19

Qualitas e-sayı

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Qualitas e-sayı
Page 2: Qualitas e-sayı

SAP ile ilgili bu yazıyı hazırlamak için Pro-dea Bilgi Teknolojileri genel müdürü Mehmet TARGUN’ dan bilgi aldık. SAP yazılımını anlamak için bu yazılıma neden ihtiyaç duyulduğu ve nasıl ortaya çıktığı bilinmelidir. Aslında her şey bilgisayar sistem-lerinin gelişmesiyle birlikte insanların artık üretimle ilgili planlama süreçlerini bilgisayar sistemlerine taşıma ihtiyacıyla başlamıştır. Bir şirket iş sürecinde devamlılığını koruyabilmek için malzeme ihtiyacından stok durumuna, üretim programından satış işlemlerine kadar her aşamayı planlamalı ve bu aşamaların kay-dını tutmalıdır. Teknoloji ilerledikçe dünya ile birlikte pazarlar gelişir hem bireylerin hem de şirketlerin ihtiyaçları büyür. Bilgisayar sistem-lerinin gereksinim de burada başlar. Kurum-ların üretimle ilgili bütün verileri kayda alması gerekiyor ve işin içine artık insan kaynakları, stok hareketleri, maliyet, muhasebe, finans gi-riyor ve ERP dediğimiz kavram ortaya çıkıyor. İnsanların ihtiyacı ile birlikte verilen hizmet de ilerlemeye devam ediyor ve gelişen ekonomi ile dünya ticareti ile birlikte ‘Colloboration’ denilen işbirliği kavramı ortaya çıkıyor yani

artık alt çalışanlardan müşteriye kadar hatta devlet ve bankalar bile hizmet veren kurumun bir parçası oluyor ve kurumların bunları bir ekosistem içerisinde yönetmesi gerekiyor. Bu ilişkiyi bilgisayar ağları üzerinden kurmaktan ziyade verileri onlarla paylaşmak ve onlar-la birlikte yönetmek, planları onlarla birlikte yapmak ve iş süreçlerine karşılıklı olarak dâhil olmak gerekiyor ki bu durum da küçük büyük her şirketi zorunlu olarak evrenselleştiriy-or. İşletmeler artık kendi başlarına bir değer etmezler ve ekosistemin parçası olmak zo-rundadırlar. Bu durum da işletmeler için farklı yazılımların ihtiyacını ortaya çıkarır. Bu yazılımlarla birlikte ürünün hazırlanışın-dan tüketicinin eline geçmesi sürecine kadar her adımda iş yapan parçaların kendi arasın-da bile bir sistem oluşturmasını sağlar. Bu yazılımlar küçükten büyüğe her firmanın, is-letmenin, kurumun ihtiyacı olan araçlardır ve piyasada bu araçların firmaların ihtiyaçlarına göre birçok farklı formları mevcuttur. Bunlar uygulamaya açık paketlerdir. Örneğin bir çi-mento şirketiyle bir marketin planlaması aynı değildir hatta iki ayrı marketin bile planla-

SAP Nedir? SAP Yazılımı İşletmeler İçin Ne Kadar Önemlidir? Baybars Can

Page 3: Qualitas e-sayı

ması farklıdır işte bu yüzden iş sürecini ken-di ihtiyacına ve çevresindeki ekosisteme bağlı yürütecek yazılımlara ihtiyaç duyarlar. SAP bu araçlardan biridir. Bu paketler alındıktan sonra uygulama projesi başlar. Bir işletmenin ihtiyacı gör önüne alındığında bütün bu süreç oldukça karmaşık bir hal alır. Birçok farklı al-anda hizmet veren farklı anlayışta kurumlar vardır ve bu kurumların ihtiyacını karşılay-abilmek için bu yazılımların oldukça esnek olması gerekir. Bu yazılım paketlerini alan kurumların sistemi sorunsuz kullanabilm-eleri için danışmanlık almaları gerekir tabi bu danışmanlık için de uzman olmak gere-kir. Şirketler kendi iş süreçlerini kontrol ede-bilmek için aldıkları bu yazılımlar sonuç iti-bariyle birer üründür ve şirketlerin de bunları satın alırken bu ürünleri, tasarlayıcılarını ve danışmanlarını sınamaları gerekir. Ürünün kurulumundan sonra danışmanlık anlamın-da yeterli destek verilip verilmeme durumu kurum için hayati önem taşır. Bununla bir-likte bu yazılım paketlerinin şirketin bünye-sine uygun olup olmaması, güncel ve so-runsuz olması, gelişime açık olması hatta

referanslarının olması önemli hale gelir. SAP bu yazılımlar içinde en köklü olanıdır ve en yaygın kullanılanıdır. Rakipleri içinde Pazar lideridir.Türkiye’de akla gelen en büyük şir-ketler kendi bünyelerinde SAP kullanırlar. Bu anlamda büyük bir gücü olan SAP dünyada en büyük uygulama geliştiricisidir. SAP yazılım firması ise Microsoft’tan sonra dünyanın en büyük kurumsal yazılım firmasıdır. Müşteril-erine 2 milyon farklı ürün sunar ve yaklaşık 400 tanesi Türkiye’dedir.Türkiye’de SAP üzer-ine 30 civarında şirket vardır ki kurumların ve bireylerin ihtiyaçlarına oranla bu sayı atmak-tadır. SAP, kurumlar için bu denli büyük bir önem taşıdığından büyük şirketler danışman-lık firmalarının yanı sıra uzman SAP uygu-layıcılarını kendi bünyelerinde çalıştırmak için işe alırlar. Görünen odur ki SAP geleceği olan ve dünya genelinde hızla büyüyen bir iş alanı olmaktadır.

Page 4: Qualitas e-sayı

Gün geçtikçe artan akıllı telefon kul-lanımı ile beraber pazarın önde gelen mo-bil işletim sistemleri Android ve Ios’un da rekabeti günden güne artmakta. 2012’nin son çeyreğinde pazar payını %75’e çıkaran An-droid, tüm dünyada en çok kullanılan olmayı da başardı. Ios ise %15lik pazar payına sahip olmasına rağmen marka bazında bakıldığında önemli bir konumda bulunduğu söylenebilir. Bu yazıda Android ve Ios’un farklarını 7 başlık altında inceleyeceğiz. Uygulama Sayısı Ios 2012 yılı başında App Store’daki uygu-lama sayısının fazla olması bu kategoride lid-er konumdaydı fakat yıl sonunda Android, Google Play Store’un uygulama sayısını 700.000’nin üzerine çıkararak Ios’u yakalamış oldu. Uygulamaların birçoğunun ilk önce Ios için hazırlanıp daha sonradan Android’e port edilmesi uygulamaların Android platformun-da az da olsa zaman zaman verim kaybetmes-ine neden olabiliyor. Kişiselleştirilebilirlik ve ÇeşitlilikAndroid’in tercih edilmesindeki en büyük et-kenlerden biri de kişiselleştirilebilir olmasıdır. Kullanıcılar kendi tercihine göre Android üzerinde birçok değişiklik yapabilir. Ayrıca açık kaynak koduna sahip olduğundan dolayı firmalar kullanıcılarına farklı arayüzler tasar-layıp telefona yeni özellikler de kazandırabilir.

Bu sayede Android telefonlar çeşitlilik kazanır ve kullanıcılar bunlar arasından seçim yapa-bilir. Ios’ta ise telefonu özelleştirmek için size fazla bir seçenek sunulmuyor ve çeşitliliği bu-lunmadığı için de genellikle kullanıcılar tele-fonlarına sadece fiziksel değişiklikler yaparak kişiselleştirebiliyorlar. Kolay Kullanım Detaylarla uğraşmak istemeyenler için en iyi mobil sistem Ios’tur çünkü kullanımı çok basittir. Sade bir yapıya sahip olduğundan daha önceden akıllı telefon hiç kullanmamış birisi bile kısa bir sürede Ios’u kullanmayı öğrenebilir. Android telefonlar ise detayları seven kullanıcılara yöneliktir ve deneyim ge-rektirir. Daha karmaşık bir yapıya sahip old-uğundan kullanıcılar aylar sonra bile yeni özellikler keşfedebilir.

Kararlılık Ios’un kararlı bir yapıya sahip olması ve kullanıcıya minimum hata ile sunulması An-

Android vs Ios Eren Berk Erdoğan

Page 5: Qualitas e-sayı

droid karşısındaki en büyük kozlarından bir tanesidir. Aylarca kullanımdan sonra bile her-hangi bir donma veya kasılma yaşamazsınız. Android’te ise durum biraz farklıdır. Goo-gle’ın yayınlamış olduğu saf Android sürüm-leri çok kararlı bir yapıya sahiptir fakat bu sürüm Google’ın Nexus modelleri haricinde pek kullanılmadığından, firma geliştiricileri-nin eklemeleriyle yayınlanan sürümlerde bazı hatalarla ve yavaşlamayla karşılaşmak müm-kündür. Geriye Uyumluluk Ios güncellemelerinin eski modelleri de desteklemesi telefonun uzun bir zaman sonra bile güncel kalmasını sağlıyor. Android’te ise güncellemeler saf sürüm kullanan modelle-rde sorun yaratmazken kendi yazılımlarını geliştiren firmalarda güncellemeler sıkıntı yaratabilir. Telefona güncelleme verip ver-memek tamamen firmalara ve diğer üçüncü geliştiricilere kalmıştır. Ayrıca geriye uyumlu-luk konusunda da donanımsal farklar dolayı tam bir uyumluluk söz konusu değildir. Donanımsal Destek ve Artırılabil-ir Hafıza Android’in yüzlerce farklı üründe kul-lanılabiliyor olması donanımsal desteğinin fazla olmasından kaynaklanır. Bu sayede te-mel bir kullanıcı seviyesinden en üst düzey kullanıcılara kadar geniş bir yelpazede yer alır. Gelişmiş teknolojilere uyumluluk konusunda da Android oldukça başarılıdır. Ios ise sadece iPhone, iPod Touch ve iPad’lerde kullanılıyor ve bu yüzden her ne kadar donanım desteği sadece bu cihazlarda kullanılan donanıma has olsa da bu, Ios’a kararlılık olarak geri dön-mektedir. Ios’un en büyük eksikliği ise hafı-za kartı desteğinin olmamasıdır ve sonradan artırılabilir hafıza desteği olmadığından satın alırken mutlaka depolama kapasitesi göz önüne alınarak ürün tercihi yapılmalıdır. Moda ve Yenilikçilik Ios cihazların tercih edilmesi biraz da Apple’ın teknolojiyi moda haline getirmesi-yle ilgilidir. Ios cihazlar genellikle piyasadaki benzer cihazlarla kıyaslandığında daha pahalı olan ürünlerdir. Kullanıcılar tarafından seçkin

ürünler olarak değerlendirilmesi, popüler kültürde Ios sistemlerin yaygın bir hale gelme-sini sağlamıştır. Modern tasarım ve yenilikçi yapısıyla kullanıcılarını her yeni ürünle et-kileyebilen Apple, Ios ile Siri gibi birçok ilke imza atmıştır. Tüm bu nedenlerden dolayı yeni çıkacak ürünün özellikleri daha tam olarak netleşmemişken bile ön siparişlerin tamamını doluyor. Android de yenilikçi bir yapıya sahip olmasına rağmen, yenilikler çoğunlukla firma geliştiricilerine bağlıdır ve bu nedenle de her üründe aynı özelliği görmek mümkün olmay-abilir. Piyasanın lider konumundaki marka-lara baktığımızda Samsung’un Pop-up Play ve Multi-view özelliği gibi gördüğümüz çeşitli yazılımsal yenilikler, Android’i ciddi bir şekil-de Ios yerine tercih etme nedeni haline getiri-yor.

Genel çerçevede baktığımızda Android’i veya Ios’u tercih etmenin kişiden kişiye göre değişebilecek bir yapıda olduğunu görüyoruz. Hem hatalardan arındırılmış kararlı bir yapıya sahip ve kullanımı basit bir sistem istiyor-sanız hem de detaylarla boğulmak istemiyor ve telefonunuzla teknoloji modasına uymak istiyorsanız Ios sizin için doğru bir seçim ola-bilir. Öte yandan, ürün çeşidinin bol olduğu, kişiselleştirilebilir ve detaylara ulaşabileceğiniz bir sistemin yanında artırılabilir hafıza özelliği ve yenilikçi bir anlayışa daha uygun fiyatlarla ulaşmak istiyorsanız tercihinizi Android’ten yana kullanabilirsiniz.

Page 6: Qualitas e-sayı

Yıldız Teknik ÜniversitesiEconomics2002 – 2008Beykent ÜniversitesiManagement Information Systems, General2011

Ideasoft’un projeleri nelerdir?Neler yapıyor?

--‘’İşinizi İnternete Taşıyın’’ projesi kapsamında yazılımlarımızı belli bir ölçeğe göre küçülterek onların ilk etapta işlerini karşılayacak şekilde ücretsiz olarak veriyoruz. 1 sene boyunca ücretsiz olarak devam ediyor.Ücretsiz yazılım vermenin dışında,küçük ölçekli firmalarında sisteme dahil olmaları adına çalışmalar yapılmakta mesela Balıke-sir’de turistik yerlerde oraya gelen turistlere bir defalığına hizmet verilebiliyor.İnterne-tle tanışmamışlar.Bu insanların da işlerini geliştirmeleri adına Türkiye’nin birçok ilinde eğitimler düzenlendi.

Türkiye e-ticarette dünyanın neresinde?

--Kullanıcı sayısı artışı oldukça yüksek

olsa da Amerika,İngiltere gibi ülkeler ka-dar hacmimiz yok.İnternet kullanıcımız ve e-alışveriş oranı da yüksek değil.Amerika’nın e-ticarette büyük olmasının nedeni Amer-ika’nın yüzölçümünün büyük olmasıdır.Amerika’da parakende sektörünün %10’u internetten dönerken bu oran Türkiye’de sadece %1.Bu sektörde kıyaslanacak ülkeler bize benzer özelliklerde olmalı.İtalya,İspanya,Polonya gibi ülkeler ile Türkiye’yi kıyaslayabiliriz.Sektörde ki büyüme %3-5 olacaktır.Bu da Türkiye’nin sektördeki büyümesinin sınırı olacaktır.

E-Ticaret neden tercih ediliyor ve sizce güvenli bir sektör mü?

--Amerika’da %10’a çıkmasının nedeni mesafelerin fazla oluşu.Alışveriş yapmak için şehre inmek ve yol katetemek insanlara zor geliyor.İstanbulda ise bildiğim kadarıyla yak-laşık 250 tane alışveriş merkezi var ve ulaşım kolay.Akdeniz ülkesi etkisi var ve dışarı çıkmak seviliyor.En önemlisi ürüne ulaşımın kolay olması.

Türk insanı sizce e-ticarete uygun insan-lar mı?Geleneksel yolları tercih etmek-ten vazgeçip yeni çağa ayak uydurmada naşarılı olabilinir mi?Bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?

--İnternet üzerinden alışveriş yaptığıdüşünülen insan sayısı 6 milyon yani yaklaşık %10.Bu insanlar hayatlarında en az 1 defa in-ternet üzerinden alışveriş yapmış. Düşük bir oran.Giyim sektöründeki e-ticaret sitelerinde ciddi bir talep artışı var.Sektörün önde gelen markalarının da e-ticareti desteklemesi bu sektör açısından önemli bir nokta. Stokların internet üzerinden bitirilmesi önemli bir

Seyhun Recep Özkara Röportaj

Page 7: Qualitas e-sayı

olay. E-ticaret siteleri ve özellikle fırsat siteleri olarak adlandıracağımız sitelerde verilen hizmet ile vadedilen hizmet arasında uçurumlar olabiliyor.Bu durumu nasıl değerlendirirsiniz ?

--E-Ticaret sitelerinin önündeki en büyük

sorunlardan biri site aracılığı ile hizmet sunan işlet-menin,hizmeti doğru verilip verilmediğinin kontrolünü sağlayacak mekanizmanın kurulma-masıdır.Almış olunan hizmet ile vadedilen hizmet arasın-daki fark ned-eniyle bu tarz sitelerde de ciddi bir ta-lep düşüklüğü yaşanıyor ve birçok sitede kapanmak du-rumunda kaldı.

Ürünlerinizi e-ticaret si-teleri üzerin-den sunuyor musunuz?

--Ürünlerin satışı inter-net üzerinden yapılıyor.Ancak

e-ticaret sitelerinde satışı yapılmıyor.Port-föyümüzdeki şirketlerin bütün ürünlerini to-playarak satışa sunan bir platform ile bu müm-kün olabilir ancak şuan böyle bir şey gerekli ve mantıklı değil.

Aslınur Çağırdar

Page 8: Qualitas e-sayı

İstanbul Teknik ÜniversitesiEndüstri Mühendisliği1980 – 1984

Nasıl bir Üniversite hayatı geçirdiniz?--Öğrenciyken çalışıyordum.Bütün öğrenci ark-adaşlara da tavsiye ederim.Okul bittiğinde bir işe başvurduğunuzda yüzlerce kişi aynı pozisyona başvuruyor.Sizi farklı kılacak şey deneyimleriniz.Bunu öğrenciyken elde etmeniz mümkün.Nere-de çalıştığınız da çok önemli değil.Okullar genel bilgiler verir ve ilk başta piyasada işinize yaramaz.Bu şekilde erken iş hayatına girdiğinizde piyasa-da kısa dönemli programlar kullanarak sertifika almak avantajdır.Beşeri ilişkileri de mutlaka iyi yönetmek gerekir.

Genel olarak Yönetici pozisyonunda çalışmanızda bölümünüzün etkisi oldu mu ?--Tabii ki faydası oldu.

Yüksek lisans avantaj mıdır?--Çok fazla bir fark yarattığını düşünmüyorum.Yüksek lisansın okul biter bitmez yapılması ver-imli değil.Biraz iş deneyimi gerekiyor.Çalışırken yapılması daha iyi olur.

İnternet Bankacılığında son gelişmel-eri nasıl yorumlarsınız ?--İnternet bankacılığı mobil bankacılığa dönüyor.Bunun nedeni de internette yapılacak şeyler-

in artık kısıtlı hale gelmesi.Mobilde geliştirilen uygulamalar ve yenilikler sayesinde 2015 yılında mobil bankacılığın internet bankacılığını geçeceği öngörülüyor.

Uygulamaların güvenliği hakkında ne düşünüyorsunuz ?--Yeterince zamanınız varsa kredi kartını kırabil-irsiniz.Ancak bunu kırmak 100 yıla yakın sürüyor.Bu nedenle güvenli bilgisayar yok ama burada devreye risk yönetimi giriyor.Büyük şirketler bunun üstesinden risk yönetimiyle geliyor.

Mobil bankacılık şube bankacılığını bitirir mi?--Btirmez ama bir dönüşüm var.Eskiden şubeler ana kanal,diğer yollar alternatifti artık hepsi ana kanal oldu.Şubeler küçülmeye başladı ve yeni müşteri çekmek amacıyla kullanılmaya başlandı.

Bilgi İşlem Teknojileriniz ne seviyede?--Alt yapı olarak en iyilerdeniz.Birkaç sene içerisinde uygulama altyapısı bakımından da en iyiler arasında olacak.Bankalarda IT alanında ciddi yatırımlar yapılıyor.

Bankacılıkta reklamın önemini nasıl değerlendiriyorsunuz?Reklama ayrılan bütçeyi nasıl değer-lendirirsiniz?--Genelde IT ve İletişim departmanlarına ayrılan bütçeler birbirine yakındır.Türkiye bu konuda verimli.

İş görüşmelerinde nelere dikkat edilmeli ?--Bir iş görüşmesine giderken ne istediğinizi biliyor olmanız lazım.’’Nereye gideceğini bilmey-en tekneye hiçbir rüzgar yardımcı olmaz’’ denir.Ne yapmak istediğinize karar vermiş olmalısınız.Hedef belirlemeniz lazım.Çalışmak istediğiniz kurumun da stratejilerini öğrenmelisiniz.

Hüseyin Sivri Röportaj

Page 9: Qualitas e-sayı

İkisi örtüşüyorsa herşey gelişir.Kariyerinize başladığınız zaman hayatınız boyunca çok çalışmanız gerekiyor.Özellikle IT alanı sürekli gelişen ve yenilenen bir alan.IT ile uğraşmak isti-yorsanız çalışmaktan korkmayacaksınız. Kariyer yolu çizerken öğrencilik hayatı çok iyi değerlendi-rilmeli.Bu şekilde diğer mezunlardan bir adım önde başlayabilirsiniz.--(Geçenlerde ilginç bir araştırma yapılmış.Başarılı bir ekiple başarısız bir ekibin farkını ölçmek için bir araştırma yapılıyor.Ekip üyeler-ine bir cihaz takılıp sesleri kaydediliyor.Cihaz konuşmaları algılayamıyor ama ses tonunuzdan o anki ruh durumunuzu belirliyor.Başarılı ekiplerin ortak özelliği hedefe kilitlenen ve enerjik insanlar olması.)--(Yıllar önce seminere gitmiştim.Amerikalı bir hoca da takım yönetimi hakkında ders veriyor-du.Bir kağıt verip kariyer,kişisel ve aile ile ilgili hedefler yazmamızı istedi.Aradan 1 sene geçti ve hedefler önüme geldi.Hedeflerden birisi işini iyi yapmayan insanlarla yolumuzu ayırmamızdı ve baktığımda planladığım hedeflere ulaştığımı gördüm.)

IT’de nasıl bir yol izlemeliyiz?

--IT iyi bir dünya.Çok hızlı gelişiyor ve olanak-ları diğer mesleklere göre daha fazla.Bu alanda iyi paralar kazanmak da diğer mesleklere oranla kolay ancak önemli olan IT alanında çalışabi-leceğiniz 30-40 alandan hangisinde çalışmak istediğiizi belirleyip o alanda kendinizi geliştir-melisiniz.Örneğin yazılımcı olmak istiyorsunuz buna uygun hedefler koyarsanız önünüze işe alım süreciniz de daha hızlı olabilir.Sevdiğiniz işi yapın böylece hayatınız boyunca çalışmamış olursunuz.

Ümit Öztürk

Page 10: Qualitas e-sayı

Kalite ve Verimlilik Kulübü Teknik Gezi ek-ibiyle Ford’daydık.İlk olarak Ford hakkında bilgiler aldık.Mesela iki yıl sonra çıkacak olan arabaların planı bugünden yapılıyormuş.2 yıl sonra çıkacak arabayı biz bugün ilk görenler-dendik Sonrasında içeri girdiğimizde çok ses olacağından dolayı herkese kulaklık verildi. Bu şekilde bize fabrikayı tanıtanları daha iyi duyabildik. Burada kalıp ile ilgili bilgiler aldık.Çekme operasyonu gördük. Kesme ve bükme operasyonları ile birlikte 3 kısımda tamamlanıyordu.Geriye kalan iki operasyon-da takım-kalıp atölyesinde devam ediyor. Takım-kalıp atölyesine geçtik. Burada kesme ve bükme işlemleri yapan kalıpları gördük.Burada denemeden çıkan her parça kontrol ediliyor. Daha sonra pres atölyesine geçtik. Fabrika içinde kullanılan araçlara bindik.Seri imalatın başladığı bu yeri inceledik. Son-rasında kalite operatörlerini gördük. Burada yeni bir parça üretildiğinde kontrol ediliy-or, eğer bir problem görülürse onu giderme çalışmaları başlıyormuş ve o problem gider-ilene kadar üretim devam etmiyor.Buradan kaynak atölyesine geçtik.Sonra Gövde Üretim Alan Müdürlüğü’ne geçtik.Burada 4 farklı hat bulunuyor ve 80.000 m2 çalışma alanı var.Burada insan eli değmeden aracın sol ve sağ kısmı robotlar tarafından yapılıyor. Bunun sebebi insan eli-nin olduğu yerde hata yapım oranının daha yüksek olması ve bu yüzden robotların tercih

edilmesiymiş. Ford yetkilisi her gün otonom bakım uygulandığından, ilk gözle kontrol sonra makine ve robotlarla kontrol olduğun-dan bahsetti.Ardından boyahaneye geçtik. Burada araçlar su bazlı boyalarla boyanıyor-du. Dolum işlemini gördük. Araç yakıt hariç her şeyi doldurulup gönderiliyor.Daha sonra araç su testine giriyor.Araç içine su girmiyor-sa bu testide başarıyla geçiyor.En son olarak da sürücü gözüyle bakılıyor.Sürüşte de sorun çıkmazsa araç satışa hazır oluyor.Fabrikayı yaklaşık 1 saatte gezdik. Bu aşama-ları gördüğümüz süre içerisinde yaklaşık 60 araç üretildi. Son olarak bunu da öğrendik ve bir teknik gezimizi bitirmiş olduk.

Teknik Gezi Özlem ÖzdemirMerveDemirci

Page 11: Qualitas e-sayı

Ünlü Yazar Ahmet Ümit’i,Davutpaşa Seminer Eğitim Projesi’nin düzenlediği söyleşi ile oku-lumuzda ağırladık. Polisiye hikayeler sanıldığından daha da es-kiye dayanır. Büyük bir kesim Anglosakson-ların ilk polisiyeciler olduğuna inanır. Ama bu doğru değildir. Polisiye insanlığın ilk zaman-larında bile vardır. Ademle Havva mesela. Daha sonraki uygarlıklarda da devam etmiştir polisiye. Shakespeare’in Macbeth ve Hamlet’i, Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler ve Suç ve Cezası mesela bunlar hep polisiye. Bunları görmek beni çok mutlu etti. Demek ki sevdiğim işi yaparak, sevdiğim türde yazarak insanları etkileyebilecek ve edebiyatla dünyanın daha iyi bir yer olmasına katkıda bulunabilecektim. Sonunda polisiyenin içinde istediğim şeylere yer verebilecektim ve aynı zamanda topluma yararlı olabilecektim. İlk romanım Sis ve Gece’yi yazdım. Ama ilk çıktığı zamanlarda hiç ilgi toplamadı. Eleştir-menler kıyameti kopardılar, eleştirmenler yeni şeyleri sevmezler ve otopsi yapar gibi incelerl-er eseri. Daha sonra yazdığım Patasana ile her şey değişmeye başladı. Ben de ustalaştım tabii.

Bu romanla birlikte bu toprağın, bu ülkenin, bu tarihin kendisini kullanmaya başladım. Ben çok şanslı bir yazarım bu topraklar üzerinde yaşadığım için. İnsanlar benim kitaplarımı okurken sadece polisiye bir roman okumuyorlar aynı zamanda diyorlar ki: “Geçtiğimiz sokağı öğrendik say-enizde.” Aslında ben de bilmiyorum ki yazarken öğreniyorum.

Ahmet Ümit Söyleşisi Özge ÖzcanSena Metin

Page 12: Qualitas e-sayı

-Bu kadar araştırma yapıyorsunuz zor olmuyor mu?-Zor ama çok eğlenceli. En güzel şey öğren-mek. Yeni şeyler öğrenmek bizi hayata bağlayacak ve genç kalmamızı sağlayacak çünkü öğrendikçe yeni bir şeye ulaşırız. Ben de romanlarımı yazarken yepyeni şeylere, yepyeni bilgilere ulaşıyorum. Bu bana keyif veriyor. Bir de ülkemizi geziyorum bu vesi-leyle.

-Romanlarınızı nasıl yazıyorsunuz?-İşte yaptığım bu; ülkemizin tarihini, kültürünü arka fona koyuyorum. Ama karakter yaratırken biraz zorlanıyorum. Dil ve kurguya biraz çabalıyoruz. Ortaya bir ro-man çıkıyor. -Kusursuz cinayet var mıdır?-Bir bireyin yapabileceği iş değil. Ne kadar psikopat, vicdanını kaybetmiş ya da deli olsa da illa ki bir eksik oluyor. Bir de günümüzde teknoloji o kadar ilerledi ki; tenden, saç telin-den, parmak izlerinden, vücut ısısından bile katili yakalamak mümkün.-Hiç düşündünüz mü kusursuz cinayeti yaz-mayı?-Eğer yazarsam insanlar uygulamaya başlar, yazık olur. -Sizin için polisiye türünün üvey evladı di-yorlar. Agatha Christie gibi tam bir polisiye anlatmadığınız için. Bu konu hakkındaki düşünceleriniz nedir?-Aslında polisiye türü baştan beri üvey evlat muamelesi görüyordu. Rönesans döne-minde hümanist bir yaklaşım vardı. İnsan mükemmel olarak tanımlanırdı. Sanatta da insanın güzelliklerinden bahsedilmesi gerek-

tiğini düşünürlerdi. Cinayetin estetik bir olay olmadığı , edebiyatın da konusu olamaya-cağını düşünmüşlerdi. Batıda da ikinci sınıf edebiyat olarak yer alıyordu. Ama Almanlar ve Amerikanların insanlara zarar verdikleri, onları öldürdükleri zaman; insanoğlu, in-sanın yalnızca iyi bir mahluk olmadığını aynı zamanda çok kötü bir mahluk olduğunu anlamıştır. Bu fark edildiğinde polisiye ro-manın değeri artmaya başladı. Önce Batı ka-bul etti daha sonra da biz. Ülkemizde Sis ve Gece de bir milattır bu bakımdan. Ama şu an üvey evlatlık bir durum yok.-Yıllarca bu ülke için bir şeyler yapmaya çalıştınız. Amacınızın insanları etkilemek olduğunu söylediniz. Sizce de insanların düşüncelerini değiştirmek felsefi eserlerle daha kolay olmaz mıydı? Sizce roman size hedeflediğiniz şeyi veriyor mu?-17 yaşındayken hayatın anlamını çözmüştüm, neyin doğru neyin yanlış old-uğunu biliyordum. Benden farklı düşünen-lerin yanlış yolda olduğundan emindim. Şim-di 52 yaşındayım ve emin değilim. İnsanlara şu doğrudur, şu yanlıştır demeyi doğru bul-muyorum. Ama şunu söylemeyi amaçlıyo-rum: “Görünen şeyle yetinme, hakikati ara. Gördüğün şey gerçek olmayabilir. Düşün, araştır, kuşku duy ve kendi görüşünü oluş-tur. Bir düşünceye körü körüne bağlanmak doğru değil, sen kendi düşünceni oluştur-malısın.” Aslında daha önemli bir şey var: vicdanlı ve merhametli olmak. Bunların bir ideolojisi yok. Şu anda yaptığım insanların kendi kararlarını kendilerinin vermesini sağlamak. Bir kişi benim kitabımı okuduktan sonra yetinmeyip, kaynakçadaki kitaplardan birini de okuyorsa amacıma ulaşmışım de-mektir.

Page 13: Qualitas e-sayı

-Bab-ı Esrar’ı yazmaya nasıl karar verdiniz?-2005 yılında Konya’ya gitmiş-tim bir fuara. Bir koku duydum, ilahi bir koku... Onu takip ettim ve Hz. Mevla-na’nın türbesine ulaştım. Yalan! Böyle de anlat-abilirdim ama anlatmıyorum, anlatan ark-adaşlar var böyle. Fuardan sonra türbeyi ziyaret etmek istedim. Orada bir adam, sakallı değil, “Hz. Şems’in türbesini de ziyaret edin, önemlidir.” dedi. Hz. Şems’in sandukasının önünde bir yazı vardı. “Hz. Mevlana ve Hz. Şems arasındaki ilişki, Hz. Muhammed ve Hz. Ali arasında-ki ilişkiye benzer.” Bunu okuduktan sonra beni bir merak sardı. İstanbul’a döndükten sonra Mevlana hakkında eserler okumaya başladım ve Mevlana’nın 7 kişi tarafından bıçaklandığını ve bunlardan birinin oğlu old-uğunu öğrendim. Polisiye yazarı olarak ilg-

imi çekti tabii. Konya’ya tekrar gittim gözlem yapmak için. Orada asıl karakterim “Karen”ı da yarattım. Benden sonra diğer arkadaşlar da yazdılar bu konu hakkında güzel oldu on-larınki de.

Page 14: Qualitas e-sayı

Birazdan vizesiz,pasaportsuz bir Paris yolcu-luğuna çıkacağız.Kemerleri bağlayın!Kalkış için hazırız.Paris,Avrupa’nın kalbinde bir ‘’Işık Şehir’’dir.(Ville Lumiere)Paris’e yolunuz birçok şekilde düşebilir.Benim Paris ile yolum Benelux(Belçika-Hol-landa-Lüksemburg ve Paris) turu ile kesişti.Paris,yurtdışına çıkan insanların ilk durak-larından biri olur.Benim için de 2. duraktı.Paris şehir merkezine geldiğimizde Zaf-er Takı tarafından karşılandık. Napolyon Bonapart, Austerlitz savaşında galip gelen Fransız askerlerine seslenmiş ve ‘’Evinize zafer taklarının altından geçerek dönecek-siniz’’ demiştir. 18 Şubat 1806 tarihinde Zaf-er Takı’nın inşaat edilmesini istemiş. Zafer Takı’nın altında I. Dünya Savaşı’nda ölen Fransız askerler için meç hul asker mezarı (Tombe Du Soldat Inconnu) bulunmaktadır.

Zafer Takı,benim için Paris’e girişi simgeledi diyebilirim.Özellikle akşam ışıklandırması ile oldukça güzel görünen bir yapı.Zafer Takı’ndan Champs-Élysées’ye bağlanıyoruz. Champs-Élysées Caddesi bildiğiniz gibi dünyanın sayılı caddelerin-den.Cadde üzerinde birçok butik,mağaza,-cafe ve restaurantlar yer almakta.

En pahalı restaurant

Her sene 14 Temmuz tarihinde Fransız Milli Bayramı nedeniyle, Fransız Ordusunun defilesi yapılmaktadır.Ordu, Concorde Mey-danında bulunan Fransız cumhurbaşkanı, Fransız Bakanları ve çok sayıda yabancı siyasetçilerin önünden geçerler.Gezimizin 14 Temmuza yakın bir tarihe denk gelmesi sayesinde yürüyüş öncesi hazırlıkları izleme fırsatı da bulduk.Champs-Élysées Caddesi’nin başında Con-corde Meydanı bulunuyor.Meydanın en önemli yapısı Luksor Dikilitaşı.Marie-An-toinette dahil birçok önemli isim burada giyotine gönderilmiştir.

Paris denilince akla gelen ilk şey Eyfel Kulesi bu bir gerçek.Kule,Fransız Devrimi’nin 100. yıl kutlamaları çerçevesinde düzen-

Paris

Page 15: Qualitas e-sayı

lenen Paris fuarının giriş kapısı olarak inşa edilmiş. İsmini ise, inşa ettiren firmanın sahibi olan Gustave Eiffel’den alır.Eyfel Kulesi Parislilerin beğenmedikleri ve şehre yakışmadığını düşündükleri bir yapıymış ancak zamanla Eyfel önce Paris’in daha son-ra ise Fransa’nın sembolü haline gelmiş.Eyfel Kulesi klasik eserlerden farklı bir şekilde bir mühendislik harikası.Eyfel Kulesi’nin zirves-ine veya 2. ve 3. katlarına çıkabiliyorsunuz.Eyfel’de muhteşem bir Paris manzarası sizi bekliyor.

Eyfel’e olan turist akını nedeniyle çalışma saatleri sırasında ziyaretçi kuyruğu hiç bitmez.Hele ki tur gibi kısıtlı zamana sahip olduğunuz tatil türlerinde o sırayı beklemek ciddi bir işkencedir.Ancak bizim en büyük şansımız bilet kuyruğunda Kıbrıslı bir öğrenci grubu görüp o öğrenci grubunun arasına kaynamaktı Dediğim gibi Eyfel’e çıktığınızda gördüğünüz manzara kelimelerle anlatılmaz.Nefes kesici...Her yere doya doya bakmak istiyor insan haliyle.Ancak şu da bir gerçek ki Eyfel Kulesi bu derece abartıl ilgiyi hakedecek bir eser değil en azından ben Paris turunda çok daha iyil-erini gördüm.Burada pazarlamanın farkını hissediyorsunuz.Eyfel’e gündüz ziyaretinden sonra rehberimiz akşam ışıklandırmasıyla

da Eyfel’i izlememiz gerektiğini söylediğinde ışıklandırmasını merak ettim.Her saat başı ışık gösterisi yapılıyor kısa bir süreliğine.Ancak o bahsedilen ışık gösterisi tam bir ha-yal kırıklığı,oldukça basit bir ışıklandırma.Yine pazarlama dehasını iliklerimize kadar hissediyoruz.

Notre Dame Katedrali,dünyanın en önemli gotik mimarilerinin başında geliyor.Kate-dralin duvarlarındaki resimler ve mimari işlemeler çok detaylı ve çok etkileyici.Gözümü kırpmadan hiçbir şey kaçırmama-ya çalışarak gezdim katedrali.Gotik mimari seven bir insansanız her ayrıntısını zihninize kaydetmek istiyorsunuz.Bir de,zamanında katedral yıkılmak istenmiş ancak bunun

Can Kara

Page 16: Qualitas e-sayı

üzerine Victor Hugo Notre Dame’ın Kambu-ru’nu yazarak bunu engellemeye çalışmış ve başarılı da olmuş.

Madeleine Kilisesi,görünüşü ile oldukça et-kileyici olan ve mimari yapısıyla diğerlerin-den ayrılan kilise.Bahçesinde de çok güzel çiçek türleri vardı.

Louvre Müzesi,Louvre Müzesi tahmin-imce dünyanın en meşhur müzesi.Louvre’a girdiğiniz ilk andan itibaren bambaşka dünyaların ve kültürlerin içine girdiğinizi hissediyorsunuz.Müzede birbirinden kıymetli eserleri incelemek kolay bir iş değil.Louvre için en az 1 gün ayrılmalı.Hatta tur şirketlerinin 3 günlük Louvre Müzesi turları vardı bir dönem.Ben yine sıkışık zamanım nedeniyle hızlı bir göz atabildim müzeye.Tabii ki herkes gibi Mona Lisa’ya koştum önce.Mona Lisa hakkında fazla bilg-iniz yoksa karşınıza çıkan o küçük tablo bi-raz hayal kırıklığı yaratabilir.Ancak karşısına geçip detaylı bir şekilde inceleyebilmek de büyük bir keyif.Louvre Piramidi de müze girişinin bu-lunduğu yerdedir.Piramit de görsel olarak müzeye çok yakışmaktadır.Sacré-Cœur Bazilikası,oldukça büyük ve dikkat çekici bir yapıdır.İçerisinde dini ayinlerin günümüzde de yapılabıildiği,hedi-yelik hatıra paraların satıldığı,işlemeleri ve

mimarisiyle yine sanatsever-lerde keyif uyandıran bir yapı.Ayrıca bulunduğu alan teras gibidir.Paris’in görmediğiniz kısımları bu güzel terasta görebilirsiniz.Yeşil alanı ve şelaleleri ile çevresi zaman geçirmek için ideal bir alan.Bazilika’nın bulunduğu Mont-martre,Paris’in en yüksek yeri.Montmartre sokakları ve insanlarıyla sanat kokan eşsiz bir mahalle.Burada onlarca ressam var ve portrenizi çok

Page 17: Qualitas e-sayı

kısa bir sürede çizebiliyorlar.Benim pek il-gimi çekmemişti portremi yaptırmak ancak böyle bir fikriniz varsa buradan daha uygun bir yer olamaz.Audrey Tautou’nun başrol oynadığı Amelie filmi Montmartre’de çekilmiş.Paris’te çok ciddi bir metro ağı var.Ulaş-mak istediğiniz her yere metro aracılığıyla

ulaşmanız mümkün.Ancak metroları bu ka-dar etkin olmasına rağmen bakımsız ve pis.Metrosunu çözmeniz de ciddi bir iş.Çünkü sistem biraz karışık,dönemeçli yollar çok fazla var.Bizim düştüğümüz hata yürüne-bilecek yerlere dahi metroyla gitmemiz.Aklınızda bulunsun eğer mesafe çok uzun değilse Paris’te yerüstünde dolaşmaktan daha keyifli bir şey olamaz.Paris cafe açısından da oldukça zengin bir

yer.Fransız mutfağı da oldukça köklü ve çeşitli bir mutfak ancak zamanı ciddi an-lamda değerli olan turistler için Fransız Mutfağı’nı tatmak zaman kaybına neden olabilir çünkü Fransızlar zevk almak için ye-mek yiyorlar ve yemeğin hazırlanışı,sunuşu sırasında ciddi bir zaman harcıyorlar.Paris’e geldiyseniz ve Brüksel’e gitmeyecek-

seniz Champs-Élysées üzerinde ki ünlü midye restaurantların-dan birinde Belçika usulü midye yemelis-iniz.

Page 18: Qualitas e-sayı

1)Voleybola nasıl başladınız?Orta okulda beden eğitimi öğretmenim

sayesinde başladım.

2)Türk ligini nasıl değerlendiriyorsunuz?Son zamanlarda çok gelişen bir lig.

Dünyanın en iyisi olma yönünde ilerliyor.

3) Vakıfbank’ın ligdeki yerini nasıl değer-lendiriyorsunuz?

Ligdeki en iyi takım olduğumuzu söyleye-bilirim.

4) Türk taraftarlar hakkındaki düşünceler-iniz neler?

Bazı maçlarda seyirci sıkıntısı yaşanıyor..Daha çok izleyici gelmesini bekliyoruz.

5) Türkiye’ye alışma sürecinde neler yaşadınız?

Kulüpten bana çok yardımcı oldular daha önceden de tanıdığım birkaç kişi vardı yani hiç zorlanmadım diyebilirim.

6) Türk yemekleriyle aranız nasıl?Seviyorum. Arada sırada kebapçıya gider-

im.

7) İdolünüz olarak gördüğünüz birileri var mıydı?

Küçükken çok vardı şimdi hepsini saysam bitmez heralde. Ama şu an Messi.

8)Performansınızı nasıl değerlendiriyor-sunuz?

Performans psikolojiyle çok ilgili bence. Bu aralar fena olmadığımı söyleyebilirim

9)En beğendiğiniz Türk voleybolcular kimler?

Gözde Sonsırma, Naz Aydemir, Gizem Güreşen.

10) Polonya voleybolda dünya ekolü, Tür-kiye ise voleybol anlamında hızla gelişen bir ülke Türkiye’de profesyonel olma yolunda il-erleyen Türk gençlerine ne tavsiyelerde bulu-nabilirsiniz?

Voleyboldan zevk almaya çalışsınlar. Eğer eğlenmiyorsanız bir manası yok çünkü.

11)Voleybolu bıraktıktan sonra mesleki anlamda planlarınız var mı?

Bir süre dinlendikten sonra gençlerle an-trenör olarak çalışmaya başlayabilrim.

12) Bu seneki 4lü final ile ilgili düşüncel-eriniz neler?

İstanbulda olması çok güzel. Daha önce başardığımızı tekrar başarmak istiyoruz.

13) Bir çok ülkede ve takımda forma giy-

menin avantajları neler oldu?Çok tecrübe kazanıyorsun ve bir sürü

farklı kültür, dil öğreniyorsun.

Malgorzata ‘Glinka’ Mogentale Röportaj

Page 19: Qualitas e-sayı

14) Forma giydiğiniz takımları sıralamanız gerekse Vakıfbank’ın yeri neresi olurdu?

Kesinlikle 1 numara.

15) En sevdiği şarkıcı? Tina turner 16)En sevdiği sporcu? messi 17)En sevdiği kitap? Yüzüklerin efendisi

üçlemesi 18) En sevdiği film? gladiatör

Malgorzata Glinka MOGENTALEYaş : 34Boy : 193 cmMevki : Pasör ÇaprazıÜlke : Polonya

2010-2011 sezonunda Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom’da forma giyen başarılı voleybolcu 19-20 Mart 2011 tarihlerinde İs-tanbulda yapılan CEV Şampiyonlar Ligi Fi-nal Four maçlarında Şampiyonluk yaşayan oyuncu turnu-va sonunda en değerli oyuncu seçilmiştir.

Özellikleri • Boy:193

cm.• Kilo: 84

kg.•

Pozisyon: Pasör Çaprazı

• B l o kyüksekliği: 303 cm.

• S m a çyüksekliği: 320

cm.

Başarıları • 2003-AvrupaŞampiyonası-Altınma-

dalya.• 2003-AvrupaŞampiyonası-Endeğer-

li oyuncu.• 2003-DünyaKupası-Endeğerli oyu-

ncu.• 2005-AvrupaŞampiyonası-Altınma-

dalya.• 2007-Avrupa Şampiyonası-En iyi

smaçör.• 2011-Avrupa Şampiyonlar Ligi

Şampiyonluğu-Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom.

• 2011-AvrupaŞampiyonlarLigiMVP-En değerli oyuncu

• 2011-AromaBayanlar1.LigiEnSko-rer Oyuncu

Rüya Arul