet şeklinde yapıyorsa, müteahhide konut ya da işyeri karşılığında yapılan arsa teslimle-ri KDV’ne tabidir.

* Türkiye Sektörel Muhasebe Uygulamaları Sempozyumu-I: “İnşaat/Taahhüt Sektöründe Muhasebe,

Vergi ve Denetim”, Bildiri, 15-16 Ocak 2010, Kayseri

31SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 34: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

Ancak arsa sahibi arsasını arızi bir işlem olarak daire ve işyeri karşılığında müteahhide teslim edi-yorsa yani yapılan bu işlem arsa sahibinin ticari ka-zanç bazında mükellef olmasını gerektirmiyorsa bu şekilde yapılan arsa teslimleri KDV’ne tabi değildir.

Tebliğde müteahhit tarafından arsa sahibine yapılan konut ya da işyeri teslimlerinin de KDV’ne tabi olduğu ve bu teslimdeki KDV matrahının arsa sahibine verilen konut yada işyerlerinin emsal be-deli olduğu belirtilmiştir.

Tebliğde arsa sahibinin yaptığı arsa teslimi-nin matrahı hususunda bir belirleme yapılmamış-tır. Ancak bu konudaki yaklaşım arsa sahibinin tes-limi açısından da yine aynı esasın yani emsal be-del esasının uygulanması yönündedir.

Karşılıklı bu teslimlerin, dolayısıyla KDV açısın-dan vergiyi doğuran olayın ne zaman gerçekleşe-ceği hususunda Tebliğde açık bir hüküm bulunma-maktadır. Ancak bu konudaki İdarenin yaklaşımı; arsa sahibi açısından arsayı tapuya tescil suretiy-le müteahhide devrettiği ya da böyle bir devir ger-çekleşmese dahi arsayı müteahhidin fiili kullanımı-na sunduğu tarihte, müteahhit açısından ise bina-yı tamamlayarak arsa sahibine teslim ettiği tarihte vergiyi doğuran olayın gerçekleşeceği yönündedir

Netice olarak Maliye İdaresi arsa sahibinin mü-teahhide arsa payının devrini hem gelir/kurumlar hem de KDV açısından vergiye tabi işlemler olarak değerlendirmektedir. (Belirttiğimiz istisnai durum-lar hariç)

Danıştay’ın Görüşü

Danıştay arsa karşılığı inşaat hususunda Mali İdare ile tamamen farklı bir görüşü benimsemiştir. Danıştay’ın neredeyse içtihat haline gelmiş bu anla-yışının temel dayanak noktaları şöyledir :

Öncelikle belirtelim ki, bu muamelenin trampa niteliğinde bulunmadığı Danıştay’ın süregelen iç-tihatlarındandır. Bu sözleşmede tamamen kendisi-ne özgü (sui generis) bir hukuki muamele olarak ni-telendirilmektedir.

Arsa karşılığı daire alınması amacıyla arsanın müteahhide teslimini, gelir sağlayan bir muamele olarak kabul etmek mümkün değildir. Burada ar-sanın değerlendirilmesine yönelik bir hazırlık işlemi söz konusudur.

Mükellefin faaliyetinin servet edinme amacı-na yönelik bulunması nedeniyle ortada elde edi-len kazanç yoktur.

Bir kişinin kat edinme karşılığında arsasını mü-teahhide vermesi ve inşa edilen binadan kat sahibi olması, servetin değerlendirilmesi, servetin biçim değiştirmesidir.

Danıştay’ın konumuz işlerin hukuki niteliği ve buna bağlı olarak vergilendirilmesi hususunda ben-zer gerekçelerle ve aynı yönde vermiş olduğu daha bir çok kararı mevcuttur. Danıştay’ın bu yaklaşımı-

na göre; bu işlemler nedeniyle gerek arsa sahibi-nin gerekse müteahhidin gelir/kurumlar vergisi ve katma değer vergisi açısından herhangi bir yü-kümlülüğünü doğmamaktadır.

Ancak Danıştay 11. D.’nin arsa sahiplerine “iş-yeri” teslimi yapıldığı ya da arsa sahibinin şirket ol-duğu bazı olaylarda, müteahhidin tesliminin ticari faaliyet olduğu ve KDV’ne tabi bulunduğu yönünde istisnai de olsa kararları mevcuttur.

Ancak bu görüşler istisnai olup, tersi yönde de birçok karar mevcuttur. Kaldı ki, arsa sahibinin “şirket“olduğu yada arsa sahibine “işyeri” teslim edildiği hallerde, müteahhidin elde ettiği kazancın ticari kazanç olacağı; diğer hallerde ise vergiye tabi herhangi bir muamelenin bulunmadığı gibi bir neti-ce çıkmaktadır ki, bu neticenin müteahhidin her iki halde de yapmış olduğu faaliyetin aynı olması karşı-sında hukuki bir dayanağı yoktur. Müteahhidin tes-liminin konut ya da işyeri olması ya da arsa sahibi-nin hukuki yapısının olayın mahiyetini hiçbir şekilde etkilememesi gerektiğini düşünüyoruz.

Konuya İlişkin Görüşümüz

Arsa sahibinin arsasının bir kısmını müteahhi-de vererek konut ya da işyeri elde etmesi olayın-da malın niteliği değişmektedir. Bu değişim esna-sında ticari bir faaliyetin gerçekleştiği ya da gelir elde edildiğinin söylenmesi gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Arsa sahibi arsasını değerlendirmeye yö-nelik bir işlem yapmış ve servetinin şeklini değiş-tirmiştir. Bunu vergilendirmek gelir üzerinden de-ğil servet üzerinden vergi almak anlamını taşır. Ver-gilendirilecek gelir, arsa sahibinin arsası karşılığında elde ettiği konut ya da işyerlerini satmak ya da kira-ya vermek gibi şekillerde değerlendirdiğinde mey-dana gelir.

Dolayısıyla kanaatimizce Danıştay’ın yaklaşı-mı özünde isabetlidir. Bununla birlikte, Danıştay’ın müstakar hale gelmiş bu görüşüne rağmen Mali İdare belirtilen yaklaşım çerçevesinde uygulamaya yön vermektedir. Bu nedenle konunun orta bir yol-la çözümlenmesini tavsiye ediyoruz.

Arsa karşılığı inşaat sözleşmesinin Yargıtay uy-gulamasında ihtilafsız olarak “çift tipli karma sözleş-me” olarak kabul gördüğünü belirtmiştik. Kaldı ki, müteahhidin arsa sahibine inşaat yapması arsa sa-hibinin de arsa paylarının devrini gerçekleştirmesi bir “mal” değişimi niteliğinde olmadığından tram-pa olarak da değerlendirilemez. Burada müteahhi-din elinde bir mal yoktur. Bu arsanın mülkiyeti arsa sahibinindir. Bu arsa üzerinde yapılan inşaat da, bu malın bütünleyici parçasıdır (mütemmim cüzüdür) ve bu inşaatın mülkiyeti de arsa sahibinindir. Müte-ahhidin bir malı değil, bir iş görme hizmeti vardır. Netice olarak arsa payı karşılığı bağımsız bölüm ya-pımı sözleşmesi “trampa sözleşmesi” olmayıp, mü-teahhit açısından da bir “hizmetin” varlığı söz ko-nusudur

Ancak, eğer arsa karşılığı inşaat Mali İdarenin

yaklaşımı ile yani trampa olarak değerlendirilirse dahi, bu taktirde bize göre şu şekilde işlem yapıl-malıdır.

Maliye İdaresinin yaklaşımına göre, her iki ta-rafın teslimi de gelir veya kurumlar vergisi ile KDV açısından vergilendirilmesi gereken muameleler olacaktır. Ancak bu işlemi trampa olarak kabul et-sek dahi, trampanın ne zaman gerçekleşeceği ve hangi bedeller üzerinden gerçekleşmesi gerekti-ği konusunda Mali İdarenin yaklaşımın katılmak mümkün değildir

Şöyle ki;

Arsa karşılığı inşaat işinde esas olan müteahhi-din konut ya da iş yerini tamamlayarak arsa sahibi-ne teslim etmesi, arsa sahibinin de bu teslim karşı-lığında arsanın belli bir bölümünü müteahhide dev-retmesidir. Arsa sahibinin arsanın bir kısmını mü-teahhide devretmeyi taahhüt etmesi ya da iş ta-mamlanmadan arsa payının müteahhit adına ta-puya tescili, bu olayın gerçek mahiyetinden ayrı, şekli bir işlem olup, müteahhide verilen bir çeşit güvencedir. Vergi hukukunda şekli değil fiili duru-ma itibar edilir. Vergilemede esas olan vergiyi do-ğuran olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti olduğundan, bu karşılıklı teslimin buna bağlı olarak da vergiyi doğuran olayın gerçekleşmesi, arsa payı-nın alıcı adına tescili veya bu yönde taahhütte bu-lunulması ile değil, inşaatın tamamlanarak iktisadi tasarruf hakkının arsa sahibine bırakılması ile te-kemmül eder.

İnşaatın bitim tarihinin tespiti açısından inşa-atın fiziken tamamlanması, bittiğinin kabulü için tek başına yeterli değildir. İmar Kanunu’ nun 31 nci maddesinde “İnşaatın bitme günü, kullanma iz-ninin verildiği tarihtir.” hükmü uyarınca yasal ola-rak inşaatın bitmiş sayılması için yapı kullanma iz-ninin alınmış olması gerekir. Dolayısıyla müteahhi-din binaları tamamlayarak bu yapının kullanılabil-mesi için yapı kullanma iznini (iskan ruhsatı) aldı-ğı tarih (iskan ruhsatının geciktiği durumlarda, eğer yapı alıcının fiili kullanımına terk edilmişse, bu ta-rih) vergi hukuku açısından karşılıklı satışın gerçek-leştiği, buna bağlı olarak hasılat ve kazancın elde edilip, gelir ya da kurumlar vergisi ile KDV açısın-dan vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarih ola-rak kabul edilmeli ve karşılıklı faturalaşmalar bu ta-rihte gerçekleştirilmelidir.

Karşılıklı teslimlerin hangi bedel üzerinden ya-pılması gerektiği hususunda ise görüşümüzü şöyle belirtebiliriz. Öncelikle müteahhit tarafından arsa sahiplerine verilen bağımsız bölümlerin bedelinin arsa değerini içermemesi gerekir. Çünkü müteahhit arsa sahiplerine kalacak bağımsız bölümlerin arsa payını zaten uhdesine geçirmemektedir. Bu durum-da müteahhidin teslim almadığı arsa payını karşı ta-rafa devrettiği, teslim ettiği düşünülemez. Dolayı-sıyla bu değerlerin karşılıklı teslimlerinde emsal be-del uygulanması yönündeki Mali İdarenin görüşü-ne katılmıyoruz.

32 SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 35: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

Eğer bu işlem trampa ise, iki tarafın karşılıklı bu edinimleri haricinde birbirlerinden talep ettikleri ayni veya nakdi bir değer kalmayacağından, bu tes-limlerin bedeli aynı olmalıdır. Karşılıklı teslime esas bedel müteahhidin arsa sahibine devredeceği in-şaat bölümü için yapmış olduğu maliyetlerin top-lamı olarak teşekkül etmelidir.

Arsa sahibinin müteahhitle yapmış olduğu söz-leşmeye istinaden hatta arsa payının devrine rağ-men inşaat tamamlanıp karşılıklı teslim değerleri belirlenmeden (müteahhidin uhdesinde inşa mali-yetleri oluşmadan), gelir veya kurumlar vergisi ile KDV açısından yapılması gereken bir işlem yoktur.

Netice olarak, iskan ruhsatının alındığı tarih-te müteahhit arsa sahibine teslim ettiği konut ya da işyerleri için katlandığı ve uhdesinde biriktirdiği maliyetleri bina bedeli olarak KDV’li fatura etmeli-dir. Arsa sahibi bu faturada yer alan bedeli, kendisi-ne devredilen konut ya da işyerlerinin inşa maliyeti olarak dikkate almalı ve aktifindeki bu konut ya da işyerlerine tekabül eden arsa maliyeti ile birleştire-rek, bu binaların toplam maliyetini oluşturmalıdır. Arsa sahibi (gerçek usulde mükellef ise) de aynı ta-rihte müteahhidin düzenlediği fatura tutarını esas alarak, müteahhide bir arsa faturası düzenlemeli-dir. Müteahhit bu bedeli uhdesinde kalan binaların arsa maliyeti olarak dikkate almalıdır.

Arsa Karşılığı Alınan Bağımsız Bölümlerin Sa-tışı

Arsa sahibinin, arsa payı karşılığında müteah-hitten devraldığı bağımsız bölümlerin yeni bir gay-rimenkul iktisabı olup olmadığı hususu yasada yer almayan ve yine tereddüt yaratan bir konudur. Arsa payı karşılığı alınan bağımsız bölümlerin yeni bir ik-tisap olarak kabul edilip edilmemesi bunların sa-tışında, özellikle gerçek kişiler açısından vergilen-dirmenin mahiyetini çoğu zaman tamamen değiş-tirmektedir. Öncelikle belirtelim ki, doktrinde arsa karşılığı alınan bölümlerin yeni bir iktisap olduğu görüşü yaygındır.

Maliye İdaresinin Görüşü : Bu işlemin gayri-menkulün vasfını değiştirdiği ve arsa sahibine tes-lim edilen bağımsız bölümlerin yeni bir iktisap ola-rak dikkate alınması gerektiği yönündedir. Dolayı-sıyla İdare, arsa sahibinin arsasının bir kısmı karşılı-ğında edindiği bağımsız bölümlerin arsa ile bağlan-tısını koparmakta ve bunları yeni bir gayrimenkul iktisabı olarak kabul etmektedir. Bu durumda arsa sahibinin bu yeni gayrimenkulleri, yeni bir tarihte satın almış (ya da edinmiş) olduğu kabul edildiğin-den vergileme şartları da buna göre belirlenmek-tedir.

Danıştay’ın Görüşü : Danıştay’ın arsa sahibi-nin arsa payı karşılığında edindiği bağımsız bölüm-lerin yeni bir iktisap olup olmadığı hususundaki uy-gulaması istikrar arz etmemektedir. Yargıya yansı-yan uyuşmazlıklarda bu güne değin verilmiş karar-lar irdelendiğinde, birbirine zıt iki görüşün yansıtıl-

dığı görülmektedir.

Danıştay’ın vermiş olduğu bir kısım kararlarda, arsa karşılığı iktisap edilen katların, arsadan bağım-sız yeni bir iktisap olduğu kabul edilmiştir. Bunun-la birlikte Danıştay’a yansıyan bazı uyuşmazlıkların ise, arsanın belli bir kısmı karşılığında alınan bağım-sız bölümlerin, yeni bir iktisap olmadığı yönünde karara bağlanmıştır

Bununla birlikte yeni bir iktisap olarak görülen bu bağımsız bölümlerin maliyet bedelinin tespiti hususunda Danıştay’ın vermiş olduğu bazı kararlar-da, arsa karşılığı alınan bağımsız bölümlerin maliyet bedelinin, bu bağımsız bölümlerin müteahhitten devralındığı tarihteki rayiç bedeli olduğuna hükme-dilmiştir. Bu bedel de bağımsız bölümlerin o tarih-lerdeki piyasa fiyatına tekabül etmektedir. Bu ba-ğımsız bölümlerin iktisap edildiği yıl satılmaları ha-linde maliyet bedeli ile satış bedeli eşit kabul edildi-ğinden kazanç doğmayacak, takip eden yılarda sa-tıldığında, yine iktisap tarihindeki rayiç bedelin ar-tırılmış (revize edilmiş) tutarı ile satış bedeli arasın-daki fark vergi matrahını teşkil edecektir. Görüldü-ğü üzere, Danıştay yaklaşımı uyarınca, arsa karşılığı alınan bağımsız bölümlerin arsa sahibince inşaatın devamı sırasında yada inşaatın tamamlandığı yılda satılması halinde bir değer artış kazancından bah-sedilemeyecektir.

Şahsi Kanaatimiz : Arsa payı karşılığı edinilen bağımsız bölümlerin “yeni bir iktisap” olduğu yak-laşımı doğru kabul edilse dahi, kanaatimizce bu ba-ğımsız bölümlerin arsa kısmının değil, üzerindeki “inşaat kısmının yeni iktisap” olduğu esas alınmalı-dır. Arsa zaten mevcut ve aktiftedir. İnşaat kısmı ise yeni bir edinimdir.

Dolayısıyla kanaatimce, arsa sahibinin uhdesin-de kalan bağımsız bölümlerin satışından elde edi-len kazancın “değer artış kazancı” mahiyetinde ol-duğu hallerde, 5 yıllık “elde tutma süresinin” he-saplanmasında ya da maliyet bedelinin endekslen-mesinde; bağımsız bölümün “arsa kısmının” iktisap tarihi olarak, arsanın iktisap tarihine; “inşaat kıs-mı” iktisap tarihi olarak ise, bağımsız bölümün ik-tisap tarihine itibar edilmelidir. Aksi uygulama, yıl-lar önce iktisap edilmiş bir arsanın ya da veraset su-retiyle edinilmiş bir arsanın kendi değerinde ortaya çıkan artışın da vergilendirilmesi anlamı taşır.

Diğer Bazı Hususlar

• Arsa payı karşılığında bağımsız bölüm ve bir miktar para verilmesi.

• Sözleşmenin noterde düzenleme şeklin-de yapılması

• İşin devam ettiği sürede arsa sahibine ödenen kira bedelleri

• İşteki gecikme nedeniyle arsa sahibine ödenen kira tutarı kadar tazminat

• Yapı denetim ücretleri ve arsa sahibinin

KDV’si

• Blok blok bina paylaşımı

33SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 36: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

YMM. Sakıp ŞEKER

İNŞAAT SEKTÖRÜNÜN YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK DENETİMİNDE

KARŞILAŞILAN SORUNLAR*

I-İnşaat İşlerinde Muhasebe Uygulama-ları ve Tasdik Denetiminin Planlanması

YMM’ler tarafından yapılacak tasdik denetimi-nin planlanmasında öncelikle denetlenecek işlet-menin faaliyet türü, yapılan inşaat işinin organizas-yon ve teknik özelliği göz önüne alınarak, teknik bil-ginin yanı sıra vergi ve muhasebe hukukuna ilişkin yeterli mesleki bilgiye de sahip olunmalıdır.

İnşaat işleri esas olarak beş değişik şekilde yü-rütülmekte olup, muhasebe ve vergi denetimi yö-nünden beş ayrı durumun göz önünde bulundurul-ması gerekir.

1- Taahhüt Şeklinde Yürütülen İnşaat İşleri

a. Yıllara yaygın inşaat ve onarma işleri,

b. Yıllara yaygın olmayan inşaat ve onarma işleri,

2- Özel İnşaat İşleri

a. Kendi nam ve hesabına bina inşa ederek satmak amacıyla yapılan inşaat işleri,(Yap-sat)

b. Kat karşılığı inşaat işleri,( konut ve işyeri inşaatları)

c. Satmak amacı olmaksızın kendi arsa veya arazisi üzerine bina inşa edilmesi (Genel-likle konut amacı ile yapılan inşaatlar)

3- İktisadi işletmeler tarafından satmak amacı taşımayan, işin yürütülmesi (yatırım) amacıyla ya-pılan inşaat işleri (İşyeri amacıyla bizzat inşa edilen büro, fabrika, tesis vb. inşaatlar)

4- Özel Maliyet Kapsamında Yapılan İnşaat İş-leri

5- Yapı Kooperatiflerince Yürütülen İnşaat İş-leri

Yapı kooperatiflerince yürütülen konut veya iş-yeri inşaatları bir yönüyle özel inşaat işlerine bir yö-nüyle yatırım amaçlı inşaat işlerine benzemekte-dir. Kooperatifler tarafından yürütülen inşaat işle-ri bazen kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre yapıl-maktadır. Konut yapı kooperatifleri tarafından yü-rütülen inşaat işleri indirimli orana tabi olduğun-dan KDV iadesi uygulaması yönünden de özellik ta-şımaktadır.

II-İnşaat Taahhüt İşlerinde Tasdik Dene-timinde Karşılaşılan Genel Sorunlar

1.İnşaat İşlerinde Kayıt Dışı İşlem Gerçeği

Kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin en yoğun oldu-ğu sektörlerden birisi inşaat sektörüdür. Alt yapı ve konut inşaatları bu sektörün önemli bir kısmını teş-kil eder. Altyapı inşaatlarının en büyük alıcısı dev-let ve belediyelerdir. Konut inşaatlarında da devlet TOKİ vasıtasıyla önemli bir alıcı/satıcı konumunda-dır. Devletin bu denli etkin olduğu bu sektörde ka-yıt dışılığın neden büyük boyutlarda olduğu araştı-rılmalıdır.

Kamuya ait inşaat işlerinde maliyetler yönün-den, özel inşaat işlerinde ise hem maliyet hem hâsılat yönünden kayıt dışılık söz konusudur. Diğer bir ifade ile kamu kuruluşları için inşaat işi yapan müteahhitler maliyetlerini yeterince belgelendire-mediği için gerçek kazançlarını tespit etmekte güç-lük çektikleri halde, özel inşaat işlerinde hem ma-liyetlerin hem de hâsılatın tespitinde güçlükler ya-şanmaktadır.

Vergi mükellefiyeti olmayan kalıpçı, boyacı, sı-vacı, duvarcı gibi kişilerden belgesiz inşaat hizme-ti satın alınması, ücretler üzerindeki vergi ve SGK prim yüklerinin yüksekliği ile işin alımında ve yü-rütülmesi sırasında ödenen gayri kanuni ödeme-ler gerçek maliyetlerin belgelendirilmesinde karşı-

* Türkiye Sektörel Muhasebe Uygulamaları Sempozyumu-I: “İnşaat/Taahhüt Sektöründe Muhasebe,

Vergi ve Denetim”, Bildiri, 15-16 Ocak 2010, Kayseri

34 SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 37: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

laşılan engellerin başında gelmektedir. Ayrıca tapu harçlarının ve emlak vergi oranlarının yüksekliği, emlak vergi değerlerinin tespitinde görülen gerçek dışı değerlemeleri burada belirtmek gerekmekte-dir. Vergi mükellefiyeti bulunmayan kalıpçı, demir-ci, sıvacı, duvarcı, boyacı gibi inşaat işçiliklerinin ba-sit usulde stopaj yoluyla vergilendirilmesi bu alan-daki yaygın kayıt dışılığı belli ölçüde azaltabilir.

2. Ortaklar Cari Hesabı veya Kasa Hesabındaki Fiktif Paralar Sorunu

Kayıt dışı ekonomik faaliyetler işletmelerin bi-lançolarında iki şekilde kendini gösterir. Kayıt dışı faaliyetlerden elde edilen gelirler işletmenin bilan-çosunda “331-Ortaklara Borçlar” hesabında, belge-siz harcamalar ise bilançoda “131-Ortaklardan Ala-caklar” hesabında kendini gösterir.

Kamuya iş yapan inşaat işletmelerinde kayıt dışı gelir elde edilmesi söz konusu olmadığı hal-de, kayıt dışı harcamalara oldukça sık karşılaşılır. Bu tür işletmelerin bilançolarında ortaklardan ala-caklar hesabı yüksektir. Ortaklardan alacaklar hesa-bının yüksek görünmesinin diğer bir nedeni de şir-ket ortaklarının yasal kar dağıtımı yapmadan şirket-ten borç para alışkanlığıdır. Bazı şirket ortakları ken-di şirketinden borç para almayı bir hak olarak gör-mektedir. Özel inşaat işlerinde ise kayıt dışı işlemler çift yönlüdür. Hem gelirlerde hem de maliyetlerde belgesiz işlem vardır. Bilançoda görülen yüksek tu-tarlı kasa bakiyesi de işletmede kayıt dışı faaliyetle-rin varlığını gösterir.

İşletmenin ortaklara olan borçları tek başına bir vergi sorunu yaratmadığı halde ortaklardan ala-caklar hesabının veya kasa bakiyesinin yüksekli-ği transfer fiyatlandırması yönünden sakınca yara-tır. Bu durumda işletmenin ortaklarından alacakları için faiz hesaplanması gerekmektedir. Ancak bu tür uygulamalar ortaklar cari hesabının çığ gibi büyü-mesine ve bilançonun daha da bozulmasına neden olmaktadır. Bilançoyu düzeltmenin tek yolu varsa geçmiş yıllar karlarının dağıtımının yapılarak ortak-lardan olan alacak hesabının kapatılmasıdır.

3. Doğrulama (Karşıt İnceleme) Çalışmaların-da Karşılaşılan Sorunlar

YMM Genel Tebliğlerine göre tasdik yapan ye-minli mali müşavirlerin doğrulama amacıyla alt fir-malar nezdinde karşıt inceleme yapmaları gerek-mektedir. Alt firma incelemesi yapıp yapmamak konusunda yeminli mali müşavire serbestlik tanın-mış olmakla birlikte, yapılan vergi incelemesi sonu-cunda ortaya çıkacak vergi farkından YMM şahsen sorumlu tutulmaktadır. YMM’lik tasdikinden kay-naklanan sorumluluk her ne kadar “kusursuz so-rumluluk” esasına göre belirlenmiş olmakla birlik-te, YMM’in sorumluluktan kurtulabilmesi ancak usulüne uygun iç ve dış denetim yaptığının kanıt-lanması ile mümkündür. Bu yönüyle bakıldığında YMM’lerin sorumluluğu bir “tam kusursuz sorum-luluk” değil, deyim yerinde ise “sınırlı kusurlu so-

rumluluk” tur. Bu nedenle YMM’lerin yapacakları denetimin şekli ve genişliği sorumluluklarının tes-piti yönünden büyük önem taşımaktadır.

YMM’ler işletmenin kendi kayıtları dışında doğ-rulama çalışmalarını iki şekilde yürütmektedir.

- Vergi daireleri dâhil kamu kurum ve kuru-luşlarından bilgi istenmesi,

- Satıcı firma nezdinde car hesap mutabaka-tı yapılması, karşıt inceleme tutanağı dü-zenlenmesi veya ilgili YMM’den yazılı bil-gi istenmesi,

Satıcının vergi dairesinden bilgi istenmesi du-rumunda vergi daireleri ya geç cevap vermekte ya da hiç cevap vermemektedir. YMM’lerin birbirleri-ne bilgi vermesi zorunlu olmadığı için bazı YMM’ler bilgi isteme yazılarına ya hiç cevap vermemekte ya da geç cevap vermektedir. Bu durum dışsal doğru-lama çalışmalarını aksatmakta ve YMM’lerin so-rumluluğunu ve riskini artırmaktadır.

Bilindiği gibi 27 ve 29 nolu YMM Genel Teb-liğlerinde yeminli mali müşavirler tarafından tas-dik edilecek işlemlerin gerçeği yansıtıp yansıtma-dığının tespiti için alt firma incelemelerinin “kar-şıt inceleme tutanağı” na bağlanması zorunlu tu-tulmuş olup, KDV hariç tutarı 2009 yılı için 16 bin lirayı aşan mal ve hizmet alım faturalarının karşıt inceleme tutanağına bağlanması gerektiği belirtil-miştir. Ancak, her bir fatura tutarı 16.000 lirayı aş-mamakla birlikte bir aylık dönemde bir mükelleften alınan mal ve hizmet alımlarının tutarının 2009 yılı için 48.000 TL’yi aşması halinde satıcı firma nezdin-de karşıt inceleme yapılması, KDV iadesi tasdik iş-lemlerinde indirilecek KDV’nin %80 veya daha faz-lasına tekabül eden mal ve hizmet alımlarının kar-şıt inceleme tutanağına bağlanması gerektiği belir-tilmiştir. Bununla birlikte indirilecek KDV’nin 1/3’ü veya daha fazlasının karşıt inceleme zorunluluğu kapsamı dışında bırakılan mal ve hizmet alımla-rından kaynaklandığı hallerde, karşıt inceleme zo-runluluğu kapsamı dışında bırakılan mal ve hizmet alımları ile ilgili indirilecek KDV’nin yarısına tekabül eden mal ve hizmet alımları ile ilgili karşıt inceleme yapılması ile yetinilecek ve bu durumda %80 oranı aranmayacaktır.

29 nolu Tebliğde kanıt toplama ve denetim yöntemlerinden birinin de karşıt inceleme olduğu ve karşıt incelemenin amacının tasdike konu işle-min gerçek mahiyetinin ortaya çıkarılmasını sağla-mak olduğu, ayrıca tam tasdik kapsamında yapı-lan karşıt incelemenin amacının kendisiyle tam tas-dik sözleşmesi yapılan mükellefin gelir ve kurumlar vergisi beyannamesinde yer alan matrah ve vergi-ye ilişkin tutarların doğruluğunu sağlamak şeklin-de ifade edilmiştir. Tebliğde ayrıca, tam tasdik işle-minde sorumluluğun yeminli mali müşavire ait ol-mak üzere karşı incelemenin yapılıp yapılmamasın-dan veya hangi aşamaya kadar yapılacağına tam tasdik işlemini yapan yeminli mali müşavirin ka-

rar vereceği, yeminli mali müşavirin karşıt incele-me yapılmasını gerekli görmesi halinde karşıt ince-lemenin 27 ve 29 nolu genel tebliğler çerçevesinde yapılması gerektiği belirtilmiştir. Tebliğde tam tas-dik sözleşmesi kapsamında düzenlenen sözleşme-lere ilişkin düzenlenecek gelir ve kurumlar vergisi beyannamesi tasdiklerinde yeminli mali müşavire her ne kadar bir serbestlik tanınmış ise de bu ser-bestlik yeminli mali müşaviri müteselsil sorumlu-luktan ve disiplin kovuşturmasından kurtarmamak-tadır. Bu nedenle tam tasdik sözleşmesi kapsamın-daki tasdik işlemlerinde de yeminli mali müşavirin makul derecede karşıt inceleme ve diğer doğrula-ma çalışması yapması gerekmektedir.

Söz konusu genel tebliğlerde yapılan açıkla-malara göre, düzenlenecek tutanakta yeminli mali müşavirin imzası ve mührü ile nezdinde inceleme yapılan mükellefin veya yetkili temsilcisinin imzası-nın bulunacağı, ayrıca tutanağın düzenleme tarihi ve yerinin belirtileceği, tutanak sayısının fazla oldu-ğu durumlarda en yüksek mal ve hizmet alımlarına ilişkin 10 tutanağın aslının rapora ekleneceği hük-me bağlanmıştır. Söz konusu genel tebliğlerde tu-tanaklarda bulunması gereken diğer bilgiler geniş bir şekilde açıklanmış bulunmaktadır. Bu tutanak-ların çok kapsamlı olması nedeniyle bazı firmalar-da bir tutanağın düzenlenmesi bir günden fazla za-man almaktadır.

Öteden beri karşıt inceleme tutanaklarında bu-lunması gereken unsurlar konusunda vergi daire-leri arasında farklı uygulama ve algılamalar bulun-maktadır. Bunlardan birisi, “… en yüksek on alıma ” ifadesinin ne anlama geldiği konusudur. Bu ifa-deyi bazı vergi daireleri en yüksek mal alımı yapı-lan on satıcı, bazıları ise satıcının kim olduğuna ba-kılmaksızın fatura büyüklüğü olarak algılamakta-dır. GİB’lığınca verilen bir özelgede, “… en yüksek 10 alım ifadesinin (….)ilgili dönemlerdeki en yük-sek tutarlı ve iadeye konu 10 alım (fatura) bilgile-rinin anlaşılması gerektiği” şeklindedir. Bu özelge-deki görüşün genel tebliğ haline getirilmesinde ya-rar bulunmaktadır. Diğer bir konu da, KDV iadele-rinde iadeye konu mal ve hizmetlerin tedarik edil-diği bir alt kademedeki firmanın da (imalatçının) in-dirilecek KDV’nin %80’inin karşıt incelemesinin ya-pılıp yapılmayacağıdır. Mal ve hizmet alımları ile il-gili indirilecek KDV’nin %80’inin karşıt incelemele-ri imalatçı firmanın bir alt kademesine kadar yapıl-malı, karşıt incelemenin her safhasında nezdinde karşıt inceleme yapan firma veya firmaların indiri-lecek KDV’sinin %80’ine tekabül eden mal ve hiz-metlere ilişkin karşıt inceleme yapılması zorunlu-luğu bulunmamaktadır. Aksi takdirde karşıt incele-melerin sonu gelmeyecektir. Örneğin ihracatçı fir-ma aynı zamanda ihraç edilen malı imal etmiş ise alt incelemeler özel bir neden yoksa hammadde alımlarıyla yetinilmelidir. Alt incelemelerde istene-cek belgeler ve bilgiler iade konusu mal/hizmet ile sınırlı tutulmalıdır.

Yukarıda yapılan kısa açıklamalardan anlaşıla-

35SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 38: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

cağı üzere, karşıt inceleme tutanaklarının, yapılan denetim ve tasdik işinin doğruluğunu sağlamaya yönelik bir delil toplama tekniği olduğu sonucuna varılmaktadır. Uluslar arası denetim standartların-da genel kabul gören yaklaşıma göre, iki türlü kar-şıt inceleme (doğrulama çalışması) söz konusudur. Bunlardan birisi, yazılı olumlu (açık) teyit, diğeri ise olumsuz (kapalı) teyittir. Olumlu teyitte (açık te-yit), karşı taraftan teyidi isteyenin belirttiği durum-lar hakkındaki bilgilerde mutabık olunduğunu bildi-rilmesi veya bilgi için boşluk bırakılan alanın doldu-rulması istenir. Bu yöntemde, bilgi talep edilen ta-rafın teyit isteğindeki bilgiyi doğrulamadan cevap-lama riski bulunmaktadır. Olumsuz dış teyitte (ka-palı teyit), karşı taraftan teyidi isteyenin belirtti-ği durumlar hakkındaki bilgilerde sadece kabul et-mediği hususları cevaplandırması istenir. Olumsuz dış teyit isteği cevaplandırılmadığı takdirde, ince-lemeyi yapan ilgili tarafların teyit isteğini aldıkları-nı ve teyit isteğindeki bilginin doğrulandığının ke-sin kanıtı olmadığı kabul edilir. Bu nedenle, olum-suz dış teyit isteklerinin kullanımı olumlu dış teyit isteklerinin kullanımından daha az güvenilir kanıt sağladığından olumsuz dış teyit isteğinin kullanımı-na ek olarak, diğer maddi doğrulama tekniklerinin de dikkate alınması gerekir. Bununla birlikte, olum-lu ve olumsuz teyit istekleri birlikte de kullanılabilir.

Söz konusu genel tebliğlerde belirtildiği şekilde düzenlenmesi istenen karşıt inceleme tutanakları-nın bizzat yeminli mali müşavirler tarafından yerine getirilmesi fiilen imkansızdır. Şöyle ki, satıcı firma-nın herhangi bir riskli mükellef olup olmadığı, nez-dinde tasdik işlemi yapılacak mükellefin işlem hac-mi dikkate alınmadan, sadece fatura tutarına bakı-larak karşıt inceleme yapılmasının amaca uygun ol-madığı açıktır. İndirilecek KDV’nin %80’ininden faz-lasının tutanağa bağlanması bir yeminli mali müşa-virin duruma göre aylarca il il dolaşarak karşıt in-celeme yapmasını gerektirebilmektedir. Bu durum karşısında bir yeminli mali müşavirin birkaç mükel-lefin dışında mükellefe hizmet vermesi imkansız hale gelecek ve bürosunda yardımcı personel çalış-tırmasına da gerek kalmayacaktır. Böyle bir durum ülkemizde yeminli mali müşavirlik kurumunun hu-kuken olmasa bile fiilen kaldırılması anlamına gel-mektedir. Oysa, uluslar arası denetim standartla-rında yapılan denetimin gerçeği yansıtıp yansıtma-dığının belgelendirilmesi denetçi tarafından bizzat yapılacak karşıt incelemelerle değil, yukarıda belir-tilen açık veya kapalı teyit yazıları ile gerçekleştiril-mektedir. Bu nedenle, karşıt inceleme sırasında tu-tanakta yer alması gereken bilgilerin azaltılması ya-nında bazı satıcı firmalar nezdinde karşıt inceleme yapılması zorunluluğu kaldırılmalıdır.

Özellikle KDV iadesi tasdik raporlarının vergi dairelerince VEDOP kayıtları ve Ba/Bs formları de-ğerlendirilmek suretiyle detaylı bir şekilde incelen-diği dikkate alındığında, yeminli mali müşavirler-ce yapılacak karşıt incelemenin makul bir sayıya ve orana çekilmesi gerekir. Bu kapsamda KDV iade iş-lemlerinde bir satıcıdan belli bir dönemde yapılan

alımların toplamının 50.000 TL’nin üzerinde olma-sı halinde karşıt inceleme yapılmalı ve karşıt incele-me oranı %80’den %50’ye çekilmelidir.

Bu kapsamda, devletin çeşitli kurumları tarafın-dan sürekli denetim altında tutulan;

a. İMKB’ye kayıtlı mükellefler,

b. Büyük Mükellefler Vergi Dairesine kayıt-lı mükellefler,

c. Kamu kurumu niteliğinde olup olmadığı-na bakılmaksızın elektrik, su, doğalgaz da-ğıtımı ile telekomünikasyon hizmeti veren mükellefler,

d. Akaryakıt dağıtım ve rafineri şirketleri,

e. Bankalar, finansal kiralama şirketleri, fac-toring ve sigorta şirketleri,

f. Birinci el araç alım satımı ve imalatı ile uğ-raşan işletmeler,

g. Hava, demir ve deniz yolu ile havaalanı iş-letmecileri,

h. Tütün ve alkollü içki imalatçıları ile bun-ların dağıtıcıları ve bayilerinin tütün ve al-kollü içki satışlarına ilişkin işlemleri,

i. Vergi tevkifatlı faturalar,

j. Yıl içerisinde aynı YMM tarafından en az 3 kez olumlu tutanak düzenlenmiş satıcılar,

özel bir neden olmadıkça karşıt inceleme kap-samından çıkarılmalı ve cari hesap mutabakatı gibi diğer doğrulama yöntemleri ile yetinilmelidir.

Diğer taraftan, yeminli mali müşavir tarafın-dan gelir/kurumlar vergisi beyannamesi tasdik söz-leşmesi bulunan firmalar nezdinde yapılacak karşıt incelemelerde, tasdik sözleşmesi bulunan yeminli mali müşavir tarafından bilgi verilmesi zorunlu hale getirilmelidir. Ancak, bilgi veren yeminli mali müşa-virin sorumluluğu sadece verilen bilginin kapsamı ile sınırlı olmalıdır. Gerek mükellefin defterini tutan mali müşavir gerekse mali tabloları ve vergi beyan-namesini tasdik eden YMM ilgili mükellefin düzen-lediği faturanın doğruluğundan belli ölçüde sorum-lu tutulmalıdır. Sahte faturadan sadece bu belgeyi kullanan meslek mensubundan ziyade, sahte fatu-rayı düzenleyen mükellefin muhasebecisi veya mü-şaviri sorumlu olmalıdır.

4. Kod Listeleri Uygulaması Sorunu

Gerek vergi mükellefleri gerekse YMM’ler kod listesi uygulamasından şikâyetçidir. Kod uygulama-sından en çok zarar gören firmalar arasında KDV ia-desi alan firmalar ile inşaat işi yapan firmalardır. Özellikle taşeronluk yapan alt yükleniciler belli bir süre sonra işlerini terk etmektedir. Vergi dairesi ad-resinde bulamadığı firmadan mal veya hizmet satın alan firmaların öncelikle KDV indirimlerin redde-dilmektedir. Bu uygulama seri şekilde yazılan ver-gi tekniği raporlarına ya da yoklama memurlarının

tespitine dayandırıldığı için hukuksal yönden eksik-likler içermektedir. Yasal dayanağı olmayan bu uy-gulama ile hukuk ihlallerine neden olunmaktadır. Vergi idaresinin mükellefleri risk gruplarına ayırma-sı ve bu hakkı kendinde görmesi belli sınırlar içinde kabul edilebilir.

Öncelikle idarenin her türlü eylem ve tasarru-funun yargı denetimine tabi olduğu ilkesi gereği, idare mükellefe kod listelerine alınacağı konusun-da gerekçeli bir yazı yazılmalı ve mükellefe bu ida-ri işleme karşı dava açma veya düzeltme hakkı ve-rilmelidir. Ayrıca, söz konusu listelere giren mükel-leflerin hangi koşullarda bu listelerden çıkarılaca-ğı açıklığa kavuşturulmalıdır. Mevcut uygulamada soyut ifadelerle mükellefler kolaylıkla kod listeleri-ne alınabilmekte ancak bu listelerden çıkmak he-men hemen imkânsız bulunmaktadır. Keza, idare-nin “koddan çıkarılanlar listesi” tuttuğu konuşul-maktadır. Mükelleflerin kod listelerinden çıkarılma-sı konusunda YMM’lerce düzenlenecek özel amaçlı raporlardan da yararlanılmalıdır.

5. Randıman Hesabının Yapılmasında Karşıla-şılan Sorunlar

Her maliyet oluşumunda olduğu gibi inşaat iş-lerinde de bir randıman hesabı yapmak mümkün-dür. İnşaat giderleri içinde yer alan demir, çimento, akaryakıt, kereste, tuğla, kum, çakıl vb. malzemele-rin ne miktarda kullanılması gerektiği kesin olma-sa bile yaklaşık olarak hesaplanabilir. Projede be-lirtilen betonun dozu ve hacmi (metreküp) dikka-te alınarak, kullanılması gereken çimento, kum ve çakıl miktarını hesaplamak mümkündür. Bu neden-le bütün işletmelerde stok modülünün kullanılma-sı mecburi hale getirilmelidir.

İşletmeler dönem sonlarında kullanılan malze-melerin yapılan işlere dağıtımında da gereken özen ve dikkati göstermek durumundadır. Aksi halde (A) işi için kullanılan demir (B) işine hataen yazılsa bile, dönem kazancını etkileyebileceği için vergi incele-melerinde eleştiri konusu edilebilir.

Biten inşaatlarla ilgili olarak yapılacak işlerden birisi de, biten inşaattan arta kalan hurda ve malze-melerin değerlendirilmesidir. Pek çok işletme buna dikkat etmemektedir. Örneğin, taahhüt işinde kul-lanılan kalıplar konut inşaatında veya diğer bir ta-ahhüt işinde kullanılmaktadır.

Mükellefler her iki inşaatın da aynı işletmeye ait olduğunu düşünerek yapılan bu malzeme dev-rinde yasal olmayan bir yön görmemektedirler. Oysa biten taahhüt işinin geliri o yıl yeni inşaatına başlanılan inşaatın geliri ise belki üç yıl sonra beyan edilecektir. Böyle bir durum her inşaat işinin mali-yetinin ve dönem kazancının doğru hesaplanması-na imkân vermez.

Biten inşaatlarda arta kalan malzemelerin de-ğerlendirilmesi konusunda şu hususlar göz önünde tutulmalıdır:

36 SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 39: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

- Arta kalan malzemelerin diğer şantiyelere ta-şınması halinde, hiç kullanılmamış olanların fatura bedeli veya maliyet bedeli üzerinden biten inşaat giderinden çıkartılarak kullanılmak amacıyla götü-rüldüğü inşaat maliyetine yazılmalıdır.

- Kullanılmış olup diğer işlerde de kullanılabile-cek olan inşaat malzeme ve artıkları emsal bedeli ile biten inşaat giderinden çıkartılarak diğer inşaa-tın giderine veya stok hesaplarına alınmalıdır.

-İnşaat artıklarının satılması halinde elde edilen gelirin 649. Diğer Olağan Gelir ve Karlar hesabına alınmalı, satış bedelinin yüksek olmadığı durumlar-da artıkların maliyet bedeli kesin olarak hesaplana-mıyorsa, maliyet bedelinin ilgili olduğu inşaat ma-liyetinden çıkartılmaması veya satış bedelinin ma-liyet bedeli olarak dikkate alınması uygun olabilir.

Kullanılmadan satılması gereken malzemeler il-gili inşaat maliyetinden çıkartılarak 157-Diğer Stok-lar hesabına veya 153-Ticari Mallar hesabına, daha sonra kullanılması düşünülüyorsa 150-Stoklar he-sabına alınmalıdır.

III-İnşaat Sektörünün Tasdik Denetimin-de Karşılaşılan Vergi Uygulamasından Kay-naklanan Sorunlar

1. İndirimli Orana Tabi Konut Teslimlerinde Ortak Kullanım Alanı Sorunu

İndirimli orana tabi konut satışlarında yükleni-len KDV’nin hesabında bazı ortak kullanım alanla-rının (yüzme havuzu, çocuk parkı, bahçe düzenle-me, çim ekimi, spor alanı, alış veriş merkezi, oto-park, kuyu açılması, su arıtma tesisi, elektrik tra-fosu, v.b.) dikkate alınmaması gerektiği yönün-deki GİB’lığı özelgeleri Kanunun özüne ve sözü-ne aykırıdır.1 Mütemmim cüz niteliğindeki yapıla-rın satılan malın (taşınmazın) maliyeti içinde değer-lendirilmesi, ancak eklenti niteliğindeki ( buzdola-bı, bulaşık makinesi v.b.) demirbaşların taşınmazın maliyetinden ayrı olarak değerlendirilmesi ve %18 oranında KDV’ne tabi tutulmalıdır. Bununla birlik-te 150m2’nin hesabında ortak kullanım alanların-dan konuta isabet eden kısmın da dikkate alınma-sı gerekir. Bununla birlikte alış veriş merkezi, spor merkezi gibi konut alanının tespitinde dikkate alın-ması mümkün olmayan bağımsız nitelikteki yapıla-ra ait yüklenilen KDV’nin iade edilecek KDV hesa-bına alınmaması, bu gibi ortak alanların ayrı fatura ile %18 oranında KDV’ne tabi tutulması daha doğru bir yöntem olabilir.

2. Kat Karşılığı İnşaat İşlerinde Müteahhidin Mal Sahibine Trampa Hükümleri Çerçevesinde Fa-tura Düzenlemesi ve KDV Hesaplaması Sorunu

Danıştay’ın yüzlerce aleyhte kararına rağmen kat karşılığı inşaat işlerinde halen 30 nolu KDV Ge-nel Tebliği uygulamaya yön vermektedir. Tebliğde

1 GİB İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 9.5.2009 tarih ve GİB.4.35.17.01/KDV:02-2466/1085 sayılı özelgesi

kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin trampa niteliğin-de sözleşmeler olduğu, kat karşılığı sözleşmesi kap-samında faaliyet gösteren müteahhitlerin mal sahi-binin payına düşen bağımsız bölümlerin emsal be-deli üzerinden KDV hesaplamaları gerektiği belirtil-mektedir. Danıştay ve Yargıtay ise söz konusu kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin trampa sözleşme-si niteliğinde olmadığı, bu sözleşmelerin karma tip (sui generius) sözleşmeler olduğu görüşündedirler.

Mal sahibine ait daire veya dükkânların arsa-sı mal sahibine ait olduğuna göre, ortada bir dai-re veya dükkân tesliminden söz edilemez. Taşınmaz hukukunda üst (bina) arzın (arsa veya arazinin) hu-kuki durumuna tabidir. Kat karşılığı inşaat sözleş-mesi kapsamında müteahhidin arsa sahibine verdi-ği şey daire veya dükkân değil, inşaat hizmetidir. Di-ğer bir ifade ile ortada mal teslimi değil hizmet ifa-sı bulunmaktadır. Bu nedenle müteahhidin arsa sa-hibine verdiği hizmet bedeli üzerinden KDV hesap-lanması gerekir. BKK ile 1 sayılı Listede yapılacak bir değişiklikle, arsa karşılığı inşaat sözleşmesi kapsa-mında 150 m2’nin altındaki konut inşaatı hizmet-lerinde KDV’nin %1 olarak düzeltilmesi uygun ola-caktır.

3. Mevduat Faizi ve Kur Farkı Gelirlerinin Du-rumu

Yıllara yaygın inşaat ve onarım işi yapanların, işin devamı süresince elde ettikleri hakedişler (is-tihkaklar) ve yaptıkları giderler nedeniyle, her yıl itibariyle kar-zarar beyanında bulunmayacakları hususunda (Gelir Vergisi Kanunu’nun 42. madde-sindeki özel hüküm nedeniyle) herhangi bir tered-düt olmamasına karşın, aynı işin sürdürülmesi sıra-sında bu istihkakların tahsil edilip bankada vadeli ya da vadesiz mevduat olarak değerlendirilmesi ne-deniyle elde edilen faiz gelirlerini her yıl itibariyle beyan edilip edilmeyeceği konusunda farklı görüş-ler vardır. Aynı şekilde, hakedişlerini döviz ya da dö-vize bağlı olarak alan inşaatçı firmaların, hak edişin tahakkuk ettiği tarih ve ödeneceği tarih arasında kur artışından doğan farkın da, her yıl itibariyle mi beyan edileceği yoksa yıllara yaygın inşaat ve ona-rım işinin bir geliri olarak mı nitelendirileceği tartış-maya konu ikinci durumdur.2

İnşaat işinden tahsil edilen hak ediş bedelinin gerek mevduat faizi ve repo şeklinde gerekse men-kul kıymet (Hazine bonosu, devlet tahvili, yatırım fonu katılma belgesi gibi) satın alınmasının esas amacı paranın değerini enflasyon karşısında ko-rumaktır. Kur farkları ise özellikle dövizle ödenen kamu ihalelerinde, hak ediş tarihi ile paranın öden-mesi tarihi arasında geçen süreden kaynaklanmak-tadır.

a) Maliye Bakanlığı’nın Görüşü

Maliye Bakanlığı bir özelgesinde, ticari kazan-

2 Şükrü KIZILOT, “Yıllara Yaygın İnşaatlar-da Mevduat Faizi ve Kur Farkı Gelirleri”, Yaklaşım, Sayı: 17, s. 5

cın öz sermaye kıyaslanması yöntemiyle belirlendi-ği, faiz gelirinin öz sermayenin bir unsuru olduğu, faiz gelirlerinin, muhasebe tekniği olarak ayrı he-saplarda izlenmesi gerektiği ve dönemsellik ilkesi gereği, yıllara yaygın inşaat işi yapanlarda da banka faizi gelirlerinin yıllık esasına göre beyan edilmesi gerektiği görüşünde olduğunu açıklamıştır.3

Maliye Bakanlığı özelgesinde, faiz gelirlerini esas işin bitimi beklenmeden beyan edilmesi halin-de inşaat işine ait ödenen faiz giderlerinin de dö-nem gideri veya zararı olarak değerlendirilmesi ge-rektiği şeklindeki görüşe itibar etmemiş ve bu ko-nuda şu görüşleri ileri sürülmüştür.

“Bilindiği üzere, inşaat işi için alınan kredi faiz-leri inşaat maliyetinin bir unsurudur. Kaldı ki alınan kredi karşılığı ödenen faizler karşı kurumda o yılın geliri olarak beyan edilmekte ve vergilenmektedir. Şirketinizce alınan faiz gelirleri ise ödemeyi yapan banka tarafından aynı yılda gider yazılmakta, buna karşılık şirketinizce gelir yazılması inşaatın bitimine ertelenmektedir. Bu durumda gelirin yıllık olması il-kesine aykırıdır. Çünkü faiz geliri öz sermayenin bir unsurudur.

Nitekim, vergi kanunlarımıza göre; yıllara yay-gın inşaat işi yapan bir kurum, inşaat için satın aldı-ğı bazı malzemeyi veya inşaat işinde kullandığı bazı makineleri inşaatın bitiminde önce satması halin-de, bu satımdan elde ettiği karı (veya zararı) yılın kazancı olarak beyan etmek zorundadır.”

Özelgedeki görüşlere katılmak elbette mümkün değildir. Yıllara yaygın inşaat işlerindeki “özel vergi-lendirme rejimi” ni göz önüne almadan genel esas-lara göre yapılacak değerlendirmelerle doğru bir sonuca varılamaz. Mükellefin aynı dönemdeki fi-nansman giderini dönem gideri kabul etmeyip faiz gelirini dönem geliri kabul etmenin hiç bir mantık-lı ve doğru yanı yoktur. Bankadan elde edilen faiz gelirini banka tarafından gider yazıldığı gibi, banka-ya ödene faiz ve komisyonlar da bankaca gelir yazı-lıp beyan edilmektedir. Ayrıca inşaat malzemelerini satanlar da elde ettikleri gelirleri dönem geliri ola-rak beyan etmektedirler.

Maliye Bakanlığının döviz olarak tahsil edilen hak edişlerden kaynaklanan kur farkının KDV’ne tabi olmadığı şeklinde özelge düzeyinde açıklama-ları vardır. Ancak, 105 no’lu KDV Genel Tebliğinde kur farklarının vade farkı niteliğinde olduğu ileri sü-rülerek, teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile be-delin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehe kur farkı için satıcı tarafından fatura düzenlenmek ve faturada gösterilen kur farkına, teslim veya hiz-metin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle KDV hesaplanacağı, bedelin tahsil edildiği tarihte alıcı lehine kur farkı oluşması halinde ise kur farkı tutarı üzerinden alıcı tarafından satıcıya bir fatura düzenlenerek, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihteki oran üzerinden KDV

3 KIZILOT, a.g.m. s. 5 (Maliye Bakanlığının 24.12.1984 ve 22123 sayılı özelgesi)

37SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 40: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

hesaplanması gerektiği belirtilmiştir.4 Tebliğde kur farkına ilişkin KDV ödeme tarihine ertelendiği hal-de, bazı meslek mensupları kraldan çok kralcı rolü ile dönem sonu kur değerlemelerine de KDV’li fatu-ra düzenlettirme eğilimindedir.

b) Danıştay’ın Görüşü

Konuyla ilgili olarak Danıştay’a yansıyan bir olayda, yıllara yaygın inşaat işinden dolayı dö-viz olarak elde edilen avans ve istihkak bedelleri-nin bankalarda değerlendirilmesi sonucu oluşan kur farkı ve faiz gelirlerinin GVK’nun 42. maddesi uyarınca yıllara yaygın inşaat işinin hasılatına dahil edilerek, işin bitiminde kazancın tespitinde dikkate alınması gerektiğine karar verilmiştir. Karar gerek-çesi şöyledir: ([3])5

“Uyuşmazlık, yıllara yaygın inşaat işi yapan Davacı Anonim Şirketin sözleşme gereği yabancı para cinsinden elde ettiği istihkak bedellerini ban-kada tutması nedeniyle oluşan kur farkı ve faiz ge-lirinin birden fazla takvim yılına sirayet eden in-şaat ve onarma işinin hâsılatı olarak Gelir Vergisi Kanunu’nun 42 nci maddesi uyarınca işin bittiği yı-lın geliri mi sayılacağı, yoksa inşaat işi ile ilgilendi-rilmeyip dönem kazancı olarak mı beyanı gerektiği konusuna ilişkin bulunmaktadır.

Vergi Usul Kanunu’nun 19 uncu maddesinde, vergi alacağının vergi kanunlarının vergiyi bağ-ladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun te-kemmülü ile doğacağı belirtilmiştir. Her vergi kanunda o verginin doğumu için gerekli olan olayda ve hukuki durumlar tarif ve tespit edil-miştir. Gelir Vergisi Kanun’nun 42 nci madde-sinde, “Birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde kar veya zarar işin bittiği yıl kati olarak tespit edilir ve tamamı o yı-lın geliri sayılarak, mezkûr yıl beyannamesinde gösterilir.” denilmektedir. Yıllara yaygın inşaat ve onarma işinde vergi alacağı, inşaat işinin bit-tiği yılda doğar. Olayda yıllara yaygın inşaat işiy-le ilgili olarak döviz cinsinden elde edilen hak edişlerin bankalarda durması sonucu TL. değer değişikliğinden lehe oluşan kur farklarını, inşa-at işi dışında ayrı bir ticari organizasyon sonucu elde edilmemiş olması karşısında hak edişin bir unsuru, türevi olarak değerlendirilmesi gerek-mektedir. Bunun sonucu olarak da hak edişler hangi hesaba kaydedildi ise kur farklarının da o hesapla ilişkilendirilmesi başka bir anlatımla inşaat işinin sonunda elde edilen vergiye tabi kazancın belirlenmesinde hak edişlerle birlikte göz önünde tutulmasının kabulü gerekir.

Yıllara yaygın inşaat işi nedeniyle alınan istih-kaklardan sarf edilmeyerek bankada mevduat olarak tutulan meblağ karşılığı elde edilen faiz geliri, yapılan inşaat işinden elde edilen gelir-

4 105 nolu Tebliğ 30.6.2007 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

5 Danıştay 4. Dairesinin 8.6.1994 gün ve E: 1994/581; K: 1994/3495 sayılı Kararı

den ayrı, başka bir kaynaktan elde edilmiş ge-lir niteliğinde sayılamayacağından, inşaat işin-den ayrı yıllık dönemler itibariyle vergilendiril-mesi gereken gelir olarak nitelendirilmesi ye-rinde görülmemiştir. Söz konusu kur farkı ve fa-izler işin bitiminde kar ve zararı etkileyeceğin-den, inşaat işlerine ait gelirin bir unsuru ola-rak, inşaat hesabıyla ilişkilendirilerek işin bitim tarihi itibariyle vergilendirilmesi, Gelir Vergisi Kanunu’nun 42 nci maddesi gereğidir. Bu yüz-den aksi yönde verilen mahkeme kararında isa-bet görülmemiştir.”

Danıştay’ın yukarıda belirtilen kararına kar-şı vergi dairesince yapılan düzeltme talebi de aynı gerekçelerle reddedilmiştir. (30.5.1995 gün ve E: 1994/4989; K: 1995/2383)

Birden fazla yıllara yaygın inşaat işinde her işin parasının ayrı ayrı izlenmesi ve nemalandırılma-sı mümkün değildir. İşletmenin “kasa”sı bir havuz gibidir. Bütün kaynaklardan gelen paralar burada toplanır ve buradan harcanır. Böyle bir durumda devam etmekte olan işlerden elde edilen paranın izini sürmek oldukça zordur. Ancak ortak genel gi-derlerin dağıtımında kullanılan hasılat ölçüsü bura-da da kullanılabilir.

Bizim bu konudaki önerimiz, yıllara yaygın inşa-at işlerinde, avans ve hak ediş gelirlerinin bankalar-da nemalandırılması sonunda elde edilen mevduat ve repo faizleri ile kur farklarının hangi inşaat işine ait olduğu kesin olarak belliyse o inşaat işinin geli-rine yazılmasıdır. Kesin bir belirleme yapılamıyorsa cari dönemin geliri olarak beyan edilmelidir.

4. Yurt Dışında Yapılan İnşaat Ve Onarma İşle-rinden Elde Edilen Kazançlara İlişkin İstisnanın Uy-gulanmasında Karşılaşılan Sorunlar

a)Genel Olarak

KVK’nın 5/1’nci maddesinin (h) alt bendine göre, “yurt dışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazançlar” hiçbir koşula bağlı olmaksızın (yurt dışında vergi ödenip ödenmediğine bakılmaksızın) kurumlar ver-gisinden istisna edilmiştir.

Konuyla ilgili olarak 1 no’lu KVK Genel Tebliğin-de aşağıdaki açıklamalara yer verilmiştir.

“Teknik hizmetlerden elde edilen kazançların da anılan istisnadan yararlanabilmesi için bu işle-rin yurt dışında bulunan işyerleri veya daimi tem-silciler aracılığıyla yapılması; yurt dışında ayrıca bir işyeri veya daimi temsilci olmadan yapılan teknik hizmetlerin, hizmet ihracatı olarak değerlendiril-mesi gerekmektedir. Ayrıca, teknik hizmetlerin yurt dışındaki inşaat, onarım ve montaj işlerine bağlı olarak yapılma şartı bulunmamaktadır.

İnşaat, onarım ve montaj işlerinin yurt dışında gerçekleştirilmesi için bir işyeri bulunması gerekir-ken, bu işlere bağlı teknik hizmetlerin yurt dışında

herhangi bir işyeri olmaksızın Türkiye’den gerçek-leştirilebilmesi de mümkün olabilmektedir. Proje hazırlanması gibi teknik hizmetler, inşaat ve onar-ma işinin tamamlayıcı bir unsuru olmasına karşın; kurumların yurt dışında devam eden bir inşaat ve onarma işi olmadığı ya da ayrıca bir işyeri veya da-imi temsilci bulundurulmadığı durumlarda, bu fa-aliyetin ihracat olarak değerlendirilmesi gerek-mekte olup yurt dışındaki inşaat işine bağlı olarak Türkiye’de yapılan teknik hizmetlerden sağlanan kazançların bu istisnadan yararlandırılması müm-kün bulunmamaktadır. Dolayısıyla, kurumların yurt dışında bir inşaat ve onarım işi varsa, buna bağlı teknik hizmetler ister Türkiye’de isterse yurt dışın-da yapılsın, elde edilen kazançlar istisnadan yarar-lanabilecektir. Kurumların yurt dışında yaptıkları bir inşaat ve onarım işinin bulunmaması halinde ise ancak yurt dışında bir işyeri veya daimi temsil-ci aracılığıyla yaptıkları teknik hizmetlerden elde edilen kazançlar istisnadan yararlanılabilecektir.”

Kanunda yurt dışında yapılan teknik hizmetler-den elde edilen kazanç istisnasından yararlanmak için yurt dışında bağımsız bir işyeri veya kanuni temsilci bulundurulmasına ilişkin açık bir hüküm ol-mamakla birlikte, söz konusu istisna kazancın fiilen yurt dışında elde edildiğinin ispatı mükellefe aittir. Bu nedenle teknik hizmet niteliğindeki kazançların yurt dışında elde edildiğini göstermek üzere, işi ya-pan teknik elemanların yurt dışında makul bir süre bulunduğunun ve ücretlerinin yurt dışından öden-diğinin veya teknik hizmetlerin yurt dışından sağ-landığının kanıtlanması gerekmektedir. Yurt dışın-da bir işyerinin varlığı, söz konusu işin fiilen yurt dı-şında yapıldığını gösteren önemli bir karinedir. Yurt dışında bir işyeri bulunmayan, işin yapılması ama-cıyla yurt dışına teknik eleman göndermeyen veya bu tür bir hizmetin yurt dışından temin edildiğini kanıtlayamayan bir mükellefin söz konusu kazanç istisnasından yararlanması mümkün değildir.

Öte yandan, yurt dışı faaliyet sonucunda elde edilen kazançlar elde edildiği dönem itibarıyla, Türkiye’de ilgili olduğu geçici vergi matrahının tes-pitinde de dikkate alınacaktır.

b) Yurt Dışı İnşaat İşlerinden Elde Edilen Ka-zançlara İlişkin İstisnadan Yararlanmak İçin Kazan-cın Türkiye’ye Getirilmesi Zorunlu mudur?

Yurt dışı inşaat işlerinden elde edilen kazan-cın kurumlar vergisinden istisna edilebilmesi için elde edilen kazancın Türkiye’ye getirilmesinin veya muhasebe kayıtlarına intikal ettirilmesinin zorunlu olup olmadığı konusunda tereddüt gösterilmekte-dir. 1 nolu Tebliğde, “bu istisnanın uygulanması açı-sından, yurt dışında yapılan inşaat, onarım, mon-taj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanan kazanç-ların Türkiye’ye getirilmesi zorunluluğu bulunma-maktadır. Söz konusu kazançların Türkiye’de ge-nel sonuç hesaplarına intikal ettirilmesi istisnadan yararlanılması için yeterlidir.” Denilmektedir. Teb-liğdeki ifadeden yurt dışında elde edilen kazancın

38 SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 41: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

Türkiye’deki sonuç hesaplarına intikal ettirilmeme-si halinde söz konusu istisnadan yararlanılamayaca-ğı anlaşılmaktadır.

Maliye Bakanlığı’nın anlayışına göre, yurt dı-şındaki şube veya şantiyenin bilançosunun merke-zin bilançosu ile konsolidasyonu zorunlu değil, sa-dece sonucunun merkezin mali tablolarına yansıtıl-ması yeterlidir. Bu anlayış bilançonun tekliği ilkesi-ne aykırıdır.

Tebliğde ayrıca, yurt dışındaki şubelerden elde edilen kazançların genel sonuç hesaplarına intikal ettirilmesinde, faaliyette bulunulan yabancı ülke-nin mevzuatına göre hesap döneminin kapandı-ğı tarih itibarıyla ilgili ülke mevzuatına göre tespit edilen faaliyet sonucunun, Türkiye’de de aynı tarih itibarıyla genel sonuç hesaplarına kaydedilmesi, bu hususun Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilmesinde, kazancın kambiyo mevzuatına göre fiilen Türkiye’ye getirilmesinin herhangi bir etkisi-nin olmayacağı, faaliyette bulunulan yabancı ülke-de kazanca tasarruf edilebilmesinin yeterli olduğu belirtilmiştir.

Yurt dışında elde ettiği kazancı Türkiye’deki so-nuç hesaplarına intikal ettirmeyen bir mükellef hakkında cezalı vergi tarh edilmesi, her ne kadar tebliğde genel sonuç hesabına intikalin gerekli ol-duğu belirtilmekle birlikte, kanunda sonuç hesabı-na intikalin zamanı konusunda açık bir hüküm bu-lunmadığını belirtmek isteriz. ( Örneğin, yurt dışı iş-tirak kazançları istisnasında iştirak kazancının elde edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergi-si beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye’ye transfer edilmesi gerekmektedir.) Sonuç hesabına intikal ettirilmeyen kazanç unsurunun bir vergi incelemesi sonucunda tespit edilmesi halin-de, söz konusu kazanç sonuç hesabına intikal etti-rilmiş ve vergi incelemesinden maksadın ödenme-si gereken verginin doğruluğunu tespit etmek oldu-ğundan, bu takdirde de kayıt ve beyan dışı bırakı-lan kazancın istisnadan yararlandırılması gerektiği söylenebilir. Usule ilişkin bir noksanlık teşvik amaç-lı bir istisna hükmünden yararlanmaya engel olma-malıdır. Bu açıklamalarımızdan yurt dışı inşaat işle-rinden elde edilen kazançların kazancın elde edil-diği, yani kazanca tasarruf edilebildiği dönemde Türkiye’deki sonuç hesaplarına intikal ettirilip etti-rilmediğinin önemi yoktur şeklinde anlaşılmamalı-dır. Söz konusu kazançlar mutlaka Türkiye’deki so-nuç hesaplarına zamanında intikal ettirilmelidir. Yurt dışında elde edilen kazancın şirket ortaklarının özel hesaplarına intikal ettirildiğinin tespit edilme-si halinde, şirket kazancının ortaklara fiilen kar payı olarak dağıtıldığı kabul edilerek, ayrıca GVK’nın 94 ve KVK’nın 15 ve 30’ncu maddelerine göre vergi zi-yaı cezalı gelir/kurumlar vergisi tevkifatı yapılması-nı gerektirir.

Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal et-tirilen kazanç, hesaplara intikal ettirilmesi gereken tarihte T.C. Merkez Bankasının o gün için tespit ve

ilan ettiği döviz alış kurlarıyla değerlendirilecektir.

c) Yurt Dışında Yapılan İnşaat İşinin Tamam-lanmasından Sonra Ödenen Faiz ve Kur Farkları-nın Durumu

Yurt dışında ihalesi alınan bir işte kullanıl-mak üzere alınan bir krediye ait faiz ve kur farkı-nın yurt dışındaki işin maliyetine kaydedilmesi ge-rektiği açıktır. Ancak, iş tamamlandıktan sonra öde-nen faiz ve kur farklarının ne şekilde kaydedileceği tereddüt konusudur. 1 nolu KVK Genel Tebliğinde, “yurt dışında yapılan inşaat işlerinde kullanılmak üzere alınmış krediler için, inşaat işlerinin sona er-dirilmesinden sonra ödenmesi gereken faiz ve kur farkları, yabancı ülkede bunları ödeyecek bir işlet-menin kalmaması ve bu işe ilişkin olarak elde edi-len hasılatın yurt dışındaki inşaata harcanan kredi tutarı kadar kısmının Türkiye’ye getirilmesi halin-de, söz konusu kredi Türkiye’deki merkezin bir bor-cu haline gelmekte ve merkez tarafından ödenme-si zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Bu kredilere iliş-kin olarak yurt dışındaki inşaat işlerinin sona erme-sinden sonra doğan kur farkı ve faizler, merkezde-ki kurum için ticari kazancın elde edilmesi ve ida-mesi için yapılmış bir gider niteliğinde olduğun-dan, genel esaslar çerçevesinde kurum kazancının tespitinde dikkate alınabilecektir.” İfadelerine yer verilmiştir. Yurt dışında harcanan kredi kadar bir hâsılatın Türkiye’ye getirilmesi halinde söz konusu krediye ilişkin faiz ve kur farkı Türkiye’de gider ya-zılabilecektir. Tebliğdeki koşulun yerine getirilmesi hemen hemen imkânsızdır. Alınan kredi kadar kar elde edilmesi mümkün olamayacağından yurt dı-şındaki işler nedeniyle alınan kredilere ait faiz ve kur farklarının KVK’nın 5/3’ncü maddesi uyarınca kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alın-ması gerekmektedir. Ödenen faiz ve kur farkının Türkiye’de gider yazılacak kısmı Türkiye’ye getirilen kazanç kısmıyla sınırlı olacaktır. Örneğin, 1 milyon TL kredi için ödenen 50.000 TL faizin 20.000 TL’si iş tamamlandıktan sonra ödenmiş ise 20.000 TL faizin gider yazılabilmesi için Türkiye’ye kullanılan kredi-nin %40’ı olan 400 bin TL kazancın getirilmiş olma-sı gerekmektedir. Türkiye’ye getirilen istisna kazanç tutarı 100 bin TL ise, ödenen 20 bin TL faizin 15 bin TL’lik kısmının kanunen kabul edilmeyen gider ola-rak değerlendirilmesi gerekecektir.

d) Merkez ve Yurt Dışı Şube Arasındaki Cari Hesapların Değerlemesi

Yurt dışında yapılan inşaat işleri ile ilgili ola-rak Türkiye’deki merkez ile yurt dışındaki işyeri ara-sında ortaya çıkan ilişkilerde yurt dışındaki işyeri-ne Türkiye’den fatura kesilmek suretiyle yapılan ve o işyerinde maliyet veya gider olarak kabul edilen mal ve hizmet hareketleri ile yurt dışındaki işyeri ile Türkiye’deki merkez arasındaki para hareketleri-nin ayrı ayrı hesaplarda izlenmesi ve değerlemenin buna göre yapılması gerekmektedir.

Yurt dışındaki işyerine merkez tarafından fatura düzenlenmek suretiyle ihraç olunan emtia ile yurt

dışına yönelik olarak fatura düzenlenmek suretiyle yapılan hizmetlerden doğan dövize bağlı alacak ve borçların aynen mal veya hizmet ihracından doğan alacak ve borçlarda olduğu gibi değerlemeye tabi tutulacağı ve değerleme farklarının vergi matrahı-nın tespitinde dikkate alınacağı tabiidir.

1 nolu KVK Genel Tebliğinde, Türkiye’de bulu-nan merkez ile yurt dışındaki işyeri arasında ger-çekleşen para hareketlerinden doğan alacak ve borçların gerçek bir alacak ve borç niteliği taşıma-dığı belirtilerek, söz konusu para hareketlerine da-yalı cari hesap bakiyelerinin değerlemesine gerek bulunmadığı ifade edilmiştir.

Yurt dışındaki şantiyelere gönderilen avans ni-teliğindeki paraların gerçek bir borç ve alacak nite-liği taşımadığı doğru olmakla birlikte, ayrı vergilen-dirme rejimlerine tabi işletmeler arasındaki borç alacak ilişkisinde KVK’nın 5/3’ncü maddesindeki kuralın göz önünde bulundurulması gerekmekte-dir. Mükellefin yurt dışındaki şantiyesine gönderdi-ği borç para (avans) kendi parası ise transfer fiyat-landırması hükümleri de göz ardı edilerek faiz veya kur farkı hesaplanmaması kabul edilebilir. Ancak, gönderilen para bir kredi kurumundan temin edil-miş ise söz konusu kredi için ödenen faiz ve kur far-kının yurt dışındaki şantiye veya şubenin hesabına kaydedilmesi gerektiği görüşündeyim.

e) Geçici Olarak İhraç Edilen Makine Ve Teçhi-zatın Türkiye’ye İthalinde Değerleme ve Amortis-man İşlemleri

1 nolu KVK Genel Tebliğinde, “tam mükellef kurumların aktiflerinde yer alan makine ve teç-hizatların, yurt dışında yapılan inşaat işleri ile il-gili olarak yurt dışına geçici olarak ihraç etmeleri halinde, geçici olarak ihraç edilen ve işin bitimin-de Türkiye’ye getirilen makine ve teçhizat ile ilgili olarak Türkiye’de amortisman ayrılmasına son ve-rileceği; işin bitiminde söz konusu makine ve teç-hizatların Türkiye’ye ithalinde ise amortisman uy-gulamasının kaldığı yerden devam edeceği” belirtil-miştir. Ne amortisman teorisinde ne de Vergi Usul Kanunu’nda amortismana ara verme durumu var-dır.

Yurt dışındaki şantiye veya şubeye geçici ola-rak ihraç edilen makine ve teçhizatın üçüncü bir fir-manın kullanımına tevdi edilmesi arasında bir fark yoktur. Söz konusu makine ve teçhizat mükelle-fin bilançosunda yer almaya devam ettiğine göre, amortisman ayrılmasında da bir sakınca olmamalı-dır. Amortismanın merkez hesaplarında gider yazıl-ması halinde amortisman giderinden az olmamak üzere kira geliri tahakkuk ettirilmesi veya amortis-man giderinin yurt dışındaki işin maliyetine kayde-dilmek üzere dekont düzenlenmesi olayın mahiye-tine daha uygun düşmektedir.

Öte yandan yurt dışına geçici ihraçla gönderi-len ancak daha sonra kesin ihraca dönüşen ve yurt dışında bırakılan veya kesin ihraca dönüşen maki-

39SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 42: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

nelerin satışından elde edilen karlar ile yurt dışında elde edilen makine kira gelirleri söz konusu istisna kapsamında değildir.

5. Zarar Beyan Eden Mükelleflere 2003 ve Ön-ceki Yıllara Ait Fon Payının İade Edilmemesi Soru-nu

2003 yılına ait fon paylarının mahsup ve iade-ye konu edilemeyeceğine ilişkin 4842 Sayılı Kanu-nun Geçici 1.maddesinin “…. bu kazanç ve iratla-ra ilişkin olarak vergilendirme dönemi içinde öde-nen fon payları mahsup ve iadeye konu olmaz” bölümünü, Anayasa Mahkemesinin 20.03.2008 ta-rih ve E:2004/94; K:2008/83 sayılı Kararıyla, “tev-kif suretiyle alınan vergiler üzerinden hesaplanan fon payları ile stopaja tabi gelir elde etmemiş ve 2003 yılı gelirini 2004 yılında beyan edecek mü-kellefler arasında farklılık yaratıldığı” gerekçesiy-le iptal edilmiştir.

Anayasa Mahkemesinin iptal kararının uygu-laması ile ilgili olarak yayımlanan 13 Seri Nolu Ku-rumlar Vergisi Kanunu Sirkülerinde, söz konusu fon paylarının 2003 yılı vergilendirme dönemine ilişkin olarak verilen yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyan-namesi üzerinden hesaplanan gelir ve kurumlar vergisi tutarının %10’unu aşmayan kısmının mah-sup ve iadesinin mümkün olduğu, %10’unu aşan kısmının ise gider veya maliyet yazılması gerektiği belirtilmiştir.

Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı ise, 2008 yılın-da yıllara yaygın inşaat işinden zarar beyan eden ve 2003 yılında kesinti suretiyle ödenen fon payının ia-desini talep eden bir inşaat şirketine gönderdiği ya-zıda, “… 2003 yılı vergilendirme dönemine ilişkin olup daha önce mükelleflerce ödenen ancak mah-sup ve iadeye konu edilmeyen fon payı tutarlarının ilgili döneme ilişkin olarak verilen kurumlar vergi-si beyannamesi üzerinden hesaplanan kurumlar vergisi tutarının %10’unu aşmayan kısmının mah-sup ve iade edilebileceğini, 2003 hesap dönemi ku-rumlar vergisi beyannamesinde hesaplanan ku-rumlar vergisinin bulunmaması durumunda, 4842 sayılı Kanunun geçici 4’ncü maddesinde yer alan %10’luk oranın değerlendirilebilmesinin mümkün olmadığı gibi fon payı tutarının herhangi bir şekil-de mahsup veya iadesinin de mümkün bulunmadı-ğını, öte yandan, kar ve zararı 2003 vergilendirme döneminden sonra tespit edilerek beyan edilecek yıllara sari inşaat ve onarma işleriyle ilgili fon payı-nın işin bittiği yıla ilişkin olarak verilen yıllık kurum-lar vergisi beyannamesi üzerinden hesaplanan ver-ginin %10’una kadar olan kısmının mahsup ve ia-deye konu edilebilmesinin mümkün bulunmadığı-nı, 2008 yılı hesap döneminde iadesi talep edilen fon payının ilgili yıl kurumlar vergisi beyanname-sinde hesaplanan kurumlar vergisinin bulunmadı-ğı gerekçesiyle mükellefin mahsup talebinin yerine getirilemeyeceğini belirtmiştir.

Vergi Dairesi Başkanlığı’nın yazısından mükelle-fin beyan ettiği kazanç yoksa fon payının iade edile-

meyeceği, ancak mükellefin kazanç beyan etmiş ol-ması halinde ödenen fon payının hesaplanan ver-ginin %10’una kadar olan kısmının mükellefe iade edilebileceği, %10’unu aşan kısmın ise kanunen ka-bul edilmeyen gider olarak dikkate alınacağı sonu-cu çıkmaktadır. Bir hukuk devletinde böyle bir man-tık olabilir mi? Fon payı gelir üzerinden alınan bir tür vergidir. Gelir doğmamış ise ortada ödenmesi gereken vergi de fon payı da doğmaz. Kesinti su-retiyle tahsil edilen vergilerin tamamı zarar duru-munda mükellefe iade edilir. Bu durum Türk Vergi Sisteminde öteden beri var olan bir kuraldır. Ana-yasamızın 73. Maddesindeki “ödeme gücü ilkesi” de bunu gerektirir. (GVK; Md:121,KVK Md:34) Za-rar beyan eden mükellefe iadenin yapılamayacağı tezinin hiçbir haklı ve mantıklı nedeni yoktur. Zarar beyan eden mükellefe kesinti yoluyla ödenen ge-lir/kurumlar vergisinin tamamı iade edildiğine göre aynı şekilde fon payının da mükellefe iade edilme-si kanun gereğidir.

4842 sayılı Kanunun geçici 4. Madde hükmü, geçici 1. Maddenin Anayasa Mahkemesince ip-tal edilmesi nedeniyle fiilen ve hukuken geçersiz hale gelmiştir. Şöyle ki, geçici 4. Madde hükmü ip-tal edilen geçici 1. Madde hükmüne “gönderme” yapmaktadır. Gönderme yapılan kanun hükmü or-tadan kalktığına göre, geçici 1. Madde hükmü ha-len yürürlükteymiş gibi yorumda bulunmanın hiç-bir haklı ve geçerli tarafı yoktur. Geçici 4. Madde-de aynen şöyle denilmektedir: “ Bu Kanunun Geçi-ci 1.maddesi uyarınca mahsup ve iadeye konu ol-mayan fon paylarının 2003 yılı vergilendirme dö-nemlerine ilişkin 1.1.2004 tarihinden sonra verilen ve 31.12.2004 tarihinden önce sona eren özel he-sap dönemlerine ilişkin olarak verilecek yıllık ge-lir ve kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden hesaplanan gelir ve kurumlar vergisi tutarlarının %10’unu aşan kısmı beyannamenin verildiği döne-me ilişkin kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınır.” Anayasa Mahkemesinin geçici 1. Maddesin-deki “ödenen fon payının mahsup ve iadeye konu olmayacağına” ilişkin hükmünün iptali ile ortada “geçici 1.madde uyarınca mahsup ve iadeye konu olmayan fon payı” kalmadığına göre, hesaplanan gelir ve kurumlar vergisi tutarının %10’unu aşan kısmından da söz edilemez. Bu nedenle, Anayasa Mahkemesinin yukarıda sözü edilen kararı uyarın-ca 2003 ve önceki yıllarda kesinti suretiyle ödenen fon payının her hal ve takdirde mükellefe iade edil-mesi ve geçici 4. Maddenin işlevsiz kaldığının ka-bulü gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, bir kanun hükmünün atıfta bulunduğu eski kanun hükmü or-tadan kalkmış ise daha sonra çıkarılan ve önceki ka-nuna atıf yapan kanun hükmü de hukuken ortadan kalkar.

Sonuç itibarıyla, 4842 sayılı Kanunun geçici 1. Maddesindeki, “ bu kazanç ve iratlara ilişkin ola-rak vergilendirme dönemi içinde ödenen fon pay-ları mahsup ve iadeye konu olmaz” ibaresi Anaya-sa Mahkemesinin 20.03.2008 tarih ve E:2004/94; K:2008/83 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Anılan Ka-

nuna daha sonra 5228 sayılı Kanunla eklenen geçi-ci 4. Maddedeki “… bu kanunun geçici 1. Madde-si uyarınca mahsup ve iadeye konu olmayan fon paylarının (…) verilecek gelir ve kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden hesaplanan gelir ve ku-rumlar vergisi tutarlarının %10’unu aşan kısmı be-yannamenin verildiği döneme ilişkin kazancın tes-pitinde gider olarak dikkate alınır” hükmü, gön-derme yapılan geçici 1. Madde hükmünün Anaya-sa Mahkemesi Kararı ile iptal edilmiş olması nede-ni ile hukuken geçersiz hale gelmiştir. Bu konudaki iade taleplerinin ret edilmesi durumunda yargı yo-luna başvurulmasını önermekteyim.

6. KDV Tevkifatından Kaynaklanan İade Sorun-ları

KDV sistemimizde sorumlu sıfatıyla KDV be-yannamesi verilmesi uygulaması bir vergi güven-lik müessesesi olarak Kanunda yer almıştır. Ancak, son yıllarda bazı mal ve hizmet işlemlerindeki KDV tevkifatı yaygınlaştırılarak sistemin önemli bir un-suru haline getirilmiştir. Kamu kurum ve kuruluşla-rı ile bazı mükelleflere karşı yapılan inşaat ve onar-ma işleri 2003 yılından itibaren KDV tevkifatı kap-samına alınmıştır.

a) Yapım İşlerinde Tevkifat Oranı

Yapım işlerinde 1/3 oranında KDV tevkifatı uy-gulanmaktayken, 99 nolu KDV Genel Tebliği ile 14.7.2006 tarihinden itibaren bu oran 1/6’ya in-dirilmiştir. 30/04/2006 (bu tarih dahil) tarihin-den önce ihalesi tamamlanmış yapım işleri için 11.7.2006 tarihinden sonra düzenlenecek fatura-larda KDV tevkifatı kaldırılmıştır. Buradaki ihale kav-ramından, yapım işlerinin yazılı bir sözleşmeye da-yanılarak yapılması durumunu anlamak gerekmek-tedir. Ancak, 30.4.2006 tarihinden önce ihalesi ta-mamlanmış inşaat hak edişlerinden tevkifat yapıl-mazken, bu işlerle ilgili olarak daha sonraki tarihler-de alt taşeronluk sözleşmesi yapılması halinde ta-şeronlardan 1/6 oranında tevkifat yapılacaktır.6

b) Yapım İşleri ile Bu İşlere İlişkin Mühendislik-Mimarlık ve Etüt-Proje Hizmetlerinde KDV Tevki-fatı

KDV tevkifatı uygulanmasında yapım işleri; bina, karayolu, demiryolu, otoyol, havalimanı, rıh-tım, liman, tersane, köprü, tünel, metro, viyadük, spor tesisi, alt yapı, boru iletim hattı, haberleşme ve enerji nakil hattı, baraj, enerji santrali, rafineri tesisi, sulama tesisi, toprak ıslahı, taşkın koruma ve dekupaj gibi her türlü inşaat işleri ve bu işlerle ilgili tesisat, imalat, ihrazat, nakliye, tamamlama, (boya badana dahil) her türlü onarım, restorasyon, çevre düzenlemesi, sondaj, yıkma, güçlendirme ve mon-taj işleri ile benzeri yapım işlerini kapsamakta ve tevkifata tabi bulunmaktadır.

Ayrıca, yapım işleri ile birlikte ifa edilen mimar-lık ve mühendislik, etüt ve proje, harita ve kadast-ro, imar uygulama, her ölçekte imar planı hizmet-

6 03.08.2006 tarih ve 41 nolu KDV Sirküleri

40 SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 43: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

leri ve benzeri hizmetlere de tevkifat uygulanacak-tır. Ancak, bu hizmetler yapım işlerinden ayrı olarak danışmanlık ve benzeri hizmetler adı altında veril-diği takdirde tevkifatın danışmanlık ve denetim hiz-metleri kapsamında yapılması gerekmektedir.

Öte yandan, yükleniciler tarafından tamamen veya kısmen alt yüklenicilere (taşeronlara) veya daha alt yüklenicilere devredilmiş ve devredile-cek yapım işlerinde, işi devreden her yüklenicinin, kendisine ifa edilen hizmete ait katma değer vergi-si üzerinden yukarıda belirtilen esaslar çerçevesin-de tevkifat yapması gerekir. Alt yüklenicilere tevki-fat uygulanması, yukarıda sayılan kuruluşlarca ya-pım işinin asıl yüklenicisine tevkifat uygulanması-na engel değildir.

Yapım işi ile birlikte ifa edilmeyen ve bağımsız olarak gerçekleştirilen proje, etüd, harita, kadast-ro gibi hizmetler danışmanlık ve denetim hizmet-leri kapsamında değerlendirilecek ve yalnız olarak ifa edilen bu hizmetlerin taşeronlara devredilme-si aşamalarında tevkifat uygulanmayacaktır. Ancak bu hizmetleri yukarıda belirlenen kurum ve kuru-luşlara doğrudan yapanlardan ödemeyi yapanlar-ca ( ihale makamlarınca) ½ oranında KDV tevkifa-tı yapılacaktır.

c) İade İşlemleri

Yapım işleri nedeniyle tevkif edilen vergilerden doğan katma değer vergisi iadesinin üç şekilde alın-ması mümkün bulunmaktadır.

1- İncelemesiz ve teminatsız olarak mükellefin 1.000 TL’yi aşmayan KDV alacaklarının kendi vergi borçlarına mahsubu,

2- Tutarına bakılmaksızın yeminli mali müşavir tasdik raporu karşılığında mükellefin kendi vergi ve SGK prim borçlarına mahsuben veya nakden iadesi,

3- Vergi inceleme raporu karşılığında nakden veya mahsuben iade,

İade alacağının temin mektubu karşılığında alınması halinde, teminat mektupları vergi incele-me raporu veya yeminli mali müşavir tasdik rapo-rundan sonra çözülmektedir.

KDV tevkifatının yaygınlaştırılması mükellefle-re olan güvensizliğin bir sonucudur. Bu güvensiz-lik ortamı iyileştirilmeden tevkifat esasına göre ver-gi tahsili iyi niyetli mükelleflerin aleyhine olmakta, bu defa alıcılar tarafından satıcıya ödenmeyen ver-gi satıcılar tarafından vergi dairesinden iade yoluy-la talep edilmektedir. İade sürecinin uzun zaman al-ması mükelleflerin finansman maliyetlerini, muha-sebecilerin ise iş yükünü önemli ölçüde artırmak-tadır.

7.Gelir/Kurumlar Vergisi Tevkifatından Kay-naklanan İade İşlemleri

Gelir Vergisi Kanununun 121 ve Kurumlar Ver-gisi Kanununun 34. maddelerinde; beyannamede gösterilen gelire dahil kazanç ve iratlardan Gelir/

Kurumlar Vergisi Kanunlarına göre kesilmiş bulu-nan vergilerin, beyanname üzerinden hesaplanan gelir/kurumlar vergisine mahsup edileceği, mah-subu yapılan miktarın gelir/kurumlar vergisinden fazla olması halinde aradaki farkın vergi dairesince mükellefe bildirileceği ve mükellefin tebliğ tarihin-den itibaren bir yıl içinde müracaatı üzerine kendi-sine ret ve iade olunacağı belirtilmiştir.

5035 sayılı Kanunla GVK’nın 121. maddesinde 01.01.2004 tarihinden geçerli olmak üzere yapılan düzenleme ve 5520 sayılı KVK’nın 34. maddesi uya-rınca, iadesi gereken vergiler ile ilgili olarak; iade-yi mahsuben veya nakden yaptırma, inceleme ra-poruna, yeminli mali müşavir raporuna veya temi-nata bağlama ve iade için aranılacak belgeleri belir-leme konusunda Maliye Bakanlığına yetki verilmiş-tir. Bu yetki; kazanç türlerine, iade şekillerine, geli-ri elde edenin veya ödemeyi yapanın hukuki statü-süne göre ayrı ayrı kullanılabileceği gibi belli hadler çerçevesinde de kullanılabilecektir.

Maliye Bakanlığı’na verilen yetki uyarınca çıka-rılan 252 no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile eski uy-gulamaya temel teşkil eden 169 no.lu Genel Teb-liğ ve bu Tebliğe atıfta bulunan Tebliğler yürürlük-ten kaldırılmış ve kesinti suretiyle ödenen vergile-rin mahsup ve iadesi mükellefler yönünden basit-leştirilmiş, mükellefin kendi vergi borçlarına mah-sup işlemlerinde teminat mektubu alınması uygu-lamasına son verilmiş, mükelleflerin ortağı bulun-duğu firmaların vergi borçlarına da mahsup imkânı sağlanmıştır.

a) Beyanname Üzerinden Hesaplanan Vergi-ye Mahsup

Yıllık beyanname ile beyan edilen gelir veya kurum kazancı üzerinden hesaplanan vergiden yıl içinde tevkif yoluyla kesilen vergiler mahsup edilir. Mahsup işleminin yapılabilmesi için, tevkif yoluy-la kesilen verginin beyannameye dâhil edilen ge-lir veya kazanca ilişkin olması gerekir.

Tevkif yoluyla kesilen vergilerin, yıllık gelir veya kurumlar vergisinden mahsubunda mükelleflerin kendilerinden yapılan vergi tevkifatı ile ilgili ola-rak kesintiyi yapan vergi sorumlularının adı-soyadı veya unvanını, bağlı olduğu vergi dairesini ve vergi kimlik numaralarını, kesintiye esas alınan brüt tu-tarları, kesilen vergileri ve kesinti yapılan dönemle-ri gösteren 252 no.lu Tebliğ ekinde yer alan 1 no.lu tabloyu yıllık beyannamelerine eklemeleri yeter-li olacaktır.

Beyanname üzerinde yapılacak mahsup işlem-lerinde kesinti suretiyle ödenen vergilerin ilgili ver-gi sorumlusundan söz konusu verginin beyan edil-diğine ilişkin bir yazı alınmasına gerek bulunma-maktadır.

b)Diğer Vergi Borçlarına Mahsuben İade

Tevkif yoluyla kesilen vergilerin yıllık beyan-namedeki mahsuplar sonunda kalan kısmının di-

ğer vergi borçlarına mahsup talebi, tutarına bakıl-maksızın, inceleme raporu ve teminat aranılmadan yerine getirilmektedir.

Bunun için mahsup talebinin 252 no.lu Tebliğin ekinde yer alan form dilekçe ile yapılması ve yıl için-de yapılan tevkifatlara ilişkin 1 no.lu tablo ve dilek-çenin verilmesi gerekmektedir. Söz konusu tablo ve dilekçenin daha önce yıllık beyanname ekinde yer almış olması halinde, mahsup dilekçesi yeterli ola-caktır. Mahsup dilekçesi ve ilgili tablonun ibraz edil-miş olması kaydıyla, mükelleflerin vergi borçlarına ilişkin mahsup talepleri yıllık beyannamenin verildi-ği tarih esas alınarak yerine getirilir.

252 No.lu Tebliğde, yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamesinin kanuni süresinde verilme-mesi ya da sair nedenlerle ikmalen veya re’sen ya-pılan tarhiyatlar üzerine tahakkuk eden vergiler ile ilgili olarak daha önce tevkif yoluyla kesilen vergile-rin öncelikle tarhiyat aşamasında vergi dairesince dikkate alınarak yerine getirileceği belirtilmektedir.

Mükellefler dilerlerse ortağı bulundukları adi ortaklık veya kollektif şirketlerin müteselsilen so-rumlu oldukları vergi borçlarına da mahsuben iade talebinde bulunabilirler. İş ortaklıklarının da adi ortaklık statüsünde olduğu dikkate alındığın-da iş ortaklıklarının borcuna da mahsup yapılma-sı mümkün bulunmaktadır. Bu taleplerin yerine ge-tirilebilmesi için, iade alacaklısı mükellefin muaccel hale gelmiş vergi borcunun bulunmaması ve mah-sup dilekçesinde adi ortaklık veya kollektif şirketin hangi dönem borçları için mahsup talep edildiği-nin belirtilmesi gerekir. Mahsup talebine ilişkin di-lekçe ve eklerinin vergi dairesi kayıtlarına girdiği ta-rih esas alınır.

Mükellefin muaccel hale gelmiş vergi borcu-nun bulunmaması halinde, iade alacağının sonra-ki dönemlerde muaccel hale gelecek vergi borçları-na mahsubu mümkündür. Bu takdirde mahsup ta-lebi sonraki dönemlerde doğacak verginin tahakku-ku ile hüküm ifade eder.

c-Nakden İade İşlemleri

Nakden iade taleplerinin dilekçe ile yapılma-sı şarttır. Tevkif yoluyla kesilen vergilere ilişkin nak-den iade edilecek tutarın 10 bin lirayı geçmeme-si halinde iade talebi, yıl içinde yapılan tevkifatlara ilişkin tablo ile birlikte;

Ticari kazançlar ve zirai kazançlara ilişkin ola-rak tevkif yoluyla kesilen vergilerin vergi sorumlusu tarafından ilgili vergi dairesine ödenmiş olduğuna ilişkin belgenin, ilgili kurumca onaylanan bir örne-ğinin dilekçeye eklenmesi koşuluyla inceleme rapo-ru ve teminat aranmaksızın yerine getirilmektedir..

Nakden yapılacak iade taleplerinin 10 bin lirayı aşması halinde, 10 bin lirayı aşan kısım Vergi Usul Kanununa göre vergi inceleme yetkisi bulunanlarca yapılacak inceleme sonucunda düzenlenecek ver-gi inceleme raporuna göre iade edilir. 10 bin liraya

41SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 44: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

kadar olan kısım ise, dilekçe ekinde yukarıda belir-tilen belgelerin yer alması koşuluyla teminat aran-maksızın ve inceleme raporu beklenmeksizin iade edilir.

Nakden iade talebinin 100 bin liraya kadar olan kısmı mükellefle süresinde tam tasdik sözleşme-si düzenlemiş yeminli mali müşavirce düzenlene-cek tam tasdik raporu uyarınca iade edilir. İade ta-lebinin 100 bin lirayı aşan kısmının iadesi ise Mali-ye denetim elemanlarınca düzenlenen vergi ince-leme raporu sonucuna göre yerine getirilmektedir.

Vergi sorumluları tarafından kesilen verginin il-gili vergi dairesine beyan edilmemesi halinde mah-sup talepleri, beyan edildiği halde ödenmemesi halinde ise nakden iade talepleri yerine getirilme-mektedir.

Kesinti suretiyle ödenen vergilerden gerek di-ğer vergi borçlarına mahsup edilmesi gerekse YMM raporuna göre nakden iaden alınan iadenin haksız olduğunun ortaya çıkarılması halinde ilgili YMM ‘nin sorumluluğu bulunmaktadır.

Gerek normal vergi incelemelerinin gerekse vergi inceleme raporuna bağlı stopaj iade işlemle-rinin çok geç sonuçlandırılması hem mükellefi hem de tasdik yapan yeminli mali müşavirin aleyhine ol-maktadır. Zaman geçmesi nedeniyle bazı satıcıla-rın adreslerinde bulunmaması veya mükellefiyetini terk etmesi veya defter ve belgesini ibraz etmeme-si YMM için bir risk unsurudur.

42 SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 45: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

SMMM. Ahmet SOYPAÇACI

Değerli Meslektaşlarım,

Bildiğiniz üzere 19-20 Şubat 2010 tarihlerinde muhasebe ve denetim mesleğinde haksız rekabe-tin incelendiği ‘II. Türkiye Haksız Rekabet Kongresi’ İstanbul’da yapılmıştır. Akademik çevrelerden, Hak-sız Rekabetle Mücadele Kurulu üyeleri ile Oda tem-silcilerinden oluşan katılımcılarla, konu birçok yö-nüyle ele alınmıştır. Bende bu yazımda, bu toplan-tıya katılan Haksız Rekabetle Mücadele Kurulu Üye-si ve KSMMMO Haksız Rekabetle Mücadele Kurul Başkanı olarak izlenimlerimi ve SMMM olarak biz-leri ilgilendiren ‘ücret uygulaması nedeniyle yaşa-dığımız haksız rekabeti’ incelemeye çalışacağım.

Öncelikle şu hususu önemle vurgulamak iste-rim ki; TÜRMOB camiasında son zamanlar da ta-kip edilen en önemli konulardan birisi de hiç kuş-kusuz ‘Haksız Rekabet Uygulamaları’ ile ‘Etik İlkeler ve Konular’’dır. Bu da göstermektedir ki son dere-ce dinamik bir meslek camiamız vardır. Konuları sü-rekli olarak dikkatle ve titizlikle takip etmektedirler. Sorunları ve çözüm yollarını da hep birlikte aramak-tadırlar. Bu vesile ile mensubu olduğum meslek ca-miamızdan bir kez daha gurur duyduğumu belirt-mek isterim.

Kongrede dile getirilen Haksız Rekabet Uygula-maları şöyle belirtilebilir;

- Asgari ücret tarifesinin altında iş alınması,

- Meslek mensuplarının işlerini yürüttüğü müşterilerine diğer meslek mensuplarının düşük ücretle iş takibi için teklif verilmesi,

- Büyük denetim şirketlerinin ‘Anahtar tes-limi’ olarak adlandırılan muhasebe, tam tasdik ve bağımsız denetim hizmetlerini bir bütün olarak vermeleri,

- Muhasebe kökenli YMM’ler ile kamu de-netim elemanı kökenli YMM’ler arasında yaşanan sorunlar,

- Ücret tahsil edememe hususları,

- Maliye Bakanlığı ve SGK uygulamaların-dan dolayı oluşan artan iş yükü zorlukları,

- Mesleğe yeni başlayan SMMM, YMM’ler ve Bağımsız Denetim Şirketlerin yarattığı haksız rekabet uygulamaları,

- Ücret tahsil edilmediği halde işi yapmaya devam edilmesi, işin terki halinde ise bir başka meslek mensubunun işi devralma-sıdır.

- Bağımlı çalışan meslek mensupların, çalış-tıkları işletmelerin birden çok işyerlerinin işlerini yürütmesi veya beyannamelerini imzalamaları,

- Meslek mensubunun kapasitesinin çok üzerinde iş alması,

- Mesleği aktif ve şahsi olarak yapmaya-rak belgesini bir başkasına kullandırılma-sı veya kiraya verilmesi,

Toplantıya katılan meslek mensuplarımızın ta-leplerinden de anlaşılmaktadır ki, yoğun ve yaygın olarak karşılaşılan haksız rekabet uygulamaları ola-rak, asgari ücret tarifesinin altında iş alınması, mes-lek mensuplarının işlerini yürüttüğü müşterilerine diğer meslek mensuplarının düşük ücretle iş takibi için teklif verilmesi, ücret tahsil edilmediği halde işi yapmaya devam edilmesi, işin terki halinde ise bir başka meslek mensubunun işi devralmasıdır.

Şu hususu önemle vurgulamak isterim ki; önü-müzdeki dönemde ‘defter değişimi’ olarak adlandı-rılan hususlar mahalli odalarımız kurulları tarafın-

II. TÜRKİYE HAKSIZ REKABET KONGRESİ’NDEN İZLENİMLER

43SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 46: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

dan mercek altına alınacak, haksız rekabet uygu-lamalarına rastlanırsa derhal cezai yaptırım uygu-lanacaktır. Bu çerçevede meslek mensuplarımızın,

1. Müşterileri ile her yıl sözleşme yapma-sı, öteden beri devam eden sözleşmesini gözden geçirmeleri,

2. Tahsil edilen hizmet bedeli için düzenli olarak Serbest Meslek Makbuzlarının dü-zenlenmesi, yılsonuna kadar tahsil edil-meyen kısımlar için tarifede öngörülen tutara ulaşılıncaya kadar Serbest Meslek Makbuzu düzenlemeleri,

(bu tutar için belge altına “işbu makbuz tutarı ayrıca makbuzla belgelenmedikçe tahsil edilmiş sayılmaz” yazmak uygun ol-maktadır.)

3. Önceki 5 yılda eksik alınan hizmet bedeli varsa tahsilinin yapılması, tahsil yapılıp da Serbest Meslek Makbuzu düzenlenmeyen kısım varsa Serbest Meslek Makbuzu ek-sikliğinin tamamlanması,

4. Defterlerini tuttuğu müşterilerinin han-gi sebeple olursa olsun bir başka mes-lek mensubu ile sözleşme yapması ha-linde eski meslek mensubumuzun duru-mu mutlaka defter değişimi çerçevesin-de odalara yazılı olarak duyurmaları ge-rekmektedir.

Mahalli Odalara intikal eden ‘defter değişimi’ bildirimleri yetkili kurullar tarafından;

1. Yeni meslek mensubu tarafından müşteri-si ile Sözleşme yapılıp yapılmadığı,

2. Yılsonuna kadar Serbest Meslek Makbuzu düzenlenip düzenlenmediği,

3. Defterleri devralan yeni meslek mensubu-nun eleman ve diğer yönlerle yeterli kapa-sitede olup olmadığı,

4. Yeni meslek mensubunun Meslek Odala-rı ile irtibatının olup olmadığı ile düzenle-nen eğitim seminerlerine katılma düzeyi,

5. Defterleri devralan meslek mensuplarının önceki yıllar uygulamaları ile kendisi hak-kında Haksız Rekabet yapıp yapmadığı hu-susunda başkaca şikayet olup olmadığı hususlarının araştırılması ile defter değişi-minde Haksız Rekabet uygulamasının olup olmadığı konusunda kanaat ve sonucuna varılacaktır. Haksız Rekabet uygulamasına rastlandığı takdirde öngörülen cezai yaptı-rımlar tatbik edilecektir.

Asgari Ücret Tarifesinde öngörülen işler için ta-rifenin altında bir bedelle iş yaparak ve belge düze-nine uymayarak haksız rekabet uygulamasına sebe-biyet veren meslek mensubu, haksız rekabete se-

bebiyet verdiği işlemi şu şekilde gerçekleştirmek-tedir:

Örneğin;

Meslek mensubunun tarifede 100 TL öngörülen işi 50TL bedele yaptığını varsayalım.

100 TL + KDV olan bir işin ücreti belge düzenine uyu-larak ve noksansız olarak tahsil edilmesi halinde müşte-riye yıllık 1200 + 216=1416 TL KDV dâhil mal olmaktadır.

50 TL’ye iş yapıldığı takdirde yıllık olarak 600 TL’ye mal olmaktadır. Bu durumda Serbest Meslek Makbuzu ya hiç düzenlenmemekte ya da çok az düzenlenmektedir.

Yapılan kontrollerde Meslek Mensupları, Serbest Meslek Makbuzu düzenlenmesi için tahsilât esasının ol-duğunu ve yapılan tahsilât kadar Serbest Meslek Makbu-zu düzenlendiğini belirtmektedir.

Bu durumda, belge düzenlenmeyerek 216 TL KDV ve 240 TL Gelir Vergisi olmak üzere 456 TL vergisel ka-yıp oluşmaktadır.

Yaptığımız maliyet çalışmalarında,

- Çalıştırdığı elemanlarının sigortasını yapmaya-rak,

- Çok düşük ücret ödeyerek,

- Gerçek geliri göstermeyerek eksik munzam ai-dat ödeyerek,

- Lisanssız muhasebe programları kullanarak

Gelire göre %17 civarında haksız kazanç elde edildi-ği bilinmektedir.

Bu oranı örneğimize uyguladığımızda parasal değe-ri 204 TL olmaktadır.

Vergisel kayıp 456TL

Genel masraftan haksız kazanç 204TL olmak üzere,

660 TL haksız kazanç transferi yapılmaktadır.

Yukarıdaki örnekte yapılan hesaplamada gös-termektedir ki, haksız rekabet yapan meslek men-subu devletten, birlikte çalıştığı çalışma arkadaşla-rından, meslek mensubu arkadaşlarından, meslek odasından bir şeyler çalarak bunu haksız yoldan iş aldığı müşterisine indirim olarak sunmaktadır.

Bunun ne kadar ahlaki, ne kadar etik olduğunu görüşlerinize sunarım.

44 SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 47: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

SMMM. Demet KALKMAZ

Elektronik fatura, elektronik yoldan kâğıtsız fa-turalama yapılmasıdır. Elektronik fatura; şirketler arasındaki ve şirketle müşterileri arasındaki fatu-ra bilgisi akışının tamamen otomasyonunu hedef-leyen ve kağıt fatura gönderilmesi ve alınmasını eli-mine eden ve oluşturulan faturanın e-mail yoluyla doğrudan doğruya müşteriye gönderilmesini sağla-yan süreçtir. Elektronik fatura, satın alma süreçleri-nin elektronik olarak birbirine bağlanmasını, satış ve faturalama gibi iş süreçlerinin elektronik ortama taşınmasını mümkün kılmaktadır.

Avrupa birliği e-fatura ile ilgili düzenlemesini 2001/115/EC sayılı Direktifle yapmıştır. Türkiye’de ise bu konuda atılan adımlardan biri E-Dönüşüm Projesi 2005 Eylem Planının 49 ve 50 Numara-lı “Elektronik Faturanın Kullanım Usul ve Esasları-nın Belirlenmesine Yönelik Hazırlık Çalışmalarının Yapılması” ve “Ticari defterlerin elektronik ortam-da tutulması” başlıklarında tanımlanan eylemler-dir. Sorumlu kuruluş Maliye Bakanlığı olarak belir-lenmiştir.

VUK’un 175. maddesinde 4108 sayılı Kanun-la eklenen son fıkrasına göre, Maliye Bakanlığı’na, muhasebe kayıtlarının bilgisayar programları ara-cılığıyla izleyen mükellefler ile bu bilgisayar prog-ramları üreten gerçek ve tüzel kişilerin uyması ge-reken kuralları ve bilgisayar programlarının içerme-si gereken asgari hususlar ile standartları ve uygu-lamaya ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisi ve-rilmiştir.

TTK Tasarısı’ nın 1503. maddesinde, Ticaret Hu-kuku bakımından elektronik faturayla ilgili bir dü-zenleme yapılmıştır. Bu düzenlemeye göre, tarafla-rın açıkça anlaşmaları ve 18. maddenin üçüncü fık-rası saklı kalmak şartıyla, ihbarlar, ihtarlar, itirazlar, ve benzeri beyanlar; fatura, teyit mektubu, iştirak taahhütnamesi, toplantı çağrıları ve bu hüküm uya-rınca yapılan elektronik gönderme ve elektronik

saklama sözleşmesi, elektronik ortamda düzenle-nebilir, yollanabilir, itiraza uğrayabilir ve kabul edil-mişse hüküm ifade eder.

Elektronik defter ve belgelerin değiştirilmeme-si, bozulmaması, silinememesi, okunamaz hale ge-tirilmesini içeren bir kayıt sistemi olması gerekmek-tedir. Bunun yanında kayıtlar istenildiğinde kâğıda dökülebilecek nitelikte olacaktır. Özellikle denetim için istenildiğinde, ispat aracı olarak istenildiğinde kağıda dökülerek yükümlülük yerine getirilmiş ola-caktır. Elektronik İmza Kanunu’na göre, elektronik sertifika sağlayıcı şirketin yazılım sisteminde zaman damgası bulunacaktır.

1. Yasal Dayanak

213 Sayılı Vergi Usul Kanununun madde 229, madde 230, madde 231, madde 232

5766 Sayılı Kanunun 17’nci maddesi ile değişen Mükerrer 242’nci maddesi

Vergi Usul Kanunu’nun 397 sayılı tebliği

2.Tanımlar ve Kısaltmalar

Elektronik Kayıt : Elektronik ortamda tutulan ve elektronik defter ve belgeleri oluşturan, elektronik yön-temlerle erişimi ve işlenmesi mümkün olan en küçük bilgi öğesini,

Elektronik Belge : Şekil hükümlerinden bağımsız ola-rak Vergi Usul Kanununa göre düzenlenmesi zorunlu olan belgelerde yer alan bilgileri içeren elektronik kayıtlar bü-tününü,

Başkanlık : Gelir İdaresi Başkanlığı’nı,

Elektronik Fatura (e-Fatura) : Bu Tebliğde yer alan şartlara uygun olan ve elektronik belge biçiminde oluştu-rulmuş faturayı,

E-Fatura Uygulaması : Başkanlık tarafından belirle-nen standartlara uygun mesajların, taraflar arasında gü-venli bir şekilde aktarılması imkânını sunan uygulamala-

E- FATURA

45SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 48: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

rın genel adını,

E-Fatura Portalı : e-Fatura Uygulamasına ait temel fonksiyonların, internet üzerinden genel kullanımını sağ-lamak amacı ile Başkanlık tarafından geliştirilen portalı,

TÜBİTAK-UEKAE : Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araş-tırma Kurumu - Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü’nü,

HSM : (Hardware Security Module-Donanımsal Gü-venlik Modülü) İçerisine mali mühür sertifikası yüklenebi-len ve birim zamanda akıllı karttan çok daha fazla sayıda işlem yapma kapasitesine sahip aracını

ifade eder.

3. Fatura ve e-fatura

Vergi Usul Kanununun 229 uncu maddesin-de fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığın-da müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üze-re emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olarak tanımlanmış, 230 uncu maddesinde ise faturanın şekli belirtile-rek içermesi gereken asgari bilgiler sayılmıştır. Anı-lan Kanunun 231 inci maddesinde de fatura düzen-lenmesinde uyulacak kaidelere, 232 nci maddesin-de ise fatura kullanma mecburiyetine ilişkin esasla-ra yer verilmiştir.

Vergi Usul Kanununun Mükerrer 242 nci mad-desinin 2 numaralı fıkrasında yer alan elektronik defter konusuna yer verilmiş; şekil hükümlerinden bağımsız olarak bu Kanuna göre tutulması zorunlu olan defterlerde yer alması gereken bilgileri kapsa-yan elektronik kayıtlar bütünüdür şeklinde tanım-lanmıştır. Konu ile ilgili Maliye Bakanlığı yetkili kılın-mıştır. Elektronik defter ve belgelerin değiştirilme-mesi, bozulmaması, silinememesi, okunamaz hale getirilmesini içeren bir kayıt sistemi olması gerek-mektedir. Bunun yanında kayıtlar istenildiğinde ka-ğıda dökülebilecek nitelikte olacaktır. Özellikle de-netim için istenildiğinde, ispat aracı olarak istenil-diğinde kağıda dökülerek yükümlülük yerine geti-rilmiş olacaktır. Elektronik İmza Kanunu’na göre, elektronik sertifika sağlayıcı şirketin yazılım siste-minde zaman damgası bulunacaktır.

05.03.2010 tarihinde 27512 nolu Resmi Gazete’de yayımlanan 397 sıra nolu 213 Sayılı Ver-gi Usul Kanununu Tebliği düzenlenmesi, müşteriye verilmesi, müşteri tarafından da istenmesi ve alın-ması zorunlu olan faturanın, elektronik belge ola-rak düzenlenmesi, müşteriye elektronik ortamda iletilmesi ve elektronik ortamda muhafaza ve ibraz edilmesine ilişkin yapılan düzenlemelere yer ver-mektedir.

e-Fatura, yeni bir belge türü olmayıp, kağıt fa-tura ile aynı hukuki niteliklere sahiptir.

Mal veya hizmet satışı dolayısıyla fatura dü-zenlemek zorunda olan mükellefler, genel hüküm-ler çerçevesinde kâğıt fatura düzenleyebilecekle-ri gibi 397 Sayılı Tebliğde yer alan şartlar çerçeve-sinde e-fatura da düzenleyebilirler. Aynı mal veya hizmet satışı işleminde hem kâğıt faturanın hem de

elektronik faturanın bir arada düzenlenmesi müm-kün değildir. Müşterinin talep etmesi durumunda ise genel hükümler çerçevesinde sadece kâğıt fatu-ra verilmesi zorunludur.

E-faturanın uygulama koşullarına baktığımız-da ;

1. Ücretli değildir.

2. Kâğıt fatura ile birebir aynıdır.

3. Geçerliliği TC. Maliye Bakanlığı tarafından onaylanmıştır. Fatura ID ve fatura tutarı bilgilerini girerek e-fatura geçerlilik sorgu-laması yapılabilir.

4. E-faturaya geçildiğinde sadece güven-li elektronik imzalı dijital e-fatura e-posta adresine gönderilir.

5. E-mail ile gelen pdf formatındaki e-fatura dosyasının çıktısı alınarak gerçek fatura olarak kullanılabilir.

6. E-fatura servisi istendiğinde iptal edilebi-lir.

4. e-Fatura Uygulamasından Yararlanma

e-fatura Uygulamasının sağlıklı bir biçimde ge-lişimini sağlamak amacı ile Başkanlık, uygulama-nın kademeli bir biçimde yaygınlaştırılmasını plan-lamaktadır. Bu bakımdan başlangıç olarak, anonim ve limitet şirket statüsünü haiz mükelleflerin uygu-lama kapsamında e- fatura gönderme ve/veya al-masına izin verilmesi uygun görülmüştür. Gerçek ki-şilerin ise e-fatura Uygulaması bünyesinde e-fatura göndermeleri ve almaları (Tebliğin 8 inci bölümün-de yer alan istisna hariç olmak üzere) mümkün bu-lunmamaktadır.

Uygulamadan yararlanmak isteyen anonim ve limited şirketlerin yerine getirmeleri gereken iş-lemler sırası ile aşağıda yer almaktadır.

1. http://www.efatura.gov.tr/ internet ad-resinde yer alan “e-Fatura Uygulama-sı Başvuru Formu ve Taahhütnamesi (Tü-zel Kişiler İçin)” ile Tebliğin 7 nci bölümün-de ifade edilen düzenlemeler çerçevesin-de oluşturulan Mali Mühüre ilişkin “Elekt-ronik Mali Mühür Sertifika Sahibi Taahhüt-namesi” doldurularak yetkili kişi veya kişi-ler tarafından imzalanacaktır.

2. Aşağıda yer alan belgeler ile Başkanlığa yazılı olarak başvuruda bulunulacaktır.

i. “e-Fatura Uygulaması Başvuru Formu ve Taahhütnamesi (Tüzel Kişiler İçin)” nin im-zalı aslı,

ii. “Elektronik Mali Mühür Sertifika Sahibi Taahhütnamesi” nin imzalı aslı,

iii. Şirket kuruluş sözleşmesinin yer aldığı ti-caret sicil gazetesinin noter onaylı örneği (Sonradan unvan değişikliği yapılması ha-

linde en son unvanın ilan edildiği ticaret sicil gazetesinin noter onaylı örneğinin de eklenmesi gerekmektedir.)

iv. Başvuru formuna şirket adına imza atan kişi veya kişilerin yetkili olduğunu göste-ren şirket imza sirkülerinin noter onay-lı örneği.

3. Başkanlık tarafından yapılan değerlendir-me sonrasında başvuruları uygun bulu-nanların kullanıcı hesapları tanımlanacak-tır. Hesaplarının tanımlandığı bilgisi kendi-lerine iletilenler Mali Mühürlerinin temini işlemlerini yerine getirecektir.

4. Mali Mühür’ü kendisine ulaştırılanlar, baş-vuruda bildirdikleri yetkilileri aracılığı ile mali mühür sertifikalarının aktivasyonunu gerçekleştirecektir.

Bu işlemlerin tamamlanmasının ardından ak-tive edilen sertifikalar kullanılarak sistem üzerin-de tanımlanan kullanıcı hesabı aracılığı ile e-fatura gönderme ve/veya alma işlemleri gerçekleştirilebi-lecektir.

Gerçek kişi olmayanlar ile anonim ve limitet şir-ket statüsünde bulunmayanlardan e-Fatura gön-dermek ve/veya almak isteyen kurum, kuruluş ve işletmelerin uygulama karşısındaki durumu ve uy-gulamadan yararlanma prosedürleri, yapacakları yazılı başvuru üzerine Başkanlık tarafından belirle-necektir.

5. e-Fatura Düzenlenmesi ve İletilmesi

Faturaların elektronik belge olarak oluşturul-ması ve gönderilmesinde uyulması gereken format ve standartlar http://www.efatura.gov.tr/ inter-net adresinde duyurulmuştur. 397 Sıra nolu Tebliğ-de belirlenen usul ve esaslar ile söz konusu format ve standartlara uygun olarak düzenlenmeyen, dü-zenlense dahi e-fatura Uygulaması aracılığı ile gön-derilmeyen veya alınmayan herhangi bir elektronik belge, Vergi Usul Kanunu kapsamında düzenlenmiş fatura hükmünde değildir.

e-fatura Uygulaması kapsamında fatura oluş-turma, gönderme ve alma işlemleri,

i. Bilgi işlem sistemlerinin e-fatura Uygula-masına entegre edilmesi yoluyla veya

ii. e-fatura Uygulamasına ait temel fonksi-yonların internet üzerinden genel kulla-nımını sağlamak amacı ile oluşturulan ve http://www.efatura.gov.tr/ internet ad-resinde hizmete sunulan e-fatura Portalı aracılığıyla gerçekleştirilebilir.

6. e-faturanın Muhafaza ve İbraz Yükümlülü-ğü

Vergi Usul Kanununun ilgili hükümlerine göre mükellefler, gerek düzenledikleri gerekse adlarına düzenlenen faturaları, yasal süreler dahilinde mu-

46 SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 49: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

hafaza ve istendiğinde ibraz etmekle yükümlüdür-ler.

e-faturanın veri bütünlüğünün sağlanması ile kaynağının inkar edilemezliği Mali Mühürle garan-ti altına alınmaktadır. Mührün doğruluk ve geçer-lilik kontrolünün ancak elektronik ortamda yapıla-bilmesi nedeniyle e-faturanın kağıda basılarak sak-lanması söz konusu değildir. Bu nedenle mükellef-ler, düzenledikleri ve aldıkları e-faturaları, üzerin-deki Mali Mühürü de içerecek şekilde kanuni süre-ler dahilinde kendi bünyelerindeki elektronik, man-yetik veya optik ortamlarda muhafaza ve istendi-ğinde elektronik, manyetik veya optik araçlar vası-tasıyla ibraz edeceklerdir.

Muhafaza ve ibraz yükümlülüğü, arşivlenen fa-turaların doğruluğuna, bütünlüğüne ve değişmez-liğine ilişkin olan her türlü elektronik kayıt ve veri, veritabanı dosyası, saklama ortamı ile doğrulama ve görüntüleme araçlarının tümünü kapsamakta olup, e-faturalara istendiğinde kolaylıkla erişebil-meyi, anlaşılabilir ve eksiksiz bir biçimde görüntü-leyebilmeyi ve faturaların okunabilir kağıt baskıla-rını üretebilmeyi sağlayacak biçimde yerine getiril-melidir.

Mükelleflere ait e-faturaların yine mükelleflere ait bilgi işlem sistemlerinde saklanması gerekmek-te olup, üçüncü kişiler nezdinde ya da yurt dışın-da yapılan saklama işlemi Başkanlık açısından her-hangi bir hüküm ifade etmemektedir. Arşivlemenin Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde ve Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarının geçerli olduğu yerlerde yapılması zorunluluğu, yurt dışında da ikincil bir ar-şivleme yapılmasına engel teşkil etmez.

7. Mali Mühür

Vergi Usul Kanunu kapsamında yapılacak dü-zenlemeler çerçevesinde kullanılmak üzere, tüzel kişi ve diğer kurum, kuruluş ve işletmelere ait veri bütünlüğünün, kaynağın ve içeriğin garanti altına alınması ile gerekli durumlarda gizliliğin sağlanma-sı fonksiyonlarının yerine getirilmesi amacı ile oluş-turulan ve e-Fatura Uygulaması bünyesinde yapı-lan işlemlerde kullanılması zorunlu olan Mali Mü-hür, Başkanlık adına TÜBİTAK-UEKAE tarafından ha-zırlanan elektronik sertifika alt yapısını ifade et-mektedir.

Kullanım alanı ve bahsedilen fonksiyonları ne-deni ile Mali Mühürün, kurumun bildirilen yetki-li veya yetkililerinin kontrolü altında kullanılması, yetkili kişi veya kişilerin değişmesi halinde de yeni yetkili veya yetkililerin derhal belirlenmesi ve bun-lara ait bilgilerin Başkanlıkça belirlenecek yöntem-lerle bildirilmesi zorunludur.

Tüzel kişilerin ve diğer kurumların herhangi bir nedenle unvanlarının değişmesi halinde, eski unva-nı barındıran sertifikaları geçerliliğini kaybedece-ğinden, unvan değişikliğini izleyen 15 gün içerisin-de yeni unvanına uygun sertifika başvurusu yapma-sı gerekmektedir.

Sahiplerine kart okuyucuları ile birlikte teslim edilecek sertifikaların HSM aracılığı ile kullanılma-sı da mümkündür. Ancak bu durumda Mali Mü-hür Sertifikalarının HSM’lere yüklenmesi işleminin TÜBİTAK-UEKAE veya yetkili kıldığı kişiler/kurumlar aracılığı ile yapılması ve tercih edilen HSM model-lerinin TÜBİTAK-UEKAE tarafından yayımlanacak ni-teliklere sahip olması gerekmektedir.

Mali Mühürün başvuru, işleyiş ve kullanımı ile ilgili tüm bilgi ve belgeler http://mm.kamusm.gov.tr/ internet sitesinde yer almaktadır.

8. EFKS Kapsamında Düzenlenen Faturalar

Elektronik fatura çalışmaları kapsamında, Baş-kanlıkça Elektronik Fatura Kayıt Sistemi (EFKS) adı altında bir başlangıç adımı tasarlanmış ve sınırlı sa-yıda mükellef ile protokol imzalanarak uygulamaya konulmuştur.

9. Sorumluluk ve Cezai Müeyyideler

Başkanlık tarafından bu Tebliğde yer alan usul ve esaslara aykırı biçimde e-fatura düzenleyen mü-kellefler hakkında, işledikleri fiile göre Vergi Usul Kanununda öngörülen cezalar uygulanır.

e-fatura Uygulamasından yararlanma yetkisi bulunmakla birlikte, bu Tebliğde belirtilen usul ve esaslara uymayan ve Başkanlıkça yapılacak uyarı-ya rağmen durumlarını düzeltmeyen mükelleflerin, e-Fatura gönderme ve/veya alma yetkileri Başkan-lık tarafından yapılacak değerlendirme üzerine ip-tal edilebilir. Yetkileri Başkanlıkça iptal edilen mü-kellefler, iptal edilen yetkileri bakımından bir yıl süre ile e-Fatura Uygulamasından yararlanamazlar.

Mükellefler, e-Fatura Uygulaması kapsamında oluşturdukları elektronik belgelerde yer verdikle-ri bilgilerin gerçek duruma uygunluğunu sağlamak-tan sorumlu olup, bu çerçevede Başkanlığın her-hangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır.

e-Fatura düzenleme yetkisi bulunan mükellef-lerin gerek kendi sistemlerinde gerekse e-Fatura Uygulamasında meydana gelebilecek arıza ve ke-sinti durumlarında fatura düzenleyebilmek için ye-teri kadar basılı kağıt fatura bulundurmaları zorun-ludur.

Başkanlık, gerek görmesi halinde uygulama-dan yararlanan mükelleflerin bilgi işlem sistemini/sistemlerini denetleme yetkisine sahiptir. Bu dene-timler sırasında mükellefler, gerekli her türlü imka-nı (uygun donanım ve yazılımlar, terminallere ula-şım izinleri ve uzman personel gibi) sağlamak zo-rundadır.

Mükellefler, bilgi işlem sistemini/sistemlerini oluşturan yazılım, donanım, dosya, dokümantas-yon ve diğer unsurları, hiçbir şekilde kısmen veya tamamen vergi inceleme elemanlarının ve Başkan-lıkça görevlendirilecek personelin erişimini ve de-netimini engelleyecek bir sözleşme veya lisansa konu edemez.

10. Vergi Usul Kanunu Kapsamında Düzenle-nen Diğer Belgeler

e-Fatura Uygulaması, Vergi Usul Kanunu kap-samında düzenlenmesi zorunlu olan fatura dışın-da kalan belgelerin de taraflar arasında dolaşımı-na imkan verecek şekilde tasarlanmıştır. Bu çerçe-vede, taraflar arasında elektronik belge olarak do-laşımı Başkanlıkça uygun bulunanlar, ilgili format ve standartların duyurulmasının ardından, e-Fatura Uygulaması aracılığı ile gönderilip alınabilecektir.

SONUÇ

VUK 359. Madde sahte ve muhteviyatı itibariy-le yanıltıcı belge kullanımı e-faturanın yaygınlaşma-sı ile birlikte ortadan kalkacağı kanısındayım. Siste-min elektronik ortama taşınması bilgiye ulaşımı ko-laylaştıracak, şeffaf ve hızlı bir yapı ortaya çıkacak-tır. Arşivleme yükü de ortadan kalkacaktır.

BA ve BS formları e-faturanın yaygınlaşması ile maliye açısından gerekliliği ortadan kalkacaktır. Böylece biz SMMM iş yükü azalacaktır.

Türkiye’deki yıllık kâğıt tüketimi: 4 milyon ton-dur. Bunun sadece 1,6 milyon tonu sanayiye geri dönüyor. Başka bir ifadeyle atık kâğıtların yüzde 60’ı toplanamıyor E-fatura uygulaması ile kâğıt, boya tasarrufu sağlanmış olacak; alarm vermekte olan ormanlarımız korunacaktır. Dünyada her yıl 13 milyon hektar ormanın yok olduğunu düşünür-sek katkısı büyük olacağı ortadadır.

Kayıt dışı ekonomi ortadan kalkacaktır. Ülke-mizin en büyük sorunlarından biri olan kayıt dışı-lık rekabet ortamına büyük etki yaratmakta gelir dağılımı ve vergi adaletsizliğine neden olmaktadır. E-fatura sistemi ile büyük şirketleri kontrol altına alan maliye teşkilatı sistemin dışındaki grupları ver-gi şemsiyesi altına toplayacaktır.

İşgücü ve zaman tasarrufu sağlanacaktır. E-fatura kullanıcıları sistemden faturalara kısa sü-rede ulaşacak böyle postada geçen süre ve kaybol-ma riski ortadan kalkacaktır. Kâğıt ortamında kesi-len faturanın posta kanalı ile gönderildiğini düşü-nürsek posta maliyeti de ortadan kalkmaktadır.

Mali açıdan e-beyanname, e-SGK, e-şifre ve e- fatura uygulaması ile e-devlet projesi yaygınla-şacaktır.

Maliye Bakanlığı e- fatura izni vereceği şirket-ler hakkında geniş araştırmalar yapacağından Açık ve şeffaf şirketler oluşacak; yönetim kurulu, şirket müdürü, adres, ünvan değişikliklerini kolayca izle-yebilecektir.

E-fatura kullanan şirketlere mali mühür vere-cektir. Mali mühür uygulaması güven ortamını ar-tıracaktır.

Maliye teşkilatının oluşturacağı mükellef kar-nesine doğru ve güncel veri sağlayacaktır.

Türkiye’de internet kullanımı ve teknoloji ho-

47SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 50: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

mojen bir dağılım göstermemesi e-fatura kullanı-mını aksatacaktır. Bu durumda erişim problemle-ri doğuracaktır.

Denetim yetkisinin sadece Bakanlık elemanları-na verilmiş olması denetim etkinliğini azaltacaktır. YMM ve SMMM belirli yetkilerin verilmesi de siste-min daha hızlı işlemesini sağlayacaktır.

e-fatura kullanacak firmaların bilgi işlem altya-pılarının oluşturulması gerekecektir. Bu durumda teknolojiye daha fazla kaynak aktarması demektir.

Fatura dışında diğer belgelerin de elektronik ortama aktarılması çalışmaları hızlanacaktır.

Ayrıca yeni TTK e-fatura uygulamasına paralel maddelerin bulunması destekleyici olacaktır.

Kağıda basılı faturaların şekil ve şartlarını dü-zenleyen Vergi Usul Kanunu’nun 1961 yılında ya-salaşmasının ardından tam 48 yıl sonra elektronik faturaya geçiş yapılması güvenli bir geleceğe atılan büyük adımdır.

Kaynakça:

Eray MERCAN, Mustafa DÜNDAR, Temel Vergi Hu-kuku, Ankara SMMM Odası Yayın No: 63, Ocak 2009

Dr. Ö. Hakan ÇAVUŞ, İsa KARAKAŞ, Vergi –Sosyal Gü-venlik Ve Ticaret İşlemleri Açısından Fatura Uygula-ma Rehberi, İstanbul Ticaret Odası Yayın No:2009-26

Veysi SEVİĞ, E-Fatura Uygulamasında Mali Mühür, Referans Gazetesi 12.03.2010

Muhammed CÜCE, E-fatura, Çevre Dostu Teknoloji Dergisi, Mart 2010 Sayı: 12

Vergi Usul Kanunu, 213 Sayılı Kanun, 04.01.1961, Resmi Gazete 10703 10.01.1961

Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Ka-nun, 5766 Sayılı Kanunun, 04.06.2008, Resmi Gazete 26898 Mükerrer 06.06.2008

Vergi Usul Kanunu’nun 397 sayılı Tebliği, Resmi Gaze-te 27512 05.03.2010

Teknik Destek:

Murat YERLİKHAN,

Selim Kadir SEPİCİ

48 SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 51: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

SMMM. Mesut Erhan CİHAN

Serbest sözcüğü, Farsçada “ser” (baş) + “best” (bağlı olmak) sözcüklerinin birleşmesiyle oluşmuş olup , “başı bağlı olmak” demektir. “Ser verip sır vermedi” deyiminde de “Ser” baş anlamındadır. Osmanlı İmparatorluğu zamanında İstanbul’a baş-ka vilayetlerden girebilmek bugünkü gibi çok ko-lay değilmiş. Şehre girerken İstanbul kapıların-da yapılan kontrollerde şehre girmek isteyenlere “SERBEST (BAŞI BAĞLI)” olup-olmadıklarına bakı-lırmış. Yani şehirde her hangi bir iş veya yakın ak-rabası olup olmadıkları araştırılır, sonunda sadece başı bağlı olanlar şehre girebilirmiş. Ne ilginçtir ki bu gün biz bu sözcüğü muhasebe meslek unvanının başında “bağımsız” anlamında “SERBEST(Başı Bağ-lı) Muhasebeci Mali Müşavir” olarak kullanıyoruz.

Başımdan geçen bir anekdotu sizlerle paylaş-mak istiyorum. Kapadokya’da Kadir ÇÖPDEMİR’ in stand-up şovunu izledim. Şovunda ‘’ Duydunuz mu ülkemizde çok ilginç bir meslek var. Serbest Muha-sebeciler. Bir de bunların zincirlileri vardır. Ayrıca yine bir de bunların yeminlileri var. Tabii yeminli-si varsa da bunların birde Yeminsizleri (SMMM) de var’’. Salonda herkes kahkahaya boğulurken (ben hariç), ben kafamı yere eğdim. Salonda dostlarım da gülerek bana bakıyordu. Alay konusu olduk. Ba-kıyorum muhasebe mesleğinin haricinde hangi mesleğin başında bu sözcükler var? ( Örnek: Ser-best Eczacı, Bağımsız Eczacı, Bağımlı Eczacı, Yeminli Eczacı ya da diğer serbest meslek erbaplarının başı-na bu sözcükleri siz de koyabilirsiniz.)

13.06.1989 tarihinde yayımlanan 3568 sayılı meslek yasamızda meslek unvanı Serbest Muhase-beci, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Yemin-li Mali Müşavir olarak 3 çeşit meslek öngörülmüş. 26 Temmuz 2008 tarihinde yayımlanan 5786 sayılı kanunla değişiklik olmuş. Kalkmasını umduğumuz Serbestlik sözcüğü ne hikmetse bu kanunda da kul-lanılmış olup meslek unvanının sayısının azalmasını

beklerken 3’ ten 4’ e çıkmıştır:

1. Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler (SMMM).

2. Özel Sınavla Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler (ÖSMM).

3. Özel Sınava katılmayan Serbest Muhase-beciler (SM).

4. Yeminli Mali Müşavirler.

Serbestlik, bağımsızlık tabii ki çok önemlidir. Aksini de iddia etmiyoruz. Ancak bu sözcüklerin un-vana koyulurken halk arasında aksinin düşünülme-si ve unvan konusunun şovlarda malzeme olabildi-ği de biraz düşünülmelidir. Zaten bağımsızlık ve di-ğer kriterler yasa ve yönetmelikle düzenlenmekte olup, unvan bulunmasının da bunun uygulanacağı garantisini taşıyamayacağı aşikârdır.

Muhasebe etkinlikleri, biri diğerinin devamı olan iki ayrı süreç içerisinde gerçekleştirilmekte-dir. Muhasebe ve denetim. Muhasebe, denetimin temel dayanağı, denetim de muhasebenin sağlan-masıdır. Bu süreçlerin birincisinde finansal verilerin üretimi ve raporlanması gerçekleştirilmekte, ikinci-sinde ise eğer gerek duyulursa finansal veriler üre-ten veya farklı meslek mensuplarınca çözümlen-mekte ve yorumlanmaktadır.

Meslek Unvan sorunsalına çözüm önerilerimiz şu şekildedir:

Yasanın başlığının Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu ye-rine “Muhasebe Uzmanı ve Denetim Uzmanı Meslek Kanunu” ; Meslek Unvanlarının yerine ise “Muhasebe Uzmanı ve Denetim Uzmanı” olarak iki unvan belirlenebilir. . Bunların da kendi araların-da şu şekilde bölümlendirilmesi sağlanabilir:

BAŞKA MESLEK ÜNVANINDA BULUNMAYAN SÖZCÜK SORUNSALI

VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ

49SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 52: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

A- Muhasebe Uzmanı : Baş Muhasebe Uzma-nı unvanının kazanılması için en az fiilen 10 Yıl, Kı-demli Muhasebe Uzmanı unvanının kazanılması için en az fiilen 6 yıl, Muhasebe Uzmanı unvanının kazanılması için en az 3 yıl mesleki deneyim şarttır. Ayrıca Muhasebe Uzmanı sınavını kazanmış olmak ve kanunda belirtilen okullardan lisans düzeyinde mezun olmuş olmak şarttır.

B- Denetim Uzmanı : Baş Denetim Uzmanı un-vanının kazanılması için en az fiilen 10 Yıl ( Baş De-netim Uzmanı unvanının yanı sıra ayrıca Yeminli Denetim Uzmanı Ünvanını da sınavla alarak (mev-cut YMM sınavsız) tam tasdik, katma değer vergi iadesi raporlarının düzenlemesi gibi görevleri de yükümlenebilirler. Kıdemli Denetim Uzmanı unva-nının kazanılması için en az fiilen 6 yıl, Denetim Uz-manı unvanının kazanılması için en az 3 yıl mesle-ki deneyim şarttır. Ayrıca Denetim Uzmanı sınavı-nı kazanmış ve kanunda belirtilen okullardan lisans düzeyinde mezun olmuş olmak şarttır.

Gerekçe olarak : Müşavirlik veya daha güncel kelime ile danışmanlık görevi toplumumuzun bir kesimince yeterince anlaşılamamakta, hatta yer yer küçümsenmektedir. Meslek işlevlerinin, yükümlü-lüklerinin önemli bir bölümünün danışmanlık dışın-daki yükümlülükler olmasıdır. Ayrıca bu meslekle-rin yeterince geliştiği ve örgütlendiği, önemli ulus-lararası ekonomik ilişkilerimizin bulunduğu ülkeler-de ülkemizdeki anlamda unvanlar kullanılmamak-tadır. Bu nedenle de ülkemizdeki muhasebe ve de-netim mesleğinin işlevleri ve önemi yabancı ülke-lerde yeterince anlaşılamamaktadır.

Kaynak:

1. Prof. Dr. Seha SELEK, Dokuz Eylül Üniversitesi İİBF, MUHASEBE MESLEGİNİN BAĞIMSIZ, ÖR-GÜTLÜ VE YASAL OLARAK YÜRÜTÜLMESİ; MES-LEK YASASININ DEĞİŞTİRİLMESİ İÇİN HAZIRLA-NARAK MECLİSE SUNULAN YASA TASLAĞININ AKADEMİK GÖZLE GENEL BİR DEĞERLEMESİ

2. http://nedir.antoloji.com/serbest/

50 SAYI 4 / NİSAN 2010

MAKALE

Page 53: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

KİRALANAN İŞYERİ İÇİN YAPILAN MASRAFLAR

SORU : Bir şirket kiraladığı işyeriyle ilgili masraf yaparsa (Özel Maliyet) yaptığı harcamaları aktifleş-tirip beş yıl içinde yüzde 20 oranında amortisman ayırarak mı gider yazacaktır? Yoksa bu konuda Ma-liye Bakanlığı’nın belirlediği amortisman oranlarına göre mi gider kaydedecektir?

YANIT : Vergi Usul Yasası’nın 272’nci maddesi uyarınca “Normal bakım, tamir ve temizleme gider-leri dışında, gayrimenkulü veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarını genişletmek veya iktisadi kıy-metini devamlı olarak artırmak maksadıyla yapı-lan giderler, gayrimenkulün veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının maliyet bedeline” eklenmek-tedir.

Aynı yasal düzenlemenin parantez içi düzen-lenmiş ikinci fıkra hükmü uyarınca da “Bir gemi-nin iktisap tarihindeki süratini fazlalaştırmak, yol-cu ve eşya yükleme ve barındırma tertibatını geniş-letmek veya değiştirmek suretiyle iktisadi kıymetini devamlı olarak artıran giderlerle bir motorlu kara nakil vasıtasının kasa veya motorunun yenisi ile de-ğiştirilmesi veya alımında mevcut olmayan yeni bir tertibatın eklenmesi için yapılan giderler maliyet bedeline eklenmesi gereken giderlerdir.”

Söz konusu yasa maddesinin üçüncü fıkrasında da hükme bağlandığı üzere, “Gayrimenkuller kira ile tutulmuş veya elektrik üretim ve dağıtım varlık-larının işletme hakkı verilmiş ise kiracı veya işletme hakkına sahip tüzel kişi tarafından yapılan” yukarı-da belirtilen giderler, bunların özel maliyet bedeli olarak ayrıca değerlenir. Kiracının veya işletme hak-kına sahip tüzel kişinin faaliyetini icra için vücuda getirdiği tesisata ait giderler de bu kapsamda ka-bul edilmektedir.

Yasal düzenleme gereği olarak gayrimenkuller veya elektrik üretim veya dağıtım varlıkları için ya-pılan giderler hem tamir hem de kıymet artırma gi-derlerinden oluşuyorsa, bu takdirde mükellef, bu giderlerden maliyet bedeline eklenecek kısmı ayrı göstermek zorundadır.

Vergi Usul Yasası’nın “Özel maliyet bedelleri-nin itfası” başlıklı 327’nci maddesi uyarınca “Gayri-menkullerin, elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının ve gemilerin iktisadi kıymetlerini artıran ve 272’nci maddede yazılı özel maliyet bedelleri, kira veya iş-letme hakkı süresine göre eşit yüzdelerle itfa edilir. Kira veya işletme hakkı süresi dolmadan veyahut da herhangi bir şekilde kullanım hakkı edinilen ve işletme hakkı alınan şeyin boşaltılması veya işlet-me hakkının herhangi bir nedenle sona ermesi ha-linde, henüz itfa edilmemiş olan giderler, boşaltma veya hakkın sona erdiği yılda bir defada gider yazı-lır.” Bu durumda söz konusu giderler kullanım hak-kını devreden veya kiraya veren açısından ise be-yan edilmesi gereken gelirdir.

Vergi Usul Yasası’nın 272’nci maddesi uyarın-ca özel maliyet bedeli olarak aktifleştirilen giderler kira süresine eşit yüzdelerle amortismana tabi tu-tulur. Özel maliyet bedellerinde amortisman oranı-nı kira süresi belirlendiğinden bu süreye göre tes-pit edilen orandan daha yüksek veya daha yüksek bir amortisman oranının uygulanması mümkün de-ğildir.

İtfa süresinin hesaplanmasında dikkate alınma-sı gereken süre özel maliyet bedelinin aktifleştiril-diği dönemde kira sözleşmesinde yazılı süredir. Bu sürenin daha sonra başka sözleşmelerle değiştiril-mesinin önemi yoktur. (Özyer, Mehmet Ali “Vergi Usul Kanunu Açıklamaları” Sf:798)

Kira süresinin belli olmaması halinde dahi ma-liyet bedelleri genel hükümler çerçevesinde yüzde

Kiralık işyerine yapılan masraf gider yazılır mı?

Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz Referans: 27.01.2010

51SAYI 4 / NİSAN 2010

MUKTEZA

Page 54: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

20 oranını geçmeyecek şekilde amortismana tabi tutulabilir. Böyle bir durumda da beş yılın sonun-da kiralanan şey boşaltılmasa bile özel maliyet be-deli olarak aktifleştirilen iktisadi kıymetin kiraya ve-ren açısından elde edilmiş bulunduğu kabul edilir. Bu nedenle de kiraya veren tarafından gayrimenkul sermaye iradı elde edilmiş sayılır. (V. Seviğ)

TAŞIT SİGORTALARININ GİDERLEŞTİRİLMESİ

SORU : Şirketimiz aktifinde yer alan taşıtların sigortaları satın alındığı ve dolayısıyla aktifleştirildi-ği tarihlerden itibaren başlamakta olup, her taşıtın aktifleştirildiği tarih farklı olduğundan, poliçelerde farklı tarihlerde yenilenmektedir. Böyle bir durum-da söz konusu poliçe bedelleri ödenirken, ilgili yıla ait kısmının mı giderleştirilmesi gerekir?

YANIT : Vergi Usul Yasası’nın 283’üncü madde-si uyarınca “Gelecek bir hesap dönemine ait olarak peşin ödenen giderlerle cari hesap dönemine ait olup da henüz tahsil edilmemiş olan hasılat, mu-kayyet değerleri üzerinden aktifleştirilmek suretiy-le değerlenir.”

Peşin ödenen giderler, cari hesap döneminde ödenmekle birlikte, gelecek hesap dönemini ilgi-lendiren giderler olup, mukayyet (muhasebede ka-yıtlı) değerle değerlenir. Peşin ödenen kiralar, hük-mü gelecek yıla da sirayet eden sigorta poliçesinin primleri için ödenen primleri de kapsamaktadır.

Örneğin bir ticari işletmenin aktifine 01.09.2009 tarihinde dahil olan bir motorlu taşıt aracı için 726 TL sigorta primi ödendiğini varsaya-cak olursak ve sigortalanma süresinin de bir yıl ol-duğu dikkate alınırsa, bu durumda söz konusu si-gorta priminin ancak dört aylık bölümü 2009 yılına ait olduğundan, ödenen sigorta priminden bir aylık döneme isabet eden kısım (726/12 =) 60.50 TL olup bu miktardan 2009 yılı için giderleştirilecek miktar (60.50x4=) 242 TL’dir.

Söz konusu sigorta poliçesi için ödenen 726 TL’nin sekiz aylık kısmı olan (60.5x8=) 484 TL ise 2010 yılına ait olduğu için bu kısmın 2009 yılı bi-lançosunda “Aktif Geçici Hesaplar”da gösterilmesi gerekmektedir. Bir başka anlatımla söz konusu araç için ödenen sigorta priminden 2010 yılına ait olan kısmın 2009 yılında giderleştirilmemesi gerekir. (V. Seviğ)

ESKİ TİP ÇEKLERİN KULLANIM SÜRESİ

SORU : Çek kanunu değiştirilerek artık hamiline yazılı çeklerin farklı olması konusu kanunlaştı. Biz şirket olarak elimizde eski çekleri kullanıyoruz. An-cak, yeni çeklerin kullanılması ile ilgili olarak gerek-li duyuru Merkez Bankası tarafından yapılmış bu-lunuyor. Mevcut çekler ne vakit yenileri ile değiş-

tirilecektir?

YANIT : Çek Yasası’nın 2’nci maddesinin 6’ncı fıkrası uyarınca, “Çek defterlerinin baskı şeklini be-lirleyen esaslar Maliye Bakanlığı, Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye Katılım Bankaları Birliği’nin görü-şü alınarak Türkiye Cumhuriyet Bankası tarafından Resmi Gazete’de yayımlanacak tebliğ ile” düzenlen-miş bulunmaktadır.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından yayımlanan “Çek Defterlerinin Baskı Şekline, Ban-kaların Hamile Ödemekle Yükümlü Olduğu Miktar ile Çek Düzenleme ve Çek Hesabı Açma Yasağı Ka-rarlarının Bildirilmesine ve Duyurulmasına İlişkin” 2010/2 sayılı tebliğ ile çek defterlerinin basımla il-gili özellikler belirlenmiş bulunmaktadır.

Diğer taraftan yeni Çek Yasası’nın geçici birin-ci maddesinin ikinci fıkrası gereği olarak Bankalar 1 Temmuz 2010 tarihine kadar müşterilerine yeni çek defterlerini vermek ve ellerindeki eski çek defterle-rini imha etmekle yükümlü tutulmuştur.

Dolayısıyla bankalar 1 Temmuz 2010 tarihine kadar Merkez Bankası tarafından yayımlanan teb-liğe uygun olarak çek karnelerini bastırarak Çek Yasası’nda belirtilen koşullar çerçevesinde müşte-rilerine verecekler ve müşterilerinde bulunan kul-lanılmamış çek karnelerini de geri alarak imha ede-ceklerdir.

Merkez Bankası’nca yayımlanan tebliğin geçi-ci ikinci maddesi uyarınca sözü edilen tebliğin yayı-mı tarihi olan 20 Ocak 2010 tarihinden önce yayım-lanan tebliğler çerçevesinde bastırılan çeklerden ötürü muhatap banka, süresinde ibraz edilen çekin karşılığının bulunmaması halinde her çek yaprağı için beş yüz Türk Lirası’na kadar ve kısmen karşılığı-nın bulunması halinde ise bu miktarı her çek yapra-ğı için 500 Türk Lirası’nı tamamlayacak şekilde öde-me yapmakla yükümlüdür. (V. Seviğ)

YARGI KARARLARINDAKANUNİ TEMSİLCİ1. Danıştay 10. Dairesi E.2004/5790,

K.2007/520 sayı ve 19.02.2007 tarihli kararı

“Davaya konu ödeme emri ecrimisil alacağına ilişkin olup, borcun kaynağı vergi alacağı olmadığı için, söz konusu ödeme emri konulu uyuşmazlıkta VUK’nun 10. maddesinin tatbiki mümkün değildir.

Davalı İdare ödeme emrinin dayanağı olarak VUK’nun 10. maddesini ve 6183 sayılı kanunun mü-kerrer 35. maddesini göstermiştir.

6183 sayılı kanunun mükerrer 35. maddesine istinaden ödeme emri düzenlenmesi mümkün ol-duğundan, bu husus tek başına bozma sebebi ka-bul edilemez. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 84 ve 85. maddeleri uyarınca, dernek tüzel kişiliğini temsil yetkisi yönetim kuruluna aittir.

Dava dosyasındaki belgelerden, kanuni tem-silci olduğundan bahisle ödeme emri tebliğ edilen davacının dernek yönetim kurulu yedek üyesi oldu-ğu anlaşılmaktadır. Yönetim kurulu yedek üyeleri-nin dernek tüzel kişiliğini temsil yetkisi olmadığın-dan, ödenmeyen kamu alacağından da sorumlu tu-tulmaları mümkün değildir.”

2. Danıştay 4. Dairesi E.2008/5383, K.2009/1912 sayı ve 13.04.2009 tarihli kararı

“TTK’nun 540. maddesi gereğince, limitet şir-ket ortaklarının her biri müdür sıfatı ile şirketi tem-sile yetkili ve mecburudur. Bununla beraber, şirket ana sözleşmesi veya umumi heyet kararı ile şirketi temsil yetkisinin bir veya birkaç ortağa bırakılması da mümkündür.

Kanuni temsilcinin sorumluluğuna ilişkin VUK 10. maddesi ve 6183 sayılı kanunun mükerrer 35. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, limitet şir-ketin vergi borcunun öncelikle şirketin malvarlığın-dan tahsiline çalışılacağı, vergi borcunun şirketten tahsilinin olanaksız olduğunun tespit edilmesi ha-linde ise vergilendirme ile ilgili ödevleri yerine ge-tirmekle sorumlu bulunmasına karşın, bu ödevle-ri yerine getirmeyen kanuni temsilcilerin takip edi-leceği, kanuni temsilcinin varlığından da vergi bor-cunun tahsil edilememesi halinde ise ortakların il-gili olduğu döneme göre sermaye miktarı veya ser-maye hissesi göz önünde bulundurularak takip edi-lebilecekleri anlaşılmaktadır.

İncelenen dosyada, vergi borcunun şirketten tahsilinin olanaksız hale geldiği belirtilerek, ortak olan davacı adına ödeme emirleri düzenlenmiş ise de dosyada mevcut ortaklar kurulu kararı ile şirket ortaklarından (...)’nın şirketi temsile yetkili kılındı-ğı anlaşılmaktadır.

Şirket borçları için söz konusu kişi hakkında ka-nuni temsilci sıfatı ile takip yapılmadan, doğrudan sadece şirket ortağı sıfatına haiz davacı adına dü-zenlenen ödeme emirlerinde hukuka uyarlık bulun-mamaktadır.”

3. Danıştay 7. Dairesi’nin E.2000/6726, K.2002/791 sayı ve 27.02.2002 tarihli kararı

“Davacının yönetim kurulu üyesi olan eşinin şir-ketteki hisselerinin, ölümünden sonra Sulh Hukuk Mahkemesi’nin veraset ilamıyla, sağ kalan eşi da-vacıya geçtiği, davacının bu hisseleri 29.9.1989 ta-rihinde başka bir şahsa devrettiği, yapılan araştır-malar neticesinde şirketin malvarlığının bulunma-dığının tespiti üzerine davacı adına tanzim ve teb-liğ edilen ödeme emirleriyle şirkete ait ödenmeyen vergi borçlarının da istenildiği anlaşılmaktadır.

Veraset yoluyla şirket ortağı olan ve kanuni temsilcilik sıfatı bulunmayan davacının, VUK’nun 10. maddesi uyarınca şirket borçlarından sorumlu tutulması olanaklı bulunmadığından, düzenlenen ödeme emirlerinde yasal isabet yoktur.”

4. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun

52 SAYI 4 / NİSAN 2010

MUKTEZA

Page 55: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

E.2006/27, K.2006/174 sayı ve 16.06.2006 tarih-li kararı

“6183 Sayılı Kanun, vergi dahil tüm amme ala-caklarının tahsil usulünü düzenlediğinden, müker-rer 35. madde vergi ve buna bağlı alacaklar için de uygulanabilir gibi görünse de VUK’nun 10. madde-sinin özel nitelikli bir düzenleme olması karşısında, bu maddenin 2. fıkrası zımnen veya açık olarak ilga edilmediği için, vergi ve buna bağlı alacaklarda mü-kerrer 35. maddenin uygulanma olanağı yoktur.

Nitekim kanunun gerekçesinde de VUK’nun 10. maddesine atıfta bulunularak, mükerrer 35. mad-denin ‘diğer amme alacakları’ için getirildiği belir-tilmekle, paralel bir düzenlemeyle bu ayrıma gidil-miş olmaktadır.

Bu durumda, vergi ve buna bağlı alacaklarda kanuni temsilcilerin takibi için uygulanacak mad-de, özel hüküm olan VUK’nun 10. maddesi olup, kanuni temsilcisi olduğu anonim şirketin ödenme-yen vergi borçlarının tahsili amacıyla, davacı adına 6183 sayılı kanunun mükerrer 35. maddesi uyarın-ca düzenlenen ödeme emirlerinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Bu sebeple davayı, ödeme emirleri 6183 sayı-lı kanuna istinaden düzenlenmiş olmakla beraber bu durumun davacının VUK’nun 10. maddesinden doğan sorumluluğunu kaldırmayacağı gerekçesiyle reddeden mahkeme kararı hukuka aykırıdır.”

ÖZELGELERDEKDV

1. Konya Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 14.10.2009 tarih ve 1607 sayılı özelgesi

“2007/13033 sayılı bakanlar kurulu kararının I sayılı listesinin 11. sırasında yer alması itibariyle, net alanı 150 m2’ye kadar konut teslimleri ile be-lediyeler, il özel idareleri, Toplu Konut İdaresi Baş-kanlığı ve bunların % 51 veya daha fazla hissesine ya da yönetiminde oy hakkına sahip oldukları işlet-meler tarafından konut yapılmak üzere projelendi-rilmiş arsaların (sosyal tesisler için ayrılan bölümler dahil) net alanı 150 m2’nin altındaki konutlara isa-bet eden kısımlarının teslimi, % 1 oranında KDV’ye tabidir.

Tapu kaydında arsa olarak görünen gayrimen-kullerin üzerinde fiilen ve kullanılabilir halde konut bulunması bu gayrimenkullerin arsa olma vasfını ortadan kaldırarak, arsayı üzerinde bulunan konut/konutların mütemmim cüzü haline getirmektedir.

Bu hükümler gereğince, tapuya kayıtlı taşın-maz üzerinde 4 adet ev, depo, ağaçlar, müştemila-tı ile 79/1600 m2’lik borçlu hissesine isabet eden 128,33 m2 alanlı taşınmazın satışı % 1 KDV’ye ta-biidir.”

2. Konya Vergi Dairesi Başkanlığı’nın

02.11.2009 tarih ve 1667 sayılı özelgesi

“KDVK’nun 17/4-e maddesinde; banka ve si-gorta vergisi kapsamına giren işlemler ve sigorta aracılarının sigorta şirketlerine yaptığı sigorta mu-amelelerine ilişkin işlemleri ile KVK’nun 7/24. mad-desinde belirtilen kurumların teminat sağlama iş-lemlerinin, Katma Değer Vergisi’nden istisna oldu-ğu hükme bağlanmıştır.

Gider Vergisi Kanunu’nun 28. maddesinde ise bankalara teminat mektubu alımı karşılığı ödenen bedellerin BSMV’ye tabi olduğu düzenlenmiştir.

Bu hükümler gereğince, Müşteriler tarafından bankalara teminat mektubu alımı karşılığı ödenen komisyon bedellerinin, herhangi bir fark ilave edi-lemeden aynı tutarla şirketinize yansıtılması (fatu-ra edilmesi) işlemi Katma Değer Vergisi’ne tabi de-ğildir.”

3. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 16.09.2009 tarih ve 1881 sayılı özelgesi

“KDVK’nun 17/4-r maddesinde, kurumların ak-tifinde en az iki yıl süreyle kayıtlı bulunan taşınma-zın satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslim iş-lemlerinin Katma Değer Vergisi’nden istisna oldu-ğu hükme bağlanmıştır.

Bu arada Kurumlar Vergisi’nde gayrimenkul sa-tış kazancı istisnasının düzenlendiği 5. maddesin-de de 2 yıl aktifte bulunma şartı yer almakta olup, maddede iki yıllık sürenin tespitinde nazara alınabi-lecek kriterler belirtilmiştir.

Buna göre, fiiliyatta cins tashihinin kurum adı-na tapuya tescilinde gecikmeler olabileceği, bu gibi durumlarda, taşınmazın işletme aktifinde iki yıl sü-reyle bulunup bulunmadığının tespitinde, iki yıldır fiilen kullanıldığının, yapı inşaatı ruhsatı, vergi dai-resi tespiti veya resmi kurum kayıtlarından biri ile tevsik edilebileceği belirtilmiştir.

Bu hükümler uyarınca, 24.11.2004 tarihli tapu senedine istinaden aktife alınan, (...) adresinde-ki arsa üzerine inşa edilen fabrika binasının, vergi dairesince düzenlenen 19.1.2007 tarihli yoklama fişli ile binanın 15.12.2006 tarihinden itibaren fii-len merkez işyeri olarak kullanıldığının tespit edil-miş olması karşısında, söz konusu gayrimenku-lün 15.12.2008 tarihinden sonra satılması halinde KDVK’nun 17/4-r maddesinde düzenlenen istisna-dan yararlanması mümkündür.”

4. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 09.10.2009 tarih ve 1983 sayılı özelgesi

“KDVK’nun 29. maddesinde vergi nispetleri in-dirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olan, söz konusu işlemin gerçekleştiği vergilendirilme döneminde in-dirilmeyen ve tutarı bakanlar kurulunca belirlenen sınırı aşan verginin, söz konusu mükellefin vergi ve sosyal sigorta prim borçlarına, sermayesinin % 51’i veya daha fazlası kamuya ait olan veya özelleştirme kapsamında bulunan işletmeler ile organize sanayi

bölgelerinden temin ettikleri mal ve hizmet bedel-lerine ilişkin borçlarına mahsuben ödeneceği hük-me bağlanmıştır.

Madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, söz konusu mal ve hizmetlerin organize sanayi bölge-sinden temin ediliyor olmasında sınırlayıcı bir hük-me yer verilmemiştir.

99 seri No’lu KDVK Genel Tebliği’nde de indi-rimli orana tabi işlemlerden doğan KDV alacağının, 01.10.2006 tarihinden itibaren mükellefin kendisi-nin elektrik ve doğalgaz borçlarına mahsubunu ta-lep edebileceği belirtilmiştir. Bu hüküm ve açıkla-malar uyarınca, 2008 yılına ait indirimli orana tabi teslimler dolayısıyla yüklenilen ve indirimle gideri-lemeyen KDV iade alacağının, organize sanayi böl-gesi müdürlüğüne olan doğalgaz harcama bedeli borçlarına mahsubu mümkündür.”

5. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 30.04.2009 tarih ve 14593 sayılı özelgesi

“KDVK’nun 16/1-b maddesi ile Gümrük Kanunu’nun geçici ithalat ve hariçte işleme rejimi ile geri gelen eşyaya ilişkin hükümleri kapsamında Gümrük Vergisi’nden muaf veya istisna olan eşya-nın ithalinin, KDV’den istisna olduğu hükme bağ-lanmıştır.

Öte yandan, Gümrük Kanunu’nun 167/9-d maddesi uyarınca, deniz ve hava ulaşım araçları-na ait donanım ve işletme malzemeleri Gümrük Vergisi’nden istisnadır.

Bu hükümler uyarınca, firmaya ait hava taşıtla-rında kullanılmak üzere ithal edilecek yedek parça-ların, Gümrük Kanunu kapsamında donanım ve iş-letme malzemesi olarak gümrük vergisinden muaf olması halinde, KDV’den de istisna olacaktır. Aksi takdirde % 18 oranında vergi tatbik edilecektir.”

6. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 16.06.2009 tarih ve 20553 sayılı özelgesi

“KDVK’nun 1/3-d maddesinde, müzayede ma-hallerinde ve gümrük depolarında yapılan satışla-rın KDV’ye tabi olduğu düzenlenmiştir.

Ancak, yine KDVK’da düzenlenen vergiden is-tisnaya ilişkin hükümlerin müzayede mahallerinde veya gümrük deposunda yapılan satışlara da tatbik edileceği tabiidir.

Bu sebeple, şirketinize ait ‘fabrika binası, müş-temilatı ve arsasının’ en az iki tam yıl süreyle şirket aktifinde bulunması, satma amacı güdülmeksizin şirket faaliyetlerinin yürütülmesine tahsis edilmiş olması koşuluyla, açık artırmada (müzayede sure-tiyle) satılmak suretiyle devir ve teslimi KDVK’nun 17/4-r maddesi kapsamında KDV’den istisnadır.”

53SAYI 4 / NİSAN 2010

MUKTEZA

Page 56: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

1. Konya Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 29.01.2009 tarih ve 225 sayılı özelgesi

“İYUK’nun 28. maddesinde, haciz ve ihtiyati ha-ciz uygulamalarıyla ilgili davalarda verilen karar-lar hakkında bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edileceği hükme bağlanmıştır. İhtiyati hacze karşı dava açılmadığı halde, bu hac-zin dayanağı olan tarhiyata karşı dava açılması du-rumunda ve ilk derece mahkemesince tarhiyatın kısmen veya tamamen terkinine yönelik karar veril-mesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, bu tarhi-yata dayalı ihtiyati haczin kaldırılması gerekir.

Bu açıklamalar uyarınca, hakkında alınan ih-tiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk kararlarına istina-den menkul ve gayrimenkullerine haciz tatbik edi-len ve banka hesaplarına bloke konulan mükellefle ilgili olarak, söz konusu mükellefin hakkında tatbik edilen ihtiyati hacze karşı değil, ihtiyati haciz kara-rı uyarınca tarh edilen vergi ve cezaların iptali tale-bi ile dava açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, söz konusu mükellefin vergi da-iresince bloke edilen banka hesapları tahsil edile-rek KDV borçlarına mahsup edilemez. Ancak, dava-nın kesinleşmesi halinde mahsup işlemi mümkün olacaktır.

Bu sebeple blokelerin kaldırılarak hesapta bu-lunan paranın vergi dairesince tahsil edilmesi ve emanet hesabına alınması, davanın kesinleşmesi-ni müteakip, vergi dairesi lehine karar verilmiş ise mahsup işleminin dilekçe tarihi itibariyle yapılma-sı gerekir.”

2. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 25.08.2009 tarih ve 68 sayılı özelgesi

“A seri 1 sıra no’lu Tahsilat Genel Tebliği’nin ‘VII. Kanuni Temsilerin Sorumluluğu’ başlıklı bö-lüm uyarınca, bir anonim şirketin kanuni temsilci-lerinin belirlenmesinde, ticaret sicil kayıtları ve il-gili ilanın yapıldığı Ticaret Sicil Gazetesi açıklama-ları esas alınır.

Bu arada, kamu borçlusunun birden fazla ka-

nuni temsilcisi bulunduğu takdirde, ilgili kanunla-ra göre kanuni temsilcilerin sorumluluk şekillerine bakılır ve müteselsil sorumlu olanlar hakkında tah-sil edilemeyen veya edilemeyeceği anlaşılan kamu alacağının tamamı için her birine ayrı ayrı ödeme emri düzenlenmek suretiyle takibe geçilir.

Bu itibarla anonim şirkette kanuni temsilcilik sı-fatının son bulması için bu sıfatın son bulduğuna ilişkin yönetim kurulu kararının ticaret sicil kayıt-larında ve ilanın yapıldığı Ticaret Sicil Gazetesi’nde yer alması gerekmekte olup, pay devrine ilişkin ka-rarın pay defterine işlenmesi yeterli olmayacağın-dan ödevli hakkında daha öncesinde kanuni temsil-cisi olduğu ancak paylarını devrettiğini ifade eden kişi hakkında kanuni temsilcisi olduğundan bahis-le şirket borçları için icra-takip işlemleri yapılması uygun olup, yapılmakta olan işlemlerin kaldırılması mümkün değildir.”

3. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 04.05.2009 tarih ve 4863 sayılı özelgesi

“Kamu alacağının takip ve tahsiline ilişkin usul ve esaslar bu konuda özel kanun olan 6183 sayılı kanunda düzenlenmiştir. Bu sebeple söz konusu ka-nunun 75. ve 76. maddeleri uyarınca, kamu borç-lusunun aciz halinin tespitinin ve takibinin alacak-lı tahsil dairesince yapılması gerekir.

Dolayısıyla borçlu mükellefin aciz halinde ol-duğuna dair tespitin, İcra İflas Kanunu hükümleri-ne göre icra daireleri tarafından yapılması söz ko-nusu değildir.

Bu itibarla söz konusu şirketin tüzelkişiliğinden tahsil imkânı bulunmayan kamu alacağından 6183 sayılı kanunun mükerrer 35. maddesi gereğince so-rumlu tutulması gereken kanuni temsilcilerin aciz halinde oldukları yine 6183 sayılı kanunun 75. ve 76. maddesi uyarınca alacaklı vergi dairesince tes-pit edilmediği sürece haklarında yapılan cebri takip işlemlerine devam edilmesi gerekir.”

ÖZELGELERDE KAMU ALACAKLARININ TAHSİLİ

54 SAYI 4 / NİSAN 2010

ÖZELGE

Page 57: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

1. Konya Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 19.11.2009 tarih ve 1704 sayılı özelgesi

“Tasfiyeye girmiş bir konut yapı kooperatifi-nin görevi, alacaklarının tahsil edilmesi, borçlarının ödenmesi, kooperatif mal varlığının elden çıkartıl-ması ve amacına uygun gerçekleştirdiği meskenle-ri üyelerine teslim etmek suretiyle tasfiyesinin so-nuçlandırılmasıdır.

Dolayısıyla tasfiye halindeki kooperatifin bu iş-lemler dışındaki herhangi bir iş yapması halinde KDVK’nun geçici 15. maddesi uyarınca vergiden muaf veya istisna olmasını gerektiren durum orta-dan kalkacaktır. Bu açıklamalar uyarınca, tasfiye ha-lindeki kooperatifin, tasfiyeye girdiği tarihten itiba-ren, yaptırılacak olan inşaat taahhüt işlerinin katma değer vergisinden istisna tutulması veya %1 oranı-nın uygulanması mümkün olmayıp, mal ve hizmet alımlarına Kanunun genel esasları çerçevesinde sa-tın alınan mal ve hizmetin tabi olduğu oranda kat-ma değer vergisi uygulanır.”

2. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 16.07.2009 tarih ve 24523 sayılı özelgesi

“KDV’nin 29/3. maddesi hükmü gereğince, kat-ma değer vergisi indirim hakkı vergiyi doğuran ola-yın takvim yılı aşılmamak kaydıyla ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döne-minde kullanılabilir. Bu hüküm karşısında, 2005 yılı hesaplarına ilişkin olarak hazırlanan Rapora istina-den KDV beyanlarının düzeltilmesi sonucu 2007/Haziran döneminde haksız iade alınması nedeniy-le KDV tarhiyatı yapılan mükellefin, uzlaşma sonu-cu kesinleşerek ödediği katma değer vergisini indi-rim konusu yapması mümkün değildir.”

3. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 6.7.2009 tarih ve 23022 sayılı özel-gesi

“Serbest bölge içerisinde faaliyet gösteren fir-maların serbest bölgede vermiş olduğu hizmetler KDVK’nun 17/4-ı maddesi kapsamında vergiden is-tisnadır. Serbest bölge dışından serbest bölgeye yö-

nelik verilen hizmetler ise genel esaslar çerçevesin-de KDV’ye tabidir. Serbest bölge dışında ancak Tür-kiye içinde bir yerden serbest bölgeye mal gönde-rilmesi KDVK’nun 11. ve 12. maddeleri (mal ihracı) kapsamında KDV’den istisnadır.

Serbest bölgeler dışında ancak Türkiye içinde bir yerden serbest bölgeye yapılan hizmet transfe-ri ise (serbest bölgedeki müşterilere yapılan fason hizmet hariç) istisna kapsamına girmemektedir.

Bu arada, hazır beton imal edilerek transmik-serle dökülmesi işi KDV uygulamasında inşaat ta-ahhüt işleri kapsamında ‘hizmet’ olarak değerlen-dirilmektedir. Bu hizmetin serbest bölgedeki inşa-atlar için verilmesi de mal teslimi olarak kabul edi-lemeyeceğinden KDV’ye tabi olacaktır.”

4. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 18.03.2009 tarih ve 2606 sayılı özelgesi

“Derneğin tüzel kişiliği itibariyle ticari, sınaî, zi-rai faaliyet ve serbest meslek faaliyetinde bulun-madığı sürece katma değer vergisi mükellefiyeti ol-mayacaktır.

Ancak, derneğin bedel mukabili dergi çıkarma-sı veya dergi bedelsiz olsa dahi, dergiye reklam ve ilan almak suretiyle gelir elde edilmesi iktisadi iş-letmeyi oluşturacağından iktisadi işletmeye ilişkin katma değer vergisi mükellefiyetinin tesisi gerekir.”

5. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 13.03.2009 tarih ve 2443 sayılı özelgesi

“Şirketin Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre aktif ve pasifiyle kül halinde devredilmesi halinde, dev-ralınan şirketin daha önceki dönemlerde ihraç et-tiği mallarla ilgili yüklendiği ve indirim yoluyla gi-deremediği ve dönem beyannamelerinde de iade olarak talep etmeyip ‘sonraki döneme devreden KDV’ olarak beyan ettiği vergilerin zamanaşımı sü-resi içinde düzeltme beyannamesi vermek suretiy-le tercih değişikliği yapılarak (mükerrer indirime se-bebiyet vermemek kaydıyla) iadesinin talep edil-mesi mümkündür.”

ÖZELGELERDE KDV

55SAYI 4 / NİSAN 2010

ÖZELGE

Page 58: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

1. Danıştay Vergi Dava Daireleri Ge-nel Kurulu’nun E.2004/26, K.2004/82 sayı ve 25.06.2004 tarihli kararı

“Davacı şirketin bankadan aldığı kredinin bir kısmını ortağına kullandırması örtülü kazanç dağı-tımı kabul edilerek Kurumlar Vergisi tarhiyatı yapıl-dığı ve davacı şirketin tekdüzen hesap planı ve mali tablolara ilişkin usul ve esaslara uymadığı sebebiyle özel usulsüzlük cezası kesildiğinin anlaşıldığı, ancak davacı şirketin kullandığı kredinin 258.082 dolarlık kısmının hiçbir şekilde kayıtlara intikal ettirilmediği ve buna ilişkin faiz gider yazılmadığından, KVK’nun (5422 sayılı) 17/3. maddesine göre örtülü kazanç dağıtımından bahsetmenin mümkün olmadığı, zira olayda borç para verenin şirket değil banka olduğu, alınan banka kredilerinin ortaklara aynen kullandı-rılması ve kredi maliyetlerinin aynen aktarılması ti-cari teamüllerin gereği olup bu gibi aktarımlarda sakıncanın, kredi maliyetinin altında veya üstünde faiz uygulanması ve farkın sebebinin izah edilme-mesi durumunda ortaya çıktığı, olayda ise, şirketin aldığı kredinin bir kısmının ortak tarafından kulla-nıldığı ve sözü edilen kredinin faiz ve komisyon gi-derlerinin ortak tarafından karşılandığı açık oldu-ğundan, ayrıca faiz alınmadığından söz edilip örtü-lü kazanç dağıtıldığı varsayılarak yapılan tarhiyatta isabet yoktur.”

2. Danıştay 4. Dairesi’nin E.2006/1865, K.2007/485 sayı ve 22.02.2007 tarihli kararı

“5422 sayılı KVK’nun 17. maddesi gereğince şir-ketler tarafından örtülü kazanç dağıtımı yapıldığın-dan söz edebilmek için sermaye şirketlerinin mad-dede sayılan gerçek ve tüzel kişilerle olan münase-betlerinde emsaline nazaran göre göze çarpacak derecede yüksek veya düşük bedeller üzerinden yahut bedelsiz olarak alım satım ilişkilerinde bulun-duğunun tespit edilmiş olmasının gerektiği, olayda davacı şirketin, serbest bölgede faaliyet gösteren kardeş firmaya sattığı malların kısa bir süre sonra bu firma tarafından ortalama % 75 oranında fazla fiyatla yurt dışına satılması nedeniyle örtülü kazanç dağıtımının var olduğundan bahisle tarhiyat yapıl-mışsa da davacı şirketle aynı alanda faaliyet göste-ren müesseseler nezdinde hiçbir emsal araştırma

yapılmadığından ve sırf söz konusu malların dava-cı şirket tarafından kardeş firmaya satıldığı fiyatla, bu firma tarafından yurt dışındaki firmalara satıldı-ğı fiyat arasında kıyaslama yapılması örtülü kazanç dağıtımının var olduğunun tespiti için yeterli bulun-madığından, yapılan tarhiyatta yasal isabet görül-memiştir.”

3. Danıştay 3. Dairesi’nin E.2007/334, K.2008/498 sayı ve 21.02.2008 tarihli kararı

“Davacının, ticaretini yaptığı mamulü yurtdışı-na satabileceği fiyattan 484.229,58 ABD Doları dü-şük bedelle satmasının ticari gereklere uygun düş-mediği açıktır. Esasen, inceleme sırasında aynı em-tia veya mamulün davacıdan serbest bölgeye ve yurt dışına intikal bedelleri üzerinden karşılaştırma yapıldığından, ayrı bir emsal araştırması aranması-na da gerek bulunmamaktadır.

Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesi gereğince, vergi idaresince saptanan yüksek maliyete katlan-masını veya kazançtan vazgeçmesini gerektiren haklı nedenlerin varlığı ve doğruluğunun davacı ta-rafından kanıtlanması gerektiği gözetilmeksizin ve bu amaçla dava dilekçesine eklenerek dosyaya su-nulan belgeler incelenip, gerekli görülen kanıtlar toplanmaksızın, tarhiyatın, yazılı gerekçeyle kaldı-rılması yolunda verilen karar hukuka uygun düş-mediğinden, davacı tarafından sunulan kanıtlar ve yargılama hukukunun tanıdığı yetki uyarınca, gerek görülürse, tüm nitelikleri aynı olmak koşuluyla da-vacının yurtiçi ve yurtdışına sattığı mamul bedelle-ri ile karşılaştırma da yapıldıktan sonra yeniden ka-rar verilmek üzere vergi mahkemesi kararının bo-zulması gerekmiştir.”

4. Danıştay 3. Dairesi’nin E.2007/89, K.2007/2446 sayı ve 20.09.2007 tarihli kararı

“Davacının, Serbest Bölgeler Kanunu ile sağ-lanan olanaklardan yararlanarak girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli sağlayabilmek için Mersin Serbest Bölgesi’nde şube açtığı, şubeye 2.298.137,79 Dola-ra yurtdışından ithal edilen emtianın, hiçbir işlem ve üretime tabi tutulmaksızın ve kısa süre içinde davacı merkeze 3.214.135,00 dolara satıldığı dos-yadan anlaşılmaktadır.

Anılan Yasanın 8. maddesi gereğince, mer-kez ile şube arasındaki ticaretin dış ticaret rejimi-ne bağlı tutulması, esasen merkez tarafından şube-ye yurtdışından ithal edilen emtianın, vergi huku-ku ve ticaret hukukun düzenlemelerine göre mer-kezin işyeri olan şubeden, Türkiye’deki merkeze in-tikalinde, ithalat bedelinden 915.997,21 dolar yük-sek bedel uygulanması, ekonomik ve ticari gerekle-re olduğu kadar davacının, 3218 sayılı Yasanın ta-nıdığı olanaktan yararlanma amacına da uygun gö-rülmemektedir.

Nitekim vergi mahkemesince de serbest bölge-deki şubenin merkezden ayrı bir işletme olmadığı-nın kabulüyle aynı sonuca ulaşılmıştır.

Ancak, ithal edilen emtianın, Türkiye’deki mer-keze tesliminde dış ticaret rejiminde doğan maliye-ti göz ardı edilmiştir.

VUK’nun 3. maddesi uyarınca, vergi idarelerin-ce saptanan yüksek maliyetin, dış ticaret rejiminin gerektirdiği harcamalardan kaynaklandığını kanıt-laması gereken davacının bu amaçla sunabilece-ği kanıtlar istenip, tarh matrahının miktarı yönün-den yapılacak inceleme sonucuna göre yeniden ka-rar verilmesi gerekmektedir.”

5. Danıştay 3. Dairesi’nin E.2007/3846, K.2007/4127 sayı ve 12.12.2007 tarihli kararı

“İncelenen dosyada 5422 sayılı Kanun’un 17. maddesinde düzenlenmiş olan örtülü kazanç dağı-tımına ilişkin unsurların olayda gerçekleşmediği so-nucuna ulaşılmaktadır. Diğer taraftan iktisadi işlet-menin dosyada mevcut olan uyuşmazlık dönemine ait gelir tablosu ve bilançosunun incelenmesinden, iktisadi işletmenin de kurumlar vergisi matrahı be-yan ettiği, dolayısıyla davacının tahsil etmesi gerek-tiği belirtilen faizin, iktisadi işletme açısından gi-der niteliği taşıdığı ve kurumlar vergisinin düz oran-lı olduğu göz önüne alındığında, iktisadi işletmeye kullandırılan para nedeniyle olayda bir vergi kaybı-nın söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır. Bu neden-le bulunan matrah farkında ve hususa ilişkin dava-yı reddeden mahkeme kararında isabet bulunma-maktadır.”

YARGI KARARLARINDAÖRTÜLÜ KAZANÇ DAĞITIMI

56 SAYI 4 / NİSAN 2010

YARGI KARARI

Page 59: KSMMMO ERCIYES SAYI 4

57SAYI 4 / NİSAN 2010

Page 60: KSMMMO ERCIYES SAYI 4