138
ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATI İSMAİL HALUK PÜTKÜL VASİH ZÜLFİKAR MUHLİS KÖRPE 9. SINIF

ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

ORTAÖĞRETİMPEYGAMBERİMİZİN HAYATI

İSMAİL HALUK PÜTKÜLVASİH ZÜLFİKARMUHLİS KÖRPE

9. SINIF

Page 2: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

2

EDİTÖRMUHLİS KÖRPE

DİL UZMANLARICANER AKYURTHAKAN ŞENGÜL

ÖLÇME DEĞERLENDİRME UZMANISİNAN YAPICI

GÖRSEL TASARIMÖMER KAPUKAYA

PROGRAM GELİŞTİRME UZMANIMEHMET İNTİZAM

REHBERLİK UZMANISALİM KÖSE

Page 3: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl. . . Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar, Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, “Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın. Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın. . . Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı. Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan, şühedâ!Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüda, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.

Ruhumun senden, İlahi, şudur ancak emeli:Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli. Bu ezanlar - ki şahadetleri dinin temeli -Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım, Her cerîhamdan, İlahi, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na’şım;O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!

Mehmet Âkif ERSOY

İSTİKLÂL MARŞI

3

Page 4: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ

Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli bu-dur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden, mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazi-feye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cum-huriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada em-sali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Ceb-ren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr u zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kur-tarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asîl kanda, mevcuttur!

4

Page 5: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Mustafa Kemal ATATÜRK

5

Page 6: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

İÇİNDEKİLERİÇİNDEKİLER 6TANITIM ŞEMASI 8

ÜNİTE 1: RİSÂLET ÖNCESİ ARAP YARIMADASI 1. Peygamberimizin (s.a.v) Hayatını Öğrenmenin Önemi 122. Risâlet Öncesi Dünyanın Dinî Durumu 163. Risâlet Öncesi Arap Yarımadası’na Genel Bakış 19

3.1. Dinî Hayat 193.2. Siyasi Hayat 213.3. Sosyal ve Ekonomik Hayat 223.4. Kültürel Hayat 22

4. Risâlet Öncesi Hicaz 254.1. Mekke 264.2. Yesrib 304.3. Taif 31

ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM 32

ÜNİTE 2: PEYGAMBERİMİZİN RİSÂLET ÖNCESİ HAYATI 1. Peygamberimizin (s.a.v) Soyu ve Ailesi 362. Peygamberimizin (s.a.v) Doğumu ve Çocukluğu 383. Peygamberimizin (s.a.v) Gençlik Dönemi 424. Peygamberimizin Nübüvvet Öncesi Ahlaki Olgunluğu 465. Peygamberimizin (s.a.v) Hirâ’da Tefekkür Günleri 50ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM 54

ÜNİTE 3: PEYGAMBERİMİZİN MEKKE YILLARI 1. Risâlet ve Peygamberimiz 58

1.1. İlk Vahiy 581.2. Gizli ve Açık Davet 611.3. İlk Müslümanlar 64

2. Mekke’de İslam Davetine Tepkiler 652.1. Mekke’de İslam’ı Kabul Edenlerin Genel Özellikleri 652.2. Müşriklerin İslam Davetine Karşı Çıkma Sebepleri 66

3. Habeşistan’a Hicret 684. Hz. Hamza (r.a) ve Hz. Ömer’in (r.a) Müslüman Oluşları 715. Boykot Yılları 736. Taif Yolculuğu 757. İsrâ ve Mirac 788. Yeni Yurt Arayışı 80

8.1. Yesriblilerle İlk Temas 808.2. Akabe Biatları 816

Page 7: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

9. Yesrib’e Hicret 839.1. Müslümanların Hicreti 839.2. Peygamberimizin Hicreti 849.3. Kubâ’ya Varış 87

ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM 89

ÜNİTE 4: PEYGAMBERİMİZİN MEDİNE YILLARI 1. Medine’de İslam Toplumunun Oluşumu 94

1.1. Mescid-i Nebi’nin İnşası 941.2. Ashâb-ı Suffe 951.3. Muhacir-Ensar Kardeşliği 961.4. Medine Sözleşmesi 971.5. Namaza Davet: Ezan 981.6. Medine Pazarının Kurulması 991.7. Kıblenin Değişmesi 100

2. Seriyye ve Gazveler 1012.1. Savaşa İzin Verilmesi 1012.2. İlk Seriyyeler 1032.3. Bedir Gazvesi 1032.4. Uhud Gazvesi 1042.5. Recî ve Bi’r-i Maune 1062.6. Hendek Gazvesi 1072.7. Hudeybiye Antlaşması 1092.8. Mekke’nin Fethi 1102.9. Huneyn Gazvesi 111

3. Nifak ve Münafıklar 1124. Diğer Din Mensuplarıyla Münasebetler 117

4.1. Yahudilerle İlişkiler 1174.2. Hristiyanlarla İlişkiler 120

5. İslam’a Davet Mektupları 1226. Heyetlerle Görüşmeler 1257. Veda Haccı ve Veda Hutbesi 126 Veda Hutbesi 1288. Peygamberimizin Vefatı 129 ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM 132

SÖZLÜK 134KAYNAKÇA 136

7

Page 8: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

8

TANITIM ŞEMASI

2. ÜNİTE

ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM1. Efendimiz Hz. Muhammed’e (sav) peygamberlik görevi verilmeden önceki

hayatı hakkında neler biliyorsunuz? Sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız.

2. Mekke’nin cahiliye devrindeki hâlini hatırlayınız. Böylece Peygamberimizin (sav), niçin Mekke’den uzaklaşmak isteyerek Hirâ Dağı’na çekildiği ile ilgili tahmin yürütünüz.

3. Peygamberimizin (sav) Kur’an-ı Kerim’de neden “Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.” (Kalem suresi, 4.ayet.) ayetiyle övüldüğünü sınıfta arkadaşlarınızla düşüncelerinizi paylaşın.

4. Peygamberimizin (sav) evlat, eş, baba, tüccar ve toplumun bir bireyi olarak sergilediği davranışlar, peygamber olarak sergilediği davranışlardan farklı olsaydı bu çelişkili durum, onun tebliğ görevini nasıl etkilerdi? Sınıfta tartışınız.

PEYGAMBERİMİZİN RİSALET ÖNCESİ HAYATI

Rahip Bahira Manastırı, Busra - Suriye

Ünite kapağı görseli.

Ders dışı hazırlık soruları

58

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

1. Risalet ve Peygamberimiz (sav)

1.1. İlk VahiyYüce Rabbimiz; insanlara kendini tanıttıran, harika şekilde yarattığı âlemi

anlatan, insanları kötülüklerden ve günahlardan koruyup kurtarıcı nasihatlerle irşat eden peygamberler göndermiştir. Onlara risalet görevi vermiş; böylece insanlara ilahi emir ve yasaklarını bildirmiştir.

Allah’ın (cc) peygamberleri vasıtasıyla gönderdiği emir ve yasaklarına va-hiy denir. Yani vahiy, yüce Allah’ın (cc) peygamberlerine dilediğini dilediği şekilde bildirmesidir.1 Bu gerçek, Kuran-ı Kerim’de şöyle açıklanmıştır: “(Ey Resulüm!) Şüp-he yok ki biz, Nuh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a (ve onun) torunlar(ın)a, İsa’ya, Eyyub’e, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a da vahyettik. Davud’a ise Zebur’u ver-dik.”, “(Biz) müjdeleyiciler ve (aynı zamanda) korkutucular olarak nice peygamber-ler (gönderdik) ki o peygamberlerden sonra, insanların Allah’a karşı delilleri (ma-zeretleri) olmasın! Çünkü Allah, Azîz (kudreti daima galib gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.”2

Risalet; “Allah’ın (cc) gönderdiği vahiyleri, emir ve yasaklarını, kısacası dinin gerçeklerini insanlara duyurmak; söz, tutum ve davranışlarıyla açıklamak” de-mektir.

(Komisyon, Dinî Terimler Sözlüğü, s.287.)

Hatırlayalım

1 Asım Köksal, Hz. Muhammed ve İslamiyet, SAYFA NO YOK!!! 2 Nisa suresi, 165.ayet.

Peygamberler, iyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırmak için gönderildi.

Konu metni

Konu ile ilgili gör-seller

Sınıf içi etkinlik çalışması

Her ünite için ayrı renk şerit

Sayfa sıra numarası Dipnotlar

Page 9: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

9

ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM

A- Aşağıdaki açık uçlu soruları cevaplayınız.1. Allah Resulü’nün (sav) bize bıraktığı iki emanet olan Kur’an-ı

Kerim’e ve Peygamber’in sünnetine uymak bizlere neler ka-zandırır? Uymamak neler kaybettirir? Karşılaştırarak açıklayınız.

2. Peygamber Efendimizin (sav) hayatını öğrenmeden önce o zamanki dünyayı tanımak niçin gereklidir? Açıklayınız.

3. Cahiliye kavramını ve cahiliye zihniyetinin genel özelliklerini açıklayınız.

4. İslamiyet öncesinde genel olarak dünyanın ve özelde Arap Yarımadası’nın insani ve dinî durumu hakkında kısaca bilgi veriniz.

B- Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru cevaplarını işaretleyiniz.

1. Aşağıdakilerden hangisi, Peygamber Efendimizin (sav) hayatını öğrenmemizi gerektiren sebeplerden biri değildir?

A. Kur’an-ı Kerim’i anlamak için bir rehberdir. B. Dinimizi anlamak için bir kılavuzdur. C. İbadet hayatımız için bir rol modeldir D. Güzel ahlakın en halis kaynağıdır. E. İnsanlardan uzak yaşayan bir örnektir.

Allah Resulü (sav), Veda Hutbesi’nin bir bölümünde şöyle buyurmuştur:“Ey insanlar! Sizin Rabbiniz birdir, babanız da birdir. Haberiniz olsun ki takva dı-şında hiçbir Arap’ın Arap olmayana, hiçbir Acem’in Arap’a, hiçbir siyahın be-yaza, hiçbir beyazın siyaha karşı bir üstünlüğü yoktur. Şüphesiz ki ilahi huzurda en değerliniz en müttaki olanınızdır.”

2. Peygamberimiz (sav) veda hutbesindeki bu sözleriyle Müslümanları hangi ca-hiliye âdetinden men etmiştir?

A. Şirk/putperestlik B. Kavmiyetçilik/ırkçılık C. Faiz/tefecilik D. Kanunsuzluk E. Yalancılık

32

BİRİNCİ ÜNİTE

Sevgili Peygamberimiz (sav) Mekke’den hicret ederken ona olan sevgisini şu sözlerle dile getirmiştir: “Allah’a yemin ederim ki sen yeryüzünün en hayırlı ve Allah katında en sevimli yerisin. Eğer kavmim tarafından çıkarılmamış olsay-dım senden ayrılmazdım.”

(Tirmizî, C 5, s.722.)

Biliyor musunuz?

Mekke’yi ilk olarak Amalikalılar yurt edinmişti. Daha sonra boş ve taşlık bir vadi olan Mekke’ye Hz. İbrahim (as) ilahi bir işaretle hanımı Hacer ile oğlu İsmail’i bıraktı. Yüce Allah (cc) bu olayı Kur’an-ı Kerim’de şöyle bildirmiştir: “Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe’nin) yanında ekin bitmez bir va-diye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler.”19 Hz. İbrahim (as), yüce Allah’ın (cc) emrine boyun eğerek

Hz. Hacer’in ve Hz. İsmail’in (as) yanına bir miktar yiyecek ve su bırakıp Mekke’den ayrıldı. Yüce Al-lah (cc) erzak ve suları biten Hz. Hacer’e harika bir şekilde zemzem suyunu ihsan etti. Zemzemin varlığından dolayı daha sonra buraya Güney Arabistan kökenli Cürhüm kabilesi yerleşti. Hz. İs-mail (as) burada büyüdü ve cürhümîlerden bir kızla evlendi.

“Kitap’ta İbrahim’i an. Zira o, sıdkı bütün bir peygamberdi. Bir zaman o babasına dedi ki: ‘Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan bir şeye niçin taparsın? Babacığım! Hakikaten sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Öyle ise bana uy ki, seni düz yola çıkarayım. Babacığım! Şeytana kulluk etme! Çünkü şey-tan, çok merhametli olan Allah’a âsi oldu. Babacığım! Allah tarafından sana azap dokunup da şeytanın yakını olmandan korkuyorum.’ (Babası:) ‘Ey İbrahim!’ dedi, ‘Sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, andolsun seni taşlarım! Uzun bir zaman benden uzak dur!’ İbrahim: ‘Selam sana (esen kal) dedi, Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O bana karşı çok lütufkârdır. Sizden de Allah’ın dışında taptığınız şeylerden de uzaklaşıyor ve Rabbime yalvarı-yorum. Umulur ki (senin için) Rabbime dua etmemle bedbaht (emeği boşa gitmiş) olmam.’”

(Meryem suresi, 41-48.ayetler.)

Okuyalım

19 İbrahim suresi, 37. ayet.

Zemzem kuyusu

27

BİRİNCİ ÜNİTE

Çeşitli tipte ünite değerlendirme soruları.

Konuyla ilgili oku-ma parçaları

TANITIM ŞEMASI

Page 10: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Düşünmeye, tartışmaya, araştırmaya, yazmaya vb. yönelten etkinlikler

TANITIM ŞEMASI

“Kitap’ta İbrahim’i an. Zira o, sıdkı bütün bir peygamberdi. Bir zaman o babası-na dedi ki: ‘Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlama-yan bir şeye niçin taparsın?... ”

Okuyalım

(Meryem suresi, 41-48.ayetler.)10

Arap Yarımadası’nda şiire ve hitabete çok önem verilirdi. Bu durumda, Kur’an-ı Kerim’deki hitabet güzelliğinin ve edebî mükemmeliyetinin buradaki insanları nasıl etkilemiş olabileceğini değerlendiriniz.

Değerlendirelim

Allah’ın (c.c) zâtında, sıfatlarında, mâbud oluşunda bir ve tek olduğunu zihin ve kalp yoluyla kabul etmeye tevhid denir.1

Bilgi Kutusu

Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) soyuna mensup olanların (anne, baba, dede, daha büyük ataları) Arap Yarımadası’nda bulunan farklı inançlardan hangi-sini benimsediğini araştırınız. Araştırma sonuçlarınızı sınıfta paylaşınız.

Araştıralım

“Ey Kureyşliler! Allah sizden cahiliye gururunu, büyüklenmeyi ve babalarınız ile övün-meyi kaldırmıştır. Bütün insanlar Adem’dendir, Âdem de topraktandır”Peygamberimizin (s.a.v) bu sözleri, günümüzdeki hangi evrensel ilkenin ha-bercisidir? Arkadaşlarınızla bu ilkeyi tespit ediniz.

İlke Çıkartalım

“Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki sizin sıkıntıya düş-meniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir. ”

(Tevbe suresi, 128. ayet. )

Yukarıdaki ayette yer alan “kendi içinizden” ifadesi ile vurgulanmak istenen nedir? Açıklayınız.

Açıklayalım

“(Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik. ”(Enbiya suresi, 107. ayet. )

Yukarıdaki ayeti, Hz. Muhammed’in (s.a.v) mesajının evrensel olması bakımın-dan yorumlayınız.

Yorumlayalım

Günümüzdeki insanlar arasında yaygın olan cahiliye âdetleri nelerdir? Düşü-nünüz.

Düşünelim

Kur’an-ı Kerim’i anlama ve yaşama açısından Peygamber Efendimizin (s.a.v) hayatını öğrenmenin önemi üzerine konuşunuz.

Konuşalım

Meryem suresi 41-48. ayetleri okuyunuz. Bu ayetlerden yola çıkarak “Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) ile Hz. İbrahim’in (a.s) hangi ortak mü-cadeleyi verdiklerini sınıfta tartışınız.

Tartışalım

Page 11: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

1. ÜNİTE

ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM1. “Hayatın anlamı nedir? Niçin yaratıldım? Nereden geldim ve nereye gidiyo-

rum?” sorularına cevap bulmak insan açısından neden önemlidir? Tartışınız.2. Dinimizi öğrenmek ve anlamak için Kur’an-ı Kerim’in yanında hangi kaynak-

tan yararlanabiliriz? Araştırınız.3. Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) hayatını niçin öğrenmeliyiz? Bu konudaki fikirle-

rinizi sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız. 4. Arap Yarımadası’nın İslamiyet öncesi durumunu bilmek, Peygamberimizin

(s.a.v) Allah (c.c) yolunda verdiği mücadeleyi anlamak açısından önemi nedir? Araştırınız.

RİSÂLET ÖNCESİ ARAP YARIMADASI

Mescid-i Nebî, Medine

Page 12: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

1. Peygamberimizin (s.a.v) Hayatını Öğrenmenin ÖnemiPeygamber Efendimizin (s.a.v) hayatını öğrenmek, sünnetini benimsemek

ve örnek şahsiyetini rehber edinmek hem Müslümanlar hem de tüm insanlar için büyük önem arz etmektedir. Özellikle insan onurunun zedelendiği, kardeşlik bağ-larının koptuğu, insani ve ahlaki değerlerin unutulduğu günümüzde onun hayatını öğrenmek daha da gerekli hâle gelmiştir. Zira yüce Allah (c.c), Peygamber Efendi-mizi (s.a.v) âlemlere rahmet olarak göndermiştir.1

Hz. Peygamber’in (s.a.v) hayatını ve şahsiyetini, tebliğ faaliyetlerini, siyasi ve askerî mücadelelerini konu alan ilim dalına siyer denir.

Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C 37, s. 319-324.

Bilgi Kutusu

Peygamber Efendimizin (s.a.v) hayatı, Müslümanlar açısından son derece önemlidir. Çünkü Müslümanlar onun sayesinde hayatın anlamını, varoluş sırrını, ne-reden geldiklerini, nereye gittiklerini ve dünyadaki vazifelerinin ne olduğunu öğre-nirler. Allah Resulünün (s.a.v) hayatı, zihinleri meşgul eden bu soruların cevaplarını doyurucu nitelikte sunmaktadır.

1 bk. Enbiya suresi, 107.ayet.12

BİRİNCİ ÜNİTE

Mescid-i Nebevî - Medine

Page 13: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

“(Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik. ”(Enbiya suresi, 107. ayet.)

Yukarıdaki ayeti, Hz. Muhammed’in (s.a.v) mesajının evrensel olması bakımın-dan yorumlayınız.

Yorumlayalım

Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) hayatını öğrenmek, Müslümanlar için en önemli bir vazife ve gereklilik olmuştur. Çünkü bir Müslüman, doğru İslam’ı ve Müslü-manca yaşamayı en güzel şekilde onun hayatından öğrenebilir. Bir Müslüman için Peygamber Efendimizin (s.a.v) hayatını öğrenmekten asıl gaye; mukaddes dinimi-zin, onun hayatında şekillendiğinin farkına varmasıdır. Zira onun hayatı dinimizi her yönüyle gösteren canlı bir örnektir.

Resulü Ekrem Efendimizin (s.a.v) hayatı, onun hem insani yönünü hem de Al-lah (c.c) tarafından kendisine verilen peygamberlik yönünü yansıtmaktadır. İnsani yönü; Peygamber Efendimizin de (s.a.v) üzülen, sevinen, seven, hasta olan, yaşla-nan özellikleri bizler gibi bir insan olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Biz onun peygamberlik yönünü kendimize rehber edinirken biliyoruz ki o bize kendi içimizden gönderilmiş insan peygamberdir. Eğer son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v) ve diğer peygamberler, meleklerden ya da başka varlıklar arasından seçilmiş olsalar-dı onların hayatlarında kendi hayatımızda yaşadığımız sıkıntılara birer çözüm yolu ve sorularımıza cevaplar bulamazdık. Allah’a (c.c) kulluk etmenin insanca yolunu bilemezdik.

“Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı da çok şef-katli ve merhametlidir. ”

(Tevbe suresi, 128. ayet. )

Yukarıdaki ayette yer alan “kendi içinizden” ifadesi ile vurgulanmak istenen nedir? Açıklayınız.

Açıklayalım

Resulü Ekrem Efendimizin (s.a.v) peygamberlik yönü ise bu fırtınalı hayat denizinde bize yol gösteren bir fener olması açısından önemlidir. Allah Resulünün (s.a.v) hayatındaki bütün güzelliklerin kaynağı, peygamberlik hakikatinden kaynak-lanmaktadır. Onun hayatı; dinimizi her yönüyle gösterme, tebliğ etme ve dinimizin

13

BİRİNCİ ÜNİTE

Page 14: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

taşıyıcısı olma özelliğini göstermektedir. Bundan dolayıdır ki onun hayatı dinimizin bir kaynağını oluşturmuştur.

Peygamber Efendimizin (s.a.v) hayatı, Kur’an-ı Kerim’i anlamak ve doğru yaşamak için bir rehberdir. Zira o, insanlara sadece Kur’an-ı Kerim’in ayetlerini tebliğ etmekle vazifeli değildir. Onun önemli bir vazifesi de ilahi vahyi açıklamak ve Kur’an-ı Kerim’in hayata nasıl tatbik edilece-

ğini yaşayarak göstermektir. Bundan dolayıdır ki yemeden içmeye, oturmadan kalkmaya kadar Peygamber Efendimizin (s.a.v) hayatı bütün ayrıntısıyla günümüze kadar ulaştırılmıştır. Bu durumu yüce Rabbimiz şöyle açıklamaktadır: “(O peygam-berleri) mucizelerle ve kitaplarla (gönderdik). Sana da kendilerine indirileni (helal ve haramı) insanlara açıklayasın diye Zikr’i (Kur’an’ı) indirdik; ta ki düşünsünler.”2

Kur’an-ı Kerim’i anlama ve yaşama açısından Peygamber Efendimizin (s.a.v) hayatını öğrenmenin önemi üzerine konuşunuz.

Konuşalım

Allah Resulü’nün hayatı (s.a.v), dinimizi anlamak için bir kılavuzdur. Çünkü onun hayatı; İslamiyet’in iman, ibadet ve ahlak esaslarının tamamını içine almak-tadır. Dinimizin canlı bir modeli olan Hz. Muhammed (s.a.v) tüm hayatında iman, ibadet ve ahlak esaslarında istikamet üzere olmuştur. Aşırılıklardan sakınmıştır. Onun istikamet konusundaki hassasiyeti “Emrolunduğun üzere dosdoğru ol...”3 ila-hi emrinin gereğidir. Bundan dolayı biz Müslümanlar için onun hayatı her konuda istikameti gösteren bir pusuladır. Bu durumu sevgili Peygamberimiz (s.a.v), Veda Hutbesi’nde şöyle ifade etmiştir: “Ey müminler! Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah’ın kitabı Kur’an-ı Ke-rim ve Peygamber’in sünnetidir. …”4

Peygamber Efendimizin (s.a.v) hayatı, ibadet hayatımız için bir rol model-dir. O, yalnızca söyleyen ve nasihat eden değil; aynı zamanda yaşayandı. Kendisi, ashâbına ve ümmetine emrettiğinden çok daha fazlasını yapardı. Dinimizde bulu-nan bütün ibadetlerde en ileri olan oydu. Herkesten fazla takvalı yaşar ve herkes-ten çok Allah’tan (c.c) korkardı. En zor durumda bile Allah’a kulluğun gereğini ya-

2 Nahl suresi, 44. ayet.3 Hud suresi, 112.ayet.4 İbn Mâce, Sünen, C 2, s. 1024-1025.

14

BİRİNCİ ÜNİTE

Kur’ân-ı Kerîm

Page 15: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

pardı. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v) kendisini, ümmetine tebliğ ettiği yüce Allah’ın (c.c) emirlerinin üstünde görmezdi.

Hz. Peygamberin (s.a.v) hayatı, güzel ahlakın da bir kaynağıdır. Kur’an-ı Kerim’in açıkladığı güzel ahlaka en evvel uyan ve bu güzel ahlak üzere yaratılan Hz. Muhammed’dir (s.a.v). Resulü Ekrem Efendimizin (s.a.v) hayatı incelendiğinde, yüce Allah’ın (c.c) edebi bütün yönleriyle onda topladığı görülmektedir. Yüce Al-lah (c.c) bu konu hakkında şöyle buyurmaktadır: “Ve elbette sen yüce bir ahlak üzeresin.”5 Hz. Peygamber (s.a.v) de kendi terbiyesinin, ahlakının ve edebinin kay-nağını şöyle ifade etmektedir: “Beni Rabbim terbiye etti ve terbiyemi güzel yaptı.”6

“Bir gün bir sahabe, Hz. Aişe (r.a) validemize ‘Peygamberimizin ahlakı nasıldı?’ diye sormuştu. Hz. Aişe (r.a) de ona ‘Sen, Kur’an okuyor musun?’ sorusuyla kar-şılık verdi. Sahabe, ‘Evet, okuyorum. ’ deyince Hz. Aişe (r.a) şöyle devam etti: ‘İşte, Allah’ın elçisinin ahlakı, Kur’an idi. ’”

(Müslim, Salatü’l-Musafirin, 139. )

“İşte, Allah’ın elçisinin ahlakı, Kur’an idi. ” ifadesini, Peygamberimizin (s.a.v) ha-yatını öğrenmenin gerekliliği açısından değerlendiriniz.

Değerlendirelim

Peygamber Efendimizin (s.a.v) hayatı; genelde tüm insanlar, özelde ise Müs-lümanlar için hayati bir önem taşımaktadır. Onun örnekliği, dinimizin her yönüyle doğru anlaşılması ve hayata doğru yansıtılmasının önemli bir kaynağıdır. Kendi içimizden bize rehberlik edecek böyle bir peygamber göndermesi, Latif ve Kerim olan Allah’ın (c.c) büyük bir lütfu ve keremidir. Bunu en büyük nimet bilmeli ve bu nimetin şükrü olarak Peygamberimizin (c.c) hayatını ve şahsiyetini öğrenmeliyiz.

Peygamberimizin (s.a.v) hayatını niçin öğrenmeliyiz? Sebeplerini listeleyiniz. Listeleyelim

1.

2.

3.

4.

5.

5 Kalem suresi, 4.ayet.6 Süyutî, C I, 14-15, 35, 51.

15

BİRİNCİ ÜNİTE

Page 16: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

2. Risâlet Öncesi Dünyanın Dinî Durumuİslam dininin tüm insanlığa neler kazandırdığını ve Peygamber Efendimizin

(s.a.v) tebliğ ettiği hakikatlerin insanlığa nasıl hizmet ettiğini anlayabilmek için o za-manki dünyanın genel durumuna kısaca bakmak gerekir. Peygamber Efendimiz-den (s.a.v) önce insanlık doğru yoldan sapmıştı. Dünyanın her yerini inkâr ve bunun bir sonucu olarak da zulüm kaplamıştı. Emniyet ve güven kalkmış, hak hukuk çiğ-nenir olmuş, kalpleri ise korku ve dehşet sarmıştı. İdareciler ve zenginler itibar görür, fakirler ile acizler hor ve hakir görülürdü. Halkın iradesi yok sayılmış ve halk, ileri ge-lenlerin hizmetçisi olarak kabul edilmişti. O zamanda insanlığın en muhtaç olduğu şey, emniyet ve asayiş, huzur ve güven idi.

Büyük bir kargaşa ve vahşet içindeki böyle bir ortamda yaşam mücadelesi veren insanlar, dinî açıdan da pek rahat değildi. Masum halk, güçlü devletlerin zulmü ve baskısı altında ezilirken yüce Rabbimizin gönderdiği hak dinler ise din adamları ta-rafından çıkarları için tahrif edilmişti. Tevhid inancı büyük ölçüde zedelenmişti.

Allah’ın (c.c) zâtında, sıfatlarında, mâbud oluşunda bir ve tek olduğunu zihin ve kalp yoluyla kabul etmeye tevhid denir.1

Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C 41, s. 18-20.

Bilgi Kutusu

İslam öncesi dini hayat (temsili)

16

BİRİNCİ ÜNİTE

Page 17: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

İslamiyet öncesi dönemde dünya genelindeki dinî hayata bakıldığında şöy-le bir tablo görülmekteydi:

Bizans`ta, Hristiyanlığın Ortodoks mezhebi yaygındı. Bizans İmparatorluğu siyasi amaçlardan dolayı Ortodoksluğu resmî devlet dini hâline getirmişti. Daha önce devlet baskısına ve yasaklamalara maruz kalan Hristiyanlar gücü elde et-tiklerinde baskı ve zulmü başkalarına yapmaya başlamışlardı. Bizans’ta din adına akıl almaz işkenceler yapılıyor ve insanlar Hristiyan olmaya zorlanıyordu. İdarecilerin dinî baskı ve zulümleri halkı giderek daha mutsuz bir hâle getirmişti. Dünyaya hâkim olma hırsıyla hareket eden devletin bu politikası yüzünden Hristiyan olanlar da hu-zur bulamıyordu. Kendi içlerinde din ve mezhep kavgaları giderek artarken diğer devletlerle olan mücadeleler de halkı yormuştu. En önemlisi de Hz. İsa’nın (a.s) teb-liğ ettiği tevhid inancı, yerini şirke bırakmıştı.

Mısır’da ise hakimiyeti elinde bulunduran Romalılar, Hristiyanlığın yayılmasına engel olmaya çalışıyordu. Bunun için Hristiyan olanlara her türlü zulüm ve işkence yapılıyordu. Bunca şiddetli baskılara rağmen Hristiyanlık süratle yayılmıştı. En sonun-da Roma’nın Hristiyanlığı kabul etmesiyle Mısırlılar rahatlamıştı. Fakat bir müddet sonra gücü eline geçiren kilise bu kez de din adına her türlü baskı ve zorbalığı yap-maya, kendi halkını ezmeye başlamıştı.

Sâsânilerin hâkimiyetindeki İran’da da tevhid inancından uzak bir dinî hayat hüküm sürmekteydi. Halkın çoğunluğu iki tanrı inancını kabul eden Zerdüşt dinine mensuptu. Bu dinde iyilik tanrısı ve kötülük tanrısı olmak üzere iki tanrıya inanılırdı. Bu iki tanrı ise sürekli olarak mücadele ve kavga hâlindeydi. İranlılar iyilik tanrısına ateş yakarak tapıyorlardı. Bu ateşi hiçbir zaman da söndürmezlerdi. Fakat sevgili Peygamberimizin (s.a.v) doğduğu gece, bin yıldır hiç durmadan yakılan bu ateş sönmüş ve tüm çabalara rağmen o gün yakılamamıştı.

Hindistan’da ise en yaygın din Hinduizm idi. Hinduizm’e göre kâinatı ve tüm varlıkları tek bir tanrı yaratmamıştı. Hinduizm’in en eski külliyatı olarak bilinen Vedalar’da çok tanrılı bir inanç sistemi vardı. Hinduizm’de de zaman-la puta tapıcılık yaygın bir hâl aldı. Çin, Tibet ve Japonya`da ise VI. yüzyılda Hinduizm’e bir tepki olarak Budizm dini yaygınlaştı.

Orta Asya’da yaşayan Türkler ise tek tanrı-ya inanıyorlardı. Budizm Türkler arasında yayılma-ya başlamışsa da fazla ilgi görmemişti. Bu yüzden-dir ki ilerleyen dönemlerde Türklerin İslamiyet’le kaynaşması ve bu dini kabul etmesi kolay olmuştu.

Hinduiz’min tanrılarından Ganeşa 17

BİRİNCİ ÜNİTE

Page 18: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Risâlet öncesi dönemde medeniyetler hangi dinlere inanmaktaydı? Buna göre aşağıdaki tabloyu doldurunuz.

Dolduralım

Risâlet ÖNCESİ DÜNYANIN DİNÎ DURUMU

Bizans

Mısır

İran

Hindistan

Orta Asya

Resulü Ekrem Efendimiz (s.a.v) doğduğu zamanda, belli başlı medeniyet merkez-lerinin dinî durumu böyleydi. Bir tarafta devletler arasında savaşlar, çekişmeler ve sömürgeleştirme devam ederken diğer tarafta ırk, renk, dil ve din farklılıkları nede-niyle sağduyudan yoksun ön yargılar vardı. Servet, zenginler arasında paylaşılırken yardıma muhtaç fakirler günden güne sefaletin içinde boğulmaktaydı. İnsanlar, Âdem ile Havva’nın soyundan geldiklerini unutmuş; kardeşler arasındaki güdülen kin ve nefret onları insanlık dışı bir hâle getirmişti. İnsanlık bir kurtarıcıya ve müjdeciye ihtiyaç duymaktaydı. Artık insanlığın vahşet ve zulmünün haddi aştığı bu dönemde yüce Rabbimiz, âlemlere rahmet olan sevgili Peygamberimizi (s.a.v) göndermişti.

Son peygamber Hz. Muhammed’in (s.a.v) gönderilişindeki hikmeti, onun risâletinden önceki dünyanın insani ve dinî durumunu düşünerek değerlendiriniz.

Değerlendirelim18

BİRİNCİ ÜNİTE

Page 19: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

3. Risâlet Öncesi Arap Yarımadası’na Genel BakışArap Yarımadası, Asya’nın güneybatısında ve Afrika’nın kuzeydoğusunda-

dır. Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) doğup büyüdüğü, hayatının büyük bir kısmını geçirdiği Mekke şehri, Arap Yarımadası’nın batısında yer alan Hicaz Bölgesi’ndedir.

İslamiyet öncesi Arap Yarımadası’nın dinî, siyasi, sosyal, ekonomik ve kültü-rel yapısını tanımak; Allah Resulü’nün (s.a.v) hayatını, peygamberliğini ve insanlık tarihinde yaptığı büyük inkılabı anlamada önemli bir yere sahiptir. Çünkü medeni-yetten, devletten, bayraktan, kanundan uzak; âdetlerinde son derece mutaassıp, inatçı ve vahşi insanlar, Resul-i Ekrem’in (s.a.v) peygamberliği ile çok kısa bir zaman-da insanlık tarihine yön veren en güzide bir topluma dönüştü.

3.1. Dinî Hayatİslamiyet’ten önce Arap Yarımadası hem insani hem de dinî yönden en ka-

ranlık dönemini yaşamaktaydı.

İnsanlar, kendilerine en küçük bir fayda ve zarar vermekten aciz olan putlara tapıyordu. Bu putlar çoğunlukla taş, ağaç ve bir kısım madenlerden ya-pılıyordu. İnsanlar bazen yiyeceklerini bile put hâline getirip tapıyorlardı. Arap Yarımadası’nın birçok yerinde, içerisinde putların bulunduğu mabetler bulunuyor-du. Hatta tevhid inancının simgesi olan Kâbe’nin içi ve çevresi de yüzlerce put ile doldurularak şirk inancıyla kirletilmişti.

•Mekke

•Habeşistan

•Taif

•Medine•Hayber

•Irak

•İran

•Türkiye

•Suriye

•YEMEN

Arap Yarımadası

19

BİRİNCİ ÜNİTE

Page 20: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Puta tapanlar, Allah’ı (c.c) inkâr etmiyor-lardı. Fakat putların, dünyadaki işlerinde kendi-lerine yardımcı olduklarına inanıyorlardı. Yani kâinatı yaratan ve idare eden yüce Allah’ın (c.c) uluhiyetine ortak koşuyorlardı. İslam di-ninde bu sapkın inanca şirk7; bu inanca sahip olanlara ise “Allah’a (c.c) ortak koşan” anlamı-na gelen müşrik denilmektedir. Kur’an’da müş-riklerin bu hâli şöyle ifade edilir: “Onlar Allah’ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda vere-bilecek şeylere tapıyorlar ve ‘Bunlar, Allah ka-tında bizim şefaatçilerimizdir.’ diyorlar...”8

Cahiliye insanları tevhid inancına sahip ol-madıkları gibi ahiret inancına da sahip değillerdi. Ayrıca Araplarda cinleri ilah kabul edip tapanlar

da bulunurdu. Meleklerin, Allah’ın kızı olduğunu kabul eden batıl inançlara sahip insanlar mevcuttu.

Arap Yarımadası’nın bazı yerlerinde Yahudiler ve az da olsa Hristiyanlar bulunuyordu. Çoğunlukla Medine’de bulunan Yahudiler, yüzyıllar önce sürgün edilerek buraya gelmişlerdi. Hıristiyanlık ise Arap yarımadasının kuzey bölgesinde, Gasssânîler ve Hîreliler arasında yaygındı.

Arap Yarımadası’nda kendilerine Hanif denilen bir kısım insanlar da yaşa-maktaydı. Hanifler; Hz. İbrahim’in (a.s) dinine bağlı olmaya çalışan, Allah’ın (c.c) birliğine inanan, putperestliği reddeden ve Kureyş’in yanlış inançlarına karşı çıkan insanlardı.9 Bu dine mensup olan insanların müşterek bir ibadetleri yoktu ve sayıları oldukça azdı.

Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) soyuna mensup olanların (anne, baba, dede, daha büyük ataları) Arap Yarımadası’nda bulunan farklı inançlardan hangi-sini benimsediğini araştırınız. Araştırma sonuçlarınızı sınıfta paylaşınız.

Araştıralım

7 Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C 39, s. 193-198.8 Yunus suresi, 18.ayet.9 Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C 16, s. 33-39.

Mezopotamya putlarından Nabu

20

BİRİNCİ ÜNİTE

Page 21: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

3.2. Siyasi Hayatİslamiyet’ten önce Arap Yarımadası’ndaki halk bir medeniyet, devlet, bay-

rak ve kanun etrafında toplanmamıştı. Araplar, İslam dini ile şerefleninceye kadar tarih boyunca siyasi bir birliği tesis edememişlerdir. Çöllerle kaplı bu yarımada, olumsuz coğrafi özelliklerinden dolayı büyük devletler tarafından istila edilmemiş; bu yüzden medeniyetlerle ilişkileri de çok gelişmemişti.

Peygamber Efendimizin (s.a.v) risâletinden önce Arap Yarımadası’nda in-sanlar kabileler hâlinde yaşıyordu. Kabile fertlerinin kendi aralarında çok güçlü bağları vardı. Kabileden birisi haksızlığa maruz kaldığında, bu haksızlık tüm kabi-leye yapılmış olarak kabul edilirdi. Her kabile, haksız da olsa kendi bireylerini baş-ka kabilelere karşı korurdu. Bu sebeple çoğu zaman anlaşmazlığa düşen kabileler arasında uzun süren savaşlar meydana geliyordu. Arap Yarımadası’ndaki insanlar, bu savaşlar sebebiyle güvensiz bir ortamda yaşıyordu. Bu kabile savaşları, birçok insanın ölümüne sebep oluyordu.

Yalnızca yılın dört ayında (muharrem, recep, zilkade ve zilhilce) savaşmak ve kan dökmek genel olarak uygun görülmüyordu. Bu yüzden bu aylara eşhuru‘l hurum (haram aylar) denilirdi. Haram aylarda savaş ve yağma yapılmaz; panayır-larda serbestçe alışveriş yapılır ve hac görevi yerine getirilirdi. Ancak bazen Araplar geleneklerine uymayarak haram aylarda da savaşırlardı. Haram aylarda yapılan bu savaşlara Ficar Savaşları denirdi.

Cahiliye döneminde kabile savaşları (temsili)

21

BİRİNCİ ÜNİTE

Page 22: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

“Ey Kureyşliler! Allah sizden cahiliye gururunu, büyüklenmeyi ve babalarınız ile övünme-yi kaldırmıştır. Bütün insanlar Âdem’dendir, Âdem de topraktandır.”Peygamberimizin (s.a.v) bu sözleri, günümüzdeki hangi evrensel ilkenin ha-bercisidir? Arkadaşlarınızla bu ilkeyi tespit ediniz.

İbn İshak, Sîre, (thk. Muhammed Hamidullah, Konya 1981, s. 94.

İlke Çıkaralım

3.3. Sosyal ve Ekonomik Hayat Araplarda Bedevî ve Hadarî olmak üzere başlıca iki çeşit yaşam tarzı mev-

cuttu. Çöl ve vahalarda develeriyle birlikte konar-göçer olarak çadırlarda yaşayan Araplara Bedevî; köy, kasaba ve şehirlerde yerleşik hayat yaşayanlara da Hadarî denirdi. Bedeviler genellikle geçimlerini hayvancılık, avcılık, ticaret ve baskın gibi yollarla temin ederlerdi. Cahiliye dönemi bedevileri çoğu zaman köylere ve ticaret kervanlarına baskınlar düzenlerdi. Yerleşik hayat yaşayan Hadariler ise genellikle ticaret ile geçimlerini sağlardı.

Peygamberlik öncesinde Arap toplumu; zengin-fakir, kuvvetli-zayıf, efendi-köle gibi birçok bakımdan sınıflara ayrılmıştı. Kadınların ise top-lumda hiçbir saygınlığı yoktu. Kız çocuklarına de-ğer verilmez ve varlıkları utanç sebebi sayılırdı. Bu yüzden kız çocukları diri diri toprağa gömülürdü. Köleler zor işlerde çalıştırılır, efendilerine karşı hiç-bir hak iddia edemezlerdi. Fakirler, güçsüzler ve yetimler hor görülür; mallarına zorla el konulurdu. Zenginler her zaman üstün görülür ve yalnızca

onların sözlerine değer verilirdi. Hukuk zenginlere göre şekillenirdi. Güçlülerin hâkim olduğu bir anlayış vardı. Mazlumların ise haklarını arayabilecekleri hiçbir kurum bu-lunmuyordu. Zulüm, adaletsizlik, ahlaksızlık, kötü alışkanlıklar ve körü körüne uygula-nan batıl âdetler her tarafta yaygınlaşmıştı.

3.4. Kültürel HayatArap Yarımadası’nda okuma yazma bilenlerin sayısı çok azdı. Kültürel gele-

nek ve değerlerini, sözlü edebiyat ile korumaya çalışırlardı. Bu yüzden toplumda şiir ve hitabetin etkisi çok büyüktü. Kültürel değerler bu yolla kuşaktan kuşağa aktarılır-dı. Bir kabilenin şairi ve hatibi o kabilenin millî kahramanı sayılırdı.

Arapların yazmış olduğu en güzel ve meşhur kasideler Kâbe’nin duvarına asılırdı. Kâbe duvarına asılan bu şiirlere muallakât-ı seb’a denilirdi.

Temsili bir kervan

22

BİRİNCİ ÜNİTE

Page 23: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Arap Yarımadası’nda şiire ve hitabete çok önem verilirdi. Bu durumda, Kur’an-ı Kerim’in hitabet güzelliği ve edebî şaheser oluşu insanları nasıl etkilemiş olabile-ceğini değerlendiriniz.

Değerlendirelim

Cahiliye kavramı, Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde, Arapların İslam’dan önceki batıl inanç, tutum ve davranışlarını İslami devirdekinden ayırt etmek için kul-lanılmıştır. Arapların İslam’dan önceki dönemine de Cahiliye Dönemi (Devri, Çağı) denir.10 İslam kaynakları cahiliye insanının ve toplumunun özelliklerini genel olarak; bilgisizlik, şirk, putperestlik, ırkçılık, zulüm, haksızlık, adaletsizlik, sulh ve nizamdan yok-sunluk, insan haklarını çiğnemek, çocukları öldürmek, kız çocuklarını toprağa göm-mek, vahşi hareketler, kan davası, içki, kumar ve fal okları gibi davranışların oldu-ğunu bildirmektedir.

Belli bir döneme cahiliye adı verilmiş olsa da ayet ve hadislere göre cahiliye zihniyeti sadece belirli bir dönemle sınırlı tutulmaz. Peygamberimizin (s.a.v) vefa-tından sonraki zamanlarda da hatta o hayattayken bile Müslümanlar bazı cahili-ye âdetlerinin tesirinde kalmışlardır. Bu sebeple peygamberlikten önceki dönemin kötü âdetlerini üzerinde bulunduran toplumlar ve insanlar cahiliye sıfatıyla anılır. Bu durum, ayette şöyle ifade edilmiştir: “Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah’ınkinden daha güzeldir?”11

Peygamber Efendimiz (s.a.v) de cahiliyeye geçmişte kalan bir dönem olarak bakmamış, o döneme ait alışkanlıkların tekrar ortaya çıkabileceği konusunda uyarı-larda bulunmuştur. Kendisi hayattayken onun bu uyarılarını haklı çıkaran bazı olay-lar da olmuştur. Örneğin bir tartışma sırasında sahabilerden Ebu Zer el-Gıfari (r.a), Bilal-i Habeşi’ye (r.a) “kara kadının oğlu” demişti. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) ise “Onu annesinin renginden dolayı mı ayıplıyorsun? Demek ki sen, kendisinde hâlâ cahiliye ahlakı kalmış bir kimsesin.” diyerek onu uyardı.12 Allah Resulü (s.a.v) başka bir hadisinde ise şöyle buyurmuştur: “Ümmetimin içinde cahiliye döneminden kal-ma, tamamen terk edemeyecekleri dört âdet vardır: Asaletleriyle övünmek, baş-kalarının soyuna dil uzatmak, yıldızları vesile edinerek yağmur beklemek, ölünün arkasından yüksek sesle ağlamak.”13

10 Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C 7, s.17-19.11 Maide suresi, 50. ayet.12 Buharî, İman, 22.13 Müslim, Cena'iz, 29.

23

BİRİNCİ ÜNİTE

Page 24: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Günümüzdeki insanlar arasında yaygın olan cahiliye âdetleri nelerdir? Düşününüz.

Düşünelim ve yazalım

Mekke’de Müslümanlara yapılan işkence ve zulümler iyice artınca Pey-gamberimiz bir grup sahabeyi elçi olarak Habeşistan’a gönderdi. Bu sahabi-ler arasında, Peygamber Efendimizin (s.a.v) amcasının oğlu ve Hz. Ali’nin (r.a) ağabeyi olan Cafer b. Ebu Talip (r.a) de vardı. Müslüman elçiler, Habeş Neca-şisi ile görüşüp ülkesine hicret edebilmek için onun iznini almak istiyorlardı. Bu görüşmede Cafer b. Ebu Talip (r.a) söz aldı.

“Ey hükümdar! Biz cahiliye zihniyetine sahip bir kavimdik. Ağaçtan ve taştan yapılmış putlara tapar, kendiliğinden ölmüş hayvanların etlerini yer, kız çocuklarını diri diri toprağa gömer, insanlık dışı bütün kötülükleri yapardık. Akra-balarımızla ilgilenmez, komşu hakkı tanımazdık. Kuvvetli olanlarımız, zayıflarımızı ezer; zenginlerimiz, fakirlerin sırtından geçinirdi. Hak hukuk nedir bilinmezdi.

Biz bu hâldeyken Allah, bizim içimizden asil soylu, doğru, güvenilir, iffet-li olarak bildiğimiz birini peygamber olarak gönderdi. O bizi bir olan Allah’a inanmaya ve yalnızca O’na ibadet etmeye çağırdı. Atalarımızdan miras kalan putlara tapmaktan bizleri kurtardı. Doğru söylemeyi, emanete riayet etmeyi, akrabalarla iyi geçinmeyi, komşuları gözetmeyi emretti. Bütün kötülük ve gü-nahları, kan dökmeyi, yalancı şahitlik yapmayı, yetim malı yemeyi ve namuslu kadınlara iftira etmeyi ise yasakladı.”

Konuşmasının ilk bölümünde İslam öncesi cahiliye devrinin insanlık dışı hâllerini; ikinci bölümünde ise sevgili Peygamberimizin (s.a.v) üstün özelliklerini ve tebliğ ettiği dinin güzelliklerini anlatmıştır.

(İbn Hişâm, es-Sîre, C I, s.359-360.)

Okuyalım

24

BİRİNCİ ÜNİTE

Page 25: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Cafer b. Ebi Talip’in (r.a) konuşmasından yola çıkarak insanların cahiliye döne-mindeki ve Peygamberimizin risâletinden sonraki âdetlerini karşılaştırınız.

Karşılaştıralım

CAHİLİYE DÖNEMİ Risâlet SONRASI

4. Risâlet Öncesi Hicaz Hicaz; Mekke, Yesrib, Taif ve bunların çevresini içine alan bölgeye verilen

isimdir. Hicaz Bölgesi hem İslamiyet’ten önce hem de İslamiyet’ten sonra Arap Ya-rımadası’ndaki önemini korumuştur. Çünkü burada yer alan Mekke, dinî ve ticari açıdan önemli bir merkezdi. Medine’nin (eski ismi ile Yesrib’in) de ziraata elverişli yapısı ve önemli ticaret yollarına olan yakınlığı sebebiyle büyük bir değeri vardı. Taif ise serin havasıyla Mekke halkının yaylası hükmündeydi. Aynı zamanda kıymetli üzüm bağlarıyla Mekkelilerin kuru üzüm ve şarap ihtiyacını karşılardı.14

14 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s.27.25

BİRİNCİ ÜNİTE

Page 26: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

4.1. Mekke:

İslamiyet’in mukaddes bir şehridir. İslam dininde Ümmü’l – Kura (şehirlerin anası) olarak adlandırılmıştır.15 Yeryüzünde mabet olarak inşa edilen ilk yapı Kâbe, Hz. Âdem (a.s) tarafından Mekke’de yapılmıştır. Hz. İsmail’in (a.s) tevhid mücade-lesine şahit olmuştur. Mekke, Kâbe’nin Hz. İbrahim (a.s) ve oğlu Hz. İsmail (a.s) ta-rafından yeniden inşa edilmesiyle dünyanın farklı yerlerinden hac ibadetini yerine getirmek isteyenleri misafir etmiştir. Ayrıca bu kutlu şehir sevgili Peygamberimizin (s.a.v) dünyaya geldiği şehirdir. Mekke, Efendimizin (s.a.v) büyüdüğü, evlendiği ve en önemlisi peygamberlik vazifesinin kendisine verildiği mukaddes mekân olma özelliğiyle de eşsiz bir şehirdir.

Mekke şehri, Kur’an-ı Kerim’de harem yani “saygıya layık” sözüyle vasıflan-dırılmıştır.16 Mekke’yi çevreleyen Harem bölgesinin sınırlarını ilk defa Cebrail’in (a.s) rehberliğiyle Hz. İbrahim (a.s) belirlemiş, sınırları gösteren işaretler daha sonra Pey-gamber Efendimiz (s.a.v) tarafından yenilenmiştir. Kur’an-ı Kerim’de Kâbe’ye el-Beytü’l-haram17, onu çevreleyen mescide ise el-Mescidü’l-Haram18 denilmiştir.

15 Enam suresi, 92. ayet.16 Kasas suresi, 57. ayet; Ankebût suresi, 67. ayet.17 Mâide suresi, 2. ayet.18 İsrâ suresi, 1.ayet.

Mescid-i Haram

Risâlet öncesi Mekke (temsili)

26

BİRİNCİ ÜNİTE

Page 27: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) Mekke’den hicret ederken ona olan sevgisini şu sözlerle dile getirmiştir: “Allah’a yemin ederim ki sen yeryüzünün en hayırlı ve Allah katında en sevimli yerisin. Eğer kavmim tarafından çıkarılmamış olsay-dım senden ayrılmazdım.”

(Tirmizî, C 5, s.722.)

Biliyor musunuz?

Mekke’yi ilk olarak Amalikalılar yurt edinmişti. Daha sonra boş ve taşlık bir vadi olan Mekke’ye Hz. İbrahim (a.s) ilahi bir işaretle hanımı Hacer ile oğlu İsmail’i bıraktı. Yüce Allah (c.c) bu olayı Kur’an-ı Kerim’de şöyle bildirmiştir: “Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe’nin) yanında ekin bitmez bir va-diye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler.”19 Hz. İbrahim (a.s), yüce Allah’ın (c.c) emrine boyun eğerek

Hz. Hacer’in ve Hz. İsmail’in (a.s) yanına bir miktar yiyecek ve su bırakıp Mekke’den ayrıldı. Yüce Al-lah (c.c) erzak ve suları biten Hz. Hacer’e harika bir şekilde zemzem suyunu ihsan etti. Zemzemin varlığından dolayı daha sonra buraya Güney Arabistan kökenli Cürhüm kabilesi yerleşti. Hz. İs-mail (a.s) burada büyüdü ve cürhümîlerden bir kızla evlendi.

“Kitap’ta İbrahim’i an. Zira o, sıdkı bütün bir peygamberdi. Bir zaman o babasına dedi ki: ‘Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan bir şeye niçin taparsın? Babacığım! Hakikaten sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Öyle ise bana uy ki, seni düz yola çıkarayım. Babacığım! Şeytana kulluk etme! Çünkü şey-tan, çok merhametli olan Allah’a âsi oldu. Babacığım! Allah tarafından sana azap dokunup da şeytanın yakını olmandan korkuyorum.’ (Babası:) ‘Ey İbrahim!’ dedi, ‘Sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, andolsun seni taşlarım! Uzun bir zaman benden uzak dur!’ İbrahim: ‘Selam sana (esen kal) dedi, Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O bana karşı çok lütufkârdır. Sizden de Allah’ın dışında taptığınız şeylerden de uzaklaşıyor ve Rabbime yalvarı-yorum. Umulur ki (senin için) Rabbime dua etmemle bedbaht (emeği boşa gitmiş) olmam.’”

(Meryem suresi, 41-48.ayetler.)

Okuyalım

19 İbrahim suresi, 37. ayet.

Zemzem kuyusu

27

BİRİNCİ ÜNİTE

Page 28: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Hz. İbrahim (a.s) Rabbinden aldığı emirle oğlu Hz. İsmail (a.s) ile beraber Kâbe’yi yeniden inşa edip hac farizasını insanlara öğretti. Artık Mekke güvenli bir şe-hir, dinî ve ticari bir merkez olmuştu. Daha sonra yüce Allah (c.c) Hz. İsmail’e (a.s) peygamberlik görevini verdi. O da babası Hz. İbrahim’e (a.s) gelen Allah’ın emirlerini ve tevhid inancını insanlara tebliğ etti. Kâbe’nin idaresini de vefatına kadar devam ettirdi. Hz. İsmail (a.s) vefat ettikten sonra Kâbe’nin idaresini oğlu Nadir devam ettirdi. Nadirden sonra cürhümîler hem Kâbe’nin hem de Mekke’nin idaresini ele geçirdiler.

Meryem suresi 41-48. ayetleri okuyunuz. Bu ayetlerden yola çıkarak sevgili Pey-gamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) ile Hz. İbrahim’in (a.s) hangi ortak mücade-leyi verdiklerini sınıfta tartışınız.

Tartışalım

Cürhümîler bir zaman sonra Kâbe’ye yakışmayan davranışlarda bulunma-ya başladı. Kâbe’yi ziyaret etmeye gelenlere zulüm etmeye başladılar. Bu sırada, Yemen’den gelen Huzaa kabilesi ile Bekir b. Abdulmenat kabilesi birleşip cürhümîleri Mekke’den çıkardı. Bu hadiseden sonra Mekke’nin idaresi Huzaalara geçti. Huza-alıların döneminde ise çok talihsiz bir olay yaşandı. Huzaa kabilesinin reisi Amr b. Luhay, Suriye’de Belka yakınlarındaki Maab denilen yerden Mekke’ye put getirip Kâbe’ye dikti. Bu olay, Mekke’de Hz. İbrahim (a.s) ve Hz. İsmail’in (a.s) mücadelesi-ni verdiği tevhid inancının yerine puta tapıcılığa geçilmesine neden oldu.

Huzaalıların Mekke’deki hâkimiyeti süresince Kureyşliler, Mekke çevresinde dağınık yaşıyorlardı. Hz. İsmail’in (a.s) torunlarından olan Kusay b. Kilâb, Huzaalı-ları yenerek Mekke ve Kâbe’nin yönetimini ele geçirdi. Bundan sonra Mekke’de Kureyş’in hâkimiyet dönemi başladı. Kusay öncelikle Mekke çevresinde dağınık yaşayan Kureyş kabilesini bir araya toplayarak onları Mekke’ye yerleştirdi. Kusay, Mekke’nin idaresinde birtakım yenilikler yaptı. Mekke’nin yönetimi hakkında yapıla-cak toplantı ve istişareler için Kabe’nin yanına Dâru’n-Nedve’yi inşa ettirdi. Dâr’un-Nedve, günümüzdeki şehir meclislerine benziyordu.

Kusay, Kâbe ve hacılarla ilgili bir kısım işlerin öncülüğünü yaptı. Hacılara ve fakirlere yemek ikramı için Kureyş kabilesinden her sene para toplatırdı. Hacıla-ra yemek yedirme faaliyeti ileride Rifade adıyla kurumsallaşacaktı. Ayrıca Kusay, Kâbe’nin avlusuna deriden bir havuz yerleştirerek şehir dışındaki kuyulardan su ta-şıyıp hacıların su ihtiyacını karşıladı. Bu vazife de ilerde Sikaye adıyla kurumsallaşa-caktı.

28

BİRİNCİ ÜNİTE

Page 29: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Kusay’ın vefatından İslam’ın doğuşuna kadar Mekke’nin idaresi yaklaşık bir buçuk asır Kureyşlilerde kaldı. Fakat Kâbe’nin ve hacıların hizmet görevleri Kureyş kabileleri arasında dağıtılmıştı. Bu kabilelerden Haşimoğulları, rifade ve sikayeyi yani Mekke’lilerden para toplayıp fakir hacılara yemek yedirme ve onlara su dağıtma görevini üstlenmişlerdi.

Mekke’nin ve Kureyş kabilesinin önemli işlerinin görüşüldüğü Dâru’n-Nedve’deki başkanlık görevi ise Abduddaroğullarının elindeydi. Nedve adı verilen kurul burada toplanırdı. Nikâh merasimleri burada yapılır, erkek çocuklar burada sünnet edilirdi. Ordu komutanları savaşa çıkarken sancağı buradan alırlardı.

Mekke tarihindeki önemli olaylardan birisi de İslamiyet’ten kısa bir zaman önce Bizans’ın bu şehirde kendisine bağlı bir krallık kurma girişimidir. İmparator Jus-tinyen, Hristiyanlığı kabul eden Kureyş’in Esed kolundan Osman b. Huveyris’e bir taç ve kendisinin Mekke kralı tayin edildiğini bildiren bir mektup vermişti. Bu mektupta Mekke halkından, Osman’ın Mekke’nin kralı olarak tanınmasını istemişti. Fakat buna ilk olarak Osman’ın yakınlarının karşı çıkmasıyla bu girişim başarısızlıkla sonuçlanmıştı.20

Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) dünyaya gelişine az bir zaman kalmıştı ki Mekke’de önemli bir olay daha gerçekleşti. Habeş kralının Yemen valisi olan Ebre-he, Kâbe’nin insanlar tarafından yoğun bir şekilde ziyaret edilmesini hoş karşılamı-yordu. Bu sebeple Yemen’in San’a şehrinde muhteşem bir kilise yaptırdı. İnsanların Kâbe’ye değil de bu kiliseye gitmelerini istiyordu. Yaptırdığı kilise insanlar tarafın-dan ilgi görmeyince Ebrehe, Kâbe’yi yıkma kararı aldı. Büyük bir orduyla Mekke’ye doğru harekete geçti. Mekke’ye yaklaştığında Mekkelilerin develerini gasp etti. Onların içinde Haşimoğullarının reisi olan Abdulmuttalib’in de-veleri de vardı. Abdulmuttalib bunu öğrenince Ebrehe’nin huzuruna çıkıp develerini geri istedi. Ebrehe, ona “Seni ilk gördüğümde gözüme bü-yük bir şahsiyet olarak görünmüştün. Ama sen Kâbe’nin korunmasını isteyeceğin yerde deve-lerinin peşine düşmüş görünce gözümden düş-tün.” dedi. Abdülmuttalib ise “Ben develerin sahibiyim. Beni develerim ilgilendirir. Kâbe’nin de sahibi var. O, onu korur.” diye cevap verdi. Ertesi gün Ebrehe, Kâbe’yi yıkmak için büyük fi-lini harekete geçirmek isterken kendisi ve ordu-su Ebabil Kuşlarının bıraktıkları pişmiş çamurdan

20 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 31.29

BİRİNCİ ÜNİTE

Risâlet Öncesi Arap Toplumu (temsili)

Page 30: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

taşlar ile mucizevi bir şekilde bozguna uğratıldı. Bu olay, Kur’an-ı Kerim’deki Fil suresinde şöyle anlatılmaktadır: “(Ya Muhammed!) Rabbinin, fil sahiplerine nasıl yaptığını görmedin mi? Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? Hem üzerleri-ne sürü sürü kuşlar gönderdi. (Bu kuşlar) onlara gökten taşlar yağdırıyordu. Nihayet onları yen-miş ekin yaprağı gibi yapıverdi!”

Bu mucize aynı zamanda Allah Resulü-nün (s.a.v) peygamberliğinin bir delili kabul edil-miştir. Çünkü yüce Allah (c.c), Peygamber Efen-dimizin (s.a.v) kıblesi Kâbe’yi ve vatanı Mekke’yi mucizevî bir şekilde korumuştu.

4.2. Yesrib (Medine): Allah’ın (c.c) Habibi olan Peygamber Efendimizin (s.a.v) hicretten sonra Me-

dine ismini verdiği Yesrib’in en eski sakinleri Amalikalılardır.21 Amalikalılar dağıldıktan sonra Yahudiler bu şehre yerleşmişlerdi. Yahudilerin bu şehre nasıl geldikleriyle ilgili değişik görüşler bulunmaktadır. Daha sonraları Yemen’deki Me’rib Barajı’nın yıkıl-ması üzerine tahmini olarak 2 veya 3. yüzyılda Ezd kabilesinin iki kolu olan Evs ve Hazrec de Yesrib’e yerleştiler.22

Zamanla birçok kollara ayrılarak büyüyen Evs ve Hazrec kabileleri, Gassanîlerin de yardımıyla şehre hâkim olmuştur. Evs ve Hazrec kabileleri, Yesrib’te hâkimiyeti sağladıktan sonra kendi aralarında anlaşamayıp yıllarca savaştılar. Bu savaşlara Eyyâmü’l-Arab denmektedir.23 Bu savaşların en büyük sebebi Yahudiler-di. Çünkü onlar, Yesrib’de hâkimiyeti kaybettikten sonra bu iki kardeş grubu çeşitli tahriklerle birbiriyle çatıştırıyordu. Nadir ve Kurayza kabileleri bu çatışmalarda Evs’in müttefiki; Kaynuka kabilesi ise Hazrec’in müttefiki oluyordu.24

21 Cevâd Ali, C.4, s.128.22 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 32.23 İbnü’l-Esîr, C.1, s. 250.24 İbnü’l-Esîr, C.1, s. 250.25 Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.4, s.107, 160; Ebu Davud, Edeb, 112.

Peygamberimizin (s.a.v) dedesi Abdulmuttalib’in “Ben develerin sahibiyim. Beni develerim ilgilendirir. Kâbe’nin de sahibi var. O, onu korur.” sözlerini, Allah’a (c.c) güven ve teslimiyet açısından değerlendiriniz.

Değerlendirelim

30

BİRİNCİ ÜNİTE

Fil Vak’âsı (temsili)

Page 31: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Asabiyet, bir kişinin kavminin haksız davranışına arka çıkmasıdır.”

(Tirmizî, C 5, s.722.)

Biliyor musunuz?

Yesrib’te önceleri ziraat yapılmasına rağmen Yahudilerin etkisiyle hurma, üzüm ve bazı baklagillerin ekimi artmıştı. Tavuk ve büyük baş hayvan bakımı, kadın-ların ev ihtiyaçları için ürettiği eşyalar, ziraat için gerekli malzemeler de geliştirilmişti.26 Yahudiler, ihracat-ithalat işleriyle uğraşıyorlar ve tefecilik yapıyorlardı.27 Yahudiler-den Kaynuka ve Nadir kabilelerinin kendi adlarıyla anılan çarşıları vardı. Ekonomik alandaki en büyük icatları olan faiz sömürüsüyle Yesrib’teki Arapların iş yerlerini ve evlerini ele geçirmişlerdi. Özellikle sarraflık, tefecilik ve faiz yoluyla büyük servetler elde edip şehirdeki bütün iktisadi alanlarda söz sahibi olmuşlardı.28

Yahudiler, ekonomik yönden şehre hâkim olmalarına rağmen siyasi, sosyal ve kültürel yönden Arapların etkisinde kalmışlardı. Bunların içinden en önemlisi de İbranice bilmelerine rağmen Arapça konuşmalarıydı. Kabile taassubu, şiir zevki, cö-mertlik ve silah eğitimi gibi özelliklerini de Araplardan almışlardı.29

4.3. Taif: Mekke’nin yaklaşık 120 kilometre güneydoğusunda bulunan Taif’te, Sakif

kabilesi oturuyordu. Burası havası serin olduğu için Mekkelilerin yaylasıydı. Ayrıca Kureyş zenginlerinin orada arazileri ve üzüm bağları vardı. Sakif kabilesi ziraat ve ticaretle meşgul oluyordu. Taif, kuru üzüm ile şarap üretimiyle ve deri sanayii ile meşhurdu. Bağcılığın yanında arıcılık da yapılıyordu. Kureyş tüccarları, Taif’te üre-tilen malları Arap Yarımadası dışına ihraç ederlerdi.30 Taif beldesi, zengin ve üzerin-de Kureyş’in de hesaplarının bulunduğu ve yazlık olarak kullandıkları bir yerdi. Bu yüzden Hz. Peygamber (s.a.v) nübüvvetin 10.yılında evlatlığı Zeyd (r.a) ile tebliğ için Taif’e bir yolculuk yaptı. Taifliler İslam’ı kabul etmedikleri gibi Hz. Muhammed’e (s.a.v) büyük sıkıntılar yaşattılar.

26 Umerî, s.48.27 Hamidullah, İslâm Peygamberi, C I, s. 137.28 Cevâd Ali, C IV, s.141.29 Umerî, s. 49.30 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 32.

31

BİRİNCİ ÜNİTE

Page 32: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM

A- Aşağıdaki açık uçlu soruları cevaplayınız.1. Allah Resulü’nün (s.a.v) bize bıraktığı iki emanet olan Kur’an-ı Kerim’e ve

Peygamber’in sünnetine uymak bizlere neler kazandırır? Uymamak neler kaybet-tirir? Karşılaştırarak açıklayınız.

2. Peygamber Efendimizin (s.a.v) hayatını öğrenmeden önce o zamanki dünyayı tanımak niçin gereklidir? Açıklayınız.

3. Cahiliye kavramını ve cahiliye zihniyetinin genel özelliklerini açıklayınız.

4. İslamiyet öncesinde genel olarak dünyanın ve özelde Arap Yarımadası’nın si-yasi ve dinî durumu hakkında kısaca bilgi veriniz.

B- Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru cevaplarını işaretleyiniz.

1. Aşağıdakilerden hangisi, Peygamber Efendimizin (s.a.v) hayatını öğrenmemi-zi gerektiren sebeplerden biri değildir?

A. Kur’an-ı Kerim’i anlamak için bir rehberdir. B. Dinimizi anlamak için bir kılavuzdur. C. İbadet hayatımız için bir rol modeldir D. Güzel ahlakın en halis kaynağıdır. E. İnsanlardan uzak yaşayan bir örnektir.

3. Aşağıdakilerden hangisi, risâlet öncesi Arap Yarımadası’nın özelliklerinden biri değildir?

A. Şiir ile hitabete büyük önem ve değer verilirdi. B. Diğer medeniyetlerle ilişkileri çok gelişmemişti. C. Halk bir devlet ve bayrak etrafında toplanmıştı. D. Haram aylarda savaşmak uygun görülmezdi. E. Halk birçok bakımdan ekonomik ve sosyal sınıflara ayrılmıştı.

32

BİRİNCİ ÜNİTE

Page 33: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

2. Peygamberimiz (s.a.v) veda hutbesindeki bu sözleriyle Müslümanları hangi cahiliye âdetinden men etmiştir?

A. Şirk/putperestlik B. Kavmiyetçilik/ırkçılık C. Faiz/tefecilik D. Kanunsuzluk E. Yalancılık

3. Aşağıdakilerden hangisi, risâlet öncesi Arap Yarımadası’nın özelliklerinden biri değildir?

A. Şiir ile hitabete büyük önem ve değer verilirdi. B. Diğer medeniyetlerle ilişkileri çok gelişmemişti. C. Halk bir devlet ve bayrak etrafında toplanmıştı. D. Haram aylarda savaşmak uygun görülmezdi. E. Halk birçok bakımdan ekonomik ve sosyal sınıflara ayrılmıştı.

4. Yukarıdaki hadisinde Peygamberimizin (s.a.v) ifade ettiği “asabiyet” kavra-mının anlamı nedir?

A. Kavminin haksız davranışını savunmaktır. B. Yüksek makamlara gelme hırsıdır. C. Allah’a (c.c) ortak koşmaktır. D. Çok zengin olma arzusudur. E. Putlardan medet ummaktır.

Allah Resulü (s.a.v), Veda Hutbesi’nin bir bölümünde şöyle buyurmuştur:“Ey insanlar! Sizin Rabbiniz birdir, babanız da birdir. Haberiniz olsun ki takva dı-şında hiçbir Arap’ın Arap olmayana, hiçbir Acem’in Arap’a, hiçbir siyahın be-yaza, hiçbir beyazın siyaha karşı bir üstünlüğü yoktur. Şüphesiz ki ilahi huzurda en değerliniz en müttaki olanınızdır.”

Resulüllah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Asabiyet duygusuyla öfkelenen, asabiyet uğruna savaşırken veyahut asabi-yet davası güderken körü körüne açılmış bir bayrak altında ölen kimsenin ölü-mü cahiliye ölümüdür.”

(Müslim, İmare, 57; İbn Mâce, Fiten, 7.)

33

BİRİNCİ ÜNİTE

Page 34: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

5. Aşağıdakilerden hangisi, Fil Olayı’ndan çıkarılması gereken ilahi mesajlardan biri değildir?

A. Allah (c.c), zulmedenleri sevmez. B. Allah (c.c), kibirlenenleri hüsrana uğratır. C. Allah (c.c) dilemedikçe kimse galip gelemez. D. Allah (c.c), bazı hayvanlara üstün yetenekler vermiştir. E. Allah (c.c), dinine zarar vermek isteyenlerin tuzaklarını boşa çıkarır.

C- Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle doldurunuz.

1. Hz. Peygamber’in (s.a.v) hayatını ve şahsiyetini, tebliğ faaliyetlerini, si-yasi ve askerî mücadelelerini konu alan bilim dalına ……………………. adı verilir.

2. Allah’ın (c.c) zâtında, sıfatlarında, mâbud oluşunda bir ve tek olduğu-nu zihin ve kalp yoluyla kabul etmeye ……………………. inancı denir.

3. Kâinatı yaratan ve idare eden yüce Allah’ın (c.c) uluhiyetine or-tak koşmaya ……………………. denir ve bu sapkınlığa düşenlere ……………………. adı verilir.

4. Hz. İbrahim’in (a.s) dinine bağlı olan, Allah’ın (c.c) birliğine inanan, put-perestliği reddeden ve Kureyş’in yanlış inançlarına karşı çıkan kimselere ……………………. denilmekteydi.

5. Çöl ve vahalarda çadırlarda yaşayan konar-göçer Araplara …………………….; köy, kasaba ve şehirlerde yerleşik hayat yaşayanla-ra ise ……………………. adı verilmişti.

D- Aşağıda verilen bilgilerden doğru olanların yanına “D”, yanlış olanların yanına ise “Y” yazınız.

1. (.......) Peygamberimizin (s.a.v) risâletinden önce insan-lık en parlak dönemini yaşıyordu.

2. (.......) Uygun görülmediği hâlde haram aylarda yapılan sa-vaşa Ficar Savaşı denirdi.

3. (.......) Mekke şehri için Kur’an-ı Kerim’de harem yani “saygı-ya layık” ifadesi kullanılmıştır.

4. (.......) Mekke’nin yönetimi hakkında yapılacak toplantılar için Kâbe’nin yanına Dâru’n-Nedve inşa edildi.

5. (.......) Allah’tan (c.c) aldıkları emir üzerine Hz. İbrahim (a.s) ile oğlu Hz. İsmail (a.s) Kâbe’yi ilk kez inşa ettiler.

34

BİRİNCİ ÜNİTE

Page 35: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

2. ÜNİTE

ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM1. Efendimiz Hz. Muhammed’e (s.a.v) peygamberlik görevi verilmeden önceki

hayatı hakkında neler biliyorsunuz? Sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız.

2. Mekke’nin cahiliye devrindeki hâlini düşününüz. Böylece Peygamberimizin (s.a.v), niçin Mekke’den uzaklaşmak isteyerek Hirâ Dağı’na çekildiği ile ilgili tahmin yürütünüz.

3. Peygamberimizin (s.a.v) Kur’an-ı Kerim’de neden “Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.” (Kalem suresi, 4.ayet.) ayetiyle övüldüğünü sınıfta arkadaş-larınızla konuşunuz.

4. Peygamberimizin (s.a.v) evlat, eş, baba, tüccar ve toplumun bir bireyi olarak sergilediği davranışlar, peygamber olarak sergilediği davranışlardan farklı olsaydı bu çelişkili durum, onun tebliğ görevini nasıl etkilerdi? Sınıfta tartışınız.

PEYGAMBERİMİZİN RİSÂLET ÖNCESİ HAYATI

Rahip Bahira Manastırı, Busra - Suriye

Page 36: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

1. Peygamberimizin (s.a.v) Soyu ve AilesiPeygamber Efendimizin (s.a.v) soyu yirmi birinci kuşakta yer alan dedesi

Adnan’a kadar kesin olarak bilinmekte ve Hz. İsmail (a.s) vasıtasıyla Hz. İbrahim’e (a.s) dayanmaktadır. Bu soy kütüğü şöyledir: Muhammed b. Abdullah b. Abdul-muttalib (Şeybe) b. Hâşim b. AbdüMenaf b. Kusay b. Kilab b. Mürre b. Kâ’b b. Lüey b. Gâlib b. Fihr (Kureyş) b. Mâlik b. Nadr b. Kinâne b. Huzeyme b. Müdrike b. İlyas b. Mudar, b. Nizar, b. Meadd b. Adnan… Adnan’ın soyunun da Hz. İsmail’den (a.s) geldiği hakkında herhangi bir şüphe bulunmamaktadır.1

Hz. İbrahim (a.s)

Peygamberimizin (s.a.v) Soy Ağacı

Hz. İsmail (a.s)

Adnan

Meadd

Hizar

Mudar

İlyas

Müdrike

Huzeyme

Kinâne

Nadr

AbdüMenafMâlik

Abdülmuttalip (Şeybe)Fihr (Kureyş)

AbdullahGâlip

Hz. Muhammed (s.a.v)

Lüey

Kâ’b

Mürre

Külab

Kusay

Yüce Allah (c.c), insanları Hz. Muhammed’in (s.a.v) rehberliğinde bir araya getirmek istediği için onu soyların en temizinden, kabilelerin en faziletlisinden ve nesillerin en seçkininden dünyaya getirmiştir. Onun soyu, cahiliyenin bütün kirlerin-den korunarak gelmiştir. Bu konu hakkında Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle bir açıklama yapmıştır: “Ben, Âdemoğulları soylarının en temizinden geldim. Nihayet şu içinde bulunduğum Hâşimî soyundan doğdum.”2 O, Allah’a (c.c) kurbanlık

1 Casim Avcı, Hz. Muhammed’in Peygamberlik Öncesi Hayatı, s.59.2 Sahihi Buhari Muhtasarı Tecrîd- i Sarih Tercümesi, C 9, s. 272.

İKİNCİ ÜNİTE

36

Page 37: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

olarak adanan Hz. İsmail’in (a.s) neslindendir. Hz. İbrahim’in (a.s) duasıdır.3 Hz. İsa’nın (a.s) müjde-sidir.4 Bu durumu, Hz. Peygamber’in (s.a.v) ken-disi şöyle ifade etmektedir: “Babam İbrahim’in duası, kardeşim İsa’nın müjdesi ve annemin rüyasıyım.”5

Peygamber Efendimizin (s.a.v) herkes ta-rafından bilinen temiz bir soydan gelmesi, onun peygamberliğinin insanlar tarafından daha kolay kabul edilmesine hizmet etmiştir. Çünkü böyle bir durum, hem o soydan gelen kişinin kendisini kö-

tülüklerden korumasını hem de insanların ona güven duymasını sağlar. İnsanlar, temiz bir soya ve yüksek ahlaka sahip bir kişinin önderliğinde severek toplanırlar. Bu konuyla ilgili güzel bir örnek, Habeşistan’a hicret eden Müslüman kafilenin temsilcisi Cafer b. Ebi Tâlib’in (r.a), Habeş Necaşisi’ne hitaben yaptığı konuşmasıdır. Cafer b. Ebi Tâlib (r.a), konuşmasına “Allah, bize bizden bir resul gönderdi. Biz onun soyunu, doğruluğunu, emaneti koruduğunu ve iffetini biliyoruz.”6 diyerek başlamıştır.

Peygamber Efendimizin (s.a.v) soyu gibi ailesi de temiz, asil, faziletli ve şe-reflidir. Babası Abdullah, Kureyş’in Benî Hâşim kolundan Abdulmuttalib’in oğludur. Annesi ise Kureyş’in Benî Zühre kolundan Vehb b. Abdümenaf’ın kızı Âmine’dir.

Peygamber Efendimizin (s.a.v) babası Abdullah, ailesindeki kardeşler arasın-da çok sevilen birisiydi. Diğer gençlerde görülmeyen parlak bir yüze sahipti. Ondaki bu nurdan dolayı kendisine birçok evlilik teklifi yapıldı ancak o kabul etmedi. Baba-sı Abdulmuttalib de oğlu Abdullah’ı, Vehb’in kızı Âmine ile evlendirdi. Çünkü Pey-gamberimizin (s.a.v) annesi Âmine; soy, şeref ve fazilet yönünden Kureyş’in en üstün.kadınlarından biriydi. Bu evlilikten sonra Abdullah’ın yüzündeki nur, Âmine’ye geçti. Çünkü Âmine, bu nurun sahibi olan Resulullah Efendimize (s.a.v) hamile kalmıştı.7

Âmine hamileyken ticaret için Suriye’ye giden Abdullah, dönüşünde Medine’de hastalandı. Bu sebeple akrabalarının yanında bir ay kalan Abdullah, Medine’de vefat etti ve oraya defnedildi. Böylece, Peygamber Efendimiz (s.a.v) daha doğmadan yetim kaldı.

Hiç tanımadığınız bir kişi ile ailesini ve geçmişini iyi bildiğiniz başka bir kişi size bir haber getirse hangisine inanırsınız? Neden? Sınıfta arkadaşlarınızla tartışınız.

Tartışalım

3 Bakara suresi, 129. ayet.4 Saff suresi, 6. ayet.5 İbn Hanbel, Müsned, s.379-380.6 İbn Hişâm, es-Sîretu’n-Nebeviyye, C 1, s. 277.7 İbn Hişâm, es-Sîretu’n-Nebeviyye, C 1, s. 140

İKİNCİ ÜNİTE

37

Hz. Muhammed (s.a.v)

Page 38: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

2. Peygamberimizin (s.a.v) Doğumu ve ÇocukluğuResulü Ekrem (s.a.v) hazretleri; Mekke’de, Fil Olayı’nın gerçekleştiği yılda (mi-

ladi 571), Rebiülevvel ayının on ikisinde, pazartesi gecesi bir yetim olarak dünyaya geldi. Annesi Âmine, bu doğumun müjdesini vermek üzere Peygamber Efendimizin (s.a.v) dedesi Abdulmuttalib’e bir haberci gönderdi. Haberi alan Abdulmuttalib hemen geldi. Âmine, hamileliği sırasında yaşadığı olağanüstü durumları ve çok özel bir insana hamile oluşunu bu olaylar sayesinde sezdiğini ona anlattı. Bebeğe Muhammed veya Ahmed isminin konulması hakkında bir rüya gördüğünü de söz-lerine ekledi. Bunun üzerine Abdulmuttalib de âlemlere rahmet olan Peygamberi-mizi (s.a.v) kucağına alarak Kâbe’ye girdi. Böyle bir evlat vermesinden dolayı yüce Allah’a (c.c) şükretti ve torununun doğumu şerefine ziyafet verdi.8

Abdulmuttalib, torununa “Muhammed” ismini koydu. Kendisine, “Torununa neden atalarımızdan birinin ismini değil de Muhammed ismini verdin?” diye soran-lara şöyle dedi: “İstedim ki onu gökte Allah, yerde de insanlar hayırla yad etsin; ondan övgüyle bahsetsinler.”9

Peygamber Efendimizin (s.a.v) güzel isimleri çoktur. Bunlardan bir kısmı, yüce Allah (c.c) tarafından Kur’an-ı Kerim’de ve önceki peygamberlere gönderilen kitaplarda zikredilmiş; bir kısmı da hadis-i şeriflerle Peygamber Efendimiz (s.a.v) tarafından beyan buyurulmuştur. En çok bilinen isimleri; Muhammed, Musta-fa, Ahmed, Mahmud’dur.

Bilgi Kutusu

Peygamber Efendimizin (s.a.v) “Muhammed, Mustafa, Ahmed, Mahmud” isimlerinin anlamlarını araştırınız.

Araştıralım

Peygamber Efendimizin (s.a.v) doğduğu gece, annesi Âmine ve ebelerinin gördüğü büyük bir nurun doğu ile batıyı aydınlatması, İran Hükümdarı Kisra’nın sa-ray burçlarının yıkılması, batıl bir inanışa göre kutsal kabul edilen Sâve Gölü’nün ku-ruması, İranlıların tapınaklarında bin yıldan beri hiç sönmeden yanan ateşin sönme-si gibi bazı harikulade olaylar meydana gelmiştir. Bu olaylar; yeni doğan çocuğun ileride ateşe tapmayı kaldıracağının, Fars (İran) hükûmetine son vereceğinin ve

8 İbn Hişâm, es-Sîretu’n-Nebeviyye, C 1, s. 143.9 M. Asım Köksal, İslam Tarihi, C 1, s.30.

İKİNCİ ÜNİTE

38

Page 39: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

yüce Allah’ın (c.c) izin vermeyip insanların kutsal-laştırdığı şeyleri men edeceğinin birer işaretiydi.10

Süt Anneye Verilmesi

Mekkeliler âdet olduğu üzere yeni do-ğan çocuklarını sütannelere verirdi. Bu sayede Mekke’nin dışına çıkan çocuklar beden ve ruh sağlığı açısından daha güzel yetişiyordu. Duygu ve fikir dünyaları gelişiyordu. Güzel Arapça ko-nuşmayı öğreniyorlardı. Allah Resulü (s.a.v) de bu âdete göre Benî Sa’d b. Bekr’e mensup olan ve yayladan gelen sütannesi Halime’ye verildi. Burada sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v) fa-

sih Arapça konuşmayı öğrendi. Sonraki yıllarda Hz. Ebubekir (r.a), “Ya Resulullah! Senden daha fasih konuşanını görmedim.” dediğinde Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle cevap verdi: “Ben Kureyş’tenim. Benî Sa’d yaylasında emzirildim.”11

Hz. Muhammed (s.a.v) yetim olduğu için Mekke’ye gelen diğer sütanne-ler tarafından istenmedi. Oysa böyle bir çocuğa sütanne olmak elbette herkese nasip olacak bir durum değildi. Yumuşak ve iyi huylu biri olan Halime, onu almayı kabul etti. Böylece bu mukaddes misafir ile Halime’nin evi bereketlendi. Bu fakir aileye bolluk, âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber (s.a.v) ile geldi. Halime’nin önceden kendi çocuğuna bile yetmeyen sütü arttı. Benî Sa’d yurdunun toprakları, yaylaları kuraklıktan kurtuldu. Hayvanları sütle doldu ve yiyecekler bollaş-tı. Halime, çok hayırlı bir evlat aldığına şüphesiz bir kanaat getirerek şükretti. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) iki sene sonra sütten kesildi. Diğer çocuklardan farklıydı. On-lara göre hayli büyüyüp dayanıklı bir çocuk olmuştu ve Mekke’ye annesine götü-rüldü. Ancak Mekke’de baş gösteren veba hastalığından dolayı tekrar Halime’ye verildi. Halime, büyük bir şefkat ve muhabbetle dört yıl kadar Peygamber Efendimi-ze (s.a.v) baktı. Sonra yine Mekke’deki annesine teslim etti.12

Annesi Âmine’nin Vefat Etmesi

Âlemlere rahmet olan Peygamberimiz (s.a.v) altı yaşına kadar annesi Âmine’nin yanında kaldı. Bu süre içinde anne şefkatiyle yetişip büyüdü. Altı yaşındayken babası-nın Medine’de bulunan kabrini ziyaret etmek üzere annesi ve sadık hizmetçileri Ümmü Eymen’le beraber Medine’ye gittiler. Medine’deki dayıları olan Neccaroğullarında

10 Muhammed Cemal, Şifâ-yı Şerif Tercümesi, C 2, s. 933.11 Ali Muhammed Sallâbî, Siyer-i Nebi, s. 75. 12 İbn Hişâm, es-Sîretu’n-Nebeviyye, C 1, s. 146.

İKİNCİ ÜNİTE

39

Sâve Gölü’nün kuruması

Page 40: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

bir ay kadar misafir kaldılar. Dönüşte, Medine’nin Ebvâ Köyü’nde annesi Âmine hastalandı. Daha doğmadan yetim kalan oğlunun masum yüzü-ne bakarak “Ey çekilen dehşetli ölüm okundan, Allah’ın (c.c) lütfu ve yardımı ile yüz deve karşılı-ğında kurtulan zatın oğlu! Allah, seni mübarek ve devamlı kılsın! Eğer rüyada gördüklerim doğ-ru çıkarsa sen Celal ve İkram Sahibi tarafından Âdem oğullarına helal ve haramı bildirmek üzere gönderileceksin! Allah (c.c) seni, milletlerle birlikte devam edip gelen putlardan, putperestlikten de

esirgeyecek, alıkoyacaktır! Her canlı varlık ölür. Her yeni eskir. Her yaşlanan, koca-yan, zeval bulur; yok olur. Ben de öleceğim. Fakat temelli anılacağım. Çünkü temiz bir oğul doğurmuş, arkamda hayırlı bir evlat bırakmış bulunuyorum.”13 diyerek ve-fat etti. Âmine’nin ölümünden sonra Ümmü Eymen, sevgili Peygamberimizi (s.a.v) Mekke’ye götürüp dedesi Abdülmuttalib’e teslim etti.

Dedesi Abdulmuttalib’in Sevgisi

Abdulmuttalib, torunu Muhammed’i (s.a.v) çok severdi; onun yaptıkları kendisini sevindirirdi. Kendi çocuklarından hiçbirini oturtmadığı Kâbe’nin gölgesin-deki minderine sevgili Peygamberimizin (s.a.v) oturmasına izin verirdi. Engellemek isteyen olursa “Oğlumu bırakınız. Allah’a yemin olsun onun için bir şeref vardır.” derdi. Sevgili torununu sofrada yanına alır ve bazen de kucağına oturtarak ona şefkat ve merhametini gösterirdi.

İyice yaşlanan Abdülmuttalib, ölüm vaktinin geldiğini hissederek torununu büyük oğlu Ebu Talip’e bıraktı. Abdulmuttalib, sevgili Peygamberimiz (s.a.v) sekiz yaşındayken vefat etti. Kureyş kavminin lideri olan Abdülmuttalib; Kâbe’nin yardım fonunu yönetme ve hacılara su verme görevini yerine getiren saygın bir insandı.

Peygamber Efendimizin (s.a.v) küçük yaşta en yakınlarını kaybetmesinde birçok ilahi hikmetler bulunmaktaydı. Bu ayrılıklar, asıl himaye edenin ve bakî ola-nın yalnızca yüce Allah (c.c) olduğunu sevgili Peygamberimize (s.a.v) hissettiriyor-du. Küçük yaşta yaşadığı zorluklar, onu gelecek yıllardaki tevhid mücadelesine hazırlıyordu.

Amcası Ebu Talip’in Himayesi Allah Resulü (s.a.v) sekiz yaşından itibaren amcası Ebu Talip’in yanında

kalmaya başladı. Ebu Talip, fakir lakin merhametli ve gönlü zengin bir insandı.

13 M. Asım Köksal, İslam Tarihi, C 1, s.51.

İKİNCİ ÜNİTE

40

Hz. Âmine’nin Ebva’daki Kabri

Page 41: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Yeğenine yetimliğini ve öksüzlüğünü his-settirmemek için elinden gelen gayreti gösterirdi. Gittiği her yere onu da götü-rür, yanından hiç ayırmazdı. Sevgili Pey-gamberimiz (s.a.v) ile öz evlatlarından daha çok ilgilenirdi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) daha on iki yaşına gelmeden amcasına destek olmak için onun ve Mekkelilerin

hayvanlarını gütmeye başladı. Peygamberimiz yaptığı çobanlık işini küçümse-mezdi. Çobanlık, Hz. Peygamber’i (s.a.v) Mekke’nin kötü âdetlerinden ve günlük hayattaki çirkinliklerinden koruyordu. Emanete sahip çıkmayı, azimli olmayı, temiz yaratılışını kirletecek şeylerden uzak kalmayı sağlıyordu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) ilk ticari seyahatini amcası ile birlikte on iki ya-şında Suriye’ye yaptı. Ebu Talip’in içinde bulunduğu kervan, Busra’da konakladı. Buradaki bir Hristiyan manastırında Bahira isimli bir rahip vardı. Rahip Bahira, Allah Resulü’nü (s.a.v) gördüğü zaman onun üzerindeki bazı hâllerden son peygamber olduğunu anladı. Peygamber Efendimize (s.a.v) bir kısım sorular sordu. Aldığı ce-vaplar karşısında yanılmadığını anladı. Sonra Ebu Talip’e dönerek şöyle dedi: “Bu çocuk, son peygamberdir. Şam Yahudileri içinde onun özelliklerini bilen ve ala-metlerini tanıyanlar vardır. Olabilir ki hıyanet ederler. Sen onu Şam’a götürme.” Bunun üzerine Ebu Talip ticari mallarını burada sattı ve geri döndü.14

Ebu Talip, Hz. Muhammed’i (s.a.v) çocukluğunda gözettiği gibi peygamberli-ğinden sonra da kollamaya ve gözetmeye çalıştı. Onun yanında yer alarak onu des-tekledi. Ona zarar vermek isteyenleri engelledi. Hicretten kısa bir süre önce vefat etti.15

Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) doğumu sırasında ve çocukluğunda gözlemle-nen olağanüstü hâlleri yazınız.

Yazalım

14 Ali H. Berki-Osman Keskioğlu, Hâtemu’l-Enbiya Hz. Muhammed ve Hayatı, s.43. 15 Casim Avcı, Hz. Muhammed’in Peygamberlik Öncesi Hayatı, s. 91.

Amcası Ebu Talip’in Cennetül Mualla’daki Kabri

İKİNCİ ÜNİTE

41

Page 42: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

3. Peygamberimizin (s.a.v) Gençlik DönemiAllah Resulü (s.a.v) kırk yaşına kadar geçirmiş olduğu gençlik döneminde

çevresindeki insanlar tarafından güzel ahlakıyla tanınırdı. En çok da güvenilirliği ve doğruluğu ile bilinirdi. Mekke halkı, bu doğruluk ve güvenilirliğinden dolayı ona Muhammedü’l-Emin derlerdi. Gençliğinde bu unvan ile meşhur olmuştu.

Onun gençlik döneminde ne bir hilesi ne bir hıyaneti ne de bir yalanı işitilme-mişti. İnsanlara iyi davranması, sakinliği, yumuşak huylu oluşu ve diğer bütün hâlleriyle herkesin sevgisini kazanmıştı. Peygamber Efendimizin (s.a.v) gençliğinin böyle olması ise onun tabiatında kötülük ve fenalık duygusu taşımadığını göstermekteydi.

Gençlik döneminde Peygamber Efendimiz (s.a.v), Mekke halkı tarafından han-gi özellikleri ile tanınmaktaydı? Listeleyiniz.

Listeleyelim

1.

2.

3.

4.

5.

Peygamberimizin (s.a.v) Özellikleri

Hılfu’l-Fudul’a Katılması

Resul-i Ekrem (s.a.v) yirmi yaşlarındaydı. Mekke halkı, kabileler arası savaş-lardan çok zarar görmüştü. Aileler perişan bir durumdaydı. Güven ortamı tama-men kaybolmuştu. Mekke dışından ticaret veya ziyaret için Kâbe’ye gelen insanlar da türlü haksızlıklara maruz kalıyorlardı. Kimi insanların kızları zorla alıkonuluyor, kimi insanların ise malları sebepsiz gasp ediliyordu. Bir defasında Mekkeli As bin Vâil, Yemen’den gelen bir tüccarın mallarına el koymuştu. Bu insanlık dışı muamelelere maruz kalan mazlumların haklarını aramak için başvuracakları bir merci de yoktu.

Bunun üzerine, Mekke’nin ileri gelen ailelerinden sağduyulu olanları bir ara-ya geldiler. Toplanan bu insanlar; “zulme uğrayanların haklarını zalimlerden alınca-ya kadar mücadele edeceklerine, Mekke halkından ve Mekke’ye dışarıdan gelen kimselerden haksızlığa uğrayanların yanında yer alacaklarına ve zalimlerden hak-

İKİNCİ ÜNİTE

42

Page 43: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

larını alıncaya kadar mazlumları destekleyeceklerine”16 dair anlaştılar ve and içtiler. Oluşan bu ittifaka, Hılfu’l-Fudul (Erdemliler Topluluğu) ismi verildi.

Hılfu’l-Fudul’un uygulamaya karar verdiği maddeleri günümüzdeki insan hak-ları bakımından yorumlayınız.

Yorumlayalım

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) genç yaşında böyle bir ittifak içinde yer aldı. Allah Resulü (s.a.v) aradan uzun yıllar geçtikten sonra bile böyle bir birliğin içinde yer almaktan duyduğu memnuniyeti şöyle ifade etmişti: “Bugün böyle bir sözleşme-yi kabule davet olunsam, onu hiç tereddüt etmeden kabul ederim.”17

Hılfu’l-Fudul benzeri bir topluluğa katılsanız siz hangi çalışmaları yapmak isterdi-niz? Sınıfta arkadaşlarınızla konuşunuz.

Konuşalım

Ticaretle Uğraşması

Mekke toprakları tarıma elverişsiz olduğundan halk, geçimini ticaret ile sağ-lardı. Hz. Muhammed (s.a.v) de çocuk yaşından itibaren ticaret ile uğraşmaya başladı. İlk ticari yolculuğunu amcası Ebu Talip ile Busra’ya yaptı. Daha sonra 17 yaşındayken yine ticaret için diğer amcaları Zübeyr ve Abbas ile Yemen’e gitti. Bu zaman zarfında ticaret hakkında tecrübe sahibi oldu.

Kureyş kabilesinin zengin ve itibarlı hanımlarından olan Hatice binti Hüveylid (r.a), Suriye’ye göndermek istediği ticaret kervanı için bir yardımcı arıyordu. Bunu duyan Ebu Talip, konuyu Hz. Peygamber’e (s.a.v) iletti ve bu işi almasını istedi. Hz.

Hatice, Peygamber Efendimizin (s.a.v) güveni-lir ve dürüst biri olduğunu biliyordu. Bu nedenle konu kendisine iletildiğinde toplum içinde doğru-luğu ve güvenirliliği ile tanınan Hz. Muhammed’e (s.a.v) kervanı teslim etmeyi memnuniyetle kabul etti. Kölesi Meysere’yi de Allah Resulü’nün (s.a.v) yanına verdi.

Muhammedu’l-Emin olan Peygamberimiz (s.a.v) Mekke’den götürdüğü malları Suriye sınır-

16 İbn Hişam, es-Sîretu’n-Nebeviyye, C 1, s. 92.17 Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, C 1, s.60.

İKİNCİ ÜNİTE

43

Bir ticaret kervanı

Page 44: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

ları içinde bulunan Busra’da satarak yüksek kâr elde etti Hz. Peygamberin (s.a.v) yüksek kazançlarla döndüğü bu ticaretinden Hz. Hatice (r.a) çok memnun kaldı. Meysere ise bu yolculukta şahit olduğu Hz. Muhammed’in (s.a.v) üstün ahlakından ve faziletlerinden övgüyle Hz. Hatice’ye (r.a) söz etti.

Bütün peygamberler, geçimlerini sağlayacak bir meslek edinmişlerdir. Pey-gamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) hangi meslekleri yapmıştır? Aşağıda-ki listeden işaretleyiniz.

İşaretleyelim

Ticaret Terzilik Demircilik

Tarım Marangozluk Çobanlık

Hz. Hatice (r.a) ile Evliliği ve Çocukları

Hatice binti Hüveylid zeki, şerefli ve asaletli bir hanımefendiydi. Kureyş’in ileri gelenlerinden birçok kişi onunla evlenmek istemiş fakat o bu teklifleri kabul etme-mişti. Sevgili Peygamberimizi (s.a.v) yaptığı ticaretler vesilesiyle yakından tanıma fırsatı bulmuştu. Bu büyük insanın yüksek faziletini, yüce ahlakını ve güvenirliliğini gören Hz. Hatice (r.a), ona (s.a.v) evlenme teklif etti. Allah Resulü (s.a.v) amcası ile istişare ettikten sonra bu teklifi kabul etti. Nikâh akdi, misafirlerin katılımıyla Hz. Hatice’nin (r.a) evinde yapıldı.

Habib-i Ekrem (s.a.v) ile Hz. Hatice (r.a) arasında çok uyumlu ve huzurlu bir evlilik vardı. Sadakatli bir eş olan Hz. Hatice (r.a), vefat edene kadar her konuda Al-lah Resulüne (s.a.v) destek oldu; zor zamanlarında daima yanında durdu. Bu evlilik, mutlu bir aile kurma konusunda asırlar boyu bütün ümmetine örnek oldu.

Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) bu evliliğinden; Kasım, Abdullah, Zeyneb, Ruki-ye, Ümmü Gülsüm ve Fatıma (r.anhüm) isimlerini taşıyan altı çocukları oldu. Peygam-berimizin (s.a.v) erkek çocukları henüz küçük yaştayken vefat etti. Kız çocuklarının hepsi yanında büyüdü ve onları kendi eliyle gelin etti. Hz. Fatıma’dan (r.a) başka bütün evlatları, Allah Resulü’nden (s.a.v) önce vefat etti. Hz. Ali (r.a) ile evlenen Hz. Fatıma (r.a) ise Resulü Ekrem’in (s.a.v) ahireti irtihalinden altı ay sonra vefat etti.

Kâbe Hakemliği

Uzun zamandan beri yağmur ve sel sularına maruz kalan Kâbe hasar gör-müştü. Kureyş kabileleri toplanarak Kâbe’yi onarmaya karar verdi. Yüzyıllar boyun-ca Kâbe’ye ve hacılara hizmet etme hususunda birbiriyle yarışanlar, bu işi büyük bir şeref olarak görüyordu. Kâbe’nin duvarları, Hz. İbrahim’in (a.s) inşa ettiği temele

İKİNCİ ÜNİTE

44

Page 45: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

kadar yıkıldı. Her kabilenin inşa edeceği kısımlar kura ile belirlendi. Tamir esnasında faiz, fuhuş vb. ahlak dışı yollarla elde edilen hiçbir kazanç kul-lanılmayacaktı.18 Bu prensiplerle gruplar kendi payına düşen bölümü tamir etti. Bu sırada otuz beş yaşında olan Allah Resulü (s.a.v) de Kâbe’nin onarımında çalıştı.

Sıra Hacer’ül-Esved taşının yerine konul-masına gelince kabileler arasında anlaşmazlık çıktı. Her kabile bu vazifeye en layık kendilerinin olduğunu savunuyordu. Bazı kabileler bu şerefi başkasına bırakmayacaklarına dair yemin ettiler.

Öyle ki ortaya çıkan anlaşmazlık kabileler arası savaşa dönüşecek kadar ilerledi. Kâbe’nin tamirine dört beş gün ara verildi.

Kureyşlilerin en yaşlısı olan Ebû Ümeyye bin Muğîre’nin teklifi üzerine, Harem-i Şerif’in Beni Şeybe kapısından ilk giren kişinin hakem tayin edilmesine karar verildi. Herkesin merakla beklediği kapıdan ilk giren zat El-Emîn olarak anılan Hz. Muham-med (s.a.v) oldu. Oradakiler, Allah Resulü’nün (s.a.v) geldiğini görünce sevinç içinde “El-Emin! Muhammed! Onun aramızda vereceği hükme razıyız!19 diyerek memnuni-yetlerini ifade etti. Resulü Ekrem (s.a.v), meseleyi makul bir şekilde çözüme kavuştur-du. Hacerü’l-Esved taşını bir örtü üzerine koydu. Her kabileden önde gelen bir kişi, örtünün kenarından tutarak kaldırınca Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) mübarek elleriy-le taşı yerine koydu. Böylelikle Kureyşlileri savaş ile felakete götürebilecek bir tehlike geçilmiş oldu. Bu olay aynı zamanda Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) toplum içinde uzlaştırıcı, saygı duyulan ve sorunları çözebilen bir kişilik sahibi olduğunu gösteriyordu.

Aşağıda Peygamber Efendimizin (s.a.v) çocukluk ve gençlik çağındaki olaylar verilmiştir. Bu olayları numara vererek sıralayınız.

Sıralayalım

Ticaret hayatına başlaması.

Kâbe Hakemliği.

Annesinin vefatı.

Hz. Hatice (r.a) ile evlenmesi.

Dedesinin vefatı.

Amcasının himayesine girmesi.

Hılfu’l-Fudul’a Katılması.

Süt anneye verilişi.

18 Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, C 1, s. 72. 19 İbn Esîr, Sîre, El-Kâmil fi’t-Tarih, C 2, s. 46

Kâbe-i Muazzama

İKİNCİ ÜNİTE

45

Page 46: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

4. Peygamberimizin Nübüvvet Öncesi Ahlaki Olgunluğu Allah Resulü’nün (s.a.v) nübüvvetinden önce Mekke, insanlığın en karanlık

dönemini yaşıyordu. Puta tapıcılık, kan davaları, fuhuş, içki, kumar, yağmacılık gibi kötülükler yaygındı. Doğruluk, adalet, hukuk, yardımseverlik gibi insani değer-ler ise toplumda etkin değildi. Cahiliye dönemi adı verilen bu zamanda halk; zen-gin-fakir, efendi-köle, güçlü-zayıf olarak birçok sınıflara ayrılmıştı. Kadınlara değer verilmezdi. O günün toplumunda her türlü kötü ahlakı görmek mümkündü.

Risâlet, nübüvvet, nebilik ve peygamberlik kelimeleri eş anlamlıdır. Bu keli-melerin ortak anlamı; “Allah’ın (c.c) gönderdiği vahiyleri, emir ve yasaklarını, kısacası dinin gerçeklerini insanlara duyurmak; söz, tutum ve davranışlarıyla açıklamak” demektir. (Dinî Terimler Sözlüğü, s.287.)

Bilgi Kutusu

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v), her türlü insani ve ahlaki değerin kirletildiği böyle bir toplumun içinde büyümesine rağmen onların hiçbir kötülüğüne bulaş-madı. Hiçbir fenalığa ve çirkinliğe meyletmedi. Allah Resulü (s.a.v) bu gerçeği şöyle ifade etmektedir: “Allah (c.c) beni peygamberlikle şereflendirinceye kadar hiçbir kötülüğe teşebbüs etmedim.”20 Diğer peygamberler gibi, son peygamber olan Efendimizin (s.a.v) de taşıdığı bu özelliğe ismet denir. İsmet, “Allah’ın, pey-gamberlerini temiz bir yaratılışa sahip kılması; gizli ve açık her türlü günahtan, şirk-ten, küfürden, münafıklıktan ve zulüm yapmaktan koruması” demektir.21

Cahiliye dönemi halkı, Hz. Muhammed’i (s.a.v) her daim güvenilir insan (Muhammedü’l-Emin) olarak tanımlıyordu. Çün-kü onun en küçük bir yalanını işitmedikleri gibi her ortam ve şartta da doğruluğunu görmüşler-di. Tartışmalı konularda hakemliğine başvuracak ve kıymetli eşyalarını ona emanet edecek ka-dar ona güveniyorlardı. O, cahiliye döneminin karanlıklarını aydınlatan, doğruluğun ve güve-nilirliğin manevi bir güneşi gibiydi. Peygamber-lerin bu özelliklerine sıdk ve emanet denir. Sıdk, “peygamberlerin hiçbir zaman hiçbir şekilde ya-lan söylememesi ve dosdoğru davranması”dır.

20 Suyuti, Hasais, C 1, s. 221.21 Dinî Terimler Sözlüğü, s.177.

Ölçüler:1 adet: 40X45 cm

Ürün Özellikleri• Tablo kalınlığı : 2,5 cm• %100 pamuk astarlı sanatsal kan-vas kumaş kullanılmışdır.• Çam ağacından üretilen çıtalar zamanla eğilmez ve çatlama yapmaz.

Hz. Muhammed (sav) Hatlı Canvas Tablo

Ölçüler:2 adet: 15X30 cm2 adet: 15X35 cm1 adet: 15X40 cmToplam Ölçü: 75X40 cm

Ürün Özellikleri• Tablo kalınlığı : 2,5 cm• %100 pamuk astarlı sanatsal kanvas kumaş kullanılmışdır.• Çam ağacından üretilen çıtalar zamanla eğilmez ve çatlama yapmaz. • Sevkiyata monte edilmiş mekanik düzenek, 1 set akrep, yelkovan ve saniye ibresi dahildir.

Türk Bayraklı 5 Parça Canvas Saat

Muhammed (s.a.v)

İKİNCİ ÜNİTE

46

Page 47: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Emanet ise “gerek peygamberlik görevinde gerekse hayatın diğer konularında emin ve güvenilir olmak” tır.

İsmet, emanet ve sıdk sıfatlarından başka peygamberlerde iki nitelik daha bu-lunur. Bunlar fetanet ve tebliğdir. Fetanet, peygamberlerin “sağlam bir düşün-ce ile zekâya sahip ve akıllı olmaları”; tebliğ ise “emrolundukları dinî hükümleri tüm insanlara olduğu gibi bildirmeleri”dir.

Bilgi Kutusu

Aşağıda peygamberlerin sıfatları verilmiştir. Bu sıfatların numaraları ile tanımla-rını eşleştiriniz.

Eşleştirelim

..... Dinî hükümleri tüm insanlara olduğu gibi bildirme.

..... Gerek peygamberlik gerekse diğer konularda güvenilir olma.

..... Sağlam bir düşünce ile zekâya sahip olma.

..... Günah işlemekten korunma.

..... Her hususta doğru sözlü olma.

fetanet1 ismet2 sıdk3 emanet4 tebliğ5

Peygamber Efendimizin (s.a.v) ahlaki olgunluğu, hayatın her alanında görü-lürdü. Bunun küçük bir örneği arkadaş seçimiydi. Doğru ve güvenilir bir genç olan Hz. Peygamber (s.a.v) kötü arkadaşlar edinmezdi. Onun arkadaşları, toplumda se-vilen sayılan ve güzel ahlak sahibi kişilerdi. Bunlardan biri olan Hz. Ebubekir (r.a) o dönemde de Peygamberimizin (s.a.v) en yakın arkadaşlarındandı.

Örnek bir genç olan Hz. Muhammed’in (s.a.v) yüksek ahlakını amcasının evinde kaldığı zaman zarfında da görmek mümkündür. Amcası Ebu Talip’in aile bütçesine katkı sağlamak amacıyla Mekkelilerin hayvanlarını güderdi. Amcasına yardım etmek için ticaret hayatına başladı. Amcasına yük olmak bir yana, onun yükünü paylaşırdı.

Peygamber Efendimiz (s.a.v), amcası Ebu Talip’in evindeki sorumluluk bilincini kendi aile hayatında da devam ettirmiştir. O, sağlam ve huzurlu bir yuva kurmanın gereği olan güzel ahlaka sahipti. Sorumluluklarını bilen, şefkatli, ilgili bir eş ve babaydı.

İKİNCİ ÜNİTE

47

Page 48: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) üstün ah-laki özelliklerini, gençlik dönemindeki ticari ha-yatında da görmek mümkündür. O, ticaretle uğraşırken iş ahlakıyla dikkatleri üzerine çekerdi. Peygamberimiz (s.a.v) ile ticari ilişkilerde bulu-nan insanlar onu şöyle anlatıyorlardı: “Hz. Mu-hammed (s.a.v) çok iyi bir arkadaştı. Hak hukuk konusunda hatır gönül tanımaz, hakkın hatırını her zaman üstün tutardı. O hiç kimseye en ufak bir riyakârlıkta bulunmazdı.”22 Allah Resulünün

(s.a.v) bu olgunluğundan dolayıdır ki Hz. Hatice (r.a), Suriye’ye göndermek istedi-ği kervanın sorumluluğunu ona vermiştir. Bu isteğini, “Ben seni Suriye’ye gidecek ticaret mallarımın başında görmek istiyorum. Senin doğru sözlü, güvenilir ve güzel ahlaklı olduğunu biliyorum.” diyerek açıklamıştır.

Peygamber Efendimizin (s.a.v) ahlaki olgunluğu, yalnız şahsi hayatıyla sınırlı kalmamıştır. O, güzel ahlakın insanlar arasında yayılması için de gayret gösterdi. Toplumda baş gösteren kötü ahlak ile mücadele etti. Bundan dolayı gençliğinde mazlumlara yardım etmek ve adaletsizliklere engel olmak için sağduyulu insanların kurduğu Hılfu’l-Fudul’a katıldı. Allah Resulü (s.a.v) ilerleyen yıllarda Hılfu’l-Fudul’a ka-tılmasını şöyle değerlendirecekti: “Abdullah b. Cud’a’nın evinde yapılan yeminde ben de vardım. Bence o yemin, kırmızı tüylü develere sahip olmaktan daha sevim-lidir. Ben ona İslamiyet devrinde çağrılsam yine giderim.”23

Aşağıdaki tabloda, hayatın çeşitli alanları verilmiştir. Bu alanlara, sevgili Peygam-berimizin (s.a.v) örnek ahlakını örnekteki gibi tanımlayan birer cümle yazınız.

Yazalım

Şahsi Hayatı

Aile Hayatı

Arkadaş Seçimi

İş Hayatı

Toplumsal Hayat

Herkesin güvendiği, doğruluğu herkesçe bilinen biriydi.

22 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 80.23 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s.69

Ticarette en önemli olan şey güvendir

İKİNCİ ÜNİTE

48

Page 49: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) ilk vahyi alıp korku ve heyecanla evine dön-düğünde Hz. Hatice’nin (r.a) söylediği şu sözler, onun nübüvvetinden önceki ahlaki niteliklerini ne güzel özetlemektedir: “Hayır, müjdeler olsun! Allah’a yemin ederim ki Rabbin hiçbir vakit seni utandırmaz. Çünkü sen akrabayı gözetirsin, sözü doğru söylersin, muhtaç olanların bakımını üstlenirsin, aç ve açıkta olanı koruyup kollarsın, misafire ikram edersin ve musibete maruz kalanlara yardım edersin.” 24

Hz. Hatice annemizin (r.a) sözünde sıraladığı güzel davranışlar açısından gü-nümüz insanlarını gözlemleyiniz. Gözlemlerinizi sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız.

Gözlemleyelim

Peygamber Efendimizin (s.a.v) sahip olduğu ahlaki güzellikler bakımından ken-dinizi değerlendiriniz.

Değerlendirelim

Akrabayı gözetmek.

Sözü doğru söylemek.

Muhtaç olanların bakımını üstlenmek.

Aç ve açıkta olanı koruyup kollamak.

Misafire ikram etmek.

Musibete maruz kalanlara yardım etmek.

“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”25 diyen Peygamber Efen-dimizin (s.a.v) hayatının her dönemi gibi gençliği de ahlakın tüm güzelliklerini göste-ren bir rol model olmuştur. Bize düşen ise bu rol modele benzemeye çalışmak, onun yüksek ahlakını örnek almaktır. Zira onun ve diğer peygamberlerin sıfatları olan sıdk ve emanet yani doğruluk ve güvenilirlik, tüm müminlerin uymak için gayret göster-mesi gereken özelliklerdir. Yüce Allah’ın (c.c) birçok ayetinde ve Allah Resulü’nün (s.a.v) pek çok hadisinde müminlere doğru sözlü ve güvenilir olmaları emredilir. “İs-lam, güzel ahlaktır.”26 ve “İnsanların en hayırlısı ahlakı güzel olandır.” gibi hadislerle de güzel ahlak sahibi olmak övülür.

24 Buhari, Tefsir, Alak 1.25 İbn Hanbel, Müsned, C 2, s. 381.26 Ali el-Müttaki el-Hindî, Kenzü’l Ummal, C 3, s.17.

İKİNCİ ÜNİTE

49

Page 50: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Sınıf arkadaşlarınızla iki gruba ayrılınız. 1. grup olarak doğru sözlü ve güvenilir olmak ile ilgili ayetleri; 2. grup olarak aynı konuyla ilgili hadisleri araştırınız.

Grup Çalışması Yapalım

5. Peygamberimizin (s.a.v) Hirâ’da Tefekkür Gün-leri

İnsanın bu dünyaya gönderiliş gayesi; her şeyi yaratan Rabb’ini tanıması,

O’na iman ve ibadet etmesidir. Bu yüce gayeye ulaşmak, her insanın en öncelikli

vazifesidir. Âlemlerin Rabbi olan Allah (c.c), bu vazifeyi tebliğ etmek üzere insanlar

arasından peygamberler göndermiştir. Bu peygamberler içinden de insanlığın yara-

tılış gayesini ve varoluşun anlamını en güzel şekilde açıklayan Resulü Ekrem’i (s.a.v)

son peygamber olarak seçmiştir. Peygamber Efendimizin (s.a.v) getirdiği İslamiyet sa-

yesinde insana ait bu sorumluluk en güzel ve en yüksek şekilde gerçekleştirilmektedir.

Hira Mağarası

İKİNCİ ÜNİTE

50

Page 51: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Peygamberlik son derece ağır ve büyük bir vazifedir. Bu yüce vazifenin ağır-lığına duyu ve duyguların tam olarak olgunlaşmasıyla tahammül edilebilir. İşte bun-dan dolayıdır ki yüce Rabbimiz, bu ağır vazifeyi taşıyabilmeleri için peygamberlerini hazırlık aşamasından geçirmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) de vahiy almadan önce böyle bir manevi hazırlık dönemi yaşamıştır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) fakir ve yetim olmasına rağmen yüksek bir ah-laka sahipti. Kendisi ümmî olmasına ve okuma yazma bilmeyen bir toplumda ye-tişmesine rağmen her türlü hurafeden uzaktı. Mekke halkının cahiliye âdetlerine de meyletmedi. Putlara tapan toplum içinde doğup büyümesine rağmen putlardan nefret ederdi. Putlara hiçbir zaman tapmadı ve secde etmedi.27 Hz. İbrahim’in (a.s) Hanif dini üzere tek olan Allah’a (c.c) inanmış ve ona gönülden bağlanmıştı.

Mekkeliler ise kendilerine gönderilen Hz. İbrahim’in (a.s) dinini zamanla de-ğiştirmişlerdi. Tek olan Allah’a (c.c) ibadet etmek için yapılan Kâbe’yi putlarla doldurmuşlar ve Allah’a (c.c) şirk koşar olmuşlardı. Başta puta tapmak olmak üze-re birçok günahı ve çirkinliği âdet edinmişlerdi.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v), Mekke halkının ve kavminin Allah’a (c.c) şirk koşup putlara tapmalarından son derece rahatsız oluyordu. Onun temiz ve pak fıtratı ile yüksek ahlakı, Mekke halkının batıl inançlarını ve kötü ahlakını kabul etmi-yordu. Vicdanı da hiçbir haksızlığı, adaletsizliği, zulmü ve çirkinliği kaldıramıyordu. Bundan dolayı onlardan uzaklaşıp ayrı kalmayı arzu ediyordu. Bunun için de sık sık Mekke’den ayrılıyordu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v), Mekke’nin kuzeyinde bulunan Nur Dağı’nda-ki Hirâ Mağarası’na gidiyordu. Ramazan ayını burada geçirmeyi âdet hâline ge-tirmişti. İnsanların kötülüklerinden ve ahlaksız ortamdan uzaklaşarak Hirâ’da te-fekkürle vakit geçirirdi. Yanındaki yiyeceği bittiğinde evine gelir, bir süre kalır ve sonra tekrar geri dönerdi. Resulü Ekrem’in (s.a.v) bu hâli, otuz beş yaşından kırk yaşına kadar devam etti. Bu dönem insanları büyük hakikate davet için bir hazır-lıktı. Yüce Allah (c.c), Hz. Muhammed’i (s.a.v) peygamberliğin ağır yükünü taşıya-bilmesi için hazırlıyordu. 28

27 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s.80.28 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s.81.

Hanifler; Hz. İbrahim’in (a.s) dinine bağlı olmaya çalışan, Allah’ın (c.c) birliğine inanan, putperestliği reddeden ve Kureyş’in yanlış inançlarına karşı çıkan in-sanlardı.

(TDV İslam Ansiklopedisi, C 16, s. 33-39.)

Hatırlayalım

İKİNCİ ÜNİTE

51

Page 52: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Allah’ın ayetleri, yarattığı tüm varlıklar ve olaylar üzerinde kafa yorup düşünme-ye; Allah ile kâinat arasındaki ilişkiyi kavramak için gayret etmeye; bunlardan ibret almaya tefekkür denir. (Dinî Terimler Sözlüğü, s.356.)

Bilgi Kutusu

Allah Resulünün (s.a.v) Hirâ’da peygamberlikten önceki bu uzletinde bü-yük manalar bulunmaktadır. O bu dönemde yaratılış gayesini unutan insanlardan uzaklaşmakla çokça tefekkür etme imkânı buldu. Burada Allah’ı (c.c) bize tanıtan ve O’nun (c.c) varlığının ve birliğinin delili olan âlem kitabını düşünüyor ve ibret alıyordu.29 Peygamberimiz (s.a.v) bu uzlet sayesinde kendi iç alemiyle baş başa ka-larak kâinatın niçin yaratıldığını ve insanların bu dünyaya niçin gönderildiğini te-fekkür ediyordu. Bu tefekkür, Hz. Peygamber’i (s.a.v) yüce Allah’a (c.c) daha çok yakınlaştırdı.

Sonunda Rabb’imiz, Hirâ Mağarası’nda ilahi kudretin eseri olan âlemi te-fekkür etme hâlinde olan Resulü Ekrem’e (s.a.v) vahiy göndererek peygamberlik verdi. Hirâ Mağarası’ndan yükselen bu ilahi vahiy tüm dünyaya yayıldı.

İnsanları güzel ahlak sahibi olmaya davet eden birer slogan hazırlayınız.Slogan Hazırlayalım

Arkadaşlarınızla daha önce oluşturduğunuz ayet ve hadis grupları olarak birer pano hazırlayınız. 1. grup araştırıp bulduğu ayetlerle, 2. grup ise hadislerle pa-nosunu oluşturmalıdır. Daha sonra kendi aranızda seçtiğiniz sloganı, pano ismi olarak belirleyiniz.

Gözlemleyelim

29 Ali Muhammed Sallâbî, Siyer-i Nebi, s. 101.

İKİNCİ ÜNİTE

52

Page 53: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

BİR GECE

On dört asır evvel yine bir böyle geceydiKumdan ayın on dördü bir öksüz çıkıverdiLakin o ne hüsrandı ki hissetmedi gözlerHalbuki kaç bin senedir bekleşmedelerdiNerden görecekler göremezlerdi tabiBir kere zuhur ettiği çöl en sapa yerdiBir kere de ma’mure-i dünya o zamanlarBuhranlar içindeydi bugünden de beterdiSırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıktaDişsiz mi bir insan onu kardeşleri yerdiFevza bütün afakını sarmıştı zemininSalgındı bugün Şark’ı yıkan tefrika derdi Derken büyüyüp kırkına gelmişti ki öksüzBaşlarda gezen kanlı ayaklar suya erdiBir nefhada kurtardı insanlığı o masumBir hamlede kayserleri kisraları serdiAczin ki, ezilmekti bütün hakkı, dirildiZulmün ki, zeval akılına gelmezdi, geberdiAlemlere rahmetti evet şer-i mübiniŞehbalini adl isteyenin yurduna gerdiDünya neye sahipse onun vergisidir hepMedyun O’na cemiyeti medyun O’na ferdiMedyundur o masuma bütün bir beşeriyyetYa Rab! Bizi mahşerde bu ikrar ile haşret

(Mehmet Âkif ERSOY, Safahat, s.499.)

Okuyalım

İKİNCİ ÜNİTE

53

Page 54: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

A- Aşağıdaki açık uçlu soruları cevaplayınız.1. Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) küçük yaşta en yakınlarını kaybetmesinde han-

gi ilahi hikmetin bulunduğunu söyleyiniz.

2. Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) Mekke halkı tarafından çok sevilip sayılmasına sebep olan ahlaki özelliklerini anlatınız.

3. Peygamber Efendimiz (s.a.v), “…Ben ona İslamiyet devrinde çağrılsam yine giderim.” diyecek kadar niçin Hılfu’l-Fudul’a (Erdemliler Topluluğu) önem ver-miştir? Sebebini açıklayınız.

4. Hz. Hatice (r.a) ticaret kervanını hangi özelliklerinden dolayı Peygamber Efen-dimize (s.a.v) emanet etmeyi uygun bulmuştur? Açıklayınız.

B- Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru cevaplarını işaretle-yiniz.

1. Aşağıdaki eşleştirmelerden hangisi yanlıştır?

A) Peygamberimizin (s.a.v) hanımı - Hz. Hatice (r.a) B) Peygamberimizin (s.a.v) dedesi - Abdulmuttalib C) Peygamberimizin (s.a.v) amcası - Ebu Talip D) Peygamberimizin (s.a.v) babası - Abdullah E) Peygamberimizin (s.a.v) annesi - Halime

2. “Ben, Âdemoğulları soylarının en temizinden geldim…” diyen Peygamberimi-zin (s.a.v) bilinen bir soydan gelmesi neye vesile olmuştur?

A) Peygamberliğinin daha kolay kabul edilmesine B) Mekke’nin idaresinin kendisine verilmesine C) Kâbe’nin onarımından sorumlu olmasına D) Ticarette ilerleyip zengin olmasına E) Kureyş’in lideri olarak seçilmesine

ÜNiTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM

İKİNCİ ÜNİTE

54

Page 55: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Hz. Peygamber (s.a.v) Veda Hutbesi’nde sözlerini tamamladıktan sonra dinle-yenlere sordu:

“Ey insanlar! Yarın beni sizden soracaklar. Ne dersiniz?” Sahabeler hep birden cevap verdiler: “Allah’ın risâletini tebliğ ettin. Risâlet görevini yerine getirdin. Bize vasiyet ve nasihatte bulundun diye şehadet ederiz!”

(Dinî Terimler Sözlüğü, s.382)

3. Yukarıdaki parçada geçen “risâlet” kelimesinin işaret ettiği görev nedir?

A) Mazlumların koruyuculuğu B) Kureyş kabilesinin reisliği C) Allah’ın (c.c) elçiliği D) Kâbe’nin bekçiliği E) Yetimlerin hamiliği

4. Peygamberimizin (s.a.v) toplum içinde uzlaştırıcı, saygı duyulan ve sorunları çözebilen bir kişiliğe sahibi olduğunu gösteren olay aşağıdakilerden hangisi-dir?

A) Bilinen, temiz bir soydan gelişi B) Amcasıyla ticarete başlaması C) Hz. Hatice (r.a) ile evliliği D) Kâbe Hakemliği E) Kendisine risâlet verilişi

5. Aşağıda verilen “peygamber sıfatı-tanım” eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır?

A) Emanet - Peygamberlikte ve diğer konularda güvenilirlik B) Fetanet - Sağlam bir zekâya ve akla sahip olmak C) İsmet - Günahsızlık, manevi ve ahlaki temizlik D) Sıdk - Sözde ve davranışta yumuşak huyluluk E) Tebliğ - Dinî hükümleri tüm insanlara bildirmek

İKİNCİ ÜNİTE

55

Page 56: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

C - Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle doldurunuz.

1. Allah’ın (c.c) gönderdiği vahiyleri, emir ve yasakları insanla-ra duyurma; söz, tutum ve davranışlarıyla açıklama görevi-ne ……………………. ya da ……………………. denir.

2. …………………….; Allah’ın (c.c) ayetlerini, yarattığı tüm var-lıkları ve olayları düşünüp bunlardan ibret almaya gayret etmektir.

3. Peygamber Efendimizin (s.a.v) soyu, Hz. İsmail (a.s) vasıta-sıyla ……………………. peygambere dayanmaktadır.

4. …………………….; risâlet öncesi dönemde de sevgili Pey-gamberimizin (s.a.v) en yakın arkadaşlarındandı.

5. Peygamberimiz (s.a.v); ……………………. şehrinde, miladi ……………………. yılında, Rebiülevvel ayının on ikisinde dün-yaya geldi.

D - Aşağıda verilen bilgilerden doğru olanların yanına “D”, yanlış olanların yanına ise “Y” yazınız.

1. (.......) “Torununa neden atalarımızdan birinin ismini değil de Ahmed ismini verdin?” diye soranlara Abdulmuttalib, “İste-dim ki onu gökte Allah, yerde de insanlar hayırla yad etsin; ondan övgüyle bahsetsinler.” dedi.

2. (.......) Allah Resulü’nün (s.a.v) temiz yaratılışı ile yüksek ah-lakı, Mekke halkının batıl inançlarını ve kötü ahlakını kabul etmiyordu.

3. (.......) Sevgili Peygamberimiz (s.a.v), Hz. İbrahim’in (a.s) Ha-nif dinine göre tek olan Allah’a (c.c) inanmıştı.

4. (.......) Mekke halkı, doğruluk ve güvenilirliğinden dolayı Pey-gamber Efendimize (s.a.v) Muhammedü’l-Emin derlerdi.

5. (.......) Resulü Ekrem’in (s.a.v) Hirâ Mağarası’na çekilip tefek-kür etmesi, peygamberlik görevi için bir hazırlıktı.

İKİNCİ ÜNİTE

56

Page 57: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

57

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

3. ÜNİTE

ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM1. Tefekkür nedir? Siz hangi konular üzerinde tefekkür ediyorsunuz? Sınıfta arka-

daşlarınızla paylaşınız.

2. Vahiy ile risâlet kavramları arasındaki ilişki nedir? Araştırınız.

3. Sizce İslam’ın kısa sürede yayılmasında, Peygamberimizin (s.a.v) üslubu ne kadar etkili olmuştur? Sınıfta arkadaşlarınızla konuşunuz.

4. Hayırlı bir iş karşısında çıkan zorluklar sizi hemen ümitsizliğe düşürür mü? Sizce Peygamberimizin (s.a.v) bu konudaki tutumu nasıl olmuştur? Düşüncelerinizi paylaşınız.

PEYGAMBERİMİZİN MEKKE YILLARI

Mescid-i Haram, Mekke

Page 58: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

58

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

1. Risâlet ve Peygamberimiz (s.a.v)

1.1. İlk VahiyYüce Rabbimiz; insanlara kendini tanıttıran, harika şekilde yarattığı âlemi

anlatan, insanları kötülüklerden ve günahlardan koruyup kurtarıcı nasihatlerle irşat eden peygamberler göndermiştir. Onlara risâlet görevi vermiş; böylece insanlara ilahi emir ve yasaklarını bildirmiştir.

Allah’ın (c.c) peygamberleri vasıtasıyla gönderdiği emir ve yasaklarına vahiy denir. Yani vahiy, yüce Allah’ın (c.c) peygamberlerine dilediğini diledi-ği şekilde bildirmesidir.1 Bu gerçek, Kuran-ı Kerim’de şöyle açıklanmıştır: “(Ey Re-sulüm!) Şüphe yok ki biz, Nuh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a (ve onun) torunlar(ın)a, İsa’ya, Eyyub’e, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a da vahyettik. Davud’a ise Zebur’u verdik.”, “(Biz) müjdeleyiciler ve (aynı zamanda) korkutucular olarak nice peygamberler (gönderdik) ki o peygamberlerden sonra, insanların Allah’a karşı delilleri (mazeretleri) olmasın! Çünkü Allah, Azîz (kudreti daima galib gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.”2

Risâlet; “Allah’ın (c.c) gönderdiği vahiyleri, emir ve yasaklarını, kısacası dinin gerçeklerini insanlara duyurmak; söz, tutum ve davranışlarıyla açıklamak” de-mektir.

(Komisyon, Dinî Terimler Sözlüğü, s.287.)

Hatırlayalım

1 Asım Köksal, Hz. Muhammed ve İslamiyet, s.252 Nisa suresi, 165.ayet.

Peygamberler, iyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırmak için gönderildi.

Page 59: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

59

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

Allah (c.c), insanların dünya ve ahirette kurtuluşu için peygamberler gön-derdi fakat bir kısım insanlar peygamberlere itaat etmedi. Kendi heves ve arzula-rına uyarak Allah’ın (c.c) gönderdiği kitapları değiştirdiler. Böylece bir ve tek olan Allah’ı (c.c) bırakıp kendi elleri ile yaptıkları putlara tapmaya başladılar. Mekkeliler de geçmiş kavimler gibi doğru yoldan sapmıştı. Mekke’de Hz. İbrahim’in (a.s) di-ninden sadece izler kalmış ve Kâbe putlarla doldurulmuştu. Mekke halkı her türlü kötülüğü ve çirkinliği işliyordu. Halkın bu durumuna Peygamberimiz (s.a.v) üzülüyor; bundan dolayı sık sık Mekke’den uzaklaşıyordu. Mekke’nin kuzeyinde bulunan Nur Dağı’ndaki Hira Mağarası’na gidiyordu. Burada yalnızlığa çekilip tefekkür ediyordu. Allah’ın (c.c) varlığını ve birliğini düşünüyordu.3

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) kırk yaşına vardığında, yüce Rabbimiz kendisi-ne ilk vahiy ve peygamberlik başlangıcı olarak sadık rüyalar göstermişti. Peygam-berimizin (s.a.v) gördüğü her rüya o günün sabahında veya sonraki günler aynen gerçekleşiyordu.4 Bu sadık rüyalarla yüce Rabbimiz (c.c), Cebrail (a.s) ile gönde-receği vahiylere sevgili Peygamberimizi (s.a.v) hazırlıyordu. Peygamberimiz (s.a.v), Ramazan ayında Hira Mağarası’nda yine tefekkür halinde iken Cebrail (a.s) geldi ve Peygamberimizi sıkarak “Oku!” dedi. Peygamberimiz (s.a.v) ise “Ben okuma bil-mem.” dedi. Cebrail (a.s) üç kez Peygamberimizi sıkıp bıraktı ve “Yaratan Rabb’inin adıyla oku. O, insanı bir embriyodan yarattı. Oku, Rabb’in sonsuz kerem sahibidir. O Rab ki kalemle yazmayı öğretti. İnsana bilmediği şeyleri öğretti.” diye devam eden ayetleri okudu.5 Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v), mağaradan heyecan

ve korku ile çıktı.6 O sırada gökten bir ses işitti: “Ya Muhammed! Sen, Allah’ın resulüsün. Ben de Cebrail’im.” diyordu. Peygamberimiz (s.a.v) ba-şını kaldırıp baktığında her yerde Cebrail’i (a.s) görüyordu.

Peygamberimizin (s.a.v) korkulu ve endi-şeli hâli, mesuliyeti büyük bir vazifenin kendisine verilecek olmasından kaynaklanıyordu. Yoksa onun endişe ve korkusu, günlük hayatımızda ya-şadığımız bir korku değildi. Çünkü o bütün insanlı-ğı hidayete eriştirecek büyük sorumluluğun ağırlı-ğını fazlasıyla hissediyordu.7

3 Ali Muhammed Sallâbî, Siyer-i Nebi, s.101.4 M. Asım Köksal, Hz. Muhammed ve İslamiyet, s. 150.5 Ali Muhammed Sallâbî, Siyer-i Nebi, s.102.6 İbrahim Sarıçam, Peygamberimizin Evrensel Mesajı, s.83.7 Ali Himmet Berki, Osman Keskioğlu, Hz.Muhammed ve Hayatı, s.63.

İnen ilk ayet: “İkra! (Oku!)”

Page 60: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

60

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

Peygamber Efendimizin (s.a.v) Mekke’deki çirkinliklerden rahatsız olarak Hira’da tefekkür etmesinin, onun vahiy sürecine hazırlanmasındaki katkısını düşününüz.

Düşünelim

Eve dönen Peygamberimiz (s.a.v) hemen kendisini örtmelerini istedi. Bunun üzerine Hz. Hatice (r.a) onu örttü. Peygamberimiz (s.a.v), üzerindeki hâl geçtikten sonra başından geçenleri eşine anlattı. Hz. Hatice (r.a), peygamberlik öncesi fazi-letli davranışlarını dile getirerek onun doğru yolda olduğunu şöyle ifade etti: “Valla-hi Allah seni hiçbir zaman utandırmaz. Çünkü sen, akrabaları gözetir; düşküne fakire yardım edersin. Misafiri ağırlar ve haklıdan yana olursun.”

YazalımPeygamber Efendimizin (s.a.v) ilk vahiy sırasında yaşadıklarına hiç şüphe et-meden inanan eşi Hz. Hatice (r.a), onun doğru söylediğine delil olarak neleri göstermiştir? Yazınız.

Bu olaydan sonra Hz. Hatice (r.a), Peygamberimizi (s.a.v) yanına alarak am-casının oğlu olan Varaka b. Nevfel’e götürdü. Varaka, Mekke’de bilgili biri olarak bilinmekteydi. Hz. Hatice (r.a), ona durumu anlattı. Olayları dinleyen Varaka, Pey-gamberimize (s.a.v) şöyle söyledi: “Bu gördüğün, Allah’ın (c.c) Musa’ya indirdiği Cebrail’dir. Keşke davet günlerinde genç olsaydım. Keşke kabilenin seni yurdun-dan çıkaracağı günlerde hayatta olsaydım.” Varaka’nın bu sözlerini işiten Pey-gamberimiz (s.a.v) “Onlar beni buradan çıkaracaklar mı?” diye sordu. O da “Evet çünkü senin getirdiğin şeyi getiren herkes, bu düşmanlığa uğramıştır. Eğer o günlere yetişirsem sana mutlaka yardım ederim.” şeklinde cevap verdi.8

Çok geçmeden Varaka, Peygamberimizin (s.a.v) çektiği çileleri görmeden vefat etti. Bu arada bir süre vahiy kesildi. Fakat kısa bir zaman sonra Cebrail (a.s)

8 İbrahim Sarıçam, Peygamberimizin Evrensel Mesajı, s.85.

Page 61: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

61

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

tekrar Peygamberimize (s.a.v) gelerek insanlığa saadet yolunu gösteren ilahi ka-nunları getirmeye devam etti.

1.2. Gizli ve Açık DavetYüce Rabbimizin peygamberler vasıtasıyla gönderdiği hakikatlere karşı bir

kısım insanlar gözlerini kapıyor, kulaklarını tıkıyor veya bunları anlamak istemiyordu. Bu nedenle peygamberler, ilahi daveti tebliğ ederken birçok engellerle karşılaştı. İlahi davetin önüne geçmek isteyen insanlar tehdit, korkutma, işkence ve zulüm gibi türlü yollarla peygamberleri engellemeye çalışmışlardı. Peygamberler de inat-çı, mutaassıp, cahil, bedevi olan kavimlerin anlamalarına zaman tanımak, ani mu-halefet ve tepkilerini çekmemek ve zayıf insanların zarar görmesini engellemek için bu tebliğlerini ilk zamanda gizlice yapmışlardı.

Davet ya da diğer bir ifadeyle tebliğ; peygamberlerin, Allah’ın (c.c) kendile-rine indirmiş olduğu vahiyleri insanlara eksiksiz olarak bildirmesi ve açıklama-sıdır. (Komisyon, Dinî Terimler Sözlüğü, s.354.)

Bilgi Kutusu

Âlemlere rahmet olan Peygamberimiz de (s.a.v) ilk vahiyden sonra yaklaşık üç yıl boyunca İslam dinini gizlice yaymaya çalıştı. Bu daveti gizlice yaparak yavaş yavaş açığa çıkarmak istiyordu. Bu ilahi emir, Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmek-tedir: “Önce en yakın hısımlarını uyar.”9

Peygamber Efendimiz (s.a.v) gizli davet sürecinde tebliğini önce ailesine, sonra da dostlarına ve güvendiği kişilere yaptı. İlk davetini sevgili eşi Hz. Hatice’ye (r.a) yaparak inen ayetleri ona okudu.10 O da hiç tereddüt etmeden İslam’ı kabul ederek ilk Müslüman olma şerefine kavuştu.11 Daha sonra en yakın dostu Hz. Ebu-bekir (r.a), amcasının oğlu Hz. Ali (r.a), kızı Hz. Fatıma (r.a) ve azatlı kölesi Hz. Zeyd b. Harise (r.a) İslamiyet’i kabul ettiler. Bu ilk Müslümanlar, ibadetlerini gözden uzak yerlerde ve gizlice yapmaya çalışıyorlardı.

Peygamberimiz (s.a.v) İslamiyet’i rastgele anlatmaz, bu hassas konuda bir kısım usullere dikkat ederdi. Anlattıklarını herkesten çok kendisi yaşardı. Böylece da-vasında samimi olduğu her hâlinden anlaşılırdı. Ahlakının güzelliğiyle dikkat çeker-

9 Şuara suresi, 214. ayet.10 İbrahim Sarıçam, Peygamberimizin Evrensel Mesajı, s. 87.11 Salih Suruç, Kâinatın Efendisi Peygamberimizin Hayatı, s.212.

Page 62: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

62

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

di. İhlaslı, takva sahibi, ciddi, doğru ve güvenilirdi. Ondan herhangi bir zarar gelmeyeceğine herkes emindi. Onun sözleri tahmin ve zandan uzak olup kesinlik ifade eden gerçeklerdi. Dilinde Allah’ın (c.c) kelamı, yani akıl ve gönülleri ikna edici haki-kat vardı. Muhatabına değer verir ve ikna etmeyi esas alırdı. İnsanları küçümsemez; ilahi vahyi her-kese aynı ciddiyetle tebliğ ederdi.

Peygamberimizin (s.a.v) İslam’ı anlatma usulünü şu yönlerden değerlendiriniz: ¾ Anlattıklarını yaşaması. ¾ Anlattıklarının kişisel zanlar ve tahminler olmaması. ¾ Muhatabına değer vermesi ve ikna etmesi.

Değerlendirelim

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) ilahi vahyi anlatmak için toplantılar düzenle-di. Gizli davet döneminde, kendisine inananları yetiştirmek için onları Hz. Erkam b. Erkam’ın (r.a) evinde topladı.12 İslam’ın ilk eğitim-öğretim merkezi olan bu şerefli ev daha sonra Dârü’l-Erkam adını aldı. Bu evdeki toplantıların, ilk sahabilerin yetişme-sinde ve İslamiyet’in yayılmasında çok büyük katkıları oldu.

Sahabi, sözlükte “arkadaş, dost” anlamlarına gelir. Çoğulu sahabe veya ashâbdır. Terim olarak ise Hz. Peygamber (s.a.v) devrine yetişmiş, Hz. Peygamber’i (s.a.v) görmüş, iman etmiş, onun sohbetinde bulunmuş ve Müslü-man olarak ölmüş olan kimselere denir. (Komisyon, Dinî Terimler Sözlüğü, s.318.)

Bilgi Kutusu

Üç yıllık bu gizli davet aşamasından sonra yüce Rabbimiz, Peygamber Efen-dimize (s.a.v) İslam’ı açıktan ilan edip insanları dine davet etmesini emretti. Bu ilahi emir, Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir: “Ey Muhammed! Şimdi sen, sana emrolunanı açıkça ortaya koy ve Allah’a ortak koşanlara aldırış etme.”13 Peygam-ber Efendimiz (s.a.v), bu büyük ve ağır vazifenin kolay olmayacağını da biliyordu. Çünkü yapacağı tebliğ onlar tarafından hoş karşılanmayacaktı. Fakat yüce Rab-

12 Fahri Hoşab, Nebevi Davet ve Propaganda, s.113.13 Hicr suresi, 94. ayet.

Peygamberimizin (s.a.v) dilindeki hakikat:

Kur’an-ı Kerim

Page 63: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

63

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

bimizin ona verdiği emir çok açıktı ve bu zorlu görevi yerine getirmesi gerekiyordu. Bir müddet bu düşüncelerle evinden dışarı çıkmamış ve uzun bir tefekküre dalmıştı. Hatta kendisinin uzun süre evden çıkmadığını gören birkaç yakın akrabası durumu-nu öğrenmek için ziyarete geldi.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) ilk önce bir ziyafet tertip ederek yakın akraba-larından yaklaşık 40 kişiyi çağırdı. Peygamberimiz (s.a.v) asıl maksadını anlatama-dan amcası Ebu Leheb ona hakaret ederek konuşmasına fırsat vermedi. Bunun üzerine davetliler de kalkıp gitti.14 Bu davranış, Peygamberimizi (s.a.v) üzdü ise de İslam dinini anlatma kararlılığından taviz vermedi. Bunun için ikinci bir davet tertip etti. Bu ikinci davette (s.a.v) İslam dinini tebliğ etti. Toplantıda bulunan amcası Ebu Talip onu koruyup kollayacağını söyledi. Ebu Leheb ise yine hakaret edip kabul etmedi. Davette bulanan birkaç kişi daha İslam ile şereflendi ve Müslümanların saflarında yer aldı.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) açık davetin gereğini yerine getirmek amacıyla bir gün Safa Tepesi’ne çıkarak “Ey Kureyş halkı!” diye seslendi. Sesini duyan herkes onun etrafına toplandı. Merakla kendisini izleyen kalabalığa “Size şu tepenin arkasın-da düşman askeri var desem inanır mısınız?” diye sordu. Orada bulunan herkes “Evet inanırız. Çünkü senin yalan söylediğini hiç görmedik.” diyerek cevap verdi. Bunun üzerine Peygamberimiz de (s.a.v) “O hâlde sizi uyarıyorum: Eğer Allah’a (c.c) iman etmezseniz büyük bir azaba uğrayacaksınız.” dedi ve onları İslam’a davet etti. Dinle-yiciler arasında bulunan amcası Ebu Leheb, ayağa kalkarak “Günümüzü zehir ettin. Bizi buraya bunun için mi topladın?” diyerek bağırdı.15 Bunun üzerine insanlar oradan dağıldı ve Peygamber Efendimizi (s.a.v) yalnız bıraktılar. Allah Resulü (s.a.v) ise Kureyş kabilesinin kendisini dinlememesi ve onların muhalefeti karşısında asla ümitsizliğe ka-pılmadı; bilakis daha fazla gayretle ilahi vahyi tebliğe devam etti.

Safa Tepesi, Mekke

14 İbrahim Sarıçam, Peygamberimizin Evrensel Mesajı, s.89.15 Ali Himmet Berki, Osman Keskioğlu, Hz.Muhammed ve Hayatı, s.71.

Page 64: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

64

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

1.3. İlk MüslümanlarSevgili Peygamberimiz (s.a.v) ilk zamanlarda gizli olarak insanları imana da-

vet etti. Allah’tan (c.c) aldığı emir gereği ilk önce yakın akrabalarını davete başla-dı.16 Kendisine ilk iman eden kişi onun sadakatli eşi Hz. Hatice (r.a) oldu.17 Hz. Hatice (r.a) Müslüman olduğu zaman yanında bulunan kızları Hz. Rukayya (r.a), Hz. Ümmü Gülsüm (r.a), Hz. Fatıma (r.a) da Müslüman olmuştu.18 Daha sonra Allah Resulünün (s.a.v) kendi terbiyesine aldığı amcasının oğlu Hz. Ali (a.s), henüz on yaşındayken ilk iman eden çocuk olma şerefini kazandı.19 Ardından yıllarca kendisine hizmet eden azatlı kölesi Zeyd b. Harise (r.a) iman etti.20

Aile ve akrabalar dışında ise Hz. Peygamberin (s.a.v) küçüklüğünden itiba-ren en yakın arkadaşı olan Hz. Ebubekir (r.a) tereddütsüz olarak iman davetini ka-bul etti.21 Hz. Ebubekir’in (r.a) davet etmesi ile Osman b. Affan (r.a), Abdurrahman b. Avf (r.a), Talha b. Ubeydullah (r.a), Sa’d b. Ebi Vakkas (r.a), Zübeyr b. Avvam (r.a) da Müslüman oldu.22 Bu sahabiler, son peygamberin ilk iman edenleri olarak Allah (c.c) katında ve Müslümanların gönlünde müstesna bir yere sahip oldular.

Cennetlik oldukları kendileri henüz hayattayken Hz. Peygamber (s.a.v) tarafın-dan müjdelenen on sahabiye aşere-i mübeşşere denir. Abdurrahman b. Avf rivayetiyle gelen bir hadise göre cennetle müjdelenen sahabiler şunlardır: Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Talha b. Ubeydullah, Zübeyr b. Avvam, Abdurrahman b. Avf, Sa’d b. Ebî Vakkas, Ebû Ubeyde b. Cerrah ve Saîd b. Zeyd’dir. (Ahmed, I/193.)

Hadislerde cennetlik oldukları topluca bildirilen bu sahabilerden başka Hz. Ha-tice, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Selâm gibi bazı sahabiler de tek tek cen-netle müjdelenmiştir. (Müslim, Fedâîlü’s-Sahabe, 71; Tirmizî, Menâkıb, 26.)

Bilgi Kutusu

16 Şuarâ suresi, 214. ayet. 17 İbn İshak, İbn Hişam, 1, 257.18 Zehebi, Siyer, 2, 177.19 İbn Sa’d, 3, 21.20 Beyhaki, Delail, 2, 165.21 İbn Kesir, Bidaye, 3, 27.22 İbrahim Sarıçam, Peygamberimizin Evrensel Mesajı, s. 87.

Page 65: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

65

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

2. Mekke’de İslam Davetine Tepkiler

2.1. Mekke’de İslam’ı Kabul Edenlerin Genel Özellikleri

Hz. Peygamber (s.a.v), toplumdaki tüm insanları İslam’a davet etti. Kadın-erkek, hür-köle, zengin-fakir, genç-ihtiyar ayrımı yapmadı. Bundan dolayı İlk Müslü-manlar arasında toplumun her kesiminden insanlar bulunuyordu. Mekke’deki nü-fuzlu ve zengin ailelere mensup kişiler olduğu gibi köleler ve fakirler de yer alıyordu. İslam davetini ilk kabul edenlerin büyük çoğunluğu gençlerden oluşuyordu.

Mekke’de İslam’ı ilk kabul edenlerin çoğunluğu, toplumun içinde bulunduğu cahiliye âdetlerinden hoşlanmayan kişilerdi. Bu yüzden cahiliye âdetlerini ortadan kaldırmayı hedefleyen, hak ve hakikatin güzelliğini gösteren İslam’ı kabul etmek onlara zor gelmemişti. Karakter olarak da güvenilir, sır saklayan ve sadık kimselerdi.

Ayrıca Allah Resulü’nün (s.a.v) etrafında ilk halkayı oluşturan bu sahabiler, peygamberlikten önce de onun en yakınında bulunmuşlardı. Peygamberimizin (s.a.v) güzel ahlakına ve doğruluğuna her yönüyle şahit olmuşlardı. Bu durumun, İslamiyet’i kabul etmelerinde büyük bir etkisi vardı.

Mekke’de İslamiyet’e açık davet dönemi başladığında Müslümanların sayısı bir taraftan artarken, diğer taraftan müşriklerin tepkileri de şiddetini arttırdı. İlk ola-rak Müslümanları alaya alan müşrikler, zaman geçtikçe hakaret, işkence, ilişkileri kesme (boykot), vatandan sürme ve öldürme gibi şiddeti artan tepkiler verdiler.

Müşriklerin ileri gelenleri, varlıklı ve güçlü akrabalara sahip olan Müslüman-lara pek karışamıyorlardı. Fakat bu sahabiler de kendi aile ve akrabalarının şiddetli tepkileri ile karşılaşıyorlardı. Ailesi tarafından psikolojik baskı gören genç sahabiler vardı. Öyle ki annesi, “Sen Muhammed’in getirdiklerini inkâr etmedikçe ben açlık ve susuzluktan helak oluncaya kadar ağzıma bir şey almayacağım!” diyen anne-sine karşı imanından vazgeçmeyen genç sahabi vardı. Baskı ve dışlanma etkili ol-mayınca yine ailesi tarafından zincirlerle bağlanarak hapsedilenler oldu. Kimileri, akrabaları tarafından urganlarla direklere bağlanıp şiddete maruz bırakıldı.

En şiddetli tepkiye ise fakir, zayıf, köle durumunda olan ve kendisine arka çıkacak bir kuvvete sahip olmayan sahabeler maruz kaldı. Bilal-i Habeşi (r.a), Hab-bab b. Eret (r.a), Ammar b. Yasir (r.a) gibi sahabiler dayanılmaz işkencelere uğradı. Sadece bir olan Allah’a (c.c) iman ettikleri için günlerce aç ve susuz bırakıldılar. Kızgın kumlarla, ağır taşlarla, kırbaçlarla, kızgın demirlerle işkence gördüler. Boyun-larına ip geçirilip sokaklarda sürüklendiler. Bu eziyetler, Müslümanları dininden dön-dürmüyor; aksine Allah Resulü’ne (s.a.v) olan bağlılıklarını daha da arttırıyordu.

Page 66: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

66

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

İslam’la şereflenen ilk Müslümanlar; yalanı tercih etmenin kolay, doğruyu tercih etmenin çilelerle dolu olduğu bir zamanda doğrulukları ve sabırlarıyla bü-tün asırlara örnek oldular. Ebu Leheb ve Ebu Cehil gibi inkârcılara uysalar dünyevi açıdan zarar görmeyeceklerdi. Ancak onlar, canlarını ve mallarını tehlikeye atarak Muhammedü’l-Emin’e (s.a.v) tabi oldular. Böylece cesaret ve sadakatleri ile bütün Müslümanlara rehber oldular.

Mekke’de İslam’ı kabul eden sahabilerin ortak karakter özelliklerini listeleyiniz.

Listeleyelim

1.

2.

3.

4.

5.

2.2. Müşriklerin İslam’a Karşı Çıkma SebepleriAllah Resulü (s.a.v), İslam dinini Mekke halkına açıklayıp onları Müslüman

olmaya davet ettiği zaman onu hemen reddetmediler ve ondan uzaklaşmadılar. Allah’ın (c.c) bir olduğunu, yalnız O’na kulluk edilmesi gerektiğini, puta tapıcılığın şirk olduğunu söylediğinde buna karşı çıktılar. Şirki şiddetle reddetmeye ve müşrik-leri cehennem ile tehdit etmeye başladığında ona karşı tamamen cephe aldılar. Allah Resulü’nün (s.a.v) bu davasını büyük gördüler. Ona düşmanlık beslemeye ve muhalefet etmeye başladılar.23

Mekkeli müşrikler, Allah Resulü’nün (s.a.v) davetine karşı çıkıyordu. Çünkü onlar atalarından miras kalan örf, âdet ve inançta mutaassıp ve inatçı kimselerdi. Bu inancı terk etmek istemiyorlardı. Hristiyan ve Yahudiler gibi semavi kitapları oku-muş değillerdi. Peygamber kavramı ve daveti onlara yabancıydı. Bundan dolayı puta tapıcılık, müşriklerin ruhlarının derinliklerine kadar işlemiş ve onların akıllarını tes-lim almıştı. Bu hâl, onları Allah’ın (c.c) dinine girmekten alıkoyan büyük bir sebepti. Allah Resulü (s.a.v) ise müşriklere atalarından ve babalarından kalan bu mirasın batıl olduğunu tebliğ ediyordu. Onları putlara tapmaktan şiddetle men ediyordu. Tevhide davet edip yalnız Allah’a (c.c) ibadet etmelerini istiyordu.

23 İbn Hişam, Sîretu’n-Nebeviye, C 1, s. 218.

Page 67: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

67

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

Kabileler arası rekabet ve mücadele de müşriklerin hak dine girmelerine engel oldu. Müş-rikler, eğer bir peygamber gönderildiyse bunun kendi kabilelerinden olmamasını çekemediler. Hz. Peygamber’in (s.a.v) mensup olduğu kabilenin li-derlik açısından kendi kabilelerinden daha düşük olduğunu iddia ederek Müslüman olmayı reddet-tiler. Böylece onlardaki kabilecilik gururu, İslam di-nine girmelerinde büyük bir engel oldu.

Müşriklerin, Allah Resulü’ne (s.a.v) iman etmemelerinin bir sebebi daha var-dı. Onlara göre eğer iman ederlerse diğer Araplar üzerindeki hâkimiyetleri ve kut-sallıkları kaybolacaktı. İslam hâkim olursa diğer Arapların Mekke’yi işgal edeceğini ve makam ile mevkilerinin kaybolacağını düşünüyorlardı. Hâlbuki onlar üstünlükleri-nin kalıcı olmasını istiyorlardı.24 Bundan dolayı halkı aldatmak için Hz. Peygamberin (s.a.v) sözlerinin sihirden ibaret olduğunu yaymaya çalışıyorlardı.

Müşriklere göre insanlar eşit değildi, toplumda sınıflar vardı ve normal olan buydu. Zengin ile fakir, efendi ile köle, erkek ile kadın eşit olamazdı. Hâlbuki Allah Resulü (s.a.v), Allah (c.c) katında kulluk yönüyle herkesin bir ve eşit olduğunu söylü-yordu. Adaletin karşısında efendi ile kölenin denk olduğunu ifade ediyordu. İman eden herkesin kardeş olduğunu; herkesin aynı safta yan yana omuz omuza ibadet edeceğini ilan ediyordu. Efendi olarak kendilerini gören müşrikler, kölelerle eşit ol-duğunu söyleyen bir dine girmek istemedi.

Müşrikler, Allah Resulü’nün (s.a.v) davet ettiği güzel ahlaka da itibar etmedi. Bununla da kalmayıp karşı çıktılar. Çünkü güzel ahlak ve fazilet, onların yaşam tarzı-na ve ahlak anlayışına uygun değildi. İslam’ın getirdiği ahlak anlayışı ile kendilerinin sürdürdüğü kötü ahlak çelişiyordu.

Allah Resulü’ne (s.a.v) muhalefet eden bir kısım müşriklere göre ise pey-gamberlik daha asil ve itibarlı bir büyüğe verilmeliydi. Temiz bir soydan gelse de ve Muhammedü’l-Emin olarak bilinse de yetim ve öksüz birinin peygamber olmasını kabul edemiyorlardı. Onlara göre peygamberlik, Mekke’nin büyük liderlerinin hak-kıydı. Müşriklerin bu üstünlük gururu, İslam’a girmelerine engel oldu.25

24 Ali Muhammed Sallabi, Siyer-i Nebi, C 1, s. 243.25 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 98.

Bir Osmanlı minyatüründe Mekke.

Page 68: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

68

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

Müşriklerin, İslam’a karşı çıkma sebeplerini listeleyiniz.

Listeleyelim

1.

2.

3.

4.

5.

6.

3. Habeşistan’a HicretMüşriklerin, iman edenler üzerinde yaptığı baskılar her geçen gün daha da

arttı. Mekke müşrikleri, dinini yaşamak isteyen Müslümanlara hayat hakkı vermedi. Onlara din, vicdan ve düşünce hürriyeti tanımadı. O yıllarda Habeş kralı Necaşi adaletli bir yönetici olarak tanınmıştı. Bundan dolayı peygamberliğin beşinci sene-sinde Resulü Ekrem Efendimiz (s.a.v), ashâbına Habeşistan’a hicret etmelerini tav-siye etti. On erkek ve beş kadından oluşan bir kafile; yurtlarını, mallarını, akrabala-rını terk ederek ve canlarından çok sevdikleri Hz. Peygamber’den (s.a.v) ayrılarak Habeşistan’a hicret etti.

Allah’ın (c.c) son peygamberi olan Hz. Muhammed’in (s.a.v) sahabilere Habeşistan’a hicret etmeye müsaade etmesi, zorluktan kolaylığa ve sıkıntıdan ra-hata bir kaçış değildi. Habeşistan hicretinde amaç, yeni bir yurt arayışı idi. Yani Mekke’de ciddi engellerle karşılaşan İslam davasını yaşatabilecek ve dünya üze-rinde yayabilecek yeni bir zemin aramaktı. Nitekim Mekke’de en çok sıkıntı çeken fakirler ve köleler olduğu hâlde Habeşistan’a hicret eden sahabiler içerisinde onlar bulunmuyordu. Aksine bu hicrete Mekke’nin ileri gelen Müslümanları katılmıştı.

616 yılında Habeşistan’a giden ilk kafile, şu sahabilerden oluşuyordu: Hz. Os-man (r.a) ve hanımı Hz. Rukiye (r.a), Ebû Seleme (r.a) ve hanımı Ümmü Seleme (r.a), Amr b. Ebi Rebia (r.a) ve hanımı Leyl (r.a), Ebu Sebre b. Ebî Rühm (r.a) ve hanımı Ümmü Gülsüm (r.a), Zübeyr b. Avvam (r.a), Mus’ab b. Umeyr (r.a), Abdurrahman b. Avf (r.a), Osman b. Maz’un (r.a), Süheyl b. Beyda (r.a). Kafilenin reisi, Osman b. Maz’un (r.a) oldu. Bu sahabiler, Mekke’den gizli bir şekilde ayrılarak Kızıldeniz kenarındaki bir mevkide buluştular. Buradan kiraladıkları bir gemi ile Habeşistan’a geçtiler.

Müslümanlar bu ülkede dinlerini daha rahat yaşayacakları bir ortama ka-vuştular. Bu nedenle bir yıl sonra 616 yılında, Cafer b. Ebî Talib (r.a) başkanlığında yaklaşık yüz kişiden oluşan ikinci bir kafile daha Habeşistan’a hicret etti. Fakat bu

Page 69: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

69

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

ikinci kafile ile Habeşistan’a hicret eden Müslü-manların çoğalması, Mekke müşriklerini telaş-landırdı. İslamiyet’in bu ülkede yayılması, onlar için karşı konulmaz bir kuvvet olması anlamına geliyordu. Bu yüzden Müslümanların kendilerine teslim edilmesi için Habeş hükümdarına iki elçi gönderdiler. Bu elçiler Abdullah b. Ebî Rebîa ile Arapların siyaset dâhisi olarak bilinen Amr b. As idi.26 Elçiler, hükümdarın yakın adamlarına ve ke-şişlere hediyeler verip onlardan kralın huzurunda kendilerini desteklemelerini istediler. Amr b. As, hükümdara hediyeler takdim ettikten sonra istek-lerini iletti. Necaşi ise Müslümanları dinlemedikçe onları kendilerine teslim etmeyeceğini belirtti.

Müslümanlar, Cafer b. Ebî Talib’i (r.a) kendilerine temsilci seçip hep birlikte hükümdarın huzuruna çıktılar. Hükümdarın huzuruna girildiğinde Müslümanlar, Tev-hid inancının gereği olarak diğer insanlar gibi krala secde etmediler. Hz. Cafer (r.a) de Müslümanlar adına şu harika konuşmayı yaptı:

“Ey Hükümdar! Biz cahiliye üzerine yaşayan bir kavimdik. Putlara tapar, leş olmuş hayvanları yerdik. Akla gelebilecek her türlü kötülüğü işlerdik. Akrabalarımız ve komşularımız ile ilişiği keserdik. Güçlü olan, zayıfı ezerdi. Bizler bu hâl üzereyken Al-lah, içimizden birini bize peygamber gönderdi. Soyunu, asaletini, doğruluk ve emin-liğini, iffet ve nezahetini bildiğimiz bir peygamber! O, bizi atalarımızın taptığı putları terk etmeye, bir olan Allah’a inanmaya, yalnızca O’na ibadete davet etti. Doğru sözlü olmayı, emanetleri yerine getirmeyi, akrabalık haklarını gözetmeyi, komşular-la güzel geçinmeyi, günahlardan ve kan dökmekten sakınmayı emretti. Fuhuştan, yalandan, yetim malı yemekten ve namuslu kadınlara iftirada bulunmaktan men etti. Biz de ona iman ederek davasını tasdik ettik. Onun Allah’tan getirip bildirdiği şeylere tabi olduk. Bu yüzden kavmimiz bize düşman kesildi ve zulmetti. Bizi dinimiz-den vazgeçirmek ve Allah’a ibadetten alıkoyup putlara taptırmak için türlü türlü işkencelere uğrattılar. Biz de bütün bu sebeplerden dolayı yurdumuzu, yuvamızı terk ederek ülkene geldik. Sana sığındık. Seni başkalarına tercih ettik. Senin yanın-da zulme, haksızlığa uğramayacağımızı ümit etmekteyiz.”27

Hz. Cafer (r.a), Necaşi’nin huzurunda secde etmemelerinin sebebini ise “Biz, Allah’tan başkasına secde etmekten yine Allah’a sığınırız!” diyerek açıkladı. Saha-bilerin izzetli duruşu ve Hz. Cafer’in (r.a) konuşması, hükümdar üzerinde derin bir tesir bıraktı.

26 İbn Hişam, Sîretu’n-Nebeviye, C 1, s. 206-207.27 İbn Hişam, Sîretu’n-Nebeviye, C 1, s. 215.

Habeşistan (Bu günkü Etiyopya)

Page 70: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

70

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

Necaşi, bir müddet düşündükten sonra Müslümanlardan, Hz. Peygamber’e (s.a.v) indirilen vahiyden okumalarını istedi. Hz. Cafer (r.a), Meryem suresinin ilk ayet-lerini okudu. Okunan ayetlerde Hz. Meryem’in anlatıldığı bölüme gelince Necaşi ve orada bulunanlar gözyaşlarını tutamadı.28 Necaşi, Kur’ân ayetlerinin harika ifadesi karşısında hayret ve muhabbetini ifade ederek şöyle konuştu: “Vallahi bunlar aynı kandilden fışkıran bir nurdur ki Musa da (a.s) İsa da (a.s) onunla gelmişti.” Sonra da müşriklerin elçilerine dönerek “Ben ne onları size teslim ederim ne de onlar hak-kında herhangi bir kötülük düşünürüm.”29 dedi. Peygamberimiz (s.a.v) müşriklerin, Müslümanların kendilerine teslim edilmesi tekliflerini geri çevirdi.

Habeşistan’da istediklerini elde edemeyen müşriklerin elçileri, bir zaman sonra yeni bir teşebbüste bulundular. Yine Necaşi’nin huzuruna çıkarak Müslüman-ların, Hz. İsa (a.s) hakkında Hristiyanlardan farklı şeyler düşündüklerini ifade ettiler. Hükümdar ise Müslümanları tekrar çağırarak onlara, Hz. İsa (a.s) hakkındaki fikirlerini sordu. Hz. Cafer (r.a); “Hz. İsa’nın (a.s) Allah’ın kulu ve peygamberi, Hz. Meryem’e sunduğu kelimesi” olduğunu ifade etti. Necaşi, eline aldığı bir çubukla yere çizgi çizerek “Bu hususta, bizim ile sizin aranızda şu çizgi kadarcık bir fark var.”30 dedi.

Necaşi, iman dolu bir kalbin tercümanı olarak daha sonra Müslümanlara şöyle dedi: “Sizi ve yanınızdan geldiğiniz zatı tebrik ederim ki o, Allah’ın Resulüdür. Zaten biz onun vasıflarını İncil’de okumuştuk. Sizin peygamberinizi, Meryem oğlu İsa (a.s) da insanlığa müjdelemişti. Allah’a yemin ederim ki eğer o, ülkemde bulunmuş olsaydı ayakkabılarını taşır, ayaklarını yıkardım!”31

Bu olaylardan sonra Müslümanlar, Habeşistan’da daha rahat bir ortama kavuştular. İkinci kafilenin gelmesinden henüz birkaç ay sonra Mekke halkının Müs-lüman olduğu haberini aldılar. Bu sevinç ve heyecanla, hicret eden Müslümanların bir kısmı yurtlarına geri döndü. Fakat Mekke’de durum bekledikleri gibi değildi. Ak-sine Müslümanlar üzerindeki baskılar daha da artmıştı.32

Habeşistan’da kalan diğer muhacirler ise Medine’ye hicretten kısa bir za-man sonra tekrar Müslümanlara katıldılar. Habeşistan hicreti ile İslamiyet daha ge-niş coğrafyalarda tanınmaya başlandı.

Sahabilerin duruş ve tavırları; olumlu karar vermesi yönünde Habeşistan Kralı Necaşi’yı çok etkilemişti. Muhatabı etkilemesi açısından, anlattığınız hakikatleri yaşamanın, hâl ve tavırlarla yansıtmanın önemini yorumlayınız.

Yorumlayalım

28 İbn Hişam, Sîretu’n-Nebeviye, C 1, s. 215.29 İbn Hişam, Sîretu’n-Nebeviye, C 1, s. 215.30 İbn Hişam, Sîretu’n-Nebeviye, C 1, s. 215.31 İbn Hişam, Sîretu’n-Nebeviye, C 1, s. 216.32 İbn Hişam, Sîretu’n-Nebeviye, C 1, s. 217.

Page 71: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

71

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

4. Hz. Hamza (r.a) ve Hz. Ömer’in (r.a) Müslüman OluşlarıHz. Ömer (r.a) ile Hz. Hamza’nın (r.a) İslamiyet’i kabul etmesi, Müslümanlar

için bir dönüm noktası olmuştur. Zira her ikisinin de İslam’la şereflenmesi Müslüman-larda bir güven ve emniyet, müşriklerde ise korku ve telaş hissi uyandırmıştır. Müş-rikler bir kısım baskılarından vazgeçmiş ve Müslümanlara verdikleri sıkıntılar ise bir derece hafiflemiştir.33 Çünkü Hz. Ömer (r.a) ve Hz. Hamza (r.a), Mekke’nin en cesur ve en güçlü insanlarındandı. Kimse bu iki şahsı birden karşısına almak istemezdi.

Hz. Hamza (r.a), Peygamberimizin (s.a.v) amcası olup aynı zamanda da süt kardeşidir.34 Çocuklukları beraber geçmiştir. Hz. Hamza (r.a) avlanmayı sever ve bunun için de sık sık ava giderdi. Güçlü, gözü pek ve cesurdu. Bir gün, Mekke’nin ileri gelenlerinden olan İslam düşmanı Ebu Cehil, Safa Tepesi’nin yanında Hz. Peygamber’e (s.a.v) rastladı. İslam dini ve Peygamber Efendimiz (s.a.v) hakkında hoşa gitmeyecek sözler kullandı. Resulullah (s.a.v) ise karşılık vermeyip onunla ko-nuşmadı. Bunlara şahit olan bir kadın, her zamanki gibi avdan dönen Hz. Hamza’yı (r.a) gördü. Ebu Cehil’in, Hz. Peygamber’e (s.a.v) yaptığı hakaretleri anlattı. Hz. Hamza (r.a), sevgili yeğenine yapılan bu haksızlığa çok öfkelendi ve doğruca Mescid-i Haram’a gitti. Kureyş’in ileri gelenleri ile oturan Ebu Cehil’i gördüğünde elindeki yay ile kafasına şiddetle vurdu. Sonra da “Ona söver misin? Ben de onun dini üzereyim. Onun dediğini diyorum. Elinden geliyorsa beni de çevir.” dedi. Benî Mahzum’dan adamlar, Ebu Cehil’e yardım için ayağa kalktı. Bunun üzerine Ebu Cehil, “Ebu Umare’yi bırakınız. Vallahi yeğenine kötü bir şekilde sövdüm.” dedi.35 Hz. Hamza (r.a) bu olaydan sonra Müslüman olarak Peygamber Efendimizi (s.a.v) koru-yup kollamaya devam etti. Böylece müşrikler düşündükleri bir kısım kötülüklerinden

vazgeçtiler.

Hz. Ömer (r.a) ise Mekke’deki sayılı olan okur yazar kimselerden biriydi. Cesareti, kararlılığı, yüksek onuru ve sırtının yere gelmemesi ile tanı-nırdı. Bir gün kılıcını kuşanmış ve öfkeli bir şekilde Resulullah Efendimizi (s.a.v) şehit etmek üzere yola çıkmıştı. Ona Müslümanların Safâ yakınların-da bir evde toplandıklarını haber verdiler. Ömer Müslümanlara doğru giderken onunla aynı kabi-leden olan Nuaym b. Abdullah gördü. Ona, “Ey Ömer! nereye gidiyorsun?” diye sordu. Ömer, “O sâibî (yıldızlara tapan) Muhammed’e gidiyorum.

33 Asım Köksal, Hz. Muhammed ve İslamiyet, s.401.34 Asım Köksal, Hz. Muhammed ve İslamiyet, s.399.35 İbn Hişâm, Sîretu’n-Nebeviye, s.241.

Mescid-i Nebevî’de Hz. Ömer (r.a) kapısı

Page 72: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

72

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

O, Kureyş’in işini dağıttı. Onları akılsızlıkla suçladı. Dinlerini ayıpladı. İlahlarına sövdü. Onu öldürmeye gidiyorum.” dedi. Nuaym, “And olsun ki senin nefsin seni aldatmış. Muhammed’i öldürürsen AbdüMenaf oğullarının seni yeryüzünde sağ bırakacak-larını mı düşünüyorsun? Önce ailene git, onları düzelt.” dedi. Ömer, “Ailemden kimi kastediyorsun?” diye sordu. Nuaym: “Kız kardeşin, enişten ve amcanın oğlu. Onlar da Müslüman oldular” diye cevap verdi.

Bunu duyan Ömer, eniştesinin evine yöneldi. O esnada Habbab b. Eret (r.a) onlara Kur’an’dan Tâhâ suresini öğretiyordu. Ömer’in geldiğini duyunca hemen saklandı. Kız kardeşi de Kur’an sayfasını sakladı. Ömer sordu: “Duyduğum o ses ney-di?” Onlar da “Bir şey işitmedin.” diye cevap verdiler. Ömer “Hayır, vallahi haber aldım ki sizler Muhammed’in dinine girmişsiniz.” dedi ve eniştesini yakaladı. Eşini kur-tarmak isteyen kız kardeşi araya girince ona da vurdu. Bunun üzerine eniştesi ve kız kardeşi dedi ki: “Biz Allah’a ve O’nun resulüne iman ettik. Ne yapmak istersen yap!” Ömer, kız kardeşini kanlar içinde görünce yaptıklarına pişman oldu. Okuduk-ları sayfayı kendisine getirmelerini istedi. Kız kardeşi, “Sen şirk ile kirlenmişsin. Buna ise ancak temiz olanlar dokunabilir.” dedi. Hz. Ömer (r.a) gusül abdesti aldı. Kendisine getirilen Kur’an sayfasını eline alıp okumaya başladı. Sonra da “Bu eşsiz ve mükem-mel bir kelamdır.” dedi. Bunu işiten Habbab b. Eret (r.a) gizlendiği yerden çıktı ve şöyle dedi: “Ben dün Allah Resulünün şöyle dua ettiğini işittim: ‘Allah’ım! İslam dinini Hakem b. Hişam veya Ömer b. Hattab ile güçlendir.’ Onun duasının senin hakkında kabul olacağını umarım.”

Hz. Ömer (r.a) derhal oradan ayrılarak Allah Resulünün (s.a.v) huzuruna gitti. Peygamberimiz (s.a.v) onu görünce yanına vardı ve kuşağından tutarak “Ey Ömer! Sana ne oluyor? Vallahi Allah’ın sana bir musibet indirinceye kadar kalacağını san-mıyorum.” dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a), kelime-i şehadet getirerek Müslüman oldu.36 Hz. Ömer’in (r.a) Müslüman olmasıyla birlikte İslamiyet açıkça ilan edildi. Müslümanlar, Kâbe’nin yanında namaz kılmaya başladı. Onun Müslüman olması, İslam dini için bir fetihti.

İslamiyet öyle bir dindir ki kızlarını diri diri toprağa gömüp insan hakları ne-dir bilmeyen bir toplumu karıncayı dahi incitmeyecek bir dereceye getirdi. Bunun güzel bir örneği Hz. Ömer’dir (r.a). O, İslam’la şereflendikten sonra adaletli devlet yönetimi ile nam salmış bir iman kahramanı oldu. İslam dininin insanlarda yaptığı inkılabı görmek için Hz. Ömer’in (r.a) İslam’dan önceki ve sonraki hâline bakmak yeterli olacaktır. O, İslam’ın insanları nasıl etkilediğinin ve onları nasıl en yüksek sevi-

yeye çıkardığının da en güzel örneklerindendir.

36 İbn Hişam, Sîretu’n-Nebeviye, s. 284.

Page 73: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

73

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

5. Boykot YıllarıMekke müşriklerinin şiddetini arttırarak devam ettiği baskılar, istedikleri sonu-

cu vermedi. Her türlü işkenceye rağmen iman edenlerden hiç kimse dininden geri dönmedi. Bu baskılar sonucunda Müslümanlar yurtlarını ve akrabalarını terk ederek hicret etti. Fakat imanlarından asla geri adım atmadılar. Çünkü sahabiler İslamiyet’i kılıç korkusuyla değil; düşünerek kabul etmişlerdi. Onlar taklitle değil akıl ve delillere dayanarak iman etmişlerdi. Bu yüzden, Mekke halkının muhalefeti ve onların yap-tığı işkenceler sahabilerin imanını sarsmıyordu.

Bununla birlikte Hz. Peygamber (s.a.v) de insanları hak ve hakikate davet ediyordu. Müslümanların sayısı her geçen gün daha da artmaya devam etti. Müş-riklerin safında bulunan Hz. Ömer (r.a) gibi, en güvendikleri insanlar dahi birer bi-rer iman ederek Müslümanların halkasına dahil oldu. Bununla birlikte İslamiyet’e Mekke’nin dışında bulunan kabilelerden de insanlar katılmaya başladı.

Müşriklerin iman edenler üzerinde yaptığı baskıların başarılı olması mümkün görünmüyordu. Bunun üzerine daha dehşetli planlar yapmaya başladılar. Pey-gamberliğin yedinci yılında, Ebu Cehil’in başkanlığında bir toplantı düzenlediler. Peygamber Efendimizi (s.a.v) müşriklere karşı koruyan Haşimoğulları ve Muttalibo-ğulları ile bütün ilişkileri kesme kararı aldılar. Boykot kararlarına göre Müslümanlar-dan ve Hz. Muhammed’in (s.a.v) akrabalarından kız alınıp verilmeyecek ve onlarla her türlü alışveriş kesilecekti. Mekkeli müşrikler, alınan kararların yazılı olduğu kâğıdı Kâbe’nin duvarına astılar. Bunu yaparak anlaşmanın kendilerince ciddiyetini ve kutsallığını göstermek istediler.

616 yılında başlayan bu insanlık dışı boykotun hedefi, Peygamber Efendimizi (s.a.v) yalnızlaştırmaktı. Uygulanacak kararlarla amaç, Allah Resulünün (s.a.v) ak-rabalarını çaresiz bırakarak onun etrafından dağılmalarını sağlamaktı. Ambargo, Allah’ın Resulü (s.a.v) müşriklere teslim edilene kadar devam edecekti. Alınan bu

karar üzerine Ebu Leheb haricindeki bütün Haşi-moğulları ve Muttalipoğulları, Ebu Talib’in mahal-lesine taşındı. Bu mahallede sadece Müslümanlar yaşamıyordu. Müşrik oldukları hâlde kabilelerine destek olmak isteyen sağduyu sahibi insaflı insan-lar da Ebu Talip mahallesine yerleşmişti.

Müslümanların yaşadığı mahallelere giriş çıkışlar yasaklandı. Müşrikler, bu mahallelere gıda yardımı yapılmasına izin vermedi. Hatta Ebu Le-heb, Mekke dışından ticaret için gelen kervan-lara bile Müslümanlara bir şey sattırmamak için

İslamiyetin ilk yıllarında müslümanlar yapılan

işkencelere sabrettiler

Page 74: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

74

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

fiyat arttırarak mâni oluyordu. Ebu Cehil gece gündüz boykotun uygulandığı ma-halleye gidiyor, giriş çıkışları kontrol ediyor, kimsenin Müslümanlara yardımda bu-lunmasına müsaade etmiyordu. Boykotun uzaması, Müslümanları ciddi sıkıntılara soktu. Gıda yokluğu gün geçtikçe artıyordu. Hatta son zamanlarda insanlar, ağaç kabukları, yaprak ve otlarla hayatta kalmaya çalışıyorlardı. Bir gece Sa’d b. Ebi Vakkas (r.a) bir deri parçası bulmuş, onu su ile ıslatıp ateşte kavurarak yemişti. Müs-lüman çocukların feryatları, müşrikler tarafından da duyuluyordu.

Mekke’nin bu döneminde, müşriklerin inkârını susturmak ve müminlerin inancını kuvvetlendirmek için tevhidi, ahireti ve imanın diğer esaslarını kuvvetli bir şekilde ispat eden ayetler indirildi. Kur’an, zulme uğrayan müminlere İbrahim (a.s) ve Musa (a.s) gibi peygamberlerin kurtuluş kıssalarıyla teselli veriyor; Nemrutların, Firavunların uğradığı azapları örnek vererek Ebu Leheb ve Ebu Cehil gibi zalimlerin akıbetini gösteriyordu.

Üç yıla yakın süren bu boykotta, vicdanının sesine kulak veren, insani duy-guları harekete geçen bir kısım Mekkeliler gizlice yardım yapmaya başladı. Ge-celeri deveye gıda malzemesi yükleyip karanlığın içinde Ebu Talib’in mahallesine yolladılar.

Bu arada Cebrail (a.s), müşriklerin Kâbe’nin duvarına astıkları antlaşma kâğıdını güvelerin yediğini, yalnızca Allah’ın (c.c) ismi bulunan yere dokunma-dıklarını Hz. Peygamber’e (s.a.v) haber verdi. Peygamberimiz (s.a.v) de bu duru-mu Ebu Talib’e anlattı. Ebu Talib, bu hadise üzerine müşriklere teklifte bulunarak “Eğer yeğenim doğru söylemişse bu zulüm ve kötü hareketinizden vazgeçiniz. Eğer doğru değilse ben onu size teslim edeceğim.” dedi. Müşrikler haberin doğru olup olmadığını araştırmak için hemen Kâbe’ye gittiler. Haberin doğru olduğunu görünce yine bunun bir sihir olduğunu ileri sürerek mucize olduğuna inanmadılar. Fakat bu hadiseden sonra boykotun şiddeti azaldı.

Uzun süren bu vahşete karşı bir kısım in-saflı insanlar, bunun devam ettirilemez bir zulüm olduğunu düşünerek ambargoyu delmeye ka-rar verdiler. Hişam b. Amr, Zuheyr b. Ebî Umey-ye, Mut’im b. Adıy, Ebu’l-Bahterî, Zem’a b. Es-ved ve Adiy b. Kays kendi aralarında anlaşarak Kâbe’ye gittiler. Zuheyr b. Ebî Umeyye orada toplanan insanlara şöyle seslendi: “Ey Kureyş topluluğu! Şu yaptığınız şey, insanlığa yakışmaz. Biz her imkândan yararlanırken kabilemizin bir kolu olan Haşimoğullarının aç bırakılması insaf ile Merhamet edenlere

Rahmân merhamet eder

Page 75: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

75

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

bağdaşmaz. Bu kararın bozulması gerekir. Yemin ederim ki bu zalim antlaşma yırtılmadıkça buradan ayrılmayacağım.”37 Ebu Cehil, onu susturmaya çalışsa da muvaffak olmadı. Böylelikle boykot, 619 yılında kaldırılmış oldu.

Boykot yıllarında; tevhidi, ahireti ve imanın diğer esaslarını kuvvetli bir şekilde ispat eden ve peygamberlerin kurtuluş kıssalarını anlatan ayetlerin Peygambe-rimize (s.a.v) daha çok vahyedilmesinin sebebi ne olabilir? Tartışınız.

Tartışalım

Üç yıl süren boykotun kalkması, Müslümanların rahata kavuşmasını sağladı. Fakat aradan çok zaman geçmeden Hz. Peygamber (s.a.v), iki büyük üzüntü yaşa-dı. Önce sevgili Peygamberimizin (s.a.v) hüzün ve sevinçlerini paylaşan, kötü olay-lar karşısında ona teselli veren, sadakatli eşi Hz. Hatice (r.a) 620 yılında vefat etti. Hz. Hatice’nin (r.a) vefatının üzerinden birkaç gün geçmişti ki onu küçüklüğünden beri koruyan amcası Ebu Talip de vefat etti. Kısa zaman içinde meydana gelen bu ölümler, Allah Resulü’nü (s.a.v) ziyadesiyle hüzünlendirdi. “Şu ümmet üzerinde şu günlerde toplanan iki musibetten hangisine en çok yanacağımı bilemiyorum!”38 di-yerek hüznünü dile getirdi. Bu sebeple, peygamberliğin onuncu senesine senetü’l-huzn (hüzün yılı) adı verildi.

Allah Resulü (s.a.v), Hz. Hatice’nin (r.a) vefatının üzerinden yıllar geçtikten sonra bile her vesileyle onu yâd ederdi. Onun arkadaş ve akrabalarına ikramda bulunurdu. Kestiği kurbanlarından birisini de onun adına keserdi. Peygamber Efen-dimizin (s.a.v) gönlünde Hz. Hatice’nin (r.a) değerini gösteren bir sözü şöyledir: “Hiç kimse inanmadığı zaman bana inanan o idi. Herkes müşrik iken o Müslümanlığı ka-bul etti. Benim hiçbir yardımcım yok iken o bana yardım etti.”39

6. Taif YolculuğuEbu Talib’in vefatı üzerine müşrikler, Müslümanlar üzerindeki baskılarını ar-

tırmaya başladı. Amcası hayattayken Allah Resulü’ne (s.a.v) ilişemeyen müşrikler, onun ölümünün ardından sevgili Peygamberimize (s.a.v) her türlü kötülüğü yap-maya başladı. Bir gün Ebu Cehil’in yönlendirdiği bir müşrik, yeni kesilmiş bir devenin bağırsaklarını Kâbe’de namaz kılan Allah Resulü’nün (s.a.v) üzerine bıraktı. Bunun üzerine secdeden başını kaldıramayan Peygamberimizin (s.a.v) yardımına kızı Hz. Fatıma (r.a) yetişti. Gözyaşları içinde babasının üstünü temizledi. Resulullah (s.a.v), namazını bitirdikten sonra alaylı ifadelerle kendisine bakan müşriklerin isimlerini

37 İbnü’l-Esîr, El-Kâmil Fi’t-Tarih Tercümesi, C 2, s.90.38 M. Asım Köksal, İslam Tarihi, C 5, s 57. 39 Osman Keskioğlu, Siyer-i Nebî, s. 53.

Page 76: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

76

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

saydı; üç defa “Allah’ım, Kureyş’ten şu zümreyi sana havale ediyorum!”40 diyerek onlara mukabele etti. İsimlerini saydığı müşriklerin ileri gelenleri yıllar sonra Bedir Savaşı’nda öldürüldü.

Başka bir zaman ise müşriklerden biri, Hz. Peygamber’in (s.a.v) başına top-rak attı. Allah Resulü (s.a.v), mübarek başı toz toprak içinde olarak evine geldi. Kızlarından biri ağlayarak babasının başındaki toprakları temizlerken sevgili Pey-gamberimiz (s.a.v) “Kızcağızım! Ağlama! Muhakkak ki Allah (c.c) babanı insanlar-dan koruyacaktır.”41 diyerek onu teselli etti.

Hz. Peygamber (s.a.v), müşriklerin engellemelerinden dolayı İslam’a da-vetin Mekke’de yapılamayacağını gördü. Kendisine destek bulmak amacıy-la Mekke’ye bir günlük mesafede bulunan Taif’e gitmeye karar verdi. Taiflilerin İslamiyet’i kabul etmesi hâlinde Müslümanların dinini rahat yaşayabileceğini ve sıkıntılarının hafifleyeceğini düşündü. Bu düşüncelerle, peygamberliğin onuncu yı-lında Hz. Zeyd’i (r.a) de yanına alarak Taif’e gitti.

Peygamberimiz (s.a.v), Taif’te şehrin ileri gelenleriyle görüşerek onlara on gün boyunca İslamiyet’i anlattı. Fakat Taifliler iman etmedi. Bununla da kalma-yıp köle ve çocuklara, Hz. Peygamber’i (s.a.v) taşlattılar. Durum öylesine zor bir vaziyet aldı ki ayakları kanlar içerisinde kalan Hz. Peygamber (s.a.v) yürüyeme-di. Fakat onun oturmasına müsaade etmeyip ayağa kaldırarak yine taşlamaya devam ettiler. Böylesine acı bir hadise karşısında, sevgili Peygamberimizi (s.a.v) canından çok seven Zeyd b. Harise (r.a) kendi bedenini siper etti. Onu taşlardan korumaya çalıştı. Sonunda her ikisi de kanlar içerisindeyken şehrin dışındaki bir bağa sığındılar.

Allah Resulü (s.a.v), bağda biraz dinlendikten sonra ellerini açarak Rabb’ine şöyle münacatta bulundu: “Allah’ım! Kuvvetsiz ve çaresiz kaldığımı, halk nazarın-da hakir görüldüğümü ancak Sana arz ederim. Niyazım ancak Sana’dır. Ey mer-hametlilerin en merhametlisi olan Allah’ım! Herkesin hakir görüp de dalına bindiği çaresizlerin Rabb’i ancak Sen’sin. Benim Rabb’im de ancak Sen’sin. Sen, beni kötü huylu yüzsüz bir düşman eline düşürmeyecek kadar merhamet sahibisin.

Allah’ım! Yeter ki Sen’in gazabına uğramayayım. Ne çekersem ona katla-nırım. Fakat Sen’in af ve mağfiretin bunları bana yaptırmayacak kadar geniştir.

Allah’ım! Sen’in gazabına uğramaktan ve rızandan uzak kalmaktan, yine Sen’in karanlıkları aydınlatan, dünya ve ahiret işlerini yoluna koyan nuruna sığını-

40 Tecrid Tercemesi, 1/192.41 İbn Hişam, Sîretu’n-Nebeviye, C 2, s. 47.

Page 77: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

77

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

rım. Sen razı oluncaya kadar affını dilerim! Bütün güç ve kuvvet ancak Sen’in elindedir.”42

Allah Resulü’nün (s.a.v) sığındığı ba-ğın sahipleri, onun bu hâlini görünce köleleri olan Addas’ı üzüm ikram etmek üzere yanına gönderdiler. Hz. Peygamber’in (s.a.v) üzümle-ri alıp yerken “Bismillah” demesi, Addas’ın dik-katini çekti. “Bu sözü, bu beldenin halkı bilmez ve söylemez.” dedi. Allah Resulü (s.a.v) de “Ey Addas! Sen hangi belde halkındansın ve han-gi dindensin?” diye sordu. Addas, Ninovalı bir Hristiyan olduğunu ifade etti. Bunun üzerine Pey-gamberimiz (s.a.v), “Demek sen salih bir insan

olan Yunus peygamberin diyarındansın.” dedi. Hz. Yunus’u (a.s) o bölgede kimse bilmediğinden Addas şaşırdı ve Peygamberimize (s.a.v) onu nereden tanıdığını sordu. Peygamberimiz (s.a.v), “O, benim kardeşimdir. O bir peygamberdi. Ben de peygamberim.”43 diye karşılık verdi. Bunun üzerine Allah Resulü’nden (s.a.v) Hz. Yunus’un (a.s) hikâyesini dinleyen Addas, ona hürmet ederek Müslüman oldu.

Mekke’ye geri dönerken Cebrail (a.s), Hz. Peygamber’e (s.a.v) gelerek di-lerse kendisine işkenceler yapan bu kavmi Rabb’inin azaba uğratacağını söyledi. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber (s.a.v) ise “Hayır, ben böyle bir şey istemem. Onların neslinden yalnız Allah’a ibadet edecek, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayacak kimseler çıkarmasını dilerim.”44 diyerek insanlara olan merha-met ve şefkatini gösterdi.

Taif’ten döndükten sonra Hz. Muhammed (s.a.v), başka yerlerden Mekke’ye gelen kabileler ile görüşerek onları İslam’a davet etti. Panayırlara gidip insanlara Kur’an’dan ayetler okuyarak İslam dinini yaymaya devam etti. İnsanları hakka davet yolunda çektiği bütün sıkıntılara rağmen davasından asla vazgeç-medi. Tam bir kararlılık ve cesaret örneği göstererek bu vazifesine devam etti. Hiçbir maddi kuvvete sahip olmadığı hâlde davasını dünyaya duyurdu.

42 İbn Hişam, Sîretu’n-Nebeviye, C 2, s. 49.43 İbn Hişam, Sîretu’n-Nebeviye, C 2, s. 49.44 İbn Hişam, Sîretu’n-Nebeviye, C 2, s. 50.

Serevat Dağı’ndan Taif

Page 78: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

78

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

7. İsrâ ve Miracİsrâ, sözlükte “gece yürüyüşü” olarak geçmektedir. Dinî bir terim olarak ise

“Hz. Peygamber’in hicretten yaklaşık bir buçuk sene evvel (620), recep ayının 27. gecesinde, Kâbe’den Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya Allah’ın izniyle götürülmesine” denir.45

Bir gece Cebrail (a.s), Habib-i Ekrem’i (s.a.v) yanına alarak “Burak”46 isimli binekle Mekke’de bulunan Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya gö-türdü. İsrâ adı verilen bu mucizeyi, Kur’an-ı Kerim şöyle açıklamaktadır: “Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya (İsrâ -gece yürüyüşü- ile) götüren (Allah, her türlü noksanlıktan) münezzehtir. Şüphesiz ki Semi’ (her şeyi işi-ten) ve Basîr (hakkıyla gören) ancak O’dur.”47 İsrâ olayının gerçekleştiğini bu ayet bize haber vermektedir. Bundan dolayı hiçbir Müslüman İsrâ olayını inkâr etmez.

Resul-i Ekrem (s.a.v), Mescid-i Aksa’da iki rekât namaz kıldı.48 Bunun ardın-dan miraç olayı gerçekleşti. Mirac ise “Hz. Peygamber’in (s.a.v) Mescid-i Aksa’dan göğe yükseltilerek kendisine Allah’ın (c.c) ayetlerinin ve olağanüstü nimetlerinin gösterilmesine” denir.49

Efendimiz (s.a.v), Cebrail (a.s) ile beraber Mescid-i Aksa’dan semaya yükseltildi. Her bir sema tabakasında bazı peygamberler ile gö-rüştürüldü.50 Allah (c.c), Habib-i Ekrem’e (s.a.v) bu kutlu seyahatinde, kâinatta yarattığı harika eserleri (ayetleri) gösterdi. Rabbimiz, en şeçkin kuluna, büyük bir kitap hükmünde olan kâinatın sema sayfalarındaki ayetlerini okutturuyor, onlar üzerinde tecelli eden isimlerini tanıtıyordu.

Mirac mucizesinde Cebrail (a.s), yedinci kat semanın üstünde bulunan Sidretü’l-Müntehâ’ya kadar Allah Resulü’ne (s.a.v) eşlik etti. Buradan sonra sevgili Peygamberimiz (s.a.v), Refref’e bindirilip yalnız olarak yükseltildi.51 Yaratılmışlar içe-risindeki en makbul kul olan Habib-i Ekrem (s.a.v), en yüksek makamda Rabbinin huzuruyla şereflendi. Bu şerefli makamda, sevgili Peygamberimize (s.a.v) Bakara suresinin son üç ayeti vahyedildi.

45 Komisyon, Dinî Terimler Sözlüğü, s. 178.46 Müslim, Sahih, C 1, s.223.47 İsrâ suresi, 1. ayet.48 İbn Hişam, Sîretu’n-Nebeviye, C 2, s.39.49 Komisyon, Dinî Terimler Sözlüğü, s. 240.50 M. Asım Köksal, İslam Tarihi, C 5, s.160-170.51 M. Asım Köksal, İslam Tarihi, C 5, s.171.

Mescid-i Aksa

Page 79: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

79

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

Yüce Allah (c.c), miraçta Peygamberimize (s.a.v) cenneti, cehennemi ve ahiret yurdunu gösterdi.52 Ahiret âlemini görmek ise ebedî bir hayatın müjdesiydi. Bu sayede ölümün bir son, yok oluş ve sonsuz ayrılık olmadığı gerçeğini, Peygam-berimiz (s.a.v) bizzat gördü. Bununla birlikte Hz. Peygamber (s.a.v), bu mübarek se-yahatinde imanın esasları olarak tasdik ettiğimiz melekleri, peygamberleri ve ahiret menzillerini de gördü.

Yüce Allah (c.c) miraçta müminlere, bütün ibadetleri barındıran ve dinin dire-ği olan beş vakit namazı farz kıldı.53 Müminler ise küçük bir miraç sayılabilecek namaz ile kıyamete kadar ilahi huzura çıkma ve yüce Allah’a (c.c) münacatta bulunma şerefine kavuştu. Miracın birçok güzel neticelerinden biri de Allah Resulünün (s.a.v), ümmetinden Allah’a şirk koşmayanların cennete girecekleri müjdesini getirmesidir.54

İsrâ ve miraç, Peygamber Efendimize (s.a.v) verilen mucizelerin büyüklerin-dendir. Hakkında fikir birliği bulunan bu mucize, onun yüce Allah (c.c) katındaki bü-yük faziletini de göstermektedir. Yüce Allah’ın (c.c) en büyük peygamberi olan Hz. Muhammed’in (s.a.v) bu mucizesi, hicretten kısa bir zaman önce gerçekleşti. Bu muci-ze ile Allah Resulü (s.a.v), Rabb’inin sonsuz kudret eserlerinden birine daha şahit oldu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v), miraçtan döndükten sonra başından geçen-leri Kureyş müşriklerine anlattı. Onlar ise bu mucizeyi inkâr etti. Daha önce Kudüs’e hiç gitmediğini bildikleri Efendimizden (s.a.v) Mescid-i Aksa’yı anlatmasını istediler. Onların sonu gelmeyen soruları ve yalanlamaları, Peygamberimizi (s.a.v) çok sık-mıştı. Bu sırada yüce Allah (c.c), Peygamberimize (s.a.v) Mescid-i Aksa’yı gösterdi. Resul-i Ekrem (s.a.v) de Mescid-i Aksa’yı müşriklere ayrıntılarıyla tarif etti.55 Bu du-rumda ne yapacaklarını şaşıran müşrikler, Hz. Ebu Bekir’e (r.a) koştular. Ona, Allah Resulü’nden (s.a.v) duyduklarını anlattılar. Hz. Ebu Bekir (r.a), onlara şu cevap ile karşılık verdi: “O söylediyse doğrudur! Ben onu bundan daha uzak olanında tasdik ediyorum. Gece ve gündüzün vakitlerinde semadan vahiy geldiğini bana haber veriyor. Ben de onu tasdik ediyorum.” Bu hadiseden sonra Allah Resulü (s.a.v), Hz. Ebu Bekir’e (r.a) Sıddîk lakabını verdi.

52 M. Asım Köksal, İslam Tarihi, C 5, s.178.53 Müslim, Sahih, C 1, s.242.54 Müslim, Sahih, C 1, s.242.55 M. Asım Köksal, İslam Tarihi, C 5, s.184.

Peygamberimiz (s.a.v), miraçtan hangi hediye ve müjdelerle dönmüştür? Yazınız.

Yazalım

Page 80: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

80

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

8. Yeni Yurt Arayışı Mekke müşrikleri, İslamiyet nurunun yayılmasını engellemek için her türlü yola

başvuruyorlardı. Müslümanlar üzerindeki baskı ve eziyetler gün geçtikçe artıyordu. Sevgili Peygamberimizi (s.a.v) koruyup kollayan amcası Ebu Talib’in ve en büyük destekçisi olan eşi Hz. Hatice’nin (r.a) vefat etmesinden yararlanan müşrikler eziyet ve işkencelerini iyice artırmışlardı.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) bütün engellemelere rağmen Mekkelilere İslamiyet’i anlatmaya devam etti. Allah’ın (c.c) dinini güzelce anlatmaktan bir an dahi geri durmadı. Çünkü Allah Resulü (s.a.v), “(Ya Muhammed!) Şüphesiz ki sen, sevdiğin kimseyi hidayete erdiremezsin fakat Allah, dilediği kimseyi hidaye-te erdirir.”56 ayeti gereği kendi vazifesinin yalnızca tebliğ etmek olduğunu biliyor-du. Peygamber Efendimiz (s.a.v) bütün gücüyle kendi vazifesini yapar ve gerisini Allah’a (c.c) havale ederdi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) İslam dinini hakkıyla tebliğ edebileceği bir ze-minin arayışı içerisindeydi. Bu vesileyle İslamiyet’i anlatmak için Taif’e gitmiş fakat onlar bunu kabul etmedikleri gibi ona pek çok eziyet etmişlerdi. Rabbimiz, bu iş-kenceler ve sıkıntılar karşısında mahzun olan Habibini (s.a.v) “Ey Muhammed! İman etmiyorlar diye adeta kendini helak edeceksin.”57 diyerek teselli ediyordu.

8.1. Yesriblilerle İlk TemasAllah’ın (c.c) son peygamberi olan Hz. Muhammed (s.a.v) hac mevsiminde

Mekke’de her yıl düzenlenen panayırları gözetiyordu. Panayıra katılan farklı kabi-lelerin yanlarına gidiyor ve onları İslam dinine davet ediyordu. Bu davet karşısında kimileri ilgisiz kalıyor kimileri de onu reddediyordu. Kendi vazifesinin yalnızca ilahi vahyi tebliğ etmek olduğunu bilen Hz. Peygamber (s.a.v) insanların kendisinden yüz çevirmesinden dolayı en küçük bir tembellik göstermedi. Yılmaz bir irade ve tam bir kararlılıkla anlatmaya devam ediyordu.

Peygamber Efendimizi (s.a.v) aziz kılmayı ve ona olan vadini yerine getir-meyi dileyen yüce Allah (c.c), Hazrec kabilesinden Yesribli altı kişiyi onun karşısına çıkardı. Efendimiz (s.a.v), onlara Kur’an ayetlerinden okudu ve İslam dinini anlattı. Hazrecliler, Yesrib’de Yahudiler ile birlikte yaşıyordu. Aralarında ne zaman bir prob-lem yaşansa Yahudiler, onlara şöyle derlerdi: “Kesinlikle yakında bir peygamber gelecek. Onun zamanı yakındır. Biz ona uyup sizinle savaşacağız. Onun yardımıy-la sizi öldüreceğiz.” Yahudilerin bu sözlerini hafızalarında koruyan Hazrecliler, Pey-

56 Kasas suresi, 56. ayet.57 Şura suresi, 3.ayet.

Page 81: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

81

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

gamber Efendimizin (s.a.v) teklifi karşısında toplanıp aralarında konuştular. “Vallahi bu kişi, Yahudilerin haber verdiği peygamberdir. Ona uymakta Yahudilerden geri kalmayalım.” diyerek Hz. Peygamber’in (s.a.v) davetini kabul ettiler. Bunun üzerine “Ümit ederiz ki kavmimiz arasındaki düşmanlık ve şerler seninle kaybolur. Senin vası-tan ile yeniden bir araya geliriz. Onları senin dinine davet edeceğiz. Eğer Allah (c.c) onları senin etrafında toplarsa senden daha aziz kimse olmaz.”58 dediler. Gelecek yıl tekrar gelmek üzere söz vermiş ve iman etmiş olarak yurtlarına döndüler.

8.2. Akabe Biatlarıİman etmiş olan bu altı kişi, Hz. Muhammed’i (s.a.v) ve İslamiyet’i Yesrib’deki

kabilelerine anlattı. Bir sonraki seneye kadar Yesrib’de, Allah Resulü’nden (s.a.v) bahsedilmeyen bir ev kalmamıştı. Nübüvvetin on ikinci senesinde, Yesribli on iki ki-şiden oluşan bir grup, Akabe denilen yerde tekrar Peygamber Efendimiz (s.a.v) ile

buluştu. Aralarında Hazrec ile kan davası olan Evs kabilesinden de iki kişi bulunmaktaydı. Böyle bir sonuç, Hazreclilerin ciddi emeğini ve samimiyeti-ni göstermekteydi.

Buraya gelen Yesribli Müslümanlar, “Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayacaklarına, hırsızlık yapmayacaklarına, zina etmeyecekle-rine, çocukları öldürmeyeceklerine, iftira atma-yacaklarına, hayırlı bir işte peygambere isyan etmeyeceklerine”59 dair Allah Resulü’ne (s.a.v) biat ettiler. Yani söz verdiler. Bu biat sayesinde; Efendimizin (s.a.v) Allah’ın (c.c) peygamberi ol-duğunu kabul ettiklerini, onun getirdiği kanunlara

ve emirlerine itaat edeceklerini, kendilerinden ona herhangi bir zarar gelmeyece-ğini göstermiş oldular. Bu olay, İslam tarihinde Birinci Akabe Biatı olarak anıldı.60

Diğer bir ifade ile biat, Allah’ın (c.c) emir ve yasaklarına uymak anlamına gelmekteydi. Bu husus, yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir: “Şüphesiz ki sana biat edenler, ancak Allah’a biat etmektedirler. Allah’ın (kud-ret) eli, onların (sana biat eden) ellerinin üzerindedir. Artık kim (biatını) bozarsa o takdirde ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah’a hakkında söz verdiği şeyi yerine getirirse bunun üzerine (Allah) ona yakında (pek) büyük bir mükâfat verecektir.”61

58 İbn Hişam, Sîretu’n-Nebeviye, C 2, s. 39.59 Mümtehine suresi, 12. ayet.60 İbrahim Sarıçam, Hazreti Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 111.61 Fetih suresi, 10.ayet.

Akabe biatının yapıldığı yer

Page 82: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

82

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

Yesribli Müslümanlar, Birinci Akabe Biatı’ndan sonra İslamiyet’i açıktan anlatmaya başladılar. Bu konuda yardım etmesi için kendi-lerine Kuran’ı okuyacak, İslam’ın emir ve yasak-larını öğretecek bir rehbere ihtiyaç duydular. Bu-nun üzerine Peygamberimiz (s.a.v), İslamiyet’in ilk yıllarında Müslüman olan genç sahabilerden Musab b. Umeyr’i (r.a) Yesrib’e gönderdi. Musab b. Umeyr (r.a) nazik, yumuşak huylu, çok güzel konuşan biriydi. Onun bu özellikleriyle birlikte in-sana değer vermesi ve üstün gayreti sayesinde

İslamiyet Medine’de hızla yayıldı. İçinde Müslümanlardan bir topluluk bulunmayan hiçbir ev kalmadı.62

Sayıları hızla artan Yesribli Müslümanlar bir araya geldi. Sevgili Peygamberi-miz (s.a.v) ile sahabilerinin Mekke’de zulme uğramasına gönülleri razı olmuyordu. Bu nedenle Peygamber Efendimizi (s.a.v) Yesrib’e davet etmeye karar verdiler.

Yesribliler haccetmek için Mekke’ye gelmişti. Bunların içinde ikisi kadın ol-mak üzere yetmişbeş Müslüman vardı. Müslümanlar, Peygamber Efendimiz (s.a.v) ile görüşüp onu Yesrib’e davet etmek istiyordu. Peygamberimiz (s.a.v) ile haberle-şip gece vakti Akabe’de görüşmek üzere sözleştiler. Peygamberimiz (s.a.v), amcası Abbas ile birlikte buluşma yerine geldi. Abbas daha Müslüman olmamıştı. Fakat yeğenini çok seviyor, onun için endişe duyuyor ve onu korumak istiyordu.

İlk olarak Abbas, Yesribli Müslümanlara hitaben bir konuşma yaptı. Bu ko-nuşmasında Peygamberimizin (s.a.v) kendi kabilesi tarafından korunduğunu, onu her türlü tehlikeden ve düşmanlardan korumaları hâlinde yeğenini götürmeleri-ne izin vereceğini, aksi takdirde götürmemelerini söyledi. Daha sonra sevgili Pey-gamberimiz (s.a.v) de bir konuşma yaptı. Onlara Kur’an’dan ayetler okudu. Onları İslamiyet’e teşvik etti. Peygamberimiz (s.a.v) “Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmama-nız, ibadet etmeniz; beni ve ashâbımı barındırmanız; bana ve ashâbıma yardımcı olmanız; kendinizi, kadınlarınızı, çocuklarınızı ve mallarınızı koruduğunuz ve savun-duğunuz gibi bizleri de savunup korumanız hakkında sizinle biat yapalım.”63 dedi. Yesribli Müslümanlar da Efendimize (s.a.v) şöyle dediler: “Zorlukta ve kolaylıkta, ho-şumuza gitsin veya gitmesin her hususta dinlemek ve itaat etmek; başımızdaki ehil kişiyle tartışmamak; nerede olursak olalım Allah hakkında kınayanın kınamasından korkmadan doğruyu söylemek üzere biat ettik”64 Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) ya-

62 M. Asım Köksal, Hz. Muhammed ve İslamiyet, C 2, s. 286.63 M. Asım Köksal, Hz. Muhammed ve İslamiyet, C 2, s. 296.64 Müslim, İmare, 41; Nesai, Biat, 3.

Akabe mescidi

Page 83: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

83

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

pılan biatın güven içinde yürümesi için onlardan on iki kişilik bir temsilci seçti. İkinci Akabe Biatı denen bu olaydan sonra Peygamberimiz (s.a.v), Mekke’deki Müslü-manların Medine’ye hicret etmelerine müsaade etti.

Yesribli Müslümanlar, sadakatin ve hakikat uğruna kararlı bir duruşun ifadesi olan biata hayatları boyunca bağlı kaldılar. Hakkında sözleştikleri konulara muhale-fet etmediler. Biatın yapıldığını işiten Mekke müşriklerin her türlü vazgeçirme teşeb-büslerine rağmen verdikleri sözden dönmediler. Bu biata olan bağlılıklarından do-layı yüce Allah (c.c) onları şöyle övdü: “İslam’ı ilk önce kabul eden muhacirler ve ensar ile, iyilikle onlara uyanlar var ya Allah onlardan razı olmuş; onlar da O’ndan razı olmuşlardır. Allah, onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cen-netler hazırlamıştır. İşte bu büyük başarıdır.”65

Akabe Biatları sayesinde İslam dini hızla yayıldı. Birbirine düşman kabileler arasında birlik ve beraberlik gerçekleşti. Toplumsal mutabakat sağlandı. Gönüller bir liderin etrafında, aynı dava uğrunda, ortak paydada toplandı. Böylece İslam medeniyetinin temelleri atıldı.

9. Yesrib’e Hicret

9.1. Müslümanların HicretiHicret kelimesi, sözlükte “bir yerden bir yere göçme, taşınma, ayrılma” an-

lamına gelir. Dinî terim olarak ise “Hz. Peygamber’in (s.a.v) ve sahabilerinin, İslam’ı gereği gibi yaşamak, diğer insanlara Allah’ın (c.c) emirlerini duyurmak ve müşrikle-rin işkencelerinden kurtulmak amacıyla 622 yılında Mekke’den Medine’ye yapmış oldukları göçtür.”66 Aynı zamanda hicret; kişinin batıldan hakka, haramdan helale, kötülükten iyiliğe yönelmesi manalarını da içine alır.

Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) hicret etmesinin en önemli sebeplerinden biri, Mekke’de İslamiyet’i anlatabilecek ve yaşayabilecek bir ortamın kalmama-sıydı. İslamiyet’in gün geçtikçe güçlendiğini, Mekke ve çevresinde hızla yayıldığını gören müşrikler bundan tedirgin oluyor; Müslümanlara şiddetli eziyet ve işkenceler ediyorlardı. Hatta Hz. Sümeyye (r.a) ve kocası Hz. Yasir (r.a) bu işkenceler sonucu şehit edilmişlerdi. Haşimoğullarına ve Müslümanlara uygulanan üç yıllık ambargo, baskıların ne derece acımasızca uygulandığını göstermekteydi.

Allah Resulü (s.a.v), İslam dinini özgürce yaşayıp kendisine gelen ilahi vahyi tebliğ edeceği uygun bir ortamın arayışına başladı. Bu konudaki ilk girişimi Taif şeh-

65 Tevbe suresi, 100. ayet.66 Komisyon, Dinî Terimler Sözlüğü, s.136.

Page 84: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

84

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

rine olmuştu. Fakat Taif ahalisi, bu tarihî fırsatı çirkin bir şekilde reddetmiş; Habibullah (s.a.v) ile yanındaki Zeyd b. Harise’yi (r.a) taşlayarak Taif’ten çıkarmışlardı.67 ,

Kısa bir süre sonra Allah Resulü (s.a.v), Mekke’ye hac için gelen Yesrib hal-kına İslamiyet’i tebliğ etti.68 Yesriblilerle Akabe mevkiinde yapılan görüşmeler üç yıl art arda devam etti. Akabe Biatlarında Yesribli Müslümanlardan alınan sağlam sözlerden sonra şartlar iyice olgunlaşmıştı. Kendileri de Peygamberimizi (s.a.v) ve sahabilerini Yesrib’e davet etmişti. Böylece Allah’ın Habibi (s.a.v), Müslümanların Mekke’den Medine’ye hicretine müsaade etti.

Ayrıca Yesrib, daha sonraki adıyla Medine, hicret edilmeye en münasip yer olma özelliğini taşıyordu. Mekke’den Şam’a giden ticaret yollarının üstünde olma-sından dolayı stratejik bir öneme sahipti. Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) ve ailesinin de Medine ile sıkı bağları vardı. Abdulmuttalip’in annesi Hazrecli’ydi. Neccaroğul-ları da onun dayıları hükmündeydi. Bunlar, Yesribli kabilelerdi.

Sonuçta İkinci Akabe Biatı’ndan sonra güçsüzlük, hastalık sebebiyle hicret etmeye fırsat bulamayanlardan başka herkes Mekke’den Medine’ye hicret etmiş-ti.69 Bir de Hz. Peygamber (s.a.v), ailesiyle birlikte Hz. Ebu Bekir (r.a) ve Hz. Ali (r.a) Mekke’de kalmıştı.

9.2. Peygamberimizin (s.a.v) HicretiMüşrikler, Müslümanların Medine’ye hicretinden son derece rahatsız ol-

muşlardı. Fakat Allah Resulü (s.a.v) ile en yakın arkadaşı Hz. Ebu Bekir (r.a) daha Mekke’den çıkmamıştı ve hâlâ onlarla ilgili planlarını uygulayabilirlerdi. Sevgili Pey-gamberimize (s.a.v) ne yapacaklarını konuşmak üzere Daru’n-Nedve’de bir araya geldiler. Aldıkları nihai karar neticesinde Hz. Peygamber’i (s.a.v) her kabileden bir-kaç savaşçı birlikte öldüreceklerdi. Böylece muhtemel bir kan davasının önüne de geçilmiş olacaktı. Çünkü Haşimoğulları bütün kabileleri karşısına alamazdı.70

Cebrail (a.s), müşriklerin bu suikast planını sevgili Peygamberimize (s.a.v) bil-dirdi. Allah Resulü (s.a.v) hiç vakit kaybetmeden öğle vakti Hz. Ebu Bekir’in (r.a) evine gitti. Normalde o, sadık dostunu sabah veya akşam ziyaret ederdi. Hz. Ebu Bekir (r.a) alışık olunmayan bu ziyaretin önemli bir amacı olduğunu anlamıştı. Al-lah Resulü (s.a.v), yüce Allah’ın (c.c) hicret için kendisine izin verdiğini ve beraber yolculuk yapacaklarını Hz. Ebu Bekir’e (r.a) bildirdi. O da bu habere çok sevindi ve bu yolculuk için kendi eliyle beslediği develerden birisini Peygamberimize (s.a.v)

67 Süheyli,4, 46.68 Ebu Nuaym, Delail, 1, 298-299.69 İbrahim Sarıçam, Peygamberimizin Evrensel Mesajı, s. 118.70 Taberi, Tarih, 2, 243.

Page 85: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

85

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

vereceğini söyledi. Efendimizin (s.a.v) ücret karşılığında kabul ettiği bu devenin adı meşhur Kasva idi. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) bu görüşmeden sonra hemen evi-ne döndü.

Kutlu hicret yolculuğu için hazırlıklar yapıldı. Yol kılavuzluğu için bu konuda maharetli olan Abdullah b. Ureykıt adlı kişi tutuldu. Abdullah b. Ureykıt, İslamiyet’i henüz kabul etmemişti. Fakat son derece güvenilir ve yol kılavuzluğunu en iyi bilen kişiydi. Allah Resulü (s.a.v) bu vesileyle işi ehline verme konusunda örnek bir davra-nış sergilemiştir.

Peygamberimiz (s.a.v), üzerinde bulunan emanetleri Hz. Ali’ye (r.a) bıraka-rak sahiplerine vermesini tembihledi. Ondan, müşrikleri yanıltmak için kendi yatağı-na yatmasını istedi. Müşrik savaşçılar evin etrafını sarmışlardı. Gece yarısı olduğun-da Allah Resulü (s.a.v), Yasin suresinin ilk on ayetini okuyarak onların aralarından çıkıp gitti. Böylece yüce Allah (c.c), sevgili Resulünü (s.a.v) müşriklerin hain bakışla-rından saklamış oldu. Efendimiz (s.a.v) önce Hz. Ebu Bekir’in (r.a) evine gitti. Sonra her ikisi gece vakti evin arka kapısından çıkarak Medine’ye ters istikamette olan Sevr Dağı’nda bir mağarada gizlendiler.71

Kureyşliler sabah olduğunda Pey-gamberimizi (s.a.v) yatağında görmeyin-ce çok öfkelendiler. Onun yerinde yatan Hz. Ali’yi (r.a) tartaklayıp bir müddet hap-settiler.72 Her tarafı didik didik aramaya başladılar. Sevgili Peygamberimizi (s.a.v) öldürecek veya esir edecek kişiye 100 deve ödül vadettiler.73

Peygamberimiz (s.a.v) ile Hz. Ebu Bekir (r.a) üç gün Sevr Dağı’ndaki mağa-rada gizlendi. Bu arada Hz. Ebu Bekir’in (r.a) kızı Hz. Esma (r.a) onlara yiyecek geti-riyordu. Oğlu Abdullah (r.a) da gündüzleri Mekke’de kalıyor; gece vakti onların ya-nına gelerek Mekke’de olup bitenleri an-latıyordu. Hz. Ebu Bekir’in (r.a) azatlısı Amir b. Füheyre (r.a) ise koyunlarını bu bölgede otlatarak mağaranın yakınına getiriyor,

71 İbn Kesir, Bidaye, 3, 180.72 Taberi, Tarih, 2, 245.73 Belazuri, Enab, 1, 260.

Peygamber Efendimizin (s.a.v) hicret yolu

Peygamberimizin takip ettiği hicret yolu

Normal zamanlarda kullanılan işlek kafile yolu

Page 86: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

86

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

onlara taze süt ikram ediyordu. Sabah vakti Abdullah (r.a) mağaradan çıktıktan sonra Amir (r.a) koyunları o tarafa sürüp izleri kaybediyordu.74 Kısacası sevgili Pey-gamberimiz (s.a.v), Allah’ın (c.c) himayesinde olduğunu bildiği hâlde alınması ge-reken tedbirleri en mükemmel şekilde alıyordu. Böylece bizlere İslamiyet’teki tevek-kül anlayışını gösteriyordu.

Müşrikler iz sürerek mağaranın önüne kadar geldiler. Hz. Ebu Bekir (r.a) bu kritik durumu daha sonraları şöyle anlatacaktı: “Bir ara başımı kaldırdığımda Kureyş casuslarının ayaklarını gördüm. ‘Ey Allah’ın Resulü! Bunlar eğilip baksalar bizi görür-ler.’ dedim. Resulullah ise ‘Sus ya Ebu Bekir! İki yoldaş ki Allah, onların üçüncüsüdür. Hiç endişe edilir mi?’ buyurdu.”75 Kur’an-ı Kerim’de ise bu olaya şöyle işaret edilmiştir: “Eğer siz ona (Resulullah’a) yardım etmezseniz (bu önemli değil); ona Allah yardım etmiştir: Hani kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke’den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına ‘Üzülme çünkü Allah bizimle beraberdir.’ diyordu. Bunun üzerine Allah, ona (sükûnet sağlayan) emniyetini indir-di; onu sizin görmediğiniz bir ordu ile destekledi ve kâfir olanların sözünü alçalttı. Allah’ın sözü ise zaten yücedir. Çünkü Allah üstündür, hikmet sahibidir.”76

Müşrikler mağaraya geldikleri sırada bir örümcek mağaranın girişine ağ ör-müş; iki güvercin de mağaranın girişinde yumurtlayıp kuluçkaya yatmıştı.77 Bu du-rumu gören müşrikler mağaraya bakmaya bile gerek duymadan orada ayrıldılar. Böylece yüce Allah (c.c), sevgili Habibini (s.a.v) müşriklerin şerrinden bir örümcek ve iki güvercinle korumuş oldu.

Mağarada geçirilen üçüncü günün sonunda Resulü Ekrem (s.a.v), Hz. Ebu Bekir (r.a), Amir b. Füheyre (r.a) ve rehber Abdullah b. Üreykit Medine’ye doğru yola çıktılar. Allah Resulü (s.a.v), Medine’ye farklı bir yoldan ulaşmak istiyordu. Çün-kü müşrikler, onu ve arkadaşını aramaya devam ediyorlardı. Başlarına konulan ödülden dolayı yollarda onları kimsenin görmemesi gerekiyordu.

Bu yolculuk sırasında harikulade olaylar gerçekleşti. Onlardan birisi, Süreka’nın yaşadığı hadisedir. O, sevgili Peygamberimizin (s.a.v) izini bulmuştu. Onları uzaktan görünce atını mahmuzlayıp Allah Resulüne (s.a.v) yaklaştığında, atının ayağı kuma saplanıp yere yuvarlandı. Bir daha atına binip onlara yaklaştığında atı tekrar kuma saplandı. Süreka anlamıştı ki ne o ne de bir başkası Allah’ın Habibini (s.a.v) esir ede-mezdi.78 Süreka daha sonra sevgili Peygamberimizden (s.a.v) eman istedi. Efen-dimiz (s.a.v) onu affetti; ona yerinde durmasını ve arkadan gelenleri oyalamasını emretti.

74 İbrahim Sarıçam, Peygamberimizin Evrensel Mesajı, s. 120.75 Buhari, 5, 204.76 Tevbe suresi, 40. ayet.77 Beyhaki, Delail, 2, 482.78 Buhari, Sahih, 4, 257.

Page 87: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

87

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

Ayrıca Allah Resulü (s.a.v) bu yolculuk sırasında Ümmü Mabed’in misafiri oldu. Ümmü Mabed’den et ve hurma satın almak istediler. O ise yanında yiyecek bulunmadığını söyledi. O sırada Hz. Peygamber (s.a.v), zayıf ve sütten kesilmiş bir keçi gördü. Onu sağmak için müsaade istedi. Kendisine müsaade verilince bir mu-cize eseri olarak oradakilere yetecek kadar keçiden süt sağdı.79

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v), Cuhfe mevkiine geldiğinde Mekke yolunu tanıdı. Özlemle o yola bakıyordu. O sırada, Müslümanların galip bir şekilde tekrar Mekke’ye döneceklerine dair şu ayet nazil oldu: “(Resulüm!) Kur’an’ı (okumayı, tebliğ etmeyi ve ona uymayı) sana farz kılan Allah elbette seni (yine) dönülecek yere döndürecektir. De ki: ‘Rabbim, kimin hidayeti getirdiğini ve kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu en iyi bilendir.’”80

Mekke döneminde gerçekleşen olaylardan yola çıkarak aşağıda isimleri veri-len sahabilerin hangi yönleriyle Peygamberimizin (s.a.v) hayatında önemli bir yere sahip olduklarını değerlendiriniz.• Amcası Ebu Talip• Hz. Hatice (r.a)• Hz. Hamza (r.a) ve Hz. Ömer (r.a)• Hz. Ebu Bekir (r.a)• Hz. Ali (r.a)

Değerlendirelim

9.3. Kubâ’ya VarışAllah Resulü (s.a.v), 12 Rebiülevvel 622 tarihinde Medine’ye üç kilomet-

re uzaklıktaki Kubâ’ya ulaştı. Burada dört veya on dört gün misafir edildi. Bu süre içinde, Kubâ Mescidi’ni inşa ettirdi. Ayrıca üç gün Mekke’de kalan Hz. Ali (r.a) de üzerindeki emanetleri sahiplerine teslim ettikten sonra Kubâ’daki Peygamberimize (s.a.v) yetişti.

Allah’ın habibi (s.a.v) bir cuma günü Kubâ’dan Medine’ye doğru hare-ket etti. Ranune Vadisi’ne geldiğinde yüz civarında sahabenin iştirakiyle ilk cuma namazını kıldırdı. Namazdan sonra yanındaki kafileyle Medine’ye doğru ilerler-ken insanlar yolun iki tarafında büyük bir coşku ve sevinçle son peygamber Hz. Muhammed’i (s.a.v) karşılıyorlardı.

79 İbn Sa’d, 1, 230.80 Kasas suresi, 85. ayet.

Page 88: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

88

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

Herkes âlemlere rahmet olan Hz. Peygamber’i (s.a.v) kendi evinde misafir etmek istiyordu. O, devesinin yularını serbest bırakmıştı. Kasva nereye çökerse orada misafir olacaktı. So-nunda Allah Resulünün (s.a.v) devesi, Ebu Eyyub el-Ensari’nin (r.a) evine yakın bir yere çöktü. Ebu Eyyub el-Ensari ve ailesi, Mescid-i Nebevi’nin inşa-atı bitene kadar yedi ay süreyle Peygamberimizi (s.a.v) misafir etti.81

Hicret; sebepleri ile siyasi-sosyal sonuçları açısından insanlık tarihinde çok önemli bir hadi-sedir. Siyasi açıdan hicret, İslam’ın geleceği hak-

kında çok güzel sonuçlar vermiştir. Birincisi; Medine, İslam’ı yaymak için önemli bir stratejik konuma sahipti. Kureyş’in ticaret yolları, Müslümanların denetimine geçmiş sayılırdı. İkincisi; Evs ve Hazrec arasında Yahudilerin kışkırtmaları sebebiyle devam eden husumet yerini kardeşliğe ve birliğe bıraktı. Artık Medine’de siyasi birlik sağla-nacaktı. Üçüncüsü; Medine’de Yahudilerin ekonomik baskı ve zulümleri sona ere-cekti. Ayrıca hicretten hemen sonra yüce Allah (c.c), müşriklerin zulmüne karşılık vermeleri için Müslümanlara izin verdi.

Hicret, sosyal yönden de çok güzel sonuçlar doğurmuştur. Fedakârlık, yar-dımseverlik, kadirşinaslık, birlik ve beraberlik, vefa gibi birçok ahlaki değerin güç-lenmesine vesile olmuştur. Mekke’den gelen Müslümanlar (muhacir) ile onlara kucak açan Medineli Müslümanlar (ensar) kaynaşıp kardeş oldular. Ensar, muha-cirlere evlerini açtı; onlarla tarla, bahçe ve erzaklarını bölüştü. Muhacirler de bu fedakârlıklara vefa ile karşılık verdiler. Ensar ile her konuda iş birliği yaptılar; yalnızca imkânları değil, sorumlulukları da bölüştüler. Böylece tarihteki en huzurlu, en hayırlı, en güvenli toplumu oluşturdular. Allah Resulü’nün (s.a.v) rehberliğinde, yaşadıkları zamanı saadet asrına çevirdiler.

Sınıf arkadaşlarınızla iki gruba ayrılınız. Bir grup, hicretin siyasi sonuçları hakkın-da; diğer grup ise sosyal sonuçları hakkında bir konuşma hazırlasın. Hazırladı-ğınız konuşmaları, grup sözcüleri seçerek sınıf arkadaşlarınıza sununuz.

Konuşalım

81 İbrahim Sarıçam, Peygamberimizin Evrensel Mesajı, s. 120.

Kubâ mescidi

Page 89: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

89

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

ÜNiTEMİZİ DEĞERLENDİRELİMA- Aşağıdaki açık uçlu soruları cevaplayınız.

1. Allah Resulü’nün (s.a.v), İslam’a daveti ilk zamanlarda gizlice yapmasının se-beplerini açıklayınız.

2. Peygamberimizin (s.a.v) İslam davetini ilk kabul edenlerin büyük çoğunluğu-nun gençler olmasının sebebi sizce nedir? Siz de bir genç olarak fikir yürütünüz.

3. Peygamber Efendimizin “Hicret, her türlü kötü davranışı terk etmektir.” hadisin-den yola çıkarak hicretin farklı iki anlamını açıklayınız.

4. Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) insanların kendisinden yüz çevirmesi durumun-da ve zorluklar karşısında tutumu ne olmuştur? Örnekler vererek anlatınız

B- Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru cevaplarını işaretle-yiniz.

1. Aşağıdakilerden hangisi, Peygamber Efendimizin (s.a.v) ilk sahabilerinden biri değildir?

A) Eşi Hz. Hatice B) Amcası Ebu Talip C) Dostu Hz. Ebu Bekir D) Amcasının oğlu Hz. Ali E) Kızı Hz. Fatıma

2. Aşağıdakilerden hangisi, miraç olayının sonuçlarından değildir?

A) Allah’a şirk koşmayan müminlerin cennetle müjdelenmesi B) Hz. Ebu Bekir’in (r.a) Sıddîk lakabını alması C) Beş vakit namazın farz kılınması D) Ramazan orucunun farz kılınması E) Bakara suresinin son üç ayetinin vahyedilmesi

Page 90: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

90

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

3. Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) bu sözlerinde onun hangi özelliğini görmek-teyiz?

A) Azim ve kararlılık B) Düzenli ve planlı olma C) İstişareye açık olma D) Herkese adil davranma E) Şefkat ve merhamet

4. Aşağıdakilerden hangisi, hicret için Yesrib (Medine) şehrinin seçilmesinin se-beplerinden biri değildir?

A) Mekke’den Şam’a giden ticaret yollarının üstünde, stratejik bir öneme sahipti.

B) Akabe Biatları’nda Yesribli Müslümanlardan sağlam sözler alınmıştı.

C) Mekke’nin kuraklığına göre iklimi daha yumuşak olduğun-dan cazip geliyordu.

D) Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) Medine’de aile bağları ile ak-rabaları vardı.

E) Yesribli Müslümanlar, Mekke’de zulüm gören Peygamberimiz (s.a.v) ile sahabeyi davet etmişti.

5. Aşağıdakilerden hangisi, İslamiyet’in güçlenip yayılmasına katkı sağlayan olaylardan değildir?

A) Hz. Hamza (r.a) ve Hz. Ömer’in (r.a) Müslüman Oluşları B) Habeşistan’a Hicret C) Taif Yolculuğu D) Akabe BiatlarıE) Yesrib’e Hicret

Taif’ten Mekke’ye geri dönerken Cebrail (a.s), Hz. Peygamber’e (s.a.v) gele-rek dilerse kendisine işkenceler yapan Taiflileri Rabb’inin azaba uğratacağını söyledi. Hz. Peygamber (s.a.v) ise “Hayır, ben böyle bir şey istemem. Onların neslinden yalnız Allah’a ibadet edecek, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayacak kimseler çıkarmasını dilerim.” dedi.

İbn Hişam, Sîretu’n-Nebeviye, C 2, s. 50.

Page 91: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

91

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

C - Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle doldurunuz.

1. Peygamberlerin, Allah’ın (c.c) kendilerine indirdiği va-hiyleri insanlara eksiksiz olarak bildirip açıklamasına …………….………. ya da ………….…………. denir.

2. İlk sahabilerin yetişmesinde ve İslamiyet’in yayılmasında çok büyük katkıları olan, İslam’ın ilk eğitim-öğretim merkezi eve …………………………. denir.

3. ……………………….; Hz. Peygamber (s.a.v) devrinde Müs-lüman olarak onu görmüş, onun sohbetinde bulunmuş ve Müslüman olarak ölmüş kimselerdir.

4. Cennetlik oldukları kendileri henüz hayattayken Hz. Pey-gamber (s.a.v) tarafından müjdelenen on sahabiye …………………………. adı verilir.

5. Hz. Peygamber’in (s.a.v), Kâbe’den Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürülmesine …………………………. ve buradan göğe yükseltilerek kendisine Allah’ın (c.c) ayetlerinin ve ola-ğanüstü nimetlerinin gösterilmesine …………………………. denir.

D - Aşağıda verilen bilgilerden doğru olanların yanına “D”, yanlış olanların yanına ise “Y” yazınız.

1. (.......) Peygamberimiz (s.a.v), insanları ilk önce İslam’a açık-ça davet etmiş; daha sonra tepki ve baskı görünce gizli da-vete başlamıştır.

2. (.......) Peygamberimizin (s.a.v) eşi Hz. Hatice (r.a) ile amcası Ebu Talip’in vefatları sebebiyle peygamberliğin onuncu se-nesine senetü’l-hüzün (hüzün yılı) denildi.

3. (.......) Hz. Ali (r.a), müşrikleri yanıltmak için Peygamberimizin (s.a.v) yatağına yatarak kendi canı pahasına fedakârlıkta bulundu.

4. (.......) Akabe Biatları, Taifliler ile Peygamber Efendimiz (s.a.v) arasında gerçekleşti.

5. (.......) Resulullah (s.a.v) Kubâ’dan Medine’ye doğru gider-ken Ranune Vadisi’ne geldiğinde ilk cuma namazını kıldırdı.

Page 92: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

92

ÜÇÜNCÜ ÜNİTE

Peygamberimiz’in (s.a.v) Hilye-i Şerifleri (Hattat Levent Karaduman)

Page 93: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

4. ÜNİTE

ÜNİTEMİZE HAZIRLANALIM1. Bir yere hicret etseniz orada yeni bir hayat kurmak için yapmanız gereken

işler (toplumla kaynaşma, eğitim, iş kurma vb.) sizce nelerdir? Düşünceleri-nizi açıklayınız.

2. Aynı toplumda yaşayan insanların kendilerine özgü bir medeniyet oluştura-bilmesi için hangi ortak değerleri yaşatması gerekir? Araştırınız.

3. Sizce İslam, insanlara sadece neye inanmaları gerektiğini gösteren bir din midir? Yoksa hayatın her alanını düzenleyen ve bunun için Peygamberimizi (s.a.v) bizlere kılavuz yapan bir din midir? Sınıfta tartışınız.

4. Örnek aldığınız bir insan vefat ettiğinde onunla ilgili duygu ve düşüncele-riniz değişir mi ya da onu örnek almaya devam eder misiniz? Peygambe-rimizin (s.a.v) vefatından sonra sahabilerin bu konudaki tutumu sizce nasıl olmuştur?

PEYGAMBERİMİZİN MEDİNE YILLARI

Mescid-i Nebî, Medine

Page 94: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

1. Medine’de İslam Toplumunun OluşumuHz. Peygamber (s.a.v), Medine’de çok büyük bir sevinçle karşılandı. Hic-

ret ile birlikte Mekke dönemi bitti. Hicretten önce “Yesrib” olarak bilinen şehir, hicretten sonra “peygamber şehri” anlamında Medinetü’n-Nebi ismiyle anılmaya başlandı.

Resul-i Ekrem Efendimizin (s.a.v) hicret ederek Medine’ye yerleşmesi ile İs-lam dini hızla yayıldı. Ensardan olan kabilelerin çok azı müstesna, neredeyse ta-mamı Müslüman oldu. İslam ile müşerref olmayan Evslilerden bir kabile ise müşrik olarak kaldı.1

1.1. Mescid-i Nebi’nin İnşasıAllah Resulü (s.a.v) Medine’ye geldiğinde Ebu Eyyub’un (r.a) evinde misafir

olarak bir süre kaldı. Bu zaman zarfında bir mescid yapılmasını emretti. Buranın ya-pımında, sahabilerle birlikte kendisi de canla başla çalıştı. Çalışanları da teşvik etti.2

Bu mescid, ileriki yıllarda Allah Resulü (s.a.v) tarafından İslam’ın anlatıldığı, Müslümanların cemaatle namaz kıldığı ve önemli meselelerin görüşülüp karara bağlandığı bir yer oldu. Aynı zamanda Müslümanların birlik ve beraberliğini sağla-yan bir merkez durumuna geldi. Bunlarla birlikte İslam dininin yayılmasında önemli rol alacak manevi rehberleri yetiştiren bir okul oldu.

1 İbn Hişam, Siretü’n-Nebeviye, C 2, s. 108.2 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s.135.

Mescid-i Nebî, Medine

94

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 95: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Yapılan mescide bitişik olarak Peygamberimiz (s.a.v) ile ailesinin kalacağı odalar ilave edildi. Peygamberimiz (s.a.v) mescidin inşası bittikten sonra, geçici ola-rak yerleştiği Ebu Eyyub’un (r.a) evinden ayrılarak kendisi için yapılan odaya geçti.

Medine’de inşa edilen Mescid-i Nebi’nin, İslam toplum ve medeniyetinin oluş-masındaki etkilerini listeleyiniz.

Listeleyelim

1.

2.

3.

4.

5.

1.2. Ashâb-ı SuffeMuhacirler ile Medineli kimsesizlerin barınması ve eğitimi için Mescid-i Nebi’de

bir bölüm daha inşa edildi. Bu bölüm, bir muallim olarak gönderilen Resulü Ekrem’in (s.a.v) kudsi bir mektebi ve medresesiydi. Çünkü burada bizzat kendisi, İslam’ın yüksek hakikatlerini ders verirdi. Allah’ın (c.c) her daim anıldığı, ilahi vahyin tebliğ edildiği ve açıklandığı İslam’ın ilk öğretim merkeziydi. Buraya “gölgelik” anlamında Suffe; burada kalanlara ise Ashâb-ı Suffe denildi. Ashâb-ı Suffe’nin ihtiyaçları başta Peygamberimiz (s.a.v) olmak üzere diğer Müslümanlar tarafından karşılanırdı.

Ashâb-ı Suffe, İslam toplumunun ve medeniyetinin oluşmasında çok önemli bir role sahip oldu. Zira bilgilerini, ilk kaynaktan yani ilahi vahyin açıklayıcısı olan Habibi Ekrem’den (s.a.v) öğreniyor; bunları farklı yerlerde anlatarak İslam’ın yayıl-masında ve doğru öğrenilmesinde büyük katkı sağlıyorlardı. Onlar, İslam’ı tebliğ ile görevli ilk öğretmenler ve davetçiler olma şerefine erdiler.3

Ashâb-ı Suffe’ye verdiği emeklerden yola çıkarak Peygamber Efendimizin (s.a.v) eğitime ve insan yetiştirmeye verdiği önemi yorumlayınız.

Yorumlayalım

3 Âdem Apak, Ana Hatlarıyla İslam Tarihi, Ensar Neşriyat, C 1, s. 191.95

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 96: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

1.3. Muhacir-Ensar KardeşliğiHicretten sonra Hz. Peygamber (s.a.v), Mekke’den hicret eden muhacirler

ile ensardan olan Medineli Müslümanlar arasında muâhât adı verilen bir kardeş-lik antlaşması yaptı. Bu antlaşma ile Mekke’deki mallarını bırakıp tamamen yoksul durumda kalan Müslümanlar, Medine’deki din kardeşlerinin yardımıyla yoksulluk-tan kurtuldular. Çünkü Medineli Müslümanlar; evlerini, tarlalarını ve paralarını mu-hacirlerle paylaştılar.4 Müslümanlar ikişerli olarak kardeş ilan edildi. Bu kardeşlikte makam, rütbe, şeref, efendi gibi hiçbir statü gözetilmedi. Azad edilmiş bir köle ile Müslümanların önde gelen bir kişisi kardeş olabildi.

Ensar kelimesinin sözlük anlamı, “yardım edenler, destekleyenler” demektir. Hicret son-rasında Hz. Peygamber’e (s.a.v) ve Mekke’den Medine’ye göç eden Müslümanlara kucak açıp onları misafir eden; beslenme ve barınma ihtiyaçlarını gideren; yeni bir ya-şam kurabilmelerine yardım eden ve sahip oldukları her şeyi onlarla paylaşan Medineli Müslümanlara ensar adı verilir.Muhacir kelimesinin sözlük anlamı, “hicret (göç) eden, yerleşmek üzere yurdundan başka yere giden kimse” demektir. İslam dinini yaşamak; Mekkeli müşriklerin her türlü baskısın-dan kurtulmak; din, can, namus, akıl ve soy emniyetini sağlamak amacıyla Mekke’den Medine’ye hicret eden Hz. Peygamber (s.a.v) ile sahabilerine muhacir denir.

(Komisyon, Dinî Terimler Sözlüğü, s. 76, 243.)

Bilgi Kutusu

Kardeşlik antlaşması, eşsiz bir sosyal yardımlaşma ve dayanışma örneğidir. Buradaki gaye; iş, güç, mal, mülk gibi sahip oldukları her şeyi Mekke’de bırakan ve dinleri uğruna vatanlarını terk eden muhacirleri maddi olarak desteklemek, mali sıkıntılarını hafifletmek ve öz yurtlarından ayrılmış olmanın verdiği garipliği ve mah-zunluğu gidermekti. Böyle bir uygulama aynı zamanda muhacirler ile ensarı birbiri-ne ısındırma, kenetlenmelerini sağlama, bilgi ve tecrübelerini birleştirme, ortaklaşa iş yapma ve üretme anlayışını kazandırmaya yönelikti. Ensar fedakârlıkta öyle ileri gitti ki hurma bahçelerini bile muhacirlerle paylaşmayı teklif ettiler. Muhacirler ziraat işlerini pek bilmediklerinden Peygamberimiz (s.a.v) bu teklifi kabul etmedi. Beraber çalışarak ürüne ortak olmalarını kararlaştırdı.5

4 Komisyon, Dinî Terimler Sözlüğü, s. 242.5 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s.141.

“Hicretten yaklaşık beş ay sonra Mescid-i Nebevî’nin inşaat günlerinde Hz. Pey-gamber (s.a.v), muhacirlerle ensardan kırk beşer kişiyi Enes b. Mâlik’in evine çağırdı ve kardeş ilan etti. Bir rivayete göre kardeş ilân edilenlerin sayısı doksan, başka bir rivayetlere göre ise ellişerden 100 kişidir. Bu konudaki yaygın görüş ise kardeş ilân edilenlerin 90-100 kişiye ulaştığı şeklindedir.”

(Ahmet Özel, “Muâhât”, TDV İslam Ansiklopedisi, C 30, s.308.)

Biliyor musunuz?

96

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 97: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Ensarın muhacirlere gösterdikleri bu eşsiz samimiyet, misafirperverlik, cömert-lik ve fedakârlığı yüce Allah (c.c) indirdiği bir ayet-i kerime ile şöyle methetmiştir: “Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve imanı da gö-nüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”6

Muhacirler de “Ensar kardeşlerimiz bize mal mülk verdi, geçimimizi temin etti.” diyerek boş oturmuyorlardı. Böyle bir yaklaşım, imanlarından gelen gayrete zıttı. Her biri elinden gelen çabayı göstererek mümkün olduğunca kimseye yük ol-mamaya çalışıyordu.

Kurulan bu kardeşlik, İslam dininin bir gere-ğidir. Çünkü yüce dinimiz, tevhid inancına daya-nır. Tevhid inancı ise toplumun da bir ve beraber olmasını gerektirir. Bir Allah’a (c.c) inanmanın, dua ve ibadet etmenin; aynı kıbleye yönelmenin; aynı kitabı okumanın, aynı peygamberi kabul et-menin gereği olarak Müslümanlar bir ve beraber olmalıdır.

Ensar ile muhacir kardeşliğini, günümüz Müslümanları arasında da yaşatabil-mek için neler yapılabileceğini düşününüz.

Düşünelim

1.4. Medine SözleşmesiResulü Ekrem (s.a.v) Medine’ye hicret ettiği sırada burada merkezî bir idari

yapı mevcut değildi. Bir devlet, bir bayrak, bir anayasa bulunmuyordu. Kabilecilik anlayışı vardı. Her kabile kendi içinde birlik oluşturuyordu.

Muhacir-ensar kardeşliği, Müslümanlar arasında istenen birliği sağlamıştı. Fa-kat şehirde emniyet, asayiş, huzur ve güven için gayrimüslim Araplar ile Yahudileri de içine alan bir antlaşmaya ihtiyaç vardı. Bunun üzerine Yahudiler ile Müslüman olan ve olmayan Arapları kapsayan bir metin hazırlanarak antlaşma sağlandı. Me-dine Anayasası (Medine Vesikası) olarak 623 yılında imzalanan bu antlaşma, tarih-teki “ilk anayasal metin” olarak kabul edilmektedir.7

6 Haşr suresi, 9. ayet.7 Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 167.

97

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Ensar-muhacir kardeşliğine günümüzden bir örnek.

Page 98: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Hz. Peygamber’in (s.a.v) Medine’deki ilk işlerinden biri de Müslümanların sa-yısını tespit etmek üzere nüfus sayımı yaptırmasıdır. Yapılan sayım neticesinde Medine’de bin beş yüz kadar Müslüman’ın yaşadığı tespit edilmiştir.

Biliyor musunuz?

1.5. Namaza Davet: EzanVar oluşun sebebi ve en büyük neticesi olan tevhidi ilan etmek, her şeyin

Rabbi olan Allah’a (c.c) karşı kulluğu göstermek ve namaz vakitlerini bildirmek için yapılan çağrıya ezan denir. Ezan vasıtasıyla bir taraftan Müslümanlar namaza çağ-rılırken, diğer taraftan tüm insanlığa İslam’ın üç temel ilkesi hatırlatılır. Bunlar; Allah’ın (c.c) varlığı ve birliği, Hz. Peygamber’in (s.a.v) Allah’ın (c.c) elçisi olduğu ve asıl kurtuluşun namazda olduğudur.8

Ezan uygulamasından önce namaz vakti geldiği zaman Müslümanlar da-vetsiz olarak Hz. Peygamber’in (s.a.v) etrafında toplanırdı. Bir zaman sonra, namaz vaktinin girdiğini bildirmek için çareler aranmaya başlandı. Hz. Peygamber (s.a.v) bu konuda sahabilerle istişarede bulundu. Kimisi çan veya boru çalınmasını kimisi de bayrak çekilmesini teklif etti. Bunlar Yahudilik, Hristiyanlık veya diğer inançların çağrılarına benzediğinden Peygamberimiz (s.a.v) kabul etmedi. Müslümanlar na-maza davet için farklı ve yeni bir yöntem ararken ensardan Abdullah b. Zeyd (r.a), rüyasında gördüğü ezan sözlerini Hz. Peygamber’e (s.a.v) anlattı. Peygamberimiz (s.a.v) de “İnşallah bu rüya hak ve gerçektir.” dedi ve ondan sesi yüksek ve gür olan Bilal-i Habeşi’ye (s.a.v) ezanı öğretmesini istedi. Peygamberimize (s.a.v) ezan ile ilgili vahiy de geldi. Hz. Ömer (r.a), Hz. Bilal’in okuduğu ezanı işitince kendisinin de rüyasında ezan cümlelerini gördüğünü Peygamberimize (s.a.v) gelip haber verdi. Bunun üzerine Allah Resulu (s.a.v) “Vahiy seni geçti.” dedi.9 Böylelikle ilk ezan hicre-tin birinci yılında meşrulaşmış oldu.

8 Komisyon, Dinî Terimler Sözlüğü, s. 83.9 M. Asım Köksal, İslam Tarihi, C 3-4, Hz. Muhammed ve İslamiyet, s. 113-116.

98

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Ezan, tarih boyunca minarelerden yankılandı.

Page 99: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

….Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeliEbedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

(Mehmet Âkif Ersoy, İstiklal Marşı’ndan)

Verdiği ilahi mesajlarla dinin temeli ve yüzyıllar boyunca İslam memleketleri-nin ortak dili olması açısından ezanın önemi nedir? Görüşlerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.

Paylaşalım

1.6. Medine Pazarının KurulmasıTüccar bir aileden gelen ve gençliğinde ticaret yapan Allah Resulü (s.a.v),

Medine’deki ekonomik durumu araştırmaya başladı. Ekonomik gücün Yahudilerin elinde olduğunu tespit etti. Onların ticaret pazarına ve mallarına sahip olduğunu, fiyatları istedikleri gibi belirlediklerini, malları istedikleri gibi piyasaya sürmek veya stok yapmakla insanları istismar ettiklerini gördü.

Allah Resulü (s.a.v); İslam dininin ticari hükümlerini göstermek, alışverişin adap ve kurallarını belirtmek, ekonomik bağımsızlığı temin etmek için Müslüman-lara ait bir pazar yerinin olması gerektiğini düşündü. Bunun üzerine sahabilere, Mescid-i Nebi’nin batısında bir pazar yeri gösterdi. Sınırlarını kendisi çizdi. Geniş bir alana kurulan pazarı bizzat kendisi denetledi.

Hz. Peygamber (s.a.v) ticari prensipler koydu. Ticarette kandırma, hile ve sahtekârlık gibi cahiliyeden kalma kötü alışkanlıkları kaldırdı. Ticaretin temel esası olan güveni tesis etti. Allah Resulü (s.a.v) “alışverişlerde doğru davranan ticaret er-babının peygamberlerle, şehitlerle, sıddıklarla birlikte haşrolacağını” haber verdi.10 Ticarî hürriyete önem verdi. Bu konuda Müslümanlara, “Burası pazar yerinizdir. Bu pazar iptal edilmeyecek.”11 dedi.

“Bizi aldatan bizden değildir.” (Müslim, I, 99.)

Peygamberimizin (s.a.v) yukarıdaki hadis-i şerifinden yola çıkarak dinimizin, ti-carette doğruluğa verdiği önem üzerine konuşunuz.

Konuşalım

10 Tirmizi, C 3, 514-516.11 Ali Muhammed Sallabi, Siyer-i Nebi, s. 688.

99

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 100: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

1.7. Kıblenin DeğişmesiHicretten sonra Medine’de gerçekleşen önemli olaylardan biri de kıblenin

değişmesidir. Hz. Peygamber (s.a.v) ve Müslümanlar, peygamberler makamı olan Beytü’l-Makdis’e yani Kudüs’e doğru yönelerek namaz kılıyorlardı. Fakat Peygam-berimiz (s.a.v), Yahudilerle aynı yöne yönelmekten dolayı onların rahatsız edici söz-lerine üzülüyor ve Müslümanların kıblesinin Kâbe olması için Allah’a (c.c) dua edi-yordu.

Hicretin ikinci yılında Hz. Peygamber (s.a.v) ile sahabileri, Beni Selime Mescidi’nde öğle namazının ilk iki rekatını kılınca kıblenin değişmesi ile ilgili şu ayet nazil oldu: “(Habibim ya Muhammed!) Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çe-virip durduğunu (vahiy beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. (Bundan böyle) yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Ey Müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun (namazda) yüzünüzü hep onun yönüne çevirin. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler, bunun Rabb’lerinden (gelen) bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir.”12 Bunun üzerine o günden sonra Hz. Peygamber (s.a.v) yönünü Kâbe’ye çevirdi.

Kâbe’nin kıble olmasının ardından Müslümanlar, namaza ezanla davet olunmaya başladılar. Bundan sonra ramazan orucu, zekât, bayram namazı farz kılındı; bunlara kurban emri de eklendi.13

12 Bakara suresi, 144. ayet.13 Âdem Apak, Ana Hatlarıyla İslam Tarihi, Ensar Neşriyat, C 1, s. 201.

100

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Mescid-i Aksa, Kudüs.

Page 101: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

YAZALIM

Medine’de gerçekleştirilen işlerin karşılarına, bunların uygulandıkları alanları ya-zınız.

inanç/ibadet ekonomi/ticaret sosyal hayat tebliğ/eğitim

Mescid-i Nebi’nin İnşası:

Ashâb-ı Suffe:

Muhacir-Ensar Kardeşliği:

Medine Sözleşmesi:

Nüfus Sayımı:

Namaza Davet - Ezan:

Medine Pazarının Kurulması:

Kıblenin Değişmesi:

2. Seriyye ve Gazveler

2.1. Savaşa İzin Verilmesi Müslümanlar, Mekke’de dinlerini yaşama imkânı bulamadıkları için hicret

etmek zorunda kalmışlardı. Fakat Mekke müşrikleri, Medine’de de Müslümanla-rı rahatsız etmekten vazgeçmediler. Allah Resulü’nü (s.a.v) yurtlarına kabul eden Medineli Müslüman kabilelere mektuplar yazarak onları savaşla tehdit ettiler.14 Medine’ye saldırmak için bir kısım Arap kabilelerle iş birliği yaptılar. Müslümanlara yapacakları saldırıların masrafını karşılamak üzere ticaret kervanları düzenleyerek hazırlık yapmaya başladılar.15

14 Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, s.187.15 İrfan Yücel, Peygamberimizin Hayatı, s.117.

101

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 102: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Bunun üzerine hicretin birinci yılında Allah (c.c), Müslümanlara meşru savun-ma hakkı olan cihad iznini verdi. İslam dinindeki cihad kavramının içinde şu anlam-lar bulunmaktadır: Savaşmak; Allah’a (c.c) kulluk etmek; İslam’ın ölçülerini hayata uygulamak; Allah (c.c) yolunda can, mal ve kalem gibi her türlü vasıtayla gayret göstermek; iyiliği yaymak ve kötülüklerden sakındırmak, Allah’ın (c.c) vahyini diğer insanlara ulaştırmak; nefsi yenmek ve kötü duygularla mücadele etmek; maruz ka-lınan her türlü tehlikeye ve saldırıya karşı hem kendini hem de Müslümanları savun-mak ve gerekirse savaşmak.16

Cihad izni; Müslümanların can ve mal güvenliğini sağlamak, maruz kaldık-ları zulümleri engellemek, din hürriyetini ve İslam topraklarını güvence altına almak için verildi. Bu husus, Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilir: “Kendilerine savaş açılan Müslümanlara, zulme uğramaları sebebiyle cihad için izin verildi. Şüphesiz ki Allah, onlara yardım etmeye elbette hakkıyla gücü yetendir.17

On yıl sürecek olan Medine döneminde Müslümanlar, gerektiğinde müşrik-lerle ve diğer düşmanlarıyla savaştılar. Allah Resulü’nün (s.a.v) bizzat katılarak sevk, komuta ve idare ettiği askerî harekâtlara gazve denildi. Sahabilerden birinin komu-ta ettiği, Efendimizin (s.a.v) katılmadığı askerî seferlere ise seriyye adı verildi.

Cihad kavramının savaş dışındaki anlamlarını düşünerek bir Müslüman’ın va-zifeleri hakkında ilkeler çıkarınız.

İlke Çıkartalım

1.

2.

3.

4.

5.

6.

16 Elşad Mahmudov, Sebepleri ve Sonuçları Açısından Hz. Peygamber’in Savaşları, s. 38.17 Hac suresi, 39. ayet.

102

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 103: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

2.2. İlk Seriyyeler Cihad izninin verilmesiyle Resul-i Ekrem (s.a.v), Müslümanlara saldırı hazırlı-

ğında olan Kureyş müşriklerinin gücünü zayıflatmak için bazı tedbirler aldı. Mekkeli müşriklere ait ticaret kervanlarının kullandığı yolları kontrol altına almak ve müşrikler üzerinde ekonomik baskı oluşturmak gayesiyle önemli güzergâhlara seriyye ve gaz-veler düzenledi. Bedir Gazvesi’nden önce bu amaca yönelik olarak dört seriyye ve dört gazve tertiplendi. Bunlardan Batn-ı Nahle Seriyyesi hariç diğerlerinde baskın ve çarpışmalar meydana gelmedi. Bu harekâtlarda Medine dışındaki bazı kabile-lerle anlaşmalar yapıldı.18

2.3. Bedir GazvesiKureyş müşrikleri hicretin ikinci yılında mallarını birleştirerek büyük bir ticaret

kervanı hazırladılar. Ebu Süfyan’ın başkanlık ettiği bu kervanın gelirleriyle büyük bir ordu kurup Müslümanlara saldırmayı amaçlıyorlardı. Bundan haberdar olan Allah Resulü (s.a.v), Mekke’ye dönmekte olan kervanın yolunu kesmek amacıyla 305 ki-şilik bir ordu hazırladı. Bu ordu, kendisinin komutasında altında Ramazan ayında Medine’den hareket etti.

Ebu Süfyan, Resul-i Ekrem’in (s.a.v) ordusuyla beraber kervana doğru hare-ket ettiğini öğrenince Mekkelilere haber yolladı. Kureyş müşrikleri, Ebu Cehil’in ko-mutasında 1000 kişilik bir ordu ile yola çıktı. Ticaret kervanı, güzergâhını değiştirerek Mekke’ye doğru yol aldı. Kervanın basılma tehlikesinin atlatıldığını haber alan Ku-

reyş ordusu, Mekke’ye geri dönmek istedi. Ancak Ebu Cehil’in nefret dolu ifadelerle kışkırtması sonu-cu savaşmak üzere Bedir mevkiine doğru hareke-tine devam etti.19

Allah Resulü (s.a.v), müşrik ordusunun gel-diğini haber alınca kervanı takip etmek veya düşman ordusuyla savaşmak arasında ashâbı ile istişare yaptı.20 İstişare sonunda Müslümanlar yaklaşık 300 kişi olmalarına rağmen 1000 kişiden oluşan müşrik ordusuyla savaşma kararı alındı. Eşit olmayan şartlar altında müşrik ordusu ile Müs-lümanlar, Bedir kuyularının bulunduğu mevkide karşı karşıya geldi.

18 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s.152.19 İbn Hişam, C 2, s.210.20 Enfal suresi, 5-7. ayetler.

103

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Medine, Bedir, Mekke’nin konumları.

Page 104: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Resul-i Ekrem (s.a.v) savaşın zaferle sonuçlanması için gerekli olan tüm şart-ları yerine getirdikten sonra çadırına geçip Rabbine şöyle niyazda bulundu: “Ey Rabbim! Bana yaptığın vadini yerine getirmeni senden niyaz ediyorum. Allah’ım eğer bu bir avuç Müslümanı helak edecek olursan yeryüzünde sana ibadet ede-cek kimse kalmaz.”21 Yüce Allah (c.c) da sevgili Peygamberimizin (s.a.v) duasını kabul edip üç bin meleği müminlerin yardımına göndermekle ona bir mucize daha ihsan etti. Bu mucizevi olay, Kur’an’da şöyle zikredilmektedir: “Andolsun, sizler güç-süz olduğunuz hâlde Allah, Bedir’de size yardım etmişti. Öyle ise Allah’tan sakının ki O’na şükretmiş olasınız. O zaman sen müminlere şöyle diyordun: İndirilen üç bin melekle Rabbinizin sizi takviye etmesi sizin için yeterli değil midir?”22

Müslümanların varlık-yokluk mücadelesi olan bu savaşta, iman edenler sa-yıca müşriklerden az olmalarına rağmen yüce Allah (c.c) büyük bir zafer ihsan etti. Müşriklerden Ebu Cehil, Ümeyye b. Halef, Utbe b. Rebia ve Şeybe b. Rebia gibi reislerin de aralarında bulunduğu yetmiş kişi öldürüldü. Yetmiş kadar müşrik de esir alındı. Geri kalanlar ise büyük bir bozguna uğrayarak savaş alanından kaçtılar. Müslümanlar ise Bedir Gazvesi’nde on dört şehit verdi.

Bu savaş, bütün Arap kabilelerine Müslümanların varlığını kabul ettirmede önemli bir etkiye sahip oldu. Savaş esirlerinin bir kısmı, fidye karşılığında salıverildi. Bir kısmı da Müslüman çocuklara okuma yazma öğretmek şartıyla serbest bırakıldı.

Hicretin ikinci yılında, oruç ile zekât ibadetleri farz kılındı. Bu yıl ilk kez Ramazan ve Kurban Bayramı namazları kılındı. Ayrıca teravih namazı kılınmaya başlandı. Fıtır sadakası vermek ve kurban kesmek meşru kılındı.

Biliyor musunuz?

2.4. Uhud GazvesiMüşrikler, Bedir Gazvesi’nin intikamını almak için bir yıl boyunca hazırlık yap-

tılar. Bu kez Mekke dışındaki Arap kabilelerini de dâhil ederek 3000 kişiden oluşan büyük bir ordu kurdular. Allah Resulü (s.a.v), bu ordunun Medine’ye doğru hareket ettiğini haber alınca 1000 kişilik bir ordu hazırladı. Niyeti, Medine’de kalıp savunma savaşı yapmaktı. Fakat yapılan istişarelerde bir kısım genç sahabe ısrarla Medine dışında meydan savaşı yapmak istedi. Bunun üzerine ordu, şehrin dışında bulunan Uhud’a doğru yola çıktı.

21 İbn Hişam, C 2, s.22 Âl-i İmran suresi, 123-124. ayetler.

104

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 105: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Bir kısım Müslümanlar, Medine Sözleşmesi’ne dayanarak Yahudilerden yar-dım istenilmesini teklif etti. Ancak Resul-i Ekrem (s.a.v) bunu kabul etmedi.23 Bazı Ya-hudiler, Müslümanların yanında harbe katılmak için müsaade istediler. Fakat sevgili Peygamberimiz (s.a.v), onların bu tekliflerini de reddetti. Abdullah b. Ubey’in liderli-ğindeki 300 münafık da Müslümanların moralini bozmak ve onları güçsüz bırakmak için Uhud yolunda ordudan ayrıldı.24 İmandan aldıkları cesaretle hiçbir hadise kar-şısında sarsılmayan müminler, düşman ordusu kendilerinden sayıca dört kat fazla olmasına rağmen 700 kişi ile yoluna devam etti.

Müşrikler, Uhud’a daha önce ulaştıklarından stratejik öneme sahip yerlere yerleştiler. Allah Resulü (s.a.v), ordusunu Uhud Dağı’nı arkasına alacak şekilde savaş nizamına koydu. Düşmanın arkadan gelecek saldırılarını engellemek için de Abdul-lah b. Cubeyr (r.a) komutasındaki elli sahabeyi “Ayneyn Tepesi” denilen “Okçular Tepesi”ne yerleştirdi. Buradaki sahabilere, kendisinden haber gelmedikçe asla yer-lerinden ayrılmamalarını emretti.

Savaşın başlamasından kısa bir zaman sonra müşrikler bozguna uğratıldı. Kaçan düşmanları takip etmek gerekiyordu. Ancak düşmanın dağıldığını gören bazı sahabiler, savaşın bittiğini zannedip ganimet toplamaya başladılar. Ayneyn Tepesi’nde bulunan okçu birliğinin büyük bir kısmı da Abdullah b. Cubeyr’in (r.a) ikazlarına rağmen yerlerini terk etti.25

Uhud Gazvesi’nin savaş nizamı.

Düşman süvarilerinin komutanlarından olan savaş dahisi Halid b. Velid, Ok-çular Tepesi’nin dağılmasıyla İslam ordusuna arkadan saldırmak için beklediği fırsatı

23 Muhammed Hamidullah, Hz. Muhammed’in Savaşları, s.63.24 İbn Hişam, Sîre, C 3, s.17.25 Tecrid Tercümesi, C 8, s.398.

105

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 106: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

buldu. Halid b. Velid, Müslümanlara arkadan yaptığı saldırı sonucunda birçok sahabi-yi şehit edince kaçan müşrikler yeniden toparlandı. Müslümanlar iki taraftan şiddetli kuşatma altında kaldı. Bu sırada Habib-i Ekrem’in (s.a.v) dişi kırılmış, dudağı yarılmış ve miğferinin iki parçası mübarek yanağına batmıştı.26 Müslümanlar, Uhud Dağı’nın ya-maçlarına çekilerek tekrar toparlandılar. Kendilerine saldıran düşmanı ok ve taşlarla geri püskürttüler. Müşrikler daha fazla ilerleyemeyeceklerini anlayıp geri çekildiler. Mü-minler için büyük bir imtihan olan bu savaşta, Hz. Hamza (r.a) ve Mus’ab b. Umeyr’in (r.a) de aralarında bulunduğu 70 sahabe şehit oldu.27 Müşriklerden de 22 kişi öldürüldü.

Bir hayat rehberi olarak gönderilen Hz. Peygamber’in (s.a.v) Uhud’da böyle geri çekilmek zorunda kalması, Müslümanlar için önemli ibretler barındırmaktadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v), zaferlerde olduğu gibi mağlup zamanlarda da üm-mete rehber olacaktır. Bu sayede müminler, zor durumlar karşısında da kulluğun nasıl olması gerektiğini anlayacaktır. Eğer Peygamberimizin (s.a.v) her hâli harikula-de olsaydı insanlara tam bir rehber olamazdı.

2.5. Recî ve Bi’r-i MauneSevgili Peygamberimiz (s.a.v), Arap Yarımadası’nın İslamiyet’i kabul edip dinin

hükümlerini ve Kur’an-ı Kerim’i öğrenmek isteyen kabilelere sahabiler gönderiyordu.

Bedir savaşında bazı yakınları ölen müşrikler, Müslümanlardan bunların inti-kamını almak istediler. Bu maksatla bir heyet Medine’ye giderek Resulullahın huzu-runa çıkıp kendilerine İslam dinini öğretecek öğretmenler istediler. Sevgili Peygam-berimiz (s.a.v) başlarında, Âsım b. Sâbit’in (r.a) bulunduğu on kişiyi onlara gönderdi. Ancak sahabiler, Recî denilen mevkiye ulaştıklarında yaklaşık 100 kişiden oluşan

26 İbn Esîr, el-Kâmil Fit’t-Tarih Tercümesi, C 2, s.147.27 İrfan Yücel, Peygamberimizin Hayatı, s.137.

Uhud Savaşı’nı “ümitsizliğe düşmeme” ve “Hz. Peygamber’e (s.a.v) itaat” bakı-mından değerlendiriniz.

Değerlendirelim

Ayneyn (Okçular) Tepesi.

106

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 107: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

bir çetenin saldırısına uğradılar. Bu insanlık dışı saldırıda sekiz sahabe şehit edildi. Hubeyb b. Adiyy (r.a) ve Zeyd b. Desinne (r.a) adlarındaki iki sahabi ise, Mekke’ye götürülüp Bedir’de öldürülen yakınlarının intikamını almak isteyen Mekkelilere sa-tıldı. Hubeyb ile Zeyd kendilerine yapılan baskılara rağmen İslam dininden dön-meyi reddettiler ve bir süre Mekke’de hapsedildikten sonra harem sınırları dışında-ki Ten‘îm mevkiine götürülüp şehid edildiler. Zeyd b. Desinne’ye (r.a) “Şimdi senin yerine Peygamberinin olmasını ve senin de evinde rahat oturmanı istemez misin?” diye sorulduğunda “Ben Muhammed’in (a.s) değil benim yerimde olmasını, O’nun Medine’de yürürken ayağına bir tek dikenin batmasına bile asla razı olmam “ diye cevap verdi. Hubeyb b. Adiyy’e (r.a) şehit edilmeden önce son arzusu sorulduğun-da korkusuz sahabi Hubeyb (r.a) iki rekat namaz kılmak istedi. Hubeyb b. Adiyy (r.a) dininden dönmediği gibi tüm ihlasıyla namazını kıldıktan sonra şehit edildi.28 Bu acı olay, Recî Hadisesi olarak tarihe geçti.

Bu olayın üzerinden henüz az bir zaman geçmişti ki bu kez Allah Resulü’nü (s.a.v) çok üzen Bi’r-i Maune Hadisesi gerçekleşti. Necid kabileleri reislerinden bi-risi, Hz. Peygamber’e (s.a.v) gelerek kabilelerine İslam’ı tebliğ etmek üzere bir he-yet göndermesini istedi. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v), kendi okulu olan Ashâb-ı Suffa’dan yetmiş sahabeyi vazifelendirdi. Kabile reisine verilmek üzere bir mek-tup yazdırdı. Heyet, Bi’r-i Maune mevkiine geldiğinde bir sahabi, Allah Resulü’nün (s.a.v) mektubunu ulaştırmak üzere Âmir b. Tufeyl’e gitti. Bir kabilenin reisi olan Âmir b. Tufeyl daha mektubu okumadan sahabiyi şehit etti. Ardından topladığı adam-larla yola çıkarak heyetin tamamını şehit etmek üzere saldırdı. Heyetten yalnızca bir sahabi yaralı olarak kurtulabildi.29 Kendisine yapılan eziyetlere karşı beddua ile mukabele etmeyen Rahmet Peygamberi (s.a.v), bu acı hadisenin üzerine kırk gün boyunca sabah namazlarında Müslümanlara bu ihaneti yapanlara beddua etti.

2.6. Hendek GazvesiHicretin beşinci yılında Yahudiler, Mekke’ye bir heyet göndererek Müslü-

manlarla savaşmak üzere büyük bir ordu hazırlamayı teklif ettiler. Müslümanlara karşı bütün hamlelerinde başarısız olan Kureyş müşrikleri de Yahudilerin bu teklifini kabul etti. Müşrik kabilelerin büyük kısmının katılımıyla oluşan 10.000 kişilik ordu, Me-dine üzerine yürüdü.30

28 Mustafa Sabri Küçükaşcı, “Recî’ Vak’ası”. TDV İslam Ansiklopedisi. C 34, s.511.29 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s.181.30 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s.185.

Hicretin üçüncü yılında bütün kötülüklerin anası ve toplumların felaketine se-bep olan içki ve kumar yasaklandı.

Biliyor musunuz?

107

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 108: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Durumu haber alan Allah Resulü (s.a.v), sahabe ile istişare etti. İstişareden Medine’de kalıp savunma savaşı yapma kararı çıktı. Allah Resulü (s.a.v), sahabeden Selman-ı Farisî’nin (r.a) şehrin çevresine hendek kazılması teklifini kabul etti. Çünkü Efendimiz (s.a.v), emniyet ve asayişi, huzur ve güveni temin edecek her yeniliğe açıktı.

Peygamberimizin (s.a.v) savaş taktikleri hakkında olduğu gibi diğer konularda da sahabeyle istişare etmesi ve önerilere açık olması onun hangi yönünü gös-termektedir? Onun bu özelliği, günümüzde hangi ortamlarda ve durumlarda örnek alınmalı? Tartışınız.

Tartışalım

Düşman ordusu Medine’ye ulaştığında o güne kadar görmedikleri hendek-lerle karşılaşıp hayrete düştü. Derin ve geniş hendekleri aşmak imkânsız görünüyor-du. Bu sebeple yirmi iki gün hendekler arkasından ok atışlarıyla taarruz yapmaya çalıştılarsa da bir sonuç elde edemediler. Hendekleri geçmek için yaptıkları tüm kalkışmalar, Müslümanlar tarafından püskürtüldü. Kuşatmanın devam ettiği sıralar-da Resulüllah (s.a.v), düşman safındaki kabilelerin birliğini bozmak için yeni Müslü-man olmuş bir sahabiyi görevlendirdi. Böylece müşrik kabileleri ile Yahudiler arasın-da güvensizlik oluşmaya başladı. Savaşın uzamasıyla ihtiyaçlarını gidermekte sıkıntı çeken düşman ordusunda bıkkınlık ve bezginlik baş gösterdi.

Savaş süresince büyük bir sabır ve cesaret örneği göstererek cihad eden ve duayla yardım isteyen Müslümanlara Allah (c.c) muzafferiyet ihsan etti. Allah (c.c) her yeri darmadağın eden şiddetli bir fırtına gönderdi. Kur’an-ı Kerim, Allah’ın (c.c) bu yardımını şöyle zikreder: “Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini ha-

tırlayın; o vakit size ordular gelmişti de onların üzerine bir rüzgâr ve kendilerini görmediğiniz or-dular göndermiştik. Allah ne yaparsanız hakkıyla görendir.”31

Fırtına, açlık ve gruplar arasındaki ayrılıkla-ra daha fazla dayanamayan müşrikler geri dön-mek zorunda kaldı. Savaşın sonunda Müslümanlar altı şehit verirken müşriklerden sekiz kişi öldürüldü. Hendek Gazvesi’nden sonra müşrikler bir daha Medine’ye saldıramadı.

31 Ahzâb suresi, 9. ayet.

Hendek Savaşı’nda hendeklerin kazıldığı mevkii.

108

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 109: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

2.7. Hudeybiye Antlaşması

Allah Resulü (s.a.v), hicretin altıncı yılında, rüyasında Kâbe’yi tavaf ettiğini gördü. Bunun üzerine umreye gitme kararı aldı. Müslümanlar yaklaşık 1500 kişi ile Medine’den yola çıktı. Mekkelilere elçi göndererek niyetlerinin sadece Kâbe’yi zi-yaret olduğunu bildirdi. Buna kesinlikle izin vermeyeceklerini belirten müşriklere, bu kez Hz. Osman (r.a) elçi olarak gönderildi. Hz. Osman’ı (r.a) bir süre Mekke’de alı-koydular. Ardından sevgili Peygamberimize (s.a.v), Hz. Osman’ın (r.a) şehit edildiği haberi ulaştı.32 Bu haber üzerine sahabiler, ölünceye kadar müşriklerle savaşmak için Allah Resulü’ne (s.a.v) biat ettiler. Müslümanların sadakat ve cesaretini göste-ren bu biata Rıdvan Biatı denildi. Allah (c.c) razı olduğu bu biatı Kur’an-ı Kerim’de zikretti.33 Sahabilerin savaşma yönündeki kararlılığının haberi Mekke’ye ulaşınca müşrikler geri adım atmak zorunda kaldı. Bunun üzerine iki taraf arasında Hudeybi-ye Antlaşması imzalandı.

Bu antlaşmaya göre iki taraf birbiriyle on yıl boyunca savaşmayacaktı. Müs-lümanlar o sene Kâbe’yi ziyaret etmeyecekler, gelecek sene umre yapacaklardı. Hz. Muhammed’in (s.a.v) yanından Mekke’ye kaçan birisi iade edilmeyecek ve bu antlaşma on yıl yürürlükte kalacaktı. Hudeybiye’de on iki veya yirmi gün kalan Hz. Peygamber (s.a.v) ve arkadaşları, umre niyetiyle geldikleri için kurbanlarını kesip ihramdan çıkmışlardır. Antlaşmanın şartları, Müslümanların aleyhine görünüyordu. Fakat Kur’an-ı Kerim bu antlaşmanın Müslümanlar için yakın bir zaferin habercisi olduğunu bildirmiştir.34 Bu antlaşmayla müşrikler, Müslümanları devlet olarak resmen tanımışlardır.

İmzalanan on yıllık barış antlaşması iki yıl sürmesine rağmen İslamiyet çok büyük bir hızla yayıldı. Antlaşmadan sonra iki yıl içerisinde Müslüman olanların sayısı, o zamana kadar iman edenlerin sayısından fazla oldu. Çünkü barış ortamı, müşrik-lerin inat ve taassubunu bırakmalarına ve İslamiyet’i düşünmelerine fırsat veriyordu. Bu sayede İslamiyet’in güzelliklerini ve hakkaniyetini anlayan birçok insan İslam’ı kabul etti. Hatta savaş dâhisi Halid b. Velid (r.a) ile siyasi deha Amr b. As (r.a) bu dönemde Müslüman oldu.

Zaman içinde Hudeybiye Antlaşması, Müslümanlar için manevi bir fetih ve bundan sonraki zaferlerin bir anahtarı oldu.

32 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s.199.33 Fetih suresi, 10. ayet.34 Fetih suresi, 27. ayet.

109

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 110: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

2.8. Mekke’nin FethiHuzâaoğulları kabilesi, Müslümanların himayesine girerek onlarla ittifak et-

mişti. Bekiroğulları kabilesi ise Mekke müşriklerinin himayesindeydi. Bekiroğulları, bir gece ansızın Hazâaoğullarına baskın düzenleyip 23 kişiyi öldürüldü. Bu baskı-na Mekkeli müşriklerden de katılanlar olmuştu. Huzâalılar da Hz. Peygamber’den (s.a.v) yardım istedi.

Ortaya çıkan bu durum, Hudeybiye Antlaşması’nı bozmak anlamına geli-yordu. Peygamberimiz (s.a.v), Kureyşlilere yaptıklarının anlaşmaya aykırı olduğu-nu belirterek durumun düzeltilmesi için iki seçenek önerdi, ya Bekir kabilesi ile olan ittifaklarını bozacaklar ya da ölen yirmi üç kişinin diyetini vereceklerdi. Peygam-berimiz (s.a.v), bunlardan birini yapmadıkları taktirde kendileriyle savaşacaklarını belirtti. Kureyşliler, Hz. Peygamberin (s.a.v) önerisini hafife aldılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v) savaş kararı alınca Ebu Süfyan Medine’ye gelerek, Hudeybiye Antlaşması’nın yenilenmesini istedi. Ancak Hz. Peygamber (s.a.v) bunu kabul etme-di. Bu olaydan sonra Hz. Peygamber müttefik kabilelere haber vererek gizlice savaş hazırlıklarının yapılmasını istedi.

Müslümanlar 1 Ocak 630 yılında Medine’den yola çıktı. Mekke yakınlarında-ki Merru’z Zehran denilen vadide konakladı. Hz. Peygamber (s.a.v) burada Müs-lümanların sayısının çok olduğunu göstermek için on bin ateş yakılmasını emretti. Mekkeliler adına Ebu Süfyan, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v) yanına gel-di. Hz. Peygamber (s.a.v) ondan Mekke’ye dönerek halka, kendi evine ve Kabe’ye sığınanlara, ayrıca direniş göstermeyenlere de zarar verilmeyeceğini bildirdi.35 Ebu Süfyan Mekke’ye dönerek olanları kavmine iletti. Ertesi sabah erken saatlerde Müs-lümanlar dört bir koldan şehre girdi. Şehre giriş esnasında Halit bin Velit’in başın-da bulunduğu küçük bir birlik hariç Mekkelilerle bir çarpışma olmadı. Müslümanlar Mekke’yi fethettiklerinde hiçbir taşkınlık yapmadı-lar. Hz. Peygamber de (s.a.v) Mekke’de fazla kal-madan şehrin idaresini Attab bin Esid’e bırakarak Huneyn’e doğru hareket etti.

Fetihle birlikte, yıllar süren hak-batıl müca-delesi hakkın galibiyeti ile sonuçlandı. Kâbe bü-tün putlardan temizledi. Mekke’nin fethi, İslam ta-rihinin en önemli dönüm noktası oldu. Bu fetihten sonra İslamiyet’in yayılması hız kazandı.

35 İbn Kayyim el-Cevziyye, Zadu’l-Mead, C 3, s. 452.

Günümüzde Mekke.

110

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 111: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

2.9. Huneyn GazvesiKureyş kabilesinin İslam’ı kabul etmesi, diğer kabileler üzerinde büyük bir etki

bıraktı. Mekke dışındaki birçok kabile İslam ile şereflendi. Fakat Havazin ve Sakif kabileleri, putlara tapmaya devam ediyordu. Bu kabileler, Müslümanların üzerine yürümek için bir ordu hazırladı. Bunu haber alan Allah Resulü (s.a.v), 12 bin kişilik or-dusuyla yola çıktı. İki ordu, Huneyn’de karşı karşıya geldi. Şiddetli bir savaş başladı.

Müslümanlar arasında İslamiyet’e yeni girmiş kimseler de vardı. İslam ordu-sunun sayıca çok olmasından dolayı bunlardan bazıları, Allah’ın (c.c) yardımını dü-şünmeyerek, “Bu orduyla hiç kimse başedemez.” demeğe başladı. Ancak savaşın başında ok yağmuruna tutulan Müslümanlar paniğe kapılarak dağılmaya başladı. Allah Resulü (s.a.v), bunu görünce atını büyük bir cesaretle düşman ordusunun üze-rine sürdü. Onun bu eşsiz cesaret ve metaneti üzerine İslam ordusu yeniden topar-lanıp düşmana karşı şiddetli bir saldırıya geçti. Bu saldırı sonunda müşrikler ancak savaş alanından kaçarak canlarını kurtarabildi. Bir kısmı Taif’e kaçarken bir kısmı da Evtas Vadisi’ne kaçtı.

Savaşta galip gelen Müslümanlar, Huneyn’de çok önemli bir ders almışlardı. Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de bunu şöyle zikreder: “Andolsun ki Allah, birçok yerde (savaş alanlarında) ve Huneyn Savaşı’nda size yardım etmişti. Hani çoklu-ğunuz size kendinizi beğendirmiş fakat sizi hezimete uğratmaktan kurtaramamıştı. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti, sonunda (bozularak) gerisin geri dönmüştünüz. Sonra Allah, Resul’ü ile müminler üzerine sekînetini (sükûnet ve huzur duygusu) indirdi. Sizin görmediğiniz ordular (melekler) indirdi de kâfirlere azap etti. İşte bu, kâfirlerin cezasıdır.”36

Aşağıdaki olaylar ile bu olayların öne çıkan yönlerini eşleştiriniz.Eşleştirelim

Bedir Gazvesia

Uhud Gazvesib

Hendek Gazvesic

Hudeybiye Antlaşmasıd

Mekke’nin Fethie

Huneyn Gazvesif

istişare, ilahi yardım

büyük zafer, affedici olma

zaferi Allah’tan bilme, büyüklenmeme

görev yerini terk etmeme

siyasi zafer, İslam’ın yayılışı

cesaret, ilahi yardım

36 Tevbe suresi, 25-26. ayet.111

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 112: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

3. Nifak ve MünafıklarMünafık; kelime manası itibariyle “ikiyüzlü, sözünde durmayan, bölücü, fe-

sat çıkaran” demektir. Dinî terim olarak “görünüşte Müslüman olup içinden inkâr eden” anlamındadır.

Medine halkı; İslam’dan önce müşrik Araplar, Yahudiler ve az da olsa Hris-tiyanlardan oluşuyordu. Akabe Biatlarından sonra müşrik Arapların bir kısmı Müs-lüman olmuş ve gün geçtikçe sayıları artmaya başlamıştı. Sevgili Peygamberimi-zin (s.a.v) hicretinden sonra Medine’de müşrik Araplardan meydana gelen Evs ve Hazrec kabilelerinin hemen hemen tamamı Müslüman oldu. Peygamberimizin (s.a.v) Medine’ye yerleşmesiyle Müslümanlar dinî ve siyasi bir yapıya kavuştu.

Müslümanların dinî ve siyasi bir güce kavuşmasından bir kısım insanlar rahat-sız oldu. Bunlar böyle bir ortamda çıkarlarına ulaşabilmek ve menfaatlerini kaybet-memek için görünüşte iman etmiş; gerçekte ise inkâr eden insanlardı. Bu müna-fıklar, farklı kesimlerden meydana geliyordu. Bunlardan bir kısmı Yahudilerden, bir kısmı Medine müşriklerinden, bir kısmı da bedevi Araplardandı. Bu hususu, Kur’an-ı Kerim şöyle açıklamaktadır: “Çevrenizdeki bedevilerden birtakım münafıklar var-dır. Medine halkından da münafıklıkta direnenler var ki sen onları bilmezsin. Biz on-ları biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir.”37

Münafık olan insanlar, inkâr edenlerden daha tehlikeliydi. Münafıklar, bilin-meyen gizli düşmanlardı. Düşmanın gizli olması ise gücü ve kuvveti dağıtır, cesareti azaltırdı. Düşmanın bilinmesi ona karşı dayanışma ruhunu artırır, birleşmeyi bera-berinde getirirdi. Bundan dolayıdır ki Rabbimiz, Kuran’da pek çok ayette münafık-lardan bahsetmiş ve onların özelliklerini zikrederek Müslümanları onların fitnelerine karşı dikkatli olmaya davet etmiştir.

Kur’an-ı Kerim, münafıkların isimlerinden bahsetmeyip özelliklerinden söz eder. Bakara suresinde bu özellikler şöyle zikredilmektedir: “İnsanlardan bazıları da vardır ki inanmadıkları hâlde ‘Allah’a ve ahiret gününe inandık.’ derler. Onlar (ken-di akıllarınca) güya Allah’ı ve müminleri aldatırlar. Halbuki onlar ancak kendilerini aldatırlar ve bunun farkında değillerdir. Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır. Söyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır. Bunlara, ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın.’ de-nildiğinde, ‘Biz ancak ıslah edicileriz!’ derler. İyi bilin ki onlar bozguncuların ta ken-dileridir. Fakat farkında değillerdir. Onlara, ‘İnsanların inandıkları gibi siz de inanın.’ denildiğinde ise ‘Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?’ derler. İyi bilin ki asıl akılsız-lar kendileridir fakat bilmezler. İman edenlerle karşılaştıkları zaman ‘İnandık.’ der-ler. Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman ‘Şüphesiz biz

37 Tevbe suresi, 101. ayet.112

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 113: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

sizinle beraberiz. Biz ancak onlarla alay ediyoruz.’ derler. … Söz verip antlaştıktan sonra Allah’a verdikleri sözü bozarlar. Allah’ın birleştirmesini emrettiği şeyi (iman ve akrabalık bağlarını) keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar.”38

Münafıkların özelliklerine, Kur’an-ı Kerim’in çeşitli yerlerinde değinilmekte-dir: “Kur’an’ı kendi keyiflerine göre yorumlamak için müteşabih ayetlerin peşine düşerler.”39 “Allah yolunda cihattan kaçarlar.”40 “Onlar, müminleri bırakıp kâfirleri dost ediniyorlar.”41 “Menfaatleri neredeyse oraya yönelirler. Münafıklar, Peygam-beri aldatmaya çalışırlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar. İn-sanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı pek az anarlar. Münafıklar, küfür ile iman arasında bocalarlar. Ne müminlere bağlanırlar ne de kâfirlere.”42

Münafıkların başında Abdullah b. Ubey b. Selül vardı. Evs ve Hazrec kabile-leri Müslüman olmadan önce aralarında ittifak ederek onu kendilerine kral seçmiş-lerdi. Bu kabileler İslamiyet’e girdikten sonra onun reislik işi bozulmuştu. Bu durum onun çok ağrına gitmiş, istemeye istemeye Müslüman gözükmüştü. Fakat her fır-satta sevgili Peygamberimize (s.a.v) ve ashâbına hakaret etmeye çalışıyordu. En kritik zamanlarda Müslümanları zor durumda bırakıyordu. Müslümanların morallerini bozmaya çalışarak onları Allah Resulü’nden (s.a.v) uzaklaştırmak için çırpınıyordu.

Abdullah b. Ubey b. Selül’ün Müslümanları zor durumda bıraktığı yerlerden biri Uhud Gazvesi’ydi. Uhud Gazvesi öncesinde Peygamber Efendimiz (s.a.v) sa-habeleriyle savunma savaşı mı taarruz savaşı mı yapılması gerektiği hakkında isti-şare etmişti. İstişare neticesinde çoğunluk Medine dışında müşriklerle savaşmaya taraftar olunca Peygamberimiz (s.a.v) kendisi taraftar olmadığı hâlde bu istişare kararına uydu. Ordu savaşmak için şehir dışına çıktığında Abdullah b. Übey b. Selûl, “Ey insanlar! Ben meydan harbine karşıydım. Niçin öleceğimizi de bilmiyoruz.” dedi. Kendi gibi düşünen ve ordunun üçte biri kadar olan 300 münafıkla ordudan ayrıla-rak Medine’ye döndü.”43 Bu olayla ilgili olarak Yüce Allah (c.c) şu ayetleri indirdi: “İki topluluğun (ordunun) karşılaştığı günde başınıza gelen musibet, Allah’ın izniy-ledir. Bu da müminleri ortaya çıkarması ve münafıklık yapanları belli etmesi için-di. Onlara (münafıklara), ‘Gelin, Allah yolunda savaşın veya savunmaya geçin.’ denildi de onlar, ‘Eğer savaşmayı bilseydik arkanızdan gelirdik.’ dediler. Onlar o gün, imandan çok küfre yakın idiler. Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlar-dı. Oysa Allah, içlerinde gizledikleri şeyi çok iyi bilmektedir.”44

38 Bakara suresi, 8,9,10,11,12,13,14 ve 27.ayetler.39 Al-i İmran suresi, 7. ayet.40 Tevbe suresi, 81. ayet.41 Nisa suresi, 139. ayet.42 Nisa suresi, 141, 142, 143. ayetler.43 M. Asım Köksal, Hz. Muhammed ve İslamiyet, C 4, s.129.44 Al-i İmran suresi, 166-167. ayetler.

113

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 114: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Abdullah b. Ubey b. Selül; Hendek Gazvesi, Tebük Seferi ve Beni Mustalık (Müreysi) Gazvesi’nde de aynı tavrı takınarak Müslümanların moralini bozmaya ve Müslümanlar arasında fitne çıkarmaya çalışmıştı. Müreysi Gazvesi’nde muhacir ve ensardan iki kişi arasında bir tartışma çıkmış, hadise büyümüştü. Abdullah b. Ubey de “Medine’ye dönersek izzetli ve kuvvetli olan, zelil ve zayıf olanı oradan muhakkak sürüp çıkaracaktır.” ve “Onlara zekât ve sadakalarınızı vermeyin ki onlar onun (Resulullah’ın) etrafından dağılıp gitsinler.”45 diyerek ensarı, muhacire karşı kışkırtmaya çalışmıştı. Söyledikleri, Allah Resulüne (s.a.v) ulaştırılınca söyledik-lerini yeminle inkâr etti. Rabbimiz ise şu ayetlerle Resulü’ne (s.a.v) işin doğrusunu bildirmişti: “Onlar, ‘Allah Resulü’nün yanında bulunanlara (muhacirlere) bir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler.’ diyenlerdir. Hâlbuki göklerin ve yerin hazineleri Al-lah’ındır. Fakat münafıklar (bunu) anlamazlar. Onlar, ‘Andolsun, eğer Medine’ye dönersek üstün olan, zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır.’ diyorlardı. Hâlbuki asıl üstünlük ancak Allah’ın, Peygamberinin ve müminlerindir. Fakat münafıklar (bunu) bilmezler.”46

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v), münafıkların düşmanca faaliyetlerine karşı-lık müşriklere veya Yahudilere karşı takındığından daha farklı bir tavır takınmıştır. Mekke döneminde müşriklerden gelen sıkıntılara sabretmiş; Medine döneminde ise gerek müşriklerin ve gerekse Yahudilerin taarruzlarına genellikle karşılık vermiş-tir. Fakat Müslümanlar için münafıklar, müşrik ve Yahudilerden daha tehlikeli gö-rüldüğü hâlde onlara karşı müsamahakâr davranmış; çok ince bir siyaset takip etmiştir. Çünkü onların hidayete gelmelerine vesile olarak fitnelerini engellemek istemiştir.

Hz. Peygamber (s.a.v) münafıkların lideri Abdullah b. Ubey b. Selül’ü o ka-dar fitnelerine rağmen affetmiştir. Hz. Ömer (r.a) onu öldürmek istediğinde, “Hayır ya Ömer! İnsanlar, ‘Muhammed, ashâbını öldürüyor!’ diye konuşmaya başladık-ları zaman hâl nice olur?”47 diyerek bunu engellemişti. Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) bunlara müsamahakâr davranmasının bir sebebi de Müslümanlar içinde bir iç karışıklığa meydan vermek istememesidir.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v), münafıkları toplumdan dışlamamış ve onla-rın Müslümanlarla iç içe yaşamalarına müsaade etmişti. Böylelikle Müslümanlarla beraber yaşayan bu münafıkların zamanla Müslümanların yaşantılarından, kuv-vetli iman ve teslimiyetlerinden etkilenmelerini ümit etmişti. Gerek Kur’an’dan ve gerek müminlerden münafıklığın kötülüğü hakkındaki sözleri işite işite münafıklık-tan nefret edip samimi olarak iman etmelerini gözetmişti. Gerçekten de pek çok münafık bu sayede Müslüman olmuştu.

45 İbn Kesir, C 3, s. 505.46 Münafikun suresi, 7-8. ayetler.47 İbn Kesir, Büyük Kuran Tefsiri, C 9, s. 438.

114

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 115: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Peygamber Efendimizin (s.a.v), münafıklara karşı müsamahakâr davranması-nın hikmetleri nelerdir? Yazınız.

Yazalım

Peygamber Efendimiz (s.a.v), münafıkların kim olduğunu bildiği hâlde onla-rın isimlerinden bahsetmemişti. Allah (c.c) ve Resulullah (s.a.v) onların sadece ge-nel sıfatlarını zikretmişti. Münafıkların isimleri bildirilip suçları yüzlerine vurulsaydı diğer Müslümanların da kendileri hakkında şüpheye düşmelerine sebep olabilirdi. Müna-fıkların sadece özelliklerinden bahsedilmesi, herkesin o hareketlerden şiddetle uzak durmasına vesile olmuştu. Sahabe-i kiram bu konularda zaman zaman endişeye kapılmış ve bu vasıfların üzerlerinde görünmemesi için daha dikkatli olmaya çalış-mışlardır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) münafıkların isimlerini zikretseydi “Allah re-sulü kendi sahabelerinden şüphe ediyor, onlara güvenmiyor.” denilecekti. Kişilerin yaptığı kötülükler herkes tarafından bilinmediğinde zamanla o kötülüğü terk ede-bilirdi. Fakat teşhir edildiği takdirde, kötülüğü yapan kimsenin öfkesini tahrik ederek fenalığı daha fazla yapmasına sebep olabilirdi.

“Peygamber Efendimiz (s.a.v), münafıkların kim olduğunu bildiği hâlde onların isimlerinden bahsetmemişti. Kişilerin yaptığı kötülükler herkes tarafından bilin-mediğinde zamanla o kötülüğü terk etmesine vesile olabilir. Fakat teşhir edildiği takdirde, kötülüğü yapan kimsenin öfkesini tahrik ederek fenalığı daha fazla yapmasına sebep olabilirdi.”

Hata ve kusurları söylemek gerektiğinde nasıl bir yöntem ve üslup kullanmak gerekir? Yukarıdaki bilgiden yola çıkarak ilke çıkarınız.

İlke Çıkartalım

115

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 116: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Sevgili Peygamberimizin (s.a.v), münafıklara karşı bir tavrı da mümkün oldu-ğunca bir araya gelmelerine engel olmaktı. Münafıklar, Medine’de bir araya gele-rek fitne planlarını yapamıyorlardı. Münafıklar, Kubâ Mescidi’ne yakın bir yerde bir mescid yaptılar. Maksatları Müslümanların aleyhine fikirlerini kolaylıkla istişare ede-bilmekti. Peygamber Efendimizin (s.a.v) bunu onayladığını göstermek için de on-dan mescidin içinde namaz kılmasını istediler. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) namaz kılmak için niyetlenmişti. Fakat Cebrail (a.s), Peygamberimizi (s.a.v) durumdan ha-berdar etti ve şu ayetleri getirdi: “Onun içinde asla namaz kılma. İlk günden temeli takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak) üzerine kurulan mescid (Kubâ Mescidi), içinde namaz kılmana elbette daha layıktır. Orada temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da tertemiz olanları sever. Binasını takva (Allah’a karşı gelmekten sa-kınmak) ve O’nun rızasını kazanmak temeli üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa binasını çökmeye yüz tutmuş bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendi-si de cehennem ateşine yuvarlanan kimse mi? Allah, zalimler topluluğunu doğru yola erdirmez.”48 Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v), sahabeden Mâlik b. Deh-san (r.a) ile Ma’n b. Adiyy’i (r.a) münafıkların yaptığı Mescid-i Dırar’ı yıkmak üzere gönderdi. Böylece kötü amaç için bina edilen bir mescid ortadan kaldırılmış oldu”49

Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) takip ettiği bu ince siyasetin birçok güzel ne-ticeleri görüldü. Peygamberimizin (s.a.v) münafıklara karşı müsamaha ve tedbirleri sayesinde pek çok fitnenin önü alınmış oldu. Müslümanlar arasındaki ittifak muha-faza edildi. Zaman içinde de bu münafıklardan pek çoğu gerçekten Müslüman oldu.

48 Tevbe suresi, 108-109.49 İbn Sa'd, Tabakât, C 3, s.540; İbn İshak, İbn Hişâm, Sîre, C 3, s.71.

“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” Hud, 112

116

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 117: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

4. Diğer Din Mensuplarıyla MünasebetlerSevgili Peygamberimiz (s.a.v), dünyaya geldiğinde Arap Yarımadası’nda

hem Yahudiler hem de Hristiyanlar yaşamaktaydı. Kur’an-ı Kerim, bu din mensup-larını “Allah (c.c) tarafından kendilerine kitap gönderilenler” anlamında ehl-i kitap olarak tarif etmiştir.50 Sevgili Peygamberimiz (s.a.v), bu din mensuplarına gönderilmiş peygamberleri, aralarında ayrım yapmadan kabul etti.51 Fakat o peygamberlerin getirmiş olduğu ilahi vahiy, Yahudi ve Hristiyan din adamları tarafından bozulduğu da bir gerçekti. Bu sebeple Yüce Allah (c.c), bu dinlerin asıllarını insanlara bildiren son peygamber olarak sevgili Peygamberimizi (s.a.v) göndermişti. Allah Resulünün (s.a.v) Yahudi ve Hristiyanlarla olan ilişkisi, Kur’an’da belirtilen prensipler çerçeve-sinde şekillendi. Müslümanlara ihanet etmedikleri müddetçe onlarla siyasi ve ticari anlamda iyi ilişkiler kurdu. Onları dinî ve sosyal yaşantılarında serbest bıraktı. İslam dinine girmeleri için de kendilerine baskı yapmadı.52

4.1. Yahudilerle İlişkilerPeygamberimiz (s.a.v) Medine’ye hicret ettiğinde şehirde yaşayanların ya-

rısına yakını Yahudilerden oluşuyordu.53 Yahudiler, Tevrat’tan elde ettikleri bilgiler ışığında son peygamberin sıfatlarını ve gelişinin çok yakın olduğunu biliyordu. Hatta Şam’dan Medine’ye gelip yerleşen, Yahudilerin ileri gelenlerinden İbn Heyyeban, vefatına yakın bir zamanda şu sözleri söylemiştir: “Ey Yahudi cemaati, bolluk bere-ket diyarı olan Şam’dan bu kuraklık ve kıtlık yerine beni getiren şeyin ne olduğunu biliyor musunuz? Ben buraya ortaya çıkması çok yakın olan peygamberin gelişini beklemek için geldim. Bu şehir onun hicret yurdu olacaktır. Ben onu görüp tabi olmayı çok isterdim. Ey Yahudi topluluğu! Sakın ona inanmakta ve tabi olmakta başkaları sizi geçmesin. Sakın ona muhalefet etmeyin.”54

Yahudiler gerek İbn Heyyeban’ın gerekse diğer âlimlerinin Tevrat’tan anla-dıkları bilgilerden dolayı son peygamberin gelişini bekliyorlardı. Araplarla aralarında anlaşmazlık çıktığı zamanlarda, gelecek son peygamberin kendilerine kuvvet ve-receğini ve Araplara galip geleceklerini söyleyerek onları tehdit ediyorlardı. Allah Resulü’nün (s.a.v) sıfatlarını Tevrat’tan okuyan Yahudilerin önde gelen bilginlerinden Abdullah b. Selam, onu gördüğünde “Bu yüzde yalan olmaz.” diyerek tereddüt et-meden ailesiyle beraber Müslüman olmuştu.55 Bu gerçeği, Kur’an-ı Kerim’de yüce

50 Âli İmran suresi, 199. ayet.51 bk. Bakara suresi, 285. ayet.52 bk. Kafirun suresi, 6. ayet.53 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 221.54 Ebu Nuaym, Delail, 1, 81.55 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 221.

117

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 118: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Allah (c.c) “Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Peygamberi) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Böyleyken içlerinden bir takımı bile bile gerçeği gizlerler.”56 ayetiyle bildirmiştir.

Allah Resulü (s.a.v), hicretten sonra ya-pılan Medine Anlaşmasına Medine’deki müşrik Arap kabilelerinin yanı sıra Yahudileri de dâhil etmiş; böylece onları İslam devletinin tebaası hâline getirmişti. Bu sözleşmeyle Medine’nin iç

huzurunu ve siyasi birliğini sağlamakla beraber Yahudilerle barış içinde yaşamak ve gerektiğinde ortak hareket etmek istemişti. Peygamberimiz (s.a.v), bu sözleşmeye göre onlara anlaşmalara uymak şartıyla din ve inanç hürriyeti, can ve mal emniye-ti, oturdukları bölgelerde kalmaları gibi temel haklar vermişti.

Peygamberimizin (s.a.v) bütün bu yapıcı ve olumlu tutumlarına rağmen Yahudiler, İslam’ın yayılmasını ve kuvvet kazanmasını hazmedemediler. Bedir Gazvesi’nden sonra açıktan açığa düşmanlıklarını gösteren Yahudilerin Ben-i Kay-nuka kabilesinden bazıları, pazarlarında alışveriş yapan Müslüman bir kadına ağır hakaret etti. Kadıncağız feryat edip bağırınca oradan geçen bir Müslüman, bu hakareti yapan Yahudi’yi öldürdü. Oradaki Yahudiler de kadının hakkını savunan Müslüman’ı şehit etti.57

Allah Resulü (s.a.v), Ben-i Kaynuka Yahudilerini ikaz etti. Fakat onlar, Pey-gamberimizin (s.a.v) uyarısına meydan okuyarak cevap verdiler. Neticede Resulul-lah (s.a.v) onları kalelerinde kuşattı.58 Yahudiler on beş gün süren kuşatmadan son-ra teslim oldular. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) her fırsatta bozgunculuk yapıp fitne çıkaran Kaynukaoğullarının Medine’yi terk etmelerine hükmetti. Onlar da aileleriyle birlikte Suriye tarafına gittiler.59

Ben-i Nadir Yahudileri de Allah Resulü (s.a.v) ile imzaladıkları Medine Anlaş-masına uygun hareket etmediler. Önce Uhud Savaşı’nda Kureyş müşriklerini des-teklediler.60 Daha sonra Allah Resulü (s.a.v) ile sahabilerine iki defa suikast girişimin-de bulundular. Onların her ihanetinden sonra Peygamberimiz (s.a.v) Nadiroğullarını ikaz etti. Onlar bu ikazlara aldırış etmediler. Son suikast girişimlerinde ise Allah Resulü (s.a.v), Hz. Ebu Bekir (r.a), Hz. Ömer (r.a) ve Hz. Ali (r.a) Ben-i Nadir yurdundaki bir evin altında otururlarken üzerlerine büyük bir taş yuvarlayıp onları öldürmeye te-

56 Bakara suresi, 146. ayet.57 İbn İshak, İbn Hişam, 3, 51.58 Belazuri, Ensab, 1, 309.59 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 224.60 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 224.

Yahudiler tarafından kutsal kabul edilen Ağlama Duvarı

118

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 119: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

şebbüs ettiler. Bu suikastı Hz. Cebrail (a.s) haber verince Allah Resulü (s.a.v) oradan kalkıp Medine’ye gitti.61

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) onların bu ihanetleri ve Medine’nin iç güvenli-ğini tehlikeye atmaları karşısında on gün içinde Medine’yi terk etmelerini kendileri-ne bildirdi. Nadiroğulları tüm bu ikaz ve teklifleri ret edince Allah Resulü (s.a.v) onları da kalelerinde kuşattı.62 Onlar teslim olmak yerine Peygamberimizle (s.a.v) savaştı. Yirmi üç gün süren sıkı takip ve kuşatmadan sonra teslim oldular. Medine’den ayrılıp bir kısmı Şam’a bir kısmı da Hayber’e gitti.63

Ben-i Kaynuka ve Nadiroğullarının Medine’yi terk etmelerinden sonra Medine’de sadece Kurayzaoğulları kaldı. Kurayzaoğulları da Medine Anlaşmasına uymayıp ihanet etti. Hendek Savaşı’nda Müslümanlarla birlikte şehri savunmaları gerekirken onlar müşriklerle iş birliği yaptılar. Bu konudaki bütün uyarılara kaba ve sert cevap verdiler. Allah Resulü (s.a.v), Hendek Savaşı’nın sonunda müşriklerin geri çekilmesinden sonra hemen Kurayzaoğullarını kuşattı. Onlar teslim olmak yerine sa-vaştılar. Şiddetli çarpışmalar neticesinde ele geçirilen savaşçıları öldürüldü.64

Kurayzaoğullarının da etkileri kalmayınca Medine, Yahudi tehdidinden ve fitnesinden kurtulmuş oldu. Fakat Nadiroğullarının da büyük çoğunluğunun bulun-duğu Hayber, Müslümanların ticaret yolları üstünde bulunuyordu. Bu sebeple Suriye ve Irak bölgelerinden gelen ticaret yolunun güvenliği tehlike altındaydı.65 Ayrıca Kurayzaoğullarının başına gelenleri haber alan Hayber Yahudileri, bölgedeki Yahu-dilerle birleşip Medine’yi işgal kararı aldı.

Allah Resulü (s.a.v), Yahudilerin planlarını haber aldı. Kureyş ile yapılan Hu-deybiye Barışı’ndan sonra vakit kaybetmeden ordusuyla Hayber’e yürüdü. Onları kalelerinde kuşattı. Başta Hz. Ali (r.a) olmak üzere Müslümanların gösterdiği büyük kahramanlıklar neticesinde Hayber fethedildi.66 Hayber’in fethi sonucunda Yahu-dilerin, Arap Yarımadası’ndaki siyasi üstünlükleri sona erdi. Ekonomik üstünlükleri ise zayıfladı.

Peygamber Efendimizin (s.a.v), kötülüklere karşı “savaş” yöntemini en son çare olarak tercih etmesini değerlendiriniz.

Değerlendirelim

61 Taberi, Tarih, 3, 37.62 Ebu Davut, 3, 157.63 İbn Kesir, Bidaye, 4,77; Beyhaki, Delail, 3, 359.64 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 229.65 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 229.66 Vakıdi, C.2, s.950-952.

119

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 120: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

4.2. Hristiyanlarla İlişkilerSevgili Peygamberimize (s.a.v) ilk vahiy geldikten sonra Hz. Hatice (r.a) onu

Hristiyan olan Varaka b. Nevfel’e götürmüştü. Varaka, Hz. Peygamber’e (s.a.v) en-dişe etmemesini ve kendisinin beklenen peygamber olduğunu söylemişti.67 Ayrıca Müslümanların Habeşistan’a hicret etmesiyle Habeş meliki Necaşi, Kur’an’dan Hz. İsa ve Hz. Meryem’le ilgili ayetleri dinlemiş; Müslümanları himaye etmiş ve sonra kendisi de Müslüman olmuştu.68 Ayrıca Mekke’deyken Hristiyan Bizans İmparator-luğunun, putperest Sâsâni İmparatorluğu karşısındaki zaferi de Müslümanları sevin-dirmişti.69

Allah Resulü (s.a.v) Medine’ye hicret ettiğinde ise oradaki Hristiyanlar yok denecek kadar azdı. Hudeybiye Barışı’ndan sonra da sevgili Peygamberimiz (s.a.v), Hristiyan devlet başkanlarına mektuplar göndererek onlarla iyi ilişkiler kurmak iste-di.70 Bu mektuplarda kendisinin Allah Resulü (s.a.v) olduğunu ifade edip muhatap-larını İslam’a davet ediyordu. Bizans İmparatoru Heraklius, İslam’la ilgilenmiş hatta Müslüman olmak istemişti. Fakat etrafındaki insanların buna karşı çıkması durumun-da tahtından olacağını düşündüğü için Müslüman olmaktan korkmuştu.71 Mısır kralı Mukavkıs ise Müslüman elçilere çok iyi davranmış; Peygamberimize çeşitli hediyeler göndermişti.72

Peygamber Efendimiz (s.a.v), Hz. Haris’i (r.a) de elçi olarak Bizans’a bağlı Busra valisine göndermişti. Fakat onu yakalayıp Şam valisi Şurahbil b. Amir’in hu-zuruna çıkardılar. Şurahbil, Hz. Haris’i (r.a) şehit etti.73 Hz. Haris’in (r.a) öldürülmesi devletler arası diplomasiye aykırı olmakla beraber Peygamberimizi (s.a.v) ciddi an-lamda üzdü. Peygamberimizin (r.a) daha önce Zat-u Atlah’a gönderdiği on beş

kişilik İslam’a davet heyeti de şehit edilmişti.74 Bu hadiseler sonucunda, Bizanslılarla uzun sürecek savaşlar ilk olarak Mute Savaşı ile başlamış oldu.

Gerek Hz. Haris’in (r.a) gerekse İslam’a davet heyetinin öldürülmesi sebebiyle gerçek-leşen hukuk ihlalinden dolayı Allah Resulü (s.a.v) üç bin kişilik bir ordu hazırladı. Orduya Zeyd b.

67 İbn Hişam,1, 233-239.68 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 106.69 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 236.70 İbn Kesir, Bidaye, 4, 180. 71 Taberi, Tarih, 3, 87.72 İbn Seyyid, 2, 266.73 Vakidi, Megazi, 2, 755.74 Vakidi, Megazi, 2, 753.

Eski bir manastır

120

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 121: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Harise (r.a) kumandanlık ediyordu. O şehit edildiğinde Hz. Cafer (r.a), o da şehit olursa Abdullah b. Revaha (r.a) komutanlık edecekti. O da şehit düşerse araların-dan birini komutan seçeceklerdi. Allah Resulü’nün (s.a.v) emri bu şekildeydi.75

Haberi alan Bizans, yüz bin kişiden fazla bir ordu hazırladı.76 İki ordu, Mute’de karşılaştı. Şiddetli çarpışmalardan sonra Allah Resulü’nün (s.a.v) tayin ettiği üç ko-mutan da şehit edildi. Müslümanlar, Hz. Halid b. Velid’i (r.a) komutan seçtiler. Hz. Halid (r.a) farklı bir savaş taktiği ile düşman ordusuna ağır kayıplar verdirdikten son-ra İslam ordusunu Medine’ye sağ salim getirdi.77 Mute Savaşı’nda Müslümanlar, Bizans’ın savaş aletlerini ve taktiklerini tanıdılar. Ayrıca Suriye ve Filistin’deki Araplar, Müslümanların gücünü ve cesaretini de görmüş oldular.

Hicretin dokuzuncu yılında (630) Suriye’den Medine’ye gelen bir kısım tüc-carlar, Bizans’ın Arap kabilelerinin desteğini de alarak Müslümanlara karşı savaş hazırlığı içinde olduklarını ifade ettiler.78 Bu haber üzerine Peygamberimiz (s.a.v) de savaş hazırlığına başladı. Mevsim, hurmaların olgunlaşmaya başladığı sıcak yaz ayıydı. Havanın sıcaklığı, yolun uzaklığı, gerekli yiyeceğin bulunamaması da ekle-nince bu seferin adı Zorluk Seferi olmuş ya da Tebük’te sona erdiği için Tebük Seferi denilmiştir.

Allah Resulü (s.a.v) otuz bin kişilik bir orduyla Medine’den yola çıktı. Medine’den 778 km uzaklıktaki Tebük Mevkii’ne gelip karargâh kurdu. Sevgili Pey-gamberimiz (s.a.v) Tebük’e geldiğinde Rumların toplamış olduğu askerî birliğin dağılmış olduğunu gördü. Hristiyanlaşmış Arap toplulukları da Müslümanlarla çar-pışmayı göze alamadı.79 Ayrıca Şam tarafında veba hastalığının ortaya çıktığı da gelen haberler arasındaydı.80 Tebük’te bir müddet konaklayan Peygamberimiz (s.a.v) ashâbıyla yaptığı istişare neticesinde Medine’ye dönme kararı aldı. Çevre-deki yerleşim alanlarına İslam’a davet elçileri gönderdi. Hristiyan ve Yahudilerden oluşan bu ahali, sevgili Peygamberimizi (s.a.v) ziyaret edip onunla görüştüler. Onlar her ne kadar İslam dinine girmeseler de İslam hâkimiyetine girmeyi kabul ettiler.81

Hicretin 9. yılında Allah Resulü (s.a.v), Necran Bölgesi’nde kalabalık bir Hris-tiyan topluluğuna bir mektup gönderdi.82 Bu İslam’a davet mektubunu alan Nec-

75 Ahmed b. Hanbel, 1, 204.76 İbn Sa’d, 2, 129.77 Vakidi, Megazi, 2, 764.78 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 241.79 Belazuri, Ensab, 1, 368.80 Zürkani, 3, 80.81 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 243.82 Beyhaki, Delail, 5, 385-386.

121

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 122: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

ranlılar, altmış kişilik bir heyetle Medine’ye geldi.83 Bu sırada Allah Resulü (s.a.v) ikindi namazını henüz yeni kılmış, sahabeleriyle mescidde oturuyordu. Sevgili Peygambe-rimiz (s.a.v), Necran heyeti adına konuşan Ebu Harise ile Abdul Mesih’i İslam’a da-vet etti. Onlar “Biz senden önce Müslüman olduk.” dediler. Peygamberimiz (s.a.v) ise “Hayır, sizi Müslümanlıktan alıkoyan domuz eti yemeniz, haça tapmanız ve Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğuna inanmanızdır.” diyerek karşılık verdi.84 Müzakere uza-yınca Allah Resulü (s.a.v), yüce Allah’ın (c.c) emriyle onlara şu teklifte bulundu: “Şayet benim söylediklerimi inkâr ediyorsanız gelin, sizler ve bizler de dâhil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah’ın lanetini yalancıların üzerine kıla-lım.” Necran heyeti, Peygamberimizin (s.a.v) Allah’ın elçisi olduğunu bildikleri fakat taassuplarından inkâr ettikleri için bu teklifi kabul etmediler.85 Allah’ın (c.c) lanetine (mübahale) uğrayıp yok olacaklarından korktular. Hristiyan kaldıkları hâlde İslam devletinin hâkimiyetini kabul edip Necran’a döndüler.86

5. İslam’a Davet MektuplarıÂlemlere rahmet olan Hz. Muhammed (s.a.v), bütün insanlara gönderilen

bir peygamberdi. Onun peygamberliği bir millet bir sınıf veya bir bölge ile sınırlı de-ğildi. Bundan dolayıdır ki Hudeybiye Antlaşması’ndan sonra Allah Resulü (s.a.v), elçilerini ve İslamiyet’e davet mektuplarını çeşitli beldelere, çevre ülke krallarına gönderdi. Bununla birlikte kabile reislerine, nüfuzlu kişilere, Hristiyanlara, Yahudilere ve Mecusilere de mektuplar gönderdi. Böylece geniş halk kitlelerinin İslamiyet’e daha hızlı geçmesi sağlanacaktı.87

83 İbn İshak, İbn Hişam, 2, 224.84 İbn İshak, İbn Hişam, 2, 225.85 İbn İshak, İbn Hişam, 2, 232-233.86 İbn Kesir, Bidaye, 5, 55.87 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 248.

Peygamber efendimizin (s.a.v) mektuplarından bir örnek

122

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 123: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Aşağıdaki görsel, Ürdün’deki Hz. Muhammed Müzesi’nde sergilenen Hz. Muhammed’in (s.a.v) Heraklius’a mektubunun bir nüshasıdır. Peygamberimizin (s.a.v), Kral Herakliyus’a yazdığı mektubu ve metnini inceleyiniz.

“Rahman ve Rahim olan Allah adıyla, onun sadık kulu ve Resulü (elçisi) Muhammed’den, Romalıların büyük hükümdarı Heraklius’a:

Hakikat yolunu izleyene selam olsun! Eklemek isterim ki, seni ve milletini bir bü-tün olarak İslam’a davet ediyorum. Sen İslam’ı kabul et ki felah bulasın, İslam’ı kabul et ki Allah değerini iki kat artırsın. Eğer kaçınırsan tebaanın günahı da senin üzerine yüklenecektir. “...Ey Kitap Ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: Yalnız Allah’a ibadet edelim. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâh edinmeyelim. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: ‘Şahit olun, biz müslümanlarız.’” (Al-i İmran suresi, 64. ayet)

İnceleyelim

Resulullah (s.a.v) bu davet mektuplarında; kendisinin Allah’ın kulu ve resulü olduğunu, muhatabını İslam’a davet ettiğini, Müslüman olması hâlinde kurtuluşa ereceğini, reddetmesi hâlinde halkın günahının da ona yükleneceğini ve yalnız Allah’a kulluk etmesi, O’na ortak koşmaması, insanların birbirini ilah olarak kabul etmemesi gerektiğini anlatmaktaydı.

Allah Resulü (s.a.v), gönderdiği davet mektuplarında muhataplarının din-lerine ve taraftarlarına dikkat çekerdi. Hz. İsa’nın (a.s) uluhiyetine inanmaların-dan dolayı Hristiyan krallara gönderdiği davet mektupları, “Allah’ın kulu ve resu- 123

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 124: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

lü” ifadesi ile başlıyordu. Güneşe ve ateşe tapan İran Kisrası’na ise “Allah Resulü Muhammed’den Fars’ın büyüğü Kisra’ya” diyerek mektubuna başlıyordu. Allah Resulü (s.a.v) gönderdiği bu mektuplarda muhataplarına göre ince farklılıklar gö-zetmişti.

Davet mektuplarını alan krallar, reisler ve ileri gelenler farklı tepkiler veriyordu. Kimileri İslam’a daveti kabul ediyor, kimileri Hz. Muhammed’in (s.a.v) peygamber olduğunu kabul etmekle birlikte iman etmiyor, kimileri de şiddetle karşılık veriyordu. Habeşistan kralı Necaşi İslam’ı kabul ederken İran Kisrası davet mektubunu yırtmıştı. Bizans kralı ise Allah Resulü’nün (s.a.v) peygamber olduğunu anlamasına rağmen kabul etmeye yanaşmamış; gelen elçiye iyi davranarak hediyelerle geri gönder-mişti.

Hz. Peygamber (s.a.v) göndereceği elçileri gidecekleri yeri iyi bilen kişilerin arasından seçerdi. Bu elçiler, doğru tebliğ ve etkili temsil kabiliyetine sahip insan-lardı. Bu elçiler; açık ve net konuşan, yerinde söz söylemesini bilen, ifade kabiliyeti yüksek kişilerdi. Güzel ahlak sahibi, zeki, bilgili, cesur ve sabırlı insanlardı.

Bütün insanlığa peygamber olarak gönderilen Allah Resulü (s.a.v) gönder-diği bu davet mektupları ile düşünülenin çok üstünde bir başarı elde etti. Bu mek-tuplar aynı zamanda büyük bir cesareti ve özgüveni temsil etmekteydi. Bu davet mektupları sayesinde İslam dini çevre bütün ülkelerde işitildi. Müslümanların varlığı ve gücü göründü. Dünya gündeminde yerini aldı. Dünya ülkelerinin tavırları ortaya çıktı. Allah Resulünün (s.a.v) tüm insanlara peygamber olarak gönderilmesinin fiilî bir göstergesi oldu. Kendisinden sonra gelecek halifelere ve ümmetine, İslam dininin muhataplarının tüm insanlar ve bütün yeryüzü olduğu ufkunu verdi. Resulüllah’ın (s.a.v) davet mektupları göndermesi bilinmeyen yeni bir tarzı meydana çıkardı.88

Arkadaşlarınızla 5’er kişilik gruplar oluşturunuz. Her bir grup için farklı özellikler (farklı din, kültürden, ırklardan, karakterlerden vb.) taşıyan muhataplar belirleyi-niz. Grup olarak birlikte çalışıp muhataplarınıza hitaben İslam’ı anlatan ve böy-lece Allah ve Resulü’ne imana davet eden birer mektup yazınız. Muhatabınızın özelliklerini göz önünde bulundurarak İslam’ın onu en çok etkileyecek yönünü vurgulayınız.

Grup Çalışması Yapalım

88 Ali Muhammed Sallabi, Siyer-i Nebi, C 2, s. 474.124

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 125: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

6. Heyetlerle GörüşmelerResulullah’ın (s.a.v) Mekke’yi fethetmesinden sonra, hicretin dokuzuncu

senesinde her yerden Arap heyetler ve elçiler gelmeye başladı. Çünkü Kâbe’nin ehli ve Hz. İsmail’in (a.s) öz çocukları olan Kureyş kabilesi, Araplar için önder ve yol gösteren bir konumdaydı. Mekke’nin fethedildiğini, Kureyşlilerin Müslümanlarla savaşacak güçlerinin kalmadığını ve Hz. Muhammed’e (s.a.v) yaklaştıklarını gören Araplar akın akın İslam dinine girmeye başladı. Bu konu, Kur’an-ı Kerim’de şöyle açıklanmaktadır: “… ve insanları bölük bölük Allah’ın dinine girerken gördüğün (zaman)!”89

Medine’ye gelip Allah Resulü (s.a.v) tarafından kabul edilen heyetlerin fark-lı talepleri vardı. Bu talepler genellikle kabilelerinin Müslüman olduğunu bildirmek, onlar adına biat etmek, İslam dinini öğrenmek veya öğretecek kişileri istemekten ibaretti.

Hz. Peygamber’in (s.a.v) heyetleri karşılamasında ve onlara davranışlarında çok incelikler bulunmaktaydı. Heyetlere değer verir, iltifat eder, kendileriyle nazik bir şekilde ilgilenirdi. Öncelikle gelen heyetlerin konaklama yerleri ve kabul alanı gibi her türlü detay organize edilirdi. Allah Resulü (s.a.v), heyetlerle Mescid-i Nebevi’de görüşür, onların sorularını cevaplar ve onları İslam dinine davet ederdi.

Hz. Peygamber (s.a.v), gelen heyetlerin Medine’de bir süre kalmasını isterdi. Çünkü onların Kur’an-ı Kerim ezberle-melerini, iman ve İslam esasla-rını öğrenmelerini, Müslümanca yaşamayı yerinde görmelerini istiyordu. Onların eğitim ve öğ-retimleri ile bizzat ilgileniyordu. Böylece heyetin her bir ferdini birer davetçi hükmüne getiri-yordu. Medine’den yurtlarına dönen heyetler; öğrendikleri-ni, gördüklerini ve dinlediklerini kendi kabilelerine anlatarak on-ların Müslüman olmasında bü-yük rol oynuyordu.

89 Nasr suresi, 2. ayet.

Bismillâhirrahmânirrahîm

1, 2, 3. Allah'ın yardımı ve zaferi gelip de insanların bölük bölük Allah'ın dinine gir-

mekte olduklarını gördüğün vakit Rabbine hamdederek O'nu tesbih et ve O'ndan

mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok ka-bul edendir.

NASR SÛRESİ

125

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 126: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Heyetlerle yapılan görüşmeler, İslamiyet’in yayılmasında etkin rol oynadı. Allah Resulü’nün (s.a.v) İslam dinini gelen heyetlere anlatma fırsatı oldu. Bu heyet-lerin kabilelerini temsil etmesi de ayrıca bir öneme sahipti. Heyetler sayesinde, Al-lah Resulü’nün (s.a.v) peygamberliği veya hâkimiyeti Arap Yarımadası’nda kabul edilmiş oldu.90

Aşağıdaki şemada, Peygamberimizin (s.a.v) tebliğ için kullandığı yöntemler ve-rilmiştir. Bu yöntemler, İslam’ın yayılmasında nasıl bir rol oynamıştır? Bir iki cümle ile ifade ederek yazınız.

Yazalım

İslam Elçileri

Davet Mektupları

Heyetlerle Görüşmeler

7. Veda Haccı ve Veda HutbesiPeygamberimiz (s.a.v) hicretin onuncu yılında hacca gitmeye niyet etti. Hac

yapacağını da insanlara bildirdi. Bunu duyan Müslümanlar hazırlıklarını yapıp Resu-lullah (s.a.v) ile birlikte hac yapmak için Medine’ye geldi. Hz. Peygamber (s.a.v) hacca başlamadan önce halka haccın farzlarını, sünnetlerini ve ihramı anlattı. Mekke’ye gitmeden önce gusül abdesti aldı ve Mekke’ye gitmek üzere yola çıktı.

Mekke’ye vardığında Mescid-i Haram’a gitti. Haceru’l-Esved’i selamladı. Kâbe’yi tavaf etti. Namaz kıldı. Safa ile Merve arasında yürüdü. Dört gün Mekke’de kaldı.

90 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 257.126

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 127: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Sonra Mina’ya gitti ve Arafat’a yürüdü. Allah Resulü (s.a.v) kendisi ile birlikte bulunan büyük kalabalığa muhteşem bir hitapta bulundu.91 Veda Hutbesi adı ve-rilen bu hitapta Peygamberimiz (s.a.v) tüm Müslümanların kardeş olduğunu; şeref ve haysiyetinin, hak ve hürriyetinin korunacağını; her türlü sapkınlıklardan korunmak için Kur’an ve sünnete uymanın gerekliliğini; dinin tamamlandığını ve ondan eksik bir şeyin kalmadığını vurguladı.

Resulü Ekrem Efendimiz (s.a.v) 23 senelik peygamberlik vazifesinde çok bü-yük inkılaplar gerçekleştirdi. İnsanlık onuruna ve ahlakına uymayan pek çok âdeti kaldırdı. Bunların yerine çok kısa bir sürede güzel ahlakı yerleştirdi. Bütün insanlığa ve Müslümanlara hakkın, hukukun ve erdemli yaşamın hükümlerini gösterdi.

Peygamber Efendimiz (s.a.v), Veda Hutbesi’nde tüm insanlığa ve Müslü-manlara hayattaki huzuru, saadeti, adaleti, hak ettikleri değeri, aile içi huzuru, top-lumdaki düzeni sağlayacak hükümleri bildirdi. İnsan hakları noktasında İslam’ın ne kadar yüksek bir seviyede olduğunu bu hutbe ile gösterdi. Hutbede “Ey insanlar!” hitabıyla bütün insanlığa İslam dininin evrensel prensiplerini bildirdi. “Ashâbım!” ve “Ey müminler!” hitapları ile de sahabilere ve Müslümanlara seslenerek onları imanın gereklerini yerine getirmeye teşvik etti.

91 Ali Muhammed Sallabi, Siyer-i Nebi, C 2, s. 695.

Mescid-i Nebi, Medine

127

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 128: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Veda Hutbesi:Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz. Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir

daha birleşemeyeceğim.

İnsanlar! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise bu şehriniz (Mekke) nasıl mukaddes bir şehir ise canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir. Her türlü tecavüzden korunmuştur.

Ashâbım! Yarın Rabb’inize kavuşacaksınız ve bugünkü her hâl ve hareketinizden mu-hakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklarınıza dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız. Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin. Olabilir ki bildirilen kim-se, burada bulunup da işitenden daha iyi anlayarak muhafaza etmiş olur.

Ashâbım! Kimin yanında bir emaneti varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırıl-mıştır, ayağımın altındadır. Lakin borcunuzun aslını vermek gerekir. Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız. Allah’ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahiliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım faiz de Abdülmuttalip’in oğlu (amcam) Abbas’ın faizidir.

Ashâbım! Cahiliyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldır-dığım ilk kan davası Abdülmuttalip’in torunu (amcazadem) Rebia’nın kan davasıdır.

İnsanlar! Bugün şeytan, sizin şu topraklanızda yeniden tesir ve hakimiyetini kurmak gücünü ebedî surette kaybetmiştir. Fakat siz, bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan sakınınız.

İnsanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah’ın emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adı-na söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hak-ları vardır.

Müminler! Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah’ın kitabı Kur’an’dır.

Müminler! Sözümü iyi dinleyiniz. Müslüman Müslümanın kardeşidir, böylece bütün Müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz etmek başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisi vermiş olsun.

İnsanlar! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?

“Allah’ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şehadet ederiz.” cevabını verdiler.

Bunun üzerine Hz. Muhammed, “Şahit ol ya Rab! Şahit ol ya Rab! Şahit ol ya Rab!” dedi.

(Heyet, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C 1, s. 544.)

128

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 129: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

8. Peygamberimizin (s.a.v) VefatıSevgili Peygamberimize (s.a.v) Veda Haccı’nda Nasr suresi inmişti. Bu sure

indiğinde Allah Resulü (s.a.v) vefatının yaklaştığını anlamış ve Hz. Aişe’ye (r.a) “Ece-limin geldiğini görüyorum.”92 demişti. Onun için bu sureye, “vedalaşma suresi”93 de denir. Veda Haccı’ndan dönerken sahabeye verdiği bir hutbesinde “Ey insanlar, haberiniz olsun ki ben de ancak bir insanım. Çok sürmez, Yüce Rabbimin elçisi bana gelecek, ben de onun davetine icabet edeceğim.” buyurmuştu. Peygamberimiz (s.a.v) bir gün kızı Hz. Fatıma’ya (r.a), “Cebrail her yıl Kuran’ı benimle beraber bir kere mukabele ederdi. Bu yıl ise iki kere mukabele etti. Öyle sanıyorum ki ecelim yaklaşmıştır.”94 dedi.

Peygamberimiz (s.a.v), hicretin on birinci yılında safer ayının sonlarına doğru Bizans’a karşı bir sefer düzenlemeye karar verdi. Ordunun başına da yirmili yaşlar-da olan Hz. Üsame’yi (r.a) komutan olarak tayin etti. Ordunun içinde Hz. Ebu Bekir (r.a), Hz. Ömer (r.a), Ebu Ubeyde b. Cerrah (r.a), Sad b. Ebu Vakkas (r.a) gibi ileri gelen sahabiler de bulunuyordu. Ancak bu arada sevgili Peygamberimiz (s.a.v) ra-hatsızlandı. Resulallah’ın (s.a.v) hastalığının çok ağırlaşması üzerine Hz. Üsame (r.a) hareket edemedi.

Hz. Peygamber (s.a.v) hastalığı esnasında yaptığı konuşmada şöyle dedi: “Allah, bir kulunu dünya nimetleri ile kendi katındaki nimetler arasında serbest bı-raktı. O kul da Allah katında olanı tercih etti.”95 Hz. Ebu Bekir (r.a), bu sözle Peygam-berimizin (s.a.v) kendisini kastettiğini anladı ve “Nefislerimiz, mallarımız, evlatlarımız sana feda olsun.” diyerek ağlamaya başladı. Onun ağladığını gören Peygambe-rimiz (s.a.v) “Ağlama Ebu Bekir! Arkadaşlık ve malını feda konusunda bana en çok yardımı dokunan Ebu Bekir’dir. Ümmetimden birini dost edinseydim Ebu Bekir ‘i se-çerdim. Lakin İslam kardeşliği daha üstündür.” buyurdu.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) hastalığı esnasında bile mümkün olduğunca mescide çıkıyor, cemaate bizzat namaz kıldırmaya çalışıyordu. Çünkü namaz onun gözünün nuruydu. Namazı kıldıramayacak derecede hastalanınca Hz. Ebu Bekir’in (r.a) çağrılmasını ve namazı onun kıldırmasını istedi. Hz. Aişe (r.a) “Ya Resulullah! Ebu Bekir yufka yürekli, zayıf, ince sesli, Kur’an okurken çok ağlayan biridir. Ömer’e emret de namazı o kıldırsın.” dedi.96 Bunu ısrarla tekrar ettiği hâlde her defasında Peygamberimiz (s.a.v) Hz. Ebu Bekir’in (r.a) namazı kıldırmasını istedi.

92 İbn Mace, Cenaiz, 6493 Sabuni, Safvetü’t Tefasir, C 7, s.388.94 Buhari, Sahih, C 6, s. 101.95 M. Asım Köksal, Hz. Muhammed ve İslamiyet, C 8, s.282.96 İbn Sa’d, Tabakat, C 2, s.217.

129

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 130: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) son günlerini Hz. Aişe’nin (r.a) odasında geçir-mişti. O günlerden birinde kendisini biraz iyi hissedince Hz. Abbas (r.a) ve Hz. Ali’nin (r.a) yardımıyla öğle namazı için mescide geçmişti. Fakat cemaat namaza dur-muştu. Hz. Ebu Bekir (r.a), sevgili Peygamberimizin (s.a.v) geldiğini fark edince mih-raptan geri çekilmek istemiş; Allah Resulü (s.a.v) ise el işaretiyle devam etmesini buyurmuştu.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) hastalığı esnasında sahabilerine birkaç hutbe vermiş ve onlara Kur’an’a uymalarını, namaza dikkat etmelerini, kölelerin hakkına riayet etmelerini emretmişti. Vefatından iki gün önce verdiği hutbelerden birinde de kimin kendisinde bir hakkı varsa gelip almasını istemişti. Sahabilerden biri, üç dinar alacağının olduğunu söyleyince hemen kendisine ödenmişti.97 O, kul hakkına herkesten daha çok riayet etmiş ve kul hakkıyla Rabbinin huzuruna gitmek isteme-mişti.

14 Rebiülevvel 632 Pazartesi günüydü. Hz. Ebu Bekir (r.a) ve bazı sahabiler, Peygamberimizin (s.a.v) hastalığının hafiflediğini görünce izin alarak işlerine gittiler. Aslında bu, sevgili Peygamberimizin (s.a.v) vefatından önceki bir hafiflemeydi. Kısa bir süre sonra Peygamber Efendimizin (s.a.v) hastalığı ağırlaştı. Kuşluk vaktinde başı, Hz. Aişe’nin (r.a) kucağındayken “Ey Allah’ım! Refik-i A’laya”98 diyerek ruhunu teslim

97 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Hayatı, s.442.98 M. Asım Köksal, Hz. Muhammed ve İslamiyet, C 8, s.307.

Peygamber Efendimizin (s.a.v) kabr-i şerifi, Medine

130

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 131: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

etti. Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) vefatını işiten sahabiler çok şaşırdılar. Çünkü onlar, Peygamberimizin (s.a.v) daha uzun süre aralarında kalacağını düşünüyorlardı. Hatta Hz. Ömer (r.a) “Allah Resulü ölmemiştir. Kim Allah Resulü öldü derse onun boynuna vururum.” demişti.”99 Hz. Ebu Bekir (r.a), Resulullah’ın (s.a.v) vefatını işitir işitmez hemen gelmiş, sahabiler içindeki şaşkınlığı müşahede etmişti. İlk önce Hz. Aişe’nin (r.a) evine vardı. Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) yüzünü açıp baktı. “Vallahi Allah Resulü vefat etmiştir. Sen sağ iken de güzeldin, ölü iken de güzelsin.”100 dedi.

Daha sonra Hz. Ebu Bekir (r.a), Mescid-i Nebevi’de toplanmış olan sahabi-lerin yanına geçti. Cemaati sakinleştirecek şu konuşmayı yaptı: “Ey insanlar! Dikkat ediniz! Sizden kim Muhammed’e tapıyorsa bilsin ki Muhammed ölmüştür. Sizlerden kim de Allah’a ibadet ediyorsa hiç şüphesiz Allah Hayy’dır, ölümsüzdür.”101 Son-ra “(Ey Muhammed!) Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar da öleceklerdir.”102 ve “Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi dönecek-siniz? Kim gerisin geriye dönerse Allah’a hiçbir zarar veremez. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır.”103 ayetlerinin de içinde olduğu uzunca bir konuşmayla mes-citteki cemaati sakinleştirdi.

Hz. Peygamber’in (s.a.v) mübarek cenazesini, Hz. Ali (r.a) yıkadı. Salı günü öğleye doğru yıkama ve kefenleme işi tamamlandı. Hz. Peygamber’in (s.a.v) ce-nazesi evinde bulunan sedirin üzerine konuldu. Müslümanlar önce erkekler, sonra hanımlar ve daha sonra da çocuklar olmak üzere grup grup içeriye girerek cenaze namazını kıldılar.

Bu arada sevgili Peygamberimizin (s.a.v) defnedileceği yer hakkında ihtilaf çıktı. Hz. Ebu Bekir’in (r.a) “Bir defasında Hz. Peygamber’in ‘Vefat eden her pey-gamber ancak öldüğü yere defnedilmiştir.’ buyurduğunu işitmiştim.”104 demesi üze-rine Peygamberimiz (s.a.v), Hz. Aişe’nin (r.a) evinde vefat ettiği yere defnedildi.

Peygamberimizin kabri şerifi, Medine’de Mescid-i Nebi’nin içinde Ravza-i Mutahhara’da (tertemiz bahçe) bulunur. Dünyanın dört bir yanındaki müslüman-lar Mekke’ye hac ve umre için geldiklerinde, Peygamberimizin kabrini ve Mescid-i Nebî’yi ziyaret için de Medine’ye gelirler. Ve O’nun adını duydukları zaman sevgi-lerini ifade etmek için salavat getirirler.

99 Ebu Hanife, Müsned, s.36.100 İbn Sa’d, Tabakat, C 2, s. 265-266.101 M. Asım Köksal, Hz. Muhammed ve İslamiyet, C 8, s.317.102 Zümer suresi, 30. ayet.103 Âl-i İmran suresi, 144. ayet.104 M. Asım Köksal, Hz. Muhammed ve İslamiyet, C 8, s. 357.

131

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 132: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

A- Aşağıdaki açık uçlu soruları cevaplayınız.

1. Mekke’deki Darü’l-Erkam ile Medine’deki Suffe arasındaki benzerliği açıklayınız.

2. Ezan vasıtasıyla bir taraftan müminler namaza çağrılırken diğer taraftan tüm in-sanlığa İslam’ın üç temel ilkesi hatırlatılır. Bu üç ilkeyi söyleyiniz.

3. Peygamberimiz (s.a.v), Müslümanların Kudüs’ten farklı bir kıbleleri olmasını niçin istiyordu? Açıklayınız.

4. Hudeybiye Antlaşması’ndan sonra oluşan barış ortamının İslamiyet’in yayılıp güç-lenmesine olan katkısını açıklayınız.

5. “Şüphesiz ki iman edip hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihat edenler, muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler var ya işte bunlar bir-birlerinin dostudurlar…” (Enfal suresi, 72.ayet.) ayetiyle Allah (c.c) kimleri ve hangi davranışlarını övmektedir?

B- Aşağıdaki çoktan seçmeli soruların doğru cevaplarını işaretle-yiniz.

1. Aşağıdakilerden hangisi, Medine Sözleşmesi’nin özelliklerinden biri değildir?

A) Medine’de emniyet, huzur ve güveni sağlamak amacıyla yapıldı. B) Müslüman olmayanların Medine’den çıkarılması sağlandı.C) Medineli gayrimüslim Arapları da içine alıyordu. D) Medine’de yaşayan Yahudiler de antlaşmaya dahildi.E) Tarihteki ilk anayasal metin olarak kabul edilir.

2. Aşağıdakilerden hangisi, Peygamberimizin (s.a.v) Medine’de Müslümanlara ait bir pazar yeri kurmasının sebeplerinden biri değildir?

A) İslam dininin ticari hükümlerini göstermekB) Alışverişin adap ve kurallarını belirtmekC) Müslümanların ekonomik bağımsızlığı temin etmekD) Fiyatları yükselterek gayrimüslimleri sıkıntıya sokmakE) Ticarette cahiliyeden kalma kötü alışkanlıkları kaldırmak

ÜNiTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM

132

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 133: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Bedir Gazvesi’nden önce Allah Resulü (s.a.v), müşrik ordusunun geldiğini haber alınca kervanı takip etmek veya düşman ordusuyla savaşmak arasında ashâbı ile istişare yaptı. İstişare sonunda müşrik ordusuyla savaşma kararı alındı.

3. Bu durum, sahabi efendilerimizin hangi yönünü vurgulamaktadır?

A) Ganimet edinmek için sefere çıktıklarınıB) İstişarelerde kendi istekleri hakkında ısrarcı olduklarınıC) Yalnızca Allah (c.c) rızası için cihad ettikleriniD) Sorunları genelde savaşla çözdükleriniE) Peygamberimizin (s.a.v) kararlarına uymadıklarını

Recî ve Bi’r-i Maune Hadiselerinden sonra, kendisine yapılan eziyetlere karşı beddua ile mukabele etmeyen Peygamberimiz (s.a.v), gönderdiği elçileri şehit edenlere kırk gün boyunca sabah namazlarında beddua etti.

4. Bu durumda, sevgili Peygamberimiz (s.a.v) ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini söyleyemeyiz?

A) Kötülüklere karşı tek çözümün beddua olduğunuB) Kendisine eziyet edenleri affettiğiniC) Kötülüğe kötülükle mukabele etmediğiniD) Ashâbına şefkat ve muhabbet duyduğunuE) İntikam almayı âdet edinmediğini

5. Aşağıdakilerden hangisi, Kur’an-ı Kerim’de bildirilen münafıklık alametlerin-den biri değildir?

A) Allah (c.c) yolunda cihattan kaçarlar.B) Müminleri bırakıp kâfirleri dost edinirler.C) Menfaatleri neredeyse oraya yönelirler. D) Namaza üşenerek kalkarlar. E) Müminlerle dayanışma içinde olurlar.

133

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 134: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

C - Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun ifadelerle doldurunuz.

1. Allah’ın (c.c) her daim anıldığı, ilahi vahyin tebliğ edildiği ve açıklandığı, İslam’ın ilk öğretim merkezine …………….; bura-da kalan sahabilere ise …………………………. denildi.

2. Hz. Peygamber (s.a.v), Mekke’den hicret eden muhacirler ile Medineli ensar arasında ……………. adı verilen bir kar-deşlik antlaşması yaptı.

3. Peygamberimizin (s.a.v) bizzat katılarak sevk, komuta ve idare ettiği askerî harekâtlara …………….; sahabeden biri-nin komuta ettiği, Efendimizin (s.a.v) katılmadığı askerî sefer-lere ise ……………. adı verildi.

4. Sahabiler, ölünceye kadar müşriklerle savaşmak için Allah Resulü’ne (s.a.v) biat ettiler. Müslümanların sadakat ve ce-saretini gösteren bu biata ………………………… denildi.

D - Aşağıda verilen bilgilerden doğru olanların yanına “D”, yanlış olanların yanına ise “Y” yazınız.

1. (.......) Hicretten önce “Taif” olarak bilinen şehir, hicretten sonra “peygamber şehri” anlamında Medinetü’n-Nebi is-miyle anılmaya başlandı.

2. (.......) Allah Resulü (s.a.v) Medine’ye geldiğinde Ebu Eyyub El-Ensari’nin (r.a) evinde misafir olarak bir süre kaldı.

3. (.......) Ensar ile muhacirler kardeş ilan edilirken makam, rüt-be, şeref, efendi, köle gibi kriterler göz önünde bulundurul-du.

4. “Ayneyn Tepesi”, Bedir Gazvesi’nden sonra “Okçular Tepe-si” olarak anıldı.

5. (.......) Kur’an-ı Kerim’de “Müslümanlar için yakın bir zafe-rin habercisi” denilen Hudeybiye Antlaşması’nda müşrikler, Müslümanları devlet olarak resmen tanımışlardır.

6. (.......) Tebük’e yapılan sefere; havanın sıcaklığı, yolun uzak-lığı, gerekli yiyeceğin bulunamaması gibi sebeplerle Zorluk Seferi adı verilmiştir.

134

DÖRDÜNCÜ ÜNİTE

Page 135: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

Bâkî (el-Bâkî): “Ölümsüz, devamlı, kalıcı, ebedî, sürekli, bütün varlıklar yok olduk-tan sonra da zatıyla var olacak tek var-lık.” anlamında Allah’ın isimlerinden biri.

batıl: Allah’ın peygamberleri aracılığıyla bildirmiş olduğu dine uymayan her türlü inanç, fikir, duygu, kanaat, tutum, dav-ranış

Celal (el-Celal): “Yücelik ve şeref sahibi Rab, şanı ve büyüklüğü pek yüce olan, inkârcılara ve zalimlere karşı kahredici, azameti ve ululuğu her şeyi kuşatan.” anlamında Allah’ın isimlerinden biri.

edep: İyi ahlak, güzel terbiye, eğitim; utanma, zarafet; insanlara söz ve hare-ketlerinde güzel davranışta bulunma.

fasih: Açık, anlaşılır ve düzgün.

fazilet: Olgunluk, erdemlilik, üstünlük, gü-zel ahlak.

hakikat: Bir şeyin aslı ve esası, iç yüzü; gerçek, doğru; dinî hayatı en yüksek se-viyede yaşamak suretiyle Allah’ın koy-muş olduğu ilahî hikmetlerini ve olayların iç yüzünü bilme.

hidayet: Allah’ın, insanlara kendi yolun-da gidebilecek akıl, düşünme, öğren-me, hatırlama gibi yetenekler vermesi ve insanların da bunları kullanarak doğ-ru yolu bulması.

hikmet: Varlıkların hakikati, gerçek yüzü; İslam dinindeki hükümlerin konuluş amaçları.

hurafe: Sapık, doğru olmayan, uydurma, asılsız söz; akla ve gerçeğe aykırı olan, yalan haber; batıl dinlerden ve halk ara-

SÖZLÜK

sında uydurulan masallardan kalma aslı esası olmayan inanışlar.

iffet: Haramdan uzak durma, kötü söz ve işlerden kaçınma; yeme, içme ve diğer bedeni hazlar konusunda ölçülü olma, aşırı istekleri bastırıp dinin ve aklın buyru-ğu altına sokma erdemi.

irşat etmek: Rehberlik etmek, yol gös-termek, kılavuzluk yapmak; Müslüman olmayanlara İslam’ı tanıtarak onların Müslüman olmalarını sağlamak veya Müslüman oldukları hâlde Müslüman-lığın emir ve yasakları karşısında yanlış davrananları doğru olana çağırmak amacıyla yapılan dinî çalışma.

istikamet üzere olmak: Hak yolda ol-mak; İslam’ı kabul edip Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan inanç, düşünce ve niyette, tutum ve davranışta sürekli olarak Allah’ın rızasına uygun hareket etmek; yeme, içme, giyinme gibi dav-ranışlar başta olmak üzere dinî ve ahlaki hükümlere uygun bir hayat sürmek, orta yolu takip edip aşırılıktan kaçınmak.

istişare: Görüş alışverişinde bulunma, fikir alma, danışma.

ittifak: Anlaşma, uyuşma, bağlaşma.

Kerim (el-Kerim): “Yarattıklarını rızıklan-dırmayı, yaşatmayı, şefkat gösterme-yi sürdüren, nimetlerini karşılıksız veren, insanların bir kısmını inkâr ve isyanları-na rağmen cezalandırma hususunda acele etmeyen, tövbeleri çokça kabul eden, cömert, ulu, büyük ve en şerefli.” anlamlarında Allah’ın isimlerinden biri.

135

Page 136: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

kıssa: Hikâye; geçmiş peygamberler ve milletlerle ilgili Kur’an-ı Kerim’deki ibretli ve tarihî olay(lar).

Latif (el-Latif): “Her şeyi bütün incelikle-ri ile bilen, bütün yarattıklarına en kibar bir biçimde davranan, kullarına sürekli merhamet ve lütufta bulunan, insanların ihtiyaçlarını anında bilip onlara sayısız ni-metler veren.” anlamında Allah’ın isim-lerinden biri.

lütuf: Bağış, iyilik etme, yardımda bulun-ma; kulu, Allah’ın af ve rahmetine yak-laştıran, günahlara düşmekten uzaklaştı-ran her türlü ilahî yardım.

mesuliyet: Sorumluluk.

muhatap: Kendisine hitap edilen, kendi-siyle konuşulan kimse.

mukabele etmek: Karşılık vermek.

mukaddes: Kutsal, mübarek.

musibet: Ansızın gelen felaket, sıkıntı ve-ren şey.

mutaassıp: Tutucu, kendi tarafını tut-makta aşırı giden; hiçbir ilerleme ve ye-nilik kabul etmeyen, eski âdet ve gele-nekleri devam ettirmede katı davranan, bilinçsiz bir tutum izleyen.

nezahet: Ahlaken temiz olma, kötü huy ve davranışlardan uzak durma, nazik ve kibar olma.

Refref: Hz. Muhammed’in Mirac Gecesi’nde binmiş olduğu binitlerden biri.

riyakârlık: Gösteriş yapma; iki yüzlü, sahtekâr olma; özü sözü birbirine uyma-ma; Allah rızası için yapılması gereken ibadet ve davranışları başkalarının tak-

dirini kazanıp onlara beğendirmek arzu-suyla yapma.

sağduyu: Aklıselim; İnsanın doğru karar vermesini sağlayan, herhangi bir olum-suzluktan veya ortamın kötülüğünden etkilenmeyen, yaratılışındaki temizliği koruyan akıl.

Sidretü’l-Müntehâ: Semada bulunan, miraç gecesi yanında Resûl-i Ekrem’in ilahi sırlara mazhar olduğu bir ağaç.

sünnet: Hz. Peygamber’in (s.a.v) sözleri, davranışları, tavsiye ve öğütleri.

takva: Allah’ı görüyormuşçasına farzla-rı ve vacipleri hakkıyla yerine getirme, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak ama-cıyla nafileleri çokça yapma, sünnete uyma; müminin tüm tutum ve davranış-larında Allah’a kulluk bilinciyle hareket etmesi, ona duyduğu sevgi ve saygıyı güçlendirmeye gayret etmesi, bu sevgi ve saygıyı zedelemekten korkması.

tatbik etmek: Uygulamak.

tecelli etmek: Belirmek, görünmek, orta-ya çıkmak.

terbiye: Edeplendirme, eğitme; Allah’ın “Rab” isminin bir gereği olarak tüm var-lıkların var olmalarından ölümlerine ka-dar her türlü durumlarıyla ilgili kurallar koyması ve insanları vahiy göndermek suretiyle eğitip geliştirmesi ve mükem-mel bir insan hâline gelmeleri için onları yetiştirmesi.

uzlet: Kötü davranışlardan ve günah-lardan etkilenmemek için toplumdan uzaklaşma, yalnızlığı tercih etme.

ümmi: Okuma yazma bilmeyen.

zikretmek: Söylemek, anmak.136

Page 137: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

KAYNAKÇA

Âdem Apak, Ana Hatlarıyla İslam Tarihi, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2006.

Ahmed b. Hanbel, Müsned, Cilt 1-6, Beyrut, 1969.

Ali el-Müttaki el-Hindî, Kenzü’l Ummal, Cilt 1-6, Beyrut, 1979.

Ali H. Berki-Osman Keskioğlu, Hâtemu’l-Enbiya Hz. Muhammed ve Hayatı, Doğuş Şirketi Matbaası, Ankara,1960.

Ali Muhammed Sallâbî, Siyer-i Nebi, Cilt 1-2, Ravza Yayıncılık, İstanbul, 2012.

Beyhaki, Delâilü’n-Nübüvve, Cilt 1-2, Kahire, 1969.

Buharî, Ebû Abdullah Muhammed b. İsmail, Sahih-i Buhari, Cilt 1-2, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992.

Casim Avcı, Hz. Muhammed’in Peygamberlik Öncesi Hayatı, Hay Kitap, İstanbul, 2008.

Ebû Bekir Ahmed b. El-Hüseyin el-Beyhaki, Şuabu’l-İman, Mektebetü’r-Rüşd, Hindis-tan, 1423/2002.

Ebû Dâvud, Süleyman es-Sicistânî, Sünen, Cilt 1-5, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1401/1981.

Ebû Dâvut, Eş’as es-Sicistânî, Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi, 1987.

Elşad Mahmudov, Sebepleri ve Sonuçları Açısından Hz. Peygamber’in Savaşları, İsam Yayınları, İstanbul, 2010.

ez-Zebidî, Zeynuddin Ahmed b. Ahmed b. Abdullatif, Sahihi Buharî Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, çev. Kamil Miras, DİB, Ankara, 1987.

Fahri Hoşab, Nebevi Davet ve Propaganda, Buruc Yayınları, İstanbul, 2008.

Heyet, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt 1-38, 1982/2011.

İbn Esîr, El-Kâmil fi’t-Tarih Tercümesi, çev. M. Beşir Eryarsoy, Bahar Yayınları, İstan-bul, 1985.

İbn Hişâm, es-Sîretu’n-Nebeviye, el- Kitabu’l-Alemiyyu Li’n-Neşr, Beyrut, 2008.

İbn Hişâm, es-Sîretu’n-Nebeviyye, Cilt 1-4, Daru’l-Hadis, Mısır, 1416/1996. 137

Page 138: ORTAÖĞRETİM PEYGAMBERİMİZİN HAYATIimg.eba.gov.tr/307/053/45b/2e8/bb6/b94/b16/8f6/ce2/1df/e...2 EDİTÖR MUHLİS KÖRPE DİL UZMANLARI CANER AKYURT HAKAN ŞENGÜL ÖLÇME DEĞERLENDİRME

İbn İshak, Kitab-ı Mübtedâ ve’l-Mebas, Cilt 1-5, Konya, 1981.

İbn Kesir, Ebü’l- Fida İmamuddin İsmail b. Ömer, el-Bidâye ve’n-Nihâye, Mektebetü’l-

Mearif, Beyrut, 1981.

İbn Kesir, Büyük Kur’an Tefsiri, çev. Abdulvehhap Öztürk, Kahraman Yayınları, İstan-bul, 2010.

İbn Mâce, Ebû Abdullah Muhammed b. Yezîd, Sünen, Cilt 1-2, Çağrı Yayınları, İs-tanbul, 1401/1981.

İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, Ankara, 2011.

İrfan Yücel, Peygamberimizin Hayatı, DİB, Ankara, 2015.

MEB Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, Dini Terimler Sözlüğü, Ankara 2009

M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Hz. Muhammed ve İslamiyet, Köksal Yayıncılık, İstanbul, 2004.

Muhammed Ali es-Sâbunî, Tefsirlerin Özü, Safvetü’t-Tefâsir, çev. Nedim Yılmaz-Sad-rettin Gümüş, Ensar Neşriyat, İstanbul, 2016.

Muhammed Cemal, Şifâ-yı Şerif Tercümesi, Cilt 1-2, Cemal Efendi Matbaası, İstan-bul, 1314/1898.

Muhammed Hamidullah, Hz. Peygamber Savaşları, Beyan Yayınları, İstanbul, 2015.

Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi Hayatı ve Eseri, Beyan Yayınları, 2011.

Musa b. Zekeriya el-Haskefi, Müsnedi Ebu Hanife Terceme ve Şerh, Kayıhan Yayın-ları, 2015.

Müslim, Ebu’l-Hüseyin b. Haccâc el-Kuşeyrî en-Nişâburî, Sahihi Müslim ve Terceme-si, çev. Mehmed Sofuoğlu, İrfan Yayıncılık, İstanbul, 1988.

Osman Keskioğlu, Siyer-i Nebi, DİB, Ankara, 2016.

Süyutî, Olağan Yönleriyle Peygamberimiz el-Hasaisu’l-Kübra, çev. Naim Erdoğan, İz Yayıncılık, 2003.

Tirmîzî, Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ, Sünen, Cilt 1-5, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1401/1981. 138