Upload
hoangkhue
View
223
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
PİLİÇLERDE DENEYSEL ADENOVİRUS
ENFEKSİYONUNDA
OLUŞAN BULGULARIN PATOMORFOLOJİK,
İMMUNHİSTOKİMYASAL YÖNTEMLER VE İN-SİTU
POLİMERAZ ZİNCİR REAKSİYONU İLE
DEĞERLENDİRİLMESİ
Mehmet Eray ALÇIĞIR
PATOLOJİ ANABİLİM DALI
DOKTORA TEZİ
DANIŞMAN
Prof. Dr. Sevil ATALAY VURAL
2011- ANKARA
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
PİLİÇLERDE DENEYSEL ADENOVİRUS
ENFEKSİYONUNDA
OLUŞAN BULGULARIN PATOMORFOLOJİK,
İMMUNHİSTOKİMYASAL YÖNTEMLER VE İN-SİTU
POLİMERAZ ZİNCİR REAKSİYONU İLE
DEĞERLENDİRİLMESİ
Mehmet Eray ALÇIĞIR
PATOLOJİ ANABİLİM DALI
DOKTORA TEZİ
DANIŞMAN
Prof. Dr. Sevil ATALAY VURAL
2011 – ANKARA
i
Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü
Patoloji Doktora Programı
çerçevesinde yürütülmüş olan bu çalışma, aşağıdaki jüri tarafından
Doktora Tezi olarak kabul edilmiştir.
Tez Savunma Tarihi: 28 / 07 /2011
İmza Prof.Dr. Rıfkı HAZIROĞLU
Ankara Üniversitesi Jüri Başkanı
İmza İmza Prof.Dr. Harun ÖZER Prof.Dr. Feray ALKAN Fırat Üniversitesi Ankara Üniversitesi İmza İmza Prof.Dr. Osman KUTSAL Prof.Dr.Sevil ATALAY VURAL Ankara Üniversitesi Ankara Üniversitesi
ii
İÇİNDEKİLER Sayfa No
Kabul ve Onay i İçindekiler ii-iii Önsöz iv-v Simgeler ve Kısaltmalar vi-viii Şekiller ix-x Çizelgeler xi 1. GİRİŞ 1 1.1. Etiyoloji 3 1.1.1. Adenovirusların morfolojik yapısı 7 1.2. Epidemiyoloji 12 1.3. Patogenez 13 1.3.1. Virusun Hücreye Girişi ve Replikasyonu 16 1.4. Bulgular 17 1.4.1. Klinik Bulgular 17 1.4.2. Patolojik Bulgular 19 1.4.2.1. Makroskobik Bulgular 19 1.4.2.2. Mikroskobik Bulgular 21 1.5. Tanı 24 2. GEREÇ ve YÖNTEM 28 2.1. Gereçler 28 2.1.1. Deney Hayvanı 28 2.2. İnokulum 28 2.3. Yöntem 29 2.3.1. Deney Grupları 29 2.3.2. Nekropsi İncelemeleri 29 2.3.3. Mikroskobik İncelemeler 29 2.3.4. İmmunhistokimyasal İncelemeler 30 2.3.5. İn-situ Polimeraz Zincir Reaksiyonu 31 3. BULGULAR 36 3.1. Klinik Bulgular 36 3.1.1. Oral Gruptaki Klinik Bulgular 36 3.1.2. İntramuskuler Gruptaki Klinik Bulgular 37 3.2. Makroskobik Bulgular 38 3.2.1. Oral Gruptaki Makroskobik Bulgular 38 3.2.2. İntramuskuler Gruptaki Makroskobik Bulgular 42 3.2.3. Kontrol Grubundaki Makroskobik Bulgular 43 3.3. Mikroskobik Bulgular 45 3.3.1. Oral Gruptaki Mikroskobik Bulgular 45 3.3.2. İntramuskuler Gruptaki Mikroskobik Bulgular 58 3.2.3. Kontrol Grubundaki Mikroskobik Bulgular 67 3.4. İmmunhistokimyasal Bulgular 69 3.4.1. Oral Gruptaki İmmunhistokimyasal Bulgular 69 3.4.2. İntramuskuler Gruptaki İmmunhistokimyasal Bulgular 80 3.4.3. Kontrol Gruptaki İmmunhistokimyasal Bulgular 87 3.5. İn-Situ Polimeraz Zincir Reaksiyonu Bulguları 89
iii
3.5.1. Oral Grupta Karaciğer ve Kalpte Rastlanan IS-PZR Bulguları
89
3.5.2.İntramuskuler Grupta Karaciğer ve Kalpte Rastlanan IS-PZR Bulguları
90
4. TARTIŞMA 92 5. SONUÇ ve ÖNERİLER 110 ÖZET 113 SUMMARY 114 KAYNAKLAR 115 ÖZGEÇMİŞ 127
iv
ÖNSÖZ
Son yirmi yıl içerisinde aile işletmeciliğinden entansif işletmeciliğe geçilerek bir sektör haline gelen tavukçuluk; günümüzde giderek önemini arttırmaktadır. Sağlıklı beslenmenin en temel ögesi olan hayvansal protein gereksiniminin karşılanmasında önemli bir yere sahip bu sektör; 1970’li yıllarda aile işletmesi şeklindeyken, 1980’li yıllarda modern entegre tesisler ile önemli bir başkalaşım geçirmiş ve ülkemiz kendi ihtiyacını karşılayabilecek konuma ulaşmıştır. Daha sonraları 1990-2010 yılları arasında üretimde yaklaşık yedi kat bir büyüme sağlanmış ve ülkemiz bugün piliç eti üretiminde dünya ülkeleri arasında 15. sırada yer alarak ithalat yapabilecek bir konuma ulaşmıştır. Bu olumlu gelişmeler, önce Newcastle hastalığı, yakınlarda da tüm dünyayı etkileyen kuş gribi salgınlarıyla sektörde ciddi kayıplarla etkilenmiştir. Bununla birlikte salgınlar, üretimdeki azalmalar ve ekonomik kayıplar bakteri, virus, mantar ve protozoonlara bağlı gelişen kanatlı hastalıklarının daha geniş bir perspektifte değerlendirilmesini sağlamıştır. Ayrıca bu hastalıkların gelişmesine katkıda bulunan nutrisyonel yetersizlikler, strese bağlı faktörlerin entansif üretimde oluşturduğu tehditin bir bütün olarak algılanmasına yol açmıştır. Özellikle ülkemizde değişik zamanlarda görülen Newcastle, Marek, Gumboro hastalıkları, enfeksiyöz bronşitis, enfeksiyöz laringotrakeitis, salmonellozis, kamfilobakteriozis, E.coli enfeksiyonları ile koksidiyozis enfestasyonları ve ülkemizde görülmeyen ama görülme riski olan hastalıklarla birlikte konuya verilen önem daha da artmaya başlamıştır. Bu hastalıklardan birisi de genelde broiler tavuklarda yüksek mortaliteyle seyreden İnklüzyon Cisimcikli Hepatitis / Hidroperikardiyum Sendromu (İCH/HPS)’dur. Bu hastalık ilk defa 1953 yılında Amerika’da ICH adı altında ortaya çıkmıştır. Söz konusu sendrom kimi zaman tek başına gözlense de bazen de enfeksiyonlara (Chicken Infectious Anemia, Infectious Bursal Disease ya da Gumboro gibi hastalıklara, sekonder olarak katılır. Ülkemizde her ne kadar çok fazla tanınmasa da ülkemizin de içinde bulunduğu coğrafyada Irak, Pakistan, Hindistan başta olmak üzere Rusya, Amerika, Kanada, Japonya, Avustralya ve pek çok ülkede değişik zamanlarda epidemiler halinde seyrederek büyük kayıplara yol açtığı bilinir. Çalışmada Aviadenoviridae ailesinden Grup I avian adenovirusları içerisinde yer alan Avian Adenovirus tip 4’ün referans suşu 4 haftalık broilerler (Ross 308) oral ve intramuskuler yollarla verilerek enfekte edilmiş, belirli günlerde ortaya çıkan makroskobik, mikroskobik ve immunhistokimyasal bulguları değerlendirilmiş ve kontroller eşliğinde hastalığın gruplar arasındaki seyri belirlenmiştir. Gerek doktora eğitimim sürecinde kazandırdığı beşeri ve akademik değerler, gerekse tez çalışmamda büyük sabır, emek ve fedakarlıkları yanı sıra sonsuz moral ve desteklerini esirgemeyen, üzerimdeki hakkını asla ödeyemeyeceğim, değerli büyüğüm ve danışman hocam olan Sayın Prof.Dr. Sevil ATALAY VURAL’a, avian adenovirus ve primer serumun temininde değerli sabır, destek ve emeklerini esirgemeyen Bornova Araştırma Koruma ve Kontrol Enstitüsü Kanatlı Teşhis Laboratuarı çalışanı Sayın Dr. Fethiye ÇÖVEN’e, çalışmada kullanılan hayvanların teminininde yardımcı olan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Sayın Prof.Dr.Numan AKMAN’a, Tez İzleme Komitesi’nden ve Patoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Sayın Prof.Dr. İ. Ayhan ÖZKUL’a ve Viroloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Sayın Prof.Dr. Feray ALKAN’a ve Patoloji Anabilim Dalı’nın öğretim üyeleri Sayın Prof.Dr.Rıfkı HAZIROĞLU’na, Prof.Dr. Günay
v
ALÇIĞIR’a, Prof.Dr. Osman KUTSAL’a ve merhum Prof.Dr.Yılmaz AYDIN’a, tezim süresince değerli destek ve yardımlarını esirgemeyen Sayın Yrd.Doç.Dr. Mehmet Fatih BOZKURT’a ve Sayın Araş.Gör. Nihat YUMUŞAK’a, Sayın Araş.Gör.Arda Selin COŞKAN’a, Araş.Gör. Gözde YÜCEL’e, Vet.Hek. Muhammet Ahmet CANDI’ya, Vet.Hek.Bora BEKTAŞ’a, anabilim dalı personellerinden Sayın Lalegül BARAN’a, Sayın Uzm. Selma EKEBAŞ’a, Sayın Habibe DEMİRTAŞ’a ve Sayın Allahverdi KULA’ya, son olarak her zaman bana destek olan, özveride bulunan, tezim süresince bana büyük bir sabır ve anlayış gösteren, haklarını asla ödeyemeyeceğim sevgili aileme sonsuz teşekkürler ederim.
vi
SİMGELER ve KISALTMALAR
ºC: Santigrat
µm: Mikrometre
µM: Mikromolar
AAS: AvianAdenovirus Splenomegali
AdV: Adenovirus
ABC-P: Avidin Biotin Complex Peroxidase
AEC: Amino Ethyl Carbazole
AGE: Adenoviral Gizzard Erozyon
AGPT: Agar Gel Presipitation Test
AP: Alkalen Phosphatase
AGID: Agar Gel Immunodiffusion
ABC-P: Avidin Biotin Complex Peroxidase
BALT: Bronchioler Associated Lenfoid Tissue
BuDR: Bromouracil Deoxyriboside
CIA: Chicken Infectious Anemia
cDNA: Complementary Deoxyribonucleic Acide
CEL: Chicken Embryo Liver
CELO: Chicken Embryo Lethal Orphan
CH-SAH: Chicken Hepatocellular Carcinoma
CPE: Cytopathogenic Effect
DNA: Deoxyribonucleic Acide
dATP: Deoxyadenosine Triphosphate
DEPC: Diethyl Pyrocarbonate
dCTP: Deoxycitocin Triphosphate
dGTP: Deoxyguanosin Triphosphate
dNTP: Deoxynucleotid Triphosphate
dig-dUTP: Digoxigenin Deoxyuridine Triphosphate
dk: dakika
dTTP: Deoxytyhmine Triphosphate
E.coli: Escherichia coli
EDS-76: Egg Drop Syndrome-76
vii
ELISA: Enzyme Linked Immunosobent Assay
ELD50: Embrio Lethal Dose (Embriyo Öldürücü Doz) %50
EID50: Embrio Infective Dose (Embriyo Enfektif Doz) %50
FadV: Fowl adenovirus
FTS: Fizyolojik Tuzlu Su
g: Gram
GAL: Gallus Adeno-Like virus
HAV: Human Adenovirus
HCC: Hepatitis Contagiosa Canis
HE: Hematoksilen-Eozin
HHS: Hepatitis Hydropericardium Syndrome (Hepatitis Hidroperikardiyum
Sendromu)
HHS: Hydropericardium Hepatopathi Syndrome (Hidroperikardiyum Hepatopati
Sendromu)
HPS: Hydropericardium Syndrome (Hidroperikardiyum Sendrom)
IBH: Inclusion Body Hepatitis
IBD: Infectious Bursal Disease
IBDV: Infectious Bursal Disease Virus
İCH: İnklüzyon Cisimcikli Hepatitis
ICTV: International Comitee on Taxonomy of Viruses
ISH: Insitu Hybridization
IS-PCR: Insitu Polymerase Chain Reaction
İS-PZR: PZR İnsitu Polimeraz Zincir Reaksiyonu
IUdR: Iodouracil deoxyuridine
kd: kilodalton
kb: kilobase
kbp: kilobase pair
MHC: Major Histocompatibility Complex
ml: mililitre
MLP: Major Later Promoter
mRNA: Messenger Ribonücleic Acide
MNH: Mononüklear Hücre
viii
NBT/BCIP:Nitro Blue Tetrazolium Chloride/5-Bromo-4-Chloro-3-Indolyl Phosphate
nm: Nanometre
ORF: Open Reading Frame
PBS: Phosphate Buffered Saline
PCR: Polimerase Chain Reaction
PZR: Polimeraz Zincir Reaksiyonu
pH: Potential of Hydrogen (Hidrojen Potansiyeli)
RES: Retikuloendotelyal sistem
RNA: Ribonucleic Acide (Ribonükleik Asit)
RFLP: Restriction Fragment Lenght Polymorphism
RT-PCR: Reverse Transcriptase Polymerase Chain Reaction
RT-PZR: Revers Transkriptaz Polimeraz Zincir Reaksiyonu
SPF: Spesific Pathogen Free
TCLD: Tissue Culture Lethal Dose
ix
ŞEKİLLER Sayfa No
Şekil 1.1. Adenovirusların ultrastruktural görüntüleri 9 Şekil 1.2. Adenovirusun yapısal elemanları 9 Şekil 1.3. Virusun hücreye girişi 16 Şekil2.3.5.1. PZR karışımının hazırlanmasında kullanılan PZR kabini 33 Şekil2.3.5.2. İn-situ PZR için gerekli olan işlemlerin gerçekleştirildiği
thermal cycler cihazı 34
Şekil 3.1.1. Oral gruptaki hayvanlara ait klinik bulgular 37 Şekil 3.1.2. İntramuskuler gruptaki hayvanlara ait klinik bulgular 38 Şekil 3.2.1. Oral gruptaki çeşitli organlarda karşılaşılan makroskobik
bulgular 41
Şekil 3.2.2.
İntramuskuler grupta çeşitli organlarda karşılaşılan makroskobik bulgular
44
Şekil 3.3.1.1. Bağırsakta karşılaşılan mikroskobik bulgular 46 Şekil 3.3.1.2. Proventrikulusta karşılaşılan mikroskobik bulgular 47 Şekil 3.3.1.3. Pankreasta fokal mononüklear hücre infiltrasyonu 48 Şekil 3.3.1.4. Dalakta foliküllerde hiperplazi 49 Şekil 3.3.1.5. Karaciğerde karşılaşılan mikroskobik bulgular 50 Şekil 3.3.1.6. Hepatosit çekirdeklerinde Feulgen pozitif inklüzyon
cisimcikleri 51
Şekil 3.3.1.7. Böbreklerde karşılaşılan mikroskobik bulgular 52 Şekil 3.3.1.8. Bursa Fabricius’ta sentrum reaksiyonu 53 Şekil 3.3.1.9. Akciğerlerde karşılaşılan mikroskobik bulgular 54 Şekil 3.3.1.10. Kalpte karşılaşılan mikroskobik bulgular 56 Şekil 3.3.1.11. Serebellar damarlarda hiperemi ve plazma sıvısı 56 Şekil 3.3.2.1. Bağırsaklarda karşılaşılan mikroskobik bulgular 59 Şekil 3.3.2.2. Proventrikulusta karşılaşılan mikroskobik bulgular 59 Şekil 3.2.2.3. Pankreasta karşılaşılan mikroskobik bulgular 61 Şekil 3.3.2.4. Lenfoid folliküllerde hiperplazi 61 Şekil 3.3.2.5. Karaciğerde karşılaşılan mikroskobik bulgular 63 Şekil 3.3.2.6. Böbreklerde karşılaşılan mikroskobik bulgular 63 Şekil 3.3.2.7. Bursa Fabriciusta karşılaşılan mikroskobik bulgular 64 Şekil 3.3.2.8. Akciğerde karşılaşılan mikroskobik bulgular 65 Şekil 3.3.2.9. Kalpte karşılaşılan mikroskobik bulgular 67 Şekil 3.4.1.1. Proventrikulusta karşlaşılan immunhistokimyasal bulgular 70 Şekil 3.4.1.2. Karaciğerde karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular 73 Şekil 3.4.1.3. Böbrekte karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular 74 Şekil 3.4.1.4. Dalakta karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular 75 Şekil 3.4.1.5. Bursa Fabriciusta karşılaşılan immunhistokimyasal
bulgular 75
Şekil 3.4.1.6. Akciğerde karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular 76 Şekil 3.4.1.7. Kalpte karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular 77 Şekil 3.4.1.8. Beyincikte karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular 78 Şekil 3.4.2.1. Bağırsakta karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular 80 Şekil 3.4.2.2. Proventrikulusta karşılaşılan immunhistokimyasal
bulgular 81
x
Şekil 3.4.2.3. Ventrikulusta karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular 82 Şekil 3.4.2.4. Pankreasta karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular 83 Şekil 3.4.2.5. Dalakta karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular 83 Şekil 3.4.2.6. Karaciğerde karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular 84 Şekil 3.4.2.7. Bursa Fabriciusta karşılaşılan immunhistokimyasal
bulgular 85
Şekil 3.4.2.8. Akciğerde karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular 86 Şekil 3.4.2.9. Kalpte karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular 87 Şekil 3.4.2.10. Beyincikte Purkinje hücrelerinin sitoplazmalarında
pozitiflik 88
Şekil 3.5.1. Oral grup hayvanlarının karaciğer (A-B) ve kalplerinde (C-D) in-situ PZR ile elde edilen bulgular
90
Şekil 3.5.2. İntramuskuler grup hayvanlarının karaciğer (A-B) ve kalplerinde (C-D) in-situ PZR ile elde edilen bulgular
91
xi
ÇİZELGELER
Sayfa No
Çizelge 1.1. Adenovirusların sınıflandırılması 6 Çizelge 1.2. Grup-1 avian adenovirusların sınıflandırılması 7 Çizelge 1.3. Viral protein tipleri, bulunduğu yapı ve görevleri 10 Çizelge 3.2.1.
Oral gruptaki hayvanlara ait organlarda rastlanan makroskobik bulguların derecelendirilmesi.
40
Çizelge 3.2.2. İntramuskuler gruptaki hayvanlara ait organlarda rastlanan makroskobik bulguların derecelendirilmesi
43
Çizelge 3.3.1.
Oral Enfeksiyon Grubundaki Hayvanların Organlarında Karşılaşılan Mikroskobik Bulgular
57
Çizelge 3.3.2.
İntramuskuler Enfeksiyon Grubundaki Hayvanların Organlarında Karşılaşılan Mikroskobik Bulgular
68
Çizelge 3.4.1.
Oral Enfeksiyon Grubundaki Hayvanların Organlarında Karşılaşılan İmmunohistokimyasal Bulguların Derecelendirilmesi
79
Çizelge 3.4.2.
İntramuskuler Enfeksiyon Grubundaki Hayvanların Organlarında Karşılaşılan İmmunohistokimyasal Bulguları Derecelendirilmesi
88
1. GİRİŞ
Adenoviruslar ilk kez günümüzde bilinen adıyla köpeklerin enfeksiyöz hepatitis
hastalığına (HCC) yakalanan bir köpekten izole edilmiştir (Rubarth, 1947).
Kanatlılarda ise başka bir hastalık için örnekler toplanırken embriyolu tavuk
yumurtasına ekimler yapıldığı sırada tesadüfen izole edilmiştir (Van den Ende ve
ark., 1949). İnsanlarda 1953 yılında solunum sistemi hastalıklarının araştırılması
sırasında, hasta askerler ve tonsillektomi yapılan çocuklardan elde edilen izolatların
hücre kültürlerine ekilmesiyle belirlenmiştir. Tonsillerden (tonsil=adeno) izolasyonu
nedeniyle de bunu yansıtacak şekilde “adenoidal-pharyngeal–konjuktival etken” adı
verilmiştir (Rowe ve ark., 1953). Sonraki yıllarda da bu yeni virus adenovirus olarak
anılmıştır (Enders ve ark., 1956). Adenoviruslar çeşitli organlarda oluşturduğu
yangısal değişikliklerler yanı sıra tümörlere de sebep olabileceği düşünülmüştür.
Gerek doku kültürlerinde gerekse kemirgen ve insanlardaki kanserlerde
adenovirusların nasıl bir onkojenik etkiye sahip oldukları araştırılmış ancak net bir
sonuç alınamamıştır (Huebner ve ark.,1962).
Adenovirusların bugün için çok sayıda genus, serotip ve suşlarının olduğu ve
bunların insan başta olmak üzere köpek, at, sığır, koyun, keçi, domuz ve kanatlılarda
değişik bulgularla seyreden enfeksiyonlar oluşturduğu bilinir (Cann, 2005).
Avian adenovirus enfeksiyonlarının çeşitli evcil ve yabani kanatlı türlerinde
(tavuk, hindi, kaz ördek, deve kuşu, papağan, hint tavuğu, martı, muhabbet kuşu,
sülün, bıldırcın, kerkenez, boz doğan, şahin) subklinik-latent enfeksiyona neden
olduğu tespit edilmiştir (Cho 1976; Droual ve ark., 1995; Seok ve ark., 2005;
Schrenzel ve ark., 2005; Adair ve Fitzgerald, 2008). Ciddi seyirli ve öldürücü olan bu
hastalıklardan birisi, yumurta bozukluğuna da yol açan hindilerin hemorajik
enteritisidir (Pierson ve Fitzgerald, 2008, Adair ve Fitzgerald, 2008). Kaz ve
ördeklerden izole edilen serotipler de geliştirdikleri hepatitisle birlikte yüksek
mortaliteye neden olurlar. Ayrıca ördeklerde difteroid trakeitis, bronşitis ve bazen
pneömoni etkenleri arasında yer alırlar. Hint tavuklarında akciğer ödemi,
2
splenomegali, asites; sülünlerde kısmen bu bulgularla birlikte dalağın alacalı, mermer
görünüm almasıyla karakterize “marble spleen disease”; bıldırcınlarda inklüzyon
cisimcikli hepatitis ve bronşitis avian adenoviruslarının adlarından sıklıkla söz
edilmesine vesile olan kanatlı hastalıklarındandır (Mc Ferran, 1991).
Çeşitli sistemlere yerleşerek bunlara özgü klinikopatolojik bulgulara neden
olur. Bu enfeksiyonlardan hidroperikardiyum sendromunun gelişiminde ilk zamanlar
Watanable ve ark., (1984); stres koşulları altında Escherichia coli’den
kaynaklanabileceğini iddia etmişlerdir. Ancak Biswas ve ark. (2002), Muller-Hinton
agar ile MacConkey agar’da herhangi bir üreme olmadığını kanıtlamışlardır ve bu
hipotezi çürütmüşlerdir. Bu konuda yapılan sonraki çalışmalarda söz konusu böyle
hastalıkların adenovirus grup I içerisinde değerlendirilen serotip 4 başta olmak üzere
serotip 2, 6, 8 ve 10 tarafından oluşturulduğu anlaşılmıştır. Hastalığın en yaygın şekli
broiler piliçler ve daha seyrek olarak da yumurtacı tavuklarda görülür (Mc Ferran
1997; Abe ve ark., 1998; Chandra ve ark., 1999; Nakamura ve ark., 1999;
Balamurgan ve ark., 2004; Ojkic ve ark., 2008). Avian adenovirusları çoğu kez,
memeli adenovirusları gibi, çok fazla farkedilmeyen bulguların şekillendiği hafif
seyirli klinik bir tablo sergiler. Bazen de aniden patlak veren ve epidemiyle bir anda
birçok kümeste ciddi kayıplara ya da birkaç hafta süren verim düşüklüklerine sebep
olur. Büyük işletmelerde, ciddi ekonomik kayıplar meydana getirirler. Son yıllarda
Kanada, Japonya gibi ülkelerde bu hastalığın tekrarlayan epidemiler gösteriyor
olması, işletmeleri genel olarak avian adenovirus enfeksiyonlarının tespiti ve bunlara
karşı gerekli tedbirlerin alınması yoluna itmiştir. Özellikle bu tip enfeksiyonların
daha önceden immun sistemi baskılayan enfeksiyonlar veya stres yaratan faktörlerle
bir arada ortaya çıktığı bilinirken artık günümüzde tek başına da hastalık yaptığı
görülmüştür (Mc Ferran 1997; Jensen ve ark., 2005).
Ülkemizde ise her iki hastalığa ait ciddi ekonomik kayıplarla seyreden bir
epidemiye rastlanmamakla birlikte hastalığın virolojik ve serolojik yönlerine (Babil
ve ark., 1988; Baysal ve Bozkurt, 1989), patomorfolojisine ve immunhistokimyasına
(Özmen ve ark., 1996; Mısırlıoğlu, 1997) değinen sınırlı sayıda çalışmayla
karşılaşılmıştır.
3
1.1. Etiyoloji
Bugün bilinen adıyla adenoviruslar ilk kez bir köpekten izole edilmiştir (Rubarth,
1947). İnsanlarda ise virus rastlantı eseri insan tonsilleri yani adenoidlerinden izole
edilmiş (Rowe ve ark., 1953) ve daha sonradan “adenovirus” adı verilmiştir (Enders
ve ark., 1956). Kanatlılarda gözlenen adenoviruslara ilişkin ilk bilgiler ise 1949
yılına dayanır. Sığır “lumpy skin” hastalığının tespiti amacıyla toplanan örneklerin
embriyolu tavuk yumurtasına ekilmesi sırasında, tesadüfen, o güne kadar bilinmeyen
bir virus tipiyle karşılaşılmış ve bu virus üzerinde araştırmalar yapılmıştır. Esas
olarak ilk kanatlı adenovirusu ise Bobwhite bıldırcınlarında (Colinus virginianus)
ortaya çıkan solunum sistemi hastalığıyla seyreden bir epidemide Amerikan
bıldırcını, yani Kaliforniya ağaç bıldırcınında tespit edilmiştir (Olson ve ark., 1950).
Avian adenovirus enfeksiyöz etken olarak ilk izolasyon ve identifikasyonu ise tavuk
embriyolarında ortaya konmuştur (Yates ve Fry, 1957). Daha sonra yapılan
çalışmalarda o zaman için adı bilinmeyen bir etken olarak kanatlılardan izole edilen
ve embriyolu tavuk yumurtasında ilk gözlenen değişikliklere benzer değişiklik yapan
avian adenoviruslara “chicken embryo lethal orphan” (CELO), civciv hücre
kültürlerinde insan adenovirusları gibi çoğalanlara da bu özellikleri dikkate alınarak
“gallus adeno-like virus” (GAL) denilmiştir (Payet ve ark., 1998). Kanatlılardaki
adenoviruslar her yerde mevcut olup farklı yaşlardaki sağlıklı ve hasta hayvanlarda
serolojik taramalarla varlığı ortaya konmuştur (Wyeth ve ark., 1975; Cowen ve ark.,
1977; Grimes ve ark., 1977a; Cowen ve ark., 1978b). Genç ve yaşlı piliçlerin
sindirim kanallarında özellikle bağırsaklarından izole edilmişlerdir (McCracken ve
Adair, 1993).
Bu bağlamda, avian adenovirusların sınıflandırılması virusa verilen adlar ve
yeni bulunan suş ve izolatlar ile zaman içerisinde değişiklikler göstermiştir. Önceleri
Clemmer (1964); suş 65, 93 ve 95 suşlarla (Sharpless 1962) ve EV89 (Burke ve ark.,
1959) suşundan başka 4 adet GAL suşunu daha serum nötralizasyon testinden aldığı
sonuçlara göre kıyaslamış ve Grup A (GAL1, GAL2, suş 65 ve 95), Grup B (GAL3,
GAL4, suş 93, EV89) olmak üzere 2 grupta toplamıştır. Çeşitli araştırmacılar, daha
sonra bu grupta yer alan virus suşlarını 7-15 farklı serolojik gruplara ayırmışlardır
4
(Taylor ve Calnek 1962; McFerran ve ark., 1972). Ote, CELO ile SR-48 de GAL ile
benzer olduğu Kawamura ve Tsubahara (1963) tarafından kaydedilmiştir. Burke ve
ark., (1968); Clemmer’in sınıflandırmasından farklı olarak CELO (Phelps), GAL3,
GAL4, EV89, C9103 ve U Conn suşlarını tip-1, GAL1 ve GAL2’yi ise tip-2 olarak
sınıflandırmıştır. Bir süre tüm adenoviruslar, mastadenovirus (mammalian
adenovirus- mammalian AdV) ve Aviadenovirus (grup I avian AdV), Siadenovirus
(grup II avian AdV) ve Atadenovirus (grup III avian AdV) genusu şeklinde
sınıflandırılmıştır. Aviadenovirus genusunda bulunan viruslar kanatlılarda enfektif
olmakla birlikte diğer genus üyelerinin de kanatlılar için enfektif olduğu
bildirilmiştir. Buna en güzel örnek, Siadenovirus genusunda “Hemorajik enteritis
virusu”, sülünlerde “Marble spleen disease virus” ve tavuklarda “AvianAdenovirus
Splenomegali (AAS) virusu” Atadenovirus genusunda “AvianAdenovirus
Splenomegali (AAS) virusu” dur. (Norby ve ark., 1969). Bu virusların ayrımında
Amerika ve Avrupa (McFerran, 1977), Japonya (Kawamura ve ark., 1964) ve
Macaristan’da (Khanna, 1964) kendi sistemlerine göre oluşturdukları serotipler ve
suşları olduğu çeşitli kaynaklarda bildirilmiştir. Faklı ülkelerde gözlenen bu avian
adenovirusların ve kapsadıkları suşlarının sınıflandırılmasında çapraz nötralizasyon
testi (Kawamura ve ark., 1964; Norby 1969; McFerran ve ark., 1972; Calnek ve
Cowen, 1975; Grimes ve King, 1977b) ve Restriksiyon Fragman Analizi (Mendelson
ve ark., 1995; Pallister ve Sheppard, 1996) ile L1 loop bölgesi hekzon proteini
temeline dayanan filogenetik analizler çerçevesinde yapılmıştır (Toogood ve ark.,
1992). Yakın zamanda, kanatlılar ve diğer türlerde bulunan yeni adenoviruslar
doğrultusunda tüm adenoviruslar yeniden sınıflandırılmıştır. Uluslararası Virusları
Sınıflandırma Komitesi (International Comitee on Taxonomy of Viruses- ICTV),
Adenoviridae ailesinde virusları önce virusun genomik yapısı, virionların özellikleri,
yapıları, hacimleri ve serolojik farklılıkları dikkate alınarak Mastadenovirus,
Atadenovirus, Aviadenovirus ve Siadenovirus olarak 4 genusta toplanmıştır (Benko
ve ark., 2000). Ardından balık ve yılanlarda saptananlar bunlara ek beşinci
adenovirus genusu olarak önerilmiştir (Benko ve ark., 2002). Böylece adenoviridae
ailesinde yapılan ve günümüzde de geçerliliğini koruyan yeni resmi sınıflandırmayla
toplam 5 genus oluşturulmuştur (Benko ve ark., 2005). İnsan, maymun, sığır, at,
domuz, koyun, keçi, farelerde görülen memeli adenovirusları diğer genuslardan
5
farklı olarak Mastadenovirus genuslarına dahil edilmişlerdir (McFerran ve Adair,
2003) (Çizelge 1.1).
Tüm kanatlılardaki adenoviruslarının yapılan bu son sınıflandırılmasında ise
adenovirusların çeşitli özellikleri dikkate alınmıştır. Bu anlamda, bir kapsit proteini
olarak da bilinen hekzon proteinlerinin sahip olduğu grup spesifik epitopları (Van
Regenmortel ve ark., 1997) ile tip spesifik, grup spesifik antijenik
determinantlarından yararlanılarak Double Immunodiffusion (DID) testi ve
nötralizasyon testleriyle grup I, II, III şeklinde sınıflandırılmıştır (McFerran ve
Smyth, 2000; Fitzgeral 2008; Pierson ve Fitzgerald; 2008). Moleküler açıdan
restriksiyon enzim analizleri ile Grup-1 içerisinde yeralan 12 serotip A’dan E’ye
kadar oluşturulan 5 genotipte klasifiye edilmiştir (Benko ve ark., 2000; Hess 2000)
(Çizelge 1.2).
Yapılan bir çalışmada (Balamurugan ve ark., 2002), tüm FAdV-4 izolatlarının
antijenik açıdan birbirlerine benzer olduğu FAdV-1’in CELO serotipiyle en az 5
ortak protein yapısı taşıdığı serolojik olarak ortaya konmuştur. Hekzon genleri
açısından düşünüldüğünde de tüm memeli adenovirus serotipleriyle antijenik yönden
çapraz reaksiyon verdiği, yalnız penton bazları ile fiberler alt grup ve tip spesifik
olduğundan bunların reaksiyon vermediği belirtilmiştir (Norry ve Wadell, 1969;
Pereia ve Valentine, 1967).
Çeşitli vakalardan izole edilen ve HPS adenovirusu olarak bilinen etken avian
adenovirus grup-1 içerisindeyken, 2000 yılında Uluslararası Virusları Sınıflandırma
Komitesi (International Comitee on Taxonomy of Viruses) çapraz nötralizasyon ve
FAdV genomlarının Restriksiyon Fragman Genişlik Polimorfizmine (Restriction
Fragment Length Polymorphism) göre 12 serotipi Aviadenovirus genusunda 5 farklı
tipte sınıflandırmışlardır. Söz konusu HPS adenovirusu da Aviadenovirus genusunda
serotip-4 olarak sınıflandırmışlardır (Benko ve ark., 2000; Hess 2000; Zsak ve ark.,
1984).
6
Restriksiyon Enzim Analizleriyle FAdV genomunun çok değişken bölgelerini
tespit eden Meulmans ve ark., (2001); FAdV’ları A,B,C,D1,D2,D3 ve E olmak üzere
7 gruba ayırmıştır. Bunu gerçekleştirirken de FAdV’ların tip spesifik epitoplarını
içeren hekzon proteinininden yararlanmıştır. Çünkü hekzon proteininin L1 gen
bölgesini kodlayan nükleotid sekansı kimi serotiplerde farklı olduğunu
göstermişlerdir (Meulmans ve ark., 2001). Ancak sonraki araştırmalarda tüm FAdV
genomlarının sadece %15’i serotip-spesifik epitopları gösterdiğini ileri sürmüşlerdir
(Meulmans ve ark., 2004).
FAdV’lar Adenoviridae familyası içerisinde en geniş genom yapısına sahip
viruslardır. Tüm genom dizilimi açısından bakıldığında şimdiye kadar sadece FAdV-
1 (CELO virus) ve FAdV-9 (Chiocca ve ark., 1996; Ojkic ve Nagy, 2000) bildirilmiş,
FAdV-4, FAdV-8 ve FAdV-10 ile ilgili olarak da parsiyal genetik birimlerin
dizilimine ulaşılabilmiştir (Sheppard ve ark., 1998; McCoy ve ark., 1997). Bu
bakımdan FAdV’lar hakkında henüz çok kısıtlı bilgiler mevcuttur (Corredor ve ark.,
2006).
Çizelge 1.1. Adenovirusların sınıflandırılması (McFerran ve Adair, 2003).
Adenoviridae Mastadenovirus Grup I
(Aviadenovirus) Grup II
(Siadenovirus) Grup III
(Atadenovirus) İnsan, maymun, at,kemirgen, domuz, sığır, koyun, keçi gibi memeli adenovirusları
Tavuk: FAV1-12 Kaz: GAV1-3 Ördek: DAV 1-2 Hindi: TAV 1,2 Güvercin: PiAV
Hindi: HEV Sülün: MSDV Tavuk: AASV
Tavuk: EDS virus
7
Çizelge 1.2. Grup-1 avian adenovirusların sınıflandırılması (Benko ve ark., 2000). Avian adenovirus A Serotipleri: Avian adenovirus 1 (FAdV-1); (CELO, 112, QBV, Ote, H1)
Avian adenovirus B Serotipleri: Avian adenovirus 5 (FAdV-5); (340,TR-22, Tipton, M2) Avian adenovirus C Serotipleri: Avian adenovirus 4 (FAdV-4); (506, J2, KR 5, H2, K31, 61) Avian adenovirus 10 (FAdV-10); (C-2B, M11, CFA 20, SA2 ) Avian adenovirus D Serotipleri: Avian adenovirus 2 (FAdV-2); (GAL-1, 685, SR-48, H3, P7) Avian adenovirus 3 (FAdV-3); (SR-49, 75,H5) Avian adenovirus 9 (FAdV-9); (A2,90, CFA 19) Avian adenovirus 11 (FAdV-11); ( 380, UF 71) Avian adenovirus E Serotipleri; Avian adenovirus 6 ( FAdV-6); (CR119, 168) Avian adenovirus 7 (FAdV-7); ( YR 36, X-11, 122) Avian adenovirus 8a (FAdV-8a); (58, TR-59, T-8, CFA 40) Avian adenovirus 8b (FAdV-8b); (764, B3, VRI-33)
Aviadenovirus genusunda (Grup 1 avian adenoviruslar) bulunan ve diğer kanatlı
türlerinde görülen viruslar;
Ördek adenovirus (DAdV); (Duck adenovirus-2)
Güvercin adenovirus (PiAdV); (Pigeon adenovirus)
Hindi adenovirus (TAdV); (Turkey adenovirus-1,2)
1.1.1. Adenovirusların morfolojik yapısı
DNA’lı viruslardan olup 12 adet vertikal ve 20 adet üçgen yüzeyiyle birlikte
ikozahedral kapsid yapısındadır. Bu kapsit yapısı hekzon, fiber ve penton adında üç
büyük yapısal proteinden oluşur (Crawford-Miksza ve Schnurr, 1996). Bunlardan
üçgen şeklindeki yüzeylerin birbirlerine komşu olan 6 kenarı “hekzon”u oluşturur ve
240 kapsomere sahiptir. Arada tek kalan kapsomerler ise vertikal konumdadır ve
“penton” adı verilen 5 komşu kenarla kuşatılmış durumdadır. Böylece virus, 240’ı
hekzon 12’si penton olmak üzere toplam 252 kapsomerden oluşur (Horne ve ark.,
1959; Ginsberg ve ark.,1966; Mc Ferran 1981; Russell 2000). Hekzonlar iki
fonksiyonel parçadan oluşur. Bunlar temel bölgeler (pedestal regions, P1 ve P2) ile
8
değişken alanlardır (variable loops, L1-L4) (Raue ve Hess, 1998). L1 alanı, FAdV
serotipleri ile antijenik determinantlar arasında en yüksek değişken özelliğe sahip
olanıdır. L3 haricinde diğer tüm alanlar konakçıyla olan immun yanıtta etkileşimi
sağlar ve bunlar hekzon proteinlerinin yüzeyinde lokalize olurlar (Raue ve Hess,
1998). İnsan adenoviruslarında penton bazlarının bulunduğu verteks bölümünden
dışarıya doğru uzanan ışınsal uzantıları mevcuttur (Valentine ve Pereira 1965).
Ancak kanatlı adenoviruslarında FAdV-1 virusu dışında (her bir pentondan ikişer
adet) bu uzantılar yoktur (Laver ve ark., 1971). Fiber kısmı ise 3 bölüme ayrılır.
Bunlardan biri N-ucu (N-terminus)’dur ve immunglobulinlere bağlanmayı sağlar.
Diğer kısım ise orta bölge (middle region) ve C-ucudur ve tokmak şeklindeki yapıyı
oluşturur (Tan ve ark., 2001; Tamanini ve ark., 2006).
Virusun yapısı elektronmikroskobik çalışmalar sonucu ortaya konmuştur
(Şekil 1.1). Buna göre çift zincirli DNA ile çevrili “core (öz, çekirdek, zarf)” adı
verilen histon benzeri bir yapı bulunur (Şekil 1.2). Bunun etrafında ise “hekzon” adı
verilen yapısal eleman ile “penton bazları” adı verilen virusun penetrasyonu
sağlayan ve üçgen şekilli yapıların kesiştiği köşelerde lokalize olan elemanlar yeralır.
Pentondan çıkarak dışarı doğru ışınsal uzantılarla reseptöre bağlanma görevini yapan
“fiber” adı verilen birimler bulunur. Bunlar memeli adenoviruslarında her bir penton
bazından bir tane çıkarken avian adenoviruslarda bu sayı ikidir. Grup I
adenovirusları, genomik DNA’larının genişliği ±43.8 kb olup her bir penton baz 2
fibere sahiptir. Ayrıca Grup I adenoviruslar “grup antijen” adı altında ortak antijenik
bir yapı taşıdıkları için bu yönüyle Grup II ve Grup III viruslarından ayrı bir özellik
gösterirler. Bahsedilen bu protein yapılarının yanı sıra değişik isimler altında 8
protein daha yeralmaktadır. Bunlar da genomun replikasyonu, virusun destek
yapısını oluşturmakta ve viral partiküllerin hücreye girmesi ile hücreden çıkışını
sağlamaktadırlar (Çizelge 1.3) (Gelderblom, ve ark.,1982; Chiocca, ve ark., 1996;
Mc Ferran, 1997; Cann, 2005).
Avian adenoviruslardaki kapsit yapısı hekzon ve pentonlar tarafından
%80.7’sini oluşturur ve protein yapısındadır (Laver ve ark., 1971). Avian adenovirus
genomu 41-45 kbp olup çift iplikçikli DNA (dsDNA) içerir. Virion kısmı virus
9
kodlayan core proteinleri sayesinde yapılır (Laver ve ark., 1971). Replikasyonda
viral DNA polimeraz, transkripsiyonunda ise konakçı hücrenin çekirdeğindeki RNA
polimeraz II veya III ile gerçekleştirilir. Replike olan viruslar hücrenin rupturu ile
serbest kalırlar (Wold ve Horwitz, 2007).
Avian adenovirusların yapılarının tüm adenoviruslarla küçük farklılıklar
dışında genelde aynı yapıda olduğu bildirilmiştir (Macpherson ve ark., 1961; Dutta
ve Pameroy, 1967). Macpherson ve ark.,(1961), GAL virus olarak ifade edilen
bugünkü avian adenovirusların çaplarını 95-110 nm olarak ölçmüşlerdir. Ancak
sonradan Dutta ve Pameroy (1967); FAdV-2 için 73 nm, McFerran ve ark., (1972);
tip 8 virus (suş 764) için 74 nm olarak ölçmüşlerdir.
Şekil 1.1. Adenovirusların ultrastruktural görüntüleri. (http://www.mirrorservice.org/sites/www.virology.net/Big_Virology/EM/Adeno-FD.jpg, http://web.uct.ac.za/depts/mmi/stannard/adpento3.gif)
Şekil 1.2. Adenovirusun yapısal elemanları (http://pathmicro.med.sc.edu/mhunt/adeno-diag.jpg).
10
Çizelge 1.3. Viral protein tipleri, bulunduğu yapı ve görevleri PROTEİN TİPLERİ
BULUNDUĞU YAPI
GÖREVİ
II Hekzon monomer Yapısal III Penton baz Penetrasyon IIIa Penton bazla ilişkili Penetrasyon IV Fiber Reseptöre bağlanma V Core (penton baz
veDNA ile ilgili) Histon benzeri, Paketlenme
VI Hekzon minor polipeptid
Viral partiküllerin serbest kalması veya konakçı hücrede stabilize kalması
VII Core Histon benzeri VIII Hekzon minor
polipeptid Viral partiküllerin serbest kalması veya konakçı hücrede stabilize kalması
IX Hekzon minor polipeptid
Viral partiküllerin serbest kalması veya konakçı hücrede stabilize kalması
TP Genom-Terminal Protein
Genom replikasyonu
Adenoviruslar büyük intranüklear inklüzyon cisimciklerini meydana
getirirler. Bunlar enfekte kanatlıların dokularından hazırlanan preparatlarda veya
hücre kültürlerinde sitokimyasal veya immunohistokimyasal metotlarla rahatlıkla
görülebilirler. Virus primer tavuk karaciğer hücre kültürlerinde ve hepatoma
hücrelerinde (CH-SAH hücre hattı) belirgin; tavuk embriyosu fibroblast hücre
kültürlerinde de daha hafif bir cytopathogenic effect (CPE) oluşturur (Watanabe,
1984; Biswas ve ark.,2002; Ojkic ve ark., 2008).
Bunların dışında ultrastruktural çalışmalarla enfekte hücrelerin nükleuslarında
kristalize yolların bulunduğu hatta bunların viral protein ve DNA kompozisyonuna
göre 4 tip inklüzyon cisimciği oluşturduğu ifade edilir (Adair, 1978; Adair, 1979).
İn-vitro olarak avian adenoviruslarıyla yapılan ilgili ilk sitopatolojik
çalışmalar Chomiak ve ark (1961) tarafından FAdV tip 1 ve tip 2 üzerinde olmuştur.
Sharpless ve ark., (1961), inokulasyonu takiben 16-20. saatler arasında nükleusta
yüzük şeklinin oluştuğunu ve 20-30. saatlerde de kristal şekilli viral partiküllerin
çekirdek bütünlüğü bozuluncaya kadar sayıca arttıklarını ve çekirdeğin genişlediğini
belirtmişlerdir.
11
Kawamura ve ark.,(1964); Japonya’da elde edilen 8 serotipin çekirdekte
oluşturdukları inklüzyon cisimciklerinin morfolojisine göre “retiküler” ve “aggregat”
olarak 2’ye ayırmışlardır. Buna göre çekidekte daha küçük, eozinofilik cisimcikler
FAV tip 1,2,4 ve 8’de görüldüğü şekilde “retiküler”, bu retiküler inklüzyonların
birleşmesiyle oluşan granüler yapıda olan ve bazofilik fiberlerden oluşan bazofilik
cisimcikler FAV 3,5,6 ve 7’de olduğu gibi “aggregat” olarak sınıflandırılmıştır.
Ayırca enfeksiyonun başlangıcında oluşan retiküler inklüzyonlar enfeksiyon
ilerledikçe aggregat inklüzyonlara dönüştüğünden bahsedilmiştir (McFerran ve
Adair, 1978).
Adair (1978); fowl adenovirusları sitopatolojik olarak incelemiş ve
oluşturdukları inklüzyonları daha önce Maeda ve ark., (1967)’inin belirttiği Grup A
(FAdV serotip 1,2,4, ve 8) ve Grup B (FAdV serotip 3,5,6 ve 7)’e bağlı kalarak 2
çeşide ayırmıştır. Buna göre grup A’dakiler retiküler, grup B’dekiler aggregate tip
inklüzyon oluşturduklarından bunlara “retiküler grup” ve “aggregat grup” adını da
vermiştir. Özellikle enfeksiyonun başlangıcında grup A’daki virusların oluşturduğu
inklüzyon cisimcikleri çok sayıda ve parlak (refraktil) olduğundan inciye
benzetilmiştir. Ancak grup B’dekiler hafif granuler şekildeki düzensiz ve parlak
olmadıkları (non-refraktil) Maeda ve ark., (1967) tarafından belirtilmiştir. Ancak
daha sonra bazofilik olan granüler tarzdaki inklüzyonların da enfeksiyonun ilerleyen
aşamalarında eozinofilik inklüzyon cisimcikleri gibi parlak oldukları ve bu konunun
yanlış yorumlandığı anlaşılmıştır. Ayrıca transmission elektronmikroskopta negatif
boyandıkları belirtilmiştir (Chandra ve ark., 1997; Ganesh 1998).
Adenoviruslar genel olarak, yağ erticilerine (eter, alkol, kloroform v.b.),
tripsin, %2’lik fenol, sodyum deoksilat maddelerine karşı direnç gösterdikleri bilinir.
Formaldehidin 1/1000 konsantrasyonları, pH 3-9 arasındaki koşullar ile DNA
inhibitörlerinin (IuDR, BuDR v.b.) bulunduğu durumlarda inaktive olur. Virus,
bahsedilen kimyasalların bulunduğu koşullarda aktif veya inaktif olmasına karşın
sıcaklık için durum farklılık gösterir. Bazı suşlar 60- 70ºC’de 30 dk’da canlı iken
bazı suşlar 56 ºC’de 18 saat canlı kalırlar (Bouquet ve ark., 1982; McFerran 1981).
12
İnsan adenoviruslarından Rhesus maymunlarının eritrositlerini agglutine
edebildikleri (Rosen 1958), kanatlı eritrositlerini ise edemedikleri bildirilmiştir
(Kawamura ve ark., 1964). Kanatlı adenoviruslarından da serotip-1’in özellikle
Phelps suşunun rat eritrositlerini hemaglutine edebildiği anlaşılmıştır (Burke ve ark.,
1968; Anderson ve ark., 1971; El Mishad ve ark., 1975; McFerran 1981; Bouquet ve
ark., 1982).
Tavuklardan elde edilen izolatlar civciv böbrek (Chick Kidney- CK) veya
embriyolu tavuk karaciğer hücre kültürü (Chicken Embryo Liver Cell- CEL) hücre
kültürlerinde üretilir. Bugüne değin ördek, muhabbet kuşu, güvercin gibi diğer
kuşlardan elde edilen izolatlar burada rahatlıkla üremesine rağmen hindiden elde
edilenlerin az ürediği gözlenmiştir (Mc Ferran 1997). Embriyolu tavuk
yumurtalarında sarı kesesine, koriyoallantoik membrana ekimler yapılmış ve 11
serotipin izolasyonu sağlanmıştır (Cowen 1988).
1.2. Epidemiyoloji
Grup-1 avian adenovirusları ve serotipleri tüm dünyada evcil ve diğer kanatlı
türlerinde ortaya çıkabilen her yaşta karşılaşılabilen mortalite ve morbiditeleri
değişkenlik gösteren enfeksiyonlara yol açar. Saha çalışmalarında bu hastalık
grubunda yer alan HPS’unun mortalite oranı Pakistan’da %60-70, Irak’da %10-30,
Hindistan’da %10-60 ve Kore’de %1,3-11,1 arasında değiştiği bildirilmiştir (Kim ve
ark., 2008). Enfeksiyon her yaşta mümkün olmakla birlikte yumurtacılarda 5-9
haftalık, broilerlerde ise 4-6 haftalık olanlarda yüksek düzeylerdedir (Mc Ferran ve
ark., 1976; Cowen, 1978; McFerran, 1981; Anjum 1989; Cowen 1992; Mc Ferran
1997). Hastalık ilk kez 1963’de Amerika Birleşik Devletleri’nde İnklüzyon
Cisimcikli Hepatitis olarak bildirilmiş, daha sonra 1985’de Irak ve Kuveyt’de,
1987’de Pakistan’da görülmüştür. Bunu Meksika, Ekvador, Peru, Şili, Slovakya,
Rusya, Japonya ve Hindistan’daki olgular izlemiştir (Helmboldt ve Fraiser, 1963;
Abdul-Aziz ve ark., 1991; Jantosovic ve ark. 1991; Afzal ve ark., 1991; Gowda ve
ark., 1994; Shanne, 1996, Dahiya ve ark., 2002). Hatta hastalığa görüldüğü ülkelere
özgü “Angara Disease” ve “Leechy” veya “Litchi Disease” gibi yerel isimler de
13
verilmiş ve literatürlerde bu isimler de kullanılmıştır (Cheema ve ark., 1980; Jaffery,
1988; Khawaja ve ark., 1988a; Khawaja ve ark., 1988b, Jadhao ve ark., 1997).
Hastalık ilk bildirildiği zamanlarda genellikle immun sistemi baskılanmış,
stres faktörleri etkisi altında kalmış veya IBD ve CIA gibi immunsupresif hastalıkları
takiben geliştiği düşünülürken, günümüzde artık hastalığın tek başına da ortaya
çıkabileceği kesin bir şekilde ortaya konmuştur (Reece ve ark., 1986; Christensen ve
ark., 1989). Bu şekilde avian adenoviruslar, 2002 yılı itibariyle bahsedilen
hastalıklara sekonder olarak katılan bir etken olmadıkları, tek başına da enfeksiyon
oluşturabilecek önemli bir patojen olduğu ifade edilmiştir (Manathan, 2003).
1.3. Patogenez
Avian adenovirusların doğal olarak ortaya çıkan ve deneysel yolla oluşturulan
enfeksiyonlarında hastalık tablosunun serotiplere (Erny ve ark., 1991), aynı serotip
içindeki suşlara (Erny ve ark., 1991; Pallister ve ark., 1996), hayvanın immun
sistemine (Monreal, 1996), farklı deneysel modellere, coğrafik dağılıma, deneysel
çalışmalardaki doku kültürü letal doza (TCLD) göre değişiklikler gösterdiğinden
bahsedilir (Barr ve Scott, 1988; Erny ve ark., 1991; Saifuddin ve Wilks, 1990;
Fitzgerald, 2008).
Hastalığın ortaya çıkmasında vertikal ve horizontal bulaşmanın rolü
büyüktür. Vertikal bulaşmada özellikle enfekte sürülerin olduğu kümeslerde
embriyoda ve genç piliçlerden alınan örneklerin hücre kültürlerinde bulunması bu
geçişi kanıtlayıcı nitelikte bulunmuştur. Diğer taraftan, bilhassa SPF sürülerde en az
bir generasyonda ortaya çıkan sebebi bilinmeyen ve latent kalan virusun tekrar
alevlendiği enfeksiyonların da bulunması bu fikri desteklemektedir (Fadly ve ark.,
1980). Horizontal bulaşmada ise virusun daha çok bulunduğu gaita ile daha az
oranda bulunan nasal sekretler ile semen gibi diğer sekretlerle mümkün olmaktadır.
Bunun dışında virusun folluk, yumurta taşınmasında kullanılan tepsi ve taşıyıcılar,
personel giriş-çıkışı gibi diğer faktörler de etkenin bir yerden bir yere taşınmasında
önemlidir (Cook, 1974; Mc Ferran, 1997; Deepak 1998; Toro ve ark., 2000). Ancak
14
çoğu kez etkenlerin çevreye saçılımının daha çok fekal yolla olduğu bir gerçektir
(Howell ve ark., 1970; Cook, 1974). Virusun vertikal bulaşması deneysel koşullarda
olsa da saha şartlarında doğal yollarla bulaşmasının sınırlı olduğu ve hala çoğu
araştırmacıların aklında soru işareti olarak kaldığı ifade edilir (McFerran ve Adair,
1977; Fadly ve ark., 1980).
Hastalığın patogenezinde bu bulaşma yollarına göre savunma
mekanizmasının farklı olduğuna dair görüşler vardır. Bu noktada, vertikal bulaşma
adenovirusların kanatlı kümesleri arasında yayılmasında temel yol olsa da, horizontal
yolla gaita ve diğer tüm sekretlerle de viruslar bir kümeste yayılabildiği bilinir.
Vertikal yola ilişkin bazı araştırmacılar virus nötralizasyonun varlığında
gerçekleştiğini belirtirken (Cowen ve ark., 1978b; Saifuddin ve Wilks, 1991;
Mazaheri ve ark., 2003), bazıları da virusa karşı oluşturulan nötralizan antikorları ve
virusa karşı oluşturulan güçlü immun yanıtta bu yayılımın engellendiğinden bahseder
(Philippe ve ark., 2007). Maternal antikorlar 3 haftalık yaştaki piliçlerde kanda
seviyeleri düşmeye başladığından çevreye saçılması ve hastalığa yol açması için iyi
bir fırsat olduğu bildirilir (Adair ve Fitzgerald, 2008).
Bazı araştırmacılar embriyolu yumurtalara virusun bulaşmasını takiben piliç
birkaç haftalık olduğunda ya da hayvanın immun sistemi baskıladığında hastalığın
ortaya çıkabileceğinden bahsetmişlerdir (McFerran ve Adair, 1977; Fadly ve ark.,
1980; Grgic ve ark., 2006).
Çoğu avian adenovirusların replikasyonu için tercih ettikleri yerler sindirim
ve üst solunum sistemi olduğu düşünülür (Cook, 1974; Saifuddin ve Wilks, 1991;
McCracken ve Adair, 1993; Adair ve McFerran, 2008). Bunun nedeni özellikle
gaitadan (Guy, 1998) ve solunum yollarından (Adair ve McFerran, 2008) izole
edilmesidir.
Virus organizmaya girdiğinde, hücreden bağımsız viremi gerçekleştirerek pek
çok organa gider (McFerran ve Adair, 1977; Saifuddin ve Wilks, 1991). Viruslar
viremi süresince sentral sinir sistemi ve testisler dışında çoğu dokulara yayılır (Cook,
15
1974; Adair ve Fitzgerald, 2008). Bağırsak epiteli hücreleri ile karaciğerin
hepatositlerinde intranüklear inklüzyon cisimciklerine rastlandığı için bu bölgelerin
virusun ilk enfekte ettiği yerler olduğunu düşündürmüştür (Romanova ve ark., 2009).
Deneysel bir çalışmada ise intramuskuler inokulasyonu takiben viral replikasyonun
en çok gerçekleştiği yerler karaciğer, sekal tonsil ve bursa Fabricius olduğu
bildirilmiştir (Romanova ve ark., 2009). FadV’ların hastalık oluşturmasında kimi
araştırmacılar birnavirus, circovirus, IBD virusu, Escherchia coli, mikoplazma gibi
enfeksiyöz etkenler yanısıra miktoksine maruz kalmaktan bahsederken (Dhillon ve
Winterfield, 1984; Hess, 2000; Adair ve Fitzgerald, 2008), kimileri de maternal
antikor seviyesiyle hastalık şiddeti arasında açık bir ilişki olduğundan söz ederler
(Saifuddin ve Wilks, 1990).
Avian adenoviruslara karşı şekillenmiş nötralizan antikorların pozitif olduğu
bir SPF sürüsünde virusun latent kaldığını ve bu şekildeki enfeksiyonun steroid
hormonlar, yumurta üretimi ve diğer streslerden kaynaklanan immunsupresyon
dolayısıyla yeniden aktive olduğundan söz etmiştir (Fadly ve ark.,1980, McFerran,
1981).
Doğal enfeksiyonlarda etken oral yolla alındıktan sonra viremi yapar.
Affinitesi olan hepatosit ve endotel hücrelerine gider. Burada 5-18 günlük bir
inkubasyon periyodunun ardından ikinci bir viremiyle karaciğer, kalp, ventrikulus,
başta olmak üzere bursa Fabricius, timus, dalak, böbrek ve barsaklara gider (Naeem
ve ark., 1995; Monreal 1996; Deepak, 1998). Etkenin vucuda parenteral
(intramuskuler, okuler, subkutan, intraperitoneal gibi) yollarla inokule edildiği
deneysel çalışmalarda 7-15 gün, oral yolla verilenlerde 24-48 saatlik kısa bir
inkubasyon periyodunun ardından virus viremiyle karaciğer, kalp, ventrikulus,
pankreas başta olmak üzere doğal enfeksiyonlarda belirtilen doku ve organlara gider.
Gerek doğal gerekse deneysel olaylarda mortalitenin 3-4 gün içinde arttığı, 5. günde
%100’lere ulaştığı ve bundan sonraki 2-3 haftalık süreçte daha hafif bulgularla
kendini gösterdiği; sağ kalan hayvanların 1 hafta içerisinde hastalığı atlattıkları
görülür (Cheema ve ark., 1989; Abdul-Aziz ve ark., 1991; Akhtar ve ark., 1995;
Kumar ve ark., 1997; Mc Ferran, 1997; Nakamura ve ark., 1999).
16
Genel olarak inkubasyon süresinin 2-18 gün arasında değiştiği bildirilmiştir
(Anjum 1990; Afzal 1991; Akhtar ve ark., 1992; Gowda ve Satrayarana 1994;
Akhtar, 1995; Aliev ve ark., 1997; Ganesh, 1998).
1.3.1. Virusun Hücreye Girişi ve Replikasyonu
Virus, hücre yüzeyindeki reseptörlere birkaç saat gibi oldukça kısa bir sürede kendi
yüzeyindeki ipliksi yapıları kullanarak bağlanır. Doku uyuşum (MHC) sınıf I
moleküllerine ve heterodimerik yapıdaki integrinlere bağlanan virusun fiberlerindeki
penton baz proteini sayesinde reseptör-endositoz aracılı olarak hücre içine alınır
(Şekil 1.3). Etrafı hücre membranından oluşan zarla çevrili virus (endozom veya
reseptozom) bu sırada yüzeyindeki ipliksi yapılardan kurtulur. Sitoplazmadan gelen
H+ iyonlarının endozom içine girmesiyle (asidifiye endozom) endosomal membran
parçalanarak virus nükleusa doğru gider. Virus nükleusa girmeden önce kapsit
yapısından kurtulur ve kapsit yapısı genelde virionun serbest kalması anında
kaybolur. Eğer kapsit kaybolmamışsa sitoplazmada bulunan mikrotubuller
aracılığıyla nükleusa gider ve sadece çift zincirli viral DNA şeklinde
karyolemmadaki porlardan geçerek nükleusa girer. Bu aşamaya kadar olan tüm bu
işlemler 37˚C’lik bir koşulda ortalama 2 saatte gerçekleşir (Mackay, 2000; Cann,
2005).
Şekil 1.3. Virusun hücreye girişi (http://www-micro.msb.le.ac.uk/3035/Adenoviruses.html).
17
1.4. Bulgular 1.4.1. Klinik Bulgular
Grup-I avian adenovirusların doğal yollarla vucuda girmesini izleyen inkubasyon
periyodunun ardından çeşitli klinik bulgular ortaya çıkar (Mc Ferran, 1997).
İCH, HPS ve AGE-Pankreatik Nekroz bunların oluşturduğu en önemli 3
temel bulgudur. Ayrıca solunum sistemi bulgularının yanı sıra yumurta veriminde
düşme, yemden yararlanmama, zayıflık ve gelişmede gerileme gibi diğer bulgular da
bulunmaktadır (Mc Ferran, 1997).
Hidroperikardiyum Sendromu’nda inkubasyon süresi doğal 5-18 gün;
deneysel enfeksiyonlarda ise 2-5 gün kadardır (Anjum ve ark., 1990; Afzal ve
ark.,1991; Akhtar, 1992; Gowda ve ark., 1994). Semptomlar 4-8 gün sürer, 4.-5.
haftada giderek azalır ve gözden kaybolur. Bu formun mortalite (%20-80) ve
insidensi yüksek olmasına karşılık morbiditesi oldukça düşüktür. Genellikle 3
haftalıklar için ciddi sorun oluşturur (Anjum ve ark.,1989; Cowen, 1992). HPS; 2-20
haftalık yumurtacı tavukları fazla etkilemez ve bu yüzden mortalite yumurtacılarda
daha düşüktür (Anjum ve ark., 1989; Afzal ve ark., 1991; Asrani ve ark., 1997;
Shukla ve ark., 1997). Sıklıkla bu form 3-6 haftalık broilerlerde ortaya çıkmasına
karşın (Khawaja ve ark., 1988a; Niazi ve ark., 1989; Abdul-Aziz ve ark., 1991;
Gowda ve ark., 1994; Kumar ve ark., 1997) ender de olsa bazı epidemilerde 32
haftalık piliçlerde (Asrani ve ark., 1997) dahi görülebilmektedir. Hastalığın
epidemilerle seyrettiği bazı durumlarda; enfekte olan hayvanların herhangi bir klinik
bulguyu göstermemesine rağmen özellikle hastalığın son döneminde bulunanlarda
durgunluk, halsizlik, göğüs ve gagayı öne ve yere dayama, göz kapaklarını kapalı
tutma gözlenmektedir (Asrani ve ark., 1997). Ancak yapılan bazı deneysel
çalışmalarda yeme-içmeden kesilme, teleklerde kıvrılma, hareket etmede isteksizlik
gibi bulgular daha çok dikkati çekmektedir (Kumar ve ark., 1997).
İnklüzyon Cisimcikli Hepatitis’de, morbiditesi düşük olmasına karşın genelde
5. günde sona eren ortalama %10’larda seyretse de %30’lara ulaşan mortaliteler ile
18
seyretmektedir. Mortalitenin az olduğu durumlarda, hastalıktan daha az etkilenen
hayvanlarda 2-3 hafta boyunca devam eden klinik bulgular göze çarpmaktadır. İki-3
haftalık hasta hayvanlarda; halsizlik, gövdeyi yere yakın pozisyonda tutma, özellikle
3-7 haftalıklarda et tutma kabiliyetinde azalma dikkati çekmektedir (Mc Ferran,
1997).
Bazı çalışmalarda da İCH salgınlarındaki hasta hayvanların genelde normal
görüldüğü (Macpherson ve ark., 1974; Reece ve ark., 1986), bazılarında depresyon,
teleklerde kabarıklık, koma ve anüs çevresinin gaitayla bulaşık olduğu fark edilmiştir
(Macpherson ve ark., 1974). Bazen letarji ve sinirsel bulgular da ortaya çıktığından
bahsedilmiştir (Reece ve ark., 1986).
Hastalığın bu formu çoğunlukla 3-7 haftalıklar arasında seyretse de bazen
birkaç günlük civciv ile 20 haftalık arasındaki piliçlerde görüldüğü ifade
edilmektedir (Jones ve ark., 1984).
AGE-Pankreatik Nekroz’u HPS ile ilişkili bulunmuştur. Bu formda 3 haftalık
broilerler etkilenmekte ve mortalitenin de broiler yetiştiriciliğinin yapıldığı yerlerde
ilk iki haftada enfeksiyonun geliştiği dikkati çekmektedir (Chandra ve ark., 1999).
Son yıllarda yapılan doğal ve deneysel çalışmalarla yumurtacı tavuklarda da bu form
görülmektedir. Hem broiler hem de yumurtacı tavuklara ait embriyolarda yüksek
oranda gizzard erozyonlarına rastlandığı bilinmektedir (Goodwin 1993; Tanimura ve
ark., 1993; Abe ve ark., 2001; Nakamura ve ark., 2002a).
Grup I avian adenovirus enfeksiyonları; hem üst hem alt solunum yollarını
etkilediği ancak bunların hastalığın diğer formları kadar çarpıcı olmadığı
görülmektedir. Hatta çoğu deneysel çalışmada klinik bir bulgu vermediği dikkati
çekmektedir (Mc Ferran, 1997). Grup I avian adenovirus enfeksiyonları Egg Drop
Syndrom (EDS-76) gibi yumurta kalitesi ve verimi üzerine anlamlı etkiler ortaya
çıkarmadığı gerek ticari gerek SPF sürülerde en çok %10 düzeyinde yumurta
verimini düşürdüğü, yumurta kabuğunun kalitesini etkilediği (kabukta inceleme,
bozuk şekil v.b) bildirilmektedir (Cowen ve ark., 1978). Bazen de sayılan etkilerin
19
hiçbiriyle karşılaşılmamaktadır (Mc Ferran 1997). Çoğu enfeksiyonlarda hayvanın
yem tüketimi, yemden yararlanmasında azalma ve dolayısyla da bunun canlı
ağırlığına, büyümeye etkisi olduğu bilinirken (Cook 1974; Grimes ve ark., 1977;
Cowen ve ark., 1978) bazı çalışmalarda özellikle broiler sürülerinde canlı üzerindeki
bu olumsuz etkinin belirlenemediği görülmektedir (Mc Ferran, 1997).
1.4.2. Patolojik Bulgular
1.4.2.1 Makroskobik bulgular
Hidroperikardiyum sendromunda gözlenen bulgular daha dikkat çekici olup bazen
İCH’e bazen de AGE-Pankreatik nekroz ile bir arada görülmektedir (Chandra ve
ark., 1999; Nakamura ve ark., 2002b; Ono ve ark., 2003).
Hidroperikardiyum Sendromu’nun ortaya çıktığı doğal veya deneysel
enfeksiyonların %90’unda ve üstünde hastalığın bu formuyla karşılaşmak
mümkündür (Anjum ve ark., 1989). En temel bulgu; perikardiyal kesede değişik
renklerde (saydam/saman sarısı/amber rengi /yeşil renk), akıcı ya da jöle kıvamında,
3-20 ml arasında değişen (Cheema ve ark., 1989; Gowda ve ark., 1994; Abdul-Aziz
ve ark., 1995; Asrani ve ark.,1997; Kumar ve ark., 1997; Chandra ve ark., 1999;
Balamurugan ve ark., 2004), pH’sı 7 olan (Chandra ve ark., 1999; Gowda ve ark.,
1994;Balamurugan ve ark., 2004) eksudat bulunur. Bazen perikardiyum çevresindeki
yağ dokusunda sarımsı bir renklenme ve/veya peteşiyel kanamalar görülür (Asrani ve
ark., 1997). Kalbin apeksi perikardiyum içerisinde serbest hareket eder (Kumar ve
ark.,1997), kalp yuvarlaklaşır ve yumuşak bir kıvam alır (Anjum ve ark., 1989).
Bazen de koni şeklini alan kalbin sert, konjesyonlu olduğu, epikardiyumunda ise
kanamaların bulunduğu gözlenir (Manathan, 2003).
İnklüzyon Cisimcikli Hepatitis formu AGE-Nekrotik pankreatitis formuna
göre daha sık rastlanır ve çoğunlukla HPS’na ait bulgularla bir arada görülür. Bu
bakımdan hastalığın bu 2 formu beraber anılır (Chandra ve ark., 1999; Balamurgan
ve ark., 2004). Esas bulgular hastalığın adından da anlaşılacağı üzere karaciğer
20
ağırlıklıdır. Karaciğer şişkin, kenarları küt, kolay parçalanır. Kapsulasında yer yer
soluk sarı renkte fokal nekroze alanları ile (Anjum ve ark., 1989; Cheema ve ark.,
1989; Gowda ve ark., 1994; Abdul-Aziz ve ark., 1995; Asrani ve ark.,1997; Kumar
ve ark., 1997) peteşiyel ya da ekimotik tarzda kanamalarla birlikte (Asrani ve ark.,
1997) rastlanır.
Adenoviral Gizzard (Ventriküler) Erozyonu (AGE)-Pankreatik Nekroz’da
ventrikulus erozyonları ve ülserleri daha çok broiler piliçler ve embriyolarda görülür
(Ono ve ark., 2004). Ancak son yıllarda virusla doğal enfekte olmuş bazı
yumurtacılarda da görüldüğü kaydedilmiştir (Goodwin 1993; Tanimura, 1993; Abe
ve ark., 2001; Nakamura ve ark., 2002a). Ancak böyle lezyonların dışında
ventrikulus erozyonu ve ülserleri; Hemorajik Aplastik Anemi Sendromu, B6 vitamin
eksikliği, histamin, Gizerosin ve mikotoksinin etkisiyle gelişen benzeri lezyonlardan
ayrımı güçtür (Daghir ve ark., 1981; Ono ve ark., 2003). Dolayısıyla makroskobik
bulgular her zaman yeterli olmamaktadır. Yapılan deneysel enfeksiyonlarda
ventrikulusta erozyon, proventrikulusun-ventrikulusa geçiş yerindeki mukozada
hemorajiler (Khawaja ve ark., 1988; Abdul-Aziz ve ark.,1991; Afzal ve ark.,1991;
Roy ve ark., 2004), pankreasta toplu iğne başı büyüklüğünde soluk nekrotik ve
kanama alanları bu tipin belli başlı bulgusudur (Nakamura ve ark., 2002a; Ono ve
ark., 2004).
Solunum sistemi bulguları çoğu kez bu hastalık formlarına eşlik eder. Doğal
enfekte hayvanlarda orta düzeyde şekillenen kataral trakeitis ve solunum yollarında
mukus dikkati çeker. Akciğerde ise konjesyon, ödem (Anjum ve ark., 1989; Cheema
ve ark., 1989; Asrani ve ark., 1997; Gowda ve ark., 1997; Kumar ve ark.,1997), hava
keselerinde hiperemi, yangı; deneysel çalışmalarda ise larinks, farinkste peteşiyel
kanamalar görülmüştür (Aghakhan, 1974).
Temel bulgular dışında bazen diğer organlarda da lezyonlara rastlanabilir.
Nitekim böbrekler soluk-sarı renkte (Abdul-Aziz ve ark., 1995), şişkin ve gevrek
kıvamda olabilir (Anjum ve ark., 1989; Cheema ve ark., 1989; Gowda ve ark., 1994;
Abdul-Aziz ve ark., 1995; Kumar ve ark., 1997), üreterde ürat birikimi olması
21
(Quershi, 1988) ve hemorajik odakların görülebilir (Abdul-Aziz ve ark., 1995) eşlik
edebilir. Ayrıca subkutis ve abdominal yağ dokusu sarımsı renk alır; dalakta
konjesyon (Nakamura ve ark.,1999) bursa Fabricius ve timusta atrofi (Asrani ve ark.,
1997) ile karşılaşılır. Bazı olgularda bursa Fabriciusta büyüme görülmektedir
(Kumar ve ark.,1997).
Jones ve ark., (1984) tavuklarda izole edilen bazı doğal enfeksiyonlarda
tenosinovitis tavuklarda saptanmakla birlikte bunun deneysel olarak
doğrulanmadığını belirtmişlerdir.
Tanı, virus üretimi veya deneysel amaçlı çalışmalarda virusun embriyolu
tavuk yumurtasına ekilmesi halinde embriyoda hepatitis, splenomegali, böbreklerde
ürat birikimi, çeşitli organ ve dokularda hiperemi, kanama gibi morfolojik
değişiklikler ve embriyonal ölümle karşılaşılır (Scott, 1972; Mc Ferran ve ark., 1976;
Mc Ferran ve ark.,1977; Afzal ve ark., 1991; Mazaheri ve ark., 1998). Ayrıca hem
broiler hem de yumurtacı tavuklara ait embriyolarda ventrikuluslarında
erozyonlardan söz edilmiştir (Goodwin 1993; Tanimura ve ark., 1993; Abe ve ark.,
2001;Nakamura ve ark., 2002a).
1.4.2.2. Mikroskobik Bulgular
Hidroperikardiyum Sendromunun (HPS) şekillendiği olgularda daha şiddetli olmak
üzere bulgular miyokardiyumda yerleşir. Damarlarda konjesyon yanı sıra miyokardı
besleyen arterlerin intima ve adventisyasındaki hücrelerde vakuoler dejenerasyon
dikkati çeker (Asrani ve ark., 1997). Kas demetleri arasındaki interstisyumda ödem,
kanama, mononüklear hücre infiltrasyonu ile kaslarda dejenerasyon ve nekroz
saptanır (Anjum ve ark., 1989; Gowda ve ark., 1994; Asrani ve ark., 1997; Kumar
ve ark., 1997; Manathan 2003). Bununla birlikte miyokardiyumdaki kas
demetlerinde hyalinizasyondan da söz edilmiştir (Manathan, 2003).
İnklüzyon Cisimcikli Hepatitis (İCH)’de en tipik bulgusu hepatositlerin
çekirdeğinde hastalığa adını veren büyük, yuvarlak veya bazen belli bir şekli
22
olmayan, tamamen çekirdeği dolduran ve etrafında boya almayan bir halkanın
bulunduğu bazofilik karakterde inklüzyon cisimciklerinin bulunmasıdır (Anjum ve
ark., 1989; Cheema ve ark., 1989; Asrani ve ark.,1997). Bu cisimciklerin yanı sıra
hepatositlerde şişme veya büzüşme, sitoplazmada eozinofilik kaba granüllü yapılar,
hücre membranında parçalanma, çekirdekte karyopiknoz görülür (Howell ve ark.,
1970; Abdul-Aziz ve ark., 1995;), Çoğunlukla multifokal veya sentrilobuler nekroz
alanları ile fokal ya da diffuz mononüklear hücre infiltrasyonları şekillenir (Anjum
ve ark., 1989; Cheema ve ark., 1989; Gowda ve ark.,1994; Kumar ve ark., 1997).
Adenoviral Gizzard (Ventriküler) Erozyonu (AGE)-Pankreatik Nekroz
şeklinde ventrikulusta yüzeyde koilin katındaki hücrelerin kısmen artarak
sitoplazmalarının keratinize olduğu ve bu şekildeki hücrelerin lümene dökülerek
yerlerini erozyona terk etmeleri başlıca görülen mikroskobik bulgudur. Ayrıca
bölgedeki bez epitellerinde dejeneratif değişiklikler ile bazılarında karaciğerde
görülenlere benzeyen intranüklear inklüzyon cisimciği, lamina propriyada ödem,
olaydan olaya ve geçen süreye göre değişik oranda heterofil lökosit, lenfosit, plazma
hücresi ve makrofajların yer aldığı hücre infiltrasyonu ile karşılaşılır (Nakamura ve
ark., 2002b). Mononüklear hücre infiltrasyonu özellikle erozyonların bulunduğu
bölgede yoğundur. Bir kısım olgularda erozyonların derinleşip bazal membranı
aşarak ülserlere dönüştüğü gözlenir ve bu sahalar sağlam veya nekrotik doku ve
yangı hücreleriyle kaplanır (Nakamura ve ark., 2002b; Ono ve ark., 2003; Ono ve
ark., 2004). Pankreastaki bulgular ise asiner hücrelerde intranüklear inklüzyon
cisimcikleri, nekroz ve makrofaj infiltrasyonundan oluşur (Nakamura ve ark., 2002a;
Ono ve ark., 2004).
Abdul-Aziz ve Hasan (1995); deneysel gerçekleştirdikleri HPS
enfeksiyonunda akciğerde değişiklik görülmediğini belirtmelerine rağmen çoğu
araştırıcı (Cheema ve ark., 1989; Asrani ve ark., 1997, Kumar ve ark., 1997),
solunum sistemi bulgularının esas lezyonları yanında belirlendiğini, akciğerde
alveoler ödem bazen de bronş ve alveol lümenlerinde eritrosit ile interstisyel
pnömoni bulguları ile karşılaştıklarını belirtmişlerdir. Akciğer dışında ise solunum
yollarını döşeyen silyalı epitel hücrelerinde dejenerasyon, nekroz, dökülme ve
23
intranüklear inklüzyon cisimciklerinden söz edilmiştir (Abe ve ark., 1998). Ayrıca
hava keselerinde mononüklear hücre infiltrasyonu ve epitellerinde hiperplazi
görülmüştür (Aghakhan ve ark., 1974).
Böbrek tubul epitel hücrelerinde parankim dejenerasyonu (Quereshi 1988;
Abdul-Aziz ve ark., 1995; Asrani ve ark., 1997), nekroz ve yaygın hemorajiler
hastalığın temel formları yanında kaydedilmiştir (Abdul-Aziz ve ark., 1995).
Deneysel HPS olgularında ise tavuklarda nefritis (Mazaheri ve ark., 1998), böbrek
tubul epitellerinde intranüklear inklüzyon cisimcikleri belirlenmiştir (Mazaheri ve
ark., 1998; Abdul-Aziz ve ark., 1995). Ayrıca bursa Fabricius, timus ve dalakta lenf
folliküllerinin merkezi kısımlarında lenfositoliz ve kistik formasyon (Gowda ve ark.,
1994; Asrani ve ark., 1997; Roy ve ark., 2004), çekirdekte karyopiknoz (Abdul-Aziz
ve ark., 1995) ile Harderian bezlerinde multifokal hemoraji ve buradaki plazma
hücrelerinde sayıca azalma bazı avian adenovirus enfeksiyonlarında göze çarpmıştır
(Roy ve ark., 2004).
Böyle bulgular genelde HPS veya bununla seyreden İCH sendromunda
şekillenir. Ancak dalakta periarteriyoler lenfoid hücre infiltrasyonu (periarterioler
cuffing), Retikulo Endotelyal Sistem (RES) hücrelerinde hiperplazi, arterlerin intima
hücrelerinde hiperplazi ve kırmızı pulpada fagosite edilmiş eritrositlere, gizzard
erozyon-pankreas nekrozunda da rastlanır (Kumar ve ark., 1997; Nakamura ve ark.,
2002b; Ono ve ark. 2004). Hatta bu son şekilde ince bağırsak ve sekum bölgelerinde
yangısal ve nekrotik değişiklikler ile epitel hücrelerinde intranüklear inklüzyon
cisimciklerine rastlandığına dikkati çekilmiştir (Nakamura ve ark., 2002). Ayrıca
bursa Fabriciusta medulladaki lenfositlerin azalması ve kolesistitis, kolanjitis gibi
diğer bulgularla bir arada seyrettiği (Ono ve ark., 2004), hem doğal vakalar hem
deneysel çalışmalarda da dalakta eritrofagositoz gözlendiği bildirilmiştir (Abe ve
ark., 1998).
İmmunohistokimyasal incelemelerde ise viral antijene intranüklear
inklüzyonun görüldüğü hepatositler (Nakamura ve ark., 2002a), safra kesesi epitel
hücreleri, ventrikulustaki dejenere epitel hücreleri ve lamina propriyadaki bez
24
lümenlerine dökülen hücrelerde, ileumdaki epitel hücreleri, sekal tonsillerde (Ono ve
ark., 2003), böbrek tubul epitel hücreleri ile pankreastaki bez epitel hücreleri, hava
keselerini döşeyen epitel hücrelerinde rastlanılmaktadır (Nakamura ve ark., 2002a).
1.5. Tanı
Avian adenovirus enfeksiyonlarının teşhisinde klinik bulgular çok tanıtıcı olmasa da
hücre kültürlerinden virus izolasyonu, serolojik testler, genotiplendirme,
elektronmikroskobi ve histopatolojiden yararlanılır (Hess, 2000; Philippe, 2007).
Etkenin inokule edildiği hücre kültürlerinin elektron mikroskopta incelenmesi
virusu saptamada doğru bir yöntemdir. İntranüklear şekillenen inklüzyonları
oluşturan viral partiküller ultrastrukturel olarak kristaller halinde bulunur. Kabaca
oval bir yapı oluşturacak şekilde, kristalize yollar halinde dizilim gösterir ve
tamamen nükleusu doldurur (Mc Ferran, 1997; Ganesh ve ark., 2002).
Virus izolasyon ve identifikasyonu’nda İCH’de karaciğer, HPS’de kalp, AGE-
Nekrotik pankreatitiste mideler, pankreas ve gaitadan uygun transport medium ile
%10’luk süspansiyon hazırlanır. Bu süspansiyonlar piliçlerden hazırlanan böbrek
veya karaciğer hücre kültürlerine inokule edilir (Mc Ferran 1997). Embriyolu tavuk
yumurtalarına ekim yöntemi ise çok etkili değildir. Avian adenoviruslar, hücre
kültürlerinde üzüm salkımına benzer sinsityum formasyonu yapar ve hücre
dökülmelerine yol açar (McFerran, 1998). Özellikle karaciğer hücre kültürlerinin
pasajlarında yuvarlak şekilde CPE oluştururlar (Shamim ve ark., 2009). Ancak
laboratuar koşullarında 11 serotipin sarıkesesinde izolasyonu gerçekleştirilmiştir
(Cowen, 1988).
Virusu belirlenmesinde günümüzde moleküler yöntemler daha geniş çapta
kullanılır. Bunların başında PZR (Polimeraz Zincir Reaksiyonu) gelmektedir. PZR
ile grup-1 aviadenoviruslar, türlere özel virusun izolatları veya serotiplerin
belirlenmesinde ve sekans analizleriyle genomik yapının aydınlatılmasında kullanılır.
Özellikle tür spesifikliğini ve serotipi belirleyen primerler sayesinde adenovirusların
25
grupları (I, II ve III) belirlenir (Mc Ferran 1997). Bu enfeksiyonlar için bazı
araştırıcılar sadece PZR kullanırken (Jiang ve ark., 1999), bazıları da FadV’lar
arasındaki farkları ortaya koymak için hekzon gen bölgelerini Restriction Fragment
Lenght Polymorphism (RFLP) ile incelemişlerdir (Meulemans ve ark., 2001;
Meulemans ve ark., 2004; Raue ve ark., 2005; Ojkic ve ark., 2008).
Serolojik testler aracılığı ile sürülerde adenovirusa karşı antikor aranmasında
temel problem; sağlıklı hayvanlarda da virusa karşı antikor bulunmasıdır. Bazı
araştırıcılar hastalarda antikor düzeyinin daha yüksek bulunmasıyla bu problemin
kısmen aşılabileceğine değinmişlerdir. Diğer yandan sürülerde birden fazla
adenovirus serotipiyle bulaşmanın olması halinde, homojen ve heterojen serumlar
arasında çapraz pozitif reaksiyonların bulunabileceği; böyle durumlarda bunların
farklı titrelerde pozitif reaksiyon vermeleriyle ayrımlarının yapılabileceği
belirtilmiştir (Mc Ferran 1997; Mazheri ve ark., 1998).
Bu testler ile grup-spesifik antijene karşı antikorlar DID (Double
immunodiffusion) testiyle belirlenebilse de, farklı adenovirus serotiplerinin kombine
olduğu bir doğal enfeksiyonda veya epidemide veya bir SPF (Spesific Pathogene
Free) sürüsünde etkeni bu yöntemle belirlemek çok güvenilir bir sonuç getirmediği
görülmüştür (Fadly ve ark.,1980; Mc Ferran, 1997). ELISA (Enzyme-Linked
Immunoabsorbent Assay) yine tip-spesifik veya grup-spesifik antijene karşı oluşan
antikorları belirlemede kullanılır (Mc Ferran, 1997; Jensen ve ark.,2005). Tip-
spesifik antikorları belirlemede serum-nötralizasyon testleri de kullanılabilir. Ancak
ELISA hem daha kapsamlı ve hassas hem de ucuz olduğundan diğer serolojik
yöntemlere göre daha avantajlıdır (Calnek ve ark.,1982; Mc Ferran, 1997; Jensen ve
ark.,2005). Ayrıca FadV’lara karşı kanda şekillenen antikorları çeşitli serolojik
testlerle (Agar Gel Immunodiffusion- AGID; Agar Gel Precipitation test- AGPT;
counterimmunoelectrophoresis, indirect haemaglutination) teşhis yapılan çalışmalar
da mevcuttur (Grimes ve King, 1977b; Saiffudin ve Wilks, 1990a; Erny ve ark.,
1995; Maiti ve Sarkar, 1997; Ganesh ve ark., 2002; Balamurgan ve ark., 2004; Adair
ve Fitzgerald, 2008; Philippe ve ark., 2007).
26
Adenoviruslara ilişkin yapılan tüm serolojik metotlarda ortak sıkıntının
etkene spesifik antikorların hem sağlıklı hem de hasta hayvanlarda olması ve pek çok
serotiple enfekte olunmasıyla sonuçların yorumlanamaması olarak belirtilir (Mc
Ferran 1997).
Patomorfolojik olarak bahsedilen spesifik kalp, karaciğer, mideler ve
pankreastaki bulgular yanında fikzasyonu sağlanan dokularda immunohistokimyasal
metodlar ve in situ hibridizasyon tekniğiyle antijenin belirlenmesi mümkündür Gerek
immunofloresan gerekse değişik immunoperoksidaz yöntemleriyle direkt-indirekt
olarak etkeni veya etkene karşı şekillenmiş spesifik antikorları, hazırlanan doku
kesitlerinde tespit etmek mümkündür. Bu yöntem daha hassas, daha hızlı ve nispeten
pahalı olmayan bir yöntemdir (Saiffuddin ve Wilks, 1991a; Saifuddin ve ark., 1991;
Goodwin ve ark., 1996; Latimer ve ark., 1998; Adair ve Fitzgerald; 2008).
İmmunhistokimyasal metotları kullanarak virus kalp, proventrikulus ve
ventrikulusta dejenere bez epitel hücrelerinde, duodenum, jejenum, ileum, sekumun
epitel hücrelerinde, sekal tonsil, hepatositlerde, böbrek tubul epitellerinde, akciğer ve
hava yollarını döşeyen hücrelerde ve alveolar makrofajlarda gözlenmiştir (Nakamura
ve ark., 2002a; Nakamura ve ark., 2002b; Ono ve ark., 2003).
Moleküler patolojide oldukça kısıtlı çalışmalar mevcuttur. Özellikle
adenovirusların doku örneklerinde tespitinde in-situ hibridizasyon (İSH) teknikleri
yararlı görülmüştür (Goodwin ve ark., 1996; Latimer ve ark., 1997). Bu konuda In
situ PZR ile ilgili herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır.
Elektronmikroskobik olarak hem transmission hem de scanning yöntemleriyle
çalışmalar mevcuttur (Howell ve ark., 1970; Ganesh ve ark., 2002) .
Ayırıcı teşhis’te grup-1 avian adenovirus enfeksiyonları tek başlarına
görülebildiği gibi immunsupresyonla seyreden hastalıkların seyri sırasında veya
canlının immun sisteminin bozulduğu durumlarda ortaya çıkabilirler. Bu durumda
sıklıkla CIA, IBD (Gumboro) gibi hastalıklarla karıştırılırlar. Bursa Fabricius’un
27
atrofik olduğu olgularda Gumboro hastalığı ile karıştırılsa da kalp, karaciğer, mide ve
pankreasa yönelik makroskobik bulguların olmasıyla hastalıktan şüphe ettirir. Ancak
tüm bu hastalıklardan nekropsi, histopatolojik bulgular ile serolojik ve virolojik
yönden yapılacak incelemelerle ayırt edilir (Başkaya ve ark., 1979; Jensen ve ark.,
2005; Gomis 2006).
Bu çalışmada, avian adenovirus serotip-4 ile enfekte edilen broiler piliçlerde
rastlanan klinik, patomorfolojik ve immunhistokimyasal bulgular ile hastalığın
tanısında in-situ PZR yönteminin uygulanabilirliğinin değerlendirilmesi
amaçlanmıştır.
28
2. GEREÇ VE YÖNTEM
2.1. Gereçler 2.1.1. Deney Hayvanı
Çalışma Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Anabilim Dalı’ndan temin
edilen Ross 308 ırkı 4 haftalık, sağlıklı 48 broiler piliç üzerinde yürütüldü. Ankara
Üniversitesi Hayvan Deneyleri Yerel Etik Kurulu* tarafından yapılan incelemeler
doğrultusunda deney için temin edilen piliçler Ankara Üniversitesi Veteriner
Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı, Deney Hayvanları Ünitesi’nde barındırıldı.
Nekropsi zamanına kadar geçen süre içerisinde broiler piliçler uygun yem
rasyonlarıyla düzenli olarak yemlendi ve suları verildi. Enfeksiyon yoluna göre
gruplara ayrılan hayvanlar; dışarıdan gelecek bir kontaminasyonu önlemek için
önceden hazırlandığı ve dezenfeksiyonu yapıldığı, yemlik, suluk, altlık gibi
ekipmanların bulunduğu, gerekli aydınlatma, ısıtma ve havalandırma koşullarının
sağlandığı ve hayvanların hareket imkanının dikkate alındığı ortamlarda barındırıldı.
Deney Hayvanları Ünitesi’nde önceden virusun veriliş şekline göre ayrılmış gruplar;
yöntemine uygun şekilde enfekte edildi.
2.2. İnokulum
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı İzmir Bornova Veteriner Araştırma, Koruma
ve Kontrol Enstitüsü’nden temin edilen SPF embriyolu tavuk yumurtasında üretilmiş
enfektif dozu (EID50) log2 107.3 ve letal dozu (ELD50) log2 105.5 olan avian adenovirus
serotip-4 (FAdV-4) kullanılarak aşağıda belirtildiği şekilde hayvanlar enfekte edildi.
* Hayvan Deneyleri Yerel Etik Kurulu Yönergesine uygun bulunan ve 16.07.2008 tarih, 2008-23 toplantı numarı, 2008-68 dosya numara, 2008-23-112 karar numarasıyla verilen Etik Onay Belgesi
29
2.3 Yöntem 2.3.1. Deney Grupları
Dört haftalık 48 piliç biri kontrol, ikisi enfeksiyon grubu olarak ayrıldı. Enfeksiyon
grupları etkenin veriliş yoluna göre ayrılıp aşağıdaki şekilde enfektif dozu EID50 log2
107.3 olan virusla enfekte edildi. Buna göre:
Grup-1: 18 adet 4 haftalık broiler piliçlerin her birine oral yoldan 0.5 ml FAdV-4
inokule edildi.
Grup-2: 18 adet 4 haftalık broiler piliçlerin her birine göğüs kasına intramuskuler
yoldan 0.5 ml FAdV-4 inokule edildi.
Grup-3: 12 adet 4 haftalık broiler piliçler kontrol grubu olarak ayrılarak, 6’sına oral,
6’sına intramuskuler yollardan 0.5 ml Fizyolojik Tuzlu Su (FTS) verildi.
2.3.2. Nekropsi İncelemeleri
Veriliş yollarına göre; ilk iki grupta bulunan hayvanlar inokulasyondan sonra
3.,6.,9.,12.,14. ve 17.günlerde, her bir gruptan ve günden 3’er hayvan seçildi.
Kontrol grubundan ise aynı şekilde 3.,6.,9.,12.,14. ve17. günlerde belirtilen her gün
için 1’er hayvan kullanıldı. Tüm hayvanlara canlı ağırlığı dikkate alınarak uygun
dozda ve bilinen yoldan anestezik madde Pentothal (Thiopental) 5.5-11 mg/kg
dozda, kanat altındaki venaya bir defa) verilerek servikal dekapitasyon yöntemi ile
ötenazileri gerçekleştirildi ve nekropsileri yapıldı. Enfeksiyon periyodunda
rastlanabilecek ağır hastalar, herhangi bir zaman dilimi gözetmeksizin ötenazileri
yapılarak nekropsiye alındı.
2.3.3. Mikroskobik İncelemeler
Nekropsileri yapılan enfekte ve kontrol grubu hayvanların kalp, karaciğer, mide, ince
ve kalın bağırsak, böbrekler; başta olmak üzere tüm organlarından histopatolojik
inceleme için doku örnekleri alındı.
30
Alınan örnekler %10’luk nötral formalin solüsyonunda (pH 7.2-7.4) tespit
edilerek rutin doku takibine alındı ve parafinde bloklandı. Bloklardan alınan 5
mikron kalınlığındaki doku kesitleri lamlara alındı ve kesitler rutin hematoksilen-
eozin boya yöntemiyle boyandı (Luna, 1968). Ardından inklüzyon cisimciklerin
göstermek amacıyla hazırlanan bloklardan 5 mikron kalınlığında kesitler alınarak
Feulgen boya yönteminden yararlanıldı (Sheehan, 1980). Tüm bu bulgular ışık
mikroskobunda (Leica DM 4000) değerlendirildi ve görüntülendi (Leica DFC-280).
2.3.4. İmmunhistokimyasal İncelemeler
Viral antijenin dokulardaki dağılımı ve yoğunluğunu tespit etmek amacıyla
Avidin Biotin Compleks Peroxidase (ABC-P) tekniği kullanıldı. Bu amaçla
histopatolojik incelemeler için hazırlanmış olan aynı doku bloklarından adhezivli
lamlara 5 mikron kalınlığında kesitler alındı. Kesitler ksilollerde deparafinize,
alkol serilerinde de dehidre edildikten sonra % 0.1’lik tripsin solüsyonuna
konularak 37C’lik etüvde 10 dakika bekletildi. Oda sıcaklığında 20 dakika %
3’lük hidrojen peroksit-metanol karışımında tutulup nemli kamaraya alınan
kesitlerin üzerlerine birer damla normal keçi serumu damlatılarak 37C’lik etüvde
30 dakika bekletildi. Bunu izleyen aşamada da her bir kesite İzmir Bornova
Veteriner Araştırma, Koruma ve Kontrol Enstitüsü’nden temin edilmiş avian
adenovirus serotip-4’e ait spesifik primer serum (tavuk anti FAdV-4 serumu)
damlatılıp, 60 dakika aynı derecelik etüvde inkube edildi. Ardından primer serum
ile sonradan ilave edilecek biotinize antikoru bağlamak için köprü antikor olarak
tavşan anti-tavuk antikoru kullanılarak 60 dakika aynı derecede etüvde bırakıldı.
Daha sonra biotinize keçi anti-tavşan antikoru (Ig G) ilave edilerek aynı süre ve
derecede etüvde bekletildi. Streptavidin-peroksidaz damlatılıp 37 C’lik etüvde
60’şar dakika tutuldu. Son olarak kesitler 3-amino-9-etilkarbazol’den (AEC)
oluşan kromojende kontrollü olarak bekletildi.
Kesitler normal serumun kullanıldığı aşama hariç hematoksilenle
boyanıncaya kadar doku kesitleri fosfatlı buffer (phosphat buffered saline-PBS)
(pH 7.4) 3x5 dakika ile yıkandı. Sonra da Mayer’in hematoksilen boyasında 1
31
dakika karşıt boyamaya tabi tutulan kesitler, çeşme suyu altında yıkandı ve gliser
jel damlatılarak lamelle kapatıldı. Hazırlanan kesitler ışık mikroskopunda (Leica
DM 4000) incelendi ve görüntülendi (Leica DFC-280).
2.3.5. İn-situ Polimeraz Zincir Reaksiyonu (İn-situ PZR)
Bu çalışmada in-situ PZR yöntemlerinden biri olan direkt in-situ PZR yöntemi çeşitli
kaynaklarda verilen bilgiler ışığında çalışmaya uyarlandı (Muro-Cacho, 1997; Morel
ve Raccurt, 2003; Bagasra ve Harris, 2006). Söz konusu yöntem ana hatlarıyla
aşağıda sırasıyla belirtilen basamaklardan oluşur.
1. Fikzasyon ve Doku Kesitlerinin Alınması
2. PCR öncesi ön muamele
3. Amplifikasyon
4. Yıkama
5. Belirleme
6. Görüntüleme
1. Daha önceki yöntemlerde belirtildiği gibi rutin doku takibine göre hazırlanmış
olan parafindeki dokulardan hazırlanan kesitler 5 mikron kalınlığında silanize
lamlara (Surgipath) alındı.
2. Kesitler deparafinize ve dehidre edildi.
Ksilol 2 kez 15 dk
Alkol %100 10 dk
Alkol %100 5 dk
Alkol %95 5 dk
Alkol %70 5 dk
Deionize suda 5 dk ve Tris-HCl 1 M (Trizma Hydrochloride solution, pH 7.8,
T2913-1L, Sigma) 5 dk. yıkandı. Proteolitik enzim olan Proteinaz K (Tritiachium
album, P2308-100MG, Sigma)’nın bu solüsyondaki 6 μg/ml konsantrasyonda
32
37°C’de 15 dk. tutularak dijesyon yapıldı. Reaksiyonu durdurmak için 95°C’de 2 dk
süreyle tutuldu. Sonra Tris-HCl ile 2 kez 5 dk. yıkandı. %0.3’lük asetik asit ile
kesitler 1 dk muamele edildi. Ardından 0.1M Tris-HCl ile 5 dk boyunca
yıkandı.Daha sonra 95° ve 100°’lik etanollerde 2’şer kez tutularak dehidre edildi.
Lamların kuruması için oda sıcaklığında 1 saat ventilasyona bırakıldı.
3. Her bir preparat üzerinde bir reaksiyon için aşağıda belirtilen miktarda PZR
karışımı kullanıldı. Bu solüsyon ve PZR karışımları 0.2 ml’lik PZR tüpü ve 1 ml’lik
eppendorf tüpleri kullanıldı (DNase, RNase free, Axygen) ve bu hazırlanırken altına
buz konularak gerçekleştirildi.
10XPCR Buffer* 5 μl
50 mM MgCl2* 3 μl
10 mM dNTP* 4 μl
0.4 mM dig-dUTP 5 μl
10 mM forward primer ** 5 μl
10 mM reverse primer ** 5 μl
2.5 U/ul Taq DNApolymerase* 2.3 μl
DEPC 20,7 μl
Toplam 50 μl
Preparatın üzerindeki kesitin genişliği dikkate alınarak 65 μl ve 125 μl’lik
kapasiteli mikroframe’ler (Geneframe 65 µl ve 125’er µl, Frames&coverslips,
Abgene-0577) lam üzerine yerleştirildi ve PZR karışımının bulunduğu solüsyon
mikropipetle damlatılıp plastik coverslip üzerine kapatıldı (Şekil 2.3.5.1).
* i-Taq DNA Polymerase kitin içerisinde yer alan PZR karşımı için gerekli olan
kimyasallar (cat. no. 25022, 500 U, Intron Biotechnology, Inc) ve buna ilaveten
Jump Start Taq DNA Polymerase (D9307-250 UN, Sigma) kullanıldı.
**Digoxigenin-11-dUTP (11 573 152 910, 25 nmol, 25 μl, Roche),
*** Çalışmada kullanılan primerlerin baz dizilimleri aşağıda belirtilmiştir:
33
H3 (forward) (AACGTCAACCCCTTCAACCACC)
H4 (reverse) (TTGCCTGTGGCGAAAGGCG) [Raue, R and Hess, M
(1998). Hexon based PCR’s combined with restriction enzyme analysis for rapid
detection and differentiation of fowl adenoviruses and egg drop syndrome virus. J.
Virol. Methods. 73:211-217].
Bu aşamaya kadar ara basamaklarda ara sulandırıcı olarak DNase-Rnase’sız su
(W4502-1L, Sigma) ve reaksiyon sulandırıcısı olarak DEPC’li steril su (95284-1L,
Sigma) kullanıldı.
Şekil 2.3.5.1. PZR karışımının hazırlanmasında kullanılan PZR kabini (JSR, ISCB-
90SB).
4. Preparatlar cihazdaki (Thermal Cycler, Omnislide, ThermoScientific), ilgili
bölümlere yerleştirilerek cihazın kapağı kapatıldı (Şekil 2.3.5.2). Ardından aşağıdaki
siklus profilinin yer aldığı program verileri cihaza girilerek profil uygulandı.
- DNA ön denatürasyon için 95C’de 7 dk
Denatürasyon 95°C’de 5 dk Hibridizasyon 57°C’de 90 sn İlk siklus Ekstensiyon 74°C’de 90 sn
Denatürasyon 95°C’de 1 dk Hibridizasyon 57°C’de 90 sn Sonraki 25 siklus Ekstensiyon 74°C’de 90 sn
- Final ekstensiyon 74°C’de 2 dk
- Reaksiyon durdurma 30°C’de 10 sn
34
Preparat üzerindeki coverslip ve frame kaldırıldı. Oluşan artıklar ve fazla PZR
ürünlerin preparattan uzaklaştırılması için 0.1 M Tris-HCl ile 5 dk boyunca 2’şer kez
yıkandı. Sonra 20xSSC solüsyonunda 5 dk tutuldu. Ardından postfikazsyon için
soğuk absolü etanolde 10 dk tutuldu. Rehidrasyon için 95’lik, 70’lik alkollerde 5 dk
tutuldu.
Şekil 2.3.5.2. İn-situ PZR için gerekli olan işlemlerin gerçekleştirildiği thermal
cycler cihazı
5. Reaksiyonun belirlenmesi için Alkalen fosfatazla konjuge anti digoxigenin
antikoruyla (Anti-digoxigenin-AP Fab fragments, 11 093 274 910, 150 U, 200 μl,
Roche) 1:200 dilüsyonda 1 saat 37°C’de kesitler inkube edildi. Tris-HCl/NaCl buffer
ile 3 kez 10 dk boyunca yıkandı. Tris-HCl/NaCl/MgCl2 buffer (pH9.6) ile 5 dk
yıkandı. Endojenöz fosfataz aktivitisenin giderilmesi için 0.2 N HCl ile kesitler
muamele edildi. Renk reaksiyonunun daha belirgin olarak ortaya çıkması için
kolorimetrik developman solüsyonunda (0.1 M Tris-HCl, 0.1 M NaCl ve DEPC-su
kombinasyonunda) 1 dk süreyle tutuldu. Substrat olarak NBT/BCIP (Stock solution,
8 ml, Ref 11 681 451 001, Roche) ve ardından karanlık bir odada mikroskopta net
bir renk sinyali alınıncaya kadar 45 dk oda sıcaklığında tutuldu. Renk reaksiyonunu
durdurmak için distile su kullanıldı. Zemin boyaması olarak %0.1’lik Nuclear Fast
Red ile 3 dk boyunca kesitler muamele edildi. Distile suyla 1 dk yıkama yapıldıktan
sonra preparatlar uygun boyutta lamelle bir aköz kapatma mediumu olan gliser jel ile
kapatıldı.
35
6. Çalışmada kullanılan her iki gruba ait karaciğer ve kalp dokularını içeren, pozitif
kontrol negatif kontrol, reaksiyon kontrol ve reaksiyon belirleme kontrol preparatları
birlikte değerlendirildi. Uygun görülen sahaların fotoğrafları alındı.
Pozitif kontrol: Virusla enfekte oral ve intramuskuler gruba ait dokulardan
hazırlandı.
Negatif kontrol: Doku virusla enfekte olmayan kontrol gruplarından
hazırlandı.
Reaksiyon kontrolü: Taq polymeraz/ dNTP/primerlerin preparatlardan
kaldırılması şeklinde oluşturuldu.
Reaksiyon belirleme kontrolü: AP ile konjuge anti-dig antikorunun
kaldırılmasıyla oluşturuldu.
36
3. BULGULAR
3.1. Klinik Bulgular
Deneysel enfeksiyon süresince her iki grupta da mortaliteye rastlanmadı. Başlangıçta
sadece sulu ishal, durgunluk, yeme ve içmede isteksizlik, halsizlik belirtileri
gözlenirken, zamanla bu belirtilerle birlikte göz kapaklarını kapalı tutma, göğsü yere
paralel dayama, göğsü bir yana doğru yatırma, telekleri kabartma, solunumda güçlük
ve özellikle başı yukarı doğru kaldırıp ağzı açarak hızlı soluk alıp verme gözlendi.
3.1.1. Oral Gruptaki Klinik Bulgular
Deneysel inokulasyondan sonraki ilk 24 saat içinde 1; 48 saat içinde de toplam 3
hayvanın gaitası suluydu (Şekil 3.1.1.A) Bu sürede 3 hayvanda hareket etmede
isteksizlik ve ayakları germe hareketi dikkati çekti (Şekil 3.1.1B). İlk nekropsi günü
olan üçüncü günde bu sayı 8’e yükseldi. Beşinci günün sonunda ise oral gruptaki
bazı hayvanlarda diğer grupta olduğu gibi yüzeysel inspirasyon gözlendi. İkinci
nekropsi günü olan enfeksiyonun 6. gününde ise hayvanların yem ve suya gelmede
isteksizlik devam etti. Bu gruptaki halsizlik belirtileri gösteren hayvan sayısı 10’a
yükselmişti. Yedinci günde hayvanlardan 4’ü hem halsizlik belirtileri hem de
ağızlarını açarak solunum mevcuttu. Sekizinci gün mevcut klinik belirtilerin yanında
4 hayvanın her iki gözünün sklerası ve konjuktivalarının hiperemik olduğu görüldü.
Dokuzuncu gün (3. nekropsi günü) ile 10. gün yüzeysel solunum, hareket etmede
isteksizlik ve bazı hayvanların konjuktiva ve skleralarındaki kızarıklık devam etti
(Şekil 3.1.1.C). Dördüncü ve beşinci nekropsi günleri olan 12. ve 14. günlerde
şiddetli halsizlikle ilgili belirtiler yalnızca iki hayvanda gözlendi (Şekil 3.1.1.D).
Ondördüncü- 17. günler arasında bulgular geri kalan hayvanlarda gözlenen ishal
haricinde giderek azaldı.
37
Şekil 3.1.1. Oral gruptaki hayvanlara ait klinik bulgular A) Birinci nekropsi gününde ishal B) İkinci nekropsi gününde halsizlik belirtileri ve gövdeyi bir yana yaslama C) Üçüncü nekropsi gününde yüzeysel solunum yapma D) Dördüncü nekropsi gününde birkaç hayvanda halsizlik belirtileri.
3.1.2. İntramuskuler Gruptaki Klinik Bulgular
Deneysel inokulasyondan sonraki ilk 2 gün içerisinde, 7; sonraki gün de 10 hayvanda
hareket etmede isteksizlik ve ayakları germe hareketi dikkati çekti (Şekil 3.1.2.A).
Postinokulasyon dördüncü günde nekropsisi yapılanlardan arta kalan bu gruptaki 5
hayvanda yüzeysel inspirasyon fark edildi ve beşinci günde de aynı bulguların
sürdüğü gözlendi (Şekil 3.1.2.B). İkinci nekropsi günü olan 6. günde diğer
gruptakine paralel olarak hayvanlar yem ve suya gelmede isteksizdi ve halsizlik
görülen hayvanlardan 3’ü gövdelerini bir tarafa doğru eğip bir bacaklarını yana
doğru açmış vaziyetteydi. Yine bu nekropsi gününde 5 hayvan oral grubun aynı
günündekileriyle aynı bulguları gösteriyordu. Bunun yanında sekizinci günde 5
hayvanın her iki gözünün sklerası ve konjuktivaları kızarıktı ve sulu gaita çıkaranlar
da fark edildi. Dokuz ve onuncu günlerde yüzeysel solunum, halsizlik, gövdeyi yere
paralel tutma gibi değişiklikler sürdü (Şekil 3.1.2.C). Üçüncü nekropsi günü olan
onikinci günde bir önceki günde rastlanan bulgular yanında, gözlerdeki kızarıklık
belirtileri 6 hayvana yükseldi (Şekil 3.1.2.D). Ayrıca oral gruptaki hayvanlara göre
yem ve suya gelenlerin sayısı azalmıştı. Ayakta fazla kalmadan hemen bulundukları
38
yere çökmüşlerdi. Dört ve beşinci nekropsi günleri arasında da bu belirtiler azalarak
devam etti ve son günde ishal arta kalan hayvanlarda halen mevcuttu.
Şekil 3.1.2. İntramuskuler gruptaki hayvanlara ait klinik bulgular A) Birinci nekropsi gününde hareket etmede isteksizlik, yeme ve suya karşı tepkide azalma B) İkinci nekropsi gününde yüzeysel solunum C) Üçüncü nekropsi günü durgunluk, halsizlik, hareket etmede isteksizlik ve gövdeyi yere paralel tutma isteği D) Dördüncü nekropsi günü gövdeyi yana yaslama ve hareket etmede isteksizlik. 3.2. Makroskobik Bulgular 3.2.1. Oral Gruptaki Makroskobik Bulgular
İlk nekropsi günündekilerde telekler kabarık ve karışık vaziyetteydi. Hayvanların
hemen hepsinde kolon ve sekumda daha belirgin olmak üzere tüm bağırsak kısımları
şişkin, subserozal damarları dolgundu. Lümenlerinde kokusuz, sarı renkte ve sulu bir
içerikle doluydu. Karaciğeri şişkin, kenarları hafif kütleşmiş, oldukça koyu kırmızı
renkteydi. Kesitinden kan sızıyordu (Şekil 3.2.1.A). Üzerlerindeki açık sarı renkte
alanlardan dolayı alacalı bir görünüm almıştı. Böbrekler genelde solgundu.
Akciğerler hiperemikti. Birinin kalbinde perikard boşluğunda yaklaşık 1 ml kadar
saman sarısı renginde sıvıya* rastlandı.
* Perikart boşluğundan toplanan sıvı Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı’na gönderildi. Yapılan analizlerin sonucunda total proteinin 2.2 mg/dl, glikoz düzeyinin 230,4 mg/dl olduğu ve total protein düzeyinin 2.5 mg/dl’den az olmasından dolayı sıvının transudat olduğu bildirildi.
39
Kalp ventrikuluslarını örten epikardiyumda bölgedeki epikartta ise peteşiyel kanama
odakları vardı. Ancak endokartta herhangi bir bulgu dikkati çekmedi.
İkinci nekropsi günündekilerde konjuktiva ve skleralarının hiperemik olduğu
görüldü. Derinin yüzülmesinden sonra göğüs kaslarında peteşiyel kanama alanları
fark edildi. Vucut boşlukları açıldığında özellikle ince bağırsaklardan duodenum ve
jejenum lümenlerinin sarı renkte, sulu bir içerikle dolu olduğu ve lümenlerinin
genişlediği görüldü. Böbrekler genelde koyu kırmızı renkte ve yer yer solgun
görünüşteydi. Karaciğer şişkin ve gevşek kıvamdaydı. Pariyetal yüzünde daha
belirgin olmak üzere peteşiyel kanama alanları vardı. Dalak koyu kırmızı renkte ve
şişkindi. Midelerden özellikle ventrikulus mukozasında yer yer eroziv odaklara
rastlandı. Bursa Fabricius ise yalnızca bir hayvanda büyümüştü. Akciğerler
hiperemikti. Perikardiyal boşlukta yine yaklaşık 1 ml’ye yakın transudatla
karşılaşıldı (Şekil 3.2.1.B). Kalbin muskulus papillarisi ve sol ventrikülünde daha
belirgin olmak üzere her iki ventrikülünün endokartta peteşiyel kanama alanlarına
rastlandı.
Üçüncü ve dördüncü nekropsi günlerinde ilk iki nekropsi gününde rastlanan
makroskobik bulgulara ilaveten pankreas hiperemikti (Şekil 3.2.1.C-E).
Beşinci nekropsi gününde bağırsaklardaki değişiklikler genelde aynıydı.
Yukarıda sözü edilen diğer bulgular yanında ventrikulus mukozasında beyaz renkte
toplu iğne başı büyüklüğünde, yüzeyden hafif taşkın alanlar ile eroziv odaklar fark
edildi. Karaciğer ve kalpteki lezyonlar temelde diğer nekropsi günlerinde karşılaşılan
bulgularla aynı olmakla birlikte, özellikle epikart ve endokartta rastlanan peteşiyel
kanama alanları daha çarpıcıydı. Ayrıca bu günde nekropsisi yapılan tüm hayvanların
safra keseleri öncekilere göre daha dolgundu ve dalak konjesyoneydi (Şekil 3.2.1.F).
Altıncı ve son nekropsi gününde, bağırsak, mideler başta olmak üzere diğer
doku ve organlarda karşılaşılan bulgular önceki gündekilere benzerdi (Şekil 3.2.1.G).
Son üç nekropsi gününde de dalak şişkin ve koyu kırmızı renkte, pankreas ve akciğer
hiperemik olup Bursa Fabricius büyümüştü. Ayrıca karaciğerde şiddetli hiperemi ve
40
kanamayla birlikte şekillenen diskolarasyon; kalpte ise endokart ve epikartta ile
epikardiyal yağ dokunun kanama alanları görüldü (Şekil 3.2.1. H-J),(Çizelge 3.2.1).
Çizelge 3.2.1. Oral gruptaki hayvanlara ait organlarda rastlanan makroskobik bulgular. Günler
Organlar
1.nekropsi günü
2.nekropsi günü
3.nekropsi günü
4.nekropsi günü
5.nekropsi günü
6.nekropsi günü
Bağırsaklar +/++ + ++ + -/+ + Proventrikulus - - - + + ++ Ventrikulus - +++ +++ +++ +++ ++ Pankreas - - + + + + Karaciğer + ++/+++ +++ +++ +++ +++ Böbrekler - ++ ++ ++ ++ ++ Akciğerler + + + ++ ++ ++ Kalp +++ +++ +++ +++ +++ +++ B.Fabricius - + ++ ++ ++ ++ Dalak - + + + ++ ++ Beyin - - - - - - Beyincik - - - - - - Konjuktiva + + + + - - -: Lezyon yok +: Hafif (hiperemi) ++: Orta (renk değişiklikleri, ödem, şişkinlik, büyüme gibi yangısal reaksiyona ait bulgular) +++: Şiddetli (kanama, nekroz, erozyon)
41
Şekil 3.2.1. Oral grupta çeşitli organlarda karşılaşılan makroskobik bulgular. A) Birinci nekropsi gününde karaciğerde konjesyon (ok) B) İkinci nekropsi gününde perikartta sıvı toplanması (ok) C) Üçüncü nekropsi gününde böbreklerde solgunluk D) Üçüncü nekropsi gününde perikartta sıvı toplanmasında artış E) Dördüncü nekropsi gününde duodenumun serozal damarlarında dolgunluk (ok) ve pankreasta hiperemi (yıldız) F) Beşinci nekropsi gününde dalakta konjesyon G) Beşinci nekropsi gününde proventrikulusta mukozada eroziv alanlar (oklar) H) Altıncı nekropsi gününde karaciğerde şiddetli konjesyon I) Altıncı nekropsi gününde endokartta kanama alanları (oklar) J) Altıncı nekropsi gününde perikarttan alınan sarı renkli sıvı.
42
3.2.2. İntramuskuler Gruptaki Makroskobik Bulgular
İlk nekropsi gününde rastlanan makroskobik bulgular oral gruptakilerle paralellik
göstermekle beraber, kalpteki kanamalara ek olarak karaciğerin pariyetal ve viseral
yüzünde ve endokartta da değişen derecede kanama alanları dikkati çekti (Şekil
3.2.2.A).
İkinci nekropsi gününde ise bağırsaklarda rastlanan makroskobik bulgular
hem önceki nekropsi gününe hem de oral grubun ikinci nekropsi günündekilere göre
belirgin ve daha yaygındı. Bağırsaklardaki bulgular oral gruptakilerle örtüşmesine
karşın proventrikulusta ve ventrikulusta sadece hiperemiye rastlandı. Böbrekler
şişkin ve genelde solgundu. Dalak şişkin ve koyu kırmızı renkte ve bir hayvanda
şişkindi. Bursa Fabricius üç hayvandan ikisinde büyümüştü. Akciğerler önceki
nekropsi günündeki ve oral gruptaki gibi hiperemikti. Perikard boşluğunda ise oral
gruptakinden daha koyu sarı renkte bir sıvı vardı. Bu nekropsi gününde, oral grupta
rastlanmayan peteşiyel kanama alanları üç hayvandan ikisinin perikardında gözlendi.
Endokarttaki peteşiyel kanama alanları ise oral gruptakilerle eş değerdeydi (Şekil
3.2.2.B).
Üçüncü ve dördüncü nekropsi günlerindeki makroskobik bulgular da aynıydı
(Şekil 3.2.2.C-G). Fakat karaciğer ve kalp haricinde oral gruptakilere göre daha
belirgindi.
Beşinci nekropsi gününde ilk dört nekropsi gününde görülen bulgular yanında
yine ventrikulus mukozasında toplu iğne başı büyüklüğünde yüzeyden hafif taşkın
bozumsu-sarı odaklar ve eroziv odaklara rastlandı (Şekil 3.2.2.H). Safra keselerinin
safrayla dolu olması ile perikartta toplanan sıvı haricinde, epikart ve endokarttaki
peteşiyel kanama alanları oral gruba göre daha zayıftı (Şekil 3.2.2.I-J).
Son nekropsi gününde ventrikülüsteki eroziv odakların daha yaygınlaştığı
görüldü (Çizelge 3.2.2).
43
3.2.3. Kontrol Grubundaki Makroskobik Bulgular
Enfeksiyon süresince ilgili nekropsi günlerinde tüm hayvanların önceki gruplarda
sözü edilen organları değerlendirildi ve herhangi bir bulguya rastlanmadı.
Çizelge 3.2.2. İntramuskuler gruptaki hayvanlara ait organlarda rastlanan makroskobik bulgular Günler
Organlar
1.nekropsi günü
2.nekropsi günü
3.nekropsi günü
4.nekropsi günü
5.nekropsi günü
6.nekropsi günü
Bağırsaklar +/++ ++ ++ + -/+ + Proventrikulus + + ++ ++ ++ ++ Ventrikulus + + + ++ +++ +++ Pankreas - - + + + ++ Karaciğer ++/+++ +++ ++ ++ +++ +++ Böbrekler - ++ ++ +/++ ++ +/++ Akciğerler + + + + ++ ++ Kalp +++ +++ ++/+++ ++/+++ +++ +++ B.Fabricius - ++ ++ +/++ ++ +++ Dalak - +/++ + + ++ ++ Beyin - - - - - - Beyincik - - - - - - Konjuktiva + + + + + + -: Lezyon yok +: Hafif (hiperemi) ++: Orta (renk değişiklikleri, ödem, şişkinlik, büyüme gibi yangısal reaksiyona ait bulgular) +++: Şiddetli (kanama, nekroz, erozyon)
44
Şekil 3.2.2. İntramuskuler grupta çeşitli organlarda karşılaşılan makroskobik bulgular. A) Birinci nekropsi günde perikartta sıvı toplanması B) İkinci nekropsi gününde karaciğerde kanama alanları (oklar) ve solgun görünüş ile ventriküllere ait bölgede endokartta peteşiyel kanama alanları C) Üçüncü nekropsi gününde endokartta peteşiyel kanama alanları (oklar) D) Üçüncü nekropsi gününde karaciğerde konjesyon ve solgun renkteki alanlarla birlikte alacalı manzara ile perikartta sıvı toplanması E) Üçüncü nekropsi gününde duodenumun serozal damarlarında hiperemi (oklar) ve pankreasta yer yer hiperemik alanlar (yıldız) F) Dördüncü nekropsi gününde dalakta konjesyon G) Dördüncü nekropsi gününde böbreklerde konjesyon (yıldız) H) Beşinci nekropsi gününde ventrikulusta eroziv alanlar (oklar). I) Beşinci nekropsi gününde karaciğerde konjesyon J) Perikarttan alınan sarı renkli sıvı.
45
3.3. Mikroskobik Bulgular
3.3.1. Oral Gruptaki Mikroskobik Bulgular
Bağırsaklar: İlk nekropsi gününde, bir hayvanın bağırsaklarında bulguya
rastlanmadı. Diğer iki hayvanda ise ince bağırsak villuslarının yüzeyini döşeyen
epitel hücrelerinin bir kısmı yer yer dökülmüştü. Propria mukozadaki damarlarda
hiperemi ile bezler arasında lenfositlerden zengin diffuz mononüklear hücre
infiltrasyonu yer almıştı. Ayrıca bazı bez lümenlerinin salgıyla dolduğu, bir kısmının
lümeninde dökülmüş epitel hücrelerinin veya bunların yıkım ürünleri ile çekirdek
kırıntılarının bulunduğu gözlendi. Sekal tonsillerde lenf follikülleri hiperplaziye
uğrayarak düzenini kaybetmişti.
İkinci nekropsi gününde nekropsileri yapılan her üç hayvandaki histopatolojik
bulgular da ilkine benziyordu. Yalnız bu gündekilerin diğerlerinden farkı, ince
bağırsakların propria mukozasındaki lenfositlere makrofajlar da diffuz olarak eşlik
ediyordu. İki hayvanda ise ileosekal lenf follikülleri daha hiperplazikti.
Üçüncü nekropsi günündekilerin bulguları da genel hatlarıyla öncekiler
gibiydi. Fakat bu bulguların ince ve kalın bağırsakları kapsayacak şekilde yayıldığı;
lenfosit ve daha az da makrofajlardan oluşan hücre infiltrasyonlarına plazma
hücrelerinin katıldığı görüldü. Bir hayvanda ileumun propria mukozasındaki hücre
infiltrasyonu tunika muskularise kadar uzanmıştı ve infiltre olan bu hücreler arasında
az da olsa heterofil lökositler seçiliyordu.
Mikroskobik bulgular, ileumdaki lenfoid folliküllerdeki hiperplazi dışında
dördüncü nekropsi günündeki hayvanlarda da bir öncekilerin tekrarı şeklindeydi
(Şekil 3.3.1.1. A ve B).
46
Şekil 3.3.1.1. Bağırsakta karşılaşılan mikroskobik bulgular A) İleumda Peyer plaklarında hiperplazi (yıldızlar), üçüncü nekropsi günü, x50, HE. B) İleumda Peyer plaklarında hiperplazik nodül (ok), dördüncü nekropsi günü, x40, HE.
Beşinci nekropsi gününde 3 hayvanın bağırsak villus epitellerinin
öncekilerden daha fazla döküldüğü; buradaki kadeh hücreleri ile propria mukozadaki
bez hücrelerinin daha fazla salgıyla dolduğu; bez lümenlerinde hücre yıkım
ürünlerinin arttığı göze çarptı. Ayrıca propria mukozada belirtilen şekildeki hücre
infiltrasyonunda, plazma hücrelerinin sayısı öncekilerden daha fazlaydı.
Son nekropsi günündeki hayvanların ince ve kalın bağırsaklarına yayılan
lezyonlar kompozisyon itibarıyla diğerlerine benziyordu; ancak, dağılım yönünden
daha hafifti.
Proventrikulus ve ventrikulus: Deney süresince karşılaşılan genel bulgu,
propria mukozada fokal, multifokal veya diffuz olarak lenfositlerden zengin
mononüklear hücre infiltrasyonuydu. Proventrikulusta 1. ve 2. nekropsi günlerindeki
hayvanlarda böyle infiltrasyonlar diffuz olmakla birlikte içerdikleri hücre
morfolojileri değişikti (Şekil 3.3.1.2.A). Bunu izleyen 3. nekropsi günündekilerde bu
şekildeki hücre infiltrasyonları bir hayvanda propriya mukozada lokalize (Şekil
3.3.1.2.B), diğerlerinde submukozaya ve yer yer de tunika muskularise kadar
uzanıyordu. Ayrıca bu gündeki bir hayvanda, bazı bez epitellerinin çekirdeğinde
inklüzyon cisimciğine de rastlandı ve Feulgen boya yöntemiyle doğrulandı.
Dördüncü nekropsi gündeki hayvanlarda kayda değer bulguya rastlanmadı. Beşinci
nekropsi günündeki hayvanların ise sadece birinde bez epitellerinde parankim
dejenerasyonu vardı.
47
Altıncı ve son nekropsi günündekilerde rastlanan bulgu ise propria mukozada
ve submukozada yer alan diffuz mononüklear hücre infiltrasyonuydu (Şekil 3.3.1.2.C
ve D).
Şekil 3.3.1.2. Proventrikulusta karşılaşılan mikroskobik bulgular A) Proventrikulusun lamina propriyasında diffuz lenfosit infiltrasyonu (yıldızlar), birinci nekropsi günü,x40, HE. B) Proventrikulusun propriya mukozasında fokal mononüklear hücre infiltrasyonları (oklar), üçüncü nekropsi günü, x50,HE. C) Proventrikulus submukozasında mononüklear hücre infiltrasyonu (yıldız), beşinci nekropsi günü, x40, HE. D) Proventrikulusta propriya mukoza ve submukozada multifokal lenfosit infiltrasyonları (yıldızlar), altıncı nekropsi günü, x40, HE.
Ventrikulustaki lezyonların görülme sıklığı bezli midedekilerden daha
düşüktü. İlk grup olarak 1. nekropsi gününde nekropsisi yapılanlarda, proventrikulus
ve bağırsaklardakine benzeyen lenfosit infiltrasyonuyla karşılaşıldı. Bu şekildeki
infiltrasyonlar, bir hayvanda fokal; iki hayvanda ise diffuzdu. Birer hayvanda 2. ve
3. nekropsi günlerinde bulguya rastlanmadı. Bu günlerin diğer iki hayvanında ise
diffuz hücre infiltrasyonu görülmeye devam etti. Dördüncü ve beşinci günlerde tüm
hayvanlarda yine herhangi bir bulgu gelişmemişti. Buna karşılık son gündeki tüm
hayvanların lezyonları enfeksiyonun ilk yarısında gözlenen lezyonlarından farksızdı.
48
Pankreas: Son güne kadar hiperemi dışında kayda değer bulguyla
karşılaşılmadı. Son grup olarak nekropsileri yapılan üç hayvandan birinde, asinuslar
arasında genişce bir odak halinde yer alan lenfositlerden zengin mononüklear hücre
infiltrasyonu göze çarptı (Şekil 3.3.1.3). İki hayvanı ise yine lezyon görülmedi.
Dalak: Oral enfeksiyon grubunun bazı hayvanlarında karşılaşılan ortak tablo,
lenf folliküllerinde farklı şekil ve şiddette gelişen hiperplazi idi. Bu şekilde,
enfeksiyonun ilk nekropsi gününe ait bir hayvanda herhangi bir bulguya
rastlanmazken iki hayvanın lenf follikülleri hiperplazikti. Bunlardan birinde
lenfoblastlar daha belirgin bir biçimde artmıştı. Folliküler sentrum reaksiyonuna
belge olan sekonder follikül şeklini almıştı. İkincisinde ise hem bu şekilde ve hem de
folliküllerin kortikal bölgelerindeki lenfoblastların artmasıyla karakterize tersiyer
lenf follikülleriyle karşılaşıldı. İkinci nekropsi günündeki iki hayvanın lenf
follikülleri yalnızca hiperplazikti; bir hayvanda ise bulgu yoktu (Şekil 3.3.1.4).
Sonraki günlerde nekropsileri yapılanlarda da lenf follikülleri değişik derecede
hiperplazikti. Yalnız, lenfoblastlardaki hiperplazi daha yoğundu. Bu bulgulara ek
olarak, ikinci nekropsi gününde bir, dördüncü nekropsi günündeki 2 ve altıncı
nekropsi günündeki tüm hayvanların lenf folliküllerinde ya gelişi güzel dağılmış ya
da birkaçı bir araya gelerek grup oluşturmuş biçimde az sayıda serbest eritrositler ile
karşılaşıldı.
Şekil 3.3.1.3. Pankreasta fokal mononüklear hücre infiltrasyonu (yıldız), altıncı nekropsi günü, x400, HE.
49
Karaciğer: Bu organda karşılaşılan bulgular genel itibariyla, yaygın veya bazı
bölgelerle sınırlı olan farklı nicelikteki yangısal dejeneratif değişiklikler (Şekil
3.3.5.1.5.A-D) ile bazı hayvanların hepatositlerinde bulunan ve hastalık için
patognomonik sayılan intranüklear inklüzyon cisimciklerinden (Şekil 3.3.1.5.A ve D)
ibaretti. Ayrıca vena sentralis, portal bölgedeki damarlar ve sinüzoidler değişik
miktarda eritrositlerle dolarak genişlemişti. Lopcuklarındaki çoğu hepatositler
şişkindi. Bir kısmının sitoplazması daha eozinofilikti. Bir kısmının sitoplazmasında
ise hidropik dejenerasyona belge olan değişik genişlikte, kenarları düzensiz,
boşluklar (vakuoller) mevcuttu. Şiddeti olgudan olguya değişen böyle bulgular yanı
sıra: Kupffer hücreleri şişkindi ve belirgindi. Remark kordonları düzensizdi,
sinuzoidlerde ve çoğunlukla da portal bölgelerde lenfositlerin baskın olduğu değişen
yoğunlukta mononüklear hücre infiltrasyonu vardı. İlk günde nekropsisi yapılanlarda
bu bulgulara ek olarak hepatosit çekirdeklerinin piknotik görünüm aldığı,
kromatinden yoksunlaştığı veya silinmeye yüz tuttuğu göze çarptı. İkinci nekropsi
gününde, hepatositlerinde sözü edilen tipte şiddetli hidropik dejenerasyonu önceki
günündekilere göre daha yaygındı. Üçüncü nekropsi günündeki hayvanlarda yangısal
ve dejeneratif değişiklikler de aynı şekildeydi. Portal bölgelerde daha çok fokal
lenfosit infiltrasyonu bulunuyordu. Dördüncü nekropsi gününde her üç hayvana ait
karaciğer dokusu kesitlerinde dejeneratif değişikliklerin yanı sıra portal bölgelerde
lenfosit ve makrofajlardan oluşan mononüklear hücre infiltrasyonunun da ağırlık
kazandığı görüldü. Beşinci nekropsi gününde, hayvanların tümünde portal bölgede
yine mononüklear hücre infiltrasyonu mevcuttu. Ayrıca damarlarda belirgin hiperemi
ve hepatositlerde hidropik dejenerasyonu yanında sinüzoidlerde mononüklear hücre
Şekil 3.3.1.4 Dalakta foliküllerde hiperplazi (yıldızlar), altıncı nekropsi günü, x40, HE.
50
infiltrasyonu ve pembeye boyanmış kitleler halinde ödem bulunuyordu. Son nekropsi
gününe gelindiğinde, değişikliklerin aynı düzeyde olduğu görüldü.
Şekil 3.3.1.5. Karaciğerde karşılaşılan mikroskobik bulgular A) Hepatositlerde intranüklear inklüzyon cisimciği (ok) ve vakuoler dejenerasyon (yıldızlar), birinci nekropsi günü x125, HE. B) Karaciğerde portal aralıklarda mononüklear hücre infiltrasyonu (oklar), ikinci nekropsi günü, x40, HE. C) Hepatositlerde vakuoler dejenerasyon (oklar) ve fokal lenfosit infiltrasyonu (yıldız), üçüncü nekropsi günü, x100, HE. D) Hepatositlerde intranüklear inklüzyon cisimcikleri (oklar) ve vakuoler dejenerasyon (okbaşları), beşinci nekropsi günü, x100, HE.
Bazı hayvanlarda görülen inklüzyon cisimcikleri hepatositlerin çekirdeğinde
yerleşen cisimcikler bazofilik görünümdeydi. Çevrelerinde boya almayan halka
şeklinde bir hale vardı. Böyle hücrelerin nüklear membranında marjinal kromazi
belirgindi. Bu cisimcikler 1. ve 2. nekropsi günlerinde ikişer; 3. nekropsi gününde
üç; 5. ve 6. günlerinde birer olmak üzere oral enfeksiyon grubunun 18 hayvanından
9’unda mevcuttu. İnklüzyon cisimciklerinin varlığı Feulgen boya yöntemiyle de
doğrulandı (Şekil 3.3.1.6.).
51
Şekil 3.3.1.6. Hepatosit çekirdeklerinde Feulgen pozitif inklüzyon cisimcikleri (A ve B), x100.
Hepatositlerde saptanan inklüzyonların karaciğer lopçuklarındaki dağılımı ve
yoğunluğu farklıydı. İlk nekropsi günündeki iki hayvanın karaciğer lopçuklarında,
belli bir yerleşim göstermeksizin birkaç hepatositte görülürken ikinci nekropsi
günündekilerde dağılımları aynı kalmakla beraber daha fazla hücrede bulunuyordu.
Üçüncü nekropsi günündeki her üç hayvanında görülen inklüzyonlar daha çok
lopçukların periferinde, portal bölgeye yakın hepatositlerde yerleşmişti. Son
nekropsi günündeki inklüzyonların dağılımı yine bu şekilde olmakla beraber,
bunların yangısal bölgelerin çevresinde yer alan hepatositlerde de lokalize olduğu
görüldü.
Böbrekler: İlk nekropsi gününde değişik derecede olmak koşuluyla
glomerular, intertubular kapillarlar ile orta çaplı arterlerde hiperemi ve tubul
epitellerinde parankim ve/veya hidropik dejenerasyonu bu grup hayvanların genel
histopatolojik değişikliklerdendi. Bunun yanında bir hayvanda interstisyumda fokal
lenfosit ve makrofajlardan oluşan mononüklear hücre infiltrasyonu göze çarptı (Şekil
3.3.1.7.A). Hiperemi ve hidropik dejenerasyon enfeksiyonun üçüncü gününde olup
ilk nekropsiye alınan hayvanlardan ikisinde kaydedildi. Birinde ise sadece hiperemi
vardı. İkinci nekropsi günündekilerin tubul epitellerinde hidropik dejenerasyonu
yanında parankim dejenerasyonu da görüldü. Parankim dejenerasyonuna uğrayan
hücreler; şişkince sitoplazmaları eozinofilik ve hafif granüler manzaradaydı.
Bazısının çekirdeği silik görülmekteydi. Yine bu tip lezyona sahip bir hayvanda bazı
alanlarda, intertubuler olarak yerleşmiş lenfositlerden zengin fokal mononüklear
hücre infiltrasyonu da mevcuttu. Üçüncü nekropsi günündekilerde parankim
52
dejenerasyonu ön plandaydı. Dördüncü gündekilerde hipereminin ve bazı tubul
hücrelerinde parankim dejenerasyonunun devam ettiği görüldü. Ayrıca intertubuler
bölgelerde ve pelvis renaliste yangısal değişiklikler mevcuttu (Şekil 3.3.1.7.B). Bir
hayvanda tubul epitellerinde intranüklear inklüzyon cisimciği görüldü (Şekil
3.3.1.7.C). Beşinci güne gelindiğinde, dejenere tubul epitelleri daha çok böbreğin
kortikal bölgesinde seçiliyordu ve bunlarda hidropik dejenerasyonun öne çıkmıştı.
Ayrıca bu gündeki bir hayvanda intertubular fokal hücre infiltrasyonuyla karşılaşıldı.
Son nekropsi günündeki değişiklikler ise önceki nekropsi günlerinde
rastlananlardan farklıydı. Her hayvanın tubul epitellerinde parankim veya hidropik
değişiklikler yanında nekroz da şekillenmişti. Ayrıca intertubular bölgelerde
lenfositlerden zengin mononüklear hücre infiltrasyonu multifokal alanlar halinde
yayılmıştı ve bu alanlar özellikle pelvis renalise yakın konumlanmıştı (Şekil
3.3.1.7.D).
Şekil 3.3.1.7. Böbreklerde karşılaşılan mikroskobik bulgular A) Tubul epitellerinde dejenerasyon (oklar) ile interstisyel bölgede fokal mononüklear hücre infiltrasyonu (yıldız), birinci nekropsi günü, x40, HE. B) Böbrek pelvisinde fokal lenfosit infiltrasyonu (oklar), dördüncü nekropsi günü, x40, HE. C) Tubul epitelinde intranüklear inklüzyon cisimciği (ok), dördüncü nekropsi günü, x400, HE. D) İntertubuller bölgede fokal mononüklear hücre infiltrasyonu (yıldız), altıncı nekropsi günü, x400, HE.
53
Bursa Fabricius: Tüm hayvanların b.Fabricius’unda karşılaşılan ortak
histopatolojik bulgu hiperemi ile lenf folliküllerinde hiperplaziydi. İlk nekropsi
günündekilerde, dalakta olduğu gibi hiperplazik lenf folliküllerinin de lenfoblastların
çoğunlukta olduğu folliküler sentrum reaksiyonu ile karşılaşıldı. Bu bulgu bir
hayvanda daha belirgin olup çoğu lenf follikülünü kapsıyordu. İkinci ve üçüncü
günlerde de nekropsileri yapılan her hayvanın b. Fabricius’unda, sözü edilen
follikülerde sentrum reaksiyonu aynen devam etti. Ayrıca üçüncü nekropsi
günündeki bir hayvanda bu organın lamina epiteliyalisinin hemen altında, lenfositler
başta olmak üzere, plazma hücreleri ile tek tük heterofil lökositlerden oluşan yangısal
hücre infiltrasyonuyla karşılaşıldı. Dördüncü ve beşinci günlerde lenfoid dokudaki
hiperplaziye ilişkin bulgular öncekilere göre daha az sahadaydı ve bir örnekti (Şekil
3.3.1.8). Altıncı gündekilerde ise lenf follikülleri düzenini kaybetmişti.
Akciğerler: Şiddeti hemen hemen aynı olmakla birlikte, hiperemi, amfizem
ve Goblet hücrelerinin salgı ile dolu olması (Şekil 3.3.1.9.A ve B) bu grubun
hayvanlarında sıkça rastlanan bulgulardandı. Bunların yanında ilk nekropsi
günündekilerden bir hayvanın tersiyer bronş lümeninde; dökülmüş epitel hücresi,
lenfosit ve birkaç heterofil lökosit vardı. Yine bu hayvanın bu tip bronşlarının
çevresinde az sayıda lenfosite rastlandı. İki hayvanda primer ve sekonder
bronşlarının çevresindeki lenfoid doku (Bronchial Associated Lymphoid Tissue
[BALT]) hiperplazikti. İkinci nekropsi günündekilerde ilk gündekilerde görülen
BALT hiperplazisine (Şekil 3.3.1.9.A) ek olarak hiperemi ve amfizem yanında 2
hayvanda akciğerin interalveolar bölgesinde, birkaç sınırlı odak halinde lenfositlerin
kümelendiği görüldü. Üçüncü nekropsi günündekilerde tablo öncekilerle örtüşmekle
birlikte, bir hayvanın akciğerinin bir alanındaki tersiyer bronş epitel hücrelerinde
Şekil 3.3.1.8 Bursa Fabricius’ta sentrum reaksiyonu (yıldız), dördüncü nekropsi günü, x100, HE.
54
karaciğerdekine benzeyen intranüklear inklüzyon cisimciği göze çarptı. Bronşların
çevresinde lenfosit infiltrasyonu (Şekil 3.3.1.9.B) yanı sıra genel olarak karşılaşılan
bulgular 4., 5. ve 6. nekropsi günlerindeki hayvanlarda da değişen oranda görüldü.
Ancak son nekropsi günündeki bir hayvanda, bir bölgedeki büyükçe bir arterde
şekillenen tromboz ve damar endotel hücrelerinde dejenerasyon farklı bir bulgu
olarak değerlendirildi (Şekil 3.3.1.9.C).
Kalp: Saptanan mikroskobik bulgular aynen karaciğerde olduğu gibi
hastalığın tanısında belirleyici özelliğe sahipti. Bu anlamda, miyokartta kas demetleri
arasında, genelde fokal alanlar halinde mononüklear hücre infiltrasyonlarıyla
karakterize nonpurulent intersitisyel miyokarditis; kas hücrelerinde hyalin
dejenerasyonu, nekroz ve hemen her olguda rastlanan değişik şiddetteki kanama
alanları yanında kimi hayvanların kas hücrelerinde intranüklear inklüzyon
cisimcikleriyle karşılaşıldı (Şekil 3.3.1.10.A-D). Buna göre, ilk nekropsi günündeki
bir hayvanda, damarlarda hiperemi; diğerinde hiperemiyle birlikte fokal kanama; bir
diğer hayvanda ise bu bulgulara ek olarak, kas hücreleri arasında birkaç fokal alan
halinde lenfosit infiltrasyonu ile hyalin dejenerasyonu saptandı. Bu şekilde
dejenerasyona uğrayan kas hücrelerinin şiştiği, çizgilerini kaybederek
Şekil 3.3.1.9. Akciğerde karşılaşılan mikroskobik bulgular A)BALT hiperplazisi (yıldız), bronşiyolde salgıyla dolu Goblet hücreleri (oklar), ikinci nekropsi günü, x40, HE. B) Bronşiyolde salgıyla dolu Goblet hücreleri (oklar) ve çevresinde lenfosit (yıldız), altıncı nekropsi günü, x125, HE. C) Arter intimasındaki endotel hücrelerinde dejeneratif değişiklikler (oklar) ile trombüs (yıldız), altıncı nekropsi günü, x40, HE.
55
sarkoplazmasının eozinle daha pembe renk aldığı dikkati çekti. İkinci nekropsi
günündeki hayvanlarda önceki günlerde olduğu gibi dejenerasyon yanı sıra birkaç
bölgede gözlenen lenfosit kümelerinden (Şekil 3.3.1.10.A) başka fokal kanama da
vardı. Kanama bir hayvanda daha şiddetliydi. Diğer iki hayvanda bu bulgularla
birlikte bazı kas hücrelerinin çekirdeklerinde karaciğerdekilerle aynı görünümde olan
inklüzyonlara rastlandı. İnklüzyon cisimciği dışında saptanan diğer mikroskobik
bulgular 3. ve 4. gündekilerde de görülmeye devam etti. Yalnız 3. gündekilerde bu
bulgulara ek olarak bazı kas hücrelerinin sınırlarını kaybedip tamamen homojen hal
alarak nekroza uğradıkları görüldü. Dördüncü nekropsi günündekilerde çoğunluğu
lenfositler ve makrofajlardan oluşan yangısal hücrelerlerle beraber nekrotik
değişiklikler dikkati çekti (Şekil 3.3.1.10.C).
Beşinci nekropsi günündeki iki hayvanda bulgular önceki günlere göre
hafiflemişti. Bir hayvanda miyokarttaki kas hücrelerinde intranüklear inküzyon
cisimciği mevcuttu (Şekil 3.3.1.10.D). Birinde ise fokal kanama alanlarının hala var
olduğu görüldü. Son gündeki üç hayvanda kanama ve nekroz gibi şiddetli bulgulara
rastlanmadı. Ancak, yangısal hücre infiltrasyonu, kaslarda dejenerasyon gibi diğer
morfolojik değişikliklerin şiddeti hafiflese bile varlığını sürdürüyordu.
Merkezi Sinir Sistemi (Beyin ve Beyincik): Oral deneysel enfeksiyon süresince
beyin ve beyincikte belirgin bir bulguyla karşılaşılmadı. Yalnız ikinci nekropsi
gününde üç hayvandan ikisinde ve üçüncü gününde birinde beyinciğindeki
damarların hiperemik olduğu, plazma sıvısı içerdiği (Şekil 3.3.1.11) ve bunlardan
birinin meninksinde de birkaç sahada da olsa lenfosit infiltrasyonunun yer aldığı fark
edildi. Geri kalan günlerdekinde herhangi bir bulguya rastlanmadı.
Tüm bu bulgulara ilişkin tablo Çizelge 3.3.1’de belirtilmiştir.
56
Şekil 3.3.1.10. Kalpte karşılaşılan mikroskobik bulgular A) Miyokartta lenfosit infiltrasyonu (oklar), dejeneratif değişiklikler (ok başı), nekroz (ok), ikinci nekropsi günü x100, HE. B) Miyositlerde dejenerasyon (oklar), fokal mononüklear hücre infiltrasyonu (yıldız), üçüncü nekropsi günü x400, HE. C) Miyokartta lenfosit infiltrasyonu (oklar) ve kas hücrelerinde dejeneratif değişiklikler (ok başları), dördüncü nekropsi günü, x100, HE. D) Kas hücrelerinde intranüklear inklüzyon cisimcikleri (ok) ve nekrotik değişiklikler (okbaşları), beşinci nekropsi günü, x125, HE.
Şekil 3.3.1.11 Serebellar damarlarda
hiperemi (ok) ve plazma sıvısı (ok
başı), ikinci nekropsi günü x40, HE.
57
Çizelge 3.3.1. Oral Enfeksiyon Grubundaki Hayvanların Organlarında Karşılaşılan Mikroskobik Bulgular
ENFEKSİYON SONRASI NEKROPSİ GÜNLERİ VE HAYVAN SAYISI ORGANLAR
1. Nekropsi Günü
I II III
2. Nekropsi Günü
I II III
3. Nekropsi Günü
I II III
4. Nekropsi Günü
I II III
5. Nekropsi Günü
I II III
6. Nekropsi Günü
I II III
Toplam Lezyon
Bağırsaklar
-
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
+++
++
++
17
Proventrikulus
++
++
++
++
++
++
ink ++
++
++
-
-
-
++
-
-
++
++
++
13
Ventrikulus
+
++
++
-
++
++
-
++
++
-
-
-
-
-
-
++
++
++
10
Pankreas
+
+
-
+
-
-
+
+
+
-
+
+
+
-
-
+
-
-
10
Dalak
-
++
++
-
++
+++
++
++
++
+++
+++
++
++
++
++
+++
+++
+++
16
Karaciğer
++
İnk ++
ink ++
++
ink ++
ink ++
ink ++
İnk ++
ink ++
+++
++
++
ink ++
++
++
++
++
ink ++
18
Böbrekler
+
++
++
++
++
++
++
İnk ++
++
++
++
++
++
++
++
+++
+++
+++
18
B.Fabricius
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
18
Akciğerler
+
+
++
++
++
+
++
++
ink ++
+
+
++
++
+
+
++
++
++
16
Kalp
+
+++
++
ink +++
ink +++
++
+++
+++
++
+++
+++
+++
++
ink ++
+++
++
++
++
18
Merkezi Sinir Sistemi
-
-
-
-
+
+
-
-
+
-
-
-
-
-
-
-
-
-
3
Lezyon yok. (-). Hafif lezyonlar (+) : Hiperemi, ödem, bezlerde salgı artışı, az sayıda, belirsiz fokal, hücre infiltrasyonu. Orta düzeyde lezyonlar (++): Belirgin fokal veya diffuz hücre infiltrasyonu, dejenerasyon, hafif deskuamasyon, lenfoid dokuda hiperplazi, akciğerde amfizem. Şiddetli lezyonlar (+++) : Diğer yangısal ve dejeneratif bulgularla birlikte kanama, nekroz, erozyon, ülser, hücrelerde yaygın deskuamasyon, İnk: İntranüklear inklüzyon cisimciği
58
3.3.2. İntramuskuler Gruptaki Mikroskobik Bulgular
Bu gruptaki hayvanlarda rastlanan histopatolojik bulgular, morfolojik nitelikleri
yönünden oral enfeksiyon grubundakilerle hemen hemen aynıydı. Yalnız nicelik
bakımından bazı hayvanlarda daha şiddetli ve yaygındı. Buna karşılık inklüzyon
cisimcikleri daha az hayvanda görüldü. Söz konusu bu inklüzyon cisimcikleri diğer
gruptan farklı olarak yalnızca karaciğerde ve pankreasta görüldü.
Bağırsaklar: İlk nekropsi günündeki hayvanların ince bağırsaklarındaki
bulgular, yangısal hücre infiltrasyonu şeklindeydi ve genelde duodenumda ağırlık
kazanmıştı. Bir hayvanda, oral gruptakilere benzer şekilde, ince bağırsakların propria
mukozasında fokal mononüklear hücre infiltrasyonu ve damarlarda hiperemi
mevcuttu. İki hayvanda ise aralarında az sayıda heterofil lökositlerin bulunduğu
lenfositlerden zengin, böyle hücre infiltrasyonları yaygındı. Ayrıca bunlardan birinde
anılan hücre infiltrasyonları propria mukozadan tunika muskularise kadar ilerlemişti.
İkinci nekropsi günündeki her hayvanda, yangısal reaksiyonun duodenum yanında
jejunumda da yoğunlaştığı; bazı sahalarda lenfosit ağırlıklı mononüklear hücre
infiltrasyonları (Şekil 3.3.2.1A) arasında heterofil lökositlerin de sayıca arttığı ve
tunika muskularise kadar diffuz şekilde yayıldığı dikkati çekti. Ayrıca ileumun lenf
follikülleri hiperplazikti.
Üçüncü nekropsi gününde karşılaşılan bulgular, oral grubun aynı gününde
nekropsisi yapılanların bulgularını anımsatmakla beraber, her hayvanın ince ve kalın
bağırsaklarına yayılmıştı. Lenfoid folliküllerdeki hiperplazi belirgindi (Şekil
3.3.2.1.B). Dördüncü gündekilere ait bulguların da nitelik ve nicelik bakımından bir
önceki nekropsi grubundan farklı olmadığı görüldü. Bazı alanlarda fokal, bazı
alanlarda ise diffuz yangısal hücre infiltrasyonları ve epitel katmanındaki kadeh
hücreleri ile propriyadaki bez epitellerinin salgıyla dolu olduğu kataral enteritis
tablosu intramuskuler grubun 5. nekropsi günündeki tüm hayvanlarında hakimdi.
Son güne gelindiğinde, bulgular nicelik yönünden genelde oral enfeksiyon
gruptakilere benziyordu. Ancak ince ve kalın bağırsaklarda mononüklear hücreler
yanında heterofil lökosit infiltrasyonu da vardı.
59
Şekil 3.3.2.1. Bağırsaklarda karşılaşılan mikroskobik bulgular A) Lamina propriyada diffuz mononüklear hücre infiltrasyonu (ok), ikinci nekropsi günü x100, HE. B) Lenfoid foliküllerde hiperplazi (yıldızlar), üçüncü nekropsi günü x40, HE.
Proventrikulus ve ventrikulus: Özellikle proventrikulusta ilk üç nekropsi
gününde tüm hayvanlarda karşılaşılan yangısal hücre infiltrasyonları, inklüzyon
dışında oral grubun aynı günündekileriyle eş değerdeydi (Şekil 3.3.2.2.A ve B).
Dördüncü nekropsi gününde oral gruptakilerde bulgu görülmemesine karşılık,
intramuskuler enfeksiyonun bu günündeki bir hayvanın propria mukozasında; iki
hayvanın ise bu bölgesinden tunika muskularisine kadar yayılan lenfositlerden
zengin mononüklear hücre infiltrasyonu ile karşılaşıldı. Beşinci nekropsi gününde,
her üç hayvanda karşılaşılan bulgular oral enfeksiyonda bulgu saptanan tek bir
hayvanınkine benziyordu. Yalnız bu tabloya bez hücrelerinde hidropik dejenerasyon
ile propria mukozaya yayılan hücre infiltrasyonu da eklenmişti. Son gündekilerin
bulguları da oral grubun aynı günündekileri ile genelde eş değerdeydi.
Şekil 3.3.2.2.Proventrikulusta karşılaşılan mikroskobik bulgular A) Diffuz lenfosit infiltrasyonu (ok), ikinci nekropsi günü, x100, HE. B) Bez epitellerinde bazofilik intranüklear inklüzyon cisimciği (oklar), üçüncü nekropsi günü, x400, HE.
60
Ventrikulusta ise enfeksiyonun üçüncü gününde olan ilk nekropsileri
yapılanlardan bir hayvanda bulguya rastlanmadı. Diğer iki hayvanın propria
mukozasında mononüklear hücre infiltrasyonu dikkati çekti. Bunlardan birinde hücre
infiltrasyonu birkaç bölgede toplanmış az sayıda iken diğerinde yaygın ve daha
yoğundu. İkinci nekropsi gününde üç hayvanda karşılaşılanlar da genelde bir önceki
günün bu son hayvanıyla uyumluydu. Üçüncü enfeksiyon günündeki hayvanlarda
böyle hücre infiltrasyonları yalnız propria mukozada lokalize olmayıp tunika
muskularise kadar ilerlemişti. Ayrıca bunlardan birinde bazı bez lümenleri kistik
şekilde genişlemiş ve içleri salgıyla doluydu. Oral gruptan farklı olarak, 4. ve 5.
nekropsi günlerindeki her hayvanın propria mukozasında diffuz mononüklear hücre
infiltrasyonu izlendi. Son nekropsi günündeki hayvanlarda da benzer hücre
infiltrasyonları devam etti. Yalnız, böyle hücre infiltrasyonları, bezli midedeki gibi
propria mukozada sınırlı kalmayıp tunika muskularise kadar uzanıyordu ve
aralarında heterofil lökositler de vardı.
Pankreas: Oral gruptakilerin aksine, ilk nekropsileri yapılan üç hayvandan
ikisinde lezyona rastlandı. Damarlarda hiperemi yanında asinusları döşeyen bazı
epitel hücrelerinin çekirdekleri piknotikti veya kromatinden yoksunlaşmıştı. Dikkate
değer bulgu ise, bez epiteli hücrelerinde inklüzyon cisimciği bulunmasıydı ve bir
hayvanda da fokal olarak lenfositce zengin mononüklear hücre infiltrasyonu dikkati
çekti (Şekil 3.3.2.3.A).
İkinci nekropsi gününde bir hayvanda bulguya rastlanmazken diğerlerinde
sadece damarlar hiperemikti. Son hayvanda ise ilk nekropsi gününde olduğu gibi bir
hayvanda fokal olarak mononüklear hücre infiltrasyonu göze çarptı (Şekil 3.3.2.3.B).
Üçüncü, 4. ve 6. nekropsi günlerindekilerde herhangi bir bulgu belirlenmedi Yalnız
5. nekropsi gününde nekropsisi yapılan 2 hayvanın pankreasında, bez asinusları
arasında ve duktuslar çevresinde ağırlıklı olarak makrofaj ve daha az olarak da
lenfositlerden oluşan hücre infiltrasyonu vardı.
61
Şekil 3.3.2.3.Pankreasta karşılaşılan mikroskobik bulgular A) Bez asinusları arasında fokal mononüklear hücre infiltrasyonu (ok), birinci nekropsi günü, x40, HE. B) Bez asinusları arasında fokal mononüklear hücre infiltrasyonu (yıldız), ikinci nekropsi günü, x400, HE.
Dalak: İlk nekropsi günündeki iki hayvanda bulguya rastlanmazken, birinin
lenf follikülleri hiperplazikti ve bazılarında serbest eritrositlerin bulunduğu dikkati
çekti. İkinci nekropsi günündekilerde, lenfoblast artışı genelde A. sentralis
çevresindeydi. Hiperplaziye uğrayan böyle lenf folliküllerinde follikuler sentrum
reaksiyonu gelişmişti. Benzeri görünüme üç hayvandan birinde 3. nekropsi gününde
de rastlandı. Dördüncü ve 5. nekropsi gününde kadar tüm hayvanlarda karşılaşılan
tablo oral enfeksiyonun aynı günlerinde karşılaşılan genel bulgusu olan gibi lenfoid
folliküllerdeki hiperplaziden ibaretti (Şekil 3.3.2.4). Son gündekilerde de bu bulgu
değişmedi.
Karaciğer: Yangısal reaksiyon ve dejeneratif değişiklikler oral gruptakilere
oranla bazı hayvanlarda daha şiddetliydi (Şekil 3.3.2.5.A ve B). Yine inklüzyon
cisimciklerinin dokudaki yaygınlığı da fazlaydı. Ancak bu cisimcikler daha az sayıda
hayvanda belirlendi. Bu bağlamda ilk nekropsi günündeki hayvanların birinde
Şekil 3.3.2.4. Lenfoid folliküllerde hiperplazi (yıldızlar), dördüncü nekropsi günü, x40,HE.
62
inklüzyon cisimcikleri (Şekil 3.3.2.5.A) ile karaciğerin sinüzoid ve damarlarındaki
hiperemi hafifti. Bazı portal bölgelerde fokal çoğunluğu lenfositlerden oluşan
mononüklear hücre infiltrasyonları mevcuttu. Hepatositlerde parankim ve hidropik
dejenerasyonuna ait bulgular ise iki hayvandan birinde hafif, diğerinde belirgindi.
İkinci ve 3. nekropsi günlerindeki tüm hayvanlarda rastlanan dejeneratif bulgular,
oral enfeksiyonun aynı günlerinde bildirilen bulgularla aynı nitelik ve nicelikteydi
(Şekil 3.3.2.5.B). Yalnız 3. nekropsi günündeki iki hayvanda, özellikle portal
bölgedeki mononüklear hücre infiltrasyonu oldukça belirgindi. Diğer bir hayvanda
bu tip hücre infiltrasyonu geri planda kalmakla birlikte, hücrelerde hidropik
dejenerasyon oldukça yaygındı. Ayrıca bunlardan birinin birkaç hepatositinde
intranuklear inklüzyon cisimciği de bulunuyordu. Dördüncü nekropsi gününde bir
öncekine benzer hücre infiltrasyonlarına rastlandı. (Şekil 3.3.2.5.C). İnklüzyona 5.
nekropsi günündeki üç hayvanda da rastlandı. Diğer bulgular üçüncü nekropsi
günündekilerinin ölçüsündeydi. Ancak portal bölgelerdeki yangısal hücre
infiltrasyonu hem bu grubun önceki günündekilerden ve hem de oral grubun aynı
günündekinden daha yoğun ve yaygındı. Yine son günde bu grupta rastlanan
yangısal değişiklikler de oral ve önceki günün intramuskular grubundakilerden daha
belirgin olarak her hayvanda görüldü. Özellikle bunlardan birinde, portal aralık
(Şekil 3.3.2.5.D) yanında v.sentralis çevresinde de plazma hücrelerinin yer aldığı
mononüklear hücre infiltrasyonuyla karşılaşıldı. Bunun yanında sinüzoidlerdeki
ödem de dikkat çekiciydi. Ancak dejeneratif değişiklikler geri plandaydı.
Böbrekler: İlk nekropsi günündeki üç hayvandan yalnızca birinde damarlar
hafif veya orta şiddette hiperemikti. Bazı sahalarda fokal lenfosit infiltrasyonu vardı.
Tubul epitellerinde ise oral gruptakilerde belirlenen dejeneratif değişikliğe
rastlanmadı. Tubul epitellerinde hidropik dejenerasyon 2. nekropsi günündekilerde
belirlendi. Ayrıca bu günün hayvanlarından birinde daha çarpıcı olmak üzere,
intersitisyel bölgelerde mononüklear hücre infiltrasyonu da mevcuttu. Diğer
günlerdeki hayvanlarda gözlenen yangısal ve dejeneratif morfolojik bulgularla
inklüzyon cisimcikleri genelde oral grubun aynı günündekilere benziyordu (Şekil
3.3.2.6.A ve B).
63
Şekil 3.3.2.5. Karaciğerde karşılaşılan mikroskobik bulgular A) Hepatositlerde intranuklear inklüzyon cisimciği (oklar) ve dejeneratif değişiklikler (ok başı), birinci nekropsi günü, x125, HE. B) Hepatositlerde vakuoler dejenerasyon ve mononüklear hücre infiltrasyonları (oklar), birinci nekropsi günü, x40, HE. C) Karaciğerde multifokal lenfosit infiltrasyonları (yıldızlar), dördüncü nekropsi günü, x40, HE. D) Portal bölgesinde safra kanalı çevresinde lenfositce zengin mononüklear hücre infiltrasyonu (oklar), altıncı nekropsi günü, x40, HE.
Şekil 3.3.2.6. Böbreklerde karşılaşılan mikroskobik bulgular A) İnterstisyel dokuda fokal lenfosit infiltrasyonu (yıldız), dördüncü nekropsi günü, x40, HE. B) İntertubuler interstisyel bölgede mononüklear hücre infiltrasyonu (yıldız) ve dejeneratif değişiklikler (oklar), beşinci nekropsi günü, x50, HE.
64
Bursa Fabricius: Lenf folliküllerinde hiperplaziye, birinci nekropsi gününde
yalnız bir hayvanda rastlandı. Hiperplaziye uğrayan bazı folliküllerin hem sentral ve
hem de kortikal bölgelerindeki lenfoblastlar artmıştı (Şekil 3.3.2.7.A). İkinci
nekropsi günündeki üç hayvanda ise lenfoblastlar hiperplazik folliküllerin kortikal
bölgesinde yer alıyordu. Üçüncü nekropsi gününde yine her üç hayvanın bazı
follikülleri hiperplazikti. Bunlardan ikisinde sentral; birinde ise sentral ve kortikal
bölgedeki lenfoblastlar artmıştı. Sonraki nekropsi günlerinde enfeksiyonun sonuna
kadar lenf folliküllerindeki hiperplazi oral gruptakilerle aynı morfolojik özellikleri
taşıyordu (Şekil 3.3.2.7.B).
Şekil 3.3.2.7.Bursa Fabriciusta karşılaşılan mikroskobik bulgular A) Lenfoid folliküllerde hiperplazi (oklar), birinci nekropsi günü, x100, HE. B) Bursa Fabriciustaki lenfoid foliküllerde sentrum reaksiyonu (yıldızlar), altıncı nekropsi günü, x40, HE.
Akciğerler: Orta çaplı arterlerde ve kapillar damarlarda hiperemi, kimi hava
kapillarlarında genişleme ve bronşların çevresindeki BALT’ın hiperplaziye uğraması
gibi oral grupta açıklanan morfolojik bulgular; ilk nekropsi gününden itibaren tüm
hayvanlarda görüldü (Şekil 3.3.2.8.A). Ancak, ikinci nekropsi gününde özellikle bir
hayvanda arteriollerdeki endotel hücrelerindeki dejenerasyonun olması (Şekil
3.2.8.B); 3. nekropsi günündekilerde bronşların kadeh hücrelerinin salgıyla dolması
ayırıcı bulgulardandı. Üçüncü nekropsi gününde birinde, 4. nekropsi gününde ise
ikisinde ön planda ve geri kalan birinde yangısal değişiklikler hafifti. Beşinci ve son
günlerinde de bir önceki günde karşılaşılan bulgulara paralel olarak tüm hayvanlarda
interstisyumda fokal ve diffuz lenfositce zengin mononüklear hücre infiltrasyonları
ile ikişer hayvanda BALT’ın hiperplazisi ile seyretti. Ancak son nekropsi günündeki
65
bir hayvanda bazı alanlarda fokal kanama ve pek çok hava kapillar ve bronşiyoler
epitel hücrelerin dökülmüş olmasıyla diğerlerinden farklıydı.
Şekil 3.3.2.8.Akciğerde karşılaşılan mikroskobik bulgular A) Akciğerde BALT hiperplazisi (yıldız), birinci nekropsi günü, x40, HE. B) Akciğerde arterin intima tabakasındaki endotel hücrelerinde dejenerasyon (ok) ve trombüs (yıldız), ikinci nekropsi günü,x40, HE.
Kalp: Bu gruptakilerde saptanan bulgular da yine miyokardiyumda
lokalizeydi. Damarlarda hiperemi, kas demetleri arasında hücre infiltrasyonu, fokal
kanama alanlarıyla kaslarda hyalin dejenerasyonu şeklinde özetlenebilecek
morfolojik bulgular (Şekil 3.3.2.9.A-F); nitelik yönünden oral gruptakilerle uyuşsa
da birkaç hayvan dışında, bu bulguların niceliği daha hafifti. Oral grupta tespit edilen
ve hastalığın tanısı için önemli sayılan intranüklear inklüzyon cisimcikleri de bu
gruptakilerde yine iki hayvanda gözlenmedi.
Bu çerçevede ilk nekropsi gününde iki hayvanda damarlarda hiperemi
görülürken, kas demetleri arasında bir hayvanda makrofajların da bulunduğu ve
lenfositlerin yoğun olduğu fokal mononüklear hücrelerle karşılaşıldı. Bir hayvanda
intranüklear inklüzyon cisimciği ve birkaç kas hücresinde dejeneratif değişiklikler
çarpıcıydı (Şekil 3.3.2.9.A). İkinci nekropsi günündekilerde bazı kas hücreleri
çizgilerini kaybetmiş ve sitoplazmaları yer yer kaba granüllü görünümdeydi. Üçüncü
nekropsi gününde her üç hayvanında ise fokal kanama alanları vardı. Ayrıca
bunlardan birinin miyokardiyumundaki hücreler çekirdeklerini kaybetmiş ve
sitoplazmaları homojen pembe renk almıştı. Ayrıca bu gündeki tüm hayvanlarda kas
demetleri arasında lenfosit ve makrofajlarca zengin mononüklear hücre infiltrasyonu
ve bir hayvanda yalnızca birkaç sahada intranüklear inklüzyon cisimciği görülmeye
66
ve damar endotellerinde dejeneratif değişiklikler devam etti (Şekil 3.3.2.9. B ve C).
Dördüncü ve beşinci nekropsi günlerinde ise yangısal ve dejeneratif bulgular bu
gruptaki bir önceki nekropsi gününe göre hafif, ancak oral enfeksiyon grubundakiler
gibi şiddetliydi. Makrofaj ve heterofil lökositlerin ağırlıkta olduğu aralarında az
sayıda lenfosit ve plazma hücrelerinin de yer aldığı hücre infiltrasyonları kas
demetleri arasına yayılmıştı (Şekil 3.3.2.9.D). Ayrıca bu tabloya birkaç alanda hyalin
dejenerasyonu ile subendokardiyal fokal kanama alanı da katılmıştı (Şekil 3.3.2.9.E).
Yine bazı arterlerin intimasındaki endotel hücrelerin şişkin olduğu ve bu hücrelerin
bir kısmında hidropik dejenerasyonunun şekillendiği de göze çarptı. Buna karşın son
nekropsi günündekilerde yalnız hayvanlarda fokal yangısal ve dejeneratif
değişiklikler yanında nekroz da gözlendi (Şekil 3.3.2.9.F).
Merkezi Sinir Sistemi: Oral grupta olduğu gibi, intramuskuler grupta yalnızca
ilk nekropsi gününün bir hayvanında hiperemi dışında değişiklik saptanmadı.
Tüm bu bulgulara ilişkin tablo Çizelge 3.3.2’de belirtilmiştir.
67
Şekil 3.3.2.9. Kalpte karşılaşılan mikroskobik bulgular A) Kalp kaslarında dejenerasyon (oklar) ve intranüklear inklüzyon cisimciği (ok başı), birinci nekropsi günü, x100, HE. B) Miyokartta mononüklear hücre infiltrasyonu (oklar) ve intranüklear inklüzyon cisimciği (ok başı), üçüncü nekropsi günü, x400, HE. C) Miyokarttaki bir arteriolün intimasındaki endotel hücrelerinde dejenerasyon (oklar), üçüncü nekropsi günü, x400, HE. D) Kas demetlerinin aralarında heterofil lökositler (oklar) ve makrofaj (ok başları) infiltrasyonu, dördüncü nekropsi günü, x400, HE. E) Subendokardiyal bölgeden miyokarta doğru serbest eritrositler (oklar), beşinci nekropsi günü, x50,HE. F) Miyokarttaki kas hücrelerinin aralarında lenfosit ve makrofajlardan oluşan fokal mononüklear hücre infiltrasyonu (yıldız), altıncı nekropsi günü, x40, HE.
3.3.3. Kontrol Gruptaki Mikroskobik Bulgular Önceden belirtilen grupların dışında kontrol grubundaki tüm hayvanların
enfeksiyonun bahsedilen günlerindeki tüm doku ve organları incelenmiş olup, kayda
değer histopatolojik bir bulguya rastlanmamıştır.
68
Çizelge 3.3.2. İntramuskuler Enfeksiyon Grubundaki Hayvanların Organlarında Karşılaşılan Mikroskobik Bulgular
ENFEKSİYON SONRASI NEKROPSİ GÜNLERİ VE HAYVAN SAYISI ORGANLAR
1. Nekropsi Günü I II III
2. Nekropsi Günü
I II III
3. Nekropsi Günü
I II III
4. Nekropsi Günü I II III
5. Nekropsi Günü
I II III
6. Nekropsi Günü
I II III
Toplam Lezyon
Bağırsaklar
+
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
18
Proventrikulus
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
18
Ventrikulus
-
+
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
17
Pankreas
-
İnk ++
İnk ++
-
+
+
-
-
-
-
-
-
-
++
++
-
-
-
6
Dalak
-
-
+++
++
++
++
-
-
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
14
Karaciğer
+
+ İnk ++
+
++
++
++
+++ İnk ++
+++
++
++
İnk +++
İnk ++
ink +++
+++
+++
++
18
Böbrekler
-
-
+
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
16
B.Fabricii
-
-
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
16
Akciğerler
++
++
++
++
+
++
+
+
++
++
++
+
++
++
++
++
++
+++
16
Kalp
+
+
İnk ++
İnk ++
+++
+
+++
+++
İnk
+++
++
++
++
++
+++
++
++
++
+++
18
Merkezi Sinir Sistemi
+
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
1
Lezyon yok. (-). Hafif lezyonlar (+) : Hiperemi, ödem, bezlerde salgı artışı, az sayıda, belirsiz fokal, hücre infiltrasyonu. Orta düzeyde lezyonlar (++) : Belirgin fokal veya diffuz hücre infiltrasyonu; dejenerasyon, hafif deskuamasyon, lenfoid dokuda hiperplazi, akciğerde amfizem. Şiddetli lezyonlar (+++) : Diğer yangısal ve dejeneratif bulgularla birlikte kanama, nerkroz, erozyon, ülser, hücrelerde yaygın deskuamasyon, İnk: İntranüklear inklüzyon cisimciği
69
3.4. İmmunhistokimyasal Bulgular
Oral ve intramuskuler yoldan avian adenovirus serotip-4 ile enfekte edilip
postenfeksiyon döneminde üçer günlük aralıklarla nekropsisi yapılan her hayvanın
hemen her organındaki hücrelerde fokal veya diffuz alanlar halinde viral antijen
pozitifliği saptandı. Pozitiflik en çok bağırsak bölümleri, karaciğer, b. Fabricius,
kısmen de akciğer, kalp ve dalakta yoğundu. Midelerden, özellikle ventrikulusta daha
seyrekti. Şiddet yönünden ise intramuskular gruptakilerde daha fazla idi. Hastalık
için önemli olan karaciğer ve kalpte ise iki grupta da benzer bulgularla karşılaşıldı
(Çizelge 3.4.1 ve Çizelge 3.4.2).
3.4.1. Oral Gruptaki İmmunhistokimyasal Bulgular
Bağırsaklar: Viral antijen çoğunlukla villus kriptleri, bez epitel hücreleri ile lamina
propriyadaki yangı hücrelerine dağılmıştı. Bu grupta enfeksiyonun ilk gününden
itibaren bağırsaklarda viral antijen pozitifliği kaydedildi.
İlk nekropsi gününe ait hayvanların bağırsaklarında hafif derecede saptanan
pozitif reaksiyon daha çok ince bağırsakların duodenum ve jejunum bölgelerinde
ağırlık kazanmıştı. Viral antijen yönünde pozitif hücreler, iki hayvanda multifokal
alanlar halinde kript ve bez hücrelerinin sitoplazma ve çekirdeğinde yaygın koyu
kahverenkli boyanmalar şeklindeydi. Bunlardan birinde daha yoğun olarak
propriyada bez epitelleri pozitifti. Bir hayvanda ise villus, kript epitellerinde
bulunmamakla beraber; çoğu bölgedeki bezlerin epitelindeydi. Diğerlerinde propriya
mukozada yer alan makrofaj ve lenfositler de pozitif reaksiyon veriyordu. Bir
hayvanda ise pozitiflik birkaç bez epiteliyle sınırlıydı.
Sonraki günlerdekilerde anılan bölgelerdeki antijen pozitifliği genelde hafif,
orta ve/veya şiddetli olarak devam etti. Pozitif hücreler daha çok villus yüzeyinde ve
kriptlerdeydi. İkinci nekropsi günündeki tüm hayvanların bağırsak bölümlerinde
multifokal olarak reaksiyon tespit edildi. Buna karşılık 3. nekropsi günündeki iki
70
hayvanın villus yüzeyi ve kript epitellerinde; bir hayvanda ise bu bölgedekilerle
birlikte bezlerdeki pozitif reaksiyon alanları yaygındı. Dördüncü ve beşinci nekropsi
günündeki hayvanlarında ise villus ve bez epitelleri ile propriya infiltre olan yangı
hücrelerinin yanı sıra ileumdaki lenf folikülerinde diffuz dağılımlı viral antijene
sahip olduğu gözlendi. Enfeksiyonun son gününde de tablo farklı değildi.
Proventrikulus: Mukoza ve bez epitel hücreleri ile propria mukozanın bazı
bölgelerinde bulunan makrofajlarda viral antijen pozitifliği ilk nekropsi
günündekilerde orta derecedeydi (Şekil 3.4.1.1.A). İkinci nekropsi günündekilerde
ise hafifti. Pozitiflik bazı alanlardaki villus ve bez hücrelerinin çoğunlukla
sitoplazmasında küçük, kaba, granüller halinde görülüyordu. Çekirdekte ise seyrekti.
Mukoza ve bezlerdeki bu düzeydeki pozitiflik ilk iki nekropsi gününde de orta
derecede reaksiyonlar halinde izlendi (Şekil 3.4.1.1.B). Diğer günlerde ise tablo
benzer şekildeydi (Şekil 3.4.1.1.C ve D).
Şekil 3.4.1.1.Proventrikulusta karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular A) Bezlerin çekirdek ve sitoplazmalarında pozitif reaksiyon (oklar), birinci nekropsi günü, x100, ABC-P. B) Bez epitellerinde (ok) ve propriya mukozadaki makrofajlarda (ok başları) pozitiflik, ikinci nekropsi günü, x400, ABC-P. C) Bez epitellerinde (ok) ve propriya mukozadaki makrofajlarda (ok başları) pozitiflik, dördüncü nekropsi günü, x400, ABC-P. D) Bez epitellerinin çekirdeğinde pozitiflik (oklar), beşinci nekropsi günü, x400, ABC-P.
71
Ventrikulus: Dördüncü nekropsi günü hariç ilk 5 nekropsi gününde ikişer; son
nekropsi gününde ise tüm hayvanların mukoza katındaki epitel hücrelerinde hafif
pozitiflikle karşılaşıldı. Diğer hayvanların bu organı antijen yönünden negatifti.
Pankreas: Birinci nekropsi gününe ait bir hayvanda birkaç asinusu döşeyen
hücrelerin sitoplazmasında ve bazılarının da çekirdeğinde hafif reaksiyon fark edildi.
Böyle bez hücreleri 2. nekropsi günündekilerden birinde hafif, ikisinde orta şiddette
pozitifti. Orta derecede pozitiflik kaydedilen hayvanlarda viral antijen çekirdekten
çok sitoplazmada lokalizeydi. Ayrıca bölgedeki birkaç arteriolün endotelinde de
reaksiyon vardı. Benzeri pozitiflik 3. nekropsi gününden iki hayvanda hafif; 4. ve 5.
nekropsi günündekilerde birer hayvanda orta derecedeydi. Buna karşılık bahsedilen
son üç nekropsi gününden ikişer hayvan viral antijen yönünden negatif bulundu.
Karaciğer: Viral antijen deneysel enfeksiyon süresince her iki deneysel
enfeksiyon grubundaki tüm hayvanların karaciğerinde tespit edildi. Pozitif hücrelerin
çoğunluğunu hepatositler oluşturuyordu. Kupffer hücreleri ise ikinci sırada yer
alıyordu. Portal bölgelerdeki arter ve venlerin endotel hücreleri de kimi zaman
pozitifti.
Antijenin hücrelerdeki dağılımı hücre tipine ve aradan geçen zamana göre
değişikti. Hepatositlerdeki pozitiflik sitoplazma ve çekirdekte iken diğer hücrelerde
sitoplazmadaydı. Başlangıçtan 4. nekropsi gününe kadar incelenen hayvanlarda,
hepatositlerin çekirdek ve sitoplazmalarındaki antijen dağılımı aşağı yukarı aynı
oranda olmakla beraber bu ve sonraki günlerde pozitifliğin daha çok sitoplazmasında
yerleştiği görüldü.
Viral antijen pozitifliğinin dokudaki dağılımında da farklılık dikkati çekti. Bu
bağlamda ilk nekropsi gününde, özellikle iki hayvana ait karaciğerlerin çoğu
lopçuğunda gelişigüzel yer alan hepatositlerin sitoplazmasında granüler veya diffuz;
çekirdekte ise sadece diffuz olarak antijen pozitifliği saptandı (Şekil 3.4.1.2.A).
Diğer hayvanda aynı tablo görülmekle birlikte, pozitif hücre sayısı azdı. Ayrıca her
birinde, bir kısım Kupffer hücresinin sitoplazmasında da diffuz veya granüler şekilde
72
antijen pozitifliği vardı. Portal bölgedeki damar endotel hücreleri ile buradaki yangı
hücrelerinde viral antijenin görülme olasılığı ise daha seyrekti. İkinci nekropsi
gününde, bu tabloyla birlikte karşılaşılan pozitif hepatositler daha çok lopçukların
periferine yakındı (Şekil 3.4.1.2.B). Pozitif hepatositler 3. ve 4. nekropsi günlerinde
birer hayvanda da yine bu şekilde yerleşirken; ikişer hayvanda, hemen her lopçukta
belli bir lokalizasyon göstermeksizin dağılmıştı (Şekil 3.4.1.2.C ve D). Bu
gündekilerde Kupffer hücreleriyle portal bölgelerdeki damar endotelleri ve yangı
hücreleri de kimi alanlarda pozitifti. Beşinci ve 6. nekropsi günlerinde de yoğunluk
hepatositlerde olmak üzere tablo değişmeden devam etti (Şekil 3.4.1.2. E ve F).
Böbrekler: Viral antijen bu enfeksiyon grubuna ait hayvanların çoğunun
glomerular kapillarların endotel hücreleri ile tubul epitellerinde tespit edildi. Fakat
yaygın olmayıp birkaç bölgede lokalize olan hafif veya orta derece pozitiflik
düzeyindeydi. Buna göre, 1. nekropsi günündeki bir hayvanda hafif, diğerlerinde orta
derecede olmak üzere, böbrek tubul epitel hücrelerinin sitoplazmasında viral antijen
pozitifliği vardı. İkinci nekropsi gününde 3 hayvanda rastlanan hafif derecedeki
pozitiflik de yine tubul epitellerinin sitoplazmasında ve/veya çekirdeğindeydi. Ayrıca
bunlardan birinde, glomeruluslarda, özellikle bunların Bowman boşluğuna yakın
kısmdaki kapillar damar endotellerinde de sitoplazmik antijen pozitifliği
gözleniyordu. Üçüncü nekropsi gününde tüm hayvanlarda orta şiddetteydi. Pozitiflik
ikisinde, glomerulusların kapillar endotelleri ile tubul epitel hücrelerindeki
çekirdekten çok sitoplazmadaydı (Şekil 3.4.1.3.A). Bu grubun 4. nekropsi günündeki
hayvanlarında, bir hayvanda glomerulusların negatif görülmemesine karşılık,
diğerlerinde glomerulus ve tubul epitelleri ikisinde hafif, birinde orta derecede
pozitifti (Şekil 3.4.1.3.B). Beşinci nekropsi gününde üç hayvanda da bazı
glomerulus, tubullerde ve interstisyumdaki yangı hücrelerinde orta şiddette pozitif
hücre ile karşılaşıldı (Şekil 3.4.3.3.C). Son nekropsi günündeki her üç hayvanda
pozitif reaksiyon görüldü. Bu pozitiflik, birinin tubullerinde zayıftı. Diğer ikisinden
birinin tubul epitellerinde ve glomeruluslarında yaygın, diğerinde ise orta
düzeydeydi.
73
Şekil 3.4.1.2. Karaciğerde karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular A) Vena sentralis çevresinde (oklar) ve lobcuklarda dağınık halde (ok başları) yer alan hepatositlerin çekirdek ve sitoplazmalarında pozitiflik, birinci nekropsi günü, x50, ABC-P. B) Hepatositlerin çekirdek ve sitoplazmalarında (oklar), v.sentralisi döşeyen endotel hücrelerinde (ok başları), ikinci nekropsi günü, x100, ABC-P. C) Hepatositler (oklar) ve yangı hücreleri (ok başları) yanı sıra portal bölgedeki yangı hücrelerinde (yıldız), üçüncü nekropsi günü, x40, ABC-P. D) Subkapsüler hepatositlerde (yıldızlar) yoğunlaşan pozitiflik, dördüncü nekropsi günü, x40, ABC-P. E) Hepatositlerin çekirdek ve sitoplazmalarında (oklar) ve Kupffer hücrelerinde (ok başları) pozitiflik, beşinci nekropsi günü, x400, ABC-P. F) Vena.sentralis çevresindeki hepatositlerin çekirdek ve sitoplazmalarında (oklar) ve yangı hücrelerinde (ok başları) pozitiflik, altıncı nekropsi günü, x40, ABC-P.
74
Dalak: Hayvanların çoğunda viral antijen pozitifliği daha çok lenf
folliküllerinin sentral veya periferindeki lenfoblast ve lenfositlerde; birkaçında ise A.
sentralisin endotel hücrelerinde ve bazen de subkapsular bölgedeki makrofajlarda
sitoplazmik olarak saptandı.
İlk nekropsi gününde bir hayvanın dalağında bir şey bulunmazken iki
hayvandan birinin bazı lenf folliküllerinin sentral ve kortikal bölgesindeki bazı
lenfositler; diğerlerinde bunlarla birlikte a.sentralisinin endotel hücreleri pozitifti.
İkinci nekropsi gününde ise hayvanlardan birinde az, diğerlerinde daha fazla
folliküldeki lenfosit ve lenfoblast pozitifti. Bunlardan birinde olmak üzere, yine
a.sentralisin endotel hücreleri de pozitifliğe sahipti (Şekil 3.4.1.4.A). Ayrıca
subkapsuler bölgedeki makrofajlar da bu şekilde reaksiyon gösteriyordu. Bu günden
sonrakilerde de tablo değişmedi. Folliküllere serpişmiş vaziyette antijen içeren
lenfositlerle karşılaşıldı (Şekil 3.4.1.4.B). Yalnız, son nekropsi günündekilerde
pozitif lenfositler daha çok follikülün orta kısımlarında yer almıştı; üçüncü nekropsi
günündeki bir hayvanda ise çoğu lenf follikülünün lenfositi pozitifti.
Şekil 3.4.1.3.Böbrekte karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular A) Tubul epitellerinde (oklar) pozitif reaksiyon, üçüncü nekropsi günü, x500,ABC-P. B) Bowman kapsülü (oklar) ve tubul epitel hücrelerinde (ok başları) pozitif reaksiyon, dördüncü nekropsi günü, x400, ABC-P. C) Tubul epitel hücrelerinde (oklar) ve yangı hücrelerinde (ok başları), pozitif reaksiyon, beşinci nekropsi günü, x400, ABC-P.
75
Şekil 3.4.1.4. Dalakta karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular A) Lenfoid folliküllerde yer alan lenfositler (yıldız) ve çevredeki diğer lenfositlerde pozitiflik (yıldız), ikinci nekropsi günü, x40, ABC-P. B) Lenfoid folliküllerdeki (oklar) ve çevresindeki lenfositlerde (ok başları) pozitiflik, dördüncü nekropsi günü, x100,ABC-P.
B. Fabricius: bu grup hayvanlarda organdaki viral antijen pozitifliği dalaktaki
gibi lenf folliküllerindeydi. İlk nekropsi günündeki hayvanlardan birinde hafif,
değerlerinde yaygın olmak üzere, özellikle folliküllerin ortasındaki lenfosit ve
lenfoblabtların; kimi bölgelerde ise kortikal bölgedeki lenfositlerin pozitif olduğu
görüldü (Şekil 3.4.1.5.A). İkinci ve üçüncü nekropsi günlerinde pozitiflik genelde
orta şiddette ve ilk gündekilerine benzer şekildeydi (Şekil 3.4.1.5.B). Dördüncü
gündeki hayvanlarda ise çoğu lenf follikülünün ortasındaki lenfositler pozitifti.
Ayrıca 3. ve 4. nekropsi günlerinde propria mukozadaki yangı hücreleri de pozitifti.
Sonraki günlerde pozitif hücrelerin folliküllerdeki dağılımında farklılık görülmedi ve
ilk üç nekropsi günündeki gibi hemen her hayvanda orta derecede pozitiflik
kaydedildi.
Şekil 3.4.1.5.Bursa Fabriciusta karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular A) Bursa Fabriciusun epitelinde (ok) ve lenfoid follikülün merkezindeki lenfositlerde (yıldız) pozitiflik, birinci nekropsi günü, x40, ABC-P. B) Bursa Fabriciusta merkezde yer alan lenfositlerde pozitif reaksiyon, ikinci nekropsi günü, x50, ABC-P.
76
Akciğerler: Bu enfeksiyon grubuna ait hayvanlarda saptanan pozitiflik, yine
çoğu kez orta düzeyde görüldü (Şekil 3.4.1.6.A-C). Bu anlamda oral gruptan ilk
nekropsi gününde iki hayvan negatifti. Pozitif bulunanlarda viral antijen multifokal
olanlarda ve bazı hava kanalları yanı sıra sekonder bronşların epitellerinde,
lenfositlerde (Şekil 3.4.1.6.A) ve damar endotellerinde intrasitoplazmik olarak
bulunuyordu. İkinci nekropsi günün bir hayvanında yine negatifti. Diğer iki
hayvanda bazı alanlardaki sekonder bronşların sitoplazması yanında çekirdeği ve
silyumları pozitifti (Şekil 3.4.2.6.B). Bazı alanlarda damar endotellerinde de
pozitifliğe rastlandı. Üçüncü nekropsi günündeki hayvanların tamamı orta şiddette
viral antijen içeriyordu. Ancak öncekilerden farkı alveol epitellerinin sitoplazma ve
çekirdeğinde rastlanan antijen pozitifliği idi. Dördüncü ve 5. nekropsi günlerindeki
hayvanlarda bu bulguya bazı BALT’daki lenfositlerde ortaya çıkan pozitiflik de
eklendi. Son günde, orta düzeyde kalmak şartıyla, anılan bölgelerdeki pozitiflik
devam etti.
Kalp: Bu enfeksiyon grubunda antijen pozitifliğinde yoğunluk
miyokardiyumun kas hücrelerindeydi. Hayvandan hayvana değişmekle birlikte, viral
Şekil 3.4.1.6. Akciğerde karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular A) Hava kanalı epitel hücrelerinde (ok) ve lenfositlerde (ok başları) pozitiflik, ikinci nekropsi günü, x125, ABC-P. B) Hava kanalı epitellerinde (oklar) ve siliyumlarda (ok başları) pozitif reaksiyon, üçüncü nekropsi günü, x100, ABC-P. C) Hava kanallarını döşeyen epitel hücrelerinde pozitiflik, beşinci nekropsi günü, x400, ABC-P.
77
antijen bu hücrelerin sitoplazmasında ve/veya çekirdeğinde bulunuyordu. Pozitifliğin
görüldüğü ikinci hücre tipi ise endokardiyumun endotel hücreleriydi. Ayrıca
epikardium ve miyokardium veya diğer bölgelerdeki damarların endotel hücreleri de
zaman zaman pozitifti. İlk nekropsi günündeki hayvanlarda antijen dağılımı hafifti ve
fokal alanlar halindeydi. İkisinde endokardiyum hücrelerinin çekirdek ve
sitoplazmasında; miyokardiumun bazı hücrelerinin sitoplazmasında; bir hayvanda ise
epikardiyum dağınık durumdaki hücrelerinin sitoplazmasında antijen pozitifliği
görüldü. İki hayvanda orta şiddette olan pozitiflik, ikinci nekropsi gününde
endokardiyum hücrelerinde sitoplazmik; miyokardiyumun kas hücrelerinde
sitoplazma ve çekirdekteydi. Üçüncü nekropsi günündekilerde pozitiflik bir çok
alanda yaygındı. Sözü edilen bölgeler yanında epikardiyumda da viral antijen
saptandı. Ayrıca bir hayvanda miyokardiyumun bazı kas hücrelerinin sitoplazması
yanında çekirdeği de pozitifti (Şekil 3.4.1.7.A). Dördüncü nekropsi gününde
miyokardiyumda ve bunlardan birinde endokardiyum hücrelerinin çekirdeğinde fazla
yaygın olmayan pozitiflik vardı. Beşinci nekropsi gününde epikard hücrelerinde de
pozitifliğe katıldı ve her üç bölgedeki hücrelerin sitoplazma ve çekirdekleri pozitifti.
Ayrıca bir hayvanda arteriol intimasındaki endotel hücrelerinde de pozitiflik göze
çarptı (Şekil 3.4.1.7.B). Son günün hayvanlarında ise antijen pozitifliği yalnız bazı
miyokard hücrelerinde dağınık alanlar halindeydi.
Şekil 3.4.1.7. Kalpte karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular A) Miyokardiyumdaki kas hücrelerinin sitoplazmalarında (oklar) pozitif reaksiyon, üçüncü nekropsi günü, x400, ABC-P. B) Kalp kasında arteriolün intimasındaki endotel hücrelerinde (oklar) pozitiflik, beşinci nekropsi günü, x400, ABC-P.
78
Merkezi sinir sistemi: Bazı hayvanların birkaç bölgesinde hafif pozitiflikle
karşılaşıldı.
Bu grubun ilk günündeki iki hayvanda beyin ve beyinciğin bazı meningeal ve
Virchow Robin boşluklarındaki bulunan damarların endotel hücreleri; subtansiya
albadaki glia hücreleri ile beyindeki nöronlarda ve beyinciğin Purkinje hücrelerinin
pek azı pozitifti. İkinci nekropsi günündeki bir hayvanda substansiya alba ve
grizedaki glia hücreleri ile beyinciğin Purkinje hücreleri ve stratum molekülaredeki
nöronların yine bir kaçında hafif reaksiyon görüldü (Şekil 3.4.1.8.A). Üçüncü günün
bir hayvanında, beyinciğin granuler hücreleri, Purkinje hücreleri ve substansiya
albadaki glia hücreleri de aynı düzeyde pozitifti. Dördüncü nekropsi gününde iki
hayvanda meningeal damar endotelleri ve birkaç nöron yanında ventrikülleri döşeyen
bazı ependim hücreleri; beyinciğin Purkinje hücreleri ile glia hücrelerinin bir kaçında
da hafif pozitiflik vardı. Beşinci nekropsi günündeki bir hayvanda da benzeri hücre
pozitiflikleri yanında bunlardan birinde ependim hücrelerinin çekirdek ve
sitoplazmaları oldukça yaygın şekilde pozitifti. Böyle bulgular son gündekilerde de
hafif olarak gözlendi. Genel olarak hayvanların negatif olanlarının yanı sıra
pozitiflerde hafif ya da orta şiddette antijen içeriyordu (Şekil 3.4.1.8.B).
Şekil 3.4.1.8.Beyincikte karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular A) Purkinje hücrelerinin çekirdek ve sitoplazmalarında (oklar) ile gliya hücrelerinde (ok başları) pozitiflik, ikinci nekropsi günü, x125, ABC-P. B) Purkinje hücrelerinin sitoplazmalarında (oklar) ve stratum granulare hücrelerinde (ok başı), altıncı nekropsi günü, x100, ABC-P.
79
Çizelge 3.4.1. Oral Enfeksiyon Grubundaki Hayvanların Organlarında Karşılaşılan İmmunohistokimyasal Bulguların Derecelendirilmesi
ENFEKSİYON SONRASİ NEKROPSİ GÜNLERİ VE HAYVAN SAYISI ORGANLAR
1. Nekropsi Günü I II III
2. Nekropsi Günü
I II III
3. Nekropsi Günü
I II III
4. Nekropsi Günü
I II III
5. Nekropsi Günü
I II III
6. Nekropsi Günü
I II III
Toplam
Bağırsaklar
+
++
++
++
++
++
+++
+++
+++
+++
+++
+++
+++
+++
+++
+++
+++
+++
18
Proventrikulus
++
++
++
+
+
+
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
18 Ventrikulus
+
+
+
-
+
+
-
+
+
-
-
-
+
-
+
+
+
+
12
Pankreas
-
-
+
++
++
+
-
+
+
-
-
+
+
-
-
+
-
-
9
Dalak
-
+
++
+
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
17
Karaciğer
++
+++
+++
+++
+++
+++
++
+++
+++
+++
+++
+++
+++
+++
+++
+++
+++
+++
18
Böbrekler
+
++
++
+
+
+
++
++
++
+
+
++
+
++
++
+
+++
++
18
B.Fabricii
+
+++
+++
++
++
++
++
++
++
+++
+++
+++
++
++
++
++
++
++
18
Akciğerler
+
+
++
+
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
18
Kalp
+
+
+
+
+
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
18
Merkezi Sinir Sistemi
-
+
+
-
-
+
-
-
+
-
++
++
-
-
++
+
+
+
10
Negatif (-): Hiçbir hücresinde viral antijen saptanamayan doku. Hafif düzeyde pozitif (+): Dokuda birkaç fokal alanın bazı hücrelerinde saptanan viral antijen pozitifliği. Orta düzeyde pozitif (++): Dokuya multifokal yayılmış alanlardaki aynı veya farklı tipteki hücrelerinde saptanan viral antijen pozitifliği. Şiddetli düzeyde pozitif (+++): Dokunun birçok bölgesine diffuz yayılmış alanlarda, aynı veya farklı tipteki çoğu hücrelerinde viral antijen pozitifliği.
3.4.2. İntramuskuler Gruptaki İmmunohistokimyasal Bulgular
Bağırsaklar: Enfeksiyonun ilk nekropsi günündekilerde pozitif reaksiyonun derecesi
hafifti. Bir hayvanın bez ve villus epitelleri hafif pozitifti. Diğer iki hayvanda ise
yalnız villusların epitel hücreleri hafif pozitifti (Şekil 3.4.2.1.A). İkinci ve 3. nekropsi
günündekilerde, özellikle ince bağırsakların bez ve villus, kriptlerinin bazı epitel
hücreleri fokal alanlar halinde pozitifti. Ayrıca bu günlere ait ikişer hayvanda,
bölgedeki bazı damarların endotel hücrelerinin de pozitif olduğu dikkati çekti.
Dördüncü, 5. ve son nekropsi günleri arasındakilerde söz konusu bölgelerdeki epitel
hücreleri ile propriadaki yangı hücrelerinin çoğunluğu pozitif reaksiyon veriyordu
(Şekil 3.4.2.1.B ve C). Bu bulgular yanında enfeksiyonun 4., 5. ve 6. nekropsi
gününe ait hayvanların ileumdaki lenf folliküllerinde de pozitifti (Şekil 3.4.2.1.C).
Proventrikulus: Oral grubun belirtilen bölgelerinde olduğu gibi viral antijen
saptandı. Bununla birlikte enfeksiyonun 1. nekropsi gününde üç hayvanda
karşılaşılan pozitiflik hafif derecede olup birkaç bölgedeki bez hücrelerinin
sitoplazma ve çekirdeğinde lokalize olmuştu. İkinci nekropsi gününde yalnız bir
Şekil3.4.2.1. Bağırsakta karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular A) Propriya mukozadaki yangı hücrelerinde (oklar) pozitif reaksiyon, x40, ABC-P. B) İleumun propriya mukozasında lenfoid folliküllerde (oklar) pozitiflik, beşinci nekropsi günü, x40, ABC-P. C) Propriya mukozadaki yangı hücrelerinde ve lenfoid folliküllerde (yıldız) pozitiflik, altıncı nekropsi günü, x40, ABC-P.
81
hayvan hafif pozitifti. Orta şiddette pozitif olan ikisinde viral antijen lamina
epitelialisteki hücrelerinin sitoplazmasında; bezlerin ise sitoplazma ve
çekirdeklerindeydi. Bölgeye infiltre olan yangı hücreleri ile tunika muskularisteki
hücrelerde de pozitiflik kaydedildi. Sonraki günlerin hayvanlarında pozitiflik lamina
epitelyalis ve bezlerle sınırlı kaldı. Bu tablo 3., 5., 6. nekropsi günündekilerde orta; 4.
günündekilerde hafifti (Şekil 3.4.2.2). Ayrıca 3. nekropsi gündeki bir hayvanda
özellikle kript epitellerinin; 4. gündekilerde bez epiteli ve damar endotel
hücrelerinin; 5. gündekilerde ise bezlerin daha çok pozitif olduğu dikkati çekti.
Ventrikulus: Viral antijenin yerleşimi oral gruptakiler gibi birkaç hayvanda
hafif şekildeydi. Bu durumda, ilk nekropsi günün üç hayvanında virus antijeni
saptanmadı. İkinci nekropsi günde bir hayvanda lamina epitelyalisin ve bez
epitellerinin birçok hücresi (Şekil 3.4.2.3.A ve B) ile tunika muskularisteki bazı
hücrelerde; sonraki nekropsi gününde iki hayvanda, kript epitellerinin
sitoplazmasında orta derecede; 4. günde iki hayvandan birinde daha çok damar
endotelleri ile propriadaki yangı hücrelerinde, ikincisinde ise anılan diğer bölge
hücrelerinde hafif derecede (Şekil 3.4.2.3.C); 5. ve 6. nekropsi günlerde yine ikişer
hayvanın kript epitellerinin sitoplazma ve çekirdekleri ile propriadaki yangı
hücrelerinde orta derecede pozitif reaksiyon gözlendi.
Şekil 3.4.2.2. Proventrikulusta karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular Submukozadaki bez epitellerinin çekirdek ve sitoplazmalarında (oklar) pozitif reaksiyon, beşinci nekropsi günü, x400, ABC-P.
82
Pankreas: Birinci nekropsi gününde üç hayvandan birinin pankreasında
herhangi bir bulguya rastlanmazken, iki hayvandan birinde bez asinus epitel
hücrelerinin çekirdeğinde; diğerinde aynı bölgedeki hücrelerin hem sitoplazma ve
hem de çekirdeğinde viral antijen pozitifliği saptandı. İkinci nekropsi gününde yalnız
ikisinin bazı bez asinus hücreleri pozitifti. Üçüncü nekropsi gündeki 3 hayvanın bu
bölgedeki bez asinus hücrelerinin sitoplazma ve çekirdekleri (Şekil 3.4.2.4) ile bir
hayvanda akıtıcı kanal hücrelerinin çekirdeğinde ve kanal çevresinde yer alan bazı
yangı hücrelerinde pozitif reaksiyonla karşılaşıldı. Bu enfeksiyon gününde genelde
asinus hücrelerine lokalize olan orta şiddetteki antijen pozitifliği dördüncü ve beşinci
nekropsi günlerinde de kaydedildi. Ayrıca son nekropsi günündeki bir hayvanda, 3.
nekropsi günündeki gibi akıtıcı kanal çevresindeki yangı hücreleri de pozitifti.
Şekil 3.4.2.3.Ventrikulusta karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular A) Propriya mukozada bez epitellerinde (oklar) pozitiflik, ikinci nekropsi günü, x500,ABC-P B) Bez epitel hücrelerinde (oklar) pozitiflik, üçüncü nekropsi günü, x40, ABC-P. C) Propriya mukozadaki yangı hücrelerinin sitoplazmalarında (oklar) pozitiflik, dördüncü nekropsi günü, x400, ABC-P.
83
Dalak: Karşılaşılan pozitiflik oral gruptakileri andırıyordu. Viral antijen, lenf
folliküllerindeki lenfositlerde lokalizeydi. İlk nekropsi gününde bir hayvanda
saptanan viral antijen, folliküllerin orta kısımlarındaki lenfositlerde daha fazlaydı
(Şekil 3.4.2.5.A). Ayrıca bu hayvanda a. sentralisin endotelleri de pozitifti. İkinci
nekropsi gününde pozitiflik, yine çeşitli lenf folliküllerinin ortasına yakın
lenfositlerdeydi. Üçüncü nekropsi gününde negatif bulunan iki hayvan dışında, bir
kısım lenf folliküllerine serpilmiş lenfositlerin orta derecede pozitif olduğu
enfeksiyon süresince görüldü (Şekil 3.4.2.5.B). Enfeksiyonun son gününe kadar
diğer nekropsi günlerinde de öncekilere benzer şiddet ve yerlerde pozitifliklere
rastlandı (Şekil 3.4.2.5.C).
Şekil 3.4.2.4. Pankreasta karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular Asiner bez epitel hücrelerinde (oklar) pozitif reaksiyon, üçüncü nekropsi günü x100, ABC-P.
Şekil 3.4.2.5. Dalakta karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular A) Lenfoid folliküllerde ve çevresindeki lenfositlerde pozitiflik, birinci nekropsi günü, x400,ABC-P. B) Lenfoid follikülünün çevresindeki lenfositlerde (oklar), üçüncü nekropsi günü, x400, ABC-P. C) Lenfoid folliküllerin ve a.sentralis çevresindeki lenfositlerde (oklar) pozitiflik, beşinci nekropsi günü, x40, ABC-P.
84
Karaciğer: Bu enfeksiyon grubundaki hayvanların tümünde viral antijenin
dağılımı oral gruptakilere benziyordu. İlk günde nekropsileri yapılan hayvanlarda,
orta şiddetli olmak üzere, bazı lopçukların hem sentral ve hem de periferinde yer alan
hepatositlerin sitoplazma ve çekirdekleri önceden açıklandığı şekilde pozitifti.
Bunların arasında yer alan Kupffer hücrelerinin sitoplazmasında da viral antijen
pozitifliği göze çarptı (Şekil 3.4.2.6.A). İkinci nekropsi gününde pozitif hepatositler
v.sentralisle birlikte çoğunlukla lopçuğun periferinde (Şekil 3.4.2.6.B), portal
bölgeye yakındı. Kimilerinde viral antijen sitoplazmada yoğunlaşmıştı (Şekil
3.4.2.6.C). Ayrıca portal bölgelerdeki damar endotellerinde de pozitif reaksiyon
fazlaydı. Buna karşılık Kupffer hücreleriyle yangı hücrelerinde seyrekti. Sonraki
günlerin hayvanlarında rastlanan pozitiflikte de aynı derecedeydi ve yoğunluk yine
hepatositlerde idi (Şekil 3.4.2.6.D). Yalnız son günün her üç hayvanında, önceki
bulgular yanında safra kanalı epitel hücrelerinin sitoplazmasında kaydedilen viral
antijen pozitifliği, şimdiye kadar saptanmayan farklı bir bulgu olarak kaydedildi.
Şekil 3.4.2.6. Karaciğerde karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular A) V.sentralis çevresindeki hepatositlerde (oklar) ve Kupffer hücrelerinin sitoplazmalarında (ok başları) pozitiflik, birinci nekropsi günü, x100,ABC-P. B) V.sentralis çevresindeki hepatositlerde (okları) ve lobcuktaki diğer hepatositlerde (ok başları) pozitiflik, ikinci nekropsi günü, x40, ABC-P. C) Hepatositlerin sitoplazmalarında (oklar) pozitiflik, ikinci nekropsi günü, x125, ABC-P. D) Karaciğerde hepatositlerde (oklar) pozitiflik, dördüncü nekropsi günü, x400, ABC-P.
85
Böbrekler: İlk nekropsi gününde bulunan hayvanlardan yalnız birinin bazı
tubul epitellerinin sitoplazma ve çekirdeğinde viral antijen saptandı. İkinci nekropsi
gününde bir hayvanda reaksiyon tespit edilmezken, bir diğerinde yalnız bir kısım
tubul epiteli pozitifti. Üçüncüsünde ise tubul epitelleri yine bu şekilde olmakla
beraber, glomerul kapillarlarının endotelinde pozitiflik daha fazlaydı. Üçüncü
nekropsi gününde bir hayvanın bazı glomerul ve tubul hücreleri hafif pozitif iken,
diğer ikisinin anılan bölgelerinde daha fazla hücre orta derecede pozitifti.
Enfeksiyonun 4.,5. ve 6. nekropsi günlerinde ise gerek glomerul kapillar damar
endotellerinde gerekse tubul epitellerinde orta düzeyde pozitif reaksiyonla
karşılaşıldı.
B.Fabricius: Bu grupta yine enfeksiyonun ilk nekropsi gününden itibaren her
hayvanda kaydedilen pozitiflik de oral gruptaki gibi olup bazı lenf folliküllerinin bir
kısım hücreleri viral antijen yönünden orta derecede reaksiyon veriyordu (Şekil
3.4.2.7.A ve B). Son gündekilerde pozitif lenfositler kortikal bölgelerde daha
fazlaydı.
Şekil 3.4.2.7.Bursa Fabriciusta karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular A) Lenfoid folliküllerin merkezindeki lenfositlerde (oklar) pozitiflik, ikinci nekropsi günü, x40, ABC-P. B) Bursa Fabriciusun epitellerinde (ok başları), propriyasındaki yangı hücrelerinde (oklar) ve lenf follikülünde (yıldız) pozitif reaksiyon, beşinci nekropsi günü, x100, ABC-P.
Akciğerler: Viral antijence pozitiflik nekropsileri yapılan ilk günkü
hayvanlarda sekonder bronş epitellerinin birkaçının sitoplazmasında görülürken; 2.
nekropsi günündeki, bir hayvanda daha belirgin olmak üzere, alveol epitel
hücrelerinin sitoplazmasında da orta şiddetteydi. Üçüncü nekropsi günündekilerde de
benzeri görünümle karşılaşıldı. Dördüncü nekropsi gününün hayvanlarında pozitif
86
hücreler daha yaygındı ve çoğu bronş ve alveoller epitellerine yayılmıştı. Beşinci ve
altıncı nekropsi günlerde de anılan hücreler ile peribronşiyal lenfoid doku hücreleri
genelde pozitifti (Şekil 3.4.2.8.A ve B).
Şekil 3.4.2.8. Akciğerde karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular A) Sekonder bronş epitel hücrelerinde (oklar), siliyumlarda (ok başları) ve lenfositlerde (yıldız) pozitiflik, beşinci nekropsi günü, x400, ABC-P. B) Sekonder bronş epitelleri (ok başları) , hava kapillarları (oklar) ve lenfositlerde (yıldız) pozitif reaksiyon, altıncı nekropsi günü, x40, ABC-P.
Kalp: Bu enfeksiyon grubundakilerde antijen pozitifliğinin daha çok
miyokardiyum hücrelerinde lokalize olduğu görüldü. İlk nekropsi gününde bir
hayvanda yer yer; diğer ikisinde ise daha fazla miyokardiyum hücre sitoplazmaları
pozitifti (Şekil 3.4.2.9.A). İkinci nekropsi gününde iki hayvanda endokarttaki endotel
hücreleri ve miyokarttaki kas hücreleri aynı şekilde pozitif reaksiyona sahipti. Bir
hayvanda ise bunlara ilâveten miyokardiumdaki orta çaplı damar endotelleri ile
epikardiyum hücrelerinin sitoplazması da orta şiddette pozitifti. Enfeksiyonun 3., 5.
ve 6., nekropsi günlerindeki her hayvanda pozitiflik orta şiddette olmak üzere
miyokard hücrelerindeydi (Şekil 3.4.2.9.B). Ancak 4. nekropsi günündekilerde daha
yaygındı. Kas hücrelerinin sitoplazma ve çekirdekleri yanı sıra epikardium ve
endokardiyumun hücrelerinin sitoplazmasında da pozitiflik kaydedildi (Şekil
3.4.2.9.C).
Merkezi sinir sistemi: Birinci nekropsi günündeki bir hayvanın beynindeki
nöronlarda, diğerlerinde beyincikte Purkinje hücrelerinde orta şiddette reaksiyona
rastlandı (Şekil 3.4.2.10). Bulgular 2. nekropsi günündekilerde orta şiddetli; 3. ve 4.
gündekilerde hafifti. Beşinci ve son günlerde beyin nöronlarında, beyincikdeki damar
87
endotellerinde, Purkinje hücreleri ile diğer nöronlarında hafif şiddette pozitiflikle
karşılaşıldı.
3.4.3. Kontrol Gruptaki İmmunohistokimyasal Bulgular
Yukarıda bahsedilen bu iki grubun dışında son grup olan kontrol grubundaki
hayvanların söz konusu nekropsi günlerindeki doku ve organları yine belirtilen
yöntemle değerlendirilmiş ancak dikkat çekici bir pozitifliğe rastlanmamıştır.
Şekil 3.4.2.9. Kalpte karşılaşılan immunhistokimyasal bulgular A) Kas ücrelerinin sitoplazmalarında daha belirgin olmak üzere pozitif reaksiyon (oklar), birinci nekropsi günü,x400,ABC-P. B) Kas hücrelerinin sitoplazmalarında yoğunlaşan (oklar) pozitiflik, üçüncü nekropsi günü, x100,ABC-P. C)Epikardiyumdaki hücrelerin sitoplazamalarında (oklar) pozitiflik, dördüncü nekropsi günü,x400,ABC-P.
Şekil 3.4.2.10 Beyincikte Purkinje hücrelerinin sitoplazmalarında pozitiflik (oklar), x400, ABC-P.
Çizelge 3.4.2. İntramuskuler Enfeksiyon Grubundaki Hayvanların Organlarında Karşılaşılan İmmunohistokimyasal Bulguların Derecelendirilmesi
ENFEKSİYON SONRASİ NEKROPSİ GÜNLERİ VE HAYVAN SAYISI ORGANLAR
1. Nekropsi Günü I II III
2. Nekropsi Günü
I II III
3. Nekropsi Günü
I II III
4. Nekropsi Günü
I II III
5. Nekropsi Günü
I II III
6. Nekropsi Günü
I II III
Toplam
Bağırsaklar
+
+
+
+
+
+
+
+
+
++
++
++
++
++
++
++
++
++
18
Proventrikulus
+
+
+
+
+
++
++
++
++
+
+
+
++
++
++
++
++
++
18
Ventrikulus
-
-
-
-
+
++
-
++
++
-
+
+
-
++
++
-
++
++
10
Pankreas
-
+
+
-
-
+
+
+
+
++
++
++
++
++
++
++
++
++
16
Dalak
-
-
++
++
++
++
-
++
-
++
++
++
++
++
++
++
++
++
14
Karaciğer
++
++
++
++
++
++
++
+++
+++
+++
+++
+++
+++
+++
+++
+++
+++
+++
18
Böbrekler
-
-
+
-
+
++
+
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
15
B.Fabricii
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
++
18
Akciğerler
++
++
++
++
++
++
++
++
++
+++
+++
+++
+++
+++
+++
+++
+++
+++
18
Kalp
+
++
++
++
++
++
++
++
++
+++
+++
+++
++
++
++
++
++
++
18
Merkezi Sinir Sistemi
-
++
++
++
++
++
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
18
Negatif (-): Hiçbir hücresinde viral antijen saptanamayan doku. Hafif düzeyde pozitif (+): Dokuda birkaç fokal alanın bazı hücrelerinde saptanan viral antijen pozitifliği. Orta düzeyde pozitif (++): Dokuya multifokal yayılmış alanlardaki aynı veya farklı tipteki hücrelerinde saptanan viral antijen pozitifliği. Şiddetli düzeyde pozitif (+++): Dokunun birçok bölgesine diffuz yayılmış alanlarda, aynı veya farklı tipteki çoğu hücrelerinde viral antijen pozitifliği.
89
3.5. İn-Situ Polimeraz Zincir Reaksiyonu Bulguları
Enfeksiyon süresince her iki grupta hastalığın en tanıtıcı bulgularının yer aldığı
karaciğer ve kalpteki viral hekzonlara ait pozitif reaksiyonlar oral grupta ikinci ve
intramuskuler grupta da üçüncü nekropsi günden itibaren daha yoğunlaşmıştı.
Kontrol grubunda ise reaksiyon hem karaciğer hem de kalpte negatifti. Diğer iki
gruptaki hayvanlarda pozitifliklerin ağırlıklı olarak görüldüğü yerler; karaciğerde
vena sentralis çevresindeki hepatositler ile Kupffer hücrelerinin çekirdek ve
sitoplazmalarındaydı. Ancak kalpteki pozitiflik karaciğerdeki kadar yoğun değildi.
Her iki grupta da söz konusu reaksiyonlar miyokarttaki kas hücrelerinin
sitoplazmalarında dikkati çekti.
3.5.1. Oral Grupta Karaciğer ve Kalpte Rastlanan İS-PZR Bulguları
Karaciğer: Viral hekzonların dağılımı çoğunlukla hepatositlerin sitoplazma ve
çekirdeklerinde olmakla birlikte zaman ilerledikçe değişiklikler gösterdi. Buna göre
ilk nekropsi gününde iki, ikinci nekropsi gününde de tüm hayvanlarda ağırlıklı olarak
lobcukların merkezindeydi. Özellikle vena sentralis çevresindeki hepatositlerin
çekirdek ve sitoplazmalarında daha çok granüler şekilde pozitifti (Şekil 3.5.1.A).
Ancak ilk nekropsi gününde bir hayvan ile ikinci nekropsi gününde birkaç Kupffer
hücresinin sitoplazmalarındaki granüler tarzdaki pozitif sahalar yanı sıra daha seyrek
olarak portal bölgedeki damar endotel hücreleri ve buradaki yangı hücrelerindeydi.
Anılan bulgular üçüncü günde de tüm hayvanlarda lobcuğun periferine doğru
yayılmıştı. Dördüncü nekropsi gününden son nekropsi gününe kadar yoğunluk tüm
hayvanlarda lobcukta belirgin bir yerleşim göstermeden ancak hepatosit ve Kupffer
hücreleri ön planda olmak üzere aynı tablodaydı (Şekil 3.5.1.B).
Kalp: Enfeksiyon başından sonuna kadar birçok olguda rastlanan pozitiflik
miyokardiyumdaki kas hücrelerinin sitoplazmasında ve/veya çekirdeğinde.
bulunuyordu. Bir diğer pozitiflik de epikardium ve damarların endotel
hücrelerindeydi. Buna göre ilk nekropsi gününde iki hayvanda reaksiyon hafif ve
fokal olarak kimi miyokardium hücrelerinin sitoplazmasındaydı. İkinci nekropsi
gününde bir hayvanda miyokarttaki kas hücrelerinin sitoplazmaları yanı sıra
90
çekirdekte de pozitif reaksiyon dikkati çekti (Şekil 3.5.1.C). Üçüncü nekropsi
günündeki hemen tüm hayvanlarda sözü edilen pozitiflik miyokartta bir çok alanda
ve epikardiyumda da saptandı. Dört, 5. ve 6. nekropsi günlerinde epikarttaki
hücrelerin çekirdek ve sitoplazmaları da bu pozitifliğe katıldı (Şekil 3.5.1.D). Önceki
günlerde tüm hayvanlarda miyokarttaki birçok alanda kas hücrelerindeki pozitif
reaksiyon yanı sıra 5. günde birer hayvanda arteriol intimasındaki endotel hücreleri
de pozitif reaksiyon veriyordu.
Şekil 3.5.1. Oral grup hayvanlarının karaciğer (A-B) ve kalplerinde (C-D) in-situ PZR ile elde edilen bulgular. A) Vena sentralis ve çevresindeki hepatositlerin çekirdeklerinde (oklar) pozitiflik, ikinci nekropsi günü, x100, İS-PZR. B) Vena sentralis çevresindeki bir hepatositin çekirdek ve sitoplazmasında (ok) ile Kupffer hücrelerinin sitoplazmalarında (ok başları) pozitiflik, beşinci nekropsi günü, x400, İS-PZR. C) Kalp kaslarının çekirdeklerinde (oklar) granüler tarzda pozitiflik, ikinci nekropsi günü, x100, İS-PZR. D) Kalp kas hücrelerinde granüler (oklar) ve diffuz olarak pozitif reaksiyon, dördüncü nekropsi günü, x400, İS-PZR.
3.5.2. İntramuskuler Grupta Karaciğer ve Kalpte Rastlanan İS-PZR Bulguları
Karaciğer: Tüm hayvanlarda elde edilen pozitif reaksiyonun dağılımı oral
gruptakilere paralellik gösteriyordu. İlk günde nekropsileri yapılan hayvanlarda, bir
hayvanda hafif diğerlerinde daha belirgin olarak lopçukların sentralindeki
hepatositlerin sitoplazma ve çekirdekleri ile bunların arasında kalan bazı Kupffer
hücrelerinin sitoplazmasında granüler tarzda pozitiflik dikkati çekti (Şekil 3.5.2.A).
İkinci nekropsi gününde de pozitif hepatositler v.sentralisin çevresinde bulunmakla
beraber bir hayvanda da lopçuğun periferinde ve portal bölgeye yakın bir yerleşim
gösteriyordu. Bunun dışında bir hayvan da birkaç sahada damar endotellerinde de
91
pozitif reaksiyon fazlaydı. Üçüncü, 4. ve son nekropsi günlerindeki pozitifliklerin
dağılımı genelde aynı olmakla birlikte, 4. günde bir hayvanda portal bölgedeki birkaç
yangı hücresinde ve 5. günde önceki günlerdeki bulgular yanında bir hayvanda
birkaç safra kanalı epitel hücresinin sitoplazmasında granüler şekilde pozitif
reaksiyonlar kaydedildi (Şekil 3.5.2.B).
Kalp: Reaksiyonlar önceki gruptan farklı olarak ağırlıklı olarak
miyokardiumdaki kas hücrelerinde gözlendi. İlk nekropsi gününde iki hayvanda
belirgin olmak üzere miyokardiyum hücre sitoplazmaları diffuz şekilde pozitifti.
İkinci nekropsi gününde ise bir hayvanda orta çaplı damar endotelleri ile bunların
hemen çevresindeki kas hücrelerinde çarpıcıydı ve diğer ikisi yine kas hücrelerinde
yerleşim gösteriyordu (Şekil 3.5.2.C). Üçüncü nekropsi gününde kas hücrelerinin
sitoplazmaları yanında çekirdekleri de pozitifti. Enfeksiyon sonuna kadar diğer
nekropsi günlerinde her hayvanda pozitiflik daha yaygın olmak üzere kas
hücrelerinin sitoplazma ve çekirdeklerindeydi. Dördüncü ve 5. nekropsi günlerindeki
hayvanlarda ise önceki bulgulara ilaveten epikardium ve endokardiyumun
hücrelerinin sitoplazmasında da pozitiflikle karşılaşıldı (Şekil 3.5.2.D).
Şekil 3.5.2. İntramuskuler grup hayvanlarının karaciğer (A-B) ve kalplerinde (C-D) in-situ PZR ile elde edilen bulgular. A) Vena sentralis çevresindeki hepatositlerin sitoplazmalarında granüler şekilde pozitiflik (oklar), ikinci nekropsi günü,x100, İS-PZR. B) Kupffer hücrelerinin sitoplazmalarında diffuz şekilde pozitiflik (oklar), üçüncü nekropsi günü, x400, İS-PZR. C) Kalp kaslarının çekirdeklerinde pozitiflik (oklar), ikinci nekropsi günü, x400, İS-PZR. D) Kalp kaslarında pozitiflik (oklar), ikinci nekropsi günü, x100, İS-PZR.
92
4. TARTIŞMA Tavuklarda, avian adenovirus grup I içinde yer alan serotiplerce oluşturulan
hastalıklar genel itibarıyla İCH, HPS veya her ikisinin birlikte geliştiği kompleks
bulgularla seyreder. Bazen bu tabloya nekrotik pankreatitis ve ventrikulus erozyonu
sendromunun katıldığı; akciğer, b. Fabricius, dalak, timus, dalak, bağırsak, böbrek ve
diğer organ bulgularının eklendiği kaydedilmiştir (Ahmed ve ark.,1989; Abdul-Aziz
ve Al-Attar,1991; Roy ve ark.,1999; Abdul-Aziz ve Hasan,1995; Chandra ve
ark.,1999; Mc Ferran1997; Abe ve ark.,1998; Nakamura ve ark.,1999 Chandra ve
ark.,2000; Balamurgan ve ark.,2000; Balamurgan ve Kataria,2004; Alvarado ve ark.,
2007; Ojkic ve ark.,2008). Olaydan olaya değişen böyle bulgular etkenin değişik
serotiplerine bağlanmıştır (McFerran 1997). Klasik İCH’nin daha çok avian
adenovirus grup I içinde yer alan serotip 4, 5 ve 8 (Mc Ferran,1997); HPS’in ise
serotip 4 tarafından oluşturulduğu belirtilmiştir (Mazaheri ve ark., 1998; Nakamura
ve ark., 1999; Toro ve ark., 1999).
Çeşitli deneysel çalışmalarda, inoküle edilen virus aynı serotipten olsa da
hastalığın farklı klinik ve patolojik bulgularla ortaya çıktığı; deneysel çalışmalarda
elde edilen sonuçların her zaman doğal enfeksiyonlardaki ile örtüşmediği
görülmüştür (Cook, 1974; Hoffmann ve ark.,1975; Dhillon ve Winterfield, 1984;
Barr ve Scott, 1988; Mc Ferran, 1997).
Ayrıca oral virus inokulasyonunun paranteral inokülasyona göre doğal
bulaşmaya daha yakın bulunmuştur (Saifuddin ve Wilks 1990). Deneysel
enfeksiyonlarda ise çoğu kez SPF 1-10 günlük civcivlerin tercih edilmesine karşılık
hastalığın 3-12 haftalık broilerlerin bulunduğu kümeslerde yoğunlaşmıştır (Bickford,
1972; Gallina ve ark., 1973; McFerran ve ark.,1976). İCH ve HPS’ye ilişkin
olgularda primer patojen olarak sıklıkla serotip 4’ten söz edildiği (McFerran ve ark.,
1990; McFerran 1997; Mazaheri ve ark., 1998; Toro ve ark.,1999) dikkati çekmiştir.
Bu veriler göz önüne alınarak çalışmada, broiler yetiştiriciliğinde tercih edilen, Ross
308 hattına ait SPF olmayan ve herhangi bir immunsupresif etkiye maruz kalmamış,
sağlıklı görülen, 4 haftalık piliçler avian adenovirus serotip 4 ile oral ve
93
intramuskuler yollardan enfekte edilerek inokulasyon sonrası karşılaşılan klinik,
patomorfolojik bulgular ile virus antijeninin dokularda dağılımına ilişkin
immunohistokimyasal bulgular incelenmiştir. Ayrıca moleküler patolojik
yöntemlerden biri olan ve önemi gün geçtikçe artan in situ PZR yönteminin tavuk
adenoviruslarının dokudaki tespitinde uygulamaya sokulmadığı dikkate alınarak
enfekte hayvanların karaciğer ve kalp dokusu örneklerinde virusun varlığı bu
yöntemle araştırılmış elde edilen sonuçlara göre yöntemin hastalığın tanısında
uygulanabilirliği ve güvenirliği diğer moleküler biyolojik kaynak bilgileri ve
immunohistokimyasal bulgular eşliğinde değerlendirilmiştir.
Tavuklarda avian adenovirus enfeksiyonuna ilişkin doğal olaylarda hastalığın
akut klinik bulgularının genelde 6-15 gün arasında belirginleştiğine (Akhtar, 1995;
Voss ve ark.,1996); deneysel enfeksiyonlarda bulguların 48-72. saatten başlayarak 7
gün kadar devam ettiğine (Aliev ve ark., 1997) değinilmiştir. Roy ve ark., (2004);
HPS epidemisinde hastaların karaciğerlerinden saflaştırdıkları FAdV-4 virusunu iki
farklı gruba subkutan yolla enfekte ettiklerinde inkubasyon süresini 2-7 gün olarak
kaydetmişlerdir. Diğer araştırmalarda da virusun verilişini takip eden 2-5 gün
içinde tipik bulguların ve ani ölümlerin geliştiğinden söz edilmiştir. (Anjum, 1990;
Afzal ve ark., 1991; Gowda ve Satyanarayana 1994; Akhtar, 1995). Bu çalışmada
ise genel olarak ele alındığında oral ve intramuskuler enfeksiyon gruplarında
hastalığın akut klinik bulgularının şiddetli seyretmediği; inkubasyon periyodunun da
kaynaklarla yeteri kadar örtüşmediği görüldü. Bu durum SPF olmayan hayvanlar
üzerinde çalışılması ve virus inokulumunun yumurtadan hazırlanmış olması
nedeniyle enfeksiyöz gücünün zayıf olmasına yoruldu. Bununla birlikte klinik
bulgularda hafif olsa da enfeksiyon yoluna göre kısmen farklılık gösterdiği dikkati
çekti. Yem ve su içmede isteksizlik, halsizlik gibi başka hastalıklarda da
görülebilebilen genel durum bozulmasına ilişkin sıradan klinik bulgular,
intramuskuler enfeksiyon grubunda inokülasyonu izleyen ilk iki gün içinde 7
hayvanda gelişirken oral enfeksiyon grubunda böyle bulgular esas olarak 6. ve 7.
günlerde yoğundu. Buna karşılık oral grupta birinci günden itibaren görülmeye
başlayıp sonraki günlerde de devam ederken intramuskuler gruptakilerde 8. günde
rastlandı. Yine hayvanlardaki yüzeysel solunum, oral gruptakilerde enfeksiyonun 5.
94
gününde saptanırken intramuskuler gruptakilerde 4. günden başlayıp 9.-10. günlere
kadar sürdü. Hayvanların göz konjunktiva ve sklerasında kızarıklık her iki grupta 7.
günden itibaren fark edildi; ancak oral grupta 10., intramuskuler grupta 12. günden
sonra izlenmedi. Böyle farklılıklar serotipi aynı olsa da hastalığın görünümünün
olaydan olaya değişebileceğini vurgulayan kaynakları destekler nitelikteydi (Cook,
1974; Hoffmann ve ark., 1975; Dhillon ve Winterfield , 1984; Barr ve Scott, 1988;
Mc Ferran 1997).
İnklüzyon cisimcikli hepatitisin 3-7 haftalık piliçlerde bazen %80’e varan
mortaliteyle kendini gösterdiği ve hastalık tablosunun 2-3 hafta sürdüğü
kaydedilmiştir (Khawaja ve ark.,1988; Kumar ve ark., 1997; McFerran, 1997; Gomis
ve ark., 2006). Hidroperikardium sendromuna karşı yumurtacı tavukların ve
anaçların dayanıklılığından söz edilmiş; 3-5 haftalıklarda ani ölümlerin ortaya
çıktığına ve bir kısım olgularda ölüm oranının % 75’e vardığına değinilmiştir
(Cheema ve ark., 1989; Abdul-Aziz ve ark., 1991; Gowda ve ark., 1994; Cowen ve
ark., 1996; Voss ve ark., 1996; McFerran ve ark., 2003). Özellikle salgınlara ilişkin
mortalite oranları değerlendirildiğinde Pakistan’da % 60-70, Irak’ta % 10-30,
Hindistan’da % 10-60 olmasına karşılık Kore’de %1,3-11,1 oranında kaldığı
kaydedilmiştir (Abe ve ark., 1998; Kim ve ark., 2008). Benzeri farklılıklara deneysel
araştırmalarda da karşılaşılmıştır. Örneğin, doğal olaylardan elde edilen serotip 8’e
ilişkin iki farklı saha izolatı SPF günlük civcivlere oronazal inoküle edildiğinde;
bunlardan bir grupta mortalitenin %3, diğerinde ise aynı serotip olmasına rağmen
%30’a vardığı görülmüştür (Cook, 1983) Çeşitli serotiplerle yapılan çalışmalarda bir
serotipin çeşitli suşlarının daima aynı sonucu vermediği diğer araştırıcılar tarafından
da kabul edilmiştir (Dhillon ve Winterfield 1984; Erny ve ark., 1991). İCH
bulgularının ön planda olduğu adenovirus grup 1 serotiplerinin 3 günlük ve daha
ileri yaşlardaki SPF civcivlerde ölüm oluşturmayacağı kaydedilmesine rağmen
(Nakamura ve ark., 2000) bunun aksi de görülmüştür (Mazaheri ve ark., 1998).
Bu veriler ışığında, 4 haftalıkken enfekte edilen hayvanlarda ölüm
görülmemesi ve hastalığın akut seyrinin hafif geçmesinin bir nedeni, denemenin SPF
hayvanlar üzerinde yürütülmemesine ve hayvanların yaşlarından kaynaklanan
95
dirence bağlanmıştır. Enfeksiyonda kullanılan adenovirus serotip 4 inokülumunun
yumurtadan hazırlanmış olması da bu tablodan sorumlu bir başka neden olarak
görülmüştür. Ancak Cowen (1988), serotip 4 suşlarının tavuk embriyosunda %9 gibi
düşük mortaliteye sahip olmasına karşılık patolojik bulgu geliştirdiğinden söz
etmiştir. Ayrıca HPS’ye sebep olan suşların embriyo üzerinde %100 öldürücü etkisi
olsa bile SPF civcivlerde farklı patojeniteye sahip olduğuna; bulguların
şekillenmesinde enfeksiyon yolu ve dozunun da önemli faktörlerden olduğuna
dikkat çekilmiştir (Mazaheri ve ark., 1998). Nitekim Cook (1983), bir günlük
civcivlerde serotip 2 ile gerçekleştirdiği deneysel enfeksiyonda, hastalığın doğal
bulaşmasına uygun düşen oral enfeksiyonda hayvanların % 5’inde ölüm kaydederken
intraperitoneal enfeksiyonda bu oranın % 65’e yükseldiğini görmüştür. Yine bu
araştırmada günlük civcivlerin serotip 8’e ait TR59 ve H6 izolatlarıyla yapılan
oronazal enfeksiyonunda % 3, aynı serotipin aynı yoldan HV7 izolatıyla yapılan
enfeksiyonunda %30 ölümle karşılaşılmıştır. Serotip 8’in 2 günlük civcivlere oral ve
intraperitoneal verildiği bir başka araştırmada, oral yoldan verilenlerde %30;
intraperitoneal verilenlerde %45 ölüm tespit edilmiştir (Saifuddin ve Wilks 1990).
Hasta hayvanlardan izole edilen serotip 6 ve 8, üç haftalıklarda akut İCH bulgularına
ve % 30’a varan ölüme neden olmuştur. Halbuki sahadan izole edilen serotip 4 ve
8’in 2 günlük civcivlere oral yoldan verildiğinde serotip 4’ün % 45; serotip 8’in %5
oranında hastalık ve ölüme neden olduğuna işaret edilmiştir (Erny ve ark., 1991).
Bu verilere göre hastalığın şekillenmesi, seyrinin hafif veya şiddetli olması, buna
paralel de ölümlerin artıp azalması: hayvanın SPF veya sıradan olması, etçi ve
yumurtacı olması ile yaşı; virusun serotipi, suşu, vücuda giriş veya inokülasyon
yolu (Cook, 1974; Dhillon ve Wınterfıeld, 1984; Barr ve Scott, 1988; McFerran
1991) yanında virulansı ve genotipinin önemli olduğu (Erny, 1991) üzerinde karar
kılınmıştır. Ancak, serotip 2’nin özellikleri üzerinde yapılan deneysel araştırmada,
intraperitoneal verildiğinde % 68, oral verildiğinde % 5 civciv ölümüne neden
olmasına rağmen bir kısım doğal olgularda İCH bulgularını oluşturmadığı görülmüş
(Cook, 1974); benzeri sonuçlar serotip 1-5, ve 8 ile yapılan çalışmalarda da
saptanmıştır (McCracken, 1976). Hidroperikardiyum Sendromu’ndan sorumlu K31
suşunun 3 haftalık civcivlere okulo-oral ve yüksek dozda intramuskular verilmesi
halinde klinik bulguların şekillenmemesi ve ölüm görülmemesine karşılık
96
makroskobik ve histopatolojik bulguların şekillendiğinin bildirilmesinde böyle
sonuçların bir diğer kanıtı olmuştur (Mazaheri ve ark.,1998). Bu çalışmada serotip-4
verilen 4 haftalık civcivlerde intramuskuler ve oral inokülasyon gruplarında
ölümlerin görülmemesi; klinik bulguların da her iki inokülasyon grubunda hafif
seyretmesi ve birbirinden çok farklı olmaması; avian adenovirus grup 1 serotipleriyle
oluşan deneysel veya primer doğal enfeksiyonların çoğu kez birbiriyle aynı paydada
birleşen klinik bulgularla ortaya çıkmayacağı kanısını uyandırmıştır. Deneysel
enfeksiyonlarda hastalığın kısa sürmesine karşılık (Anjum, 1990; Afzal ve ark.,
1991; Gowda ve Satyanarayana 1994; Akhtar, 1995; Aliev ve ark.,1997).
Çalışmadaki hayvanlarda deneme sonuna kadar klinik ve patolojik bulguların tespit
edilmesi ise hastalığın doğal enfeksiyonlardaki tablosunu (Akhtar, 1995; Voss ve
ark., 1996) hatırlatan nitelikteydi.
Çalışmada, klinik bulgular çarpıcı olmamasına karşılık patomorfolojik
bulguların deneysel bulgulara (Anjum ve ark., 1989; Cheema ve ark., 1989; Gowda
ve ark., 1994; Abdul-Aziz ve ark., 1995; Asrani ve ark.,1997; Kumar ve ark., 1997)
daha yakın olduğu, özellikle histopatolojik düzeydekilerin hastalığı açıklar yönde
geliştiği görülmüştür. Bu bağlamda makroskobik incelemede karaciğerde şişkinlik,
hiperemi ve hafif derecede kanamalar oral enfeksiyon grubundaki hayvanlarda
inokülasyonun 3. günü olan ilk nekropsi gününden itibaren gözlendi. Hiperemi ve
soluk alanlardan dolayı organın yüzeyi ilk nekropsi günündekilerde alacalıydı. Son
nekropsi günündekilerde tablo daha belirgindi. Hiperemi ve kanamaya intramuskuler
enfeksiyon grubundakilerde de rastlandı. Postenfeksiyonun 15. günü olan 5. nekropsi
günündeki hayvanlarda, oral gruptan farklı olarak safra kesesi dolgundu.
Histopatolojik incelemede oral gruptakilerde farklı nicelikte yangısal ve
dejeneratif değişikliklere rastlandı. Portal bölgelerdeki damarlar hiperemi ve
sinüzoidlerde değişik miktarda eritrosit vardı. Hayvandan hayvana, günden güne
değişmekle birlikte bu bölgelerde lenfosit ağırlıklı mononüklear hücre infiltrasyonu
da bulunuyordu. Hücre infiltrasyonu oral grubun 4. nekropsi günündeki
hayvanlarında daha fazlaydı. Bazı hepatositlerde hidropik dejenerasyonu, bazılarının
çekirdeğinde piknoz; Kupffer hücrelerinde aktivasyon ve Remark kordonlarında
97
düzensizlik ilk nekropsi gününden itibaren görüldü. İntramuskuler gruptakilerde de
yaklaşık böyle bulgular yer alıyordu.
Hastalığın tanısını sağlayan intranüklear inklüzyon cisimciklerine her iki
grupta da rastlandı. Her ne kadar bu cisimciklerin eozinofilik olduğundan söz
edilmişse de (Bickford, 1972), çalışmada hepatositlerde saptanan bu inklüzyon
cisimciklerinin çoğu araştırmalarda (Anjum ve ark., 1989; Cheema ve ark., 1989;
Asrani ve ark.,1997) da belirtildiği gibi bazofilik boyandığı ve bazısının çevresinde
boya almayan bir halka bulunduğu görüldü. İki grup arasındaki fark ise hastalığı
belirleyen cisimciklerdi. Oral grupta 1. ve 2. nekropsi gününde ikişer, 3. nekropsi
gününde 3, 5. ve 6. nekropsi günlerde birer olmak üzere toplam 18 hayvandan
9’unda saptandı. İntramuskuler grupta ise 3. nekropsi gününde 1 ve 5. nekropsi
gününde 3 olmak üzere toplam 4 hayvanda inklüzyona rastlandı. Bu farklılığın temel
sebebi, enfeksiyonun giriş şekline yorulmuştur ve lezyonların oral enfeksiyonda daha
tipik bulgular geliştirdiği (Macpherson ve ark., 1974) saptanmıştır.
Araştırmalarda (Anjum ve ark., 1989; Cheema ve ark., 1989; Gowda ve
ark.,1994; Kumar ve ark., 1997) multifokal veya sentrilobuler nekroz alanları ile
yoğun diffuz mononüklear hücre infiltrasyonlarına ve makroskobik olarak da geniş
ekimotik kanamalara bu çalışmada rastlanmadı. Böyle bulguların yüksek mortalite
ile seyreden olaylarda geliştiği, denemedeki hayvanlarda şekillenen hafif klinik
bulgular dikkate alındığında patomorfolojik bulguların da buna paralel şiddetli
olmamasının normal sayılacağı düşünüldü. Nitekim McCraken ve ark.,(1976), oral
ve intranazal yollardan serotip 8 ile enfekte edilen SPF civcivlerde bulguların hafif
olduğundan ve hatta bazılarında hepatitisin gelişmediğinden söz etmişlerdir.
Ayrıca değişik derecede nekroz görülmediği sürece, hastalığa özgü olmayan
makroskobik bulguların yalnız serotip-4 ile oluşan enfeksiyonda değil, serotip-2,
7, 8, 11 ve 12 gibi diğer serotiplerden oluşan enfeksiyonlar da saptanmıştır
(Mendelson ve ark.,1995; Ojkic ve ark., 2008).
98
Kalbe ait makroskobik bulgular da karaciğerdeki gibi hafif derecedeydi. Oral
gruptan ilk nekropsi günündeki bir hayvanın perikardiyumunda az miktarda sıvı
artışı kaydedildi. Bu bulgu ikinci nekropsi günündeki hayvanlarda da rastlandı.
İntramuskular grupta ise postenfeksiyonun 6. gününe rastlayan ikinci nekropsi
grubundan 2 hayvanda benzeri tablo görüldü. Ayrıca deneysel enfeksiyonun son
gününde, oral gruptakilerin kalbinde peri-epi-endokardiumdaki kanamalara ek olarak
kalp çevresindeki yağ dokusunda da kanamaya rastlanmasına karşılık intramuskuler
gruptakilerde 5. ve 6. nekropsi günlerinde anılan bölgelerdeki kanamalar hafiflemişti.
Halbuki yalnız hidroperikardiyum sendromu (HPS) tanısı konulan olgularda,
makroskobik bulguların bu kadarla kalmayıp daha dikkat çekici olduğu; bazen İCH
bazen de ventriküler erozyon ve pankreas nekrozu sendromuyla bir arada görüldüğü
(Chandra ve ark., 1999; Nakamura ve ark., 2002a; Ono ve ark., 2003); esas tanıtıcı
bulgusunun perikard kesesinde şeffaf veya saman sarısından yeşile varan renkte;
sulu veya jöle kıvamda içerik olduğu belirtilmiştir (Cheema ve ark., 1989; Gowda ve
ark., 1994; Abdul-Aziz ve ark., 1995; Asrani ve ark.,1997; Kumar ve ark., 1997;
Chandra ve ark., 1999; Balamurgan ve ark., 2004). Ayrıca perikard çevresindeki yağ
dokuda sarımsı bir renklenme ile peteşiyal kanamalar bulunduğuna (Asrani ve ark.,
1997), kalp apeksinin perikardiyum içerisinde serbest hareket ettiğine (Kumar ve
ark., 1997), kalbin yuvarlaklaştığı ve yumuşak kıvam aldığına (Anjum ve ark.,
1989); bazen de koni şeklini alan kalbin sert, konjesyonlu olduğuna (Manathan,
2003) değinilmiştir.
Histopatolojik incelemede, damarlarda hiperemi (Manathan 2003), miyokardı
besleyen arterlerin intima ve adventisiya katındaki hücrelerde vakuoler dejenerasyon
(Asrani ve ark., 1997); miyokardiyumda, özellikle ventrikuluslar ile muskulus
papillaristeki kas demetleri aralarında ödem, kanama ve mononüklear hücre
infiltrasyonları (Cheema ve art., 1989; Asrani ve ark., 1997, Kumar ve ark., 1997;
Manathan 2003); kas hücrelerinde dejeneratif, nekrotik değişiklikler (Anjum ve ark.,
1989; Gowda ve ark., 1994; Roy ve ark., 2004) ile hiyalinizasyon (Manathan, 2003),
kalsifikasyon ve proteinöz materyal birikimi (Cheema ve ark., 1989) gözlenmiştir.
Çalışmadaki hayvanlarda da hafif olmak koşuluyla miyokardiyumda, damarlarda
hiperemi, kas demetleri arasında mononüklear hücre infiltrasyonu, birkaç bölgedeki
99
kaslarda hiyalinleşme ve pek az bölgede de nekroz ile karşılaşıldı. Oral gruptan 2.
nekropsi günündeki iki hayvanda bazı kas hücrelerinde karaciğerdekini andıran
inklüzyon cisimcikleri ile 3. nekropsi günündeki hayvanlarda bazı alanlarda fokal
nekroz bulunuyordu. İntramuskuler grupta fokal kanama, kaslarda hiyalinleşme, kas
demetleri arasında heterofil lökosit, plazma hücresi ve makrofajlardan oluşan hücre
infiltrasyonu son nekropsi gününe kadar gözlendi. Bununla birlikte deney süresince
hidroperikardiyumun birkaç hayvanda belirsiz olduğu, histopatolojik bulguların da
diğer bildirimlere nitelik yönünden benzese de niceliğinin hafif kaldığı görüldü. Bu
nedenle elde edilen bulgular, virulansı fazla güçlü olmayan adenovirus suşlarıyla
doğal veya deneysel enfekte olan hayvanlarda İCH ve HPS’nin birlikte görüldüğü
olgulardan çıkan sonuçlar (Bickford, 1972; Gallina ve ark.,1973; Khawaja ve ark.,
1988; Anjum ve ark., 1989; Cheema ve ark., 1989; Afzal ve ark.,1991; Gowda ve
Satyanarayana 1994; Asrani 1997; Chandra ve ark., 1997; Satyanarayana 1998;
Chandra ve ark., 1999; Ono ve ark., 2003) ile eş değerde bulundu. Ayrıca İCH ve
HPS’de lezyonların birbirine benzemesi ve ikisinin bir arada görülmesi mümkün
olmakla beraber, HPS’nin İCH’den farklı olarak daha virulent suşlarca
oluşturulduğu (Ahmet ve ark., 1989; Abdul-Aziz ve Al-Attar 1991; Abe ve
ark.,1998); ancak virulansı düşük suşlardan kaynaklanan olgularda bu farkın çarpıcı
olmadığı; esas farkın yüksek virulanslı suşlarla gerçekleştirilen enfeksiyonlarda
anlaşılacağına (Nakamura ve ark., 2000) görüşleri de bu değerlendirmede göz önüne
alınmıştır.
İnklüzyon cisimcikli hepatitis ve hidroperikardium sendromunun yalnız
karaciğer ve kalp bulgularıyla sınırlı kalmadığı, ventrikulusta erozyon ve pankreasta
nekroz, böbrekte solgunluk, akciğerde hiperemi (Chandra ve ark., 1999; Nakamura
ve ark., 2002a; Ono ve ark., 2003); deri altı ve göğüs kaslarında kanama; vücut
yağlarında sararma, bursa Fabricius, timusta atrofi veya bursa Fabriciusta hiperplazi,
splenomegali gibi bir dizi makroskobik bulguyu da beraberinde getirdiği
gözlemlenmiştir (Muneer ve ark., 1989; Abdul-Aziz ve Al-Attar 1991; Asrani ve
ark., 1997; Kumar ve ark.,1997, Cheema ve ark., 1998; Manathan, 2003) Çalışmada
oral ve intramuskuler grupların hayvanlarında karaciğer ve kalpteki bulgulara ek
olarak midelerde, dalak, b.Fabricius, akciğer, böbreklerde de makroskobik bulguya
100
rastlanmış; oral grupta 1. ve 2. nekropsi günlerinde göğüs kaslarında belirlenen
kanamalar intramuskular gruptakilerde görülmemiştir.
Belli başlı makroskobik bulgular arasında kaydedilen ventrikulusta erozyon
(McFerran, 1997), hafif olmakla beraber oral enfeksiyon grubundakilerde ikinci
nekropsi günündekilerden itibaren şekillenmiş; 5.nekropsi günündekilerde toplu iğne
başı büyüklüğünde, bozumsu beyaz odaklar da gelişmiştir. İntramuskuler
gruptakilerin proventrikulus ve ventrikulusunda ise sadece hiperemi görülmüştür.
Yalnız postenfeksiyonun 15. gününe denk gelen 5. nekropsi gününde ventrikulus
mukozasında oral grupta tanımlananlara benzer follikül yapılarıyla karşılaşılmıştır.
Enfeksiyonun son günündekilerde ise erozyon görülmemiştir.
Nekropside, ventrikulusta karşılaşılan erozyonların bir kısım olgularda
ülserlere dönüştüğü ve bu alanların nekrotik doku ve yangı hücreleriyle
kaplanmasına karşılık histopatolojik incelemede: Bez epitellerinde dejeneratif
değişiklikler ile bazı bezlerde intranüklear inklüzyon cisimciğinin şekillendiği;
lamina propriyada ödem, heterofil lökosit, lenfosit, plazma hücresi ve makrofajların
yer aldığı ve bu bulguların geçen süreye ve olaydan olaya göre farklı nicelikte
görüleceği kaydedilmiştir (Shibata ve ark., 1988; Goodwin 1993; Tanimura, 1993;
Abe ve ark., 2001; Ono ve ark., 2003; Ono ve ark.,2004) Patomorfolojik incelemede
her iki gruba ait hayvanların proventrikulus ve ventrikulusunda karşılaşılan bu tip
bulgular nitelik yönünden araştırmadakine benzese de nicelik itibarıyla hafif
bulunmuştur. Buna göre, oral gruptakilerin ventrikulusta 2. günde erozyon, 5. günde
erozyonla birlikte toplu iğne başı büyüklüğünde bozumsu beyaz odaklar görülmüş;
intramuskuler gruptakilerin proventrikulus ve ventrikulusta hiperemi ve 5. günde ise
ventrikulusta karşılaşılan küçük noduler belli başlı nekropsi bulgusu olmuştur.
Histopatolojik incelemede bezli ve kaslı midelerin propria mukozasında değişik
nicelikte fokal veya diffuz mononüklear hücre infiltrasyonu yukarıdaki kaynakları
anımsatsa da; oral gruptan 4. nekropsi günüde üç, 5. nekropsi gününden iki hayvanın
proventrikulusu ile 2. ve 3. nekropsi günlerinde birer; 4. ve 5. günlerinde de her üç
hayvan ile intramuskuler gruptan 1. nekropsi günündeki bir hayvanın
ventrikulusunda bulguya rastlanmamıştır. Buna karşılık enfeksiyonun 3. günündeki
101
bir hayvanın proventrikulusundaki bez epitellerinde intranüklear inklüzyon cisimciği
saptanmıştır.
Hastalık bulgularının yer aldığı bir diğer organın pankreas olduğuna işaret
edilmiş; bu organda rastlanan küçük soluk nekrotik alanlar ile kanamaların
karaciğer, kalp ve kaslı mide bulgularıyla birlikte değerlendirilmesi halinde tanının
güçleneceği bildirilmiştir (Mc Ferran, 1997; Nakamura ve ark., 1999; Nakamura ve
ark., 2002a; Ono ve ark., 2004; Jensen ve ark., 2005; Gomis 2006) Çalışmada ise,
midelerde olduğu gibi, pankreas bulgularının da geri planda kaldığı dikkati
çekmiştir. Oral enfeksiyon grubunda son nekropsi gününe kadar lezyonla
karşılaşılmamış; ancak son nekropsi gününde bir hayvanın histopatolojik incelemesi
sırasında asinusların arasında mononüklear hücre infiltrasyonu görülmüştür.
İntramuskuler enfeksiyon grubundakilerde böyle hücre infiltrasyonları 1., 2. ve 5.
nekropsi günlerinde ikişer hayvanda gözlenmiştir. Ayrıca 2. nekropsi günündeki iki
hayvanında bez epitellerinde intranüklear inklüzyon cisimcikleri de saptanmıştır.
Diğer hayvanlar ise oral gruptakiler gibi histopatolojik bulgu yönünden negatif
bulunmuştur. Her ne kadar intramuskuler enfeksiyon yolunun bu organdaki
bulgularının gelişmesinde payı olduğu düşünülmüşse de oral inokülasyonda da
virusun kısa bir inkubasyon periyodunun ardından doku ve organlara yayıldığı
(Cheema ve ark., 1989; Abdul-Aziz ve ark., 1991; Akhtar ve ark., 1995; Kumar ve
ark., 1997; Mc Ferran, 1997; Nakamura ve ark., 1999) bildirildiğinden; mideler ve
pankreasta her zaman lezyon bulunmayabileceğini; aynı serotip olsa dahi bulguların
olaydan olaya değişkenlik göstereceğini; böyle bulguların şiddetli İCH sendromu
oluşturan daha patojen suşlarla şekilleneceğini belirten kaynakları (Anjum, 1990;
McFerran 1997; Ono ve ark. 2003; Ono ve ark. 2004) hatırlatmıştır. Nitekim,
Nakamura ve ark. (1999), avian adenovirus serotip 4 ile enfekte ettikleri SPF
civcivlerden elde ettikleri deneysel verilere göre, hidroperikardiyum sendromunun
nekrotik pankreatitis ve ventrikulus erozyonuyla birlikte görülmeyeceğine dikkati
çekmiştir. Ancak sonradan bir broiler işletmesinde %10 mortaliteyle seyreden ve
aynı serotipten ileri gelen hastalıkta, ilk görüşlerinin aksine, hidroperikardiumun bu
bulgularla birlikte seyrettiğini açıklamışlardır (Nakamura ve ark., 2002a).
102
Adenovirus enfeksiyonlarının genelde hafif seyrettiği, ancak diğer etkenlerin
yardımıyla şiddetlendiği göz önüne alınarak doğal avian adenovirus olgularının da
diğer etkenlerin katkısıyla gelişeceğine; özellikle chicken anemia virusu (CAV),
infectious bursal disease virus (IBDV) gibi primer enfeksiyonlarla birlikte
seyretmesi durumunda bu etkenlerin immunsupresiyon katkısıyla hastalığın gelişip
şiddetinin artacağından söz edilmiştir (Rosenberger ve ark., 1975; Fadly ve ark.,
1976; Bülow ve ark., 1986). Shafiq ve ark. (2000) bu görüşten hareketle, kolşisin
(colchicine) ile immunsupressiyon oluşturdukları civcivlere, HPS olgularından elde
ettikleri saha izolatlarını inoküle ettiklerinde; kolşisin uygulanan grupta % 90,
uygulanmayan grupta % 10 ölüm kaydederek bunun doğruluğunu savunmuşlardır.
Bununla birlikte immunsupresiyon faktörü olmadan veya başka bir etken
belirlenmeden de hastalığın gelişebileceğini kanıtlayan olguların fazlalığı bu görüşün
geçerliliğini zayıflatmıştır (Reece ve ark., 1986; Erny ve ark 1991). Esasen serotip 4
gibi adenovirusların lenfoid dokuları predileksiyon noktası olarak hedeflediğinin ve
bu yoldan immun sistem direncinin kırıldığının anlaşılmasıyla hastalığın patogenezi
yeni bir boyut kazanmıştır (Naeem ve ark., 1995; Monreal 1996; Shane ve Jaffery,
1997). Araştırmalarda b. Fabricius, timus ve dalakta lenf folliküllerinin merkezi
kısımlarında boşalma, kistik formasyon ile lenfositlerde lenfositoliz veya lenfosit
çekirdeklerinde karyopiknoz saptanmasıyla (Gowda ve ark., 1994; Abdul-Aziz ve
ark., 1995; Asrani ve ark., 1997; Roy ve ark., 2004) da bu görüş tutarlı hale gelmiştir.
Bu anlamda, Hepatitis-Hidroperikardiyum Sendromunun (HHS’nin) immun sistem
üzerindeki etkisinin araştırıldığı bir araştırmada; serotip 4 inoküle edilen 3 haftalık
SPF civcivlerin enfeksiyonundan sonra, b. Fabricius’un lenfositlerden
yoksunlaşması; immunohistolojik olarak da dalakta ve timusta CD4 (yardımcı T)
CD8 (sitotoksik T) lenfosit miktarlarında azalma ile karşılaşılarak virusun humoral
ve hücresel immun yanıt mekanizmalarını bozduğu kaydedilmiştir (Schonewille ve
ark., 2008). Sonuç olarak avian adenovirusların sözü edilen hastalıklara sekonder
olarak katılan bir etken olmalarından ziyade tek başına hastalık oluşturabilecek
önemli bir patojen olduğu; bunun öncülüğünde immun sistemin kırılmasıyla diğer
etkenlerin aktivite kazanacağı ifade edilmiştir (Manathan, 2003). Bu çalışmada,
şiddetli doğal olgularda veya SPF civcivlerin deneysel enfeksiyonlarında lenfoid
dokularda karşılaşılan lenf folliküllerinde boşalma veya lenfositoliz gibi immun
103
sistemin olumsuz yönde etkilendiğini belgeleyecek bulgular belirlenmemiştir. Buna
karşılık oral gruba ait hayvanların dalak ve b. Fabricius’unda hafif şişkinlik ve
hiperemiyle karakterize nekropsi bulguları ikinci nekropsi gününden itibaren
görülmüştür. İntramuskuler gruptakilerin bulguları da birkaç hayvan dışında bu
şekilde gelişmiştir. Anılan organların lenf folliküllerinde fokal veya yaygın alanlar
halinde karşılaşılan hiperplazi ise başlıca histopatolojik olarak göze çarpmıştır. Böyle
folliküllerinin bir kısmında ise follüküler sentrum reaksiyonuyla karşılaşılmıştır.
Akciğerdeki bronşların çevresindeki lenfoid dokuda (BALT) da bazen hiperplazi
görülmüştür. Viral uyarıma karşı immun sistemin aktif yanıt verdiğini belgeleyen bu
bulgular aynı zamanda hastalığa karşı direncin ve gelişen bulguların hafif
görülmesinin bir ifadesi olmuştur.
Akciğerlerde yukarıda sayılan değişikliklere ek olarak her iki grubun bazı
bronş lümenlerinde dökülmüş hücreler, birkaç lenfosit ve hererofil lökosit; kadeh
hücrelerinde salgı artışı, interalveolar bölgelerde nadiren fokal lenfosit kümeleri
göze çarpmış; hastalığın patognomonik bulgusu olan intranüklear inklüzyon
cisimcikleri ise 3. nekropsi gününde oral gruptan yalnız bir hayvanın tersiyer bronş
epitellerinde rastlanmıştır. Bu bulgular adenovirusların solunum yoluyla yayıldığını
göstermektedir. Yapılan çeşitli çalışmalarda bu etkenlerin tek başına ya da
mikoplazma gibi diğer etkenlerle beraber yayıldığını belirtmişlerdir (McFerran ve
ark., 1972; Nakamura ve ark., 2002b; Ono ve ark., 2003).
Yüksek mortalitenin görüldüğü olgularda hastalığın temel formları yanında
diğer organlarda da harabiyet görüldüğüne değinilmiştir. Böyle olgularda böbreklerin
şişkin, gevrek kıvamda ve soluk-sarı renkte olup kanama alanlarıyla bezendiği;
histolojik incelemede tubul epitel hücrelerinde parankim ve diğer dejenerasyonlar ile
nekroz ve yaygın kanamalar, fokal veya diffuz hücre infiltrasyonu bulunduğu,
hastalığın patognomonik bulgusu olan intranüklear inklüzyon cisimciklerinin tubul
epitellerinde yerleştiği (Anjum ve ark., 1989; Cheema ve ark., 1989; Gowda ve ark.,
1994; Abdul-Aziz ve ark., 1995; Asrani ve ark., 1997; Kumar ve ark., 1997; Mazheri
ve ark., 1998), üreterlerde ürat birikimi bulunduğu (Quershi, 1988) açıklanmıştır.
İntramuskuler gruptan ilk nekropsileri yapılan iki hayvan dışında her iki gruptaki
104
hayvanların böbrek tubul epitellerinde dejenerasyon, bazı alanlarda intertubular,
periglomerular veya perivasküler fokal hücre infiltrasyonundan ibaret bulgulara
rastlanmış ve bu kapsamdaki bulguların verilen kaynaklarda ölümlerin seyrek
olduğu olaylara eşlik ettiği belirtilmiştir.
Bağırsak bölümlerinde, özellikle histopatolojik incelemede ilk nekropsi
gününde oral gruptan bir hayvan dışında, az ya da çok morfolojik değişiklikle
karşılaşılmıştır. Villus epitellerinde yer yer dökülme, propria mukoza damarlarında
hiperemi, fokal veya diffuz mononüklear hücre infiltrasyonu ve bezlerin salgıyla
dolu bulunması, sekal tonsillerde hiperplazi şeklindeki bu değişiklikler genelde orta
şidette katarhal enteritis tablosunu yansıtmıştır. Karaciğer veya kalp bulgularına ek
olarak bağırsak ve sekum bölgelerinde nekroz, yaygın kanamalar ile epitel
hücrelerinde intranüklear inklüzyon cisimciklerine rastlanlanmaması diğer
organlardaki bulgular gibi hafif seyreden olaylar yönünde seyretmiştir (McCracken
ve Adair, 1993; Naeem ve ark., 1995; Monreal 1996; Deepak, 1998; Nakamura ve
ark., 2002a; Ono ve ark., 2004; Romanova ve ark., 2009).
Organlarda karşılaşılan tüm patomorfolojik bulgular birlikte
değerlendirildiğinde, kalpte hidroperikardiyum bulgusu ile karaciğer ve diğer
organlarda intranüklear inklüzyon cisimcikleri görülmediği sürece; yangısal
dejeneratif veya nekrotik değişikliklerin hafif veya şiddetli olmasının patolojik
yönden hastalığı belirlemede değer ifade etmeyeceği düşünülmüştür. Nitekim önemli
olmakla birlikte, patomorfolojik bulguların farklı tablo çizmesinin problem
doğurduğunu ve bu yüzden tanıda fazla rol almadığı avian adenovirus enfeksiyonu
hakkında yapılan gözlemlerde dile getirilmiştir (Grimes ve King, 1977a; Grimes ve
ark., 1977b; Anjum ve ark., 1989; Cheema ve ark., 1989).
Avian adenovirus serotiplerinden ileri gelen İCH, HPS, pankreatik nekroz ve
ventriküler erozyon olgularında dokularda viral antijen varlığı ve dağılımı çoğu kez
immunohistokimyasal yöntemlerden immunperoksidaz yöntemi aracılığıyla
araştırılmış, (Saifuddin ve Wilks, 1991; Abe ve ark., 1998; Nakamura ve ark., 1999;
Nakamura ve ark., 2002a; Nakamura ve ark., 2002b) ve doğal enfeksiyonlarda viral
105
antijen pozitifliğinin en çok hepatositlerde yoğunlaştığına dikkat çekilmiştir (Abe ve
ark., 1998). Bunun dışında safra kesesi epitel hücrelerinde, ventrikulustaki dejenere
epitel hücreleri ile lamina propriyadaki bez hücrelerinde, ileumdaki villus epitel
hücreleri ve sekal tonsillerde; böbreğin tubul epitel hücrelerinde, kalp kası
hücrelerinde; bursa Fabricius, dalak ve timus gibi lenfoid dokularda farklı
çalışmalarda farklı sonuçlara ulaşılmıştır (Gallina ve ark., 1973; Naem ve ark., 1995,
Nakamura ve ark., 2002a; Ono ve ark., 2003). Saifuddin ve Wilks, (1991), oral
olarak FAdV-8 serotip ile oluşturdukları İCH’de; inokulasyonu takiben eden 12. saat
ile 13 gün arasında bağırsak villus epitellerinde; 2. günde karaciğerin Kupffer
hücrelerinde, 3. günden başlayarak hepatositlerde ve karaciğerin portal bölgesine
infiltre olan mononüklear hücrelerde; 4-6. günlerde dalağın özellikle periarterioler
bölgesindeki hücreler ile pankreas adacıklarındaki hücrelerde; 4-7.günlerde böbrek
tubul epitelleri ile bursa Fabriciustaki bazı lenfositlerde viral antijene rastlamışlardır.
Nakamura ve ark., (1999), HPS bulgusu gösteren hayvanlardan izole ettikleri FAdV-
4 serotipini bir günlük SPF civcivlere oral ve intramuskuler yollarla inoküle
ettiklerinde; hepatosit ve pankreas bez epiteli hücrelerinin çekirdeğinde, duodenum
ve sekumdaki villusları döşeyen epitel hücrelerinde, proventrikulusun
submukozasında ve ventrikulusun propriya mukozasındaki bez epiteli hücrelerinde,
böbrek tubul epitel hücrelerinde pozitiflik saptamışlardır. Bu çalışmada ABC
peroksidaz yöntemi uygulanarak tavuk anti FadV-4 hiperimmun serumu aracılığı ile
oral ve intramuskular inokülasyon grubu hayvanların dokularında denemenin sonuna
kadar kaydedilen antijen pozitifliği, bazı sapmalar dışında, nitelik bakımından anılan
araştırmalara benzer bulunmuştur. Schnowille ve ark., (2008) daha ileri haftalıklarda
da ve özellikle bursa Fabricius ile dalak gibi lenfoid dokularda antijenik reaksiyon
bulunmasından yola çıkılarak bu çalışmadaki hayvanlarda karşılaşılan pozitifliğin
daha sonra da süreceği düşünülmüştür. Nitekim Hess ve ark (1993), serotip 2 ve
12’in anaçlarda 36 hafta sonunda düştüğünü kaydetmiştir.
Patomorfolojik ve immunohistokimyasal incelemeye ait bulgular birlikte
değerlendirildiğinde, enfeksiyonun son günlerinde hem viral antijen pozitifliğinin ve
hem de patolojik bulguların birbirini destekler biçimde çoğu organda görülmesi ve
niceliğinin de artması; çalışmada dikkat çekici bir nokta olmuştur. Diğer
106
araştırmalarda bunun nedeni virusun ikinci viremi dönemiyle açıklanmış; özellikle
karaciğerde hafif seyreden patolojik bulguların bu şekildeki viremiyle birden pik
yaparak yaygın nekrozlara dönüştüğü ifade edilmiştir (Naeem ve ark., 1995; Monreal
1996; Deepak, 1998).
İmmunohistokimyasal incelemelerde viral antijeninin bağırsaklarda
duodenum, jejunum, ileum ve sekumun kript ve bez epiteli hücreleri ile sekal
tonsillerde veya buralara infiltre hücrelerde yer aldığına değinilerek bunun etkenin
gaitayla bulaşmasının bir delili sayılacağı belirtilmiştir (Nakamura ve ark., 2002a;
Nakamura ve ark., 2002b; Ono ve ark., 2003; Ono ve ark., 2004). Ayrıca
hayvanlarda antikor değeri yükselmesine karşılık gaita ile virus atılmasının
engellenmediği, atılmaya devam ettiği açıklanmıştır (Monrel ve ark., 1979).
Çalışmada bağırsak bölümlerindeki patolojik bulguların ve viral antijen varlığının
deneme süresince tespit edilmesi bu araştırmaları doğrulayan bir başka çarpıcı nokta
olmuştur.
Çalışmada, oral inokülasyon grubundaki hayvanların tümünün karaciğer, kalp
kası, b. Fabricius, bağırsaklar, proventrikulusunda viral antijen saptanmıştır. Birinci
nekropsi gününde birinin dalağı ile ikinci gündeki birinin bağırsağı dışında bu
organlar deneme süresince pozitif bulunmuştur. Ventrikulusta ise deneme süresince
12 hayvanda antijen pozitifliği görülmüştür. Ancak 1.günde histopatolojik bulgu
görülenlerde pozitif; 4. günde ise görülmeyenlerden negatif immunhistolojik
reaksiyon alınmıştır. Buna karşılık 1.ve 6. günlerde tümü; 2, 3. ve 5. günlerde ise
ikişer hayvanında histopatolojik bulgu ve viral antijen varlığı birlikte görülmüştür.
Proventrikulusta ise 4. günde üç, 5. günde iki hayvanda histopatolojik bulgu
olmamasına karşılık orta düzeyde viral antijen saptanmıştır. Daha belirgin farklılık
pankreasta görülmüştür. Bir hayvan dışında morfolojik bulguya rastlanmayan bu
organda, 9 hayvanda orta ve genelde de hafif düzeyde antijen pozitifliği
bulunmuştur. Akciğerde ilk ve ikinci nekropsi gününde histapatolojik bulgu görülen
her 3 hayvan da pozitif bulunmuştur. Kaynaklarda enfeksiyon yönünden üzerinde
durulmayan merkezi sinir sisteminde ise 3 hayvanda genelde hiperemiyle sınırlı hafif
histopatolojik bulgulara karşılık bunlardan 10’unda antijen pozitifliğine rastlanmıştır.
107
İntramuskuler enfeksiyon grubundakilerin karaciğer, kalp, b. Fabricius, bağırsaklar
yanında akciğerlerini ve merkezi sinir sisteminin tüm hayvanlarda pozitif olduğu
görülmüştür. Ancak histopatolojik ve immunohistokimyasal bulgular yine bu grupta
da bire bir örtüşmemiş ve farklılık genelde kaslı mide, pankreas ve dalakta
yoğunlaşmıştır. Ayrıca organlardaki pozitifliğin intramuskuler grupta fazla olduğu;
özellikle pankreas ve midelerin oral gruba göre sayısal üstünlük gösterdiği göze
çarpmış; bunun nedeni ise enfeksiyon yoluna bağlanmıştır. İnokülasyon yolundaki
farklılık dışında, her iki grubun organlarında karşılaşılan patomorfolojik ve
immunhistokimyasal bulgular arasında tam bir uyumluluk bulunmayışı bir kısım
araştırmalarda da kaydedilmiştir. Nitekim Nakamura ve ark. (2002a), yüksek
ölümlerin görüldüğü HPS olgularında, histopatolojik incelemede kalpte hafif sayılan
değişiklikler görmelerine rağmen immunhistokimyasal incelemede viral antijen tespit
edemediklerini belirtmişlerdir. Bunun gibi 21 günlük civcivlerin intravenöz
inokülasyonunda ventrikulus ve pankreasta lezyon yapan ve viral antijeni tespit
edilen serotip 1’in oral reenfeksiyonunda nekropside ventrikulusta fokal erozyon
dışında ne histopatolojik bulguya ne de viral antijene rastlandığı (Ono ve ark.,
2004); diğer organlarda belirgin lezyon ve virus tespit edilmesine rağmen akciğerde
lezyon bulunup viral antijen bulunamadığı (Saifuddin ve Wilks, 1991 açıklanmıştır.
Öte yandan, başka açılardan yapılan araştırmalarda da benzeri sonuçlara varılmıştır.
Örneğin, virus ve antikor saptanmasına karşılık ölen hayvanlarda kalp bulgularının
gelişmediğine, intramuskuler yolla enfekte edilen hayvanlarda 28. günde antikor
bulunduğu fakat virus bulunmadığına (Mazaheri 1998); çeşitli serotiplerden ileri
gelen doğal enfeksiyonlarda kimi zaman karaciğerde intranüklear inklüzyon
cisimciğinin dahi şekillenmediğine (McCracken ve ark., 1976) ilişkin bilgiler,
avian adenovirusların kimi kez süprizlerle dolu bir enfeksiyon tablosu çizdiğinin
kanıtı olmuştur.
Çoğu olgularda adenovirus suşlarının patojen olduğu, özellikle HPS’ye neden
olanların yüksek patojeniteye sahip olduğu bilinmesine rağmen bunların rutin
yöntemlerle ayırt edilemeyeceği kabul edilmiştir (Mazaheri ve ark., 1998; Nakamura
ve ark., 1999). Bu nedenle ileri moleküler biyolojik yöntemlerle adenovirusların
patojenite ve çeşitli özelliklerininin ortaya çıkarılmasına gidilmiştir. Bu
108
yöntemlerden birisi PZR yöntemi olup avian adenovirus serotiplerinin
sınıflandırılması, genetik yapısı ya da aynı bir serotip içerisinde farklı suşların
tanımlanması gibi virolojik amaçlı çalışmalarda (Ojkic ve ark., 2008; Romanova ve
ark., 2009; Davison ve ark., 2009) ve bazen de latent avian adenovirus
enfeksiyonlarının araştırılmasında (Grgic ve ark., 2006; Philippe ve ark., 2006)
kullanım sahası bulmuştur. Bu sayede örneğin, serotip-4 ile serotip-10 arasında %98
benzerlik olduğu ortaya konmuştur (Balamurgan ve ark., 2002; Corredor ve ark.,
2006). İCH-HPS olgularından elde ettikleri saha izolatları ve avian adenovirus
serotip-1 (CELO) hekzon (polipeptid II), penton (polipeptid III), fiber (polipeptid
IIIa), hekzon aracılı protein (polipeptid III, IVa, V, VI), core protein-1 (polipeptid
VII) yönünden karşılaştırıldığında aralarında ayırt edici bir farklılığa rastlanmamıştır
(Balamurgan ve ark., 2002). Moleküler patoloji yönünden incelemeler ise in-situ
hibridizasyon (İSH) yöntemi üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu yöntemle avian adenovirus
ilgili DNA’sının FN-23, FN-48 ve FN-96 bölümleri karaciğer, dalak, pankreas,
ventrikulus ve bağırsaklarda araştırılarak pozitif sonuçlar elde edilmiştir. Bunlardan
FN-23 bölümünün karaciğer, böbrek ve bağırsaklardaki virusun tespitinde; FN-48’in
dalaktaki tespitinde yararlı olacağı belirtilmiştir. Ayrıca FN-96, grup II avian
adenovirusların tespitinde daha uygun bulunmuştur (Goodwin ve ark., 1996;
Latimer ve ark., 1997; Jiang ve ark., 1999). Kim ve ark.(2008), hekzon genlerinden
söz etmiş ve avian adenoviruslarının identifikasyonunun hekzon A ve B aracılığı ile
yapılabileceğini belirtmiştir. Diğer yandan Pallister ve ark. (1996), apatojen ve
patojen suşların DNA sekanzlarına göre ayrılacağını bunun da fiber proteininin
belirlenmesiyle ortaya konulacağını açıklamışlardır. Bu tez çalışmasında ise temelde
in situ hibridizasyon ve PZR yöntemlerine benzeyen fakat avian adenoviruslarının
dokuda belirlenmesinde şimdiye kadar denenmemiş olan in- situ PZR yöntemi
kullanılarak uygun hekzon primerleri aracılığı ile oral ve intramuskular enfekte
edilen civcivlerin formalinde tespit edilip parafinde bloklanan kalp ve karaciğerlerine
ait doku örneklerinde virusun varlığı araştırılmıştır. Buna göre, her iki enfeksiyon
grubundaki hayvanların karaciğerinde, özellikle vena sentralis çevresinde bunun
yanında periportal bölgelerdeki hepatositler ile Kupffer hücrelerinin çekirdek ve
sitoplazmalarında; kalbinde ise miyokarttaki kas hücrelerinin sitoplazmalarında
109
adenovirusa özel hekzonlar saptanarak standardize edilmesi halinde diğer moleküler
patoloji yöntemleri gibi uygulanabileceği kanısına varılmıştır.
Avian adenovirus enfeksiyonlarında kalp ve karaciğer bulgularının her zaman
belirgin olmadığı; histopatolojik incelemede özellikle karaciğerde şekillenen
intranüklear inklüzyon cisimcikleri görülmediği sürece histopatolojik incelemeyle
sonuca gidilemeyeceği; patolojik tanı açısından böyle durumlarda dokularda viral
antijenin aranmasına gidilip sonuç alınacağı düşünülmekle beraber; saha şartlarında
hastalığın gelişmesinde enfeksiyöz olmayan faktörlerin de katkı sağladığı ve bu
nedenle karşılaşılan adenovirus olgusunun patojen mi yoksa apatojen suşlardan mı
ileri geldiğinin tespitinin gerekeceğini; bunun da etkenin virulensini belirleyen fiber
kısmının moleküler patolojik yöntemlerle ortaya konulacağı; bu anlamda şimdiye
değin uygulana gelen in-situ hibridizasyon yöntemi yanında bu tez çalışması
öncülüğünde ilk kez uygulamaya sokulan in-situ PZR uygulanarak virusun adı geçen
özelliğinin tespit edileceği kanısına varılmıştır. İn-situ PZR yönteminin güvenilir
şekilde uygulanılabilirlilik kararının ise diğer yöntemlerle karşılaştırılması ve
standardize edilmesi yönündeki kapsamlı çalışmalarla mümkün olacağı
düşünülmüştür.
110
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
Dört haftalık sıradan civcivlerin avian adenovirus serotip 4 ile oral ve intramuskuler
inokülasyonuylu gerçekleştirilen deneysel enfeksiyon sonrasında karşılaşılan klinik,
patomorfolojik, immunohistokimyasal ve in-situ PZR’ye ilişkin moleküler patolojik
sonuçlar değerlendirilmiştir.
Klinik ve patomorfolojik bulguların inklüzyon cisimcikli hepatitis (İCH) ve
hidroperikardium sendromlarından ziyade, doğal olgularda sıklıkla saptanan ve her
ikisinin hafif bulgularını taşıyan hepatitis hidroperikardium sendromu (HHP) ile
yakınlık gösterdiği; oral enfeksiyon yolunun bu bağlamda daha başarılı olduğu
görülmüştür. Bu nedenle hastalık üzerinde yapılacak patogenez araştırmalarında bu
şekildeki deneysel enfeksiyondan daha verimli sonuç alınacağı düşünülmüştür.
Klinik bulguların hafif seyretmesi ve ölümlerin görülmemesi deneysel
enfeksiyonun SFP olmayan dört haftalık sıradan civcivler üzerinde yürütülmesine;
inoküle edilen avian adenovirus serotip 4 suşunun zayıflığına bağlanmışsa da
histopatolojik incelemede viral antijenin etkisiyle b. Fabricius, dalak yanında akciğer
gibi diğer organlardaki lenfoid dokunun aktifliğine ilişkin morfolojik bulgular etkene
karşı direncin ve dolayısıyla da hastalığın hafif geçirilmesinin bir diğer ifadesi
olmuştur. Nitekim, literatürde belirtildiği üzere, deneysel veya doğal olaylarında ve
özellikle civcivlerde lenfositolizis gibi lenfoid dokuyu işlev dışı bırakan patolojik
bulguların hastalığın şiddetiyle beraber artması; immun sistemi gelişmekte olan
tavuklarda hastalığın pek hafif atlatılması veya subklinik kalması, görülmemesi de
hastalığın gelişimi ile doğal ve immun direncin yakın ilişkisi kanıtlayan örnekler
olmuştur. Araştırmanın sonuna doğru histopatolojik bulgular ile
immunohistokimyasal incelemede viral antijen dağılım ve yoğunluğunda belli bir
artış kaydedilmesi ise kaynaklarda belirtilen virusun ikinci viremi fazıyla ilişkili
olduğunu düşündürmüş ancak bu durumda da hastalığın şiddetlenmemesi de yine
denemedeki hayvanların anılan nedenlerden dirençli olmasına yorulmuştur. Bu
nedenle tavuk yetiştiriciliğinde kötü bakım ve beslenme koşullarından uzak
durulduğu, diğer enfeksiyonlardan sakınıldığı sürece immun sistemin aktif kalacağı
111
ve adenovirus enfeksiyonunun da ciddi bir tablo sergilemeyeceği sonucuna
varılmıştır.
Literatürde karaciğer ve kalp ile mide ve pankreas gibi birkaç organ üzerinde
durulup bağırsak bulgularına fazla yer verilmediği yalnızca etkenin gaitayla
bulaştığına yer verilip bağırsak bulgularına değinilmemesine karşılık; çalışmada, her
iki grubun hemen her hayvanının bağırsağında viral antijen belirlenmiş ve buna
paralel sıradan da olsa patomorfolojik bulgu saptanmıştır. Bazı araştırmalarda
bağırsak epitel hücrelerinde hastalığın patognomonik bulgusu olan intranüklear
inklüzyon cisimcikleri olmasa bile, en azından virus izolasyon ve identifikasyonunda
veya immunohistokimyasal tanıda viral antijen belirlemede bu organın önemli rol
üstleneceği düşünülmüştür.
Avian adenovirusların belirlenmesini izleyen yıllarda hastalığın burun akıntısı
ve diğer solunum sistemi semptomlarıyla karakterize olduğu, etkenin nazal ve trakeal
mukozadan izole edildiği ve aerojen bulaştığı kaydedilmekle birlikte sonradan
hastalığın bu yönü üzerinde pek durulmamıştır. Bu çalışmada bazı hayvanların
akciğerinde hafif de olsa histopatolojik düzeyde yangısal değişiklik ve bir hayvanın
bronş epitellerinde ise patognomonik bulgu sayılan intranüklear inklüzyon
cisimciğiyle karşılaşılması; immunohistokimyasal incelemede viral antijen
saptanması, özellikle hafif seyreden avian adenovirus olgularının solunum sistemi
bulgularıyla seyreden diğer enfeksiyonlardan ayrılması bakımından, bağırsaklar gibi,
bu organın da üzerine eğilmek gereğini göstermiştir.
Çalışmada merkezi sinir sisteminde birkaç hayvanda rastlanan önemsiz
değişiklikler yanında viral antijen pozitifliğinin daha fazla hayvanda bulunması
kaynaklarda yer almayan bir bulgu olarak kaydedilmiştir. Buna karşılık çoğu
kaynakta pankreas ve kaslı midede patomorfolojik bulguların önemli olduğuna ve
virusun saptandığına işaret edilmekle birlikte çalışmada bu organlardaki anılan
bulguların sınırlı kaldığı, hatta pankreasta viral antijen pozitifliği önemsenmeyecek
ölçüde olduğu dikkati çekmiştir. Bu sonuçlar da hastalığın tanısında belirli organlar
112
üzerinde yoğunlaşmayarak bütün organ ve dokuların çeşitli yöntemlerle incelenmesi
gereğini ortaya koymuştur.
Çalışmadan çıkan sonuca göre: Avian adenovirus serotip-4’den ileri gelen
enfeksiyonda, hastalığın klinik bulgularının özellikle hafif seyreden olgularda belli
bir özellik taşımadığı; yine böyle durumlarda, karaciğer bulgularının ve kalpte
hidroperikardiumun her zaman belirgin olmaması nedeniyle nekropsi bulgularının da
aynı değerde olduğu; histopatolojik incelemede, özellikle karaciğerde şekillenen
intranüklear inklüzyon cisimcikleri görülmediği sürece bu incelemeyle de sonuca
varılmayacağı görülmüştür. Böyle durumlarda dokularda viral antijenin aranmasına
gidilip sonuç alınacağı öngörülmekle beraber; çalışmada karşılaşıldığı üzere bu
yöntemin de kimi zaman yetersiz kaldığı belirtilmiştir. Özellikle saha şartlarında
hastalığın gelişmesinde enfeksiyöz olmayan faktörlerin de katkı sağladığı ve bu
nedenle karşılaşılan adenovirus olgusunun düşük veya fazla apatojen suşlardan mı
ileri geldiğinin tespitinin gerektiği; bunun da etkenin virulansını belirleyen fiber
yapısının molekülerpatolojik yöntemlerle ortaya konulacağı; bu anlamda şimdiye
değin uygulana gelen in situ hibridizasyon yöntemi yanında bu tez çalışması
öncülüğünde ilk kez uygulamaya sokulan in-situ PZR uygulanarak virusun adı
geçen özelliğinin tespit edileceği kanısına varılmıştır. İn-situ PZR yönteminin
güvenilir şekilde uygulanılabilirlik kararının ise diğer yöntemlerle karşılaştırılması
ve standardize edilmesiyle ise bu yöndeki kapsamlı çalışmalarla mümkün olacağı
düşünülmüştür.
113
ÖZET
Piliçlerde Deneysel Adenovirus Enfeksiyonunda Oluşan Bulguların Patomorfolojik, İmmunhistokimyasal Yöntemler Ve İn-Situ Polimeraz Zincir Reaksiyonu İle Değerlendirilmesi Bu çalışmada adenovirus serotip-4 ile enfekte edilmiş piliçlerde klinik, patomorfolojik ve immunhistokimyasal bulgularıyla değerlendirilmiştir. Ayrıca İn-situ Polimeraz Zincir Reaksiyonu (İS-PZR) yöntemiyle de özellikle hastalık bulgularının yoğun olarak saptandığı karaciğer ve kalp dokusunda virusun varlığı araştırılmıştır. Bu amaçla Ross 308 ırkı 4 haftalık, 48 adet broiler piliçten faydalanılmıştır. Bu hayvanlar 1’i kontrol olmak üzere 3 gruba ayrılmıştır: I.grup (18 adet) oral olarak, II.grup (18 adet) intramuskuler olarak 0.5 ml FadV-4 ile enfekte edilmiştir. Genel olarak oral grupta enfeksiyon hemen başlayıp deney sonuna kadar aynı şiddette sürmesine karşın, intramuskuler grupta geç başlayıp deney sonuna doğru şiddetini arttırmıştır. Patomorfolojik bulgular itibariyla bulgular oral grupta bağırsaklar, karaciğer, böbrek, kalp ve dalakta deneyin başından itibaren son nekropsi gününe kadar şiddetli; bursa Fabriciusta ise genelde daha hafif seyretmiştir. İntramuskuler grupta söz konusu organlar yanı sıra midelerin de etkilendiği fark edilmiştir. İmmunperoksidaz yöntemde ise her iki grupta patomorfolojik açıdan belirgin lezyonlarla karşılaşılan organlara ilaveten özellikle intramuskuler grupta merkezi sinir sisteminde son nekropsi gününe kadar devam eden pozitiflikle karşılaşılmıştır. İn-situ PZR’da ise immunperoksidazla karaciğer ve kalpte pozitifliğe rastlanan yerlere ilaveten her iki grupta karaciğerdeki Kupffer hücrelerinde enfeksiyonun ortasından sonuna kadar süren pozitiflik fark edilmiştir. Çalışma, ülkemizde veteriner patoloji alanında konu itibariyla ilk kez çalışılmış ve ilk kez SPF olmayan hayvanlarda gerçekleştirilmiştir. Ayrıca patomorfolojik ve immunhistokimyasal incelemelerin yanı sıra in-situ PZR yönteminin de kullanılması çalışmanın orjinalliğini arttırmıştır.
Anahtar Kelimeler: Adenovirus, İmmunhistokimya, İn-situ Polimeraz Zincir Reaksiyonu, Patomorfoloji, Piliç
114
SUMMARY
Evaluation of The Pathomorphological, Immunohistochemical and In-Situ Polimerase Chain Reaction in Experimental Adenovirus Infections in Chickens In the study, clinical, pathomorphological and immunohistochemical findings are evaluated in chickens infected by adenovirus serotype-4. In addition, by In-situ Polymerase Chain Reaction (IS-PCR) method, virus is investigated especially in liver and heart tissues where finding of disease is more intensively. For this purpose, 4 week old Ross 308, broiler chicken (48) are consulted. These animals divided into 3 groups: group I (18 each) orally, group II (18 each) were infected intramuscullary with 0,5 ml FadV-4 and control group. In general, oral infection began immediately group the same intensity up to the end of the continuation of the experiment but increased the intramuscular group, the severity of late towards the end of the experiment begins. At the guts, liver, kidney, heart and spleen of oral group findings were severe from the start till the last necropsy time pathomorphologically, on the other hand at bursa Fabricius, it was less severe generally. In intramuscular group, it is realized that both ventriculi are also effected besides mentioned organs. Positivities were encountered in central nervous system of intramuscular group in immunperoxidase method from the beginning till the end of experiments additional to evident lesions observed pathomorphologically at the organs of both groups. In-situ PCR method positivities noticed in Kupffer cells in liver during mid of experiment up to end, additional to positivity localizations in liver and heart are determined by immunperoxidase method. The study, in terms of subject, is first performed in non-SPF broilers in our county at veterinary pathology. In addition usage of in-situ PCR method besides pathomorphological and immunohistochemical investigations increased the originality of the study. Key words: Adenovirus, Broiler, Immunohistochemistry, In-situ Polymerase Chain Reaction, Pathomorphology
115
8. KAYNAKLAR
ABDUL-AZIZ, T.A., AL-ATTAR, M.A. (1991). New Syndrome in Iraqi Chicks. Vet. Rec. 129:272. ABDUL-AZIZ, T.A., HASAN, S.Y. (1995). Hydropericardium syndrome in Broilers Chickens: Its
Contagious Nature And Pathology. Res. Vet. Sci. 59: 219-221. ABE, T., NAKAMURA, K., TOJO, H., MASE, M., SHIBAHARA, T., YAMAGUCHI, S., YUASA, N.
(1998). Histology, Immunohistochemistry and Ultra-Structure of Hydropericardium Syndrome in Adult Broiler Breeders and Broiler Chicks. Avian Dis. 42:606-612.
ABE, T., NAKAMURA, K., TOJO, T., YUASA, N. (2001). Gizzard Erosion in Broiler Chicks by Group
I avian adenovirus. Avian Dis. 45:234–239. ADAIR, B.M. (1978). Studies on The Development of Avian Adenovirus in Cell Cultures. Avian Pathol.
7:541-550. ADAIR, B.M., CURRAN, W.L., MCFERRAN, J.B. (1979). Ultrastructural Studies of the Replication of
Fowl Adenovirus in Primary Cell Cultures. Avian Pathol. 8:133-144. ADAIR, B. M., FITZGERALD, S. D. (2008). Group I Adenovirus Infections. In: SAIF, Y. M., FADLY,
A.M., GLISSON, J.R., MCDOUGALD, L.R., NOLAN, L.K., SWAYNE D.E. Ed., Diseases of Poultry, Iowa, 12. Ed. Blackwell Publishing Professional, p.251-266.
ADAIR, B. M., MCFERRAN, J. B. (2008). Adenoviruses. In: DUFOUR-ZAVALA, L., GLISSON, J. R.,
PEARSON, J. E., REED, W. M., JACKWOOD, M. W., WOOLCOCK, P. R., Eds., A Laboratory Manual for the Isolation, Identification, and Characterization of Avian pathogens, 5 Ed. The American Association of Avian Pathologists, Inc., Athens, GA, p.84-89.
AFZAL, M., MUNEER, R., STEIN, G. (1991). Studies on Aethiology of Hydropericardium Syndrome
(Angara Disease) in Broilers. Vet. Rec. 128: 591-593. AGHAKHAN, S. M. (1974). Avian Adenoviruses. Vet. Bull. 44:531-552. AHMED, I.M., AFZAL, M.I. MALIK, Z. HUSSAIN, W. HANIF (1989): Disease Patterns and Etiology
of Hydropericardium Syndrome (Angora Disease) in Broiler Chickens in Pakistan. Pakistan J. Agril. Res. 10:195-199.
AKHTAR, S. (1994). Hydropericardium Syndrome In Broiler Chickens in Pakistan. World’s Poultry Sci.
J. 50: 177-182. AKHTAR, S. (1995). Lateral Spread Of Aetiologic Agent(s) of Hydropericardium Syndrome in Broiler
Chickens. Vet. Rec. 136: 118-120. AKHTAR, S., ZAHID, S., KHAN, M.I. (1992). Risk Factors Associated with Hydropericardium
Syndrome in Broiler Flocks. Vet. Rec. 131: 481-484. ALIEV, A.S, DJADOV, E.D., NIKITINA, N.V. (1997). Etiology of Hydropericarditis in Broiler Chiks.
Proceedings Of The Tenth International Conference of The World Veterinary Poultry Association, Budapest, Hungary, p.:257.
ALVARADO, I.R., VILLEGAS, P., EL-ATTRACHE, J., JENSEN, E., ROSALES, G., PEROZO, F.,
PURVIS, L. B. (2007). Genetic Characterization, Pathogenicity, and Protection Studies with an Avian Adenovirus Isolate Associated with Inclusion Body Hepatitis. Avian Dis. 51(1): 27-32.
ANDERSON, J., MCCORMICK, K.J., STENBACK, W.A. TRENTİN, J.J. (1971). The Development Of
Chick-Embryo-Lethal-Orphan (Celo) Virus T and V Antigens in Lytically Infected Chick Kidney Cells. Int. J. Cancer. 7: 59-64.
116
ANJUM, A.D. (1990). Experimental Transmission of Hydropericardium Syndrome and Protection Against It in Commercial Broiler Chickens. Avian Pathol. 19: 655-660.
ANJUM, A.D., SABRI M.A., IQBAL Z. (1989). Hydropericarditis Syndrome in Broiler Chickens in
Pakistan. Vet. Rec. 124:247-248. ASRANI, R.K., GUPTA, B.K., SHARMA, S.K., SINGH, S.P. KATOCH, R.C. (1997).
Hydropericardium Hepatopathy Syndrome in Asian Poultry. Vet. Rec. 141: 271-273. BABİL, A., ASI, Y., AKÇADAĞ, B., GÜREL A. (1988). İstanbul ve Trakya Bölgesi Kümes
Hayvanlarında IB, ILT, IBD, EDS-76, AE ve Adenovirus İnfeksiyonlarının Epizootiyolojik Araştırılması ve Izolasyon Çalışmaları. Pendik Hayv. Hast. Merk. Araşt. Enst. Derg. 19(1-2) :66-77.
BAGASRA, O., HARRIS, T. (2006). In Situ PCR Protocols. Part I. In Franck Pellestor (ed.). Methods in
Molecular Biology. PRINS and Insitu PCR. Institute of Human Genetics, CNRS UPR 1142 Montpellier, France, p.: 61-78.
BALAMURUGAN, V., KATARIA, J.M. (2004). The Hydropericardium Syndrome in Poultry-A Current
Scenerio. Vet. Res. Comm. 28:127-148. BALAMURUGAN, V., KATARIA, J.M., KATARIA, R.S., VERMA, K.C., NANTHAKUMAR, T.
(2002). Characterization of Fowl Adenovirus Serotype-4 Associated with Hydropericardium Syndrome in Chicken. Comp. Immunol. Microbiol. Inf. Dis. 25:139-147.
BARR, D.A., SCOTT, P. (1988). Adenoviruses and IBH, in: Poultry diseases. Proceedings of the Second
Pacific Poultry Health conference, Surfers Paradise. Post-Graduate Committee in Veterinary Science, University of Sydney, Proceedings. 112: 323-326.
BAŞKAYA, H., MİNBAY, A. (1979). Kümes Hayvanları Hastalıkları. Ankara Üniversitesi Veteriner
Fakültesi Yayınları:354, Ders Kitabı:252. Ankara Üniversitesi Basımevi. BAYSAL, T., BOZKURT, M. (1989). Konya Bölgesi kümes hayvanlarında Infectious Bronchitis (IB),
Infectious Laryngotracheitis (ILT), Infectious Bursal Disease (IBD), Egg Drop Syndrome-76 (EDS-76), Avian Encephalomyelitis (AE) ve Adenovirus enfeksiyonlarının epizootiyolojik araştırılması ve izolasyon çalışmaları. Etlik Vet. Mikrob. Derg.6(2): 67-78.
BENKO, M., ELO, P., URSU, K., AHNE, W., LAPATRA, S.E., THOMSON, M., HARRACH, B.
(2002). First Evidence For The Existance of Distinct Fish and Snake Adenoviruses. J. Virol.76(19): 10056-10059.
BENKO, M., HARRACH, B., BOTH, G.W., RUSSELL, W.C., ADAIR, B.M., ADAM, E., DE JONG, J.
C., HESS, M., JOHNSON, M., KAJON, A., KIDD, A. H., LEHMKUHL, H. D., LI, Q. G., MAUTNER, V., PRING-AKERBLOM, P., WADELL, G. (2005). Family Adenoviridae. In: FAUQUET, C. M., MAYO, M. A., MANILOFF, J., DESSELBERGER, U., BALL, L. A., Eds., Virus taxonomy. Eighth report of the International Committee on Taxonomy of Viruses. Elservier, New York, p.:213-228.
BENKO, M., HARRACH, B. & RUSSELL, W. C. (2000). Family Adenoviridae. In Virus Taxonomy.
Seventh Report of the International Committee on Taxonomy of Viruses,. In: VAN REGENMORTEL, M. H. FAUQUET, V. C. M., BISHOP, D. H. L., CARSTENS, E. B., ESTES, M. K., LEMON, S. M., MANILOFF, J., MAYO, M. A., MCGEOCH, D. J., PRINGLE C. R., WICKNER, R. B. San Diego: Academic Pres,p.: 227–238.
BICKFORD, A.A. (1972). Inclusion Body Hepatitis in Chickens. Poultry Digest. 31:345-347. BISWAS, P.K., SIL, B.K., FARUQUE, R., AHMED, S., BISWAS, D., CHOWDHURY, S. (2001).
Adenovirus Induced Hydropericardium-hepatitis Syndrome in Broiler Parent Chickens in Chittagong, Bangledesh. Pakistan J. Biol. Sci. 5(9): 994-996.
117
BOUQUET, J.F., MOREAU Y., MCFERRAN J.B., CONNOR T.J. (1982). Isolation and Characterisation of an Adenovirus Isolated from Muscovy Ducks. Avian Pathol. 11:301-307.
BÜLOW, V.V., RUDOLPH R., FUCHS B. (1986). Enhanced Pathogenicity of Chicken Anemia Agent
(CAA) in Dual Infection with Marek’s Disease Virus (MDV) and Infectious Bursal Disease Virus (IBDV) or Reticuloendotheliosis Virus (REV). J. Vet. Med. B. 33: 93-116.
BURKE, C.N., LUGINBUHL, R.E., JUNGHERR, E.L. (1959). Avian Enteric Cytopathogenic Viruses. 1.
Isolation. Avian Dis.3: 412-419. BURKE, C.N., LUGINBUHL, R.E., WILLIAMS, L.F. (1968). Avian Adeno-like Viruses–
Characterisation and Comparison of Seven Isolates. Avian Dis. 12: 483-505. CALNEK, B.W., COWEN, B.S. (1975). Adenoviruses of Chickens: Serologic Groups. Avian Dis. 19: 91-
103. CALNEK, B.W., SHEK, W.R., MENENDEZ, N.A., STIUBE, P. (1982). Serological Cross-Reactivity of
Avian Adenovirus Serotypes in An Enzyme-Linked Immunosorbent Assay. Avian Dis. 26:897-906. CANN, A. (16.09. 2005). Microbiology@Leicester:Virology:Adenovirus. Erişim adresi: [ http://www.micro.msb.le.ac.uk/3035/Adenovirus.html]. Erişim tarihi: 18.07.2006. CHANDRA, R., SHUKLA S.K., KUMAR, M. (1999). The Hydropericardium Syndrome and Inclusion
Body Hepatitis in Domestic Fowl. Trop. Anim. Health. Prod. 32: 99-111. CHANDRA, R., SHUKLA, S.K., KUMAR, M., GARG, S.K. (1997). Electronmicroscopic
Demonstration of an Adenovirus in the Hepatocytes of Birds Experimentally Infected with Hydropericardium Syndrome. Vet. Rec. 140: 70-71.
CHEEMA, A.H., AHMAD, J. AFZAL, M. (1989). An Adenovirus Infection of Poultry in Pakistan. Rev.
Sci. Tech. Off. Int. Epiz. 8: 789-795. CHIOCCA, S., KUTZBAUER, R., SCHAFFNER, G., BAKER, A., MAUTNER, V., COTTON, M.
(1996). The Complete DNA Sequence and Genomic Organisation of The Avian Adenovirus CELO. J. Virol. 70: 2939-2949.
CHO, B.R. (1976). An Adenovirus from a Turkey Pathogenic Both Chicks and Turkey Poults. Avian Dis.
20: 714-723. CHOMIAK, T.W., LUGINBUHL, R.E. AND HELMBOLDT, C.F. (1961). Tissue Culture Propagation
And Pathology of CELO Virus. Avian Dis .5: 313-320. CHRISTENSEN N. H., MC FERRAN B, (1997). A Primary Epidemic of Inclusion Body Hepatitis in
Broilers. Avian Dis. 33:622–630. CLEMMER, D.I. (1964). Characterization of Agents Isolated from Market Chickens in a Quest for
Enteric Viruses. J. Infect. Dis. 114: 386-400. COOK, J.K.A. (1974). Pathogenicity of Avian Adenoviruses for Day-Old Chicks. J. Comp. Pathol. 84:
505-515. COOK, J.K.A. (1974b). Spread of an Avian Adenovirus (CELO virus) to Uninoculated Fowls. Res. Vet.
Sci.16:156-161.
CORREDOR, J.C, GARCEAC, A., KRELL, P.J., NAGY, E. (2008). Sequence Comparison of the Right End of Fowl Adenovirus Genomes. Virus Genes. 36(2):331-44.
118
COWEN, B., CALNEK, B.W., HITCHNER, S.B. (1977). Broad Antigenicity Exhibited by Some Isolates of Avian Adenovirus. Am. J. Vet. Res. 38(7): 559-562.
COWEN, B., CALNEK, B.W., MENENDEZ, N.A., BALL, R.F. (1978a). Avian Adenoviruses-effect on
Egg Production, Shell Quality and Feed Consumption. Avian Dis. 22:459-470. COWEN, B., MITCHELL, G.B., CALNEK B.W. (1978b). An Adenovirus Survey of Poultry Flocks
During the Growing and Laying Periods. Avian Dis. 22:115-121. COWEN, B.S. (1988). Chicken Embryo Propagation of Type I Avian Adenoviruses. Avian Dis. 32:347-
352. COWEN, B.S. (1992). Inclusion Body Hepatitis-Anaemia and Hydropericardium Syndromes: Aetiology
and Control. World Poult. Sci. J. 48: 247-254. COWEN, B.S. LU, H., WEINSTOCK, D., CASTRO, A.E. (1996). Pathogenicity Studies of Fowl
Adenoviruses Isolated in Several Regions of The World. Proceedings of the International Symposium on Adenovirus and Reovirus Infections in Poultry Rauischholzhausen, Germany p.:79-88.
CRAWFORD-MIKSZA, L.K., SCHNURR, D.P. (1996). Adenovirus Serotype Evolution is Driven by
Illegitimate Recombination in the Hypervariable Regions of the Hexon Protein. Virol. 224(2): 357-367.
DAGHIR, N.J., HADDAD, K.S. (1981). Vitamin B6 in The Etiology Of Gizzard Erosion in Growing
Chickens. Poult. Sci. 60:988–992. In: MCFERRAN, J.B. Group I Adenovirus Infections. Chapter 23. CALNEK, B.W., BARNES, H.J.,. BEARD, C.W, MCDOUGALD, L. R., MC FERRAN, Y. M. (1997) Eds.. Diseases Poultry, 10th ed. Iowa State University Press: Ames, IA, p.:608-642.
DAHIYA S., SRIVASTAVA, R.N., HESS, M., GULATI, B.R. (2002). Fowl Adenovirus Serotype-4
Associated with Outbreaks of Infectious Hydropericardium in Hayrana, India. Avian Dis., 46: 230-233.
DAVISON, A.J., BENKÖ, M., HARRACH, B.J. (2003). Genetic Content and Evolution of
Adenoviruses. Gen. Virol., 84: 2895-2908. DEEPAK, J.N. (1998). Studies On Pathogenecity and Immunosuppressive Effects of Fowl Adenovirus
Serotype-4 Isolated from Hydropericardium Syndrome in Chicken, (MVSc thesis, Deemed University, IVRI, Izatnagar). In: BALAMURGAN, V., KATARIA J.M. (2004). The Hydropericardium Syndrome in Poultry-A Current Scenerio. Vet. Res. Comm. 28:127-148.
DHILLON, A.S., WINTERFIELD, R.W. (1984). Pathogenicity Of Various Adenovirus Serotypes in the Presence Of Escherichia Coli in Chickens. Avian Dis. 28(1): 147-153.
DROUAL, R., WOOLCOCK, P.R., NORDHAUSEN, R.W., FITZGERALD, S.D. (1995). Inclusion Body Hepatitis and Hemorrhagic Enteritis in Two African Grey Parrots (Psittacus erithacus) associated with adenovirus. J Vet Diagn Invest. 7:150-154.
DUTTA, S.K., POMEROY, B.S. (1967). Isolation and Characterization of an Enterovirus from Baby
Chicks Having An Enteric Infection. I. Isolation And Pathogenicity. Avian Dis.11:1-9. EL MISHAD, A.M., MCCORMICK, K.J., STENBACK, W.A., YATES, V.J., TRENTİN, J.J. (1975).
Haemagglutinating Properties Of CELO, An Oncogenic Avian Adenovirus. Avian Dis.19: 761-772. ENDERS, J.F., BELL, J.A., DINGLE, J.H., FRANCIS, T., HILLEMAN, M.R., HUEBNER, R J.,
PAYNE, A.M.M. (1956). "Adenoviruses": Group Name Proposed for New Respiratory-Tract Viruses. Science 124 (3212): 119-120.
119
ERNY, K.., PALLISTER J., SHEPPARD M. (1995). Immunological and Molecular Comparison of Fowl Adenovirus Serotypes 4 and 10. Arch. Virol.140: 491-501.
FADLY A.M., RIEGLE B.J., NAZERIAN, K., STEPHENS, E.A.(1980). Some Observations on an
Adenovirus Isolated from Specific Pathogen-Free Chickens. Poult Sci. 59:21-27. FITZGERALD, S.D. (2008). Adenovirus Infections. In: SAIF, Y.M., FADLY, A.M., GLISSON, J.R.,
MCDOUGALD, L.R., NOLAN, L.K., SWAYNE, D.E. (Ed.), Diseases of Poultry. Blackwell Publishing Professional, Iowa, USA, p.:251-252.
GALLINA, A.M., WINTERFIELD, R.W. FADLY, A.M. (1973). Adenovirus Infection and Disease. II.
Histopathology of Natural and Experimental Disease. Avian Dis.17: 343-353. GANESH, K. (1998). Molecular Studies on Hexon Gene Fragment of Fowl Adenovirus Associated with
Hydropericardium Hepatitis Syndrome, Ph.D. thesis, University of Agricultural Sciences, Bangalore, India.
GANESH K., RAGHAVAN R., GOWDA R.N.S., SATYANARAYANA M.L., SURYANARAYANA
V.V.S. (2002). Purification and Characterization of the Aethiological Agent of Hydropericardium Hepatitis Syndrome from Infected Liver Tissues of Broiler Chickens. Trop. Anim. Health. Prod. 34: 7-17.
GELDERBLOM, H., MAICHLE-LAUPPER, I. (1982). The Fibers Fowl Adenovirus. Arch Virol. 72:
289-298. GINSBERG, H.S., PEREIRA, H.G., VALENTINE, R.C., WILCOX, W.C. (1966). A Proposed
Terminology for The Adenovirus Antigens and Virion Morphological Subunits. Virology. 28(4):782–783.
GOODWIN, M.A. (1993). Adenovirus Inclusion Body Ventriculitis in Chickens and Captive Bobwhite
Quail (Colinus virginianus). Avian Dis. 37:568–571. GOODWIN, M.A., LATIMERK, S., RESURRECCION R.S., MILLER P.G., CAMPAGNOLI, R.P.
(1996). DNA In Situ Hybridization for The Rapid Diagnosis of Massive Necrotizing Avian Adenovirus Hepatitis and Pancreatitis in Chicks. Avian Dis. 40: 828-831.
GOMIS, S. (2006). Is IBH a Primary or Secondary Disease in Broilers in Saskatchewan? And Control by
Vaccination, Dept. of Veterinary Pathology, WCVM, University of Saskatchewan. Erişim adresi: [http://www.ovc.uoguelph.ca/conference/necad/oapp/OAPPSusantha.pdf] Erişim tarihi: 30.12.2006
GOWDA, S.R.N., SATYANARAYANA, M.L. (1994). Hydropericardium Syndrome in Poultry. Indian
J. Vet. Pathol. 18: 159-161. GRGIC,H., PHILIPPE,C.,OJKIC,D.,NAGY,É.(2006). Study of Vertical Transmission of Fowl
Adenoviruses. Can. J. Vet. Res. 70: 230-233. GRIMES, T.M., KING, D.J. (1977a). Effect Of Maternal Antibody on Experimental Infections of
Chickens With A Type 8 Avian Adenovirus. Avian Dis.21:97-112. GRIMES, T.M., KING, D.J. (1977b). Serotyping Avian Adenoviruses by a Microneutralization
Procedure. Am. J. Vet. Res., 38(3): 317-321. GUY, J., BARNES, H.J. (1997). Characterization of an Avian Adenovirus Associated with Inclusion
Body Hepatitis in Day-old Turkeys. Avian Dis., 41: 726-731. HAASE, A.T., RETZEL, E.F., STASKUS, K.A. (1990). Amplification and Detection of Lentiviral DNA
Inside Cells. Proc. Natl. Acad. Sci. USA. 87: 4971-4975.
120
HELMBOLDT, C.F., FRAZIER, M.N. (1963). Avian Hepatic Inclusion Bodies of Unknown Significance. Avian Dis.7: 446-450.
HESS, M., (2000). Detection and Differentiation of Avian Adenoviruses: A Review. Avian Pathol.29:
195-206. HORNE, R. W., S. BRENNER, A. P. WATERSON, AND P. WILDY. (1959). The Icosahedral Form of
An Adenovirus. J. Mol. Biol. 1:84-86. HOFFMANN, R., WESSLING, E. , DORN, P., DANGSCHAT, H. (1975) Lesions in Chickens with
Spontaneous or Experimental Infectious Hepatomyelopoietic Disease (Inclusion Body Hepatitis) in Germany. Avian Dis. 19: 224-236.
HOWELL, J., MACDONALD, D.W., CHRISTIAN, R.G. (1970). Inclusion Body Hepatitis in Chikens.
Can. Vet. J. 11(5): 99-101. HUEBNER R.J., ROWE W.P., LANE W.T. (1962). Oncogenic Effects In Hamsters of Human
Adenovirus Types 12 and 18. Proc Natl. Acad. Sci.48: 2051-2058. JADHAO, S.J., KATARIA, J.M., VERMA, K.C., SHAH, R.L. (1997). Serotyping of Indian Isolates of
Fowl Adenovirus Recovered from Inclusion Body Hepatitis-Hydropericardium Syndrome (Litchi Disease) in Chickens. Indian Comp. Microbiol. Inf. Dis.18: 33-37.
JAFFERY, M.S. (1988). A Treatise on Angara Disease in Chicken. Pak. Vet. Med. Assoc. Karachi. 1-33. JANTOSOVIC, J., KONARD, J., SALY, J., SKARDOVA, I., KUSEV, J., BENINGHAUSOVA, K.
(1991). Hydopericardium Syndrome in Chicks. Veterinarski. 41: 261-263. JENSEN, E.L.,VILLEGENS, P. (2005). Inclusion Body Hepatitis: Control in Breeder and Broiler
Chickens. AviaTech. 2:1-4. JIANG, P., OJKIC, D., TUBOLY, T., HUBER, P., AND NAGY, E. (1999). Application of The
Polymerase Chain Reaction to Detect Fowl Adenoviruses. Can. J. Vet. Res. 63(2): 124-129. JONES, R.C., GEORGIOU, K. (1984). Experimental Infection of Chickens with Adenoviruses Isolated
from Tenosynovitis. Avian Pathol. 13:13-23. KAWAMURA, H., TSUBAHARA, H. (1963). Serological Relationship Between CELO and GAL
Viruses. National Institute of Animal Health Quarterly. 3: 77-82. KAWAMURA, H., SHIMIZU, F., TSUBAHARA (1964). Avian Adenoviruses: Its Properties and
Serological Classifcation. Natl. Inst Ani. Heal. Q. (Tokyo) 4: 183-193. KHANNA, P.N. (1964). Studies on Cytopathogenic Avian Enteroviruses. 1.Their Isolation and
Serological Classification. Avian Dis. 8: 632-637. KHAWAJA, D.A., AHMAD, S., RAUF, M.A., ZULFİQAR, M.Z., MAHMOOD S.M.I., HASAN, M.,
(1988a). Isolation of an Adenovirus from Hydropericardium Syndrome in Broiler Chicks. Pakistan J Vet Res 1: 2-17. In: BALAMURGAN, V., KATARIA, J.M. (2004). The Hydropericardium Syndrome in Poultry-A Current Scenerio. Vet. Res. Comm. 28:127-148.
KHAWAJA, D.A., SATTAR, A., ANWAR-UL-HAQ, M.A.M., HASAN, M., AHMAD-CH, S. (1988b).
A Report On The Cross Protection Of Ibd Vaccine Strain D-78 Against Adenovirus Isolated from Hydropericardium Syndrome in Broiler Chicks. Pakistan J. Vet. Res. 1:51-52.
KIM, J.N., BYUN, S.H., KIM, M.J., KIM, J.J., SUNG, H.W., MO, I.P. (2008). Outbreaks of
Hydropericardium Syndrome and Molecular Characterization of Korean Fowl Adenoviral Isolates. Avian Dis. 52: 526-530.
121
KUMAR, R., CHANDRA, R., SHUKLA, S. K., AGRAWAL, D. K., AND KUMAR, M. (1997). Hyrdopericardium Syndrome in India: A Preliminary Study on The Causative Agent and Control of The Disease by Inactivated Autogenous Vaccine. Trop. Ani. Heal. Prod. 29: 158-164.
LATIMER K. S., NIAGRO F. D., WILLIAMS O. C., RAMİS A., GOODWIN M. A., RITCHIE B. W.,
AND CAMPAGNOLI R. P. 1997. Diagnosis of Avian Adenovirus Infections Using DNA In Situ Hybridization. Avian Dis. 41:773-782.
LAVER, W. G. , YOUNGHUSBAND, H. B., WRIGLEY, N. G. (1971). Purification and Properties of
Chick Embryo Lethal Orphan Virus. (An avian adenovirus). Virology. 45: 598-614. LUNA L.E. (1968). Manual of Histological Staining Methods of the Armed Forces Institute of
Pathology”. McGraw-Hill Book Company, p.:5-11. MACKAY, I. (2000). Adenoviruses. Virology Down Under. Clinical Virology Research Unit (CVRU) in
Sir Albert Sakzewski Virus Research Centre (SASVRC). Erişim adresi: [http://micronet.im.ac.cn/vdu.old/adeno.htm]. Erişim tarihi: 02.03.07.
MACPHERSON, I., MCDOUGALL, J.S., LAURSEN-JONES, A.P. (1974). Inclusion Body Hepatitis in
a Broiler Integration, Vet Rec. 95: 286-289. MACPHERSON, I. A., WILDY, P. STOKER, M. G. P., HORNE, R. W. (1961). The Fine Structure of
GAL an Avian Orphan Virus. Virology. 13: 146–149. MAEDA, M., OKANIWA, A., KAWAMURA, H. (1967). Morphological Studies on Intranuclear
Inclusion Bodies in Chicken Kidney Cell Culture Infected with Avian Adenovirus. Nat. Inst. Anim. Health. (Tokyo) 7: 164-177.
MAITI, N.K., SARKAR, P. (1997). Humoral İmmune Response of Chicks to Different Clinical Isolates
of Avian Adenovirus Type-1. Comp. Immunol. Microbiol. Infect. Dis.20(1): 59-62. MANATHAN, P. (2003). Inclusion Body Hepatitis (IBH) Experience in Broilers in Ontario”, DVM,
ACPV, Poultry Consultant, “PATHSTEC”, Consulting Services Guelp, Ontario. Intervet Canadian Ltee. p.:1-5.
MAZAHERI, A., PRUSAS, C., VOSS, M., HESS, M. (1998). Some Strains of Serotype 4 Fowl
Adenovirus Cause Inclusion Body Hepatitis and Hydropericardium Syndrome in Chickens. Avian Pathol. 27: 269-289.
McCOY, R.J., SHEPPARD, M., STUDDERT, M.J., JOHNSON, M.A. (1999).
Genomic Location and Nucleotide Sequence of A Serotype 3 Porcine Adenovirus Hexon Gene. Arch. Virol. 144:1217-1227.
MCCRACKEN, R. M., ADAIR, B. M. (1993). Avian Adenoviruses. In: MCFERRAN J. B., MCNULTY,
M. S. (eds.). Virus Infections of Birds, Elsevier Science Publishers B.V., Amsterdam, Holland, p.: 123-144.
MCCRACKEN, R.M., FERRAN J.B., EVANS, T.R., CONNOT T.J. (1976). Experimental Studies on
The Aethiology of Inclusion Body Hepatitis. Avian Pathol. 5: 325-339. MC FERRAN, J.B. 1981. Adenovirus Vertebrate Animals. In Kurtsak E., Kurtstak C., (eds). Comperative
Diagnosis of Viral Diseases III. Academic Press: New York, p.: 102-165. Mc Ferran J.B. (1997).Group I Adenovirus Infections. Chapter 23. Calnek B.W; Barnes H.J;. Beard C. W; McDougald L. R.and Mc Ferran, 1997; Y. M. (eds.). Diseases Poultry, 10th ed. Iowa State University Press: Ames,IA, 608-642.
MC FERRAN, J.B., ADAIR, M. (1977). Avian Adenoviruses – A review. Avian Pathol.6:189-217.
122
MCFERRAN, J.B., CLARKE, J.K., CONNOR, T.J. (1972). Serological Classification of Avian Adenoviruses. Arch. Virol. 39(1): 132-139.
MC FERRAN J.B., CONNOR T.J., MC CRACKEN R.M. (1976). Isolation of Adenoviruses and
Reovirus from Avian Species Other Than Domestic Fowl. Avian Dis. 20: 519-524. MC FERRAN, J.B., UDDIN M.D., WILKS C.R. (1990). Reproduction of Inclusion Body Hepatitis in
Conventionally Reared Chickens İnoculated with a New Zealand isolate of avian adenovirus. N.Z. Vet. J. 38:62-65.
MC FERRAN J.B. (1991). Adenovirus Infections. CALNEK B.W., BARNES H.J., BEARD C.W,
MCDOUGALD L.R., MC FERRAN, Y. M. (1997); (eds.). Diseases Poultry, 10th Ed. Iowa State University Press: Ames, IA ,p.: 553-563.
MC FERRAN J.B. (1997). Group I Adenovirus Infections. Chapter 23. CALNEK B.W., BARNES H.J.,
BEARD C.W, MCDOUGALD L.R., MC FERRAN, Y. M. (1997); (eds.). Diseases Poultry, 10th Ed. Iowa State University Press: Ames, IA, p.: 608-642.
MCFERRAN, J.B., SMYTH, J.A. (2000). Avian Adenoviruses. Rev. Sci. Tech. Off. Int. Epiz. 19(2): 589-
601. MCFERRAN, J.B., ADAIR B.M. (2003). Group I Adenovirus Infections. In: SAIF Y.M. ed. Disease of
Poultry. Ames, Iowa State Pres, p. 214-227. MENDELSON, C., NOTHELFER, H.B., MONREAL, G. (1995). Identification and Characterization of
an Avian Adenovirus Isolated From a ‘Spiking Mortality” Syndrome Field Outbreak in Broilers on The Delmarva Peninsula, USA. Avian Pathol. 24(4): 693-706.
MEULMANS, G.M., BOSHMANS, T.P., VAN DEN BERG, DEEAESSTECKER, M. (2001).
Polymerase Chain Reaction Combined with Restriction Enzyme Analysis for Detection and Differentiation of Fowl Adenoviruses. Avian Pathol. 30: 655-660.
MEULMANS, G., COUVREUR, B., DECASSTECKER, M., BOSHMANS, M. VAN DEN BERG, T.P.
(2004). Phylogenetic Analysis of Fowl Adenoviruses. Avian Pathol. 33: 164-170. MISIRLIOĞLU,O.Z.(1997). Ege Bölgesi Broyler Sürülerinde Adenovirus İnfeksiyonlarının
Araştırılması, Bornova Vet. Kont. Araş. Enst. Derg. 36: 99-120. MONREAL, G. (1996). History And Development of Research About Avian Adenoviruses. Proceedings
of the International Symposium on Adenovirus and Reovirus Infection in Poultry, Rauischholzhausen, Germany, p.: 4-9.
MOREL G. AND RACCURT M. (2003). Methods in Visualization: PCR/RT-PCR In Situ Light and Electronmicroscopy. CRC Press. Washington, D.C USA. MUNEER, M.A., AJMAL, M., ARSHAD, M., AHMAD, M.D., CHAUHARY, Z.I., KHAN, T.M.
(1989). Preliminary Studies on Hydropericardium Syndrome in Broilers in Pakistan. Zootecnica Int. 5: 46-48.
MURO-CACHO C.A. (1997). In Situ PCR. Overview of Procedures and Applications. Front Biosci.
2:15-29. NAEM, K., NIAZI, T., MALIK, S.A., CHEEMA, A.H. (1995). Immunosupressive Potential and
Pathogenecity of an Avian Adenovirus Isolate Involved in Hydropericardium Syndrome in Broilers. Avian Dis. 39: 723-728.
123
NAKAMURA, K., MASE, M., YAMAGUCHI, S., SHIBAHARA, T., YOUSA, N. (1999). Pathologic Study of Specific-Pathogen-Free Chicks and Hens Inoculated with Adenovirus Isolated from Hydropericardium Syndrome. Avian Dis. 43:414-423.
NAKAMURA, K., MASE, M., YAMAGUCHI, S., YUASA, N. (2000). Induction of Hydropericardium
In One-Day-Old Spesific-Pathogen-Free Chicks by Adenovirus from Inclusion Body Hepatitis. Avian Dis. 44:192-196.
NAKAMURA, K., OHYAMA, T., YAMADA, M., ABE, T., TANAKA, H., MASE, M. (2002a).
Experimantal Gizzard Erosions in Specific-Pathogene-Free Chicks by Serotype 1 Group I Avian Adenoviruses From Broilers. Avian Dis. 46: 893-900.
NAKAMURA, K., TANAKA, H., MASE, M., IMADA, T., YAMADA, M. (2002b). Pancreatic Necrosis
and Ventricular Erosion in Adenovirus-Associated Hydropericardium Syndrome of Broilers. Vet. Pathol. 39:403–406.
NIAZI, A.K., KHAN M.Z., SIDDIQUE, M. (1989). Haematological Studies on Naturally Occurring
Hydropericardium Syndrome in Broilers Chicks. Vet. Rec.125: 400. NORBY, E. (1969). The Structural and Functional Diversity of Adenovirus Capsid Components. J. Gen.
Virol. 5:221-236. NORRY, E., WADELL, G. (1969). Immunological Relationships Between Hexons of Certain Human
Adenoviruses. J. Virol. 4: 620-663. NUOVO, G.J. (1995). In situ PCR: Protocols and Applications. PCR Methods Appl.4:151-167. OJKIC D., NAGY E. (2000). The Complete Nucleotide Sequence of Fowl Adenovirus Type 8. J. Gen.
Virol., 81: 1833-1837. OJKIC, D., KRELL, P.J., TUBOLY, T., NAGY, É. (2008). Characterization of Fowl Adenoviruses
Isolated in Ontario and Quebec, Canada. Can. J. Vet. Res.72(3): 236-241. OLSON N.O. (1950). A Respiratory Disaese (Bronchitis) of Quail Caused by a Virus. Proc. 54th Annu.
Meet. Livest. Sanit. Assoc.171-174. ONO, M. OKUDA, Y., SHIBATA, I., SATO, S. OKADA, K. (2004). Pathogenicity by Parenteral
Injection of Fowl Adenovirus Isolated from Gizzard Erosion and Resistance to Reinfection in Adenoviral Gizzard Erosion in Chickens Vet. Pathol. 41:483–489.
ONO, M., OKUDA, Y., YAZAWA, S., IMAI, Y., SHIBITA, I., SATO, S., (2003). Adenoviral Gizzard
Erosion in Commercial Broiler Chickens. Vet. Pathol. 40:294-303. ÖZMEN, Ö. KAHRAMAN, M.M. (1996). Deneysel Gumboro Hastalığı (Infectious Bursal Disease -
IBD), Reovirus, Adenovirus Enfeksiyonlarında Şekillenen Makroskopik ve Mikroskopik Lezyonların Karşılaştırmalı Olarak Değerlendirilmesi. III. Uluslararası Tavukçuluk ve Tavuk Hastalıkları Sempozyum, Manisa.
PALLISTER, J., WRIGHT, P. J., SHEPPARD, M. (1996). A Single Gene Encoding The Fiber is
Responsible for Variations in Virulence in the Fowl Adenoviruses. J. Virol. 70(8): 5115-5122. PAYET, V., ARNAULD, C., PICAULT, J.B., JESTIN, A., LANGLOIS, P. (1998). Transcriptional
Organization of the Avian Adenovirus CELO. J. Virol., 72(11): 9278-9285. PEREIRA, H.G., VALENTINE, R.C. (1967). Morphological and Antigenic Sub-Units of Viruses. Br.
Med. Bull.23: 129-132.
124
PHILIPPE, C., GRGIC, H., NAGY, E. (2005). Inclusion Body Hepatitis in Young Broiler Breeders Asscoiated with a Serotype 2 Adenovirus in Ontario, Canada. J. Appl. Poult. Res.14: 588-593.
PHILIPPE, C., GRGIC, H., OJKIC, D., NAGY, E. (2007). Serologic Monitoring of a Broiler Breeder
Flock Previously Affected by Inclusion Body Hepatitis and Testing of the Progeny for Vertical Tranmission of Fowl Adenoviruses. Can. J. Vet. Res.71:98-102.
PIERSON, F.W., FITZGERALD, S.D. (2008). Hemorrhagic Enteritis and Related Infections. In: SAIF,
Y.M., FADLY, A.M., GLISSON, J.R., MCDOUGALD, L.R., NOLAN, L.K., SWAYNE, D.E. (Ed.), Diseases of poultry,12 edn. Blackwell Publishing Professional, Iowa, p.: 276-286.
QUERESHI, A.A. (1988). Hydropericardium and Kidney Lesions. Poul. Int. 27: 48-50. RAUE R., HESS, M. (1998). Hexon Based PCRs Combined with Restriction Enzyme Analysis for Rapid
Detection and Differentiation of Fowl Adenoviruses and Egg Drop Syndrome Virus. J Virol. Methods. 73: 211-217.
REECE, R.L., GRIX, D.C., BARR D.A. (1986). An Unusual Case of Inclusion Body Hepatitis in a
Cockerel. Avian Dis. 30:224–227. ROMANOVA, N., CORREDOR, J.C., NAGY, E. (2009). Detection and Quantitation of Fowl
Adenovirus Genome by a Real-Time PCR Assay. J. Virol. Methods. 159 (1): 58-63.
ROSEN, L. (1958). Haemagglutination by Adenoviruses. Virology. 5:574-575. ROSENBERGER, J.K, KLOPP, S., ECKROADE, R.F., KRAUSS W.C. (1975). The Role of The Infectious
Bursal Disease Agent and Several Avian Adenoviruses in The Haemorrhagicaplastic Anemia Syndrome And Gangrenous Dermatitis. Avian Dis. 19: 717-729.
ROY, P., MURALIMANOHAR, B., KOTEESWARAN, A., OMPRAKASH, A.V. (2004). Experimental
Studies on Hydropericardium Syndrome in Two Different Synthetic Lines of Broiler Chickens. Vet. Arhiv. 74: 157-164.
ROWE, W.P., HUEBNER, R.J., GILMORE, L.K., PARROTT, R.H., WARD, T.G. (1953). Isolation of A
Cytopathogenic Agent from Human Adenoids Undergoing Spontaneous Degeneration in Tissue Culture. Proc. Soc. Exp. Biol. Med. 84(3): 570-573.
RUBARTH, S. (1947). An Acute Virus Disease with Liver Lesions in Dogs (Hepatitia Contagiasa Canis):
A Pathologico-Anatomical and Etiolocal Investigation Acta Pathol. Microbiol. Scand. 69(9 Suppl.): 207.
RUSSELL, W. C. (2000). Update on Adenovirus and Its Vectors. J. Gen. Virol. 81: 2573–2604. SAIFUDDIN, M., WILKS, C.R. (1990). Reproduction of Inclusion Body Hepatitis in Conventionally
Raised Chickens Inoculated with a New Zealand Isolate of Avian Adenovirus. New Zeal. Vet. J. 38(2): 62-65.
SAIFUDDIN, M., WILKS, C.R. (1991). Pathogenesis of an Acute Viral Hepatitis: Inclusion Body
Hepatitis in the Chicken. Arch. Virol. 116(1): 33-43. SCOTT M., MC FERRAN J.B. (1972). Isolation of Adenovirus from Turkeys. Avian Dis. 16:413-420. SCHRENZEL, M., OAKS, J.L., ROTSTEIN, D., MAALOUF, G., SNOOK, E., SANDFORT, C.,
RIDEOUTI, B. (2005). Characterization of a New Species of Adenovirus in Falcons. J. Clin. Microbiol. 43(7): 3402-3413.
125
SCHONEWILLE, E.,A., SINGH, T.W., GOBEL, W., GERNER, SAALMULLER, A., HESS, M. (2008). Fowl Adenovirus (FAdV) Serotype 4 Causes Depletion of B and T Cells in Lymphoid Organs in Specific Pathogen-Free Chickens Following Experimental infection. Vet. Immunol. Immunopathol. 121:130-139.
SEOK, S.H., PARK, J.H., CHO, S., PARK, J.H. (2005). Idiopathic Intranuclear Inclusion Bodies in the
Renal Tubular Epithelia Japanese Quail (Coturnix coturnix japonica). J. Vet. Sci. 6(1): 75-76. SHAFIQ, M., MUKHTAR, M.,Zia, T.,KHAN M.(2000). Experimental Induction of Immunosuppresion
And Its Effects on Hydropericardium Syndrome in Broiler Chicks. Pak. J. Agr. Sci. 37(3-4): 126-128. SHAMIM, S., REHMANI, S.F., SIDDIQI A.A., QURESHI M.A., KHAN T.A. (2009). Characterization
Of Avian Adenovirus Type-4 Causing Hydropericardium Syndrome in Broilers in Karachi, Pakistan. Iranian Vet. Res. 10(1): 38-43.
SHANE, S.M. (1996). Hydropericardium-hepatitis Syndrome the Current World Situation. Zootecnica.
International. 29: 20-27. SHANE, S. M., JAFFERY, M.S. (1997). Hydropericardium-Hepatitis Syndrome (Angara Disease). In:
Calnek, B. W., H. J.Barnes, C. W. Beard, W. M. Reid, and H. W. Yoder (Eds.), Diseases of Poultry, 9th Ed. Ames, Iowa State University Pres, p. 1019–1022.
SHARPLESS, G.R. AND JUNGHERR, E.L. (1961). Characterisation of 2 Viruses Obtained from
Lymphomatous Liver. Am. J. Vet. Res. 22: 937-943. SHARPLESS, G.R. (1962). GAL Virus. Ann. New York Acad. Sci. 101: 515-519. SHEEHAN, D., HRAPCHAK, B. (1980). Theory and Practice of Histotechnology, 2nd Ed., Mosby,
St.Louis, p.:150. SHEPPARD, M., TSATAS, E., JOHNSON, M. (1998). DNA Sequence Analysis of the Genes for the
Fowl Adenovirus Serotype 10 Putative 33K and PVIII. Mitochondrial DNA. 9(1): 37-43. SHIBATA, I., HIRAI, H., OKAMOTO, T. (1988). Proventriculus and Gizzard Lesion in Embryos and
Chicks of Broiler. J. Jpn. Vet. Med. Assoc. 41:795–799. SHUKLA, S.K., CHANDRA, R., KUMAR, M. (1997). Outbreaks of Hydropericardium Syndrome in
Layer Flocks of Poultry İn India. Indian J. Vet. Med. 17: 61-64. STEIN, J.R., HITCHNER, G.S.B., DOMERMUTH, C.H., PURCHASE, H.G., WILLIAMS, J.E. (eds)
(1975). Infectious Anaemia (Inclusion Body Hepatitis). Isolation and Identification of Avian Pathogens.. Arnold Printing Corporation,Ithaca, New York, p: 2-276.
TAMANINI, A., NICOLIS, E., BONIZZATO, A., BEZZERRI, V., MELOTTI, P., ASSAEL, B. M.,
AND CABRINI, G. (2006). Interaction of Adenovirus Type 5 Fiber with the Coxsackievirus and Adenovirus Receptor Activates Inflammatory Response in Human Respiratory cells. J. Virol. 80: 11241-11254.
TAN, K.P., MICHOU, A.I., BERGELSON, J.M., COTTEN, M. (2001). Defning CAR As a Cellular
Receptor for the Avian Adenovirus CELO Using a Genetic Analysis of the Two Viral Fibre Proteins. J. Gen. Virol. 82: 1465-1472.
TANIMURA, N., NAKAMURA, K., IMAI, K., MAEDA, M., GOBO, T., NITTA, S., ISHIHARA, T.,
AMANO H. (1993). Necrotizing Pancreatitis And Gizzard Erosion Associated with Adenovirus Infection in Chickens. Avian. Dis. 37:606–611.
TAYLOR, P.J., CALNEK, B.W. (1962). Isolation and Classification of Avian Cytopathogenic Agents.
Avian Dis. 6:51-58.
126
TOOGOOD, C.I., CROMPTON, J., HAY, R.T. (1992). Antipeptide Antisera Define Neutralizing Epitopes on the Adenovirus Hexon. J. Gen. Virol. 73(6): 1429-1435.
TORO, H., PRUSAS, C, RAUE, R., CERDA, L., GEISSE, C., GONZALEZ, C., HESS, M. (1999).
Characterization of Fowl Adenoviruses from Outbreaks of Inclusion Body Hepatitis/Hydropericardium Syndrome in Chile. Avian Dis. 43:262–270.
VALENTINE, R.C., PEREIRA, H.G. (1965). Antigens and Structure of the Adenovirus. J. Molec. Biol.
13: 13. VAN DEN ENDE , M.P., DON P.A., KIPPS A. 1949. The Isolation in Eggs of a New Filtreable Agent
Which May Be The Cause of Bovine Lumpy Skin Disease. J. Gen Microbiol. 3: 174-182. VAN REGENMORTEL, M., TELLAM, R.L., MANTECA, B., MAINIL, J., PASTORET, P.P. (1997).
Antigens. In: PASTORET, P. P., BLANCOU, J., VANNIER, P., VERSCHUEREN, C., Eds., Veterinary vaccinology. Elservier B.V., Amsterdam, p.: 23.
VOSS, M., VEILITZ, E., PRUSAS, C.H., MAZAHERI, A. (1996). Aetiological Aspects of Hepatitis and
HPS Caused by Pathogenic Adenoviruses in Different Countries. In International Symposium on Adenovirus and Reovirus Infections in Poultry. Rauiscchholzhausen, Germany, p.: 75-78.
WATANABE, Y. (1984). Inclusion Body Hepatitis in Laying Hens. J. Jpn. Vet. Med. Assoc. 37: 446-451. WOLD, W.S.M., HORWITZ, M.S. (2007). Adenoviruses. In: KNIPE, D.M., HOWLEY, P.M., Eds.,
Fields Virology Vol. 2, Lippincott Williams and Wilkins, Philadelphia, p.: 2395-2436. WYETH, P.J., GOUGH, R., YATES, J.V., RHEE, Y. (1975). Comments on Adenoviral Antigens
(CELO, QBV, GAL). Am. J. Vet. Res. 36: 530-531. YATES, V. J., FRY, D.E. (1957). Observations of a Chicken Embryo Lethal Orphan (CELO) Virus. Am.
J. Vet. Res. 18: 657-660. ZSAK, L., KISARY, J. (1984). Characterisation of Adenoviruses Isolated from Geese. Avian Pathol.
13:253-264.
127
ÖZGEÇMİŞ I.Bireysel Bilgiler Adı: Mehmet Eray Soyadı: ALÇIĞIR Doğum Yeri ve Tarihi: İzmir / 24.09.1981 Uyruğu: T.C. Medeni Hali: Bekar Yabancı Dili: İngilizce, Almanca Adres: 32. sok. (eski 63. sok), 20/3 Ata Apt., 06500, Emek-Çankaya /ANKARA Tel: +905354345310 e-mail: [email protected] II. Eğitimi Lise Ankara Cumhuriyet Lisesi, 1997 Lisans Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 2004 Doktora Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2005- Doktora Tez Konusu Piliçlerde Deneysel Adenovirus Enfeksiyonunda Oluşan Bulguların Patomorfolojik, İmmunhistokimyasal Yöntemler Ve İn Situ Polimeraz Zincir Reaksiyonu İle Değerlendirilmesi Doktora Tez Danışmanı Prof.Dr. Sevil ATALAY VURAL
III. Ünvanları
Veteriner Hekim, 2004
IV. Mesleki Deneyimi
-
V. Üyesi Bulunduğu Bilimsel Kuruluşlar
Dernek Üyeliği Veteriner Patoloji Derneği, 2007-
V. Bilimsel İlgi Alanları
SCI’de Yer Alan Dergilerdeki Yayınlar
1. Zafer ÖZYILDIZ, Hikmet KELEŞ, Mehmet Eray ALÇIĞIR, Yılmaz AYDIN. (2007). Bir Köpekte Deri ve İç Organ Metastazlı Sertoli Hücre Tümörü. Kafkas Üniv. Vet. Fak. Derg., 13(1):87-91. 2. VURAL S.A., VURAL M.R., KUPLULU S., ALCIGIR M. E., KAYMAZ M. (2009). Immunohistochemical demonstration of p53 protein and metallothioneins in canine mammary tumours. Revue de Veterinaire Medicine, 160 (6): 300-307. 3. Mehmet Fatih BOZKURT, Mehmet Eray ALÇIĞIR, Nihat YUMUŞAK, Atilla KAYA, Arda Selin COŞKAN, Osman KUTSAL. (2009). İki Zürafanın Akciğerinde Karşılaşılan Hidatid Kistler. Ankara Üniv. Vet. Fak. Derg. 58(1): 65-67.
128
4. Nihat YUMUŞAK, M.Eray ALÇIĞIR, Osman KUTSAL. “Bir Köpekte Maksillar Osteosarkom”, (Maxillary osteosarcom in a dog), Ankara Üniv Vet Fak Derg, 56, 55-90, 2009. (Supplement). Abstracts of IV. National Congress of Veterinary Pathology (With International Attendance) held by Ankara University Faculty of Veterinary Medicine and Turkish Veterinary Pathology Association, between October 29 - November 02, 2008 5. Mehmet Eray ALÇIĞIR, Nihat YUMUŞAK, Oytun ŞENEL, İ.Ayhan ÖZKUL. “Bir Köpekte Omentuma Metastazlı Unilateral Renal Cell Carcinoma Olgusu”. (Unilateral renal cell carcinoma with metastasis to omentum in a dog), Ankara Üniv Vet Fak Derg, 56, 55-90, 2009. (Supplement). Abstracts of IV. National Congress of Veterinary Pathology (With International Attendance) held by Ankara University Faculty of Veterinary Medicine and Turkish Veterinary Pathology Association, between October 29 - November 02, 2008 6. Mehmet Eray ALÇIĞIR, Günay ALÇIĞIR, Sevil ATALAY VURAL. “Bir Köpekte Rektal Polipozisin Patomorfolojik ve İmmunohistolojik Bulguları” (Pathomorphologic and immnunohistologic findings of rectal polyposis in a dog). Ankara Üniv Vet Fak Derg, 56, 55-90, 2009. (Supplement). Abstracts of IV. National Congress of Veterinary Pathology (With International Attendance) held by Ankara University Faculty of Veterinary Medicine and Turkish Veterinary Pathology Association, between October 29 - November 02, 2008 7. Sevil ATALAY VURAL, Mehmet Fatih BOZKURT, Ali ÖZKARA, M.Eray ALÇIĞIR. “Köpeklerde Doğal Kuduz Virusu Enfeksiyonunda Apoptozis” (Apoptosis in natural rabies virus infection in dogs). Ankara Üniv Vet Fak Derg, 56, 55-90, 2009. (Supplement). Abstracts of IV. National Congress of Veterinary Pathology (With International Attendance) held by Ankara University Faculty of Veterinary Medicine and Turkish Veterinary Pathology Association, between October 29 - November 02, 2008 8. Gamze Evkuran, M. Eray ALÇIĞIR, Ömer Korkmaz, İ. Mert Polat, M. Rıfat Vural, Şükrü Küplülü, Sevil Atalay Vural, Mustafa Çelebi, Muhlis Aslan, Yılmaz Arı. “Bir Arap Atında Granuloza-Teka Hücre Tümörü” (Granulosa-theca Cell Tumour in an Arabian Mare). Ankara Üniv Vet Fak Derg, 56, 55-90, 2009. (Supplement). Abstracts of IV. National Congress of Veterinary Pathology (With International Attendance) held by Ankara University Faculty of Veterinary Medicine and Turkish Veterinary Pathology Association, between October 29 - November 02, 2008 9. Vural S.A., Alçığır ME. (2010). Distemper virusuna bağlı serebellumda oluşan apoptotik değişiklikler. Ankara Üniv. Vet. Fak. Derg. 57 (2): 83-86. 10. Sevil Atalay VURAL, Mehmet Eray ALCIGIR. (2010). Detection of pathomorphological and immunohistochemical findings of tuberculosis in cattle slaughtered in Ankara and its surroundings. Ankara Üniv Vet Fak Derg, 57, 253-257. Ulusal Bilimsel Toplantılarda Sunulan Poster Bildirileri: 1. Vural Atalay S., Alçığır M.E. “Distemper Virusuna Bağlı Serebellumda Oluşan Apoptotik Değişiklikler”. III. Veteriner Patoloji Kongresi, 6-9 Eylül 2006, ELAZIĞ. 2. Keleş H., Özyıldız Z., Alçığır M.E., Aydın Y., “Bir Köpekte Deri ve İç Organ Metastazlı Sertoli Hücre Tümörü”, III. Veteriner Patoloji Kongresi, 6-9 Eylül 2006, ELAZIĞ.
129
3. Nihat YUMUŞAK, M.Eray ALÇIĞIR, Osman KUTSAL. “Bir Köpekte Maksillar Osteosarkom”, (Maxillary osteosarcom in a dog), IV. Veteriner Patoloji Kongresi, Uluslararası Katılımlı, 29 Ekim-02 Kasım 2008 , Kemer /ANTALYA. 4. Mehmet Eray ALÇIĞIR, Nihat YUMUŞAK, Oytun ŞENEL, İ.Ayhan ÖZKUL. “Bir Köpekte Omentuma Metastazlı Unilateral Renal Cell Carcinoma Olgusu”. (Unilateral renal cell carcinoma with metastasis to omentum in a dog), IV. Veteriner Patoloji Kongresi, Uluslararası Katılımlı, 29 Ekim-02 Kasım 2008 , Kemer /ANTALYA. 5. Mehmet Eray ALÇIĞIR, Günay ALÇIĞIR, Sevil ATALAY VURAL. “Bir Köpekte Rektal Polipozisin Patomorfolojik ve İmmunohistolojik Bulguları” (Pathomorphologic and immnunohistologic findings of rectal polyposis in a dog). IV. Veteriner Patoloji Kongresi, Uluslararası Katılımlı, 29 Ekim-02 Kasım 2008, Kemer /ANTALYA. 6. Sevil ATALAY VURAL, Mehmet Fatih BOZKURT, Ali ÖZKARA, M.Eray ALÇIĞIR. “Köpeklerde Doğal Kuduz Virusu Enfeksiyonunda Apoptozis” (Apoptosis in natural rabies virus infection in dogs). IV. Veteriner Patoloji Kongresi, Uluslararası Katılımlı, 29 Ekim-02 Kasım 2008 , Kemer /ANTALYA. 7. Gamze Evkuran, M. Eray ALÇIĞIR, Ömer Korkmaz, İ. Mert Polat, M. Rıfat Vural, Şükrü Küplülü, Sevil Atalay Vural, Mustafa Çelebi, Muhlis Aslan, Yılmaz Arı. “Bir Arap Atında Granuloza-Teka Hücre Tümörü” (Granulosa-theca Cell Tumour in an Arabian Mare). IV. Veteriner Patoloji Kongresi, Uluslararası Katılımlı, 29 Ekim-02 Kasım 2008, Kemer /ANTALYA. 8. Mehmet Eray ALÇIĞIR, Nihat YUMUŞAK, Levent UĞURLU, Muhammet Ahmet CANDI, Osman KUTSAL. Bir Köpekte Metastazlı Osteosarkoma Olgusunda Patomorfolojik Ve Sitopatolojik Bulgular. V. Veteriner Patoloji Kongresi, Uluslararası Katılımlı, 14 Ekim-18 Eylül 2010, Mudanya /BURSA. 9. Mehmet Eray ALÇIĞIR, İbrahim Mert POLAT, Arda Selin COŞKAN, Şükrü KÜPLÜLÜ, Mehmet Rıfat VURAL, Sevil ATALAY VURAL, Zehra AKINTUĞ. Bir Köpekte Rete Ovarii Adenoma Ve Vaginal Fibromanın Klinikopatolojik Değerlendirilmesi. V. Veteriner Patoloji Kongresi, Uluslararası Katılımlı, 14 Ekim-18 Eylül 2010 , Mudanya /BURSA. 10. Mehmet Eray ALÇIĞIR, İbrahim Mert POLAT, Arda Selin COŞKAN, Sevil ATALAY VURAL, Mehmet Rıfat VURAL. Safra Kesesinin Kistik Müsinöz Hiperplazisi. V. Veteriner Patoloji Kongresi, Uluslararası Katılımlı, 14 Ekim-18 Eylül 2010 , Mudanya /BURSA. 11. Önder ÖZKIYICI, Mehmet Eray ALÇIĞIR. Bir Sığırın Akciğerinde Rastlantısal Olarak Tüberkülozis, Kist Hidatidozis ve Akciğer Kıl Kurdu Enfestasyonlarının Patomorfolojik Bulguları. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi I.Veteriner Bilimleri Öğrenci Kongresi (Uluslararası Katılımlı), 14-16 Ekim 2010, Ankara.
130
12. Önder ÖZKIYICI, Mehmet Eray ALÇIĞIR, Mehmet Özkan TİMURKAN. Bir Düvede Kutenöz Fibropapillomatozisin Patomorfolojik Bulguları ve Virolojik Teşhis-Tiplendirilmesi. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi I.Veteriner Bilimleri Öğrenci Kongresi (Uluslararası Katılımlı). 14-16 Ekim 2010, Ankara. Uluslararası Bilimsel Toplantılarda Sunulan Poster Bildirileri: 1. Mehmet Eray ALÇIĞIR, Mehmet Fatih BOZKURT, İbrahim Ayhan ÖZKUL, İrem ERGİN, Yusuf ŞEN. Pathomorphologic and Immunohistologic Findings of Cutaneous Histiocytoma In a Dog. INTERNATIONAL SCIENTIFIC CONFERENCE, 3-5 June 2009, STARA ZAGORA-BULGARIA. 2. Mehmet Eray ALÇIĞIR, Sevil ATALAY VURAL, Mehmet Fatih BOZKURT, Nihat YUMUŞAK. Metastatic Anal Sac Carcinoma in a Dog. INTERNATIONAL SCIENTIFIC CONFERENCE, 3-5 June 2009, STARA ZAGORA-BULGARIA. 3. Nihat YUMUŞAK, Murat ÇALIŞKAN, Mehmet Eray ALÇIĞIR, Osman KUTSAL. Ductal Carcinoma in Lip of a Cat. INTERNATIONAL SCIENTIFIC CONFERENCE, 3-5 June 2009, STARA ZAGORA-BULGARIA. 4. Mehmet Fatih BOZKURT, Mehmet Eray ALÇIĞIR, Nihat YUMUŞAK, Atilla KAYA, Arda Selin COŞKAN, Osman KUTSAL. Hydatid Cysts on Lungs of Two Africa Giraffe. INTERNATIONAL SCIENTIFIC CONFERENCE, 3-5 June 2009, STARA ZAGORA-BULGARIA. 5. Mehmet Eray ALCIGIR, Sevil ATALAY VURAL. Extramedullary Plasma Cell Tumor in Rectum of a Dog. SCIENTIFIC АNNIVERSARY CONFERENCE WITH INTERNATIONAL PARTICIPATION 15 YEARS TRAKIA UNIVERSITY, 21 MAI 2010, STARA ZAGORA-BULGARIA. 6. Mehmet Eray ALCIGIR, Sevil ATALAY VURAL, Nihat YUMUSAK. Pathomorphological Findings Of Dentigerous Cyst In A Calf. SCIENTIFIC АNNIVERSARY CONFERENCE WITH INTERNATIONAL PARTICIPATION 15 YEARS TRAKIA UNIVERSITY, 21 Mai 2010, STARA ZAGORA-BULGARIA. 7. Nihat YUMUSAK, Mehmet Eray ALCIGIR, Murat CALISKAN, Osman KUTSAL. Calcinosis Circumscriptosis in a Dog. SCIENTIFIC АNNIVERSARY CONFERENCE WITH INTERNATIONAL PARTICIPATION 15 YEARS TRAKIA UNIVERSITY, 21 Mai 2010, STARA ZAGORA-BULGARIA. 8. Mehmet Eray ALCIGIR, Sevil ATALAY VURAL, Gunay ALCIGIR. Pathomorphological And Immunohistochemical Evaluation Of Duct Carcinoma Of Mandibular Salivary Gland In A Dog. 20th ANNIVERSARY INTERNATIONAL SCIENTIFIC CONFERENCE, 3-4 June 2010, STARA ZAGORA-BULGARIA. 9. Mehmet Eray ALCIGIR, Sevil ATALAY VURAL, Omer BESALTI. Feline Intestinal Malignant Lymphoma: A Case Report With Detailed Pathology. 20th
131
ANNIVERSARY INTERNATIONAL SCIENTIFIC CONFERENCE, 3-4 June 2010, STARA ZAGORA-BULGARIA. 10. Mehmet Eray ALCIGIR , Taylan ONYAY, Sevil ATALAY VURAL, Omer BESALTI. Plasma Cell Myeloma In Lumbar Vertebrae In A Rotweiller Dog. 20th ANNIVERSARY INTERNATIONAL SCIENTIFIC CONFERENCE, 3-4 June 2010, STARA ZAGORA-BULGARIA. 11. Nihat YUMUSAK, Mehmet Eray ALCIGIR, Sevil ATALAY VURAL. Adenoid Type of Hepatocelluler Carcinoma in a Cat. 20th ANNIVERSARY INTERNATIONAL SCIENTIFIC CONFERENCE, 3-4 June 2010, STARA ZAGORA-BULGARIA. 12. Gozde YUCEL, Mehmet Eray ALCIGIR, Sertel SECER. Dermal Fibroma in a Faintail Goldfish. 20th ANNIVERSARY INTERNATIONAL SCIENTIFIC CONFERENCE, 3-4 June 2010, STARA ZAGORA-BULGARIA. 13. Mehmet Eray ALCIGIR, Onder OZKIYICI. A Coincidental Case: The Pathomorphological Findigs Of Pneumonie With Different Agents In A Cow. 21th ANNIVERSARY INTERNATIONAL SCIENTIFIC CONFERENCE, 2-3 June 2011, STARA ZAGORA-BULGARIA. Uluslararası Bilimsel Toplantılarda Sunulan Sözlü Bildiriler: 1. Arda Selin COŞKAN, Mehmet Eray ALCIGIR, Sevil ATALAY VURAL. Pathomorphological and Immunohistochemical Findings of Extragenital Canine Transmissible Venereal Tumor. SCIENTIFIC АNNIVERSARY CONFERENCE WITH INTERNATIONAL PARTICIPATION 15 YEARS TRAKIA UNIVERSITY, 21 Mai 2010, STARA ZAGORA-BULGARIA. 2. Mehmet Eray ALCIGIR, Sevil ATALAY VURAL, Gunay ALCIGIR. Hamartomatouse Type Polyp of Rectum In a Pekinese Dog. 20th ANNIVERSARY INTERNATIONAL SCIENTIFIC CONFERENCE, 3-4 June 2010, STARA ZAGORA-BULGARIA. (En iyi sunum ödüllü) 3. Eser ÖZGENCİL, Rıfkı HAZIROĞLU, İrem Gül SANCAK, Mehmet Eray ALÇIĞIR. Kornea Alkali Yanıklarında Oluşan Limbal Yetmezliğin Tedavisinde Saf Membran ile Mezenkimal Kök Hücre Emdirilmiş Amniyotik Membranın Etkisi. Ercüment OVALI. XII. Ulusal Veteriner Cerrahi Kongresi, 19-22 Mayıs 2010, Belek-Antalya.
132
VII. Bilimsel Etkinlikleri Ödüller
1. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi 2004-2005 Eğitim Öğretim Yılı fakülte beşinciliği. (94.23 not ortalaması)
2. Fakülte eğitim öğretim süreci içerisinde patoloji dersinden en yüksek not ortalamasına sahip olması dolayısıyla sırasıyla Prof.Dr. Satı BARAN Patoloji Ödülü.
3. Fakülte eğitim öğretim süreci içerisinde anatomi dersinden Prof.Dr. Metin TAŞBAŞ Anatomi Ödülü.
4. En iyi sunum ödülü 20th Anniversary International Scientific Conference, 3-4 June 2010, STARA ZAGORA-BULGARIA. Projeler
Sevil Atalay Vural, Mehmet Eray Alçığır, Ali Özkara, Mehmet Fatih Bozkurt. Doğal Kuduz Virusu Enfeksiyonunda Apotozis’in Rolü, 20070810085 no’lu Ankara Üniversitesi, Bilimsel Araştırma Projeleri, Ankara, 2007-2009.
Rıfkı Hazıroğlu, Fatih Karel, İrem Gül Sancak, Nilüfer Yalçındağ, Mehmet
Eray Alçığır, Oytun Okan Şenel, Bülent Fahri İnce. Tavşanlarda Kapsüler Tansiyon Ring (KTR) ve/veya İntraokuler lens (IOL)’in Posterior Kapsüler Opasifikasyona Olan Etkisinin Oftalmoskopik ve Histopatolojik Olarak Değerlendirilmesi. 06b3338001 no’lu Ankara Üniversitesi, Bilimsel Araştırma Projeleri, Ankara, 2006-2009.
Fatma Eser Özgencil, Rıfkı Hazıroğlu, İrem Gül Sancak, Mehmet Eray
Alçığır. Tavşanlarda Korneal Alkali Yanık Sonucu Oluşan Limbal Yetmezliğin Tedavisinde, Mezenşimal Hücre Emdirilmiş Amniotik Membranın Korneal İyileşmeye Olan Etkisinin Değerlendirilmesi. 108O460 no’lu Tübitak, 1001 Programı Projesi, 2009-2010.
Rıfkı Hazıroğlu, Sevil Atalay Vural, Mehmet Rıfat Vural, Mehmet Eray Alçığır, İbrahim Mert POLAT, Arda Selin COŞKAN. Köpeklerin bulaşıcı venereal tümörünün klinikopatolojik, immunhistolojik ve insitu polimeraz zincir reaksiyonu (insitu PZR) metoduyla bulgularının değerlendirilmesi. 10B3338008 no’lu Ankara Üniversitesi, Bilimsel Araştırma Projesi, Ankara, 2010-devam ediyor. Mehmet Rıfat Vural, Sevil Atalay Vural, Şükrü Küplülü, Mert Polat, Mert Pekcan, Mehmet Eray Alçığır. İneklerde Kistik Ovaryum Dejenerasyonlarının Patogenezinde Transforming Growth Factor –β (TGF- β) Ailesinin rolünün İmmunohistokimyasal ve Western Blot yöntemleri ile Araştırılması. Ankara Üniversitesi, Bilimsel Araştırma Projesi, Ankara, 2010-devam ediyor. Osman Kutsal, Sevil Atalay Vural, Mehmet Eray Alçığır, Nihat Yumuşak, Arda Selin Coşkan. Kedilerin Aşı İlişkili Yumuşak Doku Sarkomlarında Patomorfolojik Bulguların Değerlendirilmesi. 10A3338004 no’lu Ankara Üniversitesi, Bilimsel Araştırma Projesi, Ankara, 2010-devam ediyor.
133
M. Refik Mas, Kenan Sağlam, M.Tahir Ünal, Kadir Öztürk, İlker Taşçı, Mehmet Yaşar, Hasan Gürel, Birol Yıldız, Sevil Atalay Vural, Cemal Akay, Mehmet Eray Alçığır, Ahmet Sayal. Deneysel kronik pankreatit modelinde sirolimusuygulamasının pankreas fibrozu, pankreatik stellat hücrelerde aktivasyon, apopitoz ve senesens üzerine etkilerinin araştırılması. Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanlığı Araştırma Bilimsel Kurulu, Araştırma Projesi. 2010-devam ediyor. Seminerler
1. Tavuklarda grup I Avian Adenovirus (Aviadenovirus) Enfeksiyonları. 2007, Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü.
2. Avian İnfluenza Enfeksiyonları, 2007, Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü.
VIII. Diğer Bilgiler
Aldığı Kurslar ve Katıldığı Eğitim Seminerleri
1. Radyoloji Sertifikası. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 2010. 2. Bilimsel Kongre Kurul Üyeliği, IV. Veteriner Patoloji Kongresi, 28 Ekim- 02
Kasım 2008, Antalya. 3. “Reprodüksiyon Yönetimi” Semineri Katılım Belgesi, Ankara Üniversitesi
Veteriner Fakültesi Bilimsel Araştırma Topluluğu 2010 Yılı Seminer Etkinikleri Katılımı, AVBAT, 2010, Ankara.
4. “Numuneler” Semineri Katılım Belgesi, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Bilimsel Araştırma Topluluğu 2010 Yılı Seminer Etkinikleri Katılımı, AVBAT, 2010, Ankara.
5. “Köpeklerde Genital Organ Hastalıkları” Semineri Katılım Belgesi, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Bilimsel Araştırma Topluluğu 2010 Yılı Seminer Etkinikleri Katılımı, AVBAT, 2010, Ankara.
6. “Çevre Toksikolojisinde Hızlı Tarama Testleri” Kursu Katılım Belgesi ve Sertifikası. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi. 2010, Ankara.
7. “I. Kök Hücre Kursu ve V.Kök Hücre Sempozyumu” Katılım Belgesi, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA), 25-26 Haziran 2010, Ankara.
8. 1.Veteriner Dermatoloji Semineri ve Kursu “Katılım Sertifikası” , Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 21-22 Ekim 2010, Ankara.
Diğer Etkinlikler
- Yabancı Dil Sertifikasyon Programı Katılım Belgesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Yabancı Diller Yüksek Okulu, İngilizce Dil Eğitim Programı, 2004-2005.
- Sertifika, A1 seviye. Start Deutsch, Goethe Institut. 2007. - Katılım Belgesi. A2.1. seviye. Goethe Institut, 2008.
Diğer Üyelikler - Veteriner Patoloji Derneği Üyesi, 2007-