52
MÜLAYEMET ÇALIŞANLAR KONFEDERASYONU’NUN ÜCRETSİZ YAYINIDIR. ISSN : 1309-6117 OCAK - ŞUBAT - MART 2015 10 SAYI Emeklinin Destek Primi Çilesi Emekli aylıkları eriyor Geçim Sıkıntısı www.mesaidergisi.org.tr Emeklilik Çilesi Emektarların

Sayı 10 | Mesai Dergisi

Embed Size (px)

DESCRIPTION

 

Citation preview

Page 1: Sayı 10 | Mesai Dergisi

MÜLAYEMET ÇALIŞANLAR KONFEDERASYONU’NUN ÜCRETSİZ YAYINIDIR. ISSN : 1309-6117 • OCAK - ŞUBAT - MART 2015

10SAYI

Emeklinin DestekPrimi Çilesi

Emekli aylıkları eriyorGeçim Sıkıntısı

www.mesaidergisi.org.tr

Emeklilik ÇilesiEmektarların

Page 2: Sayı 10 | Mesai Dergisi

2 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

Page 3: Sayı 10 | Mesai Dergisi

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 1

Editörden

EditördenOnuncu sayımızda yaklaşık yirmi milyon civarında insanımızın

derdine bir merhem sürelim istedik. Dertler konuşuldukça ve pay-laşıldıkça azalır ve çözüme kavuşur. Asgari ücret yine beklenenin çok altında kaldı. İşçi temsilcileri bin sekiz yüz lira teklif etmişti. Mil-yonlarca insanın geçinemediği ücretin normal hale gelmesi umudu seneye kaldı. Mustafa Bey’in sesine kulak verin.

Biz gelir az da olsa ne yapabiliriz, geçim sıkıntısını nasıl azalta-biliriz sorusuna çare olabilecek bazı teklifl eri kaleme aldık, bir bakın derim çünkü geliri çok olup da geçinemeyen insanlar var ve kredi borçları devamlı artıyor.

Kapak konumuz sayıları on milyonlara varan emeklilerin sorun-ları. Asgari emeklilik maaşı ile geçinmeye çalışan bu kadar insana 24 lira zam yapıldı, tabii ki büyüklerin öyle değil. Yaşlılara saygı ve hürmet rafta duruyor.

Çalışan emeklilerden kesinti yapılması ayrı bir garabet, emekli ne yapsın? Evde ya da kahvede otursun mu? Zaten maaşı az. İn-sanlar çalışmaya teşvik edileceğine ceza veriliyor. İsa Bey’in yazısı okunmalı.

Prim günü dolduğu halde yaştan emekliliği bekleyen çalışan-lar var. Hem prim ödüyor hem de maaşı eriyor, zaten primi dolmuş, maaşı artacağına azalıyor. Saadettin Bey bu meselenin takipçisi ve birçok yerde gündeme getiriyor, düzeltilmesini umuyoruz.

Son olarak sizlerin faaliyetleri ve yazılarınıza da yer vermeye ça-lıştık, örnek olması ümidiyle.

Veysel ŞENER

Page 4: Sayı 10 | Mesai Dergisi

2 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

Genel Yayın Yönetmeni:Veysel ŞENER

Yayın Kurulu:M. Hanifi AYDINEnes ALTUNAYFatih KEÇECİ

Kürşat GÖDEKMERDAN

Sanat Editörü:Gazi KARAKAŞ

Teknoloji Editörü:Gökalp DOĞAN

Hukuk Danışmanları:Av. Süleyman SALLI

Web Sitesi EditörüTalha DERECİ

Yönetim Adresi:G.M.K Bulvarı, Şehit Daniş Tunagil Sok.

No: 2/25 Maltepe - ANKARATel: (0312) 229 79 73

FaKS: (0312) 230 68 51

İnternet Adresi:http://www.mesaidergisi.org.tr

© Yayınlanan yazı ve fotoğrafl arın tüm hakları Mesai Dergisiíne aittir. Kaynak gösterilmeden iktibas edilemez. Yayınlanan ilanların sorum-luluğu ilan sahiplerine, yazıların sorumluluğu da ilgili yazarlara aittir. Dergimizde yayınlanan

yazılar için yazarlara herhangi bir telif hakkı ödenmemektedir.

Basım Tarihi : 31 Ocak 2015YAYIN TÜRÜ: GENEL SÜRELİ / ULUSAL

Grafi k-Tasarım: Değer Reklam HizmetleriŞehit Danış Tunalıgil Sokak No:2/10 Çankaya

Tel & Faks: 0312 229 90 95

Baskı : Sincan MatbaasıZübeyde Hanım Mah. Büyük San. 1. Cad. Elif Sok.Sütçü Kemal İş Merkezi No:7/241 İskitler/ANKARA

T. 0312 384 56 88 • F. 0312 384 03 41

Mülayemet Çalışanlar KonfederasyonuAdına İmtiyaz sahibi

Mevlüt TORUK Destek priminin tarihçesine biraz bakacak olursak 4/a olarak ifade edi-len SSK’lıların destek primi ödemesine yönelik düzenleme, 1986 yılında baş-ladı. BAĞ-KUR, Emekli Sandığı ya da banka sandıklarına göre emekli olup (4/a) kapsamında çalışmaya başla-yanlar da 1986 yılından itibaren SG-DP’ye tabi oldular.

4/b olarak ifade edilen Bağ-Kur-lulardan emekli olduktan sonra yine BAĞ-KUR kapsamında çalışanların destek primi ödemesi uygulaması ise 1999 yılında başladı. Bu kişilerin aylık-larından %10 SGDP kesintisi yapıldı. Destek primine ilişkin sonraki yıllarda da pek çok düzenleme yapıldı. Yine SSK, Emekli Sandığı, Banka ve Bor-

sa Sandıklarından emekli olup vergi mükellefi olanlar 2 Ağustos 2003’ten itibaren her ay için BAĞ-KUR 12. gelir basamağının %10’u oranında destek primi ödemesi yükümlüsü oldu. SSK, Emekli Sandığı, Banka ve Borsa San-dıklarından emekli olup şirket ortağı olanlara da 28 Ocak 2004 tarihinde SGDP primi ödeme yükümlülüğü ge-tirildi.

1 Ekim 2008’de yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Reformu ile de destek primine ilişkin kapsamlı değişikliklere gidildi. Buna göre işverenler, sigorta-lılara ödedikleri ücretten sigortalıya ilişkin SGDP hissesini kesip SGK’ya aktarıyor. Böylece SSK emeklilerinin aylıklarından SGDP kesilmez. 2008

4 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

Analiz

İsa YAZARGazeteci - isayazar1@gmail.

com

EmeklininDestek Primi Çilesi

Emekli olduktan sonra çalışanların Sosyal Güvenlik Destek Primi (SGDP) çilesi sürüyor. 250 bin emeklinin maaşından, destek primini ödeyemediği için icra yoluyla kesinti yapılıyor. Destek primine ilişkin kesinti her ne kadar kanuni olsa da bu uygulamanın hakkaniyeti tartışılır. Özellikle geçmiş yıllara dönük olarak faiziyle kesinti yapılması emeklinin tepkisini çekiyor.

Her yıl olduğu gibi bu yılda asgari ücret tartışmaları sürüyor.

Fakat bu sefer asgari ücret tartışmaları farklı bir siyasi ve ekonomik momentte yapı-lıyor.

Her şeyden önce demokratikleşme süre-cinin durduğu, işçi ölümlerinin devam ettiği, yolsuzluk ve hırsızlığın ayyuka çıktığı, şatafat

timsali sarayların, son model uçak ve araba-ların hovardaca alındığı kısaca har vurulup harman savrulduğu ve kamuya eş dost hısım akraba yakınların sınavsız sorgusuz işe alın-dığı bir ortamda yeni asgari ücretin ne olaca-ğı tartışması yapılıyor.

Ekonomik bakımdan ise bir yandan enf-lasyonun iki haneli rakamlara dayanması so-nucu başta gıda fi yatları olmak üzere artan

12 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

Analiz

Askeri ÜcretMustafa PAÇAL

Yazar - mustafapaçal@ hotmail.com

Her şeyden önce demokratikleşme sürecinin durduğu, işçi ölümlerinin devam ettiği, yolsuzluk ve hırsızlığın ayyuka çıktığı, şatafat timsali sarayların, son model uçak ve arabaların hovardaca alındığı kısaca har vurulup harman savrulduğu ve kamuya eş dost hısım akraba yakınların sınavsız sorgusuz işe alındığı bir ortamda yeni asgari ücretin ne olacağı tartışması yapılıyor.

4

12

8 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

Analiz

İşçiler veSendikalar AçısındanAB Uyum Süreci

AB üyeliğinin kolektif sosyal/sendikal haklar konusunda bir kazanım sağlamayacağı iddiası ileri sürülmektedir. Oysa bu kural sadece Topluluk organlarına bağlayıcı karar alma konusunda sınırlama getirmekte olup genel olarak örgütlenme ve grev hakkının Topluluk hukuku dışında olduğu anlamına gelmemektedir.

AB uyum sürecinde, sivil-siyasal hak ve özgürlükler açısından köklü ve şaşırtı-cı yasal değişiklikler yaşanırken, çalışan-lar açısından sosyal hak ve özgürlükler alanında ise görmezden gelme eğilimi ve direnç sürmekte. Bu yüzden çalışanlar için yeni kazanımlar, AB sürecinin yarattı-ğı değişimin en az hissedildiği alan olarak kalmaktadır. Bugüne değin yasalaşan ve iki anayasa ve sekiz yasa değişikliği pa-ketinden oluşan AB uyum paketleri için-de sosyal/sendikal haklara ilişkin kayda değer bir düzenleme yer almadığı gibi; uyum yasalarının kabul edildiği dönem-de sendikal haklar ciddi baskılara maruz kaldı: Yargı kararlarına rağmen bütün et-kili grevler ertelendi.

Buradan hareketle AB üyeliğinin ko-lektif sosyal/sendikal haklar konusunda bir kazanım sağlamayacağı iddiası ileri sürülmektedir. Oysa bu kural sadece Topluluk organlarına bağlayıcı karar alma konusunda sınırlama getirmekte olup genel olarak örgütlenme ve grev hakkının Topluluk hukuku dışında ol-duğu anlamına gelmemektedir. Bu du-rum sendikaların ulus ötesi işbirliği ve lobicilik faaliyetlerinin eksikliği neticesin de bir istisna niteliği taşımaktadır ve dar yorumlanması gerekir. AB’nin örgütlen-me özgürlüğü ve grev hakkı konusunda düzenleme yetkisinin olmaması, AB’nin grev hakkını ihlal ve ihmal ettiği anlamını taşımamaktadır.

Nedim UÇARSU Andolu Ünviversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileriTÜMÇADER Proje Takip Komisyon Üyesi - [email protected]

8

Page 5: Sayı 10 | Mesai Dergisi

MÜLAYEMET ÇALIŞANLAR KONFEDERASYONU’NUN ÜCRETSİZ YAYINIDIR. ISSN : 1309-6117 • OCAK - ŞUBAT - MART 2015

10SAYI

Emeklinin Destek

Primi Çilesi

Emekli aylıkları eriyor

Geçim Sıkıntısı

www.mesaidergisi.org.tr

Emeklilik ÇilesiEmektarların

28 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

Analiz

MadencilikZor Zanaat

İnsanoğlunun madenlerle olan ilişkisi, uygarlıklara adını vererek başladı ve onunla uygar bir toplum olmanın kapılarını aralaya aralaya günümüze kadar devam etti. Madensel yer altı kaynaklarımız, sanayimizin ana hammaddesi olarak kaldığı sürece de, madenlerin hayatımızdaki önemi artarak devam edecektir.

Nizamettin DereciMaden Yüksek Mühendisi

A Sınıfı İş Güvenliği UzmanıMaden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA)

Hipertansiyon en yaygın kardiyo-vasküler (kalp-damar) hastalık olup gelişmiş ülkelerde yaşayan erişkin nüfusun %20-50’sini etkilemektedir. Otuzlu yaşlarda %20-25 olan hiper-tansiyon yaygınlığının, yaşla birlikte belirgin artış göstererek 60 yaş ve üzerinde %50’lere çıktığı görülmek-tedir. 2009 yılında ülkemizde 5.2 mil-yon erkek ve 6.6 milyon kadında hi-pertansiyon hastalığı olduğu tahmin edilmektedir. Ülkemizde hipertansi-yon yaygınlığı erkeklerde %36, kadın-larda ise %49 olduğu bulunmuştur. 2025 yılında toplumun %29,2’sinin hipertansif olacağı öngörülmektedir. Hipertansiyonun kontrol altına alınma oranı gelişmiş ülkelerde %25 iken, gelişmekte olan ülkelerde bu oran %10’un altında kalmaktadır.

Hangi hastalıklar için risk fak-törüdür?

Yüksek kan basıncının erkeklerde ve kadınlarda koroner arter hastalığı (kalp damar tıkanıklığı), inme (felç), kalp yetersizliği, periferik arter hasta-lığı (boyun ve bacak damar tıkanık-

36 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

Sağlık

Hipertansiyon Hakkında Güncel Bilgiler

Dr. M. Kemal KAHYALAR - Doç. Dr. Yusuf SELÇOKİTurgut Özal Üniversitesi Tıp Fakültesi / Kardiyoloji Anabilim Dalı

Yüksek kan basıncının erkeklerde ve kadınlarda koroner arter hasta-lığı (kalp damar tıkanıklığı), inme (felç), kalp yetersizliği, periferik arter hastalığı (boyun ve bacak damar tıkanıklığı) ve böbrek yetersizliği açısından risk faktörü olduğu sap-tanmıştır.

Okumak ve bunu hayata aktar-makta en büyük maksat hiç şüphe-siz insanın kendini bilmesidir. Yunus Emre, bu gerçeği bir şiirinde şöyle dile getirmektedir:

İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin, Ya nice okumaktır.

24 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

Analiz

Okur Olmak Okuma alışkanlık oranımız ülkemizde maalesef çok düşük yüzdelerdedir. Okuma alışkanlığı oranları bir ülkenin gelişmişliğini ve eğitim düzeyini gösteren en önemli göstergelerden biridir.

Şevket GÖLÜKElk.Proje Teknikeri - @svkglk

28

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 3

Emeklinin Destek Primi Çilesi ........... 4

Emekli Aylıkları Eriyor ............................ 6

İşçiler ve Sendikalar AçısındanAB Uyum Süreci ......................................... 8

Askeri Ücret ................................................ 12

Çocukların İhtiyaçlarını“Gider”mek… ................................................ 15

Geçim Sıkıntısı ......................................... 18

Bireysel Emeklilik Sistemi ................. 20

İyi Okur Olmak ........................................ 24

Madencilik Zor Zanaat ......................... 28

Tekno Mesai .............................................. 32

Hipertansiyon HakkındaGüncel Bilgiler ............................................36

Faaliyetlerimiz ........................................... 41

Sizder Gelenler ...........................................46

İçindekiler

26

36

Page 6: Sayı 10 | Mesai Dergisi

Destek priminin tarihçesine biraz bakacak olursak 4/a olarak ifade edi-len SSK’lıların destek primi ödemesine yönelik düzenleme, 1986 yılında baş-ladı. BAĞ-KUR, Emekli Sandığı ya da banka sandıklarına göre emekli olup (4/a) kapsamında çalışmaya başla-yanlar da 1986 yılından itibaren SG-DP’ye tabi oldular.

4/b olarak ifade edilen Bağ-Kur-lulardan emekli olduktan sonra yine BAĞ-KUR kapsamında çalışanların destek primi ödemesi uygulaması ise 1999 yılında başladı. Bu kişilerin aylık-larından %10 SGDP kesintisi yapıldı. Destek primine ilişkin sonraki yıllarda da pek çok düzenleme yapıldı. Yine SSK, Emekli Sandığı, Banka ve Bor-

sa Sandıklarından emekli olup vergi mükellefi olanlar 2 Ağustos 2003’ten itibaren her ay için BAĞ-KUR 12. gelir basamağının %10’u oranında destek primi ödemesi yükümlüsü oldu. SSK, Emekli Sandığı, Banka ve Borsa San-dıklarından emekli olup şirket ortağı olanlara da 28 Ocak 2004 tarihinde SGDP primi ödeme yükümlülüğü ge-tirildi.

1 Ekim 2008’de yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Reformu ile de destek primine ilişkin kapsamlı değişikliklere gidildi. Buna göre işverenler, sigorta-lılara ödedikleri ücretten sigortalıya ilişkin SGDP hissesini kesip SGK’ya aktarıyor. Böylece SSK emeklilerinin aylıklarından SGDP kesilmez. 2008

4 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

Analiz

İsa YAZARGazeteci - isayazar1@gmail.

com

EmeklininDestek Primi Çilesi

Emekli olduktan sonra çalışanların Sosyal Güvenlik Destek Primi (SGDP) çilesi sürüyor. 250 bin emeklinin maaşından, destek primini ödeyemediği için icra yoluyla kesinti yapılıyor. Destek primine ilişkin kesinti her ne kadar kanuni olsa da bu uygulamanın hakkaniyeti tartışılır. Özellikle geçmiş yıllara dönük olarak faiziyle kesinti yapılması emeklinin tepkisini çekiyor.

Page 7: Sayı 10 | Mesai Dergisi

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 5

yılı Ekim ayı başından sonra emekli olup 4/a (SSK) kapsamında çalışması olanlardan kademeli olarak destek pri-mi kesilmesine başlandı.

BAĞKUR’da ise 2008 yılı Ekim ayından itibaren emekli aylığı alanların yine BAĞKUR’a tabi çalışmaları ha-linde aylıklarından 2008 yılında %12, 2009 yılında %13, 2010 yılında %14 ve 2011 yılından itibaren de %15 oranın-da destek primi kesilmeye başlandı. Ancak bu kesintinin yapılabilmesi için iş yeri açarak çalışan emeklinin baş-vurması gerekiyordu.

Görüldüğü gibi sosyal güvenlik mevzuatında destek primi ödemesine ilişkin çok sayıda düzenleme yapıldı. Mevzuatta sık sık yapılan değişiklikleri emeklinin takip etme şansı ise yok. Bu durum, emeklilerin çok ciddi bir fatura ile karşı karşıya kalmasına yol açtı.

Zira SGK’ya iş yeri açarak çalıştı-ğını bildirmesi gereken 600 bin emekli bu bildirimi yapmadı. Pek çoğu, bildi-rim yapması gerektiğini de bilmiyor-du. 2013 yılında, Maliye bakanlığı ile SGK’nın ortak çalışmasında bu kişiler tespit edildi. Bu kişilere geriye dönük destek prim borcu çıkarıldı. Kimi emekli 20-30 bin TL borçla karşı karşıya kaldı. Destek primlerinin faiz ve gecikme ce-zaları da önemli bir yekûn teşkil ediyor.

Emekliyi rahatlatmak için prim af-fına iki kere SGDP affı da eklendi. An-cak afl ar da çare olmadı. Birikmiş bor-cu nedeniyle emeklilerin pek çoğu bu afl ara başvurmadı. Gelinen noktada halen yaklaşık 250 bin emekli SGDP borçlusu. Bu kişilerin maaşlarından, haciz yoluyla kesinti yapılıyor. Borcu-

na göre bu kişilerin emekli maaşların-dan 6-7 yıl boyunca kesinti yapılacak. Emekli maaşlarına nafaka dışında yal-nız kurum alacakları için haciz kona-biliyor. Destek primi borçları da SGK alacakları kapsamında olduğu için maaşlara haciz uygulanıyor.

Analiz

Görüldüğü gibi sosyal güvenlik mevzu-atında destek primi ödemesine ilişkin çok sayıda düzenleme yapıldı. Mev-zuatta sık sık yapılan değişiklikleri emeklinin takip etme şansı ise yok. Bu durum, emeklilerin çok ciddi bir fatura ile karşı karşıya kalmasına yol açtı.

Page 8: Sayı 10 | Mesai Dergisi

Sosyal Güvenlik Reformu yürür-lüğe gireli altı yıl oldu. Reform, pek çok yönden eleştirilere konu olurken, kurumların tek çatı altında toplanma-sı ve uygulamada belirli ölçüde stan-dardın sağlanması, reformun önemli kazanımlarından. Fakat yaklaşık 8 milyonluk bir kesim var ki bunlar re-formun bedelini en ağır ödeyen gru-

bu oluşturuyor. “Çalışmaya devam ettiği halde emekli aylığı düşenler” olarak ifade ettiğimiz bu kesim:

- SSK ve Bağ-Kur’lu olarak 2000 yı-lından önce çalışmaya başlamış, - Halen çalışmaya devam eden ve - Primi asgari ücret civarında ya da aylık 3000 liranın altında ödenen ki-şilerden oluşuyor. Bu kapsamda SSK ve BAĞKR’lu olarak toplam 8 milyon vatandaşın bulunduğu tahmin edi-liyor. İşte bu vatandaşların 1 Ekim 2008’den beri çalıştıkları her yıl için emekli aylıklarında düşüş yaşanıyor. 60 liraya varan kayıp.

Örneğin asgari ücretli işçi olarak çalışıyorsanız, son altı yıllık çalışmanı-zın ileride alacağınız emekli maaşını-za hiçbir katkısı yok. Oysa ilave olarak çalıştığınız her yıl için 25 lira artış olma-

6 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

Analiz

EmekliAylıkları Eriyor..

Reform, pek çok yönden eleştirilere konu olurken, kurumların tek çatı altında toplanması ve uygulamada belirli ölçüde standardın sağlanması, reformun önemli kazanımlarından. Fakat yaklaşık 8 milyonluk bir kesim var ki bunlar reformun bedelini en ağır ödeyen grubu oluşturuyor.

Dr. Saadettin ORHANİş ve Sosyal Güvenlik Uzmanı - @sadettinorhan

Page 9: Sayı 10 | Mesai Dergisi

Hiçbir ülkede, çalışmaya ve prim öde-meye devam edildiği halde emekli ay-lığının düşmesi gibi bir garabet yaşan-madı. Sadece bize has olan bu yanlışın düzeltilmesi için pek çok farklı plat-formda konuyu gündeme getirdiğimiz halde şu ana kadar çözüm bulunmadı. Vekiller bir gecede düzeltti.

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 7

sı gerekiyordu. Fakat kayıp bununla da sınırlı değil. Son altı yılda artış yaşan-madığı gibi her yıl 35 lira kadar da dü-şüş oluyor. Yani asgari ücretle çalışan vatandaş, emekli aylığında toplamda her yıl 60 liralık kayıp yaşıyor. Ayrıca as-gari ücretin üzerinde prim ödense bile eğer brüt kazanç 3000 liranın altınday-sa, yine emekli aylığı eriyor. 8 milyon kişi için altı yıllık toplam kayıp 2,6 milyar liraya ulaşıyor. 2008 yılında en düşük SSK emekli aylığı 750 lirayken, bugün 1.100 lira olması gerekiyordu. Oysa SSK’da şu an en düşük 600 lira aylık bağlanıyor. Reformun hiç yapılmadığını varsaydığımızda ise, bugün için en dü-şük SSK aylığı 1.300 lira olacaktı. Yani bugün 600 lira emekli maaşı alan kişi, reform adaletli yapılsaydı 1.100 lira, hiç yapılmasaydı 1.300 lira alacaktı. Dünyada başka ülke yok! 1980’li yıllar-la birlikte gelişmiş ve gelişmekte olan pek çok ülkede sosyal güvenlik refor-mu yapıldı. Fakat hiçbir ülkede, çalış-maya ve prim ödemeye devam edildiği halde emekli aylığının düşmesi gibi bir garabet yaşanmadı. Sadece bize has olan bu yanlışın düzeltilmesi için pek çok farklı platformda konuyu gündeme getirdiğimiz halde şu ana kadar çözüm bulunmadı. Vekiller bir gecede düzeltti.

Esasında 2008 yılında yapılan re-formun sonuçları, toplumun her kesi-mini belirli ölçüde etkiliyordu. Hatta milletvekilleri için de bazı kayıplar söz konusuydu. Fakat vekillerin bunu fark etmesi ve kendilerini kurtarmaları çok uzun sürmedi. 2013 yılı Ocak ayında dönemin başbakanının desteği ile TBMM’ye verilen kanun teklifi , reform-dan önce veya sonra göreve başlayan tüm milletvekillerinin emekli aylıklarını

Cumhurbaşkanı ödeneğine endeks-liyordu. Teklif, beklendiği gibi bir ge-cede yasalaştı. Böylece milletvekilleri reformdan kendilerini kurtarıp, bugün için 8.190 liralık emekli aylığını her ha-lükarda garantilemiş oldular. Vekiller kendilerini kurtardılar kurtarmasına fakat millet halen reformun yükünü ta-şımaya devam ediyor. Özellikle 8 mil-yonluk kesim için sosyal güvenliğin mantığıyla bağdaşmayan uygulama ısrarla devam ettiriliyor. Sorun ne za-man çözülür bilemiyoruz ancak çözü-lene kadar hatırlatmaya ve gündemde tutmaya devam edeceğiz.

Analiz

Page 10: Sayı 10 | Mesai Dergisi

8 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

Analiz

İşçiler veSendikalar AçısındanAB Uyum Süreci

AB üyeliğinin kolektif sosyal/sendikal haklar konusunda bir kazanım sağlamayacağı iddiası ileri sürülmektedir. Oysa bu kural sadece Topluluk organlarına bağlayıcı karar alma konusunda sınırlama getirmekte olup genel olarak örgütlenme ve grev hakkının Topluluk hukuku dışında olduğu anlamına gelmemektedir.

AB uyum sürecinde, sivil-siyasal hak ve özgürlükler açısından köklü ve şaşırtı-cı yasal değişiklikler yaşanırken, çalışan-lar açısından sosyal hak ve özgürlükler alanında ise görmezden gelme eğilimi ve direnç sürmekte. Bu yüzden çalışanlar için yeni kazanımlar, AB sürecinin yarattı-ğı değişimin en az hissedildiği alan olarak kalmaktadır. Bugüne değin yasalaşan ve iki anayasa ve sekiz yasa değişikliği pa-ketinden oluşan AB uyum paketleri için-de sosyal/sendikal haklara ilişkin kayda değer bir düzenleme yer almadığı gibi; uyum yasalarının kabul edildiği dönem-de sendikal haklar ciddi baskılara maruz kaldı: Yargı kararlarına rağmen bütün et-kili grevler ertelendi.

Buradan hareketle AB üyeliğinin ko-lektif sosyal/sendikal haklar konusunda bir kazanım sağlamayacağı iddiası ileri sürülmektedir. Oysa bu kural sadece Topluluk organlarına bağlayıcı karar alma konusunda sınırlama getirmekte olup genel olarak örgütlenme ve grev hakkının Topluluk hukuku dışında ol-duğu anlamına gelmemektedir. Bu du-rum sendikaların ulus ötesi işbirliği ve lobicilik faaliyetlerinin eksikliği neticesin de bir istisna niteliği taşımaktadır ve dar yorumlanması gerekir. AB’nin örgütlen-me özgürlüğü ve grev hakkı konusunda düzenleme yetkisinin olmaması, AB’nin grev hakkını ihlal ve ihmal ettiği anlamını taşımamaktadır.

Nedim UÇARSU Andolu Ünviversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileriTÜMÇADER Proje Takip Komisyon Üyesi - [email protected]

Page 11: Sayı 10 | Mesai Dergisi

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 9

AB’nin kendini bağlı saydığı uluslara-rası antlaşmalar ve insan hakları sözleş-meleri nedeniyle; temel sendikal/sosyal haklar, AB hukukunun olmazsa olmaz bir parçasıdır. AB Anayasası; AB’nin “insan onuru, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukuk devleti ve insan haklarına saygı temelin-de kurulduğunu” belirtilmekte ve “çoğulcu toplum, hoşgörü, adalet dayanışma ve ayırımcılığın reddinin üye ülkelerin ortak değerleri olduğunu” vurgulamaktadır.

Bu durum ülkemiz de ne yazık ki göz ardı edilerek, Türk sermaye çevreleri ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederas-yonu (TİSK), uyum sürecinde geniş yo-ruma karşı çıkmakla kalmayıp, var olan koruyucu düzenlemelerin daha da daral-tılmasını istemekte, AB’nin sosyal politi-kasını, emredici düzenlemeler (Topluluk Antlaşmaları ve yönergeler-Acquis) ve onların lafzı ile sınırlı yorumlamaktadır. Buna karşın AB sosyal politikasının dar yorumu sadece hükümet ve işveren çev-releri ile sınırlı kalmayıp ne yazık ki işçi sendikalarının tarafından da AB sosyal politikası konusunda uzunca bir süre dar yoruma yakın durduğu ve “AB üyeliğinin

sendikal hak ve özgürlükler ve temel işçi hakları açısından doğrudan hiçbir katkısı yoktur” görüşünü savunduğu görülmekte-dir. AB sürecinin, sendikalar ve çalışanlar açısından yaratacağı olanaklar yeterince irdelenmemekte, AB’nin müktesebatında sendikal/sosyal haklar açısından önemli bir yenilik olmadığı, AB üyeliğinin çalı-şanlara bir yararı olmayacağı hatta zararı olacağı gibi eksik/hatalı değerlendirmeler yapılmaktadır. Bu değerlendirmeler sosyal politika uyumu konusunda aktif ve pozitif bir rol oynaması gereken sendikaları sü-recin dışına düşürmektedir .

AB organları ise sosyal politika alanın-da geniş yorumu tercih etmektedir. Bunu

Analiz

AB sürecinin, sendikalar ve çalışan-lar açısından yaratacağı olanaklar yeterince irdelenmemekte, AB’nin müktesebatında sendikal/sosyal haklar açısından önemli bir yenilik olmadığı, AB üyeliğinin çalışanlara bir yararı olmayacağı hatta zararı olacağı gibi eksik/hatalı değerlendir-meler yapılmaktadır.

Page 12: Sayı 10 | Mesai Dergisi

10 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

Analiz

KOB ve İlerleme Raporlarının içeriğinden ve sistematiğinden anlamak mümkündür. İlerle-me Raporlarında sendikal ve sosyal haklar iki ayrı bölümde ele alınmaktadır. Bunlar-dan biri Siyasi Kriterler bölümünde yer alan Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar başlığı, diğeri ise müktesebata uyum başlığı altında istihdam ve sosyal politika bölümüdür. AB, sendikal/sosyal hakları açıkça siyasi kriterler bağlamında değerlendirmektedir.

Grev hakkı, AB sosyal politikasının geniş yorumu konusunda çarpıcı bir örnek oluştur-

maktadır. Şişecam grevinin ertelenmesiyle ilgili Kristal-İş Sendikasının mektubunu yanıt-layan Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden sorumlu üyesi Günter Verheugen, şu görüş-lere yer vermiştir;

“Grev hakkının düzenlenmesi ile ilgili bir Topluluk mevzuatı olmasa da Grev hak-kı, AB üyesi ülkelerin ulusal anayasalarında saygın bir yer almasının yanında çeşitli ulus-lararası sözleşmeler tarafından (Uluslarara-sı Çalışma Örgütü sözleşmeleri ve Avrupa Temel Haklar Şartı gibi) temel bir hak olarak tanınmıştır. Dahası, Kopenhag Kriterleri-ne uygun olarak aday ülkelerin temel insan haklarına, kültürel haklara ve sosyal haklara saygı göstermeleri gerekmektedir. Grev hak-kını içeren sendikalaşma ve toplu pazarlık hakkı bu sosyal haklardan biridir.”

AB sosyal politikasına uyum, sadece AB müktesebatının teknik hükümlerine uyum sorunu değil, temel sendikal hak ve özgür-lükler açısından, AB’nin benimsediği hak ve özgürlüklerin ve değerlerin kabul edilmesi sorunudur.

Sendikaların AB sürecinde takındıkları tutum ve bu alanda aktif bir politika gelişti-rememeleri ne yazık ki çalışanlar açısından bu sosyal politika uyum sürecini doğrudan etkilemektedir. Sendikaların yaşadığı tered-düt ve gel-gitler hükümetlerin sosyal politika alanında ağırdan almasını kolaylaştırmakta-dır.

Avrupa Parlamentosu tarafından 1 Ni-san 2004 tarihinde onaylanan Türkiye Rapo-ru’nda da Türkiye’de sendikal hakların tam olarak güvence altında olmadığı, sosyal di-yalogun son derece sınırlı olduğu vurgulan-makta ve hükümetten sınırlamaları ortadan kaldırarak AB ülkelerindeki sendikal yasala-

Sendikaların AB sürecinde takın-dıkları tutum ve bu alanda aktif bir politika geliştirememeleri ne yazık ki çalışanlar açısından bu sosyal politika uyum sürecini doğrudan etkilemektedir. Sendikaların yaşadı-ğı tereddüt ve gel-gitler hükümetle-rin sosyal politika alanında ağırdan almasını kolaylaştırmaktadır.

Page 13: Sayı 10 | Mesai Dergisi

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 11

Analiz

ra benzer yasaları çıkartması istenmek-tedir. Ancak buna rağmen Mayıs 2004’te gerçekleştirilen Anayasa değişikliği paketi içinde sendikal haklara yer verilmemiştir.

Şimdi soru şu; 2001 UP’de taahhüt edilen sendikal ve sosyal hakların AB normları ve ILO sözleşmelerine uyumlu hale getirilmesi hedefi nden neden vazge-çilmiştir? Görülen o ki işveren örgütlerin-ce yapılan telkinler ile 2003 UP metni kar-şılaştırıldığında açıkça görülmektedir ki; 59. Hükümet bu telkinleri dikkate almıştır. UP’nin sendikal ve sosyal haklara ilişkin bölümü büyük ölçüde TİSK’in istemleri doğrultusunda revize edilmiştir.

AB süreci, sosyal politika ve sendikal haklar açısından elbette bir sihirli değ-nek değildir. Ancak bu süreç, hem genel demokratik hak ve özgürlükler hem de sendikal/ sosyal haklar açısından önemli olanaklar sağlayacak potansiyeller içer-mektedir.

Ayrıca, sendikaların AB uyum süreci-ni, çalışanların hak ve özgürlüklerini göz önünde bulundurarak tekrardan gözden geçirmesi gerekir. Çünkü sendikaların ve işçi sendikaları konfederasyonlarının AB uyum sürecine yaklaşımlarının bilinç-li bir karşı çıkıştan ziyade, bilgi eksikliği ve bu alanda yeterli derece danışman-lık alacakları hatta projeler ve strateji-ler geliştirecek etkinlikte proje ofi slerinin olmaması kaynaklı olduğu görünüyor. Oysa, AB Erasmus+ kapsamında, hayat boyu öğrenme kavramının; yenilik trans-feri, becerilerini artırılması ve tanınması, meslek liselerine ve meslek öğreticilere yönelik fayda sağlayıcı olanaklarla bera-ber, birçok alan da çalışanların, mesleki , kültürel, dilsel gelişimlerini artırmaya yö-

nelik, Erasmus + başlığı altında bir çok fırsatlar sunduğu görülmektedir. Ne yazık ki işçi sendikalarının bu alan da yaptıkları proje sayısının yok denecek kadar az ol-duğu görülüyor.

Sonuç olarak Sendikalar AB uyum sürecinde temel sendikal haklar konu-sunda uyumun ölçüsü Türkiye’nin de ta-raf olduğu ve onayladığı 87, 98 ve 151 sayılı ILO sözleşmelerinin gereklerinin yerine getirilmesi için çalışmalar yapması gerekmektedir. Çünkü AB’nin benimse-diği değerler; “insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı” ilkesi dolayısıyla bu sözleşmeler AB hukukunun bir parçası haline gelmiştir.

Sendikalar AB uyum sürecinde temel sendikal haklar konusunda uyumun ölçüsü Türkiye’nin de taraf olduğu ve onayladığı 87, 98 ve 151 sayılı ILO sözleşmelerinin gereklerinin yerine getirilmesi için çalışmalar yapması gerekmektedir. Çünkü AB’nin be-nimsediği değerler; “insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı “ ilkesi dolayısıyla bu sözleşmeler AB huku-kunun bir parçası haline gelmiştir .

Page 14: Sayı 10 | Mesai Dergisi

Her yıl olduğu gibi bu yılda asgari ücret tartışmaları sürüyor.

Fakat bu sefer asgari ücret tartışmaları farklı bir siyasi ve ekonomik momentte yapı-lıyor.

Her şeyden önce demokratikleşme süre-cinin durduğu, işçi ölümlerinin devam ettiği, yolsuzluk ve hırsızlığın ayyuka çıktığı, şatafat

timsali sarayların, son model uçak ve araba-ların hovardaca alındığı kısaca har vurulup harman savrulduğu ve kamuya eş dost hısım akraba yakınların sınavsız sorgusuz işe alın-dığı bir ortamda yeni asgari ücretin ne olaca-ğı tartışması yapılıyor.

Ekonomik bakımdan ise bir yandan enf-lasyonun iki haneli rakamlara dayanması so-nucu başta gıda fi yatları olmak üzere artan

12 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

Analiz

Askeri ÜcretMustafa PAÇAL

Yazar - mustafapaçal@ hotmail.com

Her şeyden önce demokratikleşme sürecinin durduğu, işçi ölümlerinin devam ettiği, yolsuzluk ve hırsızlığın ayyuka çıktığı, şatafat timsali sarayların, son model uçak ve arabaların hovardaca alındığı kısaca har vurulup harman savrulduğu ve kamuya eş dost hısım akraba yakınların sınavsız sorgusuz işe alındığı bir ortamda yeni asgari ücretin ne olacağı tartışması yapılıyor.

Page 15: Sayı 10 | Mesai Dergisi

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 13

hayat pahalılığı ve diğer yandan ise ekonomide durgunluğun yarattığı iş-sizlik ve yoksulluk baskıları altında asgari ücret komisyonu toplanıyor.

Bu moment ister istemez asgari ücret artışı üzerinde çalışanların hem beklentilerini ve hem de kaygılarını yükseltiyor.

Çalışanlar asgari ücret artışı ko-nusunda varsın beklentilerini yük-sek tutmaya çalışsın, diğer yandan hükümet 2015 bütçe yasa tasarısını TBMM’ye getirmek üzere, gerek me-mur ve gerekse asgari ücret artışı için %3+3 zam yapılmasını planlıyor.

Asgari ücret tanımı itibarı ile bir iş karşılığı ödenmesi gereken “en az ücret” anlamına geliyor.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 39.maddesi gereği çıkartılan “Asga-ri Ücret Yönetmeliği” çerçevesinde toplanan “tespit komisyonu” beş hü-kümet, beş işveren sendikası (TİSK) ve beş işçi temsilcisi (Türk-İş) tarafın-dan oluşturuluyor. Komisyon kararla-rını oy çokluğu ile alıyor.

Asgari ücretin ilgili yönetmelikte tanımı şöyle;

“Asgari ücret: İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve iş-çinin gıda, konut, giyim, sağlık, ula-şım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fi yatları üzerinden asgari dü-zeyde karşılamaya yetecek ücrettir.”

Yine asgari ücretin belirlenmesin-de dikkate alınacak sosyo-ekonomik

ölçülerde yönetmelikte şu şekilde yer alıyor; “Ücret en geç iki yılda bir olmak üzere belirlenir. Komisyon, üc-retin belirlenmesinde; ülkenin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik du-rumu, ücretliler geçinme indekslerini, bu indeksler yoksa geçinme indeks-lerini, fi ilen ödenmekte olan ücretle-rin genel durumunu ve geçim şartla-rını göz önünde bulundurur.”

Asgari ücretin bu ölçülere uygun tespit edilip edilmediği her dönem tartışılmış ve tartışma daha çok ücre-tin, çalışan kişinin ihtiyaçlarının yanı sıra ailesinin de geçimini dikkate ala-rak yapılması noktasına odaklanmıştır.

Bu tartışma üzerinden de farklı miktarlarda asgari ücret talepleri or-taya atılmıştır.

Asgari ücretin artışı konusunda en çarpıcı öneride cumhurbaşkan-

Analiz

Ekonomik bakımdan ise bir yandan enfl asyonun iki haneli rakamlara dayanması sonucu başta gıda fi yatları olmak üzere artan hayat pahalılığı ve diğer yandan ise ekonomide durgun-luğun yarattığı işsizlik ve yoksulluk baskıları altında asgari ücret komis-yonu toplanıyor.

Page 16: Sayı 10 | Mesai Dergisi

lığı bütçesi kadar yani yaklaşık %50 oranında arttırılarak 1.800 TL olması en göze çarpan örneklerin başında bulunuyor.

Ayrıca dört kişilik bir ailenin aylık geçimi için aylık asgari dört bin lira-nın gerektiği tespitlerinin yapıldığı bir ortamda bu tür taleplerin gündeme getirilmesi oldukça makul gözüküyor.

Halen 1.134.-TL Brüt olan asgari ücret, bekar, evli ve çocuk sayısına kadar net ödemesi oranları değişiyor.Bekar olan bir işçi an itibarı ile net 949,07 TL ücret alıyor.

Asgari ücrette benim yaklaşımım şöyle;

1. Asgari ücretin enfl asyon karşı-sında zaman içinde alım gücü koru-namıyor ve reel ücret kayıpları oluşu-yor. Yeni asgari ücret tespit edilirken bunun dikkate alınması gerekiyor.

2. Asgari ücretten kesilen vergiler-de evli ve çocuk sahibi olma ölçüsü daha yüksek oranlara çekilmelidir.

3. Asgari ücretin belirlenmesi, ki beş milyondan fazla işçiyi ilgilendir-diğinden komisyon masasında değil toplu pazarlık masasında işçi, işveren ve hükümetin daha geniş katılımı ile yapılmalıdır.Anlaşmazlık halinde işçi-ler ve sendikalar “genel grev” çağrısı yapmalıdır.

Çünkü bu yöntemler üzerinden yeni asgari ücret belirlenirse sivil, mevcut yöntem üzerinden tespite de-vam edilirse “askeri ücret” olur.

14 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

Analiz

lığı bütçesi kadar yani yaklaşık %50

“Ücret en geç iki yılda bir olmak üzere belirlenir. Komisyon, ücretin belirlenme-sinde; ülkenin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik durumu, ücretliler geçinme indekslerini, bu indeksler yoksa geçinme indekslerini, fi ilen ödenmekte olan ücret-lerin genel durumunu ve geçim şartlarını göz önünde bulundurur.”

Page 17: Sayı 10 | Mesai Dergisi

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 15

Analiz

Çocukların İhtiyaçlarını“Gider”mek…

Çocukların her türlü ihtiyaçlarını gidermeyi bir görev olarak mı algılamalıyız yoksa sosyal gelişimlerini sorunsuz tamamlayabilmeleri için bir fırsat olarak mı? Çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılamada sınırımız ne olmalı? Her türlü ihtiyaçlarını karşıladığımızda ileride ne tür problemlerle karşı karşıya kalabiliriz?

Bu soruları tartışmadan önce konuy-la ilgili olduğunu düşündüğüm birkaç ör-neği sizlerle paylaşmak istiyorum:

Örnek 1: Okulun ilk haftası ilköğretim ikinci sınıfta okuyan bir öğrenci koridor-da ağlıyordu. Zil çaldığı halde çocuğun babası ve sınıf öğretmeni çocuğu sınıfa sokamadılar. Sınıf öğretmeni öğrencinin sınıf içindeki etkinliklere katılmak iste-mediğinden söz etti. Okul dışı yapılan et-

kinliklerden de pek hoşlanmadığını, okul biter bitmez hemen eve gitmek istediğini ifade ediyordu.

Örnek 2: Bir anne 7.sınıfta okuyan çocuğunun bazı derslerdeki başarısızlı-ğından dolayı üzgün. Çocuk tek başına ders çalışmaktan hoşlanmadığı için an-nesi çocuğa ders çalıştırıyor. Hatta sınav öncesi çocuktan daha çok heyecanlandı-ğını, sınavdan sonra da gelen sonucun

Muhammet YILDIZ Uzman Psikolojik Danışman & Evlilik ve Aile Danışmanı

Page 18: Sayı 10 | Mesai Dergisi

Analiz

16 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

çocuğunun değil de kendisinin bir başarı-sızlığı olarak algıladığını ifade ediyor.

Örnek 3: Beş yaşında çocuğu olan bir anne çocuğuna söz geçiremediğinden şikâyetçi. Anne, çocuğun her isteğini ye-rine getirdiği halde memnun edemediğini söylüyor. İstediği şey olmayınca çocuk ortalığı yıkıyor, istediği şeyi elde edene kadar ağlıyor. Anne: ‘Babana söylerim’ dediğinde fazla ileri gitmezdi. Şimdi baba korkusu da işe yaramıyor...” diyor.

Örnek 4: Lise 2. sınıfta okuyan bir öğrencinin babası evde herhangi bir ko-nuda son kararı kızının verdiğini söylüyor. Annesinin ve kendisinin kızıyla devam-lı çatışma halinde olduğunu ifade eden baba: “Bizi istediği gibi yönlendiriyor” di-

yor. Geçen bayram, kızının hoşlanmadı-ğı için memlekete gidemediklerini ve bu durumun akraba ilişkilerinde de problem oluşturduğunu söylüyor.

Kuşkusuz yukarıdaki örnekler ayrı ayrı ele alındığında her birinin kendine özgü nedenleri ve çözüm yolları olabi-lir. Fakat bu örneklerin ortak bir yanının olduğunu düşünüyorum. Çocukların ih-tiyaçlarını gidermede anne baba olarak sorumluyuz tabii ki. Bebek konuşamadığı için bir ihtiyacı olduğunu ağlayarak ifade eder. Anne babasıyla bu şekilde iletişim kurar. (Bazı çocukların geç konuşmasının sebebi olarak da çocuk daha ihtiyacını ifade etmeden ihtiyacının giderilmesin-den kaynaklandığı söylenir). Çocuğun her türlü ihtiyaçlarını giderme konusunda dengeyi korumak çok önemlidir. Örneğin bazı anneler yemek yeme konusunda ço-cuklarından yakınırlar. Çocuğunun yemek yemediğini söylerler. Fakat aslında anne, annelik hissinden ya da başka kaygıla-rından dolayı daha acıkmadan çocuğunu yedirmeye çalıştığı için çocuk aslında aç-lık hissini yaşayamamış oluyor. Acıktığın-da yiyecek arama bütün canlıların ortak özelliğidir. Eğer çocuk acıkmış olsa zaten bunu bir şekilde ifade edecektir.

Anne babaların yaşadığı farklı bir kaygı da; kendi çocukluklarındaki bazı eksiklikleri çocukları yaşamasın isterler. Bazı ihtiyaçlarını çocuklar daha o duru-mu ihtiyaç hissetmeden giderme eğilimi gösterirler. Örneğin bir baba ya da anne, çocukluğunda ısrarla istemesine rağmen bir türlü elde edemediği bilgisayarı kendi çocuğu bu ihtiyaçtan mahrum kalmasın ister. Bir bakarsınız çocuk daha doğar doğmaz bilgisayarı hazırdır. Burada çocuk bilgisayarsızlığın ne demek olduğunu an-

Kuşkusuz yukarıdaki örnekler ayrı ayrı ele alındığında her birinin ken-dine özgü nedenleri ve çözüm yolları olabilir. Fakat bu örneklerin ortak bir yanının olduğunu düşünüyorum. Çocukların ihtiyaçlarını gidermede anne baba olarak sorumluyuz tabii ki.

Page 19: Sayı 10 | Mesai Dergisi

Analiz

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 17

layamaz. Dolayısıyla bilgisayara gerektiği önemi de vermez.

Yukarıda dedim ya, ihtiyaçları gider-menin bir sınırı olmalı diye. Olaya psiki-yatrik açıdan bakıldığında da, çocuğun her isteğini yerine getirmek aslında onun yararına olmuyor. Adli Psikiyatr Doç. Dr. Gökhan Oral, çocuğun isteklerine limit koymayan, “Çocuğum istiyor olacak” di-yen ve başkalarının hassasiyetlerini hiçe sayan ailelerin potansiyel psikopatolojik bireyler yetiştirdiği görüşünde. “Böyle bir anlayışla büyüyen çocuğun kısa vadeli hazlarını ertelemesi beklenemez. Bu du-rumda çocukta psikopatinin temel niteliği olan kısa vadeli düşünme, işine geldiği şekilde hareket etme gibi davranışlar yerleşir” diyor.

Araştırma sonuçlarına göre 4 ya-şından itibaren çocuklar davranışların nedenlerini, insanların ne hissettiklerini öğrenebiliyorlar. Üniversitede profesör bir hocamız, 5 yaşındaki kızı ile kızının arkadaşı arasında geçen bir konuşma-ya şahit olmuş. Kızın arkadaşı demiş ki: “Ben evde bir şey istediğimde ağlarım, annem babam hemen istediğim şeyi alırlar.” Bizim hocanın kızı da demiş ki: “ Ben bir şey istediğim zaman ağlarsam, annem babam onu bana asla almaz.” Bu bir öğrenmedir. Çocuklar istediklerini elde etme konusunda anne babalarını nasıl ikna edeceklerini öğrenirler.

Yukarıdaki problemleri yaşamamak için çocukların ihtiyaçlarını giderirken bazı hususları göz önünde bulundurmak gerekir. Çocuğa alacağımız şeyi çocuk acaba bir ihtiyaç olarak hissediyor mu ya da onun için ne derece önemli? Acaba çocuğumuzun bu ihtiyacını onun bir ba-şarısına karşı ödül olarak kullanabilir mi-

yim? Örneğin 6. sınıfta okuyan çocuğu-nuz sizden cep telefonu istiyor. Öncelikle böyle bir ihtiyacı gerçekten var mı? Onun için ne kadar önemli? Eğer gerçekten bir ihtiyaçsa acaba bunu çocuğun bir başa-rısına bağlayabilir miyiz? Mesela düzenli kitap okuması için ya da derslerindeki ba-şarısını arttırmak için kullanabilir miyiz?

Çocukların gereksinimlerini gireme-den önce bu tip sorularla durumu önce-likle bir gözden geçirmek gerekir. Çocuk hem ihtiyaçlarını ertelemeyi hem de istediği bir şeyi elde etmek için kendini biraz zorlaması gerektiğini öğrenmiş olur. Ayrıca istediği şeyi elde etmek için çaba gösteren çocuk, bu çabasının sonunda başarı duygusunu da yaşamış olacak-tır. Dolayısıyla bir başarı elde etmek için çaba göstermek gerektiğini de öğrenmiş olacaktır.

İstediği şeyi elde etmek için çaba gösteren çocuk, bu çabasının sonunda başarı duygusunu da yaşamış olacak-tır. Dolayısıyla bir başarı elde etmek için çaba göstermek gerektiğini de öğrenmiş olacaktır.

Page 20: Sayı 10 | Mesai Dergisi

18 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

Analiz

İktisat, kıt kaynakların sınırsız insan ihtiyaç-larını karşılamak için uğraşan bilimdir. İnsan duygularına sınır konmamış dolayısıyla ihti-yaçları da sınırsızlaşıyor. Peki sınırsız ihtiyaçlar sınırlı kaynaklarla nasıl karşılanacak? Geçim sıkıntısını arttıran en önemli nedenlerden biri-

dir bu soru. İnsan duygularının eğitimiyle an-cak bu soruna çözüm aranabilir.

İslam insanın önüne haram-helal çizgisi koyuyor, israf, haram ve hırs tehlikesine dikkat çekiyor, bizleri iktisat ve kanaate davet ediyor.

Geçim SıkıntısıVeysel ŞENER

Mesai Dergisi Genel Yayın Yönetmeni - @vsener45

Günümüzde insanlar reklamlarla, kredi kartlarıyla tüketime özendiriliyor. Lüks yaşam teşvikleri, özenti ve gösteriş düşkünlüğü de ilave edince ihtiyaçlar birden ona çıkıyor. İsraf ve hırsın da devreye girmesiyle hayat yükü iyice artıyor. İnsanlar ağırlaşan bu yükün altından kalkabilmek için yanlış yollara giriyorlar.

Page 21: Sayı 10 | Mesai Dergisi

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 19

Her şeyden önce adil dağıtım istiyor. Geliri az olan bir ailenin geçim sıkıntısı çekmemesi zor fakat azaltılabilir, geliri iyi olduğu halde sıkıntı çekenler de var. Bunun için geliri az veya iyi herkes bir takım önlemler almazsa geçim sıkıntısı çeker.

Bura da eğitim sistemimizdeki iki boşluğun doldurulması kanaatimce önemli. Lise de iktisat ve aile dersleri. Her gencimiz müstakbel bir anne ve baba adayı. Bir aile kurup para kaza-nıp harcayacaklar ve çocuk yetiştire-cekler. Borca batan aileler ve boşan-malar her geçen gün artıyor. Eskiden evlenen çiftler tecrübe için büyükleri-nin yanında bir iki sene kalıyordu ama şimdi öyle değil. İlk doğan çocuklar çok yanlış davranışlarla büyütülüyor. İnsan ağaç değil ki tekrar yontasın, düzeltesin.

Günümüzde insanlar reklamlarla, kredi kartlarıyla tüketime özendiriliyor. Lüks yaşam teşvikleri, özenti ve gös-teriş düşkünlüğü de ilave edince ihti-yaçlar birden ona çıkıyor. İsraf ve hırsın da devreye girmesiyle hayat yükü iyice artıyor. İnsanlar ağırlaşan bu yükün al-tından kalkabilmek için yanlış yollara giriyorlar.

Kapitalizm insanları dünyalık yarış-lara sokuyor. Ev, araba, arsa alma ya-rışlarına marka giyim ve lüks tüketimler ekleniyor. Çevre baskısı ve gösteriş düşkünlüğü işi çıkmaza sokuyor. Me-sela; düğünlerde eşya görme adeti, gösteriş düşkünlüğü, düğünü beş bin lirayla yapacakken elli bin lirayı hatta daha fazla masrafa neden olabiliyor.

Birde halk arasında atasözü diye geçen “borç yiğidin kamçısıdır” anla-yışı yanlıştır. Bu anlayış da insanları tü-ketime zorluyor. Halbuki borç bir keder bir sıkıntı oluşturur ve çalışma şevkini kırar. Borçlu insan sağlıklı düşünemez. Borçlu ölenin borcu ödenmezse cena-ze namazı da kılınmaz.

Özetle denebilir ki geçim sıkıntısını azaltmak için bazı maddeler sayılabi-lir. İktisat ve kanaat etmek, hırs ve is-raf etmemek, şükretmek ve nankörlük etmemek. Ayet; “Şükrederseniz artı-rırım.” diyor. Çok çalışmak, tembellik etmemek, maddi ve manevi dilencilik etmemek, helal kazanç elde etmek, az da olsa infak etmek ve dua edip rızık sahibinin kapısını çalmak.

Analiz

Özetle denebilir ki geçim sıkıntısını azalt-mak için bazı maddeler sayılabilir. Iktisat ve kanaat etmek, hırs ve israf etmemek, sükretmek ve nankörlük etmemek. Ayet; “Sükrederseniz artırırım.” diyor. Çok ça-lısmak, tembellik etmemek, maddi ve manevi dilencilik etmemek, helal kazanç elde etmek, az da olsa infak etmek ve dua edip rızık sahibinin kapısını çalmak.

Page 22: Sayı 10 | Mesai Dergisi

20 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

Analiz

Bireysel Emeklilik Sistemi

Bu özel emeklilik modeli, hâlihazırda devam eden kamu sosyal güvenlik sisteminin tamamlayıcısıdır ve bu sisteme ek olarak ortaya çıkmıştır. Yani bu sistemde 10 yıl birikim yapan ve 56 yaşını dolduran her kişi SGK emekliliğine ek olarak özel emeklilik hakkı da kazanır. Bu vatandaşın bordrolu veya bordrosuz olması, mutlaka SSK-Bağkur kaydı bulunması gerekmez. Sistem gönüllü katılım esasına dayanmaktadır.

Bireysel emeklilik sistemi, birey-lerin çalışma yaşamları boyunca ayı-racakları tasarrufl arın düzenli olarak yatırıma yönlendirilmesini sağlayarak, oluşacak birikimlerle, çalışma yaşam-ları boyunca sahip oldukları refah

seviyesinin emeklilik döneminde de devam etmesini sağlamak gayesiyle planlanmış bir özel emeklilik modelidir.

Bu özel emeklilik modeli, hâlihazır-da devam eden kamu sosyal güven-

Mustafa Tahir VURALBES Satış Uzmanı, Asya Emeklilik ve Hayat A.Ş.

[email protected]

Page 23: Sayı 10 | Mesai Dergisi

lik sisteminin tamamlayıcısıdır ve bu sisteme ek olarak ortaya çıkmıştır. Yani bu sistemde 10 yıl birikim yapan ve 56 yaşını dolduran her kişi SGK emekliliğine ek olarak özel emeklilik hakkı da kazanır. Bu vatandaşın bord-rolu veya bordrosuz olması, mutlaka SSK-Bağkur kaydı bulunması gerek-mez. Sistem gönüllü katılım esasına dayanmaktadır.

Yapılan tasarruf ve birikim ek emeklilik olarak kullanılabileceği gibi, eğitim masrafı, ev-araba fi nansmanı ve diğer özel ihtiyaçlar para için toplu olarak da kullanılabilir.

Katılımcı, emeklilik sözleşme-si süresi içinde katkı payı tutarını ve ödeme dönemini değiştirebilir. Baş-ka şirketten aktarımla düzenlenenler hariç diğer bireysel emeklilik hesap-larındaki birikimlerini, şirkette en az 2 yıl kalmak şartıyla; başka şirketten aktarımla düzenlenmiş sözleşme-lerini ise şirkette en az 1 yıl kalmak şartıyla başka bir emeklilik şirketine aktarabilir. Emeklilik sözleşmesi süre-si içinde katkı payı ödemeye ara ve-

rebilir. Yılda en fazla 6 kez fon dağılım oranını ve yılda en fazla 4 kez emekli-lik planını değiştirebilir.

Bireysel emeklilik sisteminde emekli olmak için katılımcının, siste-me ilk giriş tarihinden itibaren 10 yıl

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 21

Analiz

Katılımcı, emeklilik sözleşmesi süresi içinde katkı payı tutarını ve ödeme dönemini değiştirebilir. Başka şirketten aktarımla düzenlenenler hariç diğer bireysel emeklilik hesaplarındaki birikimlerini, şirkette en az 2 yıl kalmak şartıyla; başka şirketten aktarımla düzen-lenmiş sözleşmelerini ise şirkette en az 1 yıl kalmak şartıyla başka bir emeklilik şirketine aktarabilir.

Page 24: Sayı 10 | Mesai Dergisi

> Sayı 10 / 201522 <22 <22 <22 <22 <22 <22 <22 <22 <22 <22 <22 <22 <22 <22 < MESAİMESAİMESAİMESAİMESAİMESAİMESAİMESAİMESAİMESAİMESAİMESAİMESAİMESAİMESAİ > Sayı 10 / 2015> Sayı 10 / 201> Sayı 10 / 2015> Sayı 10 / 201> Sayı 10 / 2015> Sayı 10 / 201> Sayı 10 / 2015> Sayı 10 / 201> Sayı 10 / 2015> Sayı 10 / 201> Sayı 10 / 2015> Sayı 10 / 201> Sayı 10 / 2015> Sayı 10 / 201> Sayı 10 / 2015> Sayı 10 / 20155> Sayı 10 / 20155> Sayı 10 / 20155> Sayı 10 / 20155> Sayı 10 / 20155> Sayı 10 / 20155> Sayı 10 / 20155> Sayı 10 / 2015

süreyle sistemde kalması ve 56 yaşını tamamlaması gerekir. Katılımcı isterse, emeklilik hakkını ileri bir tarihte kullana-bilir.

Emekliliğe hak kazanan katılımcı, bireysel emeklilik hesabındaki birikim-

lerinin bir kısmının veya tamamının de-faten ödenmesini talep edebilir. Bunun dışında birikimlerinin bir kısmının veya tamamının yıllık gelir sigortasına aktarıl-masını talep ederek yapılacak sözleşme çerçevesinde, kendisine belirli bir süre veya ömür boyu maaş bağlanmasını ta-lep edebilir. Ayrıca, belirlenen geri öde-me programına göre birikimlerini kısım kısım şirketten almayı da tercih edebilir.

Bireysel EmeklilikSisteminin AvantajlarıFAİZSİZ FON KAZANCI: Birik-

tirmek istediğiniz tutarlar birden fazla yatırım aracına dağıtılır. Örnek: altın, kıymetli madenler, kira sertifi kası, hisse senedi, sukuk, katılım hesabı vb. yatırım araçlarının fi yatı-değeri arttıkça sizin toplam fon değeriniz de artar.

VERGİ TEŞVİĞİ: Devlet, teşvik et-mek maksadıyla, sisteme birikim yapan vatandaşa %25 nakdi katkı veriyor. Ya-tırılan her 100 TL’ye karşılık 25 TL, 200 TL’ye 50 TL de devlet katkı veriyor.

HACİZ: Bireysel Emeklilik Sistemin-deki birikimler hacze kapalı. Üst sınırı, aylık brüt ücret tutarı ile sistemde kalı-nan ay süresinin çarpımı ile sınırlıdır.

ESNEKLİK: Her vatandaş, aylık bi-riktirdiği tutarı artırabilir, azaltabilir, biri-kim yapmaya 1 yıl kadar ara verebilir, bi-rikim şeklini hesabına veya kredi kartına bağlayabilir.

ŞEFFAFLIK: Her vatandaş biriki-minin güncel durumunu; yani ne kadar biriktirmişim, ne kadar kazanç sağlamı-şım, kaç ay olmuş, hangi fonlara yatırıl-

Sağlık

Emekliliğe hak kazanan katılımcı, bireysel emeklilik hesabındaki bi-rikimlerinin bir kısmının veya ta-mamının defaten ödenmesini talep edebilir. Bunun dışında birikimle-rinin bir kısmının veya tamamının yıllık gelir sigortasına aktarılmasını talep ederek yapılacak sözleşme çerçevesinde, kendisine belirli bir süre veya ömür boyu maaş bağlan-masını talep edebilir.

Page 25: Sayı 10 | Mesai Dergisi

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 23

mış vb. durumları evinden-iş yerinden internet aracılığı ile görüntüleyebilir; eğer isterse görüntülediği ekran aracı-lığı ile fon değişikliği, yapılan birikimin arttırılması-azaltılması-dondurulması iş-lemini yapabilir.

EK EMEKLİLİK: Sistemde 120 ayı-nı (10 yıl) dolduran ve 56 yaşına gelen vatandaş isterse sistemden ek emeklilik hakkı elde eder.

TOPLU PARA HAKKI: Sistemde 10 yılını dolduran-doldurmayan vatandaş

her an birikimini ve devlet katkısının hak edildiği kısmı fon kazançları ile birlikte alıp sistemden ayrılabilir.

GRUP EMEKLİLİK HAKKI: Bir şir-ket çalışanları, Bireysel Emeklilik Sis-temine grup (toplu) olarak katılabilirler. Şirket çalışanlarının sisteme toplu ola-rak girmesi daha fazla teşvik almasına katkı sağlar. Özellikle de sisteme mini-mum maliyetle ve maksimum kar ile gir-miş olurlar. Şirket çalışanı, daha sonra şirketinden ayrılsa dahi sistemden çık-madığı sürece grup hakkını kaybetmez.

Emekliliğiniz hayırlı olsun.

Analiz

Katkı Payı Süre (Yıl) Ödenen ToplamKatkı Payı (TL)

Devlet Katkısı(%25)

Toplam Birikim (TL) (Tahmini Kazanç)

100 TL 10 12.000 3.000 23.000

15 18.000 4.500 45.000

20 24.000 6.000 69.000

Emeklilik (56 Yaş) 30.000 7.500 110.000

200 TL 10 36.000 9.000 68.000

15 54.000 13.500 138.000

20 72.000 18.000 210.000

Emeklilik (56Yaş) 90.000 22.500 332.000

Konunun daha iyi anlaşılabilmesi adına aşağıda bireysel emeklilik sistemi hakkında örnek olay verilmiştir.

30 yaşındaki bir katılımcı aylık ödemelerine göre yıllık tahmini %8 getiri ile emeklilik hakkı kazanacağı56 yaşına kadar muhtemel birikimi için aşağıdaki tablo hazırlanmıştır. (Aylık katkı payı sabit tutulmuştur.)

Page 26: Sayı 10 | Mesai Dergisi

Okumak ve bunu hayata aktar-makta en büyük maksat hiç şüphe-siz insanın kendini bilmesidir. Yunus Emre, bu gerçeği bir şiirinde şöyle dile getirmektedir:

İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin, Ya nice okumaktır.

24 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

Analiz

Okur Olmak Okuma alışkanlık oranımız ülkemizde maalesef çok düşük yüzdelerdedir. Okuma alışkanlığı oranları bir ülkenin gelişmişliğini ve eğitim düzeyini gösteren en önemli göstergelerden biridir.

Şevket GÖLÜKElk.Proje Teknikeri - @svkglk

Page 27: Sayı 10 | Mesai Dergisi

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 25

Okumak mükemmel insan olma-nın en önemli etkenlerinden biridir. Çünkü insan bu dünyaya “İlimle mükemmelliği yakalamak için” gel-miştir. Kültürümüz okumanın gaye-sini “Kendini bilmek” olarak yorum-lar. Buna bir anlamda mükemmel insan olmak yolunda atılan büyük bir adım diyebiliriz.

Yaşadığımız çağda insanlık bü-yük bir değişim ve dönüşümle yüz yüzedir. Bu büyük dönüşümün adı bilgi ve teknoloji çağıdır. Bilgi ve tek-noloji çağını yakalamak, ancak onun zihniyet dünyasına açılmakla ve onu anlamakla mümkün olur. Bilgi toplu-mu olabilmenin yolu ilim zihniyeti ve kitap okuma alışkanlığına sahip me-deniyetle açılabilir.

Ülkelerin okuma alışkanlık oran-larını en objektif olarak ülkelerdeki gazete sayılarından ve basılı tirajla-rından öğrenebiliriz. Dünya sırala-masına giren ilk 10 gazeteden 5’inin Japonlara ait olduğu ulusal bir çok konferans ve basılı yayınlarda dile getirilmiştir. Sıralamaya göre o gaze-teler 15 milyon, 12 milyon, 5 milyon, 4,7 milyon, 4,5 milyon tiraja sahip. Daha sonra Almanya’dan, Çin’den, İngiltere’den, Amerika’dan vs. gaze-teler sıralamaya dahil oluyor ve mil-yonlarca satıyor.

Bir diğer ve önemli bir istatistiki bilgide şöyle ki, Dünya Gazeteler Birliği’nin (WAN) açıkladığı rakam-lara göre 123 milyon nüfusa sahip Japonya’da toplam gazete satışı 70

milyon. Nüfusu bize biraz daha ya-kın sayılabilecek (82 milyon) Alman-ya’da toplam gazete tirajı 22 milyon. 300 milyon insanın yaşadığı Ameri-

Analiz

Okumak mükemmel insan olma-nın en önemli etkenlerinden biridir. Çünkü insan bu dünyaya “İlimle mü-kemmelliği yakalamak için” gelmiştir. Kültürümüz okumanın gayesini “Ken-dini bilmek” olarak yorumlar

Page 28: Sayı 10 | Mesai Dergisi

ka’da 48 milyon gazete alınıyor. Tür-kiye’de toplam tiraj 5 milyon üzerine çıkamıyor.

Yukarıdaki istatistiki bilgilere ba-karak şunu rahatça söyleyebiliriz ki Türkiye’de toplum büyük oranla ga-zete okumuyor, dolayısıyla dünya ve ülke gündemini takip etmiyor. Bunun bir çok sebebi elbette var ama en önemlisi eğitim sistemimizde yıllarca çocuklarımıza okuma alışkanlığı edi-nebilecekleri şartlar sağlanamamış, okumaya özendirilmemiş ve iyi okur

olmanın şartlarının öğretilmemiş ol-masıdır.

Günümüz teknolojisinin baş dön-düren bir hızla gelişmesi ve teknolo-jinin hayatımıza girme yaş oranının her geçen yıl daha aşağıya indiği bir dönemde yaşamaktayız. Bu hızlı ge-lişim özellikle basılı yayınlar dediği-miz kitap, gazete ve dergi basımlarını doğrudan olumsuz yönde etkilemek-tedir.

Okur olmak ve okumak insanoğlu için hayatını idame ettirmek gayesiy-le yeme, içme, inanç gibi temel ihti-yaçlarından sonra gelen en önemli ihtiyaçtır. İnsanoğlu okuma ve öğren-me ihtiyacını ihmal ettiği sürece ken-dini eksik hissedecektir. İnsan ancak ilim tahsil ederek mükemmel hâle ge-lebileceğine göre ilim öğrenmekten başka çaresi yoktur.

Kitap okuma konusunda iyi bir eğitim görmeyen toplumların, rastge-le kitap seçmeleri ve ellerine aldıkları her kitap karşısında mutlak teslimiyet duygusuna kapılmaları kaçınılmaz olabilir. Aşırı, düzensiz ve olumsuz şartlarda kitap okumak, hafızayı ve düşünce ahengini bozduğu gibi kişi-yi de toplumdan koparabilir.

Yukarıda anlatmaya çalıştığım iyi bir okur olmak adına yapılması gere-kenleri önemli bir kaç başlıkla şöyle sıralayabiliriz :• Okunacak kitap ve yazıda seçici

olmalı,• Okumada bir gaye ve amaç olmalı,• Okuma esnasında sabırlı olmalı,

26 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

Analiz

Günümüz teknolojisinin baş döndü-ren bir hızla gelişmesi ve teknolojinin hayatımıza girme yaş oranının her geçen yıl daha aşağıya indiği bir dö-nemde yaşamaktayız.

Page 29: Sayı 10 | Mesai Dergisi

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 27

• Okunan kitabı ve yazarını iyi tanı-malı,

• Okunan kitapta anlamadığın keli-melerin manasını öğrenmeli,

• Okurken anlaşılmayan konularda cevap verebilecek birine sormalı,

• Okuduklarınızı farklı ifade etmeye çalışmalı,

• Kitabı veya okunan yazıyı bitirdik-ten sonra özetini çıkarmalı ya da en azından önemli gördüğümüz cüm-leleri not etmeliyiz.

Son olarak da konumuzun özeti ol-ması adına, iyi bir okur olmak bireyin olduğu kadar bulunduğu toplumun ve yaşadığı ülkenin geleceğini de olum-

lu yönde etkileyebilecek bir faktördür. Bunu göz önünde bulundurarak oku-ma alışkanlığı yüksek bireyler olmak için çalışmalı, geleceğimiz için ço-cuklarımızı iyi bir okur olarak yetiştir-meli ve onlara yol gösterici olup, ışık tutmalıyız.

Analiz

Okur olmak ve okumak insanoğlu için hayatını idame ettirmek gayesiyle yeme, içme, inanç gibi temel ihtiyaç-larından sonra gelen en önemli ihti-yaçtır. İnsanoğlu okuma ve öğrenme ihtiyacını ihmal ettiği sürece kendini eksik hissedecektir.

Page 30: Sayı 10 | Mesai Dergisi

28 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

Analiz

MadencilikZor Zanaat

İnsanoğlunun madenlerle olan ilişkisi, uygarlıklara adını vererek başladı ve onunla uygar bir toplum olmanın kapılarını aralaya aralaya günümüze kadar devam etti. Madensel yer altı kaynaklarımız, sanayimizin ana hammaddesi olarak kaldığı sürece de, madenlerin hayatımızdaki önemi artarak devam edecektir.

Nizamettin DereciMaden Yüksek Mühendisi

A Sınıfı İş Güvenliği UzmanıMaden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA)

Page 31: Sayı 10 | Mesai Dergisi

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 29

Madencilik, üretimi ve sanayiye kazanımı bakımından hem çok riskli hem de yüksek sermayeye gereksi-nim duyan bir sektördür. Dolayısıy-la hem işveren hem de çalıştıranlar açısından ayrı ayrı rizikolar içermek-tedir.

Bir kilogram saf metalin kazanımı için tonlarca kayacın kırılıp öğütülecek olması, bunun enerji boyutunu; çeşitli zenginleştirme yöntemlerine tabi tutu-larak safl aştırılması teknolojik boyutu-nu ve üretim aşamalarında karşılaşa-cağı risk ve doğaya vereceği tahribat açısından da çevresel etki boyutunu düşünen bir sektör yatırımcısının işi çok kolay olmadığı anlaşılabilir bir gerçektir.

Çalışana verilen her bir hak veya ortam/ kişi güvenliği için alınması za-ruri güvenlik tedbirleri, işverene ek bir maliyet gibi gözüküp yatırımcının gözünü korkutsa da, işçi sağlığı ve iş güvenliği için alınan tüm tedbirler ve yapılan harcamalar uzun vadede ve-rimlilik ve ölümlü/ yaralamalı kazalar-da görülecek düşüşlerle kendini çok-tan amorti edecektir.

Analiz

Madencilik, üretimi ve sanayiye kaza-nımı bakımından hem çok riskli hem de yüksek sermayeye gereksinim duyan bir sektördür. Dolayısıyla hem işveren hem de çalıştıranlar açısından ayrı ayrı rizikolar içermektedir.

Page 32: Sayı 10 | Mesai Dergisi

Torba Kanun Tasarısı ile İş Ka-nunu’nun, “çalışma süresi” başlıklı maddesine, “Yer altı maden işlerinde çalışan işçiler için yer altındaki çalış-ma süresi; haftada en çok otuz altı saat olup günlük altı saatten fazla olamaz” cümlesi eklendi. Böylece, madenlerde yer altında çalışan işçi-ler için günlük çalışma süresi 6 sa-ate, haftalık çalışma süresi 36 saate indirildi.

Düzenlemeye göre, işyerinde 1-5 yıl (dahil) arasında hizmeti olan iş-çiler 14 gün izin kullanırken; yer altı işlerinde çalışanlar 18 gün, 5-15 yıl arasında hizmeti olan işçiler 20 gün izin kullanırken yer altı işlerinde ça-lışanlar 24 gün; 15 yıldan fazla ça-lışan işçiler 26 gün izin kullanırken, yer altı işlerinde çalışanlar 30 gün yıllık izin kullanabilecekler.

3213 sayılı Maden Kanunu’na Torba Kanun tasarısıyla eklenen bir madde ile sadece “Linyit” ve “Taş-kömürü” çıkarılan iş yerlerinde yer altında çalışan işçilere ödenecek ücretin miktarı 4857 sayılı İş Kanunu ile belirlenen yasal asgari ücretin iki katı olarak belirlenirken, yeraltı ma-denlerinde çalışan işçiler için emek-lilik yaşı 55’ten 50’ye düşürülmüştür.

4857 sayılı İş Kanunu ile günde-me gelen ve “iş güvencesinden ya-rarlanabilecek işçiler açısından ara-nan, işçinin işyerinde altı aydan fazla süredir çalışıyor olma koşulu, Torba Kanun Tasarısı ile “yer altı işlerinde çalışanlar için kaldırılmıştır. Böylece yeraltı işlerinde bir gün bile çalışan-lar kıdem tazminatı almaya hak ka-zanmış olacaklardır

Çalışana verilen bu vb. haklarlar işverene ek maliyet getireceği kaçı-nılmaz bir gerçektir ama, yeraltı şart-larında olası risklerin fazla olduğu ve burada çalışacakların - bütün bu risklerin dikkate alınarak- çalışma/ dinlenme/ tazminat ve emeklilik sü-relerinin tekrar gözden geçirilmesi

30 <30 <30 < MESAİMESAİMESAİ > Sayı 10 / 2015> Sayı 10 / 2015> Sayı 10 / 2015

Analiz

Devlet kendi uhdesindeki sahaları modernize etmeli ve özel sektör yatı-rımcılarını da iş güvenliği ve moder-nizasyonlarda desteklemeli. Çünkü kömür yataklarımız fosil yakıtlar içinde öncelikli olarak değerlendiril-mesi gereken önemli enerji kaynak-larımızdandır.

Page 33: Sayı 10 | Mesai Dergisi

gerektiği de görmemezlikten geline-mez bir gerçektir.

Maden ocaklarında kullanılan sis-temlerin ve uygulanan teknolojinin kazaların meydana gelmesi ve ölüm oranlarının seviyesi ile ilişkili olduğunu maalesef yaşanarak öğrenen ülkeler-deniz. Modern tekniklerin kullanıldığı bir maden ocağında, klasik yöntemler ile çalıştırılan bir maden ocağına kıyas-la, -iş güvenliğini geliştirmek üzerine sürdürülen periyodik eğitim programla-rının da etkisiyle- hem verimliliğin arttı-ğı hem de kazalar sonucu zarar gören kişi sayısını azalttığı görülmüştür.

Bütün bu gerçekler ışığında, altya-

pı hazırlama ve eleman çalıştırmada ürkütülen özel sektör girişimcileri saha-dan çekilirse işsiz sayısında ciddi ar-tışlar olacak, alışılagelmiş madenciliğe göz yumulursa da bu kez, yeraltından kötü haberler gelmeye devam ede-cek. Geriye tek seçenek kalıyor. Devlet kendi uhdesindeki sahaları moderni-ze etmeli ve özel sektör yatırımcılarını da iş güvenliği ve modernizasyonlarda desteklemeli. Çünkü kömür yatakla-rımız fosil yakıtlar içinde öncelikli ola-rak değerlendirilmesi gereken önemli enerji kaynaklarımızdandır.

Her işte olduğu gibi, madencilik sektörünün akışından “adalet” mevhu-munu çıkarılır veya ihtisas gerektiren bir sektör olmaktan, siyasi rant metası haline dönüştürülürse ne ardı sıra çı-karılan kanunlar ne torbalarla yapılan eklemeler ne de vatandaşın yapabile-ceği bir şeyi kalmayacaktır

Analiz

www.mesaidergisi.org.www.mesaidergisi.org.www.mesaidergisi.org.tr tr tr MESAİMESAİMESAİ > 31> 31> 31

Page 34: Sayı 10 | Mesai Dergisi

Dünyanın en büyük teknoloji markaları 2015’e de hızlı girmeye hazırlanıyor.

Akıl almaz rekabetin yaşandığı teknoloji sektöründe telefon savaşları 2015’te de devam edecek gibi gözüküyor. Yılın en büyük kavgası ise iPhone 6 Plus S, Samsung Galaxy S6, Sony Xperia Z4 ve LG G4 arasında geçecek.

İşte o telefonlar ve yenilenen müthiş özellikleri...

32 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

2015’e Damga Vuran Akıllı Telefonlar

Samsung Galaxy S6:

HTC One M9:

Beklenen çıkış tarihi Şubat-Mart 2015. Cihaz-da metal kasa kullanılacak olup ekran büyük ola-sılıkla 5.2 ya da 5.3-inç olacak. Ayrıca Android 5.0 Lollipop sürümüyle çalışması beklenen S6’nın yeni nesil Exynos çip, Snapdragon 810, 16 veya 21 MP çözünürlüklü Sony IMX240 sensör, öne çı-kan diğer özellikleri olacak.

Beklenen çıkış tarihi Mart 2015. One serisinin yeni üyesinde bir kez daha alümin-

yum kasa kullanılacağı öngörülüyor.

HTC, One M9’da 5,5 inç büyüklüğünde QHD (2560 x 1440 piksel) IPS ekran, Qualcomm Snapdra-gon 805 çipset, 3 GB RAM, optik görüntü sabitleme teknolojili OIS 16 megapiksel arka kamera ve 3500 mAh batarya olmak üzere uzayıp giden özelliklerin olması bekleniyor.

Gökalp DOĞAN

Page 35: Sayı 10 | Mesai Dergisi

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 33

Teknoloji

LG G4:

Iphone 6S / IPhone 6S Plus

Sony Xperia Z4:

Beklenen çıkış tarihi Mayıs 2015.LG G4’de büyük ihtimalle 5.5 inç 4K ekran, 4GB

RAM ve 128GB’a kadar genişletilebilir hafıza des-teği bulunacak. 64-bit tabanlı dört çekirdekli işlem-ciyle gelecek telefonun arka tarafında OIS teknolojili 18MP’lik ana kamera ve ön tarafta 3MP’lik ikinci bir kamera yer alması bekleniyor.

Android 5.0 Lollipop ön yüklü olarak gelen akıllı telefonda 3500 mAh değerinde batarya mevcut.

Iphone 6S ve Iphone 6S Plus’ta ekran boyutunun ve tasarımın değişmesi bekleniyor.

Cihazlarda ayrıca daha güçlü bir işlemci, 3 GB RAM ve daha çok ışık alıp, daha kaliteli görüntülere imza ata-cak lenslerin kullanılacağı söyleniyor. iPhone 6 ve iPho-ne 6 Plus’ta yer alan F/2.2 diyafram değeri yerine yeni iPhone modellerinde F/2.0 veya F/1.8 diyafram değeri kullanılması kuvvetle muhtemel.

Beklenen çıkış tarihi Şubat 2015.Japon üreticinin önümüzdeki yıl odaklanacağı

akıllı telefon Xperia Z4 olacak. Telefonda yüksek ola-sılıkla 5.4-inç büyüklüğünde Quad HD çözünürlük-lü ekran, Snapdragon 805 ya da Snapdragon 810 işlemci (işlemci Snapdragon 805 olursa 3GB RAM kullanılacak ), 32GB dahili depolama 12-bit RAW gö-rüntü desteğine ve ISO 25600 değere sahip 20.7MP çözünürlüklü arka kamera, Android 5.0 Lolliop, kab-losuz şarj desteği, suya ve toza karşı dayanıklı yapı Xperia Z4’ün öne çıkan özellikleri olacak.

Iphone 6S / IPhone 6S Plus

Page 36: Sayı 10 | Mesai Dergisi

34 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

Teknoloji

Dünya’nın bir ucunda, sevdiklerinizle telefonla konuşurken onlara “bir saate oradayım” de-mek istemez miydiniz?

Concorde Geri mi Dönüyor ?

Bilimkurgu fi lmleri bizleri ışınlan-maya özendirse de bu teknolojiden şimdilik pek ses çıkmıyor.

Ancak 1900’lerin başından bu yana gelişim gösteren hava taşımacı-lığı sesten hızlı yolculuk için yepyeni fırsatlar sunuyor.

Son uçuşunu 2003 yılında yapan Concorde sivil alanda bir başarısızlık olmasına rağmen askeri alanda ses hızı çoktan aşıldı ve böyle bir sınır artık yok. Sesten çok daha hızlı olan hiper-sonik uçuşlar için hala deney aşama-sındayız ama süpersonik uçuşlarda oldukça ilerleme var.

Bunlardan birisi hiç şüphesiz Lo-ckheed Martin ve NASA’nın ortak pro-jesi olan N+2 . N+2 80 yolcu kapasiteli ve sesten 1.7 kat daha hızlı uçabiliyor.

Concorde’a nispeten gürültü se-viyeleri oldukça makul. Uzmanların ifadesine göre ses duvarının aşılması sonucu oluşan patlama sesi N+2 de Concorde’a göre 100 kat daha düşük.

N+2 nin 2025 yılı itibariyle işletme-ciliğe başlaması ve deneme parkuru olan New YorkLos Angeles arası orta-lama 5 saatlik uçuşu iki saate düşür-mesi planlanıyor.

Page 37: Sayı 10 | Mesai Dergisi

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 35

Concorde ilk uçuş denemesini 2 Mart 1969’da Fransa’nın Toulouse ken-tinde yaptı. 1973 Paris Hava Şovu’nda Sovyet yapımı Tu144�ün havada par-çalanarak düşmesiyle Concorde ses üstü taşımacılığın o dönemki yıldızı oldu. Air France, 1977 yılından itibaren ParisNew York arasında sesten hızlı uçaklarla yolcu taşımaya başladı.

Concorde, normal uçuşlarında sa-atte 2 bin 132 kilometre hıza erişiyor ve yerden 18 bin 200 metre yüksekten uçuyordu. Uçaklar, Atlantik’i normal koşullarda 3 saatte aşabiliyordu.

Başlıca amacı hız yapmak olan Concorde uçaklarının dış yüzeyi, çok hafi f ve ısıya dayanıklı titanyum mad-desinden üretildi. Uçuş sırasında sür-tünme nedeniyle uçağın dış cephe-sindeki sıcaklık 92, burun kısmındaki sıcaklık ise 130 dereceye çıkıyordu. Isınma nedeniyle uçağın boyunun uçuş sırasında yaklaşık 77.5 santim uzadığı saptandı.

Dev yolcu uçakları 200 yolcuyu rahatlıkla taşırken, dar gövdeli Con-corde’un yolcu kapasitesi 125 kişiydi. Yolcuların büyük çoğunluğunu zengin ve ünlüler oluşturuyordu, çünkü Con-

corde’un New York - Paris arasında tek gidiş için bilet fi yatı 12 bin doları bulu-yordu. 30 yıllık macerası boyunca 20 Concorde uçağı üretildi.

25 Temmuz 2000 tarihinde Paris Charles de Gaulle Havaalanı’ndan kalkışından 1,5 dk sonra geçirdiği kaza ile uçuşları durdurulmuştur. Ya-pılan tüm güvenlik modifi kasyonlarına rağmen yüksek bakım maliyetleri ve 11 Eylül sonrası düşen yolcu rakamları nedeniyle üretimden kaldırılmıştır.

Teknoloji

Meraklıları İçin:

Concorde rüyası nasıl sona erdi?

Page 38: Sayı 10 | Mesai Dergisi

Hipertansiyon en yaygın kardiyo-vasküler (kalp-damar) hastalık olup gelişmiş ülkelerde yaşayan erişkin nüfusun %20-50’sini etkilemektedir. Otuzlu yaşlarda %20-25 olan hiper-tansiyon yaygınlığının, yaşla birlikte belirgin artış göstererek 60 yaş ve üzerinde %50’lere çıktığı görülmek-tedir. 2009 yılında ülkemizde 5.2 mil-yon erkek ve 6.6 milyon kadında hi-pertansiyon hastalığı olduğu tahmin edilmektedir. Ülkemizde hipertansi-yon yaygınlığı erkeklerde %36, kadın-larda ise %49 olduğu bulunmuştur. 2025 yılında toplumun %29,2’sinin hipertansif olacağı öngörülmektedir. Hipertansiyonun kontrol altına alınma oranı gelişmiş ülkelerde %25 iken, gelişmekte olan ülkelerde bu oran %10’un altında kalmaktadır.

Hangi hastalıklar için risk fak-törüdür?

Yüksek kan basıncının erkeklerde ve kadınlarda koroner arter hastalığı (kalp damar tıkanıklığı), inme (felç), kalp yetersizliği, periferik arter hasta-lığı (boyun ve bacak damar tıkanık-

36 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

Sağlık

Hipertansiyon Hakkında Güncel Bilgiler

Dr. M. Kemal KAHYALAR - Doç. Dr. Yusuf SELÇOKİTurgut Özal Üniversitesi Tıp Fakültesi / Kardiyoloji Anabilim Dalı

Yüksek kan basıncının erkeklerde ve kadınlarda koroner arter hasta-lığı (kalp damar tıkanıklığı), inme (felç), kalp yetersizliği, periferik arter hastalığı (boyun ve bacak damar tıkanıklığı) ve böbrek yetersizliği açısından risk faktörü olduğu sap-tanmıştır.

Page 39: Sayı 10 | Mesai Dergisi

lığı) ve böbrek yetersizliği açısından risk faktörü olduğu saptanmıştır. Di-ğer yandan kan basıncı düzeylerin-deki yükselmenin bilinçsel işlevleri olumsuz etkilendiği ve demans (bu-nama) insidansını arttırdığı belirlen-miştir.

Sistolik (büyük tansiyon) kan ba-sıncındaki her 20mmhg’lik ve diasto-lik (küçük tansiyon) kan basıncındaki her 10 mm hg’lik artış, hem koroner kalp hastalığı, hem de inmeden kay-naklanan ölüm oranını iki katına çı-karmaktadır.

Hipertansiyon tanısı nedir?18 yaş ve üzeri erişkinlerde kan

basıncı düzeylerine göre sınıfl aması aşağıdaki tabloda görülmektedir. Bu sınıfl ama iki veya daha fazla hasta kontrolünde oturur pozisyonda her defasında yaklaşık iki veya daha faz-la sayıda uygun şekilde ölçülmüş kan basıncına göre yapılmıştır. Teda-vi hedefi kan basıncının 140/90 mm hg’nın altına indirilmesidir.

Sistemik hipertansiyon %5 ora-nında bilinen hastalıklara bağlı iken (sekonder hipertansiyon), %95’inde esansiyel (nedeni bilinmeyen hiper-tansiyon) söz konusudur.

Hipertansiyon tanısında yapılma-sı gereken işlemler kan basıncı düze-yini belirlemek, varsa eğer sekonder (ikincil) nedenleri ortaya koymak ve risk faktörlerini, hedef organ hasarını ve eşlik eden hastalıkları araştırarak kardiyovasküler riski değerlendir-mektir.

Bu amaçla tekrarlanan kan basın-cı ölçümleri, hasta öyküsünün alın-ması ve fi zik muayene, laboratuvar inceleme yapılması gerekmektedir.

Şikâyetler olur mu? Varsa ne-

lerdir?Hafi f ya da orta derecede hiper-

tansiyonlu hastaların çoğunluğunda şikayet yoktur. Bu anlamda hipertan-siyonun sinsi bir hastalık olduğunun bilinmesi ve rutin kontrollerin yapıl-ması büyük önem taşır. Diğer yandan hastaların bir kısmı baş ense ağrısı, terleme, çarpıntı, halsizlik gibi şika-yetler tanımlayabilir.

Beyaz önlük hipertansiyonu nedir?

Kan basıncı gün boyunca veya 24 saatlik ölçümlerde normal sınırlar-

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 37

Sağlık

Yüksek kan basıncının erkeklerde ve kadınlarda koroner arter hastalığı, inme, kalp yetersizliği, periferik arter hastalığı ve böbrek yetersizliği açısın-dan risk faktörü olduğu saptanmıştır.

Page 40: Sayı 10 | Mesai Dergisi

38 <38 <38 <38 <38 <38 <38 < MESAİMESAİMESAİMESAİMESAİMESAİMESAİ > Sayı 10 / 201> Sayı 10 / 201> Sayı 10 / 201> Sayı 10 / 201> Sayı 10 / 201> Sayı 10 / 201> Sayı 10 / 2015555555

da olup yalnızca muayene sırasında yükselme göstermektedir. Bu duru-ma beyaz önlük hipertansiyonu denir. Evde tekrarlayan ölçümlerde kan ba-sıncının ortalama 135/85 mmhg altın-da olması fakat klinikte 140/90 mmhg üzerinde olması ile tanı konur. Bu tip hipertansiyonun, hedef organ hasa-rı ve metabolik bozukluklarla ilişkili olduğundan dolayı masum olmadığı öne sürülmüştür.

Maskeli hipertansiyon nedir?Bu durumda kan basıncı klinik

ölçümlerde normal iken ambulatuar (holter tansiyon) kan basıncı takiple-rinde kan basıncının yüksek olarak saptanmasıdır. Hedef organ hasarının

bu hipertansiyonda görülme sıklığı daha yüksektir.

Laboratuvar bulgularında neler istenir?

Ekg, Akciğer Grafi si, Ekokardiyog-rafi , Biyokimyasal Testler, İdrar Analizi, Ambulatuar (Holter tansiyon) kan ba-sıncı ölçümü yapılması hekimler tara-fından önerilmektedir.

Kardiyovasküler risk faktörleri nelerdir?• Hipertansiyon• Yaş (Erkeklerde >55 yaş, kadınlar-

da>65 yaş)• Diyabetes Mellitus, (şeker hastalığı) • Serum LDL kolesterol yüksekliği

veya HDL kolesterol düşüklüğü• Glomerulerfi ltrasyon hızı (GFR) <60

ml/dk, (böbrek süzme fonksiyonları-nın azalması)

• Ailede erken kardiyovasküler hasta-lık (erkeklerde <55 yaş, kadınlarda <60 yaş altında 1. Derece akrabalar-da kardiyovasküler hastalık olması)

• Mikroalbüminüri (idrarla protein atılımı)• Beden kitle indeksi>30 kg/m2

Sağlık

Evde tekrarlayan ölçümlerde kan ba-sıncının ortalama 135/85 mmhg altın-da olması fakat klinikte 140/90 mmhg üzerinde olması ile tanı konur. Bu tip hipertansiyonun, hedef organ hasarı ve metabolik bozukluklarla ilişkili ol-duğundan dolayı masum olmadığı öne sürülmüştür.

Page 41: Sayı 10 | Mesai Dergisi

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 39

• Fiziksel inaktivite• Sigara kullanımı

Hipertansiyon hastalarında yu-karıdaki risk faktörlerinin değerlen-dirilmesi tedavi düzenlenmesinde önemli yere sahiptir.

Hipertansiyonda hedef organ hasarı ve komplikasyonları neler-dir?

Hipertansiyon eğer tedavi edil-mez veya hedef tansiyon değerleri sağlanamazsa, koroner kalp hasta-lığı (kalp krizi vb.), kalp yetersizliği, serebrovasküler hastalık (felç), kro-nik böbrek hastalığı, dissekan aort anevrizması (Aort damarı yırtılması), periferik damar hastalığı (bacak, kol ve boyun damarlarında tıkanma), retinopati (göz damarlarında hasar) gibi hastalıklara neden olabilir.

Tedavinin hedefi ve yöntemi nedir?

Hipertansiyon hastasında tedavi hedefi kan basıncı değerini 140/90 mmhg altına, şeker hastalığı olanlar-da ise 140/80 mmhg’nin altına indir-mektir. Bunun sağlanması için aşa-ğıdaki önerilere uyulması gereklidir. Bunlar yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaç tedavisidir.

Yaşam tarzı değişiklikleri;Kilonun azaltılması (vücud kitle

indeksi: 18,5-24,9 kg/m2), doymuş (katı) ve toplam yağ miktarının azaltıl-dığı düşük yağlı günlük ürünler, mey-ve ve sebzeden zengin beslenme, diyette tuz kısıtlama (6 gr altında), fi ziksel aktivite (haftanın çoğu günü

en az 30 dk düzenli aerobik fi ziksel aktivite), alkol alımının kısıtlanması, sigaranın bırakılması. Hekim tarafın-dan önerilen ilaç tedavisi

Takip ne kadar sıklıkla olmalı?Hipertansiyonun ilaç tedavisine

başlandığında tedavide doz ayarla-mak veya kan basıncı hedefi ne ula-şabilmek için aylık kontroller ile takip edilmelidir. Bu dönemde hastanın evde sabah ve akşam iki kez tansi-yon ölçmesi ve kaydetmesi sağlan-malıdır. Eğer tansiyon hedef değer olan 140/90 mmhg üzerinde ise daha sık hekime başvurmalıdır.

Sağlık

Hipertansiyonun ilaç tedavisine başlandığında tedavide doz ayarla-mak veya kan basıncı hedefi ne ulaşa-bilmek için aylık kontroller ile takip edilmelidir. Bu dönemde hastanın evde sabah ve akşam iki kez tansiyon ölçmesi ve kaydetmesi sağlanmalıdır.

Page 42: Sayı 10 | Mesai Dergisi

Dirençli hipertansiyon nedir?Dirençli hipertansiyon idrar sök-

türücü (diuretik) ilacı da içeren üç ilaçla tedavi rejiminin tam doz veril-mesine rağmen kan basıncı hedefi -ne ulaşılamaması olarak tanımlanır. Tedavisinde ilaç kullanım sayısı ya da dozunu artırmak ve yeni yön-tem olarak kullanılan radyofrekans enerji kullanılarak böbrek damarla-rının ağızlarının yakılması düşünü-lebilir.

Gebelik ve hipertansiyonGebelik öncesi kadınlar kan

basıncı açısından değerlendirilme-lidir. Hipertansiyonu varsa ağırlık derecesi, muhtemel ikincil neden-

leri ve hedef organ hasarı varlığı belirlenmeli, tedavi yaklaşımları planlanmalıdır.

Gebelikte ilaç tedavisi kan basın-cı sistolik (yüksek) 160 mmhg’dan fazla ise veya diastolik (düşük) 110 mmhg’dan fazla ise direk başlanır; eğer organ hasarı veya semptoma-tik hamilelik hipertansiyonu varsa 140/90 mmhg’dan fazla olması du-rumunda ilaç tedavisi düşünülebilir. Gebe, gebelikte Evre 1 (140-160/90-100 mmhg değerlerinin üzerinde ol-ması) hipertansiyon hastası ise dü-şük riskli olarak düşünülüp yaşam tarzı değişiklikleri tek başına yeterli olabilir. Tuz 2.4 gr/gün olarak kısıt-lanmalıdır. Alkol ve sigara bıraktırıl-malıdır. Bununla birlikte hedef organ hasarı bulunan veya daha önce anti-hipertansif kullanan gebe kadınlarda ilaç tedavisine devam edilmelidir.

Hipertansif acil durum, ivedi durum nedir, ne yapılır?

Öncelikle hasta tedavisini ala-bileceği en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalıdır. Hipertansif acil du-rum; kan basıncı 180/120 mmhg’dan yüksek olup hedef organ hasarının olması durumudur. Bu durumda kan basıncı değerinin ilk saatler %20-25 civarında düşürülür. Tedavisi damar yolundan verilerek yoğun bakımda takibi yapılır. Hipertansif ivedi du-rum; organ hasarının olmadığı kan basıncının 180/120 mmhg’dan fazla olduğu durumdur. Bu durumda kan basıncı 1-2 gün içinde düzeltilmesi gerekmektedir. Tansiyon oral tablet-lerle kontrol altına alınır.

40 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

Sağlık

Gebelik öncesi kadınlar kan basıncı açısından değerlendirilmelidir. Hi-pertansiyonu varsa ağırlık derecesi, muhtemel ikincil nedenleri ve hedef organ hasarı varlığı belirlenmeli, teda-vi yaklaşımları planlanmalıdır.

Page 43: Sayı 10 | Mesai Dergisi

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 41

ÇALIŞTAY

Federasyonumuz bünyesinde olan dernekler yönetim kurulların katılımıyla gerçekleşen çalıştay da derneklerin ku-rumsal yapısı ve işleyişi ile ilgili çalışma yapıldı. Ayrıca sivil toplum kuruluşların önemiyle ilgili sunum yapıldı. Ardından federasyon halı saha futbol turnuvasının fi nali oynandı ve ödül töreniyle iki günlük çalışma son buldu.

Faaliyetler

Faaliyetlerimiz

Page 44: Sayı 10 | Mesai Dergisi

> Sayı 10 / 201542 <42 <42 < MESAİMESAİMESAİ > Sayı 10 / 2015> Sayı 10 / 201> Sayı 10 / 2015> Sayı 10 / 20155> Sayı 10 / 2015

Faaliyetler

TÜM-İŞ DERKomşularına Aşureİkramında Bulundu

Kayseri Tüm İşçiler Derneği (TÜM-İŞ DER), Muharrem ayında geleneksel hale getirdiği komşularına aşure dağıtma ade-tini bu sene de yerine getirdi. 500 kişilik yaptırılan aşureyi kendi üyelerine ve ad-resindeki Sultanhamamı Caddesi üzerin-deki komşu iş yeri çalışanlarına sayısınca ikram etti.

Dernek Başkanı Şeref Bulut ‘Heryıl geleneksel hale getirdiğimiz aşure yap-tırma ve komşulara servis işinin her yıl devam ettirileceğini,bu adetin komşularla diyalog ve tanışmaya katkı sağladığını’ belirtti. Aşure ikramı sonrası pek çok kom-şudan teşekkür aldıklarını belirten dernek genel sekreteri ‘aşureyi kendi derneğimiz-de her yıl özel olarak yaptırıyoruz. Üyeleri-mize ve komşularımıza ikram ediyoruz bu tür önemli mevsimlerde gerek pilav şenliği gerekse aşure dağıtımı yaparak dernek tanıtımını yaparak ön yargıları kırdıklarını’ belirtti.

Page 45: Sayı 10 | Mesai Dergisi

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 43

Faaliyetler

TUÇAF 1.Dostlukve Kardeşlik FutbolTurnuvası

Turnuvamız Ankara’dan 5 (ANÇADER, AKÇADER, MEFKUREDER, GENÇADER, ANKADER) ve Ankara dışından da 5 der-neğimiz (Kayseri TÜM-İŞ-DER, Kırıkkale TÜMÇADER, Konya KONÇADER, Samsun TÜMDER, Eskişehir ESİŞDER) olmak üzere 10 üye derneğimizin katılımıyla Kasım ayı başında başlamıştır. Ankara’dan katılan 5 dernek arasında ön eleme maçları yapı-larak turnuvamız 8 takımla devam etmiş. 8 takım arasında çekilen kuralarla Çeyrek Final maçları Kasım ayı ortasında Ankara dışındaki takımların ev sahipliğinde yapıl-mış, Ankara GENÇADER, Kırıkkale TÜM-ÇADER, Kayseri TÜM-İŞ-DER ve Ankara AKÇADER yarı fi nale çıkan takımlar olmuş-tur. Ankara’da yapılan Yarı Final maçları ne-ticesinde Kayseri TÜM-İŞ-DER ve Ankara AKÇADER takımları rakiplerini yenerek Fi-nale çıkmayı hak kazanmıştır. Final maçı 14 Aralıkta Kızılcahamam Asya Termal Halı Sahasında yapılmış, çok çekişmeli geçen maçın sonucunda AKÇADER, TÜM-İŞ-

DER’i 2-0 mağlup ederek Turnuvamızın Şampiyonu olmuştur. 1. sini düzenlemiş olduğumuz Dostluk ve Kardeşlik Futbol Turnuvamız maçları, centilmence ve dostane bir şekilde tamamlanmıştır. Turnuvamız Üye derneklerimiz tarafından memnuniyetle karşılanmış, Federasyon olarak bundan sonra bu organizasyonu-muzun her yıl düzenli olarak yapılmasına, tüm üye derneklerimizin katılımının sağlanmasına ve profes-yonelce yapılmasına karar verilmiştir.

Page 46: Sayı 10 | Mesai Dergisi

44 <44 <44 < MESAİMESAİMESAİ > Sayı 10 / 2015> Sayı 10 / 2015> Sayı 10 / 2015

Faaliyetler

Kurban BayramıKırgızistan Gezisi

Kırgızistan’a bir arkadaş ile Kimse Yok mu değil de, kimse var gönüllüsü olarak gittik. Ülkenin %30 fakir, insanlar tek ve iki odalı konteynır tipli evlerde yaşıyor. Ön-ceden tespit edilen İhtiyaç sahibi aileleri ziyaret ettik. Ziyaretimize Türkiye’den gö-türdüğümüz ve orada kesimini yaptığımız kurbanlardan paylar alarak, Türkiye’den de götürdüğümüz (kırtasiye malzemeleri, oyuncak, bisküvi ve çikolata vb.) hediye-lerle aileleri ziyaret ettik. Ayrıca çocuklara bayram harçlıkları verdik. Çok sevindiler, hediyeye hediye ile karşılamak vermek istiyorlar. Verecekleri bir şey olmayınca ekmek verdiler, çok duygulandık. Yaban-cı bir ülkede olduğumu hiç hissetmedim. Kendi ülkemizde ve kendi ailelerimiz ile

beraber bayram yapıyormuş gibi bayramın 1 ve 2.gününü geçirdik. Çok samimi ve misafi rperver insanlar. İlk defa yurt dışına çıktım. Unutamayaca-ğımız bir bayram yaşadım.. İhtiyaç sahibi ve ziyaret edilmesi gereken insanlar çok. Hizmet her yerde var, sadece Türkiye’de değil.

Page 47: Sayı 10 | Mesai Dergisi

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 45

Faaliyetler

TÜM-İŞ DERÖnce Meslek Öğretiyor,Sonra İş Sahibi Yapıyor

Kayseri Tüm İşçiler Derneği (TÜM-İŞ DER), açtığı kurslarla kursiyerleri önce meslek sahibi yapıyor, ardından da bu ki-şilerin istihdam edilmesini sağlıyor. Şu ana kadar 72 kursiyerden 35’i işe yerleştirildi.

Günümüzde işsizler iş, işveren ise ka-lifi ye personel bulamamaktan yakınıyor. Kayseri’de faaliyet gösteren TÜM-İŞ DER, istihdam sorununun çözülmesi için önemli adımlar atıyor. Bu kapsamda vasıfl ı ya da vasıfsız kişilere yönelik meslek edindirme kursları açıyor. Kursiyerlerine Milli Eğitim Müdürlüğü onaylı sertifi ka veren dernek, mezunlarının iş bulması için de çalışma yapıyor. Eğitimli işsizler ile işveren arasın-da köprü vazifesi yapıyor. Şu ana kadar Solidworks, Temel Bilgisayar, Autocad ve 10 Parmak Klavye alanlarında kurs açan dernek, 72 kişiyi meslek sahibi yaptı. Bu ki-şilerden 35’i de Organize Sanayi Bölgeleri başta olmak üzere çeşitli iş kollarında is-tihdam edilmeye başlandı. Dernek ayrıca,

kursiyerler dışında da iş başvurusunda bulunanların işe yerleştirilmesi konusunda aracı oluyor.

Tüm İşçiler Derneği Genel Sekreteri Enes Ayde-mir, dernek olarak mühim bir mesele olan istihdamla ilgili işsiz gençlere iş bularak önemli bir problemin çözümüne katkı sunmaya çalıştıklarını söyledi. Vasıfl ı veya vasıfsız gençler için ihtiyaca göre kurslar açtık-larını belirten Aydemir, “Ardından başarılı olan kursi-yerlerimizin iş bulmaları için işçi ve işveren arasında köprü olmaya çalışıyoruz.” dedi.

DOĞALGAZ ve KATI YAKIT ATEŞLEME KURSUTüm İşçiler Derneği, son olarak ihtiyaç duyulan

doğalgaz ve kalorifer ateşleme kursu açmaya karar verdi. Yeni kursla ilgili ön kayıtlar başladı. Kurs kap-samında 60 kişinin eğitileceği ve kursiyerlere Halk Eğitim Merkezi onaylı sertifi ka verileceği belirtildi.

Page 48: Sayı 10 | Mesai Dergisi

46 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

SizdenGelenlerSizdenGelenlerSizdenSizdenSizdenSizdenSizdenSizdenGelenlerGelenlerGelenlerGelenlerGelenlerGelenlerSizdenGelenler

Uzmanlara göre insanın “yaşama sevincini” tüketen, kemiren dört önemli faktör vardır:

1. Sahte dostlar arasında “dost-suz” kalmak

2. Varlık içinde iken yokluk çekmek (cimrilik ve kanaatsizlik)

3. Ben ne olacağım korkusu!4. Yalnızlık

Bu 4 faktör ruhumuzu kemiren, her gün biraz daha insanı karamsarlığa iten ve mutlaka bilinçli olarak, farkındalıkla karşı konulması gereken hususlardır. Birçok sahte dostumuz olacağına bir-kaç tane gerçek dostumuz olsun yeter. Elinden, dilinden emin olduğumuz, gü-venen ve güvenilen kimsedir dost.

“Vefalı ve dürüst olmayan dost ola-maz!..” öyleyse vefalı olduğunu kanıtla-mış, dürüst, güvenilir olan ve size güve-nen az sayıdaki dostumuz varsa onların kıymetini iyi bilelim. Şair Bakî’ye sormuş-lar dost kime derler? Büyük şair şöyle cevap vermiş:

- Dost üç çeşittir. Bir dost vardır ki gıda gibidir, sen onu her gün ararsın. Bir dost vardır ki ilaç gibidir, gereğinde ara-nır. Bir dost da vardır ki hastalık gibidir, o seni arar bulur.

Derdiniz olduğunda veya sevindiği-nizde aradığınız ve böyle zamanlarında sizi arayan kimsedir dost. Bu dostlar ruh sağlığımız için ilaç gibidir.

“Kem dürür nicelerin yoksulluktan sa varlığı

Bunca varlık var iken geçmez gönül darlığı”

( Yunus Emre)

Ruhumuzu kemiren, giderek bizi çöküntüye (depresyona) iten bir diğer husus “varlık içinde yokluk çekmek” tir. Çoğu insan varlık içinde yüzünce mutlu olacağını sanar. Oysa varlık bazen mut-suzluğu arttırabilir. Çok varlıklı olmasına rağmen huzursuzluk olan, kavga eden,

Ruhumuzu Kemiren 4 Faktör

Alper YİĞİTER

Page 49: Sayı 10 | Mesai Dergisi

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 47

bu yüzden hapishanelere düşen, hatta intihar eden kimseleri hemen her gün ga-zete manşetlerinde görürüz.

Yunus Emre “Kemdir (kötüdür) nice-lerin yoksulluktansa varlığı / Bunca varlık var iken geçmez gönül darlığı!” derken bu hususu çok güzel özetlemiştir. “Yokluk var-lığın aynasıdır” demişler. Varlıklı kimselerin fakirleri unutmaması, arada bir aynaya ba-kıp onlara yardım etmesi ruha ilaç gibidir. “Varlık ve darlık anında” toplumdaki muh-taçları unutmayanların gönülleri genişleye-cek ruhları mutluluk hissedecektir. “Tadını bilenleri için ekmeği paylaşmak ekmekten daha lezzetlidir”

• Endişe (kaygı) insani bir durumdur.

Sadi-i Şirazi’ye sormuşlar insan nedir? Sadi şöyle cevap vermiş: “-insan bir damla kan , binlerce endişeden ibaret-tir..” Gerçekten çoğu insan hemen her gün endişe acısı çeker. İmtihanı geçebi-lecek miyim? Kaygısı. Çocuğum sağlıklı büyüyecek mi? Üniversiteyi kazanabile-cek mi? Kazandığı bölümü bitirebilecek mi? İş bulabilecek mi? Vs.. endişeler.. Oysa her şey insanın elinde değildir ki her şeyi kontrol edelim. Her şey istediği-

miz gibi olmayacaktır her zaman. Güne-şin doğması, ge-cenin gündüzün birbirini takip etmesi, mev-simlerin de-ğişmesi hiçbiri bizim elimizde değildir. Aslın-

da düşünen biri milyarlarca yıldır

bu dünyanın uzayda

yolculuğunun devam ettiğini, bu yolculuk esnasında üzerinde yaşayan canlıları sa-yısız defa boşalttığını, “gelen har canlının ölümü mutlaka tadacağını” ve her olayın ince bir hesap üzere döndüğünü anlaya-bilir. Rahat ve teslimiyet içinde, iyilik yapa-rak, diğer insanlara yardım ederek yaşa-manın tadına varmaya bakmalıyız.

Yalnızlık insanın içini acıtan, insanda birçok hormon salgılatarak zararlı etkilere yol açan bir ruh halidir. Yalnızlık acısı çeken insanlar sevgiden yoksun kalmış, sevgi açlığı çeken insanlardır. Bazı zamanlarda insanın bilinçli olarak kendini bir köşeye çekmesi ve iç hesabını yapması yalnızlık değildir. Hatta bu tür “bilinçli yalnızlığa çekilme” insanı olgunlaştıran, hatalarıy-la ve doğrularıyla yüzleştiren şifa verici, faydalı bir durumdur. Patolojik anlamdaki yalnızlık ise çözülmesi gereken, psikolog ve psikiyatrist desteği gerektiren karma-karışık bir ruhsal düğümdür. “Her şey çift yaratılmıştır!”. Elektron-proton, erkek-dişi, karanlık-aydınlık, madde-anti madde, vs.. (hatta şifa ile hastalık bu çerçevede dü-şünülebilir). Her şey çift yaratıldığına göre yalnızlık yaratılanlara mahsus bir esas ola-maz. Zaten Türkçemize yerleşmiş “Yalnız-lık Allah’a mahsustur!” sözü vardır.

Tıbbi anlamda ki hastalık sayılabilecek yalnızlık insanın kendisini birçok faaliyet-ten etkinlikten koparıp, sosyal hayattan çekilmesi, diğer insanlardan uzaklaşma-sı, çalıştığı işi bile bırakması, yapmaması, yaptığı işinden ve hayattan zevk almama-ya başlamasıdır. Böyle bir hale karşı da insanın bilinçli olarak aksine sosyal faa-liyetlere katılmaya çalışması, ziyaretlere gitmesi evine misafi r kabul etmesi, sohbet ortamlarına katılması tedavi edici olacaktır.

Analiz

Page 50: Sayı 10 | Mesai Dergisi

48 < MESAİ > Sayı 10 / 2015

UmudaHayat Kat !

www.ardicegitim.com

SizdenGelenlerSizdenGelenlerSizdenSizdenSizdenSizdenSizdenSizdenGelenlerGelenlerGelenlerGelenlerGelenlerGelenlerSizdenGelenler

Küçük kız, hüzünlü bir yabancıya gülümsedi. Bu gülümseme adamın ken-disini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu hava içinde yakın zamanda kendisi-ne yardım eden bir dosta teşekkür et-mediğini hatırlayarak ona bir not yazdı ve yolladı.

- Arkadaşı bu teşekkürden o kadar keyifl endi ki, her öğle yemek yediği lo-kantada garson kıza yüklü bir bahşiş bıraktı.

- Garson kız ilk kez aldığı bu bahşi-şin bir kısmını akşam eve giderken her zaman köşe başında oturan fakir ada-mın şapkasına bıraktı.

- Adam öyle ama öyle minnettar oldu ki... İki gündür boğazından aşağı lokma geçmemişti. Karnını ilk defa doyurduk-tan sonra bir apartman bodrumundaki odasının yolunu ıslık çalarak tuttu. Öyle neşeliydi ki bir saçak altında titreşen kö-pek yavrusunu görünce kucağına aldı.

- Küçük köpek gecenin soğuğun-dan kurtulduğu için mutluydu. Sıcak odada sabaha kadar koşturdu.

- Gece yarısından sonra apartmanı dumanlar sardı, bir yangın başlıyordu. Dumanı koklayan köpek öyle bir havla-maya başladı ki, önce fakir adam uyan-dı, sonra bütün apartman halkı...

- Anneler, babalar dumandan boğul-mak üzere olan yavrularını kucaklayıp ölümden kurtardılar...

Bütün bunların hepsi, beş ku-ruşluk bile maliyeti olmayan bir te-bessümün sonucuydu..

Mustafa [email protected]

Bir hikaye

Page 51: Sayı 10 | Mesai Dergisi

www.mesaidergisi.org.tr MESAİ > 49

UmudaHayat Kat !

www.ardicegitim.com

Page 52: Sayı 10 | Mesai Dergisi

Şehit Daniş Tunalıgil Sok.No:2/25-26 Maltepe / Ankara

+90 312 229 79 73

[email protected]

twitter.com/TucafTR

www.tucaf.org

Çalışmak haya�ır...A�empting is life...

∞ Çalışanların bilgi, beceri ve ahlaki seviyelerini arttırmak...∞ Mesleki alanda yetişmiş eleman hazırlayarak istihdamı arttırmak... ∞ Çalışanların verimliliğini ve kariyerlerini yükseltici etkinlikleri desteklemek...∞ Çalışanların kişisel ve mesleki gelişimlerinin, çalışma kültürünün, iş ahlakının ve iş etiğinin oluşmasına katkıda bulunmak...∞ Çalışanların haklarını mülayemetle savunmak...

TEMEL İLKELERİMİZDİR.

YETİŞMİŞELEMAN

ÇALIŞANHAKLARI

İSTİHDAM

GÜÇ BİRLİĞİ

HEDEF

Şirinevler Mah. MithatpaşaCad. No:1 Aker Plaza B BlokKat:3 Bahçelievler / İstanbul

+90 212 503 33 51

[email protected]

twitter.com/MihverTR

www.mihver.org.tr

Aşağı Yoncalık Mah. KadıoğluSok. No:20/3 Yakutiye / Erzurum

+90 442 214 00 57

[email protected]

twitter.com/Docaf25

www.docaf.org

İncilipınar Mah.Muammer Aksoy Bul.FH İş Merkezi 3.Kat No:5Şehitkamil / Gaziantep

[email protected]

twitter.com/Gucaf

www.gucaf.org.tr

Yeşillik Cad. No:169 Kat:2-3Karabağlar / İzmir

+90 232 276 75 70

[email protected]

twitter.com/Tumcadef

www.tumcadef.org

Şehit Daniş Tunalıgil Sok. No:2/27 Maltepe / Ankara

www.mulkon.org

www.mulkon.tv

+90 312 229 79 73

[email protected]

twitter.com/MulkonTR

facebook.com/TRmulkon

youtube.com/MulkonTR