Upload
others
View
4
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
MUAviYE B. EBi SUFYAN DÖNEMİNDE DEVLETiN MALİ YAPlSI*
Doç.Dr.M.Dayfullah Ef- Datayine
Yemıük Üniversitesi Tanh Enstitüsü ögretim Üyesi
Çev: Ahmed Nedim SERINSU-Dr.lrfan AYCAN A . Ü.İialıiyat FaldUtesi Ara ş. Görevlileri
Islam devletinin mali kaynakları ile ilgili umumi ları vardır . Bu boyutlar bir yönilyle askeri seferlerın kaidelerin çerçevesinin Hz.Peygamber (S.A.Y.), sonra hazırlığında devlet harcamaları konusunda tezahür eder. da Hulefa-i Raşidin devrinde konulduğu bilinmektedir. Diğer bir yönil ise harplerin ortaya çıkardığı ve çoğunluk· Muaviye b. Ebi Süfyan'ın hilafetinde devletin mali la savaşan iki Laraftan birinin alacağı gaoimetler veya yapısını incelemekten maksad, bu kaidelerin tatbiki ve yenildiği takdirde karşılayacağı maddi killfetlerin mevzu devletin mali yapısı azerindeki etkileri ile ekonomik. edilmesinde milşahhaslaşır. İşte fetihlerden bahsedilince açıdan devlet-fert münasebeti ve her ikisinin karşılılclı et- kastedilen budur.
kıleşimlerıni araştırma konusu edinmektir. Muaviye'nin ordusu, Hz. Ömer zamanında
Hulefa-i Rfişidin devrinde devleti destekleyen mali fethedilen bölgelerden olan Berka ve Zevı1e (bugiln kaynakların , bu dönemde de devam ettiği söylenebilir. Libya sınırları dahilinde) ahalisinin bağlılığını (itaatını) Aynı şekilde Mufiviye de finansmanda çoğunlukla harp tekrar sağladı . Bu bölge hallandan milstilman olan, ganımeılerine cizye ve harfica, öşür ve zekat'a arazisinden öşilr ö<kr, malından zekatını verirdi. dayanmıştır. Masiilmaniarın zenginlerinden alınan zekfit ve öşür
Hicretin 36-40. yılları boyunca milslilmanlar onların fakirlerıne sarfedilirdi. Ehl-i zimme ise cizye öder-arasında patlak veren ve bu dönem süresince devam !erdi. Ödedikleri bu cızye Mısır'a naklonurdu.
3
eden harpler neticesinde ortaya çıkan durumun devletin Ukbe b. Nafi', Nrika ıcıyılarına (bugünkü Tunus) m51i yapısına çok olumsuz etki yaptığı görillmektedir. H . 50. yılında bir orduyla çıkarak, orada Kayravan şeh-Mufiviye, muayyen bır meblağ ödemek üzere Rumlar ile rini kurdu. Bu bölge daha önce Hz. Osman zamanında aniJşma yapmış, ı Farıs ile Kirman'daki haraç milkel- fethedilmiş ve ahalisi yaklaşık olarak birbuçuk milyon dır-leneri haraç verınemeye cüret etmişler ve başarmışlardı. hem vermeye razı olmuştu. Daha sonra Muaviye, H assan Devletin hemen her bölgesi haraç vermekten imtina b. Naman ei-Gassani'yi Afrika'ya gönderdi. O da galip ederek, haraç memurlarını şehirleiinden çıkarımışlardı. geldiği Berberflerle anlaşma yaparak. onları haraç Horasan 'lılar müslümanlarla akdettilcleri anlaşma ödemeye mecbur kıldı.4
hükümlerini reddederek vermekle mükellef oldulcları O dönemde Sicistan'ın durumu çok k.arışıktı.
malları ödememişlerdi.2 Hilafet Muaviye'ye geçtiğinde Bunun üzerine Muaviye'nin Basra valisi Abdullah harpler sona ermiş ve o bu harplar neticesinde ortaya b.Amir, Alx!urrahman b. Semare'yi H. 42 ve 43. çıkan yaraları sararak fOtObat haraketlerine önem yıllarında Sıcistan'a gazveye çıkardı. Kabul'a ulaşan Ab-vermişti. Devletin mali yapısını araştırıriten fetihlerden durrahman, Sicistan şehirlerini fetheıti. Onun ardından söz eımek, fetih hareketinin sebep olduğu maddi men- ei-Mühelleb b.Ebi Sufra, ordusuyla Hind topraklarına faaıleri ve kazançları saymak, bütün bunların İslami yönelerek Kabul dağlarının eteklerine kadar ulaştı. fetih hareketinin tek sebebi olduğunu söylemek demek Düşmanı hezimete uğratıp, çok gaoimetler elde ettikten değildir. Bilakis fetihlerden bahsetmenın iktisadi boyut- sonra salimer. gen döndü.5 Müteakiben Ubeydullah b. ------------------------------------------
Bu makale Kuveyt Üniversitesi tarafından üc; ayda bir yayınlanan el-Mecellciü' l .1\rahı~e li'l Ulumü'l-İnsaniyye 1987 CVII S.27'den tercüme edilmiştir.
ı. el-Betazurf, 5.188. 2. Taberf, Tarih, C. V, S.l37-3. Halife b.Hayyaı, Tarih, S:210; el-Bel§zurf, CI, S. 264-265; İbn Abdi'! Hakem, 5.194-195 Kudame, 5.342-345. 4. Halife b.Hayyat, S.224. S. Halife b. Hayyaü Zb206-212; Kudı1me, S.414.
Mu{lviye Döneminde Devletin Mali Yapısı/M.D. ei-BATAYiNE (Çev:Ahmed Nedim SERİNSU-lrfan AYCAN)
Ebi Bekre H. 51. yılında Sind topraldanna hileuro etti. Rutbn, Kabul dahil bütün topraldan için Ubeydullah ile iki milyon dirheme anlaşma yaptı.6
Sulh fermanını bozan Horasan şehirleri itaatlarını yenilernek istedilderinde, Horasan yoneticileri onların
bu taleplerine olumlu cevap verdiler. Ubeydullah b. Ziyad, H. 54 yılında Ceyhun nehrini Buhara yönilnde geçti. Buhara'nın kadın idareeisi Ubeydullah ile bir milyon dirheme anlaşma yaptı. Ubeydullah Basra'ya Ç?k sayıda Buhara'lı esir getirdi. Taberistan ebli de onunla, yıllık bir milyon dirheme anlaşma yaptılar. Said b. Osman b. Affan ise H. 50 yılında Semerkant'lılar ile yediyüzbin dirhem ve onlardan rehin aldıklarını
Medine'ye getirmek şartıyla anlaşma yaptı .7
Burada, Ceyhun nehrinin ötesindeki şehirler ile Sind bölgesi şehirlerinin önceleri her fırsat bulduklannda isyan ettiklerine ve ödemekle yükümlü bulunduklan yıllık haraçıarını vermekten kaçındıkianna işaret etmemiz icabeder. Bu durumda ordu, bu şehirleri ilaata davet için hemen harekete geçmekte idi.
Kuzey cephesine gelince, Muaviye zamanında
mOslümanlann Rum topraklanna yaz-kış, karadan ve denizden yaptıklan seferleri terketmediklerini görilrüz. Ancak bu cephedeki harpler, maddi açıdan pek kazançlı olmamıştır. Çilnkü Rum'lar tehlikeleri ve kuwetleri büyük olan bir düşmandı.
Bununla birlikte, Muaviye zamanında bu cephede bazı kaleleri fethelmeye muvaffak olan müslümanlar, Kıbrıs adasını senelik yedibin dinara daimi sulhle
• 8 anlaşmaya bagladılar.
Sayılan biltOn bu delillerden sonra fetih hareketinin İslam varlığını bir yönüyle, Muaviye'den önceki dönemde olduğu gibi koruduğu, ayrıca bu varlığa yeni topraklar kattığı SOylenebilir. Bu konuda Zehebf: "Muaviye'nin hOkmO altındaki topraklann sınırlarının
Buhara'dan Kayravan'a Güney Yemen'den İstanbul sınırlarına, oradan Yemen'e ve Hicaz bölgesine, Şam'a Mısır'a, Fas'a, Irak'a, Cezfre'ye, Ermenistan'a, Anadolu ve İran'a, Horasan'a, el-Cibal'e ve Ceyhun nehrinin ötesine kadar ulaştığını" nakletmektedir.9 Yak:ubrnin verdiği bilgiye göre, Muaviye zamanında bu beldelerden toplanan haraç ve cizyenin yaklaşık olarak tutan, dirhem itibariyle takdir edilirse, 530 milyon dirheme ulasmıstı .'0
Zekatın toplanmasına gelince, onun prt1an. nisablan, toplanması ve dağıWınası Hz. Peypmber (SAV) zamanında belirlenmi§tir. Bundan sonraki asarlarda ise zekat toplama i§i daha düzenli ve tenipli bir bale getirilmi§tir. 11
·
Müslümanların mallannın bir bOlumanon zekatlan "el-Malü's-samit" olarak da adlandınlan ve bunlara sahip bulunan fertterin kendiliklerinden vermeleri beldenilen altın ve gümüşten alınan ayni zekattır. Ebu Ubeyd şöyle diyor: "Müslümanlar nasıl namaz hususunda ferdf mesuliyetlerine terkedilmi§ler ve vicdanlanyla başbaşa bırakılmışlarsa, zekat konusunda da aynı şekilde vicdanianna emanet edilmişlerdir. Ancak hayvanlar, hububat ve zirar mahsullerin toplanması sadece yöneticilerin tasarrufu altındadır".ı2 Altın ve gümüşten verilen zekatın, görülebilen başka malların aksine, bizzat sahipleri tarafından verilmeye terkedilmesi öyle görOlUyor ki Ebü Ubeyd'in SOylediiderine ilave olarak bir takım arnelf gerekçelere dayanmaktadır. Çilnkil devletin, bu gibi maliann dökümünü yapması ve bunlardaki zekat miktarlarını tesbit etmesi hiç de kolay değildir. Öte yandan o dönemde devletin idari teşkilatının bu işe güç yetirebilecek bir seviyeye ulaşmamış olması da bir diğer sebeptir.
Burada üzerinde durulması gerekli bir husus, Muaviye'nin ve ondan sonra gelenlerin kanlı siyası
savaşlar akabinde bilafeti elde etmeleri ve hilafet koltuğuna ulaşmalarının, kaba kuwet ve zorla olduğu şaibesini taşımış bulunması sonucunda, müslümanların, bu idarecilere ve onların görevlilerine zekaıtarını ödeyip ödemeyecekleri sorusunu yeni bir mesele olarak ortaya çıkarmıştır. Bu konuda EbO Ubeyd, İbn Sfrin'den rivayetinde: "Zekat, Hz. Peygamber zamanında O'na veya görevlendirdiği kişiye, Hz. Ebu Bekir ve Ömer devrinde ya onlara veya vazifelendirdilderi ki§ilere ödenmekteydi. Hz.Osman zamanında da zekatın toplanması aynı
şekilde olmuştu. Ancak onun katledilmesiyle, mOslümanlar zekatın kime verıleceğinde ihtilafa düştüler. Bir kısmı zekatlarını görevlilere, diğer bir kısmı ise Allah Teata'nın verilmesini emreuiği yerlere taksim ettiler." demektedir.13 Sa'd b. ebf Vakkas, Ebu HOreyre, EbO Safd ei-Hudrf, Abdullah b. Ömer ve Hasan ei-Basrf gibi kimseler de ümmetin dirlik ve düzenliğini hesaba
6. Hal!fe b.Hayydt, S.2ı8; ei-Be14zurf, 5.4&5-486; Kudame, S.395; Zehebr, S.39. 7. Hall'fe b. Hayydt, S.2ı ı, 222, 224; Bel4zurf, C.III, S. 506-509; Taberf, C. V, 5.297-306; Kudame, 5.404-406; Zehebr, C.I, S.39. 8. ei-Bel4zurf, C.I, S.198. 9. Ze~ebr, c.ı, S.45. ıo. ıo dirhernin ı dinara eşit olması kabul edilir. 11. el-Air, c.ı, 5.865-881. 12. İbn Sellam, S.758. 13. İbn Selltm, S.7Sl.
210
katarak zekatın sultana verilmesi taraftarıydılar. İbn ömer'in huzurunda, bir adam, Muaviye'nin Irak valisi Ziyad b. Ebihrnin devlet işlerinde kafirleri de kullandığım söyleyerek aleyhinde bulununca İbn Ömer: "Zekatlarınızı katiriere vermeyin" dedi.14 İbn Ömer'in bu sözü, onun, zekatın emirlere verilmesi görOşOyle
çelişmez. ÇOnkO İbn Öm$!r adama Ziyad'ın k~llandığını söylediği kişilere (kafirlere) zekatını ödememesi ruhsatını vermektedir.
İbn Ömer, devlete karşı gelme ve ayaklanma olması halinde, asiler tarafından zekalları toplanan kimselerin, zekatlarını ödemiş sayılacakları görOşOndedir. Ensar, zekat hususunda İbn Ömer'e sorduklarında o, şöyle demiştir : "Zekatınızı zekat memurlarına veriniz" Ensar, "Bazan Şam'lılar bazan da diğerleri galip geliyor (O zaman ne yapalım?)" dedilderinde İbn Ömer: "7.ekatınızı hakim olana verin." dedi. İbn Ömer; 1 Tarieriere (HarOriyye) malının zekatını veren kimse, zekat borcunu ödemiş olur, görOşündedir. ıs
Hububat , sebze ve meyve gibi zirai mahsullerin ıekatına gelince, bunlarda zekatın vacip olup olmaması bakımından alimler arasında görüş ayrılığı bulunmakt adır. ı6
Zektltla ilgili bu ihtilalların zuhuruna bir yönüyle Hz. Peygamber'den (SA V) gelen zekalla ilgili rivayetlerin sebep olduğunu söyleyebiliriz. Öte yandan ihtilaf konusu bu ziraı mahsullerin çeşitliliğinin veya bu mahsuıaııaki bol üretimin isıarn beldelerinden birinden diğerine değişerek iktisadr hayatın dayanağı sayılmasıyla, bu mahsullerin üzerinden zeldil tesbitinde kıyas yapılması veya yapılmaması da diğer bir sebeptir. Bununla birlikte sadece Arap yanmadasındaki topraldardan oluşan O§Or arazisi Hz. Ömer zamanına kadar hiç yoktu. Fetbedilen ülkeler ahalisinden bazılarının mOsiOman olmalarıyla,
fırat Ceziresi bölgesindeki Rebfa topraldarında olduğu gibi, mOslUrnan olanların arazileri O§Or arazisi olmuştur.17
Fatih Arap'lar, topraldarını terkederek kaçan Şam, Kirman ve fethedilmiş diğer bölgeler ehlinin topraldarını ikta arazisi kılarak, buralarda ziraat yaptılar ve O§Orlerini de ödediler. ıs Bu bölge halkından mosıoman cianlar fethedilmiş bölgelerden Azarbeycan ve civarındaki
14. lbn Selhtm, 5.752 15. İbn SeiiAm, 5.760.
lsi/Jmi Araştımıalar Cilt:3, Sayı:4, Ekim 1989
kabHelere giderek, o topraldan imar ettiler ve O§ilrlerini verdiler. ı9 Bundan başka birçok misal milslOmanlann öıjilrlerini ödeyegeldilderi ziraat arazilerinin bOyilk ölçilde yaygınlaştığına delil teşkil etmektedir.
Bilyokbaş hayvanlardan ve Jcıyeınf (kıymeti ilzerinden fiyatı tespit edilen) olması cihetiyle bunlara benzeyen ticaret mallanndao alınan zekata gelipce, Hz. ömer zamanında fetibierin tamamlanması ve taeirierin fetbedilen bölgelerde ticarete giri§meleri Uzerine, Hz. Ömer O§Or toplama memurlan tayin etmişti. Bu görevliler, tesbit ettikleri ticareti yapılan mallardan, müslilman tüccann ticaret mallannın zekatı olarak dörttebir, ehli ziromenin mallan için, üzerinde ittifak edilen ve aniaşma yapılan miktarda yarım O§ür ve ehli harbin mallan için ise onlara aynıyla mukabele olarak tam öıjürdilr.20
Öşür memuru, milslilman tilccardan malının nisabını ve havlini (Ozerinden bir yıl geçmesini) araştırarak ticaret meıaından dörttebir O§Or almakta idi. Fakat gayrı mosJim tüccarlar hakkında, mallannın nisab miktarıyla ilgili rivayetlerde görOien ihtilaflar sebebiyle, onlardan bir yıl i~in alınacak miktar müteaddit defalarca tesbit edilmiştir.2
Ülkeler arasındaki ticaret yollanoda merkezi noktaların tesbit edildiği ve O§ür memurlannın bu noktalarda, ticaret mallarından gerektiği miktarda O§ilr aldıldan görülmektedir. Bu cilmleden olarak Dicle nehri üzerinde "Silsiletil'I-Vasıt" olarak bilinen ve "es-Silsile" adı verilen bir hat çekilmişti.22 Gemiler bu hat azerinde O§ilr talep edilme maksadıyla durdurulmaktaydı. Mısır ile Filistin arasında, Rafah denilen mevkiide zikredilen aynı maksada yönelik bir yer daha bulunduğu kaydedilmektedir.23 Ülkeleriyle, ticaret yaptıklan diğer ülkeler arasında gidip gelişlerinde tüccardan O§Orlerinin toplandığına, kaynaklarda çokca işaret edilmektedir.
Muaviye'nin hilafetinde, Ziyad b.Eblhi O§ilr memurlarını fukahadan (ei-Kurra) görevlendirmekteydi. MesrOk ve Ziyad b. Hudayr da bunlardan idi. Yukanda zikredilen ve "silsiletU'I-Vasıt" olarak bilinen silsile'ye, MesrOk'u aşir olarak gönderdiği ve onun yirmibin dirhemle döndoğa rivayet edilmektedir. MesrOk, O§ür toplarken hiç kimseyi teftiş etmiyor, ticaret için
16. ei-Belhurf, C. I, 5.66-70; eş-Şafii, C.ll, 5.25-30; İbn SeiiAm, S.637, 639,667, 671; lbn Adem, 5.113; İbn Cizzf, 5.67-72. 17. ei-Belhurf, C.l, 5.180. 18. KudAme, 5.305-314. 19. ei-Belhurf, C.2 S. 404-483; Kud!me, S.380. 20. İbn SeiiAm, 5.708-717; el Askerf, C.l, S.265; İbn Adem, 5.68-70. 21. İbn SeiiAm, 5.703-704, 718-720. 22. İbn Bahpl, S.41. 23. İbn SeiiAm, 5.704-705. 24. lbn Bahpl, S.42.
Muaviye Döneminde Devletin Mali Yapısı/M.D. ei-BATAYINE ( ÇevAhmed Nedim SERİNSU-İrfan AYCAN) 211
gelip geçeniere "Eğer heraberinizde bize vermeniz gereken bir şey varsa, onu bize verin" diyordu.24 Ancak bu durum sonradan değişti. Öşür memurları tüccarı teftiş etmeye, öşür almak maksadıyla-doğruyu söyleyip söylemedikleri hussunda tacirleri yemin etmeye davete b3§ladılar.ıs
Valiler, zekatın toplanmasında "ei-Ummai", "esSuat" veya "ei-MusaddıkOn" olarak isimlendirilen ve kendilerince tayin edilmiş kişileri istihdam etmekteydiler.26
Buna bir misal olmak üzere, Muaviye'nin, kardC§i oğlu Amr b. Utbe b. Ebi Süfyan'ı, Kelb kabilesinin zekatını toplamaya memur etmesini zikredebiliriz.27 Müslüman beldelerden toplanan zekattan biriken mali yekOnun dağıtımındaki umOmf prensip, o bölge halkından zekat almaya müstehak bulunan kişilere bu meblağın
dağıtılması idi. Şayet zekat atacak kimse yoksa o zaman bu bölgeye en yakın belde ahalisinin durumuna bakılarak dağıtılması, ve eğer burada da yoksa daima en yakın bölge diğerlerine tercih edilmek üzere zekat dağıtımının yar!lması şeklinde idi. 28 Bununla birlikte hiç de azımsanmayacak sayıda rivayetler ve deliller, Hz. Peygamber ve sonrasında, toplanan zekatın bir kısmının başkente yollandığını ortaya koymaktadır.29 Ancak konuyla ilgili çok zengin tarihi rivayetler, Muaviye döneminde zekat mallarından toplanan miktarın tesbitinde yeterli olmadığı gibi, bu rivayetler Şam'daki hükümet merkezine bu zamanda yollanan zekat miktannın belirlenmesinde de kafi değildir.
Öyle görünüyor ki zekat mallanndan toplanan miktarların kaydedilmemesinin sebebi, bu malları toplayan görevlilerin topladıklarının hepsini veya büyük bir bölümünü anında zekata layık olanlara dağıtmatarıdır; o yüzden bu miktarlann kaydedilmesine gerek görülmemiştir. Eğer muhtelif dönemlerde zekat mallarından toplanan miktartarla ilgili elimizde bol malumat bulunsaydı o zaman bir çok hakikatı bilmek ve tesbit etmek mümkün olabilirdi. Misal olarak, tasvib edilmeyen ümeraya zekat vermeme suretiyle, onlara karşı gösterilen muhalefetin derecesinin bilinmesi zikredilebilir.
Bu hususta, Kudame b. Cafer, H . 204 yılına ait bir delil zikretmekte ve Basra zekatının altımilyon dirhem olduğunu bildirmektedir.30 Muaviye dönemi ile, bu delilin ait bulunduğu Me'mun dönemi arasındaki şartiann
farklılığı kabul edildiğinde, bu haber, zekatın diğer
iktisadi gelir kaynaklan arasındaki önemini bilmeye ve değerlendirmeye yardım etmektedir.
Her bölgeden toplanan zekat malının vilayete tahsis olunması tatbik olunan kural idi.31 Bu mallar, zekatın verilmesi vacip olan değişik yerterden en layık olanlara iofak olunmaktaydı. İslam devleti sınırlannın genişlemesiyle harp ve levazımat harcamaları, devletin en ehemmiyet verdiği ilk sırayı işgal etmekteydi. Bu harcamalara ilave olarak Rum diyarına (Anadolu'ya) yaz ve kış aylarında yapılan seferleri; sınır bölgelerine mücahitler yollaomasını; kıyı bölgeterinde sahil koruma terlibatının alınması; H. 42 de bazı kabileler ve topluluklarıo Fars, Bealbek ve Humus'dan Ürdün k.ıyılarına, Akka surlarına nakledilmelerini, H. 49 veya 50 de diğer bazı grupların Basra ve Seyabice'den Antakya ve Suriye sahillerine taşınmaları; yazın Anadolu'ya yapılan seferterdeki uğrak yerlerinden Malatya, Cebele ve Antartus ilc Marakiye'de askerlerin mevzilendirilmesini, bu kişilere
haraç arazilerinden dağıutmasını Muaviye'nin Kıbrıs'a hepsi de ehli divan olan onikibin kişi ğöndermesini ve oraya Baalbek'ten bir topluluğun da nakledilmesini, hepsinin Kıbrıs'ta yerleşerek maaş almatarını devletin harcama yaptığı yerler olarak sayabiliriz.32 Muaviye döneminde Mısır divanındaki maaşlılardan olan mücahidlerin (ei-Mukatile) sayısı yaklaşık olarak kırkhin kişi idi.
33 Mısır vilayetlerinden toplanan cibayct• miktarı da dörtmilyon dinar civarında idi. Muaviye döneminin ilk yıllarında Basra divanındaki asker sayısı ise altmış veya yetmiş bin kişiye ulaşmıştı.34 Basra vilayetinden toplanan cibayet miktarı ise yaklaşık altmış milyon 'dirhemdi.35 KOfe divanındak.i asker sayısı da ellibine Ul3§mıştı.36 H . 51 yılında Ziyad b. Ebihi Rebi' b. Ziyad ei-Harisryi Horasan'a vali tayin etti ve beraberinde aileleri ile birlikte yirmibeşbin kışi Basra'dan, yirmibC§bin kişi de KOfe'den 50 bin asker gönderdi. Bu sevkiyat, anılan bölgelerdeki asker miktarında mevcut dengeyi bozmadan yapıldı. 37
KOfe divanındaki asker sayısı artınca, fetihler sonucu aralarında taksim edilen haraç arazilerinin, artırılması zarureti hasıl oldu. Bunun üzerine onlara Dinever verildi. Dinever, Basra'lıların fethellikleri bölgelerdendi ve burası Mahu'I-KOfe olarak adlandırıldı. Basra'lılara, buraya mukabil Nihaveod verildi. Nihavend de KOfcilerin feth ettikleri bölgelerdendi ve burası da Mahu'I-Basra olarak isimlendirildi. Dinever ile Nihavend haraçiarı arasındaki fark KQfe'lilere verildi.
38
CibAyet; zekat, öşür, haraç, icare, vergi, resim gibi vak.fa yahut hazineye ait paralan n toplanması demektir (Bkz. Osmanb Tarih Deyim/m Sözlüğü O.N.Ergin, İstanbul, 1973, III.b.).
25. İbn Sellam, 5.719-720. 32. el BeiAzurf, 5.135, 150, 152, 182, 192, 193, 221. 26. İbn Yusur, 5.7~. 33. İbn Abdil Hakem, S. 102; Makrizf, C.l, 5.172. 27. İbn ManzOr, C.XIII, 5.491. 34. ei-BeiAzurf, C.II, 5:429; Taberf, C. V, 5.504. 28. eş-Şafif C. ll, 5.61; İbn SeiiAm, 5.782-783. 35. ei-CAhız; 5.505. 29. ei-Air, 5.876. 36. ei-BeiAzurf, C.U, 5.429. 30. KudAme, 5.168. 37. BeiAzurf, C.ll, 5.507; Taberf, C. V, 5.226. 31. et-Air, 5.131. 38. el~Belazuri, C.II, 5.374
212
Yukarıda geçen deliller ve misaller incelendiğinde kendilerine maaş verilmesi gereken mOcahidlerin sayısına, vilayetteki mücahid miktarı da eklendiğinde o vilayetten toplanan vergi miktarı ile bu sayı arasında tam bir denklik olduğunu görmekteyiz. Vilayetteki mücahidlerden di\tanda bulunanların sayısının, bu vilayetin maddi _imkanlarını doğrudap etkilediğini tesbit ytmekıeyiz. Bu ifadeler, yukarıda anlatılan mOcahidlerin KOfe ve Basra'dan Horasan'a nakledilmelerindeki sebebi,
KOfe ile Basra ahalisi arasında haracı pay edilmiş
bölgelerde uygulanan maddf düzenlemeleri, belki açıklayabilir. Aynı şekilde Ubeydullah b. Ziyad'ın
vılayeıindeki Basra'lı mücahidterin sayısının seksen bin
den fazla oluşunu, Basra'lılara karşı oğunerek hileeel
getirmesindeki asıl sebebi de izah eder.
Normal askerlerin maaşlarına gelince; bu hususta İbnu Abdi'! Hakem, Mısır divanındaki dörtbin askerin yıllık olarak ıkiyüz dinar aldıklarını naklediyor.
39 Buna
benzer bir haberi Tabcrf, Ziyact b. Ebfhi dOneminde dfvanda bulunan Ferazdak'ın iki amcasının (ZOheyl ve ez-Zehhat) yılda ikişer bin dirhem aldıkları şeklinde
rıvayet etmektedir.40 İkiyüz dinar, ikibin dirheme eşittir ve kıyınet olarak değerleri aynıdır. Ayrıca Muaviye
döneminde, askerlerin yıllık maaşlarının en yilksek sınırıdır. Bu miktar, Amr İbnu 'l-As'a gönderdiği mektubunda Hz. Ömer'in tesbit ettiği miktarla aynıdır. Hz. Ömer mektubunda: "Beraberinde hazır bulunanlardan kim varsa tesbit et ve onlara ikiyüz dinar ver. Aynı miktarı kendine, görevin için; Huzeyfe'ye kahramaniiğı ve
Osman b. Ebi'I-As'a da misafırperverliği için tahsis eyle", demektedir.4ı Ferdi durumları istisna ettiğimiz Hz. Ömer döneminde bir asker maaşı ikibinbeşyüz dirheme
ulaşmıştır.42 Muaviye döneminde bir asker maaşının yıllık en yüksek limitinin Hz. Ömer zamanındaki miktara eşit olarak, ikiyOz dinar veya ikibin dirhem olduğunu görmekteyiz ki bu meblağlar maaşta istisnai imtiyaz
lardır" 43
39. İbnu Abdi-l Hakem, S.102. 40. Taberf, C. V, S.242.
lsl4mi Araştırmalar Cilt:3, Sayı:4, Ekim 1989
Muaviye döneminde maaşın en alt limiti, Hz.Ömer ve Hulefa-i Raşidfn zamanındaki en alt limit ile aynıdır bu maaş miktan yaklaşık üçyüz dirhem olup buna atay-ı farz denilmektedir.44 MOcahidlere verilen maaş miktarları ise en yilksek ile en alt limitler arasında değişmektedir. Bütün bu anlatılanlar devletin tüm eyaJetlerinde maaş kpnusunda tek mali siyasetin varlığını gÖStermektedir. Muaviye'nin bu sahadaki politikası ise Hulefa-i Raşidin'in yolunu devam ettirmek şeklinde olmuştur.
MOcahitlere, aile fertlerine ve kölelerine de ayrıca erzak verilmekte idi. Hz. Ömer bu erzak miktarını fert başına aylık iki cerfb• olarak tesbit etmiştir.45
Muaviye'nin bu sayıda bir değişiklik yaptığına delalet edecek bir malumat da yoktur. Ziyad b. Ebihf ise Basra'da "Darur-Rızk" olarak meşhur olan bir yer tesis etmiştir. Buraya sonradan insanlara dağıtmak Ozere erzak yığmaktaydı. Diğer vilayetlerde de Basra'daki Darur-Rızkca benzer kuruluşlar açılmış olabilir:46
MOcahitlere, çeşitli vesileler dolayısıyla-insanların
ek harcamalar yaptıkları bayram lar, Ramazan ayı ve özellikle devlete karşı ayaklanmaları bastırmak için düzenlenen askeri seferler gibi durumlarda-ek ödemeler yapılmaktaydı.47 Ayrıca kadınlara ve çocuklara da maaş verilmekteydi. Bu maaşlar ilk sıralarda ve özellikle Hz. Ömer döneminde kadınlar arasında onların isıarndaki kıdemleri ve (katıldıkları önemli olaylara) göre farklı miktarlarda, çocuklar arasında kimsesiz ve yelimlerden 15 yaşına kadar olanlara verilmekteydi.
Ancak Hz.Osman döneminin sonlarına doğru devletin mali siyaseti, bu kişilerin maaşlarının yilz dirhemle sınırlandırılmasına yöneldi.48 Muaviye iktidara geldiğinde silt çocuklarını bu maaşların dışında bıraktı.49
Yine Muaviye zamanında çocukların kaydedilmesinde mücahitlerin tek veya iki çocuklarının nafaklannın
karşılanması ile iktifa olunmuştur.50 Bununla birlikte Arap İktisat Birliği Meclisine bağlı Arap İstatistik ve Arşiv Merkezince neşredilen "Arap Ülkelerindeki
41. İbn Abdil-Hakem, S.l45; el-Belhuri, C.lll, 558; İbn Sell4m, S.323. 42. Taberf, C.III, S.614; C.IV, S.90-91. 43. Belhurf, C. ll, S.328. 44. İbn Cemaa, S.l21; Cevde, S.215. 45. ei-Belhurf, C. III, S564. 46. el-Bel4zurf, Fütah, C. I. 5.253. 47. Belazurf, Ensdb, C.ll, Ks.l, 5.206; C. IV, S.33 Taberf, C.IV. 5.43. el Aif, 5.156. 48. el-Belhurf, C. lll, 5.549-57 558. 49. el-Belazur, c.ııı, 5.562. 50. Cevde, S.222.
Cerfb: Arazi ve gıda maddeelerinde kullanılan bir ölçü birimi. Arazi = 1366.04 m2, gıda= 48 Sa2 = 132 lt (Muhammed Revvis
Kal'ad, Mu'cmıu Lugati'l FulcııM, Beyrut, 1988 n. baskı, s.163).
Muaviye Döneminde Devletin Mali Yapısı/M.D. ei-BATAYiNE (Çev:Ahmed Nedim SERİNSU-İrfan AYCAN) 213
Nüfusun yaş Grupları ve Cinsi bağıamma Ait Yıllık
İstatistiksı adlı kitapta kaydedilen istatistiki araştırmaları nazarı diklcate aldığımızda, Irak'la ilgili ı977 yılına ait örnekJerde bir yaşındaki bebekJerin umumi nüfusa göre oranı %5, 1-15 yaş arası grup çocukların oranı %37 dir. Bu durumda geri kalan nüfus oranı %58 olmaktadır. Eğer bii. bu oranları Muaviye zamanındaki divan ve yaş gruplarının oluşumundaki oraniara uygularsak maaştan müstesna tutulan süt bebeklerin oranı %5, ı-ıs yaş
arası çocukların oranı %37, kadıniann %29 olduğunu ve bu durumda çocuklar ve kadınlardan oluşan aile fertlerinin (süt bebekleri hariç) oranının, mücahit askerlerin yaklaşık iki katı bir nisbetle %66 ya ulaştığını tesbit edebiliriz. Öte yandan bütün mücahitlerin özellikle ı5-20 yaş arası olanların evli olmadıklarını gözönünde bulundurmalıyız ve evli olanların büyük bir kısmının
çocuksuz oldukJarını, bir kısmının çocuklarının yukarıda zikredilen yaş grubu içerisinde bulundukJarını ve bebeklik dönemini geçırdiklerini de nazarı itibara almalıyız.
Aynı şekilde çocuk yaş grubunun geçmişteki genel nüfus yoğunluğu içerisindeki nisbetinin günümüzdeki oranına eşit olmadığınıda görürüz. Eğer bütün bu hususları dikkate alırsak o zaman mücahidlerin bakmalcia yükümlü oldukları kadınlar ve çocukJardan oluşan aile fertlerinin oranı kendilerinin iki misline ulaşmaz.
Basra mücahitlerinin seksen bin, divandaki aile kayıtları yüz yirmi bin; Kı1fe mücahitlerinin altmışbin, divandaki aile kayıtlarının seksen bin oldukJan görüşünü tercih etmek, divanda mücahidlerlc aileleri arasındaki
tabii oranı temsil ettiği kanaatini kuwetlendirebilir. Muaviye'nin sadece divandaki mücahit ailelerin süt çağındaki çocuklarını maaştan düşürme uygulaması, Hz. Ömer döneminde bu çocuklara maaş takdir edilmeden önce uygulanan maaş sisteminin aynısıdır.
Bütün bunlara ilave olarak, her vilayetirı maliyesi bütün memurların ve devlet idaresi içinde yer aları
Kadılar, Fakihler, K.ari'ler imamlar ve buna berızer
bütün görevlilerin maaşlarını da yükJenmekteydi. Rivayet edildiğine göre Ziyad b. Ebihi, kendine yakın bulunan Basra'lı alimiere beşyüz dirhem verilmesini emretmiş ve onların her birine üçyüz ile beşyüz dirhem arası maaş bağlamıştır.s2 Ayrıca bir arniline bin dirhem vermiş, kendisine de yirmibeşbin dirhem tahsis etmiştir. SJ
Her vilayetin maliyesinden, sınırların takviyesine, askeri sefer hazırlıkJarına köprüler ve su yolları inşasıoa,
c.1miler ve diğer alt yapı yatırımiarına harcama yapılmaktaydı.s4 Makrizi bir rivayetinde "Mısır toprakJanndaki köprülerin inşaası için, Mısır yıllık haracının üçte biri ödenek olarak ayrılmaktaydı" demektedir. ss Bu rivayette mübalağa payı oldukça fazladır. Diğer taraftan valiler, olabilecek muhtemel harcamalar için ihtiyat ödeneği
ayırmaktaydılar. Böylece olağanüstü hadiseler gözönünde bulundurularak Beytülmalde özel olağanüstü hal tahsisatı bulundurulmaktaydı.s6
Halife Muaviye, vilayetlerirı maliyesini doğrudan gözetim altında tutmakJa birlikte buraları valileri ve diğer devlet kuruluşlarıyla da kontrol ettirmektcydi. Vilayetlerle hükümet merkezi arasında yakın mali münasebetler vardı. Vilayetler kendi maliyelerinden merkeze malf katkıda bulunuyorlardı. Buna delil olarak birincisi Mısır'dan ve ikincisi Basra'dan olmak üzere iki misal zikredcceğiı.
Mısır ile ilgili misal şudur: Bir rivayete göre Amr İbn'üi-As burayı Muaviye adına ele geçirdiğinde ona Mısır emvalinden hiç bir şey göndermiyordu. İnsanlara maaşlarını dağıttıktan sonra artan malları aralarındaki
anlaşma gereğince kendisine alıkoyuyordu.
Bir diğer rivayette ise, Muaviye'ye az hir mal gönderdiği nakJedilir. Amr öldüğü zaman bir rivayetc göre Muaviye'ye yılda Mısır malından bir milyon dinar, bir diğer rivayete göre de altıyüzbin dinar gönderdiği zikredilmektedir. Bu miktar Mısır'ın bütün nafak.aları ihtiyaçları ve gerekli diğer harcamaları yapıldıktan sonra gönderilmekteydi.s7
Basra ile ilgili misal ise şöyledir: Salih el-1\li, Ziyad dönemine ait Basra'daki harcamaların miktarı hakkında ilk ayrıntılı malumatı, Belazuri el Ensab'ında zikretmiştir, demektedir: "Ziyad, Basra ve çevresinden altmışmilyon dirhem toplamış, bundan mücahidlere otuzmilyon, onların çocukJarına onaltı milyon vermiş ve kendi harcamaları için ikimilyon ayırmıştı. Bundan başka felaket halleri içinde ikimilyon tahsis etmişti.
Muaviye'ye dört milyonun üçtebirini gönderiyordu. Çünkü KOfe vergisi, Basra vergisinin üçtebiri miktarında idi. Ubeydullah b. Ziyad, Muaviye'ye altımilyon dirhem gönderdiğinde Muaviye, "Allah kardeşimin oğlundan razı olsun" diye dua etmişti. ss
Muaviye vilayetler maliyesinden gelen miktarlara ilave olarak daha önceden Şam valiliği sırasında ken-
51. Kitt2bu-l İhsa es-Smevf Li's Süklcbn Fi'l Bil4di'l Arabiyye 1. Sayı, Amman, S.44-51. 52. Taberf, C. V, S. 223.
53. Ya'kubf, C.II, S.234. 54. Kudime, S.248; el Maverdi, S. 174. 55. el Makrizf, C.l, S.112. 56. Taberf, C. V, S.327, 508-509. 57. Ya'kubr, C.ll, S.221-223; CAhız, S.339; İbn Abdi'l Hakem, S.102; el Makrizf, C.I, S.172. 58. el ;\lt, S: 172.
214
dısıne ayırdığı sahipsiz arazılerden de gelır sağlamakıaydı. Muaviye Şam valisiyken rivayetc göre llz. Osman'a bir mektup yazarak valilik gorevı dolayısıyla ıahsıs edilen miktarın, gelen ordu heyetleriyle valilerin elçıleri ve huzuruna çıkan Rum elçilcrinin, heyetlerinin ağırlanmasında yctersız kaldığını bildirdi. Mektubunda llz. Osman'a sahipsiz büyük arazilerden bahscderck,
oraların kcndısınc yukarıda anlaııığı yerlerde koilanmak üzere verılmesini ısıedi ve "Bu araziler ne zimme ne de haraç chlinındir" dedı. Bunun üzerine I Iz. Osman, Mucivıye'ye ısteğinı kabul cııığinı bıldircn bır mektup gönderdi. Buralar llz. Osman'ın katledilmcsınc kadar 1\tuaviyc'nın clındc kaldı. Sonra ıdare Muaviye'ye
• <Q geçınce bu durum aynen devam eııı:
lrak"a gelıncc; Muavıye mcvlası J\lxlullah b. Derrac·ı Irak haracı içın görevlendirdi. Yazdığı bir mekıupla lbn Dcrrfie'dan. Irak malından kendisine mali destck ol.ıc.ık emvfılı gündermcsıni ısıcdi . İbn IJcrrac bır mektupla Dıhkan·ıarın kendısıne, Kısrfi ve aılesinın vergıden muaf ı uttukları gcnı~ arazileri şahısiarına tahsis ctııklcrını bıldırdıklerını Muavıyc'yc yazdı. Muavıye de mektubunda ona, Bu arazileri tesbit edip ayırmasını ve ütcrlcrinc haci; kaymasını cmretLJ. Bunun üzerine İbn ()crriic, Dihkan'Jarı toplayarak bu arazıleri sordu: Oıvan ctefıcrı llulvan'dadır, demelerı üzerıne oraya birini
göntlerıp derten gctirııı. Defterden Kisra ve aifesme ait ne kadar arazı varsa hepsini tesbil eııırdi ve bu arazilere haw koyup Mu:lvıyc·ye ıahsıs etti.
Ömer lbnü'l-llaıt:lb , Fethcdilen bölgelerde hükümdar aılcsıne aıı arazılcrı, harptc öldürülen veya kaçanların topraklarını, ıb5dcthane arazilerini ve su kaynaklarını ıcshit eııirmtş, boraların inıim hakkını devlet
y cıO •• adına kendı otorit csınc baglamıştı. ümer lbnü'l
I J aııfıb'ın bu uygulaması Muaviye'nin uygulamasına
ürnck teşkil etmiştir. Fakat Muaviye'nin upık
bölgelerde, oraların hükümdarları tarafından kendilerine tahsıs cıııkleri arazi:eri sahipsiziikten kurtarmak: için tes
bit Cllirdiğıni ve kendisınc tahsis cııiğini görmekıeyiz.61
Muaviye'nin KUfc ve civarındaki arazilerden topladığı vergi miktarı Ya'kubrnin naklettiğine göre elli milyon dirheme ulaşmıştır.62 /\ncak: Beıazurf, bu miktarı tx:ş milyon dirhem olarak zikretmekıedir. 63 Betazurrnin
59. İbn Asak.ir, C.I. S.l84.
İsliimi Araştımıalar Cilt:3, Sayı:4, Ekim 1989
ııaklcıııği meblağ ile ilgili haber ikinci bir kaynaktan, Kudame b. Cafer'in eserinden gelmektedir.
64
Kanaaıimcc bc!j rakamı eğer sonradan elli şeklinde bir ıashıfe uğramamışsa o zaman KOfe ve civarındaki
arazilerin cibayeıinin beşmilyon dirhem olarak takdir edilmesi, Irak cibayetinin yüz milyon dirhem veya ondan
biraz fazla bir miktara ulaşan ye kOn meblağı ıle kıyas edil-diğınctC güvene daha layıktır~ •
Muaviye'nin Irak:ta kendisine tahsis clliği
ara7ılerin vergisi mevzuuna gelince, Ya'kubrnin naklettiğine göre bu miktar yüz milyon dirhemdir. Bu söz mübalağadan hali değildir.65
Yukarıda anlatılanlara ilave olarak, Abdullah b . Oerrac, ırak'taki Sevad ehlindcn NevrOz ve Mihrican'da kendisine hediye vermclcrıni istemişti. Sonra da bir yıllık tutarı on milxon dirheme ulaşan bir miktarı Muaviye'ye göndermışıi.66
Muaviye nafakadan kendisine ulaşan bu malları
§<ıhsı ihııyaçlarına, ailesinin, akrabalarının ve kölelerinın ıhtıyaçlarına sarfediyordu. Yine bu mal ilc huzurunda gclıp gıden heyetiere hedıyeler veriyor, bağışlarda
bulunuyor, muhaliflerinin sesini kesiyor, dUşmanlarının kızgınlığını onunla sondürüyor, sözünden çıkmayan
uysal kimseleri bu malla destekliyor mütereddıt ve kendınc fıkrcn uzak olanların gönüllerini onunla alıyor,
maaşlarda görülen ödenek azlığını ve ordu donatımında veya ordunun sefere gönderilmesinde ortaya çıkan nok:sanları kamu yararına yatırımları buradan finanse ediyor-du.67 '
Buraya kadar kaydedılen deliller incelendığinde,
Muaviye'nın malıye alanında yaptığı bu uygulamaların insanların gUnlük hayatında dcvletın varlığını, gücünü kuvvctlendirmcye ve diğer guç odakları üzerinde ıdari
otorııeyı sağlamaya yöneiık olduğunu görürüz. Okuyucu daha ilende Muavıye'ye aıtedılen şu sözle karşılaşabilir: ''Ben meliklerin ilkiyim"_6S
Bu dönemde maliye esas itibariyle ziraate dayanıyordu. Bu sebeple de ödenekierin ayrılması ve harcamaların yapılması, vergi ve mahsullerin toplanma zamanından doğrudan eıkileniyordu. Muaviye
döneminde de maaş ayı, Hz.Ömer zamanından beri
60. İbn Sellam, S.399; Taberi, C.III, SS&S-587; Kudame, S:217; lhn Adem, S.64. 61. Ya'kubi, C.ll, S.233-234. 62. Ya'kubi. C. ll, S.218. 63. Deıazuri, C. ll, S.358. 64. Kudame, S.l96. 65. Ya'kubi, C.ll, S.233. 66. El Cehşiyari, 5.24; Ya'kubi, C. ll, 5.218. 67. Ya'kubi, Cil, S.232-234; Taberi, C. V, 5.242. 68. Ya'kubf, C.II, 5.232.
Muaviye Döneminde Devletin Malf Yapısı/M.D. e/-BATAYİNE (Çev:Ahmed Nedim SERiNSU-İrfan AYCAN) 215
değiştirilmeyen Muharrem ayı idi.69 O zaman Muharrem ayı, sonbahar sonu ile kış başlangıcına denk gelmekıeydi. Bu sebeple de maaşlarıo bu mevsimde ödenmesi hiç de kolay olmuyor, onun için de öne alınıyor veya geri
bırakılıyordu.70 Maaşları hak sahiplerine taksitler balinde ödüyorlardı. Yekunil en fazla tutan mücahidterin maaşı, Şaban ayında ödenmekteydi. O zamanlar Şaban ayı
miladi yılın 10.9.8 ve 7. aylarına, yani baracın toplanmasından sonraya tekabül ediyordu. Daha az yekün tutan Zeriyye maaşı ise Zilhicce ayı ile Muharrem ayı başında ödeniyordu.7ı Sonraları Muaviye dönemindeki fetih hareketleri, iç istikrarın sağlanmasına, maaşların
gcçikmesine sebep olan ödenek yetersizliğine rahatlanıayı temin ediyor, ciddi muarız hareketleri engelliyordu.
ller yıl anan iktisadi büyüme ve bu büyümenin devlet harcamalarını, ödenıcierini bütçe ve ödemeler \kngt:sindt: bozuklukları karşılama kapasitesi konusuna gelince, bu hususta, maliyenin göğüslernesi gereken problemierin ÇÖZümü ile ilgili iki delil bulunmaktadır.
· Uunl~ırın ilki Muaviye'nin, Mısır hartkına memur eııiği Amr İhnu'I-As'ın kölesi Verdan'a yazdığı ve "M ısır ahalisinden her fcrdin haracında bir kıraı arıırma yap" ~eklindeki cmridir. llunun üzerine Verdan da Muaviye'ye: Onların ahidnamcsinde kendilerine ilave hiç bir külfet yüklenmeyeccği hükmü varken nasıl olur da artırmaya gidersin şeklinde cevap verir.72 Muaviye, Verdan ' ı azleder. Onun bu davranı§ı iç harplerden doğan malf şartları, hilafetinin başında dilzeltmek maksadıyla aldığı önlemler arasında görmek gerekir. Mısır'ı tercih etmesinin sebebi ise buranın harplerden en az zarar gören bölgelerden olması ve iç harplerden nis-beten uzak bulunması dolayısıyladır. '
Verdan'ın azliyle ilgili bir diğer rivayet ise ŞOyledir. Amr İbnu'l-As'ın vefatını müteakip ordu komutanı olan Utbe b. Ebi Süfyan, beraberinde bir heyetle Muaviye'ye gelir. Muaviye, Mısırlllara emirleri hakkında fikirlerini sorunca: "0, denizdeki balık, karadaki dağ keçisidir," derler. Muaviye, Utbe'ye "teb'an, hakkında ne söylüyor dinle" diyerek, Mısır'lıların sözlerini nakleder. Bunun üzerine Utbe, "Ya Emira'l Mü'minin, doğru söylemişler, onların bende hakları olmasına rağmen, beni haractan mahrum bıraktın. Önüne ÇÖküp de dilenmekten hoşlanmıyorum. Onun için de halluma cimrilik
69. Taberi, C.IV, $.48. 70. şam, c.ııı, s.9.
71. İbn Seııam, $:212, İbn Abdi'l Hakem, S.86; Makrizi, ç.ı, S.l45. 71. el Ali, $.226. 72. _İbn Sellam, S:212; İbn Abdi' ı Hakem, 5.86; Makrizi, C.I, $.145. 73. İbn Abdi'! Hakem, S:86. 74. ez-Zübeyr, $.86. 75. şarır, c.ıı, S.232. 76. Ya'kııbf C.II S.232; Şafif, C.II. $.14.
ediyorum; deyince Muaviye, Mısır haracını ona bağlar.73 Her iki haber de Verdan'ın aziini doğruluyor, ancak aralarında azi sebebi konusunda farklılık
bulunuyor. Muaviye'nin devlet gelirlerini artırma eğilimi ve Utbe'nin infak hususunda daha geniş davranmak arzusu, herhalde birinci rivayelin tercih edilmesine sebep olmaktadır. Bu durumda Muaviye, Verdan'ın kendisinin gelirleri artırıcı emrını uygulamaya yanaşmaması
sebebiyle azietmiş olmaktadır. Verdan'ın azli her ne kadar artırma işleminin Mısır'lılara uyugulandığını ima ediyorsa da haberler bunun doğruluğuna işaret etmemektedir.
İkinci bir husus da Mervan'ın valiliği döneminde mevcut ödeneğin Medine'lilerin maaşlarını karşılamağa yeımemcsi üzerine onun Medine'lilerin Medine'lilere aldıkları maaşın yarısının Yemen'den toplanan zekat malından verilmesini emreımesidir. Şehir halkı bunu almayı reddedcr, haber Muaviye'~e ulaşınca onlara haraç malınuan verilmt:sini emreder. 4
Devletin mali sıkınlllarının , karşılanmasında, bilıçe
açığının giderilmesinde zekaı malından destck alınmasına dikkatierin çekilmesi bize, bu önemli iktisadi kaynağın insanların hayallnda ve ihtiyaçlarının giderilmesinde oynadığı önemli rolü göstermektedir. Kudame'nin kızı Ayşe babasından rivayetle "Hz. Osman'ın yanına giııiğimde ondan maaşımı alıyordum. Hz. Osman da bana senin zekatını vermen gereken bir mal varlığın var mı? diye sorardı. Eğer, evet dersem, maaştan olan hakkımdan malımın zekatını alıyor, şayet
hayır dersem, maaşımı olduğu gibi veriyordu, demiştir.75
imam Zilhri'den: "Maaşdan zekall ilk defa alan, Muaviye'dir," dediği naklolunmuştur.76 M edine'lilerin zekat malından maaşlarını almamalarına gelince, bunun sebebi onların şehirli olmaları ve fey ehli bulunmalarından doğan sosyal mevkileridir. Çöl ahatisi ise onların aksine ne divan ehlinden ve ne de fey ehlindendirler. Onların nasipleri ancak zekat malındandır. Fakat maaş, " Fi Sebi1illah Allah (c.c.) yolunda olanlar" cümlesine ilhak edildiğinde zekatın verilebileceği muhtelif yerlerden biri olabilir.
Bu konuda, devletin iktisadi krizin sıkıntılarından korunabilmesi için kalkınmada öncelikli alanlara bütçesinden harcama yapması gerekli olduğu
söylenebilir. Bu hususu iyi anlayabilmek için geniş izah
lar gerekmektedir.
216
Bu dönemde ziraat arazileri, malların ana üretim kaynağını ve devlet maliyesinin belkemiğini oluşturuyordu. BUyük kısmı oşur topraleları olan Arap yarımadası istisna edilirse, fetbedilen arazilerin bUyük bir bölümü haraç toprakları idi. Buraların sahipleri kendi toprakıarını fetih öncesi olduğu gibi ekip biçmeye devam ettiler. A:l bir kısım toprak sahipleri de müslüman oldular. Bunların arazileri ise öşifr arazisi oldu. Art:! kalan toprakların bir bölümü mevat, bir diğer bölümü de sahiplerince terkedilmiş veya mirasçısı bulunmayan sahipsiz arazi (Ara:ri-i Savafi) olarak kaldı. Mevat araziler anlaşma ilc müsiOman kişilere geçenler ve savarı araziden müslümanlara verilenler çoğunlukla OŞür arazisine tahvil olunmaktaydı. Şüphesiz ki öşür topraklarından devlete girdi kaydedilen hasılat miktarı, haraç arazilerininkinden daha az olmaktaydı. Du durum devlet malıycsınc ve dcvlcıın harcamalarında bütçenın
kapasıtesıne olumsuz etkı yapıyordu. Öşür arazılerının halk arasında fazla yeıygın oluşu, devlet malıyesinin aksınc, halka mali bir rahatlama sağlamaktaydı. ller halukarda bu durum Muaviye döneminde bır problem olarak gözükınedi ise de sonraki dönemlerde problem olarak ortaya çıktt Özellikle hiç de azımsanmayacak bir kısım haraç arazisinin OŞür araizsine dönüştürülmesi,
valilerı Muaviye'ye müraacat etmeye zorlamıştı. Bu konuya ilişkin görüşlerde de farklılık vardı. Bazıları bu toprakların aslının göz önünde bulundurularak haraç arazisi muamelesi yapılmasını; diğer bazıları ise buralara malik olanlara itibar olunarak öŞür arazisi işlemi
görülmesini, üçüncü bir kesim ise hem aslının hem de malikinin birlikte değerlendirilerek aynı anda haraç ve öşür arazisi muamelesi yapılmasını öne sürüyorıardı.n
Bütün bu hususlar arazinin göreceği işlem
konusundadır. Üretim şekillerine gelince henüz bu sahada, ilmi teknolojikler ve uygulamaları arazinin işlenmesi alanında kullanılacak derecede gelişmemişti. Bu sebeple Muaviye döneminde işlerin görülmesi için önceden beri uygulanan h:lkiır. yöntemler ne ise üretimde de bu metotlar kullanılmaktaydı.78 Il iç şüphesiz
77. İbn Selllim, $.125-129. 78. D liyabif. 5.216-217. 79. TarMn, S.65.
lsl4mi AraftınnaJar Cill:3, Sayı:4, Ekim 1989
bu husus üretimde çolı: fazla bir artışa engel oluyordu. Bu durum, Irak, Şam ve Mısır haraçlannın bir dereceye kadar farklılık göstermeden ve aynı seviyelerde kalmasını; Hulefa-i Raşidtn, Emevller hatta Abbasfler'in ilk devirlerindeki miktarlar ile büyük farklılıklar arzetmesinin sebeplerini izah etmektedir. Belki bu miktann bacminde, ayalclanmalar, karışıklıklar ve felaketler sebebiyle bazı düşmeler de olmak'taydı. Bu yüzden 'üretim artışının olabilmesi yeni arazilerin düzenlenmesine bağlı idi.
Devlet, maliyesinden nchirierin genişletilmesi, su yolları, kanallar, köprüler ve su kemerlerinın
yapılmasına ödenek ayınyordu. Umumi üretim -kaynaklarının verimlilik seviyesini korumak maksadıyla da bu tesislerin iyi işlemesine ve diğer alt yapı yatırımiarına harcama yapmaktaydı. Muaviye ve ondan sonra gelen Emevıler dönemlerınde uygulanan ıkta' sıstemını
şahıslarını ve aile fertlerını korumak, saltanatlannı
hımayc ıçin kuwetli taraftar topluluğu oluşturmak ve destekçilerıni çoğatırnak fikri yönünden kullandıkları
söylenebilir. N Yatırımcı, üretirnci görüş tam anlamıyla Mkimdı. İkta arazisi Mısır, Şam ve Irak topraklarını kapsıyordu.80 Fetıh hareketleri ve neticesinde gelen esirler bu arazilerin ziraata elverişli hale getirilmesine ilişkin projelerin uygulanmasına katkıda bulunuyorlardı.8ı
İkta arazilerinin, daha çok Emevi ailesinin fertleri, bazı Kureyş'liler ve diğer kabileterin cşrafı ile liderleri arasında mütcdavel halde bulunması yatırım-üretim
k<:ırakterinı ferdi planda bırakmıştır.82 Bu da, devlet maliyesının gelişmesine ve büyümesine olumsuz etki yapmış, ıoplumun hayat seviyesindeki sıkıntıları gidermemiştır.
Her halUkarda Muaviye döneminde devlet maliyesi istikrarlı idi. o dtiFJcmdc devlet dahili ve harici bütün ihtiyaçlarını karşılayabıliyordu. Devlet maliyesi bu dönemde, insanlara haksızlık ve zulüm etmeyi siyaset edinen ve maliyeyi maksac!ı dışında kullanan karışıklıklara ve müdahalelere şahit olmadı.
80. İbn Abdi'l Hakem, Fütühu Mısr S. !Ol, 103, 104. 107, 136, 137, İbn ~kir C.l, 5.184. 81. Taberi, C. V., 5.306; 13 lıyabit. S:2l 1. 82. Bellizuri, Fürah, C.l, C.Ü, S. 37, S.443; İbn Abdi'! Hakem, Fü.Ch , $.136-137.
BİBLİYOGRAFYA 1. ~1-Aii, Salih, et-Tanıimbtü '1-icıinuı(vye ıoe 'f.ifaisadiyye fi 'l·
Basra fi 'l-Kami 'l-Evı-e/ el·Hicri, Deynıt, Darü't-Talfa, ll. 13askı, 1969.
2 Tanzimu el-All, Salih Cibayeli's Sadakliı fi'l Kami'l Ewel el Hicri, Mecelle tü'l Arab, tO. Cüz, 3. Sene, 1969.
3. el-Askeri, Ebu Hillil ei-Hasen B. Abdullah, (Ö:400 den sonra/1009), ei-Evai thk. Muhammed Mısrf, Velid Kass.tb, Dım aşk, Kültür Bakan lı~ yay. 1975.
4. Bekklir, Zübeyr b. (2761889) el-Ahbaru'l Muvafftlki yyaı thk. Sami Mekki el Anr, Bagdaı, 1972.
Mudviye Döneminde Devletin Mali Yapısı/M.D. el-BA TAYiNE (Çev:Ahmed Nedim SERİNSU-lrfan AYCAN) 217
5. ei-Belhurf, Ahmed b. Yahya, (2791892), Füıalw'l-Buld4n, thk. Selahaddin Müneccid, Kahiıe, Mektebetü'nNahddatü'l-Mısnyye, 1956.
6. el-Belhurf, Ensabü'l E§rıtf, Baldad, Mektebetü'l Müsenn4, Tarilısiz.
7. Bliyabif, Y. E, ei-Arab ve'l-İslam ve'I-HilDfetü'l Arabiyye, tre. Dr.Enis Feriha, Haz. Dr. Mahmud Zayed, Beyrut, Darü'l Müttehide, 1m. ·
8. el-Ohız, Amr b . Bahr, (2551965), Kiuıbü '/ Buldkı, nşr.
Dr.Salih el Ali, Ba~dad, Matbaatü'l HukOme, 1970. 9. el-Cehşiyıiri , Muhammed b. Abd Os, (3311942). el" VU.zera
ve'/ Kütulb, tbk. es-Sakka, el-Ebyari, Şelebi, Kahire, Matbaatü Mektebeti' l Babfei-Halebf, 1938.
10. Cevde, ümal Muhammed Davud Muhammed, ei-Arab ve'/ An fi 'llralc/f Sadri 'l İslam, Amman, 1977.
ll. ed-Dilri, Abdülaz.ız, en-Nuzumü'l İslami)~, Bagdad , Matbaa tü Necib, 1950.
12. ed-DOri, ei-Arah ve'l arz IT Bıladi'ş Şam fT Sadri'l İslam , (Millidf 6-17. Asırlarda Şam Tarihı Konferansı'na sunulan tebh~) Matbu tebh~ meıınlen kitabı, Beyrut, Darü'l Müttehide, 1974.
13. ed-[)Qri, Niuımü 'd Darı2ib /f Sadri'I-İslam (Düşünce ve De~erlendırmeler) Dımaşk, Mecelletü Mecmai'l-Lügati'l Arabiyye, Dergi, 49, 2. Cüz, 197.
14. Ebil Yusuf ei-Kiidf Yakub b. İbrahim, (182(749), f.(jrabu 'l HartJc, Il. Baskı, Kah i re, Mektebetü's Selefiyye, H.1382.
15. Halife b., Hayylit, (2401854), Tarih, thk. Ekrem Ziya el Ömerf, Dımaşk, Müessesetü'r - Risale, Deyruı, Darü' l Kalem, 1977.
16. İbn Adem, Yahya (2031818), Kiıabü'l- Harac, Lübnan, Darü'l Mearif, 1979.
17. İbn Abdi'l Hakem, Abdurrahman b. Abdullah, (1~71870);· FüıaJıu Mrsr ve AhbtJruha, Bagdad, Mektebetü'l Müsenna, Tarihsiz.
18. lbn Asakir, Ali b. el Hasan b. Hibetullah, (571/1175), Tehzfbu Tarih-i Dımaşk, Abdülkadir Bedran, 11. Baskı, Beyrut, Darü'l Mesfre, 1979.
19. İbn Bahpl, Eslem b. Sehl el VAsıtf, (2921904), Tatfhu Vb.n4 GeoJ:~C$ Avad, Balda<J, Matbaatü'l Mearif, 1967.
20. İbn Ceıda, J:!edreddin, (73311332), TaJırtru'l AJık4m ft Tedbtri Ehli'l Islam, thk. Dr. Fuad Abdulmünim Ahmed, Katar, Matbaatü'l Muhakimü'ş Şer'iyye.
21. İbn Cizzf, Ebü'l Kasım Muhammed b. Ahmed el- Kelbf, {74ı/1340), el KavtJnlnül Fıklıiyye, Beyrut, Rarü'l Kalem, 1977.
22. İbn ManzOr, Cemaleddin Muhammed b. Mükim el Ensarf, List2nü '1 Arab, Kah i re, Bulak Baskısı, Tarihsiz.
23. İbn SeUam, EbO Ubeyd el -Kasım, (224/868), Kiıobü 'l Emva~ thk. Muhammed Halil Hırrıts, Kahire, Mektebetü'l Külliyeti'l Ezheriyye, 1968
24. Kudame, b. Cafer, (328/939), Kitobü'l-HartJc, Notlarla yayımlayan: Dr. Muhammed Hüseyin eı-Zebf Bagdad, Darü'r Reşfd, 1981.
25. ei-Makrizf, Takıyuddin Ahmed b. ~i, (845/ı441), eiMevaiz ve'/ i'ıibar bi Zikn'l Hııoı ve'/ AstJr, Kahin:, Darü't Tahnr, Bulak Baskısı, Beyrut, Darü'l Kitab, H. 1270.
26. el-Miiverdi, Ebu'! Ha5en Ali b. Habib. (450/1058), eiA hkllmü s SulıtJniyy<:, Kah i re, Mct.ıebetü'l Babf, ı973.
27. el-Mes'Od_i, Ebu'! llascıı Ali b. e l Hüseyin, (346!957), MürO.cü 'z -'Zeheb ve MeMinü '1-Cevher, thk. Muhammed Muhyiddin, Kahire, ei-Mektebetü' Ticariyye, IV. Baskı,
ı964.
28. eş-Şafii, ~uhammed b. İdris, (2041819), Kitabü'l-Ümm, Kahire, Matbüaıu Dliri Şa'b, 1968.
29. et-Taberf, Ebü Cafer Muhammed b. Cerfr, (310!922), Tı2rihu 'r -Rusal ve 'I~ Mü/ak, thk. Ebu'! Fadl İbrahim, Kahire, Darü'l Mearif, 1967.
30. Tarhan, İbrahim Ali, el-lkıtJü 'l İsianıt Usfl/uhu ve Taıavvwuhu, Mukayeseli İnceleme, Kahire, ei-Mecelletü'l Mısriyye, 1975.
31. ei-Yakubf. Ahmed b. Vlidıh , (2841897), Tarih, Beyrut, Diru Sadır, 1960.
32. ?-ehebf, Muhall)med b. Ahmed, (748/1247,) Düvelü'l ls/am, thk. Fehim Şeltut , Muhammed Mustafa İbrahim, Kahire, Hey'etü'l Mısnyye el Amme 1974.
DÜZELTME
Geçen sayımızda yayınladığımız "Cennet Müıninlerin Tekelin
dedir" ba§lıklı yazının 87.sayfasında ki "Bu, §U demektir ki, insan
son peygamber Muhammed (S.AV)'e ve ona indirilen Kur'an-ı
Kerim'e yürekten iman etmese bile ....... " yanlı§lıkla " ......... etse
bile ..... " diye yayınlanmı§tır. Makalenin yazarı Prof.Dr.Talat
KOÇYİGİT'ten ve okucularımızdan özür dileriz.