30
Kültürlerarası İletişim Bağlamında Avrupa’da Göçmen ve İslam Algısı : Fransa Özelinde Ampirik Bir Çalışma Mustafa YAĞBASAN Ümran ÖRSOĞLU Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi Elazığ Özet Avrupa’daki Müslüman nüfusun hızlı artışı aynı zamanda siyasal ve kültürel sorunların yaşanmasına da aracılık etmekte ve birlikte yaşamı neredeyse imkânsız hale getirmektedir. Son yıllarda “İslami terör” adıyla anılan saldırıların dünya genelinde olduğu gibi Avrupa medyasında ve kamuoyunda da geniş yer tutması, AB ülkelerindeki Müslüman azınlığa karşı itidalli, kuşkulu davranılmasına ve yer yer bu azınlığın şiddete maruz kalmasına neden olabilmektedir. Yakın tarihte yaşanan saldırılar sonrasında söz konusu ülkelerin başında özellikle Fransa gelmektedir. Dolayısıyla gittikçe tehlikeli boyuta ulaşan ve İslamofobi adıyla nitelendirilen bu akımın sosyolojik bir vaka olarak irdelenmesi gerekmektedir. Fransa’nın Strasburg şehrinde gerçekleştirilen ve random yöntemiyle gönüllü katılımcılara uygulanan bu anket çalışması ile Fransızların genelde göçmenlere, özelde ise Müslümanlara olan bakış açıları ortaya konulmaya çalışılmıştır. Araştırma sonucunda bilimsel anlamda değer atfedilebilecek önemli bulgulara ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: İslamofobi, İslam Algısı, Avrupa, Fransa, İletişim. Perception of Islam and Immigrants in Europe in the Context of Intercultural Communication: An Empirical Study in France Abstract The sudden increase in the Muslim population in Europe is mediated by political and cultural problems, making coexistence almost impossible. In recent years, the spread of the attacks called “Islamic terror” in public spaces in Europe and elsewhere has also caused the Muslim minority in EU countries to be exposed to violence. After recent attacks, France is at the forefront of these countries. This current situation, which has become increasingly dangerous and is characterized by the name Islamophobia, needs to be examined as a sociological case. This survey was supported by a questionnaire in Strasbourg, France, and was applied to randomly selected respondents who were willing to participate. It tried to reveal the Bu araştırma Fırat Üniversitesi İletişim Fak. Gazetecilik Bölümünde yazarların katkılarıyla yürütülen Bitirme Tezi projesinden üretilmiştir. Yağbasan & Örsoğlu Global Media Journal TR Edition, 8(15) Gz/Fall 2017 404

Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

  • Upload
    hadan

  • View
    222

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

Kültürlerarası İletişim Bağlamında Avrupa’da Göçmen ve İslam Algısı :

Fransa Özelinde Ampirik Bir Çalışma ∗

Mustafa YAĞBASAN

Ümran ÖRSOĞLU

Fırat Üniversitesi

İletişim Fakültesi

Elazığ

Özet

Avrupa’daki Müslüman nüfusun hızlı artışı aynı zamanda siyasal ve kültürel sorunların yaşanmasına da aracılık etmekte ve birlikte yaşamı neredeyse imkânsız hale getirmektedir. Son yıllarda “İslami terör” adıyla anılan saldırıların dünya genelinde olduğu gibi Avrupa medyasında ve kamuoyunda da geniş yer tutması, AB ülkelerindeki Müslüman azınlığa karşı itidalli, kuşkulu davranılmasına ve yer yer bu azınlığın şiddete maruz kalmasına neden olabilmektedir. Yakın tarihte yaşanan saldırılar sonrasında söz konusu ülkelerin başında özellikle Fransa gelmektedir. Dolayısıyla gittikçe tehlikeli boyuta ulaşan ve İslamofobi adıyla nitelendirilen bu akımın sosyolojik bir vaka olarak irdelenmesi gerekmektedir. Fransa’nın Strasburg şehrinde gerçekleştirilen ve random yöntemiyle gönüllü katılımcılara uygulanan bu anket çalışması ile Fransızların genelde göçmenlere, özelde ise Müslümanlara olan bakış açıları ortaya konulmaya çalışılmıştır. Araştırma sonucunda bilimsel anlamda değer atfedilebilecek önemli bulgulara ulaşılmıştır.

Anahtar Kelimeler: İslamofobi, İslam Algısı, Avrupa, Fransa, İletişim.

Perception of Islam and Immigrants in Europe in the Context of Intercultural

Communication: An Empirical Study in France

Abstract

The sudden increase in the Muslim population in Europe is mediated by political and cultural problems, making coexistence almost impossible. In recent years, the spread of the attacks called “Islamic terror” in public spaces in Europe and elsewhere has also caused the Muslim minority in EU countries to be exposed to violence. After recent attacks, France is at the forefront of these countries. This current situation, which has become increasingly dangerous and is characterized by the name Islamophobia, needs to be examined as a sociological case. This survey was supported by a questionnaire in Strasbourg, France, and was applied to randomly selected respondents who were willing to participate. It tried to reveal the

∗ Bu araştırma Fırat Üniversitesi İletişim Fak. Gazetecilik Bölümünde yazarların katkılarıyla yürütülen BitirmeTezi projesinden üretilmiştir.

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

404

Page 2: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

perspectives of the French on immigrants, and on Muslims in particular. The research produced significant findings with scientific value.

Key words: Islamophobia, perception of Islam, Europe, France, communication .

Giriş

Dünyamız son yıllarda kitlesel göçlere ve göçle birlikte yaşanan dramlara tanıklık

etmektedir. Özellikle küreselleşmeyle birlikte ülkelerarası insan trafiğinin ve sirkülasyonun

hız kazanmasının temel nedenini ticari gerekçelere dayandırabilmek mümkündür. Ancak

daha ziyade iş gücü göçü şeklinde addedilen coğrafyalar arası bu trafiği salt tecimsel

gerekçelerle sınırlandırmak kuşkusuz doğru ve nesnel olmamalıdır. Siyasi baskılar,

katliamlar veya açlık gibi nedenler de insanların yaşam koşullarının daha sağlıklı olduğu ve

insan haklarının değer bulduğu var sayılan bölgelere göçü zorunlu kılabilmektedir. İşte tam

da bu ahvalde “sefalet” içerisinde bulunanların rotası daha ziyade rahat yaşam koşullarının

hüküm sürdüğü Avrupa limanı olmaktadır. Bu sığınağa demir atmak zorunda kalan

insanların daha ziyade ve özellikle Müslümanlardan oluşması ise önemli hususlardan biri

olarak dikkat çekmektedir.

Adeta zorunlu olarak gerçekleşen ve ilk bakışta muhacirlerin geçici ikametgâhı gibi

görülen bu dramatik ve travmatik kitlesel göçlerin ilerleyen süreçlerde (gerek siyasi

iktidarlar, gerekse yerel halk tarafından) yerleşik ikamete dönüşebileceği endişesi, vakayı

daha girift hale getirmektedir. Zira Batının korkusu; Avrupa’da süreç içerisinde başat ve

baskın bir Müslüman nüfus varlığının ortaya çıkması ihtimalidir. Batı kültürü ile entegre

olma başarısı göstermesi oldukça güç görünen söz konusu bu Doğulu göçmenlerin zaman

içerisinde Avrupa’da sosyal, siyasal ve kültürel sorunlar yaşanması da (kendilerince)

kaçınılmaz olacaktır. Zira Avrupa’daki Müslüman azınlıklar ile muhtelif dönemlerde dinî

içerikli gerilimlerin yaşandığı bilinmektedir. Bu bağlamda son yıllarda Batının “İslami

terör” şeklinde nitelendirdiği olaylar, dünya genelinde olduğu gibi Avrupa Birliği

ülkelerinde, medyasında ve kamuoyunda oldukça geniş yer tutmaktadır. Dolayısıyla bu

Müslüman göçmen mağdurların ülkelerine girişini engelleyebilmek için çeşitli bariyerler

oluşturabilmekte veya hâlihazırda ülkelerinde yaşayan Müslüman azınlıklara da

mütemadiyen artan bir şekilde İslamofobik yaklaşım sergilemektedirler.

Avrupa’da özellikle Müslüman azınlığa karşı gittikçe artan ve yaygınlaşan bu tür

İslamofobik saldırı veya yaklaşımları ampirik ve bilimsel verilerle ortaya koymayı

amaçlayan bu çalışmamızda; öncelikle İslamofobi kavramına, kavramın ortaya çıkışına,

tarihi arka planına, Avrupa’daki Müslüman varlığı üzerindeki yansımalarına ve nedenlerine

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

405

Page 3: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

dair literatürdeki veriler aktarılmaya çalışılmış, kavramın daha sonra “İslami terör” ile

ilişkilendirilmesi irdelenmiş ve medyada ele alınış şekline dair ampirik çalışmalardan

bulgular aktarılmaya çalışılmıştır. Araştırmanın temel nüvesini ise bir survey uygulaması

oluşturmaktadır. Fransa’nın muhtelif bölgelerinde (Strasburg’da) Fransız vatandaşlarına

uygulanan anketle Batı toplumundaki (Fransa özelinde) İslam algısı ölçülmeye çalışılmıştır.

Tesadüfi örneklem metodu (random-sampling) ile belirlenen katılımcılar arasından gönüllü

olanlara uygulanan anket verileri daha sonra SPSS programına girilerek analiz edilmiştir.

Araştırma sonucunda değer atfedilecek önemli bulgulara ulaşılmıştır.

Kuramsal, Kavramsal Çerçeve ve Literatür

Bir Din Olarak İslam ve İslamofobi

Batı dünyası perspektifinden bakıldığında (özellikle sosyolojik, tarihsel ve teolojik

bağlamda) İslam dinine atfedilen anlamın daha ziyade; “savaş”, “cihat,”, “fetih,”, “şiddet,”

“barbarlık” ve “kılıç” gibi olumsuz terimlerle ile açıklanmaya çalışıldığını söylemek

mümkün görünmektedir (Yağbasan, 2009: 165). Din sosyolojisi kurucularından Weber de

İslam dini hakkında “savaş dini” tanımlaması yapmıştır (Akt. Gökmen, 2007: 145). İslam’ın

“savaş”, “şiddet” ve “barbarlık”la tasvir edilmesi yeni bir durum olmayıp çok eskilere

dayanmaktadır. Özellikle oryantalist çalışmalarda İslam ile ilgili “şiddet içerikli”, “gerici”,

“baskıcı” vb. ifadeler ön plan çıkartılmıştır (Said, 2008: 101).

Günümüzde birçok aydın ve düşünür Avrupa’da ve diğer Batılı ülkelerde İslam

korkusu ve endişesinin oluşmasının Müslümanların İslam’ı yeterince temsil

edememelerinden kaynaklandığını düşünürlerken, aksine Batılı birçok siyasetçi ve düşünür

ise problemin temelinde İslam’ın temel kaynaklarının ve inançlarının olduğunu öne

sürmektedirler. Bu iddia ve söylemlere karşı Müslüman düşünür ve din bilginleri de aksine

İslam’ın; “barış ve hoşgörü dini” olduğunu dile getirmektedirler ve İslam’ın temsilindeki bu

çeşitliliğin ve yorumların, olumsuz imajların oluşmasına neden olduğu görüşündedirler.

Çalışmada bu bağlam üzerinde var olan literatürden hareketle İslamofobi kavramı

çerçevesinde bu iki bakış açısı ortaya konulmaya ve değerlendirilmeye çalışılmıştır.

6 Mayıs 2002 tarihinde Hollandalı bir çevreci tarafından öldürülen Pim Fortuyn,

İslam’ı “temel problem” olarak gören kişilerden biriydi. Ölümünden önce ve sonra

yaşananlarla sağ politikalar üzerinde önemli etkiler yaratmıştı. Söylemlerinde göçmenleri,

özellikle Müslüman göçmenleri hedef alan Pim Fortuyn’un şu eleştirileri dikkat

çekmektedir:

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

406

Page 4: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

İslam dünya barışı için büyük bir tehlikedir. İslam’ın rol oynamadığı hiçbir çatışma alanı yoktur. İster iç çatışmalar şeklinde olsun ister ülkeler arasındaki çatışmalarda olsun... Komünizmin rolü (ki şuanda kalmamıştır) İslam tarafından devir alınmıştır. Hür Batı’da Komünist partileri ve örgütleri nadiren yasaklama yoluna gittik, bu kuvvetli olmanın bir işaretidir. Fakat onları iyi takip ediyorduk ve geriye bakınca da bunun doğru olduğunu görüyoruz. Şimdi aynı şeyi ülkemizdeki tüm cami ve İslam örgütlerine karşı da yapmalıyız (akt. Canatan, 2007: 445). Bu söylemler ilk bakışta Avrupa’nın aşırı sağ politikacılarının marjinal çıkışları olarak

değerlendirilebilir. Ancak Fortuyn’nun Hollanda toplumundan aldığı destek göz önüne

alındığında bu söylemlerin halkın azımsanmayacak bir kesimi tarafından da desteklendiği

görülmektedir. Hollanda siyasi yelpazesinde Fortuyn’un bu söylemleri kuşkusuz yalnız

değildir. Önemli siyasetçilerden bir olan Geert Wilders de söylemleriyle aynı çizgide

politikalar ortaya koymaktadır. Wilders verdiği bir demeçte; “Ben Müslümanlardan değil,

İslam’dan korkuyorum” demiştir (Akt. Canatan, 2007: 441). Bu söylemlerin sahibi siyasetçi

ve düşünürler, İslam’ın Müslüman göçmenler üzerinde de olumsuz etkiler yarattığını dile

getirmektedirler. “İslam, entegrasyon sürecinde bir teşvikten ziyade bir engeldir. Dinî ayrım

çizgileri itibariyle bugüne kadar açık çatışmaları olmamakla birlikte, yine de İslam geri

kalmış mahallelerde atmosferi belirlemektedir” (Canatan, 2007: 441).

11 Eylül saldırıları ve Avrupa’da gerçekleştirilen diğer saldırılar şüphesiz bu tür

eleştirilerin şiddetinin artmasına ve yaygınlık kazanmasına yol açmaktadır. İslam

düşünürleri, din adamları ve Avrupalı Müslümanlar, söylenenlerin aksine İslam’ın barış ve

hoşgörü dini olduğunu dile getirmektedirler. Zira İslam kelimesinin ”slm” kökünden geldiği

ve barışı ifade ettiği ve suçsuz-savunmasız bir insanı öldürmenin haram olduğunu emrettiği

bilinmektedir. Maide Suresi 32. ayette geçen “Haksız yere bir insanı öldürmek, bir âlemi

öldürmek gibidir” hükmü referans gösterilerek İslamiyet’e yönelik “şiddet eğilimli olmak”

ve “barbarlık” suçlamaları reddedilmektedir. İslam’ın “Asr-ı Saadet” döneminde “Medine

Vesikası” çerçevesinde vuku bulan toplumsal birliktelikler örnek olarak gösterilmekte ve

söz konusu dönemde yapılan birçok savaşın savunma savaşı olduğu ileri sürülmektedir. 11

Eylül ve benzeri saldırıların sorumlusunun ise İsrail politikalarıyla Ortadoğu’da çıkar

iktidarları inşa eden Batılı ülkeler olduğu dile getirilmektedir (Gökay’dan akt. Gökmen,

2006: 216).

Bir Kavram Olarak İslamofobinin Ortaya Çıkışı

İslamofobi, kelime olarak “İslam korkusu” veya “endişesi” anlamına gelmekte ve

“İslam dininden ve Müslümanlardan duyulan korku” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu

kavaram özellikle 11 Eylül saldırıları sonrasında medya ve siyasilerin de etkileriyle dünya

gündemine taşınmıştır (Canatan, 2007: 51). İslamofobi, “İslam” ve “fobi” kelimelerinden

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

407

Page 5: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

türetilmiş bir bileşik kelimedir ve “fobi” sözcüğü etimolojik olarak, gerçek bir korkuya

dayanmayan ve aslında korkulmaması gereken bir durumdan veya aktiviteden duyulan aşırı

korku ve kaçınma halini tanımlamaktadır. Bu tanımlamadan hareketle, İslam korkusunun

gerçek bir nedene dayanmadığı, İslam inançlarından veya Müslüman davranışlarından

“kaygı” veya “endişe” duyma durumunu ifade ettiği düşünülebilir.. İslamofobinin kavram

olarak ilk kullanımının 1996 yılında Runnymede Trust adlı kuruluş tarafından desteklenen

ve çeşitli dinlere mensup üyelerden oluşturulan bir komisyonun 1997 yılında yayınladığı

İslamophobia: A Challenge For Us All başlıklı raporda geçtiği genel kabul gören bir tespittir.

Ancak, 1997’de Runnymede Trust’tun bu kullanımının ilk olmadığını, ilk kullanımın

Dr. Hayati Bice’nin, 17 Temmuz 1986 ve 2 Eylül 1986 tarihleri arasında Afganistan’dan göç

eden ve Van’da ikamet eden Kırgız Türkleriyle ilgili tetkiklerde bulunmak için Türkiye’ye

gelen Prof. Dr. Muhammed Nazif Şehrani ile yaptığı röportajda geçtiği görülmektedir. Bu

röportajda ilgili pasaj şu şekilde aktarılmaktadır:

… İslam'a karşı iki tavır var. Birincisi düşünme, tefekkür. İkincisi araştırmadan reddetmedir ki temelde korkuya dayanıyor. İslam'dan korkudur (İslamofobia) bu. Bu yaygın tavır geçen yüzyılda sömürgelerde insanları ezen, sömüren emperyalist stratejilerin de temel dayanağıdır. Bunlar etkileri alanında nüfuz ettikleri sahalarda 'civilisation' (medenileştirme) maskesi altında modern misyonerler olarak çalıştılar. Bu tavır etkisini yer yer bugün de İslam dünyasında sürdürüyor (Gökmen, 2005)

İslami Terör Algısının İslamofobi İle İlişkisi

“İslami terör” algısı, İslamofobinin başlıca nedenlerindendir. Kavram olarak “İslami

terör” ise İslam dini ile terörü aynı potada eritmekte ve böyle bir algı oluşturmaktadır

denilebilir. Terörizm, diğer birey ve gruplara karşı belli politik hedefler doğrultusunda,

şiddet kullanarak veya şiddet kullanma tehdidinde bulunarak, amaçlarını ve taleplerini

dramatize ederek dile getirmek için gerçekleştirilen yıldırma ve korkutma eylemidir. “İslami

terör” kavramı bir olgu olmaktan ziyade bir dayatma tanımlama olarak medya ve siyaset

alanlarında sıkça kullanılmaktadır. Örneğin, Burke (2004), bu konuda şu yorumda bulunur

“İslam ve terör kelimelerinin birlikte kullanıldığı bu kavram İslam’ı terörle ilişkilendiren bir

algıya sebebiyet verecek şekilde bilinçli kullanılmaktadır. Özellikle son yıllarda küresel

terör eylemleri en yoğun biçimde İslam ile birlikte anılmaya başlanmıştır” (54).

Avrupa’da İslam

İşgücü göçü nedeniyle Avrupa’ya göç eden Müslümanlar sadece bavullarıyla

gelmemişlerdir. Göçmenler kültürlerini de, dinlerini de Avrupa’ya taşımışlardır.

Avrupa’daki Müslüman göçmen işçiler, kalıcı oldukça ve kurumsallaştıkça İslam da

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

408

Page 6: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

Avrupa’nın bir parçası haline gelmiştir (Şenay, 2002: 143). Bunun en önemli

göstergelerinden biri Avrupa’nın birçok ülkesinde yükselen minareler ve kurulan

derneklerdir. Bugün Avrupa’da İslam, birçok yönüyle tartışılmaktadır. Bu tartışmanın en

önemli yönü İslam’ın kurumsallaşması ve görünürlüğünün artması olmuştur (Canatan, 2005:

7). Nitekim farklı İslam ülkelerinden ve farklı sosyal ve eğitim tabakalarından Müslümanlar

bu ülkelerde bir araya gelmiş, bunun yanında ülkelerindeki resmi İslam anlayışından farklı

olarak, Avrupa’da daha sivil bir İslam anlayışı oluşturmuşlardır (Canatan, 2005: 69).

İslam’ın Avrupa’da Müslümanların etnik kökenlerinin çeşitliliğine göre farklılık

göstermesine rağmen, Avrupalı toplum ve siyasetçiler bu durumu göz ardı ederek tek tip bir

İslam inancının varlığını kabul etme eğilimi içerisindedirler, denilebilir. Bu durum doğal

olarak İslam inancının şiddet yanlısı söylemlere sahip kimi guruplarla birlikte anılmasına

sebebiyet verebilmektedir.

Günümüz Avrupa coğrafyasında ve toplum yapısında İslam ve Müslüman varlığı,

özellikle işgücü göçü sonucunda önemli bir noktaya ulaşmıştır. Yaklaşık 50 yıla varan göç

ve göçmenlik serüveni sürecinde, İslam ve Müslüman toplumu Avrupa’da sürekli bir

gelişme içerisinde olmuştur. II. Dünya savaşı sonrası hız kazanan sanayileşme hareketiyle

beraber, savaşın açmış olduğu yıkım, nüfus yapısında da kendini göstermiş ve özellikle Batı

Avrupa ülkeleri ağırlıklı olarak geri kalmış Akdeniz ülkelerinden işgücü ihtiyacını giderme

yoluna gitmiştir. Böylece Avrupa’da Müslüman nüfusunda önemli bir artış olmuştur.

Göçlerin kısmen durması sonrası, aile birleşimleri ile Müslüman nüfus daha da artmış ve

nüfus niteliğinde önemli değişiklikler oluşmuştur. Kesin rakamlar bilinmemekle beraber

Avrupa’da yoğun bir Müslüman nüfusun varlığından bahsedilmektedir. Bu coğrafyadaki

Müslüman nüfusunun hızla yükselmesi Avrupa toplumlarının İslam dini ve Müslüman

davranışları üzerindeki dikkatlerinin artmasına neden olabilmektedir. Bununla birlikte

İslam, göçmenlerin kimlik oluşumlarında önemli bir etkendir ve aynı zamanda Müslüman

göçmen kitleleri hareketlendirici bir görev de icra etmektedir (Canatan, 2005: 79).

Avrupa’da özellikle sömürgecilik sonrasında hareketlenen göç dalgaları daha sonraları

toplumsal anlamda kuşkusuz bazı sorunların kronikleşmesine de zemin hazırlamıştır.

Özellikle Müslüman diasporanın kendi dini yaşamlarını güvence altına almak ve

sürekliliğini sağlamak adına; cami, dernek, helal kesim yapan kasaplar, okullar, yayın

kurumları ve siyasi partiler gibi çok geniş bir alanda faaliyet göstermeleri Avrupa

toplumlarında tedirginlik yaratmaktadır. Bu kurumların oluşumu belli bir sürecin neticesidir.

Hükümetler ve siyasetçiler bu kurumların oluşumuna yeteri ölçüde ilgi göstermemişlerdir.

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

409

Page 7: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

Göçmen Müslümanların “misafir işçiler” (Gastarbeiter) olarak görülmeleri hukuki ve sosyal

düzenlemelerin yapılmasında gecikmeler yaşanmasına neden olmuştur.

İslam’ın Hıristiyan dünyasındaki dinî otoriteler tarafından ilahî bir din olarak kabul

edilmiyor olmasının yanında, Avrupa’daki laik/seküler toplumsal yapının da, İslam’ın

kurumlaşması ve faaliyetleri karşısında memnun olduğunu söylemek pek mümkün

görünmemektedir. Günümüz Avrupa ülkelerinden Belçika dışında hiçbir ülke İslam dinini

resmen kabul etmiş değildir (Kuyucuoğlu, 2005: l85). İslam’ın bir din olarak Avrupa ülkeleri

ve hükümetleri tarafından tanınması, göçmen Müslüman toplumun sosyal, hukuki ve dinî

yaşamlarının düzenlenmesinde kuşkusuz önemli bir unsurdur. Yalnız birçok Avrupa ülkesi,

Müslümanların taleplerini dinî bir istekten çok etnik, kültürel bir durum olarak

değerlendirmekte ısrar etmektedirler (Canatan, 2005: 80). Avrupa’da aşırı sağ partilerin

yükselişi göçmen Müslümanların sosyal yaşamını zorlaştırmış, İslam’ın olumsuz

algılamasına, İslamofobinin tırmanmasına ve İslam karşıtı eylemlerin çoğalmasına neden

olmuş ve karşılıklı saldırılar meydana gelmeye başlamıştır. Buna Hollanda’da İslam karşıtı

yapımlarıyla tanınan yönetmen Theo Van Gogh’un öldürülmesi sonrasında birçok cami ve

Müslüman okulunun kundaklanması olayları örnek gösterilebilir. Ancak her şeye rağmen

bazı olumlu adımlar da atılmaktadır. Örneğin; “İslam Konferansı sonrasında Almanya’da

hükümetler nezdinde Müslümanlar ile doğru iletişimin kurulması ve İslam’ın tanınması

noktasında bir dizi çalışmaların yapılması kararı alınmıştır” (Bkz. Gökmen, 2005). İslam’ın

Avrupa’nın inkâr edilemez bir gerçeği olduğu yönündeki “kabul” bu noktada önem arz

etmektedir. Zira Müslüman toplum, “… 15 milyonu aşan nüfusu ile Avrupa toplumunun bir

parçası durumundadır. Kurumları ve sosyo-ekonomik ilişkileriyle İslam dünyada artık

küresel bir görüntü kazanmıştır” (Göle, 2009: 85).

Öte yandan 11 Eylül ve Avrupa’daki diğer terör saldırıları sonrasında “Euro-İslam”

(Avrupa İslam’ı) gibi kavramların tartışılmasının önem kazandığı görülmektedir. Göçmen

Müslümanların en çok eleştirildikleri noktalardan biri de referans ve aidiyet noktasında

entegrasyona engel teşkil edecek şeklide geldikleri ülkeleri hala merkeze almalarıdır. Bu

bağlamda “Avrupa İslam’ı”, Avrupalı Müslümanların Avrupalı kimliği ekseninde bir İslam

yorumu geliştirmelerini sağlamaktadır (Gökmen, 2005: 38).

İslamofobinin Avrupa’daki Yansımaları

Avrupa’da İslam; çok kültürlülük, diyalog gibi kavramlar yerine çatışma, entegrasyon

problemi, ayrıştırma yada asimilasyon gibi kavramlarla gündeme gelmektedir. Oysaki

örneğin sadece Almanya özelinde Türkler ve dolaysıyla Müslümanlar AB ülkeleri dışından

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

410

Page 8: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

bu ülkeye gelen en büyük grubu oluşturmaktadırlar (Şen’den akt. Yağbasan, 2016: 154). Bu

durum kuşkusuz aynı zamanda farklı etnik kökenler, diller, dini eğilimler, kültürel

gelenekler ve politik görüşlerden oluşan çok renkli bir mozaiğe de tekabül etmektedir.

Avrupa’nın Müslüman nüfusu daha ziyade Türkiye, Kuzey Afrika, Orta Doğu, Pakistan,

Bangladeş ve Eski Yugoslavya’dan gelen Müslümanlardan meydana gelmektedir (Aydın ve

Yardım’dan akt. Kedikli ve Akça, 2017: 4).

Avrupa çapında gerçekleştirilen araştırmalar, Avrupa’da yaşayan Müslümanların

sayısının sürekli artış halinde olduğuna ve yaşadıkları toplumda rollerinin ve etkilerinin

önemli ölçüde yükseldiğine işaret etmektedir. Bu sayede İslam’ın Avrupa ülkelerinde resmi

olarak tanınan ikinci din haline geldiği görülmektedir. Türkiye hariç Rusya’nın Avrupa’da

kalan kısmı dâhil olmak üzere, Avrupa sınırlarını kapsayan bir araştırmada Avrupa’daki

Müslüman nüfusun en az 45 milyon olduğuna ve en büyük yoğunluğun Balkan Bölgesinde

yaşadığına dikkat çekilmiştir. Mevcut demografik istatistiklere göre, AB’de ikamet eden

Müslümanların sayısı yaklaşık olarak on üç milyon olup toplam nüfusun % 3,5’ine karşılık

gelmektedir (European Monitoring Centre on Racism and Xenophobia- Avrupa Irkçılık ve

Yabancı Düşmanlığını İzleme Merkezi EUMC Raporu, 2006:3). Buna göre; Kosova %

90’lık Müslüman nüfusuyla birinci sırada gelirken onu % 80 oranıyla Arnavutluk ve % 55

oranıyla Bosna Hersek takip etmektedir. Makedonya’da Müslüman nüfus % 40’ı bulurken,

Karadağ’da bu oran % 20’ye düşmektedir. Balkanlar Bölgesi’nde ya da bir diğer deyişle

Avrupa’nın güneydoğusunda yaşayan Avrupalı Müslümanların sayısı yaklaşık dokuz

milyondur. Eski Osmanlı bakiyesi olmanın bu oranın fazlalığında etkisi büyüktür. Rusya’nın

Avrupa kısmında yaşayan Müslümanların sayısı ise 17 milyondur. Araştırmaya göre,

Hollanda da yaşayan Müslüman sayısı toplam nüfusun % 6’sına tekabül eden 1 milyon

kişiden oluşmaktadır. Batı Avrupa ülkeleri içinde en kalabalık Müslüman nüfusa sahip olan

ise yaklaşık 5 milyonla Fransa’dır. Fransa’nın ardından 4 milyon nüfusla Almanya

gelmektedir. İngiltere’de ise, siyasi ve sosyo-ekonomik alanlarda etkin bir varlık gösteren

Müslümanların nüfusu 3 milyondur. Batı Avrupa’daki Müslümanların etkisi ve varlığı Doğu

Avrupa’nın aksine gün geçtikçe güçlenip artmaktadır. Yine aynı araştırmaya göre Avrupa

toplumu içinde Müslüman nüfusu en az olan ülkeler Yunanistan ve Slovenya’dır. Nitekim

Slovenya, Müslümanlar için resmi bir cami bulunmayan tek Avrupa ülkesidir

(www.timeturk.com.tr).

Avrupa’da artan İslamofobi eğilimine kayıtsız kalmayan Türkiye Cumhuriyeti,

TBMM bünyesindeki İnsan Hakları İzleme Komisyonu tarafından Avrupa’da Türkiye

Kökenlilere Yönelik Irkçı ve Yabancı Düşmanlığı Motifli Eylemler başlıklı bir rapor

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

411

Page 9: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

yayınlamıştır. 2012 yılında yayınlanan raporda Komisyon Başkanlığınca Norveç’te 22

Temmuz 2011 tarihinde toplam 77 kişinin ölümüyle sonuçlanan bombalı ve silahlı saldırının

arka planında İslam karşıtlığı fikri olduğunun öğrenilmesinin ardından, Batı ülkelerindeki

İslamofobi, yabancı düşmanlığı ve ırkçılık içeren tutumlar, uygulamalar ve mevzuat

değişiklikleri hakkında çalışma yapmak üzere bir “izleme dosyası” açılmıştır. Nitekim

Komisyon, Almanya’da Neo-Nazilerce 2000 ile 2006 yılları arasında ırkçı saikle işlenen seri

cinayetlerle ilgili çalışma kararı almış, bu karar uyarınca 21-24 Şubat 2012 tarihinde

Berlin’de resmi temaslarda bulunulmuş ve ailelerle görüşülmüştür. Çalışma sonucunda bir

rapor hazırlanarak 13 Haziran 2012 tarihinde Komisyon tarafından kabul edilmiştir. Ancak

korkudan, ihmalden veya gerek görmemeden dolayı bildirilmeyen çok daha fazla ırkçı ve

yabancı düşmanlığına dayalı eylemin meydana geldiği tahmin edilmektedir.

İstatistiki verilerin sonuçlarına göre, Ocak 2012 ile Aralık 2012 arasını kapsayan

dönemdeki ırkçı ve İslamofobik motifli eylem sayısı 108’dir. Avrupa’nın 13 ülkesinde bu

tür eylemlere rastlanmış; en çok eylem Almanya’da (67 eylem) gerçekleşmiştir. Almanya’da

yaşayan Türkiye kökenli nüfusun diğer ülkelere göre daha fazla oluşu ve Neo-Nazi benzeri

sağ örgütlerin bu ülkede daha aktif olmalarının Almanya’daki eylem sayısının fazlalığının

sebebi olduğu düşünülebilir. Almanya’yı Hollanda ve Fransa takip etmektedir. Eylemler

genellikle saldırı, kundaklama ve tehdit mektubu olarak gerçekleşmektedir. Bunlar arasında

sınıflandırılamayan diğer eylem türlerine de rastlanmıştır. Saldırı olayları gruplar halinde şu

şekillerde meydan gelmiştir: fiziksel saldırı, darp, cami, dernek ve iş yerlerinin taşlanması,

camlarının kırılması, molotof kokteyli atılması, duvarlara gamalı haç, küfür, hakaret yazıları

gibi yazı ve işaretlerin çizilmesi, Müslüman mezarlıklarının tahrip edilmesi, iş yerlerinin

basılarak çalışanlarının dövülmesi, evlerin basılarak ailelerin darp ve tehdit edilmesi, sözlü

taciz ve benzerleri, kundaklama, patlayıcı yerleştirerek maddi zarar verme, ev-cami-iş

yerlerine molotof kokteyli atılması, yangın çıkarma ve iş yerlerinin posta kutularına dini

değerlere hakaret içeren mektuplar ve mesajlar bırakarak tehdit etme, duvarlara tehdit

içerikli yazılar yazma, ev-iş yerlerinin basılarak kişileri ülkeyi terk etmeye yönelik tehdit

etme vb. Komisyon’un bu gibi ırkçı ve İslamofobi içerikli eylemleri izlemeye devam edeceği

ve gerekli önlemlerin alınılması için temaslarda bulunulacağı belirtilmiştir (TBMM, 2012).

Avrupa’da İslamofobinin Geçirdiği Tarihsel Süreç

İslamofobinin Avrupa’da geçirdiği tarihsel süreç kronolojik olarak örnek olay ve

söylemlerle incelenmektedir. Uluslar, tarih boyu kendi kimliklerini, sınırları dışındaki

toplulukları ötekileştirerek tanımlama yoluna gitmişlerdir. Bu bakımdan günümüzde mevcut

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

412

Page 10: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

İslamofobik tutum ve ötekileştirilmelerin İslam öncesi ötekileştirilmeden devralındığı ve

boyut değiştirdiği şeklinde bir değerlendirme yapılabilir. İslam’ın Avrupa ile irtibatı miladi

sekizinci yüzyılın başlarına dayanır. “Hz. Muhammed’in vefatından yalnızca 80 yıl sonra

Araplar ve Berberiler Cebeli Tarık’ı geçerek İspanya’yı fethettiler; İspanyolları İslam’la

tanıştırdılar” (Köse, 2009: 7). Sekizinci yüzyıldan itibaren oluşmaya başlayan İslam imajı,

savaş ve fetih gibi uluslararası ilişkilerin gergin olduğu koşullar altında biçimlendi. Bu

yüzyıllarda İslam orduları, Bizans İmparatorluğu’nun Suriye’deki eyaletlerini, kutsal

toprakları ve Mısır’ı fethettiler ve Kuzey Afrika, Sicilya ve İspanya’ya doğru yayılmaya

başladılar. Bu fetihler sadece siyasal ve askeri bir yayılma değildi. Bunu aynı zamanda geniş

ölçekli İslamlaşma süreci de izledi. Bu şekilde İslam’ın ilk yayılış dönemlerinde

Hıristiyanlık ve İslam arasındaki ilişki biçimi, karşı tarafı savunma konumuna itti. Şam,

Bağdat ve Cordoba gibi merkezlerde Hıristiyan teologlar, İslam’a geçişleri durdurmak ve

kendi konumlarını ayakta tutabilmek için yeni dine karşı tezler üretmeye başladılar. İşte bu

erken Hıristiyanlık teolojisinin çizdiği İslam imajı, çağlar boyu sürecek olan İslam imajına

damgasını vurmuştur (Canatan, 1995: 305-306).

Avrupa’da günümüzde mevcut İslamofobi ve anti-İslamizm ittifakı ilk defa Haçlı

Seferleriyle şekillenmiştir. İslam devletinin doğmasından itibaren birçoğu Hıristiyan toprağı

olan bölgelerde fetihlerle ilerleyiş ve bu ilerleyişle beraber bilim, sanat, devlet idaresi

açısından kurduğu medeniyet; Avrupa’da başlarda tedirginlikle karşılanmış, sonrasında bu

tedirginlik bir korkuya dönüşmüş, farklı devletleri ittifaka itmiştir. Ancak nefsi müdafaa

anlayışıyla başlandığı iddia edilen seferler Hıristiyan dini liderlerce yapılan, İslam’ın

putperestlik olduğunun ve yok edilmesi gerektiğini savunan İslam karşıtı propagandalarla

bir toplu yok etme sürecine dönüşmüştür. Hatta bugün küçük bir azınlık dahi olsa bazı

Hıristiyan kilise ve topluluklarındaki vaazlarda Haçlı Seferleri dönemindeki İslam karşıtı

söylemlerin devam ettiği düşünülürse, Haçlı Seferleri’nin bir dizi savaş olmanın ötesinde

anti-İslamist bir ideolojiyi doğurduğu ve beslediği düşünülebilir. Bu ideolojik vaazlara örnek

olarak Papa Gregory VII, Haçlı Seferleri sırasında, “Müslümanların deniz ötesindeki -

Ortadoğu ve Kudüs’teki- Hıristiyanları her gün koyunlar gibi kestiğini, Kudüs’ü geri

aldıklarında topuklarına kadar Müslüman kanı akması lazım geldiğini söylemiştir” (Bkz.

Sayar, 2012: 29).

Avrupa’daki İslamofobik tutumlar sadece vaazlarda, akademik literatürde veya

söylemde kalmamış; İslam aynı zamanda resim, heykel ve şiir gibi sanat eserlerinde de

“tehdit” ve “korku” unsurları kullanılarak şeklinde aşağılayıcı bir üslupla tasvir edilmiştir.

Özellikle ortaçağda Avrupalıların İslamiyet ile temasları Osmanlı Devleti, dolayısıyla

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

413

Page 11: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

Türkler vasıtasıyla olduğundan çeşitli kaynaklardaki “Türk” şeklindeki ifadeler aslında

Müslümanlar için kullanılmıştır. Bu konuya verilebilecek en iyi örnek, ismi günümüzde

Avrupa öğrenci değişim programına verilen hümanistliğiyle tanınan Avrupalı düşünür

Erasmus’un (1466-1536) Türkler ve İslam hakkında şu sözleridir: “Türkler insandır ama

barbardır. Onlar vahşidir, cahildir ve hepsi suç işlerler” (Yücel’den akt. Sayar, 2012: 35).

Kanuni döneminde Osmanlı Devleti güçlü bir refahın doruk noktasına ulaşmıştı. Yine

Viyana bu zaman diliminde kuşatılmıştı. Osmanlı Devleti’nin Avrupa içinde ilerleyişi,

Batılıları Türklerin kökenini ve kısa zamanda böyle güçlü hale gelmelerinin sebebini

araştırmaya sevk etti. Türkler hakkındaki bilgiler, kutsal toprakları ziyarete giden Hıristiyan

hacıların seyahat hikâyeleri ve savaş sırasında esir alınmış kişilerin birebir tanıklığına

dayanıyordu. Bu bilgiler Hıristiyan önyargılarıyla doluydu. Hıristiyan hacılar Türkleri;

“inançsız” ve “Hıristiyanlığı yıkmaya susamış saldırganlar” olarak nitelendiriyorlardı. Savaş

esirleri de bundan farklı şeyler söylemiyorlardı (Canatan, 1995: 310-311). Ortaçağda gelişen

İslam ve Müslüman imajı, Avrupa emperyalizmi döneminde yeni bir canlılık ve enerji

kazandı. “Müslümanlar gerici, fanatik ve kavgacı tipler olarak gösterilerek, medeniyetin

yayılmasına hizmet iddiası ile sömürgeci genişleme haklı gösterilmek istendi” (Canatan,

1995: 316-317). 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Avrupa’nın sosyal, demografik ve

dini manzarasını değiştiren yeni gruplar da topluma eklemlenmeye başladı. Renkleri, dilleri

ve dinleri farklı olan bu gruplar arasında en görünür ve belirgin olan Müslümanlar,

Avrupa’nın yeni “ötekiler”i olarak algılanmaya başlandı (www.radikal.com.tr).

II. Dünya Savaşı sonrası özellikle Kuzey Afrika’dan olmak üzere Avrupa’ya göçmen

işçi statüsünde çok sayıda Müslüman göçü yaşandı. Göç sonrası Avrupa’ya yerleşen

Müslüman halkın gözündeki Avrupa ve Batı imajında da değişiklikler oldu. Bu dönemde

Avrupa, Müslümanlar tarafından daha olumlu bir şekilde algılanmıştır, denilebilir.

Müslümanlar, Avrupa medeniyeti ve teknolojisiyle de yerinde tanıştılar. Bu yeni imaj daha

önce kendi ülkelerinde edindikleri Avrupa imajını daha karmaşık bir hale getirdi. Artık

Avrupalılar onların gözünde “teknolojide ulaşılmaz noktaya varan ve lüks içinde yaşayan

insanlar”dı. Bu yeni imajı da kendi ülkelerindeki vatandaşlarına bir efsane anlatır gibi

aktardılar. Bu imaj 20. yüzyılın sonuna kadar devam etti. Ancak 20. yüzyılın sonlarından

itibaren gerek iletişim imkânlarının artması gerekse İslam dünyasının da teknolojiyi belli

düzeyde yakalaması ile bu imaj eski gücünü kaybetti (Köse, 2009: 9).

II. Dünya Savaşı’ndan 1980’e kadar olan ilk dönemde Müslüman göçü, Avrupa’da

geçici bir olgu olarak görüldüğü için Müslümanlara karşı ciddi bir nefret ve düşmanlık söz

konusu değildir. Müslüman göçü, göç veren ülkeler tarafından değil, göç alan ülkelerin

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

414

Page 12: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

ihtiyaçları tarafından belirlendiği için işçi göçmenler düşmanlıktan ziyade, günümüzde pek

de rastlanmayan konukseverlikle karşılanmışlardı. Yetmişli yılların başında resmen

durdurulmasına karşın göç, kaçak iş gücü ve aile birleşimi gibi nedenlerden dolayı fiilen

devam etmiştir. Buna rağmen, yasal olmayan göçe karşı o yıllarda yalnızca aşırı sağ ve ırkçı

çevreler tarafından cılız sayılabilecek bir direniş gösterilmiştir (Er ve Ataman, 2008: 757).

1993 yılında ise akademisyen Samuel P. Huntington’ın Foreign Affairs dergisinde yer

alan “Medeniyetler Çatışması” isimli makalesinin, yeni düşman olarak İslam’ın ve

Müslümanların seçilmesinin bilimsel altyapısının oluşturulmasına katkı sunduğu tartışma

götürmeyen bir realitedir. 1990 sonrası Avrupa’nın İslam ülkelerinde mevcut demokrasileri

desteklediği konusundaki iddiası, İslamofobik gerekçelere dayalı tutumlarla çelişmektedir.

Örneğin 1992 yılında, “Cezayir’de İslami değerleri temsil eden bir partinin yerel seçimleri

kazanmasının ardından ordu yönetime el koymuş, bu konuda da özellikle Fransa olmak

üzere Batının desteğini alınmıştı” (Bkz. Köse, 2009: 13). Batının bu paradoksal yaklaşımına

aslında günümüz koşullarında pek çok örnek vermek mümkündür. Zira aynı durum, Mısır’da

Müslüman Kardeşler’in siyasi kanadı olan Hürriyet ve Adalet Partisi'nin adayı Muhammed

Mursi’nin 16-17 Haziran 2012’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde toplam oyların %

51.73’ünü alarak seçimleri kazanması sonrası Genelkurmay Başkanı Sisi’nin askeri bir

darbe ile yönetime el koyması karşısında batının takındığı anti demokratik tavırlıyla da

örtüşmektedir.

İslamofobinin gündemdeki yerini almasında ve yaygınlaşmasında en önemli olay

şüphesiz ki 11 Eylül 2001’de ABD’de Dünya Ticaret Merkezi’ne ve Pentagon’a düzenlenen

terörist saldırılardır. Saldırılar sonrası duygusal davranmış olabileceği kabul edilmekle

birlikte ABD başkanı Bush’un “Terörizme karşı bu Haçlı Seferi, bu savaş zaman alacaktır.

Amerikalılar sabırlı olmalıdır” (hurarsiv.hurriyet.com.tr) şeklindeki söyleminde

İslamofobik bir bilinçaltının da payı vardır. 11 Eylül saldırıları ABD’ye yapılmış olmakla

birlikte Avrupa’da da yoğun bir tepkiyle karşılanmış ve Avrupa’daki İslam düşmanlığı

körüklenmiştir. İtalyan başbakanı Berlusconi’nin eylem sonrası verdiği İslamofobik demeci

buna örnek olarak gösterilebilir: “Değer ve normlarımızla, refahımızla, insan haklarına ve

din özgürlüğüne saygımızla Batı uygarlığının üstünlüğü konusunda bilinçli olmalıyız. Bu

saygı İslam dünyasında kesinlikle bulunmamaktadır” (arsiv.ntv.com.tr). Bu saldırıların

akabinde ise Avrupa’da İslam düşmanlığının giderek hızlandığı müşahede edilmektedir.

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

415

Page 13: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

Avrupa’da İslamofobinin Nedenleri

Avrupa’daki Müslüman göçmenlerin ve dünya genelindeki Müslümanların tutum,

ideoloji ve yaşam biçimlerinden rahatsızlık duyan ve onları bir tehdit unsuru olarak gören

Batı medyasının İslamofobik yaklaşımının nedenlerini iki ana başlıkta ele almak

mümkündür: “Avrupa’nın İslamofobiye etkisi” ve “Avrupa kaynaklı diğer nedenler.”.

İslamofobinin nedenlerinin kuşkusuz salt dini farklılıklarda aranmaması gerekir. Etnik,

kültürel, siyasi ve ekonomik unsurlar da bu psikolojide rol almaktadır. Bu korku aynı

zamanda laik, demokrat, liberal, Batılı hayat tarzını benimsemiş olan, hatta ateist olan ama

Ortadoğulu dış görüntüye sahip kişileri de hedef almaktadır. İronik görünse de Avrupa’da

yaşayan kimi Yahudiler de İslamofobiye salt dış görünüşlerindeki “Ortadoğululuk”tan ötürü

maruz kalmaktadır.

Küreselleşme, bir yandan kültürlerarası etkileşimi artırırken öte yandan kültür ve

kimlik farklılıklarını daha belirgin hale getirmektedir. Bu durum ırkçılık ve yabancı

düşmanlığının Avrupa içinde sosyal ve kültürel nedenlere bağlı olarak tetiklenmesine neden

olmaktadır. Kültürel krizle ilgili endişelerin ve ulus devletlerin erozyona uğramasına tepki

olarak, ulusal ekonomi ve kültürlerin özellikle göçmenlere yönelik politika ve

davranışlarında savunmacı ve dışlayıcı tavra girmesi, tartışılan konuların nüvesini

oluşturmaktadır (Yılmaz, 2008: 77). AB ülkelerindeki Müslümanların nüfusu genel olarak

bulundukları ülke nüfusuna göre daha gençtir. Yüksek olan doğum oranları da göz önünde

tutulduğunda AB ülkelerindeki Müslüman nüfusun daha da artması beklenmektedir

(Uluslararası Helsinki İnsan Hakları Raporu 2005’ten akt., Yılmaz, 2008: 96). Müslüman

nüfusun bu dinamik yapısı ve genç profili son dönemlerde Avrupa ülkelerinin çoğunda baş

gösteren işsizliğin ve ekonomik sorunların kaynağının da Müslümanlara atfedilmesi

sorunsalını belirginleşmektedir.

Avrupa Medyası ve İslam

Hangi topluma ait olurlarsa olsun, insanlar “ötekiler”i daha ziyade medya aracılığıyla

algılamakta ve tanımlamaktadır. Herhangi bir ülkenin ya da toplumun değerlerini, bakışını

ve tutumunu algılayabilmek için o toplumun medyasına bakmak yeterlidir. Avrupa medyası,

uzun süre İslam konusuna uzak durmuş, bunu neredeyse hiç gündemine almamıştır. Bu

tablonun İran Devrimi ile biraz değiştiğini söylemek mümkündür. 11 Eylül saldırıları ile de

medya sunumunda radikal bir değişim gözlenmiştir. Bu yaklaşım aslında medyanın algı

yönetimi şeklinde ifade edilebilir. Bu tür haber stratejisine yukarıda da değinilen,

“Hollandalı yönetmen Van Gogh’un İslam’da kadına yönelik şiddeti konu alan Submission

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

416

Page 14: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

(İtaat) adlı film yüzünden 2004 yılında Faslı bir genç tarafından bıçaklanması” haberinin

birçok kitle iletişim araçlarındaki sunumu örnek olarak gösterilebilir. Bu haber, Avrupa

medyasında (özellikle kamu yayıncılığında öne çıkan yazılı ve görsel medya organlarında)

dramatize edilerek ve derin İslamofobik bir psikoloji yaratılarak şu gibi tespitlerle işlenmişti:

“O dönemde özellikle Avrupa medyasında yönetmenin öldürülmesi kadar ilgi çeken bir diğer

detay, Van Gogh’un son anlarında Faslı katiline dönüp ‘bunu tartışamaz mıyız?’ diye

sormasıydı” (Özsöz’den akt. Sayar, 2012: 5). Bu örnekteki gibi, medyanın bu tür olaylarda

kullandığı dil ve hatta görseller konuyu çok daha farklı boyutlara taşıyabilmektedir. Avrupa

medyası daha ziyade İslam’ın siyasal yönüne odaklanmakta, İslam’ı önce köktendincilikle,

sonrasında ise terörizmle bağdaştırmakta ve kamuoyunu bu yönde etkileyebilmektedir.

Avrupa medyasında önce İslam’a karşı Müslümanların duyarlı olduğu bir konuda

aşağılayıcı yayın yapılmakta, sonra da Müslümanların gösterdiği tepkiler gerekçe

gösterilerek İslamofobik tezler kanıtlanmış olmaktadır! Buna Hz. Muhammed’in bir Fransız

dergisinde (Charlie Hebdo) karikatürize edilmesi örnek gösterilebilir. Kutsiyet atfedilen bir

şahsiyetin resmedilmesi ve sunum şekli tepki çekmiş ve karşı refleks gösteren Müslümanlar

olayın hemen akabinde nümayişler düzenlemişlerdi. Nihayetinde ise radikal bir grubun 7

Ocak 2015 tarihinde yayın organına düzenlediği silahlı saldırı ile kısır döngü

tamamlanmıştır, denilebilir. İslam’ın şiddetle özdeşleştirmesi ve bu tür haberlerin ekranlara

ve gazetelere taşınması ve yansıtılış biçimi bir İslamofobi yaratma stratejisi olarak

değerlendirilmelidir. 2004 yılında The Daily Telegraph’ın editörünün şu ifadeleri

manidardır:

Roger Coombs’a “Neden Müslüman dünyasını, terörle bağlantılı gösteren haberler yapıyorsunuz?” diye sormuştum. Bana; “Gazetecilik ticari bir kuruluş. Her gün sayfalarımın yarısını bana reklam verenlere satıyorum, diğer yarısını da bu reklamları satmak için haberlerle doldurmam gerekiyor. Şu anda üç şey satışlarımı artırıyor: David Beckham, Irak Savaşı ve İslami terör” diye cevap verdi (Uzun’dan akt. Sayar, 2012: 82) İfade özgürlüğünü dokunulmaz kabul ettiği söylenen Avrupa demokratik sisteminin

diğer kültürlerin etnik ve teolojik yapıları hakkında nefret söyleminin oluşturulmasını

meşrulaştırmaması gerekir. Zira nefret söylemi kuşkusuz eşitliğe ve bütünleşmeye zarar

vermekte, mağdura yönelik şiddeti arttırmakta ve dolayısıyla karşı tepkisel refleksleri

tırmandırabilmektedir. Bu olaylara bir örnek de ABD’de gösterilen ve video paylaşım sitesi

Youtube’da fragmanı yayınlanan; Müslümanların Masumiyeti isimli filmi verilebilir. Bu

film Avrupa dâhil tüm dünyada Müslümanlar tarafından tepkiyle karşılanmış ve bu tepkiler

şiddet boyutuna taşınarak, kimi yerlerde katliamlara ön ayak olmuştur. Şiddet içeren bu

eylemlerin birinde, ABD Libya büyükelçisi Chris Stevens ve üç güvenlik çalışanı elçilik

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

417

Page 15: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

binasında protestocular tarafından öldürülmüştür. Bu bağlamdan hareketle Batının

demokrasinin masumiyetine sığınarak, nefret söylemini körükleyen bu tür yaklaşımlara

“ifade özgürlüğü” adı altında müsamaha göstermemesi gerektiği söylenebilir. Ancak

yukarıda da zikredildiği üzere filmin bu anlamda amacına ulaştığını ve sonuçları itibariyle

İslamofobiyi körüklediğini söylemek mümkün görünmektedir.

Prodüksiyonu ABD’de yapılan ve dünya çapında popüler bir animasyon dizisi olan

South Park; dinlerin kutsallarıyla, peygamberleriyle alakalı ağır espriler yapmaktadır.

Birçok kez bu yüzden dava edilen dizi tartışılmasından çekinilen konuları gündeme

taşımıştır. Dizi, Hz. Muhammed’in temsili görüntüsünü Müslümanların aşırı tepkilerinden

çekindiği için oto-sansür uygulayarak yayınlamamış, ancak dizide Müslümanların

tahammülsüzlüğü eleştirilmiştir. Dini inanışları gereği Müslümanların özellikle peygambere

ait görsellerin yayınlanması konusunda hassasiyet duydukları açıktır ve bu noktaya saygı

duyulması gerekmektedir. Ancak çoğu kez aksi yönde hareket edilerek hicivli bir üslupla

Peygamber’i espri konusu yapan ya da karalayan kuruluşlara karşı hukuki yollar

izlenilmekle yetinilmemiş, maalesef ölümlerle sonuçlanan şiddet içerikli eylemler

başlatılmıştır. Müslüman toplumları rencide eden bu tür olaylara aynı şekilde şiddetle

mukabelede bulunmak yerine, Batıda oluşan “tahammülsüz, saldırgan Müslüman” imajına

mahal vermeden İslami örgütler ve Müslüman devletler tarafından yasal yollara

başvurulmalıdır.

Diğer taraftan siyasi mülahazalarda da durumun farklı olduğunu söylemek pek

mümkün görünmemektedir. Yukarıda da ifade edildiği üzere, ABD veya AB ülkelerinin

Mısırda anti-demokratik şekilde darbe ile yönetime el konulmasına seyirci kalmaları, tepki

vermemeleri; hatta Sisi yönetimini meşru görmeleri güncel bir örnek durumundadır. Diğer

bir ifadeyle AB’nin ve dönemin ABD başkanı Barack Obama’nın Müslüman coğrafyalara

ilişkin bu anti-demokratik yaklaşımları kınamaktan kaçınmalarının çifte standart olarak

değerlendirilmesi gerekir. Eserlerinde Müslümanlığı tahkir eden Salman Rüşdi’ye verilen

destek de yine bu tür yaklaşımlara örnek olarak gösterilebilir. Müslümanların yasal sınırlar

içerisinde ve demokratik teamüller çerçevesinde söz konusu olaylar karşısında göstermiş

oldukları barışçıl reflekslerin bile provokasyona açık bir şekilde medya tarafından “‘aşırı’

ve ‘saldırgan’ şeklide servis edildiği durumlarda ise kuşkusuz fundamentalistler tarafından

kullanılmasına fırsat doğuracağı ve olayları kısır döngüye dönüştürebileceği kaçınılmazdır”

(Sayar, 2014: 56).

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

418

Page 16: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

Fransa’da İslamofobiye Örnekler

“Avrupa-İslam’ı” tartışmalarının yoğunlaştığı ülkelerin başında Fransa gelmektedir.

Bu durumun başlıca nedeni Fransızların Müslümanlarla diğer Avrupa ülkelerinden daha

erken tanışması ve Fransa’nın Avrupa’da Müslüman nüfusun en fazla olduğu ülke olmasıdır.

Zira II. Dünya Savaşı sonrası doğan iş gücü ihtiyacını karşılamak üzere Afrikalı, Arap ve

Türk Müslümanlar Fransa’ya yoğun şekilde akın etmişlerdir. İslam hakkında en ateşli

tartışmaların bu ülkede yaşanmasında Fransız İhtilali gibi derin hümanist bir anlayışı

doğuran ve ileri demokrasiyi savunduğu iddia edilen Fransız halkının tarihsel, duygusal ve

politik tarzının da rol oynadığı söylenebilir. Fransa’da 1958 yılında yürürlüğe giren

anayasada 1905 Ayrılık Yasası gereği kamu düzenini ihlal etmedikçe din ve vicdan

özgürlüğü garanti edilmektedir. Ancak aynı yasada Cumhuriyetin herhangi bir dini

tanımadığı gibi sübvanse etmediği de ifade edilmektedir. Örneğin yasa sonrası devletten

maaş alan 42 bin Katolik din adamının maaşına son verilmiştir. Dolayısıyla bu yasa, başta

Katoliklik olmak üzere tüm dinleri “din” olarak değil “kült” olarak tanımaktadır (Çaha,

2011: 23). Bugün Fransa’da tanınan herhangi bir resmi inanç veya din yoktur. Ayrılık Yasası

gereği 1905 öncesinde kurulmuş olan Katolik, Protestan ve Yahudi mabetlerinin mülkiyeti

devlete geçmiş, bunların kullanımı devletin iznine bağlanmış ve o dinlerin mensuplarına

ibadet için tahsis edilmiştir. Bugün Fransa’da Müslümanlara ait 2000 cami veya mescit

bulunmaktadır (Çaha, 2011: 23-24). Ancak bu yasa çıkarken Fransa’da İslami mabet

olmadığı için mevcut mescit ve camiler devlet desteği alamamış, dolayısıyla Katolik,

Protestan ve Yahudilere nazaran Müslümanlara ait mabetler zamanla daha fazla mağdur

edilme durumuyla karşı karşıya kalmışlardır, denilebilir. Aslında Fransa’daki siyasilerinden

bu yasanın tüm dinleri kapsayacak şeklide yeniden düzletilmesi beklenebilirdi. Ancak Eski

Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin Papa’nın Fransa ziyareti sırasında yaptığı bir konuşmada;

“Laiklik Fransa’yı Hıristiyan köklerinden koparamaz. Değerlerin aktarımında, iyi ile

kötünün öğretilmesinde eğitimci hiçbir zaman bir papazın yerini alamaz” (sondakika.com)

şeklinde ifadeler kullanmasının bu yöndeki umutların sönmesine neden olduğunu söylemek

mümkün görünmektedir.

Yukarıda da kısaca değinildiği üzere, Müslümanlığı Avrupa anlayışına dayalı olarak

yeniden tanzim etme düşüncesi, “Avrupa İslam’ı” şeklinde ifade edilmektedir. Fransa’daki

hem eşitliğin hem kardeşliğin temel tezini oluşturduğu iddia edilen bu düşüncenin aslında

toplumu “Fransızlaştırma” misyonu ile örtüştüğüne ve benzeştiğine dair bir tespitte

bulunmak mümkündür. Zira “eşit” olmanın yolu benzeşmekten geçmektedir. Fransa’da

vatandaşlığa davet, belirli bir yaşam biçimine davettir. Bu da Fransa’da yaşayanların dinsel,

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

419

Page 17: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

etnik kimliğini bırakarak Fransızlaşmasını gerektirmektedir (Çaha, 2011: 27-34). Eski

Cumhurbaşkanı Sarkozy, “Fransa’da İslam” yerine “Fransız İslamı”nı geliştireceğini her

vesileyle vurgulamaktaydı. Dolayısıyla o dönemde Müslümanlara müdahil olmasının

nedeni; onların sorunlarını çözmeye yardımcı olmak değil, Müslümanları Fransız yaşam

biçimine ve kültürüne ayak uydurarak Fransızlar için sorun olmaktan çıkarmaktı (Çaha,

2011: 66). Fransa, AB’nin kurucularından biri olmasına karşın AB’nin azınlık hakları,

çoğulculuk, yerel kültürleri ve dilleri korumaya yönelik politikalarından ciddi şekilde

rahatsızlık duymaktadır. Bu kapsamda 1999 Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri

Anlaşması’nı kabul etmemiştir. Bu anlaşmaya karşı duruşunun nedeni Fransa’da azınlık

bulunmadığı ve bu nedenle kimseye ayrımcılık yapılmadığı tezidir. Oysa Fransa’nın

yaklaşık yüzde 10’u Müslümandır ve bu halk etnik ve dini nedenlerle ciddi ayrımcılığa

maruz kalmaktadır (Çaha, 2011: 36). Fransız general ve devlet adamı De Gaulle’ün 1958

yılında Fransız halkını Cezayir’de referanduma ikna etmeye yönelik konuşmasında sarf

ettiği İslam hakkındaki ifadeleri ve Müslümanların Fransız olamayacağı yönündeki ön

kabulü de bu bağlama örnek olarak gösterilebilir: Biz her şeyden önce beyaz ırktan, Grek ve Latin kültürden ve Hıristiyanlık dininden gelen Avrupalı insanlarız. Ya Müslümanlar? Türbanlarıyla, fesleriyle onları görüyorsunuz! Açıkça görüyorsunuz ki onlar Fransız değildir. Bir şişe içine sirke ile yağı birbirine katın, şişeyi karıştırın. Göreceksiniz ki bir dakika sonra yağ ile sirke birbirinden ayrılacaktır. Araplar Arap, Fransızlar Fransız’dır. Fransızların 10 milyon Müslüman’ı hazmedebileceğini düşünüyor musunuz? Bunların sayısı yarın 20 milyona öbür gün 40 milyona kadar çıkacaktır. Benim köyüm artık kilisesiyle anılan Colombey olmaktan çıkacak, camisiyle anılan bir Colombey olacaktır (Akt. Çaha, 2011: 60)

Bu konuşmanın İslamofobik olmasının yanında ırkçı, ötekileştirici ve nefret suçu

içeren bir propaganda olduğu açıktır.

Fransa’ya vatandaşlık bağıyla bağlı olmasına rağmen kimi azınlık etnik kimlikler halk

arasında “yabancı” etiketiyle anılmaktadır. Fransa’da İslam karşıtlığını körüklediği öne

sürülen ve son yıllarda en yoğun tartışmalara konu olan unsur kamu ve eğitimde başörtüsü

yasağı olmuştur. 14 Eylül 1989’da Creil şehrinde bir lisede Tunus ve Fas kökenli 13-14

yaşlarında üç öğrenci, sınıfta başlarını açmayı reddetmeleri üzerine okuldan

uzaklaştırılmışlardır. Başörtülü öğrencilerin özellikle beden eğitimi derslerinde başlarını

açmayı reddettikleri benzer olayların Fransa genelinde yaşanması üzerine, Sosyalist Partili

Milli Eğitim Bakanı okullara gönderdiği genelgede çocukları okuldan uzaklaştırmak yerine

sorunu ikili diyaloglarla ve anlaşmalarla halletmeleri gerektiğini bildirmiştir. Bu bildiri

sonrası, okullarda başörtüsünün anayasanın laiklik ilkesiyle çatıştığı tezi üzerinde

kamuoyunda tartışmalar meydana geldiği görülmüştür; “Dini sembollerin laiklik ilkesiyle

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

420

Page 18: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

uyuşup uyuşmadığının ve bu kapsamda hangi durumlara izin verilebileceği”nin sorulması

üzerine Danıştay 1905 Ayrılık yasası, 1958 Anayasası ve uluslararası sözleşmelere atıfta

bulunarak, “öğrencileri okulun genel kurallarından uzaklaştıran, dikkat çekici simgeler

başkalarını kendi inancını kabule zorlayan simgelerdir” (Çaha, 2011: 67-70) hükmünde

bulunmuş ve öğrencilerin başörtüsüyle derslere girmesinin önlenmesini istemiştir. Okullarda

başlayan başörtüsü yasağı daha sonra kamu çalışanlarına da yansımıştır. Müslüman bir vergi

denetmeninin görev başında başını örtmesi Danıştay’a intikal etmiş ve Danıştay 3 Mayıs

2000’de aldığı bir kararla, “Laiklik prensibi, kamu işleri ile uğraşma esnasında dini

bağlılığını belirtme hakkını sınırlar” şeklinde bir karar vererek görevlinin başörtüsü

kullanmasını yasaklamıştır. Diğer taraftan dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Chirac yaptığı

bir konuşmada kamu görevlilerinin devleti temsil etmelerinden hareketle, herkesin devletin

tarafsızlık ilkesine uyması gerektiğine ilişkin demeçler vermiştir. 2002 Cumhurbaşkanlığı

seçimlerinde ise Fransa kamuoyu, başörtüsü odaklı bir bölünmüşlüğe sürüklenmiş ve süreç

başörtüsü aleyhine gelişmiştir. Daha sonra 2003 yılında yapılan araştırmada Fransız halkının

% 73’ünün okullarda başörtüsünün yasaklanmasından yana tavır takındığı belirlenmiştir

(Çaha, 2011: 72).

Fransa’da İslam’ın bir diğer görünürlük sorunu Cuma namazlarının sokağa taşmasıdır.

Aslında bu sorun da kendi içinde bir kısır döngüyü barındırmaktadır. Zira artan Müslüman

nüfusa karşın yeni cami inşalarında bürokratik engellerle karşılaşılmakta ve camilerin en

yoğun olduğu Cuma günleri ibadetin sokağa taşması Fransızlar tarafından eleştirilmektedir.

Le Soir gazetesinin haberine göre Fransızların % 39’u Müslümanların sokakta namaz

kılmalarını “Nazilerin işgali” gibi görmektedir. Sarkozy de Müslümanların camilerin dışına

taşmalarını “kabul edilemez” olarak niteleyerek, yasaklanması gerektiğini söylemiş ve bu

demeç sonrası sokakta namaz kılma yasağı getirilmiştir (Yücel’den akt. Sayar, 2012: 135).

11 Ekim 2013 tarihinde Star gazetesinde yayımlanan ve Devlet Kamuoyu Enstitüsü [IFOP]

tarafından 2014’te yapılacak olan AP seçimlerini konu alan araştırma; siyasi söylemini

büyük ölçüde Müslüman karşıtlığı ve buna bağlı olarak “Fransız kimliğinin tehdit altında

olduğu” tezi üzerine kuran Le Pen liderliğindeki FN’nin (Front National - Milli Cephe)

yükselişte olduğunu göstermiştir. Daha sonra yapılan seçimlerle birlikte bu yönde büyük bir

değişim yaşanabileceği ihtimali güç kazanmış olsa da Le Pen, son Cumhurbaşkanlığı

seçimlerinde ağır bir yenilgi almıştır. Bu sonuç Fransa’da yabancılara ve Müslümanlara

karşı geliştirilen aşırı söylemlerle iktidara gelmek isteyenlere adeta bir cevap niteliği

taşımaktadır, denilebilir. Sonuç olarak; Fransa için cumhuriyet ne kadar hayati bir tercihse,

Müslümanlar için de aidiyet temelli İslam’ın aynı oranda bir varlık sebebi olduğu

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

421

Page 19: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

tartışılamazdır. Sonuç olarak bu kesinlikler, Avrupa’da kültürel düzeyde zenginleşme esas

alındığında, her iki kesim için ciddi bir müzakere ve uzlaşma alanı yaratacaktır.

Veri Seti, Metodoloji ve Uygulanan İstatiksel Yöntem

Araştırma (Problemin Durumu)

Yukarıda ayrıntılı bir şekilde tartışıldığı üzere, Avrupa’daki İslam ve Müslüman

varlığının artması Batı toplumu ile sosyal, siyasi ve kültürel sorunların yaşanmasına neden

olmuştur. Bu bağlamda kimi zaman politik kimi zaman dinî içerikli gerilim alanları meydana

gelmiştir. Son yıllarda “İslami terör” dünya genelinde olduğu gibi Avrupa Birliği

hükümetlerinde, Avrupa medyası ve kamuoyunda geniş yer tutmaktadır. Bu araştırma, var

olduğu öngörülen bu tür sosyal sorunlar bağlamında, özellikle Fransızların Müslümanlara

bakış açılarını test etmeyi amaçlamaktadır. Buradan hareketle “Müslüman olmayan halkın,

Müslüman azınlığa bakış açıları (düşünceleri) derin anlamda nasıldır?” temel sorusuna

cevap aranarak problemler analiz edilmeye çalışılmıştır.

Amaç, Önem ve Varsayımlar

Bu çalışmanın amacı, günümüzde giderek artan, özellikle medya aracılığıyla yayılan

“İslami Terör” algısının Fransızların Müslümanlar hakkındaki düşüncelerine ne derecede

olumsuz yansıdığını açığa çıkartmaktır. Dolaysıyla araştırma Avrupa kamuoyunun konu

hakkındaki görüşlerini ortaya koyması açısından önem arz etmektedir. Avrupa’da

İslamofobi düzleminde yürütülen bu araştırmada şu varsayımlar test edilmiştir:

• Katılımcıların Müslüman arkadaş veya komşuları olmamıştır,

• Katılımcılar Müslüman komşuları ve arkadaşları olsun istemiyorlar,

• Katılımcılar Müslümanların Fransa’da yaşamasından rahatsızlık duyuyorlar,

• Katılımcılar, tüm Müslümanların terörist olduğuna inanıyorlar,

• Katılımcılar bütün teröristlerin Müslüman olduğuna inanıyorlar,

• Katılımcılar Avrupa birliğine Müslüman bir ülkenin katılmasından rahatsızlık duyarlar,

• Katılımcılar Fransa’daki Müslümanların sınır dışı edilmesini isterler,

• Katılımcılar gündelik yaşamlarında Müslümanları ötekileştirirler ve onlara mobbing

uygularlar,

• Katılımcıların Müslümanlara bakış açıları olumsuzdur,

• Katılımcılar Müslümanlardan korkuyorlar,

• Katılımcılar Fransa’da yaşayan Müslümanların baskı altında olduklarını düşünmüyorlar,

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

422

Page 20: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

• Katılımcılar çevrelerindeki Müslümanlarla kültürel - sosyal paylaşımlarda bulunmazlar,

• Katılımcılar Müslümanların Fransız vatandaşlığına alınmasını istemezler,

• Katılımcılar Müslümanlara dair negatif algının sebebinin medya olduğunu düşünürler,

• Katılımcılar Müslümanları olumsuz kavramlarla tanımlarlar.

Yöntem

Araştırma modeli

Bu araştırmada bilimsel yöntem olarak survey modeli uygun bulunmuş ve yöntem

gereği anket tekniğine başvurulmuştur. Anket, öngörülen koşullar çerçevesinde (75 bin kişi

ile 1 milyon nüfuslu yerleşim yerleri için önerilen) en az 400 deneğe uygulanmıştır (Krejcie

& Morgan, 1970: 607-610). Bu yöntemle Avrupa’daki inanç algısına, çatışmasına ve

ötekileştirme kaygılarına yönelik korelasyon, bilimsel verilerle ölçülmeye ve test edilmeye

çalışılmıştır. Çalışmada İslamofobinin boyutu Fransa özelinde saptanarak ve nesnel

bulgulara ulaşarak alana katkı sağlamak hedeflenmiştir. Örneklem gruplarını Strasburg

oluşturmaktadır. Anket uygulaması için rastlantısal örneklem yöntemi uygun bulunmuş ve

tabakalama yöntemi gereğince katılımcılar rastgele seçilmiştir (Kaptan, 1993: 120-122).

Evren, Örneklem, Sınırlılıklar ve Uygulanan İstatistiksel Yöntem

Bu araştırmanın evreni Fransa, örneklemi Strasburg’dur. Araştırmada anketin seçilen

örneklem grubu içerisinde 18 yaş ve üstü deneklere uygulanması ve bu grubun sadece

Strasburg şehri merkeziyle sınırlı tutulması araştırmanın sınırlılıklarını oluşturmaktadır.

Araştırmanın amacına yönelik olarak Strasburg şehrinde uygulama esnasında gönüllülere

anketler verilmiş ve katılımcı olmaları istenmiştir. Anketörler (Fransız ve yabancı kökenli

üniversite öğrencileri olmak üzere) karma olarak belirlenmiş ve katılımcıların doldurdukları

anketler anında toplanmıştır. Anketin objektif ve kuşkudan uzak bir şekilde

cevaplandırılmasını sağlamak için kimlik bilgilerinin belirtilmemesi katılımcılardan

özellikle istenmiştir. Çalışma, basit rastgele örneklem yöntemi kullanılarak ulaşılan 400

denek üzerinde yapılmıştır. Elde edilen veriler bilgisayar ortamına aktarıldıktan sonra SPSS

programının 15.0 versiyonu kullanılarak değerlendirilmiştir ve basit frekans ve yüzdelik

dilimler alınarak yorumlanmaya çalışılmıştır.

Bulgular (Verilerin Analizi)

Tablo 1: Ankete Katılan Katılımcıların Demografik Özellikleri

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

423

Page 21: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

Tabiiyet : a-Fransız b-Fr. uyruklu yabancı c-Diğer Cinsiyet : a-erkek b-kadın Yaş : a-18-25 arası b-26-35 arası c-36-50 arası d-51 ve üzeri Eğit. Durumu : a-Ortaöğretim b-Lise c-Üniversite d-Lisans Üstü

Tablo 1’de ankete katılan deneklerin demografik özelliklerine ait bulgular yer

almaktadır. Elde edilen verilere göre ankete iştirak eden katılımcıların % 70.5’i (282 kişi)

Fransız, % 18.2’si (73 kişi) Fransız uyruklu yabancı, % 11.2’si ise (45 kişi) diğer

kategorisine (Türk, İtalyan, Cezayir vs.) girmektedir. Katılımcıların % 41.5’i (166 kişi)

erkek, % 58.5’i ise (234 kişi) kadındır. Cinsiyet dağılımında erkek katılımcı oranının kısmen

fazla olduğu görülmektedir. Katılımcıların % 40’ı (160 kişi) 18-25, % 25.8’i (103 kişi) 26-

35, % 22.8’i (91 kişi) 36-50, % 11.5’i ise (46 kişi) 51 yaş ve üstü aralığındadır. Bu verilerden

hareketle anket bulgularının genç nüfusun temsiline tekabül ettiği söylenebilir.

Katılımcıların % 43.8’i (175 kişi) lise, % 34.0’ü (136 kişi) üniversite, % 12.5’i (50 kişi)

lisansüstü öğretim, % 9.8’i ise (39 kişi) ortaöğretim mezunudur. Elde edilen bulgularda

katılımcıların % 77.8’inin (311 kişi) lise ve üniversite mezunlarından oluşması dikkat

çekmektedir. Bu katılımcı dağılımının eğitimli ve entelektüel bir kitlenin görüşünü yansıttığı

kabul edilebilir.

Tablo 2: Katılımcıların Müslüman Arkadaşlarının-Komşularının Olup Olmadığına İlişkin

Bulgular f % Evet 229 57.2 Hayır 42 10.5 Nadiren 90 22.5 Kararsız/Cevap yok/Boş 39 9.8 Toplam 400 100.0

Fransa’da yaşayan katılımcıların Müslüman arkadaş veya komşularının olup

olmadığına ilişkin bulgular Tablo 2’de yer almaktadır. “Evet” diyenlerin oranı % 57.2 olarak

belirlenmiştir. Elde edilen bulguların sınırlılığında Fransızların çoğunlukla Müslüman

arkadaş veya komşu edindiklerini söylemek mümkün görünmektedir. Diğer bir anlatımla,

Fransızların Müslümanlar hakkındaki kanaatlerini test edebilmek ve nesnel verilere

a b c d Toplam

f % f % f % f % f % Tabiiyet 282 70.5 73 18.2 45 11.2 400 100 Cinsiyet 166 41.5 234 58.5 400 100 Yaş 160 40.0 103 25.8 91 22.8 46 11.5 400 100 Eğitim Durumu 39 9.8 175 43.8 136 34.0 50 12.5 400 100

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

424

Page 22: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

ulaşabilmek için bu azınlıkla ilişki içerisinde olan yeterli katılımcı sayısına ulaşıldığı

söylenebilir.

Tablo 3: Katılımcıların Müslüman Komşu-Arkadaşları Olmasını İsteyip İstemediklerine Dair

Görüşleri f %

Evet 237 59.2 Hayır 65 16.2 Kararsız 68 17.0 Cevap yok / Boş 30 7.6 Toplam 400 100.0

Bir önceki tabloda Fransa’da yaşayan katılımcıların Müslüman arkadaşı veya komşusu

olup olmadığı irdelenmişti. Tablo 3’te ise katılımcıların kendi isteklerine bağlı olarak,

Müslümanlarla komşuluk veya arkadaşlık ilişkisi kurmak isteyip istemediklerine ilişkin

görüşleri yer almaktadır. “Evet” diyenlerin oranı % 59.2 olarak belirlenmiştir. Bu sorunun

cevaplarından elde edilen bulgulara göre Fransızların Müslümanlar komşuluk veya

arkadaşlık yapmaya istekli oldukları söylenebilir. Tablo 4: Müslümanların Fransa’da Yaşamasından Rahatsızlık Duyup Duymadıklarına İlişkin

Görüşleri f %

Katılıyorum (duymam) 248 62.0 Katılmıyorum (duyarım) 60 15.0 Kararsızım 68 17.0 Cevap yok / Boş 24 6.0 Toplam 400 100.0

Tablo 4’te katılımcıların, Müslümanların Fransa’da yaşamasından rahatsızlık duyup

duymadıklarına ilişkin görüşleri yer almaktadır. Buna göre Müslümanların Fransa’da

yaşamasından rahatsızlık duymayacağını ifade edenlerin oranı % 62.0 olarak belirlenmiştir.

Elde edilen bulgular,; ağırlıklı olarak Müslümanların Fransa’da yaşamasından rahatsızlık

duyulmadığı sonucuna ortaya koymaktadır. Buna karşın Müslümanların Fransa’da

yaşamalarından rahatsızlık duyanların oranı ise sadece % 15.0 olarak belirlenmiştir. Ancak

kararsız olduğunu ifade edenlerle birlikte düşünüldüğünde azımsanmayacak bir oranın

varlığı görülmektedir (% 32.0).

Tablo 4: Katılımcıların Müslümanların Potansiyel Terörist Olduklarına İnanıp İnanmadıklarına İlişkin Görüşleri

f %

İnanmıyorum 230 57.5 İnanıyorum 78 19.5 Kararsızım 62 15.5

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

425

Page 23: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

Cevap Yok / Boş 30 7.5 Toplam 400 100.0

Tablo 5’te tüm Müslümanların Fransızlar tarafından “potansiyel terörist” olarak

görülüp görülmediklerine ilişkin katılımcıların görüşleri yer almaktadır. Elde edilen bulgular

doğrultusunda, katılımcıların çoğunluğunun Müslümanların “potansiyel terörist”

olduklarına (% 57.5 oranında) inanmadıklarını söylemek mümkün görünmektedir.

Tablo 5: Katılımcıların Bütün Teröristlerin Müslüman Olduklarına İnanıp İnanmadıklarına Dair

Görüşleri f %

İnanmıyorum 235 58.8 İnanıyorum 65 16.2 Kararsızım 69 17.2 Cevap Yok / Boş 31 7.8 Toplam 400 100.0

Katılımcıların bütün teröristlerin Müslüman olduklarına inanıp inanmadıklarına dair

görüşleri Tablo 6’da yer almaktadır. Ulaşılan bulgulara göre katılımcıların baskın olarak %

58.8’i bu düşünceye katılmadıklarını beyan ederken, bütün teröristlerin Müslüman

olduklarına ilişkin algıya inandıklarını ifade edenlerin oranı ise sadece % 16.2 olarak

belirlenmiştir.

Tablo 6: Avrupa Birliğine Herhangi Bir Müslüman Ülkenin de Katılmasından Rahatsızlık Duyup

Duymadıklarına İlişkin Katılımcıların Görüşleri f %

Rahatsızlık Duymam 204 51.0 Rahatsızlık Duyarım 69 17.2 Kararsızım 92 23.0 Cevap Yok / Boş 35 8.8 Toplam 400 100.0

Katılımcıların AB’ye Müslüman bir ülkenin dâhil olmasına nasıl baktıklarına dair

görüşleri Tablo 7’de yer almaktadır. Katılımcıların % 23.0’ü “kararsız”dır, rahatsızlık

duymayacağını ifade edenlerin oranının ise % 51.0 olduğu görülmüştür. Elde edilen verilere

göre Avrupa Birliği’ne herhangi bir Müslüman ülkenin katılmasından en azından

Fransızların çoğunluğunun rahatsızlık duyduklarını söylemek mümkün görünmemektedir.

Tablo 7: Katılımcıların Fransa’daki Müslümanların Sınır Dışı Edilmesi Gerekir Görüşüne Katılıp Katılmadıklarına İlişkin Görüşleri

f %

Katılmıyorum (İstemem) 230 57.5 Katılıyorum (İsterim) 64 16.0

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

426

Page 24: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

Kararsızım 73 18.2 Cevap Yok / Boş 33 8.3 Toplam 400 100.0

Fransa’daki Müslümanların sınır dışı edilmesinin gerekliliğine katılan ve

katılmayanların görüşleri Tablo 8’de yer almaktadır. “Müslümanların sınır dışı edilmesini

istemem” diyenlerin oranı % 57.5, Müslümanların sınır dışı edilmesi fikrine katılanların

oranı ise % 16.0 olarak tespit edilmiştir.

Tablo 8: Katılımcıların Çalışma Ortamlarında ve Gündelik Yaşamlarında Karşılaştıkları

Müslümanlara Mobbing (baskı) Uygulamayı ve Dışlamayı Düşünüp Düşünmediklerine İlişkin Görüşleri

f %

Katılmıyorum (Dışlamam) 241 60.2 Katılıyorum (Dışlarım) 62 15.5 Kararsızım 62 15.5 Cevap Yok / Boş 35 8.8 Toplam 400 100.0

Tablo 9’da katılımcıların çalışma (iş) ortamlarında ve gündelik yaşamlarında

karşılaştıkları Müslümanlara mobbing (baskı) uygulamayı ve onları dışlamayı düşünüp

düşünmediklerine ilişkin görüşleri yer almaktadır. Elde edilen verilere göre “katılmıyorum”

ve “dışlamam” diyenlerin oranı % 60.2 olarak belirlenmiştir. Diğer bir anlatımla Fransızların

Müslümanlara baskı uygulamayı ve dışlamayı düşünmedikleri söylenebilir.

Tablo 9: Katılımcıların Müslümanlara Bakış Açılarının Nasıl Olduğuna İlişkin Görüşleri f %

Olumlu 244 61.0 Olumsuz 53 13.2 Kararsızım 79 19.8 Cevap Yok 24 6.0 Toplam 400 100.0

Tablo 10’da katılımcıların Müslümanlara bakış açılarının genel olarak nasıl olduğuna

ilişkin görüşleri yer almaktadır. Buna göre “olumsuz” fikir beyan edenlerin oranı % 13.2

olarak tespit edilirken, “olumlu” fikir beyan edenlerin oranı ise % 60.0 olarak belirlenmiştir.

Tablo 10: Katılımcıların Müslümanlardan Korkup Korkmadıklarına Dair Görüşleri

f %

Katılıyorum (Korkmam) 263 65.8 Katılmıyorum (Korkarım) 47 11.8 Kararsızım 66 16.5 Cevap Yok 24 6.0 Toplam 400 100.0

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

427

Page 25: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

Katılımcıların Müslümanlardan korkup korkmadıklarına ilişkin görüşleri Tablo 11’de

verilmiştir. Elde edilen bulgulara göre, “Korkmam” diyenlerin oranı % 65.8,

Müslümanlardan korktuğunu ifade edenlerin oranı ise % 11.8 olarak belirlenmiştir. Bu

sonuçlara göre Fransızların Müslümanlardan korkmadıkları sonucuna ulaşılmaktadır.

Tablo 11: Katılımcıların Fransa’da Yaşayan Müslümanların Baskı Altında Olduklarını Düşünüp Düşünmediklerine İlişkin Görüşleri

f %

Katılıyorum (Evet) 205 51.2 Katılmıyorum (Hayır) 95 23.8 Kararsızım 64 16.0 Cevap Yok / Boş 36 9.0 Toplam 400 100.0

Tablo 12’de katılımcıların “Fransa’da yaşayan Müslümanlar baskı altında mıdır?”

sorusuna ilişkin görüşleri yer almaktadır. Elde edilen veriler sınırlılığında “Evet,

katılıyorum” diyenlerin oranı baskın (% 51.2) olarak belirlenmiştir. Sonuçlar, Fransa’da

Müslümanların görece baskı altında olduklarına dair algının varlığını doğrular niteliktedir.

Tablo 12: Katılımcıların, Çevrelerindeki Müslümanlarla Kültürel Anlamda Sosyal Paylaşımlarda Bulunup Bulunamayacaklarına İlişkin Görüşleri

f %

Evet, Bulunurum 237 59.3 Hayır, Bulunmam 52 13.0 Kararsızım 68 17.0 Cevap Yok / Boş 43 10.7 Toplam 400 100.0

Katılımcıların çevrelerindeki Müslümanlarla kültürel anlamda sosyal paylaşımlarda

bulunup bulunmadıklarına ilişkin görüşleri Tablo 13’te yer almaktadır. “Evet, bulunurum”

diyenlerin oranı % 59.3 olarak belirlenirken, “Hayır, bulunmam” diyenlerin ise sadece %

13.0’lık bir dilimi oluşturdukları gözlemlenmiştir. Elde edilen bulgulara göre Fransızların

Müslümanlarla sosyal paylaşımlara ve iletişime açık oldukları söylenebilir.

Tablo 13: Katılımcıların, Müslümanların Fransız Vatandaşlığı Almalarını İsteyip İstemediklerine

İlişkin Görüşleri f %

İsterim 232 58.0 İstemem 47 11.8 Kararsızım 89 22.2 Cevap Yok / Boş 32 8.0 Toplam 400 100.0

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

428

Page 26: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

Tablo 14’te katılımcıların Müslümanların Fransız vatandaşlığı almalarını isteyip

istemediklerine ilişkin görüşleri yer almaktadır. “İsterim” diyenlerin oranı % 58.0 olarak

belirlenirken, olumsuz kanaat bildiren Fransızların oranı ise sadece % 11.0’dır.

Tablo 14: Katılımcıların, Dünyada Müslümanlar Hakkında Oluşturulan Olumsuz Algının Sebebinin Medya Olup Olmadığına İlişkin Görüşleri

f %

Katılıyorum (Medyadır) 223 55.8 Katılmıyorum (Medya değildir) 79 19.8 Kararsızım 68 17.0 Cevap Yok / Boş 30 7.4 Toplam 400 100.0

Tablo 15’te katılımcıların “Dünyada Müslümanlar hakkında oluşturulan olumsuz

algının sebebinin medya olup olmadığı”na ilişkin görüşleri yer almaktadır. Elde edilen

verilere göre bu algının oluşmasında medyayı sorumlu tutanların oranı % 55.8 olarak

belirlenmiştir. Buna karşın medyayı sorumlu tutmayanların oranı ise % 19.8 olarak

belirlenmiştir.

Tablo 15: Katılımcıların, Müslümanları Olumsuz Tabirlerle Tanımlayıp Tanımlamadıklarına İlişkin

Bulgular f %

Barbar 29 7.2 Terörist 25 6.2 Dost 171 42.8 İyimser 82 20.5 Ötekiler 59 14.8 Diğer 26 6.5 Boş 8 2.0 Toplam 400 100.0

Son olarak “Müslümanları olumsuz tabirlerle tanımlayıp tanımlamadıklarına” ilişkin

Fransızların düşünceleri test edilmiştir. Buna ilişkin veriler Tablo 16’da yer almaktadır. Elde

edilen bulguların frekans analizlerine bakıldığında, % 42.8’lik oranın “dost” tabirini

kullanması, diğer pozitif anlamları atfedenlerin oranının da % 20,5’e ulaşması ve toplamda

bu oranın % 63.3 olması olumlu bir veri olarak değerlendirilebilir.

Sonuç

Bir anket uygulaması ile desteklenen bu araştırmada cinsiyet ayrımı yapılmaksızın her

yaş aralığı, milliyet ve eğitim durumuna ait katılımcılara ulaşılmıştır (Tablo 1). Elde edilen

verilere göre, katılımcıların büyük oranının Müslüman arkadaş veya komşularının olduğu

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

429

Page 27: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

belirlenmiştir (Tablo 2). Katılımcıların büyük oranın Müslümanlarla komşuluk- arkadaşlık

ilişkileri kurmaya açık oldukları sonucuna ulaşılmıştır (Tablo 3) ve Müslümanların

Fransa’da yaşamasından rahatsızlık duymadıkları tespit edilmiştir (Tablo 4). Tüm

Müslümanların terörist olduğuna inanmadıkları (Tablo 5), bununla beraber bütün

teröristlerin Müslüman olduğuna da inanmadıkları görülmüştür (Tablo 6).

Elde edilen bulgulara göre Fransızların Avrupa Birliği’ne herhangi bir Müslüman

ülkenin dâhil olmasından rahatsızlık duymadıkları (Tablo 7) ve Müslümanların sınır dışı

edilmesini istemedikleri tespit edilmiştir (Tablo 8). Çalışma ortamlarında ve gündelik

yaşamlarında karşılaştıkları Müslümanlara baskı uygulamayı ve dışlamayı düşünmedikleri

de elde edilen bulgular arasındadır (Tablo 9). Katılımcıların büyük çoğunluğunun

Müslümanlara bakış açılarının olumlu olduğu (Tablo 10), ayrıca Müslümanlardan da

çekinmedikleri sonucuna ulaşılmıştır (Tablo 11). Ancak Fransa’da yaşayan Müslümanların

baskı altında oldukları düşüncesinin katılımcıların büyük kısmı tarafından paylaşılması

manidar bir bulgu olarak dikkat çekmektedir (Tablo 12). Bu olumsuzluğa rağmen

katılımcıların çevrelerindeki Müslümanlarla sosyal paylaşımlarda bulundukları (Tablo 13),

ayrıca Müslümanların Fransız vatandaşlığı almalarına pozitif yaklaştıkları tespit edilmiştir

(Tablo 14). Katılımcıların tüm dünyada Müslümanlar hakkında oluşan olumsuz algının

sebebinin medya olduğu yönündeki kanaatleri de dikkat çekmektedir (Tablo 15). Tüm bu

yaklaşımlara ek olarak Müslümanları daha çok pozitif imgelerle tanımlamaları olumlu

olarak değerlendirilebilecek en önemli bulgudur (Tablo 16).

Sonuç olarak, Fransa’nın Strasburg şehrinde yürütülen bu araştırmada çalışmanın

başında öne sürülen varsayımların sadece birinin doğrulandığı, diğerlerinin doğrulanmadığı

sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuçlardan hareketle Fransa Strasburg özelinde Avrupa

vatandaşlarının Müslümanlara yönelik bakış açılarının olumlu olduğunu söylemek mümkün

görünmektedir. Ancak var olan veya yaratılan olumsuz algının Fransızlara göre müsebbibi

ise daha ziyade medyadır. Diğer taraftan medyanın olumsuz algı yaratma çabasına rağmen

katılımcıların Müslümanlara yönelik olumlu bir bakış açısı sergiledikleri ve Müslümanları

tanımlarken “dost” veya iyimser” gibi olumlu değer atfedilecek kavramlar kullandıkları

tespit edilmiştir. Diğer önemli bir bulgu ise ülkelerinde Müslümanların ülkelerinde

yaşamalarından rahatsızlık duymamalarıdır. Bunu destekleyen en önemli veri

Müslümanlarla sürekli iletişim halinde olmalarıdır.

Çalışmanın hazırlık aşamasında literatür taraması ile elde edilen bilimsel kaynaklarda;

Avrupa’da Müslümanlara karşı aşağılayıcı ve ötekileştirici bir algının olduğuna veya

(özellikle) medya tarafından bu tür bir algı yaratılmaya çalışıldığına dair sıkça atıfta

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

430

Page 28: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

bulunulmuştu. Örneğin birçok bilimsel araştırma bulguları ile desteklenen bu tür algılara

dair güncel örneklere Yağbasan (2016) tarafından 2016’da yayınlanan, Almanya ve Türkiye

Özelinde Kültürlerarası İletişim başlıklı eserin muhtelif yerlerinde rastlamak mümkündür.

Söz konusu eserde, bu araştırmanın başında ortaya konulan benzer varsayımların

doğrulandığı sonucuna ulaşılmıştır. Güncel olan bu bulgularla hareket edildiğinde aynı

öngörülerin Fransa için de geçerli olabileceği düşünülmüştü. Sonuçları itibariyle bu

araştırmada bir paradoksun söz konusu olduğu görülmektedir. Zira Fransa vatandaşlarının

(Strasburg özelinde) özetle Müslümanlara karşı kin-nefret yerine pozitif duygular

besledikleri, onların potansiyel birer terörist olabilecekleri görüşünü desteklemedikleri,

Müslümanlarla arkadaşlık ve komşuluk ilişkileri içeresinde olabilecekleri, Müslümanların

Fransa’da yaşamalarından ve vatandaş olmalarından rahatsızlık duyamayacakları

görülmüştür.

Avrupa toplumlarının (daha ziyade medyanın manipülesi ile) ülkelerinde yaşayan

Müslüman diasporaya karşı “kin” ve “nefret” duygusu içerisinde olduklarına dair tespitlere

çalışmanın muhtelif yerlerinde atıflarda bulunulmuştu. Özellikle Almanya, Belçika ve

Hollanda gibi bazı ülke medyalarının Müslümanlara karşı oluşturulan söz konusu bu algıda

etkin rol üstlendiklerini ve Batı toplumlarında bu yönde bir önyargının ve islamofobik

algının oluşmasına katkı sağladıklarını söylemek mümkün görünmektedir. Bu sav üzerine

inşa edilen araştırmada varsayımların tamamına yakının yanlışlanmış olmasından hareketle,

Avrupa’da Müslümanlar karşı oluşturulan olumsuzlukların en azından Fransa (Strasburg)

için geçerli olmayacağını söylemek mümkündür. Fransa özelinde olumlu bu verilere

ulaşılması; ülkenin köklü demokrasi geçmişi, geleneği ve Fransız toplumunun entelektüel

birikimi ile ilişkilendirilebilir. Sonuç olarak araştırma bulgularının önceki çalışmalarla ve

literatürle paradoksallık arz etmesine “olumlu” anlam atfedilmesi gerekir.

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

431

Page 29: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

Kaynakça

AB ve ABD darbe demedi. (2013, 07 04). 04 10, 2017 tarihinde Akşam: http://www.aksam.com.tr/dunya/ab-ve-abd-darbe-demedi/haber-222053 adresinden alındı

Akyüz, B. (2012, 08 24). İşte Avrupa'da yaşayan Müslümanların sayısı. 04 10, 2017 tarihinde Timetürk: http://www.timeturk.com/tr/2012/08/24/iste-avrupada-yasayanlarin-muslumanlarin-sayisi.html adresinden alındı

Burke, J. (2004). El Kaide: Terörün Gölgesi (1 b.). (E. Kılıç, Çev.) İstanbul: Everest Yayınları.

Bush'tan 'Haçlı seferi' yakıştırması. (2001, 09 17). 04 06, 2017 tarihinde Hürriyet: http://www.hurriyet.com.tr/bushtan-hacli-seferi-yakistirmasi-16285 adresinden alındı

Çaha, Ö. (2011). Fransa’da İslam Karşıtlığı ve Laisizm (1 b.). Ankara: Kadim Yayınları. Canatan, K. (1995). Avrupa'da Müslüman Azınlıklar (1 b.). İstanbul: İnsan Yayınları. Canatan, K. (2005). Avrupa’da İslam (1 b.). İstanbul: İnsan Yayınları. Canatan, K., & Özcan, H. (2007). İslamofobi ve Antiislamizm: Kavramsal ve Tarihsel

Yaklaşım (1 b.). Ankara: Eskiyeni Yayınları. Er, T., & Ataman, K. (2008). İslamofobi ve Avrupa’da Birlikte Yaşama Tecrübesi Üzerine.

Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 17(2), 747-770. Fransa, Yeniden 'Kilise'nin Büyük Kızı' Olma Yolunda. (tarih yok). 10 04, 2017 tarihinde

Sondakika: https://www.sondakika.com/haber/haber-fransa-yeniden-kilise-nin-buyuk-kizi-olma adresinden alındı

Fransa’da ırkçı yükseliş Müslümanları korkutuyor. (2013, 10 11). 04 12, 2017 tarihinde Stargazete: http://www.star.com.tr/dunya/fransada-irkci-yukselis-muslumanlari-korkutuyor-haber-796879/ adresinden alındı

Gökmen, H. (2010). Avrupa’da Müslümanlar ve İslamofobi (Hollanda Örneği) (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Kahramanmaraş: Sütçü İmam Üniversitesi.

Göle, N. (2009). İslamın Yeni Kamusal Yüzleri. Ankara: Metis Yayınları. Kaptan, S. (1993). Bilimsel Araştırma ve İstatistik Teknikleri. Ankara: G.Ü. Eğt. Bil. Kedikli, U., & Akça, M. (2017). Soğuk Savaş Sonrası Avrupa’da Artan İslamofobi.

TESAM Akademi Dergisi - Turkish Journal of TESAM Academy, 4(1), 57-95. Köse, A. (2009). Avrupa ve İslam (1 b.). İstanbul: İz Yayıncılık,. Krejcie, R., & Morgan, D. (1970). Determining Sample Size For Research Activities.

Educational and Psychological Measurement(30), 607-610. Küçükcan, T. (2006, 03 26). AB'de Müslümanlar ve İslamofobi. 04 02, 2017 tarihinde

Radikal: http://www.radikal.com.tr/radikal2/abde-muslumanlar-ve-islamofobi-873608/ adresinden alındı

Kuyucuoğlu, İ. (2005). Danimarka’da İslam ve Müslümanlar, Avrupa’da İslam. (K. Canatan, Dü.) İstanbul: Eski Yeni Yayınevi.

Said, E. (2008). Şarkiyatçılık Batı’nın Şark Anlayışları (4 b.). (B. Ülner, Çev.) İstanbul: Metis Yayınları.

Salman Rüşdi tartışması büyüyor. (2007, 06 19). 04 16, 2017 tarihinde BBC: http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/2007/06/070619_rushdi_update.shtml adresinden alındı

Sayar, M. K. (2014). Avrupa Birliği Ülkelerinde İslamofobi (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Trabzon: Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

TBMM. (2012). Avrupa’da Türkiye Kökenlilere Yönelik Irkçı ve Yabancı Düşmanlığı Motifli Eylemler 2012 Ara İzleme Raporu. Ankara: İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığı.

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

432

Page 30: Kültürlerarası İletişim Bağ İ Fransa Özelinde Ampirik Bir ...globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/files/20_mustafa_yagbasan_umran... · Anahtar Kelimeler: İslamofobi,

Yağbasan, M. (2009). Alman Toplumunun Kültürlerarası İletişim Bağlamında Öteki İmgesini Algılayışı. Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi(11), 159-218.

Yağbasan, M. (2016). Almanya ve Türkiye Özelinde Kültürlerarası İletişim. Konya: Literatürk.

Yılmaz, F. (2008). Avrupa’da Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığı. Ankara: Usak Yayınları. Yüzyılın Yeni Savaşı. (tarih yok). 04 10, 2017 tarihinde NTV-MSNBC:

http://arsiv.ntv.com.tr/news/109144.asp adresinden alındı

Yağbasan & ÖrsoğluGlobal Media Journal TR Edition, 8(15)

Guz/Fall 2017

433