88
IJ ÇOCUK ROMANI t D

Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Küçükçekmece Okyanusu

Citation preview

Page 1: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

IJ ÇOCUK ROMANI

Rıfat Dgaz

Page 2: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları
Page 3: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

KÜÇÜKÇEKMECE OKYANUSU Çocuk Romanı

Rıfat llgaz

Page 4: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

ISBN 975-348-041-5

5. Basım

Mart 1993

ÇINAR YAYlNLARI Nuruosmaniye Cad. Kardeşler Han No: 3/1 Kat: 4 Cağaloğlu- İSTANBUL Tel: 512 23 59 & 513 95 45 Fax: 512 23 59

Bu kitabın yayın hakları ÇINAR YA YlNLAR I' na aittir.

Dizgi: Çınar Yayınları Baskı: Yön Matbaacılık Kapak Baskı: Yön Matbaacılık Kapak: Turgut Keskin

Page 5: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

RIFATILGAZ

KÜÇÜKÇEKMECE OKYANUSU

çınaı yaymları

Page 6: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları
Page 7: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

I

Göl, bugün kırı§ıksız, buru§uksuz, ütülü bir çar§af gibiydi . Güne§ çıkıp da tepedeki evlerin üzerinden bulutlar küme küme yükseldikçe, bu koyu mavi çar§af, kül rengine dönü§tü bir süre . . . Bir iki saat sonra da kolalı ak bir örtü olup çıktı . Üzerinde pembe gülümsü lekeler. . . İnceden bir esinti, bulutları yumu§ak yumu§ak dağıttı. Yer yer paslı , gümü§ bir ayna kaldı orta­da, kıyıdaki bahçeli evleri yansıtan . . . Bir de gölün ortasında §a§kın bir ördek gibi sağa sola ba§ vuran bir tekne . . .

Neden mi, §a§kın bir ördek gibiydi bu san­dal? Kürekler Turgut'un ellerindeydi de

7

Page 8: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

ondan. Kıç üstünde, dümende, dedesi varsın otursun, kim dinler . . . Dede değil bir Arnİral sanki. . . Ba§ında ta aa ka§larına kadar inen b ir kas ket . . . Kısa ko l l u mavi bir gömlek sırtında . . . Alt yanında da eski biçim, mayodan bozma bir don. . . Dedenin çal ımını bozmamak için ona §Ort da d iyebi liriz, eğer yat kaptanları, paralı yelkenciler, gösteri§ l i yalı beyleri kızmazlarsa . . .

«Dede ! Dümeni bizim iskeleye kırar mısın b

. ? ıraz . .. . »

Dedenin, sanki dümenini tuttuğu bu sanda­la sözü geçermi§ gibi . . . Hiç bozmuyor bizi.m gör­keml i Arnİra l :

8

Page 9: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

«Ne varını§ bizim iskelede? » d iye çıkı§ıyor torun una.

«Altan var. . . ;Topak Altan . . . » Dede, tam tersine iskeleden uzakla§tırmak

için açığa çevirmek istiyor sandaim ba§ın ı ama, dinleyen kim! . .. Kürekler, Turgut'un elinde . . . Güçlü olsa dedesinden daha d a geçerli olabilir sözü.

«Dede! Ne olursun, onu da alal ım sanda-la ! »

«Olmaz! . . . » «Ü da benim gibi çok güzel kürek çekiyor

dedeciğim ! . . . » Selamİ Dede gülüyor, ne var bunda güle­

cek! «Senin gibi mi?» Bir ara dü§ünüyor dede, iki tayfası olsa, §U

bindiği, hayır kumanda ettiği tekne daha da hız­lanır mı çıkartma gemileri gibi, hızlanmaz mı?

«Olmaz! . . . » diyor içinden, « Altan' ın babası ters adamın biri . . . Oğlunun forsalar gibi kürek çekmesine kızabil ir . Sonra anası da kendini beğenmi§İn biri. . . Geçen gün bizim hanım ı, Topkapı'ya giderken arabalarına aldılar mı ki .. . »

«Ne olursun dede ! .. . »

9

Page 10: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

«Olmaz dedim mi, olmaz! . . . » Selamİ Dede, direniyor ama sandal onu din­

ler mi? isterse dede, dümeni açığa kırsm. Toru­nu onu dinl"miyor ki, sandal dinlesin ! Turgut, görünürde iki küreği suya daldırıp çıkarsa da, b irine ası l ıyor, öbürünü gev§ek tutuyor. Sandal da kıyıdan açı lacak yerde iskeleye yana§ıyor. Bu sandalda dümen yok mu? Var! Var ama bu dümen i dede tutsun da arnirai lik oynasm diye takıl ı sandaim kıçma.

« İkisine birden asıl ! » «Asılıyorum ya, dede . . . » «Sol küreğe asıl , sağı bırak.» «Dede, dümeni biraz kırsana, iskeleye l » «Sen benim dümenime karı§ma! Asıl diyo-

rum, sol küreğe ! » «Dede be ! . . . Bak Altan' ın e l inde oltası var.

Turnabal ığı tutarız.» Turnabal ığına bayıl ırdı dede. Alsa sandata

Altan'ı nasıl olurdu? ݧi Turgut'a bırakmak en iyisi . . . Dümeni yava§tan içeri kıvırdı, öylece de bıraktı . Turgut küreğİn tekiyle sandalı yana§tır­dı iskeleye.

«Atla ! . . . » dedi arkada§ ma. Altan, tapacının tekiydi. Davranıncaya

kadar sandaim ba§ı açı lıvermݧtİ . Dede kızmı§tı

lO

Page 11: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

torununa: «Neden yapı§madın iskeleye l . . . » «Kürekleri bırakamadım.» Dedenin dümeninin, bir ݧe yaramadığı

anla§ıldığından kürekle çekip çevirmek gereki-, yordu sandalı . Turgut'a dü§üyordu ݧ demek.

Orsa siya, bir harmandalı oyunundan sonra yeniden yana§tı iskeleye. Bu kez torunu, kürek­leri bırakıp iskelenin betonuna yapı§mak istedi. Altan elindekini uzattı önce:

«Al, §U ka§ığı ! » dedi, Ka§ık dediği olta takımıydı . Büyük bir misi­

na yumağına bağlı, pırıl pırıl bir ka§ık. Olta böy­le bir günde, Altan'dan, çok daha önemliydi . . . Altan, suya dü§se kurtarı l ırdı ama, elindeki takım dü§se zor çıkarı lırdı sudan .. .

«Ver oltayı Turgut'a! » dedi, dedesi . Hooop ! . . . Sandal yana§ır yana§maz uzatılan

oltayı kapıvermi§ti Turgut. Ka§ığı al ıyorum der­ken betona tutunmayı unutmu§, sandalın ba§ı da küt diye vurmu§tu . Eh, dede k_ızmasın da ne yapsın! . . . Gemisi tuz buz olacaktı nerdeyse ! Bir Amiral-olarak deniz erlerini boyaması gerekir­di , el ine fırçayı alıp sıvaması gerekirdi :

« Böyle salaklık istemem! Açın gözünüzü be ! . . . Bat ıracaksınız sandalı ! »

ll

Page 12: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

Daha �imdiden, karadaki Toprak Altan'ı da kendi tayfasından sayıyordu. Gene açılıyordu sandaim ba§ı . . . Bu i§ azarlamaya gelmezdi. Topak Altan tombulluğunu, taramanlığını unu­tarak §öyle b ir toparlandı . Artık el inde, olta takımı da yoktu, hooop! . . .

«Cuuuppp! »

Tahrak Altan toparlanıp da hoplayıncaya

12

Page 13: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

kadar, sandaim bordası iskeleden açılıvermişti . Başka b iri, kim olursa olsun atladığı gibi sanda­tın içine düşebi l irdi ama . . . Altan için olanaksız­dı bu! Gölün sularını sandalın içine sıçratarak, önce gölün dibin i boyladı. Sonra sukabağı gibi suyun üzerinde göründü. Topaklık, tombulluk yaramıştı, i lk kez işine.

Dede, kıç üstünden kalkıp kayığın bordası­na gelene kadar, Altan gölün d ibini bulmak isterken caymış gibi silkindi. İki kolunu iki yanında kaz gibi çırpmaya başladı. . . Çarpınıp çırpındıkça sandalı da kendisinden uzaklaştırı­yordu.

Dede, ne yapmalıydı bu Altan'ı? Suya atia­sa boyunu aşar mıydı? Eğer aşarsa gölün kıyısm­daki evierden koşup gelene kadar çoktan ölmüşlerine kavuşurdu ikisi de. Belki de amiral­ler gibi kıç üstünde oturuşuna aldanırlardı da yardımına koşmaya b ile utanırlardı.

Küreği ıskarmozundan kurtaran Turgut, ucunu ona doğru uzatarak:

«Altan! » dedi, «Tut ucundan küreği, haydi tutsana, ne duruyorsun ! »

Altan'ın onu duyduğu falan yoktu. Yüzüko­yun yatmış, sanki bir kez daha suyun dibini boy­larsam ne olur d iye düşünüyordu .. Uzatılan

13

Page 14: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

kürek, kafasına çarpmı§ bu çarpma onu kendisi­ne getirmi§ti. İster istemez bu küreğe doğru eli­n i uzattı , tutmak istedi , güç bela ba§ardı da. Ken­disini kürekten yana çekemiyordu ama, batmı­yordu da. Durumun, iyiye doğru gittiğini gören Selami Saygıner, rahat bir soluk almı§tı. Sanda­la yakla§tığı bir s ırada, Altan' ı tutup içeriye almak, artık ݧten bile değildi. İ lk ݧ olarak da Turğut'un el inden küreği aldı. Ustaca bir davra­n ı§la sandalı, Altan'a yakla§tırdı . Elini uzatıp gömleğinden yakaladı. Sol el indeki küreği san­data uzattıktan sonra iki eliyle çocuğu sıkıca kav­radı . Bir çeki§te hoop içeri a lıverdi . Her ikisinin ağırlığıyla sandal kapaklanacak gibi bir yana yat­t ıysa da çok sürmeden denge düzelmi§ti.

Selamİ Dede, Altan' ı kıç üstüne oturtur­ken :

«Tak kürekleri ! : . . » dedi Turgut'a, «Ne duru­yorsun sandal iskelenin burnu na çarpacak! »

Hem iskele dedenindi. Hem de sandal . . . Durmadan buyrultular yağdırıyordu ama kendi­sinin küreğin üstüne oturduğundan haberi yok­tu.

«Daha duruyor. . . Taksana kürekleri be! . . .» «Dedeciğim, dümene geç de altından kürek­

leri alayım! » dedi Turgut.

14

Page 15: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

Durumu bir anda kavradıysa da bozuntuya vermemi§ti :

«Çeksene altımdan küreği be, ben altımda­ki küreği nasıl çekeyim de vereyi m sana! Bak hala duruyor! . . . »

ݧte gene Turgut haksız çıkmı§tı, ama dede ona kolaylık gösterınede de gecikmedi . Yava§­ça doğrularak küreğİn çeki lmesini sağladı . Kürek takılır takı lmaz da komuta ba§lamı§tı . Olanı biteni eziklik içinde izleyen Topak Altan bir ara:

«Nerde? Nerde?» diye sordu arkada§ına. «Ne arıyorsun?» « Ka§ık, ka§ık olta nerde?» Bu patırtıda olta çoktan unutulmu§tu. «Olta mı? Turğut nerde olta?» «Oradaydı, §eyde . . . » Ayağının dibinde, suların içindeydi olta . . .

Altan'ın üzerinden akan sular kayığın içine dol­mu§tu.

«Oltamı isterim ben! » «Nah orda ! Eğil de al ! »

· Topak Altan eği l ip de oltayı alırken yuttu­ğu sular ağzına gelmi§ti. Uzattı ba§ını sandaim bardasına doğru.

«Çıkar, cıkar! Çık<1r da r�ıhat la ! . . .»

15

Page 16: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

Dede, çıkarması için öneride bulunmasa da çıkarıyordu Altan, ister istemez.

«Nerdeyse bütün gölü C"lduracakmı§sın m idene ... Çıkar! » 0·· .... , « 00 .. . >>

«Sen, §U ısi: : · gömleğini çıkarsan iyi eder­sin ! Ser ba§ üstüne. Güne§ be§ dakikada kuru­tur.»

İçinde ne varsa çıkarmı§tı Altan. Bo�almı§ tuluma dönmü§tü. Sonunda rahatlamıştı i§ te ! . .

Gömleğin i ba§ üstüne sererken : « Ben balık tutacağım artık» dedi . «Haydi bakalİm, salla oltanı ! . . » Oltayı sallayıp sallayıp atmak kolay değildi.

Misinaları, sandaim içine sağdı bir süre . . . Ucu­nu da sıkıca oturak tahtasına bağladıktan sonra sallayıp sallayıp attı, kancal ı ka§ığı uzaklara. Bu sırada sandal da yol aldığı için tahtadaki düğü­me kadar tüm misina sulara gitmi§tİ . Balıkçının iyisi, misinayı iki parmağının arasına geçirir, suların içinde olanın bitenin, bir telgrafçı gibi haberin i al ırdı . Ama Altan' da nerdeydi öyle beceri . . . Dede bir ara:

«Sen, §U oltayı biraz bana versene ! . .» dedi, « Şu kayığın dümen suyundan saHayayım bir kaç kere . . . »

16

Page 17: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

Önce tersl ik ettiyse de tam yarım saat son­ra, gönlü oldu, Topak Altan'ın. Böyle terslikle­re gelmezdi , dede. . . «Çık karaya! » dedi mi, akar sular dururdu sonra .. . Bu yüzden hiç açık vermeye gelmezdi . Daha Altan' ın gömleği bile kurumamı§tı çünkü. Annesi, o belaların belası olan babası , sonra kapıya dayanırdı. «Oğlumu suya nasıl atarsınız! . . » diye suçlamaya kalkarsa nası l çıkardı ݧin içinden? Ne Altan çıkabilirdi i§in içinden, ne de Selamİ Saygıner.

Topak Altan gülerek bir öneride bulundu: «Selamİ Amca !» dedi, «Tuttuğun balık

benim olursa vereyim oltayı .» · Kolay mıydı bu parlak güne§ altında turna

balığı tutmak. Kaç kez balığa çıkmı§tı da Sela­mİ Saygıner, bir yavru balık bile yakalayamamı§­t ı . Hem de en pahalı takım larla.

« He le ver §Unu ! >> dedi, «Bal ıklar ağzını açmı§lar da beni mi bekliyorlar, oltayı atacak d iye ! Ver de bir §ansımızı deneyel im ! »

Yapı§tı oltanın misinasına. Misina deni len ip pırıl pırıl b ir sicimdi, naylondan. İnce mi ince, dayanıkl ı mı dayanıklı ! On kiloluk turnayı bi le çekebilirdi, bu misina. Ka§ığın bir iki karı§ alt ından tutup misinayı salladı, §öyle birden attı uzaklara. Torununa:

17

Page 18: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

«Bırakb> dedi, « Bırak �u kürekleri. çorba gibi karı�t ıı·ıp durma §U gölü! » Sal layıp sal layıp bütün gücüyle bi rkaç kez fırlatıp çekti . Her atı­§ında:

«Hayd i Al lah rast getire ! )) demeyi de unut­muyordu .

ka nca l ı ka�ık , havada, güneşin ışın larıyla . parıkiay ıp çok uzaklara düşm ü �tü bu kez. Dur­gun suda iç içe halkalar çizdikten sonra si l i n ip yit iverd i gölün derin l i k ler inde. Yal n ız Selam i Dede'n i n elinde b i r kulaçlık m is ina ka lm ı§tı. ݧLHet parmağının çizgis ine yerle§en mis ina san­ki suyun a l tında bir i let i§ im merkezi ne bağlanı­vermi§ti b i r anda. Selam i Dede, bu gizl i merkez­den s inya l ler bekler gibi bütün dikkat in i sağ e l i ­n i n iki parmağına vermi�t i .

Turna balığı avcılığının göreneklerine göre, m isina, giz l i merkezin vereceği i§aretler kollana kol lana çek i lecek, salak turna balığı, su ların içi nde ya lap yalap giden kaşığı, b ir küçük bal ığa benzet ip yuttu mu, içindek i çengel gırt lağına takılacaktı. Olur muydu bu kadar aptal lık? Olu­yordu k i , bu göle kefa l leri önlerine katıp kovala­yan bu güçlü, yırtıcı, sözü m ona açıkgöz balık­lar bu akıl a lmaz §abanlığı yapmasalar kaşık oltalarla turna balığı avlamak bu den l i yaygın la-

18

Page 19: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

�ır mıyd ı? . .

Kı rk e l l i metre l ik mısınanın yirmi rncue kadarı , sandalı n iç ine çöreklene çörekleııc çekil­m i§t i . Selamİ Dcde'n i n iki parmağı arasındaki misi naya gizl i merkezden uyarıcı sinyaller gel ­meye başladı, arka arkaya . M isi na, öyk gcrili­yordu ki öbü r uçta kim varsa sanki J'dHiıma çağırıyordu Sclami Saygıner'i .

Dede, kulaç kulaç m isinayı h ızla çekiyor, çektiklerin i de ayağının d ib inde ustact ':-,'Öre k­lendir iyordu, birbir ler ine karı§masın diye.

Çırpın t ı lar ba§lamı§tı suyun üzerinde. ir i b ir turna balığının kızıla ça lan karnı görünüver­di suyun üzeri nde. Çarpınıp çırpın ı yor, sudan h iç çıkmak istemiyordu sanki . Onun, tüm dirc­n i§ine karşın Saygıner, var gücüyle çekip atıver­mݧti içeriye . Öyles i ne ters bir yere düşmü�tü ki bal ık, at l ayıp sıçradıkça bütün mis ina ları b irb ir i ­ne k3rı§tırıyordu. Onu kurtarmak isted ikçe b i l inçl i olarak daha da huysuzlaşıyordu sanki . Ne yapıp yapıp balığı oltadan kurtarma lı, onu, §U suyla dolu, geniş bölmeye atmal ıydı. Bu da kolay olmamı§tı.

Kancayı boğazından kurtarmak iç in zorluk çıkarıyor, Se lam i · Dede'nin parmaklarını d i§ le­m ek için ağzını açıp kapatıyordu. Dişleri , teste-

19

Page 20: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları
Page 21: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

re gibiydi. Balığı, kancadan kurtarıp da bölme­ye atınca:

«Hiç kıpırdama asla nı m ! » dedi , «Artık ne yapsan para etmez, bırak huysuzluğu da kara bahtına razı ol! Civayla pariatılmış kurşun kaşı­ğı, balık diye yutarsan sana kimse acımaz. Bu kaşık olmasaydı da balığın kendisi olsaydı ne yapacaktın? Midene indirmeyecek miydin? Biz de seni öyle yapacagız işte ! . . İ ndireceğiz mide­mizel Hiç de yeni işkenceler uygulayacak deği­l iz, kimi insan lar gibi . . . Gü le oynaya yiyeceğiz seni ! Eh ! . . Herkesten ayrı olarak bir iki kadeh­lik i lacımı da içebil irsem, sana sevgi lerim i de sunarak! Ne mutlu bana ! »

Daha, neden dola§acaklardı k i gölde ! Güne­ş in , korsarı gemisi gibi maviliklerde dem ir1ediği şu yak:cı saat lerinde? Saygıner :

«Ahan ' >� dedi , «Giy, şu göm leği ni, kururmı�­tur artık ! »

Mayosu ıslaktı ama, o d a kuru olacak değil ­di ya! Selami Dede oltanın lni::.ina�;ını sar ıy�r­du. işi ni bit irdikten sonra:

«Al oğlum �u ol tanı! » d<tfı i , «Çük i�c yaradı bu gü n doğrusu ! »

«Kocaman bir turna balığı yakaladı bu olta! Aferin benim ka§ ığıma! Babam bayramda iyi ki

21

Page 22: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

alrnı� onu bana ! » <<Dedeeee ! . . Bana da a l ır mıs ın bayram­

da?» ded i Turgut . «(\ltan dördü ncü sın ı fta, sen üçte ! . . Şu

demektir ki , sana ol tayı bir yı l sonra al ırım ancak! »

İskeleye yakla�ı yorlardı . «Ece Selamİ Amca, bu bal ık ne o lacak?»

dedi, Altan. «Sana versem götüremezs in ki . . . Çok ağır.

Eğer küçük olsayd ı a l ır götürürdün .» « Ben ded im ki , tuttuğun ba l ık ben im

ded im . Sen de h iç sesin i çıkarmadın ! Öyle değ i l m i Se lamİ Amca?»

« Ben ne bi l i rdİm böyle büyük bal ık tutulaca­ğı n ı ! . . Neyse bu seferl ik ben im olsun, ge lecek sefere de sen in olur. . . »

« H ayır Selamİ Amca, bu seferl ik benim o lsun! . . »

«Can ım sen ne yapacaksın bu kadar büyük balığı?»

« Babama göstereceği m . Baba d i yeceğim, i yi ki bana oltayı almı§sın. Bu oltayla bak, nasıl büyük balık tutulurmuş gör, d iyeceğim . . . »

« Bu sanda l olmasaydı olta nasıl tutab i i ird i balığı?»

22

Page 23: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

«Ültanın hakkını yemeyiz, yaptığı ݧ kadar balık ayırırız ona, ba§ı i le kuyruğu oltanın, orta­sı da balığı tutanın ne ders in? Kayığı n payını da unutmazsın ! »

«Olmaz! . . Ben balığın hepsini ist iyorum.» Sandal, nerdeyse iskeleye çarpacaktı . Dede,

uydurma bir öfkeyle: «Tutun iskeleyi, uzat ın e l in izi be ! . .» diye

bağırdı . Turgut, e l iyle betonu i t ince sandalın ba§ı

açı lmı§tı. Altan'ı bir patırtı i le dı§arı çıkarmak ist iyordu.

«Az daha gene düşecektin göle ! » dedi, « Herkes alay edecek sen in le ! . . Sabahtan kimse yoktur balkanlarda . . . At la çabuk! Turgut, al solundaki küre ği, sağ siya ! .. Altan sen de önce oltanı at iskeleye ! . . Durma ! . . »

Altan oltasını atmı§tı ba§arıyla iskeleye, § im­d i sıra kendisindeydi . Selam i Dede:

«Tut iske leyi, tamam, sıkı tut! . . Turgut, yar­dım et, bırak kürekleri de ! . . Hadi at la , ne duru­yorsun! . . »

«Balık? Bal ık ne olacak?» «Atla sen ! . . Hoooop! . . » Neyse sağ sal im atlamı§tı . «Dayan iskeleye Turgut! İki e l in le sıkı sıkı

23

Page 24: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

dayan! . . » ·

Sandal açılmı§, Altan iskelede kalmı§t ı . . . Ne yapacağını §a§ırmı§a benziyor�u. Yoksa san­dal ı kendi haline b ırakıp kaçacak mıydı?

«Haydi ! . . » dedi, Selamİ Dede torun una, «Çıkar gömleği ni de atla suya ! . . Anneannen bir sepet versin sana. Şu odun ta§ıdığımız sepe­

·ı t ı . . . » Mayosu ayağındaydı Turgut'un. Gömleği­

n in düğmeleri çözük olduğundan, çıkarmasıyl a atiarnası bir oldu suya. B u gölün en güzel yüzen­lerindendi. Betonun üzerinden iki takla atarak atiayan hiçbir çocuk· yoktu Çekmece' de ondan ba§ka.

Kafası, sulara gömülü, üç be§ kulaçla tutu­vermişti kıyıyı. Kıyıya çıkar çıkmaz Topak A1tan ' ı bulmuştu karşısında Altan:

«Verin benim balığımı ! » diye atiarnıştı üze­rine. İki kolunu yüzüne siper eden Turgut, ilk tokadı savuşturmuştu. Eğer koşmaya başlarsa TopakAltan onu hiç tutamazdı gözü pekti, hiç­bir şeyden korkmazdı .

«Bak kardeşim!» dedi, «Balık . . . » Ama ikinci kez tokat sağ yanağında patla­

mıştı . Kendinden bir yaş büyüktü ama Alt an, göz göre cr()re de onun tokadını yiycmezdi ya ...

24

Page 25: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

Çevikl iğine güvenerek hir kaleci becerisiyle ayakları na atlamı§, ikis in i birden çekince Topak Altan' ı devi rmi§ti . Eğer üzerine atılmasa hemen ka lkacak, !1u kez öfl<c!cı ıdiği ıçın daha

Page 26: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

çoğunu yiyecekt i tokadın. Üzerine çıkıp kol ları­nı tutmak istiyordu, kendisine vurmasın diye. Şu anda rahatça onun yüzüne bir iki tokat atabi­l i rd i . Ho§lan mıyordu bu kavgadan ama Altan h iç de onun gibi dü§ünmüyordu. Hantalsa da Turgut'a bakarak daha güçlüydü.

« Ben, sen in le kavga etmek istemiyoru m ! » dedi , Turgut açıkça .

« Ben istiyorum. Verin balığı mı ! . . » « Bırak beni ! » dedi, Turgut, «Git dedemden

iste balığı, bana ne ! . . » «Ak§ama sen de yiyeceksin ! » «Yemeyeceğim ! Söz! . .» Üzerine oturduğu için Altan' ın kendisine

b ir zararı dokunmuyordu. Ama durmadan debeleniyordu altında .. . İki koluyla iti nce bir yana devirivermi§t i . Turgut'u bu kez de Altan altına almı§tı.

«Sen çağırdın ben i sandalınal » dedi, « Çağır­masan gelmeyecektim ! . . »

« Ben seni kürek çekel im d iye çağırdım.» «Al sana kürek! . . Al sana sandal ! . . Al sana

balık! . . » Arka arkaya üç tokat y iyen Turgut, toparla­

nıp kaçmak istediyse de tam kaçarken b ir çel­mede dü§ürüverdi onu Altan, yüzükoyun . . .

26

Page 27: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

Artık eği l ip vurmuyor, tekmel iyordu boyuna. Turgut:

«Asıı ım! . . » d iye seslendi dayıs ının oğluna. Çivi Asım derlerdi ona . Orta birdeydi .

M a hal lenin en iyi top oynayan ı . . . Duymuştu çağrı ldığım . .. Ama ses çata l çataldı . .. Tanıyama­dı, Turgut'u sesinden :

« Kim beni çağıran?» d iye pencereye koştu. Turgut'un tekmelendiğin i görü nce bir inci katın penceresinden at layıvermişti , bahçeye . Bahçe­den de göl kıyısına koştu . Çivi Asım' ın , üzerine doğru koştuğu nu gören Topak Altan, toparla­n ıp kaçmak istediyse de beceremedi. Yolunu kesen Asım, bir tekmede boylu boyunca uzatı­verd i .

«Kalk beni de tekme le bakayım ! » dedi . Bir, bir daha . . . Arkadan bir tokat daha, bir

de tekme . . . «Al voltanı şimdi ! Bundan sonra kendin­

den küçüklere e l kaldıramazsını . . Kaldırdın mı kolay kolay kurtu lamazsın e l imden . . . »

Çivi Asım dönmüş, gidiyordu. «Ben de sen i abime söyleyeceğim ! . . » dedi

Topak Altan. « İstersen babana söyle ! Öldürecektİ n Tur­

gut'u.»

27

Page 28: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

. «Ama o da benim balığırnı aldı, dedesivle bır oldu da ... �>

J

«Öyleyse dedcsine gitseydin. Turgut'u döv­mekle ne geçt i e l ine ! Balık genededesinde kal­madı mı?»

«Dedesinde kaldı. . . » « Haydi P, idelim Selami Amcayla görüşelim

bu i§i. Yürü . » �< Ben, abi me gideceğim! . . » . « Abinden de korkan yok!'> Söyle de ge lsı ı ı,

ge leceği varsa göreceği de var... Benden de selam söyle ! »

28

Page 29: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

II

Selami Dede'nin dı§arda olandan bitenden hiç haberi yoktu. Amiral koltuğundan torununa sesleniyordu:

«Turguuutt ! Nerdesin?» Bu balık, sandaldan eve nasıl ta§ınacaktı?

Odunluktaki sepetle eve götürülebi l irdi , götürü­türken de k imse görmezdi .

«Turgutt! . . » « Buyur Dede ! . . » «N erdesin be ! . . Hani odun lukta bir sepet

vardı , hani §U eve odun ta§ıdığın sepet? . . . » «Evet Dede ! . .» « ݧ te o sepeti hemen al da gel ! . . Bal ığı içine

koyal ım da . . . » «Dede ! . . » «Ne var? . . . »

29

Page 30: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

()

«O dediğin sepet var ya . . . »

«Eeee? ... » «0 sepet in dibi del ik . . . »

«Canım, b i l iyorum, de l ik olduğunu . . . Bir de ekmek koyduğumuz büyük çanak var ya ... »

Balığı onu n içine �oyacağız, öylece eve götüreceğiz demek istiyordu ama, d iyemiyordu . Balkonlarda oturan kom§ular, bakal ım tuttukla­rı bal ık büyük mü, küçük mü diye ba�larını uza­tırlar, Altan'ın babasının öfkesini onun üzeri ne çekerlerdi .

Turgut, bunları an layamayacak kadar salak

30

Page 31: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

deği ldi . Daha yenr çıkmı§tı balık kavgasının için ­den . . . Gözünden, Altan'ın vurduğu yumruğun acısı gitmemişti . Kavga, bir bakıma daha son uç­la _n mamış, sürüp gidiyordu.

«Peki Dede ! .. » dedi , «Söyledik ler in i getiri­yoru m ! »

«Çabuk! . . » Tam bu sırada, Topak Alta n'ı e l i nden tutan

Dursun Darkapı, Selamİ Dede ' n in bahçesi n i n bi t işiğİndeki iskeleden:

« Kolay ge ls in Selamİ Amca . . . » dedi bir avu -kat kurnazlığıyla .

« Hoş geld in oğlum ! » « Biz tutu lan balığı a lmaya geldik.» « Hangi balığı? » d iye sordu. «Benim tuttu­

ğum balığı mı?» «Altan'ın oltasıyla tuttuğu n o büyük turna

ba lığın ı. . . » « Yani ş u ben i m sandalıma binip de kendi

e l imle tuttuğum balığı, öyle m i?» «Evet Selamİ Amca ! O balığı işte ! ..» « Ben ona dedim ki , bu balık bugün ben im

olsun , başka b i r gün tu ttuğumuz balık da sen i n olu r. . . »

«Ama sen Altan'a, ver şu oltanı demişsin , eğer sen in oltanla bahk tutarsam, sen in olsun

'

31

Page 32: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

demişsin! » « Dedim ama sen ona bakma . . . Benim §imdi

söyleyeceğim söze bak! ݧte sandal, i§te göl ! . . O l ta da elinizde . . . Şöyle bir iki saat gölde ka§ığı­n ız ı sa Ilayın bakalım. . . Eğer tutamazsanız o zaman konu§uruz. . . Eğer tutarsanız, sandal payı istemiyorum sizden!

Tam bu sırada Turgut, sepetin içine çanağı oturtup getirmi§ti . Kendi iskelelerinin betonu­na iki kürekte yana§tırmı§tı sandalı , dedesi :

A .

. ı d d

. « t ıçıne . . . » e ı . Turgut tam sandal yana§ırken el indekini

bırakıverdi kıç üstüne. Selamİ Dede, önce anla§­mayı sağlam bir sonuca bağlamak istiyordu.

«Anla§tık mı çocuklar? » dedi, « Bakın, size iki saat izin . . . İki saat turna balığı avlamak için dola§ın ! . . B izim Küçükçekı'nece'de, sandal ın iki saati kaç l ira eder? Onar l iradan yirmi l ira, değil mi? Turna balığı tutamazsanız bi le sağ­lam yirmi l ira kazandın ız demektir . . . »

Bu öneri onları dü§ündürmeye ba§lamı§tı . Altan, Dursun ağabeyinin yüzüne bakıyordu.

«Peki ! . .» dedi, Dursun. «Balığı al da çık san­daldan öyleys�! »

Selamİ Dede kayığın tam ortasına yerle§tir­d i sepeti. İçindeki büyük ekmek çanağİna baktı,

32

Page 33: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

bir de sandaim içindeki çırpınıp duran turna bahğına ... Bu balık o çanağa sığmayacak kadar büyüktü. İskeledeki çocuklar da anlamı§lardı bunu. Dursun Darkapı:

«Amca! » dedi, «Çok büyükmü§ bu turna balığı! . . »

«Büyük olmasına büyük ama bu Küçükçek­mece gölünde, b u balıktan büyük niceleri var daha . . . »

« Bakalım biz tutabilecek miyiz? . . . » «Neden tutamayacakmı§sınız? Hem de

daha büyüklerini . . . » « Ya tutamazsak? . . . » Doğru ya . . . Ya tutamazlarsa? Kapıya gel ir­

ler de balıktan paylarını isterlerse? «Çocuklar, balık avı bu. . . Bell i olmaz . . .

Olur ki, tutamazs ınız. Böyle bir terslik olursa yarın bana gel ir, benden iki saatliğine sandalı istersiniz .. . Veririm sandalı size! Söz! »

«Ya bu kadar büyüğünü tutamazsak? . . . » « Büyüğünü tutamazsan ız. . . Onun da bir

kolayını buluruz art ık.» B iraz daha dü§ündükten sonra: « Bu kadar büyüğünü tutamazsanız siz de

iki tane balık tutarsınız. İki küçük balık, bir büyük balık etmez mi? .. . »

33

Page 34: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

«Eder. . . » dedi, Dursun Darkapı . . . « İki küçük bal ık bir büyük bal ık eder. . . »

Selamİ Dede, turna balığını kaldırıp çana­ğın içine oturtuvermݧt i . Gelgelel im balık iyi oturmamı§, kuyruğu, dimdik sepetten dı§arı çık­mı§tı . Çocukların gözü hala balıktaydı .

«Bakın çocuklai!. . �� dedi Selami Dede, «Ya üç tane tutarsanız, ne olacak, ya iri iri üç turna balığı tutarsanız . . . »

Dursun Darkapı diretti . « Ne olacağı var mı? . . . Üçü de bizim olur ! . . » «Hayır! » dedi Selami Dede, «Üçüncü balık

sizin olmaz. O da sandal ın hakkı. . . » « Neden?» «Nedeni var mı, sandal kimin?» «Ama balığı tutacak biziz ! » «Çok kurcalamayın çocuklar, bu balığı da

tutan k imdi? Ben deği l m iydim? Sizin altanızın payına iki balık dü§üyor da ben im sandal ın payı­na neden bir balık dü§mesin. Bu i§i fazla kurca­lamayın dedim size ! Hemen çıkın balığa! .. Hay­d i büyük balık da tutsan ız, küçük balık da tutsa­nız iki balık sizin. Siz de üçüncü ba l ığı tutmak i çi n sandalı dola§tırıp durmazsın ız gölde! . . »

Çocuklar kendilerinde fazla güç bulamamı§­lard ı. Aıı �öz üzerine hemen küreklere asıldı lar.

14

Page 35: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

Selami Dede, kıyıya betonun üzerine güç bela oturtluğu sepeti, eve kadar nasıl ta§ıyacak­tı, onu dü§ünüyordu! İskeleden çocuklara el sal­lamayı da unutmuyordu, bu arada:

« Haydi çocuklar! Avınız bol olsun! . . Geç kalmayın ! . . Tutamazsanız yarın da veririm san­dalı size ! »

«Sağol Selam i Amca ! . . » dediler, sandal açı­l ırken, «Geç kalmayız! »

35

Page 36: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

III

Selami Saygıner, soluk soluğa çıkardığı balık sepetini halkona korken karısı Huriye Hanım da:

«Aşkolsun Selam i! . . » dedi, «Torununu, tek­me tokat döven canavariara sandalı teslim eder­sin, gezsinler diye öyle mi?»

«Sus Hanım! . .» dedi terini mendiline si ler-ken, « Ben onlara gezsinler diye vermedim.»

«Ya neden verdin?» «Balık tutsunlar diye ! » «Onların balık tutmalarından sana ne?» . «Sana ne olur mu! Ben onların oltalarıyla

tuttum bu kocaman balığı. .. » Huriye Hanım tam o zaman ba§ını çevirip

36

Page 37: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

bakmıştı, delik sepetin ıçme yerleştirilmiş ekmek çanağının içindeki koskocaman turna balığına. Balık, içinde bulunduğu çanakta sanki ayakta duruyordu, sığmadığı için.

«Demek Çekmece gölünde büyük turna balığı da varmış, öyle mi? Anaçlıktan kıpkırmı­zı olmuş karnı . . . Sakın kart olmasın bu balık?» diye sordu.

« Hanım, Hanım, böyle balığı Hilton Ote-

37

Page 38: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

l i 'ne inen milyonerler bile yiyemiyor. Böyle az bulunur bir balık için durmuş, i leri geri laf edi­yorsun ! . . »

« Yani bu bal ık, Turgut'un tek me tokat dövülmesine değer demek istiyorsun, öyle mi?»

« Hiç bir şey demek istemiyorum. Önlüğünü bağla da ayıklamaya başla! Hemen buzdolabı­na koy ki, üç gün çoluk çocuk bol bol balık yiye­l im! En azdan on kilo bu balık! »

«Yok yirmi kilo ! » « Bel im kırı ldı merdiven leri çıkarken . .. » «Senin, el lerin cebinde merdivenleri çıkar.!

ken bile belin kırıl ıyor. Bak Selamİ Bey, ben bu turna balığını ayıklamarn bir . . . Başka balık olsa ne ise ne ama, bu balığı ayıklarnam aniadın mı?»

«Neden ayıklamazmışsın? ... » «Ayıklayamam da ondan, yani becere­

meını .. Islak sabun gibi kayıyor bu turna balığı elden, tutulmuyor. . . »

«Öyle desene Hanımcığım, ben de sandım ki, kırk yıl l ık kocana baş kaldırıyorsun ! .. Her şeyin bir kolayı var Hanımcığım ! .. Geçen gün ayıklarken görmedin mi? Önce yatırdım muslu­ğun taşına balığı. . . Sudan geçirdikten sonra eski bir havlu aldım el ime, temiz bir kuruladım,

38

Page 39: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

kuruttum. Kurutmazsan, e l inden kayar gider. Sonra al ırsın eline bıçağı, bir e l in le tutar, öbür el inle de ba§larsın pullarını kazı maya ! . . »

«Tavla pul ları gibi . . . Kazıyabi l irsen kazı ! Tam kazırken, fırtt elinden kayıveriyor ! »

«Havluyla tutup kazıyacaksın, Hanım !» «Canım Selamiciğim, madem nası l kazına­

cağını biliyorsun . . . Yatır §U bal ığı musluğun ta�ı­na da, adam gibi bir ayık la! . . »

Doğru söze ne den irdi . Karısın ın yardımı i le çıkardı babaç turnayı sepetten, iki el iyle . . . Musluğun ta�ına boylu boyunca uzattı, açtı mus­luğu balığın üzerine. Göldeki bitkilerin arasın­da yuvalanıp büyüyen balığın derisi, suya yayı­lan çürük yaprak bulamaçları içi nde kaypakla­�ıp tutu lmaz hale gelmi§t i . Yağl ı güre§teki dinç güre�çi lere benziyordu balık. Ele, avuca sığm ı­yordu . Gerçekten zordu, turna bal ıklar ın ı ayık-lamak . . . Ama Se lami Dede 'n in el inden ne kur-tulurdu . . . Tam iki saat sonra:

« Hanım ! . . » dedi, « Bu balık tamam ! Şun ları koy buzdolabına, §Un lar da tavaya . . . Kavanozda sakladığın yanık yağla kızart ırsan sana yed iri­rim hepsini ! Yağı taze taze koyacaksın ! . . Böyle bir turna bal ığı, senin yanık yağınla kızar­maz! . . »

"'9 _,

Page 40: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

«Peki peki ! . . Geç masana da beni bekle, bakal ım nası l pi§iriyorum? Belki de tava yap­mam da ızgara yaparım. . . Bal ığı n tam yağlı zaman ı . . . »

Az önce, Huriye Hanım kömür mangalım yakmış, arka balkanda hazı rlanmı§tı. Kocasının bundan haberi yoktu . Ters yandan esen lodos rüzgarı , kömür kokusunu daha yeni getiriyordu burnuna:

«Sen çok ya§a emi karıcığım ! . . » dedi , «Ben, i lacı mı bardağıma koyup masaya geçebi l irim artık. Haydi göreyim sen i ! . . »

Öyle ya. . . Koskocaman balığı tek başına ayıklamış, d i l im di l im de kesmişti . İş in gerisini karısına bırakacakt ı ister istemez . . .

Göl , ayağın ın altına, Türkmen kil imi gibi seri lmişti . Lodos kırı lmış rüzgar, sanki ne yan­dan eseyim d iye düşünüyordu. Gölün , kuzeye açık yanında bulut birikimleri başlamışt ı .

Bir Amirat' in uzak görüştülüğü i le kendi gemisin i aradı gölde . . . Y aş l ı l ığından gelen uza­ğı görme yeteneği, i§ine yaramış, sandal ın ı taa karşılarda görmüştü. Bu göl h iç bel l i olmazdı . Karadeniz'de fırtına, kendin i altı saat önceden bel l i ederd i ama, göl hiç de böyle değildi . Bu yüzden Küçükçekmece gölüne, Okyanus adını

40

Page 41: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

takmıştı, Selamİ Saygıner. Okyanus, böyle mi deği l mi bilmiyordu ama, bu göl ne Akdeniz'e benzerdi ne Karadeniz'e ! . . Rüzgarın patlaması ile dalgaların, kıyıdaki sandal ları parça laması bir olurdu. Bu yüzden sanda l sahipleri uyanık olmak zorundaydı. Yoksa sandal hevesli leri elbise ısınarlar gibi her mevsim, yeni bir sandal

41

Page 42: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

sat ın almaktan kurtulamazlardı . Karısı önüne nar gibi kızarmı§ balığı korken sormak zorunda kald ı :

« Hey! . . Selamİ Bey! . . » dedi, «Ne dü§ünü­yorsun? Karadeniz'de gemilerin mi batt ı?» İ çin­den karısını övmek geldi, ama açığa vurmadan sordu kendi kendisine:

« Yahu, bu kadın da nerden biliyor Karade­niz'deki fırt ınayı dü§ü ndüğümü ?»

Çocuklar bir o yana bir bu yana çeviriyarlar­dı sandaim ba§ınt. Balık tutup tutmadıkları bile bel l i olmuyordu . Oynuyorlar m ıydı? ·

«Zararı yok . . . » dedi, «Nerdeyse ak§am olu­yor bal ık tutsalar da tutmasalar da er geç döne­cekler! . . »

İ lk lokmayı attı ağzına: «Eline sağl ık Hanımcığım ! . .» dedi, «Tam

isted iğim gibi kızartmı§sın ! .. » «Sen de fena ayıklamamı§sın bal ığı ! » dedi,

« Peynir keser gibi de kesmi§sin di l im, di l im . . . » « Turnanın etine de diyecek yok! . . Rengi de

Edirne peyniri gibi . Bal ık büyük oldu m u kı lçığı da, §öyle bir si lkeleyince ayrı l ıveriyor. . . »

İkisi kar§ı l ıkl ı birbirlerini övüyorlar� ı ya §U san­daldaki Topak Altan'ın h iç mi payı yoktu bu turna bal ığında?

42

Page 43: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

«Adam sen de ! . . » dedi, «Altan'ın oltası ile tuttum ama ne oldu oltasına, eskidi mi, a§ındı mı? Ben de onlara kar§ıl ığında koskocaman sandal verdim. Gölün bütün balıkları onların olsun ! Sallasın oltasını, çeksin en irisini turnala­rın ! »

Bir yudum da i lacından a ld ı . İçine biraz su koyu nca birden ağanveren bu i lacı, her ak§am birkaç yudum içmezse keyfi yerine ge l ­mezd i . Asık surat lı b i r dedeyi bu evde kimse sevmezd i . Ne Turgut 'un annesi ne de baba­s ı . . . Ankara'da i§leri çıkmı§tı onların . Gider­ken Turgut 'un küçük karde§i Özgür'ü de götürmü§ lerd i .

Huriye Han ım tepside balık di l imlerine bakıp bakıp:

«Eh ! . . Burada olsalardı da bol bol bal ık yeselerdi . . . » diye söylenip duruyordu.

Göl, ayakların ın alt ında idi . . . Bu gölde her­kes balık tutuyordu . Tutmayanlar ise tutandan on lira verip en iyis ini , en irisini alabil irdi bal ı ­ğı n . . . Bu da mı tasaydı?

«Ama böylesi az bulunur ! . . » diye içi nden geçirip duruyor, öfkesini Turgut'tan al ıyordu :

« Hadi, otur ye ! . .» diyordu, «Ne dola§ıp duruyorsun ! . .»

43

Page 44: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

«Topak Altan'a bakıyorum! » dedi Turgut. «Ne varını§ Topak Altan'a bakacak §U kızar­

m ı§ balığa baksanal » « Ya Altan abisiyle balık tutarnazsa ne ola­

cak? Sonra ben i döverlerse? . . . » « Hele bırak bu kuruntuları da bal ığın ı

ye ! . . » Huriye Hanım öyle diyordu ama onu da bir

tasadır almı§tı. Sordu torununa: «Turgut! . . » dedi, «Deden sandal ın ı neden

verdi o çocuklara? . . . » « Neden mi verdi?» diye o da kendi kendine

sordu . «Dedem, bu balığı, Altan ' ın oltasıyla tut­tu da ondan verdi . . . On lar da böyle bir balık tut­sunlar diye . . . »

« Ya tutamazlarsa ! . .» « Ben de onu dü§ünüyorum ya ! . . O zaman

ben i döverlerse ne yaparım ben ! . . » «Ah bu deden ! . . » Dayanarnadı Huriye Hanım: «Selamİ ! . . » dedi, «Se n bu Hüsnü Darkapı'­

n ın ne belalı adam olduğun u bilmiyor musun ? . . . »

Selamİ Dede, içkisinden bir yudum daha aldıktan sonra:

« Bak Hanım ! » dedi. Onun ters bir adam

44

Page 45: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

olduğunu biliyorum ama ben ondan da belalı­yım, aniadın mı ! »

«Aram, onun karısı i le hiç iyi deği l ! . . » «Kabahat sende ! Hep senin huysuzluğun­

dan ! » «Geçen gün öyle sıcağında ben Topkapı'ya

giderken arabalarına beni almadılar. Yanım­dan hı§ım gibi geçtiler ! »

«Kim bilir ne söyledin de darılttın karısını mahal lede ! »

«Ya sen ! . . Kim bilir ne yaptın da kızdırdın kocasını ! . . »

« Bak karıcığım, i§in doğrusunu ararsan iki­miz de suçluyuz! Sanıyorum, biraz huysuz ki§ile­riz biz! . . Bahçelerimiz iç içe onlarla .. . Kapıları­mız yan yana, balkonlarımız kar§ı kar§ıya, pen­cerelerimiz birbirine bakıyor. Biz, neden geçine­m iyoruz, olur mu böyle §ey?»

«Suç b izde mi, onlarda mı?» «Diyel im ki terslik onlarda. Biz daha ters

davranıp onların tersliğini arttırmıyor muyuz?» «Sen hep böylesin i§te ! . . Ak§am oldu da §U

bardağına bir yapı§tın mı dünyayı gül pembe görüyorsun ! . . »

«Dünyayı gül pembe görmek kötü mü?» «Sen görmü§sün kaç para eder, ba§kası dün-

45

Page 46: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

yayı kömür karası gördükten sonra . . . » «Şimdi uzun etme ! . . Sen bütün balıkları

kızart, gerisine karışmal . . » «Bu kadar balığı kim yiyecek! . . » « Ben kızart d iyorum, o kadar! Elbet bir

yiyen bulunur. Biz düşmanlıklarımızı, geçimsiz­l ik lerimizi, çocuklarımıza, torunlarımıza miras bırakamayız, aniadın mı ! »

« Ben anladım anlamasına da kapı komşula­rımız da bir anl asa! . . »

« Biz on lardan yaşl ıyız. Bu ݧ bize düşer, karıcığım ! Bugüne kadar biz de yanı lmış olabil i­riz. Bu böyle gitmez. Çocuklarımızı, torunları­mızı da kendimize benzetip onları çevrelerin­den soğutamayız. Bugün Turgut nası l can atı­yordu arkadaşını sandala almak için, bir görme­l iydin ! Sonra ne oldu? . . . İki saat sonra kavgaya tutuştu lar, demek sevdirememiş ken�isin i ! Bel­ki de bizim yüzümüzden ! Bizim düşüncesizliği­mizden . . . Hadi durma, koy bütün balıkları ızga­raya! . . Bu akşam tutup getireceğim onları ! Tur­gut' la barıştıracağım .»

Birden yüzünü kuzeye doğru çevirdi . Tepe­lerin üstü karanvermişti .

«Tamam! . . » dedi, «Fırtına patlamak üze­re ! »

46

Page 47: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

Balığın en güzel parçasını sona bırakmı§tı . Çatal ını bir yana iterek eliyle kı lçığını ayıklayıp

1 attı ağzına, bardağından da bir yudum aldı : « Hanım ! . .» dedi, «Ben gid iyorum! . .» «Nereye?» «Suat Bey'e gidiyorum. Motorunu isteyece-

ğim.» «Ne yapacaksın ak§am ak§am motoru?» Karısın ı tela§landırmak istemiyordu: « Binip de §öyle bir ak§am sefası yapaca­

ğım .» dedi . « Dede ! . . » d iye atıldı Turgut. «Dedeciğim,

ben de geleyim! . . » Duyuramamı§tı bile. Selamİ Saygıner, h ızla

merdiveni inip Suat Beyler' in yolunu tutmu§tu.

47

Page 48: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

IV

Dursun Darkapı, sandal iskeleden ayrılır ayrılmaz, karde§ine:

«Ver o küreğİn tekini de bana! . .» dedi, «Sen düm e ne geç! .. »

«Ne dümeni ! » dedi Altan, « Kürekler sende olursa ben nası l dümen kullanırım?»

«Daha ne istiyorsun, kaptan yaptım seni ! . . » « Ben, Selamİ Dede gibi kaptanlık istemiyo­

rum . İnsan dümeni kırdı m ı sandaim ba§ını çevi­rebilmeli! .. »

«Suat Bey'in motoru gibi motorumuz olur­sa o zaman yaparsın, o dediğin kaptanlığı ! Sen §imdi kalk da §Urdan, k ıyıdan biraz açıl al ım! . . »

48

Page 49: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

Ağabeyine dikle§mek, ݧİne ge lmezdi, §U durum­da. Karada olsa neyse neydi ama, sandalda kabadayılığın yeri yoktu.

«Peki Abi! . .» dedi, « Kaptanl ığı kabul

49

Page 50: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

ett i m ! . . » « Öyleyse o l tay ı ge t i r, yan ı m a koy! . . » « H ay h ay ! » ded i biraz da gü l c rek, « De m ek

b a l ı k t u t m ayı da se n a l ıyors u n üzer i n e ! » « Bi raz be n sa l l ayay ı m ; son ra ve r ı n ın

s a n a ! . . » « B i r de n e m e m e izi n ve rseydİ n iy i eder-

d . ı ı n . . . » « Pek i ! . . » ded i Du rsu n . « Üç ke re sa l la , b a n a

ve r ! . . » « Y a b i r i nc i a t ı st·a t u tarsa m ? . . . » .> «Tu t a rs a n kol ay . . . O l tayı b i r k e re d a h a faz-

I ada n ata rs ı n ! . . >) Oluıyı e l i ne a l m ı�, k a� ı k l a çe nge l i s uya sar­

k ı t m ıst ı : .> « Bak ! . . >' dedi , « O i tay ı açm ak i ç i n sark ı t ıyo­

r u m bu n u say m a ! . . Sa l l ay ıp sa l lay ı p atarsa m hi i ­i r, d iye sayacağız, t a m a nı m ı ? »

« Pe k i , pe k i )> dedi , g ü lerek. « O i tayı sa l l a n d ı r da ucu n u s ı k ı s ık ı ot u rd u ­

ğ u n ye re bağl a, ned ir otu rd uğu n t a h ta n ı n ad ı ? Çab u k söyle ! . . »

«Ot u ra k ! . . » Ağa bey i o n a b i r «Afe ri n » çek t i . « Ne gü l üvorsu n ? Se n d e be n i m ot u rd u ğ u m

;._ � :...... gibi b ir t a h tada o t u r m uyor m u s u n ? »

5 0

Page 51: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

Altan, oltan ın u cu n u oturağa s ık ı sıkıya bağ­lad ıktan sonra misinayı çekip sandaim içinde çöreklemeye ba�ladı . Sandaldan ne kadar uzak­lara atarsa o kadar çok bal ıkiara rastlayacağı n ı san ıyordu. Oltan ın kaşığı e l i ndeydi . . . Sandal yavaş yol ald ığına göre çok bir şey değişmezdi uzaklara atmakla .

« Haydi bakalı m küçük bal ıkçı ! Allah rast . ' get ıre . . . » « Şimdi görürsün büyük mü, küçük mü?» «El in ağırla� ı rsa haber ver de bi rlikte çeke-

l . ' ı m . . . » «Ültaya · vursun . . . Kolay. . . Ben sensiz de

k . ' çe erım . . . » « Haydi göreyim sen i ! . . » Misinan ın tümü, suların derin l iğine dal ıp

gitmi�ti . Güne§in son ı� ın ları , m isinada yansı­yordu . Ak ı§ıktan bir çizgi gibi su ları n mavil iği­ni delip gid iyordu .

« Haydi ! . .» dedi D ursun,«Çek artık ! . .» Bel l iydi, yoktu bir takı lan oltaya . . . Altan

çektikçe daha da kolay gel iyordu olta tak ım ı . . . Birden -durak! adı Altan :

«Vurdu ! » dedi , «Ülta ağı rla§tı birden . Hem de on kiloluk b ir turna vurdu ! . . »

İ nanmamt§tı Ağabeyi :

5 1

Page 52: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

« İyi tartt ın mı?» dedi, «Sakın yırmı kilo olmasın ! . . »

Misina gerilmi§ti. Vurmu§ olabilird i . «Zor çekiyorum, gözü m kör olsun ! . . » «Yardıma geleyim mi?» Artık inanmı§ olacaktı ki , kürekleri bırakıp

Altan'ın yanına ko§mU§tU. «Ah ! . . » dedi Altan, « Bıraktı oltayı ! . . » « Kaçırdın öyle mi? . . . » « Kaçt ı ! . . » dedi. « Yazık! . . » İkisi de Selami Saygıner' in çekt iği balığı

anımsamı§lardı. «Öylesi az bulunur. . . » dedi Dursun, «Çana­

ğına sığmıyordu. En azdan sekiz kilo! . . » «Ün ki lo! . . » «Canım bize yararı dokunmadıktan sonra

isterse yirmi kilo olsun ! . .» «Biz de tutarız . . . » «Zor tutarsın öylesini . . . » «Biz de iki tane tutarız . . . » « İki tane tutmak da ݧ yok ! Bir tane tut da

sen, en büyüğünden olsun ! » «Ama ne konu§tuk Selamİ Amcayla . . . İki

tane tutarsak öde§eceğiz ! . . » «Sen lafı bırak da balık tutmaya bak! . . »

5 2

Page 53: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

Oltayı çekmi§, misinaları çöreklemi§ti, san­daim içine:

«Sa I la! » dedi, «Ak§am oluyor, sular karardı mı senin ka§ığın ı turnalar görmez suyun için­de . . . »

«Görmezse yarın ı da var bu i§in . . . » «Sen sandalı yarın verir mi sanıyorsun ! Bizi

uyu tm ak için böyle dedi o ! . . » «Ne bal ıktı ya! . . Şu oltanın tuttuğu bal ık ! . . » « ݧ altadaysa sal la at, bir daha bakalım ! . . » Altan, takıml arın iki karı§ al tından tuttti

misinayı, sal layıp sal layıp uzaklara atmak iste­diyse de olta oracığa dü§üvermi§ti. Hemen çek­meye ba§lamamı§tı . Bir süre o lta, sandaim pe§inden sürüklendi . A ltan' ın kurnazlığı idi bu . . . Oltaya, bal ığın vurma süresini uzatmı§ olu­yordu .

« Durma! . .» dedi, Dursun . «Ba§la artık çek­meye ! . . »

Parmağının ucuyla ol tanın ağırl ığını tarta­rak yava§ yava§ çekiyordu . Olta birden ağırla§­mı§tı:

«Vuruyor! . . » dedi , «Bal ık vuruyor! .. » Pek inanmamı§tt Dursu n ama gene de heve­

s i n i kaçırmamak içi n : «İ yi ! . . » dedi, «Çek de al sandala ! . .»

5 3

Page 54: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

« İ nanmazsan gel de bak! . . Ağırla§tı b i r­den . . . »

Kürekleri b ı rakan Dursu n, ol taya yapı§t ı . Şöyle e l iyle tartt ı :

« Doğru ! . . » dedi , «Ükka l ı b i r t o rnabal ığı bu ! . . »

«Hayd i Ağabey, kaçırmadan çek heme n ! . . » Dursun Darkapı , karde§ inden daha becerik­

l iydi , bu konuda, § imdiye kadar en azdan on turnabalığ ın ın can ına kıymı§t ı . Ne yava§ ne de h ızl ı , ba l ığın ağzı, kancadan kurtu lmasın d iye mıs ınayı gev§etmeden boyuna çekiyordu . . . Olta, suyun yüzü ne çıkarken b i r ç ırpınmadır ba§lamı§t ı . Hava i le kar§ı la§an bal ık, ba§ ına gelen fe laketi n büyüklüğünü hemen anlamı§, durmadan çırpın ıyor, kendin i sandaim bordası­na du rmadan vuruyordu. Hat ı rı say ı l ı r i r i l ikte, kızıla çalan b i r turnabal ığıyd ı bu . . . Bal ık sanda­Im içine giri nce :

«Ne bakıyorsun ! . .» dedi ağabeyi . «Çıkarsa­na ağzından kancayı ! M isinaları karı§tı r ıyor yaramaz . . . »

Zava l l ı bal ık, iki çocuğun e l i ne dü§tüğü için «Yaramaz» olmu§tu bi le . . . Bir an önce altadan kurtarmak için e l in i uzattı ise de yakalayamadı. Tutsa b i le kaçıp kurtuluveriyordu e l inden.

-)4

Page 55: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

_ _ ..-· -

••• • 'J

_ ....;·

.)/ :;;�- . . . -.-· / :.:�- . '" " ·· �:/,. . -·- "'.: : _ .,.. .. . . - . .

/ . ��- . :� -�+--A "\:·i l .;il ; . :: :ı.·;:-

, � 1 ,. . . ' . . -

. :. .. -

. . .

. - .:.. -·--,ı .-.

i !

. •

, . ; "'" ' . . . . .

. . .

;r .. • ..

1

« B�c�remeyeceksin bu i�i ! . . Sen i n balıkçı olman ıçın daha kırk fırın ekmek ye.men gere k i ­yor ! . . Hele çekil önümden ! » ·

Dursun'un işi becermesi de kolay o l m a m ı�­tı , turnanın ağzında keskin di�ler vard ı . Testere gibi keskin di�ler. . . Bir iki sıyrıkla çık m ı�t ı i� in içinden. İki parmağından da inceden kan ak ı­yordu.

55

Page 56: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

İkisi de sandal ın dibinde çırpınan bal ığa bakıyordu.

«Ağabey! . . » dedi, « Bu balık Selam i Amca­n ın bal ığından hiç de a§ağı değil , ne ders in?»

« Yok can ım ! . . » dedi Dursu n. «Sana öyle gel iyor. . . Hemen hemen onun yarısı kadar . . .»

« Bu kadarı da yetmez mi bize . . . Babam, annem, iki de biz . . . Dört ki§iyiz . . . »

·«Selamİ Amca i le nası ldı a nla§mamız . . . Balık küçük olursa i k i tane tutacaktık. Ü ç balık tutarsak, üçüncüyü bölü§ecektik . . . Kürekleri bırakma sakın ! Olta çok karı§ıkt ı . Ben atayım, sen çekers in tamam mı?»

Gerçekten karı§mt§tı m isi na, bal ık çırpındık­ça . . . Bi rkaç yerden düğümlenmi§ti bile. Oltayı düzelt ip atması kolay olmamı§t ı . Tam üç kez atıp atıp toplamak gerekmi§ti . Atınca düğümle­n i p kal ıyor, hemen oracığa dü§üveriyordu .

«Tamam Ağabey ! Bu seferki uzun gitt i , ve r bana da çekeyim ! . . »

«Hele dur ! . . Balık vuruyor, ya�adık! . . Ol ta­ya balık vuruyor! .. »

«Çek! . . Ne duruyorsu n ! . . : ' Yava§tan yava�tan çek iyordu . Ka ncan ın ,

ba l ığ ın ağzı na iyice oturd uğu n u anlay ınca hız­land ı . M is inayı , gev)ct mcdc n çek iyordu boyu -

S u

Page 57: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

na . . . Sevincinden de durmadan konuşuyordu. «Oldu iki balık ! . . Ya§asın ! Oltayı b ir daha

atarız, attıkça yapı§ıyor mübarek ler! » «Ne olta değil mi Ağabey? Olta olu nca böy­

lesi olmalı . Bugün üç balık oluyor! . . »

Dursun unutmamı§tı Selamİ Amcanın çekt i ­ğin i .

«Yok! . . » dedi, « İki balık oldu. Bu bal ığı daha çekmedik ki . Belki balık deği l, postaldır. Geçen gün Sarı Nuri, bir asker postalı çekmedi . , mı . . . »

«Çırpınmıyor mu, suyun içinde?» « Hahhh ! . . Şimdi çırpınınaya başladı ama,

çok hafif geliyor e l ime . . . » Su yüzüne çıkmıştı bal ık, küçük bir şeydi ,

bir ik i kez debe lend ikten sonra girmişti sanda­la, Altan iki e l iyle yakalayıp çekivermişt i al tayı ağzı ndan . . . Parmağın ın ucu n u ısırm ı§t ı , b iraz kan bulaşm ışt ı bal ıktan . Altan kanı , kendi kanı sanmış korkmuştu. Dursun :

« ls ırd ı mı? . . . » dedi , «Va h vah, çok mu acıt-tı? »

«Kan akıyor e l imden L.>� « Gğil de suya bir sok bakalı m ! . . )> A l tan, e l in i suya soku nca ne kan

ne de parm ağımla b i r acı m a . . .

kal m ıst ı. .> '

57

Page 58: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

«Seni korkak sen i ! . . » dedi, «Canın ne kadar da tatlıymı§! »

Onu lafa tutup kızdıran Dursu n, saHadığı gibi oltayı atmı§tı uzaklara . . .

«Gel ! » ded i, « Yapı§ıp §U oltaya ! B u göl­den, bu kadar balık avlanır! »

« Ne o, gidiyor muyuz? Daha ben balık tut­madım ki . . . »

« işte göl , i§te el inde de olta ! . . Sana tutma d iyen mi var! . . »

Altan, bir iki kez oltayı çekt i, sal layıp yeni­den attı . Bir iki kez daha sal layıp sal layıp çok uzaklara att ı :

«Tutamıyorum ! » dedi, « Biraz daha açı lsak olmaz mı?»

« Neden olmasın, böyle sandal bu lduktan sonra gezer dururuz. Dur he le, suda bir değiş­me oldu gibi gel iyor bana . . . Bak §U yandaki sula­ra, Birden kararınadı mı? Suların üzerindeki kırışıklıklara bak hele bir! »

«Akşam oluyor da ondan . . . » « Yooo! . . Akşama daha çok var. . . Bak, şu

karşı tepelere, bulutlar birden alçal ıverdi mi?» « Serinlik de ba§ladı deği l mi Ağabey ! » «Dönsek daha iyi olacak . . . Rüzgar d a sertle­

şiyor! »

58

Page 59: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

Sandaim kendi liğinden kayıp gittiğin i göre n Dursun :

« Bak, bak ! . . » dedi karde§ine, « Ş u sandala bak, nasıl da sulara kapılıp gidiyor?»

«Sulara mı, rüzgara mı kapıldı bell i deği l ! Çek oltayı d a bana yardım et.»

Kürekleri daldırıp daldırıp çekt iği ha lde sandal, istediği yöne doğru gitmiyordu. Suların yüzü, kırı§tıkça kırı§ıyordu.

« Rüzgar sert le§ti ! » dedi Altan, « ܧüyo­rum ! . .»

«Sar oltanı çabuk, yapı§ §U küreğe, sen siya et! Ben üzerime doğru alayım! Sandaim ba§mı, evden yana çevirmeliyiz.»

Altan, oltasın ı sarıp teknenin dibine yerlc§­t irmek istedi . Bal ıklar çırpınıp duruyorlardı . Sandaim içi su i l� dolmu§tu. Oltasmı koyacak yer bulamamış, §a§km §a§km dikilip duruyordu, ayakta.

«Çök! » dedi Dursun, « Hemen otur, sandalı devi re ce ksi n! . . »

B ir türlü dengede tutamıyorlardı sandal ı . Karayel, sanki onlarla oynuyordu. Dursun küreklere asılıp sandalın ba§ın ı dalgalardan yana çevirmek istedikçe karayel, bir ceviz kabu­ğu gibi sandalı ba§ka bir yana döndürüyordu .

5 9

Page 60: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

Üstel ik sular da giriyordu sandala. « Nereye gidiyoruz Abi ! Ev nerelerde kal­

d ı ! . . » D ursun'un evi filan dü§ündüğü yoktu §İmdi.

İ ki küreği birden kavramı§t ı . Sandalı , a labora etmemek, kapaklanmasım önlemek için , gücü­nün de üstünde çaba gösteriyordu. Böyle daha ne kadar dayanabi lirdi? Sandaim ba§ı, dalgala­ra dönük oldukça, dayanabii i rdi ama, bu ݧ o kadar kolay deği ld i ki . . . Arka · arkaya sanda im bordasında patl ayan ik i üç dalga, sandal ı yarıya kadar su i le dolduruverm i§ti bir anda. Bütün gücüyle bağırıyordu Altan :

« Batıyoruz! . . Batıyoruz! Yok m u bizi kurta­ran ! . . »

Karayel Altan'ın ses in i a lmı§ i nsansız yerle­re doğru götürmüştü . Kim duyup kim gelecekti kurtarm aya. ·

«Anne, An neciğim, batıyoruz! . . » Dursun da inanmaya başlamıştı artık, sanda­

l ı n batacağına : « Bak Altan ! . . » dedi , « He men çıkar üstünde

ne varsa ! » Panto lon l a kısa kol l u göm l eği n i ç ıkarmışt ı

hemen, b i r m ayos u k a l m ı şt ı . « Eğer sanda l kapak lanırsa, ç ı kacaksın üst ü -

60

Page 61: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

"' ..... ;....�,--'--""t " ' �.-ir •. . '-' · . :�.·f-.

• • 1 " ,

Page 62: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

ne . Bırakmayacaksın sanda l ı , an iadın mı?» « Anladım Abi . Sen ne yapacaksın?» Ağabeyin i n çok iyi yüzdüğün ü b i l iyordu.

Kendis in i bırakıp gideceği nden korkuyordu . «Ben de sanda im üzer ine çıkacağım . . . Kork7

m a ! . . Sıkı s ıkı tutarım sen i ! . . » «Ağabey ! Bırakma ben i sakın , olur mu?» Altan iyi yüzme b i lm iyordu . Ancak suyun

üzeri nde bir kaç dakika durabi ld i . Oysa şu kadar zamandır Çekmece gölünün kıytsında yaşıyorlardı . Onun yaşında olup da yüzme bi l ­meyen k imse kalmamıştı . Komşusu yed i ya§ın­daki Defne bi le ondan güzel yüzüyordu, hele

Uğur . . . Dursun, her çarpan dalganın, sandal ın için i

se rpi n t i ler le dotdurduğunu anlayınca kürekler i kendi h al ine bırakmış, ik i balığı da başaltına k cıpatmışt ı . Sandaldaki su lar, onları d i ri l tmişt i . H avuzda dolaşır gibi geziyorlardı . Başaltına kapat ı l ış ları , hiç hoşlarına gitmemişe benziyor­du . Çırpı nıp duruyarlardı kapatıldıkları yerde. Onlar ik i nci üçüncü kez ölmek demekti bu hapis l ik . . .

Ama kim düşünceekti bu durumda onları . . . Sandal ağzına kadar su i l e dolmu§tu, güçlü b i r da lga neredeyse kapaklayacaktı . En kötüsü, san-

62

Page 63: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

dal ın alt ında kalmakt ı . Teh l ikey i görmüştü Altan .

«Ağabey! . . Kurtar ben i ! » d iye yalvarıyordu . İyi ama Dursu n'u k im kurtaracakt ı ? . . . Y üzme b i lmek yetmiyordu ki . . İki karde§ de t i tr iyorlar­dı , korkudan. Dursun ara lar ında üç ya� da o lsa ağabeydi , sorum lu luk onun üzeri ndeyd i .

«Altan ! . . » dedi , « H iç korkma, ben seni b i r el i m le tutar, b i r e l im le de kulaç atarak kıy ıya kadar götürürü m ! »

«Sakı n bı rakma ben i Ağabey ! . . » « Bı rakı r m ıyı m ! » Sandal ın ıskarmozunu iki e l iy le sıkı s ık ı

tutuyor, oldukça denge l i duruyordu yerinde . Dalga sandahı doğru gel i rken iki karde§ de san­dal ın o yandaki bardasına atı l ıyor, kapaklanma­yı önlemeye ça l ı§ıyorlard ı . Ba§kac:..ı yapacakları h iç b ir ݧ de yoktu . Kürekleri b i le ıskarmozlar­dan çıkaramamışlar, olduğu gibi b ı rakmı§lard ı . Her ikisi n in gözleri , kend i lerine son h ızla gele­cek bir motordaydı . Ama hangi motor? Hangi yürekl i kaptan ku rtarabii i rd i bu fı rt ı nada on la­r ı? H içbi r den ize benzcmezdi bu Çekmece gölü . Böyle zamanlarda martı lar bi le uçamazlar­d ı üzerinde. Ancak karga lar, kuzgu n lar uçard ı , kıyı l arı mı vurmu§ le§leri d idiklcmek iç in .

63

Page 64: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

�� - - ---

Hava karardıkça sulardaki sakarcıkların akl ığı, köpüklerin karayele karı�an kabarcıkları ölümcül ge l iyordu onlara . . . Hele birden patla-

64

Page 65: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

yan dalgaların, kendilerini tüm yeryüzü nden soyutlamı§ gibi görüyorlardı. Yoktu onları kur­taracak bir varlık. Ne varsa doğada, onların ölü­münü istiyor gibiydi . Şu kargalar, §U kargalara benzeyen bulutlar bile . . .

B i r ara Dursun: «Altan! . . » dedi, «Duyuyor miısun? Bir

motor sesi yakla§ ıyor gibi . . . Kulak ver de din­le! . . »

Tam o sırada derinden bir motor sesi duyul­mu§, yen iden silkinip, dağılmı§tı karayelde.

«Bizim evierden doğru geliyor bu ses ! » dedi Dursun,

Eğer bu motor, onlara doğru gel iyorsa, karayel in estiği yönün tersinden doğru gelmi§ olmalıydı . Dalgalara ba§ vermesi için motorun Dı§kumsaldan doğru gelmesi gerekirdi. Her iki­sinin gözleri de o yana dönmü§tü .

Kuzeyi perdeleyen bulutlar birden_aralandı. Bir parıltı , ortalığın alacakaranlığı bıçak gibi kesip ikiye bölüverdi . Korkuyla ba§larını o yana çevirdikleri zaman insanın içinde ba§layan bir gök gürültüsünün üzerlerine alçaldığını algılad ı­lar. Tepelerine bir kubbe çökmü§ gibi gelmi§ti onlara.

« Yağmur gel iyor ! .. » dedi D ursun.

65

Page 66: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

Bu gök gürültüsü dalga hal inde inm·işti san­ki göle. Kayığın bir yan ında iki üç dalga arka arkaya patlamış, yarıdan çoğu su ile dolunca da, dengesi bozu luvermişti . Ortada oturan Altan kendini, bir kuyunun dibinde bulmuştu bir anda . . . Sular, onu yeniden suyun dibinden almışlar, gölün üzerine çıkarıvermişlerdi . O zaman görmüştü kapaklanmış olan sandalın omurgasını . Kendini , sandal ın üzerine doğru kol larını açarak çekmesini becermişi . Karnının altında sandalın omurgasını bulunca kendi ağır­lığından kurtu lur gibi olmuştu. Dursu n'u çevre­sinde göremeyince korkusu büsbütün artmıştı. Neredeydi ağabeyi? Yüzme bi len bir kişi nasıl yiterdi birden! . . «Ağabey! . . » diye seslendi . Rüz­gar, sesini a l ıp götürmüştü uzaklara. Dalga lar kendini , sandal ın sırt ı ndan alabilmek içi n sava­şa girmişlerd i sanki . Boylu boyunca sandal ın üzerine yatm ış, e l leriyle, ayaklarıyla omurgaya sarı lmışt ı . Suların içinde önce bir baş gördü . Sonra kendisine doğru uzanmış b i r kol . Bu e l iki leşip sandal ın omurgasına tutu nm uştu . Dur­sun 'dan başkası olamazd ı bu . . . Saçları yüzü nü kapasa da tan ım ı�tı onu .

Sandal ın a l t ı nda ka lm ıştı demek! Çıkt ığı be l l iydi . Çı kıncaya kada r (hı çok yonı lm us.tu .

66

Page 67: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

Bir süre sık sık soluk alıp yorgunluğunu çıkar­dıktan sonra:

« Ya§a be Altan ! . .» dedi , «demek sen de kurtuldun ! »

«Altan' ı dalgalar batıramamış! » d iye dü§ün­dü, «Tombulluğu işe yaramış demek ! . . »

Kabak gibi suların yüzünde kalmıştı ama, bu kez de dalgalar onu, sandai m üstünden alıp götürmek istiyor, bu tombul luğu yüzünden!

«Bırakma sakın sandalı ! . .» dedi, «Aman bana sarılayı m deme, ikimiz birden gideriz! . . »

Dayanıyorlardı § imdil ik. Böyle ne kadar dayanabi leceklerdi?

Bir süre çevreleri ni gözden . geçird i ler. Konu§mak, yoruyordu onları, en azdan soluk almalar ın ı zorla§tırıyordu .

« Motor. . . Motor sesleri duyuyorum ! . . Sen? . . . » d iye sordu, Dursun.

« Ben de ! » dedi karde§i . Bu kez motoru n sesi, evleri n in bulunduğu

yönden deği l de, tam karaye l i n est iği yönden gel iyordu.

«Demek bizi göremedi ler, sandal devri l i n ­ce ! » diye dü§ündü Dursu n .

Altan motordan yana dönmü§, bağırıyordu : « Kurtarın bizi ! . .»

67

Page 68: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

Üç be§ kez bağırınca: «Sus ! » ded i Dursun, «Sesin duyulmuyor.

Rüzgar, sesini alıp ba§ka yerlere götürüyor! .. »

68

Page 69: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

Üstelik bağırdıkça soluğu tıkamyordu Altan' ın . Motorun sesi yakla§mı§tı. Sesin üzerle­rine doğru geldiğin i sanırlarken yeniden uzak­Iaşmıştı . Bağırmanın tam sırasıydı :

«Kurtarın bizi ! . . Boğuluyoruz ! . . »

Bu kez karayel , Dursun'un sesini a lmış, tam motordakilere ula§tırmıştı.

«Dayanın gel iyoruz! .. »

Çok geçmeden de büyük bir motor kar§ı­dan görünmü§tü.

Çekmece gölünde hiç görmedikleri bir motordu bu .. . Büyük bir balıkçı motoru olmalıy­dı . Yoksa bu fırtınada, Çekmece gölündeki san­dallada motorlardan h içbiri su yüzünde kala­maz, alabora olurdu. Bereket versin bu gerçeği, ancak büyük motoru görünce düşünmüşlerdi . Kurtarmanın · gecikmesindeki neden de bu olmalıyd� !

Motoru görünce Altan birden gevşeyiver­ıtıi§tİ. D irenmek bütün gücünü tüketmişti onun. Nasıl olsa kurtulacağın ı düşünürken büyük bir dalga, onu sandal ın omurgasından almış, suların içine indirivermişti. Belki de bu durum, tutup motora çekmeleri için yararlı olmuştu. iriyarı bir motorcu, iki eliyle kavrayıp motorun içine al ıvermişti onu .

69

Page 70: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

«Oğlum, senin adın ne? . . . >? Soru çok açık olduğu halde anlayamamı§t ı .

Kaptan durmadan yinel iyordu : «Adın? . . . Senin adın?»

«Altan ! » «Soyadın Darkapı mı?» « Evet . . . Dar. . . Darkapı ! » Tamam ! Öyleyse aran ılan çocuklardan biri­

ni bulmu§lardı . . . Dursun, karde§İ gibi kendini dağıtmamı§tı,

bir iki kulaçta motorun bardasına yapı§mı§tı . Altan'ı kurtaran güçlü gemici, Ağabey'ine de yeti§mݧt İ . Kaptan ona da sordu adın ı :

«Senin adın da Dursun olacak, öyle mi?» «Evet Kaptan Amca ! Biz iki karde§iz! . . » « Babanız kıyıda sizi bekl iyor, anneniz de ! . . » Oysa kaptan ne an nesini görmü§tü çocukla-

rın ne babasını . . . Kıyıdan kendis ine seslenen Selamİ Saygıner'd i . Çocukların anneleri de babaları da Erenköy'e konuk gitmi§lerdi .

Ama Küçükçekmece'nin tüm Dı§kumsall ı la­rı on ları bekliyorlardı kıyıqa, merak ve CO§kuyla.

70

Page 71: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

V

Selamİ Saygıner, yemek masasından kalkar­ken, ayaküstü ağzına attığı lokmayı çiğneye çiğ­neye in iyordu merdiven lerden. İ laemın acı l ığını gidermek için gevelediği bu lokma, bal ık eti mi , ekmek mi pek ayrımında deği ld i . Sandal ından, sandalındaki iki çocuktan başka h içbir şey düşünmüyordu. Zehir zıkkım olmuştu, o lokum gibi turnabal ığı. Ah ne yapmıştı da sokmuştu eve, bu belal ı balığı !

Badem ezmesi gibi ağız tadıyla yediği parça­ların ağzında eriyişin i ne çabuk da unutmuştu. Keşke bal ığı sokmasaydı eve de, sandalın ı ver­mek zorunda kalmasaydı ,çocuklara . Böyle, canı burnunun ucunda soluk soluğa koşmayacak,

7 1

Page 72: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

televizyonunu açıp rahatça, dünyada olup bite­ni izleyecekti koltuğunda. izlerken de ba§ı göğ­süne dü§ecek, çok geçmeden de yatağındaymı§ gibi sızıp kalacaktı.

«Bugüne kadar hiçbir ak§am rahatça turna­balığı yediğim olmadı ! » diye. dü§ünüyordu . Her seferinde balığı ayıklamak için karısıyla tartı§­malara giri§ir, gene bu ak§am olduğu gibi sonunda bir sakart ık çıkardı ortaya.

Bunları dü§ünürken Suat Bey' in evine gel­mi§, niçin yola çıktığın ı unuttuğundan, bir kaç adım da geçmi§ti . Evin in bahçe kapısından çıkan Suat Yalazkan, onun arkasından yet i§me­se, belki daha da gidecekti . Seslendi gerilerden :

«Böyle nereye Selamİ Bey hızlı hızl ı?» dedi . Şa§ırmı§tı birden : « Hiç�> dedi, «Şeyin evine! . . » diye kekeledi .

N için yola girdiğini anımsayamamı§tı. Neden sonra:

«Yahu Suat Bey ! » dedi, « Ben sen i arıyor­dum ! »

«İlahi Selam i Bey ! » dedi, « Ş urda bana rast­lamasan , beni aradığın akl ına bile gelmeyecek! Söyle bakalım, n için arıyordon beni?»

« Hava neredeyse patlayacak! Benim sanda­l ı bulup getirelim diyecektim, senin motorla.»

72

Page 73: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

«Ber im motorun, senin sandaldan ne farkı kalır, hava patlayınca?»

«Canım, çocuklar uzaklarda. Hemen onları yedeğimize alıp getiririz hava patlamadan. Hiç olmazsa senin Güvercin' in makinesi var ! »

«Yani fırtınaya dayanmak ta senin sandal­dan farkı kalır mı hava patlayınca ! Karayel kop­tu kopacak. Ben Güvercin' i karaya çekmek için çıkmı§tım evden.» ·

«Deme yahu, o kadar korkulu m u hava?» «Fırtına koptuğu yerde koptu ama, daha

bizim göle gelmedi ! Sen sandalı bırak da, çocukları kurtarmaya bak! Kimin çocukları bun­lar? Senin Turgut da var mı aralarında?»

« Benim ki evde, Hüsnü Bey'in çocukları ! » «Ne? H üsnü Bey'in çocukları mı? Aman

73

Page 74: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

duymasın ! Altüst eder ortalığı ko§ ! . . «Nereye ko§ayım?» «Git, köprünün altına! Bir Karadeniz moto­

ru bul, onlardan! Yakanı kurtaramazsın Hüs­nü Darkapı'nın e linden sonra ! »

«Karadeniz motoru mu, dedin?» «En azdan on be§, yirmi tonluk bir motor . . .

Dalgaya, rüzgara dayanıklı .» «Demek büyük bir fırt ına ba§layacak, öyle

mi?» «Ba§ladı b i le diyorum sana. Hiç durmal

Senin evinde barometre de mi yok ! » Bir duvar saati vardı babasından kalma.

Barometre ne gezerdi, Selamİ Bey'de ! Suat Bey h ızla yanından ayrılıp göle doğru

ko§tu . Motoru §amandıraya bağlıydı . Y üzerek gidip kıyıya yana§tı racak, çocukları toplayıp çek­tirecekti.

Selamİ Saygıner, bir süre §a§kın §a§kın bak­tı arkasından. Durman ın bir yararı kalmamı§tt . Ko§arak asfalta çıktı . Ambarlı 'dan İstanbul'a giden bir taksiyi yolda çevirdi.

«Çabuk! » dedi, «Küçükçekmece Karako­lu'nun oraya ! »

Evet, Karakol ! Bunu iyi dü§ünmü§tÜ İ§te ! Durumu karako-

74

Page 75: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

la bi ldirecek, sorumluluğu onların üzerine yük­leyecekt i . Eski bucak müdürlerindendi, bil irdi bu kadarını .

Taksi, tam köprüye kıvrıl ırken, Deniz Lokantası'nın önünde bir Karadeniz motoru il i§t i gözüne.

Ya Cideli , ya da İneboluluydu içindekiler. Yoldan yeni gelmi§ler, yorgunluk çıkarmak için, kıyıya yana§ıyorlardı . Güzel bir ak§am geçirmek istedikleri belliydi , hallerinden! Ara­badan inip seslendi onlara:

« Hemen kırın dümeni gölden yana ! » «Göl­de fırtı na ba§lamak üzere ! .. İk i çocuk var, açık­larda . . . Küçüğü Altan, büyüğünün adı Dursun ! Soyadları Darkapı ! . . »

Motorcuya, patlayacak fırt ınadan söz edi­yordu, bu İstanbullu. Karaden izl i kaptan kızmı§­tı, bu tatlı su kaptanına.

« Bu havada kim gönderdi onları ! » diye ters­ledi, «Hangi sersem izin verdi çocuklara! »

«Canım, k im vermi§se vermi§ ! Kurtarın çocukları ! »

Kaptan makineyi çoktan faryap etmݧt İ . Selamİ Bey arkalarından sesleniyordu:

«Çocukları Dı§kumsal'a çıkarın! Se la mi Say­gıner' in iskelesine. Altan' la Dursun'u ! Soyadla-

75

Page 76: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

rı Darkapı, unutmayın ! » Soyadları çok gerekliydi sanki . Şa§kınlıktan

söylüyordu bunları i§te !

76

Page 77: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

VI

Geldiği araba i le dönen Selamİ Saygıner, evinin önünde inmi§, suçlu suçlu, dikil ip arka bahçede göl kıyısındaki iskeleye kar§ıdan gele­cek olan Karadeniz motorunu gözlüyordu.

Karayel, bomba gibi patlamı§tı kar§ıdan. Gölün yüz.ü, karayelle birl ikte bir yandan kara­nrken bir yandan da köpüklere bulanmı§tı . Koyu lacivert sulann yüzünü çiçek bozuğu gibi çopurla§tırıyordu, bu boron. Çok geçmeden büyüyen dalgalar, iskelenin betonunda gürnle­meye ba§lamı§tı bile. Bütün sandalları tam zamanında çekmi§lerdi karaya. Ya�ancı büyük sandal lar da gölün ağzından Marmara kıyıları­na kaçmı§lardı . Deniz, durgunluğunu, hemen

77

Page 78: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

hemen hiç bozmamı§tı. Göl bir deniz değil , bir Okyanus'tu sanki . Koskoca Marmara denizi ise bir yüzme havuzuydu. Karadeniz l i Kaptan ' ın kul landığı motorsa, b i r ceviz kabuğuydu bu Okyanus'ta.

Selamİ Saygıner' in sandalı çoktan alabora o lduğu için suyun yüzünde h içbir §ey görünmü­yordu .

«Nereye gider bu sandal?» diye kara kara dü§ünüyordu Selamİ Saygıner, sandal ın ın kapaklandığın ı aklın ın ucundan b i le geçirmiyor­du .

H ur iye Saygıner seslen iyordu balkondan : «Selami i i i ! . . Sandal nerede?» Tepesi atmı§tı kocasın ı n : «Göksu'ya gezmeye gitti . . . » dedi , öfkeyle . . .

Bu sözü n alay anlamına geldiği ni h iç dü§ünme­yen Huriye H anım:

« Herkesin sandalı çek i lm iş ! » dedi, «Bir sen in sandal ın yok görünürlerde ! »

Sandal ı görünürlerde nası l olsundu? Kapak­lanan sandai m yalnız omurgasın ı n görünmesi gerekird i ama, kabaran dalgalardan, omurga­n ı n üzerine tu tunan lar bi le görünmüyordu , bu ana baba gü n ü nde. Biraz son ra karıs ın ı yan ında görü nce öfkeden kan beynine sıçramı§t ı :

78

Page 79: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

« Hanım! » dedi , « Gözün ü seveyim, bana bir şey sormadan qikileceksen diki l , şuracıkta! »

H ur iye Hanım' ın artık, kocasına bir §ey sor­ması gerekmezdi . Bütün komşular, kadın l ı �rkekl i , açıkta dolaşan Karadeniz motorunu izl i ­yordu. ir i gövdel i tekne dalgaların arasında dola­nıyor, bir yerde durmuyordu. Subayl ıktan emek­l i Ragıp Bey, torununa sesleniyordu kıyıdan :

«Ertaaan! Ş u dürbünü bul da geti r ! . . Çabuk! . . »

Hava kararmıştı . Gözleri keskin olanlar motorda yeşi l -kırmızı iki ı şığın yandığın ı görü­yorlardı . Ragıp Bey motorun ne kendisin i görü­yordu henüz, ne de ı§ıklarını . . .

Önce çocuklar dolmu§tu beton iskelelere , arkasından daha büyükler. . . Sıra annelerden, babalardan sonra büyükbabalara, büyükannele­re gelmi§ti .

Se lami Saygıner korkuyla çevresini izl iyor­du . Hüsnü Darkapı i le karısı Nermin H anım'­daydı gözleri . Yoklardı oralarda . Kısa b ir soru§­turmadan sonra her i kisi n i n de Erenköy'deki yakın larında olduğu anhışı lm ı§t ı .

Dürbünle uzakları tarayan Emek l i Bi nbaşı Ragıp Bey:

« Motor, devri im iş bir tekneye doğru i l c r l i -

79

Page 80: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

yor dostlarım ! . .» dedi, « Hiç meral< edeceK bir şey yok! . . »

Ragıp Bey h iç merak edecek bir şey yok demişti ama, asıl merak şimdi başlıyordu işte :

«Ragıp Bey Amca, içindeki çocuklar ner-

80

Page 81: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

de?» « Boğu lmu§ olmasınlar çocuklar, Ragıp Bey

Amca?» «Motor §imdi ne yapıyor? Kurtarıyor mu

onları, motorcular?» Binba§ı emeklisi, daha iyi görebi lmek için

dürbünün ayarın ı yapıyordu. Hava karardığı için ancak bir karalt ı görebiliyordu gölün üze­rinde.

Ragıp Bey, dürbünü bir ba§kasına verse bel­ki daha da bir §eyler görebilirdi, verdiği ki§i. Selami Saygıner:

« İyi bak Ragıp Bey! » dedi, « Sandal devril­mi§ mi, devrilmemi§ mi?»

Dürbünün ayar vidaların ı i leri geri çeviren Emekli Binba§ı :

« Ben sandal mandal görmüyorum ! » dedi, «Kaplumbağa sırtı gibi bir §ey · görüyorum, suyun üzerinde ! Belki de senin sandalının sırtı­dır! .. »

«Hayır! » dedi. «Benim sandalı m değildir o ! D iyelim ki benim sandal ım, öyle ise çocuklar ne oldu?»

Oysa motor, her iki çocuğu da suyun üzerin­den toplayıp almı§tı içeri. Dalgalar, gözlerden saklamı§tı olanları, bitenleri. Son hızla geliyor-

8 1

Page 82: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

du Dı§kumsal'a doğru motor. Karayel arkasın­dan estiği için, daha da hızlanıyordu .

«Geliyor ! » dedi Ragıp Bey, neden sonra, « Motor kıyıya doğru geliyor ! »

Geldiğini, gözle bile görmeye ba§lamı§lardı, betonun üstünde diki len ler. Geliyordu ama dolu mu geliyordu bo§ mu?

Kıyıdaki kalabalığı gören kaptan, motorun dümenini, bekleyenierin üzerlerine doğru kır­mı§tı. İlk kez dürbün, ݧe yaramaya ba§lıyordu :

«Gemide dört motorcu var! » dedi, Ragıp Bey:

En azdan yirmi otuz ki§i birden sordu? «Ba§ka?» Yanıt alamayınca yinelediler sorularını: «Hiç çocuk yok mu motorda?» Soranlar, sorularını kendileri yanıtladılar

biraz sonra: «Var ! . . » dediler, « İki çocuk ba§ı var içer-

de ! » Çocukların ikisi de ya§ıyordu demek: «Üoooh ! . .» Artık ikisi de açıktan açığa görünüyordu

çocukların . Mayolarıyla motorun ba§ında sağlı sollu dikiliyorlar, kıyıdakilere el sal l ıyorlardı .

Onları tanıyan arkada§ları, en ba§ta Turgut

82

Page 83: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

olmak üzere: « Ya§a Altan ! » diye bağırdılar, « Ya§a Dur­

sun ! . . » « Ya§asın Küçükçekmece balıkçıları! » dedi

l ise l i ağabeylerden b iri . . . B iraz da alay olacaktı , bu sesleni§te !

Çivi Asım, az önce yaptığı kavgayı unutmu§­tu bile. Bu alaylı söze gereken kar§ılığı bulmu§­tu .

«Ne balıkçısı ! » dedi, «Göl kahramanı onlar! »

Uğur onlardan a§ağı mı kalırdı: « Ya§asın okyanus fatihleri ! . . » diye bağırdı . Turgut, fatihin ne anlama geldiğin i anlama-

mıştı ama: «Yaşasın ! . . » diye doğruladı. Üç dört saat önce dövü§tüğü Altan'ı motor­

da gülerken görünce dayanamadı : « Yaşa benim Topak Altan'ım ! . .» dedi .

Buna, bütün çocuklar güldüler. Motorun kaptanı, sanki Saygıner'in beton

iskelesine bindirecekmi§ gibi hızla kıyıya doğru gelirken b irden dümen kırıp önlerinden yıldı­rım hızıyla geçiverdi .

Gemicilerden ikisi, d ireğin dibinde dikili­yar, biri baş üstüne diz çökmü§, motorun burnu-

83

Page 84: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

nu çarpmaması için kolluyordu. Üçü de kaptan­dan gelecek buyruğu bekliyor olmalıydı lar. Kıyı­daki kalabalığı görmüyorlarmı§ gibi kendi i§le­rinde güçlerinde görünüyorlardı . Kaptan «At­la! » dese, göle atiarnaya hazırd ılar.,Onların i§le­r ine bu denli bağlı olu§ları kıyıdakilerin çok ho§una gitmi§ olacak ki, çocukları unutup ba§la­dılar bu gemicileri a lkı§lamaya:

« Y a§asın Karadenizli gemiciler! . . » Bu alkı§lara Kaptan' ın elini kaldırıp kar§ı l ık

verdiğin i sanan Küçükçekmeceliler de e l salla­maya ba§ladılar. Oysa kaptan eliyle Binba§ı Ragıp Bey'in bir mendirek kadar uzun iskelesi-

84

Page 85: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

n i gösteriyordu. Bunu anlamakta gecikmeyen Selamİ Saygıner, liseli çocuklardan ikisini üçü­nü seçip Binba§ı'nın iskelesine gönderdi :

«KO§un ! » dedi, «Kaptan dönü§ünde çocuk­ları Ragıp Bey' in iskelesinde bırakacak! »

· Kalabalık etmesinler diye ba§kalarına duyurmak istemiyordu. Gerçekten de motor ikinci dönü§ünde yolunu birden kesmi§tİ. Bir süre dalgaların ufalmasını gözleyip motorun hızını ayarlayarak iskeleye yana§tı. Verdiği buy­rultu dı§ardan bile duyulmu§tu:

«Atlayın çocuklar! Atla ! Hop ! » Motorda kimin önce atiarnası kararla§tırıl­

mı§ olacak ki, Altan birden kendisini atıverdi, betonun üzerine. Liseli ağabeyler, top gibi yaka­lamı§lardı Topak Altan' ı.

Motor bir daha dönecek, bu kez de Dur­sun'u bırakacaktı herhalde. Altan kurtulduktan sonra Dursun'un kıyıya çıkması bir sorun sayıl­mazdı artık.

Liselilerden biri, kendi üzerindeki hırkayı çıkarıp hemen geçirivermi§ti sırtına. Hava da o kadar soğuk olmadığı halde çeneleri birbirine vuruyordu Altan'cığın .

Selamİ Saygıner karısına seslendi: «Haydi Hanım! » dedi. «Al götür çocukları

85

Page 86: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

eve, çay dem le onlara ! . . Sıcak sıcak içsinlerı » Altan, Ağabey'inin motordan çıkmasını bek-

1 iyordu. Bu kez motor daha büyük bir çember çizdik­

ten sonra iskeleye doğruldu. Liseliler, az önce yaptıkları beceriksizliği yinelemernek için iskele­nin ucunda yüz yüze durmu§lardı. Tam motor yakla§ırken Dursun'un birer elinden tutup hoo­op alıverdiler dı§arıya. Kaptan doğrusu çok ustaca yanaştırml§tı bu kez motoru . . . İşi bitince tam yol köprüye doğru yönel irken:

«Haydi, ho§ça kalın ! » diye durmadan el sal-byordu kıyıdakilere. . .

·

Dursun'la Altan' ı aralarına alan arkadaşla-rı:

«Haydi bize gidelim ! » diye zorluyorlardı onları.

« Yoook! » dedi. Selam i Saygın er, «Hiçbir yere gidemezler! Benim görülecek bir hesabım var onlarla.»

Öyle ya, koskoca sandal gölün ortasında kal­mı§tı. Kim verecekti bu «Martı»nın hesabını. Kanadı kırılmı§, ku§a dönmü§tü ak boyalı, mavi çizgili Martı.

Şaşılacak §ey! Keyifli keyifl i de gülüyorrlu Selamİ Saygıner. Hiç de hesap soracak adama

86

Page 87: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

benzemiyordu: «Çocuklar! » dedi , «İzin verin, bu iki karde­

şe ! Bugün onlar, bizim Turgut'u n konuğu olsun­lar! Turnabalığı nasıl tutulurmuş aniatsınlar b ir­birlerine. Yarın da onları siz ağır larsınız! Haydi iyi akşamlar, sayın komşularım, i lgin ize çok teşekkür ler ! »

«Pekiii . . . Sandal ne olacak?» d iye sordular, «Bırakacak mısın suda sandalını böyle ! »

N e desindi Selamİ Saygıner, «Evet sayın komşular» dedi , «Sandalı öyle­

ce bırakacağım gölde. . . Kalafatları şişs in diye bir geceliğine bırakıyorum. Yarın çektiririm bizim iskeleye. Haydi hoşça kalın ! »

Selamİ Dede, anneleri, babaları Eren­köy'de olan bu iki değerli kon uğunun el lerin­den yapışarak sarı badanalı eve doğru sürüklü­yordu . Turgut, Altan' ın boşta kalan el ine sıkı sıkı yapışmıştı. Küçükçekmece Okyanusu'nu, boğulmadan aşmasını beceren yürekli arkadaşı­n ın donmuş parmaklarını, el inin sıcaklığıyla ısıt­maya çalışıyordu .

SON

87

Page 88: Rıfat Ilgaz Küçükçekmece Okyanusu Çınar Yayınları

Ü n l ü yazar ımız Rıfat l lgaz özel l ik le i l k o k u l çocuklar ı iç in b i r d iz i roman yazd ı . 1 O kita p l ı k bu diz i . y ine bizim çoc u k la­r ı m ız ın g ü n l ü k yaşa m lar ından d üzen len miş yapıt lar.

Seçilen olaylar hemen herg ü n büyük kentlerde rastla­nan i n a n d ı rıcı a i le bağlar ı n ı . b i rey görevler in i , b i l i n ç l i b i r bi­ç i mde yönlendirecek olgu lardan düze n lenmiş . . . Ka rş ı l ı k l ı g ü ven i . bağ l ı l ığ ı vurgu layan o l u m l u k üç ü k çapta yapma­cıksız serüvenler d iz is i . . .

Bu d izide Ca n k u rta ran Y ı lmaz' ın . Baca ksız' ın ve d iğer kahra m a n la r ı m ız ın başından geçenleri okudukça. onlar ı daha çok sevecek. aran ızda s ımsık ı bir dost luk kuracaksın ız .

E l i n izdeki bu k itap Kültür Baka n l ığ ı nca seç i l m i ş ve bas ı l ­m ı şt ı r . Çınar Yayı n lar ı yeni bir biçi mde sizlere sun ma ktad ı r .

ISBN 975-348-041-5

. t75 JL