12
EKEV AKADEMi DERGiSi c.l sy. 4 1999J-------- 123 RAl-IMAN SURESi 24. AYETTEKi EL-CEVARi HAKKINDA FARKLI YORUM VE Yrd. Doç. Dr. Veysel GÜLLÜCE (*) Kerim, tüm hidayeti için her asra hitab eden, geçmesiyle eskimeyen, aksine gizli kalan bir zamanla gün yüzüne ilahi bir Kerim'in tefsir ve onu daha iyi anlayabilmemiz, onun yük- sek mana ve hakikatianna için bizlere birer ve merdiven va- zifesi görürler. Bizlere kalan pek çok manalann, nükte ve hakikatierin için birer kandil vazifesi görürler. zamanda müfessirin Kur'an'a bakma ve o tefsirin asnn bilgi ve kültür birikimini bizle- re nakleden birer görevi yaparlar. Bununla beraber engin mana nihayeti, ucu ve ol- her devirde - hiç - yeni yeni tesbit ve izah- lar Aynca da görü- lebilir. Bilhassa müsbet ilimler mesela hareketi, ve gibi konularda, günümüzde daha iyi .. ayet Kamus-i Kur'an eserin mü- ellifi ve daha önce kimsenin belki bile bir mana - olmakla beraber - gerçekten elliib-i dik- kattir. Bu ilmi tefsir özellikleri bu ele alarak dirmeye, ne derece ve belirlemeye Çünkü her yeni taraflan gibi taraflan da olabilir. Önemli olan, ifrat ve tefritten2 uzak durarak gerçek Atatürk Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi T efsir Anabilim Ögretim Üyesi. 1) Bu eser cliz olup, üç mücelled halinde bu eserin sadece bir Kur'an kendi bir tefsir, hatta bir Kur'an ansiklopedisi oldugunu ifade ediyor. 2) Burada bilhassa ilmi tefsir hareketinde görülen ifrat ve tefriti kastediyoruz. lfrat edenler, her ilmi ayetlerin manaya, belagat kurallanna vs .. dikkat etmeksizin, bir zor- lamalarla ayetlerden örnekler bulmaya Tefrit edenler ise, i'caz veeibierinden biri olan bu vechi edenler, önemsemeyenler ve Kur'an'da müsbet ilimlerle alakah bir meseleleri veya bunlann ip dogru söyleyenlerdir.

RAl-IMAN SURESi 24. AYETTEKi EL-CEVARi HAKKINDA FARKLI …isamveri.org/pdfdrg/D01777/1999_4/1999_4_GULLUCEV.pdf · 2015. 9. 8. · Bu görüşe göre yelkensiz gemiler münşeat değillerdir

  • Upload
    others

  • View
    3

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • D01777c1s4y1999.pdf 22.02.2010 18:11:38 Page 65 (1, 2)

    EKEV AKADEMi DERGiSi c.l sy. 4 (Mayıs 1999J-------- 123

    RAl-IMAN SURESi 24. AYETTEKi EL-CEVARi KELİMESİ HAKKINDA FARKLI BİR YORUM VE DEGERLENDİRMESİ

    Yrd. Doç. Dr. Veysel GÜLLÜCE (*)

    Kur'an-ı Kerim, tüm insanlığın hidayeti için gönderilmiş, her asra hitab eden, zamanın geçmesiyle eskimeyen, aksine gençleşen, geçmiş asırlarda gizli kalan bir takım manalannın zamanla gün yüzüne çıktığı ilahi bir kelamdır.

    Kur'an-ı Kerim'in tefsir ve açıklamalan onu daha iyi anlayabilmemiz, onun yük-sek mana ve hakikatianna ulçşabilmemiz için bizlere birer yardımcı ve merdiven va-zifesi görürler. Bizlere kapalı kalan pek çok manalann, nükte ve hakikatierin aydınlanması için birer kandil vazifesi görürler. Aynı zamanda müfessirin bakış açısından Kur'an'a bakma imkanını ve o tefsirin yazıldığı asnn bilgi ve kültür birikimini bizle-re nakleden birer vasıta görevi yaparlar.

    Bununla beraber Kur'an'ın engin mana derinliğinin nihayeti, ucu ve bucağı ol-madığından, her devirde - hiç şüphesiz - yeni değerlendirmeler, yeni tesbit ve izah-lar yapılacaktır. Aynca geçmişte yapılan bazı açıklamalann yanlış olduğu da görü-lebilir. Bilhassa müsbet ilimler alanında, mesela dünyanın hareketi, yuvarlaklığı ve döndüğü gibi konularda, günümüzde daha iyi değerlendirmeler yapılacağı açıktır ..

    İşte başlıkta zikrettiğimiz ayet hakkında Kamus-i Kur'an ı adlı değerli eserin mü-ellifi Kuraşi'nin değindiği ve daha önce kimsenin bahsetmediği, belki aklından bile geçmemiş farklı bir mana - tartışmaya açık olmakla beraber - gerçekten elliib-i dik-kattir.

    Bu çalışmamızda ilmi tefsir özellikleri taşıyan bu görüşleri ele alarak değerlendirmeye, ne derece tutarlı olduğunu araşbrmaya ve belirlemeye çalışacağız. Çünkü her yeni görüşün doğru taraflan olabileceği gibi yanlış taraflan da olabilir. Önemli olan, ifrat ve tefritten2 uzak durarak gerçek manayı araşbrmaya çalışmakbr.

    Atatürk Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi T efsir Anabilim Dalı Ögretim Üyesi.

    1) Bu eser altı cliz olup, üç mücelled halinde basılmıştır. Farsça'dır. Kuraşi, bu eserin sadece bir Kur'an lügatı olmayıp, kendi alanında bir tefsir, hatta bir Kur'an ansiklopedisi oldugunu ifade ediyor.

    2) Burada bilhassa ilmi tefsir hareketinde görülen ifrat ve tefriti kastediyoruz. lfrat edenler, her ilmi keşfe, ayetlerin lafıılannın taşıdıgı manaya, belagat kurallanna vs .. dikkat etmeksizin, bir takım zor-lamalarla ayetlerden örnekler bulmaya çalışanlardır. Tefrit edenler ise, Kur'an'ın i'caz veeibierinden biri olan bu vechi gözardı edenler, önemsemeyenler ve Kur'an'da müsbet ilimlerle alakah bir takım meseleleri veya bunlann ip uçlannı aramanın dogru olmadıgını söyleyenlerdir.

  • D01777c1s4y1999.pdf 22.02.2010 18:11:38 Page 66 (1, 1)

    ' . '

    124/ Yrd. Doç. Dr. Veysel GÜLLÜCE----EKEV AKADEMi DERGİBİ

    Şimdi, Kuraşı'nin bu ayete yaklaşırnma geçmeden önce, tefsir ve mealierde bu ayet hakkındaki izahiara bir göz atalım.

    ( Y\>.. s~ 16 /.1 ~ ..:.:... b 1_; 1 ~ ı oJ 3 tefsirlerde, ayetteki el-cevari keli-mesi cdriye kelimesinin çağulu olup, gemiler manasma geldiği ittifakla ifade edil-mektedir3. Gemiler- Allah'ın izniyle- denizde akıp gittiği için bu ismin verildiği, Ni-tekim, kendisinde gençlik suyunun dolaştığı genç kadına da bu yüzden el-cariye dendiği belirtilmiştir4. Aynca, kadın köle manasındaki cdriye'ye bu ismin verilme sebebi izah edilirken şöyle denilmektedir: Çünkü hür kadınlar ev ve izdivaç için, memiCıke kadınlar ise, ihtiyaçlan karşılamada koşup çabalama için istenir. Bu isim-ler aslında birer sıfat-ı ğaiibedir. Yani önceleri es-sefinetu'l-cariye ve el-mer'etu'l-cariye denilirken, Çokça kullanıldıklanndan, mevsuf kaldınlarak sıfat onun yerine zikredilmiştir. Artık gemi hareket etmese de, merrıiCıke ihtiyaçlar için koşmasa da diriye denilir olmuştur5.

    Razt, ·gemi manasma gelen el-fülk, el-cariye ve es-sefine arasındaki farka ayet-lerden hareketle şöyle işaret ediyor: Yüce Allah, Nuh (a.s)'a bir gemi yapmasını

    emrettiğini şöyle buyurdu: L/4 a.,w 1 ~ ~ "Bizim gözetimimizde gemiyi yap" (Hud, 37). Böylece başlangıçta, henüz gemi hareket etmeden önce ona el-fülk dedi. Daha sonra Hz. NOh gemiyi yaptıktan sonra ona, es-sefine ismini ver-

    miştir. Şu ayette olduğu gibi: ~~~~[_;,o~~ 3 "NUh'u ve gemide-kileri kurtardık" (Ankebut, 15). Başka bir ayette de bu gemiye el-cariye ismini -

    vermiştir. Şu ayette görüldüğü gibi: ~ .J l41 j ( \.:....~ .s. U.l ~ U \:.\ .s

    3) Bkz. Muhammed b. Cerrir et-Taberi, Cômiu'/-Beyôn /i Te'vili'l-Kur'ôn, Daru'l-Kütübi'l-llmiyye, Beyrut, 1992, XI, 590; Ali b. Muhammed el-Maverdi, en-Nüketu ve'l-Uyün (Tefsiru'/-Môverdi), Daru'l-Kütübi'l-llmiyye, Beyrut, 1987, V, 431; Muhammed b. Ömer ez-Zemahşeri, e/-Keşşôf an Hakaiki't-Tenzil ve Uyuni'l-Ekôvil, Daru'l-Ma'rife, Beyrut, tsz., IV, 45; Fahruddin Muhammed b. Ömer er-Razi, et-Tefsiru'/-Kebir (Mefôtihu'l-Gayb), Daru'l-Kütübi'l-llmiyye, Beyrut, 1990, XXIX, 91; Cemaluddiri lbnu'l-Cevzi, Zôdu'/-Mesir fi 1/mi't-Tefsir, thk., Muhammed b. Abdurrahman, Da-ru'l-Fıkr, Beyrut, 1987, VII, 107; !smail b. Kesir, Tefsiru'/-Kur'ôni'l-Azim, Daru'l-Ma'rife, Beyrut, 1992, IV, 292; Muhammed b. Ahmed el-Kurtubi, e/-Camiu li-Ahkômi'l-Kur'ôn, Daru'l-Kütübi'l-llmiyye, Beyrut, 1988, XVII, 107; Ali b. Muhammed el-Hazin, Lübôbu't-Te'vil fi Meôni't-Tenzil, VI, 140; el-Kadi Abdullah b. Ömer el-Beydavi, Envôru't-Tenzil ve Esrôru't-Te'vil, VI, 140; Ebu'I-Berekat Abdullah b. Ömer en Nesefi, Medôriku't-Tenzil ve Hakaiku't-Te'vil, VI, 140 (Bu üç eser

    , Mecmuatun mine't-Tefôsir, -Daru lhyai't-Turii.si'l-Arabi, Beyrut, tsz.- adı altında bir aradadır); Şihabuddin es-Seyyid Mahmud el-Alusi, Rühu'l-Meôni fi Tefsiri'l-Kur'ôni'l-Azim ve's-Seb'i'/-Mesô-ni, Daru ihyai't-Türii.si'l-Arabi, Beyrut, tsz., XXVII, 107; Seyyid Kutub, fi Zılôli'/-Kur'ôn, Daru'şŞurGk, Beyrut, 1980, VI, 3454; Cevheri Tantavi, e/-Cevôhir fi Tefsiri'l-Kur'ôni'/-Kerim, lntişaratu Afitab, Tahran, 1350; Muhammed Cemaluddin el-Kasımi, Mehôsinu't-Te'vi/, Daru lhyai'l-Kü-tübi'l-Arabiyye, Kahire, 1959; Said Havva, e/-Esôs fi't-Tefsir, Diln:t's-Selam, Kahire, 1989.

    4) Bkz. Maverdi, V, 431.

    5) Razi, XXIX, 91; lsmaü Hakkı Bursevi, Tefsiru Rühi'/-Beyôn, Daru lhyai't-Turasi'l-Arabi, Beyrut, 1985, IX, 297 .

  • D01777c1s4y1999.pdf 22.02.2010 18:11:38 Page 66 (1, 2)

    RA.IJMAN SURESi 24. AYEITEKi EL-CEVARİ KELiMESi HAKKINDA FARKLI BiR YORUM VE DEGERLENDiRMESI::----- 125

    "Su taştığında sizi bir gemide taşıdık" (Hakka, ı ı). Gemi su üzerinde akıp gittiği için bu isimle anılmıştır. Buna göre kullanılış ve umumilik ifade etmesi açısından sıralama şöyledir: el-fülk, es-sefine, el-cariye6.

    c:tl (O'nun) kelimesiyle, e/-ceudri'nin Allah'a nisbet edilmesi hakkında Bur-sev! şunlan zikrediyor: Göklerin ve yerin mülkü Allah'a ait olduğu halde Yüce Al-lah'ın, bu ayette geçen el-cevar kelimesini kendine nisbet etmesi, gemileri insania-nn inşa etmelerininonlan Allah'ın mülki dışına çıkarmayacağına işaret etmek için-dir. Yani gernileri her ne kadar insanlar yapsalar da onlar yine de Allah'ın mülkü-dürler. Çünkü o gemilerleelde edilen bütün faydalar Allah'ın izni ile kanuniann cia-iresinde gerçekleşmektedir ... Çünkü gemilerin denizlerde akıp gitmelerinde insan-Iann bir tesiri yoktur. Nitekim insanlar da bunu itiraf etmekte gemi de senin mülk de senin demektedirler. Boğulma tehlikesi karşısında da sadece Allah'tan yardım beklerler7.

    Razi de, buradaki nisbetin avama karşı söylenilmiş olduğunu, değil zeki insanlar en küçük aklı olan kimsenin dahi gemilerin denizlerde gitmesinin Allah'ın kudreti ve rahmetiyle olduğunu anlayabileceğine işaret ettiğini ifade etmektedirS.

    c::0 daki lam'ın iki manası olduğu ifade edilmiştir. Birincisi: mülk, sahiplik ifade etmesi, ikincisi: istihsan ve taaccüb ifade etmesidir9.

    w LJ 1 kelimesinin hakkında ise şu görüşler belirtilmiştir: ı. MahlCıkat, masnOat, yaratılmışlardır manasındadır. Bu görüş Katade'den nak-

    ledilmiştir. Bu manaya göre, münşeat kelimesinin kökü olan inşa, yaratma mana-sma gelmektedirlO.

    2. Yelkenleri açılmış, yükseltilmiş gemiler. Bu görüş Kelbi ve Mücahid'den nak-ledilmiştir. Bu görüşe göre yelkensiz gemiler münşeat değillerdir ll. Yine bu görüşe göre münşeat kelimesinin kökü olan inşa, yükseltme manasındadır.

    3. Yüklenilmiş (taşınan) gemiler. Bu görüş de Mücahid'den nakledilmiştir12.

    6) Razi, XXIX, 91.

    7) Bursevi, IX, 297.

    8) Bkz. Razi, XXIX, 91.

    9) Bursevi, IX, 297.

    10) Maverdi, V, 431; Razi, XXIX, 91; Kurtubi, XVII, 107; lbn Kesir, N, 292; Beydavi, VI, 140; Ha-zin, VI, 140; Bursevi, IX, 297; Alüsi, XXVII, 108; Elmalılı Muhammed Harndi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Eser Neşriyat Istanbul, tsz., VII, 4673. Elmalılı daha sonra, gemilerin inşasının Allah'a nisbet edilmesinin "Allah sizi ve yaptıklarınızı yaratmıştır" (Saffat, 96) ayetinin gereğince uygun olduğunu ifade etmektedir.

    ll) Bkz. Taberi, XI, 590-591; Maverdi, V, 431; Zemahşeri, N, 46; Razi, XXIX, 91-92; lbnu'l-Cevzi, VII, 260; Kurtubi, XVII, 107; lbn Kesir, N, 292; Beydavi, VI, 140; Nesefi, VI, 140; Hazin, VI, 140; Bursevi, IX, 297; Alüsi, XXVII, 108.

    12) Maverdi, y, 431. .1 ~

  • D01777c1s4y1999.pdf 22.02.2010 18:11:38 Page 67 (1, 1)

    126/ Yrd. Doç. Dr. Veysel GÜLLÜCE-.----EKEV AKADEMİ DERCİSİ

    4. Gönderilmiş (salıverilmiş) gemiler. Bu görüş İbn Kamil'den nakledilmiştir13.

    5. Akıhlan, yürütülen gemiler. Bu görüş Ahfeş'ten nakledilmiştir14.

    6. Su üzerine kaldınlmış, su üzerinde tutulan veya kendiliğinden su üzerinde du-ran gemiler lS.

    (-t kelimesinin çağulu olan (~~~ 'a ise şu manalar verilmiştir: 1. Dağlar. Dağlar da bayraklar gibi yüksek olduğundan bu isim verilmiştir16. Ah-

    med b. el-Halil'den, Araplar'ın her yüksek şeye alem dediği nakledilmiştir17. Razi, a'lam'dan murad'ın dağlar olduğu hususunda müfessirlerin ittifak ettiğini söylü-yorıs.

    İbn Süveyd bu ayetle ilgili olarak şunlan anlatıyor: Furôt nehri kıyısında Aif b. Ebf Tôlib ile beraberdim. O esnada yelkenleri açılmış bir gemi bize doğru yö-neldi. Aif ellerini açarak şöye dua etti: "Aziz ve Celf/ olan Allah şöyle buyuru-

    yor: f fu~ Ib /,1 j. w bl);/.\ c:U _, Onları denizlerinde yüzer hal-de inşa eden Allah'a yemin olsun ki, Osmôn'ı öldürmedim ve onu öldürmeye de meyletmediml9.

    Şeyhzade abnu'ş-şeyh)'den şöyle nakledilmiştir: anasır-ı asliye dörttür: toprak, su, hava, ateş. Cenab-ı Hak, JL.e_lp tr u L~l ~ kavliyle toprağın, şe-refli, değerli, hayret uyandıran bir varlığın aslı olduğunu, 0\>_).~~Y-\1 L:vJ z;j:_ ayetiyle de ateşin, yine hayretler uyandıran başka bir varlığın aslı olduğunu, ~ _,

    ··· (2\...

  • D01777c1s4y1999.pdf 22.02.2010 18:11:38 Page 67 (1, 2)

    RAHMAN SURESİ 24. AYEITEKİ EL-CEVAKi KELİMESİ HAKKINDA FARKLI BİR YORUM VE DEGERLENDİRMESI 127

    Buraya kadar tefsirlerden naklettiklerimizden anlaşıldığı gibi, bu ayetteki el-ce-uari kelimesinden maksadın gemiler olduğu bütün müfessirlerce istisnasız ifade edil-miştir. Kur'an-ı Kerim mealierinde de bu bilgilere paralel olarak, "Dağlar gibi, de-niz üzerinde yüzen gemiler O'nundur"21, "Denizde uzun dağlar gibi yükselen gerni-ler de O'nundur"22, "O'nundur denizde yüzen ve dağlan andıran gemiler"23, "De-nizde dağlar gibi yapılmış gemiler ancak O'nundur"24, "O'nundur denizde dağlar gibi yükselen gemiler"25; "Denizde koca dağlar gibi yüzen gemiler O'nundur"26, "Denizde koca dağlar gibi akıp giden yüksek gemiler de O'nundur"27 gibi benzer manalar verilmiştir.

    Şimdi ise, bu ayetteki el-ceuari kelimesi hakkında farklı bir· manaya, ilrn1 tefstr sayılabilecek bir değerlendirmeye, gerekçelerine ve bu gerekçelerin değerlendirilmesine değinelim.

    Kuraşt, Kamus-i Kur'an adlı eserinde Nehrha-i Deryai (Deniz Irmaklan) başlığı altında bu ayete (Rahman, 24) şu manayı veriyor: "Akan ve deniz içinde meydana gelmiş (yaratılmış) olan, sınırlar gibi olan şeyler Allah'a aittir."

    Daha sonra bu ayetteki kelimeleri şöyle izah ediyor: ·

    "Cevari, cariye'nin çoğuludur. Akanlar demektir.

    Münşeat, neşee'dendir. Yani, vücuda gelmiş, ortaya çıkmışlar'dır.

    A'lam, alem'in çoğuludur. Rağıb'ın Müjredat'ında dediği gibi, bir şeyin alame-tl demektir. Yolun alameti, ordunun alameti gibi. Dağlara da, kendi varlıkianna ni-şane olduklanndan alem denilmiştir28. ·

    Akrebu'l-Meuarid'de üst dudağın yanğı, ya da onun bir tarafının yanğı, iki top-rak parçası arasındaki sınır (fasıl), yol ve yüksek dağın nişanesi manasındadır. Her dağa şamildir de denilmiştir29.

    21) Cemi! Said, Kur'an-ı Kerim Tercümesi, Şems Matbaası, baskı yeri ve tarihi yok. 22) Bkz.lzmirli !smail Hakkı, Kur'an-ı Kerim'in Türkçe Tercümesi, Kütüphane-i Ilmi, Istanbul, 1927;

    Ali Özek ve Arkadaşlan, Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, TDV., Ankara, 1993; Kur'an-ı Ke-rim ve Türkçe Açıklamalı Tercümesi, Medine-i Münewere, 1987.

    23) Sadi lrmak, Kutsal Kur'an Türkçe Meali, Akşam Matbaası, Baskı yeri ve tarihi yok. 24) Abdullah Atıf Tüzüner, Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Meali, Yağmur Yayınevi, Istanbul, 1970. 25) Osman Nebioğlu, Türkçe Kur'an-ı Kerim, Nebioğlu Yayınlan, Istanbul, tsz. 26) Suat Yıldınm, Kur'an-ı Hakim ve Açıklamalı Meali, lstanbul1998. 27) Süleyman Ateş, Kur'an-ı Kerim ve Yüce Meali, Kılıç Kitabevi, Arıkara, tsz; Keza bkz. Tahir Hoş

    nivis, Kur'an-ı Kerim bô Tecvid l'rab ve Mezaya, Tahran tsz.; D. Masson, Le Coran, Bibliothe-que de ta Pleiade, Gallimard, 1967.

    28) Bkz. Rağıb e-lsfehani, el-Müfredat fi Garibi'l-Kur'an, thk. M. Seyyid Keylani, Daru'l-Ma'rife, Bey-rut, tsz., s. 344.

    29) Bkz. Said eş-ŞertOnl, Akrebu'l-Mevarid fi Fusahi'l-Arabiyyeti ve'şŞevarid, Mektebetu Lübnan, Beyrut, 1992, I, 825 .

    . i .ı

    ' ·~,~.

  • D01777c1s4y1999.pdf 22.02.2010 18:11:38 Page 68 (1, 1)

    128/ Yrd. Doç. Dr. Veysel GÜLLÜCE----EKEV AKADEMi DERGiSi

    Buna göre, a'lam, sınırlar ve nişaneler manasındadır.

    Müfessirler şöyle diyor: Bu ayetten murad, denizde giden gemilerdir. Mô.nşeat'a yükseltilmiş, kaldınlmış, a'lam'a ise dağlar manası vererek şöyle demişlerdir: Yani, denizde hareket eden dağlar gibi gemiler Allah'ındır.

    Bu mana, çok zayıf ve yersiz olup, lafzın delalet ettiği mananın dışındadır. Zira,

    ~ 1 ~ ~ L..:..:.1 \ ifadesi bu hareket eden şeylerin denizde vücuda geldiklerini -'"ı : ..

    açıkça ifade etmektedir. ı......::..J ye irtifa manası nasıl verilebilir? Acaba,

    • ~ 1 IL...;:...:'\ (MüminOn, 78) ayetinin manası "sizin için kulağı uzattı (yükseltti)" midir, yoksa "sizin için kulak vücuda getirdi midir!?" Aynı şekilde, a'lam'a nasıl dağlar manası verilebilir!? Halbuki, O zamandaki gemiler yelkenli ve naçiz gemilerden başkası değildir. Ayrıca, dağ, a'lam'ın asıl manası değildir. Bila-kis, kinaye manasıdır. Asıl manası nişane'dir. Sınırlara da, kara parçalannın birbi-rinden aynidığının nişaneleri olduklanndan a'lam demişlerdir.

    Peki, bu ayet-işerife'den murad nedir? Bu ayetten murad hiç şüphesiz denizie-rin ve okyanuslann ortasında akan akıntılardır. Bu büyük akıntılar denizierin kendi-sinden meydana gelirler ve onların içinde hareket ederler ve sınırlar gibi açık seçik-tirler. Buna göre ayetin manası şudur: "Denizde meydana gelen ve sınırlar gi-bi onda akan akıntılar O'na aittir." Bu, Kur'an-ı Mecid'in hayret verici haki-katlarındandır. Bu matiab (mana), yazarın fikirlerinin tereşşuhatındandır ve şu ana kadar hiç bir yerde bu manaya rastlamadım.

    Bilindiği gibi, büyük akıntılar, denizierin sathında akarlar30 ve onların cereyanı Ekvator'un sıcak sularını kuzey ve güney kutuplarına, kutupların soğuk sularını da Ekvator·bölgesine doğru hareket ettirirler. Bu deniz akıntılarının meydana geliş se-bebi, Ekvator ile kuzey ve güney kutuplan arasındaki sıcaklık derecelerinin farklılık arzetmesidir ve bu suların hareket etmesinde en önemli etken ise, rüzgarların es-mesi, bilhassa denizlerdeki akıntılara etki eden düzenli alize rüzgarlardır31.

    Deniz akıntılannın renk, katılık, tuzluluk ve sıcaklıklan okyanus sularından fark-lılık arzettiklerinden, onların okyanuslar içinde hareket ettikleri (aktıklan) aşikardır.

    Okyanuslarda akan en önemli sıcak su akıntılarından biri Gulf Stream'dir. Bu akıntı, Atlas okyanusunun ve ABD'nin güney eyaJetlerinin batısına düşen Meksika Körfezi'nden başlar. Güneyden ise, kuzey-doğu tarafından akar, daha sonra, Batı Avrupa sahillerine ulaşır. Büyük Britanya adalannın ve Norveç'in kenanndan ge-

    30) Denizierin sathında akan büyük aknblann yanında, daha küçük olan ara akınblan, derin akınblar, dip akınblar da vardır. Hatta okyanuslann 5-6.000 m. derinliklerinde dahi akınblar vardır. Bkz., Bü-yük Larousse, "Akıntı" maddesi.

    :.., 31) Alize, alçak enlemlerde esen düzenli rüzgar demektir. Bkz. Meydan Larousse; "Alize" maddesi; Büyük Larousse, "Alize" maddesi.

    ---·----- ,- ----·--- ----·

  • D01777c1s4y1999.pdf 22.02.2010 18:11:38 Page 68 (1, 2)

    RAFIMAN SURESİ 24. AYEITEKİ EL-CEVARi KELİMESİ HAKKINDA FARKLI BİR YORUM VE DEGERLENDİRMESI,.----- 129

    çer. Genişliği 145 km. civanndadır. Derinliği ise bazı noktalarda 800 m. 'ye ulaşır. Her dakikada iki milyon ton su Aorida sahilleri boyunca akmaktadır.

    Soğuk su akıntılanndan en önemlisi ise, Grönland soğuk su akıntısıdır. Bu akıntı, Lahradar yanmadasının kenanndan geçerek Doğu Amerika sahillerine ulaşır ... 32

    Bilim adarrılannın hesapianna göre, Kuzey Buz Denizi'nin sulan büyük bir yüz-me havuzu gibi, her 165 senede, bir mertebe değişir. Diğer okyanuslarda da du-rum böyledir. "33

    Kuraşt, el-cevari kelimesinin geçtiği ve müfessirlerin öneki ayet paralelinde ma-na verdikleri34 Şura 32-34. ayetlere de değinerek şunlan zikrediyor:

    ~.JI ~----es-k· -4-' ~ tJ ı ~ L_ 0 1· \)h)j ~.t ./ ı.3 ..J ~ı .:(, ~ ;,;.-3 .... l_r.J li.~~_,l ".JP.J4J0 ü~~~~ "Yani, "O'nun ayetlerinden

    biri de, denizlerde sınırlar gibi akan şeylerdir. Eğer isterse rüzgan sa-kin kılar, denizin üzerinde hareketsiz kalırlar. Bunda her sabreden ve şükreden kimseler için Allah'ın kudretine delalet eden ayetler vardır. Ya da onları tutar (haps), durdurur."

    Bu üç ayet de, deniz akıntılan hakkındadır. ... cümlesi şayan-ı dikkattir. Çünkü bu akıntılann cereyanının en önemli etkeni- da-ha önce söylediğimiz gibi - düzenli alize ve kentralize rüzgarlardır. Bu rüzgarlar de-varrılı bir surette kuzey ve güney kutuplanndan ekvator'a doğru, ekvatordan da ku-tuplara doğru eserler. Eğer bu rüzgarlar olmasa deniz akıntılan dururdu ...

    ..; .f:.. J \.....p J6.l ~ \(..)1 Cl\~ j o 1-.. Evet sabır ve teemmül lazımdır ki bu ha-kikatlar ortaya çıkanlsın. Ortaya çıkanldıktan sonra da şükür lazımdır. Teemmülsüz ve şükürsüz bu şeyler Allah'ın kudretine alarnet olma suretinde tecelli etmeyecek-lerdir.

    \~ L:-. ~ _x) Bu kelime ~ _, kökenindendir ve habs etme manasındadır. Kdmus'ta şöyle deniyor: ~-' 1 yani, onu hapsetti. Kehf suresinde de şöyle geçiyor: ~_,... ~ 1.:.-k..t>_, Yani, "onlann arasına bir malıbes (habs yeri) koyduk" (Kehf, 52). Böylece ayetin manaşı şöyle olmak-tadır: "Ya da onlan insaniann arnelleri sebebiyle habs ve mütevakkıf ya-

    32) Bu konuda bilgi için bkz. Büyük Larousse; Meydan Larousse, "Akıntı" maddeleri; Ana Britanni-ca, "Oky_anus Akıntı/arı" maddesi.

    33) Seyyid Ali Ekber ei-Kuraşi, Kamus-i Kur'an, Daru'I-Kütübi'l-limiyye, Tahran, 1367, I, 166-168.

    34) Müfessirler, Şara slıresin>deki bu ayetlerde geçen .)~ 1 kelimesine de ö~ceki ayette olduğu gibi, gemi/er, ( fu .)) 1 kelimesine dağlar ve bu sürede geçen, o ,r) Jv. J~..) ifade-sine de "su üzerinde hareketsiz durur/ar" manasını vermişlerdir (bkz. Maverdi, V, 205; lbnu'I-Cevzi, VII,B2; Razi, XXVII, 150; lbn Kesir, IV, 126).

    ·.t . ~

    ' -~ ...

    ·.ı

  • D01777c1s4y1999.pdf 22.02.2010 18:11:38 Page 69 (1, 1)

    130/ Yrd. Doç. Dr. Veysel GÜLLÜCE----EKEV AKADEMİ DERCİSİ

    / . lll:.. par" ve bu mana, _Jj \..J..J ~- nin bir başka ifadesi demekti~. Sonuç

    olarak şunu diyebiliriz ki, bir defasında Allah, akınblan, O'nun iradesi albnda olduk-lan için, bizzat kendisinin durdurabileceğini, bir defasında da, aniann faydalanndan nasipsiz kalsınlar diye, insaniann kötü arnelleri sebebiyle durdurabileceğini belirt-miştir.

    Müfessirler yUkandaki ayeti gemiler hakkında manalandırmışlar ve şöyle demişlerdir: Ayetten murad, dağ gibi olan gemilerdir. Eğer rüzgar gelmese hareketsiz ka-

    lırlar: ~ Y.. yi de gemilerin batması ve helak olması manasında almışlardır. Fakat gerçek, bizim dediğimizdir. Müfessirlerin sözlerine cevap verme ve aye-tin kelimelerinin aniann belirttikleri manalara aykın oluşu hakkırıda sözü fazla uzat-mayacağız. Hamd alemierin rabbi olan Allah'a aittir ... "

    Görüldüğü gibi, Kuraşi, el-cevôri kelimesine daha önce kimsenin değinınediği farklı bir mana veriyor ve bu mananın doğru, diğerlerininkinin ise yanlış olduğunda çok iddialı görülüyor. Gerçekten de Kurşi'nin açıklamalan yabana ablacak cins-

    ten değil. Aynca, ...J \ :J 1 4.13 , ifadesinde cevari kelimesinin .:0 ile Allah'a nisbet edilmesi o şeyin önemine ve büyüklüğüne işaret etmektedir. Keza, akınblar vasıtasız olarak Allah'ın eserleri olduğu halde, gemiler- her ne kadar Allah'ın koy-duğu kanunlar sayesinde su üzerinde kalıp yüzsel er de - zahirde insan eseridirler. Dolayısıyla okyanus akınblannın Allah'a nisbeti-bu açıdan- daha uygun görün-

    mektedir. c:U deki lam'ın-daha önce geçtiği gibi- taaccüb ve istihsan bildirmesi

    de bu manayı desteklemektedir. Çünkü, gemilerin su üzerinde hareketi hayret ve-rici bir olay olsa da, deniz içinde sıcak ve soğuk su ırmaklannın olması daha da aca-ibtir.

    Ancak öncekilerin verdikleri manayı destekleyen bir takım deliller,· emareler de söz konusu. Bu durumda doğru olan hangisidir? Hangi tarafın delilleri daha kuwet-li, izahlan daha isabetlidir? Şimdi bunu araşbrmaya ve Kuraşi'nin delillerinin ne de-rece doğru ve isabetli olduğunu değerlendirmeye çalışalım. ·

    Kuraşt, müfessirlerin ayete verdikleri manayı tenkid ederken önce,

    ~ \ .i; U 1 A : t, r ifadesinin bu hareket eden şeylerin denizde meydana geldikleri hususunda sarih olduğunu ve s~ ye irtifa' manası verile-meyeceğini söylüyor. Bu hususta ~ı ~ 'L.:.:.'ı ayetini delil olarak göste-riyor. Aynca, a'lam'a dağlar manasının verilemeyeceğini çünkü o devirde dağlar gi-bi büyük gemiler olmadığını ve a'lam'ın asıl manasının dağlar olmayıp, alarnet ve nişaneler olduğunu, dağ manasında ise ancak kinaye olarak kullanıldığını ifade edi-yor.

    ~ \ .i ..:..l"' Lı ifadesindeki münşeat'ı yarablmış, meydana gelmiş manasında ele alırsak, Kuraşi'nin işaret ettiği gibi, gemilerin denizde yarabirnalan

    -------- .. -

  • D01777c1s4y1999.pdf 22.02.2010 18:11:38 Page 69 (1, 2)

    RA.l/MAN SURESi 24. AYEITEKi EL-CEVARi KELiMESi HAKKINDA FARKLI BiR YORUM VE DEGERLENDiRMESI;.----- 131

    gibi bir problemle karşılaşılacağı doğrudur. Bu probleme işaret eden Razi, iki türlü çözüm getirmektedir. Birincisi, cariye'nin mevsCıf yerine geçirilmiş bir sıfat olduğu düşünüldüğünde, inşa'nın yaratma manasında alınmasının böyle bir problem do-ğurmayacağını çünkü bu durumda ayetin takdirinin, .i, ~ )4 f ~ \ "\) (w~ \.O_?.: "Denizde cereyan eden (yüzen} dağlar gibi gemiler O'nundur" ola-

    cağı, böylece Allah'ın kudretini ortaya koymacia daha çok bir manaifade edeceğini belirtiyor35. İkincisi ise, el-Münşeat'ın el-merfuat manasında düşünülmesidir. Bu takdirde ya, gemilerin kendisinin su üzerinde tutulmalan ya da yelkenlerinin açılmış, yükseltilmiş olduklan manası kasdedilir36.

    Kuraşi her ne kadar el-münşeat'a el-merfuat manasının verilmeyeceğini belirt-se ve bu hususta ayetten örnek verse de, Arap dilinde bu manada kullanıldığına dair

    J

    örnekler de vardır. Mesela, yağmurun yükseldiğini ifade etmek için ...::..... ~ ev~' ' , bir kimsenin yüksek makam sahibi olduğunu ifade etmek için de, d.ı.•\ ot:_, .:_, \ denilmektedir37. Aynca inşa kelimesi ayetlerde her ne kadar ya-

    ratma manası~da kullanılmışsa da Ra'd suresi 12. ayet'in sonu olan jW 1 '--'~ 1 ·~_9--· ifadesi, "Ve O, (yağmur dolu) ağır bulutla-

    n yaratır (meydana getirir)" manasma geldiği gibi, her ne kadar tefsirlerde pek değinilmese de, "Ve O, ağır bulutları kaldırır (yükseltir)" manasını vermek de kanaatlınce mümkündür. Çünkü yukarda, bulutlann yükseltilmesi hususunda bu kelimenin kullanıldığına dair bir örnek vermiştik, aynca ağır kelimesi,- Allah'ın kud-retini belirtme bakımından - yükseltme manasıyla mütenasip düşmektedir. Keza, Taberi de bu ayete mana verirken, ~ ~---' »'-: j\.:iz:.JI

  • D01777c1s4y1999.pdf 22.02.2010 18:11:38 Page 70 (1, 1)

    132/ Yrd. Doç. Dr. Veysel GÜLLUCE----EKEV AKADEMi DERGiSi

    yiz. Çünkü NCıh (a.s)'a Allah tarafından gemi yaptınldığını biliyoruz. Gemicilik / J

    Kur'an'ın indiği,devirde bazı yörelerde ilerlemiş olabilir. ~ ~ 1 (;

    ~.;.J ~'tj ~~ ( .j_/ ;_,."Onlardan önce, ev eşyası ve gösteriş bakımından daha güzel olan nice kavimler helak ettik" (Meryem, 74) ayeti, Kur'an'ın nuzCılünden önceki dönemlerde gösterişli ve şaşaalı hayat yaşayan bir ta-kım kavimler olduğunu if~de ettiği gibi., o devirlerde ve daha sonraki devirlerde bü-yük gernilerin yapılmış olması da aluldan uzak değildir. Çünkü teknik bakımından geminin büyüğü küçüğüne nisbet! e daha zor değildir. O devirlerde günümüz insan-lannı dahi hayrete düşüren binalar ve surlar yapan kimseler, büyük gemileri de ya-pabilirler39.

    Kuraşı, a'/am'ın ancak kinaye olarak dağ manasında kullanılabileceğini söylü-yor. Doğrudur, fakat bu ayetteneden bu manada kullanılmasıni?

    Görüldüğü gibi, her ne kadar Kuraşı'nin savunduğu mana doğru kabul edilse de, önceki müfessirlerin ifade ettiği mananın yanlışlığına delalet eden bir durum da yoktur.

    el-Cevari kelimesinin geçtiği bir diğer ayet olan Şura suresi, 32 - 34. ayetlere Kuraşı'nin verdiği mananın değerlendirilmesine gelince, Kuraşı 33. ayette geçen

    o~ J.s ~.J ~ &)1 uC:\ .. :~. 01, ifadesinin, verdiğimana açısından şayan-ı dikkat olduğunu belirterek, rüzgariann durması durumunda akınblann da duracağım, çünkü akıntılann cereyanında rüzgarlarm rol oynadığını söy-lüyor. Ancak, aynı durumlar gemiler için de geçerlidir. Dolayısıyla burada bir ınanayı diğerine tercih ettirecek bir durum söz konusu değildir.

    Kuraşı'nin bu ayetlerde üzerinde durduğu diğer bir husus ise, 34. ayetteki 5 .

    ~ Y. _j \ ifadesidir. Kuraşı bu ifadenin hapsetme, tutma manasında olduğu üzerinde duruyor ve müfessirlerin verdiği helak manasının doğru olmadığını söylü-yor. Ancak, bu kelimede habs, tutma manası doğru olduğu gibi, müfessirlerirı ver-

    Kur'an'ın ınzaı olunciuğu dönemdeki gemilerin ise dağlara benzetilecek derecede büyük olmadığını belirtiyor. Aynca bu ayette ikinci bir gaybi mucizeye daha işaret edildiğini belirtiyor. O da şudur: Ayette gemilerin dağlara benzetilmesiyle dağiann da gemilerin üçte ikisinin su içinde olması gibi, görünen kısmın üçte ikisinin toprak altında olduğuna işaret edilmiştir. Bu da, Kur'an'ın Allah Ke-lam'ı olduğunun bir delilidir (Bkz. Hawa, X, 5651).

    39) Nitekim, Girit'te yapılan kazılar, Milartan önce 5.000'li yıllarda Akdeniz'in doğu kesimlerinde de-nize açılabilecek gelişkenlikte teknelerin yapıldıgını göstermiştir ... Sülaleler öncesi (yaklaşık olarak Milaltan önce 3300 yıllannda) Mısır sanatına ait eserlerde de kumaş yelken çizimlerine rastlanmıştır. Üç yakalı Latin yelkeni, ilk kez Kızıldenizde ve Hint Okyanusuncia seyreden Arap gemilerinde kullanılmıştı. Orta çagda ise, hemen bütün Avrupa ülkelerinde küreklerin yerini yelkerıler aldı, ge-miler büyüdü ... Bkz. Ana Britannica, "Gemi" ve "Yelken" maddeleri.

  • D01777c1s4y1999.pdf 22.02.2010 18:11:38 Page 70 (1, 2)

    RAHMAN Sl/RESİ 24. AYETTEKi EL-CEVARİ KELİMESİ HAKKINDA FARKLI BİR YORUM VE DEGERLENDİRMESI~--- 133

    diği batına ve helak manası40 da doğrudur. Çünkü lügatta helak ·etti manasında 5

    ~_,ı denir. Günahkar kimse için de günahları onu helCik etti manasında . s

    ~~::, ~' 1 denilir41. Nitekim, tbnu'l-Estr, hadts-i şeriflerde bu kökten olan ke-limelere helak manası vermi~r. Mesela ~_,; ~ ~Yı~ 3 hadisinde "el-mühlek

    (helak olan)", 0 \.:A..J _,ı. ı J.:'J .i_, hadisinde "helak eden günahlar" manasını ver-miştir42. Hatta Ebu .DavCıd'da geçen o.::;)I, o~..) ~.Jl Cvlb -~ " ... dünya ve ahi-

    . retini hel ak eden bir söz söyledi... "43 hadisi'nde ~_,ı in helak etti ma-

    nasında olduğu açık olduğu gibi, Hz. Alt'ye nisbet edilen hadiste de, ~

    0>_}1 0)11 "onlardan kimi de boğulan helCik alandır" 'e sıfat yapılması, açıkça bu manayı teyid etmektedir44. Görüldüğü gibi bu kelime helak manasında da kullanılmaktadır. Dolayısıyla bundan hareketle müfessirlerin verdiği mananın yanlış olduğu söylenemez. Hatta, ayette ~ ~ ifade-

    sinden sonra gelen 1~ v. "yapbklan sebebiyle" ifad~si müfes-sirlerin verdiği manaya daha uygun düşmektedir.

    Sonuç

    1. Buraya kadar yapbğımız değerlendirmeler gösteriyor ki, müfessirlerin el-ce-va ri kelimesine verdikleri mana, Kuraşi'nin iddiasının aksine yanlış bir mana değildir. Lafız böyle bir manaya uygun olduğu gibi, Şura suresindeki ayetler de bu ınanayı destekler mahiyettedir.

    Bu manayı daha çok destekleyen ve Kuraşi'nin değinınediği bir diğer ayet ise

    ~ _; \.! \ j ( l.:..l....::>- ~U. 1 bb U t 1 "Su taştığında sizi gemi üzerinde taşıdık" ayetidir. Bu ayetin NUh (a.s)'ın gemisi olduğu açıktır. Bu ayet-te el-cariye tekil olarak kullanıldığı gibi, yukardaki iki ayette ise el-cevari şeklinde çoğul olarak kullanılmışbr. Bu ayete, Kuraşi'nin düşündüğümana verilirse o zaman sizi akıntı üzerinde taşıdık manası çıkar. Bumana aklen mümkün görünse de çok uzak bir mana olduğu aşikardır.

    40) Bkz. Maverdi, V, 205; lbn Kesir, IV, 126. Bu hadisler ve benzer ifadeler için bkz. Ahmed b. Han-bel, el-Müsned, Daru'l-Fıkr, Beyrut, tsz., n, 223, 276, 293, 534; m, 221, 399; V. 342, 344; Mu-hammed b. !smail el-Buhan, es·Sahih, el-Mektebetu'l-lslamiyye, Istanbul, tsz., Ezan, 129; Rikak, 52; Tevhid, 24; Tıbb, 48; Vasaya, 23; Hudud, 44; Müslim el-Kuraşi, es-Sahih, Daru lhyai't-Türa-si'l-Arabi, Beyrut, tsz., Taharet, 1; lman, 144. Kuraşi'nin çok yerde kaynak olarak zikrettigi Af!:ra· bü'/-Meuôrid'de de (vebik)'e halik (helak olan) manası verilmiştir. Bkz. Şertlıni, n, 429.

    41) Bkz. Razi,- XXVU, 151.

    42) Bkz. lbnu'l-Esir el-Cezeri, en·Nihôye fi Garibi'I-Hadis ue'/-Eser, thk. Tahir Ahmed, el-Mektebetu'l-lslamiyye, Beyrut, tsz. V, 146.

    43) Ebu DavCıd es-Sicistani, es-Sünen, Müessesetü'l·Kütübi's-Sekafiyye, Beyrut, 1988, Edeb, 43.

    44) Bkz. lbnu'l-Esir, V, 146 .

    .1 .ı

    '

  • D01777c1s4y1999.pdf 22.02.2010 18:11:38 Page 71 (1, 1)

    134/ Yrd. Doç. Dr. Veysel GÜLLÜCE----EKEV AKADEMİ DERGİSİ

    2. Bilhassa Rahman, 24. ayette el-ceuari'nin Kuraşi'nin anladığımanada anla-şılması da mümkündür. Çünkü ayetteki lafızlar bu manaya elverişlidir. ·Ayrıca, Kur'an-ı Kenm'deki bir kelimenin pek çok vücuhu45 olabildiği gibi el-cevari kelime-sinin de - diğer ayetlerde başka manalarda kullanılmış olsa dahi - bu ayette akınhlar manasında olması mümkündür.

    3. Yine, her iki mananın-hatta daha başka manalann-da bilhassa bu ayette (Rahman, 24) doğru olabileceğini söyleyebiliriz. Çünkü bir ayette bir birine zıt düşmeyen faklı şeylere işarette bulunulabilir. Yeter ki, kelime bu manayı kabul etsin, el-ce~ari'l-kunnes kelimelerinde olduğu gibi. Çünkü bu ayette ne gemiler ne de akıntılar söz konusu edilmiştir. Başka akan şeyler kastedilmiştir46. Nitekim Taber!, bu ayetteki el-cevari kelimesi hakkındaki farklı görüşleri naklettikten sonra, bu gö-rüşlerden birini diğerine tercih ettirici bir delll olmadığı için her birinin doğru olabi-leceğini söylemiş, hatta manayı biraz daha genişleterekbuifadelerin (elcevari'l-kün-nes) bazen gizlenen bazen ortaya çıkıp dolaşan her şeyi içine aldığını söylemiştir47. Dolayısıyla bu ayette de benzer şekilde düşünerek, ayetin manasını daha ge-niş tutarak denizde akan veya yüzen diğer büyük şeyleri de bu ayetin şumulü içine dahil edebiliriz. Mesela, kendileri dağ gibi olan ve sırtlarını deniz. dışına çıkardıklarında küçük bir dağ gibi görünen balina balıklan bu hususta ilk akla gelen şeylerdendir. Bu durumda, f.\ .i, ..:...{: :11 "denizde yaratılmışlar ... " manasında değerlendiriliş olacaktır.

    Hatta Elmalılı bu ayetin daha geniş düşünülerek, bu ayetteki deniz'in sema der-yası ve cevari'nin de semadayüzen bütün ecram-ı ulviyye şeklinde anlaşılabileceğini ifade etmektedir48. Ancak bu mana yukarda zikrettiğimiz manalardan daha uzak görülmektedir.

    45) Kur'an-ı Kerim'de bir kelimenin farklı yerlerde farklı manalara gelmesine vücüh denir.

    46) Bu husustaki görüşler şunlardır:

    1. Beş gezegendir (bu sayı o dönemde gezegenlerden beş tanesinin bilinmesinden dolayıdır.) Bu gö-rüş Hz. Ali'ye nisbet edilmektedir. Mukatil ve lbn Kuteybe de bu kanaattedir.

    2. Mutlak manada yıldızlardır. Bu görüş Hasan-ı Basri, Katade ve Ebü Ubeyde'ye aittir.

    3. Yaban sıgın'dır. Bu görüş lbn Mes'üd'a aittir.

    4. Geyikler'dir. Bu görüş lbn Abbastan nakledilmiştir. Said b. Cübeyr de bu kanaattedir. 217; lb-nu'l-Cevzi, VIII, 192-193; lbn Kesir, IV; 510-511; Ateş, Yüce Kur'un'ın Çağdaş Tefsiri, Yeni Ufuklar Neşriyat,lstanbul, 1991, X, 349.

    Razi bu görüşleri naklettikten sonra tercihini yıldızlar yönünde kullanmaktadır. Alusi de benzer ka-naattedir (Bkz. Razi, XXXI; Alüsi, XXX, 57-58)

    Görülen o ki, bazılan bu ayetteki eşsiz teşbihi hakikat zannetmişlerdir. Aslında bu ayette Kutub'un da belig bir şekilde ifade ettigi gibi (bkz. Kutub, VI, 3841), yıldız veya gezegerılerin semada dolaşmalan, bazen gözetlerup bazen gizli kalmalan, etrafta dolaşan ve zaman zaman yuvasına sıgtnıp saklanan geyiklerin macera-i hayatianna benzetilmiştir.

    47) Bkz. Taberi XII, 469.

    48) Bkz. Elmalılı, VII, 4673.