60
Çağımızın Hastalığı Bel Fıtığı SAYI:9 TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 Ö Z E L O P T İ M E D H A S T A N E S İ S A Ğ L I K D E R G İ S İ Özel Optimed Hastanesinin hasta, refakatçi ve ziyaretçileri için hazırladığı ücretsiz yayınıdır, alabilirsiniz. Dergimizi Online okumak için www.optimedya.net Çocuğumun Gözleri Sağlam Mı? Çocuklarda Ateş Korktuğunuz Kadar Kötü Değil Ceyhun Yılmaz ile Röportaj Ceyhun Yılmaz ile Röportaj Karadeniz’in En Batı Ucu: İğneada Akne ve Sivilcelerden Kurtulma Tüyoları Hipotiroidi Tedavisi Ömür Boyu Sürmelidir Böbrek Taşlarından Korunmak İçin Nasıl Beslenmeliyiz? Histeroskopi Vazgeçilmez Bir Tanı Yöntemi Olmuş Durumda Tırnak Batmasına Dikkat Altı Soruda Lazer Epilasyon Çocuklarda Yaralanma ve Kırılma Yaz Mevsiminde Artıyor Hangi Meslek Bana Göre? Eşiniz Horluyor mu? Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Mehmet Büyükkiraz:

OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

Embed Size (px)

DESCRIPTION

ÖZEL OPTİMED HASTANESİ SAĞLIK DERGİSİ

Citation preview

Page 1: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

Çağımızın HastalığıBel Fıtığı

SAYI :9 TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012

Ö Z E L O P T İ M E D H A S T A N E S İ S A Ğ L I K D E R G İ S İ

Özel Optimed Hastanesinin hasta, refakatçi ve ziyaretçileri içinhazırladığı ücretsiz yayınıdır, alabilirsiniz.Dergimizi Online okumak için www.optimedya.net

Çocuğumun GözleriSağlam Mı?

Çocuklarda AteşKorktuğunuz Kadar

Kötü Değil

Ceyhun Yılmazile Röportaj

Ceyhun Yılmazile Röportaj

Karadeniz’in En Batı Ucu:

İğneada

Akne ve SivilcelerdenKurtulma Tüyoları

Hipotiroidi Tedavisi Ömür Boyu Sürmelidir Böbrek Taşlarından Korunmak İçin Nasıl Beslenmeliyiz?Histeroskopi Vazgeçilmez Bir Tanı Yöntemi Olmuş Durumda Tırnak Batmasına Dikkat Altı Soruda Lazer EpilasyonÇocuklarda Yaralanma ve Kırılma Yaz Mevsiminde Artıyor Hangi Meslek Bana Göre? Eşiniz Horluyor mu?

Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Mehmet Büyükkiraz:

Page 2: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL
Page 3: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 1

Yıl:3 Sayı:9 Temmuz-Ağustos-Eylül 2012

İmtiyaz SahibiOptimed Sağlık Hizmetleri San. Tic. A.Ş. adına

OP. DR. AYHAN AKBIYIKOP. DR. AYHAN ARSLAN

Yayın AdıOptimedya Özel Optimed HastanesiSağlık Dergisi

YÖNETİM

ÖZEL OPTİMED HASTANESİAtatürk Cad. No:118Çerkezköy - TekirdağT: 0282 726 05 55F: 0282 726 55 [email protected]

Sorumlu Yazı İşleri MüdürüELÇİN SÜLEYMANOĞLU

Yayın KuruluOP. DR. AYHAN ARSLANDERYA ZENGİNAYSEL ÖZMENÖZNUR KOÇNURGÜZEL UÇARSELDA KARACALARYILDIZ BAYIR

YAPIM

EditörSARE KUŞ

Grafik TasarımBİLAL AKGÜLwww.bilalakgul.com

Baskı: Hat Baskı SanatlarıLitros Yolu 2.Mat.Sit. ZA5 Topkapı - İST. T: 0212 612 75 96

Yayın Türü: Yerel Süreli / Üç ayda bir

ISSN: 1309-9337

Ö Z E L O P T İ M E D H A S T A N E S İ S A Ğ L I K D E R G İ S İ

Dergide yer alan içeriklerin hiçbiri profesyonel danışmanlık, teşhis, tedavi veya tavsiye yerine geçmez. Dergimizde sözü geçen herhangi bir belirti veya rahatsızlığın tehşisi ve tedavisi için mutlaka konuyla ilgili nitelikli bir hekime veya resmi sağlık kuruluşlarına danışın.

Başhekimden

Aktiviteler

Çağımızın Hastalığı Bel Fıtığı

Çocuğumun Gözleri Sağlam Mı?

Hipotiroidi Tedavisi Ömür Boyu Sürmelidir

Böbrek Taşlarından Korunmak İçin Nasıl Beslenmeliyiz?

Çocuklarda Ateş Korktuğunuz Kadar Kötü Değildir

Akne ve Sivilcelerden Kurtulma Tüyoları

Histeroskopi Vazgeçilmez Bir Tanı Yöntemi Olmuş Durumda

Tırnak Batmasına Dikkat

Altı Soruda Lazer Epilasyon

Çocuklarda Yaralanma ve Kırılma Yaz Mevsiminde Artıyor

Hangi Meslek Bana Göre?

Eşiniz Horluyor mu?

Ceyhun Yılmaz ile Röportaj

Fizyoterapistlik Mesleğine Olan Gereksinim Artıyor

Karadeniz’in En Batı Ucu: İĞNEADA

30 Ağustos’ta Ne Olmuştu?

36

10141520222628323438424650525456

Page 4: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL
Page 5: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 3

Merhaba Sevgili Optimedya Okurları...

Bu sayımızda da sizlerle buluşmanın büyük sevincini ve gururunu yaşamaktayız.

Optimed Sağlık olarak kuruluşumuzun beşinci yılını geride bırakıyoruz. Bir yandan bu kadar az bir zamana çok şeyler sığdırmanın sevincini yaşarken, bir yandan da artık köklü bir sağlık kuruluşu olmanın emin adımlarını atmış oluyoruz. Bu başarıda Optimed’in tüm çalışanları ve siz değerli Trakya’da yaşayan halkımızın büyük katkısı vardır. Optimed Ailesi olarak amacımız, bu çıtayı mümkün olduğunca yukarı çıkarmak ve sizlere en iyi sağlık hizmetini sunmaktır. Çok daha iyi hizmet verebilmek için kendimize sürekli yüksek hedefler koyuyoruz.

Çerkezköy’de bulunan, güvenilirliği ile, kalite ve kapasitesi ile artık kendini ispatlamış olan hastanemize ilaveten, Çorlu’da da geçtiğimiz yıl açtığımız Tıp Merkezimizle, Çorlu bölgesine de sizlerin takdir ettiği Optimed kalitesini ve sağlık ışığını yaymaya gayret ediyoruz. Acilinden ameliyathanesine, doğumhanesinden fizik tedavi ünitesine, laboratuvarından endoskopi ünitesine kadar, modern, ergononomik, hijyenik, kapsamlı bir sağlık kuruluşu olarak oluşturduğumuz cerrahi tıp merkezi geride bıraktığımız aylarda, sağlık alanında çok önemli başarılar katetti. Arkasında Optimed Hastanesi’nin destek ve güveni ile; Çorlu’da, yerinde ve gerektiğinde sağlık hizmeti veren merkezde son olarak Çorlu Belediyesi ile birlikte şölen havasında büyük bir sünnet kampanyası düzenlendi. Her geçen gün kadrosuna yeni branş ve hekimlerin katılmasıyla bilinirliği ve tercih edilmesi daha da kuvvetleniyor.

Sağlık alanında Trakya’da güvenilir, günün teknolojilerini kullanan ve her zaman daha iyisini hedefleyen misyonumuzla sizlerle birlikte büyümeye ve gelişmeye devam ediyoruz. Bunlarla yetinmeyeceğiz, çok kısa bir zamanda hastanemizin yanında, mevcut binadan daha da büyük bir bina inşa ederek, içinde kalp cerrahisi, dializ vb üniteler de olan, daha nezih, ferah, geniş bir mekanda kalite ve kapasitemizin artacağı sözünü veriyoruz. Hedefimiz OPTİMED’i Trakya’nın en güçlü, donanımlı, tercih edilir, güvenilir özel hastanesi konumunda, liderliği kaptırmadan sürdürmek ve daha ileri gitmektir.

Dergimizi keyif ve beğeni ile takip etmenizi umuyor, sağlıklı ve mutlu günler diliyor, sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.

Op. Dr. Ayhan ARSLANGenel Müdür / Başhekim

Page 6: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 20124

>Katkıda Bulunanlar

1969 Çanakkale doğumlu Gülhane Askeri Tıp Akademisi mezunu Nöroloji Uzmanı Uz. Dr. Nurdoğan Yavuz 2 yıldır Çerkezköy’de hizmeti-nizde

s.46

1962 Bulgaristan doğumlu Uludağ Üniversitesi Tıp mezunu Ortopedi Uzmanı Op. Dr. Recep Çalışkan 16 yıldır Çerkezköy’de hizmetinizde

s.38

1976 Mardin doğumlu Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu İç Hastalıkları Uzmanı Uz. Dr. Hasan Yardım Çerkezköy ‘de hizmetinizde.

s.16

1967 İstanbul doğumlu Gülhane Askeri Tıp Akademisi mezunu Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ayhan Kaçmaz 4 yıldır Çerkezköy’de hizmetinizde

s.32

1967 Sivas doğumlu Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Nevzat Koç 14 yıldır Çerkezköy’de hizmetinizde.

s.28

1967 Kayseri doğumlu İstanbul Tıp Fakültesi mezunu Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Ayhan Akbıyık 17 yıldır Çerkezköy ‘de hizmetinizde

s.14

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 20124

Page 7: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 5

1967 Kayseri doğumlu Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Mehmet Büyükkiraz Optimed’de hizmetinizde

s.10

1962 Samsun doğumlu Gülhane Tıp Akademisi mezunu Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uz. Dr. Metin Kurt Çorlu’da hizmetinizde

s.22

Fzt. Serap OdunciFizyoterapist

s.52

Öznur KoçHalkla İlişkiler Görevlisi

s.56

Yıldız Bayırİnsan Kaynakları Sorumlusu

s.42

Nurgüzel UçarHasta İlişkileri ve Vezne Sorumlusu

s.54

Aysel ÖzmenEstetisyen

s.34

1966 Malatya doğumlu Ankara Gülhane Tıp Akademisi mezunu Cildiye Uzmanı Uz. Dr. Bilgin Çınar Optimed’de hizmetinizde

s.26

1979 Ankara doğumlu Ankara Tıp Fakültesi mezunu Üroloji Uzmanı Op. Dr. Hakan Çakıcı Optimed’de hizmetinizde

s.20

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 5

Page 8: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 20126

Optimed Hastanesi’nin Basına Verdiği İftar Yemeği Yoğun İlgi GördüÇerkezköy Optimed Hastanesi ve Optimed Çorlu Tıp Merkezi her zaman bölgedeki özel hastaneler arasında ilklere imza atan ve hasta memnuniye-tini ön planda tutan bir hastane olarak, Çorlu ve Çerkezköy’de görev yapan yerel ve ulusal basın temsilcilerine ve medya sahiplerine Divan Otel’de Ramazan’ın ilk günü iftar yemeği verdi.

Çorlu ve Çerkezköy basın mensuplarını iftar ye-meğinde bir araya getirmekten ve basın men-suplarıyla birlikte olmaktan son derece mutlu olduklarını belirten Optimed Hastanesi Başhekimi Genel Cerrah Uzm. Op. Dr. Ayhan Arslan, basının kendilerine her zaman yardımcı olduklarını ve basın çalışanlarının doktorlar gibi 7/24 özveriyle çalıştıklarını belirtti. İftar yemeğine Optimed Has-tanesi yetkilileri ve basın mensuplarıyla birlikte 50 kişi katıldı.

Merkezi Çerkezköy olan Özel Optimed Hastane-si ve Çorlu Özel Optimed Tıp Merkezi’nin basına Çorlu Divan Otel’de Cuma akşamı verdiği iftar yemeğinde Optimed Hastanesi Yönetim Kuru-

Funda Doğaroğlu ve eşi Dr. İsmail Doğaroğlu, Psi-kolog Dr. Aynur Düzgünel ve eşi Ömür Düzgünel, Başhemşire Sevda Sümbül, Çorlu Özel Optimed Tıp Merkezi Mesul Müdürü Fizik Tedavi ve Rehabi-litasyon Uzmanı. Doç. Dr. Kaan Uzunca, Çorlu Özel Optimed Tıp Merkezi İdari İşler Sorumlusu Ahmet Erdem, Çerkezköy Özel Optimed Hastanesi Gece Yöneticisi Uğur Yuvarlak, hastane personeli ile eş-leri ve çocukları katıldı.

Özel Optimed Hastanesi ve Özel Optimed Tıp Merkezi Çalışanları İftarda Bir Araya GeldiDaha önce bölgedeki basın mensupları için bir iftar yemeği veren Çerkezköy Özel Optimed Has-tanesi ikinci iftar yemeğini hastane yönetimi ve çalışanları için verdi. Cuma günü Pasha Otel’de düzenlenen iftar yemeğine çalışanlar eşleri ve çocukları ile katıldı. Çerkezköy Özel Optimed Has-tanesi Halkla İlişkiler ve Kurumsal Pazarlama So-rumlusu Selda Karacalar ve Kurumsal Pazarlama Görevlisi Metin Demirtaş gelen davetlileri kapıda karşılarken, tüm davetlilerle yakından ilgilendiler.

Özel Optimed Hastanesi her yıl geleneksel olarak verdiği iftar yemeğine Çerkezköy Özel Optimed Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Göz Hastalıkla-rı Uzmanı Op. Dr. Ayhan Akbıyık, Çerkezköy Özel Optimed Hastanesi Yönetim Kurulu Üyesi Ortope-di Uzmanı Op. Dr. Recep Çalışkan ve eşi Şerife Ça-lışkan, Acil Doktorları Ali Eke ile Ertan Çay, İç Hasta-lıkları uzmanı Uz. Dr. Hasan Yardım, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanı Uz. Dr. Ali Başkent ve eşi Dr. Nurcihan Başkent, Kadın Doğum Doktoru Op. Dr.

AKTİV

İTELER...AKTİV

İTELER... A

KTİVİTELER...A

KTİVİTELER...

AKTİV

İTELER...AKTİV

İTELER... A

KTİVİTELER...A

KTİVİTELER...

AKTİV

İTELER...AKTİV

İTELER... A

KTİVİTELER...A

KTİVİTELER...

AKTİV

İTELER...AKTİV

İTELER... A

KTİVİTELER...A

KTİVİTELER...

Page 9: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 7

geleneksel olarak basın mensuplarımıza düzenle-miş olduğumuz iftar yemeğini bu yıl biraz daha genişletmiş olduk. Çorlu ve Çerkezköy’de görev yapan basın mensuplarımızla bu gece bir arada olmaktan son derece mutlu olduk. Basın mensup-larımız gazeteleri vasıtasıyla kurumlarımızın ismi-ni daha geniş kitlelere adını duyurmakla birlikte bölge kalkınmasında da önemli görev yaptıklarını görüyoruz. Bölgemiz basını görevini en iyi şekil-de özveriyle yapma gayretinde olması da bizleri sevindiriyor. Basınımızın özverili çalışması bölge-mize katkı sağlamaktadır. Basın mensuplarımızı ve kuruluşlarını yaptıkları özverili çalışmalar nedeniy-le kutluyorum. Bu gece de basın mensuplarımızla bir arada olmaktan mutlu olduk” dedi.

Optimed Kalite Yönetim Sistemi Belgesini Düzenlenen Bir Programla KutladıÇerkezköy ve Çorlu’da hizmet veren Optimed Sağlık Hizmetleri kuruluşunun 5. yılını ve ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistemi Belgesini dü-zenlenen bir programla kutladı. Çerkezköy ve Çorlu’da görev yapan doktorlar ile personelin ka-tıldığı kutlama programı Çorlu Özel Optimed Tıp Merkezi’nde gerçekleştirildi.

Kutlamada söz alan Çerkezköy Özel Optimed Has-tanesi Başhekimi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ayhan Arslan Çorlu Özel Optimed Tıp Merkezinin hizmete girdiği ilk günden itibaren vermiş oldu-ğu kaliteli hizmet için başta Mesul Müdür Doç. Dr.

lu Başkanı Op. Dr. Ayhan Akbıyık, Özel Optimed Hastanesi Başhekimi Genel Cerrah Uzm. Op. Dr. Ayhan Arslan, Özel Optimed Hastanesi Yönetim Kurulu üyesi Op. Dr. Recep Çalışkan, İKKYT Süley-man Yılmaz, Halkla İlişkiler ve Kurumsal Pazarlama Sorumlusu Selda Karacalar, Halkla İlişkiler Gö-revlisi Öznur Koç, Gece Yöneticisi Uğur Yuvarlak katılırken, Optimed Çorlu Tıp Merkezi’nden Özel Optimed Tıp Merkezi Mesul Müdürü Doç. Dr. Kaan Uzunca, Genel Cerrah Uzm. Op. Dr. Levent Bağışkan, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzm. Op. Dr. Gökhan Sabah, KBB Uzm. Op. Dr. Turgay Çevik, Çorlu Özel Optimed Tıp Merkezi İdari işlerden So-rumlu Müdür Ahmet Erdem, Devrim Gazetesi Yazı İşleri Müdürü ve aynı zamanda Trakya Gazeteci-ler Derneği Yönetim Kurulu üyesi Gülgün Keçeci, Devrim Gazetesi Haber Müdürü ve aynı zamanda Çorlu Basın Mensupları Dernek Başkanı Erdal Öz-can, Devrim Gazetesi Çerkezköy Temsilcisi ve aynı zamanda Trakya Gazeteciler Derneği üyesi Seyit Süren ve gazetemiz muhabirleri, Çorlu Gazete-ciler Dernek Başkanı Zaim Erken ile Çorlu’da ya-yımlanan gazetelerin bazı sahipleriyle birlikte yazı işleri müdürleri ve muhabirleri ile Çerkezköy’de yayımlanan gazetelerden Nevzat Deniz, Ahmet Kardeş ve Emrah Çoğalan ile Çorlu’daki bazı der-nek yöneticileri de hazır bulundu.

“Basın Mensuplarımızla Bir Arada Ol-maktan Mutlu Olduk”

Özel Optimed Hastanesi Başhekimi Genel Cerrah Uzm. Op. Dr. Ayhan Arslan, iftar yemeğinde basın mensuplarıyla birlikte olmaktan son derece mutlu olduklarını belirtti. Başhekim Op. Dr. Arslan, “Opti-med Hastanesi olarak bu yıl Çorlu ve Çerkezköy’de görev yapan basın mensuplarımıza yönelik dü-zenlemiş olduğumuz iftar yemeğinde hem basın mensuplarımız bir araya getirmek hem de her yıl

AKTİV

İTELER...AKTİV

İTELER... A

KTİVİTELER...A

KTİVİTELER...

AKTİV

İTELER...AKTİV

İTELER... A

KTİVİTELER...A

KTİVİTELER...

AKTİV

İTELER...AKTİV

İTELER... A

KTİVİTELER...A

KTİVİTELER...

AKTİV

İTELER...AKTİV

İTELER... A

KTİVİTELER...A

KTİVİTELER...

Page 10: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 20128

TÜRK-AK(Türkiye Akreditasyon Kurumu) tarafın-dan akredite edilmiş MEYER ISO 9001-2008 Kalite Yönetim Sistemi denetlemesi geçirmiştir. Başarılı geçen bir denetleme sonrasında bu belgeyi alma-ya hak kazanmıştır. ISO 9001-2008, tüm dünyada hasta memnuniyetini artırıp, çalışanları yönetime aktif olarak katılmasını sağlayarak firmanın kaliteli hizmet vermesi ve kurumsallaşması konusundaki en büyük göstergesidir. Özel Optimed Sağlık Hiz-metleri, kalite konusundaki tecrübesini ve başarı-larını, yeni açmış olduğu Çorlu Özel Optimed Tıp Merkezi’ne de taşıyarak tescillemiştir” diye konuş-tu.

Günümüzde tüm dünyada çevre bilincinin ön plana çıktığını hatırlatan Yılmaz, “Optimed Sağlık Hizmetleri, bu konuda bir adım atarak ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi Belgesi hazırlıklarını ta-mamlamıştır. Eylül ayı itibariyle bu belgeyi almış olacaktır” dedi.

Yılmaz ayrıca, Optimed Sağlık Hizmetleri’nin, ça-lışanlarını sadece bir personel olarak görmediği-ni, tüm çalışanlarını kurumun birer ortağı olarak düşündüğünü ifade ederek, “Gerek ülkemizde gerekse dünya da iş güvenliği ve işçi sağlığı ko-nusunda kabul edilen en büyük referans OHSAS 18001(İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı Yönetim Siste-mi) çalışmalarına başlamıştır. Bu iki belgenin de alınmasıyla, Optimed Sağlık Hizmetleri ülkemizde sağlık alanında bu üç belgeye sahip olan beş ku-ruluştan birisi olacaktır. Bu belgeleri almamızda, her zaman bize yapmış oldukları eleştirileri ve övgüleri ile hiç yanımızdan ayrılmayan değerli hastalarımıza, göstermiş oldukları performans ve başarılı çalışmalarından dolayı tüm çalışanlarımıza ve bu sürece her zaman destek olan yönetimimi-ze teşekkür ederiz.” cümlelerine yer verdi.

Kaan Uzunca ve tüm çalışanlara emekleri ve başa-rılı çalışmaları için teşekkür etti.

Çevre Bilinci ve İş Güvenliği Konuların-da da Bir Adım Önde

Programda konuşan Çerkezköy Özel Optimed Hastanesi Kalite Yönetim Temsilcisi Süleyman Yıl-maz ise, Özel Optimed Hastanesi’nin beş yıldan beri verdiği kaliteli hizmet ile Trakya’nın gözbe-beği olduğunu dile getirerek, “Vermiş olduğu bu hizmeti yaygınlaştırmak için Kasım ayında Çorlu’da da Özel Optimed Tıp Merkezi’ni açtık. Kısa sürede Çorlu halkının beğenisi kazanan Özel Optimed Tıp Merkezi, vermiş olduğu bu hizmeti daha yukarılara çıkarmak için, 2012 Nisan ayında

AKTİV

İTELER...AKTİV

İTELER... A

KTİVİTELER...A

KTİVİTELER...

AKTİV

İTELER...AKTİV

İTELER... A

KTİVİTELER...A

KTİVİTELER...

AKTİV

İTELER...AKTİV

İTELER... A

KTİVİTELER...A

KTİVİTELER...

AKTİV

İTELER...AKTİV

İTELER... A

KTİVİTELER...A

KTİVİTELER...

Page 11: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 9

Page 12: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201210

ÇağımızınHastalığı

Bel Fıtığı

Bel ağrıları toplumda ortaya çıkan en yaygın sağlık problemle-rinden birisidir. Soğuk algınlığından sonra insanoğlunda en sık görülen rahatsızlıktır. 45 yaş ve altındaki kişilerde aktivite sınırla-masının en sık nedenidir. Önemli ölçüde iş gücü kaybına neden olmaktadır. Bel fıtıklarının günlük yaşamdaki önemi; sıklığı, hasta-nın ağrısı ve fonksiyonel kısıtlılığı tedavi, tanı giderleri ve çalışma veriminin azalması işgücü kaybı ve psikolojik yönden kronik ağrı-ya neden olması ile açıklanabilir.

Bel fıtıkları çalışan, üreten, genç ve orta yaşlı insanların problemi-dir. Bu nedenle önemli ölçüde iş gücü kaybına neden olmakta-dır. Fonksiyonel kayıplar kişilerin özel hayatını da etkilemekte ve sonuçta yaşam kalitesi azalmaktadır. Ekonomik kayıp yönüyle de toplumu etkilemektedir. Hastalığın oluşumunda hastanın günlük yaşam aktiviteleri, mesleği ve belini etkileyen durumlar önemli rol oynamaktadır. Özellikle ağır yük taşıyan işçiler risk altındadır. Bel fıtığı olan hastanın mesleği ağır yük taşımasını gerektiriyor-sa kişinin özelliklerine uygun başka iş koluna geçerek mesleğini değiştirmesi uygun olur. Bunun yanında hafif bir cismi rotasyon pozisyonda kaldırmak veya hafif bir cismi yüksek bir yere kaldır-mak da bel fıtığı oluşumunda önemli faktörlerdendir. Bel fıtığı olan hastanın evinde ve iş yerinde gerekli düzenlemeler yapıla-rak kişinin uygulaması gereken postüre uygun davranması sağ-

yazı, Op. Dr. Mehmet Büyükkiraz

Halkımız her türlü sağlık sorununda olduğu gibi bel fıtığı konusunda da hekimin tetkik, tedavi ve önerileri dışına çıkmamalıdır.

Page 13: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 11

lanabilir. Hasta istirahat sonrası dönemde günlük yaşam aktiviteleri sırasında nelere dikkat etmesi ge-rektiğini iyice öğrenmeli ve bunları uygulamalıdır. Örneğin oturduğu sırada belini ufak yastıkla des-teklemesi, yataktan kalkarken önce dirseklerinden destek alıp yarı döndükten sonra yavaş bir şekilde oturup doğrulması, ağır cisim taşımaması, taşıması gereken yük varsa iki tarafa eşit paylaştırıp taşıması, yerden bir şey alması gerekiyorsa direk eğilmeme-si, çömelip alması, alafranga tuvalet kullanması, ani hareketlerden kaçınması gereklidir. Ayrıca uzun sü-reli oturmak ve uzun yolculuklar da olumsuz yönde etkilemektedir.

Bel fıtıklarının günlük hayattaki en önemli yönlerin-den bir tanesi de sık tekrarlamasıdır. Zaman içinde kronik bel ağrısı oluşturması olasıdır. Bel ağrılı has-talarda erken mobilizasyon ve erken işe dönmek olayın kronikleşmesini önlemek açısından son de-

rece önemlidir. Kısa mesafeli yürüyüşler yüzme be-lini güçlendirmesi açısından önemlidir.

Genel olarak toplumda bel fıtığı yüzde 1-3 oranın-da görülür. Erkeklerde kadınlara göre daha fazla görülür. Mesleki etkenler içerisinde ağır kaldırma-lar, vibrasyon ve motorlu taşıt kullanma ön plana çıkar. Bazı ailelerde sık görülmesi tespit edilmiş bir gözlemdir. Ayrıca masa başı çalışanlar maden işçile-ri, inşaat işçileri, yüksek risk grubudur. Ortalamanın üzerinde boy ayrı bir risk faktörüdür.

Bel Fıtığının Sebepleri Ağır yük kaldırma bel fıtığı oluşumunda suçlanan faktörlerin başında gelir. Ancak kaç kiloluk yük kal-dırmanın sakıncalı olduğuna ait kesin bir bilgi yok-tur. Kaldırma sıklığı arttıkça özellikle 25 tekrardan sonra bel fıtığı riski artma gösterir. Özellikle ağır kaldırma ile birlikte gövdenin çevrilmesi bel fıtığı oluşumunu artırır. Bel fıtığı genellikle hastanın ağır bir cismi kaldırma sırasında veya eğik vaziyette ça-lışırken beline şiddetli bir ağrı girerek ayakta dura-mayacak şekilde belde ani bir tutulma ile meydana gelir. Bu ilk durumda sinir köklerine baskı ve tahriş olmadığından bacak ağrısı görülmeyebilir. Birkaç gün veya hafta sonra hastada genellikle tek taraflı

Bel fıtığı soğuk algınlığından sonra insanoğlunda en sık görülen rahatsızlıktır.

Page 14: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201212

bacak ağrısının geliştiği görülebilir. Nadir olarak her iki bacakta ağrı ortaya çıkabilir. Bel bacak ağrısı han-gi sinir köküne baskı yapmışsa onun yayıldığı sinir boyunca bacağa yayılır bel ağrısı kalçaya uyluk dış yüzüne ilerler baldırı önden çaprazlar ve ayak baş-parmağına yayılır. Bacak arkasından ayak topuğuna ve ayak tabanına kadar uzanır genellikle bel bacak ağrısı sürekli olmakla beraber ayakta durmak, yürü-mek, eğilip kalkmak öksürmekle artar. Sırtüstü veya dizler bükük vaziyette yatmakla azalabilir.

Nasıl Teşhis Koyulur?Bel fıtığı tanısında; genellikle iyi bir muayene ve hastayı dinlemekle yüzde 80 tanı konulur. Direkt grafi dediğimiz röntgen, myelografi, bilgisayarlı to-mografi ve manyetik görüntüleme yöntemlerinden faydalanılır. Manyetik rezonans(MR) bel fıtığı tanı-sında en sık kullanılan tanı yöntemidir. Doku kont-rast özelliğinin yüksek olması ve iyonize radyasyon kullanılmaması önemli avantajlarındandır. Tetkik süresinin uzunluğu, pahalı olması kapalı yer korku-su olanlarda inceleme zorluğu dezavantajlarından-dır. Kardiak pacemakerlar, beyin anevrizma klipleri, stendler, orbital metalik yabancı cisimler, orta kulak protezi, ortopedik protezler bu çekime engel ol-maktadır. Yine yapılacak emg incelemesi motor ve duyu sinir iletimi refleks yanıtlar ve kas incelemesi yaparak kök basısından bacağa giden sinirlerin ne kadar etkilendiğini göstermek mümkündür.

Bel fıtığında tedavinin en önemli amacı ağrıyı ge-çirmek ağrıdan dolayı ortaya çıkan güç kaybı ve sinir irritasyonuna bağlı uyuşma yakınmalarını iyi-leştirmektir. Tedavi planı yapılırken hiçbir zaman tek başına MR görünümü esas alınmaz. Klinik bulgular ile tetkikleri uyumu dikkate alınır. Yatak istirahati, medikal tedavi, egzersiz tedavisi ve bazen de fizik tedavi gerekebilir. Ancak kauda ekuina sendromu ve tüm tedavilere rağmen kuvvet kaybının ilerle-mesi durumunda cerrahi tedavi aciliyet kazanır. Bel ve karın kaslarının kuvvetli olması omurgaya ve disklere destek olarak tedaviye yardımcı olur karın kaslarının kuvvetli oluşu bel fasyasını güçlendirir dik durmaya disklerde yardımcı olur. İlaç olarak non steroid antiinflamatuar ilaçlar sık kullanılır. Ayrıca bel fıtığında ağrılı uyaranlara bağlı olarak refleks kas spazmları gelişir bu nedenle kas gevşeticilerde ikinci sıklıkla kullanılır. Hastalığın erken dönemde iyileşmesinin sağlanmasında istirahat gereklidir. Aşırı yorgunluk bedensel ve ruhsal stresi artıran faktördür. Acil cerrahi gerektirmeyen olgularda ya-tak istirahatı esastır. Yatak istirahatı ile yer çekimi ve

Kısa mesafeli yürüyüşler yüzme belini güçlendirmesi açısından önemlidir.

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201212

Page 15: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 13

vücut ağırlığı basıncı azalmakta toksik mad-delerin herniasyon ve inf-lamasyonun etkileri gerile-mektedir. Bağ dokusu kas ve sinirler gevşemekte ve dolaylı olarak bası azalmaktadır. Ayrı-ca doku tamiri artar, paraspinal kaslardaki yüklenme azalır dis-ke binen mekanik yükler aza-lır. Yapılan bir çalışmaya göre 2-3 günlük istirahat 7 günlük istirahat kadar etkili olduğu gö-rülmüştür. Yine bu çalışamaya göre istirahatin sık aralıklarla an-cak kısa süreli yapılması gerektiği bildirilmiştir. Ancak istirahat uzun tutulursa çeşitli olumsuzluklar ola-bilir. Çünkü uzun istirahatta kas gücü önceki durumunun yüzde 50’ye kadar azalabilir. Ayrıca uzun süreli yatışta disk hacmi artar bu ise ağrının şiddetlenmesine neden olur. İstirahat sıra-sındaki yatış pozisyonu da önemlidir. Diz ve kalçalar fleksiyonda bacak altları desteklenmelidir. Hasta-lar yüzüstü yatırılmamalıdır. Yan yatabilirler. Dizler arasına yastık konulur. Yan yatarken ağrılı taraf üst-te olmak kaydıyla belde yastıkla desteklenmelidir. Yan yatışta bel hafif fleksiyonda olmalıdır. Hastanın yattığı yatakta önemlidir. Yatağın boyu hastanın bo-yundan 20 cm fazla olmalıdır. Yerde yatmak uygun değildir. Yatak vücudun gömülmesini önlemeli ve sırt eğriliklerini korumalıdır. Yataktan kalkış ve yatış kurallarına uyulmalıdır.

Tedavisi Nasıldır?Toplumda sık kullanılan korselerin kullanılıp kulla-nılmaması gerektiğine hekim karar vermelidir. Çün-kü bu uygulamanın faydalı ve zararlı olduğu du-rumlar vardır. Hareketleri kısıtlayıp belin stabilizas-yonunu sağlar bele binen aksiyel yükü azaltır enerji tüketimini azaltır. Beli sıcak tutup hastaya emniyet hissi verir bel lordozunu azaltıp omurilik kanalının genişlemesini sağlar. Ancak uzun kullanımda kas zayıflığı ve atrofiye neden olma, fizik ve psikolojik bağımlılık, kemik yoğunluğunda azalma, karın içi basıncını artırıp iç organlarda olumsuzluk, yumuşak dokularda kontraktür yapma gibi olumsuz yönleri de vardır. Korseler genellikle kas spazmı çözülünce-ye kadar kullanılır.

Bel fıtığı tedavisinde değişik tedavi yöntemleri uy-gulanır. Hangi tedavi yönteminin uygulanacağına

hekim karar vermelidir. Eskiden ülkemizde yaygın olarak kullanılan beline alabalık yapıştırma, aya-ğından tavana asma ve içinde ne olduğu tam bi-linmeyen macunlar ile masaj son yıllarda belirgin azalma göstermekle birlikte bazı yörelerde hâlâ uygulanmaktadır. Modern tedavi yöntemleri olarak sinir blokajları, radyoterapi, akupunktur, manipulas-yon, sıcak- soğuk tedavi, traksiyon, elektroterapi ve cerrahi tedavi kullanılmaktadır. Hastanın hastalığına göre hangi tedavi yolunun uygulanacağına hekim karar vermelidir. Aynı şekilde son yıllarda medyada yaygın reklamı yapılan cerrahi yöntemler olan lazer diskektomisi, perkutan diskektomi, endoskopik dis-kektomi ve mikrodiskektomi yöntemlerinden han-ginin uygun olduğuna ameliyatı yapacak olan he-kim karar vermelidir. Çünkü yanlış tedavi yöntemi hiç tedavi edilmeme durumuna göre hastaya daha çok zarar vermektedir.

Toplumumuzda her konuda olduğu gibi hekim ol-madığı halde bel fıtığı konusunda da derin bilgi ve tecrübeye sahip otör kişiler çevremizde yaygın ola-rak bulunmaktadır. Bu kişilerin sözleri ve davranışla-rı ile verdikleri zarar hiç kimse tarafından sorgulan-mamaktadır. Halkımız her türlü sağlık sorununda olduğu gibi bel fıtığı konusunda da hekimin tetkik, tedavi ve önerileri dışına çıkmamalıdır. •

Manyetik rezonans(MR) bel fıtığı tanısında en sık

kullanılan tanı yöntemidir.

Page 16: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201214

Çocuğumun Gözleri Sağlam Mı?

Anne babaların çoğunun aklına bu soru geliyor. Cevabı kolay: ‘Bir göz doktoruna götürün.’ Ancak çocukların muayenesi ve hastalıklarının teşhisi zordur. Ailenin katkısı olmadan göz doktoruna götürmek yeterli sonuca ulaşmanızı sağlamayabilir. Peki anne babaların neler yapabilir?Öncelikle şunu söylemek gerekiyor; ilk üç yaş içinde mutlaka göz muayenesi gerekir. Hiçbir sorun hissetmeseniz bile. Çünkü gör-meyle ilgili yapıların gelişimi ilk 7-8 yaş içinde olur. Sorun varsa, görmenin gelişimi de aksar. Bu görme azlığı, sorun sonradan dü-zeltilse bile artmayabilir. Görmenin gelişimini aksatacak sorunlar varsa bunu düzeltmek ve gelişimi yoluna koymak gerekir. Çocuk-lar okul çağına geldikten sonra sorunu saptamak ve düzeltmek gelişimi sağlamaz.

yazı, Op. Dr. Ayhan Akbıyık

Page 17: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 15

Anne baba şunları bilerek gözlemlerini yapabilir;1. Bebekler ilk 1-2 ayda gördükleri ışığa ve harekete

tepki vermeye başlarlar.2. Göz bozukluğu olan çocuklar her şeye yakından

bakmaya çalışırlar. Televizyonu yakından seyret-meye çalışırlar.

3. Kayma önemli bir işaret olabilir. Bebeklerin yüz-göz oranı yetişkinlerden değişiktir. Bu nedenle bebeklerde kaymadan şüphelenilmesi sıktır. Göz bozuklukları, az görmeye yol açan göz hastalıkları da kaymaya yol açabilirler.

4. Gözlerin görünüşünde anormallik veya iki göz arasında farklılık olması. Sağ ve sol gözlerdeki ya-pılar genellikle simetriktir.

5. Tek gözü az gören çocuklarda şüphelenecek çok az şey olur. Aile televizyonu rahat seyrediyor, en küçük şeyleri görüyor diye düşündüğünden ra-hattır. Gözlerin ayrı ayrı değerlendirilmesi çok önemlidir. Önce sağ göz kapatılır sol gözle görme nasıl anlaşılmaya çalışılır. Sonra tersi yapılarak sağ göz değerlendirilmeye çalışılır.

6. Sulanma, kızarıklık, çapaklanma gibi anormallik-ler olması.

Bu gözlemler sonucunda belirecek şüphelerde he-men göz doktorunuza başvurun. Göz doktorunuz gözün ölçümlerini alacak, kayma testleri yapacak, gözün segmentlerini muayene edecektir. Büyükler-den farklı olarak ‘görme keskinliği ‘ ölçemeyecektir. Anne babanın görme ile ilgili gözlemleri bu yüzden önemlidir.

Herhangi bir şüpheniz olmasa bile ilk üç yaşta yo-lunuzu hastaneye düşürün ve çocuğunuzun göz kontrolünü yaptırın. Çok az şey yaparak gelecekte çocuğumuzun başına gelecek önemli sıkıntıları en-gelleyebiliriz. •

Göz bozukluğu olan çocuklar her şeye yakından bakmaya

çalışırlar. Televizyonu yakından seyretmeye

çalışırlar.

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 15

Page 18: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201216

En önemli belirtileri yorgunluk, halsizlik, kilo alma, kilo vereme-me, soğuğa tahammülsüzlük, cilt kuruluğu ve saç dökülmesidir. Tiroid hormonlarının( T4,T3 ) eksikliğine bağlı oluşur. Hayat kali-tesini ciddi oranda düşürdüğü için bu hastalığı erken tanımak ve hastalığa karşı önlem almak gerekir.

Düzenli bir diyet ve spor yapmanıza rağmen kilo veremiyorsanız hormanal kökenli kilo kazanımlarından birine sahip olabilirsiniz. Bunlardan en önemlisi de hipotiroidi hastalığıdır. Hipotiroidinin en önemli nedeni vücudun kendini yanlış algılaması sonucu olu-şur. Vücut kendi dokularına bilinmeyen nedenlerle yabancılaşıyor ve bu “yabancı” dokuyu bağışıklık sistemiyle vücuttan uzaklaştır-maya yönelik girişimler yapıyor. Bu doğrultuda bağışıklık sistemi vücudun aslında sağlam olan tiroid bezini tahrip ediyor ve işlev-lerini daha az yapar hale gelmesine yol açıyor.

Hipotiroidi hastalığının çeşitleri nelerdir?En sık rastlanan nedeni tiroid bezinin kendisinde olan bir prob-lem nedeniyle yeteri kadar tiroid hormonu üretememesidir. Buna “primer hipotiroidi” denir. Tiroid bezinin fonksiyonlarını kontrol eden vücudun diğer kısımlarında sorun bulunmaz. Salgıladıkları hormonlarla tiroid bezi fonksiyonlarını kontrol eden hipofiz veya hipotalamus gibi beyin kaynaklı hipotiroidilere (sekonder ve ter-siyer) ise çok daha az rastlanır.

yazı, Uz. Dr. Hasan Yardım

Kadınlarda özellikle 50 yaşın üzerinde tiroid yetmezliği sıklığı artar.

Hipotiroidi Tedavisi

Ömür BoyuSürmelidir

Page 19: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 17

Hipotiroidi’nin ortaya çıkış sebepleri nelerdir?Hashimoto tiroidit ya da Otoimmün tiroidit en sık görülen nedendir. Burada vücut, tiroid antijenlerini yabancı olarak kabul ederek uzun süreli bir bağı-şıklık reaksiyonu oluşturur. Bu da zaman içerisinde tiroid bezinin tahrip olmasına yol açar. Nedeni tam olarak bilinmiyor bununla birlikte kalıtsal özellikler etkili olabilmektedir. Anne veya babasında tiroid hastalığı olduğu bilinen çocukların Hashimoto ti-roidit /otoimmün tiroidit açısından araştırılmaları gerekebilir. Hipotiroidinin diğer nedenleri arasın-da doğum sonrası oluşan tiroid bezi iltihabı, bazı bölgelerde görülen iyot eksikliği, tiroid bezinin fazla hormon ürettiği bazı hastalıklarda kullanılan radyoaktif iyot tedavisi ve tiroid bezinin ameliyatla çıkarılması sayılabilir. Kalp hastalıklarının kullandığı Cordarone, bazı psikiyatri hastalarının kullandığı Lityum isimli ilaçlar gene Hepatit hastalarında kul-lanılan İnteferon veya İnterlökin-2 gibi ilaçlar tiroid bezi yetmezliğine yol açabilir. Kanser nedeniyle baş ve boyun bölgesine uygulanan Radyoterapi (ışın tedavisi) sonrası hastaların ¼’ ünde tiroid bezi yet-mezliği gelişebilmektedir.

Beyinden tiroid bezine tiroid hormonu salgılatan hipofiz bezi kaynaklı hastalıklarda, hipofiz bezinin salgıladığı TSH hormonu salgılanmasında yetersiz-lik sonucu tiroid bezi yeterince uyarılamaz dolayı-sıyla yeterli tiroid hormon salgılayamaz ve tiroid bezi yetmezliği hasıl olur.

Hipotiroidi İçin Risk Grubuna Giren Hastalar• Ailesindeotoimmüntiroidhastalığı(Graveshas-

talığı ya da Haşimato hast.) olanlar. Kadınlarda erkeklere göre 8-10 kat daha fazla görülmektedir (özellikle gebelikte, doğumdan sonraki ilk yılda ve menopoz döneminde kadınlarda hipotiroidi sıklı-ğı fazladır ). Kadınlarda özellikle 50 yaşın üzerinde tiroid yetmezliği sıklığı artar. 70 yaşın üzerindeki kadınların %15’inde hipotiroidi vardır. Erkeklerde ise 60 yaşın üzerinde daha fazla görülür.

• Dahaöncedentiroidhastalığıveya tiroidameli-yatı geçirenler. Ameliyat olanlarda yeteri kadar

hormon yapacak tiroid bezi kalmayınca hipotiro-idi gelişir.

• Guatrıolanlarda(tiroidbeziboyutlarınormaldenbüyük olanlarda) hipotiroidi gelişme riski fazladır.

• Şekerhastalarının%10’undaHashimotohastalığıve buna bağlı hipotiroidi gelişir. Doğum yapan şeker hastalarının 1/4’ünde tiroid bezi iltihabı ve buna bağlı tiroid yetmezliği ortaya çıkmaktadır.

• Otoimmün hastalığı olanlarda, vücudun kendiorganlarını tahrip etmesiyle ortaya çıkan böbreküstü bezi yetmezliği (addison), saçlarda belirli bölgelerde dökülme/saçkıran( alopesi), deride renksiz bazı alanlar olması (vitiligo) ve tip 1 şeker hastalığı gibi hastalığı olan kişilerde tiroid bezi yetmezliği daha fazla görülür.

• Demansveyadepresyonuolanlar,Manik-depre-sif hastalığı olanlarda hipotiroidi daha sık görüle-bilmektedir.

• Bazı ilaçlar kullananlar: Bazı psikiyatrik hastalık-ların tedavisinde kullanılan Lityum ilacı guatr ve hipotiroidizm gelişmesine neden olabilir. Lityum kullanan hastaların % 5’inde tam tiroid yetmezli-ği, % 25’inde hafif tiroid yetmezliği gelişmektedir. Kalp ritm bozukluklarının tedavisinde kullanılan Cordarone (amiodaron) ilacı da tiroid bezi yet-mezliğine neden olabilmektedir.

• Kolesterolüyüksekolanlar:Hipotiroidisibulunanhastalarda kan kolesterolü yükselir. Bu nedenle kolesterolü yüksek kişilerde tiroid hormon tetkiki yapılması önerilir.

• Gebekalamayankadınlardatiroidbeziyetmezliğiolabilir. Hipotiroidi yumurtlamayı engeller. Bu tür kadınlarda tiroid hormon tarama testi (TSH) yapıl-malıdır.

Doğumsal HipotiroidiYeni doğan bebeklerde görülür. Doğumsal olarak

Gebe kalamayan kadınlarda tiroid bezi yetmezliği olabilir.

Page 20: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201218

tiroid bezinin olmaması veya tiroid hormonları ya-pımında etkili olan enzimlerin yetersizliği gibi yapı-sal bir bozukluktan, iyod eksikliğinden veya gebelik sırasında annede görülen geçici veya kalıcı otoim-mün tiroid hastalığından kaynaklanabilmektedir. Tiroid hormonları bebeğin özellikle beyin ve sinir sistemi gelişiminde çok önemli rol oynadığı için ge-belikte annede saptanan tiroid hastalıklarının teda-visi hayati öneme sahiptir. Tedavi edilmeyen hasta-larda ciddi zeka gerilikleri ve asimetrik cücelikler or-taya çıkmaktadır. Türkiye’de doğumdan sonra tüm çocuklarda tiroid hormon tetkikleri yapmaktadır.

Hipotiroidi belirtileri nelerdir?İlk bulgu fiziksel ve mental aktivitede yavaşlamadır. Hareketlerde azalma, konuşmada yavaşlama görü-lebilir. Hastalığın başlangıcında hastalık bulguları belirgin olmayabilir. Aşırı halsizlik ve sürekli uyku hali, kilo artışı, iştah azalması, konsantrasyon bo-zukluğu, depresyona eğilim, saç dökülmesi, soğuk hassasiyeti, cilt kuruluğu, kabızlık, göz kapaklarında şişme, adet düzensizlikleri ve kas ağrıları en sık gö-rülen belirtilerdir. Cinsel isteksizlik hali, doğurgan-

lığın azalması ve düşük yapma gibi bulgulara da rastlanabilir.

1. Çabuk yorulma

2. Ciltte kuruluk

3. Unutkanlık

4. Uykuya eğilim

5. Ani kilo alma

6. Düzenli diyet ve spora rağmen kilo verememe

7. Ani öfke patlamaları

8. Saç dökülmesi

9. Uykusuzluk

Tanıda Kullanılan Testler

Tiroid bezi hormonları olan T3 ve T4 ve hipofiz bezi tarafından salgılanan TSH hormonu, tiroid bezinin fonksiyonlarını değerlendirmek için kullanılır. Tiroid bezine karşı üretilen antikorlar (AntiTiroglobülin, AntiTPO) ve tiroid ultrasonografisi de yardımcı tanı testleridir. TSH testi dünyada ve ülkemizde tarama testi olarak önerilmekte ve kullanılmaktadır, testin anormal olması halinde diğer yardımcı testlere baş-vurulur. TSH testiniz 4,5’tan fazlaysa tiroid bezinizde bir problem var demektir.

Hipotiroidi Tedavisi Hastalığa yol açan sebebin saptanması önemlidir.

Belirli bir süre dışarıdan hormon alınması hastalığı ortadan kaldırmaz.

Page 21: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 19

Otoimmün tiroiditte tiroid bezi yıllar içerisinde tahrip olduğu için yeterli hormonu üretemez. Bu durumda hormonların ömür boyu alınması gere-kir. Buna yerine koyma tedavisi de denir; başka bir ifadeyle, tiroid hormonu bir ilaç değildir, normalde herkeste bulunan bir hormondur. Tedavi bu hor-monun eksikliğini giderir. Tedaviye genellikle dü-şük dozlarda hormon ile başlanır. Tiroid hormonları metabolizmayı hızlandıran hormonlar olduğu için özellikle kalp hastalarında riskli olabilir. Bu hasta-larda alınan yüksek dozlar hayati tehlike yaratabilir. Hormon dozu kademeli olarak arttırılır, ideal kan değerlerine 1-2 aylık süre içerisinde ulaşması he-deflenir. Hastaya göre değişmekle birlikte genel-likle 2-3 aylık aralıklarla doz ayarlanması için kan testlerinin yapılması gerekir. Değerler ideal düzey-lere ulaştıktan sonra, bu aralıklar arttırılarak 6-12 aya kadar da uzatılabilir.

Hipotiroidi Genellikle Ömür Boyu Tedavi Gerektirir Çoğunlukla kalıcı bir hastalıktır ve ömür boyu dı-şarıdan hormon tedavisi almayı gerektirir. Bazı has-talıklarda (Sessiz lenfositik tiroidit , Subakut tiroidit gibi) tiroid bezi kalıcı olarak tahrip olmadığı için oluşan hastalık geçicidir dolayısıyla hipotiroidi de geçici olarak görülebilir.

Beslenmenin Hipotiroidiye Etkisi, Hor-mon Değerlerine Etkisi Tiroid hormonları ( T3 ve T4 ) iyot içerirler. Yeterli

iyot almayan kişilerde (örneğin deniz ürünlerinin tüketilmediği coğrafi bölgelerde yaşayan kişilerde) iyot eksikliğine bağlı hipotiroidi ve de guatr görüle-bilir. Bu bölgelerde içme suyuna sofra tuzuna hatta süte iyot eklenerek guatr gelişimi önlenebilir. Buna karşın Hipotiroidinin en sık nedeni olan otoimmün tiroiditlerde beslenmenin herhangi bir etkisi sap-tanmamıştır. Dolayısıyla beslenmede yapılan her-hangi bir değişiklik de hastalığın gerilemesinde ya da tedavisinde rol oynamaz.

Belirli bir süre dışarıdan hormon alınması hastalığı ortadan kaldırmaz. Tedavide verilen tiroid hormon-ları ile hastalığa ait belirtiler ortadan kaybolur ve anormal kan değerleri normale döner. Tedavi ömür boyu devam etmelidir.

Tarama Testlerinin ÖnemiHastalığın sık görülen bir hastalık olması, tanısının kolay konması, tanıya yönelik test yöntemlerinin ucuz ve oldukça hassas olması ve de kolay tedavi edilebilir olması nedeniyle günümüzde hiçbir şika-yet olmasa dahi 30 yaşından itibaren 5 yılda bir, 55 yaşından sonra iki yılda bir TSH testi ölçümüyle ta-rama yapılması önerilmektedir. Yukarda bahsedilen risk faktörlerine sahip bireylerde ve hemen her tür hormonal bozukluk şüphesinde yapılan inceleme-lere TSH ölçümünün de eklenmesi hastalığın tanısı açısından elzemdir. •

Tiroid hormonları metabolizmayı hızlandıran

hormonlar olduğu için özellikle kalp hastalarında

riskli olabilir.

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 19

Page 22: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201220

Yaygın sağlık problemlerinden biri olan böbrek taşlarının beş yıl içinde nüks etme oranı yüzde 35 gibi yüksek bir oran. Yani, her üç hastadan biri, yıllar içinde, böbrek taşlarıyla tekrar savaşmak zorunda kalabiliyor.

Ülkemizde yüzde 15-20 gibi yüksek bir oranda görülen böbrek taşları, şiddetli ağrılarla seyrederek yaşam kalitesini düşürebilen ve böbreklerde fonksiyon kaybına yol açabilen ciddi bir hastalık-tır. Çalışmalara göre, beslenme alışkanlıklarına dikkat eden has-taların yüzde 50’sinde böbrek taşı oluşumu önlenebiliyor. Fakat bunun için sıkı bir diyet uygulanmasına da gerek yok.

Nasıl Beslenmeli?1. Herhangi bir besin grubunda aşırıya kaçmayın: Tüm besin

gruplarının katkıda bulunduğu ama herhangi birinin tüketi-minde aşırıya kaçılmadığı sağduyulu bir diyet uygulayın. Çünkü her ne kadar taş oluşumunun diyetle bağlantıları büyük oranda bilimsel olarak aydınlatıldıysa da hâlâ bilinmeyen faktörler ola-bilir ve sizin aşırı tükettiğiniz gıda taş oluşumunu tetikleyebilir.

2. Her gün en az iki litre su için: Bol su tüketimi, idrar miktarını artırarak idrarda daha fazla maddenin kristalleşmeden çözüle-bilmesini sağlıyor. Ayrıca idrar yolundaki kristallerin veya taşla-rın vücuttan atılmalarına yardım ediyor. Bu nedenle her gün en az 2 litre su tüketmeye özen gösterin. Sıvı alımını 24 saatlik

yazı, Op. Dr. Hakan Çakıcı

Çalışmalara göre, beslenme alışkanlıklarına dikkat eden hastaların yüzde 50’sinde böbrek taşı oluşumu önlenebiliyor.

Böbrek Taşlarından Korunmak İçin Nasıl Beslenmeliyiz?

Page 23: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 21

süreye eşit olarak dağıtın ve egzersiz gibi efor ge-rektiren durumlardan sonra ekstra su tüketin.

3. Tuz tüketimine dikkat edin: Tuz, böbrek taşının en sık görülen bileşimi olan kalsiyum ve oksalatın böbrekten daha fazla atılmasına yol açıyor. Bunun sonucunda da mineraller idrarda birikerek taş oluşumuna neden oluyor. Bu yüzden tuz tüketi-minden mümkün olduğunca kaçının.

4. Hayvansal proteini 150 gramla sınırlayın: Bu grup protein de tıpkı tuz gibi kalsiyum ve oksa-latın böbrekten daha fazla atılmasına neden ola-rak böbrek taşının oluşumuna zemin hazırlıyor. Olumsuz etkileri nedeniyle et, süt ve yumurta gibi hayvansal proteinin tüketimini günde 150 gramla sınırlayın. Eğer bir öğünde fazla protein tüketmişseniz, bir sonraki öğünde sebze ağırlıklı beslenin.

5. Oksalat içeren besinlerden uzak durun: Oksa-lat aslında hemen her besinde bulunuyor. Sağ-lığınız için oksalat içeren domates gibi önemli sebzeleri sofrada bulundurmanız şart. Ancak çe-rez (özellikle kabuklu yemişler), çay, kahve, sigara, ıspanak, kakao, çilek gibi sağlığınız için çok elzem olmayan oksalat yönünden zengin besinlerin tü-ketiminden kaçınabilirsiniz. Ayrıca içeriğinde ok-salat bulunan buğday nedeniyle çavdar ve kepek ekmeğini de sınırlı miktarda yemeye çalışın.

6. Liften zengin sebze meyveye ağırlık verin: Kabızlık böbrek taşının oluşumunu tetikleyen bir etken. Çünkü bu süreçte kalsiyum ve oksalat maddeleri bağırsaklarda daha fazla emiliyor, bu-nun sonucunda da böbrekten atılan miktarları ar-tıyor. Kabızlığı önlemek için bol bol liften zengin meyve ve sebze yiyin.

7. Salatanıza bol limon sıkın: Limon taş oluşumu-nu önleyen ‘sitrattan’ zengin bir besin. Uzmanlar taş oluşumunu önlemek için her gün taze sıkılmış yarım limon suyu almanızı öneriyorlar.

8. Greyfurdu beslenme listenizden çıkarın: Yapı-lan araştırmalar sonucunda greyfurdun taş oluşu-muna yol açtığı tespit edilmiştir.

9. Doktorunuz önermediği sürece kalsiyum alımını kısıtlamayın: Yapılan çalışmalar aşırı miktarlarda olmadığı takdirde kalsiyum tüketi-minin böbrek taşı oluşumunda önemli bir rol oy-namadığını ortaya koydu. Üstelik kalsiyum güçlü kemiklere sahip olmamız için çok önemli bir maddedir. Dolayısıyla dok-torunuz önermediği sürece kalsiyum tüketimini kısıtlamanıza gerek yok-tur. •

Yapılan araştırmalar sonucunda greyfurdun taş oluşumuna yol açtığı tespit edilmiştir.

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 21

Page 24: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201222

Ateş; normalin üstündeki vücut ısısı olarak tanımlanabilinir. An-ne-babaları korkutsa da aslında vücudumuz için zararı değil hatta yararları bile vardır. Vücut ısısı >38 derece (rektal) ise çocuk ateşli kabul edilir.

Vücut ısısı hipotalamusta ısı kontrol merkezinin kontrolünde 37 derece (termostat) dereceye ayarlıdır. Endojen pirojenlerin uya-rımıyla ısı ayar eşiği daha yükseğe ayarlandığında vücut ısısı artar.

Endojen Pirojenler (IL-1,TNF, IL-6) ateşe yol açarlar, akut faz yanıtını ve vücut savunma sistemini uyarırlar.

Ateşin Yükseldiği Durumlar • Enfeksiyonhastalıkları(viral-bakteriyel)

• Vaskülervekollajenhastalıklar

• Malignhastalıklar

Ateşin Yararları Nelerdir?• 39derecedüzeylerdeimmunsistemingüçlenmesinivemikro-

organizmanın yok edilmesini kolaylaştırır.

• Hastalığın seyrindegerekli tanısal çalışmalarda ve tedavi pla-nındaki değişiklikler için yol göstericidir.

• Ateşin varlığı bir hastalığı işaret ederken yüksekliği hastalığınağırlığı ile paralel olmayabilir.

yazı, Uz. Dr. Metin Kurt

Ateşlenme anne-babaları korkutsa da aslında vücudumuz için zararı değil hatta yararları bile vardır.

Çocuklarda Ateş Korktuğunuz Kadar

Kötü Değildir

Page 25: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 23

0-3 ay arası bebeklerde normalin üstündeki bir ateşte mutlaka hemen

doktora başvurulmalıdır.

Ateş Niçin Önemlidir?• Ensıkhastalıkbelirtisidir.

• Acilebaşvurançocuklarınçoğunluğuateşlidir.

• Ateşgenellikleviralkökenlidir.

Ateşli Çocuk Yaklaşımındaki AmaçCiddi bakteriyel enfeksiyonu olabilecekleri belirle-mek ve en kısa sürede tedaviye başlamaktır. Ateşli bir çocuğu değerlendirirken ateşin yüksekliğinden çok çocuğun genel durumu yol göstericisidir. Ate-şin yükseldiği hastalığın ciddiyetinin göstergesi değildir. Çocuklarda ateşin en sık nedeni basit viral enfeksiyonlarıdır. Bunlarda 39-40 derece ateş olabi-lir. Bazen de bazı ciddi hastalıklarda ateş düşük sey-redebilir. Ancak 0-3 ay arası bebeklerde normalin üstündeki bir ateşte mutlaka hemen doktora baş-vurulmalıdır. Büyük çocuklarda ise genel durumu-na bakılarak değerlendirilir.

Hipertermi

• Aşırıısıüretimi

a. Tirotoksikoz

b. Aspirin,Atropin vb.ilaç zehirlenmelerinde

• Üretilenısınındışarıatılamaması

a. Aşırı giyinme, çevre ısı yükselmesi

b. Terleyememe sonucu vücut ısısı artmış ölçü-lür.

Ateşli Çocuğa Yaklaşım KriterleriAteşli çocukta uyku hali, huzursuzluk, solunum zorluğu, döküntü, şiddetli baş ağrısı, kusma varsa yeme-içmeyi reddediyorsa ve ateş 24-48 saatten daha uzun süre yükselişe doktora başvurmalıdır.

Hangi Çocuklarda Ateş Düşürülmelidir?• Ateşi39derecedenyüksekolançocuklar

• Ağrılıvehuzursuzçocuklar

Page 26: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201224

• Febrilkonvülsiyonluçocuklar

• Kalp yetmezliği, Kr. Anemisi (sickle cell)olan ço-cuklar

• Kronikakciğerhastalığıolançocuklar,

• Doğuştanmetabolikhastalığıolançocuklar,

Öncelikle ateşin vücudun düşmanı değil dostu ol-duğunu bilerek davranmalıyız. Ateşin yükselmesi ile vücut enfeksiyon ile daha iyi savaşabilmektedir. O zaman ateşli çocukta hemen ateşi düşürmeye çalışmak gereksizdir. Ateşi düşürmek enfeksiyonu daha çabuk iyileştirmeyecektir.

1- Destek yaklaşımları (Alkol ve soğuk su kulla-nılmasın)

a. Çevre ısısını düşürmek

b. Çocuğun giysilerini çıkarmak

c. Alnına, koltuk altına, kol ve bacaklarına so-ğuk kompres uygulamaları

d. Vücudunu silmek –duş aldır-mak

Dikkat edilecek husus buz-buzlu su ve aşırı soğuk hava akımı (klima) uygu-lamaları sakıncalı olabilir.

2-İlaç Yaklaşımları( Antipire-tikler)

a. Paracetamol

b. İbuprufen

c. Metamizol

3-Hastalığa yönelik spe-sifik tedavi (antibi-yotikler)

Ateşli Havale Nedir?Ateşli havale, 6 ay-5 yaş arasındaki ço-cuklarda ateşin ani yükselmesi ile görü-lebilen bilinç kaybı ve istemsiz kasılma-ları olan bir nöbet türüdür. Görülme

sıklığı yaklaşık %3 dür. Ailevi yatkınlık söz konusu-dur. Akrabaların birilerinde çocuklukta ateşli havale geçirme öyküsü söz konusudur.

Ateşli Havalede Ne Olur?Ateşli çocuk aniden bilincini kaybeder, vücudu kol ve bacakları kasılıp titrer. Gözleri kayabilir, altını ıs-latabilir, rengi solar. Sıklıkla 1-2 dakika sürelidir ve kendiliğinden geçer. Kasılmaların ardından çocuk derin uykuya dalmış görünür.

Ateşli Havale Sırasında Ne Yapılmalıdır?Çocuğun havalesine ilk kez tanık olanlar için bu durum travma tik bir deneyimdir. Soğukkanlılığı korumak, panik olmamak gerekir. Ne yapılacağını bilmek ve sakin olmak herkesin yararınadır. Nöbet esnasında solunum yolunun açık tutulması, boğul-ma ve tıkanmanın önlenmesi birinci önceliğidir. Bu-nun için çocuğun başı yana çevrilir. Ağzını açmaya çalışmak doğru değildir. Üzerinde sıkı giysiler varsa açılıp gevşetilmesi uygundur. Nöbet sonrası ateşi düşürmek için ilaç verilebilir. Havale geçtikten son-ra mutlaka doktorun hastayı muayene etmesi gere-kir. Hastalığına uygun tedavi verilir. Gerek duyulursa riskli hastalar 24 saat hastanede gözetime alınabilir.

Tekrarlayan ateşli havaleleri olan çocuklarda aile-ye nöbeti durdurucu ilaçları makattan uygu-

laması öğretilir. •

Ateşin vücudun düşmanı değil dostu olduğunu bilerek davranmalıyız.

Page 27: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 25

Page 28: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201226

Akne vulgaris (sivilce), deride, yüz, sırt ve gövdede yoğun olarak bulunan pilosebase (kıl-yağ) foliküllerin kronik iltihabımsı bir has-talığıdır. Oldukça sık görülen bir hastalık olup adolesan ( ergenlik ) ve genç erişkinlerin (11 ve 30 yaş arası) yaklaşık %80’ini etkilemek-tedir. Aknenin kesin nedeni halen gizemini korumaktadır. Ancak araştırmalara göre bakteri, yağ, kir ve iltihaptan tıkanmış göze-nekler aknenin sebepleridir. Sebum cildimizin zarar görmemesi için vücudumuzun salgıladığı bir yağdır. Vücudumuzun Sebum üretimi özellikle ergenlik döneminde artmaktadır. Gözeneklerin tıkanması sonucu Sebum cilt yüzeyine rahatça çıkamaz ve tıkan-malar olur. Akne vulgarisin nedeni günümüzde tam olarak bilin-memekle birlikte birçok nedene bağlı olduğuna inanılmaktadır. Aknenin oluşumunda başlıca dört faktör rol oynar;

1. Sebase bezlerinin (yağ bezleri) hiperplazisi (büyümesi) ve se-bum (yağ)üretiminde artış

2. Foliküler hiperkeratinizasyon (anormal foliküler deskuamasyon)

3. Bakteriyel proliferasyon ( Çoğalma )

4. İnflamasyon ( iltihap )

Sebase Bezlerin hiperplazisi ve sebum üretiminde artış Puberte-de (ergenlikte) androjenlerin (erkeklik hormonu) etkisi ile sebum üretimi artar. Akneli hastalarda sebase foliküllerin genişliği ve sebase bezlerdeki lobüllerin sayısı artmıştır. Aşırı sebum üretimi, hedef organ olan pilosebase ünitenin artmış cevabına, androjen fazlalığına veya her ikisine bağlıdır. Lezyonların asimetrik dağılımı

yazı, Uz. Dr. Bilgin Çınar

Bakteri, yağ, kir ve iltihaptan tıkanmış gözenekler aknenin sebepleridir.

Akne ve Sivilcelerden

KurtulmaTüyoları

Page 29: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 27

Çikolata ve şarküteri ürünleri sivilce yapar

görüşü, çok yaygın fakat çürütülmüş bir iddiadır.

tüm sebase foliküllerin etkilenmemesi, durumun, androjen seviyesinden ziyade hedef organın aşı-rı cevabından kaynaklandığı düşündürtmektedir. Akne lezyonu çıplak gözle görülemeyen mikroko-medon olarak başlar. Zamanla folikül, yağ, bakteri ve hücre artıkları ile dolar. Açık ve kapalı komedon-lar belirginleşir. Propionobacterium acnes (bir çe-şit mikrorganizma) yerleşimide de olursa iltihabik lezyon belirir. Propionobacterium acnes, aknenin sebebi değildir ancak hastalığın iltihabik sürecini başlatan en önemli etkendir.

Akne tedavisi, yukarıda anlatılan akne oluşumunun basamakları göz önüne alınarak kişideki lezyonların durumuna göre değişik ilaç grupları arasından ya-pılan seçimler eşliğinde uzun bir dönemi (6 ayla 1 sene) kapsayan bir tedavi şeklidir. Kişinin bu tedavi sürecine olan uyumu, tedavinin iyi sonuçlanma-sı açısından önemlidir. Aşağıda yazılan herkes için önerilerde belirtildiği gibi akne tedavisi için genel uyulması gereken durumlar söz konusudur. Bunlar tedavinin gidişatı ve iyi sonuçlanması için gerekli uyulması gereken bazı önerilerdir.

Gençler arasında özellikle yaygın olan bu proble-min çözümünde, cilt tipleri farklı olduğundan, kız-ların ve erkeklerin uygulaması gereken kürler de farklı. Ancak yine de, her iki cinsin de uyması gere-ken bazı kurallar var.

1. Doğru ve hijyenik temizlik: Cildi fazla hırpa-lamadan düzenli olarak yıkayın. Cildi fazla kurutma-mak için pH değeri derinin doğal pH’ına yakın (5.5 civarında) bir temizleyici kullanılmalı. Daha da de-rinlemesine bir temizlik isteniyorsa, her 3-4 günde bir, gözeneklerde biriken yağ ve tozu alan kil mas-kesi uygulanabilir.

2. Beslenmeye dikkat: Çikolata ve şarküteri ürünleri sivilce yapar görüşü, çok yaygın fa-kat çürütülmüş bir iddiadır. Son araştırmalar, beslenmenin akne üzerinde doğrudan etkisi olmadığını gösterse de, üzerinde durulması gereken önemli bir nokta var: Meyve ve seb-ze açısından zengin, sağlıklı beslenme cildin en önemli dostu.

3. İyi dinlenin: En iyi güzellik kürü uyku. Stresten uzak bir ortamda dinlenebilmek çok önemli. Özellikle gecede en az 7-8 saat uyu-mak şart. Uykunun hormonal aktiviteyi düzenle-diği herkesçe biliniyor.

4. Ellerinizi yüzünüzden çekin: Cilde zarar ver-meksizin yok edilebilecek siyah noktalardan farklı olarak, kançıbanları asla sıkılmamalı. Aksi halde, il-

tihaplı enfeksiyon, ardında bir yara ve iz bırakarak yayılabilir.

5. Uzmana görünün: Kış gelip de akneler belir-meden önce mutlaka dermatologunuzla görüşün. Çünkü yaz aylarında kuruyup hassaslaşan cildiniz, tatil öncesinde uyguladığınız akne tedavisini tek-rarlamanızdan zarar görebilir.

6. Bitki çayları da işe yarıyor: Her gün organiz-mayı temizleme özelliği taşıyan bir bitki çayı içmek cildinize faydalı olacaktır. Özellikle ıhlamur ve reze-ne içeren çayların çok yararını görürsünüz.

7. Pudra ve allıktan uzak durun: Cildi çabuk si-vilcelenenler makyaj yapmaktan vazgeçmeli. Tabii biraz rimel ve bir parça ruja değil sözümüz. Her şeyden önce, hijyenik nedenlerle allık ve pudra kullanmaktan vazgeçmeli. Zaten aşırı salgılanan yağ ile dolmuş gözenekler, makyaj malzemeleri kullanılınca iyice tıkanıyor. Bunun yanında, estetik bir neden de var. Makyaj, kusurları gizlemek yerine çoğu kez daha da belirginleştiriyor. Az yağlı bir fon-döten seçin. Makyajsız yapamayanlar hafif bir fon-döten kullanabilir. Ancak, yağlı ciltler için özel olarak geliştirilmiş, siyah nokta oluşumuna neden olmayan (gözeneklerde birikecek madde içer-meyen) bir malzeme seçilmeli. •

Page 30: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201228

Son yıllarda teknolojideki ilerlemeler sayesinde rahim içini can-lı göz ile görme avantajı sağlayan histeroskopi cihaz ile kadınsal bazı hastalıklar etkin bir biçimde tedavi edilmektedir. Tecrübe ve özel enstrümantasyon gereken bu teknik günümüzde infertilite kliniklerinin vazgeçilmez bir tanı yöntemi olmuş durumdadır.

Histeroskopi uygulaması hem doktor ofisinde hem de müdahale veya ameliyathane şartlarında mümkündür. Lokal anestezi veya genel anestezi altında yapılabilmektedir. Ağrısı az, operasyon sonrası kısa zamanda normale dönülen ve hastaneden taburcu edilebilen, sağladığı tedavi avantajı ve hastanın rahim içi hakkın-da bilgi sahibi olunabilmesi nedeni ile tercih edilen bir yöntem olmuştur.

Operasyon Tekniği ve Uygulama 1.Tanı amaçlı uygulamaTanı koymak amaçlandığında kullanılmaktadır. Neden şikayet yaratıyor veya neden kanama oluyor yada neden çocuk sahibi olamıyor sorularını araştırmak yanıtlar bulmak için uygulamakta-yız. Anormal bir durum var ise tanısal histeroskopi sonlandırılıp aynı seansta operatif histeroskopi dediğimiz girişimsel yönteme geçilmektedir.

Histeroskopi gerektiğinde başka girişimler ile beraber yapılabil-

yazı, Op. Dr. Nevzat Koç

Histeroskopi uygulaması hem doktor ofisinde hem de müdahale veya ameliyathane şartlarında mümkündür.

Histeroskopi Vazgeçilmez Bir

Tanı Yöntemi Olmuş Durumda

Page 31: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 29

Rahim içine büyümüş bir myomu çıkarmak

için en uygun yaklaşım histeroskopidir.

mektedir. Bu tedavi şansını artırmaktadır. Örneğin kürtaj işlemi sırasında var ise polip, yapışıklık gibi hastalıklarını düzeltilip düzeltilmediğine aynı anda bakılmasına olanak sağlanmaktadır. Laparoskopi ile aynı anda kullanılarak kişinin bebek sahibi ola-mama nedenini tam olarak anlamamıza yardım et-mektedir.

Ameliyat veya muayene odasında lokal veya genel anestezi ile yaklaşık 15 -30 dakika süren bir operas-yondur. Vagina yolu ile sırası ile rahim ağzı, rahim kanalı ve rahim içi izlenir ve tedavi veya girişim ge-rekir ise o anda yapılmaktadır.

Hangi hastalarda uygulanır?Kanama fazlalılığı: Beklenilen adet kanamasının fazla olması durumunda sebebi araştırmak ve teda-vi etmek amacı ile histeroskopi uygulanabilmekte-dir. Bu sayede biopside alınabilmektedir.

Kısırlık: Histeroskopi çocuk isteyen ve sorun yaşa-yan bir anne adayının neden gebe kalamıyor soru-suna cevap bulmak için son derece faydalı bilgiler vermektedir. Var ise rahim problemleri tanınıp se-bebine yönelik tedavi edilerek sorun düzeltilmek-te ve gebelik şansının artmasını sağlamaktadır. Bu

sorun yapışıklık, rahim içi zar(septum), polip veya myom olabilmekte ve histeroskopi ile tam tedavi şansı bulunmaktadır.

Spiralin çıkarılması: Rahim içi araç ( RİA) dedi-ğimiz, bildiğimiz adı ile spiraller bazen çıkarılama-yabilir. Histeroskopi ile çıkarılamayan, rahim kasları içinde kaybolmuş spiraller kolaylıkla çıkarılabilmek-tedir.

Ashermann sendromu (rahim içi yapışıklık-lar): Müdahale veya operasyonlardan sonra rahim içinde yapışıklıklar olabilmektedir. Tıpta bu duruma Asherman Sendromu denir. Bu hastalığın tedavisin-de histeroskopi çok üstün bir rolü vardır. Yapışıklık-lar açılarak normal bir rahim tekrar oluşturulur ve gebe kalması veya düzenli adet görmesi sağlanmış olmaktadır.

Tekraralayan Düşükler: Hamile kalmakta sorunu

Page 32: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201230

olmayan bir kadın ara ısıra düşük yapılabilmektedir. Histeroskopi ilk 3 ay içinde çok kere düşük sebebini aydınlatmak için ciddi faydalar sağlanmaktadır.

Polip ve myomlar: Rahim içine büyümüş bir myomu çıkarmak için en uygun yaklaşım histeros-kopidir. Yine rahim içinde büyüyen bir polibin etkin tedavisini histeroskopi ile yapmaktayız. Bu sayede hem lezyonu çıkarıp hem de patolojik inceleme ile iyi huylu-kötü huylu ayrımı yapılabilmektedir.

2.Tedavi Amaçlı – Operatif Histeroskopi Operatif histeroksopi tanısı koyulan sorunu tedavi etmek için uyguladığımız operasyon tekniğidir. His-teroksopi ile veya rahim filmi ve ultrasonografi ile tanısı koyulan hastalığı tedavi etmek amaçlı yapıl-maktadır. Bu hastalıkları şöyle özetler isek:

• Polipler

• Rahimiçinebüyüyenmyomlar

• Septumdediğimizrahimiçini2küçükbölümha-line getiren zarlar

• Rahimiçiyapışıklıklar

• Rahim içine tedaviye cevap vermeyen kanamafazlalığı nedeni ile ablasyon

Operasyona Hazırlık ve OperasyonHisteroskopi rahim içinin daha iyi görüntülenmesi amacı ile adet bitimini takiben uygulanmaktadır. Operasyon ortalama 30 dk kadar sürecektir.

• Operasyonöncesitetkikleriniziyaptırınız.

• Operasyon günü aç ve susuz olarak hastaneyegelmelisiniz.

• Doktorunuzbazıhastalardarahimağzınıoperas-yonda açabilmek için öncesinde sabah kullanma-mız için vajinal bir tablet verebilir. Bunun operas-yondan 2-3 saat önce vajinaya yerleştiriniz.

• Operasyon sonrası idrara sık çıkma, kanama vehafif ağrınız olabilir. Telaşlanmayınız.

Anestezi için üç seçenek vardır.

1. lokal anestezi

2. Epidural veya spinal anestezi

3. Genel anestezi

Anestezi tekniğinin seçimi hekiminizin tercihine göre değişebilir ama acı hissetmemeniz ve rahat olmanız için genellikle kısa ve hafif bir genel anes-teziyi daha çok tercih ediyoruz.

Daha ileri düzey tedaviler için bazı hastalıklarda rahmin dışını da görmek gerekebilir ve bu durum-

da aynı anda laparoskopi uygulanabilmektedir. Laparoskopi ise karnın özel trokarlar ile içeri gaz verilerek bir çadır gibi şişirilmesi ve ışıklı bir çadır gibi şişirilmesi ve ışıklı bir kamera ile görüntüleme prensibine dayanmaktadır.

Operasyon SonrasıOperasyon bitimini takiben yatağınıza alınıp biraz takip edildikten sonra aynı gün evinize gidebile-ceksiniz. Histeroskopi ile beraber laparoskopi de uygulandı ise belki bir gece kalmanız gerekebilir. Laparoskopiye bağlı olarak diafram kasınızda ve omuzlarınızda bıçak batar gibi ağrılar olabilir. Bu-nun sebebi içeri verilen gazın yarattığı sinir basısıdır ve birkaç gün içinde geçecektir. Ağrı kesici alabiliriz. İlk bir hafta kendinizi halsiz hissedebilir, bayılabilir, mide bulantınız olabilir. Ayrıca az miktarda vaginal kanamanız olabilir.

Özetleyecek olursam histeroskopi tanı koymada ve saptanan sorunu tedavi etmedeki üstünlüğü, kolay uygulanabilir olması ve operasyon sonrası hastanın çabuk toparlanması nedeni ile tercih ettiğimiz, yan etkisi düşük, güvenli bir tıbbi girişimdir. Özellikle infertilite alanında sağladığı tedavi konusunda bize büyük destek oluşturmaktadır. •

Histeroskopi rahim içinin daha iyi

görüntülenmesi amacı ile adet bitimini takiben

uygulanmaktadır.

Page 33: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 31

Page 34: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201232

Tırnak batması en sık görülen tırnak hastalıklarındandır. Birinci ayak parmağında daha fazla olur. Tırnağın tek veya iki taraflı ola-rak deriye battığı, ağrılı bir durumdur. Enfeksiyon olaya genellikle eklenir. Nadiren abse ve hatta osteomiyelit denilen enfeksiyonun kemiğe kadar yayıldığı tablolara yol açabilir. Bu durumda tedavi daha zorlaşır.

Uygunsuz, dar ve kısa ayakkabı kullanmak en sık tırnak batması nedenidir. Bunun yanında tırnakların derin kesilmesi, kilo almak, yapısal olarak tırnak yatağı uygunsuzluğu, uygun olmayan pedi-kürle yatağın bozulması diğer rastlanılan nedenlerdir. Tırnak bat-masını önlemenin ilk koşulu dar ayakkabılar giymemektir. Tırnak-ların eğimine uygun ve çok kısa olmayacak şekilde kesilmesi ve ayak bakımının uygun yapılması diğer önemli konudur.

TedaviTedavide öncelikle varsa enfeksiyon ortadan kaldırılmalıdır. Son-rasında tırnakların alttan desteklenerek veya eğimini azaltan özel aparatlarla deri sınırına kadar uzaması sağlanabilir. Cerrahi tedavi son seçenektir. Tırnağın tamamen çekildiği yöntem çok nadiren uygulanır. Kısmen tırnağın batan kısmının çıkartıldığı ve tırnak ya-tağının yeniden şekillendirildiği cerrahi yöntem en uygun teda-vidir. Burada hem tırnağın batan 2-3 mm kısmı çıkartılır ve kökü harap edilerek yeniden uzaması önlenir. Diğer yandan tırnak yatağına yeniden şekil verilerek batmaya zemin hazırlayan yapı düzeltilir. Son yıllarda sorunun tırnaktan değil, çevre dokudan kaynaklandığı ve dolayısıyla, tedavide de bu yapının yeniden şe-killendirilmesine yönelik cerrahi müdahale şeklinin daha uygun olduğu görüşü giderek daha fazla taraftar bulmaktadır. •

yazı, Op. Dr. Ayhan Kaçmaz

Uygunsuz, dar ve kısa ayakkabı kullanmak en sık tırnak batması nedenidir.

Tırnak Batmasına Dikkat

Page 35: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 33

Page 36: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201234

Lazer epilasyon işlemi; lazer ışınlarının, kıl köküne ulaştırılarak kıl hücresinin hasarlandırılması ve yeni kıl üretiminin engellenmesi-nin sağlanmasıdır. İnsan vücudunda yer alan kılların oluşum sü-reçlerini üç evre izlemektedir.”Anagen” evresi kılın aktif dönemidir ve bu evrede yapılan lazer uygulaması kıl kökünün bir daha kıl üretmeyecek şekilde hasarlandırılmasını sağlar. Ancak bu uygula-ma esnasında aktif olmayan (“Katagen” ve “Telogen”) evresindeki kıllar uygulamadan etkilenmezler.

Uygulama yapılan bölgedeki tüm kılların işlenebilmesi için “Ana-gen” evresinin yakalanması gerekir. Dolayısıyla birkaç seans sonra istenen sonuç elde edilebilir. Seans sayısı kişiden kişiye; kişinin kıl rengi, kıl kalınlığı, ten rengi ve hormonal durumuna bağlı olarak bölgeden bölgeye değişebilir.

Polikliniğimiz, tüm gelişmiş ülkelerde güvenle kullanılan Ale-xandrite ve Nd YAG Lazer sistemleri ile donatılmış cihazlarını ayrı ayrı veya aynı seans içinde çoklu uygulamalarda kullanmaktadır. Bu çeşitlilik ve çoklu uygulamalar tedavide birçok avantajlar sağ-lamaktadır;

- Hem açık ten, hem koyu ve bronz tenlerde başarılı sonuçlar alı-nabilmektedir. Böylece yaz ve kış mevsimlerinde lazer epilas-yon yaptırmak mümkün olmaktadır.

yazı, Aysel Özmen

Lazer Epilasyon yaptırmak isteyen kişinin kıl yapısı ve kıllanma özelliklerine göre gerekirse hormon profiline bakılır.

Altı Soruda Lazer Epilasyon

Page 37: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 35

Alexandrite lazerler epilasyon amacıyla en çok

kullanılan lazerlerdir.

- Farklı dalga boyları ile işlem yapabilme özelliği tedavinin daha kısa sürede sonuçlanmasını sağ-lamaktadır.

Lazer Epilasyon yaptırmak isteyen kişinin kıl yapısı ve kıllanma özelliklerine göre gerekirse hormon profiline bakılır. Kişiye özel uygun olan lazer proto-kolü belirlenir. Lazer, iyonize olmamış bir enerji olup kıl hücresinde mutasyona neden olmaz. Bu neden-le sağlık açısından bir zarar söz konusu değildir.

Lazerin Kullanıldığı AlanlarYaklaşık 40 senedir başarıyla kullanılan lazer tekno-lojileri her geçen gün gelişmekte ve daha güvenli hale gelmesiyle birlikte sağlık dünyasında da yeni bir devir açmaktadır. Epilasyon damarsal lezyonlar, lekeler, sivilceler ve kırışıklık vs. pek çok hastalık için lazer teknolojisinden yararlanılmaktadır.

Uygulama YöntemiLazer atışları cilde bir ışık demeti şeklinde gönde-rilir. Lazer el aletinden çıkan bu atışlar başlığın çapı kadar bir alanı etkiler. Bu alan genelde 1,5 cm2 ka-dardır. Her atış sonrası kıl kökü milisaniyelik bir süre içinde ısınır ve tahrip olur. Bu sayede kıl kökünün kıl üretim fonksiyonu bozulur. Büyüme fazındaki tüy-ler daha fazla etkilenirken dinlenme fazındaki tüyler lazerden daha az etkilenir.

Lazer epilasyon uygulaması sonrası kızarıklık ve kıl

etrafında hafif bir şişlik oluşabilir. Bu reaksiyon ço-ğunlukla 1-2 saatte kaybolur. Bazen 1-2 güne kadar da uzayabilir. Bölgesel bu reaksiyon için bazı krem-ler, soğutma işlemi uygulanır. Böylece reaksiyon en aza indirgenmeye çalışılır. Nemlendirici kremlerin evde de 3-4 gün kullanılmasını öneriyorum. Uy-gulama yapılan bölgenin 2 hafta boyunca güneş ışığına maruz kalmamasını öneriyorum. Yaz mevsi-minde dışarı çıkmadan önce yüksek faktörlü güneş koruyucusu kullanılması önemlidir.

Lazer Epilasyonun Yan Etkiler Nelerdir?Uygulama yapılan ciltte yüzeysel kabuklanma ba-zen oluşabilen geçici bir problemdir. Çoğunlukla bu kabuklanma günler içerisinde düzelir ve deri normale döner. Bölge nemlendirici kremlerle dü-zenli olarak nemlendirilmelidir. Nadir olgularda deride renk değişikliği dediğimiz açılma (hipopig-mentasyon) ya da koyulaşma (hiperpigmentasyon) gözlenebilir. Neredeyse tüm olgularda deri 6-12 ay içinde normale döner. Nadiren bu renk değişikliği kalıcı olabilir. Skar dokusu denilen deride iz kalması çok nadir görülen bir yan etkidir ve kalıcı olabilir.

Page 38: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201236

Polikliniğimiz, tüm gelişmiş ülkelerde güvenle kullanılan Alexandrite ve Nd YAG Lazer sistemleri ile donatılmış cihazlarını ayrı ayrı veya aynı seans içinde çoklu uygulamalarda kullanmaktadır.

Neden birden fazla seans gerekir?Bölgeye göre kıl kökünün %30-70 dinlenme dö-nemindedir. Tedavi esnasında tüylerin büyüme aşamaları olan anagen, katagen, telogan fazda ol-ması tedavi açısından önemlidir. Uygulama anında kılların farklı evrelerde olması, sonucun tek seans ile bitmemesine neden olur. Tedavi sadece uygulanan bölgedeki büyüyen tüylerin köklerini tahrip etmek-tedir.

Dinlenme evresinde olan kıl kökleri lazerden etki-lenmez. Bu yüzden bölgeye göre değişmekle birlik-te 1- 2 ay sonra tekrarlayan tedaviler gerekmekte-dir. Uygulamalar ortalama 1 -2 ay aralıklarla yapılır. Çoğu zaman ortalama 6-7 seans kesin sonuç almak için yeterlidir, ancak bu deri tipine ve kılların özelli-ğine bağlı olarak değişebilir. Yüz bölgesinde seans sayısı daha fazladır; özellikle hormon düzensizliği olan hastalar tedaviye dirençli olup lazer uygula-maları ile birlikte hormon tedavileri de düzenlen-melidir.

Lazer epilasyon kimlere uygulanmaz?Teorik olarak lazer ışığının nöbeti tetikleme olasılığı ile epilepsi hastalarına, kalp pili kullananlara, uçuk hastalığı bölgelerde, sedef hastalığı olan kişilerde, prekanseroz cilt lezyonu hastalarına, cilt enfeksi-yonlarında, gebeliğin doğal seyrinde oluşabilecek sorunlarda masumiyetinin kanıtlanamayacak olma-sı ve yeterli bilimsel veri olmaması nedeniyle hami-lelere, ışıkla tetiklenen bir hastalığı olanlara lazer epilasyon uygulanmaz. Ayrıca bunun dışında ışığa duyarlılık yaratabilecek ilaç kullananlarda uygulama sırasında dikkatli olunması gerekir!

Alexandrite LazerlerAlexandrite lazerler epilasyon amacıyla en çok kul-lanılan lazerlerdir. Neredeyse tüm lazer merkezle-

rinde alexandrite lazer bulunmaktadır. Bu lazerin en önemli özellikleri uygulama prosedürlerinin kolay olmasıdır. Hızlı lazerler olduklarından günlük yapı-labilen işlem sayı fazladır. İşlem süresi azdır.

Alexandrite lazerlerin uygulama yapılanlarca tercih edilmelerinin bir nedeni de uygulama yapıldığında kıllar yandığından uygulama yapılan alandaki kılla-rın anında temizlenmesidir. Bu kılsızlık durumu bir-çok kişi tarafından beğenilmektedir.

Alexandrite lazerde ağrı oldukça azdır. Birçok kimse ağrının az olmasından dolayı da alexandrite lazeri tercih etmektedir. Lazer epilasyon amacı ile ale-xandrite lazer sadece açık cilt tiplerinde uygulana-bilir. Bunu nedeni ise alexanrite lazerlerin melanin ismindeki boya maddesi üzerinden etki etmesidir.

Alexandrite lazerler nasıl epilasyon yaparlar?Kılın ve cildin rengini veren pigment yani boya

Page 39: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 37

Alexandrite lazerde ağrı oldukça azdır.

maddesine melanin ismi verilir. Bu madde kıl ve de-ride bulunur. Bu maddenin yoğunluğu ise kılın ve derinin rengini belirler. Kıl koyu ise melanin miktarı yoğundur. Kıl açık, beyaz ise melanin miktarı az ya da yoktur. Bu nedenle bu lazerler açık renk kıllara etki etmezler. Deride melanin maddesi rengi tayin eder. Melanin yoğunluğu fazla ise cilt koyu olur.

Alexandrite lazerler kılın yapısında bulunan mela-nin tarafından emilirler. Her atışta milisaniyelik bir süre içinde melanin enerjiyi tutup kıl kökünde bu enerji ısıya dönüşür. Kıldaki kök hücreleri fonksiyon-larını yitirir. Böylece kalıcı epilasyon sağlanır. Cilt rengi koyu ise yani melanin boyası fazla ise lazer enerji cilt tarafından da tutulur. Bu durum ciltte ya-nıklara ve lekelere neden olabilir. İşte bu nedenle alexandrite lazerler koyu ciltlerde uygulanamaz.

Nd Yag Lazer Nedir?Yüksek güçlü 1064 nm. Nd-YAG sistem ise koyu cilt tipleri ve bronzlaşmış ciltler için kalıcı kıl azaltıcı tedavilerde başarılı sonuçlar verir. Ayrıca 1064 nm dalga boyu, en yaygın vasküler lezyonlardan olan yüzdeki ve bacaklardaki damarların tedavisinde ve yüz bölgesindeki foto-yaşlanmaya bağlı kızarıklık ve pigmentasyonun azaltılmasında tercih edilmek-tedir.

Epilasyon uygulamasının kapsamlı şekilde gerçek-leştirilmesi yanında yüz ve bacaklardaki damarların

tedavi edilmesi, yaşlılık lekeleri, güneş lekeleri ve çil-ler gibi iyi huylu epidermal pigmentli lezyonların tedavi edilmesi de mümkündür.

İğneli Epilasyon Nedir?İğneli epilasyon 100 yılı aşkın süredir uygulanan; ince sarı ve beyaz kıllarda etkili olan en eski epilas-yon yöntemidir. Bu yöntemde özel, ince ve yumu-şak bir iğne ile kıl köküne girilerek zayıf bir elektrik-sel akım uygulanır. Böylece kıl kökleri tahrip edile-rek kalıcı bir çözüm sağlanır.

Her kılın üç dönemi vardır. Bu dönemler “Anagen” ,“Katagen” , “Telogen” dönemleridir. İğneli epilasyon-da bu dönemler son derece önemlidir. Kılların aktif olduğu “Anagen” dönem en uygun dönemdir. Bu dönemi yakalayabilmek için işlemin belli periyotlar-da tekrar edilmesi gerekir. Uygulanacak seans sayı-sı, tüylerin çıkış süresi, yapısı, rengi ve yoğunluğuna göre belirlenir.

Polikliniğimizde kullandığımız Alexandrite lazer, Nd yag lazer cihazlarının tek tek ya da kombine kullanı-mı sayesinde optimal sonuçlar alınabilmektedir. Bu cihazların tümü FDA onaylıdır. •

Page 40: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201238

Yaz mevsimi ne yazık ki pek çok hastalıkta olduğu gibi çocuk kı-rıklarının da arttığı bir mevsimdir. Yüksekten veya yolda oyun ve koşma esnasında düşmeler ile trafik kazaları çocuk kırıklarının en sık nedenlerindendir. Bunun sebebi de insanların en çok hareket ettiği mevsimin yaz olmasıdır. Bu yaralanmalarının yüzde 15’inde kol ve bacak yaralanmaları görülür.

Çocuk yaralanmalarının değerlendirilmesi bazen kolay olmayabi-lir. Bunun önemli nedeni çocukta birden çok yaralanma buluna-bilmesi ve çocuklarla iletişimin her zaman çok kolay olmamasıdır.

Kaza geçiren bir çocuk görüldüğünde öncelikle solunum ve do-laşımı kontrol edilmelidir. Kas ve hareket sisteminde boyun, kol ve bacaklardaki eklem ve kemiklerdeki kırık ve çıkıklar tek tek de-ğerlendirilir. Çocukta kol ve bacakta bozulma, anormal hareket olup olmadığına bakılır. Kırık olan bölgede hareket ettirememe söz konusu olabilir. Ciltte yara olup olmadığı tedavide önem taşır. Nazikçe yapılan değerlendirmeden sonra zedelenen bölge dik-katlice sabitlenir. Eldeki imkânlara göre sabitleme bir ağaç parçası veya bir mukavva kartonla da yapılabilir. Sabitleme yapılırken çok sıkmamak önemlidir. Hasta fazla kıpırdatılmadan kısa zamanda en yakında ki hastaneye götürülmelidir.

Hastaneye getirilen çocukta his ve nabız muayenesi yapıldıktan sonraki en önemli değerlendirme problemli yerlerin röntgen çe-kiminden sonra yapılmaktadır.

yazı, Op. Dr. Recep Çalışkan

Kaza geçiren bir çocuk görüldüğünde öncelikle solunum ve dolaşımı kontrol edilmelidir.

Çocuklarda Yaralanma ve

Kırılma Yaz Mevsiminde

Artıyor

Page 41: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 39

Büyüme filiz kırıklarından sonraki zedelenmeler

ileri yaşlarda kısalık ve eğriliklere neden olabilir.

Kırık TedavisiÇocuklarda epifiz diye adlandırdığımız büyüme filizi kırıkları da önemli kırıklardandır. Büyüme filiz kırık-larından sonraki zedelenmeler ileri yaşlarda kısalık ve eğriliklere neden olabilir. Epifiz denen büyüme filizlerinin değerlendirilmesi röntgen ile her zaman kolay olmayabilir. Bu durumda özel değerlendirme teknikleri kullanılır.

Çocuklarda yaralanma öyküsü çok dikkatli olarak değerlendirilmelidir. Bazen çok basit diye düşünü-lüp araştırılmayan durumlarda önemli yaralanma-lar ve kırıklar gözden kaçabilir. Bunun sonucunda tedavi gecikip kalıcı sakatlıklar meydana gelebilir. Unutulmamalıdır ki basit düşme ve yaralanmalarda istirahat ile şikâyetler kısa sürede geriler. Gerileme olmaması durumunda çocuk hekime götürülmeli-dir.

Çocuklarda bağlar kemiklerde daha güçlüdür. Bu nedenle yetişkinlerde bağ yırtığına neden olan yaralanmalar, çocuklarda kırığa neden olabilir. Bu sebeple el bileği, ayak bileği ve diz burkulmaları önemsenmelidir.

Çocuklarda eklem kıkırdağı yaralanmaları çok önemlidir. Kıkırdak parçaları eklem içine dönme ya-pabilir ve eklemde bozulmaya neden olabilir.

Çocuk kemikleri erişkinlere göre çok esnektir. Bu-nun iyi tarafı çok fazla düşen çocuklarda yetişkin-lerdeki düşme oranlarından daha az oranda kırık

olmasıdır. Ayrıca perost denen kemik zarı çok kalın-dır. Bütün bunların sonunda yetişkinlere göre çok parçalı kırık olması çocuklarda çok çok azdır ve kırık kaynaması çok hızlıdır.

Kemiklerdeki farklılık nedeniyle çocuklara has kırık-lar olur. Kemik zarının sağlam kaldığı kırıklarda yeliş ağaç ve torus kırığı denen kırıklar olur. Bunlar ay-rışmamış kırıklardır. Bu tip kırıklarda çocukların çok az ağrı duyduğu için aile bunları önemsemeyebilir. Ağrı olmamasına rağmen çocuk elini ve bacağını kullanmayacağından uzun süreli hareket kısıtlılığın-da doktora başvurulmalıdır. Çocuk kırıkları yetişkin-lerden farklı olarak çoğu zaman kırığın düzeltilmesi ve alçı tespiti ile kolayca iyileşebilmektedir. Kırıkta olabilecek hafif açılanma zaman içinde vücut tara-fından düzeltilebilmektedir.

Çocuklarda En Sık Görülen Kırıklar El Bileği ve Dirsek KırıklarıdırÇocuklarda iyileşme hızı çocuğun yaşı ve kırığın ye-rine göre değişir. Çocuk ne kadar küçükse iyileşme o kadar hızlı olur. Örneğin yetişkinlerde 3-4 aydan

Page 42: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201240

Çocuklarda eklem kıkırdağı yaralanmaları çok önemlidir.önce kaynamayan uyluk kemiği çocuklarda üç haf-ta kadar bir sürede kaynayabilir.

Çocuklarda ameliyat gerektiren kırıklar da vardır. Ek-lemi ilgilendiren ayrılmış kırıklarda ameliyat gerekir. En sık ameliyat edilen dirseğin ayrılmış kırıklarıdır.

Açık kırık dediğimiz ciltteki yaralanmalar ile birlikte olan kırıklar çok önemlidir. Bu tip kırıklarda teda-viye antibiyotik ve tetanos aşısı ilave edilmektedir. Ayrıca yara temizliği çok önemlidir. Burada gelişe-bilecek enfeksiyon tedavisi çok zor olan ve bazen bir ömür boyu devam edilebilecek kemik iltihabına neden olabilir.

Çocuklarda bağlar sağlam olduğu için çıkıklar çok nadir görülmekte olup en sık görülen dadı çıkığı dirsekteki yarı çıkıktır. Özellikle 1-4 yaşlarında dirse-ğin hoyratça çekilmesi ile olmaktadır. Bu nedenle çocukların kolunu tutarken dikkatli olunmalıdır. Çok ağrılı bir tablodur. Ortopedi uzmanı tarafından yapılan müdahale ile çok çabuk olarak şikâyetleri geriler ve çocuk kolunu hemen oynatabilir.

Kırık sonrası alçı takibi çok önemlidir. Aile ilk gün-lerde alçı yapılan kol ve bacaktaki parmakların do-laşımına dikkat etmelidir. Dolaşımda fark edilen değişiklerde hemen doktora başvurulmalıdır. Alçı içindeki şişlik dolaşımı bozacağı için alçı gevşetil-melidir. Dolaşımın etkilenmesini azaltmak için alçılı uzuv ilk üç gün kalp seviyesinden yukarıda olacak

şekilde tutulmalıdır. Böylece dolaşım bozulduğun-da alçı gevşetme ve dolayısıyla kırıkta kayma riski azaltılacaktır.

Her kırığın kayma, kötü kaynama riski olduğundan kırık çekilen röntgenler ile izlenir. Kayma veya kırık-ta açılanma saptanırsa kırık tekrar düzeltilip alçıya alınır. Çekilen grafiler de kaynama saptanırsa alçı çıkarılır. Alçı çıkarıldığında tedavi bitmiş değildir. Sonrasında düzenli bir egzersiz programı verilme-lidir yoksa hareket kısıtlılığı kalabilir. Bazen hareketi sağlamak için fizik tedavi gerekebilmektedir.

Sonuç olarak çocuklarda yaralanmalar ve kırıklar ya-zın hareketin çok olduğu mevsimde çok sık olmak-tadır. Bunu engellemek için;

• Çocukların trafiğin olmadığı, tehlikeli olmayanoyun alanlarında oynamalarına dikkat edilmelidir.

• Çocuklar araç ile seyahat esnasında iken çocukkoltuğunda oturmalı, büyük çocuklarda ise mut-laka emniyet kemeri takılmalıdır.

• Apartmanlarda veya evlerde merdivenlerin ke-narlarında korkuluk ve merdivenlerde kaymamak adına bant konulmalıdır.

• Yaralanma olduğunda kişi en yakın hastaneyegötürülmeli ve yaralanan bölge sabitlenerek gö-türülmelidir.

• Yaravarsaimkânlardoğrultusundatemizbezilekapatılmalıdır.

• Kırıkçıve çıkıkçı adı altında eğitimi olmayan kişilerin yaptıkları müdahaleler nedeniyle çok sayıda çocuk sakat kalabilmektedir. Bu nedenle mümkünse mü-dahale ettirmeden hastaneye götürülmelidir. •

Page 43: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 41

Page 44: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201242

Meslek; kişilerin belli bir eğitimle edindikleri ve hayatlarını kazan-mak için sürdürdükleri düzenli ve kurallı faaliyetler bütünü olarak tanımlanabilir. Meslekler, gerektirdiği nitelikler ve sağladıkları ola-naklar yönünden çok çeşitlilik gösterirler.

Meslek seçimi; bir kimsenin, çeşitli meslekler arasından en iyi ya-pabileceğini düşündüğü faaliyetleri içeren ve kendisine en üst düzeyde doyum sağlayacağına inandığı bir mesleğe yönelmesi-dir. Çağdaş bir toplumda kişinin en önemli gelişim görevlerinde biri, mesleğini seçmesidir. Bu seçimi yaparken önemli olan, bir kişinin sahip olduğu özellikleri en çok gerektiren ve beklentilerini en iyi biçimde karşılayacak olanı seçebilmesidir.

Meslek seçmek; hayat biçimini seçmek demektir. Bu nedenle doğru ve gerçekçi seçim yapılması önemlidir.

Bireyin gelecekteki yaşam tarzını belirlemesinde dönüm noktası olan mesleki tercihini yaparken doğru ve isabetli karar verebilme-si için izleyebileceği basamaklar şunlardır:

1. Bireyin Yeteneklerinin Belirlenmesi (Ben neler ya-pabilirim?)

Yetenek, belli bir eğitimden yararlanabilme gücüdür. Bireyin han-gi eğitim programında başarılı olabileceğini gösterir. Yetenek, meslekteki başarıyı etkileyen etmenlerden biridir ve temel gerek-liliktir. Seçtiği mesleğin gerektirdiği en az yetenek düzeyine sahip olmayan bireyin, o meslekte başarılı olması olası değildir. Bunun yanında sahip olduğu yeteneklerin, kapasitenin altında bir yete-nek düzeyi gerektiren mesleğe yönelen bireyin, meslekte doyum sağlaması da mümkün olmayacaktır.

yazı, Yıldız Bayır

Hangi MeslekBana Göre?

Kişilik özelliklerinize, yeteneklerinize, günün koşullarına uygun, bilinçli bir meslek seçimi, toplumda sağlıklı, mutlu, kendi kendisiyle barışık insanların sayısını da çoğaltacaktır.

Page 45: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 43

Akademik yeteneğin, okulda derslerdeki başarının ya da başarısızlığın araştırılması, sözel ya da sayısal düşünme yeteneklerinden hangisinde daha başa-rılı olduğunun belirlenmesi gerekir. Bunun için bi-reyin Fen, Sosyal, Matematik, Türkçe derslerindeki başarısı bir ölçüt olacaktır. Bunun dışında cisimleri üç boyutlu görebilme, şekiller arasındaki benzerlik ve farklılıkları bulabilme gücünün belirlenmesi de araştırılması gereken yetenek alanıdır.

Sayısal düşünme gücüne sahip olmayan, Fen, Ma-tematik gibi sayısal derslerde başarılı olmayan bir bireyin Tıp fakültesi, Diş hekimliği, Mühendislikler gibi Matematik-Fen puanı ile öğrenci alan yüksek öğretim programlarında başarılı olması mümkün değildir. Cisimleri üç boyutlu görebilme, bir evin planına bakarak o evin yapılış halini göz önünde canlandırabilme, bir şeklin açılımını düzlem üze-rinde çizebilme gücüne sahip olan birey mimarlık eğitiminde başarılı olabilecektir. Sözcükleri ustalıkla kullanamayan, zengin bir sözcük dağarcığına sahip olamayan kişinin dil ve edebiyat programında ba-şarılı olması beklenemez.

2. İlgi Alanlarının Belirlenmesi (Ben neleri yapmaktan hoşlanırım?)

Yetenekler, bireyin hangi eğitim programında daha başarılı olabileceğini gösterirken ilgiler, bireyin han-gi faaliyetlerle uğraşmaktan zevk duyacağını belir-ler ve işin özüne iner. İlgiler, yeteneklerle ilişkilidir. İlgi duyduğumuz alanlar çoğunlukla yetenekli ol-duğumuz alanlardır.

Seçilecek olan mesleğin, insanlarla diyalogu, onla-rı yönetmeyi, yönlendirmeyi, onlara hitap etmeyi, yardım etmeyi mi yoksa insanlarla değil de objelerle uğraşmayı gerektiren faaliyetleri mi içermesinin be-lirlenmesi, bunun dışında edebiyata, müziğe, güzel sanatlara karşı olan ilgilerinde belirlenmesi gerekir.

Birey; ilgi duyduğu, hoşlandığı işleri severek yapar. Bireyin ilgi duymadığı faaliyete yönelmesi hem mesleki doyumunu hem de başarısını olumsuz ola-rak etkileyecektir.

İnsanlara yardım etmekten, insanların sorunlarını dinleyip sorularına çözüm aramaktan zevk almayan bir psikoloğun ne kendisine ne de kendisinden yar-dım isteyen kişiye faydası olacaktır.

3. İş Değerlerinin Belirlenmesi (Ben ne istiyorum?)

Yetenek ve ilgilerin belirlenmesinin ardından bire-yin meslekteki beklentilerini tanımlaması gerekir. İş değerleri, bireyin meslekte nelere önem verdiğini, meslekteki faaliyetin sonunda elde etmek istediği olanakları gösterir.

Kazanç, yaratıcılığı kullanma, liderlik, yeteneğini kullanma, işbirliği, ün sahibi olma, sosyal statü, dü-zenli yaşam, değişiklik gibi iş değerleri vardır. Birey bu değerlerden kendisi için önemli olanları belirle-

Meslek seçimi, bireyin kişiliğinin yansımasıdır.

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 43

Page 46: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201244

meli. Kendisine belirlediği bu değerleri sağlayacak mesleğe yönelmelidir. Ancak ilgi ve yeteneklerini de göz ardı edilmemesi gerekir.

Meslekte düzenli bir yaşama, sosyal statüye, işbir-liğine, yaratıcılığın anlatım bulmasına önem veren birey kendisine bu beklentilerini sağlayabilecek olan ‘öğretmenlik’ mesleğini tercih edebilir.

4. Kişilik Özelliklerinin Belirlenmesi (Karakterim nasıl?)

Meslek seçimi, bireyin kişiliğinin yansımasıdır. Bire-yin meslek seçiminde isabetli olması kişilik özellikle-rini çok iyi tanıyıp bu özellikleri gerektiren meslekle-re yönelmesine bağlıdır.

Bireylerin çok farklı kişilik özellikleri vardır. Atak, gi-rişken, çekingen, uysal, hırslı, idealist, hayal gücü zengin, realist, mantıklı, sinirli, kendi başına buyruk, alçak gönüllü, düzenli, kurallara bağlı vb. çok çeşitli kişilik özellikleri bulunur. Bireyin sayılan bu özellik-lerinden hangilerine sahip olduğunu belirlemesi, seçimini bu doğrultuda yapması gerekir.

İkna gücü yüksek, dışa dönük, insanlarla devamlı ilişki halinde olan girişimci niteliklere sahip olan bi-rey avukat, politikacı ya da pazarlamacı olabilir.

Kurallara bağlı, düzenli, statüye önem veren, so-rumlu, nesnelerle uğraşmaktan hoşlanan bireylerin, bankacılık, büro memurluğu, muhasebe gibi mes-leki yönelmeleri isabetli olacaktır.

5. İlgi Duyulan Mesleklerin İncelenmesiBireyin kendini yukarıda açıklanan şekliyle tanıma-sının ardından ilgi duyduğu meslekleri tanıması gerekiyor. Bireyin meslekler hakkında araştırmasını;

• Meslekmensuplarınınyaptığıtemelfaaliyetler

• Çalışmaortamı

• Çalışmakoşulları

• Çalışanlardaaranannitelikler

• Mesleğehazırlanma

• İlkişegiriş

• Meslekteilerleme

• Kazanç

• İşbulmaolanağıvemesleğingeleceğikonuların-da yoğunlaştırması gerekir

Bilgi toplamak için, meslekleri tanıtan kılavuzlardan, rehber kitapçıklarından, mesleki tanıtım seminerle-rinden, okullardaki, dershanelerdeki rehberlik ser-vislerinden, o mesleğin mensuplarından yararlanı-labilir. Karar aşamasında, gerekli altyapıyı anlatıldığı

şekilde oluşturan birey, sahip olduğu ilgi, yetenek ve kişilik özelliklerini düşünüp bu özelliklerini ge-rektiren ilgi duyduğu meslekte karar kılabilir.

Üzerinde durulacak temel nokta bireyin kendini olmak istediği gibi değil olduğu gibi objektif ola-rak tanıması, ilgi duyduğu meslekleri de olumlu, olumsuz özellikleriyle tanımasıdır. “Ne kadar çok kazanabilirim?” yerine “Ben hangi işi en iyi şekilde yapabilirim?”, “Hangi ortamlarda ve koşullarda çalış-maktan mutlu olurum?” sorularına gerçekçi olarak yapılacak incelemeden sonra samimi olarak cevap vermektedir.

Gencin meslek seçimi kararını etkileyen etmenler-den biri de anne ve babanın genç üzerinde oluş-turduğu baskıdır. Birçok ebeveyn çocuklarını bol kazanç getiren saygın mesleklerde görmek isterler. Ya da kendi ulaşamadıkları meslekleri seçmelerini arzu ederler. Meslek seçimindeki kararını net ola-rak belirlemeyen birey bu baskılardan etkilenir ve ailesinin istediği mesleğe yönelir. Birey bu şekilde seçtiği mesleğin, kendine uygun olmadığını za-manla anlar. Kendi arzuladığı mesleğe ulaşmak için ya öğrenimini yarıda keser, ya da öğrenimini tamamladıktan sonra tekrar bir hazırlığa girişir. Bu durum genç için zaman ve emek kaybı yaratır. Bu tip durumlarda düşmemek için bireyin kararını ken-disi vermesi, bu karar doğrultusunda ailesini ikna etmesi anne babanın da gencin bu kararına saygı göstermesi gerekir.

Kişilik özelliklerinize, yeteneklerinize, günün koşul-larına uygun, bilinçli bir meslek seçimi, toplumda sağlıklı, mutlu, kendi kendisiyle barışık insanlarında sayısını da çoğaltacaktır.

Meslekleri Tanıma İle İlgili İpuçları• DanışmanöğretmeninizeveRehberlikUzmanla-

rına mesleklerle ilgili sorular sorunuz.

• Meslek tanıtım seminerlerine ve üniversitelereyapılan ziyaretlere katılınız.

• Seçmeyi düşündüğünüz meslek mensuplarıylagörüşerek onların meslekleriyle ilgili görüşlerini alınız. Onlara çalışma ortamlarını, çalışma koşul-larını, yaptıkları işleri, çalışanlarda aranılan bedeni ve eğitimsel özellikleri, iş kıyafetlerini, işlerinin ya-pımı için gerekli yeterlilikleri, iş içinde karşılaştıkla-rı güçlükleri, işlerin olumlu ve olumsuz yönlerini, meslekte ilerleme durumlarını, kazanç durumla-rını, mesleki hareketlilik durumlarını ve mesleğin geleceğinin ne olabileceğini sorunuz. •

Page 47: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 45

Page 48: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201246

Uyanıkken solunum problemi olmayan ya da uyanık durumda yakınmaları hafif düzeydeyken uykuda aşırı derecede şiddetle-nen bir grup hastalık bu ana başlık altında değerlendirilmektedir.

Horlama Nedir?Horlama, nefes alma sırasında havanın dar bir alandan geçerken, çevresindeki yumuşak dokuların titreşimiyle ortaya çıkan sestir. Darlık arttıkça doğal olarak horlama da şiddetlenecektir. Horla-mayı oluşturan darlık, sanılanın aksine sadece burundaki bir pa-tolojiyle değil, genellikle üst solunum yolunun dil arkasında ve yutak çevresindeki bölümünün daralmasıyla ilişkilidir.

Kesintisiz, yani solunum düzensizliğinin eşlik etmediği horlama-nın, uykuda bölünme oluşturmuyorsa hastaya herhangi bir zarar vermediği düşünülmektedir. Bu tür horlamaya, basit horlama di-yoruz. Burada, gürültüden dolayı çevrenin, özellikle de eşin rahat-sız olması ve uykusunun bölünmesi söz konusudur. Basit horlama başlangıçta pozisyoneldir; yani sırtüstü pozisyonda ortaya çıkar. Kilo aldıkça üst solunum yolundaki darlığın artmasından dolayı her pozisyonda horlama olur.

Tıkayıcı Uyku-Apne Sendromu (OSAS) nedir?“Apne” nefes durması demektir. OSAS, üst solunum yollarındaki (horlamada olduğu gibi özellikle dil arkası ve yutak çevresindeki) darlığın ileri boyutta olduğu durumlarda, uykunun başlamasıy-la birlikte yumuşak dokuların gevşemesi ve nefes alma sırasında

yazı, Uz. Dr. Nurdoğan Yavuz

EşinizHorluyor mu?

Solunum problemleri uykuda oluştuğu için hastanın kendisi durumdan haberdar değildir.

Page 49: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 47

oluşan negatif basınç dolayısıyla solunum yolunun tıkanması, böylece ağız ve burundan hava girişinin en az 10 saniye süreyle engellenmesiyle karakterize ciddi bir hastalıktır. Nefes durmaları gece boyunca sık olarak (bazen yüzlerce kez) tekrarlar, her biri or-talama 20–40 saniye sürelidir, şiddetli olgularda bu süre iki dakikadan fazla olabilir. Nefes durmaları sı-rasında kandaki oksijen miktarı önemli ölçüde aza-lır, dolayısıyla kalp, beyin ve diğer organlara yeterli oksijen ulaşamaz.

Hastalığı Nasıl Fark Edebilirim?Solunum problemleri uykuda oluştuğu için hasta-nın kendisi durumdan haberdar değildir. Durumu hemen ve daima hastanın eşi veya yakınları fark eder. En belirgin bulgu horlamadır. Hastaların he-men hemen tamamı çok şiddetli biçimde horlarlar. Hasta düzenli şekilde horlarken aniden sesi kesilir. Hastanın yakınları, önce bu durumun farkına varır-lar. Nefes durması sırasında diyafram adı verilen ve akciğerlerin altında yer alan kas, kasılmaya devam ettiği için, karın ve göğüs hareketleri devam eder. Bu yüzden hava girişinin durduğunu, dışarıdan iz-leyen birinin ilk anda anlaması zordur. Yukarıdaki tıkanıklığı yenmek için diyafram gittikçe daha fazla kasılır, karın ve göğüs hareketlerinin genliği artar ve bir noktadan sonra bu artmış solunum eforuyla tıkanıklık yenilince hasta öncekinden daha şiddetli bir ses çıkararak (adeta kükrer gibi) tekrar solumaya başlar. Bu esnada kısa bir uyanıklık olur, ancak bu

uyanıklık elektrofizyolojik düzeyde (çoğu kez ancak uyku laboratuvarında beyinden alınan kayıtlardan anlaşılacak düzeyde) kaldığından hasta bunu ha-tırlamaz. Uyku devam ettiğinde, kısa bir süre sonra olay aynı biçimde (darlık belirginleştiğinden) yeni-den başlar; bir kısır döngü halinde gece boyunca uyku - solunumun durması - tekrar başlaması - kısa uyanıklık - uykuya dalma şeklindeki epizotlar yüz-lerce kez yinelenerek devam eder. Solunum dur-malarının uzun sürmesi bazen hasta yakınlarını telaşlandırarak onu uyandırmaya zorlar. Bazen de hasta boğulma hissiyle uyanabilir.

Hastalığın, Hasta Tarafından Fark Edilebi-leceği En Önemli Belirtisi Nedir?Hastalığın ilk ve en belirgin semptomu gündüz aşı-rı uykululuk halidir. Hastanın, gece boyu sık olarak tekrarlanan solunum durmaları yüzünden, çok sayı-da kısa uyanıklıklarla bölünmüş ve bir türlü derinle-şemeyen, dolayısıyla dinlendirici olmayan kalitesiz bir uykusu vardır. Hasta uyanıklıklarını hatırlama-dığından ve gece olup bitenlerden habersiz oldu-ğundan, deliksiz uyuduğunu sanır. Ancak durum böyle değildir.

Hastalığın ilk ve en belirgin semptomu gündüz aşırı

uykululuk halidir.

Page 50: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201248

Hasta ne kadar uzun süreyle uyursa uyusun, sa-bah hiçbir şekilde dinlenmiş kalkamaz. Gün için-de sürekli isteksiz, yorgun, halsiz, enerjisini yitirmiş durumdadır. Başlangıçta istirahat halindeyken (iş yapmadan otururken, toplantılarda, gazete okur veya TV izlerken vb.), özellikle öğleden sonraları ve akşamları, mücadelede zorlandığı uyku atakları hat-ta fırsat buldukça uyuklamalar (kestirmeler) başlar. Bu kestirmeler önceleri birkaç dakika sürer, zamanla ortam uygun olduğunda ya da hafta sonu 1–2 saat sürebilir; ancak süresi ne olursa olsun dinlendirici değildir, hatta uyanınca hasta kendini sersemlemiş hisseder. Hastalık ilerleyince uykululuk o derece artar ki, hasta kendini uygun olmayan ortamlarda bile (sinema-tiyatro gibi toplu yerlerde, iş görüşme-sinde veya misafirlikte, hatta telefonla konuşurken ve en önemlisi direksiyon başında) uyuklamaktan alıkoyamaz. Önemli iş ve trafik kazaları meydana gelebilir.

Ne Zaman Bir Uyku Laboratuvarına Başvurmalı?Yukarıda belirtildiği gibi şiddetli horlamayla birlik-

te gündüz aşırı uykululuk hali, en dikkat çekici ve önemli bulgudur. Bunun yanında, aşağıdaki belir-tilerin bazıları veya tamamı mevcutsa, vakit kaybet-meden bir uyku bozuklukları merkezine başvurma-lıdır.

• Sabahşiddetliağızkuruluğuileuyanma• Sabahbaşağrıları• Eskiyeoranladaha sinirli vedaha tahammülsüz

olma• Anksiyete• Konsantrasyonusürdürmedegüçlük• Çocuklardaokulbaşarısınındüşmesi• Unutkanlık• Eskidenolmadığıhaldegecebirveyadahafazla

kez tuvalete kalkma• Yineeskiyeoranlabelirginleşenveiklimşartlarıy-

la açıklanamayan gece terlemeleri• Cinselistekteazalma,(erkekte)iktidarsızlık.

Hastalığın En Önemli Komplikasyonları Nelerdir?Her şeyden önce aşırı uykululuk hali okul veya iş ve-rimini düşürmekte, işgücü kaybına neden olmakta, dikkatsizlik ve konsantrasyon eksikliği nedeniyle önemli iş kazalarına neden olmakta, en önemlisi trafik kazalarına yol açmaktadır.

Nefes durmalarının süresine bağlı olarak, normalde kanda %97–98 oranında olması gereken parsiyel oksijen basıncında önemli düşmeler meydana gel-

Şiddetli horlamayla birlikte gündüz aşırı uykululuk hali, en dikkat çekici ve önemli bulgudur.

Page 51: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 49

mekte, ağır olgularda bu oran %50’nin bile altına inebilmektedir. Bu da hayati organlara (kalp-beyin gibi) daha az oksijen gitmesi demektir. Buna bağlı olarak miyokard infarktüsü ve özellikle gece gelişen inme (felç) riski artmaktadır. Ayrıca uykudaki nefes durmaları sırasında veya sonunda kalp atımında düzensizlikler (hatta ilerlemiş olgularda kısa süreli durmalar), nabız hızında ve kan basıncında önem-li değişiklikler (yükselmeler) olmakta, yıllar içinde bunlar kalıcı bozukluklara neden olmaktadır. Ger-çekten de OSAS olan hastalarda miyokard infarktü-sü, felç ve hipertansiyon oranı, aynı yaş grubundaki diğer kişilere göre daha yüksek bulunmaktadır. Yeni araştırmalar, esansiyel (nedeni belirlenemeyen) hi-pertansiyon olgularının %30-50’sinde OSAS’ın var-lığını göstermektedir.

Kısacası kalp-dolaşım sistemi ve beyinle ilgili haya-ti önem taşıyan hastalıkların ortaya çıkmasında bu hastalığın rolü çok önemlidir; bu yüzden eğer var-sa OSAS tanısının gecikmemesi ve mutlaka tedavi edilmesi gerekmektedir.

Tanıya Nasıl Varılır?Kesin tanı için vazgeçilmez yol, yakınmalar değer-lendirilip OSAS’nun varlığından kuşkulanıldığında, hastanın uyku laboratuvarında tüm gece uyku incelemesinin yapılmasıdır. Tanı kesinleştiğinde, “CPAP” aletinin ayarlanması için genellikle ertesi gece ikinci bir uyku incelemesi gerekir.

CPAP aleti (Continuous Positive Air Pressure) özel bir burun maskesi, bu maskeye hava gelmesini sağ-layan hortum ve devamlı pozitif basınç üreten bir tür hava kompresöründen oluşur.

CPAP aleti, ağız içinde sürekli bir pozitif basınç ya-ratıp dokuların gevşemesini ve hava yolunu daralt-masını engelleyerek etkisini gösterir. Doğal olarak, bunun için gerekli olan hava basıncı her hastada farklıdır. Tanı konulduktan sonra, ikinci gece bu aletle yapılan çekim sırasında basınç en düşük de-ğerden başlanarak uyku sırasında kademeli biçim-de arttırılır; en sonunda uykunun her döneminde ve her pozisyonda solunum düzensizliklerini ve horlamayı ortadan kaldıran değer bulunur. Bundan sonra hasta geceleri evinde kendi aletini belirlenen bu basınçla kullanır. Solunumun rahatlaması ve horlamanın giderilmesiyle hasta rahat ve kesintisiz uyumaya başlar.

CPAP tedavisi, hangi düzeyde (şiddette) olursa ol-sun, tüm OSAS olgularında bugün için en etkili ve kesin tedavi yöntemidir. Ancak bu etki, alet düzenli kullanıldığı sürece geçerlidir. Hasta aletini takma-dan uyursa, horlama ve solunum düzensizlikleri eskisi gibi devam eder. •

Kesin tanı için vazgeçilmez yol, yakınmalar değerlendirilip OSAS’nun varlığından kuşkulanıldığında, hastanın uyku laboratuvarında tüm gece uyku incelemesinin yapılmasıdır.

Page 52: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201250

CEYHUN YILMAZMedya Dünyasının Yaramaz Çocuğu

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201250

Page 53: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 51

Uzun yıllardır Best FM radyolarından bizlere seslene-rek kah güldüren kah ağlatan adam Ceyhun Yılmaz son günlerde yer aldığı sosyal sorumluluk projeleriyle adından sıkça söz ettirmeye başladı. Şiirleriyle ağla-tan skeçleriyle güldüren sanatçı güçlü kalemini sergi-lediği kitaplarıyla da sevdiklerinin beğenisini kazandı. Optimedya okurlarımız için samimi bir ortamda ger-çekleştirdiğimiz röportajımızda işte Ceyhun’un bilin-meyen yönleri.

Niye radyoculuk?

Aslında bu soru bana çok sık geliyor ve her defasın-da düzeltiyorum affınıza sığınarak bizim işimizin adı “radyo programcılığı” radyoculuk olarak tanımlanma-sından çok rahatsız oluyorum. Radyoculuk ilk adım değil bir gün TGRT’de çalışan muhabir bir arkadaşım-la iş çıkışı yemeğe gitmiştik. Orada müdür de vardı sonra beni müdür yardımcısı yaptı. Ama benim bu işi çok iyi yaptığım için değil beni çok sevdiği için bana bu görevi vermişti. Sonrasında ideallerimin ilk adımını atacağım mecra benim için radyoydu. Milli takımlar teknik direktörü Fatih Terim beni radyomuza önerdi. Fatih Terim yalnızca milli takım altyapısına değil şova da önem verir.

Jübile düşünüyor musunuz?

Bir işi on iki sene boyunca yapınca, artık o şey adeta siz oluyorsunuz. Radyoya gelip konuşmak, eve gel-mek gibi… O nedenle bırakmayı hiç düşünmedim. Üstelik radyo bana çok şey kattı. Belki de benim şimdi radyoya bir şeyler katma zamanımdır.

Mizah yapıp aynı zamanda duygusal şiir kitaplarıyla ağlatma tezatını yakalayan ender sanatçılardan birisiniz. Güldürmek mi daha kolay yoksa ağlatmak mı?

Ben size katılmıyorum bu konuda çok bilgi eksikliği-miz var. İlk değilim son da olmayacağım büyük ihti-malle. Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat gibi nice şairin mizahı yönünü hem şiirlerinde hem öykülerinde görebiliyoruz. Yakın dönemde Su-nay Akın’ın sahne gösterisi veya tv programlarındaki anlatımı görmezden gelebilir miyiz? Hatta direkt ko-medyen olarak benden daha derin bir kariyere sahip olan Yılmaz Erdoğan’ın şiir kitaplarının da memleketi-mizde en çok satan şiir kitaplarının sahibi olduğunu da unutmayalım. İnsan bir gündür ve o günde gece ve gündüz beraberdir. Biz mizahla hüznü zaten yan yana taşıdığımız için insanız. Bizi hayvanlardan ayıran en önemli özellik gözyaşı ve kahkahadır.

Kot mağazasında tezgahtarlık yaptığınız dönemleri düşündüğünüzde günün birinde böyle bir noktaya gelip bu sevgi ve ilgiyle karşılaşacağınızı hissedebiliyor muydunuz?

Benim ailemden ve arkadaş çevremden çok rahat duyabileceğiniz bir şey var. O da deli denecek kadar planlarımı net anlatmamdır. Bütün planım 13-14 ya-şımdan beri net aklımdaydı. Ayrıca henüz gitmek is-tediğim yere gidemedim ama yakındır.

Hırslı bir adam mısınız?

Hırs dozajıyla manası değişecek bir ruh halini temsil eder. Ben itici gücü olan ama ahlakı kaybetmeden kalpleri köreltmeden hırsı severim.

Öğretim üyeliğiniz hayırlı olsun yaptığınız işin eğitimle ne ölçüde bağdaştığını düşünüyorsunuz?

Eğitim, bir tercih değil gerekliliktir. Ancak eğitimin olmadığı yerde alaylı olmak önemlidir. Alaylı, eğitim almamış ama usta görmüş, usta-çırak ilişkisi içinde işi öğrenmiş demektir. Ben de bu alayın içinden geldim. Tezgahta yetiştim doğru insanlarla çalıştım. Çok çalış-tım hâlâ çalışıyorum.

Best FM’de yıllarca sizi dinliyoruz radyo mecrası sizin için neyi ifade ediyor?

Kitap okuyan radyo dinleme alışkanlığı olan kişiler hep hayattan artı zevkler alırlar. Onlarla tanıştığım için çok mutluyum radyo yayınları yapamasaydın ke-sinlikle eksik yasardım. Analız sentez yeteneği hediye ediyor insana bu mecralar. Tabii hayatı BEST FM’den öğrendim. İyi bir insan olmayı bilgili olmanın gerek-liliğini öğretti. Güzel bir röportaj yapmayı düşünüyo-rum 2013’te veda ederken. Orada duygularımı daha geniş açıklayacağım.

Hayatınızdaki en önemli düsturunuz nedir?

Bunu şöyle açıklamak istiyorum kısaca SANSE: sevgi-miz adaleti, nefretimiz saygımızı engellememeli.

Son kitabınız hayırlı olsun içeriğinden söz eder misiniz?

Seni sevmeyi özledim. Seni özlemeyi sevmedim. Sa-dece ismini söyleyebilirim. Ocak-Şubat gibi buluşu-yoruz okuyucularla inşallah.

Vazgeçilmezleriniz nelerdir?

Vazgeçilmezim dostlarım elbette. Onlar benim ikinci ve seçmiş olduğum ailem babamı sonsuzluğa uyu-yan anneciğimi ablamı ve ailemizin son üyesi Ece’yi almasın kimse benden. •

Röportaj, Zeynep Kübra Ağaçyetiştiren

Page 54: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201252

Her yıl tüm dünyada ve ülkemizde 8 Eylül “Dünya Fizyoterapistler Günü” olarak kutlanmaktadır. Fizyo-terapistler, farklı branşlardan uzman hekimler tara-fından belirlenmiş tanıya göre, yaralanma, hastalık, doğuştan gelen özür, hareket sistemi bozuklukları veya diğer durumlardan kaynaklanan ağrı ve fonk-siyon bozukluklarında; kişilerin fonksiyonel limi-tasyonlarını, ağrıyı, özrü ve yetenekleri, alana özel ölçme, değerlendirme ve inceleme yöntemleri ile belirleyerek, fonksiyonun ve fonksiyonel kapasite-nin geliştirilmesine yönelik fizyoterapi ve rehabi-litasyon program ve yaklaşımlarının planlanması, uygulanması ve sonuçlarının değerlendirilmesi ko-nularında gerekli bilgi ve beceriyi kazanmış, mezu-niyet sonrası eğitimler ya da klinik çalışma ile özel ilgi alanlarında da faaliyet gösteren, mesleki özerkli-ğe sahip uzman sağlık personelidir.

Fizyoterapistlik mesleğinin eğitim süresi ülkemizde dört yıldır. Şu anda Türkiye’de eğitim veren yirmi üç üniversite mevcuttur. Üniversitelerin ilgili bölüm-lerinden lisans diploması alarak mezun olan kişiler “fizyoterapist” unvanını almakta ve istedikleri tak-dirde mezuniyet sonrası bilim uzmanlığı ve doktora çalışmaları yapmaktadırlar.

Fizyoterapistler, hareket ve fonksiyonun çeşitli ne-denlerle bozulduğu bütün durumlarda kişinin fizik-sel, psikolojik, sosyal ve mesleki yönden erişebile-ceği en üst düzeye gelmesi için, Ortopedik Reha-

bilitasyon, Nörolojik Rehabilitasyon, Nöroşirürjide Fizyoterapi, Kardiyopulmoner Rehabilitasyon, Se-rebral Paralizi ve Rehabilitasyonu, İş Ve Uğraşı Teda-visi, El Cerrahisinde Rehabilitasyon, Kas Hastalıkları ve Rehabilitasyonu, Kadın Sağlığı, Romatizmal Has-talıklar Rehabilitasyonu, Protez - Ortez ve Biyome-kanik, Sporcu Sağlığı ve Rehabilitasyonu, Geriartrik Rehabilitasyon ve Mesleki Rehabilitasyon alanların-da ve ayrıca sağlıklı kişilerde koruyucu rehabilitas-yon alanlarında hizmet sunmaktadırlar.

Fizyoterapistler; hastaneler, özel sağlık kuruluşları, klinikler, rehabilitasyon merkezleri, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri, spor ve sağlıklı yaşam merkezleri, spor kulüpleri, huzur evleri, kaplıca ve termal tesisler, toplum sağlığı merkezleri, ergonomi klinikleri vb. yerlerde çalışırlar.

Dünyada ve ülkemizde tıp ve endüstrideki geliş-meler ve yaşlı nüfusun artmasına paralel olarak toplumların Fizyoterapistlik mesleğine olan gerek-sinimleri artmaktadır, dolayısıyla mesleğin gelişimi kaçınılmazdır. Bu nedenle biz fizyoterapistlerin te-mel amacı; 21. yüzyılın bilgi ve teknolojilerinden ya-rarlanarak bilimsel temellere dayalı çalışmalarımızı geliştirmek ve bilgilerimizi toplumla paylaşmaktır.

Bu vesileyle, her yıl bu günü mesleğimiz açısından daha güzel gelişmelerle karşılamayı umuyor ve tüm meslektaşlarımın Dünya Fizyoterapistler Günü’nü kutluyorum. •

yazı, Serap Odunci

Fizyoterapistlik Mesleğine Olan

Gereksinim Artıyor

Page 55: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 53

Page 56: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201254

Karadeniz’in En Batı Ucu:

İĞNEADA

İğneada Beldesi, sahip olduğu doğal güzellikleri, Karadeniz’in en batı ucunda yer alan ve uzunluğu yaklaşık 20 kilometreye ulaşan kesintisiz kumsalları ve plajları ile güneydeki tatil mekanlarına alternatif sunuyor. İstanbul’a yaklaşık 250 kilometre mesafe-deki belde, şehrin yoğunluğundan uzaklaşmak is-teyenlere dinlenme imkanı sağlıyor.

Tarih öncesi çağlardan beri iskana tabi tutulan önemli yerleşim birimlerinden biri olan İğneada’ya tarih boyunca hem batıdan, hem de doğudan çe-şitli akınlar düzenlendi. Haçlı seferleri zamanında da istilalara maruz kalan İğneda, Bizanslılardan I. Sul-tan Murat Hüdavendigar zamanında Demirtaş Paşa tarafından 1362 tarihinde alınarak Osmanlı İmpara-torluğuna katıldı.

Cumhuriyet döneminden önce Kurtuluş Savaşı esnasında Yunan istilasına uğrayan İğneada, Mid-ye-Enez hattının çizilmesiyle Yunanistan’a kalırken, Edirne’nin de kaybedilmesi nedeniyle yapılan taar-ruz ve anlaşmalarla bugünkü Trakya sınırı çizilerek

İğneada Türk toprağı oldu. Cumhuriyet döneminde 1971 yılına kadar nahiye olarak yönetilen kasaba, bu tarihten sonra belediye olmuştur. İğneada’nın fethini yöneten komutanın adı İne Bey’dir. Bu adaya kendi adını verir ve “İneada” adı zamanla İğneada olur.

İğneada’ya bağlı Beğendik Köyü ise Türkiye’nin Karadeniz’de en batı ucu olma özelliğine sahip. Kö-yün ismine dair yazılı bir tarihi bilgi olmamakla bir-likte en eski ilk ismi ‘’Ayastefanos’’ olduğu söylenir.

Iğneada’dan ormanlık arasındaki yoldan ulaşılan köyün kumsalından Bulgaristan’ın Rezova Köyünü görmek mümkün. Doğal güzelliği ve sahili ile dik-kati çeken köy, gelecek yıllarda gerekli altyapı ve yatırımların yapılmasıyla bir turizm merkezi olmaya aday görünüyor.

Nereleri Gezelim?

Demirköy’ün Sarpdere Köyü sınırları içerisinde yer alan Trakya’nın turizme açılmış tek mağarası özelli-

Yazı, Nurgüzel Uçar

Page 57: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 55

ğindeki Dupnisa Mağarası da doğa meraklıları için görülmesi gereken yerler arasında yer alıyor. İkin-ci jeolojik zamana ait yaklaşık 180 milyon yıl önce oluşmuş mermerler içerisinde gelişen mağara, is-mini Bulgarcada delik anlamına gelen ‘’Dupnisa’’dan alıyor. Birbirine bağlı iki kat ve üç bölümden oluşan mağaranın kuru ve sulu mağara bölümleri olmak üzere toplam uzunluğu 2 bin 700 metre. İçinden devamlı bir yeraltı nehri akan ve deniz yüzeyinden 345 metre yukarıda giriş ağzı bulunan sulu mağa-ranın uzunluğu yaklaşık 1970 metre. Dupnisa’nın ‘’Kız Mağarası’’ olarak bilinen bölümünde 11 türden yaklaşık 60 bin yarasanın yaşaması nedeniyle bu bölüm ziyarete kapalı tutuluyor. Dupnisa mağara sisteminde 11 yarasa türü ile 184 mağara omurga-sızının yaşaması mağaranın önemli bir yer altı habi-tatı olduğunu gösteriyor.

Türkiye mağara literatüründe en bilinen mağaralar arasında yer alan ve 2003 yılından bu yana ziyaret edilebilen mağaraların içinde sürekli akışa sahip yeraltı nehri ve bu nehrin oluşturduğu derinliği yer yer 2 metreye ulaşan göletler bulunuyor. Kuru ve sulu mağaralarda süt beyazdan kırmızı ve kah-verenginin her tonunda renge sahip dev sarkıtlar, dikit ve sütunlar ile perde bayrak taşları ve damla taş havuzları yer alıyor.

İğneada ormanları arasında Longos adı verilen or-man türü de bulunmaktadır. Dünya üzerinde sa-dece üç yerde olan Longos ormanlarından biride İğneada da bulunmaktadır.

Karadeniz kıyısında Türkiye-Bulgaristan sınırında yer alan İğneada Longuzu, mevsimsel su basar or-manları, bataklıkları, tatlı su gölleri ve kıyı kumulla-rını bir arada bulunduran ender ekosistemlerden biridir. Güneyinde ve batısında Istıranca (Yıldız) Dağları bulunmaktadır.

Alanda zengin sucul bitki örtüsüne sahip beş göl bulunur. Erikli Gölü (43 ha), yaz aylarında denizle bağlantısı kesilen bir lagündür. Mert Gölü (266 ha)

ise Çavuşdere’nin denize döküldüğü yerde oluş-muştur. Alanın en güneyinde bulunan Saka Gölü orman ve kumullar arasında bulunan 5 ha’lık küçük bir göldür. 19 ha’lık Hamam Gölü ve 10 ha’lık Pedina Gölü ise iç tarafta yer almaktadır.

Yaklaşık 10 km. uzunluğundaki kumullar Karadeniz’in güneybatısına özgü bitki türleri ile bü-yük önem taşımaktadır. Alan barındırdığı kara ley-lek popülasyonuyla uluslararası öneme sahip sulak alan statüsü kazanmaktadır.

Ne Yenir-Ne İçilir?

İğneada, Karadeniz balıklarının en bol ve taze olarak bulunabildiği yerlerin başında geliyor. Mevsimsel değişikliklerle çeşitlenen balıklar arasında kalkan, mersin balığı, kefal Mayıs ayının en çok görülenleri. Belediye binası yanında bulunan restoranlarda aile-ce oturup denize karşı ızgara ve tava kefal, kırlangıç buğulama, midye tava meze ve salata çeşitlerinin yiyebilirsiniz. Balık halinde, denizden henüz çıkmış balıkları canlı olarak, ekonomik fiyatla alma imkanı da var.

İğneada ormanlık bölge olması nedeniyle burada üretilen ballar orman çiçeği ihtiva etmektedir. İğne-ada balları bu nedenle çok kaliteli ve sağlık açısın-dan çok yararlı ballardır. İğneadada birçok bal üreti-cisi bulunmaktadır. •

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 55

Page 58: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201256

30 Ağustos Zafer Bayramı şehitlerimizi anma günü, bağımsızlığımızı nasıl kazandığımızı yeniden

hatırlama günü…30 Ağustos hangi yılın 30 Ağustos’u, o tarihte ne olmuş biliyor musunuz? Neyi kutladığımızı daha iyi tasavvur edebilmeniz için 30 Ağustos 1922 tarihinde yaşananlar…

Başkomutan Mustafa Kemal önderliğindeki Türk kuvvetleri Sakarya Savaşı’ndan sonra büyük taarruz için 26 Ağustos’a kadar taarruza kalkacağı mevzilere yerleşmeye baş-lalar. Bu öyle bir yerleşme-dir ki 40 ile 120 km arasın-da mesafeyi yürüyerek kat eden Alaylar, Tugaylar, Tümen-ler geceleri yürüyüp gündüzleri, düşman uçakları tarafından görünmemek için gizlenirler. Durumdan hiç bir şüphe duymayan Yunan kuvvetleri ve destekleyenleri (başta İngiltere ve diğerleri) aylarca tahkim ettikleri mevzilerinin ge-çilmesinin imkânsız olduğunu düşünürler.

26 Ağustos sabah, saat 05.30’da Türk topçu birlikle-ri Afyon’un güneyinden düşman siperlerini ateşle vurmaya başlar. Mustafa Kemal’in emri ile düşmana hücum edilir. Bu hücum Türk Milleti’nin emperya-

list devletlere başkaldırışının artık doruk noktasıdır. Bıçak kemiğe dayanmış, zaferden başka seçenek kalmamıştır. Büyük bir hızla ve bütün gücüyle taar-ruz eden Türk Ordusu, geçilmesi imkânsız denilen düşman mevzilerini 36 saatte dağıtır ve düşmanı

geri çekilmek zorunda bırakır. 30 Ağustos’ta düşman çember

içine alınmıştır. Birçok esir alınır. Kaçan Yunan kuv-vetleri Ege denizine ka-dar kovalandıktan sonra

denize dökülür.

Zafer Bayramı; şanlı ve hak-lı İstiklal Mücadelemizin en

önemli duraklarından, en büyük ba-şarılarından ve en güçlü seslerinden biridir. Bu ne-denledir ki; aradan geçen 90 yıl geçmesine rağmen halen zihinlerimizde taptaze ve dipdiridir.

Bu mutlu günde, bize bağımsızlığımızı kazandı-ran Atatürk ve silah arkadaşları ile kahraman Türk Ordusu’na şükran ve minnetlerimi sunuyor, ebedi-yete intikal edenleri rahmetle anıyor ve ulusumuzun Zafer Bayramını en içten dileklerimle kutluyorum. •

yazı, Öznur Koç

30 Ağustos’taNe Olmuştu?

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 201256

Page 59: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2012 57

Page 60: OPTİMEDYA SAYI 9 TEMMUZ/AĞUSTOS/EYLÜL

Sağlığınız Güvende...