8
o HACI VJELI - Dergisi BAHAR '2000 / 13

o HACI BEKTAŞ VJELI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2000_13/2000_13_YILMAZH.pdf · Onun eski zevk ve geleneğe bcığlı kal masında düzenli bir ttıhsil görmeyişi,

  • Upload
    others

  • View
    6

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: o HACI BEKTAŞ VJELI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2000_13/2000_13_YILMAZH.pdf · Onun eski zevk ve geleneğe bcığlı kal masında düzenli bir ttıhsil görmeyişi,

o

HACI BEKTAŞ VJELI ~

- Araştırma Dergisi

BAHAR '2000 / 13

Page 2: o HACI BEKTAŞ VJELI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2000_13/2000_13_YILMAZH.pdf · Onun eski zevk ve geleneğe bcığlı kal masında düzenli bir ttıhsil görmeyişi,

" 1

ii•

MUALLİM NACİ 'NİN

TERCÜMELERİNDEN

PEYGAMBER VE EHL-İ BEYTLE

İLG İ L İ M ÜNACAT VE NA'TLAR

H. YILMAZ

"(.;,ı%i Üııi\ L'r~iıe:;i Türk l<li l ıürü ve HJcı l3ekı,ı~ \/1:'1 i Ar<ı~ıı rnı.ı Merkezi Uzmanı"

SUNUŞ

Araştırma Merkez imiz tarafından üç

ayda bir yayınlanmakta o lan dergimizde Osmanlı Arşiv Belgelerinden ve Arapça kaynaklardan konumuzla ilgili eser ve

belgeleri sürekli olarak yayınlaınaktayız. Bu sayıda Araştırma Merkezimizde bulu­nan basma eserlerden Muallim Naci'nin Arapça ve Farsça'dan tercüme ettiği ko­numuzla ilgili bazı çevirilerini sadeleştire­rek yayınlıyoruz.

Mual l im Naci, 1850 yılında istan­bul'da doğdu. Tanzimat devri şair ve ya­

zarlarındand ı r. Hareketi i geçen çocukluk yı llarından sonra tahsil hayatına İstanbul

ve Varna'da devam etti. Derslerinin dışın­da Arapça ve Farsça ile ilgilendi. Asıl adı Ömer olcın Mucıl l inı Naci, Giritli Aziz

Efendinin "Muhayyelfü" ındcıki "~ ı ssa-i Na­ci Billah ve Şahide" hikayesindeki Naci'yi

çok beğendi ve bLı isnıi ke::ndisine mah las olcı rak seçti. Aruz dersleri a l ;ın ıvluallinı

Naci bu ta rzı;la şi ir l er yazdı. Tercünıan-ı

Hakikat, Saadet ve Mürüvvet gazetelerin­de çal ı şt ı. Ş i irleri sayesinde şöhretin zi rve­

sine çık t ı. F<ıtih'le mütev.:ızi bir evde otu­ran Naci, geçird iği bir ka lp krizi sonucu

1893 yılıııda öldü.r

Türk edebiyatının Tanzimat sonrası

döneminde adı etraiıııda büyük gürültüler kopan simalarından biri olan Muallim

Naci, eski-yeni mücadelesinde uzun süre eskinin bayrakt.:ırı olarak takdim edilmiş­tir. O, eski edebiyatı iyi bilmekle beraber

yeni edebiyatın örnek aldığı Fransız ede­

biyatına dcı ytıbancı k.ılnıanııştır. Onun eski zevk ve geleneğe bcığlı ka l masında

düzenl i bir ttıhsi l görmeyişi, kendi kendi­

rri yetiştirmek zorunda ktılışı , Fransızca'yı

geç öğrenmesi ve dolayısıy la Batıdaki ye­ni akıınlarcltın haberdar o lmaması gibi se­

bepler öne sürülmüştür.

Ncıci'nin en kuvvetli yan ı şüphesiz ş i­

irler i neledir. Şi ircle gerçekten ve tabiili kten uzak l aşmamak şart ı yla hayal ve mübala­

ğaya taraitcırdı. Şiirleri cl ı şıncla edebi ten­kit, dil, edebiyat tarihi, piyes ve tercüme

konu larıncl;ı eser vermiştir. Manzum, mensur telif ve tercüme olarak irili ufaklı

elliye yakın eseriıı sahibidir.

Mucılliın Naci, Hazreti Ali'nin bazı

sözlerinin asıllarından tercümeler yap­mıştır. Bunl;ır arasında bu sayıda yayınla­dığımız münacat ela vardır. Yaptığımız

araştırmalarda, Muallim Naci'nin bu ter­cümelerini, hayatının değişik dönemlerin-

Page 3: o HACI BEKTAŞ VJELI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2000_13/2000_13_YILMAZH.pdf · Onun eski zevk ve geleneğe bcığlı kal masında düzenli bir ttıhsil görmeyişi,

de öğrenmiş o lduğu Arapça, Farsça ve Fransızca'yı geliştirmek için yaptığını gör­mekteyiz. Örneğin, Fransızca'yı geç öğ­renmiş ve öğrend iklerini geliştirmesi için kayınpederi Ahmed Mithat Efendi ona bu dilde tercümeler yapmasını tavsiye etmiş­tir. Kuvvetle muhtemeldir ki Arapça'dan yapt ığ ı bu çeviriler de ayn ı amaçla yapıl ­

mış çevirilerdir. Bunun dışında bir sebep olduğunu düşünmek sanırız yanlış ola­caktır.

Münacat, sözlük anlamı olarak bir kimsenin kulağına bir şey fısıldamak; Al­lah'a yalvarmak, yakarmak, niyaz ve dua etmek manalarına gelmektedir. Edebiyatta ise, Allah'a yalvarmak, yakarmak, niyaz ve dua etmek gayesiyle nazmedilen man­zumelere veri len isimdir. Manzum olan la­r ı genellikle kaside biçim inde yazıl ı r. Na­diren nıensur(clüzyazı) münacatlar da var­dır. Mensur olanlarına, Tazarruname adı da verilmiştir. Bu tür, İslam iyetin doğu­şundan sonra ortaya çıkmış, İran edebiya­tına daha sonra da Türk edebiyatına gir­miştir.

Münacatlarda ana konu şudur; Allah Tea la en büyük güç, kuvvet, kudret ve azamet sahibidir. Buna karşılık kullar, fakr u zaruret içinde ve küçüktürler. Bu du­rumda ku lların her zaman Allah'a yalvar­maları· ve dua etmeleri gerekmektedir.

Yaptığımız bu tercümelerden okuyu­cularımızın istifade edeceği kanaatinde­yiz. Tercümelerde geçen bazı cümleler, yazının türü ve eser sahibinin Allah'la olan ilişkisinden dolayı yadırganabilir.

Ancak, kul ile Allah arası ndaki i li şkin in ,

en samimi iki kişi arasındaki ilişkiden da­ha yakın ve daha candan olduğu hatırlan­dığında bu cümlelerin hiç de yad ırgan­

maması gerektiğini düşünmek herhalde

yanl ı ş olmayacaktır.

İMAM ALİ'N İN BİR MÜNACAT! "Ey kerem ve cömertlik sahibi ! Ey ye­

gane secde ettiğim yaratıcım! Senin her şeye gücün yeter. Kullarından isted iğini

büyük ihsanlara nail, dilediğini ele her tür­lü nimetinden mahrum ve perişan eder­sin ...

Ey benim yaratıcım! Benim sığınaca­ğ ım tek kişi sensin. Kolayl ıkta da zorlukta da sana sığınır sana ya l varırım.

İlahi! Günahım büyük biliyorum ama senin afvın ondan daha büyük değil .mi?

Beni zarara uğratacak veya dergahın­

dan kovacak olsan, ben kimden ümitvar olabilirim? Kim benim rnerhametçim olur? Bir zamandan beri nefsimin arzu la­rını yerine getirmekten başka bir şey yap­madım. Ancak, işte şimdi tüm yaptıkla­

rımdan pişman oldum.

Ya Rab! Gerçekten sen hal imi görüyor, ne kadar aciz olduğumu biliyor, sana yal­varışımı duyuyorsun. Beni senden ümit kesenlerden eyleme. Senin rahmetine inancım tanıdır. Gönlümden senin sevgi­ni eksik etme.

Senin yüksek huzurunda boynu bükük bir biçareyim. Beni azab ı ndan azad et­mez misin?

Dünya alemi sona erdiğinde beni sö­zümde sabit kıl. Bana azap etmek istersen et. Bin yıl azap görsem, cehennemden çıkmasam yine senden ümidimi kesmem. Mal ve mülkten, evlat ve eşten yardım ol­mayacağı gün senden affedi lmemi iste­rim.

Rehberim sen olursan hiçbir zaman yolumu kaybetmem. Sen bana yol göster­mezsen ebediyyen sapkınlıktan kurtu la­mam.

Page 4: o HACI BEKTAŞ VJELI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2000_13/2000_13_YILMAZH.pdf · Onun eski zevk ve geleneğe bcığlı kal masında düzenli bir ttıhsil görmeyişi,

Ey Allahım! Afvın eğer iyilik sahipleri­ne ise, kötülük sahiplerinin affedicisi kim olacak?

Ben senden layıkı ile korkan ve sana kul olanlardan olamadım, günahkarım.

Bunun içindir ki affına herkesten çok

muhtacım .

Tekrar ederim ki günahım büyüktür.

Ancak senin avfın elbette ondan daha bü­yüktür.

Senin nelere kadir olduğunu hatırla­

dıkça kalbim teselli buluyor. Kendi gü­nahlarımı gözümün önüne getirdikçe piş­manl ığ ım dahc1 da artıyor.

Senin şanına yakışan benim gibi bir günahkarı affetmek deği l midir?

Ali'yi senin kapından başka bir yerden

yard ım istemeyecek bir huyda yarattın. O her ne umarsa ancak senden umar.

En büyük korkum şudur : Beni kapın­dan uzaklaştırıp, kovacak olursan ne ya­

. parım? ...

Ey alemlerin Rabbi! Görüyorsun ve bi­liyorsun ki gafi ller topluluğu uyuyor. Se­nin sevginde son dereceye kadar sebat edeceğine yemin etmiş olan has ku l ları n

ise, i şte şu karan l ı k gecede senin yüce hu­zurundan geri çeviremeyeceğin kadar candan ve halisane dualarla ve yalvarış­larla meşguldürler.

Herkes senin nimetlerinden yararlan­mak ve senin cennetine girmek arzusun­dadır.

Benim eskiden yapmış olduğum kötü­lükler beni o kadar rahats ız etmektedir ki ancak sana olan ümidim beni rahatlatı­

yor, gönlümü ferahlatıyor.

Ey peygamberler gönderen Allah! Ha­

şimi sülalesinden gönderdiğin peygamber aşkına, seni daima üstün tutan iyiler hür-

metine beni Hz. ı\t\uhanımed'in yolundan gidenlerle haşreyle.

Beni şefaatçi peygamberimin yanın­

dan da ayırma .... "

İMAM ZEYNELABİDİN'İN Bİ R MÜNACAT!

o

"Ey karan ı ı k gecelerde kendisinden yardım isteyeni geri çevirmeyen! Ey her türlü bela ve musibetleri lütfiyle uzak l aş­tıran! Kutsal Beytullah'ın etrafında oturan ve orada bulunanlgr, uyudular uyandılar. Ey hayatının başlangıcı ve sonu olmayan noksan ve tamam s ı fatla rdan münezzeh ve beri olan! Sen uyumadın.

Ey Al lah ım! Üzüntü ve ı zdırapl a san.a ya l varıyorum. Şu muhterem Harem, şu

Beyt-i mükerrem hakkı için benim piş­

manlık göz yaşlarıma merhamet et.

İsyankarlar senden affedilmelerini iste­meyecekler de kimden isteyecekler? .... "

Kerbela'da Yezid'in hain saldırısına

maruz kalan imanı Ali' ni n çocukları ara­s ı nda şahadeti ertelenen ya l n ız imanı

Zeynelabidind ir. Kendisi temiz bir soya mensup olmasın·dan başka bi r çok insani sıfatla rı da kendinde top lamasından dola­yı babası Hüseyin efendimizin şehadetin­den sonra müslümanların gönüllerinde onun sevgisi bir kat daha artmıştı.

Ehl-i beytin müslümanlara emaneti olan bu yadigarı, Hazreti Hüseyin efendi­mizin yeryüzünde gezen bir görüntüsü gi­biydi. O Allah'a yak ı n olan havassın dö­necekleri ve s ığınacak l ar ı tek s ığınak , avamın yani sıradan müslümanların ise

yegane dayanakları idi. Emevl halifelerinden Abdülmelik za­

manında Ka'beyi ziyarete gitmiş olan Ha­lifenin oğlu Hişam, tavaf esnasında Hace-

Page 5: o HACI BEKTAŞ VJELI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2000_13/2000_13_YILMAZH.pdf · Onun eski zevk ve geleneğe bcığlı kal masında düzenli bir ttıhsil görmeyişi,

rü'l-Esved'i selamlamak istediği halde ka­labalıktan taşa yaklaşamamıştı. Halkın

kendisini tan ıyarak yol açmasını bekle­mek için bir köşeye çekilmeye mecbur ol­muştu. Bu arac!a Hazreti Zeyne'l-Abidin sade bir elbise giymiş olduğu halde oraya gelerek tavaia başlad ı. Hacerü' l-Esvecl'e doğru yönelince yüzündeki Hüseyni nur orada bu l unanları etkilediğinden herkes edebince kenara çeki leli. Büyük imam ta'zinı ve hürmet ile taşı selamladı. İleride

oturmuş bekleyen su ltanın oğlu Hişam'a

baz ı k i şi l er, "sen Halifenin oğlu olduğun halde taşı selamlamaya fırsat bulamadın.

Şu zat ise istediği gibi ziyarete muvaffak oldu. Halk ona aşırı derecede hürmet edi­

yor, acaba bu kimdir?" diye sorunca Hi­şam, orada bu l unanların imama tevec­cühlerini engellemek için gerçeği saklaya­rak "bilmiyorum" cevab ını verdi. Ancak, böyle haset dolu bir cevap onun amacına

u l aşmasına yetmedi. Bütün bu olaylar o lurken orada tesadüfen bulunan meşhur

Arap şairi Fa~a.zdak Hişam'a karşı:

~ 4.1.11 ..ı4&- ~ vıl l..Lıı

rhf I JAt.bll ~I ~11..Lıı

Haza ibno lıayri ibadillahi küllilıim

Haza'ı-ı,ıkiyyO'n-nakiyyü't-talıirü'l-alenı

Ve leyse kavlüke men hadi biclairilıi

El-Arabii te'ri(O men enkerte ve'l-acem

"Bu zat insanların en faziletlisi olan son peygamberin torunudur.

O içi dışı bir olan Alfah'ın nıüttaki bir kulu, Arapfarın efendisidir.

Senin bu kimdir? (diye cahilane) soruşundan ona hiçbir zarar gelmez.

(Hasedinden dolayı) tanımadığın bu kişiyi

bütün Araplar (da) Arap olmayanlar (da) pek iyi tanır"

Anlamındaki beyitleri okuyarak gerçe­ği ortaya koymuştur. Bunun üzerine Hi­şam bu keskin di ll i şairi haksız olarak hapse attırmıştır. Aslında Farazdak, laüba-11 bir şairdir Hatta zaman zaman fas ı k l ık

ve sapkınlıkta haddi bile aşt ığ ı olmuştur.

Ancak, onun bile böyle bir durumda ger­çeği söylemekten kaçınmaması, doğrusu

büyük bir davran ı ş, şairane bir kahraman­lıktır. Farazdak'ın şillik le suç lanmasına

sebep ele ga liba bu olaydır. Eğer şill i k Ehl­i Beyt'in hakkını itiraf gibi bir fazileu ise, her şair insaflı birer şildir."

SULTAN BİRİNCİ SELİM'İN BİR

MÜ NACA Ti

"Ey su ltanla rı n yardımcısı yüce yaratı­cı! Her padişahın arkasındaki destek ve

güç sensin. Bu kudret ve büyüklük ancak sana mahsustur.

Kullarından rızana ters düşen hareket­te bulunanları sen zeli l eder aşağılara in­dirirsin. istediklerini de yüceltir aziz eder­sin.

Gerçekte padişahl ı k senden başka

kimseye yakışmaz. Bir padişah her halde uyanık ve ileri görüşlü olmalıdır. Kainatın

esrarın ı en iyi bilen ise ancak sensin.

Bin türlü tecelli ile ulCıhiyyet sırl arını

ortaya koyan her kötülükten ve eksiklik­ten uzak olan zatın varlığının ispatı için

Page 6: o HACI BEKTAŞ VJELI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2000_13/2000_13_YILMAZH.pdf · Onun eski zevk ve geleneğe bcığlı kal masında düzenli bir ttıhsil görmeyişi,

dünyadaki her şey şah i tt i r. Her şehadet ::.enin yüceliğine delalet etmektedir.

Ey bağ ışlzıyan ve ac ıyan Allah ' ını! si­yim, rahmetine muhtacım. Beni affın l a

nıükı'\fa t lancl ı r. Cihan senin avfına ve ihsa­n ı na muhtaçtı r. Sana karşı kim günahsız­

l ı k idd iasında bu lunabi lir? Madem ki beni sen in yolunda yürü­

mek ve sana ibadet içi n yarattın, o halele bana bu yolda yürümek 1çin güç kuvvet ve aziııı ver.

Günahımın çokluğundan zaman za­man utanıyor, senin huzuruna çıkmaktan ar ediyorum. O kadar ağ lıyorum ki yü­züm kan l ı yaş ı mdan tanınmaz hale geli­yor. h ını dağları inletiyor. Ben ancak göz­yaşlarım ı n arkas ı na s ığı nıyor, senden yar­dım bekl iyorum. Pişmanlığ ım tüm ç ı p lak­

lığ ı ile ortaya çı kıyor. Bağış l anmanı için böylesine siyJh yüzlü, bağ ışlanmamı ister bir clurunıcla o l manı sana hal imi anlatmak

için yeter mi acaba?

Ben ki senden vücud bu ldum. Ey Rab­bim! Senden başka ben im kimim var ki? Ey yüce Allah' ım! Sana nasıl yalvarmak gerekiyorsa öyle yalvarırım, lü~ien ben i bağışlanan ku ll arın arasına al, beni mah­cup ve zel il etme, senin rahmetin geniş, bağışın boldur. Beni ele bağışla, senden ay ırma."

NA'T -1 SU LTAN SELİM Burada Sultan Bi rinci Selim' in pey­

gambere söy lediği mensur bir na't-ı şerifi sizlere sunuyoruz :

"Gönül! Can ancak peygambere iltifat ile safa bu lur. Bütün kainat, ruh ları n ruhu olan o padişahın gölgesinde vücud bulur.

İ k i alemden hiç birisine tenezzü l et­meyen ruhum, Allah'a şükür ler olsun ki

Hazreti Mustaia gibi bir su l tanın aşkı ile dolu olmakla yücelere u laşmaktad ır.

Kevser şarabı, bizlere bir lütuf olarak gönderilen Hazreti peygJnıberclen bi r s ı ­

z ı ntı onun hürmetine verilen bir ikramd ı r.

Bize bahşedilen bu hayal ise, o rahmet deryasının feyz kadehinden bizlere sunu­lan bi r katredir.

Beli bükülmüş fe lek, nas ı 1 belini doğ­rultabil ir? Hesap gününe kadar şefaatçi le­

rin en büyüğü efendimizin ihsanına maz­har olarak bekleyip duracaktır. Bu ma­kamda durması ni~ıet lere şükredip clur­nıasıııclan cl ır.

Ebu Cehil niçin hak sözü inkar etnıek­teycli? İy i bakı l ırsa anlaşı l ı r ki bu biz im hakkı gösteren, hakkı anlatan sözlerimiz, Cenab- ı EbO'l-Kas ı ın'ııı ilhanıından başka

bi r şey deği ld ir. O zaman ela hak sözü din lemed iler şimdi de.

"ı'v\ulıanınıecl" ismi celil ini hiçbir vakit lıa t ı rı ıııdan ç ı karmam. Onu lisaııını la da­hi daima yad eyled iğim halele ruhani ale­min ulularının dil lerinin sı'.isi.i ve Kur'anı n ayetlerinin açıklayıcıs ı ııın ismi olan bu ulu kelimeyi şu aciz lisanım ile anmaktan çekiniyor ona hürmet ve sayg ımdan dola­

y ı u tanıyorum.

Ey padişah! Bü tün ünınıetleri~ i büyük ecre ve şefaatına nail eyle, şu zavallı ve çaresiz Selim'in kalbini ele aşk şarab ında n

lıessedar eyle."

FİGAN-NAME!

Burada M irza Sad ık ' ın bir figaııname­siııi yukarıdaki örneklere uygunluğu açı­

sından yayın l amayı uygun bu lduk.

"Nice yıld ı r dertle doluyum. Gönlüm­deki köhne ümidin bana verdiği sahte

Page 7: o HACI BEKTAŞ VJELI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2000_13/2000_13_YILMAZH.pdf · Onun eski zevk ve geleneğe bcığlı kal masında düzenli bir ttıhsil görmeyişi,

mutluluktan utanıyorum. Her insan bir nasibe, her dertli bir tabibe tesadüf eder. Ey her şeye hükmeden, ey herkese acıyan Al lah'ını! Ben nasipsiz mi yarat ıl ­

dım?...Ölüyorum. Bana deva olacak, ac ı ­mı dindirecek bir tabip yok mudur? O ka­ranı ık gecelerimde sana yalvarmaktan başka bir amelim olmadı. Ettiğim bu ka­dar niyazın ve halisane yalvarışlarımın bir eserini görmeyecek miyim? Bu meşekkat ve acı dolu gecelerim aydınlık ve saadet dolu bir sabaha dönüşmeyecek mi?

Nice yıldır gecelerim gündüzlerim hep dert ve yalvarmakla geçer. Gece bitip nasıl bir hüzünlü güne yaklaşmakta oldu­ğumu düşündükçe bağrını kan oluyor. Gündüz bitip nasıl bir acı dolu geceye doğru gittiğimi hayal edince gözlerimden kan l ı yaşlar ak ıyor.

ilahT! Ettiğim ahlar, feryatlar heder olup gidecek midir? Çektiğim mihnet ve sıkıntıların mükafatını görmeğe layık gö­rülmüyor muyum? Bu uzun ümit ile bera­ber bu sonsuz sıkıntıyı çekip gidecek mi­Y.im? Ya ümidimi yok et yok olayım, ya şu çektiklerimi çektirme mutlu yaşayayım.

Ya rab! Şu ateş gibi yanan ahıma , bu perişan halime bir kere bak da bana mer­hamet et. Seni sevenlerin nasıl perişan bir şekild~ yaşamakta olduk l a rın ı görmez mi-

. 7 sın ..

Ulühiyyetini bileli gönlümde sakladı­ğım muhabbete, sana arz ettiğim kulluğa karşı mükafat yerine ceza mı görmeliyim?

Bir vefakar köpek bile cömert bir kişi­nin hizmetinde kocayınca evvelkinden daha fazla tazim ve hürmet görür. Vefa­sında sebat gösterdikçe onu uzaklaştır­

mak sahibinin aklından bile geçmez. Ben senin ulu dergahında uzun zamandan be-

· ri sebat gösterdiğim halde ş imdi bana ka­pılar kapalı mı tutuluyor? h! Dergahında köpekten daha aşağı bulunmaktayım.

Keşke başka bir kapıya bağ l anabilmiş ol­saydım!

Bir kul ubOdiyyette pir olunca - Pek o kadar değerli olmasa bile- onu lutf i le azad ederler, ucuzca satıvermezler. Dostu düşmana kurban etmek var mıdır?

Ey benim gibi bu yolun yolcuları olan­lar! Halime bakın da ibret alın. Biz bir ta­kım arkadaşlar idik ki bir gülün yaprakla­rı gibi birbirimize sarılmış, yüreklerimiz kan ağlayarak hırkanın altına ç~kilmiş

idik. Kan.aatta bize g ı bta ederlerdi. Kendi ha limizle meşgu l idik. Kimsenin iyisiyle kötüsüyle uğraşmazdık. Meğer rüzgar öy­le bir pusuya yatmış ki estiğinde bizi peri­şan etti. Her birimizi bir tarafa attı. Birbi­rimizi o kadar bağlıyken şimdi çöl rüzga­rının savurması ile birbirimizden ayrıldık. Kafesteki bü lbül gibi d ışarının hasretini çekip sevgilinin özlemiyle yanıp tutuş­

maktayız.

Benimle aynı kaderi paylaşanlar aca­ba ş imdi nerededirler? Nerede olduklarını bari bilseydim ne olurdu ... Nedir bu canı­

mı acıtan ayrılık? Nedir bu bağrımı yakan ateş? Bunlar kalemle tarif edilebilir şeyler midir?

J I.) j l bylı bylı ~I~ 4.4w

J'ıi 1 ;,f .l.J.l t:.Y1ı r-'fa. t;

"Sine lıalıem şerha şı:rha ez ı'irfık Ta begıJyem şerh-i dil-i iştiyak"

"Özlem derdini anlatmak için ayrılıktan

parça parça olmuş bir yürek isterim"

Gözleri vatanlarında kalanlar, hayatın lezzetini bi lmeyenler, vücutlarından usa-

Page 8: o HACI BEKTAŞ VJELI - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2000_13/2000_13_YILMAZH.pdf · Onun eski zevk ve geleneğe bcığlı kal masında düzenli bir ttıhsil görmeyişi,

nanlar, ey arkadaşlar! Söyleyin beninı gi­

bi bir avare gördünüz mü?

Gece olunca karıncalar yuvalarına sı­

ğınır, kuş l ar tüneklerine tünerler. Her mahluk kendine bir yer bulur. Ben ne ave­re günahkarım, gönlüm hüzünle dolu.

Gözyaşını kan o lduğu halde nerede olur­sa olsun başımı kanadımın altına sokup

yatıyorum. Bilmem acı veren kaderim be­ni ne zamana kadar böyle ezip duracak?

Seher vaktindeki yakarışlarını bir türlü

bu derdime tesir etmiyor. Sevgilinin gö­zünden düşdüm mü acaba? Eğer böyle

ise, ac ı masız zaman ile daha çok işimiz var.

Ey Allah'ım! Henüz senin lütfundan

ümidimi kesmedim. Ömrünü senin aşkı­na adamış bir kulun değil miyim? Elbette bir gün olur iltifatına mazhar, mükafatına nai l olurum.

Dipnotlar

Al l ah'<ı k<ırşı y<ıpıl<ııı yalv<ırış, yak<ır ı ş,

niyaz. Q

2 Mirza Muhammed Sadık, hayatı sıkıntılarla geçen, yüreği yanık, İranlı bir şairdir. Şairin eserlerinde diğer şa i rlerde olmayan değişik bir söyleyişi vardır. Mirza, zaman zaman gazel söylemekle , biri ikte onun yapısı

mesnevi tarzına daha uygundu. Mirza'nın Nadir Şah' ın oğlu Ramazan Kulı Mirza ile bir sohbeti sırasında yanl ı ş anlaşı l ması

üzerine iki gözü kör edilmiştir. Şair 1184 (1770) tarihinde ölmüştür.