Upload
mehmet-arpaku
View
80
Download
8
Embed Size (px)
DESCRIPTION
Dua ve Havass
Citation preview
MÜJDELİ HABERLER
Ebu Basîr diyor ki, İmam Ca‟fer Sâdık (a.s.) şöyle buyurdu:
“Kim Ramazan ayının en makbul gecesi olan yirmiüçüncü (23.)
gecesinde Ankebût ve Rûm sûresini okursa, Allah‟a yemîn olsun ki, o
Cennet ehlinden olur. Hiç kimseyi bundan istisna tutmuyorum. Bu
yemînimden dolayı Allah bana günah yazmaz. Gerçekten bu iki
sûrenin Allah (c.c.) indinde büyük makamı vardır.” (Kaynaklar:
Sevâbu’l-Amel, Sûrelerin Fazîleti, sh: 73-74)
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yine Sevâbu‟l-A‟mâl‟de İmâm Ca‟fer-i Sâdık‟tan (a.s.) şöyle rivâyet
edilmiştir: “Kim uyumadan önce 3 kere şu duâyı okursa, anasından
doğmuş gibi günahları silinir:
El-hamdü lillâhilleziy alâ fe-gahar, vel-hamdü lillâhilleziy betane
fe-haber, vel-hamdü lillâhilleziy meleke fe-gader, vel-hamdü
lillâhilleziy yuhyil-mevtâ ve yümiytü‟l-ahyâ‟e ve Hüve alâ külli
şey‟in gadiyr.”
Mânâsı: Yüce olan ve kahreden Allâh‟a hamd olsun, gizli işlerden
haber veren Allâh‟a hamd olsun, ölüleri dirilten ve dirileri öldüren
Allâh‟a hamd olsun, “O” her şeye hakkıyla gücü yeten(gadiyr)dir.
Kaynak: Sevâbu’l-A’mâl
------------------------------------------------------------------------------------------------------------- ---------------------------
Ve kim uyumadan önce 3 kez şöyle söylerse, 1000 rekât namaz kılmış
gibi olur: “Yef‟alullâhu mâ yeşâ‟ü bigudratihî ve yahkümü mâ
yüriydü bi-„ızzetih.”
Mânâsı: Allâh, dilediğini kudretiyle yapar ve dilediğine izzetiyle
hükmeder. Kaynak: Sevâbu’l-A’mâl
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- -----------
Sınırsız sevap kazandıran bir tesbîh: Bir kimse gece yatarken döşeğe
girmeden bir (ya da 3) kez bu duâyı okuya, bin rekât tatavvu "nâfile"
namaz kılmış (gibi) sevab vereler. Cenâb-ı Celle ve A‟lâ, bir ferişteh
"melek" ona musallat eyleye, tâ kıyâmete değin tesbîh ve tehlîl eyleye,
sevâbını ona vereler; ol duâ budur:
“Bismillâhirrahmânirrahıym. Allâhümme lâ tü'minniy mekrake
velâ tünsiniy zikrake velâ tec'alniy me‟al-gavmiz-zâlimiyn.”
Mânâsı: Allâh‟ım! Ayıplarımı ört, zikrini bize unutturma ve bizi
zâlimlerden kılma. Kaynak: {Evrâd-ı ġeyh Bahâî, Osmanlıca}
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Resûl-i Ekrem (s.a.a.) Efendimiz buyurdular ki: Cenâb-ı Hakk‟ın
nurdan bir denizi vardır ki, etrafında nurdan atlara binmiş ve ellerinde
nurdan harbileri (silahları) olan bir takım melâikeleri vardır.
Mütemadiyen teşbihleri şunlardır:
“Sübhâne zi‟l-mülki ve‟l-melekût, Sübhâne zi‟l-„ızzeti ve‟l-
ceberût, Sübhâne‟l-Hayyilleziy lâ yemût, Sübbûhun Guddûsün
Rabbu‟l-melâiketü ve‟r-rûh.”
Bir kimse bu tesbîhi günde yahut ayda yahut senede yahut ömründe
bir kere söylese, Allâhu Teâlâ (c.c.) geçmiş ve gelecek günahlarını, ne
kadar çok olursa olsun mağfiret eder. Velev günahı deniz köpükleri
nisbetinde ve kumların adedince olsa da velev harpten kaçmış olsa da
af olunur. Kaynak: (Hakk’a Hakîkî Kul Edici Velîlerin Nurlu Duâları,
s/289.)
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- -----------
“Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sellim” (Ey
Allâh‟ım! Hz. Muhammed‟e, Ehl-i Beyti‟ne salât ve selâm et.) Bu
salavâtın fazileti hakkında Peygamber (s.a.a.) Efendimiz buyuruyor ki:
“Kim bu salavâtı ayakta okursa, oturmadan; oturan okursa, ayağa
kalkmadan mağfiret olunur.” Kaynak: ġerhu’d-Delâil, Hizbu’l-Ferec,
37)
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- -----------
İhyâ‟ül-Ulûm‟un beyanına göre, Resûl-i Ekrem (s.a.a.) Efendimiz bir
gün Hz. Ali‟ye (Kerramallâhu Vechehû ve RadıyAllâhu Anh) hitâben:
Yâ Ali! Hangi mü‟min hayâtında bu duâyı okursa ana ve babasının
rûhuna bağışlarsa, ebeveyninin (ana-babasının) hakkını îfâ etmiş
(ödemiş) olur. Bir de ayrıca kendisine mükâfat cennettir. Ve ayrıca,
Allâhu Teâlâ (c.c.) Mûsâ ve Hârûn‟a (aleyhimesselâm) ihsân ettiği
sevâbı ihsân eder. İki defa (daha bu duâyı okursa) söylerse, ehl-i
îmânın ölenlerine ve ölmeyenlerine (bağışlarsa, onlara) birer senelik
ibâdet sevâbı verilir. Ayrıca, okuyana da okuduğunun her bir kelimesi
için (Cennette) içinde bin hûri bulunan bir şehir verilecektir. Öldüğü
vakitte de şehîddir. Duâ-i Mübârek şudur:
“El-hamdü lillâhi Rabbi‟s-semâvâti ve Rabbu‟l-ardı Rabbil-
âlemiyn, ve lehü‟l-kibriyâ‟ü fi‟s-semâvâti ve‟l-ardı ve Hüve‟l-
Aziyzü‟l-Hakiym. El-hamdü lillâhi Rabbi‟s-semâvâti ve Rabbi‟l-
eradıyne Rabbil-âlemiyn, ve lehü‟l-azametü fi‟s-semâvâti ve‟l-ardı
ve Hüve‟l-Aziyzü‟l-Hakiym. Lillâhi mülkü‟s-semâvâti vel-ardı ve
Hüve‟l-Aziyzü‟l-Hakiym.” Kaynak: (Hakk’a Hakîkî Kul Edici
Velîlerin Nurlu Duâları, s/289-290.)
Başka bir eserde aynı dua az bir farkla şöyledir:
“El-hamdü lillâhi Rabbi‟s-semâvâti ve Rabbi‟l-eradıyne Rabbil-
âlemiyn, ve lehü‟l-kibriyâ‟ü fi‟s-semâvâti ve‟l-ardı ve Hüve‟l-
Aziyzü‟l-Hakiym. El-hamdü lillâhi Rabbi‟s-semâvâti ve Rabbi‟l-
eradıyne Rabbil-âlemiyn, ve lehü‟l-azametü fi‟s-semâvâti ve‟l-ardı
ve Hüve‟l-Aziyzü‟l-Hakiym. Lillâhi mülkü Rabbi‟s-semâvâti ve
Hüve‟l-Aziyzü‟l-Hakiym.”
(Yerlerin, göklerin ve âlemlerin Rabbine hamd olsun, semâlarda
(göklerde) ve yerde büyüklük O‟na âittir. O Aziyz‟dir ve Hakiym‟dir
(hikmet sâhibidir). Yerlerin, göklerin ve âlemlerin Rabbine hamd
olsun, göklerde ve yerde yücelik O‟na âittir. O Aziyz‟dir ve
Hakiym‟dir. Mülk O‟nundur, semâların (göklerin) Rabbi O‟dur. O
Aziyz‟dir ve Hakiym‟dir.)
Bu duânın fazîleti hakkında Peygamber (s.a.a.) Efendimiz Hz. Ali‟ye
(k.v. ve r.a.) şöyle buyurdu:
Ey Ali! Kim bu duâyı ömründe veya senede bir kere okuyup, sevâbını
annesinin ve babasının rûhuna bağışlarsa, haklarını edâ etmiş olur.
Karşılığında cenneti kazanır. Mûsâ ve Hârûn‟un (aleyhimesselâm)
sevaplarının bir misli okuyan kimseye verilir. Eğer ikinci defa okur da
Allâh‟ım! Bu duâdan hâsıl olan sevâbı, (ehl-i îmân ve ehl-i
islâmdan) dirilerin ve ölülerin rûhuna bağışladım derse, Allâhu
Teâlâ yaşayan ve ölen mü‟minlere bir senelik ibâdet sevâbı yazar.
Okuyana da içinde bin hûri olan bir şehir ihsân eder. Öldüğünde de
şehîd olarak ölür. Kaynak: Mecmû’atü’l-Ahzâb, Gazâlî: 262)
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------ ----------------
Câbir ibni Abdillâh‟den yapılan rivâyete göre, adamın biri Peygamber
(s.a.a.) Efendimiz‟in huzûruna gelerek iki veya üç defa: “Vay benim
günahlarım” dedi. Peygamber (s.a.a.) Efendimiz ona: Sen
“Allâhümme mağfiratüke evse‟u min zünûbiy, ve rahmetüke ercâ
„ındiy min ameliy” (Ey Allâh‟ım! Senin mağfiretin benim
günahlarımdan daha geniştir ve Senin rahmetin bence amelimden daha
ümitlidir/Amelimden daha çok Senin rahmetinden ümîd ederim.)
söyle, buyurdu. Adam bunu bir kere söyledi. Sonra Resûlüllâh (s.a.a.)
Efendimiz “Tekrar söyle” buyurdu. Adam tekrar söyledi. Resûlüllâh
(s.a.a.) Efendimiz “Tekrar söyle” buyurdu. Adam tekrar söyleyince,
Resûlüllâh (s.a.a.) Efendimiz “Kalk, Allâh seni mağfiret etti” buyurdu.
Kaynak: (Hâkim, el-Müstedrek: 1/543)
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------ ----------
Resûlüllâh (s.a.a.) Efendimiz‟in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir:
Her kim: “Sübhâneke zalemtü nefsiy ve amiltü sû‟en fağfir liy fe-
innehû lâ yağfiru‟z-zünûbe illâ ente.” (Seni tenzih ederim, ben
nefsime zulmettim ve kötülük yaptım. O halde beni mağfiret et. Zîra
günahları Senden başka hiç kimse bağışlayamaz.) Derse, onun
günahları karıncaların attığı adımları kadar da olsa, mağfiret olunur.
Kaynak: (Beyhakî, De’avât. Ğazâlî, ed-De’avâtü’l-Müstecâbe, sh: 67)
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- -----------
“Allâhümme lâ ilâhe illâ ente sübhâneke amiltü sûen ev zalemtü
nefsiy fağfir liy innehû lâ yağfiru‟z-zünûbe illâ ente.” (Ey
Allâh‟ım! Sen‟den başka ilâh yoktur/ilâh yoktur, ancak Sen varsın.
Seni tesbîh ederim. Günah deryâsına daldım. Kendime kötülük ettim.
Beni affeyle. Çünkü günahları ancak Sen affedersin.) Bir gün Resûl-i
Ekrem (s.a.a.) Efendimiz Hz. Ali (a.s.) Efendimizin elinden tutarak:
“Dikkat et ey Ali! Sana öyle kelimeler öğreteceğim ki, sen o
kelimeleri okuduğunda, eğer günahların karıncaların yahut kum
tanelerinin adedi kadar olsaydı, mutlaka Allâh seni affederdi. Sen
zâten affolunanlardansın.” Buyurdu. Kaynak: ġifâlı Duâlar
Ansiklopedisi, sh: 392)
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- -----------
Yeryüzündekilerden herhangi bir kimse: “Lâ ilâhe illAllâhu vallâhu
ekber, velâ havle velâ guvvete illâ billâh” derse, hatâlarına keffâret
olur. Bu hatâları, deniz köpükleri kadar da olsa.. Kaynak: (Ali el-
Müttakî, I, 455/1963)
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Resûlüllâh (s.a.a.) Efendimiz: Yâ Ali! Sana bir duâ öğreteyim mi ki,
olunur. Şöyle söyle: “Allâhümme lâ ilâhe illâ ente‟l-Haliymü‟l-
Hakiym, tebârakte sübhâneke Rabbi‟l-arşi‟l-azıym.” (Allâh‟ım!
Senden başka ilâh yoktur/ilâh yoktur, ancak Sen varsın. Sen Haliym
ve Hakiym‟sin, hayır ve bereketi çok olansın. Sen‟i tenzih ederim, Sen
arş-ı azıym‟in Rabbi‟sin.) Kaynak: (Taberânî, Kebîr, V, 192/5060)
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- -----------
Allâh Resûlü (s.a.a.) Efendimiz: “Ey Ali! Sana öyle kelimeler
öğreteceğim ki, onları söylediğin zaman, Allâhu Teâlâ seni bağışlar.”
“Lâ ilâhe illAllâhu vahdehû lâ şeriyke leh, lehü‟l-Haliymü‟l-
Keriym. Lâ ilâhe illAllâhu vahdehû lâ şeriyke lehü‟l-Aliyyü‟l-
Azıym. sübhânAllâhi Rabbi‟s-semâvâti‟s-seb‟ı ve Rabbi‟l-arşi‟l-
Azıym. Ve‟l-hamdü lillâhi Rabbi‟l-âlemiyn.”
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- -----------
Duânın hayırlısı “istiğfâr”, ibâdetin hayırlısı da “Kelime-i Tevhîd”dir.
Kaynak: (Ali el-Müttakî, I, 483/2112)
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- -----------
Şeddâd bin Evs‟den yapılan rivâyete göre, Resûlüllâh (s.a.a.)
Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: İstiğfârın en üstünü kulun şöyle
demesidir: “Allâhümme ente Rabbiy, lâ ilâhe illâ ente halagteniy,
ve ene abdüke, ve ene alâ ahdike ve va‟dike mesteta‟tü, eûzü bike
min şerri mâ sana‟tü, ebû‟ü leke bi-ni‟metike aleyye, ve ebû‟ü bi-
zembiy fağfir liy, fe-innehû lâ yağfiru‟z-zünûbe illâ ente”
(Allâh‟ım! Sen benim Rabbimsin. Sen‟den başka ibâdete lâyık ilâh
yoktur. Beni Sen yarattın. Ben Senin kulunum. Ezelde Sana verdiğim
sözümde ve vaadimde hâlâ gücüm yettiğince durmaktayım. İşlediğim
kusurların şerrinden Sana sığınırım. Bana lütfettiğin ni‟metleri
huzûrunda minnetle anar, günâhımı îtirâf ederim. Beni affet, şüphe
yok ki, günahları Sen‟den başka affedecek yoktur.) Her kim bu
“seyyidü‟l-istiğfârı” sevâbına ve fazîletine bütün kalbiyle inanarak
gündüz okur da o gün akşam olmadan ölürse, cennetlik olur. Yine her
kim sevâbına ve fazîletine gönülden inanarak gece okur da sabah
olmadan ölürse, cennetlik olur. Kaynak: (Buhârî, De’avât, 2, 16; Ebû
Dâvûd, Edeb, 100-101)
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Kim her gün bir defa: “Sübhâne‟l-Gâimi‟d-Dâim, Sübhâne‟l-
Hayyi‟l-Gayyûm, Sübhâne‟l- Sübhâne‟l-Hayyilleziy lâ yemût,
SübhânAllâhi‟l-Azıymi ve bi-hamdihî, Sübbûhun Guddûsün
Rabbu‟l-melâiketi ve‟r-rûh, Sübhâne‟l-Aliyyi‟l-A‟lâ, Sübhânehû
ve teâlâ.” Derse, cennetteki makamını görmedikçe (yahut ona
gösterilmedikçe) ölmez. Kaynak: (Ali el-Müttakî, II, 230/3886)
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Kim: “El-hamdü lillâhilleziy tevâda‟a küllü şey‟in li-azametihî,
vel-hamdü lillâhilleziy zelle küllü şey‟in li-„ızzetihî, vel-hamdü
lillâhilleziy hada‟a küllü şey‟in li-mülkihî vel-hamdü
lillâhillezistesleme küllü şey‟in li-gudratihî.” (Hamd ederim Allâh‟a
ki, her şey O‟nun azameti önünde boyun eğmiştir. Hamd ederim
Allâh‟a ki, her şey O‟nun izzeti karşısında zelîldir. Hamd ederim
Allâh‟a ki, her şey O‟nun mülk ü saltanatına boyun eğmiştir. Hamd
ederim Allâh‟a ki, her şey O‟nun kudretine teslîm olmuştur.) Derse ve
bunu ancak Allâh‟ın indindekini (katındakini) taleb ederek söylerse,
Allâh (c.c.) ona bin hasene yazar, derecesini bin kat yüceltir, kıyâmet
gününe kadar ona istiğfâr etmeleri için yetmişbin melek vazîfelendirir.
Kaynak: (Ali el-Müttakî, II, 226/3879)
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- ----
"Lâ ilâhe illellâhu adede kelimâtihî, Lâ ilâhe illellâhu adede
halgıhî, Lâ ilâhe illellâhu zinete arşihî, Lâ ilâhe illellâhu mil‟e
semâvâtihî, Lâ ilâhe illellâhu misle zâlike me„ahû, vallâhu
ekberu misle zâlike me„ahû, vel-hamdü lillâhi misle zâlike
me„ahû, (Allâhümmağfir liy zünûbiy)."
"Allâh'ın kelimeleri adedince Lâ ilâhe illallâh. Yarattıkları
adedince Lâ ilâhe illallâh, Arş ağırlığınca Lâ ilâhe illallâh. Semâlar
(gökler) dolusu Lâ ilâhe illallâh. Bunlarla beraber, bunların
mislince Lâ ilâhe illallâh. Bunlarla beraber, bunların mislince
Allâhu Ekber, Bunlarla beraber, bunların mislince Elhamdülillâh."
Böyle dersen, ne bir melek sevâbını yazmaya tâkat getirebilir, ne
de bir başkası." Kaynaklar: (el-Câmi’u's-Sağîr, Ali el-Müttakî, I,
442/1910)
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
“Lâ ilâhe illAllâh Muhammedün Resûlüllâh fî külli lemhatin
ve nefesin adede mâ vesi‟ahû „ılmüllâh …”
Anlamı: Allâh‟ın ilminin kapsadığı şeyler adedince ve (yaratılan
her varlığın) her göz açıp kapama ve her nefes alışverişi adedince,
her an “Lâ ilâhe illAllâh Muhammedün Resûlüllâh”.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- ----
(Hak olan) Tevrât kitabında şöyle yazılıdır: "Her kim Şa'bân-ı
Şerîf ayında: “Lâ ilâhe illAllâhu velâ na'budü illâ iyyâh,
muhlisıyne lehü'd-dîn, velev kerihe'l-kâfirûn.”
Allâhu Teâlâ'dan (celle celâlühû) başka hiçbir ilâh yoktur. Biz
ancak O'na ibâdet ederiz. Kâfirler istemese de biz ibâdetlerimizi
sırf O'na tahsis ederiz.
Derse, Allâhu Teâlâ (celle celâlühû) o kimseye bin senelik ibâdet
sevâbı yazar. Bin senelik günahını siler. Kabrinden yüzü ayın
ondördü gibi parlak (nûrlu) bir şekilde çıkar. Allâhu Teâlâ (celle
celâlühû) ındinde Sıddîk olarak yazılır." Kaynak: (Safuri,
Nüzhetü'l-Mecâlis:1/144)
Başka bir eserde yukarıdaki ibâre şu farkla geçiyor:
“Lâ ilâhe illAllâhu velâ na'budü illâ iyyâh, muhlisıyne lehü'd-
dîn, velev kerihe'l-müşrikûn.”
Allâhu Teâlâ'dan (celle celâlühû) başka hiçbir ilâh yoktur. Biz
ancak O'na ibâdet ederiz. Müşrikler istemese de biz ibâdetlerimizi
sırf O'na tahsis ederiz.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- -----------
Cüveyriye anlatıyor: Peygamber (s.a.a.) Efendimiz bir gün sabah
namazını kılmak üzere erkenden yanımdan çıktı. Daha sonra kuşluk
vaktinden sonra geri döndü. Cüveyriye hâlâ oturuyordu. Allah Rasûlü
(s.a.a.) Efendimiz: „Hâlâ yanından ayrılırken seni bıraktığım durumda
mısın?‟ diye sordu. Cüveyriye: Evet deyince, Peygamberimiz (s.a.a.)
Efendimiz şöyle buyurdu:
And olsun, senden (ayrıldıktan) sonra dört kelimeyi üç defa
tekrarladım. Eğer bunlar sabahtan beri senin söylediklerinle tartılacak
olursa hiç şüphesiz benim söylediklerim seninkilerden ağır basacaktır:
“Sübhânallâhi ve bi-hamdihî adede halgıhî ve rıdâ nefsihî ve
zinete arşihî ve midâde kelimâtihî”
(Yarattıklarının sayısınca, zâtını hoşnut edecek kadar, arşının
ağırlığınca ve kelimeleri sayısınca yüce Allâh‟ı hamd ile tesbîh
ederim.) Kaynaklar: [Müslim, 4/2090; Tirmizî, 5/556] (Müslim, Zikir
79. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 24)
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------ ----
Bir kimse sabah ve akşam yüzer defa “SübhânAllâh” derse, Cenâb-ı
Ecell-i Alâ yüz hac yapmış kadar sevâb ihsân eder. Sabah ve akşam
yüzer defa “El-hamdü lillâh” derse, o gün rızâ-i Bârî için yüz at
yüklemiş veya yüz defa savaşa girip düşmanla çarpışmış kadar ecre
nâil olur. Sabah ve akşam yüzer defa “Lâ ilâhe illAllâh” derse, İsmâîl
(a.s.) soyundan yüz köleyi hürriyete kavuşturmuş kadar ecir verilir.
Sabah ve akşam yüzer defa “Allâhu Ekber” derse, o gün bu zikri
okuyan kimseden daha çok sevâb getiren kimse bulunmaz, ancak bu
zikri daha fazla okuyan kimse müstesnâ.” Kaynak: (Tirmizî, Amr b.
ġuayb’dan rivâyet etmiĢtir.)
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- -----------
Peygamberimiz (s.a.a.) Efendimiz buyuruyorlar ki: “Her kim günde
yüz kere: “SübhânAllâhi ve bi-hamdihî” (Allâh‟ı hamd ile tesbîh
ederim) derse, o kimsenin hatâları deniz köpüğü kadar da olsa
dökülür, yani mağfiret olunur.” Kaynak: (Buhârî, De’avât, 65)
Yine aynı tesbîhle ilgili diğer bir rivâyet: “Bir kimse sabah ve
akşamları bu tesbîhi yüzer defa okursa, bu tesbîhi daha çok okuyan
müstesnâ, hiçbir kimse onun bu tesbîhi okumasından daha faziletli bir
zikir getiremez.” Kaynak: (Müslim, Ebû Hüreyre’den rivâyet etmiĢtir.)
------------------------------------------------------------------------------------------------- ---------------------------------------
İki kelime vardır ki, Rahmân Teâlâ‟ya sevgili, lisanda hafif, mîzânda
da ağırdırlar. Bunlar: “SübhânAllâhi ve bi-hamdihî sübhânAllâhi‟l-
Azıym” (Allâh‟ı hamd ile tesbîh ederim, büyük Allâh‟ı tesbîh ederim)
kelîmeleridir. Kaynak: (Buhârî, De’avât, 65)
--------------------------------------------------------------------------------------------------------- -------------------------------
“Ne ben, ne de benden evvelki nebîler: “SübhânAllâhi ve‟l-hamdü
lillâhi velâ ilâhe illAllâhu vAllâhu ekber” tesbîhinden daha efdal bir
kelîme ile tesbîh etmemişlerdir.” Kaynak: (Ali el-Müttakî, no: 2015)
--------------------------------------------------------------------------------------------------------- -------------------------------
Peygamber (s.a.a.) Efendimiz buyuruyorlar ki: “Lâ havle velâ
guvvete illâ billâh” zikrini çok ediniz. Zîra o, cennetin hazînesidir.”
Kaynak: Buhârî, De’avât, 50)
“Sana arşın altındaki cennet hazînelerinden bir kelîme söyleyeyim mi?
“Lâ havle velâ guvvete illâ billâh” (Günahlardan korunmaya güç
yetirmek ve tâate kuvvet bulmak, ancak Allâh‟ın tevfîk ve
yardımıyladır) kelimesidir.” Kul bunu söyleyince, (Cenâb-ı Hakk)
“Kulum hakkı teslîm etti ve benden onu selâmette kılmamı istedi” der.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------- -------------------------------
“SübhânAllâhi ve‟l-hamdü lillâhi velâ ilâhe illAllâhu vAllâhu
ekber, velâ havle velâ guvvete illâ billâhi‟l-Aliyyi‟l-Azıym” mil‟e
mâ AlimAllâhu Teâlâ, ve adede mâ AlimAllâhu Teâlâ, ve zinete mâ
AlimAllâhu Teâlâ.
(Ben bu tesbîhi, Allâhu Teâlâ‟nın ilminin ihâtâsının dolusu kadar
söylerim. Yine ben bu tesbîhi, Allâhu Teâlâ‟nın ilminin ihâtâsının
sayısı kadar söylerim. Yine ben bu tesbîhi, Allâhu Teâlâ‟nın ilminin
ihâtâsının ağırlığı kadar söylerim. Demektir.)
Not: Bu tesbîhin bu şekilde söylenmesinin faziletiyle ilgili olarak;
Erenler demişler ki: Bu tesbîhi bu suretle bir kere zikir, gece ve
gündüzü zikrullâh ile müstağrak olmaktan efdaldir. Kaynak: (Hakk’a
Hakîkî Kul Edici Velîlerin Nurlu Duâları, sh: 286-287)
--------------------------------------------------------------------------------------------------------- -------------------------------
Resûlü Ekrem (s.a.a.) Efendimiz: “Yâ Kubeysa, dünyan için sabah
namazından sonra: “SübhânAllâhi ve bi-hamdihî sübhânAllâhi‟l-
Azıym, ve bi-hamdihî lâ guvvete illâ billâh” söyle. Eğer böyle
söylersen, gözlerine âmâ gelmez ve frengi gibi hastalıktan ve
nüzulden (felçten) emîn olursun. Amma âhiret için üç defa:
“Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âl-i Muhammedin
vehdiniy min „ındike ve efıd aleyye min fadlike venşür aleyye min
rahmetike ve enzil aleyye min berakâtik” diye bunları îfâ edip de
yerine getirdiğin vakitlerde âhirette cennetin dört kapısı açılır,
hangisinden istersen girersin.” Buyurdu.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------- -------------------------------
Hz. Peygamber (s.a.a.) Efendimize “Göklerin ve yerlerin anahtarları
Allâh‟ındır” (Zümer sûresi 63‟ten) âyet-i kerîmesinin tefsîri hakkında
sorulduğunda, “Bana öyle bir şeyden sordun ki, senden evvel kimse
bana bunu sormamıştı. Göklerin ve yerlerin anahtarı olan duâ şudur:
“Lâ ilâhe illAllâhu vAllâhu ekberu ve sübhânAllâhi ve bi-hamdihî
ve estağfirullâhe velâ havle velâ guvvete illâ billâhi‟l-Evveli ve‟l-
Âhıri ve‟z-Zâhiri ve‟l-Bâtıni bi-yedihi‟l-hayru yuhyiy ve yümiyt,
ve Hüve alâ külli şey‟in gadiyr.” (Allâhu Teâlâ‟dan başka ilâh
yoktur/ ilâh yoktur, ancak Allâh vardır. Allâhu Teâlâ her şeyden
büyüktür. Allâhu Teâlâ‟yı tesbîh ederim, O‟na hamd ederim ve
O‟ndan mağfiret dilerim. Evvel ve Âhir olan (yani öncesi ve sonu
olmayan), Zâhir ve Bâtın (isimleri-sıfatları-fiilleri-âyetleriyle zâhir-
açık-ortada; Zâtıyla gizli) olan, dirilten ve öldüren, Kendisi her şeye
hakkıyla gücü yeten(gadiyr) olan Allâhu Teâlâ‟nın yardımı olmadan
hiçbir günahtan kurtuluş ve hiçbir ibâdete kuvvet yoktur.) Her kim
sabahladığında bu duâyı on kere okursa, ona altı haslet (özellik)
verilir: Birincisi, iblis (şeytan) ve ordularından korunur. İkincisi,
kendisine tonlarla sevâb verilir. Üçüncüsü, cennette bir derecesi terfi
edilir, yükseltilir. Dördüncüsü, hûrîlerle evlendirilir. Beşincisi,
yanında devamlı (onu korumak üzere) onikibin melek hâzır olur.
Altıncısı, kendisine Tevrât, İncîl, Zebûr ve Furkan (Kur‟ân) okuyan
kadar sevâb yazılır. Bununla birlikte, ona hac ve umre yapıp, haccı ve
umresi kabul edilen kişinin ecri yazılır. O gün ölecek olursa, şehîd
olarak öldüğüne dâir, şehîdlerin mührüyle damgalanır.” Buyurdu.
Kaynak: (Ġbni Âsım, Ebû Ya’lâ, Ġbnü’s-Sünnî)
--------------------------------------------------------------------------------------------------------- -------------------------------
“Allâhümme inniy asbahtü üşhidüke ve üşhidü hamelete arşike ve
melâiketeke ve cemiy‟a halgıke enneke entAllâhü lâ ilâhe illâ ente
vahdeke lâ şeriyke lek, ve enne Muhammeden abdüke ve
resûlük.” Resûlü Ekrem (s.a.a.) Efendimiz buyurdu: “Her kim bu
duâyı sabahladığı vakit okursa, o gün işlediği hatâları affolunur.
Akşam okursa, geceleyin işlediği hatâları ve günahları bağışlanır.”
Not: Akşam okunurken “…asbahtü…” kelimesi yerine
“…emseytü…” denilecek…! Kaynak: (Tirmizî, Ebû Dâvûd)
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------ ----------------------
“Allâhümme inniy asbahtü üşhidüke ve üşhidü hamelete arşike ve
melâiketeke ve cemiy‟a halgıke enneke entAllâhü lâ ilâhe illâ ente,
ve enne Muhammeden abdüke ve resûlük.” (Ey Allâh‟ım!
Muhakkak ben Zât-ı Ecell-i A‟lâ‟ndan başka hiçbir ilâh olmadığına ve
Hz. Muhammed‟in (s.a.a.) kulun ve resulün olduğuna, Zât-ı Ecell-i
A‟lâ‟nı, arşını yüklenen meleklerini ve bütün mahlûkatını şâhid
getirdiğim hâlde sabahlarım/akşamlarım.)
Not: Akşam okunurken “…asbahtü…” kelimesi yerine
“…emseytü…” denilecek…!
“Kim sabahladığı ya da akşamladığı vakit bu zikri bir defa okursa
cehennemden dörtte birini, iki defa okursa dörtte ikisini, üç defa
okursa dörtte üçünü, dört defa okursa tamamını Allâhu Teâlâ âzâd
eder.” Kaynak: (Süneni Ebî Dâvûd, Enes’ten rivâyet etmiĢtir.)
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- -----------
“Allâhümme mâ asbeha biy min ni‟metin fe-minke vahdeke lâ
şeriyke lek, leke‟l-hamdü ve leke‟ş-şükr.” (Ey Allâh‟ım! Benimle ne
kadar nimet sabahladı ise, hepsi Sen‟dendir. Sen Tek‟sin, eşin ve
ortağın yoktur. Hamd ve şükür Zât-ı Ecellü A‟lâ‟na mahsustur.)
“Her kim sabaha çıktığı vakit (bu duâyı) okursa, o günün şükrünü;
akşamladığı vakit okursa, o gecenin şükrünü edâ etmiş olur.”
Not: Akşam okurken “…asbeha…” kelimesi yerine “…emsâ…”
kelimesi söylenecektir…!
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- -----------
“RabbiyAllâhu tevekkeltü aleyhi, Lâ ilâhe illâ Hû, aleyhi
tevekkeltü ve Hüve Rabbu‟l-arşi‟l-Azıym. Lâ ilâhe illAllâhu‟l-
Aliyyü‟l-Azıym. Mâ şâ‟Allâhu kâne ve mâ lem yeşe‟ lem yekün
a‟lemü ennAllâhe alâ külli şey‟in gadiyr. Ve ennAllâhe gad ehâta
bi-külli şey‟in „ılmâ.” (Rabbim Allâh‟tır. O‟na dayandım/O‟na
güvendim. O‟ndan başka hiçbir ilâh yoktur/hiçbir ilâh yoktur, ancak O
vardır. O‟na dayandım. O, büyük arşın Rabbi‟dir/O, arşın büyük
Rabbi‟dir. Aliyy (sonsuz yüce) ve Azıym (sonsuz büyük) olan
Allâh‟tan başka hiçbir ilâh yoktur/ hiçbir ilâh yoktur, ancak Aliyy
(sonsuz yüce) ve Azıym (sonsuz büyük) olan Allâh vardır. Allâh neyi
dilerse (o) olur, (neyi de) dilemezse (o) olmaz. Ben bilirim ki, Allâh
her şeye hakkıyla gücü yeten(gadîr)dir. Hiç şüphe yoktur ki, Allâhu
Teâlâ ilmiyle her şeyi kuşatmıştır.) Peygamberimiz (s.a.a.) buyurdu ki:
“Kim sabah ve akşamladığı vakit bu duâyı okur da ölürse, cennete
girer.” Kaynak: (Kitâbu Ġbni’s-Sünnî, Büreyde’den rivâyet etmiĢtir.)
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- -----------
“Allâhümme inniy üşhidüke bi-enneke entAllâhülleziy lâ ilâhe illâ
ente vahdeke lâ şeriyke leke ve enne Muhammeden abdüke ve
resûlüke ebû‟ü leke bi-ni‟metike aleyye ve ebû‟ü bi-zenbiy fağfir
liy fe-innehû lâ yağfiru‟z-zünûbe ğayruke.” (Allâh‟ım! Ben şehâdet
ediyorum ki, hakikaten Sen‟den başka ilâh yoktur. Sen Tek‟sin, eşin
ve ortağın yoktur. Hz. Muhammed (s.a.a.) Senin kulun ve resûlündür.
Bana verdiğin nimetlere karşı şükrederek (bana bunca nimetler
verdiğini) îtirâf ediyorum ve Sana karşı yaptığım günahları da îtirâf
ediyorum. Beni affet, çünkü Sen‟den başka günahları affedecek hiçbir
ilâh yoktur Allâh‟ım!) Peygamberimiz (s.a.a.) buyuruyor ki: “Bir
kimse sabah ve akşamladığında (bu duâyı) okursa, şehîd olarak ölür.”
(Kaynak: Ebû Kasım el-Ġsbahânî, Huzeyfe’den rivâyet etmiĢtir.)
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- -----------
“Rabbiy lâ üşrikü bihî şey‟en ve eşhedü en lâ ilâhe illâ ente.” (Zât-ı
Ecellü A‟lâ‟na hiçbir şeyi eş koşmam/ortak koşmam Rabbim. Ben
şehâdet ederim ki, Sen‟den başka ilâh yoktur/hiçbir ilâh yoktur, ancak
Sen varsın.) Peygamberimiz (s.a.a.) buyuruyor ki: “Bir mü‟min kul,
sabahladığı vakit (bu duâyı) okursa, akşama kadar kendisinden sudûr
edecek günâhı affedilir. Akşam okursa, sabaha kadar sudur edecek
günâhı mağfiret olunur.” Kaynak: (Ġmam-ı Bezzâr rivâyet etmiĢtir.)
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- -----------
TESBÎH NAMAZI
Rasûlullâh (s.a.a.) Efendimizin bizlere olan emir ve vasiyetlerinden
biri de; büyük fazîleti olan tesbîh namazını kılmamız hakkındadır.
Bizim gibi günahlarda boğulmuş ve sayısız günahlar işlemiş kimseler
için bu ahde itinâ göstermek bir vecîbedir. Tesbîh namazı istiğfarın en
büyüğü ve bütün vücudla yapılanıdır. Tesbîh namazıyla ve kılınışıyla
ilgili en sahîh rivâyet Ebû Dâvûd, İbn-i Mâce ve İbn-i Huzeyme nin
rivayet ettikleridir. Ebû Dâvûd şöyle der; “Tesbîh namazı hakkında
bundan başka sahîh hadîs yoktur.” Müslim ise; “Bu namaz hakkında,
isnadı bundan daha güzel bir hadîs yoktur: Allâh‟ın rızâsı üzerine
olsun, İbn-i Abbâs der ki; “SallAllâhü aleyhi ve âlihî ve sellem
Efendimiz, Muttalip oğlu Hz. Abbâs‟a; “Ey amca! Bu
söyleyeceklerimi yaptığın takdirde, önceden ve sonradan işlemiş
olduğun ve işleyeceğin, yeni ve eski, büyük ve küçük, ne yapmış isen;
kasten olsun-olmasın, gizli veya alenî (açık) olsa da, bütün suçlarının
Hak Teâlâ katında affedilmesi için sana on haslet vereyim mi? Bunları
yaptığın zaman her şeyden temiz olarak çıkarsın.” Buyurmuşlar ve
sonra sözüne devamla:
“Dört rekât namaz kılmalısın. Her rekâtta sübhâneke‟den sonra 15
defa, Fâtiha ile bir zamm-ı sûre okuduktan sonra ayrıca ayakta
rükûdan önce 10 defa: sübhânAllâhi ve‟l-hamdü lillâhi velâ ilâhe
illAllâhü vAllâhü ekber, velâ havle velâ guvvete illâ billâhil-
Aliyyil-Azıym diye tekrarlarsın. Rükûda yine bunu 10 defa tekrarlar,
sonra doğrulduğunda 10 defa daha okur, secdede yine 10 defa,
secdeden kalktığında yine 10 defa, ikinci secdede yine 10 defa
okursun. Bunların toplamı bir rekâtta 75 olur. Böylece 4 rekât kılarsın.
Gücün yeterse bunu her gün kıl. Gücün yetmezse haftada bir, onu
yapamazsan ayda bir, onu da yapamazsan senede bir, o da olmazsa
ömründe bir defa olsun kılmalısın.” buyurmuşlardır.
Hafız Münzirî, “tesbîh namazı hakkında birçok uzun konuşmalar
vardır, anlattıklarımız yeterlidir.” Der. Beyhakî ise; “tesbîh namazını
Mübârek oğlu Abdullâh kılmış ve sâlih kişiler de birbirinden öğrenip
almışlardır.” Der.
Bazı kişiler Mübârek oğlu Abdullâh‟a; “şâyet namaz sırasında kişi
unutur veya şaşırırsa, sehiv secdesinde de onar onar tesbîh getirsin
mi?” diye sordular. Cevap olarak: “Hayır, dört rekât olan bu
namazdaki tesbîh sayısı üçyüzü geçmemelidir.” Buyurdular.
Kaynak: (el-Uhudü’l-Kübrâ)
Tesbîh namazının kılınışı; Günahların afvına vesîle olan tesbîh namazı
4 rek'âtlı bir namazdır. Bu namazı kılabilmek için şu tesbîhi
ezberlemek icab eder; Sübhânallâhi vel-hamdü lillâhi velâ ilâhe
illAllâhü vAllâhü ekber. Velâ havle velâ guvvete illâ billâhil-
Aliyyil-Azıym Kalben Allah rızâsı için tesbîh namazı kılmaya niyet
edilir. Allâhü Ekber diyerek namaza başlanır.
Yukarıdaki tesbih: “Sübhâneke”den sonra 15 kere, zamm-ı sûreden
sonra 10 kere, rükûda 10 kere, rükûdan doğrulunca 10 kere, secdede
10 kere, secdeden doğrulunca 10 kere, ikinci secde de 10 kere okunur.
Böylece birinci rek'ât kılınmış olur. İkinci rek'âte kalkılınca Fâtiha-i
şerîfeden önce yine 15 kere, diğer yerlerde de, tarif edildiği gibi 10'ar
kere okunarak 4 rek'ât tamamlanır.
Tesbîh namazının diğer tarafları aynen diğer namazlarda olduğu
gibidir. Fark sadece okunan tesbîhlerdir. İkinci rek'âtta oturulduğunda,
“Et-tehıyyâtü”'den sonra, “Allâhümme salli” ve “Allâhümme bârik”,
üçüncü rek'ât için ayağa kalkıldığında da “Sübhâneke” okunacaktır.
Tesbih namazında beher rek'âtta okunan tesbîh adedi: 75'dir. Dört
rek'âtta 300 tesbîh okunmuş olur. Kaynak: (Muhtasar Ġlmihâl)
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- -----------
Îmânla Ölmek İçin Kılınacak Namaz:
Hz. Resûl (s.a.a.) hâtime (son nefeste îmânlı olabilmek)
korkusundan Allah Teâlâ‟ya sığınmak için namaz ve dualar
tavsiye etti. Kurtulmak için gayret ediniz. Hak Teâlâ bu korkudan
emânda tutar, inşâAllâhu Teâlâ.
Namaz budur: Hz. Resûl (s.a.a.) buyurdu ki: “Her kim Ramazan
ayının ilk sekiz gününde iki rekât namaz kılsa, her rekâtında bir
Fâtiha Sûresi ve bir “İkra‟ bismi Rabbike” (Alak Sûresi) ve onbeş
kez “İhlâs Sûresi” okusa. Selâmdan sonra on kez: “Lâ havle velâ
guvvete illâ billâhil-Aliyyil-Azıym” dese ve on kez salavat getirse.
O kişiyi Allah Teâlâ hâtime korkusundan emîn eder. Dünyadan
âhirete îmanla gider. Îmânını şeytanın şerrinden koruyup iki
cihanda da ehl-i saâdet olur.
Eğer Ramazan ayının sekizinci günü kılamazsa, Ramazan ayından
ne vakit olsa kılsın. Eğer Ramazan ayı geçse de kılamasa, hangi
ayda olsa kılsın. Tek, yılda bir kez kılsın. Eğer yılda bir kez dahi
kılamazsa, ömründe bir kez kılsın.” Allah Resûlü doğru dedi.
Kaynak: ġifâ’ül-Esrâr (Sûfî Yolunun Sırları), Seyyid Yahyâ
ġirvânî, s/107.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
BERAAT KANDİLİ:
Hz. Ali b. Ebî Tâlib (kerramallâhu vechehû ve radıyallâhu teâlâ
anh) Efendimizden rivâyet edildiği belirtilen bir hadîs-i şerîfte, Hz.
Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafâ (sallallâhu aleyhi ve
âlihî ve sellem) şöyle buyurmuşlar:
“Ey Ali! Her kim şa‟bânın (onbeĢinci) yarı gecesinde yüz rekât
kılar, her rekâtta bir Fâtiha ve on İhlâs okursa, ey Ali! Hangi bir
kul bu namazları kılarsa, Allâhu Teâlâ onun için o gece istediği her
hâceti yerine getirir.”
Soruldu ki, “Yâ Rasûlallâh! Eğer Allâhu Teâlâ onu şakî (îmânsız
ölecek bir bedbaht olarak) yazdıysa, saîd (îmânlı ölecek bahtiyar)
kuluna çevirir mi?” Buyurdu ki: “Ey Ali! Beni hakla gönderen Allâhu Teâlâ‟ya yemin
ederim ki; Levh-i Mahfûz‟da: „Falan oğlu falan şakî olarak
yaratıldı ama Allâhu Teâlâ bu hükmü sildi ve onu saîde döndürdü‟
diye yazılmıştır. Allâhu Teâlâ bu (namazı kılan) kuluna, yetmişbin melek gönderir
ki, bir dahaki sene başına kadar, onun sevaplarını yazarlar,
günahlarını silerler ve derecelerini yükseltirler… (burada Adn
Cennetlerinde verilen derece ve ni’metler uzunca anlatılıyor…)
Eğer bu kişi, bir dahaki seneye kadar ölürse, şehit olarak ölür…
(burada okuduğu Ġhlâs Sûresi için her bir harfine verilen sevaplar,
Cennetteki derecesi ve ni’metleri uzunca anlatılıyor…) Her kim âhiret yurdunu niyet ederek bu namazı kılarsa, Allâhu
Teâlâ ona rüyâsında; otuzu kendisini Cennetle müjdeleyen, otuzu
ona Cehennem azâbından emân veren, otuzu onu hatâ yapmasın
diye koruyan, onu da (ondan dünyanın belâlarını uzaklaĢtıran ve)
kendisine düşmanlık edenlere tuzak kuran (ve ondan Ģeytanın
hîlelerini uzaklaĢtıran) yüz melek göndermedikçe, dünyadan
çıkmaz.” Kaynaklar: (Cûzekanî, Suyûtî, el-Leâlî, 2/58, Gazalî, Ġhyâ-ü
Ulûmi’d-Dîn, 1/203, Zebîdî, Ġthâfü’s-Sâde, 3/425, Seyyid
Abdülkaadir-i Geylânî, el-Ğunye, 1/348-349, Ebu’l-Ferac ibnü’l-
Cevzî, Kitâbu’n-Nûr Fî Fedâili’l-Eyyâmi ve’Ģ-ġuhûr, Süleymâniye
Kütüphanesi, Nazîf PaĢa, Mikrofilm arĢivi, nu: 1575, varak: 63-
64, Ebû Abdullâh el-HubeyĢî, nu: 529-531, sh: 192-193, Ġsmâîl
Hakkî, Rûhu’l-Beyân, 8/403, Muhammed Hakkî, Hazînetü’l-Esrâr,
sh: 68.)
İlgili kitaplarda belirtildiği üzere, İmâm-ı Gazâlî ve Seyyid
Abdülkadir Geylânî (Rahimehumallâh) hazretlerinin beyânlarına
göre; bu namaz, rivâyet edilen fazîletli namazlardandır.
Yine bu konuyla ilgili olarak Hasen-i Basrî‟nin şöyle dediği
rivâyet edilmiştir: “Rasûlullâh‟ın (sallallâhu aleyhi ve âlihî ve
sellem) ashâbından otuz tanesi bana: „Bu gece bu namazı kılana
Allâhu Teâlâ yetmiş kere nazar (tecellî) buyurur ve her bir
nazarıyla yetmiş hâcetini görür ki, bunların en ufağı, günahlarının
bağışlanmasıdır‟ diye anlattılar.” Kaynak: (Ebû Tâlib el-Mekkî,
Kûtü’l-Kulûb, 1/62.)
Zebîdî‟nin beyânı vechile; bu namazdan maksat, İhlâs-ı Şerîf
Sûresi‟nin bin kere okunmasıdır ki, bu şekilde edâ edilse de yeterli
olur.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- ----
Çok Önemli Not: Sultânu‟l-Evliyâ Seyyid Ahmed‟er-Rufâî Ebu‟l-
Alemeyn (k.s.a.) Hz.leri talebeleri ile sohbet ederken insanların
kendini beğenmesi ile ilgili bir soru sorulduğunda: “İlminin fazla,
amelinin çok olması ile gurûra kapılan kimse, mârifet sâhibi
değildir. Çünkü şeytan da pek fazla bilgiye sâhipti. Mantık
yürütmek sûretiyle, ateşin topraktan daha hayırlı olduğunu iddiâ
etti. Halbuki meleklere hocalık yapıyordu. Sonunda kendi nefsinin
üstün olduğunu söyleyip kibirlendi. Böylece Allâhü Teâlâ‟nın
gadâbına (gazâbına) uğradı ve lâ‟nete müstehak oldu. Ebedî olarak
rahmet dergâhından kovuldu.
Ey oğlum! Sakın! Çok sakın! İyi ibâdetlerine, yüksek ilmine
aldanma. Çünkü Bel‟âm-ı Baûrâ ve Bersîsâ, en çok ibâdet
edenlerdendiler. Fakat sonunda, nefs ve şeytana uyarak dünyâya
bağlandılar. Âhiretlerini ziyân ettiler. Rezîl rüsvâ oldular.
Ey oğlum! Kalbinde ufak bir leke görürsen, oruç tut. Gitmezse, az
konuşmaya bak. Gitmezse, günahlardan şiddetle kaç. Yine
gitmezse, her hâli iyi bilen Allâhü Teâlâ‟ya yalvarmaya,
sızlanmaya başla.
Bilgisizlik ölümdür. Allâhü Teâlâ ilim verdikçe canlanma başlar.
Her bilgi bir vebâldir. Bu vebâlden kurtulmak amel etmekle
mümkün olur. Her amel fayda vermez. Fayda vermesi Allâhü
Teâlâ için yapılmaya bağlıdır. İhlâs elde edilmedikçe, kurtuluşa
erilmez.” buyurdu.
Sâlih müslüman ve iyi bir kul nasıl olmalıdır? Diye sorulunca,
şöyle cevap verdi: “Sâlih müslümanlar, Allâhü Teâlâ‟nın hükmüne
boyun eğerler, gelen şiddet ve belâlara sabrederler, aza kanâat
ederler. Allâhü Teâlâ‟dan başkasından korkmazlar ve kimseden bir
şey beklemezler. Ancak Allâhü Teâlâ‟dan isterler. İnsana, yüksek
makamları veren, aşağı düşüren azîz ve zelîl edenin Allâhü Teâlâ
olduğunu bilirler.
Sâlih müslümanlar, Peygamber (s.a.a.) Efendimizin sünnet-i
şerîflerine tam uyarlar. Onların korkusu, son nefes içindir. Onlar,
az konuşurlar. Öfkelerini tutarlar, şehvetlerini yenerler. Nefslerinin
arzularını yapmazlar. Allâhü Teâlâ‟yı unutturacak bütün engelleri
ortadan kaldırarak, hep O‟nunla berâber olmaya bakarlar. Böylece
nefslerini alçaltıp, ruhlarını yükseltirler.
Nefse, Allâhü Teâlâ‟nın kazâ ve kaderine rızâ göstermek kadar zor
gelen bir şey yoktur. Çünkü, kadere râzı olmak, Allâhü Teâlâ‟nın
hükmüne boyun eğmek, nefsin isteklerine zıttır. Nefs bunları
istemez. Saâdete kavuşmak, nefsin rızâsını terk edip, Allâhü
Teâlâ‟nın rızâsına koşmakla mümkündür. Saâdete kavuşanlara
müjdeler olsun.”