Upload
others
View
8
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
1
ÜLKEMĠZ ORMANCILIĞINDA UYGULANAN ORMAN AMENAJMAN
PLANLAMA MODELLERĠNĠN ĠNCELENEREK, ÇAĞDAġ PLANLAMA
TEKNĠKLERĠ ĠLE KARġILAġTIRILMASI
Abbas ġahin (Orman Yüksek Mühendisi – BaĢmühendis)
Adres: Orman Bölge Müdürlüğü 25.Orman Amenajman BaĢmühendisliği
Maslak / Ġstanbul
Tel : 0 212 262 77 09 / 2416 e- mail : naisahin @yahoo.com.
ÖZET
Ülkemizdeki orman amenajmanının tarihsel gelişimi kısa olarak
açıklandıktan sonra, planlı dönemden günümüze orman amenajmanı
uygulamaları anlatılmıştır. Bu uygulamalar anlatıldıktan sonra uygulamada
karşılaşılan sorunlar ayrıntılarıyla incelemede verilmiştir. Son bölümde ise
özellikle Rio Deklerasyonu sonucunda ormancılık alanında meydana gelen
gelişmeler incelenmiş ve bizlerin bu alanda neler yapması gerektiği ortaya
konulmuştur.
1. TÜRKĠYE’DEKĠ ORMAN AMENAJMANININ TARĠHSEL GELĠġĠMĠ
1.1. Cumhuriyet Dönemi Öncesi
Türkiye’de düzenli ormancılığın temelleri , Orman Amenajmanı’nın kuruluş tarihi
olarak belirtilen 1917’den 60 yıl önce, 1857 yılında atılmıştır. 1914 yılında, Avusturya’dan
H. VEITH adlı bir müşavir davet edilmiş ve kendisi özellikle Amenajman Organizasyonu ve
mevzuatı ile meşgul olmuştur. Bu nedenle VEITH; Türkiye Orman Amenajmanı’nın
kurucusu olarak bilinmektedir(EVCİMEN,1978).
İlk Orman Amenajman Yasası 1917 yılında; İlk Orman Amenajmanı Yönetmeliği’ de
1919 yılında çıkarılmıştır. Türkiye’de ilk Amenajman Planı’nın hazırlanması tarihi ise, 1918
yılıdır. JUDEICH Metodu’na göre hazırlanmış bulunan bu Amenajman Planı, 5 Avusturyalı,
7 Türk olmak üzere, 12 Orman Mühendisi tarafından düzenlenmiştir(ERASLAN –
ŞAD,1993).
EVCİMEN, Cumhuriyet dönemine kadar olan ormancılık tarihini dört aşamaya
ayırmış ve bunları;
I . Düzenli ormancılığın başlangıcından önceki (1299 – 1856),
II . Düzenli ormancılığın Fransız uzmanları tarafından başlatıldığı ve yerleştirildiği
(1856 – 1878),
III . Ormancılık çalışmalarının sadece Türk Ormancıları tarafından sürdürüldüğü
(1878 – 1914),
IV . Ormancılığımıza Avusturyalı uzmanlar tarafından yeni bir yön verildiği ve planlı
işletmeciliğin başlatıldığı (1914 – 1923), dönemler olarak tanımlamıştır.
Orman Amenajmanı, ormancılık tarihi içerisindeki yerini planlı işletmeciliğin
başladığı tarihle birlikte almaya başlamıştır.
2
1.2. Cumhuriyet Dönemi
Bu devrin ormancılık açısından en önemli olayı, 1937 yılında ilk olarak Orman
Yasası’nın çıkarılmasıdır. Orman Amenajmanı açısından kronolojik olarak aşağıdaki
gelişmeler yaşanmıştır(ERASLAN – ŞAD,1993).
I . 1917 tarihli Orman Amenajman Yasası, 1924 yılında yenilenmiş ve Orman
Amenajman çalışmaları buna göre yürütülmüştür.
II . 1937 tarihli Orman Yasası çıktıktan sonra, yeni Amenajman Yönetmeliği, ancak
1941 yılında çıkarılmıştır.
III. 1941 yılında çıkarılan Amenajman Yönetmeliği yürürlükten kaldırılarak, 1944
yılında yeni bir Amenajman Yönetmeliği uygulamaya konulmuştur.
Bu yönetmeliğin amacı, en az masraf yaparak, en kısa süre içinde devlete ait tüm
ormanların amenajman planlarının düzenlenmesidir. Bu amaç dört yıl gibi kısa bir sürede
gerçekleştirilmiştir. Bu planların,sıhhati de oldukça düşüktür. Ancak, Türkiye’ de ilk defa
olarak tüm ormanların aynı esas ve yöntemlerle Amenajman Planlarının düzenlenmesi işi
tamamlanmıştır.
IV . 1952 yılında Amenajman Yönetmeliği değiştirilmiştir.
V . 1955 yılında Amenajman Yönetmeliği yeniden değiştirilmiştir. Eskiye kıyasla
daha ileri hüküm ve esasları kapsayan bu yönetmelikle, amenajman çalışmaları
1963 yılına kadar sürdürülmüştür.
1962 yılında kurulan Devlet Planlama Teşkilatı’nca, ülke kalkınma planları
hazırlanmış, buna bağlı olarak Ormancılık Sektörüne de belirli amaç ve görevler verilmiştir.
Bunları gerçekleştirmek üzere, tüm ormanların modern metotlarla ayrıntılı amenajman
planlarının hazırlanması istenmiştir. Bu işin 10 yıl içerisinde bitirilmesi öngörülmüştür.
Hazırlanan program çerçevesinde 1964 yılında başlanan bu planlama, 1973 yılında
bitirilmiştir.
VI. Planlı dönemdeki çalışmalarda elde edilen deneyimlerle, uygulamada karşılaşılan
güçlüklerin, revizyon devresinde giderilmesi için, 1973 tarihli “Orman
Amenajman Planlarının Düzenlenmesine, Uygulanmasına ve Yenilenmesine
Dair Yönetmelik” uygulamaya sokulmuştur.
Günümüzde, Orman Amenajman Planları, 6831 Sayılı Orman Yasası’na dayanarak
1991 yılında uygulamaya giren “Orman Amenajman Planlarının Düzenlenmesi,
Uygulanması, Denetlenmesi ve Yenilenmesi Hakkında Yönetmelik” esaslarına göre
gerçekleştirilmektedir. Bundan önceki yönetmeliğe göre önemli değişiklikler içermesine
rağmen dünyada son dönemde meydana gelen değişim ve gelişmelere (özellikle Rio
Deklerasyonu sonrası) uyumlu olabilmesi için yenilenmesi zorunlu hale gelmiştir.
3
2. PLANLI DÖNEMDEN GÜNÜMÜZE ORMAN AMENAJMANI
Orman Amenajmanı ; “Ormancılığa konu olacak plan ünitelerinde sahip bulunulan
doğal koşullar çerçevesinde ormanların teknik ve ekonomik yönden planlanması, bu planın
uygulanmasının izlenerek denetimini” ifade etmektedir(ERASLAN – ŞAD,1993).
Orman Amenajman bilimi , “sahibi, sınırları ile idare ve işletme amaçları” bilinen
ormanları düzenleyip ve planlamaktadır. Ülkemizde ormanların tümüne yakının sahibi
devlet olduğu için mülkiyet ve sahiplilik konusunda sorun yaşanmamaktadır. Fakat, ülke
ormanlarının sınırlandırılması işlemi tamamlanmadığı için planlama konusunda önemli
sorunların yaşanmasına neden olmaktadır.
Ayrıca, 1991 yılında uygulamaya giren “Orman Amenajman Planlarının
Düzenlenmesi, Uygulanması, Denetlenmesi ve Yenilenmesi Hakkında Yönetmelik” devlet
ormanlarının idare ve işletme amaçlarının tayin yetkisini Orman Bakanlığı’na bağlı Orman
Genel Müdürlüğü’ne vermiştir. Buna rağmen ormanların fonksiyonları ve buna bağlı olarak
idare ve işletme amaçları kabul edilebilir gösterge ve değişkenlere bağlı olarak tespit
edilmemiştir. İdare ve işletme amaçlarının belirsizliği de planlamacı açısından önemli bir
kısıt oluşturmaktadır. Yürürlükteki Orman Yasasına göre; İdare ve İşletme Amaçları
yönünden orman alanları;
1- Koruma Ormanları,
2- Üretim Ormanları,
3- Milli Park Alanları
olarak üç grupta değerlendirilmiştir. Günümüz koşullarında bu amaçlar toplumun ve doğal
yaşamın isteklerini yeterince karşılamamaktadır.
Orman Amenajmanı çalışmaları planlı dönemle birlikte önemli aşamalar sağlamasına
rağmen bu en temel öğelerinden bazılarından yoksun bir şekilde yoluna devam etmektedir.
Planlı dönemden günümüze kadar uygulanan planlama modelleri aşağıda açıklanmıştır.
Orman Amenajmanı bakımından orman formları; Aynıyaşlı (Maktalı) ve
Değişikyaşlı (Seçme) ormanlar olarak ikiye; işletme şekilleri bakımından ; Koru, Baltalık ve
Korulu Baltalık ormanları olmak üzere üçe ayrılır(OGM,1991).
Ormanlar ve ormanlaştırılacak alanlar; sürekli ve planlı olarak işletilmek üzere, plan
ünitelerine ayrılır. Plan ünitesi; Tabii, coğrafi, idari ve mülki sınırlarına göre, müstakil sınırlı
ve amenajman planlı, idari ve teknik iş bütünlüğü sağlaması gözetilen bir orman
kompleksidir. Plan ünitesinin ormanlık alanları, en çok işletme şefliği sınırlarını kapsayacak
büyüklükte olur(OGM,1991).
Plan ünitesi; uygulanacak teknik müdahaleler ile envanter, kayıt, hesap ve kontrol
işlerine temel teşkil eden , mümkün olduğu kadar arazinin topoğrafik yapısına ve mevcut
tabii ve sun’i hatlara dayanan ve ayrımında gözetilmesi gerekli faktörler gözönünde tutularak
sabit sınırlı, plan ünitesinin parçalarını teşkil eden “bölme” lere ayrılır. Bölme, farklı meşcere
tipi sahalarını kapsaması halinde bölmeciklere ayrılır(OGM,1991).
4
Ormanın bugünkü (aktüel) kuruluşunu, tespit edilen ilkeler ve amaçları
gerçekleştirecek optimal kuruluşa götürmek üzere, ormandan alınacak hasılatın miktarını,
yerini ve yılını kararlaştırmak için yararlanmanın düzenlenmesinin gerçekleştirilmesi
gerekmektedir. Yararlanmanın düzenlenmesi ülkemiz ormancılığında yaş sınıfları ve çap
sınıfları metodu olmak üzere iki şekilde gerçekleştirilmiştir.
2.1. YaĢ Sınıfları Metodu
Şayet kesim objesi bir ağaç topluluğu ve kesim alanı ya da adına makta denilen bir
orman alanını kapsıyorsa, böyle ormanlara aynıyaşlı orman veya maktalı orman denir.
Maktalar genellikle ormanı oluşturan ağaç türlerinin idare süresi, idare ve işletme amaçları ile
işletme şekli, yetişme ortamı faktörleri ... vb. etkenlere göre saptanmaktadır. Makta sayısı ve
büyüklüğü de, orman alanı, idare süresi ve periyot uzunluğuna göre değişmektedir
(ERASLAN – ŞAD,1993).
Aynıyaşlı ormanlarda düzenleme unsurları, “yaş” ve “alan”dır.
Plan ünitesinin aynıyaşlı koru ormanı halinde işletilmesi kararlaştırıldıktan sonra, yaş
sınıfları metodunu uygulayabilmek için;
a. Gerekli verilerin toplanması ve değerlendirilmesi
b. Meşcere tanıtım tablosu ve silvikültür planının hazırlanması,
c. Aktüel kuruluşun saptanması,
d. Normal kuruluşun ortaya konulması,
e. Plan ünitesinde aktüel ile normal (optimal) kuruluşun karşılaştırılması,
f. Plan ünitesinde aktüel kuruluşun normal (optimal) kuruluşa yaklaştırılması
olanakları,
g. Son hasılat kesim planının düzenlenmesi ve etasının saptanması,
h. Ara hasılat kesim planının yapılması,
ı. Kesim haritasının düzenlenmesi gerekmektedir.
Bu metod da hasılat; periyodik gençleştirme alanlarından alınacak son hasılat etası ile
periyodik gençleştirme alanları dışında kalan alanlardan elde edilecek olan ara hasılat
etasından oluşmaktadır.
Ülke ormanlarının 12 877 174,6 hektarlık kısmı yaş sınıfları metoduna göre işletilen
maktalı koru ormanlarıdır. Bu alanın 6 679 799,2 hektarı verimli koru ormanı olarak
planlanmıştır. Üretime konu maktalı ormanların hektardaki ortalama serveti 153,1 m³,
hektardaki ortalama yıllık artım miktarı ise 3,986 m³’ tür. (DPT,2001).
Aynıyaşlı ormanlarda uygulanan yaş sınıfları metoduna yönelik en temel eleştiriler;
a. İdare sürelerinin kısa olması,
b. Ormanların fonksiyonlarının belirlenmemiş olması ve ormanların çok büyük bir
kısmının üretim amaçlı kullanılması,
c. İdare ve işletme amaçlarının belirlenmemiş olması,
d. Gençleştirme alanlarının çok geniş olması ve buna bağlı olarak gençleştirme
alanlarındaki başarısızlık ve planın uygulamadaki yetersizliği,
5
e. Üretim ormanlarında, bir meşcere tipi için belirlenen bakım etası plan ünitesinin
tümünde aynı miktarda alındığı için uygulamada sorun çıkarması şeklinde ifade
edilmektedir.
2.2. Çap Sınıfları Metodu
Kesim objesi tek ağaç, kesim alanı da ormanın tüm alanı ise, düzenli müdahaleler
neticesinde oluşan bu forma “Değişikyaşlı Orman Formu” denir. Değişikyaşlı ormanlar
farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır. Münferit Değişikyaşlı Kuruluş ; Burada ağaçlar arasında,
üst üste tabakalanma sözkonusudur. Bu tarz ormanlarda genellikle bir sahada, henüz
çimlenmiş fideden, kesim çağına kadar olan gençlik, sırıklık, direklik ve ağaçlık çağındaki
fertler bir arada yer almaktadır(ERASLAN – ŞAD,1993).
Değişikyaşlı ormanlar, üst üste dört sosyolojik sınıfla (gençlik, gelişme, yaşlanma,
ihtiyarlama) temsil edilmektedir. Bu ormanlarda düzenleme unsuru olarak yaş ve alan değil;
çap, çap sınıfı, ağaç sayısı ve göğüs yüzeyi gibi unsurlar önem taşımaktadır. Bu nedenle
değişikyaşlı koru ormanlarında düzenleme unsurları; çap, çap sınıfı, ağaç sayısı ve göğüs
yüzeyi’ dir.
Değişikyaşlı koru ormanları ile ilgili silvikültürel uygulamalarda, ormandaki çeşitli
çaplara sahip ağaçların yan yana ve bir arada yaşatılması ve bunların oluşturduğu
meşcerelerin normal kuruluşta tutulması veya bu kuruluşa yaklaştırılması amacı
güdülmektedir. Bu uygulamalar teknik yönden olgun hale gelen ağaçların hasadı ve
yerlerine gençliğin getirilmesi, gençlik ve sırıklık çağındaki fertlerin ışıklandırılması, ince ve
orta ağaçlık çağındaki gövdelerde gerekli bakım kesimlerinin yapılması hususlarını
kapsamakta ve “seçme kesimi” adı verilen tek bir kesim tipi ile tüm orman alanı, dönüş
süresi içinde bölme, bölme ele alınacak biçimde yürütülmektedir(ERASLAN – ŞAD,1993).
Değişikyaşlı ormanlarda uygulanan kesimlerin tümü seçme kesimi olarak
nitelenmesine rağmen uygulanan kesimlerin fonksiyonları sağlık kesimi, bakım kesimi ve
gençleştirme kesimi olarak nitelendirilmektedir. Yani aynı bölme yada bölmecik içerisinde
bu işlemlerin tümü kombine olarak uygulanabilmektedir.
Ülke ormanlarının 292 545,5 hektarlık kısmı seçme ormanları olarak işletilmektedir.
Bu alanın 235 339,5 hektarı verimli koru ormanı olarak planlanmış ve plan uygulamaları
devam etmektedir. Üretime konu seçme işletme sınıfında hektardaki ortalama servet 290.9
m³, hektardaki ortalama yıllık artım miktarı ise 6,544 m³’ tür. Bu ormanlardan yıllık ortalama
433 962 m³ seçme etası alınmaktadır(DPT,2001).
Çap sınıfları metoduna göre işletilen seçme ormanları ile ilgili uygulamada
karşılaşılan en temel sorunlar;
a. Seçme işletme sınıfı hakkında yeteri kadar bilgiye sahip olunamadığından seçme
damgalarının aynıyaşlı maktalı ormanlar gibi gerçekleştirilmesi,
b. Verilen seçme etalarının yetersiz olması,
c. Aktüel kuruluş ile optimal kuruluşun birbirinden oldukça uzak olması,
d. Göknar ormanlarındaki (özellikle kabuk böceği ve devrik) olağanüstü etaların
fazla olmasından dolayı plan uygulamalarının işletme amaçlarına göre
yapılamaması,
6
e. Göknar seçme ormanlarının fonksiyonlarının belirlenmemiş olması,
f. İdare ve işletme amaçlarının belirlenmemiş olması ve buna bağlı olarak tüm
ormanlarda aynı amaç çapının belirlenmiş olması,
şeklinde tanımlanmaktadır.
2.3. Örnek ĠĢletmelerin Amenajman Planlaması
Orman amenajman planlama teknikleri ülkemizde, planlı dönemle birlikte çok
değişiklik göstermiştir. 1963 yılında kurulmuş olan “örnek iĢletmeler”in planlanması İ.Ü.
Orman Fakültesinin de katılımıyla oluşturulan bir Teknik Komitenin hazırlamış olduğu
Yönetmeliğe göre yapılmıştır. Bölmecik bazında münferit silvikültürel planlama esaslı,
yetişme ortamı ünitelerinden özellikle detaylı toprak etütlerinin yapıldığı bu planlamanın
uygulaması, örnek işletmelerin 1973 yılında kaldırılmasıyla son bulmuştur(DPT,2001).
2.4. Akdeniz Orman Ürünleri Kullanım Projesi (GazipaĢa Model Planı)
1978 yılından itibaren “Akdeniz Orman Ürünleri Kullanım Projesi” çerçevesinde
Gazipaşa, Mut, Bucak, Eskere ve Karaisalı amenajman planları geliştirilmiştir. Bu planlarda,
ağaç serveti ve artım matrisleri oluşturularak etanın 100 yıllık kestirimi simülasyon tekniği
ile hesaplanmıştır. İşletme bazında yapılan bu planlarda maliyet analizi raporu da ortaya
konmuştur(DPT,2001).
Planlama amacı; “orman köylüleri vasıtasıyla, daha fazla ürün sağlayabilmek için
orman kaynaklarının devamlı olarak elde tutulması, geliştirilmesi, genişletilmesi ve böylece
ormandan en iyi şekilde faydalanılmasıdır” şeklinde tanımlanmıştır(MIZRAKLI,1999).
Plan tekniği diğer plan tekniklerinden oldukça farklılık göstermektedir. Aktüel durum
belirlendikten sonra, yeni yetiştirilecek ormanlarda elde edilecek potansiyel verimin
saptanması ve planlamanın buna göre yapılması yoluna gidilmiştir. Bu da simülasyon
(benzetim) yöntemi uygulanarak sağlanmıştır. Model plan mevcut koru ormanlarının
planlanmasını, silvikültür faaliyetlerini, yol, ağaçlandırma ve erozyon kontrol faaliyetlerinin
tümünü, sosyal baskı ve işçi durumu koşullarını kapsamaktadır(MIZRAKLI,1999).
Planın genel özellikleri;
a. Plan ünitesi olarak Orman İşletme Müdürlüğü esas alınarak hizmetlerin
gruplandırılması amaçlanmış ve buna dayanan bir yönetim sistemi amaçlanmıştır.
b. Eta hesabının yapılmasında kullandığı simülasyon tekniği açısından oldukça
başarılı bir planlama tekniğine sahiptir.
c. Ağaç hacim ve artım tabloları bonitetlere göre düzenlenmiştir. Ayrıca hacim
tabloları, kabuklu ve kabuksuz gövde, bıçkılık tomruk hacmi, kabuksuz direk
hacmi, kabuksuz sanayi odunu hacmi ve yakacak odun hacmi olarak ayrıntılı bilgi
vermektedir.
d. Plan uygulamaları, özellikle gençleştirme alanları yıllık olarak belirlenmiş, planın
belirlediği yıl uygulamalar gerçekleştirilmiş ve buna bağlı olarak her yıl düzenli
kontroller gerçekleştirilmiştir.
e. Faydalanmanın düzenlenmesinde yaş sınıfları amenajman metodu uygulanmıştır.
7
f. Ağaç serveti ve artım matrisleri oluşturularak etanın 100 yıllık kestirimi
simülasyon tekniği ile hesaplanmıştır.
Planla ilgili kısıtlar(ANONİM);
a. Planlamada baz alınan traşlama kesim ve dikime dayalı yıllık alan metodu
biyolojik çeşitlilik ve yaban yaşamının korunması açısından olumsuzluk olarak
değerlendirilmektedir.
b. Bonitetin düşük olduğu alanlarda uygulanması hem ekonomik anlamda hem de
biyolojik anlamda sakıncalar taşımaktadır.
c. Plan uygulaması ve kontrol mekanizması sayısal ve bilgisayar ortamında
gerçekleştirilmesi gerekirken bu yapılamamıştır.
d. Plan uygulama alanı işletmelerin (pilot işletmeler) seçiminde doğru kararlar
verilmemiştir.
e. Kızılçam dışındaki ağaç türlerinin yayılış gösterdiği alanlarda özellikle kesim ve
dikim yoluyla gençleştirme çalışmaları yeterince başarılı olmamış ve ayrıca
önerilen bu yöntemin doğruluğu da çok tartışma konusu yapılmıştır(Özellikle
yüksek rakımlı karaçam meşcereleri için).
f. Üretim dışı alanlarda ne tür çalışmalar yapılacağı belirlenmemiştir.
g. Planlamanın yeniden değerlendirilmesi yapıldıktan sonra devamlılığı
sağlanamamıştır.
Ayrıca, planlamanın en temel özelliği orman endüstri sanayiine hammadde teşkil
edecek amaçlar doğrultusunda çalışmayı hedeflemesidir. Ülke ormanlarının işletme amaçları
belirlendikten sonra endüstriyel ormancılığı amaç kabul eden orman alanlarında bu tür
çalışmaların yapılması yararlı olacaktır. Fakat uygulama alanlarının seçiminde kullanılan
göstergeler sağlıklı olmalı ve bu tür çalışmalar devamlılık oluşturmalıdır. Bu uygulamalar
devamlılık oluşturmadığı takdirde orman endüstri sanayiinin yatırım yapması olanaklı
olmayacaktır.
2.5. Batı Karadeniz Bölgesi Yapraklı Orman ĠĢletmeciliği (Türk – Alman
Ormancılık Projesi)
Türk ve Almanya’nın Baden Wütenberg Orman Genel Müdürlüklerince ortak olarak
yürütülen “Batı Karadeniz Bölgesi Yapraklı Orman İşletmeciliği” projesi, yapraklı
ormanlardaki silvikültürel problemlerin çözülmesi amacıyla 1987 yılında uygulamaya
konulmuştur. Bu projenin amenajman faaliyetleri kapsamında “ Bölmecik Bazında Münferit
Silvikültürel Planlama” olarak geliştirilmiştir.
Projenin Orman Amenajman bölümünden sorumlusu MERİÇ, projenin orman
amenajman açısından önemini anlatırken şu ilkelere dayandırmıştır. Bunlar;
a. Tabiat tipi ormancılık veya tabiata yakın ormancılık ana amaçtır.
b. İdare amaçlarını ve ormanın fonksiyonlarını dikkate alan bir planlama tekniği
geliştirilmeye çalışılmaktadır.
c. Türkiye şartlarına, Türkiye koşullarına, her bakımdan, gerek teknik, gerek idari ve
sosyal bakımdan uygun olan; yani planlandıktan sonra, süresi sonunda % 100’e
yaklaşan uygulanabilirlikte planlar yapmak.
8
d. Planların uygulayıcılar tarafından kolaylıkla anlaşılabilir olmasını temin etmeye
çalışmak.
e. Esneklik
1. Plan uygulama esnasında meydana gelen değişikliklerin planlara
yansıtılması,
2. Gerek orman fonksiyonları ve idari amaçları gerek diğer sosyal ve
ekonomik olaylar veya daha değişik nedenlerle plan ünitesindeki
değişikliklerin yansıtılması,
3. Silvikültür ve amenajman meslek disiplinlerinde meydana gelecek
değişikliklerin planlara kolayca aktarılabilmesi şeklinde esnekliğin
sağlanması amaçlanmaktadır.
Bu proje kapsam olarak Batı Karadeniz’deki yapraklı ormanların silvikültürel
isteklerini dikkate alacak şekilde planlanmasını amaç edindiği halde Doğu ve Orta Karadeniz
Bölgeleri’nde de uygulama alanı bulmuştur. Ayrıca yapraklı ormanlar ana çalışma konusu
olduğu halde ışık isteği fazla olan ağaç türlerini kapsayacak şekilde de kapsam
genişletilmiştir.
Planın özellikleri;
a. Envanter tekniği çok yoğun ve bölmecik bazında envanter toplanmasını
gerektirmektedir.
b. Hem sistematik dairesel deneme alanında hem de serbest releskop deneme
alanlarında çalışılmaktadır.
c. Özellikle göğüs yüzeyini dikkate alan bir planlama tekniği uygulanmaktadır.
d. İşlem ünitesi olarak bölmecik kabul edilmekte ve tüm silvikültürel çalışmalar
burada aynı anda uygulanabilmektedir.
e. Ormanların fonksiyonları daha net bir şekilde planlamacı tarafından ortaya
koyulmaktadır.
f. Uygulama alanları her yıl uygulamacı tarafından belirlendiği için esneklik
sağlamaktadır.
g. Üretim ormanları ile diğer ormanlar ayrıldıktan sonra üretim ormanlarında
silvikültürel amaçlara uygun daha yoğun bir üretim gerçekleştirilmektedir.
Planla ilgili sorunlar ve kısıtlar;
a. Envanter toplama tekniği ve planlamanın maliyeti oldukça yüksek olması ve buna
bağlı olarak çok az bir alanın planlanmasının gerçekleştirilmesi,
b. Zaman ve mekan düzenlemesini gerçekleştirmemiş olması,
c. Denetim ve kontrol mekanizmasının oldukça zor olması ve aktüel – optimal
kıyaslamasının sağlıklı yapılamaması,
d. Özellikle devamlı orman olarak ayrılan işlem ünitelerinin optimal değerlerinin
olmaması ormanın nasıl bir gelişme gösterdiğini ortaya konulmasına engel olması,
e. Personel devamlılığını zorunlu kılmasından dolayı sorunların oluşması,
f. Teknik personelin uygulamada yeteri kadar bilgiye ve tecrübeye sahip olmaması,
g. Özellikle yapraklı ormanların dışında da devamlı ormanların yaygınlaştırılmasının
doğal gençleştirme alanlarındaki başarının azalmasına neden olması,
h. Haritalama tekniğinin ve özellikle meşcere tipleri yerine kullanılan bölmecik
numaralarının yeterli bilgiyi vermemesi,
9
i. Etanın devamlılığını sağlayacak değişkenlerin planlamada kullanılmaması, bu
planlama tekniğinin en çok eleştirilen değişkenlerini oluşturmaktadır.
2.6. Orman Amenajman Planlama ve Kaynak Bilgi Sistemlerinin GeliĢtirilmesi
Projesi (FRĠS – Forest Resource Information System)
Orman Genel Müdürlüğü ile Finlandiya’nın Enso Forest Development Oy. Ltd.
arasında yapılan ticari sözleşmenin işlerlik kazanması ile 1998 yılında proje başlatılmıştır.
Projenin esası; Amenajman Planlarının yapılmasında teknolojiden en üst seviyede
faydalanmak,diğer ormancılık faaliyetleri ile Amenajman Planlarının uygunluğunu sağlamak,
özetle bütün ormancılık iş ve işlemlerinin birbirleriyle ve gerekli olduğunda diğer sektörlerle
uyumunu sağlamaktır.
Arazi faaliyetleri ve uygulamaları Zonguldak Orman Bölge Müdürlüğü’nün Karabük
Orman İşletme Müdürlüğü orman işletme şefliklerinde , Proje Arazi Düzeyi Uygulama
Koordinatörlüğü organizasyonunda yürütülmüştür.
Projenin ana bileşenleri kapsamında; envanter metodu, envanter verileri, modeller,
çalışma akışı ve raporlardan teşkil edilecek mevcut durumun ortaya konması ile veriler sistem
komponentleri, fonksiyonlar, temel haritalar, GIS, mekansal veriyi canlandırma ve
Amenajman Planlamadan oluşan Enso FRIS Proje Planının tanımlanması ile sistemin dizaynı
sağlanarak uygulama aşamalarına geçilmesidir(TEMERİT.1999).
Projenin uzun dönem amaçları;
a. Modern orman envanteri ve Amenajman Planlama ile Kaynak Bilgi Sistemlerinin
Geliştirilmesi suretiyle sürdürülebilir orman yönetiminin sağlanması,
b. Kırsal alanlarda sosyo–ekonomik kalkınmaya hizmet edecek güvenilir ve
ormanlara ilişkin çevresel bilginin sağlanması,
c. Orman Genel Müdürlüğü orman kaynakları bilgi sistemlerinin ilgili uluslar arası
ve özellikle de Avrupa Birliği ülkeleri orman kaynakları bilgi sistemlerine
entegrasyonunun sağlanması,
d. Ormancılık sektörünün faaliyetlerinin, personelin yeni metot ve teknikler
konusunda eğitimiyle entansif hale getirilmesidir.
Projenin kısa dönem amaçları;
a. Orman Bakanlığı bünyesinde yer alan Genel Müdürlükler ve Daire Başkanlıkları
ihtiyaçlarına cevap verecek modern bir veri tabanı kurulması,
b. Orman Amenajman Planlanması, orman envanteri, haritaların hazırlanması ve
amenajman planlaması çalışmaları için modern ekipman ve aletlerin sağlanması,
c. Orman Kaynakları Bilgi Sistemi (FRIS) tesisi için, mevcut sistemle uyumlu uygun
ekipmanlar ve bilgisayar programlarının sağlanması,
d. Teknik elemanların envanter, harita yapımı, amenajman planlama ve özellikle
Coğrafi Bilgi Sistemi konusunda Türkiye ve Finlandiya’da eğitimi
hedeflenmektedir.
10
Bu proje ile haritaları ile birlikte Amenajman Planlarının yapılması, uygulanması,
uygulama sonuçlarının denetlenmesi ve Orman İşletmeciliğinin gerektirdiği diğer çalışmaların
topluca izlenmesi bilgisayar ortamında gerçekleştirilecek; böylelikle işlemler ve birimler
arasındaki koordinasyon kendiliğinden sağlanmış olacaktır. Örneğin; yol durumu, kadastro
mülkiyet durumu, yetişme ortamı özellikleri, üretim durumu ve sonuçları, bitkilerin yayılış
alanları, orman işletme şekilleri, vb. ile bunları ilişkilerini aynı ortamda görmek olanaklı
olacaktır.
Kısa dönemli amaçların önemli bir kısmı amacına ulaşmıştır. Planların haritaları ile
birlikte münferit plan esasına göre gerçekleştirilmesi sağlandığı halde, programlamanın ve
harita yapımının klasik plan yapımı ile ilgili boyutu eksik kalmıştır. Ayrıca planların yapımı
bu sistemle gerçekleşirken planların uygulanması, sonuçlarının izlenmesi ve denetlenmesi
boyutu sistemin içerisinde yer almamıştır. Her şeye rağmen bu çalışmaların devamlılığı
sağlanmalı ve uzun dönem amaçlara ulaşmanın yolları aranmalıdır. FRİS, Amenajman
Planlaması açısından bir model oluşturma amacında olmamıştır. Varolan orman amenajman
planlama modellerinin orman kaynak bilgi sistemleri ile uyumunu amaçlamıştır. Karabük’te
gerçekleştirilen çalışmalar ise ağırlıklı olarak “Batı Karadeniz Bölgesi Yapraklı Orman
İşletmeciliği” projesi değişkenleri ile Yaş Sınıfları ve Seçme İşletme Sınıfı değişkenleri
kullanılmıştır.
3. ÇAĞDAġ PLANLAMA YÖNTEMĠ NASIL OLMALIDIR
BirleĢmiĢ Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı 3 – 14 Haziran 1992 tarihleri
arasında Rio de Janerio’da bir araya gelerek;16 Haziran 1972 Stockholm’de kabul edilen
Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı Deklarasyonu’nun teyid edilerek;Yeni ve
tarafsız global bir ortaklığın kurulabilmesi için devletler, toplumun anahtar sektörleri ve
insanlar arasında yeni işbirliği düzeylerinin yaratılması hedefiyle; Bütün toplumların kendi
ilgi alanlarını dikkate alan global çevre ve kalkınma sistemini koruyan uluslar arası
antlaşmalar için çalışarak; Dünyanın birbirinden ayrılmayan ve bir bütün olan doğasını
tanıyarak; Rio Deklarasyonunu yayınlamışlardır. Kendinden evvelki uluslar arası çabalara
nispetle Rio zirvesinin en belirgin özelliği “Kalkınmaya rağmen çevrenin, çevreye rağmen
kalkınmanın” sağlanamayacağı hususunun vurgulanmakta olmasıdır. 21. Yüzyılın Stratejisi
“Sürdürülebilirlik” ekseni etrafında “Çevre ve Kalkınma” konularının dengeli bir şekilde
ele alınmasından ibarettir.
Rio Zirvesi 5 ana belge üretmiştir. Bunlar ;
Deklârasyon
Ormancılık Prensipleri
Gündem 21
Uluslar arası Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi
Uluslar arası İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesidir.
Bu belgelerin bir tanesi tamamen ormancılıkla ilgili olup, diğer belgelerin tümünde de
ormancılık detaylı bir şekilde konu edilmiştir.
11
Burada ormancılıkla ilgili temel stratejiler ortaya konulduktan sonra “Orman
Kaynakları Yönetim Yapısı” ve buna bağlı olarak da “Orman Kaynaklarının Planlaması” nasıl
gerçekleştirilmelidir sorusuna yanıt aramak gerekir.
Ormancılık Prensipleri; Ne çeşit olursa olsun, kime ait olduğuna bakılmaksızın
bütün ormanlar için uyulması gereken ve resmi bağlayıcılığı olmayan çerçeve prensipler
dizinidir. 15 ana madde altında 42 prensipten oluşan bu belge oybirliği ile kabul edilmiştir.
Belge özetle aşağıdaki hususları içermektedir.
a. Ormanlar şimdiki ve gelecek kuşakların sosyal, ekonomik, ekolojik, kültürel ve
manevi ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yönetilmelidir.
b. Ormanları korumanın getirdiği yükün paylaşımı bütün ülkelere aittir.
c. Ulusal politikalar ve stratejiler, ormanların ve orman arazilerinin sürdürülebilir
şekilde gelişmesine imkan verecek bir çerçeve sağlamalıdır.
d. Hükümetler ve ilgili kuruluşlar ormanların, orman kaynaklarının ve orman
programlarının ulusal düzeyde izlenmesine ve değerlendirilmesine yönelik mevcut
mekanizmaları güçlendirmelidir.
Gündem 21; Çevre ve kalkınmayı etkileyen tüm alanlarda hükümetlerin, kalkınma
örgütlerinin, BM kuruluşlarının ve bağımsız sektörlerin yapması gereken faaliyetleri
tanımlayan bir eylem planıdır. Bir diğer deyişle Gündem 21 Rio Deklarasyonunda yer alan
ilkelerin uygulama belgesidir. Dört temel kısımdan oluşmaktadır. Bunlar :
a. Sosyal ve Ekonomik Boyutlar,
b. Kalkınma için Kaynakların Korunması ve Yönetimi,
c. Etkin Grupların Rolünün Güçlendirilmesi,
d. Uygulama Mekanizmalarıdır.
Bu dört kısım altında 45 bölümde, sektörel ve sektörler arası konular ayrı ayrı ele
alınmaktadır. Dolaylı olarak ormancılığı ilgilendiren 6 bölümün yanı sıra, 11 no’lu bölüm
doğrudan ormancılığı ilgilendirmektedir. Ormansızlaşma ile Mücadele başlığı altındaki bu
bölümün uygulama programında ;
a. Ormanların fonksiyonlarının muhafaza edilmesi,
b. Ormanların korunması, sürekli ve dengeli yönetimi,
c. Ormanlardan elde edilen ürün ve hizmetlerin sürekli ve dengeli bir şekilde
kullanımı ve değerlendirilmesi,
Ormanların planlanması, değerlendirilmesi ve izlenmesi için kapasite oluşturulması
için yapılacak faaliyetler ve uygulama mekanizmaları tanımlanmaktadır.
Biyolojik ÇeĢitlilik SözleĢmesi; Biyolojik çeşitlilik, toplumların ekolojik, ekonomik,
kültürel ve manevi desteğidir. Böylesine büyük önem taşımalarına rağmen, doğal
ekosistemler artan nüfus ve doğal kaynak tüketim hızının etkisiyle zarar görmekte ve genetik
çeşitlilik çok büyük bir hızla azalmaktadır. Biyolojik çeşitliliğin global ölçüde azalması,
günümüzde insanlığın karşı karşıya bulunduğu en ciddi çevresel sorunlardan biri olarak
görülmektedir. Biyolojik çeşitliliğin azalmasının global ölçüde etkileri olduğunun kabul
edilmesi, uluslar arası toplumu “BirleĢmiĢ Milletler Biyolojik ÇeĢitlilik SözleĢmesi” ile
12
ilgili görüşmeler yapma konusunda harekete geçirmiştir. Türkiye bu sözleşmeyi 1992’de
imzalamış, 1996 yılında da onaylamıştır. Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin üç temel
hedefini şu şekilde sıralayabiliriz;
a. Biyolojik çeşitliliğin korunması,
b. Biyolojik kaynakların sürdürülebilir biçimde kullanımı,
c. Genetik kaynakların kullanımından kaynaklanan faydaların global ölçüde adil ve
eşit biçimde paylaşımı,
Rio kararlarının uygulanması için Dünya çapında bölgesel süreçler başlatılmıştır. Bu
süreçlerin ormancılıkla ilgili temel hedefi “Sürdürülebilir Orman Yönetimi”dir.
Çalışmalarda FAO, UNEP, İTTO, WWF, CIFOR, FSC gibi uluslar arası kuruluşların yanı sıra
Bakanlar Konferansları etkin rol oynamaktadır.
Rio Kararlarının Bölgesel bazda uygulanması için başlatılan süreçlerden ülkemiz;
Pan– Avrupa süreci ve FAO – UNEP Yakın Doğu Süreci içerisinde yer almaktadır.
Pan–Avrupa süreci kapsamında Helsinki’de gerçekleştirilen, Helsinki Konferansı’nın
birinci kararı çerçevesinde başlatılan çalışmalarda ilk adım “Sürdürülebilir Orman
Yönetimi”nin tanımının yapılması olmuştur. Bir dizi çalışmadan sonra bütün Avrupa
ülkelerinin mutabık olduğu bir tanım yapılmıştır. Bu tanıma göre Sürdürülebilir Orman
Yönetimi ; “Ormanların ve orman alanlarının yerel, ulusal ve global düzeylerde, biyolojik
çeşitliliğini, prodüktivitesini, kendini yenileme (gençleşme) kabiliyetini ve yaşama enerjisini,
şimdi ve gelecekte, ekolojik, ekonomik ve sosyal fonksiyonlarını yerine getirebilme
potansiyelini koruyacak ve diğer ekosistemlere zarar vermeyecek bir şekilde ve derecede
kullanılması ve düzenlenmesi” olarak tanımlanmıştır.
Bu tarife göre ormanlarının 3 temel fonksiyonunun olduğu da kabul edilmiş
olmaktadır. Bunlar :
1- Ekolojik,
2- Ekonomik,
3- Sosyal fonksiyonlardır.
Bu demek oluyor ki ülkemizde “Orman Kaynakları Yönetimi” ve buna bağlı olarak da
“Orman Kaynaklarının Planlaması” gerçekleştirilirken mutlak suretle bu üç temel fonksiyonu
dikkate alacak ve tüm çalışmalarını bu üç temel değişkenin üzerine inşa edecektir. Buna göre
nasıl bir planlama akış diyagramı oluşturulacak ve hangi modeller kullanılacaktır sorusuna da
yanıt bulmak gerekmektedir. Bu bağlamda;
1. Ulusal Strateji ve Politikaların belirlenmesi,
2. Belirlenen politikalar doğrultusunda ormanların fonksiyonlarının belirlenmesi,
3. Ormanların idare ve işletme amaçlarının belirlenmesi,
4. İşletme amaçları ve ormanların fonksiyonları belirlendikten sonra planlama
çalışmalarına geçilmeli ve amenajman planlamasının daha sağlıklı ve işlevsel
olabilmesi için kadastro çalışmalarının tamamlanarak sınırlarının belirlenmesi,
5. Orman Amenajman envanteri için aşırı veri toplama yerine eski verilerden
yararlanma yoluna gidilmeli ve amaçlar doğrultusunda daha sınırlı veri toplanmalı,
13
6. Örnekleme yapılırken, meşcere tipleri ayrılmalı, tiplerin alanlarına göre yeteri
kadar deneme alanı alınmalı,
7. Türkiye’de uygulanan planlama modelleri incelenerek amaçlar ve fonksiyonlarda
dikkate alınarak envanter yöntemi belirlenmeli,
8. Bonitet ve yaş haritalarındaki hata ve yanlışlıklar giderilerek bunların kullanımı
sağlanmalı bu işler için ayrıca veri toplanmamalı,
9. İdare süreleri ve amaç çapı ile ilgili çalışmalar yapılmalı,
10. Bölgesel planlamaya geçilerek yetişme ortamı özelliklerine uygun hasılat tabloları
düzenlenmeli,
11. Optimal Kuruluş Tiplerinin belirlenmesi için çalışmalar yapılmalı,
12. Planlama, uygulama, kontrol ve denetim ile sonuçların değerlendirilmesi
yapıldıktan sonra sorunlar belirlenmeli ve giderildikten sonra yeniden döngü
sağlanmalıdır.
13. FRIS projesi kapsamındaki kısa ve uzun dönemli amaçlar mutlak suretle hedefler
arasında yer almalıdır.
14. Tüm bu çalışmalar yapılırken uluslar arası ormancılık çalışmaları ile özellikle
Avrupa Birliği standartları ile uyumlu olmalıdır.
Orman Kaynakları Planlaması AkıĢ Diyagramı
Uluslar arası SözleĢmeler, Anayasa ve Yasalar
Dikkate Alınarak Strateji ve Politikaların
OluĢturulması
Ormanların temel ve alt fonksiyonlarının
belirlenmesi
Ormanların idare ve iĢletme amaçlarının
belirlenmesi
Planla
Önlem al Uygula
Kontrol et
14
KAYNAKLAR
ÇB 1997 : Çevre Mevzuatı ve Uluslararası Sözleşmeler
DPT 2001: VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı Ormancılık ÖİK Raporu
OGM 1999: Ormanların Çok Amaçlı Olarak Planlanması, 5-6 Mayıs, Bolu Toplantısı
OGM 1991: Türk- Alman Ormancılık Projesi
OGM 1991: Orman Amenajman Planlarının Düzenlenmesi, Uygulanması,
Denetlenmesi, ve Yenilenmesi Hakkında Yönetmelik
OMO 1997: Amenajmanda Yeni Model Forumu
ERASLAN, İ., ŞAD, C., 1993: Orman Amenajmanı, Edebiyat Fakültesi Basımevi
O.F. No : 23 İstanbul, s. 420.
EVCİMEN, B, S., 1978 : Türkiye’de Orman Amenajmanının Gelişimi, İ.Ü. Orman
Fakültesi Yayınları O.F. No. 249 İstanbul,s.62
MIZRAKLI, A.1999: Gazipaşa Model Orman Amenajman Planı, s: 66-76
Fethiye’de Yapılan Orman Amenajmanı İle İlgili Toplantı Bildirileri
OGM Yayını
TEMERİT, A.1999: Türkiye’de Orman Amenajman Planlama ve Kaynak Bilgi
Sistemleri, s: 77-81 Fethiye’de Yapılan Orman Amenajmanı İle İlgili
Toplantı Bildirileri, OGM Yayını
Karabük Orman İşletme Şefliği Amenajman Planı (2001-2010).
25. Orman Amenajman Başmühendisliği
İSTANBUL KORULARINDA İKİ AŞAMALI ENVANTER UYGULAMALARI Doç.Dr.Ahmet YEŞİL
Prof.Dr.Ünal ASAN
Araş.Gör.U.Yunus ÖZKAN
Araş.Gör.İbrahim ÖZDEMİR
Kısa Özet
Bu çalışmada, İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait olan 12 adet şehir korusunun
Amenajman Silvikültür planlarının hazırlanması sırasında uygulanan envanter tekniği
açıklanmıştır. Bölmelerin belirlenmesinde 1/5000 ölçekli topografik haritalar kullanılmış,
meşcere tiplerinin belirlenmesinde ise aynı ölçekli ortofotolardan yararlanılmıştır. Üretilen bu
haritalar üzerine daha sonra örnek alanlar işaretlenerek arazi ölçümleri için gerekli hazırlıklar
tamamlanmıştır. Arazide yapılan ölçme ve gözlemler sonucu elde edilen bilgi ve bulgular
meşcere parametrelerinin ve silvikültürel müdahalelerin belirlenmesi ile koruların gelecek on
yılının planlanmasında kullanılacaktır.
Şehir korularının orman işletmelerinden farklı olmaları nedeniyle doğal olarak
envanter amaçları ve yoğunluğu da farklılık göstermektedir. Tek ağaç, öbek, küme ve grup
bazında envanter yapmak normal koruların planlanmasında kullanılmazken, şehir korularının
planlanmasında kaçınılmaz bir iş aşamasını oluşturmaktadır. Bu nedenle çalışmada bu
konulara biraz daha ayrıntılı değinilmiştir.
1. Giriş
İstanbul 12 milyon nüfusu ile ülkemizin en büyük şehridir. Yaklaşık olarak Dğudan
Batıya 80 km. Kuzeyden Güneye ise 40 km. uzunluğunda bir alana yayılmaktadır. İstanbul
Karadeniz ile Marmara denizini birbirine bağlayan boğazın iki yakasında Asya ve Avrupa
kıtalarını birbirinden ayırmaktadır.
Tarihi çağlar boyunca doğal bitki örtüsü çok tahrip görmesine rağmen, şehir halkının
ihtiyaçlarının tümünü karşılayamamakla birlikte hala bazı korular ve şehir parkları
mevcudiyetini sürdürmektedir. Yaklaşık 500 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğunun
başkentini oluşturan İstanbulda birçok saray ve köşkün büyük bahçeleri vardır. Bu alanlarda
doğal ağaç ve çalı türlerinin yanında çok sayıda egzotik ve süs bitkileri kullanılmıştır.
Bu korular, parklar ve bahçeler rekreasyon, toplum sağlığı, doğa koruma ve estetik
görünümleri nedeniyle toplumun çeşitli ihtiyaçlarına cevap vermektedir. Bunlar aynı zamanda
erozyon kontrolu ve karbon birikimine de katkı yapmaktadır (Atay,İ. 1988). Şehir koruları,
parkları ve bahçelerinin sunmuş olduğu fayda ve fonksiyonları aşağıdaki şekilde
gruplandırmak mümkündür:
1-İklim İyileştirme (ekstrem ısıları ayarlama, sert rüzgarlardan ve hava
hareketlerinden koruma havadaki nemi ayarlama vb....)
2-Estetik kullanım (renkler, tekstürler, hatlar, formlar, hoş sesler vb...)
3-Yapı elemanları olarak kullanımı (toprak koruma, hava kirliliğinin önlenmesi,
gürültünün azaltılması vb...)
4-Mimaride kullanımı (Ağaçlardan ve çalılardan diğer mimari elemanlarla birlikte
istenmeyen görüntüleri azaltmada ve kapatmada, insanları park içinde yönlendirmede vb.
şekillerde yararlanılmaktadır.)
5-Rekreasyonal kullanımı (Fiziksel ve ruhsal olarak dinlenmede, aile ve arkadaşların
biraraya gelmesinde vb...) (Grey and Deneke 1986).
Ormanların görmüş oldukları odun ve odun dışı orman ürünleri üretim fonksiyonu, su
üretimi fonksiyonu ve çığları önleme fonksiyonu gibi bazı fonksiyonlar şehir koru ve
parklarında söz konusu olmamaktadır. Koruların idare ve işletme amaçları ile uygulanacak
silvikültürel müdahaleler normal orman işletmelerinden farklı olmaktadır. Bu yüzden, normal
ormanların hasılatını ortaya koymak amacıyla yapılan envanter şekli ve entansitesi şehir koru
ve parklarında uygulanabilir görünmemektedir. Örneğin tek ağaç, öbek, küme ve grup
bazında envanter yapmak normal koruların planlanmasında kullanılmazken, şehir korularının
planlanmasında kaçınılmaz bir iş aşamasını oluşturmaktadır.
Bu çalışmada halen devam etmekte olan İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait 12 adet
şehir korusunun Amenajman Silvikültür planlarının hazırlanması sırasında uygulanan
envanter tekniği açıklanmıştır. Plan ünitesinin aktüel kuruluşu iki aşamalı envanter yaklaşımı
ile GIS tabanlı bir yazılım yardımıyla gerçekleştirilmiştir. Envanterin birinci aşamasında
1/5000 ölçekli topografik haritalar ve ortofotolar kullanılmıştır. Plan ünitesine ait arazi ölçüm
ve gözlemleri ise envanterin ikinci aşamasını oluşturmuştur.
2. Çalışma Alanı
Plan ünitelerinin lokal yerleri ve dağılımları Şekil 1’de görülmektedir. Şeklin
incelenmesiyle çalışma alanlarının, boğazın her iki yakasına dağıldığı açıkca görülecektir. Bu
koruların bazıları boğazın o güzel silüetini tamamlayan önemli birer parçalarıdır. Tablo 1’ de
plan ünitelerinin ana özellikleri kısaca verilmiştir.
Şekil 1. Plan ünitelerinin lokal yerleri ve dağılımları
Tablo 1: Plan ünitelerinin genel özellikleri
Korunun Adı Alanı
(ha)
Yeri Genel Özellikleri
1-HACIOSMAN 120 MASLAK Doğal bitki örtüsü yanında dikimle
doğal olmayan türlerle
ağaçlandırılmış olan şehir ormanı
2-ÇUBUKLU 23 ÇUBUKLU Osmanlı dönemi Mısır Hıdivine ait
Kasrın Bahçesi
3-BÜYÜK
ÇAMLICA
12.4 ÇAMLICA İstanbul panoramasının izlendiği
önemli bir nokta olan koru dikimle
kurulmuştur.
4-KÜÇÜK
ÇAMLICA
24.8 ÇAMLICA Doğal bitki örtüsünü koruyan ve
içinde yaşlı ağaçların yer aldığı bir
koru
5-OSMANGAZİ 21 ÜMRANİYE Doğal ve doğal olmayan ağaç
türleriyle ağaçlandırılarak kurulan
şehir parkı
6-FLORYA
ATATÜRK
ORMANI
62.9 FLORYA Doğal ve doğal olmayan ağaç
türleriyle ağaçlandırılarak kurulan
şehir ormanı
7-BEYKOZ
ABRAHAM
PAŞA
27.9 BEYKOZ Osmanlı dönemi Paşalarına ait Koru
8-FETHİPAŞA 16 ÜSKÜDAR Osmanlı dönemi Paşalarına ait Koru
9-HAREM 3.2 HAREM Doğal bitki örtüsünü koruyan şehir
parkı
10-YILDIZ 35 BEŞİKTAŞ Osmanlı dönemi Yıldız Sarayına ait
bahçe
11-EMİRGAN 47.3 EMİRGAN Osmanlı dönemi Paşalarına ait Koru
12-GÜLHANE 9.7 EMİNÖNÜ Osmanlı dönemi Topkapı Sarayına
ait bahçe
3. Sayısal haritaların hazırlanması
Meşcere tipleri haritasına esas olmak üzere sayısal haritaların hazırlanmasında 1/5000
ölçekli analog topografik haritalar ve ortofotolardan yararlanılmıştır. Analog formdaki
haritalar büyük formatlı tarayıcılar yardımıyla bilgisayar ortamına aktarılmıştır. Her plan
ünitesinin kadastral sınırları GIS yazılımlarından NETCAD programı yardımıyla sayısal
ortamdaki ortofotolar üzerine giydirilmiştir (Koç 1995, Ventura-Barry 1997). Plan ünitesi
içindeki mevcut yollar, dereler ve sırtlar dikkate alınarak ilk önce bölme sınırları
belirlenmiştir. Bölme sınırlarının belirlenmesinden sonra envanter üniteleri ayrılarak haritaya
işlenmiştir (Şekil 2 ve 3).
3.1 Envanter ünitelerinin sınıflandırılması
Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı beş farklı envanter ünitesi ayrılmıştır. Bu
ünitelerin belirlenmesinde ağaç türü ve karışım oranları yanında kapalılık ile çap ve boy
Şekil 2.Hacıosman Korusu Bölme Sınırları
Şekil 3. Farklı Meşcere Tiplerinin Ortofoto Üzerinden Ayrılması
değerlerinden de yararlanılmıştır. Envanter ünitelerine ilişkin sınıflandırma aşağıda
maddeler halinde verilmiştir.
1-Tek ağaçlar: Tek ağaç olarak 70 cm çapa sahip olan ve daha kalın ağaçlar, relikt,
endemik ve az bulunan türler belirlenmiştir.
2-Öbek: 300 m² büyüklüğe kadar alana sahip saf ve karışık ağaç ve çalıların
bulunduğu alanlar.
3-Küçük Grup: 300–1000 m² arasındaki alana sahip saf ve karışık ağaç ve çalıların
bulunduğu alanlar.
4-Grup: 1000-10000 m² alana sahip saf ve karışık ağaç ve çalıların bulunduğu alanlar.
5-Meşcereler: 10000 m² den büyük alana sahip saf ve karışık ağaçların bulunduğu
alanlar.
Burada açıklandığı şekilde ayrılan envanter üniteleri ayrı birer poligon olarak
ortofotolar üzerinden ayrılmış ve her birine özel bir kod verilmiştir. Böylece plan ünitelerinin
sahip oldukları farklı bitki örtülerini gösteren sayısal harita elde edilmiştir (Şekil 4). Yersel
kontrolların tamamlanmasından sonra birinci aşama bitirilmiştir.
4. Arazi Ölçümleri
Envanter ünitelerinde alan büyüklüğüne, ağaç sayısına ve dikey kuruluşa göre farklı
ölçme teknikleri uygulanmıştır. Tek ağaçlar ile az sayıda bireyin bulunduğu öbek, küçük grup
ve gruplarda tam alan ölçmesi yapılmıştır. Gruplar ve meşcerelerde ise örnekleme yöntemi
tercih edilmiştir.
Her bir envanter ünitesinde aşağıda sıralanan özelliklere ilişkin ölçme ve gözlemler
yapılmıştır:
1-Dominant, kodominant ve diğer türler,
2-Dikey kuruluş (tek tabakalı, iki tabakalı veya çok tabakalı)
3-Her türün gelişim çağı (küçük çaplı, orta çaplı ve büyük çaplı),
4-Dominant türün ortalama boyu
5-Karışım biçimi ve oranı
6-Toplam birey sayısı
7-Silvikültürel işlem ihtiyacı (budama, aralama, iyileştirme, gençleştirme.),
8-Sağlık koşulları ve görünen zararlar (mantar, böcek, tepe kırılması, yapraklarda
renk değişimi, yaprak ve ibre kaybı)
9-Ekolojik koşullar (denizden yükseklik, eğim, bakı, toprak ve humus tipleri)
10-Ünitelerden beklenen fayda ve fonksiyonlar
5.Sonuç ve Öneriler
Bu çalışmada İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait olan şehir koruları için yapılan
amenajman silvikültür planlarının bir bölümü sunulmuştur. İstanbul şehir koruları hakkında
kısa bir açıklama yapıldıktan sonra çalışma alanı ve uygulanan yöntem ana hatları ile
açıklanmıştır. Amenajman silvikültür planları ile ilgili çalışma Mayıs 2002 de tamamlanarak
teslim edilecektir. Bu yüzden burada açıklanan aşamalar çalışmanın ara sonuçlarıdır. Envanter
ünitelerinin tanımı, yersel kontroller, örnekleme dizaynı ve örneklerin ölçümü, meşcere tipleri
haritasının hazırlanması burada açıklanmıştır.
Bu çalışmayla bir örneği ortaya konan meşcere tipleri ve diğer haritalar sayısal
ortamda üretildiğinden değişikliklerin aktarılması ve güncelleşmenin daha hızlı ve güvenilir
bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlamaktdır. Bu da koru yöneticilerine veri değişimi ve hızlı
güncelleştirme kolaylığı sağlayacaktır.
Şekil 4.Hacıosman Korusu Meşcere Tipleri Haritası
Harita aşamaları tamamlandıktan sonra koruların veri tabanına ait bilgilerin de sisteme
dahil edilerek İstanbul korularının bilgi sisteminin oluşturulması yararlı olacaktır.
Yararlanılan Kaynaklar
Atay,İ. 1988 : Kent Ormancılığı .İ.Ü. Orman Fakültesi Yayınları No. 3512 / 393, 160
sayfa, Taş Matbaası,İstanbul.
Grey G.W., F. J.Deneke. 1986.Urban Forestry. John Wiley & Sons, 299 p.
Koç, A. (1995) : Ormancılıkta Coğrafi Bilgi Sistemi, Türkiye İkinci ARC/INFO ve
ERDAS Kullanıcıları Grubu Toplantısı, 19-20 Haziran 1995 Ankara
Ventura, S., G. Barry. 1997. How to Create a Forest / Tree Geographic Information
System. 19 p.
DEVAMLI DENEME ALANLARI YÖNTEMİ İLE
MEŞCEREDE ARTIM VE BÜYÜMENİN TAYİNİ
(Sahilçamı Örneği)
Prof.Dr.Tahsin Akalp
İ.Ü.Orman Fakültesi
80895 Bahçeköy-İstanbul
Tel: (0212) 226 11 00 / 270
e-mail:akalpt@İstanbul.edu.tr
Kısa Özet
19.yüzyıldan bu yana meĢcere geliĢmesini ve odun verimini tahminde kullanılan
hasılat tabloları, ülkemiz ormancılığında daha çok geçici deneme alanlarında yapılan
tek ölçme ile elde edilen veriler kullanılarak düzenlenmiĢtir. 1950 yılında Anabilim
Dalımızca temin edilen farklı menĢelere ait tohumlarla Belgrad Ormanı Burunsuz ve
Çanakkale Kalabaklı yörelerinde oluĢturulan sahilçamı meĢcerelerinde alınan
deneme alanlarında peryodik ölçmeler yapılmıĢtır. Sağlanan verilerle oluĢturulan
tablolardan bu meĢcerelerin peryodik geliĢmesini izlemek mümkündür.
Genellikle Burunsuz ve Kalabaklı yörelerinin farklı bonitetleri temsil ettiği
görülmektedir. Elde edilen sonuçların sahilçamının bu yörelerdeki verim gücünü
tayin yanında özellikle ara meĢcere hacmının tek ölçme ile tayinindeki yöntemlerin
tartıĢmalı yanlarını gidermede de yararlı olacağı açıktır.
1.GİRİŞ
Orman ĠĢletmelerini planlamak ve yönetmek, gerekli kararları alabilmek için, ormanın
üretim gücünün, bugünkü ve gelecekteki ürün miktarlarının bilinmesi büyük önem
taĢımaktadır.
Ormanda üretim, ekosistem içindeki öğelerin zamanda değiĢmesi ve büyümesi
olayıdır. Bu olayın nedenleri; zaman-canlılar-ortam ve çevre koĢulları olarak üç ana grupta
toplanabilmektedir. Fakat bu etkenler ve üretim (büyüme) olayı, gerçekte sonsuz sayıda ve
sürekli değiĢen karĢılıklı iliĢkilerin çok karmaĢık sonuçlarıdır. (KALIPSIZ 1988)
Orman ekosisteminin baskın populasyonu orman ağaçlarıdır. Ormanda en bol elde
edilen ve pazarlama olanağı bulan ürün ise odundur. Bu nedenle ormancılıkta üretim
tahminleri çoğunlukla odun hammaddesinin artım ve büyümesinin tayini Ģeklinde
yapılmaktadır.
Ormancılıkta 19.yüzyıldan bu yana meĢcerelerin bazı özelliklerine dayanarak meĢcere
geliĢmesini ve odun verimini tahminde kullanılan özel tablolar düzenlenmektedir. Normal
hasılat tabloları bu tablolardan biridir. Normal hasılat tabloları; normal sıklıktaki
meĢcerelerdeki hacım ve hacım elemanlarını yaĢ ve bonitete göre veren tablolardır. Belli bir
türün normal sıklıktaki eĢit yaĢlı saf meĢcereleri için asli ve ayrılan meĢcereye iliĢkin bilgiler
yanında genel verim ve artımla ilgili bilgileri de bu tablolardan elde etmek mümkündür. Bu
tablolar yardımıyla üretim tahminlerinde örnekleme hatası nedeniyle 20% hata söz konusu
olabilmektedir.
Devamlı deneme alanlarında periyodik ölçmeler yöntemi ile hasılat tabloları
düzenlemek böylece meĢceredeki çeĢitli elemanların geliĢmelerini izlemek uzun bir zamana
ihtiyaç gösterir. Bu zamanı kısaltmak için önerilen çeĢitli yollar vardır. (FIRAT 1972)
Ülkemiz ormanlarında doğal olarak yetiĢen asli ağaç türlerinin hemen tamamının
normal sıklıktaki müdahele görmemiĢ meĢcereleri için düzenlenmiĢ hasılat tabloları vardır.
Bunlar,
-meĢe (Eraslan 1954; Eraslan-Evcimen 1967)
-kızılçam (Alemdağ 1962, YeĢil 1992, Erkan 1996)
-karaçam (Kalıpsız 1963)
-sedir (Evcimen 1963)
-sarıçam (Alemdağ 1967; Batu 1971; Erdemir 1974)
-ladin (Akalp 1978)
-sahilçamı (Birler-Yavuz 1983)
-kazdağı göknarı (Asan 1984)
-ardıç (Eler 1988)
-kızılağaç (Batu-Kapucu 1995 )
-kayın (Carus 1998)
-diĢbudak (Kapucu-Yavuz-Gül 1999)
olarak sayılabilir. Ayrıca yapay yolla elde edilmiĢ;
-kızılçam (Usta 1991)
-melez kavak (Birler 1984)
-okaliptus (Birler ve Ark. 1995)
meĢcereleri için de hasılat tabloları düzenlenmiĢtir.
Bu tabloların biri hariç tamamı geçici deneme alanlarından bir defalık ölçmelerle
sağlanan veriler kullanılarak düzenlenmiĢtir. Genellikle meĢcere ortalamalarından hareketle
grafik yada matematik yolla bulunan bu tablolardan kızılçam (Erkan 1996) hasılat tablosu
simulasyon yöntemiyle elde edilmiĢtir.
2.MATERYAL VE METOT
Bireysel halde ve Terkos gölünde kumul üzerinede Fransızlar tarafından küçük
meĢcereler halinde yetiĢtirilen sahilçamlarındaki ölçme ve gözlemler bu türün ülkemiz için
ümit verici bir tür olabileceğini göstermiĢtir. 1950 yılında Anabilim Dalımızca temin edilen
tohumlar 4 farklı yöreden getirtilmiĢtir. Bunlar; Ġspanya (alındığı orman bilinmemektedir),
Gironde (Lege ormanı-Atlantik kıyısı), Toulon (Lambert Ormanı-Akdeniz kıyısı) ve Korsika
menĢeleridir. Bunlardan Korsika menĢeli olanlar hariç diğerleri 1951 yılı ilkbaharında
Bahçeköy Orman Fidanlığına dikilmiĢ, 1952 yılı ilkbaharında da ĢaĢırtılmıĢlardır. 1/1 yaĢlı
18.500 adet fidan 1953 yılı ilkbaharında Belgrad Ormanı Burunsuz Yöresi ile Çanakkale’de
Kalabaklı, Alemdağda TaĢdelen ve Büyükada Yangın Alanına 2x2 m. aralıkla dikilmĢtir.
1965 yılı ilkbaharında Gironde menĢeli olan alanda 0.12 ha büyüklüğünde, Ġspanya ve
Toulon menĢeli olanlarda ise 0,25 ha büyüklüğünde deneme alanları alınmıĢtır.
1968 yılınde meĢcere kapalılığının oluĢtuğu, hatta yer yer sıkıĢıklığın baĢladığı
görülerek deneme alanları ve etrafındaki zonlarda aralama kesimleri yapılmıĢtır. Bu
meĢcerelerde çeĢitli yıllarda ve özellikle 1981, 1995 ve 2000 yıllarında kar kırmaları
olmuĢtur.
Korsika menĢeli sahilçamı tohumları ise 1953 yılı ilkbaharında Bahçeköy Orman
Fidanlığına dikilmiĢ, 1954 yılı ilkbaharında da ĢaĢırtılmıĢtır. 1954 yılı sonbaharıda Belgrad
ormanı Burunsuz yöresine 1680 adet 1/1 yaĢlı fidan 2x2 m. aralıkla dikilmiĢtir. Bu meĢcerede
1967 ilkbaharında 0,25 ha büyüklüğünde bir deneme alanı alınmıĢtır.
Ġlk üç menĢeli sahilçamlarında 1966 ilkbaharından, Korsika menĢeli sahilçamlarında
ise 1967 ilkbaharından baĢlayarak dönemsel ölçmeler yapılmıĢtır. Ölçme sonuçları ekde
tablolar halinde verilmiĢtir. (Ek Tablo-1-2) Tablolardan da açıkça gözlenebildiği gibi
baĢlangıçtan 1982 yılına kadar düzenli olarak 3 yıllık periyotlarla yürütülen ölçmeler bu
tarihten sonra çeĢitli olanaksızlıklar nedeniyle aksamıĢtır. Belgrad Ormanı Burunsuz
yöresinde 1990 yılında iki menĢede (Gironde ve Toulon), 1995 yılında ise tüm menĢelerde
ölçmeler yinelenmiĢtir.
Çanakkale-Kalabaklı yöresine dikilen Gironde ve Ġspanya menĢeli sahilçamlarında
1970 yılı ilkbaharında 0,25 ha büyüklüğünde 2 deneme alanı alınmıĢtır. 1970 yılı
ilkbaharından baĢlayarak yapılan dönemsel ölçmeler 1982 yılına kadar 3 yıllık peryotlarla
düzenli olarak sürdürülmüĢtür. Uzunca bir süre olanaksızlıklar nedeniyle yapılamayan
ölçmeler ancak 2000 yılında tekrarlanabilmiĢtir. 1970 yılı ilkbaharından baĢlayarak yapılan
dönemsel ölçü sonuçları bu iki menĢe için ayrı bir tablo halinde düzenlenmiĢtir. (Ek Tablo-3)
Belgrad Ormanı Burunsuz Yöresindeki alan az meyilli, oldukça derin topraklıdır. Oysa
Çanakkale Kalabaklı Yöresinde sahilçamlarının dikildiği alan bir sırt arazisi olup toprak
koĢulları iyi değildir.
1970 yılında bu yörede özellikle Gironde menĢeli sahilçamı meĢceresinin güney
yamaçlarında oldukça büyük miktarlarda kabuk böceği ve orman bakcıvanı zararı
görülmüĢtür ( AKALP 1982)
Anılan yörelerdeki meĢcerelerin kurulmasında ve deneme alanlarının alınması ile
bugüne kadarki 50 yıllık ölçme ve değerlendirmelerde Anabilim Dalımız elemanı pekçok
araĢtırmacı görev yapmıĢtır. FIRAT, KALIPSIZ, MĠRABOĞLU, GÜNEL ve daha birçok
araĢtırmacı yanında idari elemanın bu araĢtırmada emeği geçmiĢtir.
3.BULGULAR
MeĢcere üst boylarının yaĢa göre geliĢmeleri incelendiğinde Burunsuz ve Kalabaklı
yöresi meĢcerelerinin farklı gruplar (kümeler) halinde geliĢtikleri gözlenmektedir. (Ģekil-1).
BG- Burunsuz Gironde
BK Burunsuz Korsika
BT Burunsuz Toulon
BI Burunsuz Ġspanya
KG Kalabaklı Gironde
KI Kalabaklı Ġspanya
Yas
6050403020100
Ustboy m.
30
20
10
0
KIB
KIT
KGB
KGT
BIB
BIT
BTB
BTT
BGB
BKT
BGB
BGT
Şekil 1 Meşcer Üstboy Gelişimi
Benzer gruplanma genel hacım verimi (Ģekil-2), genel ortalama hacım artımı (Ģekil-3)
ve ara meĢcere hacım toplamı (Ģekil-4) geliĢme ve değiĢmelerinde de izlenebilmektedir.
Şekil 2 Genel Hacim Verimin Gelişimi
Yas
6050403020100
G.Hac.Ver. m3/ha
600
500
400
300
200
100
0
KI
KIT
KG
KGT
BI
BIT
BT
BTT
BK
BKT
BG
BGT
Yas
6050403020100
G.O.Hac.Art. m3/ha
12
10
8
6
4
2
0
KI
KIT
KG
KGT
BI
BIT
BT
BTT
BK
BKT
BG
BGT
Şekil 3 Genel Ortalama Hacim Artımının Değişimi
Şekil - 4 Ara Maşcere Hacim Toplamının Değişimi
MeĢcere üst boy geliĢiminin 3 bonitet sınıflı ÖZCAN hasılat tablosu verileri ile
paralellik gösterdiği, özellikle 20-25 yaĢından itibaren Burunsuz yöresindeki tüm menĢelerin
II.bonitet sınıfı, Kalabaklı yöresindeki her iki menĢenin de III.bonitet sınıfı ortalama
geliĢmesine koĢut bir geliĢme gösterdiği ve eğrilerin tüm geliĢme boyunca aynı bonitet sınıfı
içinde kaldığı görülmektedir (Ģekil-5).
Yas
6050403020100
Ara Mes.Hac.Top. m3/ha
300
200
100
0
KI
KIT
KG
KGT
BI
BIT
BT
BTT
BK
BKT
BG
BGT
Yas
6050403020100
Ustboy m.
40
30
20
10
0
OT
KIB
KIT
KGB
KGT
BIB
BIT
BTB
BTT
BKB
BKT
BGB
BGT
Şekil – 5 Meşcere Üstboy Gelişmesinin ÖZCAN Hasılat Tablosu Verileri İle Karşılaştırılması
Aynı paralellik BĠRLER-YÜKSEL hasılat tablosu verileri ile kurulamamaktadır.
Özellikle Burunsuz yöresi meĢcerelerinin bu hasılat tablosuna göre 30-35 yaĢından itibaren
II.bonitetten I.bonitet sınıfına kaydığı görülmektedir (ġekil – 6 ).
Şekil – 6 Meşcere Üstboy Gelişmesinin BİRLER- YÜKSEL Amprik Hasılat Tablosu Verileri İle
Karşılaştırılması
Bu sonuçlar ÖZCAN hasılat tablosunun genel BĠRLER-YÜKSEL hasılat tablosunun
ise Ġstanbul-Alemdağ Orman ĠĢletmesinden alınan 15 deneme alanı verilerinin ortalama
değerleri olarak hazırlanmıĢ amprik hasılat tablosu niteliğinde olmasından kaynaklanmıĢ
olabilir.
Tek ölçme ile hasılat tablosu düzenlemede tayini güç olan, ayrılan ağaçların
oluĢturduğu ara meĢcere hacmıdır.
Tek ölçme ile hasılat tablosu düzenlemede ölçme tarihinde sahada mevcut hacım asli
meĢcere hacmıdır. Oysa hacım veriminin de bilinmesi, bunun hasılat tablosunda verilmesi
gerekir. Bunun için de peryotlar içinde meĢcereden ayrılan ağaçların hacımları olarak ara
meĢcere hacmını bilmek gerekir. Bu amaçla asli meĢcere orta ağaç hacmi ile ara meĢcere orta
ağaç hacmı arasında bir iliĢki kurmak ve bundan yararlanarak ara meĢcere hacmını bulmak
yolu izlenmektedir. MeĢcerede ölçme anındaki yeni kesilmiĢ kütüklerin, kurumuĢ veya
kurumak üzere olan gövdelerin ara meĢcereyi oluĢturacağı kabul edilerek bunların hacımları
tayin edilmekte, bunlar yardımıyla ara meĢcere orta ağaç hacmı bulunmaktadır.
Yas
706050403020100
Ustboy m.
30
20
10
0
T1
KIB
KIT
KGB
KGT
BIB
BIT
BTB
BTT
BKB
BKT
BGB
BGT
Devamlı deneme alanı yönteminde deneme alanındaki her ağaç numaralanmakta ve
ölçme boyunca izlenmektedir. Dolayısıyla zaman içinde ayrılan ağaçları sağlıklı bir biçimde
izlemek, bunların hacımlarını saptamak olanağı vardır.
BĠRLER-YÜKSEL hasılat tablosunda ara meĢcere ile ilgili bilgiler incelendiğinde
I.bonitete 9. ve 14. II.bonitette 12. ve 19. III.bonitet ise 18. ve 27.yaĢlarda ara hasılat
alınacağı, diğer yaĢlarda ara hasılat alınmasının sözkonusu olmadığı görülmektedir. Bu durum
diğer yaĢlarda örneğin dıĢ etkenlerle dahi hiçbir ağacın sahadan ayrılmayacağı kabulüne
dayanmaktadır. Bu kabul elbette tartıĢılabilir. Ancak böyle bir kabulde temel neden tek ölçme
metodu nedeniyle elde sağlıklı veri olmayıĢıdır.
Belgrad ormanı Burunsuz yöresi ve Çanakkale Kalabaklı yöresi sahilçamı deneme
alanlarında peryodik ölçmelerle sağlanan ara meĢcere hacımları Ek tablo 1-2 ve 3’de ve ġekil-
4’de görülmektedir.
4.SONUÇ VE ÖNERİLER
Ormancılıkta 19.yüzyıldan bu yana meĢcerelerin bazı özelliklerine dayanarak meĢcere
geliĢmesi ve odun verimini tahminde kullanılan hasılat tabloları düzenlenmektedir.
Bu tabloların düzenlenmesinde kullanılan tek ölçü yöntemlerinde özellikle ara
hasılatın sağlıklı bir Ģekilde saptanamaması genel hacım veriminin de güvenilirliğini tartıĢılır
hale getirmektedir.
Devamlı deneme alanlarında yapılan peryodik ölçmelerde sürenin çok uzun olması, bu
uzun süre içinde araĢtırmacıların değiĢmesi nedeniyle özellikle yapılan müdahelelerin yön ve
Ģiddetinin değiĢmesi sonucunu doğurmaktadır. Süreyi kısaltmak amacıyla değiĢik yaĢ
kademelerinden seçilecek çok sayıdaki meĢcerenin ölçülmesi, baĢlangıçta aynı bonitet sınıfı
içinde olduklarını görüp seçmek güçlüğünü ortadan kaldıracağı gibi bunlar arasındaki
karĢılaĢmaların sağlanması dolayısıyla hatanın azaltılması ve sürenin kısaltılması, birbirini
tamamlayan eğri parçalarının birleĢtirilmesi olanağını sağlayacaktır.
Hızlı geliĢen bir tür olarak 1953 yılı ilkbaharından baĢlayarak 1/1 yaĢlı fidanlarla
kurulan meĢcerelerden Belgrad ormanı Burunsuz ve Çanakkale-Kalabaklı yöresinde 6
deneme alanı alınarak peryodik ölçmeler yapılmıĢtır. 50 yıl boyunca yapılan ölçme sonuçları
bu iki yörenin farklı bonitet sınıflarının temsilcisi olarak kabul edilebileceğini göstermektedir.
Bu 50 yıllık süre boyunca belirli bir silvikültürel müdahelede bulunulmamıĢ, meĢcere doğal
geliĢimi içinde izlenmiĢ, doğal ayrılmalar yanında kar kırması, rüzgar devriği, böcek zararları
vb. gibi nedenlerle gövdeler sahadan uzaklaĢmıĢtır.
Hasılat araĢtırmaları uzun yıllar devam eden, büyük emek ve masraf gerektiren
araĢtırmalardır. Bu araĢtırma ile elde edilen verilerin ülkemiz ormancılığında 50 yıl gibi uzun
bir sürede elde edilmiĢ veri grubu olması yanında ölçme sonuçlarının tek ölçme yöntemlerinin
tartıĢmalı yanlarının özellikle ara meĢcere hacmının sağlıklı olarak tayinindeki sorunları
çözme ve yeni yöntemlerin geliĢtirilmesi açısından da önem taĢıdığı açıktır.
YARARLANILAN KAYNAKLAR
EkTablo 1 Belgrad Ormanı Burunsuz Yöresindeki Sahilçamı Deneme Alanlarında Yapılan Ölçme Sonuçları
Ölçme
Yaş
Asli Meşcere
Ayrılan Ağaçlar
Gen
el G
öv
de
Ha
cim
Ver
imi
Genel Hasılatın
Hacım Artımı
Ha
cim
Art
ım Y
üzd
esi
Yaş
Zamanı
Ağ
aç
Sa
yıs
ı
Ort
a B
oy
Üst
Bo
y
Ort
a Ç
ap
Gö
ğü
s
Tü
zey
i
Gö
vd
e
Ha
cmi
Ağ
aç
Sa
yıs
ı
Gö
vd
e
Ha
cmi
Ha
cim
To
pla
mı
Yıl
lık
Ca
ri
Gen
el
Ort
ala
ma
Yıl Adet m. m. cm. m2
m3
Adet m3
m3 m
3 m
3 m
3 % Yıl
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15
TOULON (Lambert Ormanı- Akdeniz Kıyısı )
1966 ĠB
1969 ĠB
1972 ĠB
1975 ĠB
1977SB
1981 ĠB
1990 ĠB
1995 ĠB
2000 SB
15
18
21
24
27
30
39
44
50
1772
1496
1440
1304
1264
1252
872
828
444
6,6
8,3
9,7
11,0
12,9
14,1
17,5
19,0
19,7
7,0
8,4
10,6
13,0
13,9
15,7
19,2
20,8
20,9
11,8
15,1
17,2
19,4
20,9
22,1
26,5
28,4
32,2
19,4
26,0
33,2
38,5
43,5
47,9
47,9
52,4
36,1
73,7
106,7
137,6
168,9
193,9
214,6
289,4
328,2
238,8
-
276
56
136
40
12
380
44
384
-
8,3
0,8
9,1
2,5
0,6
57,8
5,7
132,3
-
8,3
9,1
18,2
20,7
21,3
79,1
84,8
217,1
73,7
115,0
146,7
187,1
214,6
235,9
368,5
413,0
455,
-
13,8
10,5
13,5
9,2
17,1
14,7
8,9
7,1
4,9
6,4
7,0
7,8
7,9
7,9
9,4
9,3
9,1
-
14,6
8,0
8,1
4,6
7,6
4,9
3,2
1,6
15
18
21
24
27
30
39
44
50
KORSİKA MENŞELİ
1967 ĠB
1970 SB
1973 ĠB
1975 SB
1978 SB
1982 ĠB
1995 ĠB
2000SB
14
18
21
23
26
29
42
48
2280
2280
2276
2276
2224
1868
1456
920
4,4
5,6
8,2
9,2
10,6
11,5
17,9
19,2
5,2
7,9
10,0
10,6
12,5
12,9
19,3
21,0
7,9
10,4
13,0
15,0
16,2
18,0
23,2
27,6
10,5
23,5
30,1
39,7
46,1
47,4
61,7
55,0
48,2
110,4
140,2
189,1
214,6
226,7
351,4
337,7
-
-
4
-
52
340
404
516
-
-
0,1
-
0,6
20,3
19,3
82,3
-
-
0,1
0,1
0,7
21,0
40,3
122,6
48,2
110,4
140,3
189,2
215,3
247,7
391,7
460,3
-
15,6
9,9
24,5
8,7
10,8
11,0
11,4
3,4
6,1
6,7
8,2
8,3
8,5
9,3
9,6
-
19,7
7,9
10,4
4,3
4,9
3,4
2,7
14
18
21
23
26
29
42
48
Ek Tablo 2 Belgrad Ormanı Burunsuz Yöresindeki Sahilçamı Deneme Alanlarında Yapılan Ölçme Sonuçları
Ölçme
Yaş
Asli Meşcere
Ayrılan Ağaçlar
Gen
el G
öv
de
Ha
cim
Ver
imi
Genel Hasılatın
Hacım Artımı
Ha
cim
Art
ım Y
üzd
esi
Yaş
Zamanı
Ağ
aç
Sa
yıs
ı
Ort
a B
oy
Üst
Bo
y
Ort
a Ç
ap
Gö
ğü
s
Tü
zey
i
Gö
vd
e
Ha
cmi
Ağ
aç
Sa
yıs
ı
Gö
vd
e
Ha
cmi
Ha
cim
To
pla
mı
Yıl
lık
Ca
ri
Gen
el
Ort
ala
ma
Yıl Adet m. m. cm. m2
m3
Adet m3
m3 m
3 m
3 m
3 % Yıl
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15
İSPANYA MENŞELİ
1966 ĠB 15 1760 5.2 5.4 10.1 13.8 45.1 - - - 45.1 - 3.0 - 15
1969 ĠB 18 1504 7.1 7.3 13.9 22.8 79.2 260 5.8 5.8 85.0 13.3 4.7 20,4 18
1972 ĠB 21 1412 8.3 9.7 16.5 30.2 122.5 92 2.0 7.8 130.3 15.1 6.2 14,0 21
1975 ĠB 24 1404 9.8 11.2 18.8 39.1 161.0 8 0.5 8.3 169.3 13.0 7.0 9,7 24
1977 SB 27 1288 12.6 13.0 20,8 43.9 205.8 116 7.5 15.8 221.6 17.4 8.2 8,9 27
1981 ĠB 30 1216 13.2 14.6 22.5 48.2 233.0 72 8.2 24.0 257.0 11.8 8.6 4,9 30
1995 ĠB 44 908 18.0 19.2 28.7 58.7 377.1 308 40.8 64.8 321.8 4,6 7,3 1,6 44
2000 SB 50 616 18.1 19.6 32.3 50.4 333.0 292 99.2 164.0 485.8 27,3 9,7 6,8 50
GİRONDE MENŞELİ (Lege Ormanı- Atlantik Kıyısı)
1966 ĠB 15 1916 6,1 7,0 10,7 16,6 62,9 - - - 62,9 - 4,2 - 15
1969 ĠB 18 1491 8,6 9,7 14,2 22,8 95,0 425 11,6 11,6 106,6 14,6 5,9 17,2 18
1972 ĠB 21 1425 10,4 12,0 16,1 29,1 127,1 66 1,6 13,2 140,3 11,2 6,7 9,1 21
1975 ĠB 24 1200 12,5 14,0 19,5 36,0 166,0 225 9,6 22,3 188,3 16,2 7,9 9,9 25
1977 SB 27 1150 14,0 15,4 21,3 41,4 200,8 50 1,3 24,1 224,9 12,0 8,3 5,8 27
1981 ĠB 30 1150 15,4 17,0 23,2 47,9 238,4 - - 24,1 262,5 12,5 8,8 5,1 30
1990 ĠB 39 817 18,8 20,1 27,4 48,2 317,8 333 45,1 69,2 387,0 13,8 9,9 4,2 39
1995 ĠB 44 750 19,9 21,6 30,3 54,1 379,5 67 11,6 80,8 460,3 14,7 10,5 3,5 44
2000 sb 50 475 22,3 23,1 34,1 43,3 297,2 275 118,7 199,5 496,7 6,1 9,9 1,3 50
Ek Tablo-3 Çanakkale Kalabaklı Yöresindeki Sahilçamı Deneme Alanlarında Yapılan Ölçme Sonuçları
Ölçme
Yaş
Asli Meşcere
Ayrılan Ağaçlar
Gen
el G
öv
de
Ha
cim
Ver
imi
Genel Hasılatın
Hacım Artımı
Ha
cim
Art
ım Y
üzd
esi
Yaş
Zaman
ı
Ağ
aç
Sa
yıs
ı
Ort
a B
oy
Üst
Bo
y
Ort
a Ç
ap
Gö
ğü
s
Tü
zey
i
Gö
vd
e
Ha
cmi
Ağ
aç
Sa
yıs
ı
Gö
vd
e
Ha
cmi
Ha
cim
To
pla
mı
Yıl
lık
Ca
ri
Gen
el
Ort
ala
ma
Yıl Adet m. m. cm. m2
m3
Adet m3
m3 m
3 m
3 m
3 % Yıl
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15
İSPANYA MENŞELİ
1970 ĠB
1973 ĠB
1976 ĠB
1979 ĠB
1982 ĠB
2000 SB
19
22
25
28
31
50
2316
2316
2284
2228
2172
1840
4,0
4,8
5,5
6,2
6,8
8,0
5,3
6,2
6,9
7,8
8,3
9,9
7,7
9,2
10,6
12,1
13,1
17,1
8,1
13,9
19,1
24,9
29,4
42,2
26,6
49,4
74,8
97,6
118,8
187,0
-
-
32
56
56
332
-
-
0,3
0,9
0,9
2,1
-
-
0,3
1,2
2,1
4,2
26,6
49,4
75,1
98,8
120,9
191,2
-
7,6
8,6
7,9
7,4
4,7
1,4
2,2
3,0
3,5
3,9
3,8
-
40,0
27,6
18,2
13,5
6,0
19
22
25
28
31
50
GİRONDE MENŞELİ (Lege Ormanı-Atlantik Kıyısı )
1970 ĠB
1973 ĠB
1976 ĠB
1979 ĠB
1982 ĠB
2000 SB
19
22
25
28
31
50
2268
2264
2112
1928
1928
1460
4,5
5,6
6,5
7,1
7,6
10,2
6,4
7,2
7,8
8,6
9,1
11,3
7,1
8,8
10,3
11,5
12,4
16,9
8,8
13,8
17,6
20,5
24,7
32,6
30,0
49,7
66,3
77,5
98,4
137,2
-
4
152
192
8
460
-
0,0
2,5
3,0
0,2
15,9
0
-
0,0
2,5
5,5
5,7
21,6
30,0
49,7
68,8
83,0
104,1
158,8
-
6,6
6,3
4,7
7,0
2,9
1,6
2,3
2,7
3,0
3,4
3,2
-
16,6
10,6
6,2
7,5
2,2
19
22
25
28
31
50
ENDÜSTRİYEL PLANTASYON TESİSİNDE KIZILÇAMIN ÖNEMİ VE
PLANLANMASINDA UYULMASI GEREKEN İLKELER
Yrd. Doç. Dr. Ali Durkaya
Zonguldak Karaelmas Üniversitesi, Bartın Orman Fakültesi-Bartın
Tel: 0.378.2277422-23 Fax: 0.378.2277421
e-mail: [email protected]
Kısa Özet Endüstriyel plantasyonların ülkemiz için gerekliliği ve önemi belirtilerek, kızılçamın
endüstriyel plantasyonlar için potansiyeli değerlendirilmiştir. Endüstriyel plantasyonların
planlanmasında uyulması gereken ilkeler ortaya konulmuştur.
GİRİŞ
Yurt içi ve yurt dışında yapılan yayınlar incelendiğinde, gelecekte ülkemizde ve dünyada bir
odun ürünü darboğazı olacağı konusunda ortak bir görüş göze çarpmaktadır. Ülkeler, bu
darboğaza karşı kendi çarelerini aramakta ve ulusal çözümlerini üretmektedirler. Bu noktada,
bu darboğaza karşı iki yol ortaya çıkmaktadır:
Orman alanlarının genişletilmesi,
Birim alandan elde edilen odun ürünü miktarının artırılması.
Orman alanlarının genişletilmesi her zaman için mümkün değildir. Hatta, artan nüfustan
kaynaklanan sosyal baskı sonucunda, dünyanın pek çok yerinde bir geriye gidiş
gözlenmektedir. Geriye, birim alandan elde edilen odun ürünü miktarının artırılması seçeneği
kalmaktadır.
Birim alandan en çok ürünü elde etmek amacına yönelik kurulan ve plantasyon
ormancılığının bir alt türü olan endüstriyel plantasyonlar, dünyada olması muhtemel bir odun
hammaddesi arz açığının önüne geçmek fikrinden doğmuştur. Burada amaç, söz konusu açığı
kütlesel üretim ile karşılamaktır. Endüstriyel plantasyonlar, bazı özellikleri yönünden klasik
ağaçlandırmalardan farklılıklar taşırlar. Öncelikle doğal ormanlara göre oldukça kısa idare
süreleri ile işletilmeleri (en fazla 30 yıl), orman kurma işleminden hasata kadar bütün
işlemlerin mekanizasyona dayandırılması ve genetik olarak ıslah edilmiş hızlı büyüyen
türlerle I. ve uygun durumlarda II. bonitet yetişme ortamları üzerinde kurulmaları ana farkları
oluşturmaktadır.
Endüstriyel plantasyonlar içinde sayabileceğimiz bir diğer ormancılık türü enerji
ormancılığıdır. Enerji ormanı amaçlı plantasyon fikri, Szego ve Kemp tarafından 1973 yılında
petrol krizi esnasında alternatif enerji kaynağı olarak ortaya atılmıştır. Endüstriyel
plantasyonlar ile aynı özellikleri taşıyan enerji ormancılığı çalışmalarında birim zaman ve
alanda toprak üstü biyokütle üretiminin en üst sınıra ulaştırılması amaçlanmaktadır.
Endüstriyel plantasyon işletmeciliği ile amaçlanan, ince çaplı odun işleyebilen ve gövde
kalitesi aramayan orman ürünleri sanayi kuruluşlarının (kağıt, selüloz, lif ve yonga levha,
kibrit, ambalaj) hammadde ihtiyaçlarının kütlesel üretimle ve makul fiyatlara sağlanmasıdır.
Dünyada pek çok ülke genetik nitelikleri yükseltilmiş ağaçlarla endüstriyel plantasyonlar
kurmakta ve birim alandan doğal ormanlarla kıyaslandığında çok yüksek miktarda odun
ürünü elde etmektedir. Yeni Zelanda, Şili, Güney Afrika, Avustralya gibi ülkeler, hızlı gelişen
türlerle geniş ölçekli endüstriyel plantasyonlar kurmuşlar ve uluslar arası orman ürünleri
ticaretinde söz sahibi olmuşlardır.
Endüstriyel plantasyon işletmeciliğinde ileri ülkeler ağaç ıslah çalışmalarıyla, endüstriyel
plantasyonlarda kullandıkları türlerde önemli verim artışları sağlamışlardır. Örneğin en fazla
kullanılan türlerden biri olan Pinus taeda’da ıslah çalışmaları ile % 35’e varan ürün artışlarına
ulaşılmıştır. Yine, Yeni Zelanda’da P. radiata üzerinde yapılan ıslah çalışmaları ile 1.
generasyonda hacımda % 13, gövde düzgünlüğünde % 7 ve istenilen özellikte gövde
sayısında % 32 genetik kazanç sağlanmıştır. Daha ileri aşama ıslah çalışmaları ile bu kazanç
günümüzde % 40 seviyelerine varmıştır. Hacım artımı yanında gövde düzgünlüğü ve
dallanma gibi kalite özellikleriyle, çeşitli böcek ve mantar hastalıklarına direnç konusunda da
önemli kazanımlar elde edilmiştir (ŞIKLAR 1998).
Bu açıklamalar, endüstriyel plantasyonların muhtemel arz açığının karşılanmasında sahip
olduğu potansiyeli gözler önüne sermektedir.
ENDÜSTRİYEL PLANTASYONLARIN ÜLKEMİZ İÇİN ÖNEMİ
Her hangi bir yatırım gerçekleştirilirken ülke gereksinimleri ile toplumun beklentilerine
uygun hareket edilmelidir. Endüstriyel plantasyon yatırımlarının ülkemiz gündemine
gelmesine ülkemizin gelecek yıllarda karşılaşacağı muhtemel odun arzı açığına karşı tedbirli
olma düşüncesi neden olmuştur. Geleceğe yönelik tahminler ülkemiz için karamsar bir tablo
çizmektedir. Birler’in yapmış olduğu projeksiyona göre ülkemizde, 2020 yılında odun
hammaddesi talebinin 60 milyon m3/yıl düzeyini aşacağı tahmin edilmektedir. Buna karşılık
doğal ormanlarımızın bunun ancak 15 milyon m3’lük kısmını karşılayabileceği
belirtilmektedir. Meydana çıkan açığın ithalat ile karşılanması halinde ithalat bedelinin 2020
yılı için 6.4 milyar $ olacağı hesaplanmaktadır (BİRLER 1995, BİRLER 1996). Bununla
beraber odun hammaddesi kullanımı, odunun yerini alan diğer maddeler tarafından
sınırlanmaktadır ve arz-talep açığının bu boyutlara ulaşamayacağı kanaati hakimdir. Bu
rakamların fazla olduğu dahi kabul edilse, yine de önemli ölçüde bir odun ürünü açığı ile karşı
karşıya kalınacağı ve bu miktarın ithalat yoluyla karşılanması halinde önemli bir milli
kaynağın yurt dışına çıkacağı yadsınamaz. Kaldı ki, gelecekte ihtiyaç duyulan odun ürününün
uluslar arası piyasalardan temin edilip edilemeyeceği bugünden tam olarak
kestirilememektedir. Çünkü, nüfus artışı ve artan ekonomik güce koşut olarak orman ürünleri
tüketimi de artmaktadır. Şöyle ki, 1960-1995 yılları arasında dünya nüfusu neredeyse iki
katına çıkmış ve dünya ekonomisi üç buçuk kat büyümüştür. Aynı dönemde, yakacak odun
üretimi iki buçuk kat, kereste üretimi üç kat ve kağıt üretimi üç katından fazla artmıştır (FAO
1997). Bu artış trendine karşılık dünya doğal ormanlarının üretim güçleri sabittir. Bu şartlar
altında en akılcı çözüm yolu olarak, ülkemizde yeterli miktarda endüstriyel plantasyonlar
kurmak görünmektedir.
1970’li yıllardan sonra gelişen selüloz, lif ve yonga levha sanayii kuruluşları ana pazarı
oluşturmaktadır. 1990’lı yıllardan sonra ithalatla rekabet edemez duruma düşen bu sanayii
dalı, ucuz hammadde sağlayabilirse mevcut kapasitesinin atıl durumda bulunan kısımlarını da
devreye sokabilir.
Globalleşen dünyada her malın fiyatı bellidir. Dünya ile rekabet edebilmek ve ithalatı
durdurarak dışarıya döviz çıkışını önleyebilmek için hem hammaddenin, hem de mamulün en
fazla bu fiyatlara mal edilmesi gerekmektedir. Fakat, ülkemiz endüstriyel odun fiyatları dünya
ortalamasının hayli üzerindedir. Örneğin, lif ve yonga levha sanayii fabrikalarına endüstriyel
odunun maliyetleri;
Türkiye’de 65-70 $/ton,
Malezya’da 7 $/ton,
Avrupa’da ortalama 20-30 $/ton,
Bulgaristan ve Romanya’da 15 $/ton,
Rusya’da 12 $/ton’dur (DEMİRTAŞ 1998).
Kaldı ki, OGM 1 ster oduna ortalama 20 $ gibi çok yüksek bir fiili üretim masrafı
ödemektedir (DEMİRTAŞ 1998). Maliyeti düşürmenin yolu, makineli çalışmaya uygun
arazilerde, plantasyon kurmadan hasada kadar bütün çalışmaların mekanizasyona
dayandırılmasından geçmektedir.
Bu sebepler yanında, diğer bazı sebepler de endüstriyel plantasyonların kurulmasını ülkemiz
için kaçınılmaz kılmaktadır. Şöyle ki, topografik konum nedeniyle, doğal ormanların yaklaşık
2/3’ünde koruma fonksiyonu öne çıkmaktadır (Asan, 1998). Öte yandan, toros sediri ve
kızılçam gibi türler dışında, ormanlarımızda doğal gençleştirmedeki başarı çok düşük olup,
yapılan kesimlerle ormanlarımız içten çökmektedir (BOYDAK VE DİRİK 1998).
Endüstriyel plantasyonların doğal ormanların korunmasındaki etkinliklerine en iyi
örneklerden biri olarak Yeni Zelanda verilebilir. Yeni Zelanda Ormancılık Teşkilatı beklenen
ülke odun hammaddesi açığına önlem olarak 1920’de kurulmuştur ve teşkilat radiata çamı ile
kurduğu endüstriyel plantasyonlarda büyük başarılar sağlamıştır. Ülkenin toplam orman
alanının % 20’si radiata çamı ile kaplıdır. Yeni Zelanda radiata çamı ağaçlandırmalarından
sonra, doğal ormanlarının % 80’ini park statüsüne almıştır (ENGELBY 1986).
ENDÜSTRİYEL PLANTASYON TESİSİNDE KIZILÇAMIN POTANSİYELİ
40-50 yıldan beri, Türk ormancılığı yerli ve yabancı hızlı gelişen türler konusunda önemli bir
bilgi birikimi ve teknik deneyime sahip olmuş, hızlı gelişen türler konusunda çok sayıda ve
önemli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmaların sağlamış olduğu alt yapı önemli bir avantajdır.
Yerli hızlı gelişen ve endüstriyel plantasyonlar için en uygun olan türümüz kızılçam olarak
görülmektedir. 1997 envanteri sonuçlarına göre, 3.729.866 ha kızılçam ormanımız vardır ve
Türkiye ormanları içinde % 18’lik bir paya sahiptir. Bozuk ve çok bozuk kızılçam ormanları
toplamı ise 2.371.739 ha’dır ve bu alan içindeki I. ve II. bonitet yetişme ortamları endüstriyel
plantasyonlara konudur.
Bugüne kadar kızılçam hakkında birçok araştırmalar yapılmış ve önemli bir altyapı
oluşturulmuştur. Fakat yetişme ortamı ile kızılçamın gelişimi arasındaki ilişkiler pek
incelenmemiştir. Bu konu önemli bir eksikliktir. Endüstriyel plantasyon kurmak isteyen bir
yatırımcı, yatırımı gerçekleştirmeden idare süresi sonunda yaklaşık ne kadar ürün elde
edeceğini bilmek ister. Ancak alan üzerinde veya bitişiğinde daha önce bir kızılçam meşceresi
yoksa bonitet hakkında herhangi bir bilgi sahibi olamayacağından bunu bilemeyecektir.
Bununla beraber, yetişme ortamı-kızılçamın gelişimi arasında aşağıdaki ilişkilerden söz
edilebilir (KANTARCI 1998):
Faydalanılabilir su kapasitesi yüksek topraklarda ve su ekonomisi yeterli yetişme
ortamlarında kızılçam daha iyi bir gelişme yapabilir.
Akdeniz bölgesinde optimum gelişme kuşağı 500-700 m arasındadır.
Ağaçlandırma alanlarında aynı yörede yeryüzü şekli, toprak özellikleri, toprağın su ve
besin kapasitesi ile toprak işleme yöntemleri, birim alana dikilen fidan sayısı ve kültür
bakımı fidanların büyümesini önemle etkilemektedir.
Deniz etkisi kızılçamın büyümesini belirgin bir şekilde artırmaktadır.
1970’li yıllardan itibaren kızılçamda yürütülen ıslah çalışmalarında önemli aşamalar
kaydedilmiştir. Öncelikle, kaliteli tohumların elde edilebileceği ilk kaynak olan tohum
meşcereleri seçilmiştir. Bu meşcerelerden bireysel seleksiyonlar yapılarak seçilen plus
ağaçlardan üretilen aşılı fidanlar ile 390 ha 1. generasyon klonal tohum bahçesi kurulmuştur
(ŞIKLAR 1998). Görüldüğü üzere kızılçam ile kurulacak endüstriyel plantasyonlar için
nitelikli fidan sorunu büyük ölçüde çözülmüştür.
Türkiye’de her yıl yaklaşık olarak 2.500.000 m3 ince çaplı endüstriyel odun OGM tarafından
orman endüstrisi kuruluşlarına verilmektedir (OGM 1998, OGM 1999, OGM 2000). Bu
miktarın tamamının kızılçamdan karşılanması durumunda gereken minimum yıllık kesim
alanı ve toplam işletme sınıfı büyüklükleri şöyledir:
Tablo 1. Türkiye toplam ince çaplı endüstriyel odun tahsis miktarının tümünün kızılçamdan
karşılanması durumunda gereken minimum yıllık kesim alanı ve toplam işletme sınıfı
büyüklüklerinin farklı idare sürelerine göre değişimi. İdare
Süreleri
Kızılçam I. Bonitet Kızılçam II. Bonitet
Yıllık (ha) Toplam (ha) Yıllık (ha) Toplam (ha)
20 22533 450665 51853 1037064
25 14767 369199 28657 716447
30 11556 346681 20352 610585
Ege ve Akdeniz bölgesindeki endüstriyel plantasyonlara konu bozuk ve çok bozuk orman
alanlarının miktarları ile bu bölgelerdeki bölge müdürlüklerinin ince çaplı endüstriyel odun
tahsislerini karşılayabilecek minimum alan miktarları arasındaki ilişki ise şu şekildedir.
Tablo 2. Bölge müdürlüklerinin bozuk ve çok bozuk orman alanlarının miktarları ile tahsis
miktarlarını 25 yıllık idare süresine göre karşılayabilecek minimum alan büyüklükleri. Bölge
Müdürlüğü
Bozuk
(ha)
Çok Bozuk
(ha)
Toplam
(ha)
Kızılçam I. Bonitet Kızılçam II. Bonitet
Yıllık(ha) Toplam(ha) Yıllık(ha) Toplam(ha)
Balıkesir 27851 41662 69513 740 18504 1436 35908
İzmir 53181 167624 220805 1333 33331 2587 64680
Muğla 153744 266070 419814 1310 32755 2542 63563
Denizli 60515 82553 143068 396 9909 769 19229
Antalya 156671 130104 286775 1134 28354 2200 55023
Mersin 69350 145016 214366 613 15343 1191 29775
Adana 55228 128537 183765 466 11666 905 22639
K.Maraş 43466 104926 148392 177 4430 343 8597
Isparta 22724 19551 42275 395 9894 768 19200
Görüldüğü üzere, bölge müdürlüklerinin tahsis miktarlarının karşılanabileceği alan
büyüklükleri, mevcut çok bozuk ve bozuk orman alanları toplamlarının oldukça altındadır. Bu
alanlar içindeki I. ve II. bonitet alanlar endüstriyel plantasyonlara konudur.
ENDÜSTRİYEL PLANTASYONLARIN PLANLANMASI
Buraya kadar, endüstriyel plantasyonların önem ve gerekliliği, bilgi birikimi ve teknik
deneyimin yeterince sağlandığı, yeterli nitelikli fidan kaynağına sahip olunduğu ve gerekli
alansal büyüklüklerin mevcut olduğu vurgulandı.
Endüstriyel plantasyonların kurulmasına koşut olarak planlanmaları da gündeme gelecektir.
Kızılçam türü ile tesis edilecek bir endüstriyel plantasyon, endüstriyel plantasyonların tümü
için geçerli olan ilkeler çerçevesinde planlanır. Ticari ürün elde etmek amacına yönelik olarak
işletilen meşcerelerin planlanmaları iki ayrı kategoriye ayrılabilir (CLUTTER et al. 1992).
1. Her bir meşcerenin bağımsız bir şekilde planlanması
2. Ormandaki tüm meşcerelerin koordineli olarak planlanması
Birinci duruma meşcere bazında planlama, ikinci duruma ise orman (plan ünitesi) bazında
planlama denilir.
Meşcere bazında planlamada, her bir bireysel meşcereye orman sahibinin amacını en iyi
karşılayacak şekilde muamele edilir. Eğer orman sahibinin amacı faydanın maksimize
edilmesi ise, o zaman muhtemelen her meşcere gelecekte bu meşcere sebebiyle oluşacak para
akışlarının bugünkü değerini maksimize etmek amacıyla planlanacaktır. Eğer plan
ünitesindeki bütün meşcereler bu şekilde idare edilebilirse, orman sahibinin elde edeceği
ekonomik faydalar plan ünitesi bazında planlamaya kıyasla daha yüksek olacaktır (CLUTTER
et al. 1992).
Yatırım, mevcut kaynakların, gelecekte nakit akışı, hasıla ve fayda sağlamak üzere projelere
bağlanmasıdır. Yatırım projesi ise, belirli bir zaman süreci içerisinde mal ve hizmetlerin
üretimini artırmak için bazı olanaklar yaratma, genişletme ya da geliştirmeye ilişkin bir
öneridir (GERAY 1986). Yatırım projelerinin değerlendirilmesinde projenin amacına,
sağlanacak faydalara, ülkenin ve ait olduğu sektörün özelliklerine uygun ölçütler kullanılır.
Endüstriyel plantasyon yatırımlarına devletin yönelmesi çok yavaş işleyen mekanizmalar ve
kaynak imkanları göz önüne alındığında oldukça zordur. Kavakçılık yatırımlarında olduğu
şekilde, endüstriyel plantasyon yatırımlarına yönelebilecek kesim özel kurumlar ya da
şahıslardır. Özel yatırımın amacı tektir ve yaptığı yatırımdan parasal fayda sağlamaktır. Yani,
özel sektör kar etmek amacıyla yatırımlarını gerçekleştirmektedir.
Endüstriyel plantasyonların planlanmasında öncelikle, endüstriyel plantasyonlar için uygun
yerlerin seçimi ve planlama ilkelerinin belirlenmesi gereklidir. Bu işlem, ağaç türü, bonitet,
diri örtü tipi, eğim grubu ve silvikültürel bakım tedbirleri göz önüne alınarak oluşturulan her
bir seçenek proje değerlendirilerek ve karlılıkları itibarıyla öncelik sıralamasına koyularak
gerçekleştirilir. Bu noktada, karar kriterlerinden hangisinin kullanılacağına karar verilmelidir.
Yatırımların ticari karlılık analizinde, projenin ömrünü ve paranın zaman değerini dikkate
alan, net bügünkü değer, iç karlılık oranı ve net fayda maliyet oranı kriterleri
kullanılmaktadır. Endüstriyel plantasyon yatırımlarının değerlendirilmesinde “İç Karlılık
Oranı” kriterinin kullanılması uygundur. Çünkü, İç Karlılık Oranı (İKO) yatırılan sermayenin
karlılığını yansıtmaktadır (Geray, 1986). Bir oran kriter olduğundan projenin büyüklüğünden
etkilenmemektedir ve sıralama yapmaya uygundur. İKO kısa dönemli projelere tercih
yönünden ağırlık kazandırır (İşgüden, 1980). Fakat bu durum dezavantaj olarak
görülmemelidir. Çünkü özel yatırımcı yatırdığı sermayenin erken geri dönmesini ister.
Yapılan karlılık analizleri sonucunda aşağıdaki soruların cevaplarının bulunması
amaçlanmaktadır.
Ormanda yapılan işlemler planlanırken:
1. Meşcere budanacak mı? Kaç defa? Hangi yüksekliğe kadar? Ne zaman?
2. Meşcere aralanacak mı? Kaç defa? Hangi oranda? Ne zaman? Aralamadan beklenen ürün
miktar ne kadar ve bunun ürün çeşitlerine dağılımı nasıl olacak?
3. İdare süresi ne olmalı?
Meşcere yönetilirken:
1. Her bir işlemin zamanlaması nasıl olmalı?
2. İşgücü ve ekipmanın en iyi kullanımı nasıl olmalı?
Meşcere planlanırken:
1. İdare süresi sonunda beklenen ürün miktarı ne kadar ve bunun ürün çeşitlerine dağılımı
nasıl olacak?
2. Plantasyon kurmak içi en uygun yetişme ortamı hangisi?
3. Ormancılık, ormancılık dışı bir faaliyetle (tarım ve hayvancılık) desteklenecek mi?
Yapılan analizler sonucunda, alternatif projeler karlılıkları itibarıyla sıralanarak en uygun
olanına karar verilir. En uygun alternatifin yukarıdaki sorulara vermiş olduğu cevaplara göre
plantasyon planlanır. Planlamada her meşcere bireysel olarak değerlendirilir.
Endüstriyel plantasyon işletmeciliği karmaşık değildir. Endüstriyel plantasyonların yapıları
basittir ve kolay yönetilmeleri için tek veya bazı durumlarda birkaç türle sınırlıdırlar. İşletme
amacı genellikle tektir. Gençleştirme ilkesi tıraşlama kesim ve aynı yıl dikime dayanır.
Plantasyonlar yüksek verim gücüne sahip alanlarda ve hızlı gelişen türlerle kurulur. İdare
süreleri doğal ormanlarla kıyaslandığında oldukça düşüktür ve planlamada göz önünde tutulan
kriter sayısı doğal ormanların planlanmasında söz konusu olan kriter sayısından oldukça
azdır. Sahip olduğu bu özellikler, endüstriyel plantasyonlarda faydalanmanın
düzenlenmesinde “Gerçek Yıllık Alana Dayanan Amenajman Metodu’nun” kullanılmasını
mümkün kılmaktadır.
Gerçek Yıllık Alana Dayanan Amenajman Metodu uygulanırken baz alınan planlama
kriterleri alan ve idare süresidir. Bu işletme sınıflarında ürün akış sürekliliği, işletme sınıfı
toplam alanının idare süresine bölünmesiyle bulunan yıllık kesim alanlarını her yıl kesmek ve
boşaltılan alanları dikmek suretiyle yeniden orman kurularak gerçekleştirilir.
SONUÇ
Endüstriyel plantasyonlar, ekolojik olduğu kadar, ekonomik olarak da sürdürülebilir olmak
zorundadırlar (Asan,1998). Odun hammaddesi, endüstriyel plantasyon işletmeciliği ile hem
dünya fiyatlarından piyasaya verilmeli, hem de bu işletmecilik yatırımcıyı çekebilecek ölçüde
karlı olmalıdır. Bunun yolu, verim gücü yüksek alan, entansif işletmecilik ve mekanizasyon
koşullarının sağlanması ile genetik nitelikleri yükseltilmiş hızlı büyüyen tür koşullarının bir
arada bulunmasıdır.
Ülkemizde bir arazi kullanım master planı yapılarak, her bir arazinin görebileceği
fonksiyonlar belirlenmelidir. Daha sonra arazi tahsis işlemleri kolaylıkla yapılabilecek ve
endüstriyel plantasyon kurulmasına elverişli alanlar ortaya çıkacaktır.
Kızılçam türü ile kurulacak endüstriyel plantasyonlardan tatmin edici bir karlılık elde
edilebilecektir. Kızılçam türüne ait bir endüstriyel plantasyonda çeşitli eğim grubu-diri örtü
tipleri esas alınarak yapılan karlılık analizlerine göre en yüksek karlılığa ulaşılan idare süreleri
ve bu yaşlardaki iç karlılık oranları ise şöyledir:
Tablo 3. Endüstriyel odun üretimi amacıyla işletilen (aralama ve budama yapılmayan)
kızılçam endüstriyel plantasyonlarında idare süreleri ve iç karlılık oranları. Eğim-Diri Örtü Grupları P. brutia I. bon. P. brutia II. bon.
İ.S. İKO İ.S. İKO
% 0-30 eğim, maki ve fundalık 22 0.0944 29 0.0591
% 0-30 eğim, bozuk koru 23 0.0826 31 0.0512
% 0-30 eğim, açık alan 22 0.0949 29 0.0594
%31-60 eğim, maki ve fundalık 24 0.0721 33 0.0435
% 31-60 eğim, bozuk koru 24 0.0713 34 0.0430
% 31-60 eğim, açık alan 24 0.0775 31 0.0470
Anlaşılmaktadır ki, ülkemizde kızılçam türü için yeterli potansiyel alan vardır. Bu alanlar
üretime sokularak, endüstriyel odun ihtiyacını dünya fiyatları seviyelerinde karşılamak
mümkündür. Özellikle, ülkemiz ekonomik koşulları dikkate alındığında bunun önemi daha iyi
kavranacaktır.
KAYNAKLAR
ASAN, Ü. 1998. Endüstriyel Plantasyonlar ve Türkiye’deki Uygulamalar, Hızlı Gelişen
Türlerle Yapılan Ağaçlandırma Çalışmalarının Değerlendirilmesi ve Yapılacak Çalışmalar,
Orman Bakanlığı Yayınları, Yayın No: 83, Ankara, s.28.
BİRLER, A. S. 1995. Hızlı Gelişen Türler ile Endüstriyel Ağaçlandırmaların Doğal
Ormanların Korunmasında ve Ülke Ekonomisindeki Önemi, Kavak ve Hızlı Gelişen Yabancı
Tür Orman Ağaçları Araştırma Enstitüsü Yayını, İzmit, 17 s.
BİRLER, A. S. 1996. Türkiye’de Hızlı Gelişen Orman Ağacı Türleri ile Endüstriyel
Plantasyon Yatırımları İçin Ön Fizibilite Raporu, Kavak ve Hızlı Gelişen Yabancı Tür Orman
Ağaçları Araştırma Enstitüsü Yayını, İzmit, 37 s.
BOYDAK, M., DİRİK, H. 1998. Ülkemizde Hızlı Gelişen Türlerle Bugüne Kadar Yapılan
Çalışmalarda Ulaşılan Aşama, Uygulanan Politika ve Stratejiler, Buna Bağlı Olarak
Uygulanabilecek Strateji ve Politika Önerileri, Hızlı Gelişen Türlerle Yapılan Ağaçlandırma
Çalışmalarının Değerlendirilmesi ve Yapılacak Çalışmalar, Orman Bakanlığı Yayınları,
Yayın No: 83, Ankara, s.13.
CLUTTER, J.L., FORTSON, J.C., PİENAAR, L.V., BRİSTER, G.H., BAİLEY, R.L.
1992. Timber Management-A Quantitative Approach, Krieger Publishing Company, ISBN 0-
89464-747-4, Malabar, Florida, 333 pp.
DEMİRTAŞ, Ö. 1998. Hızlı Gelişen Tür Ağaçlandırmaları Düşük Kaliteli ve İnce Çaplı
Odun Talebi Verileri. Hızlı Gelişen Türlerle Yapılan Ağaçlandırma Çalışmalarının
Değerlendirilmesi ve Yapılacak Çalışmalar, Orman Bakanlığı Yayınları, Yayın No: 83,
Ankara, s.223.
ENGELBY, E. O. 1986. Resource Management Issues and Direction for Lodgepole Pine
Forest Lands-Intermountain Region , Management of Small-stem tands of Lodgepole Pine,
Workshop Proceedings, Fairmont Hot Springs, MT, June 30-July 2, 1986, pp. 10.
FAO 1997. State of the World’s Forests.
GERAY, U. (1986). Planlama. İ.Ü. Orman Fakültesi Yüksek Lisans Ders Notları, İstanbul,
118 s.
İŞGÜDEN, T. (1980). Kamu Yatırım Projelerinin Değerlendirilmesinde Fayda-Maliyet
Analizi. İİTİA Nihad Sayar Yayın ve Yardım Vakfı Yayınları No: 319/552, İstanbul.
KANTARCI, D. 1998. Kızılçamın Hızlı Gelişen Bir Tür Olarak Yetiştirilmesinin Ekolojik
Esasları. Hızlı Gelişen Türlerle Yapılan Ağaçlandırma Çalışmalarının Değerlendirilmesi ve
Yapılacak Çalışmalar, Orman Bakanlığı Yayınları, Yayın No: 83, Ankara, s.39.
OGM. 1998. OGM Tahsis Miktarları
OGM. 1999. OGM Tahsis Miktarları
OGM. 2000. OGM Tahsis Miktarları
ŞIKLAR, S. 1998. Endüstriyel Plantasyonlar Açısından Kızılçamın Önemi ve Islah
Çalışmaları. Hızlı Gelişen Türlerle Yapılan Ağaçlandırma Çalışmalarının Değerlendirilmesi
ve Yapılacak Çalışmalar, Orman Bakanlığı Yayınları, Yayın No: 83, Ankara, s.159.
ELMALI SEDĠR ARAġTIRMA ORMANI AMENAJMAN PLANININ GIS TEKNĠĞĠ
KULLANILARAK SAYISALLAġTIRILMASI VE SAHADA YAPILAN YETĠġME
ORTAMI HARĠTACILIĞI ÇALIġMALARI
Dr. Mehmet Ali BAġARAN*, M. Necati BAġ*, Dr. Saime BAġARAN*, M. Süleyman
KAÇAR*, Yrd. Doç. Dr. Doğanay TOLUNAY**, Yrd. Doç. Dr. Ender MAKĠNECĠ**
* Batı Akdeniz Ormancılık AraĢtırma Müdürlüğü-Antalya
Tel/Faks: 0242345042 E-mail:[email protected]
** Ġ.Ü. Orman Fakültesi Toprak Ġlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı-Ġstanbul
Tel: 02122261100 Faks: 02122261113 E-mail: [email protected]
Kısa Özet Coğrafi bilgi sistemlerinin geliĢimi ve örnek uygulamaları ormancıların da dikkatini çekmiĢ
ve son yıllarda bu konudaki çalıĢmalara hız verilmiĢtir. Ülkemizde yeni olmasına rağmen
özellikle orman amenajmanı konusunda kendisine geniĢ kullanım olanakları bulan bu
teknoloji sayesinde, klasik yöntemlerle günlerce süren ve birçok sorgulamanın
yapılamadığı çalıĢmalar artık dakikalarla ifade edilen sürelerde yapılabilmektedir. Yapılan
araĢtırmada elde edilen bulguların konuyla ilgili çalıĢan baĢta amenajmancılar olmak üzere
tüm uygulamacılara önemli yararları olacağı düĢünülmektedir.
Bu çalıĢmada Batı Akdeniz Ormancılık AraĢtırma Müdürlüğü bünyesinde yürütülmekte
olan “Sedir AraĢtırma Ormanında Aktüel Durumun GIS Tabanlı Sayısal Haritalarla Ortaya
Konulması Proje No:19.6302 / 2001 – 2003” proje çerçevesinde bugüne kadar elde edilen
bulguların bir anlamda ara sonuçları niteliğinde olan bu makale ortaya çıkartılmıĢtır.
AraĢtırma alanı olarak seçilen Elmalı Sedir AraĢtırma Ormanı için 1997 yılında yapılmıĢ
amenajman planı altlık olarak kullanılmıĢtır. Planda yer alan bölme ve bölmecikler
vektörize edilmiĢ, her bölmeciğe iliĢkin orman durumu, kapalılık, çap, iĢletme, bonitet ve
yaĢ sınıfları ile prodüktiflik, meĢcere tipi, sayısı ve alanı gibi özellikler Access veri tabanına
öznitelik bilgisi olarak girilmiĢtir. Ayrıca 1/25000 ölçekli sayısal haritalar altlık olarak
kullanılarak alanın 3 boyutlu arazi modeli oluĢturulmuĢtur. Bu verilerle iliĢkilendirmek
üzere tüm alanı kapsayan 300 x 300 m (9 ha) boyutlarında grid sisteme göre karelaj
Ģebekesi oluĢturulmuĢ ve 20 x 20 m (400 m2) büyüklüğünde deneme alanları alınarak flora
ve vejetasyon (Braum-Blaumquet yöntemine göre) ölçümleri yapılmıĢtır. Aynı noktalarda
toprak profilleri açılarak yetiĢme ortamı ve toprak özelliklerinin belirlenmesine çalıĢılmıĢtır
(bu çalıĢmalar sürdürülmektedir). AraĢtırma alanında ayrıca var-yok yöntemiyle faunayı
oluĢturan memeli ve kuĢ türlerinin tespiti yapılmıĢ ve direkt sayım metoduyla da envanter
çalıĢmaları sürdürülmektedir. Sabit deneme alanlarına iliĢkin koordinat değerleri GPS’e
aktarılarak deneme alanlarına ulaĢılmıĢtır ( 5m). SayısallaĢtırma çalıĢmalarında
MicroStation 95, GeoMedia Professional 4.0, MF Works, Image Analyst ve Terrain
Analyst programları kullanılmıĢtır. ÇalıĢmaların sonunda klasik yöntem ve GIS tekniğiyle
elde edilen bölme ve bölmeciklere iliĢkin alansal farklılıklar ortaya çıkartılmıĢtır. Ayrıca
eğim, bakı ve yükseklik haritaları GIS tekniğiyle elde edilen yetiĢme ortamına ait değiĢik
haritalarla iliĢkilendirilmiĢ ve araĢtırmanın ilerleyen aĢamalarında yetiĢme ortamına ait elde
edilecek yeni bulgularla bu iliĢkiler daha ayrıntılı olarak incelenecektir.
GĠRĠġ
Cedrus libani A. Rich ÇeĢitli literatürlerde Lübnan Sediri olarak belirtilmesine karĢın,
asıl yayılıĢını Güney Anadolu’da ve Toroslar’da yaptığı için “Toros Sediri” olarak
adlandırılmasının daha doğru olacağı vurgulanmaktadır (KAYACIK 1980; ANġĠN-KÜÇÜK
1990). Bu çalıĢmada Cedrus libani A. Rich için “Toros Sediri” ismi kullanılmıĢtır.
Dünya üzerinde 4 tür ile temsil edilen sedirin Türkiye’de bulunan türü Cedrus libani
A. Rich (Toros Sediri)’dir. Toros Sediri Lübnan’ın kuzeyinde ve Suriye’deki birkaç meĢcere
dıĢında asıl yayılıĢını Toros Dağları’nda yapmaktadır (SEVĠM 1955; DAVIS 1965; IġIK
1992). Sedirin Türkiye’deki genel yayılıĢı 36 16'-38 05' kuzey enlemleri ile 29 02'-37 19'
doğu boylamları arasındadır (SEVĠM 1955). Akdeniz Bölgesi’ndeki yayılıĢı ise 28 -37 doğu
boylamları ile 36 20'-38 40' kuzey enlemleri arasında bulunmaktadır. Bu yayılıĢ alanı batıda
Fethiye’den doğuda K. MaraĢ’a uzanan ve kuzey sınırı Sultan Dağları’na, Saimbeyli Orman
ĠĢletmesi’nin NaltaĢ Serisi’ne Alaylı Dağları’nda Demiroluk mevkiine ulaĢan geniĢ bir araziyi
kapsamaktadır (SEVĠM 1952; EVCĠMEN 1963; SAATÇĠOĞLU 1976; KANTARCI 1990).
Bu genel yayılıĢın dıĢında Sultan Dağları, Deresinek Vadisi, Emirdağ ÇaykıĢla, Niksar
Akıncıköy ve Erbaa Çatalan yörelerinde küçük meĢcere ve gruplar halinde rastlanılmaktadır
(BOYDAK 1986; IġIK 1992).
Toros Sediri Gymnospermae’lerin Coniferae sınıfı Pinoideae takımı Pinaceae
familyasındandır. Yurdumuzda halk arasında katran adı da verilen bu tür, dolgun gövdeli,
kalın dallı görkemli bir orman ağacıdır. Gençlikte piramidal tepeye sahip ise de zamanla tepe
formu bozularak yayvanlaĢır ve Ģemsiye gibi bir Ģekil alır (KAYACIK 1967; KESKĠN 1992).
40 m boy, 2 m çap ve 35 mm kabuk kalınlığına ulaĢabilen Toros Sediri 1000 yaĢına kadar
yaĢayabilmektedir (EVCĠMEN 1961). Sedirler gençlikten itibaren derine giden kök ve ona
bağlı ikinci derecede köklerle, derin bir kök sistemi meydana getirirler (BOYDAK 1986).
Kökler özellikle kalker topraklar üzerinde kalker yarık ve çatlaklarından faydalanarak,
oldukça derin tabakalara girerler. Tipik bir yarı ıĢık ağacıdır; yan ve üst gölge baskısına
dayanması oldukça fazladır (SAATÇĠOĞLU 1976). Türkiye’deki sedir ormanları bitki
sosyolojisi bakımından; Orta ve Doğu Toroslar’daki Abieti Cedrion, Batı Toroslar’daki
Lonicero Cedrion ile Orta Karadeniz Bölgesi’ndeki Submediteran Pinus sylvestris-Pinus
nigra-Cedrus libani relikt ormanı olmak üzere 3 ana tip göstermektedir (AKSOY-ÖZALP
1990).
Eski kaynaklardan ve yazılı belgelerden, sedirin doğal yayılıĢının, bugünkü sınırlarının
çok ötesinde olduğu anlaĢılmaktadır. Odununun kolay iĢlenebilir, güzel kokulu ve dayanıklı
olması, ibrelerinin hayvan yemi olarak kullanılması ve aĢırı otlatma nedeniyle, sedir
ormanları tarih boyunca tahrip edilmiĢ ve bugünkü sınırlarına çekilmiĢtir (GÜNAY 1990;
IġIK 1992). Halbuki yapılan bir çalıĢmada Süberde (Konya)’de Neolitik Çağ’a ait bir yerde
toprağın 4 m derinliğine kadar sedir dahil pek çok iğne yapraklı ve yapraklı ağaç türü ve maki
elemanlarına ait polen tanımı yapılmıĢ; Gordion Kral Mezarı’nda kullanılan ağaç malzeme
arasında sedir de bulunmuĢtur (AYTUĞ 1970; YEġĠLKAYA 1992). Bu da sedirin geçmiĢte
daha geniĢ yayılıĢ yaptığını destekleyen önemli bir bulgudur.
Sedir optimal yayılıĢını KaĢ, Elmalı ve Finike üçgeninde yapmaktadır. Denize bakan
yamaçlarda 1270 m yükseltilerde görülmeye baĢlar. 1450 m’den itibaren saf ormanlar kurar
(KANTARCI 1982). Sedir ormanlarının optimum yükselti-iklim kuĢağı 1600 m civarındadır
(KANTARCI 1990). Sedir ormanlarının doğal yayılıĢ alanında yıllık ortalama yağıĢ 650-1400
mm, ortalama sıcaklığın 6-12,5 ºC arasında ve Erinç formülüne göre nemlilik indisinin I>40
(nemli) olduğu belirtilmiĢtir (KANTARCI 1982; KANTARCI 1990).
Azalan sedir ormanlarının değeri gün geçtikçe artmakta, gelecekte bu değerin daha da
artacağı beklenmektedir. Bu sayede ülkemiz sedir ormanları yabancı bilim adamları ve
gönüllü kuruluĢlarca ziyaret edilerek bilimsel çalıĢmalara altlık oluĢturacaktır.
Türkiye’de toplam 99.325 ha saf sedir ormanı bulunmaktadır. Bunun 67.850 ha’ı
normal, 31.475 ha’ı ise bozuk koru niteliğindedir (ANONĠM 1987; ATALAY 1987). Toros
Sediri en büyük yayılıĢını Antalya Orman Bölge Müdürlüğü sınırları içerisinde yapmaktadır.
Tüm sedir ormanlarının %55.72’si Antalya bölgesinde bulunmaktadır (Tablo 1.).
Tablo 1. Toros Sediri’nin Orman Bölge Müdürlüklerine Göre Alansal Dağılımı (ANONĠM
1980)
Bölge
Müdürlüğü
Normal
Koru (ha)
Bozuk
Koru (ha)
Toplam
(ha)
Katılım
Yüzdesi (%)
Bulunduğu Orman
ĠĢletme Müdürlükleri
Antalya 48719 6632 55351 55.72 Alanya, Antalya, Bucak*,
Elmalı, Finike, GazipaĢa,
GündoğmuĢ, KaĢ,
Korkuteli, Kumluca,
Manavgat, Serik, Akseki,
Cevizli
Mersin 3388 6347 9735 9.80 Mut, Gülnar, Tarsus,
Mersin, Anamur, Silifke
Adana 4675 2639 7314 7.36 Adana, Feke, Kozan,
Osmaniye, Pos, Pozantı,
Saimbeyli, Yahyalı
Muğla 4841 2228 7069 7.12 Fethiye, Köyceğiz
K. MaraĢ 680 5666 6346 6.39 K. MaraĢ, Kilis, Antakya,
Göksun, Andırın
Isparta 3573 750 4323 4.35 Burdur, Eğirdir, Gölhisar,
Isparta, Sütçüler,
ġarkikaraağaç
Konya 1138 2085 3223 3.25 Konya, BeyĢehir,
Ermenek, Karaman
Denizli 719 38 757 0.76 Acıpayam, Eskere, Tavas
EskiĢehir 73 46 119 0.12 Afyon
Amasya 44 - 44 0.05 Niksar, Almus
Ankara - 5044 5044 5.08 Nallıhan
Türkiye
Toplam (ha)
67850 31475 99325 100.00
* Bucak Orman ĠĢletme Müdürlüğü Günümüzde Isparta Orman Bölge Müdürlüğü’ne Bağlı Bulunmaktadır
Ülkemizde ormancılık çalıĢmalarında bugüne kadar yeterli düzeyde GIS
uygulamalarının yapılmadığı bilinmektedir. Ancak AraĢtırma Müdürlüklerinde yapılan projeli
çalıĢmalar ve OGM ve MPAYHGM’nin yürüttüğü projeler (FRIS ve GEF II) GIS konusunda
önemli çalıĢmaların yapılacağını göstermektedir.
GIS (Geographical Information System, Türkçe olarak Coğrafi Bilgi Sistemi)
yeryüzünün herhangi bir özelliği ile ilgili çalıĢmanın bilgisayar ortamında gerçekleĢtirilmesi
esasına dayanır. Bu yöntem aslında bir metodolojidir. ÇalıĢma konusu bir Ģekilde mekan,
insan, zaman ve bunlarla ilgili değiĢkenleri az veya çok içeren bütün bilim dalları ve meslek
gruplarını GIS’den faydalanma-kullanma imkanları vardır. Bilim adamları tarafından farklı
biçimlerde tanımlanan GIS konusu için; Coğrafyaya bağlı verileri depolamak ve iĢlemek için
manuel veya bilgisayar bazlı iĢlemler kümesidir (TUROĞLU 2000). GIS donanım, yazılım,
veriler ve kullanımlardan oluĢan bilgisayar destekli bir sistemdir. Onunla coğrafi veriler
sayısal olarak kaydedilebilir, düzenlenebilir, depolanabilir ve yeniden organize edilebilir,
modellenebilir, analiz edilebilir ve alfanümerik ve grafik olarak gösterilebilir (KOÇ 1993).
YetiĢme ortamı haritacılığı konusunda ülkemizde yapılmıĢ çalıĢmalar olmasına
rağmen ülke geneli dikkate alındığında bu çalıĢmaların ne kadar az sayıda kaldıkları ortaya
çıkmaktadır.
YetiĢme ortamı haritacılığı konusunda; dıĢ çevre faktörlerinin bitkiler üzerinde
sağladığı etkileri belirtmek ve aynı türün değiĢik yetiĢme ortamlarındaki özelliklerini
saptamak bakımından yetiĢme ortamlarını ayırt etmek gerekmektedir. Bu bakımdan yetiĢme
ortamlarına iliĢkin iklim elemanları, vejetasyon, fauna, topoğrafya, ana materyal ve toprak
faktörlerinin kombinasyonu veya bunların her birinin egemenliğini ifade eden bir kriterin
bulunması, yetiĢme ortamının veya yetiĢme birliğinin sınıflandırılması için mutlaka
araĢtırılması gereken konulardır (ATALAY 1987).
ARAġTIRMA ALANININ TANITIMI VE TARĠHSEL GELĠġĠMĠ
Elmalı Sedir AraĢtırma Ormanı (Çamkuyusu), Antalya ilinin 130 km güney batısında
ve Avlan Gölü’nün doğusunda yer almaktadır (Resim 1.). 12.12.1962 tarihinde bir protokolle
Antalya AraĢtırma Ġstasyon Müdürlüğü’ne devredilerek araĢtırma ormanı statüsü
kazandırılmıĢtır. Sınırları ve mevkii belirtilen Çamkuyusu ormanlarının 1. devre amenajman
planlarından Bucak serisine ait 87, 88 numaralı havzalar ile 86 numaralı havzanın büyük bir
kısmını içine almaktadır. 1965 yılında yapılan amenajman planında da görünen sınırlar
Ģöyledir. Doğusu: AlaĢar T. Eğrikar, Hacıbey, Tozluca, Gökbelen, Akbaba Gediği, Çam
çukuru’nun kuzey doğusundaki en yüksek tepe; Kuzeyi: Çam çukuru kuzey sırtları, Gevenli
T., Domuz T., Domuz Tepe’den Elmalı, Finike Ģosesine inen sırt; Batısı: Elmalı- Finike Ģosesi
Güneyi: Elmalı-Finike Ģosesinden Avlan taĢına çıkan sırt, Karatepe Ġncebel, AlaĢar T.’dir.
2200 ha genel alanın 1200 ha’ı ormanlık 400 ha’ı açıklıktır (ANONĠM 1997).
Resim 1. Elmalı Sedir AraĢtırma Ormanı ve Kızlar Sivrisi’nden bir görünüm
Günümüzde bu sınırlar değiĢmekle birlikte alanı da 2616.9 ha’a çıkmıĢtır. Bu alanın 1586.9
ha’ı verimli, 337.8 ha’ı bozuk, 692.2 ha’ı da açıklıktır. AraĢtırma ormanının 1/25000 ölçekli
Fethiye O23c3 ve Antalya O24d4 paftalarından alınan bilgilere göre 36 33' 26'' -36 36' 18''
kuzey enlemleri ile 29 57' 03'' -30 04' 13'' doğu boylamları arasındadır. En yüksek noktası
Gökyamaç Tepe (2611 m), en alçak yeri 1030 m ile eski Avlan Gölü tesviye eğrisidir
(ANONĠM 1997).
Sedir AraĢtırma Ormanı devletleĢtirilmeden önce yörede yaĢayan ve Osmanlı
ordusuna at yetiĢtirmekle görevli bulunan SubaĢı ailesinin mülkiyetinde kalmıĢtır. O dönemde
sedir ormanlarında ve orman sınırları üstündeki yaylalarda hayvanlarını otlatan Yörükler,
günümüzde de bu geleneklerini sürdürmektedirler.
Sedir ormanlarına yapılan en büyük tahribat, 1927-1936 yılları arasında, “kolostar”
adlı el bıçkısı ile yapılan müteahhit kesimi esnasında yaĢanmıĢtır. Bulgar baltası denilen
baltalarla, düzgün lifi olan ağaçlar tespit edilerek ağacın 1.5-2.0 m yüksekliğine kurulan
iskele yardımıyla ağaçlar kesilerek katırların taĢıyabileceği uzunluktakiler alınmıĢtır. Yüksek
kesilen binlerce gövde ve düzgün lifi olmayan latalar ormana terk edilmiĢtir. Katırlarla
taĢınan latalar, karların erimesiyle suyu çoğalan Aykırçay deresi yardımıyla Finike limanına
taĢınmıĢ ve oradan Mısır ve diğer ülkelere ihraç edilmiĢtir (ANONĠM 1997; KAÇAR 2002).
1997 yılında dikkatsizlik sonucu Sarnıç Düzü alanında oluĢan orman yangınında 43.8 ha
değiĢik meĢcere tiplerinden oluĢan orman büyük oranda zarar görmüĢtür (Resim 2.).
Resim 2. Sarnıç Düzü alanının orman yangınından sonraki görünümü
MATERYAL VE METOD
Amenajman Heyetlerinin Alan Envanterine ĠliĢkin Yaptığı ÇalıĢmalar
Yüzölçümlerinin hesaplanmasında meĢcere haritası yapıldıktan sonra orijinal haritanın
ozalit kopyası üzerinde noktalı Ģablon (grid) ile sahalar ölçülmüĢtür. Sahaların ölçülmesi
bölmeler itibariyle yapılmıĢ olup, her bölmenin tam sahası ve bölme içerisinde bulunan
bölmecikler ayrı ölçülmüĢtür. Bütün bölmelerin ölçülmesi bittikten sonra bölmelerin tamamı
bir bütün olarak ölçülerek gerekli kontrolü yapılmıĢtır. Alan ölçmeleri “Saha Döküm Tablosu’
na” bölme numaraları sırası ile geçirilmiĢtir. Bu tabloda (1 Nolu Tablo) bölmelerin içinde
bulunan her meĢcere tipinin sembolü, iĢletme sınıfı, yaĢ sınıfı, bonitet sınıfı gerçek ve redüktif
alanı gösterilmiĢtir. Ormansız alanlar da yine sembolleri, iĢletme sınıfları ve alanları itibariyle
gösterilmiĢtir. Ayrıca bunların toplamları ve genel alanın toplamları bu tabloda gösterilmiĢtir
(Not : Plan ünitesindeki ormanlık alanın meĢcere tiplerine dağılıĢını gösterir tablo (Tablo
No:2) planda yer almıĢtır ve bu tabloda yer alan meĢcere tipleri GIS veri tabanında da
kullanılmıĢtır).
Deneme alanlarının ormana dağıtılması; plan ünitesindeki arazi ölçmelerine
baĢlamadan önce mevcut meĢcere haritasındaki verimli orman alanları Harita Genel
Komutanlığından alınan 1/25 000 ölçekli paftalara aktarılmıĢtır. Daha sonra arazide yapılan
istikĢaflarla verimli orman alanlarının sınırları kontrol edilmiĢ, gerekli düzeltmeler
yapıldıktan sonra, deneme sahaları verimli orman alanları esas alınarak, paftalar üzerine
300x300 m. aralık mesafeyle iĢaretlenerek kuzey-batıdan baĢlamak üzere sırayla
numaralandırılmıĢtır.
Deneme alanlarının ormanda bulunarak sınırlanması ve tespit edilmesi; deneme
sahaları, 1/25 000 ölçekli haritalarda bulunan nirengi noktaları ya da tepe, boyun noktası, dere
kavĢakları ve yol kavĢakları gibi diğer röper noktalarından hareket edilerek, pusula ve mesafe
ölçmeye yarayan 25m. lik ipler yardımıyla bulunmuĢtur. Bulunan deneme sahalarının
merkezleri ağaç bir kazıkla tespit edilmiĢ, ağaç kazığa ve merkeze en yakın ağaca deneme
sahasının numarası yazılmıĢtır. Arazide merkezi belli edilen deneme sahasının sınırları ise,
meĢcere kapalılığına göre belirlenen alanı içine giren ağaçların ayrı iĢaretlenmesi ile tespit
edilmiĢtir.
YetiĢme Ortamı Haritacılığına ĠliĢkin Yapılan ÇalıĢmalar
Fauna ÇalıĢmaları
ÇalıĢmanın amacı: Elmalı Sedir AraĢtırma Ormanı’ndaki biyolojik çeĢitliliğe katılan
canlılar içerisindeki memeli ve kuĢ faunasını oluĢturan türlerin tespit edilmesi, varlıklarının
korunması ve populasyonlarının geliĢtirilmesi için alınacak tedbirlerin ortaya konulması ve
ileride araĢtırma ormanları için yapılacak yaban hayatı amenajman planlarının alt yapısını
oluĢturmaktır.
ÇalıĢmalarda El GPS’i, 10x42 ve 7x50 Hama, Steiner dürbün, ED II 20-45 Nikon
Fieldskop kullanılmıĢtır.
Yöntem olarak AraĢtırma ormanlarında yaban hayatını oluĢturan memeli ve kuĢ
faunasının aktüel durumlarının tespit çalıĢması, yılın değiĢik tarihlerinde günü birlik bireysel
ve proje ekibi ile birlikte uzun süreli arazi çalıĢmalarında ortaya konulmaya çalıĢılmıĢtır.
Bireysel arazi çalıĢmaları, yılın değiĢik tarihlerinde ormanda tesadüfi olarak görülen türlerin
var-yok çalıĢması ve teĢhisi Ģeklinde yapılmıĢtır. Proje ekibi ile birlikte uzun süreli arazi
çalıĢmalarında ise, araziyi iyi tanıyan orman muhafaza memuru ve ilgili bölge Ģefi ile birlikte
arazi taramaları yapılmıĢtır. Arazi çalıĢmaları gündüz ve gece olmak üzere iki bölümde
tamamlanmıĢtır.
Gündüz çalıĢmaları: ÇalıĢmalar sabah erken saatlerden (08°°)baĢlayarak akĢam geç
saatlere (18°°) kadar ormanın üst sınırlarından, genellikle sırtlardan baĢlayarak 100’er m
aralıklarla taramalar yapılmıĢtır (Resim 3.). Taramalar esnasında memeli türlerin barındıkları
yatak yerleri, tünek yerleri, beslendikleri, otlandıkları ve su içtikleri yerler, kullandıkları
yolaklar ve geçit yerleri tespit edilmiĢ ve 1/25 000 haritalara iĢlenmiĢtir. Sahadaki mevcut
türler tesadüfi olarak direkt canlının görülerek veya birtakım izlerden (ayak izi,dıĢkı tespiti,
sürtünme ve kemirme izi, toprakta besin arama Ģekli) türün varlığı tespit edilmiĢtir.
Gece çalıĢmaları:Sahadaki hayvanların otlandıkları orman içi sahalarda ve su içtikleri
yerlerde, geceleyin (22°°-02°° saatleri arasında) projektör ve araba farı ıĢığında tür tespiti ve
sayım çalıĢması yapılmıĢtır.
KuĢlarda tür tespiti, tüm arazi çalıĢmaları esnasında çıplak göz ve 10x42 hama ve
7x50 dürbünle yapılmıĢtır.
Bugüne kadar yapılan çalıĢmalarla tür tespiti yapılmıĢ ve kısmen de populasyon
yoğunluğu hakkında fikir sahibi olunmuĢtur. Daha sonra yapılacak envanter çalıĢmaları yine
gündüz ve gece iki bölümde yapılacaktır. Gündüz yapılacak kuĢ gözlemleriyle populasyon
büyüklüğü ve yoğunlaĢtığı bölgeler tespit edilecektir. Yağmurlu ve karlı havalarda, yırtıcı
türlerin izlerinden varlıkları ve yoğunlukları tespit edilecektir. Gece sayım çalıĢmaları ise
dolunay takvimi dikkate alınarak orman içi açıklıklardaki otlanma ve su içme bölgelerinde,
hayvanlar ıĢıkla rahatsız edilmeden, yapılacak yüksek bek yerlerinden 7x50 dürbünle
yapılacaktır.
Resim 3. Fauna gözlemlerinin yoğun olarak yapıldığı Avlankuzu mevkiinin görünüĢü
Mevcut türlerin korunması için bulundukları sahaların emniyet tedbirleri (giriĢ-çıkıĢ
kontrolü, ihata, yollara kapılar konulması v.b) alınacak, populasyonun geliĢtirilmesi için
sahalara her 200 ha’a 1 adet ağaç kütükten suluklar konulacak, orman içi boĢluklara gece
sayımları için yüksek bek yerleri yapılacak, aynı boĢluklar otlanma için gerekirse yem
bitkileri ile takviye edilecektir. Daha önce araĢtırma ormanında yaĢamıĢ, ancak farklı
sebeplerden dolayı yok olmuĢ veya habitat değiĢtirmiĢ türlerin yeniden ortama kazandırılması
için çalıĢmaların yapılması sağlanacaktır.
ÇalıĢmalar, orta vadede araĢtırma ormanında avlanmanın yasaklanması için gerekli
yasal zeminin hazırlanmasını sağlayacaktır. Uzun vadede ise, bu saha için ilerde yapılacak
yaban hayatı amenajman planının alt yapısını oluĢturacaktır. Ayrıca araĢtırma ormanı
biyolojik çeĢitliliğin korunduğu, yaban hayatı ile ilgili araĢtırmaların yapıldığı ve kamuoyuna
sunulduğu yerlerden olacaktır.
Flora ve Vejetasyon ÇalıĢmaları
Vejetasyon çalıĢmaları için amenajman planlarındaki 300m x 300m= 9 ha’lık deneme
alanları esas alınarak Braun-Blanquet yöntemine göre vejetasyon döneminde çalıĢmalar
sürdürülmektedir. Her deneme alanında 20m x 20m=400 m2’lik sahada vejetasyon tespit
çalıĢmaları yapılmaktadır. AraĢtırma alanında flora tespiti için vejetasyon dönemi dıĢında ve
vejetasyon döneminde mevcut deneme alanlarından ayrı olarak, değiĢik yükseklik ve bakı
gruplarından oluĢan noktalara hemen her ay gidilerek bitki toplama ve teĢhis çalıĢmaları
yapılmaktadır. Deneme alanlarına gidiĢlerde el GPS’leri kullanılmaktadır. Deneme
alanlarında, hazırlanan ölçüm karnelerine öncelikle sahayla ilgili deneme alanı numarası,
meĢcere tipi, kapalılık, eğim, yükseklik, koordinatlar, bonitet, toprak türü, anakaya, humus
formu, flora elemanları, örtme değerleri, yaĢama gücü ve sosyobilite bilgileri iĢlenmiĢtir. Bir
örnek alandan diğerine gidilirken farklı flora elemanı görülmesi durumunda bu bitki
toplanarak kayıt edilmiĢ ve GPS ile koordinatları tespit edilmiĢtir. Ayrıca oluĢturulan bitki
etiketlerine tarih, yer, çiçek rengi, familya, cins, tür, toplayan kiĢi gibi bilgiler konulmuĢtur.
Deneme alanlarında bulunan otsu bitkilerin topraktan çıkartılması sırasında kök ve
gövdelerinin zarar görmemesi için bitkinin köklenme durumuna göre sivri uçlu kürek veya
küçük el kazması kullanılmıĢtır. Odunsu bitkiler için bağ makası kullanılmıĢtır. Toplanan
örnekler gazete kağıtları arasında sıkıĢtırılarak preslenmiĢ, bozulmadan saklanabilmeleri için
10 gün süreyle günde 1 kez olmak kaydıyla gazeteleri değiĢtirilmiĢtir.
YetiĢme Ortamı ve Toprak Özelliklerinin Belirlenmesi ÇalıĢmaları
Bir orman ekosistemi, ormanda yaĢayan bitkiler ile hayvanlar ve bunların üzerinde
yaĢadığı mekandan oluĢur. Bitki ve hayvanların oluĢturduğu birliğe yaĢama birliği ve bu
birliğin üzerinde yaĢadığı mekana da yetiĢme ortamı denmektedir. YaĢama birliği kendisine
uygun koĢulların bulunduğu bir ortamda yaĢar. Ortamın o yaĢama birliği için uygun olan
koĢulları merkezden uzaklaĢtıkça değiĢerek, olumsuz özellikler kazanabilir. Böylece giderek
yeni bazı özelliklere sahip olan diğer bir yetiĢme ortamına geçilir. Bu yeni yetiĢme ortamında
kendilerine optimum yaĢama koĢulları diğer bir yaĢama birliği bulunur. Bu yetiĢme ortamları
arasında geçiĢ zonları da bulunabilir (Kantarcı 1978).
Orman ekosistemini oluĢturan yaĢama birliği ve yetiĢme ortamı arasında karĢılıklı
iliĢkiler bulunmaktadır. Hem yaĢama birliği, hem de yetiĢme ortamı çevre koĢullarının etkisi
altında bulunmaktadır. Buna göre orman yetiĢme ortamı; coğrafi konumu belli bir yerde
orman bitkilerinin yaĢamasını sağlayan ve onları devamlı etkisinde bulunduran çevre
koĢullarının oluĢturduğu, bu koĢullar arasında karĢılıklı bir dengenin ve dinamik iliĢkilerin
bulunduğu ekolojik bir birim olarak tanımlanabilir (Kantarcı 1978). YetiĢme ortamının
koĢulları mevki, iklim, toprak ve canlılar olarak dört grupta toplanır. Bu gruplara yetiĢme
ortamının faktörleri denir.
Bir yetiĢme ortamının sınıflandırılabilmesi ve değerlendirilmesi için öncelikle yetiĢme
ortamı hakkında bilgilerin derlenmesi gerekir. Bu çalıĢmada yetiĢme ortamı ile ilgili tablo
1’de verilen bilgilerin derlenmesine çalıĢılmıĢtır. Bu tabloda verilen faktörlerden, mevki ile
ilgili bilgiler ilgili haritalardan, iklime ait bilgiler araĢtırma ormanında bulunan meteoroloji
istasyonundan sağlanmıĢtır. Toprak ve canlılar ile ilgili bilgiler ise arazi çalıĢmaları ile
belirlenmiĢtir. Bunun için 300 x 300 m aralıklarla bir karelaj Ģebekesi oluĢturulmuĢ ve her
noktada toprak çukuru açılmıĢtır. Toprak çukurunda tablo 1’de toprakla ilgili verilen
özelliklerden su ve besin kapasitesi ile ilgili bilgiler haricindeki özellikler incelenmiĢtir.
Ayrıca çukurun çevresinde 20 x 20 m’lik alanlarda bulunan ağaçların çap ve boyları ölçülmüĢ
ve bu alanda bulunan diğer bitkiler ile bunların örtme dereceleri ilgili tablolara yazılmıĢtır. Bir
örnek alandan diğerine gidilirken ağaç türü, anakaya ve toprak özellikleri gibi bazı
özelliklerde farklılıklara rastlanıldığında haritalara iĢaretlenmiĢtir.
Bu Ģekilde arazi çalıĢmaları tamamlandıktan sonra yetiĢme ortamı ve toprak haritalarının
yapılması çalıĢmaları baĢlayacaktır. Bunun için öncelikle aynı yetiĢme ortamı özelliklerine
sahip olan ekolojik torak serileri ayırt edilecektir. Aynı anakayadan oluĢmuĢ, benzer
özelliklere (derinlik, taĢlılık, toprak türü vb) sahip topraklar bir seri halinde toplanacaktır. Bu
Ģekilde çalıĢma alanındaki ekolojik toprak serileri belirlendikten sonra her ekolojik toprak
serisinin besin maddesi durumunu tespit edebilmek için temsil yeteneğinde olan noktalardan
örnekler alınacaktır. Bu örneklerin laboratuvarda çeĢitli analizleri (N, organik madde, pH vb)
yapılacaktır. Arazi ve laboratuvar çalıĢmaları tamamlandıktan sonra besin kapasitesi veya su
kapasitesine göre yetiĢme ortamı birimleri ayırt edilecek ve haritalar üzerine iĢlenecektir.
YetiĢme ortamı faktörlerinin kapsadığı baĢlıca özellikler ve öğeleri aĢağıda verilmiĢtir (Tablo
2.).
Tablo 2. YetiĢme ortamı faktörlerinin kapsadığı baĢlıca özellikler ve öğeler.
YetiĢme ortamı faktörleri YetiĢme ortamı faktörlerin kapsadığı özellikler ve öğeler
1. Mevki 1.1 Coğrafi mevki 1.1.1. Genel mevki
1.1.2. Yerel mevki
1.2. Yeryüzü Ģekli 1.2.1. Denizden yükseklik
1.2.2. Yerel mevki
1.2.3. Bakı
1.2.4. Eğim
1.2.5. KomĢu yeryüzü Ģekilleri
2. Ġklim 2.1. Bölgesel iklim Genel ikim karakteri ile
2.2. Yöresel iklim Ġklim tipi ile
2.3. Yersel iklim 2.3.1. YağıĢ
2.3.2. Sıcaklık
2.3.3. Rüzgar
2.3.4. IĢık
2.3.5. Nem
3. Toprak Toprağın kimyasal
ve fiziksel
özellikleri
3.1. Toprağın oluĢtuğu anakaya
3.2. Humus tipi
3.3. Toprağın derinliği
3.4. Toprağın taĢlılığı
3.5. Toprağın türü
3.6. Toprağın strüktürü
3.7. Toprağın bağılılığı
3.8. Toprağın karbonatları
3.9. Toprağın drenajı
3.10. Toprağın reaksiyonu
3.11. Toprağın köklenme derinliği
3.12. Toprağın köklenme derinliği için
birim alandaki miktarı
3.13. Toprağın bitkiler tarafından
alınabilir su kapasitesi
3.14. Toprağın bitkiler tarafından
alınabilir besin kapasitesi
4. Canlılar 4.1. Bitkiler 4.1.1. Ağaç türleri (hakim ve karıĢık)
4.1.2. Çalı türleri (hakim ve karıĢık)
4.1.3. Otlar
4.1.4. Bitki örtüsünün örtme derecesi
ve rastlanma sıklığı
4.1.5. Ağaçların çapı ve boyu
4.2. Hayvanlar
4.3. Ġnsanlar Olumlu ve olumsuz etkileri
GIS ÇalıĢmaları
Orman Amenajman planı meĢcere haritasının sayısallaĢtırılması çalıĢmasında
öncelikle sahayı içine alan 1/25000 ölçekli Fethiye O23c3 ve Antalya O24d4 paftaları ile
Elmalı Sedir AraĢtırma Ormanı meĢcere haritası kullanılmıĢtır. Bu haritalar önce A0 tarayıcı
ile taranarak bilgisayar ortamına tif dosyası olarak kaydedilmiĢtir. Taranan haritalar Image
Analyst (IA) ve MicroStation 95 (MS 95) programları kullanılarak ayrı ayrı rektifiye
edilmiĢtir. MeĢcere haritasının rektifiye iĢleminde, rektifiyesi yapılmıĢ 1/25000 ölçekli
haritalar kullanılmıĢtır. Daha sonra rektifiyeli meĢcere haritasının ekrana koordinatlı bir
Ģekilde oturtulmasından sonra MS 95 programı kullanılarak tüm bölme ve bölmeciklere
iliĢkin sınırlar geçirilmiĢtir. Bu çalıĢmada iç ve dıĢ sınırlar, istenilirse farklı özellikteki
çizgiler kullanılarak farklı katmanlara çizilebilmektedir. Örneğin dıĢ sınır level 1 sarı, iç
sınırlar level 2 kırmızı veya yeĢil gibi (Resim 4.). Deneme alanlarını oluĢturan noktalar,
meĢcere haritasının rektifiye iĢleminden sonra, program yardımıyla tüm sahada (amenajman
çalıĢmalarında yalnızca verimli ormanlarda deneme alanı alınmaktadır) otomatik olarak
oluĢturulmuĢtur. Deneme alanlarına ait koordinat değerleri GPS’e aktarılmıĢ ve noktalara
GPS yardımıyla gidilmiĢtir. Bu yöntemin avantajı, deneme alanlarının amenajman
çalıĢmalarından farklı olarak sabit olması ve gelecekte aynı noktalarda yapılacak çalıĢmalarla
değiĢikliklerin izlenmesine olanak tanımasıdır.
Resim 4. Bölme ve bölmecik sınırı çizimi (IA ve MS 95 programları)
Bölme ve bölmeciklere ait sınır çizme çalıĢmaları tamamlandıktan sonra elde edilen
dgn uzantılı dosya GeoMedia Professional 4.0 (GeoMedia)’a taĢınmıĢ, iliĢkili öznitelik
bilgileri belirlendikten sonra veri tabanı yapısı oluĢturulmuĢ, meĢcere haritası ve amenajman
planından (Tablo No 1) yararlanarak da veri girme çalıĢmaları yapılmıĢtır (Resim 5.).
Resim 5. Öznitelik bilgilerine ait veri girme ve düzeltme (GeoMedia)
Veri tabanını oluĢtururken öznitelik bilgileri fazla sayıda tutulmuĢtur. Çünkü ne kadar
çok öznitelik bilgisi yaratılırsa o derecede ayrıntılı sorgulama Ģansı kazanılacaktır. Bu
öznitelik bilgileri alana iliĢkin; otomatik ID numarası, bağlı olduğu bölge müdürlüğü, iĢletme
müdürlüğü ve iĢletme Ģefliği bilgileri ile bölme no, orman durumu, meĢcere tipi, prodüktiflik,
ağaç türü, çap sınıfı, kapalılık, aynı tipin adedi, taĢlılık, iĢletme sınıfı, yaĢ sınıfı, bonitet sınıfı
ve alan bilgilerinden oluĢmuĢtur (Resim 6.)
Resim 6. Sahayla ilgili Access veri tabanında yer alan öznitelik bilgileri
Veri tabanı oluĢturma çalıĢmaları hatasız bir Ģekilde tamamlandıktan sonra GeoMedia
ile birlikte çalıĢan MF Works programı kullanılarak sahaya iliĢkin farklı öznitelik bilgilerine
göre (örn MeĢcere tipi, bonitet, yaĢ sınıfları haritası) gerekli tüm haritalar 1 m duyarlılıkta
oluĢturulabilmektedir.
BULGULAR
Fauna Bulguları
Elmalı Sedir AraĢtırma Ormanı’nda yapılan fauna tespit çalıĢmaları henüz
tamamlanmamıĢ olmasına rağmen eldeki fauna bulguları tür, sayı ve bu sayının neye göre
tespit edildiğine yönelik bilgiler Tablo 3’de verilmiĢtir.
Tablo 3. Elmalı Sedir AraĢtırma Ormanı’na ait fauna bulguları Mevcut türler Elmalı Sedir
Ġz dıĢkı kendisi sayı
Memeliler Ayı Kurt Yaban keçisi Yaban domuzu Sansar TavĢan Sincap VaĢak Tilki Yabani at
+ + + 4-6 + + + 13 + + + 40-50 + + + + + 100-150 + + + + 4-6 + + + 20-25 + + + 45-50
KuĢlar Bahçe tırmaĢığı Florya
+ +
Çam baĢtankarası Büyük baĢtankara Mahzun baĢtankara Bahçekızılkuyruğu TırmaĢık Ġshak kuĢu Kukumav kuĢu Kanarya Kızılgerdan Ağaçkakan Tahtalı güvercin ġahin KızılĢahin Hüthüt Alaca baykuĢ KarabaĢ ötleğen Kuyrukkakan Ökseotu ardıçkuĢu Güzelsesli ardıçkuĢu Kestane kargası Karatavuk Saka Guguk kuĢu Anadolu sıvacısı Ġspinoz Küçük kumru Arı kuĢu Arıcıl Kırlangıç Ġskırlangıçı Kaya kirazkuĢu Akkuyruk sallayan Keklik Tarla kiraz kuĢu Altı tavukçuk Çobanaldatan Tepeli toygar
+ + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + + +
AraĢtırma alanına 30 yıl önce bırakılan atların çoğalarak yabanileĢtiği görülmektedir
(Resim 7.)
Resim 7. Sahada bulunan ve yabanileĢen yaban atları
Flora ve Vejetasyon Bulguları
Bir vejetasyon döneminde çalıĢma sahasından 600 civarında örnek toplanmıĢtır. Bitki
tanımlama çalıĢmaları henüz tamamlanmamıĢ olmasına rağmen familya düzeyindeki oran
bilgileri Ģöyledir; Compositae %17, Cruciferae %11, Leguminosae %9, Labiatae %6,
Liliaceae %5, Rosaceae %4.8, Boraginaceae %4.3, Caryophyllaceae %3.8, Gramineae ve
Umbelliferae %3.5 olarak sıralanmaktadır. R. Çetik ’in “Elmalı, Çığlıkara ve Bucak sedir
ormanları florası” adlı makalesi bu çalıĢmaya önemli kaynak oluĢturmaktadır. Çetik’in yaptığı
araĢtırmada elde ettiği bulgulara göre; Compositae %13, Labiatae %10, Leguminosae %9,
Cruciferae %9, Caryophyllaceae %8, Graminae %8 olarak bulunmuĢtur (ÇETĠK 1977).
Flora ve vejetasyon toplama ve teĢhis çalıĢmaları yoğun bir Ģekilde devam etmektedir.
Bu çalıĢmaların bitirilmesinden sonra sahayla ilgili son rakamlar ve bulgular ortaya
konulacaktır.
YetiĢme Ortamı ve Toprak Özelliklerine ĠliĢkin Bulgular
Bu çalıĢmada sahanın tamamında yaklaĢık 290 adet toprak profili alınmıĢtır. Toprak
profili alma çalıĢmaları 2 grup halinde 30 günlük arazi çalıĢmalarıyla gerçekleĢtirilmiĢtir
(Resim 8.). Toprak örneği alma çalıĢmaları 2002’nin Nisan-Mayıs aylarında
gerçekleĢtirilecektir. Bu çalıĢmalar bitirilmediği için toprağa iliĢkin bulgular verilememiĢtir.
Resim 8. Açılan toprak profillerinde yapılan tespit çalıĢmaları
GIS BULGULARI
Bu konuda irdelenmeye çalıĢılan konu alansal olarak değiĢimin nasıl olacağıdır.
Dikkati çeken en önemli ayrıntı, grid noktalı Ģablon ile yapılan ölçümlerinin kendi içinde nasıl
bir hata payı oluĢturacağı sorusuna cevap aramak olacaktır. Hiçbir zaman gerçek alan
ölçümleri ile kıyaslanamayan bu hata payının binde 2-2.5 civarında olması beklenmektedir.
Sayısal haritalardan bilgisayar ortamında ölçülen gerçek alanlarla klasik amenajman planında
yer alan ve noktalı Ģablonla ölçülen alanların dökümü aĢağıdaki gibi oluĢmuĢtur (Tablo 4.).
Tablo 4. Klasik amenajman planı ve GIS ortamında yapılan çalıĢmalara göre elde edilen
alanlar ve oluĢan farklar
ĠĢletme
Sınıfları
Amenajman Planı Verilerine Göre
Alan (ha)
Sayısal Harita Verilerine Göre
Alan (ha)
Alansal
Fark
(ha) Prodükt
(ha)
Bozuk
(ha)
Ormansız
(ha)
Toplam
(ha)
Prodükt
(ha)
Bozuk
(ha)
Ormansız
(ha)
Toplam
(ha)
A 1274.8 161.2 520.6 1956.6 1257.3 158.6 511.5 1927.4 29.2
B 312.1 176.6 171.6 660.3 305.3 170.7 175.4 651.4 8.9
Genel
Toplam
1586.9 337.8 692.2 2616.9 1562.6 329.3 686.9 2578.8 38.1
Tabloyu incelediğimizde alansal farkın 38.1 ha olduğu ve bunun araĢtırma ormanının
gerçek alanının amenajman planında yer aldığından daha küçük olduğunu göstermektedir.
Bilindiği gibi günümüzde geliĢen teknolojiler hızlı ve pratik kullanım getirmelerinin yanında
ekonomik ve güvenilir olma özelliklerine sahip olmak zorundadırlar. Bu anlamda geliĢen
teknolojilerin ormancılığımıza aktarımı önemli bir görevdir. GIS ile orman amenajmanı için
çağ atlatabilecek modern bir teknolojidir. Dolayısıyla oluĢan 38.1 ha’lık alansal fark olması
gereken hatanın (binde 2-2.5) yaklaĢık olarak 7 katıdır. Bu büyük bir hata olarak kabul
edilebilir. Hatanın dağılımı incelediğimizde büyük bir kısmının prodüktif ormanda ve iki
meĢcere tipinde (Scd2 ve Scd3) toplandığını görmekteyiz. Aynı zamanda bu fark yine büyük
oranda V. yaĢ sınıfı, IV ve V. bonitette toplanmıĢtır. Tamamen tesadüfi nedenlere bağlı olarak
meydana gelen bu dağılımın değerlendirmesi amenajmancıların dikkatine sunulmuĢtur.
Tüm alana iliĢkin GeoMedia ve MF Works programları kullanılarak oluĢturulan bazı
çıktılar (örn MeĢcere tipi, bonitet, yaĢ sınıfları haritası) aĢağıda verilmiĢtir (Resim 9., Resim
10., Resim 11.).
Resim 9. MF Works ile üretilen meĢcere haritası
Resim 10. MF Works ile üretilen bonitet haritası
Resim 11. MF Works ile üretilen yaĢ sınıfları haritası
Bu haritalar yine MF Works programı yardımı ile kendi içlerinde üst üste çakıĢtırmak
suretiyle istenilen özellikteki alanlar ortaya çıkartılabilmektedir. Örneğin 3. Bonitette Sc2
meĢcereleri nerelerdedir gibi bir soruya cevap bulabilmek çok kolaydır. Bu ve benzeri soruları
çoğaltmak mümkündür.
TARTIġMA VE SONUÇ
Yapılan çalıĢmalardan elde edilen ilk sonuçlar GIS’in orman amenajmanı
çalıĢmalarını büyük ölçüde kolaylaĢtırarak güvenilir sonuçlara ulaĢtırdığı sayısal ve raster
bilgilerin çok kolayca birbirleri ile iliĢkilendirilerek yeni bilgilerin özellikle haritaların elde
edilebildiğini göstermiĢtir. Bu bilgilerin sayısal ortamda saklanabilmesi ve GPS yardımı ile
elde edilen deneme alanlarının gelecekte de kullanılabilecek sabit deneme alanları olması
orman amenajman çalıĢmalarının devamlılığı açısından çok önemlidir. Sadece orman
amenajman planı verilerinin sayısallaĢtırılarak bilgisayar ortamına aktarılmıĢ olmasına
rağmen bundan sonraki arazi çalıĢmalarının tamamının orman amenajman heyetlerince GIS
teknolojisi ve GPS kullanılarak yapılabilirliğini göstermesi bakımından bir ön çalıĢma
mahiyetindedir ve önemlidir. AraĢtırma kurumlarının modern teknolojilerin kullanımında
öncülük etmesi kuruluĢ amaçlarına da uygun olacaktır.
Bu çalıĢmada yapılan GIS’in dıĢındaki yetiĢme ortamına iliĢkin ayrıntılı çalıĢmalar
(toprak, fauna ve vejetasyon), çalıĢma alanının araĢtırma ormanı olması, ormanı oluĢturan
türlerin sedir ve ardıçtan oluĢması ve bu türlerin yok olma tehlikesiyle karĢı karĢıya olması
bakımından önemlidir. Yapılan araĢtırmanın ülkemizde bu tür ormanlarda yapılacak
çalıĢmalara bir altlık oluĢturacağı düĢünülmektedir.
AraĢtırma tamamlandığında elde edilen geniĢ veri bankasından konuyla ilgili olarak
ortaya çıkacak farklı sonuçlar konuyla ilgili çalıĢan bilim adamlarının dikkatine sunulacaktır.
KAYNAKLAR
AKSOY, H. ÖZALP, G. 1990: Türkiye’de Sedirin (Cedrus libani A. Rich.) Orman
Toplumları Uluslar arası Sedir Sempozyumu 23-27 Ekim Sayfa: 93-102, Antalya
ANONĠM, 1980: Türkiye Orman Envanteri, OGM Yayın No:630, 127, Ankara
ANONĠM, 1987: Türkiye Orman Varlığı, Ormancılık AraĢtırma Enstitüsü Muhtelif Yayınlar
Serisi No:48, Ankara
ANġĠN, R. KÜÇÜK, M. 1990: Niksar ve Erbaa Yöreleri Doğal Sedir MeĢcerelerinde
Floristik AraĢtırmalar, Uluslar arası Sedir Sempozyumu 23-27 Ekim Sayfa: 1-11
Antalya
ATALAY, Ġ. 1987: Sedir (Cedrus libani A. Rich.) Ormanlarının YayılıĢ Gösterdiği Alanlar ve
Yakın Çevresinin Genel Ekolojik Özellikleri Ġle Sedir Tohum Transfer Rejiyonlaması,
OGM Yayını, No:663/61, Ankara
AYTUĞ, B. 1970: Arkeolojik AraĢtırmaların IĢığı Altında Ġç Anadolu Stebi Ġ.Ü. Orman
Fakültesi Dergisi, Seri A, Sayı 1, 127-143, Ġstanbul
BOYDAK, M. 1986: Lübnan (Toros) Sedirinin (Cedrus libani A. Rich.) YayılıĢı Ekolojik ve
Silvikültürel Nitelikleri Doğal ve Yapay GençleĢtirme Sorunları, Ormancılık
AraĢtırma Enstitüsü Dergisi, No:64, 5-56, Ankara
DAVIS P.H. 1965: Flora of Turkey and the East Aegean Islands. Edinburg. Cilt I, 567
EVCĠMEN, B.S. 1961: Türkiye’nin YaĢlı Sedirleri, Ġ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri A,
Sayı 1, 64-72, Ġstanbul
EVCĠMEN, B.S. 1963: Türkiye Sedir Ormanlarının Ekonomik Önemi, Hasılat ve Amenajman
Esasları, OGM Yayın No:355, 199, Ankara
GÜNAY, T. 1990: Afyon-Emirdağ Yukarı ÇaykıĢla Vadisi’nde Stebe GeçiĢ KuĢağında Yeni
Tespit edilen bir Sedir (Cedrus libani A. Rich.) Kalıntı MeĢceresi Uluslar arası Sedir
Sempozyumu 23-27 Ekim Sayfa: 53-63, Antalya
IġIK, F. 1992: Sedirin Doğal YayılıĢı, Sedir El Kitabı Dizisi, Ormancılık AraĢtırma Enstitüsü
Yayınları, Muhtelif Yayınlar Serisi:66, 43-52, Ankara
KAÇAR, M.S. 2002: 1000 Yıl YaĢayan Toros Sediri, Cumhuriyet Gazetesi Bilim ve Teknik
Dergisi
KANTARCI, M.D. 1978: Orman Ekosistemi, Orman YetiĢme Ortamı, Bunun
Sınıflandırılması ve Haritalanması Esasları. Ġ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri A, Cilt
28, Sayı 2, 117-149, Ġstanbul
KANTARCI, M.D. 1982: Türkiye Sedirleri (Cedrus libani A. Richard) ve Doğal YayılıĢ
Alanında Bazı Ekolojik ĠliĢkiler, Ġ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri A, Cilt 32, Sayı 2,
113-198, Ġstanbul
KANTARCI, M.D. 1990: Türkiye’de Sedir Ormanlarının YayılıĢ Alanında Ekolojik ĠliĢkiler,
Uluslar arası Sedir Sempozyumu 23-27 Ekim Sayfa: 12-25 Antalya
KAYACIK, H. 1967: Orman ve Park Ağaçlarının Özel Sistematiği I. Cilt, (Gymnospermae).
Ġ.Ü. Orman Fakültesi Yayın No:1105/98, 384 Ġstanbul
KAYACIK, H. 1980: Orman ve Park Ağaçlarının Özel Sistematiği I. Cilt, Gymnospermae
(Açık Tohumlular), Dördüncü Baskı, Ġ.Ü. Orman Fakültesi Yayınları No:2642/281
Ġstanbul
KESKĠN, S. 1992: Sedirin Botanik Özellikleri, Sedir El Kitabı Dizisi, Ormancılık AraĢtırma
Enstitüsü Yayınları, Muhtelif Yayınlar Serisi:66, 35-41, Ankara
KOÇ, A. 1993: Coğrafi Bilgi Sistemlerinde Veriler ve Elde EdiliĢ Yöntemleri, Ġ.Ü. Orman
Fakültesi Dergisi, Seri B, Cilt 43, Sayı 1-2, 117-134, Ġstanbul
SAATÇĠOĞLU, F. 1976: Silvikültür I, Ġ.Ü. Orman Fak. Yayın No: 2187/222, 423, Ġstanbul
SEVĠM, M. 1952: Lübnan Sedirinin (Cedrus libani Barr.) Türkiye’deki Tabii YayılıĢı ve
Ekolojik ġartları, Ġ.Ü. Orman Fak. Der., Sayı 2, 19-46, Ġstanbul
SEVĠM, M. 1955: Lübnan Sedirinin Türkiye’deki Tabii YayılıĢı ve Ekolojik ġartları, OGM
Yayın No:143,98 Ankara
TUROĞLU, H. 2000: Coğrafi Bilgi Sistemlerinin Temel Esasları, Ġstanbul
YEġĠLKAYA, Y. 1992: Tarihsel ve Kültürel Yönü ile Sedir, Sedir El Kitabı Dizisi,
Ormancılık AraĢtırma Enstitüsü Yayınları, Muhtelif Yayınlar Serisi:66, 19-32, Ankara
ORMAN AMENAJMANINDA YENİ AÇILIMLAR ÇERÇEVESİNDE PLANLAMA
SÜRECİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YENİDEN TASARIMI
Doç. Dr. Emin Zeki BAġKENT, Prof. Dr. Selahattin KÖSE, ArĢ. Gör. H.Ahmet
YOLASIĞMAZ, ArĢ. Gör. Günay ÇAKIR, ArĢ. Gör. Sedat KELEġ
KTÜ Orman Fakültesi TRABZON
Kısa Özet
Türkiye'de orman amenajman planlarının yapım süreci, günümüze kadar neo-klasik
Avrupa ormancılığı ekolü dayanaklı odun üretimine yönelik hazırlanmıĢ bir çerçevede
düzenlenmektedir. Son zamanlarda dıĢ kaynaklı projelerle planlama çalıĢmalarına yenilik
getirilmeye çalıĢılmıĢ ise de, planlama yaklaĢımının merkezinde yine benzer klasik
ilkeler bulunmaktadır. Ancak, toplumun orman kaynaklarına olan talebinin giderek
değiĢmesi ve çeĢitlenmesi, ormancılık politikalarının ve faaliyetlerin uluslararası önemli
bir boyut kazanması, biliĢim teknolojilerin geliĢtirilmesi, optimal karar verme
tekniklerinin ve modellemenin geliĢen bilgisayar teknolojilerine paralel olarak daha
kullanılır olması, dar çerçeveli mevcut planlama yaklaĢımının ve planlama sürecinin
yeniden yapılanmasını zorunlu hale getirmiĢtir. Bu bildiride, mevcut amenajman
planlama süreci içerisinde plan yapım ilkeleri ve parametreleri amenajmanda yeni
açılımlar doğrultusunda değerlendirilmiĢtir. Ekonomik, ekolojik ve sosyal değerlerin
sistem yaklaĢımı çerçevesinde, optimal karar verme teknikleri ve bilgi sistemleri ile
katılımcı, sürdürülebilirlik anlayıĢla ele alındığı çok amaçlı ve ekosistem tabanlı bir
planlama yaklaĢımın artık ülkemizde de tasarlanması ve uygulanması kaçınılmazdır.
Giriş
Sosyal, teknolojik ve bilimsel geliĢmelere paralel olarak orman amenajmanı kavram ve
tasarımında hızlı değiĢimler gözlemlenmektedir. Model orman amenajmanı çalıĢmaları,
konumsal orman bilgi sistemi kurulması, su, toprak koruma, yaban hayatı ve biyolojik
çeĢitliliğin korunması gibi çeĢitlenen iĢletme amaçlarının planlamada dikkate alınması,
modern karar verme tekniklerin kullanımı, ekosistem tabanlı konumsal planlama ve orman
amenajmanı sürecinin sürdürülebilir kaynak kullanımına yönelik sistem, ürün ve hizmetlerin
sertifikalandırılması orman amenajmanındaki önemli yeni açılımlardır. Klasik orman
amenajmanına alternatif olarak geliĢtirilen münferit planlama (KÖSE VE ARK. 2002), FRIS
projesi, fonksiyonel planlama (ASAN 1999), ekosistem planlama (BAġKENT 2001,
GRUMBĠNE 1994) ve yeĢil sertifikalandırma (BAġKENT-TÜRKER 2000) gibi bilimsel
çalıĢmaları bu değiĢikliklere somut örnek olarak vermek mümkündür.
Ülkemizde kalkınma planlarının ilk olarak hazırlanmasıyla baĢlayan orman amenajman
plan yapım süreci, günümüze dek daha önceden hazırlanmıĢ amenajman planları yapım
yönetmeliği esaslarına göre yapılmaktadır. 1963 yılından beri 10 yahut 20 yıllık periyotlarla
düzenlenen amenajman planları, sırasıyla, klasik planlama, Akdeniz orman kullanım projesi,
Batı Karadeniz yapraklı tür projesi ve fonksiyonel planlar olmak üzere dört farklı aĢama
kaydetmiĢtir (ASAN 1999). Bu farklı yaklaĢımlara göre hazırlanan amenajman planlarının
baĢlangıç felsefesiyle 21. yüzyıldaki felsefesi arasında, bilimsel amaçlı hazırlanan ve kısmen
de olsa uygulanma fırsatı bulan fonksiyonel planlar hariç, pek az değiĢiklikler vardır. Bunlar,
genelde idare sürelerinin değiĢtirilmesi, planlama ünitesi tanımında değiĢikliklerin yapılması,
hızlı geliĢen Kızılçam ormanları hariç diğer türlerde büyük alanlarda tıraĢlama kesiminden
vazgeçilmesi, gençleĢtirme alanlarının azaltılması ve son yıllarda uygulanan münferit
planlama çerçevesinde yoğun envanter ve silvikültürel faaliyetlerin planlamada
barındırılmasıdır. Planlama öğelerindeki bu kısmi zamansal değiĢikliklerin ötesinde,
planlamanın özünde, çeĢitlenen ve çeliĢen ihtiyaçları karĢılayacak Ģekilde çağdaĢ bilgi
2
sistemlerinden yararlanacak ve bilimsel karar verme tekniklerini barındıracak kavramsal ve
yapısal bir düzenleme henüz uygulamada mevcut değildir.
Genel anlamda orman amenajmanı, ormanların geleceği hakkında kararları etkileyen
ekolojik, ekonomik ve sosyo-kültürel faktörlerin tümünü ustaca bütünleĢtirme gibi zor ve
karmaĢık bir görevi üstlenmektedir. Orman amenajmanının felsefesi ise, orman ekosisteminin
sağlığını ve bütünlüğünü sağlamak kaydıyla, toplumun ormandan olan her türlü ihtiyaçlarını
sürdürülebilir bazda karĢılamak için çağdaĢ bilgi teknolojilerini ve bilimsel karar verme
tekniklerini kullanarak en uygun yararlanma Ģekline karar vermek suretiyle orman dinamiğini
zaman ve mekan içerisinde kontrol altına almaktır. Kısaca orman amenajmanı; envanterle
biliĢimin sağlandığı ve bilgi teknolojileriyle iĢlendiği, üretimin yapıldığı, ürünlerin dağıtıldığı,
yangına, böceğe, hastalıklara ve diğer olumsuz çevre ve sosyal etkilere karĢı korunduğu ve
gerekli silvikültürel tekniklerin uygulandığı en uygun plan yapım, uygulama ve denetleme
sürecidir (BAġKENT 1999). Mülkiyeti kime ait olursa olsun; sahibi, sınırları ve iĢletme
amaçları belli orman alanını yani iĢletmeyi; teknik, sosyal ve ekonomik faktörlerin ıĢığı
altında Ģekillenen teknik faaliyetler bütününe de orman amenajman planı adı verilmektedir.
Ülkemizde orman amenajman planları yapım süreci ve felsefesi orta Avrupa
ormancılığının yansımasından ibarettir. Bakanlar Kurulu kararı ile ayrılan Milli Parklar ve
Muhafaza Ormanları dıĢında kalan bütün ormanların planlamadaki iĢletme hedefinde, mal
üretimine yönelik en yüksek odun hasılatının alınması yatmaktadır. Dolayısıyla, orman
envanteri de odun üretimine yönelik yapılmakta ve planlama biriminin alan, servet ve artım
itibarıyla mevcut kuruluĢu belirlenmektedir. Odun üretimi prensiplerine göre planlama birimi
içerisinde üretim düzeninin sağlanmasına yönelik iç taksimatlandırma yapılarak bölme ve
bölmecikler tespit edilmektedir. Ormanın gelecekteki kuruluĢunu kestirmek için özel bir çaba
gösterilmese de, diğer kriterler bir tarafa, aynı büyüme trendi gösteren alanlardan oluĢan
iĢletme sınıfı için aktüel kuruluĢ normal kuruluĢa ulaĢtırılmaya çalıĢılmaktadır. Burada,
normal kuruluĢun hesaplanması daha önceden saf doğal meĢcereler için hazırlanmıĢ hasılat
tablolarına dayanmaktadır. Genel olarak, yaĢ sınıflarına göre iĢletilen ormanlarda alan
kontrolü ve seçme iĢletmesinde Hufnagel'in çap sınıfları yöntemi esas alınarak periyodik eta
hesaplanmaktadır. Normal periyodik alanı dolduracak Ģekilde, bir takım arazi koĢulları da
dikkate alınarak, planlama periyodunda gençleĢtirilecek bölmecikler tespit edilir. Bu ve
kapalılığın %40'ın altında olan meĢcereler hariç diğer tüm meĢcerelere planlama dönemi
içerisinde iki defa girilecek Ģekilde bakım etası verilir. Kapalılığı %11'in altında, bozuk
orman ve OT alanları eta kapsamı dıĢında tutulur. Bu verilerden hareket edilerek Amenajman
yönetmeliğine göre formatı ve içeriği verilen yaklaĢık 60 tablo doldurularak gerekli ön
birleĢtirici bilgilerle beraber amenajman planı hazırlanır.
Genel hatları çizilen bu plan yapım süreci, ideal orman amenajman tasarımı ile
karĢılaĢtırıldığında bazı önemli noktaların dikkati çektiği görülmektedir. Bunlar; planlamanın
sadece odun üretimine yönelik tasarlandığı, planın tek bir periyotla detaylandığı, uzun
vadedeki ürün (hizmet akıĢı bir tarafa!) akıĢının kestirilmediği, amaç-teknik müdahale
arasındaki organik bağın açıkça kurulamadığı, eta hesabının sadece alan kontrolüne
dayandığı, farklı biçim ve Ģiddette uygulanabilecek teknik müdahalelerin oluĢturulamadığı ve
dolayısıyla alternatif plan seçeneklerinin oluĢturulmasına kapı aralanmadığı ortaya
çıkmaktadır. Diğer ince farklılıklar bir tarafa, bu ciddi eksiklikler, iĢletme süresi çok uzun
olan orman iĢletmeciliğinde bir taraftan orman kaynaklarının rasyonel kullanımını sekteye
uğratırken öte yandan mal ve hizmet sürekliliğini tehlikeye atmaktadır.
Bu bildiride, çağdaĢ planlama ilkeleri doğrultusunda amenajman planlama süreci
çerçevesi çizilmeye çalıĢılmıĢ, mevcut amenajman planlama sürecinde kullanılan plan yapım
ilkeleri ve parametreleri değerlendirilmiĢ ve amenajmanda yeni açılımlar da tartıĢılarak bu
bağlamda bir karĢılaĢtırma yapılmıĢtır.
3
Orman Amenajmanı Temel Kavramı Ve Bileşenleri
Klasik planlamadan ekosistem tabanlı planlamaya uzanan planlama sistemlerindeki yeni
açılımların, orman amenajmanındaki bir ihtiyaca karĢılık geldiği ve bunun da planlamanın
amaç ve prensiplerini tanımladığı görülmektedir. Orman amenajmanındaki bu açılımlar
neticesinde önerilen temel değiĢimleri Ģöyle özetlemek mümkündür.
Karar verme sürecinin bilimsel, teknik ve normlara dayandırılması,
Planların hazırlanması sürecinde halkın katılımının sağlanması,
ĠĢletme amaçlarının, orman ekosistem sağlığını, bütünlüğünü, sürdürülebilirliğini
sağlayacak Ģekilde; yaban hayatı, su ve toprak koruma, rekreasyon, biyolojik
çeĢitlilik ve kültürel değerlerin korunmasına ve ekonomik iĢletmeciliğe paralel
olarak Ģekillenmesi,
Orman amenajmanının kapsamı, meĢcere ve ormandan öte, orman ekosistemi ve
global bazda doğayı bütünüyle içermesi,
Sadece insan ve ekonomik pencereden bakılan ormancılık disiplinine, ekosistem
ve çevre açısından bakılması,
Orman ekosisteminin konumsal yapısının da tanımlanması ve konumsal orman
bilgi sisteminin kurulması.
KuĢkusuz bu değiĢimler daha iyi bir yararlanma ve orman ekosisteminin oluĢması
içindir. Ancak, arzulanan orman ekosisteminin oluĢturulması uygulamadaki baĢarıya bağlıdır.
Orman amenajmanındaki değiĢikliğin açık göstergesi uygulamadaki değiĢikliğin derecesi ve
Ģu sorularla ilgili alınan kararlardır.
Ürünler ne kadar, nerede, ne zaman ve nasıl elde edilecek?
Ne kadar alan doğal olaylara karĢı korunacak; ne zaman, nerede ve nasıl?
Ne tür silvikültür teknikler uygulanacak; ne zaman, nerede ve hangi oranda?
Daha iyi bir orman ekosisteminin oluĢturulmasını etkileyen bu kararların planlama
sürecinde dikkate alınması beklendiği için, bu süreç aynı zamanda çözümün bir çıkıĢ
noktasını da oluĢturacaktır. Ancak, nasıl? Bilindiği gibi, karmaĢık ve dinamik bir yapıya sahip
orman ekosisteminden sadece odun üretimine yönelik bir faydalanmanın düzenlenmesi baĢlı
baĢına bir iĢtir. Ormanın sunduğu değiĢik değerlerden (fonksiyonlardan) optimal
yararlanmaya yönelik bir planlamanın tasarımı ve düzenlenmesi ise bir hayli karmaĢık ve
zordur. Bu değiĢikliklerin bir planlama sürecinde bütünleĢtirilmesi kuĢkusuz geleneksel
planlama anlayıĢında bir takım değiĢiklikleri zorunlu kılacaktır. Ancak, bu değiĢiklikleri
içerecek bir planlamanın öncelikle kavramsal çatısı çizilmeli ve tasarımı yapılmalıdır.
Yukarıdaki sorular ve yeniliklere göre orman amenajmanı kavramı incelendiğinde planlama
sürecinde ortak karakteristiklerin olduğu görülecektir. Orman amenajmanının genel yapısı;
bir dizi silvikültürel müdahalelerin tasarım ve uygulaması (araçlar)
bu müdahaleler ve doğal olayların ilerde oluşturacağı muhtemel orman
yapısı ve kuruluşu,(orman ekosistemi)
ve bu yapının barındırdığı değerlerden talep edilen miktarda ürün ve
hizmetlerin (amaçlar) zaman ve konum itibarıyla topluma sunumu
gibi sistematik bir birine bağlı üç ana katman üzerine oturtulmuĢ bir karar verme sürecinden
oluĢmaktadır (ġekil 1). Temeli orman ekosistemine dayanan bu kavrama göre orman
amenajmanı, aslında planlayıcı tarafından belirlenen araçlar ile orman sahibi tarafından
saptanan amaçlar arasında anlamlı bir bütünlüğün sağlanarak ormanın kontrol altına
alınmasıdır. Orman ekosisteminin doğaya açık olması ve stokastik süreçlere göre geliĢmesi
kontrol sürecinin bir hayli riskli olduğuna iĢaret ederken, ekosistemin sunduğu eĢsiz
değerlerden faydalanmanın bir fırsat olduğunu gözden ırak tutmamak gerekir. Bu Ģekildeki
betimlemeye göre orman amenajmanı, risk ve fırsatların kesiĢtiği dinamik bir mekanizmadır.
4
Şekil 1. Orman Amenajmanının Kavramsal Çatısı.
AlıĢılagelmiĢ tanımlamanın ötesinde yapılan bu tanımın bazı gerekçeleri vardır.
Birincisi, bu tanımda; plan, niyet yahut bir takım sanal sözlü ifadelerden ziyade bizatihi
arazideki uygulama faaliyetlerinin önemli olduğunu vurgulamaktadır. Çünkü ormandan talep
edilen değerlerin elde edilmesi amenajman faaliyetlerinin arazide uygulanması ile ortaya
çıkacak orman yapısıyla doğrudan orantılıdır. İkincisi, planlamanın ve iĢletmenin bir tasarıma
dayandığı ve uygulama faaliyetlerinin de bu tasarımla uyumlu olması zorunluluğudur.
Üçüncüsü, uygulanacak her türlü teknik müdahalelerin ormanın yapısına olan etkilerinin
zaman ve mekan boyutunda belirlenmesindeki ve sunacağı değerlerin yorumlanmasındaki
belirsizliği kabul etmesidir. Dördüncüsü, orman amenajmanı faaliyetlerinin doğrudan orman
yapısını ve dolaylı olarak da oluĢan bu yapının sunduğu değerleri etkilediği gerçeğidir. Son
olarak, bu Ģekilde yapılan bir tanım, amaçlar ile araçlar arasındaki organik bağı tesis
etmektedir. Bu gerekçelerle desteklenen orman amenajmanı tanımının merkezinde yer alan
orman yapısı hem değerler ile silvikültürel iĢlemler arasında ve hem de ormanın sahibi ile
iĢletmeci arasında bir "köprü" iĢlevi görmektedir.
Kısaca, ormanın yapı ve kuruluĢu ile ondan beklenen değerler arasındaki organik bağı iyi
kurmak ve iĢletme amaçlarına uygun meĢcere kuruluĢlarını ve dolayısıyla orman yapı ve
kuruluĢlarını düzenleyecek uygun silvikültürel iĢlemleri uygulamak suretiyle kurulan bir
üretim düzenine göre faydalanmanın düzenlenmesi orman amenajmanın temel filozofisini
oluĢturmaktır. Bu çerçeveye göre uygulamaya yönelik modellenecek ve planlanacak orman
amenajmanının dört önemli bileĢeni mevcuttur. Bunlar:
Ormandan faydalanılması düĢünülen değerlerin (ürün ve hizmetler) sayısallaĢtırılması
Orman kuruluĢu ve yapısının tanımlanması (konumsal orman envanteri -BiliĢim)
Müdahale seçeneklerinin belirlenmesi (silvikültürel teknikler)
Müdahalelere göre meĢcerelerin biyolojik geliĢimin tanımlanması
Uygulamaya yönelik bir planlama modelinin kurularak orman dinamiğinin kavranması
ve çözümün (planın) belirli baĢarım ölçütleri ile belirlenmesi iĢte bu dört önemli temel
Ormanın Sunduğu
Değerler
(talep edilenler)
Ormanın Y apısı
ve KuruluĢu
Silvikültürel
M üdahaleler
(aktiviteler)
5
planlama elemanlarının birlikte iĢlenmesine bağlıdır. Buradan hareket ederek diğer planlama
kavramları karĢılıklı olarak tartıĢılmıĢtır.
Planlama Yaklaşımı ve İlkeleri
Planlama yaklaĢımı, hazırlanacak amenajman planlarının kavramsal açıdan tasarım ve
düzenlenme ilkelerinin belirlenmesini ifade etmektedir. Kronolojik olarak; mutlak koruma
iĢletmeciliği, düzensiz faydalanma, en yüksek odun hasılatı alma, çok amaçlı faydalanma ve
ekosistem planlama yaklaĢımları dikkate alındığında, ülkemizde uygulanmakta olan klasik
planların yaklaĢım ilkelerinin baĢında, yasal koruma dıĢında odun üretimi ormancılığı
görülmektedir. Akdeniz orman kullanım projesi çerçevesinde iĢletme bazında hazırlanan
Mut, GazipaĢa, Eskere ve Karaisalı planlarının ilkeleri, hızlı geliĢen türler ve makineli
çalıĢmaya uygun verim gücü yüksek yetiĢme ortamlarında plantasyona dayalı endüstriyel
ormancılık yaklaĢımıdır (ASAN 1999). Batı Karadeniz yapraklı projesi çerçevesinde
düzenlenen yaklaĢık 100 adet amenajman planının (ġimĢirdere, Devrek, Dirgine, Ayancık
planları gibi) tasarım ilkelerinin özünde; silvikültürel ilkelere dayanan iĢletmecilik esas
alınarak, prensipte daha uzun idare süreleri, daha küçük alanlarda maktalı iĢletmeciliğin yanı
sıra, genelde devamlı orman kurulmasına yönelik yaklaĢımdır. Fonksiyonel planlama
esaslarına göre ormanın sunduğu fonksiyonlara göre çok amaçlı planlamanın yapılması
öngörülmektedir. Bu yaklaĢımın esasında üretim ormanları, koruma+üretim ormanları ve
mutlak koruma ormanları Ģeklinde TRIAD yaklaĢımına (SEYMOUR-HUNTER 1992) benzer
bir planlama yaklaĢımı yatmaktadır. Ekosistem tabanlı planlamada ise, orman bir bütün olarak
ele alınır, doğal süreçler baz alınarak iĢletme teknikleri (silvikültürel müdahaleler) belirlenir,
ekosistem sağlık ve bütünlüğünün uzun vadede sağlanılması koĢulu ile ormandan çok amaçlı
faydalanma modelleme ile sağlanmaya çalıĢılır (BAġKENT 2001; GRUMBĠNE 1994).
Hangi yaklaĢım tarzı olursa olsun, planlamada orman ekosistemini uzun vadede tehlike
altına atmadan, orman kaynaklarından azami derecede çok amaçlı faydalanmak planlama
yaklaĢımının esasını oluĢturmalıdır. Planlama yaklaĢımı, planlama ilkeleri itibarıyla belli bir
tasarıma dayalı aksiyonel (proactive) olmalı, tepkisel (reaktif) olmamalıdır. Bu açıdan
bakıldığında; ülkemizde uygulanan klasik planlamanın; en azından çok amaçlı uzun vadeli
stratejik planlamanın olmayıĢından dolayı yetersiz, münferit planlamanın; farklı silvikültürel
müdahalelerle çok amaçlı kullanıma dolaylı hizmet etmesinden dolayı kısmen yeterli,
fonksiyonel planlama ve özellikle de ekosistem planlama yaklaĢımında; ormanın sunduğu
değerler dikkate alınarak ekosistem sürekliliği hedeflenmesinden dolayı daha uygun olduğu
görülmektedir. GSMH’nın %10’nu orman ürünlerinden sağlayan Kanada’da yapılan bir
sosyo-ekonomik araĢtırmaya göre, halkın çoğunluğu ormanları ekolojik açıdan daha değerli
bulurken, üretim faaliyetlerinin hizmet değerlerine baskın olmayan bir iĢletmeciliğin
yapılması öngörülmektedir. Buda ekosistem tabanlı bir planlamanın bilinçli toplum tarafından
da kabul edildiği anlamına gelmektedir.
İşletme amaçları ve Ormanın Sunduğu Değerler (fonksiyonlar)
Planlamanın temeli, ulaĢılması arzulanan hedeflere yahut iĢletme amaçlarına dayanır.
ĠĢletme amaçları, aslında arzu edilen orman değerinin (fonksiyonu) sayısal ifadesidir. Sosyal,
ekolojik ve ekonomik değerler açısından ele alındığında, iĢletme amaçları ürün ve hizmet
üretimi Ģeklinde karĢımıza çıkmamaktadır. Hizmet değeri; kendisinden koruma fonksiyonu
beklenen ve kendisinin korunmaya ihtiyaç duyulan alanlar, ekolojik ve çevre değeri olan
alanlar veya hidrolojik, erozyonu önleme, klimatik, toplum sağlığı, doğayı koruma, estetik,
rekreasyon, ulusal savunma ve bilimsel iĢlevleri olmak üzere alt gruplara ayrılabilir (ASAN
1992). Orman ekosistem sağlığının korunması, doğal dengenin korunması ve sürdürülmesi,
biyolojik çeĢitliliğin sağlanması gibi diğer hizmet değerleri de eklendiğinde, ormanın
6
sunacağı fonksiyonlar daha da detaylandırılabilmektedir. ĠĢletme amaçları, iĢte ormanın
sunabileceği bu değerlerin toplumun ihtiyaçlarına göre Ģekillenmesi ve talep edilmesidir.
Burada önemli konu, iĢletme amaçlarının belirlenmesi yani, amaçlandırma öğelerinin
sayısal verilerle kavranmasıdır. ĠĢletme amaçlarını belirlemek için, öncelikle ilgili iĢletmenin;
gücü, fonksiyonları, piyasadaki konumu ve üstlenebileceği iĢlevleri tanımlanır ve kavranır.
Amaçlar doğrudan kavrandığı gibi dolaylı olarak da belirlenebilir. Sadece odun üretimi amacı
ele alındığında; m3, kg, adet, ster, TL, gibi teknik birimlerle ölçülebildiği gibi; ağaç türü, ürün
çeĢidi, niteliği ve hasılat biçimi ya da net ve brüt hasılalar gibi değiĢik ayrıntılarla da
kavranabilirler. Amaç; en yüksek net hasıla, en yüksek biyomas, en uygun ürün çeĢidi
kombinasyonu, verimlilik, en uygun biyoçeĢitlilik, en uygun su üretimi, optimal ziyaretçi
sayısı, kar maksimizasyonu, maliyet minimizasyonu olduğu gibi net bugünkü değerin
maksimizasyonu da olabilir. Sayısal olarak değerlendirilmesi mümkün olmayan hizmet
tabanlı amaçlar dolaylı olarak belirlenebilir. Örneğin, biyolojik çeĢitliliğin sağlanması için;
öncelikle değiĢik ekosistemlerin alanlarının ve konumsal dağılımlarının ölçümü; tür
çeĢitliliğine yönelik olarak tür sayısı ve türlerin konumsal dağılımının tespit edilmesi; türler
içinde ve arasında genetik çeĢitliliğin ölçülmesi gerekir (NOSS 1989). Amaçların
sayısallaĢtırılmasının yanı sıra, geçerliliği ve uygulanabilirliği ortaya konulmalıdır (KAPUCU
1996). Bunun için amaçlar; (i) zamana bağlı olarak belirlenmeli, (ii) gerçekleĢebilir olmalı,
(iii) ölçülebilir ve değerlendirilebilir olmalı, (iv) yasal güvence sağlanmalı ve (v) planlama
yaklaĢımı ile ele alınmalı ve bir karar verme süreci ile çözümlenmelidir.
Giderek sayıları artan ürün ve hizmetlerin bir çoğu çeliĢeceğinden belirlenen hedeflere
tam olarak ulaĢmak mümkün olamamaktadır. Bunun için, en uygun yaklaĢım beklenen
değerleri kesintisiz sunabilecek bir hedef orman yapısının (konumsal desen+kuruluĢ) sayısal
olarak tanımlanmasıdır. Amaçların benzer Ģekilde tanımlanması, hem planlamaya iĢlevlik
kazandırmakta, ve hem de başarının ölçülmesine ve incelenmesine yardımcı olmaktadır.
Ülkemiz ormanlarının genel olarak iĢletme amaçları mevcut yönetmeliğin 3. maddesine
göre saptanmaktadır. "yetişme ortamı faktörlerinden optimal düzeyde faydalanılarak birim alanda, en
yüksek miktar ve kalitedeki orman ürünleri üretmek ve ulusumuzun bu ürünlere olan ihtiyaçlarını sürekli
karşılamak, bunun yanında ormanların; hidrolojik, erozyonu önleme, klimatik, toplum sağlığı, doğayı koruma,
estetik, rekreasyon, ulusal savunma ve bilimsel fonksiyonlarından maksimal düzeyde yararlandırmaktır". Bu
ifadeye göre baskın iĢletme amacı en yüksek düzeyde orman ürünlerini elde etmektir. Bazı
iĢletme amaçlarının yönetmelikte sadece sözel olarak söylenmiĢ olmasına rağmen, bunların
doğrudan (sayısal) veya dolaylı (niteliksel) olarak nasıl karakterize edileceği, bunlar için ne
gibi değerlerin ölçüleceği ve nasıl formülasyona tabi tutulacağı belli değildir. Kaldı ki, belli
olsa dahi, bu amaçların uygulanabilir olup olmadığı da yönetmelikte açıklanmamıĢtır. Son
zamanlarda ülke ormanlarının yaklaĢık %15'i muhafaza karakterinde iĢletme sınıfı olarak
ayrılmasına karĢın (KONUKÇU 2001), bu ormanların nasıl iĢletileceği, diğer ormanlarla
bütünlüğünün nasıl sağlanacağı, hangi amaçlara nasıl hizmet edeceği sayısal olarak
belirlenmiĢ değildir. Münferit planlarda ise, diğer fonksiyonların olduğu alanların devamlı
orman, bunun dıĢındaki alanların da üretim ormanı olarak iĢletileceğinden bahsedilmektedir.
Esasen, iĢletme amaçlarının isabetli olarak belirlenebilmesi için öncelikle faydalanması
düĢünülen ekosistem değerlerinin saptanması ve belirlenecek ayrılma ve tahsisat
göstergelerine göre haritalanması gerekmektedir. Bu bağlamda gerek klasik ve gerekse
münferit planlarda iĢlevsel bölümlemenin optimal yapılamaması amaçların gerçekleĢmesini
engellemektedir. Ormancılık gibi üretim süresi hayli uzun, yeniden kurulması güç ve pahalı,
hektarlarca büyük alana yayılmıĢ ve en karmaĢık bir sistem yapısına sahip olması, bu sisteme
yapılacak müdahalelerin daha dikkatli ve akılcı olmasını gerektirmektedir.
7
Planlama Ünitesi ve İşletme Sınıfı
Plan yapımında üretim iĢlerini etkinleĢtirmek ve denetim, gözetim ve yönetimde
kontrolü sağlayabilmek için bir konumsal düzenlemenin kurulması gerekmektedir. Bunun
için, büyük orman alanları iĢletme alanlarına, planlama ünitelerine ve daha alt düzey birimlere
ayrılırlar. Amenajman yönetmeliğinin 10. maddesine göre planlama ünitesi;“Tabii, coğrafi, idari
ve mülkü sınırlarına göre, müstakil sınırlı ve amenajman planlı, idari ve teknik iş bütünlüğü sağlaması gözetilen
bir orman kompleksidir. Plan ünitesinin ormanlık alanları, en çok işletme şefliği sahasını kapsayacak büyüklükte
olur" Bu maddenin son fıkrasına göre planlama ünitelerinin belirlenmesinde doğal ve
ekonomik koĢullardan çok idari bölümlemelerin etkin olduğu görülmektedir. Plan
uygulamaları ve denetimi açısından avantajlı olan bu Ģekildeki bir bölümlemenin esasen,
iĢletme entansitesi, topoğrafik yapı, orman ekosistemin yapısı ve sunduğu değerleri, teknik
kaynaklar, pazarlama ve iĢletme organizasyonu gibi ekonomik ve ekolojik nitelik taĢıyan
ölçütlerin esas alınarak yapılması daha kalıcı ve gerçekçi olacaktır. Zaman zaman açılan ve
kapatılan orman iĢletmeleri ve bölge Ģeflikleri mevcut uygulamanın sorgulanması gerektiğine
iĢaret etmektedir. Uygulamadaki planlama birimleri alanlarının küçültülmesi yönünde bir
ittifak söz konusu ise de, ekosistem ve planlamada kontrolün etkinleĢtirilebilmesi için
planlama birimlerinin küçültülmesinden ziyade teknik personel ve kaynaklar itibarıyla
geliĢmiĢ bir çok ülkelerde olduğu gibi iĢletmelerin etkinleĢtirilmesi daha iĢlevsel ve ekonomik
olacaktır. Kaldı ki, çağdaĢ iĢletmecilik anlayıĢına göre orman iĢletmelerinin orman endüstri
iĢletmeleriyle doğrudan bütünleĢerek yetiĢtirme-iĢletme ve endüstriyel üretim faaliyetlerin
zincirleme kontrolle yapılması gerekmektedir.
Mevcut amenajman yönetmeliğin 10. maddesine göre planlama ünitesi belirli kriterlere
göre ayrıca iĢletme sınıflarına ayılır. “Plan ünitesinde; işletme şekilleri, orman formları, işletme
amaçları, idare süreleri, ağaç türleri, arazi yapısı, büyük sahalarda toplu halde bütünlük arz eden bonitet
farklılıkları, ürünlerin taşınma kolaylığı ve bu sahaların kendi bünyelerine uygun bir amenajman metodu ile
idare edilmesi gereği gibi, çeşitli hususlar bakımından farklı sahalar bulunduğu taktirde, plan ünitesinde bir
arada veya parçalar halinde dağınık bulunmalarına bakılmaksızın, bu sahalar vasıf ve karakteri itibariyle bir
araya getirilmek suretiyle, plan ünitesi işletme sınıflarına ayrılır” Burada iĢletme sınıfı ayırımında
kullanılan ölçütlerden orman formları, arazi yapısı ve taĢıma-pazarlama hariç diğerlerinin
tartıĢmaya açılması gerekir. ĠĢletme amaçlarının giderek artması, farklılaĢması, örtüĢmesi ve
teknik ve bilimsel anlamda aynı alandan birden fazlasından yararlanılması istemi
kaçınılmazdır. Çok amaçlı planlamayı da içerisinde barındıran, ekosistemin sağlık ve
bütünlüğünün sürdürülebilirliliğini hedefleyen ekosistem amenajmanında amaçların iĢletme
sınıfı ayrımıyla sağlanması olanaksızdır. Diğer bir ifadeyle, bir plan ünitesinde her iĢletme
amacı için bir iĢletme sınıfı ayırmak esasen çok amaçlı kullanım ya da ekosistem tabanlı
planlama sayılmamaktadır. Oysaki, amaçların daha geniĢ alanlara hitap eden bütünleĢik bir
plan altında gerçekleĢtirilmesi ve karĢılıklı mübadelesi daha etkin olacak ve ekosistem
sürekliliği ve bütünlüğü sağlanmıĢ olacaktır.
Bir planlama ünitesinde iĢletme Ģekillerinin, ağaç türlerinin, idare sürelerinin ve
bonitetlerin farklı olması o ünitenin farklı iĢletme sınıflarına ayrılmasını gerektirmez.
Teknolojik geliĢmelere paralel olarak ormancılığımızda da artık sıkça etkin olarak kullanılan
bilimsel karar verme teknikleri (doğrusal programlama, amaç programlama ve kombine
optimizasyon teknikleri) ve modern bilgi sistemleri (coğrafi bilgi sistemleri) sonucu
hazırlanan modeller yardımıyla planlama artık bütünleĢik bazda kolayca
düzenlenebilmektedir. Artan ve çeliĢen amaçlar bu tekniklerle rahatça kombine edilmektedir.
Geleneksel olarak iĢletme sınıflarına ayrılması kaygıları modelleme ile giderilmektedir. Bir
modelde planlamaya konu alanda farklı geliĢme trendlerine sahip ağaç türleri, iĢletme
Ģekilleri, idare süreleri ve bonitetler olabilir. Bazı görüĢlerin aksine, iĢletme sınıflarının
birleĢtirilmesinde ortalama bonitet ve hakim ağaç türünün esas alınmasına da gerek yoktur.
Model, planlama ünitesindeki her bir meĢcerenin kendi özellikleri itibarıyla iĢleyerek tümünü
topluca daha etkin ve daha fazla alternatifli bir plan ortaya koyabilir. Modelde alan yahut
8
hacım kontrolü yerine belirlenen iĢletme amacı esas alınacağından ve alan-hacim ve konumsal
dağılım kontrolü yapılacağından klasik anlayıĢın aksine, planlama biriminde idare sürelerinin
farklı olması bir problem teĢkil etmeyecektir. Model, etanın zamansal olarak farklı ağaç
türlerine ve bonitete göre kontrolünü kolaylıkla yapabilir, belirli iĢletme tekniklerini istenilen
bölmeciklere uygulayabilir, farklı idare süreleri iĢlenerek her bir ağaç türüne ait bölmecikler
kendi idare sürelerine göre silvikültürel iĢleme tabi tutulabilirler ve hatta ürünlerin ağaç
türlerine, yaĢ/çap sınıflarına ve kalite sınıflarına dağılımı modelde rahatlıkla yapılabilir.
Geleneksel anlamada süreklilik birimi olarak iĢlenen iĢletme sınıfları bir planlama
biriminde bütünleĢtirilmek suretiyle süreklilik kavramı esasen daha da etkinleĢtirilmektedir.
Örneğin, Sarıçam ve Karaçam iĢletme sınıflarına ayrılmıĢ bir planlama ünitesinde sarıçam
alanlarının genellikle genç yaĢ sınıflarına dağıldığı ve bunun aksine karaçam alanlarının daha
yaĢlı yaĢ sınıflarına dağıldığı durumda her iki iĢletme sınıfının düzenleme süresi daha uzun
olacağı gibi hesaplanacak etaları daha isabetsiz (az) olacaktır. Bunun aksine, bu alanların tek
bir modelde birleĢtirilerek faydalanmanın düzenlenmesi durumunda hem düzenleme süresi
kısa olacak ve hem de hesaplanan eta, farklı alanlar birbirlerini tamamladıkları için daha etkin
(fazla) olacaktır. Üstelik, planlama seçenekleri artacağından çok amaçlı planlamada belirlenen
amaçlara ulaĢılması da kolaylaĢacaktır. Hidrolojik fonksiyon gören planlama ünitelerinde aynı
su toplama havzalarında farklı iĢletme sınıflarının planlanması ve o fonksiyonun ayrı ayrı ele
alınması bilgi toplama, değerlendirme ve planlama açısından büyük sıkıntılar doğuracaktır.
Ayrıca, farklı iĢletme sınıfları ayırmak uygulayıcıya dayatacağı dağınık iĢ alanları oluĢturması
nedeniyle hem plan ünitesindeki planlama ve uygulamayı güçleĢtirir ve hem de pahalı hale
getirir. Dolayısıyla, ürün ve hizmet akıĢının sürekliliği daha geniĢ alanları kapsayan bir
planlama biriminde ancak sağlanmaktadır. Planlama birimi tek bir iĢletme sınıfı gibi
düĢünülerek, bütünleĢik bir yaklaĢımla, plan ünitesinin tamamını optimize edilecek Ģekilde
planlama modeli kurularak planın yeniden düzenlenmesi daha etkili olacaktır.
Ġç mekan düzenlemesinin yapılabilmesi için her bir iĢletme sınıfında bölmeleme yapılır.
Yönetmelikte, “Plan ünitesi, uygulanacak teknik müdahaleler ile envanter, kayıt, hesap ve kontrol işlemlerine
temel teşkil eden, mümkün olduğu kadar arazi yapısına ve mevcut tabii ve suni hatlara dayanan ve ayrımında
gözetilmesi gerekli faktörler göz önünde tutularak sabit sınırlı, plan ünitesinin parçalarını teşkil eden bölmelere
ayrılır. Ormanlık alanlarda bölmelerin büyüklüğü maktalı ormanlarda tercihen 50 ha olmak üzere 70 ha, değişik
yaşlı ormanlarda 20-25 ha olmak üzere 50 hektara kadardır". Buna göre uygulamalarda oluĢturulan
bölmeler içerisinde iĢletme tekniği yahut teknik müdahaleler açısından bir bütünlük
sağlanamadığından bir iĢlem birimi olamamaktadır. Esasen, bölmeler topoğrafik yapı,
ormancılık entansitesi, iĢletme tekniği ve yol ağı faktörlerine bağlı olarak mümkün olduğunca
konumsal bütünlük sağlayan homojen meĢcerelerden oluĢur. Ülkemizde bölmeleme ve
uygulamaları açısından fazla sorun olmasa da, iĢletme tekniklerinin bölmelerdeki periyodik
uygulamaları (kesim alanları-blokları, maktalar vs) çok amaçlılık açısından
değerlendirilememektedir. Örneğin, bir periyot sonunda bölme içerisinde ne kadar alanın
(bölmeciğin) gerçekte baĢarıyla gençleĢtirilebildiği, bu alanın Ģeklinin ne olduğu ve özellikle
çevre komĢu alanlarla beraber izleyen periyotlarda konumsal ve zamansal diziliminin nasıl
olacağı iĢletme amaçları açısından değerlendirilmelidir. Bölmeleme yapılırken benzer
silvikültürel faaliyetlerin uygulanmasında bütünlük sağlanabilecek alanlar dikkate alınmalı ve
genel gençleĢtirme süreleri gerektiğinde uzatılarak etken faktör olarak kullanılmalıdır. Daha
açık ve geleneksel ifadeyle, gençleĢtirme, bakım, üretim gibi teknik müdahaleler, iĢin
özelliğine göre belli boyutlardaki maktalarda yoğunlaĢtığından bölmelerinde bu yaklaĢıma
paralel olarak oluĢturulması gerekir. Ayrıca, planlama yörüngesi dikkate alınarak
değerlendirildiğinde, gençleĢtirme çalıĢmalarının oluĢturacağı konumsal desen; baĢta
erozyonun önlenmesi, su üretimi, yaban hayatı ve biyolojik çeĢitliliğin sağlanması olmak
üzere diğer bir çok amaçlar için kritik öneme sahiptir. GeniĢ alanlarda çalıĢılması durumunda
monokültürlerin oluĢması, kendileme ve görsel kalitenin zayıflamasıyla karĢı karĢıya
9
kalınırken, çok küçük alanlarda çalıĢma neticesinde baĢarı olasılığı artmasına karĢın birim
alandaki giderler artacak, dağınıklığa sebep olunacak ve özellikle orman ekosistemi çok
kırıntılı-parçalı olacağından yaban hayatının sürdürülebilirliği tehlikeye atılacaktır
(SEYMOUR-HUNTER 1992). Dolayısıyla, plan yapılırken, bölmeleme ağı; belirlenen
amaçlar ve iĢletme tekniklerine göre, ormanın zamansal ve konumsal deseni, CBS ve karar
verme teknikleri yardımıyla oluĢturulacak konumsal modellemeyle kontrol edilmelidir.
Planlama Kapsamı (Hiyerarşik Planlama)
Amenajman planları baĢta süre olmak üzere diğer bir takım planlama karakteristikleri
dikkate alındığında kendi içerisinde ekonomik iĢletmecilik ve diğer ormancılık ilkeleri gereği
belirli bir hiyerarĢik yapıya kavuĢturulmalıdır. Karar verme sürecinde farklı aĢamalardaki
detayları, kesinliği, zamansal çözünürlüğü ve iĢletmeyi içeren bu hiyerarĢik yapı stratejik
planlama, taktiksel planlama ve operasyonel planlama Ģeklindedir. Stratejik planlama, bir
orman iĢletmesinde uzun vadede (planlama yörüngesi) hangi orman değerlerinin ne kadar
tahsis edilmesi gerektiği hakkında kararların verilmesini içerir. Taktiksel planlama, belirli
değiĢken faktörleri dikkate alarak orta vadede (bir periyot) bu kaynakları en etkili bir Ģekilde
kullanmayı sağlayan planları içerir. Operasyonel planlama ise, sisteme iĢlevlik kazandıracak
kısa vadede (yıllık) daha çok detaylı uygulamaları -ormanda yapılacak iĢlerin kesin zaman ve
yerleri ve yapılıĢ Ģekli, iĢ gücü miktarı ve bunun arazideki seyri- içeren bir planlama Ģeklidir.
Birbirleriyle iç içe olan hiyerarĢik planlamada karar verme döngüsü ileri-geri destekli
çalıĢarak birbirlerini tamamlar. Böylece, hiyerarĢik yaklaĢımla planlama sürecine dinamiklik
kazandırılır ve sistem iĢleyiĢi daha kolay kavranır.
Bu açıklamaya göre, uygulamadaki orman amenajman planları sadece bir planlama
dönemini (periyot) kapsadığından daha çok taktiksel plan Ģeklindedir. Oysaki, uzun vadede
kaynak ve değer tahsisi sürekliliğini sağlayacak iĢletme kapsamında daha geniĢ alanlarda
stratejik planlar yapılmalı ve elde edilen sonuçlara göre bir periyottaki planlama faaliyetleri
taktiksel planlarda detaylandırılmalı ve bu planlar da yıllık, mevsimlik, aylık, ve hatta haftalık
yapılacak iĢlemler ekonomik parametreleri de (risk ve belirsizlik az olduğundan) içerecek
Ģekilde detaylandırılmalıdır. Planlar arası geçiĢ ve koordinasyonu sağlamak için entegre bir
modelin de kurulması olasıdır. HiyerarĢik planlama ile, kısa vadede uygulanacak her bir
aktivitenin uzun vadedeki etkisi daha önceden kestirileceğinden planlamadaki süreklilik iĢlevi
daha gerçekçi ve fonksiyonel olacaktır.
Planlama Yörüngesi, Planlama Süresi, Düzenleme Süresi ve İdare Süresi
Genellikle üretim süresi olarak ta tanımlanın idare süresi, meĢcere oluĢumundan iĢletme
amacını en iyi Ģekilde karĢılayacak bir ana kadar geçen süredir. Bu süre, odun hammaddesinin
en yüksek olduğu süre olduğu gibi, en fazla ekonomik kıymetin sağlandığı süre de olabilir.
Hangi ölçüt alınırsa alınsın, bu süreyi belirleyen en önemli öğe, iĢletme amaçlarıdır. Örneğin,
biyolojik çeĢitliliğin sürdürülmesi yahut kârın maximizasyonu amacıyla iĢletilecek bir
ormanda yıllık ortalama artımın en yüksek olduğu zamana göre idare süresi tespit edip, ona
göre iĢletmek anlamsızdır. Hatta, amaçlara göre idare süresi planlamadan önce isabetli seçilse
dahi mevcut orman kuruluĢu, meĢcerelerin konumsal dağılımı ve sosyo-ekonomik yapı
ormanda sürekliliği sağlamak ve belirlenen amaca ulaĢmak için bazı meĢcereler belirlenen
süreden önce, bazıları da bu süreden sonra iĢleme girebilir. Burada önemli nokta Ģudur;
planlama birimi bir bütün olarak ele alındığında, ormanı oluĢturan meĢcereler farklı yaĢ, tür,
geliĢme seyirlerine (hasılat parametrelerine) sahip farklı yetiĢme ortamlarında ve farklı
coğrafi dağılımda olduğundan, bu meĢcerelerin ekonomik veya sosyal kıymete aynı zamanda
ulaĢması zordur. Dolayısıyla, amaçlar belirlendikten sonra iĢletme kısıtlarıyla beraber tüm
orman alanı için planlama modeli kurulur ve uygun planlama tekniği kullanılarak her bir
10
meĢcereye yapılacak müdahalenin miktar, zaman ve mekanı belirlenir. Böyle bir sistem
yaklaĢımıyla oluĢturulacak alternatif senaryoların değerlendirilmesinden sonra ancak idare
süreleri isabetli seçilir. Bu durumda idare süresi bir girdi değil bir sistem çıktısı olacaktır.
Planlayıcı, sadece planlamaya konu her bir meĢcereye uygulanabilecek teknik müdahalenin
alt ve üst yaĢ/çap sınırlarını belirler. Bu iki sınır aslında planlama modelinde kesim
penceresini oluĢturur. Alt ve üst sınırlar üretim teknikleri, pazarlama, ağaç türü, ağaç
sayısı/m3, iç çürüklüğün baĢlaması, hektardaki verim, silvikültürel rejim, birim maliyet ve
iĢletme amacına bağlı olarak belirlenir. Bu aralık, farklı alternatiflerin oluĢturmasına yardımcı
olacağından planlayıcıya serbest hareket etme fırsatı vererek farklı amaçların daha iyi bir
Ģekilde gerçekleĢtirilmesini sağlar. Bu Ģekilde kurulan planlama modeli ile iĢletme amacını
eniyileyen müdahale zamanı (idare süresi) model tarafından belirlenir. Bu durumda, aynı
meĢcere tipi için farklı idare süreleri ortaya çıkabilir.
Uzunluğu, baĢta iĢletme amacı olmak üzere, ağaç türü ve bonitet sınıfı gibi pek çok
faktöre göre değiĢen bu süre, yaĢ sınıfları metodunun uygulandığı ilk yıllarda kızılçam için
80-120 yıl; sarıçam ve karaçam için 120-140 yıl; sedir ve meĢe için 140-220 yıl arasında iken,
özellikle 1978 yılından sonra kızılçam için 50-60 yıl; MeĢe için 100-140, Kayın 100-120,
Ladin 90-100, Göknar 100 ve diğer türler için 80-100 yıla indirilmiĢtir (DAġDEMĠR 2000).
Halen uygulamada olan bu idare süreleri münferit planlamayla uzatılmıĢtır. Bu Ģekilde
uzatma ve kısaltmaların yapılması, gerek klasik ve gerekse münferit planlamada belirlenen
idare sürelerinin aslında herhangi bir ilkeye ve kritere bağlı olmadığını göstermektedir. Ġdare
süreleri mutlak anlamda algılanmıĢ, önceden tek elden belirlenmiĢ ve her bir planlama
ünitesinde aynen uygulanmıĢtır. Oysaki, idare süreleri doğrudan iĢletme amaçlarıyla iliĢkili
olduğu için, idare sürelerindeki bu belirsizlik amaçların da gerektiği gibi saptanmadığını
göstermektedir. Ayrıca, her iki yaklaĢımda da modelleme ve sistem yaklaĢımı olmadığından,
idare sürelerine mutlak olarak bakılmakta amaç ve iĢletme kısıtlarına göre bir analizi
yapılmamaktadır. ĠĢletme kısıtları, silvikültürel rejim, piyasa koĢulları ve biyofiziksel üretim
gücü de dikkate alınarak net toplumsal faydayı zamansal boyutta eniyileyen idare süreleri bir
sistem tasarımı, modelleme ve analizi sonucu planlama birimi bazında belirlenmelidir.
Planlama süresi, idare süresinin bölündüğü eĢit aralık ve uzunlukta bir zaman dilimi olan
periyot uzunluğu ile ifade edilir. Uzunluğu ağaç türü, idare süresi ve özellikle genel
gençleĢtirme süresine göre değiĢir. Mevcut uygulamada bu süre; idare süresi ve gençleĢtirme
süresi kısa olan ağaç türlerinde 10 yıl, diğerlerinde ise 20 yıldır (ASAN 1992). Sadece genel
gençleĢtirme süresi açısından belirlenen bu sürenin, zamanla hızla değiĢen teknoloji ve çevre
Ģartları açısından değerlendirilmesi, iĢletme baĢarısının ölçülmesi, ormandaki ekosistem
değiĢikliğinin izlenerek güncelleĢtirilmesi ve belirlenen planlama stratejilerin geçerliliğinin
tartıĢılması noktasında kısaltılması yerinde bir karar olacaktır. Bu açıdan planlama süresi 5
yıla ve hatta hızlı geliĢen türler için daha da kısa bir süreye çekilmelidir. Ancak, bu süre tam
envanterin yapılacağı anlamına gelmemelidir. Tam envanter daha uzun bir sürede yapılarak
teĢkilata yükleyeceği maliyet ve idari sıkıntılar da giderilmiĢ olunacaktır. Burada, bilgisayar
destekli meĢcere büyüme ve artım modelleri geliĢtirilerek zamansal geliĢim tahmin edilebilir
ve CBS ve uzaktan algılama teknikleriyle de alansal envanter daha az giderle
güncelleĢtirilebilir.
Planlama yörüngesi, uzun vadeli stratejik planların kapsadığı zaman dilimini ifade eder.
Orman kaynaklarının sürdürülebilirliği bu süre boyunca kestirilerek ileriye dönük kararların
isabetli alınması sağlanır. Mevcut sistemde projeksiyon olmadığından bu sürenin kritik
edilmesi için henüz zemin oluĢmamıĢtır. Ancak, modelleme çalıĢmalarına baĢlanıldığında bu
sürenin hakim ağaç türü için belirlenen doğal idare süresinin yaklaĢık bir buçuk katı kadar
alınması tercih edilir. Bunun sebebi, faydalanmanın sürdürülebilirliği bu sürede
garantilendiğinde yararlanma benzer Ģekilde devamlı olacaktır. Kaldı ki, büyüme
11
modellerinin geliĢtirilmesi ve bilgisayar destekli modellerin oluĢturulması durumunda zaten
bu sürenin istenildiği kadar uzatılarak orman dinamiğinin kavranması hiç de zor olmayacaktır.
Kısaca, idare süresi tek düze kalıplardan uzak, belirlenecek kesim penceresi dikkate
alınarak, yöresel amaçlara uygun ve esnek ve etkin olarak düzenlenmeli ve gerçeği
yansıtmalıdır. Optimal çözümü sağlayacak en ideal süre model tarafından belirlenecektir.
İşletme Teknikleri -Teknik (Silvikültürel) Müdahaleler
ĠĢletme teknikleri ya da teknik müdahaleler orman yapı ve kuruluĢunu belirleyen ve aynı
zamanda faydalanmayı gerçekleĢtiren araçlardır, çağdaĢ anlamda planlamanın yapı taĢıdır.
Silvikültürel rejim, aktivite listesi, silvikültürel reçete yahut teknik müdahale listesi Ģeklinde
de ifade edilir. Teknik müdahale esasen, (i) vejetasyon ve arazi yapısı, (ii) iĢletme aktivite
planı ve (iii) sayısal büyüme ve artım projeksiyonu gibi üç önemli elemandan oluĢmaktadır
(DAVĠS-JOHNSON 1987). Planlama alanının tür, kapalılık, geliĢme çağları, verimlilik,
toprak eğim gibi faktörlere göre nasıl sınıflandırılacağı, her bir meĢcereye ne zaman, kaç tane
ve ne tür alternatif müdahalelerin uygulanacağı ve her bir müdahale sonrası meĢcere geliĢim
seyrinin sayısal alarak nasıl belirleneceği teknik müdahalelerle ilgili önemli planlama
kararlarını oluĢturmaktadır. Planlama yörüngesi boyunca her bir meĢcereye uygulanabilecek
alternatif müdahaleler mevcut durum, uygulanabilirlik, belirlenen silvikültürel amaçlar ve
orman iĢletme amaçları doğrultusunda planlayıcı (orman müh) tarafından belirlenir. Alan
hazırlığı, plantasyonla dikim, dolgu dikimi, gübreleme, siperde dikim, temizleme, ayıklama,
aralama, tek ve çok aĢamalı gençleĢtirme kesimi (tek ağaç, siper, tıraĢlama, serpiĢtirilmiĢ
tıraĢlama, grup vb) olmak üzere faklı teknik müdahaleler meĢcerelerin mevcut durumu ve
istikbaldeki durumu itibarıyla uygulanabilirlik Ģartları çerçevesinde bir dizi reçete-rejim
Ģeklinde belirlenirler. Bu durumda yüzlerce muhtemel kombinasyon oluĢacaktır. Ancak,
kurulacak planlama modeli iĢletme amacını eniyileyen müdahale rejimini belirleyecektir.
Mevcut uygulamaya göre, orman formuna bağlı olarak tek bir silvikültürel müdahale
Ģekline sezgisel olarak karar verilmektedir. GençleĢtirmeye alınmayan alanlar otomatik olarak
bakım alanı olarak belirlenmektedir. Alternatif müdahale belirleme ve modelsel deneme söz
konusu olmadığından amaçların eniyilenmesi sağlanamamaktadır. Münferit planlamada
meĢcere yapısı daha titiz incelenerek uygun silvikültürel müdahale Ģekline karar verilse de,
müdahale sonrası meĢcere geliĢimin seyri ve amaçlara olan etkisi sayısal olarak
belirlenememesi ciddi eksikliği oluĢturmaktadır. Bu Ģekilde hazırlanan planların
uygulanmasının kontrolü de hayli zor olmaktadır. Dolayısıyla, teknik müdahale belirlenirken
üç önemli bileĢeni dikkate alınarak alternatifler oluĢturulmalı, model üzerinde amaçlara olan
etkileri belirlenmeli ve en uygun kombinasyon seçilerek plan hazırlanmalıdır.
Faydalanmanın Düzenlenmesi ve Orman Dinamiği
Orman kaynaklarından faydalanmanın düzenlenmesi alan, hacım, ve alan-hacim kontrolü
olmak üzere üç farklı stratejik yaklaĢımla gerçekleĢmektedir. Alan kontrolü metoduna göre
her yıl ya da periyotta eĢit miktarda, normal kuruluĢa göre hesaplanan alanın
gençleĢtirilmesidir. Ortaya çıkan eta alanın verim gücüne göre değiĢeceğinden hacım akıĢı
kontrolü yapılamamakta ve iĢletme amaçları ile de doğrudan iliĢki kurulamamaktadır. Hacim
kontrolü, servet ve artıma göre her yıl ya da periyotta eĢit miktarda etanın alınmasını sağlar.
Bu durumda periyodik gençleĢtirme alanı değiĢeceğinden alan kontrolü yapılamamaktadır. Bu
parametreler matematiksel manipülasyonlara duyarlı olduğunda genel eta formülü,
Hundashagen’in Faydalanma yüzdesi metodu, Mason-Mantel metotları gibi çok sayıda eta
formülleri geliĢtirilmiĢtir. Her bir formülün farklı eta miktarı ortaya çıkarması, eta seviyelerin
devamlılığının sağlanamaması, alan kontrolünün yapılamaması ve farklı amaçlarla
iliĢkilendirilememesi gibi bir takım ciddi eksikliklerini gidermek üzere alan-hacim kontrolü
12
metodu geliĢtirilmiĢtir. Alan-hacim kontrolüne göre üretim miktarı, planlama yörüngesi
boyunca kesime tabi tutulacak alana göre projeksiyonu yapılır. Buna göre, alanın yaĢ
sınıflarına ve üretim gücüne dağılımı yapılırken, her bir yaĢ sınıfının zamansal değiĢimi,
meĢcere kesim kuralları ve planlama yörüngesi önceden bilinmelidir. Dolayısıyla, alan-hacim
meĢcerelerin silvikültürel durumu, iĢletme amacı ve politikalarına göre belirlenmiĢ olur.
Ülkemizde yardımcı olarak kullanılan genel eta formülü ve artıma dayanan metotların
yanı sıra, genellikle aynı yaĢlı ve maktalı koru ormanlarında silvikültürel ilkeleri de dikkate
alan yaĢ sınıfları metodu, değiĢik yaĢlı seçme ormanların da ise Hufnagel'in çap sınıfları
metodu ve baltalık ormanlarda ise; seçme, gerçek ve eĢit hasılatlı yıllık alan metotları
kullanılmaktadır. Klasik planlarda eta hesabı %11 ve yukarı kapalılığa sahip orman alanları
için yapılmaktadır. Ayrıca, plan ünitesinin sosyo-ekonomik yapısı, transport olanakları ve
pazar koĢulları gözetilmemektedir (ASAN 1999).
Klasik, münferit ve fonksiyonel planlarda faydalanmanın düzenlenmesi alan ya da hacim
kontrolü metotlarına dayanmaktadır. Etanın kararlaĢtırılmasında formüler yaklaĢımlarla
beraber, genelde sezgisel yöntemlerin kullanılması ormanın sürekliliğini tehlikeye atmaktadır.
Eta-amaç arasında iliĢkinin kurulamaması, eta akıĢı projeksiyonunun yapılamaması,
yararlanma düzeyinin zamansal dengesinin kurulamaması ve sürekliliğin sağlanamaması,
ormanda konumsal bütünlüğün sağlanamaması gibi ciddi endiĢeler karĢımıza çıkmaktadır. Eta
meĢcere bazında kararlaĢtırılmıĢ, gençleĢtirmeye alınmayan alanlar bakıma zorlanmıĢ ve
bakım etası kararı hangi iĢletme amacına ya da hangi kuruluĢ amacına ulaĢacağı
belirtilmemiĢtir. Kaldı ki, etanın zaman zaman gençleĢtirmenin baĢarısızlığı endiĢesiyle bakım
etası ağırlıkta verilmesi (1973 öncesi %50, münferit planlarda %60), sıradan sebeplerle
olağan üstü eta Ģeklinde belirlenmesi, yenilenemeyen planlarda günübirlik gözlemlerle etanın
belirlenmesi ve hatta etanın pazarlık konusu edilerek tertip’in sağlanması, orman ekosistem
dinamiğinin tehlikeye atıldığının açıkça belirtileridir. Klasik ve münferit planların aksine,
fonksiyonel planlarda eta-amaç iliĢkisi sağlansa da optimalite sağlanamamıĢtır. Orman
dinamiğini kavrama yöntemleri olmadığı gibi, onu karakterize edecek performans ölçütleri de
belirli değildir. Kaldı ki, bugün, sadece biyolojik çeĢitliliğin dikkate alındığı planlamada çok
sayıda ve değiĢik konumsal düzenlemelere gidileceği bilinmektedir. Ormanın konumsal yapısı
ve bu yapının zamana göre değiĢimi söz konusu olduğu durumlarda, ekosistem planlamada,
mevcut yaklaĢımların yetersizliği iyice belirginleĢmektedir. Her ne kadar Soykan, Köse, Gül
ve Mısır ülkemizde amenajman planların hazırlanmasında optimizasyon tekniklerini
kullanmıĢ iseler de, geliĢtirilen modeller maalesef uygulama fırsatı bulamamıĢlardır.
Orman iĢletmelerinin etkinliği ağırlıklı olarak geleceğe yöneliktir. Endüstriyel
yatırımların planlanması açısından hammadde miktarı ve bu miktarın uzun vadedeki akıĢı
büyük önem arz etmektedir. Benzer Ģekilde, sosyo-kültürel hizmetlerin sürekliliği de
önemlidir. Mevcut planlarda ürün akıĢı ilk planlama periyodu için olup uzun vadeli kestirim
yapılamamaktadır. Oysaki, mal ve hizmet akıĢı planlama politikası kapsamında sağlanmaya
çalıĢılır. Daha açık ifadeyle, etanın zamansal akıĢı eta seyir politikaları çerçevesinde
kararlaĢtırılır. Eta seyir politikaları ise, (i) periyotlar arası eĢit eta, (ii) giderek artan eta ve (iii)
periyotlar arası belirli oranda değiĢen eta Ģeklinde karĢımıza çıkar. Planlayıcı amaçlar, orman
yapı ve kuruluĢu ve sosyo-ekonomik yapıya göre en uygununu seçer.
Esasen, eta kararlaĢtırılırken orman dinamiği kavranmalıdır. Orman dinamiği, farklı
geliĢme çağlarında ve farklı yetiĢme ortamlarında bulunan çok sayıdaki meĢcere tiplerinin
oluĢturduğu bir orman alanının insan ve doğal müdahalelerle zamana ve mekana göre yapı ve
kuruluĢunun değiĢmesini ifade eder. Orman bir biyolojik ekosistem olup bilinmesi gereken bir
dizi biyolojik sebep-sonuç iliĢkilerine göre çalıĢır. Sadece alan, servet ve artımı dikkate alarak
formüler yaklaĢımla faydalanmanın düzenlenmesi sakıncalı ve eksiktir. BaĢlangıç orman
kuruluĢu çok daha farklı olabilir, meĢcere büyüme trendleri müdahalelere göre değiĢebilir,
13
kesim kuralı faklı olabilir (örneğin en kaliteli meĢcerelerden baĢlandığı gibi, hasıla kaybını
önlemek için marjinal kaybın maksimum olduğu meĢcerelerden de baĢlanabilir),
gençleĢtirmede gecikmeler olabilir, böcek-yangın gibi doğal afetler olabilir, belirli
periyotlarda fazla, belirli periyotlarda daha az üretim söz konusu olabilir yahut da bakım,
ağaçlandırma ve hızlı geliĢen türlerle meĢcere geliĢimi hızlandırılarak yetiĢme ortamının
potansiyel verimi zorlanabilir. Dolayısıyla, her bir durumun orman dinamiğine olan etkisi
kavranmalıdır ki, sunabileceği mal ve hizmet sürekliliği kestirilsin ve uygulanabilir
faydalanma düzeyi kararlaĢtırılsın. Bunun da yolu planlama modellerinin geliĢtirilmesinden
geçer. Günümüzde doğrusal programlama, simülasyon, amaç programlama, kombine
optimizasyon, dinamik programlama ve yapay zeka ağları gibi daha birçok yöntemlerin CBS
ile de desteklenmesiyle çok sayıda modeller geliĢtirilmiĢtir (BAġKENT 2001).
Hasılat Tabloları - Meşcere Büyüme Modelleri
Amenajman planlarının lokomotifi olan meĢcere büyüme modelleri (hasılat matrisleri)
orman dinamiğinin kavranmasının esasını oluĢturmaktadır. Çünkü karar verme sürecinde
alternatifler oluĢturulurken, uygulanacak müdahaleler karĢısında ormanın zamana göre
projeksiyonun yapılması, servet ve artımın zamana göre hesaplanması ve dolayısıyla optimal
plana karar verilmesi ancak meĢcere büyümesinin modellenmesiyle mümkündür. Amenajman
planlarının biyolojik olarak geçerliliği de bu modellerin varlığı ve gerçekçiliği ile orantılıdır.
MeĢcerelerin kuruluĢunu, artımını ve büyümesini veya diğer bir ifade ile verimini ve
geliĢimini yaĢa ve bonitete bağlı olarak izlemeyi mümkün kılmak ve ormanların
iĢletilmesinde izlenecek yolları ve uygulanacak yöntemleri açıklamak için saf müdahale
görmemiĢ doğal meĢcereler için ampirik hasılat tabloları geliĢtirilmiĢtir. Silvikültürel
müdahale görmüĢ meĢcere karakteristiklerine ait verilerin doğrudan bulunamamasına rağmen
Kızılçam ve yöresel olarak ta olsa Ladin türleri için değiĢik sıklık derecelerine göre hasılat
tabloları geliĢtirilmiĢtir (USTA 1991; YEġĠL 1992; MISIR 2001). Bu tabloların meĢcerelerin
dinamiği ve yapısını gerçekçi olarak yansıttıkları söylenemez, çünkü hasılat tablolarının
geliĢtirilmesinde devamlı deneme alanları verileri kullanılmamıĢ ve dolayısıyla farklı
silvikültürel müdahaleler sonucu meĢcere geliĢim seyirleri doğrudan incelenememiĢtir.
MeĢcerenin dinamik bir yapıya sahip olması nedeniyle, meĢcerede zamanla oluĢan büyüme ve
artım miktarları, ancak devamlı deneme alanları ile sağlıklı olarak belirlenebilir. Devamlı
deneme alanları meĢcere geliĢim seyirlerinin gerçek verilere dayandırılarak yapılması ve
meĢcere dinamiğinin kavranması içindir. Devamlı deneme alanlarının hala tesis edilmeyiĢi
hem geleneksel ve hem de diğer planların en büyük ve en önemli eksiklerinden biridir.
Ekonomik Yorum ve İşletme Planı
Her iĢletme kendisini ayakta tutabilecek kadar bir finansal desteğe ihtiyaç duyar. Bir
devlet orman iĢletmesini de bunun dıĢında tutmak zordur. Ancak, böyle iĢletmelerin aynı
zamanda hizmet üretimi gibi bir misyonu da vardır. Sermaye kontrolünün zor olmasına
rağmen, ekolojik dengenin kurulmasının ve hizmet üretiminin sağlanmasının temel iĢletme
amaçları arasında yer alması, ormancılıkta ekolojik tabanlı eko-ekonomi kavramını gündeme
getirmiĢtir. Dolayısıyla, hem mal ve hem de hizmet üretimi açısından ele alındığında, orman
iĢletmeleri dahi birer ekonomik tabanlı iĢletmelerdir.
Ülkemizde yapılan planların hiçbirinde ekonomik analiz ve yorum mevcut değildir.
Oysaki, ormana uygulanacak her bir faaliyetin iĢletmeye olan katkısı bugünkü net değer
üzerinden belirlenerek planlamaya ekonomik iĢlevlik kazandırılır. Bunun için, öncelikle
amenajman planlarının yapımında ve uygulanmasında etkili faktörlerin ekonomik envanteri
yapılmalı ve karar verme sürecinde kullanılmalıdır. Planlama modelleri kullanılarak her bir
faktörün planlamaya olan marjinal etkisi duyarlılık analizleri ile sayısal olarak hesaplanabilir.
14
Bu Ģekilde yapılacak ekonomik analizler sonucu ancak bir iĢletme planı oluĢturulabilecektir.
Planlama sürecinde zaman parametresine bağlı olarak risk ve belirsizlik faktörlerinin
planlamada dikkat edilmesi gerekmektedir. Planlama yörüngesi uzadıkça belirsizlik ve risk
artmakta ve dolayısıyla planlanan aktivitelerin etkinlik (isabetlilik, gerçekçilik ve
uygulanabilirlik) dereceleri de azalmaktadır. Ekonomik stabiliteyi yakalayamamıĢ ülkeler için
durum daha ciddidir. Bu bakımdan, operasyonel planlamada ekonomik analizlere daha çok
yer verilmeli ve her bir faaliyetin ekonomik etkisi belirlenebilmelidir.
Orman Ekosistem Envanteri
Genel anlamda envanter, mevcut orman ekosisteminin yapı, kuruluĢ ve geliĢiminin
sayısal olarak tanımlanmasıdır. Ormandan faydalanılacak değerleri tanımlamak ve
meĢcerelerin geliĢmelerini ortaya koymak için envanter yapılır. Ormana uygulanacak teknik
müdahaleler ile ormandan elde edilecek değerler arasında ortak noktayı oluĢturan orman
yapısının ve kuruluĢunun tanımlanması demektir. Envanterin temelinde, meĢcere ve orman
öğelerinin hem kompozisyon ve hem de konfigürasyon itibarıyla birlikte tanımlanması ve
değerlendirilmesi yer almaktadır. Kompozisyonla meĢcere yahut ormanın geleneksel
tanımlanma özellikleri gibi içeriği (ağaç türü, karıĢımı, yaĢ/çap sınıflarına dağılımı),
konfigürasyonla da ormanı oluĢturan meĢcerelerin coğrafi dağılımları (meĢcerenin konumu,
alanı, Ģekli, diğer coğrafi detaylara göre nispi konumu) anlaĢılmaktadır. Bununla beraber,
yetiĢme ortamı ve ekonomik yapının ortaya konulması da orman envanterinin konusudur.
Günümüzde kombine envanter yöntemi kullanılmaktadır. Her 10-20 yılda bir envanter
çalıĢmaları yapılmaktadır. Fonksiyonel ve ekosistem planlamaya biliĢimi sağlayacak çok
yönlü bir envanter Ģu anda mevcut değildir. Oysaki envanter, ormanın yapısını meĢcere
bazında sınıflandırabilecek, mevcut değerleri sayısal olarak belirleyecek, zamansal değiĢimi
ortaya koyabilecek faydalanmanın Ģekline ve entansitesine göre dinamik olarak yapılmalıdır.
Konumsal envanter verilerin eldesi, analiz, modelleme ve görüntüleme iĢlemlerinin kolay,
hızlı ve güvenli bir Ģekilde yapılması, ormanın konumsal yapısının ölçülmesi, mekansal
düzenlemenin oluĢturulması ancak CBS ile mümkündür (BAġKENT 1995). Artık, noktalı
saydam Ģablon yahut planimetre ile meĢcere alanları ölçülmeyecek CBS ile belirlenecek,
envanter değerlendirmeleri hesap makineleriyle değil bilgisayar programları ile yapılacak,
haritalar ıĢıklı masa ve desinatörlerle değil CBS ile düzenlenecek ve örnek alanların yerleri
ulaĢımı geleneksel yöntemlerle değil GPS aletleriyle yapılacaktır. Uzaktan algılama CBS
entegrasyonu ile konumsal veri tabanı günceleĢecek ve planların yenilenmesi kolaylaĢacaktır.
Tam envanter daha uzun süreli yapılarak envanter maliyeti de kontrol edilebilecektir.
Güdüleme, Sertifikalandırma ve Sürdürülebilir Ormancılık
Adaptif planlama (güdüleme), iĢletme faaliyetlerin tasarlanması ve bunların
uygulanmasıyla oluĢan ormandaki etkilerinin izlenmesi için gerekli uygula-öğren döngüsünün
kurulmasını ifade eder (BASKERVĠLLE 1985). Bu süreç, iĢletmecinin amaçlar
doğrultusunda teknik müdahalelerle değiĢen orman ekosistemini daha iyi kavramasını sağlar.
Sistem davranıĢı kavrandıkça sistemin daha etkin olarak yeniden tasarlanması sağlanır.
Plan sonuçlarının izlenmesi, ara yoklaması ve yenilenmesi anlamına da gelen güdüleme
sürecinde dikkati çeken önemli noktalar mevcuttur. Bunların baĢında ölçülebilir bir amaç,
dikkatlice tasarlanmıĢ teknik müdahale listesi, amaçla bu faaliyetler arasındaki sayısal iliĢki
ve bu unsurları ustaca birleĢtirerek tasarlayan ve zaman/mekan boyutunda orman dinamiğini
kestiren bir model gelmektedir. Aktivite sonuçlarının etkileri sebep-sonuç iliĢkileriyle
açıklanarak ormandaki değiĢim izlenir, kavranır ve modele tekrar aktarılarak yeni plan
yapılmıĢ olur. Dikkat edilirse güdüleme sürecinde bir oto kontrolün olduğu ve sistem
davranıĢının anlaĢılmaya çalıĢıldığı görülmektedir. Dene-öğren-düzelt felsefesi ile çalıĢan
15
güdüleme, ileride tamiri güç, yedek parçası ve kullanma kılavuzu da olmayan biyolojik
sistemlerin faydalanmaya yönelik daha etkili kontrolünü sağlamaktadır.
Ülkemizdeki planlama ve takibinin böyle sistemli bir güdüleme süreci ile gerçekleĢtiğini
söylemek zordur. Bu Ģekilde etkin bir denetlemeye imkan veren bir planlama modelinin
olmayıĢı ve en önemlisi konumsal orman ekosistemi envanterin sayısal ortamda olmayıĢı
güdülemenin etkinsizliğini göstermektedir. Oysaki, biyolojik kanuniyetlerin planlanan Ģekilde
meydana geldiğinin kontrol edilmesi ve planlamanın denetlenmesi ancak bu Ģekilde bir
güdüleme ile yapılabilir. Kaldı ki, plan denetim ve kontrolünü doğrudan etkileyen kurum
personel politikası da bu süreci doğrudan etkilemektedir.
Bu denetleme süreci esasen ormancılıkta sertifikalandırma ile iliĢkilidir.
Sertifikalandırma, bir orman iĢletmesindeki tüm orman iĢletmeciliği faaliyetlerinin bağımsız
bir kurum tarafından, belirlenen ölçüt ve göstergelere (standartlara) göre değerlendirilmesi
sürecini kapsamaktadır (BAġKENT-TÜRKER 2000). Sürdürülebilir orman işletmeciliğine
dayanan sertifikalandırmanın amacı, esnek olmayan orman iĢletme faaliyetlerinin etkilerini
azaltmak, plan yapım ve uygulama sürecini ĢeffaflaĢtırmak ve sebep-sonuç iliĢkisini
bütünleĢtirmek suretiyle, sonuca dayalı etkili ve ölçülebilir iĢletme esaslarını geliĢtirmektir.
Sertifikalandırma plan yapım ve uygulama sonuçlarının belirli standartlara göre denetimini
sağlar ve ürünlerin çevreye en az etkiyle tüketicilerin hizmetine sunulmasına yardımcı olur.
Böylece, ormanların sürdürülebilir iĢletimine geçiĢi resmileĢerek planlama ve uygulamaya
somut ve tarafsız denetleme imkanı sağlanır.
Günümüzde Rio ve Helsinki gibi uluslararası süreçlere dayalı FSC, ISO1400, PEFC, FSI
ve CSA gibi pek çok sertifikalandırma standartları mevcuttur. Bunlar aslında orman
amenajman planlarının hem yapımını ve hem de uygulamasını belirli bir sisteme dayandırarak
planlama sürecine disiplin getirmektedir. Ülkemizde Ģu anda mevcut olmayan bu gibi
sistemlerin benzeri ülkemiz sosyo-ekonomik ve ormancılık koĢullarına uygun bir Ģekilde
geliĢtirilmesi ve uygulanması gerekmektedir (Detay için Bkz BASKENT-TÜRKER 2000).
Sonuç
Günümüz planlama yaklaĢımları çağdaĢ planlama yaklaĢımlarıyla örtüĢmemektedir.
YetiĢme muhiti verilerinin eksikliği ve bundan kaynaklanan isabetsiz müdahaleler,
uygulayıcılara geniĢ sahalar verilmesiyle aĢırı iĢ yüklenmesi, personel politikasındaki
istikrarsızlık, istenilen özellikteki ağaçların alınarak tertip doldurulması amacıyla bakım
amaçlarının kovalanamaması, gençleĢtirme koĢullarının oluĢturulamaması ve sosyal baskının
bulunması gibi bilinen geleneksel nedenlerle beraber; eta kestirim modelinin olmayıĢı ve plan
seçeneklerinin oluĢturulamaması, orman dinamiğinin kavranamaması, ekonomik analizlerin
yokluğu, coğrafi veri tabanı oluĢturulamaması, orman değerlerinin sayısallaĢtırılıp
haritalarının yapılamaması, idare sürelerinin amaca göre dinamik yapıda belirlenememesi,
hasılat ve büyüme iliĢkilerinin devamlı deneme alanlarıyla izlenememesi ve sağlıklı hasılat
matrislerin oluĢturulamaması gibi ciddi eksiklerle planlar yapılmakta ve uygulanmaktadır.
Bu değerlendirmelere göre, ormancılık disiplininin özellikleri ve yeni açılımlar dikkate
alınarak, güncel talepleri içeren orman amenajman planlarının yapımına temel teĢkil edecek
ciddi bir tasarımın yapılması gerekmektedir. Bu tasarımın sağlıklı yapılmasının
garantilenmesi de araĢtırma ve geliĢtirme çabalarına yer verilmesiyle ancak mümkündür. Bu
sayede ancak ülke koĢullarına ve bilimsel gerçeklere özgün bir planlama modeli
oluĢturulabilecektir. Ancak, bu planlama modelin tasarlanması için;
Planlanacak orman ekosisteminin biyolojik ve ekolojik açıdan kavranması
Planlamada karar verme sürecinin sayısal temellere dayandırılması
Planlama yaklaĢımın belirlenmesinde çağdaĢ planlama anlayıĢının yakalanması
Planlamacılar ile toplum arasında planlı bir diyalogun oluĢturulması gerekir.
16
Bunlarla beraber; ülkemiz ormanlarının planlı olarak iĢletilmesi için yapılacak iĢlemler
kısaca Ģöyle özetlenebilir:
Rio zirvesiyle baĢlayan ve ormancılıkta sertifikalandırma ile uygulama fırsatı bulan çok
amaçlı ve çok ölçütlü ekosistem içerikli planlamaya dayalı sürdürülebilir ormancılık asla
bir ütopya olmayıp aksine bir gerçektir ve aynı zamanda zorunluluktur.
Amenajman planlarının baĢarıyla uygulanması, denetimi ve izlenmesi; her ne kadar plan
yapımı ve uygulayıcı yeteneğiyle doğrudan ilintili ise de, planların mutlaka uluslar arası
sözleĢmelerle çerçevesi çizilen bilimsel altlıklı ve ülke koĢullarına uygun hazırlanacak
baĢarım gösterge ve ölçütlere göre sertifikalandırma süreciyle de kontrol altına alınmalıdır
Ekonomik, ekolojik ve sosyo-kültürel değerleri ihtiva eden ve dolayısıyla karmaĢık yapı
gösteren planlama artık, geliĢtirilecek bilgisayar destekli modelleme ile hazırlanmalı ve
ekonomik verilere ve analizlere dayalı bir iĢletme planı Ģekline dönüĢtürülmelidir.
Modellemenin kısa vadede ülkemizde baĢlatılması için önce basit simülasyonla baĢlayıp
modelleme kavramı anlaĢıldıktan sonra uzaktan algılama, yöneylem araĢtırması ve CBS
üçgeni içerisinde çağdaĢ planlama modelleri ülkemizde de geliĢtirilmelidir.
Çok amaçlı-ekosistem tabanlı bir planlamanın gerçekleĢtirilmesi için gerekli coğrafi bilgi
sisteminin kurulması zorunludur ve planlı ormancılığın olmazsa olmaz Ģartıdır.
Ġdare süreleri, iĢletme amaçları ve orman dinamiğine paralel olarak düzenlenmelidir.
Planlamada doğal süreçler dikkate alınmalı ve olaylara karĢı tepkisel (reaksiyonel)
yaklaĢım yerine sistemi kontrol edebilecek baskın (proaksiyonel) yaklaĢım tercih edilmeli.
Süreklilik birimi iĢletme sınıfı değil geniĢ bir havzayı içeren planlama birimi olmalıdır.
Ülkemizin sosyo-kültürel, coğrafik, klimatik ve ekolojik açıdan olan farklılıkları dikkate
alınarak farklı planlama yaklaĢımları ve bunlara bağlı geliĢtirilen farklı orman amenajman
modellerinin farklı coğrafi bölgelerde uygulanabilecekleri gerçeği de unutulmamalıdır.
Etkin kararların alınması için alternatifler oluĢturulmalı ve her bir alternatifin oluĢturacağı
orman dinamiğinin sebep-sonuç iliĢkileri sayısal baĢarım ölçütleriyle kavranmalıdır.
Planlama tasarımının yapılmasında ve planlamada ciddi bir disiplinler arası dayanıĢmanın
ve eĢgüdümün sağlanması kaçınılmazdır. Orman amenajmancısı, plan yapımında ihtiyaç
duyulan tüm konuları bilmek ve bilgileri kendisi üretmek yerine konunun uzmanları ile
iĢbirliği yaparak daha kaliteli plan yapımı sergilenmelidir.
Ayrıca, planların baĢarıyla uygulanması için personel hareketliliği kontrol edilmeli ve
iĢletmeler prim ve baĢarım esası üzerine kurulmalıdır.
Eğitimde ve meslekte artık branĢlaĢmaya gidilerek planlamada istekli elemanlar
çalıĢtırılmalı ve amenajmanın sadece envanter olarak algılanmamalıdır.
Amenajman plan yapımı ve uygulaması orman endüstrisiyle mutlaka entegre edilmelidir.
Bunlarla beraber unutulmamalıdır ki, idealin yakalanması zor olmasına karĢın hedefte
idealin olması uygulanacak faaliyetlerin rasyonelliğini ve isabetliliğini gösterir ve yön tayin
eder. Yine unutulmamalıdır ki, geleceğin rotasını çizen planlamacı ve ormana imzasını atan
uygulayıcı, yedek parçası ve kullanma kavuzunun olmadığı orman ekosistemine planlarla
imza atarken, bir ağaç ya da meĢcere için feryat etmektense ormanı sistem yaklaĢımı ile
değerlendirmek zorundadır. Dolayısıyla, orman ekosisteminin sürdürülebilirliği sağlanmak
koĢulu ile orman değerlerinden sürdürülebilir faydalanmanın eniyilenmesi için gerekli modern
karar verme ve biliĢim teknolojilerinden faydalanmalıdır.
Kaynaklar
ASAN, Ü., 1992. Orman Amenajmanımızda YaĢ Sınıfları metodunun Dünü-Bugünü-Yarını,
Orman Amenajmanının Dünü Bugünü ve Yarını,16-19 Kasım, 41-57 s.
ASAN, Ü., 1999. Orman Kaynaklarının Çok Amaçlı Kullanımı ve Planlama Sistemleri,
Ormanların Çok Amaçlı Planlanması Toplantısı, 5-6 Mayıs, Bolu, 33-40.
17
BASKERVILLE, G., 1985, Adaptive Management Wood Availability and Habitat
Availability, Forest Chronicle, 171-175.
BAġKENT, E.Z., YOLASIĞMAZ,H.A. ve MISIR,M., 2001. Orman Ekosistem Amenajmanı,
I. Ulusal Ormancılık Kongresi Bildirileri, Türkiye Ormancılar Derneği, Ankara.
BAġKENT, E.Z. 1995. Türkiye Ormancılığı için Nasıl Bir CBS Kurulmalıdır? Ön ÇalıĢma ve
Kavramsal YaklaĢım: Turkish Journal of Agriculture and Forestry. 21(5) 493-505.
BAġKENT, E.Z. 1999. Amenajmanda Yeni Model’in ÇağdaĢ Orman Amenajmanı YaklaĢımı
Doğrultusunda Değerlendirilmesi, Bölüm II. Orman Müh Dergisi, 36(2), 21-32 s.
BAġKENT, E.Z. ve M.F. TÜRKER 2000. Sürdürülebilir Ormancılığa Doğru: Uluslararası
Standardizasyon, Sertifikasyon ve Ulusal Ormancılık Stratejileri, Erzurum
Ormancılık AraĢtırma Dergisi , DOAOAE Müdürlüğü Dergisi, Sayı 3, 28-46.
BAġKENT, E.Z., 2001. Combinatorial Optimization in Forest management Modeling,
Turkish Journal of Agriculture and Forestry, 25(2001), 187-194.
DAġDEMIR, Ġ. 2000: Ġdare Süresinin Belirlenmesi, Ġç Anadolu OAE Dergisi, 20 s., Ankara.
DAVIS L., and JOHSON, K., 1987. Forest Management, 3rd ed., MacGraw-Hill Pub., 790 p.
GRUMBINE, R. E., 1994. What is Ecosystem Management?, Conservation Biol., 8(1) 27-38.
KAPUCU, F., 1996, Orman Amenajmanı Ders Notları, KÜ Artvin Orman Fakültesi, Artvin
KONUKCU, M. 2001. Ormanlar ve Ormancılığımız, DPT Yayın no 2630, 238 sayfa.
KÖSE, S., 1986. Orman ĠĢletme Planlarının Hazırlanmasında Yöneylem AraĢtırması
Yöntemlerinden Yararlanma Olanakları, Dok. Tezi, KTÜ, FBE, Trabzon, 123 s.
KÖSE, S., BAġKENT, E.Z., SÖNMEZ. T ve U. KARAHALĠL 2002. Münferit planlamanın
Türkiye’de uygulanabilirliliğinin araĢtırılması. Orman Amenajmanında kavramsal
açılımlar ve yeni hedefler. 18-19 Nisan, Bahçeköy, Ġstanbul.
MISIR, M., 2001. Çok Amaçlı Orman Amenajman Planlarının CBS ve Amaç Programlama
Yöntemiyle Düzenlenmesi, Doktora Tezi, KTÜ FBE, Trabzon, 155 sayfa.
NOSS, F.R. 1989. Indicators for Monitoring Biodiversity: a Hierarchical Approach.
Conservation Biology, 4(4): 355-364.
SEYMOUR, R.R. and M.L. HUNTER. 1992. New Forestry in Eastern Spruce-Fir forests.
April 1992, Maine Agricultural Experiment Station, University of Main, 716pp.
USTA H.Z. 1991. Kızılçam Ağaçlandırmalarında Hasılat AraĢtırmaları, O.A.E. Yayınları,
Teknik Bülten Serisi, No: 219, Doktora Tezi, Ankara, 138 sayfa.
YEġĠL, A. 1992, DeğiĢik Sıklık ve Bonitetteki Doğal Kızılçam MeĢcerelerinin YaĢa Göre
GeliĢimi, Doktora Tezi, Ġ.Ü. Fen Bilimleri Ens., Ġstanbul,179 sayfa.
1
KOMBİNE OPTİMİZASYON TEKNİKLERİ VE EKOSİSTEM AMENAJMANI
Doç. Dr. Emin Zeki BAġKENT, ArĢ. Gör. H.Ahmet YOLASIĞMAZ
ArĢ. Gör. Mehmet MISIR, ArĢ. Gör. Günay ÇAKIR KTÜ Orman Fakültesi TRABZON
Kısa Özet Planlamaya konu orman iĢletme faaliyetlerinin en uygun bir Ģekilde modellenmesi son yirmi
yılın bilimsel çalıĢmalarına konu olmuĢtur. Klasik formüler yaklaĢım bir tarafa, simülasyon ve
matematik optimizasyona dayalı planlama teknikleri, orman amenajman planlarının yapımında
baĢarıyla kullanılmasına rağmen, her iki planlama tekniği de; ekonomik, ekolojik ve sosyal
değerlerin bütünleĢik bazda sürdürülebilirliğini hedefleyen ekosistem amenajmanı açılımına
tatminkar çözüm imkanları sunamamıĢlardır. Bu bildiride; orman ekosistem amenajmanı
kavramı tanıtılmıĢ ve planlama tekniklerin çağdaĢ amenajman planların yapımında
kullanılmasıyla ortaya çıkan darboğazlar tartıĢılmıĢtır. Planlamada model gereksinimi ve orman
amenajman problemlerinin yapısı açıklanmıĢ, alternatif kombine optimizasyon çözüm
tekniklerinin genel prensipleri üzerinde durulmuĢ; bunlardan anneal benzetme yöntemi
tanıtılmıĢ, ekosistem amenajmanı problemine çözüm getiremeyen geleneksel planlama
tekniklerine göre üstünlükleri tartıĢılmıĢ ve bunların ekosistem planlamasındaki rolü üzerinde
durulmuĢtur. Sonuç olarak, kombine optimizasyon tekniklerinin çok yönlü ve çok kriterli orman
ekosistem planlamasına çözüm imkanları sunduğu vurgulanmıĢtır. Uluslararası süreçler
çerçevesinde sürdürülebilir planlama ve sertifikasyon ilkeleri doğrultusunda Ģekillenen orman
amenajman planlama sürecini etkin kılacak bir modelleme sistemine geçilerek, amenajman
planlarının artık optimal karar verme teknikleri yardımıyla düzenlenmesi gerekmektedir.
Giriş
Ġnsanoğlu doğayla tanıĢtığı ilk günden bu yana kendisine karĢılıksız sunulan doğal kaynaklardan
önceleri bilinçsiz Ģekilde, sonraları ise istek ve ihtiyaçlarının çeĢitlenerek artması sonucu belli plan
ve yaklaĢımlar dahilinde yararlanmaktadır. Bu görevi üstlenen orman amenajmanının günümüzdeki
en büyük açmazı, kullanılacak planlama yaklaĢımı seçimi ile buna bağlı bilgi sistemi ve teknoloji
gereksinimidir. Planlama yaklaĢımı geliĢim sürecine (maksimum odun hasılatı, çok amaçlı
yararlanma, ekosistem amenajmanı) paralel olarak önceleri formüler bir tablo ortaya çıkarken;
yöneylem araĢtırması tekniklerinin ormancılıkta özellikle orman amenajmanında kullanımıyla
birlikte simülasyon, matematik optimizasyon ve son dönemde de kombine optimizasyon teknikleri
geliĢtirilmiĢtir. Bu geliĢmelerin temelini çevre bilincinin geliĢmesi ve doğayı anlama ve onu devam
ettirme ve ekosistem sürekliliğinin sağlanması gayretleri yatmaktadır. Bu açılımlara cevap vermek
amacıyla, özellikle coğrafi bilgi sistemleri teknolojisi ve nesne tabanlı programlama dillerinin
geliĢimi, ormancılıkta ekosistem bazında konumsal planlamanın daha gerçekçi temellere oturmasını
sağlamıĢtır.
Bilindiği üzere, ormanların sağladığı mal ve hizmet değerlerinin planlı ve sistemli olarak
topluma sunulması planlamanın en önemli sorunlarından biridir. Genelde planlama, mevcut durumu
belirlenen hedefe ulaĢtırabilmek için geçen süre içerisinde yapılması gereken iĢlerin baĢlangıçta
belirlenmesi iĢlevidir. Planlamanın sistemli yapılması da, onu etkileyen faktörleri bir bütün olarak
ele alan tutarlı bir yaklaşım tarzı ile çağdaĢ bilgi teknolojileriyle donatılmıĢ bilimsel yöntemlere
dayalı planlama tekniklerinin birlikte akılcı kullanılmasına bağlıdır.
Yaklaşım tarzı açısından ele alındığında, planlama sürecinin değiĢen toplum isteklerine ve
sosyo-ekonomik yapılara göre orman fonksiyonlarında faydalanma ilkelerinin belirlenerek planların
düzenlenmesi anlaĢılır. Yakın geçmiĢe kadar sadece odun üretimi amaçlı düzenlenen planlar, artık
çok yönlü yararlanmaya ve ekosistem sağlığını ve sürekliliğini sağlamaya yönelik hazırlanmaktadır.
Toplumun ormandan beklentileri, çevre ve ekosistem bilinci, geliĢen teknoloji ve biriken
ormancılık bilgisi ormanlardan faydalanmanın optimale yaklaĢtırmasına yardımcı olmaktadır.
2
Ekosistemi koruma, çevre etkilerini kontrol etme ve biyolojik çeĢitliliği sağlama konularında
bilinçlenme ve toplum hareketleri neticesinde iĢletme amaçları da değiĢmek zorunda kalmıĢtır.
Böylece, geleneksel orman amenajmanı filozofisi yahut kavramı yerini ekosistemin sürekliliğini
hedefleyen çok ölçütlü bir planlamaya terk etmiĢ ve sonunda Orman EKosistem Amenajmanı
(EKA) planlama yaklaĢımı gündeme gelmiĢtir. Ekosistem amenajmanı, ormanın sürdürülebilir
kullanıma açılmak suretiyle ekolojik bütünlüğün ve sağlığının idame ettirilmesidir. Ekolojik
bütünlülükten kasıt; doğal tür, populasyon ve ekosistem çeĢitliliğin topluca korunması ve bu
çeĢitliliği sağlayan ekolojik süreç ve yapının devam ettirilmesi anlaĢılmaktadır (BAġKENT-
YOLASIĞMAZ, 1999; BAġKENT VE ARK, 2001).
EKA, ormanların topluma sunduğu değerlerin zamansal boyutta sürekli akıĢını sağlarken,
planlamaya konu tüm orman alanını bir ekosistem bütünü olarak ele almaktadır (GRUMBĠNE,
1994; BAġKENT-YOLASIĞMAZ, 1999; BASKERVĠLLE, 1997). EKA orman ekosistemlerinin
konuma ve zamana bağlı olan dinamiklerini, yapacağı yerinde müdahalelerle kontrol altında
tutmayı hedefler. ĠĢletme amaçlarını gerçekleĢtirmek ve uygulanabilir plan hazırlayabilmek için,
meĢcere ya da patchlerin büyüklüğü, Ģekli, komĢu patch1 alanları ve bunların konumsal dağılımı
gibi orman ekosisteminin konuma ve zamana bağlı olan özellikleri zamansal boyutta ileriye dönük
tahmini yapılır ve plan dahilindeki müdahaleler ve bu müdahalelerin zamanları detaylı bir reçete
olarak en küçük plan ünitesi detayında verilir. Bu Ģekilde, karmaĢık yapıya sahip EKA problemini
çözecek karar destek sistemlerinin de uygun olması gerekecektir.
Karar verme tekniği açısından planlama ele alındığında, çözümde kullanılacak en uygun karar
destek sistemlerinin belirlenmesi anlaĢılmaktadır. ÇeĢitlenen ve örtüĢen iĢletme amaçları arasında
en uygun kombinasyonun seçilmesi, her bir meĢcereye en uygun teknik müdahale (iĢletme
teknikleri) reçetesinin hazırlanması ve aynı zamanda ortaya çıkacak optimal faydalanmanın gelecek
nesillere de garantilenmesi (kestirim) ancak ve ancak uygun bir planlama tekniği ile mümkündür.
Bu sürecin özünde de bilgisayar destekli karar destek sistemleri ve modelleme yatmaktadır.
Geleneksel olarak hazırlanan amenajman planlarında faydalanma teknikleri olarak kullanılan
basite indirgenmiĢ formüller, bir takım ciddi sebeplerden dolayı etkisini çoktan kaybetmiĢtir
(BAġKENT, 2001). Buna karĢın, son 20 yirmi yıllık dönem içerisinde ormancılık faaliyetlerinin
planlanmasında artık similasyon ve optimizasyon gibi bilimsel karar verme yahut modelleme
teknikleri kullanılmaya baĢlanmıĢtır. Bu geliĢmenin belki de en önemli nedeni, doğal kaynakların
planlanmasında odun ve yan ürünler üretiminin yanı sıra yaban hayatı, su kalitesi, rekreasyon ve
biyolojik çeĢitlilik gibi ekolojik ve sosyo-kültürel amaçların sıkça dile getirilmesidir. Bununla
beraber, planlamaya konu patch, bölmecik, meĢcere veya habitat gibi en küçük birimin içeriği ile
beraber büyüklüğü ve konumsal iliĢkilerinin yer aldığı etkili bir planlama modelinin geliĢtirilmesi
gerekliliğidir (BAġKENT, 2001, BAġKENT, ET AL., 2001) .
Planlanmanın sağlam temellere oturtulması için orman kuruluĢu ve konumsal dağılımın birlikte
oluĢturduğu orman ekosistem yapısının tanımlanması gereklidir. Orman yapısı; onu oluĢturan
birimlerin içeriğini, bileĢimini (kompozisyonunu) ifade eden orman kuruluĢu ile bu birimlerin
planlama sahasındaki konumsal dağılımın bir bileĢkesidir. Bir meĢcerenin ağaç türü karıĢımı,
geliĢme çağı, kapalılığı, hektardaki artımı ve serveti gibi tanımsal bilgiler orman kuruluĢunu
belirlerken; meĢcerelerin büyüklüğü, çevresi, komĢu meĢcereler, dere, yol, sırt ve göl gibi önemli
diğer konumsal detaylarla iliĢkisi ise konumsal yapıyı ifade etmektedir. Çok amaçlı ekosistem
tabanlı amenajman planlarının yapılması için bu Ģekilde tanımlanan orman yapısının karakterize
edilmesi (sayısallaĢtırılması) ve planlamada iĢlenmesi gerekmektedir. Çünkü, örneğin, klasik odun
üretimi maksimizasyonu yanı sıra su üretimi ve sedimantasyonu kontrol etme amacıyla iĢletilecek
bir ormanın gerçekçi-uygulanabilir planının yapılması için orman yapısını oluĢturan meĢcerelerin
içeriğinin yanı sıra; eğimi, bakısı, toprak-iklim özellikleri, yamaç uzunluğu, komĢu meĢcerelerle
1 Patch, belirli bir amaca yönelik tanımlanan ve bu açıdan çevresinden belirgin olarak ayrılan içerik ve konumsal yapı
itibarıyla coğrafi bir detayı yahut özelliği ifade eden bir kavramdır. Örneğin, odun üretimi amacı açısından meşcere/
bölmecikleri, transport açısından kesim bloklarını/bölmeleri, yaban hayatı açısından yaban hayvanlarının yaşam
alanlarını (habitat), biyolojik çeşitliliği ifade edebilecek belirli bitki topluluklarını yahut çok genel bir arazı
sınıflandırılmasında arazı kullanım sınıfları alanlarını ifade edebilir.
3
iliĢkileri ve su toplama havzasına olan yakınlığı gibi önemli konumsal bilgilerin de planlamada
iĢlenmesi gerekmektedir (BAġKENT, 2001). Ülkemizde Ģimdiye kadar yapılan planlarda ne yazık
ki, bu bilgiler yeterli olarak iĢlenememiĢ ve basit tek amaçlı bilimsel karar verme tekniklerinden de
uzakta bir planlama yapılmıĢ ve yapılmaktadır.
Ancak, konumsal özelliklerin, iĢletme amaçlarıyla beraber, çok yönlü bir orman amenajman
modelinde bütünleĢtirilmesi oldukça güçtür. Konumsal özelliklerin plana aktarılması denildiğinde;
modelde, plan üniteleri (kesim-bakım blokları gibi silvikültürel iĢlem birimleri) büyüklüğü, Ģekli ve
komĢuluk iliĢkilerinin bütünleĢtirilerek zamansal boyutta kontrol edilmesi, yani konumsal içerikli
kesim düzeninin kurulması anlaĢılır. Örneğin, üretim bloklarının maksimum ve minimum
büyüklükleri belli sınırlar çerçevesinde tutulabilir, mevcut ve tahmini yol ağına uygun kesim
blokları düzenlenebilir ve/veya komĢu üretim bloklarının ardıĢık periyotlarda üretime alınması
yahut iĢlem sürelerinin ertelenmesi etkin Ģekilde plana aktarılabilir. Su üretimini yahut erozyonu
doğrudan etkileyen meĢcerelerin bir su toplama havzasındaki nispi konumsal iliĢkileri planlamaya
aktarılabilir. Tüm bu konumsal detaylar çeĢitlenen iĢletme amaçlarının gerekli unsurlarıdır. Ancak,
bu ve orman kuruluĢu parametrelerin sayısallaĢtırılarak bir planda bütünleĢik tarzda temsil edilmesi
yani modellenmesi oldukça zor ve karmaĢık bir iĢtir (BAġKENT-YOLASIĞMAZ, 1999). Öyle ki;
genellikle amaçları temsil eden parametrelerin ölçüm birimleri aynı olmayabilir ve
sayısallaĢtırmada farklı metotlar kullanılabilir. Örneğin, orman ürünleri, orman varlığının miktarıyla
(ha, m3 cinsinden) ortaya konulurken; biyolojik çeĢitlilik ise bir ormandaki türlerin sayısı, farklı
orman tiplerinin sayısı, büyüklüğü ve konumsal dağılımı (bitiĢik, parçalı) ile ortaya konabilir.
Konumsal yapıyı plan amaçlarıyla bütünleĢtirme esnasında ortaya çıkabilecek sorunu bir ön
sınıflandırma yoluyla gidermek alternatif çözüm yaklaĢımı olsa da, ilerideki planlama seçeneklerini
daralttığı ve muhtemel optimal çözümü engellediği için iyi bir yaklaĢım tarzı olarak
benimsenmemektedir (NUR ET AL., 2000; MURRAY, 1999). Sonuç olarak, geleneksel planlama
yaklaĢımları ve çözüm teknikleri orman amenajman planlarında özellikle konumsal içerikli
amaçların gerçekleĢtirilmesinde yetersiz kalmaktadır.
Bu eserde; formüler yaklaĢım bir tarafa, similasyon ve optimizasyona dayalı modelleme
teknikleri kısaca tanıtılmıĢ, karĢılaĢtırmaları yapılmıĢ EKA problemlerinin tasarım ve
modellenmesinde yetersizlikleri irdelenmiĢ ve alternatif bir çözüm yolu olan kombine optimizasyon
teknikleri tanıtılmıĢtır. Meta-buluĢsal teknikler olarak ta bilinen bu karar verme yöntemlerinden,
simulated annealing tekniği açıklanmıĢ ve bir örnek orman alanında basit bir uygulaması
yapılmıĢtır.
Planlama Problemi Çözüm Tekniğinin Araştırılması
Günümüze dek, orman amenajman problemlerinin çözümü ve planlarının yapımı için
simülasyon ve matematik optimizasyon teknikleri kullanılmıĢtır. Similasyon, ormanın dinamik
yapısının modellenmesinde önemli bir yer teĢkil eden sezgisel bir yaklaĢımdır ve karmaĢık
matematiksel kuramlardan uzaktır. Simüle edilecek ormanın öncelikle mevcut kuruluĢu tanımlanır,
iĢletme amacı belirlenir, potansiyel teknik müdahale yahut iĢletme tekniklerinin planlama ünitesine
(örneğin meĢcere) uygulanma kuralları tespit edilir ve her bir teknik müdahalenin uygulanacağı
miktar hedef değeri olarak belirlenir (ġekil 1). Bu iĢlemler yapıldıktan sonra, mevcut orman
kuruluĢu periyodik olarak ardıĢık çözümle belirlenen planlama yörüngesi sonuna kadar kestirilir.
Simülasyonda özgün belirleyici unsurlar, hedeflerin ve kuralların önceden belirlenerek her bir
periyottaki çözümün diğer periyotlardan bağımsız olmasıdır. Diğer bir ifadeyle, bir planlama
döneminde (periyot) verilecek kararlar diğer periyotlardaki muhtemel etkisi kestirilmeden
alınmaktadır. Simülasyonun önemli bir eksikliğini oluĢturan bu özelliğe karĢın, orman dinamiği
zaman boyutunda daha iyi kavranmakta ve verilecek kararlar ise anlaĢılır ve sebep-sonuç iliĢkilerine
dayandırılarak daha isabetli olarak verilmektedir. Bugüne kadar geliĢtirilen simülasyona dayalı
orman amenajman modellerinden bazıları Ģunlardır: Timber RAM, TREES, TEAMS, ATLAS,
SPECTRUM, WOODSTOCK, HSG, FORMAN, GISFORMAN, WSM2. Ancak, bu yaklaĢım tarzı
karmaĢık problemlerin çözümünde yetersiz kalmaktadır. Simülasyon yöntemi zaman içerisindeki
periyotlar-arası mübadeleyi ele almakta yetersiz olduğu için optimal bir çözüm üretmez. Ayrıca
4
birden fazla amaca simülasyon modellerinde yer verilemediğinden etkin değildirler. Oysaki, orman
amenajmanında birden fazla amaç yer almaktadır; bunların bir çoğu birbiriyle çeliĢmekte, konumsal
özellik içermektedirler ve genellikle optimal ya da optimale yakın çözümler gerektirmektedirler.
P222222222
Zaman
Pn P3 Periyot1
Silvikültürel Müdahaleler
m3
zaman
Odun Üretimi
Çıktılar
Denetim ve Çözümün
Yinelenmesi
Teknik Müdahaleler Kurallar, hedefler,
kısıtlar
ha
zaman
Yaban Hayatı
ha
zaman
Gençleştirme
Şekil 1. Simülasyon Tekniğine Dayalı Modelleme Süreci.
Similasyon tekniğinin yukarıda sıralan ciddi eksikliklerinden dolayı, planlamada alternatif
olarak doğrusal programlama ve amaç programlama gibi matematiksel optimizasyon teknikleri
kullanılmaktadır. Optimizasyon teknikleri, bir yahut bir çok amacı içeren optimal çözümler
sunduğu için planlayıcılar tarafından doğal olarak daha cazip görünmektedir. Optimizasyon
tekniklerinin önemli özellikleri; planlamayı bir bütün olarak ele alması, çözüme sistematik
yaklaĢması ve optimal (en iyi) çözümü garantilemesidir. Modellemede daha önceden
sayısallaĢtırılan orman kuruluĢu, hasılat matrisleri ve potansiyel iĢletme tekniklerine göre uzun
vadeli kestirim yapılır (ġekil 2). Ancak, burada planlama yörüngesi boyunca her bir planlama
ünitesine uygulanabilecek tüm potansiyel alternatif müdahale listesi hazırlanır. Modelleme tekniği
ise, hazırlanan bu alternatif potansiyel listeden belirlenen amacı yahut amaçları eniyileyen tek bir
seçeneği çözüm olarak belirler. Optimizasyonda dikkat edilecek önemli husus, planlayıcının
potansiyel listeyi hatasız ve kapsamlı hazırlayabilmesidir. Çünkü, optimal çözüm matematiksel
formülasyonla doğrudan orantılıdır. Optimizasyon tekniğinin planlayıcıya sağladığı bir katma değer
ise, elde edilen çözüme iliĢkin ileri duyarlılık analizlerinin (ekonomik analiz) yapılmasına yardımcı
olacak ek bilgilerin sunulmasıdır. Burada planlayıcı, çözümler üzerinde yapılabilecek
değiĢikliklerin planlamaya olan etkilerini sayısal olarak belirleyebilmektedir ki bu da
optimizasyonun sunduğu önemli bir avantajdır. Orman amenajman problemini çözmede geliĢtirilen
matematik optimizasyon modellerinden bazıları Ģunlardır: TimberRAM, MUSYC, FORPLAN,
SPECTRUM, WOODSTOCK, SFMM.
5
Amaç Fonksiyonu ve Kısıt Denklemleri
Çıktılar
Amenajman Planı
Zaman
Duyarlık Analizi
m3
zaman
Odun Üretimi
Maksimum
?
ha
zaman
Yaban hayatı
ha
zaman
Yaşlı Orman
hayatı
Şekil 2. Matematik Optimizasyon (Doğrusal Programlama) Tekniğine Dayalı Modelleme Süreci.
Similasyon ve optimizasyon teknikleri karĢılaĢtırıldığında bazı ortak ve farklı yanları olduğu
açıkça görülmektedir. Ortak yanları Ģunlardır: baĢlangıç orman kuruluĢunun tanımlanması, meĢcere
geliĢim seyirleri (hasılat tablosu) yani büyüme matrislerini oluĢturulması ve performans ölçütlerinin
belirlenmesidir. Bununla beraber, similasyon ile optimizasyon tekniklerinin farklı yanları ise
karĢılaĢtırılmalı olarak Tablo 1'de gösterilmiĢtir.
Tablo 1. Similasyon ve Optimizasyon Tekniklerinin Genel Bir KarĢılaĢtırması.
Optimizasyon Similasyon
Nasıl olmalı kuram-analizler üzerine kurulur Ne olabilir kuram-analizleri üzerine kurulur
Daha önceden araçlar belirlenir ve hedef
hesaplanarak bulunur
Daha önceden belirlenen hedeflere
ulaĢtırılacak araçlar hesaplanır
Periyotlar arası mübadeleyi öngören
sistematik çözüm algoritması içerir
Periyotlar arası mübadele yok sayan ardıĢık
çözüm algoritması içerir
Optimal çözümü garantiler Optimal çözümü garantileyemez
Sebep-sonuç iliĢkileri yorumlayıcıya daha
kapalıdır
Sebep-sonuç iliĢkileri açık ve daha anlaĢılır
konumdadır
Yukarıdaki açıklamalar ve karĢılaĢtırmalara göre optimizasyon tekniklerinin simülasyona göre
önemli üstünlükleri olduğu ve dolayısıyla ekosistem amenajmanında kullanılabilecekleri ortaya
çıkmaktadır. Ancak, ekosistem amenajmanı problemlerinin çözümünde kullanılan doğrusal
programlama ve amaç programlama gibi matematik optimizasyon tekniklerinin bazı kısıtlayıcı
koĢulları ya da önemli yetersizlikleri bulunmaktadır. Bunları aĢağıdaki Ģekilde sıralamak
mümkündür:
1. Karar değiĢkenleri arasında doğrusal iliĢki olmalıdır, ancak orman ekosistem
planlanmasında bazı karar değiĢkenleri arasında doğrusal iliĢki olmayabilir.
2. Bu teknikler, teknik müdahale reçetesinde kesirli çözümler sunmaktadırlar. Örneğin,
optimal çözümde, 30 hektarlık bir ladin-göknar karıĢık meĢceresinin birinci periyotta
10,5 hektarlık kısmı son hasılat kesimine, 12.5 ha'lık kısmı üçüncü periyotta ve kalan
6
kısmı da altıncı periyotta son hasılat kesimine alınabilir. Bu durum plan uygulamasında
ciddi sorunlar çıkartacaktır. Kesime tabi olacak kısmın bu meĢcerenin neresinden olacağı
sorun olurken parçalı ekosistem oluĢacak ve üretim faaliyetlerinin etkinliği azalacaktır.
3. Konumsal özellikleri içeren bir ekosistem planlamasında, karar değiĢkenleri ve planlama
kısıtları sayısı artacak ve dolayısıyla matris boyutu aĢırı derecede büyüyeceğinden
optimal çözüm zorlaĢacak hatta imkansızlaĢacaktır. Örneğin, planlamada yaban hayatı
dikkate alındığında, habitat alanlarının modelde gösterilmesi için bir takım ek karar
değiĢkenleri oluĢturulacak ve bu alanlarının Ģekli, büyüklüğü ve komĢu habitatlarla olan
iliĢkilerini düzenleyen bir takım da ek kısıtlayıcı denklemler oluĢturulacaktır.
Dolayısıyla, matrisin boyutu büyüyeceğinden mevcut bilgisayar imkanlarıyla çözmek
imkansızlaĢacaktır.
4. Bazı konumsal özelliklerin (amaç ve kısıtların) matematiksel ifadesi çoğu zaman
mümkün değildir. Matematik optimizasyon tekniklerinin, ormanın konumsal yapısını
ormanın kuruluĢu ile beraber model içerisinde bütünleĢtirmesi neredeyse mümkün
değildir (MURRAY 1999; NUR ET AL., 2000).
5. Matematik optimizasyonda karar değiĢkenleri katsayıları daha önceden kestirilen
belirgin değerlerdir, yani ortaya çıkan model deterministik yapıdadır. Oysaki, orman
ekosistemi doğaya açık bir sistem olduğundan, çevre etkileri nedeniyle olayların
meydana geliĢi olasılıklara dayanmaktadır, gerçekte stokastik yapıdadır. Örneğin, 30 yıl
sonra gençleĢtirilecek bir Çs+L+Gn meĢceresinin doğal gençleĢtirme sonrası geliĢimi,
%70 olasılıkla Çs+L ve %30 olasılıkla tekrar Çs+L+Gn meĢceresi Ģeklinde seyredebilir.
6. Orman amenajman problemleri matematiksel programlama teknikleri çerçevesinde
formüle edilmelidir. Örneğin, üretim blokları uygun çözümün sağlanması için
problemde, karar değiĢkenlerinin tanımlanması ve kısıtlarla iliĢkiye getirilmesi için ön
tanım yapılması gerekir. Böyle bir ön tanım yahut belirleme, daha iyi çözüm arayıĢında,
alternatif konumsal konfigürasyonları ve silvikültürel müdahaleleri kısıtlamaktadır.
7. Belirtilen bu nedenlerden dolayı, matematik optimizasyon modellerinde uygun çözüme
ulaĢabilmek için homojen üniteler olan yaĢ sınıfları ve meĢcere tipleri karar değiĢkenleri
olarak belirlenmektedir. Bu yüzden de, meĢcere yahut bölmecik düzeyinde detaylar ve
konumsal çözünürlükte ciddi kayıplar söz konusu olmaktadır. Sonuçta, bu Ģekilde
düzenlenecek planların arazide uygulanabilirliği bir hayli zorlaĢmaktadır.
Bu eksikliklerden, örnek olarak patch (meĢcere tipleri) büyüklükleri ve konumsal dağılımı
dikkate alındığında, problemin daha karmaĢıklaĢtığı ve boyutunun da arttığı görülmektedir. ġekil
3’te görüldüğü gibi, sadece ĠY ve Y meĢcere alanlarının amenajman planında kontrolü daha kolay
iken, bu alanların bir taraftan belirlenen hedeflere göre geliĢme çağları itibarıyla, öte yandan arazide
oluĢturdukları patch büyüklükleri itibarıyla belirlenen hedeflere göre kontrol edilmesi oldukça
zorlaĢacaktır. Ayrıca, karmaĢıklaĢan bu yapının çoğu defa matematiksel ifadesi kolay değildir, hatta
çoğu defa mümkün değildir.
Yukarıda belirtilen ve örneklendirilen eksiklikler arasında, model çözümünü oldukça
karmaĢıklaĢtıran patch büyüklükleri ve dağılımının yanında üretim bloklarının büyüklükleri ve
komĢu alanlar gibi konumsal iliĢkiler öne çıkmaktadır. KarıĢık Tamsayı Programlama (Mixed
Integer Programming) gibi gevĢetilmiĢ optimizasyon teknikleri bu gibi konumsal özellikleri dikkate
alarak kesim blokları büyüklükleri ve komĢu kesim blokları arasında erteleme süresini entegre etse
de, tamsayı özelliği ile iyice artan problemin boyutu ve doğrusal olmayan konumsal özellikli
amaçların varlığı dikkate alındığında, çözüm zamanı aĢırı derecede uzamakta dolayısıyla gerçek
problemlerin çözümünde istenen baĢarıyı sağlayamamaktadır (MURRAY. 1999: LOCKWOOD-
MOORE, 1993; BETTĠNGER ET AL., 1998). Örnek olarak, BETTĠNGER ET AL., (1998) KarıĢık
Tamsayı Programlama tekniğini kullanarak beĢ yıllık periyotlar için 700 plan ünitesinden oluĢan
planlama biriminin, sadece üretime dayalı planlamasını yapmıĢ ancak, uygun bir süre içerisinde
uygun çözüme ulaĢamamıĢtır. Buna karĢılık, bu planlama problemin boyutunu 40 üniteye kadar
indirmiĢ ve günlerce bekledikten sonra ancak uygun bir çözüm bulabilmiĢtir. Optimizasyon
7
teknikleri küçük alanları içeren planlama problemlerinde dahi patchlerin konumsal dağılımı gibi
özellikleri içeren çözümler sunamamaktadır. Belki de bunun kanıtı, Ģimdiye dek bu konumsal
özellikleri matematiksel programlama teknikleri ile çözen bir araĢtırmanın literatürde henüz
olmayıĢıdır.
Şekil 3. Patch Tiplerinin Ġçeriği, GeliĢme Çağları Ve Konumsal Dağılımı Kombinasyonunun
Gösterimi (ĠY: Ġğne Yaraklı, Y:Yapraklı, GS:Gençlik ve Sıklık, SD:Sırıklık ve Direklik,
ĠA:Ġnce Ağaçlık, OA: Orta Ağaçlık, KA:Kalın Ağaçlık).
Buraya kadar yapılan açıklamalara göre, ne simülasyon ne de matematik optimizasyon
teknikleri tek baĢlarına EKA problemlerini çözme yeteneğine sahiptirler. Bu nedenle, alternatif bir
modelleme yaklaĢımına gereksinim vardır. Burada akla gelen ilk yaklaĢım tarzı, iki aĢamadan
oluĢan bütünleştir-çöz-ayrıştır hiyerarĢik yaklaĢımıdır (WALTERS-FEUNEKES, 1994). Burada
amaç, problemin boyutlarını küçülterek karar değiĢkenleri sayısı sorununu aĢmak ve aynı zamanda
mümkün olduğunca optimizasyon tekniğinin avantajlarından yararlanmaktır. Bunun için, öncelikle
meĢcereler, stratum (meĢcere tipleri) yahut yaĢ sınıfları itibarıyla gruplandırılır ve optimizasyon
teknikleri ile stratejik bir planlama yapılır. Coğrafi detayların olmadığı stratejik planda çeĢitli doğal
kaynakların uzun vadede sürekli akıĢı garantilenmektedir. Daha sonra, hazırlanan uzun vadeli bu
stratejik plan, sezgisel bir yaklaĢımla meĢcere bazında ayrıĢtırılarak teknik müdahalelerin coğrafi
konumlarını gösteren taktiksel bir planlamaya dönüĢtürülür. Üretim bloklarının planlanması olarak
da bilinen taktiksel planda kesim bloklarının konumsal dağılımı, üretim düzeni ve kesim bloklarına
komĢu bloklara yapılacak müdahalelerdeki geciktirme yada erteleme gibi konular yer alır.
Bu yaklaĢımın dezavantajlarından birincisi, stratejik planın hazırlanmasında, birleĢtirilen
meĢcerelerin simülasyon tekniğinden bağımsız olarak ele alınmasıdır. Dahası, stratejik düzeyde elde
edilen optimal çözüm, taktiksel düzeyde müdahale görecek alanların ayrımı esnasında geçerliliğini
yitirmektedir. Buna ek olarak; patch büyüklüğü ve konumsal dağılımı gibi konumsal özelliklerin ve
biyolojik çeĢitliliğin sağlanması gibi diğer önemli konularda plan amaçlarıyla çeliĢen/örtüĢmeyen
yanları bulunmaktadır. Özetle; bu yaklaĢım tarzı da karmaĢık konumsal yapı içeren EKA
problemlerine uygulanabilir çözümler sunmakta yetersiz kalmaktadır. Dolayısıyla, bütünleĢik
planlamayı hedefleyen similasyon ve optimizasyon tekniklerinden karma bir modelleme yaklaĢımı
ikinci bir alternatif modelleme yaklaĢımı olarak karĢımıza çıkmaktadır.
Ekosistem Amenajmanı Problemin Bütünsel Doğası
EKA problemleri, aslında, çok uzun vadede bir çok veri katmanından oluĢan, çok sayıda farklı
silvikültürel müdahaleleri gerektire, konumsal orman modelleri içerisinde, temel yada en küçük
plan ünitesi meĢcereler olan kombine/bütünsel problemlerdir (NUR ET AL., 2000; MURRAY,
PatchTipi
İY
İYY
Y
YİY
GelişmeÇağı -Hedef
20%
15%
25%
25%
15%
0-20ha
21-40ha
41-80ha
81-120ha
>120ha
20%
20%
20%
20%
20%
PatchAlanı -Hedef
GS(a)
SD(b) İA(c)
OA(d) KA(e)
0-20ha
21-40ha
41-80ha
81-120ha
>120ha
20%
20%
20%
20%
20%
10%
15%
25%
30%
20%
GS(a)
SD(b) İA(c)
OA(d) KA(e)
8
1999). Bu tip problemlerde, karar seçenekleri sayısı faktoriyel olarak büyük rakamlara ulaĢmakta
ve dolayısıyla bütün seçeneklerin değerlendirilmesi mümkün olamamaktadır. Sadece odun üretimi
amacı ve tek iĢletme tekniği esas alınsa bile, planlama probleminin boyutu exponansiyel olarak
hızla artmaktadır. Örneğin, tek bir periyot için verilen bir orman alanın odun üretimi amaçlı planı
yapılmak istensin. Planlamaya konu alan 20 ünite ya da meĢcereden oluĢtuğunda, 220
ya da
1,049x106 değiĢik alternatif düzen, 100 meĢcere olduğunda ise 1,267x10
30 alternatif düzen var
demektir. Eğer plana konu alan 10 bin meĢcere ve periyot sayısı 10 olursa alternatif sayısı bir anda
astronomik rakamlara ulaĢacaktır. Her bir alternatifi değerlendirmek imkansız olduğundan doğrusal
programlama ve amaç programlama gibi tanımsal algoritmalar bu büyüklükteki problemleri
çözmekte yetersiz kalmaktadır. Dolayısıyla, EKA’nın bütünleĢik çok sayıda alternatif
kombinasyonlar içermesi ve bunların çoğunluğunun da uygun çözümler olmayıĢı nedeniyle
uygulanacak çözüm stratejisi daha akıllı bir çözüm arama tekniği olan kombine optimizasyon
teknikleridir.
Kombine Optimizasyon
EKA gibi geniĢ kapsamlı karmaĢık kombine problemleri içeren modellerde çözüm arayıĢı
samanlıkta iğne aramaya benzetilmektedir. Meta-buluĢsal ya da Kombine Optimizasyon Teknikleri
olarak adlandırılan simulated annealing ve tabu arama gibi yöntemler özellikle bütünleĢik
problemlerin çözümünde kabul edilebilir bir süre içerisinde iyi/yeterli sonuçlar vermektedirler
(LOCKWOOD-MOORE, 1993; BOSTON-BETTĠNGER, 1998; BAġKENT-JORDAN, 2001).
Akıllı arama yöntemleri olarak da adlandırılan bu yöntemler, 1980’lerden beri geleneksel
yöntemlerin baĢarısız ya da etkisiz/yetersiz olduğu karmaĢık optimizasyon problemlerinin
çözümünde sıkça kullanılmaktadırlar.
Bir kombine optimizasyon yahut meta-buluĢsal teknik, problemi tanımlayan karar değiĢkenlerin
potansiyel tüm çözüm kombinasyonlarını denemeden sadece bazılarını ardıĢık çözümle değiĢtirmek
suretiyle optimal çözüme ulaĢmayı hedefler. Diğer bir ifadeyle, tekniğin çözüm esası, ardıĢık
çözüm aramanın problemin belli kısımlarına yoğunlaĢtırılmasına dayanır. Bu Ģekilde her bir
iterasyonda elde edilen alt çözümler, bütünsel yaklaĢımla ele alınarak ustaca bir araya getirilir
(BAġKENT-JORDAN, 2001; BEASLEY ET AL., 1993). Burada, matematik optimizasyon
tekniklerinde olduğu gibi bir matris oluĢturma olmadığı gibi kullanılan katsayılar da deterministik
olmayabilir. Bu açıdan, teknik daha esnek bir yapı göstermektedir. Temelde bir meta-buluĢsal
yöntem birden fazla alt algoritmalar içeren karma bir arama tekniğidir, öyle ki; çok geniĢ problem
alanı içerisinde yer alan lokal çözüm bölgelerini ince bir ustalıkla birleĢtirir. Bu yöntemler,
matematiksel olarak formüle edilmesi güç olan bir problemi, isteğe bağlı kurallara göre formüle
etme yeteneğine sahiptirler (GLOVER-LAGUNA, 1997). Genel yapısı amaç programlamaya
benzeyen bu yöntemlerde; bir kombine amaç denklemi, her bir amaca iliĢkin hedefe ulaĢım kuralları
ve gevĢetilmiĢ bir takım kısıtlardan oluĢmaktadır. Kombine amaç denklemi genellikle
minimizasyon Ģeklinde olup her bir amacın daha önceden belirlenen hedefinden sapma durumuna
göre verilen ceza miktarlarının toplamını ifade etmektedir (BAġKENT-JORDAN, 2001). EKA
planlaması dikkate alındığında, genel amaç denklemi Ģöyle olacaktır:
Minimum 6
1
0
k
kk FwE
Burada:
E0 = uygulanan silvikültürel müdahalelere göre ortaya çıkan genel amaç fonksiyonu değeri,
wi = i amacının ağırlıklı katsayısı,
Fi = odun üretimi akıĢının kontrolü, erozyon kontrolü, su üretimi, kesim ve bakım blokları
büyüklüğü, patch/habitat büyüklükleri ve dağılımı gibi n sayıdaki plan amacına bağlı
farklı ceza fonksiyonları değeri.
Buradaki temel amaç fonksiyonun her bir bileĢeni, yani alt amaç fonksiyonu, genellikle parasal
olarak ifade edilmeyen birimlere iliĢkin ceza fonksiyon değerlerinin toplamını ifade eder ve farklı
amaçlar arasında öncelik ve değiĢim mekanizması olarak kullanılır. Bu nedenle amaç fonksiyonu
9
farklı birimlerdeki servet, alan, populasyon, nakit akıĢı, sedimantasyon, ton, patch büyüklüğü ve
dağılımı gibi farklı amaçlara yönelik ölçümleri bir arada bulundurur.
Teknik açıdan yokuş tırmanma yolları olarak adlandırılan bu tekniklerde her hangi bir kati
sınırlandırma söz konusu değildir. Mutlak yokuĢ tırmanma, simulated annelaing, tabu arama ve
genetik algoritma çözüm teknikleri kombine optimizasyonun yöntemlerine örnek olarak verilebilir.
Bu eserde, sadece simulated annealing ve kısmen de olsa tabu arama üzerinde durulacaktır.
Simulated Annealing (Anneal Benzetme)
SA, optimal depolama, elektronik devrelerin tasarımı, gezici satıĢ elemanlarının optimal satıĢ
programı ve üretim ıskalalarının hazırlanmasına iliĢkin problemlerin çözümünde etkin olarak
kullanılmaktadır (KĠRKPATRĠCK, 1984; LOCKWOOD-MOORE, 1993; OHMAN-ERĠCKSSON,
2000). Orman amenajmanında ise, ormanı oluĢturan binlerce meĢcereden her birine yapılacak olan
onlarca teknik müdahalelerin uzun zaman içerisinde en iyi alternatif müdahale reçetesinin
belirlenmesinde baĢarıyla kullanılmaktadır.
SA yöntemi, karmaĢık kombine problemlerin optimal çözümünde kapsamlı arama ve belli
alanlarda yoğunlaşma arama tekniklerini kullanan iterasyona dayalı matematiksel bir çözüm
tekniğidir (BEASLEY, 1993). Kapsamlı arama denilince, problemi oluĢturan çözüm alanı içerisinde
yeni ve bilinmeyen çözüm alanlarının taranması ve denenmesi anlaĢılır. Uygun çözüm alanına
yoğunlaĢma denildiğinde ise, daha önceki çözüm alanlarını dikkate alarak daha iyi çözüme ulaĢmak
için bu çözüm alanlarındaki potansiyel çözüm kombinasyonlarını mümkün olduğunda tarama
kastedilmektedir. Her iki çözüm arama tekniğinin bir karması oldukça etkindir, ancak yine de, en
iyi ya da optimum çözüme ulaĢmak oldukça zordur. Çünkü, karar seçeneklerinin sayısı faktoriyel
olarak arttığından hepsi değerlendirilemez ve uygun çözüme giden yol her zaman için genel optimal
sonuca yahut çözüme ulaĢmayı garantileyemez.
EKA problemlerinin matematiksel formülasyonu ve çözümünde dört temel bileĢen vardır
(BAġKENT-JORDAN, 2001). Bunlar,
ormanın ekosisteminin tanımlanarak modelinin kurulması,
genel bir amaç fonksiyonunun belirlenmesi,
bir çözüm değiĢim stratejisinin oluĢturulması ve
çözümü yönlendirecek kontrol parametrelerin belirlenmesidir
Orman modeli, orman ekosisteminin mevcut yapısını temsil eden öğeler (orman envanteri),
ormanın gelecekteki dinamiğini belirleyen meĢcere geliĢim eğrileri yani artım ve büyüme modelleri
(hasılat matrisleri) ve her bir meĢcereye yapılacak teknik müdahaleleri gösteren özettir, aynı
zamanda problemin ilk çözümüdür. Burada, ormanın yapısı orman kuruluĢu ve konumsal dağılımını
birlikte ifade etmektedir. Ormanı tanımlayan her bir parametre sayısal olarak belirlenmelidir.
Genel amaç fonksiyonu, ormanın sunduğu değerleri ormandan olan talepler doğrultusunda
eniyileyen matematiksel bir ifadedir. Çok sayıda alt amaçların anlamlı bir Ģekilde
bütünleĢtirilmesidir. Her bir alt amaç, daha önceden belirlenen bir ceza fonksiyonu ile temsil edilir.
Bu amaç fonksiyonları genel amaç fonksiyonu içerisinde tanımlanırlar, ancak farklı değerleri temsil
ettiklerinden genel amaç fonksiyonunda bütünleĢtirilmeleri için birimsiz olarak saptanırlar. Her bir
amaca ait birimsiz bu ceza değerleri, o amaç için belirlenen hedeften olan sapma miktarının bir
fonksiyonudur. Bu ceza değerleri, belirlenen hedefe ulaĢmak ve amaçlar arasında dengeyi sağlamak
için geliĢtirilmiĢ etkin mekanizmadır.
Çözüm değişim stratejisi, bir önceki çözümden (iterasyondan) bir sonraki çözüme geçerken
mevcut çözümde yapılması gereken değiĢimi tanımlar. Burada, çözüm bir planı göstermektedir.
DeğiĢim stratejisi, bir sonraki iterasyona geçerken planda yapılacak değiĢimin daha iyi bir sonuca
en kısa yolla nasıl ulaĢtırılacağı esası üzerine belirlenir. Örneğin, birim alanda en fazla artım yapan
yahut en fazla ürün kaybı olan meĢcerelere öncelik verilerek bir sonraki çözüme gidilmesi, yahut
kritik planlama periyodundan baĢlayarak çözüme gidilmesi, yahut ta bir önceki çözümde iki-üç
meĢcereyi (kesim bloğunu) ele alarak karĢılıklı planlama seçeneklerinin değiĢtirilmesi gibi. DeğiĢim
stratejisi; rasgele yahut belli kurala göre seçilmiĢ değiĢime aday bir meĢcere, önceki planlama
seçeneği ve rasgele yahut belli kurala göre belirlenmiĢ yeni planlama seçeneğinden oluĢur.
10
MeĢcere: ÇsLcd3, önceki reçete: 3. periyotta aralama kesimi, 5. periyotta son hasılat kesimi, yeni
reçete: 1. periyotta aralama kesimi, 3. periyotta son hasılat kesimi gibi. Aslında, bu kavram anneal
benzetme tekniğinin en önemli bileĢenini oluĢturur; çünkü itinasız seçilecek bir değiĢim stratejisi
çözümü kötü bir sonuca ulaĢtırdığı gibi iyi bir sonuca ulaĢmayı da kısa sürede gerçekleĢtirmeyebilir.
Yahut, değim stratejisi sürekli kendini yenileyen bir döngüye girerek çözümü zorlaĢtırabilir.
Dolayısıyla, etkin bir değiĢim stratejisi kullanmak yahut geliĢtirmek baĢlı baĢına bir sanattır, zaten
tekniğin etkin, esnek ve höristik olmasının sırrı da burada yatmaktadır.
Kontrol parametreleri, simülasyonun baĢlama, seyretme ve bitiĢ sürecini belirleyen ve tekniğin
performansını doğrudan etkileyen öğelerdir. Bunlar Tablo 2'de listelenmiĢ ve açıklanmıĢtır.
Tablo 2. Simulated Annealing Algoritmasında Kullanılan Kontrol Parametreleri Ve Tanımları
Parametre Rumuz Tanımı
BaĢlangıç ısısı T Simülasyonun baĢlangıç durumunu gösteren bir parametredir
Isı düĢürme aralığı L
Similasyon ilerledikçe ısının belirli aralıklarla düĢürülmesi
gerekir. Sistem ısısını düĢürmeden önce ne kadar çözüm
değiĢikliğin yapılması gerektiğini gösteren parametredir.
Isı düĢürme oranı c Sistem ısısının her bir değiĢiminde ne kadar hangi oranda bir ısı
değiĢikliğinin yapılacağını gösteren parametredir.
Kabul olasılığı P Tüm iterasyon boyunca yapılacak toplam çözüm değiĢim
miktarına göre kabul edilecek değiĢimin kabul edilme olasılığı
Sonlandırma sayısı MinM Sonlandırma kriterinin geçerli olacağı iterasyon sayısıdır.
Sonlandırma yüzdesi MinP
Simülasyonun sonlandırılması için kullanılan bir kriterdir. Belirli
sayıda ısı değiĢiminde amaç fonksiyonundaki değiĢim oranı bu
miktarın altına düĢmesi durumunda similasyon sonlandırılır.
Kesme oranı K Çok sayıda gereksiz değiĢim sayılarını azaltmak için kullanılan
oran
Yukarıdaki SA bileĢenlerine bağlı olarak, similasyon süreci bir baĢlangıç çözümü ile baĢlar
(ġekil 4). Bu çözüm baĢka bir modelden elde edilen kaba bir çözüm olabildiği gibi, müdahale
seçenekleri rasgele atanmıĢ bir çözüm yahut boĢ bir çözüm de olabilir. En iyi çözüme ulaĢmak için,
SA çözüm seçeneklerini stokastik yaklaĢımla defalarca değiĢtirir (iterasyon yapılır). Ġterasyonu
kontrol etmek için, sistemin baĢlangıç sıcaklığı belirlenir ve bu sıcaklık iterasyon boyunca belirli
düzende yavaĢça azaltılır. Birbirini izleyen ardıĢık çözümlerde eski çözümden yeni bir çözüme
geçiĢ, uygun bir değiĢim stratejisi kullanılarak gerçekleĢtirilir. Yapılacak lokal değiĢimin amaç
fonksiyonuna etkisi anında hesaplanır. Amaç fonksiyonu değerindeki olumlu bir değiĢim her zaman
kabul edilirken, olumsuz değiĢim (kötü sonuç) her zaman için reddedilmeyip belirli Ģartla yahut
olasılıkla zaman zaman kabul edilir. Kötü çözümlerin bazı durumlarda kabul görmesi amaç
fonksiyonu değerinin lokal bir optimuma ulaĢmasını önler (LOCKWOOD-MOORE, 1993). Bu
mantık, zirveye tırmanma aĢamasında doğal olarak yer yer yokuĢ aĢağı gidilmesi olayına
benzetilmektedir. Burada, kötü değiĢimlerin kabul edilme olasılığı, c kontrol parametresi ve ardıĢık
amaç fonksiyonu değerlerine bağlı Boltzman olasılık fonksiyonu ile hesaplanmaktadır.
kc
EE
EP .
12
exp)(
burada:
P(E), kötü sonuçları kabul etmede kullanılacak 0 ile 1 arasında olasılık değerleri,
C, ısı düĢürme oranı kontrol parametresi,
k, Boltzman sabiti,
E1 değiĢim öncesi E2 değiĢim sonrası ardıĢık amaç fonksiyonlarının toplam ceza değerlerini
göstermektedir.
Burada c SA'nın önemli bir kontrol parametresi olup kötü çözümlerin kabul edilme
olasılığını belirler. Yüksek c değerleri kötü çözümlerin kabul edilme olasılığını artırır. Similasyon
11
baĢlangıcında veya amaç fonksiyonu (ceza değerlerinin) değerinin yüksek olduğu durumlarda kötü
çözümlerin kabul edilme olasılığı daha fazla olurken, similasyon ilerledikçe ya da belirlenen amaç
hedeflerine yaklaĢtıkça kötü çözümlerin kabul edilme olasılığı azalmaktadır. Simülasyon modeli
sürecinde bu gerçeği yansıtacak Ģekilde, c kontrol parametresi belli bir fonksiyonla giderek
azaltılarak ya da sabit bir oran kullanılarak (örneğin %90) kötü çözümlerin kabul olasılığını
kısıtlanır (AARTS-ENSTRA 1997). Sonunda, c parametresi öyle bir noktaya kadar azaltılır ki,
sadece iyi çözümler kabul edilir. Simülasyon, kontrol parametresi ya da amaç fonksiyonu daha
önceden belirlenen eĢik değerlere ulaĢtığında durur.
DeğiĢimi kabul et yeni
çözüm olarak kaydet
DeğiĢimi reddet bir
önceki çözümü
kaydet
Hedeflere
ulaĢıldı mı?
Kriterler?
hayır
Çözümü kaydet/raporla
Çözümü değiĢtir –
değiĢim stratejisi belirle
Ormanın yapısını tanımla
ĠĢletme amaçlarını belirle
Kontrol parametrelerini gir
BaĢlangıç çözümü oluştur
Daha iyi
/olasılıklı
çözüm mü?
hayır
evet
evet
Şekil 4. Simulated Annealing Algoritmasının Genel AkıĢ ġeması
DeğiĢim strateji ve kontrol parametreleri problemin çözüm kalitesini ve çözüm süresini
doğrudan etkilemektedir. Bu açıdan ele alındığında, simulated annealing tekniğinin stokastik ve bir
hayli de höristk ve parametrik olduğu görülmektedir. Her ne kadar optimal sonucu garantilemez ise
de global optimal çözüme yakın çözümler üretmektedir.
LOCKWOOD-MOORE (1993), SA yöntemini, orman amenajmanında; maksimum odun
hasılatı elde etmek amacıyla kullanmıĢlardır. Üretim blokları büyüklüklerini sınırlamıĢlar ve kesim
yapılan bloklara bitiĢik bloklarda kesimi belli süre ertelemek suretiyle bir silvikültürel müdahale
reçetesi oluĢturmuĢlarıdır. Sonuçta; SA metodu kullanılarak yapılan bu çalıĢmada konumsal kısıtlar,
zaman boyutu da dikkate alınarak daha gerçekçi biçimde problemde/modelde yer almıĢ, optimale
yakın bir çözüm elde edilmiĢtir. LĠU ET AL. (2000) benzer bir problemin çözümü için bir SA
algoritması geliĢtirmiĢ ve mutlak tırmanma algoritmasının ötesinde çözümler sunmuĢtur.
MURRAY (1999) ve BOSTON-BETTĠNGER (1998) SA ve diğer kombine optimizasyon
teknikleri, Tabu Arama ve MCIP metotları arasındaki farklılık ve üstünlükleri ortaya koymuĢlar ve
basit problemlerin çözümünde SA yönteminin en iyi çözüm değerleri verdiği sonucuna
varmıĢlardır. OHMAN-ERĠKSSON (2000), SA yöntemini çekirdek alanlar ve birbirine
komĢu/bitiĢik doğal yaĢlı ormanların muhafazasında, 200 meĢcereden oluĢan küçük bir ormanda tek
bir silvikültürel müdahale, bir rotasyon periyodu ve sınırlı amaç kombinasyonları için
12
uygulamıĢlardır. Orman ekosistemi problemlerinde, çok sayıda meĢcereler bulunmakta, buna bağlı
bir çok amaç ve bir çok silvikültürel müdahale ve çok uzun bir zaman periyodu bulunmaktadır.
BAġKENT-JORDAN (2001), böylesine karmaĢık bir yapı gösteren EKA probleminin çözümünde
SA yöntemi kullanarak bir model geliĢtirmiĢ ve baĢarıyla uygulamıĢlardır. Bugüne kadar geliĢtirilen
bazı kombine optimizasyon modelleri Ģunlardır: HABPLAN, LANDMAN, FSOS, MIDAS,ECHO.
Sonuç ve Öneriler
Orman amenajmanı tarihi bir süreç içerisinden geçerken, çeĢitlenen, çeliĢen ve giderek artan
talebi en iyi Ģekilde karĢılamak için orman ekosistemin uzun vadede bütünlüğünü ve sağlığını
koruyacak sürdürülebilir bir tasarıma ve bunu da gerçekleĢtirecek bir planlama yaklaĢımına ihtiyaç
vardır. Klasik formüllerle eta hesaplanması ve planın da bu doğrultuda yapılması orman
ekosisteminin dinamiğini ortaya koyamadığı, çok amaçlı planlamaya cevap veremediği, alternatifler
oluĢturamadığı, optimal çözümü zorlamadığı gibi faydalanmanın sürdürülebilirliği hakkında da
analiz imkanları sunamamaktadır. Bu darboğazları kısmen de olsa klasik similasyon ve
matematiksel optimizasyon teknikleri ile aĢmak mümkündür. Ancak, maksimum odun üretimi yanı
sıra, yaban hayatının sürdürülebilirliği, biyolojik çeĢitliliğin sağlanması, rekreasyon hizmetlerinin
sunulması, erozyonun önlenmesi, su üretiminin sağlanması ve kültürel değerlerin korunması gibi
daha bir çok ekolojik, sosyal ve ekonomik değerlerin bir planda bütünleĢik tasarımı, modellenmesi
ve planlanmasında bu teknikler de yetersiz kalmaktadır. Kaldı ki, uygulanabilir planların
hazırlanmasına yönelik coğrafi detayların planlamaya dahil edilmesiyle model boyutunun bir hayli
artması ve doğrusal olmayan iliĢkilerin modellenmesi de model çözümünü bir hayli zorlaĢtırmakta
hatta imkansızlaĢtırmaktadır.
Kombine optimizasyon teknikleri EKA problemlerine alternatif çözümler sunan tekniklerdir.
Bunlar, amenajman planlarının yapımında baĢarılı bir Ģekilde kullanılmaktadır. Bu tekniklerle,
konumsal detayların modellenmesi ve dolayısıyla uygulanabilir planların yapılması daha kolaydır.
Oldukça esnek bir yapı oluĢturdukları ve dolayısıyla kullanıcıya ihtiyaçlar doğrultusunda modeli
değiĢtirebilme Ģansı verdiği için, EKA problemlerinin çözümünde geniĢ fırsatlar sunmaktadır.
Örneğin, kesim bloklarının büyüklüğü, komĢu bloklarda kesim zamanlarının ertelenmesi, farklı
amaçlara hizmet eden patch büyüklükleri ve dağılımlarının kontrolü kolaylıkla sağlanabilmektedir.
Ayrıca, özel önem arz eden alanların (örneğin, doğal yaĢlı ormanlar,yaban hayvanları kıĢlık alanları,
kritik ekosistemler vs) modelde temsil edilmesine imkan sağlamakta ve önceden planlanan
meĢcerelere özel müdahaleler yapma imkanı sağlamaktadır. Bu nedenle, modele istendiğinde özel
amaçlar ve kısıtlar konulabilir, böylece konuma ve zamana bağlı etkin çözümler geliĢtirilebilir.
Ancak, bu tekniklerin mutlak optimal sonucu garantilemediği, probleme dayalı ve oldukça esnek ve
parametrik oldukları dikkatten kaçmamalıdır. Bu nedenle, en iyi çözüme ulaĢmak için, araĢtırıcılar
karma teknikler kullanmaya baĢlamıĢlardır, Örneğin; son zamanlarda SA tekniğiyle birlikte
doğrusal programlama teknikleri kullanılmaktadır (OHMAN-ERĠKSSON, 2000). Ġlk sonuçlara
göre; önce SA tekniği ve ardından elde edilen çözüme doğrusal programlama tekniğinin
uygulanması Ģeklindeki yaklaĢım yaklaĢık %9’a varan bir baĢarı daha sağlamıĢtır. Bu düĢence tarzı,
geleneksel yöntemlerin baĢarısız kaldığı karmaĢık EKA problemlerin çözümünde çok büyük
fırsatlar açacaktır.
Sonuç olarak, karar vericiler mutlaka en optimal planı oluĢturacak bir çözüm yahut modelleme
tekniğini aramak zorundadırlar. Düzenlenecek plan bir karar seçeneğini ifade ettiğinden, bu kararın
mutlaka oluĢturulacak çok sayıda alternatif seçenekler arasından alındığı ispatlanmalıdır. Planlama
için önce tasarım ve modelleme yapılmalıdır. Modellemede kullanılacak karar verme tekniği orman
ekosistem dinamiğini uzun vadede kestirebilmeli ve planlamacıya karar vermede yardımcı baĢarım
ölçütleri ve bilgi sunabilmelidir. Modelleme tekniği konumsal özellikleri veya koĢulları
iĢleyebilmelidir. Kısaca, geleneksel yöntemler belli bir noktada yetersiz kaldıklarından, orman
amenajman planlarının tasarımında kompleks ekolojik ve ekonomik iliĢkileri içeren kavramsal bir
çatının kurulması, modellenmesi ve planlarında daha etkili düzenlenmesi gerekmektedir. Bunun
içinde, ülkemiz Ģartlarına uygun bir amenajman planlama modeli artık geliĢtirmelidir.
13
Yararlanılan Kaynaklar
BAġKENT, E. Z. ve H.A.YOLASIĞMAZ. 1999. Forest Landscape Management Revisited,
Environmental Management, Vol.24, No. 4, pp. 437-448.
BAġKENT, E.Z., R.A. WIGHTMAN, G.A. Jordan and Y. Zhai, 2001. Object-oriented Abstraction
of Contemporary Forest Management Design, Ecological Modelling, 143 (2001), 147-164.
BAġKENT, E.Z., 2001. Combinatorial Optimization in Forest management Modeling, Turkish
Journal of Agriculture and Forestry, 25(2001), 187-194.
BAġKENT, E. Z., YOLASIĞMAZ, H. A. ve MISIR, M., 2001. Ekosistem Amenajmanı, I. Ulusal
Ormancılık Kongresi, 19-20 Mart 2001, Ankara, 60-74.
BASKENT, E.Z.., and J.A. JORDAN. 2002. Forest landscape management modeling with
simulated annealing. Forest Ecology and Management, basımda
BASKERVILLE, G.A. 1997. Another good idea. In: Proceedings ELM Workshop, October 6-7,
1997, Fredericton, NB. CPPA, Montreal, pp. 21-24,.
BEASLEY, D., ,D.R. BULLAND, R.R. MARTIN. 1993. An overview of genetic algorithms: Part
1, Fundamentals. University Computing 15: 58-69.
BETTINGER, P., K. BOSTON and J. SESSIONS. 1999. Intensifying a heuristic forest harvest
scheduling search procedure with 2-opt decision choices. Can. J. For. Res. 29: 1784-1792.
BETTINGER, P., SESSIONS and K. JOHNSON 1998. Ensuring the compatibility of aquatic
habitat and commodity production goals in Oregon with taboo search. For. Sci. 44: 96-112.
BOSTON, K., and P. BETTINGER. 1998 An analysis of MCIP, simulated annealing and taboo
search heuristics for solving spatial harvest scheduling problems. For. Sci. 45: 292-301.
GLOVER,F. and M.LAGUNA 1997. Tabu Search. Kluwer Academic Publishers, MA, USA. 382 p.
GOLDBERG, D. E. 1989. Genetic algorithms in search, optimization, and machine learning.
Addison-Wesley, NY.
GRUMBINE, R.E. 1994. What is ecosystem management? Conserv. Biol. 8(1),27-38.
HOF, J., M. BEVERS, L. JOYCE and B. KENT, 1994. An integer programming approach for
spatially and temporally optimizing wildlife populations. For. Sci. 40: 177-191.
KIM, W., H. KIM, K. SHIN,H.C. Rhee and J. Kim. 1993. Combined hierarchical placement
algorithm for row-based layouts, Electronics Letters 29, 1508.
KIRBY, M.W., W.A. HAGER and P. WONG. 1986. Simultaneous planning of wild land
management and transportation alternatives. Management Science 21: 371-387.
KIRKPATRICK, S. 1984. Optimization by simulated annealing. Quantitative studies. Journal of
Statistical Physics 34: 975-986.
LIU G., J. NELSON and C. WARDMAN. 2000. A target-oriented approach to forest ecosystem
design —changing the rules of forest planning, Ecological Modelling, 127: 269–281.
LOCKWOOD, C.G. and T.G.E. MOORE. 1993. Harvest scheduling with spatial constraints:
simulated annealing approach. Can. J. For. Res. 23: 468-478.
MULLEN, D. S. 1996. A comparison of genetic algorithms and MCIP for optimization of
adjacency constrained timber harvest scheduling problems. MSc. Thesis. Jacksonville,
Florida: University of North Florida, Department of Computer and Information Sciences.
MURRAY, A.T. 1999. Spatial restrictions in harvest scheduling. For. Sci. 45: 45-52.
NELSON, J.D. and FINN, S.T. The influence of cut-block size and adjacency rules on harvest
levels and road networks. Can. J. For. Res. 21, 595–600, (1991).
NUR, A., JORDAN, G., and BASKENT, E.Z. Spatial stratification. For.Chron.76: 311-317, (2000).
OHMAN, K., and ERIKSSON, L.C. Allowing for spatial consideration in long-term forest planning
by linear programming with simulated annealing. For. Ecol. & Mgmt., submitted, (2000).
WALTERS, K.R. and FEUNEKES, U. 1994. A hierarchical approach to spatial planning: a report
card. In Proceedings of the GIS’94 Symposium,Vancouver, BC. February, 1994.
PROF.DR.BEKİR SITKI EVCİMEN’İN ÖZGEÇMİŞİ VE ESERLERİ
Sayın Rektör,
Değerli Akademisyenler,
Saygıdeğer Meslektaşlarım,
ve Sevgili Öğrenciler,
Anabilim Dalımız öğretim üyelerinden merhum Prof.Dr.B. Sıtkı EVCİMEN anısına
düzenlenen “Orman Amenajmanında Kavramsal Açılımlar ve Yeni Gelişmeler “ konulu
sempozyuma hoş geldiniz.
Kişiler bıraktığı eserleriyle, köklü kurumlar gelenek ve görenekleri ile yaşarlar. Bugün
uygarlık düzeyinin üst sınırlarını zorlayan tüm ülkelerin, gelenek ve göreneklerine sıkı sıkıya
sarılan ve geçmişlerine hizmet eden devlet, bilim ve sanat adamlarına sahip çıkan ülkeler
olması boşuna değildir. Çağdaşlık yarışında bayrağı sürekli önde götürebilmenin birincil
koşulu; uygarlığı insanlığın ortak malı sayarak, bu mirasda emeği olan herkesi dil, din ve
milliyet farkı gözetmeden sahiplenmektir. Bu sahiplenme kurumsal olup kişisellikten ne kadar
uzak kalırsa, o denli anlamlı olur kuşkusuz.
Bu bayrak yarışında kazanmanın ikinci koşulu ise, gelinen noktayı belirli aralıklarla
irdeleyerek, sürekli durum değerlendirmesi yapmak ve böylece, çağdaş bilim ve teknolojinin
neresinde durduğumuzu kavramaktır.
Aramızdan 23 yıl önce ayrılan Prof.Dr. B. Sıtkı EVCİMEN anısına düzenlenen bu
sempozyum, bu iki düşünceyi birlikte gerçekleştirme arzusu ile yapılmıştır. Böylece, bir
taraftan globalleşen dünyada Orman Amenajmanı alanında ortaya çıkan yeni açılımları ve
ortak paydaları bilimsel bir platformda tartışırken, bir taraftan da özelde Anabilim Dalımızın,
genelde Türkiye Orman Amenajmanının gelişmesinde büyük katkıları olan bu değerli
hocamızı bu vesile ile anmak amaçlanmıştır.
Duygusallık insan karakterinin doğal özelliğidir. Bu özellik merhumun kişiliğinin en
belirgin ögesi olduğu için sempozyumun bir bölümü onun bu yönünü ortaya koyan ortak
anıların paylaşılmasına ayrılmıştır.
Ben, öğretim ve bilim hayatının doruğunda kaybettiğimiz bu hocamızı sadece
öğrencisi olarak tanıma fırsatı buldum. Orman Fakültesi‟nde Asistan olarak göreve
başladığım Kasım 1979 tarihinden önce kendisi hakkın rahmetine kavuştuğu için, merhum
EVCİMEN‟i mesai arkadaşı olarak tanıma fırsatım olmadı. Ancak, öğrenciliğim sırasında
“Baba” namı ile tanıdığım EVCİMEN, tüm akademik hayatım boyunca yaptığı çalışmalar ile
bana daima yol gösterici oldu. Bu nedenle, hem kişisel olarak ve hem de başında bulunduğum
Orman Amenajmanı Anabilim Dalı‟nın bir temsilcisi olarak, Türkiye Orman amenajmanının
bugün geldiği noktada, sayın EVCİMEN‟in çok büyük katkısının bulunduğunu minnet ve
şükranla burada belirtmem gerekir.
Merhum EVCİMEN Anabilim dalımızda 22 yıl hizmette bulunmuştur. Bu zaman
zarfında kendisini tanıyan herkes B.S. EVCİMEN‟i; çalışma hayatın da çok titiz, yüksek
görev ve sorumluluk anlayışına sahip, büyüklerine son derece saygılı, küçüklerine merhametli
ve şevkatli, arkadaşlarına herzaman yardıma hazır, gerçek bir Atatürkçü ve milliyetçi, dini
inançları sağlam gerçek bir müslüman, kısaca bütün iyi vasıflara sahip örnek bir insan olarak
tanımıştır.
Özgeçmişi
Prof.Dr. B. Sıtkı EVCİMEN 1926 Yılında İstanbul‟da doğmuş İlk, Orta ve Lise
öğrenimini yine bu şehirde tamamlamıştır.Askerlik görevini yaptıktan sonra 1951 Yılında
girdiği İ.Ü.Orman Fakültesi‟ni, 1955 Yılında bitirmiştir. 1956 Yılında İ.Ü.Orman Fakültesi
Ormancılık Politikası ve Amenajman Kürsüsüne Asistan olarak atanmıştır. 1957 Yılında
başladığı "Türkiye Sedir Ormanlarının Ekonomik Önemi ve Amenajman Esasları,, adlı
Doktora çalışmasını 3.8.1961 tarihinde tamamlayarak "Ormancılık İlimleri Doktoru,, unvanını
almıştır. Doçentlik çalışmalarına "Türkiye'deki Aynıyaşlı Ormanların Optimal Kuruluşa
Götürülmesi İmkanları Hakkında Araştırmalar,, konulu tez ile başlayan Prof
Dr.B.S.EVCİMEN bu çalışmayı 22.11.1966 tarihinde tamamlayarak "Üniversite Doçenti”
ünvanını almıştır. Bu arada bir yıl süre ile İngiltere'de, bir yıl süre ile Birleşik Amerika
Devletleri‟nde mesleki bilgi ve görgüsünü arttırma amacıyla teorik ve pratik çalışmalar
yapmıştır. Doçent olduktan sonra Almanya'ya da giden EVCİMEN, 1973-1974 yıllarında
Freiburg Üniversitesi Orman Fakültesi‟nde ve Göttingen Üniversitesi Orman Fakültesi‟nde
kendi konusunda incelemelerde bulunmuştur. 1976 Yılında Profesör olmuştur.
1979 Yılında hakkın rahmetine kavuşan Prof Dr.B.S.EVCİMEN 1956 Yılında başladığı 22
yıllık akademik hayatında Orman Amenajmanı ve Orman Hasılatı konularında 4 adedi kitap
olmak üzere toplam 22 adet bilimsel esere imza atmıştır.
Bilimsel Eser ve Yayınları
Merhum Prof.Dr.B.S.EVCİMEN‟in bilimsel yayınları 5 adedi Kitap, 16 adedi orijinal
ve telif makale ve 3 adedi çeviri olmak üzere toplam 24 tanedir. Merhumun yaptığı yayınlar;
kitaplar, makaleler ve çeviriler olmak kendi içinde kronolojik sıra ile aşağıda sıralanmıştır.
a. Kitaplar
1-Türkiye Sedir Ormanlarının Ekonomik Önemi,Hasılat ve Amenajman Esasları. (1963)
Orman Genel Müdürlüğü Yayınları No: 355/16, 199 sayfa,
2-Türkiye'de Orman Amenajmanının Gelişimi (İmparatorluk Dönemi).(1978). İ.Ü.Orman
Fakültesi Yayınları No: 2403/249, 62 sayfa.
3-Türkiye'nin Yapacak Odun Dış Ticareti Bakımından Komşu ve 'Diğer Bazı Ülkeler
Karşısındaki Durumu. (1970). İ.Ü.Orman Fakültesi Yayınları No: 1540/155, 78 sayfa.
(M.ÖZDÖNMEZ ile Ortak)
4-Orman Amenajmanı Metodlarından Tek Periyodik Saha Metodu (Gerçek bir Uygulama
Örneği ile).( 1971). I.Ü.Orman Fakültesi Yayını No.1641/165, 72 sayfa. (H. C. ŞAD ile
ortak).
5-Türkiye'de Aynıyaşlı Ormanların Optimal Kuruluşa Götürülmesi Hakkında
Araştırmalar.(1972) OGM Yayını No. 555/2, 253 sayfa.
b. Makaleler
1- Türkiye‟nin Yaşlı Sedirleri. (1961). İ.Ü.Orman Fakültesi Dergisi, Seri A, Sayı 1, S.64-72.
2- Türkiye Sedir Ormanlarının Ekonomik Önemi, Hasılat ve Amenajman Esasları. (1962).
İ.Ü.Orman Fakültesi Dergisi, Seri A, Sayı 1, S.27-65.
3- Ormancılık Tarihimizde Bulgar Orman İşçileri. (1963). İ.Ü.Orman Fakültesi Dergisi, Seri
B, Sayı 2, S. 139-143.
4-Yaş Sınıfları Dağılışında Normaliteyi Sağlamak için Hummel'in Teklifleri ve Bunların
Kritiği ile Memleketimizde Uygulanabilme imkanları. (1967). İ.Ü.Orman Fakültesi Dergisi..
Seri B, Sayı l, S.101-117.
5-Trakya*daki Meşe Ormanlarının Hacım ve Hasılatı Hakkında Tamamlayıcı Araştırmalar.-
A Suppiemantary Study on the Yield and Volume of Oak Stands in Threce.(1967). î.Ü.Orman
Fakültesi Dergisi, Seri A, Sayı 1, S.31-56 (İ. ERASLAN ile ortak).
6-Türkiye‟de Kereste Dış Ticareti - (Commerce exterieur de sciage de la Turquie). (1971).
İ.Ü.Orman Fakültesi Dergisi, Seri A, Cilt XXI, Sayı 2, S. l06-139. (M. ÖZDÖNMEZ ile
ortak).
7-Doğu Anadolu Ormancılığının Fonksiyonları ve Bunlar İçinde Yakacak Odunun Yeri.
(1972). İ.Ü.Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, Sayı 2, S.71-80.
8-Elazığ Başmüdürlüğü Ormanlarının Optimal (Normal) Verim Potansiyeli.(1972).
İ.Ü.Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, Sayı 2, S,81-92.
9-Türkiye „nin Odun Travers Ticareti . İ.Ü.Orman Fakültesi Dergisi, Seri A» Cilt XXII, Sayı
2, 1972. S.111-120 (M. ÖZDÖNMEZ ile ortak).
10-Türkiye'nin Yuvarlak Yapacak (Endüstriyel) Odun Dış Ticareti.(1972) İ.Ü.Orman
Faküİtesi Dergisi, Seri A, Cilt XXIII, Sayı2,. S. 67-117 (M. ÖZDÖNMEZ ile ortak ).
11- Normal (Optimal} Orman Teorisi ve Kavramı.(1967). İ. Ü.Orman Fakültesi Dergisi. Seri
B, Sayı 2, S,96-112.
12-Yaş Sınıfları Metodunun Genel Olarak ve Yaş îtibarile Değişik Kuruluştakı Aynıyaşlı
İşletme Sınıflarında Uygulanması Esasları.(1969). I.Ü.Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, Sayı'
l, S. 129-130..
13-Türkiye 'de Ormancılık Oğretim ve Eğitim Esaslarına Genel Bir Bakış.(1972). İ.Ü.Orman
Fakültesi Dergisi, Seri B, Sayı l, S. 33-54 (F.FIRATve F.YALTIRIK ile Birlikte).
14-Doğu Anadolu Bölgesi Ormancılığımıza İlişkin Bazı Genel Düşünceler.(1973). İ.Ü.Orman
Fakültesi Dergisi., Seri B, Sayı l, S. 95-120.
15- Ormancılığımızla İlgili tarihi Bir Belge. (1977). İ.Ü.Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, Sayı
l, S. 82-92.
16- Orman Yangınlarının Havadan Kontrolü.(1978). ). İ.Ü.Orman Fakültesi Dergisi, Seri B,
Sayı l, S. 52-61.
C- Çeviriler •
1-Genç Meşcerelerin Artım Performsının Takdiri (1970). (Aslı İngilizce - A.L.ROE ve R
E.BENSON‟ dan). İ.Ü.Orman Fakültesi Dergisi 1970, Seri B, Sayı l, S,153-160.
2- Işletme Meşcerelerinde Ağaç Servetinin Optimum Şeviyesi. (1971). (Aslı İngilizce.G.R.
STAEBLER'den), İ.Ü,Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, Sayı 2, S. l00-l08.
3- Ormanın Kontrolü ve Düzenlenmesi. (1972). (Aslı ingilizce. L.C.HENSEN-M,J.IRWİNG-
D.I.NAVOJ'dan). İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri 3, Sayı 2, S. 187-2 04.
Prof.Dr. Ünal ASAN
Anabilim Dalı Başkanı
BĠYOLOJĠK ÇEġĠTLĠLĠK VE GÖRSEL KALĠTENĠN
SAYISAL OLARAK ORTAYA KONMASI
Doç.Dr.Altay Uğur GÜL
Celal Bayar Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu – Manisa
Tel : 0.532.620 99 61
e-mail : [email protected]
Orman Yük.Müh.Oğuz KURDOĞLU
Doğu Karadeniz Ormancılık AraĢtırma Müdürlüğü – Trabzon
Tel : 0.542. 517 09 19
e-mail : [email protected]
Kısa Özet
Bu araĢtırmada, KTÜ Orman Fakültesi AraĢtırma Ormanı‟nın biyolojik çeĢitlilik değerleri
ile Rize-ÇamlıhemĢin-Fırtına Vadisi ormanlarının manzara (meĢcere dıĢı) ve meĢcere içi
görsel kalite değerleri sayısal olarak ortaya konmuĢtur. Fırtına Vadisi‟nin manzara
kalitesini saptamak için değiĢik noktalardan toplam 81 adet; meĢcere içi görsel kalite
değerini saptamak için değiĢik yerlerden alınan 32 adet deneme alanında, her deneme
alanında dört adet olmak üzere, toplam 128 adet slayt çekilmiĢtir. Bu slaytlar, manzara ve
meĢcere içi görsel kalite açısından, KTÜ Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü
dördüncü sınıf ve Peyzaj Mimarlığı Bölümü üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencileri
tarafından değerlendirilmiĢtir. Buna göre; meĢcere göğüs yüzeyinin, kapalılığın, yaĢının,
diri örtünün, ağaçların sıklığının artması, ağaçların kümeli dağılması meĢcere içi görsel
kaliteyi artırmıĢtır. Derinlik duygusu veren ve orman örtüsünün olduğu ana vadiler, tarihi
ve kültürel objelerin bulunduğu karıĢık meĢcereler, iğne yapraklı+yapraklı karıĢık
meĢcereler, dere ve Ģelale gibi objelerin bulunduğu yeĢil alanlar en iyi manzara kalitesi
değeri vermiĢtir. KTÜ AraĢtırma Ormanı‟nın biyolojik çeĢitlilik değerleri ise, ALTUN
(1995) tarafından bu alanda ölçülen deneme alanlarındaki tür sayısı esas alınarak,
SHANNON-WIENER, SĠMPSON ve MACARTHUR indekslerine göre hesaplanmıĢtır.
GĠRĠġ
Günümüzde ormanların çevre ve ekolojik değerleri, önemli orman ürünleri olarak
değerlendirilmekte ve orman amenajman planlaması içinde sayısal değerler olarak yer
almaktadır. Bu bildiride, ormanların çevre iĢlevi içerisindeki görsel kalite ile ekolojik iĢlevi
içerisindeki biyolojik çeĢitlilik değerlerinin sayısal olarak ortaya konması açıklanacak ve
örnek uygulamalar verilecektir.
Görsel kalite; insanların açık havadaki eğlenme-dinlenme etkinliklerine yoğun ilgileri
sonucu ortaya çıkan estetik (görsel) değer, görsel etki, doğal kalite, manzara kalitesi ya da,
görülebilir-fark edilebilir kalite olarak tanımlanır (BROWN-DANIEL 1984; DANIEL-
BOSTER 1976; DANIEL-VINING, 1983). Biyolojik çeĢitlilik ise yaĢamın, özellikle türlerin
çeĢitliliği ve çok formluluğu olarak tanımlanır ve tür zenginliği, türlerin nadirliği ve tehlikede
oluĢu olmak üzere üç öğe ile kavranır (KUUSIPALO-KANGAS 1993 ve 1994). MCNEELY
et al. (1990)‟a göre biyolojik çeĢitlilik; bitki, hayvan ve mikroorganizmaların bütün türleri ile
ekosistem ve ekosistem süreçlerini kapsar. Ekosistemlerin, türlerin veya genlerin sayı ve
sıklığının dahil olduğu ve doğanın farklılık derecesini ortaya koyan adeta Ģemsiye bir
tanımdır. Bu nedenle genel olarak, genetik, tür ve ekosistem olmak üzere üç farklı düzeyde
değerlendirilir. Günümüzde görsel kalite ve biyolojik çeĢitliliğin sayısal olarak elde edilmesi
ve orman amenajman planlaması içinde yer almasına yönelik çeĢitli çalıĢmalar yapılmaktadır.
Örneğin; Yeni Zelanda‟da peyzaj kalitesini korumak için; görsel açıdan hassas alanların,
amenajman plan tekliflerinde bulunması istenmektedir (LUCAS 1995).
Bu kapsamda; ARTHUR, (1977), RUDDELL-GRAMANN-RUDIS-WESTPHAL
(1989), RUDIS-GRAMANN-RUDDELL-WESTPHAL (1988), VODAK-ROBERTS-
WELLMAN-BUHYOFF (1985), BUHYOFF-HULL IV-LIEN-CORDELL (1986), BROWN-
DANIEL (1984 ve 1986), SCHROEDER-DANIEL (1981) ağaç sayısı, ağaçların sıklığı ve
dağılımı, göğüs yüzeyi, devrik/kesik ağaç sayısı ve dağılımı, fidan sıklığı, değiĢik çap ve boy
kademelerindeki ağaç sayısı, yapraklı ve iğne yapraklı ağaç sayısı veya oranı, vb. meĢcerenin
değiĢik fiziksel özellikleri, görsel özellikler ve hasat türü vb. değiĢkenler ile görsel tercihler
ve görsel kalite arasındaki iliĢkileri; HULL-BUHYOFF (1986), meĢcere yaĢına göre görsel
kalitenin değiĢimini; BUHYOFF-WELLMAN-DANIEL (1982), görsel kalite üzerine böcek
zararının, ağaç, çalı, ot gibi vegetasyonun, kaya, çıplak toprak, kar, su gibi doğal manzara
özelliklerinin, yol gibi yapay objenin, topoğrafik özelliklerin etkisini; BROWN (1987) ise,
görsel kalite değeri ile net bugünkü değer arasındaki değiĢimi incelemiĢtir. DUERR-
TEEGUARDEN-CHRISTIANSEN-GUTTENBERG (1982), manzara kalitesinin, alanın
konvekslik ve konkavlığı ile anlık, saatlik ve aylık değiĢmeleri gibi birincil, gözlemcinin
pozisyonu ve hareketi, mesafesi gibi ikincil manzara tanımlama elemanları ve manzara
kompozisyon tipleri ile iliĢkisini açıklamıĢtır. PUKKALA (1988) ve PUKKALA-
NUUTINEN-KANGAS (1995) orman amenajman planlamasında manzara kalitesini dikkate
alan orman planlama modelleri geliĢtirmiĢtir.
KUUSIPALO-KANGAS (1993, 1994 ve 1996), orman kaynaklarının çok amaçlı
planlanmasında; karar seçeneklerinin (iĢletme stratejilerinin) biyolojik çeĢitliliğe göre
değerlendirilmesini sağlamıĢ ve iĢletme stratejilerinin önceliklerinin değiĢimini incelemiĢtir.
HOLLAND-LILIEHOLM-ROBERTS (1994), tür, göğüs yüzeyi ve dikey çeĢitlilik ile hasat
oranı arasındaki iliĢkiyi, geliĢtirdiği doğrusal programlama modeli ile ortaya koymuĢtur.
CARLSSON (1999), uzun süreli orman planlama çalıĢmasında, yaĢlı orman alanını
maksimize eden ve odun üretimi ile biyolojik çeĢitlilik amaçlarını gözönüne alan doğrusal
programlama modeli geliĢtirmiĢtir. LU-BUONGIORNO (1993), karıĢık meĢcerelerdeki kesim
seçeneklerinin gelirler ve ekolojik çeĢitlilik üzerine etkilerini büyüme modelleri ile
açıklamıĢtır.
Bu bildiride; görsel kalite değerleri ile manzara (meĢcere dıĢı) kalitesini sayısal olarak
ortaya saptayabilmek için Rize-ÇamlıhemĢin-Fırtına Vadisi, biyolojik çeĢitliliği sayısal olarak
ortaya koyabilmek için ise KTÜ Orman Fakültesi AraĢtırma Ormanı‟nın 597.0 hektarlık
bölümü* araĢtırma alanı olarak seçilmiĢtir.
YÖNTEM
Fırtına Vadisi‟nin manzara kalitesini saptamak amacıyla 46 noktadan toplam 81 adet
slayt çekilmiĢtir. MeĢcere içi görsel kaliteyi saptamak için 32 adet deneme alanı alınmıĢtır.
Deneme alanlarında ağaçların göğüs çapları ölçülmüĢ, relaskop yardımıyla meĢcere göğüs
yüzeyleri saptanmıĢ ve her deneme alanında dört ana yönde slayt çekilmiĢtir. Slaytların
çekiminde Nikon F90x fotoğraf makinesi kullanılmıĢtır. Slaytlar, KTÜ Orman Mühendisliği
Bölümü‟nden 72, Peyzaj Mimarlığı Bölümü‟nden ise 30 öğrenciye, yaklaĢık olarak on saniye
gösterilmiĢ ve kendilerinden 0 (en kötü) ile 9 (en iyi) arasında kalite puanı vermesi
istenmiĢtir. Bu değerlendirme sonucu elde edilen puanların ortalaması alınarak, her slaytın
ortalama manzara/meĢcere içi görsel kalite değeri hesaplanmıĢtır.
KTÜ AraĢtırma Ormanı‟nın biyolojik çeĢitlilik değerleri, deneme alanındaki tür sayısı
esas alınarak,
* Bu alanda, Altun (1995) tarafından doktora tezi kapsamında 132 adet deneme alanı alınmıĢ ve her deneme
alanında tür sayısı saptanmıĢtır.
Shannon-Wiener Indeksi : n
1iii PlnPH (1)
Simpson Indeksi : n
1iiiPP1H (2)
MacArthur Indeksi : n
1iii )PP/(1H (3)
ile hesaplanmıĢtır. Burada; Pi, i.türün birim alandaki tüm bireylere oranını*, n, tür sayısını ve
H, biyolojik çeĢitlilik indeksini göstermektedir.
BULGULAR
Tablo 1‟de Orman Mühendisliği ve Peyzaj Mimarlığı Bölümü öğrencilerine göre
Fırtına Vadisi manzaralarının değerlendirme sonuçları verilmiĢtir. Tablo 2‟de ise her iki
bölüm öğrencilerinin en yüksek ve en düĢük puan verdikleri beĢer adet slayt sıralanmıĢtır.
Tablo 1. Fırtına Vadisi Manzaralarına ĠliĢkin Değerlendirme Sonuçları Slayt No OM
+ PEM
+ Slayt No OM PEM Slayt No OM PEM
1 7.400 6.967 28 5.657 5.100 55 6.750 4.467
2 5.681 4.138 29 5.000 4.600 56 5.361 5.067
3 5.889 4.167 30 5.257 4.500 57 5.542 5.600
4 6.507 4.966 31 5.314 5.033 58 5.250 5.400
5 6.417 4.933 32 4.890 4.767 59 4.712 5.290
6 6.685 5.433 33 6.338 5.567 60 4.268 4.467
7 6.589 5.000 34 5.315 5.600 61 5.466 6.448
8 6.775 5.267 35 5.542 5.733 62 5.507 6.500
9 6.583 5.300 36 6.444 7.400 63 4.611 4.323
10 7.239 5.967 37 6.000 6.000 64 4.736 3.966
11 6.917 5.833 38 6.141 5.800 65 4.648 4.067
12 7.056 5.935 39 5.863 5.333 66 5.493 5.967
13 6.662 5.533 40 6.389 5.767 67 6.181 6.333
14 6.972 4.467 41 6.712 7.367 68 3.389 4.567
15 6.639 4.645 42 6.042 6.533 69 3.164 3.276
16 6.583 6.000 43 5.074 5.600 70 2.699 2.633
17 6.847 6.300 44 4.803 3.833 71 5.260 4.433
18 8.183 8.276 45 4.449 3.690 72 6.197 4.867
19 6.557 5.400 46 5.042 3.867 73 6.500 4.933
20 6.155 4.767 47 5.662 5.367 74 4.151 4.167
21 6.365 6.200 48 5.847 5.800 75 4.500 4.067
22 6.756 5.267 49 5.225 4.400 76 4.783 4.414
23 5.929 4.533 50 5.973 5.567 77 5.194 5.233
24 6.114 4.739 51 5.714 5.000 78 4.377 4.733
25 6.712 5.533 52 5.569 5.207 79 5.014 3.897
26 6.694 5.367 53 6.653 5.655 80 7.071 6.621
27 5.291 5.433 54 8.500 8.333 81 5.819 5.244
Ortalama 5.819 5.244
Standart Sapma 1.029 1.008
Varyasyon Katsayısı 17.68 19.22 +OM-Orman Mühendisliği Bölümü Öğrencileri, PEM-Peyzaj Mimarlığı Bölümü Öğrencileri
* Bu araĢtırmada, i.türün birim alandaki tüm bireylere oranı bilinmediği için, Pi, bir türün toplam tür sayısına
oranı olarak hesaplanmıĢtır.
Tablo 1‟deki sonuçlara göre Orman Mühendisliği Bölümü öğrencileri, manzaralara
5.819 ortalama puan vermiĢ ve 5.244 puan veren Peyzaj Mimarlığı Bölümü öğrencilerine göre
manzaraların kalitesini daha yüksek olarak değerlendirmiĢtir. Bu ortalamalar, istatistiksel
olarak da α=0.001 önem düzeyinde faklıdır (thesap=3.60>ttablo=1.96). Manzara kalitesinin
varyasyon katsayısı dikkate alındığında; Orman Mühendisliği Bölümü öğrencilerinin
değerlendirmesi, Peyzaj Mimarlığı Bölümü öğrencilerine göre daha homojen
(%Csbe(om)=17.68<%Csbe(pem) =19.22) bir özellik göstermiĢtir. Ayrıca; Tablo 2‟ye göre her iki
bölüm öğrencileri, 54 ve 18 nolu slayta en yüksek puanı, 70 ve 69 nolu slaytlara ise en düĢük
puanı vermiĢlerdir.
Tablo 2. Fırtına Vadisinin En Ġyi ve En Kötü Manzara Puanları Slayt No OM* PEM Slayt No PEM* OM
En Ġyi
54 8.500 8.333 54 8.333 8.500
18 8.183 8.276 18 8.276 8.183
1 7.400 6.967 36 7.400 6.444
10 7.239 5.967 41 7.367 6.712
80 7.071 6.621 1 6.967 7.400
En Kötü
60 4.268 4.467 46 3.867 5.042
74 4.151 4.167 44 3.833 4.803
68 3.389 4.567 45 3.690 4.449
69 3.164 3.276 69 3.276 3.164
70 2.699 2.633 70 2.633 2.699
*Manzaralar, bu bölüm öğrencilerinin değerlendirmesine göre sıralanmıĢtır
Tablo 3‟de, Fırtına Vadisi ladin meĢcerelerinden alınan deneme alanlarının bazı meĢcere
özellikleri ve Orman Mühendisliği ve Peyzaj Mimarlığı Bölümü öğrencilerine göre meĢcere
içi görsel kalite değerleri verilmiĢtir. Orman Mühendisliği Bölümü öğrencileri, deneme
Tablo 3. Fırtına Vadisi Deneme Alanlarına ĠliĢkin Değerlendirme Sonuçları Deneme
Alanı
No
Göğüs
Yüzeyi
(m2/ha)
MeĢcere
Orta Çapı
(cm)
Görsel Kalite Deneme
Alanı
No
Göğüs
Yüzeyi
(m2/ha)
MeĢcere
Orta Çapı
(cm)
Görsel Kalite
OM PEM OM PEM
1 59 39.7 5.16 4.59 17 36 35.7 6.70 5.32
2 76 31.2 3.76 3.56 18 42 28.2 6.63 4.61
3 17 18.6 6.02 2.75 19 32 26.0 5.38 3.68
4 22 25.7 5.12 4.91 20 45 27.9 6.26 4.67
5 21 32.9 3.73 4.64 21 42 40.4 5.92 4.51
6 30 35.9 4.04 3.39 22 42 40.2 6.20 6.51
7 36 19.8 2.70 1.99 23 39 39.1 6.83 6.34
8 35 19.6 3.57 2.99 24 42 50.0 4.29 5.87
9 58 25.9 3.11 2.58 25 18 38.6 2.98 4.36
10 42 24.3 3.66 2.49 26 25 46.8 3.56 4.84
11 46 27.2 3.19 2.46 27 35 55.1 4.53 5.57
12 21 25.7 3.02 2.46 28 44 34.7 4.98 5.12
13 41 35.9 4.21 5.92 29 56 29.0 4.26 4.44
14 7 63.5 3.99 4.37 30 40 39.0 4.62 5.78
15 37 28.8 4.14 4.40 31 10 29.9 3.69 5.05
16 32 31.7 4.31 4.01 32 8 5.3 4.76 2.37
Ortalama 4.54 4.27
Standart Sapma 1.18 1.26
Varvasyon Katsayısı 26.0 29.5
alanlarına 4.54 ortalama puan vermiĢ ve 4.27 puan veren Peyzaj Mimarlığı Bölümü
öğrencilerine göre deneme alanlarının görsel kalitesini daha yüksek olarak değerlendirmiĢtir.
Bu ortalamalar, istatistiksel olarak da α=0.05 önem düzeyinde faklı değildir (thesap=
0.857<ttablo=2.012). Deneme alanlarının görsel kalitesinin varyasyon katsayısı dikkate
alındığında; Orman Mühendisliği Bölümü öğrencilerinin değerlendirmesi, Peyzaj Mimarlığı
Bölümü öğrencilerine göre daha homojen (%Csbe(om)=26.0<%Csbe(pem) =29.5) bir özellik
göstermiĢtir. Ayrıca; Tablo 4‟e göre Orman Mühendisliği Bölümü öğrencileri, 23 nolu, Peyzaj
Mimarlığı Bölümü öğrencileri ise 22 nolu deneme alanına en yüksek meĢcere içi görsel kalite
değerini vermiĢtir. Peyzaj Mimarlığı Bölümü öğrencilerinin değerlendirmesinde; 23 nolu
deneme alanı, ikinci en yüksek meĢcere içi görsel kalite değerini almıĢtır.
Deneme alanlarının orta çapı (D) ve göğüs yüzeyi (G) ile meĢcere içi görsel kalite
(SBE) arasında bir iliĢki aranmıĢ ve;
SBEpem=1.90085+0.0719662D (4)
iliĢkisi (r2=0.41, Syx=0.984) geliĢtirilmiĢtir.
Tablo 4. Fırtına Vadisinin En Iyi Ve En Kötü MeĢcere Içi Görsel Kaliteye Sahip Deneme
Alanları
Deneme
Alanı No OM* PEM Slayt No PEM* OM
En Ġyi
23 6.83 6.34 22 6.51 6.20
17 6.70 5.32 23 6.34 6.83
18 6.63 4.61 13 5.92 4.21
20 6.26 4.67 24 5.87 4.29
22 6.20 6.51 30 5.78 4.62
En Kötü
11 3.19 2.46 10 2.49 3.66
9 3.11 2.58 11 2.46 3.19
12 3.02 2.46 12 2.46 3.02
25 2.98 4.36 32 2.37 4.76
7 2.70 1.99 7 1.99 2.70
*Deneme alanları, bu bölüm öğrencilerinin değerlendirmesine göre sıralanmıĢtır
KTÜ Orman Fakültesi AraĢtırma Ormanının biyolojik çeĢitlilik değerleri (1), (2) ve
(3) nolu denklemlere göre hesaplanmıĢ ve Tablo 5‟de en yüksek ve en düĢük biyolojik
çeĢitlilik değerine sahip deneme alanları verilmiĢtir. Buna göre; tür sayısının artması,
biyolojik çeĢitlilik değerini yükseltmiĢ, indekslere göre deneme alanlarının biyolojik çeĢitlilik
değerlendirmesi değiĢmemiĢtir.
Tablo 5. KTÜ Orman Fakültesi AraĢtırma Ormanı‟nın En Yüksek ve En DüĢük Biyolojik
ÇeĢitlilik Değerleri Deneme
Alanı No
Tür ÇeĢidi
Sayısı
Shannon Wiener
Indeksi
Simpson
Ġndeksi
MacArthur
Ġndeksi
En Yüksek
73 23 3.135 0.956 23
24 19 2.944 0.947 19
26 18 2.890 0.944 18
83 16 2.773 0.938 16
78 14 2.639 0.929 14
En DüĢük
69 5 1.609 0.800 5
79 4 1.386 0.750 4
120 3 1.099 0.667 3
68 2 0.693 0.500 2
125 1 0.000 0.000 1
ġekil 1. Manzara No 54‟in Görünümü
ġekil 2. Manzara No 69‟un Görünümü
ġekil 3. Deneme Alanı No 25‟in MeĢcere Içi Görünümü
ġekil 4. Deneme Alanı No 23‟ün MeĢcere Içi Görünümü
SONUÇ VE ÖNERĠLER
Görsel kalite, doğa koruma mekanizmaları içinde önemli bir yere sahiptir ve bu kritere
bağlı olmak üzere bazı yerler “korunan alan” olarak ayrılmaktadır. Örneğin; en etkin doğa
koruma kuruluĢu olarak kabul edilen Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN) kriterlerine
göre; Kategori V, korunan peyzaj alanıdır. Bu statünün oluĢturulmasındaki öncelikli amaçlar;
manzara güzelliğinin korunması, rekreasyon ve turizm olanakları, kırsal kalkınmaya katkı ve
kültürel-tarihsel ya da arkeolojik mirasın korunması Ģeklinde özetlenmektedir (O‟CONNOR-
OVERMARS-RALSTON 1990). Aynı Ģekilde dünyanın değiĢik ülkelerinde manzara kalitesi
ve bütünlüğünün korunmasına yönelik çeĢitli isimler altında uygulanmakta olan koruma alanı
statülerinin varlığı bilinmektedir. Adı geçen bu alanlara Türkiye'deki en yakın koruma statüsü
Milli Parklar Kanunu kapsamındaki Tabiat Parkları‟dır.
Fırtına Vadisi manzaralarının görsel kalitesi, 5.819 ve 5.244 değerleri ile ortalama
manzara puanının (4.5) üzerinde bir değere sahiptir. En iyi görsel kaliteye sahip manzara 54
nolu, en kötü ise 70 nolu slayttır. Genel olarak, derinlik duygusu veren ve orman örtüsünün
bulunduğu ana vadiler, içinde tarihi ve kültürel objelerin olduğu karıĢık meĢcereler, müdahale
görmemiĢ iğne yapraklı+yapraklı karıĢık meĢcereler, dere ve Ģelale gibi objelerin bulunduğu
yeĢil alanlar (özellikle yapraklı karıĢık meĢcereler) en iyi manzara puanı alırken, bitki
örtüsünün olmadığı, erozyonun olduğu alanlar ile ağaçlandırma alanları en kötü manzara
puanı almıĢtır. Bu sonuçlar, giriĢ bölümünde verilen literatür sonuçları ile benzerlik
göstermektedir. Ayrıca; Doğu Karadeniz‟de bulunan baĢka bir milli park için yapılan bir
araĢtırmada da benzer sonuçların elde edilmiĢ olması ilginçtir. Bu çalıĢmaya göre; Doğal
peyzaj alanları içinde tercih edilme yüzdesinin en fazla olduğu alanlar, % 39 ile akarsu kenarı
alanlardır. Bu alanları sırasıyla, % 23 ile orman kenarı alanlar, % 22 ile ormanlık alanlar, % 9
ile orman sınırı üstü alanlar ve % 7 ile orman içi açık alanlar izlemektedir. (SALĠHOĞLU
1997).
Fırtına Vadisi ladin meĢcerelerinin görsel kalitesi 4.54 ve 4.27 değeri ile ortalama
meĢcere içi görsel kalite puanına (4.5) yakın bir değere sahiptirler. En iyi meĢcere içi görsel
kalite değerine 23 ve 22 nolu deneme alanındaki meĢcerelerdir. Genel olarak; az eğimli,
düzgün röliyefe sahip, diri örtüsü az olan, çoğunluğu kalın çaplı, düzgün ve dalsız
gövdelerden oluĢan, çap dağılımının homojen olduğu normal sıklıktaki meĢcereler en iyi
meĢcere içi görsel kalite puanı alırken, çok yüksek eğimli, yoğun diri örtünün, kesik-devrik
gövdelerin bulunduğu karmaĢık görüntülü, sık, çok dallı ve çap dağılımının heterojen olduğu
meĢcereler ile ağaçlandırma alanları en kötü meĢcere içi görsel kalite puanı almıĢtır. Bu
sonuçlar da, giriĢ bölümünde verilen literatür sonuçları ile benzerlik göstermektedir.
BaĢka bir çalıĢmada; yapılan silvikültürel müdahale çeĢitlerine göre; görsel kaliteye
verilen puanlar, çalıĢma sonucu elde edilen bulguları desteklemektedir. Buna göre; traĢlama
kesim yapılan orman objeleri, en düĢük görsel kalite puanı alırken, hiç kesimin yapılmadığı
olgun yaĢtaki orman en yüksek görsel kalite puanını almıĢtır. En iyi puan alan, hasat
yapılmayan bu ormanlarda, % 50‟nin üstünde olmamak koĢuluyla yapılacak olan kesimlerin,
kamuoyunca kabul edilebilir bir görsel durum ortaya çıkaracağı da belirtilmektedir (PINGS
1993). Bu açıdan değerlendirildiğinde; ormanlarımızda uygulanmakta olan „boĢaltma
kesimlerinin, hem ekolojik, hem de toplum duyarlığı açısından yeniden değerlendirilmesinde
yarar bulunmaktadır.
Biyolojik çeĢitliliğe yönelik çalıĢma sonucuna göre ise; birim alandaki tür sayısının
artması, biyolojik çeĢitlilik indeksinin yükselmesine neden olmaktadır. Bu formüller ile
yapılan değerlendirmeye türlerin nadirliği ve tehlikede oluĢu da eklenmelidir. Bu durumda
indeksin biraz daha yüksek çıkacağı beklenmelidir.
Manzara ve meĢcere içi görsel kalite ile biyolojik çeĢitlilik, orman amenajman
planlama ya da doğal kaynak yönetim modellerinde önemli parametreler olarak yer almalı ve
görsel açıdan kaliteli-kalitesiz alanların ayrımında yansız ölçütler olarak kullanılmalıdır. Ya
da planlama çalıĢmalarında; örneğin 7.0 puanın üzerindeki manzaralar, çok iyi manzara seyir
noktaları; 6.0‟nın üzerindeki meĢcereler orman içi eğlenme-dinlenme (rekreasyon) alanı,
biyolojik çeĢitlilik indeksi yüksek alanlar, özel doğa koruma alanları olarak ayrılmalıdır.
Ayrıca; meĢcerelere yapılacak müdahalelerde biyolojik çeĢitlilik indeksi, manzara ve meĢcere
içi görsel kalite puanı dikkate alınmalıdır.
KAYNAKLAR
ARTHUR, L.M. 1977: Predicting Scenic Beauty of Forest Environments : Some Empirical
Tests, For.Sci., 23 (2), 151-160.
BROWN, T.C. DANIEL, T.C. 1984: Modeling Forest Scenic Beatuy : Concepts and
Applicaton to Ponderosa Pine, Usda Forest Service Rocky Mountain Forest and Range
Experiment Station, Research Paper Rm-256, 30 S.
BROWN, T.C. DANIEL, T.C. 1986: Predicting Scenic Beauty of Timber Stands, For.Sci., 32
(2), 471-487.
BROWN, T.C. 1987: Production and Cost of Scenic Beauty: Examples for A Ponderosa Pine
Forest, For.Sci., 33 (2), 394-410.
BUHYOFF, G.J. WELLMAN, J.D. DANIEL, T.C. 1982: Predicting Scenic Quality for
Mountain Pine Beetle and Western Spruce Budworm Damaged Forest Vistas, For.Sci.,
28 (4), 827-838.
BUHYOFF, G.J. HULL IV, R.B. LIEN, J.N. CORDELL, H.K. 1986: Prediction of Scenic
Quality for Southern Pine Stands, For.Sci., 32 (2), 769-778.
CARLSSON, M. 1999: A Method For Ġntegrated Planning of Timber Production and
Biyodiversity : A Case Study, Can. J. For. Res., 29, 1183-1191.
DANIEL, T.C. BOSTER, R.S. 1976: Measuring Landscape Estetics : The Scanic Beauty
Method, Usda Forest Service Rocky Mountain Forest and Range Experiment Station,
Research Paper Rm-167, 66 S.
DANIEL, T.C. VINING, J. 1983: Methodological Issues the Assessment of Landscape
Quality, Behavior and Natural Environment, 6 (1), 39-84.
DUERR, W.A. TEEGUARDEN, D.E. CHRISTIANSEN, N.B. GUTTENBERG, S. 1982:
Forest Resource Management, Decision-Making Principles and Cases, O.S.U. Book
Stores, Inc, Corvallic, Oregon.
HOLLAND, D.N. LILIEHOLM, R.J. ROBERTS, D.W. 1994: Economic Trade-Offs of
Managing Forests for Timber Production and Vegetative Diversity, Can. J. For. Res.,
24, 1260-1265.
HULL IV, R.B. BUHYOFF, G.J. 1986: The Scenic Beauty Temporal Distribution Method :
an Attempt to Make Scenic Beauty Assessments Compatible with Forest Planning
Efforts, For.Sci., 32 (2), 271-286.
KANGAS, J. KUUSIPALO, J. 1993: Integrating Biodiversity into Forest Management
Planning and Decision-Making, For. Ecol. Man., 61 , 1-15.
KUUSIPALO, J. KANGAS, J. 1994: Managing Biodiversity in A Forestry Environment,
Convervation Biology, 8 (2), 450-460.
KUUSIPALO, J. KANGAS, J. 1996: Operationalization of Biological Diversity as A
Decision Objective in Tactical Forest Planning, Can. J. For. Res., 26, 103-111.
LU, H. BUONGIORNO, J. 1993: Long-and Short-Term Effects of Olternative Cutting
Regimes on Economic Returns and Ecological Diversity in Mixed-Species Forests,
For.Ecol. Man., 58, 173-192.
LUCAS, P.H.C. 1995: Protected Landscapes: A Guide for Policy-Makers and Planners, Iucn
and Chapman&Hall,
O‟CONNOR, K.F. OVERMARS, F.B. RALSTON, M.M. 1990: Land Evaluation for Nature
Conservation, Conservation Sciences Publication Number 3, Isbn 0-478-01187-3,
Department of Conservation, P.O.Box 10-420, Wellington, N.Z.
PINGS, P. 1993: Managing Eastern Hardwood Forests for Visual Quality, Proceedings of The
1993 Northeastern Recreation Research Symposium, New York, USA.
PUKKALA, T. 1988: Methods to Incorporate the Amenity of Landscape into Forest
Management Planning, Silva Fennica, 22 (2), 135-146.
PUKKALA, T. NUUTINEN, T. KANGAS, J. 1995: Integrating Scenic and Recreational
Amenities into Numerical Forest Planning, Landscape and Urban Planning, 32, 185-
195.
RUDDELL, J.R. GRAMANN, J.H. RUDIS, V.A. WESTPHAL, J.M. 1989: The
Psychological Utility of Visual Penetration in Near-View Forest Scenic-Beauty
Models, Environment and Behavior, 21 (4), 393-412.
RUDIS, A.V. GRAMANN, J.H. RUDDELL, E.J. WESTPHAL, J.M. 1988: Forest Inventory
and Management-Based Visual Preference Models of Southern Pine Stands, For.Sci.,
34 (4), 846-863.
SALĠHOĞLU, B.Ç., 1997: Hatila Vadisi Milli Parkı‟nın Doğal Kaynak Değerlerinin
Rekreasyonel Niteliğinin Ġncelenmesi, Yük. Lis. Tezi (YayımlanmamıĢtır), KTÜ Fen
Bilimleri Enstitüsü, Peyzaj Mim. Anabilim Dalı, Trabzon.
SCHROEDER, H. DANIEL, T.C. 1981: Progress in Predicting the Perceived Scenic Beauty
of Forest Landscapes, For.Sci., 27 (1), 71-80.
VODAK, M.C. ROBERTS, P.L. WELLMAN, J.D. BUHYOFF, G.J. 1985: Scenic Impacts of
Eastern Hardwood Management, For.Sci., 31 (2), 289-301.
FONKSĠYONEL PLANLAMA VE DOĞRUSAL PROGRAMLAMA MODELĠ
Doç.Dr.Altay Uğur GÜL
Celal Bayar Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu – Manisa
Tel : 0.532.620 99 61
e-mail : [email protected]
Kısa Özet Bu araştırma ile KTÜ Araştırma Ormanı’ndan elde edilen veriler kullanılarak, 1000 hektar
büyüklüğündeki ormanlık alan fonksiyonel olarak planlanmıştır. Araştırma alanı için
Model A, B ve C olmak üzere üç doğrusal programlama modeli geliştirilmiştir. Amaç
denklemi ile alan kontrolü, toprak erozyonu, su, biyolojik çeşitlilik ve estetik değer üretimi
kısıtlarına bağlı olarak Model A dokuz, Model B altı ve Model C bir farklı biçimde
çözülmüştür. Model A’nın ilk beş seçeneğinde, toplam etanın maksimize edilmesi, diğer
dört seçeneğinde ise, sırasıyla toprak erozyonunun minimize, su, biyolojik çeşitlilik ve
estetik değerin maksimize edilmesi öngörülmüştür. Model A’dan farklı olarak, Model B’ye
toprak, su, biyolojik çeşitlilik ve estetik değer koruma alanlarının ayrılması için değişkenler
dahil edilmiştir. Örneğin, Model B’nin altıncı seçeneğinin çözümüne göre X meşceresinden
265 hektar su, biyolojik çeşitlilik ve estetik değer koruma alanı, Y meşceresinden 208
hektar toprak koruma ve 192 hektar biyolojik çeşitlilik koruma alanı ayrılmıştır. Model
C’de ise eta ve alan kontrol kısıtları kaldırılmış, modele toprak, su, biyolojik çeşitlilik ve
estetik değerin korunması değişkenleri ile birlikte 100 hektarlık park alanı ayrılması kısıtı
konmuştur. Model C’nin çözümüne göre park alanı X meşceresinden ayrılmıştır.
GĠRĠġ
Günümüzde ormanların odun üretimi işlevi ile birlikte ekolojik ve çevre işlevlerinin
önemi artmış; bu işlevler orman işletmeleri açısından amaç olarak kabul edilmeye başlanmış;
buna bağlı olarak orman amenajmanı, odundan ve yan üründen yararlanma ile birlikte,
ormanların topluma sunduğu odun üretimi dışındaki işlevleri de planlamak yükümlülüğünü
üstlenmiştir. Bu bağlamda; toplumun ormanla olan ilişkisi sürekli artmış; istekleri, yararlanma
biçim ve çeşitleri, ormandan olan beklentileri çoğalmış ve çeşitlenmiş; ormanların yerine
getirmekle yükümlü olduğu işlevleri değişmiş, yeni boyutlar ve içerikler kazanmıştır.
(ERASLAN 1974 ve 1982; KAPUCU 1987 ve 1996; ASAN-YEŞİL-DESTAN 1997).
Bu gelişmeye bağlı olarak; HOF-FIELD (1987), Alabama Ulusal Ormanları için
yapılan orman planlama çalışmalarından elde edilen verileri kullanarak, odun üretimi,
eğlenme-dinlenme alanının geliştirilmesi, yaban hayatının korunması ve net değerin
eniyilenmesini sağlayan bir doğrusal programlama modeli kurmuştur. MENDOZA-BARE-
CAMPBELL (1987), odun ve temiz su üretimi, eğlenme-dinlenme alanı ayrılması, eğlenme-
dinlenme alanlarının geliştirilmesi ve diğer orman ürünlerinin üretimi olmak üzere beş değişik
amacı gözönüne alan çok amaçlı planlama yöntemi geliştirmiştir. MENDOZA (1988),
doğrusal ve amaç programlama yöntemini kullanarak, odun ile yaban hayvanları üretimini
eniyileyen çok amaçlı planlama yöntemini ortaya koymuştur. PARADES-BRODIE (1988),
bir alanı, ilk üçü orman ve diğeri otlatma alanı olmak üzere dört alana ayırmış; bu alandan
odun, ot, su ve yaban hayatı olmak üzere dört ürün elde edilmesini öngörmüş ve bugünkü net
değeri eniyileyen bir doğrusal programlama modeli geliştirmiştir. MENDOZA-SPROUSE
(1989) eğlenme-dinlenme ve yaban hayvanları için ayrılan alanları belirleyen ve bugünkü net
değeri eniyileyen bir matematiksel modeli çözmüştür. HOF-BALTIC (1990 ve 1991), sekiz
ana bölge ve buna bağlı değişik alt bölgeler için odun, yaban hayvanı ve temiz su üretimi,
eğlenme-dinlenme alanı ayrılması ve sediment miktarının azaltılması koşullarına bağlı olan
bir doğrusal programlama modeli kurmuş ve çözmüştür. HAIGHT-MONSURED-CHEW
(1992), herhangi bir kısıtlamanın olmadığı; odun üretimi, görsel kalite ve yaban hayvanları
yaşam ortamı ile ilgili kısıtlamaların olduğu dört adet çok amaçlı planlama modeli
geliştirmiştir. HOF-KENT-BALTIC (1992), odun, ot ve sediment üretim miktarının kısıt
olarak yer aldığı orman planlama sorununa çok amaçlı bir doğrusal programlama yöntemini
uygulamıştır. HOF-JOYCE (1993), odun ve yaban hayvanı üretimini alansal olarak eniyileyen
bir tamsayılı doğrusal programlama modeli geliştirmiştir. PUKKALA-KANGAS (1993), huş
ve çam meşcereleri için geliştirdiği çok amaçlı orman planlama modelini çözerek toplam
hacmi, yıllık ortalama hacım artımını ve ortalama görsel kalite değerini maksimize etmiştir.
WEINTRAUB-BARAHONA-EPSTEIN (1994), odun ve ot üretimi ile toprak erozyonu
miktarının belli bir sınırın altında tutulması, eğlenme-dinlenme alanının ayrılması ve bütçe
gibi kısıtları içeren orman planlama sorunlarının çözümü için doğrusal programlama yöntemi
geliştirmiştir. BALTERIO-ROMERO (1998), net bugünkü değeri, hacmi, alanı ve planlama
dönemi sonundaki hacım miktarını kontrol eden bir amaç programlama modeli geliştirmiş ve
çözmüştür. TARP-PARADE-HELLES (1997), çok amaçlı planlamada doğrusal programla-
manın kullanımı ile ekonomik ve biyolojik amaç elemanlarını içeren modellerin çözüm
sonuçlarının, fırsat maliyeti açısından değerlendirilmiştir. KÖSE (1986), Maçka Orman
İşletme Müdürlüğü Meryemana Araştırma Ormanı için oluşturduğu iki grup meşcere tipi için
1627 adet amaç programlama modeli geliştirmiş ve çözmüştür. SUN (1986), orman
işletmelerinin çok yönlü yararlanmaya göre düzenlenmesinde, işletme alanı içinde bulunan ve
yetenek sınıfları saptanmış toprakların üretim etkinliklerine tahsisini sağlayan bir amaç
programlama modeli geliştirmiştir. ASAN-ŞENGÖNÜL (1987), ormanların sağladığı yarar
ve işlevleri değişik orman formlarına göre değerlendirmiş ve orman formlarının, işlevleri
yerine getirme açısından etkilerini tartışmıştır.
Türkiye'de ormanların ilk kez işlevsel olarak planlaması, İstanbul Orman Bölge
Müdürlüğü Bahçeköy Orman İşletme Müdürlüğü için düzenlenen Belgrad Ormanı
Fonksiyonel Amenajman Planı (1990-2000) ile gerçekleştirilmiştir. Bu planda; İstanbul
halkının Belgrad Ormanı'ndan hidrolojik, erozyon kontrolü, rekreasyon, bilimsel, estetik ve
odun üretimi fonksiyonlarını beklediği saptanmış; işletme sınıfı ayrımı fonksiyonel
yaklaşımla gerçekleştirilmiştir. Yararlanmanın düzenlenmesinde yaş sınıfları amenajman
yöntemi uygulanmıştır. Planlama biriminde idare süresi, bilimsel fonksiyona ayrılan alanlar
dışındaki tüm işletme sınıflarında 300 yıl, gençleştirme periyodu uzunluğu 20 yıl ve plan
süresi 10 yıl alınmıştır. Daha sonra, İstanbul İşletme Müdürlüğü için hidrolojik, erozyon
kontrolü, rekreasyon, estetik, ulusal savunma, odun ve yan ürün (çam fıstığı) üretim
işlevlerini içeren işlevsel orman amenajman planları düzenlenmiştir (ASAN 1990 ve 1992).
Bu araştırma ile KTÜ Araştırma Ormanı’ndan elde edilen veriler kullanılarak, 1000
hektar büyüklüğündeki ormanlık alan, fonksiyonel olarak planlanmıştır.
MATERYAL VE YÖNTEM
Araştırma alanı, Trabzon-Maçka Orman İşletme Müdürlüğü Ormanüstü Planlama
birimidir. Model verileri, ALTUN (1995) tarafından araştırma alanında yapılan doktora tezi,
Ormanüstü Orman Amenajman Planı (OGM, 1983) ve AKALP (1978) tarafından düzenlenen
Ladin Hasılat Tablosu’ndan elde edilmiştir. Bu veriler yardımıyla Tablo 1, 2 ve 3’deki
doğrusal programlama modelleri geliştirilmiştir.
Tablo 1. Doğrusal Pogramlama Modeli (Model A)
Kısıt
No
Değişkenler bi
Seçenekler
X1 X2 X3 Y1 Y2 Y3 Z1 Z2 Z3 H1 H2 H3 ETA TE SU BÇ ES 1 2 3 4 5 6 7 8 9
1 100 600 60 60 550 55 55 -1 = 0 * * * * * * * * *
2 130 670 67 590 59 -1 = 0 * * * * * * * * *
3 10 155 10 750 10 640 -1 = 0 * * * * * * * * *
4 110 130 155 610 730 877 560 645 754 -1 = 0 * * * * * * * * *
5 -1 1 0 * * * * * * * * *
6 -1 1 0 * * * * * * * * *
7 1 1 1 = 300 * * * * * * * * *
8 1 1 1 = 400 * * * * * * * * *
9 1 1 1 = 300 * * * * * * * * *
10 1 1 1 333.3 *
11 1 1 1 333.3 *
12 1 1 1 333.4 *
13 8 10 12 1.8 1.6 1.3 0.8 0.9 1.2 -1 = 0 * * * * * * * * *
14 2 5.6 6.7 5.2 4.7 3.6 0.7 0.4 0.3 -1 = 0 * * * * * * * * *
15 5.6 3.9 3.1 1.8 1.3 1.2 2.7 2.6 2.4 -1 = 0 * * * * * * * * *
16 2.1 1.6 0.8 3.2 3.1 3.0 4.6 4.2 3.8 -1 = 0 * * * * * * * * *
17 1 ≤ 3200 * *
18 1 ≤ 3300 * * * * *
19 1 2300 *
20 1 2350 * * * * *
21 1 2900 *
22 1 3000 * * * *
23 1 3100 * * * *
24 Amaç Denklemi Zmax ETA ETA ETA ETA ETA SU BÇ ES
25 Amaç Denklemi Zmin TE
* Seçeneklerde yer alan kısıtlayıcıları göstermektedir.
Tablo 2. Doğrusal Pogramlama Modeli (Model B)
Kısıt
No
Değişkenler bi
Seçenekler
X1… XTE XSU Y1... YTE YSU YBÇ YES Z1… ZTE ZSU ZBÇ ZES H1 H2 H3 ETA TE SU BÇ ES 1 2 3 4 5 6
1 100.. 2 600.. 30 120 150 6 550.. 23 92 115 5 -1 = 0 * * * * * *
2 3 35 140 175 7 31 124 155 6 -1 = 0 * * * * * *
3 10… 3 10… 38 152 190 8 10… 35 140 175 7 -1 = 0 * * * * * *
4 110.. 8 610.. 103 412 515 560.. 89 356 445 18 -1 = 0 * * * * * *
5 -1 1 0 * * * * * *
6 -1 1 0 * * * * * *
7 1… 1 1 = 300 * * * * * *
8 1… 1 1 1 1 = 400 * * * * * *
9 1… 1 1 1 1 = 300 * * * * * *
10 1… 1… 1… 333.3 *
11 333.3 *
12 333.4 *
13 8… 6.5 7.0 1.8... 0.6 1.7 3.2 0.5 0.8.. 0.7 1.4 1.5 0.6 -1 = 0 * * * * * *
14 2… 3.8 5.0 5.2.. 1.2 6.7 7.0 0.6 0.7.. 0.5 1.0 1.1 0.4 -1 = 0 * * * * * *
15 5.6.. 4.0 4.5 1.8.. 0.9 2.1 4.0 0.5 2.7.. 1.5 3.9 5.0 0.5 -1 = 0 * * * * * *
16 2.1.. 3.9 3.7 3.2.. 4.1 3.3 1.9 4.7 4.6.. 6.5 3.6 1.9 6.8 -1 = 0 * * * * * *
17 1 ≤ 3300 * * * *
18 1 2350 * *
19 1 3300 * *
20 1 3000 * * *
21 1 3600 *
22 1 3000 * * *
23 1 3100 *
24 Amaç Denklemi Zmax ETA ETA SU BÇ ES
25 Amaç Denklemi Zmin TE
* Seçeneklerde yer alan kısıtlayıcıları göstermektedir.
Tablo 3. Doğrusal Pogramlama Modeli (Model C)
Kısıt
No
Değişkenler bi
X1… XTE XSU Xp Y1… YTE YSU YBÇ YES Yp Z1… ZTE ZSU ZBÇ ZES Zp H1 H2 H3 ETA TE SU BÇ ES
1 100
… 2
600
… 30 120 150 6 550… 23 92 115 5 -1 = 0
2 3 35 140 175 7 31 124 155 6 -1 = 0
3 10… 3 10… 38 152 190 8 10… 35 140 175 7 -1 = 0
4 110
… 8
610
… 103 412 515 21 560… 89 356 445 18 -1 = 0
5 -1 1 0
6 -1 1 0
7 1… 1 1 1 = 300
8 1… 1 1 1 1 1 = 400
9 1… 1 1 1 1 1 = 300
10 1 1 1 = 100
11 1… 1… 1… 300
12 300
13 300
14 8… 6.5 7.0 6.5 1.8… 0.6 1.7 3.2 0.5 0.3 0.8… 0.7 1.4 1.5 0.6 0.5 -1 = 0
15 2… 3.8 5.0 3.8 5.2… 1.2 6.7 7.0 0.6 0.3 0.7… 0.5 1.0 1.1 0.4 0.3 -1 = 0
16 5.6… 4.0 4.5 4.0 1.8… 0.9 2.1 4.0 0.5 0.3 2.7… 1.5 3.9 5.0 0.5 0.3 -1 = 0
18 2.1… 3.9 3.7 3.9 3.2… 4.1 3.3 1.9 0.7 4.8 4.6… 6.5 3.6 1.9 6.8 4.7 -1 = 0
19 1 ≤ 3300
20 1 2350
21 1 3000
22 1 3000
23 Amaç Denklemi ETA
BULGULAR
Tablo 4’de verilen Model A’nın çözümlerine göre, toplam etanın (ETA) maksimize
edildiği ilk beş seçenek içinde en yüksek toplam eta değerini ikinci seçenek vermiştir. Bu
seçenekte, planlama birimi için toprak erozyonunun 3200 ton/ha/yıl’ın geçmemesi kısıtı
gerçekleşmiş ve model çözümünde bağlayıcı kısıt olarak yer almıştır. Su üretimi, biyolojik
çeşitlilik ve estetik değerler ise ilk seçeneğe göre azalmıştır. Model A’nın üçüncü seçeneğinde
toprak erozyonu ve su üretimi, dördüncü seçeneğinde biyolojik çeşitlilik ve beşinci
seçeneğinde ise su üretimi, biyolojik çeşitlilik ve estetik değer kısıtları bağlayıcı kısıtlar
olarak çözümü etkilemişlerdir. Altıncı seçenekte toprak erozyonu minimize edilmiş, ancak su
üretimi ve biyolojik çeşitlilik bağlayıcı kısıtları nedeniyle dokuz seçenek içerisinde en düşük
toprak erozyonu değeri elde edilememiştir. Yedinci, sekizinci ve dokuzuncu seçeneklerde,
sırasıyla su, biyolojik çeşitlilik ve estetik değer maksimize edilmiş ve en yüksek değerlere
erişilmiştir.
Tablo 5’de verilen Model B’nin çözümlerine göre toplam etanın maksimize edildiği
ilk iki seçenek içinde en yüksek toplam eta değerini 579.568 m3 ile ikinci seçenek vermiştir.
Bu seçenekte, planlama birimi için toprak erozyonu, su, biyolojik çeşitlilik ve estetik değer
kısıtları bağlayıcı kısıtlar olarak yer almıştır. Üçüncü seçenekte toprak erozyonunun minimize
edilmesi, 635 hektar alanın toprak erozyonu işletme sınıfına ayrılmasına ve toplam etanın
200.829 m3’
e düşmesine neden olmuştur. Bu seçenekte su ve biyolojik çeşitlilik kısıtları
bağlayıcı kısıtlardır. Son üç seçenekte, sırasıyla su, biyolojik çeşitlilik ve estetik değer
maksimize edilmiş, estetik değer hariç en yüksek değerlere erişilmiştir. Tablo 5’de verilen
Model C’nin çözümüne göre, 100 hektarlık park alanı X meşceresinden ayrılmış, toplam eta
533.100 m3 olarak gerçekleşmiş ve biyolojik çeşitlilik kısıtı bağlayıcı kısıt olarak yer almıştır.
Tablo 4. Model A’nın Çözüm Özeti
Değişkenler Seçenekler
1 2 3 4 5 6 7 8 9
X1 300 300 298 300 300 300 300 300 300
X2 2
X3
Y1 133 117 79 83 195
Y2 67 76 32 171 172
Y3 333 400 324 267 283 289 146 205 231
Z1 33 165 28 97 123 218
Z2 267 267 135 201 211 203 79 272 82
Z3 33 99 61 98 28
H1 86983 70500 152233 142320 147246 160808 176674 176042 178284
H2 224313 186100 152233 142320 147246 160808 176673 176042 178284
H3 253383 324333 247633 267940 255946 221771 176673 176042 181069
ETA 564679 580933 552099 552580 550438 543387 530020 528126 537637
TE 3207 3200 3200 3286 3264 3229 3300 3296 3219
SU 2243 2157 2300 2363 2350 2350 2509 2470 2408
BÇ 2950 2933 2960 3000 3000 3000 3000 3052 2979
ES 3110 3077 3163 3077 3100 3147 3134 3118 3194
Tablo 5. Model B ve C’nin Çözüm Özeti
Değişkenler MODEL B-Seçenekler
MODEL C 1 2 3 4 5 6
X1 300 277 200
X2
X3 15 35
XTE 300
XSUBÇES 23 285 300 265
XP 100
Y1
Y2 67 100
Y3 333 360 300
YTE 322 208
YSU 78 400
YBÇ 40 204 192
YES 196
YP
Z1 33 35 111 13
Z2 267 113 12 102 200
Z3 183 87
ZTE 13
ZSU 25 7
ZBÇ 4 240 275 293 87
ZES
ZP
H1 86984 72073 66943 82502 66719 107162 72174
H2 224313 109079 66943 102590 84261 107162 218578
H3 253383 398416 66943 115538 93491 107162 242348
ETA 564680 579568 200829 300630 244471 321486 533100
TE 3207 3300 2684 3300 3300 3300 3121
SU 2243 2350 2350 4532 3374 3300 2514
BÇ 2950 3000 3000 3643 3757 3031 3000
ES 3110 3000 3498 3000 3000 3495 3085
SONUÇ VE ÖNERĠLER
Tüm modellerde, planlama birimi için hedef değerleri (sağ taraf değerleri) içeren
kısıtlayıcıların yer alması, meşcerelerin kesim alanları ve dönemlerin, toplam üretim
miktarlarını etkilemektedir. Yine; bazı kısıtlayıcıların çözümde bağlayıcı kısıt olarak yer
alması, amaç denklemi değerlerini ve model çözümlerini değiştirmektedir. Bu nedenle;
planlama biriminden beklenen üretim miktarları, model çözümlerinin önemli elemanı
olmaktadır.
Amaç denkleminin değişmesi de model çözümlerini önemli ölçüde etkilemektedir.
Örneğin; Model B’nin üçüncü seçeneğinde toprak erozyonunun minimum yapılması, üretim
amacıyla ayrılan işletme sınıfı alanını önemli miktarda azaltmıştır.
Fonksiyonel planlama, ormanların topluma sunduğu ürün ve hizmetlerin sayısal olarak
kavranması ile gerçekleştirilebilir. Ayrıca; planlamada yöneylem araştırması yöntemlerinin
kullanılması, değişken sayısının, planlama birimleri için hedef değerlerinin, amaç denklemi
değerlerinin fazlalığı gibi nedenlerden dolayı gerekli olmaktadır.
Günümüzde, matematiksel modellerin planlama çalışmalarında, özellikle bilgisayar/
bilişim teknolojisinin gelişmesi ile birlikte yaygın bir biçimde kullanılmaktadır. Ormancılıkta
da bilişim sistemleri ile birlikte bu yöntemlerin kullanılması kaçınılmaz olacaktır.
KAYNAKLAR
AKALP, T. 1978: Türkiye'deki Doğu Ladini Ormanlarında Hasılat Araştırmaları, İ.Ü. Orman
Fakültesi Yayını No : 261, İstanbul.
ALTUN, L. 1995: Maçka (Trabzon) Orman İşletmesi Ormanüstü Sersinde Orman Yetişme
Birimlerinin Ayrılması ve Haritalanması Üzerine Araştırmalar, Doktora Tezi, KTÜ
Fen Bilimleri Enstitüsü, Trabzon.
ASAN, Ü. ŞENGÖNÜL, K. 1987: Orman Formlarının Fonksiyonel Açıdan Karşılaştırılması,
İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, B Serisi, Cilt 37, Sayı 4, 52-67.
ASAN, Ü. 1990: Orman Kaynaklarının Çok Amaçlı Kullanımı ve Fonksiyonel Planlama, İ.Ü.
Orman Fakültesi Dergisi, B Serisi, Cilt 40, Sayı 3, 67-84.
ASAN, Ü. 1992: Orman Amenajmanında Fonksiyonel Planlama ve Türkiye'deki Uygula-
malar, Ormancılığımızda Orman Amenajmanının Dünü, Bugünü ve Geleceğine İlişkin
Genel Görüşme, Bildiriler Kitabı, 16-19 Kasım 1992, Ankara, 181-196.
ASAN, Ü. YEŞİL, A. DESTAN, S. 1997: The Role of Functional Planning in the Rational
Usage of Forest Resources, XI.World Forestry Congress, 13-22 October 1997,
Antalya, Turkey.
BALCI, N. 1996: Toprak Koruması, İ. Ü. Orman Fakültesi Yayın No : 3947/439, İstanbul,
490 s.
BALTEIRO, L. D. ROMERO, C. 1998: Modeling Timber Harvest Scheduling Problems with
Multiple Criteria : An Application in Spain, Forest Science, 44, 3, 421-428.
ERASLAN, İ. 1974: Türkiye'deki Orman Topraklarından Çok Amaçlı (Çok Yönlü) Fayda-
lanmanın Planlanması Esasları, İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, B Serisi, Sayı 1, 30-49.
ERASLAN, İ. 1982: Orman Amenajmanı, İ.Ü. Orman Fakültesi Yayını No : 3010/318,
İstanbul, 582 s.
HAIGHT, R. G. MONSURED, R. A. CHEW, J. D. 1992: Optimal Harvesting with Stand
Density Targets : Managing Rocky Mountain Conifer Stands for Multiple Forest
Outputs, Forest Science, 38, 3, 554-574.
HOF, J. G. FIELD, R. C. 1987: On the Possibility of Using Joint Cost Allocation in the Forest
Management Decision Making, Forest Science, 33, 4, 1035-1046.
HOF, J. G. BALTIC, T. J. 1990: Cost Effectiveness from Optimization in the USDA Forest
Service, Forest Science, 36, 4, 939-954.
HOF, J. G. BALTIC, T. J. 1991: A Multilevel Analysis of Production Capabilities of the
National Forest Systems, Operations Research, 39, 4, 543-552.
HOF, J. G. KENT, B. BALTIC, T. J. 1992: An Iterative Multilevel Approach to Natural
Resource Optimization : A Test Case, Natural Resource Modeling, 6, 1, 1-22.
HOF, J. G. JOYCE, L. A. 1993: A Mixed Integer Linear Programming Approach for Spatially
Optimizing Wildlife and Timber in Managed Forest Ecosystems, Forest Science, 39,
4, 816-834.
KALIPSIZ, A. 1982: Orman Hasılat Bilgisi, İ.Ü. Orman Fakültesi Yayını No : 3052/328,
İstanbul, 349 s.
KAPUCU, F. 1987: Ormancılık Bilgisi (Orman ve Ormancılıkta Temel Kavramlar), K.T.Ü.
Orman Fakültesi Ders Notları, Trabzon, 308 s.
KAPUCU, F. 1996: Orman Amenajmanı (Temel Kavramlar), Artvin Orman Fakültesi Ders
Notları, Artvin, 150 s.
KÖSE, S. 1986: Orman İşletmelerinin Planlanmasında Yöneylem Araştırması Yöntemlerin-
den Yararlanma Olanakları, Doktora Tezi, K.T.Ü. Orman Fakültesi, Trabzon.
MENDOZA, G. A. BARE, B. B. CAMPBELL, G. E. 1987: Multiobjective Programming for
Generating Alternatives : A Multiple Use Planning Example, Forest Science, 33, 2,
458-468.
MENDOZA, G. A. 1988: A Multiobjective Programming Framework for Integrating Timber
and Wildlife Management, Environmental Management, 12, 2, 163-171.
MENDOZA, G. A. SPROUSE, W. 1989: Forest Planning and Decision Making Under Fuzzy
Environments: An Owerview and Illustration, Forest Science, 32, 2, 481-502.
OGM.1983: Trabzon-Maçka Orman İşletme Müdürlüğü Ormanüstü Amenajman Planı,
Trabzon
PARADES V., G. L. BRODIE, J. D. 1988: Activity Analysis in Forest Planning, Forest
Science, 34, 1, 3-18.
PUKKALA, T. KANGAS, J. 1993: A Heuristic Optimization Method for Forest Planning and
Decision Making, Scandinavian Journal of Forest Research, 8, 560-570.
SUN, O. 1986: İşletme Düzeyinde Ormandan Çok Yönlü Yararlanmanın Saptanması,
Ormancılık Araştırma Enstitüsü Yayını No : 164, Ankara.
TARP, P. PARADES V. G. L. HELLES, F. 1997: A Dual Approach to Policy Analysis in
Multiple-use Forest Management Planning, Canadian Journal of Forest Research, 27,
849-858.
VODAK, M. C. ROBERTS, P. C. WELLMAN, J. D. BUHYOFF, G. J. 1985: Scenic Impacts
of Eastern Hardwood Management, Forest Science, 31, 2, 289-301.
WEINTRAUB, A. BARAHONA, F. EPSTEIN, R. 1994: A Column Generation Algorithm
for Solving General Forest Planning Problems with Adjacency Constraints, Forest
Science, 40, 1, 142-161.
1
ORMANLARIN FONKSĠYONEL PLANLAMA ESASLARINA GÖRE
PLANLANMASI VE KDZ. EREĞLĠ ÖRNEĞĠ
Emin GÜZENGE(1)
, Akın MIZRAKLI(2)
, ġ. Armağan YALÇIN(3)
(1) 30. Orman Amenajman BaĢmühendisi-Antalya
(2) Denetim ve Kontrol BaĢmühendisi-Antalya
(3) 10. Orman Amenajman BaĢmühendisi-Antalya
Tel: 0242-345 14 48/386 e-mail: [email protected]
Kısa Özet
Bilindiği gibi son yıllarda, halen uygulanmakta olan klasik planlama metotları dünyada ve
ülkemizde ormandan beklenen fayda ve fonksiyonlara da bağlı olarak yeniden tartıĢılmaya
baĢlanmıĢ ve bu bağlamda fonksiyonel planlama gündeme gelmiĢtir. Bu geliĢmeler dikkate
alınarak OGM, Orman Ġdaresi ve Planlama Dairesi BaĢkanlığı olarak fonksiyonel planlama
uygulamalarına baĢlanmıĢtır. Ġlk pilot uygulama olarak Karadeniz Ereğli Orman ĠĢletme
Müdürlüğü ormanları ele alınarak fonksiyonel planlama esaslarına göre planlanmıĢtır.
Ġlk Uygulama olarak orman fonksiyonlarının belirlenmesi, envanter entansitesinin
kararlaĢtırılması, bölmecik ayrım kriterleri, faydalanmayı düzenleme metot seçimi ve etaların
kararlaĢtırılması konularında fonksiyonel yaklaĢım sergilenerek planlar tamamlanmıĢ ve
uygulanmasına geçilmiĢtir.
GĠRĠġ
Günümüzde hızlı nüfus artıĢı, sanayileĢme, çarpık kentleĢme ve yanlıĢ arazi kullanımı
sonucu ormanlar üzerindeki olumsuzluklar giderek artmaktadır. Bunun sonucu olarak
ekosistemlerde bozulmalar ortaya çıkmaktadır.YaĢanılan bu olumsuzluklar, insan yaĢamının
temellerini oluĢturan toprak, su ve havanın kirlenmesine neden olmuĢtur. Ekosistemlerdeki
aĢırı bozulmalar sonucunda insanlık bugün çeĢitli doğal afetler, çevre problemleri ve sağlık
sorunları ile uğraĢmaktadır. Dünyada ve ülkemizdeki geliĢmeler sonucu toplumun
ormanlardan beklediği fayda ve fonksiyonlar da değiĢmiĢtir. Ormanların gösterdiği
fonksiyonlardan odun hammaddesi üretimi daha geri planlarda düĢünülmeye baĢlanılmıĢtır.
Ormanların koruma ve sosyal hizmetli fonksiyonları daha ön plana çıkmaktadır. Toplumun
ormanlara olan taleplerinin değiĢmesi, insan yaĢamının temellerini oluĢturan kaynakların
tehlikeye girmesi gibi nedenlerden dolayı yapılacak olan planlarda, bu konuların da planlama
aĢamasında değerlendirilmesini beraberinde getirmiĢtir.
1963 yılından sonra yapılan Orman Amenajman Planlarında, Milli Park ve Bakanlar
Kurulu kararı ile korumaya ayrılan alanlar dıĢında kalan ormanlar üretim ormanı olarak
planlanmıĢtır. 1980 yılından sonra ise Orman Amenajman Planları yapılırken yetiĢme ortamı
kötü ve sosyal baskılı alanlar “Muhafaza Karakterinde Orman ĠĢletme Sınıfı” adı altında
ayrılarak üretim dıĢında bırakılmıĢtır. Zamanla , Muhafaza Karakterli ĠĢletme Sınıfına ayrılan
alanlara sınırlı da olsa bakım etaları verilmiĢtir. Dünya da ve ülkemizdeki ormanlardan
beklenen fayda ve fonksiyonların değiĢmesi sonucu , Orman Amenajman Plan yapımında da
yeni arayıĢlar ortaya çıkmıĢtır. Özellikle 1990 yılından sonra Orman Amenajman Planlama
yöntemleri artan bir Ģiddette tartıĢılmaktadır.1963 yılından beri klasik planlama dıĢında ;
Örnek Devlet ĠĢletmeleri Planları (1964) , Akdeniz Model Planları (1975) , Fonksiyonel
Planlar (Ġstanbul – Bahçeköy 1989) , Batı Karadeniz Model Planları (1992) yapılmıĢtır.
Günümüzde ise Klasik ve Batı Karadeniz Planları ile planlama çalıĢmaları devam etmektedir.
2000 yılında ise OGM tarafından görevlendirilen 4 Amenajman BaĢmühendisliği ile 2
Denetim ve Kontrol BaĢmühendisi , Zonguldak Orman Bölge Müdürlüğü Kdz. Ereğli Orman
ĠĢletme Müdürlüğüne bağlı Orman ĠĢletme ġefliklerinin, Orman Amenajman Planlarını
yenilemek üzere görevlendirilmiĢtir. Bu çalıĢma gurubu, daha önce yapılan planlama
2
modellerini de inceleyerek Klasik planlama iskeletinde bir takım değiĢlikler ve eklemeler
yaparak, ormanların gösterdikleri ve göstermesini istediğimiz fonksiyonları da gözönüne
alarak Orman Amenajman Planlarını yapmıĢtır. Bu ekip arazi çalıĢmaları sırasında ĠÜ Orman
Fakültesi öğretim üyesi Prof.Dr.Ünal ASAN’la arazide fonksiyonel planlama ve diğer teknik
konularda , büro çalıĢmaları sırasında da ĠÜ Orman Fakültesindeki değiĢik Anabilim dalı
öğretim üyeleri ile görüĢerek çeĢitli konulardaki çözüm önerileri hakkında fikirlerini almıĢtır.
Bildirinin amacı bu planlardaki iĢ aĢamaları, değiĢiklikler ve eklemeler konusunda bilgi
vermektir.
I – Orman Fonksiyonlarının Belirlenmesi:
Ormanları fonksiyonlarına ayırırken Prof. Dr. Ġsmail ERASLAN’ın ayırdığı 10
fonksiyon esas alınmıĢtır. Buna göre ormanların gösterdikleri ve göstermesini istediğimiz
fonksiyon – amaç iliĢkinin belirlenmesinde Ģöyle bir yol izlenmiĢtir.
a-Orman ĠĢletme Müdürlüğü ilgilileri ile plan ünitesinin mevcut durumu ve geçmiĢ
planın fiili uygulamasının değerlendirilmesi .
b-Teknik ve bilimsel verilerden yola çıkarak özellikle toprak koruma alanları eğim
grupları ve arazideki mevcut durumlarını göz önüne alınarak , peyzaj koruma alanları da
mevcut karayolunun geçtiği güzergahlar dikkate alınarak belirlenmiĢtir.
c-Orman Bölge Müdürlüğü kanalı ile değiĢik kurumlara yazılar yazılarak , kurumların
kendi çalıĢma alanları ile ilgili çeĢitli sorular yöneltilmiĢtir. Bu kurumlar ; DSĠ Bölge
Müdürlüğü ( mevcut baraj ve göletlerin yerleri ve ileride yapılması düĢünülen alanlar , sel
tehlikesine açık dere havzalarının isimleri) , Köy Hizmetleri Bölge Müdürlüğü ( köylerin
içme suyu kaynaklarının bulunduğu yer ve havza isimleri ) , Kültür Müdürlüğü ( doğal sit
alanları ) , Çevre Müdürlüğü ( özel çevre koruma bölgesi ) , Milli Park BaĢmühendisliğidir
(tabiat parkı, tabiat anıtları , rekreasyon alanlar vs.).
Kurumlardan istenilen bilgiler için sadece DSĠ Bölge Müdürlüğünden cevap gelmiĢtir.
Diğer konularla ilgili bilgiler mevcut fiili durum ve çeĢitli kaynaklardan edinilen bilgiler
ıĢığında değerlendirilmiĢtir. Bu değerlendirme sonucu plan ünitesindeki ana idare amaçları ve
iĢletme sınıfları ortaya çıkmıĢtır;
A- Üretim Ormanı : DeğiĢik çap ve kalitede yuvarlak odun üretimi
B- Toprak Koruma Ormanı : Su , rüzgar erozyonu , heyelan , kaya ve taĢ
yuvarlanmasını önleme
C- Peyzaj Koruma Ormanı : Zonguldak – Ġstanbul karayolundaki doğal peyzaj ve
karayolunun korunması
D- Üretim Ormanı (Sosyal Baskılı ) : Orman – Halk iliĢkileri bakımından problemli
alanların olduğu , üretim ve toprak koruma özelliklerini taĢıyan alanlar
E- Doğayı Koruma Ormanı : Anıt Ağaçlar , Doğal YaĢlı Ormanlar , Biyolojik
çeĢitliliğin zengin olduğu ekosistemler , yetiĢme ortamının yaratığı
olumsuzluklardan dolayı bizzat kendileri korunmaya muhtaç ormanlar.
Orman Amenajman pratiğinde iĢletme amaçlarının sürekliliği , plan ünitesi içinde
ayrılan iĢletme sınıfları yardımı ile sağlanmaktadır. Plan ünitelerinde iĢletme sınıfları ; baĢta
iĢletme amaçları olmak üzere ağaç türü , idare süresi , orman formu ve iĢletme biçimi ,
bonitet sınıfı , topografik yapı , yetiĢme ortamı Ģartları gibi faktörler itibari ile aynı ve benzer
koĢullara sahip orman alanlarını bir araya getirmek suretiyle oluĢturulmuĢtur. ĠĢletme sınıfı
ayrımında arazi eğimleride göz önüne alınarak ; eğimi % 0 –59 arasındaki ormanlar ana
amacı odun üretimi , % 60 – 79 arasında olanlar ana amacı toprak koruma , eğimi % 80 ve
daha fazla olan alanlar ise doğayı koruma iĢletme sınıfında gösterilmiĢtir.
3
II – MeĢcere Tipleri , Bölmecik Sınırlarının Ayrılması:
MeĢcere tip ayrımında ağaç türü , geliĢme çağı ve kapalılık yanında eğim gurupları da
göz önüne alınmıĢtır. Plan ünitesi ile ilgili hava fotoğraflarından elde edilen 1/25000 ölçekli
meĢcere taslakları pafta üzerine geçirilmiĢtir. Eski bölme sınırları da bu paftaların üzerine
çizilmiĢtir. Daha sonra ise topografik harita üzerinde meĢcere tipleri , arazinin eğim durumu
ve yetiĢme ortamı özellikleri gözönüne alınarak her bölme kendi içinde mümkün olduğunca
doğal hatlara dayanan (dere , sırt ,v.s. gibi) , doğal hatlarla ayırmanın mümkün olmadığı
durumlarda ise meĢcere tip sınırı iĢareti ile ayrılan geçici bölmeciklere ayrılmıĢtır. Bu geçici
bölmecikler ayrılırken Ģu konulara dikkat edilmiĢtir; 2 ve 3 kapalı ormanlar içinde kalan
bozuk alanlar , OT , E ,H gibi alanlar büyüklüğüne bakılmaksızın ayrı bölmecik olarak
ayrılmıĢ , bölmecik içerisinde 3.0 ha’dan küçük farklı meĢcere tipleri ana meĢcere tipi
içerisine yedirilmiĢtir. Bazı istisnai durumlarda yapılmamıĢtır. ( KnGd2 meĢcere tipi içinde
küçük bir Kna meĢcere tipi olması gibi .) Arazide yapılan taksasyon , gözlem , hava
fotoğrafları ve eski meĢcere haritası birlikte değerlendirilip gerekli düzeltmeler yapılarak
kesin meĢcere tipleri ve bölmecikler oluĢturulmuĢtur.
Ayrılan geçici bölmeciklerin ana ve yan amaçları önce belirlenmiĢ; daha sonra ise
arazi bilgileri ve gelen diğer bilgilere göre bunlardan değiĢmesi gerekenler değiĢtirilerek,
bölmecikleri kesin olan ana ve yan amaçları belirlenmiĢtir. Aynı ana amaca sahip
bölmeciklerdeki ormanlık alanlar bir iĢletme sınıfı olarak ayrılmıĢtır.
III – Envanter Entansitesi :
Entansite belirlenirken ormanların göstermiĢ oldukları fonksiyon ve idare amaçları
göz önüne alınmıĢtır. Plan ünitesindeki geçici bölmeciklerin ana idare amaçları belirlenmiĢtir.
Ana amacı odun üretimi olan bölmeciklerde 300 x 300 m aralık mesafede ki sistematik
deneme alanlarının büyük kısmı alınmıĢtır. Ana amacı koruma ve sosyal nitelikli olan
( Toprak Koruma , Peyzaj Koruma , Doğayı Koruma ) bölmeciklerinde ise atılan 300 x 300 m
aralık mesafedeki deneme alanlarının yarısına yakın kısmı alınmıĢtır. Deneme alanı
alınmayan bölmeciklerdeki meĢcere tipi ; gözlem , hava fotoğrafı ve eski meĢcere
haritasındaki meĢcere tipi gözönüne alınarak meĢcere tipleri belirlenmiĢtir. Plan ünitelerinde
servet envanteri meĢcere tipi bazında , planlama ise bölmecik bazında yapılmıĢtır.
IV – Faydalanmayı Düzenlemedeki Metot Seçimi :
Faydalanmayı düzenleyen amenajman metotlarının zaman zaman değiĢmesinin
nedenlerini Ģöyle sıralaya biliriz ; Ormancılıktaki prensip ve amaçlardaki değiĢiklikler ,
klimatik faktörlerin farklılık göstermesi , silvikültür tekniklerinin geliĢmesi değiĢim
göstermesi, hasılat metotlarındaki değiĢiklikler , insanların ormanlarda faydalanırken
ormanların yapısında meydana gelen deĢiklikler ,son yıllarda toplumda geliĢen çevre
bilincinden dolayı insanların ormandan faydalanma gereksinimlerinin değiĢiklik ve çeĢitlilik
arz etmesi gibi faktörleri sayabiliriz.
Yukarıdaki temel bilgiler ıĢığında plan ünitelerinde faydalanmayı düzenleyen
amenajman metotlarının seçimi Ģu Ģekilde yapılmıĢtır;
Ana idare amacı odun üretimi olan , kayın ve karaçam ağaç türünün saf ve karıĢık
olduğu iĢletme sınıflarında “ YaĢ Sınıfları Metodu”, faydalanmayı düzenleme unsuru olarak
da yaĢ esas alınır.
Ana idare amacı koruma ve sosyal nitelikteki olan kayın ve karaçam ağaç türünün saf
ve karıĢık olduğu iĢletme sınıflarında “ Bütün Orman Formlarında Kullanılan ve Silvikültür
Esaslarına Dayanan Amenajman Metodu” , faydalanmayı düzenleme unsuru olarak da
“Amaç Servet” esas alınır.
4
V – Sürekli Ormanlar ve Bu Ormanlarda Optimal KuruluĢ Tespiti:
Sürekli ormanlar; sahip oldukları servetin ve yapının hiç olmazsa en alt düzeyde
devam ettirilmesinin gerektiği yerlerdir. Bu ormanlarda üretim dıĢında, öncelikle toprak
koruma, su koruma, peyzaj koruma, doğayı koruma, rekreasyon, klimatik, toplum sağlığı,
bilimsel, ulusal savunma gibi fonksiyonların öncelik kazandığı orman alanlarındır. Sürekli
ormanlar esas itibari ile ana idare amacı koruma ve sosyal nitelikli fonksiyonların ağırlıkta
olduğu alanlardır. Bu nedenle her bir orman fonksiyonu ve buna bağlı olarak iĢletme
amaçlarının ideal bir kuruluĢu çok fazla değiĢik etkenlerin oluĢturduğu bir kombinasyonu
meydana getirmektedir. Sürekli orman iĢletme sınıflarının meĢcere kuruluĢ sürekliliğini
kontrol amacıyla “Amaç Servet” kriteri esas alınmıĢtır.
Sürekli ormanlar ; Koruma fonksiyonlu hizmet üretimi amacı ile ayrılan ve düzensiz
seçme kuruluĢları ile karakterize edilen iĢletme sınıflarıdır. Belirli silvikültürel teknikler
kullanılarak ( tek ağaç , gurup ve küme seçmesi yerine küçük alan seçmesi veya küçük
maktalı yaĢ sınıfları ) her ağaç türü ile her türlü yetiĢme ortamlarında kurulup iĢletilebilirler.
(ASAN 2000)
Ağaç serveti, sürekliliğine dayanan sürekli orman uygulamasında yapılacak ilk iĢ, birim
alanda sürekli olarak tutulacak ortalama ağaç serveti miktarını(Amaç servet) ve bunun içinde
bulunacağı aralığı ağaç türü ve yetiĢme ortamı koĢullarını(ortalama boniteti) dikkate alarak
alt ve üst sınırlar halinde kararlaĢtırmaktır. Estetik ve Toprak Koruma fonksiyonlarının ana
amaç olduğu alanlarda bu servetin yüksek, su verimi ve yabanıl hayat fonksiyonlarının söz
konusu olduğu alanlarda bu servetin daha az miktarda olması arzulanır. KuĢkusuz, birim
alanda tutulacak ağaç serveti üzerinde arazi eğimi ve toprak erodibilitesinin de etkisi
bulunmaktadır. Dik eğimli arazi koĢulları birim alanda fazla, düz ve az eğimli araziler az
miktarda servet bulundurmayı gerektirmektedir (ASAN 2000).
Yapılan açıklamalar, sürekli orman iĢletme sınıflarında birim alanda tutulacak sürekli
ağaç serveti miktarının tek bir ortalama halinde değil; arazi koĢullarına,yetiĢme ortamı verim
gücüne ve fonksiyonel iĢletme amacına göre değiĢen uygun bir aralık olarak verilmesi
gereğini ortaya koymaktadır. Bu durum, Ģablonvari bir uygulamadan kaçınmak için de
zorunludur (ASAN 2000).
Buna göre plan ünitesinde sürekli orman iĢletme Ģekliyle iĢletilecek B-Toprak Koruma
Ormanı ĠĢletme Sınıfında amaç servet tespit edilirken, yapılan envanter sonuçları ve
yukarıdaki bilgiler ıĢığında belirlenmiĢtir. B iĢletme sınıfında amaç servet aralığı aĢağıdaki
gibidir;
Eğimi %60-69 arasında 280-320 m3 amaç servet 300m
3
Eğimi %70-80 arasında 330-370 m3 amaç servet 350 m
3
Kayın ağaç türünde amaç çapı 60 cm olarak belirlenmiĢtir. DeğiĢikyaĢlı ormanlarda
amaç çapı bölgesel olarak ve bonitetlere göre araĢtırması gereken bir konudur. Böyle bir
araĢtırma olmadığı için, arazi çalıĢmaları sırasında kesim alanlardaki gözlemler ve
uygulamacılar edinilen bilgiler ıĢığında amaç çapı kararlaĢtırılmıĢtır. Sürekli orman iĢletme
Ģekliyle iĢletilecek C- Peyzaj Koruma Ormanında optimal kuruluĢ tespiti yapılmamıĢtır.
VI- Plan Süresince Bakıma Tabi Tutulacak MeĢcere Tiplerinde Bakım Etasının
KararlaĢtırılması, Silvikültürel Eta ve Artımla Mukayese Tablosunun
Düzenlenmesi:
Bakıma tabi tutulacak meĢcere tiplerinin yıllık bakım etaları; ormanda arazi
çalıĢmaları sırasında her deneme alanında meĢcere tiplerine göre saptanan silvikültürel
eta miktarıyla, yetiĢme ortamı, meĢcere tipinin kapalılığı, hektardaki ağaç sayısı, servet
ve artım, meĢcere yaĢı, servetin yaĢ sınıflarına dağılıĢı, eğim, iĢletme sınıfının ana ve yan
idare amacı gibi faktörler göz önüne alınarak, bulunan artım miktarıyla
karĢılaĢtırılarak, ormanın lehine olmak üzere kararlaĢtırılmıĢtır. KararlaĢtırılan miktardaki
5
yıllık ara hasılat etası bu meĢcere tipleri alanlarıyla çarpılarak, bütün bakım alanlarına
giren meĢcere tiplerinin dönüĢ süresi için ara hasılat etası bulunmuĢtur. Bunların
toplamı bakım alanlarının yine bir dönüĢ süresi için ara hasılat etası bulunur.
Gerçekte bilinçli uygulandığı takdirde silvikültürel iĢlemlerin hepsi de fonksiyoneldir,
çünkü uyguladığı meĢcereye belirli bir form vermeye amaçlar. Plan ünitesinde her iĢletme
sınıfının fonksiyonu ve meĢcere kuruluĢları birbirinden farklıdır. Bu durum, plan ünitesindeki
her meĢcereye uygulanacak iĢlem biçimi ve çıkarılacak eta miktarının, o meĢcereden
beklenen fayda ve fonksiyona göre farklı olacağını gösterir. Plan ünitesi içindeki aynı
meĢcere tipine, beklenen fonksiyon biçimine göre farklı eta verme düĢüncesini, fonksiyonel
eta olarak tanımlıyoruz (ASAN 1992).
Plan ünitesindeki Toprak Koruma Ormanı ve Peyzaj Koruma Ormanı iĢletme
sınıflarında bakım kesimleri sırasında uyulması gereken silvikültürel esaslar ayrıca
belirtilmiĢtir.
Plan ünitesinde bu iĢlerle ilgili” Koru Ormanlarında ĠĢletme Kesim Planı Tablosu
(Tablo No : 23/1 ) “ düzenlenmiĢtir.
VII- Diğer DeğiĢiklik ve Eklemeler :
MeĢcere haritasında ormansız alanlarda OT ,E ,H dıĢındaki ormansız alan
sembolleri ODA (Ormancılık dıĢı alan) rumuzu ile gösterilmiĢtir
Bölme sınırındaki dere ve sırtlar (0.4mm) ,bölmecik sınırındaki dere ve sırtlar (0.2
mm) kalınlığındaki rapido kalemle çizilmiĢtir.
Yenilenen plandaki bölme büyüklükleri, numaraları ve sınırları uygulaması bitmiĢ
olan plandan aynen alınmıĢtır. Bölmecik büyüklükleri ise ; aynı yaĢlı ormanlarda
30.0 ha. , değiĢik yaĢlı (sürekli orman) ormanlarda 40.0 ha. , koruma ormanlarında
ise 70.0 ha.’ a kadar alınmıĢtır. Bu miktarlarda en fazla %20 kadar artıĢ
yapılabilmektedir.
Klasik plandaki yaĢ sınıfı ve bonitet sınıfı haritaları kaldırılmıĢ , bunlarla ilgili
değerler saha döküm tablosunda gösterilmiĢtir. Plan ünitesinde fonksiyon haritası
yapılmıĢtır. Fonksiyon haritasında bölmecikteki ana amaç kendi rengine boyanmıĢ
, yan amaçlar ise ana amaçtaki renk taramalı çizgi Ģeklinde gösterilmiĢtir.
Prodüktif orman alanları eğim guruplarına göre (ÇEPEL 1988 ) plan ünitesinin
geneli için tablo halinde gösterilmiĢtir.
Klasik plandaki 27 ve 29 nolu tablolar kaldırılmıĢ bunların yerine” Koru
Ormanlarında ĠĢletme Kesim Planı Tablo No :23/1 “ konulmuĢtur.
Klasik plandaki ağaçlandırma , imar – islah , erozyon kontrol ve mera çalıĢmaları
ile ilgili sahalar tablosu (Tablo No : 22) iki ayrı tabloya ayrılmıĢtır. Plan
ünitesindeki bozuk ve açıklık alanlar iĢletme sınıflarına göre iki ana baĢlık altında
incelenmiĢtir. Bunlardan birincisi her hangi bir ormancılık çalıĢmalarının
yapılacağı alanlar ( Ağaçlandırma , Rehabilite , Erozyon Kontrol gibi Tablo No :
22 ) , ikincisi ise biyolojik çeĢitliliğin korunması , yaban hayvanlarının beslenme
alanı olması ve toprağın korunması gibi özellikleri taĢıyan alanlar ( Koruma
Alanları Tablosu Tablo No : 22/A ) olarak ayrılmıĢtır.
Plan ünitelerinde ara ve son hasılat kesim planları 20 yıllık yapılmıĢ olup , plan
süresini yarısı olan 10. Yılda ara revizyon yapılması ön görülmüĢtür.
Klasik planlarda kayın ağaç türü için idare süresi 120 olarak yapılmakta iken , bu
süre 180 yıla çıkarılarak planlama yapılmıĢtır. Kayın maktalı ormanlarda optimal
kuruluĢun sayısal olarak gösterilmesinde Dr. Serdar CARUS’ un düzenlediği
kayın hasılat tablosu kullanılmıĢtır.
6
VIII – Yapılan Planlama ġeklinin Diğer Amenajman Plan Modelleri ile ĠliĢkisi ve
Kritiği:
Planlama Ģekli oluĢturulurken daha önce yapılmıĢ ve uygulanmıĢ olan model
amenajman planları incelenerek bunların avantaj ve dezavantajları birlikte değerlendirilip ,
bunlardan uygun görülenleri planlama Ģekli içerisine alınmıĢtır. Yararlanılan planlama
modelleri ve yararlanma Ģekilleri Ģöyledir :
Fonksiyonel Planlar ( 1989 – Bahçeköy ) :
1. ĠĢletme sınıfları orman fonksiyonlarına göre ayrılmakta aynı ana fonksiyon
veya fonksiyon guruplarına göre iĢletilecek orman alanları , ayrı bir iĢletme sınıfı olarak
ayrılması,
2. ĠĢletme sınıflarında görülen iĢ entansitesi ve teknoloji yoğunluğunun
ormandan beklenen fonksiyonlara göre değiĢik olması ( Ana amacı üretim olan iĢletme sınıfı
ile ana amacı toprak koruma iĢletme sınıfı olan ormandaki iĢ entansitesinin farklı olması ),
3. Plan ünitesi için orman fonksiyon haritasının yapılmasıdır.
Bu planlama modelinde fonksiyonel olarak ayrılan iĢletme sınıflarındaki aynı meĢcere
tiplerine bütün bölmeciklerde aynı eta verilmiĢtir. Yeni planlama Ģeklinde aynı iĢletme
sınıfındaki , aynı meĢcere tipine ( Ana ve yan amaçlar , eğim gibi kriterler ) farklı eta
verilerek , kararlaĢtırılan fonksiyonel eta daha da özele indirgenmiĢtir.
Batı Karadeniz Model Planları :
1.Bu planlama ile planlamamıza katılan yeni kavramlardan Devamlı Orman ( Sürekli
Orman ) kavramı fonksiyonel planlamada, özellikle koruma ve sosyal fonksiyonlu
ormanlarda iĢletme Ģekli olarak kullanılması,
2.Bakım etalarının her bölmecikte farklı olmasıdır.
Bu planlama modelinde Devamlı Orman ĠĢletme Ģekillerinde bütün ağaç türlerinde
amaç servet 300 – 350 m3
alınmıĢtır. Halbuki amaç servet, ağaç türü, yetiĢme ortamı,arazi
meyili ve iĢletme amacına göre değiĢebilen bir rakamdır. Yeni planlama Ģeklinde Toprak
Koruma ĠĢletme sınıfında amaç servet tespit edilirken , yapılan envanter sonuçları ve meyil
gurupları göz önüne alınarak kademeli bir amaç servet tespiti yapılmıĢtır. Ayrıca Sürekli
Ormanlarda faydalanmayı düzenleme unsuru olarak Amaç Servet esas alınarak bu
ormanlarda zaman içerisinde değiĢlikleri izlenebilme olanağı olacaktır. Yeni planlamada
Sürekli Ormanlarda kararlaĢtırılan bakım etasının Genel Eta Formülü ve Artımla
karĢılaĢtırılması yapılarak kararlaĢtırılan etanın diğer metotlara göre kıyaslama olanağı da
olmuĢtur.
Yukarıdaki iki planlama modelinden faydalanılan kısımlar dıĢındaki bölümler ve
tablolar klasik planlamadan alınmıĢtır.
SONUÇ VE ÖNERĠLER : Ülkemizde 1963 yılından bu yana klasik planlama modeli ile birlikte değiĢik
zamanlarda yapılan Model Amenajman Planları yapılmıĢtır. Klasik planlar 1963 – 1972
arasındaki planlama döneminde yaĢanılan deneyimler sonucu 1973 yılında hazırlanan
yönetmelikle esas planlama Ģeklinin iskeleti ortaya çıkmıĢtır. Bu yılı izleyen yıllarda ve 1991
yılında yapılan değiĢikliklerle “ Orman Amenajman Planlarının Düzenlenmesi , Uygulanması
ve Yenilenmesine Dair Yönetmelik” son halini almıĢ ve günümüzde de yürürlüktedir.
Planlamada yeni modeller aranırken geçmiĢteki Orman Amenajman çalıĢmaları ile ilgili
deneyim ve bilgi birikimleri mutlaka gözönüne alınmalıdır. Özellikle 40 yıllık planlama
deneyimleri ve bilgi birikimleri mutlaka değerlendirilmelidir. Ülkemizde bu güne kadar
faydalanmayı düzenleyen Amenajman Metotları zaman zaman değiĢtirilmiĢtir. Bu
değiĢiklikler yapılırken kullanılan metodun kritiğinin iyi yapılması gerekir. Yani
7
uygulamada görülen bir takım aksaklıkların Amenajman Metodundan mı yoksa
uygulamadaki teknik ve idari eksikliklerinden mi kaynaklandığının araĢtırılması
gerekmektedir. Bu nedenle Ģu an yürürlükte olan klasik planlama modelinde yapılacak bir
takım değiĢiklik ve eklemelerle yapılacak planlar günümüz Ģartlarına uygun hale
getirilmelidir. Bunun için Orman Amenajman Yönetmeliği ve Teknik Ġzahnamelerde
yapılacak değiĢiklikler teknik bir komite tarafından tartıĢılarak değiĢliklerin yapılmasına
gidilmelidir. Kdz. Ereğli Orman Amenajman Planlaması sonucunda planlamada göz önüne
alınması gereken esaslar Ģöyle sıralanabilir;
1.ĠĢletme sınıfı ayrımında orman fonksiyonları esas alınmalıdır. Orman fonksiyonları
10 ana fonksiyona (ERASLAN 1982) ayrılıp bunlar kendi içerisinde ana amacı üretim ve
ana amacı koruma ve sosyal nitelikli alanlar olarak iki ana guruba ayrılmalıdır. Envanter
entansitesi bakımından ana amacı odun üretim olan ormanlarda entansite yüksek , ana amacı
koruma ve sosyal nitelikli fonksiyonlarda düĢük entansiteli , mutlak koruma (Doğayı
Koruma) ormanlarında ise eski plan verileri güncelleĢtirilerek kullanılmalıdır.
2.Planlamalarda artık üçüncü ve dördüncü yenilemeler yapılmaktadır. Her plan
yenilemesinde bölme bölmecik sınırları değiĢmektedir. Bu nedenle bölme ve bölmeciklerdeki
değiĢimi izleme olanağı da ortadan kalkmaktadır. Yapılacak yeni planlamalarda bölme ve
bölmecikleri mümkün olduğunca sabit hale getirilmelidir. Orman fonksiyonlarına göre her
bölmeciğin ana ve yan idare amaçları belirlenmelidir. Aynı ana amacı taĢıyan bölmecikler bir
iĢletme sınıfı altında toplanmalıdır.
3.Bütün bölmeciklerin ortalama meyilleri hesaplanmalı, orman fonksiyonları
belirlenirken arazi meyilleri göz önüne alınmalıdır. Özellikle üretim , erozyonu önleme ve
doğayı koruma fonksiyonlu ormanları ayırırken arazi meyilleri teknik veri olarak
kullanılmalıdır.
4.Plan ünitesi için orman fonksiyon haritası yapılmalıdır.
5.Faydalanmayı düzenleyen metotlar açısından ; ana amacı odun üretimi olan
ormanlarda ( seçme ormanı dıĢında ) “ YaĢ Sınıfları Metodu”, ana amacı koruma ve sosyal
nitelikli ormanlarda Sürekli Orman ĠĢletme Ġlkeleri doğrultusunda “ Silvikültürel Ġlkelere
Dayalı Metot “a göre planlanmalıdır. Gölge ve yarı gölge ağaçlarında faydalanmayı
düzenleme unsuru olarak amaç servet esas alınmalıdır. Ağaç türü (ıĢık ağaçları) ve yetiĢme
ortamı Ģartlarının uygun olmadığı , Sürekli Orman ĠĢletmeciliği yapılacak ormanlarda ,
faydalanmayı düzenleme metodu olarak” YaĢ Sınıfları Metodunun Küçük Maktalı Varyantı”
uzun idare süresi seçilerek gençleĢtirmenin küçük alanlarda yapılması sağlanmalıdır.
6.Yürürlükteki idare süreleri günümüzün Ģartlarına göre yeniden belirlenmelidir. Ana
amacı odun üretimi olan ormanlarda Teknik Olgunluk Süresine göre ,üretim fonksiyonu
dıĢında kalan dokuz fonksiyonun içerdiği ormanlarda ise fiziksel olgunluk süreleri göz önüne
alınarak idare süreleri daha uzun tutulmalıdır.
7.Plan ünitesindeki bozuk meĢcereler ( % 0 –10 kapalı ) ve açıklık alanlar ( OT , E ,H)
fonksiyonel açıdan değerlendirilip ormancılık çalıĢmalarının yapılacağı ( ağaçlandırılma,
rehabilite ,erozyonu önleme gibi ) ve koruma alanları (Biyolojik çeĢitliliğin korunması ,
yaban hayvanlarının beslenme alanı olması ve toprağın korunması ) olarak iki ana guruba
ayrılmalıdır. Bu alanları da ekosistemin bir parçası görerek özellikle ağaçlandırma
çalıĢmalarında alanı temizlemeden , alandaki mevcut türleri koruyup bu türlere sadık
kalınarak rehabilite edilmesi daha uygun olacaktır.
8.Kızılçam dıĢındaki ağaç türleri planlanırken ara ve son hasılat kesim planları yirmi
yıllık yapılmalı, bu planlarda onuncu yılda ara revizyon yapılmalıdır.
8
ALAPLI ORMAN ĠġLETME ġEFLĠĞĠ EĞĠM GRUPLARI
( Prodüktif Ormanlık Alan) ĠĢletme
Sınıfı
Düz
< %3
Az Eğimli
% 4-9
Orta Eğimli
% 10-17
Çok Eğimli
% 18-36
Dik
% 37-57
Sarp
% 58-100
Pek Sarp
> % 100 TOPLAM
Ha. Ha. Ha. Ha. Ha. Ha. Ha. Ha.
A 302,0 1285,0 1587,0
B 26,5 3214,0 3240,5
C 9,5 105,5 31,0 146,0
D 337,0 908,5 1274,5 2520,0
E 15,0 64,5 2670,5 2750,0
TOPLA
M
663,5 2390,0 7190,0 10243,5
Oranı (%) 6,5 23,3 70,2 100,0
Plan ünitelerinde atılan ve alınan deneme alanı sayıları aĢağıdadır.
Orman ĠĢletme
ġefliği
Atılan Deneme
Alanı Sayısı
Alınan Deneme
Al.Say.(2000yılı)
Deneme Alanı
Alınma Yüzdesi
Alınan Den. Al.
Say. (1986-
1995)
Alaplı 930 448 48 735
Kocaman 722 493 68 661
Suludere 746 418 56 680
TOPLAM 2398 1359 2076
Orman Fonksiyon Haritalarındaki Renk Konumu
RENK KONUMU
ANA AMAÇ YAN AMAÇLAR
ORMAN FONKSİYONLARI
1 2 3
Yeşil
ORMAN ÜRÜNLERİ ÜRETİM FONKSİYONU
Kahverengi
EROZYONU ÖNLEME FONKSİYONU
Mavi
HİDROLOJİK FONKSİYONU
Turuncu
ESTETİK FONKSİYONU
Siyah
REKREASYON FONKSİYONU
Kırmızı
ULUSAL SAVUNMA FONKSİYONU
Gri
TOPLUM SAĞLIĞI FONKSİYONU
Mor
DOĞAYI KORUMA FONKSİYONU
Pembe
BİLİMSEL ARAŞTIRMA FONKSİYONU
KLİMATİK FONKSİYON Bordo
Sarı
AÇIKLIK ALANLAR
9
KAYNAKLAR
ASAN, Ü. 1992: Orman Amenajmanında Fonksiyonel Planlama ve Türkiye’deki
Uygulamalar Ormancılığımızda Orman Amenajmanının Dünü, Bugünü ve Geleceğine
ĠliĢkin Genel GörüĢme Bildirileri, Ankara
ASAN, Ü. 2000: Sürekli Orman ĠĢletme Sınıfları ve Planlama Ġlkeleri, 04.12.2000
tarihinde Ġ.Ü. Orman Fakültesi Yayın Komisyonu’na sunulan bildiri
ÇEPEL, N. 1988: Orman Ekolojisi, Ġ.Ü. Orman Fakültesi Yayınları Ġ.Ü. Yay. No:
3518, Orm. Fak. Yay. No: 399, Ġstanbul
ERASLAN, Ġ. 1982: Orman Amenajmanı, Ġ.Ü. Orman Fakültesi Yayınları, Ġstanbul
ORMAN AMENAJMAN PLANLARININ YAPIMINDA COĞRAFĠ BĠLGĠ
SĠSTEMLERĠNĠN KULLANILMASI
Doç. Dr. E. Zeki BAġKENT1 Prof. Dr. Selahattin KÖSE
1
[email protected] 0 462 3772863 [email protected] 0 462 3772879
ArĢ. Gör. Turan SÖNMEZ1 ArĢ. Gör. Fatih SĠVRĠKAYA
1
[email protected] 0 462 3773550 [email protected] 0 462 3773550
Kısa Özet
Toplumdaki çevre bilincinin geliĢmesi, birlikte yaĢanılan orman ve diğer ekosistemleri
tanıma ve anlama gayretleri, ormancılık alanındaki bilgi teknolojilerinin kullanımını
beraberinde getirmiĢtir. Küresel bir boyut kazanan sürdürülebilir orman amenajmanı kavramını
yakalayabilmek için, ülkemizde FRIS ve GEF II gibi ulusal ve uluslararası bazda projeler
yapılmaktadır. Özellikle FRIS projesi ile Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) ve veri tabanı daha
güncel bir boyut kazanmıĢtır. CBS teknolojisi, ormancılık çalıĢmalarının temelini oluĢturan
ormanın konumsal yapısını, konumsal veri tabanı ile inceleme ve değerlendirme imkanı
sağlamaktadır. Planlamada sağlıklı ve etkili kararlar verebilmek için doğru ve güncel veriye
ihtiyaç vardır. CBS’nin dörtte üçünü oluĢturan veriyi, depolamak, analiz etmek ve
değerlendirmek için ise veri tabanının kurulması gerekmektedir. Bu çalıĢma ile mevcut
amenajman yönetmeliğini esas alarak, uygulanabilir orman amenajman planlarının yapımında
CBS’nin kullanılması ve veri tabanının nasıl olması gerektiği ortaya konmaya çalıĢılmıĢtır.
Anahtar Kelimeler: Orman Amenajman Planı, Coğrafi Bilgi Sistemi, Veri Tabanı
1. GĠRĠġ
Giderek artan dünya nüfusu, dev adımlarla geliĢen teknoloji ve buna paralel olarak
insanların yaĢam düzeyinin giderek yükselmesi sonucunda ormanlardan yararlanmanın Ģekli
değiĢmiĢ ve yoğunluğu da artmıĢtır. Artan ihtiyaçların düzensiz ve plansız bir Ģekilde sağlanması;
erozyonla toprakların kaybolması, çevre kirlenmesi, doğal hayatın kaybolması, biyolojik
çeĢitliliğin azalması, ormanların sağlık durumlarının bozulması ve uzun vadede ekosistem
sürekliliğinin sağlanamaması gibi pek çok sorunları da beraberinde getirmiĢtir (BAġKENT
1999). Bu bağlamda orman amenajman planlarının önemi ortaya çıkmıĢtır. Plan, gelecekte
ulaĢılması istenilen hedeflere ne zaman, hangi araçlarla, kimlerin yardımı ile, nasıl ve hangi
maliyetler ile ulaĢılacağını belirten bir kararlar dizisidir. GeçmiĢi geleceğe bağlayan bir köprü
olarak kabul edilen planlamanın ana görevi, iĢletme etkinliklerini, gelecek dönemlerde eriĢilmesi
hedeflenen amaçlara uygun biçimde düzenlemektir (KÖSE 1986).
Ormanlar, canlı bir varlık olmaları nedeniyle; bilimsel esaslara dayalı olarak, düzenli ve
planlı bir Ģekilde idare edildiği taktirde; dünya var oldukça insanoğlunun ve diğer tüm canlıların,
devamlı yararlanabileceği yegane doğal kaynaktır. Ġnsanların, ormanlardan çok yönlü yarar ve
fonksiyonlarından sürekli olarak faydalanması prensibinin temelinde ise orman amenajmanı
biliminin doğuĢu yatmaktadır. Dolayısıyla; ormancılık ve orman amenajmanı, insanların
1 KTÜ Orman Fakültesi Orman Amenajmanı Anabilimdalı
ormanlardan devamlı ve çok yönlü faydalanması prensibine dayalı olarak doğmuĢtur denilebilir
(ÇETĠN-EFENDĠOĞLU-ZIK 1992). Dünya nüfusunun giderek artması, sanayileĢme ile birlikte
meydana gelen kirlenme, yağmur ormanlarının giderek azalması, global iklim değiĢiklikleri ve
biyolojik çeĢitliliğin azalması gibi olumsuzlukların yanında toplumun ormanlardan yararlanma
Ģekli ve beklentileri değiĢmektedir. Toplum, artık ormanlara tomruk deposu gözüyle değil de
rekreasyon, estetik, toplum sağlığı gibi fonksiyonların yerine getiren bir varlık olarak
bakmaktadır (ANONĠM 2000). Çok yönlü faydalanmanın temelinde amaca uygun veri ve
bilgilerin toplanarak kullanıma sunulması yatmaktadır. Bu ise bilgi sistemlerinin gerekliliği ve
önemini ortaya koymaktadır.
Ormancılık, hiçbir ekonomik sektörde görülmedik derecede geniĢ alanlarda yapıldığı gibi,
hiçbir ekonomik sektörde rastlanılmayacak kadar da uzun bir üretim süresine sahiptir. Bu
nedenle, çok geniĢ alanlarda faaliyet gösteren ve çok uzun bir üretim süresine sahip olan
ormancılık, yine hiçbir ekonomik sektörde görülmeyecek kadar planlı olmak zorundadır
(ERASLAN 1982). Ormancılıkta planlama bilgiye dayanır. Diğer bir ifadeyle planlama, ormanın
yapısını ve geliĢimini temsil eden konum ve öznitelik verilerin var oluĢuna ve bu verileri birlikte
uyumlu olarak bilgisayar ortamında iĢleyebilen bir bilgi sistemine dayanır (KÖSE-BAġKENT
1993). Zamanımızda bilgi ve bilginin güvenirliği her türlü planlamanın temelini oluĢturmaktadır.
Bu noktada ormancılık sektöründe çağdaĢ teknolojik olanaklar devreye sokularak, daha güvenilir
ve çok amaçlı altlıkların üretilmesi ve üretim aĢamasında da sağlanan verilerin bilgisayar
ortamında toplanması kaçınılmaz bir zorunluluktur (DEMĠREL-EJDER 1994).
Orman amenajman planlamasında ister klasik, ister fonksiyonel, ister diğer model plan
yaklaĢımları olsun karar verme bilgiye dayanır. Orman amenajmanı nihayetinde karar verme
süreci olduğu için kararların alınmasında kullanılacak bilgilerin de güvenli, uyumlu, yeterli,
geniĢ çaplı ve detaylı olması ve aynı zamanda ekonomik olarak hızlı ulaĢılabilir olması
gerekmektedir (ERDĠN ve ARKADAġLARI 1994). Bu tür bilgileri üretmenin temelinde
ormanın konumsal verilerin eldesi, kaydı, sınıflandırılması, analizi ve sorgulanması yatmaktadır.
Grafik ve öznitelik verilerden oluĢan konumsal veriler, orman amenajman planlarının en önemli
bileĢenidir. Bu bileĢeni ustaca iĢleyen teknoloji ise CBS’dir.
Ormancılık faaliyetlerinin kitabı durumundaki Amenajman Planlarının daha kaliteli, doğru,
herkes tarafından anlaĢılabilir Ģekilde kısa zamanda yapılması, gerektiğinde ve anında
değiĢtirilebilmesi, en önemlisi karar verici tarafından kontrolünün yapılabilmesi, gerekli kesim,
gençleĢtirme ve bakım haritalarının istenilen Ģekilde ve kalitede elde edilmesi, CBS’nin
amenajmandaki önemli avantajlarını oluĢturmaktadır (ANONĠM 1995). Coğrafi Bilgi Sistemleri
teknolojisi çok sayıda analitik çözüm yöntemleri sağlayarak Ģimdiye kadar imkansız olan ve
ormancılık çalıĢmalarının temelini oluĢturan ormanın konumsal yapısını özünde beslediği
konumsal veri tabanı ile inceleme ve değerlendirmeye imkan sağlamaktadır (BAġKENT 1997).
Teknoloji ve bilgi alanındaki geliĢmeler, çağa bilgi çağı adını vermiĢ, toplumumuz ise bilgi
toplumu olarak nitelendirilmiĢtir. Artık bir kaynak olarak kabul edilen bilgiden en iyi Ģekilde
yararlanma yoluna gidilmektedir (GEMĠCĠ-ACAR-ÖZEL 1993). Veri olmayan sistem,
hammaddesi olmayan bir fabrika olarak nitelendirilebilmektedir.
GeliĢen bilgisayar teknolojisi envanter hazırlama çalıĢmalarında kullanılan veri ve
materyallerin elde edilmesinde önemli değiĢikliklere yol açmıĢtır. Klasik harita kullanıcısı
durumundaki birçok disiplin, kendi bilgisayara geçiĢ süreçlerinde bilgisayarca okunabilir
haritalara (sayısal haritalara) gereksinim duymuĢ ve bu sayısal haritalar üzerinde konuma bağlı
analiz yapmak üzere yöntem değiĢikliğine gitmiĢlerdir. Ancak toprak bilimi, ormancılık, çevre
çalıĢmaları gibi, bu disiplinler için sadece sayısal haritalar yeterli olmamıĢ ve sayısal haritalarda
yer alan nesneler hakkında diğer bilgileri de kullanma gereksinimi duyulmuĢtur
(YOMRALIOĞLU-ÇELĠK 1994).
Konumsal veri kaynakları açısından veri, farklı Ģekillerde elde edilmektedir. Bunları;
Mevcut harita ve dokümanlar, uzaktan algılama verileri, yersel ölçümler ve hazır sayısal coğrafya
bilgileri Ģeklinde gruplandırmak mümkündür. Orman amenajman planlarının yapımında ise
yersel ve uzaktan algılama verilerinden etkin bir Ģekilde yararlanılmaktadır. MeĢcere tipi
sınırlarının tespiti ve alanlarının hesaplanması, meĢcereye ait ağaç türü, serveti ve artımının
belirlenmesi, toprak ve vejetasyona ait bilgilerin toplanması orman amenajman planlarının
yapımında kullanılan yersel ölçümlerle elde edilen verilere örnek gösterilebilir.Geleneksel
yöntemlerle yapılan amenajman planlarının temel veri kaynağı bölmelerdeki meĢcere tipleri ve
buna ait bilgileri bulunduran saha döküm tablosudur. Ancak alan envanteri sonucu elde edilen bu
tablo çok yoğun emek ve zaman gerektirmekte buna rağmen çok sıhhatli sonuçlar elde
edilememektedir. MeĢcere tipleri haritasının çizilmesinden sonra hesaplanan bu alan bilgilerinin
bilgisayar teknolojisi ve CBS yardımı ile kısa bir zamanda ve yüksek doğruluk derecesinde elde
etmek mümkün olmaktadır. Yine yersel ölçümlerle elde edilen diğer öznitelik bilgilerin bu alan
bilgileri ile bütünleĢtirilmesi CBS kullanılarak yapılabilmektedir. Ayrıca, üretilen sayısal
haritalardan hareketle yaĢ sınıfları, bonitet, eğim-bakı gibi haritaların türetimi CBS ile çok daha
kolay olmaktadır.
Uzaktan algılama verileri geniĢ alanlara yönelik değerlendirmelerde hızlı bir veri toplama
yöntemi olması nedeniyle sürekli artan bir oranda kullanım alanı bulmaktadır. Uzaktan algılama
ve coğrafi bilgi sistemlerinin kullanılmasıyla; arazi sınıflandırmaları, planlama ve farklı
kademelerdeki alanlarda karar alma aĢamalarında önemli veri tabanı olarak hizmet sunmaktadır.
Ayrıca uzaktan algılamayla elde edilebilecek verilerin tahmin doğruluğu %80 ve bu oranın
üzerindeyse sınıflandırma doğru ve güvenilir kabul edilebilir (ERDĠN-KOÇ-YENER 1998).
Uzaktan algılama verileri, CBS’ye veri sağlayan en önemli veri kaynağı olmaktadır. Bu
kaynakların gücü, sağladığı doğruluğun yanı sıra geniĢ alanları da kapsaması önemini daha da
artırmaktadır. Özellikle bugün ve yakın gelecekte uydu görüntülerinin eriĢtiği kalite düzeyi ve
paralelinde geliĢen bilgisayar yazılım ve donanımları göz önüne alındığında, orman amenajmanı
için gerekli olan coğrafi veri tabanının güncelleĢtirilmesi kolaylaĢacaktır (SOYKAN 1986).
Vejetasyonun sınıflandırılmasında konumsal yapıya ait bilgilerin alınmasında ve veri
tabanlarının oluĢturulmasında Uzaktan Algılama ve Coğrafi Bilgi Sistemleri kullanılarak
verilerin analizleri ve coğrafi sorgulamaları bilgisayara dayalı olarak yapılmaktadır. Uzaktan
Algılama ve Coğrafi Bilgi Sistemleri görüntü iĢleme sayesinde elde edilen harita ve görüntüler
değerlendirilmektedir. OluĢturulan yeni haritalar çok rahatlıkla güncelleĢtirilmektedir. Birden
fazla harita üzerinde analizler yapılabilmekte ve geniĢ alanları kaplayan doğal kaynaklara ait
etkin planlamalar yapılabilmektedir.
Bu bildiride, orman amenajman planlarının yapım sürecinde CBS’nin rolü ve önemi
irdelenmiĢ, CBS destekli planların yapım süreci verilmiĢ ve birkaç örnek uygulamalarla konuya
açıklık getirilmiĢtir.
2. ORMAN AMENAJMAN PLANLARININ YAPIMI VE COĞRAFĠ BĠLGĠ SĠSTEMĠ
Günümüzde orman amenajman planları 1991 yılında yürürlüğe giren “Orman Amenajman
Planlarının Düzenlenmesi, Uygulanması, Denetlenmesi ve Yenilenmesi Hakkında Yönetmelik”
esaslarına göre yapılmaktadır. Buna göre plan yapımı arazi öncesi, arazide ve arazi sonrası
yapılan iĢler olmak üzere üç aĢamada gerçekleĢtirilmektedir.
Plan yapımı alana ait 1/25000 ölçekli topoğrafik haritalar üzerine, Harita ve Fotogrametri
Müdürlüğünden alınan meĢcere taslakları iĢlenerek, harita üzerindeki verimli orman alanlarına
300x300 m. aralık ve mesafelerle örnek alan noktaları atılmak suretiyle baĢlamaktadır. Bütün
örnek alanlarda; ağaç türü, çapı, kapalılık durumu, servet ve artıma iliĢkin ölçümler, meĢcerenin
silvikültürel istekleri, kuruluĢu, karıĢıklığı, bonitet ve yaĢ sınıfına iliĢkin ölçümler yapılmaktadır.
Buradan; gerek hava fotoğrafları ve gerekse arazide yapılan ölçüm ve gözlemlere dayanarak ve
iĢletme sınıfları da göz önünde bulundurularak meĢcere tipleri haritası yapılır. MeĢcere tipleri
haritası, baĢmühendis tarafından yapılan iç taksimat haritasına aktarılarak son Ģeklini alır. Bu
harita üzerinde alan ölçüm iĢlemleri noktalı Ģablon ve planimetre ile yapılarak 1 numaralı saha
döküm tablosu oluĢturulur. Sonra arazide toplanan veriler yardımıyla bonitet ve yaĢ sınıfları
haritaları hazırlanır. Eldeki mevcut dokümanlar ve bilgiler yardımıyla yönetmelikte geçen bütün
tablolar düzenlenir.
Klasik yöntemlerle yapılan amenajman planlarının temel veri kaynağı 1 numaralı saha
döküm tablosudur. Ancak alan envanteri sonucu elde edilen bu tablo çok yoğun emek ve zaman
gerektirmekte buna rağmen doğru ve güvenilir sonuçlar elde edilememektedir. MeĢcere tipleri
haritasından noktalı Ģablon ve planimetre ile hesaplanan bu alan bilgilerini CBS kullanarak kısa
bir zamanda ve % 90’lara ulaĢan bir doğruluk derecesinde elde etmek mümkün olmaktadır.
Yapılacak uygulamanın baĢarısı planın baĢarısına bağlıdır. Bu nedenle plan yapımında bilgisayar
teknolojisi ve CBS’ni dıĢlamak yerine onu en iyi Ģekilde kullanmak bu baĢarıyı artıracaktır.
Günümüzde ise yapılan bu planlarda bu tür bir teknoloji tam kapasiteyle kullanılmamaktadır.
Orman amenajman planlarının yapımında CBS’nin kullanılması ile elde edilecek temel
konumsal veriler sayısal halde saklanacağından tekrar kullanılması çok kolay olacaktır. Ayrıca,
plan dönemi boyunca uygulanan bütün teknik müdahaleler zamanında yine sayısal olarak her bir
coğrafi detay için (örneğin bölmecik veya meĢcere) kayıt edilebilecektir. Ormanın yapısında
meydana gelen doğal afetlerin (örneğin fırtına, böcek zararları ve yangın gibi) sebep olduğu or-
manın coğrafi yapısında meydana gelen değiĢiklikler sayısallaĢtırma, ekran üzerinde düzeltme,
Küresel Konum Belirleme (Global Position System, GPS) ve kaydetme yahut ta uzaktan algılama
ile elde edilen görüntüleri doğrudan sayısal halde mevcut verilerle çakıĢtırılarak güncelleĢtirme
iĢlemleri hızlı bir Ģekilde yapılabilir. GüncelleĢtirilmiĢ bu bilgilerle birlikte bir önceki sayısal ve
konumsal orman envanteri verileri kullanılarak, klasik envanter yöntemindeki ölçümlerin büyük
bir çoğunluğu yapılmadan, yeniden amenajman planları yapılabilir (BAŞKENT 1997). CBS aynı
zamanda konumsal veri tabanı, yönetim sistemi olduğundan Amenajman planlarındaki bütün
tablolar rahatça otomatik olarak yapılabilir. Örneğin, Servetin yaĢ sınıflarına, çap sınıflarına,
türlere göre dağılımı gibi. CBS kullanılarak yapılacak klasik orman amenajman planında iĢ akıĢ
diyagramı Tablo 1’de verilmiĢtir.
Ormancılıkta bilgilerin güvenli ve uyumlu bir Ģekilde elde edilmesi, saklanması ve
kullanıcıya sunulması her türlü orman planlama çalıĢmasının temelini oluĢturur. Ormancılık
faaliyetlerini yürüten farklı birimler, birbirleri ile devamlı olarak karĢılıklı iletiĢim içerisindedir.
Örneğin; silvikültür, orman koruma, orman ürünlerine ulaĢım ve dağıtımı, yetiĢme ortamı
sınıflandırılması gibi ormancılıkta temel birimlerin ürettiği bilgiler ıĢığında, orman amenajman
planları kristalleĢir, ekosistem özelliklerine uygun ekonomik bir iĢletme Ģeklinin verilmesiyle de
mekansal düzenleme yapılır ve uygulamaya aktarılmak üzere son Ģeklini alır. Bu Ģekilde
hazırlanan orman amenajman planlarından ayrıca diğer birçok kamu kurum ve kuruluĢları da
istifade ederler. Örneğin Devlet Planlama TeĢkilatı, kalkınma planlarını hazırlarken ormancılık
ile ilgili verilen Orman Amenajman Planlarından alır. Planların modern Ģekilde yapılabilmesi ve
bu denli çok yönlü hizmetleri doğru, güvenli ve etkili bir Ģekilde sunulabilmesi için de,
ormanların sınırlandırılması ve mülkiyetinin belirlenmesi gibi idari iĢlevlerinin yanı sıra,
Tablo 1. CBS Kullanılarak Yapılacak Klasik Orman Amenajman Planında ĠĢ AkıĢ Diyagramı
MeĢcere
Haritası
Bonitet
Haritası
YaĢ Sınıfları
Haritası Diğer
Tablolar
Karar Verme
Plan Yapımı
Uygulama
YetiĢme Muhiti
Haritası
Güncelleme
Güncel Veri
Tabanı
SayısallaĢtırma
Topoğrafik
Harita
Planlama
Birimi Sınırı Yol Haritası
Deneme
Alanlarının
Belirlenmesi
Gerekli Harita ve
Bilgilerin Temin
Edilmesi
Envanter
MeĢcere Haritasının
Doğrulanması Çizilmesi
Konumsal Veri
Tabanının
OluĢturulması
Denetleme
Dere, Nehir,
Baraj
Sayısal Arazi
Modeli
Taslak Mes. Haritası
Güncelleme
Güncel Veri Tabanı
YetiĢme Muhiti Haritası
öncelikle; her türlü orman haritalarının (temel altlıklar) hazırlanması, sayısal ortamda
depolanması, güncelleĢtirilmesi, orman envanteri ve iĢletme faaliyetlerinin uygun araç-gereçlerin
temini ve CBS gibi bilgisayar destekli metot ve modern sistemlerle uygulamaya konulması
gerekir. Nitekim, CBS birçok ormancılık alt biriminde kullanılmasına rağmen bunlardan bazıları
özetle aĢağıda sunulmuĢtur.
2.1. Orman Envanterinde Coğrafi Bilgi Sistemi
Orman kaynaklarını temsil eden konumsal verilerin sadece elde edilmesi, sayısallaĢtırılması
ve sayısal ortamda saklanması açısından bakıldığında, CBS gibi geliĢmiĢ bir teknolojiye ihtiyaç
duyulduğu görülür. Bu tür envanter verileri, geleneksel envanter verilerinde olduğu gibi, orman
amenajmanı planları için “temel” bilgi kaynağını oluĢturur (BAġKENT 1997). Elde edilen
envanter verileri ve diğer bilgilerin kullanıma hazır hale getirilmesi için amaca uygun veri tabanı
tasarımının yapılarak veri tabanının kurulması gerekmektedir.
Konumsal veri tabanı, CBS’nin yazılım bileĢenlerinin çekirdeğini oluĢturur. Konumsal veri
tabanlarında toplanan grafik ve grafik olmayan bilgilerin (ġekil 1), CBS’den beklenen
fonksiyonları etkin olarak yerine getirecek Ģekilde yapılandırılmaları gerekir.
ġekil 1. Konumsal Veri Tabanında Grafik ve Grafik Olmayan Bilgiler
Veri tabanı tasarımına bir “sistem yaklaĢımı” çerçevesinde yaklaĢmak gerekmektedir. Veri
tabanı tasarım aĢamaları; öncelikle kullanıcıların/karar vericilerin istek ve ihtiyaçlarının
belirlenmesi, bunların önce inceleme ve analizi, bu ihtiyaçlar doğrultusunda kavramsal olarak
veri tabanı tasarımını, bu tasarımın fiziksel yapısının oluĢturulması ve uygulamaya aktarılıp
otomasyona geçmeden önce bir pilot çalıĢma ile test edilmesini kapsar.
Ġstek ve ihtiyaçları belirlenip ön hazırlık çalıĢmaları sonuçlandırıldıktan sonra veri tabanı
tasarımının ikinci aĢaması olan kavramsal bir veri modelinin kurulmasına geçilir. Veri modeli;
gerçek verileri temsil edebilen veri türleri, iliĢkileri ve kısıtlamaların oluĢturduğu veri tabanı
yapısını tanımlayan bir kavramlar dizinidir (ELMASRY-NAVATHE 1994). Kısaca verilerin
Ģemalarla belirli ortamlarda gösterilmesidir. Veri tabanı, kullanıcılara daha yakın bir seviyede
kavramsal veri modelleri ile tasarlandığı gibi daha düĢük seviyede verilerin bilgisayarda temsil
Ģeklini içeren bazen de iç Ģema olarak adlandırılan fiziksel veri modelleri olmak üzere iki Ģekilde
tasarlanır. Kavramsal modellerle gerçek yaĢamadaki olaylar obje, nitelik ve iliĢki olmak üzere
genelde üç kavram etrafında veri tabanında ifade edilecek biçimde Ģematik olarak tasarlanır.
Ancak, temsil veya uygulama ise fiziksel veri modelleri ile gerçekleĢtirilir.
Veri tabanı tasarımı problemini, “BelirlenmiĢ uygulamalarda, organizasyondaki
kullanıcıların bilgi gereksinimlerini karĢılamak için bir veya daha fazla veri tabanının mantıksal
ve fiziksel yapılarının tasarlanması” Ģeklinde ifade etmek mümkündür. Veri tabanı tasarımı
iĢlemi Ġhtiyaçların tespiti ve analizi, Kavramsal veri tabanı tasarımı, Veri tabanı Mantıksal veri
tabanı tasarımı, Fiziksel veri tabanı tasarımı, Veri tabanı sisteminin oluĢturulması (sistemin
kurulması) aĢamalarından oluĢmaktadır (ELMASRY-NAVATHE 1994).
Arazi envanterinde detaylı ölçümler 300x300 m aralık mesafelerle alınan örnekleme
alanlarında yapılmaktadır. Klasik yöntemde bu noktalar topoğrafik harita üzerine noktalı Ģablon
yardımıyla atılmaktadır. Envanter sırasında heyetler bu noktaların yerini araziye aplike etmekte
ve daha sonra bu noktalarda gerekli ölçümleri yapmaktadırlar. Bu örnekleme noktaları CBS
yardımıyla daha kısa zamanda ve duyarlı bir Ģekilde topoğrafik harita üzerine iĢlenebilmekte ve
bozuk orman alanları ile ormansız (dereler, yollar, ziraat-iskan ve OT) alanlara düĢen noktalar
rahat bir Ģekilde elimine edilebilmektedir (ġekil 2 a,b,c). Ayrıca bu örnekleme noktalarının
koordinatları da hesaplanabildiğinden GPS kullanılarak noktanın arazideki yeri daha kolay ve
doğru Ģekilde tespit edilebilmektedir.
Geleneksel yöntemlerle hazırlanan meĢcere tipleri haritası bilgisayar teknolojisi kullanılıp
önce taranarak raster veri haline getirilmekte sonra dönüĢüm programı uygulanarak
sayısallaĢtırılabilmektedir (ġekil 3). Buradan CBS ortamına atılan harita üzerinde, gerekli
iĢlemler yapılarak alanları hesaplanmaktadır. Arazi envanteri sonucu elde edilen ilgili diğer
bilgiler herhangi bir veri tabanı ortamında tablolaĢtırılıp CBS ortamındaki konumsal veri ile
bütünleĢtirilebilmektedir.
Konumları sayısal olarak CBS ortamında belirlenen örnekleme noktalarından elde edilen
veriler laboratuarda analiz edilmektedir. Daha sonra bu veriler veri tabanına girilebilmektedir.
Orman yetiĢme ortamı birimi gruplarının yeryüzü Ģekli özelliklerine bağlı olarak ayırt edilmesi,
orman yetiĢme ortamı birimlerinin ayırt edilmesi, orman yetiĢme ortamı özelliklerini belirten
gösterge bitkilerin saptanması, toprak özelliklerinin değerlendirilmesi ve ekolojik toprak ayırt
edilmesi ve haritaların çizilmesi büro çalıĢmaları ile gerçekleĢtirilmektedir.
Orman yetiĢme ortamı özelliklerini belirten gösterge bitkilerin seçiminde her bir yükselti-
iklim kuĢağı ayrı bir bütün olarak değerlendirilmektedir. Bir yükselti-iklim kuĢağında gösterge
olan bazı bitkiler diğer yükselti–iklim kuĢağında da bulunabilmektedir. Fakat, bu bitkiler
gösterge olmayabilir veya tamamen baĢka bir orman yetiĢme ortamı özelliğinin göstergesi
olabilir. Bir yükselti-iklim kuĢağı içinde ayırt edilen bir ekolojik toprak serisinin özelliklerini
gösteren ve diğer ekolojik toprak serisinde bulunmayan bitkiler gösterge olarak seçilebilmektedir
(ALTUN-YILMAZ-BAġKENT-KALAY ve TURNA 2001).
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
Çalışma Alanı
Eşyükselti Eğrileri
# Deneme Alanları
N
EW
S
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
Mescere.shp
ÇBÇs
ÇBÇsL
ÇBÇsM
ÇBGKnL
ÇBKBt
ÇBKn
ÇBKnL
ÇBL
ÇBLKBt
ÇBLM
ÇBM
ÇBMÇs
Çfd1
Çsbc2
ÇsLcd2
DyLb3
DyLbc2
DyLbc3
GLDybc3
İs
Knbc3
KnDyLbc3
KnLbc3
Lbc3
Lcd3
LÇsbc1
LÇsbc2
LÇsbc3
LÇsGa
Ld1
LDybc2
LGbc3
LGcd2
LGKncd3
LKnbc3
LKncb3
LKncd1
LKncd2
Mbc2
MBc2
OT
Z
# Deneme AlanlarıN
ġekil 2. ÇalıĢma Alanı Örnekleme Noktalarının Belirlenmesi
N
EW
S
Meşcere Tipleri
ÇBÇs
ÇBÇsL
ÇBÇsM
ÇBGKnL
ÇBKBt
ÇBKn
ÇBKnL
ÇBL
ÇBLKBt
ÇBLM
ÇBM
ÇBMÇs
Çfd1
Çsbc2
ÇsLcd2
DyLb3
DyLbc2
DyLbc3
GLDybc3
İs
Knbc3
KnDyLbc3
KnLbc3
Lbc3
Lcd3
LÇsbc1
LÇsbc2
LÇsbc3
LÇsGa
Ld1
LDybc2
LGbc3
LGcd2
LGKncd3
LKnbc3
LKncb3
LKncd1
LKncd2
Mbc2
MBc2
OT
Z
ġekil 3. MeĢcere Tipleri Haritası
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
#
Mescere.shp
ÇBÇs
ÇBÇsL
ÇBÇsM
ÇBGKnL
ÇBKBt
ÇBKn
ÇBKnL
ÇBL
ÇBLKBt
ÇBLM
ÇBM
ÇBMÇs
Çfd1
Çsbc2
ÇsLcd2
DyLb3
DyLbc2
DyLbc3
GLDybc3
İs
Knbc3
KnDyLbc3
KnLbc3
Lbc3
Lcd3
LÇsbc1
LÇsbc2
LÇsbc3
LÇsGa
Ld1
LDybc2
LGbc3
LGcd2
LGKncd3
LKnbc3
LKncb3
LKncd1
LKncd2
Mbc2
MBc2
OT
Z
# Deneme AlanlarıN
a
b
c
YetiĢme ortamı sınıflandırmalarında son kademeyi su ve besin ekonomilerine göre, yetiĢme
ortamı birimlerinin belirlenmesi oluĢturmaktadır. Bir yetiĢme ortamının beslendiği su kaynakları
(atmosferden yağıĢ halinde ve komĢu yetiĢme ortamından sızıntı suyu, taban suyu, kaynak ve
dere suyu halinde) dikkate alınarak su ekonomileri ayırt edilmektedir. YetiĢme ortamı haritasının
oluĢturulması, CBS’nin sunduğu Thiessen yöntemi ile gerçekleĢtirilmektedir
(BURROUGH/McDONALD 1998) (ġekil 4).
Thiessen yönteminde deneme alanları arasındaki sınır otomatik olarak tespit edilir. Bu
yöntemin çalıĢma esası, iki deneme alanı arasındaki noktaların konumsal düzlem itibariyle
yakınlık-uzaklık unsuru dikkate alınmasına dayanır. Arazideki bir nokta 360 derecelik yön
itibariyle, çevre deneme alanlarına hesaplanan uzaklıkları arasında en yakın olan deneme alanına
düĢecek Ģekilde yönlendirilir. Bu Ģekilde her komĢu iki deneme alanı arasında eĢit uzaklıkta
olmak kaydıyla bir sınır geçirilir. Böylece nokta katman halinde olan deneme alanları bu defa bir
poligon (alan) katmanı haline dönüĢmüĢ olmaktadır (ALTUN ve ARK, 2001).
ġekil 4. YetiĢme Ortamı Haritası
2.2. Veri Analizinde Coğrafi Bilgi Sistemi
Arazi çalıĢması sırasında heyet baĢkanları ilk önce alanı gezerek gerekli ön bilgileri
toplamaktadır. Alanın topoğrafik yapısı da bunlardan biridir. CBS kullanılarak sayısallaĢtırılan
topoğrafik harita üzerinde gerekli analiz ve sorgulamalar yapılmak suretiyle alana iliĢkin Sayısal
Arazi Modeli (SAM) (ġekil 5) oluĢturulabilmektedir. Ayrıca, alanda mevcut yol ve dereler de
sayısallaĢtırılarak SAM üzerine aktarılabilmektedir. Böylelikle heyet baĢkanı alan hakkında çok
kısa zamanda genel bilgi sahibi olabilmektedir
Arazi çalıĢması tamamlandıktan ve veri tabanı kurulduktan sonra CBS’nin sorgulama ve
analiz fonksiyonları kullanılarak bonitet ve yaĢ sınıfı haritalarını elde etmek mümkündür. Ancak
bunun için veri tabanında meĢcere tiplerinin ilgili tablosuna bonitet ve yaĢ sınıfı değerlerinin
girilebileceği birer alan (field, item) eklenmiĢ daha sonra bu alanlara verilerin girilmiĢ olması
gerekmektedir. Bu bilgiler ıĢığında alanın bonitet (ġekil 6) ve yaĢ sınıfları (ġekil 7) haritalarını
hazırlamak dakikalarla ifade edilecek kadar kısa bir zamanı almaktadır. Bilgisayar ortamında
hazırlanan bu sayısal haritaları çizici (plotter) yardımıyla kağıt haritalar Ģeklinde elde etmek
mümkündür.
ġekil 5. Sayısal Arazi Modeli
38
8
37
4
9
64
3
92
30
2
6
1
13
67
55
5
43
56
7
57
25
46
44
12
71
62
34
74
65
20
88
19
70
21
114
31
52
51
91
6869
22
66
87
24
27
93
99
33
58
117
5335
86
106
45
32
102
73
98
10
47
59
116
109
77
28
90
39
60
100
119
16 2917
115
54
108104
41
8579
50
23
72
76
40
1518
49
97
6136
110
78
26
4889
63
14
82
42
94 96
101
95
112
113
11183
75
118
81
80
107
84
11
105
N
EW
S
Bonitet
I. Bobitet
II. Bonitet
III. Bonitet
IV. Bonitet
V. Bonitet
Boniteti Belirsiz
Açıklık Alanlar
Çoruh
ġekil 6. Bonitet Haritası
38
8
37
4
9
64
3
92
30
2
6
1
13
67
55
5
43
56
7
57
25
46
44
12
71
62
34
74
65
20
88
19
70
21
114
31
52
51
91
6869
22
66
87
24
27
93
99
33
58
117
5335
86
106
45
32
102
73
98
10
47
59
116
109
77
28
90
39
60
100
119
16 2917
115
54
108104
41
8579
50
23
72
76
40
1518
4997
6136
110
78
26
4889
63
14
82
42
94 96
101
95
112
113
11183
75
118
81
80
107
84
11
105
N
EW
S
Yaş Sınıfları
I. Yaş Sınıfı
III. Yaş Sınıfı
IV. Yaş Sınfı
V. Yaş Sınıfı
Yaş Sınıfı Belirsiz
Açıklık Alanlar
Çoruh
ġekil 7. YaĢ Sınıfları Haritası
Orman amenajman planlarının yapımında CBS yoğun bir Ģekilde kullanılmaktadır. Sayısal
veri tabanının kurulmasının yanında, planlamada önemli bir faktör olan teknik müdahale ve
etkinliklerin konum itibarıyla belirlenmesi ancak CBS yardımıyla olmaktadır. MeĢcere bazında
plan yapma ve planların uygulamaya aktarımı da mümkün olmaktadır. Diğer bir ifadeyle CBS,
teknik müdahalelerin yapılacağı ve koruma altına alınacak meĢcerelerin hangi coğrafi konumda
veya bölgede, hangi rakım, eğim ve bakıda, önemli yerleĢim alanlarından nispi konumu itibarıyla
nerede olduğunu kesin olarak tespit etmede kısaca amenajman planlarında, konumsal
planlamanın hazırlanmasında kullanılmaktadır. Sadece coğrafi konum itibarıyla etkinliklerin
yerlerini belirtmekle kalmayıp çok yönlü ve ekosistem tabanlı amenajman planlarının
düzenlenmesinde vazgeçilmez bir araç olmuĢtur. Orman kaynaklarının çok amaçlı fonksiyonel
olarak halkın kullanımına sunulmasında, ekolojik dengenin de coğrafi konum itibarıyla
sağlanmasının önemi bilinmektedir. Ormanı oluĢturan parçalı birimlerin gerek yaban hayatını
koruma, yangını önleme, biyolojik tür zenginliğini koruma, gerekse ekonomik üretim yapmak
açısından belirli bir yapıda olması gerekmektedir. Örneğin, çok sayıda ve keskin kenarlı
meĢcerelerin oluĢturduğu yani birim alanda kenar oranının fazla olduğu ormanlarda, orman içi
alanına bağlı çok sayıda yaban hayvanının barınması zorlaĢmakta ve o ortamdan zamanla
uzaklaĢmaktadır. ĠĢte konuma dayalı bu gibi önemli planlama özelliklerini amenajman planlarıyla
bütünleĢtirmek için CBS kullanılmaktadır (BAġKENT-JORDAN 1995).
3. SONUÇ
CBS kullanılarak orman envanter ve amenajman planı yapımı daha kısa zamanda daha
etkin ve verimli bir Ģekilde gerçekleĢtirilebilmektedir. Bu sayede, planlama biriminin topoğrafik
haritadan baĢlayarak yaĢ sınıfları haritasına kadar olan tüm haritaları sayısal ortamda
oluĢturulmaktadır. Topoğrafik haritanın sayısallaĢtırılmasından sonra CBS’nin çeĢitli
fonksiyonları kullanılarak arazi sayısal modeli oluĢturulabilmektedir. Bu arazi modelinden
hareket ederek bakı ve eğim haritaları da düzenlenebilmektedir. Bu nedenle daha araziye
çıkmadan planlayıcının arazi hakkında bilgi sahibi olması mümkün olmaktadır.
Klasik yöntemle oluĢturulacak planda örnekleme alanlarının yerleri tespit edilmeden
planlayıcı tarafından planlama birimini gezme ve araziyi tanımak için geçen zaman bu sayede en
aza inebilmektedir. Çünkü planlayıcı bilgisayar ortamında arazinin yapısı hakkında bilgi sahibi
olabilmektedir. Yol Ģebeke planındaki yol ağının sayısallaĢtırılması araziyi kısa zamanda tanıma
zorunda olan planlayıcının iĢini kolaylaĢtıracak, örnekleme alanına ulaĢılabilecek en kısa yol
tercih edilecek ve buna bağlı olarak günlük verim artacak ve envanter yapım süresi bunlara
paralel olarak kısalacaktır. Örnekleme alanlarının yerleri topoğrafik harita üzerine kalemlerle
Ģablonlar yardımıyla değil de direkt bilgisayar üzerinde, sayısal ortamda belirlenebilecektir.
Örnekleme alanı yerleri belirlenirken yapılan hatalar tekrarlanmayacak, bu örnekleme alanları
sayısal arazi modeli üzerine aktarılarak buraların bakısı ve eğimi hakkında bilgi sahibi
olunabilecek ve hatta iptal edilecek noktalar bilgisayar ortamında belirlenebilecektir. Planın
yenilenme aĢamasında bilgisayar ortamında bulunan bu veriler kullanılabilecek ve örnekleme
alanları yeniden belirlenmeyecektir. Bir önceki dönemde de aynı noktalarda envanter yapılmıĢ
olduğundan meĢcerenin geliĢim seyri çok rahatlıkla izlenebilecek ve yavaĢ yavaĢ devamlı
deneme alanına doğru bu Ģekilde hareket edilmiĢ olunacaktır. Planlama biriminin, yetiĢme muhiti
verilerinden hareket ederek ekolojik birimler haritası CBS ile daha etkin bir Ģekilde
düzenlenmekte ve planlamaya aktarılmaktadır.
Envanter çalıĢması tamamlandıktan sonra meĢcere haritasının sayısallaĢtırılmasıyla
bilgisayar ortamında her bölmeciğin alanı otomatik olarak hesaplanacaktır. Ayrıca veri tabanı
oluĢturulurken yaĢ sınıfı, iĢletme sınıfı, meĢcere sembolü, bonitet değeri bilgileri meĢcere
öznitelik veri tablosuna kayıt edileceğinden alan döküm tablosunun oluĢturulması çok kısa bir
zaman alacaktır. Bu veritabanı kullanılarak yaĢ sınıfları ve bonitet haritaları da otomatik olarak
hesaplanabilecektir. Görüldüğü üzere bu teknoloji amenajman planlarının yapımının hemen
hemen her aĢamasında etkin bir Ģekilde kullanılabilmektedir.
Veri tabanının oluĢturulması durumunda aynı kurumun farklı birimleri arasında aynı konu
üzerinde olabilecek bilgi farklılıkları giderilecek; aynı veriyi farklı birimlerin yada diğer
kurumların toplaması için harcanan zaman, emek ve masraftan tasarruf edilecek, aynı verinin
farklı birimlerde ya da diğer kurumlarda da depolanmasından oluĢan veri çöplüğü veri paylaĢımı
sayesinde ortadan kaldırılacaktır.
4. KAYNAKLAR
Altun, L. Yılmaz, M. BaĢkent, E.Z. Kalay, H.Z. ve Turna, Ġ. 2001. Orman YetiĢme Ortamı
haritalarının CBS yardımıyla düzenlenmesi -Forest site classification using GIS. Ġ.Ü.
Orman Fakültesi Dergisi A serisi, baskıda
Anonim, Orman, Toprak ve Su Kaynakları Özel Ġhtisas Komisyonu Ormancılık Alt Komisyon
Raporu, VII. BeĢ Yıllık Kalkınma Planı Ö.Ġ.K. Raporu, Ormancılık, Ankara, 1995
Anonim, TC Orman Bakanlığı AraĢtırma Planlama Ve Koordinasyon Kurulu BaĢkanlığı, Orman
Fonksiyonlarının Belirlenmesi ve Haritalandırılması ile Ġlgili El Kitapçığı, 19 Temmuz
2000, Ankara
BaĢkent E.Z., Türkiye Ormancılığı Ġçin Nasıl Bir Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) Kurulmalıdır? Ön
ÇalıĢma ve Kavramsal YaklaĢım, Journal of Agriculture and Forestry, 21 (1997),
TÜBĠTAK, 493-505
BaĢkent, E. Z. Jordan, J. A., Designing Forest Management to control Spatial Structure of
Landscapes, Landscape and Urban Planning, Volume 34, pp. 55-74, 1995
BaĢkent. E. Z., Ekosistem Amenajmanı ve Biyolojik ÇeĢitlilik, Turkish Journal of Agriculture
and Forestry, 23 (1999), Ek Sayı, 353-363.
Burrough, P.A. and McDonel, R.A. 1998: Principles of geograpgic information systems, Oxford
University Press, 333p.
Çetin, N., Efendioğlu, M. Ve Zık, T., Türkiye’de Orman Amenajmanının Dünü ve Bugünü,
Ormancılığımızda Orman Amenajmanının Dünü, Bugünü ve Geleceğine ĠliĢkin Genel
GörüĢme, 16-19 Kasım 1992, Ankara, Bildiriler Kitabı, 17-28
Demirel, Ö. ve Ejder, N., Çoruh Havzası Rekreasyon ve Turizm Planlamasında CBS’nin
Kullanımı, I. Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemleri Sempozyumu, 18-20 Ekim 1994, Trabzon,
Bildiriler Kitabı, 202-212
Elmasry, R. and Navathe, S.B., Fundamentals of Database Systems, The Benjamin/Cummings
Pub. Comp., Inc., Redwood City CA., 873p., 1994.
Eraslan, Ġ., 1982, Orman Amenajmanı Kitabı, Ġstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi.
Erdin, K., Koç, A., Yener, H., 1998, Remote Sensing (Uzaktan Algılama) Verileriyle Ġstanbul
Çevresi Ormanlarının Alansal ve Yapısal DeğiĢikliklerinin Saptanması ve ORBĠS
(Orman Bilgi Sistemi)’in OluĢturulması, Ġstanbul Üniversitesi AraĢtırma Fonu, Proje
No: 636/210994, Ġstanbul.
Erdin, K., ġentürk, N., YeĢil, A., Koç, A., Selik, C., Yener, H., Yılmaz, Y. ve Atıcı, E., Nasıl Bir
Orman Bilgi Sistemi (ORBĠS) ?, I. Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemleri Sempozyumu, 18-20
Ekim 1994, Trabzon, Bildiriler Kitabı, 139-141
Gemici, Y., Acar,Ġ. ve Özel, N. Bitki Gen Kaynaklarının Doğal Ortamları Ġçerisinde Korunması
ve Bunun Türkiye Turizmine Sağlayacağı Katkılar: Bolkar Dağları (Orta Toroslar) ve
Kaz Dağı Örneği, I. Ormancılık ġurası, , 1-5 Kasım 1993, Ankara, Tebliğler ve Ön
ÇalıĢma Grubu Raporları, Cilt: 3, 607-619.
Köse, S. ve BaĢkent, E.Z., Coğrafi Bilgi Sistemlerinin Ormancılığımızdaki Önemi, I. Ormancılık
ġurası, 1-5 Kasım 1993, Ankara, Tebliğler ve Ön ÇalıĢma Grubu Raporları, Cilt: 3, 195-
204
Köse, S., Orman ĠĢletmelerinin Planlanmasında Yöneylem AraĢtırması Yöntemlerinden
Yararlanma Olanakları, 1986, Mart, Trabzon
Soykan, B., Ormancılıkta Foto yorumlama, K.T.Ü. Orman Fakültesi, Ders Kitabı,1986, 210 s.
Yomralıoğlu, T. ve Çelik, K., GIS ?, I. Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemleri Sempozyumu, 18-20 Ekim
1994, Trabzon, Bildiriler Kitabı, 21-32
ORMAN FONKSİYONLARININ BELİRLENMESİ VE HARİTALANMASI
Prof.Dr.Ünal ASAN
1-Orman Fonksiyonlarının Tanımı ve çeşitleri;
-Orman ekosisteminin tanımı
Orman ekosistemi; biyolojik açıdan; beş metreden daha boylu orman ağaçlarının baskın
eleman olduğu ve birbirini etkileyecek sıklıkta bulunduğu, kendine özgü iklim, toprak ve yaşam
koşulları oluşturduğu canlı bir bütündür. Bu bütünün alt sınırı toprak altında ağaç ve bitki
köklerinin etkileyebildiği 1-2 m derinliğe kadar iner. Üst sınır ise ağaç tepelerinin birkaç metre
yukarısına kadar uzanır. Bu geniş hacım içinde yer alan mikro ve makro bütün canlı
organizmalar ile taş, su, hava ve toprak, kuru yaprak, iğne yaprak ve dal artıkları gibi, organik,
inorganik tüm cansız varlıklar, orman ekosistemin birer elemanı olarak kabul edilir
-Orman fonksiyonlarının tanımı ve çeşitleri
Orman ekosistemlerinde ekosistem elamanlarının karşılıklı ilişki ve etkileşimleri
sonucu kediliğinden oluşan ve gereksinim duyulduğunda toplum yararına kullanılabilen ürün
ve hizmetlerin tamamına orman fonksiyonları diyoruz.
Toplum talebi olsun olmasın, orman ekosistemlerinde kendiliğinden oluşan bu ürün ve
hizmetleri aşağıda olduğu gibi sıralamak mümkündür :
- Endüstri çevrelerinde değişik alanlarda gereksinim duyulan odun ve odun-dışı orman
ürünleri üretmek,
- Çığ oluşumlarını, kaya ve taş yuvarlanmalarını önlemek,
- Su rejimini düzenlemek, sel ve taşkınları frenlemek,
- Toprak kayması ve erozyona mani olmak,
- Gürültüyü kesmek,
- Bol oksijen üretmek, havada asılı diğer materyali süzerek hava kalitesini yükseltmek,
- Atmosfer içindeki karbon dioksiti emerek, sera etkisini geciktirmek ve böylece global
ısınmaya set çekmek,
- Rüzgar hızını azaltmak, bağıl hava nemini yükseltmek ve ekstrem sıcaklıkların olumsuz
etkilerini yumuşatmak suretiyle, iklim koşullarını iyileştirmek,
- Sürekli değişen renkli ve canlı güzelliği ile doğal peyzajın estetik etkisini arttırmak,
- Yarattığı fevkalade yetişme ortamı koşulları ile av ve yabanıl hayatın doğup
gelişmesine yardımcı olmak,
- Çeşitli spor ve toplum sağlığı aktivitelerine olanak vermek,
- Değişik doğa bilimlerinin eğitim, öğretim ve geliştirilmesine katkı için, yapılacak
araştırmalarda labaratuvar işlevi görmek,
- Ülke sınırlarında ve askeri tesislerin yer aldığı orman bölgelerinde ulusal güvenliğe
katkı sağlamak,
Orman fonksiyonları dünyanın değişik ülkelerinde farklı biçimlerde sınıflandırılmaktadır.
Bu fonksiyonlardan bazıları, örneğin ormanların rekreasyon, gürültüyü önleme ve toplum sağlığı
gibi fonksiyonları gelişmiş ülkelerde hayati önem taşır iken, aynı fonksiyonlar yoğun endüstriyel
kuruluşlarla henüz tanışmamış üçüncü dünya ülkeleri için hiçbir anlam ifade etmemektedir.
2
Eraslan: Türkiye'de ormanlardan beklenen fayda ve fonksiyonların T.C. Anayasasına ve
değişik tarihlerde çıkartılan orman kanunlarına dayanarak aşağıda olduğu gibi 10 grup altında
toplamaktadır .
1- Orman Ürünleri Üretim Fonksiyonu,
2- Hidrolojik Fonksiyon,
3- Erozyonu Önleme Fonksiyonu,
4- Klimatik Fonksiyon,
5- Toplum Sağlığı Fonksiyonu,
6- Doğayı Koruma Fonksiyonu,
7- Estetik Fonksiyon,
8- Rekreasyon Fonksiyonu,
9- Ulusal Savunma Fonksiyonu
10- Bilimsel Fonksiyon
-Fonksiyon –amaç ilişkileri
Orman işletme amaçları ile orman fonksiyonları arasında organik bir bağ
bulunmaktadır Orman ekosisteminde kendiliğinden oluşan tüm fayda ve fonksiyonlar insan
gereksinimi olsun olmasın kendiliğinden oluşup devam etmektedir. Ancak; bu fayda ve
fonksiyonlardan herhangi birisine toplum tarafından gereksinim duyulması halinde, yani;
toplumun herhangi bir orman alanında bu fonksiyonlardan biri veya birkaçını ön plana
çıkartarak yararlanmak istemesi halinde, o fonksiyonlar, o orman alanı için işletme amacı
haline dönüşmektedir.
-Orman fonksiyonlarında Arz-Talep değişimi
-Tarihsel süreç içindeki talep değişimi
a-önemini sürekli koruyan fonksiyonlar (Değişik odun çeşitleri ürün üretimi ),
b-önemini yitiren fonksiyonlar (Bazı odun dışı orman ürünleri üretimi ),
c-yeniden güncelleşen fonksiyonlar (Yakacak odun üretimi),
d-yıldızı yeni parlayan ve zaman içinde anlamı değişen fonksiyonlar
(Klimatik)
2-Orman fonksiyonlarının sınıflandırılması
-Zaman yönünden sınıflandırma
a-Talebi zamanla sınırlı olmayan fonksiyonlar
(Erozyon kontrolü, hidrolojik, klimatik, estetik , doğayı koruma vb)
b-Talebi belirli zamana bağlı fonksiyonlar
(Bilimsel araştırma, üretim, rekreasyon ve bazı ulusal savunma)
-Talep yönünden sınıflandırma
a-Bireysel talebe konu olan orman fonksiyonları:
(Odun ve odun dışı orman ürünleri üretimi, rekreasyon, sportif vb )
b-Kurumsal telebe konu orman fonksiyonları:
(Ulusal savunma , hidrolojik, eğitim ve bilimsel araştırmavb)
c-Toplum refahı ve sağlığı için kendiliğinden öne çıkan orman fonksiyonları
(Toprak koruma, çığ koruma, gürültü önleme, oksijen üretme, sera etkisini
3
azaltma, kirli havayı süzme vb).
-Kapsama alanı yönünden
a-Sadece yöresel talebe konu orman fonksiyonları
(Rekreasyon, estettik, eğitim ve bilimsel araştırma, çığ koruma gürültüyü
önleme vb.)
b-Bölgesel talebe konu orman fonksiyonları
(Erozyon kontrolü, hidrolojik, klimatik vb)
c-Ulusal telebe konu orman fonksiyonları
(Ulusal savunma, orman ürünleri üretimi, Erozyon kontrolü, hidrolojik,
klimatik vb)
Orman fonksiyonlarının talep eden birimler yonünden irdelenmesi
Orman Fonksiyonları Talep eden birimler
Bireysel Kurumsal Toplumsal
Odun kökenli orman ürünleri üretimi
Odun dışı bitkisel kökenli orman ürünleri üretimi
Odun dışı hayvansal kökenli orman ürünleri
Odun dışı mineral kökenli orman ürünleri
*
*
*
*
*
*
*
*
-
-
-
-
Hidrolojik - * *
Estetik - * *
Rekreasyon
Gezme ve eylenme
Sportif etkinlikler
*
*
*
*
-
-
Klimatik - - *
Erozyon kontrol - - *
Toplum sağlığı
Oksijen üretme
Kirli havayı süzme
Gürültüyü önleme
-
-
-
-
-
-
*
*
*
Doğayı koruma
Biyolojik çeşitliliğin korunması
Jeolojik yapının korunması
Tarihsel ören yerlerinin korunması
-
-
-
*
*
*
*
*
*
Bilimsel araştırma ve eğitim * *
Ulusal savunma - * *
3-Orman Fonksiyon Haritalarına neden ihtiyaç var ?
a-Ulusal düzeyde strateji geliştirme ve planlama için (Orman alanlarının tahsisi)
b-Orman Bakanlığının değişik hizmet birimleri arasında koordinasyonu sağlamak ve
ortaya çıkan değişik problemleri objektif biçimde çözüme kavuşturmak için
c-Amenajman planlarında fonksiyonel işletme sınıflarını belirlemek ve böylece plan
ünitelerinde olası işletme amaçlarını saptamak için
d-Orman alanlarında çok amaçlı kullanımı gerçekleştirmek için
4
4-Fonksiyonel Alanların Belirlenmesi
a-Mevcut durum ve fiili kullanım yardımıyla belirleme
(Hidrolojik fonksiyonu baraj ve göletlerin su toplama havzalarından, rekreatif
kullanımı fiili piknik alanlarından yararlanarak belirleme vb )
b-Teknik ve bilimsel veriler yardımıyla belirleme
(Toprak koruma alanlarını eğim grupları ve fiili oyuntulara bakarak, estetik
fonksiyonu görsel bantlar ayırarak,
c-Değişik kurum ve kuruluşlara soru yöneltme ve anket yolu ile
d-Her fonksiyon için uzman ekipler oluşturarak orman fonksiyonlarını
ayrı ayrı bu ekipler yardımıyla saptamak
(Erozyon haritasını AGM ye, Yabanıl Hayat ve doğa kotumayı MPG ye
hazırlattırmak vb)
-Nasıl yaparız ?
ÖRNEK
1-Plan Ünitesinde Orman Fonksiyonlarının Belirlenmesi
Plan ünitesi ormanlarında hangi fonksiyonların beklendiğini belirlemek için aşağıdaki
işler yapılır :
-Planlama birimi içerisindeki mevcut baraj ve göletlerin su toplama havzaları , içme
suyu kaynaklarının etrafı ,hidrolojik fonksiyon görmek amacıyla doğal hatlar dikkate alınarak
ayrılır.
-Baraj ve göletlerin hemen sınırındaki orman alanları ile bunlara su taşıyan akarsu
havzalarının sarp ve eğimli kesimleri erozyon kontrolü amacıyla , doğal hatlar ve meşcere tipi
sınırları dikkate alınarak ayrılır .
-Yoğun yerleşim yeri sınırı , işlek karayollarının iki tarafında halkın ilgisini çeken ve
zevkini tatmin eden alanlar , gürültüyü azaltan alanlar doğal hatlar , bölme veya bölmecik
sınırları esas alınarak ayrılır .
-Halen mevcut olan ve yakın zamanda halka açılacak olan piknik yerleri ile, üzerinde
orman örtüsü bulunmayan doğal açıklık halindeki yeşil alanların sınırı, yapay ve doğal hatlar
ile, meşcere tipi sınırları esas alınarak rekreasyon fonksiyonu için ayrılır.
-Eğitim - öğretim ve bilimsel araştırma amacıyla ayrılan özel alanlar varsa sınırları
belirlenir.
-Üst orman sınırlarında ve alpin zona geçiş alanlarında 100 – 200 m genişliğindeki
doğal orman kuşağı doğayı koruma zonu olarak ayrılır ve sınırları haritaya işaretlenir.
-Biyogenetik rezerv alanları, anıt ormanlar, relikt ve endemik türlerin bulunduğu
alanlar varsa belirlenir ve sınırları haritaya işaretlenir.
-Avlaklar, yabanıl hayatı koruma ve geliştirme alanları varsa belirlenir,
-Çığ oluşum alanları ve heyelan bölgeleri varsa belirlenir ve sınırları işaretlenir.
-Askeri kurum ve kuruluşların bulunduğu alanlar ile, ulusal savunma bakımından
önemli görülen yerler, ve keza ulusal sınır boylarında belirli genişlikteki orman şeridi, Milli
Savunma Bakanlığı ya da yetkili kıldığı kurumlarla işbirliği yapılarak saptanır, sınırları harita
üzerine işaretlenir.
Yukarıda sıralanan her işlem diğerlerinden bağımsız olarak ele alınır ve saptanan
sınırlar yine birbirinden bağımsız olarak ayrı ayrı haritalar üzerine geçirilir. Bu işlem sırasında
5
farklı haritalar kullanılabilir ancak, sonuçta tüm sınırlar, farklı renkler kullanılarak tek bir
harita üzerine transfer edilir Açıklanan prosedürün şematik görünümü Şekil 1 de, gerçek bir
plan ünitesine uygulanışının somut örneği Şekil 2 de
Şekil 1 : Değişik Orman Fonksiyonlarına Ait Alanların Harita Üzerine Geçirilmesi
ve Tüm Haritaların Birleştirilmesi (Şematik Görünüm)
Şekil 2 : İ.Ü.Orman Fakültesi Eğitim ve Araştırma Ormanın Fonksiyon Haritasının
Elde Edilmesi
ORMAN FONKSİYONLARINA İLİŞKİN BİLGİLERİN TOPLANMASI
Plan ünitesi ormanlarında söz konusu olacak fayda ve fonksiyonların esasen geniş bir
coğrafi bölgeyi kapsayacak biçimde, planlama çalışmalarından bağımsız olarak önceden
belirlenmesi gerekir. Ancak, ülkemizde böyle bir çalışma henüz mevcut olmadığından, hem
plan üniteleri için belirsiz olan işletme amaçlarına temel teşkil etmek, hem de çok amaçlı
faydalanmaya olanak vermek için, plan ünitesi ormanlarında odun üretim fonksiyonu dışında
kalan olası orman fonksiyonlarına ait bilgilerin de toplanması gerekir. Bu bilgilerin hangi
kaynaklardan, nasıl bir yolla toplanacağı elbette orman fonksiyonuna göre değişir. Örneğin
İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü için bir fonksiyon haritası düzenlenecek ise;
Hidrolojik fonksiyon görecek alanları, Devlet Su İşleri veya İSKİ Genel
Müdürlüğü’nden sağlamak;
Erozyon kontrolu fonksiyonuna ayrılacak alanları hava fotoğraflarından, yersel
gözlem sonuçlarından, eşyükselti eğrili haritalar yardımıyla elde edilen eğim gurubu
sınıflamasından, anakaya ve toprak haritalarından sağlamak;
Ulusal savunma fonksiyonu görecek alanların Milli Savunma Bakanlığından
sağlamak;
Estetik ve rekreasyona ayrılacak alanların av ve yaban hayatı koruma alanlarının Milli
Parklar Genel Müdürlüğünden sağlamak ya da bu konuda özel anket yapmak;
Tabiat ve kültür varlıklarını, sit alanlarını ilgili koruma kurulları ve imar
müdürlüklerinden sağlamak
mümkündür.
Orman fonksiyonlarına ilişkin bilgilerin, plan ünitesi ormanları için o planlamayı
yapan amenajman heyeti tarafından toplanarak değerlendirmesi elbette mümkündür. Ancak,
bilgi toplama işlevi sadece planlanacak ünite ile sınırlı kalması halinde çok büyük eksiklikler
ortaya çıkmaktadır. Konuyu somut bir örnekle açmak istersek;
Örneğin Alibeyköy Barajı’nın göl alanı Gaziosmanpaşa İşletme Şefliği sınırları içinde,
su toplama havzası ise, hem Gaziosmanpaşa, hem de Kemerburgaz İşletme Şefli içinde
kalmaktadır. Bu plan ünitelerinin ayrı ayrı ele alınması halinde, Kemerbugaz İşletme Şefliği
içinde hidrolojik fonksiyon doğrudan görünememektedir. Böyle durumlar büyük barajların su
toplama havzalarında daha da önemli hale gelmektedir.
Bu ve benzeri örnekleri diğer fonksiyonlar içinde vermek mümkündür. O nedenle,
orman fonksiyon haritalarının en az işletme müdürlüğü bazında ele almak, ya da plan ünitesi
için fonksiyon belirlenecekse, arz ve talep durumuna ilişkin bilgilerin daha geniş bir alan
dikkate alınarak toplanması gerekmektedir
6
FONKSİYONEL PLANLAMADA İDARE SÜRELERİ VE AMAÇ ÇAPLARI*
Prof.Dr.Ünal ASAN**
Kısa Özet
Bu makalede, orman kaynaklarının toplum beklentileri
doğrultusunda çok amaçlı kullanım ve süreklilik ilkelerine uygun
olarak işletilmesi sırasında planlama kriteri olarak kullanılan iki
temel kriterin –idare süresi ve amaç çapı- nasıl belirleneceği
açıklanmıştır. Bu amaçla her iki kavram ayrı ayrı ele alınarak,
önce bunların planlama faaliyetleri içindeki yer ve önemlerine
dikkat çekilmek suretiyle teknik ve bilimsel tanımları yapılmış,
sonra da bu kriterlerin değişik orman fonksiyonları için nasıl
belirlenmesi gerektiği teorik örnekler üzerinde gösterilmiştir.
Makale amacına uygun olarak metin içinde önce idare
sürelerine esas olan teknik olgunluk çeşitlerine ilişkin tanımlar
hatırlatılarak, bu iki kavram arasındaki organik bağa dikkat
çekilmiş, sonra da işletme ana amacı yuvarlak odun veya hizmet
üretimi olan işletme sınıflarında idare süreleri belirlenirken hangi
kriterlerin esas olacağına açıklık getirilmiştir.
Makale içinde ayrıca amaç çapının planlama faaliyetleri
sırasında hangi hallerde mutlak düzenleme kriteri olduğu ve
saptanması gerektiği, hangi hallerde ise yardımcı bir kriter olduğu
mutlak surette gerekmediği hususlarına da işaret edilerek, bu
göstergenin belirlenmesinde baz alınan faktörler sıralanmıştır.
1-GİRİŞ
Orman amenajmanı pratiğinde ürün ve hizmet akışı sürekliliği, çeşitli kriterlere göre
ayrılan ve adına işletme sınıfı denilen alt plan ünitelerinde ya alan bazında, ya da ağaç bazında
sağlanır. Alan bazı esas alındığında faydalanma düzeni aynı yaşlı ve maktalı orman formu ve
işletme şekline göre, ağaç bazı esas alındığında değişik yaşlı ve seçme orman formu ve işletme
şekline göre kurulur.
Yetişme ortamı koşulları ve ağaç türleri uygun olduğu takdirde, hem değişik çap ve
kalitedeki orman ürünleri üretimini, hem de diğer orman koruma fonksiyon ve hizmetlerini, her
iki orman formuyla da sağlamak mümkündür. Planlamada izlenecek prosedür bakımından
burada önemli olan husus, önce plan ünitesi özelinde işletme amacına en uygun orman formu
ve işletme şeklini kararlaştırmak, sonra da düzenleme kriteri olarak baz alınacak idare süresi ve
amaç çaplarını belirlemektir.
__________________ *Bu makale 5-6 Mayıs 1999 tarihinde Bolu’da yapılan seminerde sunulan tebliğ genişletilerek hazırlanmıştır.
**İ.Ü.Orman Fakültesi, 80895 Bahçeköy-İstanbul
Yayın Komisyonuna sunulduğu tarih: 18.11.2000
2
Bu makalenin amacı, işletme amacı her ne olursa olsun aynı yaşlı ve maktalı olarak
planlanması düşünülen ormanlarda idare sürelerinin, değişik yaşlı ve düşey kapalı olarak
planlanması düşünülen ormanlarda amaç çaplarının nasıl saptanacağını açıklamaktır. Bu amacı
gerçekleştirmek üzere, makale içinde önce idare sürelerinin ve amaç çaplarının bilimsel
tanımları yapılmış, sonra da bu iki faktörün belirlenmesinde hangi kriterlere dayanılacağı
açıklanmıştır.
2-İDARE SÜRESİ TANIMI, ÇEŞİTLERİ VE BELİRLEME KRİTERLERİ
Maktalı ormanlarda en önemli planlama kriterlerinden birisi olan idare süresi, bir işletme
sınıfını oluşturan meşcerelerin doğal ya da yapay yolla meydana getirilmesinden, olgunlaşarak
kesildiği ana kadar geçen ve meşcerelerin olgunluk sürelerinin ortalamasına denk gelen bir üretim
süresidir. İdare süresi, işletmenin amaçlarına, ağaç türüne, amaç çapına, bonitet sınıfına, teknik
olgunluğa, en yüksek odun hasılatı olgunluğuna, doğal olgunluğa, bakım ve gençleştirme
metodlarına göre değişir ve bunların ortak etkilerine dayanılarak saptanır.
Yukarıdaki tanımda açıklandığı üzere, idare süresi bir işletme sınıfını oluşturan çok
sayıdaki meşcerenin ortalama olgunluk süresidir. Bir başka ifade ile, idare süresi ancak bir işletme
sınıfı için saptanır. O işletme sınıfı içindeki her meşcereler için ayrı bir idare süresinden söz
edilemez. Bu nedenle meşcere bazında planlamayı esas alan planlama sistemlerinde
(Einzelplannung) idare sürelerinden hiç söz edilmemektedir.
Orman amenajmanı terminolojisinde tek meşcerelerin üretim süreleri “Meşcere
Olgunluğu” terimi ile ifade edilmektedir. Meşcerelerin kesime olgunluğu çeşitli göstergeler
yardımıyla belirlenir ve o göstergeye göre adlandırılır. Meşcere olgunluğunun saptanmasında
kullanılan göstergeler aşağıda sıralanmıştır :
-Fiziksel ya da Doğal Olgunluk: Burada olgunluk göstergesi olarak, koru ormanlarında
meşcerenin doğal ömrü, baltalıklarda kütüklerin sürgün verme yeteneğinin sona erdiği yaştır.
Meşcerelerin doğal ömürleri kendisini meydana getiren ağaç türlerinin doğal ömrü ile
ilgilidir. Kimi ağaç türleri doğanın kendilerine tanıdığı genetik ayrıcalıklardan ötürü çok uzun
zaman yaşamalarına karşın, kimi türlerin ömürleri kısa olabilmektedir. Asli ağaç türlerimizin
bazılarında anıtsal nitelik kazanmış bireylerde saptanabilen yaşlar Çizelge 1 de verilmiştir.
Çizelge 1 : Asli Ağaç Türlerimizden Bazılarında Saptanan Doğal Yaşlar
Ağaç Türü Saptanan
Yaş
Yıl
Göğüs
Çapı
M
Bulunduğu Yer Kim Tarafından
Saptandığı
Cedrus libani 1180 2,49 Antalya-Güzelsu Asan
Cupressus Spp. 1060 2,08 Denizli-Sarayköy Yeşil
Juniperus Spp. 1000 + 3,40 Elmalı-Tekkedere Boydak-Asan
Pinus nigra 700 1,50 Kütahya-Domaniç Aytuğ
Pinus nigra 730 1.78 Denizli-Eskere Asan
Pinus brutia 310 1,20 Fethiye-İncirköy Asan
Picea orientalis 850 2,25 Torul-Örümcek Asan
Abiec cilicica 200 + 2,00 Antalya-Bucak Bozkuş
Abies equi trojani 180 + 1,40 Edremit-Kazdağları Ata
Abies nordmanniana 350 + 1,78 Artvin-Meydancık Gül-Gümüş-Yavuz
Taxus baccata 1500 3,00 Çamlıhemşin-Kito Or. N.Aksoy
Fagus orientalis 310 2,12 Giresun-Bulancak Asan
Castanea sativa 540 3.12 Antalya-İbradı Asan
Quercus robur 1000 2,78 Bolu-Saccılar Asan
Quercus robur 800 2,26 Düzce-Konuralp N.Aksoy
3
Bu çizelgede verilen yaşlar belirtilen türlerin ulaşabildiği ekstrem uzunluktaki yaşlar olup
sadece fiziksel olgunluk hakkında bir fikir verebilecek niteliktedir. Bu değerlerin işletme
ormanlarında doğrudan idare süresi olarak kullanılmaları elbette mümkün değildir. Çünkü
meşcere olgunluğu tek bir ağaç için değil, o meşcereyi oluşturan tüm bireyler için söz konusu
edilebilecek ortalama bir olgunluk süresidir.
-Teknik Olgunluk: Meşcerenin belli bir kullanma yerinin istediği çap ve kalitedeki odun
çeşitlerinden en yüksek oranda verdiği çağıdır. Burada olgunluk göstergesi, meşcerenin belirli
odun çeşitlerinden yüzde olarak sağladığı en yüksek miktardır.
-En Yüksek Odun Hasılatı Veren Olgunluk: Meşcerenin hacim olarak en yüksek
miktarda odun hasılatı verdiği yaş ve çağıdır. Aynı yaşlı ve tek katlı ormanlarda bu yaş, her ağaç
türünün saf meşcerelerinde bonitet sınıfları itibariyle genel ortalama artımın en yüksek değere
çıktığı yaş olarak belirlenir. İşletme sınıfı birden fazla ağaç türünün karışık meşcerelerinden
oluşuyorsa, idare süresi karışıma giren türlere ait idare sürelerinin ortalaması halinde belirlenir.
Asli ağaç türlerimizden bazılarında genel ortalama artımın maksimuma ulaştığı yaşlar ve
bu yaşlarda elde edilen genel ortalama artımlar Çizelge 2 de verilmiştir.
Çizelge 2 : Asli Ağaç Türlerimizde Genel Ortalama Artımın Maksimum
Olduğu Yaşlar ve Genel Ortalama Artımlar (ASAN 1999) Bonitet
Sınıfı
Genel Ortalama Artımın Maksimum Olduğu Yaşlar Yaş / ( m³/ha ) Meşe
Eraslan
(1955)
Kayın
Carus
(1998)
Kızılçam
Yeşil
(1992)
Sarıçam
Alemdağ
(1967)
Karaçam
Kalıpsız
(1963)
Sedir
Evcimen
(1963)
Ladin
Akalp
(1978)
Ardıç
Eler
(1988)
Kazdağı
Göknarı
Asan (1984)
I 60/4,6 30/11,4 65/11,1 45/10,94 80/11,0 40/7,7 70/10,9 60/3,6 40/11,7
II 65/3,8 40/8,1 70/8,6 55/8,6 80/9,0 50/6,6 75/8,8 70/2,1 47/9,8
III 75/3,3 50/6,1 75/6,5 85/6,9 85/6,8 55/5,2 75/7,2 75/1,2 53/8,4
IV 80/2,9 60/4,7 80/4,7 - 90/4,8 60/3,9 80/5,8 - 60/7,4
V 85/2,6 70/3,7 85/3,2 - 80/2,9 70/2,3 80/4,8 - 65/6,6
-En Yüksek Orman Randı Olgunluğu: Bir meşcerede orman randının en yüksek olduğu
yaş ve çağdır. Burada adı geçen rant, son kesimle sağlanan odun ürünleri ile aralama
kesimlerinden elde olunan odun ürünlerinin para değeri toplamından, masraflar çıktıktan sonra
geri kalan yıllık net para hasılatıdır.
-Mali Olgunluk: Meşcerenin kararlaştırılan faiz yüzdesine ulaştığı yaş ve çağıdır.
İdare süresi, işletme sınıfını oluşturan meşcerelerin hangi çeşit olgunluğu esas alınıyorsa,
ona göre adlandırılır. Buna göre idare süresinin çeşitleri aşağıdaki gibidir:
1- Fiziksel ya da doğal idare süresi,
2- Teknik idare süresi,
3- En yüksek odun hasılatı sağlayan idare süresi,
4- En yüksek orman randı sağlayan idare süresi,
5- Mali idare süresi,
6- Silvikültürel idare süresi,
7- Patolojik idare süresi.
İlk beş sırada yer alan idare sürelerinin genel özellikleri meşcere olgunluğu ile aynıdır.
Meşcerelerin en fazla tohum verdiği yaşlara göre saptanan silvikültürel idare süresi, koruya
dönüştürülen baltalıklarda bir anlam ve önem ifade eder. Patalojik idare süresi ise, böcek ve
mantar tasallutu nedeniyle belirli bir yaştan itibaren kalitesi bozulan meşcerelerde, salt bu
faktörlerin olumsuz etkilerini bertaraf etme amacıyla, kısıtlanan ve kısaltılan idare sürelerini
tanımlar.
4
3-İDARE SÜRESİNİN BELİRLENMESİ
Eraslan, bir işletme sınıfı için idare süresi belirlenirken aşağıdaki formülün kullanılmasını
önermektedir (ERASLAN,1982,s.318) :
U= f(X1, X2, X3, X4, X5, X6, X7)
Formülde U : İdare süresini (Yıl)
X1: İşletme amaçlarını
X2: Ağaç türünü
X3: Amaç çapı ya da ürün kalitesini
X4: Bonitet sınıfını
X5: Meşcere olgunluğunu
X6: Gençleştirme metodunu
X7: Bakım metodunu
göstermektedir.
Yukarıdaki fonksiyonda yedi adet değişkenden söz edilmesi, idare süresi üzerinde bu yedi
faktörün etkili olduğunu ifade etmek içindir. Yoksa, her hangi bir ormanda idare süresi
belirlenirken yedi değişik faktörün ölçülerek bir denklemde yerine konacağı ve sonuçta idare
süresinin belirli bir sayı halinde ortaya çıkacağı anlaşılmamalıdır.
İdare süreleri aynı yaşlı ve maktalı koru ormanlarında planlama kriterlerinin başında
gelen bir düzenleme ögesidir. Bu nedenle saptanmasında izlenen prosedürün iyi anlaşılması
gerekmektedir. Ancak, faydalanmanın düzenlenmesinde baz alınan kriterlerin başında yer
almasına karşın, planlama çalışmaları sırasında idare süresinin belirlenmesine gereken önemin
verilmediği görülmektedir. İdare süreleri, her plan ünitesinde işletme sınıflarının her birisi için
yukarıdaki faktörlerin ortak bileşeni halinde belirlenmesi gereken bir planlama ögesi olmasına
karşın, bu sürenin ülkenin her tarafında, önceleri (1941 Yılında) sadece ağaç türüne, sonradan
ağaç türü ve bonitete bağlı olarak sabit bir parametre halinde dikte edildiği görülmektedir.
Orman Genel Müdürlüğü’nün değişik tarihli olurları ile uygulanması istenen idare sürelerinden
bir bölümü Çizelge 3 de verilmiştir.
Çizelge 3 : OGM Tarafından Değişik Tarihlerde Uygulattırılan İdare Süreleri
1941 Yılı 1955 Yılı 1973 Yılından 3.3.1977 Tarihli 12.4.1978 Tarihli
Ağaç Yönetmeliğine Yönetmeliğine Sonraki Amenaj- OGM Oluruna OGM Oluruna
Türleri Göre Göre Man Planlarında Göre Göre
Yıl Yıl Yıl Yıl Yıl
Karaçam 150 120-180 100-120 70-90-100 80-100
Sarıçam 150 120-180 - 80-100 80-100
Kızılçam 150 80-150 60 40-50 50-60
Göknar 120 120-150 80 - -
Ladin 150 120-150 120 100 100
Sedir 200 200 - - 90-100
Meşe 200 200-300 100-120 80-100 80-100
Kayın 120 120-150 - - -
Bu çizelgenin incelenmesi ile de anlaşılacağı üzere, Orman Genel Müdürlüğü tarafından
dikte edilen idare süreleri zaman zaman değişmiştir. Değişim genelde kısaltma yönünde olmuş ve
idare süresi Kızılçamda 40 yıla kadar inmiştir.
Son iki sütunda belirtilen idare süreleri, Orman Genel Müdürlüğü’nün süre tespitinde
genel odun verimini maksimize etme amacına dayattığını ve ne teknolojik idare süresini, ne de,
diğer fayda ve fonksiyonları en iyi biçimde yerine getirecek işletme amaçlarını dikkate almadığını
ve bunları tamamen göz ardı ettiğini göstermektedir. Diğer taraftan, Eraslan tarafından önerilen
5
fonksiyon da sadece değişik çap ve kalitede yuvarlak odun üretim amacıyla işletilen ormanlarda
idare süresi belirleme amacına uygun görünmektedir. İşletme ana amacı hizmet üretimi olan
ormanlar için bu kriterlere başkalarının da eklenmesi gerekmektedir.
Açıklanan bu nedenlerden ötürü idare süresi belirleme yönteminin odun ve hizmet
üretimleri için iki ayrı başlık altında ele alınması gerekmektedir.
3.1- Yuvarlak Odun Üretim Amaçlı İşletme Sınıflarında
İdare Sürelerinin Belirlenmesi
Değişik çap ve kalitede yuvarlak odun üretimi amacıyla İşletilen aynı yaşlı ve maktalı
işletme sınıflarında idare süresinin belirlenmesinde ağaç türü, işletme sınıfının ortalama
boniteti ve işletme amacı baz alınmaktadır. Bu amaçla izlenen prosedür aşağıda açıklanmıştır.
1-İşletme Amacının En Yüksek Odun Hasılatı Olması Halinde
İşletme ana amacının çap ve kalite gözetilmeksizin en yüksek yıllık ortalama odun
hasılatı sağlamak olası halinde idare sürelerinin genel ortalama artıma göre belirlenmesi ve bu
artımın en yüksek değere ulaştığı yaşın idare süresi olarak alınması önerilmektedir.
Ağaç türlerinde genel ortalama artımların yaşa göre gelişimi bonitete göre değişir.
Kazdağı Göknarındaki gelişme trendi Şekil 1 de gösterilmiştir. Yaş ve bonitete göre farklı
olmakla beraber, her ağaç türünde benzer trendi görmek mümkündür.
Şeklin incelenmesiyle de anlaşılacağı gibi, genel ortalama artım en yüksek miktara
ulaştıktan sonra bu değeri uzun süre korumakta ve artımda çok az bir azalma olmaktadır. Ancak
bu zaman esnasında meşcere orta çaplarında ve hacimlerinde önemli bir yükselme
görülmektedir. Orta çaptaki bu artış ürün çeşitleri dağılımını da etkilemekte, böylece son hasılat
içinde kalın çaplı ürünün miktar ve oranı iyice çoğalmaktadır. Açıklanan hususa ilişkin bir
örnek Çizelge 4 de verilmiştir. Uzayan idare süresiyle genel ortalama artımda görülen düşüş ve
fakat meşcere orta çapı ve genel hacım verimi üzerindeki etki kolayca görülmektedir.
Şekil 1: Kazdağı Göknarının Aynı Yaşlı Meşcerelerinde Genel Ortalama Artımın Bonitet Sınıfları İçinde
Yaşa Göre Gelişimi (ASAN 1984, s.94)
Çizelge 4: Aynı Yaşlı ve Maktalı Kazdağı Göknarı Ormanlarında Genel
6
Ortalama Artım, Meşcere Orta Çapı ve Genel Hacim Veriminin
İdare Süresine Göre Değişimi (ASAN 1984 s.180-185) Boni-te
t
Sınıf-
Ları
Genel
Ort.
Artım
M³/Ha
Orta
Çap
cm
Genel
Hasılat
M³/Ha
Genel
Ort.
Artım
M³/Ha
Orta
Çap
Cm
Genel
Hasılat
M³/Ha
Genel
Ort.
Artım
M³/Ha
Orta
Çap
cm
Genel
Hasılat
M³/Ha
İdare Süreleri
40 Yıl 50 Yıl 60 Yıl
I 11,7 20,2 468,33 11,3 26,1 566,79 10,7 32,1 642,16
II 9,7 16,7 388,99 9,8 21,5 488,52 9,5 26,5 567,53
50 Yıl 60 Yıl 70 Yıl
III 8,4 17,1 420,67 8,3 21,2 500,29 8,1 25,1 567,54
IV 7,3 12,9 365,83 7,4 15,8 444,89 7,3 18,9 513,46
60 Yıl 70 Yıl 80 Yıl
V 6,5 10,8 391,04 6,5 12,9 458,12 6,4 15,0 516,68
Çizelgeye göre, idare süresinin 40 yıl alınması halinde genel ortalama artım 11,7 m³ orta
çap 20,2 cm olmaktadır. İdare süresinin 60 yıla uzaması halinde genel ortalama artımda 1 m³
lük düşüş olmakta ve fakat meşcere orta çapı 12 cm yükselmektedir. Meşcere hacmi de buna
bağlı olarak yaklaşık %45 artışla 642 m³ e yükselmektedir.
V. bonitet sınıfında ise durum daha da çarpıcı biçimde ortaya çıkmaktadır. İdare süresi
20 yıl uzaması halinde genel ortalama artımın sadece 0,1 m³ azalmasına karşın meşcere orta
çapında 4 cm, genel hacım veriminde yaklaşık 125 m³ lük yükselme meydana gelmektedir.
Miktarlar aynı olmasa da, bu değişim tüm ağaç türlerinde gözlenmektedir. Bu durum, salt genel
ortalama artıma ve bunun maksimuma ulaştığı yaşa göre idare süresi belirlemenin eksik ve
sakıncalı olduğunu göstermektedir. O halde; çap ve kalite gözetmeksizin en yüksek miktarda
yıllık ortalama odun hasılası sağlayan idare sürelerinin, genel ortalama artımın maksimum
olduğu yaşın daha ilerisinde olması gerekmektedir. İdare süresinin genel ortalama
artının maksimum olduğu yaştan ne kadar ileri götürüleceği, artım kaybının getireceği
dezavantajı çap kalınlaşmasının getireceği avantaj ile karşılaştırarak belirlenir.
İdare süresinin hangi yaş olması gerektiğini hasılat tabloları yardımıyla kolayca
belirlemek mümkündür. Aynı yaşlı ve tek katlı meşcerelerde genel hacmin yaşa göre gelişimi
yayvan bir S eğrisi; cari artım ve ortalama artımın yaşa göre gelişimi ise çan eğrileri
biçimindedir. S eğrisinin külminasyon (Büküm) noktası yıllık cari artımın en yüksek olduğu
yaşı gösterir. Cari artım eğrisinin, ortalama artım eğrisi ile kesiştiği nokta ise, genel ortalama
artımın en yüksek olduğu yaştır (KALIPSIZ 1982, s. 192). Genel hacim, yıllık carı artım,
genel ortalama artım ve idare süresi ilişkileri Şekil 2 de gösterilmiştir.
2-İşletme Amacının Belirli Bir Çap ve Kalitede Odun Yetiştirmek
Olması Halinde
Çap ve kalite üzerinde etkili olan faktörler meşcere sıklığı, yaş ve bonitettir. Bonitetin
odun kalitesi üzerindeki etkisi dolaylıdır. Çünkü, kaliteli odun, dairesel kesite sahip, düzgün,
dolgun, budaksız, lif kıvrıklığı ve olukluluğu bulunmayan, tekdüze yıllık halkalı ve kalın çaplı
odundur. Bu nitelikteki odunlar, ağaç türünün irsel niteliklerinin uygun olması halinde ancak
kuvvetli yetişme ortamlarındaki sık ve karışık meşcerelerde yetişebilir.
Meşcere sıklığını bakım kesimleri ve aralama ile ayarlamak mümkündür. Ancak,
değişik sıklık derecelerine göre düzenlenmiş hasılat tablolarının elde olması halinde amaç
çapına kaç yılda ulaşılacağı bu tablodan alınabilmektedir. Konuya ilişkin bir örnek, Kızılçam
ormanları için Yeşil (1992) den alınarak Çizelge 5 de gösterilmiştir. Meşcere orta çapının
7
değişik bonitet ve sıklık dereceleri içinde idare süresine göre gelişimi bu çizelgede sayısal,
Şekil 3 de grafik olarak gösterilmiştir.
Şekil 2 : Genel Hacim, Cari ve Ortalama Artım ile İdare Süresi İlişkileri (KALIPSIZ 1982, s.194 ten değiştirerek)
Çizelge 5: Meşcere Orta Çapının Değişik Bonitet Ve Sıklık
Dereceleri İçinde İdare Süresine Göre Gelişimi (YEŞİL 1992, s. 122-144) Boni-te
t
Sınıf-
Ları
İdare Süreleri
40 Yıl 50 Yıl 60 Yıl
Sıklık Dereceleri
0,6 0,8 1,0 0,6 0,8 1,0 0,6 0,8 1,0
I 28,13 26,60 25,42 32,83 31,21 29,95 36,78 35,08 33,77
II 26,36 24,83 23,65 30,95 29,33 28,07 34,81 33,11 31,80
III 24,23 22,70 21,51 28,69 27,07 25,81 32,44 30,75 29,43
IV 21,56 20,03 18,84 25,86 24,24 22,98 29,48 27,78 26,47
V 17,98 16,46 15,27 22,07 20,45 19,19 25,21 23,82 22,50
70 Yıl 80 Yıl 90 Yıl
I 40,19 38,43 37,06 43,20 41,38 39,97 45,89 44,03 42,59
II 38,14 36,38 35,02 41,09 39,27 37,87 43,73 41,87 40,42
III 35,69 33,93 32,56 38,56 36,74 35,34 41,13 39,27 37,82
IV 32,61 30,86 29,49 35,39 33,57 32,16 37,87 36,01 34,57
V 28,50 26,74 25,38 31,34 29,33 27,92 33,52 31,65 30,21
Şekil 3: Meşcere Orta Çapının Değişik Sıklık ve Bonitet Dereceleri İçinde Yaşa Göre Gelişimi (YEŞİL 1992)
Çizelgenin incelenmesi ile de görüleceği üzere meşcere sıklığı azaldıkça aynı orta çap
daha kısa zamanda elde edilebilmektedir. Örneğin I. Bonitet yetişme ortamında normal sıklıkta
8
90 yılda ulaşılan 42,6 cm lik meşcere orta çapına 0,6 sıklık derecesinde 80 yılda, ve keza III.
Bonitet sınıfında yine 90 yılda elde edilen 38 cm lik meşcere orta çapına 0,6 sıklık derecesinde
80 yılda ulaşılabilmektedir. Bu durum, müdahele gören ormanlarda aralamanın idare süresini
yaklaşık %10 oranında kısalttığını ortaya koymaktadır. Keza, V. bonitet yetişme ortamında 90
yılda elde edilen 30 cm lik meşcere orta çapına I. Bonitette 50 yılda ulaşılabilmektedir. Bu
sonuç, teknolojik idare süresi üzerinde bonitetin, aralamadan daha etkili olduğunu
göstermektedir.
3-İşletme Amacının En Yüksek Orman Rantı Sağlamak Olması Halinde
İşletme amacının en yüksek orman rantı sağlamak olması halinde idare süreleri, işletme
sınıfından sağlanacak toplam para hasılatından, meşcere kuruluş, bakım, hasat taşıma ve diğer
giderler toplamının idare süresi sonundaki baliğ değerini çıkartmak suretiyle elde edilen
miktarın maksimum olduğu yaş olarak belirlenir. Bugünkü net değer olarak hesaplanır.
3.2-Odun Üretimi Dışındaki Fonksiyonlara Göre İşletilen Aynı Yaşlı
ve Maktalı İşletme Sınıflarında İdare Süresinin Belirlenmesi
Giriş bölümünde de açıklandığı üzere, ana amacı odun ve odun dışı çeşitli orman
ürünlerini üretmek olmayan ve hidrolojik, estetik, rekreasyon, erozyon kontrolu, yaban hayatı,
doğayı ve biyogenetik rezerv alanlarını koruma gibi fayda ve fonksiyonları ön plana çıkartan
işletme sınıflarında, koruma ve hizmet üretiminin sürekliliği maktalı orman kuruluşları ile de
sağlanabilmektedir. Esasen, yetişme ortamı verim güçlerinin zayıf olduğu, ya da plan
ünitesindeki ağaç türlerinin ışık ağacı olduğu durumlarda maktalı orman işletmeciliği, doğal bir
zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu fayda ve fonksiyonların öne çıktığı işletme
sınıflarında idare süreleri ilke olarak üretim ormanlarından daha uzundur.
İşletme ana amacı yuvarlak odun üretimi olmayan işletme sınıflarında idare süreleri
fonksiyon amacına uygun meşcere kuruluşlarına göre belirlenmelidir. Bu ormanlarda idare
süreleri, meşcerelerin yapay veya doğal yolla kuruluşundan başlayarak optimal kuruluşa
ulaştıktan sonra, artık bu fonksiyonu göremez hale gelene kadar geçen zaman aralığı olarak kabul
edilmelidir. Çünkü; fonksiyonel açıdan optimal kuruluşa ulaşan meşcere zaman içinde kendisini
oluşturan ağaçların yaşlanmasıyla yıkım (göçme) dönemine girer. İşte hizmet üretimiyle işletilen
ormanlarda idare süreleri, yıkım döneminden önceki bir yaşa uygun gelecek biçimde saptanması
gerekir. Bu nedenle böyle ormanlardaki idare süreleri üretim ormanlarına kıyasla daha uzundur
(ASAN,1991,s.8-9). Birden fazla işletme amacı olan işletme sınıflarındaki idare süreleri ana amaca göre
belirlenmelidir.
Su üretimi, erozyon kontrolu, estetik, rekreasyon vb gibi hizmetlerin üretildiği
ormanlarda fayda ve fonksiyonların etki dereceleri göğüs yüzeyi ile ölçülmektedir Bu nedenle,
maktalı işletmeciliğin uygulandığı koruma fonksiyonlu ormanlarda idare sürelerinin göğüs
yüzeyine göre belirlenmesi gerekmektedir.
Aynı yaşlı meşcerelerde göğüs yüzeyinin yaşa göre gelişimi incelendiğinde, meşcere
göğüs yüzeyinin küçük bir değer olarak başladığı, zaman içinde artarak maksimum bir miktara
ulaştığı, bu miktarı uzun bir zaman koruduktan sonra ilerleyen yaş ile yeniden azaldığı
görülmektedir (Şekil 4 ).
9
Şekil 4 : Değişik Ağaç Türlerinin Aynı Yaşlı Meşcerelerinde Göğüs Yüzeyinin Yaşa Göre Gelişimi
(KALIPSIZ,1982, s.130)
Şeklin incelenmesiyle de görüleceği gibi, tüm ağaç türlerinde göğüs yüzeyleri
maksimuma ulaştıktan sonra azalma çok yavaş seyretmektedir. Buna göre, örneğin erozyon
kontrolunun ana amaç olduğu sarp ve dağlık alanlarda idare sürelerini 200 yıla kadar uzatmak
olası görünmektedir.
Diğer taraftan, meşcere göğüs yüzeyini istenilen miktara ulaştıktan sonra değişik
şiddetteki aralamalarla belirli bir miktarda tutmak, gerektiğinde müdahelenin şiddetini
azaltarak bu miktarı tekrar yükseltmek her zaman mümkün olmaktadır. Bu husus, hidrolojik
açıdan su verimini, yabanıl hayat açısından ot verimini, estetik ve rekreasyonel kullanım
açısından da meşcere sıklığını arttırıp eksiltme hususlarında planlamacıya büyük bir olanak
sağlamaktadır.
Açıklanan hususlara bir örnek vermek üzere, Karaçamın hakim olduğu bir işletme
sınıfını ele alır ve plan ünitesinde yapılan inceleme sonunda 60 m² göğüs yüzeyini planlama
kriteri olarak kabul edersek, idare süresini belirlemede yapılacak iş, meşcerelerin hangi yaşta
bu miktara ulaştığını (Hasılat tablosuna göre 80 yaşta 61,4 m²), ve hangi yaşta bu miktarın
altına indiğini (Hasılat tablosuna 180. Yaşta 59,6 m²) belirlemek ve idare süresini bu arada
herhangi bir yaş olarak belirlemektir (Şekil 5 ). Bu örneğe göre idare süresi, 80-180 yıl arasında
herhangi bir yaş olabilmekte ve fakat 180 yılın ötesine geçmemektedir.
Şekil 5 : Koruma Fonksiyonlu Bir İşletme Sınıfında İdare Süresinin Belirlenmesi (ASAN 1999)
Planlama kolaylığı bakımından koruma fonksiyonlu ormanlarda idare süreleri belirlenirken,
yaş sınıfı genişliğinin (Periyot uzunluğu) de dikkate alınması ve idare sürelerinin periyot
uzunluğunun tam olarak bölüneceği yaş olarak saptanması uygun bulunmaktadır.
10
Yukarıda verilen örnek I.bonitet Karaçam ormanları içindir. Ortalama boniteti III olan
bir ormanda maksimum göğüs yüzeyi 57 m², V. Bonitette ise 43,2 m² dir. O halde III. Bonitet
sınıfı için hedef göğüs yüzeyi 50 m² alınırsa, idare süreleri 60-200 yıl, V. Bonitet için 40 m²
alınırsa idare süreleri 80-180 yıl arasında değişecektir.
Değişik ağaç türleri için önerilebilecek hedef göğüs yüzeyleri ile idare sürelerinin
bulunabileceği aralıkların bonitet sınıfları itibariyle değişimi, hasılat tablolarından çıkartılarak
Çizelge 6 de gösterilmiştir.
Çizelge 6 : Bazı Ağaç Türlerinin Koruma Fonksiyonlu İşletme Sınıflarında
Uygun Görülen Hedef Göğüs Yüzeyleri ve İdare Süresi Aralıklarının Bonitete Göre Değişimi
Ağaç Türü Bonitet Sınıfı Hedef Göğüs
Yüzeyi m²/ha
İdare Süresi Aralığı
Yıl
Karaçam (Kalıpsız 1963) I 60 80 – 180
III 50 60 – 200
V 40 80 – 180
Sarıçam (Alemdağ 1967) I 55 70 – 150
II 53 80 – 150
III 50 80 – 150
Kızılçam (Yeşil 1992)* I 45 80 – 100
III 37 80 – 100
V 30 80 – 100
Ladin (Akalp 1978) I 60 100 – 160
III 50 60 – 200
V 50 80 – 200
Sedir (Evcimen 1963) I 47 120 – 200
III 45 140 – 200
V 37 140 – 200
Meşe (Eraslan 1954) I 35 100 – 200
III 33 100 – 200
V 30 100 – 200
*) 1,0 sıklık derecesi için
4-AMAÇ ÇAPININ BELİRLENMESİ
Değişik yaşlı ve düşey kapalı ormanlarda planlama kriteri olarak yaş önem ve değerini
yitirdiği için, bu ormanlarda faydalanma düzenlenirken yaş sınıfı yerine çap sınıfı, idare süresi
yerine de amaç çapı esas alınmaktadır.
İster odun üretimi, ister hizmet üretimi amacıyla işletilsin, değişik yaşlı ve düşey kapalı
ormanlarda süreklilik ya tipik seçme orman formu ve işletmeciliği, ya da sürekli orman formu
ve işletmeciliği ile sağlanmaktadır. Ana amacın odun üretimi olması halinde ürün akışı
sürekliliği amaç çapı ve birim alandaki ağaç sayılarının çap basamak ve sınıflarına dağılımı ile
kontrol edilmektedir. Ana amacı hizmet üretimi olan işletme sınıflarında ise, hizmet akışının
devamlılığı sürekli orman formu ve işletmeciliği ile sağlanabilmektedir. Bu seçenekte ormanın
biyolojik sürekliliği ya amaç göğüs yüzeyi ve bunun çap sınıflarına dağılımına, ya da amaç
servet ve bunun çap sınıflarına dağılımına dayanılarak sürdürülmektedir.
Sürekli orman seçeneğinde amaç göğüs yüzeyi veya servetinin az ya da çokluğu,
beklenen orman fonksiyonu ile, arazi ve toprak yapısına göre değişmektedir. Birim alandaki
amaç göğüs yüzeyi veya ağaç servetinin az olmasını zorunlu kılan hidrolojik veya yabanıl
11
hayatın korunması amacı ile işletilen ormanlarda bu kuruluşları ya ince amaç çapı, ya da seyrek
meşcere kurma yolu ile sağlanmak mümkündür.
4.1-Yuvarlak Odun Üretim amacıyla işletilen Değişik Yaşlı ve Düşey Kapalı
Seçme İşletme Sınıflarında Amaç Çapının Belirlenmesi
Daha önce açıklandığı üzere, seçme ormanı değişik yaşlı ve düşey kapalı ormanlarda
yaşam döneminin bir aşaması olarak ortaya çıkmaktadır. Orman kendi hali bırakıldığında önce
yıkım dönemine, sonra da sırasıyla gençlik ve olgunluk dönemine geçmektedir. İşletme
ormanlarında seçme formu, ormana belirli aralıklarla yapılan bilinçli ve sistemli bakım ve
gençleştirme müdaheleleriyle devam ettirilmektedir.
Seçme ormanlarında amaç çapı; piyasa koşulları ve patalojik etmenlere dayanılarak
bonitet sınıfları itibariyle belirlenir. Bu yolla saptanan çap, teknolojik idare süresine karşı gelen
amaç çapıdır. Ancak, bu amaç çapının aynı zamanda birim alandan sağlanan yıllık ortalama
hacim artımını maksimum kılan çap olacağı düşünülmemelidir. Bir başka anlatımla yuvarlak
odun üretimi amacıyla işletilen seçme ormanlarında ağaç sayılarının çap basamak ve sınıflarına
optimal dağılımı ya amaç çapı kriterine, ya da hacim artımı kriterine göre belirlenir. Birinci
dağılım belirli bir amaç çapı esas alınarak bu çapta bulunması arzulanan ağaç sayısından geriye
doğru gidilerek hesaplanan ağaç sayısıdır. Bu dağılımın meydana getirdiği hacim artımı amaç
çapına göre değişmez. İkinci tip çap dağılımı ise, yıllık cari hacim artımını maksimize eden
ağaç sayısı dağılımıdır. Şöyle ki;
Değişik yaşlı ve düşey kapalı ormanlarda her yetişme ortamının verim gücüne bağlı
olarak birim alanda ulaşılabilecek maksimum bir göğüs yüzeyi vardır. “Optimum Sıklık”
olarak adlandırılan ve sadece bonitete göre değişen bu miktarı hiçbir silvikültürel uygulama ile
yükseltme olanağı yoktur. Ancak, meşcere göğüs yüzeyi değişmemekle birlikte birim alandaki
ağaç serveti miktarını, amaç çapı ve buna göre hesaplanacak ağaç sayılarının çap sınıflarına
dağılımı ile oynamak suretiyle arttırıp eksiltmek mümkündür. Ancak bu yolla hacim artımını
arttırıp eksiltmek mümkün değildir.
Bu açıklamaya bir örnek olmak üzere, değişik yaşlı Kayın ormanları için yapılan bir
çalışmanı sonuçları Çizelge 7 ve 8 de gösterilmiştir.
Çizelge 7 : Optimum Sıklıktaki Kayın Ormanlarında Ulaşılabilecek Maksimum
Göğüs Yüzeylerinin Bonitet,Ağaç Sayısı ve hacmin Amaç Çapına Göre Değişimi
(ATICI 1998, s.161-162) Bonitet
Sınıfı
Göğüs
Yüzeyi
M²/Ha
Amaç Çapı 40 cm Amaç Çapı 50 cm Amaç Çapı 60 cm Amaç Çapı 70 cm
Ağaç Sa.
Ad/Ha
Hacim
M³/Ha
Ağaç Sa.
Ad/Ha
Hacim
M³/Ha
Ağaç Sa.
Ad/Ha
Hacim
M³/Ha
Ağaç Sa.
Ad/Ha
Hacim
M³/Ha
I 119,87 4176 1710,6 2962 1843,3 2291 1939,8 1883 2021,0
II 104,74 5195 1268,8 4063 1354,7 3470 1420,2 3114 1459,3
III 89,70 6417 902,5 5501 962,3 5052 962,0 4838 1002,5
IV 74,51 7653 607,8 7019 634,2 6738 645,5 6647 655,4
V 59,70 8612 385,2 8242 397,5 8120 401,1 8058 402,1
Çizelge değerlerinden de anlaşılacağı üzere, aynı göğüs yüzeyinde amaç çapı ve ağaç
sayısı dağılımını değiştirmek suretiyle birim alandaki ağaç servetini azaltıp çoğaltmak mümkün
ise de, bu artış yıllık hacim artımına aynen yansımamaktadır. Nitekim; özellikle yüksek
bonitetlerde amaç çapına bağlı olarak meşcere hacmi 200 m³ ten fazla artmasına karşın, yıllık
artım hemen hemen sabit kalmaktadır. Bu durum, değişik yaşlı ormanlarda göğüs yüzeyi
değişmedikce meşcere hacmini yükseltmenin yıllık verimi arttırmadığını ortaya koymaktadır.
12
Çizelge 8: Optimum Sıklıktaki Değişik Yaşlı Kayın Ormanlarında Yıllık Hacim
Artımının Bonitete ve Amaç Çapına Göre Değişimi (ATICI 1998, s.161-162) Bonitet Sınıfı Amaç Çapları
40 cm 50 cm 60 cm 70 cm
I 30,83 30,38 29,96 29,50
II 26,79 26,77 26,57 26,19
III 22,29 22,51 22,50 22,40
IV 17,51 17,79 17,78 17,78
V 12,80 12,99 13,03 13,02
Yıllık hacim artımını değiştiren optimum kuruluşlar “Seçme Ormanı Kuruluş
Diyagramları “ yardımıyla saptanır. Bu konuda bir örnek Mitscherlich’den alınarak aşağıda
gösterilmiştir.
Şekil 6 : Seçme Ormanı Optimal Kuruluş Diyagramı (MITSCHERLICH2 e atfen
KALIPSIZ 1982 s. 181)
Bu diyagrama göre örneğin 10 m³ hacim artımı elede edebilmek için ince çap sınıfında
200, orta çap sınıfında 100, kalın çap sınıfında 45 adet ağaç bulunması gerekmektedir.
4.2-Odun Üretimi Dışındaki Fonksiyonlara Göre İşletilen Değişik Yaşlı ve
Düşey Kapalı İşletme Sınıflarında Amaç Çapının Belirlenmesi
Ana amacı hizmet üretimi olan koruma fonksiyonlu ormanlarda hizmet akışı sürekliliği,
“Sürekli Orman” olarak adlandırılan değişik yaşlı ve çok katlı orman formu ile sağlanmak
istenirse, böyle ormanlarda planlama kriterinin ya orman fonksiyon amacına uygun olarak
saptanan hedef göğüs yüzeyi ve buna bağlı olarak hesaplanacak ağaç sayısı ile bunların çap
sınıflarına dağılımı, ya da amaç servet ve bu servetin çap sınıflarına dağılımı olması gerekir. Bir
başka anlatımla; hizmet üretim amacıyla işletilen değişik yaşlı ve düşey kapalı ormanlarda
planlama kriteri olarak mutlaka amaç çapı gerekmemektedir.
Çizelge 7 ve 8 de verilen sayısal değerlerden de anlaşılacağı gibi, göğüs yüzeyi miktarı
fazlalığını öngören erozyon kontrolu, estetik ve rekreasyon amaçlı işletme sınıflarında amaç
çapının yüksek tutulması uygun olmaktadır. Yaban hayatının geliştirilmesi ve su ekonomisinin
düzenlenmesi amacıyla işletilen ormanlarda ise, göğüs yüzeyinin az olması ve amaç çapının
ince tutulması uygun görünmektedir.
İşletme sınıfının optimal kuruluşu amaç göğüs yüzeyi ve bunun çap basamakları ve
sınıflarına dağılımı biçiminde ortaya konacaksa ve işletme sınıfında ana orman fonksiyonu
yüksek göğüs yüzeyini gerekli kılıyorsa, amaç göğüs yüzeyi ilgili işletme sınıfının ortalama
bonitetine göre ulaşılabilecek en büyük göğüs yüzeyi olarak belirlenmelidir. Bu durumda amaç
çapları, piyasa koşullarının arzuladığı teknolojik çap da dikkate alınarak, saf Göknar ve Göknar
13
hakimiyetindeki karışık ormanlar için Eraslan-Yüksel Giray (1980) ya da Saracoğlu (1988),
saf Kayın ve Kayın hakimiyetindeki ormanlar için Atıcı (1998) tarafından saptanan optimal
kuruluş tablolarından aynen alınacaktır.
Ana orman fonksiyonu daha seyrek ve az göğüs yüzeyli bir orman kuruluşunu
gerektiriyorsa bu durumda yapılacak iş, amaç göğüs yüzeyini ve çapını kararlaştırarak, ağaç
sayılarının çap basamak ve sınıflarına dağılımını, amaç çapından geriye doğru bu göğüs
yüzeyine göre yeniden belirlemekten ibarettir. Çap basamaklarının yeni ağaç sayılarını;
kararlaştırılan hedef göğüs yüzeyini ilgili bonitet sınıfı için optimal kuruluş tablolarında verilen
göğüs yüzeylerine oranlayarak hesaplanan bir katsayı yardımıyla belirlemek mümkündür. Bu
amaçla yapılacak iş. her basamaktaki ağaç sayısını bu katsayı ile çarpmaktan ibarettir. Yapılan
açıklamanın bir örneği III.bonitet bir Kayın ormanı için Çizelge 9 da gösterilmiştir.
Çizelge 9: III.Bonitet Kayın Ormanlarında Optimal Kuruluşların Amaç Çapı ve Göğüs
Yüzeylerine Göre Değişimi. (ATICI 1998 s. 254, 266, 277, 288)
Çap
Basa-
Mağı
Cm
Optimum Sıklık Dereceleri
1,184; 1,158; 1,144; 1,137
Hedef Göğüs Yüzeyleri
Göğüs Yüzeyi : 89,7 m² 60 m² 40 m²
Amaç Çapları (cm) Amaç Çapları (cm) Amaç Çapları (cm)
40 50 60 70 40 50 60 70 40 50 50 70
Ağaç Sayıları (Ad/ha)
4 1987 1675 1528 1459 1329 1120 1022 976 886 747 681 651
8 1389 1171 1069 1021 929 783 715 683 619 522 477 455
12 971 819 746 713 649 548 499 477 433 365 333 318
16 678 572 522 498 454 383 349 333 302 255 233 222
20 475 400 365 348 318 267 244 233 211 178 163 155
24 331 279 254 244 221 187 170 163 148 124 113 109
28 232 195 179 170 155 130 120 114 103 87 80 76
32 162 137 124 119 108 92 83 80 72 61 55 53
36 113 95 87 83 75 63 58 55 50 42 38 37
40 79 67 61 58 53 45 41 39 35 30 27 26
44 - 46 42 40 - 31 28 27 20 19 18
48 - 33 30 29 - 22 20 19 17 13 13
52 - 12 21 20 - 8 14 13 5 9 9
56 - - 14 13 - - 9 8 - 6 6
60 - - 10 10 - - 6 7 - 4 4
64 - - - 7 - - - 5 - - 3
68 - - - 5 - - - 3 - - 2
72 - - - 1 - - - 1 - - 1
Çevirme Karsayıları Çk 60 = 60/89,7= 0,669 Çk.40 = 40/89,7 = 0,446
5-SONUÇ VE ÖNERİLER
Pratik Orman Amenajmanı açısından idare süresi ve amaç çapları, ancak planlama
kriteri olduğu zaman saptanması mutlak zorunlu olan iki ayrı parametredir. Bu iki kriterin de
her hal ve durumda mutlaka saptanması gerekli değildir. Örneğin, aynı yaşlı ve maktalı olsa da
meşcere bazında planlama yapılacaksa idare süresinin, değişik yaşlı ve düşey kapalı olsa da
hizmet üretim fonksiyonlu bir işletme sınıfında amaç çaplarının planlama tekniği yönünden
hiçbir anlamı bulunmamaktadır.
Aynı yaşlı ve maktalı ormanlarda çok önemli bir düzenleme kriteri olan idare
sürelerinin ana amacı yuvarlak odun üretimi olan işletme sınıflarında kabul edilen meşcere
olgunluğuna göre ağaç türü, bonitet sınıfı, gençleştirme ve bakım yöntemi kriterlerinin ortak
bileşeni halinde belirlenmesi gerekmektedir. Ana amacı hizmet üretimi olan işletme
14
sınıflarında ise, idare süreleri fonksiyon amacına uygun olan amaç göğüs yüzeylerine
dayanmalıdır.
Amaç çapı, aynı yaşlı ve maktalı ormanlarda yetişme ortamı koşulları ve piyasa
taleplerinin ortak etkisi ile belirlenen ve kendisinden sadece teknolojik idare süresini saptamak
amacıyla yararlanılan yardımcı bir kriterdir.
Ana amacı yuvarlak odun üretimi olan seçme ormanlarında amaç çapı, faydalanma
düzeni kurulurken kendisine başvurulan en önemli planlama kriteridir.
İşletme ana amacı hizmet üretimi olan ve maktalı olarak işletilmesi zorunlu olan
ormanlarda amaç çapının hiçbir önemi bulunmamaktadır. Bu nedenle de böyle ormanlarda
amaç çapının mutlaka saptanması gerekmemektedir.
Benzer düşünce ile amaç çapının hizmet üretim amacıyla işletilen değişik yaşlı ve düşey
kapalı ormanlarda da mutlaka saptanması gerekmez. Bu ormanlardaki hedef göğüs yüzeyi ya
da hedef servetin amaç çapı ile doğrudan ilişkisi bulunmadığından, bu ormanlarda da amaç çapı
belirlemenin planlama tekniği açısından bir önemi bulunmamaktadır.
KAYNAKLAR
ASAN, Ü. :1984. Kazdağı Göknarı (Abies equi-trojani Aschers. Et Sinten.) Ormanlarının
Hasılat ve Amenajman Esasları Üzerine Araştırmalar. İ.Ü.,Or.Fak.Yay. No 3205/365, 207
sayfa.
ASAN, Ü.1991. İdare sürelerinin Orman Fonksiyonları Yönünden İrdelenmesi. Or.Müh.Der.,
Sayı 2, s.8-9.
ASAN, Ü.1992.Orman Amenajmanında Fonksiyonel Planlama ve Türkiyedeki Uygulamalar.
Ormancılığımızda Orman Amenajmanının Dünü, Bugünü ve Geleceğine İlişkin Genel
Görüşme. Bildirileri, s.181-196.
ASAN,Ü.1992.İşletme Sınıfı Ayırımında Fonksiyonel Yaklaşım. Or.Müh.Der.Sayı 5,s.30-31.
ASAN, Ü.1999 : Orman Amenajmanı Ders Notları. 275 sayfa. Roto Baskı
ASAN, Ü. ; ŞENGÖNÜL, K.:1987. Orman Formlarının Fonksiyonel Açıdan Karşılaştırılması.
İ.Ü.Or.Fak.Der.Seri B, Sayı 4 s.52-67.
ATICI, E. : 1998. Değişik Yaşlı Doğu Kayını (Fagus orientalis Lipsky.) Ormanlarında Artım ve
Büyüme. Doktora Tezi, Basılmamıştır 385 sayfa.
CARUS, S. 1988 :Aynı Yaşlı Doğu Kayını (Fagus orientalis Lipsky.) Ormanlarında Artım ve
Büyüme. Basılmamış Doktora Tezi, 358 sayfa.
Araştırmaları.Or.Araş.Enst. Tek.Bül.Ser. No : 192,40 sayfa
KALIPSIZ, A. 1982. Orman Hasılat Bilgisi. İ.Ü.Or.Fak.Yay.No: 3052/328, 349 sayfa.
ERASLAN, İ. 1982.: Orman Amenajmanı. İ.Ü.Or.Fak.Yay.No: 3010/318, 585 sayfa
ERASLAN, İ. ; YÜKSEL, Ş. ; GİRAY, N. 1998 : Batı Karadeniz Bölgesindeki Değişikyaşlı
Koru Ormanlarının Optimal Kuruluşları Hakkında Araştırmalar. İç Anadulu Or.Araş.Enst.Der.
No 81, s.71-142
YEŞİL, A. : 1992. Değişik Sıklık ve Bonitetteki Kızılçam Meşcerelerinin Yaşa Göre Gelişimi.
Doktora Tezi , Basılmamıştır, 179 sayfa.
GEF II “BĠYOLOJĠK ÇEġĠTLĠLĠK VE DOĞAL KAYNAK YÖNETĠMĠ PROJESĠ”
PROJE ALANLARI ve BĠYOLOJĠK ÇEġĠTLĠLĠĞĠN ORMAN AMENAJMAN
PLANLARINA ENTEGRASYONU ĠÇĠN YAPILACAK ÇALIġMALAR
Denetim ve Kontrol BaĢmühendisi Mehmet DEMĠR
Orman Mühendisi Ayhan ÇAĞATAY
Orman Genel Müdürlüğü Orman Ġdaresi ve Planlama Dairesi BaĢkanlığı 7 Nolu Bina
Gazi/ANKARA
Tel: 0 (312) 212 63 00/2578-2589 Faks : 0 (312) 212 80 95
E-Posta : [email protected]
ÖZET
Proje, Türkiye‟nin esas dört biyo-coğrafî kuşağının her birinden seçilen dört pilot alanda
sürdürülebilir koruma ve doğal kaynak yönetimi için etkili katılımcı sistemler tesis edecek ve
ülke çapında bir koruma alanları ağı geliştirmek bakımından bu deneyimin benzerlerini
oluşturmak için ulusal olanak ve kamu desteği sağlayacaktır. Bu proje aynı zamanda,
biyolojik çeşitliliğin korunması için yasal ve düzenleyici çerçeveyi gözden geçirecek ve
orman planlama ve yönetimi, yerel arazi kullanım planlaması, turizm geliştirme, tarımsal
genişleme ve su sistemlerinin çevresel yönetiminde biyolojik çeşitliliğin korunmasını önemli
bir unsur haline getirme imkanlarını araştıracaktır. Projenin dört pilot alanı şunlardır:
(a) Kafkasya karışık ılıman yağmur ormanı ve yüksek alpin meraları, Camili Orman
Bölgesi, Artvin İli, Kuzeydoğu Karadeniz Dağları (27.000 ha., yükselti 400-3.500 m).
(b)Sulak alan ve step eko sistemleri, Sultan Sazlığı-Erciyes koruma alanı, Kayseri, Orta
Anadolu Platosu (18.000 ha., yükselti 1.000-3.000 m).
(c) Akdeniz ormanı ve yüksek alpin eko sistemler, Köprülü Kanyon Millî Parkı‟ndaki
Toros Dağları, Toros Dağları, Güney Türkiye (yaklaşık 40.000 ha., yükselti 400-2.500 m).
(d) Birleştirilmiş su ve kıyı eko sistemleri ile birlikte alüvyal orman, İğneada, Kırklareli,
Trakya Karadeniz kıyısı koruma ve yaban hayatı yönetimi alanları (2.500 ha.)
Dört proje alanının her birinde farklı koruma güçlükleri ile uğraşılacaktır. Bunlar içinde
mevcut veya yayılmakta olan kitle turizminin etkileri, ortak kaynakların sürdürülebilir
olmayan kullanımı ve sektörel ve yerel arazi kullanım planlaması ile biyolojik çeşitliliğin
korunması girişimlerinin uyumsuz koordinasyonu yer almaktadır. Proje, bütün Türkiye‟deki
birçok öncelikli biyolojik çeşitlilik alanında ortak olan öncelikli koruma planlama ve yönetim
meseleleri ile uğraşacak ve ulusal biyolojik çeşitlilik koruma stratejisinin etkili uygulanmasını
desteklemek için işe yarayacak deneyim sağlayacaktır.
1.GĠRĠġ
Sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasında ormanların önemini dünyanın dikkatine
çeken 1992 yılındaki Rio Dünya Zirvesi‟nden (Rio Earth Summit) bu yana, dünya çevresinde
100‟den fazla ulus „sürdürülebilir orman yönetiminin kriter ve göstergelerini‟ tanımlamak
maksadıyla bölgesel ve milletler arası eylemlere aktif olarak katılmaya başlamış
bulunmaktadır (Wijewardanel,Caswell, Palmberg-Lerche,1997: s.3).
Ormancılar, insanlığın mutluluğunu devam ettirmek ve daha da geliştirmek için,
ekolojik ve ekonomik bakımdan sürdürülebilirlik temeline dayalı olarak, biyolojik çeşitliliği,
ekosistemdeki değişik işlev ve olayları, arazinin uzun süreli verimliliğini dikkate almak ve
korumak sorumluluğunu taşımaktadırlar. “Küresel Biyoçeşitlilik Stratejisi” isimli kitabın
önsözünden alınan ve aşağıda tırnak içinde verilen alıntı, bu konuda önde gelen ve milletler
arası düzeyde söz sahibi olan çevre koruma kuruluşlarının görüşlerini yansıtmaktadır.
“Kalkınma ve gelişme, hem insan merkezli hem de çevre koruma temeline dayalı
olmalıdır. Bizzat kendi türümüz olan insan türü ve tüm diğer canlılar, yaşamak ve nesillerini
sürdürmek için Yerküresi üzerindeki doğal sistemlere sıkı sıkıya bağımlıdır. Bu doğal
sistemlerin yapısını ve çeşitliliğini korumazsak, doğal sistemler görevlerini ve işlevlerini
yerine getiremeyecek; bunun bir sonucu olarak da kalkınma ve gelişme, kendi kendisinin
temelini oyacak ve tüm sistem çökecektir. Yerküresinin bize sunduğu doğal kaynakları
sürdürülebilirlik ilkelerine uygun biçimde, akıllıca ve öngörülü olarak kullanmazsak, insanlık
için gelecek tanımıyor, gelecek kuşaklar için yaşamayı reddediyoruz demektir. Kalkınma,
başka gurupların yada gelecek kuşakların zarar görmesi, diğer türlerin yaşama alanlarının yok
olması ve soylarının tehlikeye girmesi pahasına olmamalıdır” (Işık, Yaltırık, Akesen, 1997:
s.6).
Türkiye‟de doğanın yeterince korunduğunu söyleme imkanı yoktur. Ülke ormanlarının
yarısına yakınının bozuk olması ve topraklarının büyük bir kısmının da çeşitli şiddette
erozyon etkisi altında bulunması, bu konuda yeterli kanıttır. Doğa korumanın en önemli
gayesi de doğadaki zengin biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürekliliğinin sağlanmasıdır.
Doğa korumada “dünya stratejisi” aşağıdaki üç amacı yerine getirmelidir:
a-Biyolojik çeşitlilik korunmalıdır.
b-Önemli ekolojik süreçler ve yaşamı koruyucu sistemler güvence altına alınmalıdır.
c-İnsan ekosistem ve türlerden yararlanmasındaki sınırlama güvence altına alınmalıdır.
Ekosistemden yararlanmada süreklilik prensibi devamlı olarak dikkate alınmalıdır
(Çolak, 2001: s.19,25).
Görüldüğü üzere Orman Amenajman Planları, yerel halkın psikolojik, sosyal ve
ekonomik boyutları da iyice düşünülerek yapılması gerekmektedir.
FAO tarafından 1978 yılında yayınlanan Yerel Topluluk Kalkınmasında
Ormancılıktan bu yana tüm dünyada ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde ağaçların ve
orman kaynaklarının kırsal ve ormanlık kesimde yaşayan topluluklar için ne denli önemli
olduğunu vurgulayan sayısız belge yayınlanmıştır. Fakat aksine, ormana bağımlı toplulukların
orman kaynakları üzerindeki, gerek olumlu gerek olumsuz olmak üzere, potansiyel ve gerçek
etkisi kayda değerdir ve daha iyi anlaşılmıştır. Kırsal kesimde yaşayan ve ormana bağımlı
toplulukların yaşadığı alandaki veya çevresindeki orman arazileri, sürdürülebilir orman
yönetimi için verilen “savaşın” kazanılacağı veya kaybedileceği en kritik bölgeler
arasındadır (Desloges, Gauthier,1997: S.90).
Yapılması gereken, yerel ihtiyaçların daha derinlemesine anlaşılmasıydı. Bir topluluk
tarafından yaşanan sıkıntıları kimse bu topluluğun üyelerinden daha iyi bilemeyeceği için,
toplulukların proje ve faaliyetlerin tahmin, planlama, gözlemleme ve değerlendirme
aşamalarına katılmaları gerekliydi. Bunun bir sonucu olarak 1992 yılında yapılan Rio
Anlaşmalarında katılımcılık ayrı bir yer tutmuştur. Şöyle ki;
Rio Anlaşmalarının Yerlilere ilişkin değerlendirmeleri, Yerli Halkların, temel bir
başarı olarak, Gündem 21‟in uygulanması bakımından önemli bir grup olarak tanınmasının
altını çizmektedir. Kadınlar, çiftçiler ve yerel yetkililer de aynı şekilde önemli gruplar olarak
ele alınmakta ve bu grupların rolleri de, Gündem 21‟in 3. kısmında tartışılmaktadır. 26.
Bölüm, “Yerli halkların ve toplulukların rolünün tanınması ve güçlendirilmesi” başlığını
taşımaktadır. Bu bölümün ilk paragrafı, aşağıdakileri kabul eder; yerli halklar; “Kuşaklar
boyu toprakları, tabii kaynakları ve çevreleri hakkında bütüncül bir geleneksel ve bilimsel
bilgiyi geliştirmişlerdir. Yerli halklar ve topluluklar, herhangi bir engel ve ayrım olmaksızın,
insan hakları ve temel hürriyetlere tamamıyla sahip olmalıdır.” Söz konusu paragraf, aynı
zamanda yerlilerin toprak edinme, fikri ve kültürel mülkiyet sahibi olma hakları ile geleneksel
ve idari uygulamalara olan ihtiyacını tanımakta, yetkilendirmeyi savunmakta, katılımı
artırmakta, kaynak yönetimi ve korumasına ilişkin bir gerekliliği öne sürmektedir
(Carino,1997: S.120).
Katılımın artırılması, bu raporun temelidir ve ilk paragrafta da bu durum şu şekilde
ifade edilmektedir.
“Yerli halkların ormanlarına ilişkin olarak sürdürülebilir kalkınma uygulamalarına
katılma yetkisi, ekonomik, sosyal ve tarihsel özelliğe sahip etkenlerin bir sonucu olarak
sınırlandırılmaktaydı. Doğal çevre ve sürdürülebilir kalkınma arasındaki ilişkiler bakımından,
yerli halkların kültürel, sosyal, ekonomik ve fiziksel varlığı ile çevresel olarak sağlıklı ve
sürdürülebilir bir kalkınmayı yürütecek milli ve milletlerarası çabalar, yerli halkların ve
toplulukların oynadığı rolü tanımalı, uygun hale getirmeli, geliştirmeli ve güçlendirmelidir.”
2.GEFII BĠYOLOJĠK ÇEġĠTLĠLĠK VE DOĞAL KAYNAK YÖNETĠMĠ PROJESĠ
TANITIMI VE AMACI
Küresel Çevre Fonu (GEF)‟nun hibe katkısı ile Orman Bakanlığı ve Dünya Bankası
işbirliğiyle hazırlanan “Biyolojik Çeşitlilik ve Doğal Kaynak Yönetimi” projesi hibe
anlaşması, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı ile GEF ve Dünya Bankası tarafından
imzalanarak 1 Ağustos 2000 tarihinde yürürlüğe girmiştir, 6 yıl sürecektir. Projenin bütçesi;
8.2 milyon dolar GEF hibe katkısı, 3.3 milyon dolar iç katkı olmak üzere, toplam 11.5 milyon
dolardır.
Projenin yürütücü kuruluşu, Orman Bakanlığı-Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı
Genel Müdürlüğü olup, proje çerçevesinde Çevre Bakanlığı, Kültür Bakanlığı ve Orman
Bakanlığının ilgili Genel Müdürlükleri (Orman Genel Müdürlüğü, Orköy Genel Müdürlüğü)
ile koordinasyon içerisinde çalışarak proje faaliyetlerini yürüteceklerdir.
Projenin amacı; Ülkemizin önemli biyocoğrafik bölgelerini temsil eden ve biyolojik
çeşitlilik açısından zengin 4 önemli pilot alanda katılımcı yaklaşımla, etkili ve sürdürülebilir
koruma alanı ve yönetimi tesis etmek, biyolojik çeşitliliği korumak ve bu alanlardan elde
edilen başarılı uygulamaları ülke düzeyine yayacak mekanizmayı kurmaktır.
3.PROJE ALANLARI
Proje alanları, uluslar arası önemleri ve Türkiye‟nin 4 büyük biyocoğrafik bölgesini
temsil etmeleri nedeniyle Türkiye Biyolojik Çeşitlilik Komitesi tarafından seçilmiştir. Bu
alanlar:
1. Artvin-Camili Kafkasya Karışık Ilıman Yağmur Ormanı ve Yüksek Alpin Çayırları
2. Kayseri-Sultan Sazlığı Tabiatı Koruma Alanı Sulak Alan ve Step Ekosistemleri
3. Antalya-Köprülü Kanyon Milli Parkı Toros Dağları Akdeniz Orman ve Yüksek Alpin
Ekosistemleri
4. Kırklareli-İğneada Allüvial Ormanlar ile Tatlı Su ve Deniz Ekosistemleri Birliği
3.1 Camili: Kafkasya KarıĢık Ilıman Yağmur Ormanı ve Yüksek Alpin Meraları
Gürcistan sınırında bulunan Pontus dağlarının kuzey-doğusunda yer alan Camili
Orman Bölgesi, 16.397 hektarı karışık ormanlardan oluşan, 25.258 hektarlık bir alanı
kaplamaktadır. Yüksekliği Gürcistan sınırının batısında 400 metreden (Camili köyü),
bölgenin güney-doğusunda (Karçal Dağları) 3500 metreye kadar inanılmaz bir değişiklik
göstermektedir. Camili havzası Gürcistan Cumhuriyeti sınırlarına kadar uzanmakta ve hatta
bazı bölümleri Gürcistan sınırının içine kadar da girmektedir. Proje alanı açık doğal sınırlar
ile tarif edilmiştir (zirveler ve su bölünme hatları). Alan Artvin iline bağlıdır ve Borçka
Orman Bölgesi sınırları içindedir. Yine de, Borçka ile bağlantısı oldukça zayıf olup, bu
bağlantı yılın 6-7 ayında karla kaplı olan tek bir yol ile sağlanmaktadır.
3.1.1Fiziksel Özellikler
Camili Orman Bölgesi 2000 metreden fazla yüksekliği olan dağlarla çevrelenmiş olup,
3500 metreye kadar yükselen tepeler arasında, 400 metre deniz seviyesinde yer alan derin
vadi ve koyaklara sahiptir. En yükseklerde yer alan bazı yuvarlak kenarlar haricinde eğimler
son derece diktir (meralar, otlaklar). Bölgede düzlük yoktur. Fazlasıyla su, ve az miktarda
tarla bulunmaktadır (az eğimli alanlar mahsül üretiminde kullanılmaktadır). Camili havzası
için toprak durumu detaylı olarak anlatılmıştır. Alan üç esas drenaj sisteminden oluşmuştur,
bunlardan birincisi güney-batıda, ikincisi güney-doğuda ve üçüncüsü de kuzey doğuda yer
almaktadır. Havzada yüksek yağmur miktarı ve alanın jeolojik yapısı nedeniyle pek çok dere
ve nehirler bulunmaktadır. Bu nehirlerin en büyükleri Uğur ve Efeler‟dir. Her iki nehir de
büyük Çoruh nehrine akar ve oradan da Gürcistan‟dan geçerek, Karadeniz‟e (Batum)
ulaşırlar. Yöredeki en önemli göl Camili havzası dışında yer alan Karagöl‟dür (10 hektar
kadar). En yüksekte bulunan dağ sıraları üzerinde pek çok küçük göl bulunmaktadır (Karçal
dağlarının eski buzul moren gölleri).
3.1.2. Biyolojik ÇeĢitlilik
Camili havzasında çok zengin bir biyolojik çeşitlilik bulunmaktadır. Biyolojik
çeşitlilik olarak potansiyeli ve özellikle henüz keşfedilmemiş (endemik) yeni türleri inanılmaz
boyutlardadır. Bu zamana kadar çok az sayıda araştırma yapıldığından pek çok taksonometrik
birim üzerinde henüz bir çalışma yapılmamıştır. Bu zengin biyolojik çeşitliliği tespit
edebilmek için en önemli faktör ise habitat kalitesidir.
Biyocoğrafik Önemi: Camili havzasının doğu ve güney doğu bölümleri, Korçal merası
ve sırtı, Karadeniz dağ yamaçlarının Karadeniz ıslak vejetasyonu ile daha kuru olan güney
yükseltileri arasında doğal bir sınır oluşturmaktadır (doğu Anadolu iklimsel rejimi). Alan
içindeki pek çok taksonometrik bitki ve hayvan Kafkasya tipi olup, bazıları Türkiye içinde
bile nadirdir. Pek çok taksonometrik birim için tahmin edilen endemik tür sayısı yüksektir.
Camili, Trabzon ve Artvin bölgeleri içinde bulunan ılıman yaşlı doğal yağmur ormanları
arasında, Türkiye‟de en iyi korunan doğal alanlardan birisi olarak bilinmektedir
Vejetasyon / Orman tipleri:
Camili‟nin doğal eko-sistemleri (yaşlı doğal ormanlar ve zengin flora da dahil olmak
üzere) çok düşük nüfus ve askeri bölge nedeniyle (vadilerde yoğunlaşmış) çok iyi
korunmuşlardır. Havza içinde 400 ile 3500 metre arasında pek çok vejetasyon zonu
bulunmaktadır. Camili‟de sadece Karadeniz kıyı vejetasyon zonu ile Akdeniz elemanları
(Çoruh nehri vadisinde olduğu gibi) bulunmamaktadır.
1600 metrenin altında geniş ve dökülen yapraklı ve bazı karışık kozalaklı/geniş ve
dökülen yapraklı ormanlar yer alır ama en önemli çeşitlilik 400 ile 900 metre arasında
bulunmaktadır. Bu bölümde yer alan en önemli türler: kestane, gürgen, ormanların azaldığı
her yerde genişleyen öncü bir tür olan kızılağaç, kuzey sırtlarında daha bol bulunan ladin
(picea orientalis), bu yükseklik dizininde bol miktarda bulunan kayın (fagus orientalis),
ıhlamur (Tilia rubra spp. Caucasica) ve meşe ağacıdır (Quercus petrea).
Ladin/göknar/kayın orman tipleri sadece Camili bölgesinin güneyindeki (527
hektarlık) bir alanda bulunurlar. Burası yaşlı doğal bir orman olup büyük bir olasılıkla bütün
Camili havzasında bulunan en iyi korunmuş orman alanıdır. Alanda mesela 40-50 metre
yüksekliğinde ve 1 metre çapında köknarlar bulunmaktadır. Zeminde ise genel olarak
Rodedendron çalılıklar, Sorbus aucuparia, Vaccinium arctosaphylos, Lauocerasus officinalis,
Rubus etc, ve aralarda genç türler yer almaktadır. Bu alanda ot cinsi bitkileri tanımlayıcı bir
analiz hiç bir zaman yapılamamıştır. Çok geniş alanların ve 1000 metrenin üzerinde, orman
örtüsü homojen değildir. Birbirine karışmış kalınlıkta ağaçlar, hemen hemen içine girilmez
çalılıklar, genel olarak Rodedendronlardan meydana gelmiştir. Bu biçimdeki çalılıklar aşağıda
yer alan ormanların bozulmasına neden olmuştur (nedeni ne olursa olsun: antropojenik; ağaç
kesimi veya doğal; ladin ağacında zararlı böcekler). Yoğun çalılık alanlardaki ormanın Kısa
mesafelerde çarpıcı bir iklimsel tezat bulunmaktadır ve Çoruh nehri havzasının yukarı akan
bölümü Borçka, Karadeniz iklimi etkisi dışında olması nedeniyle çok daha kurudur. Burada
baskın olan türler: Daha yüksek rakımlarda Pinus sylvestris, Quercus macranthea ssp.,
syspirensisdir. Daha alçak rakımlarda (vadide): Carpinus- Ostrya- Buxus türü: Cistus creticus,
C.salvifolivus, Rhus cotinus, Arbutus andrachne, Juniperus oxycedrus gibi Akdeniz floristik
elemanları kapsamaktadır. Şifalı xerophytic bitkiler ise: Galium sylvaticum, Scabiosa
columbaria, Teucrium, Trifolium aerum, T.Camestre, Convolvulus arvensis, Medicago sativa,
Coronilla orientalisdir gençleşmesi bir soru işaretidir. Bu, bu yükseklikteki iklimsel doğal
yaşlı orman eko-sisteminin, düşük esnekliliğe sahip kırılgan dokulu olduğuna işaret eder. Bu
nedenle, meşcerelerin traşlanması (kereste kesimi) veya hatta ciddi boyutlarda lokal yasal
olmayan ağaç kesimi (Gorgit Yaylası civarında gözlemlendiği gibi) büyük olasılıkla ormanın
ortadan kalkmasına neden olacaktır. Ağaçların kesilmesinin yanı sıra, orman zararlılarının
artması da aynı sonuçları getirir ve bu nedenle de alanda özellikle izleme ve kontrol
önerilmektedir.
Yaşlı doğal karışık ormanların yoğun ve homojen olduğu yerlerde, pek çok doğal
süreç ormanın gençleşmesine imkan verir. 1900-2100 metre arasında (orta yükseklikte
dağlarda yetişen vejetasyon), rododentrus, çalılık türlerinin bazı örnekleri ile yaygın olarak
dağılmış olabilir ki bu örnekler; Vaccinium arctostaphyllos, Daphne glomerata, Juniperus
communis ssp. Nana, Rosa villosa, Ribes orientale, Ot cinsinden Viburnum orientale, çalılık
formasyonu içinde yer alabilen bazı alt-alpin bitki türleridir.
2000-2400 metre arasındaki, alpin çayır zonu yılın en az 6-7 ayında karla kaplıdır.
Ormanın üst sınırı hemen hemen 2000 m. yüksekliğinde, bazen de kuzey sırtlarda daha azdır.
Diğer ağaç türleri bu sınırda ve 2400 metreye kadar küçük yamalar halinde bulunurlar: Betula
pendula, betula medvedevii, nadir ve bodur İskoç çamı (Pinus sylvestris). Bu alanlara otlatma
için hayvanlar ulaştırılamadığından, bu geniş taş yığınları ve kayalık alanlar içindeki nadir
ve/veya endemik bitki türlerinin araştırılması özellikle gereklidir.
Tablo: Camili ormanındaki orman meĢcere yapısının alan büyüklüğü
(kaynak: FMP)
Alan büyüklüğü
Normal doğal yaşlı orman 7 476,00
Bozulmuş doğal yaşlı orman 1 650,58
Normal kozalaklılar 7 270,50
Açık araziler 8 861,50
Toplam alan: 25 258,58
Flora: Başlangıçta yapılan bir envanter belirleme çalışmasında 300 yabani bitki
türünün ortaya çıkmış olmasına rağmen (Asteraceae ailesi 40 türle temsil edilmiştir),
yükseklik göz önüne alındığında 800 bitki türünün bulunması söz konusudur. Havza alanında
70 adet endemik bitki türü yaşamaktadır. Bu bitkiler günümüzde çok eksik olarak belgelenmiş
olup, bunun en önemli nedeni ise, Kafkasya kökenli bitkilerin Türkiye‟nin başka hiç bir
köşesinde bulunmamasıdır. Bu bitkilerin dağılımları bilinmemektedir.
Fauna, Yaban hayatı:
Memeliler: Ayılar ve daha küçük etoburlardan çakal, tilki, porsuk ve zerdevalar
Camili ormanında bol miktarda bulunurlar. Endemik yarasaların görüldüğü de rapor
edilmiştir.
Büyük memeliler için yaşam şartları mükemmeldir. Dağlar hala karlarla kaplı iken,
700 metrenin altındaki alçak bölgelerde Şubat sonundan itibaren kar kalkar ve Nisanda ilk
yeşillikler ortaya çıkmaya başlar.
Dağ keçisi ve yaban keçisi çok fazla olmamakla beraber alpin bölgelerde bulunurlar
ve karaca ise ormanın her tarafında yaşar. Dağ keçisi için geniş alpin alanlarda ve 100 metre
yüksekliğin altında kalan kayalık yüzlerde mükemmel yaşam şartları vardır. Ayılar için de
yaşam şartları özellikle mükemmeldir. Bunun nedeni ise, farklı vejetasyon türlerinin
oluşturduğu yaşam mozaiğinin, ayıların farklı mevsimlerde bağımlı oldukları bütün önemli
faktörleri içermesidir. Yapılan tahminler bütün Camili ormanında 100 ile 200 arasında bir ayı
nüfusunun yaşadığını ortaya koymaktadır. Yine de ayılar doğal olarak düşük nüfus
popülasyonuna sahip olup, tek tek yaşamakta olan ayılar 4000 km2‟lik bir alan içinde
gözlenebilirler. Bu kadar büyük bir yaşama alanı nedeniyle, ayıların ve diğer et oburlar olması
olasılığı vardır. Karlarla kaplı uzun kışlara bağlı olarak, Camili‟de ifade edildiği kadar çok ayı
olmadığına inanılmaktadır.
Yine de bütün Türkiye‟de yabani hayvanların sayılarının genel olarak azalması,
Camili‟de çok açıkça görülmektedir. Yerli halkın çoğunluğuna göre, toynaklı hayvanların
sayıları 20 veya 30 yıl önce çok daha fazla idi. Kızıl geyiğin Asya alt türü olan Maral (Cervus
elaphus maral), Pontus dağlarının bazı bölümlerinde hala görülmekle birlikte, Camili ormanı
ve çevresindeki alanlarda tamamen ortadan kaybolmuştur. Avcıların çoğunun söylediğine
göre, mevcudiyetlerini gösteren izlerin bulunmasına rağmen, kurt ve çakal da son yıllarda
nadir görülen hayvanlar arasına girmişlerdir. Kızıl geyiğin yörede artık bulunmaması ve dağ
keçisinin çok düşük yoğunlukta olması kurt ve çakalın avlanma şansının çok düşük olmasına
neden olmaktadır. Her iki tür de, yine de, bu şekilde yaşamaya devam edecek ama kendi
nesillerinin devamı için gerekli olan yoğunluğun altında çok düşük bir doğal nüfus
yoğunluğuna sahip olacaklardır. Mevcut avlanma yoğunluğuna göre, yaşama alanları 20.000
ha/paket (kurtlar) ve 10.000 ha/çakal olmaktadır.
Yaban domuzu da kendileriyle görüşülmüş olan halktan kişilerin anlattığına göre, son
yıllarda nesli azalma gösteren türlerden birisidir.
KuĢlar: Camili 240 kuş türünün bu yolu kullandığı çok önemli kuş göç
koridorlarından birisidir. 300-400.000 yırtıcı kuş (şahin, çaylak) kaydedilmiştir. Bu uçuş yolu
belki de yırtıcı kuşların dünyasındaki en önemli yollardan birisi olmaktadır.
Camili‟de bütün bir yıl boyunca veya zaman zaman yaşayan kuş türleri çok az
araştırılmıştır. Ortaya konabilen rakam 90‟dır. Henüz kaydedilmemiş olmasına rağmen Camili
bölgesinde kendi biyolojik döngülerinin tamamını veya bir bölümünü yaşayan 35 yırtıcı tür
vardır (bütün Türkiye‟deki toplam 39 tür dışında). Bunların beslenme türleri ise
bilinmemektedir. Esas yırtıcı türler arasında: Gyps fulvus, Gyps monachus, Gypaetus,
Neophron percnopterus (yaz aylarında) bulunmaktadır. Yırtıcı kuş türlerinin fazla oluşu ile
Camili‟de tarım ilaçlarının kullanılmaması arasında birilişki olabilir. Yırtıcı kuşlar besin
zincirinin en üstünde yer alırlar ve bu nedenle çevrede kimyasalların kullanılmasına karşı çok
hassastırlar. Ağaçkakanlar özellikle kuru ağaçların yoğunlukta olduğu, ladin, köknar ve kayın
ormanlarında bol miktarda bulunurlar. Bu kuşların nüfusu ile ladin ağaçlarında Dendroctonus
zararlısı arasında göreceli bir kontrol söz konusu olabilir. Keklikler (Tetraogallus caspius T.
Caucasus) Camili dağlarında yaşarlar. T. Caucasus bölgesel endemiktir (Kafkasya dağları).
Tercih ettikleri yaşama alanları yazları yüksek kayalık dağlar ve kışları ise yaylalardır. Alt-
alpin zonunda yaşayan Tetrao mlokosiewiczii de endemik bir türdür. Camili (ve çevre
alanları) Tetrao mlokosiewiczii ve Tetraogallus caspius türlerinin geri kalan Türkiye nüfus
toplamının % 35‟ine ev sahipliği yapmaktadır.
Balık: Günümüze kadar yörede balık çeşitliliği ve dağılımı ile ilgili olarak hiçbir
araştırma yapılmamıştır. Alabalığın yörede bulunduğu kesindir (Salmo trutta sp). Bu önemli
tür, özellikle aşağı vadilerde, yerel halk tarafından avlanmaktaysa da, yakalanma seviyeleri ve
nüfus eğilimleri ile ilgili olarak bize ulaşmış bir bilgi yoktur. Alabalığın kendi biyolojik
döngüleri içinde nehirler kanalıyla Karadeniz‟e göç edip etmediği, veya tersi, belgelenebilmiş
değildir. Camili‟de yapılacak bir hidrolik alt-yapı unsuru (Gürcistan‟da Çoruh nehri) veya
suyun kirlenmesi bu tür için hayati önem taşıyacaktır. Camili‟de hangi türlerin bulunduğu,
esas türler (endemik, biyo-gösterge, ekonomik), nüfus dinamiği (eğilimler), ekolojik
gereksinimler, önemli akıntılar ve uzantıların (beslenme alanları) belirlenebilmesi için yörede
daha kapsamlı araştırmaların yapılması gerekmektedir. Sonuç olarak, yönetim planı ile
beraber bazı yönetim faaliyetlerinin yapılması gerekmektedir. Sadece böyle bir çalışmanın
sonucunda balık kültürü ortaya çıkarılabilir. Ne olursa olsun, yöreye egzotik balık türlerin
getirilmesi yerel türler için çok riskli olur.
Böcekler: Camili havzasında yapılmış olan pek çok araştırmanın sonuçlarına göre,
alan zoo-coğrafik olarak kafkasya birimine bağlı olmakla birlikte kendi özelliklerini de
taşımaktadır. Mesela, Trichoptera (su böcekleri- caddis flies) cinslerinde farklı yüksekliklerde
en az 10 adet yeni tür meydana çıkarılmıştır. Bu cinsler için yaşlı orman sıralarının özel bir
önemi vardır. Pek çok böcek cinsi için, Camili havzası Türkiye‟deki diğer alanlardan daha
zengin olarak gözükmektedir. Kafkasya arısı havzada hala saf bir ırk olarak ortaya çıkmakta
ve potansiyal bir ekonomik gelişimin kaynağı olmaktadır (kraliçe arı üretimi).
3.2. Ġğneada: BirleĢmiĢ Su ve Karadeniz Kıyı Eko-Sistemleri ile Alüvyal Orman
3.2.1. Proje Alanı
Alüvyal taşkın ova ormanları, Trakya Karadeniz kıyısal sulak alanları ve kumul eko-
sistemleri kompleksinden oluşan İğneada, Bulgaristan sınırı kenarında bulunan Demirköy
Orman Bölgesinin doğusunda yer almaktadır. Yüksek kayın ağacı ormanları (bazı yerlerde 30
metreden fazla) kuzey yamaçları 150-300 metreye aşağıya kadar kaplamaktadırlar. Bu
yüksekliğin altında, taşkın ovalarının kenarına kadar meşe ormanları yer almaktadır. İğneada
doğal kompleksinin en önemli karakteristikleri aşağıdaki tabloda yer almaktadır. Bu
karakteristiklerin bir çoğu oldukça önemlidir:
Sulak alanların, nehir ve denizin birleşmesinden meydana gelmiş olmalarından
kaynaklanan genel sığlığı. Bu alanların çoğunluğunun derinliği 1 metreden daha azdır.
Sadece Hamam Gölü‟nün derinliği 2 metreden daha fazladır.
Taşkına maruz, ani akıntıya karşı alüvyal ormanlı (longozlar) küçük açık su alanları ve
bataklıklar. Göller ve lagünler 300 ha.dan fazla bir alanı kaplamazken, taşkına maruz olan
alüvyal ormanlar 2000 hektarlık bir alanı kaplamaktadır.
Drenaj havzaları ve denizle karışık hidrolojik ilişkiler. Drenaj alt-havzalarından gelen
akıntılar taşkın zamanlarında birincil ve ikincil kanalları kullanmaktadırlar.
İğneada doğal kompleksi proje alanının çekirdeği olup, İğneada kompleksinin
bütünlüğü için kritik olan geri kalan Demirköy Orman Alanı ise, proje içinde sınırlı
faaliyetlerle göz önüne alınacaktır.
3.2.2. Fiziksel Özellikler
Alanın iklimi nemli ve puslu olup, kuru geçen hiç bir ay yoktur. Yılda ortalama 700
mm. ile sonbahar ve kış aylarında en yüksek noktalarına ulaşarak yıl boyuna yayılan yağış
özelliği deniz ikliminin bir karakteristiğidir. Demirköy orman alanını tanımlayan Istranca sıra
dağlarının kuzey ve güney yamaçları arasındaki tezat son derece çarpıcıdır. Alt toprak tipinin
bölgenin jeomorfolojisi, drenaj sistemi ve kıtasal su kalitesi üzerinde belirleyici bir etkisi
vardır. Bu nehirle denizin birleşmesinden meydana gelmiş olan eko-sistemler oluşumun farklı
seviyelerindedir. Saka gölü hemen hemen dolmak üzeredir. Taşkınlar tortu depolamak
suretiyle, alüvyal yaşama alanları içinde vejetasyon dağılımını tespit eden mikrotopoğrafyaya
neden olarak çok önemli bir rol oynamaktadır.
3.2.3 Biyolojik ÇeĢitlilik
İğneada bölgesi olağanüstü alüvyal ve kıyısal eko sistemlerin alanıdır. Önceleri tüm
Avrupa boyunca görülen bu eko-sistemler tarım ve ormancılık (tüm Türkiye‟de 10.000 hektar
civarında kalmıştır) nedeniyle tamamen kaybolmuşlardır. Habitatların kıyı boyunca
birbirlerini izlemeleri olağanüstüdür: kısa bir mesafe içinde (birkaç kilometre), Batı
Avrupa‟da olsa hepsi Avrupa Habitat Yönergesiyle korunacak olan farklı habitatlar
birbirlerini takip etmektedir. Bunların çoğunluğu çok iyi bir korunmuş olup, pek çok nadir ve
tehlike altında türü barındırmaktadırlar. Bu ekosistemler Saka, Mert ve Erikli alüvyal
ormanları (longozlar), sulak alanlar (açık su, saz yatakları, otlaklar), kum- kumul eko-
sistemleri ve kumulların arkasında rüzgarla biçimlenmiş bir dizi çalılıkları (Phillaria, Qercus)
kapsamaktadır.
Longoz ormanları olağanüstü zengin alüvyal topraklar üzerinde yer alırlar. Longozları
besleyen bütün nehirlerin su havzaları Demirköy Orman Alanı içinde yer alır ve bütün
nehirlerin suları aşırı yağmurdan sonra çok duru bir hale gelir. Alanda tarımsal, endüstriyel ve
özellikle kentsel alanlar bulunmadığından, akıntıya karşı sulak alanlar, nehirler ve zemin suyu
tabloları bozulmadan kalabilirler.
Longozların çoğunluğu dişbudak ağacı, gürgen, karaağaç, kızıl ağaç ve meşe
ağacından meydana gelen ılıman doğal (bozulmamış) ormanlardan meydana gelmektedir.
İkincil türler ise ceviz ağacı, fındık ağacı, kavak, mürver, üvez ve kirazdır. Avrupa‟da benzeri
olmayan bu zengin orman (En yüksek ağaçların yüksekliği- özellikle dişbudak- 50 metreye ve
çapı da 150 metreye ulaşmaktadır) yıllık sellenme miktarına ve geçici su toplanmasına (zemin
suyu tablosu) rağmen, olağanüstü toprak havalanması nedeniyle oluşmuştur. Mesela,
karaağaç, bütün bir yıl boyunca suyun mevcut olduğu alüvyal ormanlar içinde garphiosose
karşı çok daha iyi bir direnç göstermektedir. Prunus sp., fındık ağacı ve ceviz ağacı gibi ağaç
türleri, kültür bitkilerinin yabani akrabalarıdırlar. Hemen hemen bütün alüvyal orman
ağaçları, yapay bir humus tabakası çökeltisi sağlayan (diş budak ağacı için bir yılda % 100),
hafif yapraklı çabuk büyüyen türlerdir. Kumul ise, uzun ömürlü çimen ve çalılık vejetasyonu
ile sağlamlaştırılmakta ve iç bölgeleri deniz fırtınalarından korumaktadır.
İğneada kuşlarının çoğunluğu göçmen kuşlardır. Batı Karadeniz kıyı hattı göç yolu
boyunca, binlerce yırtıcı kuş gözlemlenebilir. Ayrıca İğneada doğal habitatları göller ve
ormanlarda kışlayan kuşlara ev sahipliği yapmaktadırlar (89 kuş türü kaydedilmiştir). Siyah
leylek büyük olasılıkla orman alanından beslenmektedir.
Demirköy Orman Alanı karaca ve kızıl geyik için çok iyi bir saklanma alanıdır. Geri
kalan orta büyüklükteki memeliler ise, yaban domuzu, kurt, tilki, Asya çakalı, tavşan, kirpi,
muhabbet kuşu, sansar, zedeva ve sincaptır. Duru suların en iyi biyolojik göstergesi olan
Avrupa su samuru (Lutra lutra) yöredeki nehirlerde yaşamaktadır. Avrupa su
kaplumbağasının (Emis orbicularis) da burada yaşadığı tahmin edilmektedir. Üç adet longozu
ve bunlara bağlı olan sulak alanları besleyen ve sulayan su havza nehir sistemi, Demirköy
Orman Alanının olağanüstü orman örtü çeşidi tarafından zamanımıza kadar çok iyi bir
şekilde korunmuştur.
3.3. Sultan Sazlığı: Orta Anadolu’nun Sulak Alanları ve Step Ekosistemleri
3.3.1. Proje Alanı
Sultan Sazlığı, çok geniş kapalı bir havza içinde yer almakta ve her bir kenarı 30 km
olan bir dikdörtgen oluşturarak, 80.000 ha. lık bir alanı kaplamaktadır. Bu iç havza 1070
metre yükseklikte yer almakta olup, 3200 km2‟lik bir su havza alanına sahiptir. Bu kapalı
havza step eko sistemleriyle çevrelenmiş olan değişik tiplerdeki pek çok sulak alanı
çevrelemektedir.
Bu sulak alanların ebatları, mevsime bağlı olarak, 10.000 ha ile 20.000 ha. arasında
değişmekte olup, yağış miktarı seviyelerinin genel olarak çok düşük olduğu Orta Anadolu
içinde yer almaktadırlar. Bu alan özellikle kuş faunası yönünden en önemli doğal alanlardan
birisidir.
Yay ve Çöl göllerinin suları tuzludur. Çöl gölü Yay‟dan daha sığdır ve ilkbahar
başında kurur. Çöl gölü, kuş yaşamı ve vejetasyon üzerinde bir etkisi olmadığı göz önüne
alınarak, tabiatı koruma alanı içine dahil edilmemiştir. Sultan Sazlığının alanıHem İğneada
ekolojik kompleksinin yerinin göçmen kuşlar için önemli bir uçuş yolu olduğunu ve hem de
eko-sistemlerin ve bunlara bağlı olan kuş toplumlarının (orman kuşları, su kuşları, deniz
kuşları, koşan su kuşları,...) çeşitliliği dikkate alındığında, bu sayının kesinlikle
küçümsenmekte olduğu ortaya çıkmaktadır. 17.200 ha. olup, 1072.5 m. kenar sınırına sahiptir
ve sulak alanın azami kenar uzantısı 1080 metredir (20.000 ha. civarında). Proje alanı, 80.000
ha. kapalı havza olarak tanımlanmakla beraber, proje içinde yer alan bazı faaliyetler tüm
havza alanını ilgilendirmektedir.
3.3.2. Fiziksel Özellikler
Alanın iklimsel koşulları Orta Anadolu iklim özellikleri ile aynıdır. (400 mm.den az, kışın
ve ilkbaharda birkaç ay yağmurlu kıtasal iklim, yüksek buharlaşma oranı). Ana rüzgar yönü
güneydoğudur. Havzanın doğal özellikleri, özellikle aşağıda yer alan şartlara bağlıdır:
Geçirgen olmayan bir alt-tabaka (kalın bir tabaka (300 m) geçirgen olmayan kil havzanın
en alt bölümünü meydana getirmektedir) ve kapalı drenaj nedeniyle havzanın ortasında
geniş sulak alanların oluşumu,
Drenaj havzalarından gelen sular, buharlaşma ve süzülme kayıplarından daha fazla
olduğunda faklı alçak noktalarda su toplanması
Havzanın aşırı düzlüğü (kenarda % 1‟den fazla eğim) nedeniyle su seviyelerinin
değişimine karşılık taşkın alanlarında büyük değişkenlik,
Toprak altı tabakasının ve drenaj havzası toprağının süzülmesinden kaynaklanan tuz
birikimi,
Su tuzluluğu ile ilgili olarak faklı eko sistemlerin oluşumu; mesela, tatlı su alanlarında
büyüyen nemcil ve tuzcul vejetasyon ve hafif tuzlu su alanlarının kenarında tuzcul
vejetasyon.
Havza özellikle güney ve kuzeydoğudan olmak üzere, bütün yönlerden gelen zemin suyu
ile beslenmektedir. Kuzeyden gelen zemin suyu katkısı kil yatakları nedeniyle göz ardı
edilebilir. Sultan sazlığından Yay gölüne su transfer süreci, yaz aylarında çok büyük bir
sayıda kuş nüfusunu koruyabilmek için besleyicilerle zenginleşmektedir. Geri kalan sulak
alan ise bütün su havzasındaki tüm sıvıları toplayan kapalı bir havzadır. Bu nedenle kirlenmiş
olan suyu diğer doğal toplayıcılara yönlendirmenin başka bir alternatifi yoktur.
Sultan Sazlığının su havzasının ana su kaynakları yağmur ve kar, yağmurun
emilmeyerek toprak üzerinde kalan kısmı, yüzey akıntıları ve yeraltı suyudur ve suyun
boşalmasının en önemli nedeni ise, buharlaşma ve buharlaşma-terlemedir. Havzayı sulayan en
önemli akıntılar ise Yahyalı (60 milyon m3/yıl), Dündarlı, Yeşilhisar, Develi ve Ağcaşardır.
Bu su akışlarının toplam havza alanı 320.000 km2‟lik bir alanı kapsamaktadır. Alanın
jeolojisi, jeomorfolojisi, hidrolojisi, su kalitesi ve su dengesi Sultan Sazlığı taslak
MasterPlanında geniş olarak tanımlanmıştır.
3.3.3. Biyolojik ÇeĢitlilik
Geri kalan güneydeki bataklık kompleksi, küçük tatlı su açık su gölleri ile büyük bir
genişliğe yayılmış Phragmite sazlıklarını ve Typha, Juncus ve Carex yayılımlarını ve diğer
tatlı su bitkilerini kapsamaktadır.
Biyocoğrafik önem:
Sultan Sazlığı kuş göç yollarının merkezinde yer alması ve eko sistemlerinin çeşitliliği
(tuzlu ve tatlı su gölleri, bataklıklar, sazlıklar, tuzlu ve tuzsuz stepler, agro-ekosistemler)
nedeniyle, Anadolu‟nun en önemli sulak alanlarından birisidir. Sultan Sazlığının Avrupa,
Orta Doğu ve Rusya arasındaki önemi alanda yaşayan türlerin fazla oluşuna bağlıdır.
Bölgede, 1970‟den bu yana bilimsel araştırmalar yapılmaktadır. Bugüne kadar alanda 265 kuş
türü kaydedilmiştir. Burada gözlenen türlerin yarısı alanda üremektedirler. Bir diğer önemli
kuş grubu ise alanı tüneme ve beslenme yeri olarak kullanmaktadır. Geri kalanlar ise bütün yıl
boyunca burada yaşamaktadırlar. Pek çok tür ulusal ölçekte hassas veya tehlike altında tür
statüsü içinde yer almaktadır: beyaz-başlı ördek, pigme karabatak, pelikan........ Kışın pek çok
“kıyı kuşu”da dahil olmak üzere, 700.000 kuş sulak alanı kullanmaktadır. Yazın flamingoların
sayısı 60.000 ve hatta daha fazlasına ulaşmakta ve bu kuşlar düzensiz olarak üremektedirler.
Saz tavuklarının (gallinula chlorophus) nüfusu da oldukça önemli miktardadır. Çok sert
kışlarda donan Orta Anadolu‟nun göllerini Akdeniz kıyıları boyunca yer alan daha sıcak
alanlardaki kuş göç alanlarından ayırmamak gereklidir (Göksu deltası,...).
Ekolojik ĠĢlerlik:
Günümüzde, elde su yönetimi ve su kalitesi ile ilgili olarak yeterli bilgi
bulunmadığından Sultan Sazlığının durumunu değerlendirmek oldukça zordur. Sultan
Sazlığını meydana getiren sulak alanlar geçici olarak sular altında kalmış çayırlar, sazlıklar,
tatlı ve tuzlu su gölleri gibi yaşama alanlarının çeşitliliği göz önüne alındığında çok değerli bir
mirası temsil etmektedirler. Habitatların her birinin , tatlı su iç akıntısı, su ve alt toprak
tuzluluğu, besleyici madde girdisi ve bitkiler ve hayvanlar arasındaki ilişkiye dayalı olan
ekolojik bir dengesi vardır. Her iki durumda da sulak alanlar kendi oksijen azalmasıyla ilintili
tabiatları nedeniyle çok yüksek oranda üretkendirler (çok yüksek biyokütle sağlayan çok az
sayıda tür). Bu habitatlarda doğal dengeyi kurabilmek için, önemli türlerin yaşaması son
derece hayatidir. Sultan Sazlığı için, güneydeki sazlık alanın genişlemesi, sazlıklar için kalıcı
bir çevre dostu yönetim elde edebilmek için bir şans olmaktadır. Yay gölünün durumu ise, ilk
önce besleyici maddeler bakımından Sultan Sazlığına bağımlı olduğundan, ikincisi ise
tuzluluk, besleyici maddeler, böcek zehiri girdileri, mikro-flora ve fauna ve bunun sonucunda
da kuş popülasyonu üzerinde dramatik olumsuz etkilere neden olabildiğinden, hala hassastır.
Başlangıç olarak, tabiatı koruma alanı iki ana bataklık kompleksinden oluşmakta iken, son on
yıl içinde kuzeyde yer alan (Kepir sazlığı), tarımsal gelişme nedeniyle çok geniş anlamda
zarar görmüştür.
KuĢ YaĢamı:
Kaynaklara göre alanı kullanan kuş türlerinin sayısı 250 ile 300 arasında
değişmektedir. Üç kategori kuş Sultan Sazlığının sulak alanlarını kullanmaktadır, bunlar:
yazlayan kuşlar, kışlayan kuşlar ve transit kuşlardır. Alanda üreyen, büyük flamingo, alaca
balıkçıl, cüce karabatak, kaşıkçı balıkçıl ve telli turna olmak üzere 90 kuş türü vardır. Mayıs
ayı pek çok kuş türü için üreme ayı olmaktadır, bunlar: beyaz başlı ördek, himantopus
himantopus, Macar ördeği, cüce karabatak türleridir. Nadir incegaga kervançulluğunun
statüsü ise kritiktir. Habitat kalitesinin, özellikle suyun en iyi kuş biyo-göstergesi iskele
kuşudur (Alcedo attis). Bu tür genellikle balıkları (Sultan Sazlığında Gambusia) ve deniz
böceklerini yiyerek beslenir. Suyun kirli olması durumunda, bu kuş yok olacak olan ilk
türdür. Habitatların her birinin kuş türü zenginliği Sultan Sazlığı taslak yönetim planında ifade
edilmiştir.
Bitki ÇeĢitliliği:
Havzanın tümünde pek çoğu Anadolu veya Türkiye‟de endemik olmak üzere, 200 civarında
bitki türü kaydedilmiştir. Erciyes Dağının yamaçları pek çok bitki taksonometrik biriminin
orijinal yaşama alanlarıdır (Astragalus, Verbascum,.....). Sultan Sazlığı/sulak alanının florası 5
tanesi Orta Anadolu için endemik olan 50 türden oluşmaktadır. Bütün bu bitkiler bir ölçüde
tuzcul bitkiler olup, az yada çok tuzlu stepli topraklar veya bataklıklar üzerinde bulunurlar.
Evcil hayvanlardan kaynaklanan baskı bu türler için de tehlike arzetmektedir.
3.4 Köprülü Kanyon Milli Parkı: Toros Dağlarının Akdeniz Ormanları
3.4.1 Proje Alanı
Köprülü Kanyon 1973 yılında Milli Park olarak ilan edilmiştir. Park 37.000 ha. alanı
kapsamakta ve Antalya‟nın 90 km kuzey doğusunda ve Toros dağlarının batı bölümünde yer
almaktadır. Alanın esas özellikleri, Köprülü nehri üzerinde yer alan kanyon, 400 ha. biyo-
genetik rezerv olan selvi ormanları, olağanüstü kaya formasyonları ve Selge tarihi Roma kenti
de dahil olmak üzere, park içine yayılmış olan tarihi kalıntılardan oluşmaktadır. Kanyon adını
vadiyi en kısa aralıklarda geçen Roma köprülerinden almaktadır (bunlardan birisi kısa bir
zaman önce oldukça kötü bir şekilde restore edilmiştir). Parkın içinde ve yakın çevresinde bir
kaç tane köy ve küçük yerleşim alanları bulunmaktadır. Bunlardan en büyüğü parkın ana
girişinin (güney) yanında yer alan Beşkonak‟tır. Kuzey-doğu, doğu ve belki de güney-batıdaki
ilave alanları da dikkate alma gerekliliğine rağmen, sadece bu alan proje alanı olarak
tanımlanmıştır.
3.4.2 Fiziksel Özellikler
Köprülü Kanyon Milli Parkı çok heterojen bir jeomorfolojik yapı üzerinde, 110 m.
(Beşkonak Alanı) ile 2500 m. (Bozburun sıradağlarının zirvesi) yükseklik arasında yer
almaktadır. En düşük yükseltide yer alan Beşkonak alanı dışında, parkın geri kalanı Köprülü
nehri kanyonunun her iki tarafında yer alan engebeli dağlardan oluşmaktadır. Kaynağını
Eğridir ve Beyşehir gölleri arasında, Toros dağlarından alan Köprülü nehri, inişli yokuşlu
ormanlık dağların arasından akarak geniş bir nehir haline gelmeden ve Akdeniz‟e
dökülmeden önce geniş ve önemli bir kanyon oluşturmuştur.
Park kış ayları boyunca yüksek yağış oranı olan bir Akdeniz iklimine sahiptir. Yıllık
ortalama yağış 1.727 mm.ye kadar çıkmaktadır. Yine de, karst nedeniyle, yaz ayları boyunca
su mevcudiyeti sınırlıdır. Kireçtaşı ve yüksek yağış kombinasyonu, mağaralar, zengin karst
kaynakları, garip kaya formasyonları ve derin kanyonlar gibi bir dizi tipik karst fenomenleri
meydana getirmiştir. Parkın miyosen konglomer ve karstik birleşimi, dağlık alanların
eteklerinde özel bir akıntı şekli gelişimi oluşturmuşlardır. Mesela, pek çok kaynak Köprülü
nehrini kanyonun en dar kısımlarında beslemekte olup, 12 km.lik bir bölümde akıntının
önemli oranda artmasına neden olmaktadırlar.
3.4.3 Biyolojik ÇeĢitlilik
Bu çok zengin çeşitli ekolojik koşullar nedeniyle, Batı Toros dağlarının bütün
vejetasyon zonları burada yer almakta olduğundan flora son derece zengindir. Park içinde
hem doğal ve hem de kültürel değerler yer almaktadır. Bunun tam tersine ise, önceden çok
zengin olan fauna, ciddi ölçüde azalma göstermiştir.
Vejetasyon Tiplerinin Tanımı
Tüm orman türlerinin büyüme şartları, büyüme çap ve yükseklikleri ve çok fazla
otlama yapılmayan yerlerdeki aşırı gençleşmeye bakıldığında son derece mükemmeldir.
Akdeniz Makileri: (400 metrenin altında): Bu tip vejetasyon deniz seviyesinden 400
metreye kadar olan termo-akdeniz zonuna aittir (parkın içinde bulunmamaktadır). Bu tipin
çoğunluk elemanları fundalıklar olup, bazılarının, eğer keçilere yem olmak üzere çobanlar
tarafından budanmasalar çok daha yüksek fazla yüksekliğe ulaşmaları mümkün olabilecektir.
Arbustus andrachne, Ceratonia siliqua ve Olea europeanın çoğunluğunun, çapı 30 cm.den
fazla ama yüksekliği 3 metreden azdır. Makiler çok yoğun olup, vejetasyon örtüsü % 100‟dür.
Otlama nedeniyle şifalı otlar kaybolmakta ve çıplak kayalıklar kalmaktadır.
Pinus brutia ormanı (400-1200 m): Yalın ve karışık meşcereler olarak kızılçam
ormanları, termo, mezo ve supra akdeniz biyoklimatik zonlarında Parkın 1/3‟ünü
kaplamaktadır. Meşcerelerin çoğunluğu eski olup bazı olgun ağaçların 1 metreye ulaşan
çapları ve 30-40 metre yükseklikleri vardır. Birleşik flora: Quercus cerris, Arbustrus
andrachne, Cotynus sp., Phyllaria latifolia, Myrtus communis, Cistus sp., Salvia sp., Olea
europea‟dan meydana gelmiştir. Ağaç gövdelerinin altında reçine toplayanlar tarafından
açılan derin yarıklar genellikle ağaçlara zarar vermektedirler. Kızılçamın gençleştirilmesi
gölgenin hafif olduğu ve keçi sürülerinin çok fazla olmadığı yerlerde çok iyidir. Bunun tersine
zemin son derece yoğun olup, yangın riski çok fazladır. Bu türlerin olgun ağaçları arada
sırada, özellikle arı kovanı ve mobilya yapımı olmak üzere, yerel gereksinimleri karşılamak
için kesilmektedirler.
Cupressus sempervirens ormanı (650-950 m): Çok eski zamanlardan beri bu orman
meşceresi (400 ha.) hiç bir zaman çok detaylı olarak kesilmemiştir. Bunun sonucunda ise, bu
selvi ormanı bütün akdeniz havzasında nadir bir eko sistem meydana getirmiştir. Bu özelliği
ise göreceli olarak çok iyi belgelenmiştir. Selvi kayalık topraklarda bile son derece iyi
gençleştirilmektedir. Bu alan biyolojik rezerv alanı olarak ilan edilmiştir.
Pinus nigra ormanı (1100-1500 m): Pinus nigra ssp. Pallasiana 3 tür ardıç (Juniperus
excelsa, J. foetidissima, J.oxycedrus), cedrus libani (1400 ile 1800 metre arası), Abies cilicica
subsp. İsaurica (bir endemik alt tür), Quercus cocciferadan oluşan katıksız veya karışık
meşceredir. Bu orman Bozburun dağının hem güney-doğu kanadında ve hem de kuzey-doğu
kanadında Köprülü Kanyon Milli Parkının kuzey sınırı boyunca oldukça küçük bir alanı
kaplamaktadır. Bu kara çam ormanının çok önemli bir uzantısı, batı sınırı boyunca parkın
dışına kadar uzanmaktadır. Bu sınırın, ekolojik bütünlük göz önüne alınmadan harita üzerinde
çizildiği açıktır. Ne yazık ki, parkın sınırının çizilmesinde iki nehir havzası arasındaki seti
ayıran çizgilerden ziyade nehirler esas alınmıştır. Bu biyoklimatik zonda büyüme şartları son
derece mükemmel olup, bu ormanda ağaçların 1.3 metre çaplı ve 30 metre yükseklikte
olanları bile vardır. Ne yazık ki, bu ekosistemin büyük bir bölümünde aşırı otlatma yapılmış
olup buralarda orman örtüsü görülmemektedir. Tam tersine, bazı sınırlı ve uzak alanlarda kara
çam ve ardıç gençleştirmesi ve genç ağaçlar, orman zemini altında çok miktarda
bulunmaktadır.
Cedrus libani ormanı. Bu meşcereler kara çam zonu ile alpin zonu (1400-1800 m)
arasındaki yüksekliklerde bulunurlar. Sedir ağacı genellikle ardıç ile karışık meşcerelerde
veya daha alçaklarda kara çam ile karışık olarak bulunurlar. Sedir ağacı konglomera ile
radyolarit üzerinde bulunur. Birleşmiş floristik korteji: Viola heldreichiana, Euphorbia
kotschyana, Pinus nigra, origanum minutiflorum, Dactylis glomerata‟dan meydana
gelmektedir.
Sedir ağacının değerli odunu yerel halk tarafından satılmaktadır. Geri kalan ağaçların
çok seyrek olduğu ve erozyon çukurlarının sık olduğu, özellikle Ballıbucak yakınında sedir
meşcereleri aşırı kullanımdan tam tersine etkilenmişlerdir. En düzgün ağaçlar kesildiğinden
bu kaygı verici bir yozlaşmakta olan seçim ortaya çıkarmaktadır.
Juniper (ardıç) ormanları (600-1500 m.): Ballıbucak çevresinde, ardıç meşcereleri
(junipera excelsa) konglomera ve kireçtaşı üzerinde büyürler. Alanda aşırı otlama yapılmış
olmasına rağmen henüz çok önemli bir sorun haline gelmemiştir ama sürgünleri yenmiş pek
çok ağaç tipik bir görüntüdür.
Alt-alpin kuĢağı: En yüksekte, 1700 metreden 2500 metreye kadar olan bölgede
Bozburun dağının alt-alpin zonunun vejetasyonu, özellikle bodur çalılıklar ve kurak
koşullarda büyüyen, dikenli yastık gibi biçimli Astralgo-Brometealardan oluşmaktadır.
Özellikle endemik bitkiler yönünden son derece zengindir. Dağların rüzgara maruz sırtlarında
Drabo-Androsacetalia düzeni baskındır. Bu zonlardan başka, bütün vejetasyon zonlarında
yetişebilen, kayalıklarda uyarlanabilen vejetasyon Asplenietea rupestrisin, çok sayıda yerel
endemik türle karakterize edildiğinden ve doğal olarak kendisini insan ve hayvan
müdahalesine karşı koruyabildiğinden milli park ve biyolojik çeşitlilik için anahtar önemi
vardır. Bunun da ötesinde, alt-alpin zonunda bazı özel vejetasyon tipleri bulunmakta olup,
bunlar dağ eteğindeki taş yığınları arasında yerleşmiş olan Heldreichietalia ve bazı küçük
kardan ıslanmış alçak basınç alanlarında ve nemli yaylalarda tek tük görülen Trifolio-
Polygoneteadır. Son bahsedilen tip en iyi yaz otlak alanını sağladığından (yayla) özellikle
ekonomik öneme sahiptir.
Endemik flora: Çok ayrıntılı bir liste mevcut olmamakla beraber Köprülü Kanyon
Milli Parkıyla ilgili detaylı botanik ve vejetasyon çalışmaları yapılmıştır. Tür zenginliği (900-
1000 tür) ve endemiklik oranı (% 20 civarında) açısından, flora olağanüstüdür. Bu
endemiklerin çoğunluğu sadece Köprülü Kanyon Milli Parkında değil, Akdeniz havzasının
diğer yerlerinde de bulunurlar. Yine de, KKMP içinde sadece birkaç alan içinde yer alırlar.
Diğerleri ise kesin endemikler olup parkın içinde veya çevresindeki alanlarda çok sınırlı
olarak bulunurlar. Bunlar endemik bitki koruması açısından olağanüstü ve çok hassastırlar.
Yaban Hayatı: Bütün milli park alanı içinde bulunan üç küçük etobur, tilki, porsuk ve
zerdeva haricinde, yaban domuzu da dahil olmak üzere memeli nüfusu çok sınırlıdır. Son on
yıl içinde yaban keçisi nüfusu ise önemli ölçüde azalmıştır. Yerel halka göre, yaban keçisi 30
yıl kadar önce, Bozburun meralarında, Caltepe dağlarında ve Köprülü nehri kanyonu boyunca
çok fazla bulunmaktaydı. Günümüzde sadece iki yerde belki bir düzine kadar yaban keçisi
bulunmaktadır.
Alan içindeki kuş çeşitliliği bilinmemektedir (tür envanteri yoktur). Alan akbabalar
için kesinlikle uygun olmasına rağmen 4 Türk akbaba türünün hiç birinin mevcudiyetini
gösteren bir iz bulunamamıştır.
Yaban hayatı için habitat kalitesi orta düşüklüktedir. Sadece çok batıda Bozburun
merası yabani keçiler için çok iyi bir yaşama alanı oluşturmaktadır. Kanyonların merkezi
bölgelerinde yaban keçileri için çok mükemmel bir yaşama alanı bulunurken, çok fazla
vejetasyona sahip olan doğu yamaçları pek çok yaban hayatı türü için ortadan iyiye doğru bir
yaşama ortamı oluşturmaktadır.
Nehirlerin aşağı kenarlarının çok zengin habitat alanları olmalarına rağmen, yaban
hayatının mevcudiyeti, yoğun tarımsal faaliyetler nedeniyle çok sınırlıdır zira bu insanın
ekonomik faaliyetleri ile çelişmektedir.
4.PROJENĠN UNSURLARI
Biyolojik Çeşitlilik ve Doğal Kaynak Yönetimi projesi, üç ana unsur ve bunların alt
unsurlarından oluşmaktadır. Bunlar:
1.Biyolojik çeşitliliğin korunması için ulusal çerçevenin güçlendirilmesi
Biyolojik çeşitliliğin korunmasıyla ilgili yasal çerçevenin ve mevzuatın
rasyonalizasyonu: Çevre Bakanlığı bünyesinde “Biyolojik Çeşitlilik Yasa ve
Politikalarını Düzenleme Komitesi” tarafından yürütülecektir.
Koruma alanları ulusal ağının geliştirilmesi için, kurumsal kapasitenin
güçlendirilmesi: Türkiye‟nin öncelikli biyolojik çeşitlilik alanlarında etkin,
katılımcı ve koruma alanı yönetim sistemlerinin yaygınlaştırılması amacıyla, Milli
Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulmuş olan
“Korunan Alan Yaygınlaştırma Birimi”, Orman Genel Müdürlüğü, Çevre
Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı ile birlikte yürütülecektir.
Ülke bazında biyolojik çeşitliliğin ve koruma alanı yönetiminin güçlendirilmesi
ve izlenmesi için bir sistemin kurulması: Orman Genel Müdürlüğü bünyesinde
yapılanan Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü ile yakın işbirliği
içinde çalışacak “Biyolojik Çeşitliliği İzleme Birimi” tarafından yürütülecektir.
Biyolojik çeşitliliğin korunmasına destek oluşturmak amacıyla ulusal bir kamu
bilinçlendirme programının hazırlanması ve uygulanması: Biyoçeşitliliğin önemi
konusunda halkın bilinçlendirilmesi amacıyla ulusal bir strateji ve eylem planı
hazırlanması için gerçekleştirilecek faaliyetler Çevre Bakanlığı tarafından
yürütülecektir.
Biyolojik çeşitlilik konularının Orman Amenajman Planlarına nasıl entegre
edileceğinin belirlenmesi: Orman Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan
“Biyolojik Çeşitliliğin Amenajman Planlarına Entegrasyonu Komitesi”tarafından
yürütülecektir.
2. Koruma alanı yönetimi için modellerin geliştirilmesi
Dört koruma alanında katılımcı planlama ve yönetim için sistemlerin kurulması:
a-Orman Bakanlığı bünyesinde, proje alanlarında Korunan Alan Yönetim
Biriminin kurulması.
b-Koruma alanı yönetim planlarının katılımcı yaklaşımla hazırlanması.
c-Biyolojik çeşitlilik ve proje etkinliğini izleme sistemlerinin kurulması.
Sürdürülebilir Doğal Kaynak Yönetimi için Mekanizmaların Kurulması.
a-Sürdürülebilir doğal kaynak yönetimi.
b-Çevreye duyarlı turizm
c-Biyolojik çeşitliliğin korunmasının tüm yerel arazi kullanım planlarına
entegrasyonu.
Proje alanlarında kamu bilinci programlarının oluşturulması: Dört korunan alan
yönetim birimince gerçekleştirilecektir.
3. Proje Yönetimi ve İzleme
Ulusal düzeyde proje yönetimi ve izlenmesi, Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel
Müdürlüğü bünyesinde kurulan Proje Yönetim Birimi tarafından yürütülecektir. Dört
alanda “Korunan Alan Yönetim Birimi” personeliyle yakın işbirliği içinde ve ulusal
düzeyde proje etkinliklerinin uygulanması ve izlenmesinden sorumlu olacaktır.
5. BĠYOLOJĠK ÇEġĠTLĠLĠK ENTEGRASYON KOMĠTESĠNĠN YAPACAĞI
ÇALIġMALAR
Mevcut orman yönetim planlama sistemlerini inceleyecek, planlara entegre edilecek
biyolojik çeşitlilik ile ilgili esasları belirleyecek ve biyolojik çeşitliliğin korunmasını,
hem ulusal düzeyde hem de pilot alanlarda orman yönetim planlarına entegre etmek için
atılacak adımları belirleyecek çalışmaları yapacak ve bu amaçla oluşturulacak danışma
ekibini denetleyecektir. Çalışmanın bulgu ve önerileri geniş bir yelpazedeki ormancılık
sektörü ilgi grupları tarafından incelenecek ve biyolojik çeşitliliğin orman yönetim
planlarına ulusal bazda dahil edilmesi için strateji geliştirilmesine yol gösterecektir.
Bu konuda görevlendirilecek Amenajman Heyetleri gerekli diğer uzmanların da
katılımı ile desteklenerek, pilot alanlar için fonksiyonel orman yönetim planlarını
hazırlayacaklardır. Biyolojik çeşitlilik ve sosyal konuları da içine alan bu planlar baz
alınarak, tüm orman alanlarının biyolojik çeşitliliği dikkate alan fonksiyonel yaklaşımla
planlanması konusunda strateji geliştirilecektir.
6.SONUÇ
Sürdürülebilir Orman Yönetimi, ormanların ve orman alanlarının yerel, ulusal ve
global düzeylerde, biyolojik çeşitliliğini, prodüktivitesini, kendini yenileme (gençleşme)
kabiliyetini ve yaşama enerjisini, şimdi ve gelecekte, ekolojik, ekonomik ve sosyal
fonksiyonlarını yerine getirebilme potansiyelini koruyacak ve diğer ekosistemlere zarar
vermeyecek bir şekilde ve derecede kullanılması ve düzenlenmesi olarak tanımlanmıştır. Bu
tarife göre ormanların 3 temel fonksiyonunun olduğu da kabul edilmiş olmaktadır. Bunlar:
1. Ekolojik
2. Ekonomik
3. Sosyal Fonksiyonlardır.
Mutabakatla kabul edilen bu sınıflandırmadan sonra “Sürdürülebilir Orman
Yönetiminde” bu fonksiyonlar izlenebilecek ve değerlendirilebilecek normlar şeklinde 6
kritere indirgenmiştir. Bunlar da:
1. Orman kaynakları ve bunların küresel karbon döngüsüne katkısı
2. Orman ekosisteminin sağlığı ve canlılığı
3. Ormanların odun ve odun-dışı üretim fonksiyonları
4. Biyolojik çeşitlilik
5. Ormanların koruma fonksiyonları
6. Ormanların Sosyo-ekonomik ve diğer fonksiyonları
Bu kriterler ulusal düzeyde Sürdürülebilir Orman Yönetiminin durumunu
belirleyecektir.
Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi ve bunu izleyen süreçte ortaya
konan prensipler doğrultusunda; Ülkemizdeki Orman Amenajman Planlarının, Sürdürülebilir
Orman Yönetimi, Biyolojik Çeşitliliğin Korunması ve ekosistemden çok yönlü faydalanma
esaslarına uygun olarak yapılmaları temel ilke olarak benimsenmiştir. Dünya ve Türkiye‟de
bu kavramlar ve bu konulardaki çalışmalar yenidir. Ancak, bu zamana kadar yaptığımız
ormancılık çalışmaları da bu ilkelere ters düşer nitelikte de değildir.
Dünya Bankası işbirliği ile yürütülmekte olan “Biyolojik Çeşitlilik ve Doğal Kaynak
Yönetimi-GEF ll” projesi çerçevesinde Orman Genel Müdürlüğü, Orman İdaresi ve Planlama
Dairesi Başkanlığı sorumluluğunda “Biyoçeşitlilik Entegrasyon Komitesi” Fotogrametri ve
Harita Müdürlüğü sorumluluğunda ise“Biyoçeşitliliği İzleme Birimi” oluşturulmuştur. GEF II
projesi kapsamında yürütülecek çalışmalar neticesinde belirlenecek olan, biyolojik çeşitliliğin
envanteri ve sürdürülebilir kullanım ilkeleri doğrultusunda, biyolojik çeşitliliğin amenajman
planlarına entegresi sağlanacaktır.
KAYANAKLAR
Wijewardonal, D et al. (1997) Ekolojik Bölgelerin Gözden Geçirilmesi, Orman Bakanlığı Xl.
Dünya Ormancılık Kongresi Bildirileri, Cilt 6, s.3
Işık, K. Yaltırık, F. ve Akesen, A. (1997) Ormanlar, Biyolojik Çeşitlilik ve Doğal Mirasın
Korunması, Orman Bakanlığı Xl. Dünya Ormancılık Kongresi Bildirileri, Cilt 2, s.6
Desşloges, C. ve Gauthier, M. (1997) :Toplumsal Ormancılık ve Orman Kaynağı
Anlaşmazlıkları- Bir Genel Gözden Geçirme, Orman Bakanlığı XI. Dünya Ormancılık
Kongresi Bildirileri,Cilt 5, S.89-102
Carıno, J. (1997) :Yerli Halklar, Orman Köylüleri, Kadınlar ve Yerel Topluluklar, Orman
Bakanlığı XI. Dünya Ormancılık Kongresi Bildirileri, Cilt 5, S.115-125
Dünya Bankası, (2000) : Küresel Çevre Kolaylığı, Türkiye Biyolojik-Çeşitlilik ve Doğal
Kaynakların Yönetimi Projesi, Proje Dökümanları
GÖVDE PROFİLİ MODELLERİNİN BİLİMSEL VE PRATİK AÇIDAN
İRDELENMESİ
Prof. Dr. Hakkı YAVUZ Arş. Gör. Oytun Emre SAKICI
K.T.Ü. Orman Fakültesi K.T.Ü. Orman Fakültesi
61080-Trabzon 61080-Trabzon
(0462) 377 28 39 (0462) 377 34 98
[email protected] [email protected]
Özet Gövde üzerinde belirli noktalardaki çapları ya da gövde profilini belirlemeye
yarayan modeller, gövdenin toplam hacmı ile satılabilir bölümlerine iliĢkin hacimleri
birlikte hesaplamayı sağlarlar. Ağaç hacım denklemlerine göre bu modellerin üstün tarafı,
dikili ağaçların gövdelerine iliĢkin istenen bölümlerinin hacmını doğrudan hesaplamasıdır.
Son yıllarda pek çok ağaç türünün gövde profilini belirlemek için çeĢitli araĢtırıcılar
tarafından çok sayıda araĢtırma yapılmaktadır. Bu konudaki çalıĢmalar iki bakımdan
önemlidir. Bunların birincisi, tüm ağaçların gövde profilini belirleyen tek bir modelin
geliĢtirilememiĢ olması, ikincisi ve pratik bakımdan önemli olanı ise dikili bir gövdeden
elde edilebilecek odun çeĢitleri ile hacım değerlerinin önceden tahmin edilmesini
sağlayarak daha etkin bir iĢletme planlamasına katkıda bulunmalarıdır.
Gövde profili modelleri, gerek pratik ve gerekse kuramsal açıdan ormancılıkta
büyük bir öneme sahip olmalarına karĢın, dayandıkları temeller bakımından oldukça farklı
ve karmaĢık bir yapıya sahip olduklarından, kavrama, kullanma, kıyaslama ve yorumlama
bakımından kimi zorluklar göstermektedirler. Sözü edilen sorunların bilimsel bakımdan
irdelenmesi ve pratik bakımdan değerlendirilmesi bu çalıĢmanın temel konusunu
oluĢturmaktadır.
GİRİŞ
Dünyada, orman ürünlerine olan gereksinim hızla artarken orman alanları da sürekli
olarak azalmaktadır. Bu çeliĢkili durum dikkate alındığında, mevcut orman varlığından en
uygun Ģekilde yararlanmanın gerektiği açıkça anlaĢılmaktadır. Yararlanma sırasında, gelecek
kuĢakların orman ürün ve hizmetlerine olan gereksinimleri ve orman ekosisteminin sürekliliği
gözardı edilmemeli, yapılacak tüm planlar ve uygulanacak tüm müdahalelerde bu ölçütler
kesinlikle dikkate alınmalıdır. Bunun için önerilebilecek çözümlerden birisi de her bir ağaçtan
sağlanacak ürün çeĢidi ve miktarının artırılmasıdır. Odun üretimi amacıyla iĢletilen bir orman
alanından faydalanmanın temel ölçütü ticari standartlardır. Yıllardır kullanılan en genel ticari
standartlar ise çap ve boydur. GeçmiĢte bu standartlar genellikle değiĢmez bir yapı
göstermiĢlerdir. Ancak, çok sınırlı bir çeĢitliliğe sahip bu standartlar kullanılabilirliklerini
zamanla kaybetmiĢlerdir. Orman ürünlerine olan talep artıĢına paralel olarak ticari standartlar
da hızla değiĢmektedir. Bu durumda, geçmiĢteki sabit standartlar doğrultusunda oluĢturulan
gövde hacmı eĢitlikleri veya ağaç hacım tabloları yetersiz kalmaktadır. Bu eĢitliklerin ya da
tabloların her bir ticari standart için uygun hale getirilmesi de uygun bir çözüm yolu değildir.
Ormancılıkta sermayenin büyük bir bölümünü ağaç serveti oluĢturmaktadır. Özellikle
planlama çalıĢmalarında, ormandaki ağaç servetinin gerek toplam hacım ve gerekse odun
çeĢitlerine göre hacım ve değerinin güvenilir bir biçimde saptanması gerekir. Ağaç serveti
meĢceredeki her bir ağacın hacimleri toplamından oluĢmaktadır. Tüm ağaç gövdeleri silindir,
paraboloit, koni ve naylonit gibi bilinen geometrik Ģekillere tam olarak benzemediğinden
analitik yöntemlerle ağaç hacmını doğrudan hesaplamak mümkün olmamaktadır. Buna karĢın
ağaç hacmını belirli bir hata miktarı ile tahmin eden pek çok yöntem geliĢtirilmiĢtir.
2
Bunlardan en çok kullanılan ve oldukça pratik olan yöntem “Ağaç Hacım Tabloları”
yöntemidir. Ancak ağaç hacım tabloları ağaç gövdesinin ya da gövde ile birlikte kalın dalların
hacimleri toplamını vermektedir.
Bilindiği gibi ağaç gövdesinden tomruk, maden direği, tel direği ve sanayi odunu gibi
odun çeĢitleri elde edilmekte ve m3 fiyatları bakımından da oldukça farklılık göstermektedir.
Bu nedenle gövdenin toplam hacmına ek olarak, gövdeden üretilebilecek odun çeĢitlerinin de
hacmının ve değerinin bilinmesi gerekir. “Hacım Oran Denklemleri” bu amaçla oluĢturulan
ilk çalıĢmalardır.
Hacım oran denklemleri ile gövdenin yerden herhangi bir yüksekliğe kadar olan
bölümüne iliĢkin hacmin toplam gövde hacmına oranı doğrudan belirlenebilmektedir. Ancak
hacım oran denklemleri ile toprak seviyesinden tepeye doğru gövde çapındaki azalıĢ miktarı
ya da gövdenin yerden herhangi bir yükseklikteki çap değeri sayısal olarak
hesaplanamadığından gövdeden üretilebilecek odun çeĢitlerinin boyutları da
belirlenememektedir. Gövde profili modelleri bu amaçla kullanılan modellerdir.
Gövde profili modelleri ile ağaçların yerden herhangi bir yükseklikteki gövde çapları
ya da belirli bir gövde çapının yerden kaç metre yükseklikte olduğu istatistiksel bir yöntem
olan Regresyon Analizi ile tahmin edilmektedir. Ayrıca, gövde profili modelinin integrali
alınarak, gövdenin belirlenen uzunluklar arasındaki bölümünün hacmı doğrudan
hesaplanabilmektedir. Eğer gövde profiline iliĢkin fonksiyonun integrali alınmıyorsa, bu
fonksiyonlar yardımı ile önce sık aralılarla gövde çapları tahmin edilmekte bu çaplar
yardımıyla istenen bölüme iliĢkin hacım değeri Huber ve Smalian gibi Dendrometrik
formüllerle hesaplanabilmektedir.
KarmaĢık bir yapı göstermelerine karĢın özellikle son yıllarda geliĢtirilen gövde profili
modelleri ile her bir ağaçtan elde edilebilecek odun çeĢitleri ve hacım miktarları güvenilir bir
Ģekilde belirlenebilmektedir.
Bu çalıĢmada, gövde profili modelleri hakkında ayrıntılı bir literatür incelemesi
yapılarak Ģimdiye kadar geliĢtirilmiĢ olan gövde profili modelleri bir sistem içerisinde
açıklanmaya çalıĢılmıĢ, ayrıca hem kuramsal hem de pratik bakımdan birbirleriyle
karĢılaĢtırılarak uygulayıcıya en iyi modelin belirlenmesinde önemli bir katkı sağlanması
amaçlanmıĢtır.
2. GÖVDE PROFİLİ MODELLERİNİN GELİŞİMİ
Ormancılıkta ağaçların gövde Ģekli üzerine ilk çalıĢma 1903 yılında Höjer tarafından
yapılmıĢtır (FILHO-SCHAAF 1999). Bunu 1920’li yıllarda Behre tarafından yapılan
çalıĢmalar izlemiĢtir (NEWNHAM 1992). Gray (1956), çalıĢmalarını çap düĢüĢünün
modellenmesi üzerine yoğunlaĢtırmıĢtır (MUHAIRWE 1999). Gövdenin ticari (satılabilir)
bölümüne iliĢkin hacım değerlerini veren hacım oran denklemleri (HONER 1967,
BURKHART 1977; CAO-BURKHART-MAX 1980; CLUTTER 1980, NEWNHAM 1992)
ile istatistiksel anlamda ilk gövde profili modelleri 1960’lı yılların sonlarına doğru
geliĢtirilmeye baĢlanmıĢtır. Göğüs çapı (D) ve ağaç boyunun (H) fonksiyonu olarak yerden
belirli bir yükseklikteki (hi) gövde çaplarını (di) belirlemeye yarayan bu modeller ikinci,
üçüncü ya da daha yüksek dereceden polinom modeller biçiminde olup, gövdenin tamamı için
ortalama bir Ģekil katsayısı değeri verirler (BRUCE-CURTIS-VANCDEVERING 1968;
KOZAK-MUNRO-SMITH 1969; BENNET-SWINDEL 1972).
Gövdenin tamamı yerine, Ģekil farklılıkları gösteren her bir bölümü için ayrı bir
polinom oluĢturarak, bu polinomları bir modelde birleĢtirip “Segmented Polinomiyal Gövde
Profili Modeli” olarak isimlendirilen gövde profili modeli ilk olarak Max ve Burkhart (1976)
tarafından geliĢtirilmiĢtir. Bu çalıĢmada ağaçların dip kısmının naylonite, orta kısmının
paraboloite ve uç kısmının ise koniye benzediği varsayılmıĢtır. Ġstatistiksel olarak oldukça
3
baĢarılı bulunan bu model daha sonra pek çok araĢtırmacı tarafından da değiĢik ağaç türlerine
iliĢkin gövde profillerinin oluĢturulması amacıyla kullanılmıĢtır (DEMAERSCHALK-
KOZAK 1977; CAO-BURKHART-MAX 1980; GREEN-REED 1985; BYRNE-REED 1986;
CZAPLEWSKI-MCCLURE 1988; CZAPLEWSKI-BROWN-WALKER 1989).
Segmented polinomiyal modellerden sonra, göğüs çapı ve ağaç boyu ile gövde
eğrisinin değiĢim gösterdiği oransal boy değeri ve bunlardan türetilen pek çok bağımsız
değiĢkenin fonksiyonu olarak oluĢturulan ve “DeğiĢken-Üssel Gövde Profili Modeli” adı
verilen oldukça karmaĢık ve üssel formda regresyon modelleri kullanılmaya baĢlanmıĢtır
(KOZAK 1988; NEWNHAM 1988; PEREZ-BURKHART-STIFF1990).
Son zamanlarda ise gövde profili modellerinin oluĢturulması için trigonometrik
fonksiyonlardan yararlanılmaya baĢlanmıĢtır (THOMAS-PARRESOL 1991; BI 2000; BI-
LONG 2001).
Gövde profilinin modellenmesi için yukarıda açıklananlardan baĢka yöntemler de
kullanılmıĢtır. DenkleĢtirilmiĢ (spline) fonksiyonlar (LIU 1980), Chapman-Richards
fonksiyonu (BIGING 1984, MATNEY-HODGES-SULLIVAN-LEDBETTER 1985),
Polinomiyal Enterpolasyon YaklaĢımı (THERIEN-CAMIRE 1986), Asal BileĢenler Analizi
(REAL-MOORE-NEWBERRY 1989), Asal BileĢenler Regresyonu (TATSUO 1988) ve
parametrik olmayan yöntemlerle gövde profilinin modellenmesi (M’HIRIT-POSTAIRE 1985)
bunlara örnek olarak verilebilir.
3. GÖVDE PROFİLİ MODELLERİNİN SINIFLANDIRILMASI
Yapılan literatür çalıĢmalarında, kimi araĢtırıcılar tarafından gövde profili modellerine
iliĢkin değiĢik sınıflandırmalar yapıldığı görülmüĢtür. Örneğin;
Thomas ve Parresol (1991);
(i) Basit hiperbolik ifadeler,
(ii) Yüksek dereceli polinomiyallere iliĢkin çoğul regresyon,
(iii) KarmaĢık çoğul üssel fonksiyonlar,
(iv) Segmented polinpmiyal fonksiyonlar,
Flewelling ve Raynes (1993);
(i) Gövdeyi bir bütün olarak inceleyen eĢitlikler,
(ii) Gövdeyi bölümlere ayırarak inceleyen eĢitlikler,
Muhairwe et al. (1994);
(i) Basit Gövde Profili Fonksiyonları,
(ii) Segmented Gövde Profili Fonksiyonları,
(iii) DeğiĢken-ġekil ve DeğiĢken-Exponent Gövde Profili Fonksiyonları,
(iv) Doğrusal Modeller ve Kutupsal Koordinatlar gibi yaklaĢımlar kullanılarak elde
edilen gövde profili fonksiyonları,
Williams ve Reich (1997);
(i) Basit bir eĢitlikle gövdenin modellenmesi,
(ii) Segmented bir eĢitlikle gövdenin modellenmesi,
(iii) GeliĢtirilmiĢ bir segmented eĢitlikle gövdenin modellenmesi,
Petersson (1999);
(i) Segmented EĢitlikler,
(ii) Sürekli (Continuos) EĢitlikler,
4
Fang ve Bailey (1999);
(i) Deneysel (Empirical) yaklaĢımla oluĢturulan eĢitlikler,
(ii) Geometrik yaklaĢımla oluĢturulan eĢitlikler,
Fang et al. (2000);
(i) Basit Sürekli Fonksiyonlar,
(ii) Segmented Fonksiyonlar,
Sharma ve Oderwald (2001);
(i) Polinomiyaller,
(ii) Segmented Polinomiyaller,
(iii) Hacim Oran EĢitlikleri,
(iv) DeğiĢken-ġekil Fonksiyonları,
(v) Uyumlu Hacım-Çap EĢitlikleri,
biçiminde bir sınıflandırma yapmıĢlardır.
Bu örneklerden de görüldüğü gibi gövde profili modelleri, oldukça değiĢik biçimde
sınıflandırılabilmektedir. Mevcut sınıflandırmalar da dikkate alınarak gövde profili
modellerini,
(i) Deneysel Verilerle OluĢturulan Gövde Profili Modelleri,
(ii) Geometrik Esaslara Göre OluĢturulan Gövde Profili Modelleri,
olmak üzere iki ana gruba ayırarak inceleyebiliriz.
3.1. Deneysel Verilerle Oluşturulan Gövde Profili Modelleri
Bu yolla oluĢturulan modellerde gövde Ģekli, herhangi bir geometrik Ģekle
benzetilmez. Elde edilen verilere en uygun regresyon denklemi belirlenerek, tüm örnek
ağaçlar için ortalama bir gövde profili düzenlenir. Bu yaklaĢımla oluĢturulan modeller,
istatistiksel yapılarına göre dört grupta toplanabilir:
(i) Polinomiyal Gövde Profili Modelleri,
(ii) Segmented Polinomiyal Gövde Profili Modelleri,
(iii) DeğiĢken-ġekil Gövde Profili Modelleri,
(iv) DeğiĢken-Exponent Gövde Profili Modelleri.
3.1.1. Polinomiyal Gövde Profili Modelleri
Bu modeller, en basit gövde profili modelleridir. Kozak et al. (1969) tarafından
geliĢtirilen ikinci dereceden polinomiyal model bu grup modellere örnek olarak verilebilir.
11 22
21
22 HhbHhbDd (1)
Burada;
d: Gövdenin yerden herhangi bir yüksekliğindeki (h) gövde çapını,
D: Göğüs çapını,
h: Gövde çapı ölüçülecek yüksekliği,
H: Ağaç boyunu,
ifade etmektedir.
5
3.1.2. Segmented Polinomiyal Gövde Profili Modelleri
Max ve Burkhart (1976), gövde çaplarını hesaplamak için ağaç gövdesini üç bölüme
ayırıp (birinci bölüm, ağacın toprak seviyesine yakın bölümü; ikinci bölüm, birinci bölümün
bitiĢ noktası ile tepe baĢlangıcı arasındaki gövdenin ana bölümü; üçüncü bölüm, gövdenin
tepe kısmındaki bölümü) ilk bölümün naylonit, ikinci bölümün paraboloit ve üçüncü bölümün
koni biçiminde olduğunu varsayarak, her bir bölüm için bir regresyon denklemi oluĢturmuĢ ve
aĢağıda olduğu gibi I1 ve I2yapay değiĢkenleri ile bu denklemleri birleĢtirmiĢlerdir:
2
2
241
2
13
2
21
22 11 IHhbIHhbHhbHhbDd (2)
01I Hh1 11I Hh1
02I Hh2 12I Hh2
Burada 1 ve 2 sırasıyla, gövde Ģeklinin naylonitten paraboloite ve paraboloitten
koniye dönüĢtüğü oransal boy değerlerini göstermektedir.
3.1.3. Değişken-Şekil Gövde Profili Modelleri
Bu tür modellere Newnham (1988) tarafından geliĢtirilen aĢağıdaki model örnek
olarak verilebilir:
gXY k (3)
Y: Çap,
X: Boy,
k: gövde Ģeklini ifade eden katsayı.
Burada k değeri sabit bir değer olmayıp ağaç boyunun değiĢimine bağlı olarak
değiĢmektedir. 3 nolu eĢitliğin her iki tarafının logaritmaları alınarak bu değer belirlenebilir.
D
d
H
hHk ln
3,1ln (4)
3.1.4. Değişken-Exponent Gövde Profili Modelleri
Bu tür modellerde gövde çapları, göğüs çapı, ağaç boyu ve gövde Ģeklinin naylonitten
paraboloite değiĢtiği oransal boy (p) değerleri ile bunlardan türetilen çeĢitli değiĢkenlerin
üssel fonksiyonu olarak tahmin edilmektedir. Kozak (1988) tarafından geliĢtirilen bu tür bir
model aĢağıda verilmiĢtir.
HDXbeXbZXb
ZXbZXbDaDaad
Z
i
lnlnln
001,0lnlnlnlnlnlnln
543
2
2
1210 (5)
hi/H = 1 (di=0)
hi/H = p (di=DI)
di : hi yüksekliğindeki gövde çapı
6
D : Kabuksuz göğüs çapı
H : Ağaç boyu
HI : Gövde Ģeklinin değiĢiklik gösterdiği noktanın yerden yüksekliği
DI : HI yüksekliğindeki gövde çapı
p= HI/H*100
X= (1- Hhi ) / (1- p )
Z= hi/H
3.2. Geometrik Esaslara Göre Oluşturulan Gövde Profili Modelleri
Geometrik esaslara göre düzenlenen gövde profili modellerinde bir ağaç gövdesi bazı
geometrik Ģekillere benzetilmektedir. Bu modelleri de;
(i) Basit Eksponansiyel Gövde Profili Modelleri, ve
(ii) Trigonometrik Gövde Profili Modelleri,
olmak üzere iki gruba ayırabiliriz.
3.2.1. Basit Eksponansiyel Gövde Profili Modelleri
Ormerod (1973) tarafından geliĢtirilen bu model Ģu Ģekilde formüle edilmiĢtir:
137,1b
HhHDd (6)
Burada b1 parametresi gövde Ģeklini ifade etmektedir. Eğer b1=0 ise silindir, b1=0,5 ise
paraboloit, b1=0,33 ise koni ve b1=0,25 ise naylonit gövdeleri göstermektedir.
3.2.2. Trigonometrik Gövde Profili Modelleri
Trigonometrik modellere ait ilk çalıĢma Thomas ve Parresol (1991) tarafından
yapılmıĢtır:
2cotsin1 321
22 xanbxcbxbDd (7)
d : Gövde çapı
D : Göğüs çapı
x : Oransal boy
Trigonometrik gövde profillerinin ikinci modeli ise Bi (2000) tarafından
geliĢtirilmiĢtir:
b
h
d
2sinln
2sinln
(8)
d = DUB / DBHUB
h = H / TH
b = 1,3 / TH
7
DUB : Oransal boydaki kabuksuz çap
DBHUB : Kabuksuz göğüs çapı
b : Oransal göğüs boyu
h : Oransal boy
TH : Ağaç Boyu
H : hi yüksekliği
Gövde profili modellerini, gövde hacmının hesaplanıĢ biçimine göre de;
(i) Uyumsuz (Noncompatible) Gövde Profili Modelleri, ve
(ii) Uyumlu (Compatible) Gövde Profili Modelleri,
Ģeklinde ikiye ayırmak mümkündür.
3.3. Uyumsuz Gövde Profili Modelleri
Bu modeller ile gövde üzerinde, istenen yüksekliklerdeki çapların hesaplanmasından
sonra, gövdenin bu çaplar arasında kalan bölümü ya da diğer bölümlerine iliĢkin hacmı, Orta
Yüzey, Smalian, Newton-Riecke ve Simoney gibi tomruk hacım formülleri kullanılarak
hesaplanmaktadır. Bu modeller ile gövde bölümlerine iliĢkin hacmın hesaplanmasında,
kullanılan çap sayısına bağlı olarak duyarlılık da artmaktadır. Daha duyarlı hacım
hesaplayabilmek için, gövde çapı denklemlerinden çok sayıda çap değerinin hesaplanması
gerektiğinden, bu modeller ile toplam gövde hacmı ya da gövde bölümlerine iliĢkin hacimler,
ancak bilgisayar yardımıyla hesaplanabilmektedir.
Bennet ve Swindel (1972), göğüs yüksekliği ile uç nokta arasındaki gövde çaplarını
hesaplayabilmek için,
3,13,1
3,13,13,1
4
321
hHhhHb
hhHHbHhHbHhHDbd (9)
eĢitliğini kullanmıĢlardır. Bu eĢitlikte h = H iken d = 0 olması koĢulu sağlanmıĢtır.
Örneğin; bir ağaç gövdesinin yerden 3 m ile 10 m yükseklikleri arasında kalan
bölümüne iliĢkin hacmını hesaplamak üzere uyumsuz gövde profili modelleri kullanılacak
olursa, önce bu modeller yardımıyla 20 cm veya 50 cm gibi sabit aralıklarla 3-10 m arasında
kalan gövde çapı değerleri belirlenir. Daha sonra belirlenen bu çap değerleri kullanılarak
Smalian veya diğer formüller yardımıyla her bir seksiyonun hacmı hesaplanıp toplanarak 3-
10 m arasındaki 7 m’ lik bölümün hacmı hesaplanabilir.
3.4. Uyumlu Gövde Profili Modelleri
Bir gövde profili denkleminin toprak seviyesi ile uç nokta arasında, 0 h H,
integrali alındığında elde edilen hacım miktarı, ağaç hacım denklemiyle hesaplanan toplam
gövde hacmine, toprak seviyesi ile gövdenin belirli yükseklikleri (hi) arasında integrali
alındığında hesaplanan hacım miktarı da hacım oran denklemiyle hesaplanan hacme eĢit
oluyorsa, böyle eĢitliklere “Uyumlu Gövde Profili, Hacım Oran ve Toplam Hacım
Denklemleri” adı verilmektedir.
Gövde çapı ile hacım denklem sistemleri arasındaki iliĢkinin saptanması amacıyla
Reed ve Green (1984)’den alınan bir örnek aĢağıda verilmiĢtir.
22
1
2 bHhHDbd (10)
8
biçimiyle verilen bir gövde çapı denkleminin toprak seviyesi ile uç nokta (0-H) arasında
integralinin alınmasıyla aĢağıdaki 10 nolu eĢitlikle verilen toplam gövde hacmine eĢit bir
hacım değeri elde edilmektedir.
HDaTV 2
1 (11)
Gövdenin belirli bir yüksekliğine (hi) kadar olan hacmının hesaplanması için, 0 - hi
aralığında gövde çapının integrali alınmaktadır.
Vk
hi
G0
h (12)
Vk 2kd h (13)
Vk
2
2
1
b
HhHDkb h (14)
Vk = 12
21211b
HhHHDbkb (15)
Vk = TV*Rh
Burada;
k : /4
G : Göğüs yüzeyi
TV= HDbkb 2
21 1
Rh =121
bHhH (16)
olmaktadır. (9) nolu gövde çapı denkleminden (h) çekilip;
h = H – d2/b2
b1-1/b2
D-2/b2
H (17)
(15) nolu eĢitlikte yerine konulduğunda,
Rd = 121
bHhH (18)
Rd 122/22/1
1
221bbbb HHDbdHH (19)
Rd 2/)12(22/)12(
11bbbb Ddb (20)
gövdenin toprak seviyesinden belirli bir çapa (d) kadar olan hacminin, toplam gövde hacmine
(TV) oranı (Rd) hesaplanabilmektedir. Bu eĢitlikler, “Uyumlu Gövde Profili-Hacım Oran ve
Toplam Gövde Hacmı Denklem Sistemi”ni oluĢturmaktadır.
9
4. MODEL SEÇİMİ VE ÖNERİLER
Önceki bölümlerde açıklandığı gibi, ağaçlara iliĢkin gövde profilinin oluĢturulması
için oldukça farklı modeller kullanılmaktadır. Bunlardan polinomiyal modeller, gerek
düzenleme ve gerekse kullanım bakımından an basit modeller olmakla birlikte, hata miktarları
en yüksek olan modellerdir. Segmented polinomiyal modeller, değiĢken-eksponansiyel
modeller ve trigonometrik modeller ise oldukça karmaĢık modeller olmalarına karĢın, gövde
çaplarının tahmin edilmesinde polinomiyal modellere göre hata miktarları oldukça düĢüktür.
Bu nedenle yüksek bir güven düzeyi ile gövde çapı tahmini yapılmak isteniyorsa, polinomiyal
modeller tercih edilmemelidir. Diğer taraftan gövde profili modelleri ile hacmın hesaplanması
da mümkündür. Gövde profili modelleri hacım denklemlerine göre çok daha fazla bilgi
verirler. Çünkü hacım denklemleri ile herhangi bir yükseklikteki gövde çapını, gövdenin
herhangi bir bölümüne iliĢkin hacmını ya da odun çeĢitlerinin boyut ve miktarlarını
hesaplamak mümkün değildir.
Hacım hesaplamalarında uyumlu gövde profili modelleri, uyumsuz gövde profili
modellerinden daha pratiktir. Çünkü uyumlu hacım denklemlerinde hacım değerleri doğrudan,
uyumsuz hacım denklemlerinde ise bölümleme (seksiyon) yöntemi ile hesaplanmaktadır.
Bilindiği gibi seksiyon uzunluğu küçüldükçe hacım daha güvenilir biçimde tahmin
edilmektedir. Ancak küçük seksiyon uzunlukları daha çok çap değerinin bilinmesini
gerektirdiğinden zaman kaybına yol açmaktadır. Kısaca en uygun model seçimi çalıĢmanın
amacına ve eldeki olanaklara bağlıdır. Amaç, bir gövdeden elde edilecek odun çeĢitleri ve
boyutlarının güvenilir bir tahminini yapmak ise hacım denklemi ile uyumlu bir gövde profili
modelinin seçilmesi gerekir. ancak bu tür modellerin oluĢturulabilmesi için her çap ve boy
basamağı ile gövde Ģekli farklılığını kapsayacak biçimde örnek ağacın seçilmesi ve bunlar
üzerinde yeterli sayıda gövde çapının ölçülmesi gerekir.
Gövde profili modelleri, bir ağaç ya da meĢcereden elde edilebilecek odun çeĢitlerinin
boyut ve hacım miktarlarının belirlenmesine olanak sağladığından hem planlama hem de
dikili satıĢlar için oldukça önemli bir bilgi kaynağına sahiptirler. Ülkemizde yalnız Kızılağaç
ile yöresel bazda Sarıçam ve Karaçam için gövde profili modelleri düzenlenmiĢtir (Yavuz
1995, Yavuz ve Saraçoğlu 1999). Diğer türlerimiz ve özellikle asli ağaç türlerimiz için bu
modellerin ivedilikle düzenlenmesi gerekmektedir.
KAYNAKLAR
ALEMDAG, I. S. 1988: A Ratio Method for Calculating Stem Volume to Variable
Merchantable Limits, and Associated Taper Equations, Forestry Chronicle 64:18-26.
BENNET, F. A. SWĠNDEL, B. F. 1972: Taper Curves for Planted Slash Pine, USDA Forest
Service Research Note SE-179, 4 s.
BI, H. 2000: Trigonometric Variable-Form Taper equations for Australian Eucalyptus, Forest
Science 46 (3):397-407.
BI, H. LONG, Y. 2001: Flexible Taper Equation for Site-Specific Management of Pinus
radiata in New South Wales, Australia, Forest Ecology and Management 148:79-91.
BIGING, G. S. 1984: Taper Equations for Second-Growth Mixed Conifers of Northern
California, Forest Science 30 (4):1103-1117.
BYRNE, J. C. REED, D. D. 1986: Complex Compatible Taper and Volume Estimation
System for Red and Loblolly Pine, Forest Science 32 (2):423-443.
BRUCE, D. CURTIS, R. O. VANCDEVERING, C. 1968: Development of a System of Taper
and Volume Tables for Red Alder, Forest Science 14:339-350.
BURKHART, H. E. 1977: Cubic-Foot Volume of Loblolly Pine to Any Merchantable Top
Limit, Southern Journal of Applied Forestry 1:7-9.
10
CAO, Q. V. BURKHART, H. E. MAX, T. A. 1980: Evaluating of Two Methods for Cubic-
Volume Prediction of Loblolly Pine to Any Merchantable Limit, Forest Science 26
(1):71-80.
CLUTTER, J. L. 1980: Development of Taper Functions from Variable-Top Merchentable
Volume Equations, Forest Science 26 (1):117-120.
CZAPLEWSKI, R. L. MCCLURE, J. P. 1988: Conditioning a Segmented Stem Profile Model
for Two Diameter Measurement, Forest Science 34(2):512-522.
CZAPLEWSKI, R. L. BROWN, A. S. WALKER, R. C. 1989: Profile Models for Estimating
Log and Diameters in Tha Rocky Mountain Region, USDA Forest Research Service
Paper RM-284, 9 s.
DEMAERSCHALK, J. P. 1972: Converting Volume Equations to Compatible Taper
Equations, Forest Science 18:241-245.
DEMAERSCHALK, J. P. Kozak, A. 1977: The Whole-Bole System: A Conditional Dual-
Equation System for Precise Prediction of Tree Profiles, Canadian Journal of Forest
Research 7:488-497.
FANG, Z. BAILEY, R. L. 1999: Compatible Volume and Taper Models with Coefficients for
Tropical Species on Hainan Island in Southern China, Forest science 45 (1):85-99.
FANG, Z. BORDERS, B. E. BAILEY, R. L. 2000: Compatible Volume-Taper Models for
Loblolly and Slash Pine Based on A System with Segmented-Stem Form Factors,
Forest Science 46 (1):1-11.
FILHO, A. F. SCHAAF, L. B. 1999: Comparison between Predicted Volumes Estimated by
Taper Equations and True Volumes Obtained by The Water Displacement
Technique, Canadian Journal of Forest Research 29:451-461.
FLEWELLING, J. W. RAYNES, L. M. 1993: Variable-Shape Stem-Profile Predictioons for
Western Hemlock. Part I, Predictions from DBH and Total Height, Canadian Journal
of Forest Research 23:520-536.
GREEN, E. J. REED, D. D. 1985: Compatible Tree Volume and Taper Functions for Pitch
Pine, Northern Journal of Applied Forestry 2:14-16.
HONER, T. G. 1967: Standart Volumes and Merchantable Convertion Factors for The
Commercial Tree Species of Central and Eastern Canada, Forest Management
Research and Service Institute, Ottawa, Ontairo, Inform Rep. FMR-X-5, 21 s.
KALIPSIZ, A. 1984: Dendrometri, Ġstanbul Üniversitesi, Orman Fakültesi Yayınları, Ġ.Ü.
Yayın No:3194, O.F. Yayın No:354, Ġstanbul, 407 s.
KOZAK, A. MUNRO, D. D. SMITH, J. H. G. 1969: Taper Functions and Their Applications
in Forest Inventory, Forestry Chronicle 45:278-283.
KOZAK, A. 1988: A Variable Exponent Taper Equation, Canadian Journal of Forest
Research 18:1363-1368.
LIU, C. J. 1980: Log Volume Estimating with Spline Aproximation, Forest Science 26
(3):361-369.
MATNEY, T. G. HODGES, J. D. SULLIVAN, A. D. LEDBETTER, J. R. 1985: Tree Profile
and Volume Ratio Equations for Sweetgum and Cherrybark Oak Trees, Southern
Journal of Applied Forestry 9:222-226.
MAX, T. A. BURKHART, H. E. 1976: Segmented Polynomial Regression Applied to Taper
Equations, Forest Science 22 (3): 283-289.
M’HIRIT, D. POSTAIRE, J. G. 1985: A Nonparametric Technique for Taper Function
Estimation, Canadian Journal of Forest Research 15:862-871.
MUHAIRWE, C. K. 1999: Taper Equations for Eucalyptus pilularis and Eucalyptus grandis
for The North Coast in New South Wales, Australia, Forest Ecology and
Management 113: 251-269.
11
MUHAIRWE, C. K. LEMAY, V. M. Kozak, A. 1994: Effects of Adding Tree, Stand and Site
Variables to Kozak’s Variable-Exponent Taper Equation, Canadian Journal of Forest
Research 24:252-259.
NEWNHAM, R. M. 1988: A Variable Form Taper Function, Canada Forest Service,
Petawawa Natl. For. Ins. Inf. Rep. PI-X-83.
NEWNHAM, R. M. 1992: Variable-Form Taper Functions for Four Alberta Tree Species,
Canadian Journal of Forest Research 22 (2):210-223.
ORMEROD, D. W. 1973: A Simple Bole Model, Forestry Chronicle 49:136-138.
PEREZ, D. N. BURKHART, H. E. STIFF, C. T. 1990: A Variable Form Taper Function for
Pinus oocarpa Schiede in Central Honduras, Forest Science 36 (1):186-191.
PETERSON, H. 1999: A Segmented Stem Profile Model for Pinus sylvestris, Forest Ecology
and Management 124:13-26.
REAL, P. L. MOORE, J. A. Newberry, J. D. 1989 Principal Components Analysis of Tree
Stem Profiles, Canadian Journal of Forest Research 19:1538-1542.
REED, D. D. GREEN, E. J. 1984: Compatible Stem Taper and Volume Ratio Equations,
Forest Science 30 (4):977-990.
SHARMA, M. ODERWALD, R. G. 2001: Dimensionally Compatible Volume and Taper
Equations, Canadian Journal of Forest Research 31:797-803.
TATSUO, S.1988: A Theoretical Stem Taper Curve (II), J. Jpn. For. Soc. 70: 199-205.
THERIEN, G. CAMIRE, C. 1986: Use of Taper Curve Solved by An Algebraic Method in
Silvicultural Research, Forestrey Chronicle 62:529-532.
THOMAS, C. E. PARRESOL, B. R. 1991: Simple, Flexible, Trigonometric Taper Equations,
Canadian Journal of Forest Research 21:1132-1137.
WILLIAMS, M. S. REICH, R. M. 1997: Exploring The Error Structure of Taper Equations,
Forest Science 43 (3):377-386.
YAVUZ, H. 1995: Uyumlu ve Uyumsuz Gövde Çapı Modelleri, K.T.Ü. Orman Fakültesi
Bahar Yarıyılı Seminerleri, Fakülte Y. No:49, 101-106.
YAVUZ, H. SARAÇOĞLU, N. 1999: Kızılağaç için Uyumlu ve Uyumsuz Gövde Çapı
Modelleri, Turkish Journal of Agriculture and Forestry 23 Ek Sayı 5:1275-1282.
MEġCERELERDE ÇAP DAĞILIMLARININ DÜZENLENMESĠ VE BU
DAĞILIMLARA ĠLĠġKĠN PARAMETRELER ĠLE ÇEġĠTLĠ MEġCERE ÖGELERĠ
ARASINDAKĠ ĠLĠġKĠLERĠN BELĠRLENMESĠ
Prof. Dr. Hakkı YAVUZ Doç. Dr. Altay Uğur GÜL ArĢ. Gör. Nuray MISIR
K.T.Ü. Orman Fakültesi
61080-Trabzon
(0462) 377 28 39
Celal Bayar Üniversitesi
Uygulamalı Bil. Yüksekokulu
Manisa
(0546) 275 27 30
K.T.Ü. Orman Fakültesi
61080-Trabzon
(0462) 377 34 98
ArĢ. Gör. Ramazan ÖZÇELĠK ArĢ. Gör. Oytun Emre SAKICI
K.T.Ü. Orman Fakültesi K.T.Ü. Orman Fakültesi
61080-Trabzon 61080-Trabzon
(0462) 377 28 36 (0462) 377 34 98
[email protected] [email protected]
Özet
Ormancılıkta meşcerelere ilişkin çap dağılımının belirlenmesi, gerek büyüme ve
hasılat modellerinin oluşturulması ve gerekse silvikültürel işlem seçeneklerinin
belirlenmesi bakımından önemlidir.
Çap dağılımının modellenmesinde genellikle Beta Dağılımı, Negatif Exponansiyel
Dağılım, Normal Dağılım ve Weibull Dağılımı gibi istatistiksel dağılımlardan
yararlanılmaktadır. Bu dağılımlardan Weibull Dağılımı, parametre değerlerine bağlı olarak
farklı şekiller alabildiğinden oldukça esnek bir yapıda olup bu özelliği nedeniyle de
meşcere çap dağılımının modellenmesinde en çok kullanılan dağılımlardan biridir.
Bu çalışmada, ülkemizin değişik yörelerinden seçilen dişbudak meşcerelerine ilişkin
çap dağılımları Weibull Dağılımı yardımıyla belirlenmiş ve bu dağılımın parametre
değerleri ile meşcere yaşı ve bonitet endeksi arasındaki ilişkiler incelenmiştir.
GĠRĠġ
Çap dağılımı, bir meşceredeki ağaçların özelliklerini göstermekte kullanılan en önemli
araçlardan biridir. Çünkü çap ile boy, hacım, şekil katsayısı, ağaçtan elde edilecek odun
çeşitleri ve değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki vardır. Bir meşceredeki çap
dağılımının belirlenmesi ve bunun yetişme ortamı verim gücü, meşcere kompozisyonu, yaş ve
sıklık derecesi ile ilişkileri hem biyolojik hem de ekonomik bakımdan oldukça önemlidir.
Ormancılıkta ilk çap dağılımı modeli 1898’de De Liocourt tarafından, geometrik
diziye dayanılarak değişikyaşlı meşcereler için düzenlenmiştir. Meyer ve Stevenson (1943) bu
modeli “Negatif Exponansiyel Dağılım”a dönüştürerek değişikyaşlı karışık meşcerelerin çap
dağılımını modellemek için kullanmışlardır. Ters “J” harfi şeklindeki bu dağılım, özellikle
değişikyaşlı meşcerelerin çap dağılımının modellenmesi ve optimal kuruluşun
belirlenmesinde pek çok araştırıcı tarafından kullanılmış ve günümüzde de kullanılmaya
devam edilmektedir. Bunlara örnek olarak Leak (1965), Schmeltz ve Lindsey (1965), Adams
ve Ek (1974), Leak ve Filip (1977), Murphy ve Farrar (1982), Ziede (1984), Hanson ve
Nyland (1987), Chapman ve Blatner (1991), Gove ve Fairweather (1992) ve Leak (1996)
verilebilir.
2
Eşityaşlı meşcerelerde çap dağılımı genellikle Normal ya da Normal dağılıma yakın
bir dağılım göstermektedir. Bu dağılım genç meşcerelerde sivri tepelidir ve meşcere
yaşlandıkça çap artımından dolayı kalın çap basamaklarına doğru hareketlenerek, basıklığı
artmakta, diğer bir anlatımla giderek yayvanlaşmaktadır.
Eşityaşlı meşcerelere ilişkin çap dağılımının modellenmesinde genellikle Normal
dağılım, Log- Normal dağılım, Beta dağılımı, Gamma dağılımı, Weibull dağılımı ve
Johnson’un SB dağılımı gibi değişik istatistiksel dağılımlardan yararlanılmaktadır.
Normal dağılım için Clutter ve Bennett (1965), Log- Normal dağılım için Bliss ve
Reinker (1964) ile Lappi ve Bailey (1987), Gamma dağılımı için Nelson (1964), Beta dağılımı
için Gree ve Della-Bianca (1967), Lenhart ve Clutter (1971), Mike ve diğerleri (1975) ve Cao
(1997), Weibull dağılımı için Bailey ve Dell (1973), Schreuder ve Swank (1974), Monnes
(1982), Eriksson ve Sallnas (1987), Bare ve Opalach (1988), Shirer (1988), Nepal ve Somers
(1992), Green ve Strawderman (1996) ve Cao (1997), Johnson’un SB dağılımı için Haffley ve
Schreuder (1977) ve MgTague (1996) örnek olarak verilebilir.
Bu çalışmada, doğal ve yapay Dişbudak meşcereleri için çap dağılımının
modellenmesi ve dağılım parametreleri ile meşcere yaşı, bonitet endeksi ve sıklık arasındaki
istatistiksel ilişkilerin belirlenmesi amaçlanmıştır.
2. MATERYAL
Bu çalışmadaki veriler, Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki doğal ve yapay Dişbudak
meşcerelerinden alınan örnek alanlardan sağlanmıştır. Örnek alanların alındığı meşcerelerin
Orman Bölge Müdürlüğü ve Orman İşletme Müdürlüklerine göre dağılımı ile yükseklik, bakı,
eğim ve alan büyüklükleri Tablo 1’de, meşcere yaşı, bonitet endeksi, sıklık oranı ve orta çap
değerleri ise Tablo 2’de verilmiştir.
3
Tablo 1: Örnek Alanlara İlişkin Çeşitli Bilgiler
Niteliği No Bölge
Müd.
ĠĢletme
Müd.
Yükseklik
(m) Bakı
Eğim
(%)
ĠĢletme
ġefliği
Doğal 1 Amasya Bafra 10 - - 19 Mayıs
“ 2 “ “ 10 - - “
“ 3 “ “ 25 - - Bafra
“ 4 “ “ 25 - - “
“ 5 “ “ 10 - - 19 Mayıs
“ 6 “ “ 30 - - “
“ 7 Sinop Sinop 20 - - Sinop
“ 8 “ “ 25 - - “
“ 9 “ “ 20 - - “
“ 10 “ “ 25 - - “
“ 11 “ “ 20 - - “
“ 12 “ “ 20 - - “
“ 13 “ “ 25 - - “
“ 14 Adapazarı Adapazarı 40 - - Adapazarı
“ 15 “ “ 40 - - “
“ 16 “ “ 50 - - Söğütlü
“ 17 “ “ 40 - - “
“ 18 “ “ 50 - - “
“ 19 “ Akyazı 50 - - Merkez
“ 20 “ “ 50 - - “
Yapay 1 Amasya Bafra 50 Kuzeydoğu 8 19 Mayıs
“ 2 Sinop Sinop 40 - - Sinop
“ 3 “ “ 40 - - “
“ 4 Adapazarı Hendek 40 - - “
“ 5 “ “ 40 - - Süleymaniye
“ 6 “ “ 40 - - “
“ 7 “ “ 40 - - “
“ 8 “ “ 30 - - “
“ 9 “ “ 45 - - “
“ 10 “ “ 40 - - “
“ 11 “ “ 40 - - “
“ 12 “ “ 40 - - “
“ 13 “ “ 40 - - “
“ 14 “ “ 40 - - “
“ 15 “ “ 40 - - “
“ 16 “ “ 40 - - “
“ 17 “ “ 40 - - “
“ 18 “ “ 40 - - “
“ 19 “ “ 45 - - “
“ 20 “ Adapazarı 40 - - Adapazarı
4
Tablo 2: Örnek Alanlara İlişkin Çeşitli Meşcere Öğeleri
Niteliği No MeĢcere
YaĢı
Bonitet
Endeksi (m)
Sıklık
Oranı
Orta Çap
(m)
Doğal 1 65 10,82 9,10 19,2
“ 2 64 20,52 5,25 31,5
“ 3 28 32,01 9,29 15,8
“ 4 36 27,12 10,44 15,7
“ 5 60 20,62 5,97 23,2
“ 6 64 14,33 6,18 21,1
“ 7 92 30,10 10,43 44,5
“ 8 96 23,10 12,34 36,5
“ 9 64 29,25 9,74 34,5
“ 10 86 26,88 9,08 33,4
“ 11 65 30,50 8,60 30,8
“ 12 67 19,86 13,15 20,2
“ 13 81 27,86 8,01 42,8
“ 14 24 38,12 7,79 25,6
“ 15 44 33,81 9,79 32,9
“ 16 30 29,42 7,61 16,7
“ 17 21 29,72 9,96 18,9
“ 18 44 31,75 11,15 27,6
“ 19 18 39,12 10,01 22,1
“ 20 47 36,40 9,67 28,1
Yapay 1 36 10,27 6,65 15,2
“ 2 31 14,05 4,45 24,1
“ 3 32 19,66 8,69 26,4
“ 4 11 25,00 3,60 14,1
“ 5 25 19,10 6,31 20,5
“ 6 10 30,20 4,40 13,9
“ 7 11 24,40 4,40 13,4
“ 8 25 25,66 7,56 25,0
“ 9 25 23,12 7,68 21,0
“ 10 12 26,72 4,57 14,8
“ 11 11 28,82 3,93 15,7
“ 12 25 26,67 5,64 27,2
“ 13 11 31,30 5,32 19,3
“ 14 23 29,11 5,72 30,8
“ 15 23 21,05 7,92 26,5
“ 16 12 30,40 7,11 18,7
“ 17 11 30,40 5,25 18,8
“ 18 13 29,60 5,98 21,8
“ 19 13 33,20 6,59 22,2
“ 20 38 20,00 5,79 33,2
a: Standart yaş, doğal meşcereler için 50, yapay meşcereler için 20 yıldır.
b: Birim alandaki göğüs yüzeyinin meşcere orta çapının kareköküne oranı olarak
hesaplanmıştır (CURTIS-CLENDENEN-DEMARS 1981).
5
Tablo 3: Normal ve Log-Normal Çap Dağılımlarına İlişkin İstatistiksel Sonuçlar
Örnek
Alan No
Normal Log- Normal
x S D p x S D p
Doğal 1 18,72 4,11 0,076 0,859 18,7 4,12 0,053 0,995
2 29,54 11,02 0,116 0,779 30,08 14,66 0,198 0,161
3 12,64 5,99 0,131 0,007 12,64 6,17 0,117 0,023
4 14,69 5,55 0,103 0,202 14,74 6,01 0,079 0,518
5 22,26 6,47 0,095 0,852 22,32 7,00 0,136 0,438
6 21,29 5,73 0,085 0,941 21,38 6,46 0,137 0,462
7 37,60 12,02 0,109 0,637 37,97 14,94 0,145 0,278
8 35,46 8,77 0,061 0,984 35,55 9,65 0,104 0,583
9 32,64 11,38 0,168 0,091 32,68 11,65 0,110 0,518
10 31,97 9,70 0,109 0,789 32,02 9,87 0,141 0,473
11 28,96 10,71 0,145 0,371 29,13 11,97 0,102 0,799
12 18,92 7,05 0,083 0,690 19,01 7,81 0,076 0,782
13 42,25 7,00 0,128 0,569 42,29 7,44 0,157 0,309
14 24,48 7,55 0,063 0,993 24,07 9,03 0,107 0,664
15 31,41 10,00 0,114 0,783 31,74 2,34 0,161 0,363
16 15,13 7,06 0,132 0,270 15,14 7,13 0,095 0,677
17 18,82 3,81 0,106 0,850 18,86 4,15 0,143 0,502
18 25,43 10,90 0,145 0,315 25,54 11,74 0,106 0,711
19 20,53 8,32 0,165 0,137 20,44 6,72 0,088 0,834
20 26,73 8,93 0,094 0,932 26,77 9,02 0,080 0,985
Yapay 1 14,95 2,70 0,096 0,798 14,95 2,68 0,113 0,617
2 23,77 5,44 0,165 0,407 23,78 5,45 0,132 0,692
3 25,81 5,68 0,177 0,268 25,82 5,63 0,152 0,455
4 13,60 3,79 0,071 0,948 13,74 4,86 0,125 0,365
5 19,94 4,88 0,088 0,799 19,97 5,14 0,124 0,373
6 13,64 2,97 0,069 0,986 13,67 3,30 0,112 0,656
7 12,99 3,18 0,078 0,940 13,04 3,62 0,131 0,404
8 25,56 4,56 0,119 0,630 25,59 4,90 0,145 0,385
9 20,00 6,57 0,075 0,967 20,09 7,29 0,092 0,849
10 14,01 4,74 0,176 0,160 14,23 6,34 0,229 0,027
11 15,38 3,41 0,109 0,839 15,43 3,85 0,126 0,688
12 26,91 4,07 0,096 0,875 26,92 4,16 0,076 0,981
13 18,98 3,53 0,151 0,460 19,04 4,23 0,204 0,138
14 29,97 7,15 0,125 0,703 30,00 7,32 0,088 0,965
15 26,04 4,99 0,109 0,774 26,06 5,22 0,122 0,637
16 17,92 5,58 0,081 0,976 18,07 6,69 0,139 0,507
17 18,34 4,01 0,130 0,637 18,37 4,30 0,147 0,477
18 21,46 3,82 0,071 0.998 21,47 3,88 0,067 0,999
19 22,08 2,68 0,088 0,964 22,08 2,77 0,101 0,896
20 32,74 5,41 0,133 0,678 32,75 5,41 0,112 0,858
6
Tablo 4: Gamma ve Weibull Dağılımlarına ilişkin İstatistiksel Sonuçlar
Örnek
Alan No
Gamma Weibull
D p D p
Doğal 1 21,68 1,158 0,064 0,964 4,78175 20,3753 0,082 0,798
2 5,83 0,197 0,174 0,287 3,09564 33,0865 0,122 0,731
3 4,82 0,382 0,126 0,011 2,27888 14,3456 0,116 0,024
4 6,97 0,475 0,070 0,677 2,8682 16,5092 0,087 0,385
5 11,54 0,519 0,120 0,598 3,845 24,6299 0,090 0,891
6 12,84 0,603 0,118 0,653 4,18416 23,4216 0,083 0,952
7 8,23 0,219 0,136 0,353 3,66897 41,7747 0,108 0,639
8 15,34 0,432 0,092 0,736 4,65051 38,8258 0,060 0,985
9 8,69 0,266 0,132 0,296 3,11771 36,5652 0,158 0,129
10 11,62 0,363 0,128 0,598 3,41527 35,4451 0,113 0,752
11 7,12 0,246 0,109 0,724 3,00412 32,5075 0,136 0,453
12 6,99 0,370 0,081 0,715 2,9472 21,2513 0,076 0,788
13 35,18 0,833 0,148 0,374 6,97783 45,1208 0,106 0,781
14 9,22 0,377 0,082 0,914 3,72196 27,1494 0,058 0,998
15 8,50 0,271 0,133 0,601 3,58678 34,8732 0,118 0,751
16 5,18 0,342 0,103 0,585 2,30277 17,1452 0,106 0,546
17 23,13 1,229 0,132 0,617 5,85961 20,3355 0,086 0,966
18 5,63 0,221 0,122 0,527 2,5536 28,7592 0,129 0,459
19 9,09 0,442 0,106 0,636 2,4181 23,0125 0,169 0,122
20 9,75 0,365 0,084 0,973 3,1837 29,8284 0,089 0,957
Yapay 1 32,17 2,152 0,105 0,709 5,74931 16,0855 0,107 0,685
2 20,28 0,853 0,146 0,566 4,79669 25,9332 0,171 0,366
3 22,17 0,859 0,163 0,361 4,88369 28,1024 0,176 0,277
4 10,42 0,766 0,105 0,587 4,11437 14,9653 0,080 0,879
5 16,44 0,825 0,111 0,509 4,61806 21,8443 0,097 0,688
6 19,51 1,429 0,095 0,834 5,4601 14,7994 0,076 0,964
7 15,11 1,164 0,112 0,604 4,65096 14,1942 0,075 0,948
8 29,98 1,172 0,139 0,438 6,64499 27,418 0,089 0,914
9 8,89 0,445 0,082 0,927 3,42343 22,3037 0,073 0,975
10 6,82 0,487 0,217 0,043 3,52266 15,6015 0,174 0,167
11 18,63 1,211 0,124 0,700 5,38547 16,7019 0,093 0,945
12 44,25 1,645 0,079 0,972 7,27497 28,6501 0,128 0,566
13 24,36 1,284 0,184 0,225 6,82582 20,3268 0,115 0,794
14 18,19 0,607 0,103 0,886 4,56252 32,7695 0,126 0,694
15 26,98 1,036 0,121 0,647 6,00205 28,0756 0,089 0,931
16 9,12 0,509 0,115 0,746 3,63899 19,8766 0,083 0,968
17 20,26 1,105 0,144 0,492 5,4167 19,9223 0,113 0,793
18 32,55 1,517 0,062 0,999 6,0841 23,05 0,091 0,965
19 67,63 3,064 0,095 0,934 9,5202 23,2322 0,089 0,959
20 38,57 1,178 0,117 0,818 6,42255 35,0446 0,163 0,427
7
3. YÖNTEM
Bir meşceredeki ağaçların çap dağılımı; meşcere kuruluşu, yaş, yetişme ortamı verim
gücü, sıklık ve uygulanan silvikültürel işlem biçimi gibi pek çok etmene bağlı olarak değişik
şekiller alabildiğinden, bu şekillere uygun istatistiksel dağılımlar da farklılık
gösterebilmektedir. Bu nedenle çalışmamızda her bir örnek alana ilişkin uygun bir çap
dağılımının oluşturulabilmesi amacıyla Normal, Log- Normal, Gamma ve Weibull dağılımları
(1-4 nolu eşitlikler) seçilmiş ve bu dağılımların parametreleri tahmin edilerek, Kolmogorov-
Smirnov Tek Örnek Testi (KALIPSIZ 1988; SIEGEL-CASTELLAN 1988; BATU 1995)
yardımıyla çap dağılımına uygun olup olmadıkları test edilmiştir. Kimi örnek alanlarda birden
fazla kuramsal dağılımın istatistiksel olarak uygun olabileceği düşüncesinden hareketle,
Kolmogorov-Smirnov Testi sonuçlarına göre mutlak değerce maksimum sapma değeri ( D )
en küçük, diğer bir ifadeyle test istatistiği en düşük olan kuramsal dağılım ilgili örnek alan
için en uygun çap dağılımı olarak seçilmiştir.
Her bir örnek alana ilişkin çap dağılımı için en uygun kuramsal dağılım belirlendikten
sonra, bu dağılımın parametre değerleri ile meşcere yaşı, bonitet endeksi ve sıklık arasında
istatistiksel bir ilişki olup olmadığı ve eğer varsa bu ilişkinin matematiksel modelinin
belirlenmesi amacıyla Regresyon Analizi uygulanmıştır. Örnek alanların bir bölümü doğal
diğer bir bölümü de yapay Dişbudak meşcerelerinden alındığından, sözü edilen ilişkiler hem
doğal hem de yapay meşcereler için ayrı ayrı araştırılıp, yorumlanmıştır.
Normal, Log-Normal, Gamma ve Weibull dağılımlarının parametrelerinin tahmin
edilmesi, bu dağılımların Kolmogorov-Smirnov Tek Örnek Testi yardımıyla verilere uygun
olup olmadığının denetimi ile Regresyon Analizi “SPSS (Statistical Pageces for Social
Science)” adlı bir istatistik paket programı yardımıyla uygulanmıştır.
Normal dağılıma ilişkin olasılık yoğunluk fonksiyonu (BAILEY-DELL 1973):
2
2
1exp
2
1)(
xxf (1)
Log-Normal dağılıma ilişkin olasılık yoğunluk fonksiyonu (BAILEY-DELL 1973):
2)(
)ln(
2
1exp)(
2
axax
xf
(2)
Gamma dağılımına ilişkin olasılık yoğunluk fonksiyonu (NELSON 1964):
xexf ..)( (3)
İki parametreli Weibull olasılık yoğunluk fonksiyonu (GOVE- FAIRWATHER1992):
xxxf exp
.)(
1
x,, 0 (4)
BULGULAR ve TARTIġMA Örnek alanlara ilişkin çap dağılımlarının modellenmesi amacıyla test edilen Normal
dağılım ile Log-Normal dağılımın aritmetik ortalama ( x ), standart sapma (S), Kolmogorov-
Smirnov Testine göre en büyük mutlak sapma ( D ) ve bu istatistiğe ilişkin olasılık (p)
8
değerleri Tablo 3’de, Gamma ve Weibull dağılımlarının parametrelerine ilişkin tahmin
değerleri ( ve ) ile Kolomogorov-Smirnov test istatistiği ( D ) ve p değerleri Tablo 4’de
verilmiştir.
Doğal dişbudak meşcerelerinden alınan 1 nolu örnek alan için çap dağılımının
modellenmesi amacıyla kullanılan;
Normal dağılım için, x =18,72 cm, S=4,11 cm, D =0,076 ve p=0,859 (Tablo 3)
Log-Normal dağılım için, x =18,73 cm, S=4,12 cm, D =0,053 ve p=0,995 (Tablo 3)
Gamma dağılımı için, =21,683, =1,158 , D =0,064 ve p=0,964 (Tablo 4)
Weibull dağılımı için, =4,782, =20,375, D =0,082 ve p=0,798 (Tablo 4)
değerleri hesaplanmıştır.
Her bir dağılım için Kolomogorov-Smirnov test istatistiklerine ilişkin önem düzeyleri
(p), seçilen önem düzeyinden (=0,05) daha büyük olduklarından dört kuramsal dağılım da 1
nolu örnek alan için uygundur. Ancak en küçük test istatistiği ya da en büyük p değeri Log-
Normal dağılım ile elde edildiğinden bu dağılımın diğer dağılımlara göre daha uygun olduğu
söylenebilir. Tablo 3 ve Tablo 4’teki değerlerden yararlanarak, diğer örnek alanlar için hangi
dağılımın en uygun olduğu benzer yöntemle belirlenebilir. Buna göre 40 örnek alandan
17’sinde Weibull, 12’sinde Log-Normal, 9’unda Normal ve 2’sinde ise Gamma dağılımı en
uygun çap dağılımı olarak belirlenmiştir.
Weibull dağılımı, örnek alanlara ilişkin çap dağılımlarının modellenmesinde, diğer
kuramsal dağılımlara göre 40 alandan 17’sinde ilk sırada, geriye kalan 23 örnek alandan da
8’inde ikinci sırada yer aldığından test edilen dört adet kuramsal dağılımdan en uygunu
olmaktadır. Bu nedenle tüm örnek alanlar için Weibull dağılımının ve parametrelerine
ilişkin olarak hesaplanan tahmin değerleri (Tablo 4) ile meşcere yaşı, bonitet endeksi ve sıklık
değerleri arasında istatistiksel anlamda bir ilişki olup olmadığının belirlenmesi amacıyla
Regresyon Analizi uygulanmıştır.
Doğal ve yapay meşcerelerde bonitet endekslerinin hesaplanmasında farklı
standart yaş değerleri kullanıldığından (doğal meşcereler için 50 ve yapay meşcereler için 20
yıl) ve parametreleri bağımlı değişken, meşcere yaşı (t), bonitet endeksi (be) ve sıklık
(sd) ile bunlardan türetilen (t2, be
2, sd
2, ln(t), ln(be), ln(sd), t(be), t(sd), sd(be), t(sd)be, 1/t)
değişkenler de serbest değişken alınarak doğal ve yapay meşcereler için ayrı birer Çoğul
Regresyon Analizi uygulanmıştır. =0,05 önem düzeyi ile bağımlı değişkenle anlamı olan
serbest değişkenlerin belirlenebilmesi için SPSS programında “Geriye Doğru Eleme
Yöntemi” uygulanmıştır.
Doğal ve yapay meşcerelere ilişkin çap dağılımının parametresi yukarıda açıklana
serbest değişkenlerden hiçbiri ile =0,05 önem düzeyi ile ilişkili olmamasına karşın, =0,10
önem düzeyi ile doğal meşcerelerde meşcere yaşının karesi (t2),
ln( doğal) = 1,075 + 0,000047 t2
( 2R = 0,181, 2
.düzR = 0,135, Sy,x= 0,278, F= 3,968, p= 0,062)
yapay meşcerelerde ise yaşın karesi (t2) ve bonitet endeksi (be) serbest değişkenleri ile ilişkili
bulunmuştur.
yapay = -0,672 + 0,198 be + 0,002475 t2
( 2R = 0,233, 2
.düzR = 0,142, Sy,x= 1,36, F= 2,575, p= 0,10)
9
Weibull dağılımına ilişkin parametresi ise doğal meşcerelerde meşcere yaşı, bonitet
endeksi ve sıklık değişkenleri ile
doğal = -200,29 + 0,867 be + 979,9 / t – 48,08 ln(t) – 0,011 t(sd)
( 2R = 0,857, 2
.düzR = 0,819, Sy,x= 3,74, F= 22,6, p 0,001)
yapay meşcerelerde ise meşcere yaşı ve bonitet endeksi ile
yapay = -37,23 – 199,94 / t + 0,008 t2 20,19 ln(be)
( 2R = 0,863, 2
.düzR = 0,837, Sy,x= 2,49, F= 33,5, p 0,001)
=0,0,001 önem düzeyi ile kuvvetli bir ilişki göstermiştir.
Bonitet endeksi yerine meşcere üst boyu serbest değişken olarak alınıp, doğal ve
yapay meşcereler birleştirildiğinde ve parametreleri, meşcere yaşı, üst boyu ve sıklık
değerleri ile ve parametreleri meşcere yaşı, üst boy ve sıklık değerleri ile =0,05 önem
düzeyi ile anlamlı bir ilişki vermektedir.
= 3,469 – 0,513 sd + 0,00113 t2 + 1,074 ln(sd) + 0,19 h100 – 0,004 t (h100)
( 2R = 0,31, 2
.düzR = 0,208, Sy,x= 1,43, F= 3,05, p= 0,022)
= 18,601 + 0,285 t – 0,723 sd – 5,95 ln(t) + 0,885 h100
( 2R = 0,859, 2
.düzR = 0,843, Sy,x= 3,19, F= 53,4, p 0,001)
SONUÇ ve ÖNERĠLER
Bu çalışmada, doğal ve yapay Dişbudak meşcerelerinden alınan örnek alan verilerine
bağlı olarak, çap dağılımının modellenmesi amacıyla Weibull, Gamma, Normal ve Log-
Normal olmak üzere dört değişik istatistiksel dağılım test edilmiştir. Örnek alanların çoğunda
Weibull dağılımı diğer dağılımlardan daha uygun bulunmuştur. Bu beklenen bir sonuçtur.
Çünkü Weibull dağılımı, oldukça esnek bir dağılım olup, parametre değerlerine bağlı olarak
Negatif Exponansiyel dağılımdan Normal dağılıma kadar çok farklı şekiller alabilmektedir.
Bu özelliği ile hem eşityaşlı hem de değişikyaşlı meşcerelerin çap dağılımının modellenmesi
amacıyla sıkça kullanılmaktadır. Ayrıca, bu çalışmada olduğu gibi Weibull dağılımının
parametreleri ile meşcere yaşı, bonitet endeksi ve sıklık gibi meşcerelerin çeşitli büyüme
elemanları arasında genellikle anlamlı bir istatistiksel ilişki bulunduğundan, bu ilişkiden
yararlanarak meşcerelerin bonitet endeksi ve sıklık değerlerine bağlı olarak gelecek yıllardaki
çap dağılımları önceden tahmin edilebilmektedir. Çap ile boy ve hacım gibi büyüme
elemanları arasında da istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunduğundan, meşcerelerin
bugünkü çap dağılımdan yararlanarak gelecekteki çap dağılımı, boy dağılımı ve hacım
dağılımı kolaylıkla elde edilebilmektedir.
Meşcere tablolarının düzenlenmesi, meşcere hacmının ya da satılabilir hacım
miktarının tahmin edilmesi, çeşitli meşcere büyüme öğelerine (orta çap ve orta boy gibi) bağlı
olarak bir meşcereden üretilebilecek odun çeşitlerine ilişkin hacım miktarlarının
belirlenebilmesi amacıyla kullanılabilen meşcere çap dağılım modelleri; bu özellikleriyle bir
büyüme modeli niteliği taşımakta Orman Amenajman Planlarının düzenlenmesinde gerekli
olan meşcere büyüme modelleri için özellikle pratik açıdan iyi bir seçenek oluşturmaktadır.
10
KAYNAKLAR
ADAMS, D. M., EK, A.R. 1976: Optimizing The Management of Uneven-Aged Forest
Stands, Canadian Journal of Forest Research 4: 274-287.
BAILEY, R. L., DELL, T. R. 1973: Quantifying Diameter Distributions with The Weibull
Function, Forest Science 19: 97-104.
BARE, B. B., OPACALACH, D. 1988: Determinig Investment-Efficient Diameter
Disributions for Uneven-Aged Northern Hardwoods, Forest Science 34:243-249.
BATU, F. 1995: Uygulamalı İstatistik Yöntemler, KTÜ Yayın No: 179/22, Trabzon, 312 s.
BLISS, C. I., REINKER, K. A: 1964: A Log-Normal Approach to Diameter Distributions in
Even-Aged Stands, Forest Science 10: 350-360.
CAO, Q. V. 1997: A Method to Distribute Mortality in Diameter Distribution Models, Forest
Science 43: 435-442.
CHAPMAN, R. C., BLATNER, K. A. 1991: Calculating Balanced Diameter Disributions
Associated with Specified Residual Stand Densities, Journal of Environmental
Management 33: 155-160.
CLUTTER, J. I., BENNETT, F. A. 1965: Diameter Distributions in Old-Field Slash Pine
Plantations, Ga. For. Res. Counc. Rep. 13, 9 p.
CURTIS, R. O., CLENDENEN, G. W., DEMARS, D. J. 1981: A New Stand Simulator for
Coast Douglas-Fir, DFSIM User Guide,U. S. Forest Service General Technical Report,
PNW-128.
ERIKSSON, L. O., SALLNAS, O. 1987: A Model for Predicting Log Yield from Stand
Characteristics, Scandinavian Journal of Forest Research 2: 253-261.
GOVE, J. H., FAIRWATHER, S. E. 1992: Optimizing The Management of Uneven-Aged
Forest stands: A Stochastic Approach, Forset Science 38: 623-642.
GREEN, E. Y., STRAWDORMAN, W. E. 1996: Predictive Posterior Distributions from A
Bayesian Version of A Slash Pine Yield Model, Forest Science 42: 456-464.
HAFLEY, W. L., SCHREUDER, H. T. 1977: Satistical Distribution for Fitting Diameter and
Height Data in Even-Aged Stands, Canadian Journal of Forest Research 7: 481-487.
HANSON, G. D., NYLAND, R. D. 1987: Effects on Diameter Distribution on The Growth of
Simulated Uneven-Aged Sugar Mapple Stands, Canadian Journal of Forest Research
17: 1-8.
HYINK, M., MOSER, Y. M. 1983: A Generalized Framework for Projecting Forest Yield and
Stand Structure Using Diameter Distribution, Forest Science 29: 85-95.
KALIPSIZ, A. 1988: İstatistik Yöntemler, İÜ Yayın No: 3522/394, İstanbul, 558 s.
KRUNG, A. G., NORDHEIM, E. V. GIESE, R. L. 1984: Determining Initial Values for
Parameters of A Weibull Model: A Case Study, Forest Science 30: 573-581.
LAPPI, J., BAILEY, R. L. 1987: Estimating of The Diameter Increment Function or Other
Tree Relations Using Single-Count Samples, Forest Science 33: 725-739.
LEAK, W. B. 1965: The J- Shaped Probability Distribution, Forest Science 11: 405-409.
LEAK, W. B., PHILIP, S. M. 1977: Uneven-Aged Management of Northern Hardwoods in
New England, USDA Forest Serv. Res. Pap. NE-332, 15 s.
LEAK, W. B. 1996: Long-Term Structural Change in Uneven-Aged Northern Hardwoods,
Forest Science 42: 160-165.
LENHART, J. D., CLUTTER, J. L. 1971: Cubic-Foot Yield Tables for Old-Field Loblolly
Pine Plantations in The Georgia Piedmont, Ga. For. Res. Counc. Rep.22, 13 p.
MANNES, E. N. 1982: Diameter Distributions and Height Curves in Uneven-Aged Stands of
Pinus sylvestris, Reports of The Norwegian Forest Research Institute,36,15.
MCGEE, C. E., DELLA-BIANCA, L. 1967: Diameter Distributions in Natural Yellow Poplar
Stands, USAD For. Serv. Res. Pap. SE-25, 7 p.
11
MEYER, W. H., STEVENSON, D. D. 1943: The Structure and Growth of Virgin Beach-
Birch-Maple-Hemlock Forests in Northern Pennsylvania, Journal of Agricultural
Research 67: 465-484.
MIKE, N., STRUB, R., BURKHART, H. E. 1975: A Class-Internal-Free Method for
Obtaining Expected Yileds from Diameter Distributions, Forest Science 30: 573-581.
MURPHY, P. A., FARRAR, R. M. 1982: Calculation of Theoretical Uneven-Aged Stand
Structures with The Exponantial Distribution, Forest Science 28: 105-109.
NELSON, T. C. 1964: Diameter Distribution and Growth of Loblolly Pine, Forest Science 10:
105-115.
NEPAL, S. N., SOMERS, G. L. 1992: A Generalized Approach to Stand Table Proction,
Forest Science 38: 120-133.
SCHMELZ, D. V., LINDSEY, A. A. 1965: Size-Class Structure of Old-Growth Forests in
Indiana, Forest Science 11:258-264.
SCHREUDER, H. T., SWANK, W. T. 1974: Coniferous Stands Characterized with The
Weibull Distribution, Canadian Journal of Forest Research 4: 518-523.
SHIVER, B. D. 1988: Sample Size and Estimation Methods for The Weibull Distribution for
Unthinned Slash Pine Plantation Diameter Distribution, Forest Science 34: 809-814.
SIEGEL, S., CASTELLAN, JR. N. J. 1995: Nonparametric Statistics for The Behavioral
Sciences, 2nd
Ed. McGraw-Hill Book Company, New York, 391 p.
ZEIDE, B. 1984: Exponantial Diameter Distribution: Interpretation of Coefficients, Forest
Science 30: 907-912.
ZHOU, B., MCTAGUE, J. P. 1996: Comparison and Evaluation of Five Methods of
Estimation of The Johnson System Parameters, Canadian Journal of Forest Research 26:
928-935.
ZUTTER, B. R., ODERWALD, R. G. MURPHY, P. A. FARRAR, R. M. 1986:
Characterizing Diameter Distributions with Modified Data Types and Forms of The
Weibull Distribution, Forest Science 32: 37-48.
ĠSTANBUL KORULARINDA KONUMSAL FONKSĠYONLARIN BELĠRLENMESĠ
VE HARĠTALANMASI
Prof.Dr.Ünal ASAN
AraĢ.Görev.Ġbrahim ÖZDEMĠR
İ.Ü.Orman Fakültesi
Orman Amenajmanı Anabilim Dalı 89895 Bahceköy, İstanbul
Tel: 0-212-2261100 Fax: 0-212-2261113
Kısa Özet
Bu tebliğde, Anabilim dalımızda düzenlenmekte olan İstanbul Anakent
Belediyesi’ne ait 12 koruda faydalanmanın düzenlenmesine esas olacak fonksiyonel
değerlerin (klasik anlamda orman fonksiyonlarının) belirleme biçimi ele alınmıştır.
Bir bölümü İstanbul Boğazının öngörünüm bölgesi içinde bulunan ve tamamı SİT
alanı içinde yer alan bu koruların yönetim amaçlarının ortaya konulmasında ve
bunların biyolojik açıdan sürdürülebilirliklerini garantilen çağdaş bir Amenajman-
Silvikültür Planının ortaya çıkarılmasında baz olan orman fonksiyonlarının nasıl
belirlendiği açıklanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Amenajman planı, Konumsal fonksiyonlar, Orman fonksiyon
haritası
1. GĠRĠġ
Mülkiyeti ve yönetim sorumluluğu İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait olan kent
koru ve ormanları İstanbul megapolünün hem en kıymetli ziyneti, hem de akciğerleri olarak
kabul görmektedir. Diğer taraftan, İstanbul korularında yerli ve yabancı (egzotik) çok sayıda
odunsu bitki türü bulunmaktadır. Bir bölümü bulunduğu yere 150-200 yıl önce getirilen bu
yabancı türler, yaşadıkları uzun zaman dilimi içinde yörenin iklim ve ekolojik koşullarına
tamamen adapte olarak yörenin doğal türleri ile uyumlu bir birliktelik içine girmiştir. Ancak,
kent ekosisteminin güç koşullarının da etkisiyle yörenin doğal elamanları ile olan karşılıklı
ilişkileri esasen pamuk ipliğine bağlı bulunan bu türler uygulanacak her türlü teknik müdahaleye
karşı son derece hassastır.
Adı amenajman-silvikültür planı olsa da, İstanbul koruları için düzenlenen planları,
hem işletme amaçlarının tamamen hizmet üretimine dönük olması, ve hem de uygulanacak
silvikültürel işlemlerin ağırlıklı olarak bakım ve onarımda yoğunlaşması nedeniyle, orman
işletmeleri için düzenlenen standart amenajman planlarından farklıdır. Bu farklılığın birincil
nedeni plan ünitesi büyüklükleridir. 12 kent korusunun en büyüğü 122 ha ile Hacıoman
Korusu, en küçüğü 3,2 ha ile Harem Korusudur. Bu büyüklükler standart amenajman
planlarında sırasıyla ortalama bölme ve bölmecik büyüklüğüne karşı gelmektedir. Nitekim,
ünite büyüklüklerinin bu denli küçük olması envanter yöntemlerine de yansımış ve ünite
özelliğine ve büyüklüğüne göre değişen farklı ölçme yöntemlerini uygulama zorunluluğu
ortaya çıkmıştır. Bu ve benzer farklılıklar Orman Amenajmanının standart terimlerini kent
korularında kullanmayı anlamsız ve yetersiz kıldığından yeni tanım ve sınıflamaların
getirilmesi veya, pratikte kullanılan kimi temel terimlerin koru planları için değiştirilmesi
kaçınılmaz olmuştur. Bu konuda en çarpıcı üç örnek; meşcere yerine “envanter ünitesi”,
meşcere haritası yerine “konumsal bitki haritası” ve orman fonksiyonları yerine “konumsal
fonksiyonel değer” terimleridir. Bu terimlerin kullanım gerekçeleri ve içerikleri “İstanbul
Korularının Planlanmasında Gözetilen Temel İlkeler ve Planlama Sorunları “ adlı bir başka
tebliğde açıklanmıştır.
Bu tebliğde, yönetimi ve korunması İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yetki ve
sorumluluğunda bulunan korulardan 12 adedinde faydalanmanın düzenlenmesine esas olan
fonksiyonel değerlerin (klasik anlamda orman fonksiyonlarının) belirleme biçimi ele
alınmıştır. Bir bölümü İstanbul Boğazının öngörünüm bölgesi içinde bulunan ve tamamı SİT
alanı içinde yer alan bu korulardan İstanbul halkının beklentileri sıralandıktan sonra, bu
beklentilerden bir bölümünün ilgili koruların neresinden karşılanacağı, yani fonksiyon
haritalarının elde ediliş biçimi gösterilmiştir.
2. ĠSTANBUL KORULARINDAN BEKLENEN FONKSĠYONEL DEĞERLER
Boğazın her iki yakasına dağılan yeşil bezemeleri ile kent mozaiğinin birer parçası
olan İstanbul koruları, kendi varlıkları ile bir taraftan doğal peyzajın oluşumunu
gerçekleştirirken, bir taraftan da bulunduğu yerdeki çevreyi çeşitli etkilere karşı korumaktadır.
Daha yalın bir anlatımla kent koruları hem kendileri korunmaya muhtaçtır, hem de koruyucu
konumda bulunmaktadır. Kent korularının bir bütün halinde İstanbul halkının yararına
sunduğu fonksiyonel değerleri aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür;
1-Sırtlarda oluşturduğu ilginç siluetler ve yamaçlarda sergilediği renkli mozaiklerden
kaynaklanan sürekli değişim halindeki canlı güzellikleri ile doğal peyzajı oluşturmak
ve onun estetik etkisini arttırmak,
2-Sahip olduğu görkemli tablolar ile, resim, müzik ve edebiyat ile uğraşan sanatçılara
ilham vermek ve böylece sanat ve kültürün gelişip yaygınlaşmasına vesile olmak,
3-Çeşitli sportif aktivitelere ve rekreatif kullanımlara olanak vermek ve keza kent
gürültüsünü azaltmak suretiyle, toplumun ruh ve beden sağlığına katkıda bulunmak,
4-Yağmur sularının yüzeysel akışını geciktirmek suretiyle çevresindeki yerleşim
alanlarını sel ve taşkınlardan korumak,
5- Arazi eğiminin dik ve sarp olduğu kesimlerde toprak kaymasına ve erozyona mani
olmak,
6- Bol oksijen üretmek, havada asılı diğer materyali süzerek hava kalitesini yükseltmek,
7-Atmosfer içindeki karbondioksiti emerek, sera etkisini geciktirmek ve böylece global
ısınmaya olumlu katkıda bulunmak,
8- Rüzgar hızını kesmek, bağıl hava nemini yükseltmek ve böylece ekstrem sıcaklıkların
olumsuz etkilerini yumuşatmak suretiyle, iklim koşullarını iyileştirmek,
9-Sahip oldukları yüzlerce bitki türü ile toplumda doğa bilinci ve sevgisinin oluşup
gelişmesine vesile olmak,
10-İstanbul yöresinde doğal olarak bulunmayan ancak 200 yıla ulaşan zaman içinde
çevre koşullarına adapte olan çok sayıda egzotik (Yabancı) ağaç türünün doğa
bilimlerini yönünden yapılacak araştırmaları için laboratuvar işlevi görmek,
11-İçlerinde bulunan tarihsel ve kültürel anıtları doğanın yıpratıcı etkilerine karşı
korumak
İstanbul korularının oluşturduğu orman ekosistemlerinde kendiliğinden ortaya çıkan bu
fayda ve fonksiyonlar koruların her birisinde ve keza aynı korunun her yerinde aynı öneme sahip
değildir. Örneğin toprak koruma fonksiyonu Harem Korusunun bütününde birincil fonksiyon
olmasına karşın Florya Atatürk Ormanı’nda hiç bir anlam ifade etmemektedir. Keza, estetik
açıdan vazgeçilemez siluetler de esas itibariyle Boğaziçi öngörünümde yer alan sırt ve
tepelerdeki korular ve ana karayollarına görüntü veren korular için söz konusudur.
Yukarıda 11 madde halinde sıralanan bu fayda ve fonksiyonların öne çıktığı alanları
planlama tekniği yönünden üç ayrı grupta ele almak ve bunları aşağıda olduğu gibi
sınıflandırmak gerekmektedir :
1-Kendisinden koruma fonksiyonu beklenen alanlar. Bu alanlar, koru alanları içindeki
tarihi köşk ve konaklar başta olmak üzere yakın civardaki yerleşim alanlarını ve yolları çeşitli
doğal olaylara karşı koruyan alanlardır. Yukarıdaki fonksiyonlardan 4, 5, 6, 7 8 ve 11.
maddelerde belirtilen fonksiyonlar bu grup içine girmektedir. Bulunduğu konumda
kendisinden beklenen işlevlere bağlı olarak alanları; Toprak Koruma, Su Koruma, Temiz
Havayı Koruma, Ġklim Koruma ve Çevre Koruma alanı gibi özel adlar altında göstermek
de mümkündür.
2-Bizatihi kendileri korunmaya muhtaç alanlar. Bilimsel, kültürel ve doğal çevre
açısından bizatihi kendileri korunmaya muhtaç olan ve çeşitli amaçlarla bozulmadan gelecek
kuşaklara bırakılması gereken alanlar bu gruba girmektedir. Korular içindeki anıtsal nitelikli
ağaçlar, relikt ve endemik türlerin yaygın olduğu alanlar, doğal SİT alanları, estetik siluetler
ve mozaikler (yukarıda sıralanan fonksiyonlardan 1. ve 9. madde kapsamında olanlar) bu
gruba girmektedir.
3-ÇeĢitli Toplum Aktivitelerine tahsis edilen alanlar . Rekreasyon ve toplum sağlığına
tahsis edilen alanlar ile, eğitim ve kültürel amaçlı aktivitelere tahsis edilen alanlar bu grup
içindedir. Yukarıdaki fonksiyonlardan 3, 9 ve 10. maddelerde belirtilen fonksiyonlar bu gruba
dahildir.
3. PLAN ÜNĠTELERĠNDE KONUMSAL FONKSĠYONLARIN BELĠRLENMESĠ
VE HARĠTALANMASI
İstanbul korularında işletme amacı olarak (birincil fonksiyon) dikkate alınması
arzulanan fonksiyonel alanların ilgili ünitenin neresinde yer aldığını ortaya koyabilmek için,
öncelikle bu fonksiyonların sözkonusu olacağı alanları harita üzerinde ayırmak gerekir.
İstanbul korularında bu ayırım için plan ünitesinin her bir yöresi bölmeler itibariyle ayrıntılı
biçimde incelenmiş ve ele alınan her bölmede hangi konumsal fonksiyon veya fonksiyon
gruplarının işletme amacı olacağı kararlaştırılmıştır. Birden fazla fonksiyonel amacın
sözkonusu olduğu yerlerde, bunlardan hangilerinin ana amaç, hangilerinin yan amaçlar
olacağı bölme ve bölmecikler itibariyle belirlenmiştir (ASAN ve Ark. 1998).
Bir anlamda korularda uygulanacak silvikültürel işlemlere de yön verecek bu
fonksiyonlardan bazılarının tüm koru alanında, bazılarının ise sadece belirli kesimlerde ön
plana çıktığı görülmektedir. Örneğin; koruların karbon bağlama yolu ile klimatik fonksiyon,
oksijen üretimi yolu ile toplum sağlığı fonksiyonu gibi fonksiyonel faydaları için plan
ünitelerinin tamamından yararlanılır. Rekreatif kullanım ya da erozyon kontrolü gibi
fonksiyonlar ise plan ünitelerinin belirli kesimlerinde ön plana çıkar.
İstanbul korularının fonksiyonel değerleri belirlenirken bu husus dikkate alınmış ve
koruların topluma sağladığı fayda ve fonksiyonların aşağıda açıklanan iki grupta ele alınması
uygun bulunmuştur:
3.1 Plan Ünitesi Bütününden Beklenen Fonksiyonlar
İstanbul korularının her birisinin bir bütün halinde kendi varlığı ile meydana getirdiği
bu fayda ve fonksiyonların başında karbon birikimi yoluyla sera etkisi ve klimatik fonksiyona
olan katkısı ile, oksijen üretimi ve kirli havayı süzme yoluyla toplum sağlığına yaptığı katkılar
gelmektedir. 12 adet korunun bu yönde yaptığı katkıların fonksiyonel değerleri “İstanbul
Korularının Karbon Depolama, Oksijen Üretme ve Toz Tutma Kapasitesinin Kestirilmesi”
adı ile hazırlanan bir başka bildiride açıklanmıştır. Bu nedenle, bu tebliğde bu konularda
herhangi bir bilgi verilmemiştir.
3.1.1 Sportif Etkinlikler ve Toplum Sağlığı
İstanbul korularında plan ünitelerinin bütününde toplum sağlığına yönelik olarak
yapılan sportif etkinliklerin başında doğa ve sağlık yürüyüşleri gelmektedir. Gerek yakın
civardan ve gerekse İstanbul’un değişik semtlerinden gelen halk günün her saatinde, Harem
dışındaki hemen her koruda bu amaçla yürüyüş yapmaktadır.
Sportif amaçlı yürüyüşlerin insan sağlığı üzerindeki olumlu katkısının daha iyi
anlaşılması üzerine giderek yaygınlaşan bu spor türü, trafik stresi ve kirliliğinden uzak yaya
yolları ve yürüyüş parkurlarından ötürü, kent korularına olan bu yöndeki talebi her geçen gün
arttırmaktadır. Nitekim bu talebin baskısı iledir ki, Florya Atatürk Ormanı’nda olduğu gibi
kimi korularda sağlık ve sportif amaçlı turnuvalar dahi düzenlenmektedir.
Yürüyüş amacıyla plan üniteleri içinde halen mevcut yol ve patikalardan
yararlanılmaktadır. Bu yol ve patikaların miktarı mevcut talebi fazlası ile karşıladığı için plan
ünitelerinde bu amaca dönük ayrı bir düzenlemeye gerek duyulmamıştır.
Diğer taraftan; son yıllarda ünlü tatil yörelerine büyük gruplar halinde yapılan klasik
turizm aktivitelerinin doğal ve kültürel kaynaklar üzerindeki olumsuz etkilerinin yıkıcı
boyutlara ulaşmasıyla, turizmcilerin alternatif aktivite arayışlarına yöneldiği bilinmektedir.
Özellikle son yıllarda ortaya atılan sürdürülebilir kalkınma kavramının da etkisiyle turizm
aktivitelerinde “koruyarak yararlanma” düşüncesinin giderek ağırlık kazanması eko-turizm
ya da ekolojik turizm olarak tanımlanan yeni bir gezi ve eğlence anlayışını gündeme
getirmiştir. Değişik kaynaklarda yeşil turizm, doğa turizmi, yayla ve dağ turizmi olarak da
ifade edilen bu turizm biçimi, Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN) tarafından
“Eğlenmeyi, doğayı ve kültürel kaynakları anlayarak korumayı destekleyen bilinçli kişi ve
grupların bozulmamış doğal alanlara yaptığı geziler ” biçiminde tanımlanmaktadır. Bu
tanımın içeriğinden de anlaşılacağı üzere ekoturizm kavramı; klasik kitle turizminden farklı
olarak, doğal çevre ve kültürün önemini kavrayıp onu korumayı ilke edinen az sayıdaki
bilinçli kişilerden oluşan küçük grupların yasal güvence ile koruma altına alınan özgün ve
bozulmamış doğal alanlara yaptığı ziyaretleri kapsamaktadır. Bu turizmi diğerlerinden ayıran
en belirgin özellik, katılımcıların doğaya ve otantik kültüre saygılı olması ve gezi
programlarının sadece korunan alanları kapsamasıdır. İşte İstanbul koruları sahip oldukları
doğal ve kültürel değerlerden ötürü pek yakın gelecekte asıl bu tür gezi ve ziyaretler için ilgi
odağı olmaya aday görünmektedir.
3.2 Plan Ünitesinin Belirli Bölümlerinde Öne Çıkan Fonksiyonlar
Kent korularında sadece belirli alanlarda öne çıkan fonksiyonel değerler, konumsal
fonksiyon haritaları yardımı ile belirlenmiştir. Bu amaçla plan ünitesinin her bir yöresi bölme
ve bölmecikler itibariyle ayrıntılı olarak incelenmiş ve ele alınan her ünitede hangi
fonksiyonel değerin veya fonksiyonel değer gruplarının işletme amacı olacağı
kararlaştırılmıştır. Birden fazla amacın sözkonusu olduğu yerlerde, bunlardan hangilerinin ana
amaç, hangilerinin yan amaçlar olacağı bölme ve bölmecikler itibariyle belirlenmiştir.
Konumsal fonksiyon haritalarının düzenlenmesinde iç ayrım düzeni haritaları
kullanılmıştır. Bu haritada üzerinde ağaç ve ağaççık olmayan tüm açık alanlar sarı, bodur çalı
ve kısa boylu ağaççıklarla kaplı alanlar açık kahve, boylu ve görkemli ağaçlık alanların
tamamı açık yeşil ile boyanmıştır. Altlık harita bu şekilde hazırlandıktan sonra fonksiyonel
alanların belirlenmesine geçilmiştir. Fonksiyon haritaları düzenlenirken önce her bir
fonksiyon diğerlerinden bağımsız olarak düşünülmek suretiyle plan ünitesi içinde ilgili
fonksiyonun öne çıktığı alanlar harita üzerinde işaretlenmiştir. Daha sonra tüm fonksiyon
haritaları çakıştırılmak suretiyle de nihai harita elde edilmiştir (ASAN ve Ark. 1996).
Konumsal fonksiyonların nasıl belirlendiği ve bu amaçla hangi parametrelerden
yararlanıldığı aşağıda kesimlerde açıklanmıştır.
3.2.1 Toprak Koruma ve Erozyon Kontrolü Fonksiyonu
İstanbul koruları halen yoğun bitki örtüsü ile kaplı oldukları için, koru alanlarında
yoğun toprak taşınması ile karşılaşılmamaktadır. Örneğin arazi eğiminin yer yer çok dik
olduğu Harem, Çubuklu-Hıdiv, Küçük Çamlıca ve Hacıosman korularında orta ve şiddetli
erozyon delili sayılan oyuntu ve birikintilere rastlanmamıştır. Ancak, gerek yüksek arazi
eğimi ve gerekse toprağın kumlu ve kaba tekstürlü yapısı, bitki örtüsünün gevşetilmesi veya
tahribi halinde önemli toprak kayıplarının olacağını göstermektedir. Bu nedenle, koru
alanlarında toprak koruma ve erozyon kontrol fonksiyonu öne çıkan alanların belirlenmesinde
görünen fiili erozyon değil, gizli risk taşıyan alanların ayrılmasına çalışılmıştır.
Plan ünitesinde arazi eğiminin % 30 u geçtiği alamlar erozyon ve toprak koruma
fonksiyonunun ağır bastığı alanlar olarak ele alınmıştır. Bu amaçla plan ünitesinin, bilgisayar
ortamında hazırlanan topografik modelleri üzerinde eğim grupları oluşturulmuştur.
Çizelge 1: Erozyon riskinin eğim grubuna göre değişimi
Eğim Grupları % Risk Grubu Açıklama
0,00-30,00 III Hafif Erozyon
31,00-60,00 II Orta Erozyon
61,00 ve daha fazla I Şiddetli Erozyon
I. gruba giren alanlar; erozyon duyarlılığına çok yüksek olduğu alanlardır Bu gruba giren
alanlarda taşınabilir toprak miktarı en çoktur.
II. Gruba giren alanlar; erozyon duyarlılığına orta şiddette olduğu alanlardır.
III. Grup alanlar; erozyon tehlikesinin hiç bulunmadığı alanlardır.
Fonksiyon haritasında sadece I ve II gruba giren alanların belirlenmesiyle
yetinilmiştir. Bu alanlar fonksiyon haritasında kırmızı ve mavi ile sınırlandırılmış ve I. gruba
giren alanlar dik kırmızı çizgi; II. gruba giren alanlar ise dik mavi çizgi ile taranmıştır.
İstanbul korularında toprak koruma fonksiyonu ağır basan (ana fonksiyon olan) alanlar
Başta Harem (Tamamı) olmak üzere Hacıosman, Emirgan, Yıldız, Beykoz, Çubuklu-Hıdiv,
Küçük Çamlıca, Osmangazi ve Fethipaşa korularında mevcuttur. Florya Atatürk Ormanı ve
Gülhane korularında ise erozyon riski sıfırdır.
3.2.2 Su Koruma ve Hidrolojik Fonksiyon
Plan ünitelerindeki havuz ve göletlerin yer aldığı küçük havzacıklar ile su
kaynaklarının bulunduğu alanlar su koruma ve hidrolojik fonksiyona ayrılmıştır. Böyle
alanlar topoğrafik harita üzerine çakıştırılan bitkisel konum haritası üzerinde mavi renk ile
sınırlandırıldıktan sonra iç kısımları yine aynı renk ile taranmıştır. Bu tesislerin su
ekonomilerini düzenleyen havzacıklar birer minyatür su havzası gibi düşünülmüştür.
İstabnul korularında hidrolojik fonksiyon görecek alanlar Hacıosman, Emirgan,
Yıldız, Beykoz, Çubuklu-Hıdiv, Küçük Çamlıca ve Fethipaşa korularında mevcuttur.
3.2.3 Rekreatif Kullanım (Piknik) Alanları
Plan üniteleri içinde İstanbul halkının özellikle gün boyu devam eden yeme-içme ve
eğlenme biçiminde sürdürdükleri piknik amacıyla kullandıkları alanlardır. Bu aktiviteler plan
ünitelerinde özellikle seyrek ve kalın ağaçların bulunduğu düz ve az eğimli alanlarda
yapılmaktadır. Ağaçların sık, kısa ve ince olduğu, ölü ve diri örtünün yoğun bulunduğu ya da
arazi eğiminin sarp olduğu yerlerden kaçınılmaktadır.
Plan ünitesi korularda böyle alanlar fiili duruma bakılarak; yani halkın bu amaçla
halen yararlandığı alanları harita üzerine işaretlemek suretiyle belirlenmiştir. Koru alanları
kullanım yoğunluğuna göre zonlara ayrılmış ve halk ilgisinin en yoğun olduğu alanlar
rekreasyon fonksiyonuna ayrılmıştır (UZUN ve ark. 2002).
3.2.4 Görsel Etki ve Estetik Fonksiyon
Estetik ya da görsel etki; ormancılık literatüründe genel olarak “Manzara Kalitesi”,
“Görülebilir-Farkedilebilir Kalite”, “Doğal Kalite” veya “Görsel Kalite” vb gibi teknik
terimler ile ifade edilmektedir (GÜL 1998). Ormanların ve kent içi yesil alanların estetik
değerlerinin ölçülmesinde en önemli araçlardan birisi olarak kabul edilen görsel kalite, önce
tercihlerin sayısal olarak belirlenmesi ve sonra da modellenmesi olmak üzere iki aşamalı bir
çalışma ile ölçülebilmektedir. Birinci aşamada plan üniteleri içindeki meşcerelerde değişik
büyüklükte örnek alanlar seçilerek, buralarda ağaç türleri ve karışım oranlarına, meşcere orta
çapına, boyuna, ağaç sayılarına ve bu sayıların çap ve boy basamaklarına dağılımlarına,
meşcere sıklığına, kapalılığına, böcek ve mantar arazlarına vb gibi özelliklere bakılarak, ilgili
meşcerenin yapı ve kuruluşuna ilişkin parametrik ayrıcalıklar ortaya konmaktadır. Daha sonra
bu örnek alanların her birisinde 3-5 sayıda fotoğraf çekilerek ziyaretçilere gösterilmekte ve
puan verilmesi istenmektedir. Verilen puanlar meşcere parametreleri ile ilişkilendirilerek,
sayısal sonuçlar elde edilmektedir .
Görsel kalite araştırmalarını topluca değerlendiren Gül (1998), devrik ve kesik
ağaçların mevcudiyeti, böcek ve mantar arazlarının fazlalığı, meşcere boyunun kısa, orta
çapının küçük, dikili kuruların fazla olması halinde görsel kalitenin azaldığını belirtmektedir.
İstanbul korularında görsel etkisi ve estetik fonksiyonun ön plana çıktığı alanlar, tepe
ve sırtlarda bulunan görkemli ağaç gruplarının bir arada oluşturduğu silüetlerin mevcudiyetine
ve değişik ağaç türlerden oluşan saf ve karışık grupların yamaçlarda yarattığı mozaiklerin sayı
ve büyüklüğüne bakılarak uzak (silüet ve mozaik) ve yakın (Seyir noktaları ve yol kenarları)
planlar için ayrı ayrı belirlenmiştir. Bu amaçla aşağıda ayrıntıları açıklanan yöntem
uygulanmıştır.
3.2.4.1 Silüet Etkisine Sahip Alanların Belirlenmesi
1-ER-Mapper programı ile plan ünitelerine ait 1/5000’lik orto-fotolar, geometrik dönüşüm
yapılarak UTM koordinat sisteminde tanımlanmıştır. Daha sonra orto-fotolar üzerindeki
eşyükselti eğrileri her 5 metrede bir sayısallaştırılarak her bir plan ünitesinin sayısal arazi
modelleri (Digital Elevation Model) elde edilmiştir. Aynı biçimde NETCAD programı
kullanılarak düzenlenen bitkisel konum haritaları da aynı koordinat sistemine oturtulmuştur.
2-ER-Mapper programı ile üzerine orto-foto giydirilerek oluşturulan 3 boyutlu (3D) arazi
modeline, bilgisayar ortamında hem deniz seviyesinden ve hem de ana karayollarının değişik
noktalarından farklı açılarla bakarak, kent korularının özellikle İstanbul Boğazından ve ana
karayollarından bakıldığında hangi tepe ve sırtlarda siluet etkisi bıraktığı araştırılmıştır (Şekil
1).
ġekil 1. Üzerine Orto-foto Giydirilmiş Sayısal Arazi Modeli ve Siluet Etkisine Sahip
Alanlar, Çubuklu-Hidiv Korusu.
3-Daha sonra arazi modeli üzerine bitkisel konum haritası transfer edilerek, bir önceki
aşamaya göre siluet etkisine sahip olduğu anlaşılan tepe ve sırtlarda hangi ağaç ve ağaççık
topluluklarının bulunduğu, ve bu topluluklardaki çap / boy dağılımlarının hangi aralıkta
değiştiği belirlenmiştir.
4-Siluet etkisine sahip tepe ve sırtlardan, üzerinde halen kalın çaplı (30 cm ve daha kalın) ve
uzun boylu (12 m ve daha yukarı) ağaç grupları bulunanlar 1.derece siluet etkisine sahip
alanlar, üzerinde genç ağaçlar ya da ağaççık türleri bulanan alanlar ise 2. derece siluet
etkisine sahip alanlar olarak ayrılmıştır.
3.2.4.2 Mozaik Etkiye Sahip Alanların Belirlenmesi
1-Üzerine orto-foto giydirilmiş arazi modeline bilgisayar ortamında bakılarak, önce kent
korularının özellikle İstanbul Boğazından ve ana karayollarından bakıldığında görüş alanı
içinde kalan ön görünümdeki sırt ve yamaçları belirlenmiştir (Şekil 2).
ġekil 2. Üzerine Orto-foto Giydirilmiş Sayısal Arazi Modeli ve Mozaik Etkiye Sahip
Alanlar (Mavi taralı alanlar Birinci derece mozaik; Açık Mavi taralı alanlar 2. Derece mozaik;
Kırmızı taralı alanlar mozaik etkisinin olmadığı yerleri göstermektedir) Emirgan Korusu.
2- Daha sonra arazi modeli üzerine bitkisel konum haritası transfer edilerek, bir önceki
aşamaya göre öngörünüm alanı içinde kalan alanlar üzerindeki ağaç ve ağaççık
topluluklarının türü ve karışım oranları belirlenmiştir.
3-Öngörünüm alanlarında hem ağaç türü (yapraklı / ibreli ), hem de renk tonları itibariyle
karışık grup ve kümelerin bulunduğu alanlar 1. derece mozaik etkiye sahip alanlar; tamamı
yapraklı veya ibreli grup ve kümelerden oluşan alanlar ise 2. derecede mozaik etkiye sahip
alanlar biçiminde sınıflandırılmıştır.
3.2.4.3 Panaromik (Manzara Seyir) Noktalarının Belirlenmesi
Bulunduğu konumda geniş bir panaromaya sahip olan ve yol ve patika ile hemen
ulaşılabilecek durumda bulunan noktalar dinlenme ve manzara seyretme amacıyla bakacak
noktaları olarak belirlenmiştir. Bu noktaların seçiminde de yukarıda açıklanan prosedür
izlenmiştir. Plan ünitelerinde İstanbul Boğazı’na, Marmara Denizi’ne ve kent panaromasına
hakim konumda olan noktalar seçilerek, bu noktaların hakim oldukları peyzaj hem bilgisayar
ortamında ve hem de arazideki gerçek yerinde belirlenmiştir. Yapılan inceleme ve
değerlendirmede uygun bulunan yerlerin arazideki konumu fonksiyon haritasına
işaretlenmiştir.
3.2.4.4 Yol Kenarı Estetik ġeritlerin Belirlenmesi
Plan üniteleri içinde ve sınırlarında bulunan ana yolların her iki tarafında uzanan 25 m
genişliğindeki şeritler, görsel kaliteyi korumak ve arttırmak amacıyla estetik fonksiyona
ayrılmıştır.
3.2.5 Plan Ünitesi Koruda Fonksiyon Gruplarının Ayrılması ve Fonksiyon
Haritasının Düzenlenmesi
Amenajman planları; bir taraftan ilgili plan ünitesinin sağladığı fonksiyonel
değerlerden rasyonel ve sürekli biçimde yararlanmayı garantilerken, bir taraftan da bu
fonksiyonel değerleri topluma sunan ekosistemlerin biyolojik sürekliliğini, yani bakım ve
yenilenme sürecini düzenlemektedir. Silvikültürün sağladığı teknik olanaklar kullanılarak
gerçekleştirilen bu süreçte uygulanan teknikler, ekosistemin o bölümünden beklenen fayda ve
fonksiyonlar ile, halihazır durumdaki orman kuruluşuna göre değiştiğinden, plan ünitesinin
her noktasında söz konusu olan konumsal fonksiyon veya fonksiyon gruplarının belirlenmesi
gerekir. Orman Amenajmanı pratiğinde bu işlem; düzenleme biçimleri bir önceki kesimde
açıklanan fonksiyon haritalarını üst üste çakıştırmak suretiyle elde edilen birleşik haritada
aynı fonksiyon ve / veya fonksiyon gruplarına giren alanları bir araya getirmek suretiyle
gerçekleştirilir (Şekil 3). Bilindiği üzere Orman Amenajmanı pratiğinde bu işlem; “İşletme
sınıflarının fonksiyonel olarak ayırımı” biçiminde ifade edilmektedir (ASAN 1999).
Uygulanacak silvikültürel işlem ana fonksiyona göre değiştiği için, birden fazla fonksiyona
sahip alanlarda hangi fonksiyonun birincil, hangilerinin ikincil olduğunun belirtilmesi
gerekmektedir (MISIR 2001).
İstanbul korularında fonksiyon gruplarının ayrılması, standart planlarda uygulanan
prosedür izlenerek gerçekleştirilmiştir.
ġekil. 3. Konumsal Fonksiyon Haritaları, Emirgan ve Çubuklu-Hidiv Korusu
ġekil 4. Sayısal Arazi Modeli Üzerine Giydirilmiş Hava Fotoğrafı, Bitkisel Konum
Haritası ve Konumsal Fonksiyon Haritası, Çubuklu-Hidiv Korusu.
4. SONUÇ VE ÖNERĠLER
İstanbul korularının toplum sunduğu hizmetlerin başında çevreyi güzelleştirerek doğal
peyzajın estetik etkisini arttırmak, sağladığı çeşitli olanaklarla spor ve eğlence etkinlikleri için
uygun bir ortam yaratmaktır. Ancak kimi koruların sarp yerlerinde erozyonu önleme ve
toprak koruma fonksiyonu daha hayati önem kazanmaktadır. Kent korularının planlanmasında
temel ilke, bir taraftan halkın beklentilerini karşılayacak faydalanma düzenini kurarken, bir
taraftan da bu koruların bir bütün halinde biyolojik sürdürülebirliğini garantileyecek teknik
önlemleri uygulatmaktır. Bir başka anlatımla, kent korularından faydalanmayı sürdürülebilir
ormancılık kavramı içinde düzenlemektir.
Beklenen fayda ve fonksiyonların çok, kaynağın kısıtlı olması halinde rasyonel
kullanım planı ancak fonksiyonel planlama yaklaşımı ile gerçekleşebilmektedir. Bu nedenle,
İstanbul korularının planlanması da bu sisteme uygun olarak gerçekleştirilmiştir. Plan konusu
kaynağın son derece hassas ve kıymetli olmasından ötürü, hem envanteri ve hem de
planlanması ünite tipi bazında gerçekleştirilmiştir.
Gerek konumsal fonksiyon haritaları, gerekse diğer tematik haritaların tamamı
bilgisayar ortamında hazırlanmıştır. Diğer taraftan, koruların her birisinin karbon birikimine
ve oksijen üretimine katkısı ayrıca hesaplanmıştır. Rio sözleşmesi ve Helsinki süreci, orman
kaynaklarının bu yönde izlenmesini gerekli görmektedir. Burada verilen hesaplama
yönteminde tamamen amenajman heyetlerinin topladığı bilgiler kullanılmaktadır. Standart
planlardaki 15 Nolu tablo bilgileri, burada verilenden daha ayrıntılı hesaplamalara izin
verecek niteliktedir. Bu tablo hazırlandıktan sonra bir saati aşmayacak bir mesai ile hem
oksijen üretimi ve hem de karbon birikimi kolayca hesaplanabilmektedir. Bu tür bilgilerin
amenajman planlarının standardını ne denli yükselteceği, her türlü açıklamadan varestedir.
YARALANILAN KAYNAKLAR
ASAN, Ü. ; YEŞİL, A. ; DESTAN, S. 1996. A New Approach On The Rational Utilisation of
the Forest Resources in Turkey. Second Balkan Scientific Conference on Study, Conservation
and Utilisation of Forest Resources, Proceedings. pp. 110-115
ASAN, Ü. ; YEŞİL, A. ; DESTAN, S. 1998 : Multi Benefical Forest Use And Functional
Planning. Bulgarian Forest Science, No ½, pp.121-130
ASAN, Ü. 1999 : Orman Fonksiyonlarının Haritalanması ve İşletme Sınıfı Ayrımı. İ.Ü.
Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, Sayı 1,2,3,4, s. 19-29.
GÜL, A.U. 1998 : Ormancılıkta Görsel Kalite Kavramı. KTÜ Orman Fakültesi Yayınları,
Seminer Serisi No 5, pp.90-96.
MISIR, M. 2001 : Coğrafi Bilgi Sistemleri ve Amaç programlama Yöntemiyle Çok Amaçlı
Model Amenajman Planının Düzenlenmesi (Ormanüstü Planlama Birimi Örneği). KTÜ Fen
Bilimleri Enstitüsünde yapılan Doktora Tezi. 142 sayfa, Basılmamıştır.
UZUN, A. ; YEŞİL, A. ; ÖZSULE, Z. 2002 : The Planning of User Flows in Istanbul Groves
for Sustainability in Natural Structure. International Conference on Monitoring and
Management of Visitor Flows in Recreational and Protected Areas. Jaurary 30, February 02,
2002, Vienna, Austria.
Prof Dr. Kadir ERDİN
Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı
Evcimen Hocam,
Gücümü aşan bir görevle karşınızda olmaktan mutluyum. Evcimen
Hoca hakkında konuşmak çok zor ve hele yaşamının bir bölümünü
bilen benim için daha da güç. Ancak kendisine olan saygım bana bu
gücü veriyor sanırım. Bu güç ve bulmakta çok zorlandığım sözcüklerle
Evcimen Hocam hakkında bir şeyler söylemek istiyorum.
Önce öğrencisiydim, meslektaşı oldum, aynı çatı altında ortak duygu
ve değer yargılarını paylaşmam, beni Evcimen Hocama çok
yaklaştırdı. Bekir Sıtkı Evcimen Hocamı yakından tanıma
mutluluğunu yakaladım. Kısa zamanda benim bir bilim adamı
modelim oluşmuştu kafamda. Evcimen Hocam gibi olmak istiyordum.
Nezaketin en yücesi, insan sevgisinin en dolusu, bilimsel titizliğin en
duyarlısı, mütevazılığın en görkemlisine sahipti Evcimen Hocam.
Evcimen Hocamın unutulmaz tavır ve değerlendirmeleri beni
etkilediği kadar çevresinde de aynı yankıyı bulmuştu ve oluşturuyordu
ki, onun bir sonucu olarak “Bekir Baba” olarak tanımlanıyordu. Çok
geçmeden oğlu sevgili Turgut ile arkadaşlığımız oluştu. Turgut
Evcimen Hocamın bir modeli idi. Turgut’un gözü ve kafasıyla bir kez
daha tanıdım Evcimen Hocamı. Evlat babanın her an fotoğrafını çekip
saklayan biri. Çekilen fotoğrafların değerlendirmesini yapıyorduk.
Her geçen dakika benim için çok büyük kazanımdı, yaşama bakışım
ve anlayışım değişiyordu. Diğer çocuklarını (Füsun - Filiz) tanıdıkça
çok güçlü bir karakterin ne olduğunu anlıyordum.
Bana Evcimen Hocam ile anılarımı dile getirme fırsatı veren, böylesi
anlamlı bir ortam hazırlayanlara sonsuz teşekkürlerimi sunarken,
Hocamın anısı önünde saygıyla eğiliyor, evlatlarına ve siz yakın
dostlarına, sevdiklerine saygılarımı sunuyorum.
ORMANCILIKTA UZAKTAN ALGILAMA
(REMOTE SENSİNG)
Prof. Dr. Kadir ERDİN
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Ölçme Bilgisi ve Kadastro Anabilim Dalı
80895 Bahçeköy/ İstanbul, Tel: 0212 226 11 00 Fax: 0212 226 11 13
email: [email protected]
Kısa Özet
İnsan yaşamının ilk gününden günümüze çevreyi tanıma, değerlendirme ve
yararlanma amacıyla algılamak konumunda olmuştur. İnsanın çevreyi (yeryüzü ve yeryüzeyi
objeleri - uzayı) algılamakta yararlandığı ilk algılama aygıtı onun doğal yapısında bulunan
göz olmuştur. Bir doğal algılama sistemi olan gözün yapısından ve algılama şeklinden
yararlanarak, tüm bilimsel alanlarda yaşanan gelişmelerin bir bileşkesi sonucu yapay algılama
sistemleri üretilmiştir. Bugün yeryüzeyi, yeryüzeyi objeleri , atmosfer ve diğer gezegenler
hakkında güvenilir bilgiler elde etme amacıyla uzaktan algılama sistemlerinde başdöndürücü
bir noktaya ulaşılmıştır. Burada genelde uzaktan algılamanın tarihsel gelişimini ele alınarak
uzmanlık alanımız olan orman mühendisliği alanındaki tarihsel gelişme ve ulaşılan nokta
üzerinde yoğunlaşılacaktır.
Uzaktan Algılama (Remote Sensing)
İnsan her canlı gibi cevreye uyum sağlamak onu tanımak, değerlendirmek ve yararlanmak
amacıyla sürekli algılama konumunda olmuştur. İnsan tüm duyu organlarıyla çevreyi algılarken,
en önde görme duyusuyla yani gözleriyle objelere dokunmadan onlar hakkında güvenilir bilgiler
elde etmeye başlamıştır. Böylece ilk doğal algılama olayı gerçekleşirken, ileride geliştirilecek
olan yapay algılama sistem ve aygıtlarının da temel çıkış noktası olmuştur.
İnsanlık tarihi ilerledikçe yaşam ortamının sadece görme yoluyla algılanması yerine
görülen çevrenin kalıcı biçimde plana yani bir altlığa aktarma gereksinimi oluşmuştur. Farklı
bilim alanlarında yaşanan gelişmeler sonrası tüm gelişmelerin bir bileşkesi doğrultusunda ölçme
teknikleri geliştirilmiştir. Önceleri yorucu, pahalı ve bir grup çalışması olarak gerçekleştirilen
yersel ölçme ve altlık üretme çalışmaları zamanla insanların beklentilerini karşılayamaz olmuştur.
Zira ölçme teknikleriyle herhangi bir yeryüzeyi parçası bir düzleme indirgenmekte dolayısıyla
üçüncü boyut yok olmaktaydı. Kaldı ki ölçülerek plana bağlanan ayrıntılar çeşitli özel işaretlerle
anlamlandırılıyordu. Dolayısıyla yersel ölçme teknikleriyle ulaşılan son noktada herhangi bir
alanın (yeryüzü parçasının) ayrıntıları seçilerek ve gerekli duyarlılıkla ölçülerek altlığa
geçiriliyordu. Ancak konu çalışanları, herhangi yeryüzeyi kesimini gözleriyle algıladıkları gibi
görebilecekleri bir altlığa ulaşmaya hayal ediyorlardı. Doğal olarak buraki beklenti ve özlemin
özünü hiçbir ayrıntı kaybına uğratılmaması ve konum doğruluğudur.
Tüm beklentilerin başarıyla hayata geçirilmesi zaman almış ve farklı uzmanlık alanlarında
ki birbirini bütünleyen gelişmelerin bir bileşkesi sonucu ilginç noktalara ulaşılmıştır.
Matemetik : İzdüşüm ilkelerini çözülmüş,
Kimya: Işığa duyarlı katman (fotografikk emülsiyon) bulunmuş
Fizik: Karanlık kutu deneyiminden optik sistemlere geçilmiş ve optik izdüşüm ilkeleri
çözümlenmiş
Yeryüzeyi ve yeryüzeyi objeleri hakkında güvenilir ve ölçülebilir (metrik) bilgiler elde
etme tekniklerinin ilk önemli adımı fotografın bulunmasıdır.1839 yılında Doguerre ve Nepce
tarafından fotografın bulunması çok önemli bir gelişme sayılırken fotografik izdüşüm ilkelerinin
ise 1759 yılında Lambert (Fransa) tarafından saptanmış olduğu unutulmamalıdır.
Böylece yeryüzeyini algılamakta yeni ufuklara sahip olan insanlık, doğal algılama olayını,
doğal algılama organı gözün bir benzer modeli yapay algılayıcı fotograf makinesiyle
gerçekleştirmeyi başarmıştır. Bu noktada fotografın ‘alım anında alım alanına ait tüm bilgileri
ölçülebilir biçimde yapısında bulunduran bir bilgi deposu’ şeklindeki bilimsel tanımı sanıyoruz ki
algılamanın boyutlarını tanımlamaya yetecektir.
Fotografın bulunması ve alımlarda kullanılan kameraların ve fotografik emülsiyonların
geliştirilmesi sonrası yeni bilim alanı olan fotogrametriye ilgiyi giderek artırmıştır. Önceleri salt
yer alımlarına yönelik algılama ve ölçme çalışmaları uzay araçlarının geliştirilmesi sonucu alım
kameralarının uzayda hareketli (insanlı, insansız) taşıyıcı platformlara (balon, zeplin, uçak)
yerleştirilerek yeryüzeyinin algılanması aşamasına geçilmiştir. Oysa bu noktaya gelinceye kadar
insanlar yeryüzeyini ve yeryüzeyi objelerini daha büyük boyutlarla algılayarak, görmek,
saptamak için ilginç yaklaşımlar denemişlerdir. Örneğin bazıları uçurmalara yerleştirdikleri alım
kameraları ile uzaktan algılama işlevini gerçekleştiriken, bazı konu çalışanları ise kuşların
vücutlarını taşıyıcı platform olarak kullanmayı tecih etmişlerdir.
Resim 1. Taşıyıcı Platform Olarak Posta Güvercini Ve Alınan Hava Fotografı (Fransa)
Günümüzde Uzaktan Algılama
İnsanlığın yeryüzeyini uzaktan algılama istemleri ve beklentileri tüm bilim alanlarında
yaşanan gelişmelerin bir bileşkesi sonucu bugün hayretle izlenen noktaya ulaşmıştır. Uzaktan
algılama çalışmaları günümüzde salt yeryüzeyi objeleri ile sınırlı kalmayıp atmosferin ve
özellikle diğer gezegenlerin izlenmesi içinde programlar geliştirilmiştir.
Elektronik ve özellikle uzay çalışmalarının sonucu gerçekleştirilen insanlı, insansız
uydulara yerleştirilen algılama sistemleri, alışılmış geleneksel algılama yöntemleri olan
fotografik alımlar yerine manyetik kayıtlar biçimine dönüşmüştür. 1960’lı yıllarda başlayan uydu
programlarıyla yeryüzeyi geniş boyutlarda algılanmış, 1970’li yıllarda ise uydu programları
geliştirilerek beklentilerin daha duyarlı ve güvenli karşılanması gerçekleştirilmiştir.
Özellikle son yıllarda gerçekleştirilen uydu programlarında, uydulara yerleştirilen
algılayıcılar aracılığı ile yeryüzeyine yönelik algılama işlevlerinde 1m duyarlılığa ulaşmıştır
(Ikonos-2,1999). Uydu programları konusunda çok geniş bilgiye ulaşmak olanaklı olduğundan
burada ayrıca yer verilmeyecektir.
Ormancılıkta Uzaktan Algılama
Yeryüzeyinin büyük bir bölümünde yayılış gösteren orman alanlarında mesleki
etkinliklerini sürdüren orman mühendisleri ormanı çevresi ile birlikte algılamak durumundadır.
Bu nedenle yeryüzeyi ve objelerine yönelik bilgi toplama, bilgileri belgelendirime çalışmalarında
tarih boyunca orman mühendisleri önde olma şansını yakalmışlardır. Zira herhangi bir doğal
alandan yararlanmanın yolu öncelikle sağlıklı ve güncel veriler içeren bir altlığa dayanır. Tüm
mühendislik çalışmalarında güncel ve geleceğe yönelik planlamalar sağlıklı,duyarlı, bilgi zengini
altlıklar üzerinde gerçekleştirilir.
Uzaktan algılama konusunda yaşanan gelişmeleri yakından izleyenler ormancı teknik
elemanlar ve akademisyenler ilk yapay algılama ürünü olan fotografın bulunması (1839)
tarihinden 48 yıl, balondan ilk hava fotografı alımının gerçekleştirildiği (Tournachon 1858)
tarihinden 29 sene sonra hava fotograflarından ormancılık çalışmalarında yararlanma çalışmaları
başlamıştır. Bu etkinliklerin bizce en önemlisi 1890 yılında Prag Yüksek Teknik Okulu’da
düzenlenen ‘ormancılık fotogrametrisi kursu’ dur. Tarih boyunca uzaktan algılamada yaşanan
gelişmeleri çok yakından izleyen ormancılık çalışanları, son yıllara bakıldığında yine uzaktan
algılama verilerinin en yoğun biçimde kullanan meslek grubu olmuştur.
Ülkemizde uzaktan algılamanın ilgi çekmesi maalesef 1925 yılına kadar geçikmiştir.
Ancak bu noktada ormancılık çalışmalarının, ülke genel yaklaşımından önce olaya sahip çıktığını
görüyoruz. Ormancılık konusunda hava fotograflarının kullanılmasına yönelik ilk yaklaşım Esat
Muhlis (1924)’e aittir. Ülkemizde önceleri sadece yersel fotogrametri uygulamalarıyla başlayan
çalışmalar 1937 yılında hava fotogrametrisine geçişle devam etmiş ve bu yöntemle 1968 yılına
kadar ülkemizin tümünün 1/25000 ölçekli topografik haritaları tanımlanmıştır. Ormancılık
alanında uzaktan algılama çalışmaları 1958 yılında esaslı bir şekilde sokulmuş ve 1960 yılından
sonra orman kadastrosu ve amenajman çalışmalarında yaygın biçimde hayata geçirilmiştir.
Şekil 1. Fotogrametrinin Dünyada, Dünya Ormancılığında, Ülkemizde ve Ülkemiz
Ormancılığında Tarihsel Gelişimi
Dünyada ve ülkemizde yaşanan gelişmelerin akademik anlamda izlenmesi ve derslere
konu edilmesi yine ormancılık alanında başlamıştır. Yeryüzeyinin geniş alanlarında çalışmak ve
sürekli gözlem yapma durumunda kalan diğer mühendisler gibi orman mühendisleride çalışma
alanlarına ait tüm verileri ölçüp bir altlığa taşıma gereksinimi duymuşlardır. Dünyadaki
gelişmelerin paralelinde önce yersel ölçmeler ile başlayan altlık üretme çalışmaları ki bu konuda
bilgiler İÜ. Orman Fakültesi’nde geodezi derslerinde veriliyordu. Ancak yersel çalışmaların
yorucu, pahalı ve zaman alıcı olması en önemlisi bilgi depolama açısından yetersizliği zamanla
uzaktan algılamanın ilk ürünü fotografların (özellikle hava fotograflarının) devreye sokulmasını
zorunlu hale getirmiştir. İÜ. Orman Fakültesi’nde geodezi dersleri içinde bir bölüm olarak verilen
fotogrametri dersleriyle verilen bilgiler, 1961 yılından sonra ayrı bir ders olarak Fotogrametri
dersi adı altında verilmeye başladı. Ancak salt metrik fotografların ölçülmesi ilkelerini kapsayan
dersin gelişmeleri izlemeye yetmemesi 1979 yılında Fotoyorumlama (Uzaktan Algılama) adı
altında yeni bir ders açılmıştır. Dersin kapsamında orman mühendisliği alanında gerekli temel
bilgiler verilerek uydulardan alınan verilerin değerlendirilmesi teknikleri veriliyordu. Özellikle
bilgisayar teknolojisindeki gelişmeler ve çok amaçlı yazılımlar bizlerin önüne yeni yaklaşımlar
koyuyordu, yani bugüne kadar hangi yöntemle olursa olsun üretiğimiz altlıklardaki bilgilerin
güncelleştirilmesi olanakları oluşuyordu. 80’li yıllardan sonra ‘bilgi sistemi’ tanımını artan bir
hızla yayılmaya başladı.
Bilgi sistemi hangi uzmanlık alanında olursa olsun ve hangi yöntemle (yersel,
fotogrametrik, uydu verileri) toplanırsa toplansın tüm güncel bilgilerin depolanması ve
ilişkilendirilmesi anlamında yapılan çalışmalardır. Artık altlıklar tümüyle bilgisayar ortamında
üretilir ve çok amaçlı kullanıma yönelik, güncelleştirilebilir olmuştur. Bu noktada anabilim
dalımızca yapılan akademik çalışmaların yönü bilgi sistemleri alanına kaydırılmıştır. Orman
alanlarına ait tüm bilgileri içeren altlıkların elde edilmesi şeklinde anlaşılan çalışmaların, aslında
tamamen farklı içerikte olduğu zamanla anlaşılmaya başlamıştır. Bizim için bu noktada önemli
olan başlangıçtan beri orman alanlarına yönelik saptamaya altlığa taşımaya çalıştığımız alansal ve
yapısal bilgilerin bilgisayar ortamında elde edilmesinden daha önemlisi sözkonusu bilgilerin
ilişkisel veri tabanı içinde ortak bir koordinat sisteminde ilişkilendirilmesidir. Uluslararası GIS
(Geographic Information System), ulusal CIS (Cografi Bilgi Sistemi) olarak tanımlanan çalışma
1838
1887
1925
1958
Dünya Ftgr.
Gelişi
Dünya
Orm.
Türk.
Ftgr.
Türk Orm.
Ftgr.
1924
alanında yapılan çalışmalar ile birimimiz akademik kadro hemde uygulamaya yönelik sorunların
çözümü açısından onur duyulacak bir mesafe katetmiştir. Konuya giderek artan ilgi sonucu bir
çok akademisyenin de bu doğrultuda araştırmalar yapmaya yönelmesi sevindiricidir. Ancak
unutulmamalıdırki bu alanda çalışmaların en önemli sorunu terminoloji, anlayış ve yaklaşım
farklılıklarıdır. Bu sorunların çözümü gelişmelere hız katacaktır kanısındayız.
Şekil 2. Ölçme Bilgisi ve Kadastro Anabilim Dalı Ders Akış Diyagramı
KAYNAKLAR
AKÇA, A. 1980 : Hava Fotograflarının Ormancılıkta ve Özellikle Orman Kadastrosu İşlerinde
Kullanılması Olanakları, İÜ. Orman Fakültesi Yayını No:285, İstanbul
ERDİN, K. 1986 : Fotoyorumlama ve Uzaktan Algılama , İstanbul
ERDİN, K. 1992 : Fotogrametri , İstanbul
YERYÜZEYİNİN ÖLÇÜLMESİ
VE
BİLGİ TOPLAMA
Yersel Ölçme
Fotogrametrik
Yöntemler
Düşey Ölçme Yatay Ölçme Yersel
Fotogrametri
Hava
Fotogrametrisi
Fotoyorumlama
Remote Sensing
CIS Takometrik
Alım
ORMAN ĠġLETMELERĠNDE ALTYAPISAL HĠZMETLERĠN
SAYISALLAġTIRILMASINA ĠLĠġKĠN BĠR ÖRNEK 1
Prof. Dr. Fikret KAPUCU* Aydın KAHRİMAN
*
[email protected] 04623772846 [email protected] 04622558128
Uzay KARAHALİL* Sedat KELEŞ
*
ÖZET
Ormanların üretim işlevleri yanında aynı önemde altyapısal hizmetleri de
bulunmaktadır. Yürürlükteki orman amenajman yönetmeliği ve buna göre yapılan orman
amenajman planı, odun üretimi amacıyla işletilecek ormanların planlamasını esas almıştır.
Ormanların çok amaçlı işletilmesi söz konusu olduğunda amaçların önceliklerinin bilinmesi
gerekir. Araştırmaya konu orman alanı, Trabzon-Maçka Orman İşletmesi, Çatak Orman
İşletme Şefliği, “Fakülte Araştırma ve Uygulama Ormanı”nında yer almaktadır.
Çalışmamızın amacı; seçilen orman alanının odun üretimi ile birlikte altyapı
hizmetleri olarak değerlendirdiğimiz, ekolojik ve çevre işlevlerinden hangilerinin öncelikli
olduğunu belirlemektir. Bunun için Fayda-Değer Analizi yönteminden yararlanılmıştır
(Zangemeister 1970, Kapucu 1996, Saraçoğlu 1985 ve 2001).
Bu yöntem, istenildiği kadar olası sayıdaki (n 2) seçeneklerden oluşan değer
sistemin ilişkiye getirilerek değerlendirilmesidir. Yöntem, belirlenen seçeneklere ilişkin
ölçütlerin ağırlıklarına göre önemlilik sırasının belirlenmesine yardımcı olur.
Uygulanabilmesi için ormanın sunduğu hizmetlerin sayısal değerlerle kavranmış yada
sayısal değerlere dönüştürülmüş olması gerekmektedir. Bu amaçla, araştırma için ayrılan
orman alanının gördüğü hizmetlerin parasal değeri ortaya konmaya çalışılmıştır. Amaç-
Değer Matrisinde odun üretimi, toprak koruma, su koruma eğlenme-dinlenme, taşkın ve çığ
önleme seçenekleri için önem sıraları belirlenmiştir.
Çığ ve taşkın koruma alanlarının öncelikle, olası risk alanları belirlenmiş, daha sonra
da çığ ve taşkın önlemeye ilişkin yapı maliyetleri ikame değeri olarak alınmıştır. Mal
üretimi işlevinin belirlenmesinde orman ürünlerinin piyasa fiyatlarından, su koruma (temiz
su üretimi) değerinin hesaplanmasında ormanlık ve ağaçsız ormanlık alanlardan gelen
suyun arıtma maliyetlerinden, eğlenme-dinlenme değeri için de ziyaretçi sayısı ve
ziyaretçilerin katlandıkları masraflardan yararlanılmıştır.
1. GĠRĠġ
Gelecekte orman ürünleri miktarının ulaşacağı seviyenin bugünden bilinmesi, nüfusun
hızla çoğalmasıyla ormanlardan beklenen mal ve hizmet üretiminin artması gibi nedenler
uzun süreli ve çok amaçlı işletme planlamasını zorunlu kılmaktadır (KÖSE 1985).
Ormanların üretim işlevleri yanında aynı önemde altyapısal hizmetleri de
bulunmaktadır. Yürürlükteki orman amenajman yönetmeliği ve buna göre yapılan orman
amenajman planı, odun üretimi amacıyla işletilecek ormanların planlamasını esas almıştır.
Milli parklar ve koruma ormanı olarak ayırım yapılmış, ancak nasıl işletileceğine ilişkin
ayrıntılar verilmemiştir. Ormanların çok amaçlı işletilmesi söz konusu olduğunda amaçların
önceliklerinin bilinmesi gerekir (KAPUCU 1996).
Çalışmamızın amacı; seçilen orman alanının odun üretimi ve altyapı hizmetleri olarak
değerlendirdiğimiz, ekolojik ve çevre işlevlerinden hangilerinin öncelikli olduğunu
1 Kapucu tarafından verilen yüksek lisans dersinde ödev olarak gerçekleştirilmiş araştırmadır.
* K.T.Ü. Orman Fakültesi Orman Amenajman Anabilim Dalı
belirlemektir. Önceliklerin belirlenebilmesi için hizmetlerin sayısallaştırılmasına ve
değerlendirilmesine ilişkin yöntemler ortaya konulmaya çalışılmıştır.
2. MATERYAL
Araştırmaya konu orman alanı, Trabzon-Maçka Orman İşletmesi, Çatak Orman İşletme
Şefliği, “Fakülte Araştırma ve Uygulama Ormanı” içinde yer almaktadır. Araştırma ormanı
haritasının temini, bölmeciklerin eğimi, potansiyel taşkın ve çığ alanlarının belirlenmesinde
MISIR 2001’ın araştırmasından geniş ölçüde yararlanılmıştır. Araştırma ormanı içindeki ilk
16 bölmeye ait toprak derinliği, bakı, yamaç durumu gibi veriler ALTUN 1995’un yaptığı
arazi ölçümlerinden elde edilmiştir. Su üretim işlevinin belirlenmesinde kullanılan maliyetler
Trabzon belediyesi ve DSİ’den, eğlenme dinlenme, toprak koruma, taşkın önleme ve mal
üretim işlevi için Trabzon Orman Bölge Müdürlüğü’nden, çığ önleme işlevinde kullanılan
veriler ise Trabzon Meteoroloji Bölge Müdürlüğü’nden temin edilmiştir.
3. YÖNTEM
İşlevlerin hangilerinin öncelikli olduğunu belirlemek amacıyla Fayda-Değer Analizi
Yönteminden yararlanılmıştır. Fayda-Değer Analizi istenildiği kadar olası sayıdaki (n 2)
seçeneklerden oluşan değer sistemin ilişkiye getirilerek değerlendirilmesidir. Yöntem,
belirlenen seçeneklere ilişkin ölçütlerin ağırlıklarına göre önemlilik sırasının belirlenmesine
yardımcı olur (SARAÇOĞLU 1985).
Uygulanabilmesi için ormanın sunduğu hizmetlerin sayısal değerlerle kavranmış ya da
sayısal değerlere dönüştürülmüş olması gerekmektedir. Bu amaçla, araştırma için ayrılan
orman alanının gördüğü hizmetlerin parasal değeri ortaya konmaya çalışılmıştır. Amaç-Değer
Matrisinde odun üretimi, toprak koruma, su koruma eğlenme-dinlenme, taşkın ve çığ önleme
seçenekleri için önem sıraları belirlenmiştir.
Çığ ve taşkın koruma alanlarının öncelikle, olası risk alanları belirlenmiş, daha sonra da
çığ ve taşkın önlemeye ilişkin yapı maliyetleri ikâme değeri olarak alınmıştır. Mal üretimi
işlevinin belirlenmesinde orman ürünlerinin piyasa fiyatlarından, su koruma (temiz su
üretimi) değerinin hesaplanmasında ormanlık ve ağaçsız ormanlık alanlardan gelen suyun
arıtma maliyetlerinden, eğlenme-dinlenme değeri için de ziyaretçi sayısı ve ziyaretçilerin
katlandıkları masraflardan yararlanılmıştır.
3. 1. AraĢtırma Alanının Sunduğu Çığ Önleme ĠĢlevinin Belirlenmesi
Türkiye’de özellikle doksanlı yıllarda meydana gelen çığ olayları çok sayıda insanın
hayatını kaybetmesine ve önemli ekonomik kayıplara neden olmuştur. Bu durum çığ önleme
ve kontrol yöntemleri ile ilgili olarak yapılan çalışmaların önemini ortaya koymuştur. 1960-
1996 yılları arasında meydana gelen çığ olayları sonucu, Türkiye’de 798 kişi hayatını
Eğlenme-Dinlenme
Çığ Önleme
Ekolojik İşlevi
Üretim İşlevi
Orman
Şekil:1 “Fayda-Değer Analizi” İçin Amaç Sıradüzeni
Taşkın Önleme
Çığ Önleme
Toprak Koruma
Yapacak Üretimi
Yakacak Üretimi
Su Üretimi
Çevre İşlevi
Eğlenme-Dinlenme
kaybetmiştir. Çığ topoğrafik, jeomorfolojik, jeolojik, meteorolojik ve bitki örtüsü ile olan
doğrudan ilişkisi sebebiyle farklı etkilerle meydana gelen bir problemdir. Çığ, genellikle bitki
örtüsü olmayan engebeli, dağlık, ve eğimli arazilerde, vadi yamaçlarında tabakalar halinde
birikmiş olan kar kütlesinin iç ve/veya dış kuvvetlerin etkisi ile başlayan bir ilk hareket
sonucu, yamaçtan aşağıya doğru hızla kayması olarak tanımlanır. Sınıflandırma genellikle
fiziksel kriterlere dayanmaktadır. Karın yapısını belirten iki parametre vardır. Bunlar
yoğunluk ( ) ve kar tabakası sıcaklığıdır. Çığlar genel olarak;
a. Toz halinde olan çığlar (soğuk ve kuru, 100 kg/m3, T 0 C)
b. Nemli kar çığları ( 200 kg/m3, T=0 C)
c. Kütle çığları ( 200 kg/m3,T 0 C) olarak sınıflandırılabilir.
Çığdan kurtulma şansının oldukça düşük olması, meydana gelmesinin kontrol altında
tutmanın daha uygun olacağı görüşünü ön plana çıkarmaktadır. Çığ kontrolü, kar örtüsünün
bulunduğu yamaçtan vadiye kayarak inip can ve mal kaybına neden olmasını azaltmak veya
ortadan kaldırmak şeklinde tanımlanır. Çığdan korunma yöntemleri şu şekilde
sınıflandırılabilir. Korunma süresine göre; sürekli koruma: bu koruma, riski azaltmak için
bir yıldan daha uzun süreli kullanılacak koruma yapıları yardımıyla gerçekleştirilir ve geçici
koruma: bu koruma ise, riskin büyük olduğu zamanlarda kısa süreli (birkaç saatten birkaç
güne kadar) koruma sağlamayı amaçlar. Kısa vadeli çığ tahminleri bu gruba girer. Çığ ile
savaĢım bölgesine göre; pasif koruma: bu koruma biçimi, durma ve akış bölgelerindeki
mevcut yapıları koruma şeklindedir ve aktif koruma: bu koruma ise, çığın kopma
bölgesindeki kütle hareketlerini kontrol etmeye yöneliktir.
Değişik amaçlı ve değişik tipte çığ önleme yapıları vardır. Bu yapılar sürekli dolaylı ve
doğrudan korumada kullanılmaktadır. Bunlardan kimileri; engeller (Bariyerler), rüzgar
siperleri ve tutma ağları, yönlendirici yapılar (mahmuzlar), çığ yavaşlatma tepeleri, çığ
barajları’dır. Çığların oluştuğu yamaçlarda ve dağ tepelerinde orman oluşturularak, uzun
vadede çığ önlemek mümkündür. Özellikle kışın yaprağını dökmeyen ağaçlar, kar tanelerinin
büyük bir kısmını, dallarında tutmakta ve böylelikle arazi yüzeyinde birikerek kalın tabakalar
oluşmasını önlemektedirler.
Çığ önleme yapılarının boyutlandırılmasında en önemli konu meteorolojik koşulların
sürekli olarak elde edilmesi ve özellikle maksimum kar yüksekliklerinin bilinmesidir. Çünkü
yapıların planlanmasında başlıca etken ölçüt gösterge maksimum kar yüksekliğidir. Eldeki bu
değerler yardımı ile istatistiksel çalışmalar sonucunda koruma alanının amacına yönelik
olarak 50, 100, 250 yıllık oluşabilecek maksimum kar yükseklikleri elde edilir. Bu da
planlama için ana ölçüttür. Olası çığ eksenlerinin kesitleri çıkarılır ve bu kesitlerde hidrolik
ilkesi yardımı ile çığ debisi, hızı ve durma uzaklığı hesaplanır. Bu büyüklüklerden ve
maksimum kar yüksekliğinden yararlanarak çığ başlangıç (kopma) bölgesinden itibaren
engeller yerleştirilebilir (GÜRER 1995-KOÇYĠĞĠT 1997).
Araştırma alanında bulunan ormanların yerine getirdiği çığ önleme işlevini sayısal
olarak belirleyebilmek için, öncelikle potansiyel çığ alanları belirlenmiştir. Bunun için
sayısallaştırılmış harita kullanılarak Arcview yazılımı yardımıyla, eğimi %60’ın üzerinde ve
bakısı doğu, güneydoğu, güney, güneybatı ve batı olan sahalar seçilmiştir. Böylece toplam
yedi alan potansiyel çığ sahası olarak belirlenmiştir.
Bu alanlar içerisinde örnek bir saha seçilerek burada çığ önleme yapıları yapılmıştır.
Çığ önleme yapıları tesis edilirken alan çıplak, yani üzerinde bitki örtüsünün olmadığı
varsayılmıştır. Yapıların maliyetlerinden giderek bir hektar araziyi çığdan korumak için
katlanılan gider miktarı bulunmuştur. Böylece, hektar maliyeti ile potansiyel çığ alanı
çarpılarak toplam gider bulunmuştur.
Tablo:1 Potansiyel Çığ Alanlarının Dökümü
Saha
No
MeĢcere Tipi Alan
(ha.)
Saha
No
MeĢcere
Tipi
Alan
(ha.)
Saha
No
MeĢcere
Tipi
Alan
(ha.)
1 LKnc3 38 4 Z 3 6 ÇBKBt 36
2 KnLc3 29 LKnc3 13 ÇBKn 11
LKnc2 22 OT 40 Z 42
OT 12.5 KnLbc3 14 LKnc2 45
LKnKzGnbc2 123.5 ÇBKn 4.5 7 ÇBKBt 22
3 Z 3 ÇBL 8 Z 59.5
LKnKzGnbc2 41 5 Z 152 Lbc2 22
Kzc1 71.5 Lbc3 120 LKnc2 13
Lc2 15.5 LKnc2 40 LKnc3 1.5
ÇBL 1 KnLbc3 75 KnLbc3 6
Lc3 4 Lc2 15.5 Lc3 2
ÇBL 3
1.5 trilyon(Üç no’lu sahanın maliyeti)
1,5 trilyon/136 ha.=11 milyar (Bir hektar alanı çığdan koruma maliyeti)
11 milyar*1110 ha.=12.2 trilyon (Tüm ormanı çığdan koruma maliyeti)
11 milyar/50=220 milyon TL./ha./yıl
25*140*156 milyon=546 milyar TL.
546/50 yıl(tesis ömrü)=11 milyar TL./yıl
11 milyar/35 ha.=315 milyon TL./ha./yıl (Üst yamaç için)
34*140*156 milyon=743 milyar TL.
743/50 yıl(tesis ömrü)=15 milyar TL./yıl
15 milyar/70 ha.=215 milyon TL./ha./yıl (Orta yamaç için)
13*140*156 milyon=284 milyar TL.
284/50 yıl(tesis ömrü)=5.7 milyar TL./yıl
5.7 milyar/35 ha.=163 milyon TL./ha./yıl (Alt yamaç için)
3.2. AraĢtırma Alanının Gördüğü TaĢkın Önleme ĠĢlevinin Belirlenmesi
Taşkın, bir akarsu yatağındaki akışın hızla artması ve bu artış sonucunda yatak
civarında arazilere, taşınmazlara ve bu bölgede yaşayan insanlara zarar verebilir bir duruma
gelmesidir. Taşkın zararı, taşkın suyunun kazandığı kinetik enerji nedeni ile yaptığı fiziksel
yıkım ile gerek bu su kütlesinin gerekse taşıdığı materyali yığarak ve yerleşim alanlarında,
yol, fabrika, kanal ve benzeri yerlerde neden olduğu can ve mal kayıplarını tanımlar (BALCI-
ÖZTAN, 1987).
Araştırma alanının taşkın koruma işlevini sayısal olarak ortaya koymak amacıyla,
öncelikle araştırma alanı için potansiyel taşkın sahaları belirlenmiştir. Belirlenen 544 ha.’lık
bir adet taşkın sahası içinden geçen ana dere üzerinde eğimin yüksek olduğu ilk 2km. için
200m. ara ile 10, eğimin daha düşük olduğu sonraki 3 km. için 250 m. ara ile 12 adet taban
kuşağı yapımına karar verilmiştir.
Taban kuşakları, geniş tabanlı doğal yataklar içinde önceki yıllarda birikmiş sedimentin
oyularak dere ağzına taşınmasını önlemek ve bu materyali yerinde tutmak amacıyla yapıldığı
edildikleri gibi, makineli kazı ile yamuk kesit verilerek düzenlenmiş yukarı havzalarda
şevlerin ve tabanın oyulmasını önlemek için sağlanması planlanan sürükleme kuvvetinin
değerine bağlı olarak inşa edilen enine yapılardır.
Yapılan hesaplamalar sonucu bir adet taban kuşağının maliyeti 4.3 milyar TL.
bulunmuştur. Buna göre;
4.3 milyar*22=95 milyar TL. (Taşkın önleme maliyeti)
95 milyar/450 ha=210 milyon TL.
Taşkın Önleme
210 milyon/20 yıl(tesis ömrü)=11 milyon TL./ha./yıl
3.3. AraĢtırma Alanının Gördüğü Toprak Koruma ĠĢlevinin Belirlenmesi
Toprak koruma ormanı, kendi yetişme ortamı ile koruma bölgesindeki alanlarda, su ve
rüzgar erozyonunu, humusun savrulup gitmesini, toprak kaymasını önleyen ormandır.
Taşkın ve sel sularının oluşumunda etkili olan Nisan-Temmuz ve Ekim-Kasım
aylarındaki sağanak şeklinde yağmur ve dolunun sahip olduğu kinetik enerjiyi en aza
indirmesi, düşen yağmur damlalarının %20’ye yakın kısmını bünyesinde tutması, toprağın su
tutma kapasitesini artırması, ölü örtünün kendi ağırlığının dört katı kadar daha fazla su
tutması gibi yönleriyle çok tabakalı karışık ormanlar toprak koruma ve erozyonu önleme
ormanı olarak en uygun olanıdır. Yapraklı ve iğne yapraklı türlerin karışımıyla, toprak
koşulları iyileşir, ayrıca, değişik kök sistemine sahip türler bir araya gelerek, meşcere
dayanıklılığı artar ve ayrıca toprağın bütün katmanlarından yararlanıldığı için meşcerelerin
verimi de artar (YOLASIĞMAZ 1998).
Tablo 2 : Planlama Birimi Alanının Eğim Gruplarına Dağılımı
Düz(1) 831ha.
Orta Eğimli(2) 757 ha.
Çok Eğimli(3) 4414 ha.
Dik Eğimli(4) 1830 ha.
Sarp(5) 141 ha.
Örme Çit ve Cansız Perde Yapımı Maliyeti
Örme çit ve cansız perde yapımının km. başına maliyeti 1.8 Milyar TL.
2,22*1.8 Milyar =3.9 Milyar TL/ha(1. Eğim grubunda, 4.5 m. ara ile)
2,5*1.8 Milyar =4.5 Milyar TL./ha.(2. Eğim grubunda, 4.0 m. ara ile)
2,8*1.8 Milyar =5 milyar TL./ha.(3. Eğim grubunda, 3.5 m. ara ile)
3,3*1.8 Milyar =5.9 Milyar TL./ha.(4. Eğim grubunda, 3.0 m. ara ile)
4*1.8 Milyar =7.2 Milyar TL./ha.(5. Eğim grubunda, 2.5 m. ara ile)
1.9 milyar TL./ 20 yıl(tesis ömrü)= 200 milyon/ha./yıl(1.Eğim grubunda)
4.5 milyar TL./ 20 yıl(tesis ömrü)=225 milyon/ha./yıl(2.Eğim grubunda)
5 milyar TL./20 yıl(tesis ömrü)=252 milyon/ha./yıl(3.Eğim grubunda)
5.9 milyar TL./ 20 yıl(tesis ömrü)=297 milyon/ha./yıl(4.Eğim grubunda)
7.2 milyar TL./ 20 yıl(tesis ömrü)=360 milyon/ha./yıl(5.Eğim grubunda)
3.4. AraĢtırma Alanının Gördüğü Eğlenme-Dinlenme ĠĢlevinin Belirlenmesi
Eğlenme-dinlenme, bireylerin beğenisi bakımından doyurucu, ruhsal ve bedensel yenilenme
amacı taşıyan, aynı zamanda bireyin sosyal, kültürel, ekonomik ve fizyolojik olanakları ile
bağımlı boş zaman kullanımlarını içeren eylem ya da eylemler biçiminde tanımlamak olasıdır.
Bireylerin kent yaşamının olumsuz etkilerinden kurtularak fiziksel ve ruhsal yenilenme
ereğiyle yönelecekleri çevre kuşkusuz doğal çevre olacaktır (AKESEN 1988).
Ormanların topluma sunduğu eğlenme-dinlenme işlevi; insanların ilgisini çekici
bitkisel, hayvansal ve mineral elemanları, zengin doğal güzellikleri ve peyzajı ile, her türlü
turistik ve sportif haraketlerde bulunmak, eğlenmek, dinlenmek, gezmek, doğayı görüp
tanımak, bu hareketler için gerekli tesisleri kurmak bakımından uygun koşulları ve olanakları
ormanların hazırlanması ve bunları koruması işlevidir (ERASLAN 1982).
3.5. AraĢtırma Alanının Gördüğü Odun Üretimi ĠĢlevinin Belirlenmesi
Ormanlar bugüne gelinceye kadar çeşitli insan ihtiyaçları doğrultusunda, başta orman
ürünleri endüstrisine olmak üzere, hammaddesi olan kerestelik, kâğıtlık ve kaplamalık odun
sağlamıştır. Ayrıca reçine, mantar, yaprak, dal, meyve, şifalı bitkiler vb. sayabileceğimiz pek
çok yan ürün sayesinde ilâç, sabun, müzik aletleri yapım endüstrisi gibi pek çok sanayi
kolunun hammadde gereksinimini gidermiş, onlara hizmet vermiş ve halen de vermektedir.
İnsanoğlu bu gereksinimler doğrultusunda yıllar boyu ormanları sömürmüş, bilinçsizce
kesmiş ve sonuçta orman ekosistem dengesi bozulmuştur.
Ekonomik değeri olan ve adına orman ürünleri denilen hammaddeleri üretmek, ulusal
ve uluslararası ekonominin bu ürünlere olan ihtiyacını devamlı olarak karşılamak bakımından
ormanların gördüğü işlev, orman ürünleri üretim işlevidir (YOLASIĞMAZ 1998).
Araştırma alanına gelen araç sayıları ve elde edilen gelirler aşağıda verilmiştir.*
Tablo 3 : Araştırma Ormanına Gelen Araç Sayıları ve Elde Edilen Gelirler
Tablo : 4 Araştırma alanına gelen insan sayısı ve elde edilen gelirler
Gelen Kişi Grupları Gelen Kişi Sayısı
Yerli 43522
Yabancı 7500
Tam 50092
Öğrenci 930
TOPLAM GELİR 49 Milyar TL.
Bu değerlere kişilerin ulaşım masrafları da eklenirse;
Toplam Eğlenme-Dinlenme Maliyeti=407 milyar TL.
Bu değer toplam alana bölünürse; bu durumda
407 milyar/6000 ha.=67 milyon TL./ha./yıl
Orman alanına ait amenajman planı verilerine ait eta 6475 m3’dür.
Buna göre toplam gelir 293 milyar olmaktadır.
293 milyar/6000 ha.=48 milyon TL/ha./yıl
3.6. AraĢtırma Alanının Gördüğü Su Üretimi ĠĢlevinin Belirlenmesi
Ekolojik sistem içinde diğer etmenlerle birlikte suyun yaşam için önemi tartışılamaz.
Gerek içme, gerekse kullanma suyunun duru olması, genellikle saflığın belirtisi olarak
düşünülmektedir. Sudaki ince çökeltiler hem kimyasal, hem de bakteriyolojik kirleticiler
taşıyabilir ve bu şekilde bulanık sular, kullanıma sunulmadan önce daha pahalı işlemlerden
geçirilmek zorunda kalınır. Havza içinde mevcut ormanların ekolojik sistemler içindeki yeri
ve önemi çok büyüktür.
Ormanların, yağışlardan yararlanmayı artırma, su ekonomisini düzenleme ve
sürekliliğini sağlama, su taşkınlarına engel olma, dere, nehir, bent, baraj, su kanalı v.b.
dolmasını önleme gibi ormanların su üretimine, suyun miktarını ve değerini yükseltmeye
hizmet etme, her çeşit su kaynak ve yapıları koruma işlevidir (YOLASIĞMAZ 1998).
Araştırma alanında ormanların gördüğü su üretim işlevini sayısal olarak belirleyebilmek
için ormanlık ve ormansız(açık) alandan gelen suyun arıtılmasında yapılan harcamalardan
yararlanılmıştır.
ΔQ = (Qorm.-Qaçık)
* Eğlenme-Dinlenme işlevinin belirlenmesinde kullanılan veriler Altındere Milli Parkı’na gelen ziyaretçilerden
elde edilmiştir. Milli Parka gelen kişiler Araştırma Ormanına gelmiş varsayılmıştır.
Araç Türü Araç Sayısı Elde Edilen Gelir
Taksi 19815 29 Milyar TL.
Minibüs 1146 4 Milyar TL.
B. Minibüs 172 1.1 Milyar TL.
Otobüs 432 5 Milyar TL.
Motosiklet 56 42 Milyon TL.
Geceleme 2.9 Milyar TL.
TOPLAM 43 Milyar TL.
ΔQ= Ormanla kaplı ve ormansız alanlardan elde edilen 1 m3 suyun içecek veya sanayi
tüketimi kalitesi standartlarına uygun hale getirecek arıtma masrafları.
.Tablo 5 : İçme Suyu Arıtma Tesisi Kimyasal Malzeme Ve Enerji Raporu
Malzeme Cinsi Miktarı KDV’li Tutarı(TL.)
Aliminyum Sülfat 128000kg. 28.5 Milyar
Poli Aliminyum Klorür(sıvı) 100000kg. 21 Milyar
Poli Aliminyum Klorür(gaz) 73500kg. 38 Milyar
Poli Elektrolit 625kg. 79 Milyar
Klor 25534kg. 2.7 Milyar
Kalorifer Yakıtı 91770kg. 10.5 Milyar
Motorin(Jeneratör ve Isıtıcı) 750 ton 25.5 Milyar
Enerji (Elektrik) 455196 kwt. 7.5 Milyar
TOPLAM 616 Milyar
Laboratuvar gideri=10 milyar TL. Bakım gideri= 30 milyar TL.
Servis gideri=10 milyar TL. Toplam=266 milyar TL.
Bu masraf 35000000m3/yıl su arıtılması için yapılmaktadır. Temiz su ile kirli su
maliyeti arasındaki masraf farkı 3 kattır. Yani kirli suda toplam 798 milyar TL. masraf yapılır.
Aralarındaki fark= 532 milyar TL.’dir.
Araştırma alanındaki ana derelerin uzunluğunun Değirmendere havzasındaki ana dere
uzunluklarına oranı 1/8 oranındadır. Bu durumda 532/8=67 milyar TL.(Tüm alan için su
üretim maliyeti) 67 milyar TL./6000 ha.=11 milyon TL./ha./yıl
Fayda-Değer Analizinin yapılabilmesi için Araştırma Ormanının yerine getirdiği
işlevlerin sayısal değerlerle kavranması yada sayısal değerlere dönüştürülmüş olması gerekir.
Karşılaştırma para ile yapılabileceği gibi fiziksel ölçütlerle de yapılabilir. Örneğin; bir
ormanın 2000 m3 oduna eşdeğer su üretimi işlevi görmesi. Çalışmamızda, yukarıda da
ayrıntılı açıklandığı biçimde, işlevlerin TL. olarak karşılığı bulunmaya çalışılmıştır.
Ancak seçilen ormanın yerine getirdiği işlevleri sayısal olarak saptarken, hesaplama
biçimine de dikkat edilmelidir. Örneğin; ormanın çığ önlemede alt, orta veya üst yamaçta
bulunuşuna göre yada farklı eğim gruplarında olmasına göre üstlendiği görev farklı
olmaktadır. Diğer bir anlatımla; üst yamaçta ve % 40 eğimli bir arazide bulunan bir ormanın
gördüğü çığ önleme işlevi alt yamaçta ve %15 eğimli bir arazide bulunan ormandan daha
fazladır. O halde hesaplamada bu konu dikkate alınmalıdır. Potansiyel çığ alanlarının
belirlenmesinde hangi ölçütler dikkate alınmışsa, hesaplama tekniğinde de o ölçütler
kullanılmalıdır. Örneğin Alt yamaçta bulunan ormanın yerine getirdiği çığ koruma işlevi 163
mil.TL./ha./yıl bulunmuştur. Yine 1.eğim grubunda Araştırma Ormanının yerine getirdiği
toprak koruma işlevi 200 mil.TL./ha./yıl bulunmuştur. Hesaplamada kolaylık olması
açısından bulunan değerlerden 8 sıfır atılarak puanlar verilmiştir. Örneğin alt yamaç için çığ
önleme işlevinin değeri 1.6 puan olmuştur. 1. eğim grubunda toprak koruma işlevinin değeri
ise 2 puandır. Puanlandırmada KAPUCU (1996), PAPANEK (1982) ve SÖNMEZ
(2000)’den geniş ölçüde yararlanılmıştır.
Seçilen Orman Alanındaki ĠĢlevlerin Sayısal Değerlerine Göre Ağırlıklandırılması
Tablo 6 a-b : Çığ önleme işlevi için hesaplanan puanlar
a b
Eğim Puan Yamaç Durumu Puan 0-15 1.6 Yamaç Durumu Puan
16-30 1.8 Alt yamaç 1.6 (163000000 TL)
31-45 2.1 Orta yamaç 2.1
46-60 2.3 Üst yamaç 3.1
>60 3.1
Tablo 7 a-b : Taşkın önleme işlevi için hesaplanan puanlar
a b Kapalılık Puan Eğim (%) Puan
1 (%11-40) 0,3 0-15 0.1
2 (%41-70) 0,2 16-30 0.2
3 (%71-100) 0,1 31-45 0.3
a 0,4 46-60 0.4
OT 0,5 >60 0.5
Tablo 8 : Toprak koruma işlevi için hesaplanan puanlar
Tablo 9 : Mal Üretimi işlevi için hesaplanan puanlar
Saf Meşcere Karışık Meşcere
Çağ Kapalılık Puan Çağ Kapalılık Puan
d 3 (%71-100) 0.45 d 3 (%71-100) 0.5
d 2 (%41-70) 0.41 d 2 (%41-70) 0.45
c 3 0.36 c 3 0.4
d 1 (%11-40) 0.32 d 1 (%11-40) 0.35
c 2 0.27 c 2 0.3
b 3 0.23 b 3 0.25
c 1 0.18 c 1 0.2
b 2 0.14 b 2 0.15
b 1 0.09 b 1 0.1
a 0 a 0
Tablo 10 : Su üretimi işlevi için hesaplanan puanlar
Gelişim Çağı Meşcere
Kapalılığı
Karışık
meşcereler
Puanı
Saf
Meşcereler
Puanı
Toprak
derinliği
Puan
d 3 (%71-100) 0.3 0.2 Pek sığ 0.5
d 2 (%41-70) 0.5 0.4 Sığ 0.4
c 3 0.3 0.2 Orta derin 0.3
d 1 (%11-40) 0.1 0.1 Derin 0.2
c 2 0.5 0.4 Pek derin 0.1
Toprak
Derinliği
Puan Eğim
Grupları (%)
Puan Kapalılık Puan
Pek Sığ 3.6 0-20 2 3 (%71-100) 2
Sığ 2.9 21-40 2.2 2 (%41-70) 2.2
Orta Derin 2.5 41-60 2.5 1(%11-40) 2.5
Derin 2.2 61-80 2.9
Pek Derin 2.0 >80 3.6
b 3 0.3 0.2
c 1 0.1 0.5
b 2 0.5 0.4
b 1 0.1 0.1
a 0.5 0.1
Eğlenme-Dinlenme işlevi için hesaplanan puan değeri, bütün meşcereler için 0.6’dır.
Tablo 12 de yapılan değerlendirmeler, Araştırma Ormanı’nında toprak derinliği, eğim
yamaç durumu gibi verilerin sağlanabileceği 16 bölmesi için sınırlı tutulmuştur.Bu amaçla
seçilen bölgeye ait bazı bilgiler aşağıda verilmiştir.
Tablo 11 : Çalışma Alanına Ait Genel Bilgiler
Bölmecik Meşcere Tipi Alanı(ha.) Eğim(%) Bakı Toprak
Derinliği
Yamaç
Durumu
1a LKnc2 10,35 47,91 GB 2 Alt
1b La 8,44 31,23 GB 1 A
2a LKnc2 3,2 16,29 GB 2 A
2b La 13,51 19,64 KB 1 Orta
3a La 4,96 19,87 KB 1 O
3b Lcb1 7,57 35,56 B 1 Üst
3c Lc2 9 37,26 B 3,5 Ü
3d OT 11,21 35,36 GB 2,66 Ü
3e Lc3 3,67 22,28 GB 1 Ü
4a LKnc2 2,05 60,16 B 3 A
4b LKnc3 12,9 53,31 B 2 A
4c Lc3 8,79 26,32 B 1 O
5a LKnc2 4,79 38,9 KB 2 A
5b La 4,52 32,78 K 1 O
5c Lc3 20,35 29,37 KD 1 O
5d La 10,12 20,96 KD 1 O
6a La 10,19 22,4 B 1 O
6b Lcb1 3,51 34,36 B 1 O
6c Lc2 5,93 42,58 B 3 Ü
7a LKnc3 10,7 47,89 KB 2 A
7b Lc3 9,6 39,2 KB 1 O
8a La 3,83 17,24 KB 2 O
8b Lc3 3,57 33,98 K 2 Ü
9a La 2,93 21,16 KD 1 O
9b Lc3 4,01 44,55 K 3 Ü
10a La 0,61 26,35 GB 2 A
10b Lc2 3,4 31,74 GB 1 Ü
11a La 0,51 10,08 B 3 A
11b Lc2 3,52 29,85 KB 2,5 Ü
14a LKnc3 4,84 46,17 GB 1,5 A
14b Lc3 40,62 32,41 GB 1,71 O
14c OT 3,9 29,12 GB 1 Ü
15a Lc3 7,9 38,89 K 2 Ü
15b OT 0,55 51,42 K 3 Ü
16a Lc3 23,37 30,17 B 1,83 Ü
Amaç-Veri matrisi; daha önce hesaplanmış olan puanlar kullanılarak bölmeciklerin
işlevler için aldığı puanları göstermektedir. Örneğin, 1a bölmeciği mal üretimi işlevinden 0.3
puan almıştır. Tablo 2’den 1a bölmeciğinin meşcere tipinin LKnc2 olduğunu görüyoruz. Mal
üretimi için hesaplanan puanlara bakıldığında; karışık, c çağında ve 2 kapalı (%40-%70) bir
meşcerenin 0.3 puanla değerlendirilmesi gerekir. Aynı şekilde bütün bölmecikler için amaç
veri matrisi oluşturulur.
Yapılan çalışmalar sonucunda aşağıdaki Amaç-Veri Matrisi elde edilmiştir.
Tablo 12 : Amaç-Veri Matrisinin Gösterimi
Üretim İşlevi Ekolojik İşlevi Çevre İş.
Bölmecik Mal Üretimi Su Üretimi Toprak Koruma Çığ
Önleme
Taşkın
Önleme
Eğlenme
-
Dinlenm
e
1a 0,3 0,4 2,3 2,0 0,3 0,6
1b 0 0,25 2,3 2,2 0,35 0,6
2a 0,3 0,4 2,1 1,8 0,2 0,6
2b 0 0,25 2,3 2,2 0,3 0,6
3a 0 0,25 2,3 2,2 0,3 0,6
3b 0,16 0,35 2,2 2,56 0,3 0,6
3c 0,27 0,25 2,5 2,46 0,25 0,6
3d 0 0,1 2,6 2,9 0,4 0,6
3e 0,36 0,3 2,1 2,3 0,15 0,6
4a 0,3 0,35 2,4 2,0 0,3 0,6
4b 0,4 0,3 2,2 1,9 0,25 0,6
4c 0,36 0,3 2,1 1,9 0,15 0,6
5a 0,3 0,4 2,2 1,9 0,25 0,6
5b 0 0,25 2,3 2,3 0,35 0,6
5c 0,36 0,3 2,1 1,9 0,15 0,6
5d 0 0,25 2,3 2,2 0,3 0,6
6a 0 0,25 2,3 2,2 0,3 0,6
6b 0,16 0,35 2,2 2,2 0,3 0,6
6c 0,27 0,3 2,4 2,4 0,25 0,6
7a 0,4 0,3 2,2 1,9 0,25 0,6
7b 0,36 0,3 2,1 2,06 0,2 0,6
8a 0 0,2 2,3 2,26 0,3 0,6
8b 0,36 0,25 2,1 2,4 0,2 0,6
9a 0 0,25 2,4 2,26 0,3 0,6
9b 0,36 0,2 2,3 2,4 0,2 0,6
10a 0 0,2 2,4 2,1 0,3 0,6
10b 0,27 0,4 2,1 2,46 0,25 0,6
11a 0 0,15 2,5 2,03 0,25 0,6
11b 0,27 0,3 2,2 2,3 0,2 0,6
14a 0,36 0,25 2,1 1,96 0,25 0,6
14b 0,36 0,25 2,1 2,06 0,2 0,6
14c 0 0,2 2,5 2,8 0,35 0,6
15a 0,36 0,25 2,1 2,4 0,2 0,6
15b 0 0,1 2,8 3,0 0,45 0,6
16a 0,36 0,25 2,1 2,3 0,15 0,6
Toplam 7,5 9,4 79,5 78,2 9,1 21,0
Sonraki aşama Amaç-Değer matrisinin oluşturulmasıdır. Örneğin,1a bölmeciğinde tüm
işlevler içinde mal üretimi işlevi, yüzde olarak ne kadardır? Bu ise, verilen mal üretimi
puanının bölmeciğin toplam puanına oranlanması ile bulunur.
0.3/(0.3+0.4+2.3+2.0+0.3+0.6)=0.05=% 5 Böylece, 1a bölmeciğinde mal üretimi işlevinin
payı tüm işlevler içinde %5 olmaktadır.
Tablo 13 : Araştırma Ormanı İçin Amaç-Değer Matrisinin Şematik Gösterimi
Seçenekler
Üretim işlevi Ekolojik İşlev Çevre İşlevi
Bölmecik Mal
Üretimi
Su
Üretimi
Toprak
Koruma
Çığ
Önleme
Taşkın
Önleme
Eğlenme-
Dinlenme
Ağırlıklar
(%) 100 100 6 45 44 5 100 100 100 100
1a 5 5 7 39 33 5 84 11 11 100
1b 0 0 4 40 38 6 88 12 12 100
2a 6 6 8 38 33 4 83 11 11 100
2b 0 0 5 40 38 6 89 11 11 100
3a 0 0 5 40 38 6 89 11 11 100
3b 4 4 6 35 41 5 87 9 9 100
3c 5 5 4 39 38 4 85 10 10 100
3d 0 0 3 39 43 6 91 9 9 100
3e 5 5 5 36 39 5 85 10 10 100
4a 5 5 7 40 33 5 85 10 10 100
4b 8 8 6 38 33 4 81 11 11 100
4c 7 7 6 38 35 3 82 11 11 100
5a 6 6 8 38 33 4 83 11 11 100
5b 0 0 5 39 39 7 90 10 10 100
5c 7 7 6 38 34 5 83 10 10 100
5d 0 0 5 39 39 5 88 12 12 100
6a 0 0 5 39 39 5 88 12 12 100
6b 3 3 6 38 38 5 87 10 10 100
6c 4 4 5 38 38 5 86 10 10 100
7a 7 7 5 39 34 4 82 11 11 100
7b 7 7 5 37 36 4 82 11 11 100
8a 0 0 4 40 39 6 89 11 11 100
8b 7 7 4 36 39 4 83 10 10 100
9a 0 0 4 41 38 6 89 11 11 100
9b 7 7 3 37 39 4 83 10 10 100
10a 0 0 5 42 37 5 89 11 11 100
10b 5 5 7 34 40 4 85 10 10 100
11a 0 0 3 45 36 5 89 11 11 100
11b 6 6 6 37 35 5 83 11 11 100
14a 7 7 5 37 35 5 82 11 11 100
14b 7 7 4 37 37 4 82 11 11 100
14c 0 0 4 38 43 5 90 10 10 100
15a 7 7 4 35 40 4 83 10 10 100
15b 0 0 2 41 44 3 90 10 10 100
16a 7 7 4 36 39 3 82 11 11 100
Tablo 14 : Araştırma Alanı İçin Ölçütlerin Ağırlıklı Anlatımı Basamak No Açıklama Ölçütlerin
Ağırlıkları(%)
Puanlar TOPLAM
1 1 Orman
2 1 Üretim İşlevi 4 7,5
2 Ekolojik İşlev 86 176,2
3 Çevre İşlevi 10 21,0 204,7
3 1 Mal Üretimi 100 7,5 7,5
2 Su Üretimi 6 9,4
3 Toprak Koruma 45 79,5
4 Çığ Önleme 44 78,2
5 Taşkın Önleme 5 9,1 176,2
6 Eğlenme-Dinlenme 100 21,0 21,0
4. SONUÇLAR
Araştırma ormanının yerine getirdiği mal üretim işlevi A, ekolojik işlevi B ve çevre
işlevi de C harfleriyle gösterildiğinde; araştırmaya konu orman alanı için yapılan
değerlendirmeye göre B>C>A olarak amaç öncelikleri ortaya çıkar. Bu işlevlerin yüzde
olarak dağılımları ise; B 86, C 10 ve A 4 şeklinde bulunmuştur.
Araştırma alanı için toprak koruma(B1) işlevi birinci öncelikte yer almıştır. Bu işlevi
sırasıyla çığ önleme(B2), eğlenme dinlenme(C), su üretimi(B3), taşkın önleme(B4) ve mal
üretimi(A) işlevi takip etmiştir. Dikkat edilirse mal üretimi işlevi ele alınan altı işlev arasında
son sırada yer almıştır. Bu sonuç da Araştırma Ormanı’nın yalnızca mal üretimi amaçlı olarak
işletilmemesi gerektiğini açıkça göstermektedir.
Böylece, araştırma alanı için ormanların görmüş olduğu işlevlerden, ekolojik işlev ilk,
çevre işlevi ikinci ve üretim işlevi de son öncelikte yer aldığı belirlenmiştir.
5. ÖNERĠLER
Geçmişte ormanlardan sadece odun kaynaklı ürünlerin üretimi için işletilmesine ve
planlanmasına karşılık, günümüzde ormanların çok amaçlı işletilmesi öngörülmektedir.
Böylece ormanların günümüzdeki önemi daha değişik boyutlarda kavrandığı, kavranması
gerektiği anlaşılır (SÖNMEZ 2000).
Ülkelerin gelişmişlik düzeyi, toplumsal yapıları, ormanların ülke alanına dağılışı,
ülkenin genel topoğrafik yapısı gibi daha birçok etkenlere bağlı olarak, ormanların işlevleri,
önemlilik dereceleri değişik olmakla birlikte, içerik, nitelik ve boyutları bakımından
gruplandırmak gerekirse genelde:
1. Orman mal üretimi
2. Ormanların hizmet üretimi
işlevleri ile yükümlendiğini görürüz. Bu temel işlevlerin hangisi daha önemli ve
öncelikli ya da eşit ağırlıklı olduğu konusu ise, yerine, zamana ve toplumun istek ve
eğilimine, ülkenin temel ormancılık politikalarına bağlı olarak değişebilmektedir (KAPUCU
1987).
Ormanları işlevlerine göre ayırmak ve bu işlevlerin değerlerine göre ormanların
işletmesini amaçlamak günümüz ormancılığında çok önemlidir. Çünkü ormanlar sadece odun
üretiminin yapıldığı alanlar değildir.
Araştırma alanının mevcut orman amenajman planına bakıldığında ise sadece odun
üretim işlevinin yer aldığı, buna karşın ormanların yerine getirdiği diğer işlevlerden söz
edilmediği, herhangi bir karşılaştırma yapılmadığı açıkça görülmektedir. Bu alanın
amenajman planını, bu işlevler dikkate alınarak yeniden düzenlenme zorunluluğu vardır.
Uygulamada, anlaşılması ve uygulanması kolay olan Fayda-Değer Analizi Yöntemi
kullanılarak işletme amaçları saptanabilir. Böylece ormanlardan beklenilen fayda dikkate
alınmış olacak ve ormanlar daha akılcı işletilecektir.
6. KAYNAKLAR
AKESEN A. Açıkhava Rekreasyonunda Bazı Temel Kavramlar ve Özellikleri, İ.Ü.
Orman Fakültesi Dergisi, Sayı:2, Cilt:38, Seri:B, 1988.
BALCI N.- ÖZTAN Y. Sel Kontrolü, 1987
GÜRER Ġ. Türkiye’de Çığ Kriterleri ve Olası Çığ Risk Alanlarının Belirlenmesi, 1995
ERASLAN Ġ. Orman Amenajmanı, Dördüncü Baskı, İstanbul, 1982
KAPUCU F. Orman Amenajmanı Ders Notları, 1996
KAPUCU F. Ormancılık Bilgisi, 1987
KOÇYĠĞĠT Ö. Çığ Bariyerlerinin Hidrolik Boyutlandırılması, 1997
KÖSE S. Orman İşletmelerinin Planlanmasında Yöneylem Araştırması Yöntemlerinden
Yararlanma Olanakları, 1986
MISIR M. Coğrafi Bilgi Sistemleri İle Orman Amenajman Planı Haritalarının Yapımı
(Yüksek Lisans Tezi), 1995
MISIR M. Çok Amaçlı Orman Amenajman Planlarının Coğrafi Bilgi Sistemlerine
Dayalı Olarak Amaç Programlama Yöntemiyle Düzenlenmesi (Doktora Tezi), 2001
SARAÇOĞLU N. Fayda-Değer Analizi Ve Sürmene-Çamburnu Mesire Yerinde
Uygulanışı, 1985
SÖNMEZ T. Ormancılıkta İşletme Amaçlarının Saptanması (Doktora Dersi Ödevi),
2000
YOLASIĞMAZ H. A. Coğrafi Bilgi Sistemleri İle Orman Fonksiyon Haritalarının
Hazırlanması (Yüksek Lisans Tezi), 1998 Odun Üretimi
İSTANBUL KORULARININ KARBON DEPOLAMA, OKSİJEN
ÜRETME VE TOZ TUTMA KAPASİTESİNİN KESTİRİLMESİ
Prof Dr.Ünal ASAN
Araş. Görev. Dr.Sinan DESTAN
Araş.Gör.U.Yunus ÖZKAN
İ.Ü.Orman Fakültesi
80895, Bahçeköy İstanbul
Kısa Özet
Bu tebliğde, Anabilim dalımızda düzenlenmekte olan ve mülkiyeti İstanbul
Anakent Belediyesi‟ne ait bulunan 12 korunun karbon bağlama yolu ile global ilkim
değişimine, oksijen üretimi ve kirli havayı süzme yolları ile toplum sağlığına yaptığı
olumlu katkıların sayısal olarak ortaya konuş biçimi açıklanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Karbon birikimi, Oksijen üretimi, Orman fonksiyonları
1-GİRİŞ
Sunulan bu tebliğin ana amacı, orman fonksiyonları arasında önemi giderek artan ve
çevre sorunlarının gündeme gelmesiyle süratle ön plana çıkmaya başlayan “ plan ünitelerinin
karbon birikimi ve oksijen üretim potansiyelleri “ nin hesaplanmasıdır. Klimatik fonksiyon
ve toplum sağlığı açısından taşıdığı büyük öneme rağmen, standart amenajman planlarında
bugüne kadar hiç dikkate alınmayan bu iki faktör, Orman amenajmanı pratiğine ilk defa koru
planları ile girmiş bulunmaktadır. Bu nedenle, bu iki fonksiyonel değerin belirlenme biçimi
tebliğ içinde olanaklar ölçüsünde uzun tutulmuştur.
Tebliğ içinde ayrıca, ormanların toplum sağlığı fonksiyonunun ana öğesi
konumundaki toz tutma ve kirli havayı süzme işlevine de yer verilmiştir. Özellikle
Bulgaristan literatüründe bu amaçla uygulanan yöntemlere dikkat çekilerek, kent korularının
toz tutma kapasitelerini belirleme amacıyla uygulanabilecek basit yöntemler tanıtılmaya
çalışılmıştır.
2-İSTANBUL KORULARINDA KARBON BİRİKİMİ
Dünya atmosferinde CO2 oranının giderek yükselmesi, sera etkisi yapan diğer gazlarla
birlikte global iklim değişimine ve sıcaklık artışına neden olmaktadır. Global iklim
değişiminin nedenleri üzerine yapılan araştırmalar, bu fenomen üzerinde CO2 nin etkisinin
%55 - 80 olduğunu göstermiştir (ASAN 1995).
Bilindiği üzere, bütün bitkiler fotosentez yoluyla havadaki CO2 „i alarak organik
madde üretmekte ve bunu daha sonra bünyelerinde gerçekleştirdikleri bir dizi kimyasal
reaksiyonla diğer organik maddelere dönüştürmektedir. CO2 alımının bitkilerdeki yaprak
miktarına koşut artması ve diğer bitki topluluklarına oranla en fazla yaprak miktarının da
ormanlarda bulunması nedeniyle CO2 tüketimi en fazla ormanlarda meydana gelmektedir.
Bu gerçek nedeniyledir ki, yeryüzündeki orman alanlarının korunması ve ağaçlandırma
yoluyla genişletilmesi, pek çok araştırmacı tarafından global iklim değişimini geciktirmede en
etkin yöntem olarak önerilmektedir.
Orman ekosistemlerinin küresel ısınma üzerindeki etkileri, karbon birikimi
araştırmaları ile ortaya konmaktadır. Rio sözleşmesi ve Helsinki sürecine imza koyan ülkeler,
ormanlardaki karbon blançosuna bakarak ilgili ülkenin sera etkisi üzerindeki olumlu yada
olumsuz katkısını değerlendirmektedir. Karbon birikimini saptamaya yönelik çalışmalarda
önce ormanda fotosentez yoluyla oluşan bitkisel kütle miktarı saptanarak bu kütle içindeki
karbon miktarı belirlenmekte, sonra da bu karbon miktarına eşdeğer CO2 miktarı
hesaplanmaktadır. Belirli zaman dilimleri içindeki karbon bilançosu ise; ormanların ürettiği
bitkisel kütle ile, bu kütleden kesim, yangın vb gibi çeşitli nedenlerle eksilen bitkisel kütle
farkını belirleyip birbirinden çıkarmak suretiyle ortaya konmaktadır.
Ormanlardaki karbon birikimi ve bilançosu orman alanları üzerindeki bitkisek
kütlenin ağaç türleri itibariyle dağılımına ve bunların fırın kurusu maddeye dönüştürülmüş
miktarlarına dayanılarak hesaplanmaktadır. Hesaplamalarda 1 ton fırın kurusu bitkisel madde
içinde 0,45 ton karbon bulunduğu ve bu miktarın 3,66 ton CO2 ye eşdeğer olduğu kabul
edilmektedir (RAEV–ASAN-GROZEV 1997). Bu çalışmalarda önce toprak üstündeki
biyokütle ( ağaçların gövde, dal ve yapraklarındaki) belirlenmekte, sonra da toprak altı
biokütle tahmin edilmektedir (ASAN 1999).
İstanbul korularındaki karbon birikimi ve bilançosunun ortaya konmasında aşağıdaki
yol izlenmiştir.
1-Her bir koruda bulunan toplam ağaç serveti ve bu servetin yıllık cari artımı, dikili ve
kabuklu gövde hacmi olarak ağaç türleri itibariyle, yapraklı ve ibreli biçiminde iki grup
halinde hesaplanmıştır.
2-Tür gruplarına ait dikili ve gövde hacimleri ilgili türler için daha önce Asan (1995)
tarafından Türkiye ormanları için hesaplanan spesifik katsayılar ile çarpılmak suretiyle önce
fırın kurusu ağırlığa, sonra da toprak üstü toplam biyokütle ağırlığına dönüştürülmüştür. Bu
amaçla aşağıdaki formül kullanılmıştır (ASAN 1995).
TÜBK = DGH x FKA x CF
Formülde TÜBK, toprak üstü biyokütleyi (ton) ; DGH , her ağaç türü gurubu için
toplam dikili gövde hacmini (m³) ; FKA , her tür gurubu için daha önce saptanan (Yapraklılar
için 0,640 , iğne yapraklılar için 0,473 ) fırın kurusu ağırlıkları ; CF ise , dikili gövde hacmine
karşı gelen biyokütleyi toprak üstü toplam biyokütleye çevirmek için (İğne yapraklılarda
1,20 ; yapraklılarda 1,25) kullanılan dönüşüm faktörleridir .
3-Toprak altındaki biyokütle (Kök) miktarları yine ağaç türü grupları için genel
oranlardan yararlanılarak belirlenmiştir. Tür gruplarına ait toprak üstü biyokütle miktarları
yapraklılar için 0,15 ; ibreliler için 0,20 kök oranları ile çarpılmak suretiyle toprak altı
biyokütle miktarları elde edilmiştir.
4-Plan ünitesindeki toplam biyokütle miktarları ise, önce tür gruplarının toprak altı ve
üstündeki biyokütlelerini toplamak, sonra da bu toplamların genel toplamını almak suretiyle
hesaplanmıştır.
5-Yukarıda hesaplanan canlı biyokütle koru alanında mevcut, göğüs çapı 8 cm ve daha
büyük olan ağaçların ve çapı 4 cm ve daha yukarıda olan ağaççık ve çalıların toplam
biyokütlesini göstermektedir. Bu ölçü basamağının altında bulunan ağaç, ağaççık, çalı ve
şüceyrat ile, bunlara ait gövde, dal, kozalak, ibre ve yaprak artıklarından oluşan ölü örtünün
toplam biyokütlesinin de hesaplanması gerekmektedir. Orman ekosistemlerinde bulunan
karbon miktarı belirlenirken sözü edilen bu varlıkların biyokütleye dahil edilmesi
gerekmektedir. Bu biyokütle dünyanın değişik ülkelerinde yapılan araştırma sonuçlarına göre
bulunan ortalama ağaç ve ağaçcık canlı biyokütle toplamını belirli oranlarla çarpmak suretiyle
hesaplanmaktadır (BROWN 1997). Türkiye‟nin üzerinde yer aldığı yarı kurak enlem
dereceleri için bu oran %40 olarak verilmektedir (BROWN 1997 ; ASAN 1999).
6- İlk üç aşamada hesaplanan biyokütle miktarı, toprak üstü ve altında bulunan ölü ve
diri haldeki,ağaç,ağaçcık.çalı ve otların toplam biyokütlesini göstermektedir. Karbon
bilançosuna ilişkin uluslar arası hesaplamalarda, orman ekosistemlerinin tuttuğu toplam
karbon miktarı belirlenirken,canlı ve cansız biyokütle dışında, orman toprağında bulunan
toplam karbon da bu miktara eklenmektedir. Orman toprağındaki karbon miktarının
hesaplanması için yine global oranlardan yararlanılmaktadır. Bu amaçla toprak üstü ve
altındaki ölü ve canlı toplam biyokütle içindeki karbon miktarı yine coğrafi bölgeler itibariyle
verilen ortalama oranlar ile çarpılmaktadır. Bu oran Türkiye ormanlarının içinde yer aldığı
orta enlem derecesi ve yarı kurak zon için %58 olarak verilmektedir. (BROWN 1997 ; ASAN
1999).
Yukarıda yapılan açıklamaların uygulamasına ilişkin sayısal bir örnek Hacıosman
Korusu için aşağıda gösterilmiştir.
Örnek: Hacıosman Korusunda mevcut toplam 11786 m³ dikili gövde hacminin 1329
m³ ü yapraklı, 10457 m³ ü iğne Yapraklı türlerden meydana gelmektedir. Bu servetin toplam
1009 m³ lük yıllık cari artımının ağaç türü grplarına dağılımı sırasıyla 73 ve 936 m³ tür. Adı
geçen koruda depo edilen karbon miktarı ile, buna eşdeğer olan CO2 miktarını belirleyelim.
1.aşama: Toprak üstü biyokütlenin (TÜBK) dikili gövde hacmi yardımıyla hesaplanması
TÜBK (Yapraklı) = DGH x 0,640 x 1,25 = 1329 x 0,640 x 1,25 = 1063,2 Ton
TÜBK (İğne yapraklı ) = DGH x 0,473 x 1,20 = 10457 x 0,473 x 1,20 = 5935,4 Ton
TÜBK (Toplam ) = 11786 = 6998,6 Ton
2.aşama : Toprak altı (TABK) canlı kütlenin (Kökler) hesaplanması
TABK (Yapraklı) = TÜBK x 0,15 = 1063,2 x 0,15 = 159,5 Ton
TABK (İğne yapraklı ) = TÜBK x 0,20 = 5924,6 x 0,20 = 1187,1 Ton
TABK (Toplam) = 1346,6 Ton
3.aşama : Toprak üstü ölü ve diri örtüye ait biyokütlenin (TÜÖDBK) tahmin edilmesi
TÜÖDBK = (TÜBK (Top.) + TABK (Top.)) x 0,40 = ( 6998,6 + 1346,6) x 0,40 = 3338,1 Ton
4. aşama : Toprak üstü ve altındaki toplam genel biyokütlenin (TGBK) hesaplanması
TBGK = TÜBK + TABK + TÜÖDBK = 6998,6 + 1346,6 + 3338,1 = 11683,3 Ton
5.aşama: Orman toprağındaki karbon miktarının tahmin edilmesi
(TBGK x 45 ) x 0,58 = (11683,3 x 0,45 ) x 0,58 = 3049,3 Ton
Hesaplama işleminin toplu sonuçları ve Hacıosman korusunda depolanan toplam
karbon miktarı bir tablo halinde aşağıda gösterilmiştir.
Çizelge 1: Hacıosman Korusunda Depolanan Toplam Karbon Miktarının Hesaplanması
Karbon Kaynağı Toplam Biyokütle
(ton)
Dönüştürme
Faktörü
Toplam Karbon
Miktarı
(ton)
Biyokütlede
Toprak üstü canlı 6998,6 0,45 3149,4
Toprak altı canlı(kökler) 1346,6 0,45 606,0
Ölü ve diri örtü 3338,1 0,45 1502,1
Toplam biyokütle 11683,3 0,45 5257,5
Orman toprağında (Toplam biyokütle içindeki karbon) x 0,58 3049,3
TOPLAM 13564,3
İstanbul korularında bulunan toplam karbon birikimi ve bunun korular itibariyle
değişimi aşağıdaki çizelgede gösterilmiştir.
Çizelge 2: İstanbul Korularında Karbon Birikimi
Koru Adı
Karbon Kaynakları ve Miktarları (Ton)
Toprak Üstü Toprak Altı Ölü ve
Diri Örtü
Biyokütledeki
Toplam
Orman
Toprağında
Bütün
Koruda
Hacıosman 3149,4 606,0 1502,1 5257,5 3049,3 13564,3
Emirgan 3084,9 497,6 1433,0 5015,4 2908,9 12939,8
Yıldız 1945,2 306,6 900,7 3152,5 1828,4 8133,4
Gülhane 1075,1 163,1 495,3 1733,5 1005,4 4472,4
Florya 1515,7 258,3 709,6 2483,6 1440,5 6407,7
Beykoz 1988,7 304,1 917,1 3209,9 1861,7 8281,5
Çubuklu 1301,6 203,1 601,9 2106,6 1221,8 5435
Fethipaşa 430,7 67,4 199,3 697,4 404,5 1799,3
Harem 170,6 28,5 79,7 278,8 161,7 719,3
B.Çamlıca 366,3 72,1 175,4 613,8 356,0 1583,6
K.Çamlıca 1071,8 171,3 497,3 1740,3 1009,4 4490,1
Osmangazi 150,9 30,1 72,5 253,6 147,1 654,2
TOPLAM 16250,9 2708,2 7583,9 26542,9 15394,7 68480,6
3-İSTANBUL KORULARINDA OKSİJEN ÜRETİMİNİN BELİRLENMESİ
Kent ekosistemleri içinde birer alt ekosistem olan yeşil alanlar, kentlerin akciğeri
olarak tanımlanmaktadır. Bu ekosistemler; oksijen üretme, ruh ve beden sağlığını olumlu
yönde etkileme, kirli havayı süzme ve gürültüyü önleme gibi fonksiyonel değerlerinden ötürü
toplum sağlığına önemli katkılar yapmaktadır. ABD, Fransa, Çekoslovakya ve Rusya‟da
yapılan bazı araştırmalar, bu ekosistemlerin asıl oksijen üretimi ile ön plana çıktığını ortaya
koymaktadır. Örneğin Bulgaristan‟da yapılan bir çalışma; 1982 yılında kent içi yeşil alanların
ürettiği oksijenin parasal değerinin sanayi kuruluşlarında üretilen oksijenin birim maliyetleri
yardımıyla hesaplanması sonucunda, bu alanların oksijen üretimi yolu ile yaptığı parasal
katkının odun üretimi yolu ile yaptığı parasal katkıdan 3-4 misli fazla olduğunu ortaya
koymuştur. (PUHALEV 1994)
Ormanların yılda ürettiği oksijen miktarının yeryüzü genelinde hektar başına ortalama
8-13 tonu bulduğu ve bu miktarın otlaklara oranla üç dört kat fazla olduğu bilinmektedir.
Örneğin araştırmalar sonucunda, 1600 m2 yaprak yüzeyine sahip bir kayın ağacının on kişinin
yıllık oksijen gereksinimini karşıladığı belirlenmiştir (TEMUR 2002).
Orman ekosistemlerinin oksijen üretim miktarları çeşitli yöntemler yardımıyla tahmin
edilmektedir. Örneğin Kapucu (1987), bir hektar büyüklüğündeki bir Ladin ormanının
duruma göre 2-20 ton/yıl oksijen ürettiğini belirtmektedir. Kalıpsız (1982), Kayın
ormanlarında oksijen üretiminin meşcere göğüs yüzeyine bağlı olarak önce arttığını sonra
azaldığını, Möller'e atfen bildirmektedir. Bir kayın meşceresi için verdiği grafikte,
fotosentezin ürününün yaklaşık 50 yaşına kadar arttığı, daha sonra azaldığını ifade etmektedir.
Bu yaklaşım esas alan Gül (1998), Ladin hasılat tablosuna dayanarak 50 yaşındaki Ladin
meşceresinin 45 m2/ha göğüs yüzeyine ulaştığında oksijen üretiminin de 20 ton/ha/yıl ile
maksimuma ulaştığını kabul edilerek,diğer yaşlardaki üretimi;
OUi=OU.Gi/Gmax ,
formülü ile (Gi Gmax) hesaplamıştır. Formülde OÜi ; İ. Yaştaki oksijen üretimini, OÜ, 50.
yaştaki maksimum (araştırmada 20 ton/yıl/Ha) oksijen üretim miktarını, Gi ; i. Yaştaki
meşcere göğüs yüzeyini (m²/ha), G max (45 m² / ha) ; hasılat tablosuna göre göğüs yüzeyinin
maksimuma ulaştığı 50 yaştaki göğüs yüzeyini miktarını göstermektedir. Buna göre göğüs
yüzeylerinin 4, 33 ve 45 m² olduğu yaşlardaki oksijen üretim miktarlarını sırasıyla;
20x4/45=1.778 ton/ha/yıl, 20x33/45=14.667 ton/ha/yıl ve 20x45/45=20.000 ton/ha/yıl
olarak vermektedir (GÜL 1997).
Puhalev (1994), değişik yapı ve kuruluştaki meşcerelerden oluşan plan ünitelerinde
bir vejetasyon döneminde üretilen toplam oksijen miktarının aşağıdaki formül yardımı ile
hesaplanmasını önermektedir:
n
MO2 = ∑ Fi x Qi x qi x K
i = 1
Formülde MO2 ; bir vejetasyon periyodunda üretilen toplam oksijen miktarını
(Ton/Yıl ), Fi ; i. meşcerenin plan ünitesi içindeki toplam alanını (ha), Qi ; i. meşcerenin yıllık
cari artımını (m³ / ha), qi ; i. meşcere tipi içindeki ağaç türlerinin özgül ağırlıklarını (gr/cm³),
K ; 1 ton mutlak kuru udun üretimi sırasında açığa çıkan oksijen miktarını belirten katsayıları
(İğne yapraklılarda 1,393 yapraklılarda 1,423 ortalama 1,4) göstermektedir (PUHALEV
1994)
İstanbul korularının yıllık oksijen üretim miktarları, fotosentez olayından yola
çıkılarak ve karbon bilançolarının hesaplanmasında uygulanan yaklaşım benimsenerek tahmin
edilmiştir. Bu amaçla izlenen prosedür aşağıda açıklanmıştır:
Yeşil bitkiler fotosentez sırasında havadaki karbon dioksidi ( CO2) ve topraktaki
(H2O) suyu kullanarak bir taraftan organik madde glikoz üretirken bir taraftan da havaya
oksijen vermektedirler. Bu kimyasal reaksiyona ait denklem aşağıda olduğu gibidir:
Işık + Klorofil
6 H2O + 6CO2 → C6H12O6 + 6O2
675 Kcal
Yapılan hesaplamalar, bu olay sırasında havadan alınan 264 gr. CO2 ve topraktan
alınan 108 gr. su ile 180 gr. glikoz ve 192 gr. oksijen üretildiğini ortaya koymaktadır. Bu
sayısal bilgileri daha basite indirger isek; fotosentez olayı sırasında her 264 gr.lık CO2
tüketimine karşın 192 gr. oksijen üretildiği anlaşılmaktadır. Bitkiler ürettikleri bu glikozu
bünyelerinde meydana gelen bir dizi kimyasal reaksiyonlar sonucunda selüloz, lignin, reçine,
yağ vb. gibi diğer organik maddelere dönüştürerek kök, gövde, yaprak, tohum vb. gibi çeşitli
organlarında depolamaktadır.
Bir önceki kesimde de açıklandığı üzere, 1 ünite (gr, kg veya ton) fırın kurusu bitkisel
organik madde (Odun, yaprak, kök, kabuk) içinde 0,45 ünite karbon bulunmaktadır. Bu
miktar karbon birikimi için de 3,66 kat CO2 e gerek duyulmaktadır. Buna göre 100 gr. fırın
kurusu organik madde üretmek için (100 x 0,45) x 3,66 = 165 gr. CO2 e gerek bulunmaktadır.
Yukarıdaki denkleme göre fotosentez olayı sırasında 264 gr CO2 tüketimine karşın
192 gr Oksijen açığa çıkmaktadır. Bu durumda, bitkilerin 100 gr. fırın kurusu organik madde
üretirken açığa çıkardığı (aynı anda ürettiği) Oksijen miktarını basit bir orantı hesabı ile;
264 gr. CO2 tüketimi sırasında 192 gr Oksijen üretilir ise
165 gr. CO2 tüketimi sırasında X gr Oksijen üretilir
X= (165 / 264) * 192 = 120 gr.
olarak hesaplamak mümkündür. Buna göre fotosentez sırasında 100 gr fırın kurusu bitkisel
organik madde üretilirken aynı anda 120 gr. da oksijen üretilmektedir. O halde bir orman
ekosisteminde üretilen Oksijen miktarını yıllık fırın kurusu organik madde üretiminin 1,2 katı
olarak tahmin etmek mümkün gözükmektedir.
Bu yaklaşım ile bulunan 1,2 katsayısının, Puhalev‟in önerdiği 1,4 katsayısından
küçük olduğu görülmektedir. İlk bakışta anormal gibi görünen bu farklılığın nedeni
hesaplama prosedürlerindeki yaklaşım değişikliğidir. Şöyle ki: Puhalev‟in önerdiği hesaplama
yönteminde önce ağaç türlerinin özgül ağırlıkları ile biyokütle hesaplanmakta (qi ; gr / cm³),
sonra da mutlak kuru ağırlığı 1 ünite (burada 1 ton) olan biyokütlenin üretimi sırasında
hangi oranda Oksijen açığa çıktığı K katsayısı ile ortaya konmaktadır. Bir başka anlatım ile,
üretilen oksijen miktarı önce özgül ağırlığa göre hesaplanan biyokütleyi daha sonra fırın
kurusu ağırlığa dönüştürerek elde edilen mutlak biyokütle yardımı ile belirlenmektedir.
Yukarıda açıklanan yaklaşım biçiminde ise, hesaplama daha işin başında fırın kurusu ağırlık
cinsinden belirlenen biyokütle yardımıyla yapılmaktadır. Bu durumda, 1,2 katsayısının
Puhalev‟in verdiği 1,4 katsayısından küçük olma nedeni, odun içinde bulunan ve özgül ağırlık
miktarı içinde yer alan bazı kimyasal bileşiklerin fırın kurusu madde ve dolayısiyle ağırlık
içinde yer almamasıdır.
Buna göre, bir plan ünitesinde yıllık oksijen üretimini yukarıda açıklanan yaklaşım ile
hesaplayabilmek için öncelikle karbon birikimi hesabında olduğu gibi o plan ünitesinde
toprak altı ve toprak üstündeki biyokütle artımının her ağaç türü veya yapraklı-iğneyapraklı
biçiminde iki ayrı tür grubu için fırın kurusu ağırlık cinsinden ayrı ayrı ortaya konması
gerekmektedir. Bu amaçla izlenecek iş sırasını beş temel aşama halinde aşağıdaki biçimde
sıralamak mümkündür:
1-Arazi ölçümlerine dayanılarak plan ünitesi bütününde her ağaç türü veya tür grubu
için yıllık cari kabuklu gövde hacim artımlarının ünite bazında hesaplanması,
2-Cari hacim artımlarının aşağıdaki formül yardımıyla önce gövde biyokütle artımına,
sonra da toprak üstü toplam biyokütle artımına dönüştürülmesi,
TÜBKA = DGHA x FKA x CF
Formülde TÜBKA, toprak üstü biyokütle artımını (ton) ; DGHA , her ağaç türü
gurubu için toplam dikili gövde hacim artımını (m³) ; FKA , her tür gurubu için daha önce
saptanan (Yapraklılar için 0,640 , iğne yapraklılar için 0,473 ) fırın kurusu ağırlıkları ; CF ise ,
dikili gövde hacmine karşı gelen biyokütleyi toprak üstü toplam biyokütleye çevirmek için
(İğne yapraklılarda 1,20 ; yapraklılarda 1,25) kullanılan dönüşüm faktörleridir .
3-Toprak altındaki kök artımının, toprak üstü artım yardımıyla tahmin edilmesi,
(Toprak üstü toplam biyokütle artımını yapraklı tür grubu için 0,15 ; iğne yapraklı tür grubu
için 0,20 ile çarpmak suretiyle)
4-Bu artımlardan yola çıkılarak her tür veya tür grubu için toplam toprak üstü ve
toprak altı biyokütle artımlarının fırın kurusu ağırlık cinsinden ortaya konması,
5-Toprak üstü ve toprak altı biyokütle artımlarını 1,2 sabit çarpanı ile işleme sokarak
bu miktar biyokütle üretimi sırasında açığa çıkan oksijen miktarının hesaplanması‟dır
Fotosentez olayı sadece canlı kütle tarafından gerçekleştirildiği için, karbon hesabında
dikkate alınması gereken ölü örtü bitkisel kütlesinin ve mineral topraktaki karbon faktörünün
oksijen üretiminin tahmin edilmesinde hesabına sokulmaması gerekmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamaların uygulamasına ilişkin sayısal bir örnek Hacıosman
Korusu için aşağıda gösterilmiştir.
Örnek: Hacıosman Korusunda mevcut toplam servetin yaptığı toplam 1009 m³ lük
yıllık cari artımının ağaç türü gruplarına dağılımı sırasıyla 73 ve 936 m³ tür. Adı geçen
koruda üretilen oksijen miktarını belirleyelim.
1.aşama: Toprak üstü biyokütle artımının (TÜBKA) dikili gövde hacim artımı yardımıyla
hesaplanması
TÜBKA (Yapraklı) = DGHA x 0,640 x 1,25 = 73 x 0,640 x 1,25 = 58,4 Ton
TÜBKA (İğne yapraklı ) = DGHA x 0,473 x 1,20 = 936 x 0,473 x 1,20 = 531,3 Ton
TÜBKA (Toplam ) = 1009 589,7 Ton
2.aşama : Toprak altı biyokütle artımının (TABKA) (Kökler) hesaplanması
TABKA (Yapraklı) = TÜBKA x 0,15 = 58,4 x 0,15 = 8,8 Ton
TABKA(İğne yapraklı ) = TÜBKA x 0,20 = 531,3 x 0,20 = 106,3 Ton
TABKA (Toplam) = 115,1 Ton
3. aşama : Toprak üstü ve altındaki toplam toplam biyokütle artımının (TBKA) hesaplanması
TBKA = TÜBKA + TABKA = 589,7 + 115,1 = 704,8 Ton
4.aşama: oksijen üretiminin (OÜ) hesaplanması
OÜ = TBKA x 1,2 = 704,8 x 1,2 = 845,8 Ton
Hesaplama işleminin toplu sonuçları ve Hacıosman Korusunda üretilen toplam
oksijen miktarı bir tablo halinde aşağıda gösterilmiştir.
Çizelge 3: Hacıosman Korusunda Üretilen Toplam Oksijen Miktarının Hesaplanması
Oksijen üretim Kaynağı
1
Kabuklu
Gövde
Hacim
Artımı
(m³)
2
Kabuklu
Gövde
Biyokütle
Artımı
*
(Ton)
3
Tepe ve
Dal
Biyokütle
Artımı
**
(Ton)
4
Toplam
Fırın
Kurusu
Biyokütle
Artımı
(Ton)
5
Toplam
Oksijen
Üretimi
(Ton)
5 x 1,2
6
Toprak üstü bitkisel kütle
a) Yapraklı Türler
b) İğne yapraklı Türler
Toplam
73 46,7 11,7 58,4 70,1
936 442,7 88,6 531,3 637,5
1009 489,4 100,3 589,7 707,6
Toprak altı (kökler) bitkisel
kütle
a) Yapraklı Türler ***
b) İğne yapraklı Türler
Toplam
8,8
10,6
106,3 127,6
115,1 138,2
Toplam Biyokütlr Artımı 704,8 845,8
Yapraklılar için 0,640 , iğne yapraklılar için 0,473
** Yapraklılar için 1,25 ; iğne yapraklılar için 1,20
*** Yapraklılar için 0,15 ; iğne yapraklılar için 0,20
İstanbul korularında açığa çıkan oksijen miktarının korular itibariyle değişimi aşağıdaki
çizelgede gösterilmiştir.
Çizelge 4: İstanbul Korularında Oksijen Üretimi
Koru Adı
Toprak Üstü
Biyokütle Artımı
(Ton)
Toprak Altı
Biyokütle Artımı
(Ton)
Toplam
Biyokütle Artımı
(Ton)
Oksijen Üretimi
(Toplam) *1,2
(Ton)
Hacıosman 589,7 115,1 704,8 845,8
Emirgan 151,9 24,5 176,4 211,7
Yıldız 81,6 12,7 94,3 113,2
Gülhane 24,1 3,7 27,8 33,4
Florya 143,2 25,6 168,8 202,6
Beykoz 58,1 9,0 67,1 80,5
Çubuklu 57,9 9,3 67,2 80,6
Fethipaşa 41,2 6,8 48,0 57,6
Harem 16,5 2,9 19,4 23,3
Büyük Çamlıca 37,4 7,4 44,8 53,8
Küçük Çamlıca 64,1 10,6 74,7 89,6
Osmangazi 47,2 9,4 56,6 67,9
TOPLAM 1312,9 237,0 1549,9 1860
4-İSTANBUL KORULARININ TOZ TUTMA KAPASİTESİNİN
BELİRLENMESİ
Oksijen üretimi yanı sıra, toplum sağlığı fonksiyonunun bir diğer önemli unsuru ise,
ormanların toz tutma kapasitesidir. Havayı kirleten zararlı gazlarla beraber, kirletici toz,
karbon, katran, değişik metaller, fosfatlar, kireç, silis ve organik madde zerreciklerinden
oluştuğu bilinmektedir.
Yerleşim ve sanayi merkezlerine yakın olan ormanların havası, genelde normal
atmosferik temizliğine sahip değildir. Puhalev (1994), bu konu ile ilgili literatür verilerine ve
bizzat yaptığı araştırmalara dayanarak, dağ ormanlarının havasında bulunan toz zerreciklerin
ortalama sayısını, büyük yerleşim merkezlerdeki havanın içinde bulunanlara göre 150, orta
ve küçük olanlarda ise yaklaşık 35 defa daha az olduğunu belirlemiştir.
Gathy (1964), Bassavy (1965) ve Lambinon (1967) ise, ağaç kabuklarında bulunan
ve hava kirliliğinin biyoendikatörleri olarak bilinen bazı biyofit özellikli yosun ve liken
miktarlarının tespitine dayanan bir yöntemle, orman kenarından içeri doğru gidildikçe
kirliliğin azaldığını kanıtlamışlardır (NEDYALKOV- BEKYAROVA, 2000).
Orman özelliklerine sahip bir bitki örtünün, havayı tozdan arındırma vasıfları iki ana
gruba ayrılmaktadır ki bunlar, mekanik temizleme ve kondenzasyonel etkidir. Mekanik
temizleme, ormanı oluşturan ağaç ve diğer bitkilerin yapısal özelliklerinden kaynaklanan
havanın filtrasiyonudur. Kondenzasyonel etki ise, değişik sebeplerden dolayı (uçuşan bitki
salgıları, düşük hava hızı, nispi hava nemi, hava sıcaklığı ve bunlara bağlı hava basıncı gibi)
ormanda oluşan mikroiklim etkisiyle, toz zerreciklerinin birer kondenzasyon çekirdekleri
olarak yer yüzüne çökmesidir (hava siltasyonu).
Ormanın hava filtrasyonunu etkileyen yapısal özellikler, ağaç türleri, orta yaş, orta
boy, işletme şekli, düşey ve yatay kapalılıktır. Fakat, en önemli etkenlerden biri, değişik ağaç
türlerinin toplam yaprak yüzeyi ile yaprak şeklidir. Diğer önemli bir etken ise, dikey ve yatay
kapalılıktır. Hava sirkülasiyonuna daha çok olanak veren düşey kapalı form, aynı yaşlı ve tek
katlı ormanlara kıyasla havayı % 15 –25 oranında daha iyi filtre ettikleri tespit edilmiştir.
Nedyalkov ve Bekyarova‟nın değişik araştırmalar ile elde ettikleri sonuçları diğer
araştırmacıların sonuçlarıyla kıyaslayan Rossin (1975), bazı ağaç türleri için toz tutma
kapasitelerini ortalama değerler olarak Ladin için 30 ton/ha/yıl, Sarıçam, Kayın ve Ihlamur
için sırasıyla 35, 68 ve 42 ton/ha/yıl olarak vermektedir.
Gerek Bulgaristanın bitki coğrafyasının yakınlığı, gerekse İstanbul korularının benzer
ağaç türlerden oluştukları dikkate alınarak, toz tutma kapasitelerinin hesaplanmasında
yukarıda sunulan ortalama değerlerin kullanılması sonucu, kayda değer sapmaların
oluşmayacağını kabul etmek mümkündür.
İstanbul korularında toz tutma kapasitelerini belirlemek amacıyla yukarıda verilen
ortalama değerler daha ayrıntılı olarak kullanılmıştır, Bu amaçla, İstanbul korularının alanları
üç ayrı temel gruba ayrılmıştır ki bunlar; Saf İbreli; Karışık İbreli+Yapraklı; Yapraklıdır.
Ayrıca, toz tutma kapasiteyi etkileyen gelişim çağları - “olgun” (b, c, d e çagında) ve
“gençik” (a ve kısmen ab çağında) biçiminde iki ana gruba bölünmüştür. Aynı nedenle
“seyrek” ve “gevşek” kapalılıktaki alanların daha düşük toz tutma kapasiteleri göz önünde
bulundurulmuş ve kapalılık oranlarına göre hesaplanmıştır. Toz tutmada daha yüksek
performans gösteren katlı ve düşey kapalılığa sahip alanlara ait sonuçlar (normal
hesaplamalar hariç) düzeltme katsayıları ile elde edilmiştir. Hesap işlemlerinde kullanılan
ortalama değerler ve düzeltme katsayıları şunlardır:
Saf ibreli; 35 ton/ha/yıl, İbreli+Yapraklı; [35+ (68+42)/2]/2= 45 ton/ha/yıl, Yapraklı;
55 ton/ha/yıl, a ve ab çağdaki alanlar; ton/ha/yıl x 0,25, gevşek ve seyrek kapalılıktaki
alanlar; ton/ha/yıl x 0,25, çok katlı ve düşey kapalı alanlar; ton/ha/yıl + %15 ton/ha/yıl.
Örnek: Küçük Çamlıca Korusunun bitki ile kaplı alanı 29,782 ha‟dir. Bu alanın
2,493 ha‟ı saf ibreli, 11,212 ha‟ı ibreli+yapraklı, 12,868 ha‟ı yapraklı, 0,268 ha‟ı genelde “a”
ve kısmen “ab” çağında ibreli, 1,106 ha‟ı genelde “a” ve kısmen “ab” çağında yapraklı bitki
örtülerinden oluşmaktadır. Ayrıca, Gevşek ve Seyrek kapalılıktaki ibreli ve yapraklı alanlar
sırasıyla 0,303 ha ve 1,532 ha‟dir. Bitki ile kaplı tüm alanın 5,838 ha‟ı çok katlı ve düşey
kapalı kuruluştadır. Dolayısıyla değişik alanların toz tutma kapasiteleri;
Saf ibreli – 2,493 x 35 = 87,255 ton/ha/yıl,
İbreli+Yapraklı – 11,212 x 45 = 504,540 ton/ha/yıl,
Yapraklı – 12,868 x 55 = 707,740 ton/ha/yıl,
Gevşek ve Seyrek kapalılıktaki ibreli alanlar – 0,268 x 35 x 0,25 = 2,345 ton/ha/yıl,
Gevşek ve Seyrek kapalılıktaki yapraklı alanlar – 1,106 x 55 x 0,25 = 15,208 ton/ha/yıl,
Toplam = 1317,088 ton/ha/yıl.
Fakat tüm alanın 5,838 ha‟ı çok katlı ve düşey kapalı kuruluştadır ve toz tutma
kapasitesi %15 ile daha yüksek olacaktır. Bundan dolayı ;
29,782 ha - 1317,088 ton/ha/yıl ise, 5,838 ha büyüklüğünde bir alanın normal toz
tutma performansı (5,838 x 1317,088) / 29,782 = 258,181 ton/ha/yıl olacaktır. Ancak, bu
alanın gerçek toz tutma performansı %15 daha yüksek olacağından, 258,181 x 1,15 =
296,908 ton/ha/yıl elde edilir. Çok katlı ve düşey kapalı kuruluşun sağladığı net toz tutma
farkı ise 296,908 - 258,181 = 38,727 ton/ha/yıl‟dir. Bu farkı diğer vasıftaki alanların toplam
toz tutma miktarına ilave etmek suretiyle, aranan sonuca ulaşılır. Küçük Çamlıca Korusunun
bitki ile kaplı alanının toplam toz tutma kapasitesi; 1317,088 + 38,727 = 1355,82
ton/ha/yıl‟dir
Yukarıda açıklanan şekilde tüm korular için elde edilen sonuçlar Tablo 5‟de
sunulmuştur.
Tablo5 İstanbul Korularının Toz Tutma Kapasiteleri
Koru Adı
Saf İbreli
(ha)
İbreli+
Yapraklı
(ha)
Yapraklı
(ha)
« a »
Çağın-
da
İbreli
(ha)
«a »
Çağın-
da
Yapr.
(ha)
Gevşek+
Seyrek
İbreli
(ha)
Gevşek
+
Seyrek
Yapr.
(ha)
Katlı
Kuruluş-
lar
(ha)
Toz Tutma
Kapasi-
tesi
(ton/ha/yıl)
Hacıosman 59,226 27.015 47.577 0,801 - - - 18.576 6034.70
Emirgan 1.710 11.576 23.105 0,111 0,079 - 0.044 - 1854.20
Yıldız 1.102 10.494 17.837 - 0.029 0.01 0.306 1.035 1504.33
Gülhane 0.059 1.957 6.046 0.025 - - - - 422.88
Florya 14.430 9.483 25.366 - - - - 1.633 2338.49
Beykoz 0.922 2.307 22.406 - - - - 3.873 1381.50
Fethipaşa 0.228 0.926 10.662 - 0.147 - - 0.089 636.79
Harem 0.329 2.163 2.645 - - - - 1.330 75.72
B. Çamlıca 7.451 0.298 1.137 0.063 - - 0.050 0.183 338.99
K. Çamlıca 2.493 11.212 12.868 0.268 1.106 0.303 1.532 5.838 1317.08
Osmangazi 6.861 1.380 5.636 - 0.237 3.170 - 0.678 646.99
Hidiv 0.199 4.212 11.777 - - - - 0.992 852.00
TOPLAM 95.010 83.023 187.062 1.268 1.598 3.483 1.453 34.227 17403.67
5-SONUÇ VE ÖNERİLER
Bu tebliğde İstanbul korularının her birisinin karbon birikimine ve oksijen üretimine
olan katkısı ile bu koruların toz tutarak kirli havayı süzme potansiyelleri hesaplanmıştır. Rio
sözleşmesi ve Helsinki süreci, orman kaynaklarının bu yönde izlenmesini gerekli
görmektedir. Burada verilen hesaplama yönteminde tamamen amenajman heyetlerinin
topladığı bilgiler kullanılmaktadır. Standart planlardaki 15 Nolu tablo bilgileri, plan
ünitelerindeki karbon birikimi ve oksijen üretimlerini burada verilenden daha ayrıntılı
biçimde hesaplamalara izin verecek niteliktedir. Bu tablo hazırlandıktan sonra bir saati
aşmayacak bir zaman içinde hem oksijen üretimi ve hem de karbon birikimi kolayca
hesaplanabilmektedir. Bu tür bilgilerin amenajman planlarının standardını ne denli
yükselteceği, her türlü açıklamadan varestedir.
YARALANILAN KAYNAKLAR
ASAN, Ü. 1995 : Global İklim Değişimi ve Türkiye Ormanlarında karbon Birikimi.
İ.Ü.Orman Fakültedi Dergisi, Seri B, Sayı , s.
ASAN, Ü. 1999 : Climate Cahnge, Carbon Sings and The Forests of Turkey. Tropical
Forests and Climate Change: Status, Issues and Challenges. Proceedings of the
International Conference. ISBN 971-579-021-6 pp.157-170.
BROWN, S. 1977 : Forests and Climate Chance; Roles of The Forest Lands as Carbon Sings.
Proceedings of The XI World Forestry Congress, pp. 117-129.
GÜL, A.U. 1998 : Orman Amenajmanında İşlevsel Planlamanın Doğrusal Programlama İle
Gerçekleştirilmesi. 60 sayfa, Basılmamıştır.
NEDYALKOV, S.T.; BEKYAROVA, J. 2000: Rekreasyon Ekolojisi. Varna Teknik
Üniversitesi, Deniz Bilimleri ve Ekolojisi Fakültesi Yayınları. Orijinali Bulgarca
237 sayfa.
PUHALEV, G. A. 1994 : Yerleşim Merkezlerinde Yeşil Ekosistemlerin Oksijen Üretiminin
Ekolojik Değerlendirmesi. Sofya Ormancılık Teknik Üniversitesi Yayını Özel
Baskı 50 sayfa. (Orijinali Bulgarca)
RAEV, I.; ASAN, Ü. ; GROZEV, O. 1997. : Accumulation of CO2 in The Above-ground
Biomass of The Forests In Bulgaria And Turkey In The Recend Decades.
Proceedings of The XI world Forestry Congress. Vol.1 pp.131 - 138.
TEMUR, M. 2002. Samsun-Hacıosman Rezerv Ormanının Planlama İlkeleri. Sayfa
Yükseklisans Tezi. Basılmamıştır.
ORMAN AMENAJMANINDA YENĠ AÇILIMLAR ve UYGULAMALAR
(Kerpe Örneği)
Prof. Dr. Ünal ASAN Ġ.Ü.Orman Fakültesi
Orman Amenajmanı Anabilim Dalı
89895 bahceköy, Ġstanbul
Or. Yük. Müh. Mehmet ERCAN Kavak ve Hızlı GeliĢen Orman Ağaçları AraĢtırma Enstitüsü
PK: 1034 41050 Ġzmit/KOCAELĠ
Kısa Özet
Bu bildiride, Orman Amenajmanı Disiplininin kimi temel kavramlarında
son yıllarda görülen içerik geniĢlemesine dikkat çekilmiĢtir. “Sürekli orman”
kavramı fonksiyonel planlama açısından ele alınarak, bu iĢletme Ģeklinin Orman
Amenajmanı uygulamalarında nasıl formüle edileceği somut bir örnek ile
açıklanmıĢtır. Bildiride ayrıca, endüstriyel plantasyonlarda biyolojik çeĢitliliğin
nasıl korunacağı da gösterilmiĢtir.
Anahtar Kelimeler: Sürekli Orman, Biyolojik ÇeĢitlilik, Orman Amenajmanı,
Fonksiyonel Planlama
1. GĠRĠġ
EndüstrileĢme sürecinin ve aĢırı nüfüs artıĢının neden olduğu doğa tahribatı, çevre
bozulmasını insan yaĢamı için hayati bir sorun haline getirmiĢtir. Bu uluslararası sorunun tüm
dünya için tehdit oluĢturmasından ötürüdür ki, son zamanlarda tüm ülkeler “Sürdürülebilir
Kalkınma” adıyla lanse edilen yeni bir kavram etrafında kenetlenmiĢtir. Temelde, ormancılık
faaliyetleri dıĢındaki endüstriyel üretim süreçleri için düĢünülen bu kavram “Sürdürülebilir
Ormancılık” adı altında ormancılık uygulamalarına da sokulmuĢ durumdadır.
Diğer taraftan, Batı ve Orta Avrupa ülkelerinde 200 yıl önce kurulan yapay ormanlarda
karĢılaĢılan ormancılık sorunları, diğer ülkeler için ders alınacak örneklerle doludur. Teknik
ormancılık uygulamalarına geç baĢlamamız nedeniyle, bu deneyimleri henüz tam olarak
yaĢamamıĢ isek de, olayın boyutunu kavrayabilmek için bunları bir kere de mutlaka bizim
yaĢamamız gerekmemektedir. Hayatları tehlike altında olan bitki ve hayvan türlerinin koruma
altına alınması, yaĢama ortamlarının bozulmaması, biyolojik çeĢitliliğin geliĢtirilmesi ve
zenginleĢtirilmesi, son yıllarda tüm dünya ülkelerinde doğal kaynakların kullanımı sırasında
kısıtlayıcı faktörler olarak ön plana çıkmaktadır. Dünya ülkeleri arasında giderek taraftar bulan
bu düĢüncelerin bu bağlamda ülkemiz ormancılığına yansıtılması da doğaldır (ASAN 1999).
Günümüzde, sadece ürün ve hizmet akıĢı sürekliliğine dayanan bir planlama anlayıĢının
gelinen noktada artık yeterli olmayacağı ortadadır. Bu noktada mevcut orman ekosisteminin
sadece alan ve servet itibariyle fiziksel büyüklüğünün değil, bu ekosistemi oluĢturan
elamanlar arasındaki etkileĢim sürecinin de korunup gözetilmesi gereği ortaya çıkmıĢtır. Bu
değiĢimin bir sonucu olarak da, sürdürülebilir ormancılık kavramı sadece ürün akıĢı
sürekliliğini garantileyen bir terimden öte, ekosistem elemanları arasındaki doğal iliĢkinin
sürekliliğini de garantileyen daha geniĢ kapsamlı bir kavram olarak algılanması
gerekmektedir. Nitekim; “Süreklilik” kavramındaki bu yeni açılımın zorlaması iledir ki;
MÖLLER’in Federal Almanya’da 1922 yılında gündeme getirdiği “Sürekli Orman
(Dauerwald)” düĢüncesi Avrupa Ülkelerinde uzun bir aradan sonra yeniden canlandırılmıĢtır.
Kanada ve ABD’de son yıllarda geliĢtirilen “Konumsal Planlama (Landscape Planing)”, ve
“Ekosistem Amenajmanı” gibi teknikler de yine bu yöndeki çabaların birer ürünü olarak
karĢımıza çıkmaktadır.
Yapılan açıklamalardan da anlaĢılacağı üzere, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’deki
ormancılık uygulamalarında da küreselleĢme olgusu ile birlikte bazı anlayıĢ değiĢiklikleri
gözlenmektedir. Bu bildirinin amacı, öncelikle Orman Amenajmanı Disiplininde son yıllarda
ortaya çıkan anlayıĢ farklarına iĢaret etmek ve Orman Amenajmanının kimi temel
kavramlarında bu yöndeki içerik değiĢikliğine dikkat çekerek, bu değiĢimin amenajman
planlarına nasıl entegre edildiğini “Kerpe Örneği” ile açıklamaktır.
2. ORMAN AMENAJMANINDA ĠÇERĠĞĠ GENĠġLEYEN KAVRAMLAR
ve ĠLKELER
Yakın zamana kadar, Türkiye’de Orman Amenajmanı disiplininin uğraĢ alanı, çeĢitli tür, çap
ve kalitedeki yuvarlak odunların üretimi baĢta olmak üzere, ormanlardan sağlanan ürün ve
hizmet akıĢını düzenlemekle sınırlı kalmıĢtır. Bu nedenle de, gerek planlamada gözetilen
ilkelerin içerikleri, gerekse faydalanmanın düzenlenmesinde uygulanan planlama teknikleri bu
sınırların ötesine geçememiĢtir. Sürdürülebilir ormancılık akımının Orman Amenajmanı
uygulamalarına getirdiği yeni açılımlar, hem bu disiplinin temel kavramlarında ve hem de
gözettiği ana ilkelerinde geniĢlemeyi zorunlu hale getirmiĢtir. Diğer taraftan, bu yeni
akımların yurdumuza girmesiyle bazı kavram karmaĢaları da ortaya çıkmıĢtır. Bu bağlamda
karĢılaĢılan kavramsal karmaĢalar aĢağıdaki alt kesimde açıklanmıĢtır.
2.1 Planlama Ġlkeleri
Eraslan (1982), Türkiye’de ulusal ormancılık amaçlarına ulaĢabilmek için güdülmesi gereken
ilkeleri 1- Süreklilik, 2- Verimlilik, 3-Ġktisadilik, 4- Çok amaçlı kullanım, 5-Koruma ve 6-
Estetik olarak sıralamaktadır. Ancak; içeriklerinin kavranmasıyla kolayca anlaĢılacağı üzere,
bu altı ilke sadece yurdumuzda değil, hangi ülkede olursa olsun, orman kaynaklarının
planlanmasında mutlak surette gözetilmesi gereken evrensel ilkelerdir. ÇağdaĢ Orman
Amenajmanında planlamanın temel ilkeleri sayılan bu kavramlardan süreklilik ve koruma
ilkelerine getirilen yeni yorum ve açılımlar aĢağıda açıklanmıĢtır.
2.1.1 Süreklilik - Sürdürülebilirlik
Tüm ormancılar tarafından da bilindiği üzere, süreklilik ve sürdürülebilirlik Orman
Amenajmanı Biliminin doğuĢ nedenidir. Ormancılıkta gayet iyi bilinen ve faydalanmayı
düzenleme amacıyla geliĢtirilen yöntemlerin temel ilkesi kabul edilen bu kavram, esasen
1700’lü yıllardan bu yana ürün ve hizmet akıĢındaki kesintisizliği sağlamak amacıyla tüm
planlama faaliyetlerinde uygulanmaktadır. Ancak, içeriğine bakıldığında günümüzdeki
sürdürülebilirlik kavramının sadece ürün ve hizmet arzının sürdürülebilmesi anlamında
olmadığı, bunun yanında hem ürün ve hizmetlerin oluĢumu üzerinde etken olan tüm doğal
faktörlerin, ve hem de ekosistem elamanları arasındaki karĢılıklı iliĢkilerin korunması
anlamını da içerdiği anlaĢılmaktadır.
2.1.1.2 Sürekli Orman
Diğer taraftan, günümüzde Orman Amenajmanının iki ayrı kavramı olan klasik anlamdaki
“süreklilik” ilkesi ile “sürekli orman” kavramlarının da birbiri ile karıĢtırıldığı ve sürekli orman
kavramının, süreklilik ilkesi yerine kullanıldığı gözlenmektedir. Orman Amenajmanı pratiği
açısından sürekli orman kavramı; orman formu ve iĢletme biçimini dikte ettiren bir teknik
terimdir. Bu terim, ormandan beklenen fayda ve fonksiyonların zorunlu kılması nedeniyle;
silvikültürel açıdan gençleĢtirmenin tek ağaç, küme ve grup iĢletme Ģekillerine göre
gerçekleĢtirilmesi gereken orman alanlarını ifade eder. Sürekli ormanın Orman Amenajmanı
yönünden önemi, bu ormandaki meĢcere kuruluĢunun özellikle erozyon kontrolü, su üretimi,
estetik, rekreasyon, toplum sağlığı, yabanıl hayat vb. gibi infrastrüktürel fayda ve
fonksiyonların söz konusu olduğu orman alanlarında, beklenen fonksiyonu en iyi
gerçekleĢtiren iĢletme Ģekli olmalarından kaynaklanmaktadır. ġöyle ki; aynı yaĢlı ve maktalı
orman iĢletmeciliğinde gençleĢtirmeye sokulan meĢcerelerin serveti gençleĢtirme çalıĢmaları
sırasında sıfıra indirildiğinden, bu alanlardan beklenen koruyucu fonksiyonlar yeni
generasyon etkin hale gelene kadar kesintiye uğramaktadır. Buna göre sürekli orman; değiĢik
silvikültürel uygulamalar sonucu ortaya çıkan yapısal bir durum (meĢcere kuruluĢu), bir tablo
ve somut bir olgudur.
Süreklilik ilkesi esasına dayanan orman iĢletme sınıflarında ise, meĢcere serveti hiç bir zaman
belirli bir miktarın altına inmediği için, iĢlev ve hizmet sürekliliğinde bir aksama meydana
gelmemektedir. Süreklilik ilkesi, ise sahibi, sınırları ve iĢletme amaçları belli olan bir plan
ünitesinden sağlanması düĢünülen ürün ve hizmetlerin akıĢındaki kesintisizliği ifade eden bir
terimdir. Bu terim, bu orman kuruluĢlarının toplum yararına sunduğu ürün ve hizmetlerin
kesintisizliğini ifade eden soyut bir düĢünce sistemidir (ASAN 1997).
2.1.1.3 Sürekli Orman-Seçme Ormanı
Genelde değiĢik yaĢlı, çok katlı ve düĢey kapalı meĢcere kuruluĢları ile temsil edilen sürekli
orman kavramının “Seçme Ormanı” ile de karıĢtırıldığı görülmektedir. Sahip oldukları meĢcere
kuruluĢları yönünden benzer tablolar (değiĢik yaĢlı ve çok katlı) sergileyen bu iki ormanı
birbirinden ayıran en önemli özellikler; iĢletme amacı ve kuruluĢ kriterleridir. Planlama tekniği
yönünden sürekli ormanlar; koruma fonksiyonlu hizmet üretim amacıyla ayrılan ve düzensiz
seçme kuruluĢları ile karakterize edilen iĢletme sınıflarıdır. Belirli silvikültürel teknikler
kullanılarak (tek ağaç, grup ve küme seçmesi yerine küçük alan seçmesi veya küçük maktalı yaĢ
sınıfları) her ağaç türü ile her yetiĢme ortamında kurulup iĢletilebilirler. Sürekli ormandaki
meĢcere kuruluĢları tamamen düzensiz olup hiçbir standart kalıba uymaz. Seçme ormanları ise,
temelde yuvarlak odun üretim amacı ile verim gücü yüksek yetiĢme ortamlarında saf Göknar ve
Göknar hakimiyetindeki değiĢik yaĢlı ve düĢey kapalı meĢcerelerin bulunduğu yerlerde
kurulabilir. Optimal kuruluĢa ulaĢan seçme ormanlarında ağaç sayılarının çap basamaklarına
dağılımı, sürekli ormanın aksine; amaç çapı ve yetiĢme ortamına göre belirlenen düzenli bir
Ģablona uyar.
2.2 Koruma Ġlkesi
Canlı bir organizma olan orman, varlığını kendisini meydana getiren ögeler arasındaki dengeli
iliĢkilere dayanarak sürdürür. Kendi içinde dinamik bir yapı gösteren ekosistem elamanları
arasındaki doğal iliĢki ve dengenin bozulması halinde, önce bu ekosistemler içindeki canlı
türlerinin çeĢit ve sayıları azalır, sonra da bir bütün halindeki varlıkları tehlikeye girer.
Koruma ilkesi, orman kaynaklarından faydalanmanın düzenlenmesi sırasında hem biyolojik
çeĢitlilik ve zenginliği azaltacak, ve hem de bu zenginliğin sürmesine olanak veren doğal süreç
ve koĢulları zorlayarak ekosistemin varlığını tehlikeye sokabilecek Ģiddetteki müdahalelerden
kaçınma ilkesidir. Daha genel bir anlatımla, doğal kaynaklardan faydalanma sırasında biyolojik
çeĢitliliği ve ekosistem elamanları arasındaki doğal süreçleri bozmama ilkesidir. Ancak, ormana
hiç el sürmeme anlamına gelmez. Nitekim bu ilke 1993 yılında gerçekleĢtirilen Montreal ve
Helsinki zirvelerinde katılımcı ülkelerin tümüne özetle:
Biyolojik çeĢitliliğin korunması ve bu korumanın ölçülebilir kriterlere göre
iyileĢtirilmesi;
Orman ekosistemlerinin üretim yeteneklerinin korunması;
Orman ekosistemlerinin sağlığının korunması;
Toprak ve su kaynaklarının korunması;
Orman ekosistemlerinin dünya karbon döngüsüne olan katkısının korunması ve bu
katkının ölçülebilir kriterlere göre arttırılması;
Ormanların sosyo-ekonomik iĢlevlerinin korunması
biçiminde açıklanmıĢtır.
3. KERPE PLANININ TANITILMASI
Kerpe AraĢtırma Ormanı, önce Adapazarı Orman Bölge Müdürlüğü, Ġzmit Orman ĠĢletme
Müdürlüğü, Kandıra Orman ĠĢletme ġefliği’ne bağlı Kefken ĠĢletme ġefliği içinde iken,
sonradan Kavak ve Hızlı GeliĢen Orman Ağaçları AraĢtırma Enstitüsü Müdürlüğü’nün teklifi
ve Orman Balkanlığı’nın onayı ile “Kerpe AraĢtırma Ormanı” adı altında münhasıran
araĢtırma çalıĢmalarında kullanılmak üzere adı geçen enstitüye tahsis edilmiĢtir.
AraĢtırma Ormanı, 1972-1976 yılları arasında yürütülen UNDP FAO TUR/71/521 nolu Özel
Fon Projesi ile dikimle kurulmuĢtur. Arazi hazırlığı çalıĢmalarına 1973 yılı ilkbaharında
baĢlanmıĢ ise de dikimlerin büyük çoğunluğu 1974, 1975 yıllarında yapılmıĢtır. Az bir kısmı
da 1976 yılında tamamlanmıĢtır. Dikimler 2 3 m aralık-mesafe ile, ha'a 1666 adet fidan
düĢecek biçimde gerçekleĢtirilmiĢtir. Ağaçlandırmalarda ağırlıklı olarak, Pinus maritima,
Pinus radiata, Pseudotsuga menziesii gibi türler ve bunların çeĢitli orijinleri kullanılmıĢtır.
Dikimden sonraki yıllarda gereken yerlere tamamlama dikimleri ve çeĢitli Ģekillerde (elle ve
makinalı) gençlik bakımları yapılmıĢtır.
Ağaçlandırılmadan önce orman baltalık olarak iĢletilmiĢtir. Bu dönemde kesimler çoğunlukla
seçme olarak ve kontrolsüz yapılmıĢtır. Radiata meĢcerelerinde dikimin 4.-5. yılından itibaren
1985 yılına kadar yoğun bir Evetria bouoliana tasallutu görülmüĢtür. Daha sonra etkisi
azalarak zamanla kaybolan böceğe, yoğun bulunduğu dönemlerde bazı ilaçlama
müdahalelerinde bulunulmuĢtur.
3.1 Orman Envanteri
Orman envanteri, hava fotoğrafları ve yersel ölçülere dayalı çalıĢmalarla iki aĢamalı
(Kombine envanter yöntemi) olarak gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu kapsamda yürürlükteki
yönetmelik esaslarına uyularak plan ünitesinde sadece alan envanteri ve ağaç serveti envanteri
yapılmıĢtır. Yan varlıkların envanteri ve yetiĢme ortamı envanteri için herhangi bir çalıĢma
yapılmamıĢtır. YetiĢme ortamı envanteri plan ünitesinde TUR-71 projesi çerçevesinde daha
önce yapıldığı için bu bilgiler ilgili çalıĢmalardan aynen alınmıĢtır. Ormanın sahibi olan
AraĢtırma Enstitüsünün çalıĢma konuları yan varlıkları kapsamadığından, orman envanterinde
yan varlık envanteri göz ardı edilmiĢtir. Böylece, orman envanteri ile ilgili olarak yapılan
çalıĢmalar sadece alan, ağaç serveti ve artım envanteri ile sınırlı kalmıĢtır.
3.1.1 Alan Envanteri
Alan envanteri, bu amaçla bilgisayar ortamında üretilen orijinal sayısal tematik harita
üzerinde gerçekleĢtirilmiĢtir. Önce, hava fotoğraflarından plan ünitesini kapsayan ve bütün
yersel görüntüleri ihtiva eden sayısal vektör altlık harita elde edilmiĢ, sonra bu haritadan
yollar, bölme ve bölmecik sınırlarına ait katmanlar elde edilerek harita elemanları
bilgilendirilmiĢtir. Bu harita arazide kontrol edilerek kesin hale getirilmiĢtir. (Bu Ģekilde
hazırlanan çeĢitli haritalar 1/5000 ölçekli olarak kağıda basılmıĢtır.) Bölmeciklerin
simgelenmesinde standart planlarda benimsenen prosedür aynen uygulanmıĢtır. Alan ölçüleri
bilgisayardan alınmıĢ ve “Alan Döküm Tablosu”nda bir araya getirilmiĢtir.
Sayısal haritaya göre Kerpe AraĢtırma Ormanı 668,031 ha büyüklüğündedir. Bunun 464,186
ha’ı iğne yapraklı plantasyon, 168,809 ha’ı sürgün kökenli yaĢlı ve normal kapalı baltalık
(haritada yapraklı koru biçiminde gösterilmiĢtir.) ve bozuk baltalıktır. 35,036 ha’ı ise, tarım
alanı, iskan, kumluk, taĢlık ve orman toprağı olarak simgelenen ormansız alandır. Kerpe
AraĢtırma Ormanındaki ormanlık alanların orman formlarına dağılıĢı Tablo 1’de
gösterilmiĢtir.
Tablo 1: Kerpe AraĢtırma Ormanındaki Ormanlık Alanların Orman Formlarına DağılıĢı
Kapalılık
Sınıfı
Orman Formları
% Koru
(Ha)
Baltalık
(Ha)
Toplam
(Ha)
Normal 592.96 - 592.96 93,67
Bozuk 2.17 37.86 40.03 6,33
Toplam 595.13 37.86 632.99 100,00
% 94.02 5.98 100,00
3.1.2 Ağaç Serveti ve Artım envanteri
Ağaç serveti ve artım envanteri, plan ünitesinin tamamına 200×200 m aralık ve mesafe ile
sistematik olarak dağıtılan 400 m² büyüklüğündeki sabit deneme alanlarında yapılan ölçme ve
gözlemlere dayatılmıĢtır. Planlama ve envanterin meĢcere (Bölmecik) bazında yapılması
düĢünüldüğünden, içine 5 adetten az deneme alanı düĢen bölmeciklerde aralık mesafe 50×50
m²’ye kadar indirilmiĢtir. Büyüklüğü 150 m2’ ye kadar inen ve AraĢtırma Enstitüsü’nün
kurduğu bazı özel deneme alanı parsellerinde ise tam alan ölçmesi yapılmıĢtır. Plan ünitesi
içinde plantasyon alanları dıĢında kalan sürgün kökenli yapraklı orman Ģeritlerinde ise 10×10
= 100 m² büyüklüğünde kare biçimindeki alanlar kullanılmıĢtır. Her meĢcereye düĢen örnek
alanlar kendi içinde değerlendirilmiĢtir. Ölçme ve değerlendirme sonuçları her bir meĢcere
için özel olarak oluĢturulan “MeĢcere Tanıtım Hata ve Ġstatistikler Tabloları”nda sayısal ve
grafiksel olarak bir araya getirilmiĢtir. Düzenlenen tablonun bir örneği Tablo 2’de
gösterilmiĢtir.
3.2 Plan Ünitesinde Orman Fonksiyonlarının Belirlenmesi ve ĠĢletme Sınıflarının
Ayrılması
Plan ünitesinde her bir meĢcereden beklenen orman fonksiyonları, arazide yapılan gözlem ve
incelemeler ile büroda yapılan değerlendirme sonuçlarına göre belirlenmiĢtir. Bu amaçla hem
arazideki fiîli durum ve hem de AraĢtırma Enstitüsünün değiĢik bölümlerinin verdiği bilgiler
ve görüĢler dikkate alınmıĢtır. Böylece; araĢtırma ormanında ikisi koruma (Mutlak ve
Yapraklı), ikisi üretim (Odun ve Tohum), ikisi araĢtırma (Projeli ve Projesiz) ve bir estetik
olmak üzere toplam 7 değiĢik fonksiyon belirlenmiĢtir.
3.2.1 Tabiatı Koruma (Mutlak Koruma ) Fonksiyonu Gören Alanlar (MK)
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun doğal SĠT olarak saptadığı Kaskatlar ile
mevcut ormanın denizden esen sert ve sürekli rüzgarlara karĢı korunma fonksiyonu gören
alanlar Mutlak Koruma Alanı olarak ayrılmıĢtır. Plan ünitesinin kuzeyindeki anayolun altında
kalan açık ve ormanlık tüm alanlarda bu fonksiyon öne çıkmıĢtır.
3.2.2 Yapraklı Koruma Fonksiyonu (YpK)
Plan ünitesi içinde
Biyolojik çeĢitliliğin korunması,
Yangın riski ve yayılma hızının azaltılması,
Yabanıl hayatın geliĢtirilmesi
gerekçesi ile, kökeni baltalık olan alanların tamamı bu fonksiyona ayrılmıĢtır.
3.2.3 Tohum Üretim ĠĢletme Sınıfı (TÜ)
Plan ünitesi içinde Ankara – Orman Ağaçları ve Tohumları Islah AraĢtırma Müdürlüğü
tarafından Tohum MeĢceresi olarak tespit ve tescil edilen meĢcereler bu iĢletme sınıfına dahil
edilmiĢtir.
3.2.4 Yuvarlak Odun Üretimi ĠĢletme Sınıfı (OÜ)
Plan ünitesi içinde,
a) BaĢarısız orijin deneme alanlarını devre dıĢı bırakarak bu alanları yeniden
ormanlaĢtırmak,
b) Enstitünün değiĢik bölümlerinde bugüne kadar kazanılan deneyimlere uygulama
olanağı vermek ve bu konularda uygulamacılara somut tablolar göstererek
eğitmek,
c) Endüstriyel plantasyonların nasıl planlanacağını somut olarak göstermek
amaçları ile büyüklüğü 65 ha olan bir alan üretim iĢletme sınıfı olarak ayrılmıĢtır. Ġlgili
Enstitünün YetiĢtirme AraĢtırmaları Bölümünün önerisine göre seçilen bu alanlar plan
ünitesinin tümüne dağıtılmıĢtır.
3.2.5 Bilimsel (Projeli) AraĢtırma ĠĢletme Sınıfı (PBA)
Enstitünün değiĢik bölümlerinde halen yürüyen veya yakın zamanda baĢlatılacak olan kalite
araĢtırmaları, hasılat araĢtırmaları, bakım ve aralama araĢtırmaları ve her türlü özel projeli
araĢtırmalar için, proje yürütücüleri tarafından seçilen alanlar bu iĢletme sınıfına dahil
edilmiĢtir.
Tablo 2: MeĢcere Tanıtım, Hata Ve Ġstatistikler Tablosu Örneği Bölme No: 2c Meçcere tipi: Çmc3 Alanı: 15,686 Yetişme ortamı tipi: II A- BİRİM ALANDA (Hektarda)
Ağaç Çap Sınıflarında TOPLAM
Türü I. Çap Sınıfı (4.0 - 18.9) II. Çap Sınıfı (19. - 33.9) III. Çap Sınıfı (34.0 - 51.9)
Adet Hacım (m3) Artım (m3) Adet Hacım (m3) Artım (m3) Adet Hacım (m3) Artım (m3) Adet Hacım (m3) Artım (m3)
Çm 250 29,193 1,979 584 183,847 12,075 6 4,648 0,296 841 217,689 14,350
Gn 13 0,264 0,010 0 0,000 0,000 0 0,000 0,000 13 0,264 0,010
Df 56 0,726 0,071 0 0,000 0,000 0 0,000 0,000 56 0,726 0,071
TOPLAM 319 30,184 2,060 584 183,847 12,075 6 4,648 0,296 909 218,679 14,431
B- MEŞCEREDE
Ağaç Çap Sınıflarında TOPLAM Türü I. Çap Sınıfı (4.0 - 18.9) II. Çap Sınıfı (19. - 33.9) III. Çap Sınıfı (34.0 - 51.9)
Adet Hacım (m3) Artım (m3) Adet Hacım (m3) Artım (m3) Adet Hacım (m3) Artım (m3) Adet Hacım (m3) Artım (m3)
Çm 3922 457,943 31,037 9167 2883,921 189,419 98 72,906 4,638 13186 3414,770 225,093
Gn 196 4,142 0,158 0 0,000 0,000 0 0,000 0,000 196 4,142 0,158
Df 882 11,393 1,118 0 0,000 0,000 0 0,000 0,000 882 11,393 1,118
TOPLAM 5000 473,478 32,313 9167 2883,921 189,419 98 72,906 4,638 14265 3430,304 226,369
C- HATA ve İSTATİSTİKLER
Örnek 8 Ortalama 218,679 Varyans 1614,974
Standart 14,208
Varyasyon. 18,377
Hata 6,497
Sayısı Hata Katsayısı Yüzdesi
AÇIKLAMALAR: Karışım biçimi: Saf Yatay/Düşey kuruluş: Tek katlı Toprak özellikleri: Esmer orman toprağı (hidromorfik) Ölü örtü:L tabakası 0.5 cm, F tabakası 7.0 cm kalınlığında. Böğürtlen Gıcır gibi çok yıllık odunsu bitkiler ile çayır otları Humus tipi: Kuru ham humus Genel sağlık durumu: Sağlıklı
0
50
100
150
200
250
5
11
17
23
29
35
41
Çap basamağı (cm)
Ağaç s
ayıs
ı (a
det/
ha)
38
23
12
0
10
20
30
40
50
60
5
11
17
23
29
35
41
Çap basamağı (cm)
Hacım
(m
3/h
a)
38
23
12
0
1
1
2
2
3
3
4
4
5 8 11 14 17 20 23 26 29 32 35 38 41 44
Çap basamağı (cm)
Art
ım (
m3/h
a) 38
23
12
3.2.6 Bilimsel (Projesiz) AraĢtırma ĠĢletme Sınıfı (PzBA)
Plan ünitesi içinde, Enstitünün değiĢik bölümlerinin herhangi bir araĢtırma projesine konu
olmayan ve fakat ilerde yapılacak çalıĢmalarda kullanılacak olan alanlar bu gruba dahil
edilmiĢtir.
3.2.7 Estetik Fonksiyon (E)
Kandıra-Kerpe anayolunun kenarındaki 50 m’lik bant ile, kuzeydeki Tabiatı Koruma ĠĢletme
Sınıfının tamamı bu fonksiyona ayrılmıĢtır
Plan ünitesinde her fonksiyon diğerlerinden bağımsız olarak düĢünülmüĢ ve her birisinin öne
çıktığı alanlar haritalarda özel renk ile sınırlandırılıp belli renklerle taranmıĢtır. Daha sonra
tüm fonksiyonlara ait haritalar çakıĢtırılmak suretiyle de Fonksiyon Haritası elde edilmiĢtir.
Düzenlenen haritanın bir örneği ġekil 1’de gösterilmiĢtir.
3.3 ĠĢletme Sınıflarının OluĢturulması
AraĢtırma ormanında iĢletme sınıfları fonksiyonel olarak oluĢturulmuĢtur. Orman
fonksiyonları haritasında birinci bölmenin birinci bölmeciğinden baĢlanarak her bir meĢcerede
hangi fonksiyonların söz konusu olduğu, ana ve yan fonksiyonların neler olduğu ayrı ayrı
belirlendikten sonra, aynı ana fonksiyona sahip olan alanlar aynı iĢletme sınıfına dahil
edilmiĢtir. Böylece araĢtırma ormanında:
Mutlak Koruma (MK),
Yapraklı Koruma (YK),
Odun Üretimi (OÜ),
Tohum Üretimi (TÜ),
Projeli Bilimsel AraĢtırma (PBA),
Projesiz Bilimsel AraĢtırma (PzBA),
Estetik (E)
olmak üzere toplam 7 adet iĢletme sınıfı oluĢturulmuĢtur. Ayrılan iĢletme sınıflarının toplam
alanları ve bunların orman formlarına dağılımı aĢağıda Tablo 3’de gösterilmiĢtir.
3.4 Ormanın Optimal KuruluĢların Belirlenmesi ve Kullanılan Metodlar
Çok amaçlı kullanım ilkesine uygun olarak planlanan ormanlarda aynı alanın, aynı anda
birden fazla amaca hizmet edecek biçimde iĢletilmesi gerekmektedir. Bir orman iĢletmesinde
gözetilecek ana amaç değiĢtikçe bu amacı en iyi biçimde yerine getirecek orman kuruluĢları
da değiĢir. BaĢka bir anlatımla, her fonksiyon ve fonksiyon grubunun optimal kuruluĢu
birbirinden farklıdır.
Ülkemiz ormancılığında bugüne kadar sadece odun üretim amacıyla iĢletilen ormanların
optimal kuruluĢları belirlenmiĢtir. Diğer hizmet ve fonksiyonlara göre iĢletilen ormanlarda bu
fonksiyonlara uygun optimal kuruluĢların ne olduğu konusunda herhangi bir çalıĢma henüz
yapılmamıĢtır. Her ne kadar meĢcere göğüs yüzeyine bağlı olarak estetik fonksiyon ve
erozyon kontrol fonksiyonuna iliĢkin bazı literatür bilgiler mevcut ise de; değiĢik etken ve
koĢullara göre bu ölçütlerin ne olması gerektiği, plan ünitesinin özel koĢullarına göre
yapılacak özel araĢtırmalar, gözlem ve incelemeler ile ortaya konulabilir. Nitekim, Maçka
AraĢtırma Ormanı’nın Ormanüstü Birimi için bu tür araĢtırmalar MISIR (2001) tarafından
yapılmıĢtır.
Şekil 1: Kerpe Araştırma Ormanı Orman Fonksiyonları Haritası
Tablo 3: Kerpe AraĢtırma Ormanındaki Ormanlık Alanların ĠĢletme Sınıfları Ġtibariyle Orman
Formlarına DağılıĢı
ĠĢletme Sınıfı
Koru Baltalık Toplam Ormanlık
Normal
Kapalı
(ha)
Bozuk
kapalı
(ha)
Top-
lam
Koru
(ha)
Nor-
mal
Kapalı
(ha)
Bozuk
Kapalı
(ha)
Toplam
Baltalık
(ha)
Nor-
mal
Kapalı
(ha)
Bozuk
Kapalı
(ha)
Genel
Top-
lam
(ha)
Mutlak Koruma (MK) 19.84 --- 19.84 --- 33.25 33.25 19.84 33.25 53.09
Yapraklı Koruma (YK) 121.84 --- 121.84 --- 3.88 3.88 121.84 3.88 125.72
Estetik (E) 65.84 --- 65.84 --- --- --- 65.84 --- 65.84
Odun Üretimi (OÜ) 65.08 --- 65.08 --- --- --- 65.08 --- 65.08
Tohum Üretimi (TÜ ) 48.14 --- 48.14 --- --- --- 48.14 --- 48.14
Projeli Bilimsel AraĢtırma (PBA) 65.20 --- 65.20 --- --- --- 65.20 --- 65.20
Projesiz Bilimsel AraĢtırma (PzBA) 207.02 2.17 209.19 --- 0.73 0.73 207.02 2.90 209.92
Toplam 592.96 2.17 595.13 --- 37.86 37.86 592.96 37.86 632.99
% 93.68 0.34 94.02 --- 5.98 5.98 93.68 6.32 100.00
Kerpe AraĢtırma Ormanında optimal kuruluĢlar Odun Üretimi ve Yapraklı Koruma iĢletme
sınıfları için ortaya konmuĢtur. Mutlak Koruma ĠĢletme Sınıfı, Tohum Üretim ĠĢletme Sınıfı,
Projeli ve Projesiz AraĢtırma ĠĢletme Sınıfları için ise, optimal kuruluĢ belirlemek esasen
gereksiz ve anlamsızdır. Bu nedenle bu iĢletme sınıflarında böyle bir çalıĢma yapılmamıĢtır.
Estetik ĠĢletme Sınıfında ise, ormanı oluĢturan meĢcerelerin henüz genç olması ve normal
kuruluĢa sahip ileri yaĢlı meĢcerelerin henüz elde bulunmaması nedeniyle, optimal kuruluĢları
belirlemeye olanak bulunmamıĢtır.
Böylece, Kerpe AraĢtırma Ormanında optimal kuruluĢlar sadece iki iĢetme sınıfı için ortaya
konabilmiĢtir. Bu planda bu amaçla uygulanan yöntem Türkiye Ormancılığı için bir ĠLK
OLMA niteliği taĢıdığından, kullanılan metotların açıklanmasında biraz ayrıntıya girilmiĢtir.
3.4.1 Yapraklı Koruma ĠĢletme Sınıfında Optimal KuruluĢun Saptanması
Optimal kuruluĢların ortaya konmasında uygulanan metotlar ve baĢvurulan kriterler; orman
formuna (aynı yaĢlı ve tek katlı, değiĢik yaĢlı ve düĢey kapalı), iĢletme Ģekline (koru, baltalık
ve korulu baltalık) ve faydalanmanın düzenlenmesinde uygulanan amenajman metoduna göre
değiĢmektedir. AraĢtırma Ormanında Yapraklı Koruma ĠĢletme Sınıfı, plan ünitesi içindeki
iğne yapraklı plantasyon alanları dıĢında bırakılan eski baltalık kalıntısı meĢcerelerden
oluĢmaktadır. Yörenin doğal yapraklı ağaç türlerinin yer yer aynı yaĢlı saf, yer yer tek ağaç,
küme ve grup biçimindeki değiĢik yaĢlı karıĢık meĢcerelerinden oluĢan bu iĢletme sınıfı, çevre
halkın usulsüz ve plansız faydalanmasına karĢı açık ve korunmasız olduğundan, bugün
değiĢik yaĢlı, çok katlı, karıĢık ve düzensiz bir orman kuruluĢuna sahiptir.
Büyük alanlarda monokültür biçiminde kurulan iğne yapraklı plantasyonlar arasında yer alan
bu meĢcereler; hem doğanın binlerce yılda oluĢturduğu yöresel ırkların muhafazası, hem
yabanıl hayatın korunup geliĢtirilmesi, hem aynı yaĢlı ve tek katlı plantasyonların meydana
getirdiği tekdüzeliği kırarak renkli bir mozaik oluĢturması, ve hem de böcek, mantar ve
yangın gibi afetlerin yayılma hızlarının azaltılması bakımlarından, estetik ve korumaya
yönelik çok yönlü bir fonksiyon görmektedir. Ormanın mevcut halinin korunarak iĢletilmesi
hem biyolojik çeĢitliliğin korunması ve hem de estetik ve yangın riski açısından gerekli
görüldüğünden; bu meĢcerelerin Yapraklı Koruma ĠĢletme Sınıfı adı altında ayrılması ve
sürekli orman formunda, değiĢik yaĢlı ve çok katlı irregüle (düzensiz) olarak iĢletilmesi
yararlı bulunmuĢtur. Fransız Hacım Metodu nitelikleri itibariyle böyle düzensiz ormanların
iĢletilmesine çok uygun düĢtüğü için, bu iĢletme sınıfında faydalanmanın düzenlenmesinde bu
metodun kullanılması uygun görülmüĢtür.
Orman Amenajmanı pratiği açısından, sürekli orman kavramı içinde düĢünülen bu iĢletme
sınıflarında doğal sürekliliğin kontrolü ya yöresel koĢullara uygun olarak kararlaĢtırılan amaç
servetin veya amaç göğüs yüzeyinin sürekliliğine bakılarak sağlanır. Bir anlamda optimal
servet veya optimal göğüs yüzeyi kavramına da karĢılık gelen bu iki kriter, uygulanan
amenajman metoduna göre ya idare süresi, ya amaç çapı, veya her ikisinin kombinasyonuna
göre belirlenir. Türkiye Orman Amenajmanında faydalanmanın düzenlenmesinde 1963 yılına
kadar ana metot olarak uygulanan Fransız Hacım Metodu, hem amaç çapını ve hem de amaç
çapına karĢı gelen idare süresini düzenleme aracı olarak kullanmaktadır.
Kerpe AraĢtırma Ormanında amaç serveti yardımıyla sürekliliğin kontrol edilmesi uygun
bulunmuĢtur. ĠĢletme sınıfındaki meĢcerelerin bugün itibariyle ulaĢtıkları en fazla hacım,
örnek alanlardaki sağlam ve çürüksüz ağaçlarda saptanabilen en kalın çap (amaç çapı) ve bu
çapa ulaĢabilmek için gerekli yıl sayısı (idare süresi) belirlenmiĢtir.Yapılan gözlem, inceleme
ve değerlendirme sonuçlarına göre; ı-Ormanın sürgün kökenli olduğu, ıı Yabanıl hayat
açısından birim alandaki amaç servetinin fazla yüksek tutulmaması gerektiği, ııı uygulanacak
amenajman metodunun özellikleri de dikkate alınarak, Yapraklı Koruma ĠĢletme sınıfında
amaç çapının 48 cm, idare süresinin 120 yıl, ve birim alandaki amaç (optimal) servetin 180 m³
olması uygun görülmüĢtür. Buna göre bu iĢletme sınıfında ince, orta ve kalın çap sınıflarına
ait hacım ve hasılat parametreleri aĢağıdaki biçimde ortaya çıkmıĢtır:
Ġdare Süresi (Yıl) Amaç Çapı (Cm) Amaç Serveti (m³/ha)
U/3 → 40 D/3 → 16 Vi → 20
2U/3 → 80 2D/3 → 32 Vo → 60
U → 120 D → 48 Vk → 100
Kerpe AraĢtırma Ormanınının sürekli orman iĢletme sınıfında aktüel kuruluĢu farklı altı
değiĢik meĢcere tipi bulunmaktadır. Ancak, kuruluĢ tektir. Buna göre her farklı aktüel
kuruluĢun bu tek optimal ile karĢılaĢtırılması gerekmektedir. Bu konuda bir örnek meĢcere tipi
(KnKsDycb3) ġekil 2’de gösterilmiĢtir.
0
50
100
150
200
Vi Vo Vk Toplam
Çap sınıf ları
Ağaç s
erv
eti
(m3/h
a)
Optimal
Aktüel
ġekil 2.Yapraklı Koruma ĠĢletme Sınıfında Aktüel ve Optimal KuruluĢların KarĢılaĢtırılması
KnKsDycb3
3.4.2 Odun Üretimi (Endüstriyel Plantasyon) ĠĢletme Sınıfında Optimal KuruluĢun
Saptanması
Kerpe AraĢtırma Ormanında endüstriyel odun üretimine yönelik iĢletme sınıfı, hem orman
sahibi AraĢtırma Enstitüsünün hızlı geliĢen türler ve plantasyon ormancılığı konusunda
kazandığı yaklaĢık 30 yıllık bilgi birikimi ve deneyimlerini uygulamaya aktararak bu konuda
somut örnekler göstermek, ve hem de bir taraftan endüstriyel plantasyonların nasıl
planlanacağını ortaya koyarken diğer taraftan da Enstitü bütçesine düzenli bir gelir sağlamak
amacıyla oluĢturulmuĢtur. Bu bağlamda Pinus radiataların Kerpe koĢullarına uygun olmadığı
araĢtırma sonuçları ile de sabit olmasına karĢın, plan ünitesinin bir araĢtırma ormanı olduğu
dikkate alınarak, bu tür için yine de ayrı bir süreklilik ünitesi, yani bir anlamda ayrı bir
iĢletme sınıfı oluĢturulmuĢtur.
Endüstriyel plantasyonlarda iĢletme Ģekli tıraĢlama, kesim ve dikime dayanır. Bu ormanlarda
doğal gençleĢtirme prensip olarak düĢünülmez. Diğer taraftan endüstriyel plantasyonlar
sadece verim gücü yüksek yetiĢme ortamlarında mekanizasyona uygun nispeten düz
arazilerde kurulduğu için, bu ormanlarda bonitet farklılığı da önem taĢımaz. Sayılan bu
nedenlerden ötürü de, bu ormanlarda amenajman metodu olarak gerçek alana dayalı traĢlama
kesim ve dikim metodu uygulanır.
Uygulanan iĢletme Ģekli nedeniyle endüstriyel plantasyonlar aynı yaĢlı ve tek katlı (Maktalı)
orman formuna sahiptir. Bu forma sahip ormanlarda optimal kuruluĢlar; idare süresi ve
periyot uzunlukları dikkate alınarak, eğer var ise prensip olarak hasılat tabloları yardımı ile
ortaya konur. Bu tabloların olmadığı hallerde ise, “Kesimlik Ortalama Artım” yönteminden
yararlanılır.
Kerpe AraĢtırma Ormanında endüstriyel plantasyon iĢletme sınıfında iki tür bulunmaktadır.
Ancak bu türlerden sadece Sahilçamı için bir hasılat tablosu mevcuttur. ĠĢte, hem
uygulayıcının kafasını karıĢtırmamak ve hem de planlamada belirli bir standardı tutturmak
amacıyla odun üretim iĢletme sınıfında optimal kuruluĢlar her iki tür için de Kesimlik
Ortalama Artım metodu ile belirlenmiĢtir.
Kerpe AraĢtırma Ormanında dikim yılı aynı olmasına karĢın meĢcere tiplerinin birim alandaki
hacım farkları muhtemelen orijin farklılığından kaynaklanmıĢtır. Bu nedenle, optimal kuruluĢ
için kesimlik ortalama artım hesaplanırken, yeni kurulacak meĢcerede verimi yüksek
orijinlerin kullanılacağı dikkate alınarak, hesaplamada hacmi en yüksek olan meĢcerenin
kesimlik ortalama artımının kullanılması gerekir.
Endüstriyel plantasyonlarda maktalar yıllık olduğu için yıllık kesim alanları (Optimal yıllık
kesim alanı) OYa = F/U ile hesaplanır. Formülde F iĢletme sınıfının gerçek alanını, U idare
süresini göstermektedir. Yıllık alanlar üzerindeki optimal ağaç serveti ise, ilgili ağaç türünün
normal sıklıktaki meĢceresinin birim alandaki hacmini yaĢa bölmek suretiyle hesaplanan
Kesimlik Ortalama Artımı (Ik) bu alanlar ile çarpmak suretiyle belirlenir.
Buna göre bu iĢletme sınıflarındaki tüm optimal servetin, bütün yaĢlardaki optimal servetlerin
toplamı olacağı açıktır. Bu serveti:
OV=u
t
OVi1
t=1, 2, 3, . . . . . , u
formülü ile hesaplamak mümkündür. Formülde ΣOV; iĢletme sınıfının toplam optimal
servetini (m³), OVi; t yaĢındaki yıllık makta (OYa) üzerindeki optimal serveti (m³), u idare
süresini göstermektedir.
Odun Üretim ĠĢletme Sınıfında Sahilçamı ve Radiata için ayrılan alanlar sırası ile.28,483 ve
36,594 hektardır. Bu türlere ait meĢcerelerde hesaplanan en büyük kesimlik ortalama artımlar
sırasıyla 11,279 m³/yıl ve 11,597 m³/yıl’dır. Ġdare süreleri ise her iki tür için de 25 yıldır. Bu
veriler ile Maritima için hesaplanan optimal servet ġekil 3’te gösterilmiĢtir.
0
50
100
150
200
250
300
350
1 4 7 10 13 16 19 22 25
Yaş
m3/y
ıl
ġekil 3. Maritima ĠĢletme Sınıfında Optimal KuruluĢun Grafik Olarak Gösterilmesi.
Optimal servetin sadece toplamının bilinmesinin yeterli olması ve fakat bunun yaĢ
basamaklarındaki miktarını bilmeye gerek görülmemesi halinde, iĢletme sınıfındaki toplam
optimal servetin ΣOV = Vu×(U/2) = Vu×0,5U formülü ile basit olarak hesaplanması da
mümkündür. Bu formülde Vu; plan ünitesinde idare süresini doldurmuĢ normal sıklıktaki
meĢcerenin hacmını göstermektedir.
Kesimlik ortalama artım yöntemi ile optimal kuruluĢ belirlenmesinde ara hasılat miktarları
dikkate alınamamaktadır. Diğer taraftan meĢcere boy büyümesinin S eğrisi biçiminde
olmasına ve ilk birkaç yaĢ basamağında hacım bulunamamasına karĢın, bu yöntemde düz bir
büyüme trendi ile yetinilmektedir (ERASLAN 1982, ASAN 1999, s.201). Bu durum metodun
kendisinden kaynaklanan bir olgudur.
3.4 Eta KararlaĢtırma
Planlamada meĢcere bazı esas alındığından, her meĢcerenin etası göreceği ana fonksiyona,
aktuel ve optimal meĢcere kuruluĢuna ve hasılat parametrelerine göre diğerlerinden bağımsız
olarak belirlenmiĢtir. Genel prensip olarak;
Müdahelesi özel bilgi gerektiren tohum üretim iĢletme sınıfına,
Müdahelesi uygulanan araĢtırma projesinin amaçlarına göre değiĢen projeli
araĢtırmalar iĢletme sınıfına
Sit alanlarında doğa koruma fonksiyonu görecek mutlak koruma iĢletme sınıfına
tarafımızdan eta verilmemiĢtir.
Estetik iĢletme sınıfı, yapraklı koruma iĢletme sınıfı ve üretim iĢletme sınıfına, amaç
kuruluĢları ve aktüel durumları karĢılaĢtırılarak eta verilmiĢtir. Projesiz bilimsel araĢtırma
iĢletme sınıfına ise, her hangi bir amaç gözetmeksizin, meĢcerelerin sadece sağlık ve
geliĢmelerine katkı yapmak üzere belirli bir eta verilmiĢtir.
Odun üretimi iĢletme sınıfında Radiata ve Maritima türleri için iki ayrı alt iĢletme sınıfı
oluĢturulmuĢtur. TıraĢlama kesim ve dikime dayalı gerçek yıllık alan amenajman metodunun
ana metot olduğu bu iĢletme sınıfında eta hesabı, elde hasılat tablosu olmadığı için kesimlik
ortalama artım ile hesaplanmıĢtır. Bu iĢletme sınıflarında üretim sürekliliği alan kontroluna
dayandığı için, eta hesabı aynen baltalıklarda olduğu gibi yıllık kesim alanı, (F/U), kesimlik
ortalama artım (V/t) ve kesime girilecek yaĢa (Ky) göre hesaplanmıĢtır.
Ey = (F/U)×(V/t)×Ky
Plan ünitesinin 7 değiĢik bölmeciğinde hem Maritima için ve hem de Radiata için 10 yıllık
plan dönemini kapsayacak biçimde iki ayrı kesim planı ve eta hesabı yapılmıĢtır.
Bölmeciklerin kalan kısımları için ara hasılat hesaplanmıĢtır. Ara hasılat kesimlerinde dönüĢ
süresi 5 yıl olarak kabul edilmiĢtir.
Odun üretimi iĢletme sınıflarında idare süreleri iĢletme amacına bağlı olarak lif-yonga odunu
amacı için her iki türde de 25 yıl kabul edilmiĢtir.
Yapraklı koruma iĢletme sınıfında sürekli orman düĢüncesi ön plana çıkartılmıĢtır. Bu iĢletme
sınıfında ürün ve hizmet akıĢı sürekliliğinin hacım kontroluna dayandırılması uygun
bulunmuĢ ve bu amaçla 1883 Fransız Hacım Metodu ana metot olarak seçilmiĢtir. Eta hesabı,
180 m³ dikili amaç serveti, 48 cm amaç çapı ve 180 yıllık idare süresi esas alınmak ve buna
göre belirlenen optimal kuruluĢları, meĢcere tiplerinin aktüel kuruluĢları ile karĢılaĢtırmak
suretiyle gerçekleĢtirilmiĢtir.
Sürekli orman iĢletme sınıfında yıllık kesim bloklarının dönüĢ süresi, diğer iĢletme sınıfları
için kararlaĢtırılan dönüĢ süresi ile uyum sağlamak amacıyla 5 yıl alınmıĢtır.
3.5 Kesim Haritasının Düzenlenmesi
AraĢtırma ormanında üretim iĢletme sınıfına dahil bulunan ve tıraĢlama kesilecek olan alanlar,
5 yıllık dönüĢ süresine göre bakım görecek alanlar, sürekli orman iĢletme Ģekli ile iĢletilecek
alanlar ve hiç bir silvikültürel iĢleme tâbi olmayacak alanlar kesim haritasında ayrı ayrı
gösterilmiĢtir. Silvikültürel yönden önem taĢımaları nedeniyle kesim haritasında tohum
meĢcereleri de ayrıca gösterilmiĢtir. (ġekil 4)
3.6 Kerpe Planının Temel Özellikleri
Kerpe AraĢtırma Ormanı’nın bu amenajman planı Türkiye Orman Amenajmanı pratiğinde
pek çok alanda bir ilk olma özelliğine sahiptir. ġöyle ki,
TUR-71 Projesinden sonra Türkiye’de 65000 ha endüstriyel plantasyon kurulmasına
karĢın, bu ormanlarda kuruluĢ amacını gerçekleĢtirmeye uygun tek bir amenajman planı
mevcut değildir. Bir baĢka ifade ile bir endüstriyel plantasyonun nasıl amenaje edileceği, bu
plan dıĢında hiç bir planda gösterilmemiĢtir.
Kerpe planında, endüstriyel plantasyonların dayattığı monokültürel iĢletmeciliğinin,
biyolojik çeĢitlilik ve doğal peyzajın korunmasına yönelik çağdaĢ iĢletmecilik ile nasıl
bağdaĢtırılacağı da somut biçimde gösterilmiĢtir. Yapraklı Ģeritlere fonksiyon atfedilmesi ve
yıllık tıraĢlama alanlarının hem plan ünitesi bütününde ve hem de aynı bölmecik içinde
dağıtım biçimi ile, bir taraftan endüstriyel plantasyonların getirdiği aynı yaĢlılık ve tek
katlılığın sakıncası hafifletilirken, bir taraftan da yangın, böcek, mantar ve fırtına zararlarının
oluĢum ve yayılma hızı engellenmeye çalıĢılmıĢtır. TıraĢlama ve sürekli orman iĢletme
Ģekillerine aynı anda ve yan yana yer veren Kerpe Planı bu yaklaĢım biçimi ile de yeni bir
örnek özelliği sergilemektedir.
ġekil 4. Kerpe AraĢtırma Ormanı, Silvikültürel ĠĢlem Haritası
Batı Karadeniz Bölgesindeki yapraklı ormanlarda son 11 yıldan bu yana sürekli
orman iĢletme sınıfları ayrılmasına karĢın, bu planlarda silvikültürel ilkelere dayanan
amenajman metodu kullanılmıĢ ve fakat ürün ve hizmet akıĢının nasıl garanti edileceği somut
olarak ortaya konamamıĢtır. Yani etalar sadece silvikültürel gerekçelere bağlanmıĢ ve fakat
ormanda eta ve ağaç serveti sürekliliğinin nasıl kontrol edileceği belirtilmemiĢtir. Bu plan bu
yönü ile de bir ilktir.
MeĢcere bazında planlama özellikle Batı Karadeniz model planlarının temel yaklaĢımı
olmakla birlikte, bu planlarda ağaç serveti envanteri asıl olarak bölme içinde geçici noktalarda
yapılan açıĢayım yöntemi ile gerçekleĢtirilmektedir. Konvansiyonel planlardaki envanter ise
ormanın tamamına dağıtılan geçici sistematik alanlarda maĢcere tipi bazında yapılmaktadır.
Bu plan Türkiye Orman Amenajmanına ilk defa meĢcere bazında sabit deneme alanlarına
dayalı sürekli envanter düĢüncesini getirmektedir.
Bu amenajman planı kullandığı çağdaĢ araç ve teknoloji itibariyle de ayrıcalıklı
konumdadır. Planın tüm haritaları bilgisayar ortamında Coğrafi Bilgi Sistemleri esasına göre
sayısal olarak hazırlanmıĢtır. Taslak meĢcere haritasından, en son kesim haritasına kadar tüm
haritalar, ulusal nirengi ağına bağlı olarak (UTM koordinat bilgisiyle) düzenlenmiĢtir. Her
meĢcerenin alansal coğrafi konumu ile, sayısal ve sözel (konusal=tematik) özelliklerine iliĢkin
bilgiler sayısal ortamda mevcuttur. Tip ayrımı, alan hesabı gibi rutin ve zaman alıcı iĢler
tamamen bilgisayar ortamında gerçekleĢtirilmiĢtir. Keza, meĢcere hacım ve hasılat
parametreleri ile ara ve son hasılat kesim planları, ve yine plan içindeki tüm diğer tablolar
oluĢturulan özel bir bilgisayar programı ile elde edilmiĢtir. Genel bir anlatımla, arazide
toplanan tüm bilgiler bilgisayar ortamında iĢlenmiĢ ve plana istenen formatta yerleĢtirilmiĢtir.
3.7. Kerpe Planının Eksik ve Yetersizlikleri
Türkiye Orman Amenajmanı uygulamalarına pek çok yenilik getirmesine karĢın Kerpe
Planının önemli eksikleri de mevcuttur. Örneğin:
Her meĢcerenin sayısal, sözel ve konumsal özelliklerine iliĢkin bilgiler veri tabanında
mevcut olmakla birlikte, planlama sırasında bu bilgileri çeĢitli arayüz programları ile belirli
amaçlara kanalize edecek özgün bir Orman Bilgi Sistemi geliĢtirilememiĢtir.
ĠĢletme sınıfları fonksiyonel olarak ayrılırken, birden fazla fonksiyonun söz konusu
olduğu alanlarda öncelik sırası HiyerarĢik Analiz Yöntemi gibi çağdaĢ tekniklerin
mevcudiyetine rağmen sezgisel yöntemle belirlenmiĢtir. Keza iĢletme sınıfı ayrımında da
Amaç Programlama, Dinamik Programlama, Doğrusal Programlama gibi kantitatif karar
teknikleri göz ardı edilmiĢtir.
Odun üretimi iĢletme sınıfında eta hesabı hasılat matrislerine dayalı simülasyon
tekniği yerine, kesimlik ortalama artım yolu ile gerçekleĢtirilmiĢtir.
4. SONUÇ ve ÖNERĠLER
Sayısal haritaların düzenlenmesinde, ARC/INFO, print’e hazırlanmasında Arc/View, her türlü
hesaplama, tablo ve grafiklerin düzenlenmesinde ise MS Excel kullanılmıĢtır. Ġlgili
bölümlerde verilen ayrıntılardan ve ortaya konan sunumlardan da anlaĢılacağı üzere, bu plan
klasik amenajman planlarından çok farklı özelliklere sahiptir. Bunların baĢında bütün yersel
bilgilerin bilgisayar ortamında sayısal haritalarda kayıtlı olması ve çeĢitli konularda
sorgulamaya olanak verecek biçimde hazırlanmıĢ veri tabanıyla kullanıma hazır
bulundurulması gelmektedir. Arazi verileri için sabit deneme alanlarının kurulması, iĢletme
sınıflarının fonksiyonel olarak ayrılması, sürekli orman kavramı ve biyolojik çeĢitliliğin
korunmasına yönelik düĢüncelerin planlamaya etkin biçimde sokularak iĢlerlik
kazandırılması, ve nihayet endüstriyel plantasyonların nasıl amenaje edileceğine iliĢkin ilk
örnek olması gibi özellikler, bu planın ayırıcı nitelikleridir.
Burada verilen bilgiler çerçevesinde, bundan sonra hazırlanacak veya yenilenecek amenajman
planlarında Ģu hususlara dikkat edilmeli ve yerine getirilmeye çalıĢılmalıdır:
Ülkemizdeki tabii ormanlar için hazırlanacak amenajman planları süreklilik esasına
dayandırılmalıdır.
Bu amaçla, zaten çoğunluğu bozulmuĢ ormanlarımızın daha fazla kaybolmaması ve
iĢlevlerini yerine getiremez hale gelmemesi için koruma ilkesi ön planda tutulmalıdır.
Orman envanteri, ülke çapında sistematik olarak alınacak sabit örnek alanlara
dayandırılmalıdır.
Amenajman haritaları, orman sınırları da dahil olmak üzere orman parçasına ait
bütün bilgileri kapsayacak Ģekilde ve coğrafi bilgi sistemleri çerçevesinde bilgisayar ortamına
aktarılmalı, esasları belirlenecek Orman Bilgi Sistemine göre konusal veri tabanına
kavuĢturulmalıdır.
Plan ünitesine ait ormanın fonksiyonları belirlenmeli ve amenajman planı bu
fonksiyonları yerine getirecek Ģekilde hazırlanmalıdır.
Orman Amenajman Yönetmeliği bu hususları yerine getirebilecek Ģekilde
yenilenmelidir.
YARARLANILAN KAYNAKLAR
ANONĠM 1999 : Münferit Orman Amenajman Planlaması. Teknik Ġzahname. O.G.M.Orman Ġdaresi
ve Planlama Dairesi BaĢkanlığı Yayını.
ASAN, Ü. 1992 : Orman Amenajmanında Fonksiyonel Planlama ve Türkiyedeki Uygulamalar.
Ormancılığımızda Orman Amenajmanının Dünü, Bugünü ve Geleceğine ĠliĢkin Genel GörüĢme.
Bildirileri, s.181-196.
ASAN, Ü. 1999 : Orman Amenajmanı Ders Notları. 258 Sayfa Roto Baskı
ASAN, Ü. ; YEġĠL, A. ; DESTAN, S. 1996. A New Approach On The Rational Utilisation of
the Forest Resources in Turkey. Second Balkan Scientific Conference on Study, Conservation
and Utilisation of Forest Resources, Proceedings. pp. 110-115
ASAN, Ü. ; YEġĠL, A. ; DESTAN, S. 1998 : Multi Benefical Forest Use And Functional
Planning. Bulgarian Forest Science, No ´, pp.121-130
EFENDĠOĞLU, M. 1999 : Türk-Alman Ormancılık Projesi Çerçevesinde Düzenlenen Amenajman
Planları ve Ülkemizdeki Uygulama Olanakları. Orman Mühendisliği Dergisi, Sayı 4: s.27-32.
ERASLAN, Ġ. 1982 : Orman Amenajmanı. Ġ.Ü.Orman Fakültesi Yayınları No: 3010/318, 585 sayfa
GULDĠN, J.M. 1996 : The Role of Uneven Aged Silviculture in the contextEcosystem Management.
Western Journal of Applied Forestry 11 (1): pp.4-12
ÇOK AMAÇLI ORMAN AMENAJMAN PLANLARININ
AMAÇ PROGRAMLAMA YÖNTEMİ İLE DÜZENLENMESİ
Arş.Gör.Dr. Mehmet MISIR, Doç.Dr. Emin Zeki BAŞKENT
K.T.Ü. Orman Fakültesi, Trabzon
Kısa Özet
Bu çalışmada KTÜ Araştırma Ormanı’ndan yer alan 218.8 hektar büyüklüğündeki ormanlık
alanın çok amaçlı olarak planlanması amaçlanmıştır. Bu amaçla, dört değişik amaç
kombinasyonlu model geliştirilmiştir. Modellerde işletme amaçları, odun üretimi, toprak
erozyonunu önleme ve su üretimi olarak belirlenmiştir. Her bir modelde amaçların idare
süresi (100 yıl) boyunca kestirimi yapılmış ve amaç programlama ile optimal
gerçekleştirme imkanları araştırılmıştır. Tüm modellerde belirlenen önceliklere göre eta, su
üretimi ve toprak kaybı miktarları hedeflenen değerlere ulaştırılmıştır. Modellerin çözümü
sonucunda çalışma alanında yer alan meşcerelerin göreceği fonksiyonlar belirlenerek
çalışma alanının uzun vadeli fonksiyon haritası elde edilmiştir.
GİRİŞ
Günümüzde orman ürün ve hizmetlerine olan talebin gittikçe çeşitlenmesi, aynı orman
alanının aynı anda birden fazla amaca göre çok amaçlı işletilmesini zorunlu hale getirmiştir.
Özellikle büyük kentlerin hemen bitişiğinde ve yakın çevresinde bulunan ormanlarda, başta
kaliteli içme suyu üretimi olmak üzere, estetik, rekreasyon ve toplum sağlığı gibi işletme
amaçları ön plana çıkmış bulunmaktadır. Toplumun bu yöndeki yoğun baskıları nedeniyle,
örneğin İstanbul’da önceleri sadece çeşitli çap ve nitelikte orman ürünleri üretimi amacıyla
işletilen ormanlarda, bu amaçlar giderek önemini yitirmiş ve su kaynaklarını koruma (Su
Koruma), toprak erozyonunu önleme (Toprak Koruma), doğal peyzajı geliştirme ve estetik
etkisini arttırma (Peyzaj Koruma), bazı askeri tesisleri gizleme (Ulusal Savunma) ve halkın
gezme, eğlenme, dinlenme ve spor yapma ihtiyacını karşılama (Rekreasyon) gibi işletme
amaçları, ana amaçlar olarak ön plana çıkmıştır (ASAN, 1992). Ancak, orman kaynaklarından
faydalanmayı çok amaçlı kullanım ilkesine göre düzenleyen bir amenajman planı 1990 yılına
kadar ne yazık ki gerçekleştirilememiştir. Orman Amenajmanı uygulamalarında planlama
birimlerinin kimi bölümleri her ne kadar ormanların toprak koruma ve erozyon kontrolü, su
koruma ve hidroloji gibi fonksiyonlar gözetilerek muhafaza işletme sınıfı adı altında
ayrılmakta ise de, bu uygulamayı çok amaçlı kullanım biçiminde değerlendirmek mümkün
değildir. Çünkü, bu amaçla ayrılan ormanlarda hiçbir özel planlama ve uygulama
öngörülmemekte ve ayrılan alanlar olduğu gibi doğaya terk edilmektedir (ASAN, 1999).
Buradan, ormanların hangi amaçlarla işletileceğine karar verirken aynı zamanda, ormanın
göreceği fonksiyonları saptamalı, bu fonksiyonlara göre amaçları sıralamalıdır (KÖSE, 1994).
Planlama çalışmalarına esas olan işletme amaçlarının belirlenmesinde gözetilen temel
düşünce, ormanların sağladığı çeşitli fayda ve fonksiyonlar arasında toplumun önceliklerinin
belirlenmesinden ve sıralanmasından ibarettir. Faydalanılması düşünülen orman fonksiyonları
da işletme amaçları olarak karşımıza çıkmaktadır (ASAN, 1992).
Orman kaynaklarının çok amaçlı kullanımı, modern planlama çalışmalarında orman
amenajmanının ana hedefi olarak kabul edilmektedir.
Günümüz ormancılığında amaç, biyolojik dengeyi bozmadan ve ormanın üretim
kapasitesinde bir azalmaya neden olmadan mevcut ormanlardan çok amaçlı faydalanma
prensibine göre olabildiğince sürekli bir şekilde faydalanmaktır (BAŞKENT, 1999). Bu
2
nedenle, orman işletmesi tek bir amacı maksimize veya minimize eden çözümlere değil,
birden fazla amacı birlikte sağlayan optimum çözümlere yönelmiştir. Bu da yöneylem
araştırması tekniklerinden amaç programlama yöntemi ile mümkün olmaktadır (MISIR,
2001).
Bu bildiride çok amaçlı bir planlama modeli geliştirilmiştir. Eta, Su üretimi ve toprak
erozyonunu önleme amaçlarını içeren değişik kombinasyonlu 4 adet alternatif model
geliştirilmiş ve amaç programlama yöntemi ile çözülmüştür.
MATERYAL ve YÖNTEM
Araştırma Alanının Tanıtımı
Araştırma alanı, Trabzon Orman Bölge Müdürlüğü Maçka Orman İşletme Müdürlüğü
Çatak Orman İşletme şefliği, Ormanüstü planlama birimi sınırları içerisinde kalmaktadır.
218.8 hektar bir alanı kaplayan araştırma alanındaki ormanlık alanın, 196.3 hektarı iyi koru,
1.8 hektarı bozuk koru ve 20.7 ha'ı bozuk baltalık niteliklerindedir. Araştırma alanında yer
alan meşcerelere ilişkin kimi envanter değerleri Tablo 1'de verilmiştir.
Tablo 1. Araştırma Alanı Meşcere Tanıtım Tablosu
Bölme
No
Meşcere
No
Alan
(ha) Meşcere Tipi
Bonitet
Sınıfı1
Yaş
Sınıfı
Eğim
Grubu2
Bakı
Grubu3
Servet
(m3/ha)
Artım
(m3/ha)
145 45 0,7 CBKBt 6 6 3 2 0.4 0.05
145 52 4,8 LKnKzGnbc2 3 3 4 2 112.1 2.34
146 53 12,3 LKnKzGnbc2 3 3 4 6 112.1 2.34
146 79 8,7 KnLc3 3 3 3 7 327.5 6.12
146 81 5,1 CBKBt 6 6 3 7 0.4 0.05
146 83 6,4 Lc2 4 3 3 7 266.2 4.03
145 86 7,3 LKnKzGnbc2 3 4 4 2 112.1 2.34
144 89 10,9 LKnKzGnbc2 3 4 4 6 112.1 2.34
153 107 0,6 LKnKzGnbc2 3 3 3 5 112.1 2.34
145 109 1,0 CBKBt 6 6 4 2 0.4 0.05
153 110 3,6 CBKBt 6 6 3 5 0.4 0.05
152 114 0,2 LKnKzGnbc2 3 4 4 1 112.1 2.34
146 116 2,3 Lc2 4 4 4 6 266.2 4.03
152 117 6,1 CBKBt 6 6 4 2 0.4 0.05
153 118 15,9 Lc2 4 4 3 6 266.2 4.03
152 128 10,0 LKnKzGnbc2 3 4 4 2 112.1 2.34
153 133 1,1 KnLc3 3 3 3 7 327.5 6.12
154 135 11,9 Lc2 3 4 4 5 266.2 4.03
153 152 1,0 LKnKzGnbc2 3 4 3 3 112.1 2.34
197 156 4,2 CBKBt 6 6 4 2 0.4 0.05
198 160 12,6 LKnKzGnbc2 4 4 4 5 112.1 2.34
199 161 7,5 LKnKzGnbc2 4 4 4 3 112.1 2.34
154 165 4,5 LKnKzGnbc2 3 4 4 4 112.1 2.34
154 166 2,7 Lc3 3 4 4 5 355.8 6.90
197 171 16,9 LKnKzGnbc2 3 4 4 2 112.1 2.34
200 179 4,1 Lc3 3 4 4 5 355.8 6.90
1 Bonitet ve yaş sınıfı 6 çok bozuk ve bozuk meşcereleri, 7 ise OT alanlarını göstermektedir.
2 Eğim grupları “%0-10:1, %11-30:2, %31-60:3, %61-100:4 ve %100< :5” şeklinde oluşturulmuştur.
3 Bakı grupları; 1-Kuzey, 2-Kuzeydoğu, 3-Doğu, 4-Güneydoğu, 5-Güney, 6-Güneybatı, 7-Batı ve 8-Kuzeybatı şeklindedir.
3
Tablo 1 devamı. Araştırma Alanı Meşcere Tanıtım Tablosu
Bölme
No
Meşcere
No
Alan
(ha) Meşcere Tipi
Bonitet
Sınıfı
Yaş
Sınıfı
Eğim
Grubu
Bakı
Grubu
Servet
(m3/ha)
Artım
(m3/ha)
200 185 5,3 LKnKzGnbc2 3 4 4 6 112.1 2.34
200 190 14,5 Lc2 2 4 4 7 266.2 4.03
199 202 2,3 OT 7 7 4 3 0 0
200 219 1,1 OT 7 7 4 8 0 0
199 223 7,7 Lc2 2 4 4 4 266.2 4.03
198 227 16,6 Lc2 2 4 4 5 266.2 4.03
197 233 3,5 Lc2 2 4 4 2 266.2 4.03
197 234 1,8 Kzc1 3 6 4 2 78.4 1.67
238 271 3,6 Lc2 2 3 3 4 266.2 4.03
Toplam 218,8
Yöntem
Amaç Programlama ile Planlama Modelinin Kurulması
Ekonomik açıdan maksimum gelir veya minimum gider sağlayan bir model çözümü
(=eniyi çözüm), diğer işletmelerde/disiplinlerde olduğu gibi ormancılıkta da her zaman kabul
görmemektedir. Ormancılıkta maksimum faydalanmadan amaç, biyolojik dengeyi bozmadan
ve ormanın üretim kapasitesinde bir azalmaya meydan vermeden mevcut ormanlardan çok
amaçlı faydalanma prensibine göre olabildiğince sürekli bir şekilde faydalanmak olduğundan,
orman işletmesi tek bir amacı maksimize veya minimize eden çözümlere değil, birden fazla
amacı birlikte sağlayan optimum çözümlere yönelmiştir. Amaç programlama da bu
tekniklerin başında gelmektedir (KÖSE, 1986).
Amaç programlamada model kurmanın 3 temel aşaması bulunmaktadır:
1) Amaç fonksiyonlarının kurulması
2) Erişim fonksiyonunun kurulması
3) Tüm değişkenlerin sıfır ya da sıfırdan büyük olması
Bu biçimiyle amaç programlamanın modellenmesi, doğrusal programlamaya çok
benzemektedir. Doğrusal programlamadaki kısıtlayıcı koşullar, amaç programlamadaki amaç
fonksiyonlarına; doğrusal programlamadaki amaç denklemi, amaç programlamadaki erişim
fonksiyonuna; doğrusal programlamadaki pozitiflik koşulu, amaç programlamadaki tüm
değişkenlerin pozitif olmasına benzetilebilir. Ancak, içerik yönünden farklılıklar vardır.
Örneğin; doğrusal programlamada amaç denklemi minimize veya maksimize yapılırken, amaç
programlamada erişim fonksiyonu daima minimize edilir. Amaç programlamanın bu bileşenleriyle birlikte modeli aşağıdaki şekilde kurulur:
1) Amaç Fonksiyonlarının Kurulması
Genel olarak bir amaç fonksiyonu;
)(G i xf i şeklinde tanımlanır. Burada; X, karar değişkeni, Gi, i. Amaç, fi, karar
değişkenleri fonksiyonunu göstermektedir.
Her amaç fonksiyonunun bir sağ taraf değişkeni vardır. Bu değerler bi ile gösterilir. Amaç
fonksiyonlarındaki bi değerleri, her amaç için hedeflenen değeri gösterir. Ayrıca; her amaç
fonksiyonunun sol tarafına bir negatif (ni) ve bir pozitif (pi) sapma değişkeni eklenir. Bu durumda
amaç fonksiyonu; iiii bpnxf )(G i i=1,2,3,...,m (m: amaç fonksiyonu sayısı)
)(XfG ii
)(
ii bxf
4
şekline dönüşür. Burada;
ni, i. amaç fonksiyonunun hedeflenen değerler (bi)’den negatif sapmasını
pi, i. amaç fonksiyonunun hedeflenen değerler (bi)’den pozitif sapmasını gösterir.
Amaçlar formüle edildikten sonra, her amaç için öncelik saptaması yapılır. En önemli amaçlar
birinci önceliğe alınmalıdır. Birden fazla amacın aynı öncelikte yer alması durumunda ise, amaçların
birimleri aynı olmalıdır. Amaçlara öncelikler verilebileceği gibi “ağırlık” ta verilebilir. Bu durumda,
amaçların ağılıkları önceliklerini etkilemez.
2) Erişim Fonksiyonunun Kurulması
Amaç programlamada, ikinci olarak erişim fonksiyonu kurulur. Erişim fonksiyonunda sapma
değişkenleri önem sırasına göre yer alır.
Burada; a , erişim fonksiyonudur. Hedeflerden olan sapmanın en aza indirgenmesini içerir.
3) Tüm değişkenlerin sıfır ya da sıfırdan büyük olması
Modelde yer alan karar değişkenleri ile negatif ve pozitif sapma değişkenleri sıfır veya daha
büyük değer taşımalıdırlar.
0 p ,n ,X
İşletme Amaçlarının Belirlenmesi
Araştırma alanında yer alan meşcerelerin göreceği fonksiyonlar aşağıdaki şekilde
belirlenmiştir.
- Odun ürünleri üretimi fonksiyonu,
- Su üretimi fonksiyonu,
- Toprak erozyonunu önleme fonksiyonu,
Orman ürünleri üretimi, su üretimi ve toprak erozyonunu önleme fonksiyonlarını
görecek meşcerelerin belirlenmesi işlemi, oluşturulan çok amaçlı modellerin çözümü
sonucunda belirlenmiştir. Çözüm sonucunda kimi meşcerelerin bir tek fonksiyon, kimi
meşcerelerin de birden fazla fonksiyon göreceği saptanmıştır.
Meşcerelerde oluşacak toprak erozyonu ve su üretimi miktarının belirlenmesinde
meşcere göğüs yüzeyi ile bunlar arasında bir ilişki aranmıştır. Bu amaçla araştırma alanında
gerçekleştirilen envanter (toplam 240 adet örnekleme alanı alınmış ve bunların 82 adedi
devamlı örnekleme alanı özelliğindedir) çalışması sonucu elde edilen veriler (hektardaki ağaç
sayısı ve gövde çapları) ile açılan 132 adet toprak profilinden alınan örnekler üzerinde
gerçekleştirilen analizler (ALTUN, 1995) sonucu elde edilen verilerden yararlanılmıştır.
Meşcerelerden meydana gelen toprak erozyonu ve su üretimi miktarlarını belirlemek
amacıyla öncelikle meşcerelerin göğüs yüzeyi matrisleri oluşturulmuştur (Tablo 2) (MISIR,
2001).
Tablo 2. KnLc3 Meşcere Tipinin Göğüs Yüzeyi Matrisi Değerleri (m2/ha)
K a r a r D e ğ i ş k e n l e r i
Plan
Dönemi
Odun Üretimi Toprak
Koruma
Su Üretimi
X1 X2 X3 X4 X5 X6 X7
1 0.00 36.51 36.51 36.51 36.51 39.69 30.16
2 10.30 0.00 40.45 40.45 40.45 48.57 30.57
3 24.60 10.30 0.00 41.07 41.07 55.72 27.99
4 33.30 24.60 10.30 0.00 39.44 61.74 24.16
5 38.60 33.30 24.60 10.30 0.00 66.99 21.15
)},(, ... ),,({111 kkk pngpnga
5
Meşcere göğüs yüzeyi ile toprak erozyonu arasında ters, su üretimi ile doğru orantılı bir
ilişki vardır. Şöyle ki meşcere göğüs yüzeyi azaldıkça meydana gelen toprak erozyonu miktarı
artmakta, su üretimi miktarı ise azalmaktadır. Bu ilişkiler gerçekleştirilen regresyon analizleri
sonucunda aşağıdaki şekilde belirlenmiştir (MISIR, 2001).
Y0.043277xG-2.614432TE R2=0.7617, SE=0.41164
Y0.023302xG-1.3946SU R2=0.9817, SE=0.5352,
Eşitliklerde, TE; toprak erozyonu miktarını (ton/ha), SU; su üretimi miktarını (ton/ha)
ve GY; göğüs yüzeyini (m2/ha) göstermektedir. Elde edilen bu eşitlikler yardımıyla toprak
erozyonu (Tablo 3) ve su retimi matrisleri oluşturulmuştur (Tablo 4).
Burada, ileriye dönük meşcere gelişimleri geliştirilen meşcere modeli ile tahmin
edilmiştir. Elde edilen göğüs yüzeyleri yardımıyla da gelecekteki toprak erozyonu, su üretimi
ve odun üretimi değerleri tahmin edilmiştir.
Tablo 3. KnLc3 Meşcere Tipinin Toprak Erozyonu Matrisi (ton/ha) K a r a r D e ğ i ş k e n l e r i
Plan
Dönemi
Odun Üretimi Toprak
Koruma
Su Üretimi
X1 X2 X3 X4 X5 X6 X7
1 2.6 1.0 1.0 1.0 1.0 0.9 1.3
2 2.2 2.6 0.9 0.9 0.9 0.5 1.2
3 1.6 2.2 2.6 0.8 0.8 0.2 1.4
4 1.2 1.6 2.2 2.6 0.9 0.0 1.6
5 0.9 1.2 1.6 2.2 2.6 0.0 1.7
Tablo 4. KnLc3 Meşcere Tipinin Su Üretimi Matrisi (ton/ha)
Plan
Dönemi
K a r a r D e ğ i ş k e n l e r i
Odun Üretimi Toprak
Koruma
Su Üretimi
X1 X2 X3 X4 X5 X6 X7
1 1.4 0.5 0.5 0.5 0.5 0.5 0.7
2 1.2 1.4 0.4 0.4 0.4 0.3 0.7
3 0.8 1.2 1.4 0.4 0.4 0.1 0.7
4 0.6 0.8 1.2 1.4 0.5 0.0 0.8
5 0.5 0.6 0.8 1.2 1.4 0.0 0.9
- Örnek olarak; Düzenleme süresince her periyottaki su üretimi hedeflenen değerler kadar
olmalıdır, amaç fonksiyonunun kurulması : n
j
kiiijij
m
i
TSUpnXSUG11
3 )( Burada;
SU= Her meşcere tipinin üreteceği su miktarı
TSU= Her periyotta üretilecek toplam su miktarı
1.4 X1,1+0.5 X1,2+.....+0.7X 1,7+.... + n11-p11= TSU1
1.2 X2,1+1.4 X2,2+.....+0.7 X1,7+.... + n12-p12= TSU2
.........
0.5 X5,1+0.6 X5,2+.....+0.9 X5,7+.... + n15-p15= TSU5
Amaç fonksiyonlarında yer alan hedef değerlerin belirlenmesinde; bir dizi model
çözümlerinden yararlanılmıştır. Değişik eta formülleri (Hundeshagen'in faydalanma
yüzdesine göre eta, artıma dayalı eta ve genel eta) ile yapılan hesaplamalar sonucu elde edilen
etalar değişik modellerde denenerek bunlar arasından en uygun olanı başlangıç etası olarak
6
seçilmiştir. Plan dönemleri arasındaki eta artış oranının da en fazla % 20 olması
öngörülmüştür.
Hedeflenen toprak erozyonu ve su üretimi miktarları da, plan dönemi etalarının
belirlenmesi amacıyla çözülen modellerden elde edilmiştir.
Erişim fonksiyonun oluşturulmasında, odun üretimi ve su üretimi amaçları için, plan
dönemi etalarının ve su üretimi miktarlarının hedeflenen değerlere eşit ya da daha fazla
olması istenmektedir. Bu nedenle bu amaç fonksiyonlarındaki negatif sapma değişkenleri
erişim fonksiyonunda yer alacaktır. Toprak erozyonunu önleme amacı için ise, plan dönemleri
sonunda oluşacak toprak erozyonu miktarının hedeflenen değerlerden daha küçük olması
istendiğinde, amaç fonksiyonlarındaki pozitif sapma değişkenleri erişim fonksiyonuna
girecektir. Modellerin çözümü sonucunda bu sapmaların her ikisinin de "0" olması beklenir.
Bu da hedeflenen amacın tam olarak gerçekleşmesi durumudur.
Araştırma alanı için gerçekleştirilen 4 modelden; Model 1'de, plan dönemi etalarının
en iyilenmesi amaçlanmıştır. Model 2'de hedeflenen eta miktarları ikinci öncelikte yer alırken,
birinci öncelikte hedeflenen toprak erozyonu değerleri girilmiştir. Burada toprak erozyonunun
hedeflenen değerlerden daha küçük olması amaçlanmıştır. Model 3'te, plan dönemi
hedeflenen eta değerleri birinci öncelikte yer alırken, su üretimi değerlerine ikinci öncelikte
yer verilmiştir. Model 4’te ise toprak erozyonunu önleme amacı birinci öncelikte, odun
üretimi amacı ikinci öncelikte, su üretimi amacı ise, üçüncü öncelikte yer almıştır (Tablo 5).
Tablo 5. Geliştirilen Modellerde İşletme Amaçlarının Öncelik Sıralaması
Model
No
İşletme Amaçları
Eta Toprak Koruma Su Üretimi
1 1 - -
2 2 1 -
3 - 1 2
4 2 1 3
BULGULAR
Plan Dönemi Etalarına İlişkin Bulgular
Geliştirilen modellere ait hedeflenen ve gerçekleşen plan dönemi etaları Şekil 1'de
verilmiştir. Modellerden sadece Model 3’te odun üretimi amacı modelde yer almazken, model
1’de birinci öncelikte, model 2 ve 4’te ise ikinci öncelikte yer almıştır. Modeller arasında en
yüksek hedeflenen eta değerleri model 2’de girilmiştir. Sadece odun üretimi amacının yer
aldığı model 1 ile karşılaştırıldığında, odun üretimi amacı ikinci öncelikte olmasına rağmen,
model 2’de en yüksek odun üretimi değerleri elde edilmiştir. Bunun nedeni ise, hedeflenen eta
değerlerinin model 2’de daha yüksek olmasıdır.
Tablo 7'de ise modellerin çözümü sonucunda elde edilen plan dönemleri gençleştirme
alanları ile diğer işletme sınıfları için ayrılan alan miktarları verilmiştir.
Tablo 7. Modellerin Çözümü Sonucunda İşletme Amaçlarına Alan Dağılımı (ha)
Model
No
İşletme Amaçları Genel
Toplam Odun Üretimi Toprak
Koruma
Su
Üretimi I II III IV V Toplam
1 79.1 46.5 27.9 25.9 29.8 209.2 1.3 8.3 218.8
2 88.4 11.9 39.3 17.5 26.7 183.8 25.2 9.8 218.8
3 83.4 4.8 - - - 88.2 130.6 - 218.8
4 87.8 20.9 45.0 22.5 20.0 196.2 17.5 5.1 218.8
7
0
1000
2000
3000
4000
5000
6000
7000
8000
9000
10000
11000
12000
13000
14000
15000
16000
17000
Model 1(H)
Model 1(G)
Model 2(H)
Model 2(G)
Model 3(G)
Model 4(H)
Model 4(G)
Model 1(H) 10000 11000 12500 14000 16000
Model 1(G) 10013 11009 12501 14007 16014
Model 2(H) 10000 11500 13000 14500 16000
Model 2(G) 10115 11797 13724 15767 16546
Model 3(G) 7404 1028 830 2286 3011
Model 4(H) 6000 7200 8500 10000 12000
Model 4(G) 15814 15906 12915 11272 13926
I II III IV V
Eta (m3)
Şekil 1. Araştırma Alanı Hedeflenen ve Gerçekleşen Eta Değerlerinin Zamansal Seyri (m3)
Model 1'de sadece hedeflenen plan dönemi etaları modelde yer almıştır. Modelde
toprak erozyonunu önleme ve su üretimi amaçları yer almamasına karşın, hedeflenen plan
dönemi etaları gerçekleştirildikten sonra, 1.3 hektar toprak erozyonunu önleme ve 8.3 hektar
da su üretimi amacıyla ayrılmıştır. Model 1'de 3.4 hektar OT alanı birinci plan döneminde
ağaçlandırılmıştır. Model 2'de, 183.8 hektarlık alan odun üretimi, 25.2 hektar alan toprak
koruma ve 9.8 hektar alan da su üretimi amacıyla ayrılmıştır. Hedeflenen eta miktarları model
1'e göre, birinci ve beşinci plan dönemlerinde model 1 ile aynı tutulmuş, diğer plan dönemleri
için model 1’e göre 500 m3 arttırılmıştır. Sonuçta toplam hedeflenen eta miktarı, model 1'den
daha yüksek bulunmuştur. Bununla birlikte; model 2'de odun üretimi amacı için model 1'e
göre daha az alan ayrılmıştır. Ayrıca modelde birinci öncelikte yer alan toprak erozyonunu
önleme amacı için ayrılan alan model 1'den daha fazladır.
Toprak koruma amacının birinci öncelikte, su üretiminin ise ikinci öncelikte olduğu
model 3'te, 130.6 hektar alan toprak erozyonunu önleme, 88.2 hektarlık alan odun üretimi
amacıyla ayrılmıştır. Birinci öncelikte yer alan hedeflenen toprak erozyonu değerleri de model
2'den daha yüksektir. Her üç işletme amacının da yer aldığı model 4’te ise; 196.2 hektar alan
odun üretimi, 17.5 hektar alan toprak koruma amacı ve 5.1 hektar alan da su üretimi amacı
için ayrılmıştır.
Modellerin çözümü sonucunda 100 yıl sonra (5 periyot sonunda) oluşan yaş sınıfı alan
dağılımı Şekil 2'de verilmiştir. Şekilde VI. Yaş sınıfı Bozuk ve Çok Bozuk yapıdaki
meşcerelerin alanlarını göstermektedir. Ayrıca 3.4 hektar da OT alanı bulunmaktadır.
8
10
20
30
40
50
60
70
80
90
I II III IV V VI
Model 4
Model 3
Model 2
Model 1
Aktüel Durum
Şekil 2. Model Çözümü Sonucunda Oluşan Yaş Sınıfı Alan Dağılışı
Toprak Erozyonuna İlişkin Bulgular
Araştırma alanı için oluşturulan modellerin çözümü sonucunda elde edilen plan
dönemlerine ilişkin toprak erozyonu miktarları Şekil 3'te gösterilmiştir.
Model 1'de toprak erozyonunu önleme amacı yer almasına karşın, 1.3 hektarlık alan bu
amaç için ayrılmıştır. Modelde sadece hedeflenen miktarda eta alınması amaçlanmış ve 209.2
hektar alan odun üretimi amacı için ayrılmıştır. Bu şekilde alan ayrımı sonucu, birinci plan
döneminde 433 ton, ikinci de 411 ton, üçüncü de 348 ton, dördüncüde 291 ton ve beşincide
240 ton olmak üzere toplam 1723 ton toprak erozyonu gerçekleşmiştir.
Model 2'nin çözümü sonucunda, birinci plan döneminde 408 ton, ikinci plan
döneminde 343 ton, üçüncü plan döneminde 274 ton, dördüncü plan döneminde 228 ton ve
beşinci plan döneminde ise 197 ton ve toplam olarak 1450 ton toprak erozyonu
gerçekleşmiştir.
150
175
200
225
250
275
300
325
350
375
400
425
450
475
500
I II III IV V
Plan Dönemleri
To
pra
k E
rozy
on
u (
ton
)
Model 1
Model 2
Model 3
Model 4
Şekil 2. Plan Dönemlerine Göre Toprak Erozyonu Miktarları (ton)
9
Model 3'te, toprak erozyonunun hedeflenen değerlerden daha küçük olarak
gerçekleşmesi amacı birinci öncelikte yer alırken, en az hedeflenen değerler kadar su üretimi
ise ikinci öncelikte yer almıştır. Bu nedenle model 3, öncelikle 130.6 hektar alanı toprak
erozyonunu önleme amacı için ayırmıştır. Böylece model 3'te hedeflenen değerlerden birinci
plan döneminde 423 ton, ikinci plan döneminde 349 ton, üçüncü plan döneminde 259 ton,
dördüncü plan döneminde 197 ton ve beşinci plan döneminde de 158 ton toprak erozyonu
gerçekleşmiştir.
Model 4’te toprak erozyonunu önleme amacı yine birinci öncelikte yer almıştır. Ancak
bu modelde model 2 ve model 3’ten daha fazla toprak erozyonu miktarları elde edilmiştir.
Bunun nedeni ise, odun üretimi ile birlikte, su üretiminin de modelde yer almasıdır. Model
4’te plan dönemlerine göre sırasıyla 457 ton, 405 ton, 332 ton, 254 ton ve 185 ton toprak
erozyonu gerçekleşmiştir.
Şekilde de görüldüğü gibi tüm modellerde toprak erozyonu miktarı giderek azalmıştır.
Bunun nedeni; 2, 3 ve 4. modellerde toprak erozyonunu önleme amacı 1. öncelikte yer
almasıdır. Ancak, Model 1’de ise sadece odun üretimi amacı olduğu halde, toprak erozyonu
miktarı giderek azalma eğilimindedir. Bu modelin çözümü sonucunda ise alanda yer alan 22.5
hektar çok bozuk ve bozuk meşcere yapısındaki alan ile 3.4 hektar OT alanı ilk plan
döneminde gençleştirilmiş veya ağaçlandırılmıştır.
Su Üretimine İlişkin Bulgular
Araştırma alanı için oluşturulan model çözümü sonucu elde edilen plan dönemlerine
ilişkin su üretimi miktarları Şekil 4'te verilmiştir.
75
100
125
150
175
200
225
250
275
300
I II III IV V
Plan Dönemleri
Su Ü
reti
mi
(ton)
Model 1
Model 2
Model 3
Model 4
Şekil 3. Plan Dönemlerine Göre Su Üretimi Miktarları (ton)
Su üretimi miktarları model 1'de birinci plan döneminde 230 ton, ikinci plan
döneminde 218 ton, üçüncü plan döneminde 185 ton, dördüncü plan döneminde 154 ton ve
beşinci plan döneminde ise 126 ton olarak gerçekleşmiştir. Model 2'de plan dönemlerine göre
su üretimi miktarları sırasıyla 241 ton, 208 ton, 182 ton, 155 ton ve 127 ton olarak
bulunmuştur. Model 3'te ise ilk plan döneminde 240 ton, izleyen plan dönemlerinde ise 207
ton, 183 ton, 161 ton ve 140 ton su üretimi sağlanmıştır. Her üç işletme amacının birlikte yer
aldığı model 4’te, birinci plan döneminde 270, ikinci plan döneminde 252, üçüncü plan
döneminde 213, dördüncü plan döneminde 166 ve beşinci plan döneminde ise 123 ton üretimi
elde edilmiştir.
10
Fonksiyon Haritasının Oluşturulması
Araştırma Alanına ait fonksiyon haritasının oluşturulmasında, model çözümü
sonucunda belirlenen fonksiyonlar ile daha önceden belirlenen doğa koruma alanları, sosyal
baskılı alanlar ile tarihi ve kültürel varlıkları koruma alanlarını gösteren fonksiyonlar ile tarım
ve mera alanları başlıkta kodlanmıştır (Tablo 8).
Tablo 8. Fonksiyon Haritasının Oluşturulmasında Meşcerelerin Kodlanması
Fonksiyon Kod No Meşcerelerin Göreceği Fonksiyon/Fonksiyonlar
1 Odun Üretimi
2 Toprak Erozyonunu Önleme
3 Su Üretimi
4 Odun Üretimi + Toprak Erozyonunu Önleme
5 Odun Üretimi + Su Üretimi
6 Toprak Erozyonunu Önleme + Odun Üretimi
7 Su Üretimi + Odun Üretimi + Toprak Erozyonunu Önleme
8 Odun Üretimi + Toprak Erozyonunu Önleme + Su Üretimi
9 Tarım Alanları
Sadece odun üretimi amacı için ayrılan meşcereler "1" ile, sadece toprak erozyonunu
önleme amacı için ayrılan meşcereler "2" ile, sadece su üretimi amacı için ayrılan meşcereler
de "3" ile kodlanmıştır. Birden fazla fonksiyonu görecek meşcerelerin kodlanmasında;
fonksiyonlar için model çözümleri sonucunda gerçekleşen alan ayrımları dikkate alınmıştır.
Alanı daha büyük olan fonksiyon birinci sıraya yazılmıştır.
Belirlenen bu kodlar, oluşturulan her model için tüm meşcerelere ayrı ayrı girilerek,
Ormanüstü Planlama Birimi Fonksiyon Haritası elde edilmiştir (Şekil 5).
2. Sonuçlar ve Öneriler
Bu bildiride, çok amaçlı bir orman amenajman plan yapım süreci ve çok amaçlı
planlamanın gerçekleştirilmesinde kullanılacak olan yöneylem araştırması tekniklerinden
amaç programlama yöntemi tanıtılmaya çalışılmıştır. Amaç programlama yöntemi
kullanılarak alternatif çözümler elde edilebilmekte ve böylece karar verme
etkinleştirilebilmektedir. Çok amaçlı bir planlama yapılması, amaçların sayısallaştırılmaları,
amaçlara öncelik ve ağırlık verilmesi ile mümkündür. Bu çalışmada geliştirilen amaç
programlama modeli ile odun üretimi, su üretimi ve toprak koruma fonksiyonları
sayısallaştırılmış, hasılat, toprak erozyonu ve su üretimi matrisleri similasyon yöntemiyle
oluşturulmuş ve uzun vadeli kestirim yapılarak en azından 4 alternatif plan seçeneği
sunulmuştur. Modellerde belirlenen hedeflere, amaç önceliklerine göre ulaşılmıştır. Elde
edilecek olan çok amaçlı fonksiyonel amenajman planı en az idare süresi yılları kadar olmak
üzere uzun bir dönemi kapsayacaktır. Bu şekliyle plan, stratejik planlama özelliği
kazanmaktadır. Ayrıca, plan yapımında kullanılan simülasyon ve optimizasyon teknikleri ile
bu süreyi daha da uzatmak mümkün olmaktadır. Bu bakımdan daha uzun vadeli kestirimler
yapılabilmektedir. Aynı zamanda düzenlenecek plan kısmen taktiksel ve operasyonel plan
özelliği de taşımaktadır. Çünkü, uygulanacak teknik müdahaleler hem periyotlara göre hem
de yıllara göre konumsal olarak detaylandırılabilmektedir.
11
Şekil 5. Araştırma Alanının 4 Modele Göre 100 Yıl Sonunda Kestirilen Fonksiyon Haritaları
(A; Model 1, B; Model 2, C; Model 3, D; Model 4)
(A) (B)
(C) (D)
12
Ancak, çok amaçlı planlama çalışmalarında, amaç programlama yönteminin
kullanılmasında aşağıdaki hususlara dikkat edilmesi gerekmektedir:
- Çok amaçlı planlama çalışmalarında, planlama biriminin tüm meşcereleri ve diğer
alanları konumsal özellikleriyle beraber bir bütün olarak ele alınması gerekir.
Ancak böyle bir modelde çok sayıda meşcere yer alacağından oluşacak matris
boyutu da oldukça büyüyecektir. Bu şeklide oluşturulacak bir modelin çözümü için
çok yüksek kapasiteli bilgisayar donanımlarına ihtiyaç duyulacaktır.
- Ormanların göreceği fonksiyonların sayısallaştırılması gerekmektedir.
- Modellerin çözümü sonucunda tamsayılı sonuçlar elde edilememektedir.
- Deterministik olarak karar değişkenlerinin katsayılarının sabit kaldığı
varsayılmaktadır.
Orman işletmelerinin uzun süreli ve çok amaçlı olarak planlanmasında artık sayısal
verileri temel alan yöneylem araştırması yöntemleri kullanılmalıdır. Ancak bu şekilde
uygulanabilirliği ve doğruluğu yüksek çok sayıda planlama seçenekleri elde edilip, yine
yöneylem araştırması yöntemleriyle bunlar arasından en uygun olanına karar verilmelidir.
Orman amenajman planlarının uygulanabilirliğini sağlamak için, ormanların göreceği
odun üretimi dışındaki toprak koruma, su üretimi, eğlenme-dinlenme, estetik değer üretimi,
biyolojik çeşitlilik gibi diğer fonksiyonlara ilişkin sayısal değerler ortaya konmalıdır. Bu
değerler, çeşitli ormancılık disiplinleri ile eşgüdüm sağlanarak yapılacak fonksiyonel envanter
çalışmaları ile elde edilmelidir. Bu bağlamda, orman işletmelerindeki bilgi akışını sağlayacak
orman bilgi sistemi kurulmalıdır. Böylece uygulanabilirliği ve doğruluğu yüksek çok amaçlı
amenajman planlarının düzenlenebilmesi yanında, plan uygulamalarının denetlenmesi ve
gelecek dönemlerde yapılacak planlama çalışmalarının daha sağlıklı yürütülmesi
sağlanacaktır. Fonksiyonel planlamada kullanılacak verilerin depolanmasında, işlenmesinde,
sonuçların sunulmasında ve güncelleştirilmesinde Coğrafi Bilgi Sistemleri kullanılarak, uzun
zaman ve emek gerektiren işlemler daha hızlı, daha yüksek doğrulukta ve daha az emekle
gerçekleştirilebilir.
KAYNAKLAR
Altun, L., 1995, Maçka (Trabzon) Orman İşletmesi Orman Üstü Serisinde Yetişme Ortamı
Birimlerinin Ayrılması ve Haritalanması Üzerine Araştırmalar, K.T.Ü. Fen Bilimleri
Enstitüsü, Doktora Tezi, Trabzon.
Asan, Ü., 1992, İşletme Sınıfı Ayrımında Fonksiyonel Yaklaşım, Orman Mühendisliği
Dergisi, Sayı 5, 30-31
Asan, Ü., 1992, Orman Amenajmanında Fonksiyonel Planlama ve Türkiye’deki Uygulamalar,
Ormancılığımızda Orman Amenajmanının Dünü, Bugünü ve Geleceğine İlişkin Genel
Görüşme, Ankara, Bildiriler Kitabı, 181-196.
Asan, Ü., 1999, Orman Kaynaklarının Çok Amaçlı Kullanımı ve Planlama Sistemleri,
Ormanların Çok Amaçlı Olarak Planlanması Semineri, Bolu, Bildiriler Kitabı, 33-40.
Asan, Ü., 1999, Orman Fonksiyonlarının Haritalanması ve İşletme Sınıfı Ayrımı, Ormanların
Çok Amaçlı Olarak Planlanması Semineri, Bolu, Bildiriler Kitabı, 41-49.
Başkent, E.Z., 1999, Ekosistem Amenajmanı ve Biyolojik Çeşitlilik, Turkish Journal of
Agriculture and Forestry, 23, Ek Sayı, 353-363.
Köse, S., 1986, Orman İşletme Planlarının Hazırlanmasında Yöneylem Araştırması
Yöntemlerinden Yararlanma Olanakları, Doktora Tezi, K.T.Ü. Fen Bilimleri
Enstitüsü, Trabzon.
Köse, S., 1994, Doğu Karadeniz Ormanlarında Fonksiyonel Planlamanın Önemi, 4. Ulusal
Bölge Bilimi / Bölge Planlama Kongresi, Bildiriler Kitabı, Trabzon, 275-282.
Mısır, M., 2001, Çok Amaçlı Orman Amenajman Planlarının Coğrafi Bilgi Sistemlerine
Dayalı Olarak Amaç Programlama Yöntemiyle Düzenlenmesi (Ormanüstü Planlama
Birimi Örneği ile), K.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, Trabzon.
FRIS PROJESĠ SĠMÜLASYON YAKLAġIMI
Mustafa YURDAER Orman Mühendisi
Orman Ġdaresi ve Planlama Dairesi BaĢkanlığı Tel : 0 312 2126300/ 2556
e-mail : [email protected] veya [email protected]
1. GĠRĠġ
Orman iĢletmelerinin etkin bir Ģekilde yönetim ve kontrolü, bu iĢletmelerin lokal
konumlarından kaynaklanan doğal ve ekonomik koĢullarına uygun ayrıntılı amenajman
planları ile olanaklıdır. Böyle niteliklere sahip amenajman planlarının hazırlanması ise,
planlama aĢamasında alınacak temel kararların isabet derecesine bağlıdır. Bu nedenle
amenajmancının herhangi bir aĢamada karar almadan önce, vereceği karar sonucunda ortaya
çıkması olası durumları kestirebilmesi ve bunlar arasında amacı doğrultusunda en yararlı olanı
getireceği sonuçlarla birlikte önceden bilmesi gerekmektedir (ASAN 1983, S. 298).
Ancak orman ekosistemi karıĢık ve sürekli değiĢiklik arz eden dinamik bir yapıya
sahiptir. DeğiĢkenlerin ve kısıtların çokluğu, yöreye uygun parametrelerin hesaplanma
gerekliliği planlama sürecinde göz önüne alındığında, geleceğe dönük uygun kararların
alınmasının zor olduğu anlaĢılmaktadır.
KarmaĢık iĢlemleri içeren ormancılık sorunlarının çözümü ve dile getirilmesinde,
analitik yöntemlerin dıĢında, çok aĢamalı sorun çözme tekniklerine gerek vardır. Yöneylem
araĢtırması adı altında ormancılığa giren bu yöntemlere iliĢkin uygulamalar, 1960 yılı
öncelerine kadar uzanmaktadır. (KISHIN 1958’e atfen, SUN 1983).
2. YÖNEYLEM ARAġTIRMALARI
2.1. Tanımı
Bir sistemde ortaya çıkan sorunlara, sistemin denetlenebilir bileĢenleri cinsinden bilimsel
yöntem, teknik ve araçların uygulanması ile en iyi çözümün bulunmasıdır (Churcman et. al.,
1957). Kalıpsız ise “bir sistemin iĢleyiĢinde karĢılaĢılan problemlerin çözümünü elde etmek
amacıyla, ilmi metod ve usullerin kullanılması’’ biçiminde tanımlamıĢ tır. Yöneylem
araĢtırması ya da harekat araĢtırması, Ġngiltere de , operational research karĢılaĢıldığında
kullanılmaktadır. Yöneylem araĢtırması çok kısa olarak “sorun çözmede bilimsel araĢtırma “
olarak tanımlanmaktadır (DOGRUSOZ 1980’e atfen, KÖSE, YAVUZ, GÜL 2000).
Yöneylem araĢtırması, insan, makine, para ve malzemeden oluĢan, endüstriyel, ticari ve askeri
sistemlerin yönetiminde karĢılaĢılan problemlere modern bilimin saldırısıdır (SAATÇĠOĞLU
1993, S. 13).
2.2. Yöneylem araĢtırması Yöntemleri ve simülasyonun Yeri
Yeni bir sistemin kurulmasında ya da mevcut bir sistemin yeniden biçimlendirilmesinde
saptanan iĢletme amaçlarına en uygun düzenlemeyi sağlayan, yine bir sistemin iĢleyiĢinde
karĢılaĢılan soruların en uygun çözümlerini ortaya koymaya yarayan yöntemlere Yöneylem
araĢtırması yöntemleri denir (SOYKAN 1978’e atfen, KÖSE, YAVUZ, GÜL 2000 ).
Yöneylem araĢtırması yöntemleri aĢağıda verilmiĢtir:
- Doğrusal programlama - Kuyruk kuramı
- Amaç programlama - Ġhale modelleri
- Transport modeli - UlaĢım modelleri
- Doğrusal olmayan programlama - Benzetim (simülasyon)
- Quadretic programlama -Sistem simülasyonu
- Tamsayılı programlama -Monte-carlo simülasyonu
- Geometrik programlama -Oyun kuramı
- Dinamik programlama - Sistem dinamiği
- Rassal (Stokastik) programlama - ĠĢletme oyunları
- Karar kuramı - Sezgisel programlama
- Karar ağaçları - Grafik programlama
3. SĠMÜLASYON
3. 1. Tanımı
Simülasyon kelimesinin sözlük anlamı “Taklit etme; benzetim” dir. Bu kelime
litaratürde değiĢik Ģekillerde tanımlanmıĢtır. OrtaklaĢa ve genel anlamda bir tanımlama;
değiĢik modeller yardımı ile bir gerçeğe yaklaĢmak Ģeklinde yapılabilir (MERTENS 1969’a
atfen, SOYKAN 1984). Simülasyon, yöneylem araĢtırmalarının bir dalı halindedir.
simülasyonu, modelleme veya gerçek hayattaki bir objenin veya sistemin modelini yapma
Ģeklinde tarif etmek mümkündür. Öte yandan simülasyon, henüz var olmayan fakat var
olabileceği tasavvur edilen bir obje için de hazırlanabilir. simülasyon modellerinin
yapılmasını zaruri kılan ve teĢvik eden etken bir yönü ile, gerçek hayatta uzun bir zamana
ihtiyaç gösteren testlerin çok kısa bir zaman periyoduna sığdırılabilmesi ve diğer yönü ile bir
çok alternatiflerin en ucuz Ģekilde denenebilmesi olmuĢtur (ALEMDAĞ 1978, S.138). Genel
anlamda ; bir nesne ya da olayı modelleĢtirerek bu model üzerinde inceleme ve deneyler
yapmak, alınan sonuçları değerlendirmek sureti ile bir karara varmaktır (KALIPSIZ 1976,S.
148’e atfen, ASAN 1983). Günlük anlamı içinde gerçek olmayan bir nesne veya sistemin
tasarımını da içerir. Orneğin; elektrik ıĢığı güneĢ ıĢığının bir simülasyonudur. Elektrik ıĢığı
gerçekte bir güneĢ ıĢığı değildir. Ancak güneĢ ıĢığının bir çok aydınlatma özelliklerine
sahiptir (AKALP 1982, S.166).
3.2. Model – Simülasyon iliĢkisi
Simülasyon, gerçek bir sistemin modelini tasarlama süreci ve sistemin iĢlemesi için
onun davranıĢlarını anlamak veya değiĢik stratejileri değerlemek amacı ile bu model üzerinde
denemeler yapmaktır. Model kurma ile modelin analitik olarak kullanımı simülasyon sürecini
oluĢturur (HALAÇ 1982, S. 3’e atfen, ERKAN 1996). Model ise” Bir sistemin değiĢen
koĢullar altındaki davranıĢlarını incelemek, kontrol etmek ve geleceği hakkında varsayımlarda
bulunmak amacı ile elemanları arasındaki bağıntıları kelimeler veya matematik terimlerle
belirleyen ifadeler topluluğudur” Ģeklinde tanımlanabilir (KOBU 1977; TOLUNAY 1980, S.
3’e atfen, ERKAN 1996).
Simülasyon modelleri, bir sistemin bileĢenleri arasındaki iliĢkileri inceleyerek,
sistemden sonuç elde etmek amacıyla düzenlenmektedir. simülasyon, gerçek bir sistemin
modelini tasarlama, kurulan modeli deneme ve değiĢik stratejiler geliĢtirme süreci olarak
tanımlanmaktadır (GORDON 1978, TAHA 1987 a’ ya atfen, KÖSE, YAVUZ, GÜL 2000).
Sistemin bileĢenleri arasındaki etkileĢimlerin formüle edilmesiyle, sanki gerçek sistem
inceleniyormuĢ gibi, geliĢtirilen simülasyon modeli yardımıyla modelde üretilen belirli
değiĢkenlere karĢı gerçek sistemin nasıl bir tepki göstereceği tahmin edilebilmektedir.
Özetlersek, simülasyon tekniği pek çok durumda, bir sistemin matematiksel tasarımı
için uygun bir seçenektir. Sistem simülasyonunda çok çeĢitli varsayımlarda bulunulmakla
birlikte, simülasyon; yönetilebilir ya da kontrol edilebilir bir yaklaĢımdır. Bir modelin
matematiksel tasarımı mümkün değilse, simülasyon la sistemin isleyiĢini, çeĢitli etkiler
karĢısında göstereceği tepkiyi kısaca sistemin iç yüzünü kavrayabiliriz(KÖSE, YAVUZ,
GÜL, 2000). AnlaĢılacağı üzere simülasyon, model kurma ve bu modeli çalıĢtırarak
denemek ve yeni sistemler geliĢtirme iĢlevidir. Bu yüzden öncelikle simüle edilecek sistemin
modeli kurulmalıdır.
3.3. Kullanılan Simülasyon Teknikleri
Günümüzde kullanılan simülasyon teknikleri, baĢlıca üç grup altında inceleyebiliriz.
1- Sistem simülasyonu
2- Monte Carlo simülasyonu
3- Oyun simülasyonu ya da Oyun Oynama Teknikleri (oyun kuramı)
Ormancılık alanında en çok kullanılmakta olan sistem simülasyonu, sürekli değiĢim
halinde bulunan dinamik karakterli sistemlerin modelleĢtirilmesinde baĢvurulan bir model
kurma tekniğidir. ArdıĢık zaman süreçli sistemlerin ögeleri arasındaki iliĢkilerin
açıklanmasında veya sistemin yapısında zamana bağlı olarak ortaya çıkan değiĢmelerin
saptanmasında en iyi sonuçlar bu teknik ile elde edilmektedir (ASAN 1983, S. 300). Dinamik
bir yapıya sahip olan sistemin yeniden oluĢturulması tekniğidir de diyebiliriz (AKALP1982,
S. 167).
3. 4. Simülasyonun AĢamaları
Simülasyon süreci detaylı bir incelemeyle çok sayıda asamada ayrılabileceği gibi
(HALAC 1982, S. 2), model hangi teknikle oluĢturulsa oluĢturulsun genel hatları ile Ģu
aĢamalardan oluĢur (ASAN 1983, S.301).
1- Sistemin kavranması
2- Model kurma ve sınama
3- Uygulama
4- Yorum ve kullanıma sunma
Öncelikle problem açıkça ortaya konmalıdır. Daha sonra veriler toplanarak sistem ögeleri
ve değiĢkenler kararlaĢtırılarak model kurulmalıdır. Modelin bilgisayarda çalıĢtırılması
sırasında kullanılacak programlama dili kararlaĢtırılarak modelin geçerliliği denetlenmeli,
modelin çalıĢtırılmasıyla türetilen sonuçlar analiz edilerek modelin iyileĢtirilmesine
çalıĢılmalıdır (AKALP 1982, S. 167).
Ayrıca, simülasyon da izlenecek aĢamaları KÖSE, YAVUZ ve GÜL Yöneylem
AraĢtırması ve Ormancılık Uygulamaları isimli ders notlarında sırasıyla aĢağıdaki gibi
vermiĢlerdir.
- Simule edilmek istenen sistem ya da problemin tanımlanması
- Kullanılmak istenen modelin formüle edilmesi
- Modelin kontrol edilmesi, diğer bir anlatımla modelin davranıĢları ile gerçek
problemin bulunduğu ortama iliĢkin davranıĢ ve sonuçların karĢılaĢtırılması
- Modeli koĢturmak (ÇalıĢtırmak) için gerekli olan verilerin tanımlanması ve toplanması
- Modelin koĢturulması
- simülasyon modeli sonuçlarının analiz edilmesi ve eğer arzu ediliyorsa daha farklı
çözüm yollarının araĢtırılması
- Yeni çözüm yollarının araĢtırılması durumunda simülasyon modelinin yeniden
koĢturulması
- simülasyon modelinin geçerli olup olmadığının test edilmesi. diğer bir anlatımla
simülasyon modelinin koĢturulması ile gerçek sistem hakkında elde edilebilecek tüm
farklı durumların gerçek sistemle uyumlu olup olmadığının belirlenmesi.
3. 5. Simülasyonun Olumlu ve Olumsuz yönleri
Simülasyon metodunun olumlu yönlerini Ģöyle sıralayabiliriz:
- Sisteme matematiksel çözüm getirilemeyebilir.
- Sistemin bulunduğu gerçek ortamın ya da çevresinin incelenmesi çok zor olabilir. Bu
durumda tek çözüm simülasyon tekniğidir.
- Sistemin gerçek sonuçlarını elde etmek için yeterli zaman olmayabilir.
- Sistemin gerçekten gözlenmesi çok pahalı olabilir. Örneğin dünya nüfusunun
gelecekteki durumu belirlenmek isteniyorsa, sonucun alınması için yıllarca beklemeye
gerek yoktur.
- Sistemin gerçekten iĢletilmesi ve gözlenmesi sisteme yıkıcı yada bozucu yönde etki
edebilir. Örneğin yeni üretilen pahalı bir otomobilin kazalara karĢı direncini ölçmek
için çok sayıda yeni arabanın kaza sonucunda yok edilmesi gibi.
- Simülasyon modellerinde deterministik (kesin) ve stokastik (olasılıklı) değiĢkenlerin
aynı anda modelde yer alması mümkündür. Böylece simule edilmiĢ bir deneyi,
gerçeğine dönüĢtürmek kolaylaĢmaktadır.
- Simülasyon modelleri, matematik analitik yöntemlere göre çok yüksek seviyeli bir
matematik bilgisini gerektirmez.
- Simülasyon modelleri kolay gözlemlenebilen modellerdir. Çünkü zamanın herhangi
bir anındaki sistemin durumunu ya da davranıĢını doğrudan gözlemlemek
mümkündür.
- Simülasyon ile bir sistemin gerçek yapısını, matematik-analitik yöntemlerle mümkün
olmayacak karmaĢıklıkta ve gerçeğe yakın bir duyarlılıkta belirleme olanağı vardır. Bu
yönüyle simülasyon modelleri sistemin gerçek yapısını belirleme ihtiyacını
karĢılayabilmektedir (KARAYALCIN 1979, HALAC 1982, TAHA 1987b, YILMAZ
1988, BANKS 1998’ye atfen, KÖSE, YAVUZ, GÜL 2000).
Simülasyon metodunun olumsuz yönleri ise Ģunlardır:
- Simülasyon için doğrudan optimuma sahip olan bir çözüm algoritması
bulunmamaktadır. Ancak simülasyon modelleri yardımı ile sistemin olası tüm
sonuçlarını elde etmek mümkün olduğundan, eğer sisteme iliĢkin bir optimum
tanımlanabiliyorsa, bu simülasyon aracılığıyla kesin olarak belirlenebilir.
- Simülasyon modelinin sonuçları matematiksel kesinlikte değildir. simülasyon farklı
koĢullar altında sistemin nasıl bir tepki göstereceğini ya da nasıl sonuçlar
verebileceğini göstermektedir.
- ġimülasyon için diğer optimizasyon yöntemlerine göre yalnız sınırlı sayıda standart
programlar geliĢtirilebilmiĢtir. Ayrıca, bu zorluğu aĢmak amacıyla özel simülasyon
programlama dilleri geliĢtirilmesine karĢın, özellikle karmaĢık simülasyon
modellerinde programlama maliyeti çok yükselmektedir.
- Sistemin optimal çözümü özellikle araĢtırılıyor ise simülasyon sureci ancak çok uzun
bir zaman diliminde tamamlanabilmektedir.
- Simülasyon yardımıyla sistemin tüm durumları modellenemeyebilir.
- Eğer sisteme iliĢkin rasgele bir iĢlem yapılıyorsa, tüm simülasyon modelleri ayni
sonucu vermektedir.
- Simülasyon tek baĢına bir çözüm üretemez. Ancak çözüm üretme yollarını üretir. Bu
nedenle karar vericinin sürekli olarak test etmek istediği çözümleri üretmesi gerekir
(GORDON 1978, HALAC 1982, TAHA 1987b, BANKS 1998’e atfen, KÖSE,
YAVUZ, GÜL 2000).
4. TÜRKĠYE DE UYGULANAN SĠMÜLASYON MODELLERĠNE ĠLĠġKĠN
ÖRNEKLER
Simülasyon tekniğinin ormancılıkta en çok büyüme ve hasılat modellerinin
geliĢtirilmesi, ağaç serveti ve yan ürünlerin envanteri, orman ürünlerine iliĢkin talep
tahminleri ve fiyat hareketlerinin analizi, ormanlardaki kesim ve taĢıma iĢlerinde, böcek ve
yangınla mücadele organizasyonunda kullanıldığını görmekteyiz (ALEMDAĞ 1978, ASAN
1983, ASAN 1992).
Ormancılıkta ilk simülasyon uygulamaları 1960 lı yıllarda baĢlamıĢtır. Bu dönemden
sonra bilgisayar teknolojisinden de yararlanarak, özellikle büyüme ve artım modellerinin
geliĢtirilmesinde simülasyon tekniği kullanılmıĢtır (KALIPSIZ 1973, GUNEL 1978, AKALP
1982, ASAN 1983’e atfen, KÖSE, YAVUZ, GÜL 2000).
Türkiye de 1970 li yılların sonlarına doğru ormancılıkta simülasyon tekniğinin
uygulanmaya baĢladığını görüyoruz. Gerek o tarihlerde ve gerekse günümüzde simülasyon
tekniği genellikle büyüme ve hâsılat modellerinin geliĢtirilmesi ve orman amenajman
planlarının düzenlenmesi amacı ile kullanılmaktadır. Yapılan araĢtırmalar sırasıyla aĢağıda
özetlenmiĢtir:
SUN(1977), bir kızılçam ağacının büyümesini ağaç yaĢı, yetiĢme ortamı endeksi (yetiĢme
ortamı verim gücünü gösteren bir endeks=bonitet endeksi) ve taç etkileĢiminin fonksiyonu
olarak simule etmiĢtir.
SOYKAN(1979), aynı yaĢlı ormanların aktüel (var olan) kuruluĢlarının optimal (olması
gereken, ideal) kuruluĢa yaklaĢtırılması ve üretimde sürekliliğin sağlanması amacıyla
simülasyon tekniğini kullanmıĢtır.
ERASLAN(1981), aynı yaĢlı ormanların optimal kuruluĢa yaklaĢtırılmasında, ayrıca ara
hasılat etası (kesim yaĢına kadar meĢcereden alınacak urun miktarı ) ile son hâsılat etasının
(kesim yaĢında meĢcereden elde edilecek ürün miktarı) belirlenmesinde Artım Yüzdeleri
simülasyon Yönteminden yararlanmıĢtır.
OGM(1978), tarafından düzenlenen Antalya Orman Bölge Müdürlüğü, GazipaĢa Orman
ĠĢletme Müdürlüğü, iĢletme-amenajman plânında; iĢletme sınıflarına iliĢkin aktüel
kuruluĢların optimal kuruluĢa götürülmesinde DeğiĢmeyen Artımlı Zaman Aralığına Dayanan
simülasyon Modeli kullanılmıĢtır (SOYKAN 1984).
AKALP(1983), değiĢik yaĢlı Doğu Ladini meĢcereler inde artım ve büyümenin analizi için
bir simülasyon modeli geliĢtirmiĢtir.
YAVUZ(1992), değiĢik yaĢlı meĢcerelerde periyodik olarak, ağaçların çap basamakları
arasındaki geçiĢ olasılıklarını, meĢcereye yeni katılacak ve meĢcereden ayrılacak ağaç
sayılarını, meĢcerede kalan ve meĢcereye yeni katılan ağaçlara iliĢkin çeĢitli büyüme
elemanlarının belirlenmesi amacıyla, Akalp (1983) tarafından geliĢtirilen modele oldukça
benzer bir simülasyon modelini kullanmıĢtır.
ERKAN(1996), doğal kızılçam meĢcereleri için hâsılat tablosu düzenlemek amacıyla tek ağaç
büyümesini esas alan bir simülasyon modeli geliĢtirmiĢtir.
Yukarıda verilen araĢtırmalardan da anlaĢılacağı gibi Türkiye de ormancılık alanında Ģimdiye
kadar geliĢtirilmiĢ olan simülasyon modelleri; tek ağaçta artım ve büyüme; meĢcerede artım
ve büyüme ile aktüel meĢcere kuruluĢunun optimal meĢcere kurulusuna yaklaĢtırılması
konuları içerisinde yer almaktadır (KÖSE, YAVUZ, GÜL, 2000).
5. FRĠS PROJESĠNDE UYGULANAN SĠMÜLASYON MODELĠ
5. 1. Giriş
Veri iĢleme, envanter ve amenajman planlama için metotların tanımlanması temeline
dayanmaktadır. Genel veri iĢleme süreci Ģekil 1’de sunulmaktadır.
Model yapma
Uzun dönem orman amenajman planlama
Kısa dönem orman amenajman planlama
Envanter hesaplamaları
Yeni arazi envanter verisi Diğer envanter
verileri
ġekil 1. Fris veri iĢleme sürecinin genel iĢ akıĢı.
Bu süreç eğer yeterince iyi ve kullanmaya hazır mevcut modeller varsa, model
oluĢturmaksızın uygulanabilir. Diğer envanter verileri isteğe bağlıdır. Bu dokümanda uzun ve
kısa dönem planlama simülasyonlu olarak açıklanmaktadır.
5. 2. Planlamanın yapısı
Fris amenajman planlama iki safhaya bölünecektir: uzun-dönem stratejik planlama ve
kısa-dönem operatif planlama. Uzun dönem plana, ormanların diğer kullanım ve değerleri
yanında odun üretiminin sürdürülebilirliğini garanti altına almak için, gereksinim
duyulmaktadır. Kısa dönem plan, uzun dönem planın ilk periyodunda kararlaĢtırılan iĢlerin
yerine getirilmesi için, bir operatif plandır. Uzun dönem planlarda zaman geniĢliği 10 yıllık
aralıklarla 30 –50 yıl olabilir (kullanılan büyüme modellerinin kalitesini dikkatlice hesaba
katarak). Eğer büyüme modellerinin yeterince iyi olmaması riski varsa, kısa simülasyonlar
kullanılmalıdır. Operatif plan bir yıllık aralıklarla gelecek 10 yıl için olabilir. Verilen ortalama
değerler plan periyodunun ortasına denk gelen beĢinci yıl içindir.
Denema alanı ve
bölmecik verisi
(ve/veya meşcere tipi)
Servet bilgileri Modeller
Uzun dönem orman amenajman planlaması
Stratejik planKısa dönem orman amenajman
planlama
Operatif plan
ġekil 2. Orman Amenajman Planlama sürecinin genel iĢ akıĢı.
Uzun dönem hesaplamalar bölmeciklerle her bir hektar değeri olarak yapılır. Daha sonra
hesaplama birimi terimi kullanılacaktır.
Tanımlama:
Hesaplama birimi = bölmecik
Dikkat edilmelidir ki Fris içindeki simülasyonun anlamı, (verilen) kısa dönem yada
(sınırlandırılmıĢ) uzun dönem aktivitilerin altında bölmecikler ile orman kaynaklarının
geliĢiminin tahmin edilmesidir. Ormanın baĢlangıçtaki yapısını, deneme alanındaki envanter
verilerinden bölmecik itibari hesaplanmaktadır.
Kısaca Fris Simülasyonu = Büyüme, Kesim ve Silvikültür
= Geleceği göstermek (geleceği tahmin etmek) dir.
5. 3. UZUN DÖNEM PLANLAMA
5. 3. 1 Genel bakış
Amaç farklı parametreler ile değerlendirme ve karar vermek için çeĢitli simülasyonlar
yapmaktır. Tüm alternatifler planlama alanı için verilen amaçlara karĢı değerlendirilebilir.
Tüm verilerin matematik formüller haline koyulamaması sebebine bağlı olarak optimizasyon
kullanılmamaktadır. ÇeĢitli yönler (örn.çok yönlü kullanım, sosyal ve çevresel faktörler)
vardır ki, etkilerin değerlendirilmesi boyunca analizini yapmak daha kolaydır. Planlamanın
odun ürünlerine konsantre olacak olmasına rağmen, simülasyon yapılırken odun üretiminde
birbirini etkileyen diğer faktörler “kısıtlar” olarak alınacaktır.
Deneme alanı veya
bölmecik verisi (veya
bölmelere göre meşcere
tipleri)
Servet bilgileri Modeller
Uzun dönem konusunda bir alternatif
simulasyon
SonuçlarSonuçların değerlendirilmesi
Kabul edilen strateji
Kullanıcı etkisi
- Müdahale kuralları
- Kısıtlar
Karar verme süreci
ġekil 3. Uzun dönem planlamanın genel iĢ akıĢı.
5. 3. 2. Genel süreç
Bir alternatif oluĢturmak için iĢlem sırası :
1. Tüm hesaplama birimleri için büyüme
2. Toplam maksimum çıkarılacak miktarın kararlaĢtırılması
3. Kesim tiplerine göre potansiyel birimlerin bir araya getirilmesi
4. Potansiyel birimlerin aciliyet değerlerine göre sıralanması
5. Toplam maksimum çıkarılacak miktara kadar potansiyel birimler için
faaliyet simülasyonu
6. Rejim kurallarına uygun silvikültürel müdahalelerin simülasyonu
7. Bir sonraki periyoda kadar devam etme
Aktüel durum
Periyod sonucu
Artım
Gençleştirme Boşaltma Aralama Seçme kesimi Devamlı
orman kesimi
Kesim kararı
Toplam çıkarılan miktar
Silvicultural
treatments
Durum +10 yıl
Minimum şart
Öncelikli kurallar
Maksimum toplam
ġekil 4. Uzun dönem planlamada bir alternatif simülasyonu..
Büyüme
Büyüme hesaplaması relaskop deneme alanları ile olduğu gibidir (türler ve
tabakalar itibariyle yapı) ( bak. ġekil 5)
1. Çap dağılımının tahmini (5 tane simule edilmiĢ temsilci ağaç kullanarak)
2. Dairesel deneme alanları ile olduğu gibi her bir temsilci ağaç için büyüme
hesaplaması
3. Ortalama değerler ile gençliğin büyüme hesaplaması.
Çap dağılımı, ölçülen ortalama değerlerden tahmin edilen parametreli Weibull
fonksiyonu ile yapılır. Daha sonra dağılım 5 sınıfa ayrılır ve her bir sınıf tek ağaç olarak iĢlem
görür.
Tüm türler & birim
tabaka grupları
Türler ve tabakalar itibariyle
Yeni Birim değerleri +5
veya +10 yıl
Weibull parametreleri a, b
ve c yi hesaplama
Çağ sınıflarına göre tek
ağaç olarak boy, hacim ve
büyüme
5 çap sınıfını hesaplama
gençlik (d<8cm)
Ortalama değerler için
boy, hacim ve büyüme
Evet
hayır
ġekil 5. Hesaplama biriminin büyüme hesaplaması.
Maksimum toplam çıkarılacak miktar
1) GençleĢtirme (Sadece yaĢ sınıfları için)
GençleĢtirilecek toplam alan aĢağıdaki denklem ile kararlaĢtırılır:
Yıllık GençleĢtirme Alanı=
“c0 * idare süresi” içerisinde gençleştirilebilecek
toplam alan
“c0 * idare süresi”
Orman ideal Ģartlarda olduğunda bu kural c0 ın herhangi bir parametre değeri ile yıllık
sabit gençleĢtirme olarak (=1/idare süresi) aynı sonuçları verir. Eğer genç ormanlar
çoğunlukta ise, örn. “c0 * idare süresi” içerisinde çok az alan gençleĢtirme aĢamasına
gelmiĢse, kural bizi ideal durumla karĢılaĢtırıldığında daha az gençleĢtirme yapmaya zorlar .
Aynı Ģekilde , eğer yaĢlı ormanlar çoğunlukta ise, örn. gelecek “c0 * idare süresi” içerisinde
muhtemel gençleĢtirme alanı çok ise kural bize ideal gençleĢtirmeye geçme olanakları verir.
2) Tohum ağaçlarının çıkarılması , aralama, seçme kesimi ve dauerwald
Tohum ağaçlarının çıkarılması durumunda maksimum çıkarılacak miktar veya aralama
muhtemel en iyi silvikültürel kurallara uygun olarak gerçekleĢtirilmesinin düĢünülmesi ile
ilgisi yoktur, örn. müdahale Ģartlarında olduklarında.
Minimum şartlar
Müdahale yapılacak birimlerin seçimi aĢağıdaki kurallara dayanır (bak ġekil 6):
1. Orman rejim içerisinde olmalıdır
2. Orman, müdahale için belirlenen Ģartlarda olmalıdır (veya arazide önerilen)
3. Orman, verilen birim özel kısıtları ve diğer kısıtları aĢmalıdır
Kriterleri geçen birimler aciliyete uygun olarak öncelik kazanırlar. En yüksek aciliyet
değerlerine sahip deneme alanları, verilen arazi seviyesi veya çıkarılacak miktara parçalara
ayrılır.
Kısıtlar ?
Belirlenen şartlarda
faaliyet?
Faaliyet mümkündür Faaliyet mümkün değildir
Evet
Evet
Hayır
Hayır
Rejimdeki faaliyet?
Evet
hayır
ġekil 6. Hesaplama biriminin minimum Ģartlarını doğrulama.
1) Rejim kuralı
Faaliyet, bu rejim için verilen muhtemel müdahaleler listesi olmalıdır. ġayet faaliyet
listede yok ise, onun uygulanmasına müsaade edilmez. Arazi karnesindeki her bir rejim sınıfı
için ,orada, uygulanması mümkün iĢler listesi olacaktır .
Örnek:
Rejim sınıfı 1. (aralama-tohum ağaçlarıyla gençleştirme) şunları ihtiva edebilir:
- Gençleştirme kesiminden sonraki 5.yılda tohum ağaçlarının çıkarılması
- Arazinin %40 ında 6.yılda ot mücadelesi
- Arazinin %20 sinde 8.yılda yeniden dikim
- Arazinin %80 inde 20.yılda ön-aralama
- 40.yılda ilk aralama
- 60.yılda ikinci aralama
- 80.yılda üçüncü aralama
- 100.yılda tohum ağaçları ile gençleştirme
Kesim için faaliyet gerçekleĢtirilecek alan, daima birimin tamamıdır, fakat
silvikültürel müdahaleler için, alanın faaliyet yapılacak kısmının tahmini yüzdesini verme
imkanı vardır. Hesaplamada bu durum, gereksinim duyulan ekipman ve iĢ gücüne ve bundan
dolayı da maliyetlere etki yapmaktadır. Simule edilen ormanların silvikültürel müdahaleden
sonra daima iyi Ģartlarda oldukları varsayılmaktadır, örn. gençliğin yoğunluğunun modelle ön-
belirlemesi yapılır.
2) Faaliyetle ilgili spesifik kurallar
Her bir faaliyet tipi kendisinin minimum Ģart kuralına sahiptir. Bu kriterleri geçen tüm
hesaplama birimleri belirlenen müdahale için potansiyel birim olarak dikkate alınabilir.
3) Diğer kısıtlar
Diğer kısıtlayıcı değiĢkenler bir bir hesaba katılabilir. Bu değiĢkenler rejim gibi “genel
kısıt” tipleridirler, örn. Aynı değiĢken sınıfına sahip her bir hesaplama birimi aynı kısıtlara
sahip olacak.
4) Birim spesifik kısıtları
Ġlave olarak, her bir hesaplama birimi müdahale için kendisinin spesifik kısıtlarına
sahip olabilir. GeniĢ alanlar için kısıt koymada bu iĢ oldukça fazla iĢgücü gerektiren bir iĢ
olabilir fakat bazı özel birimler için kullanmak mümkündür. Örneğin büroda karar verilen
koruma alanları bu Ģekilde yapılabilir.
Öncelik kuralları
1) GençleĢtirme
Ġlk periyoddan sonra v-değeri gençleĢtirme için kullanılır
v-değeri= büyüme değeri - (servet değeri * faiz oranı)
Bu değer, iki birim arasındaki karĢılaĢtırmada sadece ekonomik yönü kullanmaktadır:
küçük değer gençleĢtirme için büyük değerden daha fazla acil olduğunu gösterir.
2) Tohum ağaçlarının çıkarılması
Ayıklama kesiminde öncelik, gençlik fidan sayısına göre belirlenir.
aciliyet değeri= minimum gövde sayısı – mevcut gövde sayısı
Bu değer iki birim arasındaki karĢılaĢtırmada silvikültürel yönü kullanmaktadır: küçük
değer, gençleĢtirmenin büyük değerden daha acil olduğunu gösterir.
3) Aralama
Öncelik göğüs yüzeyine göre belirlenir:
Bu değer iki birim arasındaki karĢılaĢtırmada silvikültürel yönü kullanmaktadır: küçük
değer, gençleĢtirmenin büyük değerden daha acil olduğunu gösterir.
4) Seçme kesimi
Öncelik göğüs yüzeyine göre belirlenir:
Bu değer iki birim arasındaki karĢılaĢtırmada silvikültürel yönü kullanmaktadır: küçük
değer, gençleĢtirmenin büyük değerden daha acil olduğunu gösterir.
5) “Dauerwald”
Öncelik göğüs yüzeyine göre belirlenir:
Bu değer iki birim arasındaki karĢılaĢtırmada silvikültürel yönü kullanmaktadır: küçük
değer, gençleĢtirmenin büyük değerden daha acil olduğunu gösterir.
Aciliyet değeri = aralama için minimum göğüs yüzeyi – mevcut göğüs yüzeyi
Aciliyet değeri = aralama için minimum göğüs yüzeyi – mevcut göğüs yüzeyi
Aciliyet değeri = aralama için minimum göğüs yüzeyi – mevcut göğüs yüzeyi
5. 3. 3. Hesaplama parametreleri
Burada bahsi geçen parametreler model kurmak için bulunan parametrelerden farklıdır.
Modeldeki parametreler genel bir anlam içermekte, burada ise Ģekil 3 de ifade edilen
kullanıcı etkisi (müdahale kuralları, kısıtlar) içinde yer almaktadır.
5. 3. 4. Sonuçlar
Alternatif sonuçlar etkilerin değerlendirilmesi için temeldir.
5. 3. 5. Değerlendirme
Değerlendirilecek alternatifler Ģunlar olabilir:
1. Verilen faaliyet kuralları altında serbest simülasyon (rejim ile
kararlaĢtırılan). Arazide yapılan önerilere uygun olarak verilen faaliyet
kuralları.
2. Birincisi gibi fakat erozyon, arazi güçlüğü, ulaĢılabilirlik veya çok yönlü
kullanımlara bağlı faaliyet kısıtları ile.
Her bir simülasyon içerisinde çeĢitli tekrarlamalar olabilir. Ġyi (en iyi) ve kabul edilen
alternatifi seçme kriterleri her bir alana göre kararlaĢtırılmalıdır, fakat örn. Ģöyle olabilir:
1. Servetin devamı ve verimliliği artırma (ideal yaĢ veya çağ sınıfı dağılımına
yakın)
2. Tüm simülasyon zamanı boyunca tutarlı (veya mümkünse artan) kesim
olanakları
3. Çevreye minimum etki (düĢük erozyon riski, türlerin yüksek
karıĢımı/biyolojik çeĢitlilik,vs.)
4. Minimum maliyet – maksimum gelir seviyesi (zor koĢullarda daha az
kesim, minimum yol yapım miktarı vs.)
Servet ve büyüme
Sürdürülebilir odun üretiminin genel önerisi, serveti devam ettirmek veya artırmaya
çalıĢmaktır. Çok iyi büyümeyen yaĢlı ormanların çok olduğu durumlarda, amaç serveti
azaltmak ve büyümeyi artırmak olabilir. Bu durumda yaĢ dağılımı dikkatlice gözden
geçirilmelidir. Uzun dönemde yaĢ dağılımı ideal dağılıma doğru değiĢiyor olmalıdır (tüm
yaĢlar temsil edilir). Bununla birlikte ideal durum bir zorunluluk olarak alınmamalıdır. Ayrıca
bu kural sadece yaĢ sınıfı metodu ile ilgilidir. Seçme ve Dauerwald metotları yaĢ sınıfları
yerine çap sınıflarına göre karĢılaĢtırılmalıdır. Servetin içeriği analiz edilmelidir. Türlerin
kompozisyonu ve hacimleri planlama alanı için verilen amaçlara uygun olmalıdır.
Kesim olasılıkları
Sürdürülebilir odun üretimi için genel öneri kesimle çıkarmayı devam ettirmek veya
çıkarılacak bu miktarı uzun dönemde artırmaya çalıĢmaktır. Eğer yaĢlı meĢcereler
gençleĢtirilir ve gelecekteki büyüme artarsa, baĢlangıçta daha yüksek bir miktar çıkarılabilir.
Çevresel ve sosyal değerler
Tamamen koruma için ayrılan yeterli alan olmalıdır. Kritik alanlar (toprak, vejetasyon
veya sosyal baskıya bağlı olarak) kesim miktarları, alan ve çıkarılacak miktar olarak
faaliyetler dıĢında sınırlandırılmalıdır. Kabul edilebilir miktarda her bir planlama alanına göre
karar verilmelidir. Arazi envanterinde bulunan kritik alanlardaki mevcut olmamalıdır veya
müdahalenin yoğunluğu modife edilmiĢ olmalıdır.
Ekonomik değerler
Her bir müdahale bir uygulama maliyetine sahiptir. Bundan dolayı, farklı faaliyetlerin
miktarı gruplandırılmalı ve maliyetler tahmin edilmelidir. Ancak burada böyle bir analiz
yapılmamıĢtır.
5. 4. KISA DÖNEM PLANLAMA
5. 4.1. Genel bakış
Kısa dönem plan hesaplama birimi olarak bölmecikler kullanılarak yapılır. Her bir
bölmeciğin geliĢimi sadece sistem kullanıcısı tarafından verilen zaman ve faaliyet kullanılarak
simule edilir (mukayese simülasyonu hariç). Kısa dönem planlamanın temel amacı müdahale
için doğru bölmecikleri bulmaktır ki, böylece uzun dönem amaçlar gerçekleĢtirilecektir.
Bunun anlamı sadece odun üretimi değil aynı zamanda ormanların diğer kullanımları ve
değerleridir.
Bölmecik verisi Stratejic plan Modeller
Kısa dönemde bir alternatif simulasyon
SonuçlarSonuçların değerlendirilmesi
Kabul edilen işlemlistesi
Kullanıcı etkisi
Karar verme süreci
ġekil 7. Kısa dönem planlamanın genel iĢ akıĢı.
Buradaki amaç farklı parametrelerle verilen hedef gerçekleĢene kadar çeĢitli
simülasyonlar yapmaktır.
5. 4. 2. Genel süreç
Bir alternatif oluĢturmak için iĢlem sırası (bak Ģekil 8):
1. Hesaplama biriminin beĢinci yıla kadar olan artımı
2. Faaliyet ve/veya silvikültürel müdahalelerin simülasyonu
3. Sonraki hesaplama birimine devam etme
Birimin aktüel durumu
Operatif plan
Müdahale yılına kadar
büyüme
Gençleştirme Boşaltme Aralama Seçme kesimi Dauerwald
kesim
Önerilere göre kesim
Önerilere göre silvikültürel müdahaleler
ġekil 8. Kısa dönem planlamada bir alternatif simülasyon.
Büyüme Hesaplama uzun dönem planlamadaki gibi olacak, fakat değerler beĢinci yıl içindir.
Faaliyetler Faaliyetler uzun dönem planlamadaki gibi simule edilir, fakat yoğunluk arazi
verilerinden alınır.
Silvikültürel müdahaleler Müdahaleler uzun dönem planlamadaki gibi simule edilir, fakat yoğunluk arazi
verilerinden alınır.
5. 4. 3. Hesaplama parametreleri
Bu kısımda çeĢitli kullanıcı komutları bulunmaktadır. Bu yüzden konu anlatılmamıĢtır.
FRIS Processing Guide For instructions dökümanlarında bunlar ayrıntılı olarak mevcuttur.
5. 4. 4. Sonuçlar
Alternatifin sonuçları etkilerin değerlendirilmesi için temeldir. Kısa dönem
planlamanın bir sonucu olarak, tüm bölmeciklerin muhtemel öneri veya kesim ve tahmini
ürünler, yıllara göre gruplandırılmıĢ faaliyetleri gösteren bir listesi olacaktır. Ġlaveten
faaliyetleri ve yılları gösteren bir harita hazırlanmaktadır. Yani çıktı olarak Amenajman planı
ve tematik haritalar alınmaktadır.
5. 4. 5. Değerlendirme
Her bir simülasyonda çeĢitli tekrarlar olabilir. Ġyi (en iyi) ve kabul edilen alternatifi
seçme kriterleri her bir alana göre kararlaĢtırılmalıdır:
1. Stratejik plan tarafından verilen ilk 10 yıllık periyot için hedefleri gerçekleĢtirme
2. Her bir önemli köy alanında kesim olanakları
3. Her bir bölmecikte çevreye minimum etki
4. Minimum maliyet – maksimum gelir seviyesi
6. SONUÇ
GeniĢ alanlar üzerinde ve uzun dönemler halinde yapılan ormancılığımızın geleceğine
ıĢık tutmak ve daha iyi planlanmasını sağlamak hepimizin görevidir. KarmaĢık ve canlı bir
yapıya sahip olan ormanlar sürekli bir değiĢim halindedir. Bir çok faktörlerden etkilenmekte
ve bu etkileĢimin sonuçları olumlu yada olumsuz bir Ģekilde bize yansımaktadır.
Ormanlarımızın sürdürülebilir ve çok yönlü kullanılabilir olması, gelecekte sağlıklı bir yapıya
sahip olması ile mümkündür. Fakat gelecekten ne istediğimizi bilmek ve ona göre
planlarımızı yapmak zorundayız. Orman ürünlerine olan ihtiyaçlarımızı, sosyal
gereksinimlerimizi (ekonomik ve sosyal açıdan) karĢılayacak tahminlerde bulunabilmeyiz.
Simülasyon bize bu konuda yardımcı olmakta geleceğe yönelik tahminlerde bulunma imkanı
vermektedir. Ġyi tanımlanmıĢ bir ormanın idare süresi boyunca alacağı formları çok kısa bir
zaman içinde kestirme olanakları vardır. Üstelik bu incelemeler yapılırken gerçek obje
üzerinde çalıĢılmadığından hiç bir risk olmaksızın defalarca denemeler yapma imkanına
sahibiz.
Fris Projesinde, kullanılan uzun dönemli stratejik planların bize bu konularda kolaylık
sağladığını görmekteyiz. Toplanan envanter verileri ve büyüme modelleri yardımı ile elde
edilen sonuçlar uzun dönemli planları oluĢturmakta, buradan da kısa dönemli planlar
üretilmektedir. Geleceğe dönük servetin ve ihtiyaç duyulacak ürün çeĢitlerini tahmin etmek
mümkündür.
Ancak iyi bir simülasyon yapabilmek için, planlamanın ilk safhasını oluĢturan
envanter çalıĢmalarının ve toplanan verilerin güvenilir, sıhhat derecelerinin yüksek olması
gerekmektedir.
Konu baĢlıkları içerisinde yer almasına karĢın ekonomik bir analizin proje içinde
yapılmamıĢ olması, uzun dönemli simülasyona ait bilgilerin bulunmasına rağmen, bunları
ifade eden çıktıların (tabloların) planda yer almaması da eksikliktir.
7. KAYNAKLAR
AKALP, T., 1982 simülasyon Tekniği ve MeĢcere Modelleri, Ġ.Ü. Orman Fakültesi
Dergisi Seri B, Sayı 5. S. 166-172, ĠSTANBUL.
ALEMDAĞ, ġ., 1978 MeĢcere Modellerinin Hazırlanmasında Etkenlik Endekslerinin
Yeri ve Yeni Bir Etkenlik Endeksi, Ġ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi
Seri A, Sayı 1. S. 138-146, ĠSTANBUL.
ASAN, Ü., 1983 Orman Amenajmanında Kullanılan Simülasyon Modelleri, Ġ.Ü.
Orman Fakültesi Dergisi Seri B, Sayı 1, S. 298-310,
ĠSTANBUL.
ERASLAN, Ġ., 1981 Aynı YaĢlı Ormanların Optimal KurulaĢlara Götürülmesinde
Kullanılabilecek Artım Yüzdeleri Simülasyon Yöntemi, , Ġ.Ü.
Orman Fakültesi Yayın No: 289 , ĠSTANBUL.
ERKAN, N., 1996 Kızılçamda (Pinus brutia) MeĢcere GeliĢmesinin Simülasyonu,
Güneydoğu Anadolu Ormancılık AraĢtırma Müdürlüğü Teknik
Bülteni. Seri No:1, ELAZIĞ
KÖSE, S. ; H. YAVUZ ; A.U. GÜL, 2000 Yöneylem AraĢtırması ve Ormancılık
Uygulamaları, K.T.Ü. Orman Fakültesi Ders Teksirleri,
Seri No: 61, TRABZON.
OGM., 2001 Design Of The Fris Simulations (Fris Simülasyon
Tasarımı).ANKARA.
SOYKAN, B., 1984 Antalya Orman Bölge BaĢmüdürlüğü GazipaĢa Orman ĠĢletme
Müdürlüğü ĠĢletme – Amenajman Planı, 1978-1982,, Adlı
Yapıtın EleĢtirilmesi ve Kasimod Benzetim Yöntemi Uygulama
Sonuçları, K.Ü. Orman Fakültesi Yayın No:4, TRABZON.
SUN, O., 1983 Bir Kızılçam (P. Brutia Ten.) Ağacının Simülasyonu Ġçin
Büyüme Modeli, Ormancılık AraĢtırma Enstitüsü Teknik
Bülteni. Seri No: 119, ANKARA.
AĞAÇLANDIRMA ĠÇĠN AYRILACAK ALANLARIN BELĠRLENMESĠNDE
KULLANILABĠLECEK BĠR ARAÇ: PLANTEK
Dr. NeĢat ERKAN
Batı Akdeniz Ormancılık AraĢtırma Müdürlüğü 07002 Antalya
Tel: 0 242-345 04 38 Fax: 0 242 345 04 42
e-mail:[email protected]
ÖZET
Ülkemizde ağaçlandırma çalıĢmaları genel ormancılık faaliyetleri arasında önemli bir
yere sahiptir. Ancak ağaçlandırılacak yerin seçimi ve diğer karar mekanizmalarını destekleyecek
analizler yeterince yapılamamaktadır. Bu durumun bir sonucu olarak da kararlardaki isabet oranı
azalmaktadır.
Ağaçlandırmaya konu alanların belirlenmesinde faydalanılan kaynaklardan bir tanesi de
amenajman planlarının ilgili tabloları ve haritalarıdır. Bu tablolarda planlamaya konu iĢletme
Ģefliğinde ağaçlandırılması önerilen alanlar ve büyüklükleri yer almaktadır. Ancak planlamacının
bu alanları tespit ederken kullanabileceği, yeteri kadar ve etkin araç bulunmalıdır. Bu çalıĢma ile
geliĢtirilmiĢ olan PLANTEK isimli program, ekonomik beklenti ile odun üretimine konu edilecek
alanların tespitinde bir araç olarak kullanılabilecek niteliktedir. Programda ağaçlandırmaya aday
alanın bazı özellikleri verilmekte ve sonuçta Net Bugünkü Değer, Fayda Masraf Oranı ve Ġç
Karlılık Oranı gibi ekonomik değerlendirme kriterlerine göre bu alanın ağaçlandırmaya konu
edilip edilmemesinin kararı verilebilmektedir.
1. GĠRĠġ
Bilindiği gibi ormanların, odun üretimi yanında baĢka fonksiyonları da bulunmaktadır,
dolayisiyle ormandan beklenen bu fonksiyonlara bağlı olarak ağaçlandırma da farklı amaçlar için
yapılabilmektedir. Ormandan birinci derecede beklenen fayda odun ürünü ve buna bağlı olarak da
bir ekonomik değer (para) elde etmek ise, bir baĢka deyiĢle ağaçlandırma ekonomik anlamda bir
yatırım niteliği taĢıyorsa ağaçlandırmanın bu amaca ne derece uygun olduğunun önceden iyi analiz
edilmesi gerekmektedir.
Orman Bakanlığı bir taraftan kamu hizmeti görmekte, diğer taraftan da yatırım yapıp
sonuçta ürün ve para elde etmek gibi bir ekonomik faaliyet yürütmektedir. Ürettiği en önemli ürün
olan odun birçok özel ve kamu sektörü için hammadde (girdi) niteliği taĢımaktadır. Odun üretim
amaçlı ağaçlandırma faaliyetlerine bu açıdan bakıldığında Orman Bakanlığı’nın önemli bir ticari
faaliyet yürütmekte olduğu ve bu faaliyeti yürütürken de bazı piyasa koĢullarıyla karĢı karĢıya
bulunduğu anlaĢılmaktadır. Bu durum Bakanlığın bu faaliyeti yürütürken piyasa ve pazar
koĢullarını dikkate alması, yani ekonominin gereklerini yerine getirmesi gerektiği gerçeğine iĢaret
etmektedir.
1972 yılında Ġ.Ü. Orman Fakültesi Orman Hasılatı ve Ġktisadi Kürsüsü tarafından verilen bir
raporda “genellikle ormancılık faaliyetlerinin yürütülmesinde her an iktisadi problemler içerisinde
bulunulduğu halde bunların öneminin ve hatta varlığının unutulduğu, ancak her fırsatta yuvarlak
olarak iktisadi olmak gerektiğinden çoklukla bahsedildiği ...........” Ģekilde bir değerlendirme
yapılmıĢtır (YAPRAK 1977, s.3). Bu değerlendirmeyi bugün için de yapmak mümkündür. Ġçinde
bulunulan bu olumsuz durumdan kurtulmak için yapılacak iĢlerden en önemlisi; birincil ürün olan
odun üretimine ekonomik anlamda bir yatırım gözüyle bakmak, ekonomik açıdan fizibil bir
yatırımın koĢullarını belirlemek, geliĢmiĢ ormancılık tekniklerini kullanarak pazara uygun mal
üretmektir. Ancak vurgulamak gerekir ki ekonomik fizibilite Orman Bakanlığı’nın daha çok kamu
hizmeti niteliğinde olan diğer görevlerini yerine getirirken değil, bu çalıĢmanın da konusu olan,
odun üretim amacı için yaptığı ağaçlandırma çalıĢmaları için önerilmektedir.
Ülkemizde odun ürününe olan ihtiyacın hızlı büyüyen türlerle yapılarak karĢılanması
konusu yapılan değiĢik bilimsel toplantılarda tartıĢılmıĢ ve bu konuda ortak fikir birliği oluĢmuĢtur.
Hızlı büyüyen türler arasında kızılçam da sayılmıĢ ve özellikle yabancı türlerde görülen böcek
zararı, kar kırması vb. olumsuzluklar nedeniyle kızılçamın önemine iĢaret edilmiĢtir. Kızılçamın bu
konuda gelecek vadettiği gerçeği aslında daha eskilere gitmektedir. KAYIN (1966, s.509),
Ülkemizin gelecekte ortaya çıkacak odun ihtiyacı açığının kapatılması için Ege ve Akdeniz
Bölgesi’nde kızılçamda ağaçlandırmalara gidilmesi gerektiğini vurgulamıĢtır. Yine SAATÇĠOĞLU
(1966, s. 43) kızılçamı ülkemizdeki hızlı büyüyen türlerimizin baĢında saymıĢ, birinci bonitette iyi
tesis ve bakım tekniği kullanmak Ģartıyla, ülkemizin ve Avrupa’nın en hızlı büyüyen türü olduğunu
söylemiĢtir. Gerçekten de son yıllarda yapılan çalıĢmalarla kızılçamın birinci bonitetli doğal
ormanlarında cari hacim artımının 14.8 m3/ha/yıl a, ortalama artımın ise 11.4 m
3/ha/yıl a kadar
ulaĢtığı (ERKAN 1996, s.148), ağaçlandırma ormanlarında ise bu durumun daha iyi olduğu ve
yıllık cari artımın 27.8 m3/ha/yıl a, ortalama artımının da 15.4 m
3/ha/yıl a kadar çıktığı (USTA
1991, s.118) ortaya konmuĢtur. Bu değerlerle kızılçam uluslararası standartlara göre de hızlı
büyüyen tür sınıfına girmektedir. Nitekim IUFRO ve FAO gibi uluslararası kuruluĢlar bir türün
hızlı büyüyen tür olabilmesi için hektardaki yıllık ortalama artımının 10 m3 ün üzerinde olması
gerektiğini kabul etmiĢlerdir(ERASLAN, 1983, s.9). Ancak burada vurgulanması gereken bir nokta
daha vardır ki o da kızılçamın düĢük bonitetli yerlerdeki veriminin de oldukça düĢük olduğudur. Bir
baĢka deyimle bonitete bağlı olarak kızılçamın gösterdiği büyüme performansındaki varyasyon
oldukça yüksektir(ERKAN 1996, s.137-148). Bu durum da kızılçam ile odun üretimi amacıyla
ağaçlandırmaya konu edilecek alanların seçiminde dikkatli olmayı gerektirmektedir.
Kızılçam, OGM Amenajman Dairesi envanter sonuçlarına göre ülkemizde ibreliler içinde
3.729.866 hektar ile en fazla yayılıĢ alanına sahip türümüzdür. Bu alanın 2.469.313 hektarı normal
koru, 1.260.553 hektarı da bozuk koru ormanı niteliğindedir. Bozuk olan bu alana ilaveten üzerinde
halen kızılçam ormanı bulunmayan ancak kızılçamın yayılıĢ alanına giren alanlar da vardır.
Kızılçam ağaçlandırmalarına konu olan bu alanın toplamı USTA (1991, s.10)’ ya göre 2.000.000
hektar civarındadır.
Orman Bakanlığı uzun yıllardan bu yana gerek Orman Genel Müdürlüğü ve gerekse
Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü aracılığı ile üretim amaçlı ağaçlandırmalar
yapmaktadır. Bu ağaçlandırmalar için öncelikle alan etüdü yapılmakta ve ağaçlandırmaya uygun
bulunması durumunda da projesi yapılmaktadır. Ancak uygulamalara bakıldığı zaman ağaçlandırma
kararı aĢamasında yeterince isabetli davranılamadığı anlaĢılmaktadır. Nitekim günümüzde, daha
önce büyük masraflarla yapılmıĢ ancak baĢarısızlıkla sonuçlanmıĢ, fidan tutma baĢarısı elde edilmiĢ
ancak daha sonraki yıllarda toplu ölümlerle karĢılaĢılmıĢ veya planlanan odun hasılatına hiç
yaklaĢılamamıĢ, büyümesi durma noktasına gelmiĢ ağaçlandırma örneklerine rastlamak hiç te zor
değildir. Bunun en önemli sebeplerinden birisi ağaçlandırma kararı için elde yeteri kadar bilgi ve
enstrümanın bulunmamasıdır. Eksik olan bu enstrümanlar daha çok hasılat ve ekonomik
değerlendirmeye iliĢkindir. Hasılat ile ilgili olanlar; yetiĢme ortamı verimliliğinin yani bonitetin
tespitinin yeterince sağlıklı yapılamaması ve hasılat elemanlarının (meĢcere hacım ve hacım
elemanlarının) önceden hasılat eĢitlikleri aracılığıyla kestirilebiliyor olmaması Ģeklinde
özetlenebilir. Ekonomik değerlendirme konusundaki eksiklik ise öncelikle ağaçlandırma
yatırımlarında ekonomik değerlendirmeye yeterince önem verilmiyor olması, ayrıca bu konuda
kullanılabilecek uzman ve hazır bir aracın (bilgisayar programı) bulunmamasıdır.
Ülkemizde Ağaçlandırmaya konu alanlar tespit edilirken faydalanılan kaynaklardan birisi de
Orman ĠĢletme ġeflikleri bazında yapılmakta olan amenajman planlarıdır. Amenajman planlarının
hazırlanması aĢamasında planlamaya konu alanlar içerisinde ağaçlandırılması uygun görülen yerler
tespit edilerek planın 22 nolu tablosunda gösterilmektedir. Ancak söz konusu alanların ekonomik
anlamda fizibil bir ağaçlandırmaya konu olup olmadığı sağlıklı bir Ģekilde tespit edilememektedir.
Bu çalıĢma ile odun üretim amaçlı kızılçam ağaçlandırmaları, tesisinden hasadına kadar
bütün faaliyetleri ile değerlendirilmiĢ, idare süresince yapılan masraflar ile elde edilen ürünler
ekonomik analize sokulmuĢ ve Net Bugünkü Değer, Fayda/Masraf Oranı ve Ġç Karlılık Oranı
gibi ekonomik kriterler kullanılarak ağaçlandırma yatırımının sağlayacağı getiri önceden
kestirilmeye çalıĢılmıĢtır. Bunun için VISUAL BASIC dilinde ve PLANTEK isminde bir paket
program hazırlanmıĢtır. Program niteliği bakımından ülkemizde ilk olması dolayisiyle
eksikliklerinin bulunması olası olup kullanımı sırasında ihtiyaç duyulacak eklemeler ve
değiĢikliklere açıktır. Program bu versiyonu ile sadece kızılçam ağaçlandırmalarını konu
almaktadır. Diğer türlerin de programa dahil edilebilmesi için bu türlerin ağaçlandırma ormanları
için hasılat eĢitliklerinin üretilmesi gerekmektedir.
Ülkemizde kızılçam ağaçlandırmaları ile ilgili bir baĢka konu da maki alanlarıdır. Bilindiği
gibi Akdeniz Bölgesi’nde maki alanları ile kızılçam yayılıĢ alanları arasında büyük bir örtüĢme
vardır. Zaman zaman maki alanlarının kaldırılıp kızılçam ile ağaçlandırıldığı ve bunun da bazı
tartıĢmalara neden olduğu bilinen bir konudur. Bu konu ayrıca aĢağıda irdelenmiĢtir.
Maki Alanları ve Durumu :
Maki ülkemizde Akdeniz, Ege ve Marmara Bölgeleri’nde bulunmaktadır ancak tipik
Akdeniz kıyı kuĢağı bitki örtüsüdür. KıĢları ılıman ve yazları kurak iklime sahip Akdeniz
Bölgesi’nde maki bitkileri kıĢın yapraklarını dökmeden kalabilmekte, yazın da sertleĢip kalınlaĢarak
bazen de dikenleĢmiĢ yaprakları ile kuraklığa karĢı koyabilmektedirler.
Makinin ülkemizde kapladığı alan konusunda değiĢik kaynaklara göre değiĢik rakamlara
rastlamak mümkün olmakla birlikte bu rakamlar 1,7-2,0 milyon hektar civarındadır. Kapladığı bu
alan dikkate alındığında üzerinde durulmaya değer bir konu olarak karĢımıza çıkmaktadır. Bu
alanların bir kısmı uzun yıllardan beri baskı altında kalmıĢ, tahribat sonucunda garig alanlara
dönüĢmüĢtür. Ayrıca bu alanlar zaman zaman üzerindeki maki vejetasyonu temizlenerek kızılçam
ile ağaçlandırmaya da konu edilmiĢ ve bu durum meslek kamuoyunda tartıĢmalara neden olmuĢtur.
Meslek kamuoyunun bir kısmı bu alanların atıl olduğu gerekçesiyle ağaçlandırılıp üretime katkı
sağlaması gerektiğini düĢünürken diğer bir kısmı bu alanların biyolojik çeĢitlilik açısından tahrip
edilmemesi gerektiğini, zaten marjinal olan bu alanların üretime fazla bir katkısının olamayacağı ve
buralara yatırılan paraların geri alınamayacağını savunmaktadır. Bu çalıĢma ile maki konusundaki
bu tartıĢmaların sonuçlanmasına katkı sağlanmaya çalıĢılacaktır. TartıĢma ve Sonuç bölümünde bu
konudaki değerlendirmelere yer verilecektir.
2. MATERYAL VE METOD
2.1. Ağaçlandırmalar ve Ekonomik Açıdan Değerlendirilmesi
Daha önce de belirtildiği gibi Dünya’da ve Türkiye’de ağaçlandırmalar ormandan beklenen
faydaya bağlı olarak oldukça farklı amaçlarla yapılmaktadır. Ancak burada olduğu gibi birincil
amacın odun üretimi olduğu ve diğer amaçların önemsenmeyecek kadar geri planda bulunduğu
ağaçlandırma projelerinin ekonomik analizi için sadece odun ürünü dikkate alınarak karar
verilebilir. Ayrıca burada öncelikli amaç ormanın sağladığı tüm faydaların ölçümü değil, odun
üretimi dıĢındaki fonksiyonları(faydaları) aynı ölçüde gördüğü varsayılan alternatif alanlar(projeler)
arasından en uygunun olanının seçimidir. Bu amaçla sadece odun ürününü dikkate alan ekonomik
analiz yönteminin kullanımı yeterli ve tutarlı olacaktır (KALIPSIZ 1970, s.45 ; BOWES AND
KRUTILLA 1989, s.96).
ÇalıĢmada ağaçlandırma yatırımlarında kullanılabilecek Arazi Hasıla Değeri (Faustmann
formülü), Net Bugünkü Değer(NBD) ve Ġç Karlılık Oranı(ĠKO) ile Net Fayda / Masraf Oranı
kriterlerinden faydalanılmıĢtır. Söz konusu kriterler ve kullanım Ģekline daha sonraki bölümlerde
değinilecektir.
Ormancılık yatırımlarının ekonomik değerlendirmelerinde tartıĢmaya açık olan bir diğer
konu da uygulanacak p faiz oranıdır. Yatırımların ekonomik analizinde kullanılacak faiz oranı,
piyasa faiz oranı, benzer yatırımların karlılık oranı, sermayenin alternatif kullanımlarındaki karlılık
oranı ve giriĢimcinin yatırımdan beklediği en düĢük kar gibi faktörlerden etkilenir (ALANAY, A.,
1991, s.18). GERAY, yatırım için borçlanılmıĢ ise borç için ödenen faiz oranı esas alınması, yatırım
için borçlanma söz konusu değilse Merkez Bankası’nın uzun vadeli borçlar için uyguladığı faiz
oranının kullanılması gerektiğini vurgulamıĢtır (GERAY, 1986, s.84). MĠRABOĞLU (1957)
uluslar arası boyutta, değiĢik ağaç türleri için yapılmıĢ ekonomik analiz çalıĢmalarını da irdeleyerek
ormancılıkta faiz oranının (ekstrem haller hariç) %2-3,5 olarak kabul edildiğini bildirmektedir
(MĠRABOĞLU, 1957, s.210). Bununla birlikte ormancılıkta etkili diğer sosyal faktörlerin de
etkisiyle faiz oranının değiĢik ülkelerde değiĢik uygulamaları vardır ve bu konuda tam bir fikir
birliği oluĢmamıĢtır. Yine bu konuda; piyasa faiz oranlarının %5-7 olması, idare süresi içinde odun
fiyatlarında %1,5 oranında bir reel fiyat artıĢı olacağı ve dolayisiyle uygulanması gereken faiz
oranının %5 - %1,5 = %3,5 olduğu ve orman iĢletmesinin özelliği ve ormanın sağladığı diğer sosyal
hizmetlerin de dikkate alınarak faiz oranının %1,5 – 2 civarında olması gerektiği gibi değiĢik
fikirler de mevcuttur(FIRAT 1967, s.137 ; KALIPSIZ 1970, s.44). Ülkemizde bu konuda yapılmıĢ
çalıĢmalarda; ALANAY(1988, s.11) karakavak ağaçlandırmaları için %12, ara tarım uygulamaları
için %6, BĠRLER ve KOÇER(1991, s.19) kavak ağaçlandırma yatırımlarının değerlendirilmesi için
%12, OK(1997) aynı yaĢlı ormanlarda kesim düzeninin ekonomik analizi için %4, DĠNER ve
KOÇER(1999 s.17) melez kavak ağaçlandırmalarında ara tarım uygulamaları için de %8 faiz
oranlarını kullanmıĢlardır. LEDOUX (1986, s.2) ABD de yapraklı ormanların ekonomik
değerlendirmesinde faiz oranını %4 olarak almıĢtır.
Bu çalıĢmada kullanılacak faiz oranı program(PLANTEK) kullanıcısının tercihine
bırakılmıĢ olup menüden seçilebilecektir. Bunun için ana menüden seçilecek <Değerlendirme
kriterleri> ile açılacak pencere kullanılacaktır. Menüden girilmemesi durumunda %5 olan
varsayılan faiz oranı kullanılacaktır. Varsayılan faiz oranı yukarda değinilen ve değiĢik
değerlendirmeler ıĢığında kararlaĢtırılmıĢtır.
2.1.1. Alana Ait Bilgiler
2.1.1.1. Bonitet Tayini
PLANTEK, üzerinde orman bulunmayan ağaçlandırmaya aday alanların tespiti için
kullanılabileceği gibi, daha önce ağaçlandırılmıĢ kızılçam orman alanlarının ekonomik açıdan
değerlendirilmesi için de çalıĢtırılabilmektedir.
Bilindiği gibi üzerinde orman bulunan orman alanlarının bonitetinin tayini için değiĢik
yöntemler kullanılmaktadır. Bu yöntemlerden aynı yaĢlı ormanlar için; meĢcere üst boyunu esas
alan yöntem, değiĢik yaĢlı ormanlar içinde meĢceredeki en kalın ağaçların ortalama boyunu esas
alan yöntem (Flury’nin çap sınıfı orta boyuna dayanan yöntem) en çok kullanılanlarıdır.
(ERASLAN 1982, s.159 ; KALIPSIZ 1984,s. 281).
Üzerinde normal kuruluĢta bir orman bulunmayan veya çıplak alanların yetiĢme ortamı
verimliliğinin, yani bonitetinin belirlenmesi ise oldukça farklı ve karmaĢık bir konudur. Çünkü,
örneğin üzerinde aynı yaĢlı bir orman bulunan yerde üst boy o ağaç türü için o yerin verim gücünü
tespit etmeye yeterli iken, ormansız alanda verim gücünün tek baĢına yeterince yansıtabilecek bir
faktör bulunmamaktadır. Ormansız alandaki verim gücü iklim, toprak, yükselti, bakı ve eğim gibi
faktörlerin kombine etkisiyle ortaya çıkmaktadır (FIRAT 1959, s. 21). Ġklim de sıcaklık, hava, su,
ıĢık ve rüzgar gibi faktörleri bünyesinde barındırmaktadır. Kısaca klimatik, fizyografik, edafik ve
biyotik olarak özetlenebilecek bu faktörler sadece tek baĢlarına etkili olmamakta aynı zamanda
etkileĢimleri de ağaç türlerinin büyüyüp geliĢmeleri bakımından önem taĢımaktadır. Örneğin tek
baĢına yeterli sıcaklık veya su, büyüme için yeterli etkiyi gösteremedikleri halde iki faktörün
birlikte etkisi daha fazla olmaktadır. Hatta bazen olay iyice karmaĢık hale gelmekte ve bu faktörler
biri diğerinin yerine ikame de edebilmektedir. Örneğin Toroslar’ın denize yakın üst kesimlerinde
yüksek hava nemi, düĢük yağıĢın etkisini giderebilmektedir (SEVĠM 1960, s.45).
ÇEPEL de orman ekosistemlerinin verim gücünü etkileyen faktörleri ve canlı ve cansız
ekosistem faktörlerinin kombinasyonu Ģeklinde gruplandırmıĢtır (ÇEPEL 1978, s. 397). Bu gruplar
içerisine giren bazı özellikler ile yetiĢme ortamı verimliliği arasındaki iliĢkileri inceleyen
araĢtırmalar yapılmıĢtır. SARAÇOĞLU (1989, s.122-138) göknar ormanlarında yaptığı araĢtırmada
bonitet ile bakı, eğim, denizden yükseklik ve uzaklık, yeryüzü Ģekli, toprak durumu ve humus
miktarı, drenaj durumu, A ve B horizonu kalınlığı ve nemi ile mutlak ve fizyolojik toprak derinliği
arasındaki çapraz iliĢkileri incelemiĢ ve bazı iliĢkiler saptamıĢtır. Bazı araĢtırmacılar da belli bir
ağaç türü için örneğin diri örtü tiplerini ölçü alıp bonitet sınıflarını oluĢturmayı denemiĢlerdir. Yine
yapraktaki besin maddelerini ölçü alan çalıĢmalar da vardır. Ayrıca bakı, denizden yükseklik,
yamaç üzerindeki konum ve eğim gibi fizyografik faktörleri kullanan; iskelet miktarı, kil miktarı,
asitlik derecesi, su tutma kapasitesi ve organik madde miktarı gibi toprak özelliklerini kullanan ve
yağıĢ ve sıcaklık baĢta olmak üzere iklim verilerini kullanan yöntemlerle geliĢtirilmeye çalıĢılmıĢtır
(ÇEPEL 1978, s. 397- 409).
ZECH ve ÇEPEL Güney Anadolu Bölgesinde kızılçam ormanlarında toprak özellikleri ve
topografik özellikler ile bonitet endeksi (50 yaĢındaki üst boy) arasındaki iliĢkileri araĢtırmıĢlardır.
Bir baĢka deyiĢle bu özellikler aracılığı ile bonitetin tayin edilip edilmeyeceğini ortaya koymaya
çalıĢmıĢlardır (ZECH, W. ve N. ÇEPEL 1972 s.14-55 ; ÇEPEL N.ve W. ZECH 1993, s. 134). Söz
konusu çalıĢma ile 18 toprak ve topografyaya ait özellik aracılığı ile bonitet endeksi varyasyonu
açıklanmaya çalıĢılmıĢ, regresyon ve faktör analizleri yapılmıĢtır. Bu 18 faktörden seçilen 5 yetiĢme
ortamı faktörü aracılığı ile üst boy varyasyonunun %79 u açıklanabilmiĢtir. BeĢ faktör ve etki
dereceleri;
1) AB horizonunun faydalanılabilir su kapasitesi =% 46
2) MeĢcerelerin yamacın üst kenarından uzaklığı = % 14
3) Ölü örtü kalınlığı = % 8,
4) Humuslu üst toprağın ph derecesi =%7
5) Humuslu üst toprağın kalınlığı = % 4
olarak tespit edilmiĢtir. AçıklanabilmiĢ olan bu %79 oranı oldukça yüksek sayılabilecek bir orandır.
Ancak faktörlerin kolay ölçülebilir olmaması nedeniyle uygulaması kolay değildir. Aynı yayında
yazarlar yetiĢme ortamı endeksinin (bonitetin) tayini için bakı, yamaç eğimi, arazi Ģekli, AB
horizonu kalınlığı, B horizonu toprak türü, taĢlılık durumu, ölü örtü kalınlığı ve A horizonunun
rengine dayalı puanlama sistemi ile yeni bir yöntem önermiĢlerdir.
Bu çalıĢmada yukarıda değinilen ve Ģimdiye kadar yapılmıĢ olan çalıĢmalardan da
faydalanılarak, üzerinde normal kapalı orman bulunmayan bozuk orman, maki ve çıplak alanların
verim gücünü (bonitetini) kestirmek için kriterler belirlenmiĢtir. Bu kriterler; toprak tekstürü (kumlu
balçık, balçık, balçıklı kil, kil), mutlak toprak derinliği (0-30 cm, 30-60 cm, 60-90 cm, 90-150 cm)
fizyolojik toprak derinliği (0-30 cm, 30-100 cm, 100-150 cm), diri örtü durumu (akçakesme, meĢe
ve tesbih türleri, dikenli garig türü bitkiler, çıplak alan), taĢlılık durumu (%0-%20, %20-%50, %50-
%70) ve arazi topografyası (alt yamaç, orta yamaç, üst yamaç) Ģeklinde tespit edilmiĢlerdir.
Kriterlerin tespitinde, uygulanabilir olması, çok fazla ölçü ve analiz ile zaman kaybedilmemesi gibi
konulara dikkat edilmiĢ ve özellikle kriter seviyelerinin tespitinde konuda AGM tarafından
hazırlanmıĢ olan 4125 No lu Tamim’den(ANONĠM4 1987, s.127-152) yararlanılmıĢtır.
PLANTEK, üzerinde normal kuruluĢta bir orman bulunmayan ağaçlandırmaya aday alanlar
için bu 5 faktöre göre bir bonitet endeksi kestirmektedir. Bu endeks kızılçam ağaçlandırmaları için
USTA (1991) tarafından hazırlanmıĢ bonitet endeksleri tablosuyla da uyumlu olarak hesaplanmakta
ve 30 yaĢındaki üst boyu göstermektedir. Dolayısı ile hesaplanan bonitet endeksi 7.0 m - 23.0 m
aralığında değiĢmektedir.
Bonitet endeksinin bu Ģekilde kestirilmesi tartıĢmaya açık bir konudur. Yukarda da
değinildiği gibi bu durum karmaĢık ve ayrıca üzerinde çalıĢılmaya muhtaç bir konudur. Konu ile
ilgili, zamanla üretilecek bilgilerden de faydalanılacak ve programın ilgili bölümü
geliĢtirilebilecektir.
2.1.1.2. Aralık Mesafe
Değerlendirmeye esas alan üzerinde halihazırda orman bulunan bir ağaçlandırma sahası
olması durumunda ağaçlandırmada kullanılmıĢ olan aralık mesafe seçilecektir. KullanılmıĢ olan
aralık mesafe ile programda verilmiĢ olan seçeneklerdeki aralık mesafe tam olarak birbiriyle
uyuĢmuyor olabilir. Bu durumda her ağaca düĢen ortalama alana bakılıp seçeneklerde verilene en
yakın olanının seçilmesi yeterli olacaktır. Üzerinde orman bulunmayan ağaçlandırmaya aday alanlar
için kullanılması planlanan aralık mesafe veya yine ağaç baĢına düĢen alan hesabına göre en yakın
seçenek seçilecektir.
Programda girilecek aralık mesafe birim alandaki fidan sayısının ve buna bağlı masraf ve
hasılat değerlerinin hesaplanmasında kullanılacaktır. Kızılçam ağaçlandırma alanları için
hazırlanmıĢ olan hasılat tablosunun belli aralık mesafeler için hazırlanmıĢ olması programda
seçilecek aralık mesafe seçenek sayısında da kısıtlayıcı olmuĢtur.
PLANTEK’te aralık mesafenin girilmesi için ana sayfadan <Alan türü> düğmesi ile gelecek
sayfadan analize esas alanın özelliğine göre <AğaçlandırılmıĢ alan> veya <Ağaçlandırmaya aday
alan> seçeneklerinden birisi seçilerek <Aralık mesafe> düğmesine basılacak ve açılan pencereden
aralık mesafe seçilecektir.
2.1.2. Giderler
PLANTEK giderleri; 1- ağaçlandırma giderleri, 2- bakım ve idari giderler ve 3- hasat ve
taĢıma giderleri olarak üç ana baĢlık altında değerlendirmektedir.
2.1.2.1. Ağaçlandırma Giderleri
Ağaçlandırma giderleri; taksimat Ģebekesinin yapımı, servis yolu yapımı, diri örtü temizliği,
toprak iĢleme, fidan temini, fidan dikimi ve bakım çalıĢmalarından oluĢmaktadır.
Ağaçlandırmalarda yatırım masraflarını oluĢturan bu kalemler değiĢik arazi koĢulları (eğim
grupları, taĢlılık derecesi, diri örtü çeĢidi ve kapalılık durumları) ve değiĢik yöntemler (insan gücü,
makine gücü ve makine tipi) birlikte değerlendirilmiĢtir. Söz konusu alternatifler programda
kullanıcının seçimine bırakılmıĢtır. Alternatiflerin oluĢturulmasında Ağaçlandırma ve Erozyon
Kontrol Genel Müdürlüğü(AGM)’nün her yıl yayınladığı birim fiyat cetvellerinden faydalanılmıĢtır.
2.1.2.2. Bakım ve Silvikültürel ĠĢlemler
Fidan dikimini takiben biyolojik bağımsızlığını kazanana kadar fidanların etrafında ot alma
ve çapalama gibi bakım çalıĢmaları gerekecektir. AGM nin yayınladığı 8 nolu tamime
göre(ANONĠM5, S.14) ilk üç yılda, ağaçlandırmanın makinalı veya toprak iĢlemesine göre değiĢen
bakım iĢlemlerinin yapılması, dört ve beĢinci yıllarda ise sahanın gözlem altında tutulması ve
gerekirse sürgün kontrolünün yapılması öngörülmektedir. Bu çalıĢmada dikimi takiben ilk üç yıl ot
alma, çapalama ve sürgün kontrolü gibi bakım çalıĢmalarının yapılacağı düĢünülmüĢ ve bakımın
Ģekli ve metodu programın kullanıcısı tarafından belirlenmesi planlanmıĢtır. Bunun için kullanıcı
giderler penceresindeki bakım çalıĢmaları düğmesiyle açılacak pencereyi kullanacaktır. Aynı
pencereden varsa yangın emniyet yollarının bakımına iliĢkin seçenekler de seçilecektir.
Silvikültürel iĢlemlerin ekonomik bakımdan değerlendirilmesi bazı zorluklar içermektedir.
Bu değerlendirme için bir taraftan yapılcak masraf ile elde edilecek ürün dikkate alınacak, diğer
taraftan da yapılacak silvikültürel uygulamanın bu uygulamadan sonra idare süresi boyunca
büyümeyi (meĢcere hacım ve hacım elemanlarını) nasıl etkileyeceği bilinmesi gerekmektedir. Bu
etkinin fonksiyon halinde tespit edilip değerlendirmeye sokulması gerekmektedir. Oysa bilindiği
gibi kızılçam ağaçlandırmaları için böyle bir çalıĢma yapılmamıĢtır. USTA (1991) tarafından
kızılçam ağaçlandırmaları için yapılmıĢ olan hasılat çalıĢmasında belli aralık mesafede dikilmiĢ
ancak herhangi bir silvikültürel iĢlem görmemiĢ meĢcereler için hasılat öğeleri incelenmiĢtir.
Silvikültürel iĢlemlerin PLANTEK’e daha sonraki versiyonlarda dahil edilmesi düĢünülmektedir.
Bununla birlikte silvikültürel iĢlemlerin programda olmaması büyük bir eksiklik olarak
görülmemiĢtir. Çünkü bilindiği gibi son yıllarda üretim amaçlı kızılçam ağaçlandırmalarında geniĢ
aralık mesafe kullanılmaktadır. Bu durum yine kızılçam için daha çok kullanılan en yüksek odun
hasılatı idare süresi ile birlikte düĢünüldüğünde silvikültürel uygulamaların etkisini azaltmaktadır.
2.1.2.3. Hasat ve TaĢıma Giderleri
Kesim, sürütme, yükleme, taĢıma, boĢaltma ve istifleme giderleri sürütme mesafesi, arazi
eğimi, yol uzunluklarına (ham yol, stabilize, asfalt) göre hayvan, makine ve iĢçi çalıĢma zamanları
hesaplanmıĢtır. Daha sonra bu çalıĢma zamanları ve OGM tarafından her yıl tespit edilmekte olan iĢ
kollarına göre hayvan, makine ve iĢçi birim maliyetleri kullanılarak birim fiyatlar hesaplanmıĢtır.
OGM tarafından tespit edilmiĢ olan değiĢik iĢ kolları (kesim, sürütme,yükleme, taĢıma ve istif) ile
ürün çeĢitleri (sanayi odunu, kağıtlık odun, lif yonga odunu, sırık ve çubuk, yakacak odun) için
katsayılar kullanılarak bu iĢ kolları ve ürün çeĢitleri için birim fiyatlar hesaplanmıĢtır. Bu birim
fiyatlar yine OGM tarafından iĢ kolları ve ürün çeĢitleri için belirlenmiĢ olan pirim katsayıları ile de
çarpılarak birim fiyatlara son Ģekli verilmiĢtir. Bütün bu hesaplamaların yapılmasında OGM
tarafından yayınlanmıĢ ve halen kullanılmakta olan Asli Orman Ürünlerini Üretim ĠĢlerine Ait
288 Sayılı Tebliğ (güncellenmiĢ rakamları ile) kullanılmıĢtır (ANONĠM6 1996)
2.1.2.4. Diğer Giderler
Ġdare süresi boyunca ağaçlandırma, bakım ve silvikültürel iĢlemler ile hasat ve taĢıma
masrafları dıĢında idarenin düzenli olarak yaptığı kontrol, gözlem ve diğer idari giderler de
programda değerlendirilmiĢtir.
Ġdari giderler genellikle ayrıca hesaplanmamakta ve hesaplanmıĢ ana giderlerin belli bir
yüzdesi olarak alınmaktadır. Örneğin TÜRKER(1986) idari giderler olarak ağaçlandırma giderleri,
koruma yol ve bina masraflarının %15 ini almıĢtır. OK(1997) ise yaptığı kesim düzeninin ekonomik
analizi çalıĢmasında idari giderleri, üretim masraflarının %10 u olarak hesaplamıĢtır(OK, 1997,
s.41). Bu çalıĢmada da idari masraflar olarak ağaçlandırma masraflarının %15 i alınmıĢtır.
2.1.3. Gelirler
Yapılacak bir ağaçlandırma yatırımında idare süresi boyunca bazı gelirler elde edilecektir.
Bu gelirler ve hesaplanmalarına iliĢkin bilgiler aĢağıda verilmiĢtir.
2.1.3.1. Ara Hasılat Gelirleri
MeĢcere geliĢiminin değiĢik evrelerinde yapılacak silvikültürel uygulamalardan elde
edilecek odun ürünü bu baĢlık altında düĢünülebilir. 4113. bölümde de değinildiği gibi PLANTEK
silvikültürel uygulamaları bu versiyonunda(Ver 1.01) değerlendirmemektedir. Dolayisiyle ara
hasılat gelirleri söz konusu değildir.
2.1.3.2. Son Hasılat Gelirleri
Ġdare süresi sonunda elde edilecek odun ürünü gelirleri bu baĢlık altında değerlendirilmiĢtir.
Bilindiği gibi idare süresini tamamlamıĢ ve kesimi gerçekleĢmiĢ odun hasılatı değiĢik ürün çeĢitleri
Ģeklinde karĢımıza çıkmaktadır. Bunlar, orta çap kalınlığı ve pazar ihtiyacına da bağlı olarak,
değiĢik boyutlardaki tomruk, sanayi odunu, tel direği, maden direği, kağıtlık odun, lif yonga odunu
ve yakacak odun Ģeklinde sınıflandırılmaktadır.
Bilindiği gibi değiĢik ağaç türleri için meĢcere orta çapına bağlı olarak bir hektar alandan
hangi üründen ne kadar elde edilebileceğini gösteren ürün çeĢitleri tabloları mevcuttur. Bu
çalıĢmada kızılçam ormanları için SUN ve DĠĞERLERĠ(1977) tarafından hazırlanmıĢ olan ve orta
çapa göre bir hektarda ne kadar I., II. ve III. sınıf tomruk, maden direği, sanayi odunu ve yakacak
odun elde edileceğini gösteren ürün çeĢitleri tablosu kullanılmıĢtır. Elde edilecek ürün çeĢitlerinin
pazar fiyatları kullanılarak hektardan ve tüm alandan elde edilecek ürün değeri (gelir)
hesaplanmıĢtır.
Ülkemizdeki odun fiyatları (ürün çeĢitleri için) bu konuda tam bir serbest piyasa Ģartlarının
oluĢmamasıyla birlikte pazardaki arz ve talep miktarı ile diğer pazarı tanımlayan faktörlerin ortak
etkileri sonucu ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bu fiyatlar enflasyon, ülkenin ithalat konusundaki
politika değiĢiklikleri ve maliyet fiyatlarındaki değiĢiklikler gibi faktörlere bağlı olarak zaman
içerisinde de değiĢim gösterecektir. Fiyatları daha sağlıklı kestirmek için etkili faktörleri serbest
değiĢken olarak kullanarak talep ve fiyat denklemleri ve bunlara ait istatistiklerin hesaplanması
gerekir. Ancak takdir edilecektir ki bu oldukça ayrıntılı bir konu olup ayrıca bir çalıĢmayı
gerektirecektir (OK, 1997, s.41). Bu çalıĢmada reel (enflasyondan arındırılmıĢ) odun fiyatlarının
uzun vadede değiĢmeyeceği kabul edilmiĢ ve analiz yapılacağı zaman, bölgedeki ortalama ürün
(I:,II. ve III. sınıf tomruk, sanayi odunu, maden direk ve yakacak odun) fiyatları kullanılmıĢtır.
PLANTEK kullanıcısı analiz yapmadan önce <Gelirler> menüsü ve <Birim fiyatlar> düğmesini
kullanarak açılacak olan pencereden odun ürün çeĢitleri için birim fiyatları gireceklerdir.
2.1.3.3. Diğer Gelirler
Ağaçlandırma amacını olumsuz yönde etkilemeyecek Ģekilde bu alanlardan odun dıĢı bazı
gelirler sağlanıyor veya sağlanması planlanıyor olabilir. Bu tür gelirlerin de analize sokulup,
değerlendirmenin daha gerçekçi yapılması mümkündür. PLANTEK’in bu versiyonunda diğer
gelirler kısmı analiz edilmemiĢtir. Ancak yeni versiyonunda önemli olduğu düĢünülen bu
değerlendirmenin de yapılması planlanmaktadır.
2.2. Değerlendirme Yöntemi
Bir ağaçlandırma yatırımında idare süresi içinde değiĢik zamanlarda değiĢik iĢlemler
gerçekleĢmekte ve bunlar için bir masraf yapılmaktadır. Yine idare süresinin değiĢik zamanlarda ve
miktarlarda gelir(ara ve son hasıla) gelir elde edilmektedir. Yapılan masraflar ile elde edilen
gelirleri, zaman faktörünü de dikkate alarak değerlendirip yatırımın ekonomik getirisini hesaplamak
mümkündür. Bu amaçla geliĢtirilmiĢ olan Basit karlılık(Rantabilite) Oranı, Geri Ödeme Süresi,
Arazi Hasıla Değeri, Net Bugünkü Değer(NBD), Fayda Masraf Oranı ve Ġç Karlılık Oranı(ĠKO)
gibi ekonomik kriterler ormancılık yatırımlarının değerlendirilmesinde de
kullanılmaktadır(GERAY, 1978, s.22). Projenin ömrünü ve paranın zaman değerini dikkate
almayan Basit Karlılık(Rantabilite) Oranı ve Geri Ödeme Süresi kriterlerine burada yer
verilmemiĢtir. Diğer dört kriter tanıtılmıĢ ve bu kriterlerin birbirine kıyasla olumlu ve olumsuz
tarafları aĢağıda verilmiĢtir.
ÇalıĢmada sonuçların yorumlanması bakımından daha pratik olan Net Bugünkü
Değer(NBD), Ġç Karlılık Oranı(ĠKO) ve Net Fayda / Masraf Oranı kriterleri kullanılabilmektedir.
Bu kriterler programda seçenek olarak verilmiĢtir. Kullanıcı istediği bir kritere göre değerlendirme
yapabilecektir. Bunun için ana menüden <Hesaplamalar> baĢlığından <Değerlendirme kriterleri>
seçeneği seçilecek, açılacak pencereden ilgili kriter iĢaretlenecektir.
2.2.1. Arazi Hasıla Değeri(Faustmann Formülü)-
Faustmann’ın arazi hasıla değeri formülü arazide yetiĢtirilecek üründen elde edilecek değere
göre arazinin değerini hesaplamayı öngörmektedir. Ağaçlandırma yoluyla u yıllık idare süreleri için
sonsuza kadar yapılacak yatırımların kapital değeri Formül 1 ile hesaplanarak arazi hasıla değeri
bulunmaktadır(FIRAT ve MĠRABOĞLU, 1969, S.13 ; KALIPSIZ 1970, s.40).
132 0.1...
0.10.10.1 uuuuup
R
p
R
p
R
p
RkB (1)
Burada, periyot içinde elde edilen net gelirlerin idare süresi sonundaki baliğ değeri (R) tekrar
bugüne iskonto edilmektedir edilmektedir. R değerleri u idare süresi içinde elde edilen ürün değeri
ile baĢlangıçta yapılmıĢ olan tesis masrafı ve idari giderlerin idare süresi sonuna baliğ edilmesinden
sonra elde edilecek net gelirden oluĢmaktadır. Ġdare süresi içinde elde edilen gelirler; bu süre içinde
a ve b yıllarında yapılan aralamalarla elde edilen Da ve Db odun ürünleri ile q ve r yıllarında elde
edilen Nq ve Nr ikincil ürünlerden oluĢmakta ve u idare süresi sonu baliğ değerleri,
ru
r
qu
q
bu
b
au
au pNpNpDpDA 0.10.1...........0.10.1 (2)
formülüyle hesaplanmaktadır.
Ġdare süresi baĢında yapılan c tesis masrafları ile her yıl yapılan v idare masrafları,
upc 0.1 , p
pv u
0.0
)0.1( 1
(3)
formülleri ile idare süresi sonuna baliğ edilmektedir.
2.2.2. Net Bugünkü Değer(NBD)
Net bugünkü değer ile arazi hasıla değeri arasında çok büyük benzerlik vardır. Bu iki kriter
arasındaki en önemli farklılık; arazi hasıla değerinde yatırımın u periyotları için sonsuza kadar
yapılacağı öngörüldüğü halde net bugünkü değer hesaplamasında yatırımın sadece bir periyot için
yapılacağı düĢünülmesidir. NBD ağaçlandırma yatırım periyodu boyunca her yıl elde edilecek
gelirlerden bu yıllarda yapılacak masrafların çıkartılmasıyla elde edilecek net nakit miktarının (At)
p iskonto oranı ile bugüne baliğ edilmiĢ miktarları olarak hesaplanmaktadır(GERAY, 1986, s.84 ;
SARIASLAN, 1990, s.135).
n
tt
t
p
ANBD
1 )0.1( (4)
At : t. Yıldaki net nakit akımı p :Ġskonto (faiz) oranı n : Ġdare süresi (t=1,2,3,.......n)
NBD paranın bugünkü değeriyle yatırım süresi sonunda elde edilecek değeri matematik
büyüklük olarak hesaplamaktadır. NBD bu özelliğinden dolayı yatırım büyüklüğünden
etkilenmektedir. Oysa hesaplanan NBD nin yatırım sermayesi büyüklüğü ile olan iliĢkisi de
önemlidir. Bu nedenle NBD den faydalanarak karlılık endeksi (NBDR) denen ve bu iliĢkiyi de
bünyesinde barındıran;
PI
NBDNBDR (5)
formülü kullanılmaktadır(GERAY, 1986, s.84). Buradaki PI yatırım büyüklüğü değeridir.
NBD nin sıfırdan büyük hesaplanması, yatırımın ekonomik bakımdan fizibil olduğunu
göstermektedir. Ancak projeler arasında öncelik sırası tespit etmek söz konusu ise NBDR değerine
bakılmalı ve en büyük NBDR değerine sahip proje en öncelikli olmalıdır. PLANTEK, NBD ve
NBDR değerlerinden ikisini de hesaplamaktadır.
2.2.3. Fayda / Masraf Oranı
Fayda masraf oranı (FMO) proje uygulama periyodu içinde ve sonunda elde edilen gelirlerin
bugüne indirgenmiĢ değerleri toplamının (TF) yine bu süre içinde yapılmıĢ masrafların bugüne
indirgenmiĢ toplam değerine (TM) bölünmesiyle elde edilir.
TM
TFFMO (6)
Yatırıma karar verilebilmesi için fayda masraf oranının 1 den büyük hesaplanması gerekir.
FMO, proje yatırım büyüklüğünden etkilenmemesi, dolayisiyle alternatif projeler arasından en
iyisinin seçilmesinde veya bunlar arasında bir sıralama yapılması için kullanılabilecek bir kriterdir.
FMO nun hesaplanmasında da elde edilen gelir ve yapılan masrafların bugünkü değerinin
hesaplanmasında yine bir p iskonto oranı kullanılacaktır. PLANTEK NBD de olduğu gibi bu oranı
kullanıcının tercihine bırakmakta, kullanıcının seçmemesi durumunda ise varsayılan olarak p=%5
oranını kullanmaktadır.
2.2.4. Ġç Karlılık Oranı(ĠKO)
Net bugünkü değer kriteri ile projenin uygulanmasına karar verebilmek için, paranın zaman
değerini dikkate alıp belli iskonto oranını kullanarak net bugünkü değerin sıfırdan büyük (pozitif bir
değer) olarak elde edilmesi gerekmektedir. Ġç karlılık oranında ise herhangi bir iskonto (faiz) oranı
kullanılmamakta, aksine NBD nin sıfır olması halinde bu iskonto (faiz) oranı hesaplanmaya
çalıĢılmaktadır. Bir baĢka ifadeyle ĠKO ile, NBD=0 için (ki bu nokta yukarda da açıklandığı gibi
yatırımın yapılabilmesi için kritik noktadır) yapılacak yatırımın proje süresi boyunca hangi faiz
oranıyla faizlendirileceği hesaplanmakta, yani sermaye karlılığını göstermektedir (GERAY, 1986,
s.86 ; SARIASLAN, 1990, S.143). ĠKO nın hesaplanmasında,
0)0.1(1
n
tt
t
p
A (7)
eĢitliği kullanılmaktadır. Bu eĢitlik yukarda verilmiĢ olan 4 nolu eĢitliğe çok benzemektedir ve
NBD yerine sıfır (0) yazılmıĢtır. NBD yi sıfır yapan p iskonto oranı iterasyon yöntemiyle
hesaplanmaktadır. Önce herhangi bir faiz oranıyla NBD hesaplanmakta, hesaplanan NBD nin
pozitif olması durumunda faiz oranı yükseltilmekte, negatif olması durumunda ise faiz oranı
düĢürülmektedir. Bu iĢlem NBD nin sıfır olarak hesaplanmasına kadar devam etmektedir. NBD=0
noktasındaki faiz oranı ĠKO olarak hesaplanmaktadır.
PLANTEK ĠKO nın hesaplanmasını yukarda açıklandığı gibi iterasyon yöntemiyle otomatik
olarak yapmaktadır. Kullanıcı iterasyon aĢamalarını görmemektedir.
Yatırıma karar verilebilmesi için ĠKO nun belli bir kritik faiz oranından daha yüksek
hesaplanmıĢ olması gerekmektedir. Bu kritik oran daha önce de tartıĢıldığı gibi ormancılık
yatırımları için kullanılacak faiz oranıdır veya yatırımcının tespit edeceği bir orandır. Alternatif
yatırım projeleri arasından bir seçim yapma veya sıralama söz konusu ise en yüksek ĠKO değeri
olan proje öncelik alacaktır.
ĠKO, proje ömrünü ve paranın zaman değerini dikkate alması ve bir faiz oranını kullanmıyor
olması (çünkü daha önce de değinildiği gibi, faiz oranının belirlenmesinde bazı güçlükler vardır)
nedeniyle pratik açıdan kullanılabilir bir kriterdir. ĠKO nın zayıf tarafı ise yatırım büyüklüğünden
etkilenmiyor olması ve dolayisiyle toplam kar hacmini göz önüne almıyor olmasıdır. SARIASLAN
(1990, S.145) yatırım kararlarının daha isabetli olması için birbirine çok benzeyen NBD ve ĠKO nın
birlikte kullanılmasını önermektedir. Böylece ĠKO nın eksik tarafı da giderilmiĢ olmaktadır.
2.3. Uygulama
Daha önce de belirtildiği gibi PLANTEK yeni yapılacak ağaçlandırma yatırımlarının
değerlendirilmesinde kullanılabileceği gibi önceden yapılmıĢ ağaçlandırma yatırım projelerinin
değerlendirilmesinde de kullanılabilmektedir. Mevcut ağaçlandırma ormanı kaç yaĢında olursa
olsun yatırımın bugünkü parasal değerler cinsinden analizi mümkündür. Bunun için programın
kullanımı sırasında <alan türü> menüsünden <ağaçlandırılmıĢ alan> seçeneğinin seçilmesi ve ilgili
alanların doldurulması ve maliyetlerin hesabına iliĢkin diğer özelliklerin bilinmesi yeterli olacaktır.
Program ve fonksiyonunun daha iyi anlaĢılması için değiĢik yatırım örneklerinin
değerlendirilmesine iliĢkin örnekler verilmiĢtir. Verilen örnekler konunun önemini daha iyi
göstermesi bakımından farklı ekonomik sonuçlar verecek farklı bonitetlerden seçilmiĢtir. Bu amaçla
ağaçlandırılmıĢ orman için iyi bonitetli alana örnek olarak 1973-1974 yıllarında yapılmıĢ olan
Antalya-KurĢunlu Ağaçlandırma Alanı, düĢük bonitetli alana da Antalya-Korkuteli-Susuz
Ağaçlandırma Alanı bir örnek olarak alınmıĢtır. Ağaçlandırmaya aday alan olarak ta Antalya-
AĢağıoba ağaçlandırma alanı seçilmiĢtir. Bu alanın aynı zamanda bir maki alanı olması maki
alanlarının ağaçlandırılması ile ilgili yapılacak değerlendirmelere de bir örnek teĢkil edecektir.
3. TARTIġMA, SONUÇ VE ÖNERĠLER
Bilindiği gibi ormanların gördüğü fonksiyonlar ve sağladığı faydalar çok çeĢitlidir. Bir
ağaçlandırma yatırımının yapılmasında da bu faydalardan biri veya birkaçının elde edilmesi
amaçlanmaktadır. Bu çalıĢmanın konusu, ana amacı odun üretimi sağlamak olan ağaçlandırma
alanlarının seçiminden önce bu ağaçlandırmanın ekonomik bakımdan değerlendirilmesidir. Bu
amaçla kullanılmak üzere PLANTEK isimli bir bilgisayar programı geliĢtirilmiĢtir.
Son yıllarda ülkemizde orman iĢletmeciliğinde ve buna bağlı olarak da orman amenajman
planlarının yapımında bir anlayıĢ değiĢikliği göze çarpmaktadır. Bu durumun en önemli iĢareti
olarak klasik amenajman planlama anlayıĢından vazgeçilip özellikle fonksiyonel planlama
uygulamalarının pilot düzeyde de olsa baĢlatılmıĢ olması gösterilebilir. Bu değiĢimin temelinde
odun üretim ormanları ile diğer fonksiyonlara tahsis edilecek orman alanlarının ayrılması ihtiyacı
yatmaktadır. Ayrıca Dünya üzerinde ormanların koruma ağırlıklı iĢletilmesi eğiliminin artmasının
da etkisi olmuĢtur. Doğal ormanların muhafaza edilip genetik kirlenmeye yol açmadan, biyolojik
çeĢitliliği sürdürerek ve daha az odun üretimi yapılacak Ģekilde iĢletilmesi düĢüncesi giderek ağırlık
kazanmaktadır. Ancak bunun için öncelikle odun üretilecek alanların belirlenmesi ve buralarda daha
entansif yöntemlerle birim alandan daha fazla ürün alınması gerekmektedir. Ülkemizde bu konuda
da olumlu geliĢmeler olmuĢ ve 1998 yılında yapılmıĢ olan “Hızlı GeliĢen Türlerle Yapılan
Ağaçlandırma ÇalıĢmalarının Değerlendirilmesi ve Yapılacak ÇalıĢmalar” isimli workshopta
20.7 milyon hektar olan toplam orman alanından boniteti yüksek olan %10-15 kadarının, ayrıca
sulanabilir ve sulanamaz özel sektör arazilerinin hızlı büyüyen türlerle ağaçlandırılması gerektiği
vurgulanmıĢtır (ANONĠM1, s.358). Workshopta ağaçlandırma için kullanılabilecek hızlı büyüyen
türler arasında kızılçamın önemine de değinilmiĢtir.
Kızılçam ile yapılacak ağaçlandırma alanlarının ekonomik bakımdan değerlendirilmesinde
PLANTEK baĢarıyla kullanılabilir niteliktedir. Ağaçlandırılacak alan ile ağaçlandırma yöntemine
iliĢkin bilgiler girilerek istenilen idare süresine göre değerlendirme yapılabilecek ve sonuçlar
görülebilecektir. Program, örnek olarak seçilen KurĢunlu Ağaçlandırma Alanı ve Susuz
Ağaçlandırma Alanı için çalıĢtırılmıĢ ve sonuçları alınmıĢtır. Sonuçların yorumlanmasından odun
üretim amaçlı ağaçlandırma yatırım kararlarının verilmesinde ve bunun için yer seçiminin
yapılmasında çok daha dikkatli olmamız gerektiği anlaĢılmaktadır. Nitekim KurĢunlu
Ağaçlandırması (toplam 142,5 hektar) ile Susuz Ağaçlandırması (toplam 292 hektar) örnekleri için
elde edilen ekonomik sonuçlar oldukça farklıdır. KurĢunlu’da 40 yıllık idare süresi için Net
Bugünkü Değer: 262 429 604 872 Tl Fayda/Masraf oranı: 2,06 ve Ġç Karlılık Oranı: %7,64 olarak
hesaplanmıĢ olmasına rağmen Susuz için bu değerler sırasıyla –20 192 153 927 Tl , 0,95 ve % 4,48
dir. Yani paranın bugünkü değeri ile Susuz Ağaçlandırması ile 40 yıllık idare süresi için yapılmıĢ
olan yatırımda 20 192 153 927 Tl gibi bir zarar söz konusu iken KurĢunlu’ da 262 429 604 872 Tl
getiri söz konusudur.
Daha önce de değinildiği gibi Akdeniz Bölgesi’nde ağaçlandırmaya konu alanlar arasında
maki alanları da vardır. Bu alanların özelliklerine bakıldığı zaman çoğunlukla eğimli, kalker ve
traverten ana kaya üzerinde humussuz ve sığ topraklardan oluĢtuğu gözlenir. Bununla birlikte düz
arazilerde traverten ana kayanın sağladığı yeterli fizyolojik derinlik sayesinde maki alanları
ekonomik bakımdan ağaçlandırmaya uygun da olabilmektedir. Maki alanlarının ağaçlandırılması ile
ilgili olarak tek endiĢenin ekonomik fizibilite olması durumunda PLANTEK bu amaçla
kullanılabilecek ve bu konuda alınacak karara etki edebilecektir. Ancak bugün ülkemizde olduğu
gibi, maki alanlarının ağaçlandırılması ile ilgili tartıĢmaların biyolojik çeĢitlilik ve çevresel
boyutlarının da olması durumunda bu karar, konunun ekonomik boyutunun yanında bu diğer
boyutlarının da değerlendirmeye alınması gerekecektir. Ayrıca maki alanlarının ağaçlandırılması
konusunda etkili baĢka faktörler de olabilir. Örneğin yasal düzenlemelerde ve yöre halkının
değerlendirmesinde maki alanlarının orman olarak görülmemesi ve bu alanların orman alanlarına
dahil edilebilmesi için ağaçlandırma gereği gibi bir durum da söz konusu olabilir. Bunlar ve benzeri
faktörler ayrıca değerlendirilmelidir ve yukarda da belirtildiği gibi olaya sadece odun üretimi ve
dolayısıyla ekonomik açıdan bakıldığı zaman PLANTEK planlamacının karar vermesi için iyi bir
enstrüman olabilecektir. Bununla birlikte makinin özellikleri arasında yakacak odun ve odun
kömürü sağlayarak ekonomik değer sağlama gibi bir özellik te vardır. NEYĠġÇĠ’ye göre düzenli bir
iĢletmecilik yaparak bir hektar maki alanından yılda 1735 lt petrole eĢdeğer enerji üretmek
mümkündür (NEYĠġÇĠ, 1989 s.76). Bu konuda yeteri kadar araĢtırmanın olmaması nedeniyle
PLANTEK maki alanlarının değerlendirilmesinde bu durumu dikkate almamaktadır. Ancak plancı
makilik alanların arazi kullanım planlamasını yaparken bu durumu da dikkate almalıdır.
Antalya yakınında AĢağıoba Köyü sınırları içinde bulunan 120 hektarlık bir maki alanında
(AĢağıoba ağaçlandırma aday alanı) PLANTEK kullanılarak yapılan örnek ekonomik analizde bu
alana yapılacak kızılçam ağaçlandırma yatırımının 40 yıllık bir idare süresi sonunda, paranın
bugünkü değerine göre net 170 847 272 770 Tl. lık bir getiri sağlayacağı (Net Bugünkü Değer) ve
buraya yapılacak yatırımın bu idare süresince % 6,63 lük bir faiz oranıyla değerlendirilmiĢ olacağı
(Ġç Karlılık Oranı) anlaĢılmıĢtır.
Ağaçlandırma yatırımları ekonomik analizlerinin artı veya eksi değer vermesi üzerinde
yapılan masraflardan ziyade yetiĢme ortamı verimliliği(bonitet) ve dolayısıyla elde edilen ürünün
miktarı önem kazanmaktadır. Bu nedenle bu tür yatırımlarda yer seçimi ve bunun için de verimlilik
tespiti büyük önem taĢımaktadır. Bununla birlikte odun üretim amaçlı ağaçlandırma yatırımlarında
belli bir alan için ekonomik sonuçların net bir Ģekilde bilinmesi için PLANTEK veya benzeri bir
analiz programın kullanılması faydalı olacaktır.
LĠTERATÜR LĠSTESĠ
ALANAY, A., 1988 : Karakavak Ağaçlandırmaları ve Zirai Ara Kültür Ekonomisi Üzerine
AraĢtırmalar, Kavak ve Hızlı GeliĢen Tür Orman Ağaçları AraĢtırma Enstitüsü, Teknik
Bülten No:143, Ġzmit
ALANAY, A., 1991 : Karma Sistemler, Ġ.Ü. Orman Fakültesi-OGM, Orman Kaynaklarının
Yönetimi Semineri’ne SunulmuĢ Tebliğ, Ġstanbul
ANONĠM1 1998 : Hızlı Büyüyen Türlerle Yapılan Ağaçlandırma ÇalıĢmalarının
Değerlendirilmesi ve Yapılacak ÇalıĢmalar, Orman Bakanlığı Yayın Dairesi BaĢkanlığı,
Yayın No:083, Ankara
ANONĠM4 1987 : 4125 Nolu Tamim: Ağaçlandırma, Toprak Muhafaza,Mer’a Islahı Sun’i
GençleĢtirme ve Enerji Ormanı Tesisi Uygulama Projeleri ile Ġlgili Etüd ve Proje
Düzenleme Esasları, Dispozisyonlar ve Yararlanılacak Bilgiler, GeliĢim Matbaacılık,
Sıhhiye, Ankara
ANONĠM5 1994 : Ağaçlandırma, Erozyon Kontrolü ve Mera Islahı Tamimleri, AGM Yayını,
Ankara
ANONĠM6 1996 : Asli Orman Ürünlerini Üretim ĠĢlerine Ait 288 Sayılı Tebliğ, OGM, ĠĢletme
ve Pazarlama Dairesi BaĢkanlığı, Ankara
BĠRLER, A.S., VE S. KOÇER, 1991 : Kavak ve Orman Ağaçlandırma Ekonomisi, Ġ.Ü. Orman
Fakültesi-OGM, Orman Kaynaklarının Yönetimi Semineri’ne SunulmuĢ Tebliğ, Ġstanbul
BOWES M.D, and J.V. KRUTILLA 1989 : Multiple – Use Management : The Economics of
Public Forestlands, Published by Resources for the Future, Washington
ÇEPEL N. 1978 : Orman Ekolojisi, Ġ.Ü. Orman Fakültesi Yayın No:257, Ġstanbul.
ÇEPEL N. ve W. ZECH 1993 : Antalya Bölgesindeki Bazı Kızılçam MeĢcerelerinin GeliĢimi ile
Toprak ve Relief Özellikleri Arasındaki ĠliĢkiler, Uluslar arası kızılçam sempozyumu
bildiriler kitapçığı S129-137, Marmaris
ERASLAN, Ġ., 1982 : Orman Amenajmanı, Ders Kitabı, Ġ.Ü. Orman Fakültesi Yayın No:318,
Ġstanbul
ERASLAN, Ġ., 1983 : Hızlı Büyüyen Ağaç Türlerinin Önemi, Tanımı ve Türkiye’de Bu
Türlerle Kurulacak Plantasyonların Potansiyel Üretim Kapasitesi, Ġ.Ü. Orman Fakültesi
Dergisi, Seri B, Sayı 2, s.1-28, Ġstanbul
ERKAN, N., 1996 : Kızılçamda MeĢcere GeliĢmesinin Simülasyonu, GDA Ormancılık AraĢtırma
Müdürlüğü Yayını, Teknik Bülten No: 1, Elazığ
FIRAT, F., 1959 : Ormanlar, verim kudretleri ve bunun tayini imkanlarının araĢtırılması, Ġ.Ü.
Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, Sayı 1, Ġstanbul
FIRAT, F., 1967 : Ormancılık ĠĢletme Ekonomisi, Ġstanbul
FIRAT, F. ve M. MĠRABOĞLU 1969 : Orman Kıymetlerinin Takdirinde Kullanılan Formüller
ve Uygulamasına Ait Misaller, Ġ.Ü. Orman Fakültesi Yayın No:143, Ġstanbul
GERAY, A.U., 1978 : Ormancılıkta Gerçek Tarife Bedeli ve Bunun ĠĢletmenin Entansitesini
Tayin Hususunda Bir Kriter Olarak Kullanılması Üzerine AraĢtırmalar, Ġ.Ü. Orman
Fakültesi Yayın No:255, Ġstanbul
GERAY, A.U., 1986 : Orman Ekonomisi Yüksek Lisans Planlama Ders Notları,
YayınlanmamıĢ, Ġ.Ü. Orman Fakültesi, Ġstanbul
KALIPSIZ, A., 1970 : Orman Ağaçlama Yatırımlarının Planlanması Esasları, Ġ.Ü. Orman
Fakültesi, KutulmuĢ Matbaası, Ġstanbul
KALIPSIZ, A., 1984 : Dendrometri Ders Kitabı, Ġ.Ü. Orman Fakültesi Yayın No:354, Ġstanbul
LEDOUX, C.B., 1986 : MANAGE : A Computer Program to Estimate Costs and Benefits
Associated With Eastern Hardwood Management, Northeastern Forest Experiment
Station, Forest Service, USA
MĠRABOĞLU, M., 1957 : Orman ĠĢletmeciliğinde Faiz Meselesi, Ġ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi,
Seri B, Sayı:2, Ġstanbul
NEYĠġÇĠ, T., 1989 : Akdeniz Makileri, Doğu Akdeniz Ormancılığı Sempozyumu Kitapçığı,
Orman Mühendisleri Odası Yayın No:15, Ankara
OK K. 1997 : Aynı YaĢlı Ormanlarda Kesim Düzeninin Ekonomik Analizi, Doktora Tezi, Ġ.Ü.
Fen Bilimleri Enstitüsü, YayınlanmamıĢ, Ġstanbul
SARIASLAN, H., 1990 : Yatırım Projelerinin Değerlendirilmesi, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi
Yayını, Ankara
SAATÇĠOĞLU, F., 1966 : Türkiye’nin Ağaçlandırılmasına Hızlı Büyüyen Yerli ve Yabancı
Türler Çerçevesi Ġçinde Kızılçam ve Tesisi Problemleri, Türkiye Orman Mühendisliği
Teknik Kongresi Bildiriler Kitapçığı, Ankara
SARAÇOĞLU, Ö., 1989 : DeğiĢik YaĢlı Göknar MeĢcerelerinde Bonitet ve YetiĢme Ortamı
Özellikleri Arasındaki Ġkili ĠliĢkiler, Ġ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri A, Sayı 2, s.122-
138, Ġstanbul
SEVĠM, M., 1960 : Bazı önemli orman ve kültür ağaçlarının yetiĢme muhiti münasebetleri
hakkında genel bilgiler, Ġ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, Sayı 1, Ġstanbul
SUN, O, M.E. EREN, M. ORPAK, 1977: Temel Ağaç Türlerimizde Tek Ağaç ve Birim
Alandaki Odun ÇeĢidi Oranlarının Saptanması, TUBĠTAK Yayını, Ankara
TÜRKER, A., 1989 : Ağaçlandırmalarda Çok Ölçütlü Karar Verme, Ġ.Ü. Orman Fakültesi
Dergisi, Seri A, Sayı 2, s.140-163, Ġstanbul
USTA, H.Z., 1991 : Kızılçam Ağaçlandırmalarında Hasılat AraĢtırmaları, OAE Yayınları,
Teknik Bülten No:219, Ankara
ZECH, W. ve N. ÇEPEL 1972 : Güney Anadolu’daki Bazı Pinus brutia MeĢcerelerinin
GeliĢimi ile Toprak ve Relief Özellikleri Arasındaki ĠliĢkiler, Ġstanbul Matbaası, Ġstanbul
YAPRAK, K.,1977 : Kızılçamda Ekonomik Analizler, Orman Genel Müdürlüğü Yayın No: 618,
Ankara
MEŞCERE TİPLERİ AYRIMININ İSTATİSTİKSEL BAKIMDAN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Arş.Gör. Nuray MISIR Arş. Gör. Ramazan ÖZÇELİK
K.T.Ü.Orman Fakültesi
61080-Trabzon
Tel: 0-462-377 34 98
e-mail:[email protected]
KISA ÖZET Ülkemizde meşcere tipleri ayrımı, hava fotoğraflarının üç boyutlu değerlendirilmesi
ve tersel ölçüm-gözlem sonucunda elde edilen bilgilerin birlikte kullanılmasıyla
yapılmaktadır. İstatistiksel bakımdan her bir meşcere tipi tekdüze (homojen) bir toplumu
temsil etmektedir. Buna bağlı olarak aynı meşcere tipinden alınan örnek alanların benzer
yapıda, farklı meşcere tipinden alınan örnek alanların ise daha değişik yapılarda olması
gerekir.
Meşcereler; örnek alanlarda yapılan ölçümlere bağlı olarak orta çap, orta boy, yaş,
sıklık derecesi, ağaç sayısı, göğüs yüzeyi ve hacım gibi p sayıda özellikleri ile tanınıp
kavranmaktadır. Böylece örnek alanları p sayıda özelliğin fonksiyonu olarak çok boyutlu
uzayda tasarlamak ve tüm özelliklerin fonksiyonu olarak benzer yapıda olanları aynı grupta
toplayarak sınıflandırmak mümkündür. Örnek alanların alındığı meşcere tipleri önceden
belirlendiğinden, burada meşcere tipi sayısı kadar farklı grubun oluşması ve örnek alanların
alındıkları meşcere tipi grubunda yer almaları beklenir. Sözü edilen analize istatistikte
“Ayırma (Discriminant) Analizi” adı verilmektedir.
Bu çalışmada, K.T.Ü. Orman Fakültesi araştırma Ormanı Ormanüstü Planlama
Birimi Saf Doğu Ladini Meşcereleri için uygulamada belirlenen 12 farklı meşcere tipinden
alınan toplam 132 adet örnek alan verilerine bağlı olarak , Ayırma Analizi ile istatistiksel
olarak meşcere tipi ayrımının uygunluk düzeyi belirlenmiştir.
GİRİŞ
Ormanlar, Orman Amenajman Planları ile işletilmektedirler. Orman Amenajman
Planlarının düzenlenmesi için de öncelikle orman envanterinin yapılması gerekir. İşletme
sermayesinin büyük bir bölümünü ağaç serveti oluşturduğundan, envanter çalışmalarının çoğu
ağaç servetinin olabildiğince gerçeğe yakın biçimde saptanmasına yönelik olmaktadır.
Ormanlar geniş alanlar kapladığından, tamamının ölçülmesi hem çok zor hem de
ekonomik değildir. Bu nedenle envanterin örnekleme yöntemi ile yapılması, ormanın kabul
edilecek ölçülere göre, tekdüze (homojen) topluluklara ayrılması (strafikasyon) ve
örneklemenin bunlar üzerinde yapılması gerekir (ELER 1978).
Bir plan ünitesi içindeki ormanlar, hiçbir zaman homojen bir yapı göstermez.
Genellikle ağaç türü, karışım şekli ve derecesi, yaş veya kapalılık gibi değişik özellikler
bakımından büyük farklılıklar gösterirler. Bu yapının, birbirinin aynı ve benzeri kısımlara
ayrılması, diğer bir anlatımla, plan ünitesinin sınıflandırılması gerekir. Bu işlem ormancılıkta
“Meşcere Tiplerinin Ayrılması” olarak ifade edilmektedir (ERASLAN 1982).
Orman Amenajmanında meşcere tipleri, hava fotoğraflarından yararlanılarak
“Fotoğraf Yorumlama Tekniği” adı verilen özel bir teknik ile ayrılmaktadır. Silvikültür
anlamı ile meşcere, ağaç türü ve karışımı, yaş (çağ) , kapalılık ve yetişme ortamı verim gücü
gibi faktörler bakımından çevresinden ayrılan, bu nedenle de kendine özgü bir işlemin
uygulanmasını gerektiren belirli bir büyüklükteki bir orman parçasıdır. Bu tanıma göre,
ormanın benzer alanlarını oluşturan meşcereler, Matematik-İstatistik anlamı ile bütünlüğün
ayrıldığı bölümleri ifade ederler (ERASLAN 1982-ELER 2001).
2
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı gibi, meşcere tiplerini ayırabilmek için, hava
fotoğrafı üzerinde ağaç türü, karışım şekli, karışım oranı, meşcere yaşı, gelişme çağı, kapalılık
derecesi ve yetişme ortamı verim gücünün saptanması gerekir. Meşcere özelliklerini, yeteri
ölçek ve nitelikteki hava fotoğraflarını stereoskop aleti altında incelemek, gerekli gözlem ve
ölçmeleri yapmak sureti ile ortaya koymak mümkündür ki, bu işlemlerin bütününe “Fotoğraf
Enterpretasyonu” ve bu amaçla uygulanan tekniğe de “Enterpretasyon Tekniği” adı
verilmektedir (ERASLAN 1982-SOYKAN 1986).
Ülkemizde orman envanteri, alan envanteri, yetişme ortamı envanteri (yalnız bonitet
haritasının yapılması kapsamındadır), ağaç serveti ve artımın envanteri olarak
yürütülmektedir. Bu envanter çeşitlerinin dışında dördüncü bir envanter daha vardır ki o da
ikincil ürünler envanteridir. Ancak ölçümler genellikle alan envanteri, ağaç serveti ve artımın
envanteri üzerinde yoğunlaştırılmaktadır. Teknik bakımdan alan envanteri konusunda
herhangi bir sorun bulunmamaktadır. Ağaç serveti ve artımın envanteri ise sistematik
örnekleme yapılmaktadır. Sistematik örneklemede ilk örnek alan rasgele yöntemle
belirlenmekte, diğer örnek alanlar ise ilk örnek alandan yararlanarak belirli aralık mesafelerle
(genellikle 300x300m) seçilmektedir. Örnek alanlarda çap, boy, yaş ve çap artımı gibi çeşitli
özellikler ölçülerek, aynı meşcere tipine giren örnek alanların birlikte değerlendirimesiyle her
bir meşcere tipinin ortalama değerler olarak yaşı, göğüs yüzeyi, hacmı ve ağaç sayısı gibi
büyüme ögeleri hesaplanmaktadır.
Amenajman Planlarında, “Meşcere Tipleri İstatitiksel Değerler Tablosu” adı verilen
tabloda (Tablo No 18), her bir meşcere tipi için hektardaki hacım değerlerinin minimum,
maksimum, aritmetik ortalama, standart sapma, değişkenlik katsayısı, standart hata ve hata
yüzdesi gibi istatistiksel değerler verilmektedir. Ancak planda, bu tablodaki değerlerle ilgili
herhangi bir yorum yapılmamaktadır. Sözü edilen tablolar incelendiğinde, genellikle meşcere
tiplerine ilişkin hacmın değişim aralığının, değişkenlik katsayısının, standart hata ve hata
yüzdesinin oldukça yüksek olduğu ve kimi meşcere tiplerinden çok az sayıda örnek alan
alındığı görülmektedir.
Ormanlar genellikle değişik meşcere tiplerinden oluştuğundan, istatistiksel bakımdan
homojen bir toplum yapısı göstermezler. Oysa meşcereler kendi içinde homojendirler ya da
öyle oldukları varsayılır. Bu nedenle her bir meşcere tipi ormanın homojen bir alt katmanı
olarak dikkate alınmalı ve örnekler özelliklerine bağlı olarak dağıtılmalıdır. Ancak,
uygulamada yukarıda da belirtildiği gibi, örnek alanlar ormanın tamamına sistematik olarak
dağıtıldığından, örnekleme oranı ya da yoğunluğu meşcere tipine göre değişmemektedir. Bu
durum hem istatistiksel hem de ekonomik bakımdan hatalıdır. Çünkü istatistikte örnek sayısı,
değişkenlik katsayısına bağlı olarak artmaktadır. Diğer bir ifade ile değişkenlik katsayısı
yüksek toplumlardan çok, düşük toplumlarda ise az sayıda örnek alınması gerekir. Ekonomik
bakımdan da her meşcere tipinde aynı örnekleme oranı ile çalışılmaması gerekir. Ekonomik
değeri yüksek meşcerlerde daha yüksek bir örnekleme oranı, ekonomik değeri düşük
meşcerlerde ise daha düşük bir örnekleme oranı ile çalışılması gerekir. Böylece her meşcere
tipi değişkenliğine göre örnekleneceğinden, her bir meşcere tipine ilişkin meşcere ögeleri
istenen güven düzeyi ve hata miktarı ile tahmin edilebilecektir. Ayrıca, belirli özellikler
bakımından benzerlik gösteren meşcere tiplerinin birleştirilmesi ile zaman, emek ve parasal
kazanımlar da elde edilebilir.
Bu çalışmada, belli özellikler bakımından benzerlik gösteren meşcerelerin aynı
meşcere tipi içinde olacağı düşünülerek, K.T.Ü. Araştırma Ormanı Ormanüstü Planlama
Birimi Saf Doğu Ladini Meşcerelerinde yapılan meşcere tipi ayrımı istatistiksel olarak
(Ayırma analizi ile) irdelenmiştir.
3
MATERYAL
Çalışmada, K.T.Ü. Orman Fakültesi Araştırma Ormanı Ormanüstü Planlama Birimi
Saf Doğu Ladini Meşcerelerinde yapılan envanter sonunda 300x150 m aralık mesafeyle
alınan 132 adet örnek alana ilişkin veriler kullanılmıştır. Örnek alanlarda her ağacın göğüs
çapı ile her çap basamağında en az bir ağaçta da boy ve yaş ölçülerek bu veriler ve meşcere
kapalılığından da yararlanarak örnek alanların meşcere tipi ayrımları yapılmıştır. Böylece 132
adet örnek alan 12 değişik meşcere tipine ayrılmıştır (Lcd1-2, Lc2, Lc3, Lb3, Lcd3, Lcd2-3,
Ld3, Lcb3, Lbc3, Ldc3, Lbc2 ve Lb2).
Çalışmada, örnek alanlara ilişkin orta çap, orta boy, yaş, sıklık derecesi, hektardaki
ağaç sayısı, göğüs yüzeyi ve hacım değerleri materyal olarak kullanılmıştır (Tablo 1).
Örnek alanlarda her çap basamağında en az bir ağacın göğüs yüksekliğinden alınan
artım kalemleri üzerindeki yıllık halkalar sayılmış ve ortalaması alınarak meşcere yaşı
hesaplanmıştır. Meşcere orta çapı; göğüs yüzeyi orta ağacının çapı ( gd ), bu çapa karşılık
meşcere boy eğrisinden elde edilen boy değeri ( gh ) meşcere orta boyu olarak işleme
konulmuştur. Meşcere hacmının hesaplanmasında AKALP (1978) tarafından geliştirilen çift
girişli ağaç hacım tablosundan yararlanılmıştır. Meşcere sıklığının belirlenmesinde CURTIS
ve diğerleri (1981) tarafından geliştirilen yöntem kullanılmıştır. Bu yöntemde meşcere sıklığı;
hektardaki göğüs yüzeyinin meşcere orta çapının kareköküne oranlanmasıyla
hesaplanmaktadır.
Tablo 1. Örnek Alanlara İlişkin Çeşitli Meşcere Özellikleri
Örnek
Alan No
Meşcere
Tipi
Büyüklüğü
(m2)
Yaş
(yıl)
Ağaç
sayısı
(N/ha)
Orta Çap
gd
Orta Boy
gh
Göğüs
Yüzeyi
(m2/ha)
Hacım
(m3/ha)
Sıklık
Derecesi
99 Lcd1 800 114 200 40.8 22.7 26.14 298.10 4.16
102 Lc2 400 96 575 22.8 16.1 23.52 229.30 5.13
125 Lc3 400 85 775 24,5 17.0 36.42 363.77 7.68
126 Lc2 400 107 875 24.2 16.8 40.16 396.86 8.47
128 Lb3 400 72 700 27.1 18.2 40.46 418.58 8.12
129 Lcd3 400 85 675 30.0 19.4 47.85 518.71 9.24
152 Lcd2 600 72 550 26.3 17.8 29.97 314.54 6.22
154 Ld3 400 113 525 42.9 23.3 76.02 885.10 11.93
155 Lcb3 400 85 1100 19.8 14.5 33.88 308.09 7.86
157 Lc3 400 100 450 31.2 19.8 34.42 369.52 6.39
184 Lc3 400 95 475 35.6 21.3 47.40 535.07 8.37
185 Lc3 400 77 975 24.9 17.2 47.48 475.18 9.90
211 Lc3 400 99 900 28.3 18.7 56.61 581.70 10.89
215 Lc3 400 67 700 29.5 19.2 47.88 508.08 9.18
216 Lbc3 400 82 925 22.7 16.1 37.27 369.14 8.27
240 Ld1 400 78 250 54.4 25.5 58.07 712.84 8.07
307 Lc3 400 129 950 30.1 19.4 67.45 726.06 12.93
325 Lb2 200 61 1450 16.8 12.6 32.19 266.02 7.95
358 Lb3 200 62 3150 13.8 9.9 42.53 326.55 12.08
372 Lcd2 600 54 383 32.4 20.2 31.54 354.77 5.96
391 Lbc3 200 50 2800 14.8 11.2 48.16 383.15 12.78
402 Lcd2 600 52 533 25.0 17.2 26.24 272.14 5.62
425 Lb3 200 66 2150 14.2 10.8 34.90 266.05 9.24
441 Lcd3 400 102 750 31.3 19.9 57.83 614.45 10.59
458 Lb3 200 64 1700 14.9 11.3 29.75 235.61 7.81
473 Lcd3 600 82 433 38.7 22.2 50.92 580.92 8.50
4
Örnek
Alan No
Meşcere
Tipi
Büyüklüğü
(m2)
Yaş
(yıl)
Ağaç
sayısı
(N/ha)
Orta Çap
gd
Orta Boy
gh
Göğüs
Yüzeyi
(m2/ha)
Hacım
(m3/ha)
Sıklık
Derecesi
493 Lbc3 400 100 900 22.3 15.9 35.10 340.93 7.79
494 Lc3 400 114 900 28.8 18.9 58.50 625.13 11.56
525 Lc3 400 102 800 28.7 18.8 51.76 548.26 10.13
588 Lbc3 400 100 950 25.9 17.6 50.06 518.10 10.42
597 Ldc3 400 92 975 33.1 20.5 83.947 906.50 14.96
598 Lcd3 400 98 600 41.5 22.9 81.06 938.53 13.00
601 Lc3 400 61 1325 25.6 17.5 68.37 676.25 13.81
602 Lb3 400 95 675 18.2 13.5 17.55 155.89 4.27
618 Lcd2-3 400 103 1225 23.2 16.4 51.94 513.56 11.33
619 Lbc3 400 89 1125 20.5 14.9 37.12 352.44 8.61
620 Lcd3 400 91 1000 27.1 18.2 57.5 611.58 11.84
621 Lc3 400 106 800 31.7 20.0 63.28 686.26 11.73
631 Lcd3 400 74 725 36.1 21.4 74.24 873.23 13.60
632 Lcd3 400 71 700 28.6 18.8 45.01 481.84 8.93
649 Lc2 400 98 650 26.8 18.1 36.79 378.47 7.39
650 Lcd2 400 88 700 35.2 21.2 68.11 760.47 11.98
678 Ld3 600 84 417 35.5 21.3 41.25 461.31 7.21
679 Lc2 400 105 1175 28.8 18.9 76.37 802.81 14.84
707 Lcd3 400 113 1250 28.1 18.6 77.62 801.20 15.11
708 Lcb3 400 99 1350 25.6 17.5 69.52 712.22 14.40
735 Lc2 600 94 983 28.6 18.8 63.32 661.01 12.26
763 Lcd2 600 104 467 35.2 21.2 45.36 504.40 7.94
765 Lbc1 800 95 1138 19.10 14.3 32.53 296.53 7.75
853 Lbc3 400 87 1775 20.8 15.0 60.17 554.44 13.59
882 Lbc3 400 84 1325 20.5 14.9 43.59 415.30 10.14
907 Lcd3 400 77 525 30.3 19.5 37.85 406.49 7.21
910 Lcd3 600 73 683 26.9 18.1 38.81 398.66 7.78
914 Ld3 400 94 775 27.9 18.5 47.50 502.33 9.48
942 Ld3 400 105 950 31.7 20.0 74.76 831.87 14.23
943 Lc3 400 97 1650 27.3 18.3 96.85 1009.56 19.45
964 Ld3 600 101 633 30.2 19.4 45.28 480.19 8.53
966 Lcd3 400 102 775 23.7 16.6 34.10 336.64 7.29
970 Lc2 600 98 1100 18.3 13.5 28.82 256.82 6.99
993 Lcd3 400 106 800 30.0 19.3 56.40 596.63 10.66
994 Lcd3 400 104 1375 23.9 16.7 61.6 609.11 13.13
995 Lcd3 400 93 925 26.2 17.8 50.04 504.52 10.07
999 Lc2-3 600 87 1300 20.3 14.7 41.99 380.44 9.51
1002 Lbc3 400 78 875 28.1 18.6 54.25 583.81 10.94
1003 Lc3 400 128 850 31.1 19.8 64.77 719.22 12.49
1011 Lbc3 400 91 950 25.3 17.4 47.88 488.46 10.01
1021 Lcd2-3 600 95 417 41.9 23.0 57.38 664.27 9.12
1022 Lcd2-3 600 83 767 25.2 17.3 38.10 384.73 7.95
1023 Lcd3 400 103 725 28.5 18.8 46.32 487.73 9.09
1024 Lcd3 400 109 1175 24.6 17.0 55.93 547.07 11.56
1040 Lbc3 400 101 1100 20.4 14.8 35.97 329.76 8.19
1051 Lbc3 400 97 550 30.5 19.6 40.21 429.92 7.57
1058 Lc2 400 119 625 33.2 20.5 54.18 594.65 9.78
1060 Lcd2 400 114 900 28.5 18.8 57.42 611.42 11.37
1080 Lcd2 600 109 567 33.6 20.6 50.15 537.09 8.76
5
Örnek
Alan No
Meşcere
Tipi
Büyüklüğü
(m2)
Yaş
(yıl)
Ağaç
sayısı
(N/ha)
Orta Çap
gd
Orta Boy
gh
Göğüs
Yüzeyi
(m2/ha)
Hacım
(m3/ha)
Sıklık
Derecesi
1087 Lb2 400 77 650 30.1 19.4 46.34 506.45 9.02
1088 Lcb3 200 94 3100 19.4 14.2 91.45 848.73 21.86
1094 Lcd3 600 81 400 43.8 23.5 60.28 720.57 9.65
1096 Lcd2 400 133 625 34.0 20.8 56.68 634.56 10.28
1105 Lc2 400 93 875 25.1 17.3 43.22 426.48 8.88
1106 Lbc2 400 104 975 30.4 19.5 70.78 752.60 13.31
1107 Lbc3 400 173 700 26.7 18.0 39.27 406.10 7.98
1109 Lcd3 400 94 625 27.7 18.4 37.68 387.42 7.38
1131 Lbc2 400 101 800 25.0 17.2 39.28 399.37 8.26
1132 Lcb3 400 95 675 28.6 18.8 43.40 455.71 8.46
1133 Lcd3 400 107 1050 27.2 18.2 61.21 638.70 12.32
1134 Lbc3 400 101 1175 23.3 16.4 50.17 502.78 11.00
1135 Lcd3 400 105 750 31.3 19.8 57.75 619.99 10.69
1136 Lcd3 400 88 650 28.4 18.7 41.27 427.21 7.97
1140 Lcd3 400 91 1000 21.6 15.5 36.60 357.40 8.33
1141 Lbc3 400 101 1225 20.7 15.0 41.16 387.18 9.44
1142 Lbc2 600 112 450 28.3 18.7 28.39 297.04 5.55
1145 Lcd2 600 116 583 29.3 19.1 39.43 421.54 7.67
1146 Lbc3 400 108 1500 22.9 16.2 61.95 599.34 13.42
1147 Lcd2 600 96 600 30.9 19.7 4500 486.07 8.46
1148 Lc3 400 78 950 26.0 17.7 50.54 517.96 10.38
1151 Lcd3 400 87 950 26.5 17.9 52.53 536.93 10.61
1154 Lc3 400 91 1025 22.1 15.8 39.36 375.31 8.67
1157 Ldc2-3 600 110 600 37.4 21.8 65.94 738.45 11.05
1158 Ldc3 400 116 1000 31.6 19.9 78.3 853.03 14.64
1159 Lcd3 400 98 600 31.0 19.7 45.3 497.34 8.65
1160 Lcd3 400 96 850 28.3 18.7 53.46 559.52 10.49
1161 Lc3 400 84 1300 18.0 13.4 33.02 295.40 8.10
1168 Ldc2-3 600 102 683 27.2 18.2 39.77 415.69 8.02
1169 Lcd3 400 113 1300 24.6 17.0 61.75 634.90 13.29
1170 Lcd3 600 95 483 31.8 20.0 38.37 418.69 7.14
1171 Lcd3 400 93 925 26.1 17.7 49.30 504.83 10.11
1174 Lc1-2 600 85 850 17.3 12.9 19.89 174.78 4.99
1180 Lc3 400 102 950 27.6 18.4 57.00 584.22 11.16
1181 Lcd3 600 106 850 29.3 19.1 57.46 612.19 11.14
1182 Lcd3 400 99 1125 23.1 16.3 47.02 466.71 10.31
1191 Lbc3 400 99 750 27.6 18.4 45.00 469.38 8.95
1192 Lcd3 400 91 1075 26.2 17.8 57.83 598.36 11.96
1193 Lc3 400 96 1000 27.4 18.3 58.80 609.64 11.71
1202 Lcd3 400 118 1050 27.7 18.4 63.21 657.65 12.54
1204 Lc3 400 96 600 30.7 19.6 44.34 477.79 8.38
1213 Lcd2 600 112 583 32.5 20.3 48.48 524.60 8.78
1214 Lcd3 400 112 1200 29.2 19.0 80.16 845.26 15.46
1215 Lcd3 400 110 725 31.3 19.9 55.89 615.55 10.62
1224 Lcd2 400 96 850 26.4 17.9 46.66 471.63 9.35
1225 Lcd3 400 96 1325 23.3 16.4 56.57 549.73 12.15
1236 Lbc3 400 96 975 24.8 17.1 47.09 472.35 9.86
1246 Lcd2 800 85 338 32.5 20.3 27.97 311.98 5.25
1247 Lcd1 800 107 613 30.5 19.6 37.51 400.80 7.05
6
Örnek
Alan No
Meşcere
Tipi
Büyüklüğü
(m2)
Yaş
(yıl)
Ağaç
sayısı
(N/ha)
Orta Çap
gd
Orta Boy
gh
Göğüs
Yüzeyi
(m2/ha)
Hacım
(m3/ha)
Sıklık
Derecesi
1248 Lcd2 400 92 800 28.5 18.8 50.96 539.14 10.03
1257 Lcd2 600 96 467 30.2 19.4 33.41 362.78 6.45
1258 Ldc3 400 101 775 28.3 18.7 48.82 518.80 9.69
1259 Lcd2 400 88 875 25.2 17.3 43.48 444.62 9.15
1269 Ldc1-2 800 103 438 33.2 20.5 37.88 412.19 6.78
1270 Lcd2 400 116 1225 26.4 17.9 67.13 692.31 13.70
1276 Ldc3 400 82 1050 25.0 17.2 51.34 512.01 10.66
1277 Lbc2 400 80 1000 22.6 16.0 40.10 384.54 8.71
YÖNTEM
Meşcerler, örnek alanlarda yapılan ölçümlere bağlı olarak orta çap, orta boy, ağaç
sayısı, yaş, göğüs yüzeyi, hacım ve sıklık derecesi gibi çok sayıdaki özellikleri ile tanınıp
kavranmaktadır. Böylece örnek alanları p sayıdaki özelliğin fonksiyonu olarak çok boyutlu
uzayda tasarlamak ve tüm özelliklerin fonksiyonu olarak benzer yapıda olanları aynı grupta
toplayarak gruplandırmak mümkündür. Örnek alanların alındığı meşcere tipleri önceden
belirlendiğinden, meşcere tipi sayısı kadar grubun oluşması ve örnek alanların alındıkları
meşcere tipi grubunda yer almaları beklenmektedir. Sözü edilen analize istatistikte Çok
Değişkenli İstatistiksel Analiz Yöntemlerinden “Ayırma (Discriminant) Analizi” adı
verilmektedir.
Ormancılıkta birçok alanda Ayırma analizi kullanılmaktadır. Cooner ve Adkisson
(1976), ağaçkakanların yuvaları üzerinde meşcereye yapılan silvikültürel müdahalelerin
etkilerini belirlemek için Ayırma Analizini kullanmışlardır.
TURNER (1974), doğal kaynaklara ilişkin bir araştırmasında Küme Analizini
kullanmıştır. Homojen gruplardaki çok değişkenli ve çok gözlemli bir veri grubunu alt
gruplara ayırmada Küme Analizinin yararlı olduğunu ortaya koymuştur. Farklı türlere göre
oluşturulan ağaç hacım tablolarının birleştirilmesinde de bu yöntemin kullanılabileceğini
belirtmiştir.
RADLOFF ve BETTERS (1978), Colorado‟daki Pike Ulusal Ormanının Manitou
Araştırma Ormanındaki yetişme ortamlarını sınıflandırmak ve analiz etmek için çok
değişkenli istatistiksel yöntemlerden yararlanmışlardır. Hiyerarşik yöntemin yığılmalı
kümeleme şeklini 147 değişik yetişme ortamından rasgele seçilen örnekler üzerinde
uygulamışlardır. Bu sınıflama düzeni daha sonra sınıf üyelerini tahmin eden fonksiyonları
belirlemek ve koordinat sisteminde sınıf ayrımını kontrol etmek için Ayırma Analizinden
yararlanmışlardır. Sonuçta, Küme Analizini, sınıflandırma düzenini belirleme ve çok
değişkenli yetişme ortamı verisini birleştirmede çok yararlı bir araç olarak önermişlerdir.
VALENTINE (1979), Lymantaria dispar‟a karşı duyarlı olduğu düşünülen 121
meşcerede belirlenen çeşitli özellikleri elde edilen verileri bir Ayırma Analizi fonksiyonunun
hesaplanmasında kullanmıştır. Ayırma fonksiyonunun değişkenleri Lymantaria dispar‟ın
dinlenme, larva ve yumurtlama dönemini geçirdikleri meşcerelerdeki ağaçların bazı yapısal
özelliklerinin nitelik ile niceliğini yansıtmaktadır. Sonuç olarak bir meşcerenin Lymantaria
dispar‟a karşı duyarlılığın bu meşcerenin ayırma fonksiyonundaki değerine bağlı olarak
belirlenebileceğini vurgulamıştır.
OMI, WENSEL ve MURPHY (1979), istatistiksel yöntemleri arazi kullanım
planlaması amacıyla homojen zonlardaki yaygın olan yaban hayatı alanını ayırmak ve farklı
arazi ünitelerinin tümünü sınıflandırmak için kullanmışlardır.
7
REED, LYOR ve JONES (1987), Acer saccharum meşcerelerinde tomruk sınıfı
yanında hacmının dağılımını tahmin etmede Ayırma Analizinin kullanılabileceğini
belirtmişlerdir.
MANEL, DIAS ve ORMEROD (1999), Plumbeous Redstars kuş türlerinin
dağılımlarının tahmininde kullandıkları Ayırma Analizi, Yapay İletişim Ağı ve Lojistik
Regresyon yöntemlerini karşılaştırmışlardır.
BULGULAR VE TARTIŞMA
Bu çalışmada Ayırma Analizi, meşcere tipi ayrımının istatistiksel denetimi amacıyla
kullanılmıştır.
K.T.Ü. Orman Fakültesi Araştırma Ormanı Ormanüsütü Planlama birimi Saf Doğu
Ladini Meşcerelerinden alınan 132 adet örnek alanda 12 değişik meşcere tipi (Lcd1-2, Lc2,
Lc3, Lb3, Lcd3, Lcd2, Ld3, Lcb3, Lbc3, Ldc3, Lbc2 ve Lb2) belirlenmiştir. Uygulamada
meşcere tipi ayrımı ağaç türü, gelişme çağı ve kapalılık derecesine göre yapılmaktadır. Bu
özelliklere ek olarak meşcerelerin orta boy, göğüs yüzeyi, hacım ve sıklık gibi çok sayıda
özellikleri daha bulunmaktadır. Tüm bu özelliklerin fonksiyonu olarak, benzer yapı gösteren
meşcerelerin aynı meşcere tipi içinde olması beklenir. Bu yaklaşımla, Ormanüstü Planlama
birimi için yapılan meşcere tipi ayrımı istatistiksel olarak “Ayırma (Discriminant) Analizi”
adı verilen bir yöntemle denetlenmiştir.
12 değişik meşcere tipinden alınan 132 adet örnek alana ilişkin orta çap, orta boy, ağaç
sayısı, yaş, göğüs yüzeyi, hacım ve sıklık derecesi değişkenlerine (özelliklerine) göre yapılan
Ayırma analizi bulguları Tablo 2 ve Tablo 3‟de verilmiştir.
Tablo 2. Ayırma Fonksiyonlarının İstatistiksel Denetimi
Fonksiyonlar Wilks‟ Lambda Khi-Kare Serbestlik Derecesi Anlamlılık Düzeyi
1 0.158 222.273 77 0.000
2 0.334 132.014 60 0.000
3 0.571 67.581 45 0.016
Çalışmamızdaki Ayırma Analizinde grup sayısı 12 olduğundan 11 adet ayırma
fonksiyonu elde edilmiştir. Ancak bunlardan =0.05 önem düzeyi ile ilk üçü anlamlı
bulunmuştur (Tablo 2).
Tablo 3‟den de görüldüğü gibi, 1. Ayırma Fonksiyonu toplam varyasyonun
%45.7‟sini, 2 Ayırma Fonksiyonu „%29‟unu, 3. Ayırma Fonksiyonu ise %13.5‟ini
açıklamamaktadır. Üçü birlikte toplam varyasyonun %88.1‟ini açıklamaktadır.
Tablo 3. Ayırma Analizine İlişkin Bulgular
Fonksiyon Özdeğer Açıklanan Varyans
Yüzdesi
Birikimli Varyans
Yüzdesi
Kanoniksel
Korelasyon
1 1.115 45.7 45.7 0.726
2 0.707 29.0 74.6 0.644
3 0.329 13.5 88.1 0.498
8
1. Ayırma Fonksiyonu
Z1=3.742. gd +0.108.t-2.752.N+1.373.GY-7.962.V+7.244.SD-1.336. gh
2. Ayırma Fonksiyonu
Z2=4.813. gd +0.310.t-0.498.t-0.290.GY-3.539.V+3.071.SD-3.491. gh
3. Ayırma Fonksiyonu
Z3=-4.165. gd -0.158.t +3.430.N +0.729.GY + 7.590.V-9.795.SD-3.491. gh
( gd : Orta Çap, t: Yaş, N: Ağaç Sayısı, GY: Göğüs Yüzeyi, V: Hacım, SD: Sıklık Derecesi,
gh : Orta Boy)
132 adet örnek alana ilişkin orta çap, orta boy, yaş, ağaç sayısı, göğüs yüzeyi, hacım
ve sıklık derecesi değişkenlerine göre yapılan Ayırma Analizi sonucunda, yersel ölçümlere
göre yapılan meşcere tipi ayrımının başarı oranı %30.5‟dir.
Çalışmada esas alınan meşcere tiplerinin büyük bir çoğunluğunu (93‟ü) Lcd1-2, Lcd3,
Lcd2-3, Lcb3, Lbc3, Ldc3 ve Lbc2 gibi iki gelişme çağı veya iki kapalılık derecesine sahip
olması, çalışma alanındaki Doğu Ladini meşcerelerinin homojen olmadıklarını göstermekle
birlikte, %30.5 gibi düşük bir başarının da ana nedenini oluşturmaktadır. Başarı oranı
düşüklüğünün bir diğer nedeni, bazı meşcere tipleri arasında göğüs yüzeyi ve hacım değerleri
bakımından anlamlı bir fark olmamasıdır. Bu nedenle bir gelişme çağı ve bir kapalılık
derecesine sahip meşcere tiplerinin bulunduğu örnek alanlar ile yeniden bir Ayırma
Analizinin yapılmasına gerek görülmüştür. Bu amaçla, Lc2, Lc3, Lb3, Ld3 ve Lb2 meşcere
tiplerinden birine sahip 39 örnek alanın orta çap, orta boy, yaş, ağaç sayısı, göğüs yüzeyi,
hacım ve sıklık derecesi özellikleri kullanılmıştır. Uygulanan Ayırma Analizine ilişkin
bulgular Tablo 4 ve Tablo 5‟de verilmiştir.
Tablo 4. Ayırma Fonksiyonlarının İstatistiksel Denetimi
Fonksiyon Wilks‟ Lambda Khi-Kare Serbestlik Derecesi Anlamlılık Düzeyi
1 0.162 58.212 28 0.001
2 0.439 26.353 18 0.092
3 0.752 9.122 10 0.521
Tablo 5. Beş Meşcere Tipine İlişkin Ayırma Analizine İlişkin Bulgular
Fonksiyon Özdeğer Açıklanan Varyans
Yüzdesi
Birikimli Varyans
Yüzdesi
Kanoniksel
Korelasyonlar
1 1.706 62.4 62.4 0.794
2 0.713 26.1 88.5 0.645
3 0.248 9.1 97.6 0.445
Tablo 5‟den de görüldüğü gibi yalnız 1. Ayırma Fonksiyonu =0.05 önem düzeyinde
istatistiksel olarak anlamlı olmaktadır. Bu fonksiyon aşağıdaki gibi elde edilmiştir.
Z1=0.736.t -1.673.N +8.775.GY-10.755.V + 2.181. SD+0.251. gd +1.156. gh
Uygulanan Ayırma Analizi sonucunda meşcere tiplerine ilişkin ayrımın başarı oranı
%66.7 olarak bulunmuştur. Bu sonuç, meşcere tiplerinin homojen olması durumunda meşcere
tipi ayrımının başarısının artacağını göstermektedir. Ayrıca, meşcere tiplerinin iki gelişme
çağını içerecek şekilde değil, en fazla hangi gelişme çağında birey varsa meşcere tipinin o
gelişme çağında gösterilmesinin daha uygun olacağı sonucuna varılmıştır.
9
Ayırma Analizi sonucunda, 39 örnek alandan 26‟sı ayrıldığı meşcere tipi içinde
kalırken, 13‟ü bir başka meşcere tipine geçmiştir. Sözü edilen meşcere tipi geçişleri şöyledir:
8 adet Lc2‟den 2‟si Lc3‟e (6‟sı aynı meşcere tipi içinde kalmıştır), 19 adet Lc3‟den 4‟ü
Lc2‟ye, 1‟i Lb3‟e, 1‟i Lb2‟ye ve 1‟i de Ld3 „e (12‟si aynı tip içinde kalmıştır), 5 adet Ld3‟den
1‟i Lc3‟e, 1‟i Lc2‟ye (3‟ü geçiş yapmamıştır), 5 adet Lb3‟den sadece 1‟i Lb2‟ye geçerken, 2
adet Lb2‟den 1‟i Lb3 meşcere tipine geçmiştir.
Meşcere tiplerinin ilk iki ayırma fonksiyonuna göre dağılımı Şekil 1‟de verilmiştir.
1. Ayir ma Fonksiyonu
3210-1-2-3-4-5
2. A
yirm
a fo
nksi
yonu
3
2
1
0
-1
-2
-3
-4
MESCERETIPI GRUPLARI
Mesc.Tipi Merkezleri
Lb2 Mescere Tipi (5)
Ld3 Mescere Tipi (4)
Lb3 Mescere Tipi (3)
Lc3 Mescere Tipi (2)
Lc2 Mescere Tipi (1)
5
4
3
2
1
Şekil 1. 1. ve 2. Ayırma Fonksiyonu Değerlerine Göre Meşcere Tipi Dağılımları
SONUÇLAR VE ÖNERİLER
K.T.Ü. Orman Fakültesi Araştırma Ormanı Ormanüstü Planlama Birimi Saf Doğu
Ladini Meşcerelerinde yapılan envanter sonucunda 300x150 metre aralık mesafeyle toplam
132 örnek alan alınarak, bu örnek alanlar 12 değişik meşcere tipine (Lcd1-2, Lc2, Lc3, Lb3,
Lcd3, Lcd2, Ld3, Lcb3, Lbc3, Ldc3, Lbc2 ve Lb2) ayrılmıştır.
Meşcerelerin orta çap, orta boy, yaş, ağaç sayısı, göğüs yüzeyi, hacım ve sıkılık
derecesi gibi özellikleri ile tanınıp kavranması nedeniyle, bu özellikler dikkate alınarak
yapılan meşcere tipi ayrımının başarısı Çok Değişkenli İstatistik Analiz Yöntemlerinden
Ayırma (Discriminant) Analizi ile yapılmıştır.
Saf Doğu Ladini meşcerelerine ilişkin meşcere tipi ayrımında belirleyici olduğu
düşünülen meşcere ögelerinin (orta çap, orta boy, yaş, ağaç sayısı, göğüs yüzeyi, hacım ve
sıklık derecesi) değerlendirmeye alınarak yapılan Ayırma Analizi sonucunda meşcere tipi
ayrımı başarı oranı %30.5‟dir. Başarı oranının düşük çıkmasının ana nedeni (i) Analizde esas
alınan meşcere tiplerinin iki gelişme çağı veya iki kapalılık derecesine sahip olmaları (ii)
Bazı meşcere tiplerinin göğüs yüzeyi ve hacım değerleri bakımından farklı olmamasından
kaynaklanabilir.
Çalışmada esas alınan meşcere tiplerinin büyük çoğunluğunun Lcd1-2, Lcd3, Lcd2-3,
Lcb3, Lbc3, Ldc3 ve Lbc2 gibi iki gelişme çağı veya iki kapalılık derecesine sahip meşcere
tiplerinden oluşmaları, söz konusu meşcere tiplerinin dışında kalan Lb2, Lb3, Lc2, Lc3, Ld3
10
gibi 5 değişik meşcere tipi ile yeniden bir Ayırma Analizi yapılmasına gerek görülmüştür. Bu
analiz sonucunda, başarı oranı %66.7 olarak bulunmuştur. Bu sonuç, meşcere tipi ayrımının
meşcerede daha ağırlıkta bulunan gelişme çağı ile ve tek kapalılık derecesi ile yapılması
gerekliliğini göstermektedir.
5 değişik meşcere tipine göre yapılan Ayırma Analizi sonucunda Lb3 ile Lb2 meşcere
tipleri doğru olarak ayrılmış iken, Lc3 meşcere tipinden 4‟ü Lc2 meşcere tipine, biri Lb3‟e,
biri Lb2 meşcere tipine, diğer biri de Ld3 meşcere tipine geçmiştir. Lc2 olarak ayrılan 8
meşcere tipinden 2‟sinin Lc3 meşcere tipine geçtiği ortaya çıkmıştır. Ld3 olarak ayrılan
meşcere tiplerinden de Lc3 ve Lc2 meşcere tiplerine geçişler olmuştur. Lb3 meşcere tipinden
biri Lb2‟ye geçerken, Lb2 olarak ayrılan iki meşcere tipinden biri de Lb3 meşcere tipine
geçmiştir.
Bir meşcere tipinden alınan örnek alanların, yapılan istatistiksel analiz sonucunda
farklı meşcere tiplerine geçiş yapması iki nedenden kaynaklanabilir. Bunlarda birincisi;
gerçekte meçcere tipi doğru belirlendiği halde, meşcerelerin doğal yolla oluşması nedeniyle
meşcere içinde yer yer boşluklar olabilir ya da aynı meşcere içinde o meşcerenin genel
yapısını yansıtmayan lokal alanlar olabilir. Örnek alanların sözü edilen ortamlara rastlaması
sonucunda, örnek alanlar alındıkları meşcere tipi yerine başka bir meşcere tipinin özelliklerini
göstereceklerdir. İkinci neden olarak, meşcere tipinin doğru belirlenememesi gösterilebilir. Bu
durumda da örnek alanlar alındıkları meşcere tipi yerine başka bir meşcere tipinin özelliğini
göstereceklerdir.
Uygulanan istatistiksel analiz sonucunda, kendi meşcere tipi yerine başka bir meşcere
tipine geçiş yapan örnek alanların geçiş yaptıkları meşcere tipleri içersinde değerlendirilmesi
gerekir. Böylece meşcere içi değişkenlik azalacak ve meşcere tiplerine göre hacım, orta çap,
ağaç sayısı ve göğüs yüzeyi gibi büyüme ögeleri daha güvenilir sınırlar içerisinde tahmin
edilmiş olacaklardır.
KAYNAKLAR
AKALP, T. 1978: Türkiye'deki Doğu Ladini Ormanlarında Hasılat Araştırmaları, İ.Ü. Orman
Fakültesi Yayını No : 261, İstanbul.
COONER, N.ADKISSON, C. 1976: Discriminant Function Analysis: A Possibl Aid in
Determining the Impact of Forest Management on woodpecker Nesting Habitat,
Forest Science, 22: 122-127.
CURTIS, R.O., CLENDENEN, G.W., DEMARS, D.J., 1981, A New Stand Simulator for
Coast Douglas-Fir: DFSIM Users Guide: U.S.Forest Service General Technical
Report PNW-128..
ELER, Ü. 1978: Ağaç Serveti envanterinin Yapılması Amacıyla Meşcere Tipi Ayrımı Üzerine
Araştırmalar, İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, seri A, Cilt: 28, Sayı: 1, 293-324.
ELER, Ü. 2001: Orman Amenajmanı, S.D.Ü. Orman Fakültesi yayını No: 17, Isparta.
ERASLAN, İ. 1982: Orman Amenajmanı, İ.Ü. Orman Fakültesi Yayın No: 318, İstanbul.
MANEL, S., DIAS, J.M., ORMEROD, S.J., 1999, Comparing Discriminant Analysis, Neural
Networks and Logistic Regression for Predicting Species Distributions: A Case
Study with a Himalayan River Bird, Ecological Modelling, Volume 120, (2-3)
337-347.
OMI, P.N., WENSEL, L.C., MURPHY, J.L., 1979: An Application of Multivariate Statistics
to Land-Use Planning: Classifying Land Units into Homogenous Zones, Forest
Science, Volume 25, 3(399-414).
RADLOFF, D.L., BETTERS, D.R., 1978: Multivariate Analysis of Physical site data for
Wildland Classification, Forest Science, Volume: 24, 2-10.
11
REED, D.D., LYOR, G.W., JONES, E.A., 1987: A Method for Estimating Log Grade
Distribution in Sugar Maple, Forest Science, Volume: 33, (2) 565-569.
SOYKAN, B. 1986: Ormancılıkta Foto Yorumlama, K.T:Ü. Orman Fakültesi Yayını No: 9,
Trabzon.
TURNER, B.J., 1974: Applications of Cluster Analysis in Natural Resources Research, Forest
Science, Volume: 20, (4) 343-349.
VALENTİNE, H.T., HOUSTON, D.R., A Discriminant Functions for Identifying Mixed-Oak
Stand Susceptibility to Gypsy Moth Defoliation, Forest Science, Volume: 25,
468-474.
ORMAN FONKSİYONLARININ HARİTALANMASI
VE İŞLETME SINIFI AYRIMI*
Prof.Dr.Ünal ASAN**
Kısa Özet
Bu makale, orman kaynaklarını çok amaçlı kullanım
düşüncesine göre planlamanın en önemli aracı olan fonksiyonel
planlama yaklaşımının temel iş aşamalarını açıklamak ve buna
dayanılarak işletme sınıflarının nasıl ayrılacağını somut bir örnek
ile göstermek amacıyla kaleme alınmıştır. Orman fonksiyonları ile
işletme amaçları arasındaki ilişkiye dikkat çekilerek, ürün ve hizmet
sürekliliğini sağlama yönünde işletme sınıfı ayrımının neden
zorunlu olduğu açıklanmıştır. Bu amaçla, makale içinde önce
işletme sınıfı ayrımını zorunlu kılan nedenler ile bu sınıfları
birleştirme olanakları sıralanmış, sonra da fonksiyonel işletme sınıfı
ayrımının teknik işlem basamakları İ.Ü.Orman Fakültesi Eğitim ve
Araştırma Ormanı örneği ile gösterilmiştir.
Makalede ayrıca, fonksiyon haritaları düzenlenirken gerekli
bilgilerin hangi kaynaklardan toplanacağı ve hangi bazda
değerlendirilmesi gerektiğine de işaret edilerek, fonksiyonel
planlama yaklaşımının avantajları vurgulanmıştır.
1. GİRİŞ
Genel anlamıyla ormancılık; orman ekosistemlerinde kediliğinden oluşan ürün ve
hizmetleri ihtiyaç halinde toplum yararına sunmak üzere ormanlarda sürdürülen, teknik,
ekonomik, biyolojik ve sosyal faaliyetlerin tamamı olarak tanımlanmaktadır. Bu faaliyetlerin
sürdürüldüğü orman alanları ise, orman işletmesi adı ile anılmaktadır. Toplumun ihtiyaç
duyduğu ürün ve hizmetlerin yerinde ve zamanında sürekli ve kesintisiz bir biçimde
karşılanabilmesi amacıyla yukarıda sıralanan teknik, ekonomik, biyolojik ve sosyal
faaliyetlerin orman işletmelerinin neresinde, ne zaman ve ne ölçüde yapılacağını yer ve zaman
göstererek belirten teknik raporlara Amenajman Planı adı verilmektedir.
Orman ekosistemlerinde kendiliğinden oluşan ve orman fonksiyonları olarak
adlandırılan ürün ve hizmetleri aşağıda olduğu gibi sıralamak mümkündür :
- Endüstri çevrelerinde değişik alanlarda gereksinim duyulan ana ve yan orman
ürünleri üretmek,
- Çığ oluşumlarını, kaya ve taş yuvarlanmalarını önlemek,
- Su rejimini düzenlemek, sel ve taşkınları frenlemek,
- Toprak kayması ve erozyona engel olmak,
- Gürültüyü azaltmak,
- Bol oksijen üretmek, havada asılı diğer materyali süzerek hava kalitesini yükseltmek,
____________________________________________
* Bu makale 5-6 Mayıs 1999 tarihinde Bolu‟da yapılan Amenajman Seminerine verilen tebliğ genişletilerek
hazırlanmıştır.
** İ.Ü.Orman Fakültesi, Orman Mühendisliği Bölümü , Öğretim Üyesi
Yayın Komisyonuna sunulduğu tarih : 26.07.1999
- Atmosfer içindeki karbon dioksidi emerek, sera etkisini geciktirmek ve böylece global
ısınmaya set çekmek,
- Rüzgar hızını azaltmak, bağıl hava nemini yükseltmek ve ekstrem sıcaklıkların olumsuz
etkilerini yumuşatmak suretiyle, iklim koşullarını iyileştirmek,
- Sürekli değişen renkli ve canlı güzelliği ile doğal peyzajın estetik etkisini arttırmak,
- Yarattığı fevkalade yetişme ortamı koşulları ile av ve yabanıl hayatın doğup
gelişmesine yardımcı olmak,
- Çeşitli spor ve toplum sağlığı aktivitelerine olanak vermek,
- Değişik doğa bilimlerinin eğitim, öğretim ve geliştirilmesine katkı için, yapılacak
araştırmalarda labaratuvar işlevi görmek,
- Ülke sınırlarında ve askeri tesislerin yer aldığı orman bölgelerinde ulusal güvenliğe
katkı sağlamak,
Orman ekosisteminde oluşan bu fayda ve fonksiyonlar dünyanın değişik ülkelerinde
değişik biçimlerde sınıflandırılmaktadır. Bu fonksiyonlardan bazıları, örneğin ormanların
rekreasyon, gürültüyü önleme ve toplum sağlığı gibi fonksiyonları gelişmiş ülkelerde hayati
önem taşır iken, aynı fonksiyonlar yoğun endüstriyel kuruluşlarla henüz tanışmamış üçüncü
dünya ülkeleri için hiçbir anlam ifade etmemektedir.
Türkiye'de ormanlardan beklenen fayda ve fonksiyonlar T.C. Anayasasına ve değişik
tarihlerde çıkartılan orman kanunlarına dayanılarak aşağıda olduğu gibi 10 grup altında
toplanmaktadır (ERASLAN 1982).
1- Orman Ürünleri Üretim Fonksiyonu,
2- Hidrolojik Fonksiyon,
3- Erozyonu Önleme Fonksiyonu,
4- Klimatik Fonksiyon,
5- Toplum Sağlığı Fonksiyonu,
6- Doğayı Koruma Fonksiyonu,
7- Estetik Fonksiyon,
8- Rekreasyon Fonksiyonu,
9- Ulusal Savunma Fonksiyonu
10- Bilimsel Fonksiyon
Orman işletme amaçları ile orman fonksiyonları arasında organik bir bağ
bulunmaktadır Orman ekosisteminde kendiliğinden oluşan tüm fayda ve fonksiyonlar insan
gereksinimi olsun olmasın kendiliğinden oluşup devam etmektedir. Ancak; bu fayda ve
fonksiyonlardan herhangi birisine toplum tarafından gereksinim duyulması halinde, yani;
toplumun herhangi bir orman alanından bu fonksiyonlardan biri veya birkaçını ön plana
çıkartarak yararlanmak istemesi halinde, o fonksiyonlar, o orman alanı için işletme amacı
haline dönüşmektedir. Ancak bu sırada bazı işletme amaçlarının birbiri ile çelişeceği açıktır.
Örneğin; su üretim amacının erozyon kontrolü ve rekreatif kullanım amacıyla, yabanıl hayat
fonksiyonunun odun üretim amacıyla çeliştiği gibi. Çelişen işletme amaçlarının birbiri ile
kombinasyonu çağdaş planlama teknikleri ile gerçekleştirilmektedir. Doğrusal programlama,
amaç programlama, tamsayılı programlama ve dinamik programlama gibi optimizasyon
yöntemleri bu amaçla kullanılabilecek tekniklerdir.
İşletme amacı ister orman ürünleri, ister diğer fayda ve fonksiyonlara yönelik hizmet
üretimi olsun, Orman Amenajmanı pratiğinde ürün ve hizmet akışlarının sürekliliği, işletme
sınıfları yardımıyla sağlanmaktadır. İşletme Sınıfı: plan üniteleri içinde başta işletme amaçları
olmak üzere, ağaç türü, orman formu, işletme şekli, ve idare süresi ile, verim gücü sınıfları
itibariyle aynılık gösteren alt işletme birimlerdir.
Büyüklüğü, çeşitli faktörlere göre değişen işletme sınıflarının minimal alanı, ilgili işletme
sınıfı için söz konusu olan idare süresinin yıl sayısı kadardır. Maksimal büyüklüğü ise, plan
ünitesi büyüklüğüne ve işletme entansitesine göre değişir. Bu hususta en önemli belirleyici öge
plan ünitesinin büyüklüğüdür. Büyük plan ünitelerinde doğal olarak işletme sınıfları da geniş
alanlar kaplar.
Plan ünitesinden beklenen işletme amaçları veya amaç kombinasyonlarının az veya
çok sayıda oluşu ve bunların kombine edilip edilememesi de işletme sınıfının hem sayısını,
hem de büyüklüğünü etkiler. Amacın az sayıda oluşu işletme sınıfı sayısını da azaltır ve
böylece alan büyür. Tersi durumda ise, yani işletme sınıfı sayısı artarsa, işletme sınıfı alanı
daralır. Entansif işletmeciliğin uygulanmasını zorunlu kılan kimi durumlarda, örneğin
gençleştirme alanlarını küçültmek, ya da baltalıklarda tıraşlama alanlarını daraltmak
gerektiğinde de işletme alanları küçültülüp sayısı çoğaltılabilir.
Plan ünitelerindeki işletme sınıfları ayrılma amaçlarına göre adlandırılır. Örneğin
yuvarlak odun üretim amacıyla işletilen ormanlarda ağaç türleri itibariyle ayrılan işletme sınıfları
Kızılçam İşletme Sınıfı, Ladin İşletme Sınıfı vb. gibi ağaç türlerinin adı ile; ya da orman formuna
göre ayrılmış ise Seçme İşletme Sınıfı, Baltalık İşletme Sınıfı, Karışık Koru İşletme Sınıfı
vb.gibi, mevcut orman formuna göre adlandırılır.
Türkiye‟de toplumun ormanlardan beklediği fayda ve fonksiyonların giderek
çeşitlenmesine karşın, orman alanları yeterince genişletilememiştir. Bu durum, orman
kaynaklarının daha rasyonel ve çok amaçlı kullanım doğrultusunda planlanmasını zorunlu
hale getirmiştir. Ancak, orman kaynaklarından faydalanmayı çok amaçlı kullanım ilkesine
göre düzenleyen bir amenajman planı 1990 yılına kadar maalesef gerçekleştirilememiştir.
Orman amenajmanı pratiğinde plan ünitelerinin bazı bölümleri her ne kadar ormanların toprak
koruma ve erozyon kontrolu, su koruma ve hidroloji gibi fonksiyonlar gözetilerek muhafaza
işletme sınıfları adı altında ayrılmakta ise de, bu uygulamayı çok amaçlı kullanım biçiminde
algılamak mümkün değildir. Çünkü, bu amaçla ayrılan ormanlarda hiç bir teknik uygulama
öngörülmemekte ve ayrılan alanlar olduğu gibi doğaya terk edilmektedir (ASAN 1992).
Teknik ve bilimsel anlamda çok amaçlı kullanım; aynı orman alanından aynı anda
birden fazla amacı gerçekleştirecek biçimde yararlanmaktır. Bu nedenle; bir plan ünitesinde
her işletme amacı için ayrı alan tahsis etme ve o alanı sadece tahsis edilen amaç
doğrultusunda planlamak da çok amaçlı kullanım sayılmamaktadır.
Bu makalenin amacı, işletme sınıfı kavramını fonksiyonel açıdan ele almak ve işletme
sınıfı ayrımını orman fonksiyonlarına bağlı olarak gerçekleştirilirken uygulanacak prosedürü
ve gözetilecek ilkeleri, fonksiyonel olarak düzenlenen en son plan örneği yardımıyla
açıklamaktır. Bu nedenle, tebliğ amacına uygun olarak önce plan ünitelerinde işletme sınıfı
ayrımını zorunlu kılan nedenlere işaret edilerek, sayılarını azaltmak amacıyla başvurulacak
yollar belirtilecek, sonra da, fonksiyonel planlama yaklaşımının temel özellikleri hakkında
kısa bilgiler verilerek, bu planlama sisteminde izlenen prosedür ve işletme sınıfı ayrımı klasik
ayrım sistemi ile karşılaştırmalı olarak gösterilecektir.
2. İŞLETME SINIFI AYRIMINI ZORUNLU KILAN NEDENLER
Plan ünitelerinde işletme sınıfı ayrımını zorunlu kılan nedenler aşağıda sıralanmıştır
(ERASLAN 1982):
1-İşletme amaçları ve orman fonksiyonları farklılığı;
2-Orman Formları ve işletme şekilleri,
3-İdare süreleri,
4-Paralı parasız intifa hakları;
5-Ağaç türleri;
6-Bonitet farkları;
7-Arazi yapısı ve orman ürünlerinin taşınma yönleri;
8-Baltalıklarda köy mülkiyet sınırları
Bu nedenlerin gerekçeleri aşağıda açıklanmıştır (ASAN 1999).
1-İşletme amaçları ve orman fonksiyonlarının farklılığı: Her orman fonksiyonu ve
buna bağlı işletme amacını en iyi biçimde yerine getiren orman kuruluşları birbirinden farklı
olduğu için, bu amaçların sürekliliğini garanti altına alabilmek için, farklı amaçların farklı
işletme sınıflarında gerçekleştirilmesi uygun olur.
2-Orman Formları ve işletme şekilleri; Faydalanmayı düzenleyen amenajman
metotları orman formu ve işletme şekline göre değişir. Baltalıkta kullanılan amenajman
metodunu seçme koru ormanında, maktalı ormanda kullanılan yaş sınıfları amenajman
metodunu seçme veya baltalıkta kullanma olanağı bulunmadığından, orman formu ve işletme
şekline bağlı olarak işletme sınıflarının ayrılması gerekir.
3-İdare süreleri; İdare süreleri hem maktalı ormanlarda faydalanmayı düzenleyen
amenajman metotlarının en önemli ögesi, ve hem de, değişik amaç çapına ulaşmada dayanılan
en temel kriterdir. Bu nedenle, idare süresi farklı olan ormanlar için ayrı birer işletme sınıfı
ayrılması gerekir.
4-Paralı parasız intifa hakları, intifa haklarının ayrı bir alandan sağlanması, kalan
bölümlerde daha serbest ve teknik çalışmalara olanak verir.
5-Ağaç türleri; Ağaç türlerinin büyüme eğilimleri çok farklıdır. Belirli bir amaç çapına
ulaşabilmek için her ağaç türünde farklı zaman dilimine (İdare süresine )ihtiyaç vardır.
6-Bonitet farkları; Yetişme ortamlarının verim gücü farklılığı, ormanlardan alınacak
hasılat miktarını çok değiştirmektedir. Eşit miktarda hasılat bakımından bonitete göre işletme
sınıfı ayrımı uygun olur.
7-Arazi yapısı ve orman ürünlerinin taşınma yönleri; farklı Pazar koşulları yarattığı
için, ya da su üretimi ve diğer fonksiyonel taleplere olanak tanıdığı için, bu bakımdan aynılık
gösteren alanların farklı bir işletme sınıfı olması arzu edilebilir.
8-Baltalıklarda köy mülkiyet sınırları; baltalıklarda kesim düzeninin köy mülki
sınırları dikkate alınarak oluşturulmaktadır. Diğer taraftan, erozyon tehlikesi ve diğer
gerekçelerle tıraşlama alanlarının 50 ha dan fazla olmaması istenmektedir. Aynı köye ait olsa
da, büyüklüğü 800 ha „ı geçen baltalıklarda en az iki kesim düzeni ayrılması öğütlenmektedir.
3. İŞLETME SINIFLARINI BİRLEŞTİRME OLANAKLARI
Orman Amenajmanı pratiğinde işletme sınıfları, plan ünitesinden beklenen işletme
amaçlarının sürekliliğini garanti altına almak amacıyla düşünülen alt plan üniteleridir. Bir
başka anlatımla işletme sınıfı, plan ünitesi içinde belirli bir işletme amacını gerçekleştirmek
üzere , sadece o ürün ve hizmetin üretimine tahsis edilmiş özel orman alanıdır. Uygulamada
genel yaklaşım, her üretim amacı için ayrı bir alan tahsis etmektir. Ancak, bazı hallerde fazla
sayıda işletme sınıfı ayırmak hem plan ünitesindeki uygulamayı güçleştirir, hem de planlama
ve uygulamayı pahalı hale getirir. Keza, ekstansif işletmeciliğin uygulanması zorunlu olduğu
durumlarda, fazla sayıda işletme sınıfı ayırmak, hem planlamacıya getirdiği yük, ve hem de
uygulamacıya dayatacağı dağınık iş alanları nedeniyle, rasyonel davranış gerçeği ile de
çelişmektedir. Bu gibi durumlarda işletme sınıflarını birleştirmek ve planlamayı daha basit ve
yalın hale getirmek zorunlu görülmektedir.
İşletme sınıflarının sayısını azaltmak gerektiğinde amenajmanıcının başvurabileceği
önlemler aşağıda sıralanmıştır (ERASLAN 1982):
-Çeşitli bonitet sınıfları yerine ortalama boniteti kullanmak;
-İdare süresini sadece ana ağaç türü için belirlemek,
-İdare süreleri arasındaki küçük farkları dikkate almamak ya da mevcut türler için
ortalama bir süre belirlemek;
-Her ağaç türü için ayrı bir işletme sınıfı ayırmamak,
-Değişik amaçlı odun üretimlerini kombine etmek (Örneğin, kağıt sanayii için gerekli
odunu uzun idare süreli işletme sınıflarının ara hasılatı ile karşılamak).
4. İŞLETME SINIFLARININ AYRILMASI VE ALANLARININ
SINIRLANDIRILMASI
Klasik ve fonksiyonel planlama sistemlerinde işletme sınıfı ayırımının nasıl
gerçekleştirildiği aşağıda açıklanmıştır (ASAN 1999).
4.1 Klasik Yaklaşım
Klasik yaklaşımda işletme sınıfları; idare süresi, ağaç türü, orman formu ve bonitete
göre ayrılmaktadır. Bonitete göre işletme sınıfı ayrımı sadece Akdeniz Orman Kullanım
Projesine göre düzenlenen model planlarda yapılmıştır. Konvansiyonel amenajman
planlarında ise, ağaç türü, idare süresi ve orman formu esas alınmıştır. Ancak, hem üst orman
zonunda 200 m genişliğindeki bir orman kuşağı, ve hem de sarp arazilerdeki muhafaza
karakterli koruma alanları, “Muhafaza İşletme Sınıfı” adı altında ayrıca ele alınmıştır.
Klasik yaklaşımda işletme sınıflarının sınırları ya doğal ve yapay hatlara, ya da
meşcere tipi sınırlarına oturtulur. Aynı işletme sınıfına giren alanlar, aynı ad altında toplanır.
Örneğin; saf Karaçam ve Karaçam hakimiyetinde diğer ağaç türlerinin oluşturduğu tüm
meşcereler Karaçam İşletme Sınıfı adı altında, saf Sarıçam ve Sarıçam hakimiyetindeki tüm
meşcereler, Sarıçam İşletme Sınıfı adı altında ayrılır. Saf Göknar ve Göknar hakimiyetinde
karışık meşcerelerin Seçme İşletme Sınıf olarak planlanması istenir. Baltalıklar, köy mülkiyet
sınırları dikkate alınarak planlanır ve her köy için ayrı bir işletme sınıfı oluşturulur.
Yürürlükteki amenajman yönetmeliği, ayrılma biçimi yukarıda açıklanan işletme
sınıflarının her birisinin A, B, C gibi harflerle simgelenmesini ve hangi ağaç türüne göre
ayrılmışlar ise, o ağaç türünün adı ile anılmasını öngörmektedir.
4.2 Fonksiyonel Yaklaşım
Bu yaklaşımda işletme sınıfı ayrımı orman fonksiyonlarına dayanır. Klasik yaklaşımın
aksine, ağaç türü ve idare süresi gibi kriterler işletme sınıfı ayrımında dikkate alınmaz Bu
kriterlerin etkisi, fonksiyon amacına uygun meşcere kuruluşlarının kararlaştırılması ve üretim
akışının planlanması sırasında kendiliğinden ortaya çıkar.
Fonksiyonel yaklaşımla işletme sınıfı ayırma aşağıda sıralanan dört temel aşamadan
meydana gelir :
1-Orman fonksiyonlarının ayrılarak sınırlarının harita üzerine geçirilmesi
2-Değişik fonksiyon haritalarını birleştirerek fonksiyon haritasını düzenlemek;
3-Fonksiyon haritası üzerinde tek ve çok fonksiyonlu alanları ayırmak;
4-Aynı tek fonksiyon ya da fonksiyon gurubu içine giren alanları ayrı birer işletme
sınıfı olarak sınırlamak ve adlandırmak.
Fonksiyonel yaklaşımın işlem basamakları aşağıda açıklanmıştır.
4.21 Plan Ünitesinde Orman Fonksiyonlarının Belirlenmesi
Plan ünitesi ormanlarında hangi fonksiyonların beklendiğini belirlemek için aşağıdaki
işler yapılır :
-Planlama birimi içerisindeki mevcut baraj ve göletlerin su toplama havzaları , içme
suyu kaynaklarının etrafı ,hidrolojik fonksiyon görmek amacıyla doğal hatlar dikkate alınarak
ayrılır.
-Baraj ve göletlerin hemen sınırındaki orman alanları ile bunlara su taşıyan akarsu
havzalarının sarp ve eğimli kesimleri erozyon kontrolü amacıyla , doğal hatlar ve meşcere tipi
sınırları dikkate alınarak ayrılır .
-Yoğun yerleşim yeri sınırı , işlek karayollarının iki tarafında halkın ilgisini çeken ve
zevkini tatmin eden alanlar , gürültüyü azaltan alanlar doğal hatlar , bölme veya bölmecik
sınırları esas alınarak ayrılır .
-Halen mevcut olan ve yakın zamanda halka açılacak olan piknik yerleri ile, üzerinde
orman örtüsü bulunmayan doğal açıklık halindeki yeşil alanların sınırı, yapay ve doğal hatlar
ile, meşcere tipi sınırları esas alınarak rekreasyon fonksiyonu için ayrılır.
-Eğitim - öğretim ve bilimsel araştırma amacıyla ayrılan özel alanlar varsa sınırları
belirlenir.
-Üst orman sınırlarında ve alpin zona geçiş alanlarında 100 – 200 m genişliğindeki
doğal orman kuşağı doğayı koruma zonu olarak ayrılır ve sınırları haritaya işaretlenir.
-Biyogenetik rezerv alanları, anıt ormanlar, relikt ve endemik türlerin bulunduğu
alanlar varsa belirlenir ve sınırları haritaya işaretlenir.
-Avlaklar, yabanıl hayatı koruma ve geliştirme alanları varsa belirlenir,
-Çığ oluşum alanları ve heyelan bölgeleri varsa belirlenir ve sınırları işaretlenir.
-Askeri kurum ve kuruluşların bulunduğu alanlar ile, ulusal savunma bakımından
önemli görülen yerler, ve keza ulusal sınır boylarında belirli genişlikteki orman şeridi, Milli
Savunma Bakanlığı ya da yetkili kıldığı kurumlarla işbirliği yapılarak saptanır, sınırları harita
üzerine işaretlenir.
Yukarıda sıralanan her işlem diğerlerinden bağımsız olarak ele alınır ve saptanan
sınırlar yine birbirinden bağımsız olarak ayrı ayrı haritalar üzerine geçirilir. Bu işlem sırasında
farklı haritalar kullanılabilir ancak, sonuçta tüm sınırlar, farklı renkler kullanılarak tek bir
harita üzerine transfer edilir Açıklanan işlem basamaklarının şematik görünümü Şekil 1 de,
gerçek bir plan ünitesine uygulanışı Şekil 2 de verilmiştir (ASAN 1999 : ASAN-YEŞİL-
DESTAN 1998).
Şekil 1 : Orman Fonksiyonları Haritasının Elde Edilmesi (Şematik Görünüm)
Şekil 2 : İ.Ü.Orman Fakültesi Eğitim ve Araştırma Ormanın Fonksiyon Haritasının Elde Edilmesi
(ASAN-YEŞİL-DESTAN 1998)
4.22 Plan Ünitesinde Tek ve Çok Fonksiyonlu Alanların Belirlenmesi
Yukarıda sıralanan işler yapıldıktan sonra tek ve çok fonksiyonlu alanların
belirlenmesine geçilir. Bu amaçla plan ünitesindeki her bölme ve bölmecik tek tek ele
alınarak her birisinin göreceği fonksiyon ya da fonksiyon gurupları belirlenir. Bunun için
adına “Meşcere Tiplerinin Tanıtımı, Beklenen Fonksiyon ve Silvikültürel İşlem Tablosu “
denilen ve bir örneği Çizelge 1 de gösterilen özel bir tablo oluşturularak, her bölmeciğin
durumu bu tabloya geçirilir.
Çizelge 1: Meşcere Tanıtım, Beklenen Fonksiyon ve Silvikültürel İşlem Tablosu*
Bölme
No
Meşcere
Tipi
Alanı
Ha
Ağaç
Türü
Hektarda Genel Alanda
Yaş
Sınıfı
Yetişme
Ortamı Tipi
Amaç
Kombi- nasyonu
Silvikül-
Türel
İşlem Türü
Dönüş
Süresi Hacim
M³
Artım
M³
Hacim
M³
Artım
M³
1 GnDya3 10,70 Gn 12,457 0,168 133 2 I Tzc-Tz Tk GB 5
Dy 8,450 0,257 90 3
Toplam 20,907 0,425 223 5
3 GnDyab3 3,37 Gn 44,265 0,647 149 2 I Tzc-DN Tk Ba R SB 5
Dy 14,346 0,698 48 2
Toplam 58,611 1,345 197 4
5 KsDyb3 6,01 Ks 61,938 1,267 372 8 I DN Ba R NB 5
Dy 7,508 0,194 45 1
Toplam 69,446 1,461 417 9
7 KsDyab3 7,29 Ks 24,417 0,506 178 4 I Tz Tk Ba İşlem Dışı
-
Dy 8,891 0,186 65 1
Toplam 33,308 0,692 243 5
17 KsDyab3 2,18 Ks 24,417 0,506 53 1 I Tz Tk Sk SB 5
Dy 8,891 0,186 19 -
Toplam 33,308 0,692 72 1
37 GnDyab3 1,94 Gn 44,265 0,647 86 1 I Tzc Tk E R SB 5
Dy 14,346 0,698 28 1
Toplam 58,611 1,345 114 2
* Tablo verileri İ.Ü.Orman Fakültesi Eğitim ve araştırma Ormanı Amenajman Planından alınmıştır.
Tablo içeriği istenen bilgilere göre tamamlandıktan sonra birden fazla fonksiyonlu
alanlarda hangi fonksiyonun ana hangilerinin yan fonksiyon olacağına karar verilir. Ana
fonksiyon altı çizilerek diğerlerinden ayırt edilir.
4.23 İşletme Sınıflarının Ayrılması ve Adlandırılması
Plan ünitesi içindeki her meşcerenin hangi orman fonksiyon ya da fonksiyon
guruplarına göre işletileceği yukarıda açıklanan biçimde belirlendikten sonra işletme
sınıflarının ayrılmasına geçilir. Bunun için ana orman fonksiyonu esas alınır ve ister tek, ister
iki ve daha fazla fonksiyonlu olsun, aynı ana fonksiyonu gerçekleştirecek orman alanları aynı
işletme sınıfı içine dahil edilir. İşletme sınıfı, ana fonksiyona göre ve aşağıdaki çizelgeye
uygun olarak adlandırılır.
Çizelge 2: Fonksiyonel İşletme Sınıflarının Adlandırılması
Orman Fonksiyonları
İşletme Sınıfı Adı
İşletme
Sınıfı
Simgesi
Hidrolojik Su Koruma Ormanı Sk
Erozyon kontrolu Toprak Koruma Ormanı Tk
Estetik Peyzaj Koruma Ormanı Pk ya da E
Rekreasyon Rekreasyon Ormanı R
Ulusal Savunma Ulusal savunma Ormanı Us
Doğayı Koruma Doğayı Koruma Ormanı Dk
Bilimsel Araştırma Bilimsel Araştırma Ormanı Ba
Klimatik İklim Koruma Ormanı İk
Toplum Sağlığı Sağlık Koruma Ormanı TSk
Orman Ürünleri Üretimi Üretim Ormanı Ü
5. ORMAN FONKSİYONLARINA İLİŞKİN BİLGİLERİN TOPLANMASI
Plan ünitesi ormanlarında söz konusu olacak fayda ve fonksiyonların esasen geniş bir
coğrafi bölgeyi kapsayacak biçimde, planlama çalışmalarından bağımsız olarak önceden
belirlenmesi gerekir. Plan ünitesi ormanlarında söz konusu olacak fayda ve fonksiyonların
esasen geniş bir coğrafi bölgeyi kapsayacak biçimde, planlama çalışmalarından bağımsız
olarak önceden belirlenmesi gerekir. Ancak, ülkemizde böyle bir çalışma henüz mevcut
olmadığından, hem plan üniteleri için belirsiz olan işletme amaçlarına temel teşkil etmek, hem
de çok amaçlı faydalanmaya olanak vermek için, plan ünitesi ormanlarında odun üretim
fonksiyonu dışında kalan olası orman fonksiyonlarına ait bilgilerin de toplanması gerekir. Bu
bilgilerin hangi kaynaklardan, nasıl bir yolla toplanacağı elbette orman fonksiyonuna göre
değişir. Örneğin İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü için bir fonksiyon haritası düzenlenecek
ise;
Hidrolojik fonksiyon görecek alanları, Devlet Su İşleri veya İSKİ Genel
Müdürlüğü‟nden sağlamak;
Erozyon kontrolu fonksiyonuna ayrılacak alanları hava fotoğraflarından, yersel
gözlem sonuçlarından, eşyükselti eğrili haritalar yardımıyla elde edilen eğim gurubu
sınıflamasından, anakaya ve toprak haritalarından sağlamak;
Ulusal savunma fonksiyonu görecek alanların Milli Savunma Bakanlığından
sağlamak;
Estetik ve rekreasyona ayrılacak alanların av ve yaban hayatı koruma alanlarının Milli
Parklar Genel Müdürlüğünden sağlamak ya da bu konuda özel anket yapmak;
Tabiat ve kültür varlıklarını, sit alanlarını ilgili koruma kurulları ve imar
müdürlüklerinden sağlamak
mümkündür.
Orman fonksiyonlarına ilişkin bilgilerin, plan ünitesi ormanları için o planlamayı
yapan amenajman heyeti tarafından toplanarak değerlendirmesi elbette mümkündür. Ancak,
bilgi toplama işlevi sadece planlanacak ünite ile sınırlı kalması halinde çok büyük eksiklikler
ortaya çıkmaktadır. Konuyu somut bir örnekle açmak istersek;
Örneğin Alibeyköy Barajı‟nın göl alanı Gaziosmanpaşa İşletme Şefliği sınırları içinde,
su toplama havzası ise, hem Gaziosmanpaşa, hem de Kemerburgaz İşletme Şefli içinde
kalmaktadır. Bu plan ünitelerinin ayrı ayrı ele alınması halinde, Kemerbugaz İşletme Şefliği
içinde hidrolojik fonksiyon doğrudan görünememektedir. Böyle durumlar büyük barajların su
toplama havzalarında daha da önemli hale gelmektedir.
Bu ve benzeri örnekleri diğer fonksiyonlar içinde vermek mümkündür. O nedenle,
orman fonksiyon haritalarının en az işletme müdürlüğü bazında ele almak, ya da plan ünitesi
için fonksiyon belirlenecekse, arz ve talep durumuna ilişkin bilgilerin daha geniş bir alan
dikkate alınarak toplanması gerekmektedir (ASAN 1999).
6. SONUÇ VE ÖNERİLER
Fonksiyonel planlama; orman kaynaklarının işletilmesini orman fonksiyonlarına
oturtan ve faydalanmanın düzenlenmesinde orman fonksiyonlarını ön plana çıkartan bir
planlama sistemidir. Bu sistemde işletme sınıfları ayırımında orman fonksiyonları baz
alınmakta ve aynı ana fonksiyona veya fonksiyon gruplarına göre işletilecek orman alanları,
ayrı bir işletme sınıfı olarak ayrılmaktadır. İşletme sınıflarında görülen iş entansitesi ve
teknoloji yoğunluğu da beklenen fonksiyona göre değişmektedir. Planlama sisteminin gereği
olarak; fonksiyonel planlamada aynı meşcere tipine uygulanacak silvikültürel işlemlerin biçim
ve şiddetleri de ayrıcalık göstermektedir.
Görüldüğü gibi fonksiyonel planlama elastik bir sistem olup değişik koşullara kolayca
adapte edilebilmektedir. Bu nedenle, uygulamada karşılaşılan eksiklikler tamamlandıktan
sonra, ülke genelindeki planlamaların bu sisteme göre yapılması uygun görülmektedir.
KAYNAKLAR
ASAN, Ü.1991. İdare sürelerinin Orman Fonksiyonları Yönünden İrdelenmesi. Or.Müh.Der.,
Sayı 2, s.8-9.
ASAN, Ü.1992.Orman Amenajmanında Fonksiyonel Planlama ve Türkiyedeki Uygulamalar.
Ormancılığımızda Orman Amenajmanının Dünü, Bugünü ve Geleceğine İlişkin Genel
Görüşme. Bildirileri, s.181-196.
ASAN,Ü.1992.İşletme Sınıfı Ayırımında Fonksiyonel Yaklaşım. Or.Müh.Der.Sayı 5,s.30-31.
ASAN, Ü.1999 : Orman Amenajmanı Ders Notları. 275 sayfa. Roto Baskı
ASAN,Ü. ; YEŞİL,A. ; DESTAN,S. 1998 : Multi Benefical Forest Use And Functional
Planning. Bulgarian Forest Science, No ½, pp. 121-130 , 1998.
ERASLAN, İ. 1982.: Orman Amenajmanı. İ.Ü.Or.Fak.Yay.No: 3010/318, 585 sayfa
ORMAN FONKSİYONLARININ SINIFLANDIRILMASI
Prof.Dr.Ünal ASAN
1-Orman Fonksiyonlarının Tanımı ve çeşitleri;
-Orman ekosisteminin tanımı
Orman ekosistemi; biyolojik açıdan; beş metreden daha boylu orman ağaçlarının baskın eleman olduğu ve
birbirini etkileyecek sıklıkta bulunduğu, kendine özgü iklim, toprak ve yaşam koşulları oluşturduğu canlı bir
bütündür. Bu bütünün alt sınırı toprak altında ağaç ve bitki köklerinin etkileyebildiği 1-2 m derinliğe kadar iner. Üst
sınır ise ağaç tepelerinin birkaç metre yukarısına kadar uzanır. Bu geniş hacım içinde yer alan mikro ve makro bütün
canlı organizmalar ile taş, su, hava ve toprak, kuru yaprak, iğne yaprak ve dal artıkları gibi, organik, inorganik tüm
cansız varlıklar, orman ekosistemin birer elemanı olarak kabul edilir
-Orman fonksiyonlarının tanımı ve çeşitleri
Orman ekosistemlerinde ekosistem elamanlarının karşılıklı ilişki ve etkileşimleri sonucu kediliğinden
oluşan ve gereksinim duyulduğunda toplum yararına kullanılabilen ürün ve hizmetlerin tamamına orman
fonksiyonları diyoruz.
Toplum talebi olsun olmasın, orman ekosistemlerinde kendiliğinden oluşan bu ürün ve hizmetleri
aşağıda olduğu gibi sıralamak mümkündür :
- Endüstri çevrelerinde değişik alanlarda gereksinim duyulan odun ve odun-dışı orman
ürünleri üretmek,
- Çığ oluşumlarını, kaya ve taş yuvarlanmalarını önlemek,
- Su rejimini düzenlemek, sel ve taşkınları frenlemek,
- Toprak kayması ve erozyona mani olmak,
- Gürültüyü kesmek,
- Bol oksijen üretmek, havada asılı diğer materyali süzerek hava kalitesini yükseltmek,
- Atmosfer içindeki karbon dioksiti emerek, sera etkisini geciktirmek ve böylece global ısınmaya set
çekmek,
- Rüzgar hızını azaltmak, bağıl hava nemini yükseltmek ve ekstrem sıcaklıkların olumsuz
etkilerini yumuşatmak suretiyle, iklim koşullarını iyileştirmek,
- Sürekli değişen renkli ve canlı güzelliği ile doğal peyzajın estetik etkisini arttırmak,
- Yarattığı fevkalade yetişme ortamı koşulları ile av ve yabanıl hayatın doğup
gelişmesine yardımcı olmak,
- Çeşitli spor ve toplum sağlığı aktivitelerine olanak vermek,
- Değişik doğa bilimlerinin eğitim, öğretim ve geliştirilmesine katkı için, yapılacak
araştırmalarda labaratuvar işlevi görmek,
- Ülke sınırlarında ve askeri tesislerin yer aldığı orman bölgelerinde ulusal güvenliğe
katkı sağlamak,
Orman fonksiyonları dünyanın değişik ülkelerinde farklı biçimlerde sınıflandırılmaktadır. Bu
fonksiyonlardan bazıları, örneğin ormanların rekreasyon, gürültüyü önleme ve toplum sağlığı gibi fonksiyonları
gelişmiş ülkelerde hayati önem taşır iken, aynı fonksiyonlar yoğun endüstriyel kuruluşlarla henüz tanışmamış üçüncü
dünya ülkeleri için hiçbir anlam ifade etmemektedir.
-Fonksiyon –amaç ilişkileri
Orman işletme amaçları ile orman fonksiyonları arasında organik bir bağ bulunmaktadır Orman
ekosisteminde kendiliğinden oluşan tüm fayda ve fonksiyonlar insan gereksinimi olsun olmasın kendiliğinden
oluşup devam etmektedir. Ancak; bu fayda ve fonksiyonlardan herhangi birisine toplum tarafından gereksinim
duyulması halinde, yani; toplumun herhangi bir orman alanında bu fonksiyonlardan biri veya birkaçını ön plana
çıkartarak yararlanmak istemesi halinde, o fonksiyonlar, o orman alanı için işletme amacı haline dönüşmektedir.
-Orman fonksiyonlarında Arz-Talep değişimi
-Tarihsel süreç içindeki talep değişimi
a-önemini sürekli koruyan fonksiyonlar (Değişik odun çeşitleri ürün üretimi ),
b-önemini yitiren fonksiyonlar (Bazı odun dışı orman ürünleri üretimi ),
c-yeniden güncelleşen fonksiyonlar (Yakacak odun üretimi),
d-yıldızı yeni parlayan ve zaman içinde anlamı değişen fonksiyonlar
(Klimatik)
2-Orman fonksiyonlarının sınıflandırılması
-Zaman yönünden sınıflandırma
a-Talebi zamanla sınırlı olmayan fonksiyonlar
(Erozyon kontrolü, hidrolojik, klimatik, estetik , doğayı koruma vb)
b-Talebi belirli zamana bağlı fonksiyonlar
(Bilimsel araştırma, üretim, rekreasyon ve bazı ulusal savunma)
-Talep yönünden sınıflandırma
a-Bireysel talebe konu olan orman fonksiyonları:
(Odun ve odun dışı orman ürünleri üretimi, rekreasyon, sportif vb )
b-Kurumsal telebe konu orman fonksiyonları:
(Ulusal savunma , hidrolojik, eğitim ve bilimsel araştırmavb)
c-Toplum refahı ve sağlığı için kendiliğinden öne çıkan orman fonksiyonları
(Toprak koruma, çığ koruma, gürültü önleme, oksijen üretme, sera etkisini
azaltma, kirli havayı süzme vb).
-Kapsama alanı yönünden
a-Sadece yöresel talebe konu orman fonksiyonları
(Rekreasyon, estettik, eğitim ve bilimsel araştırma, çığ koruma gürültüyü
önleme vb.)
b-Bölgesel talebe konu orman fonksiyonları
(Erozyon kontrolü, hidrolojik, klimatik vb)
c-Ulusal telebe konu orman fonksiyonları
(Ulusal savunma, orman ürünleri üretimi, Erozyon kontrolü, hidrolojik,
klimatik vb)
Orman fonksiyonlarının talep eden birimler yonünden irdelenmesi
Orman Fonksiyonları Talep eden birimler
Bireysel Kurumsal Toplumsal
Odun kökenli orman ürünleri üretimi
Odun dışı bitkisel kökenli orman ürünleri üretimi
Odun dışı hayvansal kökenli orman ürünleri
Odun dışı mineral kökenli orman ürünleri
*
*
*
*
*
*
*
*
-
-
-
-
Hidrolojik - * *
Estetik - * *
Rekreasyon
Gezme ve eylenme
Sportif etkinlikler
*
*
*
*
-
-
Klimatik - - *
Erozyon kontrol - - *
Toplum sağlığı
Oksijen üretme
Kirli havayı süzme
Gürültüyü önleme
-
-
-
-
-
-
*
*
*
Doğayı koruma
Biyolojik çeşitliliğin korunması
Jeolojik yapının korunması
Tarihsel ören yerlerinin korunması
-
-
-
*
*
*
*
*
*
Bilimsel araştırma ve eğitim * *
Ulusal savunma - * *
3-Orman Fonksiyon Haritalarına neden ihtiyaç var ?
a-Ulusal düzeyde strateji geliştirme ve planlama için (Orman alanlarının tahsisi)
b-Orman Bakanlığının değişik hizmet birimleri arasında koordinasyonu sağlamak ve
ortaya çıkan değişik problemleri objektif biçimde çözüme kavuşturmak için
c-Amenajman planlarında fonksiyonel işletme sınıflarını belirlemek ve böylece plan
ünitelerinde olası işletme amaçlarını saptamak için
d-Orman alanlarında çok amaçlı kullanımı gerçekleştirmek için
4-Fonksiyonel Alanların Belirlenmesi
a-Mevcut durum ve fiili kullanım yardımıyla belirleme
(Hidrolojik fonksiyonu baraj ve göletlerin su toplama havzalarından, rekreatif
kullanımı fiili piknik alanlarından yararlanarak belirleme vb )
b-Teknik ve bilimsel veriler yardımıyla belirleme
(Toprak koruma alanlarını eğim grupları ve fiili oyuntulara bakarak, estetik
fonksiyonu görsel bantlar ayırarak,
c-Değişik kurum ve kuruluşlara soru yöneltme ve anket yolu ile
d-Her fonksiyon için uzman ekipler oluşturarak orman fonksiyonlarını
ayrı ayrı bu ekipler yardımıyla saptamak
(Erozyon haritasını AGM ye, Yabanıl Hayat ve doğa kotumayı MPG ye
hazırlattırmak vb)
-Nasıl yaparız ?
Orman fonksiyon haritaları, plan ünitesi içindeki ormanlık alanlarda hangi orman fonksiyon yada
fonksiyon gruplarının nerede daha önemli olduğunu ve öne çıktığını gösteren teknik altlıklardır. Bu haritalar
düzenlenirken her bir fonksiyon diğerlerinden bağımsız olarak ele alınır. İlgili fonksiyonun öne çıktığı alanların
harita üzerindeki sınırları fonksiyon özelliğine göre değişen teknik ve bilimsel bazı göstergeler yardımıyla doğal
hatlar ve meşcere sınırları esas alınarak geçirilir ve taranır. İlgili fonksiyonun plan ünitesi için söz konusu olup
olmadığı, yani plan ünitesinde o fonksiyona göre alan ayrılıp ayrılmayacağı, bu teknik göstergeler yardımıyla
belirlenir.
Ormancılık pratiği açısından fonksiyonel alanların bir başka önemi de, bu alanlarda uygulanacak
silvikültürel işlem farklılığıdır. Her orman fonksiyonunu en iyi biçimde yerine getiren meşcere kuruluşu
birbirinden farklı olduğu için, silvikültürel açıdan aynı meşcere kuruluşlarının ortaya çıkarılıp sürdürülmesi için
gereken teknik işlemler birbirinden farklıdır. Bir başka anlatım ile, uygulanacak teknik işlemler fonksiyon
amacının gerektirdiği yapı ve kuruluşa dönük olacağından, ayrılacak fonksiyon alanların her birisi, silvikültürel
açıdan ayrı birer teknik işlem ünitesidir.
Orman Amenajmanı açısından bir plan ünitesindeki ormanlarda söz konusu olabilecek orman
fonksiyonlarını dört ayrı grupta ele almak ve bunları aşağıda olduğu gibi sınıflandırmak mümkündür :
1-Üretim Ormanları ; Ana amacı odun ve odun dışı orman ürünlerini üretmek olan yapay veya doğal
yol ile kurulup işletilen orman alanları bu fonksiyon grubuna girer. Grup içindeki ormanlık alanlar aşağıda
sıralanmıştır.
- Her çeşit ve kalitede yuvarlak odun üretim ormanları; (Endüstriyel plantasyonlar ve enerji
ormanları dahil)
(Tomruk, direk, sanayi ve yakacak odun ile, biyokütle vb. gibi ).
- Tohum ve meyve üretim ormanları;
(Çam fıstığı, palamut, kestane, ceviz vb. gibi ile, bütün tohum meşcereleri).
-.Yaprak, ot ve diğer yem bitkileri üretim ormanları;
(Defne yaprağı, yemlik yaprak, ot vb. gibi).
- Sığla yağı ve reçine üretim ormanları;
- Tıbbi ve aromatik bitkiler üretim ormanları;
(Kekik, nane, adaçayı, vb. gibi).
- Kabuk üretim ormanları ;
- Basaralı alanlar.
2-Koruma Ormanları ; Kendisinden koruma fonksiyonu beklenen ormanlar. Yerleşim ve tarım
alanları başta olmak üzere otel, motel, yaylak, kışlak yol ve benzeri gibi sosyal ve turistik her türlü yapı ve
tesisler ile, su havzalarını, tarihsel ören yerlerini, ilginç jeolojik oluşumları ve yabanıl hayat için ayrılan alanları
çeşitli doğal olaylara ve insan zararlarına karşı koruma amacıyla işletilecek ormanlardır. Bu fonksiyon grubuna
girecek alanları aşağıda olduğu gibi sıralamak mümkündür :
- Su havzalarını koruma ve su rejimini düzenleme; Su Koruma Ormanı
- Toprak taşınmasını (Erozyon) ve kaymasını (Heyelan) önleme Toprak Koruma Ormanı
- Çığ oluşumunu engelleme Çığ Koruma Ormanı
- Gürültüye karşı koruma Gürültü Koruma Ormanı
- Sel ve taşkınlara karşı koruma Sel Koruma Ormanı
- Kaya ve taş yuvarlanmalarına karşı koruma Yol Koruma Ormanı
- Gaz ve toz zararlarına karşı koruma Temiz Havayı Koruma Ormanı
- Fırtınaya karşı koruma ormanı (Rüzgar şerit ve perdeleri) İklim Koruma Ormanı
- Yaban hayatını koruma ve geliştirme ormanları Yabanıl Hayatı Koruma Ormanı
- Tarihsel ören yerlerini ve ilginç jeolojik oluşumları koruma Çevre Koruma Ormanı
3-Muhafaza Ormanları; Bizatihi kendileri korunmaya muhtaç ormanlar. Bilimsal, kültürel ve doğal
çevre açısından bizatihi kendileri korunmaya muhtaç olan ve çeşitli amaçlarla bozulmadan gelecek kuşaklara
bırakılması gereken doğal ormanlık alanlar bu gruba girmektedir. Geneş olarak Doğayı Koruma Ormanı adı
altında toplanabilecek bu gruptaki ormanları aşağıda olduğu gibi sıralamak mümkündür:
-Anıt Ormanlar
-Bakir ormanlar
-Relikt ve endemik türlerin yaygın olduğu alanlar
-Gen rezerv alanları,
-Alpin zon ve stebe geçiş kuşağındaki ormanlar,
-Subasar (Longos) ormanlar,
-SİT alanları,
-Estetik slüetler ve mozaikler Peyzaj Koruma Ormanı
4- Toplumsal Aktivitelere Tahsis Edilen Ormanlar
-Rekreasyon ve doğa sporlarına ayrılan ormanlar, Rekreasyon Ormanı
-Avcılık ve balıkcılık aktivitelerine ayrılan ormanlar, Av Koruma Ormanı
-Eğitim ve bilimsel araştırma kurumlarına tahsis edilen ormanlar, Bilimsel Araştırma Ormanı
-Askeri birliklere ve Ulusal savunmaya tahsis edilen ormanlar Ulusal Savunma Ormanı
Orman Fonksiyonlarının tanımı
Yukarıda dört ana grup altında toplanan 29 değişik orman fonksiyonu, Eraslan tarafından T.C. Anayasasına
ve değişik tarihlerde çıkartılan orman kanunlarına dayanarak aşağıda belirtilen 10 grup altında toplamaktadır
(ERASLAN 1982).
1- Orman Ürünleri Üretim Fonksiyonu,
2- Hidrolojik Fonksiyon,
3- Erozyonu Önleme Fonksiyonu,
4-Klimatik Fonksiyon,
5-Toplum Sağlığı Fonksiyonu,
6- Doğayı Koruma Fonksiyonu,
7- Estetik Fonksiyon,
8- Rekreasyon Fonksiyonu,
9- Ulusal Savunma Fonksiyonu
10- Bilimsel Fonksiyon
Bu fonksiyonların her birinin tanım ve kapsamları aşağıda açıklanmaktadır .
1-Orman Ürünleri Üretim Fonksiyonu: Orman ekosistemlerinde fotosentez olayı ve bunu izleyen
reaksiyonlar sonucu ortaya çıkan ve ekonomik değeri olan çeşitli hammaddeleri üretmek, ulusal ve uluslararası
ekonominin bu ürünlere olan gereksinimlerini sürekli biçimde karşılamak bakımından gördüğü fonksiyondur.
2- Hidrolojik Fonksiyon: Ormanların yağışlardan yararlanmayı artırma, su ekonomisini düzenleme ve
sürekliliğini sağlama, su taşkınlarını önleme, dere, nehir, bent, baraj, su kanalı ve benzeri tesislerin dolmasını önleme
gibi etkileriyle, yine ormanların su miktar ve kalitesini yükseltme, her çeşit olumsuz etkilere karşı su kaynak ve
tesisini koruma yönlerinden gördüğü fonksiyondur.
3- Erozyonu Önleme Fonksiyonu: Bu fonksiyon; ormanların dal, yaprak, gövde ve kök gibi canlı ögeleri
ile doğrudan veya humus ve ölü örtüsü ile dolaylı yoldan toprağı tutarak sürüklenmesini önleme ve heyelanlara mani
olma, kumul hareketlerini stabil hale getirme gibi, su ve rüzgâr erozyonlarına karşı gördüğü koruyucu fonksiyondur.
Orman ekosistemlerinin su erozyonunu önlemeleri, intersepsiyon ve infiltrasyon yolu ile yağışların yüzeysel akışa
geçmelerini önleme ve geçiktirme suretiyle olur. Rüzgar erozyonunu önlemeleri ise; orman ekosistemlerinin tepe,
dal, gövde ve çatı katmanlarında rüzgar hızını kırarak, onun koparma ve taşıma gücünü azaltmak ve keza toprak
yüzeyini doğrudan yalamasını önlemek suretiyle gerçekleşir.
4- Klimatik Fonksiyon: Klimatik fonksiyon, ekstrem sıcaklıkları ılımanlaştırma, yağışların meydana
gelmesini uygunlaştırma ve bu yolla yağışlardan faydalanmayı artırma, rüzgarların ve fırtınaların hızını kesme,
kurutucu etkilerini azaltma ve kar savrulmalarını önleme gibi yönlerden ormanların gördüğü fonksiyon ve yaptığı
faydalı etkilerdir.
Eraslan (!982) tarafından yapılan ve yakın zamana kadar yukarıdaki biçimde tanımlanan bu fonksiyon,
son zamanlarda ortaya çıkan sera etkisi ve global iklim değişimi ile küresel boyutta daha kapsamlı bir anlam
kazanmıştır.
Global iklim değişiminin nedenleri üzerine yapılan araştırmalar, bu fenomen üzerinde etkili olan en
önemli faktörün atmosfer yapısında gözlenen kompozisyon değişimi olduğunu ortaya koymuştur. Sera gazları
adı verilen CO2 ; NOX ; Metan ve Klorflorcarbon gazlarının atmosfer içindeki oranının artması, global
ısınmanın asıl nedeni olarak gösterilmekte ve CO2 nin bu olaydaki payı %55 - 80 arasında tahmin edilmektedir
(RETNOWATI 1996 ; SHAND 1996 ) Tüm bitkiler, fotosentez yoluyla havadaki CO2 i absorbe ederek önce glikoza, sonrada hücrelerinde oluşan
bir dizi reaksiyonlarla diğer organik maddelere dönüştürmek suretiyle çeşitli organlarında biriktirirler. Herhangi bir
nedenle bu organik maddeler yanma veya çürüme olayına maruz kalmadıkça orman ekosistemleri ve bu
ekosistemlerden elde edilen odun ve odun dışı orman ürünleri birer karbon havuzu olarak düşünülmekte, toprak ve
okyanuslarla birlikte dünya karbon döngüsünün bir halkası olarak görülmektedir
Atmosfer içindeki CO2 miktarını azaltmak amacıyla iki gurup önleme başvurulmaktadır. Birinci gurup
önlemler; kimi yasal düzenlemeler ile sera gazlarını arttıran faaliyetlere sınır getirmek suretiyle atmosfere
bırakılan CO2 miktarını düşürmektir. İkinci gurup önlemler ise, mevcut orman kaynaklarını korumak ve
ağaçlandırma yoluyla yeni ormanlar kurmak suretiyle, hammaddesi CO2 olan bacasız fabrikaları etkin hale
getirerek, CO2 tüketimini hızlandırmaktır. Karbon depolanmasını hızlandırmak amacıyla bozuk orman
alanlarının süratle ağaçlandırılması gerçekleşirken bir taraftan da fosil yakıt yerine sürdürülebilir orman
ürünlerinin kullanılması (Biyokütle üretimine yönelik enerji ormanlarının kurulması) , atmosfer içindeki CO2
oranını azaltmak için kombine bir yol olarak önerilmektedir .(MARLAND - SCHLAMADİNGER 1997) .
Ormanların havadaki CO2 i emerek sera etkisini önlemesi ve bu arada oksijen üreterek toplum sağlığına
olumlu katkı yapması ekosistemin bütününde oluşan doğal bir süreçtir. Bu nedenle, orman amenajmanı pratiği
yönünden plan ünitelerinde bu anlamdaki klimatik fonksiyon için özel alanlar ayırmaya gerek bulunmayacağı açıktır.
5- Toplum Sağlığı Fonksiyonu: Toplum sağlığı fonksiyonu, yerleşme alanları ile endüstri alanlarının
çevresindeki havayı temizlemesi, gürültüyü önlemesi, akarsuları ve kaynak sularını toprak ve mikroplardan
arındırması, bataklıkları kurutması, renk, koku, gölge, güzellik ve peyzajı ile insanları dinlendirmesi ve gerginlikleri
gidermesi, Preventorium, Sanatorium ve benzeri sağlık tesislerinin kurulabileceği koşulları bünyesinde toplaması,
böylece insanı ruh, beden ve fikir yönlerinden güçlendirmesi gibi yönlerden ormanların gördüğü hizmet ve
fonksiyondur.
Kirli hava içindeki toz ve gazların orman ekosistemleri içinden geçerken dal ve yapraklar tarafından
süzüldüğü ve böylece ekosistem yüzeyine çarpan kirli havanın diğer tarafta temiz olarak solunduğu bilimsel bir
olgudur. Ancak, orman ekosistemlerinin de belirli bir tahammül ve depolama kapasitesi bulunduğu bir başka bilimsel
gerçektir. Zehirli gazların yoğun olduğu bir hava kütlesinin ormanlar üzerinde uzun süre beklemesi asit yağışlara
neden olmakta ve böylece orman ekosistemlerinin varlığını tehdit eder hale gelmektedir. Gaz kütlesinin bileşimi,
yoğunluğu ve ekosistemleri etkileme süresine bağlı olarak akut ya da kronik biçimde ortaya çıkan bu ölüm ve
hastalıklar, önceleri koruma fonksiyonu gören ormanları sonradan korunmaya muhtaç konumuna getirmektedir.
İster kirletici kaynağın ve yerleşim alanlarının hemen bitişiğinde, ister insan etki ve etkileşiminden
kilometrelerce uzakta olsun, hava kirliliği ve asit yağışlar etkisiyle ekolojik dengesi bozulduğu için çeşitli tehlikelere
karşı hassas konuma gelen ve biyolojik süreci kesintiye uğrayan ormanlık alanlar silvikültürel açıdan ayrı birer işlem
ünitesidir. Bu ormanlarda uygulanacak teknik işlemlerin amacı ekolojik süreci normal seyreden ormanlardan çok
farklı olacağı için, Orman Amenajmanı yönünden böyle alanların da ayrı birer işletme sınıfı olarak ele alınması
gerekmektedir. Nitekim, bu düşünceden hareketle bazı Avrupa ülkelerinde orman zarar ve hastalıklarının yoğun
olduğu bölgelerde bu amaçla ayrılmış pek çok işletme sınıfı görülmektedir. Ancak bu bağlamdaki işletme sınıfı
ayrımının fonksiyonel bir beklentiden öte, toplum sağlığı yerine orman ekosisteminin kendi sağlığı yönünden
düşünüldüğü gözardı edilmemelidir.
6- Doğayı Koruma Fonksiyonu: Doğayı koruma fonksiyonu, ormanlar içerisinde yer alan, bilim ve sanat
yönünden önemli özellikleri olan, insanların ilgisini çeken florayı, faunayı, arkeolojik, bakımdam değerli eski kültür
ve sanat eserlerini, türlü yapı ve kent kalıntılarını, Paleontoloji, Jeoloji, Mineroloji, Hidroloji, Ekoloji ve diğer bilim
dalları noktasından önemli yerleri ve doğal peyzaj elemanlarını ormanların koruması fonksiyonudur.
Doğayı koruma fonksiyonu gören orman alanları; öncelikle doğayı ve onun bütününü (değişik özellikli
jeolojik yapılar , doğal bitki örtüsü , hayvanlara doğal yaşama ortamları sağlayan yerler ) korumaya hizmet eden
alanlar , ya da bunların ayrı ayrı parçaları ( kuşları koruma şehri , kuş koruyan çalılıklar vb..) bilimsel , tarihsel
ve o ülke için insanların ilgisini çeken yerlerdir .
Ormancılık pratiği yönünden bu fonksiyonun söz konusu olduğu ormanlık alanlar aşağıda olduğu gibi
üç guruba ayrılmaktadır :
-Doğa ve Kültür Anıtları
Bunlar tek tek ender bulunan doğa parçalarıdır. Bilimsel ve tarihsel açıdan sahip olduğu önemin yanı
sıra, ülke ve halk için taşıdığı anlamdan dolayı halkın ilgisini çeken ve mutlak korunması gereken anıtlar ve
objeler bu guruba girmektedir. Örneğin; ilginç jeolojik oluşumlar, kayalıklar, şelaleler, anıtsal nitelik taşıyan
yaşlı ve ender ağaçlar, sıcak su kaynakı (özellikle kayzerler) ve tarihsel kalıntılar (ören yerleri) gibi.
-Doğal (Bakir) Orman Alanları
Bu alanlar karakteristik olarak doğal ya da doğaya yakın ağaç türleri topluluğuna ve bitki örtüsüne
sahip, herhangi bir ormancılık uygulaması yapılmadan , süksesyonun doğal seyrini izleme amacıyla uzun yıllar
kendi halinde bırakılan ormanlık alanlardır .
-Yaban Hayatı Koruma Ormanları
Özellikle nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalan nadir ve diğer tüm yabani türleri doğal yetişme
ortamı içerisinde korumak amacıyla, belirli bir plan dahilinde ormana yapılacak müdahalelerde türlerin
ihtiyaçlarını göz önüne almak üzere ayrılmış bulunan ormanlardır .
Doğal yayılış alanlarındaki bütün bitki ve hayvan türlerini , bulunduğu ekosistemin yaban hayatının bir
öğesi kabul etmek gerekir . Dolayısıyla yaban hayatı korunurken ve düzenlenirken ekosistemi bütün olarak ele
alıp , bitki ve hayvanları birlikte değerlendirmek gerekmektedir .
7- Estetik Fonksiyon : Estetik Fonksiyon, ormanların çevresini süsleme, güzelleştirme, doğal peyzajını
tanımlama ve bunun estetik etkisini arttırma fonksiyonudur. Özellikle yerleşim alanları civarında ve turizme tahsis
edilen ormanlık alanlarda ön plana çıkan bu fonksiyon sırt ve tepelerde slüet, yamaç ve düzlüklerde değişik
karışımlardan oluşan renkli mozaikler biçiminde kendisini gösterir. Her ormanı formunun bu fonksiyonu az çok
yerine getirmesi mümkün ise de, bu fonksiyonun öne çıktığı alanlarda planlamanın temel ilkesi meşcere kuruluş
sürekliliğinin kesintisizliğidir.
8- Rekreasyon Fonksiyonu : Rekreasyon Fonksiyonu, ormanların ilgi çekici bitkisel, hayvansal ve mineral
elemanları içerisinde barındırmasından ve zengin doğal güzelliklere ve peyzaja sahip olmasından dolayı, her türlü
turistik ve sportif hareketlerde bulunmak, bu türden harekeler için gerekli tesisleri kurmak bakımlarından uygun
koşulları ve olanakları ormanların hazırlaması ve bunları koruması fonksiyonudur.
9- Ulusal Savunma Fonksiyonu : Ulusal Savunma Fonksiyonu, ormanların savaş ekonomisinin
gerektirdiği orman ürünlerini sağlaması yanında, özellikle savaş tekniği ve pasif korunma tekniği bakımlarından
ulusal sınırları ve stratejik yönden önemli olan endüstri tesislerini gizlemesi ve ayrıca ormanlar içerisinde yer alan
Savaş Tarihi bakımından önemli yerleri ve kalıntıları koruması, yeni kuşakların görmesine ve incelemesine olanak
hazırlaması gibi yönlerden gördüğü fonksiyondur.
10- Bilimsel Fonksiyon : Bilimsel fonksiyon, orman içerisinde yeralan bitkisel, hayvansal ve mineral
menşeli elemanları, her çeşit canlı ve cansız varlıkları, ön planda ormancılık bilimleri olmak üzere, ayrıca doğa tarihi
(Zoopaleontoloji ve Fitopaleontoloji), jeomorfoloji, mineroloji, petrografi, zooloji, ekoloji ve arkeoloji gibi bilimler
yönlerinden gözlemek, incelemek, deney, araştırma ve ekskürsiyonlar yapmak amaçları ile, gerek bilim adamları
gerekse öğrenciler ve her düzeydeki halk için Doğa Laboratuvarı gibi ormanların gördüğü fonksiyondur.
ORMAN AMENAJMAN PLANLARIMIZDA YER ALAN “İSTATİSTİKSEL
DEĞERLER TABLOSU”NUN İSTATİSTİK VE ORMANCILIK AÇISINDAN
YORUMLANMASI
Ramazan ÖZÇELİK* Nuray MISIR
*
* Arş Gör., K.T.Ü Orman Fakültesi Orman Amenajmanı A.B.D.
TRABZON
Özet Amenajman planlarımızda, uygulanan orman envanterinden elde edilen verilere
dayanılarak, meşcere tiplerine göre, hektardaki hacim değerlerine ilişkin, en küçük ve en
büyük değerler, aritmetik ortalama, standart sapma, değişkenlik katsayısı, standart hata ve
hata yüzdesi gibi nitelendirici (descriptive) istatistikler tablo halinde (18 nolu Tablo)
verilmektedir.
Bu tablolar incelendiğinde, kimi meşcere tiplerinden yeterli örnek alan alınmadığı,
bazı meşcere tiplerinden de gereğinden fazla örnek alan alındığı, çoğu meşcere tiplerine
ilişkin hacim değerleri arasında bir farklılık bulunmadığı, aynı meşcere tipinden alınan
örnek alanlara ilişkin hacim değerlerinin değişim aralığının (R= Vmax – Vmin), standart
sapma ve değişkenlik katsayısı değerlerinin yüksek olduğu görülmektedir. Sözü edilen
durumlarda istatistiksel olarak meşcere tiplerine ilişkin hacim değerlerinin güven sınırları
genişlemekte ve toplumun aritmetik ortalamasının ( ) etkin ve tutarlı bir tahmini
zorlaşmaktadır.
Bu çalışmada, Ülkemizin değişik Orman Bölge Müdürlüklerinden seçilen
Amenajman planlarındaki Ġstatistiksel Değerler Tabloları incelenerek, hem istatistiksel ve
hem de ormancılık açısından irdelenmiştir.
GİRİŞ
Ormanlar, toplumun orman ürünlerine olan gereksinimlerini sağlaması ve diğer
fonksiyonlarını yerine getirmesiyle, ülkenin sahip olduğu en önemli kaynaklardan biridir. Bu
nedenledir ki; ormanların, toplumun bugünkü ve gelecekteki gereksinimlerini aynı düzeyde
karşılayabilmesi için, mevcut orman alanlarının ıslahını, onların yetişme ortamının mümkün
kıldığı en yüksek miktar ve kalitede hasılatı devamlı olarak sağlayacak form ve niteliğe
kavuşturulmalarını zorunlu kılar. Bu, ormanların gerçekçi bir politika ve iyi hazırlanmış bir
plana göre işletilmesini gerektirmektedir.
Amenajman planını düzenlemek ve süresi bitince yenilemek için yapılacak ilk iş,
planlamaya konu orman alanına, yetişme ortamına, ağaç servetine ve odun dışı ürünlerine ait
gerekli verileri, en süratli, en güvenilir ve en ucuz olarak sağlamaktır. Bütün bu işlere orman
işletmesinin aktüel durumunun belirlenmesi veya diğer bir deyişle, orman işletmesinin
envanteri denir (ERASLAN-KALIPSIZ, 1967).
Plan yapımında en önemli sorun planda ne derece ayrıntıya gidileceğidir. Amaç,
zaman, para ve emek olarak var olan kaynaklar, envanterde istenilen doğruluk düzeyi,
uygulanacak yöntem gibi ölçütler esas alınarak, nasıl bir envanter yapılacağına başlangıçta
karar verilmelidir (ELER, 1999).
Orman envanteri, ormancılıktaki bütün planlama işlerinin esasını oluşturur. Temel ne
kadar sağlam ve güvenilir ise, bunun üzerine inşa edilecek olan amenajman planı ve bu plana
bağlı olarak yürütülecek tüm işletme faaliyetleri de, o kadar sağlam ve güvenilir olur.
Ormanda kapitalin büyük bölümü ağaç serveti olduğundan, envanter çalışmalarının da ağırlığı
hacim ve onun meydana getirdiği hacim artımı üzerine yoğunlaşmaktadır (ERASLAN, 1963;
FIRAT, 1973; ELER, 1978).
2
Bugün ağaç servetinin tahmin edilebilmesi amacıyla pek çok yöntem geliştirilmiştir.
Bu yöntemlerin her biri, güven düzeylerindeki farklılıklara rağmen istenilen bilgileri
sağlamak amacıyla kullanılabilir (LOETSCH-ZÖHRER-HALLER, 1973). Ancak,
kullanılacak bilgilerin istenen güven derecesinde olması ve bunların mümkün olan en az
masrafla sağlanması, kullanılacak yöntemin seçiminde en önemli husustur (KĠSH, 1967).
Yine diğer bir görüşte; amacı sağlayabilmek koşuluyla en az giderle, yeter doğruluktaki
envanterin, en uygun ve ekonomik olduğu belirtilmektedir (ELER, 1992).
Ülkemizde 1973 ve 1991 yılında çıkarılan ve halen uygulanmakta olan Amenajman
yönetmelikleri gereğince, orman envanteri çalışmaları, meşcere tipi sınırları dikkate
alınmadan, plan ünitesinin tümünde, kapalılığı %11 ve üzerindeki ormanlara, aynı aralık ve
mesafe (300 x 300 m) ile sistematik olarak dağıtılan deneme alanlarında tam ölçü yapmak
suretiyle sürdürülmekte ve elde edilen veriler orman amenajman planlarının hazırlanmasına
temel olmaktadır (ANONĠM,1991).
Bu çalışma ile; orman envanteri çalışmaları ile meşcere tiplerine göre elde edilen
verilere dayanılarak oluşturulan “Meşcere tiplerinin ağaç serveti envanterine ait hata ve
istatistiki değerler tablosu” olarak bilinen, Amenajman planlarında 18 nolu tablo verileri
incelenerek, envanter sonuçlarının ormancılık biyometrisi ve ormancılık açısından
irdelenmesine çalışılacaktır.
İSTATİSTİKİ DEĞERLER TABLOLARININ İNCELENMESİ, İSTATİSTİK
VE ORMANCILIK AÇISINDAN YORUMLANMASI
Bugün ülkemizde orman envanteri denilince, amenajman planı düzenlemek
amacıyla, işletme şefliği bazında olan plan ünitesinin envanteri akla gelmektedir. Bu amaçla,
yersel ölçmeye dayalı meşcere ölçü yöntemleri ile ortalama ölçeği 1/15000 olan hava
fotoğrafları veri kaynağı olarak kullanılmaktadır. Verilerin toplanmasında “iki aşamalı
örnekleme” adı verilen “ Kombine Envanter Metodu” ndan yaralanılmaktadır. Önce
interpretasyon teknikleri kullanılarak “meşcere tipleri taslak haritası” elde edilmektedir.
Taslak meşcere haritaları 1/25000 ölçekli paftalar biçiminde düzenlenmekte ve bunlarla
arazide gerekli kontroller (istikşaf) yapılamaktadır. Sözü edilen işlemlerin yapılmasına ilişkin
ayrıntılar “Orman Amenajman Planlarının Düzenlenmesi ve Yenilenmesi ve Ġzlenmesine Dair
Yönetmelik” de açıklanmaktadır (ANONĠM, 1991). Örnekleme yöntemi ise, kapalılığı %11
ve üzerindeki orman alanlarına, belirli aralık-mesafe (300 m x 300 m) ile sistematik olarak
dağıtılan ve büyüklüğü meşcere kapalılığına göre değişen (400, 600, 800 m2 ), dairesel örnek
alanlarda sürdürülen envanter çalışmaları ile toplanan verilerle yapılmaktadır. Örnek
alanlarda, sekiz santimetre ve daha kalın tüm ağaçların çapları, bazı ağaçların yaş, boy, kabuk
kalınlığı ve çap artımları ölçülmekte, ayrıca ağaç türü, silvikültürel durum ve kalite sınıfları
tespit edilerek bu bilgiler, envanter karnelerine işlenmektedir. Bu şekilde elde edilen veriler
yardımıyla her bir örnek alanın hektardaki ağaç sayısı, hacim ve hacim artımı ile silvikültürel
eta hesaplanmakta, aynı meşcere tipine giren örnek alanlar bir arada değerlendirilerek, tipin
istenen parametreleri, ortalama değerler halinde elde edilmektedir. Açıklanan bu klasik
planlama sistemi ile ülkemizdeki doğal ormanlarının % 99’u planlanmaktadır (ASAN, 2000).
Amanejman planlarında yer alan 18 nolu tabloda; meşcere tipine göre örnek alan
sayısı ile hektardaki hacim değerlerine ilişkin minimum, maksimum, aritmetik ortalama gibi
merkezi eğilim ölçüleri ile varyans, standart sapma, değişim aralığı, değişkenlik katsayısı,
standart hata ve hata yüzdesi gibi dağılım ölçüleri verilmektedir. Bu istatistiksel değerler
yardımıyla her bir meşcere tipine ilişkin hektardaki hacim değeri belirli bir güven düzeyi ile
tahmin edilebilmektedir. Ayrıca, toplum ortalamasının tahminine ilişkin hata miktarı
3
belirlenebilmektedir. Ancak, amenajman planlarında, 18 nolu tablodaki bilgilere ilişkin her
hangi bir yorum yapılmadığı gibi ne amaçla planda yer aldığı da belirtilmemektedir.
Diğer taraftan Orman Amenajman Planlarının Düzenlenmesi, Uygulanması,
Denetlenmesi ve Yenilenmesi Hakkındaki Yönetmelikte de sadece “her meşcere tipi için
standart hata ve temsil hatası da hesaplanıp, plana konur” ifadesinden başka herhangi bir
açıklayıcı bilgi ya da hüküm bulunmamaktadır (ANONĠM, 1991).
Bu çalışmada, Mersin, Adana, Antalya, Muğla, Trabzon, Giresun, Bolu, Ġzmir,
Ankara, Kastamonu, Artin ve Amasya Bölge Müdürlüğündeki değişik planlama birimlerinin
ağaç serveti envanterine ilişkin istatistiki değerler tabloları örnek olarak seçilmiştir. Ancak,
oldukça fazla yer tutmaları nedeniyle, Tablo 1’de bu tablolardan rasgele seçilen bazı meşcere
tiplerine ilşkin bilgiler verilmiştir.
Tablo 1’den de görülebileceği gibi, deneme alanı sayısı arttıkça, hacim değerlerine
ilişkin değişkenlik katsayısı ve hata yüzdesi değerleri genellikle azalmaktadır. Bu istatistiksel
bakımdan beklenen sonuçtur. Ülkemizde envanter çalışmalarında ortalama %10 hata payı ile
çalışmalarının yürütülmesi öngörülmektedir (ÖZER-UĞURLU, 1976). Değişik bölge
müdürlüklerine ait planlama birimlerinin 18 nolu tablolarından alınan verilerle oluşturulan
tablo 1 incelendiğinde bazı meşcere tiplerine ait örnekleme hata yüzdesi değerlerinin kabul
edilenden çok düşük (Tablo 1’de 5, 8, 9, 10, 16, 17, 18, vb satırlar), bazılarında ise çok
yüksek olduğu görülmektedir (Tablo 1’de 2, 7, 11, 12, 14, 25, vb. satırlar). Küçük hata
yüzdesi değerlerine sahip meşcere tiplerinde, örnek alan sayısı çok fazladır. Raslantısal olarak
kimi durumlarda örnek sayısı çok az olduğu halde (Tablo 1’de 3,4. satırlar) örnekleme hata
yüzdesinin çok az çıkabildiği de görülmektedir. Ancak, ilgili tipin en düşük ve en yüksek
değerlerine bakıldığında, durumun bunların birbirine çok yakın olmasından kaynaklandığı
anlaşılmaktadır. Genel olarak, böyle sonuçların çıkması beklenmez ve yüksek hata yüzdesi
değerleri ile karşılaşılır. Yetersiz örnek alan sayısı, temsil hatasını arttırmaktadır. Bu nedenle,
gereğinden daha az sayıda deneme alanı alındığı için, ilgili meşcere tipi istenilen düzeyde
temsil edilememektedir. Gereğinden fazla örnek alan alınan meşcere tiplerinde de gereksiz
çalışmaların yapılmış olması durumu ile karşılaşılır. Kaldı ki; envanter yönteminin seçiminde,
envanter çalışmalarının ekonomik boyutu en önemli kısıtlardan biridir. Örneğin değişkenlik
katsayısına ve meşcere tipinin alanına göre 25 deneme alanı ile temsil edilebilecek bir toplum
için, bunun iki, üç ya da çok daha fazla katı örnek alan alınmasının, envanter yönünden
mantıklı bir açıklaması olamaz.
4
Tablo 1: Değişik Planlama Birimlerinde Ağaç Serveti Envanterine Ait Ġstatistiki Değerler
Tablolarından Alınmış Bazı Meşcere Tiplerine Ait Veriler
Meşcere
Tipi
Deneme
Alanı Sayısı
Hektarda Varyans
2s
Standart
Sapma
2s
Değişkenlik
Katsayısı
x
s
vc%
Standart
Hata
n
s
xs
100
.
%
x
xst
m
Değişim Aralığı Aritmetik Ortalama
x
Asgari Servet
m3/ha
Azami Servet
m3/ha
1 Lc3 23 222 917 533 28697 169 32 35 6
2 KnGb3 3 69 395 187 32551 180 96,4 104,2 55,7
3 Çsb3 2 115 119 117 8 2,8 2,4 2,0 1.7
4 L(b-d)1 2 85 88 86 5 2,2 3 1,6 2,1
5 Lb3 83 87 520 270 4432 66,5 25 7,4 2,7
6 ÇsGc3 14 3 796 363 56412 237,7 65,4 63,5 17,5
7 Knbc2 10 2.2 811,2 195,8 57656,5 240,1 122,5 75,9 38,7
8 GÇsbc2 94 11,6 535,2 196,9 8189,9 90,4 45,9 9,3 4,7
9 Çkcd2 161 9,3 400,9 154,8 4245,5 65,1 42,0 5,1 3,3
10 Çzd1 288 12,3 364,6 122,7 3106,0 55,7 45,4 3,3 2,7
11 SÇkab 5 1,7 62,9 16,9 680,8 26,0 154,0 11,7 68,8
12 Çzab3 13 2,5 151,0 18,4 1602,6 40,0 217,2 11,1 60,2
13 Çzb3 17 4,2 375,5 110,6 9279,7 96,3 87,0 23,4 21,2
14 Çkab2 5 1,0 115,1 38,2 2139,1 46,2 120,7 20,6 54,0
15 Çkb3 31 0,9 244,3 85,6 3174,6 56,3 65,7 10,1 11,8
16 Çzd1 377 40 451 157 4668,4 68,3 43,4 3,5 2,2
17 Çzd2 214 9,9 671,1 189,6 6707,6 81,9 43,1 5,6 2,9
18 Çzc3 176 19,7 207,7 83,0 1533,2 39,1 47,1 2,9 3,5
19 Lc3 23 222 917 533 28697 169 32 35 6
20 LGbc2 15 11 363 153 9767 98,6 64,5 25,5 16,6
21 KnDyb2 12 5 505 115 27904 167 145,5 48,2 42,0
22 Lbc3 92 20 433 253 9779 98,8 39 10,3 4,1
23 Arcd1 67 1,0 329,3 58,3 3181,7 56,4 96,6 6,8 11,8
24 Çzd1 98 0,7 266,0 83,8 2438,3 49,3 58,8 4,9 5,9
25 Arc1 9 3,3 164,0 39,3 2311,9 48,0 122.0 16,0 40,6
26 Mcd1 97 48,1 391,9 157,2 3779,9 61,4 39,1 6,2 3,9
27 Çzbc3 38 6,4 313,0 110,6 3631,9 60,2 54,4 9,7 8,8
28 Çzc3 145 7,7 344,2 126,9 3423,3 58,5 46,0 4,8 3,8
29 Çzd2 11 69,3 306,9 164,3 4876,0 69,8 42,5 21,1 12,8
30 Çzc3 10 80,2 294,3 170,2 3611,7 60,1 35,3 19,0 11,2
31 Çzc3 58 13,1 296,8 147,3 5171,2 71,9 48,8 9,4 6,4
32 Çzd1 83 22,7 285,1 136,4 4729,8 68,7 50,3 7,5 5,5
33 Kncd1 10 46,1 150,0 83,8 1273,8 35,6 42,5 11,3 13,5
34 Knb3 14 36,1 165,1 97,0 1546,2 39,3 40,5 10,5 10,8
35 Çkd2 47 104 574 273 11504 107,2 39 15,6 5,7
36 Çkd3 20 96 574 321 23758 154,1 48 34,5 10,7
37 Sd1 5 63,7 319,8 146,3 12048,1 109,7 74,9 49,1 33,5
38 Scd2 20 71,7 413,6 162,5 5721,3 75,6 46,5 16,9 10,4
39 Sc3 20 86,8 387,1 172,5 6651,4 81,5 47,2 18,2 10,5
40 Sd2 26 99,3 423,2 218,2 6390,6 79,9 36,6 15,6 7,2
41 Mb1 8 9,7 55,3 21,4 308,8 17,5 81,8 6,2 28,9
42 Mb2 8 11,9 64,5 31,4 434,2 20,8 66,2 7,3 23,4
43 Çzd1 135 22,4 205,5 100,2 1223,1 34,9 34,8 3,0 3,0
44 Çzcd2 83 22,0 231,7 135,7 2043,0 45,2 33,2 4,9 3,6
45 Çkabc3 3 11,2 43,9 22,7 339,4 18,4 81,1 10,6 46,8
46 Çkd1 4 47 256 143 7673 87,5 61,2 43,7 30,6
47 GÇsbc2 94 11,6 535,2 196,9 8189,9 90,4 45,9 9,3 4,7
48 GÇsB3 49 195,2 513,2 372,7 6669,3 81,6 21,9 11,6 3,1
49 Çkc1 4 32 105 65 1304 36,1 555 18,1 2,7
50 Sğbc2 3 10,4 66,0 30,8 936,6 30,6 99,1 17,6 57,2
51 Çsb3 20 15 365 184 9494 97,4 53 21,7 11,8
52 Lçsb2 4 49 165 107 2413 49,1 46 24,5 23,0
53 Çkc2 8 69,1 372,2 177,4 14031,8 118,5 66,8 41,9 23,6
54 Çkd2 34 35 408 194 7006 83,7 431 14,5 0,8
55 Çzd1 3 120,5 132,7 127,1 77,3 8,8 6,9 5,1 3,9
56 Çkd1 3 71 196 113 5126 71,6 633 41,3 3,6
57 Çzab2 24 0,6 125,0 20,9 840,6 28,9 138,1 5,9 28,2
58 Çzc2 156 10,4 208,1 79,4 1279,7 35,8 45,1 2,9 3,6
59 Çzcd2 143 15,9 296,4 127,7 2789,3 52,8 41,4 4,4 3,5
60 Çzbc1 42 0,3 143,3 32,1 883,4 29,7 92,5 4,6 14,3
5
Bu tabloda ve incelenen bir çok istatistiki değerler tablosunda değişik meşcere
tiplerine ait hacim değerleri arasında belirgin bir farklılık bulunmadığı görülmektedir. Hacim
ve hacim artımı yönünden benzer olan bu tipler, eğer; ürün değeri, idare süresi ve gereksinim
gösterdiği silvikültürel işlem bakımından da benzerlik gösteriyorsa, farklı tiplermiş gibi
alınmayıp, birleştirilebilme imkanları aranmalıdır (Eler, 1978). Ancak, yalnız hacim ve hacim
artımına bakılarak bu tiplerin aynı ya da farklı tipler olduklarından söz edilemez. Özellikle b3
meşcere tipi ile c1 ve c2; c3 meşcere tipi ile de d1, d2 tiplerinin hacim değerleri bakımından
kesişmesinin doğal olduğu düşünülmektedir. Çünkü b3 ve c3 meşcere tiplerinde ağaçların
göğüs çapları daha ince olmasına karşın, hektardaki ağaç sayısı fazladır. Diğerlerinde ise,
bunun tersi bir durum söz konusudur. (Talo 1’de 27-28, 29-30, 31-32, 33-34, 35-36, 37-38,
39-40, 41-42, 43-44. satırlar).
Dikkati çeken diğer önemli bir konu da; meşcere tiplerinin en küçük (minimum) ve
en büyük (maksimum) servetleri arasındaki değişim aralığının çok büyük olmasıdır. Bunun
başlıca nedenleri;
Meşcere tipi sınırlarının hatalı olması sonucu, farklı bir meşcere tipinden
örnekleme yapılması;
Meşcere tipleri haritasında ayrılmayan, çok küçük başka bir tip, lokal açıklık
ya da lokal sıklıklara (meşcereyi temsil etmeyen alanlara) deneme alanının düşmüş olması;
Örnek alan yerinin arazide hatalı olarak belirlenmesi, biçiminde sıralanabilir.
Uygulanan örnekleme yöntemine göre, deneme alanı hangi noktaya rastlamış ise
istatistiksel bakımdan o noktada ölçüm yapılması gerekir. Ancak, raslantı sonucu deneme
alanları meşcereyi temsil etmeyen alanlara rastlayabilir. Örneğin bu alanlar meşcere içi
boşluklar veya bu boşlukların kenarları olabilir. Böyle alanlarda ölçüm yapılması durumunda,
örnek alan değerleri meşcere özelliklerini yansıtmayacaktır. Örnek alan merkezinin subjektif
olarak ağaçlık alana kaydırılması durumunda ise, meşcerenin toplam hacmi olduğundan fazla
hesaplanmış olacaktır. Özellikle bu gibi aşırı özelliklere sahip yerlere deneme alanlarının
düşmesi durumunda bu noktalarda ölçüm yapılmamalı, ancak, alanın tahmini büyüklüğü
belirlenerek, not edilmelidir. Meşcere tipinin toplam alanından, bu özellikteki alanların
toplamı çıkarıldıktan sonra, meşcere tipinin hektardaki hacim ve hacim artımı değerleri
hesaplanmalıdır. Böylece meşcere hacmine ilişkin değişim aralığı küçülecek ve daha
güvenilir bir hacim tahmini elde edilmiş olacaktır. Halen uygulanamakta olan yönteme göre,
bir deneme alanının 9 hektarı temsil ettiği düşünülürse, bu gibi küçük alanlardaki aşırı
değerlerin meşcere hacminin güven aralığını ne kadar olumsuz etkilediği, daha açık ortaya
çıkmaktadır ( bkz Tablo1 de 1, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, vb. satırlar).
Meşcere tiplerine göre örnekleme yapılmaması; plan ünitesinin tüm alanına
sistematik olarak belirli aralıklarla deneme alanlarının dağıtılması yanlıştır. Bu biçimde bir
dağıtımın yararı, alanın tamamının olabildiğince gezilmekte ve görülmekte olması, bonitet ve
yaş sınıfları haritalarının yapılmasının kolaylaştırılması, olarak öne sürülmektedir. Bonitet
haritası bir kez yapılmaktadır. Kısa periyotlar için bonitet değişmez. Yaş sınıfları haritasının
da her plan için yeniden envanterine ihtiyacı yoktur. Sınıflar birer artırılarak, harita
düzenlenebilir.
Örnekte aranan ilk özellik, ait olduğu topluluğu temsil edebilmesidir. Örneklemede,
toplumdan alınan örneklerden elde dilen bilgilerden yararlanılarak, toplum hakkında karar
verilmesi durumu söz konusu olduğundan, burada bir tahmin yapılmaktadır. Örneklemenin en
önemli noktasıda burada yatmaktadır. Toplum hakkında gerçeğe yakın tahmin yapılabilmesi,
örneklerin toplumu temsil edebilmeleri ile doğru orantılıdır (ELER, 2002). Modern envanter
6
yönteminde toplumdan alınması gereken örnek sayısı belirlenebildiğinden, bu sayıda örneğin
ait olduğu toplumdan alınması şarttır.
Uygulamada, tüm orman alanına sistematik olarak 300 metre aralık mesafe ile atılan
deneme alanlarında ölçüm ve gözlem işleri sürdürülmektedir. Bu nedenle, meşcere tipleri için
alınması gerekli örnek alanı sayısı başlangıçta belirlenmeyip, meşcere tiplerinin alanlarının
büyüklüğü ve aralık mesafeye göre, tiplere kaç tane deneme alanının düştüğü daha sonra
kendiliğilinden ortaya çıkmaktadır. Bu deneme alanlarına ait veriler kullanılarak her tipin
hektardaki hacim değerlerine ilişkin değişim aralığı, değişkenlik katsayısı ve hata yüzdesi
değerleri hesaplanmaktadır. Bu nedenle de meşcere tipleri için elde edilen değerler aşırı
özelliklere ( bazı tiplere gereğinden çok, bazılarına ise gereğinden az deneme alanı düşmesi
vb.) sahip olabilmektedir. Benzer sonuçlar birçok planlama biriminin istatistiki değerler
tablosunda da (18 nolu tablo) görülmektedir.
Özer ve Uğurlu (1976); entansif orman envanterinde, sistematik örnekleme
yönteminin uygulanması durumunda, önceden saptanan ve arzu edilen bir sağlık derecesi ile
çalışabilmek için, uygun örnek alan büyüklükleri ve örnekleme yoğunluğunun bilinmesinin
gerekliliğini belirtmektedirler.
Meşcere tiplerinin alanları belirlendikten sonra, değişik yerlerdeki küçük alanlara
sahip aynı meşcere tiplerinin alanları birleştirilmeli ve gerekli örnek alan sayısı bu değere
bağlı olarak hesaplandıktan sonra, deneme alanları belirlenecek aralık ve mesafeye göre bu
alanlara dağıtılmalıdır.
Modern örnekleme metotlarında gerekli deneme alanı sayısı, başlangıçta
hesaplanabilmektedir. Meşcere tipinin alanı, örnek alanın büyüklüğü ve değişkenlik
katsayıları biliniyor ise, belirli bir güven düzeyi ve hata yüzdesi için gerekli örnek alan sayısı;
2
2
...
..
22
2
v
v
ctbmA
ctAn (ERASLAN, 1982) formülü ile hesaplanabilir..
Burada; cv= Değişkenlik katsayısı; t= Güven derecesi; m= Örnekleme hata yüzdesi;
A: Meşcere tipinin alanı; b: Örnek alanın büyüklüğü’dür.
SONUÇ ve ÖNERİLER
Plan ünitesinin envanteri yapılırken, ana amaç göz önünde tutularak,
gerektiğince ve yeterince bir envanter çalışması yapılmalıdır.
Gereğinden az örnekle çalışılması, belirli bir doğruluk düzeyi sağlayamayacağı
için kabul edilemez. Gereğinden fazla örnek alınması ise, istenen doğruluk düzeyi
sağlandıktan sonra yapılan çalışmalar gereksiz olacağı için, envanter maliyetinin artmasına
neden olacaktır.
Türkiye’de şu ana kadar yapılan envanter çalışmaları ile meşcere tipleri için elde
edilen veriler, bundan sonra yapılacak envanter çalışmaları için ön bilgi olarak kullanılmalı ya
da bunlarda görülen noksanlık ve hataların tekrarlanması önlenmelidir.
Aynı meşcere tipinden ölçülen çok sayıdaki örnek alanlardan aşırı özelliklere
sahip olanlar ( lokal boşluklara ve sıklıklara düşenler) ihmal edildikten sonra meşcre tipleri
için dağılım ölçülerinin hesaplanması, meşcere hacmine ilişkin güven aralığını küçültecek ve
daha güvenilir bir hacim tahmini yapılmış olacaktır.
Farklı yöreler ve farklı ağaç türleri için, bunların değişik meşcere tiplerinin
değişkenlik katsayılarının belirlenmesine çalışılmalıdır. Böylece, her meşcere tipi için
alınması gereken örnek alan sayısı başlangıçta belirlenebilecek ve envanter çalışmalarında
gereksiz harcamalardan tasarruf edilebilecektir.
7
Farklı ekonomik değere sahip meşcerelerin hacim tahminlerinde, farklı güven
düzeyleri (t) ve örnekleme hata yüzdeleri (%m) ile çalışması yararlı olacaktır. Ekonomik
değeri yüksek meşcerelerdeki örnekleme oranının, ekonomik değeri daha düşük meşcerelere
göre daha yüksek olması gerekmektedir. Uygulamada tüm meşcereler için aynı güven düzeyi
ve örnekleme hata yüzdesi ile çalışmanın, bu açıdan yanlış olduğu düşünülmektedir.
Özellikle entansif bir orman envanteri yapmak amacıyla, sistematik örnekleme
yönteminin uygulanması durumunda; çeşitli meşcere tiplerine göre örnek alan büyüklüğü ile
aralık ve mesafenin saptanması, envanter çalışmasının istenen sağlık derecesinde, hızlı ve
ekonomik olarak yapılabilmesi bakımından gereklidir (ÖZER-UĞURLU, 1975).
Sonuç olarak; istenen doğruluk düzeyini sağlamak koşulu ile, olabildiğince küçük
örnekle çalışmak, en uygun olanıdır. Örnek sayısının arttırılması karşılaşılan tüm sorunların
çözümünde yeterli olmaz. (ELER, 2002).
KAYNAKLAR
1- ANONĠM 1991: Orman Amenajman Planlarının Düzenlenmesi, Uygulanması
Denetlenmesi ve Yenilenmesi Hakında Yönetmelik., T.C. Tarım Orman ve
Köy Ġşleri Bakanlığı, Orman genel Müdürlüğü, Orman Ġdaresi ve Planlama
Dairesi Başkanlığı, Ankara.
2- ASAN, Ü., 2000: Ulusal Orman Envanteri Kavramı ve Türkiye’deki Durum., T.C.
Orman Bakanlığı, Teknik Bülten, Yıl:1, Sayı:2, Aralık 2000.
3- ELER, Ü. 1978: Ağaç Serveti Envanterinin Yapılması Amacıyla Meşcere Tipi
Ayırımı Üzerine Araştırmalar, Ġ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri A, Sayı:
28, s. 293-324.
4- ELER, Ü. 1992: Ülkemizde Orman Amenajman Planlarının Düzenlenmesinde
Yapılan Envanter Çalışmalarının Kritiği, Ormancılığımızda Orman
Amenajmanının Dünü, Bugünü ve Geleceğine Ġlişkin Genel Görüşme –
Bildiriler-, s.235-244, Ankara
5- ELER, Ü. 1999: Fonksiyonel Envanter, Orman Amenajman Teknik Toplantısı, 4-
7 Mayıs, 14 s. Bolu, Türkiye
6- ELER, Ü. 2002: Ormancılık Biyometrisi, S.D.Ü., Yayın No:21, Isparta.
7- ERASLAN, Ġ. 1963: Türkiye’de Orman Envanteri’nin Geçmişi ve Bugünkü
Durumu, Ġ.Ü. Orman Fak., Dergisi, Seri: B, Cilt: XIII, Sayı: 2, s. 17-46,
Ġstanbul, Türkiye.
8- ERASLAN, Ġ., 1982: Orman Amenajmanı., Ġ.Ü. Orman Fakültesi, Yayın No:318.
9- FIRAT, F 1973: Dendrometri, Ġ.Ü Orman Fakültesi Yayınları, Ġ.Ü Yayın No:1800,
O.F. Yayın No:193, 359 s.
10- ÖZER, E.-UĞURLU, S. 1976: Ormancılıkta Ağaç Servetinin Ġstenilen
Doğrulukta Elde Edilmesinde Uygun Örnek Alan Büyüklüğü ve Sıklığının
Saptanması, Ormancılık Araştırma Enstitüsü Yayınları, Teknik Bülten
Serisi No: 84, 48s., Ankara.
11- LOETSCH, F-ZÖHRER, F-HALLER, K. E., 1973: Forest Inventory., Volume 2,
BLV VERLAGSGESELLSCHAFT MÜNCHEN BERN WIEN., p.413-
415.
12- KĠSH, L. 1967: Survey Sampling, John-Wiley, New-York.
FRĠS PROJESĠNDE MODEL KURMA
Rüstem KIRIġ
Orman Yüksek Mühendisi
OGM Etüt Planlama ġube Müdürlüğü
ANKARA
ÖZET
Bu bildiride modelin tanımı, bir modelin kurulma aşamaları ve modelin çeşitleri tanımlanmıştır.
Ormancılıkta kullanılan büyüme modelleri irdelenmiş, FRİS ( Türkiye’de Orman Amenajman Planlama ve Kaynak
Bilgi Sistemlerinin Geliştirilmesi) Projesinde model kurma, kullanılan model listeleri, kurulan modele ilişkin
değişkenler belirtilerek daha sonra kurulan bu modellere ilişkin hesaplamaların yapılması anlatılmıştır.
Anahtar Kelimeler: FRİS, Orman, Model
ABSTRACT
In this paper called “Establish Model in the FRIS Project, the designation phases and
varietes of a project are briefly explained and the project is defined. The growth models used in
forestry are discussed. In the FRIS (Forest Resources Information System) project, model
designation, used model lists, the variables related to designated model are determined and then
the calculation related to these designated models are explained.
Key words : FRIS, Forest, Model
1.GĠRĠġ
Karmaşık işlemleri içeren ormancılık sorunlarının çözümü ve dile getirilmesinde, analitik
yöntemlerin dışında, çok aşamalı sorun çözme tekniklerine gerek vardır. Yöneylem Araştırması
adı altında ormancılığa giren bu yöntemlere ilişkin uygulamalar, 1960 yılı öncelerine kadar
uzanmaktadır (KİSHİN 1958 Atfen SUN 1977). Başlangıçta uygulamalar basit, büyük ölçüde
sadeleştirilmiş sonuçları içeren yayınlar ve özellikle doğrusal programlamayı tanıtıcı nitelikte
olmuştur (KALIPSIZ 1967). Daha sonraları, bilgisayar sistemlerin gelişmesine bağlı olarak
aşamalı sorunların çözümüne geçilmiştir.
Matematik bir karar modeline dayalı işleyen yöneylem araştırması yöntemlerinin
ormancılıktaki uygulamaları, özellikle 1970 yılından bu yana yoğunluk kazanmıştır. Sistem
kuramı içinde ele alınan biyolojik varlıkların gelişmelerinin güvenilir düzeyde belirlenmesi
imkansız gibi görünürse de, son zamanlarda bu konulara ilişkin yapılan bilgisayar uygulamaları,
nesneye boyut veren gerçek verilere yakın değerler üretebilmektedir (SUN 1977).
Yöneylem araştırmalarının metodolojisi; problemin formüle edilmesi, modelin kurulması,
modelin denenmesi, modelden çözüm elde edilmesi, çözümün denenmesi ve kontrolü ve
2
çözümün uygulanması safhaları halinde yürütülmektedir. Bu suretle; problemin dahil olduğu
sistem ve faktörleri mümkün mertebe aslına sadık bir şekilde sadeleştirip ölçülebilir hale
getirilmekte ve mümkünse rakamlarla tanımlanmakta; problemin temsilcisi olarak kurulan bir
model üzerinde çeşitli çözüm yolları aranarak, bunlardan gayeye en uygun ve müessir görüneni
seçilip, kontrol ve deneme sonunda uygulamaya geçilmektedir (KALIPSIZ 1967).
Gerek problem ve dahil olduğu sistem, gerekse bu sistemin çevresi umumiyetle birbirine
karşılıklı tesir eden, çapraşık ve değişken, sonsuz sayıdaki faktörlerin meydana getirdiği
kompleks bir olaydır. İnsan zekası ve ilmi metot bu kompleks olayları bütün değişkenleri ile
kavramağa ve çözmeğe bugün için muktedir olmadığından, olayın maksat ve mahiyeti
kaybolmaksızın mümkün mertebe sadeleştirilmesine, bir model haline getirilmesine ihtiyaç
vardır. Örneğin, bir arazi üzerindeki problemin incelenmesi için arazinin kroki veya harita haline
getirilmesi.Burada haritanın şekli, mikyası ve üzerinde gösterilen bilgilerin, problemin
mahiyetine ve önemine göre değişik olacağı bilinmektedir. Keza, bir uçağın üzerinde araştırılacak
bir problem için de, problemin mahiyetine göre, bazen bir tabaka kağıttan katlanarak bir uçak
modeli maksadı karşılayabileceği halde, bir rüzgar tünelinde yapılacak bir uçuş denemesi için,
bütün cihazlara sahip bir minyatür uçak modeline ihtiyaç olacaktır (KALIPSIZ 1967).
Ormancılık gibi komplike bir sistem için problemleri çözmeye yönelik yöneylem
araştırma tekniklerinden faydalanılarak ferdi çalışmalar yapılmasına rağmen uygulamaya
aktarılamamıştır. Bu sebeble Orman Genel Müdürlüğü ile Finlandiya Stora Enso Forest
Consulting Oy Ltd firması ile ortaklaşa yürütülen FRİS (Türkiye’de Orman Amenajman
Planlama ve Kaynak Bilgi Sistemlerinin Geliştirilmesi) projesi kapsamında bugüne kadar yapılan
amenajman planlarında yer almayan modelleme ve simulasyon yapılmaya başlanmıştır.
2. MODELĠN TANIMI VE ÇEġĠTLERĠ
2.1. Modelin Tanımı
Modeli, Bir sistemin değişen şartlar altındaki davranışlarını incelemek, kontrol etmek ve
geleceği hakkında tahminlerde bulunmak amacı ile elemanları arasındaki bağıntıları kelimeler
veya matematik terimlerle belirleyen ifadeler topluluğudur (KOBU 1977 ; TULUNAY 1980
atfen ERKAN 1996). KARA (1979) ise, incelenen ve kontrol altına alınması için çalışılan bir
sistemin temsili, bir sistem ya da alt sistemin davranış göstergesidir. Model, gerçeğin gösterimi,
gerçek durumun bir özeti ya da gerçek yaşamın bir takım varsayımlarla basitleştirilmiş biçimidir
(ACKOFF1968 atfen KÖSE;YAVUZ;GÜL 2000).
Model, karar konusu olan sistemin sadeleştirilmiş bir temsilcisi olup, uyuşum (örneğin,
bir köprü veya atom modeli), benzeşim (mesela elektrik akımının su akışıyla temsili) ya da
sembolik (özel hali: matematik modeller) modelleri halinde tertiplenmektedir (KALIPSIZ 1967).
ASAN (1983) göre model, bir obje ya da sistemin küçültülmüş şeklidir ki, bu, araştırılan
nesnenin özelliğine göre resim ya da şema olabileceği gibi, doğrusal veya eğrisel çok değişkenli
matematiksel bir fonksiyon veya grafik de olabilir.
En iyi model, temsil ettiği sistemin tüm öğelerini içinde bulunduran bir modeldir.Ancak
başarılı bir model, gerçekçilik ve sadelik gibi birbiri ile çelişen iki isteğin en iyi şekilde
dengelenmesi ile elde edilir (GÜNEL 1978). Kurulan model, sistemi oluşturan öğeler arasındaki
3
ilişkilerin ayrı ayrı incelenebilmesine imkan vermelidir. Her bir öğenin tanımlanan aralık
içindeki değişmeleri, bu öğelerin doğada bilinen trendlerine uygun olmalı ve sistemi oluşturan
öğelerin model içindeki karşılıklı ilişkileri, gerçekteki ilişkileri ile uyum halinde bulunmalıdır
(ASAN 1983).
Modeller kurulurken sistemin tamamı yerine, içindeki en önemli öğeler esas
alınabilmektedir. Hangi öğelerin önemli olduğunu problemin amacı belli etmektedir. Kimi
modellerde gerçek öğeler yerine türetilmiş öğeler de kullanılmaktadır (ASAN 1983).
Gerçek sistemler üzerinde sorunları inceleyerek ortaya koymak ve çözmek çoğu kez
imkansızdır. İmkanlı olduğu durumlarda ise fazla zaman ve para gerektirmektedir. Bu sebeple
sorun çözümünde sistem özelliklerini taşıyan bir model geliştirilir. Model üzerinde, değişimlere
karşı sistemin davranışları izlenir. Değişik koşullarda sistemin göstereceği davranışlar yorumlanır
ve açıklanır. Sorun çözümünde model kurulması, bilimsel yöntemin en önemli aşamalarından
birini oluşturur (KARA 1979). Bir model kurmanın aşamaları kısaca Şekil 1’de gösterildi (ESEN
1985).
ġEKĠL 1: Model Kurma Aşamaları.
2.2. Modelin ÇeĢitleri
Bir sistemin modeli gibi bir nesnenin de modeli kurulabilir. Ancak burada çalışmamızla
doğrudan ilişkili olması bakımından sistem modeli ve sistem simülasyonu üzerinde durulmuştur.
GORDON’a atfen ERKAN (1996) sistem için kurulabilecek model çeşitlerini aşağıdaki şekilde
sınıflandırmıştır (Şekil 2).
Gerçeklerin
Gözlenmesi
Modelin
Formüle
Edilmesi
Modelin
Testi
Modelin
Gözden
Geçirilmesi
Modelin
Uygulanması
4
ġEKĠL 2: Modellerin Sınıflanması .
Bu sınıflamadan görüleceği gibi sistem simülasyonu için matematik, dinamik ve nümerik
modellerden faydalanılmaktadır. Çünkü sistem simülasyonunda sistemdeki ilişkiler matematik
olarak ifade edilmekte ve bu ilişkiler zamana bağlı olarak bir değişim, dinamizm göstermektedir.
Çok geniş kullanım alanı olan modelleri çeşitli özelliklerine göre sınıflamak da
mümkündür. Aşağıda modeller altı ayrı özelliğe göre sınıflandırılmıştır. Bu sınıflamanın amacı
günümüzde çeşitli amaçlarla kullanılan modeller hakkında özet bilgi vermektir (ESEN 1985).
2.2.1. Fonksiyonlarına Göre Modeller
Bu bölümde fonksiyonlarına göre modelleri üç başlık altında incelemek mümkündür.
2.2.1.1. Tanımlı (Descriptive) Modeller
Bu tip modeller gerçek durumu tanımlamaya yönelik olup hiçbir tahmin, yorum ve tavsiye
söz konusu değildir.
Organizasyon şemaları, fabrika Layout diyagramları, bilanço ve kar/zarar tablosu bu tip
modellere örnek verilebilir.
2.2.1.2. Öngörülü (Predictive) Modeller
Öngörülü modeller, gerçekleşmesi muhtemel olaydan sonra hangi olayın gerçekleşmesi
gerekeceğini belirlemeye yöneliktir. Bu tip modellerde “.... ise, ne” sorusunu cevaplandırmak
amacıyla bağımlı ve bağımsız değişkenler birbiriyle ilişkilendirilmiştir. Örneğin başabaş noktası
modelinde (BBN=SM/(1 dm) sabit ve değişir maliyetler belirlenebilirse başabaş noktasının ne
olacağı belirlenebilir. Yine gelecekteki gelir ve harcamaları dengelemeye çalışan bir bütçe de bu
tip modellere örnektir.
MODELLER
FİZİKİ MATEMATİK
STATİK DİNAMİK STATİK DİNAMİK
NÜMERİK ANALİTİK NÜMERİK
SİSTEM
SİMÜLASYONU
5
2.2.1.3. Kurallı (Normative) Modeller
Bu tip modeller karşılaşılan soruna ilişkin en iyi cevabı bulan modellerdir. Bunlar en iyi
hareket tarzi konusunda öneriler getirirler. Örneğin satışları arttırma konusuna bir çare olarak,
reklam bütçesi modeli veya ekonomik üretim miktarı modeli bu tip modellere örnek verilebilir.
2.2.2. Yapılarına Göre Modeller
Yapılarına göre modeller üç gruba ayrılır.
2.2.2.1. UyuĢum (Ġconic) Modelleri
Bu tip modeller temsil ettikleri durumun bazı fiziksel özelliklerini ihtiva ederler. Bu tip
modellere örnek olarak, fabrika Layout’una ilişkin olarak yapılmış üç boyutlu maket,bir ev planı,
bir araba modelinin prototipi verilebilir.
2.2.2.2. BenzeĢim (Analog) Modelleri
Modeli kurulacak sistem veya süreçle bir paralellik kuracak şekilde gerçek duruma ilişkin
bileşenlerin yerine geçebilecek (onların fonksiyonlarını ifa edecek) elemanlar desteğinde kurulan
modellerdir. Örneğin borulardan oluşan bir su şebekesinde suyun akışı, elektrik telleriyle
oluşturulan bir şebekedeki elektrik akımıyla temsil edilebilir. Bu şekilde oluşturulan model bir
analog modeldir.
2.2.2.3. Sembolik (Symbolic) veya Matematik Modeller
Bu tip modeller gerçek sistem veya süreci çeşitli sembollerle tanımlayan modellerdir. Bu
tip modeller, model yapımı aşamasında en yüksek düzeyde soyutlama yapmaya imkan verirler.
Yöneylem araştırması, yönetim bilimi vbg., kurulan modellerin analizi ve çözümü gereken bilim
dallarında en çok faydalanılan model türüdür. Bu tür modellerin en büyük
faydalarından biri de, boyut konusunda ( Şematik, benzeşim ve uyuşum modellerinde olduğu
gibi iki veya üç boyutlu ) büyük esneklik getirmiş olmasıdır. Matematik modeller diğer modellere
oranla daha çok işleme tabi tutulma, analiz edilme imkanı sağlar.Bu modellere örnek olarak
Kar=Gelir – Maliyet denklemi verilebilir. Buradaki “Gelir” kelimesi gerçek gelir miktarını,
“Maliyet” kelimesi gerçek maliyeti temsil etmek üzere karın, gelirin, maliyetten farkına eşit
olduğu belirtilmektedir.
2.2.3. Temsili ġekillerine Göre Modeller
Temsili şekillerine göre modeller iki gruba ayrılır.
2.2.3.1. Sözlü (Verbal) Modeller
Bu tip modellerde gerçek durum veya sistem sözle anlatılır. Bu modellerde nesneler,
ilişikler ve süreçler kelimelerle tanımlanır. Bu yöntem ve en eski fakat günümüzde de halen çok
kullanılan yöntemdir. Örneğin <<dünya güneşin etrafında eliptik bir yörüngede dönmektedir>>
ifadesi sözlü bir modeldir.
6
2.2.3.2. ġematik (Schematic) Modeller
Bir resmin, bin sözden daha değerli olduğu kanaatınden hareketle bu tip modellerde gerçek
durum veya süreç resim veya sembollerle temsil edilir.
2.2.4. Zaman Esasına Göre Modeller
Zaman esasına göre modeller iki gruba ayrılır.
2.2.4.1. Statik ( Static ) Modeller
Bu tip modeller zaman boyutuna göre söz konusu olabilecek değişiklikleri dikkate
almayan modellerdir. İşletmelerin bazı temel özelliklerini bu tip modellerle temsil etmek
mümkündür. Örneğin organizasyon şemaları, zamana göre değişimleri içermeyen miktar,
maliyet, kalite, yetki ve sorumlulukları içeren tüm modeller bu tip modellere örnek verilebilir.
2.2.4.2. Dinamik ( Dynamic ) Modeller
Dinamik modellerin temel özelliği, belirli bir zaman boyutunda değişim gösterme
yeteneğine sahip olmasıdır. Bu tip modeller, olayların vuku bulduğu bir ortamda değişikliklerin
gerçek yapısını ortaya koymaya yöneliktir. Dinamik modellerin temel ayırıcı özelliği kendi
kendini düzenleyici bir dönüştürme sürecine sahip oluşudur. Dinamik modellerde girdi,
dönüştürme süreci sonunda herhangi bir şekilde değişikliğe uğrayarak bir çıktıya dönüşmektedir.
Bu tip modellere dinamik denmesinin en büyük nedeni, kendi performanslarının kendileri
tarafından ölçülmelerine ilişkin bir ölçü bulmaya yönelik olmasıdır.
2.2.5. Model Kurmada Edinilen Bilgi Miktarına Göre Modeller
Model Kurmada Edinilen Bilgi Miktarına göre modeller üç gruba ayrılır.
2.2.5.1. Belirlilik Halinde (Deterministic) Modeller
Modele ilişkin tüm değişken, parametre ve ilişkileri belli olan modellerdir. Bu tip
modellere örnek olarak daha çok statik modeller verilebilir. Örneğin Kar=Gelir=Maliyet tüm
değişken ve ilişkileri belli olan bir modeldir.
2.2.5.2. Olasılık TaĢıyan (Probabilistic, Under Riks) Modeller
Bu tip modellerde girdi değerleri veya süreç, ihtimal dağılımları ile temsil
edilebilmektedir. Bu girdi değerlerinin ihtimalli oluşuna bağlı olarak çıktı değerleri de birden
fazla olmakta hatta bir dağılım göstermektedir. Bu tip modellere örnek olarak yaşın bir
fonksiyonu olarak, ölümleri veren tablolar veya Bayesian karar analizleri verilebilir.
2.2.5.3. Belirsizlik Halinde (Under Uncertainty) Modeller
Bu tip modeller, gerek modeli oluşturan birleşenler ve gerekse aralarındaki ilişkiler
konusunda kesin veya ihtimalli hemen hiçbir bilgiye sahip olunamayan durumlarda optimum
7
çözümler geliştirmenin yollarını arar. Oyun teorisi veya belirsizlik halinde karar teorisi modelleri
bu tip modellere örnek verilebilir.
2.2.6. Kapsamlarına Göre Modeller
Kapsamlarına Göre Modeller iki gruba ayrılır.
2.2.6.1. Genel Modeller
Hemen her alanda uygulama alanı bulan modellerdir. Bu tip modellere örnek olarak
doğrusal programlama modelleri veya bekleme hattı modelleri verilebilir.
2.2.6.2. Özel Modeller
Örneğin İşletmede bir tek fonksiyonel alanda uygulama imkanı olan modeller özel
modellerdir. Bu tip modellere örnek olarak, reklamın bir fonksiyonu olarak satışları veren çeşitli
denklemler verilebilir.
2.3. Ormancılıkta Büyüme Modelleri
Bugüne değin ormancılıkta üzerinde durulan ve çeşitli yönleri ile irdelenen büyüme
modelleri üç grup halinde aşağıda belirtilmiştir.
2.3.1. Tek Ağaç ve Ağaçlar Arası Uzaklığa Bağlı Model Kurma
Bir yetişme yerinde, genetiksel özellikler ile ağaçlar arası uzaklıkların tepe oluşumu
üzerindeki etkileri büyüktür. Araştırıcılar bu olgudan hareketle, taç etkileşimini (taç
mücadelesini) önemli bir parametre olarak işlemlere sokmuşlardır. (Bella 1972, Ek ve Monserud
1973, Hegyi 1973, Mitchell 1969, Newnham 1964 atfen SUN 1977) Ağaçların meşçere içinde
etkileyen veya etkilenen biçimde bulunması, taç etkileşimini yansıtan gerçek bir modelin
kurulmasını zorlaştırmaktadır. Bununla birlikte, meşçere içinde belirlenen kümelere (örnek ağaca
göre etkileşen grup) ait tek ağaçların ölçülebilen ağaçlar arası uzaklık (U), büyüme alanı (B),
ağaç yaşı (A) ve d¹.³ gibi değişkenlerine dayalı olasılıklı matematiksel modeller geliştirilmiştir.
2.3.2. Tek Ağaç ve Ağaçlar Arası Uzaklığa Bağlı olmayarak Model Kurma
Bu görüşün temel ilkesi, kurulacak modelde ağaçlar arası uzaklıklarına ait bir
parametrenin işlemlere girmemesidir. Onun içindir ki, tek ağacın büyüme sürecinde alacağı
boyutların, aynı yetişme yerindeki diğer ağaçlarınkine yaklaşık değerler vereceği varsayılarak,
büyümeyi yansıtıcı karmaşık olasılıklı matematiksel modeller kurulmuştur. Bu alanda yapılan
çalışmalarda, kavram birliği sağlanamadığı gibi, modeller çok değişiklikler göstermektedir
(Munro 1973 atfen SUN 1977).
2.3.3. Tüm MeĢçere Ġçin Model kurma
Bu alanda yapılan çalışmalara en iyi örnek, ormancılıkta çok kullanılan Normal Hasılat
Tablolarıdır. Bu yaklaşımda, grafik ve çeşitli regresyon işlemleri uygulanmaktadır. Ayrıca bu
8
konuda karmaşık büyüme modelleri ele alınarak irdelenmiştir (Hoyer 1972 ve Stage 1973 atfen
SUN, 1983). Hatta daha ileri gidilerek, normal olmayan ormanlar için görgüsel hasılat tabloları
da düzenlenmiştir (Myers 1971 atfen SUN,1977).
3. FRĠS’TE MODEL OLUġTURMA
Fris projesinde modelleri oluşturma konusuna geçmeden önce FRİS projesinin yapısında
modellemenin yeri aşağıdaki ŞEKİL 3’ te gösterilmiştir.
ġEKĠL 3: FRİS Projesi genel yapısı.
3.1. Model OluĢturma
FRİS projesinde model kurma arazide ölçülen dairesel deneme alanlarında elde edilen
veriler ile yapılmaktadır.
Bu sebeble önce FRİS projesinde veri işleme hakkında kısa bilgi verilmiştir.
Hava Fotoğrafı Sayısal Topoğrafya
Haritaları
Meşçere Tipi Sınırları
Envanter Planı
Nokta Ölçümleri Bölmecik Sınırları
Arazi Veri Girişi Sayısallaştırılan
Sınırlar
DB’ ye veri Girişi
Temel
Haritaların
Saklanması
Alanlar
Model için veri
Veri Tabanı
Parametreleri
Modelleme
Envanter ve
Amenajman Plan
Hesaplamaları
Veri Tabanı
Sonuçları
Konu Haritaları Tablolar
9
3.1.1. Veri ĠĢleme
Veri işleme, envanter ve amenajman planlama için metotların tanımlanması temeline
dayanmaktadır. Genel olarak yapılan işlem şekil 4 de gösterilmektedir.
Şayet kullanmaya hazır ve yeterince iyi mevcut modeller varsa, süreç modelleme
olmaksızın da yürütülebilir. Diğer envanter verileri ise isteğe bağlıdır.
Modelleme
Uzun dönem orman amenajman planlama
Kısa dönem orman amenajman planlama
Envanter hesaplamaları
Yeni arazi envanter verisi Diğer envanter
verisi
ġekil 4: Fris veri işleme genel iş akışı.
3.1.2. Model Ġçin Verilerin ĠĢlenmesi
Aslında modellerin araştırıcılar tarafından yapılacak araştırmalar sonucu belirlenmesi
gerekir. Fakat elimizde uygun model olmadığından FRİS modellerinin kurulmasında
Statgraphics proğramından faydanılmaktadır.
Yeni arazi envanterinden alınan dairesel deneme alanı verileri, veritabanından
Statgraphics için gerekli formata gönderilir. Eğer önceki envanter çalışmalarından elde edilen
eski arazi verileri veya komşu alanlarda yapılan envanter çalışmalarındaki veriler mevcut ise, bu
veriler aynı formata yeni veriler olarak transfer edilir ve yeni veriye dönüştürülür. Mutlaka tüm
eski sınıflandırmaların Fris sınıflandırmalarına çevrilmesi gerekir.
2000 yılı modelleri oluşturulurken aşağıdaki tür gruplarında yer alan ağaç türleri
gösterilmiştir. (Tablo 1)
Tür Grupları Tür Kodları
1 1-2 & 5-19
2 3
3 4
4 21
5 22
6 23-61
10
Gerekli modelleri üretmek için Statgraphics regresyon teknikleri kullanılmaktadır.Çözülen
parametreler Fris`e aktarılmaktadır.
3.1.3. Fris Modelleri Listesi
Modelleme için gerekli değişkenler, oluşturulacak modele bağlıdır. FRİS projesinde Ağaç
Modelleri, Gençlik Modelleri, Dağılım Modelleri, Meşçere Gelişim Modelleri ve Kesim
modelleri olarak beş grup model oluşturulmaktadır.
1. AĞAÇ MODELLERĠ
1.1. Üst Boy
LOG(Boy) = c0 + c1*1/yaş + c2*1/çap
1.2. Boy
Boy = ( çap^2 / (c0 + c1*çap + c2*yaş + c3*LOG(Ağacın göğüs yüzeyi_BA) + c4*üst
boy)^2 ) + 1.3
1.3. Kabuksuz Göğüs Hacmi
Kabuksuz Göğüs Hacmi = c0 + c1*Kabuklu Göğüs Hacmi+ c2* yaş
1.4. Göğüs Yüzeyi Artımı
LOG(Göğüs Yüzeyi Artımı *LOG(ba_ub_10) + c2*LOG(Yaş) + c3*LOG(BAOfTree_BA)
+ c4*Üst Boy
1.5.YaĢ
LOG(Yaş) = c0 + c1*çap + c2*çap^2
1.6. Hacim
LOG10(Hacim) = (c0 + c1*LOG10(çap) + c2*(LOG10(çap)^2) + c3*LOG10(boy) +
c4*(LOG10(boy)^2))
1.7.Hacim ÇeĢitleri
Hacim-% = Tablodan alınır.
1.8. Kabuk Hacmi
Hacim-% = Tablodan alınır.
2. GENÇLĠK MODELLERĠ
2.1. Gövde sayısı geliĢimi (artıĢı)
Gövde Sayısı = c0 + c1*LOG(yaĢ)
2.2. Ortalama Çap GeliĢimi
Ortalama Çap = c0 + c1*(yaş^2)
11
2.3. Ortalama Boy GeliĢimi
Ortalama boy= c0*yaş
2.4. Hacim/10000)
Hacim = (( c0*ortalama çap^2*PI/40000*ortalama boy) +ortalama boy/10000)
3. DAĞILIM MODELLERĠ
3.1. Weibull parameter b models
W_b = c0 + c1*dgm + c2*LOG(BA_SpeSto/BA_TOT) + c3*Üst Boy
4. MEġÇERE GELĠġĠM MODELLERĠ
4.1. Ölüm Oranı
LOG(N) = c0 + c1*LOG(D)
4.2.Tabakalardan ölümle ayrılma
Dağılım Tabakaları (stoi)
4.3. Dağılımlardan ölümle ayrılma
Çap sınıflarından ayrılma (5 sınıf)
4.4. Bonitet Sınıfları
LOG(hei2) = c0 + (c1/(age+c3)) + (c2/(dbh+c3)) as base curve, and interval=c4 + ((c5 +
c6*age + c8*dbh)/hei) and c7=number of classes
5. KESĠM MODELLERĠ
5.1. Aralama
5.2. Gençleştirme
5.3. Seçme Kesimi
5.4. Tohum Ağaçlarını Çıkarılması
5.5. Devamlı Orman
5.6. Temizleme Kesimi
5.7. Baltalık
3.2. Hesaplama
Deneme alanı ve bölmecik seviyesinde hesaplamalar; verilerin Fris ortamına aktarılması
ve model oluşturulmasından sonra yapılmaktadır. Sistematik dairesel ve relaskop deneme alanları
veya operatif bölmecikler, tüm alanda kesim ve büyüme miktarını ortalama olarak tahmin etmek
için kullanılabilir (önerilere uygun olarak).
Seri halinde (ardışık) yapılacak çeşitli işlemler vardır.Bunların sırası sabittir. Ağaç ve
gençlik hesaplamaları paralel gitmekle beraber bu işlemler birbirinden bağımsız olarakta
yapılabilir.
12
3.2.1. Dairesel Deneme Alanı Hesaplaması
Dairesel deneme alanı ile veri işleme sırası aşağıdaki gibidir. (her adım deneme alanındaki
tüm ağaçlar için yapılır):
1. Boy düzeltme faktörü yapılır.(Şekil 5)
2. Her bir ağaç için boylar ölçülür.(Şekil 6)
3. Her ağaç için toplam hacim ve ürün çeşitleri itibariyle hacim ölçülür. (Şekil 7)
4. Her ağaç için büyüme hesaplanır.(Şekil 8)
Gençlik verileri şu şekilde işlenir.
1. Ağaç türleri ve çap sınıfları itibariyle toplam hacim ölçülür. (Şekil 9)
2. Gençliğin büyümesi hesaplanır.(Şekil 10)
Deneme alanlarının bir hektarındaki toplam değerlerin, ağaç ve gençliklerden deneme
alanı seviyesinde özeti yapılır.
Bu hesaplamaları FRİS programında kullanıcının yapabilmesi için aşağıdaki sırayı takip
etmesi gerekir.
1. Hesaplanacak plan alanını seçilir.
2. Hesaplanacak plan alanı dairesel deneme alanlarını seçilir.
3. Tek ağaç, tür & tabaka, deneme alanı seviyesinde veritabanında depolanacak
değişkenleri, kullanılacak modelleri ve konuları seçer.
4. Kullanılacak parametre setlerini seçer.
5. İşlemi icra eder.
Etkin kullanıcı 2-4 noktalarındaki seçimleri, bunların idari kullanıcı tarafından
sabitleştirilecek olmasından dolayı, görmez.
13
Deneme alanında ölçülen
tüm ağaçlar
Eğer boy ölçülmüş ise, model
yardımıyla boyu hesapla ve tür ve
tabaka itibariyle ölçülenlerle olan
farkları kaydet.
Deneme alanı itibariyle
boy düzeltme değerleri
(&tür&katman)
ġekil 5 : Deneme alanı, tür ve tabaka itibariyle boy düzeltme faktörü.
Deneme alanında
ölçülen tüm ağaçlar
Boy ölçülmemişse, düzeltme
faktörünü kullanarak model
yardımıyla boyu hesapla
Tüm ağaçların boyları
ġekil 6 : Tüm ağaçlar için boy (d≥8cm).
14
Deneme alanında
ölçülen tüm ağaçlar
Hacim (model ile).
Tüm ağaçların hacimleri
Ürün çeşitlerine göre hacim
(model ile).
ġekil 7: Tüm ağaçlar(d≥8cm) için toplam hacim ve ürün çeşitlerine göre hacim.
Deneme alanında ölçülen tüm
ağaçlar
Artım hesaplanmamışsa, model
yardımıyla çap artımı
Son 10 yıllık büyüme
Önceki çapın hacmi
Büyüme = mevcut hacim – önceki
hacim
Önceki çapın boyu
ġekil 8: Tüm ağaçlar için büyüme (d≥8cm).
15
Deneme alanında
ölçülen tüm gençlikler
Model yardımıyla hacim
Gençliğin hacmi
ġekil 9: Gençliğin hacmi (d<8cm).
3.2.1.2. Relaskop Deneme Alanları Hesaplaması
Relaskop deneme alanları ile veri işleme sırası aşağıdaki gibidir (Şekil 11).
1. Çap dağılımının tahmini yapılır.(5 adet simule edilmiş temsilci ağaç
kullanılarak)
2. Her bir temsilci ağaç için dairesel deneme alanında olduğu gibi hesaplama
yapılır.
3. Ortalama değerler ile gençliğin hesabı yapılır.
Çap dağılımı Weibull fonksiyonu ile geliştirilir ki, bu fonksiyonda parametreler regresyon
modelleri ile doğrudan tahmin edilmektedir ve de kartiller ölçülen ortalama değerlerden tahmin
edilmektedir. Daha sonra dağılım 5 sınıfa bölünür ve bu sınıfların her biri tek ağaçlar olarak
işlem görür.
Bu hesaplamaları FRİS programında kullanıcının yapabilmesi için aşağıdaki sırayı takip
etmesi gerekir.
1.Hesaplanacak plan alanını seçer.
2. Hesaplanacak plan alanı bölmeciklerini seçer.
3.Kullanılacak modelleri, konuları, veritabanında tür&tabaka ve bölmecik
seviyesinde depolanacak değişkenleri seçer.
4.Kullanılacak parametre setini seçer.
5.İşlemi icra eder.
Etkin kullanıcı 2-4 noktalarındaki seçimleri, bunların idari kullanıcı tarafından
sabitleştirilecek olmasından dolayı, göremez.
16
Deneme alanında
ölçülen tüm gençlik
Model ile tahmin edilen önceki
ağaç sayısı
Son 10 yıllık büyüme
Model ile tahmin edilen önceki
boy
Büyüme = mevcut hacim –
önceki hacim
Model ile önceki hacim
ġekil 10: Gençliğin büyümesi (d<8cm).
17
Ölçülen tüm tür &
tabaka grupları
Türler&tabaka itibariyle
deneme alanı değerleri
Weibull parametreleri a, b
ve c yi hesapla
Çap sınıfları itibariyle tek
ağaç olarak büyüme,
hacim ve boy
5 çap sınıfını hesapla
gençlik (d<8cm)
Ortalama değerler için
boy, hacim ve büyüme
Evet
Hayır
ġekil 11 : Relaskop deneme alanları için ortalama değerler.
4.SONUÇ
Milli ormancılık amaç ve ilkelerinin yönlendirici etkisi altında çok yönlü işletme
amaçlarını gerçekleştirmek ve ormandan alınacak hasılatı yer, zaman ve miktar olarak tesbit
etmek, optimal karar niteliğindedir. Bu şekilde bir planlamayı da klasik yöntemler ile
gerçekleştirmek mümkün değildir.Bir idare süresi ya da daha uzun süreleri kapsayacak şekilde
orman işletme birimlerini çok yönlü planlayabilmek, yöneylem araştırmaları yöntemleri ile
sağlanabilmektedir. Bu sebeble FRİS projesi kapsamında yöneylem araştırma metotlarından olan
simulasyon yöntemi kullanılmıştır. Gerekli modeller kurulmuştur. Fakat ideali yakalayabilmek
için bu konuda araştırmaların yapılması gerekir. Bu bir başlangıçtır. Bu hususta muvaffakiyet için
gerekli çalışmalar yapılmalı ve desteklenmelidir.
18
KAYNAKLAR
1- ALAJARVI, P. : 2000. Desıng of The FRIS Sımulatıons EnsoFRIS for Turkey. S.17
2- ALAJARVI, P. : 2000. Desıng of The FRIS Calculatıons EnsoFRIS for Turkey. S.18
3- ALAJARVI, P. ; FRĠS Team: 2000 FRIS Models Enso FRIS for Turkey. S.106
4- ALAJARVI, P. : 2000. Modellıng Wıth Statgraphıcs Short Incructıons For Begınners EnsoFRIS for
Turkey. S.12
5- AKALP, T. : 1982. Simülasyon Tekniği ve Meşcere Modelleri, İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri B,
Cilt 32, Sayı:5, 166-172 s.
6- ALEMDAĞ, ġ. : 1978. Meşcere Modellerinin Hazırlanmasında Etkenlik Endekslerinin Yeri ve Yeni
Bir Etkenlik Endeksi, İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri A, Sayı 1, 138-149 s.
7- ASAN, Ü. : 1980. Yöneylem Araştırma Metodlarının Ormancılıkta Kullanılabileceği Alanlar ve Bazı
Uygulama Örnekleri İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, Cilt 30, Sayı 2.
8- ASAN, Ü. : 1982. Dinamik Programlamanın Ormancılıktaki Önemi ve Uygulama Örnekleri. İ.Ü.
Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, Cilt 32, Sayı 1.
9- ASAN, Ü. : 1983. Orman Amenajmanında Kullanılan Simülasyon Modelleri, İ.Ü. Orman Fakültesi
Dergisi, Seri B, Cilt 33, Sayı 1, 298-310 s.
10- ASAN, Ü. : 1992. Simülasyon Tekniğinin Meşcere Envanterinde Kullanılması ve Bir Örnek
“STIPSI”, İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, Cilt 42, Sayı 3-4.
11- ERKAN, N. : 1996. Kızılçamda (Pinus brutia Ten.) Meşcere Gelişmesinin Simülasyonu,
Güneydoğu Ormancılık Araştırma Müdürlüğü, Teknik Bülten No: 1, Elazığ.
12- ESEN, Ö. :1985. İşletme Yönetiminde Sistem Yaklaşımı İ.Ü. İşletme Fakültesi Yayın No.3352/174
13- GÜNEL, A.,1978. Tek Ağaç Meşcerelerde Artım ve Büyümenin Matematiksel Modelleri, İÜ Orman
Fakültesi Yayını No: 2408/254, İstanbul.
14- KALIPSIZ, A. : 1964. Ormancılıkta Büyüme Kanunları. İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, Sayı
1, S. 85-100.
15- KALIPSIZ, A. : 1967. Yöneylem Araştırmaları ve Ormancılık Araştırmalarına Uygulanış Örnekleri.
İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, Sayı 1, S. 159-182.
16- KALIPSIZ, A. : 1969. Orman Amenajmanında Yöneylem Araştırmalarından Faydalanma
İmkanları. İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, Sayı 1, S. 17-25.
17- KALIPSIZ, A. : 1973. Ormancılıkta Matematik Modeller ve Yöneylem Araştırmaları. İ.Ü. Orman
Fakültesi Dergisi, Seri B, Sayı 1, S. 44-54.
18- KALIPSIZ, A. : 1977. Bir Sistem Olarak Ormancılık, İÜ. Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, Sayı 2,
1-17.
19- KALIPSIZ, A. : 1982. Orman Hasılat Bilgisi, İÜ Orman Fakültesi Yayını No : 3052/328, İstanbul.
20- KÖSE, S. : 1986.Orman İşletmelerinin Planlamasında Yöneylem Araştırması Yöntemlerinden
Yararlanma Olanakları, KTÜ Orman Fakültesi, Doktora Tezi, Trabzon.
21- KÖSE, S. ;YAVUZ, H. ;GÜL, A. U. : 2000. Yöneylem Araştırmaları ve Ormancılık Uygulamaları.
K.T.Ü. Orman Fakültesi Ders Teksirleri Serisi No: 60 , Ttabzon
22- SOYKAN, B. : 1978. Orman Amenajmanına İlişkin Sorunların Çözümünde Yöneylem Araştırması
Yöntemlerinden Yararlanma Olanakları. K.T.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Sayı 1, S. 93-106.
23- SOYKAN, B. : 1979. Aynıyaşlı Ormanların Aktüel Kuruluşlarının Optimal Kuruluşa
Yaklaştırılmasında Yöneylem Araştırması Metodlarından Yararlanma Olanaklarının Araştırılması.
K.T.Ü. Orman Fakültesi Yayını No. 106/5, 252 Sahife.
24- SUN, O. : 1977. Bir Kızılçam (Pinus Brutia Ten.) Ağacının Simülasyonu İçin Büyüme Modeli.
Ormancılık Araştırma Enstitüsü Yayınları, Teknik Bülten Serisi No : 119, Ankara.
MÜNFERĠT PLANLAMANIN TÜRKĠYE’DE UYGULANABĠLĠRLĠĞĠNĠN
ARAġTIRILMASI
Prof. Dr. Selahattin KÖSE, Doç. Dr. Emin Zeki BAġKENT,
ArĢ. Gör. Turan SÖNMEZ, ArĢ. Gör. H.Ahmet YOLASIĞMAZ,
ArĢ. Gör. Uzay KARAHALĠL
KTÜ Orman Fakültesi TRABZON
Kısa Özet
Karadeniz Bölgesinde beĢ Orman Bölge Müdürlüğü'nde (Zonguldak, Bolu, Sinop,
Kastamonu, Trabzon) 107 münferit amenajman planı uygulanmaktadır. 10 yıllık
uygulama süresince, münferit plan yapımında devamlı değiĢiklikler yapılmıĢ, baĢlangıçta
önerilen model plandan sapmalar meydana gelmiĢtir. Münferit planlarda önerilen devamlı
ormanlarda sürdürülebilirlik ilkesini sağlamada sorunlar yaĢanmaktadır. Çünkü küçük
alanlarda yapılması gereken grup gençleĢtirmelerinde baĢarı sağlanamamaktadır.
Altyapının yeterli olmadığı ve sosyal baskının hissedildiği alanlardaki ormanların
entansif iĢletmeciliğe açılmasıyla ormanların yapı ve kuruluĢu bozulmaya baĢlamıĢtır.
Silvikültürel iĢlem birimlerinin fonksiyonel ayırıma uygun olmasına karĢın, amaçların
ormanların fonksiyonlarına paralel olarak belirlenmediği, uzun vadeli eta kestirimin
yapılmadığı ve dolayısıyla ormanların sürdürülebilirliği ilkesinde kuşkular ortaya çıktığı
ortaya konulmuştur. Optimal kuruluĢun saptanmadığı ve etaya karar vermenin
tartıĢılmadığı münferit planlar, silvikültür planı niteliğini aĢamamıĢtır.
1- GĠRĠġ
Batı Karadeniz Bölgesindeki ormanların amenajman planı 1987 yılında yenileneceği
zaman yapraklı ormanların gençleĢtirilmesindeki silvikültürel baĢarısızlıklar tartıĢma konusu
olmuĢtur. Çözümler arasında, Almanya ile yapılacak bir projeyle bu sorunun aĢılabileceği
gündeme gelmiĢtir. 1988 yılı Eylül ayında yürürlüğe giren Türk-Alman Projesi kapsamında,
seminerler düzenlenmiĢtir(OGM, 1989, 1990, 1991). Bu seminerlerde;
- yapraklı ormanlarda düzenlenen amenajman planlarında iĢletme amacı verilmediği,
- yetiĢme ortamı envanteri yapılmadığı,
- mevcut amenajman planlarının aktüel kuruluĢu ortaya koymadığı,
- optimal kuruluĢu ortaya koymak için kayın ve diğer hasılat tablolarının olmadığı,
- silvikültür planlarının zamanında ve sağlıklı olarak yapılmadığı,
- ana ağaç türlerinden kayın ve meĢenin silvikültürel özellikleri ve gençleĢtirme
tekniklerinin araĢtırmalarla ortaya konmadığı,
- gençleĢtirme alanları miktarının iĢletme Ģefinin iĢgücü kapasitesinin üzerinde olduğu,
planlama birimlerinin çok büyük olduğu, personel sürekliliğinin sağlanmadığı,
- plan yapımı ve uygulamasında yeterli kalite ve kantitede teknik eleman bulunmadığı,
- 300x300 m aralıklı örnekleme alımının çok kaba bilgi verdiği, küçük alanlar için
geçerli sonuç alınamayacağı,
gerekçe gösterilerek amenajman planlama sisteminin değiĢtirilmesi kabul edilmiĢtir.
Planlama birimlerinin küçültülmesi, entansif orman envanterinin ve özellikle yetiĢme
ortamı envanterinin yapılması, silvikültür planının hazırlanması, teknik elemanların sürekli
görev yapmalarının sağlanması benimsenerek model plan yapımına baĢlanmıĢtır. Ġlk plan,
Yenice Orman ĠĢletme Müdürlüğünün ġimĢirdere iĢletme Ģefliğindeki 540 hektarlık ormanda
hazırlanarak yürürlüğe konmuĢtur. Bu plan baz alınarak, Devrek Orman ĠĢletmesi Beldibi
Ģefliği amenajman planı hazırlanmıĢ ve 1992 yılında uygulamaya konmuĢtur. 1995 yılına
gelindiği zaman Devrek ĠĢletmesinin 11 iĢletme Ģefliğindeki planlar tamamlanmıĢtır.
Pilot bölge olarak seçilen Zonguldak Orman Bölge Müdürlüğünün(OBM) Devrek
iĢletmesinden baĢka Dirgine, Yenice, Bartın ve Karabük orman iĢletmelerindeki amenajman
planları, model plan sistemine göre yapılmıĢtır. Bolu OBM’nün Düzce, Bolu, Mengen,
Yığılca, Gölkaya ve Akçakoca iĢletme müdürlüklerinde, 1996-2002 yılları arasında 41
amenajman planı yapılmıĢ ve uygulamaya konmuĢtur. Kastamonu OBM’nün Bozkurt, Sinop
OBM’nün Ayancık ve Trabzon OBM’nün Maçka iĢletmelerinde yapılan planlarla bugüne dek
toplam 107 amenajman planı, Türk-Alman projesi kapsamında geliĢtirilen model planlama
sistemine göre düzenlenmiĢtir. Bunlardan Karabük iĢletmesindeki 11 amenajman planı FRIS
projesi kapsamında değerlendirilmelidir. Çünkü bu planlarda eta, hesaplama sonucu
belirlenmiĢtir.
BaĢlangıçta, Model Plan olarak isimlendirilen zamanla Münferit Amenajman
Planı(MAP) adını alan yeni planlama sisteminin uygulamaya konması üzerinden 10 yıl
geçmiĢtir. Bu süre, yeni planlama sisteminin ne derece uygulanabildiği, mevcut planlardaki
sorunlara çözüm üretip üretmediği ve özellikle gençleĢtirme sorunlarının çözümüne alternatif
oluĢturup oluĢturamayacağı açısından yeterlidir.
MAP’ın uygulamaya girdiği ilk yıllarda, ormancılık kamuoyu yeterli bilgiye sahip
değildi. Proje görevlilerinin yayınlarında, MAP sistemi tanınmaya baĢlanmıĢ ve proje
amaçlarının ne olduğu belirlenmiĢtir. Proje amaçları iki safha için saptanmıĢtır. 1988-1991
yıllarını kapsayan 1. safhada;
- uzun dönemde piyasaya yapraklı odun arzının geliĢtirilmesi,
- uzun dönemde tarım ile ormancılık arasındaki yarar çatıĢmasının ortadan kaldırılması,
- kaynakların ekolojik Ģartlar göz önüne alınmak suretiyle, kapasitelerine uygun Ģekilde
ve devamlı olarak iĢletilmesi,
gibi amaçlar belirlenirken, yapraklı tür ormanlardan elde edilen net üretimin artırılması
hedef olarak kararlaĢtırılmıĢtır. 1992’den sonra, uygulamaya konulan 2. safhadaki hedef
Karadeniz Yapraklı Tür Ormanların entansif olarak geliştirilmesi ve bu amaçlardan sağlanan
ekonomik kazancın artırılması için projeden elde edilen başarıların, Türk Ormanları ile
birlikte Karadeniz Yapraklı Tür Ormanlarında uygulamaya geçilmesine çalışılması
Ģeklindedir (Ulukanlıgil, 1992).
MAP çalıĢmaları gerçek tartıĢmayı 1997 yılında yaĢamaya baĢlamıĢtır. Özellikle Orman
Mühendisleri Odası’nın önerisiyle bu planlama sistemi panel, toplantı, seminer ve arazi
çalıĢmalarına konu olmuĢtur. TartıĢmalar sonucunda MAP’da değiĢikliklere gidilmiĢ ve
baĢlangıçtaki Alman Modeli denebilecek sistem bazı değiĢikliklerle beraber Türk Modeli
halini almıĢtır. Hangi tür model olursa olsun, münferit planların bir amenajman planı olup
olmadığı bugün hala tartıĢılmaktadır. Bu tartıĢmaya katılmak ve geleceğe ıĢık tutmak
amacıyla bu bildiri hazırlanmıĢtır. BeĢ Orman Bölge Müdürlüğündeki tüm münferit planlar
incelenmiĢ, uygulamalar dikkate alınmıĢ, klasik planlar olarak isimlendirilen mevcut planlarla
karĢılaĢtırılması yapılmıĢ, baĢlangıçta belirlenen sorunlara çözüm oluĢturup oluĢturmadığı
araĢtırma konusu olarak ele alınmıĢtır.
2-MÜNFERĠT PLANLARIN YAPISI
Münferit Planlamanın en önemli özellikleri, envanter yoğunluğu ve bölmecik ayrımı,
silvikültürel iĢlem tipleri ile silvikültürel planlamadır. Aktüel kuruluĢun ortaya konmasındaki
kriterler, klasik planlama sisteminden farklıdır. Yararlanmanın düzenlenmesinde zaman ve
mekan düzeni kurulmadığından farklı bir planlama sistemi olarak karĢımıza çıkmaktadır
(Köse ve ark., 2002).
2.1 Üretim ĠĢlerinin Düzenlenmesi
Münferit planlamada, entansif bir orman envanterinin yapılacağı baĢlangıçta
hedeflenmiĢti. 100x100 m. aralıklı baĢlayan örnekleme alanı alımları, 1995’de 100x300’e,
1997’de 300x300’e çıkarılmıĢ, daha sonra 250x250’ye düĢürülmüĢtür. Örnekleme alanlarında
yapılan ölçmelerde temelde benzerlik vardır. Ağaç serveti ve artımı envanteri aynıdır.
YetiĢme ortamı envanteri için farklı kriterler saptanmıĢtır.
Entansif yol ağının gerekli olduğu münferit planlarda, sadece Devrek ĠĢletmesinde
ortalama 14.5 m/ha düzeyine çıkılmıĢtır. Amenajman planlarında 1/10,000 ölçeğinde tek
harita yapılmıĢtır. Kimi planlarda orman Amenajman Haritası, kimin de ise Silvikültürel
ĠĢlem Haritası olarak uygulamada yer almıĢtır. Planlama birimi büyüklükleri ise 5000 ha
civarında tutulmasına rağmen zamanla değiĢikler göstermiĢtir. ÇeĢitli iĢletmelerdeki planlama
birimi büyüklükleri ormanlık alan itibariyle çizelge 1’de listelenmiĢtir.
Çizelge 1: Planlama Birimi Büyüklükleri
ĠĢletme Müdürlüğü ġeflik sayısı Ortalama (ha)
Devrek 10 4947
Dirgine 7 5446
Bolu 14 5755
Yenice 6 6342
Bozkurt 5 4453
Klasik planlardaki iĢletme sınıfı kavramının yerini münferit planlamada silvikültürel
iĢlem üniteleri almıĢtır. Devamlılığın gerçekleĢtirildiği silvikültürel iĢlem tiplerinin
saptanmasında, aynı ağaç türünün saf veya onun hakimiyetinde diğer ağaç türleri ile karıĢık
olarak bulunduğu meĢçerelerin bir araya geldiği, ormanın geliĢiminde aynı kuruluĢlarda ve
aynı yaĢlarda olanların aynı silvikültürel iĢlem uygulanması dikkate alınmaktadır. MAP’taki
ormanlar, iĢletilmeyen (üretim dıĢı) ve iĢletilen (üretim) ormanlar olarak iki kısma
ayrılmaktadır. Üretim dıĢı ormanlar, koruma ormanı karakterindedirler. ĠĢletilen ormanlarda
çok çeĢitli sınıflandırmalar olmasına rağmen genelde, değiĢik yaĢlı ormanlar, seçme ve
devamlı orman olarak ayrılmaktadır. Maktalı ormanlar ise, iyi ve kötü kaliteli sınıflandırmaya
tabi tutulmuĢtur. Ġyi-kötü ayrımı olmadığı yerlerde ise sadece maktalı orman adını almıĢlardır.
Koruya tahvil ormanları, rehabilitasyon alanları, ağaçlandırma alanları, özel amaçlı ormanlar
ve gen kaynakları ayrı ayrı sınıflandırmaya tabi tutulmuĢlardır. Çizelge 2’de farklı
silvikültürel iĢlem birimlerinin sınıflandırılması görülmektedir.
ĠĢletilen ormanların, devamlı ormanlar, küçük maktalı iĢletmeler ve maktalı ormanlar
olarak ayrıldığı da saptanmıĢtır. Küçük maktalı iĢletmeler kapsamında, göknar seçme ormanı
ve göknar tahvil ormanı sınıflandırması yapılmıĢtır. Tabiatı koruma ormanı (corylus colorna),
üretim dıĢı kabul edilen alanlar kapsamına dahil edilmiĢtir.
Klasik planlardaki bölmecik ayrımı münferit planlarda farklı anlam taĢımaktadır. Klasik
planlarda, bir bölme içerisindeki farklı meĢçere tipleri bölmecik olarak ayrılırken münferit
planlamada bölmecik, bir bölmedeki yetiĢme ortamı koĢullarının, ağaç türü veya türlerinin,
yaĢ, kapalılık, sıklık, kalite ve sağlık özellikleri itibariyle çevresinden ayrılabilen ve sınırları
doğal hatlara ve yollara dayandırılan orman parçalarıdır.
Çizelge 2: Münferit Planlamada Silvikültürel ĠĢlem Birimleri
A- ĠĢletilmeyen Ormanlar (Üretim DıĢı, Ekonomik Olmayan, Koruma Ormanları)
1- Sosyal Baskılı Alanlar
2- YetiĢme Yeri Kötü Alanlar
B- ĠĢletilen Ormanlar (Üretim Ormanları)
1- DeğiĢik YaĢlı Ormanlar
a) Devamlı Ormanlar(Kn, G, Çk, Çs, M, L, Gr, Dy, Ks, Di)
b) Göknar Seçme Ormanı
c) Göknar Tahvil Ormanı
d) Kayın ĠĢletme Ormanı
2- Maktalı Ormanlar
a) Ġyi kaliteli Kn, M, Çk, Çs Ormanları
b) Kötü Kaliteli Kn, M, Çk Ormanları
c) Kn, Çk, Çs, M, G, L, Ks, Kz, Kv, Çz,Di Maktalı Ormanlar
d) Nadir Yapraklı Türler Ormanı
3- Koruya Tahvil Ormanları
a) Kayın Koruya Tahvil Ormanı
b) MeĢe Koruya Tahvil Ormanı
c) Gürgen Koruya Tahvil Ormanı
4- Ağaçlandırma Alanları
a) Ağaçlandırılacak Alanlar
b) Ağaçlandırması Devam Eden Ormanlar
5- Rehabilitasyon Alanları
6- Özel Amaçlı Ormanlar
a) Rekreasyon ormanı
b) Ebe Çamı Genetik Ormanı
c) Ulusal Savunma Ormanı
d) Enerji hattı Alanı
e) Defne Yaprağı Üretim Alanı
f) Kestane Meyvesi Üretim alanı
g) Tohum MeĢçeresi
h) Gen Koruma Ormanı(Kayın, Çınar)
i) Kampüs Alanı
j) DSĠ Sulama Alanı
7- Tohum Bahçesi
8- Milli Savunma Ormanı
MeĢçere tipi ayrımında da farklılık gözlenmektedir. Klasik planlarda, ağaç türü, geliĢim
çağı ve kapalılığa göre yapılan ayrım, münferit planlamada silvikültürel iĢlem tipleri
içerisinde gösterilen meĢçere tiplerindeki kod kullanılmaktadır. Kodlarda, ağaç türünün saf
veya karıĢık durumu ile kapalılık dikkate alınmaktadır. GeliĢme çağları meĢcere ayırımında
dikkate alınmamaktadır.
Çizelge 3: Münferit Planlamadaki MeĢçere Tipleri
MeĢçere
tipi no
BELDĠBĠ ĠĢletme ġefliği MeĢçere
tipi No KÖMÜRGÖLÜ ĠĢletme ġefliği
43 Karaçam+kayın, kapalılık>0.5 35 Kestane,saf,kapalılık>0.40
Sosyal baskılı alan
44 Karaçam+meĢe, kapalılık>0.5 125 Kayın,saf,kapalılık >0.40
Devamlı orman
77 Kayın+ibreliler+diğer yapraklı,
kapalılık 0.1-0.5
140 Karaçam, saf, kapalılık>0.40
Devamlı orman
576 Kayın,saf,kap>0.40
Kayın koruya tahvil ormanı
586 MeĢe+yapraklılar,kapalılık>0.40
MeĢe koruya tahvil ormanı
608 MeĢe, saf veya karıĢık, kap 0.11-0.40
Rehabilitasyon ormanı
712 Gürgen,saf veya karıĢık, kap>0.10
Ağaçlandırılacak alanlar
765 MeĢe gen koruma ormanı
2.2 Yararlanmanın Düzenlenmesi
Münferit planlamada, maktalı ormanlar yaĢ sınıfları yöntemine göre planlanmaktadır.
Yani, gençlik ve sıklık bakımları, aralama ve gençleĢtirme gibi silvültürel uygulamalar
mevcuttur. Fakat, idare süreleri klasik planlardaki idare sürelerinden daha uzun olarak
saptanmıĢtır. Kaliteye göre saptanan idare süreleri iyi kaliteli kayın, karaçam, sarıçam ve
ladinde 160-200 yıl, ortalama 180 yıl, meĢede 250-300 yıl, kötü kaliteli kayında 60-120 ,
karaçam, sarıçam ve meĢe de 100 yıl olarak belirlenmiĢtir. Koruya tahvil ormanlarında bu
süre 60-120 yıl arası, ortalama 100 yıl olarak kabul edilmiĢtir. Bölmecik bazında silvikültür
planı yapılarak, bakım ve gençleĢtirme alanları ve eta miktarları belirlenmiĢtir. Bakım blokları
ayrılmadığından zaman ve mekan düzeni bulunmamaktadır.
Devamlı ormanlar, gençleĢtirmenin küçük gruplarda veya tek ağaç iĢletmesi ile
yapılacağı meĢçerelerdir. Sahip olduğu servetin en alt düzeyde devam ettirilmesi
hedeflenmektedir. Öncelikle, kar çığ, sel, erozyon, gürültüden korunma, tabii güzelliklerin
veya belli bir bitki veya hayvan türünün, su ve baraj havzalarının ve oto yollarının
korunması, manzara-rekreasyon, spor-dinlenme-eğlenme, eğitim ve yurt savunması gibi
fonksiyonların öncelik kazandığı orman alanlarıdır (OGM, 1999). MeĢçeredeki göknar oranı
%50’yi geçmesi durumunda seçme iĢletmeciliğine konu olacağı da Münferit Orman
Amenajman Planlaması Teknik Ġzahnamesi’nde açıklanmaktadır. Genelde amaç çapı 60- 70
cm olarak belirlenmektedir. Her bölmecik için, 10 yıllık dönemde, ne kadar alana girileceği
ve kaç m3 eta alınacağı toplam olarak verilmektedir. Bakım etasının kararlaĢtırılmasında
somut kriterler bulunmamaktadır. Zaman ve mekan düzeni yoktur.
3- SORUNLAR
3.1 Münferit Planlama Konusunda Kim Ne Dedi?
Münferit planlamanın yapısı ve uygulaması hakkında yapılan eleĢtiri ve katkılar çeĢitli
yayınlara ve toplantılara konu olmuĢtur. Türk-Alman Ormancılık Projesi Haberleri, 1997
yılında Devrek’teki arazi çalıĢmaları, Ankara’da yapılan forum, aynı yıl Bolu’da düzenlenen
seminer, 1999 yılında Bolu’da düzenlenen toplantı, 2000 yılında Trabzon’da yapılan seminer,
münferit planların olumlu ve olumsuz yanlarını ortaya koymaktadır.
Proje uzmanlarından Kahveci (1992), devamlı orman iĢletmeciliğinde temel ilkenin,
hem ormanda devamlı üretim yapmak ve hem de gruplarda mevcut karıĢık türlerin varlığının
devamına imkan vermek olduğu, devamlı orman iĢletmesinin kayın ve karıĢık ormanlarda
uygulanabileceğini vurgulamıĢtır.
Klasik planlarda, planda öngörülen miktarın %22’si uygulama sonucunda çıkarılırken,
model planda %98 oranında uygulama olduğu vurgulanmaktadır. Neden olarak, klasik
planlarda tensil alanlarının fazla verilmesi gösterilmektedir. Ayrıca, klasik planlarda tensil
etası % 82, bakım % 18 iken, model planlarda % 87 bakım, % 13 tensil etası verildiği Devrek
ĠĢletmesinden örneklenmektedir (Boğaz, 1996).
Meriç (2002), münferit planlama ile birlikte, plan ünitelerinin küçültülmesi, liyakat
esasına dayalı kalıcı personel istihdamı, yıllık uygulama planlarının iĢletmesince yapılması,
bölmelerdeki sürütme ve bakım yolları ve bakım patikalarının yapılması, budama, servet
bakımı gibi bilinen ve henüz uygulamada yer almayan faaliyetler ve özelliklerin
yaygınlaĢtırılmaya çalıĢıldığını belirtmektedir. Devamlı orman iĢletmeciliği ile uygulamanın
entansifleĢtiğini, gençleĢtirme için masraf yapılmadığını, seçme iĢletmesi gibi ormanın her
noktasında tüm silvikültürel iĢlemlerin birlikte düĢünülmesi gerektiği ifade edilmiĢtir (Meriç,
1997).
ġimĢek (1997) ise, Türkiye’de uygulanan klasik planlamadaki 300x300 m aralıklı
envanterle karıĢıma giren ağaç türlerinin ya ihmal edildiğini yahut gerçek oranlarından az
gösterildiğini, model planlardaki entansif envanterin önemini açıklamıĢtır.
ÇetintaĢ (1997) ise, uygun koĢullar sağlanmadan devamlı orman Ģeklinin
yaygınlaĢtırılmasının riziko oluĢturacağını, reorganizasyon çalıĢmaları ile kalıcı personel
politikası izlenmekte olduğunu, personel eğitimin de çok önemli olduğunu vurgulamıĢtır.
Efendioğlu (1999), devamlı ormanları değiĢik yaĢlı orman olarak ifade etmektedir.
Kesimlerin miktarı, planlayıcının bilgi ve becerisine, kendi tespit ettiği amaca, meĢçerelerin
silvikültürel istek ve ihtiyacına göre belirlendiğini açıklamaktadır. Devamlı orman iĢletme
Ģeklini, optimal kuruluĢu belli olmayan, belli olsa bile kiĢisel, hiçbir bilimsel gerekçeye
dayanmayan, heyet baĢkanınca belirlenen veya emirlenen, amaç çapına göre müdahaleyi
dolayısıyla dikey kapalılık öngören bir iĢletme Ģekli olduğu üzerinde durmuĢtur. ĠĢletme
sınıfının %2-3 gibi bir alanında öngörülen gençleĢtirmenin de yapılamayacağını belirtmiĢtir.
BaĢkent (1999) da, Model Planda, planlama birimleri alanlarının küçülmesi, fonksiyonel
yaklaĢımın prensipte benimsenmesi, silvikültürel iĢlem birimlerinin ayrılması ve
detaylandırılmasını olumlu karĢılarken; yoğun çalıĢmaların gerektirdiği altyapının (yol ağı,
personel, CBS gibi çağdaĢ bilgi sistemleri) kurulamaması halinde Model Plan
uygulamalarının düzensiz ve istismar iĢletmeciliğine açık olabileceği, ıĢık ağaçlarında
kesinlikle uygulanmaması gerektiği, optimal karar verme teknikleriyle geliĢtirilecek planlama
modeli ile uzun vadeli eta kestirim, plan seçenekleri oluĢturma, orman dinamiğini kavrama
olayı olmadığı, karar vermenin bilimsel yöntemlere dayanmadığı, ekonomik analizlerin
olmadığı, devamlı deneme alanları verilerine dayalı hasılat ve büyüme iliĢkilerinin
kurulamadığı dolayısıyla hasılat matrislerinin oluĢturulamadığı, yetiĢme ortamı envanterinin
çok kaba yapıldığına dikkat çekmiĢtir. Ayrıca, idare sürelerinin kaliteye göre belirlenmesinin
eksik olduğu, fonksiyonel bölümlemenin optimal yapılamadığı, amaçların sayısal ortaya
konamadığı, ormanın hedef kuruluĢunun belirlenemediği, hiyerarĢik planlamanın (stratejik,
taktiksel ve operasyonel planların bütünleĢmesi) olmadığı ve sonuçta optimal plan
oluĢturulamadığı ve dolayısıyla ormanda sürekliliğin tehlikeye atıldığını vurgulamıĢtır.
Köse (1997 ve 2002) ise, devamlı orman iĢletmeciliği ile devamlılık ilkesinin
kastedilmediğini, planlama biriminin sürekliliğinden, ormancılık hizmetlerinin
sürdürülmesinden çok ağaç serveti devamlılığının dikkate alındığını, sosyal sorunların
yaĢandığı bölgelere ve özellikle Doğu Karadeniz Bölgesinde yaygınlaĢtırılmasının
yapılmaması gerektiği üzerinde durmuĢtur. Fonksiyonel planlamaya yakın gözüken münferit
planlamanın, amenajman planından ziyada silvikültür planı niteliği taĢıdığı, yararlanmanın
düzenlenmesinde alternatif kararlar oluĢturmadığına dikkat çekmiĢtir.
Orman teĢkilatı sorumluları ise, yaygınlaĢtırılmanın olmayacağını, sadece Batı
Karadeniz’de uygulanacağını, adına model plan değil proje denileceğini kabul etmiĢlerdir
(CoĢkun, 1997).
Devamlı orman iĢletmeciliğinin doğaya yakın iĢletme Ģekli olduğu, uygulayıcıya
serbestlik tanıdığı, kendini rakamlarla uygulayıcıya dikte ettirmediğini, silvikültür birikimi
istediğini, ortaya çıkıĢının Almanya’da tahrip edilmiĢ ormanlarda baĢladığını, çok iĢlemli bir
ormancılık olduğu vurgulanmaktadır (OdabaĢı, 1997). Ayrıca, model planın maktalı ve seçme
ormanına bir alternatif olduğunu, doğaya uygun orman olduğunu, iki yöntemin sakıncalarını
gideren doğaya uygun ormancılık anlayıĢı bulunduğunu vurgulamıĢtır. Bu iĢin, yapraklı,
yapraklı-ibreli karıĢık meĢçerelerde yapılması gerektiğini, kızılçamda katlı kuruluĢa
gidilemeyeceğini, sarıçamda uygulanamayacağını, ladinde gençlik belli bir süre siper altında
kalsa bile sonra tek tabakalıya gideceğini ifade etmiĢtir. Ekolojik ve biyolojik bakımdan
uygun olan model planın yaygınlaĢtırılmaması gerektiği, uygun koĢullar olduğunda
uygulanabileceğini üzerinde durmuĢtur. Gruplar halinde ıslah çalıĢmaları yapılabileceğini,
üretimin birinci planda olamayacağını, ilk planda ıslahın olması gerektiğini ve koruya
dönüĢtürmede yararlanabileceğine dikkat çekmiĢtir.
Ata (1997) ise, Devamlı orman mantığının doğru olduğunu, belirli alanlarda uygulanması
gerektiğini, entansif ormancılık yapılan yerlerde uygulanması gerektiğini, her tarafta
uygulanamayacağını, hele kızılçam, sarıçam ve meĢede kesinlikle götürülmemesi gerektiğini
vurgulamıĢtır. Devamlı orman adı altında ormanların tahrip edileceğini, 1960’lı yılar
öncesinde uyguladığımız Ģekil neyse, ona dönüleceğini, o uygulamanın devamlı orman
anlayıĢı olmadığı üzerinde durmuĢtur.
Model planlarda, iĢletme amaçlarının açık ve bilimsel olmadığı, yetiĢme ortamı
envanterinin kaba yapıldığı, bölmecik servetlerinin hata ve istatistiki değerlerinin
saptanmadığı, optimal kuruluĢun belirlenmediği, aktüel ve optimal kuruluĢun
karĢılaĢtırmasının yapılmadığı, dolayısıyla bir amenajman planı niteliği taĢımadığı da ifade
edilmektedir (Gül, 1997).
Gözleme dayanarak planlama olmayacağını, model sayılamayacağı, yaygınlaĢtırılmaması
gerektiği vurgulanmıĢtır (Geray, 1997).
Asan (1997) ise, münferit planlamanın odun üretimine yönelik bir sistem olduğunu,
silvikültürel etayı heyet baĢkanının tespit edip mühendisin tespit yapmamasını çeliĢki
oluĢturduğunu vurgulayarak, münferit planlamanın en iyi tarafının her meĢçereye tek tek
gidip, aktüel ve optimal kuruluĢu ortaya koymak ve amaç kuruluĢunu belirlemek olduğunu
ifade etmiĢtir. Amenajman planı diye sunulan modelin meĢçere silvikültür planı olduğunu
Ormancılık Forumunda açıklamıĢtır (1997).
Köse ve arkadaĢları (2002), mülkiyet sorunlarının yaĢandığı, entansif yol ağının
bulunmadığı, sosyal baskının mevcut olduğu, yetiĢme ortamı envanterinin yapılmadığı
ormanlarda münferit planlamanın uygulanması ile orman tahribatının ileri boyutlara
varacağını vurgulamıĢlardır.
3.2 Münferit Planlardan ve Uygulamadan Doğan Sorunlar
Türkiye’de ilk münferit planlama yapılması üzerinden 12 yıl geçmiĢtir. Bu sürede 100
den fazla münferit amenajman planı yapılmıĢtır. Bu planların klasik planlarda olduğu gibi
standart bir yapısı yoktur. BaĢlangıçta yapılan planlarla son dönemde yapılan münferit planlar
karĢılaĢtırılamaz boyuttadır. Ormanlık alan ve etanın toplam değerlerinden baĢka
karĢılaĢtırılabilir durumları yoktur. Aynı yılda yapılan amenajman planları benzer
olabilmekte, bazen de aynı yılda yapılmasına rağmen amenajman heyetleri arasında farklı
uygulamalar gözlenmektedir. Teknik terimler farklı olabildiği gibi plan okuması da çok
farklıdır. Envanteri yapanla planlamayı gerçekleĢtiren heyetlerin de farklı olduğu durumlar
mevcuttur. Envanteri izleyen yıllarda yürürlüğe girmesi gereken amenajman planları bazen 3
yıl sonra teslim edilmektedir.
Aktüel kuruluĢun ortaya konmasında, çok iddialı baĢlanmasına rağmen, yeterli
duyarlılıkta bir envanter yapılamamıĢtır. MeĢçere bazında planlama yapmak için gerekli olan
entansif envanter gerçekleĢtirilememiĢtir. Standart büyüklükte alınan örnekleme alanlarına ait
hata ve istatistiki değerler çizelgesi olmadığından güvenirlik düzeyi hakkında bilgi mevcut
değildir. Tam kapalı ormanlar için uygun olan bu sistem, kapalılığın düĢtüğü alanlarda nasıl
sonuç verdiği belirlenememiĢtir. YetiĢme ortamı envanteri için ayrıntılı gözlem ve
incelemeler olmasına rağmen kaba bir envanterle yetinilmiĢtir. Çünkü uygulamada
amenajman planlarının verdiği silvikültürel plandan baĢka ayrıntılı silvikültür planı da
yapılmak durumunda kalınmaktadır. Bonitet hakkında bilgi mevcut değildir.
Planlama birimi büyüklüklerinin küçültülmesi olumlu bir geliĢmedir. Fakat, ortalama
5000 hektarın üzerindeki büyüklük, entansif ormancılık için çok büyüktür. Bazı Ģefliklerde
büyüklüğün 12000 hektara çıkması münferit planlamanın baĢlamasında verilen sözlerin
devam ettirilmediğini göstermektedir. Harita ölçeğinin büyütülmesi ileri bir aĢama olarak
kabul edilmesine rağmen haritaların büyük, tek ve ayrıntılarının olmaması uygulayıcıların
tekrar plana bakmasını gerektirmektedir.
Silvikültürel iĢlem birimlerinin ayrılması, çok amaçlı ormancılık planlamasına yakın bir
uygulamadır. Ormanların fonksiyonları haritalanmadan yapılan bu ayrım, yerel bazda iĢletme
amaçlarının saptandığı izlenimi vermektedir. Fakat, iĢletilmeye açılan ormanlarda, ağırlık
üretime verilmektedir. Koruma ormanlarının ayrılmasına rağmen geçmiĢ plan dönemi
miktarlarında eta alınması bu durumu doğrulamaktadır.
Ormanların silvikültürel iĢlem ünitelerine ayrılması ile optimal periyodik alan azalmıĢ ve
devamlı orman formunun yaratılmasıyla iĢletme Ģeflerinin gençleĢtirme yapacağı alan
daraltılmıĢtır. Maktalı ormanların gençleĢtirilmesi ve bakımında büyük sorunlar yaĢanmazken
asıl sorun devamlı orman iĢletmeciliğinde görülmektedir.
Münferit planlarda yapılan devamlı orman ayrımında, sosyal baskının fazla olduğu,
orman gülünün bulunduğu, eğim ve ulaĢım açısından arazi koĢullarının zor olduğu,
ekonominin ön planda tutulmadığı yerler dikkate alınmaktadır. Devamlı orman
iĢletmeciliğinde temel ilkenin, hem ormanda devamlı üretim yapmak ve hem de gruplarda
mevcut karıĢık türlerin varlığının devamına imkan vermek olduğu proje uzmanlarınca
açıklanmıĢtı.
Devamlı ormanlar, maktalı ve seçme iĢletmesinden farklıdır. Küçük alanlarda
gençleĢtirmeye olanak tanıması ile maktalıya yakın, tek ağaç iĢletmeciliği ile seçmeye
yakındır. Genelde seçmeye daha yakın iĢletmecilik olarak bilinmektedir. Devamlı orman
bölmecikleri içerisinde yeterince grup gençleĢtirme çalıĢması yapılamamaktadır. Örneğin,
pilot bölge olan Devrek Orman ĠĢletmesinde, 1999’a kadar bu çalıĢmalar yapılamadı. 15
bölmecikte toplam 14 hektarlık gençleĢtirme çalıĢması gerçekleĢtirilebildi. Yoğun orman gülü
ile kaplı devamlı orman bölmeciklerinde grup gençleĢtirme çalıĢmalarının maliyeti yüksek
olması nedeniyle durdurulması bile gündeme gelmiĢtir. Halbuki, 1997 yılında Bolu’da yapılan
toplantıda, devamlı orman iĢletmeciliğinde gençleĢtirme masrafının olmaması avantaj olarak
gösterilmiĢti (Meriç, 1997). Teknik eleman değiĢikliğinden dolayı grup gençleĢtirme
çalıĢmalarının yapılması ve takibinde güçlükler bulunmaktadır. Sıklık ve ilk aralama
çağındaki bölmeciklerin gençlik bakımı kapsamına alınması, sıklık çağına eta verip,
aralamaya eta vermemek gibi plan yapım hataları da mevcuttur. Bu hatalar son yıllarda
gittikçe artmaktadır. Ġlk aralama çağına eta vermeyip uygulayıcıya bırakılması sonucu,
aralama bakım planları yapılmasını gerektirmektedir. ĠĢletme Ģefi, silvikültür planı, sıklık
bakım planı, koruya tahvil planı, rehabilitasyon projesi düzenleyerek bürokrasiye
boğulmaktadır.
Yeni gençleĢtirme alanlarının devamlı orman olarak ayrılması uygulayıcıları plancılarla
karĢı karĢıya getirmektedir. 18-22 yaĢlarındaki 100 hektar sarıçam sıklığının devamlı orman
olarak ayrılmasının savunulacak yanı bulunmamaktadır. Ayrıca, kültür bakımı olacak denilen
bölmeciklerin aktüel durumunun sıklık çağında olması eleĢtiri konusudur. 60 yaĢında
gençleĢtirmeye verilen meĢçereler de bulunmaktadır. Maktada çok küçük gençleĢtirme alanı
verilmesini uygulayıcılar, koruma ve izleme bakımından sorun olarak uygulayıcıların
karĢısına çıkmaktadır. DağıtılmıĢ gençleĢtirme alanlarının korunması sorun olarak
görülmektedir. Birbirine bitiĢik bölmeciklerin gençleĢtirmeye alınamayacak olması da
uygulayıcılar tarafından sorun olarak görülmektedir. Bölmede kayıt için zorlanırken,
bölmecikteki 0.3 ha gençleĢtirme alanının nasıl iĢleneceği konusunda endiĢeler
bulunmaktadır. ĠĢçi temin edilemeyiĢi, Ģefin küçük alanı bulamaması da karĢılaĢılan
olumsuzluklar arasındadır. Sorun çıkmayacak, en yakın ve en kolay bölmeciklerin öncelikli
kabul edilmesi yeni Ģefler üzerinde olumsuzluklar yaratmaktadır. Köylü ve siyasetçinin zaman
mekan düzenine karıĢacağı endiĢesi de bulunmaktadır. Çünkü, sürekli görev yapmanın
gerçekleĢmeyeceğine inanmıĢ durumdadırlar. 3 yıllık iĢletme Ģefinin bilgi birikimi ile
münferit planlamayı baĢarıya ulaĢtıramayacağı meslektaĢların kabul ettiği bir olgudur. Aynı
Ģekilde, birkaç yıllık mühendisin de münferit planlama yapacak amenajman heyet baĢkanı
olamayacağı da uygulayıcılar tarafından ifade edilmektedir. Çünkü, amenajman ve silvikültür
birikiminin en üst düzeyde olacağı kabul edilmektedir. KarıĢık meĢçerelerde etanın ağaç
türüne göre verilmemesi bazı suistimalleri doğurabilmektedir. Ağaç türünün değiĢtirilmesi
durumunda denetlemeyi kim nasıl yapacak, belli değildir.
Klasik planlarda karĢımıza çıkan gençleĢtirme sorunlarının münferit planlarda ve
uygulamalarında giderilmediği bir gerçektir. Sürekliliğin sağlanmasında temel koĢul olan
gençleĢtirmede sorunlar yaĢanmaktadır. Model plan çalıĢmalarının baĢladığı ve tüm planların
1995 de tamamlandığı, en sorunsuz iĢletme müdürlüğü olarak görülen Devrek orman
iĢletmesinde gençleĢtirme çalıĢmalarının baĢarıya ulaĢtığı söylenemez. 1998 yılına kadar, bir
iĢletme Ģefliğinin devamlı ormanında gençleĢtirme çalıĢması yapılabilmiĢtir. 60 bölmecikte
gençleĢtirme çalıĢması devam etmesi gerekirken, 2001 yılında 22 adet devamlı orman
gençleĢtirme programına alınmıĢtır. Bu Ģekliyle, uygulayıcılar devamlı orman bölmecik
sayısının azaltılmasını istemektedirler. 1992-1998 yılları arasını kayıp yıllar olarak kabul
etmek mümkündür.
Münferit planların amenajman planı olarak kabul edilmesi için aĢağıdaki sorulara cevap
aranması gerekmektedir.
- Orman fonksiyonları saptanmıĢ mı?
- ĠĢletme amaçları kararlaĢtırılmıĢ mı?
- Fonksiyonel envanter yapılarak aktüel kuruluĢ ortaya konmuĢ mu?
- Optimal kuruluĢ saptanmıĢ mı?
- Aktüel ile optimal kuruluĢ karĢılaĢtırılmıĢ mı?
- Aktüel kuruluĢun optimal kuruluĢa yaklaĢtırılması seçenekleri araĢtırılmıĢ mı?
- Teknik müdahale listesi hazırlanmıĢ ve eta hesaplanmıĢ mı?
- Ekonomik fizibilite yapılmıĢ mı?
Münferit planlara baktığımız zaman yukarıdaki soruların ancak yarısına cevap verilebilir.
Özellikle optimal kuruluĢun saptanması ve etaya karar verme konusunda noksanlıklar vardır.
Doğaya uygun ormancılık yapılmasında orman ekosisteminin çok iyi analiz edilmesi gerekir.
Münferit planlama, bölmecik düzeyinde bir planlama olduğundan, orman ekosistemini temsil
etmemektedir. Genelde, silvikültürel iĢlem bölmecik ayrımına kriter oluĢturmaktadır. Bu
nedenle, bölmeciklerin zamanla nasıl ve hangi biçimde bir geliĢim göstereceği ortaya
konamamaktadır. MeĢçere düzeyinde amaç kuruluĢu, planlama birimi düzeyinde optimal
kuruluĢ ortaya çıkmalıdır. Optimal kuruluĢ olmadan, optimal kuruluĢ sağlanmadan süreklilik
ilkesi gerçekleĢtirilemez. Artımın tüm münferit planlarda ortaya konduğu da iddia edilemez.
Artımı dikkate almadan etaya karar vermek optimal düĢüncenin dikkate alınmadığını
göstermektedir. Son zamanlarda, Ģirketlerce düzenlenen amenajman planlarında yer alan
meĢçere tanıtımı ve planlama tablosu, optimal kuruluĢ seçeneklerini tartıĢmayan, silvikültürel
planlamayı hedef alan bir çizelgedir. Genelde özetlemek gerekirse, münferit planlar, genelde,
ağaç iĢletmesine dayanır ve silvikültürel uygulamayı dikkate alır.
4- ÇÖZÜMLER
Münferit planlardaki silvikültürel iĢlem birimlerinin ayrımı fonksiyonel plana
benzediğinden öncelikle orman fonksiyonları saptanmalı ve istekler doğrultusunda iĢletme
amaçları saptanmalıdır. Ġdare süreleri kaliteye göre değil, bilimsel kriterlere göre ortaya
konmalıdır. Aktüel kuruluĢun saptanmasında fonksiyonel envanter gerçekleĢtirilmelidir.
MeĢçere amaç kuruluĢu ve optimal kuruluĢ saptanmadan ve aktüel kuruluĢun optimale
getirilmesindeki seçenekler tartıĢılmadan etaya karar verilmemelidir. Münferit planların
silvikültür planı özelliğinden çıkarılması için sürekliliğin gerçekleĢtirilme koĢulları
tartıĢılmalıdır.
Münferit uygulaması ile ilk plan döneminde üretim fazla saptandığından orman
köylüsünün eline fazla para girdiği görülmektedir. Ġkinci plan döneminde etanın düĢmesi ile
orman üzerinde baskı meydana geleceğinden sosyo-ekonomik sorunların çözümünde kalıcı
önlemlere baĢvurulmalıdır.
Devamlı orman bölmeciklerinde küçük alanlarda grup gençleĢtirme çalıĢmaları yapmak
entansif çalıĢmayı gerektirir. Her bölmecikte gençlik grupları tespit etmek, gençlikleri teĢvik
edici silvikültürel müdahaleler gerçekleĢtirmelidir. Bu tür tercihler yapılamıyorsa, yani
bölmeciklerde yeterli gençlik grubu yoksa, grup gençleĢtirme çalıĢmaları yapılmalıdır.
Gençlik gruplarının krokilendirilmesi, GPS ile konumlandırılması veya etraflarının boyanarak
bulunmaları kolaylaĢtırılmalıdır.
AynıyaĢlı ve aynı boylu, tek tabakalı meĢe, kayın, ladin ve sarıçam bölmecikleri devamlı
orman iĢletmeciliğine konu olduğunda entansif çalıĢmayı yapabilmek çok zordur. Bu yapıdaki
bölmeciklerin maktalı ormanlar kapsamında değerlendirilmesinde yarar vardır. Doğal
ormanları yoğun olarak iĢletmektense, genetik yönden üstün fidanlarla kurulu endüstriyel
ağaçlandırma alanları oluĢturulmalıdır. Doğal ormanlar üzerindeki üretim baskısı
azaltılmalıdır. Bu Ģekliyle, toprak koruma, su üretimi, yaban hayatı, rekreasyon, biyolojik
çeĢitlilik ve gen kaynağına daha fazla katkı sağlanmalıdır.
Türkiye gibi, farklı ekolojik, coğrafik, jeolojik, edafik, topoğrafik, ekonomik ve
demografik koĢullara sahip bölgeler için model plan çalıĢmaları yapılması yerinde bir
karardır. Fakat, model plan çalıĢmalarını, en az bir plan dönemini kapsayacak pilot
çalıĢmaları görmeden yaygınlaĢtırmak, geri dönülmez hatalara yol açabilir. Plan yapımındaki
eksiklik ve hataların giderilebileceği ama, silvikültürel uygulamalardan doğan hataların
giderilmesinin yüzyıllar alabileceği unutulmamalıdır.
Entansif ormancılık yapan ülkelerin geliĢtirdiği ve önerdiği modellerin, ülkemiz
koĢullarına uyması mümkün değildir. Münferit planlama bu görüĢü doğrulamaktadır.
BaĢlangıçta Alman Modeli esas alınmıĢken zamanla kendi bünyemize oturtmaya çalıĢtıksa da
baĢarılı olamadık. Çünkü, koĢullarımız ve sorunlarımız büyük, zor ve karmaĢıktır. Bizde,
ormanın sahibi ve sınırı tam olarak belirlenememiĢtir. Bu konuda 21. yüzyıl ayıbı
yaĢanmaktadır. Arazilerin yeteneklerine göre kullanımı söz konusu değildir. Ormanların
fonksiyonları haritalanmamıĢtır. Orman iĢletme amaçları orman iĢletmelerince değil, merkezi
otorite tarafından standart olarak belirlenmektedir. Orman ekosisteminin tanınması
sağlanmamıĢtır. Ormanla halk içiçedir. Halkın yaĢadığı sosyo-ekonomik sorunlar, ormana
müdahaleyi gerektirecek boyuttadır. Ülkemizde % 80 oranında yaĢanan erozyon, model
öneren ülkelerde bulunmamaktadır. Hiçbir ülke, Türkiye gibi suyun stratejik önemi ile karĢı
karĢıya değildir. Uzun bir üretim süresine sahip, doğaya açık, karmaĢık sorunları içeren
ormancılığı, liyakat sistemine uymayan personelle yapmaya çalıĢtığınız zaman değil model
oluĢturmak, ancak yıkım oluĢturabilirsiniz. 1000 hektarlık iĢletme Ģefliğinde ormancılık yapan
mühendisle, ortalama 15000 hektarlık alanda Ģeflik yapacak orman mühendisini modelleme
yapma yarıĢına koyamazsınız. Bu nedenle, dıĢtan gelen modellere değil, kendimizin yapacağı
çalıĢmalara ağırlık vermeliyiz. Aksi halde, sürdürülebilir ormancılık anlayıĢımız Ortadoğu
ülkeleri ayarında kalacaktır.
5- KAYNAKLAR
Asan, Ü, 1997: Amenajmanda Yeni Model Forumu, Orman Müh. Odası yayın No: 20, s 25-
28, Ankara
Ata, C. 1997: Amenajmanda Yeni Model Forumu, Or. Müh. Odası yayın No: 20, s 20-25
BaĢkent, E.Z. 1999. Türk-Alman Ormancılık Projesiyle gündeme gelen Amenajmanda Yeni
Model’in ÇağdaĢ Orman Amenajmanı YaklaĢımı Doğrultusunda Değerlendirilmesi,
Bölüm I ve Bölüm II. Orman Mühendisliği Dergisi, 36(2), 21-32 s.
Boğaz, H. 1996: Model Amenajman Planlamasının Devrek Orman ĠĢletmesindeki
Uygulaması, Uygulamadan Doğan Problemler ve BaĢarılar, Türk Alman Ormancılık
Proje haber., s 10-12
CoĢkun Ö, 1997: Model Plan Toplantısı, 6 Aralık 1997, Gölcük, Bolu.
ÇetintaĢ, C. 1997: Model Planların Silvikültürel Pratiği, Forum, 21 Mart 1997, Ankara
Efendioğlu, M.1999. Türk Alman Ormancılık Çerçevesinde Düzenlenen Amenajman Planları
ve Ülkemizde Uygulama Olanakları, Or.Müh. Der. Sayı:4, s 27-32
Geray, U. 1997 Amenajmanda Yeni Model Forumu, Or. Müh.Odası yayın No: 20, s 12-16
Gül A. 1997: Batı Karadeniz Bölgesi Yapraklı Orman ĠĢletmeciliği Model Orman
Amenajman Planlarının Değerlendirilmesi, KTÜ Or. Fak. Sem no: 4, s 83-
90,Trabzon
Kahveci,O. 1992: Yapraklı ve KarıĢık Ormanların Amenajmanı ve Silvikültürü,
Ormancılığımızda Orman Amenajmanının Dünü, Bugünü, ve geleceğine ĠliĢkin
Genel GörüĢme, Bildiriler, s.119- 133, Ankara
Köse, S. ve Ark. 2002: Münferit Planlamanın Ladin Ormanlarında Uygulanabilirliği, II.
Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi Bildirisi, 10 s., Artvin.
Meriç K. 1997: Amenajmanda Yeni Model Forumu, Orman Müh. Odası yayın No:20
Meriç, 1997: Model Plan Toplantısı, 6 Aralık 1997, Gölcük,Bolu
Meriç, K. 2002: Münferit Orman Amenajman Planlaması, Artvin Orman Fakültesinde
Sunulan Konferans, 11 Ocak 2002, 5 s. Artvin
OdabaĢı, T. 1997: Amenajmanda Yeni Model Forumu, Or. Müh.Oda yay No: 20 s. 16-20
OdabaĢı, T. 1997: Model Plan Toplantısı, 6 Aralık 1997, Gölcük,Bolu
OGM, 1989,1990, 1991: Türk Alman Ormancılık Seminerleri 3 cilt, Ankara
OGM, 1999: Münferit Orman Amenajman Planlaması, Teknik Ġzahname, 103 s, Ankara
ġimĢek, Y, 1997: Amenajmanda Yeni Model Forumu: Or. Müh. Oda Y. No: 20, s. 7-11
Ulukanlıgil,A. 1992: Karadeniz Bölgesi yapraklı Tür Ormanların Ġdaresi Projesi, Orman
Bakanlığı Dergisi, sayı:11, s 20-25
UZAKTAN ALGILAMANIN ORMAN AMENAJMAN PLANLAMASINDA
VE BĠLGĠ SĠSTEMLERĠ KURULMASINDAKĠ ÖNEMĠ
Prof. Dr. Selahattin KÖSE* ArĢ. Gör. Günay ÇAKIR
*
[email protected] 0 462 3772879 [email protected] 0 462 3773550
ArĢ. Gör. Turan SÖNMEZ* ArĢ. Gör. Fatih SĠVRĠKAYA
*
[email protected] 0 462 3773550 [email protected] 0 462 3773550
Kısa Özet
Dinamik bir yapı arz eden ve doğaya açık karmaĢık sistem olan ormanların planlanması için
çeĢitli verilere ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle veri toplamanın ne kadar zor ve zaman alıcı
bir süreç olduğunu göz önüne alırsak, uzaktan algılamanın veri elde etmedeki rolü daha
açık olarak karĢımıza çıkmaktadır. Bu bildiride; uzaktan algılamanın orman amenajmanına
olan katkıları dile getirilecektir. Uzaktan algılamada; hava fotoğrafı, uydu görüntüsü ve
sayısal hava fotoğrafı kavramları üzerinde durularak, aralarındaki farlılıklar, birbirlerine
karĢı olan avantaj ve dezavantajları belirtilecektir. Özellikle uzaktan algılamada çözünürlük
kavramı (konumsal, zamansal, ıĢınsal ve parasal) üzerinde durulacak ve orman amenajmanı
açısından önemi belirtilecektir. Hangi uzaktan algılama tekniğini, hangi amaçlar için ne
kadar hassasiyette kullanabiliriz sorularına cevap aranacaktır. Bugün uzaktan algılama
teknolojisine sahip ülkelerin gelmiĢ oldukları son aĢamaları ve ülkemizin bunların
neresinde olduğu üzerinde durulacaktır. Uzaktan algılama verisi iĢleyen bilgisayar yazılım
ve donanımları hakkında bilgi verilecektir. Uzaktan algılamayla elde edilen verilerin orman
bilgi sistemlerine aktarımını ve sağladığı avantajlar üzerinde durulacaktır. Orman bilgi
sisteminin oluĢturulmasında ve ulusal orman envanteri kapsamında uzaktan algılamanın ne
derece bir ağırlığa sahip olduğu belirtilerek, veri eldesinde karĢılaĢılan zorlukları, olumlu
ve olumsuz yönleriyle belirterek; çeĢitli öneriler sunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Uzaktan algılama, hava fotoğrafı, uydu görüntüsü, sayısal hava
fotoğrafı, çözünürlük, orman bilgi sistemi.
1. GĠRĠġ
Orman amenajman uygulamaları açısından uzaktan algılamanın önemi gün geçtikçe
artmaktadır. Uzaktan algılama; cisimlere doğrudan temas etmesizin veri elde etme Ģeklinde
tanımlanmaktadır. Uzaktan algılama verilerinin baĢlıca özelliği geniĢ yeryüzü parçalarına ait
büyük çapta konumsal veri içermesidir. Bu büyüklükteki veri zenginliğinden etkin bir Ģekilde
yararlanılması ise doğal olarak bu verilerin coğrafi veriye dönüĢtürecek yeterli düzeyde
personelin, veri yönetim ve iĢleme sistemlerinin varlığına bağlıdır.
Sözü edilen coğrafi bilgiye olan gereksinim ülke boyutuna indirgediğinde, kalkınma
amaçlı gereksinimler küçümsenemeyecek boyuttadır. Gerek doğal kaynak envanterinin
sağlıklı tutulması, gerek bu kaynakların yanında yenilerinin de bulunup ortaya çıkarılması ve
gerekse çevrenin bilinçli korunması bugün ve gelecekte en önemli sorunlarımızdan biri
olacaktır. Her geçen gün hızla tükenen doğal kaynakların akılcı yöntemi, sürdürülebilirliliği,
planlı bir yapıya kavuĢturulması, çevre kirliliğinden korunması ve arındırılması, kalkınmaya
yönelik çabaların ekonomik, zamanında ve çevreye en az zarar verici nitelikte
* KTÜ Orman Fakültesi Orman Amenajmanı Anabilimdalı
gerçekleĢtirilmesi için karar verici organların sayısal coğrafi bilgi gereksinimleri gittikçe artan
önem kazanmaktadır. Gereksinim duyulan bu sayısal bilgilerin verilecek kararlardaki
etkinliği, güncellikleri ile doğru orantılı olarak artmaktadır. Güncel bilgi sağlamanın bir yolu
da geliĢen teknolojinin sunduğu olanaklardan olabildiğince yararlanan sistemlerin
oluĢturulmasında yatmaktadır (ÖNDER 2000).
Orman amenajmanında stratejik planlama, belli zamanda ve konumlarda yeterli
miktarda ve kalitede orman ürünlerinin ve aynı zamanda hizmetlerin sürekliliğinin
sağlanmasına izin verecek faydalanmanın düzenlenmesi, ürünlerin taĢınması ve dağıtımı,
silvikültürel müdahalelerin kararlaĢtırılması ve ormanın koruma tedbirleriyle güvence altına
alınması dörtlüsünün entegre halinde tasarımı ve uygulanması iĢlemidir. Bu dört elemanın
coğrafi konum ve zamanla kuvvetli bir iliĢkisi vardır. Burada önemli olan husus, zaman ve
coğrafi konumun orman amenajmanıyla doğrudan yakın iliĢkide olmasıdır. Bu verilere daha
birçok ormancılık dalını ekleyebiliriz. Bu durumda ormancılık açısından, güncelleĢtirilmiĢ ve
güvenli sayısal haritalarla donatılmıĢ orman envanteri ile gerçekleĢtirilebilir. Uzaktan
algılamanın ve coğrafi bilgi sistemlerinin orman amenajmanına katkıları da burada
yatmaktadır (YOMRALIOĞLU 2000).
Uzaktan algılama sadece orman amenajmanında değil, diğer ormancılık bilimlerinde ve
disiplinlerde de etkin olarak kullanılmaktadır. Bunlar:
a. Doğal çevreye ait (ekosistem, arazi yüzeyi, meteorolojik ve hidrolojik veriler, flora ve
fauna) bilgiler,
b. Ġnsanların yapmıĢ oldukları etkiler (yerleĢim alanları, doğal kaynak planlaması, Ģehir
planlaması) sonucu oluĢan veriler,
c. Çevresel kirliliğin belirlenmesi,
d. Çevresel etkilerden insanların nasıl etkilendiklerinin belirlenmesi gibi durumların
belirlenmesinde uzaktan algılamadan yararlanılmaktadır.
2. UZAKTAN ALGILAMANIN ORMAN AMENAJMANINA KATKILARI
Genel anlamda orman amenajmanı ormanların geleceği hakkında kararları etkileyen
biyolojik, sosyal, ekonomik ve diğer faktörlerin tümünü bütünleĢtirme gibi zor bir görevi
üstlenmektedir. Orman ekosisteminin devamlılığını ve stabilitesini sağlamak kaydıyla
toplumun ormandan olan her türlü ihtiyaçlarını optimal Ģekilde karĢılamak için gerekli en
modern yöntem veya metodu kullanarak ormandan en uygun yararlanma Ģekline karar
verilerek ormanın kontrol altına alınması orman amenajmanının özünü oluĢturmaktadır.
Orman amenajmanı nihayetinde karar verme süreci olduğu için kararların alınmasında
kullanılacak verilerin güvenli, uyumlu, yeterli, geniĢ çaplı ve detaylı olması ve aynı zamanda
ekonomik olarak hızlı ulaĢılabilir olması gerekmektedir (BAġKENT 1996).
Uzaktan algılama verileri geniĢ alanlara yönelik değerlendirmelerde hızlı bir veri
toplama yöntemi olması nedeniyle sürekli artan bir oranda kullanım alanı bulmaktadır.
Yüksek çözünürlüklü ve yılın değiĢik zamanlarında rahatlıkla elde edilebilen uzaktan
algılama verileri, geniĢ arazi parçalarının izlenmesine ve bilgi sistemlerinin oluĢturulmasına
oldukça büyük katkı sağlamaktadır.
Bütün dünyada arazi kullanım sınıflarının belirlenmesinde; uydu verileri, uçak
tarayıcıları verileri ve hava fotoğrafları yardımıyla farklı doğruluk derecesi sağlayan değiĢik
sınıflandırma yöntemleri yapılmaktadır. Uzaktan algılama ve coğrafi bilgi sistemlerinin
kullanılmasıyla; yeryüzü sınıflandırmaları, planlama ve farklı kademelerdeki alanlarda karar
alma aĢamalarında önemli veri tabanı olarak hizmet sunmaktadır. Ayrıca uzaktan algılamayla
elde edilebilecek verilerin tahmin doğruluğu %80 ve bu oranın üzerindeyse sınıflandırma
doğru ve güvenilir kabul edilebilir (ERDĠN-KOÇ-YENER 1998).
Vejetasyon örtüsünün belirlenmesi herhangi bir ekosistem için önemli bir yapı arz
etmektedir. Yalnızca ağaç veya bitki türlerinin belirlenmesi değil onların kendi aralarında ve
yakın çevreleriyle olan değiĢimleri ve karıĢımlarının belirlenmesi önemlidir. Arazi örtüsü
kendi arasında homojen alt gruplara ayrılmakta ve sonradan yapılacak analizleri
kolaylaĢmaktadır.
Uzaktan algılama sürecini sırasıyla açıklayacak olursak; problemin ortaya konması,
verilerin depolanması, verilerin analizi ve bilgi sistemlerine verilerin sunulması Ģeklinde
olmaktadır. Orman amenajman planlarının yapılması içinde bu iĢlem sırası dikkate
alındığında uzaktan algılamanın önemi daha da açık ortaya çıkmaktadır. Çünkü amenajman
planlarının yapılması için öncelikle konumsal verilere ihtiyaç vardır. Bu verilerin büyük bir
çoğunluğu da uzaktan algılamayla elde edilmektedir.
Uygun nitelikli ve ölçekteki hava fotoğrafları yardımıyla bir plan ünitesinde ormanla
kaplı olan ve olmayan alanları ayırmak, ormanla örtülü alanda ağaç türü ve karıĢımı, doğal
geliĢim çağları, kapalılık ve bonitet gibi unsurlar yönünden birbirinden farklı olan kısımların
sınırlarını belli etmek, bunlara dayanarak da oldukça ayrıntılı meĢcere haritaları düzenlemek,
bu haritalardan her bir meĢcerenin özel yöntemlerle yüzölçümünü sıhhatli bir biçimde
hesaplamak mümkündür. GeliĢen bilgisayar teknolojisinden de yararlanarak bugün hava
fotoğrafları orman kadastrosu, orman amenajmanı, ağaçlandırma ve silvikültür, toprak-
ekoloji, orman yol inĢaatı, havza amenajmanı, hasılat bilgisi, orman koruma ve ormancılık
politikası bilim dallarına iliĢkin çok yönlü sorunların çözümünde kullanılmakta olup; bu ve
benzer konularda daha sağlıklı sonuçlara ulaĢabilmek amacıyla araĢtırmalar sürdürülmektedir
(SOYKAN 1986).
Vejetasyonun sınıflandırılmasında konumsal yapıya ait bilgilerin alınmasında ve veri
tabanlarının oluĢturulmasında Uzaktan Algılama (UA) ve Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS)
kullanılarak verilerin analizleri ve coğrafi sorgulamaları bilgisayara dayalı olarak
yapılmaktadır. Uzaktan algılamanın temel görevi, Coğrafi Bilgi Sistemleri ortamına veri
sağlamaktır. Uzaktan Algılama verilerinin iĢlenmesi (görüntü iĢleme) sayesinde elde edilen
harita ve görüntüler Coğrafi Bilgi Sistemleri ortamında değerlendirilmektedir. OluĢturulan
yeni haritalar çok rahatlıkla güncelleĢtirilmektedir. Birden fazla harita üzerinde analizler
yapılabilmekte ve geniĢ alanları kaplayan doğal kaynaklara ait etkin planlamalar
oluĢturulmaktadır.
AraĢtırma ve istatistiklere göre dünyada mevcut bütün bilgilerin %80’e varan kısmı
konumsal niteliktedir; yani arazi, çevre veya bir konuma bağlı bilgilerdir. Yine kullanıcı
ihtiyaçlarını tespit etmek için Ģehir ve bölge planlamaları hakkında yapılan diğer bir
araĢtırmaya göre de %90’ın üzerinde konumsal bilgiye ihtiyaç duyulduğu tespit edilmiĢtir. Bu
kadar fazla ve değiĢik yapıdaki bilgilerle baĢa çıkabilmek ve bunları toplumun refahını
düzenleyecek Ģekilde hizmetine sunabilmek için büyük bir uzmanlık alanına ihtiyaç vardır.
ĠĢte çağımızda Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) olarak bilinen bu disiplin konumsal verileri
(grafik ve öznitelik) elde etmek, depolamak ve değiĢik Ģekillerde inceleyerek insanlara
sunmak için ortaya çıkmıĢtır. Ormancılığın da konuma bağlı açık bir sistem bilimi olduğu
düĢünüldüğünde ormancılıkta konumsal veriye son derece ihtiyaç duyulduğu dolayısıyla
ormancılıkla doğrudan iliĢkili olduğu görülmektedir (KÖSE-BAġKENT 1993).
Konuya CBS açısından bakacak olursak uzaktan algılama verileri, CBS’ye veri sağlayan
en önemli veri kaynağı olmaktadır. Bu kaynakların gücü, sağladığı doğruluğun yanı sıra geniĢ
alanları da kapsaması önemini daha da artırmaktadır. Özellikle bugün ve yakın gelecekte uydu
görüntülerinin eriĢtiği kalite düzeyi ve paralelinde geliĢen bilgisayar yazılım ve donanımları
göz önüne alındığında, orman amenajmanı için gerekli olan coğrafi veri tabanının
güncelleĢtirilmesi kolaylaĢacaktır.
Coğrafi Bilgi Sistemleri için fotogrametrik yöntemle veri toplamada kaynak materyaller
hava fotoğrafları ve uydu görüntüleridir. Uzaktan Algılama yöntemleriyle toplanan bu
vektörel verilerin harita sayısallaĢtırılması ile toplanan verilerden en önemli farkları; üç
boyutlu olmaları, alet duyarlılığına ve ölçeğe bağlı olarak hassasiyetin + 1 metre düzeyinde
olması ve güncelleĢtirme kolaylığıdır (ÖNDER 2000).
CBS’nin, Ormancılıkta ilk kullanım basamağı, orman bilgi sisteminin temelini oluĢturan
orman envanterinin hazırlanması ve meĢcere haritalarının sayısal olarak düzenlenmesidir.
Kısaca sayısal orman envanterinin yapılmasıdır. Genel olarak belirlenen amaçlara göre orman
ürün ve hizmetlerinin ne zaman, nerede, nasıl bir Ģekilde ve ne kadar alınacağının tespiti ve
uzun vadede sürekliliğin sağlanması orman amenajmanının iskeletini oluĢturmaktadır
(BAġKENT-JORDAN 1991).
3. UZAKTAN ALGILAMADA VERĠ ELDE ETME ÇEġĠTLERĠ
3.1. Uzaktan Algılamada Veri Elde Etme Araçları
3.1.1. Alçak-Yüksek Ġrtifalı Uçaklar
Uçaklardan elde edilen Uzaktan Algılama verileri; dünya yüzeyinde yaklaĢık olarak
1-20 km yükseklikten alınan verilerdir. Bu uçaklardan arazi hakkında iki boyutlu ve üç
boyutlu görüntü oluĢturacak Ģekilde veriler analog ve sayısal biçimde elde edilmektedir.
Özellikle; yaprak miktarı, klorofil, azot miktarı, toprak hakkında çeĢitli bilgiler yangınların
oluĢturduğu durumların belirlenmesinde etkin olarak kullanılmaktadır. Ayrıca sayısal arazi
modeli oluĢturmada ve ortofoto haritaların üretilmesinde de kullanılmaktadırlar. Birçok ülke
yüksek çözünürlüğe sahip uzaktan algılama verisini elde etmek için yüksek irtifaya sahip
uçaklardan daha fazla yararlanmaktadır. Özellikle uzayda doğal kaynak uydusuna sahip
olmayan ülkeler bu konuya daha sık eğilmektedirler. Ancak burada elde edilen verilerin
kaplama alanı 12-36 km arasında değiĢmektedir. Çözünürlükleri ise pankromatik bazda
1 metre iken renkli bazda 4 metre civarında olmaktadır (JENSEN 1996).
3.1.2. Uzay Araçları
Uydulardan algılama doğal kaynakların izlenmesinde ilk günden bu ana kadar oldukça
geniĢ yer almıĢtır. Özellikle uzayda yer sahibi olmak isteyen ülkelerin günümüzde ulaĢmıĢ
oldukları durum dikkat çekicidir. Doğal kaynak izleme açısından 1/25000-1/100000 ölçekli
veri tabanlarının oluĢturulmasında uydu görüntülerinden yaralanılmaktadır. NASA tarafından
1972 yılında baĢlatılan doğal kaynakların uzaydan izlenmesi, günümüzde birçok dünya ülkesi
tarafından gerçekleĢtirilmektedir. Her geçen gün bu alanda yeni çalıĢmalar yapılmaktadır.
Doğal kaynakların planlanmasında uzaktan algılamanın bir dalı olan uzaydan veri elde etme
artan oranda yer bulmaktadır.
3.2. Uzaktan Algılama Veri ÇeĢitleri
3.2.1. Hava Fotoğrafı ve Ortofoto
Analog kameralarla uçaklardan çekilen fotoğraflar optik ve mekanik aletlerle
değerlendirilerek model oluĢturulmuĢtur. Analog olarak alınan fotoğraflar banyo iĢleminden
sonra fotogrametrik değerlendirme aletleri yardımıyla değerlendirilmeleri gerekmektedir. Üç
boyutlu değerlendirmede temel düĢünce, farklı iki noktadan çekilen fotoğraflar yardımıyla üç
boyutlu model oluĢturmaktadır.
Grafik yada çizgisel haritalar fotogrametrik olarak üretilmektedir. Fakat bu haritalar
arazi üzerinde bütün bilgileri içermemektedir. Oysa bir çok meslek disiplini (orman, arkeoloji,
ziraat, coğrafya, mimarlık gibi) harita üzerinden daha fazla bilgi sağlamak arzusundadır.
Ortofoto bu tür isteklere cevap verebilecek fotogrametrik yöntemlerle üretilen temelde bir
foto-haritadır. Ortofoto, bir fotoğrafın diferansiyel yataylanması ya da eğikliklerinin
giderilmesi ve resimdeki yükseklik farklarının ortadan kaldırılması Ģeklinde tanımlanır. BaĢka
bir deyiĢle de resim eğikliği ve arazi yüksekliğinin her noktada aynı olmamasından
kaynaklanan fotoğraf hatalarının giderildiği ve üzerinde her doğrultuda ölçeğin sabit olduğu
fotoğraf tabanlı haritalardır (YOMRALIOĞLU 2000).
3.2.2. Uydu Görüntüsü
DeğiĢik spektral bandlar ve değiĢik çözümleme güçlerine sahip uydular bulunmaktadır.
Band sayısı ve çözümleme tiplerine göre kullanım amaçları da değiĢmektedir. Örneğin IRS1-
C LISS3 görüntüsü sahip olduğu 4 spektral bandla arazi örtüsü çalıĢmaları için idealdir ve
ölçek yaklaĢık olarak 1/35.000’dir ve Pan (siyah-beyaz) görüntüleri ise 5 metre çözümlemeli
olup ölçek 1/12.500’e kadar inmektedir. IKONOS Pan görüntüsü ise 1 metre çözünürlüğe
sahip olmakla birlikte 1/2400 ölçekte olmaktadır (YOMRALIOĞLU 2000).
Tablo 1: Uzaktan algılama uydularına ait genel özellikler
Doğal Kaynak
Ġnceleyen
Uydular
Ülke BaĢlangıç Tarihi
Çözünürlük/ Görüntü
GeniĢliği/ Yinelenme
Süresi
LANDSAT ABD 1972, 1975, 1978, 1982, 1984,
1994, 1999
30*30 m/185*185 km
16 gün- 3 gün
Resur, KOSMOS
Rusya
1979, 1984, 1987, 1994,1998
5-330 m/80-600 km
14-45 gün
SPOT
Fransa
1986, 1990, 1993, 1998, 2002
20*20 m./60*60 km.
2-3 gün
MOS, JERS,
AEDOS, ALOS Japonya
1987, 1990, 1992, 1996, 2003
24*24 m-2,5-10 m
100*100 km
17-41 gün
IRS
Hindistan
1988, 1991, 1995, 1997
72,5*36,5 m/70-148 km
5-22 gün
CBERS
Çin
1995, 1996
19,5-156 m/120*120 km
3-26 gün
RADAR sistemli Uydular
ALMAZ-1
Rusya 1991 15*15 m./40*40 km
ERS Avrupa 1991, 1994 30*30 m./100*100 km
JERS, ALOS Japonya 1992, 2003 10-100 m./75*70 km
SIR-C/ X, SAR
ABD, Ġtalya,
Almanya 1994, 1996 30*30 m./15*-50 km
RADARSAT Kanada 1995 30*30 m./50-500 km
ENVISAT Avrupa 2000 30*150 m./60-405 km
3.3. Sayısal Uzaktan Algılama Verisi
Sayısal uzaktan algılama da analog resimler yerini sayısal haldeki görüntülere
bırakmıĢtır. Bütün ölçme ve değerlendirme iĢlemleri bilgisayar ortamında yapılmaktadır.
Sayısal uzaktan algılamanın temel avantajlarını aĢağıdaki biçimde sayabiliriz
(YOMRALIOĞLU 2000):
a.Görüntü iyileştirme; görüntü sayısal olduğundan, bilgisayar ortamında renk ve ıĢık
Ģiddeti gibi çeĢitli görüntü iĢleme uygulamaları yapılabilir.
b.İşlem Kolaylığı; sayısal veriler sayısal olmayan verilere göre iĢleme tabi tutma daha
kolaydır. Bütün iĢlemler otomatik ve daha hassas bir Ģekilde yapılır.
c.Elde edilen verilerin elektronik ortamlarda saklanması; Coğrafi Bilgi Sistemleri
katmanlarına aktarımı açısından önemli bir kolaylık sağlamaktadır. Değerlendirme
sonuçlarının aynı anda izlenmesi hataları da azaltmaktadır.
d.Veri depolama; sonuç ürünlerini bilgisayar teknolojisinin sağladığı imkanlar
neticesinde ekonomik olarak saklanabilmektedir.
4. ÇÖZÜNÜRLÜK
Uzaktan algılama için önemli olan dört adet çözünürlük orman amenajman uygulaması
açısından önemlidir. Özellikle doğal kaynakların izlenmesinde konumsal, zamansal, ıĢınsal ve
parasal çözünürlüğün iyi olması gerekmektedir.
4.1. Konumsal Çözünürlük
Bir görüntüleme sisteminde ayrı olarak kaydedilebilen iki nesne arasındaki en küçük
uzaklığa konumsal çözünürlük denir. Algılayıcı tarafından alınan en küçük anlık görüĢ
aralığına piksel denilmektedir. Piksel arazide temsil edilen görüntüdür. Piksel boyutu ise arazi
hakkında ne kadar ayrıntının sunulacağını bildirmektedir. Konumsal çözünürlükle genel bitki
topluluklarını belirlemede iyi sonuç verirken, bitki türlerinin ayrımında bazen yetersiz
kalmaktadır. Buda arazide örnek alanlar alınması yoluyla giderilmektedir.
Bir görüntü sisteminde konumsal çözünürlüğün tanımlanması güç olmasına karĢılık
genelde kullanıcının amacına bağlı olarak dört faklı kritere göre tanımlanabilir:
a. Görüntü sisteminin geometrik özellikleri,
b. Hedef noktaların (ölçülecek noktaların) ayırt edilebilme yeteneği
c. Aynı hedef noktaların peryodik olarak ölçülebilme yeteneği
d. Küçük hedeflerin spektral özelliklerinin ölçülebilme yeteneğidir.
4.2. Zamansal Çözünürlük
Bir çok doğal nesne zaman içerisinde değiĢim göstermektedir. Bu cisimlere ait fiziksel
ve kültürel özelliklerin gözlenebileceği en uygun zaman aralıkları iyi tespit edilmelidir.
Zaman aralığı bazen senelerle ifade edilirken bazen de saatlerle ölçülmektedir.
Ormancılıkta uzaktan algılamanın en önemli faktörüdür. Bitki örtüsünün zamana bağlı
değiĢimi etki etmektedir. Orman amenajmanı amaçlı bir envanter çalıĢması için 10 yılda bir
algılama yapılması uygundur. Çevresel faktörlerin saptanmasında 3 yıl yeterliyken, arazi
kullanımı amaçlı uzaktan algılama ise yılda bir kez yapılmaktadır. Mevsime bağlı
değiĢiklikler yanında tarımsal etüdler 1-2 haftalık sürede gerçekleĢtirilmektedir. Bitki
hastalıkları veya orman yangınlarının kontrolü amacına yönelik uzaktan algılama günlük
yapılır. Yangına duyarlı bölgelerin devamlı izlenmesi ormancılıkta arzulanan bir durumdur
(KÖSE 1997).
Uzaktan algılamanın en önemli iĢlevlerinden biri de zaman içerisindeki değiĢimleri
izlemek olduğundan, algılayıcı sistemin ayırma gücü karakteristiklerinin belirlenmesinde
zamansal ayırma gücünün önemi büyüktür. Uzaktan algılama iĢlemlerinin ekonomikliğinin ön
planda tutulduğu çalıĢmalarda diğer çözünürlük çeĢitleri gibi zaman boyutu da önemli bir yer
almaktadır.
4.3. IĢınsal Çözünürlük
Elektromanyetik spektruma karĢı algılayıcıların göstermiĢ oldukları duyarlılıktır.
Yeryüzünde bulunan nesnelerin ve arazi türlerinin değiĢik ıĢınsal özellik göstermeleri sonucu
tanımlama iĢlemi gerçekleĢmektedir. Uzaktan algılama yapan algılayıcıların da bu Ģekilde
tasarımlarının yapılarak istenilen ayrımları yapması düĢünülmüĢtür.
Mikrodalga görüntü toplayan uzaktan algılama araçları hariç, sayısal görüntülerin büyük
çoğunlukları çok bandlı algılayıcılar tarafından algılanmaktadır. Bunun anlamı tek bir görüntü
ayrı ayrı spektral bandlara bölünmüĢ kayıtlardır. Zira yeryüzündeki nesnelerin spektral
özellikleri ile kendi özellikleri arasında sıkı bir iliĢki vardır. Bu iliĢkiden yararlanarak çeĢitli
band kombinasyonlarıyla çözümler aranmaktadır (YOMRALIOĞLU 2000).
Uzaktan algılama aletinin spektral ayırma gücü, kullanılan band geniĢliği ile belirlenir.
Kuramsal olarak ıĢınsal çözünürlük ne kadar çok küçük parçaya ayrılırsa, spektral ayırma
gücü de o oranda artar. Burada Ģunu unutmamak gerekir yüksek spektral ayıma gücü her
zaman iĢlemlerimizi kolaylaĢtırmaz. Çünkü algılayıcı tarafından daha fazla enerji alımı
olacak, bu da elde edilen veri karmaĢasını artıracaktır. Bazen de olumsuz olarak yüksek
ıĢınsal ayırma gücü karĢımıza çıkacaktır. Bunu iyi ayarlamak gerekir. En uygun spektral band
seçimi amaca göre değiĢmektedir. Örneğin bitki örtüsünün ayrımlanması için kızılötesi
bölgelerde dar bandlar kullanarak gözlemler yapılmaktadır.
4.4. Parasal Çözünürlük
Yapılacak olan çalıĢma alanını büyüklüğüne göre kullanılacak uzaktan algılama verisi
değiĢim göstermektedir. Asıl amaç yüksek teknolojiyi kullanmak değil parasal açıdan da
soruna en ucuz yoldan çözüm aramak olmalıdır. Her zaman uydu görüntüsü iyi çözüm sunsa
da, aynı çözümü hava fotoğrafları sağlıyorsa onları kullanmak gerekmektedir. Çünkü parasal
açıdan bakacak olursak, verileri hızlı, güncel ve doğru olduğu kadar en ucuz Ģekilde sağlamak
olmalıdır.
Tablo 2. Hava fotoğrafı (25*25 ebatında 1/15000 ölçekli %60-30 ön-yan bindirmeli)
sayısı ile bazı uyduların görüntülerinin karĢılaĢtırılması
Uydu Kaplama Alanı
km
Konumsal ve
Zamansal
Çözünürlük
1 uydu
görüntüsünde
kaç adet hava
fotoğrafı
LANDSAT 185*185 30*30 m.-16 gün 8686 adet
SPOT 60*60 20*20 m.-26 gün 913 adet
IRS 23*23 23*23 m.-25 gün 5045 adet
ERS 30*30 30*30 m. 35 gün 2538 adet
JERS 18*18 18*18 m. 44 gün 1427 adet
IKONOS 11*11 1*1 m. - 44 gün 30 adet
5. DÜNYADA VE ÜLKEMĠZDEKĠ UZAKTAN ALGILAMA DURUMU
Yüksek dağ tepelerinden baĢlayan, Balon ve uçaklarla devam eden ve uzayla sonuçlanan
uzaktan algılamayla veri eldesi, dünyada ve ülkemizde artık artan oranda kullanılmaktadır.
Özellikle doğal kaynaklara yönelik analizlerde bu çalıĢmalar daha da kapsamlı olarak
sürdürülmektedir. Dünya ticaret piyasasında bu alanda çalıĢan değiĢik dallarda bir çok firma
yer almaktadır. Her geçen gün uzaktan algılamaya ve görüntü iĢlemeye yönelik yeni yeni
eklentiler yapılmaktadır.
5.1. Bilgisayar Yazılım ve Donanımları
Günümüz teknolojisinde uzaktan algılama verisi sayısal olarak kaydedilmekte ve
gerçekte tam görüntü yorumlama ve analizi, bazı sayısal iĢlem elemanlarıyla
gerçekleĢtirilmektedir. Sayısal görüntü iĢleme için; en geniĢ bellek kapasitesine sahip hızlı bir
bilgisayar, veri iĢleme için uygun bir yazılım ve diğer ihtiyaçlar için duyulan malzemelerden
oluĢmaktadır (YOMRALIOĞLU 2000).
Tablo 3’dende anlaĢılacağı gibi görüntü iĢleme özelliğine ait tüm programların bir
dökümanı oluĢturulmuĢ ve etkin olanların sayısı çok fazla olmadığı görülmektedir. Bunların
arasından ERDAS Imagine, GRASS, Intergraph ve Micro Images adlı programlar tüm
iĢlemler rahatlıkla yapmaktadırlar. Bilgisayarda çalıĢma ortamları DOS/UNIX MACINTOSH
ve WINDOWS ortamlarıdır. Ayrıca bu programların birçok ağ bağlantı yapma olanağı
sayesinde diğer bilgisayarlara bağlanarak veri aktarımı yapma olanakları da vardır.
Bilgisayarların görüntü biçimleri de 512*512 piksel boyutundan büyük olmalıdır.
Çünkü elde edilen ve bilgisayar ortamında yorumlanacak olan uzaktan algılama verilerinin
ayrımlanması ancak bu boyut ve üzerindeki donanımlarda sağlanabilir. Bir kullanıcı açısından
uzaktan algılama verilerini iĢlemek için mutlaka etkin ve iyi bir bilgisayar donanımına gerek
vardır. Çünkü çalıĢma alanları o kadar geniĢ alanlarda ve büyük bellek isteyen boyutlarda
olduğundan bu zorunluluk daha da ön planda olmaktadır.
Bilgisayarın monitöründen tut iĢlemcisine ve kullandığı yazılımlarla uyuĢmasına kadar
bir çok özellik etkin olmak zorundadır. Böylelikle görüntü iĢleme ve yorumlama daha rahat,
hızlı ve doğru yapılacak, ayrıca bizim için önemli olan hızlı karar vermede sağlanacaktır.
5.2. Uzaktan algılamanın Orman bilgi Sisteminde ve Ulusal Orman Envanterindeki
Yeri
Ormancılığın çok amaçlı fonksiyonlarını dikkate alacak, onun karmaĢık ve aynı
zamanda dinamik yapısına uyacak, ormancılığın problemlerine hızlı ve doğru çözüm
getirilmesine yardımcı olacak, bilgisayar destekli bir coğrafi bilgi sisteminin oluĢturulması,
her Ģeyden önce bu sisteme girilecek olan verilerin doğruluğu ve yeterliliğine ve iyi bir
Ģekilde tasarlanmasına bağlıdır. Bir coğrafi bilgi sistemi ve dolayısıyla, bu bazda
oluĢturulacak bir orman bilgi sistemi genel olarak farklı tematik bilgilerin farklı bilgi
katmanlarında depolanmasına olanak tanır. Bilgilerden ve sistemlerden yeterli derecede
yaralanılabilmesi, sistemde planlanacak yeterli sayıda bilgi katmanının olmasına bağlıdır. Söz
konusu bilgi katmanlarının belirlenmesinde de ülke ve bölge Ģartlarının dikkate alınması
gereklidir (ERDĠN-KOÇ-YENER 1998). Dünyada GeliĢmiĢ Ülkelerde Ulusal Orman
Envanteri (UOE) için uydu görüntülüleri ve hava fotoğrafları kullanımı çok yaygın hale
gelmiĢtir. Uzaktan algılama ile bilgi toplama yersel metodlara göre bilgi toplamadan daha
ucundur. Diğer taraftan uzaktan algılamayla alınan örüntülerinden alınan ölçümlerde
matematik anlamda emin ve güvenilir iliĢkiler kurmak olanaklıdır. Ayrıca yersel metodlarla
kombine olarak çalıĢıldığında alınacak örnekleme alanı sayısında %25 oranda azalma
olacaktır. Uzaktan algılamayla aynı alana ait çok kısa zaman aralıklarıyla veri toplamak
mümkündür (ASAN-BAġKENT-ÖZÇELĠK 2001).
Tablo 3. Genel Görüntü ĠĢleme Programlarına Ait Bilgiler (JENSEN 1996).
(Fonksiyonları; = üstün kapasiteli: = orta kapasiteli: --= az veya kapasitesi yok)
Görü
ntü
ĠĢl
eme
Sis
tem
leri
Çalı
Ģma O
rtam
ı
Ön
ĠĢl
eme
Görü
ntü
lem
e ve
Zen
gin
leĢt
irm
e
Bil
gi
ve
çık
art
ma
Yen
ilen
me
Görü
ntü
/Hari
ta
Kart
ogra
fya
CB
S
Görü
ntü
ĠĢl
eme/
CB
S
Adobe photoshop Dos/Mac/UNIX -- -- -- -- --
CAD overlay GS Dos -- -- -- -- --
CORE Hard Core Dos/UNIX -- -- -- --
CORE Image Net Dos/UNIX -- -- -- -- --
Decision Images Dos --
Earth View Dos -- -- -- --
EIDETIC Dos -- -- -- --
Esri Arc-Info GRID UNIX --
Dragon Dos -- -- -- --
ERDAS Imagine Dos/UNIX
ER-Mapper UNIX --
GAIA Macintosh --
GENASYS Dos/UNIX -- -- -- --
GenIsis Dos -- -- -- --
Global Lab Image Dos -- -- -- -- -- --
GRASS UNIX
IDRISI Dos --
Intergraph UNIX
PCI Dos/UNIX --
R-WEL Dos --
MacSadie Macintosh -- -- -- --
MicroImages Dos/UNIX
MOCHA Jandel Dos/Windows -- -- -- --
Ortho View UNIX -- -- -- -- --
SPANS GIS/MAP Dos/Mac --
VISILOG Dos/UNIX -- -- -- --
Tablo 4. ÇeĢitli iĢlemlere göre uyduların durumları
(M: Mükemmel, K: KullanıĢlı Ak: Az KullanıĢlı *: Kullanılmaz)
Uydular
Arazi
kullanımı
Lan
dsa
t T
M
Lan
dsa
t M
SS
ER
S S
AR
ER
S L
BR
ER
S A
TS
R
JER
S-1
-SA
R
JER
S-1
OP
S
RE
SU
RS
-01
NO
AA
AV
HR
R
KV
R 1
000
TK
-350
MK
-4
KF
A 1
000
Çevre M K AK AK K AK M K AK M AK K K
Deniz K AK M K M K K K M AK K AK AK
Zarar M K M M AK K M K AK M AK K K
Coğrafi
Haritalama M K M K * M M K AK K AK AK AK
Arazi
kullanımı M M K AK K K K M K M K M M
Su K AK M K AK M K AK AK K AK K K
Atmosfer * * * M AK * * * K * * * *
Meteoroloji * * * M AK * * * M * * * *
Buz K AK K M AK K K M M AK K AK AK
Genel AK K AK AK M AK AK M M * K * *
Ülkemizde ise halen UOE kapsamında orman amenajman planlarındaki verilerinden
yararlanılmaktadır. 1963 yılından sonra ormancılığımızda uzaktan algılama verilerinin
kullanılmaya baĢlandığını düĢünürsek bu konuda nedenli çalıĢmaların yetersiz kaldığını
görebiliriz. Gerek devlet gerekse özel sektörlerin ormanlardan sağlamıĢ oldukları yararlar
dikkatle incelendiğinde UOE için daha fazla çaba harcanmalıdır. 5 yıllık kalkınma planlarında
yer alacak olan ulusal orman değerleri ne kadar güncel olursa o kadar da sağlıklı kararlar
alınacaktır.
Son yıllarda artan çevre bilincine paralel olarak özellikle küresel iklim değiĢimi ve diğer
çevre sorunlarının çözümlenmesinde orman kaynaklarının rol ve öneminin giderek
belirginleĢmesi, sürekli değiĢim halindeki bu kaynağa iliĢkin sayısal bilgilerin çeĢitlenmesi ve
de kısa zaman aralıkları ile sık sık güncelleĢtirilmesi gerekmektedir. Rio konferansı ve
Helsinki sözleĢmelerine imza koyan tüm ülkelerde çeĢitlenen bu verilerin belirli aralıklarla
güncelleĢtirilmesi istenmektedir. Türkiye’de bu ülkelerden biri olduğuna göre, orman
kaynağına iliĢkin sayısal verileri düzenli olarak elde etmek ve bunları zamanında
güncelleĢtirmek zorundadır (ASAN-BAġKENT-ÖZÇELĠK 2001).
6. VERĠ ELDESĠNDEKĠ KARġILAġILAN ZORLUKLAR
Özellikle pasif algılama yapan sistemlerde atmosfer koĢulları ve günün değiĢik
zamanlarında veri alımı sırasında çok zorluklarla karĢılaĢılmaktadır. Bulutların ve dağ
gölgelerinin etkileri uzaktan algılamayı etkilemektedir. Hava fotoğraflarındaki topoğrafik
kayma, eğiklik, uçağın uçuĢ sırasında meydana gelen açıklıklar ve dar alanları kapsamaları
olumsuz bir yön teĢkil etmektedir. Ayrıca hava fotoğraflarının bu olumsuzlukları yanında
yorumlayıcı faktörü de vardır.
ġu anda coğrafi veri uygulamalarına en yakın olan görüntüler SPOT ve LANDSAT
uydularından elde edilmektedir. Özellikle 1/50.000 ölçekli veri tabanı üretiminde SPOT
görüntüleri üstünlüğünü devam ettirmektedir. Ancak konuya iliĢkin olarak Ģunu da belirtmek
gerekir ki, 1/50.000 ölçeğinde veri tabanı oluĢturmada sadece uydu görüntüleri yeterli
değildir. Uydu görüntülerinin kullanımı mevcut veri tabalarının güncelleĢtirilmesi için
uygundur. Veri tabanlarında mevcut eski bilgilerin yorumlama açısından önemleri büyüktür.
Yüksek çözünürlüğe sahip olan uydu görüntülerinde 1/25.000 ölçekli veya daha büyük ölçekli
veri tabalarına bilgi sağlanır ancak burada o zaman maliyet açısından hava fotoğrafıyla
kıyaslanma durumu ortaya çıkmaktadır. Olayın mali yönü de çok önem arz etmektedir
(ÖNDER 2000).
7. SONUÇ
Ticari bir sektör halini almıĢ ve orman amenajmanı açısından oldukça geniĢ kullanım
alanına sahip uzaktan algılamanın önemi anlaĢılmaktadır. Günümüzde ülkemiz açısından
uzaktan algılama yapan uydular ve yer istasyonları kurma konularında yeterli yatırım
olmadığından; çalıĢmalar yoğun olarak hava fotoğraflarından yapılmaktadır.
Ayrıca ham uydu verilerinden de doğal kaynakların incelenmesine ve görüntü
iĢlenmesine de baĢlanmıĢtır. Üniversiteler ve özel sektörlerde artık uzaktan algılama
verilerinden hem hava fotoğraflarını hem de uydu görüntülerini yorumlayarak planlamalar
yapmaktadırlar. Ancak Ģunu da belirtmek gerekir ki, 1963 yılından beri ülkemiz
ormancılığına etkin bir Ģekilde giren uzaktan algılama çalıĢmaları, henüz daha istenilen
seviyeye gelememiĢtir.
Orman amenajmanına temel kaynak konumsal verileri sağlayan uzaktan algılama
yöntemlerinden en etkin bir Ģekilde yararlanmak gerekmektedir. Bu konuda yeterli personel
yetiĢtirilmeli ve ülkemiz ormancılığına en son teknolojiyle hızlı, güncel ve doğru veriler
sunulmalıdır. Bunun sonucunca Orman Bilgi Sistemi oluĢturulmalı ve Ulusal Orman Envanter
bilgilerinin belli zaman zarfında güncelleĢtirilmeleri sağlıklı bir Ģekilde yapılmalıdır.
8. KAYNAKLAR
Asan, Ü., BaĢkent, E.Z., Özçelik, R., 2001, GeliĢmiĢ Ülkelerdeki Ulusal Orman Envanteri
Sistemleri ve Türkiye Ġçin Öneriler, I. Ulusal Ormancılık Kongresi, Ankara.
BaĢkent, E.Z., 1996. 21. Yüzyıl Ormancılığına Yeni Bir YaklaĢım: Sayısal Ormancılık, KTÜ
Orman Fakültesi, Güz Yarıyılı Seminerleri, No:1, Trabzon.
BaĢkent, E.Z., & Jordan, G.A. 1991. Spatial Wood Supply Simulation Modelling, The
Forestry Chronicle, 67(6): 610-621 p.
Erdin, K., Koç, A., Yener, H., 1998, Remote Sensing (Uzaktan Algılama) Verileriyle Ġstanbul
Çevresi Ormanlarının Alansal ve Yapısal DeğiĢikliklerinin Saptanması ve ORBĠS
(Orman Bilgi Sistemi)’in OluĢturulması, Ġstanbul Üniversitesi AraĢtırma Fonu, Proje
No: 636/210994, Ġstanbul.
Jensen, J.R., 1996, Introductory Digital Image Processing A Remote Sensing Perspective, 2nd
edition, USA.
Köse, S., 1997, Doğal Kaynak Ġnceleyen Landsat Uyduları, Güz yarıyılı seminerleri, K.T.Ü.
Orman Fakültesi, Seminer No: 3, Trabzon.
Köse, S., BaĢkent, E.Z., 1993, Coğrafi Bilgi Sistemlerinin Ormancılığımızdaki Önemi, Orman
Bakanlığı, I. Ormancılık ġurası, 1-5 Kasım 1993, OGM, 195-204 s., Ankara.
Önder, M, 2000, Coğrafi Bilgi Sistemlerinde Uzaktan Algılama, Hacettepe Üniversitesi
Uluslar arası Karst Kaynakları Uygulama ve AraĢtırma Merkezi, Ders Kitabı,
Ankara.
Soykan, B., 1986, Ormancılıkta Foto Yorumlama, K.T.Ü. Orman Fakültesi, Ders Kitabı,
1986, 210 s., Trabzon.
Yomralıoğlu, T., 2000, Coğrafi Bilgi Sistemleri, Temel Kavramlar ve Uygulamalar, 1. Baskı,
Trabzon.
SÜREKLİ ORMAN İŞLETME SINIFLARI VE PLANLAMA İLKELERİ
Prof.Dr.Ünal ASAN*
Kısa Özet
Bu makalede sürekli orman kavramı çeşitli yönleri ile ele alınarak,
amenajman planlarında sürekli orman adı altında ayrılan işletme sınıfları
fonksiyonel planlama açısından değerlendirilmiştir. Sürekli orman
kavramında zaman içinde görülen anlayış biçimleri irdelenerek,. sürekli
orman işletme sınıflarının kurulma ve sürdürülebilme koşulları
açıklanmıştır. Bu işletme sınıflarının planlanmasında baz alınabilecek temel
araç ve kriterler sıralandıktan sonra, faydalanmanın düzenlenmesinde
kullanılabilecek amenajman metotlarına işaret edilmiştir.
1. GİRİŞ
Günümüzde geliĢmiĢ ülkeler hem aĢırı hammadde tüketimi ve hem de hızlı endüstrileĢmenin neden
olduğu hava kirliliği ve diğer çevre sorunları ile, dünya orman kaynaklarındaki azalmayı tehlike sınırına
dayamıĢlardır. Bu temponun sürmesi halinde yerkürede ortaya çıkacak olumsuz koĢulların insan yaĢamını tehdit
edeceğinin fark edilmesi üzerine, son zamanlarda dünya gündemine “Sürdürülebilir Kalkınma” adıyla yeni bir
kavram getirmiĢlerdir. Ne var ki; temelde, ormancılık faaliyetleri dıĢındaki endüstriyel üretim planlamaları için
söz konusu edilmesi gereken bu kavramın “Sürdürülebilir Ormancılık” adı altında ormancılık uygulamalarına
da sokulduğu gözlenmektedir. Sürdürülebilir kalkınma deyiminden esinlenerek lanse edilen bu kavramın özellikle
Orman Amenajmanı Biliminin doğuĢ nedeni olduğu kuĢkusuzdur. Ormancılıkta gayet iyi bilinen ve faydalanmayı
düzenleme amacıyla geliĢtirilen yöntemlerin temel ilkesi kabul edilen bu kavram, esasen 1700 lü yıllardan bu yana
tüm planlama faaliyetlerinde uygulana gelmektedir. Ancak, bu bağlamda sözü edilen sürdürülebilirlik sadece ürün
ve hizmet arzının sürdürülebilmesi anlamında değildir. Orman ekosisteminde kendiliğinden ortaya çıkan bu ürün
ve hizmetlerden yararlanırken, hem bunların oluĢumu üzerinde etken olan tüm doğal faktörlerin, ve hem de
ekosistem elamanları arasındaki karĢılıklı iliĢkilerin korunması anlamındadır.
Günümüzde sürdürülen kaynak tüketimi ve çevre bozulmasının devamı halinde pek çok bitki ve hayvan
türünün yok olacağı ve bu sonuçtan insan yaĢamının da olumsuz etkileneceği yalın bir gerçek olarak ortadadır.
Nitekim, ormanlarında yaptıkları geniĢ çaplı tür değiĢimi ile, doğanın binlerce yılda meydana getirdiği yöresel
ırkları ve meĢcere kuruluĢlarını iki yüzyıl önce kaybeden Batı ve Orta Avrupa ülkelerinde karĢılaĢılan ormancılık
sorunları, diğer ülkeler için ders alınacak anlamlı örneklerle doludur. Bu ülkelerde doğaya ters düĢen
mono-kültürlerin getirdiği ormancılık sorunlarına karĢı bir tepki olarak ilk defa 1920 li yılların baĢında gündeme
getirilen bu görüĢ son yıllarda “Doğaya Dönüş Hareketi” adı altında yeni den hız kazanmıĢtır. Bu yeni akımın
etkisiyle, yaĢamları tehlike altında olan bitki ve hayvan türlerinin koruma altına alınması, yaĢama ortamlarının
bozulmaması, biyolojik çeĢitliliğin geliĢtirilmesi ve zenginleĢtirilmesi, son yıllarda tüm dünya ülkelerinde doğal
kaynakların kullanımı sırasında kısıtlayıcı faktörler olarak ön plana çıkmaktadır. Çevre sorunlarının daha iyi
anlaĢılması ile giderek taraftar bulan bu akımın ülkemiz ormancılığına yansıtılması da doğaldır (ASAN 1999).
AĢırı kaynak tüketimi ve çevre bozulmasının neden olduğu bu olumsuz tablo karĢısında sadece ürün ve
hizmet akıĢı sürekliliğine dayanan klasik planlama sistemlerinin günümüzde artık yeterli olmayacağı açıktır. Bu
noktada mevcut orman ekosisteminin sadece alan ve servet itibariyle fiziksel büyüklüğünün değil, bu ekosistemi
oluĢturan elamanlar arasındaki iliĢki ve etkileĢim sürecinin de planlama sırasında korunup gözetilmesi gereği ortaya
çıkmaktadır. Nitekim, bu gerekçeden ötürüdür ki, klasik Orman Amenajmanı terimi yavaĢ yavaĢ yerini ekosistem
iĢletmeciliğini kapsayacak biçimde Ekosistem Amenajmanı kavramına terk etmeye baĢlamıĢtır. Bu değiĢimin bir
sonucu olarak da, sürdürülebilir ormancılık kavramı sadece ürün akıĢı sürekliliğini garantileyen bir terim değil,
ekosistem elamanları arasındaki doğal sürecin sürekliliğini de garantileyen yeni bir kavram olarak algılanmaktadır.
Süreklilik kavramındaki bu yeni anlayıĢ, planlamacıları orman kaynaklarını planlamada yeni model
arayıĢlarına itmiĢtir. Nitekim, bu bağlamda Möller’in Federal Almanya‟da 1920 – 1935 yılları arasında
Bahrentören‟deki Sarıçam Ormanından esinlenerek gündeme getirdiği“Sürekli Orman“(Daurewald) düĢüncesi
ve buna uygun olarak önerilen MeĢcere Bazında Planlama (Einzelplannung) tekniği Federal Almanya‟da uzun bir
aradan sonra yeniden canlandırılmıĢtır. Kanada ve ABD de son yıllarda geliĢtirilen Konumsal Planlama
(Landscape Planning), teknikleri de yine bu yöndeki çabaların birer ürünü olarak karĢımıza çıkmaktadır.
_________________________________________________
*Ġ.Ü.Orman Fakültesi, Orman Amenajmanı Amabilim Dalı, Öğretim Üyesi
Yayın Komisyonuna sunulduğu tarih : 04.12.2000
Diğer taraftan, farklı terimler olmasına karĢın, günümüzde sürdürülebilir ormancılığın iki ayrı kavramı olan
süreklilik ilkesi ile sürekli orman kavramlarının birbiri ile karıĢtırıldığı gözlenmekte ve sürekli orman kavramının,
süreklilik ilkesi yerine geçtiği görülmektedir. Orman Amenajmanı pratiği açısından sürekli orman; orman formu ve
iĢletme biçimini dikte ettiren bir teknik terim olup, ormandan beklenen fayda ve fonksiyonların zorunlu kılması
nedeniyle; silvikültürel açıdan gençleĢtirmenin tek ağaç, küme ve grup iĢletme Ģekillerine göre gerçekleĢtirilmesi
gereken orman alanlarını ifade eder. Bu terimin Orman Amenajmanı yönünden önemi, sürekli ormandaki meĢcere
kuruluĢunun özellikle erozyon kontrolü, su üretimi, estetik, rekreasyon, toplum sağlığı, yabanıl hayat vb. gibi
infrastrüktürel fayda ve fonksiyonların söz konusu olduğu orman alanlarında beklenen fonksiyonu en iyi
gerçekleĢtiren optimal meĢcere kuruluĢlarına uygun düĢmesinden kaynaklanmaktadır Süreklilik ilkesi ise sahibi,
sınırları ve iĢletme amaçları belli olan bir plan ünitesinden sağlanması düĢünülen ürün ve hizmetlerin akıĢındaki
kesintisizliği ifade eden bir terimdir. Buna göre sürekli orman; değiĢik silvikültürel uygulamalar sonucu ortaya
çıkan yapısal bir durum (meĢcere kuruluĢu), bir tablo ve somut bir olgudur. Süreklilik ilkesi ise, bu orman
kuruluĢlarının toplum yararına sunduğu ürün ve hizmetlerin kesintisizliğini ifade eden soyut bir düĢünce sistemidir
(ASAN 1997).
Genelde değiĢik yaĢlı çok katlı ve düĢey kapalı meĢcere kuruluĢları ile temsil edilen sürekli orman
kavramının “Seçme Ormanı” ile de karıĢtırıldığı görülmektedir. Sahip oldukları meĢcere kuruluĢları yönünden benzer
tablolar (değiĢik yaĢlı ve çok katlı) sergileyen bu iki ormanı birbirinden ayıran en önemli özellikler; iĢletme amacı ve
kuruluĢ kriterleridir. Planlama tekniği yönünden sürekli ormanlar; koruma fonksiyonlu hizmet üretim amacıyla ayrılan
ve düzensiz seçme kuruluĢları ile karakterize edilen iĢletme sınıflarıdır. Belirli silvikültürel teknikler kullanılarak (tek
ağaç, grup ve küme seçmesi yerine küçük alan seçmesi veya küçük maktalı yaĢ sınıfları) her ağaç türü ile her yetiĢme
ortamında kurulup iĢletilebilirler. Sürekli ormandaki meĢcere kuruluĢları tamamen düzensiz olup hiçbir standart kalıba
uymaz. Seçme ormanları ise, temelde yuvarlak odun üretim amacı ile verim gücü yüksek yetiĢme ortamlarında saf
Göknar ve Göknar hakimiyetindeki değiĢik yaĢlı ve düĢey kapalı meĢcerelerin bulunduğu yerlerde kurulabilir.
Optimal kuruluĢa ulaĢan seçme ormanlarında ağaç sayılarının çap basamaklarına dağılımı amaç çapı ve yetiĢme
ortamına göre belirlenen düzenli bir Ģablona uyar.
Bu makalenin amacı sürekli orman kavramını fonksiyonel planlama yönünden irdelemektir. Ülkemiz
ormancılığında değiĢik adlar altında daha önce uygulanan ve fakat Orman Amenajmanı gündemine Batı Karadeniz
model planları ile yeniden getirilen bu kavramı çeĢitli yönleri ile ele alarak, amenajman planlarında sürekli orman
adı altında ayrılan iĢletme sınıflarını fonksiyonel planlama açısından değerlendirmektir.
Amaca uygun olarak makale içinde önce sürekli orman kavramında zaman içinde görülen anlayıĢ
biçimleri irdelenmiĢtir. Daha sonra iki temel orman formunun (Aynı yaĢlı ve tek katlı – değiĢik yaĢlı ve düĢey
kapalı) değiĢik orman fonksiyonları üzerindeki etkileri kısaca gözden geçirilmiĢtir. ĠĢletme sınıfı kavramı ve
ayırma kriterlerine iliĢkin bazı temel bilgiler verilerek, sürekli orman iĢletme sınıflarının kurulma ve sürdürebilme
koĢulları açıklanmıĢtır. Bu iĢletme sınıflarının planlanmasında baz alınabilecek temel araç ve kriterler
sıralandıktan sonra, faydalanmanın düzenlenmesinde kullanılabilecek amenajman metotlarına iĢaret edilmiĢtir.
2. SÜREKLİ ORMAN KAVRAMI, GELİŞİMİ VE TÜRKİYE’DEKİ DURUM
Ormancılık Literatürüne 1922 Yılında Alfred Möller tarafından kazandırılan sürekli orman kavramı, o
yıllarda Federal Almanya‟daki tıraĢlama kesimlere karĢı bir tepki olarak ortaya atılmıĢtır. Ülkede ortaya çıkan
odun açığını kısa zamanda kapatmak düĢüncesi ile doğal yetiĢme ortamlarının dıĢındaki geniĢ alanlarda Sarıçam
ve Ladin ile kurulan aynı yaĢlı ve tek katlı saf iğne yapraklı meĢcerelerde gençleĢtirme çalıĢmaları sırasında
yapılan bu kesimler ile ormanın doğal yaĢam ve geliĢim süreci kesintiye uğradığından, ortaya çıkan bu
olumsuzluğa tepki olarak gündeme getirilmiĢtir (SCHABEL-PALMER 1999). Daha sonra zaman içinde yerini
“Doğaya Yakın ĠĢletme Ormanı” , “Doğaya Uygun Orman” , “Ekolojiye Uygun Orman” vb gibi terim ve tanımlara
terk eden sürekli orman düĢüncesinin temelinde; orman ekosisteminin yer altı ve yer üstündeki tüm olanaklarından
en üstün düzeyde yararlanma fikri yatmaktadır (ODABAġI-ÖZALP 1998).
Bu iĢletme biçiminde alan kesimleri değil tek ağaç kesimleri esastır. YaĢlı meĢcere partilerinde
gençleĢtirme uzun süreli grup kesimleri ile siper altında yapılmaktadır. Silvikültürel iĢlemlerin bütün amacı, ne
idare süresini, ne gençleĢtirme periyodunu ve ne de bilinen standart bir teknik tanımadan, sadece ve sadece aynı
alanda bütün yaĢ sınıflarının bulunduğu karıĢık ve çok katlı bir meĢcere kurmaktır. Sürekli ormanda hiçbir
silvikültürel reçete verilmez. O yetiĢme ortamında doğanın gerektirdiği iĢlemlerin yapılması halinde hem estetik,
hem doğal verimlilik ve hem de biyolojik çeĢitlilik korunmuĢ olunacağına inanılır. Çünkü, sürekli orman
düĢüncesini savunanların Möller‟e atfen belirttiklerine göre “En güzel orman, aynı zamanda en verimli ormandır.”
(SCHABEL-PALMER 1999). Sürekli orman, sayısal veriye dayanan düzenli ormancılığın antitezidir (GULDĠN
1996).
Sürekli orman kavramının biraz değiĢik biçimde 2.Dünya SavaĢından hemen sonra Kuzeydoğu
Yugoslavya‟da ve Ġsviçre‟de uygulandığını, Avusturya, Ġsviçre ve Güney Almanya‟nın dağlık kesimlerinde ise,
1970 li yıllarda bu uygulamanın ikinci defa gündeme getirildiğini görüyoruz. Ancak, o tarihlerde henüz marjinal
kalan bu uygulamaların 1980 yılında baĢlayan doğaya dönüĢ hareketleriyle yeniden ivme kazandığına tanık
oluyoruz.
Sürekli orman iĢletme Ģeklinin yurdumuz ormancılığına ilk giriĢi 1937 Yılında Profesör Bernhard ile
olmuĢtur. Seçme iĢletmeciliği adı altında lanse edilse de, 1962 yılına kadar devam eden ve standart seçme
iĢletmesinden çok farklı biçimde uygulanan o zamanki planlamanın, günümüz sürekli orman kavramı ile bir
ölçüde örtüĢtüğü anlaĢılmaktadır. Profesör Bernhard'‟ın Türkiye‟de bulunduğu yılların Orta Avrupa‟da sürekli
orman düĢüncesinin en yaygın biçimde tartıĢıldığı zaman dilimi olduğu dikkate alınırsa, bu durumu doğal
karĢılamak gerekmektedir. Bu durum, Ģimdilerde ormancılık gündeminde Batı Karadeniz model planları ile
birlikte anılsa da, sürekli orman kavramının Türkiye‟ye ilk geliĢinin 1937 olduğunu göstermektedir. Nitekim, 1937
Yılından itibaren yurdumuzda açılmaya baĢlanan Ayancık, Bolu, Denizli, Düzce, Dursunbey, Karabük,
Kastamonu vb. gibi orman iĢletmelerinde bugün karĢımıza çıkan çok katlı Karaçam, Sarıçam ve Kayın
meĢcereleri, o yıllarda uygulanan düzensiz seçme kesimleri sonucu ortaya çıkmıĢ meĢcere tablolarıdır.
Ġlk prensipleri (hiçbir standart ve kural tanımama) Möller tarafından ortaya konan sürekli orman
uygulamaları değiĢik ülkelerde farklı biçimde algılanmıĢtır. Buna göre, sürekli orman kavramının Türkiye‟deki
uygulamalarının da Möller‟in orijinal düĢüncesinden farklı olması doğal karĢılanmalıdır. Nitekim, ilk yapılan Batı
Karadeniz model planlarında sürekli orman adı altında ayrılan meĢcere tipleri ve ormanlık alanlar dikkate
alındığında, bu ormanların Ormangülü ile kaplı olan, sosyal baskılı ve gençleĢtirilme problemleri bulunan Kayın
alanları olduğu anlaĢılmaktadır. Bu örneklere göre, sürekli orman adı altında toplanan iĢletme sınıflarının
gençleĢtirmesi sosyal, teknik ve biyolojik nedenlerle güç ve sorunlu olan alanları kapsadığı ortaya çıkmaktadır.
Batı Karadeniz model planlarının sayısı arttıkça, sürekli ormanların ayırma kriterlerinin de değiĢip
çeĢitlendiği görüyoruz. Nitekim 1999 yılında yapılan planlama çalıĢmalarına esas olan teknik izahnamede, sürekli
ormanlar sahip olduğu servet ve yapının hiç olmazsa en alt düzeyde devam ettirilmesi gereken yerler olarak
tanımlanmaktadır. Sel, çığ, heyelan, erozyon ve gürültüden korunma, tabii güzelliklerin veya belirli bir bitki ve
hayvan türünün su ve baraj havzalarının, otoyolların korunması, spor,gezme,eğlenme ve dinlenme, eğitim ve yurt
savunması gibi fayda ve fonksiyon görecek alanların devamlı orman olarak ayrılması öngörülmektedir. Hakim
ağaç türü Göknar olmakla beraber, yetiĢme ortamı itibariye baĢka türlere daha uygun düĢen yerlerin de devamlı
orman iĢletme sınıfı içine alınması istenmektedir. Göknar, Ladin ve Kayın türlerinin saf ve hakim durumda
bulunduğu sürekli ormanlarda iĢletme Ģeklinin tek ağaç, Çam, Sedir ve MeĢe türlerinin saf ve hakim durumda
olduğu sürekli ormanlarda iĢletme Ģeklinin küçük grup biçiminde düĢünülmesi istenmektedir (ANON.1999).
Dünyadaki ve Türkiye‟deki uygulama nasıl olursa olsun, sürekli orman yaklaĢımı ile oluĢturulmak
istenen meĢcere kuruluĢlarının hizmet üretim amaçlı iĢletme sınıflarının optimal kuruluĢları ile örtüĢtüğü, bu
nedenle; silvikültürel iĢlemlerin amaca uygun servet ve göğüs yüzeyi kontrolüne olanak verecek biçimde
sürdürülmesi halinde bu iĢletme Ģeklinin fonksiyonel planlama açısından ideal bir araç olacağı açıktır. Çünkü;
Orman amenajmanında temel yaklaĢım, ürün ve hizmetlerin akıĢındaki kesintisizlik yanında bunların miktarında
zaman içinde ortaya çıkacak düzensizliği de önlemektir. Keza, doğal kaynağın sayısal parametrelerinin zaman
içindeki değiĢiminin izlenmesi Orman Amenajmanının en önemli görevleri arasındadır. Sürekli orman kavramının
düzenlemede hiçbir kural tanımama ve sayısal verilerin trendlerinde ortaya çıkan değiĢime aldırmama gibi
ilkelerini benimsemek, bir anlamda Orman Amenajmanının kendi doğuĢ nedenini inkar anlamına da geleceğinden,
böyle bir yaklaĢımın tarafımızdan kabulü elbette mümkün değildir. Nitekim bu uygulamalara karĢı yapılan
itirazların temelinde de bu belirsizlik yatmaktadır (EFENDĠOĞLU 1999).
Makalenin bundan sonraki bölümünde önce orman formları fonksiyonel açıdan ele alınmıĢ ve değiĢik
orman fonksiyonlarının optimum meĢcere kuruluĢlarının nasıl olması gerektiği ortaya konmuĢtur. Bu amaç
kuruluĢları ile sürekli orman meĢcere kuruluĢları arasındaki örtüĢmeye dikkat çekilmek suretiyle, sürekli ormanın
fonksiyonel planlama açısından neden önemli olduğu açıklanmıĢtır. Daha sonra, plan ünitelerinde iĢletme
sınıflarının oluĢturulma gerekçeleri ve bu gerekçeler ıĢığında sürekli orman iĢletme sınıflarının durumu ve
sürdürülme koĢulları ile planlama ilkelerine dikkat çekilmiĢtir. Sürekli orman iĢletme sınıflarında devamlılık
kriteri olarak servet veya göğüs yüzeyinin alınması halinde planlamanın nasıl yapılacağı, ürün ve hizmet akıĢı
sağlanırken hangi amenajman metotlarından faydalanılabileceği ayrıca belirtilmiĢtir.
3. ORMAN FORMLARININ FONKSİYONEL AÇIDAN İRDELENMESİ
Amenajmancının birincil görevi, planlamakla görevli olduğu orman için iĢletme amaçlarına en uygun
olan orman formunu belirlemek ve buna uygun amenajman metodunu seçerek, ürün ve hizmet akıĢının
sürekliliğini garantilemektir. Yapılan araĢtırmalar, ağaç türü, geliĢim çağı ve kapalılık itibariyle yapı ve kuruluĢu
değiĢik olan ormanların ürün ve hizmet üretimi yönünden sahip oldukları etkilerin birbirinden çok farklı olduğunu,
tek bir orman formu ve iĢletme Ģeklinin her orman fonksiyonunu en iyi biçimde karĢılamaya yetmediğini ortaya
koymuĢtur. Bu durum, bir orman iĢletmesini verilen amaçları en iyi gerçekleĢtirecek biçimde planlayabilmek için,
değiĢik orman formlarının ürün ve hizmet verimi açısından sahip oldukları avantaj ve dezavantajları iyi bilmeyi
gerektirmektedir. Diğer taraftan, orman kaynaklarından faydalanmayı düzenleyen amenajman metotları da büyük
ölçüde orman formuna bağlıdır. Bu nedenle, en uygun orman formunun baĢtan kararlaĢtırılması bu açıdan da
zorunludur.
Orijin ve ağaç türü dikkate alınmaz ise, tüm iĢletme ormanlarını aynı yaĢlı - tek katlı ve değiĢik yaĢlı -
düĢey kapalı olmak üzere, iki temel orman formuna sokmak mümkündür. Bu iki temel orman formu fonksiyonel
açıdan karĢılaĢtırıldığında; değiĢik yaĢlı ve düĢey kapalı orman formunun odun ve odun dıĢı orman ürünlerinin
üretimi dıĢında genelde tüm hizmet üretim fonksiyonları için aynı yaĢlı ve tek katlı ormanlardan daha avantajlı
olduğu anlaĢılmaktadır. Ürün ve hizmet üretimi yönünden orman formlarının durumu aĢağıda açıklanmıĢtır.
3.1 Yuvarlak Odun Üretimi Yönünden Karşılaştırma
DeğiĢik yaĢlı ve düĢey kapalı ormanların çeĢitli yaĢ, çap ve boylu bireylerden oluĢtuğu, ağaç köklerinin
toprak altında, gövde ve tepelerin toprak üzerinde farklı derinlik ve katmanlardan yararlandığı gerekçe
gösterilerek, bu orman formunun odun verimi açısından daha avantajlı olduğu ileri sürülmüĢtür. Ancak, Avrupa,
Amerika ve yurdumuzda yapılan karĢılaĢtırmalı araĢtırmalar bu durumun gerçeğe uymadığını ve aynı yetiĢme
ortamı üzerinde geliĢen iki farklı orman formunun verim güçleri arasında bariz bir üstünlük bulunmadığını ve aynı
yaĢlı ormanlar lehinde bir farklılık olabileceğini ortaya koymuĢtur (ASAN-ġENGÖNÜL 1987; ASAN 1999;
ASSMAN 1961; MITSCHERLICH 1952). Bu durumun nedenleri aĢağıdaki gerekçelere bağlanmıĢtır (KALIPSIZ
1999):
- Birim alandaki yaprak yüzeyinin optimum düzeyi aĢması,
- Siper altındaki ağaçların artımlarının düĢük olması,
- Üst tabakaya ancak ileri yaĢta geçebilen ağaçların üretim güçlerinin zayıflaması,
- Tepe iç boĢluğundan ötürü, büyük tepeli ağaçların iĢgal alanlarına oranla az artım yapması,
- Ölçüm çağına gelmeyen ağaçların artım hesabına dahil edilmemesi,
Gerek ortalama hacim artımı, gerekse değiĢik ekonomik kriterler itibariyle yapılan karĢılaĢtırmalar da
aynı yaĢlı iĢletme biçiminin değiĢik yaĢlı iĢletme biçiminden daha avantajlı olduğunu ortaya koymaktadır. Konu
kalın çaplı ürün üretimi açısından ele alındığında ise, genel verimi az almakla birlikte değiĢik yaĢlı iĢletme
biçiminin daha avantajlı olduğunu göstermektedir.
Pratik orman amenajmanı yönünden burada dikkat çekilmesi gereken nokta, değiĢik yaĢlı ormanların
gösterdiği düĢey kapalılığın ancak verim gücü yüksek yetiĢme ortamlarında ortaya çıkabildiğidir. Çünkü; ağaç
türlerinin gölgeye dayanabilmeleri bulundukları ortamın verim gücüne koĢut olduğundan verim gücü yüksek
yetiĢme ortamlarında düĢey kapalı ve değiĢik yaĢlı meĢcereler kurabilen Ladin, Göknar, ve Kayın gibi ağaç türleri
dahi, zayıf yetiĢme ortamlarında tek tabakalı kuruluĢlara yönelmektedir (ALEMDAĞ; 1958;KALIPSIZ, 1988).
Buna göre, değiĢik yaĢlı ormanların odun verimlerinin , aynı yaĢlı ormanların odun verimlerinden genelde fazla
olması normal karĢılanmalı , ancak bu fazlalığın orman kuruluĢunun sağladığı avantajdan değil, yetiĢme ortamı
bonitetinin esasen yüksek olmasından kaynaklandığı dikkate alınmalıdır.
Diğer taraftan; değiĢik yaĢlı ormanlardan elde edilen yuvarlak odun içinde kalın çaplı ürün oranı fazladır.
Ancak, kalitatif yönden yapılan karĢılaĢtırmalarda bu fazlalık önemini yitirmektedir. Çünkü; değiĢik yaĢlı
ormanlarda amaç çapına ulaĢan ağaçlar kalın çap sınıfı içinde yer alır. Tepe boylarının uzunluğu nedeni ile bu
ağaçlar kalın dallı ve konik yapılıdır.
Sayılan nedenler, ana amacı odun üretimi olan ormanlarda orman formu ve iĢletme Ģeklinin aynı yaĢlı ve
maktalı olması gerektiğini ortaya koymaktadır.
3.2 Hizmet Üretimi Yönünden Karşılaştırma
3.21 Hidrolojik Fonksiyon
Bir havzanın su verim, havzaya düĢen toplam yağıĢ miktarı ile intersepsiyon, evaporasyon ve
transpirasyon arasındaki denge ve etkileĢimler sonucu ortaya çıkmaktadır. Ġntersepsiyon , evaporasyon ve
transpirasyon su verimini olumsuz yönde etkileyen hidrolojik faktörlerdir. Orman örtüsü bir taraftan evaporasyonu
azaltıp infiltrasyon koĢullarını geliĢtirmek suretiyle düzenli ve devamlı su verimini olumlu yönde etkilerken diğer
taraftan intersepsiyon ve transpirasyon yoluyla su kaybına neden olmaktadır. Ormanların bir havzadaki su verimi
üzerindeki bu etkisi ağaç türüne, meĢcere sıklığına , tepe boyutlarına ve yaprak miktarlarına göre değiĢmektedir.
MeĢcere göğüs yüzeyi ile su verimi arasında ters bir iliĢki bulunmaktadır. MeĢcere göğüs yüzeyi arttıkça
su verimi azalmaktadır. Aynı yaĢlı ormanlarda göğüs yüzeyi dönemsel olarak değiĢir. Gençlikte az miktarda olan
göğüs yüzeyi meĢcere yaĢına koĢut olarak çoğalır , böylece aynı yaĢlı meĢcerelerden gençlikte fazla olan su verimi
ileri yaĢlarda azalır. DeğiĢik yaĢlı ormanların su verimini daha stabil (Durağan) olması beklenmelidir. Çünkü,
optimal kuruluĢa ulaĢan seçme ormanlarında göğüs yüzeyi amaç çapına göre değiĢmekle birlikte zaman içinde
sabit kalmaktadır.
Salt su verimi açısından değerlendirilirse, aynı yaĢlı ormanlar, değiĢik yaĢlı ormanlara oranla, daha
avantajlı gözükmektedir. Keza, yapraklı ağaçların su verimlerini ibrelilerden daha fazla olduğu, ibreli ağaçlar
içinde ise ıĢık ağaçlarının daha avantajlı konumda bulunduğu anlaĢılmaktadır.
Su verimi açısından yapılan karĢılaĢtırmada aynı yaĢlı ormanlar daha avantajlı görünmesine karĢın,
özellikle içme suyunun söz konusu olduğu durumlarda elde edilen suyun kalite ve sürekliliği en az kantite kadar
önemlidir. Bu nedenle, yapı ve kuruluĢları durağan olan değiĢik yaĢlı ormanlar daha avantajlı konuma
geçmektedir. Nitekim, gençleĢtirme amacıyla tıraĢlama kesim yapılan ormanlık alanlarda kaliteli kaynak suyu
veriminin %20 ile 65 oranında azaldığı bildirilmektedir. Bu durumda genel hidrolojik süreç yönünden az göğüs
yüzeyine sahip değiĢik yaĢlı ormanların (küçük amaç çapı ile iĢletilen) hidrolojik fonksiyon amacına daha uygun
olduğu ortaya çıkmaktadır. YetiĢme ortamı koĢularının ve ağaç türlerinin genetik niteliklerinin değiĢik yaĢlı
orman kurmaya uygun olmaması halinde örneğin gölgeye dayanamayan saf MeĢe veya Kızılçam meĢcerelerinin
hakim durumda bulunduğu su havzalarında hidrolojik fonksiyon görecek ormanın, uzun idare süresi ile, siper
kesimlerine ve grup usulü gençleĢtirmeye dayanan küçük maktalı orman formuna göre iĢletilmesi zorunlu
görülmektedir.
3.22 Erozyonu Önleme Fonksiyonu
Erozyon; en kısa tanımı ile toprak taĢınması olup, iklim, topoğrafya, vejetasyon ve toprak faktörlerinin
etkileri altında geliĢmektedir. Orman vejetasyonun toprak taĢınması üzerindeki etkilerini ortaya koymak amacıyla
yapılan araĢtırmalar, ormanın tepe çatısı ile erozyon arasında kuvvetli bir iliĢki olduğunu , tepe çatısı
seyrekleĢtikçe taĢınan toprak miktarının arttığı orman örtüsünün kalkmasıyla, bunun maksimum düzeye ulaĢtığını
ortaya koymuĢtur.
Görüldüğü üzere, ormanların hidrolojik ve erozyonu önleme fonksiyonları arasında kuvvetli ve ters bir
iliĢki bulunmaktadır. Su verimini arttırmak amacıyla yapılacak silvikültürel iĢlemler, erozyonu arttırmaktadır.
MeĢcere göğüs yüzeyi ile erozyon etkinliği arasındaki iliĢki doğru orantılı olup, erozyonu önleme etkisi ,
artan göğüs yüzeyi ile büyümektedir.
Yüzeysel erozyon açısından söz konusu edilen bu noktalar, kütle halinde toprak hareketi içinde
geçerlidir. DeğiĢik ağaç türü ve meĢcere kuruluĢlarının toprak kayması üzerindeki etkilerini belirlemek amacıyla
yapılan çalıĢmalar; derinliği bir metreden az topraklardaki ağaçların ana kayaya kadar uzanan kazık kökleri ve üst
toprak tabakasını ağ gibi saran ince yan kökleri yardımıyla toprak kaymasını önlediğini, tıraĢlama kesilen orman
örtüsünden sonra, 4-6 yıllık bir zaman esnasında toprak kaymalarının anormal derece de arttığını, kesimden sonra
toprak içinde kalan reçineli ağaç köklerinin geç çürümeleri nedeniyle reçinesiz ağaç köklerine oranla toprak
kaymalarını azaltma yönünde daha etkili olduğunu; kesimden önce ise iğne yapraklı ağaç köklerinin yapraklılara
oranla zayıf kaldığını, orman alanlarının mera ve tarım alanlarına dönüĢtürülmesi halinde, heyelan olasılığının
daha da arttığını göstermiĢtir .
Buraya kadar yapılan açıklamalar , toprağın her katmanını ağ gibi saran kök yapıları ile büyük ve stabil
göğüs yüzeylerinden ötürü, değiĢik yaĢlı ormanların toprak koruma açısından aynı yaĢlı ormanlardan daha etkili
olduğunu göstermektedir (ASAN-ġENGÖNÜL 1988).
3.23 Klimatik Fonksiyon
DeğiĢik yaĢlı ormanlar , düĢey kuruluĢların kendilerine sağladığı avantajdan ötürü, rüzgar ve fırtınaların
hızlarını kesme açısından aynı yaĢlı ormanlardan daha etkin bir konumda yer almaktadır. Keza, karların erime
süresini uzatma, yüzeysel akıĢı önleme, infiltrasyonu arttırmak suretiyle sel ve taĢkınların zararlı etkilerini azaltma
yönünden de değiĢik yaĢlı ormanların aynı yaĢlı ormanlara oranla daha etkin olduğu söylenebilir.
Sera etkisi ve global iklim değiĢimi açısından ele alındığında, daha fazla biyokütle üretimi ile, aynı yaĢlı
ormanların değiĢik yaĢlılardan avantajlı olduğu anlaĢılmaktadır. Özellikle hızlı büyüyen türlerle kurulan
endüstriyel plantasyonlarda bu etki en üst düzeye çıkmaktadır.
3.24 Diğer Fonksiyonlar
Ormanların yukarıda açıklanan üç fonksiyondan baĢka daha altı adet infrastrüktürel fonksiyonu vardır ki,
bunlar baĢta rekreasyon ve toplum sağlığı olmak üzere, estetik doğayı koruma, ulusal savunma ve bilimsel
fonksiyonlardır. Orman formlarının bu fonksiyonlar açısından etkinlikleri incelenirse, değiĢik yaĢlı ormanların
zengin peyzaj özellikleri, adım baĢı değiĢen doğa tabloları ve renkli görünümleri ile aynı yaĢlı ormanlardan daha
ilginç olduğu görülmektedir. Bu ormanlarda gençleĢme süreci küçük alanlarda kendiliğinden oluĢmakta , böylece
daha heterojen ve çok renkli doğa tablolarını ortaya çıkarmaktadır. DeğiĢik yaĢlı ormanların toplum sağlığı için toz
tutma ve gürültüyü önleme yönünden de aynı yaĢlı ormanlardan daha üstün olduğu , Leıbundgut) „a atfen Kalıpsız
tarafından bildirilmektedir (KALIPSIZ, 1988).
Ġnsan açısından yaĢanabilir çevrenin en belirgin özellikleri, solunabilir hava, içilebilir su ve gürültüden
uzak huzur dolu bir yaĢam ortamıdır. Sıralanan bu üç gereksinimin biricik kaynağı ise orman ekosistemleridir.
AĢırı nüfus artıĢı ve çarpık kentleĢme sonucu ortaya çıkan çevre sorunlarından biri de gürültü sorunudur.
Yapılan araĢtırmalar, gürültünün insan yaĢamı üzerindeki olumsuz etkilerinin önemli boyutlar kazandığını
göstermektedir. Uzun süre yoğun gürültüye maruz kalan insanlarda kalıcı sağırlık veya iĢitme kusuru ortaya
çıkmaktadır. DüĢük düzeydeki sürekli gürültü ise, insan huzurunu bozmakta, bir konu üzerinde düĢünsel
yoğunlaĢmayı engellemekte, stres ve uykusuzluk yaratmaktadır. Zihinsel ve bedensel çalıĢmayı engelleyerek
verim kaybına neden olmasından ötürü, ekonomik zararlar da doğurmaktadır.
Yapılan araĢtırmalar gürültüyü önleyen orman Ģeritlerinin kısadan uzun boya doğru giderek yükselen
biçimde kurulan ve çalı, ağaççık ve ağaçlardan oluĢan Ģeritlerin en iyi sonucu verdiğini göstermiĢtir. Bu bulgu,
gürültüyü azaltmak amacıyla kurulacak orman Ģeritlerinin de değiĢik yaĢlı ve düĢey kapalı olması gerektiğini ortaya
koymaktadır.
Diğer taraftan, orman ekosistemleri geniĢ tepe yapıları ve büyük yaprak yüzeyleri sayesinde rüzgar
hareketleri sırasında tam bir filtre iĢlevi görmektedir. Bu esnada,öncelikle toz Ģeklindeki radyoaktif kirli hava
süzülerek insan ciğerine ulaĢamadan zararsız hale gelmektedir. Bu olay sonucundadır ki, orman havasında
bulunan toz zerrecikleri, Ģehir havasından % 90-99 oranında daha az ölçülmektedir
Ormanlar, içlerinde çok değiĢik ve dengeli yaĢayan canlı guruplarını barındıran doğaya çok yakın peyzaj
elamanlarıdır. Orman ekosistemindeki fauna ve flora zenginliği, buralardaki faaliyetlerin doğaya yakın
olmasından ve toprak iĢleme ve gübreleme gibi aktivitelerin buralarda uygulanmamasından ve keza doğal hayatı
tedirgin edecek üretim faaliyetlerinin çok uzun aralıklarla yapılmasından ileri gelmektedir.
Göğüs yüzeyi ile orman fonksiyonları arasındaki iliĢkiler aĢağıdaki Ģekilde gösterilmiĢtir.
Şekil 1: DeğiĢik Orman Fonksiyonlarının MeĢcere Göğüs Yüzeyine Göre DeğiĢimi
(TURNER 1974‟ e Atfen KALIPSIZ 1982)
Buraya kadar yapılan açıklamalar, sayılan bu orman fonksiyonları açısından da değiĢik yaĢlı ve düĢey
kapalı ormanların aynı yaĢlı ve tek katlı ormanlardan üstün olduğunu göstermektedir.
Yukarıda verilen tüm bilgiler, hizmet üretimi ve koruma fonksiyonlu ormanlarda orman formu ve iĢletme
Ģekillerinin değiĢik yaĢlı ve çok katlı kuruluĢlarının daha uygun olduğunu göstermektedir. Sürekli ormanların
meĢcere kuruluĢları değiĢik yaĢlı ve çok katlıdır. Bu nedenle, özellikle ana amacı koruma ve hizmet üretimi olan
ormanlık alanlar için amaca çok uygun bir iĢletme Ģekli olduğu ortadadır.
4. İŞLETME SINIFLARI AYRIMINI ZORUNLU KILAN NEDENLER
VE SÜREKLİ ORMANLAR
4.1 İşletme Sınıfı Kavramı ve Ayırım Kriterleri
Orman kaynaklarından faydalanmanın planlanması sırasında orman amenajmanı pratiği açısından plan
ünitesi ormanlarını üç guruba ayırmak gerekir ki bunlar :
1-Ana amacı değiĢik çap ve kalitede yuvarlak odun ve odun dıĢı diğer orman ürünlerini üretmek amacıyla
iĢletilecek alanlar ;
2-Ana amacı ormanların su koruma, toprak koruma, estetik, rekreasyon, toplum sağlığı vb. gibi koruma
fonksiyonlarından yararlanma amacıyla iĢletilecek alanlar ;
3-Alpin zon, anıt orman, relikt ve endemik türlerin içinde bulunduğu özgün ekosistemler, süksesyonun
doğal seyrini izleme amacıyla bırakılan bakir orman parçaları vb gibi bizatihi kendileri korunmaya muhtaç orman
alanlarıdır.
Ġster odun ve odun dıĢı orman ürünlerinin üretim sürekliliği, ister ormanların koruma ve korunma
fonksiyonlarının sürekliliği olsun, orman amenajmanı pratiğinde ürün ve hizmetlerin akıĢındaki kesintisizlik
“İşletme Sınıfı” kavramsal yaklaĢımı ile gerçekleĢtirilir.
Orman Amenajmanı pratiği için çok önemli bir düzenleme kriteri olan ĠĢletme Sınıfları plan üniteleri içinde
her birisi ayrı bir devamlılık ünitesi olan alt iĢletme birimlerdir.
Orman Amenajmanı pratiğinde iĢletme sınıfı ayrımını zorunlu kılan faktörler Eraslan (1982) tarafından
aĢağıda olduğu gibi açıklanmaktadır:
1-Her orman fonksiyonu ve buna bağlı iĢletme amacını en iyi biçimde yerine getiren orman kuruluĢları
birbirinden farklıdır. Bu amaçların sürekliliğini garanti altına alabilmek için, farklı amaçların farklı iĢletme
sınıflarında gerçekleĢtirilmesi uygun olur.
2-Faydalanmayı düzenleyen amenajman metotları orman formu ve iĢletme Ģekline göre değiĢir. Baltalıkta
kullanılan amenajman metodunu seçme koru ormanında, maktalı ormanda kullanılan yaĢ sınıfları amenajman
metodunu seçme veya baltalıkta kullanma olanağı bulunmadığından, orman formu ve iĢletme Ģekline bağlı olarak
iĢletme sınıflarının ayrılması gerekir.
3-Ġdare süreleri hem maktalı ormanlarda faydalanmayı düzenleyen amenajman metotlarının en önemli
ögesi, ve hem de, değiĢik amaç çapına ulaĢmada dayanılan en temel kriterdir. Bu nedenle, idare süresi farklı olan
ormanlar için ayrı birer iĢletme sınıfı ayrılması gerekir.
4-Paralı parasız intifa hakları, intifa haklarının ayrı bir alandan sağlanması, kalan bölümlerde daha serbest
ve teknik çalıĢmalara olanak verir.
5-Her ağaç türünün büyüme eğilimi farklıdır. Belirli bir amaç çapına ulaĢabilmek için her ağaç türünde
farklı zaman dilimine (Ġdare süresine ) ihtiyaç vardır.
6-YetiĢme ortamlarının verim gücü farklılığı, ormanlardan alınacak hasılat miktarını çok
değiĢtirmektedir. EĢit miktarda hasılat bakımından bonitete göre iĢletme sınıfı ayrımı uygun olur.
7-Arazi yapısı ve orman ürünlerinin taĢınma yönleri farklı olan orman alanları farklı pazar koĢulları
yaratır. Bu özellikler yönünden aynılık gösteren alanların farklı bir iĢletme sınıfı olması arzu edilebilir.
8-Kimi yasal hakların getirdiği bir zorunluluk olarak, baltalıklarda kesim düzenleri köy mülki sınırları
dikkate alınarak oluĢturulur. Diğer taraftan, erozyon tehlikesi ve diğer gerekçelerle tıraĢlama alanlarının 50 ha rı
aĢmaması istenir. Keza, aynı köye ait olsa da, büyüklüğü 800 ha yı geçen baltalıklarda en az iki kesim düzeni
ayrılması öğütlenmektedir.
Yukarıda açıklanan 8 faktör iĢletme sınıfı ayrımı için gerekli kriterler arasında sayılmasına karĢın, bu
faktörlerin her birisine dayanarak iĢletme sınıfı ayrımı mutlak zorunlu değildir. Nitekim, iĢletme sınıfı ayrımı
fonksiyonel yaklaĢım ile ele alındığında ya da planlama meĢcere bazında yapıldığında idare süresi, ağaç türü ve
bonitet gibi ayrım kriterleri önemini tamamen yitirmektedir (ASAN 1999). Ancak, hem orman formunun ve hem
de, iĢletme amaçlarının farklı oluĢu nedenleriyle, sürekli ormanların ayrı bir iĢletme sınıfı olarak ele alınmaları
kaçınılmazdır.
4.2 Sürekli Orman İşletme Sınıflarını Sürdürebilme Koşulları
Batı Karadeniz model planlarında karĢımıza çıkan sürekli orman iĢletme sınıfları, özellikle Kayın baĢta
olmak üzere diğer ağaç türlerinin değiĢik yaĢlılık ve çok katlılık gösterdiği yetiĢme ortamlarında ve koruma
fonksiyonlarının ağır bastığı ormanlarda ayrı birer silvikültürel iĢlem ünitesi oluĢturmak amacıyla ayrıldığı
gözlenmektedir. Yukarıda açıklandığı üzere; değiĢik yaĢlı, çok katlı ve düĢey kapalı ormanların fonksiyonel amacı
ve adı her ne olursa olsun özellikle koruma fonksiyonu ağır basan ormanlar için ideal olduğu tartıĢmasızdır.
ĠĢletme amaçları açısından mevcut meĢcerelerin kavuĢturulacağı amaç kuruluĢları (Silvikültürel hedefler) bu kadar
açık olduğuna göre, planlamacıya düĢen görev; süreklilik ünitelerini ve faydalanma düzenini bu kuruluĢlara
ulaĢmayı sağlayacak biçimde kurmaktır.
Ancak; teknik ve bilimsel sonuç böyle olmakla birlikte, sürekli orman iĢletme sınıflarını sürdürebilmenin
en can alıcı noktası, bu iĢletme sınıflarının sosyal baskı ve otlatma problemlerinin ağır bastığı yörelerde karĢımıza
çıkacak koruma sorunlarının aĢılıp aĢılamayacağında düğümlenmektedir.
Orman Amenajmanı pratiğinde faydalanma düzenine temel teĢkil eden süreklilik üniteleri çeĢitli baz ve
büyüklükte olabilmektedir. Tamamen silvikültürel tekniklere uygun iĢletme Ģekillerine bağlı olarak değiĢik
büyüklükte yan yana alanlar halinde dizilebilen bu üniteler, uygun ağaç türü ve yetiĢme ortamlarında tek ağaç ve
küme bazında alt alta da dizilebilmektedir. Faydalanmanın düzenlenmesi açısından birinci durumda maktalı
orman kuruluĢları, ikinci durumda tek ağaç, yada küme ve grup seçme ormanı kuruluĢları ortaya çıkmaktadır
(ASAN 1999).
Şekil 2: Seçme ve Maktalı Ormanlarda Yatay ve Dikey KuruluĢlar Ġle Süreklilik Ünitelerinin DiziliĢi
(BENECKE 1996 ya atfen ASAN 1999, s. 34)
YetiĢme ortamı koĢullarına ters düĢmeyecek biçimde önerilmesi halinde sürekli orman iĢletme sınıfının
gerektirdiği değiĢik yaĢlı ve çok katlı düzensiz orman kuruluĢlarını her ağaç türü ile her yetiĢme ortamında kurmak
ve bu çok katlı kuruluĢu kesintisiz biçimde sürdürmek elbette mümkündür. Burada önemli olan husus; süreklilik
ünitelerinin tek ağaç veya küme ve grup bazında alt alta mı ?, yoksa meĢcerenin bütününe küçük alanlar halinde
gömülü biçimde mi ? yerleĢtirileceğidir. Faydalanma düzeni ve süreklilik ünitelerinin oluĢturulma koĢulları
aĢağıda açıklanmıĢtır.
4.21 Süreklilik Ünitelerinin Tek Ağaç, Küme ve Grup Bazında Oluşturulması
Fonksiyonel adı ne olursa olsun, sürekli orman iĢletme sınıflarında en ideal durum faydalanma
ünitelerinin olabildiğinde tek ağaç bazında, olmaz ise küme ve grup bazında alt alta oluĢturulmasıdır. Bir anlamda
tek ağaç ve grup seçmesi olan bu kuruluĢlar ekolojik olarak sadece gölge ağaçları ile ve ancak çok kuvvetli yetiĢme
ortamlarında kurulup sürdürülebilmektedir. Verim gücü zayıf yetiĢme ortamlarında gençliklerinde gölgeye
dayanabilen Göknar, Kayın ve Ladin gibi ağaç türleri dahi zaman içinde tek katlı kuruluĢa yöneldiği için, bu
kuruluĢları zayıf yetiĢme ortamlarında sürdürme olanağı bulunmamaktadır (ASAN 1999).
Zayıf YetiĢme Ortamı Kuvvetli YetiĢme Ortamı
Sekil 3: Zayıf ve Kuvvetli YetiĢme Ortamlarında MeĢcere KuruluĢları (AKSOY 1998, s. 23 ve 95)
Süreklilik ünitelerinin alt alta dizilmesinin mümkün olduğu yetiĢme ortamlarında gençleĢtirmenin seçme
iĢletmesi, veya kenar kesimlerine dayalı saf grup ya da kombine grup iĢletme tekniklerine uygun biçimde
yapılması gerekmektedir.
4.22 Süreklilik Ünitelerinin Alan Bazında Oluşturulması
Sürekli orman iĢletme sınıflarının ekolojik açıdan zayıf yetiĢme ortamlarında ve özellikle Kızılçam,
Sarıçam ve MeĢe gibi ıĢık ağaçlarının hakim tür olduğu ormanlarda ayrılması gerektiği hallerde, faydalanma
ünitelerinin alt alta dizilmesi meĢcere düĢey kuruluĢunun sürekliliği yönünden imkansızdır. Böyle durumlarda
diziliĢin küçük alanlar halinde ormanın bütününe gömülmesi (YaĢ sınıfları metodunun küçük maktalı varyantı)
gerekmektedir. Bu seçeneğin kabulü halinde, gençleĢtirmenin küçük alanlarda siper kesimlerine ve uzun
gençleĢtirme sürelerine dayalı biçimde yapılması uygun görülmektedir.
Bu uygulama ile ortaya çıkan değiĢik yaĢlı ve çok katlı orman kuruluĢunun sürekli orman kavramını
gündeme getirenlerin anladığı tek ağaç, küme ve grup seçme kuruluĢlarının tipik görünümünden farklı olacağı
kuĢkusuzdur. Bu nedenle, ürün ve hizmet akıĢındaki kesintisizliği sağlasa ve iĢletme sınıfı bazında küçük alanlar
halinde değiĢik yaĢlı ve çok katlı olsa da, bu kuruluĢların bilinen anlamda sürekli orman olarak kabulü
tartıĢmalıdır. Ancak, sürekli orman kavramının her ülkede farklı biçimde algılanıp uygulandığı dikkate alınırsa,
alanı 1,5-2,0 ha rı aĢan meĢcerelerde yaĢ ve çap dağılımı farklı 5-10 gruptan oluĢan katmanlı yapının bir bütün
halinde değiĢik yaĢlı kabul edilmesi ve sürekli orman kavramı içinde düĢünülmesi gereği de ortadadır.
5. SÜREKLİ ORMAN İŞLETME SINIFLARINDA PLANLAMA ARAÇ VE KRİTERLERİ
Sürekli orman düĢüncesini savunanların Möller‟e atfen tanımladıkları sürekli orman; ne idare süresi, ne
gençleĢtirme periyodu gibi hiçbir sayısal veriye dayanmayan, bilinen standart kalıpların hiçbirine uymayan sadece
ve sadece aynı alanda bütün yaĢ ve çap sınıflarının bir arada bulunduğu değiĢik yaĢlı, çok katlı,düĢey kapalı ve
karıĢık meĢcerelerden oluĢan düzensiz bir ormandır. Ġdeal düĢünce olarak hiçbir kalıp ve sınırlama tanımaz ise de,
Orman Amenajmanı pratiği açısından bu ormanların da belirli bir amaç doğrultusunda bazı kriterlere göre
iĢletilmesi ve buna göre bir faydalanma düzeninin kurulması gerektiği açıktır.
DeğiĢik yaĢlı ve çok katlı meĢcere kuruluĢlarını esas alan sürekli orman iĢletme sınıflarında faydalanma
düzeninin kurulmasında yararlanılan planlama kriterleri olarak seçme ormanlarında kullanılan amaç çapı, ağaç
sayısı ve bu sayının çap sınıfına dağılıĢını kullanmak elbette mümkündür. Ancak, tipik seçme ormanlarındaki
düzenli kuruluĢun aksine tamamen irregüle (Düzensiz) bir kuruluĢa sahip olması arzulanan sürekli orman iĢletme
sınıflarında bu amaçla kullanmaya uygun baĢka alternatif kriterler de mevcuttur ki bunların baĢında göğüs yüzeyi
ve hacim gelmektedir.
Sürekli orman iĢletme sınıflarında faydalanma düzeninin kurulmasında baz alınacak planlama kriterleri,
hem bu kriterlerin kontrolünde gösterge olacak meĢcere parametrelerine ve hem de kullanılan amenajman
metoduna göre değiĢmektedir. Sürekli orman kuruluĢuna sahip meĢcerelerde her yaĢ ve çapta ağaç bulunduğuna
göre, planlamada baz alınacak kriterler de birim alandaki ortalama ağaç sayısı, göğüs yüzeyi ve hacim gibi
meĢcere parametrelerinin yaĢ veya çap sınıflarına dağılımları olacaktır. Bir anlamda, sürekli orman iĢletme
sınıflarının meĢcere kuruluĢ sürekliliğini kontrol amacıyla da kullanılacak bu araç ve kriterleri aĢağıda sıralanan
üç baĢlık altında inceleme olanağı vardır :
1-Ağaç sayısı dağılım sürekliliği; Amaç çapı ve birim alandaki ağaç sayısının çap veya yaĢ sınıflarına
dağılımının sürekliliği ;
2-Ağaç serveti dağılım sürekliliği ; Amaç serveti ve bu servetin çap ve yaĢ sınıflarına dağılıĢının
sürekliliği;
3-Göğüs yüzeyi dağılım sürekliliği ; Amaç göğüs yüzeyi ve bu göğüs yüzeyinin çap ve yaĢ sınıflarına
dağılıĢının sürekliliği ;
dir. Bu kriterlere ait ayrıntılı açıklamaları aĢağıdaki alt kesimlerde yapılmıĢtır.
5.1 Amaç Çapı ve Ağaç Sayısı Sürekliliği
Sürekli orman iĢletme sınıflarında meĢcere kuruluĢunun sürekliliğini tipik seçme ormanlarında olduğu
gibi amaç çapı ve ağaç sayısı dağılımına göre kontrol etmek olanaklıdır. Özellikle hizmet üretiminin odun üretimi
ile kombine edildiği sürekli orman iĢletme sınıflarında amaç çapı ve ağaç sayısı dağılımına dayanan bu kriterlerin
planlamada temel alınması amaca daha uygun düĢmektedir. Odun üretiminin toprak koruma fonksiyonu ile
kombine edilmesi gereken hallerde servetce zengin meĢcere kuruluĢlarına olanak veren kalın amaç çapı ve buna
göre ağaç sayısı dağılımı, odun üretiminin su üretim fonksiyonu ile kombine edilmesi halinde ise, servetçe fakir
meĢcere kuruluĢları ortaya çıkaran ince amaç çapı ve buna göre ağaç sayısı dağılımı esas alınmalıdır.
Amaç çapı ve ağaç sayısı dağılıĢı kriter alınarak planlanan sürekli orman iĢletme sınıflarını tipik seçme
ormanlarından ayıracak en önemli fark, sürekli ormanlarda belirlenen amaç çapı ve ağaç sayısı dağılımını kesinkes
uyulacak tipik bir Ģablon değil, sadece genel çerçeveyi belirleyen yaklaĢık sınır olarak görmekten ibarettir.
5.2 Ağaç Serveti Sürekliliği
Ağaç serveti sürekliliğine dayanan sürekli orman uygulamasında yapılacak ilk iĢ, birim alanda sürekli
olarak tutulacak ortalama ağaç serveti miktarını (Amaç servet) ve bunun içinde bulunacağı aralığı ağaç türü ve
yetiĢme ortamı koĢullarını (ortalama boniteti) dikkate alarak alt ve üst sınırlar halinde kararlaĢtırmaktır. Estetik ve
toprak koruma fonksiyonlarının ana amaç olduğu alanlarda bu servetin yüksek, su verimi ve yabanıl hayat
fonksiyonlarının söz konusu olduğu alanlarda bu servetin daha az miktarda olması arzulanır. KuĢkusuz, birim
alanda tutulacak ağaç serveti üzerinde arazi eğimi ve toprak erodibilitesinin de etkisi bulunmaktadır. Dik eğimli
arazi koĢulları birim alanda fazla, düz ve az eğimli araziler az miktarda servet bulundurmayı gerektirmektedir.
Yapılan açıklamalar, sürekli orman iĢletme sınıflarında birim alanda tutulacak sürekli ağaç serveti
miktarının tek bir ortalama halinde değil; arazi koĢullarına, yetiĢme ortamı verim gücüne ve fonksiyonel iĢletme
amacına göre değiĢen uygun bir aralık olarak verilmesi gereğini ortaya koymaktadır. Bu durum, Ģablonvari bir
uygulamadan kaçınmak için de zorunludur.
5.3 Göğüs Yüzeyi Sürekliliği
Göğüs yüzeyi sürekliliğine dayanan sürekli orman uygulamasında yapılacak iĢler de ağaç serveti
sürekliliğinde olduğu gibidir. Burada yapılacak ilk iĢ de, birim alanda sürekli olarak tutulacak ortalama göğüs
yüzeyi miktarını (Amaç göğüs yüzeyi) ve bunun içinde bulunacağı aralığı ağaç türü ve yetiĢme ortamı koĢullarını
(ortalama boniteti) dikkate alarak alt ve üst sınırlar halinde kararlaĢtırmaktır. Yine sık meĢcere kuruluĢlarını
öngören estetik ve toprak koruma fonksiyonlarının ana amaç olduğu alanlarda bu miktarın yüksek, su verimi ve
yabanıl hayat fonksiyonlarının söz konusu olduğu alanlarda bu göğüs yüzeyinin daha az olması istenir. KuĢkusuz,
birim alanda tutulacak ortalama göğüs yüzeyi üzerinde arazi eğimi ve toprak erodibilitesinin etkisi yine mevcuttur.
Amaç servet miktarında olduğu gibi, dik eğimli arazi koĢulları birim alanda fazla, düz ve az eğimli araziler az
miktarda göğüs yüzeyini zorunlu kılmaktadır. Keza, sürekli orman iĢletme sınıflarında birim alanda tutulacak
sürekli sürekli göğüs yüzeyi de tek bir ortalama halinde değil; arazi koĢullarına, yetiĢme ortamı verim gücüne ve
fonksiyonel iĢletme amacına göre değiĢen uygun bir aralık halinde verilmesi gerekir.
6. SÜREKLİ ORMAN İŞLETME SINIFLARININ PLANLANMASINA UYGUN
AMENAJMAN METOTLARININ SEÇİMİ VE UYGULAMA ESASLARI
ĠĢletme ormanlarında ürün ve hizmet akıĢının sürekliliği; değiĢik silvikültürel tekniklerin uygulanıĢı
sırasında ormandan çıkartılan etalar yoluyla sağlanır. Canlı bir varlık olan orman ekosistemlerinde biyolojik
süreklilik, gençleĢtirme ve bakım teknikleri ile gerçekleĢtirilir. Bu nedenle silvikültür, kendi geliĢtirdiği değiĢik
yöntemleri kullanarak bir taraftan ormanı gençleĢtirirken, bir taraftan da ona arzulanan yapı ve kuruluĢu
kazandırır. Silvikültür bu iĢlevini yerine getirirken yapacağı iĢin boyutunu orman amenajmanının kendisine
verdiği etalara dayanarak kararlaĢtırır.
Yukarıda da açıklandığı üzere, sürekli orman iĢletme sınıflarında hem meĢcere kuruluĢunun sürekliliğini
garantilemek ve hem de bu arada ürün ve hizmet akıĢındaki kesintisizliği sürdürüp kontrol edebilmek için; birim
alandaki ya ağaç sayısının, ya ağaç servetinin, ya da göğüs yüzeyinin çap veya yaĢ sınıflarına dağılımından
yaralanmak gerekmektedir. Durum böyle olunca, bu iĢletme sınıflarının planlanmasında baz olabilecek araç ve
kriterler de meĢcere olgunluğunu belirten bir yaĢ veya çap ile, bu parametrelerin bu amaç yaĢ veya çapına göre
oluĢturulacak yaĢ ve çap sınıflarına dağılımı olacaktır.
Orman amenajmanı pratiğinde faydalanmayı düzenleyen amenajman metotları ya alan kontrolüne, ya
hacim kontrolüne, ya da her ikisinin birlikte kontrolüne dayanmaktadır. Alan kontrolüne dayanan amenajman
metotlarında planlama kriterleri; iĢletme sınıfını oluĢturan meĢcerelerin ortalama olgunluk yaĢına denk gelen bir
idare süresi ile, alan, ağaç serveti ve artımın idare süresine göre oluĢturulan yaĢ sınıflarına dağılımıdır. Hacim
kontrolüne ya da alan ve hacmin birlikte kontrolüne dayanan amenajman metotlarında ise, kriter olarak çok değiĢik
öğeleri kullanmak mümkündür.
Sürekli orman iĢletme sınıflarının planlanmasında bilinen klasik amenajman metotlarının tamamını
kullanmak mümkündür. Ancak, bu metotların sürekli ormana uygulanması sırasında bazı noktaların dikkate
alınması gerekmektedir ki, bu hususlar uygulanması gereken metotlar itibariyle aĢağıdaki alt kesimde
açıklanmıĢtır. Sekiz alt baĢlıkta ele alınan ve 1917 yılından bu yana ana ve yardımcı metotlar olarak bazıları
ülkemizde de kullanılan bu metotların bir bölümü, uygulamada ortaya çıkan kimi sakıncalarından ötürü zaman
içinde terk edilmiĢtir. Ancak, fonksiyonel planlama uygulamalarına yeni açılımlar getirebilmek ve özellikle de
sürekli orman iĢletme sınıflarına iĢlerlik kazandırabilmek için eskiden uygulanan bu amenajman metotlarının
günümüzde yeniden ele alınması gerekmektedir.
6.1 Yaş Sınıfları Metodunun Sürekli Orman İşletme Sınıfında Uygulanışı
AynıyaĢlı ve tek katlı, saf ve karıĢık koru ormanlarının planlanmasında kullanılan YaĢ sınıfları metodunun
gerçek periyodik alana dayalı küçük maktalı varyantını uzun idare süresi ve uzun gençleĢtirme süresi ile sürekli orman
iĢletme sınıflarında uygulamak her zaman mümkündür. Hatta, plan ünitesinin ıĢık ağaçlarından oluĢması ve bonitetin
düĢük olması halinde bu yola baĢvurmak kaçınılmazdır. Ancak, metot sürekli orman iĢletme sınıflarında uygulanırken,
optimal kuruluĢların normal servet yerine amaç serveti veya göğüs yüzeyine göre seçilmesi ve idare süresinin meĢcere
göğüs yüzeyinin artık amaç göğüs yüzeyinin altına geçtiği en uzun yaĢ olarak alınması gerekecektir.
6.2 Fransız Hacim Metodunun Sürekli Orman İşletme Sınıfında Uygulanışı
Fransa‟nın dağlık kesimlerindeki değiĢik yaĢlı ve düĢey kapalı seçme ormanlarında faydalanmayı
düzenlemek amacıyla 1883 yılında Mélard tarafından geliĢtirilen bu metot, yaĢ ve çap sınıfları metotlarının
kombinesine dayanır. Metodun uygulanıĢı sırasında önce U idare süresine uygun düĢen bir D amaç çapı
saptanarak, yaĢ sınıfları yerine üç adet çap sınıfı oluĢturulur. Buna göre:
0 – U/3 arasındaki genç yaĢ sınıfına karĢı gelen 0 – D/3 aralığı ince çap sınıfı;
U/3 – 2U/3 arasındaki orta yaĢ sınıfına karĢı gelen D/3 – 2D/3 aralığı orta çap sınıfı;
2U/3 – U arasındaki olgun yaĢ sınıfına karĢı gelen 2D/3 – D aralığı kalın çap sınıfı
olarak ayrılmaktadır. Ġdare süresi 180 yıl, amaç çapı 60 cm kabul edilirse,
0 – 60 yıl arasındaki genç yaĢ sınıfı 0 – 20 cm aralığındaki ince çap sınıfına;
61 – 120 yıl arasındaki orta yaĢ sınıfı 21 – 40 cm aralığındaki orta çap sınıfına;
121 – 180 yıl arasındaki olgun yaĢ sınıfı 41 – 60 cm aralığındaki kalın çap sınıfına
karĢı gelmektedir. Metotta ince çap sınıfındaki ağaç serveti Vi, orta çap sınıfındaki ağaç serveti Vo, kalın çap
sınıfındaki ağaç serveti Vk ile gösterilmekte ve eğer; Vi, Vo, Vk ağaç servetleri arasında 1 : 3 : 5 büyüklük sırasına
uygun bir diziliĢ varsa, bu durum optimal kabul edilmektedir (ġekil 4).
Şekil 4: Fransız Hacim Metodunun Optimal KuruluĢ Modeli (ERASLAN 1982)
Böyle bir kuruluĢa sahip seçme ormanında olgun yaĢ sınıfını meydana getiren kalın Vk ağaç serveti U/3
yıllık zaman dilimi içinde her yıl eĢit miktarsa kesilip çıkartılırken yerine gençlik getirilirse, bireyleri arasında 1/3
idare süresi kadar yaĢ farkı olan yeni bir meĢcere meydana gelecektir. Vk servetinin hacim artım yüzdesi 0,0P ile
gösterir isek, bu servetin progresif azalan artımı
Z = (´) Vk*0,0P ; (1)
Bu alandan çıkartılacak toplan son hasılat etası da ;
Ey = [Vk / (U/3) ] + (1/2)Vk*0,0P (2)
olur. Diğer iki çap ve yaĢ sınıfındaki meĢcerelere uygulanacak bakım müdaheleleri ile çıkarılması gerekecek ara
hasılat etası ise, sadece orta çap sınıfındaki Vo servetinin hacim artımına bağlı olarak hesaplanmaktadır.
Çıkarılacak ara hasılat etası ;
(1/q) Vo*0,0p‟ (3)
formülü ile hesaplanmaktadır. Formülde 1/q ; Vo servetinin hacim artımından eta olarak ayrılacak bölümü, 0,0P ;
Vo servetinin hacim artım yüzdesini göstermektedir. Böylece iĢletme sınıfından elde edilecek toplam yıllık eta:
Ey = [Vk / (U/3) ] + (1/2)Vk*0,0P + (1/q) Vo*0,0p‟ (4)
kadar olmaktadır.
Metodu uygulayabilmek için yapılacak bir envanter ile iĢletme sınıfını oluĢturan meĢcerelerin yaĢ ve orta
çaplarına göre bu sınıflara dağıtılması, her bir çap sınıfının toplam hacim ve artımları ile, hacim artım yüzdelerinin
belirlenmesi gerekmektedir (ERASLAN 1982).
Ortaya çıkıĢ nedeni dikkate alınırsa, Fransız Hacim metodunun irregüle meĢcere kuruluĢlarına sahip
sürekli orman iĢletme sınıflarının planlanması için çok uygun bir planlama sistemi olduğu görülmektedir. Metodun
uygulanıĢına iliĢkin bazı sakıncalar ileri sürülmüĢ ise de, bu sakıncalar ana amacı yuvarlak odun üretimi olan
ormanlarda odun akıĢı sürekliliği ile ilgilidir. Bu sakıncaların ana amacı odun üretim sürekliliği olmayan hizmet
üretim fonksiyonlu ormanlarda pratik açıdan fazla önemli olmayacağı açıktır.
Fransız Hacim Metodu, yapısı itibariyle hem ağaç serveti sürekliliğine, hem de göğüs yüzeyi sürekliliğine
dayanan sürekli orman iĢletme sınıflarının planlanması için uygundur. Vi, Vo ve Vk servetleri toplamını, birim
alanda tutulacak ortalama servet kabul eder ve optimal kuruluĢu buna göre belirler isek, hem ürün akıĢı
sürekliliğini, ve hem de hizmet akıĢının kesintisizliğini garanti altına almıĢ oluruz. Örneğin; ana amacı su üretimi
olan ve az eğimli bir arazi üzerinde bulunan bir ormanda ortalama amaç servet 90 m³/ha olarak kararlaĢtırılmıĢ ise
optimal kuruluĢ Vi = 10 m³ Vo = 30 m³ , Vk= 50 m³ olacaktır.
Yine aynı düĢünce ile, ortalama arazi eğimi biraz daha fazla olduğu için birim alanda sürekli
bulundurulacak ortalama ağaç serveti miktarı 270 m³/ha olarak kararlaĢtırılmıĢ bir baĢka ormanda optimal
servetler bu defa; Vi= 30 m³, Vo= 90 m³ ve Vk= 150 m³ olacaktır.
Birim alandaki ağaç serveti ile göğüs yüzeyi arasındaki kuvvetli alometrik iliĢkiyi dikkate alarak, aynı
düĢünce sistemini göğüs yüzeyi sürekliliği için de yürütmek mümkündür. Örneğin; ana amacı yine su üretimi olan
ve az eğimli bir arazi üzerinde bulunan bir ormanda ortalama amaç göğüs yüzeyi 27 m²/ha olarak kararlaĢtırılmıĢ
ise optimal kuruluĢ Gi = 3 m² Go = 9 m² , Gk= 15 m³ olacaktır. Yine benzer biçimde ortalama göğüs yüzeyi 36
m²/ha olarak kararlaĢtırılmıĢ ise, Gi= 4 m², Go= 12 m² ve Gk=20 m² olacaktır.
Ġster ağaç serveti, ister göğüs yüzeyi sürekliliği olsun burada dikkate alınacak husus, optimal kuruluĢlar
kararlaĢtırılırken bu miktarların kalan meĢcere göğüs yüzeyleri olması gerektiğidir.
6.3 İsviçre Kontrol Metodunun Sürekli Orman İşletme Sınıfında Uygulanışı
Kontrol metodunun temel ilkesi, ormandaki ağaç servetinin ve artımın zaman içindeki değiĢimini ardıĢık
olarak yapılan envanterler ile kontrol esasına dayanır. Bu envanterler, yapılan müdahelelerin servet üzerindeki
etkisini ölçmeye yaradığı için ağaç serveti kontrolünü bu metot ile gerçekleĢtirmek mümkündür. Buna göre,
sürekli orman iĢletme sınıfında planlama amaç servet kontrolüne dayatılır ise, ürün ve hizmet akıĢının sürekliliğini
Kontrol Metodu ile de sağlamak mümkündür.
Kontrol metodunda yıllık eta :
Ey = Z/n (5)
formülü ile hesaplanır (ERASLAN 1982).
.
Bu eta bir anlamda yıllık cari artıma eĢit olduğundan, sürekli orman iĢletme sınıflarında ancak aktüel
servetin amaç servetine yakın olması halinde aynen kullanılabilir. Aksi halde aktüel ve amaç servetlerin durumuna
göre etanın azaltılıp çoğaltılması gerekir.
Kontrol metodunda etayı hem tüm iĢletme sınıfı için, hem bölme ve bölmeciklerin her birisi için ayrı ayrı
hesaplamak mümkündür. (MeĢcere bazında planlama).
6.4 Hundeshagen’in Faydalanma Yüzdesi Metodunun Sürekli Orman
İşletme Sınıfında Uygulanışı
Hundeshagen tarafından geliĢtirilen bu metot aktüel ve optimal servetler arasındaki orana dayanmaktadır.
Metodun temel varsayımına göre aktüel ve optimal servetler arasındaki oran, aktüel ve optimal etalar arasında da
mevcuttur. Yani;
AE/OE = AV/OV (6)
tir. Buna göre
AE = (OE/OV)*AV (7)
olacaktır.
Optimal etanın optimal servete yüzde oranına Hundeshagen‟in faydalanma yüzdesi adı verilmektedir. Bu
oran 0,0p ile gösterilirmekte ve yıllık eta :
AEy = AV*0,0p (8)
Formülü ile hesaplanmaktadır (ERASLAN 1982).
.
Görüldüğü üzere, bu metodun özü ağaç serveti sürekliliğidir. O halde optimal servet olarak ortalama
amaç servetin kabulü halinde sürekli orman iĢletme sınıflarında bu metottan da yararlanmak mümkündür.
6.5 Mantel ve Masson Metotlarının Sürekli Orman İşletme Sınıfında Uygulanışı
Hundeshagen‟in faydalanma yüzdesini kullanan her iki metot da temel de birbirinin aynıdır. Metotları
birbirinden ayıran fark, Hundeshagen formülündeki OE optimal eta ve OV optimal servet yerine; U*Z ve
U*Z*(U/2) kesimlik ortalama artım ve buna göre hesaplanan optimal servetin kullanılmasıdır.
Mantel, OE yerine U*Z ; OV yerine U*Z*(U/2) değerlerini kullanarak, Hundeshagen formülüne göre
hesaplanan yıllık aktüel etanın :
AEy = AV / 0,5U (9)
formülü ile hesaplanmasını önermektedir.
Masson ise, Hundeshagen formülündeki 0,0P nin kesimlik ortalama artım ve buna göre hesaplanan
optimal servete göre hesaplanmasını isteyerek
0,0P‟ = 200/U (10)
alınmasını ve buna göre etanın
AEy = AV* 0,0P‟ (11)
biçiminde hesaplanmasını önermektedir (ERASLAN 1982). Görüldüğü gibi, her iki yöntemde de ana kriter ağaç servetidir. O halde, sürekli orman iĢletme sınıflarında
düzenleme kriteri olarak ağaç serveti sürekliliğinin esas alınması halinde, hizmet akıĢı sürekliliği için bu
metotlardan da yararlanmak mümkündür. Ayrıca, metotların temel dayanağı olan kesimlik ortalama artım bir yaĢ
saptanmasını (idare süresini) kıldığından, hizmet üretim fonksiyonu yanında özellikle kaliteli odun üretiminin de
önemli olması halinde, her iki metodun bu yöndeki avantajı daha da artmaktadır.
6.6 Genel Eta Formülünün Sürekli Orman İşletme Sınıfında Uygulanışı
Hem aynı yaĢlı ve maktalı oranlarlarda hem de seçme koru ormanında kullanılmaya elveriĢli olan bu formül,
sürekli orman iĢletme sınıfları için çok ideal bir düzenleme yöntemidir. Ormandaki aktüel ağaç serveti ile optimal ağaç
serveti arasındaki artı ve eksi farkları belirli bir tesviye süresi içinde gidermeyi amaçlayan bu formül, optimal servetin
ortalama amaç servet olarak kabulü halinde bir taraftan optimal kuruluĢa ulaĢmayı sağlarken diğer taraftan da, ürün
akıĢı sürekliliğini garantilemektedir.
Formülde yıllık eta aĢağıdaki biçimde hesaplanmaktadır:
E=Z + [(AV – OV) / a] (12)
Formülde E yıllık eta miktarını (m3), Z iĢletme sınıfının yıllık cari hacim artımını (m
3), AV aktüel ağaç
servetini (m3), OV iĢletme sınıfının optimal ağaç servetini ve a da tesviye süresini (Yıl) göstermektedir.
Formülde yer alan Z yıllık cari artım örnek alanlarda ölçülen veriler yardımıyla kendine özgü yöntemlerle
hesaplanır. Aktüel ağaç serveti AV, yine envanter sonucunda toplanan arazi verileri ile hesaplanır. Optimal servet OV
ise, üretim amaçlı iĢletme sınıfları için iĢletme sınıfının ortalama bonitetine göre ya hasılat tabloları , ya da kesimlik
ortalama artım hesabıyla belirlenir (ERASLAN 1982). Sürekli orman iĢletme sınıflarında bu servetin birim alanda
tutulacak ortalama amaç serveti olarak kabulü gerekir.
Hacim kontrolüne dayalı diğer amenajman metotlarında olduğu gibi, genel eta formülünü de hem iĢletme
sınıfı bazında, hem de bölme veya bölmecik bazında uygulama olanağı vardır.
6.7 Çap Sınıfları Metodunun Sürekli Orman İşletme Sınıfında Uygulanışı
Sürekli ormanda planlama kriteri olarak amaç çapı ve birim alandaki ağaç sayısı dağılımının kabulü halinde
faydalanmanın düzenlenmesi amacıyla yararlanılacak en uygun metot Hufnagl‟ın Çap Sınıfları Metodudur. Bu metot
yardımıyla yıllık etanın hesaplanabilmesi için her çap sınıfına ait N1, N2, N3, N4 ağaç sayılarının, çap sınıfları orta
ağaçlarına ait v1, v2, v3, v4 hacim miktarlarının ve ayrıca her çap sınıfına ait a1, a2, a3, geçiĢ sürelerinin belirlenmesi
gerekir. Bu veriler elde edildikten sonra eta hesabı için aĢağıdaki formül kullanılır :
Ey= ( N4*v4 / a3 ) + [(N3-N4)*v3 / a3] + [(N2-N3)*v2 / a2] + [(N1-N2)*v1 / a1] (13)
Formülün birinci teriminde dördüncü çap sınıfının hacmini gösteren N4*v4 ifadesi, bir anlamda ormanın son
hasılat etasına karĢı gelmektedir. Diğer çap sınıflarından alınacak etalar ise teorik olarak ara hasılat etası gibi
algılanmaktadır (ERASLAN 1982).
DeğiĢik yaĢ ve düĢey kapalılığın esas olduğu sürekli ormanlarda ince çap sınıfındaki ağaç sayıları, kalın çap
sınıflarından daima daha fazladır. Bu ormanlarda hiçbir kurala uymayan düzensiz bir meĢcere kuruluĢu amaçlandığına
göre, yukarıdaki formülü bölme ya da meĢcere tipi bazında uygulamak suretiyle faydalanma düzenini kurmak
mümkündür. Bölme bazında yapılacak uygulama iĢ hacmini arttırmakta ve fakat meĢcerelerin gerçek ihtiyaçlarına
daha iyi cevap vermektedir.
6.8 Silvikültürel İlkelere Dayanan Metodun Sürekli Orman İşletme
Sınıfında Uygulanışı
Silvikültürel metot, diğer metotlardan tamamıyla farklı ve bağımsız olarak, silvikültürel kural, ilke, istek ve
gereklere dayanır. Bu metot ile faydalanma düzenlenirken ormanı oluĢturan her meĢcerenin bugünkü kuruluĢu ve
oluĢturulacağı amaç kuruluĢu göz önünde bulundurulur. Buna göre ilk amenajman planı süresinde ya da dönüĢ
süresinde meĢcereye uygulanacak silvikültürel iĢlemler saptanır. Bu iĢlemlerin uygulanması ile çıkarılacak hasılat
miktarı belirlenerek, önce bir meĢcerenin ve sonra bunların toplamı halinde tüm iĢletme sınıfının periyodik
silvikültürel etası bulunur. Periyodik eta, plan süresi ya da dönüĢ süresi ile bölünmek suretiyle, iĢletme sınıfının yıllık
silvikültürel etası hesaplanır.
Bu uygulama biçimiyle silvikültürel ilkelere dayanan amenajman metodunun sürekli orman iĢletme sınıfları
için en ideal metot olduğu açıktır. Ancak, metodun en büyük handikapı meĢcere parametrelerinden hiçbirisinin
sürekliliğini garanti etmemesidir.
7. SONUÇ VE ÖNERİLER
Orman kaynaklarının çok amaçlı ve rasyonel kullanımını sağlayan planlamanın orman fonksiyonlarına
bağlı olması gereği açıktır. Bu bağlamda öncelik kazanan husus, orman formları ile beklenen fonksiyon arasındaki
organik bağı iyi kurmak ve iĢletme amaçlarına uygun meĢcere kuruluĢlarını ortaya çıkaran silvikültürel
uygulamaları fonksiyonel etalar yolu ile planlamaya sokmaktır. Yukarıda yapılan açıklamalara göre; fonksiyonel
amacı ve adı her ne olursa olsun sürekli orman iĢletme Ģeklinin özellikle koruma fonksiyonu ağır basan ormanlar
için ideal olduğu tartıĢmasız bir gerçektir. ĠĢletme amaçları açısından mevcut meĢcerelerin kavuĢturulacağı amaç
kuruluĢları (Silvikültürel hedefler) bu kadar açık biçimde tanımlandığına göre, planlamacıya düĢen görev;
faydalanma düzenini bu kuruluĢlara ulaĢmayı sağlayacak biçimde kurmaktır.
Bu durumda, Batı Karadeniz model planları ile ormancılığımıza giren sürekli orman kavramı temel aldığı
orman kuruluĢları nedeniyle fonksiyonel planlama açısından oldukça ümitvar bir iĢletme ve planlama Ģekli olarak
karĢımıza çıkmaktadır. Ancak, bu iĢletme sınıflarının kurup sürdürebilmek için teknik ve sosyal bazı problemlerin
çözümü gerekmektedir. Bu makalede bu problemlerden teknik olanların nasıl aĢılacağı gösterilmiĢtir. Özellikle
ekonomik nedenlerden kaynaklanan sosyal problemlerin çözümü ise, tek baĢına ormancıların altından
kalkamayacağı ulusal bir sorundur. Sürekli orman iĢletme sınıflarının en ideal meĢcere kuruluĢu, değiĢik yaĢlı, çok
katlı ve düĢey kapalı orman kuruluĢlarıdır. Bu kuruluĢların sürdürülebilirliği, tek ağaç, küme ve gruplar halinde
getirilen gençliğin korunup geliĢmesine bağlıdır. Bu nedenle de, bu iĢletme sınıflarını ideal biçimi ile
yaygınlaĢtırmadan önce özellikle sosyal baskıdan kaynaklanan koruma problemlerinin tamamen çözülmüĢ olması
gereği asla unutulmamalıdır. Aksi takdirde, yöre gerçeği dikkate alınmadan yapılan bir planlama sonuçta orman
tahribini getirecek ve bu olumsuz tablonun tek müsebbibi de amenajmancı olacaktır.
Diğer taraftan, planlama belirli hedeflere ulaĢabilmek için geleceğe dönük faaliyetler arasında
alternatifler üretip bunlar arasından amaca ve duruma en uygununu seçme sanatıdır. Yukarıda daha önce de
açıklandığı üzere, sürekli orman iĢletme sınıflarında faydalanma ünitelerinin alt alta dizilmesinde kesin zorunluluk
bulunmamaktadır. Bir baĢka anlatımla, süreklilik ünitesi olarak tüm iĢletme sınıfı alanı esas alındığında, yani
planlamanın meĢcere bazında yapılması yerine klasik sisteme uygun olarak düĢünülmesi halinde gençleĢtirme
ünitelerini küçük alanlar halinde yan yana dizme olanağı ortaya çıkmaktadır.
Sonuç olarak, sürekli orman iĢletme Ģeklini sürdürebilmenin en can alıcı noktası, bu iĢletme sınıflarının
kurulacağı yörelerde sosyal baskı ve otlatma problemlerinin getirdiği koruma sorunlarının aĢılıp aĢılamayacağında
düğümlenmektedir. Böyle problemin olmadığı ya da çözümlerinin mümkün bulunduğu yörelerde, ideal kuruluĢa
uygun sürekli orman iĢletme sınıflarını hem bölmecik ve bölme bazında, hem de daha geniĢ bir alan bazında
kurmak uygun olacaktır. Aksi takdirde ise; sürekli ormanın ya küçük alan seçme formunda, ya da küçük maktalı
yaĢ sınıfları formunda kurulup iĢletilmesi gerekecektir.
KAYNAKLAR
ALEMDAĞ, ġ. 1958. Türkiye‟deki Ladin-Göknar MeĢcerelerinin KuruluĢları, Ağaç Servetleri ve Tecessümleri
Üzerine Bazı MüĢahedeler. Ormancılık AraĢtırma Enstitüsü dergisi No: 2. ASAN, Ü. ; ġENGÖNÜL. K. 1987 : Orman Formlarının Fonksiyonel Açıdan KarĢılaĢtırılması .Ġ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi , Seri B , Cilt 37 , Sayı 4 , Sf. 52-67
ANONĠM 1999 : Münferit Orman Amenajman Planlaması. Teknik Ġzahname. O.G.M.Orman Ġdaresi ve Planlama
Dairesi BaĢkanlığı Yayını.
ASAN, Ü. 1992 : Orman Amenajmanında Fonksiyonel Planlama ve Türkiyedeki Uygulamalar. Ormancılığımızda
Orman Amenajmanının Dünü, Bugünü ve Geleceğine ĠliĢkin Genel GörüĢme. Bildirileri, s.181-196.
ASAN,Ü. 1994 : Orman Amenajmanında federal Almanya Modeli. Ġ.Ü.Orman Fakültesi Dergisi, Seri, B, Sayı 3-4,
S.51-64.
ASAN,Ü. 1995 : Orman Kaynaklarının Rasyonel Kullanımı ve Ülkemizdeki Durum. Ġ.Ü.Orman Fakültesi Dergisi,
Seri, B, Sayı 3-4, S.15-27.
ASAN,Ü. 1999 : Orman Amenajmanı Ders Notları. 258 Sayfa Roto Baskı
ASSMANN, E. 1961 : Waldertrakskunde. BLV Verlagsgesellschaft, München.
EFENDĠOĞLU, M. 1999 : Türk-Alman Ormancılık Projesi Çerçevesinde Düzenlenen Amenajman Planları ve
Ülkemizdeki Uygulama Olanakları. Orman Mühendisliği Dergisi, Sayı 4: s.27-32.
ERASLAN, Ġ. 1982 : Orman Amenajmanı. Ġ.Ü.Orman Fakültesi Yayınları No: 3010/318, 585 sayfa
GULDĠN, J.M. 1996 : The Role of Uneven Aged Silviculture in the contextEcosystem Management. Western
Journal of Applied Forestry 11 (1): pp.4-12
KALIPSIZ, A. 1988 : Orman Hasılat Bilgisi. Ġ.Ü.Orman Fakültesi Yayınları No: 3052 / 328, 349 sayfa
MITSCHERLICH, G. 1952 : Der Tannen-Fichten- Buchen Planterwald. Schrf Bad.Forst.Vesuchsanstalt.
ODABAġI, T. ; ÖZALP, G. 1998.: Ormanların ĠĢletilmesi Yöntemleri ve Doğaya Uygun Ormancılık AnlayıĢı.
O.G.M.Silvikültür Daire BaĢkanlığı Yayını 24 Sayfa.
SCHABEL,G.H. ; PALMER, S.L. 1999 : The Dauerwald : Its Role in the Restoration of Natural Forests. Journal of
Forestry, 11. pp.20-25
ORMAN AMENAJMANINDA UYGULADIĞIMIZ ENVANTERİN KRİTİĞİ
Prof. Dr. Ünal ELER (*)
ÖZ
Uygulamada, orman amenajman envanteri çalışmalarımızda, önemli ekonomik
kayıplara neden olan, kimi yanlışlıklar yapılmaktadır.
Bulunduğumuz konumdan, çağdaş orman amenajmanı uygulamalarına geçebilmemiz
mümkün görülmemektedir. Bu sorunun çözümlenebilmesi için, gerekli hazırlık çalışmalarının
hemen başlatılması kaçınılmazdır.
Geçiş döneminde, ekonomik kayıplara yol açan mevcut uygulama, derhal terk
edilmelidir. Alt yapı oluşturulup, çağdaş orman amenajmanı gerekleri tamamlanırken, modern
kombine envanter metodu kullanılarak, amenajman planları düzenlenmelidir.
Gerekli koşullar sağlanıp, gerçek anlamda orman kaynaklarının planlanması
çalışmalarına geçilinceye kadar, bu günkü orman envanteri uygulamasının sürdürülmesi,
kabul edilemez.
ABSTRACT
In practice, some mistakes that are cause high financial losses are made on our forest
inventory works.
Passing from our actual position to contemporary forest management is not seen
possible. For to solve this problem, necessary preparing works must be begun immediately. In
transition period, our existent practice which is causes economical losses must be left. While
needs for modern methods are completed, forest management plans have to be made by using
modern combined inventory method.
Continuing on our actual forest inventory practice untill providing needed conditions
for passing to up to date forest resources management works is not consented.
2
Ormanların korunması, birim alandan en yüksek ekonomik değerin, sürekli elde
edilmesi gereği ortaya çıktığı çok eski yıllardan beri, planlı çalışma zorunluluğu gündeme
gelmiş, ormanın amenajman planına dayalı olarak işletilmesi kabul edilmiştir.
Sahibi ve sınırları belli olan alana, verilen amaca göre plan düzenlenir. Planın içeriğini
belirleyen, amaçtır. Değişen orman ve ormancılık anlayışına koşut olarak, doğan amaçları
gerçekleştirebilmek için, çok farklı planlar yapılmış ve uygulanmıştır.
Başlangıçta basit, kesim planı düzeyinde planlarla çalışmalar sürdürülmüştür. Giderek
gelişen ormancılık tekniği ve çeşitlenen amaçlar, daha ayrıntılı planları gerektirmiştir. Dar
kapsamlı, timber management dediğimiz planlar ortaya çıkmıştır. Orman kavramında
meydana gelen gelişmelere bağlı olarak, ormandan yararlanma da, değişik boyutlar kazanmış,
orman salt odun ham maddesi üretilen kaynak olmaktan çıkmıştır. Dar kapsamlı orman
amenajmanı, tüm orman kaynaklarının planlanması biçiminde, ayrıntılı planlara dönüşmüştür.
Çağdaş orman amenajmanı, ormandan çok yönlü yararlanmayı amaçlayan, orman
kaynaklarının planlanması olarak tanımlanmaktadır. Ormanın 10 fonksiyonu vardır. Bunların
her biri kaynak durumundadır. Orman kaynaklarının planlanması söz konusu olunca, tüm
fonksiyonların dikkate alınması gerekmiş, fonksiyonel planlama ortaya çıkmıştır.
Ormandan çok yönlü yararlanma, fonksiyonel planlama denilince; her plan ünitesi
için, olabilir seçeneklerin belirlenmesi, bunların her biri sona kadar denenerek, en uygun
olanın kararlaştırılması gerekmektedir. Günümüzde, alternatifler belirlenmemiş, her biri sona
kadar denenip, optimal karar verme bulunmayan plan, orman amenajman planı olarak kabul
edilmemektedir.
Yukarıda sunulan özet bilgiler ışığında, amenajman uygulamamızın kritiği yapılmak
istenirse, söze nereden başlamak gerekeceğine karar verebilmek, gerçekten güçleşmektedir.
Düzenlenen sempozyumun bir çok yarar sağlayacağı kuşkusuzdur. Sempozyumun
amacı “Orman amenajmanı disiplininin Türkiye’deki gelişim sürecini inceleyerek, bu
disiplinin kavram ve kapsamında, çeşitlenen toplum talepleri ve gelişen teknolojiye bağlı
olarak ortaya çıkan değişimleri tartışmaya açmaktır” biçiminde verilmiştir. Bu kapsamda
bildiriler sunulacak, değerli bilgiler verilecektir. Konuyu bir başka boyutu ile ele almayı,
amenajman uygulamamızın kritiğini yaparak, bulunduğumuz düzeyi dile getirmeyi yararlı
görüyoruz.
Bilinen deyimdir, “en iyi, iyinin daima düşmanıdır“. Bir konuda gelişme sağlanmak
istendiğinde, program çerçevesinde işlerin planlı olarak yürütülmesi, evreler için çalışmaların
sürdürülmesi; gerçekleşen her etaptan sonra, bir ileri adım atılarak, gelişme sürecinin
3
tamamlanması gerekir. Bulunulan düzeyden, doğrudan en iyi olarak belirlenene geçebilmek
çok güç, çoğu durumlarda da olanaksızdır. Bu işin ara kademeleri vardır. Olacaksa bu en iyisi
olsun, değilse, var olan uygulamaya devam edilsin tutumu, son derecede hatalıdır. Bu düşünce
ve tutumla bir ilerleme kaydedilemez, bir yere varılamaz. Uygulama bekleyemez, devam
etmek zorundadır. En iyiye ulaşabilmek için çalışmalar başlatılmalı, mümkün olan en kısa
sürede, bunun başarılmasına çaba gösterilmelidir. Geçiş döneminde de, yapılabilecekler
yerine getirilmelidir. Değilse, ekonomik kayıplar, her yıl katlanarak artar.
Var olan koşullar çerçevesinde, öncelikle neler yapılabilir, bunun kararlaştırılarak,
geçiş sürecini bir yerden başlatmak kaçınılmazdır. İşin en iyisi bellidir. Bunu yapabilmek için
gerekli koşullar da bilinmektedir. Alt yapı sağlanıncaya kadar, bir girişimde bulunulmaması
tutumu, savunulamaz, açıklanamaz. Eleman, teknoloji, araç – gereç, kadro, ödenek “ mevzuat
“ vb. bulunmayışı gerekçe gösterilerek, uygulamada sürdürülen yanlışlara devam edilemez.
Bunun sorumluluğu ve “vebali“ vardır.
Amenajman planı düzenlenmesi için, önce envanter gerekir. Envanterde elde edilen
verilere dayanılarak, plan yapılır. Verilen amacı gerçekleştirebilecek planın düzenlenebilmesi
için, yeterli olacak envanterin kapsamını, amaç belirler. Envanter kavramının çok değişik
boyutları bulunmaktadır. Kaba bir envanter de, çok ayrıntılı envanter de yapılabilir.
Envanterde ölçü; verilen amacı gerçekleştirebilmesi ve yeterli doğruluk düzeyinde olması
koşuluyla, en az giderle elde edilmesidir.
Amenajman uygulamamızda, işletme amaçları gereğince belirlenmemiştir. Ülke
çapında, tek bir işletme amacıyla plan yapımına, uzun yıllardan beri devam edilmektedir.
Amaç için yalnız üretim fonksiyonu ele alınmakta ve ürün olarak da, tomruk üretimi
hedeflenmektedir. İşletme amaçlarının belirlenmesi esasları dikkate alındığında, sürdürülen
uygulamanın tutarsızlığı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bu durumda, orman kaynaklarının
planlanması, alternatiflerin belirlenmesi, optimal karar verme ve buna göre plan yapımı söz
konusu olamamaktadır. Halen yürütülen uygulama, hatalıdır. Ekonomik kayıplar ortaya
çıkmaktadır
Uygun koşullara ulaşılabilmesi için, bir yandan alt yapının oluşturulması (eleman,
araç–gereç, kadro, kaynak, ödenek), bilgi ve teknolojinin sağlanması ve tüm bu işlerin
yapılabilmesi için, uygun “mevzuatın” hazırlanması gerekmektedir. Bu yönde bir çaba, bir
başlangıç görülememektedir. Var olan uygulama, uzun yıllardan beri, aynen devam
etmektedir.
Özlenen, olması gereken duruma geçilinceye kadar, hiç olmazsa hatalar,
savurganlıklar önlenebilir. Konu ile ilgili makaleler (Eler, 1981; 1983; 1985; 1988), bildiriler
4
(Eler, 1980; 1982; 1988; 1992 – a ve b) ve değişik tarihlerde, konuyu tüm çarpıcı gerçeği ile
ormanlarımızın sahibi olan Orman Genel Müdürlerünün bilgisine ve ilgisine sunan
raporlarımızın, ayrıca her toplantı ve seminerlerde durum hakkında bilgi veren
konuşmalarımızın bir etkisi olmamıştır. Durum, özde aynı kalmak üzere, kimi küçük
değişikliklerle devam etmiş ve etmektedir. Bu olguya kayıtsız kalmamız mümkün değildir.
Her fırsatta konuyu gündeme getirip, hataları ve doğan kayıpları vurgulamayı görev biliyoruz.
Bu amaçla, bu bildirinin düzenlemesi yararlı görülmüştür. Tüm ilgililerin, soruna gerekli
ilgiyi göstermeleri kaçınılmazdır. Durum, ne zamana ve nereye kadar devam edecektir.
Envanter yöntemleri, tarihsel gelişimine göre; klasik ve modern envanter metotları
olarak ikiye ayrılır (Eraslan, 1982, s. 130). Ormancılık biyometrisi uygulamaya girmeden
önce kullanılan yöntemler, klasik envanter metotlarıdır. Ormancılık biyometrisinden
yararlanılmaya başlandıktan sonra, modern envanter metotları geliştirilmiştir. Klasik
yöntemde, başlangıçta kabul edilen hata yüzdesine göre, ölçülmesi gereken örnek sayısı
bilinememekteydi. Çalışma bitirildikten sonra, kaç örnek ölçüldüğü ortaya çıkıyordu. Duruma
göre, bölmelerden bir veya daha fazla örnek alan ölçüsü yapılıyordu. Yapılan envanterin
hangi hata yüzdesi ile elde edildiği de bilinemiyordu.
Envanter metotları, tam alan veya temsilci alan ölçüsü yapılarak, bilgilerin elde
edilmesine göre iki; bilgilerin sağlandığı kaynağa göre de; yer metodu, hava fotoğrafları
metodu ve bu iki yöntemin avantajlı yanlarını kullanan, kombine envanter metodu olarak üç
çeşittir (Eraslan, 1982, s.130 – 133).
Temsilci alanlara dayalı, modern kombine envanter yönteminde, modern metot
kullanılacak; fotoğraflardan yararlanılarak, olabildiğince homojen alt toplumlar ayrılacak;
bunlardan örnek alanlar alınarak, yapılan ölçmelerden elde edilen verilere dayanılarak,
topluluklar tanımlanacaktır. Ayrılan bu alt toplumlar, en küçük envanter ünitelerinii
oluşturmaktadır. Alt toplum olarak ayrılan alanlar, homojen değildir. Homojen kavramı
dikkate alındığında, ormanın yapısı gereği, ormancılıkta homojenlikten söz etmek yanlıştır.
Ormandan ayrılan parçaların tam anlamı ile homojen olması mümkün değildir. Bu nedenle,
belli kriterler için, olabildiğince homojen alt toplum ayrılması deyimi doğru olur.
Bu alt toplumlar, meşcere tipleridir (stratalar). Ünitenin alt toplumlara ayrılmasına,
meşcere tiplerinin ayrılması (stratifikasyon) diyoruz. Her alt toplumdan yeterli sayıda örnek
alınarak, bunlar tanımlanmaya çalışılır.
Amenajman uygulamamızda, Temsilci Alanlara Dayanan, Modern Kombine Envanter
Yöntemi kullanılması kabul edilmiştir. 1964 yılında bu yönteme göre envanter yapımına
başlanmış, 1972 yılı sonuna kadar çalışmalar devam etmiştir. Bu dönemde işler hızla
5
yürütülerek, tüm ülke ormanlarının amenajman planları tamamlanmıştır. Bu yöntemde,
meşcere tiplerinin sınırlarının geçirilmesinde hava fotoğraflarından yararlanılmakta; tip
alanları belirlendikten sonra, her tipin varyasyon katsayısına göre, alınması gereken örnek
sayısı 2
22
v
m
t.Cn formülünden hesaplanıp, örneklerin tip alanının her tarafında homojen
biçimde yer alabilmesi için, sistematik olarak dağıtılmaktadır. Formülde; Cv : Varyasyon kat
sayısı; t: Güven derecesi; m: Örnekleme hata yüzdesidir. Tipin alanı formülde yer
almamaktadır ve örnek sayısı üzerinde, saha büyüklüğünün hiç bir etkisi yoktur.
Güven derecesi ve örnekleme hata yüzdesi, envanteri yaptıran tarafından
belirlendiğinden, meşcere tiplerinden farklı sayıda örnek alınmasını etkileyen, varyasyon
katsayısı olmaktadır. Bu nedenle, örneğin, 800 ha alan kaplayan bir ana tipin varyasyon
katsayısı düşükse, bundan alınacak örnek sayısı; 150 ha büyüklüğünde bir başka tipte,
varyasyon katsayısı yüksek olması halinde, alınacak örnek sayısından az olur.
1964 yılında Antalya’da başlatılan çalışmalar, diğer bölgelere yayıldığında, varyasyon
katsayılarının Antalya için belirlendiği, diğer bölgelerde geçerli kabul edilemeyeceği öne
sürülerek, yapılan uygulamaya karşı çıkılmıştır. Doğrudur. Yapılacak iş ya amenajman
gruplarının yıllık çalışacakları alanların fotoğrafları hazırlanırken, buralarda yer alan meşcere
tiplerinin varyasyon katsayıları da belirlenerek, verilmesi ya da giderlerden ekonomi
sağlanması için, ayrı bir çalışma yapılmayıp, amenajmancının arazi çalışmalarında tiplere
belli sayıda örnekleri sistematik olarak dağıtıp, ölçülerini yaptıktan sonra, varyasyon
katsayısını hesaplayarak, gerekli örnek sayısını bulmasıdır. Alınan örnek sayısı, hesaplanan
sayıdan büyükse, sorun yoktur. Yeterli örnek ölçülmüş demektir. Daha az ise, aradaki fark
kadar ilave örnek alınarak, çalışma tamamlanır.
Her bir tip için değişik, tahmini, n1 sayıda geçici örnekle işe başlanıp, bu çalışmaların
yürütülmesi en doğru şekil olur. Alınması gereken örnek sayısı, alınandan az çıkması halinde,
az sayıda da olsa, fazladan örnek alınması durumu ile karşılaşılmaz. Ancak, bunun denetimi,
sürekli hesap yapılmasının, arazide olumsuz büro koşullarında çalışan gruplara güçlük
yaratacağı düşünülerek, her tipe eşit sayıda, örneğin 30 örnek dağıtılarak, işin bitirilmesi, 30
örnek verilerinden, varyasyon katsayıları hesaplanarak, gerçek örnek sayılarının belirlenmesi
ve eksik kalan varsa, bunların tamamlanması yoluna gidilmesi daha uygun görülebilir.
Büyük bir özveri ile çalışılıp, bitirilen 1964 – 1972 planlarında eksiklikler vardı.
Planların yenilenmesinde, eksikliklerin giderilmesi, daha ayrıntılı planların yapılması
amacıyla, yeni yönetmelik hazırlanması yararlı görüldü. Fakat “ne umduk, ne bulduk” deyimi
ile hiç olmayacak bir durum ortaya çıkmış; envanter, yukarıda belirtilen şekilde yapılması
6
gerekirken, 1973 tarihinde yürürlüğe giren yönetmelik uyarınca, envanter yöntemlerinden hiç
birinde bulunmayan, çünkü orman amenajmanı esaslarına, ormancılık biyometrisine ve
örnekleme kavramına ters düşen bir şekil! kabul edilmiştir. O yıldan beri de uygulanmaktadır.
Alt toplumlar dikkate alınmadan, ünitenin tüm verimli orman alanına, belli aralıkla, sistematik
olarak örnek alanlar dağıtılmakta, ölçüler bitirildikten sonra, her bir meşcere tipi alanına ait
örnekler bir araya toplanarak değerlendirilmekte, buna dayalı olarak, tipler tanımlanmaktadır.
Böyle bir şekil yoktur, olamaz da. Örnekleme, topluluktan alınan örneklerle, o
toplumun tanımlanmasıdır. Topluluğun heterojenliğinin ölçüsü olan, varyasyon katsayısına
göre, alınması gereken örnek sayısı, yukarıda verilen formülden, başlangıçta bulunur ve bu
kadar örnek ölçülür. Ünitenin tümü tek bir toplum kabul edilip, belli aralıkla, sistematik
örnekleme yapılıp, daha sonra, meşcere sınırları içerisinde kalan örnek alanların o tip için bir
araya toplanması ve bunlar değerlendirilerek, tipin tanımlanması söz konusu olamaz. Yapılan
uygulama, tümü ile yanlış olduğu gibi; alanı geniş olan tipten çok; küçük olandan az örnek
alınması durumunu da yaratmaktadır ve örnekleme kavramına ters düşmektedir. Amenajman
planları incelendiğinde, durum acı gerçeği ile çok çarpıcı biçimde görülmektedir. Kimi
tiplerin 3 – 5 örnekle tanımlandığı, dolayısıyla da örnekleme hata yüzdesinin çok yüksek
olduğu; buna karşılık, bazı tiplerden çok sayıda örnek alındığı ortaya çıkmaktadır. Bir ana
tipin sahası çok genişse, bunda, ikiyüzün üstünde örnek sayısına rastlanabilmektedir.
Envanterde giderleri en fazla etkileyen; alan, hacim ve hacim artımı envanteridir. Alan
envanteri, kombine metotta hava fotoğraflarından yararlanılarak yapılabilmektedir. Hacim ve
hacim artımı envanterinin yersel metotla yapılması zorunluluğu bulunmaktadır. Burada
önemli olan, meşcere tipi sayısı ve bu tiplerden alınacak örneklerin miktarıdır.
Ekonomik meşcere tipi ayrımı konusunda çalışma (Eraslan – Kalıpsız, 1967) ve
araştırma (Eler, 1977 ; 1978) yapılmıştır. Bunların gereğince dikkate alındığı ve bunlardan
yararlanıldığı söylenemez. Uygulanmakta olan şekilde, bir plan ünitesinde örneğin, 15
dolayında meşcere tipi ayrılıp, 1500’den fazla örnek alan ölçüsü yapıldığı görülebilmektedir.
15 dolayında meşcere tipi ayrılıp, her birinden 30 örnek alınsa, bu sayıda örnek, varyasyon
katsayısının belirlenmesinde yeterli olur. Varyasyon katsayılarına göre hesaplanan örnek
sayıları da, genellikle otuzdan fazla olmamaktadır.
Bu durumda, 15 meşcere tipi ayrılan ünitenin envanteri, 450 dolayında örnek ölçüsü
ile yapılabilir demektir. Uygulamada yapılan iş, üç dört kat fazla olabilmektedir. Önemli
miktarda fazladan gider, büyük bir savurganlık söz konusudur. Ayrıca, yeterli örnek ölçüsü
yapılamayan tiplerde de, kabul edilebilir hata yüzdesinin çok üstünde örnekleme hata
yüzdesiyle çalışılma durumu ile karşılaşılmaktadır. Eleman, para ve zaman olarak,
7
kaynaklarımız yetersizdir diye yakınılıyor; buna karşılık, böylesi bir savurganlığa neden
olunuyor. Aynı iş daha az gider harcanarak yapılabilir veya aynı kaynakla, yapılabilenin daha
fazlası iş başarılabilir. Bu şekilde bir çalışma, ormancılık biyometrisine de, amenajman
envanteri tekniğine de uygun düşer. Diğer yandan, kısa sürede yığılmalar önlenerek, avans
raporu! ile çalışmak zorunda kalan üniteler, amenajman planına kavuşturulmuş olur.
Ünitenin amenajman planının bulunması zorunludur. Amenajman planı uyarınca,
silvikültür planı düzenlenir. Silvikültür planı onaylanmadan, gençleştirme ve bakım
çalışmalarına girilemez. Avans raporu, silvikültür planı olmadan, ormanda kesim işlerine
devam etmekle eş anlamlıdır. Ormancılık çalışmalarında, ürün almak için işlem yapılmaz.
Amaç son hasılat, ara hasılat etası almak değil, gençleştirme çalışması ve meşcerelere
zamanında, gereğince ve yeterince bakım yapmaktır. Bu çalışmalarda, gerekli silvikültürel
işlemler uygulanırken, kesilen ağaçlar, ürün olur. Ürün, hedef değil, sonuçtur. Avans raporu
ile çalışılabiliyorsa, burada ürün sonuç değil hedef durumuna dönüşür. Ormanda yapılacak
gençleştirme ve bakım çalışmalarında yapılacak iş ve işlemlerin bir takvimi, gerekleri ve
ayrıntıları vardır. Bunlar silvikültür planında yer alır.
Koşullar eksiksiz yerine getirilemezse, yeterli gençlik gelmez. Kalan meşcerelerin de,
bakımı gereğince yapılamaz. Bu işler başarılamazsa, ormancılığın ana ilkesi olan süreklilik
sağlanamaz. Bu nedenle, silvikültür planı onaylanmadan gençleştirme ve bakım çalışmalarına
girilmesin denilmiştir. Süresi biten planlar zamanında yenilenemiyor, amenajman planı
olmayınca silvikültür planı yapılamıyor. Giderek yığılmalar, durumu daha da güçleştiriyor.
Hem uygulama aksamakta, sonuçta devamlılık sekteye uğramakta ve hem de ekonomik
kayıplar ortaya çıkmaktadır.
Yeterli gençlik getirilemezse, plan süresine göre, 10 veya 20 yıl yitirilir. Devamlılık
aksar. Paranın değeri düşünüldüğünde, zamanında koşullar uygunken başarılabilecek
çalışmaların, yıllar sonra çok olumsuz şartlarda ve çok daha fazla giderlerle yapılması durumu
ile karşılaşılır. Ekonomik kayıplar, katlanarak artar. Saha yeterli gençlikle kapatılıncaya kadar
geçen yılların, artım kayıplarını da hesaplamak gerekir. Genel ortalama artım yönünden, her
yıl meydana gelecek kayıplar, büyük boyutlara ulaşır. Bir hektar alan için yapılan hesaplar,
ürkütücü tablolar ortaya koymaktadır. Ülke çapında, her yıl onbinlerce hektar alan söz
konusudur. Bu durum, ülkemiz ormancılığının bu günkü düzeyinin çarpıcı bir açıklamasıdır.
Değinilen tüm konularda, süresi biten planların, zamanında yenilenememesinden
doğan sakıncaların, önemli etkisi vardır. Ormancılık çalışmalarını yönlendirecek ve disipline
edecek, amenajman planlarıdır. Amenajman planlarımızın durumu da ne yazık ki ortadadır.
8
Bir üniteye ilk kez plan düzenlenmesi için yapılan envanter ile planın yenilenmesinde
yapılacak envanter aynı kapsamda değildir. Planda var olan bilgilerden olabildiğince
yararlanılması yoluna gidilir. Plan süresinde meydana gelmiş olan değişikliklerin belirlenmesi
biçiminde bir envanter yapılır. Uygun ölçekli fotoğraflardan elde edilen taslak meşcere
haritası elde olursa, plan döneminde kayıtlar düzgün ve güvenilir biçimde tutulmuşsa,
kapsamlı envanter çalışmasına gerek kalmaz. Az bir giderle, planın yenilenebilmesi için
gerekli bilgiler elde edilebilir.
Uygulamamızda, her plan yenilemede, sil baştan deyimi ile yeniden, hem de yukarıda
belirtilen, şekilde! ünitenin tümüne, belli aralıkla sistematik olarak dağıtılıp, pek çok sayıda
örnek ölçülerek, envanter yapılmaktadır. Yönetmelik gereği olduğu halde, kayıtların düzgün
biçimde tutulması sağlanamamaktadır. Kayıtların doğru olarak tutulması halinde dahi,
amenajmancı tatmin olamamakta, kaçak kesimlerle çıkarılan miktarın belirlenmesini gerekçe
göstermektedir.
Amenajman planında hacim envanteri konusunda, görüş birliğine varmak
gerekmektedir. Nedir hacim envanteri. Ne amaçla yapılır. Çok ayrıntılı olarak ve çok yüksek
doğruluk düzeyi ile hacim envanterine gerek var mıdır. Ormancılıkta hacim saptanmasından
söz edemiyoruz. Bırakınız bir hektar alanı, örnek sahanın, dahası tek bir ağacın hacmini dahi
tespit edemeyiz. Planda meşcere tanıtım tablolarında verilen ortalama değerler, ünitenin her
yerinde gerçeği yansıtabilir mi. Durum böyle olunca, hacim envanterinde çok fazla gider
harcanmasına gerek var mıdır. Mashar Diker, 1946 yılında, odun yükte ağır, pahada hafif bir
madde olduğundan, orman envanterinde fazla ayrıntıya gidilmesi doğru değildir; hele
ülkemizde, kesen-satan devlet olduğundan, buna hiç gerek yoktur, demiştir. Durumu o zaman
(56 yıl önce) görmüş ve ısrarla vurgulamıştır.
Kabul edilen kriterlere göre, meşcere tipi ayrılmaktadır. Kriterler; ağaç türü, gelişme
çağı (çap) ve kapalılıktır. Ağaç türü, saf veya karışık olarak tip ayrımında sayıyı artıran
önemli bir etkendir. Burada fazla ayrıntıya girilerek, çok sayıda tip yaratılmasına gerek
kalmamaktadır (Eler, 1977 ve 78). Gelişme çağı ve kapalılık, geniş bir değişim aralığı
gösterir. 21 cm orta çapta ve 0.45 kapalılıkta meşcere de; 33 cm orta çapta ve 0.65 kapalılıkta
meşcere de c2 meşceresidir. Aynı tip altında gösterilen sahalarda, birim alanda hacim ve
hacim artımı yönünden büyük farklar bulunmaktadır.
Ormanlarımız, düzenli bakım kesimleriyle getirilmemiş olduğundan, aynı meşcere tipi
alanında, küçük sahalar halinde, tüm çağ ve kapalılık grubuna girebilecek tablolar vardır. Ne
denli ayrıntılı çalışılmaya gidilse de, bunları ayırabilmek mümkün olamamaktadır. Bu
nedenle, ortalama değerler olarak verilen, meşcere tanıtım tablolarındaki rakamlarla, ünitenin
9
herhangi bir yeri için hacim ve hacim artımı hesabı yapılması, güvenilir değildir. Amenajman
planı düzenlenirken, hesaplarda bu tabloların değerlerinden yararlanılır. Yapılan işin, bir
yaklaşık değer verilmesi, bir kestirim olduğunun bilincinde olunması gerekir.
Plan ünitesi içerisinde yer alan sahaların hepsi, aynı önem derecesinde değildir. İlk
periyotta gençleştirilecek meşcerelerden oluşan, periyodik gençleştirme alanındaki sahalar ile
bakım alanları, dahası pek bir uygulama yapılması öngörülmeyen yerler, aynı ağırlıkta
envanter objeleri olamaz. Periyodik gençleştirme alanındaki meşcerelerde biraz daha ayrıntıya
gidilmeli, saha gençleştirme yönünden, iyice incelenmelidir. Buralarda, daha ağırlıklı
envanter yapılması, harcanacak giderlere değer.
Yanlış, ne olduğunun açıklanabilmesi mümkün olmayan bir şekil uygulanarak, çok
fazla giderleri gerektiren, yeniden envanter çalışmalarına girilmekte; diğer taraftan da süresi
biten planlar yenilenemediğinden, bir çok ünitede plansız çalışılması, avans raporları ile
işlerin yürütülmesi durumu ile karşılaşılmaktadır.
Çağdaş amenajman teknikleriyle, orman kaynaklarının planlanması hedeflenerek,
bunun yapılabilmesi için gerekli alt yapı oluşturulurken, modern kombine envanter metodu
kullanılarak, amenajman planları düzenlenmeli; kayıplara yol açan mevcut uygulama terk
edilmelidir. Olması gereken biçimi ile amenajman çalışmalarının istenilen düzeye çıkarılması
süreci de, hiç zaman yitirilmeden başlatılmalıdır.
Bulunduğumuz konumdan, çağdaş orman amenajmanı uygulamasına geçebilmemiz
için, gerekli çalışmaların başlatılması gerekmektedir. Bu konuda bir çaba görülememektedir.
Koşullar oluşuncaya kadar, bu günkü uygulamanın sürdürülmesinin ise, haklı bir yanı, bir
açıklaması olamaz.
KAYNAKÇA
ERASLAN. İ. 1982. Orman Amenajmanı. İ.Ü. Orman Fakültesi, Yayın No: 318, 582 s
ERASLAN, İ. – KALIPSIZ, A. 1967. Belgrad Ormanının Amenajmanında Uygulanan
Envanter Metotları. İ.Ü. Orman Fakültesi Yayın No: 112, 106 s.
ELER, Ü. 1977. Ormanda Odun Anamalının Belirlenmesi Amacıyla Meşcere Tipi
Ayrımı İlkeleri. İ.Ü. Orman Fakültesi, Doktora Tezi (Yayınlanmamıştır), 160 s.
ELER, Ü. 1978. Ağaç Serveti Envanterinin Yapılması Amacıyla Meşcere Tipi Ayrımı
Üzerine Araştırmalar. İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi, Seri A, Sayı 1, s. 293-324
ELER, Ü. 1980. Orman Amenajman Çalışmalarında Verimlilik. Milli Prodüktivite
Merkezi, Verimlilik Semineri, 17 – 19 Kasım, Ankara, s. 45 – 59.
10
ELER, Ü. 1981. Gazipaşa Model Planı. Orman Mühendisliği Dergisi, Temmuz sayısı,
s. 3 – 9.
ELER, Ü. 1982. Orman İşletme Planları ve Kritiği. Orman Mühendisleri Odası 7.
Teknik Kongre Bildirisi, 10 s. Ankara.
ELER, Ü. 1983. Nasıl Bir Planlama. Orman Mühendisliği Dergisi, Kasım sayısı, s. 31-
34.
ELER, Ü. 1985. Ülkemizde Orman Amenajman Planları ve Kritiği. Orman Müh.
Dergisi, Kasım sayısı, s. 67 – 70.
ELER, Ü. 1988. Teknik Ormancılığımızda Görülen Aksaklıkların Nedenleri ve
Çözüm Önerileri. Ormancılık Araştırma Enstitüsü Dergisi, Temmuz sayısı,
s. 41 – 46.
ELER, Ü. 1992 – a. Ülkemizde Amenajman Planlarının Düzenlenmesinde Yapılan
Envanter Çalışmalarının Kritiği. Orman İdaresi ve planlama Dairesi Başkanlığı
Yayını, Bildiriler, s. 235 – 244.
ELER, Ü. 1992 – b. Ülkemizde Düzenlenen Amenajman Planları ve Kritiği. Aynı
Yayın, s. 271 – 280.
AMENAJMAN PLANLARININ YAPILMASINDA EKOLOJĠK YAKLAġIMLA
YETĠġME ORTAMININ ÖNEMĠ VE YERĠ
Prof. Dr. H. Zeki KALAY, Y.Doç. Dr. Lokman ALTUN,
ArĢ. Gör. Murat YILMAZ, ArĢ. Gör. Sezgin HACISALĠHOĞLU
KTÜ Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü
Tel: 0462 377 28 54 Fax: 0462 325 74 99
e-mail: [email protected]
e-mail: [email protected]
Kısa Özet
Orman Amenajamnı planlarında eskiden beri eksik olan yetişme ortamına ilişkin bilgiler ve
harita eksikliği günümüzde de sürüyor sayılır. Münferit (tek, ayrı) orman amenajman
planlarında orman yetişme ortamına daha çok yer verilmiş ise de çok yetersizdir. İşte bu
soruna ekolojik yaklaşımla bir değerlendirme yapılmıştır.
1. GĠRĠġ
Bu çalışmada ülkemizin orman alanlarının verimli bir biçimde değerlendirilebilmesi
için yapılan yetişme ortamına ilişkin inceleme ve araştırmaların amaç açısından irdelenmesi
ve değerlendirilmesi yapılmaya çalışılmıştır. Yetişme ortamının ormancılıktaki öneminin
vurgulanabilmesi için onun özellikle bitki yetiştirme (silvikültür), fidan üretme, ağaçlandırma,
ürün elde etme (hasılat), orman koruma, taşıma ve yol amenajmanı (planlama), toprak aşınımı
ve işlemesi, arazi yetenek sınıflarının özellikle verimlilik v.b. konularda etkin bir yeri olduğu
bilinmektedir. Orman yetişme ortamı konusunda öz bilgi edinebilmek için onun geçmişine,
ormancılıktaki ağırlığına ve yerine değinilmeye özen gösterilmiştir. Uygulama ormancılığında
orman planlanması olan amenajman konusunda da önemli bir yere sahip olan yetişme ortamı
haritacılığının işlevrine değinilecektir. Orman amenajman planlarında olan bu eksikliği
gidermek için neler yapılmalıdır sorusuna karşılık verilmeye çalışılmıştır.
2. ORMAN YETĠġME ORTAMI
Ortam ya da çevre denince her türlü canlı ve cansız etmenlerin olguların bulunduğu
etkileştiği bir bütünlük ve bu bütünlüğün ortaya koyduğu düzendir ki günümüzde ekosistem
olarak nitelenmektedir. Bu deyimin ormancılığa yansıması orman ekosistemi olarak ortaya
çıkmaktadır. Orman ekolojisi de orman ekosistemini inceleyen araştıran bir bilimdir. Tüm
canlılar yaşamlarını, işlevlerini bir ortamda ve o ortamdaki koşulların etkisinde
sürdürebilirler. Ormancılıkta tüm canlıları etkisi altında bulunduran ortam, orman ağaçlarını
da etkisi altında bulundurmaktadır. Amenajman açısından düşünüldüğünde ortam en önce
ağaçların gelişimini dolayısıyla verimliliğini de “kalıtım koşulları dışında” hemen hemen
belirleyebilmektedir. Onun için orman yetişme ortamı dışında ormancılık yapılamaz denebilir.
Ekolojinin Türkiye’deki kurucusu olan ve ekoloji konusunda ilk eseri veren bilgemiz Asaf
IRMAK yetişme ortamını şöyle tanımlamaktadır. Kısaca “Yetişme ortamı coğrafyaca bilinen
bir yerdeki bitkilerin yaşamasını sağlayan ve onları sürekli etkisi altında bulunduran iklim,
toprak, konum ve canlı etmenlerin bütünlüğüdür” (IRMAK 1966). Üzerinde durulursa
bunların dışında etmen kalmamaktadır. Bir ortamın tüm etmenlerini “kalıtım” dışında
içermektedir.
2.1. Orman YetiĢme Ortamı Döküm ve Haritalanması
2.1.1.YetiĢme Ortamı Dökümü (Envanter)
Yukarıda orman yetişme ortamının tanımı yapılmıştı. Benzer yada özellikleri birbirine
yakın olan örnek noktaların değerlendirilip bir birim ya da birim öbekleri oluşturulur ki buna
orman yetişme ortamı haritacılığı adı verilmektedir. Haritanın oluşturulması teknik bir
işlemdir. Ancak harita yapmadan önce yetişme ortamının bir dökümünü (envanter) yapmak
gerekir. Döküme yani envantere de ekolojik açıdan yaklaşmak gerekir. Envanterin de kendine
özgü yapım yöntemleri vardır. Ekolojik yaklaşım yetişme ortamını kavramada ve kapsamada
yardımcı olur. Sözgelimi toprak derinliğinin (dökümünü) envanterini yaparken ekolojinin
dışında ya da toprak biliminin dışında gerçek toprak derinliklerini inceleyerek dökümünü
yapacak ve değerlendirecek bilim ve teknikler yoktur denebilir. Aynı biçimde yetişme
ortamını her yönüyle inceleyip verimlilikle ilişkiye getirecek bilimler de sınırlıdır. Ekoloji
bütünsel yaklaşımla bir çok karmaşık sorunu çözebilmektedir. İşte yetişme ortamının
karmaşık karışık koşulları düzenini de yine ortam bilim olan ekoloji çözmektedir. Yeni
elektronik ve uzay teknikleriyle bilgisayar programları bu çözümde yardımcı olmaktadır.
İlerde çok daha kolaylık sağlayacakları beklenmelidir. Özetle yetişme ortamı dökümünde
(envanterinde) ekoloji kendi amaçları doğrultusunda çözümler üretebilmektedir. Türk
ormancılığı da bu aşamaya yükselebilmelidir.
2.1.2. YetiĢme Ortamı Haritacılığı
Yetişme ortamının incelenmesi, dökümü ve değerlendirilmesi ile haritacılığı ayrı ayrı
nesnelerdir. Özellikle orman yetişme ortamı haritacılığı orman yetişme ortamı öbeklerini
(grup) ve bu öbekler içinde yer alan birimlerini ayırmak ve harita düzeyine getirmektir
(ÇEPEL 1966; KANTARCI 1980). Ortam haritasını yapmadan önce altlık olabilecek bilgi ve
diğer haritalara gereksinim vardır. Bunlar;
- Topografik harita
- Anataş haritası
- Toprak haritası
- Yeryüzü biçimi (reliyef) haritası
- Bitki örtüsü haritası
- Eğim haritası v.b.
haritalardır. Yine su ögesi çok önemlidir. Bu önem Türkiye’nin iklim özellikleri göz önüne
alınınca daha da önem kazanmaktadır. Konuya ilişkin olarak sıcak güney yörelerimiz ile
yağışlı ancak sığ topraklı, sarp eğimli kuzey ve doğu yörelerimiz göz önünde
bulundurulmalıdır. Ülkemizde 40o enleminin güneyinin artı ısıya sahip olması da su ögesiyle
ilişkiye getirilmelidir.
Ortam bilim olan ekolojinin incelediği yetişme ortamının ormancılıkta kullanılması gereken
olmazsa olmaz koşulları vardır. Bunlardan birinin aşağıdaki şekilde açıkladığı gerçekler
vardır. Sözgelimi özelliğin adı “toprak derinliği” dir. Toprak derinliğinin ağaç çap ve boyu
üzerindeki etkisi ortaya konulmuştur (ALTUN 1995; KALAY 1989). Yapılan çalışmada
toprak derinliği ile verimlilik İndeksi arasındaki regresyon denklemi Vİ= 5.64 – 0.035x
“Mutlak Toprak Derinliği” şeklinde bulunmuştur (KALAY 1989). Toprak derinliği yalnızca
doruk ağaçta değil diğer bazı türlerde de benzer biçimdedir (KALAY 1990).
Bu sonuçlar görüldüğü ve bilindiği üzere yerli araştırma sonuçlarıdır. Almanya’dan
Amerika’dan gelmemişlerdir. Dışardan alınmamışlardır. Aynı biçimde bölgeden bölgeye,
yöreden yöreye değişmesi beklenen yetişme ortamı koşulları ile orman ağacı gelişimi ve
verimliliği; dolayısıyla ortaya çıkacak üretim ve verimlilik, özellikle ülkemiz ve
ormancılığımız için önemli ve kaçınılmazdır.
İşte neden orman yetişim ortamı sorusuna yukarıdaki örnek en ilkel karşılığı
verebilmektedir. Orman yetişim ortamının dört ana ögesine (toprak, iklim, konum, canlı
(bitki)) yukarıda değinilmiştir. Bu ögelerin her biri tek bir noktada bulunmamakta belirli
alanlar oluşturmakta ya da bu alanlarda kendini göstermektedir. Sözgelimi sıcaklık etmeni
enlem derecelerine bağlı olduğu kadar denizden olan yükseltiye, bakıya da bağlıdır. O halde
az yada çok belirli alanlar daha doğrusu kuşaklar halinde etki etmektedir. Her iki etkiyi
ortaya koyan yetişme ortamını en güzel bir biçimde ekoloji ortaya koyacaktır.
Şekil 1. Granit Anakayası Üzerindeki Aynı Yaşlı Dorukağaç Büklerinde Boy Gelişimi
(ALTUN 1995)
Bu kolay ve ilkel örneklerden başlayarak ormancılık etkinliklerini göz önüne alarak
değerlendirme yapılırsa sığ toprakların bir ormanda nerelerde bulunduğu, bu alanlara birim
/alan/ süre tabanında nasıl bir silvikültürel işlem ve amenajman uygulanacağı ağırlık
kazanmaktadır. Sığ toprakta ne kadar süre geçerse geçsin belirli bir çağın üzerine
çıkamayacak ağaçların bir yönetim süresi (idare süresi) bekletilmesi doğru mudur? Sorusu
tartışılmalıdır. “Bekletilmelidir” diyecek olanların birim /alan/ sürede bir ormanda oluşacak
zararı ya da düşük verimi sorgulamaları gerekir.
2.2. Orman YetiĢme Ortamı Haritalarının Sağlayacağı Yararlar
Orman yetişim ortamı (OYO) haritaları ormanlık herhangi bir alanda varolan tüm
ortam ögelerini haritacılık tekniğine göre ve anlaşılabilir biçimde kağıda dökülerek
anlatılmasıdır. Ortambilim (ekolojik) açıdan bakılırsa o ortamı oluşturan toprak, konum, bitki
özelliklerini olabildiğince iklimi de katarak bir harita üzerinde gösterilmesidir.
Bu haritalar özellikle aşağıdaki konularda yarar sağlar ve kullanılmaları gereklidir.
1. Ülkenin genel yer (arazi) kullanım yetenek sınıflarının belirlenmesinde ona katkı
sağlar
2. Genel orman planlanmasında
3. Toprak ve Genel orman politikalarının oluşturulmasında
0
5
10
15
20
25
30
Sığ Orta Derin Derin Pek Derin
Toprak Derinlik Sınıfları
Bo
nite
t E
nde
ks
i (m
)
Sığ (< 50 cm)
Orta Derin (50 - 75
cm)
Derin (75 - 100 cm)
Pek Derin (>100 cm)
4. Orman amenajmanında,
5. Tarım topraklarının belirlenmesinde
6. Gerçek ve doğru olan yetişme ortamı birimlerinin ve onların bir araya getirilerek
OYO gruplarının (öbeklerinin) oluşturulmasında
7. Orman yetişme ortamının onarılmasında, iyileştirilmesinde (sel dereleri
iyileştirme, durgunsu boşaltım ağı, teraslama)
8. OYO’nın veriminin artırılması için uygulanacak önlemin belirlenmesinde
9. Ormancılık araştırmalarında
2.4. Orman Amenajman Planlarında YetiĢme Ortamı Birimlerinin Belirlenmesi
ve YetiĢme Ortamı Haritaları
Ülkemizde geçen otuz yıl içerisinde bir çok iyi adımlar atıldı, işler yapıldı ve yol
alındı. Orman planlaması olan amenajmanda sürekli yer alan ancak yapılamayan, çok kez
önemlidir, “onsuz olmaz” denildiği halde birbirinden değişik gerekçelerle geçiştirilen bir
konu vardır ki bunun adı yetişme ortamı incelenmesi, ekolojik birimlerin ortaya konulması ve
uygun bir teknikle haritaların yapılmasıdır. Bu 1. dönem planlarda eksikti. 2. yenilemede ve
günümüzde 3. yenilemede de yine eksik. Üstelik bu eksiklik biline biline orman amenajman
planları kabul ediliyor, uygulanması uygundur deniliyor. Oysa 1964’de Antalya’da yetişme
ortamına ilişkin çalışmalar başlatılmıştı. Fakültelerimizde özellikle daha 1962 yılında Mehmet
SEVİM , 1966 yılında A. IRMAK, N. ÇEPEL, 1972’de ve 1980’de M.D. KANTARCI, 1995
yılında da L. ALTUN olmak üzere hiç de azımsanmayacak sayıda OYO konusunda uzman
kişiler yetişme ortamı üzerinde çalışmışlardır. Bunlar içinde son ikisi doğrudan yetişme
ortamı haritacılığı konusunda doktora yapmışlardır. Bu durumda orman amenajman
planlarında eksik olan ve ne ülkeye, ne mesleğe ne de ormancılığımıza yakışmayan yetişme
ortamı haritalarının yapılması ve bir noktadan başlatılması zorunludur. Avrupa birliği ile bir
araya gelme çalışmalarının yapıldığı dönemlerdeyiz. Avrupa’da yetişme ortamı haritası
olmayan, ya da toprak kullanımının yetenek sınıfları olmayan bir alan var mıdır?.
Rastlantısal iki tane orman amenajmanı (planı ) tarafımızdan incelenmiştir. Ekoloji ve
toprağı doğrudan ilgilendiren yetişme ortamı bölümlerinde (Türkçeleştirip özetlersek) şöyle
denilmektedir. Gökova Orman İşletme Şefliği Orman Amenajmanı (planı) (2000-2009)
3.4.2.3. Yetişme Ortamı Birimleri ve Özellikleri başlığında ;
“Yetişme ortamı birimlerinin belirlenmesi ve ayrılması için mevki (konum), iklim,
toprak ile üzerindeki bitki topluluklarının ilişkilerini derinliğine incelemek ve aralarındaki
korelasyonu (ilişkiyi) araştırmak gerekir. Bu ise yoğun (intansif) bir çalışmayı ayrıca özel
bilgiyi gerektirir. Başmühendisliğimizin saptamaları yalnızca toprağın dış görünüşü ve
çalışma mevsiminde saptayabildiğimiz otsu bitkilerden (flora ) oluşmaktadır (ANONİM
2000).
Aynı biçimde 3.4.2.4 Bitki ve Orman Topluluklarının Özellikleri başlığında da “Bitki
örtüsü incelenerek bitki ve orman topluluklarının haritasının yapılması ormancılık
çalışmalarının göstergesi olması nedeniyle önemlidir. Çünkü yetişme ortamı etmenlerinden
birindeki en küçük değişiklik, bitkisel yapıda kendini gösterir. Amenajman açısından doğaya
uygun yararlanmanın belirlenmesinde yol gösterici görev yapar” denilmektedir. Aynı
paragrafta (sh. 38) “Başmühendisliğimizce böyle bir çalışma yapılmamıştır. Yapılan yalnızca
ağaç türleri, gelişme çağları ve kapalılık ölçütlerine göre bük tiplerinin ayrılmasıdır” notunu
geçmektedirler. Başlıklar biçiminde
- Ekolojik birimlerin çeşitleri ve özellikleri
- Yetişme Ortamı Etmenlerinin İncelenmesi ve Yetişme Ortamı Birimlerinin
Haritalarının Yapılması
- Bitki Örtüsünün İncelenmesi, bitki ve Orman Toplulukları Haritalarının Yapılması
- Yetişme Ortamı Haritasının Yapılması
Başlıklarını alt alta yazdıktan sonra kelimeler şöyle sıralanıyor: “ Yukarıdaki
konularda genel müdürlük buyrukları gereğince çalışma yapılmamıştır (30.07.1973 gün ve
Şb. Amenajman 3451-2/1622 sayılı buyruk).
Münferit Silvikültürel Esaslı Orman Amenajmanı (planı) 1999-2008 Bolu Orman
İşletmesi Elmalık Orman İşletme Şefliği (ANONİM 1999)
Bu işletme şefliği amenajmanına (planına) ekolojik açıdan yaklaşıldığında yetişme
ortamına ilişkin kimi özelliklerin konu edildiği görülmektedir. Morfoloji ve yüzeysel taşlılık,
su durumu, toprak derinliği, bitki örtüsü, toprak aşınımı, arazi eğimi gibi 6 yeni özellik planda
yer almaktadır. Yalnız yetişme ortamı inceleme, haritalama ve değerlendirmeden çok uzaktır.
Yine de ormancılık amenajmanında olması bile silvikültür planında bir adımdır,
sevindiricidir. Bir yetişme ortamının pek çok etmeni vardır. Bunların içinde hangileri etkindir
ve etkilidir. Verimlilikte de büyük pay sahibidir. Öncelikle araştırılmalıdır. Asıl önemli olan
yetişme ortamı envanteri (dökümü) ve ardından da haritalanmasını yapmaktır. Var olan ileri
sayılan gerçekte silvikültürel bir planlama sayılabilecek münferit (tekerek) orman amenajman
planları da gerçek gereksinimi karşılamaktan çok uzaktır.
2.5. Orman Amenajman Yönetmeliği ve Orman YetiĢme Ortamı Haritacılığı
Ankara’da 1991 yılında Orman Genel Müdürlüğü Orman İdaresi ve Planlama Dairesi
Başkanlığının düzenlediği “Orman Amenajmanının (planlarının) Düzenlenmesi,
Uygulanması, Denetlenmesi ve Yenilenmesi Hakkında Yönetmelik” (ANONİM 1991)
incelendiğinde orman yetişme ortamına özgü bilgilerin olduğu belirlenmiştir. Bu
yönetmeliğin üçüncü kısım III. bölümünde Yetişme Ortamı Envanterinin yer aldığı görülür.
Bu envantere ilişkin 15. sayfadaki bilgiler dikkat çekicidir. 22. maddeden 29. maddeye kadar
olan üçüncü bölüm Yetişme Ortamı Envanteri adı altında toplanmıştır. Verimliliğin (bonitet)
belirlenmesi, yetişme ortamı ekolojik birimlerinin belirlenmesi ve bunların bitki örtüsü
haritası ile birleştirilerek yetişme ortamı haritası düzenlenir denilmektedir. Yetişme ortamı
haritacılığı yeterli bilgi ve deneyim gerektiren teknik bir işlemdir. Yönetmelikteki gibi basit
değildir. Bozuk ormanların verimliliği var olan ve kullanılan verimlilik yöntemine göre
bulunamaz. Onun için yönetmeliğin 27. maddesi bu çıplak ya da bozuk alanların “orta
verimlilikte “ olmasını yazmaktadır ki büyük yanlışlar yapılabilir. Onun için doğru değildir.
Ekolojik yaklaşımla daha doğru sonuçlar alınabilir. Bozuk alanların verimliliği ekoloji
yardımıyla belirlenebilir. Yönetmelikte 29. madde ile toprak özelliklerinden hangilerinin
belirleneceği ortaya konulmuştur. Yalnız bu özelliklerin verimlilikle ya da orman yetişme
ortamı ile nasıl ilişkiye getirileceği ortaya konulamamıştır. Bu da yadırganmamalıdır.
3. SONUÇ VE ÖNERĠ
Günümüzde yurt ormancılığında yetişme ortamı haritacılığı ve verimliliğinin (bonitet)
belirlenmesi ve haritalanması gittikçe önem kazanmaktadır. Varolan yönetmelikler ve
uygulanmak üzere hazırlanan amenajmanlarda bu konu yeterli olmayıp eksiktir. Giderilmesi
zorunluluktur. Ormanı planlayan başmühendisliklerin de belirttiği gibi bu konuda bilgili ya da
uzman kişilerin olması gerekir. Var olan orman mühendisleri bu bilgiden yoksun durumdadır.
Yalnız Fakültelerde yetişmiş ve mühendisleri bir eğitim ve uygulama düzeni ile izlencesi
(programı) içinde yetiştirecek uzman kişiler vardır. Konuya ilişkin olarak İ.Ü. Orman
Fakültesinde M.D. KANTARCI, KTÜ Orman Fakültesinde L. ALTUN’un adları ilk akla
gelenlerdir. Bir an önce bir eğitim izlencesi (programı) yaparak gerekli bilgili, uzman
mühendislerin yetiştirilmesi ülkemiz için büyük yarar sağlayacaktır.
KAYNAKLAR
ALTUN, L. 1995: Maçka (Trabzon) Orman İşletmesi Ormanüstü Serisinde Orman
Yetişme Ortamı Birimlerinin Ayrılması ve Haritalanması Üzerine Araştırmalar,
Doktora Tezi, KTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Trabzon.
ANONİM, 1991: Orman Amenajman Planlarının Düzenlenmesi, Uygulanması, Denetlenmesi
ve Yenilenmesi Hakkında Yönetmelik, T.C. Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı
OGM, Orman İdaresi ve Planlama Dairesi Başkanlığı, Ankara
ANONİM, 1999: Bolu Orman İşletmesi, Elmalık Orman İşletme Şefliği Münferit
Silvikültürel Planlama Esaslı Orman Amenajman Planı,
ANONİM, 2000: Muğla Orman İşletme Müdürlüğü Gökova Orman İşletme Şefliği Orman
Amenajmanı, 3. Yenileme
ÇEPEL, N. 1966: Orman Yetişme Muhiti Tanıtımının Pratik Esasları ve Orman Yetişme
Muhiti Haritacılığı, Kutulmuş Matbaası, İstanbul
IRMAK, A. 1966: Orman Ekolojisi. İ.Ü. Yayın No: 1650 Orm. Fak. Yayın No: 149, İstanbul.
KALAY, H.Z. 1989: Trabzon Orman Bölge Müdürlüğü Bölgesinde Saf Doğu Ladininin
(Dorukağaç)(Picea orientalis (L.) Link) Gelişimine Etki Eden Bazı Ekolojik
Etmenlerin Araştırılması ve Denel Olarak Belirlenmesi, KTÜ Orman Fakültesi
Trabzon.
KALAY, H.Z., ALTUN, L., KARAGÜL, R. 1990: Türkiye’de Toros Sedirinin Doğal
Yetiştiği En Kuzey Enlemdeki Doğal Gençliğinin Aynı Yerdeki Diğer Ağaç Türleri
İle Karşılaştırılması Üzerine Bir Çalışma. Uluslar arası Sedir Sempozyumu, Antalya
KANTARCI, M.D. 1980: Belgrad Ormanı Toprak Tipleri ve Orman Yetişme Ortamı
Birimlerinin Haritalanması Esasları Üzerine Araştırmalar. İ.Ü. Yayın No 2636,
Orman Fak. Yayın No: 275, İstanbul
SEVİM, M. 1962: Orman Ywetişme Muhitlerinin Haritalandırılması Hakkında Ekolojik
Esaslar. İ.Ü. Orman Fakültesi Dergisi XII 1/B, İstanbul.