31
TÜRK BÜYÜKLERİ

Sos

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Sos

TÜRK BÜYÜKLERİ…

Page 2: Sos

Büyük Selçuklu Devleti'nin kurucularından Horasan Valisi Çağrı Beyin oğlu ve SelçukluSultanı Tuğrul Bey´in yeğeni olan Alp Arslan, bu devletin kuruluş dönemindeki güç koşullarda yetişti. Doğum tarihini çeşitli kaynaklar 1029 ile 1032 yılları arasında gösterir. Tarih yazarlarının çok yiğit bir savaşcı olarak tanımladıkları hükümdar çok küçük yaşta ata binip ok atmayı öğrendi. İlk gençlik yıllarında arkadaşlarından oluşan kendi birliğiyle katıldığı Dandanakan vb. savaşlardaki başarısıyla dikkati çekti ve babasının ölümünden sonra Horasan valiliğini üstlendi.

Tuğrul Bey 1063´de ölünce Selçuklu ülkesinde taht kavgaları başladı. Oğlu olmayan Tuğrul Bey, vasiyetinde Çağrı Bey'in oğullarından Süleymanın tahta geçmesini vasiyet etmişti. Selçuklu veziri Amid ül-Mülk bu vasiyeti yerine getirdi ve Rey kentinde 1Süleyman'ı sultan olarak tahta çıkardı. Ancak Çağrı Bey'in öteki oğlu Alp Arslan ve Arslan Yabgunun oğlu Kutalmış ile bazı emir ve şehzadeler Süleyman'ın sultanlığını tanımadılar. Kazvin şehrinde Alp Arslan adına hutbe okundu. Kutalmış'ın Rey önüne gelerek şehri kuşatması üzerine, vezir Amid-ül Mülk, Alp Arslan'dan yardım istediği gibi,hutbeyi de onun adına okuttu. Kutalmış ise, Alp Arslan ile yaptığı Dameğan yakınlarındaki savaşta hayatını kaybetti. Alp Arslan Rey şehrinde Selçuklu Devleti tahtına çıktı. Daha sonra Amid ül-Mülk'ü azlederek, yerineNizamülmülk'ü tayin etti.[1]

ALP ARSLAN

Page 3: Sos

İlk seferini Gürcistan ve Doğu Anadolu'ya yaptı. Bu seferde oğlu Melikşah ve veziri Nizamülmülkde bulunuyordu. Bizans'ın elinde bulunan Kars ve Ani bölgesine kadar ilerleyerek buraları ele geçirdi. Bu fethi neticesinde Abbasi Halifesi Kaim bi-Emrillah, Sultan'a "Ebu'-Feth" (Fetihlerin babası) lakabını vermiştir.1064

1065 yılı sonlarında Üst-yurd ve Mangışlak taraflarına bir sefer düzenledi. Bölgedeki Kıpçaklarla Türkmenleri idaresi altına aldı. Dedesi Selçuk Bey'in Cend kentindeki mezarını ziyaret edip,Mervkentine döndü Mayıs 1066. 1067 yılında Kirman meliki olan kardeşi Kavurd'un isyanı sebebiyle Kirman üzerine yürüdü. Melik Kavurd öncü kuvvetleri mağlup olduğu zaman,kalesine çekildi ve bir elçi göndererek affedilmesini istedi. Sultan bu isteği kabul ederek. hatasına rapmen Kavurd'u affetmiştir ve Kirman Meliki olarak kalmasına izin vermiştir. 1068 yılında tekrar istan eden Kavurd'un üzerine sefer düzenlese de ordudaki askerler arasında Kavurd yandaşlarının olabileceği sezgisiyle geri çekilmiştir.

Anadolu'da ise Tuğrul Bey tarafından yöneltilen Türkmen akınları devam etmekteydi. Emir Afşin1067 yılında Kayseri'yi ele geçirdi ve yağmaladı. Bunun üzerine Bizans İmparatoru IV.

Page 4: Sos

Romanos Diogenes Türkleri Anadolu'dan çıkartmak için 1068 yılında sefer çıktı ve Haleb'e kadar ilerledi. Ancak bu hareket Türkler'in akınlarının ilerlemesinde engel olmadı, hatta Amorium kenti ele geçirildi. İmparator Romanos ikinci bir sefere çıktı ve bu sefer Fırat nehri kenarına kadar ilerledi. Selçuklu akıncıları başka kollardan akınlara devam ederek Malatya'ya hücum ettiler ve Konya'yı tahrip ettiler. Sultan Alp Arslan 1067 yılında ikinci defa Gürcistan seferine çıkmak zorunda kaldı. Gürcü kralı IV. Bagrat; Alanlar ile birleşerek müslüman devleti olan Şeddadiler arazisine girmiş Erran'ı istila ve yağma edip,Gence'ye kadar ilerlemişlerdi. Sultan Alp Arslan 1067 yılında Erran'a geldi Şeddâdî emiri Fazl ile Şîrvân emiri Ebu'l-Esvâr itaatlerini bildirdikten sonra Gürcistan'a girdi, Şekki bölgesini aldı. IV. Bagrat ise,Selçuklular ile savaşa cesaret edemeyerek kaçtı. Sultan, Gürcistan'ın her tarafına akıncılar gönderip Tiflis'i feth etti. Sonuç olarak Bagrat aman dileyerek Alp Arslan'a tâbi oldu. Mekke Şerifi Muhammed b. Ebî Hâşim 1070 yılında Alp Arslan'ın huzuruna gelerek, Mekke'de hutbenin Abbasi Halifesi ve Selçuklu Sultanı adına okunduğunu bildirdi. Sultan Alp Arslan, Fatımi devleti veziri Nâsır ed-Devle b. Hamdân'dan aldığı bir davet üzerine adı geçen devleti ortadan kaldırmak ve Mısır'ı ele geçirmek maksadıyla bir sefer düzenledi ve önce Bizans topraklarına girdi.

Page 5: Sos

Sultan ilk olarak Malazgirt ve Erciş'i ele geçirdi, Diyarbakır bölgesinde Süveyda(Siverek) ve Tulhum başta olmak üzere birçok kaleleri ele geçirdi. Daha sonra 1071yılında Bizans hakimiyetindeki Urfa'yı kuşattıysa da başarılı olamadı. Urfa'dan Haleb'e hareket eden Sultan burayı kuşatarakMirdasoğullarından Mahmûd tarafından şehrin anahtarlarını teslim aldı ve onu affederek makamını bağışladı. Şam'a yönelen Sultan; Bizans imparatoru IV. Romanos Diogenes'un büyük bir ordu toplayarak müslüman topraklarına sefere çıktığını haber aldı ve süratle geri döndü. İki ordu Malazgirt ovasında karşılaştı. Sultan Alp Arslan komutasındaki Selçuklu ordusu kendinden sayıca üstün olan Bizans ordusunu Hilal taktiğiyle mağlup etti ve Bizans imparatoru IV. Romanos Diogenes'i esir aldı.[2] [3]

Sultan Alp Arslan batıda olduğu kadar doğuda da topraklarını genişletmeye çalışmıştı. Nitekim o zaman anlaşmazlığa düştüğüKarahanlılar üzerine bir sefer düzenledi ve Ceyhun nehrini geçti. Ancak onun ölümü ile bu sefer yarıda kaldı. Yusuf El Harezmi adlı bir kale kumandanı Sultan'ı hançerleyerek ölümüne sebep oldu.

Page 6: Sos

Doğumu Kaşgarlı Mahmud, 1008 yılında Kaşgar’da

dünyaya geldi. Hamirler diye çağrıldığını, bunun Oğuzların Emir demelerinden kaynaklandığından bahsetmektedir. Kendisinin verdiği bu bilgilerden, Türk tarihinin önemli devletlerinden birisi olan Karahanlı Devleti'nin hanedan sülalesine mensup olduğu anlaşılmaktadır.

KAŞGARLI MAHMUT

Page 7: Sos

Karahanlı soyundan asil bir ailenin ferdi olan Muhammed bin Hüseyin (Hüseyin Çağrı Tegin)’in oğludur. Annesinin ismi Bibi Rābiy'a al-Basrī'dir. Babası Barsgan şehrinde yaşamakta iken bilinmeyen bir sebeple Kaşgar şehrine gelip yerleşmişti. O dönemde Kaşgar, önemli bir bilim ve kültür merkezi idi.

Bu devir teslim için büyük ziyafetler hazırlanmış davullar dövülmüştür. Bu ziyafet sırasında Yağan Tekin’in eşlerinden Hanısı, tahta kendi oğlu İbrahim’i geçirebilmek için diğer şehzadeleri zehirlemiştir.

Kaşgarlı Mahmud'un babası da zehirlenenler arasındadır. Bu saray darbesinden sonra İbrahim, 1057 yılında Batı Karahanlıların hakanı olmuştur. Kaşgarlı Mahmud ise bu tuzaktan kendisini kurtararak Batı Karahanlı Devleti'nin topraklarından kaçmıştır. Ancak İbrahim Han'ın adamları her yerde onu aradıklarından o kendisini gezgin veya bilgin gibi sıfatlarla takdim ederek sık sık yer değiştirmek zorunda kalmıştır.

Kesin olarak Kaşgarlı Mahmud, dönemin bütün klasik ilimlerini tahsil etti. Arapça veFarsça öğrendi.

Page 8: Sos

 Saciye ve Hamidiye Medreseleri'nde tahsil gördükten sonra kendisini Türk dili tetkikatına vakfetmiştir. Bu amaçla Orta Asya'yı boydan boya kat ederek Anadolu'ya oradan da Bağdat'a gitmiş. 15 yıl boyunca Türklerin yaşadığı bütün illeri, şehirleri, obaları, dağları ve çölleri dolaştı.

Bu geziler inceleme amaçlı idi. Türklerin örf ve âdetlerini mahallinde araştırdı. Gezileri sırasında, ana dili Türkçenin Hakaniye, Oğuz, Kıpçak, Argu, Çiğil, Kepenek şivelerini de öğrendi. İyi öğrenim görmüş, İslâmiyet'le ilgili bilimsel çalışmaları yakından izlemiştir. Arapçave Farsçayı da çok iyi öğrenmiştir. Türklerin bulunduğu bölgeleri gezmiş , ana dili olanTürkçenin bütün lehçelerini yerlerinde öğrenmiş, geleneklerini göreneklerini yakından izlemiştir.

Page 9: Sos

Kaşgar’dan Ayrılışı ve Bağdat’a Yerleşmesi  Kaşgarlı Mahmut 1057’de Kaşgar’dan ayrılarak

Bağdat’a yerleşti. Kitabında belirttiğine göre, ailesi Kaşgar'dan Irak'a göç etmişti. Melikşah'ın (1072-1092) eşi Terken Hatun'un maiyetinde pekçok Kaşgarlı, bu dönemde Irak'a gelmişti. Mahmut'un ailesinin de bunlarla birlikte gelmiş oldukları düşünülebilir. O sıralarda Irak İslâm Dünyası'nın en önemli kültür merkezlerinden biri idi. Bu nedenle bilimle uğraşanların buraya gelmek istemeleri doğaldı. Ayrıca Bağdat bu dönemde Türk nüfuzu altına girmiş ve halifeleri ayakta tutan da buradaki Türklerdi.

Page 10: Sos

Bilimsel ve Edebî Yönü Divanü Lügati't-Türk isimli, dünyaca bilinen eserin

yazarıdır. Eserini 1072 yılında Bağdat’ta yazmaya başladı. 12 Şubat 1074 tarihinde tamamladı. Eserin tamamlanmasından sonraki iki yıl içerisinde dört defa baştan sona gözden geçirerek 1076‘da son şeklini verdi. 1077Ocağında bitirilmiştir. Eserini Abbasi Halifesi Muktedî-Biemrillah’ın oğlu Ebü’l-Kasım Abdullah’a sunmuştur. Kitabın tek yazması olan nüsha bugün İstanbul’da Millet Kütüphanesi'nde muhafaza edilmektedir.[2]

Kaşgarlı Mahmud’un, Kitabu Cevahirü’n-Nahv fi Lugati’t-Türk (Türk Dili’nin Nahiv (*) Cevherleri) adlı bir eser daha kaleme aldığı biliniyor. Türk dilinin ilk gramer kitabının nerede ve nasıl kaybolduğu belirlenememiştir. Bu eser, günümüze ulaşmamıştır

Page 11: Sos

Kaşgar'a Dönüş  Kaşgarlı Mahmut, 1080 yılında Kaşgar’a döndü. O artık, ülkesinin

önde gelen bir bilim adamı idi. Adına izafeten, Mahmudiye Medresesi denilen binada dersler vermeye başladı. Binlerce öğrenci yetiştirdi.

Mahmud, 1105 yılında, 97 yaşında iken fani hayata veda etti. Naaşı; ders verdiği Mahmudiye mezarlığında toprağa verildi. Burası, Kaşgar şehrine 45 kilometre uzaklıktaki Opal köyünde, etrafı kavak, çınar ve söğüt ağaçlarıyla çevrili bir tepedir (Enlem 39°18'51.19" Kuzey, Boylam 75°30'35.82" Doğu). Ölümünden sonra öğrencileri tarafından inşa edilen türbe, günümüze kadar dört defa yenilendi.

Türbede, Kaşgarlı Mahmud’un sandukasının bulunduğu bir oda, Kur’an okumak için bir salon ve müze bölümü bulunuyor. Müzede değerli âlimin kitap ve makaleleri, el yazması ve basma Kur’anlar ile bazı eşyaları var. Müzenin duvarında, Doğu Türkistanlı bir ressam tarafından büyük boyda yapılmış, Kaşgarlı Mahmud’u çalışırken gösteren temsilî bir resim yer alıyor. Müzede ayrıca Uygurların Budizminancını yaşadıkları dönemlere ait eşyalar göze çarpıyor. Bu eşyaların, arkeolojik kazılarda elde edildiği belirtiliyor. Karahanlılar dönemine ait çeşitli madenî para ve süs eşyaları, müzede sergilenen malzemeler arasında dikkat çekiyor. Türbenin iç ve dış duvarları ile oda ve salonların tavanları, Uygur sanatının süsleme unsurlarıyla bezenmiş. Süslemeler, ahşap tavanda eşsiz bir ihtişam oluşturuyor.

Page 12: Sos

Türk tarihi kaynaklarında Karahanlılar dönemi hakkında yeterli bilgi olmadığı gibi; bu devletin 'vatandaşı' olan “Balasagunlu Yusuf” hakkında bilgiler de yok denecek kadar azdır. M.S. 1017-1019 yılları arasında doğduğu rivayet edilmektedir. [2] Dönemin 'Kuz-Ordu' isimli şehri Balasagun'da doğmuştur. Kendisinin tam bir biyografisi henüz oluşturulamamıştır. Büyük eseri boyunca adını bile sadece bir kez, "Kitap sahibi Yusuf, büyük has hacib, kendi kendine nasihat eder" başlıklı, son bölümünde anmıştır. Bu başlıktan baş teşrifatçı olduğu da anlaşılmaktadır. [3]İyi bir eğitim görmüştür. Çağının geçerli bilimlerinin yanı sıra Arapça ve Farsça da öğrenmiştir. 1077 yılındaKaşgar'da vefat etmiştir. Türbesi de bu kenttedir.[4]

YUSUF HAS HACİB

Page 13: Sos

Karahanlı Devleti zamanında yaşamıştır. Temel eğitimini Balasagun'da almıştır. Kendisine önceden Balasagunlu Yusuf denilirken , sonrasında Has Hacib unvanını almıştır. Yusuf Has Hacib, Türk dili ve edebiyatı için temel bir eser olan Kutadgu Bilig (Kutlu kılan bilgi) kitabının yazarıdır. Kutadgu Bilig 6645 beyitlik bir eserdir. Eser, Allah'a hamd, Peygamber'e ve Dört Halifeye teşekkürle başlar.

Yusuf Has Hacib, astronomi bilimini öğrenmek isteyenlerin, önce geometri ve hesap kapısından geçmesi gerektiğini söylemiştir: “Aritmetik ve cebir, insanı kemâle ulaştırır; toplama, çıkarma, çarpma, bölme, bir sayının iki katını, yarısını ve kare kökünü alma işlemlerini bilen, yedi kat göğü avucunun içinde tutar. Her şey hesaba dayanır.”

Yusuf Has Hacib, Türk edebiyatındaki ilk siyasetnameyi yazmıştır. Türk edebiyatında ilk nazım şeklini de o kullanmıştır. Bu nazım şekli de mesnevidir. Bundan dolayı ona Yusuf Has Hacib denilmiştir.

Page 14: Sos

Mahmut 14 Kasım Belh'te Buhara'da doğmuştur. Sebük Tegin'in en büyük oğlu olan Mahmut'un annesi, Zabulistan bölgesinde asil bir ailenin kızıydı. Bu sebeple şairler, Mahmut'a zaman zaman "Mahmud-ı Zâbulî" olarak hitap etmişlerdir.[1] Daha gençlik yıllarında devlet idaresinde görev almaya başlayan Mahmut'un Gazne dışındaki ilk görev yeri Zemindaver vilayetiydi. En parlak dönemlerini Sultan Mahmut zamanında yaşadılar. Sultan unvanını ilk kullanan hükümdar olan Gazneli Mahmut, Hindistan'a Eylül 1000'den 1027'ye kadar 17 sefer yapmıştır. Bu seferler sırasında Hindistan'da birçok cami yaptıran ve İslam dinini öğretmek üzere Hindistan'da âlimler yerleştiren Gazneli Mahmut, Hindistan'ın kuzey bölümlerine kadar İslamiyet'in yayılmasını sağlamıştır.[2]

Hint seferlerinin dışında Karahanlılar'ın Samanî Devleti'ni ortadan kaldırması ile, Nisan 1002'de Gâzi unvanını alan Mahmut'un Hindistan dışındaki faaliyetleri daha da kolaylaşmıştır.

GAZNELİ MAHMUT

Page 15: Sos

Vefatı Sultan Mahmut, hayatının büyük bir kısmını savaş

meydanlarında geçirmiş, özellikle Hindistan'a yaptığı seferler onu çok yormuş ve hastalanmasına sebep olmuştu. Doktorların tavsiyelerine rağmen hiç dinlenmiyor ve bir hükümdarın yapması gereken vazifeleri yerine getiyordu. Genellikle tarihçiler, Sultan Mahmut'un verem hastalığından öldüğünü kabul ederler.[3][4]

Mahmut, 1029-1030 kışını Belh'te geçirdi. Fakat bu şehrin havasından dolayı Gazne'ye döndü. Burada da sağlığına kavuşamayan Sultan Mahmut, 30 Nisan 1030 tarihinde 59 yaşındayken öldü.[3]

Sultan Mahmut zamanında en başarılı devrini yaşayan Gazneliler, Dandanakan Savaşı'ndan sonra zayıflamışlar ve yıkılış sürecine girmişlerdir. Gaznelilere, Afgan yerlilerinden olan Gurlular1187 yılında son vermiştir

Page 16: Sos

Oğuzlar'ın Kınık boyundan Selçuk Bey'in torunudur. Babası Mikail, gazâ akınında şehit düşünce, dedesi Selçuk Bey’in yanında büyüdü. Çocukluğu Cend şehrinde geçti. Gaznelilerin, Selçuk Bey'in oğlu Arslan Yabguyu esir almasından sonra 1025 yılında Selçukluların başına geçti. Altun Can Hatun ile evlendi.

Selçuklulara yeni bir yurt arayan Tuğrul Bey komutasındaki Türkler Horasan'a göç ettiler. 1028-1029 yılları arasında kardeşi Çağrı Bey ile birlikte Merv ve Nişabur kentlerini ele geçirdi. Buharave Belh kentlerine seferler düzenledi. 1038 yılında Nişabur'da kendini sultan ilan etti. 1040 yılında Gaznelilerle yaptığı Dandanakan Savaşı'nı kazanarak Gazne Devleti'ne karşı Selçukluların üstünlüğünü sağladı. Kardeşi Çağrı Bey'i Horasan valisi tayin eden Tuğrul Bey İran'ın büyük bir bölümünü ele geçirdi ve Selçuklu topraklarını Anadolu'ya kadar uzandırdı.

TUĞRUL BEY

Page 17: Sos

1055 yılında Bağdad merkezli Abbası halifesi olan Kaim Bağdad'ı ellerinde bulunduran Şii mezhepli [Buveyhoğulları]]'na olan bağımlılıktan kurtulmak için Bağdad'lı ünlü alım, fakih ve kadıMâvardı'yı Tuğrul Bey'e gönderek Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey'den yardım istedi. Bağdad'a asıl iktidar gücü olan halifelik muhafız güçleri komutanı olan Türk asıllı ama Şii mezhepli "Basâsırı" destek görmeyi önceden kabul etti. Ama sonra "Basâsırı" bu görüşünden ayrıldı ve Buveydiler ile aksi düştü. Halife Kaim de bu ayrılıktan istifade edip Tuğrul Bey'i Bağdad'a davet attı.

Tuğrul Bey Abbası halifesini Şii'lerden kurtarmak için 1055'te Bağdat'a yaptığı seferde Buveyhoğuları ile savaştı ve onları ağır bir yenilgiye uğrattı. Irak'da son Buveyoğulları hükümdarı olan El-Meliku’r-Rahim'i esir alan Tuğrul Bey bu devlete son verdi. Tuğrul Bey Bağdad'a girip Abbası halifeliğinin koruyuculuğunu üzerine aldı.

Page 18: Sos

Fakat tam bu sırada Selçuklu idaresinde bulunan ülkede Tuğrul Bey aleyhine üvey kardeşi İbrahim Yinal isyan etti ve büyük sayıda Türkmen de bu isyana katıldı. Tuğrul Bey isyancı üvey kardeşi İbrahim Yinal ve Buveyhoğulları orduları ile zor bir savaşa girmek zorunda kaldı. Aralık 1058'de 400 atlı süvari bedevi Banu Hilal aşiret birlikleri başlarında 1055'de Bağdad'dan sürülmüş Basasırı olarak Bağdad'ı işgal ettiler. Şehirde camilerde Kahire'de bulunan Şii Fatimiler halifesi Mûstensir adına hutbe okuttular.

1060 yılında Tugrul Bey Ibrahim Yinal isyanini bastirdi ve Fatimilerin eline geçmiş olan Bağdat'ı ele geçirdi. Abbasi halifesi Kaim'in tekrar Bağdat'a dönmesini sağlayan Tuğrul Bey, halifenin kızı Seyyide Fâtıma el-Betül ile evlendi. Halife Kaim, Tuğrul Bey'e Sultan, Ruknu ʾd-Devle (Dinin direği) ve Malikul-Meşrik ve Magrib (Doğu'nun ve Batı'nın Sultanı) unvanlarıni verip onu Sultan ilan etti.[1].

İlk eşi tutulmuş olduğu hastalıktan 1060 yılında Cürcan'da vefat etmiştir. Eşini kaybetmekten derin üzüntü duymuş olan Tuğrul Bey, eşinin cesedini Büyük Selçuklu Devleti'nin başkenti Rey kentine getirtirmiş ve orada defnettirmiştir.

Tuğrul Bey 4 Eylül 1063 tarihinde 73 yaşındayken çocuksuz olarak İran'ın Rey kentinde vefat etmiş ve yerine yeğeni Alp Arslangeçmiştir.

Page 19: Sos

Nizamülmülk, 21 Zılkade 408/10 Nisan 1018 yılında İran'ın, Horasan'da Tus şehrinde doğmuştur. Bu dönemde bu şehir Gazne Devleti idaresinde bulunmaktaydı. İlk devlet görevini Gazneliler sultanları için yapmıştır. Devlet işleriyle ilk olarak Gazne Devleti'ninHorasan valisinin yanında çalışarak başlayip 1059'da Gazneliler Horasan valisi olmuştur. 1063'den itibaren Selçuklular devletinde Alparslan'ın Belh valisinin yanında devam etti. 1064yılında Büyük Selçuklu Devleti'ne vezir olarak atandı. Alp Arslan (hüküm süresi 1063-1072) veMelikşah (hüküm süresi 1072-1092) hükümdarlık dönemlerinde bu önemli vezirlik görevinde bulunmuştur. Memleketin nizamlarının kurucusu anlamında olan Nizamülmülk ismi Abbası halifesi Kâim bi Emrillah tarafından verildi.

1092 yılında bir derviş tarafından öldürülmüştür.

NİZAMÜLMÜLK

Page 20: Sos

Nizamülmülk'ün ölümü bazi tartışmalı açıklamalara yol açmıştır.

En olası olarak kabul edilen açıklamaya göre 14 Ekim 1092 (10 Ramazan 485 Hicri) günü İsfahan'dan Bağdad'a gitmekte iken bir dilekçe vermek bahanesiyle kendinin El-Gazzalininöğrencisiyim diye yanına çıkan adı İbni Tahir olan bir Alamut fedaisi Haşhaşi tarafından ucundazehir olan bir hançer ile zehirlenerek öldürülmüştür. İbni Tahir adlı suikastçinin dedesi, İsmail'in soyundan gelen ve Selçuklu Devleti'nce öldürülen, cemaat içinde önemli bir şahsiyettir.[2][3]

Fakat, Şii kaynaklarından olan Nizamülmülk'ün damadı olan Mukatil bin Atiyyah'nin hazırladığı bir yazıya göre Melikşah'ın emirleri ile Nizamülmülk başkanlığında Sünni ve Şii din alimlerinin arasında yapılan bir ilmi toplantıdan sonra Nızamülmülk'ün Şiiliğe dönmesinden şüphelenen Melikşah'ın emriyle bir fedai derviş tarafından öldürülmüştür

Page 21: Sos

Sultan olmadan önce [değiştir] Melikşah, 16 Ağustos 1055 pazar günü doğmuştur. Çocukluğu

İsfahan ve civarında geçmiştir. Babası Alparslan, kabiliyeti ve cesareti ile dikkati çeken Melikşah ile yakından ilgilendi. Melikşah uzun boylu biraz şişmanca ve beyaz tenli olarak tasvir edilmiştir.

Melikşah babası ile birlikte küçük yaşta Gürcistan seferine katıldı. Aynı yılda KarahanlılarHan'inin kızı Türkan Hatun ile evlendirildi. Alparslan 1066 tarihinde Meliksahi veliaht tayin etti ve "ikta (veya timar)" olarak İsfahan şehri verildi,

1071'de babası Alparslan ile Suriye'ye sefere çıktı. Babası Bizans Imapratörü Romen Diojen'inin Anadolu'da ilerleşini dursurmk kuzeye yöneldi (ve Malazgirt Muharebesi'ni yaptı). Melikşah bu şurada Suriye'de Halep'de kaldı. 1072'de yine babası Karahanlılara karşı bir sefer yapmakta iken onunla birlikteydi. Babası bu seferdeyken esir aldığı bir Karahanlı kale komutanı olan Yusuf Harzemi tarafından şehit edildi.

MELİKŞAH

Page 22: Sos

Melikşah Selçuklu ordusu başına geçti ve Sultanlığını ilan etti. Çağrı Bey'in oğlu olan amcası Kavurt Bey Melikşah'ın Sultan olmasını kabul etmedi. Melihşah yanında VezirNizam-ı Mülk ile birlikte batıya İran içine yürüdü. Kavurt Bey'in ordusuyla 17 Nisan 1703'de Karaç yakınlarında (günümüzde İran'da "Arak") "Karaç Muharebesi" 'ne girişti. Bu muharebede Melikşah'ın ordusunda buluan birçok Türkmen asker çarpışma sırasında Kavurt Bey'in ordusuna katıldı. Buna rağmen Melikşah ve ordusu galip geldi. Kavurt Bey idam edildi ve iki oğlunun gözlerine mil çekilip kör edildiler. Böylece Selçuklu ülkesinde bulunan emirler arasında Melihşah Sultan olarak belirlenmiş oldu. 10774'de Bağdad'da yeni Abbası halifesi olan Muktedi Melikşah'ın Sultan olduğunu resmen ilan etti.

Page 23: Sos

Hükümdarlığı [değiştir] Melikşah 1072'de sultan olduktan sonra babası zamanında vezirlik

makamına getirilen Nizamülmülk'ü görevinde bıraktı. Meliksah'ın hükümdar olduğu dönem Büyük Selçuklu Devleti'nin en parlak dönemidir.. Tahta geçtiği ilk yıllarda kardeşi yönetimi ele geçirmek için isyan etti. Onu yenerek ülkesinde düzeni sağladı. Bu arada devletteki iç isyandan faydalanan Gazneli ve Karahanlı devletleri birleşerek saldırdılar. Mekiksah bu iki devleti de yendi. Karahanlı Devleti bu mağlubiyetten sonra ikiye ayrıldı. Doğu Karahanlılar'ı Karahitaylar, Batı Karahanlılar'ı ise Harzemsahlar yıktı.[5]

Melikşah tahta çıktıktan sonra Gazneliler ve Karahanlılar Selçuklu topraklarına saldırdılar. 1073'de Gazneliler Sultanı İbrahim Alparslan'ın ölümünü fırsat bilip Hindikuş Dağları kuzeyinde bulunan Horasan bölgelerini ele geçirdi. Fakat Melikşah bir karşı hücumla bu arazileri geri aldı. Bundan sonraki 20 yıl döneminde, birbirinden 20 yıl yaş farkı olan Gazneliler Sultanı İbrahim Han ile Melikşah arasındaki ilişkiler iyi olarak devam etti, sınırlar değişmedi ve bu iyi ilişkiler iki haneden mensuplari arasında yapılan evlenmelerle pekiştirildi.[5]).

Page 24: Sos

Buna karşılık diğer komşu ülkelerine karşı Melikşah daha mütecaviz bir politika uyguladmaya basladi. Selçuklu Devleti'ne yeni araziler katmak hedefiyle arazi fethi için çarpışmalar ve savaşlar yapmıştır. Melihşah Maveraunnehir bölgesine kendinin de sahsen katıldıgi iki büyük askeri sefer yapmıştır. 1073/74'deki seferde Batı Karahanlılar'a saldırarak onların Ceyhun Nehri sağ kıyılarında bulunan arazilere çekilmelerini sağlamış ve stratejik bir şehir olan Termez şehrini zaptemiştir.[5] 1089'daki seferde ise yörel ulemanın da desteği ile önemliSamerkent sdrini eline geçirmiş ve orada idareci olan ve eşi olan Türkan Hatun'un yeğeni olan Ahmet Han bin Kezr'i tutuklatmıştır. Bu fetihten sonra sefer Yedişu bölgesine (günümüzde Kazakistan'da bulunan "Jetişu" veya Rusça "Semirechye" bölgesine) yönelmiş veKaşgar merkezli olan Doğu Karahanlılar devletinin hükümdarı Ebu Ali el-Hasan Meliksah'in tabiliğini girmeyi kabul etmiştir.[6].

Page 25: Sos

ALP ARSLAN

Page 26: Sos

YUSUF HAS HACİB

Page 27: Sos

GAZNELİ MAHMUT

Page 28: Sos

TUĞRUL BEY

Page 29: Sos

NİZAMÜLMÜLK

Page 30: Sos

MELİKŞAH

Page 31: Sos

BİZİ İZLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ…