2
NOreddin !tr ), Beyrut 14 11 /1991, s. 104-105; Hacer ei-Askalanl, Abdüla- zlz b. Abdullah b. Baz), Beyrut, ts. (Darü'l-ma'ri- fe). 1, 23; a.mlf., Nüzhetü'n-n!J.?ar fi Nul]- NOreddin ltr) , 1413/1992, s. 90-91 ; a.mlf .. en-Nüket 'ala kitabi Rab!' b. Hadi Umeyr ), Riyad 1408/1988, ll, 811-837; SüyQt t, Tedrfbü'r-ravf Abdülveh- hab Abdüllattf), Beyrut 1399/1979, 1, 268; a.mlf., Na?mü'l-'ikyan, Beyrut, ts. (el-Mektebetü'l-il- miyye), s. 48; 1, 465 ; Tecrid Ter- cemesi, Mukaddime, 1, 299-305; Talat Hadis Ankara 1980, s. 161, 253-258; NOreddin !tr . Menhecü'n-nakd fi 1401/1981, s. 439-444; M. Accac ei-Hatib, Beyrut 1401 / 1981 , s. 370-373; Ahmed ömer Kava'idü Beyrut 1404/1984 , s. 121-125; Mücteba Ansiklopedik Hadis Terimleri Ankara 1992, s. 144-147, 254-256; Mahmud et- Tahhan, Teysfrü Riyad 1407/ 1987, s. 103-1 06; M. Abdürrezzak er-Raüd, "el- Müdrec mefhümü- ve dirilse 'ala nemii:;::ic min ri ", XVIII/53, Küveyt 1424/2003, s. 131-187. L Iii MEHMET ( !!)..Wl ) Birinci rek'ata imamla birlikte kimse terimi (bk. MESBÜK). ( ;if)..WI) Bir öznenin, _j kendisinin veya dünya ile ilgili durum ve gerçeklerin vararak bilgisini elde etmesine imkan veren duyum ve gücü terimi L L (bk. DUYU; MÜELLEFE-i KULÜB ( ) Gönüllerinin arzu edilen kimseler terimi. _j _j Sözlükte elf (ülfet) kökün- den türeyen müellefe ile kalbin kulU b kelimesinden müelle- (müellefe-i kuh1b) terkibi "gö- nülleri kimseler" demektir. Terim Tevbe süresin- deki (9/60) "el-müellefetü kulGbühüm" ifa- desinden alan tamlama, maddi ihsanda bulunmak suretiyle gönüllerinin ve müslümanlara arzu- lanan gayri müslimleri, kendilerinin veya benimsernesi umulan yahut zarar vermelerinden korkulan veya himayeleri istenen nüfuz sahibi kimseleri ve dinde sebat etmeleri arzulanan yeni mühtedileri belirtmek için Ayette sarf yerleri müellefe-i da iki ayette (Al-i im ran 3/1 03; el-En- fal 8/63) elf kökünden türeyen fiiller söz- lük geçmektedir. Bu kavrama pek çok hadiste de (W en- sinek, el-Mu'cem, "elf'' md.). Hz. Peygamber'in kötülüklerinden emin olmak veya kalplerini birçok maddi bu- ve bu siyasetin müsbet sonuçlar bilinmektedir bir listesi için bk. IV, I 5- I 22; Ta beri, XIV, 3 I 3; Kurt u bl , Vlll, 179). Bu uygulama Hz. Ebu Bekir'in hilafetinin ilk dönemlerin- de de Ancak Hz. Ömer, EbQ Bekir'in bu iki tahsisata ve kendilerine ihtiyaç gerek- çesiyle onun halife da onaylanan bu siyaseti üzerinde (Ahmed b. Hüseyin el-Beyhaki, VII, 20) sahilbenin sükGti Hz. Ebu Bekir'- den sonraki üç halifenin müellefe-i fiilen maddi destek bilinmemek- le birlikte ResGl-i Ekrem'in güçlen- dikten. ve Hevazin gibi büyük ka- bileler yenilgiye sonra da mü- ellefe-i kulGba bir ger- çektir. dinin olup Hz. ömer'in söz konu- su müsbet yahut belli asalak bir etmesini önlemek da muhtemeldir. Nitekim CelGla ka- Seeile kendilerine vaad edi- len dörtte birlik ganimet hissesinin veril- mesi talebiyle Irak cephesi Sa'd b. Ebu ko- nuya sorusu üzerine Halife Ömer, Allah için müellefe-i kulGb öde- ilgili kaydedilmekte- dir (Belazürl, s. 267-268) literatüründe müellefe-i kulQb me- selesi sarf yerleri biçimde, siyer (cihad) bölümlerinde ise olarak bilhassa müel- lefe-i kulQba devlet gelirlerinden pay ay- Hükmün veya illetinin ortadan hedeflenen ger- MÜELLEFE-i KU LÜB ve sahilbe icma- gibi gerekçelerle müellefe-i kulQb Hz. Peygamber'den sonra yürürlükten ileri gibi bu fona ait hükmün korudu- da Malikiler ve ekseri Hanbeliler ile Ca'feriler'e göre ResQlullah, zekattan müellefe-i kulu bu n gayri müslimlerine de pay Tevbe süresinin 58-59. ayetleri bu gerçe- eder. muhkem 60. ayette müellefe-i kulQb müslüman- kafir mutlak olarak Hanbeliler'e ve Zahiriler'e göre ise zekat müslümanla- zenginlerinden fakirlerine veri- lir, onda kafirlerin yoktur. Malik ve göre ResGl-i Ekrem, kendisinin humustaki bir- lik hissesinden veya fey gelirlerinden ih- sanda onlara hiç zekat verme- Ahmed b. Hanbel'in kesin bunun enfillden Mali- kiler' e ve mezhebindeki sahih görü- göre ehl-i küfre zekat ne gönül- lerini ne de bir sebeple verilebilir. Onlara ilk dönemlerin- de zekat verilmesi müslümanlara nisbette güçlü yüzünden di; müslümanlar güçlendikten sonra maddi ihsanlarla ka- gönlünü kazanmaya kal- Buna bir Maliki- ler, Hanbeliler'in ile Ca'feriler ve Zeydiler, ihtiyaç duyulma- halinde bu hükmün her devirde geçer- ileri sürer. Hanefi alimi Cessas'a göre zaman içinde yeniden duyulan ihtiyaç ci- terkinden müs- güç yapma- halinde müellefe-i kulQba gerek kal- m az IV, 325). hakim dönemlerde müellefe-i ku- lGba savunulurken güçlerini kaybetmesiyle beraber bu yakla- her mezhepten hukukçular, ya müellefe-i kulGbun nitelik- leri seçici davranarak ya uygula- ihtiyaç 1 zorunluluk dönemlerine in- dirgeyerek veya bunlara ihsan- maksada asgari miktarla yahut kendilerine tahsis edi- lecek türünü hükmün mensubunun bulunmama- durumunda müellefe-i kulQb fonunun kalemiere 475

MÜELLEFE-i KU LÜB · 2018-05-25 · MÜELLEFE-i KULÜB ler ise sınır boylan savunmasının tahkimi ne harcanacağını düşünmektedir (el-Üm, ll, 74, 76). Hanefiler, Malikiler

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: MÜELLEFE-i KU LÜB · 2018-05-25 · MÜELLEFE-i KULÜB ler ise sınır boylan savunmasının tahkimi ne harcanacağını düşünmektedir (el-Üm, ll, 74, 76). Hanefiler, Malikiler

NOreddin !tr), Beyrut 1411 /1991, s. 104-105; İbn Hacer ei-Askalanl, Fetf:ıu'l-bfırf (nşr. Abdüla­zlz b. Abdullah b. Baz), Beyrut, ts. (Darü'l-ma'ri­fe). 1, 23; a.mlf., Nüzhetü'n-n!J.?ar fi tavzf/:ıi Nul]­beti 'l-flker(nş r. NOreddin ltr) , Dımaşk 1413/1992, s. 90-91 ; a.mlf .. en-Nüket 'ala kitabi İbni'ş-Şa­lal:ı (nşr. Rab!' b. Hadi Umeyr), Riyad 1408/1988, ll, 811-837; SüyQtt, Tedrfbü'r-ravf (nş r. Abdülveh­hab Abdüllattf), Beyrut 1399/1979, 1, 268; a.mlf., Na?mü'l-'ikyan, Beyrut, ts. (el-Mektebetü'l-il­miyye), s. 48; Keşfü'?-?Unün, 1, 465; Tecrid Ter­cemesi, Mukaddime, 1, 299-305; Talat Koçyiğit, Hadis lstılahları, Ankara 1980, s. 161, 253-258; NOreddin !tr. Menhecü'n-nakd fi 'ulumi'l-l:ıa­

dfş, Dımaşk 1401/1981, s. 439-444; M. Accac ei-Hatib, UşCılü'l-f:ıadfş, Beyrut 1401 / 1981 , s. 370-373; Ahmed ömer Haşim, Kava'idü uşuli'l­f:ıadfş, Beyrut 1404/1984, s. 121-125; Mücteba Uğur, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü,

Ankara 1992, s. 144-147, 254-256; Mahmud et­Tahhan, Teysfrü muştalaf:ıi 'l-/:ıadfş, Riyad 1407/ 1987, s. 103-1 06; M. Abdürrezzak er-Raüd, "el­Müdrec fi'l-l)adişi'n-nebeviyyi'ş-şerif mefhümü­hü ve dirilse 'ala nemii:;::ic min Şal)il)i ' l-Bu\ı.ii­

ri", Mecelletü'ş-şerf'a ve 'd-dirasati'l-İslamiyye, XVIII/53, Küveyt 1424/ 2003, s. 131-187.

L

Iii MEHMET EFENDİOGLU

MÜDRİK ( !!)..Wl )

Birinci rek'ata yetişip namazın tamamını

imamla birlikte kılan kimse anlamında fıkıh terimi

(bk. MESBÜK).

MÜDRİKE ( ;if)..WI)

Bir öznenin,

_j

kendisinin veya dış dünya ile ilgili durum ve gerçeklerin farkına vararak

onların bilgisini elde etmesine imkan veren duyum ve algılama gücü

anlamında mantık terimi

L

L

(bk. DUYU; İDRAK).

MÜELLEFE-i KULÜB ( ~,.ıs a.;;~, )

Gönüllerinin İslam'a ısındırılması arzu edilen kimseler anlamında

fıkıh terimi.

_j

_j

Sözlükte "yakınlaştırmak, birleştirmek, ısındırmak" anlamındaki elf (ülfet) kökün­den türeyen müellefe ile kalbin çağulu kulU b kelimesinden oluşturulmuş müelle­fetü'l-kulfıb (müellefe-i kuh1b) terkibi "gö­nülleri ısındırılan, yumuşatılan kimseler" demektir. Terim anlamını Tevbe süresin­deki (9/60) "el-müellefetü kulGbühüm" ifa­desinden alan tamlama, maddi ihsanda bulunmak suretiyle gönüllerinin İslam'a ve

müslümanlara karşı yumuşatılması arzu­lanan gayri müslimleri, kendilerinin veya bağlılarının İslam'ı benimsernesi umulan yahut zarar vermelerinden korkulan veya düşmana karşı himayeleri istenen nüfuz sahibi kimseleri ve dinde sebat etmeleri arzulanan yeni mühtedileri belirtmek için kullanılmıştır. Ayette zekatın sarf yerleri arasında müellefe-i kulfıb da sayılmakta, ayrıca iki ayette (Al-i im ran 3/1 03; el-En­fal 8/63) elf kökünden türeyen fiiller söz­lük anlamıyla geçmektedir. Bu kavrama pek çok hadiste de rastlanmaktadır (W en­sinek, el-Mu'cem, "elf'' md.).

Hz. Peygamber'in kötülüklerinden emin olmak veya kalplerini İslam 'a ısındırmak amacıyla birçok kişiye maddi yardımda bu­lunduğu ve bu siyasetin müsbet sonuçlar verdiği bilinmektedir (bunların bir listesi için bk. İbn Hişam, IV, ı I 5- I 22; Ta beri, XIV, 3 I 3; Kurt u bl, Vlll, 179). Bu uygulama Hz. Ebu Bekir'in hilafetinin ilk dönemlerin­de de sürdürülmüştür. Ancak Hz. Ömer, EbQ Bekir'in bu sınıftan iki kişiye yaptığı tahsisata İslamiyet'in yayılıp güçlendiği ve müslümanların kuwetlendiği, dolayısıyla

artık kendilerine ihtiyaç kalmadığı gerek­çesiyle karşı çıkmış. onun halife tarafından da onaylanan bu siyaseti üzerinde (Ahmed b. Hüseyin el-Beyhaki, VII, 20) sahilbenin sükGti icmaı oluşmuştur. Hz. Ebu Bekir'­den sonraki üç halifenin müellefe-i kulfıba fiilen maddi destek sağladığı bilinmemek­le birlikte ResGl-i Ekrem'in İslam güçlen­dikten. Kureyş ve Hevazin gibi büyük ka­bileler yenilgiye uğratıldıktan sonra da mü­ellefe-i kulGba ihsanını sürdürdüğü bir ger­çektir. Dolayısıyla dinin yücelmiş olması yaklaşımı izafı olup Hz. ömer'in söz konu­su şahıslarda müsbet gelişmeler sezmiş yahut belli kişilerin asalak bir sınıf teşkil etmesini önlemek istemiş bulunması da muhtemeldir. Nitekim CelGla Savaşı'na ka­tılan Seeile halkının kendilerine vaad edi­len dörtte birlik ganimet hissesinin veril­mesi talebiyle başvurdukları Irak cephesi başkumandam Sa'd b. Ebu Vakkas'ın ko­nuya ilişkin sorusu üzerine Halife Ömer, Allah rızası için değil müellefe-i kulGb öde­neği uğruna savaşınışiarsa ilgili tutarın ödenebileceğini bildirdiği kaydedilmekte­dir (Belazürl, s. 267-268)

Fıkıh literatüründe müellefe-i kulQb me­selesi zekatın sarf yerleri kısmında ayrın­tılı biçimde, siyer (cihad) bölümlerinde ise dalaylı olarak incelenmiş, bilhassa müel­lefe-i kulQba devlet gelirlerinden pay ay­rılıp ayrılmayacağı tartışılmıştır. Hükmün neshedildiği veya askıya alındığı , illetinin ortadan kalktığı, hedeflenen amacın ger-

MÜELLEFE-i KU LÜB

çekleştiği ve sahilbe arasında anılan icma­ın oluştuğu gibi gerekçelerle müellefe-i kulQb uygulamasının Hz. Peygamber'den sonra yürürlükten kalktığı ileri sürüldüğü gibi bu fona ait hükmün varlığını korudu­ğu da savunulmuştur.

Hanefıler, Malikiler ve ekseri Hanbeliler ile Ca'feriler'e göre ResQlullah, zekattan müellefe-i kulu bu n müslümanlarının yanı sıra gayri müslimlerine de pay vermiştir. Tevbe süresinin 58-59. ayetleri bu gerçe­ğe işaret eder. Ayrıca muhkem sayılan 60. ayette müellefe-i kulQb sınıfı müslüman­kafir ayırımı yapılmaksızın mutlak olarak zikredilmiştir. Şafiiler'e, bazı Hanbeliler'e ve Zahiriler'e göre ise zekat müslümanla­rın zenginlerinden alınıp fakirlerine veri­lir, dolayısıyla onda kafirlerin payı yoktur. İmam Malik ve Şafii'ye göre ResGl-i Ekrem, müşriklere kendisinin humustaki beşte bir­lik hissesinden veya fey gelirlerinden ih­sanda bulunmuş, onlara hiç zekat verme­miştir. Ahmed b. Hanbel'in kesin görüşü bunun enfillden olduğu şeklindedir.

Hanefıler'e, meşhur görüşlerinde Mali­kiler' e ve Şafii mezhebindeki sahih görü­şe göre artık ehl-i küfre zekat ne gönül­lerini ısındırmak ne de başka bir sebeple verilebilir. Onlara İslam'ın ilk dönemlerin­de zekat verilmesi müslümanlara nisbette güçlü olmaları yüzünden di; müslümanlar güçlendikten sonra maddi ihsanlarla ka­fırlerin gönlünü kazanmaya ihtiyaçları kal­mamıştır. Buna karşılık bir kısım Maliki­ler, Hanbeliler'in çoğunluğu, bazı Şafiiler ile Ca'feriler ve Zeydiler, ihtiyaç duyulma­sı halinde bu hükmün her devirde geçer­liğini koruduğunu ileri sürer. Hanefi alimi Cessas'a göre zaman içinde uygulamanın yeniden başlatılmasına duyulan ihtiyaç ci­hadın terkinden kaynaklanmaktadır; müs­lümanların toparlanıp güç birliği yapma­ları halinde müellefe-i kulQba gerek kal­maz (Af:ıkamü'l-/Suran, IV, 325). İslam'ın hakim olduğu dönemlerde müellefe-i ku­lGba artık yardım yapılmayacağı görüşü rahatlıkla savunulurken müslümanların güçlerini kaybetmesiyle beraber bu yakla­şım değişmeye başlamış. her mezhepten hukukçular, ya müellefe-i kulGbun nitelik­leri hakkında seçici davranarak ya uygula­mayı ihtiyaç 1 zorunluluk dönemlerine in­dirgeyerek veya bunlara yapılacak ihsan­ları maksada ulaştıracak asgari miktarla sınıriayarak yahut kendilerine tahsis edi­lecek fonların türünü kısıtlayarak hükmün yürürlüğünü savunmuşlardır.

İmam Şafii, mensubunun bulunmama­sı durumunda müellefe-i kulQb fonunun diğer kalemiere aktarılacağını, bazı Şafii-

475

Page 2: MÜELLEFE-i KU LÜB · 2018-05-25 · MÜELLEFE-i KULÜB ler ise sınır boylan savunmasının tahkimi ne harcanacağını düşünmektedir (el-Üm, ll, 74, 76). Hanefiler, Malikiler

MÜELLEFE-i KULÜB

ler ise sınır boylan savunmasının tahkimi­ne harcanacağını düşünmektedir (el-Üm, ll, 74, 76). Hanefiler, Malikiler ve Hanbell­ler'e göre müellefe-i kulu b hissesi diğer ye­di kaleme dağıtılır. Müslümanların masla­hatma harcanacağı veya bu kararın dev­let başkanının ictihadına bırakılacağı da söylenmektedir.

Kurtubi'ye göre gayri müslimlerin İs­lam'a kazandırılmasında akli delillerle ik­na, maddi yardım vb. yöntemlerden han­gisinin uygulanmasının müslümanlara ya­rar sağlayacağına devlet başkanı karar ve­rir (el-Cami', VIII, 179). İbn Kayyim ei-Cev­ziyye de devlet başkanının müslümanların zarar görmesini engellemek için icabında düşmaniara maddi ihsanda bulunması ge­rektiğini, "Ehven-i şerreyn irtikab olunur" külii kaidesine işaretle açıklamaktadır (Z'a­dü'l-me'ad, ll, 193). Müellefe-i kuiCıb sını­fına mensup olanların tesbiti ve destek­lenmesinin gerekip gerekmediği, kendile­rine aktarılacak ödenek miktarının ve sü­resinin tayini fertleri aşan siyasi ve içtimai bir görev olduğu için esasen bu iş devlet başkanının, onun yokluğu veya ilgisizliği

durumunda zekattan sorumlu merciierin yükümlülüğündedir (İbn Hazm, VI, 145; İbn Kayyim el-Cevziyye, ll, 193; İbnü ' l-Murta­

za, ll, 180; Reşld Rıza, X, 577). İmam Şa­fii'ye göre aralarında müellefe-i kuiCıbun da bulunduğu sınıfların mensuplarını ze­katın tevziinden sorumlu kişi belirleme­lidir (el-Üm, ll, 63). imamiyye'ye göre Hz. Peygamber'in makamına kaim olan imam müellefe-i ku!Cıba dilerse zekatın ilgili ka­leminden, dilerse mesalih fonundan pay verebilir; ondan başkası için cevaz yoktur (EbG Ca'fer et-TGs!, 1, 249, 250). Otorite boşluğunun bulunduğu dönemlerde bunu cemiyetlerin, cemaatlerin ve kurumların yapması da tecviz edilmiştir. Fertlerin da­hi kendi toplumlarında diğer hak sahibi sınıfiara mensup kimse bulamadıkları ve başka yerlerdekilere ulaşamadıkları tak­dirde zarureten müellefe-i kuiCıba zekat verebileceği belirtilmiştir (Amir b. Ali eş­Şemmahl, Il, ı ı 9; Şevkanl, es-Seylü 'l-cer­rar, ll, 58; Reşld Rıza , X, 577; Yusuf el-Kar­davl, ıı, 594, 601-602).

Literatürde bir kimsenin müellefe-i ku­lObdan sayılmasının nasıl kararlaştırılaca­ğı (Şafii, Il, 63), kendilerine verilen payın onlar tarafından temeliükü ve sonuçları (İbn Kudame, ll, 670-671), müellefe-i ku­IOb fonundan pay ayrılacaklarda fakirlik şartının aranıp aranmayacağı, kadınların

müellefe-i kuiOb sınıfına dahil edilip edil­meyeceği gibi hususlar tartışılmıştır (Ne­vevl, VI, ı 92, 200; Yusuf el-Kardav1, ll, 607).

476

Söz konusu fondan verilen hissenin, ama­cı aşacak miktarda olması veya fondan ya­rarlandırılan kişinin bu maksactın gerçek­leşmesini engellemesi durumunda geri alı­nacağı (Şevkanl, es-Seylü'l-cerrar, ll, 58), şerrinden korunmak için kendisine müel­lefe-i kuiCıb hissesinden tahsisatta bulu­nulduğunu öğrenen müslümanın bunu ka­bul etmesinin caiz olmadığı (Şemseddin İbn Müflih, Il, 611; Ali b. Süleyman el­Merdavl, III, 228; BuhQtl, ll, 279; Mustafa es-SüyOtl, ll, 142), zekat alması helal sa­yılmamakla beraber gönlünün kazanılma­sına ihtiyaç duyulan kimseye söz konusu fondan zekat verilebileceği (İbn Teymiy­ye, Mecmu'u fetava, XXVIII, 288; Na+ariy­yetü 'l-'a~d, s. 20), zekat kurallarına aykırı düşmekle birlikte Haşimoğulları'ndan kalp­leri islam'a ısındırılmak isteneniere de il­gili kalemden pay ayrılabileceği (Cezlrl, 1, 623) belirtilmiştir.

Genelde zekat, özelde ise müellefe-i ku­ICıb fonu İslamiyet'in siyasi, dini ve içtimai bakımdan güvenlik ve dayanışmaya ver­diği önemi yansıtması yanında dinin teb­liğ ve yayılması yönündeki gayretierin mali kaynaklarla da desteklenebileceğini gös­termekte, dolayısıyla günümüzde de gün­celliğini korumaktadır. Küveyt'te 2-3 Ara­lık 1992 tarihinde yapılan Güncel Zekat Me­seleleri Üçüncü Toplantısı'nda alınan ka­rara göre müellefe-i kuiCıb zekatın sekiz harcama kaleminden biri olup bu husus neshedilmemiş muhkem bir hükümdür. Müellefe-i kuiCıb payının harcanmasında dinin gayesine ulaştıracak maksat ve yön­temler gözetilmeli, sarfiyat diğer zekat sı­nıflarına zarar vermeyecek ve ihtiyacı kar­şılamaya yetecek kadar olmalı, hedef kitle belirlenirken bağışların dine ve inananlara zararlı sonuçlar doğuracak alanlara akta­nimamasma titizlik gösterilmeli, amacın gerçekleşmesine en uygun, en verimli, en etkili yol ve yöntemler seçilmelidir (Ebf:ı[ış fı~hiyye, ll, 887; ayrıca bk. İSTİMALET) .

BİBLİYOGRAFYA : Wensinck, el-Mu'cem, "elf' md.; Müsned, lll,

68, 73, 108, 166, 175, 176, 259, 275, 284; IV, 42; VI, 465; Buhfıri, "Zekat", 53, "Tevi)id" , 23, "Farzü'l-b.umus", 19, "Megazl", 56, "Enbiya'", 6; Müslim, "Zekat", 131, 132-133, 139, 143, "Feza'il", 57, 59; Şafii, el-Üm, ll, 52, 61, 63, 64, 68, 72-73, 74, 76; İbn Hişam, es-Siretü'n-nebe­viyye (nşr. Muhammed Aliel-Kutub-Muhammed ed-Diill Balta), Beyrut 1412/1992, IV, 115-122; Ebu Ubeyd Kasım b. Sellam, Kitabü'l-Emval (nşr. Muhammed lmil.re), Beyrut 1409/1989, s. 718-719; Belazüri, Fütaf:ı (Rıdvan), s. 267-268; Ta­beri, Ciimi'u'l-beyiin (Şakir), XIV, 312-316; Ces­sas, Al).kamü'l-Kur'an (Kamhavl), IV, 233, 324-326; Maverdi, el-Af:ıkiimü's-sultaniyye, Kahire 1380/1960, s. 123; İbn Hazm. el-Mul).alla, VI, 144-145, 149; Ebu Ya'la ei-Ferra, el-Af:ıkamü's-

sultaniyye (nşr. M. Ham id ei-Fıki), Beyrut 1403/ 1983, s. 132; Ahmed b. Hüseyin ei-Beyhaki, es­Sünenü'l-kübra, Haydarabad 1344, VI, 337-338, 339; VII, 17-21; Ebu Ca'fer et-Tusi, el-Mebsüt fi'l-{ı~hi'l-imamiyye (nşr. M. Taki e i -Keşfl), Tah­ran 1967, i, 249-250; İbn Abdülber en-Nemeri, el-Kafi /i {ı~hi ehli'l-Medineti'l-Maliki (nşr. M. M. Uhayd el-Morltanl), Riyad 1400/1980, i, 325-329; Bad, el-Münte~a, Kahire 1332, ll, 153; Se­rahsi, el-Mebsüt, lll, 9; Ebu Bekir İbnü'i-Arabl, A/:ıkamü'l-Kur'an (nşr. Ali M. el-Bicavl) , Kahire 1394/ 1974, ll, 962-967; Kasani, Beda'i', ll, 44-45; İbn Rüşd. Bidayetü 'l-müctehid, ı , 233; Fah­reddin er-Razi, Mefiitif:ıu'l-gayb, Beyrut 1411/ 1990, XVI, 89; İbn Kudame, el-Mugni, ll, 653-655, 666, 670-671; Kurtubl, el-Cami', VIII, 179-181; Nevevl, el-Mecma', VI, 185-186, 192, 197-200, 203; İbn Teymiyye, Mecmü'u {etava, XXVIII, 288-291; XXXIII, 94; a.mlf., N134ariyyetü'l-'a~d,

Kahire 1949, s. 20; İbn Kayyim ei-Cevziyye, Ziidü'l­me'ad, ll, 192-193; Şemseddin İbn Müfiih, Kita­bü'l-Fürü' (nşr. Abdüssettar Ahmed Ferrac), Bey­rut 1405/1985, ll, 611; Şatıbi, el-Muviifa~at, lll, 105-106; Hısni, Ki{ayetü'l-al].yiir /i f:ıalli Gaye­ti'l-il].tişar, Beyrut, ts. (ei-Mektebetü'l-asriyye), i, 381; İbnü'i-Murtaza, el-Baf:ırü'z-zel].l].ar, San'a 1409/1988, ll, 179-180; Bedreddin el-Ayni, el-Bi­naye, Beyrut 1400-1401/ 1980-81, lll, 186-189; İbnü'i-Hümam, Fetl).u'l-~adir, ll, 259-261; Ali b. Süleyman ei-Merdavı, el-inşa{ fi ma'ri{eti'r-racil;ı mine'1-/].ilaf(nşr. M. Hamid el-Fıki), Beyrut 1406/ 1986, lll, 227-228; Amir b. Ali eş-Şemmahl, Kita­bü'l-lziif:ı (Muhammed b. ömer en-NefGsl'nin ha­şiyesiyle birlikte), Beyrut 1391/1971, ll, 113, 119; İbn Nüceym, el-Baf:ırü 'r-ra'i/!:, ll, 258, 260; BuhG­ti, Keşşafü'l-~ınii', ll, 278-279; Muhammed b. Abdullah ei-Haraşi, Şerl).u Mul].taşarı !jalil, Bu­lak 1318, ll, 213; İbn UsfGr ei-Bahrani, el-lfadii'i­~u'n-nazıra (nşr. M. Taki ei-Yrevanl). Beyrut 1405/ 1985, XII, 175-181; Muhammed b. Ahmed ed-De­suki, lffi.şiye 'ale 'ş-Şerf:ıi 'l-kebir, i baskı yeri ve ta­rihi yok! (Darü'l-fikr), i, 495; Mustafa es-Süy(itl, Me(iilibü üli'n-nüha /i şerf:ıi Gayeti'l-münteha (nşr. M. Züheyr Şaviş), i baskı yeri yokJ1415/1994, ll, 141-142; Şevkani, Neylü'l-evtar, IV, 186-187; a.mlf .. es-Seylü'l-cerrar (nşr. Mahmud ibrahim Zayed), Beyrut 1405/1985, ll, 57-58; M. Hasan en-Necefi, Ceviihirü'l-kelam (nşr. Abbas ei-Küça­nl) , Beyrut 1377 hş., XV, 338-343; Aıusl, Rüf:ıu'l­me'ani, X, 122-123; Reşld Rıza, Te{sirü'l-menar, X, 574-577; Yusuf ei-KardiM, Fı~hü'z-zekat, Bey­rut 1389/1969, ll, 594-611 ; Ceziri, el-Me?iihibü'l­erba'a (Kahire), i, 621, 623, 624, 625; Yunus Veh­bi Yavuz. lslamda Zekat Müessesesi, İstanbul 1983, s. 399-417; Hasan Ali Görgüiü, Meşarifü'z­zekat fi'l-lslam (yüksek lisans tezi, ı 983). Camia­tü Ümmi'l-kura, s. 179-212; Abdullah ei-Carullah, Meşarifü'z-zekiit fi'ş-şeri'ati'l-islamiyye, Beyrut 1404/1984, s. 63-75; Muhammed Muhammed ei-Medeni, N134arat fi ictihadati 'l-Fiirül!: 'Ömer b. el-ljattab, Beyrut 1990, s. 57 -66; Ömer Süley­man ei-Eşkar, "Te'llfü'l-15ulı1b 'ale'l-islam bi-em­vali'ş-şadal5at", Ebf:ıiiş {ı~hiyye /i ~aiaya'z-ze­

kati'l-mu'ti.şıra (nşr. M. Süleyman ei-Eşkarv.dğr.), Arnman 1418/1998, ll, 647-696; "el-Müll:ıalw'l­tı.aınis: Fetava ve tavşiyyatü'n-Nedveti'ş-şalişe li-15a:laya'z-zekati'l-mu'aşuati'l-mün'a]5ıde bi'l­Küveyt", a.e., ll, 887; HalidAbdürrezzakei-Ani, Meşarifü 'z-zekat ve temliküha /i çlav'i'l-kitab ve's-sünne, Arnman 1999, s. 239-268; Muham­med Biltacl, Menhecü 'Ömer b. el-!jattab fi't­teşri', Kahire 1423/2002, s. 148-166.

~ CENGiZ KALLEK