10
İLKBAHAR 2014 • SAYI: 302 röportaj 30•31 30•31 BÜLENT ALPARSLAN, MÜMTAZ ALPASLAN VE ÜNAL KUZGUN. VEFA LİSESİ’NDE BAŞLAYAN ARKADAŞLIĞIN YILLAR İÇİNDE BİRÇOK KEZ KESİŞMESİYLE BİR ÖMRE YAYILAN DOSTLUĞUN TANIKLARI. İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ VE TOTBİD’DE DEVAM EDEN BU GÜZEL DOSTLUĞUN ÜÇ TANIĞI, UZUN BİR ARADAN SONRA VEFA LİSESİ’NİN KORİDORLARINDA, SINIFLARINDA VE AVLUSUNDA BİR ARAYA GELEREK, O GÜNLERİ ÖZLEMLE YÂD ETTİ . Tıp fakültesini kazandı ğımda annem, “Hayatın boyunca dert dinleyeceksin, başka meslek bulamadın mı?” diye çıkı şştı. MÜMTAZ ALPASLAN Eskiden gelen dostluk her zaman en fazla önem verdiğimiz, bizi birbirimize bağlayan unsur oldu. ÜNAL KUZGUN Öğle tatilinde en büyük zevklerimizden birisi de okulumuzun hemen yanındaki tarihi Vefa Bozacısı’nda leblebi eş li ğinde boza içmekti. BÜLENT ALPARSLAN Fotoğraftakiler (soldan sağa): Vefa Lisesi’nden arkadaşları Göğüs Hastalıkları Uzmanı Sabri Karagülle, Bülent Alparslan, Ünal Kuzgun ve Mümtaz Alpaslan RÖPORTAJ: PROF. DR. NADİR ŞENER FOTOĞRAFLAR: PINAR SEZER YANIKGİL

röportajˆportaj.pdfİ LKBAHAR 2014 • SAYI: 302 röportaj 32•33 çok yakın olmasının da büyük etkisi olduºunu düçünüyorum. Bizleri geleceºe hazırlayan hocalarımız,

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • İLKBA

    HAR 2

    014 •

    SAYI

    : 302

    röportaj30

    •31

    30•3

    1

    BÜLENT ALPARSLAN, MÜMTAZ ALPASLAN VE ÜNAL KUZGUN. VEFA LİSESİ’NDE BAŞLAYAN ARKADAŞLIĞIN YILLAR İÇİNDE BİRÇOK KEZ KESİŞMESİYLE BİR ÖMRE YAYILAN DOSTLUĞUN TANIKLARI. İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ

    VE TOTBİD’DE DEVAM EDEN BU GÜZEL DOSTLUĞUN ÜÇ TANIĞI, UZUN BİR ARADAN SONRA VEFA LİSESİ’NİN KORİDORLARINDA, SINIFLARINDA VE AVLUSUNDA BİR ARAYA GELEREK, O GÜNLERİ ÖZLEMLE YÂD ETTİ .

    Tıp fakültesini kazandığımda annem, “Hayatın boyunca dert dinleyeceksin, başka

    meslek bulamadın mı?” diye çıkışmıştı.

    MÜMTAZ ALPASLANEskiden gelen dostluk

    her zaman en fazla önem verdiğimiz, bizi birbirimize

    bağlayan unsur oldu.

    ÜNAL KUZGUNÖğle tatilinde en büyük zevklerimizden birisi de

    okulumuzun hemen yanındaki tarihi Vefa Bozacısı’nda leblebi

    eşliğinde boza içmekti.

    BÜLENT ALPARSLAN

    Fotoğraftakiler (soldan sağa): Vefa Lisesi’nden arkadaşları Göğüs Hastalıkları Uzmanı Sabri Karagülle,Bülent Alparslan, Ünal Kuzgun ve Mümtaz Alpaslan

    RÖPORTAJ: PROF. DR. NADİR ŞENER

    FOTO

    ĞRAF

    LAR:

    PIN

    AR SE

    ZER

    YANI

    KGİL

  • HAYAT İLGİNÇ TESADÜFLERLE DOLU. Bazı insanlarla yolunuz planlamadı ınız ekilde defalarca kesi ir. Mümtaz

    Alpaslan, Bülent Alparslan ve Ünal Kuzgun’un hayatları da böylesi kesi melere sahne olmu . Üçü de Vefa Lisesi’nden sınıf arkada ı. Sonra stanbul Tıp Fakültesi’ni birlikte

    okumu lar. Üçü de ortopedist olmu ve üçü de Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birli i Derne i (TOTB D) ba kanlı ı yapmı . Hocalarımızın ilginç hikâyesini, gelin birlikte dinleyelim.

    De erli hocalarım, üçünüz de Vefa Lisesi’nden sınıf arkada ısınız. O günleri bize anlatır mısınız? Liseye nasıl girdiniz, lise hayatı o yıllarda nasıldı? Nasıl ö rencilerdiniz?

    Mümtaz Alpaslan: stanbul Balat semtinin çocu uyum. Ortaokulu Karagümrük Ortaokulu’nda okudum. 1960’ta Vefa Lisesi’ne geçtik. ki yıl önce Vefa Lisesi’ne gittim, okudu umuz sınıfı gezdim. Küçücük bir sınıfmı ama o günlerde 60-70 ki iydik. Bir kö ede oturan, di er kö ede oturanı pek tanımazdı. Bülent’le soyadı benzerli imiz vardı ve o grubun içinden sivrilmi bir ki iydi. Böyle tanı tık. Çok hanım hanımcık de ildik.

    Hocalarımız da sertti. Tarihçimiz Meliha (Alagül) Hanım’a “Teodora” ismini takmı tık. Matematikçimiz vardı hsan Irk (Salla). Okulun yan tarafında ehzadeba ı Cami’sinin külliyeleri vardı. Laboratuvarlarımız o yapının içindeydi. Hoca ö rencinin birine tokat patlattı ında, o tokat yankı yapardı. O günlerde ailelerimiz “Eti senin, kemi i benim!” hesabıyla okula kaydettirdikleri için hocaların sertli i serbestti. lginç tipler bizdeydi. Bizden birkaç sınıf üstte çok önemli isimler vardı. Kemal Sunal, Müjdat Gezen, U ur Dündar gibi… Çok tatlı hatıralarla üç sene geçirdik.

    Bülent Alparslan: O yıllarda Aksaray’da oturuyorduk. Vefa Lisesi e itim kalitesi açısından stanbul’un en önde gelen liselerinden biriydi. Dönemimizde (1957-1963) Vefa Lisesi’nde sadece erkek ö rencilere e itim veriliyordu. Ö renci olarak aramızda kar ı cinsten kimse olmadı ı için kaba davranı ların yanında konu malarımızda da argo kelimeler yo unluktaydı. Olgunla ma ça ımız nedeniyle kılık kıyafetimize ve dı görünü ümüze dikkat etmeye çalı ırdık. Bunda Cibali Kız Ortaokulu’nun Vefa Lisesi’ne

    Mümtaz Alpaslan: “Son seneye geldiğimizde,

    bende doğuştan kalça çıkığı olduğu için, onun

    da etkisiyle ortopediyi seçeceğimi söylemiştim. Ünal da ortopediyi seçti.

    Sonradan duydum ki Bülent de ortopediyi

    seçmiş. “

    Fotoğraftakiler (soldan sağa): Mümtaz Alpaslan, Bülent Alparslan ve Ünal Kuzgun

  • İLKBA

    HAR 2

    014 •

    SAYI

    : 302

    röportaj32

    •33

    çok yakın olmasının da büyük etkisi oldu unu dü ünüyorum. Bizleri gelece e hazırlayan hocalarımız, mütevazı giyimlerinin yanında, kendi alanlarında çok donanımlı ve bilgili ki ilerdi. 1975 yılında kaybetti imiz Re at Ekrem Koçu hocamız tarihte geçen bir sava ı anlatırken, o günün ko ullarını, olayın geçti i çevreyi, kullanılan silahları, atların ko umlarını, komutanların ve askerlerin olaya yakla ımını, duygu ve heyecanlarını o kadar güzel canlandırırdı ki, derste bir film izliyormu gibi olurduk. Hiç unutmuyorum, orta ikide sınıfımıza geldi i ilk gün ve ilk derste “Çıkarın kâ ıtları, yazılı yapaca ım!” dedi inde hepimiz çok a ırmı tık. Sınavda okulumuzun yakın çevresindeki cami ve çe melerin adı ile evden okula gelirken geçti imiz ana caddelerin isimlerini sormu tu. Tarih dersini bizlere sevdiren bir di er hocamız da Meliha Alagül’dü. Unutamadı ım hocalarımdan biri de matematik ö retmenimiz hsan Irk’tı.

    Ünal Kuzgun: Vefa Lisesi dönemim 1957-1963 yıllarını kapsar. Yani hem ortaokulu hem de liseyi Vefa’da okudum. Mümtaz ile lise için Vefa’ya geldi inde tanı tık ve üç yıl beraber okuduk. Bülent’le ise lise ikinci sınıfta 5 Fen D ve son sınıfta 6 Fen B’de birlikte oldu umuzu çok iyi hatırlıyorum. Hatta oturdu umuz sıralar bile u an gözümün önünde. O yıllarda talebe olarak çocukluktan gençli e do ru atılan ilk adımları çok yakın ili ki ile ya ayan arkada lardık. imdiki gibi TV, cep telefonu ve bilgisayar olmadı ı için hoca-ö renci, ö renci-ö renci ili kilerini çok yo un bir ekilde ya adık. Yakla ık 70-80 ki ilik sınıfımızda birkaç parlak ö rencinin dı ında geri kalanlar vasatı tutturan ö rencilerdi. Ne sınıfta kaldık ne de ikmale. O yıllarda tüm sınıf birbirimizle yakındık. Tabii aynı sırada oturanların yakınlı ı biraz daha fazla olur. Ama sınıfımızın çok ekstrem bir tipi vardı. Sabri Karagülle. Üçümüzün de Sabri ile olan yo un ili kisi bizleri kayna tırdı. O kadar ki Sabri aradan

    50 yıl geçtikten sonra önce benim, daha sonra da Mümtaz’ın emeklilik törenlerine katıldı. Tıp fakültesinde benim Mümtaz’la yo un ili kim altı yıl sürdü. Öyle ki Sabri ile birlikte Tu rul (Denkel) ve Ertu rul’un (Genca) da katılmasıyla ayrılmaz be liyi olu turduk. Bülent’le esas bulu mamız ise aynı ihtisası seçti imizde (Çapa Tıp Fakültesi ve Erzurum Tıp Fakültesi) oldu.

    O günlerden anlatmak istedi iniz ilginç anılarınız var mı?

    Ünal Kuzgun: Lise yıllarında Mümtaz; sessiz, sakin ve çalı kandı. Bülent de aynı özellikleri ta ıyordu. Bülent’in o yıllardan aklımda kalan en önemli özelli i sınıfımızın tebe ircisi olmasıdır. imdiki çocuklar sanırım kara tahtayı ve tebe iri kullanmıyor. E itimin tebe ir tozu yutmakla özde le tirildi i yıllarda, idare

  • tarafından temin edilmeyen tebe iri, ö renciler aramızda para toplayarak alırdık. Ama bunu kim alacak, sarfiyatı nasıl ayarlayacak? Bu önemli konunun aramızdaki en emin ki iye tevdi edilmesi söz konusu olunca, tüm sınıfın Bülent’in adında birle ti ini anımsıyorum. Bülent, hoca sınıfa girince tebe irleri tahtaya koyar, ders biter bitmez kimsenin almasına fırsat vermeden tebe irleri toplardı. Bazı arkada ların da Bülent’e “tebe irci” diye hitap etti ini anımsıyorum.

    Bülent Alparslan: Mümtaz, Ünal ve ben, sınıfın iyi ö rencileri arasındaydık. Bizim dı ımızda da birçok arkada ımız gerçekten ba arılı ve parlak ö rencilerdi. Ders aralarında ö rencilerin hava alaca ı ve oynayaca ı geni bahçelerimiz vardı. Okulumuzda büyük bir spor salonu dı ında alt bahçede bir de basketbol

    sahası vardı. Sınıflar arası futbol maçlarımızı genellikle ehzadeba ı Camisi sınırları içinde olan Burmalı Mescit Camisi’nin bahçesinde yapardık. Liseler arası futbol müsabakalarından birinde nönü Stadı’nda birincilik için kar ıla tı ımız Kabata Erkek Lisesi’ne hem yenildik hem de okulları çok yakın oldu undan ve sayıca kalabalık olmaları nedeniyle stat dı ında esaslı bir dayak yedik. Güvenlik güçleri olmasa ciddi sorunlar olabilirdi. Ertesi yıl aynı liseyi yenerek stanbul ampiyonu olduk ama yedi imiz dayak yanımıza kâr kaldı. Ö le tatilinde en büyük zevklerimizden birisi de okulumuzun hemen yanındaki tarihi Vefa Bozacısı’nda leblebi e li inde boza içmekti. Atatürk’ün burada boza içti i bardak, cam fanus içinde duvardaki rafta sergilenirdi.

    Bülent Alparslan: “Mümtaz, Ünal ve ben,

    sınıfın iyi öğrencileri arasındaydık. Bizim dışımızda da birçok

    arkadaşımız gerçekten başarılı ve parlak

    öğrencilerdi.”

    Fotoğraftakiler (soldan sağa): Bülent Alparslan, Mümtaz Alpaslan, Ünal Kuzgun ve Sabri Karagülle

    Eski günlerde olduğu gibi okulun yanındaki tarihi Vefa Bozacısı’nda

  • İLKBA

    HAR 2

    014 •

    SAYI

    : 302

    röportaj34

    •35

    Mümtaz Alpaslan: Dikdörtgen eklinde bir sınıf dü ünün. Alanın

    ortasında hocanın masası ve hemen yanından ba layan sıralar vardı. En ön sıraya porno bir resim çizilmi ti. O resim yüzünden günlerce idare tarafından sorgulandık, ifade verdik. Kimin yaptı ını herkes biliyordu ama kimse söylemedi. Kimseden çıt çıkmayınca da tüm sınıf ceza yemi tik.

    ÜNİVERSİTEDE ORTOPEDİ TERCİHİO yıllarda da yakın arkada mıydınız?

    Mümtaz Alpaslan: Üniversite

    yıllarında da birlikteydik. Ünal ve ben, arada sırada Bülent’le de görü erek, Hababam Sınıfı’nın lobi tarzındaki uygulamalarıyla tıp fakültesini 1969’da bitirdik. Son seneye geldi imizde, bende do u tan kalça çıkı ı oldu u için, onun da etkisiyle ortopediyi seçece imi söylemi tim. Ünal da ortopediyi seçti. Sonradan duydum ki Bülent de ortopediyi seçmi . Üçümüz ortopedi uzmanlı ına do ru yelken açtık. Tıp fakültesine girdi imizde Cerrahpa a ve Çapa aynıydı. Stajlarımızı ya da derslerimizin bir kısmını Cerrahpa a’da, bir kısmını Haseki’de, bir kısmını

    Ünal Kuzgun: “Sınıfımızın çok ekstrem bir tipi vardı. Sabri Karagülle. Üçümüzün de Sabri ile olan yoğun ilişkisi bizleri kaynaştırdı. O kadar ki Sabri aradan 50 yıl geçtikten sonra önce benim, daha sonra da Mümtaz’ın emeklilik törenlerine katıldı.”

    Fotoğraftakiler (soldan sağa): Mümtaz Alpaslan, Bülent Alparslan, Sabri Karagülle ve Ünal Kuzgun

    Bülent Alparslan ve Ünal Kuzgun, öğrencilik yıllarını hatırlayıp, sıra üstünde bozuk paralarla çekişmeli bir maç yaparken, Sabri Karagülle de sonucu merakla bekliyor.

  • da Çapa’da aldık. Son sene hangi fakülteyi seçmek istedi imizi sordular. Biz de stanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi’ni seçtik ve mezun olduk.

    Ünal Kuzgun: Mesleki ya antımızın ba ından itibaren, özellikle Ankara’da oldu u için sık sık Mümtaz’la görü me ve fikir alı veri inde bulunma imkânım oldu. Bülent ise Erzurum gibi uzak bir yerde oldu u için ileti imimiz ço unlukla mektupla arak gerçekle ti. 70’li yıllarda Çapa Ortopedi Klini i’nde görev yaparken aynı zamanda Akif akir

    akar hocanın kurmu oldu u Türk Ortopedi ve Travmatoloji Derne i’nin (TOTDER) yönetim kurulu üyeli ini yaptı ım dönemlerde Do u Anadolu ile ileti im kurmak için sevgili Bülent’in yardımını rica etmi tik. O da her zamanki görev anlayı ıyla çok önemli katkılarda bulunmu tu. Eskiden gelen dostluk her zaman en fazla önem verdi imiz, bizi birbirimize ba layan unsur oldu.

    Bülent Alparslan: Ünal ve Mümtaz ile lise döneminde aynı sınıflarda birlikte okuduk. Yakın arkada

    olmamıza kar ın tıp fakültesine giri imiz birbirimizden ba ımsız olarak verilen kararlardı. Üçümüzün bir di er ortak yanı da koyu birer Fenerbahçe taraftarı olmamız. Her ne kadar Ünal hoca bir dönem takımımızın aldı ı kötü sonuçlardan sonra basın yoluyla (Cumhuriyet gazetesi) taraftarlıktan ayrıldı ını resmen bildirmi olsa da halen aktif olarak Fenerbahçe taraftarlı ını sürdürüyor. Ünal iyi bir futbolcudur ve oldukça sert oynar. Sınıfta kurulan takımların de i mez elemanıdır. Lise ve fakülte sonrasında da ortopedist olarak amatörce gazozuna çok maç yaptı ını biliyorum. Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde ihtisas yaptım. 1972-1997 yılları arasında da Erzurum’da çalı tı ım için Ünal hoca ile lise dı ında kar ılıklı oynamadık. Futbol dı ında, ders aralarında sınıfta sıraların üzerinde iddialı maçlar yapardık.

    Üçünüzün de doktor olmayı seçmesi, ortopedist olmaya karar vermesi tamamen bir tesadüf mü yoksa birbirinizi etkilediniz mi?

    Mümtaz Alpaslan: Tesadüf. O devirlerde herkesin aklında mühendislik okumak, stanbul

    Bülent Alparslan: “Ünal iyi bir futbolcudur ve

    oldukça sert oynar. Sınıfta kurulan takımların

    değişmez elamanıdır. Lise ve fakülte sonrasında

    da ortopedist olarak amatörce gazozuna çok

    maç yaptığını biliyorum. “

  • İLKBA

    HAR 2

    014 •

    SAYI

    : 302

    röportaj36

    •37

    Teknik Üniversitesi ( TÜ) vardı. O dönemlerde mühendislik popülerdi. Her fakültenin sınavları ayrı ayrı yapılırdı. TÜ’de sınava girdim, in aat istedim ama maden fakültesini kazandım. Annemin kar ı koymasına ra men doktor olmayı seçtim. Tıp fakültesini kazandı ımda annem, “Hayatın boyunca dert dinleyeceksin, ba ka meslek bulamadın mı?” diye çıkı mı tı.

    Ünal Kuzgun: Üçümüzün de doktor olmayı seçmesi tesadüftür. O yıllarda çok popüler olan TÜ’ye girmek istemi ama kazanamamı tım. Keza ortopedinin seçimi konusunda da bir etkile imimiz olmadı. Fakülteyi bitirince Mardin’e sa lık oca ı tabipli i görevine gittim. Mümtaz da memleketi Kütahya’ya gitti. Bu sürelerde Bülent’in ne yaptı ını bilmiyorum. Ama 1973 yılına geldi imizde Bülent’in

    ortopedi ihtisası için Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi Klini i’nde, Allah rahmet eylesin Muzaffer Aykurt a abeyin yanında ihtisasa ba ladı ını ö rendim. Sonrasında da bugüne kadar süren ve Allah ömür verdikçe de sürecek olan yo un ili kimiz tekrar ba lamı oldu.

    Bülent Alparslan: Mümtaz hocam lisede iken bile bir akademisyen gibi davranırdı. Ö rendi i konuları bizlerle payla maktan zevk alırdı. Küçük sorularla bilgimizi yoklardı. Bilmedi i konularda bilgiçlik taslamaz, bildi i eyleri de örnek vererek çok güzel

    anlatırdı. Zor gözüken konular Mümtaz anlattıktan sonra basit ve kolay anla ılır hale gelirdi. Mümtaz hocayı bir konferans veya panelde konu urken izledi imde onun kürsüde ibadet eder gibi zevk aldı ını hissederim. Mümtaz ve Ünal hocalar lisede oldu u gibi

    Bülent Alparslan: “Mümtaz ve Ünal hocalar lisede olduğu gibi meslek yaşamlarında da fevkalade çalışkan ve üretken kişilerdir. Bilimsel hırslarının yanında paylaşımcıdırlar. Türk ortopedisinin gelişmesine büyük katkıları olmuştur.”

  • meslek ya amlarında da fevkalade çalı kan ve üretken ki ilerdir. Bilimsel hırslarının yanında payla ımcıdırlar. Türk ortopedisinin geli mesine büyük katkıları olmu tur. Fikirlerinden ödün vermeden ve çekinmeden dü üncelerini savunan son derece dürüst, güvenilir, vatansever ve lider vasıflı insanlardır. Siyasi rüzgârlara göre yelken açmazlar. Birilerinin ho una gitmek için de e ilip bükülmezler. Kısacası adam gibi adamdırlar. Yakın arkada larım olmalarından her zaman gurur duymu umdur.

    TOTBİD’DE BİRLİKTE MÜCADELEÜçünüz de ortopedinin en önemli kurumu TOTB D bünyesinde uzun yıllar çalı ıp ba kanlık yaptınız. Mesleki ya amınızda ve TOTB D çalı malarınızda eskiden gelen dostlu unuzun yansımaları oldu mu?

    Bülent Alparslan: stanbul, Ankara ve zmir’de ortopedi ve travmatoloji alanında yürütülen çalı maları koordine etmek için 1970 yılında Prof. Dr. Rıdvan Ege tarafından TOTB D kuruldu. TOTB D Genel Ba kanı Prof. Dr. Rıdvan Ege, 2000 yılına kadar aktif olarak özellikle ülkemiz ortopedistleri arasında tam bir birliktelik olu turarak Türk ortopedi ve travmatoloji ailesinin

    ortak hedefler do rultusunda geli mesine ve büyümesine öncülük etti. Prof. Dr. Rıdvan Ege’den sonraki ilk TOTB D ba kanlı ını 2000-2002 yılları arasında Mümtaz hoca yaptı. Daha sonra 2006-2008 yılları arasında ben ve 2008-2010 yılları arasında da Ünal hoca TOTB D ba kanlı ı görevini üstlendik. Ortopedist olduktan sonra üçümüzün de yolu ba kan olarak TOTB D’de kesi ti. Mesleki ya amımızda ve TOTB D çalı malarımızda do al olarak eskiden gelen dostlu unuzun çok etkin yansımaları oldu. Üçümüzün de ba kanlık yapmasını Vefa cuntasından, farklı sivil toplum örgütlerinin deste ine kadar de i ik ekillerde açıklamaya çalı an arkada larımız oldu. Bu konuda farklı espriler de üretildi. Ancak üçümüz de ba kan olmadan önce uzun yıllar TOTB D bünyesinde ve yönetim kurullarında görev yaparak Türk ortopedi ailesine hizmet verdik.

    Ünal Kuzgun: Sanırım yolların kesi mesini asıl önemli kılan üçümüzün de TOTB D’in ba kanlı ını yapmı olmamız. 2000’li yıllara kadar Türkiye’de ortopedi açısından TOTB D’in yaptıkları unutulmaz. 2000’li yılların ba larında Rıdvan hocamız dernek ba kanlı ından ayrılmaya karar verince o zamana kadar hiçbir hazırlık

  • İLKBA

    HAR 2

    014 •

    SAYI

    : 302

    röportaj38

    •39

    yapmamı olan Türk ortopedi ailesi kısa süre içinde bir arayı a girdi. Dernek çalı malarında çok fazla bulunmamı olan Mümtaz, yapılan seçimlerde adaylı ını koydu. stanbul’dan gelen grup olarak kendi adaylarımızla birlikte Mümtaz’ı da destekledik ve yapılan seçimler sonucu olu an yönetim kurulu da ba kan olarak Mümtaz’ı seçti. Geçi döneminin ba ında TOTB D ba kanlık görevinin bir dönem sürmesi, ikinci kez aday olunmaması ve her dönemde bir bölgeden ba kan seçilmesi gibi prensip kararları da alınmı tı. Bölge olarak stanbul, Marmara ve Trakya bir bölge, Ege ve Akdeniz di er bir bölge, Ankara, Orta, Do u ve Güneydo u Anadolu ise bir di er bölge olarak kabul ediliyordu. Ankara’dan sonra sıra stanbul’a geldi inde Remzi Tözün ba kanlık görevini üstlendi. Daha sonra zmir aday çıkaramadı ı için Ankara,

    Ertan Mergen a abeyi önerdi ve Ertan

    a abey ba kanlık görevine geldi. Sıra tekrar zmir’e döndü ünde ise sevgili Bülent’in adı ön plana çıktı ve Bülent ba kanlı ı üstlendi. Bülent’ten sonra ise stanbul’a sıra geldi inde, ismim ön plana çıktı ve görevi ben üstlendim.

    Mümtaz Alpaslan: Asistanlık dönemlerimizde ba lantımızı koparmamı tık, görü üyorduk. Ünal hoca Mardin’e mecburi hizmete gitti. Dönü ünde ise ben Hacettepe’de asistanlı a ba lamı tım. Bülent de Erzurum’da asistan oldu. Üçümüz arasında lisede ba layan, sonra küllenip alevlenen bir arkada lık söz konusu. Son olarak da yolumuz TOTB D’de kesi ti. Akademik kariyer dönemlerinde temaslarımız daha da sıkla tı. 2000’de TOTB D ba kanı oldum. Ortopedi camiasını bölünmelerden kurtarmak, fraksiyonlara ayrılmasını önlemek, bütün Türkiye genelinde de ortopediyi Avrupa ve Amerika standartlarına oturtmak üzerine çalı malar yaptık. Bugün Türk ortopedisinin geldi i çizgide katkımızın oldu unu dü ünüyorum.

    Mesle imizin duayenleri olarak, Türk ortopedisinin gelecek vizyonunu nasıl görüyorsunuz?

    Mümtaz Alpaslan: Gelinen çizgi mükemmel. Büyük ço unlu u Amerikan standartlarında hizmet veriyor. Sıkıntılarımız ise sa lık politikasından kaynaklanıyor. Sadece okumak ya da gözlemek yetmiyor. Avrupa ve ABD’nin tanınmı isimlerinin yanında çalı mak ve geli melerden haberdar olmak da gerekiyor. Bugünkü sa lık politikasında bu durum sıkıntılı görünüyor; gerek maa politikası, gerekse sponsor ve ara tırma kısıtlamaları gibi nedenlerden dolayı. Genç hekimler ancak günü kurtarmaya ve ailesini geçindirecek bir çizgi tutturmaya gayret ediyor. Gelinen noktada defansif tıbba do ru gidi var. Çok fazla ara tırma i ine bula mak istemiyorsunuz, çünkü bu i in maliyeti yüksek oluyor. Performans sistemi geldikten sonra da gereksiz ameliyatlar söz konusu oldu. Bu tür politikalar,

  • tıbbı ve ortopediyi gelecekte daha da olumsuz etkilemez diye umut ediyorum.

    Ünal Kuzgun: Türk ortopedisinin gelece ini ku kusuz çok aydınlık görüyorum. En önemli nedeni temellerinin sa lamlı ıdır. Türk ortopedisinin en büyük ansı önce Akif akir akar, sonra da Rıdvan Ege gibi iki önemli insana sahip olu udur. Bugünlerde 4 bin ki iye ula an Türk ortopedi ailesi, tam bir birlik içinde, bu alanda yapılabilecek neler varsa yapmaya çalı an, hiçbir bireyini dı lamayan, herkesi kucaklamaya çalı an bir ailedir. u anda genel olarak Türk tıbbı açısından önemli bazı de i iklikler ya anıyor. Tıbbın ve deontolojinin bize ö retilen temel kavramlarından farklı kavramlar öne çıkarılıyor. Hekimlik hizmetinde ço u husus paraya indirgenmi görünüyor. Bu ba lamda meslekta larımızın özellikle performans, ödemeler, malzeme temini ve ihaleler gibi konularda önemli sıkıntılar ya adı ını biliyoruz. Bir sivil toplum kurulu u olarak TOTB D’in bu önemli konularda mutlaka söz sahibi olması gerekti i kanısındayım. Demokrasinin vazgeçilmez unsuru olarak sivil toplum

    kurulu larının çok daha ön plana çıkaca ı günlere ula aca ımıza inanıyorum.

    Bülent Alparslan: Rıdvan Ege hocamızın kurdu u ve uzun yıllar ba kanlık yaptı ı TOTB D, ülkemizdeki tüm ortopedi ve travmatoloji uzmanlarını çatısı altında toplayarak güçlü bir birliktelik olu turmayı ba ardı. Kurulu undan bu yana bran ımızın saygınlı ının korunması ve yüceltilmesi için önderlik eden TOTB D, aynı zamanda toplum yararına kurulmu bir dernekti. Bu nedenle bilimsel etkinliklere ilaveten toplum sa lı ına yönelik hedefler do rultusunda uygulamalar da yaptı. Derne imizin en önemli hedeflerinden biri de ülkemizdeki ortopedi uzmanlık ö rencilerinin ça da , ulusal ve standart bir uzmanlık e itimi almalarını sa lamaktı. TOTB D kurulu undan itibaren kurumsalla ma adına büyük yatırımlar yaptı. Yaptıklarımızın gelecekte yapacaklarımızın sadece küçük bir bölümü oldu unu dü ünüyorum. Ben ülkemin insanına ve onun yaratıcı gücüne inanıyorum. Vizyonumuz ve misyonumuz gelecekte bizleri çok daha yukarılara ta ıyacaktır.

    Mümtaz Alpaslan: “O günlerde ailelerimiz

    “Eti senin, kemiği benim!” hesabıyla

    okula kaydettirdikleri için hocaların sertliği serbestti. İlginç tipler

    bizdeydi. Bizden birkaç sınıf üstte çok önemli

    isimler vardı. Kemal Sunal, Müjdat Gezen,

    Uğur Dündar gibi… Çok tatlı hatıralarla üç sene

    geçirdik.“

    Fotoğraftakiler (soldan sağa): Ünal Kuzgun, Bülent Alparslan ve Mümtaz Alpaslan