36
dosya TMMOB M MARLAR ODASI ANKARA UBES İ Ş İ 05 BÜLTEN 51 / HAZİRAN 2007 19 Nükleer enerji çalışmaları devam ederken “yaşama hakkı” söylemleri, su havzalarımız konut alanlarına açılırken “elektriği, suyu idareli kullan/kirletme” uyarıları, yabancı sermayenin fabrikaları için topraklarımız satılırken “yeşili sev, doğayı koru” sloganları, konut alanları açmak için orman/tarım alanları yok edilirken “bir fidan dikelim” kampanyaları sürdürülebilirliği sağlayabilir mi? Bianchini, kültürel planlama kavramına ın “kültürü planlamak değil kenti kültürle planlamak” olduğu savıdır. Burada kenti planlamak derken yaşamakta olan kent kastedilmektedir, yani haluhazırda var olan, biriken, katmanlanan ve aynı şekilde tüketen, tükenen kent. Bu anlamda kenti kültürle planlamak, sürdürülebilirliğe dair bir edimdir. iki temel özellik atfetmektedir. Bunlardan birincisi, kültürel planlaman Eğer sürdürülebilir mimari stratejilerinin yönü ve başarısı, mimarların sorumlu vatandaşlar olarak davranarak tartışma, eleştiri ve pazarlık süreçlerine açık olarak katılmalarına bağlı ise, öğrencilerin tasarım pratiğinde ortaya konabilecek olası yeni mantıkların varlığı hakkında cesaretlendirilmeleri önemlidir. 25 36 sürdürülebilirlik: kent ve mimarlık 19 ” SÜRDÜRÜLEBİLİR Mİ? SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMANIN EKONOMİ POLİTİĞİ 4 14 BİR KALKINMACILIK MASALI SÜRDÜRÜLEBİLİR KENTLEŞME : BİR DOSYANIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ 22 KENTSEL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK AÇISINDAN KÜLTÜREL PLANLAMA VE MEKANSAL İCRAATLAR 25 SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİN KÜLTÜREL BOYUTU 30 SÜRDÜRÜLEBİLİR MİMARİYİ YENİDEN YORUMLAMAK: TEKNOLOJİNİN YERİ 36 TOPLU KONUT İDARESİ DAR GELİRLİLERİN KONUT SORUNUNU ÇÖZEBİLİR Mİ? 45 TÜRKİYE'NİN ENERJİ KONUT HARİTASI: SÜRDÜRÜLEBİLİR APARTMAN TASARIMI 49 YAŞANABİLİR BİR ÇEVRE İÇİN ULAŞIM 54 KENTLER, SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE BİR “YEREL GÜNDEM 21” ÖYKÜSÜ 58 NEO-LİBERALİZMLE YEREL DEMOKRATİKLEŞMENİN GERİLİM HATTINDA: YEREL HALKI KİM “SÜRDÜRECEK”? 66 BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KALKINMA PROGRAMI SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMANIN SEKTÖRLERE ENTEGRASYONU PROJESİ KAPSAMINDA KENTLEŞME ALGILAMASI 69 TMMOB M MARLAR ODASI ANKARA UBES İ Ş İ KONUR SOKAK 4/3 KIZILAY ANKARA

Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

dosyaTMMOB M MARLAR ODASI ANKARA UBESİ Ş İ

05BÜLTEN 51 / HAZİRAN 2007

19

Nükleer enerji çalışmaları devam ederken“yaşama hakkı” söylemleri, su havzalarımızkonut alanlarına açılırken “elektriği, suyuidareli kullan/kirletme” uyarıları, yabancısermayenin fabrikaları için topraklarımızsatılırken “yeşili sev, doğayı koru” sloganları,konut alanları açmak için orman/tarımalanları yok edilirken “bir fidan dikelim”kampanyaları sürdürülebilirliği sağlayabilirmi?

Bianchini, kültürel planlama kavramına

ın “kültürüplanlamak değil kenti kültürle planlamak”olduğu savıdır. Burada kenti planlamak derkenyaşamakta olan kent kastedilmektedir, yanihaluhazırda var olan, biriken, katmanlanan veaynı şekilde tüketen, tükenen kent. Buanlamda kenti kültürle planlamak,sürdürülebilirliğe dair bir edimdir.

ikitemel özellik atfetmektedir. Bunlardanbirincisi, kültürel planlaman

Eğer sürdürülebilir mimari stratejilerininyönü ve başarısı, mimarların sorumluvatandaşlar olarak davranarak tartışma,eleştiri ve pazarlık süreçlerine açık olarakkatılmalarına bağlı ise, öğrencilerin tasarımpratiğinde ortaya konabilecek olası yenimantıkların varlığı hakkındacesaretlendirilmeleri önemlidir.

25 36

sürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

19“ ” SÜRDÜRÜLEBİLİR Mİ?SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMANIN EKONOMİ POLİTİĞİ 414BİR KALKINMACILIK MASALI

SÜRDÜRÜLEBİLİR KENTLEŞME : BİR DOSYANINDÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

22

KENTSEL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK AÇISINDAN KÜLTÜRELPLANLAMA VE MEKANSAL İCRAATLAR

25

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİN KÜLTÜREL BOYUTU 30SÜRDÜRÜLEBİLİR MİMARİYİ YENİDEN YORUMLAMAK:TEKNOLOJİNİN YERİ

36

TOPLU KONUT İDARESİ DAR GELİRLİLERİN KONUTSORUNUNU ÇÖZEBİLİR Mİ?

45

TÜRKİYE'NİN ENERJİ KONUT HARİTASI: SÜRDÜRÜLEBİLİRAPARTMAN TASARIMI

49

YAŞANABİLİR BİR ÇEVRE İÇİN ULAŞIM 54KENTLER, SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE BİR “YEREL GÜNDEM 21”ÖYKÜSÜ

58

NEO-LİBERALİZMLE YEREL DEMOKRATİKLEŞMENİN GERİLİMHATTINDA: YEREL HALKI KİM “SÜRDÜRECEK”?

66

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KALKINMA PROGRAMISÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMANIN SEKTÖRLEREENTEGRASYONU PROJESİ KAPSAMINDA KENTLEŞMEALGILAMASI

69

TMMOB M MARLAR ODASI ANKARA UBESİ Ş İKONUR SOKAK 4/3 KIZILAY ANKARA

Page 2: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

Dosya editörleri: N ,erkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör. A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD

TMMOB Mimarlar Odası Ankara ubesi AdınaSahibi ve Yazı İ leri Müdürü

Şş

Nimet Özgönül

Yay na Haz rlayan

Grafik Tasar m

ı ı

ı

Deniz Aygün

Harman aner ÇakmakŞ

Bask

İvedik Org. San., Matbaacılar Sitesi 558. Sk. No: 42 AnkaraTelefon: (0312) 395 20 54 (pbx)

ıMatsa Bas meviı

TMMOB Mimarlar Odas Ankara ubesi Bültenieki olarak iki ayda bir yay mlanmaktad r.

6500 adet basılmıştır. Üyelere ücretsiz dağıtılır.Burada yer alan yaz lar n içeri inin sorumlulu u yazar na aittir.

Kaynak gösterilmek ko uluyla al nt yap labilir.Baskı tarihi: Ağustos 2007

ı Şı ı

ı ı ğ ğ ış ı ı ı

dosya

Konur Sokak No: 4/3 K z lay AnkaraTelefon: 0 312 417 86 65

Faks: 0 312 417 18 04e-posta: [email protected]

http://www.mimarlarodasiankara.org

ı ı

YAYIN BİRİMİEmel Akın, Kadri Ataba ,

Bülent Batuman, Nuray Bayraktar,Namık Erkal, Serpil Özaloğlu,

Ebabekir Özmert, Esin Soydemir

ş

3

İçinde yaşadığımız yıllar ekolojik tahribatın derinleştiği,yaşam üzerindeki baskının her gün daha da arttığızamanlara tanıklık ediyor. Televizyonlarda iklimdeğişikliği haberleri dinler, gazetelerde kaybolan ya dakorumaya alındığı söylenmiş türler hakkında haberlerokur olduk Özellikle büyük şehirlerde yaşanan susıkıntısı, iklim değişikliğini sohbetlerimize konu etmeyebaşladı.

Giderek günlük yaşamın her alanını sarmalayan birsorunlar yumağıyla karşı karşıyayız. Bu sorunlar yaşam veüretim tarzımızda köklü dönüşümleri zorunlu kılıyor.Buna karşın yaşanan sorunlara getirilen çözümlerin uzunsoluklu olabildiğini ya da sorunları temelindençözebildiğini söyleyebilir miyiz? Bu sorunların çözümüher şeyden önce politik ve felsefi bir eylem ve bu etkinlikalanı ile örülü bir toplumsal pratik tarafından belirleniyor.Kıyamet tezleri ve sorunu küçümsemeye varanyaklaşımlar karşısında, ekolojik krizi, kır ve kentarasındaki çelişki ölçeğinde kavrayan yaklaşımlar ise hala“marjinal” sayılıyor. Bu açıdan da, mekanı, zamanı,fiziksel ve sosyal çevreyi, sosyal ve sınıfsal çelişkileri,doğa ve toplum arasındaki ilişkileri bütünlüklü bireksenden kavrayamayan yaklaşımlar bu köklü sorunlarane düzeyde bir derinlik katıyor sorusu önümüzdeduruyor. Bu çerçevede yürüyen “sürdürülebilirlik”kavramı bu eksende dosyamızın tartışmaya açtığı birkavram olarak okunabilir.

“Sürdürülebilirlik” kavramı da eninde sonunda bellipolitik ve felsefi tutumların üzerinde tartışmalar yaptığı,bu eksenler çerçevesinde yaşanabilir bir dünya arayışınıntemel referanslarını oluşturmaya kalktığı bir kavramlarsetinin odak noktasında bulunuyor. Özellikte 1970'liyıllardan beri etkisini giderek arttıran “sürdürülebilirlik”tartışmaları aynı zamanda dünyada ki ekonomik, sosyal,kültürel, yönetsel, örgütsel değişimlerin ve yönelimlerinetkisinde belirleniyor ve bu değişimleri de belirliyor.

Bu bağlamda dosyada, kavramsal bir inceleme yanı sıra,kavramın sosyal, politik ve tarihi yansımalarına dadokunulmaktadır. Okura belli bir tarihsel izlek eşliğindekavram tanıtılmaya ve yeniden yorumlanmaya; ekolojikkrizin, kentsel sorunların kavramsallaştırma düzeyiaşılmaya çalışılıyor. Bu sayıya emekleriyle katkı sunanherkese bu açıdan teşekkürü bir borç biliyoruz.

Dosyanın bu sayısında “Sürdürülebilir KalkınmanınEkonomi Politikası” yazısıyla katkı sunan Fevzi Özlüerkavramsal çerçevesini üretim- tüketim ilişkileri ve

kalkınma söylemi değerlendirmeleri ile yapmış; 80'liyıllarla birlikte sermaye birikim rejiminde yaşanandönüşümün devletin ve toplumsal örgütlülüğün de dilinideğiştirdiğini ve sürdürülebilirlik kavramının da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.

“Bir Kalkınmacılık Masalı” yazısı ile ılgın Özkayasürdürülebilirlik kavramının tarihine ve kavrama yer verenresmi metinlere değinerek sürdürülebilirlik kavramının neolduğu sorusuna yanıt aramıştır. Yazar” iyi niyettemennilerinden sorunlara çözüm olmasını beklemeyibırakıp” kavramsal çerçevelerimizin sorunları çözmeyeyönelik politik tercihler doğrultusunda yenidenkurgulanması gerektiğini belirtmiştir.

Emel Akın “Sürdürülebilirlik Sürdürülebilir Mi?” yazısındaçevresel sorunların çözülebilmesi için sürdürülebilirkalkınma ve gelişme kavramlarının içeriğinin yenidendoldurulması gerektiğini ve büyüme, kalkınma, üretim,tüketim kavramlarının yeniden sorgulanması gerektiğinibelirtmiştir.

Nerkis Kural “Sürdürülebilir Kentleşme: Bir DosyanınDüşündürdükleri” yazıyla sürdürülebilirlik konusunakavramsal bir çerçeve getirmiş ve “sürdürülebilirlikparadigmasının kapitalist süreç tarafından yaratılmış olmasıkabul edilse dahi, gelişen ve değişen bakış açıları içerisindekapitalizme karşı bir akım haline gelmemesi için bir nedenyoktur” demiştir.

Kent, kültür ve sürdürülebilirlik ilişkilerini irdeleyen CanAltay ise sürdürülebilirliğin hedefini kültürel dinamizm veetkileşimlerinin kent yaşamındaki vazgeçilmezliğinisürdürecek bir tavır” olarak tanımlamış, koruma vedönüşüm niyetiyle gerçekleştirilecek radikal kırılmalarınkentsel sürdürülebilirliğe aykırı olacağını belirtmiştir.Bianchini'nin “kültürel sürdürülebilirlik” savınıyorumlayan Altay, yaşamakta olan “kenti kültürle (benimvurgum) planlamak” ve “kültürün yüksek sanat, gelenek,kimlik aidiyet gibi özelliklerinden öte bulunan yere(mekana ya da kent parçasına) ve zamana” dair bir olguolduğunu , dolayısı ile “kent siyasasına entegre edilmesigereken temel bir unsur” olduğunu kabul etmiştir. Altay'ınyazısında aktardığı önemli bir nokta ise neo-liberal kentseldönüşüm aygıtı olarak kültür/sanat barındıran yapılarınönerildiği (Bilbao örneğini takiben) ve “kente böylesimüdahalelerin hedefi sürdürülebilirlikten ziyade küreselkapital dolaşımına bir durak sağlayabilecek bir şehir imajıinşa etmektir” olmuştur.

akıllı kaynak kullanımı, daha az trafik kazası, ama enönemlisi, daha temiz bir çevre, daha az betonlaşmış veinsan ölçeğinde kentler olduğunu vurgulamıştır.Önemle üzerinde durduğu bir konu ise ülkemizdesorunun boyutlarının farkında olunmadığı, bilgi vealgılama eksikliğinin toplumun bütün kesimlerindeyaygın olarak görülmesidir

“Sürdürülebilirlik” konusu açısından Yerel Gündem 21deneyimlerinin önemli bir yeri olduğu kanısındayız. Bubağlamda Kumru Arapkirlioğlu ve Zerrin Yener'inkaleme aldığı “ Kentler, Sürdürülebilirlik ve bir YerelGündem 21 Öyküsü” yazısı ele aldığı “Gölbaşı YerelGündem 21” çalışmalarının değerlendirmeleri iletartışmalara ışık olabilecektir.

Sürdürülebilirlik kapsamında insan eyleminin önemininyadsınamaz olduğu kabul görmekte olup, yerelin neo-liberal ortamda ne durumda olduğuna ve hemşehrilikbilincinin zedelenmesine Ayten Alkan “Neo-Liberalizmle Yerel Demokratikleşmenin GerilimHattında: Yerel Halkı Kim 'Sürdürecek'?” yazısı iledeğinmiştir. Yazar, katılım ve yerindenlik gerektirenparadigmanın mevcut şartlar altında destekgöremeyeceği mesajı verilmiş; özellikle de cinsiyetayırımının kadını ne kadar kısıtladığı, güçsüzleştirdiği veyoksullaştırdığı vurgulamıştır.

2006 yılında gerçekleştirilen bir kurumsal çalışmaBirleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafındanTürkiye'nin teknik, AB'nin mali desteği ve DPT'nineşgüdümünde yürütülen “Sürdürülebilir KalkınmanınSektörel Politikalara Entegrasyon Projesi “dir. BuProje'nin alt başlıklardan bir tanesi kentleşmedir. BMkalkınma Programının hedefleri ve yürüttüğüçalışmaların takip edilmesi ve Türkiye ölçeğinde buçalışma ve programların başarısı konusundaokuyuculara değerlendirme imkânı tanınması açısındanBM tarafından hazırlanan bu rapora da yer verilmiştir.

Yaşadığımız sorunlar ve bulunan çözümler birbirinibesleyen ve sürekli büyüyen sorun yumaklarınadönüşüyor. Buna karşı ise yaşamın örgütlenmesindetoplumsal yaşam ile doğa varlıklarının birlikte varolmalarını sağlayacak planlamaların yapılmasıgerekiyor. Tüm bu tartışmalar, tüketim- üretimilişkilerinin gözden geçirilmesine; alternatif yaşam veüretim şekillerinin ve toplumsal ilişki kurma biçimlerininkurgulanmasına katkı sağlayacağı inancındayız. Sonotuz yıldır, yaşanan sorunlar sürdürülebilirliktartışmaları ekseninde olgunlaştırıldı. Dosya'nın busayısının yazarları da bu tartışmaları farklı felsefe, yaşamtarzları ve politik eksenlerde değerlendirdiler. Bu sayınınsürdürülebilirlik konusuyla ilgili tartışmalara yardımcıolabilmesini umuyoruz. Bu dosya kapsamında yapılantart ışmalar, yeni bir dosya ile daha fazladerinleştirilmeye ihtiyaç duymaktadır... İyi okumalar...

Mimarlık ve şehircilik gündemimizde tartışmalı bir konu veuygulama olarak duran kentsel dönüşüm icraatları, Denizİncedayı' nın yazısında kentsel dönüşüm projelerindevurgunun “kültürel hizmetin demokratikleştirilmesi”yönünde olması gerektiği savı ile örneklenmekte,sürdürülebilirliğin “mimari eseri bina ölçeğinde değil dekültürel, çevresel katkı değeriyle, sosyal yaratıcılık gücüylebirlikte düşünmeyi” önerdiğinin altını çizmektedir. “Bubağlamda mimarlığın, kültürel yaratıcılık potansiyeligünümüzde önemli bir araca dönmelidir” denmektedir.Burke'nin ifadesine yer veren İncedayı “her kuşağınyeniden aktarma sürecinde kavramları yenidenyorumladığı varsayılırsa, bunların uzun dönemde kaydadeğer toplumsal değişmelerin nedeni olacağını”, vesürdürülebilirlik tartışmasının kültürel bir dönüşümün aracıolarak ele alınabileceğini, bunun tasarım alanında yeni bir“sorgulama fırsatı” yaratacağını belirtmektedir.

“Sürdürülebilir Mimariyi Yeniden Yorumlamak:Teknolojinin Yeri” makalesinde Simon Guy ve GrahamFarmer “farklı teknik tasarım stratejileri ile birbiriyle yarışanekolojik mekan oluşturma kavramları arasındaki ilişki”yedeğinmiş ve ekolojik tasarımın altı farklı dayanağınıtanımlanmıştır. Yazarlar “mimari eğitim, uygulama vearaştırma için ekolojik tasarım” konusunu ele almışlardır.Yazıyı türkçeye çeviren Ayça Bulut'a ve çevirinin yapımısırasında yorumlarıyla destek olan Sayın Akın'a teşekkürederiz.

Menaf Turan ve A.Müfit Bayram başlıklarına taşıdıkları “Toplu Konut İdaresi Dar Gelirlinin Konut SorununuÇözebilir Mi?” sorusuna yazılarında yanıt arıyorlar.Yazarlar “TOKİ'nin kuruluş sürecine ve kullandığı araçlarailişkin bir değerlendirme” yapmışlar; “İdare'nin konutpiyasasında nasıl temel bir aktör haline geldiğini ve dargelirlilerin konut sorununa 'bulduğu çözümleri' ”değerlendirmişlerdir. Yazıda TOKİ ile ilgili yasaldüzenlemelere de yer verilmiş ve bu düzenlemelerindeğerlendirilmesi yapılarak uygulanan konut politikalarıaçısından TOKİ'nin rolü incelenmiştir.

“Türkiye'nin Enerji Konut Haritası: Sürdürülebilir ApartmanTasarımı” başlıklı yazısında Aydan Hacaloğlu Türkiye'nin'İmar ve Enerji' Politikalarını incelemiş; Türkiye'nin “KonutEnerji Haritası” hakkında bilgi vermiştir. İklim değişikliğitartışmalarına farklı bir yorum getiren yazar “çevreyikirletmeyen, kendi enerjisini kendi üreten 'karbonsuz'konutların çevreye verilen zararı aza indirilebileceğini” bunedenle de “sürdürülebilir konut tipleri” ninyaygınlaştırılması gerektiğinin altını çizmiştir.

Gündelik yaşamı ve yaşamın niteliğini etkileyen önemlikent sorunlarından biri yaya ve araç ulaşımıdır. CüneytElker bu alanda çağdaş ulaşım politikalarını incelemiş,çevre, enerji, sürdürülebilirlik ve sosyal denge konularınaduyarlı kentsel ulaşımın ana hatlarını aktarmış,uygulanacak politikaların daha az enerji tüketimi, daha

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

Page 3: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

4 5

SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMANIN EKONOMİ POLİTİĞİ

Türkiye'de 80'li yıllarla birlikte sermaye birikimrejiminin niteliğinde köklü bir dönüşüm yaşanmayabaşladı. Bu dönüşüm iki temel üzerinde şekillendi.Bunlardan birincisi, toplumsal üretim ilişkilerininliberalleştirilmesine yönelik yapısal reformlar, iktisadi,hukuksal ve toplumsal dönüşümlerdir. Bunlardanikincisi ise, devlet-toplum ve toplum-birey ilişkilerinin,toplumsal örgütlülük biçimlerinin ve niteliğininliberalleştirilmesine yönelik idari, mali, finansal,hukuki, teknik dönüşümlerdir. En temelde ekonomininve politikanın, üretimin ve yönetimin liberalleş-tirilmesini içeren bu süreç de, uluslararası dinamiklerkadar içsel dinamikler de belirleyici oldu. İthal ikamecidönemde etkinlik alanı artan ve sosyal bir devlet anlayışıdoğrultusunda hareket eden devletin liberalleştirilmesi,hem iktisadi ve sosyal alanda ki faaliyetlerinin piyasayabırakılmasına hem de devletin yönetsel ve politik açıdanliberalleştirilmesine dayanıyordu. Bu liberalleştirmeekonomik liberalizmin ve yeni liberal düşüncenintezleri doğrultusunda hayata geçiriliyordu. İktisadi vesosyal alandaki liberalleştirme, ücretlerin düşürülmesi,özelleştirme, deregülasyon, sosyal devlet harcama-larının kısılması gibi bir dizi yapısal düzenlemeyibarındırıyordu. Devletin, politik ve yönetsel açıdanliberalleştirilmesi ise hukuksal, idari, sosyal, mali,finansal ve teknik yapılandırılmasıyla sağlanıyordu.Devletin politika belirlemekte ve uygulamaktakimerkezi ağırlığının göreli olarak değişmeye başladığı busüreçte, toplumsal yapılar da liberal politikalardanetkilendi. Toplumun örgütlü kesimlerinin kullandığıpolitik dil, siyasal hedefler, ekonomik ve sosyalbeklentiler dönüşmeye başladı. Kısaca liberal dönüşümsadece devleti değil aynı zamanda tüm bir toplumsalörgütlüğü dönüştürdü. Bu dönüşüm insanlık tarihi içintam çöküntü döneminin ortaya çıktığı, kimin hangi dillekonuştuğunun anlaşılamadığı, politik dile pelesenkolmuş terminolojinin nasıl bir dünya görüşüne karşılık

1

2

geldiğinin bulanıklaştığı bir dönemin kapısını açtı.Kapitalist dünyanın politik dili, tartışmasız ve kabul görenbir nesnellik düzeyine sıçratıldı. Bu çalışma kapsamında dabu politik dilin önemli uğrak kavramlarından birisi üzerineyoğunlaşılacaktır. Özellikle, ekolojik krizin uluslararasıresmi politikaların gündemine girmesine paralel olarakçevre ve ekonomi arasındaki “denge” arayışının yansımasıolarak ortaya çıkan “Sürdürülebilir Kalkınma” yaklaşımıpek çok toplumsal örgüt tarafından üzerine pek dedüşünülmeden kullanılmış ve kullanılmaktadır. Bununlabirlikte kavram tartışması hala devam etmektedir. Kavramıkarşısına alanlar dahi kavramın anlam dünyası ve politikçözüm önerilerine tam da cepheden karşı çıkıyormuş gibiyapıp kavramın dünya görüşüne sahip çıktılar ya daiçselleştirdiler. Burada ki tartışma noktası sürdürülebilirkalkınma kavramını ortaya çıktığı zeminden hareketlekavramın yaslandığı ekonomi politik açılımı, yaslandığıpolitik temelleri ve dünyaya hangi çözüm önerilerinisunduklarını görünür kılmaya çalışmak olacaktır.

Toplumsal üretim ve tüketim ilişkilerinin, ekonomik vepolitik örgütlenmenin, kültürel algı biçimlerinin ve etikdeğer yargılarının toplumsal sonucu olarak çevresorunlarının politik anlamda gündeme gelmesinin tarihininyakın bir geçmişi vardır. Sanayi devriminin vesömürgeciliğinin çevre sorunları, birinci ve ikinci dünyasavaşıyla birlikte katlanarak artmıştır. İkinci DünyaSavaşı'ndan sonra erken kapitalistleşmiş ülkelerdeuygulanan Keynesyen Politikalar bu ülkelerde göreli olarakrefah artışına yol açmış olsa da; Keynesyen Politikalar ,1970'li yıllarla birlikte kapitalizmin sermaye birikimkrizine de beşiklik etmiştir. Bu dönem, aynı zamanda refahtoplumunun yarattığı ekonomik büyümenin, emek ve doğaüzerindeki yıkıcı sonuçlarının da daha görünür olmayabaşladığı yıllar olmuştur. Ekonomik büyümeye dayalı

KALKINMACILIK NEREYE

3

4

5

ekonomi ve refah devleti anlayışı, doğanın kendiniyeniden üretebilme kapasitesinin üzerinde, doğayı birüretim girdisi olarak kullanmış; üretim ve yeniden üretimsürecinde doğayı tahrip etmiştir. Bu durum ekonomiketkinliğin çevresel sonuçlarına odaklanan yaklaşımlarında daha sık ön plana çıkmasına neden olmuştur.Böylelikle, ekonomik büyüme sonucunda ortaya çıkankirlilikle, üretim sürecinin “hammaddesi”, “doğal”sermayesi olarak görülen “doğal kaynakların” sınırlıolduğu tartışmaları da liberal ekonominin ve politikanıngündemine girmeye başlamış ve konu piyasa ekonomisieksenindeki ekonomik yaklaşımlar açısından dasiyasallaşmıştır.

Erken kapitalistleşmiş ülkeler, 1970'li yıllar ve sonrasında,refah düzeylerini koruma konusunda iki temel politik veekonomik krizle karşı karşıya kaldı. Bunlardan birincisikapitalizmin genel gelişimine paralel olarak ortaya çıkanbüyüme kriziydi. Bu krizin de iki temel görünümü vardı,kapitalizmin genel sermaye birikim krizi ve bununlabirlikte Keynesyen Politikaların yan etkisi olarak ortayaçıkan yoksulluk ve çevresel bozulmalardı. Bu sorunkarşısında kapitalist ülkelerin takınabileceği iki temeltutum vardı: Birincisi Roma Kulübü tarafından ortayaatılan, sıfır büyüme yaklaşımını kabul etmek ya da budönemde yükselen sosyal hareketlerin piyasaekonomisine dayanmayan yaşam biçimlerineyönelmekti. İkincisi ise doğanın kullanımı ile ekonomikbüyüme ilişkisine piyasa ekonomisi içinde bir olanakyaratmak, sermaye birikim krizini aşacak yeni politikalaroluşturmaktı.

Erken kapitalistleşmiş ülkelerin uluslararası sistemiyeniden düzenlemek için İkinci Dünya Savaşı'ndan sonrageç kapitalistleşmiş ya da kapitalistleşme sürecindekiülkelere yönelik başlattığı ekonomik ve teknik yardımadayalı ve büyüme odaklı kalkınma anlayışı da budönemde çökmeye yüz tuttu. Bu sorun, refah düzeylerinikorumak isteyen erken kapitalistleşmiş ülkelerin önündeduran ikinci politik ve ekonomik krizdi. Borçlanmapolitikasını çeviremez hale gelen kapitalistleşmeyolundaki ülkelerin ekonomik ve siyasal sistemleriniyeniden düzenlemek bir zorunluluk haline geldi. Budüzenlemeler, kapitalist ülkelerin pazarlarını geniş-letmeleri açısından önemliydi. Bununla birlikte yardımave büyümeye dayanan kalkınma anlayışı da yenidengözden geçirilecekti.

Sürdürülebilir kalkınma anlayışı, tam da bu ekonomik vepolitik yeniden düzenlenme sürecinin ekseninde ortayaçıktı. Bu aynı zamanda kalkınma iktisadının, İkinci DünyaSavaşı'ndan sonra, Asya, Afrika ve Latin AmerikaÜlkeleri'nde, gelişme sorununa çözüm olarak sunduğuekonomik büyüme yaklaşımında da bir kırılmayı zorunlukılıyordu. Bu ülkelerde ekonomik büyüme sağlanmasınakarşılık, siyasal sorunlar ve gelir adaletsizliğinin bubüyümeye rağmen derinleşmesi , 1970'li yıllardakalkınma yaklaşımında ekonomik büyüme dışında başkasomut göstergelere yaslanması gerektiği anlayışınıpekiştirdi. Büyüme ve dağılım-bölüşüm arasındaki denge

6

7

8

9

10

REFAH DÜNYASI VE DOĞAL KAYNAK İDEOLOJİSİ

arayışı, “gelir dağılımının yalnızca göreli unsurlarınadeğil bir ülkenin nüfusunun daha yoksul grupları içinmutlak gereksinim tatminine yöneldi. Bugün kalkınmaiktisadının temel ilgi alanlarından olan temelgereksinimlere -yiyecek, sağlık, eğitim v.b.- yönelik ilgiböyle doğdu. “Tipik az gelişmiş ülke” kurgusu nasılyerini çeşitli ülke kategorilerine bıraktıysa, kalkınmaiktisadın o güne kadar tek kıstası olan kişi başına gelir deyerini –beslenme, kamu sağlığı, konut, eğitim gibi- herbiri farklı uzmanlıklar gerektiren kısmi hedeflerebıraktı.” Bu eğilim, üretim tarzından ve üretimsürecinden kaynaklanan toplumsal eşitsizlikleringörünmez kılınmasına da neden oluyordu. Eşitsizlik birkez, eksik tüketim ya da üretimin bölüşümü-dağılımıolarak inşa edilince, verili üretim tarzı-kapitalizm-kendisini bir kez daha aklayabilecekti. Bu kalkınmayaklaşımı, yoksulluğu ve toplumsal eşitsizlikleri gelirdağılımı adaletsizliği ve bölüşüm sorunu olarakgösterdikçe, üretim sürecinde doğa ve emeğinsömürüsünün ortadan kaldırılması konusunda daherhangi bir resmi politika geliştirilmiyordu. Elbettedaha trajik olansa, “alternatif” toplumsal örgütlen-melerin de bu eksene kaymasıydı.

Kapitalizmin 70'li yıllarda yaşadığı krizi, yenidenyapılanma politikalarıyla aşma çabası, bu nedenle doğave emek değerlerinin kendilerini yeniden üretmelerinide olumsuz etkiledi. Yeni liberal düşünce eksenindekalkınmacı yaklaşım için, çevrenin “ortak mal” oluşu ve“kamusal niteliği” serbest piyasada tam rekabetkoşullarının oluşmasının önündeki en büyük engeldi.Aynı zamanda bu engel, doğanın tahribatının da nedeniolarak görülüyordu. Bu yaklaşım, doğanın yokoluşunda kapitalist üretim tarzının etkisini görünmezkıldı.

Bu koşu l l a rda çev ren in korunmas ın ın vekapitalistleşmenin birbirini dışlamadığı anlayışı,egemenliğini, uluslararası kuruluşlar aracılığıylakurmaya hazırlanıyordu. Bu konuda uluslararasıtoplumun ortak bir tutum geliştirmesini, en azındansorunun asgari müşterekleri üzerinde bir eksençizilmesini sağlamak amacıyla 5 Haziran 1972 yılındaBirleşmiş Milletler “İnsan Çevresi Konferansı”Stockholm'de, Türkiye'nin de dâhil olduğu 113 ülkeninkatılımıyla toplandı. Konferans'ta kabul edilenbelgelerde “sürdürülebilir kalkınma” kavramıkullanılmamışsa da, “ Stockholm Konferansı'nda çevreve gelişme ilişkisi ile çevrenin korunmasının gelecekkuşaklar açısından önemine yer verilmiş olması, bukavramın temellerinin bu konferansta atıldığınıdüşündürebilir.” Stockholm Konferansı'ndakapitalistleşme sürecinin yatay ve dikey gelişimi,merkezileşmesi ve yaygınlaşması açısından önemliadımlar atılmıştır. Özellikle “ zengin ve yoksul ayrımıyapılmaksızın, katılımcı tüm ülkeler tarafından, küreselçevre sorunlarının boyutlarına dikkat çekilmiş, tehdidintüm insanlığa yönelik olduğu kabul edilmiş vesorumluluğun paylaşılmasında uzlaşma sağlanmıştır.”Doğaya müdahale eden tekil bir varlık olarak insanınsorumlu tutulması, doğanın yıkımından her ülkenin, herüretim tarzının ve her kişinin eşit sorumlu tutulacağı

11

12

1 3

14

Fevzi Özlüer

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

Page 4: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

6

anlayışının öne çıkmasına zemin hazırlamıştır. Buşekilde sorun bir kez daha görünmez hale getirilmiş,insan toplumsal karakterinden soyutlanmış vekapitalizm teorik düzeyde bir kez daha aklanmıştır.

“Sürdürülebilir Kalkınma” kavramı ilk kez, 1983 yılındaNorveç Başbakanı G.H.Brundtland'ın başkanlığındakurulan Birleşmiş Milletler Çevre ve GelişmeKomisyonu'nun, 1987 yılında Birleşmiş Milletler GenelKuruluna sundukları “Ortak Geleceğimiz” raporundatanımlandığında, çevre ve kalkınma arasındaki dengeninde bölüşüm yoluyla yeniden sağlanabileceği yaklaşımıegemenliğini kuruyordu.

“Ortak Geleceğimiz” adlı raporda sürdürülebilirkalkınma “bugünün ihtiyaçlarını, gelecek kuşakların dakendi ihtiyaçlarını karşılayabilme olanağından ödünvermeksizin karşılamak” biçiminde tanımlanıyordu.“Ortak Geleceğimiz Raporu”, “SürdürülebilirKalkınmaya” ilişkin dört temel değer üzerindedurmaktaydı:

. OrtakGeleceğimiz Raporu “Yoksulluğun ve eşitsizliğin yaygınolduğu bir dünya her zaman için ekolojik ve diğerkrizlere eğilimli olacaktır” derken yoksulluk veeşitsizliğin altını çiziyordu. Rapora göre, yoksulluk:temel ihtiyaçların karşılanamamasıydı. Temel ihtiyaçlarise, “yiyecek, giyecek, barınak ve iş bulma ihtiyaçları”olarak sayılıyordu. Temel ihtiyaçların karşılanmasının“tam büyüme potansiyeline ulaşmaya” bağlı olduğuifade ediliyordu. Ancak tam “büyüme koşullarında dayoksulluğun olabileceğini” gözeten rapor,sürdürülebilir kalkınmanın “insanların hem üretim

TEMEL İHTİYAÇLAR YALANI

15

16

17

18

19

2 0

Dünyanın yoksulları, temel ihtiyaçlar,

teknolojinin ve sosyal örgütlenmenin düzeyi

potansiyelini artırarak, hem de herkese eşit fırsattanınmasını garanti altına alarak” sağlanabileceğinisöylüyordu. Ancak raporda toplumsal eşitsizliğin,adaletsizliğin kaynağının üretimin örgütlenmesindenkaynaklandığı sonucunu çıkartmak mümkün değildir.Kapitalist ekonominin genel eğilimi olan sınırsız büyümeekseninden kopmayan rapor, bu büyümeninsağlanabilmesi içinde toplumun asgari ihtiyaçlarınınkarşılanması gerekliliğini vurguluyordu. Peki bu asgariihtiyaçlar neydi, kim tarafından ve nasıl belirleniyordu?

Temel ihtiyaçlar olarak belirtilenlerin nasıl belirlendiği iseraporda açık değildir. Bunun raporun bir eksikliğiolmasından öte, yoksulluğun tanımlanmasının sonucuolduğunu belirtmek gerekir. Temel ihtiyaçlar olarakbelirlenen şeylerin nasıl belirlendiği belirtilmediği gibi buihtiyaçların nitelikleri de belirtilmemiştir. Nasıl birbeslenme, nasıl bir giyecek, nasıl bir barınak ya da nasıl biriş? Sorularının yanıtını raporda bulamayız. Çünkü entemelde, temel ihtiyaçlar yaklaşımı, klasik liberal iktisadın“kıt kaynaklara karşı sınırsız ihtiyaçlar” anlayışındantüretilmiştir.

İnsanların sınırsız ihtiyaçları olduğu, buna karşıkaynakların sınırlı olduğu varsayımına dayanansürdürülebilir kalkınma yaklaşımı, geçim araçları vegelecekleri hakkında karar verme yetileri ellerindenalınmış insanlara; her defasında talep edilecek yeni ürünlersunarak onları malların birer tüketicisi pozisyonuna sokar.Her defasında bir öncekinden daha fazla tüketilecek şeyvardır. Bu da aynı zamanda insanlarda yoksulluk algısınınüretilmesine ve pekiştirilmesine hizmet eder. Böylece, birağaç kovuğunda ya da kerpiç bir evde oturan bir insan,pekâlâ apartmanda yaşayan bir insandan daha yoksulolarak gösterilebilir. Ya da tarlasında kimyasal ürün

21

kullanmadan tarım yapan bir çiftçi kimyasal ürün kullananbir çiftçiden ya da sadece geçim amacıyla üreten bir ormanköylüsü, artı değer elde etmek için üreten kişiden dahayoksul olarak tanımlanabilir. Yine bu yaklaşıma göre, dahaaz enerji tüketen, işine yürüyerek gidip gelen insanlarınyaşadığı bir toplum da, otomobile dayalı bir toplumsalyaşamdan daha yoksuldur. Yaşamın niteliği gözetilmedenyoksulluk, mallara niceliksel olarak sahip olabilmebiçimine dönüşür. Farklı üretim tarzlarında, kültüreldüzeylerde ya da toplumsal yaşam biçimlerindeki insanlar,piyasadaki ortalama bir “soyut ihtiyaçlar sahibi bireye”göre konumlandırılır. Bu bireyin ihtiyaçlar sepetine nelerinkonulacağına karar verense, her zaman temel ihtiyaçlarıbelirleme gerekliliğini hisseden piyasa düzenleyicileridir.İnsanın kendini yaşam çevresi ile birlikte yenidenüretebilmesi, mekan ile zamanın yarılmasının aşılması, evile iş arasındaki çelişkinin giderilmesi, ihtiyaçlar toplumuiçin ciddi bir tehdittir. Çünkü böyle bir dünyanınpotansiyel olarak belirmesi bile ihtiyaçlar ideolojisininvarlık temellerini sarsacaktır. Bu ihtiyaçlar kümesinin bellibir yaşam biçiminin ve kültürünün ürünü olduğu bilgisiningörünür hale gelmesine neden olacaktır. Bu nedenlesürdürülebilirlik ideolojisi her defasında kendini toplumsaleşitsizlikler ve adaletsizlikler üzerinden inşa eder. Bueşitsizliklerin olmadığı yerde sürdürülebilirliği de ihtiyaçyoktur.

Ortak Geleceğimiz Raporunda yoksulluğun, kişileringeçim araçlarından koparılmış olması ve bununsonucunda da bu kişilerin üretim sürecinde neyin, nasıl, nekadar ve kimin için üretileceğine, en geniş anlamda dakendi gelecekleri üzerinde karar verecek koşullardan vearaçlardan yoksunluk biçiminde anlaşılmadığı açıktır.Ortak Geleceğimiz Raporu, kişilerin geçim araçlarındankoparılması ile doğanın ve emeğin sermaye tarafındantemellük edilmesinin sonuçlarını (yoksullaşma, göç,doğanın tahribatı..), ekolojik krizin ve her türden krizinnedenine dönüştürür ve bu durumu yoksulluk olaraktanımlar. Bu, kişilerin giyecek, yiyecek, barınak ve işbulamamasının altında yatan özel mülkiyet rejiminin degörünmez kılınmasına neden olur. Bu durumda dayoksulluk üretimin tarzından ve toplumsal karakterindenbağımsız olarak kişilerin bireysel alanlarına dâhil birerolguya büründürülür. Geçim araçlarından yoksun olanlariçinse “geçim araçlarına sahiplik” koşullarınınyaratılmasını gerektiren tam bir eşitlik anlayışı yerinekişilere “temel ihtiyaçlarını” karşılamak için “fırsat eşitliği”tanınmaktadır. Fırsat eşitliği yaklaşımı da tam rekabetedebilen bir toplumsal yaşam gerektirir. Fırsat eşitliğiyaklaşımına göre, önemli olan kişilere geçim aracısağlayacak ve yoksulluğu ortadan kaldıracak bir eşitlikdeğil; onların geçimlerini sağlayacakları ücretleri veşartları hukuken sağlayacak ve onların yoksulluklarınıyenmelerinde fırsatlar yaratacak ve bu konuda bir şanstanıyacak eşitlik anlayışı esastır. Böylelikle tümrekabetçiliği ve saldırganlığıyla “toplumsallıktanyalıtılmış” birey-meta tarih sahnesine çağrılır.

Böylece tüm şeyleri birer temel ihtiyaca dönüştürmekmümkün hale gelebilir. Yoksulluğa bu şekilde yapılan birvurgunun iki olası sonucu vardır, birincisi özel mülkiyetedayalı kapitalizmin gelişmesinin, yoksulluğu da ortadan

kaldıracağı sonucudur. Bu tanımlama, OrtakGeleceğimiz Raporunda kapitalist büyümeyekuramsal temel hazırlar. Rapora göre “Eğer gelişmekteolan ülkeler dünyasının büyük kısmı ekonomik, sosyalafet ve çevre felaketlerinden kurtarılacaksa, globalekonomik büyümenin yeniden canlandırılması şarttır.Pratik açıdan bunun anlamı, hem sanayileşmiş hem degelişmekte olan ülkelerde daha hızlı bir ekonomikgelişme, gelişmekte olan ülke mallarının piyasalaraulaşmasında daha fazla serbesti, daha düşük faizoranları, daha çok teknoloji transferi ve hem imtiyazlıhem de ticari olarak çok daha büyük bir sermaye akımıdemektir.” Raporun yoksulluk algılaması,yoksulluğun ortadan kaldırılması için kapitalistsermaye birikimini koşul olarak görmesine nedenolmuştur.

Refah Devleti ideolojisinin yarattığı toplumsalçöküntünün ve doğa tahribatının aşılması noktasındadümeni kapitalist büyüme yönünde bükensürdürülebilirlik yaklaşımı, bu açılımı ile sorunlarıgeleceğe havale etmenin yanı sıra bir tür altın çağideolojisi olarak, o eski refah toplumunun nasılyaratılacağının bilgisini de piyasa ekonomisinin içindegörür. Toplum hiç ulaşamayacağı Kaf dağınınarkasındaki inciyi bulması için daha çok çalışmalı vebu artık değer asgari ihtiyaçların karşılanmasına daolanak sağlamalıdır. Bu da ikinci sonuçtur. Bir avuçtoprak, bir soluk nefes, bir bardak su artık piyasamalıdır. Bu mala ulaşmak içinde önce büyümek- ki yoketmek de denilebilir- sonra da bu malları satın almakgerekir. İşte yeni refah toplumu ideolojisi budur.

Yoksulluğa yapılan vurgunun ikinci olası sonucu ise,çevre ve kalkınma arasındaki dengenin piyasakoşullarında kurulabileceği, bunun da teknolojinin vetoplumsal örgütlülüğün kapasitesini arttırmaklamümkün olduğudur. Ortak Geleceğimiz Raporu,çevre sorunlarına çözümde yeni teknolojileringeliştirilmesine başat bir vurgu yapmaktadır.“Yenilenebilir enerji sistemleri, kirlenme kontrolü”gibi alanlarda “teknoloji değiş tokuş temeline dayalı”

2 2

23

24

25

TEKNOLOJİK DETERMİNİZM

7dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

Page 5: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

yollarla sürdürülebilir kalkınmanın teşvik edilmesigerektiği belirtilmektedir. Bununla birlikte “biyolojikbilgiyi biriktirme konusunda” harekete geçilmesigerektiği bunun içinde “gelişmekte olan ülkelerinbiyoteknolojik kapasitelerini” geliştirmeye yönelikçalışmalara ağırlık verilmesinin gerektiğinin altıçizilmektedir. Teknoloji merkezli bu yaklaşım,atmosferdeki sera gazı emisyonunu azaltacak alternatifenerji kaynaklarının fosil yakıtlara dayalı enerjiüretiminin yerine ikame edilmesinin gerekliliğinivurgular. Peki, savaş ekonomisi üzerinde yükselenbir finans kapital sisteminin aç gözlü-histerik enerjikrizini hangi alternatiflerle tatmin etmek mümkünolur? Alternatif enerji kaynakları, alternatif bir toplummümkün olmadan ortaya çıkabilir mi?

Bu soruları yanıtlamak ve sürdürülebilir kalkınmanınteknolojik indirgemeciliğini ve belirlenimciliğinikazımak için, kapitalist üretime içkin krizi tekraraçıklamak gerekir. Kapitalist üretim, daha fazla artıdeğer üretmek, kar elde etmek zorundadır. Bunun içinbir yandan maliyetleri düşürme, emek yerine emeğinbir görünümü olan teknolojiyi ikame etmek, doğayı birkaynak ve hammadde deposu haline getirmek, işçileryerine makineleri üretimde kullanmak zorundadır.Diğer yandan da kapitalist büyüme, emeğin vedoğanın daha yoğun sömürüsüyle mümkündür.Bunun içinde kapitalist üretime dayalı sermayebirikimi eninde sonunda emeğin artı değerinemahkûmdur. Bir yandan maliyetleri kısmak içinteknolojiye yönelmek diğer yandan da sermayebirikimi için emeğe bağımlı olmak kapitalizme içkinbir çelişkidir. Kapitalizm açısından bu çelişki, aşılamazbir içsel çelişkidir. Bu açıdan üretimin teknolojimerkezli gelişimi, hem istihdamı daraltırken aynızamanda sermaye birikiminin de göreli olarakazalmasına neden olmaktadır. Çalışan nüfusun işsizkalma korkusu altında sürekli sömürülmesi veücretlerin aşağıda tutulması işte bu kapitalist tekniksayesinde daha olanaklı hale gelmektedir. Diğeryandan da çalış(a)mayan nüfusun bir toplumsal “artık”olarak gerektiğinde hem “gelişmenin” önünde birtehdit olarak sunulmasına hem de bu nüfusun çalışannüfusu-işlerinden edebilecek potansiyel olarak- baskıaltında tutan bir araç halinde kullanıldığını görmekgerekiyor.

Bu anlamda kapitalist teknoloji içinde var olduğuüretim tarzının bilgisini ve ideolojisini taşır. Onunyaşam kültürünü ve yaşama biçimini örgütler. Buaçıdan tekniği verili üretim tarzından bağımsız olarakdeğerlendirmek mümkün değildir. Teknolojikgelişme, üretici güçlerin diğer bileşenlerini- emeği-doğayı- hayal gücünü- iğdiş ediyorsa, ki ediyor,teknolojik gelişmelerle yoksulluğa ve yok oluşa çözümbulunamaz. Yukarda da belirttiğimiz gibi bizzatteknolojinin karakterize oluşu, yoksulluğun vesermaye birikim rejiminin sürdürülebilir bir biçimebürünmesine olanak sağlamaktadır. Ne kadar çokyoksulluk o kadar çok kâr demektir.

26

27

28

toplum kuruluşu vurgusu sürdürülebilir kalkınmanıngerçekleştirilmesi sürecinde ön plana çıkarılmıştır.

Bu bildirgeden sonra 2002 yılında, Rio Zirvesi'nin onyılını değerlendirmek amacıyla “Dünya SürdürülebilirKalkınma Zirvesi” yapıldı. 26 Ağustos - 4 Eylül 2002tarihleri arasında yapılan zirvede “JohannesburgSürdürülebilir Kalkınma Politik Bildirgesi” ve“Johannesburg Uygulama Planı” kabul edildi.Sürdürülebilir kalkınma bildirgesinde, “sürdürülebilirgelişme taahhüdü yinelenerek, bu amaca yönelik,eşitlikçi ve insancıl bir toplum oluşturulması için ortakyükümlülükler vurgulanmaktadır. Sürdürülebilirgelişmenin üç temel direği olarak nitelendirilenekonomik gelişme, sosyal gelişme ile çevreninkorunmasına ilişkin sorumlulukların yerel, ulusal,bölgesel ve küresel düzeylerde gerçekleştirilmesindede ortak bir sorumluluk taşındığı vurgulanmıştır.Tüketim ve üretim kalıplarının değiştirilmesi,yoksulluğun ortadan kaldırılması, doğal kaynaklarınkorunması ve yönetimi konularındaki ortakyükümlülükler de bildirge de yer aldı.” Uygulamaplanında ise, su kaynaklarının serbest piyasakoşullarında korunması , çevre ve insan sağlığıkonularında kalıcı çözümler üretilmesi, bu konulardamevcut finansal mekanizmaların geliştirilmesi, yenifonlar yaratılması, gelişmiş ülkelerin sivil toplumkuruluşlarının, gelişmekte olan ülkelere yönelikfinansal ve teknik yardımlarının teşvik edilmesibelirtilmiştir

Bu noktada, “Ortak Geleceğimiz” raporunda belirtilensürdürülebilir kalkınma anlayışı Rio ve Johannesburgbildirgelerinde de yinelenmiştir.

Rio zirvesi sonunda ortaya çıkan biyoçeşitlilik ve iklimdeğişikliği sözleşmeleri ise bu kapsamda değinilmesigereken noktalar barındırmaktadır. Bu sözleşmeleriniçeriğine girmek yerine temel yaklaşımlarını açıklamakönemlidir. Bu nedenle de sözleşmelerde, çevre veekonomi arasındaki ilişkide temel mantığı ortayakoyan dışsallıkların içselleştirilmesi yaklaşımınadeğinmek gerekiyor. Kapitalist merkezlerde, doğanıntahribatının, ekonomik büyüme önünde engel olmayabaşladığının gündeme gelmesiyle birlikte, doğanıntahribatının neden olduğu “maliyetlerin” ekonomikolarak nasıl anlamlandırılacağı tartışılmıştır. Bununsonucunda Keleş ve Hamamcı'nın belirttiği gibi liberalkuramın ekseninde “çevre bir 'toplumsal hesaplarsistemi' içine sokulmakta, korunması ve geliştirilmesiiçin harcanacak kaynakların gelecekteki avantaj vedezavantajlarının bugün ki para değeri üzerindenhesaplanması önem kazanmaktadır.” Bu yaklaşımO'Neıll'ın eleştirel olarak belirttiği şu şekilde birçözüm önerisi geliştirmiştir “çözüm ya ticari mülkiyethaklarının çevresel mallara kadar genişletilmesinin yada maliyet - kar analizi için çevresel mallara gölgefiyatların verilmesinin sağlanmasıdır. Fiyatlarınçevresel mallara kadar genişlemesi, böylelikle bunlariçin tercihlerin 'gerçek' değerlerinin bulunması,

35

36

37

38

39

TOPLUMU FAYDA MALİYET HESABINDA KURMAK

çevresel sorunların çözümüne giden yoldur.” Doğabir kez fiyatlandırılırsa, onun tahrip edilmesi sorunu daancak bu fiyatlandırılma mekanizması içindeçözülebilir. Kısacası tahribatın bir bedeli vardır, bubedeli ödeyen doğayı tahrip edebilir. Bu fiyatlandırmada elbette kar-zarar hesapları çerçevesinde birişletmenin çöküşüne yol açacak boyutlarda değildir.Doğanın fiyatlandırılması yaklaşımını, SürdürülebilirKalkınma anlayışını hayata geçirmenin araçlarındanolan “Kirleten Öder” ilkesinde ve “Çevresel EtkiDeğe r l end i rme” sü rec inde göz lemlemekmümkündür . Bununla b i r l i k te se ra gaz ıemisyonlarının atmosferdeki oranının düşürülmesiniesas alan ve İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinineki niteliğindeki Kyoto Protokolü’ndeki esneklikmekanizmaları da çevrenin fiyatlandırılmasıyaklaşımına dayanmaktadır.

Dışsallıkların içselleştirilmesine getirilen liberalçözüm, gölge fiyat mekanizması, yanı sıra serbestpiyasa ekonomisinin tam işleyebilmesi için çevreninde tam rekabet koşullarına kavuşturulması, kamusal veortak doğa “varlıklarının” korunabilmesi için bumalların özel mülkiyet rejimine sokulması gerektiğidüşüncesi , sürdürülebilir kalkınma yaklaşımınınekonomi politikasını bütünlüğe kavuşturur.

Bu noktada belirtmek gerekir ki, refah devleti ideolojisibir yandan teknolojik determinizmi dayatırken diğeryandan da tüm toplumu ve doğayı bir fayda maliyetanalizleri sitemine indirgemektedir. Sürdürülebilirlikkavramının bu piyasa ekonomisine dayalı faydamaliyet analizi yaklaşımı tüm değerleri özel mülkiyetkonusu haline getirmenin de yegâne araçlarınısunmaktadır.

Ortak ve Kamusal doğa varlıklarının, özel mülkiyetkonusu yapılması da yeni liberal eksende kalkınmanınsürdürülebilir olmasının en etkin aracı olarak sayılır.

40

41

42

43

ÖZEL MÜLKİYET: BİR DAHA SÖYLE

RİO'DAN BUGÜNE: AYNI TAS AYNI HAMAM

Ortak Geleceğimiz Raporu'nun yayınlanmasındansonra, 3-14 Haziran 1992 tarihlerinde Brezilya'nın RioDe Janeiro kentinde “ Birleşmiş Milletler Çevre veKalkınma Konferansı” düzenlenmiştir. “Konferansınsonucunda, Rio Bildirgesi, Gündem 21, Ormanİlkeleri, İklim Değişikliği Sözleşmesi ve BiyolojikÇeşitlilik Sözleşmesi adı altında beş temel belge ortayaçıkmıştır.” Bu belgelerin tamamında SürdürülebilirKalkınmadan bahsedilmesine karşın kavramtanımlanmamıştır. Rio Zirvesi'nde “Çevreye rağmenkalkınmanın sağlanamayacağı, kalkınmanın ihmaledilmesi ile çevrenin korunamayacağı” anlayışıyinelenmiştir. Bu anlayışın hayata geçirilmesi için 27maddeden oluşan Rio Bildirgesi kabul edilmiştir.Sürdürülebilir Kalkınma yaklaşımının eylem planıolarak Rio Zirvesi'nde kabul edilen Gündem 21 Belgesiile gönüllü kuruluşlara kalkınmanın sağlanmasındaaktif roller biçilmiştir.

Rio Zirvesi'nin ardından “Birleşmiş Milletler 1994Kahire nüfus ve Gelişme Konferansı, Birleşmiş Milletler1995 Kopenhag Sosyal Gelişme Konferansı, BirleşmişMilletler 1995 Pekin Dördüncü Dünya KadınKonferansı ve Birleşmiş Milletler 1996 İstanbul HabitatI I Konferansı” sürdürülebilir kalkınmanınsağlanmasına ilişkin yapılan zirvelerdir.

İstanbul'da yapılan Habitat II Konferansı tezimizaçısından Rio Zirvesi ile kabul edilen Gündem 21 kadarönem taşımaktadır. Bu konferans ardından gelen onyılda, Habitat II Konferansında şekillenen belgelerin veHabitat II öncesinde ve sonrasındaki gelişmelerinyarattığı düşünsel, politik, ekonomik, sosyal eğilimlerinde etkisiyle, Türkiye'de çevreci örgütler, “sivil toplumkuruluşu” söylemini içselleştirmiş, kendilerinikalkınma da aktif rol alan örgütler olarak tanımlamayabaşlamıştır. Bu nedenle çalışmamız açısından, HabitatII Konferansı üzerinde de durmak gereklidir.

Habitat II'yi “diğer konferanslardan ayıran, Konferansındevletlerarası niteliğinin değişmiş olması ve siviltoplum kuruluşları, platformlar ve sivil inisiyatiflerinkonferansta etkin rol almış ve katkıda bulunmuşolmalarıdır.” Habitat II Konferansının mesajı,devletlerin insan yerleşimleri yönetimine ilişkin varolan sorumluluklarının bir kısmını, kabul edilir ölçüleriçinde farklı düzeylere devredilmesi gerektiği olmuştur.Bu konferansla ülkeler ve diğer uluslararası kuruluşlartarafından; sadece hükümetlerin aldığı kararlar veuygulamalarla çözümlere ulaşılamadığı tespiti yapılmışve böylelikle yeni prensipler ve politikalar doğmuştur.Konferansın uluslararası düzeyde kabul gören KararBelgeleri olan "İstanbul Deklarasyonu ve HabitatGündemi" içinde bu prensipler ve politikalaraçımlanmıştır.

Habitat II zirvesinin ardından 2000 yılında, BirleşmişMilletlere üye ülkeleri kapsayacak şekilde ilan edilen,Birleşmiş Milletler “Bin Yıl Bildirgesi”nde de sivil

29

30

31

3 2

33

34

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık8 9

Page 6: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

10 11

Görsel

DİPNOTLAR

1

2

3

4

5

6

7

Tülay Arın,, Petrol İş Year

Book for 1993-1994, İstanbul, 1995, s.551.

Bu konuda bakınız, Birgül Ayman Güler, “

”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, 9/2, Nisan 2000, s.14-29.

1945 yılından sonra kapitalist ülkelerin ekonomikmodelini olan Keynesyen Politikalar, John MaynardKeynes'in geliştirdiği ekonomi anlayışına dayanır. Bu, entemelde tam istihdamı sağlama ve tam istihdamı mümkünkılmak için vergilendirme, sübvanse etme ve borçlanmayadayalı ekonomi anlayışıdır. Bu konuda bakınız, E.K. Hunt,

, (çev: M. Günay), Dost Kitabevi,Ankara, 2005. Aruoba'ya göre Bu “ iktisat politikalarıyatırım-GSMH oranlarını arttırmak, başka bir söyleyişle,özellikle sanayi malı üretim artışını mümkün olabilecek enyüksek noktaya çıkartmak” üzerine kuruludur. ÇelikAruoba, “Çevre Ekonomisi Gelişme Ekonomisi”,

içinde Der: Ruşen Keleş, İmge Kitabevi, 2.Baskı, 1997, s.179.

Bu kriz, kapitalist sermaye birikiminin genelkarakteristiğinden kaynaklandığı gibi özelde de, KeynesyenPolitikaların savaş ekonomisine dayalı ve güvenilmez birborçlanma yapısına dayanmasından kaynaklanır. Bukonuda ayrıntılı bilgi için bakınız: Hunt,

s.497-527.

Konunun 1960'lı yıllarla birlikte üretim ve tüketimkalıpları eksenindeki tartışıldığı yazılar için ise bakınız:Rachel Carson, , (çev. Ç. Güler) PalmeYayıncılık, Ankara, 2004.

Örneğin, “Birleşik Devletler'de sivil haklar hareketiyleörneği görülen toplumsal krizler, 1960'lann kent taşrasıayaklanmaları ve savaş karşıtı hareket kapitalizmdekitoplumsal uyuma ilişkin inancın temelini çürüttü. Üçüncüdünya ülkelerine yönelik sayısız gizli kapaklı devirmefaaliyetleri ve askeri istilalar, halkın kapitalist emperyalizmdöneminin gerçekten sona erdiğine ilişkin inancınızayıflattı. Amerika'nın Vietnam yenilgisi kamuoyununsoğuk savaş ideolojisine inancını ciddi olarak sarstı.Nihayet, yönetimin Watergate skandalıyla sonuçlanan,bütün döneme yayılmış sayısız hile, aldatma, yalan vesahtekarlığının ortaya çıkması, kapitalist yönetimlerinsadece her bireyin refahıyla ilgilenen ve dünya çapındabarışı, uyumu ve kardeşliği geliştiren, halkın tarafsız,yardımsever, demokratik hizmetkarları olduğuna ilişkininancı tahrip etti.” Hunt, a.g.e., s.609. Diğer yandan ise,1972 yılında yayımlanan Roma Klübü'nün “BüyümeninSınırları” raporu ile de ekonomik büyümenin sonuçlarınadikkat çekilmiş ve çözüm olarak “sıfır büyüme” yaklaşımıortaya atılmıştır. Keleş ve Hamamcı bu raporun içeriğihakkında şunları söyler: “ Bu rapora göre, doğal kaynaklarnüfusun hızlı artışına yetmeyecek ve içinde yaşadığımızçevre, 150 yıla varmadan yaşanabilir nitelikleriniyitirecektir. Bu nedenle, çevreyi korumak ve geliştirmekamaçlanıyorsa, gelişme hızı yavaşlatılmalı, durdurulmalıdır.Çünkü gelişme, uygarlaşma, insanlığı acı bir sonayaklaştırmaktadır.” Ruşen Keleş-Can Hamamcı,

, 5. Baskı, İmge Kitabevi, 2005, s.235-236.

“Sıfır büyüme” yaklaşımı ile piyasa ekonomisi dışındakiekonomik modeller aynı anlama gelmez. Kapitalizm dışıekonomi modelleri de şu ya da bu tarzda ekonomik biretkinliğe dayanır. Bu ekonomik modellerin “büyüme”

Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası veBirleşmiş Milletler'in Kalkınma Stratejileri

YerelYönetimleri Güçlendirmek mi? Adem-i Merkeziyetçilikmi?

İktisadi Düşünce Tarihi

İnsanÇevre Toplum

İktisadi DüşünceTarihi

Sessiz Bahar

ÇevrePolitikası

modelleri olmaması bu iki yaklaşımın farklı söylemlerolduğunu gösterir. Hatta kimi görüşler “sıfır büyüme”yaklaşımının kapitalist uygarlığın kendi dışındakiekonomileri sömürmek ve gelişmelerini engellemek gibibir amaca da hizmet edebilecek şekildeyorumlanabileceği görüşlerini dillendirmişlerdir. Bukonuda H.M. Enzensberger'in değerlendirmesi içinbakınız: Keleş-Hamamcı, , s.235.

Asya, Afrika ve Latin Amerika'daki gelişme sorununaİkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dikkatlerini yönelteniktisatçı görüşlerine ilişkin Hirschman şunları belirtir, “ II.Dünya Savaşı sonunda dikkatlerini bu ülkelere yönelteniktisatçılar, bunların o kadar da karmaşık olmadığınainanıyorlardı; kişi başına milli gelir yeterinceyükseltilebilirse sorunları çözülecekti. Daha önceleri 18.yüzyılda 'kaba ve barbar', 19. yüzyılda 'geri kalmış' ve20. yüzyılda 'azgelişmiş' olarak nitelenen ülkelereduyulan horgörü hep bu ülkelere ekonomik ya da başkaaçılardan ve sert iklim, yetersiz kaynaklar ya da aşağı statüatfı biçimini almıştı. Yeni ekonomik büyüme öğretisiylehorgörü daha incelmiş bir biçimde karşımıza çıktı:aniden, bu ülkelerin ilerlemesinin sorunsuz ve doğrusalolacağı varsayılmaya başladı, yeter ki doğru entegrekalkınma programını benimsesinler! Her şeyin önünegeçen yoksulluk sorunları veriyken az gelişmiş ülkelerinkurulmuş oyuncaklar gibi işlemesi, çeşitli kalkınmaaşamalarından tıngır mıngır ilerlemeleri bekleniyordu.”Albert O. Hirschman,

, (çev. S. Öztürk), Kalkınma İktisadı Yükselişive Gerilemesi içinde, (Der. Fikret Şenses), İletişimYayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2003, s.51.

Kalkınma anlayışındaki dönüşümde “ Fishlow'un 1970nüfus sayımına dayanan ve çarpıcı büyümeye rağmen (yada bu yüzden) Brezilya'da gelir dağılımının daha daeşitsiz hale geldiği ve bazı düşük gelir gruplarının mutlakolarak da eskisinden kötü duruma düştükleri bulgusuözellikle etkili oldu.” Hirschman,

, s.49.

Bu durum “Dünya Bankası başkanı Robert.McNamara'nın 1972 yönetim kurulu toplantısında yaptığıkonuşmaya da yansıdı. Kalkınmanın, dağılım hedeflerineuygun olarak nasıl biçimlendirileceği ya da büyüme vedağılım hedeflerini birleştirecek politikaları anlama çabasıiçine girildi.” Hirschman, s.49.

Hirschman, s.50. Kalkınma iktisadı yazını içinde sayılan“sürdürülebilir kalkınma”nın niceliksel değerlere vurguyaptığı, bunun yerine sürdürülebilir gelişme kavramınıntercih edilmesi gerektiği yönündeki kimi tartışmalarakarşın bu tez de, kalkınma ve gelişme kavramlarıkullanıldıkları ekonomik ve sosyal bağlama sadıkkalınarak eş anlamda kullanılmıştır. Bununla birliktekalkınma iktisadı da kimi zaman gelişme iktisadı olarakanılmış ve bu iki sözcük birbirinin yerine kullanılmıştır.Yukarıda da belirttiğimiz gibi kalkınma anlayışı içinde birdönüşümü ifade eden “Sürdürülebilir Kalkınma” yaklaşımıyerine “Sürdürülebilir Gelişme” sözcüğü de kullanılabilir.'Sürdürülebilir Kalkınma'yı, 'Sürdürülebilir Gelişme'denfarklı sayan görüşler için bakınız, Ruşen Keleş,

, 2.Baskı, Ankara, İmge KitabeviYayınları, 1998; Ayşegül Mengi-Nesrin Algan,

, SiyasalKitabevi, Ankara, 2003; Pınar Kılıçoğlu,

, TurhanKitabevi Yayınları Araştırma ve İnceleme Dizisi:3, Ankara,2005; Bununla birlikte kalkınma yazını içinde gelişme ve

Çevre Politikası

Kalkınma İktisadının Yükselişi veGerilemesi

Kalkınma İktisadınınYükselişi ve Gerilemesi

Kent BilimTerimleri Sözlüğü

Küreselleşme ve Yerelleşme Çağında BölgeselSürdürülebilir Gelişme: AB ve Türkiye Örneği

Türkiye'ninÇevre Politikalarında Sürdürülebilir Gelişme

8

9

10

11

“Serbest piyasa çevreciliğinin merkezinde, doğalkaynaklar üzerinde iyi belirlenmiş mülkiyet haklarıbulunur.” Bu yaklaşım Hardin'in “ortak mallarıntrajedisi” olarak nitelendirdiği teoriden de beslenir.Ortak malların trajedisi anlayışına göre, çevreselmalların özel mülkiyet konusu olmaması neticesindeçevrenin aşırı sömürüsü söz konusu olur. Bu anlayışagöre, yapılması gereken mülkiyet haklarının hukuksalgüvenceye kavuşturulması, hukuksal olarak güvenceyekavuşturulmuş mülkiyet haklarının mekân ve zamanboyutlarının net olarak tarif edilmiş olması, mülkiyethakkının gelişmesi için kişilerin teşvik edilmesi gerekir.Çevresel varlıkların korunmasından çıkarı olanlara,ortak malların mülkiyeti verilmese bile bu konuda çıkarıolan kişi ya da grupların sorumluluk üstlenmeleriözendirilebilir veya sağlanabilir. Bu doğrultuda, ortakmalların piyasaya kazandırılmasında şirketlere, siviltopluma ve bunun içinde çevreci gruplara da fırsatlarverilir. Ortak varlıkların piyasaya kazandırılması bunoktada bir trajediyi değil; “büyük bir fırsatı dasimgelemektedir.”

Bu mantığın izini sürecek olursak örneğin, Biyolojikaçıdan zengin bir bölgenin sürdürülebilir kalkınmailkesi doğrultusunda korunması için bu alanın mülkiyetkonusu olması gerekir. Bu mülkiyet konusu alanıkoruma sorumluğunu üstlenen kişi ya da grup bu alanınkullanımını belli bir fiyatla düzenler. Öncelikle bubölgenin ekonomik değerinden birinci derecedeyararlananlar, bu yörede yaşayanlar, kullanımmaliyetlerini üstlenir. Böylece fiyatlara duyarlı olanbireyler ortak malların aşırı kullanımından kaçınırlar, bumalı pahalı bulan bireyler bu malın ikamesini bularakortak malın aşırı tüketiminden vazgeçerler. Eğer, ortakmala dayalı bir ekonomik etkinlik gerçekleştiriyorlarsaekonomik etkinlik alanlarını değiştirirler, geliştirirler yada teknik düzenlemelere giderler. Aynı zamanda bualanların kullanımından elde edilen gelirle de bualanların korunmasının finansmanı yaratılır.

Bu noktada toparlayacak olursak sürdürülebilirkalkınma anlayışı en temelde piyasa ekonomisine dayalı

44

45

46

47

48

49

bir kalkınma anlayışıdır. Temel ekonomik mekanizmalarıda piyasa mantığının içinden türetilir. Piyasaekonomisinin sermaye birikimine dayalı işleyişininsınırları doğayı da kapsayacak şekilde genişletilir. Buaslında kapitalizmin her şeyi metalaştırmaya dönükmantığının da “zorunlu” sonucudur. Piyasa mantığındaçevrenin “korunması” da ancak çevreden kar eldeedilebildiği oranda mümkün hale gelir. SürdürülebilirKalkınma yaklaşımı sermayenin yeniden üretimisürecinde, çevreyi de kapsayacak şekilde genişletilmiş birbirikim modelidir. Refah devleti ideolojisinin çöküntüleriüzerinden sermaye birikimini yeniden sürdürülebilirkılmanın yolu, ihtiyaçlar evrenini yeniden tanımlamak,yoksulluğu sürekli ve yeniden bir tehdit olarak üretmek,büyümeye dayalı kalkınmacılığı kutsamak, doğayıkamusal niteliğinden, toplumu da doğa bedenindenarındırmak, bu açıdan da özel mülkiyet konusu halinegetirmek, sürdürülebilirlik kavramının unsurlarınıoluşturmaktadır.

Refah toplumu ve konformizm arasına sıkışan ruhlarımızıçağıran bu kavramlar dünyasında birer yalancıya veyabancıya dönüşme korkusu altında yaşıyoruz. Süreklidünyayı dönüştürme mitlerini çağırdığımız tarihsahnesinde bu dünyanın yükünü kaldıracak bir bakış açısıyeni kavramlar doğurmak zorunda.

. Ötesinde berisinde dolanıptop yekûn çöküşün göbeğinde olduğumuzusöylememenin adıyla konuşmaktan vazgeçmekgerekiyor. Bir yandan yeni kölelik düzeninin politik diliniiçselleştireceğiz ve yaşam dünyamızı bu eksendeörgütleyeceğiz, diğer yandan da saatleri ayarlamaenstitüsündeki memurları tatlı bir tebessümle okuyacağız.Bu iki dünya uzlaşmaz. Bu iki dünyadan birincisi,yoksulluğa ve yıkıma ilaç diye vaat edilen cehennemindibindeki kızılcık şerbetine “sürdürülebilirliği”gömmektedir. Ulaşabilene aşk olsun…

Dünyanın ekolojik yıkımı karşısında “başka yol yok”yalanlarıyla kendimizi imha ediyoruz. Belki de bu imhatam da kapitalist üretim tarzının armağanıdır. Kitlesel yokoluşlarıyla korkutulan ve bunu sürekli bir bombardımanaçeviren uygarlık bekçileri, sorunlarımızı yavaş yavaşçözelim buyuruyorlar. Oysa böyle bir dünyada yavaşyavaş çözülen, yaşama inancımızdan başka nedir ki?..Ama kendileri de biliyor ki bu kapitalist dünya bir imhadünyasıdır.

Üzerine bu kadar çok yazı yazılmış, bu kadar çok sözsöylenmiş bir kavramı yeniden anlatmak neye yaradı?Belki de bir tek şeye, yaşama dair ideolojik-kavramsalcephaneliğimiz ne ise biz de o kavramlar dünyasının

demeye O kavramı hiç kullanmasak daadını anmaya korksak da, onun dünyasındankonuştuğumuz sürece bu dünyanın yaşanabilir olmasınınmümkün olmadığının hatırlatılmasına. Yeni bir şeysöylemedik belki de ama çalışma konuları kavramlarıortadan ikiye bölüp yeni sıfatlar yaratmak olanlar,burjuvazinin suretinden bir yaşam inşa ettiklerinidüşünüyorlar mı acaba?..

SONUÇ: HADİ GİDELİM BU KAVRAMLARDAN

Şamanlar ışınkılıcıyla büyüyü bozamazlar

yolcusuyuz ...

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

Page 7: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

kalkınma anlayışlarını eş anlamda kullanan görüşle içinbakınız, Fikret Şenses, Gelişme

, Kalkınma İktisadı Yükselişi veGerilemesi içinde, Der. Fikret Şenses, İletişim Yayınları, 3.Baskı, İstanbul, 2003; Fikret Başkaya,

, 3. Baskı, İmge KitabeviYayınları, Ankara, 2000; Fuat Ercan,

, 2. Baskı, Bağlam Yayınları,İstanbul, 2001.

Bu konuda bakınız, Thomas Crocker ve A.J. Rogers,Environmental Economics, Holt,Newyork, 1971., GarretHardin, , 162,1968, 1243-1248.

Mengi- Algan,,

s.19.

Ayşegül Kaplan, ,Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları, Ankara, 1997, s.123.

Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu,(çev.B. Çorakçı), TÇSV, 2. Baskı,1987,s.73.

A.g.e., s.73.

A.g.e., s.74.

Aynı yerde

Aynı yerde

Aynı yerde.

Aynı yerde.

A.g.e., s.125.

Toplumsal örgütlülüğün kapasitesini arttırmak, kapasitetesisi en genel anlamda sürdürülebilir kalkınma anlayışınıyürütecek hükümet ve onun dışındaki örgütlülüklerinidari, mali ve finansal sorunlarının yapılandırılmasıylamümkün olacağı vurgulanmaktadır.

A.g.e., s.127.

Aynı yerde.

A.g.e., s.128.

A.g.e., s.128-129.

Fosil yakıtların yerine temiz enerji kaynakları olarakadlandırılan güneş, rüzgâr, biyomas enerjisinin teklifedilmesi atmosferdeki karbon miktarının iklimde şiddetlideğişimlere yol açmayacak düzeyde tutulması niyetiyolunda bir adım olarak değerlendirilse bile; bu teklif,verili üretim ve tüketim kalıplarını değiştirmeperspektifinden beslenmediği ölçüde sorunu gerçekanlamda çözme potansiyeli barındırmıyor. Atmosferdekikarbon miktarının artmasına neden olan doğal ormanlarınsanayiye ya da endüstriyel tarım ve hayvancılığa kurbanedilmesi, uluslararası taşımacılık sektörünün her geçengün büyümesi ve otomobile dayalı bir uygarlığıntoplumsal tüketim alışkanlıklarının, üretim tarzındakideğişikliklerle mümkün olabileceğinin hesabakatılmaması bu tür önerilerin çözüm yolunda alternatifolabilme gücünü zayıflatıyor. Daha genel bir anlamda daşu söylenebilir ki, üretici güçlerin gelişiminin doğası,üretim ilişkileri tarafından belirlenir. Neyin, nasıl, nekadar, ne için üretildiği hesaba katılmadan teknolojikalternatifler en fazla piyasadaki enerji deseniniçeşitlendirmekten daha fazla bir işe yaramaz.

Mengi-Kaplan, s.22.

İktisadı ve İktisadiGelişme Nereden Nereye?

Kalkınmaİktisadının Yükselişi ve Gerileyişi

ModernizmKapitalizm ve Azgelişmişlik

The Tragedy of the Commons, Science

Küreselleşme ve Yerelleşme ÇağındaBölgesel Sürdürülebilir Gelişme: AB ve Türkiye Örneği

Küresel Çevre Sorunları ve Politikaları

OrtakGeleceğimiz

12

13

14

15

16

17

18

19

20

21

22

23

24

25

26

27

28

29

30

31

32

33

34

35

36

37

38

39

40

APK (Araştırma Planlama Koordinasyonu Başkanlığı),, http://www.ogm.gov.tr/rio/rio1.htm, (5.12.2005)

Ortak Geleceğimiz Raporunda da gönüllü kuruluşlarakalkınmada aktif roller biçilmiştir. Ancak Gündem 21 ileuluslararası bir resmi belgede bu durumsistematikleştirilmiştir. Gündem 21, gönüllü kuruluşları[hükümet dışı kuruluşlar adıyla], yerel halkı, dezavantajlıgrupları[yoksullar(çiftçiler ve işçiler de dahil), kadınlar,çocuklar, gençler] kalkınmanın katılımcısı ya da ortaklarıolarak görmüştür.

Mengi-Kaplan, s.34.

,http://www.toki.gov.tr/habitat/habitat/index.html,(7.11.2005)

Aynı yerde.

Bildirge'nin 8 temel kalkınma hedefi vardı. Bunlar, “Aşırıyoksulluk ve açlığın ortadan kaldırılması, Evrenselilköğretimin gerçekleştirilmesi, Kadın-erkek eşitliğininsağlanması ve kadınların konumunun güçlendirilmesi,Çocuk ölümlerinin azaltılması, Anne sağlığınıniyileştirilmesi, HIV/AIDS, sıtma ve öteki hastalıklarlamücadele edilmesi, Çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması,Kalkınma için küresel bir ortaklık geliştirilmesi”ydi.

,http://www.un.org.tr/un_tur/binyilkalkinmahedefleri.asp,(7.12.2005)

Mengi-Kaplan, s.56.

Adem'in de vurguladığı gibi, “Burada dikkat çekilmesigereken nokta, suyun kamusal bir ürün olduğundanbahsedilmemesidir. Böylelikle temiz suya erişimi olmayanyoksul insanlar özel sektörün insafına bırakılmış oldu.”Çiğdem Adem, “Vahşi Kalkınmanın Sonu ya daSürdürülebilir Yoksulluğun Başlangıcı”,

, sayı:2, Ankara, 2003, s.14.

Keleş ve Hamamcıya göre, “Çevreyi kirletenlerin,maliyetini karşılamak gereğini duymadıkları zararlısonuçlara ekonomistler “dışsallık adının vermektedir.”s.159; Davıdson'a göre de “Neoklasik ekonomistler çevrekirliliğine, dışsallık adını takmışlardır, çünkü maliyetleri,neoklasik ekonomilerin dayalı olduğu piyasa ekonomisiningenellikle dışındadır. Piyasada etkin şekilde alınıpsatılmayan her şey, ekonomik piramidin dışındadır vegenellikle neoklasik ekonomi analizlerinde görmezdengelinir. Bazı ekonomistler bu dışsallıkları, piyasa kusurlarıadını verdikleri şeyin bir örneği olarak incelerler. Alıpsatılabilir kirlilik permileri bu dışsallığı içselleştirmiş, havakirliliğini piyasada etkin şekilde ve başarıyla alınıpsatılabilen bir emtiaya çevirmiştir.” Erıc A. Davıdson,

,(çev.) B. Dişbudak, TÇSV,Ankara, 2004, s.70.

Keleş-Hamamcı, s.158.

John O'Neill,, (Çev. T.Boyraz), Gri ve Yeşil

Teorik Dergi,1, Çalışanlar Yayıncılık, 2005, s.70.Davıdson'a göre ise “Atmosfer ne kadar paha biçilmez birkaynak olursa olsun, mavi gök¬yüzüne yine de, onukoruyabilmek için, bir piyasa değeri biçilmiştir. Kü¬kürtgazlarının bacalardan salınabilmesi için, parayla alınıpsatılabilen permilerin lanse edilmesi, ekolojik ekonomininilginç bir başarı öyküsü¬dür. ABD hükümeti belli birdüzeyde kükürt emisyonunu kabul etmeye razı olmakta,

RioSüreci

Habitat ve Toki

BinyılKalkınma Hedefleri Nedir ?

İksir EkolojikPolitika Dergisi

Gayrisafi Milli Hasılayı Yiyemezsiniz: Çevrenin ÖnemliOlduğunu Varsayan Ekonomi

Sosyalist Hesaplama ve Çevresel DeğerBiçme: Para, Piyasa ve Ekoloji

kirleten kurumlara permiler vermekte, sonra bu permilerherhangi bir mal gibi alınıp satılabilmektedir.”Davıdson,s.69.

İklim değişikliğine neden olan sera gazı emisyonlarını(salımlarını) azaltmaya yönelik eylem stratejilerini veyükümlülüklerini,

düzenlemektedir. Haziran 1992'de Rio'dagerçekleştirilen Rio Zirvesi'nde imzaya açılmış ve Mart1994'te yürürlüğe girmiştir. Bu sözleşme ve Biyolojikçeşitlilik sözleşmesi temel olarak dışsallıklarıniçselleştirilmesi yaklaşımından beslenmektedir.Sözleşme'nin nihai amacı, “Atmosferdeki sera gazıbirikimlerini, insanın iklim sistemi üzerindeki tehlikelietkilerini önleyecek bir düzeyde durdurmaktır. Yasalyükümlülük girişimleri ve yasal yükümlülük hedefleri ise,sırasıyla, İDÇS Taraflar Konferansı'nın (TK) 28 Mart-7 Nisan1995 tarihleri arasında Berlin'de yapılan 1. Toplantısı'ndakabul edilen Berlin Buyruğu'nda ve Aralık 1997'de kabuledilen Kyoto Protokolü'nde yer almaktadır. EsneklikMekanizmaları ile ilgili ayrıntılı bir yazı için bakınız: MuratTürkeş,http://www.meteor.gov.tr/2005/arastirma/iklimdegis/iklimdegis8.htm (8.9.2005)

Dağdemir'e göre, kapitalist ekonomik sistemde birçokçevresel varlığın kamusal mal olması ve piyasalarınınoluşmaması nedeniyle, fiyatların yol göstericiliğinde kararveren ekonomik birimlerin çevresel varlıkların geleceğinesahip çıkmaları ve korumasına özen göstermesorumluluğunu taşımaları mümkün olmamaktadır. ÖzcanDağdemir,

, Gazi Kitabevi Yayınları, Ankara,2003, s.158.

Bu açıdan liberal iktisat açısından birinci ilke, para vemaliye politikalarındaki yapılanmayı kapsar. Bu doğrultudaliberal iktisatçı Roodman'a göre, “Ekonominin çevreselolarak sürdürülebilirliğini sağlamaya yönelik çevre vergi veyasaları, uluslararası antlaşmalar ve toplumsal baskınıngetirdiği yaptırımlar, özel kesimde ve kamu kesiminde varolan işletmeleri, sürdürülemez teknolojilerden uzaklaşmayave çevreyi daha az kirleten, geri dönüşüm oranı yükseküretim yapısını benimsemeye itmektedir.” Mesele süreklibüyüme olunca Roodman'ın ham hayallerinin somut birkarşılığı olmadığı rahatça görülebilir. Ancak yine O'na göre,“bu mali ve parasal araçların diğer bileşeni ise teşvikler vesübvansiyonlardır. Çevresel ve ekonomik açıdansürdürülemez yatırımlar yerine, sosyal, ekonomik ve çevreunsurlarının uyumunu gözeten yatırımların devletlernezdinde ve uluslararası politik karar vermemekanizmalarınca desteklenmesi mali ve parasal biruygulama aracı olarak görülebilir. İkinci uygulama aracıolarak ise, çevrenin ticaret konusu haline getirilirken bukonuda çeşitli standartlar ve ilkeler belirlenerek, çevresel“kaynak stokunun” korunması ve geliştirilmesi amaçlanır.Çevrenin tam rekabet koşullarına kavuşturulmasındakiüçüncü uygulama aracı, yardım politikalarıdır. Yardımpolitikaları aracılığıyla yoksul ülkelerin çevresel stoklarınkullanılmasında daha rasyonel ve piyasaya uygundavranılması beklenir. Tarımsal üretimde yoğun kimyasalkullanımını engellenmesi, biyolojik çeşitliliğin korunması,flora ve fauna zenginliğinin ekonomik değerekavuşturulması beklenir.” Ancak özellikle üçüncü dünyadiye anılan ülkelerin genetik ve doğa varlıklarını temellüketmenin bir yolunda bu tür borçlandırma politikalarıdır.Çevre üzerindeki yoksul ülkelerin üretim baskısını azaltmakamacıyla harekete geçirilen ve çevrenin rekabete açılmasınıyeniden düzenleyen son araç ise, yoksul ülkelerin dış

41

42

43

İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi(İDÇS)

KyotoProtokolüEsneklikMekanizmaları

Çevre Sorunlarına Ekonomik Yaklaşımlar veOptimal Politika Arayışları

borçlarının yeniden yapılandırılmasıdır. Toplumsalzenginlik dünyanın ortak geleceği için tüm insanlığın mirasısayılmazken, doğa varlıkları tüm insanlığın ortak mirasısayılır. Bu aynı zamanda üçüncü dünya da ulusalcıtepkilerinde ortaya çıkmasına neden olur. Zengin ülkelerin,yoksul ülkelerin kaynaklarını kullandırtmadığı vesömürdüğü eleştirisi geliştirilir. Ancak asıl üzerindedurulması gereken mesele, doğa varlıklarının uluslararasısözleşmeler ve zor ile mülkiyet konusu haline getirilmesidir.Örneğin Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin eki niteliğindekiCartagena Biyogüvenlik Protokolü bu konuda hukuksaldüzenlemeler içermektedir. Bu şekilde yıllardır doğavarlıkları ile dolaysız bir ilişki kuran toplum, artık hukukdolayımı ile bir kez daha sömürülür. Çevresi onun için biryabancı ve maldır.

Terry L. Anderson-Donald R. Leal,, (çev.) V. Fuat Savaş, Liberal Düşünce Topluluğu

Yayınları No:5, Siyasal Kitabevi Yayınları, Ankara, 1996,s.5.

Hardin teorisini geliştirirken, ortak kullanıma tahsis edilenbir alanda sürüsüne otlak alanı açmaya çalışan bir çobanınkarşılaştığı sorun ekseninde açıklamaktadır. Buna göre tümotlaklık alan herkese açıktır. Her bir çoban sürüsünekatacağı ekstra hayvanın kendisine olan maliyetini vefaydasını düşünerek kazancını maksimum düzeye çıkarmayıhedeflemektedir. Hardin bu noktada ortak mallarınyönetimi konusunda, geleneksel toplumlarda bu alanlarıntoplum tarafından sahiplenilerek yönetildiğinisöylemektedir. Bakınız: Hakan Altıntaş, “Ortak MallarınTrajedisi: Karadeniz ve Hazar Denizlerindeki Kirlilik”,

içinde, (ed.) Mehmet. C.Marin, Uğur Yıldırım, Beta Yayınları, İstanbul, 2004, s.205-248.

“Küresel Komşuluk” raporuna göre de, “ Küresel yönetimeçevre alanında en doğrudan zorluk çıkartan şey, “ortakvarlıkların trajedisi” nin ortaya getirdiği zorluklardır ki, buda ortak çevre varlıklarının, yeterli düzeyde bir işbirliğiyönetimi olmaması nedeniyle aşırı kullanımı anlamınagelmektedir. Küresel atmosferin kirlenmesi ve okyanusbalıklarının azalması, tıpkı yerel ortak otlakların azalması veyok olması gibi, yine yönetim yetersizliğinden, sağlammülkiyet haklarının ve ortak kaynakların kolektifkullanımıyla ilgili sorumlulukların yeterince belirginolmamasından kaynaklanmaktadır. Küresel YönetimKomisyonu Raporu, (çev.) B. ÇorakçıDişbudak, Türkiye Çevre Vakfı Yayını, Ankara, 1996, s.176.

Anderson ve Leal'e göre, ABD'de toprak sahiplerine kenditoprakları üzerindeki yabani yaşam için bedel ödenirse,yabani yaşamla ilgili görüşleri önemli ölçüde değişebilir. Birçiftlik sahibi olan Montana'lı Franklin Grosfield, yabanihayvanların kuru otlarını tüketmesinden ve gece yarısı,arazisinde avlanmak isteyen avcılar tarafından uyandırılıpizin istenmesinden bıkmıştı. Fakat bu tutumu, arazisini biravcılık kulübüne kiralamaya karar verince değişmiştir.Avcılar, Grosfield'e hayvancılık faaliyetini destekleyecek birgelir sağlamışlar ve kendi ifadesiyle 'en kötüsorumluluklarımızdan birini (yabani yaşamı) bir aktif kıymethaline dönüştürmüştür.” Anderson - Leal,

, s.95.

, s.176.

Ortak malların piyasa değerine kavuşarak korunmasındamülkiyet haklarının kurulmamış olması kadar önemli diğerengel olarak ise devletin piyasaya müdahalesi gösterilir.

44

45

46

47

48

49

Serbest Piyasa veÇevrecilik

Çevre Sorunlarına Çağdaş Yaklaşımlar: Ekolojik, Ekonomik,Politik ve Yönetsel Perspektifler

Küresel Komşuluk

Serbest Piyasa veÇevrecilik

Küresel Komşuluk

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık12 13

Page 8: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

14 15

Sanayi devrimi ile başlayan süreç, üretiminamaçsallaştığı ve bu amacın gerçekleşmesi için doğanınkendini yeniden üretebilme kapasitesinin üzerinde, birsonsuz girdi gibi kullanıldığı bir dönemin başlangıcıolarak okunabilir. Bu okuma da en geniş anlamdagünümüzde sıkça sözü edilen çevre sorunlarınıntarihçesini belirtmek için yeterli olacaktır.

Üretim ve yeniden üretim, büyüme ve daha da büyümekıskacında çevre sorunlarının fark edilmesi, doğavarlıklarının sınırsız olmadığının ve tükenmesi halindede yerine konulacak bir benzer bir “girdi” ninbulunamadığının fark edilmesi, sistem araçlarının bualanda da yer edinmesine neden olmuştur. Buyöntemle, korumacılık, mevcut üretim biçimininoptimum ve “gelecek” vaat edecek şekilde devamınısağlamaya çalışacak, hem de kapitalist sistemin yarattığıüretim- tüketim döngüsünün içinde “bir garip girdinin”korunmasını sağlayarak bu alanda sistem dışı eleştirileretam da sistemin içinden cevaplar üreterek tartışmalarıbataklığın ta dibine çekmeye çalışacaktır.

Su sorunuyla burun buruna kalan topraklar, açlıktanölümlerle yıkılmış toplumlar ve daha örnekleriarttırılabilecek pek çok soruna karşı sürdürülebilirkalkınma kavramı ne kadar cevap olabilecektir? Buyazının amacı, bu sorunun ( ve benzeri diğer sorulara)yanıtlarından yalnızca bir bölümünü oluşturan, sondönemlerde adını sıkça duyduğumuz ve çevre politikasıaraçları arasında sayılan “sürdürülebilir kalkınmakavramının ne olduğu” hususuna uluslararası ve ulusalmetinlerde nasıl yer verildiğini belirterek yanıtaramaktır.

BİR ARPA BOYU YOL …

1970'li yılları çevre sorunlarının görünür hale gelmesi vebununla paralel olarak uluslararası metinlerde konuylailgili kavramlara yer verilmeye başlanması açısındanmilat kabul etmek çok da yanlış olmayacaktır.

İlk nerede ve ne zaman kullanıldığı konusunda bir uzlaşıolmamasına karşın, yaygın kabulde sürdürülebilirkalkınma kavramının doğuşu açısından önemli sayılanBirleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı (Stockholmkonferansı olarak da anılır–1972) Deklarasyonunadeyinilerek incelemeye başlanabilir.

Deklarasyonun birinci maddesinde “

” denilerek gelişmiş(!),kapitalist, sömürgeci devletlerinden yana bir özelsorumluluk tanımlanmadan çevreyi koruma görevi“insan”a verilmiş, ancak bu korunmanın da sınırsızolamayacağı/olmaması gerektiği hemen izleyenmaddelerde açıklanmıştır. Açıklamaya kalkınmanınönemi vurgulanarak başlanmıştır: “

” Bu “şart”ın zarar görmemesidüşünülmüş olmalıdır ki çevrenin korunmasındabelirlenen sınırlama : “

”. Kısaca bugünkü ve gelecek nesilleriçin çevrenin korunması gerektiğini ancak bu korumanınkalkınmaya halel getirmemesi halinde mümkün olmasıgerektiği belirtilmiştir. Ya da tersten okumaylakalkınmanın önündeki engellerden biri olan çevrekoruma ancak kalkınma amacına zarar getirmediğiölçüde sağlanabilir denmiştir. Bir kısır döngü de ancak buşekilde anlatılabilir derken “sürdürülebilir kalkınma”kavramına ve bu kavramın tanımına da ilk kez açıkça yerveren metin olan “Ortak Geleceğimiz” Raporu 1987'dekarşımıza çıkar.

Birleşmiş Milletler Çevre ve Gelişme Komisyonu'nunBirleşmiş Milletler Genel Kurulunda sunulan, “OrtakGeleceğimiz” Raporu kalkınmacı ve ortaya çıkardığıçevre sorunları arasında orta yol bulma çabası içinde,üretim ve tüketim ilişkilerine dokunmadan ve bu mevcutilişkilerin devamı halinde gelecekte de etkilerinibüyüyerek göstermesi beklenen sorunlara karşı iyi niyettemennisi olması ötesinde misyon içermeyen bir metinolarak tarihe geçmiştir.

Bu iyi niyet temennilerini dile getirirken “

” bahsedilmiştir. Buna karşılık bugünkü vegelecek kuşakların dayanışması öngörülürken, mevcuttoplumsal ilişkiler içinde dayanışmanın nasıl yapılacağı,adil paylaşımın olmadığı bir düzende Raporda kurtarıcı

İnsanın bugünkü vegelecek nesiller için çevreyi korumak ve geliştirmek içinciddi bir sorumluluğu vardır.

İnsana uygun biryaşam ve çalışma çevresini sağlamak ve hayatstandardını iyileştirmek için ekonomik ve sosyalkalkınma şarttır.

Ülkelerin çevre politikaları,gelişmekte olan ülkelerin bugünkü ve gelecektekikalkınma potansiyelini destekleyecek ve olumsuzetkilemeyecektir

bugünkükuşakların gereksinimlerini gelecek kuşaklarıngereksinimlerini karşılama haklarını ellerinden almadankarşılamaları gerektiğinden”, “ sürdürülebilirkalkınmanın yalnızca çevre ve ekonomi ilişkisine değilaynı zamanda sosyal, kültürel ve siyasal boyutununolduğundan

BİR KALKINMACILIK MASALI

Ilgın Özkaya, A.Ü.H.F. Çevre Hukuku ABD

olarak gösterilen nüfus artışının durdurulmasından nebeklendiği, yaşanan ve adına “çevre sorunu”dediğimiz sorunları, ilk elden en yakıcı şekildeyaşayan yoksullar için kalkınmacılık mantığınınşimdiye dek görünenden ne kadar farklı sonuçlarıolabileceği söylenmemiştir. “Yenilebilir enerjikaynaklarına” yönelimin arttırılması gerektiğisöylenirken ne için, kim için üretim sorusunun yanıtımetinde aranmadığı gibi buna benzer diğer sorulariçin yanıt, çıkarılabilecekse de, mevcut üretimbiçimleri ön kabul sayılarak tanımlamalara yerverilerek cevaplanmıştır. Tüm bunların sonucu olarakda bu masalın tüm aktörlerinin bu masaldaki yerlerinialması için çağrılması geç olmamıştır: RapordaDünya Bankası başta olmak üzere uluslararası finanskuruluşları programlarında ve projelerinde bu yenikelimeciği kullanmaya ya da diğer bir deyişlesürdürülebilir kalkınma anlayışını uygulamayaçağrılmıştır. Bu çağrı Dünya Bankası'nın liderlikrolünün sürdürülebilir kalkınma açısından önemliolduğu belirtilerek yapılmıştır.

Bu dönemden sonra sahiplenilmesi ve kelimehazneciklerimizde yer alması çok sürmez“sürdürülebilir kalkınma” kavramının. Öyle ki 1992yılında yapılan ve “Gündem 21”'lerin temellerininatıldığı “Çevre ve Kalkınma Konferansı” nın (diğeradıyla Rio Zirvesi) sonucunda oluşturulan iklimdeğişikliği, ormanların korunması, biyolojik çeşitlilikkonularındaki uluslararası sözleşme metinlerininanahtar kelimesi yine sürdürülebilir kalkınmaolmuştur bile.

Bu masaldaki perinin sihirli değneği bu kavramolmuştur artık; değdiği yerde yarattığı ışıltı gözlerikamaştırmaya başlamıştır. Parıltının altını görmemizisağlayan ise ancak yaşanan gerçekliklilerin büyüteciolabilecektir. Tıpkı Rio Zirvesi'nin uluslararası eylemplanı sunan 'Gündem 21' Belgesinin hedefleri ilegelinen noktadan konulan hedeflerin sonuçlarınabakıldığında görülenler gibi...

Buna göre öncelikle Gündem 21 Belgesine kısacabakmak yararlı olacaktır kanısındayım: 2. bölüm“

” başlığındaticaret ve çevrenin karşılıklı desteklenmesininsağlanmasını, gelişmekte olan ülkelere yeterli malikaynakların sağlanmasını hedefler arasında saymış;“ ” başlığı taşıyan 3. bölümde detüm insanların sürdürülebilir bir yaşam için gerekliolanaklara kavuşturulmasını, sağlıklı ve sürdürülebilirçevre yönetiminin yoksul bölgeler için sağlanmasınınönemi vurgulanarak yoksulluğun azaltılması içinistihdam politikalarının geliştirilmesini hedef olarakkoymuş; 29. bölüm “

”nin yoksulluğun ortadankaldırılması hedefindeki önemi vurgulanmış; işçevreleri de unutulmamış ve 30. bölümde “

SİHİRLİ AYNA VE UYUYAN PRENSES …

gelişmekte olan ülkelerde sürdürülebilir gelişmeninhızlandırılması için uluslararası işbirliği

yoksullukla mücadele

işçilerin ve işçi sendikalarınınrolünün güçlendirilmesi

Bir varmış bir yokmuş,

Küçük Prensin gezegeninden biraz büyük;

evrenin orta yerinde salınan bir gezegen

varmış. İnsanları ekmeklerini, emeklerini,

heyecanlarını, korkularını paylaşır;

yaşadıklarını ve umutlarını bir dut ağacının

altında masallarına katarlarmış…

Ancak bu gezegende hayat hep böyle

gitmemiş,

Savaşlardan ve sömürüden beslenen bir

düzen gelmiş gezegene. Bu düzen kendine

yeni pazarlar, bu pazarlarda kullanılmak

üzere de yeni kavramlar aramaya başlamış.

İnsanların bir kısmı umutlarını büyütmeye,

paylaşmaya ve bu düzende kendilerine

biçilen rollere karşı dut ağaçlarını

savunmaya devam etmişler.

Ama diğer kısmı,

hayallerinde bile eski zamanlarındaki gibi

birlikte üretip adilce paylaştıkları

günlere yer vermez olmuşlar…

ki onlar bu masalın

konusunu oluşturuyor,

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

Page 9: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

çevrelerinin ve sanayinin güçlendirilmesi” başlığı iledoğal varlıkların girişimciler tarafından emanetçiolarak kullanılması gerektiği ve daha temiz üretimindesteklenmesinin gerekliliği bu yolda sürdürülebilirkalkınma politikalarını destekleyen girişimcilerinartması gerektiği belirtilmiştir.

Bu hedeflerin benzerlerine OECD, AB ve DünyaBankası metinlerinde de rastlanır olmuştur. Öyle yamasallarda göreve çağrılan başrol oyuncuları geriplanda kalamazlar ...

Örneğin OECD metinlerinde sürdürülebilir kalkınmakavramının tanımı için Ortak Geleceğimiz Raporukılavuzluk ederken , ekonomik faaliyetlerinsürdürülebilir kalkınmanın ekonomik, sosyal veçevresel yönlerinin belirlenmesinde anahtar roloynadığı , hükümetlerin politikalarının sürdürülebilirkalkınma amacının gerçekleştirilmesiyle tutarlı olmasıgerektiği söylenir olmuş; hatta OECD Sürdürülebilirkalkınma amaçlarının gerçekleştirilebilmesi içingerekenleri belirlerken Gündem 21 Belgesihedefleriyle benzer ve çoğu zamanda aynıdenebilecek hedeflerden yola çıkmıştır.

AB'de 2002-2006 dönemini kapsayacak 6. ÇerçeveProgramında “topluluğun temel amacı” olaraksürdürülebilir kalkınma kavramını koyuvermiş;sürdürülebilir enerji sistemleri, sürdürülebilir kara ve

1

2

3

4

deniz yolu ulaşımı ve küresel değişme ve ekosistemlero lmak üzere konuyu üç baş l ı k a l t ındadeğerlendirmiştir.

Dünya Bankası'nın 2003 yılındaki yıllık raporusürdürülebilir kalkınma konusuna geniş yer vererekbenzer biçimde Gündem 21 hedefleriyle paralelhedefler koymuştur. Bunları aşırı yoksulluğungiderilmesi, gelir dağılımındaki eşitsizliklerinazaltılması, iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik, içmesuyu azlığı gibi sorunların çözümünün sağlanmasıdır.

Bu hedeflerin büyüklüğü ve vaat edilen dünyanıngüzelliği karşısında kapitalizmin gerçekliği kendinitüm açıklığıyla göstermeye devam etmiştir. Bugerçekliği kabul etmekte ise beklemek pek işeyaramayacaktır. Çünkü açlık artmakta, temiz sukaynakları azalmakta, yoksulluk büyümekte, emek vedoğa sömürüsünün yarattığı eşitsizlikler gün geçtikçederinleşmektedir ve üzerine ne örtmeye çalışırlarsaçalışsınlar, yaşam tüm çıplaklığıyla karşımızdadır.

Bu nedenle 2002 yılında Johannesburg'da yapılan“Dünya Sürdürülebi l i r Kalkınma Zirvesi”(Johannesburg Zirvesi olarak da anılır) Rio Zirvesindebelirlenen hedeflerin gerçekleştirilemediği ve hatta

KURT VE KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ BABAANNEYEKARŞI BİRLEŞİR Mİ?

belirlenen hedeflerden de oldukça geri noktalaragidildiğinin kabul edildiğinin sonuç bildirgesinde yerverildiği bir Zirve olmuştur. Sonuç bildirgesinde“

” denmiştir. Bu ve buna benzertespitlere yer veren “ ” başlığıaltındaki bölümlerin çarpıcı netliği dışındayapılabilecek bir değerlendirme de “Dow Chemical-Union Carbide gibi çevre yıkımcısı ülkelerarasıtekellerin destekleri ve dolayısıyla yönlendirmelerialtında gerçekleştirilen Zirve'nin serbest piyasacıeğilimlerin daha güçlendirilip yaygınlaştırılmasınakatkıda bulunabilecek kararların alınması dışındasomut sonuçlar” vermemiş olduğudur. Bu sonuca birde “Sürdürülebilir Kalkınmaya Bağlılığımız başlığıaltında yine Bildirgenin söylemiyle, gerçekten de 'lafsalatası' niteliğinde çok sayıda öneriye yer verilmiş”olduğu da eklenebilir.

Buna karşın özellikle sermaye kesimi JohannesburgZirvesi’nden mutlu ayrılan taraf olmuştur. Sorunlarkonusunda ortak kaygılar taşındığı izlenimi, sanayici-çevreci- hükümetler elele projesi kapsamında yaratıcıaile fotoğrafları ile taçlandırılmış ancak sonuçtaaradan geçen bunca zaman içinde değişim -beklendiği gibi- yalnızca daha da kötüye gidişolabilmiştir.

Yaşanan sorunlarla kalkınma ilişkisi arasında bir uzlaşıaramak ve bu uzlaşı mantığı içinden çözümlerüretmeye çalışmak Türkiye'de de dünyadaki seyriylebenzer bir süreç izlemiştir. Bu sürecin Türkiye'deçevre sorunlarının belirginlik kazanmaya başlamasıve devletin de bu sorunlara karşı ulusal ve uluslararasıalanda ilgili düzenlemelerin bir parçası olmasıgerektiğini kavraması ile başladığı söylenebilir.1970'li yıllarla başlayan sürecin özellikle 1980'liyıllarda çevre ile ilgili yasal düzenlemelerinyapılmaya başlaması ile hız kazandığının söylenmesiyanlış olmayacaktır.

Sözü edilen yıllardan başlanarak çevre ile ilgilidüzenlemelerde kalkınma ve çevre ilişkisinin nasıl elealındığının değerlendirilmesi için 1973-1977 yıllarıarasını kapsayan 3.Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda yeralan “

” ibaresi önemlibir veri sunmaktadır. Çünkü bu mantık resmimetinlerde de egemen olmaya başlayacaktır. Bununen önemli örneği ise çevre konusunda temeldüzenleme (sayılan 1983 tarihli) Çevre Kanunu'nun('amaç' başlığı taşıyan) 1. maddesinde belirtilen“

” ibaresi olmuştur.

Gelinen noktadan bakıldığında, kalkınmacılıkvurgusunun önemli bir yer edindiği bir ülke olarak

küreselleşmenin faydaları ve maliyetleri eşitolmayan bir şekilde dağılmakta ve gelişmekte olanülkeler bu süreçte daha da özel sorunlarlakarşılaşmaktadır

Karşılaştığımız Zorluklar

ülkeyi sanayileşerek kalkınma hedefindensaptıracak hiçbir yükümlülük kabul etmemekkoşuluyla çevreye ilgi gösterebileceği

ekonomik ve sosyal kalkınma hedefleriyle uyumluolarak çevrenin korunması

5

6

YURTTAN SESLER

Türkiye'de 'sürdürülebilir kalkınma' kavramının ilkzamanlarda yadırgandığı ama kısa zamanda birkurtarıcı olarak kabul edildiği söylenebilir. Bu sürecingelişiminde, kalkınma temennisinin “menfi etkisi”olarak görülen çevre sorunlarının aza indirilmesihedefinin bir temenni olarak kaldığının uluslararasıdeneyimlerden de görülmesinin de etkisiolmuştur.Sonuç olarak da çevreyle ilgili uluslararasımetinlerin algılanışı Türkiye için de ( tamamen olmasada) büyük ölçüde külfet olmaktan çıkmış vesermayenin sürdürülebilir ekli bu kavrama ısınmasüreci hızlanmıştır.

OECD ülkesi olan aynı zamanda AB'ye girmek içinuzun yıllardan beri hazır(ol)da bekleyen bir ülkeolarak Türkiye'nin çoğu kez gecikmeli ve hatta zamanzamanda isteksizce taraf olduğu uluslararasısözleşmeler, uyması/uygulaması gereken direktiflerve imza koyduğu temennilerin sıralandığı “Zirve”metinlerinin anahtar sözcüğü artık iç hukukm e t i n l e r i n e d e y a n s ı m a y a b a ş l a m ı ş t ı r .Sürdürülebilirlik kelimesinin başına getirildiğikelimeyi güzellediği anlayışı yaygınlaşmış, bunedenle de “sürdürülebilir'li” kavramlar sık sıkkullanılır olmuştur. Kalkınma Programlarının çevre ileilgili bölümlerinde“sürdürülebilirlik” kelimesinebolca yer verilmeye başlanmış, Kanunlarda dasürdürülebilir, sürdürülebilir kalkınma kavramlarınayer verilmesi bir ilericilik gibi görülmeye başlanmıştır.

Kalkınma planlarından kavrama açıkça ve genişbiçimde yer veren ilk plan (1996-2000 yılları arasınailişkin) 7. Kalkınma Planı olmuştur. Yukarıda dakısaca değinildiği üzere Johannesburg Zirvesininsonuç bildirgesinde de tespit edilen “gerçeklerdenbiri”

olduğu idi. Türkiye'dede yetkililer(!) benzer tespitte bulunarak 7. KalkınmaPlanında “

” belirtilmiştir. Küreselleşmeninkurtlar sofrasındaki paylaşılmayı bekleyen payınatalip olunduğu söyleniyor ve devamında bu 'hedefin'gerçek leşmes i iç in gerekenler say ı l ıyor :“

”.

Ancak beklenen olmuyor; sistemin nefes almaaraçlarından biri sayılan bu ilke dahi uygulanamıyorve 8. Kalkınma Planında başarısızlık itiraf ediliyor:“

”.

9. Kalkınma Planında ise yapılan tespitler dikkatçekici: “

” olduğu söyleniyor. İlerleyenbölümlerde ise “

” deniliyor. Buna karşın ulaşımdan,

küreselleşmenin faydaları ve maliyetleri eşitolmayan bir şekilde dağılmakta

küreselleşmenin avantajlarından en üstdüzeyde yararlanarak çağı yakalamayı ve ülkemizingelişmiş dünya ülkeleri arasında seçkin yerinialmasını hedeflendiği

s ü r d ü r ü l e b i l i r h ı z l ı b i r b ü y ü m e n i ngerçekleştirilmesine çalışmak

Sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı doğrultusunda ...arzulanan nitelikte bir gelişme kaydedilememiştir

küreselleşmenin her alanda etkili olduğu,bireyler, kurumlar ve uluslar için fırsatların ve risklerinarttığı bir dönemi

doğal kaynakların sürdürülebilirkullanımı konusunda kurum ve kuruluşlar arasındakigörev ve yetki dağılımındaki belirsizlikler yeterincegiderilememiştir

16 17dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

Page 10: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

Emel Akın, Dr.

“ ”SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK SÜRDÜRÜLEBİLİR Mİ?

Doğa hızla kirleniyor;

Sularımız azalıyor, kirleniyor;

Hava kirliliği yaşamı tehdit eder boyutlara ulaşacak;

Küresel ısınma, iklim değişikliği her geçen yıl artıyor;

Enerji kaynakları azalıyor;

Ormanlar ve tarım alanları yok oluyor;

Hayvan ve bitki türleri azalıyor;

İnsanların çoğu yoksul, çoğu açken küçük bir kesimpara denizinde yüzüyor;

Kentlerimiz beton ve otomobil yığınlarına dönüştü;

Eski yapılarımız hızla değişiyor ya da yok oluyor;

Tüketim çılgınlığı içindeyiz;

Yaşamın anlamı tüketim, para ve eğlence oldu…

Bu gidişle gelecek kuşaklara bırakacak hiçbir şeyimizkalmayacak… pek çoğuna biz bile sahip değiliz artık…

Suçlu kim?

Yaşamlarını sürdürülebilmek için ormanları kesip yokeden yoksul halk mı?

Toprak ağasının toprağını, yanlış yöntemlerle işleyen,boğaz tokluğuna çalışan çiftçi mi?

Karnını doyurma telaşında iken çevre sorunları ileilgilenmeyen halk mı?

Tüketim hegemonyasını gönüllü olarak kabul edenbilinçsiz tüketici mi?

Peki, gezegenimiz bu hale ne zaman, nasıl geldi? Kimyarattı çevre sorunlarını?

Cazip ve göz boyayıcı sloganlara kapılıp ceptelefonunu, arabasını sürekli yenileyenler mi?

Suyunu, elektriğini idareli kullanmayan, yerleretüküren, denize karpuz kabuğu atan cahil halk mı?

“Beceriksiz, yeteneksiz” yöneticiler mi?

Çevre politikasının olmaması ya da ihmal edilmesi mi?

Aşırı biriken borçlarını ödeyebilmek için doğalçevrelerine daha çok baskı yapan borçlu, dışa bağımlıülkeler mi?

Daha fazla kâr elde edebilmek, yeni pazarlaryaratabilmek için yeni gereksinimler yaratan, tüketimiteşvik eden sermaye mi?

Yapı sektörünün artı-değerini (kârını) elde etmek içinsürekli yeni mekânlar üreten, işi bittiğinde de bumekânları kolaylıkla terk eden sermaye mi?

Silah üretimini artırmak ya da başka ülkelerinzenginliklerini ele geçirmek için savaş çıkartanlar mı?

Ürettikleri yeni ilaçları ve tıbbi cihazları azgelişmişülkelerde deneyen sağlık sektörü mü?

Daha ucuz hammadde ve işgücünü kullanarak üretimkârını artırmak üzere fabrikalarını azgelişmiş ülkelerdekuran, o ülkelerin doğal kaynaklarını fütursuzca tahripeden gelişmiş ülkelerin sermayesi mi?

Tehlikeli atıklarını azgelişmiş ülkelere gönderengelişmiş ülkelerin sermayesi mi?

Çevre politikasızlığının aslında bir “çevre politikası”olması mı?

Uluslararası sermayenin dolaşımını hızlandırarakeşitsiz mekânları artıran, gelir dağılımında uçurumlaryaratan küreselleşme masalının aktörleri mi?

Yoksa,

18 19

kent planlamasına, çevre korumadan, ormanaalanlarına hemen tüm konularda “sürdürülebilirlik”kavramı zaman zaman “kalkınma” ekiyle, kimi zamanda diğer tamlamalarıyla yer almaya devam ediyormetinde.

Hukuki düzenlemelerde de “sürdürülebilir”likavramlar yaygın bir kullanım kazanıyor. Örneğin54491 sayılı kanunla yapılan değişiklikle ÇevreKanunun amaç maddesi “

” halini alıyor. Burada“ ” ibaresinin çevreyeilişkin yeterli anlam ve hedef ihtiva etmediğinindüşünülmüş olmalı ki bir kavram daha Kanunayerleştiriliyor: “ ”

5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu ileBüyükşehir Belediyelerin görevlerinden biri“

” olmuşken; aynı şekilde ÇevreVe Orman Bakanlığı Teşkilat Ve Görevleri HakkındaKanunda da Bakanlığın ÇED (Çevresel EtkiDeğerlendirme) çalışmasını yaparken dikkate alacağıilke yine “ ” olarakbelirlenmiştir. Kültür Yatırımları Ve GirişimleriniTeşvik Kanunu “ ” kavramındansöz ederken; Turizmi Teşvik Kanunu “

”nden; Kara Avcılığı Kanunu ise“ ” ndenbahseder olmuştur.

Sürdürülebilir kalkınma kavramının açmadığı kilit,uzlaştırmadığı kesim yok gibi görünmeye başlamıştır.Sanayiciler için bu kavram “yeni bir sektör”ken,çevreci cenah için sosyal sorumluluk projeleri adıaltında bir fon kapısı anahtarı olmuştur. Kapitalizminbu yeni, renkli kavramı gündemlere beraberindeyönetişim, sivil toplum… vb. pek çok kavramlagirmiştir. Her ne kadar kavramın işaret ettiği onlarmışgibi görünse de, yaşamlarını güçlükle “sürdürenler” bugündemin oldukça uzağında tutulmuştur. Buna karşın“Kalkınma atağında olan bir ülkeyiz! Gelişeceğiz!Büyüyeceğiz! Henüz tüketmedik, o zamana kadarhem yerlisi hem yabancısı sermayeye buyurdiyeceğiz!…” nidaları pek çok kesimle daha yükseksesle söylenir olmuştur.

Gökten düşecek üç elma da yok oluyor: susuzluk,açlık, yoksulluk, barınma sorunu, büyük alışveriş ve işmerkezleri ile sıkıştırılan kentler, yok olan/rantakurban verilen ormanlar, iklim değişikliği, çocukölümleri, savaşlar…

Yaşanan gerçekliğin sorumluluğunu başka yerlerdearamaya gerek yok. Sorun kendini olabildiğince açıkgösterirken kafaları başka yana çevirmenin, yenikavramlarla oyalanıp sorunu ve kaynağını görmeyi

çevrenin, sürdürülebilirçevre ve sürdürülebil ir kalkınma ilkeleridoğrultusunda korunmasısürdürülebilir kalkınma ilkeleri

sürdürülebilir çevre

sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarakçevrenin, tarım alanlarının ve su havzalarınınkorunmasını sağlamak

sürdürülebilir kalkınma ilkesi

sürdürülebilir kültürsürdürülebilir

turizm ilkelerisürdürülebilir av ve yaban hayatı yönetimi

. 7 ve 8

9

10

11

12

14

SONUÇ: MASALLAR YENİDEN YAZILIR…

ötelemeye çalışmanın da bir yararı yok..Küreselleşmeningünümüz tezahürleri kapitalizm kavramsal dilinikonuşurken; iyi niyet temennilerinden sorunlara çözümolmasını beklemeyi bırakmalıyız, çünkü bu durum acıyanyaralarımızı kangrene çeviriyor.

İçinde barıştan, özgürlükten,birlikte yaşanan ve üretilengünlerimizden bahseden masallarımızı tarihe yazmavaktimiz çoktan geldi. Dilinde eşitlik olan, dilinde umutolan dilinde barış olan…

DİPNOTLAR1

2

3

4

5

6

7

8

OECD (2001a:13), Strategies for SustainableDevelopment-Practical Guidance for DevelopmentCooperation.

OECD (2002a), Improving Policy Coherence andIntegration for Sustainable Development A Checklist

Ibid

2002a:5–7

Yücel Çağlar, “Maun Cevizi+Çimento=Sürdürülebilirlikvs. vs…” TMMOB Çevre Sempozyumu Çevre Politikaları,8-9 Haziran 2007, Ankara, s.94.

Ibid, s.95.

Tanımlar:

Madde 2 – (Değişik: 26/4/2006 – 5491/2 md.)

Sürdürülebilir çevre: Gelecek kuşakların ihtiyaç duyacağıkaynakların varlığını ve kalitesini tehlikeye atmadan, hembugünün hem de gelecek kuşakların çevresini oluşturantüm çevresel değerlerin her alanda (sosyal, ekonomik,fizikî vb.) ıslahı, korunması ve geliştirilmesi sürecini,

Çevre Kanunu’nda yapılan değişiklikle Kanunun 10farklı şekilde “sürdürülebilir” kavramına yer verdiği debelirtilmelidir.

Kanun No:5216, Kabul Tarihi: 10/7/2004, R.Gazete :Tarih : 23/7/2004 Sayı :25531

Kanun No: 4856, Kabul Tarihi: 1/05/2003, R.Gazete:Tarih : 8/5/2003 Sayı : 25102

Kanun No: 5225, Kabul Tarihi: 14/7/2004, R.Gazete :Tarih : 21/7/2004 Sayı :2552

Kanun No: 2634 Kabul Tarihi : 12/3/1982, R. Gazete :Tarih : 16/3/1982 Sayı : 17635

Kanun No: 4915 Kabul Tarihi : 1/7/2003, R.Gazete :Tarih : 11/7/2003 Sayı : 25165

Bu nidaların son örneklerinden birine AKP SinopMilletvekili Çan tarafından Nükleer Güç SantrallerininKurulması ve İşletilmesi Hakkındaki Kanun Tasarısıgörüşmesinde yaptığı konuşmada tanık olundu. Cahit CanSinop'da kurulması düşünülen Nükleer Santralle ilgiliolarak “Bırakın Biraz da Biz Zehirlenelim!” dedi. Bakınız:http://www.birgun.net/index.php?sayfa=56&devami=33744

9

10

11

12

13

14

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

Page 11: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

Küreselleşme yaldızı altında azgelişmiş ülkelerin tümkaynaklarını sömürmeyi hedefleyen sermaye mi?

Sermayenin sürekliliğini sağlamak için sermayeninkârını sağlayacak yasal çerçeveyi oluşturan devletlermi?

Çevre sorunu abartılıyor mu acaba? Ya da çevresorunu çevrecilerin ve liberal görüşün ortaya attığı biroluşum mu?

Yoksa doğanın ve toplumun tahribatı, biricik amacı kârelde etme olan kapitalist üretim sisteminin daha fazlaüretiminin kaçınılmaz bir sonucu mu?

Çevre konusunu, gelişmiş ülkeler ilk kez 1972Stockholm Çevre Konferansı'nda gündeme getirdiler.Ardından 1992 Rio Zirvesi, 2002 JohannesburgZirvesi G8 Toplantıları ve diğerleri… Çevre sorunlarıneo-liberal politikaların ışığında ve giderek genişleyenboyutlarıyla ele alınmakta…

Kaynakları tüketmeden, onları yeniden üreterek sınırlıbir tüketimle yaşamayı öngörüyor SürdürülebilirKalkınma ve Ekonomi kavramı. Sürdürülebilir gelişmekavramı 1987 yılında Bruntland raporu olarak bilinen“Ortak Geleceğimiz” başlıklı raporla dünyaliteratürüne yerleştirilmiştir. Bu rapora göre,s ü r d ü r ü l e b i l i r l i ğ i n a n l a m ı , “ b u g ü n ü ngereksinimlerini, gelecek kuşakların kendiihtiyaçlarını karşılayabilme olanaklarını dikkate alarakkarşılamak.” Yine bu rapora göre:

Nüfus artışı hemen durdurulmalı,

Gıda maddelerinin sağlanması sürekli durumagetirilmeli,

Eko sistemin ve tür çeşitliliğinin yok edilmesi sürecidurdurulmalıdır;

Enerji tüketiminde yenilenemez enerji kaynaklarınınyoğun kullanımından kaçınılmalı, yenilenebilir enerjikaynaklarına yönelinmelidir.

Doğal kaynaklara ve çevreye zarar vermeyenteknolojiler geliştirilmeli, büyük kentlerin denetimsizbüyümeleri önlenmelidir.

Deniliyor ki, enerji kentlerde, yapılarda üretilmeli;toplum yeni bir örgütlenmeyle daha az enerjikullanmalı.

Çevreye etkinin azaltılması için yeraltı ve yer üstükaynakları daha az kullanılmalı.

İnsanlar çalışma hayatlarından vazgeçerek,gereksinimlerini sağlayacak yeterli enerji ve gıdayı,yaşadıkları alanlarda, “ekokent”lerde üretebilirler.Konutlarında ürettikleri sanat, kültür ürünlerinitopluma sunmalı.

İşbölümü, uzmanlaşma sayesinde insanlar daha azçalışmalı, daha özgür olmalı, daha yaratıcı alanlardaüretken olmalı.

Şimdi “Sürdürülebilirlik” olgusunu kısaca birliktehatırlayalım.

Daha çok tüketen değil, az tüketen değerli olmalı.

Diyorlar ki, Batı kentlerinde nüfus artışı denetlenerekteknolojik ve toplumsal önlemlerle sürdürülebilirliksağlanmaktadır. Gelişmiş ülke kentlerindesürdürülebilirlik ilkelerine uyulmaktadır.

Eğer hal böyleyse bu kentlerde yaşayan tüm insanlarınsağlık, eğitim, işsizlik, konut sorunları çözülmüşolmalı. Bu kentlerin insanları daha az çalışarak ve dahaaz tüketiyor olmalılar. Dolayısıyla üretimin hacmidüşük, yani kâr yok, rant yok, değişim değeri yokdemektir.

Ülkeler çevre sorunlarına karşı oluşan tepkilerik a n a l i z e e t m e k ç a b a s ı i ç e r i s i n d e .Uygulanmayan/uyulmayan yasa ve yönetmelikler,imzalanan uluslararası anlaşmalar sadece sisteminmeşrulaştırılmasına yönelik. Öte yandan, başta ABDolmak üzere gelişmiş ülkeler çevre sorunlarını çözmekiçin yeni teknolojiler üretmekte. Teknolojik yenidenyapılanma çevre sorunlarının önlenmesini değil,mevcut yapının korunmasını, sürdürülmesinihedeflemekte.

Çevre sorunlarının nedenini tartışmak ya da sorunlarınortadan kaldırılmasını sağlayacak uygulamalar yerine,popülist yaklaşımlar gündemde. Nükleer enerjiçalışmaları devam ederken “yaşama hakkı”söylemleri, su havzalarımız konut alanlarına açılırken“elektriği, suyu idareli kullan/kirletme” uyarıları,yabancı sermayenin fabrikaları için topraklarımızsatılırken “yeşili sev, doğayı koru” sloganları, konutalanları açmak için orman/tarım alanları yok edilirken“bir fidan dikelim” kampanyaları sürdürülebilirliğisağlayabilir mi?

Tıpkı konut politikasında olduğu gibi, çevrepolitikasızlığının kendisi bir çevre politikasıdır! Kaldıki mevcut çevre yasaları sermayenin çıkarları içinkullanılmaktadır. Sermaye kârlı olmayan alana yatırımyapmaz. Sermayenin kârlı bulduğu alana ise devletgerekli yatırımları yaparak sermayenin önünü açar.

Sorunun çözümüne yönelik olmayan, teknik detaylararacılığıyla yüzeysel denetimler söz konusu.Sürdürülebilirlik ilkeleri ve önlemleri yeni çalışmaalanları için yeni fırsatlar yaratır. Akıllı evler, ekolojikyapılar, çevre dostu tüketim maddeleri, alternatifulaşım araçları vb. çevre alanının birer oyuncağıolmaya başlar.

Gelişmiş ülkeler çevre sorunlarını önlemeye değil,denetim altına almaya yönelik politikalarüretmektedir. Dolayısıyla çevre sorunları ertelenirkenüretimin her geçen gün hızla büyümesi sermayeninkârını artırmaktadır. Örneğin, yenilenemeyenkaynakların hızla tüketilmesi sonucunda kimisektörlerin kâr oranlarında azalma olacaktır. Bu

Bunların gerçekleşmesinin içindebulunulan sistem içerisinde olanaklı olduğusöylenebilir mi?

Peki, sürdürülebilirlik neden uygulan(a)mıyor ya dasürdürülebilirlik adına neler yapılı(amı)yor?

nedenle bazı firmalar mevcut kârlarını sürdürebilmekya da üretimlerini devam ettirebilmek için ekolojikilkelere uyma politikasını benimsemektedir. Doğadostu yeni teknolojik ürünler piyasaya sunularak yenipazarlar yaratılmaktadır. Bu ekolojik yaklaşımlar birmüddet için büyüme ya da kâr oranlarında artış sağlasada kapitalist üretimin kâr ve birikim dinamiğiiçerisinde uzun süremez. Bu nedenle de inandırıcılığıyoktur.

Sürdürülebilirlik için bazı devrim(!)ler yapılmıştır.Bunlardan birisi olan “yeşil devrim”in uygulandığıazgelişmiş ülkelerde artan tarımsal üretim, ekonomikdönüşümü ve gelişmeyi sağlamamış, tersine üretimartışı dünya pazarlarında gelişmiş ülkelerin gereksinimduyduğu ürünlerde gerçekleşmiştir. Daha fazlaüretmeye çabalayan azgelişmiş ülkeler bir yandanorman alanlarını hızla tahrip etmişler, diğer yandan dakullanılan kimyasal gübre ve tarım ilaçları nedeniyletarım alanları giderek verimsizleşmiştir. Bir diğeri,Avrupa Topluluğunun gönderdiği süt tozlarının vekaymağın Hindistan'da kurulan özel fabrikalarda tazesüt olarak yeniden üretilmesini amaçlayan “beyazdevrim”dir. Ancak ithal edilen süt tozu ilegerçekleştirilen ucuz süt üretimi geleneksel sütekonomisini çıkmaza sokmuştur. Yine Hindistan'aönerilen “mavi devrim”, sanayileşmiş ülkelerdenyapılacak teknoloji transferi ile balıkçılık alanındaüretimi arttırmayı hedeflemiştir. Uygulama, bu işlegeçinen insanların hızla işsiz kalmalarına ve kentleregöç etmelerine neden olmuştur. Başarısızlıklasonuçlanan bu tür örnekleri çoğaltmak olanaklıdır.

Bir yandan doğa ve toplum hızla erozyonauğratıladursun, bir yandan sürdürülebilirliktartışmaları devam ededursun, üretimin hızı ve hacmigiderek artmaktadır.

Tabii ki, hayır.

Peki,

İnsan sağlığının korunması durumunda sağlık sektörükâr oranını nasıl yükseltecektir? İlaç ve tıbbi malzemesanayiinin ürünlerini kim alacaktır? Çevreselsorunların yarattığı sağlık sorunlarının denetimi ya datedavisinden sağlanan milyarlarca dolar kârdankolayca vazgeçilebilir mi?

Ekonominin ekolojik yeniden yapılanması demeküretim ve enerji kullanımın değişmesi demektir. Bu dapek çok sanayi alanında gerilemeye yol açacaktır.Örneğin, kimya sanayii. Örneğin demiryoluna öncelikverilmesi, otomobil tüketiminde, dolayısıylaüretiminde sınırlamaya yol açacaktır. Bu sınırlamalaraizin verilebilir mi?

Kapitalist üretim sistemi sürekliliğini sağlamak içinkentleşmeye gereksinim duyar. Mekân üreterek vemekân üzerinde hâkimiyet kurarak ayakta kalabilir.Mekânlar değişim değeri değil, kullanım değerigözetilerek üretilse, konut üretiminde özel sektörbaşrolü oynamasa, sermaye mekânsal hareketliliğini

Bu durumda, sürdürülebilirlik sürdürülebilir mi?

neden?

nasıl sağlayacak? Yapı üretiminin artı-değerinden bukadar kolay vazgeçilebilir mi?

Sürdürülebilirlik ilkesi, çalışma alanındakiüretkenliğin artırılması yoluyla çalışma saatlerinin yarıyarıya azaltılmasını önerir. Ekolojik sürdürülebilirlikgereksinimlerin az işgücü, az sermaye ve azhammadde ile sağlanmasıdır. Oysa kapitalist üretimsisteminin mantığı kâr ve fazla üretimdir. Ekonomikbüyümenin ekoloj ik yorumu, kaynaklarıntüketilmesidir. Oysa kapitalist üretim tarzında modasık sık değiştirilerek, yeni gereksinimler ve yenikullanım değerleri yaratılarak insanlar tüketime teşvikedilir ve bu sayede üretimin hacmi ve hızı artar. Artı-değerin (kâr) artması, ucuz hammadde ve ucuzişgücüne bağlıdır. Hammadde için kaynaklarsorumsuzca tüketilecek, ucuz işgücü için de insanemeği sömürülecektir. Dolayısıyla kapitalist üretimsisteminin üretim mantığı doğayı ve insanı, toplumubüyük bir hızla tahrip etmektedir. Her şeye metaolarak bakan kapitalist üretim sistemi çevre sorunlarınıgündemde tutsa da ekolojik bozulma büyük bir hızladevam etmektedir. Edecektir de…

“Suçu kapitalist sistemin üzerine attık, kurtulduk;insanlığın hiç mi suçu yok?” diyenleri duyar gibiyim.Ama gerçek ortadadır. “Daha fazla üretim, daha fazlakâr, daha çok çalışın, daha çok tüketin, daha çokkazanın” diyen bir sistem içerisinde az tüketimin, azüretimin ve az çalışmanın gerçekleştirildiği bir dünyayaratılabilir mi?

Aslında sorun çözümsüz değildir. Tüm çevreselsorunlar çözülebilir; açlık, yoksulluk ortadankaldırılabilir; gelir dağılımı dengelenebilir. Ancak bu,teknik detaylarla oyalanarak değil, sürdürülebilirkalkınma ve gelişme kavramlarının içeriğinin yenidendoldurulması ile yapılabilir. Kapitalist üretimsisteminin mantığı ve birikim dinamiğinin ve üretimilişkileri çerçevesinde büyüme, kalkınma, üretim,tüketim kavramlarının yeniden sorgulanması gerekirYoksa biz önümüze koyulan kavramlarla çevrecilikoynamaya devam ederken, sermaye de çevreyi vetoplumu talan etmeye devam edecektir.

20 21dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

KAYNAKÇA

Demirer, Göksel ve Diğ., Ve Kirlendi Dünya, ÖtekiYay., Ank., 1997.

Erdoğan, İrfan ve Ejder, Nazmiye, Çevre Sorunları,Egemen ve Marksist Anlayışın İlettikleri Üzerine,Doruk Yay., Ank., 1997.

Eryıldız, Semih, “Kentsel Ekoloji”, Mimarlık, Y.33,S.269, Mayıs 1996, ss. 25–30

Kaplan, Ayşegül, Küresel Çevre Sorunları vePolitikaları, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yay., Ank.,1997.

Page 12: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

22 23

Türkiye kapılarını sürdürülebilirlik paradigmasınaaçmakta zorlanıyor: “Bin atlı akınlarda çocuklar gibişendik. Bin atlı akınlarda dev gibi bir orduyu yendik “gibi uçucu ve heyecanlı bir tutumla sorunlarçiğneniyor; “küresel ısınma” yı yeni bir tehdit olarakalgılayanTürkiye susuzluk ve kuraklık karşısındabocalıyor; kişiler ve kurumlar yüzeysel bakış açılarınıntutsağı olarak bir kere daha kısa vadeli çabalarlasorunların üstesinden gelmeye çalışıyor. MeselaAnkara'nın Polatlı ilçesi, Temelli beldesinde şusıralarda (Nisan, 2007) olagelen köylü-şirket, köylü-belediye çatışmalarının ne anlama geldiği, tarımarazileri ve meraları korumak açısından kentlesmeyidoğru bilgiler, yöntemler ve katılıma dayandırılmasıgereğini bilmiyor ve önemsemiyor; bir taraftan su diyedövünürken, diğer taraftan suyla ilgili kaynaklarıtüketiyor, zarar veriyor. Arabanızı bir kova su ileyıkayın; dişinizi fırçalarken suyu akıtmayın gibinasihatlarla, yine “atı ile akınlarını” sürdürüyor.

Avrupa ülkeleri (özellikle İngiltere, Danimarka,Hollanda ve İskandinav ülkeleri) ile Amerika (!)sürdürülebilirlik etkinlikleri açısından hızla yolalmaktadır. Özellikle teknoloji alanında gelişmelerkanunlarla da desteklenmeye başlamıştır. Amerika'dabinalara ve yerleşmelere verilen LEED sertifikası(Leadership in Energy and Environmental Design-Enerjive Çevre Tasarımında Önderlik), İngiltere'de yerelbelediyeler tarafından geliştirilen SEEDA, BRE, BREAMgibi sürdürülebilir uygulama programları yaygın-laşmakta; Yerel Gündem 21 programları ile başlayanyerel çalışmalar giderek çeşitli sivil toplumorganizasyonlarına ilham kaynağı olmakta ve yenikurumlar üretmektedir

Sürdürülebilirlik gösterge ve ölçüm sistemleri üzerineyapılan uluslararası çalışmalar özellikle kent sorunlarıve planlaması alanında yoğunlaşmakta, üniversitelereğitim programlarını yenilemektedirler. Örnekleyecek

olursak Temmuz 2007 de İskoçya'da gerçekleşenUluslararası Kent ve Yaşamsal Sürdürülebilirlik veDeğerlendirilmesi Konferansı, EPSRC'ın (Engineering andPhysical Sciences Research Council) desteklediği SUE-MoT (Sürdürülebilir Çevreler-Modeller ve Araçları)konsorsiyumunun bir organizasyonu olarak akademik,kamu ve özel sektörü bir araya getirmiştir. Sunulanbildirileri gözden geçirdiğimizde son 20 yılda kavramın1987 yılındaki tanımından beri ne kadar ve ne şekildegeliştiğine tanık olmaktayız (Horner, et.al) Bütüncül birSürdürülebilirlik Değerlendirme Modeli (IntegratedSustainability Assessment Toolkit-ISAT) üzerinde çalışanSUE-MoT araştırma grubu tüm tarafların (kamu, özelsektör ve akademisyenlerin) ve çeşitli projelerinkullanımına yönelik, indirgemecilikten kaçınan, katılımcıdeğe r l end i rme -ö lçüm mode l l e r in i ü re tmey iamaçlamaktadır. Bu bağlamda bilginin üretimi, sınırları vebi lgi yönet iminin kentsel sürdürülebi l i r l iğ indeğerlendirilmesinde ne şekilde kullanabileceği detartışılmaktadır (Thomson et.al). Çeşitli kentleşmesüreçlerinin ve sorunlarının yansıtıldığı bildirilerde konut,ulaşım, enerji, su, katı ve sıvı atık gibi konulara ilişkinsürdürülebilir çozümler için göstergeler önerilmiş; birleşik(integrated) çözümlerin önemine dikkat çekilmiştir(Timmeren).

Avrupa Birliği 6. Çerçeve programı içinde yer alanMATISSE projesi kapsamında Birleşik SürdürülebilirlikDeğerlendirilmesi (Integrated Sustainablity Assessment-ISA) bilimselliği ve uygulanabilirliği irdelemekte, bubağlamda yapılan bir araştırmada konut yerleşimbölgelerinde sürdürülebilir yerleşmeye geçişteki engellerve dinamikler incelenmekte, önerilen araç (tool) ile çeşitligöstergelerin (iklim değişikliği, enerji kullanımı gibi)gelecekte konut sektorünü nmasıl etkmileyeceğitartışılmaktadır (Bergman, et.al).

Sosyal altyapının, katılımın ve kullanıcı değerlerinintartışılmasının yanısıra kentsel gelişme süreçlerinde

yaşanan çevresel eşitsizliklerin (gürültü, hava kirliliği,ulaşılabilirlik, sanayi alanlarının konumu, atık ve çöpmerkezleri gibi) ve sosyal adaletsizliğin sürdürülebilirgelişme çerçevesinde değerlendirilme kıstaslarınınortaya konma gerekliliği vurgulanmıştır (Walton et.al).

Sürdürülebilirlik paradigmasının tarihsel çıkışınıBirleşmiş Milletlerin 1987 Brundtland raporu ileilişkilendirerek, neo-liberal politikaların himayesindebir küresel ve kurumsal akım olarak ele almakmümkündür (Kural, 2003). Daha da geriye gidilecekolursa 1972 Stockholm Çevre Konferansını çevre ileilgili endişelerin başlangıcı olarak görebiliriz. 1992 RioZirvesi, ve Gündem 21, 2002 Johannesburg Zirvesi,1976 Habitat I, ve İstanbul'da yapılan 1996 Habitat II(İnsan Yerleşmesi Konferansları) çevre konusunungenişletilerek kentleşmenin ve yaşam kalitesinin deiçine alındığı bir kalkınma projesinin çerçevesinioluşturmuşlardır. Ancak paradigmaya karşı duruşlar damevcuttur. Dünya kaynaklarının sorumsuzcatüketilmesinin, doğanın tahrip edilmesinin kapitalistgüçlerin de varlığını tehdit ettiği noktasından hareketle“Sürdürülebilir ekonomik kalkınma”, “Çevre” ve“Toplumsal Eşitlik” kavramlarının ortaya atıldığı, ve“Sürdürülebilir ekonomik kalkınma” modellerininözellikle az gelişmiş ülke ve bölgelere dayatıldığıdüşünülmektedir (Yıkılmaz, 2003). Yıkılmaz, çevreyeilişkin bir çok antlaşmanın imzalanmış olmasına rağmen(ms. Kyoto Protokolü, 1997)) uygulamada ve katılımdasıkıntılar yaşandığına, özellikle gelişmiş ülkelerinengellemeleriyle karşılaşıldığına dikkat çekmektedir.Ancak görülüyorki 2007 nin başında BM tarafındanyayınlanan bilimsel raporda küresel ısınmanın dünyayıtehdit eder hale geldiği kabul edilmiş ve özellikle G8ülkelerinde tartışmalar yeniden başlamıştır (Haziran2007).

Son yirmi yıl içindeki gelişmeler gerek bilgi birikimi,gerek benimsenme ve uygulama açısından irdelenecekolursa her birinin ayrı eğriler çizdiği görülür. Kavram,sadece ekonomik kalkınmanın tekelinde “gelişirken

gelecek kuşakların da ihtiyaçlarını gözeterek kaynaklarıkullan” uyarısını aşarak ekonomik sürdürülebilirliğin(ES) beraberinde sosyal sürdürülebilirlik (SS) ve çevreselsürdürülebilirlik (ÇS) ilkelerinin de tartışılmasına yolaçmıştır. Kanımca paradigmanın bir özelliği bilimçevrelerini içine çektiği gibi; popülist bir çerçeve deçizebilmesi, dolayısı ile gündelik hayatları ve sokaktakiinsanı da içine almasıdır. Mesela, her ne kadar bilimçevreleri küresel ısınma gibi çevresel bir göstergeyiçeşitli yönleriyle ve ihtiyatla irdelerken, medya ve halkdurumu kolaylıkla ve hzla bir çevresel değişimin uyarısıolarak algılamışlardır. Önlerine konulan yaptırımlar ise,yukarıda örneklendiği gibi yüzeysel olup, daha köktenyaklaşımların ve farkındalıkların geliştirilmesigerekmektedir. Paradigmanın etkinliği ise ele alınışbiçimi ile ilgili olup, kısıtlayıcı ve cezalandırıcıbiçimlerle değil, yaratıcı, katılımcı biçimlerledesteklenmelidir. Paradigmanın kapitalist süreçtarafından yaratılmış olması kabul edilse dahi, gelişen vedeğişen bakış açıları içerisinde kapatalizme karşı birakım haline gelmemesi için bir neden yoktur. İnsanögesi, yaşam biçimi tartışması ve sosyal değişimgerekliliği paradigmanın uzun vadeli bir süreç olduğunaişaret eder ve yaratıcı ve demokratik güçler elinde etkinbir araç haline dönüşebilir, ve de dünya üzernidedeğişim örnekleri giderek çoğalmaktadır.

Sürdürülebilirlik süreci kişisel ve küresel arasında birsüreklilik olarak tariflenebilir. Konunun odaknoktasında kentler ve süregelen kentleşmeninbulunduğu dikkate alınarak KENTSEL SÜR-DÜRÜLEBİLİRLİK tartışması içerisindeki dinamiklerinneler olduğuna bakılabilir. Bugünkü insan-doğailişkisine hakim olan bilimsel görüşü iyimserlik ileEKOLOJİK DENGE olarak özetleyebiliriz (Ittelson), vebunun KÜRESEL bir hedef olduğunu ileri sürebiliriz.

Sürdürülebilirlik paradigması mimarlık, kentsel tasarımve planlamayı yeni bir platforma taşıyabilir mi? Bu günkentin oluşmasında bu üç süreçte yaşananolumsuzlukları, çatışmaları ve çelişkileri, yetersizlikleridüşünecek olursak paradigmanın şemsiyesi altında tüm

Nerkis Kural, Mimar, Y. Şehir Plancısı

SÜRDÜRÜLEBİLİR KENTLEŞME :

BİR DOSYANIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

Kay

nak

:K

UR

AL,

Oca

k2

00

6.

EKOLOJİK DENGE KÜRESEL HEDEF

SOSYALSÜRDÜRÜLEBİLİRLİK SOSYAL ADALET

EKOLOJİKSÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

EKONOMİKSÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

YAŞAM KALİTESİ(KENTLİLİK TANIMI)

KÜLTÜRELDİNAMİZM

SAĞLIKEĞİTİM

-VE EĞLENCE

ULAŞIMBARINMA

EKONOMİKÖZGÜRLÜK

SOSYALDAYANIŞMA

VE BİLİNÇLİLİK

DEMOKRATİKPOLİTİK

ÖZGÜRLÜK

Page 13: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

tarafların yeniden yapılanması mümkün olabilir mi?Denebilirki bir yaklaşım olarak SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK:

1. Kentin sorunlarına dikkat çekmek için yeni bir ifade,ortak bir terimdir.

2. Kentsel sorunları ekonomik, sosyal ve çevreselsürdürülebilirlik hedefleri çerçevesinde yenidentanımlamaktır.

3. Kentin sorunlarının birbirleriyle ilişkili olduğunu,bütüncül bir yaklaşım için yeniden düşünmektir.

4. Ekonomik, sosyal ve çevresel önceliklerin yenidensıralanmasıdır.

5. Ekonomik kalkınmanın çevreye zarar vermeden,sosyal adalet ilkelerini dikkate alarak yapılmasınıhatırlatmaktır.

6. Tasarımın 1,2,3,4,5 deki hedeflerle yenidentanımlanması ve örgütlenmesidir.

Sürdürülebilirlik şemsiyesi altına toplanacak taraf-ları/sosyal ajanları inceleyecek olursak ORGA-NİZASYON konusunu ele alış biçimimiz de ortayaçıkmış olacaktır: en önemlisi bu organizasyon içerisindebir meslek kuruluşu olarak mimarlık, kentsel tasarım veplanlama uygulamalarının ne şekilde ve kimlertarafından ele alınması gündeme gelecektir. Halk-birey,yönetici-politikacı ve tasarımcıyı içeren bir üçgenşemada mimar, kentsel tasarımcı ve kent plancısı kendiyerini belirleyecektir. Meslek, taktik ve stratejiler (Certau)geliştirmek ihtiyacındadır. Meslek, eylemci, temsilci(advocate), katılımcı rollere de eğilerek, toplumdakihareketleri (grassroots) destekleyecek, öncülük edecekve bilgilendirecektir; çünkü 3 lü sürüdürülebilirliksaçayağı küreselden yerele inerek ve özellikle mekanayansıyarak/yansıtılarak hayata geçmektedir.

Örneklemek gerekirse, ekonomik gelişmeler kapitalbirikimleri ile yürümekte, mekanı kontrol altındatutmakta ve yönlendirmekte, SS ve ÇS’in önünegeçmektedir. SS'i destekleyecek bir mekansalplanlamanın neleri içermesi tekrar ele alınmakdurumundadır. Burada Modernizm ile ilintili bir sosyaldayanışma (din, dil, ırk gibi geleneksel dayanışma sebepve biçimleri değil) kültür, sanat, bilim ve çevrekoşullarının geliştirilmesine dönük bir beraberlik veyaratıcılık gerekmektedir. Mesela sanatın sektörelanlamda değil, yerel anlamda ele alınması sosyal-kültürel sürdürülebilirliği geliştirecektir (Bianchini).Halbuki günümüzde bunun aksi bir yönde gelişmelervardır ve kentin şekilleniş biçimi bu değişimidesteklemektedir.

Ekolojik sürdürülebilirlik, daha doğru bir sözcük olarakönerilen çevresel sürdürülebilirlik belki de paradigmagenelinde en kırılgan olan süreçtir, diğer iki süreçtekiçatışmaları yansıtır, yerelde nelerin olduğu önemlidir.1987 Brundtland raporu ekonomik kalkınma eksenindeçevrenin kirletilmemesine dikkatleri çekmiştir;iyimserlikle denebilir ki çevre farkındalığı giderekartmaktadır ve ekolojik dengelerin takibi önem-senmektedir. Ancak yerelde izini sürebileceğimizçevrenin sürdürülebilirliği, o çevrenin insanı tarafından

nasıl algılandığı ve değerlendirildiği ve hangi eylemleringerçekleştirildiği veya gerçekleştirilemediği ile takipedilebilecektir. Ekonomik baskı altında bulunantopluluklar çevreyi gözardı edebilecekleri gibi, kapitalistüretim de çevreyi yok edebilecektir.

Paradigmanın mekana yansıtılması yerele yönlendirmeyive yerel bilgiyi kullanmayı beraberinde getirmektedir.Kanımca YER (PLACE) ekolojik bir kavram olarak, özelliklesosyal ekoloji açısından (Bookchin) insan ile yaşadığımekanı temsil ettiği için bu paradigma içerisindeincelenebilecek; ve planlama, mimarlık ve kentsel tasarımsöylemleri içinde var olan Yer kavramı önemsenerekyeniden daha kapsamlı ve etkin bir biçimde irdelenerekmimarlık ve planlama sürecine katılabilecektir. Mekanınsosyal bir üretim olduğu (Lefebvre) da dikkate alınacakolursa bu sürecin organizasyon ve programı datasarımcının da katılımı ile yeniden yoruma açılabilir.

Giderek kimliksizleştiğini, yabancılaştığını düşündü-ğümüz/gördüğümüz yerlerin üretiminde kimlerin venelerin etken olması gerektiğini farkedebilirsek, bir “yeriyapma” (placemaking) olgusunun dinamiklerini(Schneekloth) keşfederek, meslek grubu olarak bizlerinkimlerin yanında olacağımızı, kimlerle beraber hareketedeceğimizi, hangi taktik ve stratejileri uygulayacagımızıortaya koyarsak mesleği gelmesi gereken noktalaragetirebileceğimizi umuyorum.

1. KENTİ SOSYAL, KÜLTÜREL, SİYASİ VE FİZİKSELÜRETİM OLARAK ANLAMAK

1.1. MEKANIN ÜRETİMİ / SOSYAL MEKAN1

Fransız Düşünür Henri Lefebvre 1974'de yayınlanan“Mekanın Üretimi” kitabında, mekanı sosyal, toplumsal birüretim olarak ele alır. Mekan, Lefebvre'in tanımıyla tümşeyler, nesneler, insanlar ve bunlar arasındaki karşılıklıilişkiler, birarada oluşları, eşzamanlılıklarını kapsar.Fiziksel, inşai çevreden öte (ama onu da içeren) bir mekananlayışında sadece nesnel dünya değil ilişkisel, toplumsaldünya ve üretilen anlam katmanları da gözönünealınmaktadır. Dolayısıyla Lefebvre'e göre mekan şeylerarasında tekil bir şey değil; sayısız ürün içerisinden birbağımsız ürün değil, bilakis bunları içeren bir olgudur.Mekan, hem geçmişte, hem de şimdi ve geleceğe daireylemlerin sonucu olduğu kadar olacak eylemlerin desebebidir. Mekan toplumsal bir üretim olduğu kadar,toplumsal bir yeniden üretimdir.

“Sosyal Mekan bünyesinde doğaldan toplumsala geniş birnesneler çeşitliliği barındırır. Bu çeşitliliğe nesnelerin vebilginin dolaşımı ve değişimini sağlayan ağlar ve patikalarda dahildir. Nesneler çeşitliliğinde bahsedilen nesneleresadece maddesel şeyler değil, ilişkiler de dahildir.”

Kentin mekansallığı konusuna geldiğimizde ise Borden veRendell üç ana nokta önermektedirler. Bunlardan birincisi,ölçek meselesidir. Kentin ölçeği, fiziksel ölçümlereindirgenemez, ancak insan faaliyetlerinin oluşturduğu çokölçekli, katmanlı bir sistem olarak algınabilir. Kent,bünyesinde eşzamanlı olarak bedenselden küresele,öznelden evrensele pek çok anlam ve katman içerir. Kent,sadece fiziksel değil, toplumsal, siyasal, iktisadi ve kültürelbir üretim alanıdır. Kentin mekansallığına dair ikinci noktakentin biçime veya temsile indirgenemeyecek olmasıdır.Kentin sürekli devinimde yeni katmanlar, anlamlar vemekanlar üreten bir olgu olduğunu görmek gereklidir ki, bu

2

3 4

5

6

7

s ü rdü rü l eb i l i r l i k aç ı s ı ndan da öneml id i r .Sürdürülebilirlik tartışmaları haklı yoğunluğu fizikselçevre koşulları ve enerji çalışmalarına verirken, kentlerinve fiziksel çevrenin yaşamsallığını unutmamalı, ve buyaşamsallığın sadece hayatta kalmak anlamınagelmediğini görmelidir. Kentin mekansallığınıntespitinde vurgulanan üçüncü nokta ise güç ilişkilerinedairdir. Mimarlar ve plancılar yukarıdaki anlamıyla kentikendi başlarına üreten birey veya gruplar değildirler,onlar çok daha geniş siyasi ve iktisadi erk sistemleribünyesinde çalışmaktadırlar. Borden ve Rendell'in bunoktaya dair belki de atladıkları konu, bahsettikleri güçodaklarının da daha geniş ve katmanlı bir sürece dahiloldukları, yeniden tanımlanabildikleri, ve kentin sürekliüretildiği ve yeniden üretildiğidir. Bu döngüsel devinimiçerisinde mimar ve plancılar da fiziksel çevreyitanımlayıcı aktörler olarak sayısız defa devreyegirmektedirler. Yazının devamında önerilecek “kültürelplanlama” ve “inisiyatif olarak mimarlık” gibi kavramlar,kentte çok katmanlılığı ve mekanın toplumsal bir ürünolduğunu onaylayarak, kentin sosyal, kültürel vemekansal dinamiklerine katkı sağlayacak müdahalelerinolabilirliği üzerine düşünceler içermektedir.

Yukarıda kentin bir yandan döngüsel bir devinim içindesürekli yeniden üretildiğini, bir yandan da bu deviniminher zaman biriken ve katmanlanan bir üretimolduğundan bahsettik. Bunu anlamak için iki anakavrama bakmak faydalı olacaktır. Bunlar geri dönüşüm(recycling) ve yeniden anlamlandırmadır(reconfiguration).

Günümüzde kentlerden bahsettiğimizde sıfırdanbaşlamak söz konusu değildir. Çok belirgin bir fizikselbüyüme hedeflenmediği sürece kentsel çevre, mevcutalan ve elemanların yeniden düşünülüp yeniden

8

9

1 0

1.2 KENTİN VAZGEÇİLMEZ UNSURLARI: GERİDÖNÜŞÜM VE YENİDEN ANLAMLANDIRMA

Can Altay, Dr. Başkent Üniversitesi, Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi

KENTSEL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK AÇISINDAN

KÜLTÜREL PLANLAMA VE MEKANSAL İCRAATLAR

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık24 25

KAYNAKÇA

Bianchini, Franco. “Cultural Planning for UrbanSustainability.” .

. Ed. L. Nyström. Karlskrona, Swedish UrbanEnvironment Council, 1999.

Bookchin, Murray. . BlackRose Books:Montreal-Newyork, 1990.

Horner, M., Hardcastle, C., Price, A., Bebbington, J. SUE-MoTConference 2007, International Conference on Whole LifeUrban Sustainability and its Assessment, Book ofAbstracts.Glasgow Caledonian University: Great Britain, 2007.

Kural, Nerkis.

. Unpublished paper submitted to Arch.709, Housing and Discourse, Orta Doğu Teknik Üniversitesi,Ankara, 2003.

Ittelson, W., Proshansky, H., Rivlin, L., Winkey, G.. Holt, Rinehart

and Winston, Inc. :Newyork, 1974.

Schneekloth, Linda H., Shibley, Robert G., “ImplacingArchitecture into the Practice Of Placemaking.”

53 (2000) : 103-140.

Yıkılmaz, Necla. . AyhanMatbaası: İstanbul, 2003.

http://www.usgbc.org

City and Culture Cultural Processes and UrbanSustainability

The Philosophy of Social Ecology

Kentleşen Bir Dünyada Sürdürülebilir İnsanYerleşmelerini Destekleyen Küresel ve Kurumsal HareketlerÜzerine bir İnceleme

AnIntroduction to Environmental Psychology

Journal ofArchitectural Education

Yeni Dünya Düzeni ve Çevre

Page 14: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

anlamlandırılmasıyla katman katman birikir. Çok radikalyıkım kararları olmadığı sürece hiçbirşey silinmez, amahiçbirşey de olduğu gibi kalmaz, kalamaz. Kentte isterinşai ister yaşamsal olsun (ki mekansallığın hepsiniiçereceğinden bahsedilmişti) her daim yeni anlatılareskilerinin tekrardan kurgulanmasıyla oluşturulurlar.Kalıcı ve güvencesizin, değerli ve atılabilirin eş zamanlıvarolabileceği, hatta birbirleriyle yer değiştirebileceği birortamdır kentsel mekan. Bunu kavramak bir yandanözgürleştirici olacaktır, zira planlama ve özelliklemimarlık disiplininin adeta laneti haline gelmiş olankontrol takıntısına mağlup hissetmektense, tamanlamıyla kontrol edemeyeceği bir çevreyişekillendirmede aktif olabilmenin yollarını aramak yenikapılar açacaktır.

Bu doğrultuda geri dönüşüm ve yeniden anlamlandırma,hem önlenilemez birer olgu olarak, hem de mekanışekillendirmeye gönüllü aktörler için birer araç olarakkarşımıza çıkmaktadır. Şayet “Kentsel Sürdürülebilirlik”diye bir başlık altında toplumsal ve kültürelsürdürülebilirlik gibi kavramlardan bahsedileceksesadece nesnel kentte değil sosyal kentte de geri dönüşümve yeniden anlamlandırma kavramları gözönünealınmalıdır. Kentsel sürdürülebilirliğin hedefi korumacıbir tavırdan ziyade kültürel dinamizm ve etkileşimlerinkent yaşamındaki vazgeçilmezliğini sürdürecek bir tavırolmalıdır. Gerek koruma, gerek dönüşüm niyetiylegerçekleştirilecek radikal kırılmalar, kentselsürdürülebilirliğe aykırı edimlerdir.

Franco Bianchini'nin önerdiği “kültürel planlama”kavramı, geleneksel kültür politikalarının benimsediğitemel tanımlamalarda olduğu gibi sanatı faaliyet alanlarıveya disiplinlere dayalı (opera, bale, resim, heykel, vb.)ve kültürü geleneksel/yöresel oluşumların katego-rizasyonuna dayalı (etnografik öğeler, zanaat, halkoyunları, söylenceler, vb.) veriler olarak almaktansa,“kültür”ü yere ve zamana dair olan durum ve verileregöre ele almayı önermektedir. Yine kültür politikalarındagözlemlenen yüksek sanat ile geleneksel, folklorik olanarasındaki ayrımlar, bu önermede yerini bütüncül amayerleşik, mekan esaslı bir heterojen kültür anlayışınabırakmaktadır. Bianchini'nin önerisiyle kültürelplanlamanın araçsallaştıracağı ve kentte hem planlamahem sürdürülebilirlik öğesi olarak önerilecek olan kültürkavramı akla gelebilecek her türlü mevcut faaliyet vealışkanlığı içerdiği gibi mekansal ve nesnel öğelerle,önerilebilecek sosyal ve sanatsal etkinlikler veetkileşimleri de bünyesine almaktadır.

Bianchini, kültürel planlama kavramına iki temel özellikatfetmektedir. Bunlardan birincisi, kültürel planlamanın“kültürü planlamak değil kenti kültürle planlamak”olduğu savıdır. Burada kenti planlamak derkenyaşamakta olan kent kastedilmektedir, yani haluhazırda

11

12

13

2. GELENEKSEL KÜLTÜR POLİTİKALARINA VEKENTSEL DÖNÜŞÜM AYGITI OLARAK KÜLTÜRMEKANLARININ ÖNERİLMESİ EĞİLİMLERİNEALTERNATİF OLARAK “KÜLTÜREL PLANLAMA”

2.1. KÜLTÜREL PLANLAMA

var olan, biriken, katmanlanan ve aynı şekilde tüketen,tükenen kent. Bu anlamda kenti kültürle planlamak,sürdürülebilirliğe dair bir edimdir. Bianchini'nin atfettiğiikinci özellik ise yukarıda değinildiği gibi kültürün yükseksanat, gelenek, kimlik, aidiyet gibi özelliklerinden ötebulunulan yere (mekana ya da kent parçasına) ve zamana,sosyal konjonktüre, yani içinde bulunulan duruma dairheterojen bir olgu olmasıdır. Bu haliyle “kültür”Bianchini'ye göre kent siyasasına entegre edilmesigereken temel bir unsurdur.

Türkiye'deki (aslında İstanbul'daki) yankıları henüz tespitedilebilecek somutluğa ulaşmamış gibi gözükse de Neo-Liberal kentsel dönüşüm aygıtı olarak kültür/sanatbarındıran yapıların önerilmesi son 10 yılın mimarlık veşehircilik tartışmalarında sayısız defa vurgulanmıştır.

Kente böylesi müdahalelerin hedefi sürdürülebilirliktenziyade küresel kapital dolaşımına (gerek finansal gerekkültürel anlamda) bir durak sağlayabilecek bir şehir imajıinşa etmektir. Özellikle Bilbao örneğinden bugüne son 10yıldır hem kurumsallık hem mimari açısından bir “organnakli” ile bu furyaya katılan ve katılmaya sevdalananşehirlerin sayısı hızla artmıştır. Bu araçsallaştırma için,işlevi ve etkileri açısından “işler / işlemez” veya “iyidir /kötüdür” demektense (zaten işlerlikleri örneklere görehayli değişkendir) bahsedilen anlamda kentselsürdürülebilirlik ile alakası olmadığının altını çizmek bumetin bağlamında daha önemlidir.

Kentsel dönüşümde araçsallaştırılan kültür kurumları veberaberlerinde gelen yıldız yapıların (ve tabii yıldızmimarların) öteki ucunda kent parçalarının tedricen

14

15,16,17

2.2. KENTSEL DÖNÜŞÜM (REGENERATION),MUTENALAŞTIRMA (GENTRIFICATION) VE KÜLTÜRS O R U N S A L I : M A J Ö R M Ü Z E L E R , M İ N Ö RMANEVRALAR

26 27

dönüşümünde, yani mutenalaştırma (soylulaştırma veyanezihleştirme – gentrification) sürecinde de kültürelsektörün ve yaratıcı disiplinlerin araçsallaştığı durumlargörülmektedir. Bu her zaman bilinçli bir planın parçasıolmayabilir, özellikle Batı Şehirlerinde zaten güvencesizyaşayan bir topluluk olan sanatçıların, kendi ekonomiksıkıntıları yüzünden şehirlerin görece tercih dışıkısımlarına yerleşmeleri sonucu bu dönüşüme sebepoldukları görülmüştür.

Özellikle sanatçı toplulukları tarafından benimsenen,minör manevralar olarak adlandırılabilecek bazıfaaliyetler, kentte yerleşik üretim alanları öner-mektedirler. Sanatçı inisiyatifleri, kollektif projeler vekentin çeşitli bölgelerindeki mahalli yerelliklerleiletişime geçerek sosyal etkileşimler üzerinden kendinitanımlayan bir sanat pratiği günümüzde Dünyanın pekçok yerinde kabul görmektedir. Bianchini de aslındaaçıkça dile getirmese de Kültürel Planlama önerisini dilegetirirken minör manevralardan oldukça etkilenmişgözükmektedir. Kültürel Planlama kavramı üzerindenplancılara ve siyasetçilere önerdiği şey aslında hemmahalli kültürel bilgiye ulaşma açısından, hem farklısosyal grupları etkileşime sokabilme açısından, hem dekentte kültürel üretim üzerinden bir birliktelik, paylaşımve demokrasi bilincini faal hale getirebilme açısındanböylesi oluşumlara imkan sağlayan ve destek veren biryapıya yönelmeleridir.

Majör Müzeler olarak adlandırılan yapısal müdahaleKüresel kapital ile girilecek ilişkiye hedeflenerek mahalliolanı hiçe sayma eğiliminde olabilmekte ve kentselsürdürülebilirlik açısından risk taşıyabilmektedir. MinörManevraların taşıdığı risk ise bahsi geçen eylemin sanatbağlamında yapılmasıyla doğabilecek teşhir faktörünün,etkileşimleri biçim ve temsil düzlemine indirgeyerekyüzeyselleştirebilecek olmasıdır. Bu noktada tekraredilmesi gereken kentsel sürdürülebil ir l iğin

18

19

20

korumacılıktan farklı olduğu, hem fiziki hem toplumsalçevre açısından etkileşimlere olanak sağlamasınınönemli yeniden anlamlandırmalara sebep olabileceği buyüzden de bu metinde minör manevralar olaraktanımlanan pratiklere yakından bakılmasınıngerekliliğidir.

Mekansal icraat, hem gündelik hayata hem de çevrenininşasına yönelik eylemleri içeren bir tanımdır. Bu metinbünyesinde, Michel De Certeau'nun çalışmalarında herbireyin çocukluk deneyimlerince belirlenen veplanlanmış şehirde mecazi ve devingen katmanlaryaratan bir eylem olarak sunulan bu terimi “mekanınicrası” olarak Türkçeleştirerek; “mekansal icraat” ilearasında bir ayrım önerilmektedir. Mekanın icrasıbireylerin ve toplumun gündelik hayatlarının bir parçasıolarak mekanı anlamlandırma süreçleridir. Herkesmekan icra eder, özünde edilgen bir eylemdir bu.Mekansal icraat ise mekanın üretimine, fizikselşekillenmesine de müdahil olacak biçimde katılır. Birtoplumun mekansal icraati bütüncüldür ve mekanlarıüzerinden okunabilir , öte yandan mekansal icraatyapan birey ve gruplar kentin varoluş biçimlerindedönüşüm yaratabilirler.

Markus Miessen'e göre kentin sosyal ve kültürelsürdürülebilirliği için topyekün bir uzlaşma (consensus)hedeflemektense, mekansal icraatlar aracılığıyla kent içiuzlaşmazlıkların (conflict) varlığının farkında olaraksosyal ve siyasi gerçekliklerle uğraşacak “polifonik”mekansal projeler üretilmelidir. Miessen bunun nasılgerçekleşeceğine cevap vermese de bu çizgideki görüşübenimseyen tüm mimar, plancı ve kuramcılarda uğraşalanının ilişkiler ve sosyal ağların (yeniden)kurgulanmaları olması gerektiği kanısı hakimdir.

Mimarlık ve planlama sadece yapısal çevre önermekten,bilinçli olarak ilişkiler kurgulamaya, mikro ölçeklerdebile kent içi dinamiklere bağlı ağların üremesi ve yenidenüretilmesine doğru içerik genişletmektedir. Budoğrultuda mekansal icraat, servis olarak mimarlıktaninisiyatif olarak mimarlığa kayarken benimsenen birbaşlık olarak görülmektedir.

The New Economic Foundation temsilcisi LucieStephens'a göre sosyal ağlar “bir işi bitirmek için” araçsalolarak var olabilecekleri gibi, “insanları birarayagetirmek üzere” de varolabilirler. Stephens'a göre İkincitür ağların (transformasyonel) dahil olan topluluklardayarattığı sosyal değişim etkisi büyüktür. Geneldemahalli idare ve iyileştirme / kentsel dönüşümsiyasetlerinde benimsenen hedefe yönelik araçsal ağlarkadar insana ve ilişkilere yönelik transformasyonel ağlarda, özellikle kentsel sürdürülebilirlik açısından önemtaşımaktadır.

3. MEKANSAL İCRAATLAR VE İNİSİYATİF OLARAKMİMARLIK

3.1 BAZI TEMEL KAVRAMLAR

3.1.1 MEKANSAL İCRAAT (SPATIAL PRACTICE)

3.1.2 SOSYAL AĞ (NETWORK)

21

22

23

24

25

26

27

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

PARK FICTION “Mutenalaştırmaya karşı kalıcı piknik” isimli açılışpartisindeki St.Pauli kick-boksçularının gösterisinden görüntü. Farklıbölümlerinin farklı mahalle sakinlerinin önerilerine gore kurgulandığıparkın bu bölümünde yer alan “Lale Desenli Saha”yı mahallesakinlerinden Nesrin Bilgün tasarlamış.

Foto

ğraf

:C

hri

sto

ph

Sch

afer

,P

ark

Fic

tio

nA

rch

ive

for

Ind

ep

en

den

tU

rban

ism

izn

iyle

,2

00

5

ODA PROJESI 2004 Haziran ayında Lina Faller, Thomas Stussi,Marcel Mieth ve Marian Bruchardt'ın davet edildiği “FAIL BETTER”(daha iyi hata yap) adlı projede ahşap çubuklarla şehir imgelemininavluya yansıtılmasına içeren bir çalıştay yürütülmüştür.

Page 15: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

28 29

3.1.3 BİRLİKTE ÇALIŞMA VE BİRLİKTE ÜRETME

3.2 BAZI ÖRNEKLER

3.2.1 BİRLİKTE BİR PARK KURGULAMAK: PARKFICTION, ST.PAULI - HAMBURG

Sosyal ağlar dışında kentsel sürdürülebilirlik ve mekansalicraat açısından önem taşıyan diğer bazı ana kavramlarişbirliği (collaboration); el birliği (collectivity); ve katılım(participation) olarak sıralanabilir. Tüm kavramlar kentteyaşayan topluluklar ile çeşitli üretim süreçlerinde girilecekberaberliklere işaret etmektedir. Bu çalışmada her birininarkasında derin bir literatür olan bu kavramlara sadecereferans olarak değinilmektedir. Birlikte çalışma ve birliktevarolma açısından toplulukların, cemaat özelliklerindengittikçe daha kaygan, ortak noktalarının sadece belirli biranda belirli bir yerde bulunmak olan ahaliye yaklaşmaktaolması kentsel yaşamın gerçeklerindendir.

Kentsel sürdürülebilirlik ancak kentte yaşayantopluluklarla etkileşim içerisinde, onlarla birlikte çalışarakve birlikte üreterek sağlanacaktır. Mekansal icraatlarınmahalli topluluklarla gireceği ilişkiler ve sosyal ağlardasağlayacağı etkileşim kent veya kent parçaları ölçeğindesosyal ve kültürel sürdürülebilirlik açısından kilitunsurlardır.

Metnin bu son kısmında yukarıda tartışılan inisiyatif olarakmimarlık/sanat ile mekansal icraat kavramlarına örnekteşkil etmesi açısından Türkiye'de ve Avrupa'dagerçekleştirilmiş bazı çalışmalara değinilmektedir. Buörnekleri böylesi kısaca ele almakla çalışmalara haksızlıketmekle beraber, okuyucuya referans olması ve yazılanfikir ve kavramları resmetmek açısından sunulmaktadırlar.Aslında bahsi geçen her örnek ve burada anılmayanbenzer çalışmalar kendi başlarına birer makalekonusudurlar. Bu yüzden, bu son örnek bölümünü sadecebir girizgah olarak görmekte fayda olacaktır.

1994 yılında Hamburg'un en fakir bölgelerinden olanSt.Pauli'nin rıhtım bölgesinde, mahallenin son açık kalmışalanının, kentsel dönüşüm uğrunda yapılaşmasının birgrup mimar, sanatçı ve müzisyen tarafındanengellenmesiyle başlayan “Park Fiction” süreci, yıllariçinde bu grubun diğer mahalle sakinleriyle elbirliğiyapmasıyla gelişmiştir. “Mutenalaştırmaya karşı süreklipiknik” sloganıyla başlayıp mahalli ve bireysel arzularınmekana aksettirileceği bir park hedefleyen, ve bu parkınprogramı, tasarımı ve inşasıyla devam eden bir mekansalicraattır.

“Dilek Üretimi” adını verdikleri metodoloji ile çalışan ParkFiction bu sayede iktisadi siyasetin hedeflediği imaj-şehiroluşumuna direniş göstermiştir. Her ne kadar başaktörlerinden Christoph Schafer, söylem olarakmimariden uzak durmaya çalışsa da Kathrin Böhm'ün devurguladığı gibi sonuç ürünün yerel yönetimin yaptıracağıbir parktan pek de öteye gidememesi hatta inşai çevreninbelrigin mimarisi açısından geri bile kalacağı bir durumarzetmesi düşündürücüdür. Yine de, sürecin elealınması, elbirliğine yapılan vurgu, ve arzulara rolverilmesi açısından önemli bir örnektir.

28

29

31

32

30

3.2.2 SİSTEMATİK İMECE: THE NEW ECONOMICFOUNDATION VE “TIME BANK”

3.2.3 KATILIMIN 'YER'İNİ TASARLAMAK: PUBLICWORKS

3.2.4 İSTANBUL'DA BİR AVLUYA ODAKLANMAK:ODA PROJESİ VE GALATA

20 yıldır iktisadi, çevresel ve toplumsal konularda çalışanbir “beyin ve eylem takımı” (think and do tank) olan TheNew Economic Founda t ion ' ın İng i l t e r e 'degerçekleştirdiği “zaman bankacılığı” projesi, mahallitopluluklarda bireyler arası etkileşimi güçlendirmek vedayanışma içinde sosyal ağlar yaratabilmek içinTürkiye'de aşina olunan “imece” kavramını sistematizeetmektedir. Bir mahallenin projeye katılan tümsakinlerinin birer zaman hesabı bulunmaktadır, vesakinler, parasal karşılık görmeden zaman kredilerinikullanarak birbirlerinin işlerine koşarlar. Her katılımcıçalıştığı saat kadar kredi kazanır, ve kendi yardıma ihtiyaçduyduğu anda da kazandığı saat-kredileri başka bireylereaktarmak karşılığı yardım alır. Basitçe “para karşılığıhizmet” yerine “zaman karşılığı hizmet” ve zamanınpaylaşımı üzerinden çalışan bu proje halen çeşitli pilotbölgelerde uygulanmaktadır.

Bir sanat ve mimarlık topluluğu olan public works,sanatsal metodları kentsel alanda bireylerarası etkileşimezemin sağlayan küçük ölçekli mimari müdahalelergerçekleştirerek uygulamaktadırlar. Projeleri genelde açıkuçlu bir strüktür veya mobil-mimari elemanının,beraberinde etkileşimi hedefleyen bir programlatasarlanıp uygulanıyor olmasını içerir. Mekansal icraatlarolarak andığımız eylem biçimine tasarım kaygılarının daentegre edilebileceğini ispatlayan projeleri, belli gruplarlailetişime geçmeye izin verdiği kadar gelen geçen “ahali”yide içine çekebilmesi açısından ilginçtir.

1997 yılında Galata'ya yerleşen 3 genç sanatçınınyaşadıkları mahalle ve sakinleriyle girdiği ilişkileritakiben, 2000 yılında bir avluya bakan 15 metrekarelik birodayı sanat mekanına dönüştürme niyetleriyle oluşanOda Projesi, daha sonra özellikle avlu ahalisiyle birebiretkileşime geçen bir seri projeyi gerçekleştirmesiyle güçkazanmış bir oluşumdur. Hem başka sanatçıları avluyadavet ederek, hem kendi faaliyetleri üzerinden avluyabakan yerleşimin farklı sosyal yapılardan ve ülkenin farklıcoğrafyalarından gelen avlu ahalisiyle kurdukları diyalog,kentsel sürdürülebilirlik için önerilen minör manevralarve mekansal icraatlar açısından önemli bir örnektir.Grubun icraatlarının küresel sanat ortamına çekilmesiylealdıkları davetlere cevap veriş biçimleri zaman zamanproblematik projelere de sebep vermiş olsa da, genelçizgilerinde avluya duydukları bağlılık ve avlu ahalisiylegirdikleri samimi ilişkiler açısından; ve özellikle sondönem gerçekleştirdikleri “Mahalle, Oda, Komşu,Misafir?” isimli yayında icraatlarını çerçeveleyen kentselve mekansal kaygıları dile getirme biçimleriyle kaydadeğer bir birikim oluşturmuşlardır. 2005 yılındaGalata'nın mutenalaşma sürecinde avluya bakan “oda”satılmış olmasına rağmen grup faaliyetlerine devametmektedir.

33

34

35

DİPNOTLAR1 Space ya da Espace kavramı “ ”yer yer Uzam olarakTürkçeleştirilmektedir. Bu kavram gündelik hayata dair biroluşuma değindiği için bu metinde gündelik dilde anlamkazanmış ve yerleşmiş bir terim olan “mekan” tercihedilmektedir.

Lefebvre, H. Production of Space. Oxford: Blackwell,1991. s.73

ibid. s.71

ibid.

Borden, I., J. Rendell, J.Kerr ve A. Pivaro. “Things,Flows, Filters, Tactics”. The Unknown City. I.Borden etal. (der.). Massachusetts: M.I.T. Press, 2002. s.6

Lefebvre, H. s.77 (ingilizcesinden çeviri yazara aittir).

Borden, et al. s.4

ibid. s.4

Geri dönüşüm, çağımız için hayati önem taşıyan biroperasyondur. Bu metinde geri dönüşüm sadecemaddelerin tekrar üretime kazandırılması anlamındadeğil, varolan nesnelerin, yapıların, sistemlerin,mekanların, ve de onlara atfedilen anlamların döngüselbiçimde yeniden yapılandırılması olarak ele alınmaktadır.

“Yeniden Anlamlandırma” kavramının bu şekildekullanımı Engin Öncüoğlu’ndan ödünç alınmıştır.

Bu paragraftaki tartışmalar yazar ile Celine Condorelliarasında geçen diyaloglar üzerine gelişen fikirleriiçermektedir.

Bianchini, F. “Cultural Planning for UrbanSustainability”. City and Culture: Cultural Processes andUrban Sustainability. L.Nyström (der.). Karlskrona:Swedish Urban Environment Council, 1999.

ibid.

ibid.

Özellikle Bilbao’da inşa edilen Guggenheim müzesiörneğinden hareketle gelişen tartışmalar buna örnekgösterilebilir.

Ayrıca bkz. Clemente, J.I.S. “Neoliberal Kentin KentselDönüşüm Politikalarında Kültürel Mekanlar”. Dosya 02 –Bülten 42. TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi.Ağustos, 2006. s.47-54.

Neo-Liberal politikaların kente sınıf esaslı gücü yenidenyüklemesi konusu için bkz. Harvey, D. Spaces of GlobalCapitalism. Londra: Verso, 2006.

Montreal şehrinde görüldüğü iddia edilen bir duvaryazısı (graffiti) “artists are the stromtroopers ofgentrification” yazmaktadır (Bianchini, 1999). Bu cümle“sanatçılar mutenalaştırmanın akıncılarıdır” şeklindetercüme edilebilir. Akıncı olarak çevirilen Stormtrooperkelimesi aslında StarWars filminde karanlık taraf olanİmparatorluk ve onun yüksek subaylarından DarthVader’in askerlerine verilen isimdir.

Minör Manevralar tanımı için bkz. Altay, C. “Küresellik-Yerellik Ekseninde Çağdaş Sanat Sergileri”. KüreselYerel:Küreselleşme Çağında Kültür, Kimlik ve Sanat. MarmaraÜniversitesi 4. Öğrenci Trienali Sempozyum Kitabı.İstanbul, 2006. s.37-46.

Sanatçı inisiyatifleri, örneklerde değinilen Oda Projesigibi özellikle İstanbul’da son beş yılda sayılarında artışgörülen küçük ölçekli oluşumlardır. İnisiyatifler konusu

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

17

18

19

20

için bkz. İnce, H.A. “İnisiyatif Nedir?” art-ist GüncelSanat Seçkisi. Yıl:3 Sayı:5. Kasım, 2006. s.57-60.

Mekansal İcraat kavramı Henri Lefebvre ve Michel DeCerteau’nun çalışmalarının İngilizce tercümeleriüzerinden ve bu çalışmaların Anglo-Amerikan KentKuramı çalışmalarındaki yankılarından esinlenerektanımlanmıştır. “İnisiyatif Olarak Mimarlık” başlığı,Şubat 2007’de Londra Architectural Association’daAndreas Lang, Susana Gonzales ve Celine Condorellitarafından düzenlenen “Architecture as Initiative”sempozyumu ve orada geçen tartışmalar üzerindentanımlanmıştır.

Borden, et al. s.17.

De Certeau, M. The Practice of Everyday Life.Berkeley University of California Press, 1988. s.110.

Lefebvre, H. s.38

Miessen, M. “Conflict as Practice? Spatial PracticesBeyond Models of Consensus”. Friday Session 13“setting a setting” Fanzine. C. Altay (der.) public works,2007.

Condorelli, C. “In support”. Architecture as InitiativeSempozyum Bildirisi. Architectural Association, Londra.13 Şubat 2007.

Stephens, L. “The Power of Social Networks”.Architecture as Initiative Sempozyum Bildirisi.Architectural Association, Londra. 13 Şubat 2007.

Cemaat terimi kelime anlamı itibariyle bir din veyabir soya bağlılığa işaret etmekte, yaygın kullanımıylatopluluk mensupları arasında kökensel, inançsal, veyabölgesel bir bağa işaret etmektedir.

Genelde “cemaat” olarak türkçeleştirilen “community”kavramı günümüz siyaset kuramcıları tarafından yenidentanımlanmaktadır. Giorgio Agamben’in ve Jean LucNancy’nin tanımladığı haliyle “community” artıkbirarada olmak dışında kökensel bağlar ifade etmeyenbir topluluktur. Bu sebepten dolayı, Türkçe kullanımdacemaat yerine “ahali” terimi benimsenmiştir.

Bu kuramcıların çalışmaları için bkz. Agamben, G. TheComing Community. University of Minnesota Press,1993; ve Nancy, J. The Inoperative Community.University of Minnesota Press, 1991; Nancy, J. BeingSingular Plural. Stanford University Press, 2000. Ayrıcabkz. Rogoff, I. “We - Mutualities, Collectivities,Participations” http://theater.kein.org/node/95. SonErişim 23 Kasım 2006.

http://www.parkfiction.org/ Son Erişim 07 Haziran2007.

Schafer, C. “Production of Desires in the UrbanField”. Architecture as Initiative Sempozyum Bildirisi.Architectural Association, Londra. 13 Şubat 2007.

Böhm, K. “The Production of Desires and theEmbodiment of a Palm Tree” Friday Session 13 “settinga setting” Fanzine. C. Altay (der.) public works, 2007.

21

22

23

24

25

26

27

28

29

30

31

32

http://www.neweconomics.org/gen/m2_i7_timebanks.aspx Son Erişim 07 Haziran 2007.

http://www.publicworksgroup.net Son Erişim 07Haziran 2007.

http://www.odaprojesi.org/ Son Erişim 07Haziran 2007.

33

34

35

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

Page 16: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

30 31

eğilim oluşmuştur. Kültür kuramcıları, düşüncenin,t o p l u m u n d e ğ i ş i m i n d e k i ö n e m i n ivurgulamaktadırlar. Bu bir bakıma, (mimarlıkla sınırlıkalmazsak), yaşam içindeki dönüşüme işaretetmektedir. Eğer her kuşağın, yeniden aktarmasürecinde kavramları yeniden yorumladığıvarsayılırsa, bunların uzun dönemde kayda değertoplumsal değişmelerin nedeni olacağını söylemekyanlış olmaz.

Bu açıdan bakarak “sürdürülebilirlik” tartışmasıkültürel dönüşümün bir aracı olarak ele alınabilir.Vurgulanması gereken bir nokta, sürdürülebilirliğin,aynı kültür süreçlerinde olduğu gibi, dinamikniteliğidir. “Sürdürülebilirlik” kavramı, mimarlığıntoplumla ve yaşamla kurduğu ilişki perspektifindeirdelendiğinde kuşkusuz bina ölçeğinden çevreölçeğine taşınmaktadır. Önemli bir parametreyi ise,kullanıcısının alt yapısal niteliği ve desteğioluşturmaktadır. Bu boyutuyla ele alındığında“sürdürülebilirlik” düşüncesi tasarımın çok boyutlufikir geliştirici, kültürü dönüştürücü etkisini artırmayönünde geniş açılı bir perspektife kavuşmaktadır.Kültürün, düşünceyi dönüştürücü potansiyelini,“sürdürülebilirlik” kavramı üzerinden tartışmaktasarım alanında yeni bir sorgulama fırsatı, platformuyaratmaktadır.

Kentsel mekanda farklı başlıklar altında var olanbirçok kavram “sürdürülebilirlik” çerçevesindenbakarak yeniden tartışılabilir. Mekanın demokratikkullanımında ve yeni düzeninde, kentlinin çevretasarım kararlarına katılımında, bu bağlamdakiyaratıcı potansiyelinde ve kolektif düşünceüretiminde, “sürdürülebilirlik” bütünleştirici bir

3

4

kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenlekavramın kültür politikalarıyla ilişkilendirilmesi, birçevre kavrayışıyla ele alınabilmesi önem taşımaktadır.Sadece kuram değil, uygulama alanında da konununpolitik bir kararlılıkla değerlendirilmesi, eğitimsel altyapıyla beslenmesi ve disiplinlerarası bilgi üretimiyledesteklenmesi gerekleri ortaya çıkmaktadır. Bunedenle, tartışmaların yerel ve merkezi yönetimlerinprogramlarına alınması, sivil inisiyatiflerle veörgütlenmelerle desteklenmesi gereğinden veböylelikle mesleğin toplumla kuracağı ilişkide(kentsel tasarım alanı, koruma alanı, yenileme alanı vbkonularda) bir köprü oluşturabileceğinden sözedilebilir.

Bu yazıyla vurgulanmak istenen yaklaşımın ön planaçıktığı bir uygulama aşağıda konuya uygun bir örnekolarak sunulmaktadır. Bu örneğin, mimari - kentseltasarım alanında “yer”in sürdürülebilirliğikonusundaki başarısı sadece bir kentsel dönüşümprojesi ve mimari çözümleriyle sınırlı değil. Bununötesinde uygulamanın ağırlıklı olarak bir kültür projesiolarak taşıdığı değere dikkat çekilmektedir. Mekanındönüşümünde yerel ve özsel değerlerin, kullanıcısıylabütünleşmesi, tarihsel değerlerin yeniden üretimi vemekanın belleği bu projenin karakteristik nitelikleriolarak görülebilir.

“Atlantik Bahçeşehir ” (Atlantic Gardencity) projealanı , Berlin-Wedding'de, 2002 Temmuz'undan buyana iyileştirme ve dönüşüm projesi olarak ele alınmışbir yerleşme bölgesidir. Kopenhag, Dublin, Glascow,

“ATLANTİK BAHÇEŞEHİR” PROJESİ, WEDDING,BERLİN

5

Deniz İncedayı, ,Doç. Dr. M.S.G.S.Ü., Mimarlık Bölümü

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİN KÜLTÜREL BOYUTU

“Sürdürülebilirlik” kavramı tasarım alanında, çevreyleilgili sorgulama süreciyle birlikte kuramda veuygulamada ağırlıklı bir tartışma başlığına dönüştü.“Sürdürülebilirlik”, dilimizde bir durumun sürmesininsağlanması anlamında kullanılıyor. Mimari / kentseltasarım alanında son yıllarda giderek önem kazanançevre sorunları bağlamında farklı perspektiflerden elealınıyor.

Kavram meslek alanımıza sunduğu kapsamlı araştırmabaşlıklarıyla çözümlemeci bir potansiyele sahip.Gerek ülkemizde ve gerekse yurt dışında konuyla ilgiliçok sayıda bilimsel, akademik, sivil topluma ilişkin vekültürel yeni araştırma alanları gelişmekte. Bubağlamda “sürdürülebilirlik” sorunsalı, meslek kuramve pratiğinde ve buna bağlı olarak da eğitiminde yenikavramları tartışmaya açması ve böylelikle meslekalanında entelektüel açınımları geliştirmesiaçılarından gündemdedir ve dinamik içeriği gereğigündemde kalmalıdır. Söz konusu içerik, diğer bilimdallarından, çağdaş sanat alanlarından beslenerektasarım alanında yaklaşım ve stratejileri tartışmaya,kaynakların değerlendirilme biçimlerinden kullanımbiçimlerine, sürecin sosyal boyutuna, çevrepsikolojisine ve meslek etiğine kadar yayılan birçerçevede ele a l ınmaktadı r . Bu açın ım,“sürdürülebilirlik” kavramının kaçınılmaz olaraktasarım sürecinde temel bir tartışma konusu olduğunaişaret etmektedir. Bunun yanı sıra, “sürdürülebilirlik”tartışması farklı yaklaşımlarda zıtlıklar, çelişkileriçeren boyutlarıyla da tartışılmaktadır. Diğer birdeyişle, “sürdürülebilirlik” amacına yönelen birçokörnekte, tersine bir sürecin tetiklendiği deg ö z l e m l e n e b i l m e k t e d i r . B u n e d e n l e

“sürdürülebilirlik” konusundaki ilkesel tartışmalarındaha uzun süre gündemde kalacağı söylenebilir.

Bu yazıda, kavramın kültürel boyutunun temeloluşturucu niteliği üzerinde durulmaktadır.Günümüzün popüler “sürdürülebilirlik” kavramı,tasarımda insan / toplum araştırmasından ya dabağlamından kopuk kaldığında özüne tersdüşmektedir. Başka türlü söylersek, sürdürülebilirliği;insan/toplum bağlamından kopartmadan ve kültürünsürekli değişim ilkesi çerçevesinde tartışmak yararlıolacaktır. Bu bağlamda tekil ölçekteki sürdürülebilirt a s a r ı m ö r n e k l e r i n i n v a r l ı ğ ı n d a n ç o k ,sürdürülebilirliğin, kültürel olarak yorumlanabilmesi,yaşam içinde tanımlanabilmesi ve çok yönlü çevredüşüncesiyle ilişkilendirilmesi önem taşır.

“Kültür” sözcüğü oldukça karmaşık bir kavramınbelirleyenidir. Bir uygarlıkta ortaya konulan düşünseletkinliklerin tümünü anlatır. 19. yüzyılda bu terimgenellikle görsel sanatları, edebiyatı, felsefeyi, doğabilimini ve müziği anlatmak için kullanılırdı; amasanatların ve bilimlerin toplumsal ortamları tarafındanbiçimlendirildikleri yolunda gitgide artan bir farkınavarış da dile getirilirdi. Gelişen bu bilinç, bir kültürsosyolojisinin ya da sosyal tarihinin ortaya çıkmasınayol açtı. Tarihçiler, sosyologlar, edebiyateleştirmenleri, mimarlar, tasarımcılar ve diğer biliminsanları ilgi alanlarını genişlettikçe “kültür” terimininde anlamı genişledi. Kavramın anlamı genişledikçe,kültürü edilgin bir şey olarak düşünmekten çok, etkinbir şey olarak düşünme yönünde giderek güçlenen bir

KÜLTÜREL DEĞİŞİMİN ARACI OLARAKSÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

1

2

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

Resim 1- Atlantik Bahçeşehir yerleşmesine ait vaziyet planı şeması

Page 17: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

32 33

Lizbon vb gibi birçok Batı kentinde olduğu gibiBerlin'de de son yıllarda devlet, AB (Urban 2), sosyalinisiyatif merkezli ya da destekli olarak çok sayıdakentsel iyileştirme projeleri gerçekleştirmektedir.Bunları adeta farklı mimarlık atölyelerininçalışmalarının sonuçlarıymış gibi izlemek, farklıkültürel ve sosyal yapılardan kaynaklanan uygulamakriterlerini, öncelik kazanan değerleri ve kentselpolitikaları bunlar üzerinden izlemek olanaklıdır.Ancak, bunlara ait ortak ilkelerden de söz edilebilir:Alan yönetimi yaklaşımı, oluşturulan danışmakurullarıyla uzmanlardan sağlanan destekler;kurumlararası dayanışma ve iletişim ve yerelkomşuluk ofislerinin sürece aktif katılımı bu ilkelerinbaşında gelmektedir.

Bunlardan Atlantik Bahçeşehir projesi Berlin'inWedding bölgesinde Gesundbrunnen'de 1920'liyıllarda inşa edilmiş bir uygulama. Projenin eski konutblokları, 1925-28 yılları arasında, Rudolph Frankeltarafından, I. Dünya Savaşı sonrasında “konutmakineleri” olarak tanımlanan yerleşim bloklarınaalternatif olarak tasarlanmış olan modernleşmedönemine ait örneklerdendir. ( 1)

“Atlantik Bahçeşehir” ismini, önerdiği yeni konut -yaşam ilişkisinden almaktadır. İç avlusu, bahçeyeaçılan balkonları, açık mekanları o yıllar için yaşamdabir reform önerisi olarak değerlendirilmiştir. Vaziyetplanında 5 katlı bloklardan oluşan yerleşimde yeniprojeyle birlikte konut birimi sayısı da artırılmıştır.

Resim

Projenin amaçları ise girişimciler tarafından şöyletanımlanmaktadır :

Kira sistemini desteklemek; sakinler arasında sosyalbütünleşme sağlamak; varolan toplumsal değerleriyaşatmak; kültürel zenginleşme yaratmak; bölgenüfusu arasındaki ilişkileri geliştirmek; çoğulcudemokrasi kültürünü desteklemek.

Burada sıralanan amaçlardan da görülebileceği gibi,“Atlantik Bahçeşehir” projesinde temel kaygı bölgeninsakinlerinin sahip oldukları farklı değerleri ortayaçıkartabilmek, bunları bir arada yaşatabilmek veçoğulcu demokrasi anlayış ına bir modeloluşturabilmektir. Özellikle belirtmek gerekir ki,“Atlantik Bahçeşehir” yerleşmesindeki nüfusun büyükyüzdesini yabancılar, farklı kökenliler ve göçmenleroluşturmaktadır. Savaş öncesi yıllardan bu yana çoksayıda Yahudi'nin de yerleşim alanı olan bölgedeayrıca çok sayıda Türk göçmen de yaşamaktadır.

2006 yılında tamamlanan projenin kayda değer diğerbir özelliği ise, bir soylulaştırma değil, bir kültürprojesi olarak tanımlanmasıdır. ( 2) Buniteliğiyle “Atlantik Bahçeşehir” kent içi konutçözümünde, Almanya'da en iyi konsept ödülünün desahibi olmuştur. Projenin temel hedefi, bölge halkınınuygulama sonrasında da bölgede yaşamaya devamedebilmeleri olarak belirtilmektedir. Birçokiyileştirme ya da soylulaştırma uygulamasındakarşılaştığımız gibi, semt sakinlerini süreçten dışlayan

6

7

Resim

bir yöntem değil, tersine ekonomik ve yasal çerçevedeuygun çözümler üreterek onları kazanan bir yöntemyaşama geçirilmiştir. 2006'da, yerleşmede sakinlerin%80'i yaşamaya devam etmektedir ve uygulamanın II.aşamasından sonra ise, sakinlerin %99'a varan kısmıbölgede kalmayı hedeflemektedir.

Wedding - Gesundbrunnen bölgesi, tarih boyuncasosyal açıdan heterojen yapısıyla bu uygulama içinözel olarak seçilmiş bir alandır. Farklı kökenlerin,dinlerin ve dillerin, farklı kültürlerin bir aradayaşadıkları, toplumsal sorunları ağır olan bir kentselalandır. Ayrıca, modern dönemin “AtlantikBahçeşehir” konut blokları Berlin'in kayıtlı mimarieserleri arasında bulunduğundan, Anıtlar Kurulununkoruması altındadır.

Yeni düzenlemede ana ilkeler yer'e ait önemli birözellik olarak getirilen çoğulculuk ve toleranskültürünün korunması yönündedir. Temel yaklaşım,farklı köken ve kültürlerden kişilerin kentselmekandaki iletişimleri ve ortak bellekleri üzerindeodaklanmaktadır. Farklı kültür, ırk, din, sosyal statü vekuşaklardan insanların aynı mekandaki aidiyetduyguları ve bunu yer'in bir sürdürülebilirlik kriteriolarak tanımlamaları mimari projenin de esasınıoluşturmaktadır. Gerçekleştirilen iyileştirmeuygulaması bu bağlamda sakiler arasında diyalogu veiletişimi geliştirici bir kültür aracı olarakgörülmektedir. “Atlantik Bahçeşehir”, bu nitelikleriyle

8

ve Türk, Yahudi ve Alman kiracılarıyla mekandakiçoğulculuğu karşılayan rolüyle kültürlerarası bir projeolarak da tanımlanmaktadır. ( 3)

Mimar Rudolf Frankel'in bloklarındaki plan tipleri,cephe düzenleri, çatılar, yalıtımlar, ıslak hacimler vb.iyileştirme çerçevesinde yenilenmekte ve çağdaşkonutun gereksindiği standartlara kavuşturulmaktadır.Bazı konutlar ise stüdyo tipi şeklinde düzenlenmiştir.Bu uygulamanın destekçileri arasında öncelikle,BMW, Berlin Bankası IBB, Alman Kredi Bankası DKBgibi şirketler sıralanmaktadır. Ancak özel sektördengelen desteğin yanı sıra yönetim birimlerinin (yerelbelediyeler) işbirliği de devrededir. ( 4)

Projenin karakteristik bir diğer özelliği yinesürdürülebilirlik anlayışının önemli bir parçası olankültür hizmetinin demokratikleştirilmesi olarakgörülebilir. Bölgedeki eğlence yaşantısının bir binaylaözdeşleşen tarihsel bir öyküsü de vardır. 2000 kişilikoturma kapasiteli tarihi “Lichtburg Tiyatrosu”yerleşmenin önemli bir buluşma noktasıdır. Tarihboyunca azınlıkların ve göçmenlerin yerleşim alanıolan Gesundbrunnen'de, “herkes için kültür” gibi birmisyonu üstlenmiş olan bu tiyatro binası, eskigeleneksel yaklaşımına uygun olacak şekilde, azödeyerek çok eğlence ve kültür hizmeti felsefesinisürdürmektedir. Ayrıca, savaş sonrasının sınırsineması olarak bir kültür varlığı değeri taşıyan bina,1962'de duvarın inşasından sonra kapanmış ve uzunyıllar depo olarak kullanılmıştır. ( 5) 1969

9Resim

Resim

Resim

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

Resim 2- Atlantik Bahçeşehir yerleşmesine ait genel görünüm. Kaynak: Bauwelt, sayı 34, 2006 Resim 3- Atlantik Bahçeşehir yerleşmesine ait genel görünüm. Kaynak: Bauwelt, sayı 34, 2006

Page 18: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

34 35

yılında ise dönemin anlayışıyla anıtsal değerinerağmen yıkılarak yok edilmiştir. Ancak bugün tekraralan kültür merkezi olarak canlandırma projesinekatılmaktadır. Alanın sadece kültürel etkinlikler içindeğil; alış-veriş, eğlence, dinlence, boş vakitdeğerlendirme işlevleri için düzenlen programındakahveler, restoranlar, çok amaçlı salon, sinema-tiyatrosalonu, sergi holleri, konser salonu, el sanatlarıatölyeleri, okuma odaları, sunuş ve tartışma odaları,mağazalar, mini müze ve genç sanatçıların atölyeleride yer almaktadır.

Bu açıdan bakıldığında, “Atlantik Bahçeşehir”projesinin sadece bir sıhhileştirme değil, bir kültüreldönüşüm projesi olarak da değerlendirildiğivurgulanmalıdır. Yeni düzenleme, genç sanatçılarınçalışmalarına, yaratıcı güçlerini birleştirmelerine vesergilemelerine de fırsat vermektedir. ( 6) Proje,yerel değerlerin yaşatılması, çağdaş mekandayorumlanabilmesi ve kentsel, kamusal mekandadönüştürücü bir öneri getirmesi gibi özgün niteliklertaşımaktadır. Berlin gibi çok kültürlü ve kozmopolitbir Avrupa kentinde uygulanmış olmasının yanındaülkemizin göç sorunu, farklı kültürel kimlikleri veetnik kökenleri bir arada barındıran sosyal yapısıdüşünüldüğünde Türkiye için bu yaklaşımın bazıipuçları barındırdığı düşünülebilir.

Güncel sanatta olduğu gibi mimarlıkta da insanıntoplumla ve çevresiyle ilişkisi temel bir araştırma

Resim

SONUÇ NOTLARI

DİPNOTLAR

1

2

3

4

5

6

7

8

9

Timuçin, A., Felsefe Sözlüğü, Bulut Yayınları,İstanbul, s. 340.Burke, P., Tarih ve Toplumsal Kuram, çev. M.Tunçay, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, 1993, s.115.Burke, P., age., s. 116.Burke, P., age., s.122.İyileştirme projesinin mimarları bf-architekten,Berlin / Würzburg; M. Muffert, B. Braun Feldweg,Berlin, J. ve S. Braun Feldweg, Würzburg olarakbelirtilmektedir.Bauwelt, sayı: 34, 2006, s. 26-31.www.stadtentwicklung.berlin.dewww.stadtentwicklung.berlin.deTüm bölge nüfusunun yaklaşık %65’ini Almanlar,%35’lik kesimini ise yabancı kökenlileroluşturmaktadır. Bu oranın %20 si ise Türklerdir.

alanıdır. Mimarlık, yapılı çevrenin yeni biçimleriniüretirken çok yönlü “sürdürülebilirlik” tartışmasımeslek alanında çağdaş, bilimsel, yaratıcı yöntemlerleve araştırmalarla desteklenmelidir. Bu çok yönlüyaklaşımda ve disiplinlerarası kavrayışta mimarlık, yenidüşünceleri ve dönüşümü öneren konumdadır. Bunedenle farklı yöntemleri (okuma-görme biçimleri,sunum yöntemleri, analiz-sentez vb gibi) ve araçları(güncel sanat, metin, sinema, grafik tasarımı vb gibi)gereksinecektir. Tasarım, ürettiği çevreye ait olaninsanın / toplumun fiziksel, sosyal, kültürel, ekonomikvb şartlarını irdelerken “sürdürülebilirlik” kavramınıfarklı boyutların diyalektik ilişkisi içerisindedeğerlendirmelidir. Bu bağlamda mimarlığın, kültürelyaratıcılık potansiyeli günümüzde önemli bir aracadönüşmelidir. Kültürün toplumla, çevreyle ve siyasetleilişkisi, mimarlık alanında da çok yönlü olarakdeğerlendirilebilir ve bu bakış sürdürülebilirliğin deana kaynağıdır. “Sürdürülebilirlik” düşüncesi bubağlamda, mimari eseri, bina ölçeğinde değil dekültürel, çevresel katkı değeriyle, sosyal yaratıcılıkgücüyle birlikte düşünmeyi önermektedir. Bu anlayışıyaygınlaştırmanın en önemli adımı ise kuşkusuz,kullanıcıların bu alandaki aktif katılımları, yaratıcılıklarıve farklı bakış açıları olacaktır.

Önemli bir sorun, süreçteki çok yönlü bilginindüzenlenebilmesidir. Diğer bir ifadeyle bu,disiplinlerarası bilginin tasarım sürecinde kullanılmayöntemi sorunudur. Bu bağlamda, kültürler-arası,kurumlar-arası ve uluslar-arası bilginin ve iletişiminsürece katılımı da başlı başına dinamik bir tasarım

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

Resim 4- Atlantik Bahçeşehir yerleşmesine ait genel görünüm. Kaynak: Bauwelt, sayı 34, 2006 Resim 6- Atlantik Bahçeşehir yerleşmesi meydanında yapılan yeni düzenlemelerden. Kaynak: Bauwelt, sayı 34, 2006

Res

im5 -

Atlan

tik

Bah

çeşe

hir

yerl

eşm

esi,

tari

hiLi

chtb

urg

Tiy

atro

sud

ışgö

rün

üşü

.K

ayn

ak:

Bau

welt

,sa

34

,2

00

6

konusudur ve eğitimin de bu bağlamdaki rolü önemtaşımaktadır. Günümüzün iletişim olanaklarını veteknolojisini, kültürel etkileşim amacıyla kullanarakyararlı kılmak mimarlık alanı için önemli bir fırsatyaratmaktadır. Daha yaşanılabilir, sürdürülebilir,çoğulculuğu, şeffaflığı, sivil katılımı savunandemokratik “yer” araştırması, çok sesli toplumsaldüşüncenin de temelidir. Onun içindir ki, şimditartışılması gereken, yaratıcılığın sosyal boyutu,bilginin ilişkilendirilme yöntemleri ve mekanınkolektif yapısıdır. “Sürdürülebilirlik” açısındanbakıldığında bu yaklaşıma destek olmak, geleceğindüşünsel bir sorumluluğudur.

Page 19: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

36 37

GİRİŞ

Susan Maxman, ekolojik mimarinin bir reçetedenziyade bir yaklaşım ve tavır olduğunu, bu nedenle biretikete ihtiyacı olmadığını ve “sadece mimari” olmasıgerektiğini söyler. Buna karşın, “yeşil” tasarımınprofesyonelce kucaklanmasının fiili durumununötesinde, mimarideki çevresel değişikliğin ne anlamageldiği karmaşık bir konudur. Yeşil veya sürdürülebilirbinaları konu edinen sayısız makale, rapor ve kitaplarıgözden geçirdiğimizde, sürdürülebilir mekânın neyitemsil edeceği üzerine çok farklı yorumların olduğunugörürüz. Bu yorumların nedeni ise birçok farklıteknoloji ve tasarım yaklaşımı kullanılan, önemliölçüde birbiriyle çelişen bina tasarımlarıdır.Cook veGolton'un belirttiği gibi, “ 'yeşil' tasarımlama çok genişbir yelpazede değişir, birçok bakış açısını içine alır vegeniş yorumlamaya olanak verir” ve sürdürülebilirmimari “özünde tartışmalı bir kavramdır”.

1

2

UZLAŞMAYI YAPILANDIRMAK

S Ü R D Ü R Ü L E B İ L İ R M İ M A R İ Y İ Y E N İ D E NYORUMLAMAK

Sürdürülebilirliğin tartışmalı bir kavram olduğu büyükölçüde kabul edilmekteyse de, sürdürülebilir mimariüzerine çağdaş tartışmalar konudan kaçınmaeğilimindedir. Rekabet halindeki çevresel stratejiler yatek, homojen bir yeşil tasarım kategorisi içindefarklılıklarına az referans verilerek ya da hiç referansverilmeyerek toplanmaktadır ya da tasarıma ilişkin çokyönlü yaklaşımların varlığı, kendini ifade eden sorunlarolarak değerlendirilen küresel ısınma gibi sorunlarınçözümünde belirgin engeller olarak belirlenmektedir.Bu şekilde ele alındığında, sürdürülebilir binalarınyalnızca farklı tasarlanmış teknolojik yapıları temsilettiği, diğerlerine göre nesnel olarak tercih edilebilirteknolojik değişime ilişkin belirli patikalar ortayakoyduğu varsayılmaktadır. “Teknolojici üstünlüğü”(technocist supremacy) yansıtarak hemen hemen bütünçevresel araştırma programlarına egemen olan buperspektif, sürdürülebilir mimarinin pratiği tarafındanortaya çıkarılan özsel sosyal soruları reddetmeyeeğilimlidir. Sürdürülebilir binaların elde edilmesi için'mimari' daha 'objektif' olmalıdır yahut “bir uzlaşmayaelde edilene kadar, mimarlar bütün bina türleri vegelişim stilleri çerçevesinde uyumlu bir çevresel stratejiyakalayamayacaklardır.” Bu tür bir “çevresel realizm”şu nosyona dayanmaktadır: “Rasyonel bilim, çevreninanlaşılmasını sağlayabilir ve çevresel kötülüklerle başetmek için gerekli araçlara ulaşmaya imkân verir.” Butür bir uzlaşmanın daha ileri bir modeli,“standartlaştırma süreci”dir ve “belirli yerel koşullar” ile“yerel bilincin şekillerinin” reddedilmesi eğilimindedir.

Sürdürülebilir mimariyi, “kesin olmaktan çok göreli birkavram” veya “değerlendirilebilecek bütün konular

3

4

5

6

hakkında bir farkındalık yaratma aracı olarak” görmekyerine; daha doğru ve tartışılmaz olarak anlamak içinuygun bir yol öneriyoruz. Bunu yaparken, JohnHannigan gibi biz de toplumun çevresel sorunlarınfarkına varmasının ve bu sorunları çözmeye istekliolmasının sorunun büyüklüğünden ziyade sınırlı sayıdainsan tarafından dile getiriliş biçimine bağlı olduğunuönermekteyiz. Bu anlamda “yeşil bina” kavramıtoplumsal bir inşadır. Bu çevresel yeniliklerin-toplumsal,ticari ya da teknik olarak- kendi bağlamlarında gereksizolduğu anlamına gelmez. Bu analizin amacı, “çevreselyorumları geçersiz kılmaktan ziyade, nasıl oluştuklarını,meşrulaştıklarını ve rekabet ettiklerini” anlamaktır. Buanlamda varsayım, kişilerin, grupların ve kurumlarınçevresel yeniliğin ne olduğu konusunda geniş ölçüdedeğişen fikirlere sahip olduğudur. Bu aktörlerin herbirinin sürdürülebilir tasarıma bağlı olduğu ancak herbiri için sürdürülebilir olmamanın nedenlerinin ve bunailişkin çözümlerin farklı yorumlandığı söylenebilir. Buyüksek oranda rekabetin söz konusu olduğu bir süreçtir.Tasarım ve gelişim çevresel vizyonlarını uygulamak içindeğişen düzeylerde güç sahibidirler. Bu rekabethalindeki bakış açılarına, binaların formlarında maddiolarak kendini gösteren çevresel söylemler olarakbaktığımızda, farklı çevresel inanç ve stratejilerarasındaki gerilimi algılayabiliriz. Bu şekildeyorumlayıcı bir çerçeve kullanarak, ve söyleminnosyonunu keşfederek, boşluğun, mekanın ve çevrenintoplumsal inşasının altını çizmiş oluruz. Çevreninsadece fiziksel bir bütünlük olduğu ve bilimsel anlamdakategorizasyona direndiği varsayımına meydanokuyoruz.

Analizlerimiz, sürdürülebilir, çevresel, ekolojik, yeşilbinalar üzerine çok sayıda kitap, makale ve rapordanoluşan literatüre ve tamamlanmış binaların çalışmalarınadayanmaktadır. Tablo-1'de 6 çevresel mantığın tipolojisiaraştırma sonuçlarının dikkatli bir analizi ile ortayakonmuştur. Burada mantığı, Hajer'i izleyerek şu şekildetanımlıyoruz: “Sosyal ve fiziksel gerçekliklere anlamverme sürecinde üretilen, yeniden üretilen vedönüştürülen, belirli bir pratikler seti oluşturan fikirler,kavramlar ve kategorizasyonlar bütünlüğü.” Bumantıklar özel, zaman veya uzayda donmuş değillerdir.Benton ve Short'un belirttiği gibi “söylemler asla statikdeğildir, sıklıkla da stabil değildir.” Belirli bir gelişiminsöz konusu olduğu tasarım süreçlerinde mantıklarçelişebilir, birleşebilir ve şekil, tasarım ya da tekniközellikler hakkında tartışma oluşturabilirler. Buradatemel sorun, “çevresel problematiğin” çoğu zaman tümkarmaşıklığı ile tartışılmamasıdır. Bunun yerine “her birçevresel mantığa ekolojik sorunu algılayış biçimlerinegöre değişen simgeler egemendir. Her bir mantık yeşilbina tartışmasının, çevresel problemin çelişkili inşalarınave sürdürülebilir mekanı neyin oluşturacağına ilişkinalternatif kavramlara bağlı olarak değişen çevrelerdeoluştuğunun altını çizer. Bu çelişkili çevresel söylemler“ çevresel tartışmanın içinde ve dışında eğilimleri

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

SÜRDÜRÜLEBİLİR MİMARİNİN ÇEKİŞEN (REKABETEDEN) MANTIKLARI

mobilize ederek” altta yatan tasarım stratejisinişekillendirir. Aslında her bir mantık,çevreyianladığımız ve deneyimlediğimiz çevresel bilincinfarklı kaynaklarından, içinde kuruldukları çevre ileilişkili binaların birbirine uzak imajlarından ve çevreselfayda ve zararın oluştuğu ve temsil edildiği birbirine zıtboşluk anlayışları tarafından desteklenmektedir. Buyorumlayıcı çerçeveleri keşfederken, çevresel mekanyaratmanın spesifik formları tarafından ortaya konangeniş tasarım stratejileri içinde teknolojik tercihlerin herbir mantık tarafından nasıl önceden belirlendiğiniortaya koyacağız. Yukarıda belirttiğimiz gibi bumantıkları ayrı olarak ele alıyoruz, birbirinden özerkolduklarını varsaymıyoruz. Pratikte tek bir binanınanalizi durumunda mantıklar söz konusu olmayabilirveya birleşebilir. Belirli bir örneğe odaklanmaktansaamacımız burada sürdürülebilir mimariyi düşünmeçerçevemizin genel olarak üst mantıklarını ortayaçıkarmaktır.

Ekoteknik mantık, tekno-rasyonel ve politika temelli birsöyleme dayanır. Eko teknik mantığın dayanağı ise'artışa, tekno ekonomik değişime ve bilim veteknolojinin çevresel sorunlara çözüm olabileceği'neduyduğu inancıdır. Cook ve Galton'un belirttiği gibi,“teknoloji merkezliler, çevresel sorunların varlığınıalgılarlar ve bunları çevrenin yönetimi ile çözmekisterler”, bunun için de “objektif analize ve rasyonelbilimsel metoda ” inanırlar . Çevresel politika alanındabu fikirler ekolojik modernizasyon bağlamında ifadeedilmiştir, “ modernizasyon yolunu terk etmeksizinçevresel krizin üstesinden gelme olasılığı”vurgulanmaktadır. Varsayım, var olan kurumlarınçevresel kaygıları içselleştirebileceği ve bunlara tepkiverebileceği, gerekli olanın, bilimin, teknolojinin veyönetimin kalkınmanın çevresel etkileri konusundadikkate alındığı birleşik bir yaklaşımdır.

Ekolojik modernizasyon paradigmasının anahtarözelliği küreselleştirmeci bakış açısıdır. Bu bakış açısıise zaman ve mekanda sürdürülebilirliği 'geniş'bağlamda konumlandırır. Kaygılar asit yağmuru gibiulus ötesi kirlilik konuları, ozon tabakasınınzedelenmesi, küresel ısınma, iklim değişikliği gibievrensel, küresel çevre sorunları hakkındadır. Bu bakışaçısında göre gerçek çevresel tehlikeler “hayatı tehditeden küresel fiziksel krizlerdir” İhtiyaç duyulan,merkezileşmiş ulusal ve küresel eylem gerekliliğiçerçevesinde uluslararası politik bir uzlaşmanınsağlanmasıdır. Gelecek kavramı üzerinde bir vurgu sözkonusudur, Brutland'ın belirttiği gibi sürdürülebilirlik“bugünün ihtiyaçlarını, gelecek kuşakların da kendiihtiyaçlarını karşılayabilme olanağından ödünvermeksizin karşılamak” tır. Bu nedenle geleceknesiller için stabilite ve dünya kaynaklarınınzenginliğinin sürdürülebilirliğini sağlamak konusundahepimizin etik bir sorumluluğumuz vardır. Küreseleylem ve yerel tepkiler bağlamında 'sürdürülebilir bina'kavramı ve rolü öncelikli hale gelmektedir.

17

18

19

20

21

EKOTEKNİK MANTIK - BİNALAR VE KÜRESELMEKAN

Simon Guy* ve Graham Farmer*

SÜRDÜRÜLEBİLİR MİMARİYİ YENİDEN YORUMLAMAK:TEKNOLOJİNİN YERİ

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

Bu makalede farklı teknik tasarım stratejileri ile birbiriyle

yarışan ekolojik mekan oluşturma kavramları arasındaki ilişki

ele alınmaktadır. Bu makalede, bir binayı “yeşil” olarak

adlandırırken ne demek istediğimize ilişkin kavramsal

zorlukların altı çizilmekte; sürdürülebilir mimarlığın

gelişmesinde toplumsal konstrüktivist bakış açısı

özetlenmektedir. Makalede kökleri birbiriyle yarışan

çevrecilik kavramlarına kadar giden ekolojik tasarımın altı

farklı dayanağı tanımlanmaktadır; her bir dayanağın

öngördüğü teknolojik stratejiler ve alternatif sürdürülebilir

mekan anlayışları açıklanmaktadır. Son olarak, makalede

mimari eğitim, uygulama ve araştırma için ekolojik tasarımın

tartışmalı doğası ele alınmaktadır.

Page 20: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

38 39

Pratikte 'gelişmelerin süreç içinde ilerlemesi,kalkınmanın olumsuz etkilerini azaltacağı' fikriuzlaşımsal ve yukarıdan bir çevresel ve teknolojik bakışaçısını karakterize ederler. Çevresel problemlerkaynağını çevresel kaygıların yeterince hesabakatılmadığı geçmiş pratiklerden almaktadır ve gerekliolan “ eskilerinden daha faydalı olan ve çevre için faydasağlayacak yeni teknolojilerin geliştirilmesi,uygulanması ve yaygınlaştırılmasıdır”, altta yatanv a r s a y ı m i s e “ ç e v r e s e l s o r u n l a r ı n a n c a kendüstriyelleşmenin ilerlemesi ile çözüleceği”şeklindedir. Bu nedenle bu yaklaşım, simgesel dilinibüyük ölçüde ekolojiden alıyorsa da çevresel hastalıklarkonusunda “her derde deva ilaç” olarak teknolojikgelişimi görür, iyimserliğini ve inancını teknolojikgelişimin potansiyeline ve olasılıklarına koyar.

Bina tasarımında ise, simgesel konu verimliliktir veküresel kaygılarla paralel biçimde enerji verimliliğiönceliklidir. Binaların çevreye olumsuz etkilerinin,binanın inşa sürecinde çeşitli verimsiz pratikler sonucudoğduğu varsayılır. Bunun sonucunda oluşan tasarımstratejisi büyük ölçüde uyarlanabilirdir. Bu tasarımstratejisine dayanan binalar, enerji, yapım ve mekansalbağlamda verimliliğin maksimize edilmesini amaçlayan;modern ve genellikle de ileri teknoloji binalardır. Buyaklaşım en iyi şekilde İleri teknoloji (High-Tech) Okulutarafından somutlaştırılmıştır; Norman Foster, RichardRodgers, Nicholas Grimshaw ve Michael Hopkins gibiİngiliz mimarlar, İtalya'dan Renzo Piano'nunçalışmaları, Almanya'dan Thomas Herzog veMalezya'da biyo-klimatik gökdelen çalışması ile KenYeang. Burada çevresel verimlilikle ilgili vurgu, çatı vehizmet (fabric and service) sistemlerinde büyükteknolojik gelişmeleri uyarmıştır: yarısaydam yalıtım,yeni tür cam ve güneş gölgeleme tipleri, gelişmiş yancepheler, çift katlı duvarlar ve çatılar, “fotovoltaikler”.Enerji tasarruflu aydınlatma, pasif güneş tasarımı vegünışığı, doğal ve karmaşık tipte havalandırma, dahaverimli havalandırma ve serinletme işlevlerinin karmaşıkenerji idare sistemleri ile birleşimi 'ileri teknoloji'yaklaşımının bölümleridir. Ekoteknik yaklaşım büyükölçüde niceliksel görünmektedir. Kısaca bu yaklaşımagöre başarı, bina enerji tüketimi ile, maddedesomutlaşan enerji ile, atık ve kaynak kullanımınınazaltılması ile, sayısal olarak ve fayda-maliyet analizleriile ölçülür.

Ekoteknik mantığın teknolojik değişimin artışına olanvurgusu ve çevresel isteklerin giderilmesine kurumlarınuyum sağlayacağına olan inancından farklı olarak, eko-merkezli mantık, değerlerin radikal biçimde yenidendüzenlenmesi ihtiyacı üzerinde temellenir. VictorPapenak'a göre “ekonomiler ve ekoloji arasındakifaydacı bağlantı, endüstrilerin ve hükümetlerinmüdafileri tarafından sistematik olarak yanlışyorumlanmıştır”. Burada varsayım, “ sürdürülebilirtasarımın meydan okuyuşunun çok büyük olduğu, çokkarmaşık olduğu, ve teknik bir problem veya kurumsal

22

23

24

25

EKO-MERKEZLİ YAKLAŞIM: BİNALAR VE DOĞANINYERİ

tasarımın bir egzersizi olarak ilgilenilmek için çokbelirsiz olduğudur.” Eko-merkezli mantık, sistemikekolojinin doğal bilimsel paradigmasındankaynaklanan belirl i bir doğa anlayışındankaynaklanmaktadır. Analiz çerçevesi olarak, hemekolojideki epistemolojik bütünlüğü hem de ekolojikbütünlükler içindeki metafiziksel gerçekliği ima eder.“Gaia” nosyonu ile ortaya konan, bir bütünün bağımsızparçaları olarak canlılar ve cansızlar arasındakidinamik etkileşime vurgu yapan bir söylemdir. Ekomerkezli söylem, ekoloji bilimini, eko merkezli ya dabiyo merkezli etik bir çerçeve içinde birleştirerek insanmerkezli bakış açısını genişletir, ekolojik sistemler,cansız varlıklara ilişkin kaygıları da ahlakideğerlendirmelere dahil eder. Bu Aldo Leopold'un“toprak etiği” ile ortaya konmuştur. Burada dünyaalınan ve satılan bir mal olarak değil, insanların içsel birbileşen olarak görüldüğü bir toplum olarakgörülmektedir. İnsanın çevreye sorumluluğu birkahyalık olarak algılanır; sınırları insandan değildoğanın kendisinden gelen biyo fiziksel çerçevetarafından dikte edilen etik bir yönetimdir. Tartışılan,bu sınırların esnetilmesinin felaket sonucunudoğuracağı ve gezegenin yaşamını sürdürmesinitehlikeye atacağıdır.

Bu söylem, doğanın kırılgan olarak görüldüğü ve doğaldengenin kolaylıkla bozulabileceği şeklinde bir bakışaçısından kaynaklanmaktadır. Sürdürülebilirlik bunedenle ekosistemlerin ve doğal zenginliğin acilen vetamamen korunmasını gerektiren, “bina üretiminin vetasarımının yeniden düşünülmesinde radikal biryaklaşım” gerektiren bir tepkidir. Sürdürülebilirmimarinin rolü basitçe çevresel performansıngeliştirilmesi değildir, bu yaklaşım “çevreselproblemlere içkin olan bir endüstriyel paradigmayaaittir”. Burada gerekli olan sadece daha verimliteknolojilerin gelişmesi değildir, dahası yeterliteknolojinin ne olduğu sorusu söz konusudur, birincisorunun sınırlarını, ikinci sorunun cevabı çizecektir.İnşa edilmiş çevrenin eko merkezli imajı negatifçevresel etkilere vurgu yapar, binalar söz konusuolduğunda bunların” saf tüketim” formunun dışındadoğal olmayan formlar olduğu ve çevrenin doğaldöngülerini bozduğu söylenir. Bu anlamda “ her birbina doğaya karşı bir davranıştır, dünyanın yüzeyininorijinal sterilliğini onu kaplayarak bozmaktadır, toprak,güneş ve su arasında etkileşimde bulunması gerekendoğal kaynakları üretmekten yoksundur. Sonuç olarakekolojik anlamda, bir bina parazittir.” Sürdürülebilirmimarinin misyonu bu şekilde doğaya karışmamaolarak ortaya çıkar, sürdürülebilirliğin ölçütüekosistemin gelişmesidir, temel soru inşa edipetmemektir. İnşanın zorunlu olduğu durumlarda amaç,binaların “ekolojik ayak izlerini” radikal bir biçimdedar tutmaktır. Binalara yaklaşım analojiler üzerindenkurulmaktadır, burada ekolojik sistemler verimli,yaşayan, kapalı, döngüsel süreçlerken, gelenekselbinaların lineer, verimsiz ve açık sistemler olarakkarşıtlaştırılması söz konusudur. Sonuç olarak bütünseltasarım stratejileri, küçük çaplı merkezileşmemiş

26

27

28

29

30

31

32

33

34

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

Tablo 1Mantık Boşluk İmajı Çevresel bilinç

kaynağıBina imajı Teknoloji Mekânın ideal

konsepti

Eko-teknik MakrofizikselKüresel bağlam

TeknorasyonelBilimsel

Ticari, moderngelecek odaklı

Verimli enerjiileri teknolojiuzman

Küresel çevrekaygılarınıgeleneksel binatasarımları ilebirleştirmek.Kentsel vizyonuyoğun vesıkıştırılmış.

Eko-merkezli Kırılganmikrobiyotik

Sistemik ekolojiMetafizikbütünlük

Kirleticiparazitseltüketici

Otonomyenilenebilir,yenidendönüştürülmüşorta düzey

Sınırlı ekolojikayak izleri olanotonom vemerkezsizleşmişbinalarla doğayauyum.Stabiliteyi,bütünlüğü,yerelve küreselçeşitliliğingelişmesi”nigarantilemek

Eko-estetik Yabancılaştırıcıinsan merkezli

Duyusalpost modernbilim

İkonik mimariyeni çağ

Pragmatik yenilineer olmayanorganik

Yeni ekolojikbilincimizleaydınlatılmış vedoğayıkavrayışımızıdönüştürmüşolarak evrenselyenindeyapılanma.

Eko-kültürel Kültürel bağlambölgesel

FenomenolojiKültürel ekoloji

Otantik uyumlutipoloji,k

Yerel düşükteknolojili ortakmekan bölgesel

Yerel ve biyobölgesel fizikselve kültürelkarakteristiklereuygun binalarinşa etmeyiöğrenmek

Eko-medikal Kirletilmiştehlikeli

Tıbbi klinikEkoloji

Sağlıklı yaşambakım

Pasif antitoksikDoğalhissedilebilir

Sağlığı, iyiolmaqyı vebireyler içinyüksek kalitedehayatıgarantileyenhissedilebilir vedoğal bir çevre

Eko-sosyal Sosyal bağlamhiyerarşik

SosyolojiToplumsalekoloji

Demokratikevbireysel

Esnek katılımcıyerele uygunyönetilen

Merkezsizleşmiş,organik,hiyerarşikolmayan vekatılımcıtopluluklar yoluile toplumsalolarak uyumlubireysel vetoplumsaluzlaşma

Page 21: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

40 41

tekniklerle düşük ve orta teknolojilere dayanmaktadır.Birleşik Krallık'tan Brenda ve Robert Vale'intasarımlarında olduğu gibi merkezi su, enerji ve atıkaltyapı sistemlerinin azaltılmasına vurgu vardır. İnşaatmalzemeleri bağlamında ise dünya, tahta, saman gibidoğal ve yenilenebilir malzemelerin kullanılması, yenimalzeme kullanımının yeniden kullanma ve yenidenkazandırma ile azaltılması söz konusudur. Bu yaklaşımMike Reynold'un New Mexico'daki yerel “Earthship”projesinde, lastikler, şişeler ve diğer atık malzemelerkullanarak yaptığı, doldurduğu ve sıvadığı kendikendine yeterli evlerde somutlaştırılmıştır.

Eko-estetik mantık, sürdürülebilir mimari tartışmasınıkaynakların verimli kullanımından veya ekolojik ayakizlerinden öteye götürmektedir. Burada sürdürülebilirmimarinin rolü metaforiktir ve toplumsal değerlerinikonsal bir dışavurumu olarak, doğa ve insan dışı dünyaarasında yeni bir tanımlama ortaya koyup buna ilhamverecek şekilde hareket etmelidir, zira “inşa sanatındayeni bir dil gerekmektedir ” Eko-estetik mantık, yenibir kavram söylemi olarak tanımlanabilecek birbağlamda hareket eder ve yeni çağ boyutunukapsayacak biçimde toplumsal ve çevresel ilişkilerineruhani bir vurgu yapar. Yeniçağcılık, dünya tarihinievrimsel bir şekilde ele alır, yani “dünyanın yeni bir varolma hali ile sonuçlandıracağı bir bilinç kaymasındanveya değişiminden geçtiği” inancından kaynaklanır.Bir toplumsal değişim teorisi olarak idealist bir küreselevrensel bilinç bakış açısına sahiptir, kişisel görelilik veçevresel farkındalık ile başlayan bu bilinç, “yepyenikültürler ve medeniyetler kurulmasına” gidecektir.Değişimin başlangıç noktası, “doğu felsefelerine içkinolan bakış açılarının ve post modern biliminbirleşmesidir ” Bu yeni post modern paradigma, “karmaşıklığın yeni bilimleri olarak anılan, Karmaşıklıkteorisi, kaos bilimi, kendini organize eden sistemler velineer olmayan dinamikler gibi bilimlerce aydınlatılanyeni bir dünyadır.” Eko-estetik mantık bireyselyaratıcılık ve özgürleştirilmiş hayal gücü üzerine vurguyapar ve bunu Batılı rasyonalizmi, modernizmi vemateryalizmi reddeden doğaya romantik bir bakış ilebirleştirir; varsayım, “bu insan dünyasınınkurtuluşunun insan kalbi dışında hiçbir yerdeolamayacağıdır ” Çevresel krizin çözümü için yararcıdeğerlerden ayrılmak, estetik ve duygusal değerlerinbirincil rol oynadığı bir bakış açısı benimsemekgereklidir. John Passmore'a göre: “ Daha duyarlı birtoplum terkedilmiş şehirlere, kasvetli ve kirli evlere,benzersiz biçimde çirkin kiliselere, cüruf yığınlara, kirlinehirlere ve post endüstriyel batının sahnesinioluşturan çöplüklere tahammül etmezdi…İnsanlarsadece dünyaya daha duyarlı bakarlarsa, ona dikkatetmeleri gerektiğini öğrenirlerdi. ”

Binaların tasarımında simgesel konu yeni milenyumave bütünsel, ekolojik bir dünya görüşüne, zeitgeist'aevrilen çağın nasıl temsil edileceğidir. Bu ilk olarakkültürün kendisinin tanımlanması ve doğa bilincimizi

35

36

37

38

39

40

41

42

43

EKO-ESTETİK MANTIK: BİNALAR VE YENİ ÇAĞMEKANI

.

.

.

değiştirecek yeni evrensel bir mimari ikonografiyaratmada bir etik sorumluluk getirmektedir. Yeşilbinaların rolü, doğaya insan merkezli yaklaşan vehümanist bir kültürü temsil eden mimarinin katı resmiyorumlarından özgürleşmektir ve “tasarımda bütüngelişim, ekolojik modellere dayanan inşa sanatları içinyeni bir paradigmanın gelişmesini gerektirmektedir.” Bumantığın söylemi, uygun mimari formu fizikselperformansın üstünde tutmaktadır: Charles Jencks'inbelirttiği üzere, “iyi ekolojik bina, kötü mimari dışavurumanlamına gelebilir.” Aslında “ duyarlı, yaratıcı yeşilmimari geleneğinin geliştirilmesi gereklidir”; bu mimari“karmaşıklık paradigmasını aydınlatması, stili vebütünlük felsefesinin gereği olarak ekolojik paradigmaiçinde haz verecektir ” Bu yeni mimari dil bilgi çağınınyeni teknolojileri ile mümkün olacaktır. Jencks, buhareketin başlangıcının “organik-teknoloji” mimarisi ileFrank Gehry, Santiago Calatrava ve “Gelecek Sistemleri”,Japon mimarlardan Arato Isosaki'nin “kozmik”formlarında ve SITE'ın sanatsal gökdelenleri ve mimariçalışmalarında bulunabileceğini söyler.

Eko-kültürel mantık, hem kültürel hem de çevreselkaygılarla ilgili olarak yeni bir temel değerlerdüzenlemesini vurgular. Burada söz konusu olan yeni birevrensel kültürün yükseltilmesi değildir, fakat var olankültürlerin çeşitliliğinin korunmasıdır. Simgesel konuotantikliktir ve gerçekten sürdürülebilir bina nosyonu iseyerellik ve mekân kavramları ile tam ile ilişkili olmalıdır.Mekâna vurgu, veya genius loci, Uluslararası Stilinküreselleşmesine ve soyut modernist boşluğuneksikliklerine tepkidir. Etik sorumluluğumuz modernkültürün içinde hükümsüren evrenselleştirmefenomenine direnmektir, Frampton'a göre “ herhangi birtür otantik bir kültürün sürdürülmesi gelecekte tamamenbölgesel kültürlerin önemli formlarını oluşturmakapasitemize bağlıdır.” Arne Naess, amacımızın “insankültürel farklılığı dahil olmak üzere dünyadaki yaşamınçeşitliliğini ve zenginliğini korumak” olması gerektiğinibelirtir. Bu ise ekolojik olarak sürdürülebilirkalkınmadan daha ileri bir adım atarak uzun süreli “ekofiziksel” kalkınmayı gündeme getirir: “ ekolojik olaraksürdürülebilir gelişim için herhangi bir model, örneğinkültürlerin düşüncesiz yıkımına katkıda bulunmaktannasıl kaçınılacağı ve görkemli ve anlamsız hayata inancınnasıl dağılacağı konusunda ancak bunlar denemeniteliğinde cevaplar içermelidir.”

Eko-kültürel mantık çevrenin fenomenolojikdeğerlendirilmesinden ilham alır ve Heidegger'inkavramı ile 'mekanı yeniden öğrenme' veya ikametetmeye bir vurguyla 'ikamet etmeyi diriltmeye' dayanır.Bu biricik kimlik görüşü doğanın içinden sübjektif olarakevrilir ve anlamın birey ve gelenek arasında sürekliliği,ekolojik bilincin oluşturulması ile birleşerek temelkaygıyı oluşturur. Bu hem bir mekana yerel olmaduygusunun geliştirilmesini hem de ekosistemi vegörünümü (landscape) rahatsızlıktan korumasorumluluğunu ima eder. Yaklaşım merkezileşmemeye

44

45

46

47

48

49

50

.

EKO-KÜLTÜREL MANTIK: BİNALAR VE OTANTİKMEKAN

vurgu yapar ve ekolojik toplumun küçük çaplı temelcoğrafi birimleri sayılan bölgeler ve biyo bölgelerinkarakteristikleri ile ilişkilidir. Burada biyo bölge, doğal,biyolojik, ekolojik karakteristikler ve kültürel birbağlamın birleşimidir. Bu birleşim hem fiziksel alan ilehem de “bilinç alanı” ile sınırlanmıştır. Sürdü-rülebilirlik, bu karakteristikler tarafından belirlenensınırlar ve olasılıklar içinde yaşamaktır ve bir tasarımstratejisi biyo bölgecilik yerel ve bölgesel binayaklaşımlarından ilham alır. Bu geleneksel binaformlarının, kendi fiziksel çevreleri ile uyumlu hayattarzlarına uygun olarak doğal olarak evrilmiş köklükültürlerin göstergesi olduğu düşünülür.

Bu mantığa göre sürdürülebilir mimari, belirli bir yerininsanları ya da mekanının kültürel değerleri ile uyumsağlamakta genellikle başarısız olan evrensel ya dateknolojik temelli tasarım metodolojilerindenuzaklaşmalıdır. Ujam ve Stevenson'a göre bu durumunanlamı şudur: 'yeşil' mimarların, 'yeşil' fakat (var olanbina tipolojileri içinde) sürdürülemez kültürel teknikçözümler yerleştirilmesi ile ilgili kaygılarını yanlışlamak.Sentetik materyallerden yapılma bir yalıtım eklemek yada “ Arap-rüzgar” kulelerini ofis blokları olarak inşae tmek sü rdü rü leb i l i r t a s a r ım ve kü l tü re ldeğerlendirmeler bağlamında 'yeşil' bir çözüm içermekanlamına gelmemektedir” . Çağdaş mimari bu nedenlesürdürülebilir olmak istiyorsa “belirli bir mekan içinderin şekilde yapılanmış olan kişisel tepkilerialgılamalıdır ” Eko kültürel mantık var olan inşa edilmişkültürel arketip çeşitlerinin korunmasını vemuhafazasını gerektirir; her birinin yerel kullanım vedeğerlendirme tarihi olan yerleşim kalıplarının, binatipolojilerinin, geleneksel inşa tekniklerinin dönüşümüve yeniden kullanımı üzerinden vurgulanan kültürelsüreklilik kaygısı söz konusudur. Mekanın özellikleri,yerel maddelerin kullanımı ve iklim ve mikro iklimkoşullara uygun tepkiler üzerine bu vurgu belki de en iyişekilde Avusturalya'dan Glenn Murcutt 'un,Hindistan'dan Charles Corrrea'nın, Sri lanka'danGeoffrey Bawa'nın ve Mısır'dan Hassan Fathy'ninbölgesel yaklaşımlarında görülür.

Eko medikal mantık, sürdürülebilirlik tartışmasını uygunform veya tasarımın kültürel bağlamının daha genişolmasından, bireysel sağlığın sürdürülebilirliği gibihümanist ve toplumsal bir kaygıya kaydırmaktadır.“Bireyin sağlığının önemli bir koşula, sağlıklı bir çevreyebağlı olduğuna” ilişkin bir sağlık söylemi ile ilişkili olarakortaya çıkmıştır. Dışsal çevreye koşullanmış bireyselsağlık anlayışı ile insanların çevreyle yeni bir ilişkikurması meşrulaşmıştır. “Havanın, suyun ve kentselalanın kalitesi gibi konularla sağlık ilişkilendirilerek,sağlık alanı çevreyi önemli bir sorun olarakbelirlemiştir.” Bu mantık tıbbi bir söylem kullanarakhem fiziksel hem psikolojik sağlık problemlerine yolaçan nedenlere ve inşa edilmiş çevrenin ters etkilerinedikkati odaklamıştır. Tıbbi söylem “risk toplumuna” eşlikeden ve mekanikleşme ile ilgili olan çevresel tehlikelerin

51

52

53

54

55

.

EKO-MEDİKAL (TIBBI) MANTIK-BİNALAR VESAĞLIKLI MEKANLAR

altını çizer. Burada teknolojik uygulama risktenarınmış bir uygulama olarak kabul edilmez; dahaönemlisi, bu söylem binaların (veya toplumun)teknolojik yoğunluğunu azaltmanın zorunlu olarak “daha sağlıklı olmayı daraltmayabileceğini, tam tersinedaha sağlıklı olmak konusunda bir gelişimin hayaledilebildiğini” belirlemektedir.

Binalar söz konusu olduğunda, eko medikal söylembinaların içine yoğunlaşır, ev ve iş alanları için 'hastabinalar' kavramı simgesel konulardan birini oluşturur.David Pearson'un belirttiği gibi “inşa edilmiş kentselçevrelerin çoğu kötü şekilde tasarımlanmış veuygulanmıştır, onlara sürekli maruz kalmak stresi vehastalığı üretir- 'hasta bina sendromu'nun semptomlarıdaha geniş bir sıkıntının bir parçasıdır.” Buradabinaların 'düşman doğal dünyaya' karşı teknolojik birsığınma alanı olma rolü değişir ve binaların kendisipotansiyel riskler içeren, günlük olarak tehlikeleremaruz kalınan mekanlar olarak görülmeye başlanır.Sağlığımız, onu korumak için geliştirilen teknolojinintehdidi altındadır. İş ortamı söz konusu olduğunda, busöylemden kaynaklanan eleştiriler, sorunların kökeniolarak bireysel kontrolden muaf olan halihazırdakiçevremizin ve doğadan ayrılığın söz konusu olduğumodern büyük binaların teknolojik yoğunluğunu işaretetmektedir. Bir çok insan zamanını yapay olarakaydınlatılmış, mekanik olarak havalandırılan ve etkinşekilde dış dünyadan koparılan evrensel ortamlardageçirmektedir. Doğadan bu şekilde izole edilmeyebüyük ölçüde karşı çıkan bina sahipleri şimdilerde içselmekânlar üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmakistemektedir. Bunun sonucu olarak “ çevresel farklılığınyeni tasarım kuralları” ortaya çıkmakta, ikamet edenleriçin insanların doğal durumuna daha uygun doğal iklimdinamikleri anlayışı olan mekanlar hayaledilmektedir.

Doğal şartların sağlandığı çevrelerin geliştirilmesimateryal tercihlerini gündeme getirmektedir, ekomedikal mantık sentetik inşaat malzemelerinin anahtarbir konu olarak görüldüğü, çevresel tıp ve klinik ekolojidisiplinlerine dayanmaktadır. Christopher Day gibimimarlar bu kaygıları hayat tarzının karmaşık bir bütünolduğundan hareketle ruhsal olarak sağlıklı olmakonusunu içerecek biçimde genişletmiştir. Gerekliolan, içinde “dengelenmiş, rahatlamış ve dünyayla bir”hissedeceğimiz “iyileştirici çevreler”dir ve mimari“duyular ı onurlandırmalıdır ” Bu f ikir ler“baubiologie” (bina biyolojisi) kavramı içinde yer alır,sağlık ve ekoloji birbirine bağlıdır ve amaç “fiziksel,biyolojik ve ruhsal ihtiyaçlarımızı tatmin eden starımlaryapmaktır ... Sağlıklı 'yaşayan' bir iç mekan ortamı içinbunların iskeleti, işlevleri, renkleri ve manzaralarıçevreyle ve bizimle uyumlu olarak etkileşmelidir… ”Bu yaklaşım Hollanda'da Peter Schmid'in,Danimarka'da Floyd Stein'ın, Norveç'ta Gaia grubununve Almanya'da Elbe ve Sambeth'in çalışmalarındagörülebilir. Bina biyolojisi, doğal ve hissedilebilirmateryallerin ve sağlığı geliştirmek için renklerinkullanımını, doğal ışıklandırma ve havalandırmayı,

56

57

58

59

60

61

62

63

6 4

65

.

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

Page 22: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

42 43

geleneksel inşa metotları ile organik uygulamaların vesonlandırmaların kullanılmasını önerir.

Ekososyal mantık, sürdürülebilirlik sosyal gündeminibireysel kaygıların ötesine taşıyarak ekolojik krizin dahageniş toplumsal faktörlerle ilgili olduğuna ilişkin birpolitik söylem ortaya koyar. Ekolojik toplumun anahtarıolarak demokrasi konusunu simgeleştirir. Ancak ortakamaçlara ve ihtiyaçlara yönelik hizmet veren bir toplumile insanlar, gerçek özgürlüğü ve bireysel kendinigerçekleştirmeyi deneyimleyebilir ve doğal dünya ileuyumlu biçimde yaşayabilirler. Murray Bookchin,“Toplumsal Ekoloji” teorisindeki “ farklılık içinde birlikkuralı”nın toplumsal kuralı düzenlebileceğini söyler ”Toplumsal ekolojistler “ doğanın bozulmasının nedeniolarak insanların diğer insanlar ve doğa üzerindekitahakkümünü” gösterirler. Çevresel ve ekolojik yıkımbu nedenle en iyi şekilde insan egemenliğinin bir formuolarak anlaşılabilir; bir toplum ne kadar hiyerarşik vebaskıya uygun doğaya sahipse, çevreye egemenlik veçevrenin bozulması da o kadar geniş olacaktır. Bunedenle ekolojik toplum sadece “ kendi gerçekliğinde,kendini gerçekleştirerek, zengin şekilde açıklanmış, birtoplumda çoklu insan ağları ile” oluşturulabilir. Buyaklaşım endüstriyel toplumun daha küçük, yüksekoranda kendine yeten, “ekoloji yasalarına dayanan biranlayışla teknolojileri yöneten” komünal birimlereayrılarak merkezsizleştirilmesini ister. Amaç, yerelkontrole dayanan kendine yeten sağlıklı toplumların vemaddi öğelerin minimal, insan kaynaklarınınmaksimum seviyelerinde işlev gören yerel ekonomileroluşturulmasıdır. Bu mantık tam katılım ve özgürlük gibidemokratik değerlerin norm olduğu ekolojik vetoplumsal topluluk nosyonunun vurgulandığı binalarınyaratılmasını ister. Binaların ev olarak görülmesinosyonunu öne çıkarır ve modern mimarininyabancılaştırıcı çok sayıda örneğine meydan okur. DickRussel'ın deyişi ile “ kooperatif topluluklarının, ihmale t t i ğ i m i z d ü n y a y a v e b i r b i r i m i z e k a r ş ısorumluluğumuzun bir şekilde birleştirildiği bir binametaforuna ihtiyacımız vardır ” Burada etik kaygılar,bireysel ve kolektif kimlik yaratmamıza yardımcı olacakpotansiyele sahip binaların yapılması ile ilişkilidir. Butasarım yaklaşımı toplulukların geliştiği yereldoğallıklarla ilişkili olan organik toplumunvurgulanmasını amaçlar. Bu mantıkla ortaya çıkanstrateji, teknolojik ve estetik olduğu kadar toplumsaldırve politik olarak teknoloji ve uzmanlık üzerindedemokratik kontrolün sağlanması hususunu vurgular.“Uygun teknolojinin” kullanımı konusunda Pepper'ında belirttiği gibi bir kaygı vardır: “sadece 'uzman kişiler'azınlığı tarafından kullanılan yüksek teknolojinintersine; uygun teknolojiler demokratiktir, bireylert a ra f ından an la ş ı l ab i l i r , uygu lanab i l i r vekullanılabilir…” Birçok karmaşık bina için söz konusuolan “kara-kutu anonimliği” ile burada söz konusu olanyerel ve ekolojik koşullarla uyumlu ve bunlarda temelinibulan açık, saydam ve katılımcı olanaklar sunan

EKO-SOSYAL MANTIK- BİNALAR VE TOPLUMSALMEKAN

.

.

66

67

68

69

70

71

yaklaşım arasında çelişki vardır. Katılımcı tasarımsüreçleri Belçika'da Lucien Kroll, İngiltere'de RalphErksine, Almanya'da peter Hubner'ın kedi-inşaprojeleri ve İngiltere'deki Segal metodu ile çalışanbelirli sayıda mimar arasında farklılaşarak çağdaşmimaride uygulanmaktadır. Buradaki amaç çevreye,gerekmedikçe etkide bulunmayan yani mümkünolduğunca yerel, geri dönüştürülen, doğalmateryallerin kullanıldığı, ikamet edenlerinihtiyaçlarına cevap verebilen, uygun, esnek binalarıninşasıdır. Bağımsız eko-topluluklar vizyonu,günümüzde bir çok alternatif topluluk tarafındangerçekleştirilmiştir: Örneğin İskoçya'da FindhornTopluluğu, Danimarka'da Christiana Özgür Şehri veArizona'da Arcosanti.

Sürdürülebilir mimari tartışmaları içinde rekabethalindeki doğa görüşlerini belirlerken, analizlerimizsürdürülebilir mimari pratik için bir uzlaşımsal tanımarayışının altında yatan pozitivist bilimsel varsayımhakkında önemli sorular ortaya çıkarmıştır. Tasarımtartışmalarının ve pratiğinin çatışan yorumlardanoluştuğunu, çevresel problemin doğasının kendisinitanımlaması ve yeniden tanımlanması sürecinde bir çokkarmaşık aktörün söz konusu olduğunu belirliyoruz.Sürdürülebilir mimari tartışmaları toplumsal çıkarlaragöre, problemin farklı yorumlanışlarına göreşekillenmekte, sürdürülebilir gelecek için oldukça farklıyollar önerilmektedir. Bu rekabet halindeki çevreseltartışma sadece belirsizliğin sonucu değildir; aynızamanda “çelişen önermeler” yani karşılaştığımızçevresel sorunlarla ve sorunların nedenleri ile ilgilikesinlikle uzlaştırılamaz fikirlerin oluşturduğu setler”invarlığıdır. Burada ve başka yerlerde geliştirilmiş olansosyal yapısalcı teori teknolojik gelişmenin ve binatasarımının şartlara göre değişen, bağlamsal doğasınıişe yarar biçimde ortaya koyar ve muhtemelen entartışılır olan temel konunun altını çizer: çevrenin çokçekişmeli bir alan olduğu (uzlaşma tartışmasındaanlaşılır şekilde marjinalleştiği) ve çevresel mekanyaratma konusunda alternatif teknolojilerin birbirineuzak felsefeler ima ettiği. Çevresel kaygılar zaman veuzaya özgüdür ve doğanın belirli bir model olarakalgılanmasına bağlıdır. Aynı “mantık, teknolojiye vesürdürülebilir mimariye de uygulanabilir. Başka birdeyişle, insan eliyle oluşturulmuş her şeyde olduğu gibibir “yorumlama esnekliği” söz konusudur: Bir başkaşekilde de tasarımlanabilir ” Bu perspektif belirliteknolojik yolların nasıl geçerliliğini yitirdiğini,diğerlerinin ise, “toplumun onlara bağlı olan anlamlarıya da faydaları paylaşma noktasına geldiğindeekonomik olarak güçlendiğini” gösteren çok yönlü biranalitik modeli işaret eder.

Sosyal yapısalcı bir perspektif kullanımının mimarlıkeğitiminde, araştırmalarında ve pratiğinde önemlietkileri vardır. Belirli bir optimal teknolojik yol aramakyerine, bizlerin yapması gereken alternatif mekanlara

72

73

74

75

76

SONUÇLAR: SÜRDÜRÜLEBİLİR MİMARİYİYENİDEN KURMAK

.

ilişkin görüş ve tartışmaları dinlemeyi öğrenmektir.Sürdürülebilir tasarım konusunda şimdiye dek devameden uzlaşma arayışı, daha heterojen pratikleringeliştirilebileceği, genişletilmiş bir bağlam arayışınadönüştürülmelidir. Bu anlamda, sürdürülebilir mimaripratiğini “ bir eylem planının uygulanması olarak görmekyerine, farklı aktörlerin çıkarlarının ve mücadelelerininiçinde yer aldığı bir dönüşüm süreci olarak görmek”gereklidir.

Eğitimsel bağlamda, mimarlık öğrencilerinin yeşilbinaların tanımlanmasında uzlaşımsal, tartışılmaz vedoğru bir tanımı için rekabet etmelerine yönelik olarakdaha büyük bir görecelilik ortaya koyabilecekleri birfırsat da söz konusudur. Eğer sürdürülebilir mimaristratejilerinin yönü ve başarısı, mimarların sorumluvatandaşlar olarak davranarak tartışma, eleştiri vepazarlık süreçlerine açık olarak katılmalarına bağlı ise,öğrencilerin tasarım pratiğinde ortaya konabilecek olasıyeni mantıkların varlığı hakkında cesaretlendirilmeleriönemlidir. Bu ise teknolojik gelişimi araçsal veyadeterminist yorumların ötesinde anlayarak “ geleceğintasarımcılarına daha insancıl ve çok sesli bir dünyayaratma imkanı verebilecek bir teknoloji söylemi”yaratmak anlamına gelecektir. Çok yönlü görüşlersadece geçerli değildir, aynı zamanda çok değerlidir.Dahası, farklı yaklaşımların ayrılığı bir kere ortayaçıktığında, “ bunların belirli bir çevresel inşaya doğrureflektif bir yaklaşıma evrilmesi hatta alternatifsenaryoları formüle edilmesi” mümkün olabilir.

Sonuç olarak, çevresel gelişmelerin belli mantıklarınınticari gelişim pratiklerine dayandıklarını inkâr edemeyiz.Buda mimarlığın, kalkınma aktörlerinin dinamikstratejilerine bağımlı olduğunu kabul etmek anlamınagelir. Sosyal yapısalcı bir analizin bakış açısınıbenimsemenin bir başka yararı da, belirli teknolojiktasarım tercihlerinin ve bunlara eşlik eden stratejilerinçerçevesini, rekabet halindeki çıkarların ve iktidarilişkilerinin oluşturduğunu ortaya koymasıdır. Bu sürecişekillendiren iktidar ilişkilerinin değişimi konusundayapılan analizler, araştırmalara gelecekte farklı bir yönverebilir. Bu tür bir araştırma, karar alıcı sosyal aktörlerintanımlanmasına olanak verir ve uygulayıcılar ileöğrencilerin kendi durdukları yeri belirleyerek,sürdürülebilir yaşam biçimini algılamalarına olanakverebilir. Buna karşın, Hajer'e göre bu sadece “ ekolojikpolitika tekno-korporatist formatından çıkarsa ve ne türbir doğa ve toplum istediğimizin belirlenmesinde açıkyapılar yaratabilirse” mümkün olacaktır. Çevreseltasarımın sosyal olarak rekabet eden doğasını anlamayaçalışırken, sürdürülebilir mimari konusunda çok dahafarklı bir diyalog başlatabiliriz.

77

78

79

*, ** School of Architecture, Planning and Landscape,Newcastle Upon Tyne

DİPNOTLAR

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

17

18

19

20

21

22

23

Susan Maxman,”Shaking TheRafters”,Earthwatch(Jluy/Aug,1993):11

Sara J. Cook ,Bryn L. Golton, “SustainableDevelopment:Concept And Practice İn The BuildingEnviroment”,Sustainable Construction CIB TG 16(Nov.1994): 667-685

Graham Woodgate, Micheal Redclift,” Froma SociologyOf Nature To Enviromentalsociology”, EnviromentalValues 7(1998):2-24

John Brennan, “Green Architecture:Style OverContent”,Arcitectural Design 67/1-2 (1997):23-25

Phil Macnaghton John Urry, Contested Natures(London:Sage,1998): S.1

Ibid., S.9Cook Ve Golton, “ Sustainable Development” S.84John Hannigan, Enviromental Sociology: A Social

Consturctivist Perspectives (London:Routledge,1995)Hannigan, Enviromental Sociology,S.3Marteen Hajer, The Politics Of Enviromental Discourse,

ss.12-13: Yazarın belirttiği şekli ile “ çevresel söylemdekisürdürülebilir kalkınmanın şimdiki hegemonyası, iknaedici aktörlerin 'yeşil' konusundaki lineer, ilerlemeci vedeğerden arınmış bir ürün olarak görülmemelidir. bu dahaçok muhtelif politik koalisyonların mücadelesinden ortayaçıkar ki bunların her biri bilim adamları,aktivistler, bunlarıtemsil eden örgütler, hatta belirli bağlantıları olantelevizyon kanalları, gazeteler veya ünlülerleilişkilendirilir.

Steve Hatfield Dodds, “Pathways And Paradigms ForSustaining Human Communities”, Open HouseInternational 24/1(1999):6-16

Lisa Benton Ve John Short./ Biz, : Benton ve Short'unçevresel söyleme ilişkin yaptığı tanımı kabul ediyoruz: “(çevresel söylem) içinde yaşadığımız dünyanınaçıklamasıdır. Bunlar insanlar ve çevrenin kurduğuilişkinin neden o şekilde kurulduğunu anladığımız,düşüncelerimizi, inançlarımızı ve pratiklerimizi belirleyenderin yapılardır”

Bkz. Simon Guy Ve Graham Farmer, “ContestedConsturctions: The Cvompeting Logics Of Gren BuildingsAnd Ethics”, Warwick Fox (Ed), The Ethics Of BuildEnviroment (London: Routledge,2000)LiteraturAraştırmasına Suzie Osbourne'nun Katkısını Da DileGetirmek İsteriz.

Hajer, The Politics Of Enviromental Discourse, S. 44Benton Ve Short, Envorimental Discvourse And Practice,

S.2Hajer, The Politics Of Enviromental Discourse,Ss:19-22Ibid. S.20Cook Ve Golton, “Sustainable Development”, S.677Gert Spaargaren Ve Arthur P.J. Mol, “ Sociology,

Enviroment And Modernity:Ecological Modernisation As ATheory Of Social Change” Society And Natural Resources5 (1992) 323-344

Hajer, Enviromental Discourse,S. 14Sürdürülebilirliğin Bu Tanımlaması WCED'den (Çevre

Ve Kalkınmaya İlişkin Dünya Komisyonu) Alınmıştır.Andrew Browers, “ Enviromental Policy: Ecological

Modernisation Or The Risk Society?”, Urban Studies 34/5-6 (1996) S:853

Gert Spaargaren Ve Arthur P.J. Mol, “ Sociology,Enviroment And Modernity”S.335

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

Page 23: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

44 45

Toplu Konut İdaresi (TOKİ) 1984 yılında Toplu KonutFonu'nu yönetmek amacıyla kurulduğunda yalnızdeğildi. Bu kurumun yanında daha sonra Özelleştirmeİdaresi'ne dönüşecek olan Kamu Ortaklığı İdaresi devardı ve adı Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresiBaşkanlığı idi. Bu birlikteliğe TOKİ tarafından orta sınıfınkonut sorununu çözmek üzere yapmış olduğu birtakımkonut projelerini de göz önünde bulundurarakbakıldığında, aslında İdare'nin geçirdiği değişim vedönüşümü anlamak o kadar da zor olmayacaktır. 1980'liyıllarda ekonomik gelişmeyi piyasa ekonomisinin işleyişkurallarına ve onun küresel aktörlerine bırakan politika,konut sorunun çözümünü de bu modele uygun halegetirmeliydi. Dönemin iktidarı bu modelin hayatageçirilmesi için kimi düzenlemeler yapmışsa da bununiçin 2003 yılını beklemek gerekecekti. Bu dönemTürkiye'de inşaat ve buna bağlı olarak konut sektörünün“atılım” yaptığı bir dönem olmuştur. Bu “atılım”da enbüyük rol ise TOKİ'ye verilmiştir. Gazetelerin içsay fa l a r ında köşe yaz ı l a r ında , t e l ev izyonkonuşmalarında, akademik camiada bu “atılım”aövgüler düzülmüştür. Bu dönem aynı zamanda kentseltoprakların plansız ve programsız bir şekilde yeniyapılarla donandığı bir dönem olmuştur. Kuşkusuzbütün bunlar yapılırken yurttaşların konuta olan taleplerihesaplanmamış ve önemsenmemiş bugündenbaşlayarak gelecek kuşakların yaşam alanları işgaledilmiştir. Bu uygulamaların büyük bir kısmı gelecekkuşakları, en önemli haklarından biri olan sağlıklı vedengeli bir çevre ile barınma hakkından yoksunbırakmıştır.

Bu yazıda TOKİ'nin kuruluş sürecine ve kullandığıaraçlara ilişkin bir değerlendirme yapıldıktan sonraİdare'nin konut piyasasında nasıl temel bir aktör halinegeldiği ve dar gelirlilerin konut sorununa “bulduğuçözümler” kısaca aktarılmaya çalışılacaktır.

Geray'ın ifadesiyle toplumsal konut politikasında amaç,“dar gelirlilerin konut sorununun çözülmesi”dir. Buifadeden de anlaşılacağı gibi kamunun konut

politikasının en önemli aktörü dar gelirli yurttaşolmalıdır. Dar gelirli yurttaşın barınma sorununuçözmek amacıyla ülkemizde çeşitli politikalaruygulanmıştır. Bunlardan bir kısmı SSK, OYAK, BAĞ-KUR gibi sosyal güvenlik kuruluşları ve Emlak KrediBankası'nın katkılarıyla planlı olarak yürütülürken kimide yine devletin içinde olmadığı ancak uygulamakonusunda yine de yasal düzenlemeler ile katkıdabulunduğu gecekonducular aracılığıyla plansız şekildeyürütülmüştür. Emlak Kredi Bankası 1946 yılındaadının ve statüsünün değişmesinden sonra konut sahibiolmayanlara ucuz konut yaptırmak için kurulmuştur.Banka'nın katkılarıyla 1984 yılına kadar çok sayıdakonut üretilmiştir. Bilkent, Konutkent, Elvankent,Ümitkent, Etlik, Bahçeşehir, Sinanoba, Mimaroba,Ataşehir, Gazişehir gibi konut projelerinin üretilmesiise Banka'nın orta sınıfa konut üretme politikasındanuzaklaştığının göstergesi olmuştur. Yine SSK,1952–1984 yılları arasında konut kooperatiflerineipotek karşılığı verdiği krediler ile yılda ortalama 7 binkadar olmak üzere 200 bin konutun üretimine katkıdabulunmuştur. Kooperatiflere verdiği destek 1984yılında sona ermiştir. BAĞ-KUR düşük faiz ve uzunvade ile kredi veren bir kuruluş olarak 40 bin konutunüretimine katkıda bulunmuştur. Onun da katkısı 1985yılında sona ermiştir. OYAK ise mensupları için toplam48 bin konut üretilmesine katkıda bulunmuştur.

Yukarıda sergilenen tablo içinde yer alan konutkooperatifleri de 1923'ten günümüze kadar konutüretimine çeşitli biçimlerde katkıda bulunmuştur. Bukatkıyla Bahçelievler Yapı Kooperatifi, Batıkent gibibüyük projeler gerçekleş t i r i lmiş t i r . Konutkooperatiflerinin konut piyasası içindeki etkinliğiniartırmak üzere 1981 yılında çıkarılan

ise dar gelirlilerin konut sorunununçözümüne yönelik ilkeleri kısmen de olsa barındıranbir yasa olmuştur. Bu yasa ile Kamu Konut Fonu'nunkurulması ve Fon'a bütçeden % 5 gibi bir payaktarılması öngörülmüştü.

1

2487 sayılı TopluKonut Yasası

Menaf Turan, ve A. Müfit Bayram, Şehir PlancısıAr. Gör. A.Ü

TOPLU KONUT İDARESİDAR GELİRLİLERİN KONUT SORUNUNU ÇÖZEBİLİR Mİ?

24

25

26

27

28

29

30

31

32

33

34

35

36

37

38

39

40

41

42

43

44

45

46

47

48

49

50

51

Cathrine Slessor,Eco-Tech: Sustainable Arch,Tecture AndHigh Technology (London:Tahmes And Hudson,1997)

Victor Papenak, The Green Imperative: Ecology And Ethicsİn Design And Architecture(London:Tahmes AndHudson,1995) S:46

Hatfiled Dodds, “Pathways And Paradigms” S.7James Lovelock, The Ages Of Gaia:A Biography Of Our

Living Earth, (Oxford, Oxford Unv. Pres,1989)Aldo Leopold, A Sand County Almanack (New York:

Oxford Unv.Press,1949 )Ss. 223-224John Farmer, Green Shift: Towards A Green Sensibility İn

Architecture, (Oxford WWF,1996) S. 172William Braham, “ Correalism And Equipoise: Observations

On The Sustainable” Architectural Research Quarterly3/1(1999) S. 57-63

Wolfgang Sachs, “ Sustainable Development And TheCrisisof Nature: On The Political Anatomy Of An Oxymoron”Franck Fisher Ve Marteen Hajer (Ed), Living With Nature:Enviromental Politics As Cultural Discourse (Oxford: OxfordUnv. Pres,1999)S.23-41

William Rees Ve Martin Wackernagel, Our EcologocialFootprint:Reducing Human Impact On The Earth(Canada:New Society Publishers,1996)

Steve Curwell Ve Ian Cooper, “ The İmplications Of UrbanSustainability” Building Research And Information 26/1(1998):17-27

Ekolojik Ayak İzlerinin Açıklaması İçin Bkz: Rees VeWackernagel, Our Ecological Footprint,Ss. 7-30

Brenda Vale, The Autonomus House:Design And PlanningFor Self Sufficency (London: Thames And Hudson)

Sumita Sinha, “ Down To Earth Buildings” ArcitecturalDesign 67 (1997):90-93

James Wines, “The Arcitecture Of Ecology” The AmicusJournal (Summer 1993):23

Richard Storm, In Search Of Heaven On Earth: A History OfThe New Age (London:Bloomsbury Press,1991)

David Pepper, Modern Enviromentalism,: An Introduction(London:Routledge,1996)S. 27

Ibid. S.296Charles Jencks, The Architectural Of The Jumping

Universe:How Complexity Science İs Chancing ArchitectureAnd Culture (London Economy Editions, 1995):S. 9

Peter Russel, The Awaking Earth: The Global Brain,(London:Arkana,1991)S.226

John Passmore, Men's Responsibility For Nature (NewYork:Scibner's,1974)S. 189

James Wines, “Passages:The Fuison Of Architecture AndLandscape İn Te Recent Work Of SITE” Architectural Design67,(1997):32-37

Jencks, The Architecture Of Jumping Universe,S.94Ibid. Ss.94-96Ibid, S.96-136Kenneth Framphton, Modern Architecture: A Critical

History (London:Tahmes And Hudson,1985) S.317Arne Naess, “The Deep Ecology And Ultimate Premises”

The Ecologist 18/4-5(1988):128-131Arne Naess, “Sustainable Development And The Deep

Ecology Movement”, Proceedings Of The EuropeanConsortium For Political Research Conference, The Politics OfSustainable Development İn The European Union, UniversityOf Crete(1994):1

Roger Talbot, “ Alternative Future Or Future Schock”Alt'ing, Mar.1996:10-14

52

53

54

55

56

57

58

59

60

61

62

63

64

65

66

67

68

69

70

71

72

73

74

75

76

77

78

79

Faozi Ujam Ve Fionn Stevenson, “StructuringSustainability”Alt'ing, Mar. 1996: 45-49

Ibid. S.49Isabella Lanthier Ve Lawrence Olivier, “ The Construction Of

Enviromental Awareness” Eric Darier (Ed), Discourses Of TheEnviroment (Oxford: Blackwell,1999)S: 65

Ibid. S.76Ulrich Beck, “From Industiral Soceity To Risk

Society:Questions Of Survival, Social Structure And EcologicalEnglihtment” Theory, Culture And Society 9(1992): 97-123

Sachs, “Sustainable Development And Crisis Of Nature” S. 40Hasta bina tanımlaması özellikle ofis ortamlarında insanlarda

ortaya çıkan ortak semptomları anlatmak için kullanılır. Bunlararasında, ağrı, baş ağrısı, göz, burun ve boğaz rahatsızlıklarıvardır.

David Pearson, “Making Sense Of Architecture” TheArchitectural Review NO:1136 (Oct.1991):68-69

Simon Guy Ve Elisabeth Shove, “From Shelter To Machine:Remodeling Buildings For A Chancing Enviroment” ProceedingsOf The World Conference On Sociology, Biderfeld, Germany(Haziran1994)

Dean Hawkes, The Enviromental Tradition:Studies İn TheArchitectureof The Enviroment (London:E&Fn Spon,1996) S. 17

Örneğin Bkz. Alfred Zamm Ve Robert Gammon, Why YourHouse May Endanger Your Health (New York: Simon VeSchuster,1980) Ve Debra Lynn Dadd, The Non-Toxic Home (LosAngeles: Jeremy P Tacher,1986)

Bkz Christopher Day, Places Of The Soul: Architecture AndEnviromental Design As A Healing Art (Londoın:Thorsons,1995)

Pearson, “Making Sense Of Architecture” Ss.68-69David Pearson The Natural House Book (London:Conran

Octopus,1991)S:26Murray Bookcin, The Modern Crisis,S.59Joseph R. Des Jardins, Enviromental Ethics: An Introduction To

Enviromental Philospohy (Belmont:Wadsworth,1993):14-17Bookcin, The Modern Crisis,S.59Hajer, The Politics Of Enviromental Discourse, S.85Dick Russel, “ Ecologically Architecture Gains Ground” The

Amicus Journal Summer 1993:14-17Pepper, Modern Enviromentalism:An Introduction, S.36Segal metodu kendisini düzenleyen bir yapı sistemidir ve

Walter Segal tarafından geliştirilmiştir. Giriş İçin Bkz. CharlotteEllis, “ Walter's Way” The Architectural Review 1081 (Mar1987): 77-85

Hannigan, Enviromental Sociology, S.30Teknolojik tasarımın şarta bağlı, bağlamsal doğası ile ilgili

olarak Bkz: Steven Moore. çevrenin tartışılabilir bir alan olmasıile ilgili olarak Bkz. “Simon Guy Ve Simon Marvin.

Moore, Technology And The Politics Of Sustainability, S:25Ibid. S.25Norman Long Ve Ann Long, Battlefields Of Knowledge The

Interlocking Theory And Practice İn Social Research AndDevelopment (London:Routledge,1992)S:9

Barbara L. Allen, “Rehtinking Architectural Technology:History,Theory And Practice” Journal Of ArchitecturalEducation, 51/1(1997):2-4

Maarten Hajer, “Ecological Modernisation” Scott Lash,Broinslaw Szerszynski Ve Brianne Wynne (Ed), Risk, EnviromentAnd Modernity:Towards A New Ecology (London: Sage,1996)S.258

İngilizceden Çeviri: Ayça Bulut, [email protected]

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

Page 24: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

46 47

1984 yılına gelindiğinde, yaklaşık 2.5 yıl yürürlüktekalan ancak yeterince uygulanmayan

'nın yerine Toplu Konut Fonu'nun kuruluşunailişkin düzenlemelerin yer aldığıçıkarılmıştır. Yasa'da yer alan fonu yönetmek üzere, ilközelleştirme yasası olan

uyarınca kurulmuş olan Toplu Konut veKamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı görevlendirilmiştir.Yine aynı yıl düzenlenen 233 sayılı KHK ile daha önceToplu Konut ve Kamu Ortaklığı Kurulu'na verilenözelleştirme ile ilgili karar alma yetkisi Ekonomik İşlerYüksek Koordinasyon Kurulu'na verilmiş ancakyürütme görevi Toplu Konut ve Kamu Ortaklığıİdaresi'nde kalmıştır. Bu dönemde Bayındırlık ve İskanBakanlığı Mesken Genel Müdürlüğü'ne verilen görevler1984 yılında ile tamamen kaldırılmış,Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü de Maliye ve GümrükBakanlığı'na bağlanmıştır. Toplu Konut ve KamuOrtaklığı İdaresi Başkanlığı, 1990 yılında düzenleneniki ayrı kararname ile Toplu Konut İdaresi ve KamuOrtaklığı İdaresi isimleriyle iki ayrı kuruluş halinegetirilmiş ve Başbakanlığa bağlanmıştır. Özelleştirmeile ilgili görevler Kamu Ortaklığı İdaresi'ne verilirkentoplu konut ile ilgili görev ve yetkiler Toplu Konutİdaresi'ne bırakılmıştır. 1990'lardan itibarenkaynaklarındaki kısıtlamalara bağlı olarak önemi azalanİdare, 2001 yılından itibaren sektördeki ağırlığını tekrarartırmaya başlamış, Emlak Bankası'nın bankacılıkfaaliyetleri dışındaki iş ve işlemleri ile Arsa Ofisi'ningörevlerini devralmış ve 2003 yılından bu yanayürüttüğü büyük ölçekli projeler ile konut piyasasınınen önemli aktörü haline gelmiştir. Bununla birlikteİdare,

gibi kimi ortaklıklar veişbirliklerine de girişerek devasa bir güç halinedönüşmüştür. Bu gelişmelerin hemen öncesinde, 2001yılında Toplu Konut Fonu'nun tasfiye edilmiş olduğunuve 2001 yılında Başbakanlığa bağlı olarak kurulmuşolan Konut Müsteşarlığı'nın Temmuz 2003'te

ile kaldırıldığını da hatırlatalım. Bu niteliği ileTOKİ, inşaat sektörü ile ilgili olarak diğer kamukurumlarını yutan, yetkilerini devralan merkezi birniteliğe bürünmüştür.

Kuruluşunda devlet garantili ve garantisiz iç ve dıştahviller ile her türlü menkul kıymetler çıkarmak, yurt içive yurt dışından, kredi almaya karar vermek, konutlarınfinansmanı için bankaların ortaklığını sağlayacakönlemler almak, bu amaçla gerektiğinde bankalarakredi vermek, gibi görevlerine 2004 yılında başkagörevler de eklenmiştir. Şirketler kurmak, şirketlereortak olmak, ferdi ve toplu konut kredisi vermek, köymimarisinin geliştirilmesine, gecekondu alanlarınındönüşümüne, tarihi doku ve yöresel mimarinin korunupyenilenmesine yönelik projeleri kredilendirmek vegerektiğinde tüm bu kredilerde faiz sübvansiyonu

2487 sayılıYasa

2985 sayılı Yasa

2983 sayılı TasarruflarınTeşviki ve Kamu Yatırımlarının Hızlandırılmasınaİlişkin Yasa

209 sayılı KHK

Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı,Emlak Pazarlama, İnşaat, Proje Yönetimi ve TicaretŞirketi, Gayrimenkul Ekspertiz, TOBAŞ (Toplu Konut-Büyükşehir Belediyesi İnşaat Emlak ve Proje) Şirketi,Vakıf Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı, Vakıf İnşaatRestorasyon ve Ticaret

4966sayılı Yasa

2

3

4

yapmak, yurt içi ve yurt dışında doğrudan veya ortaklarıaracılığıyla proje geliştirmek; konut, altyapı ve sosyaldonatı uygulamaları yapmak veya yaptırmak, idareyekaynak sağlanması için kar amaçlı projelerleuygulamalar yapmak veya yaptırmak gibi görevlerbunlar arasındadır. İdare'ye verilen bu yeni görevler 58.Hükümet'in 'nda sözü edilen konutseferberliğinin gerçekleştirilmesine yöneliktir. İdare'ninbu süreçte başlattığı sözde konut seferberliği, “hasılatpaylaşımı” isimli yöntemle hazine arsalarının çok düşükkamu paylarıyla müteahhitlere devri şeklinde sürmüş,bu süreçte çok değerli bir çok kamu arsası % 25–30 gibikamu paylarıyla elden çıkarılmıştır. Gazete vetelevizyonlarda yapılan reklâmlarla bu arsalarda yapılankonutlar neredeyse milyon dolarlara satılmış,müteahhitler spor kulübü sahibi olurken, TOKİ'ninkasasına giren az sayıdaki para dar gelirlilere dönükkonut projesi altında ihtiyaç olmayan yerlere siyasitercihler doğrultusunda yapılan projelere aktarılmıştır.TOKİ'nin uygulamaları arasında sayılan rant ve prestijprojeleri ile gecekondu alanlarındaki dönüşüm projeleriTOKİ'ye yönelik en önemli eleştirilerin de kaynağınıoluşturmaktadır. TOKİ'nin bu uygulamalar ile dargelirlilerin konut sorunu çözmekten uzaklaştığı genelkabul gören bir düşünce olmuştur. Bu süreçte TOKİ'ninhazineye ait arazileri çeşitli yollarla bedelsiz devralmayetkisine sahip olması TOKİ'nin daha çok rant ve prestijprojesi ve dönüşüm projesi gerçekleştirme şansına sahipolacağı anlamına gelmektedir. Nitekim TOKİ'ninfaaliyet raporunda 2003–2006 yılları arasında üretilen200.561 konutun yalnızca 65.000 adedinin dar gelirlitoplum kesimlerine yönelik olarak üretildiği/üretileceğiaçıkça vurgulanmaktadır. Dar gelirlilere yönelikyapıldığı söylenen bu konutlar defalarca düzenlenenkampanyalara karşın satılamamış, vatandaşasatılamayan bu binalar kamuya lojman diyepazarlanmıştır. Bu dönemde kapatılan KonutMüsteşarlığı tarafından, konut ihtiyacı konusundakispekülatif bilgi kirliliğinin ortadan kaldırılarak, konutyatırımlarının doğru yerde ve ihtiyaca uygun şekildegerçekleşmesini sağlayacak, kaynak israfını önleyecekdoğru ve güncel bilgilerin sağlanması amacıyla 2001yılında “2000–2010 Türkiye Konut İhtiyacı Araştırması”yapılmıştır. Bu araştırma, TOKİ tarafından alt gelirgurubuna yönelik olarak konut yapılan yerlerinbirçoğunda konut ihtiyacının olmadığını ortayakoymaktadır). Ürettiği yüzbinlerce lüks konuta rağmenbu yanlış anlayış sonucunda müteahhitlere paraödeyemez duruma gelmiş olan TOKİ'nin borcunun 4katrilyon liradan fazla olduğu ifade edilmektedir.

Ayrıca 110 belediye ile gecekondu dönüşüm projeleriiçin protokol imzalandığı ve 60'ı ile 70.000 konutlukuygulamaya başlandığı, 400.000 konutluk programyapıldığı, 2007 sonuna kadar da 250.000 konutabaşlanması ve büyük kısmının tamamlanmasıhedeflenmiş olduğu yine faaliyet raporunda yeralmaktadır. Hasılat paylaşım modeli (yap-sat) ile deyapılacak 34.410 konuttan 3.9 milyar YTL gelir eldeedileceği de raporun dikkat çeken bir başka yönüdür.Raporda 1984–2003 yılları arasında Emlak Bankasındanda devralınan 7.852 konut ile birlikte toplam 43.145

Acil Eylem Planı

konut üretilmiş olduğu 549 bini 1989 sonuna kadarolmak üzere 940 bin konutun üretimine kredi desteğisağlanmış olduğu ileri sürülerek 2003–2006 yıllarıarasında TOKİ'nin konut sorununun çözümünde nedenli “başarılı” olduğunun altı çizilmiştir. Bu başarıda,heba edilen kamu kaynaklarının rolünün ne olduğu çokönemli bir tartışma konusu olarak gündemdeki yerinikorumaktadır. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulutarafından hazırlanarak TBMM KİT Komisyonu'nasunulan İdareye İlişkin Denetim Raporları butartışmaların büyük ölçüde haklı nedenlere dayandığınıortaya koymaktadır.

Finansman açısından çok zor durumda olan İdare buvaatleri gerçekleştirebilmek için Bankacılık sistemindenborç almaya çalışmış, ancak başarılı olamamıştır.Hükümet bu konuda çözümü, 21.02.2007 tarihindekabul edilen

(mortgage) Meclis görüşmelerisırasında TOKİ'nin parasal sorununu çözmek amacıylayeni maddeler eklemiştir. Bu sayede TOKİ'ye, elindekalan bu değersiz konutları ve vatandaşa taksitle satmışolduğu konutların karşılığında almış olduğu ipotekleri(yani vatandaşın kendisinin olduğunu zannettiğikonutunu) karşılık göstermek suretiyle, menkul değerihracı yapması yolu açılmış, satılamayan bu konutlarınbedelinin menkul kıymet ihracı adı altında vatandaşınsırtına yüklenmesi imkânı sağlanmıştır. Bu gelişme, hembu tahvilleri alan vatandaşı, hem de ipotek karşılığındaTOKİ'den konut alan vatandaşı perişan edecek birsürecin başlangıcı niteliğindedir.

Bundan kısa süre sonra, 22.03.2007 tarihinde TBMMtarafından kabul edilen

yineBaşbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun Raporlarınayansıyan yanlış uygulamalar sonucunda TOKİ'nin içinedüşürüldüğü finansman sorununun çözümüne yönelikolarak gerçekleştirilmiştir. Yapılan bu düzenleme ile Top-lu Konut Fonu tasfiye edilmeden önce fondan gelir payıalan kurumların, ve 'nın geçici3. maddesine ve ve 'nın geçici3. maddesine istinaden TOKİ gelirlerinden pay talepetmeleri engellenmekte, veile tasfiye edilen Toplu Konut Fonu'ndan gelir payı talebiile 3.7.2001 tarihinden sonra Toplu Konut İdaresi Baş-kanlığı'na karşı yargı mercilerine açılmış ve devam edendavalar ile icra takipleri ortadan kaldırılmaktadır.

TOKİ'ile ilgili son yasal düzenlemeye göre de,ile Bayındırlık İskan Bakanlığı'na

verilmiş bulunan tüm yetki ve sorumluluklar TOKİ'yedevredilmekte, TOKİ kentsel alanların yaklaşık %50'sinioluşturan gecekondu alanlarında yapılacak her tür imaruygulaması ve mülkiyet düzenlemelerinde tek yetkiliidare haline getirilmektedir.

Yukarıda TOKİ'nin yaklaşık 23 yıl boyunca dargelirlilerin konut sorununu niçin çözemediği kendifaaliyet raporundan ve uygulamalarından kısacaaktarılmaya çalışıldı. Türkiye'de özelleştirme sürecininbaşlangıcıyla birlikte atılan bir adım olan İdare'nin

5582 sayılı Konut Finansmanı Sistemineİlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması HakkındaKanun Tasarısına

5610 sayılı Toplu KonutKanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa

1990 tarih 412 sayılı KHK2001 tarih 4684 sayılı Yasa

2001 tarih 4684 sayılı Yasa

775 sayılıGecekondu Yasası

kuruluşunda güdülen amaçlardan biri özelleştirme vegayrimenkulü menkulleştirmek olmuştur. Bu istekgünümüzde gerçekleşmiştir. Dolayısıyla uluslararasıpiyasalara eklemlenme sürecinde ilk istisnai kuruluşolarak yerini almıştır. Nitekim o dönemde ABD'yeMortgage sisteminin getirilmesi için uzmangönderildiğini ve o dönemdeki banker vakalarını daeklemek gerekiyor. İdare'nin kuruluşu yabancılaramülk satışının yapıldığı bir döneme de denk geliyor.Öyle ki yabancılara mülk satışı 2644 ve 442 sayılıyasalarda değişiklik yapan ile 1984yılında sağlanmış ancak Anayasa Mahkemesi'nce iptaledilmiştir. İdare'nin kuruluşu, Türkiye'de konutpiyasasına devletin bir kurumu aracılığı ile müdahaleetme isteği ile en önemli imar affı yasalarının çıkarıldığıbir döneme denk geliyor. Dolayısıyla İdare'ninkuruluşu gecekondu alanlarının dönüşümü ile birlikteele alınmalıdır. Ancak gecekonduyu da aşan çok yönüvar. Buna bağlı olarak konut yapımı özendiriliyor.İdare'nin kuruluşu ile kamu işletmelerinin tasfiyesineo l a n k a t k ı s ı i k i z k u r u l u ş u i l e b i r l i k t edeğerlendirilmelidir. Bu nedenle 1980'lerde başlayanyeni sisteme uyum sağlamak için iktisadi ve siyasialtyapının hazırlanmasına yapmış olduğu katkı da notedilmelidir.

Günümüzde ise TOKİ'nin bir kamu kurumudeğilmişçesine yaptığı tanıtımlar, kamu kaynaklıfonların, dar gelirli gruplardan orta ve yüksek gelirligruplara aktarımı, bunun yap-satçılık modeliylegerçekleştirilmesi, toprak rantının yüksek olduğuarsaların büyük holdinglere ait gayrimenkul yatırırımortaklıklarına hâsılat paylaşımı adı altında devredilmesi,arsa pazarlama işlevi ile yüklenilmesi ve kaynaklarınnereden karşılanacağının belirtilmemesi TOKİ'nin sonbirkaç yıldaki özelliklerini göstermektedir. Sözde yerelyönetimleri güçlendirmeyi amaçlayan hükümetinkentsel alanların en az % 50'sinin tasarruf hakkını yerelyönetimlerden alması ve merkezileştiriyor görünmesine şekilde açıklanabilir? Bunun cevabı, TOKİ'nin buyasanın uygulanmasına ilişkin yayınlayacağıgenelgenin içeriğine ilişkin aşağıdaki haberin içinde yeralmaktadır.

Hürriyet gazetesinin 10.04.2007 tarihli sayısındaÇiğdem Toker imzası ile yayınlanan haber şu şekildedir:“Hükümet, Türkiye'deki bütün gecekondularınyıkılarak, 'kentsel yenileme' kapsamında ıslahı ve haksahiplerine yeni konutlar kazandırılması amacıylagenelge hazırladı. Geçen hafta hazırlanan genelgeyegöre, 81 il ve nüfusu 70 binin üzerinde bulunanilçelerdeki gecekondu alanları tamamen yenilenecek.”

Burada söylenmek istenen, değerli gecekondualanlarının gecekonduculardan temizlenerek, bualanlara daha yüksek gelir grubundan insanlarasatılacak konutların yapılmasıdır.

Peki, maddi açıdan zor durumda olan TOKİ, buncakonutu hangi kaynakla gerçekleştirecektir. KonutMüsteşarlığı'nın yukarıda bahsedilen Konut Araştırmasıtemel alınarak yapılacak basit bir hesaplama ilekentlerimizde kapsamında kalan

3029 sayılı Yasa

775 sayılı Yasa

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

Page 25: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

48

alanlarda bulunan konut sayısının yaklaşık 2.500.000civarında olduğunu söylemek mümkündür. Bunlarınyerine yapılacak konutların ortalama olarak 100 m2, m2inşaat maliyetinin ise arsa hariç ortalama 300 AmerikanDoları olacağı kabul edilse, bu operasyon için gerekenpara 75.000.000.000 Amerikan Dolarından azolmayacaktır. Arsa için para alınmasa ve sıfır karla satılsadahi, bu paranın gecekondu alanlarında yaşayan hanehalklarının tasarrufları veya IMF denetimli faiz ödemebütçesi olanakları ile karşılanamayacağı açıktır.Nereden bulunacaktır bu para?

Bu sorunun cevabı

'nın Genel Gerekçesinin 8. paragrafında şu şekildeifade edilmektedir;

“Sermaye piyasamızda mevcut durumda özel sektörborçlanma senedi ihraç edilmemekte, ihraç edilenve borsalarda işlem gören devlet iç borçlanmasenetlerinin vadeleri ise ancak bir senenin birazüzerine çıkabilmektedir. Daha uzun vadeli birsermaye piyasası aracının bulunmaması, finansalişlemleri bu vadelerle kısıtlamakta, daha uzunvadelere yönelik beklenti oluşturmak ve fiyatlamayapmak mümkün olamamaktadır. Kurulacak konutfinansmanı sistemi çerçevesinde ihraç edileceksermaye piyasası araçlarının vadeleri, kişilerinkullandıkları konut kredilerinin vadelerine paralelbir şekilde oluşacak olup, sistemin gelişmesi ilebirlikte yurt dışındaki örneklere benzer bir şekilde,ülkemizin ekonomik gelişme düzeyine bağlı olarak,yirmi ila otuz yıla uzayan vadelere ulaşılması sözkonusu olabilecektir. Uzun vadeli ipotekli sermayepiyasası araçlarının piyasamızda işlem görmesi,piyasa aktörlerinin uzun vadelerde önlerinigörebilmelerini ve riskleri ölçebilmelerinisağlayacaktır. Piyasanın bu şekilde gelişmesi, vadeliişlem piyasalarının canlanmasından, emeklilikfonlarının ihtiyaç duydukları uzun vadeli yatırımaraçlarına ulaşabilmelerine kadar geniş biryelpazede olumlu etkilerini gösterecektir.”

Konu bu paragrafla birlikte değerlendirildiğinde tümgerçek ortaya çıkmaktadır. Bu gerçek, daha uzun vadelidış borç bulabilmek için satılabilir tüm gayrimenkullerinpazarlanmak istenilmesidir.

Bu senaryoda TOKİ'ye biçilen iki rol vardır. Bunlardanilki, vatandaşın ihtiyaçtan yapılmış konutlarını yıkarak,“talep” için yapılacak konutlara yer açmak, yani “ikincisınıf vatandaşları” kentlerin merkezinden sürerek,“birinci sınıf yerli ve yabancılara” kucak açan bir kenttasarlamak, ikincisi ise kamu kurumu kisvesi altındaemlak tacirliği yaparak, ülkemizin satılabilir niteliktekigayrimenkullerinin yabancılara ipotek edilmesindearacılık yapmasıdır. Sonuçta, TOKİ'nin mevcut yapısı vepolitikalarıyla dar gelirlilerin konut sorununuçözemeyeceğini belirtmek gerekiyor.

Barınma sorununu önemsemeyen, toprağı insanlık içintaşıdığı tüm yeri doldurulamaz özelliklerinden bağımsızolarak, salt rant üretim ve dağıtım aracı olarak gören bu

Konut Finansmanı Sistemine İlişkinÇeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması HakkındaYasa

anlayışın, geniş toplumsal kesimler için hayatı bugün içinnasıl zorlaştırdığı ve bu politikaların bu toplumsal kesimleriçin sürdürülebilir olmadığı tartışmasız bir şekildeortadadır.

Halen farkında olunmayan, bu anlayışın olumsuzsonuçlarının sadece adaletsiz gelir dağılımınınkaybedenlerini veya deprem gibi doğal afetlerin muhtemelmağdurları olduklarının bilincinde olmalarına karşınçaresiz bir şekilde bu sona boyun eğmek zorunda bırakılankesimleri değil, bu gün için bu adaletsiz sistemin kazananıolarak görülen, sözde mutlu azınlığı da kapsayacağı, busistemin bu kesimler için dahi sürdürülemez olduğugerçeğidir.

Kamu kurumlarının varlık nedeni toplumu bir bütün olarakbu tür tehlikelerden koruyacak politikaların oluşturulmasıve uygulanmasıdır. TOKİ gibi, sözde amacı dar gelirlikesimlerin barınma sorununu doğal ve tarihi çevreyeduyarlı bir planlama anlayışı çerçevesinde çözmek olan birkamu kurumunun bunun dışında bir rol üstlendiği apaçıkortadadır.

Aydan Hacaloğlu, Y. Mimar, Oregon Üniversitesi- ABD

TÜRKİYE'NİN ENERJİ KONUT HARİTASI:SÜRDÜRÜLEBİLİR APARTMAN TASARIMI

Ankara'da geleneksel bir modern apartman tipi çevreseldeğerler, çevre-insan etkileşimi, enerji kullanımı vb.bakımından incelenerek iklimsel verilerine dayalı doğalenerji kaynakları kullanan alternatif sürdürebilir apartmantipi sunulacaktır.

TÜRKİYE'NİN 'İMAR VE ENERJİ' POLİTİKASINAGENEL BAKIŞ

Türkiye'nin sosyal, ekonomik ve kültürel yapısınabaktığımızda, demokratik politikanın, eğitim ve kültürdüzeyinin istenen biçimde oturtulamadığını,sanayileşmenin kentlere göçü zorunlu kıldığını,dolayısıyla yaşamak için gerekli olan konut ve altyapının sağlanmasının

zorlaştığını özellikle büyük ve kalabalık kentlerdegörüyoruz. Konut ve alt yapının yetersiz olması büyükkentlerin çevrelerinde gecekonduların artmasına,çevre bilinci olmayan

planlamacıların, yap-satçı müteahhitlerin tek bir tipplanı milyonlarca binaya uygulayıp, uyumsuz,sağlıksız, tümüyle fosil enerji kaynaklarına bağımlı,çevreyi CO gazı salarak kirleten konutlarüretmelerine yol açmıştır.

Devletin elinde olan enerji üretimi ve dağıtımıkontrolü yıllarca T.C Enerji ve Tabii KaynaklarBakanlığı'nca yürütülürken, bir çok yolsuzlukiddiasının olduğu önemli mali bunalımında yaşandığıgörülmüştür. T.C Devleti'nce bu nedeni ortadankaldırabilmek amacını içeren elektrik, doğalgaz vepetrol piyasası kanunları çıkartılmıştır. (Bunlardan birtanesi 3.3.2001 tarih ve 24335 sayılı ResmiGazete'sinde çıkan Elektrik Piyasası Kanunu'dur).Çıkarılan bu kanunları ve özel şirketleri denetlemekiçin kurulan 'T.C Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'enerji kullanımındaki yolsuzlukların ortadankaldırılabileceği inancındadır. Kurumun öngördüğüElektrik Piyasası Kanunu'nun amaç ve kapsamı şöylebelirlenmiştir:

2

Küresel ısınmayla ilgili bildiğimiz gerçek olguları dörtayrı durumda sıralayabiliriz. Bunlar küresel ısınmanınsürdüğünün artık açıkça bilindiği, insanlarınoluşturduğu CO ve sera gazlarının bu küresel olguyakatkıda bulunduğu, yerküre üzerinde CO gazınınoluşumuna en büyük katkıyı uzun ömre sahip binalarınyaptığı ve üretilecek her yeni bina ile durumun daha dakötüye gideceği ve durumun son derece kritikolduğudur. Artık, bizim de içinde bulunduğumuz tümtoplumların bu duruma çözüm üretmeleri birzorunluluk haline gelmiştir.

Bu yazıda, Türkiye'nin enerji ve konut politikasınabakılıp yukarıda belirtilen nedenlere ve verilere dayalıolarak, önce Ankara'da geleneksel bir modernapartman tipi, çevresel değerler ve çevre-insanetkileşimi, fiziksel ilişki ve enerji kullanımı temelalınarak incelenecek; sonra da Ankara'nın iklimselverilerine dayalı doğal enerji (güneş ve rüzgâr gibi)kaynakları kullanan ve alternatif kimlik (sürdürebilirlik,doğallık, yerellik) taşıyan apartman tipi sunulacaktır. Butasarım; küresel ısınma kaygıları bütün güncelliğiylesürerken, biz mimarların sürdürülebilir binalar üreterekküresel ısınmanın azaltılmasına nasıl katkıdabulunabiliriz sorusuna yanıt veren bir örnek konut tipiolacaktır. Bu nedenle sunulacak apartman alışagelmiş /geleneksel apartmana alternatif bir 'sürdürebilirapartman' olacaktır.

2

2

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık 49

DİPNOTLAR

Kentleşme Politikası

Türkiye'de Özelleştirme Uygulamaları

KAYNAKÇA

1

2

3

4

Ruşen Keleş, , 9. Baskı, İmge Kitabevi,Ankara, 2006.

Metin Kilci, (1984-1998), DPT Yayını, Ankara, 1998.

Fondan kullandırılan kredilerle üretilen ve dağıtılan konutsayısı 2000 yılı sonu itibariyle 1.077.449'a ulaşmıştır. Bukonutlara İdare'nin kendi arsaları üzerinde üreterek satışasunduğu 43.131 konut da eklendiğinde, Fon tarafındandesteklenen projelerde toplam konut sayısı 1.120.580'eyükselmektedir.

06.08.2003 tarih ve 4966 sayılı Yasa ile, idarenin gelirleri,gayrimenkul satış ve kiraları, kredi geri dönüşleri, faiz ve bütçeödeneklerinden oluşmaktadır.

Kilci, Metin, Türkiye'de Özelleştirme Uygulamaları (1984-1998), DPT Yayını, Ankara, 1998.

Geray, Cevat, Aydoğuş, Serpil, Konut Kooperatifçiliği ve TopluKonut İdaresi, TÜRKENT-YAYED, Yayın Aşamasında.

Keleş, Ruşen, Kentleşme Politikası, İmge Kitabevi, 9.Baskı,Ankara, 2006.

Alkan, Ayten, Dar Gelirlilerin Konut Sorunu ve KonutKooperatifleri, TÜRKKENT Yayını, Ankara, 1998.

Bayraktar, Erdoğan, Gecekondu ve Kentsel Yenileme, EkonomikAraştırmalar Merkezi, Ankara, 2006.www.toki.gov.tr. (erişimtarihi, Mayıs, 2007)

YAYED, Kentsel Dönüşüm Özel Sayıs;, Memleket Mevzuat,Cilt: 2, Sayı: 16.

YAYED,Dönüşüm Alanları Hakkında Yasa TasarısıÜzerine,YAYED Görüşü, http//:www.yayed.org. erişim tarihi,Ekim 2006.

Page 26: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

50 51

'Bu kanunun amacı; elektriğin yeterli kalitede, sürekli,düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir biçimdetüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabetortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyetgösterebilecek, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve saydambir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bupiyasada bağımsız bir düzenleme ve denetiminsağlanmasıdır. Bu kanun;elektrik üretimi, iletimi,dağıtımı, toptan satışı perakende satış hizmeti, ithalatve ihracatıyla bu faaliyetlerle ilişkili bütün gerçek vetüzel kişilerin hak ve yükümlülüklerini, ElektrikPiyasası Düzenleme Kurumu'nun kurulmasıylaçalışma usul ve esaslarını ve elektrik üretimi ve dağıtımvarlıklarının özelleştirilmesinde izlenecek usulükapsar.' Bu kanunun uygulanmasında yukarıdabelirtilen konuların ayrıntılarını içeren 50 maddebulunmaktadır.

T.C. Devleti'nin ve Enerji Denetleme Kurumu'nunöngördüğü kanunlar, ekolojik- küresel ısınmas o r u n l a r ı m ı z ı ç ö z m e y e y e t e r l i y a n ı toluşturmamaktadır. Artık, özellikle doğal yenilenebilirenerji kaynaklarına önem verilmesi kaçınılmazdır.Türkiye enerji politikası, batı ülkelerinin “gelişim”adına sunduğu yenilenemeyen petrol, kömür gibi fosilyakıtlara bağlı geleneksel enerji politikası reçetelerinibenimseyip uygulamaya dayanmaktadır. Bu nedenleşu anda uygulanan enerji politikası, bu kaynaklarınyoğun kullanımının neden olduğu yöresel havakirliliğini ve küresel ısınmayı desteklemektedir. Oysauzun zamandan beri gelişmiş ülkelerin belli başlıhedeflerinden biri 'yapılarda enerji korunumu'dur.Amerika Birleşik Devletleri'nde 1970'lerde uygulananpetrol ambargosuyla yaşanan enerji krizi yüzünden

'radikal' mimarlar, tasarımcılar ve denetim kurumlarıalternatif çözümlere başvurarak, yeni sürdürülebilirteknolojileri ve inşaat donatım malzemelerinigeliştirmek zorunda kalmışlardır. Dolayısıyla şimdikiteknoloji ve malzemelerle üretilen günümüz yapılarındaküresel ısınmayı ortadan kaldırmak için çevreyikirletmeyen karbonsuz konutlar ve binalaryapılmaktadır.

Türkiye'nin coğrafi konumu ve enerji haritası dünyaüzerinde bulunduğu enlem ve boylamlarla sınırlıdır.Değişik iklim bölgelerinin yer aldığı ülkemizde insanlar,yüzyıllardır ekolojik kaygılarla doğal enerji kaynaklarınıkullanarak iklim koşullarını, topografyayı, fizikselörüntüyü ve dokuyu, varsa yöreye özgü doğalmalzemeyi temel alarak çevreye duyarlı konutlarınıüretmişlerdir.

Örneğin Anadolu'daki eski geleneksel Türk konutunda,odaların açıldığı mekân olan 'Hayat''ın konumu, iklimşartlarına bağlı olarak konutun bulunduğu yöreye göredeğişmektedir. Hayat, ılıman ve sıcak bölgelerde dışarıdönük olarak; soğuk bölgelerdeyse evin tam ortasındadışarı kapalı olarak tasarlanarak konutun dış etkenlereiyice kapanıp sıcak tutulmasına özen gösterilmiştir. Buözellikler temel alınarak bakıldığında eski Türk evlerininbulundukları yöreye göre aldıkları formu Şekil 1'degörebiliriz.

Bugün (gelişmiş alternatif ısıtma soğutma teknolojilerikullanan) Amerika'da mimarlık eğitiminde, yapı fiziğidersleri verilirken mimarlık öğrencilerine önce eskigeleneksel 'vernacular' konutlarda iklime uyumlu

TÜRKİYE'DE KONUT ENERJİ HARİTASI

dinamik yapı tipleri ve 'Eski Türk konutları'ndauygulanan doğal ısıtma ve soğutma sistemlerine benzersistemler anlatılmaktadır. Örnek olarak Amerikanyerlilerinin çadırı 'Tipi' ve Eskimoların konut tipi 'İgloo'verilmektedir. Her iki konut tipinde de göçerlik sözkonusudur. Yerliler çadırlarını kurdukları yerlerde,çadırlarının üzerindeki hayvan derisini dinamik birbiçimde iklim koşullarına göre kullanmaktadırlar; yarüzgârı içeri alıp mekânı serinletmek ya da deriyi iyicekapatıp, içeriye soğuk hava girişini engellemek gibistratejiler geliştirip çadırın iç mekân ısı düzeyini kontroletmektedirler. Eskimoların 'igloo''sunda iç mekânınsoğumasını engellemek için uzun bir giriş koridoru veonun önünde de rüzgârı kesen bir engelle korumastratejisi uygulanmaktadır.

Enerji bilinçli yeni binalarda kullanılmak istenen pasifsistemlerin entegrasyonu, bugün kullanılan en yeniteknik ayrıntıdaki ölçümlemelerle ve malzemelerlegerçekleştirilmektedir. Pasif teknolojiler ise, bulunduğuiklim yöresindeki doğal kaynakları kullanabilen, iklimineuygun biçimde yapılmış eski konutlardaki veyerleşimlerdeki ısıtma, soğutma ve havalandırmateknolojilerinden esinlenerek geliştirilmiştir. Buuygulanan pasif teknolojilere Türk konutu örnekalınmıştır. Prof. Önder Küçükerman'ın Anadolu'dakigeleneksel Türk evinde belirttiği ısıtma ve serin tutmastratejileri Şekil 2'de gösterilmiştir.

1- Serinletilen iç düzen icin, yapı ve odalar,özel olarakçözümlenmiştir. Genellikle sıcak bölgelerdeki yazlıkevlerde görulen bir durumdur.

2- Çevre ısıtılıp soğutulmaz, soğuksa giysiler giyilirsıcaksa giysiler hafifletilir.

3- Odalar ocak ya da mangalla ısıtılarak belirli süreleriçinde kullanılabilir.

4- Evin belirli kesimleri ve odaları kolay ısıtılacak vesıcak kalacak biçim ve özellikle tasarlanmıştır.Gerektiği zaman bu odalara geçilir.

5- Geçmişten beri Anadolu'nun birçok bölgesindesıcak ve soğuk aylarda değişik evlerde yaşanmıştır.Böylece gerektiğinde yeterince ısıtılamayan yazlıkevden(yayla evinden), kolay ısıtılan kışlık evegeçilmiştir.

Ankara nüfusunun (yaklaşık 4.5 milyon) büyük birbölümü apartman tipindeki konutlarda yaşamaktadır.80'li yıllardan bugüne kadar yapılan araştırmaları gözönünde bulundurursak,

özellikle kış aylarında kullanılan yakıttan kaynaklanansülfürdioksit ve iklimsel kimya partikülleriningenellikle yüzde 87.6 ve yüzde 97.7'lere varan artışıhava kirliliğine neden olmaktadır. T.C. Devleti bunaönlem olarak doğal gazın kullanımına başlamıştır.Ankara'nın konut açığı sorununa çözüm olaraknüfusun büyük kısmı alt yapısı olmayan gecekondubölgelerinde kendilerine konut edinmektedirler. Bubölgelerde yine yağlı taş kömür kullanılmaya devamedilmektedir. Nüfusun geri kalan kısmıysa enerjisinifosil kaynaklardan alan modern

toplu konutlarda, apartmanlarda ve villa tipi evlerdeyaşamaktadır. İklim değişimine yol açan zehirligazların ne kadarının sanayiden, ne kadarının

‘MODERN APARTMAN' KONUT TİPİNİ HEDEFALMANIN ÖNEMİ

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

Şekil-1. İklimsel bölgelerine göre “Eski Türk konut” tipleri

Şekil 2. Anadolu'daki Türk evinde “serin tutma-ısıtma”işlevlerinin yapısal kuruluş içindeki çeşitli durumları ve“yazlık ev-kışlık ev” ilişkileri

Page 27: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

52 53dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

evlerdeki tüketimden kaynaklandığı konusundatahminler değişiyor. Gelişmiş ülkeler için yapılantahminler, yüzde 25 ile 40 arasında değişiyor. Buradaesas alınıp incelenen apartman tipi imar yasalarınauygun, bir mimar tarafından tasarımı yapılmış prototipmodern apartmanlardan biridir. Şekil 3'te görülen katplanına çevresel kaygılar göz önünde bulundurarakbaktığımızda, normal kattaki iki apartmanın güneycephesini ortak paylaşmadıkları banyoların açıldığıhava boşluklarının çok küçük ve üzerlerinin açıkolduğu, dışa açılan pencerelerin mekân kullanımnormlarından çıktığı, serinletmek için gereken karşılıklıaçıklıkların olmadığı, dış duvarda, çatıda, bodrumkatlarda yalıtım bulunmadığı, pencerelerin tek camlıolduğu saptanmıştır. Binanın ısı alış verişi çok fazla olupyakıt tüketimi buna oranla fazla olacaktır.

Bugün yapılan apartmanların ısıtılıp soğutulmasındagüneş ve rüzgârdan çok az faydalanılmaktadır. İmarplanlarındaki bina arsalarında binanın kısa kenarlarıdoğu-batı yönünde planlanmaktadır. Orta boyapartmanlardaki katlarda genellikle iki daire tasarımıyapılıp, bu dairelerin salonları arsanın kısa tarafındakidoğu ya da batı yönlerine bakan sokak cephesinde yeralmaktadır. Bu bir kültürel ve sosyal belirleyicidir.

Türkiye'de, 'ben binalarımda binanın konumuna dikkatedip, doğal enerji kaynaklarını bu işten iyi anlayanmakine mühendisimin desteğiyle yapıyorum' diyenbugünkü bina sektöründe kendine iyi yer edinmişsürekli geleneksel bina üreten mimarlarımızın busürdürebilirlik konusunda daha duyarlı ve bilinçliolmaları gerekmektedir. Makine mühendisi yalnızcasistem hesabı yapar, ekolojik mimari ve tasarımı

ANKARA İÇİN 'SÜRDÜRÜLEBİLİR APARTMANKONUT' TİPİ

geliştirip yapamaz, sistemlerin tasarımı ve tasarımaentegrasyonu işi biz mimarların sorumluluğu altındadır.Burada verdiğim alternatif apartman örneği prototipapartmanda kullanılan malzemenin aynısı kullanarakyapılmıştır. Ancak pasif sistemleri içeren plan tipindedinamik yapı form ve ayrıntıları 'Tipi' de ve 'Hayat'taolduğu gibi tasarlanmıştır. Güneş ve rüzgâr kontrolü binazarfındaki açıklık ve güneşliklerle olup ısıtma/soğutmadurumları kontrol edilir. Bugün büyük 'akıllı binalar'dabu gibi kontroller artık bilgisayarlarla yapılarakotomasyon sisteminin içine dahil edilmiştir. Küçükbinalardaysa daha ekonomik olduğu için termal ısırahatlığı, yaşayanlar tarafından elle kontrol edilmektedir.

Ankara'daki prototip apartman tasarımında veuygulamasında yukarıda belirtilen bütün çevre koşullarıtemel alınarak aşağıdaki maddeler göz önündebulundurmalıdır:

- Yeni imar planlarında apartman arsalarının genişyüzeylerinin güney kuzey doğrultusunda olması,

- Katlardaki dairelerin güney cephesinin bu dairelertarafından ortak kullanılması,

- Binanın dış kabuğunun Ankara iklimine uygun biçimdedonatılması (malzeme ve yalıtım),

- Güneşten alınacak enerji binanın taş duvarlarınayüklenirken, bu ısıyı depolayacak kadar beton hacmininolması,

- Isıtma ve soğutma için güneşlik odası, ayarlanabilirpanjurlar ve bina betonuna geceleyin yüklenecek olantekniklerinin kullanılması,

- Yazın binayı rüzgârla soğutup serinletmek için gerekliaçıklıkların yerlerinin doğru konumlandırılması,

- Binada kullanılacak günlük sıcak suyun PV panelleriyleısıtılması,

- Elektrik enerjisi tüketimini azaltmak için özel üretilenfloresanların kullanılması.

120 metrekarelik dairede enerji tüketimi, iç mekândapasif ısıtma soğutma sistemlerinin kullanılması vekullanılan günlük suyun PV panellerle ısıtılmasıylaprototip apartman dairesinin yüzde 40'ına indirilmiştir.

Yukarıda belirtilen çevre bilinçli tasarım özelliklerinitaşıyan apartman tipinin üretimi bundan böyle ciddiyealınıp, bu tür binaları öneren uygulamacılar tarafındançevre kaygısıyla yeniden düzenlenmiş sürdürülebilirimar yapı vasıflar yönetmeliklerine uygun standartlarda,mekânın kullanımına, kullanıcının fiziksel ve psikolojikrahatlığı esaslarına dayandırılıp kullanılması uygun olanpasif sistemlerin ölçüm yapılarak tasarıma entegreedilmesi gerekmektedir. Ölçümü yapılmayan yenilene-bilir ekosistemlerin pasif sistem entegrasyonlarının dasorunlu olacağı kaçınılmazdır. Sunulan 'AlternatifApartman' tasarımı bu çevre bilinçli tasarıma bir örnektir(Şekil 4).

Küresel ısınma, insanların gündelik yaşamını tahminedilenden çok daha fazla etkiliyor ve tüketimalışkanlıklarını da değiştiriyor. Çünkü en iyi teknolojilerbile yeryüzünün sınırlı kaynakları karşısında yetersizkalıyor. Buradaki örnek alternatif apartman tasarımı ve

uygulaması zararın en aza indirilebileceğinin birkanıtıdır, ancak küresel ısınmanın giderek artmasıkarşısında yine de yetersiz kalıyor. Artık 'karbonsuzkonut' üretiminin gerektiğini görüyoruz.

Sonuç olarak, Türkiye' de ve bütün dünya ülkelerindekibina sektörlerinde çalışanların, kendi imar hukuklarınıve denetim kurallarını, küresel ısınma olgusunun

KAYNAKLAR

Hacaloğlu, A.; “Environmentally Conscious ArchitecturalDesign as an Alternative Strategy in

Ankara, Turkey”, Master Tezi, University of Oregon,s.37,48,49,87,111, 1988.

Samir, A.; Pinon, P.; “Maison en Pays islamiques”,Architecture d'Aujourd'hui Vol.185, May-June 1973.

Küçükerman, Ö.; “Turkish House”, Türkiye Touring veOtomobil Kurumu, 5. Basım, s.90, 1996.

azaltılması ve hatta yok edilmesi doğrultusunda tekrargözden geçirmeleri ve bu yeni değerler doğrultusundayeni binalar üretmeleri gerekmektedir. Yaşam tarzımızıdeğiştirmeden bir çözüm mümkün mü? Gelenekselkonutlara sürdürülebilir sistemleri içeren, alternatifkonut üretebilen uzman mimarların yetiştirilmesigerekmektedir. İngiltere, Ashton Hayes'de yaşayanhalkın kendilerine dünyadaki 'ilk karbonsuz köy' olmahedefi koyarak yaşamlarını sürdürmeye başladığınıgörüyoruz. Aynı amaçla yine Kuzey Avrupa veAmerika'da alternatif köylerin yerleşimler kurguladığınıizliyoruz. Sürdürebilir bina üretemeyen mimarların buişi bilen uzmanlardan destek alaması gerekmektedir.Tasarımlarını yaptığım 'Sürdürülebilir Konutlar' ileçevreyi kirletmeyen, kendi enerjisini kendi üreten"karbonsuz" konutlarla zararın en aza indiri-lebilmesinin mümkün olduğu görülmüştür. Artık“karbonsuz konut” ve “karbonsuz bina” üretimleriningerekliliği açıkça ortadadır.

Yöresel, ulusal ve küresel ısınmayı azaltan katkı sözkonusu olduğunda, bahsettiğimiz yöntemlerinsürdürülebilir enerji güvenliği, istihdam, ekonomi veçevre sağlığı için bir umut oluşturduğunu görüyoruz.

Şekil 3. Prototip Modern Apartman kat planı Şekil 4. Alternatif Sürdürülebilir Apartman kat planı

Page 28: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

54 55

Cüneyt Elker

YAŞANABİLİR BİR ÇEVRE İÇİN ULAŞIM

ULAŞIM VE ÇEVRE

Ulaşım çevresel koşulları belirleyen etkenlerin başındagelmektedir. Ulaşım sektörünün olumsuz çevreseletkileri üç grup altında sınıflandırılabilir: küresel, kentselve yerel.

Herşeyden önce, ulaşım yarattığı sera gazı ile birtehdit oluşturmaktadır. Gerek kentlerarası, gereksekentiçi ulaşım etkinliklerinin ürettiği kirlilik bulunduğuçevre ile sınırlı kalmayıp bütün insanlığı etkilemektedir.Uzmanlar, 2010 yılından itibaren ulaşım sektörününküresel ısınmayı tetikleyen birinci etken halinegeleceğini tahmin etmektedirler.

ve/veya bölgesel ölçekte, bugünkü yapısınamüdahale edilmezse, ulaşım, fiziksel çevreyi onarılmazbiçimde bozan en önemli etkenlerden birikonumundadır. Artan taşıt trafiği talebini karşılamak içinbilinçsizce yapılan yeni yollar, yol genişletmeleri, katlıkavşaklar ve tüneller gibi ulaşım yapıları kentlerin vebunları çevreleyen kırsal alanların giderekbetonlaşmasına ve kültürel mirasımız sayılabilecekbinaların ve kentsel dokunun yitirilmesine yolaçmaktadır.

yani semt ve kent merkezi ölçeğinde ise, yayalaryerine otomobillere öncelik veren uygulamalar sadecefiziksel çevreyi değil, toplumun sosyal ve kültüreliletişimini, trafik kazaları yoluyla can güvenliğini vesolunan kirli hava nedeniyle insan sağlığını da olumsuzyönde etkilemektedir.

Ulaşım, diğer sektörlerin yaşaması için bir önkoşulolduğuna ve her zaman varolacağına göre, yarattığıolumsuzlukları sıfıra indirme olanağı yoktur. Ancak,anılan zararlı etkilerinin büyük oranda ulaşımdakimevcut çarpık yapıdan kaynaklandığı da bir gerçektir.Ulaşımın yapısını düzelterek bu olumsuzlukları azaltma

küresel

Kentsel

Yerel

olanağı vardır. Nitekim, birçok gelişmiş ülke bu yöndepol i t ika lar benimsemiş olup uzun yı l la rd ı ruygulamaktadırlar. Söz konusu ulaşım politikaları,bunların ortaya çıkış nedenleri ve uygulama örnekleriaşağıdaki bölümlerde açıklanmaktadır. Bunların bir bütünolarak uygulanmaları halinde ulaşımın çevresel olumsuzetkileri hem küresel, hem kentsel, hem de yerel ölçekteazalacaktır.

Kentliler yolculuklarını, ya bireysel ulaşım olarakadlandırılabilecek özel otomobillerle, ya da minibüs,otobüs, tramvay, tren, metro, vapur gibi toplutaşımaraçlarıyla yapmaktadır. Son yıllarda ülkemizde yapılmışsayımlara göre bir otomobilde ortalama 2 kişi bulunduğugerçeği dikkate alınırsa, tenha bir otobüsün 30 otomobil,dolu bir otobüsün ise 50 otomobil kadar yolcutaşıyabildiği ortaya çıkmaktadır. Aşağıdaki tabloda ulaşımsistemlerinin bazı fiziksel ve ekonomik özelliklerikarşılaştırılmaktadır.

Tablodan da anlaşılacağı gibi, çoğunlukla hor görülendolmuş-minibüsün bile otomobil kullanımına göre önemliüstünlükleri bulunmaktadır. Dünyadaki en yaygıntoplutaşım sistemi olan otobüsle karşılaştırıldığında ise,otomobille “bir yolcunun bir km taşınması” için, otobüsegöre yaklaşık 5 kat daha fazla enerji tüketildiği ortayaçıkmaktadır. Aynı şekilde, otomobil için yolcu-km başınayol yatırım gideri otobüse göre 16 kat, işletme gideri 8 katfazladır. Ayrıca, gün boyu hizmet vermeyi sürdürentoplutaşım araçlarının tersine, otomobilin günün büyükbir bölümünde çoğunlukla kent merkezi gibi alankısıtlılığı bulunan yerlerde kullanılmadan beklediği degözden kaçırılmamalıdır.

Yazının başında da değinildiği gibi, ulaşımın ve özelliklemotorlu taşıtların küresel, kentsel ve yerel ölçeklerdeçevreye olumsuz etkileri bulunmaktadır. Ulaşım

ULAŞIMDA BUGÜNKÜ ÇARPIK YAPI

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

sistemlerinin küresel ısınmaya etkileri açısındanyarattıkları sera gazları ile ilgili karşılaştırması Tablo 2'deverilmektedir.

Tablonun incelenmesinden, tipik benzinli birotomobilin normal büyüklükteki bir dizel motorluotobüse göre, bir yolcuyu bir km taşımak için 16 kat dahafazla kirlilik yarattığı anlaşılmaktadır.

Motorlu taşıtların çevreye yönelik olumsuz etkileri seragazları ile sınırlı değildir. Bu taşıtlar yakın çevrelerini deCO2 dışı gazlarla kirleterek insan sağlığına zararvermektedir. Bu kirleticilerin başlıcaları CO (karbonmonoksit), NO, NO2, NOx gibi nitrojen oksitler, PM10(toz, kir, duman gibi tanecikler), SO2 (sülfür dioksit) vebenzen'dir. Kokusuz, renksiz ve öldürücü bir gaz olankarbon monoksitin kentlerdeki üretiminin %85-95'imotorlu taşıtlar, bunun %90'ı da otomobiller tarafındanyaratılmaktadır. Kentlerin üzerinde gözlenen kızıl kahveduman genellikle nitrojen dioksittir. Almanya'da yapılanbir araştırmada, motorlu taşıtlar içinde otomobillerinpayının nitrojen oksitler üretiminde %65 ve PM10üretiminde %60 olduğu ortaya konulmuştur (Kühlweinve Friedrich, 2005).

Yukarıda özetlenen bu gerçeklere karşın, ülkemizde vedünyanın birçok kentinde ulaşımın bugünkü yapısıotomobil ağırlıklıdır. Örneğin ülkemizde, yollarüzerindeki taşıtların dörtte üçünü oluşturan otomobiller,toplam yolcuların ancak %30'unu taşımaktadır. Bu yapı,aynı miktarda yolcuyu taşımak için daha çok taşıt ve dahaçok altyapı, kamuya ve kullanıcıya daha yüksek maliyet,daha fazla enerji ihtiyacı, dolayısıyla dışa bağımlılık,artan hava kirliliği, yüksek kaza olasılığı ve yapılmakzorunda olan yol ve katlı kavşaklar nedeniyle çirkinleşenfiziksel çevre anlamına gelmektedir. Görüldüğü gibi,ulaşım yapısının bozukluğunun sonucu sadece trafiktıkanıklığı ile sınırlı değildir.

Ancak, bütün dünyada geçmişte (ülkemizde ise hâlâ)sorun genellikle ulaşımın yüzeysel yanlarından biri olantrafiğin tıkanması şeklinde algılanmıştır. Sorun böyleortaya konulunca, çözüm de ister istemez (yeni yollar,yol genişletmeleri, katlı kavşaklar gibi) ek kapasiteleryaratmak şeklinde olmuştur. Bu yeni yatırımlar başlardatrafik koşullarında göreli iyileşme sağlamış, ancak hemenardından daha yaygın araç kullanımını körüklemiş,sonuçta yeni tıkanmalar meydana gelmiştir. Bu yenitıkanıklıkları aşmak için yapılan yeni yollar ve

kavşakların sağladığı geçici rahatlama yeni ek taleplerdoğurmuş ve bu da kısıtlı mali kaynaklar ile sınırlıkentsel alanı tüketen ek kapasite ihtiyacı yaratmıştır.

Bu olguyu gelişmiş batı toplumları İkinci DünyaSavaşı'nı izleyen 20-30 yılda yaşamış ve bu ülkelerdekikimi kentlerde otoyollar kentsel dokuyu adetakemirmiş, kentler otoyol yumaklarına dönüşmüş, ancaktrafik sıkışıklıkları yine de giderilememiştir. Yapılanbunca yatırıma karşın ülkemizdeki durum da bundanfarklı değildir.

Ulaşım düzenindeki bu çarpıklığın ve kısır döngününayırdında olan bir kişi veya kuruluşun soruna bu bozukdüzen içinde çözüm bulmaya çalışması olanaksızdır.Bu nedenle, 1970'lerden başlayarak dünyada ulaşımayönelik yeni politikalar üretilmeye başlanmıştır. Çevre,enerji, sürdürülebilirlik, sosyal denge gibi konularaduyarlılıktan kaynaklanan ve giderek yaygınlaşarakadeta kentsel ulaşımla ilgili bir anayasaya dönüşen ve buyaklaşımın anahatları şöyle özetlenebilir:

(bugünkü koşullarda yetersiz kaldığıdüşünülen bir yol veya kavşak, ulaşım dengesiotomobilden toplutaşıma kaydırıldığında azalan taşıtsayısı nedeniyle daha uzun yıllar yeterli olabilmekte,dolayısıyla kamunun kıt kaynakları daha öncelikliprojelere ayrılabilmekte, kentler beton yığınlarıyladolmamaktadır)

(sadece raylı sistemleringeliştirilmesi yeterli olmayıp bütün toplutaşımsistemlerinin hizmet düzeyi arttırılmaktadır;böylece, otomobil yerine toplutaşım araçları tercihedileceğinden trafik azalmakta ve mevcut yollardandaha etkin ve uzun süre yararlanılabilmektedir)

(kent merkezine girişlerin ücretlendirilmesi, otoparksayısının kısıtlanması, yüksek otopark ücretleri, bazıyolların otomobillere kapatılması, v.b.)

Ayrıca, etkin bir sonuç alınabilmesi için yukarıdaözetlenen politikaların bir arada ve birbirinidestekleyecek biçimde kullanılması gerekmektedir.Örnek vermek gerekirse, bir hat üzerinde otobüshizmetinin sıklaştır ı lması, ucuzlatı lması ve

ÇAĞDAŞ ULAŞIM POLİTİKALARI

·

·

·

yeni yatırımlar yerine mevcut altyapının daha etkinkullanımı

toplutaşımın geliştirilmesi

otomobil kullanımını caydırıcı önlemler alınması

Page 29: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

56 57

hızlandırılması talebin toplutaşıma kaydırılması için tekbaşına yeterli olmamaktadır. Aynı zamanda, otomobilşeritleri azaltılarak bir şeridin otobüslere ayrılması,otomobillerin varış yerlerindeki otoparkların azaltılmasıve pahalandırılması gibi önlemler de alındığında,otobüsle yolculuk daha konforlu olmasa bile, daha hızlı,daha ucuz ve daha zahmetsiz hale geleceğindenotomobile göre daha fazla tercih edilecek, böyleceyollardaki taşıt sayısı azalacak ve yukarıda sayılanolumsuzluklar bir ölçüde giderilecektir.

Bu anlayışın sonucu olarak, son 20-30 yılda dünyanınçeşitli ülkelerinde, gerek ulusal gerekse kentsel düzeydepek çok uygulama yapılmıştır. OECD, Avrupa Konseyi,Avrupa Birliği gibi uluslararası kuruluşların tümünün sonyıllardaki belgeleri bu anlayışı yansıtan ilke ve kararlarile doludur.

Bazı ülkelerde bu yaklaşımlar bir ulusal politikaya veyasal çerçeveye dönüşmüştür. ABD Ulaştırma Bakanlığı“Yolculuk Talep Yönetimi Önlemlerinin EtkinUygulanması” başlığı altında geniş kapsamlı biraraştırma yaptırmış (Comsis, 1993), işverenler ile yerelyönetimler ve yasal-kurumsal düzenlemeler için kılavuzel kitapları hazırlatmıştır. Aynı program altında, federalve yerel düzeyde yasalaşmış veya öneri halinde“yolculuk azaltma yönetmelikleri” bulunmaktadır. ABDTemiz Hava Yasası (Clean Air Act), federal yönetiminelinde yasanın gereklerini yerine getirecek projeler içinyerel yönetimlere dağıtılmak üzere önemli bir parasalkaynak sağlamaktadır. İngiltere'de de, yerelyönetimlerin kendi bölgelerinde trafiğin azaltılması içinbir program yaparak bunu uygulamaya koymalarınıemreden bir tasarı yasalaşmıştır (Road Traffic ReductionAct, 1997).

Kentsel ölçekte de, dünyada toplutaşımı geliştiripotomobil trafiği talebini caydırmayı amaçlayan sayısızuygulama örneği ortaya çıkmıştır. Bu anlayış içinde bir

grup Avrupa kenti CIVITAS adlı bir inisyatif çerçevesindeörgütlenmiş olup deneyimlerini birbirlerine ve diğer kentyönetimlerine düzenli bir biçimde aktararak örnekolmaktadırlar.

Anılan politikalara en güncel örneklerden biri de 2003yılı başından itibaren Londra kent merkezine girenotomobillerden ücret alınarak (halen günde 8 pound)otomobil kullanım talebinin düşürülmesi ve elde edilengelirin toplutaşımın geliştirilmesi için kullanılmasıdır.Aslında otomobillerin kent merkezine girişlerininücretlendirmesi yeni bir uygulama değildir: bu yöntemdaha 1970'li yıl larda Singapur'da başarıylauygulanmıştır. Günümüzde Singapur kent merkeziücretlendirmesi otomobillerin tüm kullanımını içerecekbiçimde yaygınlaştırılmıştır. Hong Kong, Oslo ve Bergende otomobil kullanımını ücretlendiren kentlerarasındadır.

Avrupa kentlerinin çoğunda, kentin özelliklerine göredeğişik yoğunluk ve yöntemde ulaşım sorununu azyatırımla çözümlemeyi hedefleyen ve otomobilkullanımın azaltmaya yönelik birçok uygulamabulunmaktadır (yasak yollar veya alanlar, merkezdeotopark arzının azaltılması, yüksek otopark fiyatları,esnek çalışma saatleri, evde çalışma, v.b.). KuzeyAmerika'da, bu politikaların uygulaması daha çokotomobillerdeki ortalama kişi sayısını arttırarak trafiğedaha az taşıt çıkması biçiminde olmaktadır. Bu amaçlakent veya çalışma yerleri ölçeğinde düzenlenen taşıtpaylaşma önlemleri ön plana çıkmaktadır. Aynı amaçla,sadece dolu otomobillere ve toplutaşım taşıtlarınaayrılmış şeritler, otoyol girişlerinde kısıtlamalar gibiönlemlerle sıkça karşılaşılmaktadır. Çoğu Latin Amerikave Uzak Doğu'da olmak üzere, pahalı ve gerçekleştirmesiuzun süre alan metro yapımı yerine, mevcut yollardanyararlanılarak hızla hizmete girebilen yüksek kapasiteliotobüs yolları da otomobilden alıp toplutaşıma vermepolitikasının yaygın örneklerindendir.

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

Görüldüğü gibi, geçen yıllar içinde, yukarıda sözü edilenuygulamalar artık üzerinde tartışılmasına bile gerekkalmayan politikalar haline dönüşmüş olup, bu ülkelerdeulaşım sorunların çözümü için hiçbir yönetici veyauzmanın aklına katlı kavşaklar, tüneller, viadükler yapmakgelmemektedir. Olsa olsa, anılan politikalar uyarıncayapılan projelerin başarıya ulaşması için, bu konuda bilgive bilinci daha az olan kullanıcıların benimsemesi vedesteğinin sağlanması yönünde çaba harcanmaktadır.

Yerel ölçekteki uygulamalar ise daha çok, kentmerkezlerinde trafiğe yasaklanmış geniş yaya alanları(bazı orta büyüklükteki kentlerde merkezin tamamı),konut alanlarında trafik yavaşlatma (trafik calming)teknikleri biçiminde olmaktadır. Her ikisinin de temelamacı öncelikle fiziksel çevrenin iyileştirilmesi, toplumunsosyal ve kültürel iletişiminin arttırılması, trafik kazalarıönlenerek can güvenliğinin sağlanması ve solunanhavanın daha temiz hale getirilmesiyle insan sağlığınınkorunmasıdır.

Yukarıdaki bölümlerde, özetle, ulaşımda artan talepsorununun kapasiteyi arttırarak çözülemeyeceği,ulaşımda toplumun aleyhine bir yapısal bozuklukvarolduğu ve çıkış yolunun bu yapıya müdahaledengeçtiği vurgulanmaktadır. Ulaşımdaki bu çarpık yapı gerekküresel, gerekse kentsel ve yerel çevre koşullarının başlıcatetikleyicilerinden olduğundan, ulaşımdaki düzelmelerdoğal olarak çevre sorunlarında da iyileşmelersağlayacaktır. Dünya uzun bir süredir bu olgununfarkındadır.

Oysa, ülkemizde toplumun çok büyük bir bölümüsorunun gerçek boyutlarının farkında değildir; sözü edilenbu politikalar gündeme bile gelmemektedir. Bu bilgi vealgılama eksikliği sadece yerel yöneticiler veya trafik polisigibi bazı özel kesimlerle de sınırlı değildir. Teknikkişilerin, aydınların ve hatta akademisyenlerin önemli birbölümü sorunu doğru olarak analiz edememekte,kendilerine çözüm olarak sunulanlarla yetinmekte vebunları onaylamaktadır. Bir süre geçtikten sonra,yapılanların sorunu çözmediğini gördüklerinde, “demekki yeterli değil, daha fazla yapmak gerekir” şeklindedüşünmektedirler.

Başta Ankara ve İstanbul olmak üzere, ülkemizin birçokkenti genişletilmiş yollar, katlı kavşaklar, viadüklerledonatılmakta, böylece hem kamu kaynakları ölçüsüz birbiçimde harcanmakta, hem de otomobil kullanımı dahada teşvik edilmektedir. Bunun toplumun ne derecealeyhine olduğunun ayırdında olamayan kimipol i t ikac ı la r , yapt ık la r ı bu tür ya t ı r ımlar laövünmektedirler. 5-10 yıl önce hizmete açtıkları ve uzunbir süre atıl kalan yolların ancak şimdi kullanıldığını görenbazı yöneticiler “sorunları önceden sezdiklerini”biçiminde iddia bulunmakta; normal bir düzendealeyhlerinde kamunun kaynaklarını sorumsuzcatüketmekten dava açılması gereken bu kişiler bunu politikmalzeme olarak kullanmaktadırlar. Bu konuda çok dahabilinçli olması gereken bazı sivil toplum örgütleri ise,konuya çoğunlukla slogan düzeyinde ve popülist bildiriveya demeçlerle yaklaşmaktadırlar.

ÜLKEMİZDEKİ DURUM

SONUÇ

Özetle, toplumumuzun hemen hemen her kesimindeulaşım sorunun tanımlanmasında, dolayısıyla önerilençözüm yollarında ciddi bir algılama eksikliği sözkonusudur. Koşullandırmaların yıkılması için genişkapsamlı ve farklı kesimleri hedefleyen bir“bilinçlendirme programı”na gerek vardır. Nasılenerjinin akılcı tüketimi, erozyonla mücadele, trafikkazalarını azaltma, depreme hazırlık gibi temalardakampanyalar düzenleniyorsa, en az onlar kadar önemliolan ulaşım konusunun da benzer biçimde ele alınmasıgerekmektedir. İlk öğretimden başlayarak, mahalletoplantıları gibi yerel ölçekten toplumun tamamınıkapsayacak televizyon programlarına kadar geniş biryelpazede gönüllülerin işbirliği ile “topyekun birkampanya” konunun zaman içinde doğru algılanmasınısağlayabilecektir.

Unutulmamalıdır ki, konu sadece ulaşımın daha verimlive insanca hale dönüştürülmesinden ibaret değildir. Bualanda uygulanacak olumlu politikalar aynı zamanda

daha az enerji tüketimi,

ekonomide daha akıllı kaynak kullanımı,

daha az trafik kazası,

ama hepsinden önemlisi:

daha temiz bir çevre,

daha az betonlaşmış ve

insan ölçeğinde kentler,

kısacası daha mutlu ve sağlıklı bir toplum anlamına dagelmektedir. Küresel boyuttan yerel ölçeğe kadar,insanlığın geleceği sürdürülebilir bir çevreye, çevreningeleceği ise büyük oranda ulaşımda yapılacak yapısaldeğişimlere bağlıdır. Ülkemizdeki yönetici veuzmanların da sorumluluklarının farkına varıp bir anönce tutumlarını değiştirmeleri gerekmektedir. Kararzamanı gelmiş ve hatta geçmektedir.

·

·

·

·

·

·

Tablo 1. Ulaşım Sistemlerinin Fiziksel ve Ekonomik Karşılaştırması

Tablo 2. Motorlu Taşıtların Yarattıkları Sera Gazları Açısından Karşılaştırması

KAYNAKLAR

Comsis, Implementing Effective Travel Demand ManagementMeasures, Institute of Transportation Engineers,Washington,1993

Elker, C., Ulaşımda Politika ve Pratik, Ankara, 2002

Hook, W., Wright, L., Reducing GHG Emission by ShiftingPassenger Trips to Less Polluting Modes, Background Paperfor the Brainstorming Session on Non-Technology Optionsfor Stimulating Modal Shifts in City Transport Systems held inNairobi Kenya, 2002

Kühlwein, J., Friedrich, R., Traffic Measurements and High-performance Modelling of Motorway Emission Rates,Atmospheric Environment, Elsevier Ltd., 2005

Road Traffic Reduction Act 1997, The Stationery OfficeLimited, London,1997

Page 30: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

58 59

“ ” kavramının 1987'den sonrauluslararası belgelere hızla girişinden günümüze 20 yılgeçmiş olmasına karşın, bu kavramın sürekli

bir özelliğe sahip olduğunu söylemekolanaklıdır. Özellikle, çevre sorunları ve toplumsalsorunların konuşulduğu, ele alındığı her alanda vetoplantıda, bu kavram çeşitli biçimlerde ve farklıtanımlarda karşımıza çıkabilmektedir. Uluslararasıalanda kabul edilmişliği bir yana, yaklaşım biçiminedeniyle çeşitli eleştiriler de almakta olan bukavramın yerine konulabilecek, farklı sözcük ve tanımarayışları söz konusudur. Çoğunlukla uluslararasıbelgelerde kullanıldığı görülen “

” yerine, günümüzde, daha sık olarak“ ” sözcüğünün tercih edildiği görülür.Bu sözcük birçok soruyu da beraberinde getirmektedir:Neyi sürdüreceğiz? Neden sürdüreceğiz? Nasılsürdüreceğiz? Kim için, ne için sürdüreceğiz? Kim(ler)sürdürecek? Hangi ölçeklerde sürdürülecek?

Bu soruların yanıtlarını ararken, sürdürülebilirliğinve bunu uygulamaya yansıtacak

tanımlamak, sonuçları ortaya koymak açısından daönem taşıyacaktır. Bu konuda, özellikle bazı alanlarda,neyi, neden sürdüreceğimizi belirleyen temelgöstergelerden bir bölümü ve belli başlı ilkelerioluşturulmuş durumdadır. Örneğin; üst ölçeklerdedoğal ortamların sürdürülebilirliğinin sınanmasıaçısından , kentlerde bireyleri dedoğrudan ilgilendiren , bölgesel veyerel , sürdürülebilirliğin ölçüsünübelirlerken kullanılabilecek göstergelerden bazılarıdır.Ancak, bir bölgede, sürdürülebilirliğin sağlanıpsağlanmadığının değerlendirilmesi konusunda

, ve verilere bakmak tekbaşına yeterli olmayabilir; çünkü, ekolojik, toplumsalve ekonomik iyileşmenin sürdürülebilmesi öncelikleetkin bir ya ve desteğe gereksinimduymaktadır. Bu nedenle, kurumsal oluşumların

Sürdürülebilir gelişme

sürdürülebilirlik

ekolojik verilertoplumsal veriler

ekonomik veriler

kurumsallaşma

kendiniyenileyen

sürdürülebilirgelişme

göstergelerini tarafları

ekolojik toplumsal ekonomik

1

2

(kentsel, bölgesel, ulusal, uluslararası) köklü birgeçmişi, işleyişi ve güvenilirliği varsa, bununsürdürülebil ir l iğe yönelik önemli katkılarıbu lunmaktad ı r . Dolay ı s ıy la , son y ı l l a rdasürdürülebilirlik, yalnız başına bir kavram olmaktançıkarılmış ve ilgili tüm sektörlere entegrasyonununönemi ve gereğinden, uluslararası platformlardanbaşlayarak söz edilir olmuştur. Bu konuda ülkemizdede DPT koordinatörlüğünde “SürdürülebilirliğinSektörel Politikalara Entegrasyonu” adı altında birproje başlatılmış ve sürdürülebilirliğin belli başlı sektörpolitikalarıyla bütünleştirilmesi için çalışmalarplanlanmıştır. Proje kapsamında sürdürülebilirliğisağlayacak aktörlerle/taraflarla ilgili olarak, bir yandankarar alıcılar düzeyinde sürdürülebilir gelişmeninulusal boyutta ele alınmasına yönelik etkinliklersürerken, öte yandan hibe programları ile sivil toplumve yerel yönetimlerinöngörülmüştür. Bir başka örnek, afet risklerininazaltılması yönünde uygulanan politikalardır; bu,dünya üzerindeki en önemli afet kuşaklarından biriüzerinde bulunan Ülkemiz için de çok önemlidir. 17Ağustos 1999 depremi, ekonomik göstergelere göreTürkiye'nin son 7 yıllık kalkınmasını yok etmiştir.Bugün “afet risklerinin azaltılması” politikaları,sürdürülebilir gelişme politikalarında göz önünealınacak çok önemli bir unsur olarak ilke ve eylemprogramlarıyla uluslararası belgelerde yerini almış vebirçok afete maruz ülkenin gündemine girmiştir.

Sürdürülebilirliği sağlamada önemli rol oynayan ya daoynaması beklenen tarafların/aktörlerin arasında, bukavramın ortaya çıkması, tanınması ve yayılmasındabaşı çeken uluslararası kuruluşlar, merkezi yönetimler,yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri ve bireylerbulunmaktadır. Başarıya ulaşabilmek, tüm butarafların/aktörlerin, bir arada, aynı hedef için, gönüllüve samimi çabaları ile olanaklıdır.

3

desteklenmesi ve güçlendirilmesi

Kumru Arapgirlioğlu, , Zerrin Yener Dr.,Dr., Bilkent Üniv. Kentsel Tasarım ve Peyzaj Bölümü Şehir PlancısıŞehir Plancısı,

KENTLER, SÜRDÜRÜLEBİLİRLİKVE

BİR “YEREL GÜNDEM 21” ÖYKÜSÜ

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

Tüm bu yapı içinde en çok tartışılan, yanıt aranansorulardan biri de: Sürdürülebilirlik, ama hangiölçekte? Bu sorular, çözümler konusunda ve

seçimler arasında sıkışmış durumda. İlgiliaktörler ve çözüm önerileri ise bu seçimlere bağlıolarak belirlenmekte.

Bu bağlamda yanıt aranmakta olan bir başka soru iseyaklaşımla ilgili: Sürdürülebilirlik konusundasorunları ve politikaları küresel olaraksaptayıp aşağıya doğru inmek mi doğru? Yoksaayaklarımızı yere bastığımız yerden,daha üst ölçeklere doğru çıkmak mı? Benzer birsoruyu gündelik yaşam ve sürdürülebilirlikuygulamaları için de sormak olanaklı; sürdürülebilirlikalgısı bireyden başlayıp yukarı doğru istek vegereksinimle mi gitmeli? Yoksa bu konudaki eylem vepolitikalar uluslararası kurumlardan aşağıya doğruyaptırımlarla mı inmeli?

Uygulamalara bakıldığında, özellikle ülkemizde,yukarıdan aşağıya doğru bir yönlendirme olduğu,konuyu benimseyen belli başlı bazı kurumların onusahiplenmesiyle ilerlediği görülür. Burada sizlerlepaylaşacağımız “ ”deneyimi de bu yaklaşımın ilk örneklerinden biridir.

Sürdürülebilirlik bugüne kadar, çıkış kaynağı,uygulamaları, dünya örnekleri ve uluslararasıbelgeleri ile bunların yorumları, yaklaşımları vb.itibariyle daha önce birçok değerli yazar, düşünür,akademisyen tarafından ayrıntılarıyla ele alınmış vehemen tüm boyutlarıyla tartışılmıştır. Bu doğrultudagerçekleştirilen çeşitli araştırma ve projeler ise, farklıboyutlarda ve ölçeklerde halen uygulanmaktadır.

Sürdürülebilirlik, 1987 de ilk dünya gündeminegirdiğinde

” olarak tanımlanırken ikili bir yapıyıhedeflemekteydi. Bunlardan ilki, yoksulların,yaşamda kalmaya çalışanların, temel günlükgereksinimlerini karşılamaya yönelikken; öteki,teknoloji ve toplumsal örgütlenmenin sınırları içindeçevresel kaynaklardan, geleceğin gereksinimlerinitehdit etmeden yararlanmaya yönelikti. Ancak zamaniçindeki uygulamalarda, ilk hedefin göz ardı edilerek,ikinci hedefin uygulama ve uluslararası önceliklerineodaklanıldığı, konulara üst düzeyden, küreselölçekten yaklaşmanın bir sonucu olarak“ ”'ın/“ ”in ihmal edildiği görülür.

Sürdürülebilirliğin, insan yaşamı, kent, kentyönetimleri, kentlilik, sürdürülebilir yerleşimler veyaşanabilirlik boyutlarında ele alınacağı bu yazıda,bilinen ve çok tartışılmış konulara değinmek yerine,bireyin ve yerel yönetimlerin rolü, sorumlulukları;bireyden başlayarak yukarıya doğru çıkan istek ve

küreselyerel

“bugün dünya üzerinde yaşamınısürdürenlerin gereksinimlerini, gelecek kuşaklarıngereksinimlerini düşünerek, bundan ödün vermedenkarşılamak

insan birey

üst ölçekten

insan ölçeğinden

Gölbaşı Yerel Gündem 21

tepkilerin önemi üzerinde durulacak; bu, bir “” p r o j e s i u y g u l a m a s ı i l e

somutlaştırılacaktır. Bu örnekte “ ” birprojenin öyküsü ile “ ” nedenlerisorgulanıp ve sıralanırken; “ ”nın,

, önemi üzerindedurulacaktır. Bu kapsamda, bireylerin istemediği,toplumun içselleştirmediği bir kavramın; ona aitpolitika ve uygulamaların, varsa bunun araçlarının;özel koşullar dikkate alınmadan tasarlanmış şablonuygulamaların; tepeden inme empoze edileneylemlerin ne kadar sürdürülebilir ve gerçekçi olduğuyaşanmış bir örnek bağlamında sorgulanacaktır.

...

Dünya üzerinde gerçekleşen değişim ve dönüşümünbaşlıca aktörü, temel ögesinin “ ” olduğu kabuledilirse; sürdürülebilirliğin çıkış noktasını da,öncelikle, “ ”, “ ” ve genelde“ ” bağlamında ele almakyanlış olmayacaktır. Dar anlamda, “insan yaşamınınsürdürülebilirliği” ise, öncelikle bireyin beden ve ruhsağlığının korunması ile başladığı; bununsağlanabilmesi için de toplumsal, çevresel veekonomik koşulların yeterli ve dengeli dağılmasıgerektiği söylenebilir. Rio Belgesinin 1. maddesinebakıldığında, sürdürülebilir gelişmenin merkezinde“ ”ın durduğu,

”olduğunun açıkça belirtildiği, bunun da “insanhakları”nın bir gereği olduğunun savunulduğu görülür.

Eylül 2000 de yapılan BM “Binyıl Zirvesi”ndekisonuçlarda da “insan” öğesinin birkez dahavurgulandığı ve önceliğin, birey ve birey yaşamınaverildiği; bundan beş yıl sonra yayınlanan “BinyılGelişme Hedefleri Raporu”nda da bunlarınyinelendiği görülmektedir. Bu belgelerde açlığıngiderilmesi, anne-çocuk ölümlerinin azaltılması, AIDS,sıtma vb. hastalıklarla mücadele konuları öncelikk a z a n m ı ş , d o l a y ı s ı y l a i n s a n y a ş a m ı n ı nsürdürülebilirliği önemli konu olarak ortayakonmuştur. İnsan yaşamının nitelikli ve sağlıklısürdürülebilirliğinin sağlanması, ekonomik vetoplumsal mekanizmaların sağlıklı işlemesi yanısıra,öncelikle çevresel kaynakların korunmasıyla sıkı sıkıyabağlı denebilir. Başka bir deyişle, insanın “insanhakkı” olarak, önce yaşamsal ve barınma, beslenme,ulaşım, sosyal güvenlik ve haklar (İş-eğitim-sağlık) gibitemel gereksinimleri; daha sonra eğlence-dinlence,sanatsal ve kültürel etkinlikler, sosyal dayanışma veetkileşimi artıracak örgütlenmeler gibi öteki temelgereksinimlerinin, yaşadığı toplumda sağlanabiliyorolması ile başlamakta, sağlıklı ve dengeli bir doğalçevreyle bütünleşmektedir. Bunlar,

” için vazgeçilmez unsurlar arasındasayılabilir.

Öte yandan insan yaşamının sürdürülebilirliğiaçısından, toplumların yaşamlarını sürdürdükleri

YerelG ü n d e m 2 1

kurumsallaşmabireysel çabaların katkıların

insan

yaşamın sürdürülebilirliği

“insan yaşamınınsürdürülebilirliği

sürdürülememişsürdürülememenin

insan insan davranışları

insan “insanların sağlıklı ve verimli biryaşamı doğa ile birlikte uyum içinde sürdürme hakkı

birincil

4

Page 31: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

60 61

kentler

Kent le varolan bi rey, kendisürdürülebilirliği için nasıl kente muhtaçsa, kentinsürdürülebilirliği de bireylerin varlığı ve katkılarıylasağlanabilmektedir.

olan etkin, kesintisiz, sağlıklı iletişim ve etkileşimi

sürdürülebilirlik ölçütü

erozyonauğratmıştır

aidiyet

yaşadığın yere sahip çık, sorunlarını sen belirle,çözümü birlikte üret

de bireyler için özel bir anlam ve önemtaşımaktadır. Kentler de bireyler gibi gelişen, değişen,bireyin kent mekânına yönelik davranışlarına,katkılarına bağlı olarak biçimlenen, dönüşebilen,tepki veren, kısaca yaşayan mekanizmalardırdeni lebi l i r .

Birey gereksinimlerini kentteararken, kentler, bireye kendini var etmesi vesürdürmesi için gerekli fırsat ve olanaklarısunmaktadır. Bunu sağlayabilen kentlerin devarlıklarını sürdürdükleri görülür. Bir kentin sağlıklıolması demek onun varlık nedeni olan birey vetoplumlara, sağlıklı, yaşanabilir, çekici, kendiniyenileme olanağı veren mekânlar, ortamlar sunması,sunabilmesi demektir. Bu ise, kent içinde yer alan vekentin içinde/üzerinde yer aldığı, tüm toplumsal,çevresel, ekonomik kullanım ve işlevlerin birbiriyle

olarak özetlenebilir. Bunu bir kentin ve toplumunolarak da yorumlamak

olanaklıdır.

20. yüzyılın başından günümüze, kentlerin hızlı veçoğu zaman denetimsiz gelişmesi, yakın çevresindeyer alan ve insan varlığının yaşamını sürdürebilmesiiçin gerekli doğal oluşumları ve kaynakları da tehditetmeye başlamış, bu tehdit zamanla o kentlerdeyaşayan bireylerin yaşam niteliklerinin bozulmasınayol açmıştır. Kentlerin hızlı, düzensiz ve denetimsizbüyümesi, yalnızca üzerinde yer aldığı doğaparçalarını işlevsiz duruma getirmekle kalmamış, kentiçinde yer alan özel mekânların ve kültürelbirikimlerin de yok edilmesine neden olarak, yaşayanbireylerin oraya olan “ ”

.

Bireylerde var olan “ ” (sahiplilik, benimseme,sahiplenme, sorumluluk duyma, vazgeçmeme)duygusu, bir yerin güzelliklerini (doğal, kültürel,toplumsal) sürdürmeyi, onları bir sonraki kuşaklarabozulmadan aktarmayı, korumayı ve kaybetmeyekarşı çıkmayı güçlendiren, besleyen temelduygulardan birisi olarak ele alınabilir. Bu duygununerozyona uğraması ise bir yeri korumaktan,sahiplenmekten vazgeçmeyi getirmekte; onun yerine

ve onunla ilgili sorunlaraöne çıkartmaktadır. Sürdürülebilirliği yerel

ölçeğe taşıyan ve bugün birçok yerleşimdeuygulanmakta olan Yerel Gündem 21 projeleri,özünde, bu tehlikeyi engellemeye yönelik olarak“

” düşüncesine dayandırmaktadır.

...

Yerel Gündem 21 projelerinin dayanağı olanGündem 21, 1992 Rio Konferansı'nın beş önemlisonuç belgesinden biri olup, “sürdürülebilir gelişme”kavramının “ yaşama geçirilmesine

aidiyet duygularını

umursamazlığı kayıtsızkalmayı

yerel ölçekte

yönelik önemli bir dır”. “Gündem 21,dünyanın tüm ülkelerindeki yerel yönetimlere, kendikentleri için başlatmaları ve YerelGündem 21 konusunda görüş birliği sağlamalarıyönünde bir çağrı yapmaktadır ” Bu çağrıya ülkemizde uyarak bunun ilk girişimlerini 1997 yılındabaşlatmıştır.

Ülkemizde Yerel Gündem 21'lerin örgütlenmesi,yürütülmesi ve desteklenmesi, Uluslararası YerelYönetimler Birliği ve Doğu Akdeniz ve OrtadoğuBölge Teşkilatı (IULA-EMME) önderliğindegerçekleştirilmiştir. 1997 yılında başlatılan“

” adlı proje ile iki yılı kapsayan birinciaşama tamamlamıştır. Bunu izleyen dönemde,“ ”adlı ikinci aşamanın uygulanmasına başlanmış; şuan “ ” adlı üçüncüaşama projesi uygulamada olan bu program 50'yiaşkın yerleşimde Yerel Gündem 21 ortaklığı ileyürütülmektedir.

Yerel Gündem 21 projeleri iki önemli hedefigerçekleştirmek üzere kurgulanmıştır; birincisi,“

” sağlamak; ikincisi ise,“

” teşvik etmek. Bu hedef ler igerçekleştirmek amacı ile ülkemizde de başlatılan“ ” projelerinin öncelikle 9 pilotyerleşimde uygulanması öngörülmüş, Ankara'nın

ilçesi de bu kapsamda Yerel Gündem 21projesini yürütecek “ ” yerleşimlerden biri olarakseçilmiştir.

Gölbaşı, Ankara Büyükşehir ilçe Belediyelerinden biriolup, metropoliten alan sınırları içinde yer almaktadır.Bu girişimin uygulamaya konulduğu dokuz pilot kentbelediyesinden biri olan ,eylem planının ilk aşamasını “ ”ve bir “ ” çalışması hazırlatarak 1999yılında tamamlamıştır.

Aşağıda, projesinin birincia şamas ından sonrak i a şamala r ın ın nas ı l

, Gölbaşı'nı proje ortağı yapankoşulların ve onun kısa ömürlü öyküsünün bir özetinibulacaksınız.

Gölbaşı Yerel Gündem 21'in ilk adımları 1995 yılındailki gerçekleştirilen

ile atılmıştır. 1996'dagerçekleştirilen Kurultaylarda Gölbaşı Gündem 21'eışık tutacak olan çok değerli bildiriler sunulmuştur.Bu projeye önemli bir girdi oluşturan öteki kaynaklar

eylem planı

Türkiye'de Yerel Gündem 21'lerin Teşviki veGeliştirilmesi

Türkiye'de Yerel Gündem 21'lerin Uygulanması

Yerel Gündem 21 Yönetişim Ağı

Yerel Gündem 21

Gölbaşıpilot

Gölbaşı Yerel Gündem 21

katılımcı bir süreci

toplumsal, ekonomik, siyasal ve çevreselboyutlarıyla yerel toplulukların karşılıklı destek,işbirliği ve dayanışmasınıyerel düzeyde halk katılımını özendirme,

demokrasiyi yerleştirme, sorunları çağdaş, toplumsalve ekonomik düşünce sistemi içinde çözmeçabalar ını

Mevcut Durum RaporuGençlik Anketi

Gölbaşı Yerel Gündem 21

sürdürülemediği

Mogan ve Eymir Gölleri 1. ÇevreKurultayı ikincisi

. 5

6

7

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

ise, o dönemde Çevre Bakanlığı'na bağlıolan Özel Çevre Koruma Kurumu'nunhazırlamış olduğu raporlar ve YerelGündem 21 projesine katılan temsilcilerinkatkıları olmuştur. Gölbaşı Yerel Gündem21 Projesine katılım kararı 1998 yılıbaşında alınan Belediye Meclis Kararı ilegerçekleşmiş; bu kararı izleyen günlerde,çalışmayla ilgili eşgüdümü sağlayacak“ ”oluşturulmuş; yıl sonuna doğru ise, katkıpayının yatırılması ile projeye resmi olarakbaşlanmıştır. Çalışma, Projenin posterler,broşürler, toplantılarla halka tanıtılması vebilgilendirme ile, mevcut durum raporunuhazırlamaya yönelik veri toplama vedeğerlendirme toplantıları olarak iki yöndeilerlemiştir.

Gölbaşı, projenin uygulanmaya konduğu1998 yılında, merkezde yaklaşık 30.000,köyleriyle birlikte 50.000 civarındakinüfusuyla, Ankara'nın 18. km. güneyindeyer alan, gerçekte ciddi bir gelişmepotansiyeli taşıyan küçük kırsal biryerleşme görünümündeydi. Sınırlarıiçinde yer alan Mogan ve Eymir gölleriyle,özellikle hafta sonları, Gölbaşılı'lardan çokAnkaralı'ların mesire yeri olarakkullandıkları ve nefes aldıkları bir kaçışmekânı niteliğindeydi. Konya yolununkentsel alanı ikiye böldüğü yerleşim, sahipolduğu bakımsız göl ve sazlıklarla, onuçevreleyen çıplak, yer yer kooperatifyapılaşmalarıyla hiç de çekici olmayan;ama hafta sonlarını yoğun kent yaşamındanuzakta geçirmek isteyen, “doğal” bir ortamarayışında olanlar için, Ankaralılara kenteen yakın seçeneği sunmaktaydı.

Aküfer yataklarıyla beslenen bu iki göl,yeraltı kanallarıyla birbirine bağlı olmanın yanısıra,devamında yer alan İmrahor Vadisi ile Ankara kentiiçin önemli bir açık alan ve ekolojik potansiyel deoluşturmaktadır. Dolayısıyla Mogan ve Eymir havzası,İmrahor Vadisinin bir uzantısı olan, Ankara'nın içinekadar uzayan İncesu çayı, Kolej semtinden Ulus'akadar uzanan bölgede üzeri yollarla kapatılarak yokedilen Bentderesini de içine alan önemli bir sulak alansisteminin bir parçası, havzası niteliğindedir. Bugöller birçok kuş türü için doğal bir yaşam ve üremealanı da olduğundan, aynı zamanda uluslararasıbelgelerle de tanınan bir koruma alanıdır. 22 Ekim1990 tarihinde Bakanlar Kurulu kararı ile bölge, “ÖzelÇevre Koruma Bölgesi” olarak ilan edilmiştir. (BkzHarita 1)

Gölbaşı yerleşimi, kentsel olarak değerlendirildiğindede gelişme potansiyeli taşıyan, kolay ulaşılabilirliği ileözellikle kendisine bir “kimlik” tanımlanacakolduğunda (şirket merkezlerinin toplandığı bölge,Ankara için tümden bir rekreasyon alanı, konaklama

Yere l Gündem 21 Sekre ter l iğ i

8

ve eğlence merkezi alanı, kongre turizmi bölgesi,üniversite kampuslarıyla bir öğrenci beldesi vb.), bukimliği rahatça taşıyıp, geliştirebilecek bir yapıyı daiçinde barındırmaktadır.

Nüfus yapısı açısından oldukça heterojen bir yapıyasahip olan yerleşimde, merkezin çoğunluğunuGölbaşı kökenli olmayan, buraya göçmüş zamanlaburanın bir parçası olmuş aileler oluşturmaktadır.Gölbaşı'nın yakın çevre köylerinden gelip buradayaşayanlarıyla birlikte özellikle Artvin, Bayburt veKars'lı grupların yerleşimin nüfus yapısına egemeno lduğunu söy lemek o lanak l ıd ı r . Ken t l ebütünleşemeyen, “zayıf aidiyet duygularına” sahip vegeldikleri yörelerin kimliklerini hala koruyan bugrupların, Hemşehri Dayanışma dernekleriaracılığıyla folklorlarını ve yörelerinden getirdikleribazı geleneklerini de sürdürmeye çalıştıkları dikkatçekmektedir. Bu nedenle “hemşehrililik” gereksiyasal yapılanmada, gerekse yerleşim desenioluşumunda çok belirleyici bir öğe olarak karşımıza9

Page 32: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

62 63

çıkar.

Gölbaşı, konumu, yukarıda da açıklanan önemli doğalve ekolojik alanları, taşıdığı gelişme potansiyeli,Ankara metropoliten alanı için önemi ve henüz

aşamadaki bozulmuşluğu nedeniyle,Yerel Gündem 21 projelerinin ülke çapındaörgütleyiciliğini, yürütücülüğünü ve destekleyiciliğiniBirleşmiş Miletlerle ortak olarak üstlenen IULA-EMMEtarafından “pilot” uygulama alanı olarak belirlenenalanlardan biri olmuştur. Ancak, projenin kabul veuygulanması süreci sanıldığı kadar kolay işleyen birsüreç olmamıştır. Yerel düzeyde ilk pürüzün, Projeninuygulanıp uygulanmaması konusunda kararsız kalanBelediye Meclisi'nde çıktığı söylenebilir.

Dönemin Gölbaşı Belediye Meclisi, vizyonu, bakışaçıları ve hizmet anlayışları, seçildikleri döneminsüresiyle sınırlı olan üyelerin çoğunlukta olduğu birMeclisti. Bu alana yönelik yine sınırlı kaygıları olanmevcut Belediye Meclisine Projenin kapsamı veiçeriğini anlatabilmek, kabul ettirmek neredeyseolanaksızdı. Çünkü, Yerel Gündem 21

” sorusuyla işebaşlıyor; Gölbaşı'nın

ve , bu konularda, geliştirilerek

, okul la rda bu konulardabilinçlendirmeye yönelik programlar düzenlenmesi vb.tür eylemlerden söz ediyordu. Belediye Meclisi ise yeniyüzleştiği bu kavramlar karşısında şaşkın, şüpheliduruyor, bunun nasıl bir “proje” olacağı-nı/oluşturacağını kavramakta, doğal olarak, güçlükçekiyordu. Konuşulanlar onların alışkın olduklarıyaklaşımların çok dışındaydı. Yerel Gündem 21Sekreteryası ve Belediye Başkanı'nın iknatoplantılarında, bunun bir tür “paraları çarçur etme”yöntemi olduğu bile ileri sürüldü; böyle bir “proje”ninolamayacağı, bir “proje”nin sonunda somut (elledokunulabilen, gözle görülebilen) bir çıktısı olmasıgerektiği, ancak burada somut bir çıktı olmadığıgerekçesiyle projeye karşı olunduğu belirtildi.

Seçilmişlerin tüm bu direnişine karşın döneminBelediye Başkanı projeyi uygulamaya kararlıolduğundan, uygulamaların başlatılması için bir GenelSekreter atadı ve Belediye Meclisinden bu kararıgeçirdi. Projenin yaşama geçirilmesi (yer verilmesi,telefon, faks bağlanması vb. altyapı hizmetleri ileeleman tahsisi, katkı payının alınması) bir yıla yakın birzaman aldı. Bu sırada seçimlere çok az bir süre kalmış,tüm ilgi birkaç ay sonra yapılacak ara seçim(milletvekili) ve ondan 4 ay sonra gerçekleşecek yerelseçimlere odaklanmıştı. Böyle bir ortamda YerelGündem 21 projesi, yöredeki önceliği alamadığı gibi,hak ettiği ilgiyi de göremeden Genel Sekreter veBelediye'de çalışan bir çevre mühendisi uzmanınçabalarıyla hayata geçirilmeye çalışıldı; bu amaçlatanıtım toplantıları ve çalışma grupları oluşturmaçalışmaları yapıldı. İlk kapsamlı tanıtım toplantısınındüzenlendiği gün, bu projede lokomotif görevini

gerikazanılabilir

öncelikli sorunlarını halklabirlikte saptamak çözüm üretmekhalkın bilinçlendirilmesi sivil girişiminetk in leş t i r i lmes i

, “21. yüzyıldanasıl bir Gölbaşı düşünürsünüz?

üstlenmiş olan Belediye Başkanı, yeni seçiminçalışmalarına odaklanmış olduğundan toplantıyakatılamadı ve Yerel Gündem 21'in önemi üzerineyapacağı konuşmayı da gerçekleştiremedi. Butoplantıyı izleyen günlerde okullar, yakın çevredekisanayi tesisleri, kamu ve diğer kuruluşlar yine küçükproje uygulama ekibi tarafından tek tek ziyaretedilerek esnaf ve halk arasında projenin tanıtımıyapılmaya çalışıldıysa da, seçim kaygıları peşinedüşmüş olan “yerel yönetim” ve “yerel yöneticiler” busüreçte yer almaya çok da niyetli olamadılar. Bu süreç,zamanlama ve gelişimler, projenin tanıtımında gereklikurumsal desteğin olmayışı, projenin baştan “ölüdoğması” sonucunu getirdi.

Yerel Gündem 21 sekretaryası, tüm bu olumsuzkoşullara karşın, baştan benimsemis ve inanmışolduğu, sorumluluğunu üstlendiği bu projeye yöneliktanıtım toplantılarını düzenlemeyi sürdürdü; ancak,zaman içerisinde bu durum, kurumsal değil kişisel birçaba olarak algılandından, istenen yerel ilgi vekatılımın sağlanması gittikçe zorlaştı. Projeyekatılması istenen tüm yerel taraflar, projenin arkasındayerel yönetim ya da başka bir kurumsal desteğigöremediklerinden, her tür çabaya son derecemesafeli yaklaştılar ve içine girmediler. Sonuçta, yinede gönüllü üyelerden oluşturulan bir Çalışma Grubuoluşturuldu. Bu Gruba Gölbaşı'ndan sadece tek birkişi (bir evhanımı) gönüllü olarak katıldı, diğerüyelerin tümü Ankara'dan, bu projeye ilgi duyan veGölbaşı'nın sorunlarına sahip çıkan duyarlı, gerçekçevre gönüllüsü meslek sahibi kişilerdi. Bu dönemdeAnkara'dan konuyla ilgili çevrelerden kişiler, bireyselmeraklarıyla Gölbaşı'nda böyle bir projeninbaşlayacağını duymuş ve toplantılara katılmışlardı.Bunların kimi kendi adına, kimi sivil toplum örgütleri,kimi de kamu kuruluşları ve üniversitelerden gelenkatılımcılardı. Bu çalışma grubu yapılan toplantılarsonucu, Gölbaşı'nın en öncelikli ve sorunlukonusunun hızla kirlenmekte olan Mogan Gölüolduğunu belirledi ve bu konuda özel bir çalışmayapılması kararı alındı.

Bu günlerde gerçekleşen yerel seçimler sonucundafarklı bir partinin seçimleri almasıyla belediyemeclisinin tümü değişti. Bu durum, GenelSekreterliğin, bütünüyle yeniden yapılanmış bir kadrokarşısında kendisini tanımlama ve kabul ettirmekonusunda sıkıntıya düşmesine yol açtı. Proje yeniyönetime anlatıldı, ancak projeye yönelik katıönyargılar bu dönemde de aşılamamakla birlikte 1.aşama çalışmalarda epey yol katedilmiş olduğundan,yeni Belediye Başkanı'nın isteksizce de olsa verdiği“olur” ile proje sürdürüldü. Projenin ilk aşamasınınçıktısı olan “Mevcut Durum Raporu” BilkentÜniversitesi'nden bir ekibin yine gönüllü katkı veçabalarıyla hazırlandı, tamamlandı. Bu çalışmayaparalel olarak bir de “Gençlik Anketi” yapıldı ve sosyalbir profil çıkarılması için gerekli ön veriler elde edildi.İlginçtir ki; gerek Mevcut Durum Raporu,güncelleştirilmiş haritalar (Bkz Sentez Haritası) ,

10

11

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

gençlik anketi ile ortaya konan sorunlar, elde edilmişçok önemli güncel verilere karşın, hiçbir kurum vekuruluş bu çalışmalara gereken değeri verip, verilerikullanıp yorumlamaya istekli olmadı. Bunun altında dayine “yerel yönetimin sahiplenmediği bir çalışmaya”diğer kurumların da temkinli ve tedbirli yaklaşmasıgerektiği yatmaktaydı.

Mogan Gölü'nün sorunları ve çözüm yollarıyla ilgiliyaklaşık dokuz toplantı yapıldı. Bu dönemde,ODTÜ'den bir bilim kadınının önemli bulgu vekatkılarıyla, yapıcı sonuç ve öneriler ortaya konduğuhalde, yeni yerel yönetimden bu toplantılara herhangibir ilgi, katılım ve sonuçlarla ilgili bir yaptırımsağlanamadı. Proje; “çıktıları” itibariyle ilk aşamasınıbaşarıyla tamamlamış görünmekle birlikte, GenelSekreterliğin çabası ile yürütüldüğünden, arkasındahalk katılımı, yerel yönetim, Belediye Meclisi vedesteği olmadığından sonraki aşamalara taşınmasıneredeyse olanaksızdı. Yeni yerel seçimlerle belediyeyönetimin ve yapılanmasının da değişmesi sonucunda

“geçen yönetimin projesi” algısı bir türlüaşılamadığından, tüm etkinliğini yitirdi vesürdürülemedi.

Gölbaşı Yerel Gündem 21 de yaşanan deneyimlergöstermiştir ki, yerel yönetimler, Yerel Gündem 21Projelerinde her ne kadar yalnızca “ ” birişlevle tanımlanmış olsa da, gerçekte yerel yönetimdesteğinin paydaş katılımını sağlamak ve projeninkurumsal bir yapı kazanarak etkin uygulanabilmesindekilit bir rolü olduğunu söylemek gerekir. Bu gibiprojelerin kabul görmesindeki zorlukların en önemlinedenlerinden biri, ülkemizde halk arasındaki yaygın“proje” kavramının mutlaka somut çıktıları olan,yaratıcı bir tasarı olarak algılanmasıdır. Bu nedenle,“katılım, sinerji oluşturma, bilinçlilik” gibi soyutkavramların kullanımı, halk tarafından herhangi birfaydası olmayan, somut çıktılar yaratmayan “boşuna”çabalar olarak algılanmakta ve bunlara aktarılan

kolaylaştırıcı

Page 33: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

64 65

kaynaklara da gereksiz maddi katkılar olarakbakılmaktadır. Dolayısıyla, bu tür uygulamaları bellibir proje formatına oturtmadan önce

, yaşadığı yer ve sorunlarla ilgiliyaratılması, ,

bireylerin neye nasıl yaklaşacakları ve bakacaklarıylailgili , benzer uygulamalarınbaşarıya ulaşması için atılacak önemli adımlar arasındasayılabilir. Ancak pratik deneyimler göstermiştir ki; bu

halkın konuylailgili bilinçlendirilmesifarkındalık önyargıların aşılması

bir altyapı oluşturulması

tür eylem programlarında

. Diğer bir deyişlenın, halkta bilincin arttırılmasında ve

uygulaması bireylere bırakılan etkinliklerin sonucaulaştırılmasında,

nın önemi büyüktür.

Bugün Yerel Gündem 21projelerinin 50'yi aşkın yerleşimde yürütülüyor olmasıbu bilinçliliğin halk+yerel yönetim işbirliği ile yerelö l ç e k t e o l u ş t u ğ u n u , k ı s m e n d e o l s agerçekleştirilebildiğini göstermektedir. Tümolumsuzluklara, ilk deneyimlerden biri olmasınakarşın, Gölbaşı Yerel Gündem 21'in birinciaşamasının tamamlanmış olması Genel Sekreterliklebirlikte bir grup duyarlı, çevresindeki sorunlara ilgisizkalamayan, sorumlu, kafası ve ruhu aydın insanlarınbu işi sahiplenip, özveriyle yürütmesinin birürünüdür.

Gölbaşı Yerel Gündem 21'in sürdürülememesindekiönemli bir başka etken ise yaşanan mekâna ilişkin“sahiplilik” duygusunun zayıflığıdır. Gölbaşı'ndayaşayanların, belirtildiği gibi, 1950'lerdeki kentleşmehareketleri sonucu çeşitli illerden gelip burayayerleşmiş olmalarının ötesinde buraya yönelikherhangi bir “ ”

görülmektedir. Kendilerinesorulduğunda ya da konu açıldığında her tür değer veb a ğ l a r ı n ı k e n d i m e m l e k e t l e r i y l eilişkilendirmektedirler. Hatta burada yapılan çalışmasonucunda, burada yaşayanların gölle olanilişkilerinin de oldukça sınırlı olduğu dasaptamalardan bir başkasıydı. Buna karşın, buradayaşayanlar hayatlarına ve geleceğe ait maddibeklentilerini ise yaşamlarını sürdürdükleri bu yerden,Gölbaşı'ndan elde etmeyi düşünmekte; burayı geçicive yalnızca yaşamda kalmalarını sağlayan birkonaklama durağı olarak görmektedirler. Dolayısıylagenelde Gölbaşı'nın, özellikle Mogan ve Eymirgöllerinin sorunları ve çözümleri onları ikincil,üçüncül olarak dahi ilgilendirmemekte, ana kaygıları,odaklandıkları kısa süreli fırsat ve hedefler olmaktadır.

Bireyin bir “yerleşme”yi algılamasındaki bu ilişkinin,yerel yönetimin bireyi algılaması için de geçerliolduğunu söylemek yanlış bir tespit değildir. Yerelyöneticiler de bulundukları makamı bir “yerel siyaset”aracı olarak kullanmakta, görevlerini seçilmişoldukları süre içinde kendilerinden beklenenlerikarşılamakla sınırlamakta, kenti ve kentsel işlevleri,bireyin sağlıklı olarak ömrünü sürdürmesinin birgereği olarak görmeyi ve geliştirmeyi göz ardıedebilmektedirler. Böylece

birey ve yerel yönetiminbirbirini desteklemesi ve varetmesi, başarı için“olmazsa olmaz” bir bütünün ayrılmaz iki parçasıgibidir

halkın güvendiği bir “kurum”desteğinde yürütülüyor olmasıSürdürülebilir her tür eylem için bireyin kurumsallığa,kurumsallığın bireye bağımlılığının ve güvenininkaçınılmaz bir döngü olduğunu bir kez dahavurgulamak gerekebilir.

duygusugeliştiremedikleri

yerel yönetim de bireydenherhangi bir baskı ve istek gelmediği sürece, kente,kentliye, gündelik hizmetin ötesinde daha nitelikli birçevre ve yaşam kalitesi sunma konusunda herhangi bir

; yerel yönetim-bireydayanışması

aidiyet ve sahiplilik

12

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

DİPNOTLAR

1 Bu kavramın çevrenin kendisi yerine gelişmeyeodaklandığı, indirgemeci ve insan merkezli olduğuyönünde çeşitli eleştiriler bulunmaktadır.Bu yazıda daha kapsayıcı olduğu düşünülen“sürdürülebilirlik” sözcüğü kullanılmıştır.www.dpt.gov.trUnited Nations, “The Millennium Development GoalsReport”, 2005http://www.iula-emme.org/tr/projects.htmBu Birlik ve Teşkilat, 2004 yılında yapılan bir düzenlemeile Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Ortadoğu veBatı Asya Teşkilatı (UCLG-MEWA) adını alarak yeni biryapılanmaya gitmiştir. http://www.iula-emme.org/tr/index.htmhttp://www.iula-emme.org/tr/projects.htmO dönemde Mevcut Durum Raporu için yapılançalışmalarda, hafta sonlarında göl çevresini ortalama11.000-14.000 kişinin ziyaret ettiği, yine ortalama 2750-3500 arabanın geldiği saptanmıştır. (s.38) Bugünkügelişmelerle bu rakamların ikiye üçe katlandığı rahatlıklavarsayılabilir.Gölbaşı Yerel Gündem 21, “ Mevcut Durum Raporu”,Temmuz 1999, s.22.Bu hanım dışında Gölbaşı'ndan katılanlar, bazı meclisüyeleri, yalnızca “bakalım bunlar ne yapıyor” merakı ileoradaydılar.Örneğin Gölbaşı'nın yerleşilebilir alanlarıyla ilgili olarakhazırlanmış bu sentez ve sonuç çalışması, akademikçalışmalara konu olmaktan öteye gidemedi. Halbuki, buharitaya dikkatli bakıldığında ve günümüz gelişmelerigözönünde bulundurulduğunda, Gölbaşı'nın çevreseldeğerlerini ve geçim kaynaklarını sürdürebilmesininneredeyse olanaksız hale getirilmiş olduğu kolaycagörünmektedir. ( Mevcut Durum Raporu, Harita 21)Gölbaşı Yerel Gündem 21'in tüm toplantılarına yalnızcasorumlu bir “Ankara'lı” olarak katılan, gönlünü katkısınıkoyan tüm kişileri burada hatırlamadan geçemeyeceğiz.Bunların içinde özel duyarlılığıyla bizlere daima örnekolacak, vakitsiz yitirdiğimiz sevgili Coşkan Daş’ın adınıda burada anmadan geçemeyeceğiz. O’nun anısına sevgive özlemlerimizle.

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

kaygı ve sorumluluk hissetmemektedir

değer sorunlarınıçözmeden, bu sorunlara yanıt aramadan,sürdürülebilirliği gündeme getirmek, bir takım çözümönerilerini sıralamak yetersiz kalacaktır

kişiseldeğerler yerel değerlerle, yerel değerler ulusaldeğerlerle, ulusal değerlerse evrensel değerlerlebirlikte yoğrulabiliyorsa; gerçek sürdürülebilirlik deancak o zaman sağlanabilmektedir

idealist

.

D o l a y ı s ı y l a n e y i n s ü r d ü r ü l ü p , n e y i nsürdürülmeyeceğine karar verme aşamasında bir yeriya da “bir şeyi” sahiplenmek ve korumak için öncelikleo yerin veya “şeyin” kişiler için bir değeri olması,değeri olması için de “sevilmesi” şart. Sevilen vebenimsenerek sahiplenilen yer, insanda özenme,koruma, güzelleştirme ve saklama, kısaca “sürdürme”duygusu yaratır. Bireyler yaşadıkları yeri sevip sahipçıktıkça yerel yönetimler de bu mekânları korumakkonusunda kendilerinde bir baskı ve sorumlulukhissedeceklerdir. Dolayısıyla,

. Sonuç olarakGölbaşı Yerel Gündem 21 projesinin “sürdürülebilir”olamamasının en özde açıklaması da bu olabilir.

...

Yukarıdaki pragraflarda yalnızca satırbaşlarınadeğinilerek kısaca özetlenen bu deneyimden sonradenebilir ki; yeni oluşan koşullara bağlı olarak,kentliler ve kent yönetimleri, dünden bu güne taşıdığıdeğerlerini damıtarak hangilerini geleceğe taşımasıgerektiğine karar vermek zorundadır. Bu, belli başlıdeğerlerin (doğal ve kültürel) sürdürülmesi toplumdayaygın olarak kabul görüyor ve isteniyorsasürdürülmesini kolaylaştırmakta, aksi takdirde,Gölbaşı'nda olduğu gibi onların yok olmasına kolaycaseyirci kalınabilmektedir. Bu yapılanmada

. Yukardan aşağıyadoğru bireylere empoze edilmeye çalışılanpolitikaların, kararların ya da eylemin, en alt düzeyde,bireyler tarafından benimsenmiyor olması, onun“sürdürülebilir” olmasını ya da istenen sonucuvermesini de engelliyebilmekte.

Özellikle uluslararası kurumlar aracılığıyladesteklenen sürdürülebilirlik çabalarının toplumunher katmanında benimsenmesi beklenmiyebilir,çünkü bu, belli bir kavrayış, özümseme, içselleştirme,gereksinim ve eylem sürecini gerektirir. Bunun en çokihtiyaç duyulduğu yerler ise hızla değişime uğrayan vebu değişimin hızıyla tanınmaz hale gelen kentlerdir.Bireylerin ve toplumların bu değişimden herhangi birçıkarları ya da beklentileri varsa (örneğin turizm vegetirileri gibi) bu hızlı değişim karşısında bazenbireyler, sessiz kalabilmekte ya da Gölbaşı örneğindeolduğu gibi tepeden inme eylem ve politikalara birtepki olarak ilgisiz ve kayıtsız kalabilmektedirler.

Son söz olarak ise, “Yerel Gündem 21”, konuyaöncelikle yaklaşanlar, yerleşimlerindekideğerlere sahip çıkarak olumlu bir değişim vedönüşümü gerçekleştirmek isteyenler için, bulunmazbir fırsat olarak değerlendirilebilir. Böylece bir kentin

geleceğine yönelik “halkbirliğiyle/halkçokluğuyla”birçok karar üretebilmek (zaman zaman ütopik bileolsa), bu alanda söz sahibi olabilmek olanaklı. YerelGündem 21 bunları gerçekleştirmek isteyen birey vekurumlar için önemli bir tartışma ve etkileşimplatformu oluşturmakta. Yerel Gündem 21'intarafı ise, onun sürdürülebilirliğini sağlayacakkurumların (kent konseyi gibi) oluşturulabilmesindeve özellikle yerel yönetim düzeyinde verilenkurumsal katkılarda yatıyor; yoksa Yerel Gündem 21projelerinin Gölbaşı örneğinde de olduğu gibiverilen emeklerin raflara kaldırıldığı, bir avuçgönüllünün “her engele rağmen” canla başla uğraşıp,sonunda örnek bir “ ” olarakgünün birinde meraklısına anlattıkları, boşa gitmişçabalar ve acı bir gülümsemeyle hatırlanan“ ” olmaya mahkum kalacaklardır.

realist

gündem 21 öyküsü

deneme-yanılmalar

Page 34: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

66 67

Kamu yönet imi yapıs ında Cumhur iye t ' inkuruluşundan bu yana en kapsamlı ve köklü değişiklikgirişimleri içinde bulunduğumuz yıllarda yaşanıyor.Sözkonusu yeniden yapılandırma düzenlemeleri,Türkiye ve dünya için oldukça çelişkili bir dönemdegündeme geldi: bir yandan yerel kimliklerin,farklılıkların, yerel potansiyellerin ve karar almasüreçlerine demokratik katılım taleplerinin ön planaçıktığı, kenttaşlık üzerindeki vurgunun daha belirginduruma geldiği bir dönem bu. Fakat öte yandan da;neo-liberal politikalar doğrultusunda toplumsalharcamalar ve kamusal hizmetlerden yapılankısıntıların giderek arttığı, özelleştirmelerin seri haldeyaşandığı, sosyal refah devleti anlayışının iyiden iyiyeçözüldüğü, hemşehrilerin “müşteriler” olaraktanımlanmaya başladığı, emeğiyle geçinenlerin vedezavantajlı kesimlerin toplumsal-ekonomikgüçsüzlüklerinin derinleştiği bir iklim...

Mevcut reform sürecine 1995'ten bu yanagibi proje

kredileriyle destek veren Dünya Bankası, üç ayda birgözden geçirmelerin tarafı olan IMF,

yla AB gündemi–dolayısıyla Türkiye gündeminde de- bir yandandemokratikleşme, yönetimde açıklık ve katılımcılık,öte yandan da kamu hizmetlerinde kadrolu istihdamınaşındırılması, özel sektörün rolünün artırılması,özelleştirmelerin hızlandırılması hatlarının el elegitmesi bu çelişkili sürecin bir parçası.

“Yönetimde yerelleşme”nin bu koşullarda doğrudandoğruya “yerel yönetimlerin ve yerel halkıngüçlenmesi” anlamına geleceğinin, ne yazık ki, birgarantisi yok. “Kamu Yönetimi Reformu”nundemokratikleşmeyi peşinen getireceğinin de... Yerelyönetimlere ilişkin yeni yasal düzenlemeler yürürlüğe

Kamu MaliYönetimi, Kamu Yönetimi Yapısal Uyarlama

Katılım OrtaklığıBelgeleri ve İlerleme Raporları

girdiğinden bu yana bu umudu verecek gelişmelerinolduğunu söylemekse zor.

Bu denli kaotik bir süreçte ve entelektüel, mesleki vepolitik tartışmaların hakim bölümüne rengini verenin“yüksek siyaset” olduğu bir “olup bitene temasedememe geleneği”nin içinde, cinsiyet rejimine neolduğu, cinsiyete dayalı asimetrilerin ne yöne evrildiğigibi bir tartışmanın tali kalması / görülmesi çok olanaklı(kadın örgütlenmesi, Türkiye sivil siyaset alanında dahaönce hiç olmadığı üzere 1990'ların sonlarından buyana yüzünü yerel düzeye / yerel siyasete çevirmiş olsada, henüz kapı başlarını tutanlarla yeni güç dağılımı“antlaşma”ları yapılabilmiş değil…)

Dolayısıyla bu yazıda, “sırası bir türlü gelmeyenler” içinbaşlıktaki gerilim hangi anlamlara geliyor ve ne gibiaçılım alanları yaratıyor, kısaca bunun izi sürülecek.

Toplumsal harcamalardan yapılan kısıntıların önceliklekadınları yoksullaştırdığını, en önce özelleştirilenhizmetlerin “özel alan”a aitmiş gibi görünen hizmetlerolduğunu (çocuk, hasta, yaşlı bakımı, sağlık, dahasıeğitim gibi), sözleşmeli çalışma koşullarının olduğukadar personel azaltmalarının da öncelikle kadınlarınçalışma ilişkilerini etkilediğini biliyoruz. Dolayısıylayerel düzeyi doğrudan doğruya etkileyen neo-liberalsiyaset, başından sonuna değin “cinsiyet-yüklü”(cinsiyet asimetrilerini hesaba katarak teşhis ve analizedilmesi gereken) bir etki alanı. Öncelikle gözdençıkarılanlar, zaten kıyıda duranlar oluyor. Kamusalhizmet sunumunun öncelikle durdurulacağı alanlar, ohizmetin zaten özel alanda (evlerde) karşılıksız kadınemeğiyle karşılanacağının bilindiği alanlar oluyor. Veaslında Türkiye yerel yönetimlerinin şu anda yasalardaolmasa da klasikleşerek yerleşikleşmiş “asli-taligörevler” ayrımı böylesi bir gözden çıkarmaya son

derece elverişli. Yeni Belediye (5393 sayılı, md. 14) veİl Özel İdaresi Yasaları'nda (5302 sayılı, md. 16) anılan“Hizmetlerin yerine getirilmesinde öncelik sırası,belediyenin / il özel idaresinin mali durumu vehizmetin ivediliği dikkate alınır” önlemi, bu anlamdabir “risk” ortaya çıkarıyor.

Belki bundan önce, daha çarpıcı ve temel bir örneği“hemşehri hukuku” olarak bilinen alanın BelediyeYasası'nda (md. 13/1) nasıl düzenlendiğinden vermekgerek:

“Herkes ikamet ettiği beldenin hemşehrisidir.Hemşehrilerin, belediye karar ve hizmetlerine katılma,belediye faaliyetleri hakkında bilgilenme ve

” (vurgu bana ait)

Bendin ikinci kısmı, özel olarak iki çerçevede üzerindedurulmayı gerektiriyor. Birincisi, hanehalkıgereksinimleri için olsa da belediye yardımlarından

yararlananların erkeklerden çok kadınlarolduğudur. Bunu saptayabilmek için gazete vetelevizyon haberlerine, bu haberlerde kullanılanfotoğraf ve görüntülere dikkat etmek dahi yeterli.Bunun egemen cinsiyet rol ve kimlikleriyle ilişkisivardır ve kadınların belediyeyle ağırlıklı olarak yardımüzerinden ilişkilenmesine yol açmakta, yönetimlekenttaş arasındaki eşitlikçi ilişki gizilgücünüzedelemektedir. İkincisi, “yardım” ile “hemşehrilikhukuku”nun bu biçimde yan yana getirilmesi bizzat“hemşehrilik hukuku” kavramı için zedeleyicidir. Zira,“hak” eşitlikçi bir ilişkiye işaret ederken, “yardım”doğası gereği bu tür bir ilişkinin dışındadır. Fiili durumdolayısıyla, az önce de belirtildiği gibi, bu durumözell ikle kadınlar ın kent taş l ık konumunuetkilemektedir.

belediyeidaresinin yardımlarından yararlanma hakları vardır.Yardımların insan onurunu zedelemeyecek koşullardasunulması zorunludur.

fiilen

1

Yeni yasal düzenlemelerde özellikle dikkat edilmesigereken bir diğer nokta, “yerel hizmetlere gönüllükatılım”a ilişkin düzenleme:

Söz konusu düzenleme; bir yandan kadınların yasalhaklarına yönelik yerel hizmetleri, bir anlamda kamuhizmeti olmaktan çıkarıp gönüllülerin (bireysel ya daörgütlü) inisiyatifine bırakma tehlikesini taşımaktadır.

Belediye Kanunu Md. 77 (Belediye hizmetlerinegönüllü katılım);

İl Özel İdaresi Kanunu Md. 65 (İl özel idaresihizmetlerine gönüllü katılım);

“Belediye; sağlık, eğitim, spor, çevre, sosyal hizmetve yardım, kütüphane, park, trafik ve kültürhizmetleriyle yaşlılara, kadın ve çocuklara,özürlülere, yoksul ve düşkünlere yönelikhizmetlerin yapılmasında beldede dayanışma vekatılımı sağlamak, hizmetlerde etkinlik, tasarruf veverimliliği artırmak amacıyla gönüllü kişilerinkatılımına yönelik programlar uygular.Gönüllülerin nitelikleri ve çalıştırılmalarına ilişkinusûl ve esaslar İçişleri Bakanlığı tarafındançıkarılacak yönetmelikle belirlenir.”

“İl özel idaresi; sağlık, eğitim, spor, çevre, trafik vekültür hizmetleriyle yaşlılara, kadın ve çocuklara,özürlülere, yoksul ve düşkünlere yönelikhizmetlerin yapılmasında ilde dayanışma vekatılımı sağlamak, hizmetlerde etkinlik, tasarruf veverimliliği artırmak amacıyla gönüllü kişilerinkatılımına yönelik programlar uygular.

Gönüllülerin nitelikleri ve çalıştırılmalarına ilişkinusûl ve esaslar İçişleri Bakanlığı tarafındançıkarılacak yönetmelikle belirlenir.” 2

Ayten Alkan, Dr., Ar.Gör., A.Ü. S.B.F Kent ve Çevre Bilimleri ve Kadın Çalışmaları ABD

NEO-LİBERALİZMLE YEREL DEMOKRATİKLEŞMENİNGERİLİM HATTINDA:

YEREL HALKI KİM “SÜRDÜRECEK”?

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

Page 35: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

68 69

Bir yandan da “gönüllü” karşılıksız emekkullanımının mevcut cinsiyete dayalı emekyapılanmasında kadınlar için meşru, kabul edilebilir,istenir görüldüğü dikkate alındığında kadın emeğisömürüsünü artırma potansiyeline sahiptir. Yereldüzeyde kadınlar ve kadın örgütlerinin, genellikle,ge lenekse l o la rak “hay ı r i ş le r i ” o la raknitelendirilebilecek bir alanda çalıştığı da dikkatealındığında bu potansiyelin gerçekleşme zeminigüçlüdür. Zira, birçok kadın örgütü (bunlara kadınörgütü demektense kadınların ağırlıkta olduğu,kadınların yürüttüğü örgütler demek daha doğrubelki), aslında, yerel yönetimlerin ve kamukurumlarının karşıla(ya)madığı gereksinimlerikarşılamaktadır. Bir başka deyişle, kadınlar eliylekamu hizmeti görülmektedir: okuma yazma kursları,çeşitli bilgilendirme faaliyetleri, beceri ve meslekkursları, yardım faaliyetleri vb. gibi.

Dolayısıyla, mevcut gerilim hattından, bir yandaevler ve mahallelerde yerel ve merkezi yönetimlerinartık kaynak ayırmadığı toplumsal hizmetlerinkadınlarca telafi edildiği, böylece kadınlarıntoplumsal yeniden üretim yükünün arttığı, bir yandanda beldede personel ve kaynak ayrılmayan hizmetalanlarının örgütlü kadınlarca ve “gönüllüce”karşılandığı, bir başka deyişle bir bütün olarak yerelhalkın “bakım”ının kadınlara yüklendiği bir eğiliminçıkması kuvvetle muhtemeldir.

Öte yandan, yukarıda da değindiğim gibi,“geleneksel yerel kadın kolektiviteleri”ndenperspektif olarak ayrılmış, “yurttaşlık / kenttaşlıkhakları, yerel politik temsil ve katılım, yerel düzeydekadınların güçlendirilmesi” eksenli ciddi bir yerelkadın hareketliliği (ya da bu birinciler zaman içindeikincilere dönüşüyor) ve politizasyonu da var1990'ların sonlarından bu yana, son iki-üç yıldır dagiderek güçlenen. Ülke düzeyindeki, bir başkadeyişle yerel ölçekli olmayan kadın hareketinin yereldüzeye / siyasete ve yerel hizmetler alanına yönelttiğibir ilgi ve oluşturmaya başladığı programlardan da

KENTSEL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

. Küresel ölçekte

. Bölgesel ölçekte,

. Kent ölçeğinde

Kentler, gelişim/büyüme süreçleri içerisinde, artannüfus/tüketim ve kirletici emisyonları nedeniyle,sınırları ve hatta yakın çevrelerini de aşan etkilere yolaçar. Küresel düzeyden daha alt ölçeklere kadaruzanan bu etkiler;

, enerji ve hammadde kullanımı ileatık ve diğer kirletici emisyonlarının oluşumu,

akarsu havzaları, doğalkaynaklar, arazi kullanım deseni ve civar kırsalalanlarda kirlilik, gelişme ve rekreasyonelkullanım gibi baskılar,

de kendi yaşam alanına (habitat)yönelik hava, su ve gürültü kirliliği, tarımalanlarının yerleşime açılması, ormanların kaybıgibi baskılar şeklinde özetlenebilir.

1980'lerde tanımlanmaya başlanan “kentselsürdürülebilirlik” ilkesi, kurumlara ve yerel ihtiyaçlaragöre farklılık göstermekle birlikte, genel olarak “birkentin doğal kaynak kullanımı, insan kaynağı veistihdam kapasitesi gibi kendi kendine yetebilirliğinin,kullandığı/etkilediği doğal kaynakların kendi bütünlükve doğal döngüleri içerisinde daha uzun süre istenenkalitede kalabilmesi, aynı zamanda da insanlarındoğal, kültürel, sosyo-ekonomik ihtiyaçlarınınoluşturduğu yaşam kalitesinin iyileştirilmesiylesağlanması” demektir.

Bu noktada, kentlerde, insan ihtiyaçları ve istekleri,mümkün olan yaşam kalitesi ve seçenekleri ileplanlama, tasarım ve hizmetlerin sağlanması, insandavranışı ve refahı gibi kavramları da içeren insanekolojisinden bahsedilebilir. Ekoloji, kentlerde

gerçekleşen sosyal, ekonomik ve fiziksel süreçleri,kentleri karmaşık, birbiriyle bağlantılı ve dinamik birsistem olarak değerlendirdiğimizde de kullanılan birkavramdır. İnsanın yaşam alanı (habitat) da kentlerdir.

Yerel ölçekte sürdürülebilirliğin tanımı UluslararasıYerel Çevre Girişimleri Konseyi (ICLEI) tarafındanortaya atılmıştır (1994):

2000 yılında, Almanya'daki Urban21 konferansınınhazırlık çalışmalarında, sürdürülebilir kentselgelişmeyle ilgili aşağıdaki tanım yapılmıştır:

Stockholm Çevre Enstitüsü, sürdürülebilir kenti,“yeterli kaynağın mevcudiyetini ve yenilenmesini,sosyal konforu ve eşitliği, ekonomik kalkınmayı verefahı sağlamak üzere eylem planları ve politikalarıgeliştirmiş kent” olarak ele alır.

Avrupa Birliği tarafından mali olarak desteklenen veDPT eşgüdümünde, UNDP Türkiye teknik desteğiyle

“Sürdürülebilir kalkınma, bir toplumun üyelerinintemel çevresel, sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarını, buhizmetlerin bağlı olduğu doğal, yapay ve sosyalsistemlerin varlığını riske etmeden karşılanmasıdır.”

“Bir kentteki yaşam kalitesinin, ekolojik, kültürel,politik, kurumsal, sosyal ve ekonomik bileşenleri dekapsayacak ve sonraki nesiller üzerinde herhangi biryük oluşturmayacak şekilde iyileştirilmesidir.Hedefimiz, kentsel alanların gelişimine yönelik ileridealınacak kararlarda, madde ve enerji ile mali girdi/çıktıdengesi/eşitliğine dayanan akış prensibininuygulanmasıdır.”

SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMANIN SEKTÖRELPOLİTİKALARA ENTEGRASYONU PROJESİ

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KALKINMA PROGRAMI

SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMANINSEKTÖRLERE ENTEGRASYONU PROJESİKAPSAMINDA KENTLEŞME ALGILAMASI

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

DİPNOTLAR

1

2

3

2000-2002 yılarında Ankara kentsel alanında yaptığım biraraştırmaya göre, belediyeyle ilişkiye geçmiş her 10kadından biri iş istemek, maddi yardım, yakacak ve okulyardımı gibi geçim nedenleriyle hareket etmişti.Görüştüğüm yerel yöneticilerin çoğunluğuysa, yardımisteme ve yakınları için iş isteminde bulunmanın,kadınların belediyeyle ilişkiye geçme nedenlerinin başındageldiğini öne sürüyordu:“Kadınlardan gelenlerin %10'u iş içinse, %90'ı da yardımistemek için geliyor.” (31 Temmuz 2002, erkek-seçilmiş) /“Kocası ölmüş bir bayanın, geliyor, çocuklarınıgeçindirmekte sıkıntı çekiyor. Veyahut da kocası eviniterketmiş, ailesini bırakmış, çocuklarıyla yüz yüze kalmışbir hanım geliyor, çocuklarının işe girmesini istiyor. Dahaçok geçim sıkıntısıyla ilgili sorunları dile getirmek amacıylageliyorlar.” (26 Temmuz 2002, erkek-atanmış) / “Kadınlargenelde, ... yardım için, oğluna iş için geliyor, oğlu için, eşiiçin.” (23 Temmuz 2002, kadın-seçilmiş, eski Islami sağ,yeni bağımsız) / “Belediyelerin özellikle Ramazanaylarında falan yardım, yemek, gıda falan üzerine, oradahanım sayımız epeyce bir artıyor. ... Dar gelirliler dahaçok. Genelde iş istiyorlar.” (9 Temmuz 2002, kadın-seçilmiş, Sosyal demokrat) (Ayten Alkan, “Yerel Yönetimlerve Cinsiyet: Kadınların Kentte Görünmez Varlığı”, ,Ankara, 2005)

İçişleri Bakanlığı'nın hazırladığı

09.10.2005 tarih ve 25981 sayılı Resmi Gazete'deyayımlanmıştır.

Bu çerçevede, özellikle Ka-Der Ankara Şubesi YerelSiyaset Çalışma Grubu'nun 2003-2007 arasında yürüttüğüve kanımca bir kilometre taşı olan “Bugün için Yarından”kampanyasını anmak önemli. Kampanya sürecinde; (i)Siyasal parti ve sivil toplum örgütlerinin kadın üyeleri içinyaygın eğitimler yapıldı, (ii) yerel yönetimlerdeki seçilmişkadınlar arasında bir iletişim ağı kuruldu, (ii) eğitimkitapçıkları, materyalleri, bültenler ve broşürler hazırlanıpyaygın kullanıma sunuldu, (iii) ilk kez olarak “KadınlarınYerel Seçim Bildirgesi” hazırlanıp ülke çapında dağıtıldı,(iv) bazı büyükşehir belediyelerinde yerel siyasette kadıntemsilini artırmak ve yerel yöneticilerle işbirliği zeminioluşturmak üzere propaganda toplantıları düzenlendi, (v)geniş katılımlı değerlendirme toplantıları, (vi) çok sayıdaseminer, konferans, tartışma toplantısı yapıldı, (vii) farklıyerleşimlerde yerel yönetimler ve yerel kadın örgütleriarasında işbirliğini geliştirmek üzere programlar uygulandı,(viii) kadın belediye başkanlarına destek vermek ve onlarıgüçlendirmek, kendi aralarındaki bilgi ve deneyimalışverişini artırmak üzere bir ağ oluşturuldu ve düzenlitoplantılar yapıldı, (ix) yerel yönetimlere ilişkin yasaldüzenlemeler taranarak cinsiyet eşitliğini güçlendirici biryaklaşımla değerlendiren bir rapor haline getirildi.

Dipnot

İl Özel İdaresi veBelediye Hizmetlerine Gönüllü Katılım Yönetmeliği

söz etmek mümkün. Sonuç olarak denebilir ki, yerelhalkı kimlerin hangi koşullarda “sürdüreceği” ve busürdürülebilirliğin cinsler-arası eşitlik ve adaletsorunuyla hangi yönde ve nasıl bir ilişki içinde olacağı,yeni aralanan bu mücadele alanıyla başlıktaki gerilimhattının diyalektiğince belirlenecek.

3

Page 36: Mimarlar Odası Ankara Şubesiankara.mo.org.tr/dosya/dosya5.pdfDosya editörleri: Nerkis Kural, ve Ilgın Özkaya,Dr. Ar. Gör., A.Ü.H.F Çevre Hukuku ABD TMMOB Mimarlar Odası Ankara

70 71

yürütülenMart

2006'da başlamıştır. Proje, sürdürülebilir kalkınmailkelerinin, makro-ekonomik ve sektörel düzeyde,u lusa l ve bö lgese l ka lk ınma p lan la r ınabütünleştirilmesine katkı sağlamayı hedeflemektedir.Proje faaliyetleri politika, uygulama ve iletişimbaşlıkları altında yürütülmektedir.

Politika düzeyi çalışmaları temel olarak, sürdürülebilirkalkınma ilkelerinin karar verme süreçlerine dahiledilmesi yolunda katılımcı bir tartışma platformununoluşturulması; eğitimler yoluyla sürdürülebilirkalkınma konusunda uzmanlığın artırılması ve 2005yılından itibaren DPT eşgüdümünde çalışmalarınısürdüren “Ulusal Sürdürülebil ir KalkınmaKomisyonu”nun güçlendirilmesi olarak özetlenebilir.

Sürdürülebilir kalkınmanın politikalara entegrasyonudenince; ulusal, bölgesel, yerel ve sektörelölçeklerdeki planlama ve karar verme süreçlerineekonomik, sosyal ve çevresel değişkenlerin aslikriterler olarak bütüncül bir bakış açısı vesürdürülebilirlik eksenine oturtularak ele alınmasınısağlayacak düzenlemelerin yapılması anlaşılmalıdır.Proje, bu anlayış doğrultusunda ortak bir diligeliştirecek faaliyetleri içermektedir. Bunlardan çokpaydaşlı tartışma platformları (i) enerji, (ii) kentleşme,(iii) su ürünleri, (iv) ormancılık ve (v) bilgi&teknoloji

“Sürdürülebilir Kalkınmanın SektörelPolitikalara Entegrasyonu Projesi (TR0402.11)”

faaliyetler, bütüncül sürdürülebilir kalkınmaplanlaması yaklaşımı doğrultusunda, ortak kesişenkonular etrafında diğer sektörlerle birlikte ele alınıp,karar-verme süreçlerinde hem çevresel, sosyal veekonomik konuların hem de diğer sektörlerleetkileşimin ortaya konması yönünde çalışmalaryapılacaktır. Diğer bir yandan da, kentselsürdürülebilirliğin izlenmesine yönelik göstergeleredair temel çalışmalar da başlatılacak ve bu yollauygulanan politika ve planların sürdürülebilir kalkınmaaçısından değerlendirmesi konusunda önemli bir adımatılmış olacaktır.

Tematik Çalışma Grupları, sektörlerine dair“Sürdürülebilir Kalkınma Politika Seçenekleri Belgesi”hazırlayacak ve bu belgeler bir danışma sürecisonrasında nihai “Ulusal Sürdürülebilir KalkınmaSeçenekleri Belgesi” haline getirilecek, basılacak,dağıtılacak ve yaygınlaştırılacaktır.

Proje kapsamındaki hibe programının temel amacı,yerel girişimler ve küçük bütçeli uygulamalarla yerelsürdürülebilir kalkınma uygulamalarının yapılabi-lirliğinin gösterilmesidir. Projenin yerel sürdürülebilirkalkınma uygulamalarının desteklendiği hibeprogramı, enerji ve su gibi doğal kaynakların etkinkullanımı, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı,yönetişim, kadınların statüsünün güçlendirilmesi,organik tarıma yönelik eğitimlerin verilmesi ve kentselatık yönetimi gibi konuları kapsamakta olup hem ulusalpolitika çalışmalarına yereldeki tecrübelerinaktarılması hem de sürdürülebilir kalkınma anlayışınınyerleştirilmesine olanak sağlayacaktır. (HibeProjelerine ilişkin ayrıntılı bilgilere proje internetsayfasından (www.ortakgelecek.net) Hibe Programıbölümünden ulaşılabilir.)

Tüm proje süreci sonunda;

. 5 pilot sektörde sürdürülebilirliğin sağlanmasınayönelik politika seçenekleri (su ürünleri,ormancılık, enerji, kentleşme, bilgi ve teknolojiüretimi),

. Diğer sektörler için sektörel sürdürülebilirliğinsağlanmasına yol gösterici kılavuz,

. Karar-vericiler ve bireyler dahil olmak üzere genişbir halk kitlesine sürdürülebilir kalkınmaanlayışının yerleştirilmesi,

. Sürdürülebilir kalkınmanın ulusal/bölgesel/yerelplan, program ve yatırımlara yansıtılmasınaelverecek düzeyde merkezi ve yerel kurumlarda,sürdürülebilir kalkınma planlamasına yönelikbecerinin geliştirilmesi,

. Uygulama (hibe) projeleri yardımıylasürdürülebilir kalkınma girişimlerinin veanlayışının uygulanabilirliğinin gösterilerekalınacak dersler ve başarı öykülerinindeğerlendirilerek yaygınlaştırılması, politikadüzeyindeki çalışmalara yol gösterici tecrübeninderlenmesi

sağlanmış ve bu sayede proje sonrası UlusalSürdürülebilir Kalkınma Stratejisinin oluşturulması vekalkınma planlarına entegre edilmesine yönelikönemli bir adım tamamlanmış olacaktır.

üretimi başlıkları altında oluşturulan Tematik ÇalışmaGrupları (TÇG) yoluyla gerçekleştirilmektedir.

TÇG'ler, proje dahilindeki beş pilot sektörün (i) kendiiçlerinde sürdürülebilirlik ilkelerinin planlanma veuygulama çerçevelerine bütünleştirilmesi ile (ii)sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilebilmesi içinpilot sektörlerde politika oluşturma, planlama veuygulama aşamalarına bütünleşik bakış açısınınyerleştirilmesine yönelik öneri politika seçeneklerininortaya konması ve bunların yapılabilirliğininsınanacağı katılımcı tartışma platformlarıdır. TÇG'lerherbir ana sektör etrafında ilgili devlet kurumları,akademi, sivil toplum ve özel sektör temsilcileri veuzmanlardan oluşmaktadır.

Bu kapsamda, Kentleşme Tematik Çalışma Grubu,diğer sektörlerin neredeyse tamamının etkilediğive/veya etkilendiği konu olarak hem Türkiyegenelinde hem de proje kapsamında önemli birkonuma sahiptir. Projeyle, kentsel sürdürülebilirlikanlayışı çerçevesinde kentlerimizde yaşayanlarınyaşam kalitesini iyileştirici, firsat eşitliğini sağlayıcı,istihdam yaratan ve yerel ekonomiyi destekleyen,sahip olduğu doğal kaynakları akılcı bir şekildekullanan bir niteliğe ulaşması için uygulanabilecekpolitika, yasal, yönetsel seçeneklerin ve araçlarınortaya konması ve bu seçeneklerin uygulanabi-lirliğinin değerlendirmesi yapılacaktır. Tüm bu

dosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlıkdosya sürdürülebilirlik: kent ve mimarlıksürdürülebilirlik: kent ve mimarlık

Harita: Hibe Projelerinin İller ve Yürütücü Kuruluşlara Göre Dağılımı