Upload
others
View
7
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
T.C. CELAL BAY AR ÜNiVERSiTESi
MANlSA YÖRESİ TÜRK TARlHİ VE KüLTÜRÜNÜ ARAŞTınMA VE UYGULAMA MERKEZ!
• • • J'\ A "
BIRINCI ULUSLARARASI MEVLANA, MESNEVI VE ·. MEVLEVİHANELER SEMPOZYUMU BiLDİRİLERi
(19-21 Aralık 2001- Manisa Mevlevibanesi)
Y ayına Hazırlayan
Emrehan KÜEY
MANİSA2002
Birinci Uluslararası Mevltinti, lvfesnevf ve Mevlevfhtineler Senıpozyunıu Bildirileri (19-21 Aralık 2001- Manisa Mevlevfhanesi). Manisa 2002, ss. 137-146.
MEVLANA'NIN MESNEVİSİNDE SU ALEGORU VE ETKİLERİ
Nezahat ÖZTEKİN*
Mevlana'nın Mcsnevi'sinde "su", kurtuluş, mutlak anlık, ebedilik, hayat, Allah'a yakınlık ve diriliğin simgesidir. "Gaye"nin kendisidir. Suyun arketipal
bir anlamı olduğu, dünya edebiyatında "yaratma sırrı", bereketlilik, neşvünema
bulma, kurtanlmışlık, arıtılmışlık, yeniden doğuş anlarnlarını taşıdığı
bilinmektedir. Suyun hayat kaynağı oluşu Doğu ve Batı kültürlerinde
müşterektir. Hint mitolojisinde su, dünya yumurtasını taşır, Çin'de ise su, Ying
ve Yang'ın Ying özelliğine ve dişi karaktere sahiptir. Su (deniz, yağmur) dünya kültürlerinde bereket, hayat kavramlarını çağrıştırdığı gibi, ruhl verimliliğin ve
ru.hl hayatın da sembolüdür. Suyun yok edici olumsuz özelliği taşkın ve seldir.
Psikanalizde su, şuuraltı güçlerin ve dişiliğin scmbolüdür1. Mevlana "su"
alegerisini hayat kaynağı anlamıyla öne çıkarmıştır. Su, hayat verici ölüleri
dirilticidir. Kur'an da bu tem, "Her canlı şeyi sudan yarattığınızı görüp düşünmediter mi?2
."" Allah'ın indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı su da 3." ayetleriyle ifade edilir.
Mesnevl' de su bütün pislikleri temizler, Ulu Tanrı suyu bütün pisliklerden münezzeh kılmıştı r. Tanrı suların suyudur. " Su durdu mu pislenir,
pislenince Tanrı yine onu doğıuluk denizine götürür. O suların suyu,
kereminden onu yıkar arıtır. Ertesi yıl ben hoşlar denizindeydim, burada
pislendim; gittim, temiz geldim. Ey kirliler, pisler bana gelin, çünkü ben Tanrı huyu ile huylandım der4
."
• Doç. Dr., Celal Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Bölüın Başkanı.
1 U da Becker, The Element Encyclopedia of Symbols, Translated by Lance W. Ganner printed in spain I 996, s.322-323.
2 Enbiya 211112. 3 Bakara 2/64. 4 Mevlana: Mesnevi, çev. Veled !zbudak, Gözden Geçiren AbdUlbaki Gölpınarlı, MEB C .ll.,
İstanbul 1988, s.20,23 b. 200-235.
Nezahat öztekin
Mesnevi'nin muhtelif beyiderinde suyun değerlendirilişi şöyledir: "Tuzlu ve helak edici sudan çıktık, arı, duru suya kevser kaynağına atıldık 5
."
"Ey teni bulaşınış, pistenmiş kişi, havuz kenannda dön dolaş,insan
havuzun dışmdayken nasıl temizlenir. Çünkü gönül havuzdur, ama gizli. Bu havuzun denize gizli bir yolu var."
"Su, pis adama bana koş; pis adamsa sudan utaruyorum der. Su der ki: Bu utanma bensiz nasıl zail olur? Bu pislik bensiz nasıl temizlenir 6."
Bu beyitlerde görüldüğü gibi "ilahi anlık" gönlün kaynağıdır. Bu kaynaktan gelen su ile gönül havuzu dolar. Gönül temizliği Tanrıya giden yoldur.
Mevlana gönlün kirlenmesini şöyle dile getirir :
"Eğer su, yerden yere gitmiyorsa, eğer su akıp durrnuyorsa, üstündeki yeniden yeniye görünen çerçöp nedir ki? Senin çerçöpün fikri sı1retlerindir7 . "
Mesnevl'de su ile ilgili ilk yorum "ınana denizi" istiaresiyle karşunıza çıkar8 . Tasavvufi terim olarak derya; vahdet-i vucı1d, Allah'dır. Mevlana "Suların Suyu" derken aynı anlamı "tek ve mutlak varlığı" kastetmiştir. Tevhide koşan sular birleşirler. Suyun su ile birleşmesi, aynı cinsten, ayru duygu ve düşünceyi paylaşan insanların birleşmesi,bir topluluk, bir güç oluşturrnasıdır. Ayru özellikleri taşıyan insanlar birbirleriyle anlaşabilirler9. .
Mesnev!'nin bütününe yayılmış "su" metaforunu işleyen beyitleıin
dışında üç hikaye müstakil olarak su, deniz alegorisi üzerine kurıılmuştur:
Tavuktan Çıkan Kaz Palazları, Nahivci ile Gemi ci ve Zahid .
Mesnevl'de su ile ilgili ilk yorum "mana denizi" metoforoyla karşımıza çıkar:
"Seni tavuk yetiştirdi, kanadının altında büyüttü, sana dadılık etti ama sen yine kaz palazısın."
"Anan o denizin kazıdır. Ancak dadın toprağa mensuptu; dadın bu kuruluğa tapardı."
5 Mevlana: a.g.e., C. V., s.84 b.IOIO. 6 Mevlana : a.g.e. c.n. s.J 04 b.1364-67 7 Mevlana: a.g.e. c.n. s.252 b.3394-95 8 Mevlana: a.g.e. C.II. s.289-290 b. 3766-3781 9 Mevlana: ag.e C.I s.71
138
Mevliina'nin Mesnevisinde Su Alegoru ve Etkileıi
"Gönlündeki denize olan meyil yok mu? O tabiat, sana anandan mirastır."
"D ad ıyı karada bırak, yürü, kazlar g1bi manadenizine koş, dal o denize."
'Tanım karadan kurtar denize yürüt."
"Melekler için karaya yol yoktur. Hayvanların da denizden haberleri yok.
Sen ten itibariyle hayvansın, can bakımından melek. Bu suretle hem yerde yürürsün, hem gökte10
."
Tavuktan çıkan kaz palaziarı hikayesi, Attar'ın Mantıku't Tayr'ında
değil, Esrarname'sinde vardır. Mevlana bu hikayeyi alegorik bir anlatım içinde
sunar. Bu hikayedeki "deniz" tasavvufi bir alegoridir. Bir diğer istiareli ifadesi "vahdet deryası" dır.
Derya, deniz: Vahdet-i vucud, Allah, sonsuzluk, Tanrı ülkesi anlamlarını taşıyan tasavvufi bir terimdir.
Muhidd.in-i Arabl'ye göre ilahi ilirnde hakiki hayat bulunduğundan "su"
ilimdir, Tanrı bilgisi (irfan)dir. Mutlak vucud sonsuz bir deryadır11 .
Aynı hikaye Gülşehri'nin Pelekname'sinde yer alır.Mantıku't Tayr'da ise
iki beyit içinde deniz'in kaz'ın anlam anahtarları verilir. Bu açıklamaya göre
Deniz, "mana alemi", kaz "can"dır.
Felekname' de12
"Tavuğu da ördek zannetmiş
Kendi sevgili annesi zannetmiş
Etrafında yavruları kendisi ortada
Tavuk denizin kenarına geldi.
Denizin dalgası uzaktan göründüğünde
10 Mevlana: a.g.e. C. U, s.289-290 b. 3766-3781. 11 Ahmed Avni Konuk, Fususu'l-Hiken Tercüme ve Şerhi, Haz. Mustafa Tahralı-Selçuk Eraydın,
İstanbul I994,s.305-3l2. 12 Sadettin Kocatıırk: Gülşehri ve Feleknaıne, Ankara 1982, s.211
139
Nezahat ÖZtek.in
Tavuk denizin kokusundan nefret etti.
Denizin suyunun arkasında yüzlerce kin vard.ı .
Civcivler cevheri arzu ettiklerinden
Dalgıçlar gibi denize daldılar
Evcil tavuk, denizin kenarında kaldı.
Denizde bu ne biçim dalgıçlık benim
Soyumda asla yok.''
Gülşehri'nin bu hikayesinde ruhun madde ötesine, bedenin ise maddi
dünyaya ait oluşu alegori ve istiarelerle aniatılmak istenir: ''Tavuk denizin kokusundan nefret etti.", "Denizin arkasında yüzlerce kin vardı."," Evcil tavuk
denizin kenannda kaldı.", "Civcivler cevheri arzu ettiklerinden dalgıçlar gibi denize daldılar."
Gülşehri denizde imtihan olduğunu belirterek, ruhun, mfuıa alemindeki
yolunun engellerle, sınamalarla dolu olduğunu ima eder. Can ve ten ayrı varlık alemine mensupturlar. Birbirlerinin ortammda yaşayamazlar. Bu iki zıt varlığın
ve teınayüllerinin çatışma sahası insandır. Gülşehri insanıp ne yapması
konusunda tavsiyede bulunmaz. Sadece bedenin, ruhun yolculuğundan endişe
duyduğunu kaydeder. DünyeVı beden ile Tanrısal ruh çatışması hikayenin üzerine kurulduğu temdir. İki ayrı aleme has özellikleriyle insanın kurtuluşa ulaşması zorlu bir savaştır. Mevlana ise "canın karadan kurtulması denize yürümesi" gerektiğini vurgular. "Deniz Tanrı ülkesidir, ebediliktir." Mevlana
Mesnevl' de oldukça sık tekrarlanan "aynı cinsten varlıkların birbirini çekmesi"
temi üzerinde de durur. "Yal<inen her cinsin zevkikendi cinsiyledir, batılları ne cezbedebilir; ancak batı!. Tembellere ne hoş gelebilir, tembellik13
.
Mesnevl'de "Nahivci ile Gemici" hikayesinde zahir nlemasından nahiv
bilgini, vahdet okyanusunda yüzrnek için gerekli olan mahv bilgisine sahip
13 Bu konu için Mesnevl'deki hikayeler için bkz. "Eşelderin ahırula düşmüş ceylan" C. V., s.76-78; "İhtiyar Kadının Tımaklamu Kestiği Doğan"C.ll.,s.25; " Virane'de Baykuşlar İçinde Kalmış Doğan" C.IL, s.86.
140
Mevlana'nin Mesnevisinde Su Alegoru ve Etkileri
değildir. Bilginin küçümsediği gemici ise yok olma bilgisini öğrenmiş vahdet
okyanusuna databilen bir ariftir14
M es nevi' de su alegorisi üzerine kurulmuş diğer bir hikaye de "Sonsuzluk
kaynağına susamış insanın suya ulaşma.Sına bir kerpiç duvar gibi olan kendi
vücudunun engel olması" anlatılır15 :
"Bir ırmak kıyısında yüksek bir duvar vardı. Duvarın üstünde dertli bir
susuz duruyordu. Suya erişmesine o duvar mani idi. Dertli adam adeta su için
balık gibi çırpınmakta idi. Birden bu suya bir kerpiç parçası attı. Suyun sesi bir
göz gibi kulağına geldi . O ses, tatlı bir sevgilinin sesi gibiydi. Su sesi İsrafil'in sesine benziyordu."
Mesnevl'de "Nasuh tevbesi" hikayesinde "su" " iman" anlamını yüklenir.
Mevlana'nın sık sık kullandığı gul veya gfıl-yabani metaforu Gülşehri'de "su"
alegerisi ile birleşir. Mevlana "Müflis" hikayesinin sonunda insanı şöyle uyanr:
"Yolda gul - yabaniler vardır . Sesleri bildik sesine benzer, seni mahvetmeye
çeker. Ey kervan halkı buraya gelin: İşte yol iz buracıkta, diye bağırır. Çağrılan kişi oraya varınca bir de bakar ki karşısında kurt, aslan. Ömrü zayi olmuş, yol
uzun, gün geçiyor. Ey iyi huylu kişi, gul- yabani sesi nasıldır? Mal isterim,
mevki isterim, şeref isterim16." Mevlana aynı metaforu Mescid-i Dırar
hikayesinde kullanır: "Münafıkların dileği üzerine peygamber o tarafa
yürüyünce Tanrı gayreti haykırdı: GiH sesi dinleme17."
M es nev!' de "gul - yaban!" insanı doğnı yoldan alık oyan, aldatıcı dünya
nimetleri dir. Bunlar riyfuıın, iki yüzlülüğü n tuzaklarıdır. Gülşehri'de "gGl
yabanl" , insanm "suya giden yolu kaybedip dağda susuz kalmasına " sebep
olur:
Doğru yol islam u imana gider
Eğri yol gill-ı beyabana gider
Susayıcak yüz figan ider isen
Dicleyi koyup dağa giderisen
Dağda su ya ola ya hod olmaya
14 Mevlana : a.g.e., C.I., s.228. 15 Mevlana : a.g.e., C.Il. s.91-92. 16 Mevlana : a.g.e., C.ll. s.S7. 17 Mevlana : a.g.e., C. ll. s.219.
141
Neı.ahat Öztekin
İlle lıergiz Dicle susuz kalmaya 18
Gülşchn'de "su" "sırat'el mustakim" ve "İslam" demektir. Su diriliğin şartldır, Dicle'den uzaklaşmamaktır. Dicle asla susuz kalmaz.
Garibname 'de su :
"Hak Teala cihet-i ictima ve ittihad için suyu gökden indirdi 19."
''Nitekim bu yer yüzinün sulan
Fikrile kılgil teferrüc bunları
Bir denizdendür kamu sular başı
Tağıluben dutdılar tağı taşı
Katre katre degme yerden çıkdılar
Yüz urup yine denize akdıJar
Ne kadar güçlü olursa bir pıfiar
Denize yol iltemez yere siner
Zira dağ taş ana mani 'dürür
Issı sovuk hem anun yalın urur
Kendü gibi bir su ile irişür
Birlik ile anun ile karışur
Birlik ile şol kadar kuvvetlenür
Kim ulu ırmaga degin katlantır
Zira kim ırmak suyu kuvvetlidür
Kamu akan sudan ol devlctlüdür.
Yaz vu kış şöyle akar eksilmedin
Denize girür yolı kesilmedin
imdi çün böyle dürür nitrnek gerek
18 Gülşehri: Mantık ut Tayr, haz.Agah Sım Levend , T.D.K., Ankara 1957, s.276, 19 Zümer Süresi (39):21; Fıitır Süresi (35):27; Neml Süresi (27):60; Lokman SUresi (31 ): 10 .
142
Mcvliina'nin Mesnevisinde Su Alcgonı ve Etkileri
Dogn yar etegin dutmak gerek20
Aşık Paşa da Mevlana ve Gülşehri gibi soyut kavramları hikayelerle somutlaştınr. Burada akarsuyun macer~ına dikkat çekilir . Bütün akarsulann
kaynağı birdir. Aynı kaynaktan çıkarı su1ar yeryüzüne dağılır, dağ taş arasından
akarak kah yerin altına girip, kah yerin üstüne damla damla çıkıp yollarına devam eder ve denize ulaşırlar. Bu zahmetli bir yolculuktur . Küçük pınar ne
kadar güçlü olursa olsun tek başına akamaz, yere siner. Bir başka suyla birleşirse bir ırmağa ulaşabilir. Bu ırmağın yolunu dağ taş, yazı yaban kesemcz,
yolu kesilmeden denize ulaşabilir. Bu alegorik hikayenin son beyitlerinde Aşık Paşa suların birleşerek bir ırınağa karışıp denize ulaştıklarını çünkü doğıu bir mürşid bulduklarını söyler. Deniz yine tevhid, vabdet-i vucuddur.
Mevlana "deniz"i şöyle irade eder:
"Birlikteki bu tek renklilik, insana usanç ve sıkıntı veren tek renklilik
değildir. Belki o tek renk deniz gibidir. Ona dalanlar da balık gibi hayat ve neşe
içindedir 1 ."
Yine Garibname'nin "Dördüncü dastan ikinci Bab'ında "deniz", "kara",
"kumluk" gibi alegorilerin Mevlana ile aynı amaçta kullanıldığını
söyleyebiliriz.
Bunlaruii berr ü bahirdür adları
Benzemez birbirine dadları
Deniz ehli balıg ü bahri di.irür
B un larun deniz kadim şehri dürür
Ol deniz içre dürür seyranları
Dirlik ü şadi vü hem cevlanları
Deniz ehli kuruya çıksa ölür
Kun yer ehli denize girs'ölür
20 Aşık Paşa : Garibniime, Süleymaniye Kütüphanesi, Uileli Böltlmü, No: 1752 (el yazması), Altıncı Dastan bab-ı evvel.
21 Mevlana : a.g.e., C.II., s.24 ı .
143
Nezahat Öztek'in
Ten kun yirdür gönül deniz dürür
Bir işid bu söz ne ma'ni gösterür
Can balıkdur "ışk durur bahr" ayan
Gönül içre bunlarun hükmi revan
Bu denizde ko helak olsun bular
Yol eri nefsi helale olmak dil er
Garibnime 'nin "kara" ve "deniz" istiaresi üzerine kurulmuş bu bab ında, Aşık Paşa, tasavvufun ortak istiaresi "derya-yı muhit"i mutlak varlık, birlik denizi aıılamlarında kullamr. Denizle temsil edilen diğer iki kavram "gönül"
ve ~ktır. "Balık" §.şık canlarm alegorisidir. "Kurulukla sav~" nefisle savaştır.
Aşık Paşa "deniz ve kara" alegorisi ile imajınal bir dünya kurar. Bu dünyanın deniz şehri ahalisi, akıllı ve olgun aşık canlardan oluşur. Bunlar aşk denizinden ayrılınca kıyıya vurmuş balık gibi yaşayamaz ölürler. Kara veya kuru yer ahalisi
de deniz şehrinde yaşayamaz. Çünkü bunlar sadece bedenden ibarettir.
Mevlfuıii ve Aşık Paşa, valıdet deryasının dalgalanması ile sanal bir
gerçeklik halinde varlık aleminin meydana geldiğini, balık canıann aşkla vahdet
deryasında yaşayabildikleri halde, ruhsuz bedenierin toprak oldukları için suda
yaşayamadıklarını anlatırlar.
Risaletü'n-Nushiyye'de ' 'Denize Kavuşan Akarsular"22:
"Akup su alçağa suya katılur
Su suya irdi denize yitülür
Denize degin ırmagidi adım
Ko andan ötesin denize t:ıldun
Ol denizde nice acaib ola
Sana eşkere halka gaib ola
Ki her bir mevcde bir kan bulasın.
Dür ü yakutıla mercan bulasın
Budur sermaye ol balrre talana
22 Mustafa Tatçı: Risaletü'n Nushiyye, C.lli., s.ll,57 b.l60; s 586,161,163,165
144
Mevlana'nin Mesnevisinde Su Alegonı ve Etkileri
Arı dirlük gerek gevher bulana
Risaletü'n Nushiyye'de yağmur yağdıktan sonra oluşan küçük akarsuların
birleşerek denize ulaşmaları, denize u laşan suların deryanın sırlarına ve
hazinelerine sahip olmaları istiareli bir dille anlatılır.
Mevlana'nın Mesnevl'sinde «Çölde Yağınur Yağdıran Zillıid"23 hikayesi
şöyledir:
"Çöl ortasında bir zahit vardı. Abbadiye kabilelerine ınensub olanlar gibi
ibadete dalmış kendisinden geçmişti.
Hacıların içinden gönül gözünden açık birisi gördü ki zahidin elinden ,
yüzünden sular damlamakta abdest suyundan ıslak .
Bu su nereden diye sordu Zarut, elini kaldırıp gökten diye cevap verdi.
Adam kuyu ip yokken ne vakit istesen su bulabilir misin? Hemen yağmur
yağar mı?
Zillıit, münacaattayken hemen su sömüren fil gibi bir latif bulut peyda
oldu. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başladı:
Mesnevl'deki "su" alegorisi, bu hikaycde çölde bir mucizenin
gerçekleşmesi motifiyle ortaya çıkar. Kur'an'da Zümer Suresi (39):21. ayeti
"Allah gökten su indirdi, onu yerin içindeki kaynaklara soktu."tasavvufi bir
yorumla hikayeye zem1n olur. İlahi feyzden, kaynak insan vasıtasıyla nasiplenenler yakin mertebesine ulaşıp yeniden doğarlar. Bu yeryüzü kaynağı
olan mürş1din ilahi kaynakla irtibat kurmasıdır. Yunus Emre'nin Risaletü 'n
Nushiyye'sindeki su ile ilgili beyitler de Mevlana'nın Zahid Hikayesi gibi
Kur'an'daki Zuhruf Suresi (43):11. ayeti, Rum Suresi (30):2l.ayeti, Nemi
Suresi (27):60. ayeti, Lokman Suresi (31):10. ayetizemin olarak alırlar.
Hacı Bektaş-ı Veli' de su:
Mevlana'nın çağdaşı Hacı Bektaş-ı Veli (Ö.69011291) Makalat'ında24
tasavvufun ortak temleriyle birlikte "su" alegorisini kullanışı yönüyle Mevlana
ile ortaklık gösterir:
23 Mevlana: a.g.e., C.ll. s.291-92. 24 Esat Coşan: Hacı Bektaş-ı Veli MakaHilı, Seha Neşriyal, Ankara Tarihsiz, s.l O.
145
N ezahat öztekin
"Pes imdi aziz-i men ariflerin aslı sudandır ve imdi ari:fin içinde ınındar nesne eylenmez ve hem suyun aslı yeşil cevherdendir ve ol gevherin aslı Çalap Tanrının kendi kudretindendir."
Hacı Bektaş-ı Vell sade bir dil ve açık bir uslupla tasavvufi söylemde "su"yun ne anlama geldiğini bize böyle anlatır.
146