T.C. SAKARYA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MESNEVÎ’DE KALB/GÖNÜL YÜKSEK LİSANS TEZİ Elif YALÇIN Enstitü Anabilim Dalı : Temel İslam Bilimleri Enstitü Bilim Dalı : Tasavvuf Tez Danışmanı: Doç. Dr. Sezai KÜÇÜK EYLÜL– 2019
Enstitü Bilim Dal : Tasavvuf
EYLÜL– 2019
1.1.1. Kur’an- Kerim’de Kalb Kavramnn Müteradifleri………………………..
14
1.1.1.1.Sadr…………………………...………………………………………… 15
2.1. Mesnevî’de Kalb Kavramna Genel Bir Bak
........................................................ 36
2. 2. Kalbin Müterâdifleri
...............................................................................................
43
2.2.1. Gönül……………………………………………………………………… 43
2.2.2. Can………………………………….…………………………………….. 45
2.3.3. Nefis………………………………………………………………………. 61
2.4. Kalbin Sfatlar
........................................................................................................
67
2.4.1. Mühürlü Kalbler…………………………………………………………….67
2.4.2. Hasta Kalbler………………………………………………………………..69
2.4.2.1. Kalb Hastalklar………………………………………………………..76
iii
2.4.5. Nurlu Kalbler………………………………………………………………125
2.5. Kalb Makam
.........................................................................................................
127
2.6. Kalb-i Selim
...........................................................................................................
135
2.7. Kalb Eitimi
..........................................................................................................
139
2.7.2. Kalb Temizlii-Kalb Tasfiyesi…………………..………………………. 150
2.8. nsân Kâmilin Kalbinin Sradan Kalblerden Fark
............................................... 156
2.9. Kalbin nsann Uzuvlarna Tesiri
..........................................................................
163
2.10. Kalb/Gönül Ba
..................................................................................................
167
2.11.1.Kalb Ayna Benzetmesi…………………………………………………… 169
SONUÇ
........................................................................................................................
178
KAYNAKÇA
...............................................................................................................
181
ÖZGEÇM
................................................................................................................
186
haz. : Hazrlayan.
H. : Hicri
Hz. : Hazreti
ö. : Ölümü
s. : Sayfa
Yüksek Lisans Doktora
Tezin Yazar: Elif YALÇIN Danman: Doç. Dr. Sezai KÜÇÜK
Kabul Tarihi: 18.09.2019 Sayfa Says: viii (ön ksm) + 153
(tez)
Anabilim Dal: Temel slam Bilimleri Bilim Dal: Tasavvuf
Kalb, tasavvuf geleneinde özel bir yere sahip olan tasavvufi düünce
sisteminin
merkezini oluturan mânevi mekânn addr.
Balangçtan günümüze kadar hemen hemen bütün mutasavvflar kalb
mefhumunu ele
alp deerlendirmi, bu konuda eserler yazm, kalbin insann mânevi
yaants
üzerindeki etkilerini farkl ekillerde ifade etmilerdir.
Çalmamzda mutasavvf Hz. Mevlâna’nn eseri Mesnevî erifte kalb
mefhumunu
nasl ele alp deerlendirdii, kalbe hangi anlamlar yükledii, kalbin
mânevi âlemdeki
yeri ve önemi üzerinde durduk.
ki bölümden oluan çalmamzn birinci bölümünde öncelikle kalbin
tanmlar ve
genel çerçevesi üzerinde durduk. Daha sonra Kur’an- Kerim ve
hadislerde kalbin
önemine ve nasl kullanldna âyet ve hadis örnekleriyle ksaca
deindik. Son olarak
tasavvuf geleneinde kalbin yeri ve önemi, sûfilerin kalble ilgili
deerlendirmeleri
üzerinde durduk.
Çalmamzn esasn oluturan ikinci bölümde ise Mesnevî’de kalb kavramn
ele aldk
ve Hz. Mevlâna’nn Mesnevî’de kalb mefhumuna bakn; kalbin
mertebeleri, makam,
kalbe etki eden unsurlar, kalb eitimi ve selim kalbin önemi gibi
ana konular üzerinde
durduk.
Çalmamz Mesnevî’ye göre kalblerin farkl kültürlerdeki insanlar
arasnda ba
oluturma özelliine ve kalbden kalbe bir pencere, bir köprünün
olabildii hususlarna
dikkat çekerek sonlandrdk.
X
vi
Master Degree Ph.D.
Author of Thesis: Elif YALÇIN Supervisor: Associate Prof. Sezai
KÜÇÜK
Accepted Date: 18.09.2019 Number of Pages: viii (pre text) +
153
(main body)
Department: Basisc Islamc Sciences Subfield: Tasavvuf (Sufizm)
Tasawwuf
The heart is the name of the spiritual space that forms the center
of the mystical thought
system which has a special place in the Sufi tradition.
Almost all Sufis from the beginning to the present have evaluated
the concept of the
heart, wrote on this subject, and expressed the effects of the
heart on the spiritual life
of man in different ways.
In our study, we have focused on issues such as how great Sufi Hz.
Mevlâna, considered
and evaluated the concept of heart in his grand work, Masnawi and
what he attributed
to the heart and the place and importance of the heart in the
spiritual world.
In the first part of our study, which consists of two parts, we
first focused on the
definitions and general framework of the heart made by the
scholars. Then, the
importance of the heart and how it was used in the Quran and
hadiths was briefly
touched on by giving examples from verses and hadiths. Finally, in
the tradition of
Sufism, the importance and place of the heart and the heart-based
evaluations of the
Sufis are emphasized.
In the second part, which constitutes the basis of our study, we
discussed the concept
of heart in Masnawi and have focused main topics on Mevlana's
approach to the
concept of heart in Masnawi, such as the order of the heart, his
position, the factors
affecting the heart, the importance of heart training and benign
heart. According to
Masnawi, we have ended our study by drawing attention to the fact
that the hearts are
connected to people in different cultures and that there may be a
window and a bridge
from the heart to the heart.
Keywords: Mevlâna, Mathnawi, Heart, Sufizm
X
1
GR
Tezin Konusu
nsan yaratl bakmndan dier canllardan farkl ve özel bir konuma
sahiptir. Kur’an-
Kerim’de insann yaratl u ekilde anlatlmtr: “Yaratt her eyi güzel
yaratan,
insan balangçta çamurdan yaratan, sonra onun soyunu, baya bir suyun
özünden
yapan, sonra onu ekillendirip ruhundan ona üfleyen Allah'tr. Size
kulaklar, gözler,
kalbler verilmitir. Öyleyken, pek az ükrediyorsunuz.” (Secde,
32/7-9). nsann dier
canllardan farkl olmasnn en önemli nedeni düünüp akletme melekesine
sahip
olmasdr. nsann akletme ve idrak etme yetilerine Kur’an- Kerim’de
çokça vurgu
yaplr ve insandan bunlarn ilevsel hale getirmesi beklenir.1
Düünebilme, akletme melekeleri insann kalbinin ilevleridir. Çünkü
insandaki kalb
anlama ve kavrama yetisi olarak genel bir yapy temsil eder. Kalbi
yalnzca basit bir et
parças ve vücudun ilevlerinden birini gerçekletiren bir organ
olarak görmek doru
deildir. Zira böyle bir kalb hayvanlarda da vardr.
te insanda bu kadar önemli bir yapy temsil eden kalb kavram sürekli
üzerinde
aratrma yapmay, deerlendirmeyi de gerektiren bir yapdr. nsan
öncelikle kendisini
tanmak ve bilmek için bu yetisinin farknda olmal, Yaratcsna kar
görev ve
sorumluluklar noktasnda kalbi hayatn öneminin bilincinde olmaldr.
Eer insan
yaratl amacnn bilincinde hareket ederse kalbi hayatn da öneminin
farknda olur.
Hatta kalbiyle hareket eden insan zaten yaratl amacna da uygun
hareket eder de
denilebilir.
Mutasavvflar kalbin insan özel klan bir anlama, idrak noktas
olmasndan hareketle
hayatlarn bu ekilde düzenlemi, kalbî bir yaant benimsemi ve kalb
mefhumunu
üzerinde sürekli düünülmesi, anlalmas gereken bir yap olarak
görmülerdir.
13. yüzylda Konya’da yaayp orada vefat eden slâm düünürlerinden ve
Türk
dünyasnn en büyük mutasavvflarndan biri kabul edilen Hz. Mevlânâ’na
hayat ve
eserleriyle kalbî yaam tarznn da öncülerinden biri olmutur. Hz.
Mevlâna’nn, eserleri
bölümünde ksaca bilgi vereceimiz; Mesnevî, Dîvân- Kebîr, Fîh-i Mâ
Fîh, Mecâlis-i
Seb’a ve Mektûbât adnda be adet eseri bulunmaktadr. Bu eserlerinin
içinde en çok
1 Yûnus, 10/16; Hûd, 11/51; Nahl, 16/12.
2
bilineni alt ciltten oluup 25.700 beyit içeren, yazld günden
itibaren her asrda pek
çok insan tarafndan okunup anlalmas yönünde çaba gösterilen en
önemli eseri
Mesnevî’dir. Mesnevî’de de dier tasavvuf kaynaklarnda olduu gibi
kalble ilgili birçok
bilgi ve deerlendirmeyi içerir. Tezimizin konusunu da bu eserde
geçen kalb kavram,
kalbin önemi ve kalb kavram ile anlatlmak istenenler vb. konular
tekil etmektedir.
Bu aamada konuya geçmeden önce Hz. Mevlâna’nn hayat hakknda ksaca
bilgi
vermenin faydal olacan düünüyoruz.
Hz. Mevlâna’nn Hayat
Mevlâna Celâleddin Rûmi, 30 Eylül 1207 de (6 Rebîu’l-evvel 604)
Horasan’n Belh
ehrinde dünyaya gelmitir. Asl ad Muhammed Celâleddin olup, Mevlâna
lakab
kendisine daha sonra verilmitir. Dou slam dünyasnda Mevlâna
lakabyla bilinen Hz.
Mevlâna, Bat dünyasnda Rûmi olarak tannmaktadr.2 Babas dönemin
tannm
âlimlerinden olan Sultânu’l-ulemâ diye bilinen Bahâeddin
Veled’dir.3
Hz. Mevlâna’nn babas Bahâeddin Veled, bâtni ve zâhiri ilimlerde
derinlemi biriydi.
Halk tarafndan çokça sevilen, övülen saygn bir ahsiyetti.4
Hz. Mevlâna’nn ailesi 1212 ylnda Mool tehdidi nedeniyle önce Badat,
am, Malatya,
Karaman gibi ehirlere göç etmiler daha sonra 1228’de Anadolu
Selçuklu Sultan I.
Alâeddin Keykubad’n daveti ile Konya’ya gelip, buraya
yerlemilerdir.5
Hz. Mevlâna ilk evliliini 1226 ylnda Karaman’da Gevher Hatun ile
yapmtr. Bu
evliliinden oullar Sultan Veled ve Alâeddin dünyaya gelmitir.6
kinci evliliini ise
Gevher Hâtun’un vefatndan sonra Kirâ Hâtun ile yapm, bu evliliinden
de
Muzaffereddin Emir Âlim Çelebi adl bir olu ve Melîke Hâtun adl bir
kz dünyaya
gelmitir.7
Hz. Mevlâna’nn ilk hocas babas Bahaeddin Veled’dir. Babasnn
vefatndan sonra ise
onun müridlerinden Burhaneddin Muhakkk Tirmîzi’nin terbiye ve
eitimine girmitir.
2 Mehmet Aydn, Mevlâna ve Sufizm, Nüve Kültür Merkezi yay., Konya
2007, 105. 3 Ahmet Eflâkî, Menâkibu’l Ârifin, (trc. Tahsin Yazc),
stanbul 1989, 1: 1-2, 77; Bedîüzzeman
Furuzanfer, Mevlâna Celâleddin, (trc. Feridun Nafiz Uzluk), Konya
Valilii l Kültür ve Turizm
Müdürlüü, Aralk 2005, 49. 4 Feridun b. Ahmed, Risale-i Sipehsalar,
çev. Ahmed Avni, sad. Tahir Galip Seratl, Elest yay., stanbul
2007, 22. 5 Eflâki, a.g.e., 1: 13-22, 25-26. 6 Eflâki, 1: 22-23. 7
Eflâki, 2: 25-26.
3
Seyyid Burhaneddin Hz. Mevlâna’nn hayatnda çok önemli bir yere
sahip olup, onun
tasavvufî-mânevi terbiyesinde etkili olmu bir ahsiyettir.8
Hz. Mevlâna hocas Seyyid Burhaneddin’in vefatndan bir süre sonra
1244’de ems-i
Tebrizî (Melikdân b. Ali b. emseddin Mehmed) ile karlat. ems-i
Tebrizî Hz.
Mevlâna’nn hayatnda çok önemli yere sahip bir ahsiyettir, onun
hayatnda adeta bir
dönüm noktas olmutur. ems-i Tebrizî’nin hayatna girmesiyle Hz.
Mevlâna önceki
alkanlklarndan, tandklarndan gittikçe uzaklam neredeyse kendini
tamamen ems-
i Tebrizî’nin sohbetine vermitir. Eski öretimini ve va‘z brakm,
ems-i Tebrizî ile
semâ‘a balamtr.9
Sultan Veled, Hz. Mevlâna’nn ems’e duyduu sevginin Hz. Musa’nn
(a.s.) Hzr’a
(a.s.) olan sevgisine benzediini söyler. Hz. Musa bir peygamber
olduu halde nasl ki
Hzr’ aramsa Hz. Mevlâna’da döneminde kendisinin ulat makama ulaan
kimse
olmamasna ramen ems’i aramtr.10
Hz. Mevlâna emsi Tebrizî ile pek çok sohbette bulunmu; semâ yapmay,
sark ve
feraciye giymeyi ondan örenmitir.11
Hz. Mevlâna 1247’de ems’in ortadan kaybolmasndan sonra hocas
Seyyid
Burhaneddin’den feyz alm olan Selahaddin Zerkûbi ile tanp onunla
dost olur.
Selahaddin Zerkûbi dünya megalelerini brakarak Hz. Mevlâna’ya mürid
olur. Hz.
Mevlâna talebeleri ile megul olamadndan bu vazifeyi Selahaddin
Zerkûbi’ye vererek
onu kendisinin yerine halife tayin eder. Selahaddin Zerkûbi’nin
vefatndan sonra ise
Çelebi Hüsameddin’i halife tayin eder ve Çelebi Hüsameddin bundan
sonra Hz.
Mevlâna’nn vefatna kadar onun yannda bulunur hizmetini görür.
Çelebi Hüsameddin
Hz. Mevlâna’ya hayat boyunca sohbet arkadal etmitir ve onun,
Mesnevî’nin kaleme
alnmasnda da en önemli role sahip olduu bilinmektedir.12
Hz. Mevlâna 5 Cemâziye’l-Âhir 672 (17 Aralk 1273) tarihinde
Konya’da vefat etmitir.
8 Sâfi Arpagu, Mevlâna ve slâm, Vefa yaynlar, stanbul 2007, 49-50.
9 Furuzanfer, a.g.e., 49-65. 10 Sultan Veled, btidânâme (trc.
Abdülbâki Gölpnarl), Ankara 1976, 48. 11 Feridun b. Ahmed, a.g.e.,
34. 12 Arpagu, a.g.e., 57-58.
4
Hz. Mevlâna, âlim, sûfî ve airlik gibi özelliklere sahip bir
ahsiyettir. Çocukluunda ilk
olarak babasnn yannda balad örenimini daha sonra gittii Halep ve
am’da
sürdürmütür. lk tasavvufî eitimini de yine babasndan almtr.13
Hz. Mevlâna’nn düüncesi her eyden önce Kur’an ve Sünnet merkezli
olumutur. O,
bu temel üzerinde yetimi, eitimler alm ve kendini yetitirmi bir
sûfi mütefekkirdir.14
Hz. Mevlânâ ayn zamanda edebî bir bilgi birikimine sahipti ve
sosyal, kültürel, ilmî,
siyasi, iktisadi dîni çevresinden hareketle hem slâm’ hem insan
çözümlemeye, tahlil
etmeye çalmtr.15
Hz. Mevlânâ’nn tasavvuf düüncesinde insan ön plandadr. Ona göre
insann deeri
artan dahi üstündür. Ne olursa olsun insan için hep bir kurtulu
kaps vardr. nsana
yaklamnda hogörü düüncesiyle hareket edert. Ayrca insann gönlü
yücedir ve gönül
Allah’n veli kullarndan beslenir, onlarn eitiminden geçerse o zaman
yücelir, deer
kazanr. Gönlün en yüce duygusu âktr ve âk insan insan eden her
türlü kötülükten,
kibirden, hasedden, hrstan v.b. duygulardan kurtaran yüce bir
duygudur.16
Hz. Mevlâna’nn tasavvuf düüncesinde özellikle Mesnevî’den hareketle
“Varln
Birlii” düüncesi göze çarpar. Mesnevî’nin ilk beyitlerinde bahsi
geçen kamn vatanna
dönmek istemesi, bundan dolay feryat etmesi hep bir ayrlk üzüntüsü,
vuslata erme ve
aslna dönme özlemi içermektedir.17
Hz. Mevlâna’nn Eserleri
Hz. Mevlânâ’nn ikisi manzum, üçü mensur olmak üzere bilinen be
eseri vardr.
Mesnevî-i Mânevî ve Dîvân- Kebîr manzum eserleri, Fîhi Mâ Fîh,
Mecâli-i Seb’a ve
Mektûbât mensur eserleridir. Eserlerinin hepsi dönemin edebî dili
olan Farsça ile
yazlmtr.18
13 Reat Öngören, “Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî”, Türkiye Diyanet Vakf
slâm Ansiklopedisi (DA),
stanbul, 2004, 29: 441-448. 14 Ethem Cebeciolu, Tasavvuf Dergisi,
“Hz. Mevlânâ Üzerine Genel Bir Deerlendirme”, Yl:8, Say:20,
2007, 7. 15 Cebeciolu, a.g.m., 7. 16 Hasan Kâmil Ylmaz, Tasavvuf
Dergisi, “Mevlânâ ve Mesaj”, Yl: 8, Say:20, 2007, 14-17. 17 Mehmet
Aydn, Mevlâna ve Sufizm, 117. 18 Arpagu, a.g.e., 62.
5
1. Mesnevî-i Mânevî:
Hz. Mevlânâ’nn eserleri arasnda en çok bilinenidir. Beyitleri kendi
arasnda kafiyeli
olan manzum eserlere genel anlamda “Mesnevî” denilmesine ramen
Mesnevî
kavramnn ilk akla getirdii eser Hz. Mevlâna’nn eseridir.
Mesnevî-i erif tasavvufî düüncenin hemen bütün konularn içermekte
ve slâm
kültürünün en önemli eserleri arasnda saylmaktadr. Eser müellifi
tarafndan “Keâfü’l-
Kurân”, “Fkh- Ekber”, “aykalü’l-ervâh” ve “Hüsâmînâme” gibi
lakaplarla da
adlandrlmtr.19
Mesnevî, alt ciltten ve yaklak 25.700 beyitten oluan Farsça yazlm
manzum bir
eserdir.
Mesnevî yaklak olarak 1260-1267 yllar arasnda yazlmtr. lk on sekiz
beyitini Hz.
Mevlâna kendisi yazm geriye kalan ksm ise onun söylemesiyle Çelebi
Hüsameddin
tarafndan yazlmtr. Mesnevî’nin yazlmasnda Hâkim Senâî ve Feridüddin
Attar’n
eserlerinin de yönlendirici etkisi olmutur.20
Hz. Mevlâna Mesnevî’yi iir söylemek amacyla telif etmediini
belirtir. Ona göre iir
düünceleri anlatmak için bir alettir. O mânann harflere smayacan,
harfin laykyla
mânaya suret olamayacan belirtir.21
Mesnevî’nin anlatm metodu daha çok hikâyeler aracl iledir. Bir konu
birden fazla
küçük hikâye ile çou zaman tüme varm metodu ile ele alnmtr. Daha
önce de
belirttiimiz gibi Mesnevî salt bir bak açs ile tam olarak
anlalabilecek bir eser
deildir. Bu eseri okurken tasvirlerin ve sembollerin youn olarak
kullanld göz
önünde bulundurulmaldr.
Mesnevî’de anlatlan konularn anlalmasnn güç olmasndan dolay
âlimler,
mutasavvflar onun srrn çözmek için çeitli çalmalar yapm hem mansur
hem
manzum olmak üzere gerek tamamna gerek muhtelif ksmlarna yönelik
Arapça, Farsça,
Türkçe çeitli erhler yazmlardr.22
19 Reat Öngören, DA, “Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî”, 29: 441-448. 20
Eflâki, a.g.e., 2: 155-160. 21 Semih Ceyhan, Türkiye Diyanet Vakf
slâm Ansiklopedisi (DA), “Mesnevî”, Ankara 2004, 29: 325-
334. 22 Furuzanfer, a.g.e., 161.
6
Mesnevî dini gerçeklerin beyann, tasavvufun usulünü, Kur’an
ayetleri ile peygamberlere
ait remizlerin erhini ihtiva etmekte, Hz. Mevlâna ve onun seçkin
dostlarnn
mertebelerinden, makamlarndan ve maksatlarndan bahsetmektedir.
Bununla birlikte
Hz.Mevlâna’nn Mesnevî’yi yazmaktaki asl maksad çeitli hikâyeler ve
meseller
araclyla mânevi hallerinin beyandr.23
Mesnevî’nin Türkçe’de Veled zbudak24, Abdülbâki Gölpnarl25, efik
Can26 tercümeleri
bulunmaktadr.
2. Dîvân- Kebîr:
Hz. Mevlâna’nn ikinci manzum eseri Divân- Kebîr olarak bilinen
Külliyât- Dîvân-
ems-i Tebrizî veya Dîvân- emsü’l-Hakâyk isimleriyle de anlan
eserdir. Bu eser onun
kaside, gazel, rubâi ve dier iirlerini de içermektedir. Eserdeki
bütün iirlerde Hz.
Mevlâna’nn cokusu, engin duygular, ak ve cezbesi youn bir ekilde
hissedilmektedir.
iirlerinde zaman zaman zdrapla yanan bir gönlün feryatlar
görülürken zaman zaman
da cokun, heyecanl bir gönlün mrldanmas görülür. Bu iirlerde
sürekli ems-i
Tebrizî’den bahseder, zaman zaman da onun adn mahlas olarak
kullanr.27
Eserin Türkçe’de Gölpnarl28, efik Can29, Mithat Bahâri Beytur30
tercümeleri
mevcuttur.
3. Fîhi Mâ Fîh:
Hz. Mevlâna’nn bu eseri onun çeitli meclislerdeki sohbetlerinin olu
Sultan Veled ya
da müridlerinden birisi tarafndan yazlmasyla daha sonra da bir
araya getirilmesiyle
olumutur. Kitabn bölümlerinin çou o andaki durumla alakal ortaya
çkm ifadeleri
içerdiinden bir biriyle balantszdr. Çou ksm daha çok çeitli
sorulara verilmi
cevaplar niteliindedir. Eserin bölümlerinde genellikle o günkü
meclisin konusu, ahlaki,
konular, âyetler, hadisler, tarikat, tasavvuf, irfan sohbetleri
eklinde Hz. Mevlâna’nn
kendine has üslubuyla yani hikâyelerle yer alr.31
23 Furûzanfer, ag.e., 162. 24 Veled zbudak, Mesnevî, I-VI, stanbul
1990 MEB yay. 25 Abdülbâki Gölpnarl, Mesnevî ve erhi, I-VI, stanbul
1973, Babakanlk Kültür Müstearl yay. 26 efik Can, Konularna Göre
Açklamal Mesnevî Tercümesi, I-III, stanbul 1997, Ötüken yay. 27
Arpagu, a.g.e., 66-67. 28 Abdülbâki Gölpnarl, Dîvân- Kebîr, I-VII,
Ankara 1992, Kültür Bakanl yay. 29 efik Can, Divân- Kebir’den
Seçmeler, I-IV, stanbul 2000, Ötüken yay. 30 Mithat Bahâri Beytur,
Dîvân- Kebir’den Seçme iirler, I-III, stanbul 1990, MEB yay. 31
Furûzanfer, a.g.e., 165.
7
Fîhi Mâ Fih’in Türkçe’de iki tercümesi bulunmaktadr. Biri Meliha
Ülker Anbarcolu32
Tercümesidir. Dieri Ahmed Avni Konuk33 tercüme ve erhidir.
4. Mecâlis-i Seb’a:
Hz. Mevlâna’nn yedi meclisteki vaazndan olumu eseridir. Hz.
Mevlâna’nn bu
vaazlarnda konuyla ilgili âyet ve hadislerin açklamalaryla birlikte
Hâkim Senâî,
Feridüddin Attâr gibi airlerin iirlerine, Mesnevî’de anlatlan baz
hikâyelere ve Dîvân-
Kebîr’den iirlere de yer verilmitir. Eser, Abdülbaki Gölpnarl34
tarafndan Konya
nüshas esas alnpTürkçe’ye çevrilmitir.
5. Mektûbat:
Bu eser, Hz. Mevlâna’nn çadalarna yazm olduu mektuplardan oluur.
Hz.
Mevlâna’nn mektuplarnda da dier eserlerinde olduu gibi ayetler,
hadisler, iirler ve
hikayeri içeren bir anlatm tarz gözlenir. Onun mektuplarn aile
efrad ve yakn
dostlarna yazm olduu mektuplar, tavsiye niteliinde yazm olduu
mektuplar, devlet
büyüklerine ve üst düzey yöneticilere ikaz, hayrl ilere tevik
amacyla yazm olduu
mektuplar ve kendisine yöneltilen sorulara cevap niteliinde yazm
olduu mektuplar
eklinde kategorize etmek mümkündür.35
Bu eserin Türkçe’de Abdülbâkî Gölpnarl36 ve F. Nâfiz Uzluk37
tarafndan yaplm
tercümeleri mevcuttur.
Tezin Amac
Bu tez ile Hz. Mevlâna’nn Mesnevî’de kalb kavramn ele al biçimini,
Mesnevî’ye göre
kalbin ve kalbî yaantnn önemi anlatlmak istenmitir. Mesnevî’nin
anlatm tarz genel
olarak konular kâmil, sâlik ve nâks insanlar araclyla; bunlar çou
zaman semboller
ve benzetmelerle (mecazlarla) aktarma eklindedir. Kalb konusu da
ayn tarzda ele alnp
ilenmi kâmil insanlarn kalbiyle nâks insanlarn kalblerinin farkllna
dikkat
32 Meliha Ülker Anbarcolu, Fîhi Mâ Fîh, stanbul 1990, MEB yay. 33
Ahmed Avni Konuk, Fîhi Mâ Fîh, [haz. Selçuk Eraydn] stanbul 1994, z
yay. 34 Abdülbaki Gölpnarl, Mecâlis-i Seb‘a [Yedi Meclis], Konya
1965; 2. bs., stanbul 1994. 35 Arpagu, a.g.e., 69-70. 36 Abdülbâkî
Gölpnarl, Mektuplar, stanbul 1999, nklap yay. 37 F. Nâfiz Uzluk,
Mevlânâ’nn Mektuplar, [yayna haz. A. Remzi Akyürek], stanbul 1937,
Sebat
Basmevi.
8
çekilmitir. Biz de çalmamzda Mesnevî’de kalb kavramn anlatmaya
çalrken daha
çok kâmil ve nâks insanlardan hareket ederek anlattk.
Mesnevî sembolik anlatm tarznn youn olduu bir eserdir. Hz. Mevlâna
hikâyeleri
tamamladnda genelde sembolleri açklar fakat hikâyeler bazen içinde
birçok hikâyeyi
içeren ve ilk hikâyenin nerede bittiinin anlalmasn zorlatran bir
yapdadr. Bundan
dolay Mesnevî’yi okuyup anlamaya çalan kimseler bu sembollerde
kastedilen manay
iyi tahlil etmeli geni bir perspektiften bakarak anlamaya
çalmaldr.
Kalb kavram da Mesnevî’de ayn yaklam tarzyla ele alnm, hikâye
içinde hikâyeler
ve sembollerle aktarmtr. Mesnevî’de kalb kavramnn da doru bir
biçimde anlalmas
için mecazlara ve sembollere hâkim olmak, bunlar iyi okumak
gerekir.
Biz de tezimizin uygun bir amaca hizmet etmesi için 6 cilt ve
binlerce beyitten oluan bu
kymetli eserde kalb mefhumunu açk ve anlalr bir ekilde ele alp
uygun balklar
altnda deerlendirerek sistemli ve düzenli olmasna dikkat ederek bir
bütünlük içinde
aktarmaya çaltk.
Tezin Önemi
Hz. Mevlâna düünceleri ve tasavvuf anlayyla bir çr açm, geçmiten
günümüze
kitleleri etkileyen, dünya çapnda etkiye sahip bir düünür, bir
mutasavvftr. Onun
yazld ilk günden günümüze kadar farkl milletler tarafndan dikkate
deer görülmü,
âlimler tarafndan tekrar tekrar erh edilip üzerinde fikirler
üretilmi en önemli eseri
Mesnevî’dir.
Mesnevî, Hz. Mevlâna’nn pekçok konuyu farkl yönleriyle ele alp
deerlendirdii ve bir
neticeye ulat aratrmaya ve incelemeye deer bir eserdir.
Mesnevî’nin ilgi çekici konularndan biri de tasavvufun en önemli
meselelerinden biri
olan kalb mefhumu ve kalb mefhumunun Hz. Mevlâna’nn kendine özgü
üslubuyla ele
alnp yorumlanmasdr.
Çalmamz bu alanda öenmli bir aratrma çalmas olarak Mesnevî’de kalb
kavramn
bütün yönleriyle ele alp deerlendirecek nitelikte hazrlanmtr.
9
sonucu konumuz ile ilgili bulgular anlama ve yorumlama yöntemi ile
ekillendirilmitir.
Çalmamza kaynak ise Hz. Mevlânâ’nn Mesnevî’sidir. Hz. Mevlâna’nn
Mesnevî adl
eseri gerek baz bölümleri gerek tamam olmak üzere hem manzum hem
mensur olarak
birçok dilde çok sayda tercümesi ve erhi olan bir eserdir.
Tezin Snrllklar
Biz çalmamzda temel kaynak olarak T.C. Kültür ve Turirzm
Bakanl’nn
öncülüünde yaplm Veled zbudak tercümesini kullandk. Tercüme eserde
kullanlan
noktalama iaretleri vb. yazm kurallarnda deiiklie gitmeksizin
ifadeleri olduu gibi
aldk. Yalnzca tercümede kullanlan “Tanr” lafzn, Allah lafzyla
deitirerek bu
kullanmn daha uygun ve yerinde olacan düündük (kullanm uygunluu
açsndan bir
iki yerde “Tanr” lafzn deitirmedik). Ayrca zaman zaman konuyu
desteklemesi
bakmndan efik Can tercümesinden de istifade ettik.
erh olarak ise Ahmed Avni Konuk, Tâhir-ul-Mevlevî, smail Hakk
Bursevî, Abidin
Paa, Hüseyin Top erhlerinden yararlanarak konuyu çeitli yönleriyle
ele alp
deerlendirmeye çaltk.
BÖLÜM 1: GENEL HATLARI LE KALB/GÖNÜL
Sözlükte “bir eyin içini dna çkarmak, altn üstüne getirmek, bir eyi
baka bir eye
dönütürmek ve deitirmek” gibi anlamlara gelen kalb kelimesi vücutta
kan dolamn
salayan organn addr. Kalb, marifet ve irfan denilen tasavvufi
bilginin kayna, kef ve
ilhamn yeridir. Bir et parçasndan ibaret olmakla birlikte ondan ayr
olan bu anlamdaki
kalbe “rabbani latife” ve “ilahi cevher” de denir.38
Bir eyin kalbi, onun bir ekilden baka bir ekle döndürülmesi,
çevrilmesidir, elbisenin
kalbi, insann kalbi gibi. Burada insann yolundan çevrilmesi anlamna
gelir.39
Kalb kelime olarak bir nesneyi geri çevirmek, yaratl cihetinden
çevirip döndürmek
anlamlarna gelir.40
nsann kalbi sürekli bir deiim içerisinde bulunmasndan bu ad almtr.
Kalbin eylemi
veya özellii olan ruh, ilim, ecaat gibi manalar da kalb diye
adlandrlr.41 Vücutta kan
deverann gerçekletirmesi ve irade, idrak, duygu ve bilgi gibi
manevi dinamikleri,
aksiyon haline çevirmesi sebebiyle de bu ismi ald söylenebilir.
Manevi dinamiklerin
müahhas bir ekilde tezahürüne sebep olmas, müahhas tezahürlerden
manevi sonuçlar
çkarlabilmesi de kalbin bu çevirici özelliini teyid
etmektedir.42
Kalb için arifler, insann ruhu sürekli iki ey arasnda gidip geldii
için ve hali deitii
için kalb olarak adlandrlmtr, demilerdir. Bu iki ey Hakk’n taraf,
yüzü ile nefsin
yüzüdür.43
Kalb kullanld durumlara göre akl, lüb, fuad gibi anlamlarda ve
Türkçe’de ise yürek
ve gönül anlamlarnda kullanlr.44 Ayrca ruhânî ruhun huylarnda
gerçekleen itidal45
anlamnda kullanlmtr.
38 Süleyman Uluda, Tasavvuf Terimleri Sözlüü, Kabalc yay. stanbul
2012, 205; Süleyman Uluda,
Türkiye Diyanet Vakf slâm Ansiklopedisi (DA), “Kalb”, stanbul,
2001, 24, 229-230. 39 Rab el-sfehani, el-Müfredat fi
Garibi’l-Kur’an, trc. Abdülbaki Güne, Mehmet Yolcu, Çra
Yaynlar, stanbul, 2012, 862. 40 Mütercim Asm Efendi, Kâmûsu’l-Muhit
Tercümesi, Yayna haz. Mustafa Koç, Eyyüp Tanrverdi,
Türkiye Yazma Eserler Kurumu Bakanl, stanbul 2013, 1: 616. 41
el-sfehâni, a.g.e., 862. 42 Âdem Ergül, Kur’an ve Sünnet Inda Kalbi
Hayat, stanbul, 2000, 96. 43 Seyyid Cafer Seccâdî, Tasavvuf ve rfan
Sözlüü, Ensar yay. stanbul 2007, 266. 44 Mütercim Asm Efendi,
a.g.e., 1: 616-617. 45 Abdürrezzâk Kâânî, Tasavvuf Sözlüü, trc.
Ekrem Demirli, z yay., stanbul 2004, 457.
11
Kalb terim olarak iki anlamda kullanlmtr:
Birisi, gösün sol tarafnda, sol memenin altna doru konulmu bir tür
çam kozala
ekline benzer bir ekilde ve bedendeki etlerin hiçbirine benzemeyen,
hem kaslar hem
sinirler dokusunu kapsayan özel bir ettir ki damarlar ve
atardamarlar; bütün damarlarn
köküdür. çinde karncklar ve kulakçklar vardr. nsann organlar içinde
kendiliinden
hareket eden odur. Harekete getiren ruh ondan balar. Bu motoru
kendinde, kendi
kendine açlp kapanan bir tulumbadr. Kan dolam buna borçludur. Ve
bununla beraber
bu hareketin teneffüs ve akcierin hareketi ile de bir ilgisi vardr.
Bu kalp, tp ilminin ve
tabiplerin megul olduu cismani ve yer kaplayan kalptir. Buna biz,
dilimizde yürek
deriz.46
Âlimler maddi kalb için, gösün sol tarafndaki konik et parças
olduunu ve bu kalbin
hayvanlarda da olduunu söylemilerdir. Hatta bu ölülerde de
vardr.47
kincisi, ruhani bir latife-i rabbani olan ve bütün uur, vicdan,
duyu ve alglarmzn,
aklmzn manevi âlemimizin merkezi bulunan mekansz kalbdir ki buna
nefs-i natka
(insan ruhu) da denilir. nsann asl hakikati bu kalptir. nsann
alglayan, alim, arif olan
bölünemez parças, muhatap, azarlanan, istenen ve sorumlu olan
cevheri budur. Bütün
benliimiz evvela bundadr.48
Âlimler kalbin ikinci manas için birincisinin melekûti boyutu ve
ayn zamanda uur,
vicdan, idrak, duygu, akl ve irade gücünün merkezi olan ruhani bir
varlk demilerdir.
Tasavvuf ehli buna “hakikat- insaniyye”, filozoflar da “nefs-i
nâtka” demilerdir.
nsann asl hakikati (benlii) de ite bu kalbdir. Bu yönü itibariyle
insana “âlim”, “ârif”
ve “müdrik” denilmitir. Allah’a muhatap olan, sorumlu tutulan, ceza
gören, mükafat alan
hep bu ruhani cevherdir.49
Tasavvufta kalb; insann mahiyeti, madde ile manann birletii yer,
akl, ruh, Allah’n
tecelli ettii mahal, ilâhi latîfe gibi çok yönlü manalar ifade
eder.50
46 Elmall, M. Hamdi Yazr, Hak Dini Kur’an Dili, sad. Heyet,
stanbul, 1/189. 47 Seyyid erif Ali b. Muhammed Cürcâni, Tâ’rifat,
Terc. ve erh, Arif Erkan, Bahar Yaynevi, stanbul,
1997, 182. 48 Elmall, M. Hamdi Yazr, a.e, 1/189 49 Cürcani, a.g.e.,
182. 50 Ethem Cebeciolu, Tasavvuf Terimleri Sözlüü, Aaç Kitabevi
yay. stanbul 2009, 341.
12
Kalb, bedeni ve ruhani âlemimizin merkezidir. Bedeni hayatn
devamnda merkezi bir
rolü vardr. nsan vücudundaki milyarlarca hücreden herhangi birine
taze kan
ulatrlmas dört saniyeden daha az bir süre kesintiye urarsa, o hücre
hayatiyetini
kaybeder. Bedeni hayat için böyle mühim olan kalb, ayn zamanda
insandaki
tahassüs(hissetme) kudret ve kabiliyetinin merkezini tekil eden
manevi bir varlktr.
Buna göre kalb, hem uzviyet hem de maneviyat cihetiyle insan varlnn
sultan
mesabesindedir. Öyle ki bir tefekkür merkezi olan beyin bile ondan
meydana gelen
hislerin tesiri altnda fikir üretir. Bu demektir ki kalb, sahip
olduu hissi kabiliyetle beyin
de dahil olmak üzere bütün uzuvlara hakim bir rol oynar.
Heyecanlanan adamn eli titrer,
kalp çarpntlar artar. Herhangi bir harici tesirin tahrik ettii
merhamet, öfke, muhabbet
gibi hislerin tefekküre, iradeye ve neticede hareketlere yön verii
beeri bütün
davranlarda müahede edilebilen bir gerçektir.51
Kalb, insann hem maddi hem manevi dünyasnn merkezidir. Günlük
konuma dilimizde
bir eyin en önemli unsurunu ifade etmek için de kalb kavramn
kullanrz. Örnein Hz.
Peygamber Yasin suresinin Kur’an- Kerim’deki önemini ifade etmek
için “Yasin suresi
Kur’an’n kalbidir”52 demitir.
Maddi olarak kalb, bedenimizde dier organlar gibi ama dier
organlarmzn hemen
hepsinden çok daha önemli olan ilevini yerine getirmektedir. Manevi
dünyamzda ise
kalb; düünme, anlama, hissetme, sevme, merhamet etme, nefret etme
vb. hislerin
merkezidir. Örnein insan korktuu, heyecanland zaman kalbi hzl hzl
çarpar, mutlu
olduunda ya da üzüldüünde vb. her duygusunda kalbinde hissi bir
deiim meydana
gelir.
Kalb dini ve tasavvufi bakmdan oldukça önemli kabul edilmitir.
Çünkü vahiy, Allah
Telâla’dan Cebrail (a.s.) vastasyla Hz. Peygamber’in kalbine
indirilmitir. “Cebrail
Kur’an’n onun kalbine indirmitir” (Bakara, 2/97; uara, 26/194).
Tasavvufi düünce
açsndan düündüümüzde ilham da kalbe gelir. Hz. Peygamber, “Allah’m
kalbime
gözüme, kulama nur ver”53 buyurmutur.54
Yukarda genel anlamda kalb kavramndan, bu kavramn dini ve tasavvufi
öneminden
bahsettikten sonra Kur’an- Kerim’de kalb kavramnn kullanm,
ayetlerde yer al
51 Osman Nuri Topba, “Kalb Âlemi”, Kur’an ve Sünnet Inda Kalbi
Hayat, s. 11. 52 Tirmizî, Fedâilu'l-Kur'an, 7; Dârimî,
Fedâilu'l-Kur'ân, 21; bn Hanbel, Müsned, 5: 26. 53 Ahmed b. Hanbel,
Müsned, 3: 17. 54 Süleyman Uluda, Tasavvufun Dili, Ensar yay.,
stanbul 2016, 42.
13
biçimini, Kur’an’da kalbden kastedilenin ne olduu ve zaman zaman
kalbin yerine
kullanlm dier kavramlar üzerinde durmakta yarar görüyoruz.
Çalmamzn bu bölümünde önce Kur’an’da, sonra hadislerde daha sonra
da tasavvufta
kalb kavramnn kullanmn ele alp deerlendireceiz.
1.1. Kur’an- Kerim’de Kalb
Kur’an- Kerim’de kalb kavram yaklak olarak 104 yerde geçmektedir.
Kalb kavram
Kur’an- Kerim’de dorudan kullanld gibi kalb anlamn karlayacak
ekilde farkl
kelimelerle de ifade edilir. Bazen de cümlenin bütününden kalbe
atfta bulunulur.
Kur’an- Kerim’e göre kalb, düünen, anlayan, ibret alan, evrilip
çevrilen, mühürlenen,
kararan, katlaan vb. birçok özellii olan bir yapya sahiptir.
Kur’an- Kerim’de kalb kavramnn dorudan yer ald ayetlerden bazlar
unlardr:
“Allah onlarn kalblerini ve kulaklarn mühürlemitir. Gözlerinin
üzerinde bir de perde
vardr. Ve büyük azab onlaradr.” (Bakara 2/7).
“Kalblerinde hastalk vardr. Allah da onlarn hastaln arttrmtr. Yalan
söylemelerine
karlk onlara elem verici bir azab vardr.” (Bakara 2/10).
“Sonra bunun arkasndan yine kalbleriniz katlat, imdi de ta gibi, ya
da tatan da beter
hale geldi. Çünkü talardan öylesi var ki; içinden nehirler kaynyor,
yine öylesi var ki,
çatlyor da barndan sular fkryor, öylesi de var ki, Allah
korkusundan yerlerde
yuvarlanyor... Ve sizin neler yaptnzdan Allah gafil deildir”
(Bakara 2/74).
“Ey Rabbimiz! Bize ihsan ettiin hidayetten sonra kalblerimizi
haktan saptrma, bize
kendi katndan rahmet ihsan eyle! üphesiz ki, Sen bol ihsan
sahibisin.” (Âl-i mran 3/8).
“Onlar, Allah'n kalblerindekini bildii kimselerdir; Onlara aldrma,
onlara öüt ver ve
onlarn içlerine tesir edecek güzel söz söyle!” (en-Nisa
4/63).
“Biz onlarn kalblerini ve gözlerini çeviririz de, onlar, ilkin iman
etmedikleri gibi, gene
de iman etmezler. Biz de onlar taknlklar içerisinde kör ve akn
brakrz.” (el-En’âm
6/110).
14
onlar, gafillerin ta kendileridir.” (en-Nahl 16/108).
Kur’an- Kerim’de kalb kavram daha çok ikinci anlam olan manevi
dünyamzn merkezi
gönül anlamnda kullanlmtr. Bununla birlikte manevi kalble maddi
kalbi birbirinden
ayr düünmek mümkün deildir. Bedenin ortasnda yer alan insann maddi
varln
sürdürmesinde çok önemli bir organ olan bir et parçasna kalb
denildii gibi, manevi
varlmzn özü olan insan dier canllardan ayran Rabbani latifeye de
kalb denir.
Kur’an’da ve hadislerde daha çok kalbin tarifi üzerinde deil
ilevleri ve nitelikleri
üzerinde durulmutur. Kur’an ve hadislerde geçen kalb kelimesi
insann anlama,
kavrama, düünme ve hakikati bilme yönünü, yani insan insan yapan ve
dier canllardan
ayran temel niteliini dile getirir. nsann idrak eden, bilen ve
kavrayan taraf olduu için
kalb, ilahi hitaba muhataptr bundan dolay sorumlu tutulmutur.
Kur’an- Kerim’de
“Kalbleri var ama onunla bir ey anlamyorlar” (el-Âraf, 7/179);
“Akletmek için onlarda
kalb yok mu?” (el-Hacc, 22/46); “Kalbi olan için bunda öüt vardr”
(el-Kâf, 50/37)
mealindeki ayetler kalbin idrak, ilim marifet arac olduunu
göstermektedir.55
Kur’an’a göre iman ve küfür, sevap ve günah kalbin amelidir.56 “O
gün, Allah’a selim bir
kalble gelenler hariç, mal ve oullar fayda vermeyecektir.” (uarâ,
26/88-89), “Kim
ahitliini gizlerse, onun kalbi günahkârdr.” (Bakara, 2/283).
1.1.1. Kur’an- Kerim’de Kalb Kavramnn Müteradifleri
Kur’an- Kerim ve hadislerde kalb kavramnn müteradifi kabul edilen
kavramlar
hakknda farkl tespitler yaplmtr.
“Kur’an’da ve hadislerde fuad, sadr, lüb, nüha ve rûh gibi terimler
genellikle kalb
manasnda kullanlmtr. Fuad bazlarna göre kalb ile e anlamldr;
bazlarna göre ise
kalb ondan daha özeldir. Mütercim Âsm Efendi’ye göre kalbin Türkçe
karl gönül,
fuadnki yürektir.57 Kalbin (fuad) göz ve kulak gibi sorumlu olduunu
bildiren ayette ise58
fuad, kalb anlamna gelir. “Göüs” manasndaki sadr, “Allah göüslerde
olan bilir” (Al-
i mran 3/119, 154) ve “Allah bir kimsenin hidayetini dilerse gösünü
slam’a açar” (el-
55 Süleyman Uluda, DA, “Kalb”, 24, 230. 56 Hülya Küçük, Zeynep Arzu
Yegin, Tasavvuf ve Tp, Ensar yaynlar, stanbul, 2016, 274. 57
Mütercim Asm Efendi, a.g.e.,, 1: 612. 58 el-sra 17/36.
15
En’am 6/125; ez-Zümer 39/22) mealindeki ayetlerde mecaz yoluyla
kalb manasnda
kullanlmtr. “Ülü’l-elbab” (Al-i mran 3/7, 190) ve “ülü’n-nüha”
(Taha 20/5, 128)
ifadeleriyle kalb sahiplerine hitap edilmitir. Kur’an’da akletme
(düünme) fiili kalbe
nisbet edilmi59 yani düünmenin kalbin bir ilevi olduu
belirtilmitir. Ayn ekilde
fkhetmenin de (anlama) kalbin bir ilevi olduuna dikkat çekilmitir
(el-A’raf 7/179).”60
Yukarda saylanlarn dnda akl ve nefs kavramlar da akl daha belirgin
olmakla birlikte
Kur’an- Kerim’de kalb manasnda kullanlan kavramlardandr.
Biz çalmamzda bu kavramlar arasnda en çok kullanlan sadr, fuad,
akl, lüb ve nefs
kavramlarn ele alacaz.
1.1.1.1.Sadr
Sadr kelimesi bir eyin önü, ba taraf, ilerisi, en âli ve refi
mahal;61 reis, kumandan gibi
anlamlara gelir. nsan vücudunun bir bölümü olarak sadr, vücudun
boyundan karn
boluuna kadar olan ön ksm olarak isimlendirilir.62
Kur’an- Kerim’de krk dört yerde geçen sadr kelimesi, Arapça’da
sadera fiilinin
mastardr. Çoulu sudurdur.63
Sadr kelimesi, göüs olarak kabul edildiinden kalbi içine almas ve
kalbin sadrn bir
parças olmasndan dolay zaman zaman kalb anlamnda da
kullanlmtr.64
Kelime olarak insandaki göüs ve sineyi ifade etmekle birlikte
tasavvufta ruh anlamnda
da kullanlr ve kalbin mertebelerinden biri kabul edilir.65
Sadr insan vücudunda kalbi içine alan kalbi kapsayan kalbin d
bölgesi kabul edilen bir
mahaldir. Gözdeki beyazlk göze göre ne ise sadrn kalbe göre makam
odur. Evin
59 el-Hacc 22/46. 60 Uluda, DA, “Kalb”, 24: 230. 61 emsettin Sami,
Kâmûs- Türkî, deal yay. stanbul 2014, 642. 62 el-Isfehâni, a.g.e.,
580-581. 63 Ergül, a.g.e., 100. 64 Fahruddin er-Râzi, Tefsîr-i
Kebir Mefâtihu’l-Gayb, 8, Huzur Yaynevi, Ankara, 1990, 13;
mam
Kurtubi, el-Camiu li Ahkâmi’l-Kur’an, 1, Terc. Beir Eryarsoy, Buruc
Yaynlar, stanbul, 2005, 132;
Mütercim Asm Efendi, a.g.e., 464. 65 Uluda, Tasavvuf Terimleri
Sözlüü, 303; Cebeciolu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüü,
532.
16
avlusunun eve, Mekke çevresinin Mekke çevresinin Mekke’ye, suyun
kandile göre vs.
yeri gibidir.66
bazen geniler.67 “Senin gösünü açp geniletmedik mi?” ( nirâh,
94/1). “Rabbim!
dedi, gösüme genilik ver” (Tâhâ, 20/25). Kur’an göüslerdeki mânevi
hastalklar
tedavi etmek için indirilmi bir kitaptr.68
Kalb ile sadr arasnda u fark vardr. Sadrn nurunun bir nihayeti
vardr. Kalb nurunun ise
kul ölse de nihayeti, snr, kesintisi olmaz. Kul imanl olarak
öldüünde onunla birlikte
olan kalb nuru kabirde de kyamette de ondan ayrlmaz ve devaml
onunla birlikte olur.69
Kur’an- Kerim’de sadr kelimesi, açlan, daralan, genileyen,
kalblerin bulunduu mekan,
arzu ve ihtiyaçlarn mahalli, bilgilerin konulduu yer, kin, korku,
vesveselerin yer ettii
mahal vb. anlamlarda kullanlmtr. Ayrca Allah’n göüslerde olan
bilmesi ve
Allah’tan göüslerdeki skntlara ifa verilmesi eklinde ayetler yer
alr.70
Kur’an- Kerim’de sadr kavramnn yer ald ayetlerden bazlar u
ekildedir:
“Allah’tan korkun; çünkü Allah, göüslerin içindekini bilir.”
(el-Maide 5/7).
“Rabbin elbette göüslerinin gizlediini de onlarn aça vurduklarn da
bilir.” (en-Neml
27/74).
“Allah kimi doru yola iletmek isterse onun gösünü slam’a açar; kimi
de saptrmak
isterse onun gösünü, (o kimse) göe çkyormu gibi dar ve tkank yapar”
(el-En’am
6/125).
“Biz onlarn kalplerinde kin namna ne varsa söküp attk.” (el-A’raf
7/43).
“Onlarda sizin için yararlar vardr. Onlarn üstünde göüslerinizde
olan bir hacete
(ihtiyaca veya arzuya) ularsnz; onlarn üstünde ve gemilerin üstünde
de tanrsnz.”
(el-Mü’min 40/80).
66 Hâkim Tirmizi, Beyanü’l fark beyne’s-sadr ve’l-kalb ve’l-fu’ad
ve’l-lüb, Kahire, 1958, 35. 67 Hakim Tirmizî, a.g.e., 35; el-
sfehâni, a.g.e., 581. 68 Hakim Tirmizî, a.g.e., 36. 69 Heyet,
Metinlerle Tasavvuf Terimleri Sözlüü, Kalem yay. stanbul-2006, 518.
70 Ergül, a.g.e., 101-102.
17
“Allah’n gösünü slam’a açt kimse, Rabbin’den bir nur üzerinde deil
midir?” (ez-
Zümer 39/22).
gözleri) kör olur.” (el-Hacc 22/46).
“Ey insanlar, size Rabbiniz’den bir öüt, göüslerde olan (skntlar)a
bir ifa ve
inananlara bir yol gösterici ve rahmet gelmitir.” (Yûnus
10/57).
“Onlarla (müriklerle) savan ki Allah, sizin ellerinizle onlara azap
etsin, onlar rezil
etsin, sizi onlarn üzerine getirsin ve mü’minler topluluunun
üzerine ifa versin.” (et-
Tevbe 9/149).
1.1.1.2. Fuad
Kur’an- Kerim’de ve hadislerde fuad kavram daha çok kalb ile e
anlaml olarak
kullanlmtr. Bunun yan sra âlimler fuadn kalbden daha özel bir
kavram olduunu da
söylemilerdir.71 Fuadn kalbden daha özel olduunun söylenmesinin
nedeni fuadn yanp
tutuan gönül anlamnda kullanlmasndan dolaydr.72 “O, kalblerin içine
ileyecek,
Allah´n tututurulmu bir ateidir.” (Hümeze, 104/6-7).
Fuad kalbin e anlamls ya da müteradifi olarak düünüldüünde kelime
anlam
Türkçe’deki yüree karlk gelmektedir. Fakat dini, tasavvufi anlamda
manevi yönüyle
düünüldüünde Türkçe’deki gönül kelimesinin karl olarak kabul
edilir.73
Sadr kalbin dn kaplyorken fuad kalbin içini ifade eder. En dta
sadr, onun içinde kalb,
en içte ve en özel yerde olan ise fuaddr. Sadr deniz, kalbi
istiridye, fuad da istiridyenin
içindeki inci gibi düünebiliriz.
Gözdeki siyahla göre göz bebei, Mekke’ye göre içindeki Mescid-i
Haram, eve göre
içindeki yatak odas, bademe göre özü vs. ne ise kalbe göre fuad
odur. Fuad kalbin
merkezidir. Kii maddi ve mânevi herhangi bir bilgiyi önce fuadda
sonra kalbde idrak
eder. Fuad görme, kalb bilme mevkiidir.74
71 Uluda, DA, “Kalb”, 24: 230. 72 el-sfehâni, a.g.e., 809. 73 Âsm
Efendi, a.g.e., 2: 1533. 74 Hâkim Tirmizî, a.g.e., 38.
18
Fuad, maddi olarak kalbin içi, kalb zar gibi düünülebilir. Dier
taraftan manevi anlamda
düünüldüünde kalbe göre daha özel bir mekân olmas onu ilâhi
tecellilerin temaa
mahalli klmaktadr.75
Fuad kelimesi, Kur’an- Kerim’de on alt yerde zikredilir. Kur’an’da
geçtii yerler
itibariyle fuad kavram, sorumlu tutulan “Hakknda kesin bilgi sahibi
olmadn eyin
peine düme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunlarn hepsi ondan
sorumludur” (el-sra
17/36), tasdik ve tekzib eden “Kalb, (gözün) gördüünü yalanlamad”
(en-Necm 11/120),
meyleden “Rabbimiz! Namaz dosdoru klmalar için (böyle yaptm). Sen
de insanlardan
bir ksmnn gönüllerini onlara meylettir” (brahim 14/37),
cezalandrlabilen76 ve halden
hale çevrilebilen77 anlamlarnda kullanlmtr. Bütün bu anlamlarndan
da yola çkarak
fuadn kalble e anlaml (müteradif) olduu söylenebilir.78
1.1.1.3. Akl
Akl, insandaki doruyu yanltan, iyiyi kötüden ayrmaya yarayan düünce
ve anlama
gücüdür.79 Baka bir ifade ile insandaki idrak kabiliyetine verilen
addr. slâm’da dini
emirlere uymak ve yasaklardan kaçnmak için insanda akl ve ergenlik
art vardr. Akl
için ayrca kalbde Hak ile bâtl ayrt eden bir nur olduu, baka bir
görüte de insan
bedenini yöneten bir cevher olduu söylenmitir.80
Kur’an- Kerim’de kalbin müteradifi olarak kullanld kabul edilen
kavramlardan biri
de akl’dr. Akl kavram Kur’an’da daha çok anlama ve idrak etme
anlamnda kullanlr.
Kalbin idrak etme yönü düünüldüünde akl, kalbin müteradifi olarak
kabul edilebilir.
Kur’an- Kerim’de sürekli olarak kâfirlerin akln idrak yetisini
kullanmayanlar olduu
ifade edilir. “Ey kavmim, buna karlk sizden bir ücret istemiyorum.
Ücretim beni
yaratana aittir. Akl etmez misiniz?” (Hud, 11/51). “Onlar sardrlar,
dilsizdirler,
kördürler; bu yüzden akledemezler.” (Bakara 2/171. “üphesiz,
yeryüzünde yürüyen
canllarn Allah katnda en kötüsü, akllarn kullanmayan (gerçei
görmeyen) sarlar,
dilsizlerdir.” (el-Enfal 8/22).
75 Uluda, Tasavvuf Terimleri Sözlüü, Fuad, 139. 76 el-Hümeze,
104/7. 77 el-En’am 6/110. 78 Ergül, a.g.e., s. 103. 79 Muhammet
Yelten, Mustafa Özkan, Türkçe’nin Sözlüü, Babali yay., stanbul
2002, 19. 80 Cebeciolu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüü,
44.
19
Akl insan dier varlklardan ayran en önemli özelliktir. nsan akl
sayesinde birçok
nazari bilgiyi örenir. Bir dier taraftan akl hak ile batl ayrt
etmeye yarayan nur,
Rabbani latife olarak görülmütür. Bu yönüyle akl kalble
ilikilendirilebilir. Gazali
Kur’an’da kalb, nefs ve ruh kelimeleriyle kastedilenin de akl
olduunu söylemitir.81
Allah Teâla önce akl yaratmtr. Baz sûfilere göre burada kastedilen
ilk akl hakikati
Muhammedî’dir. Bu hakikate Nûr-i Muhammedî de denir. Bundan dolay
mutasavvflar
Hz. Peygamber’in bütün bilgilerin kayna olduuna inanrlar.82
Mutasavfflar nazari aklla ilahi hakikatlerin kavranamayacan kabul
ederler böylece
nazari akl reddederler. Fakat Yeni Platonculuun etkisiyle keif ve
marifet anlayna
uygun farkl bir akl anlayn ileri sürerler. te bu akl Rabbani
latife, ilahi nur olarak
kabul edilen akldr.83
Akl insan dier varlklardan ayrmas yönüyle ibadete ve cennete
girmeye vasta olan
düünce, kulluk arac, yol gösterici k gibi anlamlarda da
yorumlanmtr.84 Ayrca akl
insann eyann hakikatlerini bilmesini salayan yetisidir. Bu yönüyle
akln yerinin ba
olduu da kalb olduu da söylenmitir.85
Gazâli akln birçok anlamda kullanldn ifade eder ve u iki sonuç
üzerinde durur:
Birincisi akl, eyann hakikatini bilmektir. Bu yönüyle akl kalbde
bulunan ilim sfatna
verilen isimdir.
kincisi ise akl, ilimleri idrak etmeye yarayan cevherdir. Bu akl
kalb manasna gelir.86
Akl ilmi kabul etmeye hazr olan güce denir.87 Ayrca akl ilahi bir
mevhibedir, Allah’n
insana bahettii en büyük nimettir. lahi bir cevher ve nurdur”88;
“Akl, sadece insanlara
has olan bir kuvvet ve onlarn hayatlarn korumalar için verilmi
ilâhî bir yeti, silahtr”89
eklinde tarif edilmitir.
81 Bkz., hya, Akl, Akln erefi, Tarifi, Ksmlar, 1; Târifat, Akl,
154. 82 Abdulkerim el-Cîli, el-nsânu’l-Kâmil, Terc. Abdülaziz Mecdi
Tolun, z Yayclk, stanbul, 2002, 372. 83 Uluda, Tasavvuf Terimleri
Sözlüü, Akl, 32. 84 Uluda, a.g.e., 33. 85 Cürcâni, a.g.e., 154. 86
Gazali, hyâ, 3: 13-14. 87 el-sfehâni, a.g.e., 75. 88 erafettin
Gölcük –Süleyman Toprak, Kelâm, Konya, 1991, s. 93 89 Hüsamettin
Erdem, Baz Felsefe Meseleleri, Konya, 1999, s. 21
20
Felsefede ise akl, “ruhî kuvvetlerin en güçlüsü ve en ereflisi, en
üstünü”90 olarak kabul
edilmitir.
Kur’an’da ve hadislerde akl, fikir, mantk gibi kelimeler geçmez. Bu
tür terimler slam
toplumunda daha sonraki dönemlerde ortaya çkm ve kavramlamtr. Akl
kelimesi
Kur’an’da fiil eklinde “Akletmiyorlar m, düünmüyorlar m?” (Bakara,
2/44, 76, 242)
gibi ifadelerle geçse de “akl” eklinde isim olarak geçmez. Sahih
hadislerde de “akl”
kelimesine isim olarak rastlanmaz. Burada bilinmesi gereken husus
akletme, düünme
yetisinin aslnda beynin deil kalbin ilevi olduudur. Bundan dolay da
akl kelimesi,
kalble ilikilendirilen bir kavramdr.91
Kur’an- Kerim’e göre insan insan yapan, onun her türlü aksiyonuna
anlam kazandran
ve ilâhî emirler karsnda insann yükümlülük ve sorumluluk altna
girmesini salayan
akldr. Kur’an’da akl kelimesi biri geçmi, dierleri geni zaman
kipinde olmak üzere
krk dokuz yerde fiil eklinde geçmektedir. Bu ayetlerde genellikle
“akletme”nin yani akl
kullanarak doru düünmenin önemi üzerinde durulmutur.92 Kur’an-
Kerim ancak
bilenlerin akledebileceini93 söyler. Bu gücü ve bu bilgiyi
kullanmadklar için kâfirleri,
“…Onlar sardrlar, dilsizdirler, kördürler; bu yüzden akledemezler.”
(Bakara, 2/171)
diyerek yermi, “O, akln kullanmayanlara kötü bir azap verir”
(Yûnus, 10/100) âyetiyle
bütün insanl uyarm ve akllarn kullananlarn cehennem azabndan
kurtulacaklar94
belirtilmitir. Kur’an’n birçok âyetinde, akl sayesinde kazanlan
bilginin yine bu gücün
kontrolünde kullanlmas gerektii, bunu yapmayanlarn sorumlu tutulaca
sk sk ifade
edilmektedir. Kur’an- Kerim’de, eyadaki nizam anlama gücüne sahip
olan akla, ayn
zamanda ilâhî hakikatleri sezme, anlama ve onlarn üzerinde düünüp
yorum yapma
görev ve yetkisi de verilmitir. Nitekim “Allah, âyetlerini
akledesiniz diye
açklamaktadr.” (Bakara, 2/242) âyetiyle akln bu fonksiyonuna iaret
edilmitir.
Kur’an- Kerim’de akln isim olarak (el-akl) zikredilmemesi ve
“düünüp bir sonuca
varma, anlama ve ibret alma” anlamndaki “akletme” fiilinin ise
kalbe nisbet edilmesi95
akln, kalb kelimesinin müterâdifi olmaktan çok, -fonksiyonlarnn
hepsini ifade etmese
de- kalbin en önemli ilevi olan idrak melekesinin ad olduu sonucuna
götürmektedir.
90 Erdem, Hüsamettin, a.g.e., 21. 91 Uluda, Tasavvufun Dili, 52-53.
92 Süleyman Hayri Bolay, DA, “Akl”, 2: 238 93 Ankebût, 29/43. 94
el-Mülk, 67/10. 95 et-Tevbe 9/87; Hacc 22/46.
21
Bununla beraber, esas kayna itibariyle akla mahal olmas, ya da bir
eyi bir bölümü ile
adlandrma (zikrü’l-cüz irâdetü’l-küll) yoluyla “kalb”e “akl”
denilebilecei gibi, zaman
zaman kalb zikredilip de akln kastedilmesi (zikrü’l-küll
irâdetü’l-cüz) her zaman
mümkündür. Nitekim dilimizde de “gönlümden geçti, kalbimden geçti,
zihnimden geçti,
aklmdan geçti dediimiz zaman hepsinde ayn mânay
kastederiz”96.
Sonuç olarak, “akl, “iyi” ile “kötüyü” “doru” ile “yanl” ayrmakta
bize yardmc olur;
ilâhî emirlere uymakta bize yol gösterir; Allah’n nimetleri
üzerinde düünmemizi
salar.”97 “te bu temsilleri biz insanlar için getiriyoruz. Onlar
ancak bilginler düünüp
anlarlar.” (el-Ankebut, 29/43). Akl ilahi bilgiyi anlama idrak etme
özelliinden dolay
kalble ilikili ya da kalbin ilevlerinin bir parçasn içeren bir yeti
olarak görülebilir.
1.1.1.4. Nefis
Sözlükte “ruh, can, hayat, hayatn ilkesi, nefes, varlk, zat, insan,
kii, hevâ ve heves, kan,
beden, bedenden kaynaklanan süflî arzular” gibi mânalara gelen
nefis kelimesi Kur’an’da
“ruh” anlamnda kullanld gibi “Zalimlerin iddetli ölüm sanclar
içinde çrpnd;
meleklerin, ellerini uzatm, ‘Haydi canlarnz kurtarn! Allah’a kar
doru olmayan
söylediiniz ve O’nun âyetlerinden kibirlenerek yüz çevirdiiniz için
bugün aalayc
azap ile cezalandrlacaksnz’ diyecekleri zaman hâllerini bir
görsen!”98 “zat ve öz
varlk” mânasnda da kullanlmtr. “Mü’minler, mü’minleri brakp
inkarclar dost
edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir iliii kalmaz. Ancak
onlardan (gelebilecek
tehlikeden) korunmanz bakadr. Allah, asl sizi kendisine kar
dikkatli olmanz
hakknda uyarmaktadr. Çünkü dönü Allah’adr.”99 nsan ilâhî hitaba
muhatap klarak
onun sorumlu tutulmasna sebep olan nefse kötülüü emretme “Ben
nefsimi temize
çkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettii hariç, nefis ar derecede
kötülüü
emreder.” (Yûsuf 12/53), nefsi ve yapt kötülükleri knama
“Kusurlarndan dolay
kendini) knayan nefse de yemin ederim (ki diriltilip hesaba
çekileceksiniz).” (el-
Kyâmet, 75/2) daha ileri bir aamada huzura erme “Ey huzur içinde
olan nefis!” (el-Fecr,
89/27) gibi birbirinden farkl görevler yüklenmitir.100
96 Elmall, a.g.e., 1, 210. 97 Erdem, Hüsamettin, a.g.e., 23 98
el-En‘âm, 6/93. 99 Âl-i mrân 3/28-30. 100 Süleyman Uluda, DA,
“Nefis”, 2006, 32, 526.
22
Nefis, benlik bir eyin kendi varl anlamlara gelir. Sufilere göre
nefis, kulun kötü fiileri,
büyüklenme haset, öfke, kötü ahlak, tahammülsüzlük gibi çirkin huy
ve niteliklerden
oluur.101
Can, benlik, ruh; aa duygular anlamna gelen nefis tasavvufta insann
kötü huy ve
çirkin vasflar, kötü duygularn merkezi anlamlarnda kullanlr. Bu
anlamdaki nefis
dünyevi yaama ve kötülüe eilimli olmas gerekçesiyle tasavvuf ehline
göre kiinin en
büyük dümandr.102 Kii bu nefsi ezmeli, krmal ve mücâhede klcyla
öldürmelidir.
Bunun için tasavvuf ehli riyazet yapar, çile çkarrlar.103
Nefis insanda bulunan gazap ve ehvet gücünün toplam olduu gibi kalb
ve ruh
manalarna gelir yani insann hakikat ve zatdr.104 Nefs insandaki
hayat, his ve irade
gücünün taycs olan latif cevherdir.105
Sûfîler, nefis terimiyle, kulun kötü vasflaryla yerilen, knanan, ho
karlanmayan huy,
fiil davran ve eilimlerini kasteder. Kötü özellikler ikiye ayrlr.
Birincisi iradesine bal
olarak iledii, dine aykr ve günah dediimiz davranlar, ikincisi de,
ho
karlanmayan kötü huylardr.106
Fahreddin Râzi (ö. 606/1209)’ye göre nefis bütün idraklerin
fiillerin kendisine ait olduu
bir cevherdir. Nefis, kalb araclyla bedenin dier uzuvlarna etki
eder. Bedenin her
uzvu nefsin aleti durumundadr. Göz nefsin görme arac, kulak iitme
arac, dil konuma
aracdr.107
Hakîm Tirmizî (285/898)’ye göre nefis, temelde cismânî özellikler
tamakla birlikte,
soyut bir karakter de arzetmektedir. O öyle der:
“Nefs’in özü, dumana benzer scak bir rüzgâr, kötü davrantan doan
bir karanlktr.
Nefsin ruhu aslnda nûrânîdir. Bu nurluluk, güzel davran ve samimi
bir yakarla birlikte
Allah’n yardmyla güzellemeye balar. Nefsin güzellemesi, ancak kulun
kötü
101 Kâânî, a.g.e., 557-558. 102 AnaBritanica Genel Kültür
Ansiklopedisi, Hürriyet, 1994, 23: 351. 103 Uluda, Tasavvuf
Terimleri Sözlüü, 274. 104 Gazali, hya, 3, 114; Elmall, a.g.e.,
1/203; el-Müfredât, 1076-177. 105 Cürcâni, Ta’rifât, 239. 106
Abdülkerim Kueyrî, Tasavvuf mine Dair Kueyri Risalesi, Haz.
Süleyman Uluda, Dergâh
Yaynlar, stanbul, 2014, 181. 107 Fahreddin Râzi, Kitâbü’n-nefs
ve’r-rûh, Tahran, 1364/1944, 5.
23
heveslerine kar koymas, ondan yüz çevirmesi, açlk ve iddetle onu
yenmesiyle
gerçekleir.108
Süleyman Ate nefis kavramyla ilgili u ifadeleri kullanr: “Nefs,
nefes alan canl
anlamna gelir. Her canl eyde ruh vardr. Organizma içinde bulunan
can (rûh), nefistir.
Çünkü onun hayat nefes (solunum) iledir. Esasen esinti, rüzgâr
anlamna gelen ruh da
hayat soluu demektir. Bu soluk maddeye girince nefs adn alr. Ruh
denilince,
maddeden soyutlanm can anlalr. Ne bedene, ne de bedenli bir canlya
ruh denmez.
Ruh, canlnn bedensiz varldr. Bedene hayat veren ruhtur.”109
Nefis ruhla özde kabul edildiinde öyle denilmitir. lk yaratlan ruh
Hz. Peygamber’in
ruhudur. Yaratlm dier ruhlar ondan yararlmtr. Bundan dolay Hz.
Peygamber’in
ruhuna “külli ruh” denilmitir. Nefsin ruhla özde kabul edilmesinden
dolay ona da “külli
nefs” denilmitir. “Sizi tek bir nefisten yaratan Rabbinizden
korkun!” (Nisa, 4/1) ayetinde
bu düünceye iaret vardr.110
Ksaca nefis kavram, kelime olarak farkl anlamlara gelse de
(özellikle insandaki ehvet
gazap gibi negatif eilimlerin kayna ve merkezi kabul edilse de)
insann özünü,
hakikatini oluturan ve bu noktada kalble de ilikilendirilecek zaman
zaman kalbin yerine
kullanlabilecek bir kavramdr diyebiliriz. Nefsin kalble ilikisi
düünüldüünde kalbi
yönlendirici ya da kalb tarafndan yönlendirilen yani kalb ve nefs
insanda var olan
birbirleriyle etkileim içindeki iki melekedir denilebilir.
1.1.1.5. Lüb
Sözlükte bir eyin özü, içi gibi anlamlara gelen lüb kelimesi,111
tasavvuf kaynaklarnda
“kuruntu ve hayal kabuundan arnm ve kutsal nurla aydnlanm akl”112,
“özün özü”
anlamndaki lübbü’l-lüb ise “akla güç veren ilâhî ve kutsî nur”
eklinde tanmlanmtr.
Kur’an’da birçok yerde geçen “selim akl sahipleri” mânasna gelen
ülü’l-elbâb ifadesi
“Bu Kur’an, âyetlerini düünsünler ve akl sahipleri öüt alsnlar diye
sana indirdiimiz
108 Hakîm Tirmizî, a.g.e., 83. 109 Süleyman Ate, nsan ve nsanüstü,
stanbul, 1985, 170. 110 Uluda, Tasavvufun Dili, 37. 111 Cebeciolu,
a.g.e., 403. 112 Târifat, 194.
24
mübarek bir kitaptr.” (Sâd 38/29) âyetinde olduu gibi bu terimin
kayna olarak
görülmütür.
Ayrca vehim ve hayal kabuundan arndrlm ve kutsiyet nuru ile
aydnlatlm halis,
saf ve tam akl anlamna da gelir.113 Baz âlimler akl ile lüb arasnda
fark bulunduunu,
bu sebeple her “lüb sahibi”ne akll denildii halde, her akllya “lüb
sahibi”
denilemeyeceini ifade ederler. Lüb kavram, Kur’ân- Kerim’de her
türlü âibeden uzak,
saf, temiz ve tam akl anlamnda kullanlmtr.114 Ülü’l elbâb eklinde
terkip olarak
kullanldnda ise içi çürük veya kof olmayan, salam özlü, temiz akll
kimseler
anlamna gelir.115
“Biz ona tarafmzdan bir rahmet ve akl sahiplerine bir öüt olmak
üzere ailesini ve
onlarla birlikte bir o kadarn bahettik.” ( Sâd, 38/43).
“Ey akl sahipleri! Ksasta sizin için hayat vardr. Umulur ki (bu
hükme uyarak)
korunursunuz.” (Bakara, 2/179).
“Allah, hikmeti dilediine verir. Kime hikmet verilmise, üphesiz ona
çokça hayr
verilmi demektir. Bunu ancak akl sahipleri anlar.” (Bakara,
2/269).
“O kullarm ki sözü dinlerler, sonra onun en güzeline tabi olurlar.
te onlar Allah’n
kendilerine hidayet verdii kimselerdir. Onlar gerçek akl
sahipleridir (ülü’l-elbâb).”
(Zümer 39/18).
Hakîm Tirmizî’ye göre lüb, kalbde dördüncü makamdr. Cevize nisbetle
ceviz özünün
ya gibidir. Lüb akldr fakat sradan akldan farkldr. Kandil de güne
de k verir fakat
ikisinin arasnda fark vardr. te akllar arasnda da farklar vardr.
Lüb bu akllar
içerisinde en üst düzeydeki akldr. Bu akl Rahman’nn seçkin kullar
olan müminlerde
bulunur.116
Sonuç olarak lüb Kur’an’da daha çok çoul ekliyle kullanlr ve bu
kavramn Kur’an’da
kastettii anlam normal akldan ziyade hidâyet nuruyla aydnlanm
akldr. Bu yönüyle
de kalble ilikilendirilmitir. Lüb, kalbin en önemli ilevi olan
idrak ve anlama
kabiliyetinin en üst düzeye ulam halini ifade eder.
113 Kâânî, a.g.e., 473; Uluda, Tasavvuf Terimleri Sözlüü, 230. 114
el-sfehâni, a.g.e., 2: 528. 115 Elmall, a.g.e., 5/108. 116 Hakîm
Tirmizî, a.g.e., 72-76.
25
1.2. Hadislerde Kalb
Kur’an- Kerim’de farkl yerlerde farkl ifade ekilleriyle karmza çkan
kalb kavram,
hadîs-i eriflerde de ayn zenginlik ve derinlikte karmza çkmaktadr.
Hz. Peygamber
kalbi insan vücudundaki basit bir et parças olarak görmemek
gerektiini o bozulursa
bütün vücudun bozulacan, kalbin insan yönlendiren, insann
düünmesini, anlamasn
idrak etmesini salayan ve bütün davranlarna bir ekilde etki eden
bir yapya sahip
olduunu farkl hadislerinde sürekli ifade etmitir. Aadaki hadiste
kalbin insan
vücudundaki önemi vurgulanmtr:
“Dikkat edin! Vücutta öyle bir et parças vardr ki o iyi/doru olursa
bütün vücut
iyi/düzgün olur; o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O,
kalbdir.”117
Hz. Peygamber insanlarn makam mevki d görünü gibi özelliklerinin
bir önemi
olmadn asl olann kalb ve kalbdeki duygular olduunu u ekilde ifade
eder.
“Muhakkak Allah Teâlâ sizin suretlerinize ve amellerinize bakmaz;
belki kalplerinize ve
niyetlerinize bakar.”118
Hz. Peygamber kalbin insan davranlarna yön veren etkisini vurgulad
gibi kalbin
deikenlii, evrilip çevrildii, bata Allah Teâlâ tarafndan olmak
üzere birçok etki
sebebiyle deiip dönütüü, katlat, önüne perde gelip gerçekleri
görmedii bunun
yannda açlp geniledii, aydnland üzerinde de durmutur.
“Kalbe kalb denilmesinin sebebi çok deiken olduundandr. Kalbin
misali çöldeki bir
aacn üzerinde asl kalan ku tüyünün misali gibidir. Rüzgar onu bir
oraya bir buraya
savurur.”119
“Muhakkak kalbler Allah Teâlâ’nn parmaklarndan iki parmak
arasndadr, onlar
döndürür.”120
“Âdemolunun kalbi, (atein üzerindeki) tencere gibi kaynayan bir
eydir, sürekli
deiir.”121
117 Buhârî, Îmân, 39. 118 Müslim, Birr, 34. 119 Ahmed b. Hanbel, 4:
409. 120 Müslim, Kader, 3. 121 bn Hanbel, VI, 4.
26
Hz. Peygamber kalb ile beden arasndaki ilikiyi anlatrken baz
rivayetlere göre insan
bedenini snrlar, bekçileri, ordular olan ve sürekli saldrlarla,
taarruzlarla kar karya
olan bir ehre ya da ülkeye benzetir. Kalbi de bu ülkenin sultan
olarak deerlendirir.
Bu sultann her hükümdar gibi hem güçlü hem de zayf yönleri
bulunmaktadr. Küçük bir
öfke ve basit bir arzu ile ülkesini harabeye çevirebilecek zayflkta
olduu gibi; ilim iman
ve hikmet nuruyla bütün kâinat abad edecek kadar da güçlü bir
sultandr.122
O halde bedende en önemli etkiye sahip olan sultan konumundaki
kalbi korumal, hareket
noktasn doru bir ekilde seçmesi için bilinçli ve uyank
olmalyz.
Kalbin müteradifi olan fuad kavramnn hadislerde de kullanldn
görmekteyiz.
Örnein bir hadîs-i erifte kalb ve fuad kelimeleri bir arada
kullanlmtr: “Yemen halk
size geldi. Bunlar, gönülleri (ef’ide) çok yufka ve kalbleri
(kulûb) pek yumuak
kimselerdir.123 Baka bir hadiste de fuad kavram “…kalbleri çok
zayf, gönülleri pek
ince”124 eklinde geçmektedir.
Hz. Peygamber bir hadisinde kalblerin dört çeit olduunu söyler.
Bunlardan birincisi
müminin kalbidir ve bu kalb parlayan, nurlu, temiz bir yapya
sahiptir. kincisi kâfirin
kalbidir ki bu kalb simsiyah olup ters döndürülmü kalbdir. Üçüncüsü
münafn kalbidir
ve bu kalbin özellii klfna konulup aznn balanm olmasdr. Dördüncü
kalb ise
içinde iman da nifak da barndran, yüzü çevrilip terkedilmi kalbdir.
Kalbdeki iman,
temiz suyun büyütüp besledii yeillik gibidir. Bu ikisinden, iman ve
nifaktan hangisi
daha galip ise, kalb için onunla hükmolunur.125
Hz. Peygamber kalbin insann amelleriyle kararan ya da aynnlanan bir
yapya da sahip
olduunu belirtmi, bu durumu u ekilde ifade etmitir: “Kul, bir günah
ilediinde
kalbinde siyah bir nokta oluur. Tevbe ettii takdirde cilalanp
silinir. Ama o günaha
devam ederse, o siyah nokta da gittikçe büyür, kalbi istila eder.
te bu husus Allah
Teâlâ’nn, ‘Asla öyle deil, fakat onlarn yapm olduu günahlar
kalblerini iyice
122 Mehmet Görmez, Kalbin Erbaini, Otto Yaynlar, Ankara, 2015,
10-11. 123 Buhâri, Megâzi, 74; Müslim, man, 90. 124 Müslim, man,
84. 125 Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3: 17; Ebu Nuaym, Hilye, 4: 385;
Tabarani, el-Mu’cemu’s-Sair, No:1077.
27
örtülmesidir.”126
Netice olarak kalb kavram Kur’an- Kerim’de de hadislerde de daha
çok manevi anlamda
insan vücudunda bir merkez, öz, yönetici ve yönlendirici etkiye
sahip bir sultan vb.
anlamlarda kullanlm olup; insann biyolojik çalma sistemi açsndan
hayati ilevi olan
bir et parças yönü çok fazla dikkate alnmamtr.
Çalmamzn bundan sonraki aamasnda asl konumuz olan Mesnevi’de kalp
kavramna
geçmeden önce tasavvufta genel olarak kalb nasl deerlendirilmi,
sûfiler bu konuda
nasl bir kanaatte bulunmu ksaca ele alacaz.
1.3. Tasavvufta Kalb
Bir yaam tarz olarak ortaya çkndan itibaren âlimler tarafndan
tasavvufla ilgili çok
çeitli tanmlar yaplmtr. Tasavvufun mânevî bir hayat tarz olarak
özelliklerini, Kitap
ve Sünnet’le irtibatn, kulun Allah’la ve mâsivâ ile ilikilerini,
kalb temizlii, nefis
terbiyesi, güzel ahlâk gibi ilevlerini, sûfînin niteliklerini ve
görevlerini belirten bu
tariflerin 1000’e kadar olduu söylenebilir. Tanmlarn çeitlilii daha
çok tanm yapan
sûfînin o anki mânevî hali ve mertebesiyle ilgilidir. Bu sebeple
tariflerin saysnn
sûfîlerin says kadar çok olduu düünülebilir.127
Tasavvuf için ksaca slâm’n ruh hayat ve Hz. Peygamberin ahsnda
temsil ettii
“Üsve-i Hasene”128 olarak ifade edilen örnek kiiliinin müesseselemi
ve günümüze
kadar yaygnlaarak gelmi eklidir de denilebilir.129
Tasavvuf; slâmi ilimlerin özü ve zirve noktasdr. Tasavvuf bir “hâl”
ilmi olduu gibi
insann ahlaki olgunluunu ve kemal sfatlarn gerçekletirmeyi esas
alan slâmi bir
ilimdir. Hz. Peygamber örnek yaantsnda insanlara ibadetlerin
önemini anlatrken ayn
zamanda sürekli olarak güzel ahlak, samimiyet ve takvaya dikkat
çekmitir.130 Yaplan
126 Müslim, man, 231; Tirmizi, Tefsir, 83; bn Mace, Zühd, 29;
Muvatta, Kelam, 18; Ahmed b. Hanbel,
Müsned, 2: 297. 127 Reat Öngören, DA, “Tasavvuf”, stanbul, 2011,
40: 119-126. 128 El-Ahzab, 33/21. 129 Hasan Kâmil Ylmaz,
Anahatlaryla Tasavvuf ve Tarikatlar, Ensar Yaynlar stanbul, 2009,
s. 23. 130 Ylmaz, a.g.e., 24.
28
ibadetlerin anlaml ve deerli olmas için takva, samimiyet gibi
hususlarn olmazsa olmaz
olduunu vurgulamtr.
Tasavvufta kalb anlayn ele aldmzda ise, tasavvufa tabi olan kimseye
sûfi, dervi
gibi isimlerin verilmesi, bu kimselerin dünya zevklerinden ve
megalelerinden uzak
yalnzca takvay ve Allah’n rzasna uygun bir yaanty tercih etmeleri,
onlarn kalbî
yani mânevi derinlikte bir yaant benimsemi olmalarndandr. Sûfiler
gönül ehli
kimseler olup yalnzca gönülden geçen duygulara önem vermilerdir.
Onlar kendilerinin
dünyaya dair hiçbir eye ihtiyaçlarnn olmadn yalnzca Allah’a
ihtiyaçlarnn
olduunu bilir ve böyle yaarlar. Bundan dolay da onlarn kalbleri
Allah’tan baka
herhangi bir eye ballktan uzaktr. Bütün bunlardan yola çkarak
tasavvufun kalb
merkezli bir ilim ve kalb merkezli bir hayat olduu
söylenebilir.
Sûfiler balangçta kalb kavramn anlama ve idrak manasnda kullanm
daha sonra bu
kavrama bir derinlik kazandrarak gönül anlamnda kullanmaya
balamlardr. Kalb ayn
zamanda keif ve ilhamn merkezidir. Çünkü kalb Hakk’n tecelligahdr
bundan dolay
keif ve ilham yoluyla ulalan hakikat bilgisi kalb ile elde
edilir.131
Tasavvufta kalb kavram, daha çok manevî anlamda kullanlmaktadr.
Duygu ve idrakin
merkezi olan kalb bâtn âlemine aittir. Dier organlar ise zâhir
âlemindendir. Ancak bu
organlarn hepsi birlikte uyum içinde çalrlar.132
Gazâlî kalbi bir vâiz, nasihatçi ve uyarc olarak görmütür. “Allah
bir kuluna hayr murad
ederse ona kalbinden bir vâiz tayin eder.” “Kalbinden vâizi olann
korumas Allah’tr.”133
Tasavvufta kalb ilâhi hitabn mahalli ve muhatab, marifet ve irfan
denilen tasavvufi
bilginin kayna, ilâhi isim ve sfatlarn tecelli ettii yer olarak
görülmütür.134
Kalb ilmin, irfann ve marifetin kaynadr. Arifler Allah, Allah’n
sfatlar, filleri,
isimleri ve mâna âlemi hakknda en doru bilgiyi kalblerinden
alrlar.135
Sûfiler kalbin bir gözü olduunu ve bununla insân- kâmil olarak
tabir edilen kimselerin
mânevi hakikatleri gördüünü söylerler. nsan ba gözüyle zâhiri
eyleri görür, kalb
131 Ebu Nasr Serrac et-Tûsi, el-Lüma, Haz. Hasan Kâmil Ylmaz,
Altnoluk Yaynlar, stanbul, 1996,
557. 132 Küçük, Yegin, a.g.e., 282. 133 Gazâli, hyâ, 3: 26. 134
Uluda, Tasavvuf Terimleri Sözlüü, 205. 135 Uluda, Tasavvufun Dili,
43.
29
gözüyle ise manevi hakikatleri görür. Kalb gözü ba gözünden daha
güçlüdür çünkü zâhir
eyleri görmek için a, konuma, mesafeye vb. ihtiyaç vardr. Kalb gözü
ise bir kere
açlmsa artk onun hakikatleri görmesinin önünde hiçbir engel
yoktur.136
Hakîm Tirmizî’ye göre Allah’n rahmeti ve hidayetiyle kalb gözü
açlan kimseler Allah’
bilirler ve artk eyây kalb gözüyle görmeye balarlar. Allah’
bildikçe de O’ndan
korkarlar (hayet). Kalbde bu hayet hali devam edince de Allah onu
muhabbetle
doldurur. Kii hayet sayesinde allah’n yasaklam olduu her eyden
korunmu olur,
muhabbet sayesinde de bütün ilerinde ferahlk, genilik (inbisat)
halini yaar.137
Kalbin gözü olduunu söyleyen sûfiler kalbin kula olduunu da
söylerler. Kalb bizim
derin zekâ ve irfanmz içerir. Kalb, marifetin mekândr. Kalb gözü
açldnda, eyann
yapay d görünüünün ilerisini görebileceimiz gibi kalbin kula
açldnda da sözlerin
ardnda gizlenen hakikati duyabiliriz.138
slâm düünce tarihinde âlimler tarafndan dier alanlarda olduu gibi
tasavvufi düünce
sisteminde de kalble ilgili yorumlar deerlendirmeler yaplmtr. Hatta
kalb mevzuuna
en çok sûfiler deinmitir denilebilir. Çünkü tasavvuf dorudan kalble
ilikili bir
yaantdan domutur. Zira tasavvufun varlk sebeplerinden en önemlisi,
“nefsin tezkiyesi
ve kalbin tasfiyesi”dir.139 Bundan dolay bütün sûfîler kalble
ilgilenmi ve konuyla ilgili
görülerini sözlü ya da yazl bir ekilde ifade etmilerdir.140
Her slâmi ilimde olduu gibi tasavvuf alannda da âlimler görülerini
beyan ederken
Kur’an ve sünnetten yola çkmlar, düüncelerinde Kur’an ve sünneti
dayanak
göstermiler kalb mefhumunu da bu bak açsyla
deerlendirmilerdir.
Sûfiler kalb konusunu ilerken Hz. Peygamberin “Haram da açktr,
helal de. Bunlarn
arasndakiler ise üpheli eylerdir. Dikkat edin bedende bir et parças
vardr ki o iyi
olduu zaman bütün beden iyi olur, bozulduu zaman ise bütün beden
bozulur. te o
kalbdir.141 Daha önce de bahsettiimiz gibi burada kastedilen kalbin
iyilii ve kötülüü
136 Küçük, Yein, a.g.e., s. 277 137 Hakîm Tirmizî, Hatmu’l-Evliyâ,
nsan yay. stanbul 2006, 153. 138 Robert Frager, Kalp, Nefs ve Ruh,
çev., brahim Kapaklkaya, Gelenek Yaynlar., stanbul, 2005, 28. 139
Saîd Havvâ, Terbiyetünâ er-rûhiyye, çev., brahim Sarm, M. Sait
imek, stanbul, 1995, 52-53. 140 Ergül, a.g.e., 142. 141 Buhari,
man, 39.
30
daha çok kalbin mânevi yönüyle ilgilidir. Kalb mânevi dünyamzn
merkezidir ve insan
davranlarna yön verici bir etkiye sahiptir.
Sûfilere göre ibadetlerde en çok önem verilen “huû” bilincinin
mahalli de kalbdir.
Sufilerden biri bir adam ibadet yaparken huu için omuzlarn düürmü
bir vaziyette
görünce ona gösünü göstererek: “Ey adam, huû buradadr”, omuzlarn
göstererek:
“Burada deildir” demitir.142
Sûfilerin kalble ilgili önem verdikleri hususlardan biri de kalb-i
selimdir. Yaplan
amellerin gönül holuu ve kalb-i selim ile yaplmas Allah’a selim bir
kalb ile gidilmesi
büyük önem arz etmektedir. Sûfiler bu noktada “Ben yerime göüme
smadm, fakat
mümin kulumun kalbine sdm”143 hadîs-i kutsisinden yola çkarak selim
kalbin genilii
ve Allah’n tecelli mekân olmas açsndan önemine iaret
etmilerdir.
Sûfiler kalble ilgili daha çok kalbin mahiyeti ve özellikleri
üzerinde dururken bir taraftan
da nefs tezkiyesi ve kalb tasfiyesine önem vermiler kalbe bu
yönüyle bir önem
atfetmilerdir. Kalb insan Allah’a yaknlatrd derecede önemlidir, eer
böyle bir rolü
ve etkisi varsa dikkate deerdir ayet kalbin görevi dier organlar
gibi yalnzca vücudun
düzgün bir ekilde ileyiine katk salamak olsayd onun mutasavvflarca
bir deeri
olmazd.
tasavvufu bu ekilde tanmlamlardr. Bu tanmlardan bazlar
öyledir:
Bir Hafi (ö. 227/841): “Süfî, kalbini Allah için tertemiz yapan
kimsedir.”
Ebü Saîd Harraz (ö. 268/881) “Süfî, Allah’n, kalbini tasfiye edip
nurla doldurduu
kimsedir. Böyle kalbine nur giren kimse zikr-i ilahîden lezzet
duyar.”
Cüneyd Badadî (ö. 297/909): “Tasavvuf Allah’n safay sana has
klmasdr. Allah’tan
gayri hereyden (masiva) gönlü arndran kimse gerçek
süfîdir.”144
Tasavvuf tarifleri içinde tasfiyeyi öne çkaran mutasavvflar, say
bakmndan dierlerine
göre daha fazladr. Kur’an’da kalbin safvet ve kasvet eklinde
birbirine zt iki vasfndan
bahsedilme