26
Bilimname I, 2003/1, 15-40 KURANA GÖRE HAL FEL K VE TOPLUMSAL SÜREKL L K Erdo an PAZARBA I Doç. Dr., Erciyes Ü. lahiyat F. [email protected] nsan/Adem, olu turmak durumunda zorunda oldu u medenî bir hayat için gerekli olan her türlü fizikî ko ullar evrende olu turulduktan sonra, ya ayaca ye- rin sahibi, sorumlusu ve yöneticisi olarak varl k sahnesine ç km t r. O, dünyadaki di er varl klar kar s ndaki bu ayr cal kl konumunu, zorunlu süreler ve a amalar sonucunda kazanmam t r. Henüz i in ba nda, yüklendi i görevin gerektirdi i do- nan ma sahip olan insan, varl klar içinde böylesine farkl bir konumda yarat lm ve bunun sa lad liyakatle görevini üstlenmi tir. Kurann nitelemesiyle , yeryüzüne sahiplik edebilecek yetiler ve yetkilerle donat lm ve bu donan m, insa- n n sorumlu bir varl k olu unun alt yap s n olu turmu ve bu sorumluluk da insan n evrendeki varl klardan üstün ve ayr cal kl olmas n sa lam t r. Sahiplik, yetkili ve sorumlu olu u içinde ta yan bir kavram oldu u i çin de bu ikisinin olmad durum- larda sahiplikten söz edilemez. ili kisinde insan, ili ki i çinde oldu u varl klar yeterince tan y p, onlar kendi yararlar do rultusunda kullanabilmenin yollar n aramal d r. Bu varl k- lar n her biri, yapaca i e uygun yap , biçim, özellik ve yetene e sahip olup, kendi- leri için belirlenmi s n rlar içinde i levlerini yürütmektedir. Onlardan yararlan lmak istenildi inde, bu durumun sürekli göz önünde bulundurulmas gerekmektedir. Bu yolla insan, ilk bak ta kendisine hiçbir yarar dokunmay p, bir kenarda duruyor gibi görünen varl klarla ili kiye girerek, onlar hayat n n içine çekebilmekte ve kendisine hizmet ettirebilmektedir. Bu ili kiye insan n aç s ndan bakt m zda, evrendeki bü- tün varl klar n amac n n insan n yeryüzündeki hayat na ve yüklendi i hilâfet misyo- nuna yard mc olmak oldu unu ve onun da kendisine sunulan bu imkânlarla orant l bir biçimde sorumluluk alt na al nd n söyleyebilmekteyiz. Evrendeki konumunu, varl n n anlam n ve ayr cal n idrâk eden insan, içinde ya ad do an n kendisi için ne anlam ifade etti ini anlamakta ve onun etki- le im içinde oldu u her varl k da, insan n kendini bilmesine ve anlamland rmas na sürekli katk da bulunmaktad r. nsan, evrendeki yerini bu etkile im sürecinde her defas nda yeniden sorgulamak suretiyle yeni kazan mlar elde etmekte ve bu saye- de kendi konumuna ili kin bilincini aç k tutabilmektedir. Kur'an'da anlat m na göre; insan n yarat l konusunda Allah ile melekler aras nda geçen diyalogda, yeryüzüne sahiplik etmek üzere yarat lan insan n kimli i, ona verilen güç, yetki ve irade; dü ünce ve davran lar n belirleme serbestisi, al- ternatifleri seçme ve de erlendirme özgürlü ü gibi konularda önemli ipuçlar veril- mektedir. Allah-melek diyalogunda insan, her ne kadar üçüncü ah s olarak üzerin-

KUR AN A GÖRE HAL FEL K VE TOPLUMSAL SÜREKL L Kisamveri.org/pdfdrg/D02237/2003_1/2003_1_PAZARBASIE.pdf · 2015. 9. 8. · Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 17

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • Bilimname I, 2003/1, 15-40

    KUR’AN’A GÖRE HAL FEL K VE TOPLUMSAL SÜREKL L KErdo an PAZARBA I

    Doç. Dr., Erciyes Ü. lahiyat [email protected]

    nsan/Adem, olu turmak durumunda zorunda oldu u medenî bir hayat içingerekli olan her türlü fizikî ko ullar evrende olu turulduktan sonra, ya ayaca ye-rin sahibi, sorumlusu ve yöneticisi olarak varl k sahnesine ç km t r. O, dünyadakidi er varl klar kar s ndaki bu ayr cal kl konumunu, zorunlu süreler ve a amalarsonucunda kazanmam t r. Henüz i in ba nda, yüklendi i görevin gerektirdi i do-nan ma sahip olan insan, varl klar içinde böylesine farkl bir konumda yarat lm vebunun sa lad liyakatle görevini üstlenmi tir. Kur’an’ n nitelemesiyle ,yeryüzüne sahiplik edebilecek yetiler ve yetkilerle donat lm ve bu donan m, insa-n n sorumlu bir varl k olu unun alt yap s n olu turmu ve bu sorumluluk da insan nevrendeki varl klardan üstün ve ayr cal kl olmas n sa lam t r. Sahiplik, yetkili vesorumlu olu u içinde ta yan bir kavram oldu u için de bu ikisinin olmad durum-larda sahiplikten söz edilemez.

    ili kisinde insan, ili ki içinde oldu u varl klar yeterince tan y p,onlar kendi yararlar do rultusunda kullanabilmenin yollar n aramal d r. Bu varl k-lar n her biri, yapaca i e uygun yap , biçim, özellik ve yetene e sahip olup, kendi-leri için belirlenmi s n rlar içinde i levlerini yürütmektedir. Onlardan yararlan lmakistenildi inde, bu durumun sürekli göz önünde bulundurulmas gerekmektedir. Buyolla insan, ilk bak ta kendisine hiçbir yarar dokunmay p, bir kenarda duruyor gibigörünen varl klarla ili kiye girerek, onlar hayat n n içine çekebilmekte ve kendisinehizmet ettirebilmektedir. Bu ili kiye insan n aç s ndan bakt m zda, evrendeki bü-tün varl klar n amac n n insan n yeryüzündeki hayat na ve yüklendi i hilâfet misyo-nuna yard mc olmak oldu unu ve onun da kendisine sunulan bu imkânlarla orant lbir biçimde sorumluluk alt na al nd n söyleyebilmekteyiz.

    Evrendeki konumunu, varl n n anlam n ve ayr cal n idrâk eden insan,içinde ya ad do an n kendisi için ne anlam ifade etti ini anlamakta ve onun etki-le im içinde oldu u her varl k da, insan n kendini bilmesine ve anlamland rmas nasürekli katk da bulunmaktad r. nsan, evrendeki yerini bu etkile im sürecinde herdefas nda yeniden sorgulamak suretiyle yeni kazan mlar elde etmekte ve bu saye-de kendi konumuna ili kin bilincini aç k tutabilmektedir.

    Kur'an'da anlat m na göre; insan n yarat l konusunda Allah ile melekleraras nda geçen diyalogda, yeryüzüne sahiplik etmek üzere yarat lan insan n kimli i,ona verilen güç, yetki ve irade; dü ünce ve davran lar n belirleme serbestisi, al-ternatifleri seçme ve de erlendirme özgürlü ü gibi konularda önemli ipuçlar veril-mektedir. Allah-melek diyalogunda insan, her ne kadar üçüncü ah s olarak üzerin-

    mailto:[email protected]

  • Erdo an Pazarba16

    de konu ulan bir varl k gibi görünse de, burada as l nitelikleri anlat lan ve tan mla-nan varl k insand r. Bu diyalogda meleklerin diliyle bir taraftan insan n bozguncu vekan dökücü olma potansiyeli vurgulan rken, di er taraftan da onun olumlu; slahedici, düzeltici olma yönü çok çarp c bir anlat mla dile getirilmektedir.

    Bu diyaloga göre, insan hakk nda meleklerin bilemedi i ey,olarak sunulmakta ve di er varl klar kar s nda insan n farkl ve

    üstün konumu aç k bir biçimde ortaya konmaktad r. Burada, sorumlulu unun bilin-cine eremeyen insan n bencil, ç karc ve ufuksuz dü üncelerine yenik dü ebilece i-ne özel bir vurgu yap lmaktad r. Çünkü böyle bir konumda sorumlulu un yerinegetirilmesi, insan , hayat n n ilgili oldu u her alanda yükseltmekte, getirilmemesi isegeri b rakmaktad r. Bu durum hem bireysel, hem de toplumsal alanda geçerlidir.Tarih, insanlar n bu noktadaki tercih ve eylemlerine göre yükselen, varl n ve et-kinli ini sürdürme ba ar s n gösterebilen veya çöken birçok uygarl klara sahne ol-mu tur. Tarihî süreç içinde vahiy, srarla insandan görev ve sorumlulu unun bilin-cinde olmas n ve bunlar n gereklerini titizlikle yerine getirmesini istemi , göz ardetti inde hat rlatm , uyarm ve bunu yapmayan geçmi toplumlar n tarihlerinden,deneyimlerinden örnekler vermi tir.

    Kur’an’ n insanl k tarihinden sunmu oldu u örnek kesitlerden yola ç karak,bir toplumun ya ad dünyada varl n ve etkinli ini koruyabilmesine yönelik baztespit ve ç kar mlara ula abilmek, çal mam z n temel amac n olu turacakt r.Kur’an, toplumlar n varl k ve etkinlik mücadelesinden tüm toplumlar n dikkate al-mas ve üzerinde dü ünmesi gereken tarihî örnekler vermektedir. Tarihin tarafs z,aç k ve gerçekçi mesaj n alabilmek, ancak bu yolla mümkün olabilmektedir. Bununiçin örneklerin dillendirmeye çal t yol gösterici mesajlara ula abilmek oldukçaönemlidir. Kur'an’da kavram n n, toplumsal süreklilikle ili kisini ele alaca -m z bu çal mam zda, kavram n içeri ini olu turan ayetleri izleyerek konuyu bu bo-yutuyla ortaya koymaya çal aca z. Hilâfetin bireysel ve toplumsal yönü aras ndakiba lant y bu yolla daha aç k biçimde görebilece imizi dü ünüyoruz. Bu yaz m zdageçen; ve sözcüklerini, devlet ba kan ve devlet yönetimi anlam ndade il, Kur'anî içerikten hareketle insan n içinde ya ad dünyan n onun sorumlulu-una verilmesini vurguyla belirten, anlam nda kullanaca z.

    sözcü ü, kökünden türemekte olup, bu kökün birbirindenfarkl sözlük anlamlar bulunmaktad r. Bunlar: Zaman veya yön bak m ndan arka,arka taraf, nesil ve zürriyet, iyi veya kötü bir ekilde birini temsil etme, birinin yeri-ne geçme, birbiri ard nca gelme, birinden sonra gelme, yerine birini b rakma, birey üzerinde tasarrufa yetkili k l nma, geride kalma, anla mazl a ve görü ayr l -

  • Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 17

    na dü me, verdi i sözden dönme biçiminde s ralanabilir1. Sözcük, belirtti imiz bufarkl anlamlar yla Kur'an' n muhtelif yerlerinde kullan lm t r. Kur’an’dakökünden türeyen sözcüklerin geçti i ayetleri izleyerek, onun bir kavram hâlinegeli ini ve içeri inin olu umunu a a daki ba l klar alt nda ortaya koymaya çal a-ca z.

    Arka ve arka taraf demek olup, ön taraf anlam na gelen sözcü ü-nün kar t d r2. Arapça’da, hem zaman bak m ndan arkal k ve sonral k, hem de yönitibar yla arka olu , bu sözcükle ifade edilmektedir. Bir kimseden sonraya kalmakanlam nda da bazen bu sözcük kullan lmaktad r3. sözcü ü, bu anlamlar ylaKur'an’da geçmektedir4. Bununla birlikte Kur’an’ n sözcü üne yüklemi oldu uçok özel anlam ise, anlam d r.

    sözcü ü, yerine geçti i bireyi/toplulu u temsil etme yönüyle Kur’an’daiki ayr anlamda kullan lmaktad r. Bunlardan biri , di eri de ‘tir.

    , bir bireyin/toplumun yerini iyi bir ekilde temsil etme anlam ndad r.Halef, salih evlat, hay rl evlat, hay rl nesil, demektir. Bu anlamlar daha aç k bi-çimde ifade etmek üzere deyimi kullan lmaktad r5. A a daki ayette

    sözcü ü, anlam ndad r:

    " 6.

    , bir bireyin/toplumun yerini kötü bir ekilde tutma, temsil etme anla-m ndad r. Half, kötü evlat, bir kimseye iyili i ve yarar dokunmayan kimse, kötünesil demektir7. A a daki ayette anlam ndad r8:

    1 Ha-le-fe kökü hakk nda daha fazla bilgi için bkz., Ebu'l-Fadl Cemâluddîn Muhammed bn Manzûr,, Beyrut 1968, IX, 82-97; Mecdüddîn Muhammed b. Ya'kûb el-Fîrûzâbâdî,

    , Beyrut ts., II, 561.2 Hüseyn b. Muhammed er-Râg b el-Isfahânî, , (thk. Safvan Adnan Dâvûdî),

    Beyrut 1992, 293; Fîrûzâbâdî, II, 561; bkz. Bakara, 2/255; Ra’d, 13/11; Yûnus, 10/92.3 Âs m Efendi, stanbul 1305, III, 570.4 Bkz. Bakara, 2/255; Ra'd, 13/11; Meryem, 19/64; Tâhâ, 20/110; Enbiyâ, 21/28; Hac, 22/76; Yâsîn,

    36/9; Fussilet, 41/25; Ahkâf, 46/21.5 Bkz. Fîrûzâbâdî, II, 561.6 Al-i mrân, 3/169-170.7 bn Manzûr, IX, 84; Fîrûzâbâdî, II, 561.

  • Erdo an Pazarba18

    9.

    Ahlâkî ilkeleri dünyevî ç karlar için çi neyenler bu ayette ele tirilmekte vekötü nesil olarak nitelendirilmektedir. Anlat ld na göre, srail o ullar n n hakimyapt klar kimseler, rü vet almad kça hüküm vermezlerdi. Böyle bir davran kesin-likle onaylamayan ve içlerine sindiremeyen toplumun ileri gelen kimseleri bir arayagelerek, kendileri bu göreve geldikleri takdirde asla rü vet almayacaklar na dairbirbirlerine söz vermi lerdi. Bir süre sonra onlardan biri hakim olup, o da rü vetalmaya ba lay nca, ona: denildi in-de: derdi. Bu kez di erleri onu k nard , fakato ölüp veya azledilip de onlardan birisi onun yerine atand nda, ayn ekilde o darü vet al r ve: derdi10. Bu-rada, onlar n dü üncelerindeki bu çarp kl a i âret edilmekte ve söz konusu olaydagörevini kötüye kullanma eylemini birbiri ard nca sürdüren kötü temsilcileri belirt-mek üzere sözcü ü kullan lmaktad r.

    Hz. Muhammed’in geçmi te birbirini en iyi biçimde temsil eden dris, bra-him, smail ve Mûsâ’n n örnek söz ve davran lar n n kendilerini nas l bir üstün ko-numa ta d n hat rlamas n isteyen ayetler dizisinde bu konuda önemli mesajlarverilmektedir. Onlar, Adem, Nûh, brâhîm ve smâîl’in soyundan do ru yola erdi-rilmi ve seçkin k l nm kimselerdir11. Onlar n ard ndan gelen nesillere gelince, on-lar, öncesindeki bu topluluklar iyi bir ekilde temsil edememi ler ve kendilerini y -k ma sürükleyen bir yan lg ya dü mü lerdir Onlar n bu durumu a a daki ayettebütün aç kl ile ortaya konulmaktad r:

    ”12.

    Ha-le-fe kökünün kal b ndan mastar olan. sözcü ü deKur'an'da, görü ayr l na dü mek13, anla mazl k halinde olmak14, birinin pe indendi erinin gelmesi, iki eyin izlemesi15, niteliklerdeki farkl l k16, gerçe e ayk r l k17

    8 ve sözcükleri için bkz. bn Manzûr, IX, 84; Râg b, 293-294.9 A’râf, 7/169.10 Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerîr et-Taberî, , Kahire 1954, IX, 106;

    Ebû Muhammed Hüseyn b. Mes'ud el-Ferrâ el-Be avî, Beyrut 1987, II, 210.11 Bkz. Meryem, 19/41-58.12 Meryem, 19/59.13 Bkz. Bakara, 2/213; Al-i mrân, 3/55, 105; Enfâl, 8/42; Yûnus, 10/19, 93; Nahl, 16/39, 92; Meryem,

    19/37; ûrâ, 42/10; Zâriyât, 51/8; Nebe', 78/3.14 Hûd, 11/118.15 Gece ile gündüzün birbirini izlemesi (Yûnus, 10/6).

  • Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 19

    anlamlar nda kullan lmaktad r18. Bunlar n yan nda, do rudan konumuzla ilgili olan;, ,

    gibi anlamlar n da bu sözcükle ifade edildi i olmaktad r. Toplumsal sü-reklili in sa lanmas konusunda önemli ipuçlar veren bu ayetler üzerinde yaz m z ndaha sonraki bölümlerinde durulacakt r19.

    Kur'an'da kökünün, yerine birini b rakma, bir kimseyi kendi yerinehalîfe k lma anlam na gelen, formunu da görmekteyiz20. , insan nya ad hayat düzenleyebilme ve birlikte oldu u varl klarla e güdüm sa layabilme,insan n insanla ve evrenle ili ki kurabilme yetene ini belirten bir sözcüktür21. nsan,toplumsal ili kilerini düzenleyebildi i gibi, halîfe k l nd yeryüzü ve içinde bulunanbütün varl klarla da ili kilerini düzenleyebilmektedir.

    Hûd ile toplumu aras nda cereyan eden olaylar n anlat ld ayetler dizisi i-çinde22, onun kendisine kar olumsuz yakla m ve tav rlar sergileyen toplumunayapt uyar da geçen sözcü ü birinin yerine geçirilme anlamdad r. Onlar,toplumsal ili kilerinde dengeyi kuramam lar ve bunun sonucu olu an karga a or-tam nda bunal ml bir hayat n içine dü mü lerdir. çinde bulunduklar durumun kor-kunçlu unu anlayamad klar için ç k yollar n da aramam lard r. Toplumsal duyar-l l n yitirmi olan bu toplumun yerini almak üzere, onlar gibi olmayan bir toplulu-un getirilece i öyle belirtilmektedir:

    23

    Hz. Mûsâ, kavmi için Allah'tan yard m dilemi , onlar n kar la t klar olaylarkar s nda sab r ve sebat göstererek özgürlük mücadelelerini sürdürmelerini tavsiyeetmi , Allah’ n bu topraklar kullar ndan diledi ine verece ini ve koydu u s n rlard na ç kmaktan sak nanlar n da sonunda zafere ula acaklar n söylemi tir24. Onlarda, kendilerine Mûsâ'dan önce de onun zaman nda da çok zulmedildi ini belirterek,içinde bulunduklar durumdan yak nm lard r. Toplumunun Mûsâ'ya, onun kendile-

    16 Dillerin ve renklerin farkl olmas (Rûm, 30/22); Bitkilerin farkl renklerde yarat lmas (Nahl, 16/13).17 "Kitapta ayk r l a dü tüler" (Bakara, 2/176) ifâdesinde, Allah' n indirdi ine ayk r bir ey getirdiler

    denilmek istenmektedir (Râg b, 295)18 Fîrûzâbâdî, II, 562-563; Râg b, 294.19 Bu anlamlar içeren ayetler için bkz. En'am, 6/133, 165; A’râf, 7/69, 74, 129; Yûnus, 10/14, 74; Hûd,

    11/57; Nûr, 24/55; Neml, 27/62; Fât r, 35/39; Sâd, 38/26; Zuhruf, 43/60; Hadîd, 57/7.20 Hûd, 11/57.21 Bkz. bn Manzûr, IX, 83.22 Bkz. Hûd, 11/50-60.23 Hûd, 11/57.24 Bkz. A'râf, 7/128.

  • Erdo an Pazarba20

    rine gönderilmesinin, durumlar n n iyile mesi yolunda bir de i iklik ve bir katk sa -lamad n belirten sözlerine yer verilen ayette öyle denilmi tir:

    25.

    sözcü ü bu ayette, birinin yerine geçirilme, bir toplulu un di ertoplulu un yerine getirilmesi anlam ndad r. Mûsâ'n n onlara verdi i bu ümit ya dayüreklendirme, onlar n moral olarak güçlenmelerine yard m etmekle birlikte onun;

    sözü de, aç k bir uyar niteli indedir. Bir zamanlar horgörülen ve güçsüz b rak lan srail o ullar , kutlu k l nan ülkenin do u ve bat tarafla-r na mirasç k l nm t . brâhîm, shâk ve Yakûp'un ya ad , ba ka pek çok pey-gamberin de ya ad bir ülke olan Filistin'den ya da

    olarak söz edilmi tir. srail o ullar na Mûsâ arac l yla verilen söz,olarak gerçekle mi ti. Allah, Firavun

    ve halk n n özenle i lediklerini, yap p yükselttiklerini ise, yerle bir etmi ti26.

    srail o ullar n n M s r'da, kölelik günlerinde çektikleri s k nt lar n öyküsü,Mûsâ'n n önderli inde özgürlüklerine kavu malar , K z ldeniz'i, ya da büyük bir ihti-malle bugün Süvey kanal olarak bilinen yeri geçmeleri, Firavun ve maiyetinin bo-ulup gitmesi, Kitab- Mukaddes'te de ayr nt l biçimde anlat lmaktad r. Kur'an ise,

    bu k ssay kesintisiz olaylar dizisi hâlinde vermemekte, geçmi e yönelik bu ve ben-zeri at flar nda kendi anlat m tarz ve amac na uygun olarak özellikle ortaya koymakistedi i ahlâkî amaç ve ö retilere karakteristik motifleriyle dikkat çekmektedir27.

    Mekkeli mü riklerin uyar ld ve tehdit edildi i ayetlerden birindede: 28

    denilmektedir. Burada, dilerse Allah' n, her türlü olumsuzluklar yapmay sürdürenbir toplumu yok edip, onlar n yerine, onlar gibi davranmayan, itaatkar ve erdemlibir toplulu u getirilebilece i belirtilmektedir.

    Hz. Peygamber'in görevinin sadece apaç k tebli oldu unu bildiren bir aye-tin pe inden29, daha önce zorbalar yok edildikten sonra, inançlar ile davran lar nbütünle tiren srail o ullar n ya ad klar bölgelerde egemen k l nd gibi, Müslü-

    25 A'râf, 7/129.26 Bkz. A'râf, 7/137; Nizâmuddîn el-Hasen b. Hüseyn en-Nîsâbûrî,

    Beyrut 1996, III, 305-306.27 Bkz. Kitab- Mukaddes, XIV,1-31, s. 67-68; Muhammed Esed, çev.

    Cahit Koytak, Ahmet Ertürk, stanbul 1996, I, 296-297.28 En'âm, 6/133; bkz. Nîsâbûrî, III, 170.29 Bkz. Nûr, 24/54.

  • Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 21

    manlar da yeryüzünde egemen k l naca n belirtildi i ayette de bir toplu-lu un yerine di erinin geçirilmesi, halef k l nmas anlam ndad r30:

    31.

    sözcü ünün içeri ini önemli ölçüde olu turan bu ayetle ilgili olaraka a daki tespitler/ç kar mlar yap labilmektedir:

    -Bu ayetin geldi i günlerde Müslümanlar korku içindeydiler ve slâm, Hi-caz'da henüz bütünüyle yerle me imkân bulamam t . Birkaç y l sonra, bu korkuhali yerini huzur ve sükûna b rakmakla kalmam , ayn zamanda slâm, Arabistand nda Afrika ve Asya'n n geni bölgelerine yay ld gibi, hem do du u ülkede,hem de yay ld yerlerde iyice yerle me imkân bulmu tu. Bu durum, ayette belirti-len Allah' n bu sözünün, Ebû Bekir, Ömer ve Osman dönemlerinde gerçekle ti inintarihî bir kan t d r. Çünkü slâm co rafyas n n fetihler yoluyla ilk kez geni lemeyeba lamas , slâm dinin yerle mesi ve korkular n güvene dönü mesi onlar n zama-n nda olmu tur32.

    -Hz. Muhammed ve ashâb , bu sözün do rudan muhataplar , dolayl muha-taplar ise, gelecek Müslüman ku aklar olmaktad r. Bu noktadan yola ç karak, bu-rada ile kastedilen meselesidir, denilmi tir. Ondan sonra halife-li in Ebû Bekir, Ömer ve Osman'a geçti i bilinmektedir. Peygamber, her ne kadaraç kça belirterek kimseyi halife b rakmad ysa da, halifenin niteliklerini belirtmek vebunlar ahs nda toplayanlar seçmeyi emretmek suretiyle, halife b rakm olmakta-d r. Bu anlamdan yola ç k larak, Ebû Bekir için; ifadesinikullanmakta bir sak nca görülmemi tir33.

    deyimi, bu ayettekiba lam içinde, bireysel olarak iman n gönüllerde yerle ip kök salmas , toplumsalolarak da slam dininin manevî/ahlâkî etkinlik alan n n geni letilmesi anlam na gel-mektedir. ise, kar la lan tehlikelerden ve bunundo urdu u korkulardan kurtulmak demektir. sözcü ü; yaln zca haricî vemaddî emniyet de il, daha çok anlam n ifade etti i içinyukar daki cümle, sadece o ilk zay fl k ve tehlike döneminden sonra Müslümanlar ntoplumsal güvenli in sa land bir döneme ula aca na dair verilen bir söz de il,

    30 Bkz. Nîsâbûrî, V, 209.31 Nûr, 24/55.32 Ebu'l-A'lâ el-Mevdûdî, çev. Muhammed Han Kayanî, Yusuf Karaca, Nazife i man,

    smail Bosnal , Ali Ünal, Hamdi Ata , stanbul 1987, III, 499.33 Bkz. Fahreddin er-Râzî, , Tahran, ts., XXIV, 25.

  • Erdo an Pazarba22

    ayn zamanda bireyin ula aca içsel bir güven duygusuyla ilgili olarak, bireye yö-nelik bir sözü de ifade etmektedir34.

    -Müslümanlara parlak bir gelece in vaat edildi i bu ayette, onlar n ba lan-g çta pek çok s k nt ve güçlüklere katlanmalar na kar l k, inan p iyi i ler yapmayadevam ettikleri sürece, selefleri gibi kendilerinin de yeryüzünde hükümran olacakla-r müjdesi verilmektedir. Güzel i ler yapmak, yaln zca Allah'a ibadetten ibaret ol-may p, dine ve dünyaya ili kin her eyi güzel yapmay da içine almaktad r. irkko madan Allah'a kulluk etmek, adam kay rmadan insanlar aras nda e itlik ve adâ-leti sa lamak, sevgi, sayg , sosyal dayan ma, has l hiç kimsenin haks zl a u ra-t lmamas da bütün toplumlar n ula mak istedi i hedeflerdir.

    - slâm’ n geldi i dönemde ba ms z bir devlet kavram ndan yoksun olanAraplar, Peygamberin ça r s na uyup onun yan nda yer almalar sayesinde, k sasay labilecek bir sürede kabilevî topluluktan devlet a amas na geçmi ler ve çevrele-rindeki topluluklar kar s nda egemen bir güç hâline gelmi lerdir. Böyle üstün birkonuma ula t ktan sonra, bunun de eri bilinemeyip nankörlük edilirse, artlara uy-gun davran lar b rak ld için i ler tersyüz olmakta ve uyar yap lan sonla kar la-

    lmaktad r. nanc n n gere ini yapanlara verilen bu söz, ahlâkî niteliklere ba l ola-rak bir toplumun yükseli i veya çökü ünün nedenlerini ortaya koyan ve tarihselalanda geçerli olan bir ilkeye at fta bulunmaktad r.

    -Kur'an' n birçok yerinde önemle üzerinde durulan iki kavram; vebu ayette dünyevî hakimiyetin iki ana unsuru olarak öne ç kar lmakta-

    d r. Peygamber ve müminlere ça r da bulunulan bu ayette, inanc n eyleme döke-rek istikrarl bir tutum sergileyenlere, yeryüzünde hakimiyetin kendilerine geçece isözü verilmekte ve bunu desteklemek üzere de, insanl k tarihinden emsal gösteril-mektedir. Geçmi te bunu ba ar yla gerçekle tiren Dâvûd, Süleyman ve benzerleri,ya ad klar zaman diliminde bu önemli görevi devralm lar ve art k nöbet de i ims ras Hz. Muhammed ve onun toplumuna gelmi tir. Al nan görevin ba ar yla yürü-tülmesi ise, iki temel arta ba lanm t r: Ki inin iman , onunsergiledi i bütün davran lar n içine almakta, ona yön vermekte ve ortaya koydu udavran lar nda, eylem halinde de kendini göstermektedir. Allah' n koydu u bu ikitemel art n birçok noktalar gözard edilir yerine getirilmezse, korkular güvene,endi eler huzura, yenilgiler zafere çevrilemez.

    Kur'an'da ve kavramlar n n çerçevesinin belirlenmesi için, a-yetlerin ba lam göz önünde tutulmal d r. Allah' n di er varl klar aras nda insanabelirledi i konum, yeryüzüne sahiplik etme, e yan n kullan m , maddî ve manevîyönleriyle ya anan hayat yüceltme, eylemlerinin sorumlulu unu ta ma güç veyetkisinin verilmesi anlam nda, her insan halîfedir. Bu güç ve yetkiyi, insanî kimli i-

    34 Esed, II, 720-721.

  • Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 23

    ni koruyabilmek amac yla kullanabilenler, halîfelik sorumlulu unu gerçek anlamdayüklenebilecek güce sahip olabilmektedir.

    Halîfe, kendisinden öncekine vekil k l nan, birinin yerine geçen, ba kas n nyerini alan, ba kas n n yürüttü ü bir i i , kendisinden sonra yüklenip yürüten kimsedemektir35. Bir kimse, ba kas ndan sonra gelip onun yerine geçerse;

    denilmektedir. Birbirinden sonra gelip, birbirine halef olma yönüy-le genel anlamda her insan halîfe olmaktad r. Birinin yerine geçmek; ya asl n bu-lunmay ndan, ya onun ölümünden veya âcizli inden, ya da bunlar n hiçbiri olmak-s z n vekil edinilen kimsenin onurland r lmas ndan kaynaklanmaktad r36. Allah' n,varl klar içinde insan yeryüzünün halîfesi k lmas , onu onurland rmas anlam ndaolup, ona verilen de eri ve üstünlü ü göstermektedir37. Bu halîfelik yeryüzündemeskûn, yerle ik k l nan insan n yeryüzüne sahiplik etme, onun yönetimini elindebulundurma anlam ndad r. Ancak bu durumu, onun bütünüyle kendi kaderine ha-kim, diledi i gibi hareket etme serbestisine sahip, ba na buyruk, sorumsuz bir var-l k oldu unu gösteren bir nitelendirme olarak alg lamamak gerekir.

    nsan, bu hilâfetin yürütülmesi için gerekli yetenek ve yetkiyle donat ldgibi, yeryüzü de bu görevin yerine getirilebilmesi için gerekli olan her türlü maddîdonan ma sahip olarak yarat lm t r. Buna göre, e yân n kullan m ve güvenli ya a-ma ortamlar n n sa lanmas nda, bütün yetki ve sorumluluk insana b rak lm t r.Kur'an'da, yeryüzünde halifeli in yürütülmesine ili kin ilkeler verilmektedir. Bunagöre bireyin/toplumun sahip oldu u güç ve otorite bu ana temeller üzerinde yükse-lecektir. Çünkü bu yetki, y kmak ve bozmak için de il yapmak ve onarmak için,zorbal k ve haks zl de il, adâlet ve güveni yerle tirmek için kullan ld nda gerçekanlam n bulmaktad r.

    E yây gözlemleyebilme, onun do as n kavrayabilme, ne i e yarad n al-g layabilme yetene inde olan insan, e yâ ile uyumlu bir diyaloga girerek onu buy-ru u alt na alabilmekte ve kendisine hizmet ettirebilmektedir. Bu bak mdan insan nhilâfet misyonunu anlatan ayetler, her bir insana ayr ayr hitap eden bir özellikta maktad r. Buna göre her bir fert, kendisinin halîfe varl k olu unun bilincine va-racak, di er varl klar aras nda kendi konumunu kavrayacak ve bunun gere i ne ise,onu bütün gücüyle yapmaya çal acakt r.

    35 bn Manzûr, IX, 83; insan n halifeli ine ili kin de erlendirmeler için bkz. M. Said im ek,, stanbul 1997, 549-562.

    36 Bkz. Râg b, 294; Elmal l Hamdi Yaz r, stanbul 1971, I, 300.37 Râg b, 294; Fîrûzâbâdî, II, 562.

  • Erdo an Pazarba24

    Kur'an'da, ve sözcüklerinden olu an “ deyimi,insan n olu unu aç k bir ifadeyle ortaya koymaktad r. Yeryüzü-nün sahiplik ve sorumlulu unun insana verildi inin ifade edilmesi ba lam nda ge-çen bu deyimle, insanlar n/toplumlar n birbirinden sonra gelmesi, birbirinin yerinegeçmesi, birbirine halef olmas n n ne anlama geldi i daha da belirginle mektedir.Buna göre Kur'an'da geçen sözcü ü ile her bir insan n yeryüzünde halîfe ol-du u ç kar m n yapabilmekteyiz38. A a daki ayette özel olarak Dâvûd için kullan -lan “ deyiminin de onun ahs nda insanlar yönetme misyonunuyüklenen herkesi için kullan labilece ini dü ünmekteyiz:

    39

    Dâvûd'un, yeryüzündeki halîfeli inden söz eden ayette, hilâfetin u iki te-mel anlam ifade etti i söylenebilir: Birincisi;

    demektir. kincisiise; de-mektir. Burada, devlet ba kanl /yöneticilik anlam nda Dâvûd'a ad verile-bilmektedir40.

    ifadesinde, ili ki-si çerçevesinde hilâfetin anlam alan nda adâletin yeri ve önemine özel bir vurguyap lmaktad r. Bu görevin yerine getirilmesinde halîfeli i üstlenen insan n uymakzorunda oldu u evrensel nitelikli bir ilke olan ilkesi olmazsa olmaz bir ko ulolarak birinci s raya al nmaktad r. nsanlar yönetme ve aralar nda hüküm vermekonumunda olan kimselerin uymalar gereken temel prensip olunca, buradahalîfeli in görev ve sorumluluk alanlar n n bir di er boyutu da ortaya konulmuolmaktad r. slam bilginleri, bu ve benzeri ayetlere41 dayanarak, Müslümanlar nkendilerine uyacaklar bir halîfe/yönetici tayin etmelerinin gereklili i üzerinde dur-mu lar ve halîfede bulunmas gereken pek çok art s ralam lard r42. Asl nda buartlar, örne in halîfenin Kurey li olmas gibi43 Kur'an'dan ç kart lan hükümler ol-

    38 Ebu’l-Kâs m Cârullah Mahmûd b. Ömer ez-Zemah erî,Tahran, ts., I, 61; Ebu'l-Fidâ smail bn Kesîr, Kahire, ts., I,

    92; Ebu’l-Fadl ihâbuddîn Mahmûd el-Âlûsî, Bulak 1301, I, 185; Muhammed Re id R -za, M s r 1373, I, 258.

    39 Sâd, 38/26.40 Râzî, XXVI, 199.41 Bkz. Nûr, 24/55.42 Muhammed b. Ahmed el-Kurtubî, M s r 1967, I, 264-274.43 Daha fazla bilgi için bkz. Mehmed Said Hatipo lu, , A. Ü. lahiyat F. Dergisi, c.

    XXIII, Ankara 1978, s. 121-213.

  • Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 25

    may p, tarihî ko ullar içinde ortaya ç kart lan hükümler görünümündedir. Bu ayet-lerde, özellikle toplumsal alanda geçerli olan temel ilkelere at flarda bulunulmakta-d r. Bu ilkelerin toplum hayat ndaki lüzum ve önemini kavray p, gere ini yerine ge-tirme çabas nda olanlar, yeryüzündeki halîfeliklerini sürdürebilecek, aksi yönde ha-reket edenler de halîfeli i, bunun gere ini yerine getiren bir ba ka topluma teslimedeceklerdir.

    Hilâfet görevinin yerine getirilmesinde uyulmas gereken bir di er art dabu ayette, Dâvûd'a hitaben:

    ifadesiyle anlat lmaktad r. Yönetici, yönetti i insanlar n canlar n , namusla-r n , mallar n korumak ve onlar n durumlar n düzeltmek, sorunlar n çözmek zo-rundad r. Yöneticinin, toplumunu ilkeler düzeyinde de il de keyfine göre, kendiistekleri do rultusunda yönetmeye kalk p, kendi ç karlar n öne ç karmas , halk üze-rinde büyük zararlara yol açmaktad r. Bu da, ülkede önemli i lerin yüzüstü kalma-s na, y k ma u ramas na, insanlar n bunal m ve anar iye dü mesine neden olmak-tad r. Bu bak mdan, insanlar aras nda adâletle, hakka göre hükmeden birisininmutlaka bulunmas gereklidir. Burada, Dâvûd'a: denilmek is-tenerek, onun ahs nda hilâfet misyonu yüklenenlere önemli bir hat rlatmada bulu-nulmaktad r44.

    Yeryüzünde insanlar/toplumlar birbirine halef olmakta, biri di erinin yerinegeçmekte, fakat ba ka bir varl k onu temsil edememekte ve onun yerini alamamak-tad r. Kur’an’da hilâfet kavram çerçevesinde bu konuya i âret edilerek u hat rlat-ma yap lmaktad r:

    45. Bu ayette Allah' n, dileseydi, yeryüzünde insan-lardan onlar n yerine geçen veya birbiri ard nca gelen ya da yeryüzünde hali-fe/hükümran olan melekler yaratabilece i belirtilmektedir. sâ'dan söz eden ayetlerdizisi içinde yer alan bu ayette; sâ'y babas z olarak yaratan Allah' n, istese bundandaha büyü ünü de yapabilece i, insanlardan melekler yarat p, onlar insanlar n ye-rine geçirebilece i vurgulanmaktad r. Burada, sâ'n n do a-üstü bir varl k olmadbelirtilmektedir46.

    nsan yeryüzünde ne kadar olumsuzluklar içinde olursa olsun, onun düzel-tilmesi veya kurtulu u yine insan eliyle olacakt r. Bunun için yeryüzünde hiçbir za-man melekler insana halef k l nmam ve insanlar n yeryüzünde birbiri ard nca gel-mesi, birbirine halef olmas durumu sürdürülmü tür. Bu durum, ayn zamanda in-sana verilen de eri, ona duyulan güveni ve onun ta d sorumlulu u da göster-mektedir. Çünkü insanlar, tarihî süreç içerisinde, düz yoldan ayr lm , pek çok zik-zaklar çizmi , olumsuz davran lar sergilemi tir. Buna ra men Allah, onlar n yerine

    44 Râzî, XXVI, 199-200; bkz. Nîsâbûrî, V, 592.45 Zuhruf, 43/60.46 Esed, III, 1005.

  • Erdo an Pazarba26

    bir ba ka varl k cinsini de il de yine insan , yani olumlu davran larda bulunan di ergrup insanlar geçirmi , onlar birbirine halef yapm t r.

    ço ulu; ve , mastar ise, ’tir47. Kur'an'da,48, 49 ve 50 sözcükleri kullan lmaktad r.

    ’nin ço ulu olan ’ sözcü ünün geçti i ayetlerde, halîfelik görevi-nin yetki ve sorumluluk alanlar na de inilmekte, yetkisini olumsuz yönde kullananve sorumlulu unun bilincinde olmayan pek çok toplumun yok olu sürecinden kur-tulamad ve tarihin de bunun nice örneklerine tan kl k etti i belirtilmekte ve geç-mi ten dersler ç kart larak, gelece in biçimlendirilmesi istenmektedir.

    Hz.Muhammed'in, toplumuna Nûh'un ba ndan geçenleri anlatmas n iste-yen ayetlerde51, milletinin onun uyar lar na ald r etmeyip, onu yalanc sayd klarve bu nedenle onlar n suda bo uldu u belirtilmekte ve onunla birlikte kurtar lanla-r n da halifeler yap ld ifade edilmektedir:

    52.

    Kur'an te vik ve sak nd rma konusunda, genelde geçmi e yönelerek, onla-r n ba ndan geçenleri hikaye yoluyla anlatmakta ve uygulad bu metot da, kurubir tehditten daha tesirli olmaktad r53. Burada, geçmi te peygamberlerini yalanla-yanlar n sonlar n n nas l oldu una bak lmas istenmektedir. Her dönemde kurtulu a,peygamberlerinin uyar lar n dinleyip, onlar n yan nda yer alanlar ula m lar, say larve güçleri çok olmas na ra men, peygamber kar tlar tarih boyunca bekledikleri veistedikleri sonuca hiçbir zaman ula amam lard r. Görüldü ü gibi, Nûh'un k ssasda, Hz. Muhammed'in getirdi i mesaja kulaklar n t kayanlara, somut bir uyar nite-li inde anlat lmaktad r.

    Kur'an'da, ve sözcüklerinden olu andeyimleri de kullan lmaktad r. nsan n olu u bu deyimler-

    le de ifade edilmektedir. Yeryüzünün insana emanet edilmesi ve ona burada tasar-

    47 Halîfe'nin ço ulunun , halîf'in ço ulunun oldu u belirtilmi tir (Râg b, 294).48 Bakara, 2/30; Sâd, 38/26.49 En'am, 6/165; Yûnus, 10/14, 73; Fât r, 35/39.50 A’râf, 7/69, 74; Neml, 27/62.51 Bkz. Yûnus, 10/71-72.52 Yûnus, 10/73.53 Râzî, XVII, 136-137.

  • Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 27

    ruf hakk n n tan nmas , ayr ca kendisine verilen eyleri kullanacak güç ve yetenekteyarat lmas aç s ndan bütün insanlar yeryüzünün halîfeleridir. Toplumlar, halîfeliks nav nda birbiriyle yar ve rekâbet hâlindedir. Kim, kendisine sunulan imkânlardanen üst derecede yararlanabilirse, önder toplum olma konumuna eri ebilecektir.Kur’an s nav n âhiret boyutunun da unutulmamas gerekti ini ve bu s nav n sonu-cuna göre, ki inin âhiretteki durumunun belirlenece i konusunda uyar da bulun-maktad r:

    "54.

    Bir grup müfessir, deyimiyle, özel olarakHz.Muhammed ve ümmetinin kastedildi i görü ündedir. Çünkü o, peygamberlerinsonuncusu ve onun ümmeti de di er ümmetlerin halefidir. Bu yoruma göre Allah,Müslümanlar yeryüzünün halîfeleri k lm t r. Buradaki hitab n bütün insanlara yöne-lik oldu unu söyleyenler de olmu tur. Nitekim bu ifadenin ard ndan, insanlardankimisinin kimisine derecelerle üstün k l nd n n da belirtilmesi bu yorumu destek-lemektedir.55.

    nsanlar n birbirinden derecelerle yükseltilmesi; ak l, karakter, ilim, mal,r z k, makam ve benzeri konularda birbirinden farkl olmas demektir. Böylesi birfarkl l k, herkesin sahip oldu u eylerle denenmesi amac na yöneliktir. Verileni yerliyerinde, güzel bir biçimde kullan p kullanamayan böylece ortaya ç kacakt r. Bunla-r n yükledi i sorumlulu un gere ini yapanlar, akran n n içinden s yr l p öne geçecekve herkesin gelece i de buna göre ekillenecektir56. Allah, insanlar gerek renk, dilve fizyolojik yap , gerekse kendilerine verilen imkânlar, beceri, sosyal statü ve en-telektüel yönden farkl olarak yaratm ve her birine de i ik yetenekler vermi tir.Bu sayede insanlardan kimi kiminden üstün bir konuma gelmi ve bu yönüyle in-sanlar n birbirine muhtaç olma durumu da, toplumsal hayat n temelini olu turmu -tur.

    Allah, insan ve evren ili kisinin anlat ld ayetler dizisinde önce Allah-insanili kisi ile konuya girilmekte, daha sonra Allah-evren ve insan-evren ili kisi57 ortayakonulmakta ve bu ba lam içinde na özel bir vurgu yap lmak-tad r:

    )"58

    54 En'am, 6/165.55 Bkz. Râzî, XIV, 13.56 Bkz. Râzî, XIV, 13.57 Neml, 27/59, 63.58 Neml, 27/62.

  • Erdo an Pazarba28

    Allah-evren, insan-evren ve insan-Allah ili kisi, bu ayetlerde bir bütünlük i-çinde ve birbiriyle ba lant l biçimde anlat lmaktad r. nsan, bu ili kinin kendisiyleilgili yönlerinde üzerine dü eni yapt takdirde, halîfelik görev ve sorumlulu unuyerine getirmi olacakt r. Böyle bir anlam örgüsü içinde yukar daki ayetin insan nhalîfe olu una ili kin vurgusu, Allah' n, insan özel yetenek ve güçlerle donatarak,onu , yönündedir. Burada

    deyimiyle, yeryüzünde yerle me ve tasarrufta bulunma an-lam n n yan s ra, nesillerin birikimlerini sonrakilere aktarma ve birbirinden devral-malar da anla labilmektedir. Ancak ayette sözcü ü ile, mülkiyet ve hü-kümranl k anlamlar n n öne ç kart ld n görmekteyiz59.

    Allah' n varl na, birli ine ve ortaks z oldu una birer delil olarak sunulanbu ayetler, ayn zamanda bütün bunlar n, yeryüzünün sâhibi, halîfesi yap lan insaniçin haz rland na da i âret etmektedir. Burada hitap edilen toplumun ahs nda,bütün insanlar n yeryüzünün halîfeleri oldu u ve bu görevin yerine getirilmesinde,gerekli olan bütün artlar n olu turuldu u vurgulanmaktad r. Burada da, halîfenin,üstlendi i görevi tam anlam yla yerine getirebilmesi için, haz rlanan imkânlardan birbölümü s ralanmaktad r. Buna göre, yeryüzünün halîfeleri, kendileri için haz r k l n-m bu malzemeler üzerinde, tasarruf güç ve yetkisini kullanacak olan insanlard r.

    Toplumlar n çökü ve yok olu nedenlerinin anlat ld ayetlerden birinde,apaç k belgelerle gelen peygamberlerine haks zl k ederek inanmad klar için, geç-mi te pek çok nesillerin yok edildi i belirtilmekte60 ve bunu izleyen ayette de öyledenilmektedir:

    Hz. Peygamber'in gönderildi i topluma burada, sizin iyilik mi yoksa kötülükmü yapaca n z görelim ve buna göre davranal m diye geçmi te yok etti imiz top-lumlar n yerine sizi yeryüzünde halifeler yapt k, denilmektedir. Ayn konuya bir ba -ka yerde de u ifadeyle de inilmektedir:

    "62 Hz. Peygamber:

    "63 sözleriyle bu konuya i aret etmektedir64.

    lk muhatab olmas nedeniyle öncelikle o dönemin Arap toplumuna sesle-nilen bu ayetleri öyle de yorumlamak mümkündür: Sizden önceki toplumlar, pey-

    59 Râzî, XXIV, 209.60 Bkz. Yûnus, 10/13.61 Yûnus, 10/14.62 Mülk, 67/2.63 Tirmizî, Fiten, 26; bn Mâce, Fiten, 19.64 Râzî, XVII, 54.

  • Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 29

    gamberlerinin uyar lar na kulak asmad klar için yok oldular. Siz de, onlar gibi aynolumsuz davran larda bulunarak, onlar n yok olu a götüren yanl l klara dü meyin.Ba n za olumlu veya olumsuz gelen her eyin belirleyicisi kendi davran lar n zd r.Selefleriniz sorumluluklar n n gere ini yerine getiremedikleri için toplumsal varl kla-r n sürdüremeyerek tarih sahnesinden dü tüler. Siz, elinize geçen f rsatlar en iyiekilde de erlendirmeye çal n, yoksa sizlerden de halîfelik görevi dü er ve bu so-

    rumluluk, halîfeli in gere ini yapan toplumlara devredilir.

    nsanlar n yapm olduklar olumlu veya olumsuz davran lar n n sonuçlarbütün toplumu etkilemektedir. Peygamberin hitap etti i toplumun uyar ld bir di-er ayette bu durum aç k bir biçimde dile getirilmektedir:

    65.

    Bu ayette, Allah' n insan yapmas ve yeryüzüne vârisk lmas ; ona do ru ile e ri, iyi ile kötü, hidâyet ile dalâlet aras ndaki fark anlamayetene ini vermesi olarak da anlayabiliriz66. Burada muhataplar, hem gelmi -geçmi kimselere, hem de kendi durumlar na dikkatle bakmaya ça r lmaktad r.' demek, onlar n pe inden geldiniz, dü tükleridurumlar ö rendiniz, Onlar gibi mi olmak istiyorsunuz? Geçmi in ö üdüne kulakveriniz ve ayn yan lg ya dü meyiniz, demektir67. Onlar n daha önce ya am toplu-luklar n yerine getirildikleri, onlar n ülkelerine, yerle im bölgelerine mirasç olup,tasarruf yetkisinin kendilerine verildi i belirtilerek, küfrün zarar n n ba kas na de il,yine sahibine dönece i, bunun geçmi te böyle oldu u ve gelecekte de böyle olma-ya devam edece i anlat lmak istenmektedir. Burada, yine insan n halîfelik görevihat rlat lmakta ve bu görevin yetki, sorumluluk ve gere ine göre hareket edilmesiönemle vurgulanmaktad r.

    bir di er ço ulu olan da geçti i ayetlerde, sözcü üile ayn içeri i ta maktad r. Geçmi toplumlardan örnek kesitlerin sunuldu u buayetlerde, sözcü ünü bir kavram haline dönü türen ana temalar bulabilmek-teyiz. Hûd k ssas n n anlat ld ayetlerden birinde, Âd toplumuna, geçmi te Nûhtoplumunun kar la t sona at f yap larak öyle seslenilmektedir:

    68.

    65 Fât r, 35/39.66 Bkz. Esed, II, 892.67 Râzî, XXVI, 31.68 A'râf, 7/69.

  • Erdo an Pazarba30

    Kur’an, Nûh kavminden sonra, onun soyundan gelen veya ondan sonrakikavimlerin en kalabal ve en güçlüsü olarak Hûd kavminin, onlar n yerine yeryü-zünde halîfeler k l nd n bildirmektedir. Yani onlar , Nûh kavminin ya ad klar top-raklara, onlar n memleketlerine, mallar na ve bunlardan sa lanabilecek her türlüimkâna sahip k lm t r69. Burada, insanlar n birbirine halef yap ld ve sonrakilerin,öncekilerden ibret almas , kendilerine verilen eylerin k ymetini bilmesi ve vereninde asla unutulmamas gerekti i anlat lmaktad r.

    Hz. Sâlih'in Semûd kavmine gönderildi ini belirten ve onun dâvetini anla-tan ayetlerden birinde de bu konuda öyle denilmektedir:

    70.

    Allah, Âd kavmini helâk edince, Semûd kavmini onlar n yurtlar na yerle -tirmi ve yeryüzünde Semûd’u onlara halef k lm , onlara bol nimetler ve uzun ö-mür vermi tir71. Burada, seleflerinin yerine geçirilip, onlar n sahip oldu u imkânlar-dan yararlanan bir toplumdan, diye söz edilmektedir72.

    Kur'an'da bir toplumun sahip oldu u imkân, güç ve etkinli i koruyup geli -tirerek varl n dünyan n sonuna kadar sürdürebilmesinin imkân da, halîfelik kav-ram n n içeri ine dahil edilmekte ve halîfeli in toplumsal boyutu olarak takdim e-dilmektedir. Kur’an’ n geçmi toplumlar n tarihlerinden seçerek anlatt örnek olay-larda da halîfeli in toplumsal boyutu öne ç kart lmakta ve insan n bireysel ve top-lumsal görev ve sorumlulu u, onun halîfe olu uyla ili kilendirilmektedir. Söz konusuanlat mlarda toplumsal süreklili in nas l sa lanabilece i, genelde bunu ba arama-yan toplumlar n yapt yanl lar gösterilerek ortaya konulmaktad r.

    Kur'an'da belirli bir toplumun tarihini irdeleyen özel bilgilerin yan nda, genelanlamda bütün toplumlar n tarihini ilgilendiren, onlar n bütün unsurlar yla varl nsürdürebilme, ayakta durabilme, dünyada kalabilme mücadeleleri için bir yol göste-rici niteli inde olan genel ilkeler de verilmektedir. Bir ba ka deyi le, verilen her birörnekten hareketle bir toplumun tarih içinde varolu unu sürdürebilmesini sa laya-cak temel ilkeler, Kur’an’da bazen aç k bir biçimde belirtilmekte, bazen de sat r ara-lar ndan ç kart lmay beklemektedir. Toplumsal süreklili in sa lanmas nda olmazsaolmaz de erindeki bir ilkeyi aç k biçimde ortaya koyan ayetlerden birinde öyle de-nilmektedir:

    69 Râzî, XIV, 157.70 A'râf, 7/74.71 Râzî, XIV, 163.72 Bkz. T. W. Arnold, . A. V-1, 148-149.

  • Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 31

    "73.

    Toplumsal süreklilik konusuna ili kin olarak ayetin vermek istedi i mesajkonusuna özgü bütünlü ü içinde alabilmek için önce bu cümlenin temel dayanakla-r n olu turan ve sözcüklerinin anlamlar n n ortaya konulmas gerekmek-tedir. ile maksad n 74,

    , kinâye, , oldu u belirtilmektedir75.ise, , demek olup anlam na gelen cins isimdir. Bunedenle Zebûr ismi, peygamberlere gönderilen tüm ilâhî kitaplar için de kullan la-bilmektedir76. Zebûr'un Dâvûd’un kitab oldu u77, onun dinî hükümleri de il, yaln z-ca aklî hikmetleri içine alan bir kitap oldu u da söylenmektedir78. Ayr ca Zebûr ilekastedilenin; veya oldu u, bunun Allah taraf ndanpeygamberlere veya Mûsâ'dan sonraki peygamberlere indirilen da olabile-ce i belirtilmektedir79.

    Zikir’den sonra Zebûr’da da yaz l olan konu-sunda müfessirler iki farkl görü ortaya koymaktad r: Onlardan bir bölümüne göreburas , dur. Onlar, yorumlar na:

    "80 ayetini delil getirmi lerdir.Dünya yurduna gelince buras , hem salih, hem de salih olmayanlar n bar nd yer-dir. Onlardan bir bölümü de, ayetteki ile yaln zca dünya topra , nünkastedilmi olabilece ini söylemi lerdir. Çünkü Allah' n, inanan ve salih amel yapankullar n yeryüzüne sahip k laca na81, kendisine âit olan yeryüzünü kullar ndan di-ledi ine verece ine ili kin sözü bulunmaktad r82.

    Her iki görü ün de gösterdi i anlamlar n kesi im noktas , inan p salih ameli lemek, iyi ve yararl i ler ortaya koymakt r. Buna göre salih insanlar, hem içindeya ad klar dünyan n, hem de âhirette cennet yurdunun sahipleri, sâkinleri, vârisle-ridir. Bu, bütün ilâhî kitaplar n verdi i ortak bir müjdedir. Onlar n ö ütleri, toplum-lar kötü ahlâktan, olumsuz gidi attan kurtar p yüceltmeyi ve onlar , inanc n salihamelleriyle bütünle tirerek birbirine sevgi ve sayg gösteren, birbirine güvenen ve

    73 Enbiyâ, 21/105 ).74 Enbiyâ sûresinin 7. ve 48. ayetlerinde de Tevrat'tan, 'Zikir' diye söz edilmi tir.75 Bkz. Râzî, XXII, 229; Muhammed Hüseyn et-Tabatabâî, Tahran 1372, XIV,

    361. ’in, , , , , anlamlar ndan hare-ketle, Kur'an'da belirtilen manevî ve toplumsal yükümlülükleri yerine getiren insann kazanacave ili kin dolayl bir îmân n da söz konusu oldu u belirtilmi tir (Esed, II, 647 ve 664).

    76 Taberî, XVII, 103; Nîsâbûrî, V, 209.77 Nisâ, 4/163. ve srâ, 17/55. ayetlerinde Dâvûd’a Zebûr'un verildi i belirtilmektedir.78 Bkz. Bursal smail Hakk , , stanbul 1926, V, 366.79 Taberî, XVII, 103; Nîsâbûrî, V, 57; Tabatabâî, XIV, 361.80 Zümer, 39/74.81 Bkz. Nûr, 24/55.82 Bkz. A'râf, 7/128.

  • Erdo an Pazarba32

    hakk n gözeten, birbirine kenetlenmi olarak hayat n her alan nda bir ba ar danötekine ko an örnek bir toplum yapmay amaçlamaktad r83. Yeryüzünde dürüst veerdemli olanlar n toplumsal süreklili ini sa layabilecekleri ve buraya vâris olabile-cekleri ilkesi, onlara verilen, "84 sö-zünün bir yank s olmaktad r. Buna göre, insan için öngörülen ve amaç olarak gös-terilen yüceliklere eri menin tek yolu, ancak inan p dürüst ve erdemli davran larortaya koyabilmektir.

    ve sözcüklerine getirilen bu yorumlar çerçevesinde ortaya ç kansonuç; ilkesi, bütün ilâhî kitaplar n sundu-u temel ilke olmas d r85. olmas ilkesiyle, yeryü-

    zündeki insan otoritesinin belli sürelerde liyakatsizlerin ellerine geçebilse de, sonuç-ta bunun yeniden iyilerin eline geçmesinin kaç n lmaz oldu u ortaya konulmaktad r.nsanlar n gaflete dü tü ü anlar kollay p ufuklar n karartanlara, bu eylemlerini

    sürdürebilmeleri için süresiz bir izin verilmeyece i de bu sözün sat r aralar ndanç kart labilmektedir.

    Bir toplumun yeryüzüne vâris olmas , buradan sa lanabilecek bütün fayda-lar n kullan m ve yönetiminin ba kalar ndan kendilerine geçmesi demektir. Bunundo al sonuncu olarak, önceki toplumun sonunu haz rlayan eski anlay , al kanl klarve kurumlar da art k varl k nedenlerini kaybetmekte ve böylece yeni bir dünya ku-rulmaktad r. Yeni toplum, elde etti i bu miras kendi kazan mlar yla bütünle tirerekgeli tirmekte ve ya ad hayat n içine katt bu bolluk ve imkânlar kaybetmemekiçin de gerekli tedbirleri almaktad r.

    Kur’anî ifadelerde söz konusu edilen bolluk ve art da iki türlü olabilmek-tedir: Birincisi; insan n olumlu davran lar n n sonucunda olu an bolluk ve art ,onlar n dünya hayat nda kazand klar yak nl k makamlar biçiminde âhirete yönelikolabilmektedir. Bu da, Allah' n cennet ehlinden hikâye etti i:

    "86

    ve "87 sözlerinin i aret etti-i gibi, dünya hayat n n kazand rd âhiret nimetidir. kincisi ise; dünyan n mevcut

    fayda ve güzelliklerinden gere ince yararlanma gibi dünya hayat yla ilgilidir. Bunagöre, yeryüzü irk ve günahlar n kirinden ar nd r lacak ve Allah, insanlar n içindeninan p yararl i ler yapanlar , öncekileri halef k ld gibi, kendilerini de yeryüzünehalef k lacak, onlar için be endi i dini, temelli yerle tirecek ve korkular n güvene

    83 Râzî, XXII, 229-230.84 Al-i mrân, 3/139.85 Ayn ilke, Zebur'da: eklinde ifade edilmektedir

    (Kitâb- Mukaddes, stanbul 1974, XXXVII-29, s. 560).86 Zümer, 39/74.87 Mü'minûn, 23/11.

  • Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 33

    çevirecektir88. Böylelikle Allah'a kulluk eden, ona hiçbir eyi ortak ko mayan salihbir toplum yeryüzünde güçlü ve etkin bir toplum olarak varl n sürdürecektir. Gö-rüldü ü gibi, ayetin ifadesi mutlak olup, hem dünyevî ve hem de uhrevî verâsetiiçine almaktad r89.

    Medeniyetler, kendilerinin ötekilerden ay rt edilmesini sa layan nitelikleriy-le, kurucu toplumlar n n kimlikleri ve toplumsal yap lar n n tan nmas n kolayla t ranyol gösterici simgeler sunmaktad r. Belli zaman ve mekânda ya ayan bir toplumu,

    ili kisi ba lam nda inceleyen ve yorumlayan bir tarihçi, bire-yin/toplumun bu etkile imdeki rolünü tespit etmekte ve buradan bütün toplumlariçin de geçerli olabilecek kesi im noktalar n bulmaya çal maktad r. Sosyolog, fizikîve kültürel antropolog da toplumlar n çe itliliklerini, niteliklerini ve tarihsel süreçiçindeki geli imlerini göstermeyi amaç edinmektedir90. Kültür eserleri ve tarihî olay-lar, yaln z genel bir kural n münferit halleri olmakla kalmamakta, ayn zamandabelli bir zaman ve mekânda ortaya ç kmakla ayr bir önem ta maktad rlar. nsanl ktarihinde peygamberler, dü ünürler, bulu lar, bilimsel, teknolojik ve endüstriyelgeli meler, devrimler ve sava lar n, tüm kültür çevrelerinin, bazen bütün toplumla-r n kaderini tayin edici nitelikteki etkileri bunun en aç k örnekleri olarak kar m zdadurmaktad r. Bu olaylar n belli bir zaman ve mekân n özel ko ullar içinde ve birdefaya mahsus olu lar , onlardan genel bir görü /sonuç ç kart lmas na bir engelolu turmaz. Bunun için olaylar n gerçek anlamlar n n kavranabilmesi, onlar n birey-sel ve toplumsal plânda de erlendirilmelerini ve benzer ve yak n olaylarla kar la t -r lmalar n gerektirir. Çünkü günlük ve münferit olaylar, tarihî olaylar n ortak zemi-nini olu turmaktad r91.

    Gerek bireyin gerekse toplumlar n hayat nda ele geçirilen pek çok f rsatlarve imkânlar olmu tur. Fark nda olunamad veya yeterince de erlendirilemedi idurumlarda bunlar ço u kez hebâ olmu , elden kaçm ve daha sonraki yak nmala-r n da kimseye bir faydas dokunmam t r. Kur'an bu konuda bireye ve topluma çokönemli uyar larda bulunmu ve bunlar da ili kileri ba lam ndatarihî örneklerde somutla t rarak sunmu tur. Kur’an’ n tarihî anlat mlar , toplumlar nyönlendirilmesi ve toplumsal süreklili inin sa lanmas konusunda peygamberleriayr cal kl konumda göstermektedir. Onlar, sürekli olarak toplumlar n uyarmakta;onlar ayakta tutan temelleri göstermekte ve burada olu an a nma ve çürümelerin

    88 Nûr, 24/55.89 Tabatabâî, XIV, 361-362.90

    (Joachim Wach,, çev. Ünver Günay, stanbul 1995, s. 89).

    91 Kr . Hans Freyer, , çev. Nermin Abadan, Ankara 1957, s. 30-35.

  • Erdo an Pazarba34

    onar lmas gerekti ini srarla belirtmektedir. Bu uyar lar, toplumsal süreklili in sa -lanmas ve korunmas nda iyi de erlendirilmesi gereken önemli f rsatlard r.

    Toplumbilimciler içinde dinî otorite tiplerinin sistematik tablosundaolgusunu apayr kategori olarak dü ünenler vard r. Buna göre peygam-

    ber, geçmi i ayd nlatmak ve aç klamakla kalmamakta ayn zamanda gelece e de elatmaktad r. imdiki zaman, peygamber taraf ndan bu çift yönlü k alt nda aç k-lanmaktad r. O, toplumsal düzendeki her çe it kar kl k ve bozulmaya kar tepkigöstermekte, tehlikeyi sezmekte, geçmi in ve gelece in alt nda halihaz r du-rumu aç klamak için bütün f rsatlar de erlendirmektedir. çinde bulunulan duru-mun toplumu nereye götürece i konusunda peygamber, halk n ve onun temsilcile-rini uyarmakta, sorunlar n çözmeye yönelik pratik önerilerde bulunmaktad r92.

    Kur’an, farkl zaman ve mekânlarda ya ayan toplumlar n her birinin tarihinikendi özel artlar içinde anlat rken, her dönemin toplumu için dikkate al nabilecekortak konulara i aret ederek, geçmi te ele geçirdikleri f rsat ve imkânlar kullana-mayan toplumlar n hazin sonlar n gözler önüne getirmektedir. Kur’an, toplumlaraverilen bu tarihî f rsat ve imkân , bir kez de Mekkeli mü riklere seslendi i ayetlerin-de yinelemekte ve oldukça aç k ve çarp c anlat mlarla, onlar geçmi in ac dene-yimlerinden ders almaya ça rmaktad r. Geçmi te peygamberlerine inanmay p, ya-lanlayan nesillerin bu olumsuz davran lar , kendilerini yok olu a götüren bir haks z-l k olarak de erlendirilmi tir93. Onlar, Hz. Muhammed'in ça r s na uymay p, onuyalanlamay sürdürmeleri halinde, benzer sonuçlarla kar la abilecekleri konusundau sözlerle uyar lm t r94:

    "95.

    Bu ifadelerde, bir yandan Mekke toplumuna verilen böylesine kaç r lmaya-cak bir f rsat söz konusu edilirken, bir yandan da çok önemli tarihî bir uyar da bu-lunulmaktad r. Buna göre, Peygamber’in ilk ve yak n muhataplar durumunda olanbu topluma, peygamberleri önderli inde çok önemli bir tarihî misyon geçmi tendevral nm olmaktad r. Bu toplum, yerine geçirildi i toplum gibi benzer olumsuz-luklar m sergileyecek, yoksa tarihten gerekli dersi al p, yüklendi i bu zorlu görevinsorumlulu unun bilincinde olarak toplumunun süreklili ini mi sa layacak? Görüldü-ü gibi, bir toplumun ayakta kalabilme ilkelerinin neler oldu u, bu ve benzeri ifade-

    lerde gayet aç k bir biçimde ortaya konulmaktad r.

    Toplumlar n sorumluluklar n yerine getirip getirememe konusunda s nan-mas , gözetim alt nda tutulmas , gidi ât n n izlenmesi ve buna göre konumunun

    92 Bkz. Wach, 420-423.93 Yûnus, 10/13.94 Taberî, XV, 270.95 Yûnus, 10/14 .

  • Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 35

    belirlenmesi, her bir toplum için geçerli olan tarihî bir e ilim görüntüsünde kar m -za ç kmaktad r. Ayr ca durumun böyle bir seyir içinde gerçekle mesi tarihin yaptbir uyar biçiminde, yeniden Kur'an'dan insanl a ilâhî bir katk olarak gösterilmek-tedir. Bu ifadelerle ayn zamanda bütün insanlara seslenilmekte96 ve geçmi te kal-m bu toplumlardan sonra97, kimlerin görevini yürütüp yürütemeyece ine bak la-ca ve her dönemde de bu göreve, onun gereklerini eksiksiz olarak yapanlar ngetirilece ine özel bir vurgu yap lmaktad r.

    Toplumsal varl na süreklilik kazand ramayan bir toplumun yerini di erineb rakma durumunda kalmas anlam nda bir toplumsal de i imden söz eden Kur'an,bireysel ve toplumsal sorumluluklar n n bilincine erememeleri nedeniyle, yüklendik-leri görevin gereklerini yapmayan toplumlar n yerine ba ka bir toplumun getirilece-ini98, tarihî tespitlerle desteklenmi biçimde haber vermektedir99. Bir toplumun

    yerini di erinin almas veya tarihsel varl n n sona ermesi, her zaman o toplumunmedeniyetini ve bütün bireylerini kaybetmesi demek de ildir. Bu süreç bazen birtoplumun maddî ve manevî varl klar n n birlikte tarihin sayfalar nda bir an olarakkalmas biçiminde i leyebilece i gibi, bazen de varl sona eren toplumun kendisi-ne âit etkinli i ve öz benli ini olu turan de erlerin kaybolmas tarz nda gerçekle e-bilmektedir.

    Kur'an, tarihte olumsuz eylemleri yüzünden pek çok toplumun varl nsürdürüp günümüze kadar gelemedi ini, onlar n, yerlerini kendileri gibi olmayanla-ra b rakt klar n haber vermektedir100. Bu yolla Kur'an, ya ayan toplumlar n, tarihgeçidini a amam , geçmi te kalm lar n bu duruma neden dü tüklerinin, geri dö-nü ü olmayan yola nas l vard klar n n ara t r lmas n istemekte ve ak llar n ba lar naalmalar n n tam zaman oldu unu hat rlatarak, kendilerine art k bir çeki düzen ver-melerini de ö ütlemektedir.

    Kur'an, toplumsal sürekliliklerini sa layabilmeleri için ellerine geçmi bulu-nan tarihî f rsatlar de erlendiremeyerek, ya ad klar dünyada sahip olduklar halîfe-lik misyonunu ba ar yla yürütemedikleri için geçmi te kalm toplumlar n tarihlerin-den, kendilerinden sonra gelen bütün toplumlar için anlaml kesitler sunmu tur.Nûh toplumunun tarihten silinmesinden sonra, Hûd'un toplumu Âd'in101, ondansonra102 Sâlih'in toplumu Semûd'un103, daha sonra da di er toplumlar n104 getiril-diklerinden söz ederken Kur’an, toplumsal süreklilik-halifelik ili kisi çerçevesinde

    96 Taberî, XI, 94.97 Be avî, II, 346.98 Tevbe, 9/39; Muhammed, 47/38; Vâk a, 56/61; Meâric, 70/41; nsan, 76/28.99 Nisâ, 4/133; En'âm, 6/133; brâhim, 14/19; Fât r, 35/16.100 En'âm, 6/6; Enbiyâ, 21/11; Mü'minûn, 23/31, 42.101 A'râf, 7/69 .102 A'râf, 7/74 .103 Bkz. Mü'minûn, 23/31 .104 Mü'minûn, 23/42.

  • Erdo an Pazarba36

    konuyu gündeme getirmekte ve anlat m nda bütün vurguyu bu noktaya odakla-maktad r.

    Ellerine geçirdikleri tarihî f rsatlar de erlendiremedikleri için toplumsal sü-reklili ini sa layamayan Âd ve Semûd toplumlar hakk nda Kur’an’ n de erlendirme-leri, halîfelik-toplumsal süreklilik ili kisini çarp c bir biçimde ortaya koymaktad r.Bunun kan t ise, Kur’an’ n, Âd ve Semûd toplumlar na verilen bu tarihî f rsat be-lirtmek için kulland sözcü üdür105. Onlar, kendilerinden önceki toplumlar nyürütemedi i bu misyonu onlardan devralm lar ve yeryüzünün halîfeleri olmu lar-d r.

    Kur’an’ n anlatt tarihe göre, peygamber olarak Nûh’tan sonra Hûd ikincis ray almakta ve Arap tarihinin bilinen en eski toplumu olan Âd da ya ad bölge-nin köklü toplumlar ndan birisi olmaktad r106. Nûh sonras dönemlerin önemli top-lumlar ndan biri olan Âd, Kur’an’da büyük maddî varl k, nüfuz ve otoriteleriyle tan -t lmaktad r. slam Dini’nin ortaya ç k ndan as rlarca önce tarih sahnesinden çeki-len bu toplumun hat ras , Arap gelene inde her zaman canl tutulmaktad r107.

    Âd toplumu, co rafî bölge olarak Ahkâf ad yla bilinen ve Yemen’de Umânile Hadramût aras nda yer alan geni kum çöllerinde ya am lard r. Hûd peygambe-rin Ahkâf bölgesinde ya ayan bir toplumu uyarmak için gönderildi i Kur’an’da aç kbir biçimde belirtilmektedir108. Âd toplumu, Allah'tan ba kas na kulluk edilmemesikonusunda uyar da bulunan peygamberleri Hûd’u dinlemedikleri gibi109, ileri gelen-leri de onu geleneksel inançlar n b rakmaya ça rd için ak llar nca a a lamayakalk m lard 110. Hûd ise onlar n bu davran lar n n yanl l n belirtmi ve onlar usözlerle uyarm t : “Ey kavmim! ...Allah’ n

    . Art k Allah’ n nimetlerini an n ki, kurtulu a erebilesiniz”111.

    105 Bkz. A'râf, 7/69, 74.106 Baz ayetlerde zaman aç s ndan bir engel oldu u için insanlar n baz konular bilemeyeceklerinden

    bahsedilir. Kur’an genel olarak bunlar n geçmi le ilgili olanlar n olarak nitelendirir.nsanlar n bilemeyece i bu konular geçmi topluluklar n ve insanlar n ba ndan geçen olaylard r. Bu

    ba lamda Hz. Nûh ile ilgili bilgiler verildikten sonra da bunlarn gayb haberlerinden (Hûd, 11/49) ol-duklar ifade edilir (Halis Abayrak, , stanbul 1993, 95).

    107 Bkz. Taberi, , n r. Muhammed Ebu’l-Fazl, Kahire, ts., I, 216; Ali b. Hüseyinel-Mes’ûdî, , n r. M. Muhyiddin Abdülhamîd, Kahire 1948, I,41-42; Cevâd Ali, , Beyrut 1968, I, 299; F. Buhl, , .A., I,123-124; Celal K rca, , D. .A., stanbul 1998, I, 334.

    108 Ahkâf, 46/21; Kur’an’ n k rkalt nc sûresi de ad n , yirmi birinci ayetinde geçen Ahkâf sözcü ündenalm t r. Bunun yan nda Kur’an’ n on birinci sûresinin ad da Hûd’dur. Kur’an’daki sûrelerden birininÂd toplumunun yerle im yeri ve di erinin de peygamberinin ad yla an lmas , öncelikle hitap edilentoplum aç s ndan oldukça anlaml d r.

    109 Bkz. Fussilet, 41/13-14; A’râf,7/ 65.110 A’râf, 7/66; bkz. uarâ, 26/123.111 A’râf, 7/67-69; bkz. uarâ, 26/135.

  • Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 37

    Yürüdükleri bu yolun biraz ötede geri dönü ü ve ç k olmayan bir soka avaraca na ihtimal vermedikleri için onlar uyar lar ciddiye alm yor, üstelik hayretlekar l yorlar ve 112 diyorlard .Onlar, bütün uyar lara kulaklar n t kay p, bunlar yok saymaya kararl yd lar ve bu-nun için de büyük bir duyars zl k ve umursamazl k içinde: “Sen bize ö üt versen devermesen de bizim için fark etmez”113 diyerek, Hûd’un bu ça r s na: E er do rusözlü biriysen, haydi getir bakal m bizi tehdit edip durdu un azab !”114 biçimindeoldukça tepkili, küstahça ve alayc bir kar l k vermi lerdi. Onlar n dü üncesizcesöyledi i bu sözler kar s nda Hûd’un tehdit içerikli uyar s , onlar n içinde bulunduk-lar korkunç durumu tam aç kl ile ortaya koyan u sözlerle yinelenmi ti:“...Bekleyin öyleyse! Ben de sizinle birlikte bekleyece im!”115.

    Uyar lar kar s nda duyars z kalan Âd toplumunun y k l Kur’an’da:

    116 sözleriyle anlat lmaktad r. Çünkü onlar sorumluluk bilinci ta -mam 117, gerçekleri tan maya asla yana mam , do ru ve yararl her eye karç km , böbürlenmi , yeryüzünde büyüklük taslay p küstahça dola m ve

    demi lerdi...”118. Bu anlay onlar , ba ka insanlar ve top-lumlar küçümsemeye, onlara kar dü manca tutum sergilemeye, zorbal , güçsüzolan n hukuku konusunda hiçbir ahlâkî s n r tan mamay , bask , iddet ve kaba kuv-veti bir politika olarak benimsemeye götürmü tür119.

    Kur’an’da, Âd toplumunun dünyay alg lama biçimlerindeki yanl l klara ya-p lan at flar n yan s ra, ço u kere ayn cümlelerin içinde Âd medeniyetinin eri ti imaddî düzeye ili kin bilgilere de yer verilmektedir. Örne in, Hûd toplumuna yap lanu sesleni te bu durum daha da belirgin hâle gelmektedir:

    120.

    Âd toplumu ya ad klar ve egemen olduklar geni bölgede ba edilemez,yenilemez bir güç olmu ve bu güçlerini de maddede somutla t rm lar, her türlü

    112 uarâ, 26/137.113 uarâ, 26/136.114 A’râf, 7/70.115 A’râf, 7/71.116 A’râf, 7/72.117 Bkz. uarâ, 26/124-126.118 Fussilet , 41/15.119 Bkz. Esed, II, 752120 uarâ, 26/128-134.

  • Erdo an Pazarba38

    tehlikeden uzak, sa lam ve güvenli ya ama alanlar olu turmu lard . Onlar, do alâfetlerden zarar görmeyecek sa lam zeminler üzerinde ehirlerini kurmu lard . Buyap la ma, ayn zamanda insanlardan gelebilecek zararlara veya dü man sald r lar -na kar da toplumun güven içinde olmas n sa l yordu. Böyle bir durum, onlardahiçbir gücün kendilerini alt edemeyece i duygusunu âdeta bir inanç hâline dönü -türüyordu. Onlar n öteki topluluklara kar zorbaca güç gösterisinde bulunarak böl-gelerinde tek egemen güç olduklar n kan tlama noktas ndaki a r istekleri, onlarböyle haks z ve kat bir davran içinde olmaya sürüklemi tir. Bu olumsuz tutumla-r ndaki srarlar ve hiçbir uyar ya ald r etmemeleri ise, Âd toplumunu yok olmayagötüren süreci h zland rm t r.

    Kur’an, Hz. Muhammed’i ve yapt ça r y dikkate almak istemeyenlere,geçmi te benzer olumsuzluklar içinde olan Âd uygarl n n u rad tarihî y k mörnek göstermektedir. Bu sesleni , ilk bak ta onun ça da lar yla ilgili olsa da, herça n toplumunu da içine alan ve herkesin kendi pay na dü eni alabilece i evrenselbir nitelik ta maktad r:

    121.

    Semûd toplumunun peygamberi Sâlih de Hûd’dan sonra ikinci Arap pey-gamber olarak kabul edilir. Semûd, Âd’dan sonra bu bölgede ya am olan Arapkökenli ilk medeniyetler aras nda gösterilir. Onlar, ilk yurtlar olan Yemen’denHimyerîler taraf ndan ç kart larak yar madan n kuzeyine sürülmü lerdir. Semûd’unyerle im yeri Hicr bölgesidir122. Onlar, da larda kayalar oyarak yapt klar sa lamevlerde güven içerisinde ya amaktayd lar123. Kur’an, onlar n Kuzey Hicaz’da Hicrda n n bat yamaçlar ndaki kayalara oyduklar oldukça yüksek bir uygarl k ve dün-yevî kudrete i aret eden ince bir emek ve zevk ürünü mesken ve mezarlar na, biribret levhas olarak dikkat çekmektedir124. Hz. Peygamber’in Tebük Gazvesine ç kt -

    nda bu antik kentten geçerken yan ndakilere buran n Semûd toplumunun ya ad - yer oldu unu söyledi i belirtilmektedir125.

    121 Ahkâf, 46/26.122 Hicr vadisi çok say da sarp kayal k ve çak l tepecikleriyle çevrilidir (Mes’ûdî, I, 41-42).123 Kayalar oyarak meskenler edinme i ini Kur’an, yaln zca Semûd toplumuyla ilgili bir özellik olarak öne

    ç kart r (bkz. A’râf, 7/74).124 Kal nt lar bugün de görülebilen, birtak m hayvan figürleri ve kitabelerle süslü bu mesken ve mezar-

    lar, diye adland r lm t r (bkz. Buhl, , .A., X, 127; Yâkût, II, 220-221.125 Bkz. Buhârî, , 17, , 15/2; Müslim , 1; Arap kaynaklar d nda birtak m

    vesikalar da bu ismin tarihî vasf n ve Semûd kavminin tarihsel varl n do rulamaktad r (bkz. bnBatûta, , çev. Mehmed erîf, stanbul 1333, I, 119; Brau, X, 475; J. Schleifer, , .A., V-I, 474-476). Önceleri Hegra diye an lan bu yerle im merkezi, Kur’an’ n yan s ra, ilk tarih veco rafya eserlerinde de Hicr diye geçmektedir (bkz. Buhl, , . A., X, 127). Semûd medeniyeti-nin ya ad yeri tespit konusundaki tek yardm , Kur’an’daki deyiminden almaktay z(Hicr, 15/80, 82). Hicr’in, bir sûreye ad olmas , öncelikle ayn topraklara vâris olan Arap toplumu aç -

  • Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 39

    Kur’an, Semûd toplumu ve peygamberleri Sâlih aras nda ya ananlar n,vermek istedi i mesaj n anla lmas na yard mc olan kesitlerini anlat r. Semûd top-lumu, yaln zca Allah’a kulluk etmeye ça ran ve kötü gidi lerini iyiye çevirerek ken-dilerini h zla ku atmaya ba lam olan y k mdan kurtarmak için ç rp nan Sâlih’i cid-diye almam ve maddî güçlerinin toplumsal sürekliliklerini sa lamada yeterli olabi-lece ini sanm lard r. Onlar yeryüzünde bozgunculuk yaparak iyili i engellemi ,kötülü ü yaym , kaba kuvvete dayal bir bask ve zorbal a yönelmi , zay f, güçsüzve sahipsiz gördükleri herkesin ve her varl a zarar vermeye ba lam lard r. Fakatsonuçta durum hiç de dü ündükleri gibi olmam ve tutunduklar dallar k r lm t r126.

    127.

    Kur’an’ n birçok sûresinde Semûd k ssas na âdeta yeniden giri yap lmas ,hat ras n n sürekli canl tutulmas , ya ad dönemin bu güçlü uygarl n n Arap ta-rihindeki özel yeri ve önemini aç k biçimde göstermektedir. Kur’an, bu tarihî ba -lant lara at flar yaparak Âd ve Semûd’un mirasç s olarak gördü ü bu toplumaSemûd’un tarihini anlatmaktad r:

    128.

    Semûd ile ilgili Kur’an’ n verdi i bilgilerden, bu toplumun yaln zca maddîvarl a dayal bir toplumsal yap olu turmaya önem verdikleri ve bunu da ba ard k-lar anla lmaktad r. Onlar n bir yandan ya ad klar bölgenin do al ko ullar na uy-gun bir yerle im plan na göre ehirlerini kurduklar , bay nd r hâle getirdikleri ülkele-rinde güven içinde ya ad klar belirtilirken, öbür yandan da ihmal ettikleri eyleryüzünden toplumsal sürekliliklerini sa layamad klar vurgulu bir biçimde ortaya ko-nulmaktad r. Çünkü yaln zca maddî gücün liderli inde ayakta durmaya, yürümeyeçal an bir uygarl k, çürümeyi ve yozla may önleyecek olan olmazsa olmaz de e-rindeki toplumsal güç kaynaklar n görememekte veya görmezlikten gelmektedir.

    s ndan üzerinde dü ünülmesi gereken bir durumdur. ve onlar için önemli bir tarihî uyar niteli inde-dir.

    126 A’râf, 7/73-79; Hûd, 11/61-68; uarâ, 26/141-159; Neml, 27/45-53; Fussilet, 41/17-18; Zâriyât,51/43-45; Kamer, 54/23-31; Hâkka, 69/4-4; ems, 91/11-15. Semûd toplumunun ile s -nanmas n , maddî güçlerine güvenerek sergiledikleri kaba, küstah ve küçümseyici tavr ve davran la-r b rakt rmaya yönelik ahlâkî bir e itim çerçevesinde de erlendirilmelidir. Burada devenin Allah’a izâ-fe edilmesi, onun bir ki iye âit olmad na, yani sahipsizli ine ve dolay s yla toplumun tümünün onukoruma yükümlülü ünde oldu una i aret içindir (kr . M. Re id R zâ, , VIII, 502; Esed,I, 286).

    127 Neml, 27/52.128 A’râf, 7/74; bkz. Hûd, 11/61

  • Erdo an Pazarba40

    Kur’an’ n tarihî anlat mlar nda aç kça görülebilece i gibi böyle bir anlay n sonucu,her zaman için pi manl k, yenilgi ve y k m olmaktad r. Bu nedenle tarih, srarc birbiçimde ça r s na kulak verilmesini ve mesaj n n do ru alg lanmas n istemektedir.

    Yeryüzüne sahiplik edebilecek yetiler ve yetkilerle donat lm ,varl klar kar s ndaki konumu ve ayr cal klar n n fark nda olarak davran lar n belir-ler. O, kimli ini, gücünü, yetki ve iradesini, dü ünce ve davran lar n belirlemeserbestisinde olu unu bir an bile akl ndan ç karmaz. Tarihsel süreç içinde vahiy,insandan srarla görev ve sorumlulu unun bilincinde olmas n ve bunun gereklerinititizlikle yerine getirmesini istemi , göz ard etti inde hat rlatm ve uyar da bulun-mu tur. Kur’an, geçmi te bunu yapamayan bireylerden, toplumlar n tarihlerindenve deneyimlerinden örnekler vermi tir. Bunlardan hareketle, bir toplumun ya addünyada varl n , etkinli ini ve toplumsal süreklili ini koruyabilmesine yönelik ev-rensel nitelikli ç kar mlara ula labilir. Bu ba lam içinde Kur'an, tarihî anlat mlar ndahilâfet kavram n n toplumsal süreklilikle ili kisini sürekli öne ç kart r. Çünkü insan nyeryüzündeki hilâfetinin bireysel ve toplumsal yönü aras nda birbirini gerektiren vebütünleyen bir ba lant vard r. Kur'an’ n halîfeli e yükledi i temel anlam, içindeya ad dünyan n insan n sorumlulu una verilmi olmas , yeryüzünün halîfeli-i/sahipli idir. , yüklendi i görev ve sorumlulu un bilincinde olarak

    toplumsal süreklili ini sa layabilen toplumdur. Buna göre, toplumsal süreklili insa lanmas , bireysel ve toplumsal anlamda insan n halîfelik görevini hakk yla yerinegetirebilmesine ba l d r.