292

İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

  • Upload
    others

  • View
    16

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi
Page 2: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI

Ali Asghar HAGHDAR

Çeviren: Macit ARAZEditör: Merve TOSUNCUK

ANKARA 2017

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 3: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

Ali Asghar HAGHDAR

ÇEVİRENMacit ARAZ

EDİTÖRMerve TOSUNCUK

SAYFA DÜZENİCeyda ŞEREFLİOĞLU

BASKISONÇAĞ MATBAACILIK LTD. ŞTİ.

İstanbul Cad. İstanbul Çarşısı Nu.: 48/48-49

İskitler 06070 ANKARA T: (312) 341 36 67w w w .uzundi j i t a l . com · uzun@uzundi j i t a l . com

İs t a n b u l C a d . İ s t a n b u l Ç a r ş ı s ı Nu . : 4 8 / 4 8 - 4 9

İskitler 06070 ANKARA T: (312) 341 36 67www.uzundijital.com · [email protected]

©Tüm hakları yazarına aittir.Yazarın izni alınmadan kitabın tümünün veya bir kısmının

elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı,çoğaltılması yapılamaz.

İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSIISBN: 978 - 975 - 2405 - 32 - 5

MEDENİYET, KÜLTÜR VE TOPLUMSAL AYDINLANMA DERNEĞİ

Yayın No: 4

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 4: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

Cilt resmi: Zehra Haghdar sınıf arkadaşı ile beraber- Bakü Yazarın ananesi Zehra Haghdar çocuk yaşta

ailesi ile Bakü’den Tebriz’e göçmüştür.

Bizim topraklarda önce kadınlar uyanır, sonra güneş doğar; çünkü güneşi kadınlar doğurur.

Atasözü

Eylemin ötesinde hiçbir gizli kimlik yoktur.

Chantal Mouffe

Milletleri öldürmek için önce bellekleri çalınır; kitap-ları, bilinçleri ve tarihleri yok edilir. Daha sonra birisi gelir ve başka kitaplar yazar, onlara başka bir bilinç ve eğitim verilir ve başka bir tarih uydurulur.

Milan Kundera

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 5: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

Yazar Hakkında

Ali Asghar Haghdar, 1966 yılında Tebriz’de doğ-muştur. İlk makalesini 1990’da yayınlamıştır. 1991 yılından itibaren de editörlük ve yazarlık yapmakla meşkuldür. Şimdiye kadar yirmiye yakın kitabı ba-sılmıştır. 1999 ile 2004 yılları arasında ENTEKHAB Gazetesi’nde yayın yönetmeni ve eleştirmen olarak görev almıştır. 1997 ile 2009 yılları arasında ise Ce-naze Ansiklopedisi ve Kadınlar Ansiklopedisi yazar grubu içerisinde görev alıp aynı zamanda felsefe, irfan ve tarih konulu yazılar yazmaya devam et-miştir. 2002 yılından itibaren İran Düşünce Derne-ği’nde yazılar yazmıştır. Bu yazılar Kavir Yayınevi tarafından yayınlanmıştır. 2007 yılında ise “Andis-he Emruz İran” dergisinde yazarlık yapmıştır. 2009 yılında yasaklanan ve sansürlenen kitapların deva-mında yazı yazması devlet tarafından yasaklanmış-tır ve bunun akebinde İran’dan ayrılmak zorunda bırakılmıştır. 2015 yılında ise Bilrleşmiş Milletler, İnsan hakkaları ve özgür düşünceler konusunda yapmış olduğu çalışmalardan dolayı Helmen Ödü-lü’ne layık görülmüştür.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 6: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

İçindekiler

Mütercimin Girişi ...............................................................1

Önsöz ...................................................................................5

Türk Kelimesinin Terminolojisi.......................................25

Türklerin Siyasi ve Toplumsal Tarihi ..............................34

Hun İmparatorluğu ..............................................................34

Göktürk İmparatorluğu .......................................................38

Karahanlı Türkleri ................................................................42

Gazneli Devleti .....................................................................49

Selçuklu Türk-Oğuz Devleti ...............................................50

Moğol Döneminde İran Türkleri ........................................52

Karakoyunlu Türklerinin Devleti .......................................54

Akkoyunlu Türklerinin Devleti ..........................................58

Safevi Türklerinin Devleti ...................................................63

İran Platosunda Avşar Türklerinin Hükümdarlıkları ......67

İran’ın Memalik-i Mahruse’sinde KacarTürklerinin Padişahlığı ........................................................68

Meşrutiyet Sonrası İran Türkleri ........................................77

İslam Cumhuriyeti Döneminde İran Türkleri ................114

İran Türklerinin Dili ve Edebiyatı ....................................130

Türkçe’nin Eski Tarihi ........................................................130

Azerbaycan Türkçesi Tarihi ...............................................133

Azerbaycan’daki Edebi Modernleşme .............................152

İran Türklerinin Yaşadığı Coğrafya ...............................214

EK .....................................................................................253

KAYNAKLAR ..................................................................270

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 7: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 8: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

1

Mütercimin Girişi

Azerbaycan Türkleri büyük Türk medeniyetinin en önemli parçalarından olmuşlardır. Genel Türk tari-hinin önemli kaidesinden müstesna olmayarak kendi anayurtlarının dışında çok sayıda yurdu ve halkı yüz-yıllarca yönetmişlerdir. Günümüzdeki uluslararası ta-nımlarda İran olarak bilinen coğrafyayı bir asır önceye kadar bin yılı aşkın bir süre Azerbaycan Türkleri yö-netmişlerdir. Bu süre boyunca Gazneliler, Selçuklular, İlhanlılar, Safeviler ve Afşarlar gibi çok sayıda Türk devleti, İran’da dahil olmak üzere geniş coğrafyaları egemenlikleri altında tutmuşlardır. Bu dönemde İran adı efsanevi bir coğrafi isim olarak (Turan’ın karşısın-da) var olup, devlet ve yönetimin adı olmamıştır. Böl-gedeki en son Türk devleti Kacarlar’dır (1794-1925). İngilizlerin bir planı olarak Kacar Devleti yıkılmış yerine Pehlevi Krallığı kurulmuş ve böylece devlet yö-netimi Türklerden Farslara geçmiştir.

Türkler iktidarda oldukları bin yılı aşkın sürede impa-ratorluk ve hakimiyette olmanın verdiği üstünlük ve özgüven psikolojisi ile neredeyse hiçbir zaman milli-yetçilik yapmamış ve dil, din, kültür dayatmasına baş-vurmamışlardır. Türkler egemenlik eksenli düşünmüş ve devletin bekasını esas almışlardır. Bu sebeple de bölgede var olan bütün büyük dilleri (Türkçe, Arap-ça, Farsça) ve dolayısıyla kültürleri ciddiye almışlar-dır. Bugünkü İran’da, Türklerin hakim olduğu bin yıl boyunca çoğunlukla yönetim ve ordu dili Türkçe, din ve bilim dili Arapça, divan ve şiir-sanat dili Farsça ol-muştur.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 9: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

2

Bölgenin diğer büyük halkı olan Farslar, Türklerden çok daha farklı bir gelişim süreci yaşamışlardır. Son Pers Devleti’nin Müslüman Araplara yenilmesi ile ha-kimiyeti kaybeden Farslar, Pehlevi Krallığı’na kadar 1200 yılı aşkın bir süre bir daha belini doğrultamamış ve önce Arapların daha sonra Türklerin hakimiyeti al-tında yaşamak zorunda kalmışlardır. Bu tarihi yenilgi duygusu adeta Fars milli kimliğinin omurgasını oluş-turmuştur. Farslar diğer bölge halklarından çok daha önce milliyetçiliğe sarılmış ve gerçekte kuramadıkları ihtişamlı devleti şiir kitaplarında, efsanelerde kurma-ya çalışmışlardır.

1925’te İngilizler, Türkleri hakimiyetten düşürüp yö-netimi Farslara devrettiğinde, Fars eliti söz konusu psikolojinin etkisi ile yoğun bir milliyetçiliğe başvur-duğu gibi hiddetli bir asimilasyon ve tek tipleşmeye de çaba göstermiştir. Bu dönemde bir fermanla efsanevi İran adı devlet adı yapılmıştır. Fars milliyetçiliği Şiilik mezhebini bile “İranlaştırarak” emperyalist emelleri yönünde hizmete almaya çalışmıştır.

Bir taraftan Rus emperyalizmi, bir taraftan da Fars milliyetçiliği baskısı altında kalan Azerbaycan Türkle-ri, geç kalmış bir milletleşme sürecine girmiş ve den-gelere dönmeyi denemiştir.

Gülistan Antlaşması (1813) ve Türkmençay Antlaş-ması (1828) ile ikiye parçalanan Azerbaycan Türkle-ri, kültürel birliğini korumuş olsa da siyasi olarak iki ayrı kadere mahkum edilmiştir. Kuzey Azerbaycan kendi ulus devletini kurabilmişse de Güney Azer-baycan hala Fars milliyetçiliği ile cebelleşmektedir. Güney Azerbaycan’da Meşrutiyet Devrimi (1905) ile

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 10: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

3

ortaya çıkan “kendi kaderine hakim olma” isteği inişli çıkışlı bir süreç yaşayarak günümüze kadar gelmiştir. Post- Sovyet dönemde Güney Azerbaycan’da milli bi-linçlenme ve öze dönüş sürecinin yeni dalgası ortaya çıkmış ve giderek dengeleri etkileyebilecek bir siyasi akım haline gelmiştir. Başlarda kültürel bir söylem olan bu hareket, son yıllara yaklaştıkça daha siyasi ve daha radikal söylemler geliştirmiştir. Güney Azer-baycan’da geleneksel olarak var olan Şii-İslam din ve devlet bilinci, son asırda Fars etnik temelinde kuru-lan “İranlılık” ile değiştirilmeye çalışılmışsa da yeni milli bilinçlenme dalgası sayesinde “Türk Milleti” ve “Azerbaycan vatanı” kavramları her geçen gün daha da yaygınlaşmaktadır.

Günümüz İran’ında kuzey batıdaki Güney Azerbay-can Türklerinden başka çok sayıda Türk boyları mer-kez, güney ve kuzey doğuda yaşamaktadırlar. Ülke-deki esas Türk kitlesini Güney Azerbaycan Türkleri oluştursa da, diğer Türklerin sayıları ve konumları da küçümsenemez. Kaşkayiler, Horasan Türkleri, Sahra Türkmenleri bu grupların en önemlileridir. Bu grup-lar da Güney Azerbaycan Türklerini takiben milli bi-linçlenme sürecine girmiş durumdalardır. Özellikle Kaşkayi Türkleri, yaşadıkları acı tecrübeler ve aşiret yapılarından dolayı bu süreci daha hızlı tamamlamak-tadırlar.

Bazı resmi ağızlara göre İran nüfusunun yüzde kırkı Türk’tür. İran’ın çok etnikli, çok kültürlü ve çok inanç-lı bir yapıya sahip olduğu; Farsların ülke nüfusunun ancak yüzde kırk beşini oluşturduğu ve ülkedeki Türklerin tarihi, devletçilik geleneklerinin ve dene-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 11: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

4

yimlerinin bulunduğu göz önüne alınırsa ülkedeki Türk nüfusunun tutumunun ülke kaderi açısından ne anlama geldiği açıkça anlaşılabilmektedir.

Azerbaycan ve İran’ın tarihçiliğinde adını duyurmuş önemli bir kalem sahibi olan araştırmacı-yazar Ali Asghar Haghdar, elinizde bulunan “İran Türklerinin Kimlik Rönesansı” eserinde bu devinim sürecinin toplumsal ve kültürel yönünü ustaca işlemiştir. Çağ-daş tarihi ele aldığı elliden fazla eserini, eleştirel bir bakışla kaleme alan yazar, İran’da Güney Azerbaycanlı Türklerin öncülük ettiği “Meşrutiyet Devrimi” ile baş-landığına inanılan modern tarihi bilinmeyen yönleri ile işlemiş ve bu sürece çoğunlukla bakılmayan açılar-dan ışık tutmuştur.

Bu eseri Türkiye Türkçesine çevirerek hem Türk lite-ratürünün daha da zenginleşmesine katkıda bulun-muş, hem de kitabın taşıdığı mesajı daha geniş kit-lelere ulaştırmış olduğumu ummaktayım. Bu eserin tercümesinde bana sağladığı büyük destekten dolayı arkadaşım Muhammed Rıza Goçi’ye özel olarak te-şekkür ederim.

Macit Araz

08.05.2017

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 12: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

5

Önsöz

İran coğrafyasında yaşayan milletlerin bazıları tarih sürecinde insani iletişim için Türkçeyi kullanmışlar-dır. Bu dil onların ruhlarına karışmış ve kimlikleri-nin bir parçası olmuştur. Köklü ve kalıcı kültür ve geleneklere sahip olan bu toplumlar kendilerine özgü edebiyat, şiir, musiki ve halk oyunları geliştirmişler-dir. Kendilerine özgü yas ve şenlik gelenekleri, dağlar-da ve kırlarda yaşadıkları zorlukları ve özgürlüklerini anlatan efsaneleri bulunmuştur. Tarih anlatılışında göz ardı edilmiş ve kültürel kimlikleri tanınmamış fa-kat tarih, kültür ve yurt bilincine sahip olan bu insan-lar bugün Türklük kimliklerinin korunmasını talep ediyorlar.

Günümüz medeniyetinin değişken şartlarında İran Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi ve kültürel kimliklerini yeni-den inşa etmeye çalışmaktadırlar. Tarih boyunca var olan bir kimlik ve sürekliliği bulunan bir kültüre sahip olan bu insanlar, insanı ve doğal haklarını temel alan bir yeniden doğuşun eşiğine gelmiştir. İran Türkleri modern dünyada canlı ve hareketli bir varoluş için sahip olduklarını yeniden değerlendirmeye almışlar-dır. İran Türklerinin kimlik arayışı siyaset oyunlarının ötesinde ve insan gerçeği zemininde sindirme-aynılaş-tırma siyasetlerinin kelepçelerini kırarak, Türk dilinin kurumsallaştırılması ve Türk kültür-sanatının tanın-ması hedefine yönelmiştir. Gerçek şudur ki, insanla-rın temel hak ve hürriyetleri, toplumsal haklar, yaşam tarzının serbestliğini temel alan bir dünya düzeninde

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 13: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

6

İran Türklerinin dışlanmış ve yok edilmeye çalışılmış kimliklerinin yeniden inşası, modern düşüncenin hu-kuksallığın bir gereği ve İran Türklerinin tamamlana-mamış modernitesinin kayıp bir halkasıdır.

Şüphesiz İran Türklerinin kimliksel yeniden doğu-şunu görmezden gelen her bir modernite süreci, hele bu süreç insan haklarını ve insani anlayışı konu alan bir süreç ise, eksik bir süreçtir ve çağdaş medeniyetin önemli bir katmanını içermemektedir.

Bir başka açıdan, o coğrafyadaki Türk insanının kim-lik gerçeğine bir aygıt gibi bakan ve onu belli çıkar-lar uğruna kullanmak isteyen her bir yaklaşım yanlış yola gider ve sonuca varamaz. Nitekim aynılaştırma (asimilasyon) ve tarihi geçmiş tekelci ve merkeziyetçi milliyetçilik kuramlarına sarılarak ve bölücülük yaf-tasıyla İran Türklerini elimine etmeye çalışmak bir çarpıklıktan ibaret olup, süresinin bittiği artık tecrü-beyle kanıtlanmıştır. Kökü tekelci-yayılmacı Panira-nist-Panfarsist düşüncelerde olan “Türk değil Azeri”, “etnik azınlık”, “Türkçenin kısır dil olması” gibi tezler ve hilelerle konuya yaklaşmak tarih bilgeliği ve ya-şanmakta olan gerçekliğe aykırı olup siyasi ve hukuki kavga ve kargaşadan başka bir sonuç doğurmayacak-tır.

İran Türklerinin kimliksel yeniden doğuşu bireysel bellek ve toplumsal bilincin kavuşmasıyla ortaya çık-mıştır. Bu kavuşma tarihi bugüne sürüklemekte ve Türk insanın dili, mitolojisi, musikisi, oyunları, yası ve sevincinin de var olduğu bir kültürel ve dilsel ço-ğulculukla beraber yaşamayı müjdelemektedir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 14: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

7

Kimlik, insanın benlik bilincinin varlık veya yokluğu ile ortaya çıkan bir olgudur. İran Türklerinin kimlik meselesinin tartışılması ve onların tarihi-kültürel öz bilinci fenomenolojik bir konudur ve siyasi tartışma-ların, etnik duygusallığın ötesinde bir şeydir. Bu ta-rihselliği olan ve halen yaşayan bir gerçeğin işlenmesi, İran coğrafyasının kültürel ve toplumsal evrimi fikri deviniminin inkâr edilemez bir bileşenidir.

Terminolojik olarak kimlik aynılık ve zamansal sü-reklilikle doğan bir farklılıktır. Modern zamanın ka-rakterinde ortaya çıkan değişikler kimliğin geleneksel ve süre gelen anlamını evirmiş, onu çok katmanlı bir zemine kaydırarak ciddi sorularla karşı karşıya bı-rakmıştır. Geleneksel dünyada önceden tanımlanmış bir kavram olup, daha çok metafizik anlayışlara tabi olmuştur. Kimlik zamanla değişmemekte, birey doğ-madan tanımlanmakta ve hatta birey öldükten sonra kendisine yüklenmekteydi. Kısacası geleneksel dün-yada kimlik daimi ve değişmeyen bir olgudur.

Çağdaş dünyada kimlik bilimsel veriler ve toplumsal yapılarla tanımlanmaktadır. Kimlik artık yenilenebilir bir olgu haline gelmiştir. Bir modernite tanımına göre kimliğin dört bileşeni vardır: Açıklık, ayrıklık, düşü-nülmüşlük ve bireysellik. Küreselleşmiş modernite kültürüyle kimlik evrim yaşamakta ve rolü değişmek-tedir. Çünkü “eski toplumsal yapılarda gelenek eylem ve varoluşsal çerçevelerin birbirine bağlanmasında temel rol oynamaktaydı. Gelenek toplumsal yaşamın düzenlenmesinde önemli bir aygıt olan kimlik öyle ki geleneğin bileşenleri varoluşsal hüküm ve teorilerle iç içe girmekteydi. Fakat her şeyden önce, gelenek gele-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 15: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

8

cekte mümkün olabileceklerin ufkunu elinden geldi-ği kadar kısıtlayacak şekilde, zamanı ayarlamaktadır. Bütün kültürlerde, en geleneksellerinde bile, insanlar gelecek, şimdi ve geçmişi ayrıt edebilir ve muhtemel gelecek senaryolarına göre eylemsel süreçleri bir bi-riyle kıyaslar. Geleneksel eylemsel süreçlerin egemen olduğu toplumlarda geniş bir “geleneksel yöntemler” davranış tarzı geçmişten geleceğe yansır. Zaman boş değildir, kesin ve katı bir “varoluş yöntemi” ile gele-ceği geçmişe bağlar. İlaveten, gelenek yaşam tarzında özel bir kıvam ve sıkılığı ortaya çıkarır öyle ki ahlaki değerlerle sonradan edinilen değerler birbirine karı-şır. Dünya olduğu gibidir çünkü hep olması gerektiği gibidir.”(Giddens, sayfa 76).

Eski dünyada kimlik, bir taraftan yaşanan olaylar ve var olan algılarla bağdaştırırken bir taraftan da meta-fizik ile ilişkilendirirdi.

Kültürel süreçte anlamlandırılan çağdaş kimlik birkaç çeşit olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumsal kimlik, bireyin başka bireylerle bir araya gelişinden ortaya çı-kar ve daha çok vatandaşlar arasındaki ilişkilerle alaka-lıdır. Bireyin kendisini başkalarıyla kıyaslaması, toplu değerlerin içselleştirilmesi ve toplu eylemler, toplumsal kimliğin göstergelerindendir. Bu nedenle “toplumsal varlık, bireysel varlık gibi organizasyon yapabilen bir yapıdır.” (Morin, sayfa 209).

Fenomenolojik açıdan tarihsel kimlik de insanın yüz-yıllar boyunca farklı zaman dilimlerinde kendi zih-niyetini yaymak için ortaya koyduğu davranışlarla ilgilidir. Tarihte yaşanan olaylar, düşünceler, mitler ve inançlar tarihsel kimliği oluşturan öğelerdendir. Bu

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 16: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

9

açıdan etnik (tarihsel-kültürel) kimlikten bahsedilebi-lir. Bu kimlik, küreselleşmenin ve kültürlerarası etkile-şimin yaygınlaşması ile ortaya çıkmış, itilen ve ezilen bir unsur olmaktan uzaklaşarak merkeziyetçi milliyet-çilik şeklinde kendini gösteren aşırı batıcılık ve klasik modernitenin kırmızı çizgilerini zorlamaktadır.

Bu görüş doğrultusunda İran Türklerinin varlığını ve kimliğini tartışma konusu yapmaktayım. Yenilikçi bir bakışla merkeziyetçi yorumları aşıp Türklerin İran ta-rihindeki aktif rolünü tartışmak, sanat ve edebiyatları hakkında yazmak mümkündür. Bu bakışla Türklerin hâkim oldukları dönemler ve siyaset tarzları konu-şulabilir. İran tarihinde Türkleri görmemek; kültür, sanat ve edebiyatçıların fikir ve dile egemen olan bir yayılmacı geleneğin sonucudur.

Tarihin yeniden anlatılışında ve kültürel yeniden do-ğuşta İran Türklerinin etnik ve kültürel varlığından söz edilebilir. Bu kimlik var olan resmi milli kimliğin ötesinde gelişmiştir. Bu kimlik hısımlık (gelenek) ve ortak coğrafya (çağdaş) anlayışlarını ilişkilendirmek-tedir. İran Türklerinin etnik kimlik öğeleri dil, din, edebiyat, sanat, ortak tarih ve ortak coğrafya gibi un-surlardır. Bilinçaltında zaten var olan bu kimlik gü-nümüzde yeniden inşa ve yükseliş sürecine girmiştir. Kimlik rönesansının yaşadığı bu dönemde, hukuki (doğal) ve toplumsal-siyasi (dil, millet, devlet, vs.) ta-leplerle şekillenmektedir. Bu bağlamda kültür ve dil zemininde birlik bilincine ulaşan, etnik ve siyasi ye-teneklerine göre milli olma mertebesine yükselebil-mektedir. Azerbaycan Türkleri bunun tarihi örneğini, kültürel kimlik taleplerini siyasi bir kimliğe dönüştü-rebilen Mehmet Emin Resulzade ile yaşamıştır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 17: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

10

Diğer taraftan bakıldığında coğrafi ve tarihi sürekli-liği olan bir İran, modern milliyetçi düşüncenin bir ürünüdür. Bu düşüncenin temelinde eski Pers İmpa-ratorluğu’nu eksende gören ve bir kültürel, coğrafi ve tarihi varlık İran’ın bir süreklilik içinde olduğuna ina-nan çağdaş Fars milliyetçiliği vardır.

Fakat farklı bir okunuşa göre, tarih sürecinde siyasi, kültürel ve dilsel değişimlere uğrayan İran, kimi za-man siyasi, kimi zaman dini, kimi zaman ise kültürel bir birliğe dönüşmektedir. Günümüzde var olan İran tanımı tarihin çarpık okunuşu ve uydurmalarla dolu bir tarihin esas alınarak icat edildiği bir İran’dır. I. Pers İmparatorluğu olarak da bilinen Ahameniş İm-paratorluğu döneminde “İran” bir etnik kavramdır. II. Pers İmparatorluğu olarak bilinen Sasani İmparator-luğu’nda “İran” bir coğrafi kavramdır. Arap istilasıy-la başlayan dönemde İran mezhepsel bir anlam ifade etmektedir ve özellikle Safevi döneminde bu husus doruk noktasına ulaşmıştır. Kacar döneminde “İran Korunmuş Memleketleri” kavramı kullanılmakta ve ülke çoğulcu bir yapıya sahip görünmektedir. Nite-kim bu özellik Meşrutiyet Devrimi’nde tanınmış ve “Eyalet ve Vilayet Encümenleri (Meclisleri) Kanunu” ile anayasal güvenceye alınmıştır. Bu dönemde özel-likle Azerbaycan Eyalet Encümeni ülke gidişatında önemli rol oynayarak meşrutiyetin ve modernitenin bir garantörü gibi hareket etmektedir. Fakat ne yazık ki irticacı devrim karşıtı güçlerin ülke dışından aldık-ları destekle devrim yenilgiye uğratılmış ve tüm kaza-nımlar elden gitmiştir.

Pehlevi Krallığı’nın kurulmasıyla tarihte ve gerçekte var olan İran bir kenara bırakılmış, Ari ırkının ezeli,

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 18: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

11

ebedi ve katıksız devleti olan İran tanımı ortaya atıl-mış ve devletin resmi ideolojisi haline getirilmiştir.

Gerçekle hiçbir alakası olmayan bu okunuş Batı hayranı, meşrutiyet öncesi Fars milliyetçilerinin bir ürünüydü. Bu dönemde başta Türk kimlik ve kültü-rü olma üzere Fars olmayan her şeye kıyasıya ve çok yönlü bir savaş ilan edildi ve bir takım uydurmalar tarih diye yaygınlaştırıldı (İran’da Ari Nasyonalizm, Reza Parchi Zadeh, 2012 ve İranlılık Kimliği, Ahmad Ashraf, 2016).

Ari ırkına dayalı İran kimliğinin inşasının altyapısını batılı oryantalizm ve İran uzmanları oluşturmuştur. Güçlü bir merkeziyetçi İran kurmayı hedefleyen bu şarkiyatçıları yerli Ari-Pers milliyetçi yazar ve araştır-macılar takip etmişler. Bunlar Mezopotamya bölge-sinde ortaya çıkan yeni siyasi harita ve batıcılık akı-mının etkisiyle modern merkeziyetçi devlet kurmayı planlamışlar. Bu süreçte Persia adı yerine İran adı kul-lanılmış ve eski İran dili olarak Pehlevi dili ve kültürü tezi yaygınlaştırılmıştır. Eski Pers İmparatorluğu’nu yeniden canlandırmayı hayal eden, Farsçayı hayal et-tikleri medeniyetin dili olarak kabul eden (Zebihullah Sefa, Edward Browne, …) I. Pers İmparatorluğu’nun kuruluşundan 2500 yıl geçmiştir. Bu geçen yıl boyun-ca herhangi bir kültürel, ırksal, dilsel ve medeni de-ğişikliği reddeden, katıksız Ari ırkı ve medeniyetinin varlığına inanan kimseler (Chrıstensen) kendi varlık-larını gerçekte var olan İran’ın yok edilmesinde ve Ari olmayan her şeyin silinmesinde buldular.

Günümüzde aynı tekelci ve totaliter akımı Daryush Shaygan gibi insanlar “Kültürlerin Diyaloğu” adı al-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 19: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

12

tında devam ettirmektedirler. Mohammad Ali Foru-ghi ve Javad Tabatabayi gibi yazarlar ve teorisyenler günümüz şartlarında hala aynı çizgiyi devam ettirme-ye çalışmakta ve başta Türk varlığı olmak üzere Fars olmayan her şeyi yok veya değersiz saymaktadırlar.

İran’da etnikler üzerine kurulan kültürel ve siyasi he-gemonyanın önemli bir bölümünü Fars Dil Kurumu üstlenmiştir. Fars dilini yüceltme ve diğer dilleri sil-me görevi bu kuruma havale edilmiştir. Bu alanda Daryoush Ashouri gibi araştırmacıların adı öne çık-maktadır. Kültür alanında özellikle Türk Selçuklu İm-paratorluğu döneminde temeli atılan Türk mimarlık ekolunun adı değiştirilerek İran-İslam Mimarisi ola-rak anılmaktadır. Musiki ve halk oyunlarında Türk adı silinip yerine İran adı koyularak Türk kimliğinin inkâr edilmesi amaçlanmaktadır (“Azerbaycan Me-selesinde Kimlik / Dil / Kültür ve Tarih Konularının Öne Çıkarılmasının Önlenmesi ve İran Türklerinin Kimlik Arayışına Karşı Çıkılmasının Gerekliliği Hak-kında”, Naser Naseh; “Azerbaycan’ın Dili ve İran’ın Milli Birliği”, Touraj Atabaki-1997; “Pantürkizm ve İran”, Kaveh Bayat-1999; “Pantürkizm ve Panazerizm”, Ahmad Kazemi, 2006; “İran Milli Kimliğinin Temel-leri: Vatandaş Eksenli Milli Kimliğinin Düşünsel Çer-çevesi”, Hamid Ahmadi, 2010).

İran’da Türk kimliğiyle yazmak İran’da var olan ta-rihçilik anlayışını çelişkilerle karşı karşıya bırakmak-tadır. Modern İran tarihçilik anlayışı, geleneksel ta-rihçilikle mesafeli bir anlayış olarak Mirza Ağa Han Kermani’nin “Ayene-yi Sekenderi” (İskender Aynası) ve Celalettin Mirza’nin “Hüsrevlerin Mektubu; Pars

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 20: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

13

Şahlarının Hikâyesi” ile başlayan ve Hassan Pirniya, Abbas Eghbal Ashtiyani ve “Paniranist” kavramının mucidi Mahmoud Afshar gibi insanların eserleri ile devam eden bir anlayıştır. Bu tarihçilik anlayışında “Azeri” Ari ırkının bir kanadı olan Medlerin devamı-dır ve Türk medeniyeti ya tamamen görmezden ge-linir ya da kötülenir. İran tarihçiliğinde Türk’ü gör-mezden gelmek, diğer yandan da Farsça’nın temel etken olmasına vurgu yapılması, geçen seksen yılda Türklere karşı uygulanan tektipleştirme siyasetinin ruhu olmuştur. Bu görüş Rıza Şah Pehlevi döneminde resmileşmiş ve tüm hızıyla uygulanmıştır.

Yakın zamanda İran Türklerine uygulanan asimi-lasyon siyaseti onları kendi tarihi, etnik ve kültürel köklerinden koparmayı amaçlamıştır. Bundan dola-yı Türklerin kültürel ve toplumsal yaşantısında cid-di sorunlar ortaya çıkarmıştır. Bu alandaki en büyük icatlardan birisi soyu Medlere dayanan Azeri halkıdır. Bu teze göre Türk dili inkâr edilmekte ve Azerbaycan halkının dilinin aslında eski Pehlevice’nin bir lehçesi olduğu savunulmakta, haliyle de Azerbaycan Türkle-rinin diğer Türk halklarıyla tüm bağları koparılmak-tadır. Bu tezi savunanlar İran’da Türk kimliğinin yeni-den doğuşunu kabullenememekte ve meseleyi basite indirgeyerek siyasileştirmektedir.

Kuşkusuz İran Türklerinin kimliğinin oluşmasında, bazen Azerbaycan bazen de Türkistan adı verilen coğrafyaya Oğuz Türklerinin yerleşmesi önemli rol oynamaktadır. Günümüzde İran adlanan coğrafya ta-rihte defalarca mahiyet ve sınır değiştirmiş ve bugün kültürel, siyasi, toplumsal, etnik ve dilsel açıdan çoklu bir yapıya sahiptir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 21: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

14

Aslına bakılırsa sınırların sürekli değişmesi ile İran’ın tarihi süreklilik tezi çökmektedir. Bir zamanlar Mı-sır’a kadar uzanan ülke başka bir zamanda çökmekte ve Yunanlılarca işgal edilmekte, başka bir zamanda da çok sayda yerel derebeylik tarafından idare olunmak-tadır. Bir zamanda Sasanilerce birleştirilen ülke daha sonra Araplarca istila edilmekte ve eski dini kimliğin-den arındırılmaktadır. Araplardan sonra İran’da Türk hâkimiyet dönemi başlamıştır ve kimi zaman söz ko-nusu coğrafyada çok sayıda yönetim var olmuştur. Bu dönemde bölge Türk gelenek ve göreneklerinden bü-yük oranda etkilenmiştir. Safevi Türk Devletinin ku-rulmayla bu coğrafya yeniden birleştirilmiştir. Fakat daha sonra bir daha ve bu sefer Afganlarca istila edil-miştir. Yine de bir Türk komutan olan Nadir Şah Afşar tarafından ülke yeniden ayağa kaldırılmıştır. Böylece Kacar Türk Devleti zamanına gelinmiş ve ülke “İran Korunmuş Memleketleri” halini almıştır. İşte bu dö-nemde derin bir dil kültür ve siyaset geleneğine sahip olan Türk yurdu Azerbaycan, Kaçar Türk Devleti ile Çarlık Rusya’sı arasındaki savaşlar ve neticede Gülis-tan ve Türkmençay Antlaşmaları ile parçalanmıştır. Bu dönemde Azerbaycan’da yaşayan Türklerin ilk modern siyasi, kültürel ve kimliksel kıpırdanmaları ortaya çıkmıştır.

Arkasında bir siyasi, ekonomik ve kültürel aydınlan-ma sürecinin var olduğu Meşrutiye Devrimi İran’da çağdaş tarih dönemini başlatmıştır. Ondan önce Ka-car Türk Devleti ile Çarlık Rusya’sı arasındaki savaş-lar sonucunda Kacar İmparatorluğu Çarlık impara-torluğuna toprak kaybetmiştir. Kaçar İmparatorluğu Muhammet Şah zamanında Afganistan’ı ve Nasırettin

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 22: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

15

Şah zamanında Bahreyn’i yitirmiştir. 1907’de başlayan siyasi sürecin sonucunda, I. Dünya Savaşı sırasında dış güçler İran’ı işgal ederek üç bölgeye ayırmışlardır. Onun devamında belirli zaman dilimlerinde Mirza Küçük Han Gilan’ı, Şeyh Hazel Güneyi ve Şeyh Mu-hammet Hıyabani Azerbaycan’ı Tahran’dan bağımsız olarak yönetmişlerdir. Pehlevilerle beraber İran’da otoriter aşırı merkeziyetçi modern devlet kurulmuş-tur. I. Pehlevi’nin uygulamaya koyduğu baskıcı tektip-leştirme yirmi yıl sürse de II. Dünya Savaşı’nda İran yine işgal edilmiş ve şah değiştirilmiştir. Oğul Pehlevi döneminde de ayni şiddetle devam ettirilen zorunlu asimilasyon ülkede kalıcı etkiler ortaya çıkarmıştır. Bu baskıların sonucunda İran Türklerinde merkezkaç eğilim ortaya çıkmış ve kültürel-kimliksel bilinçlen-me farklı bir aşamaya girmiştir.

Bütün bunlar etniklerin, milletlerin, yurtların ve ta-rihe yüklenen kimliklerin göreceli ve değişken oldu-ğunu göstermektedir. Kimlik, gereklilikler ve anlayış tarzına göre değişebilmekte ve yenilenebilmektedir.

Türkiye’nin araştırmacıları İran Türkleri hakkında bir sıra eser yayınlamışlar. “İran Türklüğü – Jeokültürel Boyut” (Yaşar Kalafat – 2005) İran’daki Türk boylarını ele almıştır. “İran’da Etnopolitik Hareketler” (Güla-ra Yenisey - 2000) İran’da Türkler ve diğer etniklerin kimlikçi hareketlerini tarihi ve zihinsel temelleri ile birlikte araştırmıştır. “İran’ın Etnik Yapısı” (Aygün At-tar - 2006) İran Türklerini etnik açıdan incelemiştir.

Ali Kafkasyalı “İran Türkleri” (2010) ve “İran Coğraf-yasında Türkler” (2011) kitaplarını İstanbul’da, Recep Albayrak ise iki ciltlik “Türklerin İran’ı – Yakın Ge-lecek” (2013) kitabını Ankara’da yayınlamıştır. Yalçın

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 23: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

16

Sarıkaya Ankara Üniversitesi’ndeki “İran’da Milliyet-çilik ve Bölgeye Yansımalar” başlıklı doktora tezinde İran Türklerinin kimlik hareketini işlemiştir. Bilge-han Atsız Gökdağ ve Talip Doğan “İran’da Türkler ve Türkçe” (2016) kitabında İran Türklerinin konuştuğu Türkçe ağızlarını araştırmışlardır. Gün Taş “İran’ın Ulusal Bütünlüğü ve Güney Azerbaycan Sorunu” ki-tabında yeni milliyetçi söylemle Güney Azerbaycan Türklerinin tarihi kimliği ve oradaki hareketin dü-şünsel zeminini ele almıştır.

Audrey Altetat “Azerbaycan Türkleri” (1992) kitabıyla Azerbaycan meselesini işleyen ilk batılı araştırmacı-lardandır. Ondan daha önce Suytu Cuski “Bir Müslü-man Toplumunda Milli Kimliğin Gelişimi” (1987) ki-tabında Azerbaycan Türklerinin kimlik inkişafından bahsetmiştir.

Azerbaycanlı araştırmacı ve tarihçilerden Vidadi Mustafayev “Cenubi (Güney) Azerbaycan’da Mil-li Şuur” (1998) kitabında milliyetçi hareketlerden bahsetmiştir. Nasip Nasipli “Bölünmüş Azerbaycan, Bütöv (Bütün-Birleşik) Azerbaycan” (1997), “İran’da Azerbaycan Meselesi” (1997) ve “Güney, Kuzey Mese-lemiz” (2013) kitaplarında Güney Azerbaycan mese-lesini akademik bir bakış açısıyla analiz etmiştir.

Geçtiğimiz yüz yılda Mehmet Emin Resulzade “İran Türkleri” (1912) kitabı ve Ahmet Ağaoğlu’nun “İran’ın Mazi ve Haline Bir Nazar” (1910) makaleleri ile İran Türklerini halkbilimi açısından araştırmışlardır. Sü-leyman Nazif “Yetim Kardeşlerimiz” (1924) makale-siyle, Raşit Safvet “Türkçülük ve Pantürkizmin Ayak İzi” (1930) kitabıyla, Ahmet Caferoğlu “Azerbaycan”

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 24: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

17

(1940) kitabıyla ve Sinan Azer (Sadık Aran) “İran Türkleri” (1942) risalesiyle İran Türklerini milliyetçi bir bakış açısıyla ele almışlardır. Brenda Shaffer “Bor-ders and Brethren: Iran and the Challenge of Azerba-ijani Identity” (Sınırlar ve Kardeşler: İran ve Azerbay-canlı Kimliği Meselesi- 2002) kitabında oryantalizm açısından bakarak meseleyi bir Azerbaycan halk bili-mi konusuna indirgemiştir. Richard W Cottam “Nati-onalism in Iran” (1979) kitabında ve Fars milliyetçili-ği ile ilgili diğer makalelerini İran Türkleri meselesini İran milliyetçiliği çatısı altında toplamıştır.

Devrimci sol heyecanının İran siyasi kültür atmosfe-rinde ağır bastığı yıllarda, etnik meseleler ve İran’da Türk meselesine Stalinist bir bakış açısı da vardır. “Azerbaycan Demokrat Fırkası”nın ortaya çıkışı ve yıkılışı ve daha sonra silahlı sol örgütlerin ortaya çı-kışı İran’da Türk meselesini akademik zeminden ide-olojik zemine sürükledi. “Halkın Fedayisi Savaşçılar Örgütü” (خلق فدایی چریکهای -üyesi olan Alirı (سازمان za Nabdel’in (Oktay) “Azerbaycan ve Milli Mesele” (1973) risalesi milli meselenin, devrimci sol hareket tarafından çözülebileceğini savunan yazılardandır. Tudeh (Kitle) Partisi’nin yayınlarından olan “Pehle-vi Hanedanı ve Milli Zülüm” (1976) risalesi Stalinist ve sınıf ayrımcılığına öncelik veren bir bakış açısıyla kaleme alınmıştır. Mohammad Choupanzadeh gru-bunun yayını olan “Milli Mesele ve İran’ın Kurtuluş Mücadelelerinde Yeri” (2006) risalesi de bu doğrultu-dadır. Bu bakış açısı günümüzde bazı klasik solcuların (Halkın Fedayisi Savaşçılar Örgütü ve Ashraf Dehg-hani grubu) arasında halen geçerliliğini korumakta-dır. Bazı daha Ortodoks solcular o cümleden “Halkın

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 25: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

18

Fedayisi Savaşçılar Örgütü – Azınlık” artık federalizm çözümüne varmış durumdadırlar. Sol kanaat önder-lerinden olan Mansour Hekmat “İşçi Komünizmi”ni teorize ederken, “Millet, Milliyetçilik ve İşçi Komü-nizmi” (2002) gibi yazı ve risalelerle milli meseleyi sağ eğilimli bir merkeziyetçilik ve klasik milli birlik çerçevesinde tartışmıştır. Sol bir örgüt olan “İşçi Yolu” İran’da Türk meselesinin çözümünü şura yönetimi ile mümkün görmekte ve esasen etnik kimlik konusunun ele alınmasını bir komplo olarak görmektedir. Forugh Asadpour “Kapitalizm ve Etnisite” (2002) risalesinde konuyu modern Marksizm açısından ele almış; sınıf zıtlaşması ve modern kapitalizmin etnik kimlikçiliği tetiklediğini iddia etmiştir. Changiz Chaghala da “Si-yaset ve Azerbaycan’da Milliyetçilik” (2009) risalesini milli mesele ve kimlik hakkında yazmıştır.

“Hayali Bir Millet Olan İran” (Mostafa Vaziri - 1993), “Sınır Hikâyeleri” (Sabet Kashani - 1999) ve “Iran and the Challenge of Diversity; Islamic Fundamentalism, Aryanist Racism, and Democratic Struggles” (İran ve Çeşitlilik Meselesi; İslami Köktencilik, Ari Irkçılı-ğı ve Demokratik Mücadeleler, Ailreza Asgharzadeh –2007) kitapları postmodernist ve postkolonyal bakış açısıyla İran’da Türk kimlikçiliğini ele almışlar. Zia Sadr “Etnik Çokluk ve İran Milli Kimliği” (1998) kita-bında milliyetler meselesinin tarihi ve hukuki tarafla-rını konu etmiştir. Hasan Rashedi, “Türkler ve Onla-rın İran’daki Tarih, Dil ve Kimliklerinin Araştırması” (2007) ve “Türk Dili; İran’da Geçmişte ve Günümüzde Konumu” (2015) kitaplarında İran’da Türk kimliğini kültürel ve dilsel tektipleştirme siyasetleri açısından araştırmıştır. Mohammad Rahmanifar aynı bakış

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 26: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

19

açısıyla “İran Türklerinin Eski Tarihine Yeni Bir Ba-kış” (2000) kitabını yazmıştır. Yaşar Tebrizli “Türkler ve İran; Varlık, Kimlik ve Yolumuz” (2011) kitabın-da İran’da Türk kimliği meselesini işlemiştir. Ahmad Ali Morsali “İran Azerbaycan’ında Milliyetçilik Söy-leminin Okunuşu” (2009) başlıklı üniversite bitirme tezinde Azerbaycan’da milli hareketin başlangıç yılla-rını eleştirel bir bakışla ele almıştır. Mohammad Ma-jid Jabbedar (Azerbay Türk) “Türklerin Kültür ve Ki-şiliklerine Bir Bakış” (2010) eserinde İran’da Türklerin kültür ve kimliğini araştırmıştır. Seddigheh Adalatı “İran’da Asimilasyon” başlıklı üniversite bitirme tezini Güney Azerbaycan’da yürütülen tektipleştirme siyase-ti ekseninde çalışmıştır.

Eldar Qaradağlı “Azerbaycan Merkezli Türkçü Dü-şünce” (2012) kitabında bağımsızlıktan yana bir yak-laşım içerisinde olmuştur.

Önceki dönemlerde bu konuyu işleyenler vardır. Fe-reydun Ebrahimi kimlikçi bir bakış açısıyla “Azerbay-can Konuşuyor” (1945) kitabını yazmış ve Azerbay-can’da Türklerin tarihi süreklilik meselesini işlemiştir. Klasik bir eser olarak General Dr. Mahmoud Panahi-an’ın dört ciltlik “Milli Coğrafya Sözlüğü; İran Türkle-ri” (1972) eseri tarihi bir öneme sahiptir. Eyvaz Taha kimlikçilik meselesine felsefi bir bakışla ve metodolo-jik bir yöntemle “Kimlikçi Siyaset Hakkında Patolojik Tezler” (2016) yazmış ve İran Türklerinin şimdiki ya-şam ve kültür ortamında kimliğin niteliği hakkında tezler sunmuştur. İbrahim Ramazani kitaplaştırdığı “Traktör İsyanı” (2015) başlıklı bitirme tezinde Gü-ney Azerbaycan’da var olan bağımsızlıktan yana olan milliyetçiliği siyasi ve toplumsal zeminde tartışmıştır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 27: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

20

Geçtiğimiz yıllarda Ali Tebrizli, Mohammad Ali Farzaneh, Hossein Mohammad Zadeh Sadigh, Mo-hammad Taghi Zehtabi, Hamid Notghi, Javad Heyat (Cevat Heyet), Eyvaz Taha, vb. yazarların Türkoloji hakkındaki eski ideolojilerden uzak ve bilimsel eser-leri, Güney Azerbaycanlı kültür ve siyaset çalışanlıla-rının zihniyetini güncellemiş ve eski Fars eksenli ta-rihçiliğin yerini almıştır.

Bu kitapla beraber Azerbaycan’ın çağdaş düşünürleri hakkında kaleme aldığım dört eserde İran Türkleri-nin kimlik ve kültür meselesinin varoluşu ve niteliği hakkında yazdım. “Mohammad Taghi Zehtabi ve İran Türklerinin Tarihi Kimliği” (2014 - İstanbul), “Cevat Heyet ve Kimlik Türkolojisi” (2014 - istanbul), “Celil Mehmetkuluzade ve Modern Türk Kültür ve Kimli-ğinin Tarihi İnkişafı” (2015 - Ankara) bu kalemden yayınlanmıştır. Bu dört eserde İran Türklerinin kim-liksel, siyasi, dilsel ve kültürel geçmişi ve günümüze gelirken oluşum süreci, evrimi ve modernleşmesi konu edilmiştir. Hazırda okuduğunuz eser İran Türk-leri ile ilgili bir kimlik araştırması mahiyetinde ve ön-ceki Türkolojik eserlerin bir devamı olarak İran Türk-lerinin kültür ve kimliğini üç bölümde ele almaktadır. Birinci bölümde kimlik zemininde İran’daki Türk toplumunun siyasi tarihi açıklanmaktadır. Bölümde, Türk tarihi araştırmacılarının özellikle de İran coğraf-yasındaki Türk tarihinin farklı evrelerini işleyen bilim insanlarının eserlerinden yararlanılmış ve çağdaş İranlı Türk toplumunun tarih ve kimlik sürekliliğinin bir girişi olarak sunulmuştur. İkinci bölüm İran Türk-lerinin dil ve edebiyatının anlatılışıdır. Bu bölümde Türk dilbilimcileri ve edebiyat tarihçilerinin çalış-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 28: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

21

maları araştırılmış ve İran Türklerinin çağdaş dil ve edebiyatı, edebi yenilenmesi ve onun tarihi arka planı hakkında çıkarımlar yapılmıştır. Üçüncü bölümde ise İran’daki Türk toplumun yaşam ve kültür coğrafyası hakkındadır ki, kimlikçi bir bakış açısıyla İran Türkle-rinin kültürel yeniden doğuşuna ışık tutar. Bu bölüm-de de etnoloji ve bu konudaki saha çalışmaları dikkate alınmış ve İran’ın farklı bölgelerinde yaşayan Türkle-rin yaşam, kültür ve tarihi seyrine göz atılmıştır.

İran Türkleri hakkındaki araştırma ve çalışmaların yaygınlığı ve benim bazı kaynaklara ulaşmakta karşı-laştığım kısıtlılık nedeni ile doğal olarak bu kitap, bu konudaki tüm eser ve çalışmaları ihtiva edememekte-dir. Bu nedenle de kitapta adı geçen şahıslar, medya kurumları, teşkilatlar ve ya eserler örnek olarak alın-mışlardır.

Kitabın içeriği ile ilgili birkaç kavrama ayrıca açıklık getirmeliyim. Bunlardan birisi “Güney Azerbaycan” kavramıdır. Bu kavram bazı metinlere göre tarihi ve kültürel süreklilik arz etmekle beraber günümüzde tanımsal, kimliksel ve siyasi bir anlam ifade etmekte fakat esasen düşünsel yahut siyasi bir kavramdır.

“Pantürkizm” ise siyasi düşüncelerin literatürlerinde sıklıkla hem olumlu ve hem olumsuz anlamda kulla-nılmaktadır. Pantürkizm; kendi tarihi, teorisyenleri, hedefleri ve idealleri olan belli bir ideolojidir. Bu akı-mın fikir önderleri İsmail Gaspıralı (1851-1914), Yu-suf Akçura (1876-1935) ve Ziya Gökalp (1876-1924) gibi insanlardır.

“Türkoloji” kavramı da İran Türkleri ile bağlantılı kullanılmaktadır. Ortantalizmin bir dalı olarak Tür-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 29: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

22

koloji’nin kendisine ait yöntemleri, teorisyenleri ve araştırma metotları vardır. Bu bilim dalı tüm dünya Türklerinin tarih, kimlik, gelenek ve görenek, köken ve töreleri ile ilgilenmektedir.

Bu kitabın yazarken İran Türkleri ile ilgili yapılan Türkoloji ve edebiyat çalışmalarından faydalanmakla beraber, bir İran Türkü olarak kendi yaşam tecrübe-lerim de etkili olmuştur. Anadilim Türkçe olmasına rağmen Farsça eğitim aldım. Kişisel yaşamımda Türk-çe öğrendim fakat özel hayatımın dışında Farsça ile yaşamak zorunda kaldım. Anadilinin içinin boşaltıl-ması ve Farsçaya olan zorlama, kimliksel ve kültürel krizleri beraberinde getirdi. Türkiye’de yaşadığım süre boyunca içimdeki bu krizler ve çelişkiler daha da be-lirginleşti. Burada bir İran vatandaşı olarak Türk ola-madığımı ve herkesin bana bir Fars gibi davrandığı-nı, benim de aslında bir Türk olarak kendi dilimden, kültürümden ve tarihimden ne kadar uzak kaldığımı gördüm. Herkese İran’da çok sayıda etniğin var oldu-ğunu ve onlardan birinin de Türkler olduğunu an-lamak zorundaydım. İran’da merkeziyetçi sistemin Türkleri eritmek için neler yaptığını İran’ın dışında iken anlamak daha kolaymış.

Bu giriş metnin daha kısa bir versiyonu ilk defa Lond-ra’da, Farsça olarak, Keyhan Gazetesi’nde yayınlandı (04 Nisan 2014). Sayın Elaheh Bograt’tan açık gö-nüllülükle bu makaleyi yaymasından dolayı teşek-kür ederim. Kitabı yazarken çok sayıda insan temin ettikleri kaynaklar ve verdikleri fikirlerle bana yar-dımcı oldular. Bu konuda bana yardımcı olan bütün Türk, Kürt, Arap ve Fars tanıdıklarıma şükranlarımı sunuyorum. Türkoloji bölümlerinde okuyan, saygıde-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 30: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

23

ğer baylar ve bayanlar, S.A., L.S., A.S., M.R.H., R.G., A.S., G.G., Z.A., B.H., R.T., S.N.R., M.R.H. ve A.H.’ye bana sağladıkları bilgi, belge ve kaynaklardan dolayı teşekkür ederim. Aynı şekilde Türkiye Türkü olan ar-kadaşlarıma, kaynak temini ve tercüme işlerine bana yardımcı olmalarından dolayı teşekkür ederim. Prof. Dr. Nasip Nasipli’ye modern Azerbaycan ede-biyatı hakkında bana verdiği kıymetli bilgilerden ve kendi eserlerini bana hediye etmesinden dolayı şük-ranlarımı sunarım. Ankara Milli Kütüphanesi El Yazması Eserler Bölümü Müdürü Dr. Onur Niyazi birkaç nadir ve yayınlanma-mış el yazması esere ulaşmamda bana yardımcı oldu. Türkiye Yazarlar Birliği’nin saygıdeğer üyeleri de beni kıymetli tarihsel ve kültürel sohbetlerinden ve birliğin kütüphanesinden nasipsiz bırakmadılar.İstanbul Marmara Üniversitesi’nden Mehdi Genceli de Azerbaycan’ın milli edebiyatı hakkında bana bilgi vermiş ve kaynaklar sağlamıştır.Gassan Hamdan birkaç ilgili Arapça kitabın Bağ-dat’tan temin edilmesinde bana yardımcı olmuştur. Natali Aydar Rusça kaynaklar konusunda bana yar-dımcı olmuştur.Süleymanoğlu benimle yaptığı sohbetlerle ve Azer-baycan şiir ve edebiyatı hakkındaki eserlerini açıkla-yarak Azerbaycan Türklerinin dili ve tarihi konusun-daki bazı karanlık noktalarda beni aydınlatmıştır. Ali Ahmediyan Saray, Aydın Khajeyi, Majid Javadi (Macit Araz), Mehsa Mehdili, Ensafali Hedayat ve Ya-şar Asadi söhbetleri ve sağladıkları kaynaklarla kita-bın yazılmasına yardımcı olmuşlar.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 31: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

24

Amir Ezzati (facebook’ta “Bashgah-e Edebiyyat”) çok sayıda nadir Farsça ve Türkçe kitap bana temin etmiştir. Bu kitap Ankara’da bulunan “Hazar Medeniyet, Kül-tür ve Toplumsal Aydınlanma Derneği”nin maddi ve manevi destekleri ile çıkmıştır.

Türkiye, ABD ve Avrupa’daki akademik merkezlerden bu kitabın çıkmasına destek veren fakat adı geçmeyen herkese ayrıca teşekkür ederim.

Hiç kuşkusuz bu kitapta eksikler ve noksanlar vardır, umarım sonraki baskılarda onları gideririm.

İran’da Türk sorunuyla doğrudan ilgisi olmayan bir dostun dediği gibi “bu kitapta ben İran’da Türk olma-nın çilesini metodolojik bir yöntemle yazdım”.

Ali Asghar Haghadar

Ağustos 2016 - Ankara

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 32: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

25

Ali Asghar HAGHDAR

Türk Kelimesinin Terminolojisi

“Türk” kelimesinin kaynağı olarak bir sıra -eski ve yeni- kaynaklar bilinmektedir. Orhun Yazıtları “Türk” kelimesini kullanan ilk kaynaklardandır. Orhun Yazıt-ları’nın birinde “Türk” yaratılmış anlamında kullanıl-mış ve böyle yazılmıştır: “Kişi oglı kop ölgeli törümiş = insanoğlu hep ölmek için türemiş/doğmuş”. Bu taş yazıtlarda “Türük” kelimesi genelde budun (kabileler, halk) kelimesi ile beraber gelerek Türk budunu yani Türk halkı olarak kullanılmıştır (Orhun Abideleri; Te-kin, Kül Tigin Yazıtı, doğu yüzü, 6, 10-11, 22, 25 ve 27. paragraflar; güney yüzü, 6-8. paragraflar; kuzey yüzü, 6. paragraf; Bilge Kağan yazıtı, doğu yüzü, 7, 10, 19, 21-22, 30, 33, 38. paragraflar;kuzey yüzü, 5-6, 8. pa-ragraflar). Bu ad yazıtlarda siyasi bir tanım olarak kul-lanılmıştır. Çoğu araştırmacıya göre “Türk” adı başta bir kabile adı veya egemen sülale olan Aşina/Aşena sülalesinin soy kökünün lakabı olmuştur. Zamanla Göktürk hakanlarının yönetimi altında birleşen bü-tün kabilelere “Türk Budunu” adı verilmiştir. Buduna üye olan kabilelerin hepsinin dili aynı olsa da her biri-nin kendi adı vardır.

Miladi I. yüzyılın başları / VI. yüzyılın II. yarısı itibarı ile Göktürk İmparatorluğu’nun geniş topraklarındaki genelde Türkçe konuşan kavimler, imparatorluk için-de ve civar ülkelerde Türk adı ile anılmaya başlamıştır. Asur ve Urartu (MÖ XIV. YY) kaynaklarında da “Türk” adı Urmiye Gölü yakınlarında yaşayan kabileleri ta-nımlamak için kullanılmıştır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 33: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

26

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Çin kaynakları kendisinden olmayanları “Türk” adı ile tanımlayan en eski kaynaklardandır. “Türk” adı ilk defa MÖ 542 yılında Çin takvimlerinde kullanıl-mıştır. Çinli takvim yazarı “Çu-Şu” Göktürk birliğini kastederek “Türk” adını “Tukuy” şeklinde kaydetmiş-tir. Dilciler bu adı “Törük”, “Türük” ve Türk” şeklinde göstermişler.

İbranice kaynaklardan olan Tevrat’ta da “Türk” adı vardır. Hamer-pur geştal’e göre Türk kelimesini He-redot Tarjetaus / Tergitavs şeklinde yazmış ve Tevrat Türkleri Tugarme / Tuğarmediye adlandırmıştır (cilt 1, sayfa 3). Tugermah / Tucermeh, Nuh oğlu Yasef ’in torunlarından olmuştur ve “Beyit Tucerme ahalisinin at ve binek hayvanların ticareti ile uğraşan bir şehir ve ya beldenin adıdır”. Beyit Tucerme Küçük Asya’nın kuzey doğu tarafındadır (Tekvin Yolculuğu, 3:10; Nebi Hezekiel’ın kitabı27:14, 38:5-6; haks).

Eski Bizans kaynaklarında düşmanlar, rakipler ve Rum olamayanlar “Türk” adı ile anılmıştır. Faruk Sü-mer, VI. asırda Tukiyu İmparatorluğu ile ilgili “Türk” adını kullanan Bizans yazılarından bahsetmektedir. “Türk” adını kullanan ilk Türkçe metnin 720-725 yıllarında Orhun Abideleri’nden Tonyukuk Yazıtı ol-duğunu bildirmektedir. Çok eskilerden bozkırlarda yaşayan Türkçe konuşan ve konuşmayan kavimleri tanıyan Bizanslar, Göktürk İmparatorluğu kurulduk-tan sonra onlarla siyasi ve ekonomik ilişkiler kurmuş ve onları anlamışlardır (Kafesoğlu, sayfa 27). VI. yüz-yıldan sonra Bizans kaynaklarında “Türk” adı yaygın-laştıkça Orta Asya “Türkiya” diye adlandırılmıştır. III. ila IV. yüzyıllardan IX. ila X. yüzyıllara kadar Volga

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 34: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

27

Ali Asghar HAGHDAR

Nehri’nden Orta Avrupa’ya kadar olan topraklar da aynı isimle anılmıştır. VI. - XII. yüzyıllardan itibaren Anadolu’da Türklerin savaşları ve göçleri – bu göçler V. yüzyılın II. yarısından itibaren başlamıştır- “Türki-ya” adını almıştır. Bir asır sonra Memlük Devleti’nin kurulmasıyla Suriye’de ve Mısır’da bu isimle anılmış-lardır (Meydan Larus, cilt 12, sayfa 342; D. A. Türk, cilt 12, bölüm 2, sayfa 143).

Eski Farsça kaynaklarda da “Türk” adına rastlanmak-tadır. Eski Pehlevi eserleri ve Sasani dönemi metinle-rinde “Türk” adı geçmiştir. Farsça tarihi kaynaklarda Cemşid Şah ve oğlu Feridun’dan ve onun saltanatının üç oğlu Selem, İrec ve Turec arasında paylaştığından bahsedilir. Turec’in aslında “Türk” demek olduğu id-dia edilir (Mücmel Et-tevarih ve El-kısas, sayfa 27). Kökü Sasani asrında olan Şehnamesi ve bazı başka Farsça ve Arapça kaynaklarda (Avesta, cilt 1, sayfa 71) ve hatta Bundahes gibi Pehlevi eserlerinde Turanlı ile “Türk” aynı anlamla kullanılmış ve Turan, Türkistan olarak adlandırılmıştır (Bundahes, sayfa 72-73, 128, 140-141, 193). Orta Farsça’da da Türklerin adı geçmektedir. Ferdevsi, Şehname’sinde Fars ırkı ile Türk ırkının karışmasın-dan hoşlanmamakta, bu konu ile ilgili uyarmakta ve bir sıra şiirlerinde Türkleri kötülemektedir:Türkoğlu Hürmüzden anlatmayı bırak artık / Bu soy zamanındahiç olmazsa daha iyiydiBu Türkoğlu yaramazdır / Kimse onu şahlığa istemezHakan soyludur ve cevheri kötüdür / (vücudunun) üst kısmı ve gözleri annesine benzer

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 35: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

28

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Bu beyitler annesi Türk soylu olan ve babadan sonra şah olan Kubat oğlu Enuşirvan’dan bahsetmektedir. IV. Hürmüz Kubat’ın annesidir, Göktürk İmparator-luğu’na mensuptur ve adı “Kayın”, “Kakum” veya “Ta-kum” olarak bildirilmiştir. Ferdevsi İstemi Han tehlikesini atlatılmasını Enuşiri-van’ın kendi dilinden şöyle anlatmaktadır:Hey kedi gözlü, kötü, kırmızı Türk / Ki o Türk kötü soylu ve devdir / hem soyu hem vücu-du kötüdürKökü kötü olan Türk’ün vücudunu cansız yaparım / kanından taşın yüreğini mercan yaparımOndan sonra o çirkin Türk’e sorarsınız / ki ey cennet-ten uzak cehennem yüzlü

Senin mertliğin ve namın ve soyun nedir? / ki seni doğurana ağlamak gerek

Türk kötü huylu ve dev soyludur / ki kendi atalarının adını bilmez

Şehnamenin başka beyitlerinde Hürmüz sarayın bü-yüklerinden birine sorular sormakta ve şöyle cevap almaktadır:

Hürmüz Üstad Mehran’a sordu / Sen geçmiş zaman-lardan ne hatırlarsın

Yaşlı adam ona şöyle cevap verdi / Ey söyleyen ve öğ-renen şah

O zaman ki senin anneni Çin’den / Hakan İran’a gön-derdi

Behram ona dedi: Ey Türk soylu / Sen kan dökmeden sevinmezsin

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 36: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

29

Ali Asghar HAGHDAR

Sen Hakan soyundansın Keykubat’ın değil / ki Kesra senin başına taç koydu

Sasani şahlarından olan IV. Hürmüz annesi Türk ol-duğu için Ferdevsi tarafından kötülenmektedir. Fer-devsi gerçek dünyanın fatihi olan Türkleri kendi hayal dünyasında yenmektedir:

O yüzden Türklerin hepsi çıplak / atlarını, teçhizatla-rını ve yüklerini bırakarak gittiler

Hepsi Turan’a vardılar / Türk atlıları ve Çin atlıları

Savaşçı Türklerden fazla kalmadı / kandan mercan ol-mayan taş kalmadı

İran Sipehdar’ı (ordu komutanı) Türklere vardı / As-lan gibi kükredi

Savaş gününde yiğitlerin kanından doydu / denizdeki balina ve karadaki kaplan

Kutadgu Bilig kitabı, Doğu Türkçe şivelerinden olan Kaşgar (kağani) şivesi ile yazılmıştır. Türkologlar kö-ken ve şive özelliklerine göre Türkçe’yi eski, orta ve yeni olarak üçe ayırmaktadırlar. Orta Türkçe Göktürk ve Uygur dönemlerinden sonra X. yüzyıldan itibaren, yeni Türkçe ise XVI. yüzyıldan itibaren yazılan metin-lere atfedilmektedir (Heyet, sayfa 31).

Farsça kaynaklardaki Turan kahramanı Afrasiyab, klasik Türk kaynaklarında Türklerin büyük hakanı olarak tanıtılmakta ve adı “Alpertunga” (kaplan gibi güçlü ve cesur kişi) olarak kaydedilmektedir (Banarlı, cilt 1, sayfa 14; Kaşgarlı, cilt 1, sayfa 44, cilt 3, sayfa 273). Hamza İsfahani onu Türk Afrasiyab (sayfa 14,17, 27, 34) ve Diveri (sayfa 10, 88) onu Türk Şahı olarak

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 37: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

30

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

adlandırmıştır. İbn-i Belhi Afrasiyab’ın Türkistan’da yetiştiğini yazmakta (sayfa 13) ve Mecme Üt-Teva-rih ve El-kısas’ın yazarı onu Peşeng (Tur’un torunu) (sayfa 105) ve Sealebi Merğeni de onu Peşeng’in oğlu, Türk ülkesi ile İran Şehri’nin padişahı (sayfa 123-124) olarak kaydetmektedir.

Bazı Türk sultanları soylarını Afrasiyab’a dayandığını iddia etmişlerdir. Karahanlılar / İlhanlıları, kendileri-ni Al-i Afrasiyab diye (Afrasiyab oğulları) adlandır-mışlardır (Bartold, sayfa 336-338). Selçukluların da Karahanlılar gibi soylarının Afrasiyab’dan geldiğine dair bir efsaneleri vardır, fakat onlar aynı zaman-da kendilerini Türkmen ve Oğuzların Kınık boyuna mensup kabul etmektedirler (Hamdullah Mustofi, sayfa 426; Bartold, sayfa 125).

Eski Arapça kaynaklarda “Türk” adını kullanmışlar-dır. İslam öncesi Araplar Türkleri bilmekteler ve o dö-neme ait, Zobyani (ölüm 604) ve Aşagibi kimi şairle-rin eserlerinde “Türk” adı geçmektedir. İslam dönemi Arap kaynaklarında “Türk” adı bilinmektedir. “Türk” kelimesinin Yahudi rivayeti de bazı İslami metinlerde geçmektedir (Diveri, sayfa 2, 4, 34; Yakubi, cilt 1, sayfa 12-17; Reşideddin Fazllulah, cilt 1, sayfa 15, 47 138 147). İslam dönemi tarihçiliğinde Ebu-Talip’ten akta-rılan rivayetlerde, Göktürklerden “Türk” olarak bah-sedilmektedir. Bazı kaynaklarda ise Hz. Peygamber’in itikâf ettiği Türk çadırından (Kubbet-ül Türkkiye) söz edilmektedir (r.k: Müslim Bin Hicac Nişaburi, cilt 1, sayfa 825). Zin Ül-ahbar’da gelmiştir: “ Ve bu Türkis-tan vilayeti oldukça uzaktır ve oraya Türk adı verildi” (Gerdrizi, sayfa 256). Mahmut Kaşgarlı “Türk” adının

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 38: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

31

Ali Asghar HAGHDAR

anlamına atıfta bulunarak “Tanrı’nın Türk adı verdiği ve doğuda yerleştirdiği bir ordusu vardır. Ne zaman ki bir kavme kızarsa Türkleri o kavme musallat eder” şeklinde bir hadis nakleder.

Klasik oryantalistler doğunun kültürel ve coğrafi ta-rihini işlerken, Türkleri ayrıca ele almışlar ve “Türk” terminolojisini önemseyerek diğer kavimlerin yansıra Türk kavimlerini de araştırmışlardır. Batı Türkoloji araştırmalarında Rus F. N. Uşakof, MÖ 733 yılı Urartu metinlerine “Turugid” kelimesinin geçtiğini aktarmış ve bu kelimenin “Türk” demek olduğunu söylemiştir. 1879’da Vambery “Türk” kelimesinin “türemek” filin-den üretildiğini iddia etmiştir (D. A. Türk, cilt 12, bö-lüm 2, sayfa 143). 1965’te Dorofer Orhun abidelerin-de gelen “Türk” kelimesini tebaa ve devlete bağlı halk olarak çevirmiş ve Müller “Türk”ün isim olduğunda güç ve kudret, sıfat olduğunda ise güçlü ve kudretli anlamı verdiğini yazmıştır. Bu görüşü Thomson, klav-sun, nemt, dorofer, bazen gibi bir sıra araştırmacılar da kabul etmişler (D. A. Türk, aynı yer; Avcıoğlu, cilt 1, sayfa 295).

“Türk” kelimesini terminolojisi modern Türkoloji de temel tartışma konularından biridir. İran’da da son yıllarda Türk tarihine farklı açıdan bakan kitaplar yayınlanmış ve “Türk” kelimesini kendi metotları ile ele almışlardır. Onlardan Prof. Muhammed Taki Zih-tabi’nin “İran Türklerinin Eski Tarihi” ve Dr. Cevat Heyet’in yazdığı Türklerin Tarih ve Kültürüne Bakış” kitapları örnek olarak verilebilir. Zihtabi “Türk” adı-nın geçmişinin MÖ II. yüzyıla kadar uzandığını ama yaygınlaşmasını milattan sonra olarak yazmaktadır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 39: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

32

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Zihatbi milattan önce Asur kaynaklarının Türklerden bahsettiğini ileri sürmektedir (Zihtabi, sayfa 224).

Heyet “Türk” terminolojisinde bu adın Göktürk İm-paratorluğu ile siyasi anlam bulduğuna ve İmparator-luğun bir Türk İmparatorluğu olduğuna inanmakta-dır. Heyet’e göre sonraki dönemde “Türk” adı dilsel bir kavramdır ve Türkçe konuşan halklara “Türk” den-miştir. Heyet bugün “Türk” adının; İran, Orta Asya, Türkiye, Türkmenistan, Çin, vs. gibi büyük sahalara yayılan ve Türkçe’nin farklı ağız ve şivelerinde konu-şan ve yazan halkların kültürünü ifade ettiğini iddia etmektedir (Heyet, sayfa 17). Hamid Nutki “Türk” terminolojisi ile ilgili kültürel ve etnik anlamda bu adın Orhun Yazıtları’na dayandığını ifade etmektedir (Nutki, sayfa 57).

Türkiye Türkoloji’sinde de tarihi kaynaklar ve belge-ler ışığında çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalardan Zeki Velidi Togan’ın “Umumi Türk Tarihine Giriş” kitabı, Ahmet Taşağıl’ın 2003’te yayınladığı üç ciltlik “Göktürkler” kitabı, İbrahim Kafesoğlu, Doğan Av-cıoğlu ve Bahaeddin Ögel’in eserleri, üzerine durulan yapıtlardandır. Faruk Sümer şöyle yazmıştır: “Türük adı ‘Türü’ fiil kökü ve ‘k’ ekinden yapıldığı muhte-meldir. Ama Türk kelimesi muktedir ve güçlü anla-mında Göktürklerden sonra XI. Ve VIII. yüzyıllarda Uygur metinlerinde kullanılmıştır. Öyle ki bu kelime ortaya çıktıktan uzun süre sonra muktedir ve güçlü anlamında ve bir kavmin adı olarak metinlerde görü-lebilmektedir. Fakat bu anlama taş yazıtlarda, Divanı Lügat-it Türk’te ve diğer kaynaklarda rastlanmadığı gibi Çağdaş Türk lehçelerinin hiçbirisinde de rastlan-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 40: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

33

Ali Asghar HAGHDAR

mamaktadır. Uygurlarda bu anlamda kullanmasının sebebi muhtemelen Göktürklerin şöhret ve namı ile alakalıdır. Yukarıdaki nedenleri dikkate alarak ilk defa Türk adının Türemek fiil kökünden üretildiğini ileri süren Vambrery’nin tezinin doğruluğunda şüp-he kalmamaktadır. Yörük kelimesi göçebe anlamında XIV. ve XV. asırlarda Anadolu’da yürümek fiil kökün-den üretilmiştir. O da aynı şekilde ortaya çıkmıştır. Türük veya Türk, türemiş ve yaratılmış anlamındadır.”

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 41: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

34

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Türklerin Siyasi ve Toplumsal Tarihi

Hun İmparatorluğuTürk toplumlarının siyasi tarihi MÖ 315 yılında ku-rulan Hun İmparatorluğu ile başlamaktadır (Heyet, sayfa 18). Türkoloji tarihçiliğinde eski dönem ola-rak adlandırılan dönemde kurulan bu imparatorluk Atilla’yla doruk noktasına ulaşmış, daha sonra dü-şüşe geçmiş ve bölünmüştür. Hun yönetim şeklinde “Toy” denilen istişare meclisi sağ ve sol kanatlardan oluşmakta ve “Bilge İlik”in başkanlığında tüm işler-le ilgilenilmektedir. Hunların kabile birliğini MÖ 209’da Mete Han sağlamıştır. Hun tarihinde impa-ratorluğun sonu güney doğu ve güney batı kısımla-rına bölünerek gelmiştir (Türkün Kızıl Kitabı 1/10; Heyet, sayfa 17). Ak Hunlar veya Eftalitler, devlet-lerini Türkistan, Rusya, İran ve Hindistan arazile-rinde kurmuş ve Türk kağanlıklarının kabile birliği Hunlarla birlikte ortaya çıkmıştır (Heyet, sayfa 16). Kopres, Hun öncesi dönemlerle bağlı Türklerin kö-künü MÖ IV. bin yılın sonuna kadar götürmekte ve Orta Asya’nın doğu bölgelerine göç eden proto-türk kavimlere işaret etmektedir. Sarı ve beyaz ırk-tan olan, Türkçe konuşan bu kavimler hayvancılık ve tarım için gerek duydukları toprakları buralarda bulunca Orta Asya’nın daimi sakinleri olmuşlardır. Bu iskân günümüze kadar diğer kavimler ve ırklarla beraber devam etmiştir.Yalnız Türkçe konuşan ka-vimlerin içinde ilk siyasi oluşumu MÖ 2500 yılın-da Orta Asya’dan Çin’e doğru göçe başlayan Hunlar ortaya çıkarmışlardır. Bunun için Türklerin ikamet-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 42: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

35

Ali Asghar HAGHDAR

gâhı olarak Kingan Dağları’ndan Hindistan’a, İran’a ve güneyde Mısır’a kadar, kuzeyde ise Lena ve Kama nehirlerine kadar kaydetmişlerdir.

Türkologlar, Çin kaynaklarına istinaden Altay Dağ-ları’nı Türklerin ilk meskeni olarak görmektedirler. Fakat bazıları da Altay Dağları ile Kırkız bozkırları veya Baykal Gölü’nün güney batısına kadar olan sa-hayı Türklerin ilk anavatanları olarak görmektedirler (Heyet, sayfa 16).

Avcıoğlu, Hun Kağansülalesinin Türk olduğunu yaz-makta ve yaklaşık yüz kabilenin adını kaydetmektedir. O, Hunların dilini bir çeşit Türkçe olarak adlandır-makta ve Çin adlarının analizi ile Hunlara itaat eden bazı kabilelerin Türk olmasınımuhtemelgörmektedir. Aynı zamanda Türklerin ilk yaşam alanlarını MÖ III. yüzyılda Asya bozkırları olarak belirtmektedir. Cevat Heyet de en son Türkoloji araştırmalarına dayanarak Hunların soylarını Türk olarak belirlemekte ve onları Asya Hunları, Avrupa Hunları ve Eftalitler yahut He-yatele olarak üç kısma ayırmaktadır (Heyet, sayfa 16).

Hun İmparatorluğu MÖ 209 yılında kurulmuş ve farklı Türk, Moğol, Tunguz ve Hint-Avrupa kavim-lerini yenerek, toprakları Baykal Gölü’ne ve Tibet’ten Hazar’a kadar, diğer tarafta Ural Dağları’ndan Sarı Nehre (Huang Hu) kadar genişleterek Kuzey Çin sa-hasını kapsamıştır. Çin kaynaklarına göre ilk Hun saldırıları Şang sülalesi zamanında gerçekleşmiştir. Çinlilerin Çin Seddi’ni Hunların saldırılarına karşı koyabilmek için yaptıkları bilinmektedir. MÖ II. yüz-yılın ortasından itibaren Çinlilerin güçlenmesiyle ve Hun İmparatorluğu’nun zayıflamasıyla, imparatorluk

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 43: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

36

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

yıkılmıştır. Hun İmparatorluğu’nun güneydoğu bölü-mü Çin’in himayesine girmiş, kuzeybatı bölümü MÖ I. yüzyılın sonunda yıkılmış ve kuzey Hunları batıya Hazar’ın kuzeyindeki ovalara doğru göç ederek daha sonra kurulacak olan Avrupa Hun Devleti’nin teme-lini atmışlardır. Güneydoğu Hun Devleti MS 216 yı-lında Çin İmparatorluğu tarafından yıkılınca birkaç bölüme ayrılmıştır. Bir kısmı batıya gitmiş bir kısmı ise Orta Asya’da Hunların yerini alan Moğol kökenli “Sin Pi”lerle birleşmişlerdir. Başka bir kısmı şimdiki Rusya Türkistan’ına, İran’a ve Hindistan’a gelerek Ak Hunlar yahut Eftalitler / Heftaller/ Heyateler olarak tanınmışlardır. Bir kısmı da Orta Asya’da devamsız ve küçük yönetimler kurmuşlardır (Heyet, sayfa 20). Ba-tıya, Kazakistan’a ve Hazar’ın kuzey safhalarına göçen Hunlar, Türk-Moğol kökenli Avar-Hun birliğinin bas-kısıyla Danube Nehri havzasına ve Macaristan ovala-rına göç etmişlerdir.

MS 415-420 yıllarında İran-Rum savaşları ile aynı zamanda Hunlar, İran’ın kuzey sınırlarına saldırmış fakat yenilmişlerdir. Daha sonraki dönemlerde Hep-taller Sasanileri yenmeyi başarmışlar ve onları haraca bağlamışlardır (Heyet, sayfa 21; Avcıoğlu, cilt 1, sayfa 496).

Atilla’nın komutasındaki Hunlar Macaristan’da yer-leştikten sonra Doğu Roma İmparatorluğu’nu haraca bağlamayı başarmışlar ve Batı Avrupa’ya, yani şimdiki Fransa ve İspanya’ya kadar saldırılarda bulunmuşlar-dır (Heyet, sayfa 19; Grosse, sayfa 149). Kafesoğlu’na göre (sayfa 58) Avrupa Hunları’nın orduları siyasi ola-rak birleşen ve farklı diller konuşan 45 kavme mensup

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 44: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

37

Ali Asghar HAGHDAR

gruplardan oluşmaktadır. Cermenler, Slavlar, Hintler ve İranlılar (Alanlar ve Sermet/Sarmatlar gibi), Fi-no-Uygur ve Türk kavimleri ordunun esas öğeleridir. Kafesoğlu’na göre Beş-Uğurlar, On-Uğurlar ve Şı-ra-Uğurlar Karadeniz’in kuzeyinden Volga Nehri’ne doğru, Akatirler Azof Denizi’nin batısına ve diğer Türk kitleleri Volga’nın doğusuna yayılmışlardır.

Attila,döneminin sonlarına doğru bazı yenilgilere uğ-ramış ve Karadeniz sahillerine doğru geri çekilmek zorunda kalmıştır. MS 453 yılında Atilla’nın ölümü ile Hun İmparatorluğu yıkılmıştır. Hunların bazı grup-ları Rusya bozkırlarına geri dönmüşler, bazı gruplar ise Avrupa’da kalarak Bulgar ve Avar gibi birliklere katılmışlardır. Gutrigur / Guturigur ve Oturgur / Ote-riğur / Oterigur gibi kabileler Karadeniz’in kuzeyinde kalmışlar, Batı ve Doğu Roma İmparatorluklarının tahrikleri ile birbirleriyle savaşmışlardır. Bu savaşlar MS VI. yüzyılın ortalarına kadar devam etmiştir. So-nunda ise Avarlar her iki tarafı da mağlup etmişlerdir. Bu saldırı “Tu – Kiyu” yahut tarihteki Türklerin kuzey Asya’da ortaya çıkmasına bir tepki olarak görülmekte-dir (Grosse, 154-156).

İ. Kafesoğlueski Türklerin toplumsal ve siyasi yapıla-rını analiz ederek Türk devletlerinin birçok milletin bir araya gelmesinden oluştuğu ve federe yapıya sahip oldukları fikrini savunmaktadır. Ziya Gökalp’a göre Türklerin en basit yönetim şekli İl’dir. İl kendi içinde aşiretlerden ve aşiretlerde kendi içinde kabilelerden oluşmaktadır (Türk Medeniyeti Tarihi, sayfa 83-109; Osmanlıda Din ve Siyaset, sayfa 133). Bu yapıdan ai-leyi merkez alan ve ataerkil bir sistem olan“oluş/ulus”

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 45: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

38

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

idare şekli ortaya çıkmaktadır. Bu yönetim şekli Sel-çuklularda da görülmektedir. Onlar siyasi gücü aile-nin erkekleri arasında paylaşarak yönetime federe bir şekil vermekte ve ademimerkeziyetçi bir sistem uygu-lamaktadırlar. Aslında Oğuz kabile töreleri ve Gök-türklerin devamı olan Selçuklu Türklerinin yönetimi, halk ve yönetici arasındaki karşılıklı ilişki üzerine ku-ruludur.

Hun İmparatorluğu ile Göktürk İmparatorluğu ara-sındaki dönemde Moğolistan ve Orta Asya bozkır-larında küçük çaplı Türkçe konuşan kabile birlikleri ortaya çıkmıştır.

Göktürk İmparatorluğuTürk konfederasyonunun temeli Göktürklerle atıl-mıştır. Onlar ilk defa yönetim şeklini etnik temeline oturtmuşlardır (Heyet, sayfa 25). Göktürkler kökleri-ni Aşina efsanesine bağlamışlardır. Bu efsanede Türk kültüründe daha önceleri Hunların başkenti olan Ötüken şehrinde Türklerin birliğini tekrar sağlayan büyük önder Bumin’in, Juan Juan’a mensubiyetini or-taya koyulmaktadır (Heyet, sayfa 22). Gomiliof ’a göre beş yüz aileden oluşan bu hanedanın adı“Aşina (Ne-cip Kurt)” demektir. Bu hanedan daha önce IV. asır-da Hunların ve Sin-Pi’lerin Çinlilerden aldıkları top-raklarda, Moğolistanve Orta Asya’da farklı kabilelerin birbirine karışmasıyla ortaya çıkmıştır (sayfa 30). Bu rivayetin kökü “Bozkurt” efsanesine dayanmaktadır. Efsaneye göre düşman tarafından yok edilen Aşina kabilesinden sadece elleri ve ayakları kesilmiş bir er-kek çocuk geriye kalmıştır. Çocuğu bir dişi kurt kur-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 46: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

39

Ali Asghar HAGHDAR

tarmış ve daha sonra ondan hamile kalmıştır. Altay Dağları’na sığınan dişi kurt orada on erkek çocuk do-ğurmuş ve bu on erkek çocuğun her birinden bir boy üremiştir. En akıllı kardeş olan Aşina Türklerin ön-deri olmuş ve çadırına Kurt başlı bir bayrak asmıştır. MS V. yüzyılda son Hun yönetiminin Tabgaç/Tamgaç (Çince Tu-Ba/Tu-Pa) Türklerince yıkılmasından son-ra Aşina hanedanı kuzeybatı Çin’den Altay Dağları’na gitmiş ve Juan Juan İmparatorluğu’na katılarak onlara metal savaş aletleri yapmışlardır (Kafesoğlu, sayfa 49, 78-79; Avcıoğlu, cilt 2, sayfa 566). Çoğunlukla Türk-çe konuşan ve Hunlardan kalarak Altaylarda dağınık şekilde yaşayan bir sıra kabileler Aşina hanedanının etrafında birleşerek bir birlik oluşturmuşlardır. Aşi-nalar Çin’den Altaylara gittiklerinde Moğolca konuş-malarına rağmen Altaylardaki Türkçe ortamının et-kisi ile Türkçe konuşmaya başlamışlardır. Fakat yine de Moğolca kavramları kendi ünvan sistemlerinde korumuşlardır (Gomiliof, sayfa 34). Çinliler ve Juan Juan’lar, Aşinalara Tu-Kiyue/Tu-Kiyu dedikleri için “Türk” adının bu isimlerden alınmış ve yavaş yavaş özellikle de Göktürkler yahut Türk Kağanlıklarının kurulmasıyla yaygınlaştığı düşünülmektedir.

İlk kez Türk adını kullananGöktürk Devleti’nde, si-yasi birliğinin ortaya çıkışı şöyle olmuştur; Oğuzların ataları olan “Tulus”lar ve Tu-Kiyu’lar yahut Türkler, Moğolistan ve civar topraklarına hâkim olan Juan Ju-anlara bağlı bulunmaktadırlar. Tuluslar Selenga Neh-ri havzasında, Türkler ise Altay Dağları’nın kuzeyinde yaşamaktadırlar. TuluslarınJuan Juanlar aleyhindeki isyanını Bumin (Çince kaynaklarda Tiyu-Men) ön-derliğindeki Türkler bastırmışlardır. Türkler Tulusla-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 47: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

40

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

rı yendikten sonra Sui (To-Pa) sülalesinin de desteği-ni alarak Juan Juanlara saldırmışlardır. Juan Juanları yenen Bumin MS 552’de kendisine “Kağan” demiştir (Kafesoğlu, sayfa 79; Avcıoğlu, cilt 2, sayfa 588; Gros-se, sayfa 158-159). Kağan unvanını Moğol olan Juan Juanlar kullanmasına rağmen,Türklerilk defa o tarih-te bu unvanı kullanmışlardır (Grosse, sayfa 159, dip-not 4). Oysaki Hun krallarına “Tanhu” adı verilmek-tedir (Avcıoğlu, cilt 2, sayfa 566). Bumin, Hunların başkenti Orhun nehrinin yanındaki Ötüken kentini kendi başkenti yapmıştır fakat aynı yıl ölmüştür (Ka-fesoğlu, sayfa 79; Grosse, sayfa 159).

Juan Juanlardan (Oğuzların ataları olan Tuluslar ve Tu-Kiyu’lar ) kalan Bumin’in ve İstemi’nin ikili yö-netimi,Hun yönetim şeklinin devamıdır ve Gök-türklerdeki Türk yönetim tarzına işaret etmektedir. En yüksek yönetici “Yabgu” diye adlandırılmaktadır. İşte bu dönemde İstemi kendi kızı olan Enuşirvan’ı nikâhlamıştır. Bu kadın Fars tarihçileriİran kraliçesi ve IV. Hürmüz’ün annesi olarak bilinmektedir (He-yet, sayfa 25). Göktürklerin toprakları Mençuri’den Karadeniz’e kadar uzanmaktadır. Göktürklerin zayıf-lama dönemi imparatorluğun iki kanada ayrılması ile başlamıştır. Çok sayda ayaklanma ve kargaşadan son-ra 630 yılında Çinliler, Göktürklerin topraklarını ele geçirmişler ve Çin İmparatoru kendisini Kağan ola-rak ilan etmiştir. Faruk Sümer, eski Çin kaynakları-na dayanarak Göktürklerin üç ana öğesinin Oğuzlar, İdizler ve Kırgızlar olduğunu belirtmiştir (Sumer 11).

Göktürk İmparatorluğu, Hunlarda olduğu gibi kuru-luşundan itibaren ikili bir yönetimle idare edilmekte-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 48: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

41

Ali Asghar HAGHDAR

dir. Bu yönetimlerin başında Bumin ve küçükkardeşi İstemi vardır. Bumin tarafından imparatorluğu batı-ya doğru yayma görevi alan İstemi tüm Doğu ve Batı Türkistan’ı aldıktan sonra Rusya’nın güney bozkırları-na varmıştır. Bumin’e bağlı olmasına rağmen müstakil davranan İstemi, imparatorluğun ikiye bölünmesine ve Doğu ile Batı bölümlerinin karşı karşıya gelmesine neden olmuştur. Bumin’in yerine oturan Ta-Pa (573-581) İstemi’nin bağlılık duyduğu son kağandır. Kara Çorin (Kara Bela) lakaplı Tardu yahut Tarduş Han (576-603) İstemi’nin yerine oturduktan sonra ken-disine “Kağan” demiş ve doğuya saldırarak oradaki Türk Kağanlığı’nı istila etmeye çalışmıştır. Türklerin birleşerek güçlenmesinden korkan Çin, özellikle ku-zey sınırlarını tehdit eden Doğu Kağanlığı’nı zayıf-latmak için Batı Kağanlığı’nı destekleyerek Doğu’ya saldırması için kışkırtmıştır. Egemenlik alanı batıda Kırım’a kadar uzana Tardu, 571’de İran’la Türk Kağan-lığı’nın sınırı olarak belirlenen Amuderya Nehri’nin batısını ele geçirmiştir. Fakat sonunda Çin İmparator-luğu’nun baskısı ve bazı kabilelerin isyanı sonucun-da Nanşan Dağları’ndaki Kokonur’a kaçmak zorunda kalmıştır (Grosse, sayfa 167-170). Bilfiil Doğu ve Batı olarak ikiye bölünen kağanlık, kendisine bağlı olan kabilelerin isyanı ve Çin’in müdahaleleri sonucun-da dağılmıştır. Öyle ki Doğu Kağanı İl Kağan / Hi Li (620-630) 630 yılında yeni iktidara gelen Tang İmpa-ratoru’na yenilmiş ve kendisi esir düşerek toprakları Çin’inegemenliğine girmiştir.

Bilge Kağan son önemli kağandır. O, kardeşi Kül Ti-gin ve danışmanı Tonyukuk’un yardımı ile 734’e kadar kağanlığa hüküm sürmüştür. Orhun Yazıtları aslında

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 49: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

42

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

bu üç Göktürk şahsiyetinin mezar taşlarıdır. Bilge Kağan’ın ölümünden sonra Besmel, Karluk ve Uygur kavimleri birleşerek 742 yılında hakanlığı yıkmışlar-dır. Uygurlar diğer müttefiklerini yenmişler ve Uygur Devleti, Orta Asya’daki Göktürklerin yerini almıştır (Heyet, sayfa 29).

Göktürklerin kurulması ve İstemi Yabgu’nun Kaf-kasya üzerinden batıya ilerlemesiyle Göktürkler, Sa-saniler ve Doğu Roma arasında münasebetler kurul-muştur. İstemi ve Enuşirvan, İran’ın sınırlarını ve İpek Yolu’nu Ak Hunlardan koruyabilmek için birleşmiş-lerdir (Beltitski, sayfa 166-168; Özdek, cilt 1, sayfa 143-147; Kafesoğlu, sayfa 66-71; Avcıoğlu, cilt 1, sayfa 303-304; Reisnia, bölüm 2, sayfa 521-531).

Doğu ve Batı Göktürk Hakanlıkları, Orta Asya’da Türkçe konuşan kavimlerin oluşmasında önemli et-ken olmuşlar ve günümüzdeki Türk toplumlarının ev-riminde önemli bir rol oynamışlardır. Uygur, Kırkız, Türgiş ve Karluk gibi sonraki Türk devletleri Göktürk-lerin yönetim ve yazıdaki başarılarını benimsemiş ve kullanmışlardır (İslam Ansiklopedisi).

Karahanlı TürkleriTürkologlar, İslamiyet’i kabul ederek Türk kavimleri-nin arasında yaygınlaşmasını sağlayan ve yönetimde yeni bir anlayış benimseyen Karahanlı Devleti’nin kurulmasını,Türklerin siyasi ve toplumsal tarihinde orta dönemin başlangıcı olarak kabul etmektedirler. Saltuk Buğra Han IV. yüzyılın ortasında İslam’ı kabul eden ilk Türk Kağanı’dır. Saltuk Buğra, Abdülkerim adını almış ve amcası Buğra Han’a karşı isyan ederek

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 50: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

43

Ali Asghar HAGHDAR

onu tahtan indirmiştir.Saltuk Buğra Han,İslamiyet’i Karahanlı Devleti’nin batı bölümünde resmi din ilan etmiştir (Heyet, sayfa 95). Saltuk Buğra Han’ın ölü-münden sonra amcasının oğlu Musa Bin Abdülkerim “Bay Taş” Karahanlı Devleti’nin doğusu ve batısına hükmetmiş de İslamiyet’in yaygınlaşmasına yardımcı olmuştur. İbni Maskawayh, o dönemde iki yüz bin çadır Türk’ün İslamiyet’e geçtiğini anlatmıştır (C2, s181). Cevat He-yet şöyle yazmıştır: “Tianşan (Tanrı Dağı) bölgesinde yaşayan Karahanlılar ve İdil (Volga) Bulgarları 920 yı-lında İslamiyet’e geçmişlerdir. Daha sonra Aral ve Ha-zar arasında yaşayan ve Hazarlara tabi olan Oğuzlar ve en son da 940 ve 960 yılları arasında Bulgar şehir-lerinde, Balasagun bölgesinde, İtil Nehri ve Çu Nehri civarlarında yaşayan Türkler toplu şekilde İslam dini-ne geçmişlerdir” (Heyet, sayfa 94).

Aynı zamanda Müslüman olmuş Oğuzların; Samani, Karahanlı ve Gazneli Devletleri’nin siyasi ve askeri iş-lerinde aktif katılımı sayesinde, bu devletlerin Seyhun Nehri ile Akdeniz sahillerine kadar olan geniş top-rakları ele geçirmelerine zemin hazırlamışlardır. Bu dönemde Karahanlılar Maveraünnehir’e ikinci büyük seferlerini (389) yapmışlardır. Bu yılda, Saltuk Buğ-ra Han’ın torunu Karahanlı Arslan İlk Nasr, Samani Devleti’nin kargaşaya düştüğünü ve Mansur İbn-i Nuh’un tahtan indirilerek kör edildiğini duyduktan sonra ve bir sıra eşraf, tüccar ve önde gelenlerin dave-ti üzerine Buhara’ya giderek Samani sülalesinin yöne-timine son vermiştir (İslam Ansiklopedisi; Gerdrizi, Sayfa 173; Bartold, cilt 1, sayfa 566-567). Ondan sonra

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 51: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

44

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Maveraünnehir ve Horasan’da Gazneli ve Karahanlı-ların toprakları bölünmüştür. Sultan Mahmut’un em-riyle Horasan’da Abbasi halifesi adına hutbe okunmuş ve halife El-Kadir, Horasan valisi Sultan Mahmut’a “Veli-yi Emir El-müminin”, “Yemin Ed-dövle” ve “Emin El-mille” unvanlarını vermiştir. Karahanlılar I. Ahmet (Büyük Kağan)(388-407) Abbasi halifesini resmiyete tanımışlar ve 390 yılında Maveraünnehir’i aldıktan sonra “Mevla Emir El-müminin” kelimesini sikkelerine basmışlardır. Karahanlıların Maveraünne-hir’den Doğu Türkistan’a kadar olan hâkimiyetleri bir takım iniş ve yükselişlerle Moğol Cengiz Han’a kadar devam etmiştir. 607’de Karahanlı topraklarının doğu kısmı Moğol Nayman kabilesinin reisi KüçlükHan’ın ve batı kısmı Harezmşah Alaettin Muhammed’in ege-menliğine girmiştir.

Karahanlı toprakları 433H. yılında Doğu ve Batı ol-mak üzere ikiye bölünmüştür. İki kısmını da Kara-hanlı ailesinden bir kol yönetmektedir. Batı kısmının başkenti Buhara, doğu kısmının başkenti ise Balasa-gun’dur. Kaşgar ise Doğu Karahanlılarının kültürel ve dini başkentidir. Batı Karahanlılar Farsların dili ve kültürünün, Doğu Karahanlılar ise Çinlilerin ve Uygurların dili ve kültürünün etkisi altında kalmıştır (Heyet, sayfa 95). Doğu Karahanlılarda Türk kültürü daha fazla gelişmiş ve Kağani yahut Kaşgar Türkçesi edebi dil olmuştur. Türk İslam edebiyatı ilk o ortam-da ortaya çıkmış ve “Kutadgu Bilig”, “Divan-i Lügat-i Türk” o dönemde yazılmışlardır.

Bartold, Karahanlı döneminin önemine vurgu yap-makta ve Bosworth Karahanlılar ve Gaznelilerin, Sa-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 52: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

45

Ali Asghar HAGHDAR

maniler ve Harzemşahlar’ın yerine geçmesini Türk-lerin İran ve civar bölgelerdeki Türk egemenliğinin başlangıcı olarak görmektedir.

Karahanlılar dönemine ait Kaşgarlı Mahmud’un yazdığı Divan-i Lügat-i Türk ve Yusuf Has Hacib’in yazdığı Kutadgu Bilig, dil ve siyasi düşünce açısın-dan önemli eserlerdir. Divan-i Lügat-i Türk’ün giriş bölümünde, kendi dönemine kadar Türklerin tarihi-ni aktarmakta ve özgün Türkçe kelimeler kullanarak Türkçe’nin güncel ve gelişen bir dil olduğunu göster-mektedir. Yusuf Has Hacip kendi kitabında siyaset, ülke yönetimi, adalet ve kültür gibi konuları ele almış-tır (Heyet, sayfa 129-134).

Yerel yönetimlerle yönetilmekte olan İran coğrafyası-nın siyasi düşüncesi, İslam, eski İran ve Türk düşün-ce sistemlerinin karışımdan oluşmaktaydı. Devletler kendi ekonomik, kültürel ve siyasi koşulları gereği Türkçe’yi ve Farsça’yı yönetimde, vergi ve iletişim alanlarında kullanmaktaydılar. Yazarlar, vezirler ve kâtipler hâkimlerin meşruiyetleri ve yönetim ayin-leri ile ilgili risaleler yazmakta ve onları yazarken de “Şeriatname”, “İrşadname”, “felsefi düşünce” ve “sözel (Kelam) yazıt ” yöntemlerini kullanmaktaydılar. Oğuz Türklerinden olan Karahanlı Devleti’nin kurulması ile Türklerin yaşam tarzları ve gelenekleri İslam coğ-rafyasında yönetim katına yükselebilmiş ve Türkçe, Farsça ve Arapça ile beraber resmiyet bulmuştur. Dö-nemin İran’ından kalan siyasi düşünce eserleri Türk, Fars ve Arap unsurlarının ekonomik, ahlaki, toplum-sal ve yönetim anlayışının izlerini ihtiva etmektedir. Kutadgu Bilig Türklerinİslam coğrafyasındaki düşün-ce sistemini aktaran önemli bir siyasi risaledir. Bu me-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 53: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

46

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

tin o dönemde İran ve dünya siyasi düşüncesinin tari-hi seyrinin açıklanması açısından son derece önemli bir kaynaktır fakat bu eser İranlı Fars araştırmacılar tarafından dikkate alınmamaktadır.

Kutadgu Bilig miladi 1069 yılında Karahanlıların başkenti Kaşgar’da kaleme alınmıştır. Kutadgu Bilig “saadet bilimi” yahut “saadet getiren bilim” anlamı vermektedir. Fakat “iktidar” yahut “iktidar bilimi” olarak da çevrilmiştir. Yazar kitabı siyasetname/öğüt tarzında yazmış, şiir ve münazara tekniklerinden de yararlanmıştır. Şiir açısından Kutadgu Bilig mesnevi-Ferdevsi’nin Şehnamesinde ol) بحر متقارب مثمن مقصور duğu gibi) tarzında olup, 6645 beyit, kitabın sonunda 124 beyitlik 3 kaside, 173 iki beyitlik (eski Türkçe / Bayatı) ihtiva etmektedir. Kitap manzum edebiyatta Orta Türkçe’ninilk örneği ve kendi döneminin en par-lak eseridir. Farslar Kutadgu Bilig’e “Türk Şehnamesi” adını vermişlerdir. Dr. Cevat Heyet’in araştırmalarına göre Kutadgu Bilig’de klasik kafiye ile birlikte çeşitli aliterasyon (ilk kelime veya hecede ses ve harf benzer-liği), asonans (kelimelerin sonunda seslerin tekrarı ve ya benzemesi) ve kelime musikisi teknikleri kullanıl-mıştır. Vurgu veya düşünce sürekliliği durumlarında ilk mısralarda kelimelerin tekrarı veya ilk mısraının son kelimesinin ikinci mısraının başında tekrarlan-ması tekniği de kullanılmıştır.

Kutadgu Bilig; Allah, İslam Peygamberi ve Hülefa-i Raşidin’in methi ile başlar, bahar ve Buğra Han’ın methi (kitabın sunulduğu Karahanlı Kağan) ile de-vam ederek konuyu yedi yıldız, on iki burç, bilim ve akla getirmektedir. Bu girişten sonra dört temsili kişi-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 54: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

47

Ali Asghar HAGHDAR

nin münazarası olan esas konuya gelinmektedir. Gün Doğdu’nun adalet ve doğru yol söylemi, Ay Doldu’nun mutluluk, varlık ve parlak gelecek söylemi, Öğütül-müş’ün bilgelik söylemi ve Od Kurmuş’un (Uyanmış) akıbet söylemi kitabın ana eksenlerini oluşturmak-tadır. Bu dört isim eski Türk kahramanları adlarıdır. Dr. Cevat Heyet’e göre “Gün Doğdu adil ve faziletli bir sultandır. Kendisi zeki ve bilgili veziri Ay Dolu ile top-lumsal konular ve ülke yönetimi hakkında münazara etmekte ve saadet, adalet ve sözün faydaları hakkında fikir alışverişinde bulunmaktadır. Konuşmalar esna-sında sultan adaleti, vezir de mutluluk ve saadeti tem-sil etmektedir. Ama her zaman olduğu gibi mutluluk kısa sürmekte ve vezir ölmektedir. Fakat oğlu Öğütül-müş onun yerine geçmekte ve işleri devralmaktadır. Sultan, Öğütülmüş ile siyaset, bilgi, adalet, mertlik, zekâ ve heves hakkında konuşmakta ve şöyle sonuç çıkarmaktadır; sultanın çevresi ona tabidir ve eğer şah kötü olmazsa çevresine kötü insanlar toplamaz. Sultan Öğütülmüş’e der ki: “Sen ülkede adalet ve mutluluğu tesis ettin, fakat dünya fanidir. Seni de kaybedersem ne yapmam gerekir?” Öğütülmüş, Od Kurmuş isim-li bir akrabasını sultana tanıtır. Od Kurmuş, ermiş ve fazıl bir kişiliktir. Dünyadan el çekmiş ve ahireti dü-şünmektedir. O yüzden de sultanın yanında yaşamak istemez. Sultan onunla yazışmakta ve görüş alışveri-şinde bulunmaktadır. Od Kurmuş sultana sonunun iyi olması için ülkesi ve halkı hakkındaki milli, vicda-ni ve insani görevlerini hatırlatır… ” (Heyet, sayfa 62).

Muhammet Zade Sadik, Kutadgu Bilig’in başları hak-kında şöyle yazmaktadır; “Kutadgu Bilig’de Yusuf Has Hacip, insan bilimini üç ana dala ayırır: 1- Avıçğasözü

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 55: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

48

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

(atalar ve yaşlıların şifahi sözleri), 2- Biliglik sözü (bi-lim adamlarının yazılı kaynakları), 3- Şair sözü (man-zum edebiyat). Kutadgu Bilig aslında ahlaki bir öze sahiptir ve bir İslami öğüt kitabı olarak düşünülebilir. Bu eserde kâfirler din düşmanları, iblis ve iman hırsızı olarak tanımlanırlar. Yusuf Has Hacip, eser başından sonuna kadar inançlı bir Müslüman olarak görünür ve insanları dürüstlük (kut), iyilik (edgü), bilim (bi-liglik), anlayış (öküşlük), akıl (us), sabır (serimlik) ve mertliğe (ağı) davet eder” (Muhammet Zade Sadik’in Farsçaya tercümesine girişi).

Türk dilciliği menşei itibarı ile Kutadgu Bilig’in dili Karluk grubu, Karluk-Uygur alt grubuna dâhildir (Baskakof, Türk Dünyası El Kitabı).

Yusuf Has Hacip 1017 yılında Balasagun kentin-de doğmuştur. Gençliğinde Türkçe, Arapça, Soğdca ve Deri (Farsça) dillerini öğrenmiştir. İbn-i Sina’nın Arapça eserlerini okumuştur. Kendisinin yanında öğ-renim gördüğü da anlatılmıştır. Aruz, belagat ve ke-lamda asrının en iyisi olmuş ve İbn-i Sina gibi sarayda makam sahibi olmuştur. 1077 yılında vefat etmiştir. Kutadgu Bilig’i yazdığı için Karahanlı Devleti’nin en yüksek unvanlarından olan Has Hacip unvanını al-mıştır. Aynı dönemde Cahiz “Menakib-ül Türk” ve “Fezayil El-Etrak” kitaplarını Türk adet ve gelenekle-rini Abbasi sarayına tanıtmak için yazmıştır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 56: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

49

Ali Asghar HAGHDAR

Gazneli Devleti

Gazneliler Oğuz Türklerindendir. İkinci büyük Türk Devleti’ni kurmuşlardır. 1040’ta Dandanakan Sava-şı’nda Selçuklulara yenilince devletleri yıkılmıştır. Kurucuları Samani Devleti’nin idari ve askeri işle-rinde hizmet eden Türk kullardandır. Gazneli Devle-ti’nin kurucusu Alptekin, Samani sarayında kulluktan yükselerek 962 yılında Gazne hükümetini ele geçir-miştir. Yerine geçenler İshak, Belkatekin, Böritekin ve Sebüktekin de, oğlu hariç hepsi Türk kullardandır. Se-büktekin yükseliş sürecini hızla tamamlayarak 977’de Gazne hükümetini eline almış ve Gaznelilerin Al-i Sebüktekin hükümetini kurmuştur. Daha sonra oğlu Mahmut ile birlikte Samani topraklarını Karahanlı-larla paylaşmıştır. Böylece Gazneli Devleti’nin arazisi Hindistan’dan Sistan, Rey ve Harezm’e kadar genişle-miştir.

1017’de Memuni Harezmşahlar da Sultan Mahmut’a yenilmişlerdir (Beyhaki, sayfa 919). O tarihten sonra 20 yıl Gazneliler Harezm’i atadıkları Türk kullarla yö-netmişlerdir. Daha sonra ise Harezm sırasıyla Oğuz-ların ve Selçukluların hâkimiyetine girmiştir. Sonun-da Selçuklu Valisi Enuştekin Gurça Sultan Sancar’ın sorunlarından yararlanarak Harezm hükümetini ka-lıtsal (mirasa dayalı) ilan etmiş ve onun sülalesi 1231 yılı Moğol istilası ve Sultan Celalettin Harezmşah’ın ölümüne kadar Kebir (büyük) Harezmşahlılar olarak hüküm sürmüşlerdir. Böylece Aşağı Ceyhun bölge-sinde Maveraünnehir’ın devamı olan Harezm, Türk egemenliğine geçmiştir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 57: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

50

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Gazneliler döneminde Arapça’nın yerine Farsça dev-letin dili olarak kullanılsa da Türkçe onunla beraber kullanılmaya devam etmiştir. O dönemde Sistan, Gehistan, Horasan ve Herat’ta hüküm süren Simur-ci Türk yönetimi de ortadan kalkmıştır (simurciyan, sayfa 95).

Selçuklu Türk-Oğuz DevletiMirhand, tarih kitabında Selçuklu siyasi birliğinin oluş-ması ile ilgili şöyle aktarır: “Selçukluların ceddi Dukak Hazar Kağanlığı’nın sarayında yetişmiştir. Ama tehli-ke duyduğu için akrabaları ile birlikte Turan’dan İran’a geçerek çoban kıyafeti ile Harezm’in Zındık (Cend) bölgesine giderek Müslüman olmuşlardır. Orada nü-fusunu ve topraklarını genişletmişlerdir” (Mirhand, cilt 4, sayfa 235-237). Dukak’ın ölümünden sonra oğlu Selçuk; Samaniler, Karahanlılar, Gazneliler ve Harezm-şahlar gibi bölgenin güçleri ile iyi geçinmiş ama yine de bazen onlarla savaşmıştır. X. yüzyılda Harezm, Ma-reraünnehir ve Horasan’da kendilerine yer açmışlar ve sonunda da Gazneli Sultan Mesut’u yenerek Selçuklu Devleti’nin kurulmasına ortam yaratmışlardır (İbn-i Haldun, cilt 4, sayfa 502-505).

1028’den itibaren Oğuz Türkleri Horasan’dan batı-ya doğru yayılmaya başlamışlar ve Irak Türkmenle-ri olarak bilinen Türkler; Rey, İsfahan, Hemedan ve Azerbaycan’a saldırmışlardır. Selçuklu Türkleri son derece hızlı yayılmışlar ve 1055’te Selçuklu Beyi Tuğ-rul Bağdat’ı fethetmiştir ve Malazgirt’te Bizans İmpa-ratorluğu’nu yenerek Türklere Anadolu’nun yolunu açmıştır. Bu zafer sonucunda Anadolu, Türklerin ve İslamiyet’in merkezi haline gelmiştir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 58: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

51

Ali Asghar HAGHDAR

1157’de Sultan Sancar’ın ölümü ile Selçuklu kolla-rının arasındaki birlik bozulmuştur ve her biri ken-di bağımsız devletini kurmuşlardır. Irak, Horasan, Şam, Kirman ve Anadolu Selçukluları; Musul, Sincar ve Halep’te Zengi Atabeyleri, İldenizler (Azerbaycan Atabeyleri), Solgurlar (Fars Atabeyleri), Begtekinler (Erdebil Atabeyleri) hepsi Büyük Selçuklu İmpara-torluğu’nun parçalanması sonucu ortaya çıkmışlardır. Anadolu’da Selçukludan kalan 26 beylik ortaya çıkmış ve böylece Osmanlı’nın kurulmasına zemin hazırlan-mıştır.

Selçuklu Oğuzlarından olan Türkmen/Türkman aşi-retleri İran’da Akkoyunlu, Karakoyunlu ve Safevi Devletleri’ni kurmuşlardır. “Oğuzlar yahut Türkmen/Türkmanlar Selçuklu Devleti’ni kurdukları gibi impa-ratorluğun yayılmasında da temel rol oynamışlardır. İmparatorluğun başından sonuna kadar var olan ha-nedan içi çekişmeler, emirlerin isyanları ve savaşlara rağmen Türkmenler Türk egemenliğinin esas sağla-yıcısı olmuşlardır. Orta Asya’dan sürekli devam eden göçler Türkmenleri güçlendirmektedir. Selçuklular-dan başka Fars Sulgurları, Kıpçaklar, Karabeyliler, Ya-ruklular, Şamlular, Begtekinler, Artuklular, İnanlılar, Tağan Arslanlılar, Saltuklar ve Mingecükler bu Türk-menlerdendir. İran’da Selçukluların yıkılması Türk-menlerin siyasi önemini azaltmadığı gibi tam tersine daha da arttırmıştır” (Sümer, sayfa 209).

Selçuklu hâkimiyetinin kurulması ve neden olduğu kavimler kayması orta İran tarihinde ilk kitlesel Oğuz göçünü meydana getirmiştir. Fakat Azerbaycan, Oğuz Türklerinin gelişinin öncesinde de kendi Türk nüfu-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 59: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

52

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

suna sahiptir. Öyle ki Türk nüfusunun Azerbaycan’a yerleşmesi MÖ VII. yüzyıla kadar uzanmaktadır (Zehtabi). Azerbaycan’daki Türk dili ve kültürünün varlığı Selçuklu’nun çok daha öncesinde görülmekte-dir (Zehtabi). Fakat Türk dili, kültürü, sanatı ve siyase-tini İran’da hâkimiyete gelip kalıcılaşması Oğuzlar ve Selçuklularla olmuştur. Selçuklular İran’a ve diğer böl-gelere yeni sınırlar çizmişlerdir. O dönem ve daha ön-ceki tarihi kaynaklara göre Selçuklu öncesinde İran’da Türklerden kabileler ve aşiretler olarak bahsedilmek-tedir. Selçuklular İran’da Türk hâkimiyetini umumi-leştirerek Türk varlığına yeni bir biçim vermişlerdir. Fakat yine de soy ve dil olarak Türk unsuru bölgenin yabancısı değildir ve yüzyıllar öncesinden Azerbay-can’da varlığını korumaktadır (Heyet, sayfa 96).

Moğol Döneminde İran TürkleriMoğolların İran’ı istilasına kadar Harezmşahların ve Selçukluların devamı olan Atabeyler, o coğrafyayı Türk kültür ve gelenekleri ile yönetmişlerdir. Bunların en önemlileri Azerbaycan, Fars, Suriye ve Irak Atabeyle-ri’dir. Moğol istilası ve Moğolların Türkleşme sürecinin başlaması ile Çağatay Türkçesi resmi dil haline gelmiş-tir. Emir Alişir Nevayi, şiirleri ile Çağatay Türkçesi’nin zirve eserlerini yaratmıştır. Ebul-Gazi Bahadır Han’nin Şecere-i Terakime (Türklerin soyağacı) eseri o döne-min kültürel ve fikri ürünlerindendir.

Moğol İlhanları yönetimde Türk tarzı ve anlayışı kul-lanmaktadır. Geniş Moğol İmparatorluğu’nda çok sa-yıda Türk kavmi yaşamıştır ve çok sayıda Moğol teba-ası Türkçe ve Farsça konuşmuştur.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 60: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

53

Ali Asghar HAGHDAR

Moğol ordusu esasen Moğol ve Türk unsurundan oluşmaktadır (şpuler, sayfa 447, 451). Cengiz Han’ın kendisi ve devamcısı olan İlhanlar, başta Hülagü Han olmak üzere Türkçe bilmişlerdir. Örneğin; Ebu-Sait Luristan Atabeyi ile Türkçe konuşmuştur. Faruk Sü-mer’in tabiri ile “Moğol istilasının sonrasında ortaya çıkan dünyada Türk kültürü önemli bir yere sahiptir. Bu Anadolu’da olduğu gibi Azerbaycan ve Maveraün-nehir’de Türk nüfus ağırlığı ilgilidir” (Sümer, sayfa 211).

Cengiz Han’ın egemenliğinde olan toprakların doğu-su ve batısı, oğlu Çağatay’ın hâkimiyetinde kalmıştır. Çağatay’ın torunlarından Tetrek Han 1271 yılında İslam’ı kabul etmiş ve Termaşirin/Tarmaşirin (1322-1330) İslam’ı Çağatay Devleti’nin resmi dini ilan et-miştir. Bu olayla birlikte Moğolların Maveraünne-hir’de Türkleşme süreci başlamıştır (D. A. Türk, cilt 12, bölüm 2, sayfa 264).

Çağatay İbn-i Betuta ile Türkçe konuşmuş ve namaz sonrasındaki zikirleri Türkçe söylemiştir (İbn-i Ba-tuta, cilt 1, sayfa 412-413). Barlas Türk kabilesinden olan Emir Timur (ölüm: 1405) Maveraünnehir’den çıkmıştır (Bartold, sayfa 239). Çağatay Türkçesi, Ti-mur ve oğlunun döneminde Alişir Nevayi’nin eserleri ile doruk noktasına ulaşarak edebi dil haline gelmiştir.

Oğuz Türklerinin İran’a ikinci büyük göçü Moğol dö-neminde yaşanmıştır. Hülagü Han zamanında bir sıra Oğuz kabileleri Azerbaycan ve İran’ın bölgelerine göç ettirilmişlerdir (Heyet, sayfa).

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 61: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

54

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Karakoyunlu Türklerinin DevletiAkkoyunlu ve Karakoyunlu Türkmenlerinin İran’ın bir kısım siyasi ve toplumsal hayatında aktif şekilde var olması, Safevi Devleti’nin kurulmasının temelini de atmıştır. Tofig Neceflu, Zia Bünyadof ve Efendi-yef ’e istinaden Akkoyunlu ve Karakoyunluların Oğuz Türkmenlerden olduğunu belirtmiştir. Bu vesile ile XV. yüzyılda Azerbaycan’a üçüncü ve dördüncü Oğuz göçleri gerçekleşmiştir. Bu devletlerin kurulmasıyla çok sayıda Türkmen aşireti Anadolu’dan Azerbaycan’a göç ettirilmiştir (Nutki, sayfa 191). M. İnanç, Osmanlı tarihçileri olan Ali ve Cinabi’ye istinat ederek Karako-yunluların İlhanlı Argun Han zamanında Azerbaycan ve Doğu Anadolu’ya geldiklerini yazmıştır (Neceflu, sayfa 26). Faruk Sümer’de Moğol döneminde bu aşi-retlerin oralara göç ettiğini bildirmektedir (Şümer, 221). Karakoyunlular İlam döneminde Türkmen de-nilen aşiretlerdendir. Onlar nispetnamelerde soyla-rının Oğuzlardan olduğunu belirtmişlerdir (Neceflu, sayfa 23; Şükrullah, Sümer, Seferoğlu, Müderrisoğ-lu’na istinaden). Devletşah Semerkandi şöyle yazmak-tadır; “İskender’in soyuna gelince; Kara Muhammet oğlu Kara Yusuf ’un oğludur. Aslen Türkistan’ın Gaz-gurt Dağları’ndandırlar. Eski zamanlarda Azerbaycan ve Bitlis’e gelmişlerdir ve göçebelerdir. Hindistan’da yazılan Tarih-i Türkmaniye ve Tarih-i Sultan Kutup Şah kitaplarında Karakoyunlulardan bahsedilmek-tedir. Bu kitaplara göre Karakoyunlular 1202 yılında Kara Yusuf ’un yedinci atası olan Oğuz’un soyundan olan Töre Beyg’in önderliğinde 30 bin çadır olarak Türkistan’dan İran ve Doğu Anadolu’ya göç etmişler ve buralarda sürekli Gürcüler ve Tatarlarla çekişme

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 62: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

55

Ali Asghar HAGHDAR

içinde olmuşlardır” (Neceflu, sayfa 26). “Karakoyun-lu adı bugünkü sonuçlara göre onların koyun totemi ile alakalı olabileceği gibi sürülerinin rengi ile de ilgili olabilir. Birçok eski kavimde olduğu gibi eski Türkler-de de totemin etinin yenmesi kabul görmemektedir” (Neceflu’dan naklen Faruk Sümer, sayfa 20).

Tebriz Karakoyunlularla Timurlular arasındaki ağır savaşlardan sonra (Neceflu, sayfa 20) Karakoyunlu-ların başkenti olmuştur (1408). Kara Yusuf ’tan sonra oğlu Cihan Şah Karakoyunlu topraklarını Sistan’a ka-dar genişletmiştir. “Siyasi açıdan Karakoyunlu Türk-men birliğinin ortaya çıkışı, Irak ve Batı İran’da İlhan-lılarının sonu demektir. Ayrıca Timurluların da artık konumlarını koruyamayacakları anlamına gelmekte-dir. Soy açısından Türkmenlerin odaklanması ve bir-leşmesi Azerbaycan’da Türk soy ve dilinin çok daha hızlı etki bırakacağı anlamına gelmektedir” (Barsors, sayfa 251).

Karakoyunlu Devleti göçebe bir kimliğe sahiptir ve birçok aşiretin bir araya gelmesinden oluşmaktadır. Bu devletin darp ettiği sikkelerde eski Türklerin dam-gaları bulunmaktadır. Oğuznamelerde ve Dede Kor-kut kitabında olduğu gibi, bu damgalar onların Türk soy kökünün işaretidir. “Karakoyunlular kendi soy ve törelerine bağlılığın yansıra hükümet teşkilatında selefleri Celayirlerin tıpkısını uygulamaktaydılar. On-lardan sonra gelen devletlerinde hükümet teşkilatı-nın aynı olduğu görülmektedir” (Sümer, sayfa 222). Türkologlar Karakoyunlu hükümet teşkilatını İlhanlı, Timurlu ve Celayirlerin geliştirilmiş şekli olarak gör-mektedirler. Buna rağmen bölgenin şartları, yerel yö-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 63: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

56

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

netimlerin varlığı ve hanların çekişmeleri sonucunda yürütmede merkezi bir sistem bulunmamaktadır. Fa-kat yine de fermanlarda, sikkelerde ve senetlerde sul-tan ve padişah unvanları kullanılmıştır. Karakoyunlu-larda padişahtan sonra en yüksek makam, padişahın şahsınca atanan Emir El-Ümera’dır. Emir El-Ümera, padişahın birinci yardımcısı olarak divanda en nü-fuzlu kişidir ve savaşlarda Sipehsalar (ordu komutanı) görevi yapmaktadır. Yargının başındaki kişiye Sadr ya-hut Sadaret denmektedir. Bu kişi vakıfların, kadıların ve müderrislerin sorumlusudur. Maliye ve hazineden sorumlu vezire Sahip Divan adı verilmiştir. Divan; Tuvaçı, Mali Divan ve Sadr Divanı olmak üzere üç bölümden oluşmuştur. Mali işlerle uğraşan Mustofi-lerdevardır. Hükümet merkezi Dergâh ve Devlethane diye adlandırılmıştır. İlhanlılardan Karakoyunlulara geçen İnak, Bekavul, Mir Ahur ve Ayakçı gibi unvan-lar vardır. Hükümet görevlileri, siyasi makamlar ve toplumsal yapıların isimlendirilmesi Selçuklulardan beri uzun zamandır İran’da yapılanan Türk kültür ve geleneklerine göre yapılmıştır. Orduda da sağ ve sol kanat nizamı eski Türk savaş tekniklerinin devamıdır. Çoğu hükümet ve ordu işlerinde Karakoyunlularla Akkoyunluların arasında hiç bir fark yoktur.

Cihan Şah döneminde Türkçe dikkat merkezinde bu-lunmaktadır (Neceflu, sayfa 58). Cihan Şah dönemin-de, kendi hakiki mahlası ile Türkçe şiir yazmaktadır (Sümer, sayfa 221). Cihan Şah döneminde “Azerbay-can önemli bir medeniyet ve kültür merkezi haline gelmiştir” (Histes, sayfa 61). Serdarinia Sümer şöyle yazmaktadır; “Karakoyunlular Türkmen kitlelerinin Anadolu’dan İran’a göç etmesine neden olduğu gibi

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 64: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

57

Ali Asghar HAGHDAR

İran’da Türkmen unsurunun yeniden hâkimiyete dön-mesine ve dolayısı ile de Azerbaycan’ın kesin şekilde Türkleşmesine neden olmuşlardır. Bu dönemde Türk-menler şehirlerde yerleşik hayata geçmeye başlamış-lardır. Onların konuştuğu şive bugünkü Azerbaycan Türkçesi’ne yakın, yani Batı Oğuz Türkmen şivesidir. Karakoyunlu Cihan Şah’ın Azerbaycan Türkçesi ede-biyatının önemli simalarından biri olduğu günümüz-de kabul gören bir kanaattir” (Serdarinia, sayfa 149). O dönemde İzzettin Hasanoğlu, Kadı Burhanettin ve İmadettin Nesimi gibi Türkçe şiir yazan şairlerin orta-ya çıkması, Türk Edebiyatı’nın yükselişine ve yaygınlaş-masına neden olmuştur. Bu şiirlerde Hurufilik anlayışı beyan edilmektedir ve kimi Türkologlara göre Nesimi ile Türkçe kimliğini yeniden tanımlanmıştır. Bu dö-nemde Fazlluah Nesimi’nin kızı ve “Kelime-i Allah Hi El-Ulia” adlı bir grup Hurufi ile birlikte Tebriz’de isyan etmiştir ve Cihan Şah tarafından bastırılmıştır. Tarih-çilere göre o dönemim metinlerinde Farsça ve Türk-çe etkileşim içindedir. Bu alanda “Zafername-i Şami”, “Habib Es-Seyir”, “Matlaa Es-Saadin” ve “Zafername-i Yezdi” gibi metinler karşılaştırmalı araştırmalara konu olmuşlardır. Çağdaş Fars tarihçiliği bile o dönemde Türk dili ve edebiyatının geldiği yeri itiraf etmek du-rumunda kalmıştır. “XV. yüzyılda başka bir edebi dil sağlam temellere oturarak yaygınlaşmaktaydı ve o Türk edebiyatı idi…” (Serdarinia, sayfa 156).

Karakoyunlu döneminde Selçuklu mimarisi devam edilmekteydi. O dönemde yapılan Tebriz’in Gök Mes-cit’i Selçuklu mimari usulüne uygun yapılmıştır (Gök Mescit’in girişindeki taş yazıt, 1466).

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 65: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

58

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Karakoyunlu Devleti’nin sonuna doğru birçok çekiş-meden sonra Cihan Şah’ın kızlarından olan Arayiş Be-güm bir süre Tebriz hükümetini ele geçirmiştir (Orta asırlarda Tebriz şehrinin tarihi kitabı sayfa 124’ten naklen, Serdarinia, sayfa 153).Karakoyunlu Devleti Akkoyunlulara yenildikleri savaşla son bulmuştur.

Akkoyunlu Türklerinin DevletiAkkoyunlular kendilerini on iki Oğuz boyundan biri olan Bayındır boyuna mensup bilmişler (Sümer, say-fa 223) ve geleneğe bağlı olarak Tebriz’de devletlerini kurmuşlardır. Araştırmalara göre Akkoyunlular eski-den beri Anadolu’da yaşamışlardır ve ataları Diyarba-kır hükümetini elinde bulunduran Selçuklu Beyleri’n-dendir. Faruk Sümer bu konuda şöyle yazmaktadır: “Safevi şehzadelerinden olan Sam Mirza kendi tez-keresinde Uzun Hasan’ın oğlu Sultan Yakup’tan bah-sederek Akkoyunluların atalarının İslam’dan önce çoğu İran vilayetini ele geçiren Oğuz Han dönemin-de Diyarbakır’a gelmiş ve orada mesken bulmuştur” (Sümer, sayfa 35). Sümer buna esasen Akkoyunlula-rın sikke, ferman ve bayraklarında Bayındır boyunun damgasını kullandıklarını ifade etmektedir. Banarlı’ya göre; “Oğuzlar, Hunlardan beri uzun ve kısa aralıklar-la kitleler halinde batıya, Azerbaycan ve Anadolu’ya, göç etmişlerdir. Bu akış tesadüf olamaz”. Saferoğlu ve M. İnanç’ta Akkoyunluların soylarının Hunlara dayandığını ifade ederken aynı görüşü belirtmişler-dir (Neceflu, sayfa 42). Akkoyunlu dönemi tarihçisi olan Ebubekir Tahrani, Diyar Bekriye kitabında Ak-koyunlu sülalesinin soyunun Oğuz Han’a dayandığını

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 66: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

59

Ali Asghar HAGHDAR

yazmaktadır. Kaşgarlı Mahmut’ta Bayındır boyundan bahsetmiştir. Bayındır Han’ın Oğuzların büyük baş-çısı Salur Kazan ve danışmanı Dede Korkut’a intisabı Uzun Hasan’ın Şehzade Beyazıt’a mektubundan da anlaşılmaktadır. Kiziroğlu ve H. Köroğlu, Ebubekir Tahrani’ya istinaden Bayındır boyunun VII. yüzyılda Türkistan’dan Kıpçak bölgesine, oradan Azerbaycan’ın Alagöz Dağı ve Gökçe Gölü civarlarına geldiklerini kaydetmişlerdir. Onlar Alınca Kalesi’ni ele geçirdik-ten sonra Diyarbakır’a göçmüşlerdir. Ebul-Gazi Ba-hadır Han Şecere-i Terakime’de Bayındır boyunun en güçlü Türkmen boyu olduğunu yazmaktadır. Ama Faruk Sümer Akkoyunluların Anadolu’ya göçünün Moğol istilası zamanında gerçekleştiğini yazmıştır. “Zeki Velidi Togan, Oğuz Han destanını analiz ederek Bayındırların da diğer Hun boyları gibi 460’lı yıllar-da Kafkas Derbent’inden geçerek Gökçe Gölü’nün ve Van Gölü’nün civarlarına geldiği sonucuna varmıştır. Togan, Akkoyunlularla IV. yüzyılda Güneybatı Azer-baycan’a yerleşen Ak Hunlar arasında bağlantı oldu-ğunu bildirmiştir. Ona göre Akkoyunluların bir kıs-mı zaten Azerbaycan’da yaşamaktalardır, bir kısmı ise Moğol istilası zamanında Orta Asya’dan gelmişlerdir” (Neceflu’dan naklen, sayfa 47).

Faruk Sümer yazmaktadır: “Karakoyunluların eski rakibi olan Akkoyunlular Diyarbakır civarında ya-şıyorlardı. Akkoyunlu Beyi, Kara Yoluk Osman Bey Diyarbakır merkezli bir beylik kurdu. Torunu Uzun Hasan da Karakoyunlu Cihan Şah ve Türkistan-Hora-san hâkimi Timurlu Ebu-Sait’i yenerek beyliği impa-ratorluğa dönüştürdü. Bu imparatorluk Erzincan’dan Horasan’a, Basra’dan Şirvan’a kadar uzanmaktaydı.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 67: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

60

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Böylece beşinci kez olarak Anadolu’dan gelen bir güç İran’a egemen oldu” (Sümer, sayfa 222). Ondan önce Akkoyunluların Diyarbakır’da küçük bir hâkimiyetle-ri vardır. Uzun Hasan 1457’de Rüstem Bey komuta-sındaki Karakoyunlu ordusunu Diyarbakır yakınla-rında ağır yenilgiye uğratmıştır. Faruk Sümer’e göre bu zafer Uzun Hasan’ın konumunu güçlendirmiş ve onu büyük hükümdarların sırasına sokmuştur. 1460’lı yıllarda İspir’den Urfa’ya kadar ve Kara Hisar’dan Si-irt’e kadar olan topraklar onun egemenliğine girmiş-tir (Neceflu, sayfa 67). 1468’de Karakoyunluları yen-dikten sonra Uzun Hasan, Tebriz’i başkent yapmıştır. Kiziroğlu, Uzun Hasan hükümetinin sınırlarını batı-da Fırat, doğuda Herat, kuzeyde Kafkas, güneyde ise Basra Körfezi olarak belirtmektedir. M. İnanç bu hü-kümetin topraklarını Azerbaycan, Diyarbakır, Irak’ın Arap bölgesi, İsfahan, Kirman, Kazvin ve Aran olarak belirtmektedir.

O dönemde Batılı devletlerle ilk temaslar kurulmuş-tur ve 1263M. yılında Tebriz’de Venediklerle ilk anlaş-ma imzalanmıştır. Birçok tarihçi bu anlaşmanın esas sebebini zamanın gümrük siyasetleri, özellikle de Ak-koyunlularla Osmanlıların ekonomik ilişkileri olarak görmektedirler. Bir taraftan da zaten o dönemde Teb-riz Yakındoğu’nun ve Ortadoğu’nun en büyük ticaret merkezidir. Tofig Neceflu bu konuda şöyle yazmak-tadır: “Ekonomik çıkarların çakışması Osmanlılarla Akkoyunluların ilişkilerinin kötülüğünde önemli bir etkendi. XV. yüzyılın ikinci yarısında önemli ulus-lararası ticaret yolları Akkoyunlu ülkesinden geç-mekteydi. Bu yollardan biri Yakındoğu ve Ortadoğu pazarlarını Tebriz, Azerbaycan ve Hazar Sahiller ile

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 68: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

61

Ali Asghar HAGHDAR

Heşter Han üzerinden Moskova’ya bağlamaktaydı. İkinci önemli kervan yolu Hürmüz-Tebriz-Trabzon yoluydu. Bu yol Hindistan’ı İran, Azerbaycan ve Kara Deniz’e bağlıyordu. Tebriz-Bursa-İstanbul yolu da Doğu ile Batı ticaretinde önemli rol oynamaktaydı. Tebriz-Bursa yolu Azerbaycan-Osmanlı-Avrupa ti-careti açısından hayatiydi. Bu yolda Tokat ana durak-tı. Tebriz’den gelen kervanlar burada Şirvan, Gence ve Gürcistan’dan gelen İpek kervanları ile birleşerek Bursa’ya doğru yola çıkıyorlardı (Neceflu, sayfa 122). Fakat siyasi amaçlar ve intikam hissi de Akkoyunlu-larla Venediklerin yakınlaşmasında önemliydi. Yıl-maz Öztuna, Venediklerle Akkoyunluların anlaşma-sında Osmanlı aleyhinde işbirliğinin var olduğunu bildirmektedir. Plana göre Osmanlı yıkıldıktan sonra bütün Rum Venediklilere bırakılacak ve Uzun Hasan Anadolu’yu ele geçirerek İstanbul’da tahta oturacaktı.”

Uzun Hasan’ın Kanunname’si ülke idaresinde önemli metinlerden biri olmuştur. Bu metin Türk kültürün-den esinlenerek hazırlanmıştır. Neceflu bu konuda şöyle yazmaktadır: “Uzun Hasan vergi ve mükellefi-yetlerin belirlenmesi, vergi memurlarının zülüm ve ihanetinin önlenmesi amacı ile bir Kanunname hazır-latmıştır. Sümer bu meseleyi doğrulayarak Kanunna-me’nin köylülerin, sanatkârların ve tacirlerin vergile-rini düzenlediğini belirtmektedir. Uzun Hasan savaş vergilerini lağvetmeye bile çalışmıştır fakat idari ve askeri makamların itirazı ile karşılaşmıştır. Şeref Han Bitlisi, Uzun Hasan’ın tebaadan nasıl vergi toplanaca-ğına dair Azerbaycan, Fars ve İran hâkimlerine ferman gönderdiğini yazmıştır. Uzun Hasan’ın Kanunnamesi bir süre Osmanlılar ve uzun süre Safeviler tarafından

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 69: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

62

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

uygulanmıştır. Faruk Sümer bu senedi Akkoyunların İslam âleminin ekonomisine tarihi bir armağanı ola-rak değerlendirmektedir” (Neceflu, sayfa 72). Bart-hold, Minorski ve Hintes Türkoloji araştırmalarında bu senede yer vermişlerdir. Ruzbehan-i Honci, Âlem Ara-i Emin-i kitabında 1487 yılında Akkoyunlu hü-kümdarınca tüccar ve kervanların damga vergisini lağveden bir fermanın verilmesinden söz etmektedir. Ömer Lütfü Barkan, bu Kanunname’yi “Osmanlı Dö-neminde Uzun Hasan’ın Kanunnameleri” (1941) ve daha sonra “Osmanlı Devleti’nin Hukuki, Mali, Zirai ve İktisadi Temelleri” kitabında (1943) ayrıntılı şe-kilde anlatmıştır. En son ise Mehdi İlhan, Diyarbakır vilayetinin senetlerini “Amed’in 1518 Yılı Tafsilli Def-teri” isimli bir kitapta yayınlamıştır (2000)” (İrani dü-zenin kurulmasında Uzun Hasan’ın reformlar yahut kanunnameleri, sayfa 53).

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 70: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

63

Ali Asghar HAGHDAR

Safevi Türklerinin DevletiTebriz’in Safevili İsmail tarafından M.S. 1501 yılında fethedilmesi ile Akkoyunluların hükûmeti son bul-muştur. Bu yılda Safevi hanedanlığının temeli atılmış, uzun bir kaçış ve saklanmanın ardından “Şah İsmail” lakabını elde eden İsmail, İran topraklarında Şii mez-hebini resmileştirmiştir. Daha sonraları bu mezhebi savunmaya devam eden ve Osmanlı Türkleri ile karşı karşıya gelen Şah İsmail, İran’ı yıllarca iki Türk Dev-leti arasında süren bir savaş alanına çekmiştir. Akko-yunlu Uzun Hasan’ın Safevilerle olan siyasal iletişimi, Şeyh Cüneyt’i desteklemesine kadar uzanmaktadır. Şeyh Cüneyt o dönemde Erdebil’den kovularak Uzun Hasan’a sığınmıştır.Şeyh Cüneyt, babası Hace Ali ve dedesi Şeyh Safiyeddin Erdebili’den sonra Uzun Ha-san’ın sarayına sığınan üçüncü üst düzey Safevi yet-kilisidir.Karakoyunlularla olan savaşta hayatını kay-beden Şey Cüneyt’in yerine tarikat liderliğine Şeyh Haydar Safevi seçilmiştir. Uzun Hasan, eski düşmanı Safevileri zaafa uğratmak amacıyla onları destekle-mektedir. Bu nedenle Uzun Hasan, Trabzon Padişa-hı’nın Hristiyan Katerina’dan olan kızı Marta’yı (Âlem Şah Beyim) Şeyh Haydar ile evlendirmiştir. Bu evlili-ğin meyvesi olan İsmail, on üç yaşındayken Şirvanşah savaşında babası ölünce tarikat ve tasavvuf liderliğine yükselmiştir.Oğuz Türk tayfalarından olan Safevilerin iktidarı döneminde İran Platosu, mezhebi anlamda bir konum elde etmiştir. Safevilerden önce Büvey-hoğulları hanedanı Şii mezhebini İran topraklarının bazı bölgelerine yaymış olsalar da ancak Safevilerle birlikte Şii mezhebi, Özbek hanedanı ve Osmanlı İm-paratorluğu’nun Sünni mezhebi karşısında bir anlam-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 71: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

64

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

da mezhebi kimlik olarak kendini göstermiştir.Safevi döneminde, hükûmetin askerî kanadı yeni silahlarla donatılmıştır.Yabancılarla ticari ve diplomatik ilişki-ler genişletilmiştir.Toplumsal güvenlik ve siyasi istik-rar döneminde İran Platosunda; sanat ve edebiyat ala-nında Türk, Fars ve Arap dillerinde gözle görünür bir gelişme kaydedilmiştir. Faruk Sümer’e göre; Tebriz, Kazvin ve İsfahan’daki Safevilerin sarayında(Erdebil Şeyhi’nin torunlarının sarayında) Türkçe konuşul-maktaydı. Hatta Safevi hükümdarları, Türkçeyi bil-meyen vezirlere, yazıları tercüme etmektelerdi. (Sü-mer, s. 250)

Safevi döneminde, Türk tarihçiliği hakkında “Safevi Hanedanı” adlı kitap örnek gösterilebilir.Söz konusu eser II.Şah Tahmasb döneminde Azerbaycan Türkçe-si’nde yazılmıştır.Kimliği belirsiz yazar, eserini 1146 yılında Mirza Süleyman Dilmanc’a sunmuştur (Ser-dariniya, s. 186).

Tarihte Oğuz Türklerinin İran topraklarına olan son göçleri, Safevi döneminde olmuştur.Safevi hükûmeti-nin temellerini sağlamlaştırmak amacıyla gerçekleşen bu göçler neticesinde birçok Oğuz boyu, Türklerin yurdu olan Azerbaycan topraklarına yerleşmiş ve bu meskûnlaşmayla birlikte İran’da Türk kimliği konu-sunda kültürel ve edebî alanlarında bir gelişme kay-dedilmiştir. O dönemde “Köroğlu”, “Aslı ve Kerem”, “Kanber ve Arzu” ve “Aşık Garp” gibi eserler Türk dili ve edebiyatına birer örnek oluşturmaktadırlar. Bu eserlerde genel olarak Oğuz Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi ile birlikte edebî bir şekilde sunulmuş ayrıca o dönemde Türk musikisi ve mimarisinde de gelişme

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 72: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

65

Ali Asghar HAGHDAR

kaydedilmiştir.Safevi döneminde Türkçe şiir yazan ve Oğuzların Bayat iline mensup olan Muhammed Fu-zuli, kaleme aldığı şiirleri ile Türk edebiyatına yeni boyutlar kazandırmıştır. Faruk Sümer, Safevi İmpara-torluğu’nun ortaya çıkması ile ilgili çıkarımları şöyle sıralamaktadır:

“1- İslam dünyasında Şii adında oluşan bir mezhep İran’ı inzivaya sürükledi.Böylece İran’ın İslam dün-yasında ekonomik, siyasi ve kültürel gibi çeşitli alan-larda oynadığı rol da son buldu. Buna karşılık Safevi Devleti, halkın yıllarca arzu ettiği güvenliğini ve istik-rarını sağladı.

2- Safevi Devleti’nin kurulması ile Türkiye ve Orta Asya arasındaki tüm ilişkiler ve bağlantılar koptu. Sa-fevi döneminde İran, Anadolu ile Türkistan arasında demir perde gibi bir set oluşturdu.

3-Anadolu’dan İran’a Safeviler vasıtasıyla altıncı gö-çün yapılması, sürekli olarak Anadolu’dan İran’a yo-ğun bir göç dalgasının gerçekleşmesine neden oldu.Bu göçler, İran’da Türk unsurlarını güçlendirdi. Nite-kim bu unsurların Azerbaycan’da hâkim bir güç ko-numa gelmelerini sağladı.Öyle ki bir süre sonra bu bölgede Türkçe dışında herhangi bir dil konuşulamaz oldu.Bunun aksine bu olay, Türk unsurlarını Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da zaafa uğrattı. Anlaşılan o ki eğer Doğu Anadolu, Safevilerin yönetimi altında olmuş olsaydı burada da kısa bir süre sonra Türkçe dışında başka herhangi bir dilin konuşulmayacağına şahit olacaktık. İran ve Anadolu Türkleri arasındaki tüm bu olanlara rağmen yüzyıllarca aralarında kültü-rel bağ ve ilişki mevcut olmuştur. Bu konuda özellikle

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 73: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

66

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

ozanların halefleri olan aşıkların, oynadığı rol oldukça önemliydi. İran Türkleri arasında ortaya çıkan Aslı ve Kerem, Arzu ve Kanber, Şah İsmail ve Aşık Garip gibi millî destanlar, Anadolu Türklerinin de millî destan-ları olarak benimsendi. Buna karşılık “Köroğlu” des-tanı da Anadolu’dan İran’a geçti ve bu destan da İran Türklerinin millî destanı hâline geldi.Nasrettin Hoca hikâyeleri de Anadolu’dan İran’a geçti (Sümer, 175).

Mimari alanında da Selçuklular döneminden itiba-ren yaygın olan Türk tipi mimarisi, İran binalarında kullanılmaya başlanmıştır.İsfahan ve diğer şehirlerin kalkınmasında Türklerin etnik ve dinî inançlarından kaynaklı Türk Selçuklu mimarisi kullanılmıştır.

Öte yandan devlet yönetimi de eski kaynaklar esa-sında ve Safevi anayasasının yazılması ile şekillenmiş ve Türk doktrinleri uygulanmaya başlanmıştır.Bu dönemde bölgesel yönetim sistemi oluşmuştur.Safe-vilerin yönetim sistemine değinen dönemin tarihçi-lerinden Mirza Semia, Azerbaycan’da dört beylerbeyi-nin varlığından söz etmiştir (Semia, s. 70). Şerrefhan Bitlisi, Safevi döneminde Uzun Hasan’ın çıkardığı ya-saların uygulandığından söz etmiş (s. 107) ve Budak Münşi Kazvini de bu yasaların K. 984 yılına kadar uy-gulandığını ifade etmiştir.

O dönemde Azerbaycan Hanlığı resmiyet kazanmış ve her bölge ile her şehrin hâkimi, bağımsız olarak yönetimi ele almıştır. “Safevilerin devlet teşkilatı, Ak-koyunlu devlet teşkilatının aynısı olmuştur.Ancak as-kerî teşkilat konusunda Osmanlılardan taklit edilerek topçu ve silahlı güçler da ilave edilmiştir.Ayrıca Şah Abbas döneminde (M. 1588-1628) yine Osmanlı-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 74: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

67

Ali Asghar HAGHDAR

lardan taklit edilerek Ermenilerden, Gürcülerden ve Çerkezlerden oluşan özel bir kuvvet oluşturulmuştur.Önemli komuta yetkileri bu gruba verilmiştir ancak Şah Abbas’tan sonra bu sistem gelişmemişve her ge-çen gün önemini kaybetmiştir.” (Sümer, s. 229)

Ancak Osmanlı Türklerinden ayrılmak için Safevi hükümdarları, diğer dillerin ve mezheplerin yanında Farsçayı resmî dil ve Şii mezhebini ise resmî mezhep-leri olarak kabul etmişler, böylece İran Platosunda Farslaştırma süreci Safevilerin çöküş ve son dönemle-rinde resmiyet kazanmıştır. Safevi İmparatorluğu’nun ortaya çıkması Akkoyunlu devletinin desteği ile olur-ken çöküşler ise Afganlar tarafından gerçekleşmiştir.

İran Platosunda Avşar Türklerinin HükümdarlıklarıSafevilerden sonra İran’da bir kez daha savaş ve gü-venliksiz ortamı hâkim olmuş, ardından İran top-raklarında birkaç yerel hükûmet kurulmuştur.Nadir Şah, birkaç yıl ülkenin güvenliğini sağlayabilecek bir ortam yaratmıştır, ancak onun da devleti geçici ol-muştur. Zend Hanedanlığı’nın kısa süreli yönetiminin ardından Kacar Türkleri, sözde İran için merkezi bir hükümet kurmayı başarmışlardır.Bu dönemler, yeni medeniyete ulaşmış Batılı ülkelerle ikinci iletişimin sağlandığı dönem olmuştur. İran ve Rusya savaşları, İran’ın Batı ile olan ilk diplomasi ve silahlı mücade-lesidir. Azerbaycan Nadir Şah döneminde, bir önceki dönemden yavaş yavaş şekillenmekte olan bölgesel beylerbeyi yönetim sistemi daha da yayılmaktaydı. Gence ve Bakü’den Tebriz, Erdebil, Hoy ve Urumi-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 75: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

68

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

ye’ye kadar Azerbaycan’daki Hanlıkların tamamı ba-ğımsız olarak siyasi ve ticari işlerin idaresini ellerinde bulunduran hanlıklara sahip olmuşlardır. Azerbay-can’ın yerel idari sistemi, Kacarlar döneminde Teb-riz’in yönetimi babadan oğula geçenbir bölge hâline dönüşmesine zemin hazırlamıştır.Azerbaycan’ın yerel idari sistemi, Rusya-İran savaşları sırasında bağımsız siyasi ve ticari mevcudiyetten yoksun kalmış ve Azer-baycan Türklerinin etnik kültürü, kimliği ve tarihi bir yandan yenilenmeye diğer taraftan ise ortadan kaldı-rılmaya ve tahrif edilmeye sürüklenmiştir.

İran’ın Memalik-i Mahruse’sinde Kacar Türklerinin PadişahlığıAvşar ve Zend Hanedanlıkları dönemindeki karışık-lığın ardından Ağa Muhammed Han Kacar, İran’ın problemli topraklarına huzuru getirebilmiştir.Kacar Türkleri, İran’da hükümdarlığa geldikleri sırada Os-manlı Devleti’nin eski rakibi, Rusya ve Britanya gibi yeni rakiplerin yanında ülkenin kültürel, siyasi ve coğrafi sınırlarında boy göstermişlerdir.Yeni şartlar altında İranlılar açısından ilk savaş İran ve Rusya sa-vaşı olmuştur.Siyasi anlaşmalarla İran Türklerinin et-nik kimliğinin ayrılması, kültürel ve kimlik konuları-nın tahrif edilmesine zemin hazırlamıştır.

Azerbaycan halkının üstlendikleri ilk rol, İran Türk-lerinin çağdaş tarihinin başlangıcında yani Abbas Mirza’nın Tebriz’de modernleşmenin temelini attığı dönemde ortaya çıkmıştır. Modern dünya ile birleş-menin sonucunda ortaya çıkan bu gelişmeler, dünya-nın batı bölgelerinde gündeme gelmiştir. Tebriz mer-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 76: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

69

Ali Asghar HAGHDAR

kezli Azerbaycan bölgesinin sahip olduğu kültürel ve coğrafik konum İran Platosunu, Kafkasya ve Osmanlı topraklarından modern düşüncelerin intikali ve tanı-tılması konusunda uygun bir bölge hâline getirdi ve İranlılar arasında ekonomik, siyasi ve toplumsal geliş-meler, düşüncede ve eylemde modernleşmeye neden oldu.

İran ve Rus savaşları İran tarihinin en hassas dönem-lerinden biridir.Bu savaşların yaşanmasıyla birlikte İran’da yaşayan Türkler, kendi bulundukları konum ile çevrelerindeki dünya arasındaki farkı kavramışlar ve savaş alanlarındaki yenilgilerden kaynaklı hasarlar, bir kısım İranlı elitleri ülkenin içinde bulunduğu şart-lar hakkında düşünmeye sevk etmiştir.Bu savaşlar, kendi dünyasında uyuyan rahat vicdanları harekete geçirmiş ve geri kalmışlık konusunu çalışma prog-ramlarına dâhil etmiştir.Şöyle ki savaşların yaşanma-sı ve bu savaşların ekonomik ve siyasi sonuçları, İran Türklerinin tarihinin başka bir dönemini ortaya çıka-rılmıştır.Bu durumun devam etmesi ekonomik, siyasi ve kültürel alanlarda değişimin ve toplumsal hareket-liliğin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Safevi İmparatorluğu’nun devrilmesi ve Nadir Şah’ın merkezi iktidarının yok olması ile oluşan kaos du-rumu, İran’ın her tarafına yayılmıştır. 1779 yılından itibaren Kacar iline aşama aşama liderliğini kabul-lendiren Ağa Muhammed Han, İran’da hükümranlık iddiasında bulunan Zend Hanedanı ve diğer grup-larla olan çatışmalarla İran vilayetlerinin bütünlüğü-nü korumak ve huzuru sağlamak iddiasıyla M. 1796 yılında İran topraklarında resmen Kacar Hanedanlı-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 77: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

70

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

ğı’nın temelini atmıştır. Devamında ise yerel isyanları bastırmaya ve mevcut durum esasında diğer ülkelerle ilişki kurmaya başlamıştır. İran’daki kargaşalardan ve Gürcistan ile İran’ın güçsüz yönetimi arasında oluşan sorunlardan dolayı Ağa Muhammed Han M. 1800 yılında Rus İmparatoru II.Katerina’nın himayesi altı-na girmiş ve bu yolla o bölgeyi İran topraklarından ayırmıştır. (Rozetul Sefai Naseri, c. 9, s. 172; İran ve Rus Savşları Tarihi, s. 70; İran’ın Siyasi ve Diplomasi Tarihi, c. 1, s. 35; İran ve Rusya İlişkileri, s. 26; İran ve Rus İlişkileri (1780-1828), s. 102; Nasihultevarih, c. 1, s. 41; Maser el Sultaniye, s. 104; Tarihi Zulkerneyn, c. 1, s. 183).

Çatışmalara neden olan bu konu, Fethali Şah döne-minde İran-Rusya savaşları sırasında M. 1828 yılında Gülistan Antlaşması çerçevesinde Azerbaycan top-raklarının büyük bir kısmının Rusya’ya verilmesiyle son bulmuştur.Saldırgan girişimleri sonucunda Gür-cistan, Dağıstan ve Kafkasya bölgelerinin bir kısmını ellerinde bulunduran I. Katerina ve I. Pavel, İran’a ya-kın diğer bölgelerde isyan çıkarma çalışmışlar, ancak bu girişim M. 1803 yılında art arda savaşların yaşan-masına neden olmuştur. (Nefisi, s. 139; Şemim, s. 86; Mahmud, c. 1, s. 66; Curzon, c. 1, s. 773; Rozetul Sefai Naseri, c. 9, s. 484)

İran ve Rus savaşlarının ikinci aşaması, Rus askerî yetkililerin kışkırtmaları ve bu girişimlerin I. Pavel tarafından onaylanmasının ardından gerçekleşmiştir (İran’ın Siyasi İlişkilerinde Resmî Belgeler, c. 1, s. 342; İran ve Rus İlişkileri (1780-1828), s. 190; İran ve İran Meselesi, c. 1, s. 737; Abbas Mirza’nın Geçmişi, s. 63).

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 78: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

71

Ali Asghar HAGHDAR

Bu dönemde İran ordusu var gücü ile savaşmış ancak askerî bakımdan zayıf olduklarından ve bazı molla-ların, komutanların ve yerel hâkimlerin ihanetinden dolayı Türkmençay Antlaşması’nı imzalamak zorun-da kalmışlardır.

Bu sırada İngiltere Büyükelçiliği arabuluculuk faa-liyetine başlamış ve Britanya’nın Tahran’daki Bakanı Sir John Macdonald’ın faaliyetleri sonuç vermiştir. Sir John Macdonald, antlaşma koşullarının dikkate alınması konusunda General İvan Paskoviç’den aldığı güvenceyle Mirza Ebulkasım Kaim Makam’ı M. 1828 yılında Tahran’dan Türkmençay’a göndermiştir. İranlı yetkililer ile Rus yetkililer arasındaki ilk müzakereler Tebriz’in Tufargan bölgesinde (Tarihi Muntazı Naseri, c. 3, s. 1580; Rozetul Sefai Naseri, c. 14, s. 7877; Me-ratul Beldan, c. 1, s. 651; Hüsrev Mirza’nın Petersburg Seyahatnamesi, s. 68; Türkmençay Antlaşması’nın Uygulanma Süreci ile İlgili Belgeler, s. 25; İran Tari-hinden Bir Parça, s. 23; Abbas Mirza ve Fethali Şah- On Yıllık İran-Rus Savaşları, s. 300; Mirza Naibulsal-tene’nin Geçmişi, s. 69; Kaim Makam Farahani’nin Tarihî ve Siyasi Mektupları, s. 118; Tarihi Zolkarneyn, c. 2, s. 667) başlamış ve bu müzakereler birkaç tur yapıldıktan sonra nihayetinde Türkmençay köyünde (Meratul Beldan, c. 1, s. 679; Lugatname-i Dihhoda, eski baskı, c. 7, s. 611) –Şemim’in yazdığına göre o bölge Paskoviç’in karargâhıydı- İran ve Rusya ara-sında ateşkes antlaşması imzalanmıştır. (Kacarların Saltanatı Döneminde İran, s. 101; 53x1,28 boyutun-da olan Türkmençay Antlaşması’nın Orijinal Belgesi, Dışişleri Bakanlığının Araştırma Hizmetleri ve Belge İdaresi Başkanlığında korunmaktadır.)

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 79: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

72

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Bu antlaşma konusunda Ruslar tarafından Paskoviç, Abrosko ve Gribaydov ve İran tarafından Abbas Mir-za, Mirza Ebulhasan Han Elçi, Behram Mirza ve Hüs-rev Mirza (Abbas Mirza’ın oğlu) ve Menuçehr Han’dan oluşan nihai müzakere heyeti, 21-22 Şubat 1828 tari-hinde Miyana’nınyakınlarındaki Türkmençay köyün-de bir araya gelmişlerdir. Türkmençay Antlaşması ile ilgili toplantıda Kaim Makam Mirza Muhammed Ali Monşiu’l Memamlik Mirza Mesud Fransızca müter-cim olarak ve Allahyarhan ise tanık olarak bulunmuş-tur (İran Diplomasisi ve Siyasi Tarihi, c. 1, s. 227)

Böylece yapılan bu antlaşma neticesinde yabancı güç-ler İran’da yıllarca at koşuşturup İran’a ticari ve siyasi baskı uygulamışlar ve nihayetinde Azerbaycan bölge-si, Türk halkı ve yerel hanlıkları ile birlikte kültürel ve iklimsel açıdan ayrılmaya sürüklenmişlerdir.

Türkmençay Antlaşması’nın imzalanmasıyla:

1- İran hükûmetinin kontrolündeki Nahcivan, Erivan ve Mugan bozkırının bir kısmı Rusya’ya verilmiştir.

2- Rus İmparatorluğu’na 5,000,000 tümen civarında çok ağır tazminat ödenmiştir.

3- İran’ın ticari ve siyasi konularında yabancı güçlere yeni konumlar açılmıştır.

4- Bu antlaşmanın dış politika ile ilgili bölümünde İran’a kapitülasyon dayatılmıştır.

5- Hazar Denizi’nde gemicilik hakkı yalnızca Rusya’ya verilmiştir.

6- İran’ın Kafkasya bölgesindeki askerî ekipmanları ve karargâhları Rusya’ya bırakılmıştır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 80: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

73

Ali Asghar HAGHDAR

7- Bu antlaşmanın imzalanması ile İran hükûmeti ül-keyi yönetemez hâle gelmiştir.

Türkmençay Antlaşması’nın diğer sonuçları şunlar-dan ibarettir:

8- Rus tacirler, düşük vergi hakkından yararlanmış-lardır.

9-Rusya Büyükelçiliğinin saray işlerine müdahalesi artmıştır.Çar rejimi, İran’ın dış anlaşmalarına ve söz-leşmelerine karışmaya başlamıştır.

10-Muhammed Ali Şah, İran’ın ilk Millî Şura Meclisini top atışları ile vurduktan sonra Meşrutacı mücahitler anayasanın iyileştirilmesini istemişler, ancak Muham-med Ali Şah, 7. maddeye dayanarak Rusya Büyükelçi-liği’ne sığınmış ve ülkeden ayrılmıştır. Daha sonraları Rusya Devleti’nin yardımı ile taht ve tacı yeniden geri almak için isyan çıkarma girişiminde bulunmuştur.İran’ın yenilmesinin önemli faktörlerinden biri, İran-lı yöneticilerin dünyadaki diplomasi kurallarından habersiz olmalarıdır.Sanayi Devrimi’nin ardından finans sistemini küresel ve bütünleşmiş bir sisteme dönüştüren küresel diplomasi, Doğu ülkelerinin kay-naklarını araştırıp ele geçirdikten sonra uluslararası ilişkilerde finans ve sanayinin değerini, medeniyetini ve yeni yüzünü sunmaya başlamıştır.Öte yandan Rus-ya’nın gelişmiş ordusu karşısında İran’ın askerî açıdan güçsüz olması da savaşta elde edilen yenilginin başka nedenlerinden biri sayılmaktadır.Yukarıda da işaret edildiği üzere modern diplomasi ilkelerine yabancı olması, Ayyarların geleneksel kültürlerinin galip gel-mesi ve dini hâkimiyetin savaşları kâfirlere karşı cihat olarak yorumlaması, Kacarlar döneminde İran’ın ye-nilmesindeki diğer faktörlerdir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 81: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

74

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Diplomasi söyleminde beş faktör bir ülkenin diplo-masi alanında aktif olup olmadığını göstermektedir. Bunlar; bir ekonomik güç, iki askerî güç, üç gelişmiş teknoloji, dört millî menfaat ve beş siyasi önlemdir. Bu faktörler dikkate alındığında o dönemde İran’ın uluslararası alanda pasif bir durumda olduğu söyle-nebilmektedir. İran, yüzyıllardır bu durumdan kur-tulabilmiş değildir. Modern diplomasinin, Vestfalya Antlaşması ve kalıcı barış döneminin ardından baş-ladığını bilmekteyiz. Bu yüzden bu antlaşma çerçe-vesinde endüstriyel ülkeler –ulus, millet hâline gelip resmiyet kazananlar- yeni pazarlara ve başkalarının kaynaklarına (sömürge döneminde Doğu) ulaşmak için kendi güçlerini artırmaya çalışmışlardır. Zihniyet değişikliğinde, Sanayi Devrimi’nin gerçekleşmesinde ve siyasal ekonominin ortaya çıkmasındaki bu saldırı-ların kökü, uluslararası ilişkileri finans sistemine göre dizayn etmektedir.Yeni küresel denklemlerde İran, jeopolitik açıdan hassas bir konuma sahiptir (Britan-ya için Hint ile komşu olması ve Herat olayını İran dayatması nedeniyle ve Rusya için İran’ın doğal kay-naklarına ulaşmak ve sıcak sulara komşu olmak). O dönemin iki büyük gücü bin bir çeşit yolla İran’a karşı çıkıyorlar, bu karşı çıkmalar bazen askerî saldırılar ve diplomatik hilelerle bazen de hükûmet mekanizması içinde bazı şahısların yetiştirilmesi ile kendini göster-mekteydi. Bu diplomasinin temel kurallarından ha-bersiz olan Kacar Sarayı, endüstri açısında yeterince büyümemesi ve askerî bakımdan fazla gelişmemesi nedeniyle diplomatik alanda da pasif bir ülke görünü-mündeydi.Bu dönem İran’ın inzivaya sürüklendiği bir dönem olmuştur. (İran’ın Yeni Döneminde Siyaset ve Düşünce, c. 1, s. 189)

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 82: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

75

Ali Asghar HAGHDAR

Öte yandan İran’ın Rusya ile savaş hâlinde olduğu dö-neme ilişkin Kacar dönemindeki siyasi ve ekonomi uzmanlarının yazdıklarına göre o dönemde, geçimlik ekonomi sisteminden yararlanan, geçmiş asırlarda olduğu gibi siyasi ve kültürel açıdan geri kalan İran, ekonomik açıdan da dünya koşullarının gerisinde bu-lunmaktadır. İranlı iş adamları ve tacirler, mikro dü-zeyde sadece değiş tokuş işlemleriyle yetinmekteydi-ler. Bu da sokak ekonomisi olarak adlandırılmaktaydı.

Bu görüş dayanarak yaşanan savaşların, İran’ın eko-nomisini zaafa uğratması ve yok etmesi dışında başka herhangi bir şey vermeyeceğinin gayet doğal bir so-nuç olduğu ifade edilebilmektedir. İran topraklarının bir kısmı çalındığında, İranlı işçiler esir düştüklerin-de ve ticari ilişkiler ister yurt içinde ister yurt dışında sekteye uğradığında, bu durumdan kurtulmak için İranlı iş adamları ve tacirleri gereğinden fazla çaba göstermekteydiler. Araştırmacıların bir kısmı bu un-suru “yabancı faktör” olarak nitelendirmişler ve bu olayın caydırıcı rolü hakkında detaylı yazılar kaleme almışlardır.Ekonomi alanında yazılan yazılara göre o dönemde İran’ın ürettiği en önemli ürünler arasın-da tütün, afyon, ipek ve baklagiller gibi ürünler bu-lunmaktadır. Çok az sayıda İranlı iş adamları sınırlı düzeyde bu ürünleri komşu ülkelerle gönderip buna karşılık İranlıların ihtiyaçları olan diğer ürünleri de yine sınırlı düzeyde ithal etmekteydiler. (Resulzade, s. 15) İran ekonomik anlamda daha çok halı üretimi ile meşguldür.Tarım ise İran’ın geleneksel ekonomisini oluşturmaktadır.Bazıları, “Kapitalizm Öncesi Ekono-mi Biçimleri” ile ilgili Karl Marx’ın yazıları esasında bunu “Asya’ya özgü üretin yöntemi” olarak adlandır-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 83: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

76

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

mıştır.Doğal olarak İran’ın o dönemdeki ekonomisi, yürütme politikası ve kültürü ile paralel bir şekilde ilerlemekte, daha sonraları İran’ın kültürel ve siyasal alanında yaşanan değişiklikler ister istemez İran eko-nomisini de etkilemiş ve geliştirmiştir.Nitekim yeni üretim yöntemlerinin ve yeni araçların ortaya çıkması ile birlikte İran ekonomisi yeni bir boyut kazanmıştır.

Söylemek gerekir ki Abbas Mirza, Kacar hanedanının en bilgili şahsiyetlerinden biri olup Şark dünyasının yenilikçi merkezlerinden biri olan Tebriz’de bulun-muştur. Abbas Mirza’nın modern medeniyetin un-surları ile uğraşması, onu İran Türklerinin modern-leşmedeki öncüsü olarak tanıtmıştır. Abbas Mirza’nın nüfuz alanı daha çok askerî güçleri yönetmek ve ye-nilemekle ilgili olmuştur. Kacarların hükûmet yapısı dikkate alındığında ordu ve yönetimle ilgili nihai ka-rarlar bizzat padişah tarafından alınmaktaydı. Aslın-da Abbas Mirza, İran’ın geleneksel dünyası ile Batı’nın modern dünyasının birleştiği noktada yer almakta ve Abbas Mirza’nın bu durumla ilgili elde ettiği bilgiler, onu İran’da modern görüşlü siyasi elitlerin ve uyanış çağının öncüsü hâline getirmiştir.

İran kültürü ve toplumu için savaşların getirdiği so-nuçlara ek olarak modern dünya ile siyasi bağlantılar ve yurt dışı ile toplumsal ilişkilerin geliştirilmesi, yeni bir kültürün ortaya çıkmasına yol açmıştır.Seyahatna-melerde göze çarpan ilk kavramlar eksenindeki siya-si, kültürel ve ekonomi ile ilgili yeni makaleler, yurt dışından ülkeye dönen İranlılar tarafından kaleme alınmıştır.Modern Avrupa’yı görmek ve yabancı kül-türlerle tanışmak elitlerin ülkenin sorunları ile ilgi-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 84: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

77

Ali Asghar HAGHDAR

lenmesine ve onların, yeni Batı ile eski İran arasındaki farklılıkları doldurmak konusunda çaba göstermele-rine neden olmuştur. (Hekdar, c. 1, s. 75)

Kacarların hükûmeti döneminde de Türk dili ve edebiyatı varlını sürdürmüştür. Devletin resmî dili Farsça, saray dili ise Türkçe olmuştur. O dönemde Azerbaycan Türkçesi’nin eğitimi ile ilgili birkaç kitap yazılmıştır. Muhammed Hoyi, “Hulase-i Abbasi” ese-rini Abbas Mirza için yazmıştır. Fethali Han Kacar ise Behcetü’l Lugati Nasereddin Şah için kaleme almıştır.Abdulalı Halhalı da “Türk Dilinin Grameri” adlı eseri yazmıştır.Türk dili ve edebiyatında edebî moderniz-min kökleri ise “Aldanmış Kevakip” romanı ile atıl-mıştır.Manzum edebiyatta ise eski yıllarda olduğu gibi bazı şairler Türkçe ve Farsça olarak şiir divanı yazmışlardır.

Bu dönemde İran ve Rusya topraklarında ikiye ayrılan Azerbaycan Türkleri arasında “Hasret Edebiyatı” ola-rak adlanan edebiyatın ilk metinleri yazılmıştır.

Meşrutiyet Sonrası İran Türkleri5 Ağustos 1906 tarihinde Meşrutiyet Fermanı’nın im-zalanması ve seçim yönetmeliğinin hazırlanması için geçici meclisin kurulması ile yüz yıl önce İran’ın kül-tür ve toplumuna giren düşünceler sonuç vermiştir. Eylem alanında sınanmış ve böylece “İran Korunmuş Memleketleri” (Memalik-i Mahrusa-i İran)resmen anayasal düzene geçmiştir.

İran kültürünün Batılı düşüncelerle karşılaştığı ilk zamanlarda Batı ülkelerinde yolculuk edenler, İran’ın

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 85: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

78

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

geçmişinde var olmayan kavram ve anlamları kendi-leri ile birlikte getirmişlerdir. Geçmişte parlamento, kanun, toplumsal haklar, özgürlük ve bu gibi kavram-ların ülkenin geçmişinde bir yeri görülmemektedir.İlk kez öğrenci ve görevli memur olarak Batı’ya giden Kacar döneminin İranlıları; kendi risale, seyahatna-me ve kitapları ile modern insanın düşünce sistemini ülkeye taşımış, var olan geleneksel kültür ve düşünce yapısını tartışmaya açmışlardır. Modernizmin odak noktası olan Tebriz Dar-üs Saltana’sı (Veliahdın Ka-rargâhı)yaratılan dalgaya tepki olarak öğrencileri ilk Batı’ya göndermiştir.

Nasıreddin Şah döneminin aydınları ilk defa Batı’da geleneklerden koparak yaşanan dönüşümün sonuç-larını gözlemlemişlerdir. Ömrünün büyük kısmını yurt dışında ve diplomatik ortamlarda geçiren Mirza Melkem Han, Sanayi Devrimi’nin maliye ve ekono-mik düzeni temelden değiştirdiğini, eski geleneksel ekonomi anlayışının artık işlevini kaybettiğini anla-mıştır. O yayınladığı risalelerde, Şah’a ve diğer devlet adamlarına yazdığı mektuplarda defalarca dünyada siyaset düzeninin değiştiğini ve ülkenin dünyadaki yeni düzende kendi yerini bulabilmesi için bu düze-ne ayak uydurması gerektiğini yazmıştır. O ilk tecrü-belerini Hüseyin Han Sipehsalar’ın yanında İran’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda kazanmış ve orada ilk defa dünya siyasetindeki evrime tanık olmuştur. Öm-rünün geri kalanın büyük kısmını Avrupa ülkelerinde geçiren Mirza Melkem Han öğrendiklerini modern bilimle tamamlama imkânı bulmuştur.

Modern siyaseti bilen Melkem Han, ülke yönetimin-deki reformları diğer reformların temel şartı olarak

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 86: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

79

Ali Asghar HAGHDAR

görmekte, düzenli devlet sisteminin kurulmasını ana-yasal parlementer sistemin kurulabilmesi ve kuvvet-ler ayrılığı ilkesinin yürürlüğe girmesine bağlamış-tır. Melkem, Kacar Devleti’nin Ruslara yenilmesinin ve İngilizlerin karşısında Herat’ın kaybedilmesinin esas nedeninin Kacar devlet adamlarının modern si-yasetten ve dönemin süper güçlerinin planlarından habersiz olmasından dolayı olduğunu bilmektedir. Bu nedenle Nasıreddin Şah’a yazdığı bir mektupta iki değirmen taşı gibi ülkeyi arasına alan tehlikeden ve ondan kurtulmanın tek yolunun modern mülkiye, maliye ve askeriye olduğundan bahsetmiştir. Melkem, ekonomi ve kültürde de reform yapılması gerektiğini düşünmüş, demir yolları, telgraf ve modern eğitimin ülkeye getirilmesini elzem saymıştır.

Ahundzade de, yeni medeniyetin akıl ve deneysel bi-limlerden ortaya çıktığını düşünmekte ve bu konuda şöyle yazmaktadır; “… Tecrübe sahibinin mantık ve düşüncesini anlamadıkça başkalarının tecrübesini kullanmanın bir yararı olmayacaktır …”. Ahundzade çağdaş medeniyeti yakalayabilmek için genel eğiti-min şart olduğunu savunmakta ve Müsteşar-üd Dev-le-i Tebrizi’nin “Bir Kelime”sini eleştirirken ona göre “mevcut görünümün temelli ve kökten kazınması” kadar köklü olacak reformların yapılmasını zihinsel devrim ile mümkün görmektedir. Ahundzade, bi-reysel özgürlüğü kabile kültür ve inançların karşında savunmakta ve kendi projesini dört aşamalı olarak; bilgilenme, siyasette yenilenme, toplumda yenilenme ve çağdaşlaşma şeklinde sıralamaktadır.Ahundzade ilk toplumsal ve dini eleştirel metinlerini “Kemal-üd Devle’nin Mektubları”nda Azerbaycan Türkçesi’nde

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 87: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

80

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

kaleme almıştır (1866). Doğunun ilk Türkçe drama (1857) ve ilk Türkçe romanını (1850) kaleme alan Ahundzade, yazı ve alfabenin değiştirilmesi gerekti-ğini ileri sürmüştür (1857). Ahundzade düşünceleri-ni önce Azerbaycan Türkçesi’nde yazmış, daha son-raMüsteşar-üd Devle-i Tebrizi ve Mirza Karaca Daği gibi insanların yardımı ile onları Farsça’ya tercüme etmiştir.

Aynı konulara Müsteşar-üd Devle-i Tebrizi, Mirza Ağa Han Kirmani, Mirza Abdürrahim Talıbof Tebrizi ve başkalarının yazılarında da rastlamak mümkün-dür. Bu temelde Meşrutiyet Dönemi aydınlarının mo-dern özgürlük ve bireysellik kavramlarını tartıştık-larını ve bu yeni kavramların ülkenin yönetimine ve yaşamına yansıtmaya çalıştıkları görülebilmektedir. Bu dönemde adı geçen kişilerin yazılarıyla, romantik Fars nasyonalizminin temeli atılmaktadır. Fars nasyo-nalizmi esasen modernizmden tekilci bir anlayışla yo-rumlamıştır. Başka taraftan bir sıra Azerbaycanlı Türk aydınlar, Azerbaycan’ın coğrafi olarak parçalanması-nın getirdiği özlem ve hasretin etkisiyle de, moder-nizmi çoğulcu bir kimlikçilikle yorumlamaktadırlar. Hasan Bey Zerdabi, Celil Mehmet Kulu Zade, Üzeyir Hacıbeyli ve Mirza Fethali Ahundzade Azerbaycan Türklerinin sanat, kültür ve maarif dünyasında mo-dernizmi başlatan öncülerdir.

Meşrutiyet Devrimi işte böyle bir düşünsel zeminde gelişmiş ve önceki yaklaşık yüz yıl içerisinde İran Ko-runmuş Memleketleri’nde yaşanan fikri çalkantıların-bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Toplum ve siyaset sahnesinde Kacer Devleti, Tezar Rusya’sına yenilerek

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 88: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

81

Ali Asghar HAGHDAR

Türkmençay Anlaşması gereği Azerbaycan’ın kuzey kısmını Ruslara tek etmek zorunda kalmıştır. Ayrıca Herat Savaşı’nda İngilizlere yenilen Kacarlar, Paris Anlaşması’yla Herat’ı kaybetmiştir. Kacar Devlet’i İran Korunmuş Memleketleri’ni geleneksel yöntemlerle idare edememiş ve yeni dünyanın siyasi dengelerinde hep kaybeden taraf olmuştur. Bahsi geçen anlaşma-lar sadece toprak kaybı ile kalmamış ciddi ekonomik sonuçlar doğurmuştur. Yapılan anlaşmalar ülkenin ekonomik hayatını son derece olumsuz etkilemiş ve toplumsal tepkilere yol açmıştır. Tütün Hareketi Batı-lar’a verilen ekonomik imtiyazlara bir tepki olarak or-taya çıkmıştır. Bu dönemde Nasıreddin Şah’ın şahsına düzenlenenterör saldırısı Kacar Devleti’nin imajının zedelenmesine yol açmıştır.

Tahta oturan Muzaffereddin Şah’ın zaafları bazı yeni-likçi devlet adamlarını harekete geçirmiştir. Vakıf ara-zilerinde yapılan banka protestoları, Hz. Abdülazim’in türbesinde yapılan oturma eylemi, Kum şehrinde ya-pılan oturma eylemi ve İngiliz Konsolosluğu’nda ya-pılan oturma eylemi sonucunda ilk Meşrutiyet Fer-manı imzalanmış ve ilk defa ülkede anayasa yazılıp, parlamento kurulmuştur. Böylece İran Korunmuş Memleketleri anayasal düzene geçmiştir.

Kacar Şahı’nın Meşrutiyet Fermanı’nı imzalaması aşa-masına gelinmesinde,sarayda hizmet eden bazı dev-let adamlarının etkisi önemlidir. Rusya ve Osmanlı üzerinden yenidünya siyaseti ile tanışan bu insanlar, İran’da devlet mekanizmasını düzenlemeye ve gün-cellemeye çalışmışlardır. Tebriz’de Abbas Mirza’nın temelini attığı reformcu saray geleneği vasıtasıyla mo-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 89: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

82

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

dern dünyaya bağlanan bu devlet adamlarının başın-da, sadrazam Emir Kebirve sadrazam Kaim Makam Ferahani gelmektedir. Adı geçen iki sadrazam ülkede kanun hâkimiyetinin, şahın yetkilerinin sınırlanma-sının ve saray mensuplarının laubaliliklerinin önüne geçmek adına önemli işleri olmuştur. Bu insanlar dev-letin bekası ve tebaanın devamının; muntazam hükü-met, kanundan beslenen yargı ve sorumlu yürütmeye bağlı olduğunun farkındalardır. Onların bu çalışma-ları Meşrutiyet zihniyetinin oluşmasında ve sonuçlan-masında önemli etki bırakmıştır.

Devlet işlerine düzen vermeye çalışan siyasetçilerle aynı zamanda bir sıra aydınlarda geleneksel kültür ve düşüncede değişiklik yapılması gerektiğini tartışmış, insanın bireysel hak ve özgürlüklerini görmezden ge-len gelenekleri eleştirmişlerdir. Bu çabaların bir kısmı yeni edebi çalışmalar olarak ortaya çıkmış ve döne-min en önemli edebi türü olan şiiri değişime uğrat-mıştır. Geleneksel masalcılık aşılarak yeni Türkçe ve Farsça romanlar yaratılmıştır.

Bu süreç daha sonra gelen Sadik Hidayet ve Nima Yo-şic gibi edebi önderlere zemin hazırlamıştır. İran’da Fars şiiri ile aynı zamanda Türk şiiri de modernizm sürecini yaşamış ve Azerbaycan Türkçesi’nde yazan şairler genellikle toplumsal konuları ele almışlardır.

Meşrutiyet Devrimi İran’da bu ortamda sonuçlanmış ve yeni medenikuruluşlar ortaya çıkmıştır. Milliyet talepleri, taleplerin temelinde yer almış ve yeni yasa-lar topluma hükmetmiştir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 90: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

83

Ali Asghar HAGHDAR

Meşrutiyet Devrimi ile Tebriz’i Türklerikinci kez İran’da siyaseti sil baştan yeniden dizayn etmişlerdir. Tebriz çağdaş düşüncelerin beşiğidir. Modern, mede-ni ve siyasi akımlar Azerbaycan Türkleri’nin aracılığı ile Osmanlı ve Rusya’dan İran’a aktarılmaktadır.

Baskılara dayanamayarak Meşrutiyet Fermanı’nı imzalayan Muzaffereddin Şah, fermanında ülke yö-netiminin hukuk temeline oturtulması için meclis kurulmasını emretmiş ve tüm halkı destek vermeye çağırmıştır. Meşrutiyet Fermanı’nın metni şöyledir:

“Sadrazam Hazretleri, Cenab-i Allah’ın İran Mema-lik-i Mahrusa’sının saadet ve terakkisini zatımızın ki-fayetli eline emanet ettiğinden ve zatı hümayunumu-zutüm İran ahalisi ve sadık tebaamızın hukukunun hafızı kıldığından,işbu anda hümayun rey ve irade-miz, tüm İran ahalisinin refah ve emniyeti ve devletin temelinin teyit ve bekası için devlet ve memleket da-irelerinde gerekli ıslah çalışmalarının sırasıyla yapıl-masında karar kılmıştır.Öyle ki Meclis-i Şura-i Mil-li’nin; şehzadeler, ulema, Kacar Sülalesi, ayan, eşraf, toprak sahipleri, tüccar ve esnaf tabakalarının kendi aralarından seçtikleri kişilerden oluşmak üzere Tah-ran Dar-ül Hilafe’sinde toplanmasına karar verdik. Ki, mühim devlet ve memleket işlerinde, umumun hayrı için gerekli müşavire ve istişareleri yapsınlar ve İran’ın saadeti için gerekli olan ıslah işlerinde vezirler heyeti-mize yardımcı olsunlar ve devlet, millet ve umumun iyiliği ve ahalinin ihtiyaçları hakkındaki fikirlerini emniyet ve güven içerisinde hükümetin birinci şah-sına arz etsinler ki zatı hümayunumuzunteyidinden sonra icra edilsin. Şüphesiz ki bu mübarek fermanı-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 91: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

84

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

mızın gereğince sözü edilen meclisin nizamnamesi ve tertibatı seçilmiş kişilerin tasvip ve imzasıyla bu ta-rihten itibaren hazırlanacak ve şahsımızın teyidinden sonra, adaletimizin hafızı olan Şura Meclisi açılarak memleket işlerinde gerekli ıslah işleri görülecek ve şeriatın kanunlarını carı kılınacaktır. Ve İran devlet ve milletinin terakkisine yönelik olan iyi niyetimizin tüm ahaliye malum olması için işbu mübarek ferma-nımızın yayılmasına ve herkese duyurulmasına karar verdik ki herkes asayiş ve refah içinde bu devletin de-vamına ve bu zevalsiz nimetedua etsin.

Sahip Kıran-iye Kasrı’nda 14 Cemaziyülâhır 1324 ta-rihi saltanatımızın on birinci yılı”.

18 Ağustos 1906 tarihinde seçim nizamnamesinin hazırlanması ve anayasanın niteliği hakkında tartış-maların başlaması ile Meşrutiyet’in temeli atılmıştır. Muhammet Haşim, Muhit-i Mafi’de bu tarihi olayın zaman ve mekân şartları hakkında ayrıntılı bilgi ver-mekte ve şöyle yazmaktadır: “Meclis’in tüm işlerin-den daha önemli olan anayasanın yazımı için bir grup milletvekilinin görevlendirilmesine karar verildi. Sa-ad-üd Devle İngiltere parlamenterlerinden kaç cilt kitap istediğini ifade ederek birkaç gün beklenmesini istedi. Üç dört gün sonra kitaplar posta yolu ile ulaştı.

Saad-üd Devle anayasa ve meclis iç nizamnamesi-ni yazılmasını meclise sundu. Ulema, meclis başka-nı ve vekiller anayasanın yazılmasına oy verdiler. O toplantıda bir sıra aydın vekil anayasayı yazmaları ve Saad-üd Devle’ye yardımcı olmaları için belirlendiler. Bu iş için özel bir oda tayin edildi. Anayasayı yazmaya

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 92: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

85

Ali Asghar HAGHDAR

başladılar. Bu komisyon üç vekil, bir başkan yardım-cısı ve iki sekreter olmak üzere on iki kişiden ibaret idi. Bir an önce işe başlamaları, tamamlanan her fa-sıl ve aslı vekillere sunmaları gerektiği kararlaştırıldı. Bittikten sonra mecliste iki kez okunacak, gereken değişiklikler yapıldıktan sonra ve hazreti hümayunun onayı alındıktan sonra basılarak halka ilan edilecekti. Saad-üd Devle elli gün içerisinde tamamlanarak mec-lise sunulacağını söyledi.

Daha önce söylediğim gibi meclisin yeri Nizam Odası idi. Bir süre orada devam ettikten sonra havadis ve ve-zirlerin ihtilaf ve sorunları dolayısı ile meclise yeni bir yer belirlenmesine karar verildi. En çok dikkat edilen koşul Padişah hazretlerinin ikametgâhına yakın olma-sıydı. İstişarelerden sonra Baharistan binasına taşınıldı.

Bu bina merhum Mirza Hüseyin Han Kazvini Sipehsa-lar tarafından yaptırılmış ve kendisine aitti. Sağlam bir bina idi ve tüm imkânlar mevcuttu. Binanın yanında bir de cami ve medrese yaptırmıştır ki tüm Tahran’da bu kadar sağlam ve ihtişamlı imaret görülmemiştir. Cami, medrese ve medresenin talebelerine çok sayıda vakıf yapmış, imaret ve medrese için hamam, hastane ve diğer imkânları temin etmiştir. Binanın sağlamlığı dışında tüm üst ve alt odalarda gerekli kıymetli koltuk ve döşemeler, yeni lambalar, pahalı halılar, süslü ayna-lar, masa sandalyeler ve aklıdan geçen her şey mevcut-tur. Mutfakta ve nezarethanede tüm araç, gereç ve var-lıklar merhumun kendi vasiyetine esasen devlet adına kayıt altına alınarak zapt edilmiştir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 93: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

86

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

O zaman Nasıreddin Şah dönemi idi. Binanın döşeme ve eşyalarına hiç itina edilmedi ve hiç bir şeyine do-kunulmadı. Bina da temizlikçi, bahçıvan ve diğer gö-revliler vardı ama kendi haline bırakılmıştı.Şahenşah Muzaffereddin Şah hazretleri döneminde de binayla ilgilenilmedi. Bina öylece kendi haline bırakılmıştı ta ki Milli Meclis adına tasarruf edilinceye kadar. Böyle-ce bina İran halkının emellerinin sarayı haline geldi. Binanın girişine büyük bir tabela asıldı ve meclis ora-da kuruldu. Her ne kadar başlarda işler hızlı yürüme-se de işlerin iyi olacağına ve bu milletin ilim ve servet sahibi olacağına ve yoksulluk ve ıstıraptan kurtulaca-ğına ümit vardı”(Muhit-i Mafi, el yazısı, sayfa 15).

Milli Şura Meclisi’nin kurulması devlet-millet teme-line oturan modern milli devlet anlayışını dikkate değer bir gecikme sonrasında İran’a getirmiştir. İran-lılar; “İran coğrafyası”, “Farsça milli dili”, “merkezi maliye sistemi” ve “tek hukuk sistemi” gibi yeni ve geçmişinde hiç var olmayan tanımlarla tanışmıştır. İlk Milli Şura Meclisi bu tanımları köklendirerek tüm İran’a yaymıştır. Fakat bu tanımlar tekilci bir moder-nizm anlayışı ile yorumlanmış, bir sıra diplomatik ve iç nedenlerle İran Korunmuş Memleketleri’nde etnik, dil, kültür ve mezhep farklılıkları gerçeğinin görülme-mesine yol açmıştır.

Seçim yasanın yazılması, anayasanın yazılması, şe-hirlerin inzibatı, medeni toplumun temel ilkelerini içinde barındıran toplanma özgürlüğü, medya, Eya-let ve Vilayet Encümenleri Yasası, saray mensupları ve kabine üyeleri dâhil tüm devlet çalışanlarının mali sınırlarının belirlenmesi, köylerin devlet adamlarının

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 94: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

87

Ali Asghar HAGHDAR

hizmetine verilmesinin yasaklanması, eyaletlerin ma-liye işlerine düzen verilmesi, milli bankanın açılarak ülkenin mali bağımsızlığının sağlanması, ister dış güçlerin tecavüzleri açısından ister gümrük tahsilatı açısından ülke sınırlarına hassasiyet gösterilmesi ve kanun karşısında vatandaşların eşitliği gibi kazanım-lar daha sonra Müessis Meclis diye adlandırılan ilk meclisin kazanımlarıdır.

Meşrutiyet Devrimi’nden 14 yıl sonra, 22 Şubat 1921’de Rıza Han darbe yaparak Savunma Bakanı olmuş ve daha sonra 1925’te saltanatın Kacar sülalesinden Peh-levi ailesine geçmesi ile İran’da yeni bir merkeziyetçi devlet düzeni kurulmuştur. Yeni devlet düzenin en öncelikli programlarından biri farklı etniklerin kim-lik dönüştürülmesi ile Farslaştırılması olmuştur. Bu kapsamda Türk nüfusunun dönüştürülmesi, resmiye-te dökülen merkeziyetçi politikaların en önemli ayağı olarak görülmüştür. I. Dünya Savaşı’nın başlaması ile yabancı kuvvetler İran’a girmişlerdir. Ruslar kuzeyden, Osmanlılar kuzeybatı ve batıdan, İngilizler güney ve doğudan İran sınırlarının içerisine girmişlerdir. Mer-kezi devletin otoritesi Tahran’ın birkaç mahallesi ile sınırlanmıştır. Yüksek miktarlarda alınan ve geri öne-nemeyen krediler de yabancı güçlerin ayağının ülkeye açılmasında önemli bir etkisi olmuştur. Durum son derece kritiktir. Şah ülkeden ayrılmayı düşünmek-te, kabineler ardı ardına düşmektedir. Meşrutiyetin ilk yılında,Küçük İstibdat Dönemi’ndeotuz altı kabi-ne kurulmuş ve düşmüştür. Sadece bir yıl içinde altı kabine kurulmuştur. İsyancılar ve derebeyleri birçok bölgeyi güvensiz hale getirmiş, Tahran’ın çevresinde başıboş serseriler halkı yağmalamıştır. Bir taraftan da

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 95: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

88

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

salgın hastalıklar durumu iyice zorlaştırmıştır. İşte bu durumda Fars nasyonalistlerinin “tek ülke - tek millet - tek dil” düşüncesi oluşmuştur.

İran’ın modernleşmesini hedefleyen Şeyh Muham-met Hiyabani’nin Azadistan Hareketi, Azerbaycan Türkleri’nin kimlik ve kendi kaderlerine hâkim olma mücadelesinde tarihi bir ataktır. Şeyh Muhammet Hi-yanabi’nin kendisi Türk kimliği ile ilgili hedefler güt-meyip İslam Birliği ve Meşrutiyetçilik düşüncelerinin etkisinde olsa da yanında duran Taki Rıfat ve Mecd-üs Saltana Urumi gibi kanaat önderleri, kültür alanında Azadistan Hareketini merkeziyetçilikle, Türk kimlik-çiliğinin kesişme noktası haline getirmiştir.

Atabek Parkı’nda Azerbaycan mücahitlerinin mil-li önderi Serdar Settar Han’ın vurulması ile başlayan merkeziyetçilik süreci, Pehlevilerin hâkimiyete gelme-si ile tamamlanmıştır. Bu süreç Fars olmayan halkları kültürel ve siyasi olarak kimliksizleştirme siyasetinin resmiyete dökülmesi sürecidir. “Tebriz Encümeni”-nin lağvedilmesi, Türk kimliği ile mücadele edilmesi, Azerbaycan ekonomi ve siyasetine önem verilmeme-si, Türk ve Kürt aşiretlerinin ülkenin uzak noktalarına mecburi göç ettirilmesi ve “Tahta Kapı” adı verilen uygulamayla Azerbaycan’da ve Kürdistan’da çok sayı-da göçebe aşiretin yerleşik hayata geçmeye zorlanma-sı, İran’da merkeziyetçi yönetim sistemine geçilmesi ve yeni bir milli kimlik icat edilmesinin ilk uygula-malarıdır.

Toplumsal kargaşa bir taraftan Meşrutiyet Devri-mi’nin yenilikçi hedeflerine ulaşılamamasına, bir ta-raftan da Meşrutiyet öncesinde oluşmaya başlayan

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 96: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

89

Ali Asghar HAGHDAR

Fars eksenli nasyonalizmin güçlenmesine neden ol-muştur. Bir yandan da merkezi yönetimin gösterdiği zafiyetler sonucunda yabancı güçlerin ülkeyi istila et-mesi ve Meşrutiyet’in kazanımlarının askıya alınması, Tahran’daki aydın ve kanaat önderlerini iki çıkarıma doğru itmiştir.Bunlardan birincisi pratikte kargaşaya son verebilecek güçlü merkeziyetçi bir yönetim kurul-malıdır, ikincisi ise söylemde milli kimlik meselesine ağırlık verilmelidir.

Güçlü bir merkeziyetçi yönetimin temellerini atan ve saltanatın Kacar sülalesinde Pehlevi ailesine geçmesi-ne zemin sağlayan 22 Şubat 1921 Darbesi; isyanları ve derebeylerin çıkardığı kargaşayı sonlandırabilmiş ve dış güçlerin ülkeyi terk etmesini sağlamıştır. Yeni yö-netimin önemli projelerinden biri yeni bir İran milleti ve yeni bir kimlik inşa etmektir (Haktar, cilt 2, sayfa 30).

Kültür alanında Meşrutiyet öncesi aydın ve düşünür-lerin ileri sürdüğü eski Pers tarihine dayalı milliyet-çilik; edebiyat, siyasi düşünce ve tarihçilik dallarında ortaya çıkma fırsatı bulmuştur. Bu dalların üçünde de çağdaş tekilci İran nasyonalizmi Ahundzade ve Melkem Han gibi Meşrutiyet öncesi kanaat önderleri-ne dayandırılmıştır. Meşrutiyetin zaferi ile Ali Ekber Dehhoda ve Muhammet Ali Cemalzade gibi düşünür ve yazarlar yeni düşünsel katmanlar ortaya çıkarmış, içerik ve format olarak fark açmışlardır. Zamanın top-lumsal, siyasi, ekonomik ve kültürel olgularından kay-naklanan çağdaş ve somut kavramlar önceki dönemin masal, metafizik ve irfana dayalı kavramlarının yerine geçmiştir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 97: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

90

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Cemalzade, Dehhoda, Hasan Mukaddam ve Müşfik Kazımi’nin edebi metinleri ve Nima Yuşic gibi öncü şairlerin ortaya koydukları yeni tarzdaki şiirler Fars edebiyatında bir kırılmanın habercisi olmuştur. Ede-biyatın yanında Müşir-üd Devle, Pirnia ve Purdavud tarih ve kültürde eski İran’ı oryantalistlerin metotları ile yazmışlardır. Mirza Ağa Han Kirmani’nin başlat-tığı akımı Hasan Pirnia ve İbrahim Purdavud geliş-tirmişlerdir. Ahundzade’nin yazdığı ve araştırdığı eski İran kültürü dönem aydınlarının en önemli uğraşı haline gelmiştir. Aynı düşünürle başlayan yeni siyasi düşünce I. ve II. Meclislerle pratik siyaset âleminde modern uygulamaya konmuş ve yeni yapılar ortaya çıkarmıştır.Bu toplumsal ve kültürel koşullar içinde siyasi düşünür ve aktivistler pragmatist bir yakla-şımla Rıza Şah’ın kurduğu merkeziyetçi milli devleti kurumsallaştırarak toplumsal kargaşaya son vermeyi başarmışlardır. Bu süreçte kültür sahasında Gobineau gibi insanların yeni icat ettiği Ari ırkçılığı düşünce-sine yaklaşılmıştır. Yeni milli devletin kurulmasıyla isyanlar bastırılmış, sınırlar kontrol altına alınmış ve siyasi kurumlar sağlamlaştırılmıştır. Yeni medeni ve kültürel kurumlar kurulmuş ve ekonomide moderni-zasyon başlamıştır. Yeni kurulan yönetim despotik bir yönetimdir ve öncelikleri bağımsızlık, arazi bütünlü-ğü, düzen ve güvenliktir. Bu zaruretler karşılanırken Meşrutiyet Devrimi’nin ülküleri olan özgürlük dü-şüncesi, serbest piyasa ekonomisi, medeni toplum ve demokrasi askıya alınmıştır. Bu sürecin sonucu olarak toplumsal katmanların evrim süreci durmuş ve mo-dernizmin kurumsallaştırılması sekteye uğramıştır. Meşrutiyet Devrimi’nin ülkeleri indirgenmiş, aydın-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 98: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

91

Ali Asghar HAGHDAR

lar ve kamuoyu sadece muktedir ama despot bir yö-netimin kurulmasını kabullenmişlerdir.

Meşrutiyet Devrimi öncesinde ve süresince Türkçe edebiyat, yenilikçi edebiyatın öncüsüdür ve gazeteci-lik, şiir, hikâye ve toplum ve siyaset alanlarında aktif-tir. Fakat bu çalışmalar yeni despotik düzende Türkle-rin bireysel alanına geri çekilmek zorunda kalmıştır.

I. Pehlevi’nin yeni milli kimlik inşası üzerine kurulan böyle böyle çağdaşlaşması Fars dilini merkez olarak be-lirlemiş ve eski Pers İmparatorlukları’nı özenmektedir. Ari ırkçılığı ve Fars milliyetçiliği her şeyin üstünde gö-rülmüştür. Bu süreçte İran’ın diğer halkları dışlanarak kimliksizleştirilmeye çalışılmıştır. Dışişleri Bakanlığı resmi bir yazıyla “Persia” adının “İran” olarak değiştiril-diğini bildirmiş ve Meşrutiyet Fermanı’nın metnindeki “İran Korunmuş Memleketleri”, “Tüm İran ahalisi” ve “Tahran Dar-ül Hilafesi” ifadeleri dikkate alınmadan Fars kimliği esas alınarak yeni milli kimlik icat edilmiş-tir. Azerbaycan valileri Türklerin asimilasyon siyaseti-ni şiddet ve hiddetle yürütmüş baskılar sadece kültür sahasına sınırlı kalmayarak ekonomi, siyaset ve eğitim alanlarına da yayılmıştır.

Aşağıdaki idari yazışma sadece bir örnektir:

“Tebriz Belediyesinden Valiliğe - 1053 numaralı mek-tup - Tarih: 15.04.1940

Sayın III. Eyalet Valisi,

Üç günden beri fırınlara teslim edilen unun içinde toprak ve kum görülmektedir. Ayrıca dağıtılan unun cinsi kötü ve iridir. Bu nedenle bugün yapılan ekmek son derece kalitesizdir. Bugün fırından çıkan ekmek-ten, son iki günde dağıtılan undan ve içinde harici

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 99: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

92

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

maddeler olan buğdaydan bir miktar mektuba ek ola-rak gönderilmektedir.

Tahıl idaresine gerekli işlemlerin yapılması için gere-ğinin yapılmasını arz ederim

Tebriz Belediyesi tarafından – Neysari”

Azerbaycan valisi Mostofi’nin cevabı:

“Azerbaycan Valiliği’nden Tebriz Belediyesine – 1054 numaralı mektup – 17.04.1940

Tebriz Belediye İdaresi’ne 1053 numaralı mektuba ce-vaben,

Yazıp gönderdiğiniz bu saçma mektuplar da nedir? Siz şehirde dağıtılan ekmeği yemiyor musunuz? Yoksa anlatılanları bilmeden onaylıyor musunuz? Şehrin ek-meğinde toprak ve kum nerede? Ben her gün şehirde yapılan ekmekten yiyorum, siz ise iki üç gündür yazı-yorsunuz! Oysaki sadece bugün ekmeğin rengi biraz değişmiştir ve o da Gorgan’dan getirilen buğdaydan kaynaklanmaktadır. Renginin kırmızı olmasına rağ-men gayet temiz ve uygundur. Bu hükme göre Sayın Neysari açığa alınmıştır. Belediye işlerini Sayın Mon-tazami yürütecektir.

III. Eyalet valisi – Abdullah Mostofi”

(Dad Dergisi, sayı 24, 30.10.1942)

Merkezi yönetiminin Azerbaycan ve Tebriz’e yönelik baskıcı tutumunu yansıtan, özellikle sağlık, eğitim ve o dönemde Tebriz’de yaşanan sel felaketi hakkında başka çarpıcı örnekler daha sonraki gazeteler ve tarihi kaynaklarda kayda alınmıştır (bkz. Şiri Azer).

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 100: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

93

Ali Asghar HAGHDAR

Aynı dönemde merkeziyetçi ve tekilci siyasetler doğ-rultusunda başka ülkelere hitaben aşağıdaki gibi bir bildiri yayınlanmıştır.

“Ülkenin adının değiştirilmesi ile bağlı resmi dev-let mektubu – Dışişleri Bakanlığı – Sayı: 41749 – 24.12.1934

Bilindiği üzere eskiden beri Antik Yunan tarihçilerin-den kalan bir gelenek olarak “İran” ve “İranlı” Batılı dillerde “Perser, Persien, Persian, Persia, Persan, Per-se” ve buna benzer isimlerle anılmaktadır. Oysaki aşa-ğıda verilen nedenlere göre bu isimler tarihi, coğrafi, soy ve diğer açılardan asıl İran ve İranlı anlamına uy-mamaktadır.

a- Pers, farklı devirlerde İran şahları tarafından yönetilen büyük bir ülkenin bir kısmına denil-miştir. Yunanlıların İranlılarla ilişkide olduğu dönemde İran şahları Pers bölgesinde ikamet ettiği için Yunanlılar İran’a Pers demişlerdir. Diğer Avrupa Devletleri de aynı adı küçük de-ğişikliklerle kullanmışlardır.

b- İran adı büyük bir platoya söylenmektedir. Bu platonun hepsi ve ya büyük kısmı asırlarca İran saltanatının parçası olmuştur. Bu nedenle bizim ülkemize İran demeye hakkımız vardır.

c- Irk açısından bizim ırkımız Ari ırkının menşei olmuştur. Bu nedenle, bizim bu isimden na-sipsiz kalmamamız lazımdır. Özellikle Ari ır-kın hakkında dünyada konuşulanlar eski İran uygarlığının büyüklüğü ve ihtişamının bir ka-nıtıdır ve bugün bir takım milletler Ari ırkına mensup olmakla övünmektedirler.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 101: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

94

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

d- Önemli bir hususta şu ki, ne zaman ki Pers adı söylenmekte veya yazılmaktadır yabancılar hemen geçen asırdaki yoksulluk, felaket, cahil-lik, bağımlılık ve kargaşayı hatırlamaktadırlar. Hâlbuki padişah hazretlerinin teveccühleri ve geçen yıllardaki gelişmeler sayesinde artık Pers adının tedavülden düşmesi ve ülkenin gerçek adı İran’ın kullanılması gerekmektedir.

Yukarıdaki nedenleri de dikkate alarak krallığımızın Berlin Büyükelçiliği tarafından Farsça kitaplarda İran yazıldığı gibi yabancı kitaplarda da İran ve İranlılar (İranian) yazılması için önlemler alınması önerilmiş-tir. Dışişleri Bakanlığımız tarafından kabul edilen bu öneri ülkemizin en yüksek makamları tarafından da onaylanmış ve 21 Mart 1935 tarihinden itibaren yü-rürlüğe girmiştir”.Bu şartlarda Said Nefisi merkeziyetçi uygulamaları desteklemek ve İran adının tespiti için makale yaz-maktadır. Bu uygulamalarla aynı zamanda İran’da Türklerin dili ve kimliği, merkezi yönetimin baskısı altında kalmış ve ona karşı koymak için tarih resmi organlarca sahteleştirilmiştir.Rıza Şah Pehlevi döneminde “Genç İran Partisi” ve “Teceddüt (Yenilenme) Partisi” gibi devletin güdü-münde olan partiler Farsçanın yaygınlaştırılması için çalışmıştır. “İranşehr”, “Ayande” (Gelecek) ve “Frengistan” gibi dergiler Fars etnik kimliği üzerine kurulan yeni milli kimliğinin kültürel ve düşünsel alt yapısını hazırlamışlardır. Ahmet Kesrevi “Azeri Veya Azerbaycan’ın Eski Dili” (1925) risalesini yazarak Türkçeyi kimliksizleştirmiş ve sahte Azeri dilini onun yerine koymaya çalışmıştır. Ahmet Kesrevi, Taki Ara-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 102: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

95

Ali Asghar HAGHDAR

ni, Mahmut Afşar, Hüseyin Kazimzade İranşehr gibi insanlarda görülen Fars Ariciliği şeklindeki romantik İran milliyetçiliği Faşist İtalya ve Nazi Almanya’sının etkisi altında kalmıştır. Rıza Şah dönemindeki Al-manseverlik ve ona karşılık olarak Britanya ve Rusya karşıtlığı Armağan Gazetesi’nde kendini göstermekte ve “Alman Evi Toplum Kulübü” ile “Almanya ve İran Dostluk Derneği”(1934) öğrenci takası ve aydınların gidiş – dönüşlerine imkân yaratarak Almanya – İran yakınlaşmasını uygulamaya dökmüşlerdir. Bu bağ-lamda Abdurrahman Seyfzad “Eski İran Mektubu” (1933) dergisini açmış ve Rıza Şah’ın danışmanı Beh-ram Şahruh Berlin radyosunda Farsça program yap-maya başlamıştır. Mehran Baharlı, “1304 Yılındaki Resmî Raporlar Göre Fars Dilli Okullar Tarafından Türklerin Zorla Farslaştırılması ve Türkçe’nin Ortadan Kaldırılması Hakkında Devlet Belgeleri” (1394) başlıklı yazısında uygulanan asimilasyon politikalarına değinmektedir. Devletin kültürel organlarında ve Pahlevi rejiminin yürütme merkezlerinde Aryen efsanesi, ırkçı Pan İra-nist milliyetçiliği şeklinde yaygın hâle gelmiştir. Bu düşüncenin kökü, terminolojik açıdan Mirza Ağahan Kermani’nin “Irk Anlamında Aryen” (üç mektup/180; yüz hitabe/56), “Arap/Samilerle Mücadele Etmek” ve arkaizm alanında ise Celalettin Mirza’nın “Name-i Hüsrevan” adlı eserlerine kadar uzanmaktadır. Hatta Kave Dergisi’nde (1916-1922), Hasan Tagizade, Rı-zazade Şafak ve Kazımzade İranşehr’in üstün Aryen ırkı hakkında yazdıkları yazılara yer verilmiştir. Şa-fak, “Arya” kelimesini sıfat olarak Kermani’nin “Ar-yen” kelimesi yerine kullanmıştır ve Hasan Pirniya “İran’ın Eski Tarihi” (ders kitabı) adlı eserinde “Arya”

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 103: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

96

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

kelimesini ırkçı düşüncelere dayalı olarak kaleme al-mıştır. Panfarsist teorisyenler, o dönemde İran’ın millî bütünlüğünü Max Muller teorilerini esas alarak kur-muşlardır. Max Muller’in teorisi homojen toplumla ilgili olup Aryen halkının kökenini ve İran toprakları-nı, ırksal anlamda Türk ve Arap komşularından ayır-mıştır. Bu dönemde ırksal anlamda saf olan ve İranlı anlamında kullanılan Aryenler, Türkler ve Araplarla asla karışmamışlardır. Böylece “Antik Aryen”in “Yeni Aryen”e dönüşme düşüncesi, 19. yüzyıl Avrupa’sının görüşleri esasında gerçekleşmiştir.Muhammed Ali Furugi, İran’da modern düşünce ya-pısına sahip insanlardan biri olup Fars dili ve Fars milliyetçiliği ekseninde İran’da ulusal kimliğin mer-kezileştirilmesi hakkında yazılar yazmıştır. Furugi pragmatist bir düşünür olarak adlandırılabilir. Çeşitli kültürel alanlarda ilk kez Farsça olarak yayımlanan modern araştırmaları ve yazılarının yanı sıra siyasi otorite ve yürütmede de faaliyet gösteren Furugi, bi-limsel ve entelektüel dayanağı ve azmi ile İran’da bazı modern kurumları kurup faaliyete geçirmeyi başar-mıştır. Siyasi otoritede yer alması, siyasi ve kültürel organlarda entelektüel düşüncelerini uygulaması ve rasyonel öğretileri kurumsallaştırılması İran’ın muasır tarihinde Muhammed Ali Furugi’yi diğer âlimlerden ve aktivistlerden ayıran özellikler arasında yer alması-na yol açmıştır. Furugi’nin siyasi ve kültürel görevler-de bulunması bir taraftan toplumda modernleşme ile ilgili ekümeniklik düşüncesinin gerçekleşmesini sağ-lamış, diğer taraftan ise modern kurumların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu da siyasi ve ekonomik açıdan geleneksel yapıya sahip İran toplumunun ve kültürünün yapısını değiştirmiştir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 104: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

97

Ali Asghar HAGHDAR

Muhammed Ali Furugi’nin endişe duyduğu bir başka olay ise günümüzdeki yeni olayların en iyi şekilde an-latabilmesi için Farsçanın geliştirilmesi ve onarılması konusudur çünkü Furugi, her kavmin ruh aynası olan dilin, düşünce ve duyguları aktarmak için en iyi araç olduğunu bilmektedir. Yeni koşullarda modern dün-yadan ve Avrupalılardan eğitim ve bilim alabilmek konusunda tercümenin gerekli olduğunu belirten Fu-rugi, dilin kimlik ile organik bağı ve sıkı ilişki içinde olduğunu ifade etmektedir. Farsçayı çok fazla önem-seyen Furugi, dilbilim araştırmalarını ve eski Farsça metinlerini yeniden ele almanın yanında Farsçayı yay-mak ve yabancı sözcüklerden arındırmak amacıyla ilk kez Fars Dil Kurumu’nu 1314 yılında kurmuştur. Dil kurumunun önemine değinen Furugi, konuyla ilgili şöyle yazmıştır; “Bence, bir heyetten oluşan dil kuru-mu, İran’daki etnikler arasındaki bütünlüğü sağlayan İran kültürünü ve Fars dilini korumakla yükümlü-dür.” (Furugi, s. 101). Pehlevi Devleti’nin iktidarı ile kurulan ve yeni kimliği koruma konusunda Farsça-nın önemini dikkate alan Furugi, tercüme konusu-na değinerek kapsamlı tercümenin problemlerini ele almıştır. Furugi başkanlığındaki Farsça Dil Kurumu, faaliyetinin ilk yılında 120 kelimeyi onaylamış, 1315 yılının sonunda kelime sayısı 360 ve 1316 yılında ise kurumun onayladığı kelime sayısı 650’a yükselmiştir. İdari bürokrasinin gelişmesiyle birlikte Kurum, 1317 yılında Kültür Bakanlığı’na devredilmiş, yönetim ise Furugi’den sonra Vusuk üd-Devle’ye devredilmiştir (Furugi, s. 170).

Bu düşünce gereği bir toplumun kültürünü yansıtan ve bir ayna olarak tanımlanan dil, Farsça’nın yeni ve

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 105: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

98

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

gelişmekte olan ihtiyaçları doğrultusunda arınmalı ve gelişmelidir: “Bir ülkenin dili, başka bir ülkenin dilin-den yardım alarak kendi dilinin gelişmesini engelleye-mez aksine bu yolla dilini zenginleştirir ve geliştirir.” (Furugi, s. 87). Furugi’nin ifade ettiği gibi Fars dilinde tezahür eden İran kültürü, aynı zamanda İran kimli-ğinin de bir sembolüdür; “Ben tam anlamıyla Fars-çaya bağlı biriyim çünkü ana dilim olmasınarağmen kendi isteklerimi bu dil ile ifade ediyorum ve onun hoş eserleri sayesinde çok mutluluklar elde ettim. Bence dil, her milletin kültürünü yansıtan aynadır ve kültür, milletlerin en değerli ve güçlü faktörlerinden biri sayılmaktadır. Her milletin kayda değer ve dikka-te alınır bir kültürü varsa hayatta kalacak ve varlığını sürdürecektir. Eğer yoksa ne yaşamayı hak ediyor ne de varlığını sürdürebilmeyi.” (Futugi, s. 101). Artık milliyetler dilde tezahür etmiş ve dil, kültürün yerine geçmiştir. İran ile gönül bağı olan herkes, yeni kav-ramlar karşısında Farsçayı daha fazla işlevsel kılmak için çalışmalıdır. Bu konuda aynı görüşte olan Furugi şöyle yazmıştır; “Ben İran’ı sevdiğimden, İran’a gönül bağı ile bağlı olduğumdan, İran uyruğunun İran kül-türüne bağlı olduğumdan ve İran kültürünün Fars dili ile tezahür etmesinden dolayı Farsçaya kayıtsız kal-mam söz konusu olamaz.” (Furugi, s. 101).

Antik İran dönemine geri dönmek ve Sasanilerin çö-küşünden itibaren Safevilerin devrilmesine kadar de-vam eden İran tarihinin bu orta dönemini muallâk bırakmak, Meşruta Dönemi’nde soyunu İran’ın klasik çağına götüren konulardan olmuştur. Muhammed Ali Furugi de Ahundzade ve Ağahan Kermani gibi An-tik İran’ın ihtişam ve onurunu, geri kalmış ve zevale

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 106: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

99

Ali Asghar HAGHDAR

uğramış İran’la karşılaştırmakta ve İran tarihinin yeni döneminde gelişmiş bir toplumun inşasında ulvi mo-delleri siyasi yapılarda, ekonomik katmanlarda ve dü-şünce sisteminde aramaktadır. Öte yandan arkaizmi İran milliyetçiliği ile bağdaştıran Furugi, Rıza Şah’ın modern ve millî devletinin temel sütunları gibi on-lardan yararlanmaktadır. Furugi konuyla ilgili şöyle düşünmektedir;“Halk arasında her zaman kutsal olan birçok ilke ve usul, artık kutsallığını ve değerini kay-betmiş veya en azından eskisi kadar dikkate alınma-maktadır. Bazılarında belirsizlik ve şüphe durumları hâsıl olmuş ve bazıları ise bunu inkâr etmiş ve karşı çıkmışlardır. Vatan ve milliyet sevgisi, inkâr edilen bu ilkeler arasında yer almakta ve onlar bunu enternasyo-nalizme dönüştürme çabası içinde olmuşlardır. Bence milliyet duygusu, enternasyonalizm ve vatanseverlik duygusu ve insan sevgisi ile çakışmakta ve kolaylıkla bir araya gelemezler.” (Furugi, s. 243)

Öte yandan, arkaizm düşüncelerini yeni küresel du-rumlarla ve millet arasındaki kültürel ve turizm ko-nusu ile bağdaştıran, ayrıca şu anki dönemde tarihî eserlerin korunmasının ve milliyetçilik ruhunun güç-lendirilmesinin İranlıların gurur kaynağı olduğunu belirten Furugi, şöyle yazmaktadır:

“Eğer biz onurlu olduğumuzu iddia ediyorsak o za-man gerekeni yapmalıyız ve yapacağımız işlerden biri, geçmiştekilerin bize bıraktıkları mirasa sahip çıkmak-tır. Bu eserleri korunmayı sırf eğlence için yapmama-lıyız, bu miras aynı zamanda bizim onurumuzdur. Bu eserler bir milletin büyüklüğünü ve liyakatini göster-mektedir. Öte yandan maddi açıdan bizim için yararlı

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 107: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

100

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

olabilir. Bugün şükürler olsun ülkede güvenlik var ve yollar yapılmıştır, yolculuk ülkemizde kolaylaşacak ve her yıl binlerce yabancı turist İran’a gezmek için ge-lecek ve bu binaları ve eserleri ziyaret edeceklerdir. Ülkemiz ve milletimiz onların nezdinde prestij ve iti-bar kazanacaktır. Bu eserlerin varlığı seyyahları ve eğ-lenmek isteyen insanları İran’a çekecektir, gelip para harcayacaklar ve eğer biz ne yaptığımızı bilirsek tarihi eserlerden kazanç elde eden diğer milletler gibi bizde bu şekilde birçok maddi ve manevi kazanç sağlayabi-liriz.” (Furugi, s. 22)

Furugi’nin Fars dili merkezli düşünceleri ve birinci Pehlevi döneminde millî kimliğe vurgu yapılan fikir-leri, İran’daki etnikler arasındaki asimilasyon politika-sının temelini oluşturmuştur. İcra Merkezleri kültürel kuruluşlarda faaliyet gösteren diğer Pan İranistlerle birlikte başta Türkler olmak üzere diğer etniklerin yok olması ile ilgili bir dizi programı gündemlerine almışlardır. Devlet yetkililerinin Türk karşıtı eylem-lerine ve Türklerin Meşruta ile ilgili taleplerine kar-şı çıkmalarına örnek olarak Abdullah Mostofi’nin şu ifadeleri dikkate değerdir: “Azerbaycan halkı Türk’tür! Yonca yiyerek Meşruta’yı kazandılar. Şu anda da sa-man yiyerek İran’ın kalkınmasına katkı sağlıyorlar.” (Hasan Lütfi, Azerbaycan Gazetesi, S. 6, 19,11, 1941)

O dönemde yani M. 1938 yılında Azerbaycan’da son etnik değişim gerçekleşmiştir. Rusya vatandaşlığını kabul etmeyen Sovyet Azerbaycan’ındaki Türklerin bir kısmı sınır dışı edilerek İran’a gelmişlerdir. Göç-menler, genellikle Azerbaycan’ın çeşitli şehirlerine ve İran’ın diğer vilayetlerine yerleşmişlerdir. Bu göç-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 108: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

101

Ali Asghar HAGHDAR

menlerin bir kısmı akrabaları tarafından himaye al-tına alınmış, bir kısmı ise evlenip ticaretle uğraşmak suretiyle İran’da yeni bir hayata başlamıştır. Göçmen-lerin birçoğu sanat, edebiyat ve diğer bilim dalların-da oldukça yeteneklilerdir. Rusya Azerbaycan’ından İran’a gelen kızların ve erkeklerin hepsi eğitimlerini tamamlamışlardır. Göçmenlerin bu bölgeye gelip yer-leşmeleri, İran Türkleri arasında yeni ve modern dav-ranışların gelişmesine ve yayılmasına neden olmuş-tur. Bu göçler ve yerleşmeler, Oğuz Türklerinin İran Platosu’na yaptıkları son göçtür.

İran tarihinde, 20’li yıllar İran Türkleri için oldukça önemlidir. Şah’ın değişmesi sonucunda siyasi ortam-da kısmen bir rahatlama olmuş ve bununla birlikte kimlik arayışında bulunan güçler siyasi baskılardan kurtulmuşlardır. Nitekim bu dönemde Türkçe dergi ve gazeteler yayımlanmaya başlanmış, birkaç siyasi kuruluş da mevcudiyetlerini ilan etmişlerdir. Ali He-yet, İran Türklerinin kendi kimliklerini yeniden ka-zanmaları için “Cemiyett-i Azadihahan” kuruluşunu kurmuştur. O dönemde İran’ın eski komünistlerin-den olan Cafer Pişeveri, hapisten çıktıktan sonra Ajir Gazetesi’ni yayımlamaya başladı. Toplumsal ve siyasi popülariteye sahip olan Pişeveri, Millî Şura Meclisi-nin 14. dönem milletvekilliği seçimlerinde, milletve-kili olarak seçildikten sonra mazbatası verilmeyince parlamentoya girememiştir. Gazetecilik faaliyetlerine başlayan Pişeveri, Tebriz’e yerleşmiş, Azerbaycan’ın siyasi ve toplumsal yapısını iyi bildiği için “Azerbay-can Demokrat Fırkası”nı kurmuştur. Rıza Şah döne-mindeki asimilasyon politikasına karşı Azerbaycan’da başlatılan millî faaliyetler, İran Türklerinin bağım-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 109: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

102

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

sızlığı için gereken zemini hazırlamıştır. Pişeveri, 12 Aralık 1945 tarihinde “Azerbaycan Cumhuriyeti”ni ilan etmiştir. Azerbaycan Millî Hükûmeti, öncelikle Türk dilini Azerbaycan’ın resmî dili olarak ilan etmiş, ardından kadınlara oy kullanma hakkını tanımış, top-rak reformunu gerçekleştirmiş ve Meşrutacıların he-deflerinden biri olan yerel meclisi kurmuştur. İran’ın muasır tarihinde Türklerin oynadıkları üçüncü büyük rol ise Millî Hükûmet’in ortaya çıkması ile gerçekleş-miştir. Ancak Şah ordusunun kanlı katliamından son-ra Millî Hükûmet’in varlığı son bulmuştur. Ervand Abrahamian, konuyla ilgili şöyle yazmıştır; “Azerbay-can Demokrat Fırkası, iktidarda olduğu müddetçe çok geniş çaplı toplumsal reformlar yapıldı. Ülkedeki ilk toprak reformunu (Daha sonraları Muhammed Rıza Şah Fırka’dan taklit ederek yaptı.) Azerbaycan Demokrat Fırkası gerçekleştirdi. Devlet arazileri köy-lülere dağıtıldı, muhaliflerin özel toprakları kamu-laştırıldı ve diğer araziler konusunda ise başkasının toprağını işletenlere mahsulün 7/6’nın verilmesi ka-rarlaştırıldı. Azerbaycan Demokrat Fırkası’nın bu gi-rişimi sayesinde İran tarihinde kadınlar ilk kez olarak oy kullanma hakkına sahip oldular. Bedensel şiddet cezaları yasaklandı. Ulusal düzeyde kaymakamların, belediyelerin ve kamu kurumların çalışmalarını de-netlemek amacıyla komisyonlar kuruldu. Demokrat Fırka ayrıca kapsamlı bir İş Kanunu hazırladı. Hü-kümete bağlı mağazaları açarak gıda ürünlerinin fi-yatlarını dengelemeye çalıştı, gıda maddelerinin ve gerekli olan diğer ürünlerin vergisini ticari, arsa ve lüks ürünlerdeki vergilerinin altında tuttu. Ayrıca caddelere asfalt döküldü, klinikler ve Türkçe eğitim

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 110: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

103

Ali Asghar HAGHDAR

merkezleri açıldı, üniversite kuruldu, Tebriz radyonu ve bir yayınevini faaliyete başladı, Settarhan, Bagırhan ve Meşruta İnkılabı’nın diğer kahramanlarının adları caddelere verildi ve yapılan bütün bu işlerden sonra Tebriz’in siması değişti. Hatta Azerbaycan Demokrat Fırkası’na muhalif olanlar bile Rıza Şah’ın yirmi yıllık hükümeti döneminde yapılmayan işlerin bir yıl içinde yapıldığını kabul ettiler.” (Abrahamian, s. 126) Başka bir deyişle, “Azerbaycan Millî Hükümeti” (1945-46) Meşruta sonrası İran muasır tarihinde kurulan tek Türk hükümettir.

Tebriz’in İran ordusu tarafından ele geçirilmesi ve Azerbaycan Millî Hükûmeti’nin devrilmesi ile birlik-te Azerbaycanlıların üzerindeki baskı artmıştır. Şaha bağlı askerî güçler, Demokrat Fırkası döneminde Türkçe yayımlanan kitapları toplamışlar ve bir tören eşliğinde Tebriz’in Danişsera Meydanı’nda ateşe ver-mişlerdir. (Ferzane, s. 220) Azerbaycan’ın ünlü şairi Samed Vurgun, Tebriz’deki kitap yakma olayını pro-testo ederek bir şiir kaleme almış ve Paris Dünya Ba-rış Kongresi’nde (1952) bu şiiri okumuştur. (Heyet, s. 266) O dönemden itibaren 1379 yılında siyasi rejim değişene kadar her türlü Türkçe kitabın yayımlanması yasaklanmıştır. Habib Sahir, Gulam Hüseyin Saidi ve Rıza Beraheni, Azerbaycan Millî Hükûmeti devrildik-ten sonra Tebriz’de ana dillerinde yazdıkları yazılar-dan dolayı aldıkları cezalardan ve hakarete uğramala-rından söz etmektedirler. Devlete ait resmî belgelerde dönemin Azerbaycan Eğitim Kurumu Başkanı’nın öğ-retmenlere hitaben kaleme aldığı mektupta, Pan Tür-kizmin yayılması ve Türkçe kitapların yayımlanması ile ilgili uyarılarda bulunmuş ve öğretmenleri, İran-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 111: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

104

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

lılar arasındaki uyumun ve ulusal birliğin korunması için bu olgularla mücadeleye davet etmiştir. Merke-ziyetçi, Türk ve Arap karşıtı düşünceler, o dönemde SUMKA ve Pan İranist Partileri tarafından gündeme getirilmiştir.

Azerbaycan Millî Hükümeti’nin devrildiği günün sa-bahı, işgal edilmiş şehirlerin birçoğunda İran Millî Ordusu’nun insanlık dışı davranışları hakkında Wil-liam Orville Douglas, şöyle yazmıştır; “İran ordusu Azerbaycan’a girdiğinde her yere vahşet ve korku saldı. Devlete bağlı askerler katliama ve yağmaya başladılar. Ellerine geçen her şeyi çaldılar, kimseye acımadılar. Rus ordusuyla İran ordusunu karşılaştırdığımız za-man, Rusların daha iyi davrandığını söylemek müm-kündür. Kurtuluş Ordusu adını taşıyan İran ordusu, vahşi işgalci bir orduya çevrilerek halka korku ve vah-şet dolu anlar yaşattı. İran ordusu oldukça saldırgan ve işgalci bir ordu idi. Bu ordu, Azerbaycan halkının hatırasında oldukça çirkin, iğrenç ve korkunç izler bıraktı. Azerbaycan’da köylülerin malları ve hayvan-ları yağmalandı ve çiftçilerin hasatları ateşe verildi, yok edildi. Azerbaycan’ın köylerinde Türk kızları ve kadınları tecavüze uğradılar, İran ordusu halkın evin-de ne var ne yok yağmaladılar. Koyun, inek keçi gibi çiftlik hayvanlarını çaldılar. İran ordusu kontrolsüz bir şekilde davranıyordu. Şah ordusunun görevi Azer-baycan’ı kurtarmaktı ancak bu ordu, sıradan halkı he-def aldı, öldürdü, çaldı ve her şeyi yerle bir etti. Şah ordusu bölgede olduğu sırada kaçan toprak sahipleri geri döndüler ve topraklarının yanı sıra bir yıllık Pişe-veri hükümetinde ödenmeyen kira bedellerini ve fa-izlerini talep ettiler. Geriye dönük kira ve vergi istemi

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 112: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

105

Ali Asghar HAGHDAR

köylülerin ekonomik hayatını çok derinden etkiledi. Köylerde çok ağır ekonomik koşullar ortaya çıkmaya başladı. Bunların dışında, Pişeveri’nin yakınları git-tiklerinde yanlarına bir miktar buğday ve birkaç tane de çiftlik hayvanı almışlardı. Bütün bu olayların sonu-cunda 1947 ve 1948 yıllarının kış mevsimi çok ağır ve zor geçti. 1948 ve 1949’da kışın havalar o kadar soğudu ki, yedi aydan fazla karların yerde kaldığı söylenmek-tedir. Evcil hayvanların üçte ikisi ölerek çok ciddi za-rarlar ortaya çıktı. Azerbaycan’ın güneydoğusundaki Mugan bölgesinde evcil hayvanların yüzde 80’inden fazlasının öldüğü belirtilmektedir. İlkbahar gelene ka-dar insanlar açlık ve kıtlık ile yaşadılar. Buğday ve et bulunmuyordu. Fiyatlar ise çok yüksekti. Gördüğüm en acımasız insanlar olan Azerbaycanlı toprak sahip-leri,buğdayı çok yüksek fiyatlara satmaya çalışıyorlar-dı. Bu hâldeki köylüler açlıktan ölüyorlardı. Köylüler, açlıktan kurtulmak için, ekin için depoladıkları buğ-dayı bile satmak zorunda kaldılar. Tahran’dan Tebriz’e gönderilen 100 bin ton buğday köylülerin eline geç-medi. Merkezi devlet tarafından Azerbaycan’a atanan görevliler bu buğdayları satmışlardı. İlkbahar ve kış çok zor geçmişti. 1949’da çok ürün alınmıştı. Yiyecek bulunmadığı için köylüler ot ve ot kökleri yiyorlardı. Azerbaycanlılar o kadar fakirleşmiştiler ki 1949 ve 1950’nin kışında insanların yüzde biri dahi kendini sıcak tutacak elbiseye sahip değildi. 1949 ve 1950’de Azerbaycan bölgesinin tarihinde görülmemiş, çok so-ğuk bir kış yaşandı. Azerbaycan’da yerden iki metre yükseklikte kar vardı. Yiyeceksiz köylüler ne yapacak-larını bilmiyorlardı.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 113: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

106

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Çiftçiler hayvanlarına verdikleri yemleri yiyorlardı. Hayvanlar verilecek yem bulunmadığı için açlıktan ölmeye başladılar. Ölen hayvanları yiyen köylüler sonradan kendileri ölmeye başladılar. Binlerce insan öldü. Hoy kentinin Navayı köyünde 300 kişiden 50’si-nin soğuktan ve açlıktan öldüğünü kendi gözlerim-le gördüm. Birçok köylerde bazı ailelerin tüm üyeleri öldü. Birçok ailenin üst üste yattıkları ve ayağa kalka-madıklarını görmek sıradan bir manzara gibiydi. Böyle bir durumda toprak sahipleri buğdayı depolama ve çok yüksek fiyata satabilme arayışı içinde idiler. Eğitim gör-memiş köylü bir çocuk pulluğu durdurdu ve bana köy-deki üzücü ve acı olaylardan söz etti. Merkezi hükümet tahılı Basra Körfezinden (Fars Körfezi) gönderiyordu. Ancak gönderdiğinin sadece yarısı halka ulaşıyordu ve geri kalanı ise kara borsaya sürülüyor ve Irak’a gönde-riliyordu. Daha sonra Ruslar geldiler ve Kafkaslar öte-si terenle tahıl, şehre ulaştı. Aksakal köylü bir ihtiyar, bana (William Douglas) “Geçen sene Ruslar bizim en samimi dostlarımızdı.”dedi” (William Douglas, Garip Topraklar ve Dost Canlısı İnsanlar).

Daha sonra Douglas, kör bir kişi ve Fatma adındaki eşinin acıklı hikâyesini anlatıyor; “Onların başına ge-lenler oldukça dehşet vericidir. Yoksulluk, aşırı açlık ve soğuk havanın yanı sıra onlar, bir de jandarmanın aşırı zulmü ile karşı karşıya kaldılar. Jandarma, onla-rı köyden Tebriz’e gelip bir lokma yemek bulmak is-tedikleri suçundan tutuklayarak soğuk parmaklıklar ardına alıyor ve özgür kalmaları karşısında ne işi ne sığınacağı ne de bir kuruşu olan bu insanlardan dört yüz tümen rüşvet istiyor.” Ayrıca bir lokma ekmek için köylerden Tebriz’e akın eden aç ve sefil halkın Kerim

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 114: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

107

Ali Asghar HAGHDAR

ve Fatma’nın bağırtılarını duyar duymaz o ikilinin çevresine toplanmalarına değinen William Douglas, şu ifadeleri kullanmıştır:

“Fatma (onu ölümle tehdit eden jandarmaya verdiği cevapta) bir adım ileri yürüdü ve gururlu bir şekilde yüksek sesle bağırmaya başladı; ‘Bizim ve başka çift-çilerin başına gelenler çok dehşet vericidir. Jandarma-ların görevi bizi korumak olmasına rağmen yiyecek almak istediğimiz için bizi tutuklayıp paralarımızı al-dılar. Sonra seni dışarı atıyorlar.

Dışarıda soğuktan ve açlıktan köpek gibi ölelim diye karanlık ve soğuk sokaklara atıyorlar. Biz bu duruma daha fazla katlanamayacağız. Burada top-lananların her biri bizimle aynı görüştedir. Biz ha-pishanenin önünde durarak jandarmaların yüzüne bağırarak “Pişeveri! Pişeveri! Biz Pişeveri’yi istiyo-ruz. Biz Pişeveri’yi istiyoruz.’ diyeceğiz.” Kör Kerim ve eşi Fatma’nın bu hikâyesi, Azerbaycan’da yaşanan olaylarının unutulmasının önüne geçmiştir. Onla-rın hikâyesi, kış boyunca Azerbaycan’da tekrarlanan olaylara bir örnektir. Bu hikâye, komünist olmayan halkın neden komünist olduklarını en iyi şekilde or-taya koymaktadır. Burada halk ideolojik anlamda de-ğil belki daha ziyade aç, sefil ve yoksul oldukları için komünizme katılmışlardır. Sovyetlerin istihbaratı bu bölgede oldukça aktiftir. Kerim ve Fatma’nın Tebriz caddelerinde açlıktan öldükleri bir dönemde Mosko-va radyosu Farsça olarak şu programı yayınlamakta-dır: “Tebriz caddelerindeki binlerce insana herhangi bir yardım yapılmamakta ve onlar aç ve sefil durum-dalar. Onların açlıktan ölmek gibi bir kaderleri var.”

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 115: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

108

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Azerbaycan’ın kelime anlamı ateşin korunduğu yer demektir. Komünistler bu ateşin körüklenmesini sağlamışlardır. Pişeveri’nin programları, halk tara-fından benimsenmiş özelikle toprak reformu, rüşvet alan devlet memurlarının cezalandırılması ve gıda ürünlerindeki fiyat kontrolü halkı çok memnun et-miştir. Eğer bir gün Azerbaycan’da gerçekten özgür ve adil seçimler yapılsaydı M. 1950 yılında Pişeveri mutlaka %90 oyla yine iktidar olurdu. Oysaki üç mil-yonluk Azerbaycan nüfusunun muhtemelen iki yüz bini komünist idi.” (William Douglas, Garip Toprak-lar ve Dost Canlısı İnsanlar)

Douglas, Şah ordusu tarafından Azerbaycan’ın işgal edilmesi olayı ile ilgili duydukları ve gördükleri hak-kında şöyle yazmıştır:

“Güvenilir kaynakların aktardıkları bilgilere göre Mahmudhan Zülfikari liderliğinde Zülfikari ilinin atlıları, Şah ordusu ile birlikte Miyana şehrine girdi-ler, ordu komutanlarının ve il başkanlarının talimatı doğrultusunda gruplar hâlinde halkın evlerine bas-kın düzenlediler, evleri yağmaladılar ve köylülerin hayvanlarını toplayıp götürdüler. Miyana şehrinde Azerbaycan Demokrat Fırkası üyesi olan Azize adın-daki saygın bir kadın, evinden çıkartıldı ve emniye-te götürüldü. Emniyet müdürlüğü önünde Allah’tan habersiz bir din adamı, demokratların namus, can ve mallarına dokunmanın helal olduğu yönünde bir fet-va verdi. Bu yüzden ne kadar haydut ve serseri varsa tutsak altındaki kadına tecavüz etmek için emniyetin önünde sıraya dizildi. Bu korkunç cinayetin mağdu-ru hâlihazırda hayattadır. Aslında Aralık 1946 tari-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 116: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

109

Ali Asghar HAGHDAR

hinde saldırıların başladığı andan itibaren Azerbay-can’da fırtına koptu. Acımasızlık, alçaklık, kıskançlık ve kölelik ile cesaret, yiğitlik ve özgürlük karşı karşıya geldi. Henüz Zencan’da seçimlerin özgürce yapılması beklenirken şehirde katliam yapıldı ve herkes, kana susamış Mahmudhan Zülfekari’nin savunucusu ol-duğu özgürlüğün ne olduğunu anladı. 2 Kasım 1956 tarihinde Zencan Dağları’nın arkasından doğan gü-neşle birlikte İran ordusu şehre girdi. Kurşunla ha-yatını kaybeden önemli din adamlarından Şeyh Mu-hammed Hoini’nin cesedini, evinin çatısından aşağı attılar. Bu sırada şehirdeki işçileri gruplar hâlinde öldürmeye götürüyorlardı. Azerbaycan’ın özgürlük merkezi olan Serab şehri, yangın yerine dönüştü. Yerel Yönetim Denetim Komisyonu’nun üyesi olan Mehbub adındaki mücahit işçi, halkın gözü önünde taşlandı ve parçalara ayrıldı. Onun cesedini tezahü-ratlar eşliğinde halka gösterdiler. Köyler yağmalandı. Fedaileri, Orta Çağ esirleri gibi ata arabalarına bağ-landılar. Köylüleri parçalara ayırdılar ve ahlak dışı bir davranışla kadınların ırzına geçtiler. 17 Aralık 1946 tarihinde Erdebil’de yaşanan acı olay, hatıralardan hiç silinmeyecek. Şehitlerin fazlalığından yollar ka-panmıştı. “Sarı İsmail”, “Dibaian” ve diğer şehitlerin cesetlerini şehrin etrafında gezdirdiler. Sarı İsmail’in son konuşması, son ana kadar zafere olan inancı ile ilgili olmuştur. Halil Dai’yi üç defa darağacına götür-düler ve her defasında tam can verecekken uyandır-dılar ve yeniden darağacına aldılar. Tarihte böylesi korkunç bir cinayet yaşanmamıştır. Erdebil komutanı Azer Padegan, darağacında bağırarak, ‘Ben hak yo-lunda ölüyorum. Nihai zafer, hak ve özgürlüğe aittir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 117: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

110

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Yaşasın özgür İran!’ Özgürlük düşmanları Erdebil’de yaptıkları katliamla Çengiz’in eline su döktüler. Onlar hatta küçük yaşlı çocukları bile darağacından sallan-dırdılar. Şahseven iline mensup Seriye adındaki cesur kadın, tek başına işgal günlerinde tam beş gün bunla-ra karşı direndi. Yalan vaatlerle bulunduğu sığınaktan çıkardılar ve acımasızca katlettiler (Arkadan kurşunla öldürdüler.). Seriye, kurşunlanırken şu ifadeleri kul-lanmıştı: ‘Bu sizin kazandığınız bir zafer değil. Tarih, sizlerden nefretle yâd edecektir. Katiller bu muame-leden bir kazanç elde edemeyecekler. Azerbaycan’ın evlatları benim intikamımı alacaklar. Şehitlerin kanı ile özgürlük ağaçları daha çok meyve verecektir!’ Bas-mınc’da Ali Kahramani’nin kesilmiş kafasını süngü-ye taktılar ve eski dönemlerde olduğu gibi süngünün etrafında dönüp durdular ve dans ettiler. Artan cina-yet olayları tarihî Tebriz şehrine de sıçradı. “Vatanse-verler” adı altında bir araya gelen Kurbanali Şegagi, Seyfullah Han Bağmeşe, Mir Şerif ve Hacı Ali Akber Bakkal’ın öncülüğünde şehrin ayaktakımları, haydut-ları, bağımlı polis memurları ve hırsız jandarmaların saldırıları başladı. Azerbaycan’ın cesur evladı General Azimi, kurşunlandığı sırada şöyle dedi: ‘Emin olun, muhalif olan herkes, yarın General Azimi’nin yerine geçecektir. Millî intikamı bekleyiniz.’ Tebriz’de maz-lum halk kitlesine hizmet eden Feridun İbrahimi, düşmanını çıldırtacak bir şekilde ölüm doğru yürüdü. Koşaçay Fabrikası’nda işçi olarak çalışan ve Azerbay-can Halk Ordusu’nun Marağa garnizonunda albaylık rütbesine ulaşan Gulu Suphi de yiğitçe ölümle karşı karşıya geldi. Suphi, darağacındayken, ‘Bu çürümüş bina er ya da geç çökecektir. Bu karanlık düzen ar-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 118: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

111

Ali Asghar HAGHDAR

tık devam etmeyecektir.’ Darağacının çürümüş ipi de koptu ve Suphi, yere düştü. Yerdeyken öfkeli bir şekil-de bağırarak, “Aşağılık! Benim dediklerime inandınız mı şimdi? Sizin darağacınızın ipi bile çürümüş.’ dedi.” (William Douglas, Garip Topraklar ve Dost Canlısı İnsanlar, s. 421-422)

Azerbaycan Millî Hükümet’in devrilmesinin ardın-dan, bu bölge hükümet tarafından tahsis edilen yıllık bütçe açısından unutulan bölgelerden biri hâline gel-miştir. Hatta 1979 yılında siyasi sistemin değişmesi de bu durumun ortadan kalkmasında etkili olmamış ve İran İslam Hükümeti, Azerbaycan Türklerinin kimli-ğini ortadan kaldırma yönündeki politikası doğrultu-sunda bölgenin ihtiyaçları hususunda gereken bütçeyi ayırmaktan kaçınmıştır.

18 Ağustos Darbesi (Ajax Operasyonu) nedeniyle İran, 30’lu yıllarda sessizliğe bürünmüş, ancak 40’lı ve 50’li yıllarda başka bir hâl almıştır. Bir taraftan Pehle-vi Devleti modernleşme sürecini hızlandırıp ve yap-tığı toprak reformu ile feodalizm sistemine son verir-ken diğer taraftan ise muhalif güçler, Latin Amerika, Çin ve Avrupa’daki akımlardan etkilenerek yaptıkları silahlı eylemlerle yeni bir dönemi başlatmışlardır. Bu dönemde siyasi rejim tarafından azınlıkların meselesi görmezden gelinmiş ve Türklerle birlikte diğer etnik-ler üzerindeki baskı sert bir şekilde artmıştır. İran İm-paratorluğu’nun 2500 yıllık tarihinin tahrif edilmesi ve yurt genelinde bununla ilgili törenlerin yapılması, Türkçe kitap, dergi ve diğer eserlerin yayımlanmasını önlemek amacıyla “İran Milletinin Rastahiz Partisi” veya “Diriliş Partisi”nin kurulması, Pehlevi dönemin-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 119: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

112

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

de gerçekleşen bazı çalışmalara örnek gösterilebilir. (1960 yılında Azerbaycan Türkçesi’yle “Dil ve Ede-biyat” eserini kaleme alan Ali Tebrizli, ancak 1980 yılında eserini bastırabilmiştir.) Pehlevi Devleti’nin kültürel işlerle uğraşan bazı kurumları tarafından Azerbaycan meselesi ve Türk dili hakkında yayım-lanan kitaplarda Azeriler, Medlerin bir kolu olarak yansıtılmaya ve Azeri lehçisini ise Antik Pehlevi di-linin bir lehçesi olarak tanıtılmaya başlanmıştır. Türk kimliğinin ve Türk dilinin tahrif edilmesi ile ilgili ki-taplarda verilen bu iki kuram, hem bilimsel hem de tarihsel gerçeklerden yoksun konulardır. Bu süreç İran İslam Cumhuriyeti’nde de aynen devam etmiş ve İran İslam Rejimi, tarihte yaptığı tahriflere dayanarak yayımladığı kitaplarla İran’da asimile olmuş Azerbay-can’ı ve diğer Türkleri, Fars kimliği içinde erimiş gibi göstermeye çalışmıştır.

Pehlevi sarayına muhalif cephede ise millî mesele, sosyalistler arasında dikkate alınmıştır. Alirıza Nab-dil (Oktay) 1971 yılında yazdığı “Azerbaycan ve Millî Mesele” (1974 yılında yayımlandı) adlı eserde, İran’ın çok milletli bir ülke olduğunu ve millî zulmün cere-yan ettiğini öne sürerek etnik azınlıklar meselesini, hâkim milletin (Fars) şovenizm ve radikal milliyetçi-lerin düşüncesi ile karşı karşıya geldiğini belirtmekte ve bu sorunun çözümünü, Proletarya öncülüğündeki halk seferberliğinde ve her millete özgü aşırı milliyet-çiliğin yok olmasında, bunun da rejimin devrilmesi ve İran halklarının kurtulmasıyla mümkün olacağını ifade etmektedir. Nabdil, 1967 yılında kaleme aldığı (Aga-i Pan ve Ehvalateş) adlı yazıda, o dönemde Peh-levi Sarayı’nın (Şu anda da İran İslam Cumhuriye-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 120: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

113

Ali Asghar HAGHDAR

ti’nin İçişleri Bakanlığı) onayı ile ırkçı Aryen propa-gandası temelinde Türk ve Arap karşıtlığı faaliyetleri yürüten “Pan İranist Partisi”ni eleştirmekte ve Azer-baycan Demokrat milliyetçilerinin faaliyetlerini de-ğerlendirmektedir. Nabdil, bu görüşün Hizb-i Tude, Pehlevi Rejimi ve Sovyetler Birliği’nin revize edilmiş politikaları sonucu Demokrat Fırkası’nın geri kalan-larının düşünceleri ile paralel olduğunu ve bunun da aşırı yanlısı yeni kuşak Azerbaycanlıların ortaya çık-masıyla tarihe katıldıklarını belirtmektedir. Nabidil, yeni kuşağa değinerek Samed Behrengi’nin kültürel faaliyetlerini ve Azerbaycan Türklerinin kimliklerini yeniden kazanma yönündeki faaliyetlerini değerlen-dirmekte olup Türklerin sınıf bilinci ile millî meseleyi, yabancı sömürge ve yerel zulümle karşı karşıya getir-diklerini ifade etmektedir. Sol örgütün millî mesele ile ilgili görüşü, Hizb-i Tude’den ayrılmış bir grup tara-fından “Millî Mesele” ve “İran’ın Kurtuluş Mücadele-leri” adlı yazıda (1977) incelenmiştir.

Pehlevi döneminde İran Türklerine yönelik asimi-lasyon politikası tüm hızıyla devam etmiştir. Geriye kalan belgeler, bu olayın hayatın tüm alanlarını kap-sadığını göstermektedir. (Rıza Beraheni, yazılarında Türkçe kelimeler kullandığı için SAVAK (1974) tara-fından kırbaçlandığını anlatmaktadır. İran Türklerine yönelik asimilasyon politikası Rıza Şah döneminden itibaren Fars Dil Kurumu’nun ve Düşünce Geliştirme Kurumu’nun kurulmasıyla başlamıştır. Resmî Halk Eğitim Kurumu, Farsçanın yayılması ve Türkçe’nin yok olması için girişimde bulunmuştur. Uygulama alanında ise Türk vilayetleri önce ikiye daha sonra üçe bölünmüştür. Toplumsal, alt yapı ve ekonomik alan-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 121: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

114

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

larında ise en az hizmet gören bölgeler Türk bölgele-ri olmuştur. Pehlevi döneminin son yıllarında da bu merkeziyetçi politikalar aynen devam etmiştir. (Yüz yıl Sömürgecilik- Güney Azerbaycan’ın Siyasi Ekono-misi Hakkında Analiz; Celal Al-i Ahmed, “Tat Nişin-ha-i Blok-i Zehra”, Bölgenin Türk dilli halkına dayatı-lan değişikliklerden söz etmektedir; ayrıca 1938-2010 Yılları Arasında Azerbaycan’ın Coğrafi Birimlerinin Adlarının Değiştirilmesi)

İslam Cumhuriyeti Döneminde İran Türkleriİran’da siyasi sistem değiştikten sonra da kültür, kim-lik, güvenlik ve refah anlamında Türklerle meskûn olan bölgelere baskılar devam etmiştir. Siyasi siste-min değişmesi ile birkaç yıllığına siyasi, kültürel ve medya oluşumlarına açık ortam yaratılmıştır. “Ulduz” (Yıldız-1979) Azerbaycanlıların etnik haklarını konu eden ilk Türkçe yayınlardandır fakat bir yıl içerisinde devrim hükümetinin baskısı ile kapanmıştır. Pehlevi Krallığı’nın yıkılmasında en büyük rolü oynayan İran Türkleri (Tebriz İsyanının Belgeleri, Halkın Fedaileri Örgütü Tebriz Kolu Üye ve Sempatizanlarının Örgüt İçi Belgeleri, Bahman Naseri, Kasım, 1997; Şimdi: İsyancı Adamlar – Fedailik Söylemi, 2014; Kitlenin İsyanı ve Silahlı Mücadelesini Müjdeleyen Yol, Tebriz’in Kanlı İsyanı, Fransa’daki İranlı Öğrenci ve Talebeler Fede-rasyonu, 1978; Yaşasın Tebriz’in Kanlı İsyanının Anısı / 1978 Kışı Kitlesel Mücadelesinin Hakkında, İran Tu-deh (Kitle) Partisi Devrimci Örgütü Yayınları, 1978) bu ortamdan faydalanarak kendi etnik kimlikleri, dil ve kültür haklarını dile getirmekle beraber siyasi örgütler kurmaya ve Türkçe yayınlar yapmaya başlamışlardır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 122: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

115

Ali Asghar HAGHDAR

“Azerbaycan Encümeni” Azerbaycan Türklerinin kimlik meselesini gündeme getirmek için, Dr. Cevat Heyet ve Azerbaycanlı aktivistler tarafından kurulan ilk siyasi teşkilattır. Brenda Shaffer, Encümen’in kim-likçi amaçlarını Azerbaycan’ın milli dil ve kültürünün tanınması, özerklik meselesinin gündeme getirilmesi şeklinde sıralamaktadır (sayfa 113). Bu oluşum dev-rimcilerin devlet kuruluşlarını ele geçirmesi ile son-landırılmıştır. “Tahran’da Yaşayan Azerbaycanlıların Encümeni” ve “Azerbaycan Şairler ve Yazarlar Encü-meni” İran Türklerinin kimliksel taleplerini dillendir-mek için ortaya çıkan fakat yeni devrim hükümetinin baskısı ile kapanan iki diğer oluşumdur.

Bu dönem, İran’ın kültürel ve siyasi gidişatında Türk-lerin dördüncü kez boy göstermesidir.

Meşrutiyet’ten beri Paniransitler’in baskısı altında olan İran Türklerinin etnik kimlik potansiyeli İslam Devrimi ile Azerbaycan ve Türkmen Sahra’da kimlikçi merkezkaç hareketler olarak ortaya çıkmıştır. Silahlı tepkiler devlet baskısıyla son bulmuş, devrim heyeca-nının ateşi sönmüş ve ortaya çıkan bazı siyasi oluşum-lar yok olmuşlardır. Fakat kültürel çabalar heyecan yılları geçtikten sonra kalıcılaşmıştır. Tebriz’de kuru-lan “Müslüman Halkın Cumhuriyet Partisi” (1979) ve Türkmen Sahra’daki silahlı hareketler İran Türkle-rinin orya koydukları etnik kimlikçiliğe dayalı mer-kez çevre karşılaşmaörneklerindendir. Shaffer, Aralık 1979 olaylarını birçok Azerbaycanlının İslam Cum-huriyeti’ne yüz çevirdiği bir dönüm noktası olarak tanımlamaktadır (sayfa 120). İslam Cumhuriyeti’nin kurulduğu ilk yıllarda Azerbaycan’da ve Türkmen

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 123: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

116

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Sahra’da etnik talepler sol ve dini muhafazakâr kalıp-larla ana dilinin resmiyeti ve yerel özerklik düzeyinde olmuştur. Fakat rejimin “Müslüman Halk Hareketi” ve Türkmen Sahra’daki hareketleri şiddetle bastırması Türklerin kimlik arayışını yeni bir rotaya yönlendir-miştir. Daha sonraki yıllarda barışçıl söylemine rağ-men önü kesilen Dr. Çöhreganli vakasının peşi sıra ilk bağımsızlıkçı-federalist örgütler Azerbaycan’da ortaya çıkmışlardır (bkz. İRAN’DA ETNOPOLİTİK HAREKETLER 1922-2004; İran’ın Ulusal Bütünlüğü ve Güney Azerbaycan Sorunu).

90’lı yılların başından itibaren, sosyalist bloğun çök-mesi ile aynı zamanda, mevcut anayasa çerçevesinde hareket ederek sadece anadili ve kültürel hakları talep etme çizgisini aşan liberal ve sosyal demokrat çizgi-de hareket eden kültürel ve siyasi oluşumlar, “Güney Azerbaycan Milli Hareketi” adı ile ortaya çıkmıştır (bkz. Morsali, sayfa 170). Müslüman Halkın Cumhu-riyet Partisi’nin şiddet kullanarak bastırılması sonrası Azerbaycan’da kesintiye uğrayan örgütsel siyasi faali-yetler bir süre sonra düşünce ve eylem bazında yeni-den yapılanarak kimlikçilik ekseninde tekrar başla-mıştır. Bu dönem de “Güney Azerbaycan Milli Azatlık Hareketi - CAMAH”, “Azerbaycan Kurtuluş Teşkilatı”, “Güney Azerbaycan Milli Uyanış Hareketi-GAMOH (ve ondan ayrılan Yeni GAMOH)”, “Güney Azerbay-can İstiklal Partisi-GAİP” ve“Azerbaycan Milli Dire-niş Teşkilatı- AMDT” gibi siyasi oluşumlar ortaya çık-mışlar ve bugün onlardan bazıları aktif çalışmalarını devam ettirmektedirler.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 124: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

117

Ali Asghar HAGHDAR

Ahmet Ali Morsali Ganbari’nin “İran Azerbaycan’ın-da Milliyetçi Söylemin Eleştirel Açıdan Okunuşu” (2009) isimli araştırmasına göre 90’lı yılların başında Azerbaycan’da milli çalışmalar üç başlık altında top-lanabilir:

A- Mahmut Ali Çöhreganlı, İran İslam Cumhu-riyeti’nin anayasal çerçevesinde hareket et-mektedir.

B- B- Federalist düşünce Hidayet Sultan Za-de’nin “Azerbaycan Federal-Demokrat Hare-keti” ile temsil edilmektedir (Demokrasi ve Milli Mesele Risalesi, Bir Sorunun Genel ve Basit Anlatışı, Sultan Zade, 2008).

C- C-“Güney Azerbaycan İstiklal Patisi-GAİP” bağımsızlıkçı söylemi temsil etmektedir.

“Azerbaycan Milli İslami Cephesini” (2002) yöne-ten Dr. Mahmut Ali Çöhreganlı, merkezi hükümetin baskıları sonucunda meclise girememiş ve ev hapsi sonrasında yurt dışına çıkmak zorunda kalmıştır. Dr. Çöhreganlı’ya eleştirileri olan bir sıra siyasi aktivistler ondan ayrılarak 2006 yılında Azerbaycan Milli Dire-niş Teşkilatı’nı kurmuşlardır.

İran’ın dışında kurulan ilk teşkilatlardan bir tane-si “Azerbaycan Cemiyeti – 1992/Chicago”, diğeri ise “Dünya Azerbaycanlıları Kongresi - DAK”dir.

90’lı yılların başında kurulan “Azerbaycan Kurtuluş Teşkilatı” ilk kimlikçi teşkilatlardan biridir (Shaffer, sayfa 200). Milli hareketin aktivistlerinden E. A. S.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 125: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

118

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

“DirçelişTeşkilatı”nın (1990) Kurtuluş’tan daha eski olduğunu söylemiştir. Eldar Karadağlı “Azerbaycan Merkezli Türkçü Düşünce” kitabında, bu dönemde Azerbaycan’daki milliyetçi hareketlerin “Azerbaycan’a milli azatlık (özgürlük)” sloganı ile ortaya çıktığını yazmıştır (sayfa 180). Ona göre “Vahit (Birleşmiş) De-mokratik Azerbaycan Teşkilatı-VDAT”, “Güney Azer-baycan Türk Dirçeliş Teşkilatı”, ve “Kurtuluş” kurulan ilk milli teşkilatlardır (sayfa 180).

“Azerbaycan Milli Direniş Teşkilatı – AMDT- Direniş” örgütlenme çalışmalarından sonra 19.03.2006 tarihin-de Kurucu Heyet’inin bildirisi ile varlığını ilan etmiştir. Direniş verdiği mücadelenin başlıca amaçlarını; siyasi mukadderatını belirleme hakkı, milli zulme ve Fars ırkçılığına son verilmesi şeklinde beyan etmektedir. Bu teşkilat gizli ve yarı gizli yöntemleri kullanarak – meş-ru savunma hakkının saklı tutulması koşuluyla- sivil, demokratik ve şiddetten uzak bir mücadele verdiğini bildirmiştir. Direniş kendisini özgürlükçülükle bera-ber, milli saadet ve kendi kaderine hâkim olma hakkı için mücadele eden bir siyasi oluşum olarak tanıtmak-ta ve tarihi Azerbaycan Türk Milleti için milletleşme - devletleşme - bütövleşme (birleşme-bütünleşme) formülünü önermektedir. Azerbaycan Milli Direniş Teşkilatı’nın üyeleri yurt içinde ve yurt dışında Güney Azerbaycan Türklerinin hakları ile ilgili olan etkinlikle-re aktif iştirak etmektedirler. Yurt dışında konferans ve seminer düzenlemek ve lobicilik faaliyetleri gibi etkin-likler yürüten AMDT, yurt içinde de saha faaliyetleri yürütmektedir. AMDT özellikle medya alanında başa-rılı çalışmalar yürütmüştür.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 126: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

119

Ali Asghar HAGHDAR

Güney Azerbaycan Milli Hareketi’in yurt içindeki ha-reketliliği ile birlikte yurt dışında da hareketlilik ya-şanmaktadır. “Kurtuluş”(2001) yurt dışında yeniden organize olmuş ve onun bir düzine kadroları “Dire-niş”’in kadroları ile beraber çalışmalar yürütmüş-tür(2011).

Azerbaycan Milli Hareketi’nin aktivistleri farklı ülke-lerde siyasi ve kültürel faaliyetlerde bulunmuş ve bazı oluşumlar yaratmışlardır. Almanya’da kurulan “Azer-baycan Ocağı” bu oluşumların en eskilerinden biridir. “Azerbaycan Siyasi Mahpuslarının Haklarını Savun-ma Komitesi - GÜN-AZ-HAK-SAV”(2004), “Güney Azerbaycan Tanıtım Cemiyeti - GÜNAZTAC” (2005) ve “Güney Azerbaycanlı Öğrenciler Federasyonu” (2006) Ankara’da kurulmuş, Güney Azerbaycan’da-ki siyasi, kültürel ve insan hakları ile ilgili çalışmalar yapmıştır. Bu yıllarda Türkiye’de çok sayıda miting, toplantı, konferans ve yayın yapılarak Güney Azer-baycan’da devam eden mücadelenin sesi Türkiye ka-muoyuna duyurulmaya çalışılmıştır (Macit Araz(Ce-vadi) ile konuşmalardan).

Bu dönemde Azerbaycan Milli Hareketi’nin siyasi edebiyatı yurt dışında kıvamını bulmakta, yeni metot ve görüşlerle ortaya çıkmaktadır. 2004 yılından itiba-ren Ankara’da tarihi, hukuki, siyasi yayınlar çıkarılmış ve “Güney Azerbaycan Tanıtım Cemiyeti” tarafından yayınlanan “Güney Azerbaycan Dergisi” ile (2006-2007) doruğa ulaşmıştır. Aynı dönemde “Tebriz Se-siDergisi” (2007) de Ankara’da yayınlanmıştır. Sayın Macit Araz (Cevadi) kendi arşivinden bu yayınları yazara vermiştir. Bunların bazıları; “Güney Azerbay-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 127: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

120

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

can ve 24 Nisan Olayları” (2004), “Babek Kalesi Ku-rultayları”(2004), “Güney Azerbaycan - Tanıtım” se-risi (2004-2007), “Tebriz Ayaklandı” (2006), “Güney Azerbaycan Mayıs-Haziran Ayaklanması” (Türkçe ve İngilizce – 2006).

“Güney Azerbaycan Milli Azatlık Cephesi – GAMAC” Haziran 2010’da kurulmuştur. GAMAC’ın amacı, Gü-ney Azerbaycan’ın bağımsızlığı ve tarihi Azerbaycan topraklarının birleşmesidir. Demokratik mücadele, özgürlük, eşitlik talebi ve Türk milliyetçiği esaslarına dayalı olarak mücadele eden bu teşkilat geçen yıllar içerisinde Azerbaycan Milli Hareketi’nin en aktif olu-şumlarından olmuştur.

Güney Azerbaycan’ın bilinen medya organlarından biri “GÜNAZTV”dir. Bu TV, GAMAC üyesi olan Ah-met Obalı tarafından kurulmuştur. Azerbaycan Türk-çesi’nin medya kullanımı ve Azerbaycan Türklerinin kimlik ve kültürüne vurgu GÜNAZTV’nin ana hedef-lerinden olmuştur.

Son dönemlerde Azerbaycan Milli Hareketi aktivistle-rinin medya çalışmaları artmıştır. 2016’nin başından itibaren “Oğuz TV” internet televizyonu açılmıştır.

Mayıs 2016’da “Araz News TV” internet televizyonu yayına başlamıştır. Azerbaycan Türkçesi’nde yayın ya-pan bu internet TV’si Azerbaycan Milli Direniş Teş-kilatı’nın yayın organı olan “Araz News” web sitesinin bünyesinde çalışmaktadır. Araz News TV internet televizyonu, çoğunluğu Azerbaycan Türkçesi’nde, ba-zıları ise Farsça olan günlük haber, yorum, teorik tar-tışma ve belgesel programları yayınlamaktadır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 128: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

121

Ali Asghar HAGHDAR

Toplu iletişim teknolojisinin gelişmesi ve sanal orta-mın oluşturulması ile Azerbaycan Milli Hareketi’nin siyasi ve kültürel aktivistleri yüzlerce haber, yorum, sanat ve edebiyat site ve sanal ortamları açarak, yak-laşık yirmi yıl içerisinde Güney Azerbaycan’ın kim-likçi milli söylemini diğer Türk toplumlarının içinde büyük oranda yayabilmişler ve bağımsızlıkçı eğilimi güçlendirmişlerdir.

Her ne kadar günümüzde İran Türklerinin kültür ay-dınları ve düşünce çalışanları, edebi ve fikri moder-nizmi merkeze alarak kendi eski ve çağdaş tarihleri ile ilintili olan kimliklerinin yeniden arayışına girmişler ise de İran’da siyaset ve düşünce tarihçiliği İran Türk-lerini görmezden gelerek Pehlevi döneminden baş-layan resmi bakışı temsil etmektedir. Ne ilginçtir ki, İran Türkleri kendi eski kök ve kültürlerine sahip ol-salar da, İran’da hükümranlıklar sürüp, siyasi ve edebi alanda birçok hizmetler etmiş olsalar da Seyed Cevat Tabatabayi gibi insanlar, onların tarihi ve kimliksel varlığını kabul etmemektedir. Seyed Cevat Tabatabayi “İran’ın Çöküşüne Derin Bakış”ında klasik İran tarih-çiliğinden farksız olarak teorilerini Fars milliyetçiliği üzerine kurmakta ve I. Pehlevi döneminin merkezi-yetçi sürecini yeniden üretmeye çalışmaktadır.

Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Sovyetlerden bağımsız-lığını geri kazanması ile (1990) İran’daki Azerbaycan bölgesinde, kültürel ve siyasi çalışmalar ivme kazan-mıştır. Bakü’de yayınlanan dil bilgisi kitapları Güney Azerbaycan’da da yayınlanmış, Azerbaycan Cumhuri-yeti’nde var olan Türkçe edebiyat yine bu bölgede de yaygınlaşmıştır. İki taraf arasında iletişimin artması

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 129: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

122

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

İran’da Türk edebiyatı ve yayınlarına yeni bir form ka-zandırmıştır. Her ne kadar Paniransitler bu iletişimi bahane ederek, bütün resmi ve gayriresmi imkânla-rını kullanarak İran Türklerinin kültür ve dil üzerine çalışanlarını Pantürkist ve bölücü olmakla suçlayıp köşeye sıkıştırmaya çalışsalar da İran Türkleri dil, kültür, tarih ve kimlik yaşamlarını devam ettirmiş ve Azerbaycan Cumhuriyeti ile Güney Azerbaycan ara-sındaki bağ Güney’deki kültür ve siyasetle uğraşanla-rın düşüncelerini derinden etkilemiştir.

Bu dönemde İran Türklerinin kültür ve sanat çalış-maları da merkezi hükümetin baskılarından nasibini almıştır. Pehlevi döneminde başlatılan Farslaştırma siyaseti, İslam Cumhuriyeti döneminde de bütün dü-zeylerde sürdürülmüştür. Abbas Davarnia, Tahran Türklerinde Dil Değişiminin Nedenleri ve Gösterge-leri (2006) adlı çalışmasında Tahran’da yaşayan Türk-ler örneğini ele alarak kimliksel yok etme ve etnik aynılaştırma siyasetlerinin sonuçlarını tartışmıştır. Bu çalışma ders kitapları, bazı tarihi eserler ve Pehlevi dönemi ile İslam Cumhuriyeti dönemlerinde devlet yayınları incelenerek yapılmıştır.

Geçen otuz yılda İran Türklerine uygulanan bütün baskılara ve kısıtlamalara karşın Türklerin siyasi ve edebi çalışmalarda etnik kimlik ön plana gelmiştir. “Sorgulama Zamanı Düşünce Topluluğu” İslam Cum-huriyeti döneminde Türklerin aleyhinde yürütülen etnik temizlik ve sürdürülen siyasi, kimliksel ve kültü-rel asimilasyon politikalarını “Farsçı İrancılık-Çok Et-nikli İran’da Farslaştırma Siyasetleri” başlıklı bültenle rapor haline getirilmiştir (Kış 2014, sayı 1).

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 130: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

123

Ali Asghar HAGHDAR

İslam Cumhuriyeti de Pehlevi döneminde olduğu gibi Azerbaycan adını yok etmek için Azerbaycan Eyaletini yeni idari bölümlere bölmüş ve ayrılan yeni parçalardan Azerbaycan adını kaldırmıştır. Örneğin Erdebil vilayeti Doğu Azerbaycan’dan ayrılmış fakat ayrılan yeni vilayete sadece “Erdebil” adı verilmiştir. Geçmişte var olan demografik yapıyı değiştirme siya-seti devam ettirilmiş ve bu doğrultuda nüfusu Türk olan Tebriz ve Urmiye gibi kentlere Kürt nüfusunun yerleşmesi teşvik edilmiş ve zemin yaratılmıştır. Eski-den var olan ekonomik ayrımcılık devam etmiş, Azer-baycan’a sanayi, sağlık ve refah alt yapısı gibi yatırım-lar kısıtlanmıştır.

İran-Irak savaşının bitmesi ile Azerbaycan’da siyasi çalışma ortamı daha müsait hale gelmiştir. Bu dö-nemde kimlikçi – bağımsızlıkçı – milliyetçi örgütler daha çok, İran’ın siyasi geçmişinde yaygın ve etkili olan, öğrenci örgütü formatındadır (Azerbaycan Öğ-renci Hareketi’ne eleştirel bir bakış için bkz. Azerbay-can Öğrenci Hareketi’nin Patolojisi (Azerbaycan Milli Hareketi’nin mücadele kültürüne dayanarak), Azer-baycan Öğrenci Hareketi (AZOH) yayını). Ortodoks sol görüşler ve modern medeni hareketlerin ortaya çı-kışı İran Türklerinin kimlik mücadelesine yeni boyut-lar kazandırmıştır. 2009 yılında Tahran’daki Farslar-dan meydana gelen “Yeşil Hareket” adı verilen sokak hareketlerine karışılmaması Azerbaycan’ın siyasi ve kültürel oluşumlarının bağımsızlıkçı söyleminin bir tezahürü olarak yorumlanmıştır.

Bu bağlamda İran Türklerinin siyasi protesto hare-ketlerinin bir kaçı dikkat çekmektedir. Bu protestolar

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 131: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

124

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

etnik kimlik zemininde oluşmuş, Türklerin vatandaş-lık hakları kalıbındaki hak arayışlarının medeni dışa vuruşu olarak kendini göstermiştir. Onlardan bir kaçı aşağıda verilmiştir:

1- Devlet Radyo Televizyonun yayınladığı anketi protesto olayı;

8 Mayıs 2000 öğrenci gösterileri İran Devlet Radyo Televizyon Kurumu Araştırma ve Tetkik Merkezi ta-rafından yapılan bir ankete tepki olarak yaşanmıştır. Bu ankette söz konusu kurum Tahran’ın yirmi bölge-sinde “Toplumsal Mesafe” adlı bir anket yaymış aşağı-daki soruları yöneltmişti:

- Bir Türk’le evlenmek ister misiniz?- Çocuğunuzun bir Türk’le evlenmesine müsaade

eder misiniz?- Aşura töreni gibi dini törenlerde Türklerin tören-

lerine katılmak ister misiniz?- Bir Türk’le komşu olmak ister misiniz?- Bir Türk’le iş arkadaşı olmak ister misiniz?- Çoğunlukla Türklerin yaşadığı bir mahallede ya-

şamak ister misiniz?

Bu ankete tepki olarak Azerbaycanlı öğrenciler üni-versitelerde protesto yürüyüşleri gerçekleştirmişler ve kınama bildirileri yayınlamışlardır. Bu protestolarla Azerbaycanlı öğrenciler merkeziyetçi siyasetlere kar-şı olduklarını da beyan etmişlerdir. Bu hareket savaş sonrası dönemde Azerbaycanlı öğrencilerin ilk büyük çaplı protestosudur.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 132: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

125

Ali Asghar HAGHDAR

2- Yıllık Babek Kalesi Kurultayları;

Yıllık olarak yapılan bu kurultaylarda Azerbaycan’a uygulanan kültürel, siyasi, ekonomik ve kimliksel ay-rımcılıklar seslendirilmektedir.

Tarihi kaynaklara göre Babek, 174 yılında doğmuş ve Arapların karşısında Azerbaycan’ın bağımsızlığını uzun yıllar korumuştur. O yüzden Azerbaycan’ın di-reniş ve bağımsızlık simgesi olarak tarihe geçmiştir. İran-Irak savaşın bitmesinden sonra bazı çevrelerher yıl Babek’in doğum gününde onun kalesi olan “Bez Kalesi”ne toplanmış ve törenlerle onun doğum gü-nünü kutlamışlardır. Bu yıllık toplantılar, gençler ve Azerbaycan-Türk kimliği arayışında olan kesimlerin ilgi odağı olunca 1998 yılından itibaren büyük katı-lımlarla Azerbaycan Milli Hareketi’nin yıllık kurultayı haline gelmeye başlamıştır.Görgü tanıklarının ifade-lerine göre 2001 yılındaki kurultaya katılan kişi sayısı yüz binleri bulmuştur. Bu kurultaylarda, Azerbaycan Türkçesi’nde eğitim isteği gibi talepler seslendiril-mekte, Azerbaycan’a uygulanan ekonomik, kültürel ve toplumsal ayrımcılıklar protesto edilmekte ve çok uluslu İran ülkesinde Azerbaycanlı Türk Milleti’nin varlığının tanınması istenilmektedir. Azerbaycan’ın haklarını savunduğu için uzun yıllar hapis yatan Said Metinpur, Babek Kalesi Kurultayları hakkında şöyle yazmıştır: “Türklerin Babek Kalesi’ndeki kurultayları farklı bir olguydu. Onun farklılığının nedeni ise Azer-baycan’ın hareketinin farklılığından kaynaklanmak-taydı. O kurultaylar Azerbaycan’ın hareketinin ilk kit-lesel tezahürüydü. Bu farklılık geçen on yılda daha da belirginleşmiştir.”

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 133: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

126

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

90’lı yılların başlarında Türklerin medeni hareketi şe-killenmeye başladığında mevcut durumu eleştirenler ister istemez bir pasiflik içinde kalmışlar ve devletin içinde bir şeyleri eleştirmeye başlayanlar da daha tam olarak ne istediklerini bilememişlerdir. Fakat bu dö-nemde devletin milli ve etnik siyasetlerini eleştiren gençler, hâkim tarihi bakışı ve yürürlükte olan kültür politikalarını net bir dille eleştirmeye başlamışlardır. Onlar imkân çerçevesinde ne istediklerinin ve Fars etnik milliyetçiliğine dayalı siyasetlerin düzeltilmesi ile bağlı taleplerinin listesini sıralamışlardır. Bu yö-nelim bir taraftan Azerbaycan Milleti’nin dikkat mer-kezine getirmiş, başka bir taraftan da Azerbaycan’ın hareketinin ana teması haline gelip öylece kalmıştır. Türk meselesinin milli olarak görülmesi ve çözümü-nün de Türk Milleti’nin tanınması şekilde sunulması, Azerbaycanlı aktivistleri ülkedeki Türk toplumunun ve kamuoyunun dikkat merkezine taşımıştır.

Onlar milletin omzuna fazladan yük olmamakla kal-mamış, tersine milleti birlik ve beraberliğe yönlendir-mişlerdir. Babek Kalesi bu mütevazı hareketin ilk dışa vuruşu olmuştur. Bu kurultaylarda binlerce kişi omuz omuza ve barışçıl bir dille ayrımcılığa karşı olan ses-lerini tüm ülkeye duyurmuşlardır. Bu barışçı dil,bas-kılar ve sınırlamaların dorukta olduğu zamanda bir devlet gazetesinin talihsiz bir yayınına yapılan protes-tolarda da kendini göstermiş ve geçen yıl bir televiz-yon programının protesto edilmesinde neden olmuş-tur. Şimdi Azerbaycan’ın millileşme hareketi oluşum aşamasını bitirmiş ve bu süreci tamamlarken şiddete bulaşmaktan kurtulmuştur. Babek Kalesi Kurultayları bizim ilk törenlerimizdir” (Said Metinpurun İnstag-ram sayfasından, 1 Ocak 2016).

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 134: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

127

Ali Asghar HAGHDAR

3- Mayıs-Haziran 2006 protesto yürüyüşleri;

12 Mayıs 2006 tarihinde hükümetin yayın organı olan İran Gazetesi, Türkleri aşağılayan bir karikatür yayınlamıştır. Tebriz’de yüzbinler sokağa çıkarak ga-zeteyi protesto etmişler ve kimliklerine vurgu yapan sloganlarla merkezi hükümetin siyasetlerini kınamış-lardır. Tebriz’i takiben Urmiye, Zencan, Erdebil, Sul-duz, Marağa, Mişkin, Merend ve Tahran gibi büyük kentlerde Türkler sokağa inip ve büyük çaplı protesto yürüyüşleri gerçekleştirmiştir. Polis ve güvenlik güç-lerinin şiddetle karşılık vermesi sonucunda onlarca Azerbaycan Türkü hayatını kaybetmiş, yüzlerce kişi yaralanmış ve binlerce kişi de tutuklanmıştır.2006 yı-lının olayları, her yıl anılmakta ve törenler yapılmak-tadır.

4- Siyasi spor fenomeni;

Son yıllarda Güzey Azerbaycanlı Türk aktivistler daha az bedel ödeyerek geniş kitlelere ulaşmak için siyasi spor fenomenini geliştirmişlerdir. Bu olgunun en belirgin ve bilinen örneği Tebriz şehrindeki Traktör Sazi (Traktör fabrikası) Futbol Kulübü’dür. Onun yansıra Urumiye Belediyesi Voleybol Kulübü ve Şiraz’da Kaşkayi Futbol Kulübü bunlara örnekleridir.

Özellikle Tebriz’in Traktör Futbol Kulübü’nün maçları; milli protestolar ve tezahüratlar alanı haline gelmekte ve Traktör Takımı’nın maçlarında Türkçe, Farsça ve İngilizce yazılı afişler açılarak, sloganlar atılarak Türk dilinde eğitim, Urmu Gölü’nün kurtarılması, siyasi mahpusların serbest bırakılması, Karabağ’da Ermeni cinayetlerinin kınanması gibi milli konular hakkında talepler seslendirilmektedir. Traktör olgusu sadece

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 135: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

128

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Tebriz’le sınırlı değil ve tüm Güney Azerbaycan ve İran’ın diğer Türk bölgelerinde yüzbinleri milli duy-gularla harekete geçiren bir fenomene dönüşmüştür.

Traktör Kulübü’nün ünü İran’ın sınırlarını aşmış ve bir nevi Güney Azerbaycan’da devam eden milli mü-cadelenin dünyadaki sesi gibi olunmuştur.

5- Çevre konularında yaşanan protestolar;

Güney Azerbaycanlı aktivistler çevre konularını da bir çeşit milli ve kimlik arayışı sahnesine çevirmişler ve bu alanda özellikle Tebriz’in Traktör Futbol Kulübü ve Urmiye Belediyesi’nin voleybol kulübü taraftarının da çevre olaylarına karışması ile bir çeşit siyasi çev-re-spor mücadele alanı yaratmıştır. Bu alanda daha çok Urmu Gölü’ün kurumasının protestoları ve Zen-can’ın hava kirliliği protestoları öne çıkmaktadır. Fa-kat bu protestolarda çevre meselesi ile beraber milli talepler ve kimlik arayışı konuları da dillendirilmiştir.

Urumu Gölü’nün kuruması ile ilgili birkaç küçük çaplı eylemden sonra ilk büyük çaplı protesto 2 Nisan 2010 tarihinde Traktör’ün taraftarları tarafından organize edilmiştir. Diğer siyasi ve medya kuruluşlarının da destek verdiği bu olayda çok sayıda insan tutuklanmış ve protestolar medyada geniş yankı bulmuştur. Çev-re olaylarının en büyüğü Ağustos 2011’de yaşanmış-tır. Bu tarihte İran Meclisi, Urmu Gölü’nü kurtarma paketini reddedince Güney Azerbaycan kentlerinde protesto yürüyüşleri yapılmış ve özellikle olayların boyutu daha büyük olduğu Urmiye ve Tebriz’de gü-venlik güçleri şiddete başvurmuşlardır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 136: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

129

Ali Asghar HAGHDAR

6- Kırmız Kart Kampanyası;

2015 yılında Traktör takımın birinciliği hileli şekilde engellenmiştir. Traktör’ün önemli bir oyuncusunun kırmızı kartla oyun dışı edilmesi ve daha sonra ya-lan haberler yayarak Traktör’ün hücumdan vazgeç-mesinin sağlanması, oyundan sonra Türkler arasında kızgınlık ve infiale yol açmıştır. Maçtan birkaç zaman sonraCumhurbaşkanı Ruhani’nin Tebriz ziyareti sıra-sında Tebriz halkı Ruhani’yi kırmızı kartlarla karşıla-yıp düdüklerle konuşmasına engel olmuşlardır.

7- 2015 ve 2016 yılları protesto hareketleri;

2016 yılında İran Devlet Televizyonu’ndan Türkleri aşağılayan bir yayının yapılması yine kitlesel protes-tolara neden olmuş ve büyük çaplı yürüyüşler ger-çekleşmiştir. Önceki protestolardan farklı olarak bu protestolar Güney Azerbaycan’ınve Tahran’ın ötesine-geçmiş, güneyde Şiraz kentinde Kaşkay Türklerine ve İran’ın dini merkezi olan Kum Türklerine kadar yayıl-mıştır. 2017 yılında da Terh-e No adlı bir gazetenin Türkleri aşağılayan bir yazısı yüzünden benzer olaylar yaşanmış ve sokak yürüyüşleri düzenlenmiştir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 137: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

130

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

İran Türklerinin Dili Ve EdebiyatıAzerbaycan Türkçesi’nin edebi dili, miladi 11. ve 13. yüzyıllar arası yazılı dil olarak ortaya çıkmıştır. Türk-lerin eski sözlü edebiyatının gelişmesinin sonucu ola-rak aynı tarihte Türkçe klasik edebiyatı şekillenmiştir. İran Azerbaycanı Türkologlarından Dr. Mohamma-dTaghi (Taqi) Zehtabi ve Dr. Hamid Notghi [Nutki] İran Türklerinin dil ve edebiyat tarihini MÖ 7. ve 6. yüzyıla kadar götürmekteler.

Türkçe’nin Eski TarihiTürkçe’nin ilk edebi metinlerinden sayılan Yenisey Yazıtları, miladi beşinci yüzyıla ait Orhun Yazıtla-rı’nın 300 yıl öncesinde yer almaktadır (JavadHeyat, s.83). Türk uygarlığı eserlerinden Göktürk alfabesi ile yazılan Orhun Yazıtları, Bilge Kağan dönemine aittir. İlk kitabeyi Bilge Kağan M.S. 732 tarihinde yazılma-sını emretmiştir. İkincisi vefatından bir sene sonra yani M.S. 735 tarihinde oğlu tarafından ve üçüncüsü M.S. 720-725 yılları arasında yaptırılmıştır. Eski Türk yazıtların keşfedilmesi dünya arkeolojisinin başarıla-rından biri sayılmaktadır. Tarihi mabet yazıtlarından ilk olarak Tārīkh-i Jahāngushāy-i Juwaynī kitabında bahsedilmiştir. Çin kaynaklarında Gültekin ve Bilge Kağan yazılarına çokça işaret edilmesine rağmen bi-lim dünyası M.S. 18.yüzyılın sonuna kadar bu yazıtla-rın varlığından habersizdir.

İlk kez 1721 tarihinde yaşamış olan botanikçi Me-serşemidet eski Yenisey alfabesiyle yazılmış olan ki-tabelere rastlamıştır. Daha sonra Estralenberg bilim

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 138: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

131

Ali Asghar HAGHDAR

insanlarının dikkatini Orhun Yazıtları’na çekmeyi ba-şarmıştır (Sedik, s. 49).Türkologlardan bazıları Orhun Yazıtları’nın Arami ve Soğdi alfabesi ile bağlantılı ol-duğunu görmüşlerdir. Orhun harflerinin kaynağı üze-rine farklı bakış açıları olmasına rağmen onun Sümer yazısının gelişimi ve devamı sonucunda ortaya çıktığı konusunda herkes hem fikirdir (bkz.Osman Nedim Tuna). Orhun harflerinin ilk kullanılışı Göktürk dö-nemine dayandırılmıştır. Javad Heyat’ın yazısına göre Hummel, Türk ve Sümer lügatlarını karşılaştırarak onların aynı kökten ve Sümer dilinin de Altaik dil gurubuna bağlı olduğunu kabul etmiştir. Orhun Ya-zıtları’nın dili, altayiazi döneminin eski şivesi olarak bilinmekte ki Azerbaycan çağdaş Türkçesinin kökle-rini de içine almaktadır (bkz.Nutki, s.63, Zehtabi, s.2, Sedik, s.15).

Bununla birlikte Türk dil ailesinin batı grubuna men-suptur. Bu grubun içinde merkezi konuma sahiptir ve etki alanı geniştir. Aynı zamanda bu dil ailesi içinde hepsinden daha erken yani miladi yedinci ve sekizinci yüzyıllarda halkın konuşma dili olarak kullanılmıştır.

Baskakof ’un kendi sınıflandırmasına göre Azerbay-can Türkçesi’ni Oğuz–Selçuk yarım grubu içinde batı Hun dilleri grubu altına yerleştirmiştir. (Türk dünyası El Kitabı, Heyat’tan alıntı, s.23)Hamid Nutki Oğuz, Azerbaycan Türkçesi’nikuzey Türkçesi dallarından görmekte ki bu dilbilimi sınıflandırmalarına göre yapı ve formolojik açıdan batı Türkleri lehçelerinden sa-yılmaktadır (Nutki,s.1). Azerbaycan Türkçesi iltisagi-diller arasında yer almaktadır. Ahmet Caferoğlu’nun, Türkçe’nin kaynağı ve başlangıcı açısından tarihsel

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 139: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

132

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

sınıflandırmasına göre; Selçuklu Türkçesi ve Azerbay-can Türkçesi 5. dönem veya Türkçe’nin orta dönemi-ne aittir ve yeni dönem yani 16. yüzyıldan günümüze kadar edebi ve yazılı olarak kullanılmaktadır (bkz. Türk Dili Tarihi,Heyat’analıntı,s.32). DîvânüLuga-ti’t-Türk’te Kaşgarlı Mahmud, Oğuz Türklerinin edebi dillerine işaret etmiştir. Ona göre Oğuz Türkçesi ve Kıpçak Türkçesi kelime telaffuzu ve şive özelliklerine rağmen birlikte aynı dil gurubuna aittir(Koprli,s.179). DîvânüLugati’t-Türk’te Kaşgarlı MahmudTürkçe şive-sinin Oğuz lehçesinde daha rahat(basit) olduğundan bahsetmiştir. MohammadTaghiZehtabi Türkçetari-hini milattan önceki milenyumlara dayandırmakta-dır (bkz. Zehtabi, s.32-25). Bu bağlamda JavadHeyat böyle yazmaktadır; “Oğuz lehçesinin hususiyetlerin-den kısa olarak daha evvel bahsedildi. Kaşgarlı Mah-mud’agöre Kıpçak, yemek ve peçenin Bulgari lehçeleri de Oğuz gurubuna dahildir. Ona göre Oğuz lehçesi-nin bariz bir hususiyeti Fars sözlerinin bu dilde çok kullanılmasıdır. Oğuzlar Farslarla komşuluk ve yakın temasları neticesinde birçok Türkçe sözleri unutup onların yerine Farsça sözler kullandılar (Heyat,s.149).FoatKoperili, aynı şekilde Oğuz Türkçesi’ni Selçuklu ve Osmanlı Türkçesi kökünden görmüş ki Osmanlı ve Selçuklu hanedanı döneminde Oğuz iktidarı altında olan topraklarda konuşma ve yazışma dili olarak kul-lanılmıştır (Koperli, s.279).

Divanül Lüğatü’t Türk ve Oğuzname, Türk Edebiyat Tarihi’nin orta dönemine ait olan metinlerdir. Bazı araştırmalara göre Moğol alfabesi Türk alfabesinin bir kolu olarak kabuledilmektedir. Türklerin İslamiyet’i kabul etmesinden sonra Türkçe için Arap alfabesi kul-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 140: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

133

Ali Asghar HAGHDAR

lanılmıştır. Türk dil tarihinin yeni döneminde Ana-dolu Türkleri arasında Arap alfabesi Osmanlı alfabesi olarak tanımlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nde ku-ruluş itibariyle Osmanlı/Arap alfabesi yerine Latin al-fabesi kullanılmıştır. Rusların ele geçirdiği Türklerin yaşadığı bölgelerde de yerli Türkler Kiril alfabesi(Slav dillerinden olan Rusça yazısı)kullanmışlardır. Bu böl-gelerin Sovyetler Birliği’nden ayrılarak bağımsızlıkla-rını kazanmalarından sonra Türkçe için Latin alfabesi kullanılmıştır. Orta dönemde İran Türkleri de Arap-ça alfabesini kullanmışlardır. İran Türkleri Azerbay-can Türkçesi ve diğer Türkçe şiveleri için hem Arap ve hem Latin alfabesi kullanmışlardır. Dilbiliminin sınıflandırmasına göre batı Türkçesi olarak adlandı-rılan Oğuz Türkçesi İran ülkesinin 7000 senelik tari-he sahip en eski şivelerdendir, Azerbaycan ve İran’ın diğer bölgelerinde Oğuz kitabeti geleneğini ortaya çıkarmıştır. Tarih açısından Türk dili altı döneme bö-lünmektedir. İran Türklerinin dili orta döneme ait ve Karahanlılar, Selçuklular ve Osmanlılarla birlikte yüz-lerce yıl yaygın kullanılmıştır.

Azerbaycan Türkçesi TarihiYeni dönemde ise Azerbaycan Türkçesi yer almakta-dır. Bazı araştırmacılara göre Türk dili MÖ 4000’lerde ortaya çıkmıştır. Ve günümüze kadar farklı ülkelerin egemenliğinde bulunan ve şimdi İran egemenliği al-tında bulunduğu için İran coğrafyası olarak adlan-dırılan topraklarda kullanılmıştır. Azerbaycan Türk Edebiyatı MÖ 11. yüzyılda şekillenmiş ve 18. yüzyıla kadar gelişmeye devam etmiştir. Bu dil farklı şive ve

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 141: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

134

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

lehçeleri içermektedir. İran Türkleri arasında ise Teb-riz şivesi, edebiyat ve yazıda en çok gelişmede olan şivedir. Mirza Baba TabibAştiyani’nin dediğine göre: ‘’İran’ın en güzel şehirlerinden olan Tebriz lehçesi, milletinin lehçesidir.’’ Azerbaycan Türkçesi başlangıç-ta, İran topraklarında kullanılan Arap dili içinde şe-killenmiştir. Hasn Oğlu’nun şiirleri Azerbaycan Türk-çesi’nin ilk metinlerinden sayılmaktadır.

Oğuz dilinde konuşma ve yazışmayı birleştiren hal-ka, Dede Korkut Kitabı, MS 13.yy da ortaya çıkmıştır. Bazı dilbilimci Türkologlara göre Azerbaycan Türkçe-si’nin birinci dönemi Dede Korkut Dönemi olarak ad-landırılmıştır. Demircizade’ye göre o dönem halk dili temelinde şekillenen ve gelişen bir edebi dil dönemi-dir. Bu süreç üç aşamada gerçekleşiyor. 1) 11. yy’dan 15. yüzyıla uzanan başlangıç dönemi

2) 16. ve 17. yy’da Hatayi ve Fuzuli dönemi

3) 18. yy Vakıf dönemi.Azerbaycan Türkçesi’nin ilk yazılı eseri MS 13. yy ait ve Oğuz Türkleri’nin (mitolojik-epik) tarihini anlatan Dede Korkut kitabıdır. Bu kitap (mitolojik-epik(des-tansı)) edebiyat metinlerinin en önemlisi sayılmaktadır. Bartold ve Ergin Dede Korkut’un Azerbaycan’a özgü bir hikaye olduğuna inanmışlardır. Sametbehrengi kısa eserlerinden olan dömröl de Dede Korkut Hikayesi’ni yeniden canlandırmıştır(Bazkhanı). Bu eser Farsçaya da çevrilmiştir (Dede Korkut kitabı, jefrluis, çeviri: Mo-jgan Fatih niya, endişeye no yayın evi, Tahran,1390). Birkaç hikayeden oluşan, kültürel ve ahlaki sözler içe-ren Oğuzname ise Oğuz Türklerinin tarihi ve mitoloji-sini anlatan bir diğer eserdir. Bazı araştırmacılar bu iki

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 142: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

135

Ali Asghar HAGHDAR

eserin aynı olduğunu düşünmüşlerdir Dede Korkut ve Oğuzname’nin aynı olduğuna işaret eden kapsamlı bir eser için Dede Korkut Oğuzname’leri; MohamadFoat Koperli, Türk Edebiyatındaki İlk Sufiler kitabına bakı-labilir. Bu eserde yazar, Dede Korkut’uOğuzname’nin bir parçası olarak görmüştür (s.62). Bunun yanı sıra Oğuz künyelerinden bahsetmiştir. Koperli’ye göre bu eser iki Uygur ve Oğuz alfabesiyle yazılmış olan aynı eserdir (s.62). ReşîdüddînFazlullah-ı Hemedânî Türk-ler ve onların aşiret ve tayfalarından bahsettiği kendi eseri olan Cami’üt-Tevarih, Oğuzname’den söz etmek-tedir. MohamadRoşan bu metne düzeltmeler yaptığın-da Oğuz tarihinden de bahsetmiştir.MS 16. yy da Ebu’l Gazi Bahadır Han Türkmen leh-çesinde Oğuzname’den Şecere-i Terakime olarak bah-setmiştir. Oğuzname’ninasıl nüshası Paris Milli Kü-tüphanesi’nde tutulmaktadır. Bu eserin Azerbaycan Türkçesi’ne çevirisi ise 1390 yılında Tebriz’de Abdul-kerimManzuriyiHamneyi tarafından yayınlanmış-tır. Hasan Oğlu’nun şiirleri MS 13. yy’da Azerbaycan Türkçesi’nin ilk yazılı metinlerindendir. Türkçe’de-mansur metinlerin başlangıcı ise HinduşahNahçiva-ni’ninSıhāh al-῾Acam eseridir. Azerbaycan edebiyatı MS 14. yy da Gazi Burhanu-din ve Zerrin’in şiirleri ile gelişmiştir. Aynı dönemde Farsça, Arapça ve Türkçe dilinde şiirler yazmış olan İmadeddinNesimî Azerbaycan şiirinin kurucusu ola-rak tanımlamışlardır. Kara Mecmuası olarak adlandı-rılan Şeyh Safiyüddin İshak Erdebili’nin bu eserleri de yine aynı döneme aittir. Kara Mecmua Türk Tasavvuf Edebiyatı’nın başlangıcı olarak tanımlanmıştır. Türk-çe mesnevisi ise Ali isimli bir şairin Yusufhikayesi ile başlamıştır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 143: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

136

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Etnik edebiyat Dede Korkut dışında “Ahmet Haramî Destanı” Türkçe manzumesinde tanımlanmıştır. Aynı yüzyıl içinde Farsça ve Türkçe olarak iki dilde yazılmış olan sözlük İbni Mehnanın Hilyetu-l Lisan, Helbetu-l Lisan ve Tuhfetu-l Hisameserleri ile başlanmıştır ve eğitim amaçlı yazılmış manzum sözlük olan Tuhfei Şahidi ve Tuhfei Vehbi ile devam etmiştir.

MS 15. yy Habibi ve Şeyh Kasım Envari’nin şiirleri ile Azerbaycan Türkleri’nin Tasavvuf Edebiyatı’na epik modelleri dahil edilmiştir. Bu durum Türkçe için bir evrim noktası olmuştur. Halîlî’nindîvan tarzında şiir-leri ve Firkat-nâme adlı bir mesnevisi bu şiir modeli-nin içeriksel evriminin bir parçasıdır. Bilim literatü-ründe yazılmış olan Azerbaycan Türkçesimetinlerden astronomi bölümündeİbri Hoca Ebni Adili’nin, İh-tiyarati Kavaidi Külliye ya Dayirei Cihannüma’sıdır. Aynı yüzyılda ise Hizribniebdulhadibevazicininkeva-miu tabir,Farsça, Türkçe ve Arapça üzerinde yazılmış olan bir sözlüktür. 16.yy’dan itibaren Azerbaycan Türk Edebiyatı için yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönem de “Dehnameihatayi’’, “Yusuf ve Züleyha’’ ve “Leyla ve Mecnun’’ eserleri ile mesnevi türü edebiyat yazıları gelişmeye başlamıştır. Bununla beraber Türkçe Di-van Edebiyatı’nda da yeni adımlar atmaya başlamış-tır. Sone edebiyatı “Hatayi” takma adını kullanan Şah İsmail’in şiirlerinde görülmektedir. Bu dönemden iti-baren Tebriz Okulu EdebiyatıAzerbaycan Türk Edebi-yatı içinde güçlenmeye başlamıştır. Fuzuli, şiirlerinde tüm şiir tarzlarını deneyerek unutulmaz ve benzersiz eser ortaya çıkarmıştır. Fuzuli İran Türkleri kültürün-de “atasözü” denilen sözlü edebiyatı şiirsel edebiyata taşımış, tasavvuf ve eğitim temelinde alegorikeserleri

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 144: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

137

Ali Asghar HAGHDAR

kullanmıştır. Sözlüedebiyat dili ise bu yüzyıl içinde farklı edebi tarzlarda yaşanan evrimi ile “Guşma, Gı-rayli ve Bayati” gibi farklı ritmik hecelerde hikayeler yazmayı denemiştir. Azerbaycan aşık edebiyatı ken-dini düzenlemeye kalkmış ve Türküler kayıtlanmaya başlamıştır. Hisamudinhoyi Türkçe-Farsça sözlüğü-nü MS 13. yy’da telif etmiştir. Abasmirza’nın emri ile Mirza Hekim Muhamad Hoyi ve Mirza Mehdi Han EsterabadinnTürkçe-Farsça sözlüğü olan Sanglah eserini “Holaseiabasi’’ kitabında özetlemiştir. Mirza Baba Teyibaştiyani’ninKavaid-i Zebani Türki ese-ri Türk dilinde yazılan eserler içerisinde yeralmıştır. Bu dönemden Türkçe’nin edebi yenilenme dönemine kadar farklı edebi dallardaki şiir çalışmalarının yanı sıra R.Duman’nın Latince yazdığı “Türki Acemi’’ adlı eser Türkçe’deki ilk gramer kitabı sayılmaktadır (bkz. Heyat,s.235). Aynı dönemde Türkçe’de destansı ve aşk türlerinde , “Köroğlu’’, “Aslı ile Kerem’’ ve “Aşık Ga-rip’’gibi eserlerle yeni bir sözel edebiyat ortaya çıkma-ya başlamıştır. Bu metinlerle birlikte Türk Edebiyatı Vakıf Dönemi’ne ayak basmıştır. Politik olarak Türk-lerin yaşadığı topraklarda değişikler yaşanmış olan bu dönemde Türklerin kabile ve yaşamsal mevkile-ri bölünmüştür. Vakıf, bahsettiğimiz şartlar altında Azerbaycan şiir literatüründe çalışmalar yapmış ve bu kapsamda yenilikler yaratmayı başarmıştır. Azerbay-can Türkçe ve tarih literatüründeki çalışmalar Safevi padişahlarının tarihi ve şerh-i kitap eserleri ile kayıt altına alınmıştır. İran Türkleri ve diğer Türk kabilele-rinin ortak mirası olarak “Dastani Yaradılış’’, “Dasta-ni Aşina’’, “Dastani Efrasiyab’’, “Dastani Şu’’, “Dastani Oğuzcan’’, “Dastani Bugurd’’, “Dastani Ergenekon’’ ve

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 145: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

138

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

“DastaniSatık Buğrahan’’ eserlerinden bahsedebiliriz. Yazılı edebiyatta ise Orhun, Yenisey Yazıtları ve Diva-nü Lugati’t Türk ve Kutadgu Bilig eserleri bilinmekte-dir. FiruzRifahi, Azerbaycan Türkçe evrimi ve fonetik özelikleri üzerinde yayınladığı Azerbaycan Aksanları İncelemesine Giriş adlı araştırmasında şöyle yazmak-tadır; “Her dilin aksanı ve farklı lehçelerini incelemek ve araştırmak doğrudan o dilin saha çalışmaları ve kıyaslamalı analizi ile bağlantılıdır. Aslında her leh-çeyi incelerken kriter dilin olması gerekir. Azerbay-can Türkçesi kriter dili MS 5. yy.’dan itibaren kulla-nılmıştır. Kriter dil yüzyıllar içinde belirli özelikler içinde barındırıp yetiştirmiştir. Temel olarak kriter dil yazmak ve yazılmış olanı kullanmaktan sonra ortaya çıkmıştır ve dillerdeki farklı tarzların oluşumuna göre zenginleşmiştir. Azerbaycan Türkçe kriter dili ilk önce yeni edebi yaratışlar içinde kendi yerini tespit etmiş-tir. İlk şekillenme aşamasında nazım ve nesiredebiya-tının önemli rolleri vardır. Daha sonraları İslamiyet’in kabul edilmesi ile birlikte İslami öğretilerin iletilmesi koşulu altında kimliksel ve yapısal özelikleri ile dini tarzda (tür) edebiyat tarzları içine dahil olmuştur. Dini tarzı izleyerek, bilimsel ve başka dillerden çeviri metinleri de kriter dili zenginleştirmiştir (yaygın).

Azerbaycan Türkçe kriter dilinin evrimi 19. yy.’da İran topraklarının Rusya tarafından işgal edilmesi ile zirvesini yaşamıştır. Rus İmparatorluğu ele geçirdiği toprakları yönetebilmek için milli dil ve geleneklere hakim olan eğitilmiş yerlilerin yardımı dışında baş-ka çaresi olmamıştır. Bu nedenle Gence, İrevan, Tiflis ve Nahcivan gibi işgal altına aldıkları şehirlerde yer-li dil ve edebiyatı öğretebilecek okullar açmaya yö-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 146: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

139

Ali Asghar HAGHDAR

nelmişlerdir. Yerel tiyatro da bu dönemden itibaren gözlemlenebilmektedir. Azerbaycan Türkçesi oyun yazıları(tiyatro senaryoları) ilk kez Tiflis şehrinde şekillenmiştir. İlk tiyatro senaryosu yazarlarından sayılan ve doğuda oyun yazarlığını tesis eden Mir-za FethaliAhundzade’nin Rus İmparatorluğu’nun üst düzey görevlilerinden olması da dikkat çekicidir. Tüm bu olaylar ve gelişmeler Dağıstan, Azerbaycan ve Gürcistan maarifperverleri ve düşünürleri tarafından dikkat çekici olmuştur. Bilim merkezleri ve gazeteler de kademeli bir şekilde kurulmaya ve yaygınlaşmaya başlamıştır. Tüm bunlar medyayı da kriter dile dahil etmiştir. Reşt şehrinde Türk bir ailenin çocuğu olan Mirza Kazemi Bey de öğretim üyesi olarak St. Peters-burg şehrine davet edilmiştir. 180 yıl öncesinin düşü-nürlerinden olan Hasan Zardabi Bey kendi çabaları ile Azerbaycan Türkçesi’nde ilk gazete olan ‘’Ekinci’’yi yayınlamıştır. Bilimsel ve tekniksel dergilerin yayın-lanması ve Türkçe’nin yüksek okullarda ve devlet kurumlarında kullanılması ile birlikte Azerbaycan Türk kriter dili günümüzdeki şeklini kazanmıştır. Azerbaycan farklı aksanlarını incelemek için bu dilin kriter dille kıyaslanması ve kullanış haritasını dikkate almak gereklidir. Kriter dil yazılı ve sözlü bir şekilde kullanılmaktadır. Fakat aksan ise sadece sözlü olarak kullanılmaktadır. MS 13. yy.’da İtalyan misyonerleri üç dil içeren “Kodeks Kumanikus’’ sözlüğünü yayın-lamışlardır. Azerbaycan Türkçesi’nde ilk gramerler yazılması üzerinde Refahi şöyle der: “Mirza Kazım Bey 1839’ da Kazan şehrinde Tatar Türkçesi için yaz-dığı grameri yayınlamıştır. Bu kitapta Derbend ve Gubaaksanındaki şimdiki zaman eylemi incelenmiş-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 147: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

140

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

tir. Mirza Kazım Bey’in açıklamalarına göre şimdiki zamanınZencan aksanında şimdiki zamanın özelik-leri ve şimdiki zamanın Tebriz aksanındaki şimdiki zamanın sevomşahsemofradle eşleşiyordu.

Kendi dönemindeki Türkolog camiası tarafından çok dikkate alınan bu eser 1848’ de J.Th.Zenken tarafın-dan “AllgemeineGramatik Der TürkischTatarischenS-parache’’ başlığıyla Leipzig şehrinde çevrilip yayınlan-mıştır. Refahi’nin yazdığına göre Azerbaycan Türkçesi üzerinde yapılmış olan 50 yıllık filolojik analizler ve gramer çalışmalarından sonra Alman filoloğu olan Karl Foy (1907-1856), 1903-1904’te Berlin şehrinde yayınlanan “MitteilungenDesSeminarsFürOritalis-cheSparachen” dergisinde “AzerbajganischeStudien Mit EinerCharakteristikDesStüdürrkischen” adlı iki makalesinde Tebriz ve çevresinin aksanını incelemiş-tir. Seraya Şapşal (1961-1873),St. Petersburg Doğu Dilleri Okulu’ndan mezun olduktan sonra, Dışişleri Bakanlığı’nda çevirmen olarak işe hayatına girmiş ve 1901’de Farsça ve Azerbaycan Türkçesi’ni öğrenmek için Tebriz şehrine gönderilmiştir. Şapşal, Tebriz Luk-maniye Okulu’nda Rusça öğretmeni olarak çalışmış-tır. Muhamad Ali Şahın’ın özel öğretmeni olan Şapşal onunla birlikte Tahran şehrine geçmiştir. Şapşal’ın “ProbyLiteraturyLudowejTurkow Z Azerbajdzanu Perskiego” adlı eseri Krakof şehrinde Lehçe yayın-lanmıştır. Şapşal bu eserinde, İran Türkçe aksanlarını incelemiş ve aslına bakılırsa Mirza Kazim Bey’in bu konudaki çalışmalarını tamamlamıştır.

Azerbaycan Türkçesi, doğu ülkelerinde gezginlik ya-pan Batılıların da dikkatini çekmiştir. Gezginler tara-fından Azerbaycan Türkçesi üzerinde yazılan birkaç

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 148: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

141

Ali Asghar HAGHDAR

kitap bunun bir göstergesidir. Refahi’nin yazdığına göre Macaristan Türkoloji bölümü kurucusu olan Ma-car filolog ArminVambri (1832-1913), bilimsel araş-tırma amaçlı 1862’de İran’a yolculuk etmiştir. Tahran şehrinde diğer bir gezgin olan Reşid Efendi ile birlikte seyahatine devam etmiştir. Macaristan’a geri döndük-ten sonra 1877’de “Atörök-Tatar Nyelveketymologıaıs-zotara’’ kitabını Budapeşte şehrinde yayınlamıştır. Bunu takiben 1878’de “EtymologischesWörterbuch Der Turko-TatarischenSprachen” kitabını yayınlamış-tır. Vamberi’nin çalışmalarında İran’da yaygın olan Azerbaycan Türkçe aksanlarından çokça bahsedil-miştir. Başka bir eseri olan “DiePrimitiveCulturDes-Turko-TatarischenVolkes”(Leipzig,1879) Türkolog camiası tarafından beğenilmiştir (Esteghbal).

Başka bir Macar filolog Layuş Ligiti’nin (1978-1902), 1957’den itibaren Afşar Hanedanlığı dili üzerinde çalışmalarının sonucu olan “DesAfchars D Afgh-nistan”(AOH VII,p.109-156) eseri Macaristan Bilim Akademisi Doğu Çalışmaları Dergisi’nde yayınlan-mıştır. Farsça, Arapça ve Türkçe’ye üniversite eği-timiyle hakim olan AlexsanderRamaskoviç (1885-1942),1908’de araştırma yapmak amacıyla İran’a yolculuk etmiştir. Alexander İran’a ikinci sefer yol-culuğunu Fars Kaşkaileri arasında 1912-1915 ara-sında gerçekleştirmiştir. Bu gezinin sonucu “Kaşkai Türküleri” kitabı 1925’te yayınlanmıştır. Ramaskoviç genel olarak çalışmalarında, Kaşkai Türkçesi aksanı üzerine yoğunlaşmıştır. Lehistan kökenli Fransız fi-lolog TadoşKoolsky(1889-1948) Azerbaycan Türkçe aksanlarına odaklanmıştır. Koolsky 1926’da “DieAl-terstenErwahnungen Der Türken İn Der Arabischen-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 149: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

142

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Literatu Ve LesTurcs Dans Le Sah-Name” adlı maka-lesinde İran Azerbaycan’ındaki Türkçe aksanlardan bahsetmiştir.

İsviçreli diplomatı Türkolog KonterYuring 1945’te el-çilik temsilcisi olarak Tahran şehrinde işe başlamıştır. İran’daki ikamet süresinde Azerbaycan Türkçe ak-sanları üzerinde incelemeler yapmıştır. Rus kökenli filolog VladmirMinorsky (1877-1966), yıllarca dip-lomat olarak İran’da bulunmuştur. Rus Devrimi’nden sonra İran’da ikamet etmeyi tercih eden Minorsky daha sonra Fransa’ya göç etmiştir. Minorsky; Farsça, Türkçe ve Arapça’yahakim olarak bu dillerde kapsam-lı araştırmalar yapmıştır. İran’da 1906’da HeleçTürk-çesi üzerinde araştırmalar yapmış ve 1940-44’de bu çalışmalarını “TheTurkishDialect Of TheKhalaj” adlı eserinde yayınlamıştır. Minorsky’in bir diğer önem-li eseri ise 1951’de “Anllu/Inllu’’ adlı kitabıdır. Refahi, 20. yy araştırmacılarından olan ve Azerbaycan Türkçe-si üzerinde çalışan kişilerden bahsetmektedir; “Alman filolog GerhardDorf 1920’de Azeri Türkçesi ve İran’ın diğer Türkçe aksanları üzerinde araştırmalar yapmıştır. Dorf ’un ilk çalışmalarından günümüzde “Farsça’daki Türkçe Etkenler”(elemanlar) ‘’Türkische Elemente im Neupersischen’’ (Wiesbaden. 1965- 1967-1975) adlı eseridir. Dorf, Azerbaycan Türkçe aksanları üzerinde-ki çalışmalarını ilk başta TuduşKualsky Ve Ser OrlEş-tayn’ın çalışmalarını derleme ve yayınlama ile başla-mıştır. Bu eser “SirAurelStein s Sprachaufzeichunggen im Aǽnallu- Dialektaus Südpersien Krakow 1937’’ başlığı ile yayınlanmıştır. Drofu’nun İran Azerbaycan Türkçe aksanlarından sayılan Heleci aksanı üzerindeki yaptığı araştırmalar hala benzersizdir. Drofu 1969’dan

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 150: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

143

Ali Asghar HAGHDAR

itibaren İran’a sürekli olarak seyahat etmiştir. Ve Xeleci aksanındaki bilimsel araştırmalarını devam ettirmiş-tir. Drofu Xeleci dışında Horasan Türkçesi aksanı olan Songur şivesini de dikkate almıştır. Drufo’ nun çalışma-larından bahsetmek gerekirse bunlara işaret edebiliriz: EinturkischerDialektaus der GegendvonHamadan(A-OH XXXVI, 1982, p/99-124) ve “DasSonqor-Turkisc-he”(StO 47,1977,p.43-55) ve “DasChorasanturkische” (TDAY 1977, p.127-204) ve “Chorasanturkischaus dem Turkenkessel”(CAJ 36,1992,p.44-77).”

Refahi şöyle devam ediyor;“GerhardDrofu günümüz-de İran Türk dilleri üzerinde incelemeler yapan en aktif Avrupalı filologtur. Drofo Türk Dil Kurumu’nda gerçekleştirdiği ve daha sonralar yayınlanan konuşma-sında, Xeleci Azerbaycan Türkçesi ve Horasan Türkçe-si üzerinde yaptığı çalışmalarının 5000 sayfadan fazla olduğunu açıklamaktadır.”

Fransız filolog Monteli 1952’de “Sur le Dialecteturc de l Azerbajdjanİranien’’ başlıklı makalesinde İran-Azer-baycan Türkçesi aksanlarını incelemiştir. Yeni çalışma-lardan bir diğeri ise Paris Üniversitesi’ndeki SunelBus-nali’nin 2003’te hazırladığı doktora tezi çalışmasıdır. Başlığı “İran Türklerinin Edebi Mirası’’ (Patrimoinelin-guistique et Litteraireturcophone de l’İran: Uneetude-sociolinguistique) olan bu tez 2007 de İstanbul Türk-çesi’ne çevrilip yayınlanmıştır. Japon Türkolog Kuechi Handa 1979’da Ali Genceli ile birlikte Tebriz aksanı üzerinde araştırmalarına başlamışlardır. Bu çalışmalar sonucunda “TabriziVocabulary an Azeri-TutkishDiale-ct in İran” adlı eser Tokyo’da Asya-Afrika Dil Ve Kültür Çalışmaları Merkezi’nde yayınlanmıştır. Farsçaya da

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 151: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

144

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

çevrilip yayınlanan bu eserde Tebriz aksanından 1000 kelime Farsça ve Arapça çevirileri ile birlikte toplan-mıştır. Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kuruluşu sonrası Mehmed Emin Resulzade, Oviz Hacıbeyof ’un Türkçe- Rusça ve Rusça -Türkçe sözlüğünü(1908) çevirmiştir.(hangi dil ya lehçeye!!)

Rusya’da filolojik araştırmalar yapmış olan Refahi, Azerbaycan Türkçesi üzerindeki yazdığı eserlerde şöyle der;“Rusya’da Azerbaycan Türkçe lehçesi üze-rindeki çalışmalar, 1918 Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile birlikte Türkçe’nin yeni Azerbaycan Devleti’nin resmi dili olarak ilan edilme-si ile başlamıştır. Azerbaycan Demokratik Devleti’nin iktidarı iki yıldan fazla sürmemiştir ve 1920’lerde Kı-zıl Ordu’nun saldırısından sonra Sovyet Azerbaycan Devleti iktidarı ele geçirmiştir. Ezilen uluslar sorunu ve milli hareketlerle ilgilenen yeni iktidar, demokratik hükümetin elde ettikleri başarıları iptal etmemiştir. Bu bağlamda Sovyet Azerbaycan Devleti’nin de resmi dili Azerbaycan Türkçesi ilan edilmiştir.

Azerbaycan Türkçe aksanları üzerindeki araştırmalar ve çalışmalar 1924’te Azerbaycan Çalışmaları Merke-zi’nde başlamıştır. NikolayAşmarin Azerbaycan Ça-lışmaları Merkezi ve Azerbaycan Devlet Üniversitesi tarafından bir akademisyen olarak davet edilmiştir. Aşmarin“Azerbaycan Türkçesi Aksan Araştırmala-rı Kılavuzunu’’ derlemeye başlamıştır. Böylece 6000 kelimeyi kapsayan “Azerbaycanca-Türkçe Aksanları Sözlüğü” çalışmasına 1930’lara kadar devam etmiş-tir. “A” harfini içeren birinci cilt (1930) ve “B” harfini içeren ikinci cilt(1931) de arka arkaya yayınlanmıştır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 152: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

145

Ali Asghar HAGHDAR

Aşmarin Şeki şehrindeki araştırma amaçlı gezintile-rinde “Şeki Halkının Aksanına Genel Bir Bakış’’ ki-tabını 1926’da yayınlamıştır. Aşmarin’in yaptığı bu araştırma Azerbaycan Türkçe aksanları araştırma ça-lışmalarında temel kaynak olarak değerlendirilmiştir.

Sovyetler Birliği Bilim Akademisi Şubesi’nin 1933’te Azerbaycan’daki kuruluşundan sonra Şamahi, Guba aksanı ve Zagatalagah aksanı üzerinde çalışmalar planlanmıştır. Bu nedenle bölgeye inceleme amaçlı araştırmacılar gönderilmiştir. Meşhur filolog Baba-zade, aynı yıllar içinde Ermenistan ve Azerbaycan’da konuşulan Ayrom aksanı üzerinde çalışmaya başla-mıştır. Fakat bu çalışma araştırmacının vefatı ile ta-mamlanamamıştır. 1938-40 yılları arası Bakü aksa-nı çalışmaları yapılmıştır ki bunların somut sonucu meşhur dilbilimci ve lehceşinas Mohamad Şiraliovun “Bakü Aksanı’’ başlıklı tez çalışmasıdır.

1945’te Sovyet Azerbaycan’ı kuruluşu sonrası Filoloji Enstitüsü’nün aksanlar çalışma bölümünün işe baş-lamasıyla birlikte tüm bilimsel çalışmaların planlan-ması bu merkeze sevk edilmiştir. Merkez tarafından örgütlenen ilk araştırma grupları Zalatan ve Kahan şehirlerine gönderilmiştir. Yapılan değerlendirme ve incelemelerin sonucu 1945-47 yılları arasında yayın-lanmıştır. 1945-50’lerde aksan çalışmalara bağımsız olarak Bilim Akademisi Merkezi, Azerbaycan Devlet Üniversitesi ve Öğretmen Eğitim Enstitüsü’nde de-vam edilmiştir. Bilim akademisinin Dil Bilimi Ens-titüsü,Sabirabad, Saliyan ve Oğuz aksanını üzerine incelemeler yapmışlardır. Çalışmalar “Moğan Grup Aksanları’’ adlı kitapta 1945 tarihinde yayınlanmış-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 153: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

146

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

tır. Azerbaycan Devlet Üniversitesi ise çalışmalarında Goy Çay, İsmaili, Merzeağsu, Şimahi aksanlarına yö-nelmiş ve Eğitim Üniversitesi Vartaşan ve Guygaşın aksanlarını incelemişlerdir. Nahcivan aksan çalışma-ları 1950-56 arası başlamıştır. Nahcivan Özerk Yöne-tim Cumhuriyeti’nin aksanı ve yarım aksanı bu kap-samlı araştırmanın ürünüdür.

1956-58 yıllar arası Dil Bilimi Enstitüsü Aksan Çalış-maları Grubu, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin;Ağstafa, Kazak, Tovz ve Gürcistan Cumhuriyeti’nin;Marneli aksanını araştırmışlardır. Bu çalışmalar “Batı Grup Aksan Ve Yarım Aksan’’ adlı kitapta yayınlanmıştır. 1955’te Sovyet Ermenistan Cumhuriyeti’nin en yay-gın olarak konuşulan Azerbaycan Türkçe aksanları dikkate alınmıştır. Bu bağlamda İrivan’da yayınlanan ‘’Baskar Keçe Bölgesinin Azerbaycan Türkçe Aksanı’’ doktora tezinden bahsedebiliriz. Tüm bu yıllar bo-yunca üniversite ve bilimsel merkezlerde okutulacak ve öğretilecek kitaplar hazırlanmıştır. Bunlardan bir-kaçı Mohamad ŞirAliof ’un 1942’de “Azerbaycan Türk Lehçesi Çalışmaları-Birinci Bölüm’’ ve 1943 yılında ikinci bölümü ve 1958’de Azer Hüseynof ’un telif ettiği “Azerbaycan Türkçe Dili Araştırmaları’’ başlıklı eseri-dir. 60’lı yıllarda tüm dil üzerindeki çalışmalar devam etmiştir ve araştırmacılar tarafından aksanların daha özel yanlarına odaklanılmıştır.

Bunun devamında 1958’den itibaren Azerbaycan Türkçe aksan haritası hazırlanmaya başlamıştır. İlk başlarda 50 farklı aksanla sınırlı olan bu harita daha sonraları ince araştırmalar sonucunda 120 farklı ha-ritayla Azerbaycan Cumhuriyeti dilinin atlası oluştu-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 154: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

147

Ali Asghar HAGHDAR

rulmuştur. Azerbaycan Türkçe aksanları kelime rehbe-ri (kılavuzu-sözlüğü) çalışmaları planlanmış ve 1964’te “Azerbaycan Türkçe Aksanlarında Yaygın Olan Keli-meler Kılavuzu’’ kitabında yayınlanmıştır. Refahi araş-tırmasının başka bir bölümünde Azerbaycan Türkçesi üzerinde çalışmalar yapmış olan Türk dilbilimcilerin-den bahsetmektedir. “Türkiye’de de Azerbaycan Türk aksan çalışmaları üzerinde araştırmalar yapılmıştır. Nicelik olarak bu çalışmalar çok fazla sayılamaz ve bir elin parmak sayısını aşmamaktadır. Azerbaycan Türk şiveleri Türkiyeli araştırmacılar tarafında devamlı dik-kate alınsa da aksan üzerindeki incelemeler yeni yeni yapılmaya başlamıştır. Bu kapsamdaki bilimsel olarak yapılan ilk çalışma Muharrem Ergin’in Azerbaycan Türkçesi üzerine yazmış olduğu kitabıdır. Ergin kitabın giriş bölümünde güney batı dalının Osmanlı Türkçesi ve Azerbaycan Türkçesi farklılığını aslında aksan farkı olarak tespit etmiştir. Ona göre bu fark sadece birses ve morfolojik bir fark değildir. Folklorik değer açısından Azerbaycan Türkçe aksanları zengin bir kaynaktır.’’

Muharrem Ergin Şehriyar’ınşiirleri ve onun nazirele-rinin yayınlaması ile birlikte Azerbaycan Türk şiirle-rinin aksanını incelemiştir. Bu konudaki yakın tarih çalışmalardan bazıları şunlardır:

Filiz Kral’ın Tebriz aksanı çalışması, Kırıkkale Üniver-sitesi’nde 2010’da yayınlanmış olan “Urmiye Aksanla-rı’’ başlıklı Talip Doğa’nın tezi, Gazi Üniversitesi’nde 2009’da “Erdebil Şehrinin Aksanı’’ adlı Cihangir Ka-ri’nin doktora tezi, 2006’da yazılan “Güney Azerbaycan Türkçesi İncelemeleri-Selmas Aksanı’’ Atsız Gugdah’ın doktora tezi, Gazi Üniversitesi’nde 1988’de yayınlanan

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 155: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

148

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

‘’Serab Aksanı’’ Muhamed Gece’nin yüksek lisans tezi, 2012’de Pehlivan Gülcihan’ın “Hemedan Şehrindeki Bahar İlçesinin Türkçe Aksanı’’ başlıklı doktora tezi vb.

Türkiye’deki Azerbaycan Türkçe aksan çalışmalarının temel sorunu bu çalışmalarda Azerbaycan kriter dili-nin dikkate alınmamasıdır. Azerbaycan kriter dilinin yerine kıyaslamalı incelemelerde İstanbul Türkçesi kriter dil olarak kabul edilmiştir. Yukarıda bahsettiği-miz sorun tarihsel dilbilgisi, tarihsel aksan çalışmaları ve çağdaş dilin birbiri ile karışmasına neden olmuş-tur. Türkiye’deki Azerbaycan Türkçe aksan çalışmaları üzerinde yayınlanan çalışmalardan “’İran Türkleri ve Türkçesi’’ kitabından bahsedebiliriz. Refahi’nin yazdı-ğına göre; “Azerbaycan Türkçesi çalışmaları İran’nın Türk ve Fars araştırmacıları tarafından ilgi alanı ol-muştur. “Mokadam, Almanya Göttingen  Üniversi-tesi’nde doktora tezini “Tefreş, Aştiya, VefesAğzi’’ başlığı ile savunmuş, ki bu çalışmasında İran Türkçe-sindeki Heleci ağzını araştırmıştır. Menuçehr Amir-puya “Selmas Aksanı’’ doktora tezinde ve son dönem-de Göttingen şehrinde Işık Sönmez’in mezuniyet tezi olan “Untersuchungenzu den Aserbaidschanischen-DialektenvonQaradağ, Mugan, Zäncan’’ Karadağ ve Moğan aksanını incelemeye yönelmiştir. İran İslam Devrimi’nden önce Türklerin tarihsel yurdu ve yuva-sı olan İran’da, Azerbaycan Türkçe aksanı çalışmaları nerdeyse unutulmuş durumdadır. Şimdiye kadar bu konu üzerinde dikkate alınacak kayda değer bir ça-lışma görülmemiştir. Sadece Tahran Üniversitesi’nde 1966’ da Türkçe’deki eylem yapısı üzerine(kriter dil ve aksanı ayırt etmeden) yapılmış olan bir çalışma ya-yınlanmıştır. Dr.BehzadBehzadi günümüzde “Azeri’’

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 156: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

149

Ali Asghar HAGHDAR

dergisinin ek yazısı olarak yayınlanan “Halk Edebi-yatı Ve Dili’’ makalesi kapsamında “Astara Aksanı’’nı incelemiştir.

Aynı dergide Mohamad Rıza Zeragi’nin“Zencan Ak-sanı’’ üzerindeki değerli çalışması yayınlanmıştır. Bunlarla birlikte farklı aksanlarınsözlükleri üzerinde birkaç düzensiz ve perakende makaleninde yazılmış olmasından bahsedebiliriz. Hüseyin Givi de “Azerbay-can Türkçesi ve Farsça” (dasturetatbighi) adlı kitabın-da kriter dile hakim olmamakla birlikte Helhal-Givi köyündeki içgüdüsel bir şekilde kendi anadiline da-yanarak Helhal aksanının (rage) Irak (sunmuştur) (Refahi,s.8). Firuz Rifahi’ye göre Azerbaycan Türkçesi dilbilimi çalışmaları İran’da eğitim alan Türk öğrenci-leri tarafından çok önemsenilmiştir. Refahi bu konu-daki yazılmış olan birkaç tezden bahsetmektedir:

1- İzedi, Mohamad Said, Sangari Türkçesi’nin Ağzı Filologik İnceleme Ve Anlatımı(zabanshenasiha-megani), Yüksek Lisans, Şiraz Üniversitesi,2008.

2- Torabi, Mohamad Ali, Azerbaycanda İki Dilliliğin Sosyal Boyutu Ve Ağızları Üzerinde Filologik Bir Söylem, Danışman: Dr.AliAşrefSidiki,(zbh), Dok-tora Tezi, Tahran Üniversitesi,1982.

3- Cafer, Mohamad Ali, Rezen Türkçesi Ağzında Eylem Kiplerinin Yapısı, Danışman: Dr.Said Ari-yan,(zbh), Yüksek Lisans Tezi, Tahran Merkez İs-lami Özel Üniversitesi,2003.

4- Caferi Beni Erdalan, Mohamad, Bahar Türkçe Ağ-zının Morfologik İnceleme Ve Azeri Türkçesi İle Kıyaslanması, Danışman: Dr.Mustafa Asi,(zhb), Yüksek Lisans Tezi, Şiraz Üniversitesi,1995.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 157: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

150

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

5- Cehandide, Hamit Rıza, Kaşkayi Türk Ağzının İn-celenmesi, Danışman:Dr.Lotfollah Yar Mohama-di,(zhb),Şiraz Üniversitesi,1998.

6- Halilzade, Amir, Zayişi Dilbilimi Teorisinde Sel-mas Ağzının Ünlüler Sisteminin Dilbilimsel Ana-lizi, Danışman: Dr.AliAfkhami, (zhb), Tahran Üniversitesi, 2000.

7- Hacilu, Taki, Çift Modeli Üzerinde Zencan Türk-çesi’nin Basit Cümle Tanımı,(zhb) Şiraz Üniversi-tesi,2002.

8- Rastgar, Mandjin, Leyla, (RuukardeZayeşi Ve Pasa Zayeşi) Mendic Köyü Türkçesi’nin Fonetik Düze-ni, Yüksek Lisans Tezi, (zhb), Tahran Merkez İsla-mi Özel Üniversitesi, 2004.

9- Razi Nijad, Mohamad, Vahidin Kendi Teorisi Te-melinde Meşkin Şehr Ağzının Fonologisi, Danış-man: MohamadBijanKhan,(zhb), Yüksek Lisans Tezi, Tahran Üniversitesi, 2002.

10- Şerifi, Behlül, Mohamad, Kaşkayi Türkçesi’nin İngilizce İle Karşılaştırılması Ve Semantik İncele-mesi, Tahran Üniversitesi, 1997.

11- Şerifzadeh, Süreya, 1993, Kelimesel Ve Fonetik Açıdan Tebriz Ve Miyana Türkçesi Karşılaştırma-sı, (zhb), Yüksek Lisans Tezi, Tahran Merkez İsla-mi Özel Üniversitesi, 1993.

12- SadeghiNiyareki, Abdullah, Niyareki Ağzına Da-yanarak Türkçede Kıvrım Ve Türev Eklerin İnce-lemesi, Danışman:Dr. Mustafa Asi, İnsan Bilimle-ri Araştırma Merkezi, 1996.

13- Fatahi, Arşad, Tebriz Ve Xelxal Ağzının Fonetik Düzeninin Karşılaştırılması, (zbh), Yüksek Lisans Tezi, Allame Tabatabai Üniversitesi, 1996.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 158: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

151

Ali Asghar HAGHDAR

14- Farahmand, Ahmad, Moğan Bölgesinde Şehirde Yaşıyan Halkların Sosyal Tabakaları Üzerinden Dil Ayrımı Ve Azericede Kriter Dil, Danışman: Dr. UmitTabibzade, Hamadan Üniversitesi, 1996.

15- Fayazi, Ali, Karabağ Türkçe Ağız İncelemeleri, Şi-raz Üniversitesi, 1996.

16- Mahjubi, Şahrzad, XelxalTürkçe Aksanında Keli-mesel Kıyaslama

17- Moradi, Bahman, Nagade Ve Tebriz Aksanlarının Kıyaslanması, Danışman: İran Kelbasi,(zhb), İn-san Bilimleri Araştırma Merkezi, 2001.

18- Merslui, Simin, Miyana Türkçe Ağzında Kıvrım Eylem Yapıları Bağlamında Fonolojik Süreçlerin Ağ İncelemesi, Yüksek Lisans Tezi, (zhb), Alzahra Üniversitesi, 1997.

19- Mazlumi, Aliriza, Tebriz Ve Çaypara Türkçele-ri’nin Kelimesel Ve Fonolojik Kıyaslanması, Da-nışman:Dr.Yadullah Semere,(zhb), Tahran Mer-kez İslami Özel Üniversitesi,2000.

20- NaserMaharlui, MehrNegar, Maharlui Ağzı İn-celemeleri, danışman: Dr.Mansur Fahmi, (zhb), Tahran Merkez İslami Özel Üniversitesi, 2000.

21- Vazinpur, Nadir, Azericede Eylem Çekimi İnce-lemeleri, Filoloji Bölümü Doktora Tezi, Tahran Üniversitesi, 1966.

22- Haşemi Bani, Riza, Ben Türkçe Ağzının Filolojik Tanımı, Danışman: Dr. Said Kitabi, (zhb), İsfahan Üniversitesi, 2000.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 159: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

152

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Azerbaycan’daki Edebi Modernleşme Gülistan ve Türkmençay Sözleşmesi ile birlikte Azer-baycan Türklerinin izolasyon süreci kültürel ve kim-liksel bilinçlenmenin ilk dallarını yeşertmeye başladı. Azerbaycan bölgesinin siyasi ve kültürel seçkinleri or-taya çıkan yeni jeopolitik sınırlanmalara karşı çıktılar, politik ve kimliksel pratiklerle birlikte mücadele ver-meye başladılar. Azerbaycan modernleşme sürecinde ortaya çıkan “Hasret Edebiyatı’’ bu dayanışmanın bir sembolüdür. İklimsel ayrılığın sonucunda ortaya çı-kan kavuşma arzusunu içeren, modern öyküler olan, Yusuf Şahguli’nin “Hayırlı İşi’’, Süleyman Ahundof ’un (1899) “Aç Gözlü’’, Mirza İbrahimof ’un (1945) “Gele-cek Gün’’ metinlerinden bahsedilebilmektedir.

Azerbaycan Türklerini siyasi olarak ikiye ayıran Abbas Mirza’nın döneminde, Heyran Hanım’ın şiirlerinde bu hasreti ortaya koymuştur. Heyat şöyle demektedir; “Heyran Hanım daima visal hasretinde olduğunu de-falarca şiirlerinde söylemektedir. Lakin hicran oduna yanan şair ümitsizliğe düşmüştür ve dünyadan elini çekmiştir.’’(Heyran Hanım’ın Türkçe Divanı Tebriz’de Demokrat Firge İktidarı döneminde yayınlanmıştır, bk. Heyat, s.184). Birinciyan, bu dönemi Azerbaycan Klasik Türk Edebiyatı’nın yeni döneme geçiş aşaması olarak değerlendirmiştir. Yazar, Azerbaycan Edebi-yatı’nda modernleşme aşamasının bir özelliği olarak ifade eder, işlevsellik, içerik ve temalardagerçekçi top-lumsal bilincin varlığından bahsetmektedir (bk. 20.yy İran Azerbaycan’ında Azerbaycanca ve Farsça Edebi-yatı, s.47). Azerbaycan’ın farklı bölgelerindeki edebi ve sanatsal eserler ve toplumsal ve politik metinlerde

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 160: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

153

Ali Asghar HAGHDAR

bu çalışmalara tanık olabiliriz. Coğrafik ve diplomatik ayrışma yeni kültürel ve kimliksel bilinçlenmeye yol açmıştır. Bu bağlamda yıllarca sessizlik içinde gelişen Türklerin mili kültür ve dil duyarlılıklarını arttırmıştır.

Çalışmalar kendi doğrultusunda Azerbaycan için modern anlamda “Türk Ulusu” temelini ortaya koy-muştur. Kültür ve dil temelli olan yeni bilinçlenme-nin ilk filizleri dram-habercilik-öykü-modern şiir ve Azerbaycan müziğinde yer almaktadır. İran Türkle-rinin kimliksel Rönesans’ının sağlamlaştırılması ve tamamlanması Mehmed Emin Rasulzade aracılığı ile Azerbaycan Türklerinin politik–ulusal kimliğinin ku-ruluşu ile gerçekleştirilmiştir (Resulzadenin düşün-celerini incelemek için bk. “Azerbaycan Cumhuriye-tinin Keyfiyet-i Teşkil Ve Şimdiki Veziyeti’’(1922) ve “Esrimizin Siyavuşu” (1923) ve Rasulzade’nin “Ulu-sal Pratikleri” için bk. “Milli Azerbaycan Hareketi’’ (1997) Mirza Balazade, “Mehmed Emin Rasulzade Ve Azerbaycan Kimlik Arayışı Diskorsu’’(2016), Ali As-gar Hagdar).

Sakine Birinciyan bölgedeki kültürel ve edebi mo-dernleşme üzerindeki Azerbaycan’ın üslendiği roller açısından “Azerbaycan’ın özellikleri’’ni açıklamak için şöyle yazmaktadır; “Kesinlikle şunu söylemeliyiz ki; içinde bulunduğumuz yüzyılın ilk çeyreğinde edebi yenilikçilerden olanların çoğu İran’ın kuzeyinde yaşa-yan Türklerdir”. Fars Edebiyatı’nın tiyatro senaryo ya-zarlığı ile tanıştırılması da aslen Azerbaycanlı Fathali Ahundzade tarafından olmuştur. Batılı hayalperest edebiyatın tanıtımı da Talbof Ve Zeynulabidin Mara-ğei tarafından olmuştur. Bu yazarlar 20. yüzyılın baş-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 161: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

154

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

larında kendi eserlerini yazmaya başlamışlardır. Res-mi ve zorlu edebiyatın tılsımının kırılmasının onuru da İrej Mirza Tebrizi’ye aittir (s.69). Azerbaycan Türk-lerinin düşünsel ve kültürel Rönesans’ının ilk köken-leri aydınlar ve onların metinleri yer almaktadır.

Birinci: Mirza Fathali Ahundzade’nin eserleri ile Azer-baycan Türkçesi’nde öykü ve dram yazarlığının başlan-gıç dönemlerini yaşamış, Ahundzade “Aldanmış Ke-vakib’’ ve Türk senaryo dergisi olan “Temsilat’’ (1850) yazısıyla modern edebiyatın kurucusu olmuştur.

Bununla birlikte “Kemaludule Mektupları’’ eseri ile Türkçe modern edebiyatında ilk politik-toplumsal eleştirel metinleri yazılmıştır (1904’te Mayor Mir-za Fathali Ahundzade kemalodule nushası denilen Türkçe’de tasnif etmiştir. Bu eser Mukaribul Mirza Yusifhan tarafından yazarın kendisi ile birlikte Fars-ça’ya çevirilmiştir. Yeni yayınlanan Türkçe metin bk. Kemaludule Mektupları, düzeltmeler: Ali Asgar Hag-dar, Türkiye, 2016, Farsça metin ise bk: Kemaludule Mektupları düzeltmeler: Ali Asgar Hagdar, Ankara, 2016, Ahundzade Eserlerinin Derlemesi Araştırma-lar Ve Düzeltmeler: Ali Asgar Hagdar, s.79, Tahran, 2009). Ahundzade, İslam dillerinin yazısı için yeni bir alfabe teklif etmiştir. Türkçe’de roman yazarlığı Hel-hal’da doğmuş olan Mircelal Paşayof ’un edebi metin-leri ile devam etmiştir (bk.Mircelal Biblografiya). Bu eser Kuzey Azerbaycan’da önemli bir edebi akıma yol açmış ve Azerbaycan post modern romanının köken-lerini beslemiştir.

Salide Şerifova “Çağdaş Azerbaycan Postmodern Ro-manı”nda (2015) Azerbaycan’daki farklı roman me-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 162: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

155

Ali Asghar HAGHDAR

tinleri ve biçimlerini anlatmıştır. Güney Azerbaycan Edebiyatı’nda roman farklı bir yol izleyerekgünü-müze kadar devam etmiştir. Postmodern roman Pe-nahi Makui ve Ali Tebrizi’nin eserleri ile modern ve postmodern edebiyattan doğmuştur. Mirza Aga Tab-rizi’nin dram yazıları ile devam eden Azerbaycan ti-yatro yazarlığı, Pehlevi iktidarın kuruluşundan sonra engeleuğramış ve günümüzde çok az sayıda Azerbay-can milli ve yerli yazarlar çalışmaları ile sadece birkaç oyun sahneye çıkartılabilmiştir.

Kadın bakış açısından yazılmış olan Elnar Sardari-niya’nın Azerbaycan tiyatrosundaki kadın başlıklı (2003) makalesinde şöyle yazmaktadır; “İranda’ki ilk skeçler (1287hg) “Monşi Başi” takma adı ile bilinen Mirza Aga Ebne Mehdi Tabrizi tarafından yazılmıştır. Mirza Aga Tabrizi Fransızca’ya hakimdir ve bu neden-le tiyatro yazarlığı tekniklerini bilmektedir. Tebriz’de-ki ilk tiyatro grupları Mehdi Şefizade’nin aracılığı ve yardımı ile 1902 tarihinde kurulmuştur. Fakat kayıtla-rı incelediğimizde bu çalışmaların çok daha önceden Tebriz şehrinde yaşayan Ermeni sanatçılar tarafından başlamış olduğunu görüyoruz” (s.2).

Sardariniya, Azerbaycan tiyatrosunun gelişme süreç-lerini tarihimize kadar izleyerek Azerbaycan Milli Hükümeti’ndeki ulusalcı ve kimlikçi temalardan olu-şan tiyatro grup çalışmalarını incelemektedir ve şöy-le yazmaktadır;“1902 yılında birkaç yaratıcı aydının bir araya gelmesine şahit oluyoruz, bunlar toplumsal gereksinimler doğrultusunda aynı tarihte ‘Hayriye’ Tiyatro Grubu’nu kurmuşlardır. “Hayriye”den sonra ‘Tebriz’ Tiyatro Grubu 1907’de Rıza Golihan Şerg-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 163: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

156

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

li tarafından şekillendirilmiştir. Tiflis şehrinde güzel sanatlar bölümünden mezun olan Golihan tiyatro yö-netmenliğini de yapmıştır. Kadın oyuncu olarak Er-meni oyuncuları tercih etmiştir.” Sardariniya çalışma-sının devamında şöyle yazmaktadır;“Tebriz Tiyatro Grubu’nun çalıştığı yıllarda Tebriz’deki Ermeni Misyo Megerdiç Taşçıyan ve eşi gibi diğer Ermenilerin des-teği ile yeni bir tiyatro grubu oluşturulmuştur. Musyu bu grubun yönetmen ve nezaretçisidir. İki grup, bir-biri ile yakın ve içiçe temasta olmuşlardır. Kafkaslar-da üniversite mezunu olan sanatçıların mükemmel sunumları ve tiyatro gruplarının şekillenmesi ve de-vamlılığı aslında İran modern toplumunun şekillen-mesinin görsel ve somut aşamasıdır.”

İranlı kadınların tiyatro sahnesinde olma olasılıkları ne kadar zayıf ve soluk olsa da bu ülkenin sanatçı ka-dınlarının kimliksel varlığının ortaya çıkması, zihinsel ve toplumsal zeminini hazırlamıştır. Tiyatro afişlerini incelediğimizde çalışmaların gelirinin bir bölümünün toplumsal faaliyetlerin yürümesi için sarf edildiği gö-rülmektedir. Örnek olarak “Bercis” Dergisi’nin yayın-lanması için veya Tebriz Tiyatro Grubu’nun afişinde görüldüğü gibi tiyatronun kazancı Tebriz Küçebağ mahallesinde yeni kurulmuş kız okulu için düşünül-müştür. Özet olarak Azerbaycan dram sürecini anla-mak için Sardarinaya’nın makalesinde birkaç tiyatro grubundan daha bahsedeceğim. Ariyen Tiyatro Gru-bu bunlardan biridir. Aryen Grubu 1963’te Büyükhan Nehcivani aracılığı ile kurulmuştur. Tiflis Akademi-si’nden dramatik sanatlar mezunu olan Nehcivani, en tutarlı gruplardan birini 20 sene boyunca yani 1981’e kadar düzenli bir şekilde yönetmiştir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 164: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

157

Ali Asghar HAGHDAR

Düzenli çalışma ve disiplinli davranma konusunda Aryen Tiyatro Grubu en belirgin örneklerdendir. Ar-yen grubu örgütsel disiplinli ve tutarlı yapısı sayesin-de 20 yıl boyunca sanatsal faaliyetini sürdürebilmiştir (Ranjbari, Fahri, s.68). Kadınların Ariyen Grubu’na katılması tiyatro ve sanat açısından kadınlar için cid-di ve resmi bir girişim olarak değerlendirilmektedir. Diğer gruplardan biri Tebriz’de çalışan “Aktora” Gru-bu’dur. Ariyen Tiyatro Grubu faaliyetlerinin son yıl-larında yani 1970’ te Samet Tamiz’in yönetmenliği ve Mohamad Ali Roşdi’nin destekleri ile “Tabriz Oyun-cuları’’ Grubu tiyatro çalışmalarına başlamıştır.

Fakat bu grup daha resmi bir şekilde “Tabriz Dram Ve Opertor Oyuncuları Heyeti’’ olarak 1972’ de pro-fesyonel iş hayatına başlamıştır. Sabahi bu gurubun yöneticisidir ve tiyatro çalışmalarında yeni yaratıcı standartlar uygulamış ve yeni girişimlerde bulunmuş-tur. Sanatçıların ücretlerinin belirlenmesinde onların sanatsal geçmiş ve deneyimlerine, kabul ettikleri ro-lün niteliği ve niceliğine bakarak yola çıkmak ilk kez onun önerisi ile uygulanmıştır. Sardariniya’nın bahse-tiği Tebriz Tiyatro Grupları’ndan bir diğeri ise “Ferdo-si Operet Dram’’ Grubu’dur.

Sardariniya’ya göre;“İran kuzey bölgesinin 1981’de Rus ordusu tarafından işgal edilmesi ve Rıza Şah’ın iktidardan alınması nedeni ile yaşanan toplumsal ve politik rahatlık, partiler ve basın özgürlüğü sayesinde Tebriz’deki tiyatro grupları da çoğalmaya başlamıştır. Tiyatro gruplarında üyelerin ortak olmasına rağmen biçimsel ve yöntemsel farklılıklar yönetmen ve yöne-ticiler tarafından belirlenmektedir.”

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 165: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

158

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

“Ferdosi’’ Tiyatro Grubu 1982’ de “Ferdosi Opret Ve Dram Oyuncuları Heyeti’’ ismi ile Hüsein Araboğ-lu yöneticiliği ve Habib Nasghi’nin yönetmenliği ile Tebriz’de iş hayatına başlayan üçüncü gruptur. Cemil Reşidi’ninnotlarına göre bu grup 1981’de kurulmuştur fakat ilk sunum tarihleri 1983’ de “Haci’nin Evlenme-si Başarısız Oldu”(arusşye caci aga sar nagereft)’’ adlı eser ile tarih kayıtlarına geçmiştir. Bu eserin yönet-meni Naseri ve yöneticisi Mohamad Raşidi Tabriz, Şir ve Hurşid-I Sorh Salonu’nda tiyatroyu sahneye çıkar-mışlardır. (Ranjbar, Fahri, 2004, s. 413). Cafer Pişe-veri rehberliği ile 1963’te Demokrat Parti,Azerbaycan yönetimini ele geçirmiştir. Demokrat Parti politik iktidarı sağladıktan sonra farklı bölümlerde faaliyet yürütmüştür. Tiyatro faaliyetleri partinin en önem verdiği çalışmalardan olmuştur. Parti Tebriz sanatçı-larına çağrı yaparak onları “Azerbaycan Devlet Tiyat-rosu’’ grubunda örgütlemiştir.

Bu grubun rehber ve yöneticisi Samad Sabahi’dir. De-mokrat Parti döneminde tiyatro sadece bir yıl devlet yardımı ile hayatına devam edebilmiştir. Demokrat Parti dönemi öncesinde veya sonrasında tiyatro hiç-bir zaman maddi açıdan devlet yardımı almamıştır. Azerbaycan Tiyatro Grubu’nun sunduğu faaliyetler-den biri 1966’da “Dumanlı Tabriz’’ tiyatrosudur. Bu tiyatro Tebriz’in Şir ve Horşid-I Sorh Salonu’nda sah-neye çıkmıştır. Riza Azeri, Azerbaycan Gazetesi’nde bu çalışmayı değerlendirip oyuncularını takdir etmiş-tir; “Oyuncuları takdir etmek için onların isimlerini açıklamak en iyisidir. Bayanlar; Zeyneb Hanım-Zey-neb rolünde, Sure-Dilruba rolünde, Beri rolünde olan Ninel ve erkekler;Mirhüseyin Makuyi-Setarhan ro-lünde, Karim Hajizade-Bagirhan rolünde, Buyuk Ar-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 166: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

159

Ali Asghar HAGHDAR

yayi-Kudret rolünde ve Alihasan Hüseyinzade-Asad rolünde.’’(Sardariniya, s.23)

İkinci: Azerbaycan haberciliğini Hasan Beyzerdabi “Ekinci’’ Dergisi ile oluşturmuştur. Ekinci Dergisi, 22 Temmuz 1875’ten 29 Eylül 1877’e kadar 300-400 nüs-hada ve 56 sayıda yayınlanmıştır (BK, Yaşıl Ot,s.131). Ekinci Dergisi’nde;Necefbey Vezirof, Asger Bey Adı-gözel,Mohamad Tagi Alizade Şirvani, Mohamad Sa-deg Gancavi,Heydari, ve Seyit Azim Şirvani ve Mirza Fathali Akhndzade gibi kültürel, politik ve seçkin ki-şiler yazmışlardır. Zardabi, Ekinci Dergisi’nin yayını ile birlikte Azerbaycan Türkçe tiyatrosunu da Bakü şehrinde Akhundzade’nin eseri olan ‘’Vazirhan Len-geranın Hayat Hikayesi(sargozaşte vazirhan-I langa-rani)’’ni sahneye çıkarmıştır.

Zardabi bunlarla birlikte, Azerbaycan’daki ilk kız okullarının kurucusu, Azerbaycan Müslüman öğret-menlerin ilk kongresinin başkanı, Moskova Üniver-sitesi’nden mezun olan ilk Müslüman, Azerbaycan Üniversitesi kurulduğunda ilk yerli ve Müslüman öğretim üyesi, Azerbaycan’ın ilk natüralisti ve İslam dünyasında ilk hayırsever derneklerin kurucusudur. Ekinci Dergisi’nin içeriği Azerbaycan halkının milli anlayışı ve Türkçe’nin kültürel ve tarihsel asaletinin göstergesidir. Bilimsel Ekincilik ve yeni medeniyetin inşası üzerine yayınlanan metinler Türk milletinin milli ve kimliksel bilincinin yenilenmesi ve Azerbay-can halkının toplumsal yaşam koşullarının iyileşmesi ve ilerlemesi amacı ile yapılmıştır ( Zardabini düşün-ce ve yaşam hikayesi için bk. HASAN MELİKZADE ZERDABİ ve EKİNCİ GAZETESİ, Okan YEŞİLOT, 2012).

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 167: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

160

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Üçüncü: Ozir Hacı Beyuf(1948-1885) klasik litera-tür, aşıkların sözlü edebiyatı ve geleneksel mersiye-lere(ağıt) dayanarak ve modern müzik üzerindeki hakimiyeti ile Azerbaycan modern operasının teme-linde yenilikçiliği komedi, öyküsel içerekler üzerinde oluşturmuştur. Azerbaycan’ın sahnelenen ilk operası “Leyla ve Mecnun’’dur. Milli görüşle temellendirilen Şeyh Sanan (1909), Rostam ile Sohrab(1910), Horşid Banu ve Şah Abbas(1912), Aslı Kerem (1912) ve Ha-run ve Leyla(1915) operaları Azerbaycan müzik sana-tını geliştirmiştir.

Ozir “Köroğlu’’ Operası ile Azerbaycan opera müziği-ni sanatsal zirveye ulaştırmıştır. (bk. Köroğlu Operası, Şiva Farahmand). Bununla birlikte Ozir “Azerbaycan Halk Musikisinin Esasları’’nda (2005) Azerbaycan makamlarını değerlendirip Azerbaycan milli müziği tarihini incelemiştir. Edebiyattaki yenilikçi hareket-lerde Ozir’in rolü dikkat çekicidir. Modern öykü ya-zarlığı, Oviz Hacıbeyof ’u Azerbaycan modernist ede-biyatçılarının bir parçası yapmıştır. Ozir’in çalışmaları arasında, Azerbaycan opera çalışmaları ve müzikal tiyatrolardan bahsedilebilir. Bu çalışmalar Türklerin milli kimliğini temsil etmiştir. Faride Asgeriniya “Ka-dınların Musiki Sanatı ile İlgisi’’ (2005) Azerbaycan kadınlarının Azerbaycan mili musikisindeki önemli yerlerine işaret etmektedir.

Dördücü: Azerbaycan sanat ve edebiyat konusunda yenilikçiliği başlatan ve devam ettirenlerden bir diğe-ri ise Calil Mohamad Gulizade’dir(1866-1932). Guli-zade, Azerbaycan Türkçe dram ve kültürel-toplumsal içerikli kısa hikayeler ve eleştirel komedi çalışmaları ile bu amaca hizmet etmiştir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 168: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

161

Ali Asghar HAGHDAR

Mohamad Gulizade’nin yarattığı en belirgin ve değer-li eser “Mulla Nasrudin’’ Dergisi’dir. Mulla Nasrudin Dergisi’nin İran Türklerinin modern kültür ve edebi-yat anlayışında büyük rolü olmuştur. Bununla birlikte bu çalışma Azerbaycan Türkçesi için modern ve ilerici bir dil kazandırmıştır (bk. Calil Mohamad Golizadeh Ve Türk Modern Kültür Ve Tarihsel Kimliğinin Ge-lişimi). Azerbaycan Türkçe modern şiir literatürün-deki yenilikçilerden Mirza Ali Akbar Sabir ve Mirza Ali Mocoz Şabistari’den bahsedebiliriz. Azerbaycan modern şiir literatürü Mohamad Hüsein Şehriyar ve Bulut Galaçolu “Sahand’’den Habib Sahir ve daha son-raları Duman Erdem, Said Moğanlı, Negar Hiyavi ve bu gibi yazarlardan günümüze kadar uzanmıştır.

İran Gacar Hükümeti iktidarı sağladıktan sonra Arap-ça, Farsça ve Türkçe dillerinin kullanılmasına yol aç-mıştır. Mohamad Hoyi’nin “Holaseyi Abbasi’’, Fatha-li Gacar Gazvini’nin “Behcatul Luğatul Türkiye’’si ve Türkçe sözlük çalışmalarında Mohamad Salih Isfaha-ni’nin “Altamğayi Nasiri’’si Nasiridinşah ve Fetalişah Dönemi’nin eserleridir.

Dini ağıtlar bu dönemde edebiyata dahil edilmekte-dir. Bu bağlamda “Dahil Marağei’’, “Raci’’, “Delsuz’’, “Saraf ’’, “Porgam’’ gibi Türkçe şairler kendi ağıtları-nı bestelemişlerdir. Vakıf ’ın şiirleri Türkçe romantik edebiyatını ve aşık literatürünü yenilemektedir. He-yat’ın yazdığına göre; “Vakıf üslubu 19. yüzyılın bi-rinci yarısında da kuvvetli bir akım şeklinde devam etmiştir. Doğaldır ki bu tür şiir, ğazasınızengin halk yaratıcılığından ve aşık şiirinden almaktadır. Bu se-bepten dolayı Şefahi halk edebiyatında gördüğümüz

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 169: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

162

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Köçeri halkmeişet tasvirleri, milli ve yerli hususiyet-ler, iyimser dünya görüşü, temiz ve ince insan duygu-ları, sadakat, samimiyet, hürmet ve muhabbet, kama çatmak arzuları bu şiirde derin idi ifadesi yapabilmiş-tir. Bu şiir akımının esas muhteva ve kapsamınısevgi teşkil eder. Bu tür şiirin dili sade ve üslubu realisttir.’’(-Heyat,s.213)

Aynı bu dönemde aşık edebiyatında “meyhane şi-irleri’’ literatüründe de değişimler ortaya çıkmıştır. Bu değişimler Azerbaycan Türkçesi dil ve kültür ye-nilenmesinde önemli yere sahiptir. Meyhane şiirleri 19. yüzyılda şekillenmiş, halkçı ve milliyetçi görüşü eleştirel hicviye literatüründe dönem koşullarına iti-raz olarak yaratılmıştır. Meyhane şiir literatürünün en önde gelen isimlerinden biri Ali Aga Vahid (1895-1965)tir (Tayrel,s.168).

Gacar Hanedanı’nın egemenliğinin son yıllarında ye-nileşme düşüncesinin etkisi ile Mirza Hasan Rüşdiye, Türkçe eğitimi amacıyla ‘’Vatan Dili’’ (1905) kitabını yayınlamıştır. Meşrutiyet döneminde Türkçe-Farsça olarak iki dilde Tebriz’de yayınlanan ‘’Ana Dili’’, ’’Ta-cadud’’, ’’Azerbaycan’’ bilinmektedir (BK: MR, Heyat; Mohamadof; Bosnalı).

Mirza Ali Akbar Sabir(1862-1911), Muciz Şebiste-ri(1873-1934) ve Mulla Nasrudin Dergisinde yayın-lanan Celil Mohamad Gulizade’nin yazılarını İran Türklerinin modernist edebiyatının örnekleri olarak sayılmakta olmasına rağmen, Cevad Heyat’in yazısına göre 1830-1890 yılları arasına toplam 123 eser Azer-baycan’da Türkçe yayınlanmıştır ki bunlardan 43’ü Tebriz’de yayınlanmıştır. 1920’e kadar toplam 1329

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 170: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

163

Ali Asghar HAGHDAR

eser tüm İran’da yayınlanmaktadır. Bunlardan birkaç Farsça eser dışında diğerleri Türkçe yayınlanmıştır (Azerbaycan Milli Edebi Dilinin Teşkil-Azerbaycan kitabı bibligrafiya; Heyat’dan alıntılar,s.261).

Şiva Farahmand yeni üslupta Türkçe eğitiminin baş-langıcını Mirza Şefi Vazih ve Ivan Geriguriyof ’un “Ki-tab-i Türki’’(1856) olarak bilinmektedir. Bunu takiben “Mecmu-I Asar- Hac Seyid Azim-I Şirvani’’(1895) ki-tapları ve Abas Mirza döneminde Tebriz’de yayınla-nan “Negah Be Heykel-i Insan’’(1882) Türkçe eğitim üzerinde yayınlanan kitapların en önemlileridir.

1881’ de Hristiyan misyonerlerinden olan Dr.Can Eldrin’in yazdığına göre “Azerbaycan’ın ortak dili olan Türkçe de bu akademide eğitilmektedir.’’ Mirza Sadig Tabrizi “Kitabçey-i Edebiye’’(1893) Türkçe eği-timi için yazdığı eseri Tebriz’de yayınlamıştır.Tüm bu girişimlerin sonunda Mirza Hasan Rüşdiye yeni üslup ve içerikle, Azerbaycan-Türkçe eğitimini kurmuştur. Rüşdiye “Vatan Dili: Mubtedi Şagirdlere Altı Aydan Gabax Yazip Oxuma Örgeden, Soti Üzere Talim Olu-nan Kitabdır’’(1894) kitabını Tebriz’de yayınlanmıştır.

Rüşdiyelerin çalışmaları ile ve meşrutiyetin İran’da-ki istikrarı sonrası Seyid Mohamad Natigi Tabriz’de bir okulun kurucusu olmuştur (1917). Natigi, Türk-çe eğitim üzerinde yazdığı “Sarf Ve Nehv-I Zeban-I Türki’’, “Türk-i Nab’’, “Alifbayi Cedid’’(1926) eserlerini Tebriz’de yayınlamıştır (BK: Farahman Rad, 2013). Afganistan Devleti’nin maarif bölümü bu dönemde “Kitabi Elifbayi Türki’’yi yayınlamıştır. Meşrutiyetten Pehlevi iktidarına geçiş süresi boyunca Azerbaycan Türkçesi’nde bir kaç dergi yayınlanmıştır. Mensur ve

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 171: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

164

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

manzum literatürde Taghi Rafet ve Macdosaltane Af-şar Urmi Azerbaycan’ın modernist yazarlarından sa-yılmaktadırlar. Mehran Baharlı Rafetin “Azerbaycan’’ Dergisi’nde yazdığı makalelerden bahsetmiştir. Peh-levi döneminden itibaren Türkçe kitap yayınlanma duraklamıştır. Kavmi ve kültürel bütünleşme siyase-ti çemberinde Farsçanın egemenliği ile sınırlı sayıda yayında olan Türkçe dergiler de kapatılmıştır. Sadece Ali Asgar Müctahedi 2500 atasözleri ve masalar içe-ren “Emsalül Hikem’’ kitabını 1943’te yayınlamıştır. Türkçe’nin ve Azerbaycan edebi yenilenmesinin po-tansiyel dinamiklerinin bilincinde olan Rizazade Şa-fak, Fars egemenliğinin bütünleşme siyasetinde Türk edebiyatının etkisi üzerinde şöyle yazmaktadır; “Azer-baycan’ı hem fiziki ve hem ruhsal olarak korumalıyız. İran dilini bu toprakların genelinde canlı tutmak çok önemlidir. Bu görevi yapamazsak yani halkı eğitemez-sek Türkçe dilinin akışı ve gelişimini engelleyemeyiz. Böylece pürüzsüz Türkçe öyküler ve şiirleri elli yıl içinde yayınlanan sayısız bilimsel metin Azerbaycan atmosferini dolduracaktır. Ve artık geriye dönüş ola-maz.’’(Birinciyandan alıntı,s.100)

Yirmili yılların başında Tebriz’de ‘‘Azerbaycan’’, ‘‘Va-tan Yolunda’’, ‘‘Şafak’’ ve Erdebil şehrinde ise ‘‘Cudet’’ Gazetesi yayınlanmıştır. Türkçe şiirler söyleyen şair-lerin birkaç divanı da bu seneler içinde yayınlanmış-tır. Türkçe sadece bir senelik süren Demokrat Firge döneminde yazılı ve edebi olarak kendi varlığını ko-ruyabilmiştir. Demokrat Firge’nin iktidarı döneminde eğitim dili Türkçe’dir ve Farsça da Türkçe’nin yanında okutulmaktadır. Türkçe’nin okullarda, tüm devlete ait kamu alanlarında ve kurumlarında kullanılması de-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 172: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

165

Ali Asghar HAGHDAR

mokrat Firge’nin üçlü isteklerindendir. Gazete ve aylık dergiler Türkçe yayınlanmıştır ve bu dönem yazarları da Türkçe’de eserler yazıp yayınlamışlardır. Pişeve-ri’nin milli hükümeti döneminde yayınlanan kitaplar-dan birisi ‘‘Anadili’’ kitabıdır. Bu kitapta Mirza Hasan Rüşdiye’nin Türkçe eğitimi üzerinde yazmış olan ki-tabı ders kitabı şeklinde düzenlemiştir ve Türkçe’nin gramer ve fonetik kurallarını öğretmeye başlamıştır. ‘‘Şairler Meclisi’’nin kuruluşu, milli hükümetin yaptığı bir diğer çalışmadır. Bu çabalar sayesinde hükümet, Türkçe’nin hayatın gerçek sorunlarına bağlantılı ol-masını sağlamış ve böylece Türkçe şiirini geliştirmeyi başarmıştır. Tebriz şehrinin sanatsal ve edebi atmos-ferini Gözel Ağayof ‘‘Tebriz Edebi Mühiti’’(2004) adlı eserinde incelemiştir.

Azerbaycan Milli Hükümeti yenildikten sonra Pehle-vi iktidarı Türkçe konuşan halka dil ve kültür konu-sunda sınırlandırıp Azerbaycan topraklarında politik, ekonomik ve kültürel Farslaştırma (asimilasyon) sü-recini başlatmıştır. Riza Barahani o dönemi şöyle an-latmaktadır; ‘‘Tebriz şehrinde dördüncü veya beşinci sınıfta okuyordum. Benden bir duvar gazetesi hazırla-mamı istemişlerdi. Farsça yazmak istemiyordum. Ne yapacağımı da bilmiyordum. Geçen sene Türkçe ga-zeteler çıkarmama yardımcı olan annem: ‘‘Türkçe yaz, boşver’’ dedi ve renkli kağıtları yapıştırmada yardım-cı oldu. Gazeteyi Türkçe yazdım ve okulun duvarına yapıştırdım. Okul nazimi(bekçisi) geldi. Pencereden görebiliyordum. Gazeteyi duvardan kopartıp yanın-da götürdü. Sonra zil çaldılar. Herkesi sıraya soktular. Nazim önümüze geldi ve benim hazırladığım gazeteyi göstererek ‘Bunu kim yaptı’ diye sordu. Boynu bükük

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 173: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

166

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

halde ‘Ben yaptım’ dedim. Beni çağırdı. ‘Farsça yaz-manızı söylememiş miydik?’ diye sordu bana. ‘Neden Türkçe yazdın?’ dedi. ‘Farsça bilmiyordum’ dedim. Gazeteyi yere fırlattı ve ‘Şimdi hazırladıklarını yala’ dedi. Diz çöktüm ve yazdıklarımı yaladım. Mürekkep yüzüme yayıldı. Ve sıralarda dizilen çocuklar bana gülmeye başladılar. Evet benim ana dillim karnımda-dır. Yalamışımdır.’’

Mohamad Mosadik başkanlığı döneminde ‘‘Azerbay-can Yazıcılar Heyeti’’ ve ‘‘Azerbaycan Dostlar Cemiye-ti’’ bazı Türkler tarafından Tahran şehrinde şekillen-dirilmiştir ‘‘Edebi Eserler’’ Türkçe dilinde ve edebiyat üzerine olan iki aylık dergisi de Seyit Hasan Kureyşi-yan tarafından yayın hayatına başlamıştır. Mohamad Hüseyin Şehriyar, 1954’de ‘‘Haydar Babaya Selam’’ şiirini Tebriz lehçesinde yayınlamıştır. Otuz, kırk ve ellili yıllardan İran İktidarının devrilmesine kadar Türk Edebiyatı baskılar altında sınırlı sayıda edebi ve tarihsel araştırmalarını yayınlamayı başarmıştır. Bunlardan bazıları: Ali Tebrizli’nin ‘‘Dastane Aslı ve Kerem’’(1953) ve ‘‘Şah İsmail’’(1952) öyküleri, Maci-dzade’nin (Savalan) ‘‘Teranehaye Türki’’(1962), Mo-hamad Farzane’nin ‘‘Sayalar’’, ‘‘Destur-i Zeban-i Azer-baycan’’(1964), Peymayi ve Firuz Heyat’ın Farsça ve Türkçe el kitabı sözlükleri(1967), ‘‘Vafik Şaiir-i Karne 18’’(1968), ‘‘Aşıklar’’(1976), ‘‘Asari az Şoara-i Azerbay-can’’(1973), Salam Allah Cavid’den ‘‘Hod Amuz-i Ze-ban-i Azerbaycan-i ve Farsi’’(1964).(Samet Behrengi ‘‘Köroğlu ve Keçel Hamza’’ hikayesinde Köroğlu’nun kavmi hikayesine vurgu yapıyordur ve ‘‘Deli Dömrül’’ hikayesinde Türklerin mitolojik hikayesi olan Dede Korkut’u modern bir bakış doğrultusunda yenilemiş-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 174: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

167

Ali Asghar HAGHDAR

tir. Behrengi ‘‘Azerbaycan dar Conbeşe meşrutiyet’’ yazısında İran da ilk önemli politik olay olan Meşru-tiyet Dönemi’nde Türklerin aktif ve etkili rolünden bahsetmiştir). Samet Behrengi Türkçe eğitimi üzerin-de ‘‘Pare Pare’’(1963) eserini yayınlamıştır. İran Türk-lerinin adabı ve geleneklerini ifade eden Behreng’inin folklorik hikayeleri, Golam Hüsein Saedi’nin hikaye-leri ve tiyatro senaryosu olan ‘‘Kurdlar’’(Farsçaya ve Azerbaycan milli kültürü ile karışık bir şekilde)(1973) Pehlevi iktidarın sonlarına doğru yapılan İran Türk-lerinin edebi çalışmalarındandır. Rıza Berahani de Farsça da yazdığı öykülerinde Türkçe’nin edebiyat, gelenek ve kültürünü dahil etmektedir. Javat Heyat, Pehlevi iktidarında yayınlanan bazı Azerbaycan Türk-çe eserlerinden bahsetmiştir (BK.Heyat,s.270).

Gisu Şakiri ‘‘Kolsum Nene’’ risalesinin yeni baskısın-da yazdığı girişte (Kitab-i Erzan, Sued, 2010, çap-i dovum) bu kitabın Türkçe çevirisinde ‘‘Ketabi Tefrih Name-i Kolsum Nene ve Ahvalat-i Zeynab Paşa’’ ola-rak bahsediyor ki Ferdovsi kitabevinde tarihi belirsiz bir şekilde yayınlanmıştır (s.17,referans). Ferdovsi ki-tabevinde Amir Arsalan Namdar kitabının da Azer-baycan Türkçesi’ne çevirisi bulunmaktadır.

Seyed Mehdi İtimad ‘‘Nasab-i İtimad ya Kitab-i Lu-ğat-i Manzum’’, ‘‘Gül Gonçası’’, ‘‘Gelinler Bezeği’’, ‘‘Çarşamba Pazarı’’ gibi edebi eserlerinde Türkçe şi-irini gelecek dönemlere bağlamaktadır. Habib Sahir, Yehya Şeyda ve Mohamad Hüseyin Şehriyar ellili ve atmışlı yılların Türkçe şairleri olarak Türkçe eserler yayınlamaya çaba göstermişlerdir.

1979 yılında hükümet sisteminin değişip geçici bir hükümetin iktidarolduğu dönemdekisiyasi ve kültü-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 175: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

168

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

rel alanlarda yaşanan genişlemeyle yazılı Türk edebi-yatı, yeni deneyimler kazanmaya başlamıştır. Cevad Heyet, İran İslam Cumhuriyeti kurulduktan sonra altı yıl içinde iki yüzün üzerinde Türkçe şiir ve saire kitap-larının yayımlandığını duyurmuştur(Heyet, …….s. 275). Mahmirz Mehdiyeva, “Güney Azerbaycan Mu-haceret Nesri” adlı eserde 1947-1990 yılları arasında Güney Azerbaycanlı göçmenler tarafından yazılan hikâyeler hakkında bir inceleme raporu hazırlamıştır. Söz konusu eserler, Azerbaycan modern klasik ede-biyatını şimdiki döneme bağladığını göstermektedir.

Sürgündeki Güney Azerbaycanlı aktivistlerin edebiya-tı ile ilgili araştırma yapan S. Hanımluy, muasır tarihte farklı dönemlerde göç eden Azerbaycanlı göçmenle-rin gruplara ayrılmasına değinerek bu dönem hakkın-da şöyle yazmaktadır: “Azerbaycan Millî Hükûmetin yenilmesi ile Azerbaycanlıların üçüncü göçü başlıyor. Azerbaycan Millî Hükûmetinin devrilmesiyle İran or-dusunun kurduğu darağaçları nedeniyle bu hükûmete mensup binlerce sempatizan, üye ve yönetici, Sovyet Azerbaycan’ına sığınmak zorunda kaldılar. 1945-1978 yılları arasında söz konusu göçmenler arasından yüz-lerce büyük yazar, şair ve araştırmacı yetişti. Araştır-macı yazarlardan Tağı Şahin, Muhammed Tağı Zeh-tabi, Seyit Ağa Un-ul-Allahi ve şairlerden Medine Gülgün, Hekime Billuri, Balaş Azeroğlu, Ali Tude, Biriya ve ünlü ressamlardan ise Al Minai’nin adın-dan söz edilebilir. Azerbaycan bilimi, sanatı ve ede-biyatı alanında emek sarf etmiş bu insanların eserleri maalesef hâlâ İran’da yeteri kadar tanınmamaktadır. Bu farklı bir araştırma konusu olabilir. Azerbaycanlı araştırmacı yazar, tarihçi ve şair Dr. Zehtabi’nin li-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 176: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

169

Ali Asghar HAGHDAR

derliğinde ve ünlü ressam Ali Minai’nin yardımı ile “İran’da Türk İlerici Aydınlar Topluluğu” hareketinin Irak ve Avrupa’nın önemli şehirlerinde Ocak 1979 yı-lına kadar devam eden faaliyetlerine değinilebilir. Erk Sanat, Edebiyat ve Bilim Dergisi, birkaç tiyatro eseri, manzume ve şiir kitaplarını yayınlamak söz konusu topluluğun yürüttüğü faaliyetlere birkaç örnektir.”

İranlı Türklerinin düşünsel ve kültürel yenilik ala-nında başlattıkları dil ve etnik kimlik mücadelesi, Azerbaycan Türkçesi’nin belirli kurallar çerçevesin-de yazılmasına ve bu doğrultuda yeni birçok eserin yayımlanmasına neden olmuştur. Muhammed Tağı Zehtabi’nin “İran Türkçesi’nin Serfi”, “Edebi Mua-sır Azeri Dili” (1982), “Ana Dilimizi Nasıl Yazalım?” ve Muhammed Ali Ferzane’nin “Azerbaycan Dilinin Grameri” adlı eserleri, İran Azerbaycan’ında Türkçe eğitimi alanında yayınlanan ilk eserlerdendir. Brenda Shaffer de Hebib Sinaazer (1980) tarafından Azerbay-can’da Latin alfabesi ile hazırlanan bir ders kitabının varlığına değinmektedir (s.111).

Aynı zamanda kimlik ve tarih araştırmaları çerçeve-sinde Türklük bilimi ortaya çıkmıştır. O yıllarda İran Türklerinin kimlik meselesi edebi ve kültürel çalışma-larla ele alınmış ve bu konu kültürel kimliği yeniden kazanma çerçevesinde incelenmeye başlanmıştır. İran Türklerinin edebiyat ve kültürel tarihinin incelenme-sinde Selamullah Cavid’in “Dostlar Görüşü- Edebiyat Ocağı” (1981), “Azerbaycan Sözel Halk Edebiyatı” (1989); Cevad Heyet’in “Türklerin Tarih ve Kültürü-ne Bakış” (1999), “Azerbaycan Tarihine Bakış” (1998); Muhammed Tagi Zehtabi’nin “İran Türklerinin Eski

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 177: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

170

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Tarihi”, “İslam’a Kadar Türklerin Dili ve Edebiya-tı” (2002); Yahya Şeyda’nın “Edebiyat Ocağı, üç cilt” (1986) ve Hemid Nutki’nin “Başlangıç” (1997) eserleri oldukça önem arz etmektedir. Hucettullah Zakeri’nin “Sümerler” (2004) ve Şahpur Nevruzi’nin “Sümer Dili (Peygamber Dili)” (2012) eserleri, Türk dilini antik dönemin dil ve kimlik alanındaki tarihini yazma ko-nusunda bir teste tabi tutmuşlardır.

Bu faaliyetlerin bir kısmında, Bulut Karaçorlu (Se-hend); “Sazımın Sözü”, “Dedemin Kitabı” ve “Kardeş Andı” gibi eserlerde Dede Korkut efsanesinin (Azer-baycan Türkçesi’nde Dede Korkutşinaslık) modern ve güncel şeklini sunmaktadır. Türkçe yayımlanan diğer eserler arasında Muhammed Ali Ferzane’nin “Dede Korkut Kitabı” (1980), Aziz Mohseni’nin “Dede Kor-kut” (2003), Resul İsmailzade Duzal’ın “Muasır Azer-baycan Dilinde Çocuklar ve Gençler İçin Dede Korkut Hikâyeleri” (2000), Behram Esedi’nin “Dedemiz Kor-kut- 12 Hikâyenin Metni” (2010), Samed Alizade’nin “Dede Korkut” (2010), Hüseyin Muhammedhani Güneyli’nin “Dede Korkut Kitabı” (1378) ve Perviz Şahmersi’nin “Kitab-i Dede Korkut” (2014) eserleri örnek gösterilebilir. Abdulkerim Manzuri de “Oğuz-name” (1970) eserini modern Arap alfabesi ile Azer-baycan Türkçesi’nde yayımlanmıştır. İran Türklerinin kültürel etnik ve kimliğinde Dede Korkut hikâyeleri-nin önemine değinen Cevad Heyet şöyle yazmıştır; “Dede Korkut hikâyeleri, Oğuzların millî hikâyesi ve en değerli millî ve edebi abideleridir. Hikâyeler, Batı Azerbaycan ve Türkiye’nin doğu tarafında gerçek-leşen olaylarla son şeklini almıştır. Hikâyeler Oğuz Türkçesi ile yazılmış ve bugünkü Azerbaycan Türkçe-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 178: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

171

Ali Asghar HAGHDAR

si’ne çok daha yakındır. Yer adları ve dil özelliklerini de dikkate alırsak söyleyebilirim ki hikâyelerin son şeklinin üzerinden bin yıl geçmemiştir.” (Dede Kor-kut Hakkında Düşüncelerim, Varlık Dergisi, S. 171, Kış 2014, s. 14; Farsça tercüme: “Hemas-i Dede Kor-kut”, Anar, Tercüme: İbrahim Darabi, Puya Yayınları, 1977). Köroğlu hamaset destanı da yeniden ele alın-mış ve bu konuda bazı yayınlar yayımlanmıştır. Buna örnek olarak Ahmed Babi’nin “Köroğlu Destanı” (2011) ve Himmet Alizade’nin “Köroğlu” (2013) eser-leri gösterilebilmektedir. Söz konusu eserlerden çok daha önce Rehim Reisniya, Farsça olarak 1365 yılında “Efsane ve Tarihte Köroğlu” eserini kaleme almış ve Enver Uzun’un “Milletler Edebiyatında Köroğlu” ese-rini Daryuş Aşuri Farsçaya tercüme ederek 2010 yı-lında yayımlanmıştır. Samed Çayılı’nın kaleme aldığı “Azerbaycan Mitolojik Terimlerine Bakış” eseri de bu alanda dikkate değerdir.

İran Türklerinin kimliklerini yeniden kazanmaları konusunda düşünsel ve kültürel faaliyetlerin bir bö-lümü, eski metinleri yeniden canlandırmayı talep et-mektedir. İran Türklerinin kimliklerini yeniden elde etmeleri konusunda “Oğuzname”, “Aslı ve Kerem”, “Dede Korkut”, “Kaçak Nebi” ve “Hamase-i Köroğlu” gibi edebi eserlerin tashihi ve yayımlanması, tarih ve dil bilimi ile ilgili eserlerin olması, Türkçe’nin kural-ları ve esasları hakkında “Divani Lügatüt Türk”, “Hü-lase-i Abbasi”, “Türkçe’nin Grameri” ile tarih alanında yeni eserlerin yazılması ve araştırmaların yapılması oldukça önemlidir. Azerbaycan Türkçesi’nin grameri ve kültürü alanında Muhammed Ali Ferzane’nin dil-bilimi ve tarihi konulardaki eserleri, İran Türklerinin

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 179: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

172

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

eski tarihi üzerine Muhammed Tagi Zehtabi’nin araş-tırmaları, İran Türklerinin kültür ve kimliği hakkın-da Cevad Heyet’in yazıları ve bugüne kadar Muham-med Hüseyin Sadik’in yayımladığı Türkçe metinler ve araştırmalarının yanı sıra Azerbaycan kültür ve tarih alanında yayımlanan Samed Serdarinia’nın eserle-rinin bir bölümü İran’ın muasır tarihinde akademik ve kimlik Türklük biliminin temelini oluşturmuştur. Tarih konusunda Türklük bilimi araştırmaları ala-nında “Türkün Kızıl Kitabı”nın (1994, I. cilt; 2002, II. cilt) yayımlanması İran Türklerinin düşünsel ve kül-türel faaliyetlerini zenginleştirmiştir. Şeyh Safiyüd-din İshak Erdebili’nin bazı yazılarını kapsayan “Kara Mecmua Risalesi”ni (2003) eleştirel bir yaklaşımla ele alan Muhammed Hüseyin Sadik, Türkoloji araştırma-ları çerçevesinde bu eseri yayımlanmıştır. Dr. Sadik, Türkçe’nin eğitimi konusunda Mirza Hasan Rüşdiye tarafından kaleme alınan “Emsal-i Lokman” (2001) eserini de eleştirel bir yaklaşımla ele almış ve yayım-lanmıştır. Muhammed Sadık Nebi, 2016 yılında “Ku-tadgu Bilig” eserinin Azerbaycan Türkçesi’ne aktara-rak yayımlamıştır.

Türk edebiyatı alanına eserlerin yeniden ele alınması konusunda İmamverdi Samani (İman), Samed Beh-rengi’nin “Küçük Kara Balık” adlı eserini Türkçe ola-rak ve ayrıca aynı eseri şiir kalıbında “Küçük Kara Ba-lık” (2005) adıyla Tebriz’de yayımlanmıştır. Hüseyin Sadik, Türkoloji alanında ilk kez, Orhun Yazıtları’nı Azerbaycan Türkçesi’ne aktararak “Yeni Yol” (1983) Dergisi’nde ayrı ayrı yayımlanmış ve daha sonra “Üç Antik Yazıt” (2008) adındaki yeni baskısını yayımlan-mıştır. 40’lı yıllarda Hüseyin Sadik ve Alirıza Nabdel

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 180: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

173

Ali Asghar HAGHDAR

tarafından hazırlanan ve Muhammed Daveryar’ın ça-balarıyla Türkçe’ye çevrilen “Muhammed Bager Hal-hali ve Selebiye” (2011) eseri ve Masume Gulamnejad Bazkiyai tarafından hazırlanan “Dr. Hüseyin Sadik’in Eserlerinin Bibliyografyası”(2010) eseri de Azerbay-can Türkoloji araştırmaları alanınadâhil edilmiştir. Türk dili ve Dr. Sadik’in hayatı ve eserlerini anlatan ve Muhammed Rıza Kerimi tarafından kaleme alınan “Elimizin Acıyan Yarası” (2003) eseri de Türkoloji araştırmaları ile ilgilidir. Modern düşüncelerle tanış-mak amacıyla felsefi eserlerin Türkçe’ye tercümesi kapsamında Şehbazi’nin çabaları sayesinde “Moder-nite ve Modernik” (2014) eseri Himmetyayımlanmış-tır. İran Türklerinin muasır dönemdeki etnik, kimlik ve kültür alanlarında tarih yazımının tamamlanması ile ilgili olan “İran Türklerinin Kimliksel Rönesansı” (2017) adlı araştırma ve İran Azerbaycan’ında mo-dern düşünce tarihinin devamında “Cevad Heyet ve “Kimlik Alanında Türklük Bilimi” (2016), “Muham-med Tagi Zehtabi ve İran Türklerinin Kültürel Tari-hi” (2016), “Celil Memmedguluzade ve Modern Türk Kimliğinin ve Kültürünün Tarihsel Gelişimi” (2017) ve “Muhammed Emin Resulzade ve Azerbaycan’da Kimlik Arayışı Söylemi” (2017) gibi eserler, Azerbay-can’da modern düşüncelerin tarihinin devamı niteli-ğinde olup İran’daki Türklerin mevcudiyetini tarihsel bir bakış açısıyla sunan kültürel ve kimliksel çalışma-ların bir bölümüdür.

Son yıllarda yazılı dilin yapısını oluşturmak, geliştir-mek ve ilerletmek amacıyla Farsça-Türkçe ve Türk-çe-Farsça sözlüklerin yazılması ve yayımlanması, İran’daki Türk aktivistleri arasında önem kazanmıştır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 181: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

174

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Bu sözlükler 60’lı yılların başından itibaren yayım-lanmaya başlanmıştır. Cevad Heyet’in “Mukayeset’ül Lugateyn” (1362), Behzad Behzadi’nin “Azerbaycan-ca-Farsça Sözlüğü” , Celal Golizade Mezuci’nin “Azer-baycan Türkçesi’nde Benzer Sözcükler”, “Horasan Türkçesi’ne Giriş” (1390), İsmail Hadi’nin “Kapsamlı Türkçe-Farsça Etimolojik Sözlük (Dil deniz)” (1386), Firuz Refahi Alemdari’nin “Azerbaycan Türkçesi’nin Diyalektolojisi” (1391), Ali Hoşnevis’in “Azerbaycan Türkçesi’nin Grameri” (1380) ve Tebriz ile Urumiye’de yayımlanan sözlükler, İran Türklerinin yeni kuşağının dil konusundaki kimliklerini ortaya koymak için ça-balarının göstergesidir. O yıllarda, “Pratik Azerbay-can Türkçesi” adlı eser yanında CD ile birlikte Semine Bahçıvan tarafından hazırlanmış ve yayımlanmıştır (Heyet, 275). Dr. Heyet’in sözünü ettiği kitap, Semi-ne Bahçıvan tarafından hazırlanan ve 1360 yılında basılan “Gelin Türkçe Konuşalım” adlı eseridir. 1393 Cebbar Bahçıvan’ın eserleri ise 2015 yılında Muham-med Hüseyin Sadik tarafından tashih edilerek yayım-lanmıştır.

İran’da çeşitli Türk boyları, farklı Türk lehçelerinde ve aksanlarında konuşmaktadır. “Azerbaycan Türk-çesi”, “Türkmen Türkçesi”, “Halaç Türkçesi”, “Horasan Türkçesi”, “Ebiverdi Türkçesi” ve “Sungur Türkçesi” İran Türkleri arasında konuşulan Türkçe’nin dalların-dandır. Türkmen Türkçesi, Doğu Oğuz’un bir lehçesi olup fonetik açıdan Azerbaycan Türkçesi ile arasında farklılıklar vardır. Halaç Türkçesi, Türkçe’nin en eski lehçelerinden biri olup Gök Türk ve ön Türk motifleri ve dil bilimi açısından diğer Türkçe lehçelere nazaran bağımsız bir şekilde varlığını korumuştur. Cemrası,

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 182: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

175

Ali Asghar HAGHDAR

konuyla ilgili şöyle yazmaktadır; “Halaç Türkçesi veya Halaç dili, Altay dillerinden biri olup Argu grubu Türk dillerinin tek temsilcisidir (Kaşgarlı Mahmut). Aslın-da Halaç Türkçesi Antik Argu Türk lehçesinin deva-mıdır.” (Varlık, S. 172, Kış, 1939). Horasan Türkçesi de Azerbaycan Türkçesi’nden ayrı ve bağımsız olarak tanımlanmıştır. G. Doerfer’in araştırmalarına göre, Hosrasan Türkçesi kuzey, doğu ve güney lehçelerin-den oluşmaktadır. Ebiverdi Türkçesi fonetik ve ak-san özellikleri bakımından Horasan Türkçesi’ne daha yakındır. Şiraz’ın batısında,Kazeun’un doğusunda ve Şiraz’ın yakınlarındaki Abade’nin güney kesiminden İsfahan’ın yakınlarına kadar, Ebiverdi Türkçesi yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Sungur Türkçesi ise ko-num açısından Azerbaycan ve Aynallu dilleri arasın-da yer alıp, Arapça ve Farsça kelimelerinin kullanımı orada net bir şekilde görülmektedir. Sungur Türkçesi, Kirmanşah’ın kuzeydoğu bölgesindeki Sungur halkı-nın konuşma dilidir.

Kimlik, dil ve tarih konularında yazılan eserler sade-ce Azerbaycan Türkleri ile sınırlı olmayıp son yıllar-da İran Türklerinin diğer boyları da mevcudiyetlerini korumak ve tarihî kimlikleri hakkında bilgi sahibi olmak amacıyla yerel hikâyeler, iki dilde sözlükler ve etnografya alanlarında bazı kitaplar yayımlamışlar. Buna Mugan lehçesinde yayımlanan “Sultan Savalan” (1990) eseri örnek gösterilebilir. Arne Goli tarafından kaleme alınan “Milli Dilimiz Hakkındaki Düşünce-ler- Türkmen Dili Hakkında Düşünceler” (1998) adlı eser, İran Türkmenlerinin Türkoloji araştırmaları ile ilgilidir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 183: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

176

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Rıza Tesiri’nin Türkçe yazdığı “Şehr-i Men Bicin Yurt: Başka bir Açıdan Bocnurd Şehrinin Tarihi” (2015) adlı eserde, Horasan Türklerinin kimliğini ve kültü-rünü tanıtılmıştır. “Temsil ve Mesel- Horasan Türkçe-si’nde Atasözleri” (2016) eseri, sözel edebiyatın kayıt altına alınması amacıyla İsmail Salarian tarafından yayımlanmıştır. Horasan Türklerinin etnik durumu-nu açıklamak amacıyla hazırlanan “Horasan Türkleri” (2013) adlı eser, Türkçe yazılmış ve yayımlanmıştır.

İran Kaşkayı Türkleri de kültür ve kimlik konularında eserler yayımlama girişiminde bulunmuşlardır. Da-vud Hasan Agai’nin kaleme aldığı “Zulmet” (1991) romanı, Kaşkayı Türkçesi’nde yazılan ilk romanlar-dan biri sayılmaktadır. Fettane Moradi Karahani’nin yazdığı ve 17 kısa hikâyeden oluşan “Allıncak Ulduz” (2009) eseri de yeni Kaşkayı Türk nesrinde yazılan kitaplardan biridir. Kaşkayı efsaneleri esasında yazı-lan “Ayı Gulu” (2015) eseri de Kaşkayı Türkçesi’nde yazılmıştır. Bu eser daha sonra Şevket Rezayi Rehimi tarafından yeniden ele alınmıştır. Esedullah Merdani Rehimi de “Pratik Kaşkayı Türkçesi ve Grameri” ese-rini yayımlamıştır.

Halaç Türkleri hakkındaki “Halaçlar, Eski Türklerin Yadigârı” (2007) kitabı Ali Asker Cemrasi (Ferahanı) tarafından yazılmıştır. Ferahani ayrıca “Karaşu Balu-ga Selam”eserini de yayımlamıştır. Halhali’nin “Tilki Matalı” kasidesi de 2014 yılında Halaç Türkçesi’ne tercüme edilerek yayımlanmıştır. Abdullah Vaşgani Ferahani de “Halaçlar Tarih Aynasında” (2012) adlı eserde, Halaçların kültürel kimliklerini ve etnik tarih-lerini ele almıştır. Halaç Türkçesi dilbilimi alanında da Abdullah Vaşgani “Halaç Dilbilgisi Kuralı” kitabı-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 184: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

177

Ali Asghar HAGHDAR

nı 2013 yılında yayımlamıştır. Vaşgani ayrıca Halaç Türkçesi ve Farsça tercümesi ile birlikte “Mahan Ya-rum” (2014) adlı şiir kitabını da yayımlamıştır.

İran Türklerinin sözlü ve yazılı dilinin bir dalı olan Türkmen edebiyatı, Şair Ali Bonyan’ın “Yusuf Hikâye-si” (1852) eserinde kendini göstermiştir. 14. yüzyılda “Muhabbetname”, “Moin el Merid”, “Hüsrev ve Şirin” ve 15. yüzyılda “Roneg-i İslam” ve “Boza ve Gelan” eserleri Türkmen edebiyatını 18. yüzyıla kadar ge-tirmiş ve Mahtumkulu eserlerinde kendine özel bir yer edinmiştir. Dilbilimcilerin bir kısmı, Ebulgazi’nin “Şecere-i Terakime” eserini Türkmen edebiyatının klasik eserlerinden biri olarak görmektedirler. Devlet Muhammed Azadi ve Nur Muhammed Endelibi’nin manzumeleri ve Türkmen nesir edebiyatı, oldukça yaygınlaşmıştır (Heyet, s. 279-283). Günümüzde İran Türkmen edebiyatı ile ilgili eserler arasında Mah-tumkulu Firaki Divanı’nın tashih edilmiş şekli, Sıh-hat İşan’ın Divanı, Miskin Kılıç’ın Divanı,“Zohre-Ta-her” ve “Gül ve Bülbül” hikâyeleri, “Gonbed-i Gabus” sözlüğü, “Yusuf ve Ahmed” hikâyesi (1999) ve Mu-rad Dordi Gazi’nin topladığı “Türkmen Folklorları” (2003) eserler örnek olarak gösterilebilmektedir.

Son otuz yılda İran Türkleri arasındaki gazetecilik fa-aliyetleri büyük oranda artmış durumdadır. 1979 yı-lında yayımlanan ilk Türkçe gazete unvanını taşıyan “Ulduz” Gazetesi, o dönemde siyasi talepleri ifade et-menin yanı sıra etnik hakları da gündeme taşımıştır (Azerbaycan’da Gazetecilik, Azerbaycan Gazeteleri-nin Analizi ve Tarihi 1852- 2002, Musa Mecidi, İran İslam Cumhuriyeti Millî Kütüphanesi Yayınları, Tah-ran, 2004.). Birkaç ay boyunca yayımlanan“Dede Kor-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 185: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

178

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

kut”, “Yoldaş” ve “Molla Nasreddin” gibi dergiler, İran Hükûmeti’nin saldırısına maruz kalmış ve nihayetin-de kapatılmışlardır. “Köroğlu”, “Işık” ve “Azerbaycan Sesi” yayınları da aynı kaderi yaşamışlardır (Alirıza Zihek, “Dede Korkut Dergisine Kısa Bakış” adlı ma-kalesinde söz konusu dergiyi analiz etmiştir.”). Alirıza Serrafi’nin Genel Yayın Yönetmeni olduğu “Dilmac” Dergisi de 2005- 2008 yılları arasında Farsça ve Türk-çe olarak Tahran’da yayımlanan dergiler arasında yer almıştır.“Dilmac” dergi otuz altı sayı yayımlandıktan sonra kapatılmıştır. Şehnaz Golami’nin Genel Yayın Yönetmeni olduğu “Azerbaycan’da kadın hareketi için Dilmaç Tribünü” adlı başka bir dergi de 2009 yılın-dan itibaren yayımlanmaktadır. Hoy şehrinde aylık “Kültürel Düşünce (Endişe-i Ferhengi)”, Zencan’da aylık “Bayram” Sanat, Toplum ve Kültür Dergisi ve Erdebil’de “Erdebil-i Ferda” Dergisi yayımlanmakta-dır. Azerbaycan Türk basınında faaliyet gösteren söz konusu dergilerin tamamı, kimlik ve milliyetçilikle ilgili yazılara yer vermektedirler. Ayrıca son yıllarda Güney Azerbaycan’ın diğer şehirlerinde de yerel ba-sın alanında Türklerin millî kimlik, dil ve kültürle-rini yansıtan yayınlar yapılmaktadır. “Ağrı” Gazetesi Farsça ve Türkçe olarak yaklaşık on üç seneden beri Urumiye’de yayımlanmaktadır. “Şehrimiz, “Dilman” ve “Omidi Selmas” (Selmas’ın Umudu) adları ile 2015 yılından itibaren Farsça ve Türkçe olarak yayımlanan gazete, 2016 yılından itibaren “Ana Vatan” adı ile faa-liyetini sürdürmektedir.

İran Türklerinin tarihi, kimliği ve kültürü ile ilgi-li Türklük bilimi alanında “Varlıq” Dergisi özel bir konuma sahiptir. Otuz yedi yıl boyunca tüm prob-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 186: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

179

Ali Asghar HAGHDAR

lemlere, zaaflara ve eksikliklere rağmen tarih ve dil konularında özellikle Türkoloji araştırmaları ilgili yazıları Türkçe ve Farsça olarak sunabilmiştir. Varlıq Dergisi, Azerbaycan Türkçesi’nin yazılış şeklini bel-li bir standarda oturtmuş ve alfabeyi, fonetik ilkeler esasında uygun hâle getirmiştir (Cevad Heyet, Kimlik Konusunda Türklük Bilimi, s. 36). Bu dönemde tüm kısıtlamalara ve eksikliklere rağmen Türk dilinde der-gilerin ve gazetelerin yayımlanmasının yanı sıra Türk-çe kitapların yazılması, Türkçe şiir yazan şairlerin ve yazarların ortaya çıkması, tiyatro, müzik ve resim gibi etnik sanatların gelişmesi ve yerel geleneklere ve sözlü edebiyata erişimin sağlanması İran Türk kim-liğinde bir Rönesans’ın başladığını müjdelemektedir. Modern gazetecilikle uğraşan İran Türkleri, dijital dergi aracılığıyla kimlik ve cinsel konularda yayımla-dıkları haberlerle Türk edebiyatı ve kültüründe yeni kapıları araladılar. Etnik kimlik arayışı konusunda Farsça-Türkçe yayınlar yapan “İpek” ve “Kadın Bakı-şı” (Güney Azerbaycan Feminizm Araştırmaları Mer-kezinin Dergisi- ilk sayı, kış, 2012) adlı dijital dergi-ler, bu konuda faaliyet gösteren dergiler arasında yer almaktadırlar. “Güney Azerbaycan ve İran Türkleri Kızılbaş Ocağı” tarafından “Kızılbaş” adlı aylık dijital dergi 2014 yılından itibaren Türkçe, Farsça ve İngiliz-ce olarak yayımlanmaktadır.

“Muhacerette Azerbaycanlıların Yayın ve Basın Faali-yetlerine Bir Bakış” (2008) adlı makalesinde sürgünde Güney Azerbaycan ile ilgili edebî, kültürel ve kimlik konuları hakkındaki yayımlanan yayınlara değinen S. Hanımluy, konuyla ilgili şöyle yazmaktadır:

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 187: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

180

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

“-Azerbaycan: Azerbaycan Demokrat Fırkası’nın ya-yın organı olan Azerbaycan Gazetesi, muhacerette yayımlanan Azerbaycan ve hatta İran’ın en eski ga-zetelerinden biri sayılmaktadır. Gazetenin dili genel olarak Azerbaycan Türkçesi’nde olmasının yanında ara sıra Farsça yazılar da gazete de yayımlanmaktadır. Gazete yazarlar heyet gözetiminde ve Arap alfabesi ile yayımlanmaktadır. Gazete, İran ve Azerbaycan’da-ki günlük siyasi konuların yanı sıra Azerbaycan şiir ve edebiyatını da ele almaktadır. 1978 Devrimi’nden sonra gazete eş zamanlı olarak hem Tebriz’de hem de Bakü’de yayımlanmaktadır. Bakü şehrinde belirli ara-lıklarla yayımlanan gazete, daha çok Azerbaycan’ın teorik dergisi olarak yayımlanmaktadır. Yeniversiyo-nu ile basılan gazetenin şu ana kadar on iki sayısı ya-yımlanmıştır. Gazetenin ilk sayısı 1978 yılında Bakü şehrinde yayımlanmıştır.

-Edebi Tarihi Mecmua: Azerbaycan Demokrat Fır-kası’na bağlı göçmenler tarafından Bakü’de Arap al-fabesi ile Azerbaycan Türkçesi’nde yayımlanan ede-bî ve tarihî bir dergidir. İlk sayısı 1982 yılında ve 12. sayısı ise 1991 yılında yayımlanmıştır. Kitapçık şeklinde yayımlanan dergi, genel olarak Azerbaycan tarihini ve edebiyatını ele almaktadır. Dergi, bazı sa-yıları bilinmeyen nedenlerden dolayı “Seher” adıyla yayımlanmıştır. Bu sayılarda genel olarak Azerbaycan Türkçesi’nde yazılan kısa hikâyeler yer almaktadır. Örneğin“Seher Güneşi” adıyla yayımlanan bu sayılar-dan biri, “Nasibe” mahlasını kullanan bir bayan yaza-rın kısa hikâyelerinden oluşmaktadır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 188: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

181

Ali Asghar HAGHDAR

-Odlu Mısralar: 1980 yılına kadar sadece beş sayısı yayımlanmıştır. Bu da Azerbaycan Demokrat Fır-kası’na bağlı bir gazetedir. Gazete Arap alfabesiyle Azerbaycan Türkçesi’nde yayımlanmıştır. Gazetede ağırlıklı olarak Azerbaycan şiirlerine yer verilmiştir. Gazetede yer alan şiirlerin tamamı Azerbaycan Türk-çesi’nde olup Şebisterli Möcüz, Medine Gülgün, Heki-me Buluri, İbrahim Zakir, Azeroğlu, Ali Tude, Söhrab Tahir, Aşık Hüseyin Cavan, Haver Kahramani, Tarıl Ümit, Nazım Rizvan, Bahtiyar İrşadi, Kasım Cihani, Eyub Nemini, İman İrani, Garip Savalan, Arif Sefa ve Süleyman Cihani gibi şairlerin şiirleri kullanılmıştır.

-21 Azer (Aralık) Dergisi: 21 Azer Cemiyeti’nin ya-yın organı olan bu dergi, Bakü şehrinde Azerbaycan-lı göçmenlerin iki kuşağı tarafından yayımlanmıştır. Toplumsal, edebî ve tarihî konularda tamamen renkli olarak yayımlanan bu derginin Genel Yayın Yönet-meni ve İmtiyaz Sahibi Samed Niknam ve Editörü ise Muzaffer Said (Alirıza Miyanalı) olmuştur. Yazarlar heyeti Balaş Azeroğlu, Yedullah Nemini, Behruz Hak-ki, Tagi Muhammed Nagizade ve Said Zenganlı gibi şair ve yazarlardan oluşmaktadır. 21 Azer Dergisi’n-den toplamda 9 sayı yayımlanmıştır. İlk sayısı Aralık 1998 ve son sayısı ise Aralık 2001 yılında yayımlan-mıştır. Dergi Latin alfabesiyle Azerbaycan Türkçesi’n-de yayımlanmıştır. Azerbaycan Millî Hükûmeti’nin incelenmesi ve Azerbaycan Demokrat Fırkası’nın fa-aliyetleri, derginin ilgilendiği en önemli konular ara-sında yer almaktadır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 189: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

182

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

-Güney Azerbaycan: 2016 yılından itibaren Abdullah Emir Haşemi, Arslan Erel, Cavidan İlyars, Atila Mara-lanlı ve Hadı Karaçay’ın da aralarında bulunduğu bir yazarlar heyeti tarafından yayımlanmaktadır. Yazarlar heyetinin üyeleri hem Güney hem de Kuzey Azerbay-can’daki yazarlardan oluşmaktadır. Şu ana kadar 10 sayı yayımlanmıştır. Dergi, Latin alfabesi ve Azerbay-can Türkçesi ile Bakü’de yayımlanmaktadır.

-Aylık Ana Dili Dergisi: Nureddin Gerevi tarafın-dan1982 yılından itibaren Almanya’nın Bonn şehrin-de yayımlanmaktadır. Dergi, Latin ve Arap alfabesiy-leAzerbaycan Türkçesi’nde yayımlanmaktadır. Ana Dili Dergisi, iki Azerbaycan’ın birleşmesi yönünde propaganda yürütmektedir.

-Savalan Dergisi: Derginin ilk sayısı 1989 yılının yaz ayında Berlin şehrinde basılmıştır. Azerbaycan Kül-tür Ocağı’nın yayın organıdır. Azerbaycan’ın kültürel konularını ele alan dergi, Muhammed Ali Hüseyini, Seyfeddin Hatemluy, Hüseyin Egdusi ve Nureddin Gerevi’nin aralarında bulunduğu yazarlar heyeti ta-rafından yönetilmektedir.Söz konusu dergi toplamda beş sayı yayımlanmıştır. Dergi Arap alfabesiyle Azer-baycan Türkçesi’nde yayımlanmıştır. Son sayısı Şubat 1991 yılında yayımlanmıştır.

-Kaynarca: Arap alfabesiyle Azerbaycan Türkçesi’nde Berlin şehrinde yayımlan dergi, siyasi ve kültürel ko-nuları ele almıştır. Derginin Genel Yayın Yönetmeni ve İmtiyaz Sahibi Memed ve Editörü ise Aziz İslami olmuştur. Dergi ile iş birliği yapanlar arasında Nasır Mirgati ve Seyfeddin Hatemluy’a işaret edilebilir. Kay-narca dergisi toplamda 21 sayı yayınlanmıştır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 190: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

183

Ali Asghar HAGHDAR

-Ulus: Azerbaycan’la ilgili başka bir dergi ise Hilal Ka-radağlı tarafından Köln şehrinde yayımlanmıştır. La-tin ve Arap alfabesini kullanan dergi, Farsça ve Türk-çe olarak yayımlanmıştır. Dergi, Türk Dünyası birliği yönünde propaganda yapılmaktadır. Ulus dergisi top-lamda 30 sayı yayınlanmıştır.

Baykuş: Vali Gözeten ve Süleyman Uğur tarafından renkli bir şekilde Fransa’da yayımlanan başka bir mu-haceret dergisidir. Edebî ve toplumsal konuları ele alan derginin toplamda 3 sayısı yayınlanmıştır.

Azerbaycan Sesi: Almanya’nın Köln şehrinde Arap alfabesiyle Farsça ve Türkçe yayımlanan bu dergiden toplamda 18 sayı yayınlanmıştır. Derginin ilk sayısı 1998 yılının sonlarına doğru ve son sayısı ise 2001 yı-lında yayımlanmıştır. Derginin ilk on sayısı beş sayfa olarak gazete şeklinde bazen de eki ile birlikte yayım-lanmakta ancak 10. sayıdan itibaren dergi şeklinde ve renkli olarak yayınlanmıştır. Derginin Genel Yayın Yönetmenleri ve İmtiyaz Sahipleri Seyfeddin Hatem-luy ve Sadık Sever’dir. 10. sayıdan itibaren Ehed Va-hedi ve Sirus Mededi de dergi ile iş birliği yapmaya başlamışlardır. Konularının çeşitliliği ve okur kitle-sinin genişliği nedenliyle Azerbaycan Sesi Dergisi’ni, Azerbaycanlıların muhacerette yayımladıkları dergi-ler arasında en zengin ve verimli bir dergi olduğunu söylenebilmektedir.

-Azerbaycan Dergisi: Köln şehrinde sadece renkli olarak iki sayı yayınlanmıştır. Dergi Sirus Mededi ve Ehed Vahedi tarafından yayınlanmıştır. Dergi Arap alfabesiyle Farsça ve Azerbaycan Türkçesi’nde yayın-lanmıştır. Azerbaycan Dergisi, ülke siyaseti ile ilgili

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 191: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

184

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

konuların yanı sıra şiir ve fıkra gibi yazılara da yer vermiştir. Derginin ilk sayısı Ekim 1977, ikinci sayısı ise Ağustos 2000 yılında yayınlanmıştır.

-Atropat Dergisi: Söz konusu dergi renkli olarak Se-feddin Hatemluy ve merhum Ali Minai tarafından ayrıca Bager Murtezevi’nin desteği ile yayınlanmıştır. Ocak 1993’den Aralık 1993’e kadar toplamda dört sayı yayınlanmıştır. Dergi Arap alfabesiyle Azerbaycan Türkçesi’nde yayınlanmıştır. Dergideki bazı yazılar Farsça olmuştur. Karikatür, şiir ve edebî konular ayrı-ca siyasi analizler açısından oldukça zengin ve dolgun olan bu dergi muhaceretteki yayınlar arasında özel bir konuma sahiptir.

-Uyanış: Horasan Türklerinin Uyanış Cemiyeti’nin yayın organı olan bir dergidir. Latin ve Arap alfabesi ile Mart 2003 yılında Almanya’nın Köln şehrinde ya-yınlanmıştır. Yayınlandığı tek sayıda Horasan Türkle-ri, Alişir Nevai ve Kelat Naderi hakkında yazılara yer verilmiştir.

-Araz: Ekim 1996 ve Mart 1997 yıllarında sadece iki sayı olarak renkli bir şekilde yayımlanan bir mecmua-dır. 120 sayfanın üzerinde olan ve yıllık olarak yayın-lanan söz konusu mecmua, iki Azerbaycan’ın birleş-mesi hakkında propaganda yürütmüştür. Mecmuanın yazarları hem Güney hem de Kuzey Azerbaycan’dan oluşturulmuştur. Yayın ülkesi İsveç olan mecmua, La-tin alfabesiyle Azerbaycan Türkçesi’nde yayınlanmış-tır. Mecmuanın siyasi makaleleri oldukça profesyonel bir şekilde kaleme alınmıştır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 192: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

185

Ali Asghar HAGHDAR

-Birlik: Birlik Dergisi 1999 yılından itibaren 2000 yı-lına kadar Latin alfabesiyle Azerbaycan Türkçesi’nde yayımlanmıştır. Toplamda iki sayısı renkli olarak İs-veç’te yayınlanmıştır. Siyasi, edebî ve kültürel bir dergi olan Birlik, iki Azerbaycan’ın birleşmesi propaganda-sını yapmıştır.

-Varlığın Sesi: İsveç-Azerbaycan Dostluk Cemiyeti tarafındanİsveç’te yayımlanan bir dergidir. İlk sayısı Mart 1999 yılında yayımlanmıştır. Derginin şu ana kadar 10 sayısı yayımlanmıştır. Arap ve Latin alfa-belerinin kullanıldığı dergide, Farsça ve Azerbaycan Türkçesi’nde yazılan yazılara yer verilmiştir. Derginin Genel Yayın Yönetmeni Mir Musa Haşemi’dir. Kültü-rel ve toplumsal konuları ele alan bir dergidir.

-Durna: Mart 1995- 2001 yılları arasında İsveç’te ya-yımlanmış bir dergidir. Derginin Genel Yayın Yönet-meni Davud Eldeniz’dir. “Dalga” adında ilk beş sayı-sı Azerbaycanlı çocuklar için yayınlanmıştır. Dalga Dergisi muhaceretteki Azerbaycanlıların çocuklarını ana dilleri ve gelenekleri ile tanıştırma konusunda adım atan bir dergi olmuştur. Dergi 6. sayısındaniti-baren Durna adıyla yayımlanmıştır. O sayıdan sonra İran’da millî mesele ve bu meselenin çözüm yolları ele alınmıştır. Dergi, Arap ve Latin alfabesiyle Azerbay-can Türkçesi’nde yayınlanmıştır.Sehend: Muhammed Azer tarafından Azerbaycan Türkçesi’yle kısa bir süreliğine İsveç’te yayımlanmıştır.Dak: Dünya Azerbaycanlılar Kongresinin yayın orga-nı olan dergi, Vakıf Sultanlı, Timur Eminbeyli ve Ab-dullah Emir Haşimi’nin de bulunduğu yazarlar heyeti tarafından Latin alfabesiyle Azerbaycan Türkçesi’nde İsveç’te yayımlanmaktadır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 193: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

186

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

-Kongres: Kuzey Azerbaycan Kongresinin yayın or-ganı olup, 2007 yılından itibaren yayımlanmaktadır. Şu ana kadar üç sayısı yayımlanmıştır. İsveç’te La-tin alfabesiyle Azerbaycan Türkçesi’nde yayımlanan derginin Genel Yayın Yönetmeni ve Kurucusu Ab-dullah Emir Haşimi olmuştur.

-Azerbaycan: Stockholm şehrinde 1998 yılından itibaren Latin alfabesiyleAzerbaycan Türkçesi’n-de yayımlanan bir dergidir.Derginin yazarlar heyeti Muhammed Azer, Abdullah Emir Haşimi ve diğerle-rinden oluşmaktadır.

-Tribün: Çok kültürlü toplumların sorunlarını ince-lemeyi kendine misyon edinen Tribün Dergisi; Memi Erdebili, Yunus Şamlı ve Alirıza Erdebili’nin de bu-lunduğu bir yazarlar heyeti tarafından yönetilmekte-dir. Dergi, Arap alfabesiyle, Azerbaycan Türkçesi’nde ve Fars dilinde Stockholm şehrinde yayınlanmıştır. Tribün Dergisi gerçekten de muhaceretteki Azerbay-canlıların ve hatta İranlıların en zengin dergilerinden biri sayılmaktadır.Onlarca siyasi, edebi, kültürel ve bilimsel makaleden oluşan dergi, 600 sayfaya kadar bir mecmua şeklinde yayınlanmıştır. 1999 yılında 358 sayfadan oluşanderginin ilk sayısında,merhum Mu-hammed Ali Ferzane’nin anısı hakkındaki yazılara yer ayırmıştır. Tribün Dergisi’ni incelemek başka bir fırsatı talep etmektedir. Ancak yazarlar heyeti her sa-yıda birçok yazar ve araştırmacı ile iş birliği yapmaya çalıştıkları ortadadır. Örneğin 4. sayıda Alirıza Erde-bili, Terhan Gencei, Yunus Şamlı, Maşallah Rezmi, Cevad Heyet, Seruleşrafi ve Uşinski gibi yazar ve araş-tırmacıların makalelerine ve Meftun Emini ve İsmail

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 194: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

187

Ali Asghar HAGHDAR

Cemili’nin şiirlerine yer verilmiştir. Ayrıca 5. sayıda ise Cevad Heyet, Muhammed Ali Ferzane, Hüseyin Sadik, Nasır Mirgati, Rıza Beraheni, Hasan Cevadi, Nazır Ahmedli, Muhammed Azadger, Rehim Reisni-ya, Gulamhüseyin Fernud, Hanım Perisa Babai ve di-ğerlerinin değerli yazı ve makalelerine yer verilmiştir. 588 sayfada 2001 yılında yayınlanan 6. sayıda ise İbra-him Refref, Aziz İslami, Rıza Beraheni, Ali Karacalu, Muhammed Azadger, Rehim Reisniya, Hanım Zöhre Vefayi, Seyfeddin Hatemluy, Hasan Cevadi, Kamil Ve-liyev, Güntay Kocabeyli, Hemid Dadizade, Abdullah Emir Haşimi, Menuçehr Azizi ve diğerlerinin maka-lelerine yer verilmiştir.

-Aydınlık:1980-1989 yılları arasında İngiltere’de top-lamda 13 sayısı yayımlanmıştır. Azerbaycan’ın top-lumsal, tarihî, edebî ve millî konularına yer vermiştir. Dergi, Farsça ve Azerbaycan Türkçesi’nde yayımlan-mıştır.

-Azerbaycan Post: Kanada’nın Toronto şehrinde Azerbaycan Türkçesi’nde ve İngilizce yayımlanan On-tariyo, Azerbaycanlıları Derneğinin yayın organıdır. Dergideki yazılar genellikle dernekle ilgili haberler, şiir, hikâye, tercüme yazıları ve Toronto’daki Azerbay-canlılar ve dernekle ilgili bazı konulardan oluşmuş-tur. Söz konusu derginin, Nisan 1994 yılından Aralık 1996 yılına kadar toplamda 16 sayısı yayımlanmıştır. Haşim Hüsrevşahi, Alirıza Askerzade, Babek Tebrizi ve Samed Ulduz Dergisi’nin yazarlarından birkaçıdır.

-Kurtuluş: Üç aylık Kurtuluş dergisi,1997-1998 yılla-rı arasında Kanada’da yayımlanmıştır. Alirıza Asker-zade, derginin yayıncısı ve en önemli yazarlarından

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 195: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

188

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

biridir. Dergi tamamen renkli bir şekilde yayımlan-mıştır. Dergi İngilizce, Latin ve Arap alfabesiyle Azer-baycan Türkçesi’nde yayımlanmıştır. Edebî, toplumsal ve siyasi bir dergi olan Kurtuluş, siyasi açıdan dergi ile iş birliği yapanlar, Azerbaycan’ın bağımsızlığından yana olmuşlardır.

-Haray: Üç aylık sanat, tarih, siyaset ve toplumsal ko-nularını ele alan bir dergidir. 2007 yılından itibaren yayımlanan derginin bugüne kadar dört sayısı yayın-lanmıştır. Haray Dergisi ağırlıklı olarak Azerbaycan Türkçesi’nde (Arap ve Latin alfabesiyle) ve İngilizce yayımlanmaktadır. Haray Dergisi; bildiri, makale ve Azerbaycanlılar arasındaki farklı grupların yazılarını yayımlamaktadır. Bu dergide İran Azerbaycan’ında insan haklarının ihlali ile ilgili yazılar daha ön plana çıkmaktadır. Haray Dergisi renkli olarak basılmakta-dır. Derginin Genel Yayın Yönetmeni Muzaffer Said (Akirıza Miyanalı) ve Yazarlar Heyeti ise Fahte Zema-ni, Azim İbrahimi, Savalan Korukçu, Cafer Kahrama-ni, Alirıza Nagipur, Hüseyin Mollazi ve Pervane Ha-sanova’dan oluşmaktadır. Haray Dergisi, profesyonel bir şekilde muhacerette yayımlanan en önemli dergi-lerden biridir.”

İran’da sanata yönelik uygulanan tüm kısıtlamalara rağmen Azerbaycanlı aşıklar geçmişte olduğu gibi Türklerin tarihini, efsanelerini, hamaset destanlarını ve sözlü edebiyatını saz çalarak Türklerin makam mü-ziği ile ifa etmektedirler (Azerbaycan Aşıkları, Perviz Zare Şahmersi, Anas Yayınevi, Tebriz, 1386). Hebib Edrisi tarafından araştırılıp tercüme edilen “Azer-baycan Aşıkları ve İl Şairlerinin Kitabına Giriş”eseri,

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 196: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

189

Ali Asghar HAGHDAR

Azerbaycan makam kültürü ve sözlü edebiyatı ko-nusunda yazılan ilk metinlerden biri sayılmaktadır. Azerbaycan sözlü edebiyatının kayıt altına alınması konusunda Akber Rehimzad Fereci’nin “Folklor Dün-yamızdan”(2008), Meftun Emini’nin “Aşıklar Kerva-nı” (1979), Muhammed Eşragi’nin “Azerbaycan Ağız Edebiyatı” (2010), Mir Hebib Rubaeddin’in “Bir Sepet Türk Atasözleri” (2009), Menuçehr Azizi’nin “Aşık-lar” (1998), Cevad Derbendi’nin “Aşıklar Dünyası” (2004), Selçuk Şehbazi’nin “Aşık Edebiyatı” (2014), Tus Hasan Kerimzade’nin “Miskin Esed, Unutulmuş Aşık- Hayatı ev Eserleri” (2010) ve Aydın Halefi Zen-gir’in “Mugan Folkloru” (2014) eserleri örnek göste-rilebilir. Türk kültüründe aşık sanatının konumu ve anlatılması ile ilgili Ferzane’nin “Aşıklar” ve Hüseyin Feyzullahi Vehid’in “Elli Aşık Elli Nağme” eserleri dı-şında Menuçehr Azizi’nin “Duyguların Terenümü” (1994) adlı eserde yayınlanmıştır. Araştırmaları sonu-cunda “Abbas ve Gülgüz” (1991) eserini yayımlayan Abdülkerim Menzuri Hamene, bu eserde Aşık Abbas Tufarganlı’nın hayatını kaleme almıştır. İran Türkleri-nin aşıkve sözlü edebiyatını tartışmaya açan başka bir eser ise Kasımzade tarafından kaleme alınan “Aşık-lar Sözü, Kaçak Nebi Azerbaycan’ın Güneşli Folklo-ru”dur. Al Babalu, “Aşık Garip ile Şah Senem” (2012) eserinde aşık sanatını edebî bir çerçevede anlatmıştır. Aşık sanatı ile ilgili Dede Korkut kitabındaki metin-lerin edebi ve kültürel açıdan incelenmesi konusunda Hüseyin Güneyli’nin “Dede Korkut Boyları (Çağdaş Aşık Edebiyatına Uygun)” eseri dikkate değerdir. Aşık kültürü konusunda Hüseyin Saii’nin “Sara ve Han Çoban ve Aşık Destanları” (2002) adlı eseri de

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 197: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

190

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

oldukça dikkat çekmektedir. Alirıza Zihek de aşık edebiyatı konusunda “Seyyedi Destanı” (2000) eseri-ni yayımlamıştır. Hasan Demirci tarafından kaleme alınan ve yayımlanan “Seçilmiş Azerbaycan Mahnıla-rı” da İran Türkleri müzisyenlerinin kültürü ve sözlü edebiyatının tarihi hakkında oldukça önemli bilgiler sunmaktadır.İran Türklerinin sözlü edebiyatı ile ilgili eserlerin yazılıp yayınlanması, kültürel alanda yapılan çalışmaların bir örneğidir. “Tapmacalar”, “Koşmaca-lar”, “Bayatılar” ve “Laylalar” gibi eserler İran Türk-lerinin ortaya koydukları modern edebiyat alnındaki eserlerdir. Ali Asker Hürrem tarafından 1981 yılında hazırlanan ve Azerbaycan bayatıları, atasözleri ve şiir-lerden oluşan “Edep Hazinesi” adlı eser yayımlanmış-tır. Ayrıca Yakub Kuds’un çabaları, Farsça çevirileri ve açıklamaları sonucunda 6000 atasözünü kapsayan eserin ilk cildi yayımlanmıştır. “Azerbaycan Folkloru” ile ilgili ikinci cilt ise Dr. Cavid ve M. Hameney ta-rafından basılmış ve yayımlanmıştır. Bayatılarla ilgili eser ise ikinci kez Ferzane tarafından yayımlanmıştır. Behram Esedi’nin çabaları ise “Azerbaycan Bayatıları” (2010), Dr. Muhammed Hariri’nin “Föiye Ton- Azer-baycan Kültürüne Bir Bakış” (2012) eseri ise Azerbay-can sözlü edebiyatının bir parçası olmuştur. Rehim Kavyani’nin “Azerbaycan Edebiyatı” (2001), Hüseyin Feyzullahi’nin tercüme ettiği ve Muhammedov’un ka-leme aldığı “Azerbaycan Folklorik Mahnıları” (1992) ve Hemid Arğış’ın “Yedi Nar” (2001) eseri Azerbaycan ile ilgili hikâyeleri anlatmış ve Azerbaycan Türk Ede-biyatı’nın yazılı şeklini sunmuştur. Feride Asgerniya, Gafar Namazaliyev’in “Sona Bülbüller- Azerbaycan Halk Mahnıları ve Tasnifleri” (2001) eserini Kiril al-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 198: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

191

Ali Asghar HAGHDAR

fabesinden Latin alfabesine aktararak yayımlamıştır. Son 30 yılda şiirlerini klasik bir çerçevede yayımlaya-bilen Azerbaycanlı şairlerin ortaya koydukları eserler-den birkaçı şöyledir:

Nesir Paygozar’dan “Ballı Bayatılar” (2002), Cemşid Şeybani’den “Bayatı Bulağı” (2000), Hüseyin Feyzul-lahi Vehid’den “Bayatılar” (1985), Muhammed Ali Ferzane’den “Bayatılar” (ilk baskı 1991, dokuzuncu baskı 2004), Rukiye Aligoliyan’dan “Bayatı Koşması” (2007), Ahmed Azerlu’dan “Tapmacalar Azerbaycan Türkçesi’nde” (2007), Muhammed İbadi Karahan-lu’dan “Hasta Kasım” (2013), Seyyid Mehdi İtimad Natıki’den “Gelin Beeyi” (1982), Gulamali Azeri’den “Yoksullar Nağmesi” (1985). Ayrıca Azerbaycan hiciv şiirinde de Hemid Areş Azad “Oku At, Yayını Sakla” (2012) eserini yayımlamıştır. Muhammed Ali Ferzane de Farsça ve Türkçe olarak “Monasreddin Fıkraları” eserini 1385 yılında yayımlamıştır. Türklerin sözlü edebiyatı alanında da Susen Nevade Rezi’nin kaleme aldığı “Arzuların Yeni Gülistan Bağı” (2014) ve “An-nem ve Ben, Hikâyeler Dizisi”(2015) eserleri de dik-kate değerdir. Aynı yazardan yeni Türk şiiri alanında “Şelaleler Şelesi” (2012) adlı eser de yayımlanmıştır. Elyar Seferli ve Halil Yusuflu’nun kaleme aldığı ve Hü-seyin Şarki’nin tercüme ettiği “Azerbaycan Edebiyat Tarihi” (1998) ve “Şiir Sanatı İran Türk Edebiyatında” (1984) eserleri Türkçe’nin ilk eleştirel edebî metinle-rinden sayılmaktadırlar. Edebî eleştiri alanının başın-da Cevad Heyet’in Türkçe yazdığı “Edebiyatşinaslık” (1996) eseri yer almaktadır, ayrıca Ali Hüseyinza-de’nın yazdığı “Edebi Yöntemler” (1999) eserinde de

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 199: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

192

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Türkçe’de edebî eleştirilerle ilgili açıklamalara yer ver-miştir. H. M. Savalan “15. Yüzyılın Kudretli Şairi He-bibi” adlı eserinde, 15. yüzyıldaki bir şairin Türkçe şiirlerinin analizini yapmıştır. Türkçe şiirler yazan ve eski Türk edebiyatı ile ilgili eserleri tashih eden Hüse-yin Feyzullahi Vehid (Savalan), 19. yüzyılın Türk şairi Hurşidbanu Natevan’ın “Hurşidbanu Natevan Divanı” eserini “Azerbaycan Klasik Yıldızlar” Mecmuası’nda yayımlamıştır. Bu alanda Muhammed Ali Ferzane’nin “Bedii Edebiyat Terimlerine Açıklamalar” (2009) eseri de dikkate değerdir. Muhammed Rehmanifer, “Şehriyar ile Birlikte Özgeleşmeden Yabancılaşmadan Özleşmeye Doğru” kitabında, Şehriyar’ın şiirlerine yeni bir bakış açısı kazandırmıştır. Salih Seccadi ve Murteza Süleymeni’nin hazırladıkları “Bir Sepet Kı-zıl Yumurta- Azerbaycan Hece Şiir Antolojisi” (2012) eseri, Türkçe yazılmış edebi eleştiri ile ilgili olmuştur. Ali Püsküllüoğlu’nun yazdığı ve Muhammed Hasan Pedram’ın tercüme ettiği “Türk Halk Şiir Antolojisi” (2011) eseri de Türkçe Türkoloji kitapları arasında yer almaktadır. Modern Türk Edebiyatı’nda edebî eleştiri alanında Eyvaz Taha’nın “Şiir Varlığın Evidir” (2010) ve “Sağlam Dil-Azerbaycan Türkçesi’nde ‘Dil Kri-terinin” Gerçekleşmesine Doğru” eserleri de olduk-ça önemlidirler. Eyvaz Taha, İran’da Türkçe’ye edebî postmodern mekteplerin teorilerini ve kavramlarını dâhil etmeyi başarmıştır (‘Kurşun Nereden Geldi’ romanı; Bakü, 2006; Tebriz, 2007, Eyvaz Taha bu ro-manı ile modern Türk Edebiyatı’nı yeni bir teste tabi tutmuştur.).

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 200: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

193

Ali Asghar HAGHDAR

Azerbaycan Türkçesi’nde Türkoloji ve edebî eleştiri ala-nında yayımlanan son kitaplar arasında Mir Hüseyin-gulu Riyahifer’in “Azerbaycan Türkçesi’nde Şiir Kalıp-ları” (2016) adlı eseri yer almaktadır. Türkçe edebiyat alanında aşağıdaki eserler de oldukça önemliler:

Mir Ali Seyyid Selamet’den “Bayatı, Eski Türk, Efsane Bakımından” (2009), Samed Zuhuri’den “Aruz Ku-ralları Azerbaycan Dilinde” (1983) ve “Hece Ölçüsü Azerbaycan edebiyatında” (1983), Mir Ali Seyidov’un yazdığı ve Rehim Şavanlı’nın tercüme ettiği “Azerbay-can Soy Kökünü Düşünürken” (2006), Zeynelabidin Babapur’dan “Türkçe Şiirin Hece Ölçüsü” (2006) ve Resul Yunan tarafından HebibSahir’in şiirlerine eleş-tirel yaklaşımı ve şairin bazı şiirlerinin derlenip topla-nıldığı “Yanan Yeşil” (2009) eseridir. İran Türklerinin sanat tarihi alanında ise Rafık İmrani’nin yazdığı ve Mecid Teymuri’nin tercüme ettiği “Azerbaycan Mu-siki Tarihi (En Eski Dönemden Günümüze Kadar)” (2004) eseri örnek gösterilebilir.

Güney Azerbaycan’da Modern Türk Edebiyatı konu-sunda Sabahi Ödülü kuruluşu1392 yılından itibaren faaliyete başlamıştır. Azerbaycan kültür severleri-nin çabası ile oluşan Sabahi Ödülü kuruluşu, İran’da Türkçe edebî faaliyet gösteren tek kuruluş olarak sa-yılmaktadır (Daha fazla bilgi için bkz: www.sabahio-dulu.blogfa.com). Oysaki İran’da 17 bağımsız kurum ve kuruluşun yanı sıra kamu kurumlarına ve bakan-lıklara bağlı birkaç merkez de Farsçanın gelişmesi için faaliyet göstermektedirler. Milliyetçi kültür ve kimlik faaliyetleri doğrultusunda 2011 yılında “Sürgünde Güney Azerbaycan Yazarlar Birliği” kurulmuştur. Bir-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 201: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

194

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

liğin yayın organı olan “Yaz” Dergisi 2014 yılından iti-baren yayımlanmaktadır. Birliğin internet sitesi de si-yasi ve kültürel konular hakkında yazılara yer veriyor.

Güney Azerbaycan’da Türkçe şiir alanındaki edebî ye-nilik, İran Türklerinin kültürel yenilenmesinin başka bir ayağıdır. YeniTürk şiiri konusunda yayımlanan eserler şöyledir:

Tebriz coğrafyası, tarihi ve Eynalı Dağı hakkında ede-bî yazılar kaleme alan Ali Akber Torabi’nin “Eynalı İl Dağı ve Tebriz Güneş Yurdu” (1994) eseri, Türk ede-biyatına yeni bir boyut kazandırmıştır. Kerim Meşru-teçi’nin “Ağır Yıllar” (1980) adlı şiir kitabı, Haşim Ter-lan’ın “Alevli Şiirler” (1980) ve Azeroğlu’nun “Savalan Nağmeleri” (1986) eserleri Türk şiirine yeni bir form ve boyut kazandırmıştır. Geçen otuz yılda Hemide Reiszade’den yayımlanan “Maviler” (1987) ve “Bir Demet Yeni Güneş” (2000) adlı Türkçe şiir kitapları da bu gruba dâhildir. Hüseyingulu Katebi’nin yazdı-ğı “Azerbaycan Tablosu” (1980) eseri, 1394 yılında yeniden yayımlanmıştır. Rıza Gaffari’nin “Azerbay-can’ın Kadın Şairleri” (2002), Hasan Zare Ecebşiri’nin “Mahnı Gazelleri- Azerbaycan Şairlerinden Seçilmiş Eserler” (1998), Hamlet İsahanlı’nın çabalarıyla ha-zırlanan ve Muhammed İbadi Karahanlı’nın tercüme ettiği Türkçe şiir mecmuası olan “Azerbaycan Sevgi Şiirleri” eseri de Türkçe şiir sanatına dâhildirler. Türk-çe manzum edebiyat alanında ise Said Muganlı’nın şi-irleri, içerik ve form bakımından modern Türk şiirini yansıtmaktadır. Said Muganlı’nın “Kucağın Emniyet, Gözün Terörist” (2012) adlı şiir kitabında, mevcudi-yetlerini koruma çabası içinde olan Türklerin kimlik ve kültürleriyle ilgili birçok örneğe yer verilmiştir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 202: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

195

Ali Asghar HAGHDAR

Edebî modernizm formunu kullanan Feriba Mortezai de “Dilim Ağzımda Ağlıyor” (2015) eserinde, kendisi-nin ilk Türkçe şiirlerini yayımlamıştır. Türklerin kül-türel ve etnik kimliklerinden esinlenen Nigar Hiyavi, birkaç şiirinde Türk Edebiyatı’nı modern formlarda sunmaktadır. “Benim Şiirim” (1998), “Gölgedeki Ses” (1998), “Şehrin Kenarında Nigar” (2005) ve Gulam-hüseyin Saidi’den tercüme ettiği “Beyel Azalıları” (2004) kitapları, Nigar Hiyavi’nin eserlerinden bir-kaçıdır. Şiirlerini Türkçe olarak yayımlayan Duman Erdem, şiirlerinde Türklerin etnik ve kültürel kimli-ğini tasvire çekmiştir. Erdem, modern Türk şiirinde bugüne kadar “Öp Ölümümü” (2008), “Kar Tanesi” (2010), “Kola Kutusunda İt Ölüsü” (2010), “Sonuncu Sofi” (2011), ve “Elif ” (2012) eserlerini yayımlamış-tır. Geleneksel folklorik formların da çağdaş Türk şi-irinde izleri görülmektedir. Şiirlerde kullanılan sem-boller, İran Türklerinin sevgi hikâyelerinden alınmış toplumsal ve duygusal temalardır ayrıca Azerbaycanlı genç şairlerinden ilham kaynağıdırlar. Yüz yıl önce-den Azerbaycan’ın “Hasret Edebiyatı’nın temelini oluşturan Aras Nehri, Savalan Dağı, Azerbaycan’ın tarihî mekânları ve mitolojik karakterler, Türkçe şi-irlerde ifade edilen bazı örneklerdir. Samed Behren-gi ve Behruz Dehgani tarafından hazırlanan ve İran Türklerinin etnik kimliği temalı “Azerbaycan Hikâye-leri” (2011) adlı eser, kısa hikâye alanında yayımlan ilk Türkçe metindir. Bu alanda Ali İbadi tarafından derlenip toplanan dört ciltlik “Azerbaycan Hikâyeleri” (2009) eserine de değinilebilir. Ayrıca Sirus Ali Ak-berzade ve Hüseyin Sepehrfer’in “Hikâyeler” (2009), Furug Hızırlu’nun iki ciltte “Azerbaycan Hikâyeleri”

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 203: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

196

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

ve Behruz İmani ve Akber Rehimzade’nin “Yayımlan-mamış Hikâyeler” (2008) adlı eserler de Türk sözlü edebiyatında yayımlanmış eserlerdendir.

Günümüzde ve özellikle son yıllarda Türkçe roman-lar Güney Azerbaycan’da büyük bir oranda artmıştır. Bu alanda İran Türklerinin modern nesir edebiyatı-nın bir bölümü –tercüme edilmiş veya diğer yazılan eserler- ele alınacak. Yusuf Behnumun “Yeşil Dözüm (tahammül)” (2006) adlı eserinde modern Türk ede-biyatını ortaya koymaktadır. Said Neccari tarafından Cengiz Aytmatov’un ünlü “Cemile” (2006) romanı-nın Türkçe tercümesi de İran Türklerinin modern edebiyatı kapsamına dâhil olmaktadır. Hebib Sahir’in “Talancılar (Hikâyeler ve Notlar), Kız Sesi, Kızıl Sesi, Kazan Sesi” (2015) adlı hikâyelerinin Hasan M. Cafer-zade tarafından yeniden düzeltilerek Yaşmak Yayınevi tarafından yayımlanması da Türk edebiyatının coğ-rafik dağılımını göstermektedir. İran Azerbaycan’ın-da doğan Sahir, Türk ve Fars kültürünü yaşayan ve en iyi bilen yazarlardandır. Yaşmak Yayınevi ise İran Türklerinin modern edebî merkezlerinden biri sayıl-maktadır.Yaşmak Yayınevi tarafından Eyvaz Taha ve diğer şairlerin eserleri Türkçe olarak yayımlanmıştır. Muhammed Tagi Zehtabi Türkoloji çalışmalarında, şiir ve hikâyelerinde Türk kavramını edebiyata dâhil etmiştir. “Koy Olsun On” (1994) kitabı, Zehtabi’nin modern edebî faaliyetlerinden sayılmaktadır. Ali Kaf-kasyalı, Ali Tebrizili’nin kaleme aldığı “Şah İsmail” (1955) romanını Azerbaycan Türkçesi’nde yazılmış ilk romanı olarak değerlendirmektedir (İran Coğ-rafyasında Türkler, s. 110). Alirıza Zihek, “Azerbay-can’da Türkçe Hikâye Yazmanın Tarihçesi” adlı ma-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 204: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

197

Ali Asghar HAGHDAR

kalesinde (Heyderbaba internet sitesi) İran’da Türkçe hikâye yazmanın dört tarihi dönemini, Abbas Penahi Makui’nin Fikir Gazetesi’nde yayımladığı “Perişan” (1952) hikâyesi ile başladığını ve Alikulu Kâtibi’nin “Volga” adlı uzun hikâyesi ile devam ettiği belirtmek-tedir. Zihek ayrıca Penahi Makuyi’nin “Settar Han” ve “Hiyabani” adlı romanların Demokrat Fırkası dö-nemi ile ilgili olduğunu ve İkinci Pehlevi döneminde ise Gencali Sabahi, Ali Tebrizi, Samed Behrengi ve Gulamhüseyin Saidi’nin roman ve hikâyelerine işaret etmektedir. İran’da Modern Türk Edebiyatı’nın tarihî sınıflandırılması konusunda Zihek, son otuz yıldaki gazetelerde yayımlanan hikâyelere ve Nasır Menzu-ri’nin “Kara Çuha” (1995) hikâyesine değinmektedir. Muhammed Suphdil de Celil Memedguluzade’nin “Posta Kutusu” (1901) adlı eserini, Türkçe modern hikâye yazımının başlangıcı olarak belirtilmektedir. Geçmiş yıllarda İran’da modern Türk Edebiyatı’nda ise Celal Bergüşad’ın yazdığı ve Rıza Enzabi ile Rehim Reisniya’nın tercüme ettiği “Babek” (1998), Muham-med Said Ordubadi’nin yazdığı ve GulamrızaTaba-tabai’nin tercüme ettiği “Gence’nin Hatunu” (2002), İsmail Şeyhali’nin “Ölen Dünyam”, Afak Mesud’un “Üzü Işığa” (2010), Ağdaşlı’nın “Şaman” (2001), “Yah-ya Alilu’nun “Nisgilli Melekler” (2014) ve “Son Dilek” (2014) romanları yayımlanmıştır. Alilu, tarihî roman-larında, Azerbaycan’daki tarihîolayları edebi bir şe-kilde ele almıştır. Haşim Terlan, tarihî olaylardan ve anılarından da yararlandığı “Gümüşü Pencek” (2008) romanında sosyal tarihin bazı bölümlerini şahsi de-neyimleri ile bağdaştırarak kaleme almıştır. Mevlüt Süleymanlı’nın “Göç” (2012), Yusuf Behnemun’un

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 205: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

198

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

“Çite Konan Güvercinler” (2011), Ali Daşgın’ın “Sev-gi Damusu” (2004), Mehrdad Kavyanpur’un “Dağlar Kızı” (2008), “Muhammed Rıza Levayi’nin “Arbatan” (2008), İsa Hüseyinova’nın “Doğma ve Yâd Adamlar”, Hebib Ferşbaf ’ın “Seller Sarası” (20016) romanı ve El-dar Karadağlı’nın üç ciltlik “Sürgün Umutlar” (2016) romanı da son dönemlerde Azerbaycan Türkçesi’nde yayımlanan eserler arasında bulunmaktadır. İsmail Hadi’nin “Laçin” adlı romanı, Azerbaycan Türkçesi’n-de edebî modernizme dâhil eserlerden biridir. Ali As-ker Hakdar’ın “İstanbul’da Bir Kadın” adlı romanı Far-sça ve İstanbul ile Tebriz lehçelerinde yazılmış bir kısa romandır (İran’da Türkçe yazılmış hikâye ve romanla-rın listesi için bkz: İran Türkleri, s. 739-915). Hemid Arğış da İran’ın muasır tarihinde Azerbaycan hikâye edebiyatının tarihî sınıflandırmasında, İran’da yayım-lanan ilk Türkçe romanın Alikulu Kâtibi’nin “Volga” (1942) adlı eseri olduğunu ve Ali Tebrizli’nin “Şah İsmail” romanı ve Gencali Sabahi’nin “Kartal” (1979) Türkçe romanları takip ettiğini belirtmektedir. Hemid Arğış günümüzde Türkçe yayımlanan romanları şöyle sıralamaktadır: İsmail Hadi’den“Dumanlı Günler” ve “Laçin”, H. Azeri’den “Acı Çayı Köprüsü Konuşuyor”, Gencali Sabahi’den “Hayat Facialerinden”, Kavyan-pur’dan “Dağlar Kızı”, “Hemid Arşış’tan “Karlı Erk”, Aziz Muhsini’den “Çay Akıyor”, Muhammed Tagi Zehtabi’den “Koy Olsun On”, A. H. Erdebili’den “İki Küçük Kız Kardeş” ve Ali Hasanzade’den “Nazlıca” eserleri (Arğış, 2001).

Rukiye Kebiri de kaleme aldığı Türkçe romanlarında, kısa hikâyelerinde ve şiirlerinde İran Türklerinin ta-rih, kültür ve geleneklerini yansıtmıştır. “Evim” (2014)

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 206: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

199

Ali Asghar HAGHDAR

romanı; ana karakterindeki kimlik, kültür ve yaşamı kuşatan ve kendi tarih ve kültürünü elde etme çaba-sı içinde olan tutsaktaki bir mahkûmun hikâyesidir. Kebiri, “İçimdeki Kız” (2014) adlı kısa hikâyelerinde Türk kültürünü ve efsanelerini edebî modernizmin içeriği ile bağdaştırmaktadır.

Güney Azerbaycan yazarlarının sürgündeki edebiyat-ları ile ilgili S. Hatemluy’un makalesinden örnekler verilmektedir. Söz konusu makalede edebiyatın çeşit-li dalları olan şiir, roman, kısa hikâye ve sözlükbilimi gibi konular dikkate alınmıştır.

-İkılab Kartalı: Azerbaycan Türkçesi ile iki ciltlik ro-man, 1989 yılında Azerbaycan yayınları tarafından Bakü’de yayımlanmıştır.Romanın yazarı Azerbay-can’ın ünlü şairlerinden Söhrab Tahir’dir. Romanın konusu, Azerbaycan Millî Hükûmeti Başbakanı Sey-yid Mir Cafer Pişeveri’nin hayatının bir bölümünü yansıtmaktadır. Söz konusu roman Abdullah Emir Haşemi tarafından Farsçaya tercüme edilmiştir.

-Fedai General: Azerbaycanlı şair ve yazar Şöhrab Tahir’in Gulam Yahya Daneşiyan’ın hayatı ile ilgili kaleme aldığı uzun bir hikâyedir. Daneşiyan, Azer-baycan Demokrat Fırkası’nın askerî yetkililerinden biri olmuştur. Daha sonraları Sovyetler Birliğine göç ettikten sonra Azerbaycan Demokrat Fırkası’nın so-rumluluğunu üstlenmiş ve bir süreliğine İran Hizb-i Tude’nin liderlik kadrosunda görev yapmıştır. Azer-baycan Türkçesi’yle yazılan roman, 1987 yılında Azer-baycan yayınları tarafından Bakü’de yayımlanmıştır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 207: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

200

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

-Şafak: Azerbaycanlı dram yazarı Gulamrıza Cem-şidi tarafından dört perdede yazılan ve 1987 yılında Azerbaycan yayınları tarafından yayımlanan bir dram piyesidir. Azerbaycan Türkçesi’yle yazılan Şafak piye-si, Azerbaycan Millî Hükûmeti’nin kuruluşu sırasında bu topraklardaki Azerbaycan halkının mücadelesini tasvir etmiştir. Daha önce Gulamrıza Cemşidi’nin “Tebriz Geceleri” ve “Üvey Kardeşler” adlı dram pi-yesleri de yayımlanmıştır.

-Tebriz’den Bir Hatırayım: Azerbaycanlı şair Bahti-yar İrşadi’nin 1989 yılında Azerbaycan yayınları ta-rafından Bakü’de yayımlanan şiir kitabıdır. Şiirlerin tamamı muhaceret yıllarında ve Azerbaycan Türkçesi ile yazılmıştır.

-Gulam Yahya Daneşiyan: Anılardan oluşan bu eser Farsça olarak Samed Niknam’ın 2005 yılında kaleme alınıp ve Kalem Yayınları tarafından yayımlanmış-tır. Muhtemelen kitap önce Bakü’de basılmış ve daha sonra Avrupa’nın bir ülkesinde çoğaltılmıştır. Kitabın konusu Gulam Yahya Daneşiyan’ın Azerbaycan De-mokrat Fırkası ve Hizb-i Tude’deki siyasi hatıraları ile ilgili olmuştur.

-Millî HükûmetinFedai ve Kızılbaş Halk Ordusu: Kitap 148 sayfada ve 1998 yılında Bakü şehrinde Ali-rıza Miyanalı ve Lütfali Erdebiliyan tarafından yayım-lanmıştır. Kitabın konusu Ş. 1947 yılında Azerbaycan Millî Hükûmeti’nin askerî birlikleri ile ilgilidir.

-“Hurşid-i Subh- Sabahın Güneşi” Hikâyesi: Azer-baycan Gazetesi yayınları tarafından yayımlanmıştır. Kitapta Arap alfabesiyle Azerbaycan Türkçesi’nde ya-zılmış hikâye ve şiirlere yer verilmiştir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 208: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

201

Ali Asghar HAGHDAR

-Edebiyat Tarihimizden Sayfalar: Kitap, Azer-baycanlı araştırmacı ve edebiyatçı Muhammed Ali Hüseyni tarafından, 1994 yılında Bakü’de Nurlan Yayınları aracılığıyla yayımlanmıştır. Kitap, Latin alfabesiyle Azerbaycan Türkçesi’nde yazılmıştır.On iki makaleden oluşan kitap genel olarak Azerbaycan Edebiyat Tarihi’ne değinmiştir. Kitaptaki makaleler Azerbaycan şairleri ve yazarları hakkında, yazarın yıllarca zahmetli araştırmaları sonucunda yazılmıştır. Kitapta sözü edilen şairler ve yazarlar ya hiç tanınma-makta ya da Azerbaycan Edebiyat Tarihi’nde sadece isimleri geçmektedir. Azerbaycan ve Batı Avrupa’nın çeşitli gazetelerinde ve dergilerinde Muhammed Ali Hüseyni’den onlarca edebî ve ilmi makale yayımlan-mıştır. Azerbaycan’ın ünlü satirik şairi Möcüz Şebis-terli’nin elyazmalarından oluşan şiirleri çok yakın bir zamanda yazar tarafından yayımlanacaktır.

-Şiirler (Abbas Sabiri’nin Şiirleri): Azerbaycanlı şair Abbas Sabiri’nin şiir mecmuası, Muhammed Ali Hü-seyni’nin düzenlemesi ve ön sözü ile 2002 yılında Ber-lin’de yayımlanmıştır. Ocak Devrimi’nin ardından ha-yatını kaybeden Azerbaycan halk şairi Abbas Sabiri’nin şiirlerinin tamamı bir mecmua olarak basılmamıştır.

-Millî Meseleler Üzerine Bazı Görüşler: Kitap; Mu-hammed Ali Hüseyni, Muhammed Ali Ferzane, Said Peyvendi, Mehrdad Brucerdi, Bijen Rızai ve Alirıza Menafzade’nin makalelerinden oluşan bir makale top-luluğudur. Makaleler, genel olarak İran’da millî baskı ve çözüm yolları ile ilgili konular hakkında olmuştur. Kitap Berlin’de M. A. Druck tarafından ve tarih yazıl-maksızın basılmıştır. Yayın tarihinin 2005 yılı olduğu tahmin edilmektedir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 209: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

202

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

-Sepetçi Hasan: Azerbaycanlı şair G. Ş. Azerhş ta-rafından Arap alfabesiyle Azerbaycan Türkçesi’nde Federal Almanya’da yayımlanan bir romandır. Kita-bın yayıncısı yazarın kendisidir. Kitabınbasım yılının 1998 olduğu tahmin edilmektedir. 200 sayfadan olu-şan romanın içeriği II. Dünya Savaşı sonrası dönem ve Azerbaycan Millî Hükümet’in kuruluşu ile ilgilidir.

-Kızıl Sayfalar: Seyyid Cafer Pişeveri’ye ait ve ilk defa 1968 yılında yayımlanan Azerbaycan Demokrat Fır-kası’nın yayın organı olan Azerbaycan Gazetesi’ndeki makalelerden oluşan söz konusu eser, Ana Dili Ya-yınları tarafından 1989 yılında Federal Almanya’nın Bonn şehrinde Nuredin Gerevi’nin yazdığı ön sözle yayımlanmıştır.

-Ana Dilimizi Öğrenelim: Çocukların Azerbaycan Türkçesi’ni öğrenmeleri amacıyla tamamen renkli şe-killerle hazırlanmış bu kitap, Ana Dili Yayınları tara-fından 1989 yılında Federal Almanya’nın Bonn şeh-rinde yayımlanmıştır.

-Ana Dilimizin Yazım Kuralları: Ana Dili Yayınla-rı ve sahibi Nureddin Gerevi tarafından 1990 yılında Almanya’nın Bonn şehrinde yayımlanmıştır. Kitap Azerbaycan imla ve yazım kuralları hakkındadır.

-Yol Üstünde Ağaç: Azerbaycanlı şair Aziz İslami’nin Türkçe şiirlerden oluşan bu eser, 1992 yılında Bonn şehrinde yayımlanmıştır.

-Almanlar İçin Azerbaycan Türkçesi’nde El Kitabı: Alman-Azerbaycan Dostluk Derneği Başkanı Ali Fe-river tarafından 1985 yılında Bonn şehrinde yayım-lanmış bir kitaptır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 210: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

203

Ali Asghar HAGHDAR

-Köroğlu Destanının Dünya Görüşü: Behruz Hakki bu eserde, Azerbaycan’ın efsanevi kahramanı Köroğ-lu’nun ayaklanmasını ele almaktadır. Azerbaycan’ın ünlü ressamlarından Ali Minai’nin renkli tabloları ile süslenen eser, 2007 yılında Azerbaycan Yayınları ta-rafından Köln şehrine yayımlanmıştır. Kitap “Köroğ-lu, Tarihi, Mitoloji ve Gerçeklik” adıyla Azerbaycan Türkçesi’yle 2003 yılında Bakü’de yayımlanmıştır.

-Azerbaycan Sözlü Edebiyatı: Azerbaycanlı Yazar Behruz Hakki’nin Azerbaycan halkının zengin folklo-ru ile ilgili kaleme aldığı söz konusu eser, Aralık 1990 yılında Köln şehrinde yayımlanmıştır. Kitap Azerbay-can Yayınları tarafından basılmıştır.

-Atasözlerinin Kökleri:Azerbaycan atasözleri ve kökleri ile ilgili bir eser olup Behruz Hakkı tarafın-dan 1989 yılında Köln şehrinde yayımlanmıştır. Eser, Azerbaycan Yayınları tarafından basılmıştır.

-Atasözleri: Behruz Hakkı’nın Azerbaycan folkloru hakkında kaleme aldığı ve 2000 yılında Köln şehrinde Azerbaycan Yayınları tarafından yayımlanan bir eser-dir.

-Bilmeceler ve Bulmacalar: Behruz Hakkı’nın Azer-baycan folkloru ile ilgili kaleme aldığı ve 2000 yılında Köln şehrinde Azerbaycan Yayınları tarafından ya-yımlanmış bir eserdir.

-Sefer Han Kahramaniyan’ın Hayatından Bazı Ke-sitler- Azerbaycan’ın Özerkliği İçin 32 Yıl Hapis ve İşkence: İran’da siyasi mahpusların sembolü olan Sefer Kahramaniyan’ın hayatı hakkında yayımlanmış ilk eserdir. Eserin yazarı, Sefar Han ile yıllarca aynı

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 211: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

204

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

koğuşta kalan Behruz Dehgani’dir. Söz konusu eserde yazar, okurlara Azerbaycan halkının direniş sembo-lünü anlatmaktadır. Kitap 1994 yılında Azerbaycan Yayınları tarafından Köln şehrinde yayımlanmıştır. Ayrıca kitap Azerbaycan Türkçesi’ne de çevrilerek Ba-kü’de basılmıştır.

-Gönül Bahçesinde Yeşeren Bakış: Süleymenoğ-lu’nun 1987 yılında Fransa’da yayımlanmış şiir kita-bıdır. Şiirlerin tamamı Arap alfabesiyle Azerbaycan Türkçesi’nde yazılmıştır.

-Varlık Tuzlağında: Şair Süleymanoğlu’nun 1990 yı-lında Köln şehrinde basılmış başka bir şiir kitabıdır. Şiirlerin tamamı Türkçe’dir.

-Parmakların İtikâfında: Süleymanoğlu’nun başka bir şiir kitabıdır. Bu kitap 1991 yılında Paris’te yayım-lanmıştır.

-Benle Sen: Süleymanoğlu’nun şiirlerden oluşan bir mecmuadır. Süleymanoğlu’nun yeni deneyimlerin-den oluşan bu şiirler, kısa mısraları ile dikkatleri çek-mektedir. Şiir Latin ve Arap alfabesiyle Türkçe olarak yayımlanmıştır. Kitap Baykuş Yayınları tarafından 1995 yılında basılmıştır.

-Num Kitabından: Modern şiir hakkında Süleyma-noğlu’nun kapsamlı ön sözü ile başlayan bu eserde Türkçe şiirlere yer verilmiştir. Kitap, Eylül 2003 yılın-da Berlin’de Azerbaycan Kültür Merkezi tarafından basılmıştır. Bu kitaptaki bazı şiirler, Ingrid Richter ve Aydın Karadağlı tarafından Almancaya tercüme edil-miştir. Kitap, 2005 yılında Almanya’da Auf Dem Ruf-fel yayınları tarafından yayımlanmıştır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 212: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

205

Ali Asghar HAGHDAR

-Karaltı Mahnısı: Şiirsel düşünceleri konu alan bu eser, Gulamhüseyin Vali (Gözeten) tarafından 1994 yılında Federal Almanya’da yayımlanmıştır. Kitap Arap ve Latin alfabesiyle Türkçe olarak yazılmıştır.

-Sizlere: Gulamhüseyin Vali’nin (Gözeten) şiirlerin-den oluşan bu eser, Arap ve Latin alfabesiyle Türkçe olarak, 1996 yılında Baykuş Yayınları tarafındanFede-ral Almanya’da yayımlanmıştır.

-Değirmen Gölgesi: Gulamhüseyin Vali’nin (Gö-zeten) şiirlerinin yer aldığı başka bir eserdir. Kitap, Arap ve Latin alfabesiyle Türkçe olarak 1997 yılında Baykuş Yayınları tarafından Federal Almanya’da ya-yımlanmıştır.

-İran’da Parlamenter Sistemin Tarihi: Meşruta Ha-reketi ile Ocak Devrimi dönemi arasındaki parlamen-ter sistemi ele alan bir kitaptır. Kitabın yazarı Ahmed Yezdani, aynı zamanda İran’da siyasi parti ve kuruluş-lar hakkında da araştırma yapmaktadır. Kitap 1991 yılında yazar tarafından Arap alfabesiyle Azerbaycan Türkçesi’nde yayımlanmıştır.

-Bölünmüş Azerbaycan, İnziva ile Karşı Karşıya Kalan Bir Millete Bakış: Ahmed Yezdani’nin Al-manca kaleme aldığı başka bir eserdir. Bu kitap 1993 yılında Berlin’de Das Arab Buch Yayınları tarafından yayımlanmıştır. Azerbaycan tarihi ve Azerbaycan’ın İran ve Çar Devletleri arasında bölünmesi gibi konu-ları ele alan kitap, Kuzeyde Sovyetler Birliği güneyde ise Pehlevi rejiminin sultası altında, Azerbaycan’ın her iki bölümündeki gelişme sürecini açıklayarak de-vam etmektedir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 213: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

206

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Ermeniler tarafından Azerbaycan topraklarında ve özellikle Karabağ’da yapılan etnik temizliğe değinen kitapta bir bölüm de iki Azerbaycan’ın birliğine ayrıl-mıştır.

-Almanca-Türkçe Sözlük: 40 binin üzerinde kelime barındıran bu kitap, son yıllarda Azerbaycan Türkçe-si’nde yayımlanan en iyi kitaplardan biridir. Ahmed Yezdani, bu kitabı hazırlamak için yıllarını vermiştir. Kitap 2004 yılında Pro Literatur Verlag tarafından Berlin’de yayımlanmıştır.

-Siyasi Ortam ve Mirza Möcüz Şebisterli’nin Haya-tı: Yunus Parsa Binab bu kitapta Azerbaycan’ın ünlü şairi Möcüz Şebisterli’nin hayatını ele almıştır. Meh-seti Gencevi, Fuzuli, Gosi Tebrizi, Sabir, Nesimi ve Şah İsmail gibi diğer Azerbaycanlı şairlere de değin-miştir. Cevadi, bu eserinde Möcüz’ün bazı şiirlerinin Farsça tercümesini de vermeye çalışmıştır. Kitabın ilk baskısı 1981 ve ikinci baskısı ise 1987 yılında Köln’de Murtezevi Matbaasından basılmıştır.

-Oku: Güney ve Kuzey Azerbaycanlı yazarların şiir ve kısa hikâyelerinden oluşan bir eserdir. Nimetullah Rahmeti’nin Almanca ön söz yazdığı kitap, 2001 yılın-da Hamburg’da Auf dem Ruffel Yayınları tarafından basılmıştır. Rahmeti, Aziz Caferzade, Abdullah Şaik ve Nizami Gencevi gibi yazarların eserlerinin yanı sıra Samed Behrengi, Şehriyar ve Bulut Karaçorlu gibi yazarların da eserlerine yer vermiştir. Kitap Arap, Ki-ril ve Latin alfabesiyle Türkçe yayımlanmıştır.

-Azerbaycanca-Farsça Sözlük: Nimetullah Rahmeti muhacerette Almanlar için böyle derli toplu bir eser hazırlamıştır. 35 binin üzerinde kelime barındıran ki-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 214: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

207

Ali Asghar HAGHDAR

tap, 1999 yılında Auf dem Ruffel Yayınları tarafından, Hamburg’da yayımlanmıştır. Nimetullah Rahmeti’nin Almanya’da yayımlanan başka eserlerine örnek olarak Bilmeceler (Eylül 2001, Hamburg), Almanca-Azer-baycanca Hukuk Sözlüğü (Ahmed Hüseyinov ile bir-likte, Nisan 2001, Hamburg) gösterilebilmektedir.

-Nazım Hikmet, Seçilmiş Şiirler: Ehed Vahedi ünlü Türk Şairi Nazım Hikmet’in altmış şiirini Arap al-fabesini aktararak şairin İran Türklerine tanıtılma-sında önemli rol oynamıştır. Vahedi sadece şiirlerin alfabesini değiştirmekle yetinmemiş aynı zamanda bazı kelimeleri Azerbaycan Türkçesi’ne de aktararak okurların şiirleri anlamasını kolaylaştırmıştır. Kitap, yazarın yazdığı ön sözle 1994 yılında yazar tarafından yayımlanmıştır.

-Azerbaycan Halk Mahnıları: Azerbaycan’ın ünlü folklor bilimcisi Muhammed Ali Ferzane’nin üzerin-de yıllarca uğraştığı bu eser, Ferzane Vakfı ve Bager Murtezevi Matbaası tarafından 1995 yılında Köln şehrinde basılmıştır. Ferzane’nın giriş yazısı ile başla-yan kitapta toplam 177 mahnı bulunmaktadır.

-Sürgünde İran Yazarlar Birliğinin Azerbaycan Özel Sayısı: Söz konusu bu özel sayı 1999 yılında As-ker Tac Ahmedi ve Rıza Egnemi’nin editörlüğünde Bager Murtezevi’nin matbaasında basılmıştır. Arap al-fabesiyle Azerbaycan Türkçesi’nde hazırlanan bu özel sayıda Rıza Egnemi, Hasan Yıldırım, Bayle Bayramo-va, Muhammed Ali Tac Ahmedi, Hemid Dadizade, Nasır Daveran, Cihangir Selimov, Ümran Selahi, He-mid Ferşbaf, Hadi Karaçay, Eldar Muganlı ve Hemid Nutki gibi şair ve yazarların eserlerine yer verilmiştir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 215: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

208

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

-Badamlıklar: Azerbaycan’ın muasır şairi Hadi Kara-çay’ın şiirlerinden oluşan bu eser, 2005 yılında Federal Almanya’da basılmıştır. Azerbaycan’ın ünlü şairlerin-den biri olanKaraçay, “Sonsuzluk” gibi birçok şiirinde halkının çektiği azabı ve acıyı şair gözü ile aktarmak-tadır. Şiirlerin tamamı Arap alfabesiyle Azerbaycan Türkçesi’nde yazılmıştır.

Eynalıya Selam: Alırıza Purbozrg (Vafi) tarafından Muhammed Hüseyin Şehriyar’ın “Haydarbabaya Se-lam” hakkında yazılmış bu şaheseri,2006 yılında Köln şehrinde yayımlanmıştır. Kitabı yayına hazırlayan Ay-beniz Kengerli olmuş ve Behruz Hakkı ise giriş bölü-münü kaleme almıştır.

-Dedemin Kitabı: Azerbaycan’ın çağdaş şairi Bulut Karaçorlu Sehend’in eserlerini kapsayan bu kitap, 2001 yılında Stockholm şehrinde basılmıştır. Bu eser-den önce kitabın bir bölümü “Sazımın Sözü” unvanı ile 1965 yılında Şemsi Tebrizi Yayınevi tarafından ya-yımlanmıştır. Sazımın Sözü eserinin o dönemde ya-yımlanması aynı Şehriyar’ın Haydarbaba manzumesi gibi Azerbaycanlılar için önemli bir siyasi ve kültü-rel olay olarak sayılmaktadır. Azerbaycan’ın millî ve demokratik mücahitlerinden bir kuşak, bu şiirleri okuyarak savaş meydanına gitmişler ve bir kısmı ise Sehend ve Şehriyar’ın şiirleri terennüm ederek Peh-levi ve İran İslam Cumhuriyeti’nin ölüm mangaları önünde durmuşlardır. Şimdi ise “Dedemin Kitabı” adlı eserle Sehed’in birçok şiiri ve yazısı okurlara su-nulmuştur. Kitaba ön sözü ise şairin yakın arkadaşı Muhammed Ali Ferzane yazmıştır. Kitap Sazımın Sözü, Dedemin Kitabı ve Kardeş Andı gibi üç bölüm-den oluşmaktadır. Arap ve Latin alfabesiyle hazırla-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 216: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

209

Ali Asghar HAGHDAR

nan kitap toplamda 496 sayfadır. Yazıların bilgisayar ortamına aktarılması ve dizayn edilmesi Durna Der-gisi’nin iş birliği ile yapılmıştır.

-Azerbaycan Tarihinden Bazı Bölümler ve Azerbay-can Demokrat Fırkası Liderlerinden Biri ile Yapılan Röportaj: Hüseyin Yahyai’nin çabaları ile 1997 yılın-da İsveç’te Zagros Yayınları tarafından yayımlanmış-tır. Kitabın ilk bölümü, Kacar Hanedanı’nın son yılla-rından itibaren II. Dünya Savaşı sonrası Azerbaycan Demokrat Fırkası kurulana kadar geçen zamandaki Azerbaycan’ın ekonomik ve siyasi durumu ile ilgili olmuştur. Kitabın ikinci bölüm ise Tagi Musevi ile ya-pılan röportajla ilgilidir. Hizb-i Tude’nin subayların-dan ve Azerbaycan Millî Hükümet ordusunun sayılı pilotlarından ve muhaceret döneminde Azerbaycan Demokrat Fırkası aktivistlerinden biri olarak Sovyet Birliği yetkilileri ile yakından irtibatta olan Tagi Musi-vi’nin elinde İran Hizb-i Tude ve Azerbaycan Demok-rat Fırkası ile ilgili ender rastlanan bilgiler vardır. Bu yüzden bu röportaj dikkate değerdir. Yazar tarafından son dönemlerde Muhammed Ali Ferzane ile yapılan röportaj da İsveç’te yayımlanmıştır.

-İran Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Ekonomik ve Siyasi İlişkiler: Abdullah Emir Haşemi’nin kaleme aldığı kitap, 1991-1997 yıl-ları arasında İran ile Azerbaycan Cumhuriyeti ara-sındaki ekonomik ve siyasi ilişkileri incelemektedir. Emir Haşimi, eserinde iki ülkenin ilişkilerine özellikle İran Hükümeti’nin Azerbaycan Cumhuriyeti’ne karşı Ermenistan Devleti’nin işgalci politikalarını destele-mesine,Azerbaycan topraklarından İran İslam Cum-huriyeti aleyhinebazı Azerbaycan milliyetçilerinin

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 217: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

210

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

propagandasına ve siyasi gerilim ve çatışmaların eksik olmadığı olaylara yer vermiştir. Kitap Latin alfabesiy-le Azerbaycan Türkçesi’nde 1999 yılında Stockholm’de Areş Yayınları tarafından yayımlanmıştır.

-Neden Bu Hâle Geldik: Abdullah Emir Haşimi, Ku-zey Azerbaycan’da 1906-1907 yılları arasında yayımla-nan Füyuzat Dergisi’nin beş sayısında yer alan Hasan Sabri Ayvazov’un iki perdeli “Neden Bu Hâle Geldik” adlı piyesini Latin ve Kiril alfabesiyle 2000 yılında Stockholm’de Areş Yayınları tarafından yayımlamıştır.

-Makaleler Toplusu: Abdullah Emir Haşimi’nin mu-haceret döneminde kaleme aldığı makalelerinden oluşan bir eserdir. Latin ve Arap alfabesiyle yazılan bu eser, 2005 yılında Stockholm’de Areş Yayınları tarafın-dan yayımlamıştır.

-Şahin-i İnkılap: Azerbaycanlı Yazar Söhrab Tahir’in yukarıda sözü edilen romanının Farsça tercümesidir. Roman Abdullah Emir Haşimi tarafından 2004 yı-lında Stockholm’de Areş Yayınları tarafından yayım-lamıştır. Yazar ayrıca Kesrevi’nin Meşruta Tarihi adlı eseri Farsçadan Azerbaycan Türkçesi’ne ve Haydar Aliyev’in Siyasi Siması adlı eseri de Azerbaycan Türk-çesi’nden Farsça tercüme etmiştir. Söz konusu her iki eser İsveç’te yayımlanmıştır.

-Azerbaycan ve Şeriatmedari Akımının Taraftarları: Maşallah Rezmi, Azerbaycan’da Müslüman Halk Hare-keti ile ilgili araştırma yapan ilk şahıstır. Tribün Yayın-ları tarafından 2000 yılında Stockholm’de yayımlanan kitap, hareketin oluştuğu günden itibaren yenildiği güne kadar olan tüm gelişmeleri incelemektedir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 218: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

211

Ali Asghar HAGHDAR

-Bir Askerin Anıları: Mir Musa Haşimi’nin askerlik ve hapishane ile ilgili anılarından oluşan bu eser, 2007 yılında İsveç’in Malmö şehrinde yayımlanmıştır. -21 Azer Manzumesi ve 21 Azer Hareketi ile İlgi-li Birkaç Söz: Azerbaycan Millî Hareketi hakkında Durna İlgarlı’nın Azerbaycan Türkçesi’yle kaleme al-dığımanzume, 1995 yılında Stockholm’de yayımlan-mıştır.-Güney Azerbaycan’da Millî Bilinç: Vidadi Mustafa-yev’in kalemiyle 2000 yılında Fransa’da yayımlanan bir eserdir. Kitap Tac Ahmedi tarafından Kiril alfabesin-den Arap alfabesine aktarılmış ve Murtezevi Matba-asında basılmıştır. Mustafayev bu eserde 19. yüzyılın sonlarından günümüze kadar Güney Azerbaycan’daki millî bilici ele almıştır.-Kanlı Seneler: Muhammed Said Ordubadi’nin ro-manı, Aydın Yaşar tarafından Latin alfabesiyle Türk-çe olarak Fransa’da yayımlanmıştır. Muhammed Said Ordubadi’nin “Dumanlı Tebriz” adlı iki ciltlik romanı daha önce Farsçaya tercüme edilmiştir.-Müslüman Bir Ülkede Millî Kimliği Geri Kazan-mak: Aydın Yaşar tarafından İngilizceden Farsçaya tercüme edilen bu eser, Fransa’da yayımlanmıştır. Ki-tapta Kuzey ve Güney Azerbaycan’da millî kimliğin oluşum süreci ele alınmıştır.-Azerbaycan Millî Hükûmeti ile İlgili Belgeler: Azerbaycan Millî Hükûmeti döneminde yayımlanan belgelerin yer aldığı bu eser, Alirıza Miyanalı tarafın-dan bir araya getirilmiştir. Kitap, 21 Azer Yayınları ta-rafından 2002 yılında Kanada’nın Vancouver şehrin-de yayımlanmıştır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 219: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

212

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

-Tebrizim Benim (Medine Gülgün): Alirıza Miyana-lı’nın Azerbaycan şairi Medine Gülgün’ün şiirlerinden derleyip bir araya getirdiği bu eser, 2001 yılında Kana-da’nın Vancouver şehrinde 21 Azer Yayınları ve Odlar Yurdu Radyosu tarafından yayımlanmıştır.

-Seyyid Cafer Pişeveri’nin Makaleleri: Seyyid Cafer Pişeveri’nin makalelerinin yer aldığı bu eser Alirıza Miyanalı tarafından bir araya getirilmiş ve Kanada’nın Vancouver şehrinde 21 Azer Yayınları ve Odlar Yurdu Radyosu tarafından yayımlanmıştır.

-Henüz Bir Hikâyedir: ArirızaMiyanalı’nın (Muzaf-fer Said) Türkçe şiirlerinden oluşan bu eser, 2002 yı-lında Kanada’nın Vancouver şehrinde yayımlanmıştır.

-Silahla Ölçülen Toprak: Alirıza Miyanalı’nın Azer-baycan Millî Hükûmeti ve Demokrat Fırkası’nin fa-aliyeti ve kuruluşları hakkında yazdığı iki ciltlik bir eserdir. Alirıza bu eserde çeşitli belgelerle Azerbaycan Millî Hükûmeti ve Demokrat Firkası’nın eylemlerini ve kuruluşunun doğruluğunu kanıtlayarak bu hareke-tin düşmanlarının suçlamalarına karşı çıkıyor. Kitap 1995 yılında Kanada’nın Vancouver şehrinde basıl-mıştır.

-Iran And Challenge of Diversity: Alirıza Askerzade tarafından İngilizce olarak yazılan ve 1997 yılında Ka-nada’nın Vancouver şehrinde yayımlanan bir eserdir. Yazar bu kitaptaAzerbaycanlı bir aydının gözü ile İs-lami radikalizm, Aryen ırkçılığı ve İran’da halkın de-mokratik mücadelesini ele almıştır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 220: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

213

Ali Asghar HAGHDAR

-İkinci Dünya Savaşından Sonra İran’ın Dış Politi-kası: Eser, Rus Yazar S. A. Urlov’dan bir tercümedir ve 2001 yılında Kanada’nın Vancouver şehrinde 21 Azer Yayınları tarafından yayımlanmıştır. Kitap Rusçadan Azerbaycan Türkçesi’ne, A. Sabirova Danişiyan tara-fından tercüme edilmiştir.

-Azerbaycan ve Halkı: Tufan Araz tarafından kale-me alınan bu eser, 1991 yılında Danimarka’nın Ko-penhag şehrinde yazar tarafından yayımlanmıştır. Üç bölümden oluşan eser ilk başta kitapçık şeklinde ya-yımlanmış ve daha sonra kitap hâlini almıştır. Yazar bu kitapta Azerbaycan tarihini eski çağdan itibaren bugüne kadar ele almıştır.”

İran Azerbaycan’ında Türk kökenli yazarlardan biri şöyle diyor: “Burada Türkçe yazan herkes, kendi ça-basıyla bu dili öğrenmiştir. Yayımlanan tüm eserlerde her zaman dil sıkıntısı mevcut olmuştur. Bu ciddi so-run tekrar ve pratik yapılarak ancak giderilir. Burada Türk hikâye edebiyatının yeni ayaklandığını söyleye-biliriz. Hikâye edebiyatımız, yeni yürümeye başlayan bir çocuk gibidir, düşüp kalkan ve heyecanlı… Her milletin yazılı edebiyata sahip olma hakkı var. Ancak yazarın siyasi ve ideolojik kalıplara kendisini hapset-meye hakkı yoktur. Bence edebiyat, sanat demektir. Benim bir yazar olarak şahsi görüşüm; yaşadığımız toplumun diliyle sanat yaratmak yönündedir. Ve her-hangi bir dil, üstün ve ırkçı düşünceler çerçevesinde gündeme getirilmemelidir.”

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 221: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

214

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

İRAN TÜRKLERİNİN YAŞADIĞI COĞRAFYA

Coğrafya tarihe bağlı olarak şekillenir, değişkendir, bazı neden ve faktörlerden dolayı değişime uğra-maktadır. Coğrafyanın asıl faktörlerinden sayılan bölgesel isimlendirme ve yerleşim alanlarının sınır-ları, coğrafyanın göreceli konumu olup tarihin her aşamasında siyasi çekişmelerin veya dil ve kültür kavramının bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Siyasetten kaynaklı coğrafi bölünmeler; sahiplenme, yönetim, yürütme, kültürel ve siyasi geçiş anlamına gelmektedir. Bu tür çekişmeler; savaşları, göçleri ay-rıca mecburi olarak hayatlarını sürdürmek için ken-dilerine bir yaşam alanı belirleyen insanların daimi ve geçici yerleşim alanlarını kapsamaktadır.

Birleşmiş Milletlerin (BM) yapmış olduğu dilbilimi istatistiklerine göre 2001 yılına kadar İran’daki Türk nüfusu kişi bazında aşağıda belirtilmiştir:

1- Azerbaycan Türkleri: 23.500.000

2- Kaşkayi Türkleri: 1.500.000

3- Horasan Türkleri: 600.000

4- Türkmen Türkleri: 300.000

5- Halaç Türkleri: 1.200.000

6- İsfahan, Yezd, Buşehr, Kirman, Çahar Mahal, Kirmanşah, Beluçistan bölgelerinde yaşayan Türkler: 1.500.000

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 222: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

215

Ali Asghar HAGHDAR

İran Türklerinin en yoğun yaşadıkları bölge Azer-baycan bölgesidir. Azerbaycan ve İran’ın diğer coğ-rafi bölgelerindeki Oğuz Türklerinin varlığı, yaklaşık M.Ö. 700 yılına dayanmaktadır. Daha önce yaptıkları birçok göç ve mesken konusu, onların bu bölgede di-ğer soyların ve dillerin yanında kendi soylarını ve dil-lerini bugüne kadar sürdürmelerine ve yerleşmelerine neden olmuştur (Kafkasya, s. 99; Kafkasya, s. 1 ve 70; Albayrak, s.710).

Türklerin Eski Yaşam Alanı, Azerbaycan“Burhan-ı Kati” kitabında Azerbaycan kelimesi ile ilgili şöyle bir ifade yer almıştır; “Oğuz, Azerbaycan ilini aldı. Azerbaycan ilinin Ucan adındaki bozkırını çok sevdi. Oğuz, herkesin birer etek toprak getirerek buraya bir tepe yapmalarını emretti. Herkes eteğin-deki toprağı döktü ve burada büyük bir dağ oluştu. Bu tepeye “Azerbaygan” adını verdi ve Azerbaycan kelimesini şöyle tanımladı. Azer, Türkçede “yüksek” ve Baygan ise “büyükler ve soylular” anlamındadır.” (Burhan-i Kati). Bu bölge tarihin farklı dönemlerin-de çeşitli adlarla anılmıştır: Örneğin Kuttiler, Huriler, Sabirler, Azlar, Mannalar, Medler, Albanlar, Azerbay-gan ve Azerbaycan. Azerbaycan’ın bugünkü adı Azer-baygan’dan türemiş olup M.Ö. 3. yüzyılın sonlarından itibaren Araplar tarafından işgal edilinceye kadar bu adla anılmıştır.

Türkçe bir kelime olan Azerbaygan, “Az+er+bay+gan veya ‘can’dan oluşmaktadır:

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 223: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

216

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

-“Az veya As”, Azerbaycan’da yerleşen eski Türk boy-larından birinin adıdır.“Orhun-Yenisey” Yazıtları’nda bu boyun adından söz edilmiştir. Barthold, “Az”ların Asur kaynaklarında sıkça adı geçen Türgişlerle ilişkili olabileceği üzerinde durmuştur.

-“Er” Türk kökenli bir kelime olup delikanlı ve soy-lu insan anlamındadır. Son ek şeklinde kullanılan bu terim diğer terimlerle birleşmek suretiyle Türk kül-türünde bazı boyların adlarını oluşturuyor. Örneğin, Avar, Hazar (Xezer) ve Kacar (Qacar - Qecer) vs. Boy ve kabile anlamına gelen Azer, tarih boyunca bazı de-ğişikliklere uğrayarak “Hazer – Xazer- Xezer” şeklini almıştır.

-“Bay veya Bey” kelimesi zengin, hâkim ve başkan anlamındadır. Öte yandan eski Türkçede “baymak” kelimesi de büyümek ve gelişmek anlamındadır.

-Türkçede “Gan” fonetik değişikliğe uğrayarak “can” şeklini almıştır. Baba ve hakan anlamındadır. “Gan” Türkçede özne belirtisi olup vurgu ile telaffuz edilir (çalışkan). Baygan ise gelişmiş ve oldukça ilerlemiş anlamındadır. Böylece “Azerbaygan”, “Az veya As in-sanının zengin babası” ve başka bir deyişle “Mutlu zengin baba” anlamındadır. Azerbaycan’ın soy ve et-nik tarihi Sümerler, Sabirler, Kuttiler, Urartular, Man-nalar, Sakalar, Kengerler, Medler, Oğuzlar, Kıpçaklar ve benzeri eklemeli dilli toplumlarla ilişkili olmuştur.

Azerbaycan’ın coğrafi sınırları Asur, Elam ve Babiller-den geri kalan belgelere göre Kafkas Dağları’nın güne-yinden Kassilerin (bugünkü Kirmanşah ve Loristan) yurduna kadardır. Yani bugünkü İran topraklarında, Doğu ve Batı Azerbaycan, Erdebil, Zencan, Kazvin ve

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 224: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

217

Ali Asghar HAGHDAR

Hemedan gibi Türklerin yaşadığı bölgeler dâhil, Mer-kezi ve Gilan’ın bazı bölümleri, Kürdistan ve Kirman-şah ile Loristan’ın büyük bir kısmı Azerbaycan top-raklarından sayılmıştır.

Igor Mikhailovich Diakonoff, “Med Tarihi” adlı eserin-de, Atropatena egemenliğindeki toprakların, Büyük İskender’in saldırısı sırasında Manna Devleti ile kom-şu olduklarını ve bu bölgenin daha sonraları Azerbay-gan olarak adlandırıldığını belirtmektedir(Diakonoff, s. 165). Arapça eski kaynaklarda Azerbaycan’ın coğrafi sınırlarının bugünkü Dağıstan’ın Derbent şehrinden Hemedan’a kadar olduğu belirtilmiştir(Derbendna-me, s. 25). Aynı coğrafi sınır, Emevi ve Abbasi halife-leri döneminde de “Azerbaycan Memleketi” olarak bir Arap Valisi tarafından yönetilmiştir. Belami “Tarihi Taberi” adlı eserde, Azerbaycan sınırları ile ilgili şöyle yazmaktadır;“Hemedan’dan, Ebher, Zengan ve Haza-ran Derbendi’ne kadar olan bütün yerler Azerbaycan olarak adlandırılmaktadır. Azerbaycan ve özellikle Hazaran bölgesine bir kısmı karadan bir kısmı deniz-den giden yollar, Derbend olarak adlandırılmakta ve Tazi dilinde buna “bab” denilmektedir” (Belami, c.1, Tahran, s. 529). Kaşgarlı Mahmut da  “Divan-ü Lü-gat-it Türk” eserinde Azerbaycan sınırlarının Kum’dan Derbend’e kadar olduğunu belirtmiştir. Rahim Reisni-ya, “İran Tarihi Sürecinde Azerbaycan” adlı eserinde, tarihi yazılara dayanarak, Faslı Coğrafyacı ve Haritacı Şerif İdrisini’nin (493-560) yaklaşık 549 hicri yılında çizdiği haritaya ve bu haritayı Alman kökenli Conrad Muller’in Latin alfabesiyle 1928 yılında yayımladığı-na işaret etmektedir. Reisniya’ya göre Şerif İdrisi çiz-diği haritada Aras Nehri’nin güney kısmına, “Bilad-i

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 225: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

218

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Azerbaycan”, yani Azerbaycan şehirleri yahut yurdu; Aras ile Kür nehirlerinin arasındaki bölgeye “Yukarı Azerbaycan”, Kür Nehri ile Kafkas Dağları arasında kalan bölgeye “Yukarı Azerbaycan’ın devamı” adını vermiştir (Rehim Reisniya, c. 1, s. 81).

Azerbaycan’ın coğrafi sınırları konusunda Pokovnik S. D. Burnasev (1743-1824) kaleme aldığı “Azerbaycan Vilayetinin Siyasi Durumu” (1793) adlı ilk araştırma eserinde şunları yazmaktadır; “Günümüzde Azerbay-can arazisi kuzeyde Gürcistan’a kadar uzanmaktadır.Orada Kartli ve Kaheti bölgeleri yer alıyor ve doğuda Hazar Denizi ve Gilan vilayeti ile son buluyor. Ora-dan yarım günlük mesafede Hemedan’ın güneyindeki Irak-ı Acem’e kadar uzanırken batı yönünden ise Os-manlı ile ortak sınıra sahiptir.”

Türklerin Azerbaycan’a tarihi göçleri konusuna deği-nen Cevat Heyet şöyle yazmaktadır; “Türk boylarının Orta Asya’dan İran’a gelmeleri Sasanilerin dönemin-de başlamıştır. İslamiyet’ten sonra İslamlaşmasüre-cinde üç büyük göç olmuştur. İlk göçler XI. yüzyılda Selçuklular döneminde gerçekleşmiştir. İkinci büyük göç Moğollarla başlamış ve üçüncü büyük göç de Ti-mur döneminde olmuş,sonrasında da devam etmiş-tir. Emir Timur, Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt’a galip geldikten sonra kendisi ile yüz binin üzerinde esir getirmiştir. Anadolu’daki Türklerden oluşan bu esirler Erdebil etrafına yerleştirilmiştir. Bu esirlerin torunları, Safi-yüd-din İshak Erdebili’nin evlatlarının etrafına toplanmış ve Safevi Devleti’ni kurmuşlardır.” (Varlık, 1358, S.1). Fuat Köprülü de Azerbaycan mer-kezli bir Türk ülkesi ve Oğuz kültürünün rolü hakkın-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 226: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

219

Ali Asghar HAGHDAR

da şöyle yazmıştır; “IV. yüzyılın başlarında İslam coğ-rafyasına dâhil olan Oğuz Türkmenlerinin bir kısmı, IV. yüzyılın sonlarında Buhara çevresine yerleştiler. Oğuz Türkmenleri arasından çıkan Selçuklu Haneda-nı, Asya’da güçlü bir hükumet kurdu ve onların salta-natları döneminde Oğuz Türkmenlerinin göçü ile bir-likte Anadolu ve Azerbaycan yoğun bir şekilde Türk dilinde konuşmaya başladı” (Köprülü, s.279). Tarihi kaynaklarda ve Türkoloji araştırmalarının bir kısmın-da Azerbaycan’da en eski Türk kavimlerinin varlığın-dan söz edilmektedir. Prof. Zehtabi, bu varlığın, M.Ö. 5000 yılından 3000 yılınakadar Mezopotamya ve Orta Asya’da ön Türklerle ilgili olduğunu belirtmektedir(-Zehtabi, s. 8).“Tecarüb-ül Ümem”kitabına göre yakla-şık 50 bin Hazar Türkünün Azerbaycan’a yerleşmesi, Gök Türklerin talebi ve I. Hüsrev’in onayı ile gerçek-leşmiştir. Barlık, Tula ve Ötüken Nehirleri çevresin-den Türk boylarının göçü ve Azerbaycan bölgesindeki Oğuz Türklerinden olan Az-Uz boyları ile karışmala-rı, bu bölgeyi tarihte Türklerin ülkesi yapmıştır. Prof. Zehtabi’nin araştırmalarına göre o dönemlerde “Azer-baycan alfabesi” şekillenmiş ve Azerbaycan edebi di-linin şekillenme süreci başlamıştır (Zehtabi, c. 2, S. 652-654).

Azerbaycan’da Oğuz Türklerinin siyasi tarihi M.Ö. IV.yüzyılda Atropatena Devleti ile başlamaktadır. Tebriz şehrinin yakınlarında bulunan “Taht-i Süleyman”, Atropatena Devleti’nin başkenti olmuştur. Azerbay-can’a Kuşanar Sabirlerin girmeleri ve yerleşmeleri II. yüzyılın başlarında gerçekleşmiştir. Araplar tarafın-dan Azerbaycan’ın işgal edilmesi ise 639M yılında gerçekleşmiştir. VIII. yüzyılın sonlarında ve IX. yüz-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 227: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

220

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

yılın başlarında Babek ve Hurremiye Hareketi ve 14 Mart 838 tarihinde Babek’in öldürülmesi, Azerbaycan tarihinde oldukça önemlidir. Saciler, 879 yılına kadar Azerbaycan’da egemenlik sürmüşlerdir. Saciler’in ege-menliğinden sonra M. 981 yılında Revvadiler ve M. 971 yılında da Şeddadiler egemenlik sürmüşlerdir. Bunların ardından Selçuklular M. 1028 yılında Azer-baycan’da imparatorluklarının temelini atmışlardır. Harezmşahlar yaklaşık M. 1157 yılında Azerbaycan’a hâkim olmuşlar, Eldenizliler ve Salgurlar’ın hükumeti de M. 1136 yılından sonra Azerbaycan’da kurulmuş-tur. Çingiz Han tarafından Harezmşahlar Devleti’nin M. 1220 yılında devrilmesi, Hülagu Han’ın 1285 yı-lında Azerbaycan’ı ele geçirmesine neden olmuştur. Daha sonraları Azerbaycan’da 14. yüzyılın sonlarında Timurlular Devleti’nin ve M. 1405 yılında Şirvanşah-lar Devleti’nin ardından Karakoyunlu ve Akkoyunlu Devletleri kurulmuştur. Safeviler Azerbaycan’da M. 1508 yılında ikinci büyük Türk İmparatorluğu’nu kur-muşlardır. Nadir Şah’ın iktidarı döneminde Azerbay-can’da beylerbeyi yerel yönetim sistemi uygulanmaya başlanmıştır. O dönemden sonra 18. yüzyılın sonla-rında Azerbaycan’da Kacar Türklerinin hükumeti ku-rulmuştur. Aynı dönemde İran-Rusya savaşları sıra-sında, 13 Ekim 1813 tarihinde Gülistan ve 10 Şubat 1828 tarihinde Türkmençay Antlaşması’na dayanarak Azerbaycan bölünmüştür. Bu tarihten itibaren Rusya Azerbaycan’ı, İran Azerbaycan’ı ve Türkiye/Osmanlı Azerbaycanı (Rusya ile 1829 yılında yapılan Edirne Antlaşması) olarak siyasi antlaşmalarla birbirinden ayrılmıştır. Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti 28 Mayıs 1918 tarihinde Mehmet Emin Resulzade ta-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 228: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

221

Ali Asghar HAGHDAR

rafından kurulmuş ve 27 Nisan 1920 tarihinde dev-rilmiştir. Ağrı ili Türkiye’ye verilmiş ve İran Azer-baycan’ı, İran’ın Meşruta Hareketi’nde tarihî bir rol üstlenmiştir. Azerbaycan, İran’ın idari bölünme siste-minde önce iki vilayete sonra üç ve dört ile ayrılmıştır. Eski Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra 1992 yılında Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti kurulmuştur.

İran’da Oğuz TürkleriTürk boylarından olan Oğuzlar; bugün İran, Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Irak ve Balkan coğrafya-sına yerleşmiş vaziyettedirler. “Oklar” anlamında olan Oğuz kelimesi, boyun çoğul şeklini göstermektedir. Oğuzların adı ilk kez Kök Türk Devleti’nde geçmiştir. Orhun Yazıtları’nın bazı bölümlerinde Oğuzların Kök Türklerle aynı boydan olduğu belirtilmiştir. Yaklaşık 630 yılında bağımsızlıklarını elde eden Oğuzlar, do-kuz boydan oluşan bir hükumet kurup, aynı zaman-da Kök Türklerle olan ilişkilerini de sürdürmüşlerdir. Orhun Yazıtları’na göre (Zehtabi, s. 166) Oğuzlar, de-falarca Kök Türklerin hükumetinde yer almışlardır. İbnü’l-Esîr, Oğuzların Maveraünnehir’e gelmelerini 6. yüzyıl olarak belirtmektedir. Cevad Heyet, Oğuz Türk-lerinin İran’a göçlerinin daha eski bir dönemde ger-çekleştiğinin altını çizmektedir. Heyet’e göre “Oğuzlar, Orhun bölgesinden Seyhun Nehri kıyısına 10. yüzyılda göç etmişler ve daha sonra Maveraünnehir’den İran ve Anadolu’ya geçmişlerdir.” (Heyet, s. 15)

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 229: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

222

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Bir Türk destanında, Oğuz Kağan hakkında şöyle yazılmıştır; “Oğuz Han, Oğuz Türklerinin kağanı ve Batı Asya’ya giren dünyadaki ilk Türk hanedanıdır. Efsanelerde Oğuz Han’ın daha çocukken anne ve ba-basını kaybettiği, tek başına bir derede yaşadığı, bir kurdun onu bularak emzirdiği ve ölümden kurtardığı ifade edilmektedir. Oğuz Han’ın diri kalmasıyla Türk soyu yok olmaktan kurtulmuş ve çoğalarak Türk boyu oluşturmuştur. Oğuz Han, Türklerin ilk atası ve ceddi olarak sayılmaktadır.” (Sepehr, s. 817).

Saadettin Gömeç’in belirttiği üzere çok muhtemel ki “Oğuz Kağan” ile Mo-tun Yabgu aynı kişilerdir. Bu gö-rüş doğrultusunda ve tarihi belgeler ışığında Oğuz’un çocuklarından bazılarının gerçekten egemenlik sür-düklerini kanıtlayabiliriz. Oğuz boyunun oluşumu ve gelişimi boyu gerçekleşmiş ve 10. yüzyılda Oğuz kon-federasyonu son şeklini almıştır. Oğuz Han ve Oğuz boylarının tarihi, destansı ve efsanevi oluşumu ile ilgili Saadettin Gömeç şöyle yazmıştır;“Kimdir bu Oğuz? Sadece bir destan kahramanı mı, yoksa gerçekten ta-rihte yaşamış bir şahsiyet mi? Bu soruya şimdiye kadar pek çok âlim cevap vermeye çalışmış ve bazılarına göre; büyük Hun Yabgusu Mo-tun (Mete) kabul edilmişken, bir kısmına göre de; Türk milletine gönderilmiş olan peygamber denmiştir. Aslında her iki iddiada bulunan-ların da kendileri açısından haklı tarafları vardır.”

Gömeç araştırmasının devamında şöyle yazmıştır; “Oguznameler’in İslami unsurlar taşıyan varyantlarında, Oğuz’un bir Hak dine mensubiyeti, onun da bir elçi ola-bileceği ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Tarihte, Oğuz adıyla gelen bir peygamber ve onun dinini yaymak için

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 230: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

223

Ali Asghar HAGHDAR

üyesi olduğu milletle beraber yapmış olduğu mücadele, belki de zamanla bir kahramanlık destanına da dönmüş olabilir! Nasıl ki, Hz. Muhammed’in İslamiyet’i yayar-ken yapmış olduğu savaşlar ve başından geçen hadiseler, kahramanlık hikâyeleri şeklinde süslenerek aktarılıyor ise, Oğuz için de aynı şeyleri düşünülebilir.”

Oğuzların tarihi ve efsanevi geçmişine işaret eden Gö-meç, bunun kökünü Türklerin eski tarihinde görmek-tedir. Saadettin Gömeç konuyla ilgili şöyle yazmış-tır;“Destanlarda Oğuz bir şahıs ismi olarak karşımıza çıkıyor. Ama onun adını taşıyan bir etnik topluluk var ki, o da Türk milletinin önemli bir parçası olan Oğuz-lar ya da Türkmenlerdir.”

Türk tarihinin baş eserleri durumundaki Köl Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarında Türk bodundan sayılan Oğuzların, etnik yapısı meselesinde bugüne kadar pek çok çalışma yapılmıştır. Genellikle kabul edilen görüş; Oğuz’un “okların birliği”, yani kabile manasına geldi-ği yolundadır. Bazı alimlerin, Kök Türk kağanlarının da Oğuzlardan neşet ettiği yolunda görüşleri varsa da bize göre şimdilik bunu tereddütle karşılamak gere-kir. Yani Börülüler (Aşina) soyunun Oğuz olduğuna dair henüz elimizde yeterince belge yoktur. Kitabe-lerde geçen Tokuz-Oğuz ‘bodun kentü bodumm erti’ cümlesi, Kök Türk kağanlarının da Oğuz halkından olduğunu göstermeye yetmemekle beraber, bu cümle-den “Oğuzlar da bana tabi idi” gibi bir mana çıkarmak da mümkündür. Ayrıca, Oğuzların 630’dan sonra, bu adla ortaya çıkmış Tölös boylarından olduğu söylen-miştir. Gerçekten Oğuzlar da, Kök Türkçe yazılı kay-naklarda gördüğümüz Altı-Bag Bodun gibi Türk Dev-leti’nin kargaşaya sürüklendiği bir sırada (bu Hunlar

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 231: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

224

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

zamanında da olabilir), başlarını kurtarmak için bir araya gelmiş kabileler birliği olabilir! Şimdiye kadar kitabelerden çıkardığımız netice, Oğuz adının tek ba-şına kullanıldığı gibi çeşitli rakamlarla ifade edilen birlikler altında da yaşadığını göstermektedir. Kök Türkçe yazılı kitabelerde Oğuzlar karşımıza Tokuz-O-ğuz, Üç-Oğuz, Altı-Oğuz ve Sekiz-Oğuz biçimlerinde çıkmaktadır. O zaman akla şu soru gelmektedir: Aynı çağlarda bu federasyonların hepsi var mıdır? Eğer yazıtlara bakacak olursak; Oğuzlar, Uygurlar iktida-ra gelmeden önce Tokuz-Oğuz’durlar. Ancak, Uygur dönemine ait Şine-Usu Yazıtı’ndan Uygurlar devrin-de Sekiz-Oğuz diye bir boy birliği öğrenilmektedir. Yine Bilge Kağan Kitabesi’nde Üç-Oğuz savaşından bahsedilmektedir. Öyle ise, bütün bu federasyonlar 7-9. yüzyıllar arasında mevcutturlar.Bununla beraber, 10. yüzyıldan kalma bazı metinlerde bir Oğuz Öge ile onun 24 komutanından haberdar olunmaktadır. Demek oluyor ki, Oğuzlar 10. asrın başında 24 boy halinde bir ittifak meydana getirmişlerdir. Ancak bu-rada bir şeyi hatırlamak gerekiyor; kitabelerde geçen Oğuz federasyonlarının sayısı 26’dır. Fakat bugün için bilinen bir gerçek, Oğuzlar 24 boya mensuptur ve iki kısma ayrılmışlardır; Boz Oklar, Üç Oklar. Görüleceği üzere yazıtlarda tespit edilen yirmi altı sayısından, 10. yüzyıldaki yirmi dört Oğuz boyu iki üye olarak eksik-tir. Bizim bu konudaki fikrimiz şudur: Çağlar içeri-sinde Oğuz federasyonuna çeşitli boylar girip çıkmış-tır. 10. asırda ise konfederasyon son şeklini almıştır. Bütün bu açıklamaların sonunda belki, Oğuzların Tö-lös boylarından ve Türk soyundan olduklarını söyle-mekte bir sakınca yoktur.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 232: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

225

Ali Asghar HAGHDAR

Saadettin Gömeç, Oğuzların yurtları hakkında şu görüşü ortaya koymuştur; “Kök Türkçe yazıtlardan, Oğuzların yurdunu Selenge’nin doğusunda tespit ediyoruz. İslam coğrafyacılarına göre, Yafes’in so-yundan gelen Guz (Oğuz), Bulgarların kıyısında yer tutmuştur deniyorsa da bu bilgi daha sonraya aittir ve Oğuzların batıya yönelmeye başlamaları, 8. asrın ikinci yarısından sonra olmuştur. Tıpkı Kök Türkler çağında olduğu gibi Uygurlar zamanında da Oğuzla-rın isyanı vardır. Bu bakımdan oldukça ilginç bir Türk topluluğudur. Hatta kendi kurdukları sülale devletle-rinin de en büyük muhalifleri olmuşlardır. Kök Türk-çe yazılı belgelerde 8. yüzyılın ikinci yarısından sonra, Oğuzlarla alakalı bir kayda rastlamıyoruz. Bu da bize onların batıya doğru kaydıklarını gösteriyor. Umu-miyetle Sır-Derya boylarına gelen Oğuzlar, buradaki Peçenekleri daha batıya sürerek, yeni bir yurt tuttu-lar. 10. yüzyılın ilk yarısında başlarında bir yabgunun bulunduğu ve merkezlerinin de Yangı-Kent olduğunu İslam kaynakları kaydetmektedir. Bu memleket genel manada İrtiş ve İtil Nehirleri arasındaki bozkırları içerisine almakta ve güneyde Sır-Derya ve Üst-Yurt sahalarını ihtiva etmektedir.”

10. asrın Oğuzlarının çok kuvvetli olduğu, hususiyetle 9. yüzyılın başlarında Arap Valileri arasındaki müca-delelerde de Oğuzların rolünü bulunduğu, ekseriyeti-nin de Mani inancında oldukları söylenmiştir.

11. asırla birlikte, kalabalık Türk kuvvetleri halinde Anadolu ve Suriye bölgelerine gelen Oğuzlar, dünya tarihinde çok önemli gelişmelere sebep olmuşlardır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 233: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

226

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Oğuzlara, İslamiyet’i kabul ettikten sonra Türkmen denmeye de başlanmıştır. Tarihteki ilk büyük devletleri Selçukluları Kınık boyuna dayanarak kuran Oğuzlar, Selçuk soyunun zayıflamasında da etkili olduktan son-ra, Osmanlı Hanedanlığı kanalıyla iktidarı Kayılara tes-lim ettiler.Altı yüz sene gibi uzun bir müddet Türk ve İslam âleminin liderliğini yapmanın yanı sıra dünyanın da en güçlü ülkelerinden biri olma unvanına sahip ol-muşlardır ( Prof. Dr. Saadettin Gömeç, Oğuz Kağan’ın Kimliği, Oğuzlar ve Oğuz Kağan Destanları Üzerine Bir-İki Söz, Tercüme: Muhammed Necefi).Oğuzlar, 24 boydan oluşan Türk boyudur.Bu boylar, Bozoklar ve Üçoklar olmak üzere iki kısma ayrılmış-tır.Oğuzların asıl faaliyetleri hayvancılık olmuştur. Oğuzların en önemli ticari ürünleri ise koyundur. Horasan ve Maveraünnehir halkı, et ihtiyacını Oğuz-lardan ve Karluklardan temin etmişlerdir. Kök Tanrı inancını benimseyen Oğuz Türkleri, daha sonra İslam dinini kabul etmişlerdir. Bazı tarihi kaynaklar, M. 960 yılında 200 bin Türk çadırının Müslüman olduğunu yazmaktadır. Oğuz boyları arasında İslam dini, 11. yüzyılın başlarında yaygın bir din hâline gelmiştir. Araplar Müslüman Oğuzlara “Türkmen” demişler ve M. 13. yüzyıldan itibaren Oğuz kelimesi yerine bu ad kullanılmaya başlanmıştır. Ebu Reyhan Biruni ve Re-şideddin Hemedeni, Türkmen kelimesini “Türk Man-nd” anlamında kullanmışlardır. Kaşgarlı Mahmut ise Dîvânü Lugati’t-Türk eserinde bu konuya değinmiştir. Oğuzlar hükümdarlarına “Yabgu” denilmekte, ordu komutanı “Subaşı” ve Yabgu’nun Vekili Kül Erkin ola-rak adlandırılmaktadır. Yabgunun mührü ve fermanı-na ise “tuğra” olarak adlandırılmıştır. Yabgu sarayında

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 234: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

227

Ali Asghar HAGHDAR

“Aşçı Başı”, “Ilıkçı”, “Çavuş” ve “Bekçi” gibi unvanlar vardır. Oğuzların egemenliklerinde, idari işler yöne-tim kurulu tarafından gerçekleştirilmektedir.

Oğuzlar,  kendi kavmi ve  siyasî  teşekküllerine  el  (il) denilmektedir. Her il birkaç “boydan” oluşmaktadır. Her boyun başkanı “bey” olarak adlanır ve beylik ba-badan oğula geçmektedir. İlin soyluları olan beyler arasından ilin yabgusu veya kağanı seçilme belirlen-mektedir. Her bey birkaç obaya ayrılmış ve her oba birkaç aileden oluşmaktadır.

Oğuz Han’ın altı oğlundan olan 24 tane boy meydana gelmiştir (Sepehr, s. 817; Fezlullah, s.55; Kaşgerli, s. 65; Oğuzlardan Selçuklulara, s. 31; Sümer, s. 30). Bu çocukların her birinin ayrı ayrı damgası olmasına karşılık onlardan her dört boyun bir “ongunu” vardır ki bu da eski altı Oğuz kabilesinin varlığına işarete et-mektedir.

Cami’üt Tevarih’e göre Oğuzların hâkim kolu, “Bo-zoklar” olmuşlar, bu nedenle onlar hükümranlıkla-rı süresinde yay damgasını kullanmışlardır. Ancak “Üçokların” damgası ise ok şeklinde olmuştur. Oğuz-lar, kendilerine özgü olan damgayı hayvanların üze-rine vurmuşlardır. Salurlar bu damgayı paralarında da kullanmışlardır. Akkoyunlular para ve hayvanların dışında bayrak, eserleri ve belgelerinde de Bayıdır bo-yunun damgasını kullanmışlardır. Osmanlılardan ise II. Sultan Murat, Kayı boyunun damgasını bazı sikke-lerde kullanmıştır. Her dört Oğuz boyunun bir “on-gunu” vardı ve bunlar da genel olarak şahin, kartal, tavşancıl, sungur gibi yırtıcı kuşlardan oluşmaktadır. Bu ongunların eti yenilmemekte ve iyiliğin sembolü olarak görülmektedir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 235: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

228

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Oğuz Boyları:

Kayı Boyu: Osmanlı Hanedanı bu boydan gelmiş-tir ve Avşar gibi boylarının sayısı diğerlerine oranla fazladır. Kayı boyunun yerleşim alanı batı ve merkezi Anadolu olmuştur.

Bayat Boyu: Bayat boyundan Fuzuli (16. yüzyılın ünlü şairi) gibi önemli şahsiyetler çıkmıştır. Bayat boyu İran, Suriye’nin kuzeyi, Irak ve Türkiye’ye yer-leşmişlerdir.

Kaçar Hanedanı da Şam Bayatlarından olup Akko-yunlular döneminde Azerbaycan’a gelmişler ve M. 1491 yılında Karabağ’a yerleşerek hayat sürdürmüş-lerdir. Kaçar, boy başkanının adıdır. İran Bayatları üç kola ayrılıyorlar:

A) Ak Bayat veya Azerbaycan Bayatları

B) Kara Bayatlar veya Horasan Bayatları

C) Şam Bayatları

Yazgur/Yazır Boyu: Yazgurlar Mangışlak Yarımada-sı’ndan önce Balkan’a ve daha sonra Horasan’a göç ederek Nisa’nın batısına yerleşip ve 17. yüzyıldan iti-baren yarı bağımsız bir şekilde varlıkları korumak-tadırlar. Yazgurlar kısa bir süreliğine Harezmşahlara tabi olmuşlardır. Moğulların istilasından sonra “Ka-radaş” olarak adlandırılmışlardır. Daha sonra Safevi-lerin tabiliğine girmişlerdir.

Dodurga Boyu: Bu boy daha çok İran’ın kuzeyinde Türkmen Sahra ve Harezm şehirlerine ayrıca Anado-lu’nun çevresinde bulunan Amasya, Tarsus ve Anka-ra’ya yerleşmişlerdir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 236: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

229

Ali Asghar HAGHDAR

Avşar Boyu: Yıldız Han’ın dört oğlundan en büyüğü olan Avşar’ın soyundan gelmektedirler ve Oğuzların en büyük boylarından biri olup 11. yüzyıldan itiba-ren tarihte önemli rol oynamışlardır. 11. yüzyılda ilk önce Avşarlar, Huzistan’da ve Salurlar Fars’ta hükumet kurmuşlardır. Daha sonraları Gündüzlü Avşarlarının bir bölümü Horasan’a, bir bölümü ise Arşamlularla birlikte Urumiye bölgesine göç ettirilmişlerdir. Uru-miye’de yerleşen İmanlu Avşarları, Zulkadriyelilerin bir koludurlar. Onların Aynallu boyu ile bir bağları yoktur, çünkü Aynallular, Şamlu boyuna mensuplar-dır. Bu boylar Şah İsmail ve Şah Tahmasb dönemin-de Avşar Devleti’nin en önemli dayanağı olmuşlardır. İskender Bey, Tarih-i Alem Aray-i Abbasi eserinde Şamlular için Celile aşireti söylemini ve Zulkadriye-liler hakkında da Rafie aşireti söylemini kullanmıştır. İran’da önemli boylardan biri olan Avşarlar, çoğun-lukla İran’ın birçok bölgesine dağılmışlardır. Avşarla-rın önemli bir kısmı Urumiye, Zencan, Hemedan’ın Esadabad bölgesinde, Huzistan, Fars, Kirman, Kaz-vin’in güneyi ve Horasan’ın kuzeyinde yaşamaktadır-lar. Kirman’da göçebe beş bin Avşar yaşamaktadır.

Horasan’ın Ebiverd şehrindeki Avşar boyunun Kırklı aşiretinden olan Nadir Avşar, Safevilerden sonra sal-tanata oturmuştur. Kendisini Türkmen olarak gören Nadir Şah, Osmanlı Türkleri ve Türkistan ile yakın ilişki kurma niyetinde olduğundan dolayı mezhebi reformları gündeme getirmiştir.

Beydili Boyu: Hükumet kuran Oğuz boylarından biridir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Halep Türkmenlerinin en önemli grubu Beydililerden oluş-maktadırlar. “Yağma Tarihi”nde, Yağma boylarının

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 237: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

230

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Halep’ten Diyarbakır’a kadar en iyi yaylaları ellerin-de bulundukları yazılmaktadır. Onların arasından beyler ve tarikat şeyhleri çıkmıştır. III. Sultan Murat döneminde (M. 1574-1595) onların nüfusu bir hayli artmıştır. Suriye’nin kuzeyindeki Türkmenlerin (Şam-lular) birçoğu Beydililerden oluşmaktadır. Şamlular, Şah Abbas döneminde diğerlerine göre daha fazla iti-bar ve güç sahibi oldular. Bu dönemde emirlerin bir-çoğu onlardan seçilmiştir. Beydililer, Şamluların en tepe noktasında yer alan boydur. Örneğin Safevi Dev-leti’nin kurucularından olan Abdi Şamlu ve oğlu Ur-muş Han, Beydili boyuna mensuplardır. Hemedan’ın Karagözlüleri de Beydililerin kuşağından olmuşlar ayrıca İran Türkmenlerinden Gülken aşireti de Bey-dili boyundandırlar.

Bayındır Boyu: Daima nimetle dolu ve verimli top-raklar anlamında olup Üçoklar kolundan Oğuz Han’ın oğlu Gök Han’ın soyundan geldikleri kabul edilir.

Reşideddin Oğuznamesi’nde, Bayındır’ın adı Yab-gu’nun vekili sıfatıyla yer almıştır ve bu boy Oğuzların tarihinde önemli rol oynayan Üçoklar kolunun asıl kolu olarak zikredilmiştir. Dede “Korkut Kitabı”nda da Oğuzların büyük hanı Bayındır olarak adlandırıl-mıştır.

İran Türkmenleri arasında Bayındır aşireti oldukça fazla göze çarpmaktadır.

Çepni Boyu: Bu boyun Anadolu’nun fethinde büyük rolü olmuştur, aynı zamanda Avşar boyu da Oğuzların en ünlü ve en önemli boylarından biridir. Çepniler, Hacı Bektaş’ın ilk müritlerindendir. Trabzon’un etra-fındaki Çepnilerin büyük bir kısmı İran’a gitmişlerdir

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 238: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

231

Ali Asghar HAGHDAR

ve Akkoyunlulara ve sonradan da Safeviler’e katılmış-lardır. Bunların büyük bir kısmı da Türkiye’de kalmış-tır. Şah Tahmasb döneminde bu boylar, sultanın özel koruma birliğine katılmışlardır.Salur Boyu: Moğolların dönemine kadar Salgur ola-rak adlandırılmışlardır. Tarih-i Reşidi eserinde adla-rından saygıyla bahsedilmiştir. Oğuz Han’ın vezirleri ve yabgunun emirleri arasında Salur boyundan olan-lar da vardır. Salurlar Dede Korkut Destanları’nda, Oğuzların en asil boyu olarak tanıtılmıştır. Oğuz ili-nin en cesur hükümdarı Kazan Han, Salur boyundan-dır. Salur boyundan olan Sungur, ilk önce Melikşah’ın Atabeyi olmuş ve daha sonra Sungur’u Fars’tan çıkar-mışlar, yerine oğlu Tuğrul’u tahta oturttular. İktida-rı ele aldıktan sonra Sungur Atabeyi unvanını elde eden Sungur, Fars Atabeyliği’ni kurmuştur (M. 1148). Sungur 14 yıl boyunca adaletli ve zeki bir şekilde ül-keyi yönetmiştir. Ondan sonra yeğeni Sad iktidarı ele almıştır. İran’ın ünlü şairi Sadi, mahlasının onun adından almıştır. Sungur Hanedanı, paralarında Salur boyunun damgasını kullanmış ve bunların birçoğu-nun da adı Türkçedir. Salurlar Anadolu’nun fethin-de de önemli rol oynamışlardır. 14. yüzyılda Sivas ve Kayseri’nin hükümdarı olan Şair Kadı Burhaneddin, Salur boyuna mensup bir aileden gelmektedir. Türk-menlerin birçoğu bu kuşaktan gelmektedirler. Ebu’l Gazi’nin yazdığına göre bugünkü Türkmenlerin yarı-sından fazlası Salur boyuna mensuptur.Eymür Boyu: 16. yüzyıldan sonra Gorgan’daki Etrek Nehri’nin kıyılarına yerleşmişlerdir. Daha sonra onla-ra Yaka Türkmenleri adı verilmiştir. Hâlihazırda Gor-gan sahillerinde Eymür boyuna mensup birkaç aile yaşamaktadır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 239: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

232

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

İğdir Boyu: İğdir boyunun adı 16. yüzyılda 43 köyde görülmüştür. Daha sonraları Tarsus, İç İl, Göç Hisar ve Menteşe’ye yerleşmişlerdir. İran’da Kaşkayılar ara-sında İğdir boyuna mensup 500 aile bulunmaktadır.

Büğdüz Boyu: Anadolu’da eskiden 22 mahallenin adı Büğüdüz’dür ve hâlihazırda aynı adla üç mahalle mev-cuttur.

Yıva Boyu: Hemedan’ın batısı ve Kürdistan’a yerleş-mişlerdir. 12. yüzyılda Kürdistan’ın kontrolünü ele almışlardır. Minorsky’e göre Karakoyunlulardan olan Baharlu aşiretinin tamamı Yıva boyuna mensup olup kendi adlarını Yıva hükümdarı Süleyman Şah’ın hükû-met ettiği bölgedeki Bahar Kalesi’nden almışlardır.

Kınık Boyu: Selçuklu İmparatorluğu’nu kuran Sel-çuklu Hanedanı bu boya mensup olmuştur. Belirtildiği üzere İran coğrafyasında Oğuz Türkle-rinden oluşan birçok boy ve aşiret, Azerbaycan’dan Şiraz’a, Horasan’dan Buşehr’e, Gorgan’dan Mazende-ran’a ve Gilan’dan Elburz, Tahran, Merkezi Eyalet ve Kum’a kadar yerleşmişlerdir (Türklerin İranı, s. 689; İran Türkleri, s. 39). İran Türklerinin ortak noktala-rından biri de çeşitli lehçeleri ile birlikte Türkçe ko-nuşmalarıdır. Tarihte bazen gönüllü bazen de mec-buri bir şekilde bir yerden başka bir yere göç etmek, Türk boylarının ve aşiretlerinin İran’ın farklı bölgele-rine yerleşmelerine neden olmuştur.İran’a yerleşen Oğuz Türkleri arasında Azerbaycan, Avşar, Kaşkayı, Oğuzlar, Selçuk, Türkmen, Şahseven, Bayat ve Halaçların adları örnek gösterilebilir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 240: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

233

Ali Asghar HAGHDAR

Halaç Türkleri

Halaç Türkleri, uzun geçmişlerine rağmen Türkolog-ların son dönemlerde dikkatini çeken tayfalardan bi-ridir (Türklerin İranı, 812, İran Türleri, s. 108). Alman Türkolog Gerhard Doerfer, Halaç Türkleri ile ilgile-nen ilk Türkolog olup Halaçların etnik ve kültürleri hakkında yazılar yazmıştır. Bununla birlikte eski araş-tırmacılar, tarihçiler ve seyyahlar da bölgede yerleşen halklardan ve etniklerden söz ederken Halaç Türkle-rine de işaret etmişler ve onların yaşam tarzları ve dil-leri ile ilgili yazılar kaleme almışlardır (Sistan Tarihi, s. 256).Josef Markwart, 6. yüzyılda “Huls” adı ile tanı-nan Halaçların Türk boyundan olduklarını ve Süryani metinde “Hulç” şeklinde geçtiğini belirtmektedir.

Bazı eski metinlerde Halaç Türkleri, “Gargın” olarak da geçmektedir. Kaşgarlı Mahmut ve Reşieddin Fez-lullah da Halaçların Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca Kaşgarlı’nın “Di-vanü Lugati’t-Türk” ve Reşideddin’in “Oğuzname”sinde de 24 boyun her birinin kendine özgü damgasının ol-duğu bilgisi yer almıştır. Örneğin her boy, hayvanlarını diğer hayvanlardan ayırmak için kendi damgalarını hayvanların gövdelerine dağlamışlardır. Nitekim her boyun kendine özgü bir ongunu vardır. Halaç boyunun damgası veya nişanı ‘VI’ ve Ongun boyunun ise tavşan-dır. İbni Hurdad (Hudûd el-âlem, s. 104) ve İstahri’nin ( s. 245) yazdığına göre Halaçlar, İslam’ın ilk dönemle-rinde Hindistan, Sistan, Gur, Rohac, Zemindaver, Best, Horasan’ın bazı bölgelerine, Gazni, Baktriya ya da To-haristan ve Cüzcan’a yerleşmişlerdir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 241: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

234

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Teberi ve Belâzürî gibi tarihi kaynaklar ve İslam coğ-rafyacılarından bazıları Halaçların Eftalitler ve Ak Hunlar kuşağından geldiklerini belirtmektedirler. Onlara göre Ak Hunlar devrildikten sonra onların kuşağından olan Eftalitler iktidarı ele aldılar. Ha-rezmî’nin Mefatihu’l Ulum eserinde (K. 10) Ak Hun-ların Hiyatele adı ile tanındığı ve büyük bir siyasi teş-kilat oldukları bilgisine yer verilmiştir. Söz konusu eserde Ak Hunların ve Hiyatelelilerin kuşakları Türk-ler, Kencineler ve Halaçlar olmak üzere üç adla tanın-maktadırlar. Harezmî’nin Mefatihu’l Ulum eserine değinen Josef Markwart, Halaç Türklerinin Eftalitle-rin soyundan geldiklerini belirtmektedir (Batlamyus Coğrafyasında İran, s. 251) .

Osman’ın hilafeti döneminde ve 10. yüzyılda Halaç-lar Afganistan’a yerleşmişlerdir. Bu dönemde Halaç askerleri, büyük bir çoğunluğu Türklerden oluşan Samani ordusu ile birleşmiştir. Gazneliler ortaya çı-kıncaya kadar Halaçlar, Samanilerin askerî ve siyasi teşkilatlarında aktif bir şekilde rol almışlardır. Niza-mülmülk “Siyasetname” adlı eserinde Halaçların sü-rekli olarak Samani Hükumeti’nden haraç aldıklarını ifade etmektedir (s. 125). Halaçlar, Gaznelilerin Hü-kumeti’nde de aktif bir şekilde rol almışlardır (Beyhe-gi, s. 260). Gazneli Sultan Mahmud’un Herat’a saldır-dığı dönemde Halaçların birçoğu Sultan Mahmud’a eşlik etmiştir. 11. yüzyılın başlarında Halaçlar, Gaz-neli Devleti’ne karşı ayaklanmış ancak bu ayaklanma bastırılmıştır. Selçuklu Sultanı Sencer ile Alâeddin Guri arasındaki savaşta Halaçlar, Oğuz atlıları ile bir-likte Sultan Sencer’e karşı savaşmışlardır. Ancak daha

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 242: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

235

Ali Asghar HAGHDAR

sonraları Halaçlar, Oğuzlarla birlikte Sultan Sencer’in ordusuna katılmışlar ve Gurilerin yenilmesini sağla-mışlardır.

Moğol ordusu İran’a girdiği dönemde Halaç Türkleri, Harezmşahlıların ordusu ile birliktelerdir. Bu dönem-de Halaçlar, Herat’ta başka birkaç kavimle birlikte Ce-laleddin Harezmşah’ın Gazne’ye kaçmasının ardından onun ordusuna katılmışlardır (Barthold, s. 857).

15. yüzyılda İran Hükumeti Timur’un elinde olduğu dönemde Halaç Türkleri, İran’ın merkezî bölgelerine (Kum, Save, Rey…) yerleşmişlerdir. Karakoyunlu dö-neminde ise Halaçlar, Fars bölgesine yerleşmişlerdir. Safevi ve Avşar dönemlerinde de Halaç Türkleri İran’ın merkezinde yerleşmiş olup, o tarihten itibaren bugüne kadar bu bölgede kalmışlardır. Bazı tarihî metinlerde (Fesayi ve Bedii) Kacarlar döneminde Halaçların bir grubunun Fars bölgesinde Kaşkayı Türkleri ile birlikte yaşadıklarını belirtilmiştir. 1922 yılından sonra yazılan birçok seyahatnamede, Halaçların İran’ın çeşitli bölge-lerine, özellikle Azerbaycan, Fars, Kirman, Kum, Erak gibi şehirlerine yerleştikleri bilgisi yer almıştır.

Günümüzde Halaç Türklerinin birçoğu, Hemedan’a doğru Kum şehrinin batı kesimlerine yerleşmişlerdir. 1391 yılında yapılan araştırmalara göre Halaçlar da-ğınık bir şekilde 61 köyde yaşamaktadırlar. Bu köy-lerin tamamında 1831 hanede 5726 kişi yaşamakta-dır. Bunun yanı sıra Kum’un Şadabad (Şadkulu Han) mahallesinin (Halaç Türklerinin en önemli yerleşim merkezlerinden biri) yaklaşık 6 bin kişi (yaklaşık 1500 hane) olduğu tahmin edilmektedir. Ayrıca Kum şehrinin diğer bölgelerinde de yaklaşık 7200 kişinin

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 243: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

236

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

yaşadığı tahmin edilmektedir. Halaç Türklerinin nü-fusunun birkaç katı Tahran ve çevresi, Kerec, Erak, Save ve Ferahan gibi şehirlerde yaşamaktadırlar.

Oğuz TürkmenleriOğuz Türklerinin başka boylarından biri de Türk-menler olup İran’ın mevcut coğrafyasındaki Gilan, Mazenderan, Gorgan şehirlerinde ve Suriye ile Irak bölgelerinde yaşamaktadırlar (Türklerin İranı, s.1160; İran Türkleri, s.101).

Türkmenler sekiz bin yıllık bir kültür ve medeniye-te sahiplerdir ve genel olarak “Türk İman” ve “Türk-manend” gibi isimlerle adlandırılmışlardır. H. K. 3 ve 4. yüzyıllarda savaşmadan ve çatışmadan İslamiyet’i kabul etmelerinden dolayı bu adlandırma yapılmıştır. İran Türkmenleri Selçuklular döneminden yani yak-laşık 900 yıl önce Gorgan bozkırına (İran’ın Türkmen Sahra) yerleşmişlerdir. Türkmen adı H. K. 5. yüzyıl-dan itibaren (11. yüzyıldan) ilk önce Ebulfez Beyhaki ve Gerdizi gibi tarihçiler tarafından Farsçanın çoğul haliyle “Türkmanan” (Türkmenler) şeklinde kullanıl-mış ve Türkçede Oğuz; Arapça ve Farsçada ise Guz anlamında kullanılmıştır. Türkmen geçmişte Türk soylu kavimlerin ve özellikle göçebe Müslüman Oğuz boylarının genel adı olup bugün Türkmen olarak ad-landırılan etnik bir yapı anlamında kullanılmamıştır. Türkmen, Hazar Denizi’nin doğusunda Ceyhun Neh-rinden Horasan’ın kuzeyi ve Gorgan Nehri’ne kadar yerleşen boylara verilen isimdir.

Türkmenler, geçim ve yaşam tarzlarına göre “Çomru ve Çarva” olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Çom-ruların faaliyet alanı genellikle tarımcılık olmuştur ve

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 244: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

237

Ali Asghar HAGHDAR

yerleşik bir hayat sürdürmüşlerdir. Hayvancılıkla uğ-raşan Çarvalar ise yayladan kışlaya ve kışladan yayla-ya göç ederek göçebe bir hayat sürdürmüşlerdir.

Türkmenler, Hive ve Buhara’dan Türkmen Sahra’ya kadar olan bölgeleri kendi toprakları olarak görmek-tedirler. Ancak M. 1881 yılında Rusya Devleti ile İran Devleti arasında yapılan antlaşma gereği Türkmenle-rin yaşadığı bölge, kuzey ve güney olmak üzere iki-ye ayrılmıştır. Rıza Şah Pehlevi döneminde aşiretlere yönelik “Tahta Kapu” politikasının uygulanması ile Türkmenler mecburen göçebe hayattan uzaklaşmış-lardır.

İran Türkmenleri daha çok Hazar Denizi’nin güney-doğusunda, Türkmen Sahra adındaki geniş bozkırda ve Etrek ve Gorgan Nehirleri etrafında yerleşmişler-dir. İl bazındaki yeni bölünmeler esasında Türkmen-lerin yerleşim alanları Gülistan (Kuzey kesimi), Ra-zavi Horasan (sınır şeridi köyleri ve Türbet Cam) ve Kuzey Horasan (Bocnurd’da Raz ve Cergelan bölgesi) illeri olarak belirlenmiştir.

Türkmenlerin en önemli yerleşim alanları:

1- Günbedkavus

2- Türkmen (Bender Türkmen)

3- Akkale

4- Gümüşan veya Gümüş Tepe)

5- Kelale

6- Meravetepe

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 245: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

238

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

7- Gülistan eyaletinin diğer şehirleri.Sakinle-rinin büyük bir çoğunluğunu Türkmenle-rin oluşturduğu köylerin bir kısmı Aliabad, Ramyan, Azadşehr, Minudeşt ve Galikeş gibi şehirlerin çevresinde yer almakta (Aliabad dışındaki tüm şehirler, eskiden Günbedkavus şehrinin bir parçasıydılar) ve yaklaşık kırk kasaba ve köyde 12 bin civarında hane bulun-maktadır.

8- Horasan Türkmenleri Türbet Cam ve Dergez şehirlerine yerleşmişlerdir. Türkmenler dokuz boydan (Yomut, Teke, Göklen, Sarık, Ersay, Çarva, Alieli, Yemreli) ibarettirler.

İran’daki Türkmen Boyları:

A) Yomutlar: Yerleşim alanları Bendere, Türkmen’den başlayıp Akkale ve Günbed’i takip ederek Meravete-pe’ye kadar uzanmaktadır.

B) Göklenler: Yerleşim alanları Gülistan ormanının etrafından ve Tengrah ve Akkamış bölgelerinden baş-layıp Kelale ve Feragi şehirlerini takip ederek Golidağ ve Arap Karı Hacı bölgelerinin etrafına kadar uzan-maktadır.

C) Tekeler: Çoğunlukla Horasan’ın kuzey kesimlerin-de özellikle Dergez, Bucnurd, Serehs, Cergelan, Gün-bed şehri ve etrafında yerleşmişlerdir.

Kendilerini kutsal Türkmen boyundan olarak değer-lendiren ve dört halifenin soyundan gelen diğer dört boy şunlardan ibarettir: Ebubekir’in soyundan Şeyh, Ömür’in soyundan gelen Mahtum, Osman’ın soyun-dan Ata ve Ali’nin soyundan Hace.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 246: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

239

Ali Asghar HAGHDAR

Horasan Türkleriİran topraklarındaki mevcut Horasan bölgesi birçok Türk boyunu bünyesinde barındırmaktadır. Bircend ve Bucnurd şehirlerine yerleşen “Bayat Türkleri” ve “Avşar Türkleri” kendilerine özgü Türkçe lehçeleri ile konuş-maktadır (Türklerin İranı, s. 84; İran Türkleri, s. 101). Horasan Türklerinin gelenek ve görenekleri, giyim ku-şam tarzları ve özel yemekleri onları çoğu zaman diğer Türklerden ayırmaktadır.Türklerin Horasan’a yerleşmeleri yaklaşık 250 yıl ön-cesine dayanmaktadır. Bugünkü Horasan’da Türkler birkaç gruba ayrılmaktadır. Bunların bir kısmı eski-den Nişabur, Bam ve Sefiabad’da yaşamakta, başka bir grubu ise Dergez’e, bir kısmı da Goçan ve Şirvan’a yerleşmişlerdir. Avşarlar, Horasan Türklerinin ana kollarından biridir. Oğuz boylarından olan Avşarlar İran, Türkiye ve Afganistan’a dağılmışlardır. Türkmen ilinden biri olan Avşar, Şah İsmail döneminde altı bü-yük il ile birlikte Osmanlı döneminde Anadolu’dan İran göç etmişler ve Safevi Hanedanlığı’nın temelini atmışlardır. Bu il, iki büyük kola ayrılmıştır: Kasımlu ve Kırklu. Nadir Şah, Kırklu koluna mensuptur. Kırk-lu oymağını Azerbaycan’dan Horasan’a göç ettiren Şah İsmail, Özbeklerin ve Türkmenlerin saldırıları karşı-sında bir set oluşturmak amacıyla Horasan’ın kuze-yindeki Ebiverd, Deregez ve Baherz çevresinden Merv sınırlarına kadar olan bölgede onları yerleştirmiştir. Bu illerin birçoğu I. Şah Abbas döneminde Şahseven ili ile birleşmiştir. Avşar boyunun bağımsız aşiretleri; Purmemşalu, Pirmuradlu, Agacanlu, Velipur Gora-yi, Mirhüseyni, Farsimedan, Mircani, Karakoyunlu,

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 247: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

240

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Karagözlü, Hamzahani, Beraverdi, Emuyi, Gonçea, Rayini, Şahsevari, Camebozorgi, Moradi, Savendi ve Haberi’dir. Horasan’da Türklerin yaşadığı bölgelerin dışında bazı ilçelerin, kasabaların, beldelerin, Gülis-tan ve Simnan vilayetindeki kırsal bölgelerin ve köy-lerin sakinleri de Horasan Türklerindendirler.

Horasan Türklerinin başka bir kolu ise Bayat Türkle-rinden oluşmaktadır. Nadir Bayat “Bayat Kavminin Tarihi” adlı eserinde Bayat Türklerinin Kerkük’ten geldiklerini ve Nadir Şah tarafından Horasan’a göç et-tirildiklerini belirtmektedir. Tarihi kaynaklarda Bayat Türklerinden söz edilmiştir (Dîvânü Lugati’t-Türk, Cami’ut Tevarih).

Kaşkayı Türkleri Kaşkayı Türkleri Şiraz ve Fars eyaletlerinin çevresi-ne yerleşmişlerdir. Kaşkayı kelimesi “Kaş” ve “Kayı” sözcüklerinden oluşmaktadır. “Kaş” eski Türkistan’da (bugünkü Özbekistan) bir şehrin adıdır ve bugün “Ye-şil Şehir” olarak adlandırılmaktadır. “Kay” ise Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri olan Kayı boyundan-dır. Kayı boyu, Kıpçak ve Kafkasya’ya göç ettikten ve uzunca bir süre orada yaşadıktan sonra birkaç gruba ayrılıp; bunların bir kısmı Türkiye’ye bir kısmıİran’a ve bir kısmı da Zagros Dağları’na giderek Kaşkayı ili-nin temelini atmışlardır (Türklerin İranı, s. 970; İran Türkleri s. 101). Bu ilin en yoğun yaşadığı bölge Fars eyaletidir. Diğer eyaletlerde özellikle Kohgiluye ve Bu-yer Ahmed(Cunkan, Beldaci, Brucen, Saman), Huzis-tan (Heftkel) ve İsfahan’a (Semirem’in bazı kesimleri, Şehrza, Dehagan ve Feridun) yerleşmişlerdir. Kaşka-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 248: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

241

Ali Asghar HAGHDAR

yılar farklı dönemlerde yavaş yavaş bu toprağa göç etmiş ve buraya yerleşmişlerdir. Selçuklular, Moğol-lar, Timurlular ve Safeviler döneminde İran’ın çeşitli bölgelerine Türk boylarının yerleşmesi hızla artmıştır. Safevi sultanları tarafından Bahtiyari eyaletine sürgün edilen Kaşkayılar, Çaharmahal ve Bahtiyari Eyaletin-deki Cunkan halkının bir kısmı tarafından en asil Kaşkayılar olarak değerlendirmektedir. Kaşkayı ili; Büyük Keşküli, Küçük Keşküli, Şeşbölüki, Derre Şuri, Farsi Medan ve Amele gibi beş büyük tayfadan oluş-maktadır. Bu sıralama her aşiretin nüfusu esasında yazılmıştır. İlk tayfa en çok nüfusa sahip olan tayfadır. Bazı kaynaklarda Safi Hani, Gellezen ve birkaç tayfa da Kaşkayı ilinin bağımsız tayfaları arasında gösteril-miştir. Söz konusu tayfalar sırasıyla Farsi Medan ve Şeş Bölüki aşiretlerine mensupturlar. Daha önceleri Caferbeylu adı ile anılanAmele tayfası, Kaşkayı ilinin çeşitli boylarının ve liderlerinin bir araya gelmesin-den oluşmuş ve İlhanlılar döneminde Sövletüddevle Han’ın şahsi işleri ile uğraşmak, maliklerin hakkını toplamak, tarım işlerine bakmak, İlhanlı hayvancılığı ile ilgilenmek ve ilin idari işlerini düzenlemek gibi çe-şitli görevleri üstlenmiştir.

Kaşkayı ilinin sistemi, sırasıyla kişi, hane, bonku, tire, tayfa ve ilden oluşmaktadır. Her tayfa birkaç tire, her tire birkaç bonku ve her bonku birkaç haneden oluş-maktadır. Örneğin Amele tayfası Gocabeylu, Şeban-kare, Muslu, Caferbeylu, Tayyibi, Karakani, Behmen-beylu, Nemedi, Gellezen gibi tirelerden ve Gocabeylu tiresi ise Keyhalu, Nusreti, Karalu ve Alivenelu gibi bonkulardan oluşmaktadır. Hüseyni Fesayi “Farsna-me-i Naseri” eserinde Kaşkayı iline mensup 66 tire-

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 249: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

242

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

den söz etmektedir ancak bugün Kaşkayı’ye bağlı olan tirelerin sayısı daha fazladır. Geçmişte zaman içeri-sinde bu tirelerden bazıları kendi menfaatleri doğrul-tusunda Kaşkayı iline katılmışlardır.

Mevcut sistemde her hanenin bir sorumlusu vardır ve her İşum, bir arada bulunan birkaç çadır ve bu çadır-larda yaşayan birkaç aileden oluşmaktadır. Bir aksakal ve her tirenin bir ya da iki ağası ve her tayfanın bir, iki veya üç şerifi vardır. Hanlar sınıfından olan şerifler, mensup olduğu tayfanın işleri ile uğraşmak, güvenliği ve disiplini sağlamak için devlet tarafından seçilmek-tedirler. İlin disiplinini sağlamak için ordu tarafından da bir iki subay seçilmektedir.

Kaşkayıların mevcut sistemlerinde “İlbeyi” veya “İl-hanı” gibi unvanlar yoktur. Devlet bu unvanları orta-dan kaldırmıştır.Kaşkayılar, Safeviler’in ilk dönemlerinde, Safevi Sul-tanı’nın talimatıyla Derbent’ten Zagros ve oradan da Fars’a gelerek meskunlaşmışlardır.Türkçe’nin güneybatı kollarından biri olanKaşkayı Türkçesi’nin Azerbaycan Türkçesi ile yakın ilişkisi bulunmakta ve bazı dil bilimciler Kaşkayı Türkçesi’ni Azerbaycan Türkçesi’nin bir lehçesi olarak değerlen-dirmektedir.Kaşkayı Türkçesi, fonetik ve biçim bilimsel özellikle-ri nedeniyle eski Türkçe, Sümerce ve Halaçça’nın en asil belgelerinden biri sayılmaktadır. Kaşkayı ilinin Mezopotamya, Fars, Medain ve Şiraz’daki varlıkları 7 bin yıla kadar uzanmaktadır. Batı Türkçesi’nin diğer dallarında olduğu gibi Kaşkayı Türkçesi’nde de sesli harfler kısa şekilde telaffuz edilmekte ve bu durum

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 250: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

243

Ali Asghar HAGHDAR

Türkmen Türkçesi’nin ve İstanbul Türkçesi’ndeki bazı istisnaların aksine fonetik uyum kanununun gerçek-leşmesine neden olmaktadır. Sümer Türkçesi, Halaç Türkçesi ve eski Türkçe’nin özelliklerinden olan “na-zal ne” Kaşkayı Türkçesi’nde hâlen bulunmakta ve Kaşkayı Türkçesi’ndeki fiillerin çoğundaki sessiz harf-ler eski hâliyle bugün de kullanılmaktadır.Safevi döneminde, öncesinde ve sonrasında Azer-baycan’daki boyların ve aşiretlerin büyük bir bölümü Kaşkayılar arasına göç ettirilmiş, bu da Kaşkayı ilinin bölgede genişlemesine yol açmıştır. Bu nedenle Kacar dönemindeki coğrafi dağılımda bu bölge “Kaşkayı Vilayeti” olarak adlandırılmış ve Sümerce, eski Halaç Türkçesi’nin özellikleri ile birleşip iç içe geçen Azer-baycan Türkçesi, klasik Kaşkayı edebiyatının yeni dö-neminin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Safeviler döneminden itibaren Kaşkayı edebiyatı başlamakta-dır. Kaşkayı edebiyatı ve dili üzerine araştırma yapan araştırmacılar, bu yeni dönemin Seyyid Muhammed Mirza Mazun ile başladığını ve Yusuf Hüsrev Kara-çaylı, Hüseyinali Bey Bayat ve Gül Oruc ile bugüne kadar devam ettiğini belirtmektedir.

Aynallu İli“Farsname-i Naseri” eserinde Aynallu ilinin tarihi hakkında şu ifadelere yer verilmiştir; “Aynallu ilinin kökü Türkistan’a dayanmaktadır. Moğol Sultanları döneminde Fars eyaletine gelmiş ve burada meskun-laşmışlardır. Aynallu iline mensup binlerce atlı ve yaya tümeni çoğu zaman sultanlara hizmet etmişler-dir. Bölük Hefr, Darab ve Fesa bu ilin kışlak; Bölük

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 251: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

244

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Ramcerd ve Mervdeşt bölgeleri ise yaylak bölgelerini oluşturmaktadır. Aynallu ili; Ebul Verdi, İslamlu, Av-şaroğlu, Emir Hacı, İran Şahı, Belagi, Çehardeh Çerik, Çiyan, Radbeylu, Dehu, Dindarlu, Reisbeylu, Zerend-kulu, Sorkulu, Sakkız, Kurt, Karakara, Çegili, Kerai ve Gökper gibi birkaç tireye ayrılmıştır.

Mübarek Veled el Sıdk Hüseyin Han Şehabülmülk Topçu Kışlası Komutanı Gulamhüseyin Han Şahse-ven, “Şah Abbas döneminde bazı aşiretler Şahseven ili ile birleşti. Benim ceddim ailesi ile birlikte Gökper tiresine mensup olup daha sonra Şahseven olmuşlar; Şahdust, Mahmudbeylu, Ozlu.” demiştir.

Konuyla ilgili daha fazla bilgi şu ki, Aynallu iline men-sup beş bin hane 1295 yılında göçebe hayattan yer-leşik hayata geçerek tarım işleri ile meşgul olmuşlar-dır ve yerleşim alanları Fars eyaletinin güneydoğu ve doğu kesimleri olmuştur.

Farsi Medan İliFarsi Medan, Kaşkayı iline mensup tayfalardan biri-dir. Bu tayfaya mensup 25 tire vardır. Bugün Kaşka-yı tayfalarından biri olan Farsi Medan, Kaşkaylardan önce bu bölgede bulunmuş ve tarihte onların adından söz edilmiştir.

Farsi Medan tayfası eskiden Padana’yı yaylak ve Gis-kan Dağı’nın çevresini de kışlak olarak kullanıyorlar-dı. Daha sonra Ser Meşhed ve Dayin bölgeleri de on-lara ilave edildi. Bugün Farsi Medan tayfasına mensup bazı gruplar Erak ve Tahran çevresinde yaşamakta ve onlardan bazıları henüz Irak adıyla tanınmaktadırlar. Anlaşılan daha sonra Fars eyaletine göç etmişlerdir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 252: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

245

Ali Asghar HAGHDAR

Derre Şuri İliDerre Şuri, Kaşkayı iline mensup tayfalardan biri-dir. Dere Şuri’nin adı, bu tayfanın yaylak bölgesi olan Derre Şur’un adından alınmıştır. Derre Şuriler, Fars eyaletine geldikten sonra bu bölgede meskunlaşmış-lardır. Dere Şur, bugün bu tayfanın yaylak merkezle-rinden biridir.

Semirom, Derdeşt, Hüsrevşirin, Solican, Yukarı Se-mirom, Gurtepe, Siyah Semirom ve Keremabad gibi bölgeler bu tayfanın kışlak bölgesi olmuştur. Dogon-bedan, Hüseyinabad, Sermeşhed, Cere, Heşt, Başt, Babui, Mamasani, Gur Espid, Heft Deşt-i Mahur, Kuhmere Turan, Berrak Dağı, Kuhsorh, Kazerun’un etrafı, Heft Deşt, Pir Sorh Başt, Kuhsiyah ve Kara Deşt gibi bölgeler de bu tayfanın yaylak bölgeleri arasında yer almaktadır.

Fermanferma ve Farsname’de belirtildiği üzere Dere Şuri ili aslında bir tayfadan ibaret olmuştur. Kaşkayı İlhanları ile herhangi bir akrabalıkları olmayan Derre Şuri Hanları, iktidarı ele geçirdikten sonra yaylak ve kışlaktaki birçok tayfayı kendi etraflarında toplamayı başarmış ve bu şekilde büyük bir il hâline dönüşerek İlhanlar karşısında büyük bir güç oluşturmuşlardır. Bugün il unvanını taşıyan Derre Şur, hiçbir akraba-lığı olmayan çeşitli tayfaların bir araya gelmesinden oluşmakta ve sadece siyasi ve örgütsel açıdan bir birlik oluşturmaktadırlar.

Dere Şuri tayfaları şunlardan ibarettir: Bayat, Aslanlı, Arıhlı, Abil Kerli, Aga Kiyhali, Ak Tümanlı, Ahen-ger, Ayaz Keyhayi, (Derre Şuri, Derre Şuri kültürü,

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 253: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

246

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Seterg), İmanlı, Bağır Keyhali, Behram Keyhali, Bu-ger, Bol Verdi, Telebazlı, Canbazlı, Ceyranlı, Çarbonça (Kırklı, Arablı, Aşirli, Ali Merdanlı), Çarde Çerik, Ça-rıklı, Hacı Develi, Hacı Muhammedli, Heyratlı, Derzi, Döndüler, Döneli, Rekke, Zerger, Zengene, ZeyZey-lablı, Sdat, Sekkiz, Şaggi, Şahin Keyhali, Sadıklı, Tahar Keyhali, Tayyebi, Amele, Osmanlı, Kabızlu, Karacullu, Karaçeyi, Karahanlı, Karakeçili, Karakanlı, Kurt, Kır-mızı, Gimmilli, Kese Teraş, Kerimli, Közünglü, Kor-ranlı, Kurbegui, Germeserli, Göyceli, Gülablı, Lek, Maksutlu, Mehdi Keyhali, Miş Bisiyar, Nefer, Nerreli, Nim Ardlı, Vezirhanlı, Venda, Hümmet Ali Keyhali vb.

Hacıhanlu İliEskiden Şahseven ilinin en önemli tayfalarından biri sayılan Hacıhanlu’nun; Suluk ve İlçi kışlak bölgeleri ve Çaldağ’ın çevresi ise yaylak bölgeleri olmuştur. Bugün Hacıhanlu tayfasına mensup birçok hane Parsabad şehrinin etrafına yerleşmişler. Osmanlı toprakların-dan göç eden birçok tayfanın aksine bu tayfa, İran-Rus savaşlarının ardından Şeki şehrinin çevresinden Mugan’a gelmişlerdir. Şeki Valisi Selim Han Fethali Şah’ın yardımı konusunda hayal kırıklığına uğrayınca Rus ordusu tarafından Şeki işgal edilmeden şehirden çıkmış ve zekâsını kullanarak Rus ordusunun arasın-dan geçerek Abbas Mirza’ya ulaşmış, İran ile Rusya arasındaki anlaşmanın imzalanmasından, Rus vatan-daşlığını kabul etmekten kaçınmış ve kendi boyunu sınırın diğer tarafına göç ettirmiştir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 254: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

247

Ali Asghar HAGHDAR

Horasan’daki Azerbaycan TürkleriHorasan Azerbaycanlıları, Horasan’da sakin Azerbay-can halkının bir parçasıdır. Horasan Azerbaycanlıları, Azerbaycan Türkçesinde konuşmakta ve nüfus açısın-dan Horasan bölgesinin etnik gruplarından biri sayıl-maktadır. Horasan Azerbaycanlıları iki büyük gruba ayrılmaktadır. Bunların bazen yanlışlıkla Türkmen-lerle aynı grup oldukları düşünülmektedir.

Şahseven İliŞahseven, İran’ın kuzeybatısında özellikle Mugan bozkırı, Erdebil, Tahran ile Zencan arasındaki Hergan ve Hamse bölgelerinde yerleşen ve hayat sürdüren aşi-retler topluluğunun adıdır. Şahseven ili, yaklaşık 16 ve 18. yüzyıllar arasında birkaç boyun konfederasyon şeklinde bir araya geldikleri bir topluluktur. Günü-müzde Şahsevenler’in kökeni hakkında üç farklı riva-yet bulunmaktadır. Bunlardan en çok bilineni Sir John Malcolm’un anlattığı rivayettir. Sir John Malcolm’ göre I. Şah Abbas saltanatının ilk günlerinden itibaren, Kı-zılbaş emirlerinin isyanlarına karşı mücadele etmeye başlamıştır. Şah Abbas bu amaçla Kızılbaş liderlerinin bazılarını öldürmüş ve Kızılbaş boylarının isyanını bastırmak için Şahseven yani “Şahı Seven” anlamında olan bir boy kurmuş ve boyların erkeklerinden, bu ka-bilenin bir ferdi olarak kayıt yaptırmalarını istemiştir. Şah, bu boyu hanedanının hizmetkârı ve fedaisi ola-rak seçmiş, bu boyun verdiği destek onu diğerlerinde ön plana çıkarmıştır.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 255: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

248

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

İslam Ansiklopedisi’nde “Şahseven” adında yayımla-nan makalede Vladimir Minorski, Şahsevenlerle ilgili bilinenlerin Malcom’un anlattıklarından biraz farklı-lık gösterdiğini, çağdaş Safevi kroniklerinde Şah Ab-bas’ın Şahseven adıyla kurduğu düzenli bir aşiret bir-liğinden söz edilmediğini belirtmektedir. Ancak aksi yönde bir kanıt bulunmamaktadır ve sadece detaylar-da farklılık vardır. Şahsevenler de atalarının Anado-lu’dan göçtüğünü teyit etmişlerdir. Şahseven ili ile iliş-kili yazılarda yansıtılan ve il fertlerince kabul edilen resmî rivayetler, içinde bulunduğumuz yüzyılda önce-lik arz etmektedir. Şahsevenler’e göre Şahseven ili eşit konuma sahip 32 tayfadan oluşmaktadır. Şahsevenler, hiçbir zaman bir liderin emri altında olmadıklarını iddia etmektedirler. Yaygın görüşler esasında Şahse-venler, Safeviler döneminde Mugan’a yerleşmişlerdir. Ancak onların bölgede yerleşik veya göçebe olmaları konusunda, ayrıca göç ettilerse bunun ne zaman ya-pıldığına ilişkin görüş ayrılıkları mevcuttur.

Mevcut tarihi belgeler ve rivayetler dikkate alındı-ğında Şahseven ili konfederasyonu, Mugan bozkırı yerlileri, Avşar aşiretinin kuşakları ve Şamlu aşireti (Anadolu’dan göç etmişlerdir), Kızılbaş ve Orta Asya Türk soylu Oğuzlara mensup bir kısım boylardan oluşmaktadır ki bunlar da siyasi, askerî ve toplumsal bir konfederasyon altında toplanmışlardır. Bunların resmî dilleri Türkçe olmuş ve 16. ve 18. yüzyıllarda bölge ve hatta İran’ın tarihinde siyasi ve askerî alanda oldukça aktif bir role sahip olmuşlardır. Şahseven ili birkaç gruba ayrılmaktadır:

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 256: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

249

Ali Asghar HAGHDAR

1- Azerbaycan Şahsevenleri

Erdebil Şahsevenleri (Karadağ’ın otlaklarından yarar-lanıyorlar)

Meşkin Şehri Şahsevenleri ( Meşkin Şehir yükseltile-rinin otlaklarından yararlanıyorlar)

2- Hergan, Hamse, Merkezi Eyalet, Kum ve Tahran Şahsevenleri

Bağdat Şahseven ili (Nadir Şah döneminde Irak’ın ku-zey bölgesinden Horasan’a göç etmiş daha sonra ora-dan da Şiraz’a gitmişlerdir.)

Aynallu Şahseven ili (Büyük bir kısmı Şiraz’dan Mer-kezi Eyalet’e, Kazvin ve Erak’ın kuzey kesimlerine göç ettirilmişlerdir.)

Şahsevenlerin üretim hiyerarşisi aileden başlar, tire ve tayfada son bulur. Günümüzde toplumsal, ekonomik ve siyasi avantajlardan yararlanan hanlar, geçmişte tayfaların başkanlığını üstlenmişlerdi. Ancak onların güçleri, Kaşkayı gibi diğer aşiretlerin hanlarının gücü karşısında oldukça naçizdi. Her küçük grubun başında aksakal adında bir yetkili vardı.

Şahsevenler, bir noktada kurulan birkaç alaçık ve ku-lübe topluluğuna ‘oba’ demişlerdir. Obanın yerleştiği bölge veya çadırların kurulduğu yer ise ‘yurt’ olarak adlandırılmaktadır. Yurdun önemli özelliği, hilal şek-linde dizilmiş taşlardır. Bölgede kulübe ve alaçıklar kurulur kurulmaz, yüklük ve diğer eşyalar, araç-ge-reçler ve çadırların direkleri bu hilal şeklindeki taşla-rın bir metre dışında, yere yerleştirilmektedir. Alaçık-lar ve kulübeler, Şahsen ilinin otlaklarda asil ikamet ettikleri yerlerdir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 257: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

250

İran Türklerinin Kimlik Rönesansı

Bağdat Şahseven İliBağdat Şahsevenleri, Tahran, Save, Zerend ve Kazvin çevresindeki aşiretlerden olup yaylak bölgeleri Hala-çistan ve Ferahan; kışlakları ise Save ve Zerend olmuş-tur. Bağdat Şahsevenleri Kazvin’in etrafında 30 tayfa-ya ayrılmaktadır ve göçebe bir hayat sürdürmüşlerdir.

Bağdat Şahsevenleri, Şahseven ilinin en önemli ve bü-yük kolu olmanın yanı sıra İran’ın da en büyük ille-rinden biridir. Bu il, “Lek” ve “Arhalu” olmak üzere iki şubeden, 29 tayfadan, 220 tireden ve yüzlerce alt tire-den oluşmaktadır. Nadir Şah, Avşar H. K. 1145-46 yıl-larında Bağdat Şahsevenleri’nin ilk grubunu Osman-lılarla savaş sırasında, Kerkük civarından Horasan’a göç ettirmiştir. Bu ile mensup çeşitli tayfalar ve tireler İran, Irak, Türkiye ve Suriye’nin çeşitli bölgelerine da-ğılmışlardır. Bağdat Şahsevenleri’nin ana gövdesi, Ho-rasan’a göç ettikten sonra Nadir Şah’ın katledilmesiy-le Fars civarına göç etmiş ve Kacar Hükümeti’nin ilk yıllarında Save, Kazvin, Hemedan ve civar bölgelerine yerleşmişlerdir. Hergan Sıradağları, resmî bir karar ile söz konusu Şahsevenler’e mensup tayfaların yurt ala-nı olarak belirlenmiştir. Save, Tefreş, Kum, Hemedan, Melayir, Zencan, Kazvin, Kerec, Şehriyar, Veramin, Tahran, Kürdistan ve Kirmanşah bölgeleri, Nasered-din Şah döneminden itibaren bugüne kadar bu ilin yerleşim ve mesken alanı olmuştur.

Hâlihazırda göçebe hayatı yaşayan Bağdat Şahseven-leri’ne mensup yüzlerce ailenin dışında geriye kalan birçok aile ise Tahran, Save, Kum, Veramin, Şehriyar, Hemedan, Melayir, Zencan, Kazvin, Kerec ve İran’ın çeşitli bölgelerine yerleşmişlerdir. Bunların tamamı

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 258: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

251

Ali Asghar HAGHDAR

29 tayfadan, 220 tireden ve yüzlerce alt tireden oluş-maktadır. Bağdat Şahseven aşiretlerini devlet, M. 1929 yılından Tahta Kapu’da yerleşik hayata geçirme-ye çalışmıştır. 1937 yılında bu ilin büyük bir bölümü meskunlaşmıştır. Eylül 1942 yılından sonra Bağdat Şahsevenleri’nin birçoğu yeniden yaylak ve kışlak bölgelerini kullanmaya başlamışlardır. Muhammed Ali Semsami, Save Kaymakamlığı’ndan ilin başkan-lık hükmünü aldıktan sonra 1958 yılına kadar Bağdat Şahseven aşiretinin yeniden kurulması için çaba gös-termiştir.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 259: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 260: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

253

Ek

تا 1316از سال جانیآذربا ییایجغراف ینام واحدها رییتغ1388

.

جانیآذربا ییایجغراف یها در واحدها نام رییاز تغ یبرخ نیعناو

ردیفنام اصلي با

گویش محلي

فعلي تغییریافته و نام

شده یا تحریف

نوشتاري

ردیفنام اصلي با

گویش محلي

نام فعلي تغییریافته و

شده یا تحریف

نوشتاري

آقابابا آغابابا )آغابپا( 25 عطالو آتالي 1

رود تلخه آجي چاي 2 آقابابا سنگ آغاببا )داش( 26

3 یه آخماقه

)آخماقَیه(

اخمقیه ـ آخوله ـ

شارسنگاَريآغاج 27 آغاجري

آقا علیلو آغالي 28 آخي جهان آخیرجان 4

رود آغجه آغجا چاي 29 ارس آراز 5

آغجه كهل آغجا كوهول 30 ارسباران آراز بار 6

آغجه مشهد آغجا مئشه 31 اربط آربات 7

عاقل آغیل 32 یخفروزان آرپیرزان 8

الوانق آل وانا 33 ارونق آروانا 9

داد اللـه آالتات 34 اسنق آسانا 10

االنق آالنا 35 عنصرود آستارلي 11

EK

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 261: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

254

12 آشاغي آت

مییان زرینه پایین آلتون سفلي 36 آتمیون سفلي

13 آشاغي آراز

گونئي زرینه باال آلتون علیا 37 ارسگناي سفلي

لو آلوچه آلچالي 38 بابره سفلي آشاغي بؤبره 14

15 آشاغي چاناق

بوالققو آلي 39 چناق بالغ سفلي علي گاو

علیشاه آلیشا 40 صومعه سفلي آشاغي سوما 16

رك آشاغي شه 17 النجق آلینجا 41 شهرك پائین

18 آشاغي قاراب

رو( )كه امقان آماقان 42 قاراب سفلي

19 آشاغي

كوساالر آنباستا آمباستا 43 كوهساالر سفلي

20 آشاغي

هازاران اندرود آنداري 44 هزاران سفلي

21 په تهآغ

تپه( )آق آبرسي آوارسي 45 سفید تپه

پادار آیاغچي 46 آغجه ریش آغ جریش 22

آقابابا آغابابا )آغابپا( 47 دیزج سفید آغ دیزه 23

سفیدخوان آیدي گؤز 48 گنبد سفید آغ گونبد 24

افشار اووشار 76 عریان تپه آیران تپه 49

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 262: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

255

12 آشاغي آت

مییان زرینه پایین آلتون سفلي 36 آتمیون سفلي

13 آشاغي آراز

گونئي زرینه باال آلتون علیا 37 ارسگناي سفلي

لو آلوچه آلچالي 38 بابره سفلي آشاغي بؤبره 14

15 آشاغي چاناق

بوالققو آلي 39 چناق بالغ سفلي علي گاو

علیشاه آلیشا 40 صومعه سفلي آشاغي سوما 16

رك آشاغي شه 17 النجق آلینجا 41 شهرك پائین

18 آشاغي قاراب

رو( )كه امقان آماقان 42 قاراب سفلي

19 آشاغي

كوساالر آنباستا آمباستا 43 كوهساالر سفلي

20 آشاغي

هازاران اندرود آنداري 44 هزاران سفلي

21 په تهآغ

تپه( )آق آبرسي آوارسي 45 سفید تپه

پادار آیاغچي 46 آغجه ریش آغ جریش 22

آقابابا آغابابا )آغابپا( 47 دیزج سفید آغ دیزه 23

سفیدخوان آیدي گؤز 48 گنبد سفید آغ گونبد 24

افشار اووشار 76 عریان تپه آیران تپه 49

دیبي آیران 50 تپه عریان اوقلي اْوولي 77

آباد اكرم اؤرتولو 51 اوي ال 78 علویق

ایشه ایچي 79 اروج اؤروش 52

وه ائشه 53 آباد عیش فرخران ایزووان 80

رو دي ش اته 54 خسرو آتش الن ایسپه 81 اسفالن

اسیران ایسپیران 82 هرزه ورز ارزه ورز 55

آبگرم ایستي سو 83 عربشاه اروشه 56

اسكوق ایسكاوا 84 آس قدیم اسكي آسي 57

سفید كمر ایسمي كمر 85 منجاب قدیم اسكي مینجو 58

فروشان اسب اسْوشا 59 غان ره ایشته 86 اشتجران

60 اسوشان

)اشوشان(فروشان اسب بر ایشكن 87 مشكعنبر

آباد اشرف اشرآوا 61 شیخ طبق ایشیق تاباق 88

شیخدرآباد ایشیق درآوا 89 عمو دیزج ام دیزه 62

راهلي ام 63 قلعه شیخ ایشیق قاال 90 همراهلو

نو امه 64 النجارق ایالنجالیق 91 ایمناب

ایللي اییلي 92 امیرآباد امیرو 65

بیرق بئره 93 انجرد انگیت 66

مه انه 67 بیشك ـ سردار كندي بئششك 94 انانق

آباد بهمن بئیین 95 عبدالجبار اوجابار 68

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 263: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

256

یه اوجاق خنه 69 باشباجا 96 اجاق خانقاه باجه باج

آباد بستان اوجان 70 بارانلو بارانلي 97

بارنج باریش 98 آبخواره اوخارا 71

سرچشمه باش بوالغ 99 رضائیه ـ ارومیه اورمیه 72

صومعه علیا باش سوما 100 آبریز اوروز 73

تیرآباد باشسیز 101 افضل اوزال 74

باشه باشماق 102 افشرد اوشاد 75

ردیفبا نام اصلي

گویش محلي

نام فعلي تغییریافته و

شده یا تحریف

نوشتاري

ردیفنام اصلي با

گویش محلي

نام فعلي تغییریافته و

شده یا تحریف

نوشتاري

پیراسحق پیرساق 130 بخشایش باغیش 103

پیرلوجه پیرلیجه 131 باغ معروف بامریو 104

سووان پیره 132 بیات بایات 105 یوسفیان پیره

شادآباد ـ شادباد مشایخ پینه شالوار 133 باغ یعقوب بایاغیب 106

تجرق تئجره 134 بهادر بایدیر 107

سیمین رود تاتائوچاي 135 بیرون بورون 108

طرف تارپ 136 بهل بوفول 109

طارون تاریم 137 گوراوان بزرگ بوگْوراوان 110

نقاره كوب جدید تازا ناركي 138 بالنلو بوالنلیق 111

خانه برق جدید تازاخانا بره 139 جامعه بزرگ بویوك جاما 112

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 264: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

257

یه اوجاق خنه 69 باشباجا 96 اجاق خانقاه باجه باج

آباد بستان اوجان 70 بارانلو بارانلي 97

بارنج باریش 98 آبخواره اوخارا 71

سرچشمه باش بوالغ 99 رضائیه ـ ارومیه اورمیه 72

صومعه علیا باش سوما 100 آبریز اوروز 73

تیرآباد باشسیز 101 افضل اوزال 74

باشه باشماق 102 افشرد اوشاد 75

ردیفبا نام اصلي

گویش محلي

نام فعلي تغییریافته و

شده یا تحریف

نوشتاري

ردیفنام اصلي با

گویش محلي

نام فعلي تغییریافته و

شده یا تحریف

نوشتاري

پیراسحق پیرساق 130 بخشایش باغیش 103

پیرلوجه پیرلیجه 131 باغ معروف بامریو 104

سووان پیره 132 بیات بایات 105 یوسفیان پیره

شادآباد ـ شادباد مشایخ پینه شالوار 133 باغ یعقوب بایاغیب 106

تجرق تئجره 134 بهادر بایدیر 107

سیمین رود تاتائوچاي 135 بیرون بورون 108

طرف تارپ 136 بهل بوفول 109

طارون تاریم 137 گوراوان بزرگ بوگْوراوان 110

نقاره كوب جدید تازا ناركي 138 بالنلو بوالنلیق 111

خانه برق جدید تازاخانا بره 139 جامعه بزرگ بویوك جاما 112

میر تازاكند خونه 140 دیزج عظیم بویوك دیزه 113 مهر كند خوشه تازه

كوْ به 114 میر تازاكند موجه 141 بكیرآباد مهر كند نوجه تازه

طاالر تاالر 142 برآغوش بیر اْوغوش 115

طوق تاوا 143 هزار بركه بین گول 116

تیمورلو تمیرلي 144 بناجوي بیناج اوي 117

كانونیه توپدار 145 پیشتاب پئشتو 118

آباد فتح پاتاوا 119 تختمشلو توختامیشلي 146

جه تورش 147 پهناور پاه ناوار 120 ترشكوه

دان توركه 148 بشتاب پشتو 121 تكلدان

چین پكه 122 چین پاك دهخوارگان ـ آذرشهر توفارقان 149

طال تپه توال تپه 150 ماكو پلدشت 123

طوین تویون 151 پوستین دوز پوس اندیز 124

میرلي ته 152 فیروز ساالر پولوس در 125 تیمورلو

آباد ترج پوهرآوا 126 تكان تیكان 153

تكاب تیكان تپه 154 بهروز پوهروز 127

آباد كابل پیرائیدان 128 جبان جابان 155

چالو جالیق 156 پیراسحاق پیرساق 129

عربشاه خان خان اروشه 185 جهانگیر جانگیر 157

الو جم 158 آباد جمال آباد عباس خانلیق 186

شهرك خانمیرزا 187 جوشین جْوشون 159

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 265: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

258

ت جووه 160 خاكوانق خایغانا 188 جوبند

گور خته 189 چاغر چاخیرلي 161 خانگاه

آباد حمزه چارداق 162 زارعي ـ خسروشهر خسروشاه 190

زر خله 191 چهاردانگه چاردانگا 163 زار غلّه

یه خنه 192 بایقره رود چاي بایقارا 164 خانقاه

خواجه مرجان خوجا ـ موجا 193 بزي رود چاي بیزي 165

خواجه خوجا 194 پیغام رود چاي پئیقان 166

ره چاي تئجه 167 رود تجره خواجه ده خوجا كندي 195

تالوارچاي 168 آباد خرم خورامو 196 تلوار رود

169 چاي

كندي حسن كندي رود حسن كاغذكنان خوناي 197

170 چاي

سوغانچيمیر خونده 198 سوغانچي رود امیر خان

آغاج چاي قره 171 آغاج رود قره میر خونه 199 خانمرود

172 چاي

قوروقچي خطب خیتاب 200 قوروقچي رود

ري چاي گوینه 173 خضرآباد خیدیرآوا 201 گاوینه رود

خرده بالغ خیردا بوالق 202 هرزند جدید چاي هرزن 174

175 چاي یئنگي

آواآباد رود ینگي خلجان خیلیجان 203

دیزه چاي 176 شهر مشگین خیوه )خیاو( 204 دیزجرود

آباد دانش داش آتاي 205 چهاربرود چروري 177

خون چرزه چره زوغون 178 آغابپا داش 206 آقا بابا سنگ

سفیدخوان سنگ داش ایسپیران 207 چوبدار كندي چودار كندي 179

صومعه سنگ داش سوما 208 چرچر چیر ـ چیر 180

قلعه سنگ داش قاال 209 كوه حسنجان حسنگان داغ 181

آوا حسین 182 داش هرزن 210 خناوند هرزندعتیق ـ

هرزندقدیم

آتان داش 211 خراجو خاراجي 183 آباد دانش

ایسپیران داش 212 خروانق خاروانا 184 سنگ،سفیدان سفیدخوان

تیري دس 213 یه ساري قه 240 دستجرد سارقیه

ساي سقه ساققا ساراي 241 دامنجان دمنجان 214

كن پوست سالالخ 242 حدادان دمیرچي 215

شاهپور سالماس 243 دوله دودا 216

خانوارچهار دورد ائولي 217 سبالن ساواالن 244

مهاباد ساوجبالغ 245 دوریق دوري 218

شاهین دژ سایین قاال 246 دهرود دهرْوالن 219

چي وه ده 220 آذران سراسكند 247 شتربان

سراي سكان سقین ساراي 248 دیزج دیزه 221

ور دینه 222 آباد دین كند سلمان سلمان كندي 249

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 266: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

259

دیزه چاي 176 شهر مشگین خیوه )خیاو( 204 دیزجرود

آباد دانش داش آتاي 205 چهاربرود چروري 177

خون چرزه چره زوغون 178 آغابپا داش 206 آقا بابا سنگ

سفیدخوان سنگ داش ایسپیران 207 چوبدار كندي چودار كندي 179

صومعه سنگ داش سوما 208 چرچر چیر ـ چیر 180

قلعه سنگ داش قاال 209 كوه حسنجان حسنگان داغ 181

آوا حسین 182 داش هرزن 210 خناوند هرزندعتیق ـ

هرزندقدیم

آتان داش 211 خراجو خاراجي 183 آباد دانش

ایسپیران داش 212 خروانق خاروانا 184 سنگ،سفیدان سفیدخوان

تیري دس 213 یه ساري قه 240 دستجرد سارقیه

ساي سقه ساققا ساراي 241 دامنجان دمنجان 214

كن پوست سالالخ 242 حدادان دمیرچي 215

شاهپور سالماس 243 دوله دودا 216

خانوارچهار دورد ائولي 217 سبالن ساواالن 244

مهاباد ساوجبالغ 245 دوریق دوري 218

شاهین دژ سایین قاال 246 دهرود دهرْوالن 219

چي وه ده 220 آذران سراسكند 247 شتربان

سراي سكان سقین ساراي 248 دیزج دیزه 221

ور دینه 222 آباد دین كند سلمان سلمان كندي 249

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 267: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

260

لي سماق 250 دیدگاه رباط گوزلیك 223 سماق ده

تاوا رش 224 سنجده سو دره 251 رشیدآباد

آباد رشت رشتین 225 نقده سولدوز 252

صومعه سوما 253 زاویه زئیوه 226

ده سماق سوماقلو 254 قره گوز زال 227

سنگر سونقور 255 زردخانه زرخانا 228

نه زره 229 سنگین سونگون 256 زرنق

سهرقه سوهرول 257 زنجان زنگان 230

سهران سوهرون 258 ثمرخزان زومارخارا 231

سیّدلو سویودلو 259 زیر آسف زیراس 232

233 زیرنا كووول

)زیرنا گؤوول(

ساوجبالغ سویوق بوالق 260 سورنا گهي

لیجه زي 234 سگبان سیئوان 261 زگلوجه

سعیدآباد سیدآوا 262 زیناب زینو 235

سركش سیركئش 263 سخت دل ساخ یئل 236

سقین دل سیغین دیل 264 سراجو ساراجي 237

سقین سراي سیغین ساراي 265 سراي ساراي 238

كش چشمه ساري قمیش 239 سندآخر سیندآخیر 266

جوق قلعه قاالجیق 295 سنگراب سینگیرو 267

دیزج خونین قانلي دیزه 296 سینگرد سینگیرو 268

چتاب سفلي قایین قاال 297 سینا سینوْ 269

قبله چشمه قبله بوالغي 298 سیناب سینو 270

كالن سیه سییه كوالن 271 ارسباران قراجه داغ 299

قراین قرونا 300 سیه منصور سییه مانسیر 272

چر قره 301 شادباد شالوارجیق 273 سیاه چر

جیق شالوله 274 چمن قره 302 شادباد سیاه چمن

وان شیشه شاوان 275 یار احمد قره داغلي 303

باغي شاه 276 سیاهاب قره سو 304 شادباغي

قره صغیر قره سیغیر 305 شرفخانه شرابخانا 277

بران شله شه لئییالن 278 306 قره عیني

)قراعیني( سیه چشمه

رفه شه 279 آباد شرف سیاه دشت قره غان 307

كمر قره 308 شاهین دژ صایین قاال 280 سیاه كمر

سیاه گل قره گؤل 309 سیمین رود طاطائو چاي 281

آباد نصرت قره گوزي 310 گندمان طاهر بوغدا 282

سیاه گل قره گول 311 پلدشت عرب 283

284 علمدار ـ

گرگرشهر هادي سیاه ناو قره ناو 312

ئیین قره 313 مردآباد فریق 285 قراین

چور قره 314 كامیار قاچیان 286 چر سیاه

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 268: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

261

چتاب سفلي قایین قاال 297 سینا سینوْ 269

قبله چشمه قبله بوالغي 298 سیناب سینو 270

كالن سیه سییه كوالن 271 ارسباران قراجه داغ 299

قراین قرونا 300 سیه منصور سییه مانسیر 272

چر قره 301 شادباد شالوارجیق 273 سیاه چر

جیق شالوله 274 چمن قره 302 شادباد سیاه چمن

وان شیشه شاوان 275 یار احمد قره داغلي 303

باغي شاه 276 سیاهاب قره سو 304 شادباغي

قره صغیر قره سیغیر 305 شرفخانه شرابخانا 277

بران شله شه لئییالن 278 306 قره عیني

)قراعیني( سیه چشمه

رفه شه 279 آباد شرف سیاه دشت قره غان 307

كمر قره 308 شاهین دژ صایین قاال 280 سیاه كمر

سیاه گل قره گؤل 309 سیمین رود طاطائو چاي 281

آباد نصرت قره گوزي 310 گندمان طاهر بوغدا 282

سیاه گل قره گول 311 پلدشت عرب 283

284 علمدار ـ

گرگرشهر هادي سیاه ناو قره ناو 312

ئیین قره 313 مردآباد فریق 285 قراین

چور قره 314 كامیار قاچیان 286 چر سیاه

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 269: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

262

كمر قارا 287 عیني( سو )قره قره 315 سیاه كمر سیاه چشمه

رود سیه قاراچاي 288 سو قره 316 سیه چشمه

289 قاراعیني

عیني( )قره گلي قره 317 سیه چشمه ساران كج

آباد نصرت قاراقوزاي 290 گرمسار قشالق 318

291 قاراگؤز

گوز( )قره سبزده قطانجق 319 زال

بام دژ قلعه سحر 320 سیاه ناو قاراناو 292

كبودان قوتلو 321 قلعه قاضي قازي قاال 293

آباد شاه قوروچاي 322 قافالنكوه قافالنتي 294

كندلج كوللو 350 گلزار قوزلو 323

324 قوشاچاي ـ

ایكي سو كماجري كومارري 351 میاندوآب

كندرود كوندور 352 گل قاسم قول قاسیم 325

لر ته قه 326 وي ـ كي كووي 353 قطعات كویج

دل كوه كوهول 354 بناروان قیرخ بوالق 327

كوهسار كوهول 355 قرخ صغیر قیرخ سیغیر 328

كهل كوهول 356 بنیادآباد قیرقاوا 329

گشایش گؤشئیش 357 سفیدرود قیزیل اؤزن 330

گنبد گؤمت 358 كالله اسالمي قیزیل كالال 331

گلو گال 359 بزكش كئچي قیران 332

مهر كوته كؤششد 333 گواهر گاواییر 360

وئیین گاوایین ـ گه 361 كسانق كاسانا 334 گاوآهن

گلي گچ قره 362 كوهستانق كاستانا 335 گچساران

خون گرمه 363 كقالق كاغاال 336 خونیرود

بت كاغ 337 ر گلن گئده 364 كیقباد آباد حسن

گلوسنگ گلیسي 365 كلقاي كاالغاي 338

گلشن گلین 366 قاراب كروْ 339

وي كره 340 آباد قشالق علي گورال قیشالق 367 كرویق

وانا كل 341 آوا گورج 368 كلوانق آباد كرج

هور كل 342 گل آخر گولئیین 369 كهر

آخیر گول 370 كجاآباد كوجووار 343 گل آخر

گرد كله كورگنه 344 گمین گومئیین 371

الر كوسه كوساالر 345 كمانج گومانا 372

لر كوسه كوساالر 346 گومشیان گوموش تپه 373

یه گوموش قه 374 كوشك كوش 347 دمشقیه

348

ساراي كوشك

ساراي( )كوش

سراي)كشكسراي( كشك نو گوه 375 كوهناب

نه گیروه گوه 376 كبودان كوغما 349 جوانان گروه

ز گوي گونبه 377 نصیرآباد میسیروْ 405 كبود گنبد

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 270: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

263

گلو گال 359 بزكش كئچي قیران 332

مهر كوته كؤششد 333 گواهر گاواییر 360

وئیین گاوایین ـ گه 361 كسانق كاسانا 334 گاوآهن

گلي گچ قره 362 كوهستانق كاستانا 335 گچساران

خون گرمه 363 كقالق كاغاال 336 خونیرود

بت كاغ 337 ر گلن گئده 364 كیقباد آباد حسن

گلوسنگ گلیسي 365 كلقاي كاالغاي 338

گلشن گلین 366 قاراب كروْ 339

وي كره 340 آباد قشالق علي گورال قیشالق 367 كرویق

وانا كل 341 آوا گورج 368 كلوانق آباد كرج

هور كل 342 گل آخر گولئیین 369 كهر

آخیر گول 370 كجاآباد كوجووار 343 گل آخر

گرد كله كورگنه 344 گمین گومئیین 371

الر كوسه كوساالر 345 كمانج گومانا 372

لر كوسه كوساالر 346 گومشیان گوموش تپه 373

یه گوموش قه 374 كوشك كوش 347 دمشقیه

348

ساراي كوشك

ساراي( )كوش

سراي)كشكسراي( كشك نو گوه 375 كوهناب

نه گیروه گوه 376 كبودان كوغما 349 جوانان گروه

ز گوي گونبه 377 نصیرآباد میسیروْ 405 كبود گنبد

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 271: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

264

بئل گویجه 378 بیل گویجه میشاب میشو )میشوو( 406

میاب میو 407 گردسنگ گیرده سیق 379

نگه گیره 380 بازیر مییان 408 گرنگاه میان بازو

دي لووه 381 ده نوجه ناپشته ناپیشتا 409

382 مئران

لي( )كفي الملك كافي نادیلو نادارلي 410

نهار ناهار 411 مكیدي مئي كندي 383

هاوا مئي 384 آباد ماهي نام آوران ناهار خوران 412

ناحیه ناهران 413 مهین مئیین 385

ناحیه ناهي 414 مارازاد مارازات 386

آباد عشرت نرآوا 415 قلعه مراغوش ماراقوش قاال 387

جعفرآباد نفلي 416 مقصودلو ماسیددي 388

محمدي نقرلي 417 مامك مامیق 389

خان مواضع ماوازخان 390 نقدوز نودوز 418

391 ماهاببا

)ماهابپا(آباد محبوب نوساله نوسال 419

نو مره 392 ار نوش 420 مرناب نوشهر

زه نْوكه 421 مزمین مژمئیین 393 الك دیزج

نوا نْووا 422 ملكان ملیك كندي 394

ري نووه 423 محمد كندي ممدكندي 395 رود میوه

شر نوه 424 متعلق موتاللیق 396 نوشهر

میر موجه 397 مهر نوجه نهر نوهور 425

انوشیروان نیشاران 426 مردق موردي 398

نقاآباد نیقاب 427 مشاهیر موشورآوا 399

باسمنج واسمیش 428 مشیرآباد موشورآوا 400

دان َمهمه 401 وانلوجق وانلیجا 429 همدان

وه ورده 430 میانه میانج 402 وردیق

كرهمیرزه 403 ولین ولئیین 431 امیر زكریا

ولیلو وللي 432 میزاب میزار 404

هفت چشمه یئتدي چشمه 450 ولستان ونیستان 433

یكان سعدي یئكان )سدي( 451 بهرام وهرم 434

حلمسي یئلیسي 452 ودیق ویدییه 435

خوان جدید سفیده یئنگي ایسپیران 453 هراب هئرو 436

ینگجه یئیجه 454 هرق هئرو 437

پیام یام 455 هزارباران هئزه بْوران 438

شري یاي 456 هزاران هازاران 439 شهري یاي

ییالق یایالق 457 حصار هاسار 440

الهرد الیرد )الیرت( 458 همان هامان 441

النجق الینجه 459 خوبستان هاویستان 442

نو هسه 443 آباد حسن جه ینگي 460 نیكجه

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 272: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

265

شر نوه 424 متعلق موتاللیق 396 نوشهر

میر موجه 397 مهر نوجه نهر نوهور 425

انوشیروان نیشاران 426 مردق موردي 398

نقاآباد نیقاب 427 مشاهیر موشورآوا 399

باسمنج واسمیش 428 مشیرآباد موشورآوا 400

دان َمهمه 401 وانلوجق وانلیجا 429 همدان

وه ورده 430 میانه میانج 402 وردیق

كرهمیرزه 403 ولین ولئیین 431 امیر زكریا

ولیلو وللي 432 میزاب میزار 404

هفت چشمه یئتدي چشمه 450 ولستان ونیستان 433

یكان سعدي یئكان )سدي( 451 بهرام وهرم 434

حلمسي یئلیسي 452 ودیق ویدییه 435

خوان جدید سفیده یئنگي ایسپیران 453 هراب هئرو 436

ینگجه یئیجه 454 هرق هئرو 437

پیام یام 455 هزارباران هئزه بْوران 438

شري یاي 456 هزاران هازاران 439 شهري یاي

ییالق یایالق 457 حصار هاسار 440

الهرد الیرد )الیرت( 458 همان هامان 441

النجق الینجه 459 خوبستان هاویستان 442

نو هسه 443 آباد حسن جه ینگي 460 نیكجه

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 273: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

266

دراج علیا یوخاري توراج 461 هشترود هشتري 444

الهیجان یوخاري شوركت 462 هرزند هالكو 445

گلزار باال یوخاري قوزلي 463 هوراند هورات 446

كمانج علیا یوخاري گومانا 464 همنشین هوم شود 447

آباد اسالم یوشانلي 465 هشتجین هیشئیین 448

هیق هییه 449

ارومیهتغییر نام در دریاچه

نام اصلي با گویش محلي ردیف

نام فعلي تغییریافته و یا

شده تحریف نوشتاري

نام اصلي با ردیف گویش محلي

نام فعلي تغییریافته و یا

شده تحریف نوشتاري

نجي آدا 1 1 بستور احمد داشي 28 مركید

نجي آدا 31 29 سپید )آق( آغ داغ 2 آرزو

بهرام آق مست 30 پیشوا مالیوردي)مالیوركي( 3

گلسنگ كچل داشي 31 بردین داش آدا 4

نجي آدا 5 5 نجي آدا 34 32 سنگو كامه

نجي آدا 35 33 سیاوش قره آدا 6 كام

سهران كاناجابا 34 تخت یاستي آدا 7

نجي آدا 8 8 سرخ كاناجابا 35 خرسنك

نجي آدا 9 9 گلگون كاناجابا 36 سنگان

نجي آدا 10 10 آدا نجي 39 37 شاهي كركس

نجي آدا 40 38 زیر آبه ابوالقاسم داشي 11 آرام

ین(داشي گوالیان)گوله 12 نجي آدا 41 39 كاكائي باال پناه

ین(داشي گوالیان)گوله 13 نجي آدا 42 40 كاكائي میانه امید

ین(داشي گوالیان)گوله 14 میانه اوهون 41 كاكائي پایین

په( ته گمیچي)بویوك 15 اردشیر اردشه 42 تپه بزرگ

سي آنه دره 43 ناویان گمیچي 16 جوزار

په( گمیچي )باالته 17 سي آرپادره 44 تپه كوچك جودره

نجي آدا 48 45 ناخدا گمیچي 18 اسپیرو

نجي آدا 49 46 ناوي گمیچي 19 اسپیر

نجي آدا 20 20 نجي آدا 50 47 ساماني اسپیرك

نجي آدا 21 21 نجي آدا 52 48 آذین نهضت

نجي آدا 53 49 مهر شاه سرانالر 22 تنجك

نجي آدا 54 50 زاغ كمره داغ 23 نادید

نجي آدا 55 51 مشگین كمره داغ 24 تنجه

نجي آدا 56 52 شبدیز كمره داغ 25 نهان

نجي آدا 28 26 نجي آدا 59 53 شوش تپه كبودان

54 تختان یاستي داشي 27یوخاري قیزیل

كنگور زركنگ

په ساري ته 79 گرز عموجانالر 55 زرتپه

اشك ایشك 80 زركمان آشاغي قیزیل كنگور 56

گریوه ُگدوك تپه 81 شاهین سائین قاال 57

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 274: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

267

ین(داشي گوالیان)گوله 12 نجي آدا 41 39 كاكائي باال پناه

ین(داشي گوالیان)گوله 13 نجي آدا 42 40 كاكائي میانه امید

ین(داشي گوالیان)گوله 14 میانه اوهون 41 كاكائي پایین

په( ته گمیچي)بویوك 15 اردشیر اردشه 42 تپه بزرگ

سي آنه دره 43 ناویان گمیچي 16 جوزار

په( گمیچي )باالته 17 سي آرپادره 44 تپه كوچك جودره

نجي آدا 48 45 ناخدا گمیچي 18 اسپیرو

نجي آدا 49 46 ناوي گمیچي 19 اسپیر

نجي آدا 20 20 نجي آدا 50 47 ساماني اسپیرك

نجي آدا 21 21 نجي آدا 52 48 آذین نهضت

نجي آدا 53 49 مهر شاه سرانالر 22 تنجك

نجي آدا 54 50 زاغ كمره داغ 23 نادید

نجي آدا 55 51 مشگین كمره داغ 24 تنجه

نجي آدا 56 52 شبدیز كمره داغ 25 نهان

نجي آدا 28 26 نجي آدا 59 53 شوش تپه كبودان

54 تختان یاستي داشي 27یوخاري قیزیل

كنگور زركنگ

په ساري ته 79 گرز عموجانالر 55 زرتپه

اشك ایشك 80 زركمان آشاغي قیزیل كنگور 56

گریوه ُگدوك تپه 81 شاهین سائین قاال 57

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 275: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

268

نجي آدا 64 58 نجي آدا 88 82 برد كریوك

نجي آدا 89 83 آذر چایرلي 59 توس

نجي آدا 66 60 میدان ایشك میدانالر 84 شورتپه

نجي آدا 91 85 ناهید اندلي 61 كنار چشمه

په چات ته 62 نجي آدا 92 86 چاك تپه اشك بي

نجي آدا 69 63 تك دوقوزالر 87 دي

نجي آدا 70 64 كمان دوقوزالر 88 ماغ

سروش دوقوزالر 89 شمشیران قلیج یاقلي)یاغلي( قره 65

نجي آدا 72 66 نژاد ایران تیر دوقوزالر 90

نجي آدا 73 67 كنارك دوقوزالر 91 گرده

نجي آدا 74 68 پنهان دوقوزالر 92 گیو

نجي آدا 75 69 نوك كفچه دوقوزالر 93 مهسوار

نجي آدا 76 70 بي دوقوزالر 94 مهدیس

نجي آدا 57 95 آتش یانیخلي 71 بردك

96 سیاه سنگ یاستي یاغلي قره 72نجي آدا 23

سرانالر( )شاه مهران

نجي آدا 79 73 97 اشكو نجي آدا 24

سرانالر( )شاه مهرداد

نجي آدا 80 74 تپه قره 98 آرش تپه سیاه

نجي آدا 81 75 تشبالنجي آدا 98 99 برزین

)دوقوزالر(

100 برزو علي میرزا 76نجي آدا 99

)دوقوزالر( سریجه

نجي آدا 58 101 برز علي میرزا 77 كاوه

نجي آدا 84 78 سر اشك

به نقل از: دکتر محمد حسن پدرام http://durnanews.ir/?p=9492

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 276: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

269

)دوقوزالر(

100 برزو علي میرزا 76نجي آدا 99

)دوقوزالر( سریجه

نجي آدا 58 101 برز علي میرزا 77 كاوه

نجي آدا 84 78 سر اشك

به نقل از: دکتر محمد حسن پدرام http://durnanews.ir/?p=9492

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 277: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

270

Kaynaklar

( ترکی آذربایجان1

.1384آذربایجان تورکجه سنین نحوی، محمد تقی ذهتابی، نشر اختر، تبریز، -

، آذربایجان ادبیات تاریخینه بیر باخیش، جواد هیئت، ویژه نامه مجله وارلیق - .1376تهران،

آذربایجان شفاهی خلق ادبیاتی، جواد هیئت، ویژه نامه مجله وارلیق، تهران، -1376.

آذربایجان شیفاهی خالق ادبیاتیندان، محمد حسن پدرام، نشر اختر، تبریز، -1389.

آذربایجان شفاهی ائل ادبیاتینا بیر باخیش، پرویز یکانی زارع، نشر اندیشه نو، - .1377تهران،

آذربایجان طنز روزنامه لری، ناظم آخوندوف، ترجمه غ.ر. سپهری، نشر - .1358فرزانه، تهران،

آذربایجان موسیقی تاریخی)ان قدیم دوورلردن بیزیم ارایاقدر(، رافیق - .1382ایمرانی، ترجمه مجید تیموری فر، نشر اختر، تبریز،

.1374ق؛ تهران، ادبیاتشناسلیق، جواد هیئت، ویژه نامه مجله وارلی -

.2015استانبولدا بیر قادین، علی اصغر حقدار، نشر کتابخانه، استانبول، -

.1384اغوزنامه، ترجمه عبدالکریم منظوری خامنه، نشر ائلدار، تبریز، -

اورتاعصرلرده تبریز شهرنین تاریخی، سید آغا عون الهی، کوچورن: پرویز - .1385 همت جو محمودآباد، نشر یاران، تبریز،

اورمو فولکلورونا قیسا بیر باخیش، محمدرضا اسماعیل زاده، بوتانشر، - .1390اورمیه،

.1377ایران تورکلرنین اسکی تاریخی، محمد تقی ذهتابی، نشر اختر، تبریز، -

ایسالماقدر ایران تورکلرینین دیلی و ادبیاتی، محمدتقی ذهتابی، نشر اختر، - .1380تبریز،

ادبی آذربایجان دیلینین قایداالری، محمد تقی ذهتابی، نشر اختر، -اینجی دیلیم - .1381تبریز،

باشالنغیج، حمید نطقی، التین خطیندن کؤچورن: حسن مجیدزاده)ساواالن(، - .1389وارلیق درگی سنین ضمیمه سی، تهران،

.1388تورکجه م منیم، سس بایراغیم، محمدتقی ذهتابی، نشر نباتی، تبریز، -

.2006تورکچولویون تاریخی، یوسوف آکچوراوغلو، باکی، -

تورکلرین تاریخ و فرهنگینه بیر باخیش، جواد هیئت، وارلیق درگی سنین - .1365ضمیمه سی، تهران،

.1368داغالر قیزی، مهرداد کاویان پور، نشر نگارش، تهران، -

نشر فرزانه، دده قورقوت کتابی/ کتاب دده قورقوت، به کوشش م.ع. فرزانه، - .1358تهران،

آدالر، حسین گونئیلی، نشر -دده قورقود کیتابی و دده قورقود کیتابیندا سوزلر - . 1387اندیشه نو، تهران،

دونیا افشارالری)افشارالرین تاریخی، اولوالری، شیوه لری(، سیامک حسین - .1388علی زاده، نشر نباتی، تبریز،

.1386 دیل و ادبیات، علی تبریزلی، -

.1393دیلیم آغزیمدا آغالییر، فریبا مرتضایی، نشر فرسار، ارومیه، -

ئرچکلشمه سینه ین گ« معیار دیل»آذربایجان تورکجه سینده -ساغالم دیل - .2007دوغرو، ایواز طاها، نشر یاپراق، تبریز،

KAYNAKLAR

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 278: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

271

.1377ایران تورکلرنین اسکی تاریخی، محمد تقی ذهتابی، نشر اختر، تبریز، -

ایسالماقدر ایران تورکلرینین دیلی و ادبیاتی، محمدتقی ذهتابی، نشر اختر، - .1380تبریز،

ادبی آذربایجان دیلینین قایداالری، محمد تقی ذهتابی، نشر اختر، -اینجی دیلیم - .1381تبریز،

باشالنغیج، حمید نطقی، التین خطیندن کؤچورن: حسن مجیدزاده)ساواالن(، - .1389وارلیق درگی سنین ضمیمه سی، تهران،

.1388تورکجه م منیم، سس بایراغیم، محمدتقی ذهتابی، نشر نباتی، تبریز، -

.2006تورکچولویون تاریخی، یوسوف آکچوراوغلو، باکی، -

تورکلرین تاریخ و فرهنگینه بیر باخیش، جواد هیئت، وارلیق درگی سنین - .1365ضمیمه سی، تهران،

.1368داغالر قیزی، مهرداد کاویان پور، نشر نگارش، تهران، -

نشر فرزانه، دده قورقوت کتابی/ کتاب دده قورقوت، به کوشش م.ع. فرزانه، - .1358تهران،

آدالر، حسین گونئیلی، نشر -دده قورقود کیتابی و دده قورقود کیتابیندا سوزلر - . 1387اندیشه نو، تهران،

دونیا افشارالری)افشارالرین تاریخی، اولوالری، شیوه لری(، سیامک حسین - .1388علی زاده، نشر نباتی، تبریز،

.1386 دیل و ادبیات، علی تبریزلی، -

.1393دیلیم آغزیمدا آغالییر، فریبا مرتضایی، نشر فرسار، ارومیه، -

ئرچکلشمه سینه ین گ« معیار دیل»آذربایجان تورکجه سینده -ساغالم دیل - .2007دوغرو، ایواز طاها، نشر یاپراق، تبریز،

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 279: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

272

سونا بولبوللر)آذربایجان خالق ماحنی و تصنیف لری(، غفار نمازعلیف، - .1374ی فریده اصغرنیا، نشر اختر، تبریز، بازنویس

.1394سون دیلک، یحیی آلیلو، بوتانشر، اورمیه، -

.1348، علی تبریزی، کتابفروشی آتروپات، تهران، شاه اسماعیل -

.1378شاهین زنجیرده، محمد تقی ذهتابی، نشر اختر، تبریز، -

.1388، شعر وارلیغین ائوی دیر، ایواز طاها، نشر پینار، زنجان -

.1372قوی اولسون اون، محمدتقی ذهتابی، انتشارات ائلدار، تبریز، -

کتاب دده قورقورد)درسدن یازقیسی(، چالیشار: پرویز زارع شاهمرسی، - .1392تهران، انتشارات تکدرخت،

.1370الچین، اسماعیل هادی، انتشارات فتحی، تبریز، -

خوندزاده، تحقیق: علی اصغر حقدار، کمال الدوله مکتوبالری، میرزا فتحعلی آ - .1395آنکارا،

. 1393نیسگیللی ملک لر، یحیی آلیلو، بوتانشر، اورمیه، -

یانان یاشیل، حبیب ساهرین سئچیلمیش اثرلری، به اهتمام رسول یونان، نشر - .1387افکار، تهران،

- BAKI VA AZARBAYCAN TARİXİNA DAİR ASARLAR, Mammad amin rasulzada, Qanun naşriyyatı, bakı, 2013.

- DOKTOR CAVAD HEY,AT- BIÇAQ va QALAM, tahsil naşrıyyatı, bakı, 2000.

- KAMİLLİK ZİRVASİ, Azarnaşr, bakı, 2009.

( ترکی استانبولی2

- BAYAT BAYAT BOYU VE OGUZLARIN TARİHİ, Mehmet Aydın, hatiboglu yayınevi, ankara, 1984.

TÜRKÇÜLÜĞÜN ESASLARI, ZiyabGökalp, Doğan Ofset.A.Ş, ıstanbul, 2004.

- iran’da Türk Milliyetçiliği Duruşu Traxtor İsyanı- TRAXTOR, BİR TRAKTÖR DEĞİLDİR- Ibrahim ramazani, DOĞU KÜTÜPHANESİ, Istanbul,2015.

- İRAND’DA TÜRKLER ve TÜRKÇE, bilgehan atsız gökdağ- talip doğan, akçag Yayınları, Ankara, 2016.

- İran Coğrafyasında Türkler, Ali Kafkasyalı, bilgeeoguz, istanbul, 2011.

- İran Türkleri, Ali Kafkasyalı, bilgeoğuz, istanbul,2010.

- Türklerin İranı(1-2)- YAKIN GELECEK, Recep ALBAYRAK, berikan yayınevi, ankara, 2013.

- İRAN TÜRKLERİ, MEHMED EMİN RESULZADE, TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI VAKFI, İSTANBUL, 1993.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 280: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

273

- BAKI VA AZARBAYCAN TARİXİNA DAİR ASARLAR, Mammad amin rasulzada, Qanun naşriyyatı, bakı, 2013.

- DOKTOR CAVAD HEY,AT- BIÇAQ va QALAM, tahsil naşrıyyatı, bakı, 2000.

- KAMİLLİK ZİRVASİ, Azarnaşr, bakı, 2009.

( ترکی استانبولی2

- BAYAT BAYAT BOYU VE OGUZLARIN TARİHİ, Mehmet Aydın, hatiboglu yayınevi, ankara, 1984.

TÜRKÇÜLÜĞÜN ESASLARI, ZiyabGökalp, Doğan Ofset.A.Ş, ıstanbul, 2004.

- iran’da Türk Milliyetçiliği Duruşu Traxtor İsyanı- TRAXTOR, BİR TRAKTÖR DEĞİLDİR- Ibrahim ramazani, DOĞU KÜTÜPHANESİ, Istanbul,2015.

- İRAND’DA TÜRKLER ve TÜRKÇE, bilgehan atsız gökdağ- talip doğan, akçag Yayınları, Ankara, 2016.

- İran Coğrafyasında Türkler, Ali Kafkasyalı, bilgeeoguz, istanbul, 2011.

- İran Türkleri, Ali Kafkasyalı, bilgeoğuz, istanbul,2010.

- Türklerin İranı(1-2)- YAKIN GELECEK, Recep ALBAYRAK, berikan yayınevi, ankara, 2013.

- İRAN TÜRKLERİ, MEHMED EMİN RESULZADE, TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI VAKFI, İSTANBUL, 1993.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 281: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

274

- OĞUZLAR, S.G. AGACANOV, Rusçadan Çevirenler: Ekber N.Necef- Ahmet Annaberdiyev, istanbul, selenge yayınları, 2013(6.baskı).

- OĞUZLAR(TÜRKMENLER)- TARİHLERİ- BOY TEŞKİLATI- DESTANLARI, FARUK SÜMER, türk dünyası araştırmaları vakfı, istanbul, 1999.

- oguz’dan selçuklu’ya- Boy, Konat ve Devlet, sencer divitçioglu, YKY, istanbul, 2000.

- DEDE KORKUT- OĞUZNAMELERİ, Semih Tezcan- Hendrik Boeschoten, yapi kredi yayınlan, istanbul, 2012.

- KYTADGU BİLİG, Yusuf Has Hacib, Çeviren: Reşid rahmeti arat, istanbul, kabalcı yayınevi, 2008(2. Basım).

- Kutadgu Bilig, yusuf has hacip, hazırlayan: yaşar çagbayır, türkiye dıyanet vakfı yayınları, ankara, 2012.

- Selcuklular tarihi ve Turk-ıslam medeniyeti, Osman Turan, istanbul, 2003.

- ORHUN ABİDELERI, muharrem ergin, devlet kitapları, istanbul,1970.

- Umumi Turk terihine giriş, Togan.A.Z.V, istanbul,1970.

- Yüzyıl Dönümünde Batıcı Bir Aydın Ahmet Ağaoğlu ve Rol Değişikliği, ufuk özcan, KİTABEVİ, Istanbul, 2010.

- RUSYA ile İRAN ARASINDA AZERBAYCAN(LENKERAN HANLIĞI), irade memmedova, AKTARAN: sebahattın şimşir, IQ kültür sanat yayıncılık, istanbul, 2011.

( ترکی ترکمنی3

.1381گنبد کاووسردی قاضی، وترکمن فلوکلوری، مراد د -

ن یوسف و احمد، به کوشش مراد دوردی قاضی، انتشارات جلوه، گنبد داستا - .1377کاووس،

.1391طاهر داستانی، حمید احمدزاده، نشر ندای شمس، تبریز، -زهره -

.1364ردی قاضی، گنبد کاووس، وسوزلیک، مراد د -

( ترکی خلجی4

.1392تولکوماتالی، عبدهللا واشقانی فراهانی، -

.1390آیناسچا، عبدهللا واشقانی فراهانی، خلجلر تاریخ -

.1391خلچ تیلی بیلکی سی قوراقی، عبدهللا واشقانی فراهانی، -

.1386قاراشوبالوقفاسالم، علی اصغر جمراسی، -

.1392ماهان یاروم، عبدهللا واشقانی فراهانی، -

( ترکی خراسانی5

.1391خوراسان تورکلری، بیر تورک، -

یورت: تاریخ شهر بجنورد از نگاهی دیگر، رضا تاثیری، شهر من بیجین - .1393بجنورد، نشر درج سخن،

( ترکی قشقایی6

آیی قولو، بازخوانی: شوکت رضایی رحیمی، انتشارات تکدرخت، تهران، -1393.

( ترکی عثمانی7

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 282: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

275

( ترکی ترکمنی3

.1381گنبد کاووسردی قاضی، وترکمن فلوکلوری، مراد د -

ن یوسف و احمد، به کوشش مراد دوردی قاضی، انتشارات جلوه، گنبد داستا - .1377کاووس،

.1391طاهر داستانی، حمید احمدزاده، نشر ندای شمس، تبریز، -زهره -

.1364ردی قاضی، گنبد کاووس، وسوزلیک، مراد د -

( ترکی خلجی4

.1392تولکوماتالی، عبدهللا واشقانی فراهانی، -

.1390آیناسچا، عبدهللا واشقانی فراهانی، خلجلر تاریخ -

.1391خلچ تیلی بیلکی سی قوراقی، عبدهللا واشقانی فراهانی، -

.1386قاراشوبالوقفاسالم، علی اصغر جمراسی، -

.1392ماهان یاروم، عبدهللا واشقانی فراهانی، -

( ترکی خراسانی5

.1391خوراسان تورکلری، بیر تورک، -

یورت: تاریخ شهر بجنورد از نگاهی دیگر، رضا تاثیری، شهر من بیجین - .1393بجنورد، نشر درج سخن،

( ترکی قشقایی6

آیی قولو، بازخوانی: شوکت رضایی رحیمی، انتشارات تکدرخت، تهران، -1393.

( ترکی عثمانی7

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 283: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

276

ق.1316تورک تاریخی، نجیب عاصم، دارالطباعه، -

حبیب، مطبعه عامره، استانبول، تورک تجدد ادبیاتی تاریخی، اسماعیل - ق.1340

ق.1341تورک مدنیتی تاریخی، ضیا گوک آلپ، مطبعه عامره، استانبول، -

ق.1334راولیف، کتبخانه سودی، استانبول، -ترکمن عشیرتلری، فر. ایلیچ -

ق.1333دیوان لغات الترک، محمود کاشغری، مطبعه عامری، استانبول، -

( فارسی8

ی آذربایجان/ آثار و ابنیه تاریخی شهرستان تبریز، عبدالعلی آثار باستان - .1374کارنگ، انجمن آثار و مفاخر فرهنگی، تهران،

آذربایجان ایران و آذربایجان قفقاز، پرویز زارع شاهمرسی، نشر اختر، - .1385تبریز،

آذربایجان در ایران معاصر، تورج اتابکی، ترجمه کریم اشراق، نشر طوس، - .1376، تهران

.1371ن در سیر تاریخ، رحیم رئیس نیا، انتشارات نیا، تهران، آذربایجا -

.1352آذربایجان و مساله ملی، علیرضا نابدل، تهران، -

آسیب شناسی جنبش دانشجویی آذربایجان)با تکیه بر فقر فرهنگ مبارزه در - .1386حرکت ملی آذربایجان(، آذربایجان اویرنجی حرکاتی)آذوح(،

آئینه سکندری، میرزا آقاخان کرمانی، به اهتمام علی اصغر حقدار، نشر - .1389چشمه، تهران،

، ملیحه س. 1920 -1990ابعاد پنهان ادبیات آذربایجانی در دوره شوروی - .1391تایرل، ترجمه اسماعیل فقیه، نشر مرکز، تهران،

سکینه برنجیان، ادبیات آذری و فارسی در آذربایجان ایران در سده بیستم، - .1385ترجمه اسماعیل فقیه، نشر مرکز، تهران،

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 284: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

277

.1358ادبیات باستان آذربایجان، م. کریمی، انتشارات ایشیق، -

نشر شیرازه، علی کالیراد، از جامعه ایرانی تا میهن ترکی، احمد آقااوغلو، - .1393تهران،

ضا، انتشارات وزارت اران از دوران باستان تا آغاز عهد مغول، عنایت هللا ر - .1380امور خارجه، تهران،

بهروز دهقانی، انتشارات نیل، -جلد، صمد بهرنگی2افسانه های آذربایجان، - .1348تهران،

افسانه های آذربایجان، نورالدین سیف اف، ترجمه ابراهیم دارابی، نشر دنیای - .1388نو، تهران،

.1384ترجمه علی داشغین، تبریز، امپراتوری بزرگ هون، بهاءالدین اگل، -

امپراطوری صحرانوردان، رنه گروسه، ترجمه عبدالحسین میکده، شرکت - .1365انتشارات علمی و فرهنگی، تهران،

اندیشه سیاسی داریوش همایون، علی اصغر حقدار، نشرپارس، لس آنجلس، -1392.

انتشارات اوغوزها)ترکمن ها(، فاروق سومر، ترجمه آنادردی عنصری، - .1381گرگان، قم،

راسیسم آریانیستی و مبارزات دموکراتیک، علیرضا -ایران و چالش تنوع - .1393اصغرزاده،

ایرانیان ترکمن، اصغر عسگری خانقاه و محمد شریف کمالی، انتشارات - .1374، اساطیر، تهران

بافت تاریخی شهر تبریز، بهروز عمران و حسین اسمعیلی سنگری، نشر - .1384سمیرا، تهران،

مبانی، اهداف و نتایج، احمد کاظمی، موسسه -پان ترکیسم و پان آذریسم - .1385فرهنگی مطالعات و تحقیقات بین المللی ابراز معاصر، تهران،

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 285: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

278

پژوهشی در اسطوره دده قورقود شاهکاری کهن، جوانشیر فرآذین، تبریز، - .1381نشر جامعه پژوه و نشر دانیال،

اجتماعی جنبش مشروطت و انکشاف سوسیال -نه های اقتصادیپیشی - .1384دموکراسی، خسرو شاکری، انتشارات اختران، تهران،

تاریخ آذربایجان)از پیدایی انسان تا رسایی فئودالیسم(، علی اوسط قلی اوف، - .1388اقتباس و ترجمه ح.م. صدیق، نشر یاران، تبریز،

لد، م. کریمی، موسسه فرهنگی، هنری یکتارصد ج 6تاریخ ادبیات آذربایجان، - .1384زنجان،

تاریخ تبریز، مینورسکی، ترجمه عبدالعلی کارنگ، انتشارات کتابفروشی - .1337تهران، تهران،

تاریخ تبریز تا پایان قرن نهم، محمد جواد مشکور، انجمن آثار ملی، تهران، -1352.

گورون، فارق سومر و...، ترجمه چ. تاریخ ترکان)پیش از اسالم(، کامران - .1390ج، سومر نشر، تبریز،

تاریخ دیرین ترکان ایران، محمد تقی ذهتابی، ترجمه و تلخیص علی احمدیان - .1381سرای، نشر اختر، تبریز،

، موسی مجیدی، 1380-1230تاریخچه و تحلیل روزنامه های آذربایجان - .1382یران، تهران، انتشارات کتابخانه ملی جمهوری اسالمی ا

تاریخ سالجقه)مسامرةاالخبار و مسایرةاالخیار(، محمودبن محمد آقسرایی، به - .1362اهتمام عثمان توران، انتشارات اساطیر، تهران،

تاریخ سلسله سلجوقی)زبدةالنصره و نخبةالعصره(، بنداری اصفهانی، ترجمه - .1356محمد حسن جلیلی، بنیاد فرهنگ ایران، تهران،

حسن اجتماعی شاهسون های مغان، ریگارد تایر، ترجمه -تاریخ سیاسی - .1384اسدی، تهران، نشر اختران،

تاریخ مختصر ترک، جواد هیئت، ترجمه پرویز زارع شاهمرسی، نشر پینار، - .1380کرج،

تاریخ نگاری دوره سلجوقی= سلجوقیان، کاهن کلود، ترجمه یعقوب آژند، - .1380 نشر مولی، تهران،

، یزی، حسین محمدزاده صدیق، نشر یارانترکی سرایان عصر صائب تبر - .1389تبریز،

جامع التواریخ)تاریخ اغوز(، رشیدالدین فضل هللا همدانی، تصحیح محمد - .1384روشن، تهران، نشر میراث مکتوب،

جلیل محمد قلی زاده و انکشاف تاریخی هویت و فرهنگ مدرن ترکی، علی - .1395قدار، استانبول، اصغر ح

جواد هیئت و ترک شناسی هویتی، علی اصغر حقدار، باشگاه ادبیات، فالند، -1394.

داریوش شایگان و بحران معنویت سنتی، علی اصغر حقدار، نشر کویر، - .1383تهران،

درآمدی بر لهجه شناسی زبان ترکی آذربایجانی، فیروز رفاهی علمداری، - .1391تهران،

رابطه تاریخی زبان های سومری و ترکی و مساله قدمت زبان ترکی، عثمان - .1390ندیم توانا، ترجمه فحران پورنجفی، انتشارات اولکر، اورمیه،

راحةالصدور و آیةالسرور، محمد بن علی بن سلیمان راوندی، تصحیح محمد - .1362اقبال، انتشارات امیرکبیر، تهران،

قواعد نگارش، محمد تقی زهتابی، -آواشناسی -زبان آذری ادبی معاصر - .1370تبریز، انتشارات نوبل،

زبان آذربایجان و وحدت ملی ایران، ناصح ناطق، بنیاد موقوفات افشار، - .1385تهران،

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 286: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

279

تاریخ مختصر ترک، جواد هیئت، ترجمه پرویز زارع شاهمرسی، نشر پینار، - .1380کرج،

تاریخ نگاری دوره سلجوقی= سلجوقیان، کاهن کلود، ترجمه یعقوب آژند، - .1380 نشر مولی، تهران،

، یزی، حسین محمدزاده صدیق، نشر یارانترکی سرایان عصر صائب تبر - .1389تبریز،

جامع التواریخ)تاریخ اغوز(، رشیدالدین فضل هللا همدانی، تصحیح محمد - .1384روشن، تهران، نشر میراث مکتوب،

جلیل محمد قلی زاده و انکشاف تاریخی هویت و فرهنگ مدرن ترکی، علی - .1395قدار، استانبول، اصغر ح

جواد هیئت و ترک شناسی هویتی، علی اصغر حقدار، باشگاه ادبیات، فالند، -1394.

داریوش شایگان و بحران معنویت سنتی، علی اصغر حقدار، نشر کویر، - .1383تهران،

درآمدی بر لهجه شناسی زبان ترکی آذربایجانی، فیروز رفاهی علمداری، - .1391تهران،

رابطه تاریخی زبان های سومری و ترکی و مساله قدمت زبان ترکی، عثمان - .1390ندیم توانا، ترجمه فحران پورنجفی، انتشارات اولکر، اورمیه،

راحةالصدور و آیةالسرور، محمد بن علی بن سلیمان راوندی، تصحیح محمد - .1362اقبال، انتشارات امیرکبیر، تهران،

قواعد نگارش، محمد تقی زهتابی، -آواشناسی -زبان آذری ادبی معاصر - .1370تبریز، انتشارات نوبل،

زبان آذربایجان و وحدت ملی ایران، ناصح ناطق، بنیاد موقوفات افشار، - .1385تهران،

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 287: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

280

زبان های باستانی آذربایجان، حسینقلی کاتبی، انتشارات پاژنگ، تهران، -1369.

.1387حسین دوستی، نشر یاران، تبریز، ساری عاشیق در افسانه و تاریخ، -

سلجوقنامه، ظهیرالدین نیشابوری، تصحیح اسماعیل خان افشار، نشر کالله - .1332خاور، تهران،

.1386سیری در تاریخ آذربایجان، صمد سرداری نیا، نشر اختر، تبریز، -

سیری در تاریخ زبان و لهجه های ترکی، جواد هیئت، نشر پیکان، تهران، -1380.

شرح تاریخ قاراقویونلوالر و آق قویونلوالر، زهره وفایی، زینب تبریز - .1384انتشاراتی، تبریز،

اقتصاد سیاسی آذربایجان جنوبی(. بی تا. بی نا. صد سال استعمار)تحلیلی بر -

.1388جلد، علی اصغرحقدار، تهران، 4صد سال اندیشه های ایرانی، -

ت ترک، محمد فواد کوپریلی، ترجمه توفیق سبحانی، صوفیان نخستین در ادبیا - .1385انجمن آثار و مفاخر فرهنگی، تهران،

فرضیه زبان آذری و کسروی، حسین محمدزاده صدیق، انتشارات تکدرخت، - .1389تهران،

فرهنگ اصطالحات عامیانه و زبان مخفی در ترکی، حسین خوش باطن، نشر - .1378اختر، تبریز،

جلد، محمود پناهیان تبریزی، 4غرافیایی ملی ترکان ایران زمین، فرهنگ ج - .1351انتشارات دائره جغرافیایی ستاد ارتش ایران، تهران،

.1385فرهنگ عامه ایل قاراپاپاق، یوسف قهرمان پور، نشر یاز، اورمیه، -

فرهنگ و مدنیت در آذربایجان، حسن علیزاده پروین، نشر قیزیل قلم، تبریز، -1387.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 288: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

281

زبان های باستانی آذربایجان، حسینقلی کاتبی، انتشارات پاژنگ، تهران، -1369.

.1387حسین دوستی، نشر یاران، تبریز، ساری عاشیق در افسانه و تاریخ، -

سلجوقنامه، ظهیرالدین نیشابوری، تصحیح اسماعیل خان افشار، نشر کالله - .1332خاور، تهران،

.1386سیری در تاریخ آذربایجان، صمد سرداری نیا، نشر اختر، تبریز، -

سیری در تاریخ زبان و لهجه های ترکی، جواد هیئت، نشر پیکان، تهران، -1380.

شرح تاریخ قاراقویونلوالر و آق قویونلوالر، زهره وفایی، زینب تبریز - .1384انتشاراتی، تبریز،

اقتصاد سیاسی آذربایجان جنوبی(. بی تا. بی نا. صد سال استعمار)تحلیلی بر -

.1388جلد، علی اصغرحقدار، تهران، 4صد سال اندیشه های ایرانی، -

ت ترک، محمد فواد کوپریلی، ترجمه توفیق سبحانی، صوفیان نخستین در ادبیا - .1385انجمن آثار و مفاخر فرهنگی، تهران،

فرضیه زبان آذری و کسروی، حسین محمدزاده صدیق، انتشارات تکدرخت، - .1389تهران،

فرهنگ اصطالحات عامیانه و زبان مخفی در ترکی، حسین خوش باطن، نشر - .1378اختر، تبریز،

جلد، محمود پناهیان تبریزی، 4غرافیایی ملی ترکان ایران زمین، فرهنگ ج - .1351انتشارات دائره جغرافیایی ستاد ارتش ایران، تهران،

.1385فرهنگ عامه ایل قاراپاپاق، یوسف قهرمان پور، نشر یاز، اورمیه، -

فرهنگ و مدنیت در آذربایجان، حسن علیزاده پروین، نشر قیزیل قلم، تبریز، -1387.

فهرست کتاب های چاپ سنگی تبریز)فارسی و عربی(، هادی هاشمیان، - .1386انتشارات ستوده، تبریز،

ترکی( کتابخانه -عربی -فهرست کتاب های چاپ سنگی و سربی)فارسی - .1386تربیت تبریز، هادی هاشمیان، انتشارات ستوده، تبریز،

، علی اصغر حقدار، فریدون آدمیت و تاریخ مدرنیته در عصر مشروطیت - .1382نشر کویر، تهران،

قاعده زبان ترکی، عبدالعلی خلخالی، تصحیح حسین محمدزاده صدیق، نشر - .1387یاران، تبریز،

قوپوز نوازان دل سوخته آذربایجان)عاشیقالر(، حسین محمدزاده صدیق، به - .1388اهتمام ناصر بهنژاد، نشر تکدرخت، تهران،

کی، حسین محمدزاده صدیق، انتشارات تکدرخت، تهران، عروض در شعر تر -188.

علل و شاخصه های تغییر زبان ترک های تهران، عباس داورنیا، تهران، -1385.

.1370الچین، اسماعیل هادی، انتشارات فتحی، تبریز، -

لغات لهجه تبریز، کوئیجی هاندرا، ترجمه حسین محمدزاده صدیق، نشر - .1388یاران، تبریز،

کتابشناسی آثار استاد دکتر حسین محمدزاده صدیق، معصومه غالم نژاد - .1388بازکیائی، نشر تکدرخت، تهران،

کتابشناسی آذربایجان، نجیبه افنانی، انتشارات دانشگاه عالتمه طباطبایی، - .1372تهران،

در کتابشناسی توصیفی آثار موجود یا منتشر شده به زبان ترکی آذربایجانی -(، نوشین موسوی، انتشارات کتابخانه ملی 1370ایران)از چاپ سنگی تا سال

.1373ایران، تهران،

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 289: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

282

فارسی(، پریسا قربان -کتابشناسی توصیفی تاریخ آذربایجان غربی)چاپی - .1392ربابه سلیم نما، انتشارات دانشگاه آزاد اسالمی اورمیه، اورمیه، -نژاد

یخ، رحیم رئیس نیا، تبریز، انتشارات نیما، کوراوغلو در افسانه و تار - )چاپ دوم(.1386

محمد علی فروغی و ساختارهای نوین مدنی، علی اصغر حقدار، نشر کویر، - .1384تهران،

محمدتقی زهتابی و هویت تاریخی ترکان ایران، علی اصغر حقدار، نشر - .1394کتابخانه، استانبول،

ویتی در آذربایجان، علی اصغر حقدار، محمدامین رسول زاده و گفتمان ه - .1395استانبول،

مجموعه آثار، میرزا فتحعلی آخوندزاده، تحقیق و تصحیح: علی اصغر حقدار، - .1388تهران،

مجلس اول و نهادهای مشروطیت، علی اصغر حقدار، نشر مهرنامگ، - .1383تهران،

آذر، نشر اولوس، مرزها و برادری، برندا شیفر، ترجمه یاشار صدیقانی -1385.

.1370مشاهیر آذربایجان، صمد سرداری نیا، نشر ذوقی، تبریز، -

مالنصیرالدین جلیل محمد قلی زاده، به کوشش محسن قشمی، نشر ثالث، - .1376تهران،

مکتوبات کمال الدوله، میرزا فتحعلی آخوندزاده، به کوشش علی اصغر - .1395حقدار، باشگاه ادبیات، استانبول،

.1385مالنصرالدین در تبریز، صمد سرداری نیا، نشر اختر، تبریز، -

نگاهی به واژه های اساطیری آذربایجان، صمد چایلی، نشر اختر، تبریز، -1383.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 290: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

283

نگاهی نوین به تاریخ دیرین ترک های ایران، محمد رحمانی فر، نشر اختر، - .1379تبریز،

یران، منصور نصیری طیبی، دفتر نقش قشقایی ها در تاریخ و فرهنگ ا -برنامه ریزی اجتماعی و مطالعات فرهگی وزارت علوم تحقیقات و فناوری،

.1388تهران،

یادمان های ترکی باستان، حسین محمدزاده صدیق، انتشارات اختر، تبریز، -1386.

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 291: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi

www.oyrenci-

sesi.in

fo

Page 292: İRAN TÜRKLERİNİN KİMLİK RÖNESANSI Türkleri, anadillerinin resmiyet bulmasının peşinde-ler ve geçen yüz yıl içinde siyaset oyunlarıyla unuttu-rulmaya çalışılan tarihi