146
T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI DIŞ TİCARET - BÜYÜME İLİŞKİSİ ÜZERİNE BİR İNCELEME: TÜRKİYE ve GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE İHRACATA DAYALI BÜYÜME HİPOTEZİNİN TESTİ YÜKSEK LİSANS TEZİ CANAN ŞENTÜRK TEZ DANIŞMANI: YRD. DOÇ. DR. LEVENT KÖSEKAHYAOĞLU ISPARTA, 2007

SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

  • Upload
    others

  • View
    9

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

T.C.

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İKTİSAT ANABİLİM DALI

DIŞ TİCARET - BÜYÜME İLİŞKİSİ ÜZERİNE BİR

İNCELEME: TÜRKİYE ve GELİŞMEKTE OLAN

ÜLKELERDE İHRACATA DAYALI BÜYÜME

HİPOTEZİNİN TESTİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

CANAN ŞENTÜRK

TEZ DANIŞMANI: YRD. DOÇ. DR. LEVENT KÖSEKAHYAOĞLU

ISPARTA, 2007

Page 2: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

i

ÖNSÖZ

“Çaresiz kaldığım zamanlarda gider, bir taş ustası bulur, onu seyrederim. Adam belki yüz kere vurur taşa. Ama değil kırmak, küçücük bir çatlak bile oluşturamaz. Sonra birden, yüz birinci vuruşta taş ikiye ayrılıverir. İşte o zaman anlarım ki; taşı ikiye bölen o son vuruş değil, ondan öncekilerdir…”

J. RISS

Çalışmalarım esnasında, harcadığım emeğin boşa gitmemesi için gerekli olan şeyin süreklilik olduğunu ve süreklilik sağlanamadığında geçmişteki başarıların da kolaylıkla unutulup gideceğini, Jacob RISS’ın doğru adımları inanarak atmanın önemini ifade eden bu cümlelerinde buldum. Çalışmayı tamamlamak için gerekli sabrı ve özveriyi de…

Çalışma sürecim de dahil olmak üzere, yaşamımın bu evresine kadar her türlü yardım, destek ve fedakarlıkları için; en önemlisi de verdikleri bu yaşama sevinci için annem Refia’ya, babam Habil’e, ablam Halime’ye, kardeşlerim Asım ve Enes’e sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Çalışmama yaptığı katkıların ve gösterdiği sabrın yanı sıra konulara ve olaylara yaklaşımım açısından çalışmamı kolaylaştıran danışman hocam Yrd. Doç. Dr. Levent KÖSEKAHYAOĞLU’na ve bu çalışma da dahil olmak üzere akademik çalışmalarımda ve karşılaştığım her zorlukta ilgi ve desteğini esirgemeyen değerli hocam Doç. Dr. Murat Ali DULUPÇU’ya teşekkürü bir borç bilirim. Ayrıca çalışmamın hazırlık süresi boyunca gösterdiği anlayışla katkıda bulunan bölüm başkanım değerli hocam Prof. Dr. Ömer EROĞLU’na ve diğer tüm hocalarıma içten teşekkürlerimi sunarım.

Çalışmamın yazım aşamasında, verdikleri moral desteği ile en stresli anlarımda bile gülmeyi unutmamı engelleyen arkadaşlarım, H. Verda ZİLAYAZ, Hakan M. KİRİŞ, Onur DEMİREL, Onur SUNGUR, Hidayet KESKİN, Elvan ÖZMAN ve Ceyda ŞATAF’a da sonsuz teşekkürler… İyi ki varsınız…

Canan ŞENTÜRK

(12 Ağustos 2007, Isparta)

Page 3: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

ii

ÖZET

DIŞ TİCARET - BÜYÜME İLİŞKİSİ ÜZERİNE BİR İNCELEME: TÜRKİYE

VE GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE İHRACATA DAYALI BÜYÜME HİPOTEZİNİN TESTİ

Canan ŞENTÜRK

Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisat Bölümü Yüksek Lisans Tezi, 139 Sayfa,

Ağustos 2007 Danışman: Yrd. Doç. Dr. Levent KÖSEKAHYAOĞLU

Dünya’daki tüm kaynakların daha etkin bir şekilde kullanılması amacına hizmet eden uluslararası ticaretin, II. Dünya savaşı sonrasını kapsayan süreçte küresel dönüşümün bir sonucu olarak, dünya ekonomisinin uzun vadeli büyüme trendine girmesinde gittikçe artan bir katkısı bulunmaktadır. Söz konusu süreç serbestleştirme ve korumacılık politikaları arasında bir hâkimiyet mücadelesine sahne olmuş; ticaretin serbestleştirilmesine taraf olan uygulamaların egemen konuma ulaşmasıyla sonuçlanmıştır.

Çalışmanın inceleme konusu olan dış ticaret ve büyüme arasındaki ilişki, dışa açık politikaları içe dönük politikalara kıyasla daha üstün bir konuma getireceğinden, ‘serbest ticaret’ (ihracata dayalı büyüme) ya da ‘korumacılık’ (ithal ikamesi) tezlerini savunmada büyük önem taşır.

Bu bağlamda, çalışmanın ilk bölümünde, küreselleşme olayları tarafından etkilenen dünya ticaretinin tarihsel süreç içerisindeki seyri, coğrafi dağılımı ve dış ticaretin teorik olarak evrimi üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayileşme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca, üçüncü bölümde yer alan literatür incelemesiyle çalışma, ihracat-büyüme ilişkisinin, son dönemde yapılan ampirik çalışmalarda elde edilen bulgular desteğinde değerlendirildiği bir çalışma olma niteliği taşımaktadır.

Çalışmanın uygulama çalışmasını oluşturan dördüncü bölümde ise, İhracata dayalı büyüme hipotezini test etmek amacıyla, Türkiye ve yedi gelişmekte olan ülke için dış ticaretle (ihracat ve ithalat) milli gelir arasındaki nedensellik ilişkisi Granger nedensellik analizi kullanılarak incelenmiştir. Çalışmadan elde edilen sonuçlar, incelenen sekiz ülkeden Arjantin, Brezilya ve Hindistan için test edilen hipotez desteklenmezken, Türkiye, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya ve Çin örneklerinde ihracatla milli gelir arasında güçlü bir nedensellik ilişkisi olduğunu göstermektedir.

Anahtar Kelimeler: Dış Ticaret Teorileri, Büyüme Teorileri, İhracata Dayalı Büyüme Hipotezi, Granger Nedensellik Testi.

Page 4: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

iii

ABSTRACT

AN INVESTIGATION ON THE RELATIONSHIP BETWEEN TRADE AND GROWTH: TEST OF EXPORT LED GROWTH HYPOTHESIS IN TURKEY

AND DEVELOPING COUNTRIES

Canan ŞENTÜRK Süleyman Demirel University, Department of Economics, Master Thesis, 139 Pages,

August 2007 Supervising Professor: Assist. Prof. Levent KÖSEKAHYAOĞLU

International trade, which serves to the aim of using the whole resources of the world more effectively, has got an increasing contribution to the entrance of world economy’s to long-term economic growth trend, as a result of the global change following end of The World War II. This period became the scene of a domination struggle between liberalization and protectionism policies and resulted in the ascending of applications to the dominant position, which are in favour of trade liberalization.

The relationship between trade and growth, which is an object for study, is particularly important in providing arguments for ‘free trade’ (export-led growth) or ‘protectionism’ (import substitution) as presence of any causality between exports and income would imply supremacy of outward looking policies over inward looking policies.

In this context, firstly, this study has investigated improvement and geographical distribution of world trade which is influenced by globalization and summarized evolution of international trade theoretically. In the second chapter, growth models have been summarized and then industrialization strategies explained. Moreover, by the literature survey in the third chapter, this study has got the character of being a work in which the export-growth relationship has been analyzed with the support of findings achieved as a result of recent empirical researches.

In order to test the export-led growth hypothesis, in the fourth chapter, which is case study, the relation between trade (exports and imports) and income for Turkey and seven newly developing countries is examined that using Granger causality analysis. Causality test results indicate that the export-led growth hypothesis is not supported only in cases of Argentina, and Brazil while there is a strong causality running from exports to growth for Turkey, the Czech Republic, Hungary, Poland, India and China.

Key Words: International Trade Theories, Growth Theories, Export-Led Growth Hypothesis, Granger Causality Test.

Page 5: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

iv

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ................................................................................................................. i

ÖZET .................................................................................................................... ii

ABSTRACT .......................................................................................................... iii

İÇİNDEKİLER...................................................................................................... iv

KISALTMALAR DİZİNİ ................................................................................... viii

GRAFİKLER DİZİNİ ............................................................................................ ix

ŞEKİLLER DİZİNİ ............................................................................................... x

TABLOLAR DİZİNİ .............................................................................................xi

GİRİŞ

I. Çalışmanın Önemi.................................................................................................1

II. Çalışmanın Amacı ve Kapsamı.............................................................................2

III. Çalışmanın Varsayım ve Kısıtları........................................................................2

IV. Çalışmanın Yöntemi ...........................................................................................3

BİRİNCİ BÖLÜM

DIŞ TİCARETİN DEĞİŞEN DOĞASI

1.1. Dış Ticaretin Önemi...........................................................................................5

1.2. Dış Ticaretteki Değişim .....................................................................................6

1.2.1. Küreselleşme ve Neoliberal Politikalar (Neoliberalizm) ..............................6

1.2.1.1. Ekonomik Küreselleşme.........................................................................7

1.2.1.2 Dünya Ticaretinde Küresel Değişim ......................................................10

1.2.1.3. Üretimde Küresel Değişim ...................................................................14

1.2.1.4. Finansal Alanda Küresel Değişim.........................................................17

1.2.2. Küresel Rekabet ........................................................................................18

1.2.3. Uluslararası Bloklaşma ve Birleşmeler ......................................................19

1.2.3.1. Makro Düzeyde Bütünleşmeler ve Bütünleşme Türleri .........................20

1.2.3.2. Mikro Düzeyde Birleşmeler (Firma Düzeyinde) ...................................25

Page 6: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

v

1.3. Dış Ticaretin Coğrafyası ..................................................................................26

1.4. Gelişmekte Olan Ülkeler ve Dış Ticaretin Etkileri............................................29

1.4.1. Gelişmişlik Olgusu....................................................................................29

1.4.1.1. Birleşmiş Milletler Sınıflandırmasına Göre Gelişmişlik Tanımı ............30

1.4.1.2. Dünya Bankası Sınıflandırmasına Göre Gelişmişlik Tanımı..................30

1.4.3. Gelişmekte Olan Ülkelerin Genel Sosyo-Kültürel ve Ekonomik Özellikleri

...........................................................................................................................31

1.4.4. Gelişmekte Olan Ülkeler ve Dış Ticaret.....................................................32

1.5. Dış Ticaret Teorisinin Evrimi...........................................................................35

1.5.1. Klasik Dönem Öncesi Dış Ticaret..............................................................36

1.5.1.1. Merkantilizm ve Dış Ticaret .................................................................36

1.5.1.2. Fizyokrasi ve Dış Ticaret......................................................................38

1.5.2. Klasik Dış Ticaret Teorisi..........................................................................38

1.5.2.1. Mutlak Üstünlükler Teorisi...................................................................40

1.5.2.2. Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi .......................................................42

1.5.2.3. MILL ve Klasik Dış Ticaret Teorisine Katkıları....................................44

1.5.3. Neoklasik Dış Ticaret Teorisi ....................................................................44

1.5.3.1. Faktör Donatımı Teorisi........................................................................45

1.5.4. Yeni Dış Ticaret Teorisi ve Alternatif Dış Ticaret Teorileri .......................48

1.5.4.1. Yeni Dış Ticaret Teorisi .......................................................................48

1.5.4.2. Alternatif Dış Ticaret Teorileri .............................................................49

1.6. Değişen Ticaret ................................................................................................52

1.6.1. Endüstri-İçi Ticaret (Intra-Industry Trade).................................................52

1.6.2. Firma-İçi Ticaret .......................................................................................56

İKİNCİ BÖLÜM

BÜYÜME TEORİLERİ VE KALKINMA STRATEJİLERİNİN GELİŞİMİ

2.1. Büyüme Teorisinin Temel Yapı Taşları............................................................57

2.1.1. Klasik Büyüme Teorisi..............................................................................58

2.1.1.1. Smith ve Ricardo’nun İktisadi Büyüme Söylemlerinin Formelleştirilmesi

Page 7: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

vi

.........................................................................................................................58

2.1.1.2 Marksist Büyüme Teorisi.......................................................................61

2.1.2. Keynesyen Büyüme Teorisi.......................................................................64

2.1.2.1. Harrod-Domar Büyüme Modeli ............................................................65

2.1.2.2. Cambridge Büyüme Modeli..................................................................70

2.1.3. Neo-Klasik Büyüme Teorisi ....................................................................70

2.1.4. İçsel Büyüme Teorileri ..............................................................................75

2.1.4.1. Romer İçsel Büyüme Teorisi ................................................................77

2.2. Büyüme Teorilerinden Kalkınma Stratejilerine Geçiş.......................................80

2.2.1. Sanayileşme Stratejileri ............................................................................80

2.2.1.1. İthal İkamesine Yönelik Sanayileşme Stratejisi....................................81

2.2.1.2. İhracata Dayalı Sanayileşme Stratejisi ..................................................83

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

DIŞ TİCARET VE BÜYÜME İLİŞKİSİ ÜZERİNE LİTERATÜR

ARAŞTIRMASI

3.1. İhracata Dayalı Büyüme Hipotezini Test Etmeye Yönelik Ampirik Çalışmalar 98

3.1.1. İhracata Dayalı Büyüme Hipotezini Destekleyen Çalışmalar ...................100

3.1.2. İhracata Dayalı Büyüme Hipotezini Desteklemeyen Çalışmalar...............102

3.2. Çalışmaları İçeren Özet Tablo........................................................................104

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE VE GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE İHRACATA DAYALI

BÜYÜME HİPOTEZİNİN TESTİ: GRANGER NEDENSELLİK ANALİZİ

4.1. Dış Ticaret-Milli Gelir İlişkisi Üzerine Değerlendirme...................................108

4.1.1. Teorik Açıdan Değerlendirme .................................................................108

4.1.2. Sayısal Değerlendirme.............................................................................110

4.2. Seçilmiş Ülkelerde İhracat Ve Milli Gelir Göstergeleri ..................................111

4.2.1. Türkiye’de İhracat ve Milli Gelir Göstergeleri .........................................111

4.2.2. Diğer Ülkelerde İhracat ve Milli Gelir Göstergeleri .................................117

Page 8: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

vii

4.3. Veri ve Metodoloji.........................................................................................120

4.3.1. Değişkenlerin Durağanlığı.......................................................................120

4.4. Granger Nedensellik Analizi ve Sonuçları......................................................122

4.4.1. Standart Granger Nedensellik Testi: ........................................................122

4.4.2. Granger Nedensellik Testi Sonuçları .......................................................122

BEŞİNCİ BÖLÜM

SONUÇ

5.1. SONUÇ ....................................................................................................... 125

KAYNAKÇA .......................................................................................................129

Ek 1. Dünya Ticaretinin Akışı...............................................................................140

ÖZGEÇMİŞ .........................................................................................................141

Page 9: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

viii

KISALTMALAR DİZİNİ

AB : Avrupa Birliği

APEC : Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği

NAFTA : Kuzey Amerika Ülkeleri Serbest Ticaret Anlaşması

ECLA : Latin Amerika Ekonomik Konsorsiyumu

GATT : Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması

WTO : Dünya Ticaret Örgütü

DTÖ : Dünya Ticaret Örgütü

ABD : Amerika Birleşik Devletleri

DYY : Doğrudan Yabancı Yatırımlar

GOÜ : Gelişmekte Olan Ülkeler

GSMH : Gayri Safi Milli Hasıla

GSYİH : Gayri Safi Yurt İçi Hasıla

IMF : Uluslararası Para Fon

GÜ : Gelişmiş Ülkeler

EFTA : Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi

UNDP : Birleşmiş Milletler Kalkınma Teşkilatı

HDI : Beşeri Kalkınma İndeksi

MÜT : Mutlak Üstünlükler Teorisi

KÜT : Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi

UNCTAD : Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı

DİE : Devlet İstatistik Enstitüsü

TÜİK : Türkiye İstatistik Kurumu

vb. : Ve benzerleri

vd. : Ve diğerleri

yy. : Yüzyıl

Page 10: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

ix

GRAFİKLER DİZİNİ

Grafik 1.1. I. Dünya Savaşı Öncesinde Dış Ticaretin ve Üretimin Gelişimi .........11

Grafik 1.2. I. Dünya Savaşı Sonrası Dış Ticaret ve Üretim..................................12

Grafik 1.3. Yıllar İtibariyle Dünya Üretim ve Dış Ticaret Hacmindeki Değişme 14

Grafik 1.4. Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde İhracat ve İthalat Hacmindeki

Değişim (%)........................................................................................................32

Grafik 4.1. Türkiye'de İhracatın Gelişimi (1980-2005) ......................................112

Grafik 4.2. Türkiye’de Milli Gelirin Gelişimi (1980-2005)................................116

Grafik 4.3. Seçilmiş Ülkelerde Milli Gelir ve İhracatın Gelişimi .......................119

Page 11: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

x

ŞEKİLLER DİZİNİ

Şekil 2.1. İçsel Büyüme Modelleri (Varsayımlarına Göre) ..................................... 77

Şekil. 2.2. Büyüme Stratejileri ve Ekonomik Performans Arasındaki Nedensellik

İlişkisi.................................................................................................................... 97

Page 12: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

xi

TABLOLAR DİZİNİ

Tablo 1.1. Yıllar İtibariyle Dünya Üretim ve Dış Ticaret Hacminde Değişim ...13

Tablo 1.2. I. Dünya Savaşı Öncesi Dünya Üretiminin Yüzde Dağılımı ..............15

Tablo 1.4: Ekonomik Bütünleşme Türleri ve Özellikleri....................................25

Tablo 1.5. Bölgelere Göre Uluslararası Ticaret Matrisi (2005, Milyar $) ...........27

Tablo 1.6. Bölgelere Göre Dünya Mal İhracatı (Milyar $, %) ............................28

Tablo 1.7. Bölgelere Göre Dünya Mal İthalatı (Milyar $, %).............................28

Tablo 1.8. Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerin Seçilmiş Ekonomik ve Sosyal

Göstergeleri ......................................................................................................31

Tablo 1.9. İngiltere ve Portekiz İçin Karşılaştırmalı Üstünlükler ......................43

Tablo 1.10. Dış Ticaret Teorileri .......................................................................51

Tablo 4.1. Türkiye’de Milli Gelir ve Büyüme (1980–2005).............................115

Tablo 4.2. Diğer Ülkelerde İhracatın Gelişimi (2000–2005) (Milyar $) ...........118

Tablo 4.3. Diğer Ülkelerde Milli Gelirin Gelişimi (2000–2005) (Milyar $) .....118

Tablo 4.4. Durağanlık Analizi, Birim kök (Unit Root) Testi Sonuçları ............121

Tablo 4.5. Granger Nedensellik Testi Sonuçları ..............................................124

Page 13: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

xii

Page 14: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

1

GİRİŞ

I. Çalışmanın Önemi

Dış Ticaretin büyüme üzerindeki etkisi iktisatçılar arasında uzun süredir

tartışılan bir konudur. Dünyada özellikle de Güneydoğu Asya ülkelerinde korumacı

politikaların terk edilerek dışa açık politikalara yönelim, yaşanan ekonomik

büyümenin temelini oluşturmuştur.

Temel kalkınma politikasında böylesine kökten bir değişimin altında yatan

temel etkenin, ihracatla milli gelir arasında öngörülen güçlü bağlantı nedeniyle, hızlı

ihracat artışlarına paralel olarak milli gelirin de benzer şekilde artacağı beklentisi

olduğu düşünülmektedir. Singapur, Tayvan ve Güney Kore gibi ülkelerin bu

dönemde izledikleri serbest ticaret politikaları sayesinde oldukça yüksek büyüme

hızlarına ulaşması, bu beklentinin başlıca dayanak noktasını oluşturmuştu.

1960’lı yılların başlarından itibaren ‘ithal ikameci’ olarak adlandırılan ve

temelde korumacılığa dayanan politikalar izleyen Türkiye de yaşanan bu değişime

ayak uydurmuş ve 1980’de 24 Ocak Kararları olarak bilinen politikaları uygulamaya

başlamış ve ‘ihracata dayalı büyüme’ modeline geçmiştir.

Sonuç olarak, bu dönemde ihracata dayalı büyüme modeli Türkiye ve pek çok

gelişmekte olan ülke için bir alternatif politika önerisi durumuna gelmiştir.

Büyüme ve uluslararası iktisat literatüründe sıkça tartışılan ‘ihracata dayalı

büyüme hipotezi’nin geçerliliğini Granger Nedensellik Analizi kullanarak test eden

bu çalışmada Türkiye’nin yanı sıra çalışmada Çek Cumhuriyeti, Macaristan,

Polonya, Arjantin, Brezilya, Hindistan ve Çin gibi yeni gelişen ekonomiler

incelenmiş ve ihracata dayalı büyüme stratejilerinin hızla yaygınlaştığı 1980 sonrası

dönem dikkate alınmıştır.

Bu bağlamda çalışmada uygulanan yöntem sayesinde Türkiye, Çek

Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Arjantin, Brezilya, Hindistan ve Çin için İDBH

geçerliliği analiz edilmekle kalmamış aynı zamanda varolan nedenselliğin yönü de

araştırılmıştır.

Page 15: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

2

II. Çalışmanın Amacı ve Kapsamı

Çalışmanın temel amacı, ihracata dayalı büyüme modelinin geçerliliğini

Türkiye ve yedi yeni gelişen ülke için ampirik olarak test etmektir. Bu amaçla,

Türkiye’nin yanı sıra, öncelikle 1990’lı yılların başında köklü bir rejim değişikliği

yaparak piyasa ekonomisine geçen Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya

incelenmiştir. Ayrıca, uzun süredir dışa açık politikalar izleyen iki Latin Amerika

ülkesi olarak Arjantin ve Brezilya ile son dönemde ihracatını hızla artıran ve en hızlı

büyüyen ekonomiler arasında olan Hindistan ve Çin çalışmaya dahil edilmiştir.

Bu amaçla, çalışma dış ticaret ve büyümenin incelendiği iki teorik bölüm;

ihracata dayalı büyüme tezini test etmeye yönelik çalışmalardan elde edilen sonuçları

içeren literatür incelemesi, uygulama ve sonuç bölümü olmak üzere beş bölümden

oluşmaktadır.

Çalışmanın ilk bölümünde küreselleşme olayları tarafından etkilenen dış

ticaretin tarihsel süreç içerisindeki seyri, dış ticaretin gelişiminin hangi nedenlere

dayandırılabileceği, uluslararası entegrasyonların dış ticarete etkisi bağlamında dış

ticaretin değişen doğası üzerinde durulmuştur.

Daha sonra, büyüme teorilerinin temelini oluşturan Klasik Büyüme Teorisi

daha sonra ise sırasıyla Keynesyen, Neoklasik ve İçsel Büyüme Teorileri ile ithal

ikameci ve ihracata dayalı sanayileşme stratejilerinin ana hatlarıyla incelendiği ikinci

bölüm yer almaktadır.

Çalışmanın dördüncü bölümünde 1980-2005 yılları arası dönemi kapsayan

veri seti kullanılarak Türkiye Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Arjantin,

Brezilya, Hindistan ve Çin için İhracata Dayalı Büyüme Hipotezi test edilmiştir.

Sonuç bölümünde ise tezin teorik kısmı kısaca özetlenmiş ve bulgular

ışığında yorum yapılmıştır.

III. Çalışmanın Varsayım ve Kısıtları

Çalışmanın ilk bölümünde küreselleşmenin tüm boyutlarıyla

incelenmesindeki güçlük ve bunun yanında çalışmanın konusu kapsamına girmemesi

dolayısıyla küreselleşmenin son elli yılda uluslararası ticaret ve finans alanlarında

Page 16: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

3

artan önemi de göz önünde bulundurularak, çalışmada küreselleşmenin sadece

ekonomik boyutu ele alınmış diğer boyutları göz ardı edilmiştir. Ayrıca çalışmada

büyüme teorilerine ana hatlarıyla değinilmiştir.

Çalışmada bir diğer kısıt da tezin başlığında da yer alan gelişmekte olan

ülkeler kavramında yer almaktadır. Çalışmanın uygulama bölümünde bu kavramın

kapsadığı tüm ülkelere değil sadece Türkiye ve yedi gelişmekte olan ülkeye yer

verilmektedir.

IV. Çalışmanın Yöntemi

Çalışmanın uygulama bölümünde ihracat ile milli gelir arasındaki ilişkinin

incelenmesinde en sık kullanılan yöntemlerden biri olan “Granger Nedensellik

Analizi” yöntemi kullanılmıştır.

Page 17: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

4

BİRİNCİ BÖLÜM

DIŞ TİCARETİN DEĞİŞEN DOĞASI

Küreselleşmenin bütün dünya ülkelerini birleştirerek ekonomi ve ticarette

milli devletlerin etkinliklerinin ve denetimlerinin ortadan kalktığı, uluslararası

şirketlerin belirleyici oldukları, bu suretle uluslar arası bir pazar ortaya çıktığı,

insanların, malların, hizmetlerin ve sermayenin önündeki sınırların ortadan kalktığı,

ulaşım ve iletişimin baş döndürücü hızla geliştiği, teknolojinin dünyanın her yerinde

üretim ve pazarlamaya imkan verdiği gözlenmektedir.

Ayrıca sermaye hareketlerinin yalnızca % 1’inin dünya ticareti için yeterli

hale geldiğinin ortaya çıktığı, hızlanan ve belirleyicilikleri yoğunlaşan bölgesel

birleşmelerden AB, NAFTA ve APEC’in dünya ticaretinin yüzde 90’ını

gerçekleştirdiği, dünya nüfusunun yüzde 30’unun da dünya ekonomisine entegre

olduğu, bölgeler içinde ayakkabıya karşılık otomobil gibi endüstriler arası ticaretin

yerini, otomobile karşılık otomobil gibi endüstri-içi ticaret aldığı, firma-içi ticaretin

de arttığı da söylenebilir.

Bu bağlamda, çalışmanın bu bölümünde küreselleşme olayları tarafından

etkilenen dünya ticaretinin tarihsel süreç içerisindeki seyri, hangi bölgelerde ve

ülkelerde yoğunluk kazandığı, dış ticaretin gelişiminin hangi nedenlere

dayandırılabileceği ve dış ticaretin teorik olarak evrimi üzerinde durulmuştur. Tüm

bunların yanı sıra ileri sürülen teorilerle gerçekleşenlerin ne ölçüde uyuştuğunu

anlayabilmek amacıyla gelişmekte olan ülkeler ve bu ülkelerin dünya ticareti ile

bağlantılarına da yer verilmektedir.

Page 18: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

5

1.1. Dış Ticaretin Önemi

İktisat biliminin doğuşundan bu yana iktisatçılar işbölümü ve uzmanlaşmanın

yararları ve bunun ülkelerin gelişimi üzerindeki olumlu etkileri üzerinde

durmuşlardır.1 Her ülkenin sahip olduğu doğal kaynaklar, teknik bilgi vb.

bakımından her malın üretimi için yeterli donanıma sahip olmadığı düşünüldüğünde

dış ticaretin bahsedilen ilkenin dünyadaki çeşitli ülkeler arasında uygulanması

anlamına geldiğini söylemek mümkündür.

Dünyadaki bütünleşme ve küreselleşme eğilimleri dış ticaretin önemini son

yıllarda daha da artırmıştır. Dış ticaret ile birbirinden uzak bölgelerdeki üretici ve

tüketiciler ticari faaliyetler aracılığıyla ilişki kurmaktadır. Ticari ilişkiler her şeyden

önce toplumlar arası karşılıklı bağımlılık ve benzeşme yaratmaktadır. Uluslararası

ilişkileri arttırmakta, artan uluslararası ilişkiler de ülkeyi kendi içinde bir dönüşüme

zorlamaktadır. Bununla birlikte dış ticaretini başarıyla sürdüren ülkelerin ulusal

gelirini ve refahını arttırdığı da gözlenmektedir.

Çağdaş iktisat teorisi uluslararası ticaretin her iki tarafa da nasıl fayda

getireceğini açıklamaktadır. Dış ticaret, ülkelerin belirli malların üretiminde

uzmanlaşmasını sağlayarak, öğrenmeyi ve ürün hakkında yeni buluşları

hızlandırmakta; ülkelere ölçek ekonomilerinden faydalanma imkanı vermekte, ayrıca

dünya üretim kaynakları, işgücü ve zamanın da etkin kullanımını sağlamaktadır.

Bununla birlikte dış ticaret, küresel pazarlarda alıcı ve satıcıların en iyiyi aramalarına

da imkan tanımaktadır.2

Dış ticaretin bahsedilen bu faydaları özellikle küçük ekonomiler için daha

önemlidir. Bu tür ekonomiler sade yurt içinde ürettiklerini tüketmeye zorlandıkları

takdirde, bilim, teknoloji, yönetim ve finansal düzenlemeleri doğru zamanda doğru

şekilde yapma konusundaki başarısızlıkları da dikkate alındığında, uzmanlaşmayı

yüksek düzeyde sürdüremeyecek; daha az çeşit ürünü daha yüksek fiyata tüketmek

zorunda kalacak ve bu da refah düzeyini olumsuz yönde etkileyecektir.

1 Dış ticaretin önemini belirten görüşlere tarihsel bir perspektiften bakıldığında bu konudaki görüşlerin

300-400 yıl öncesine kadar dayandığı; fakat bugünkü teorinin temellerinin A. Smith tarafından oluşturulduğu bilinmektedir.

2 TAYLOR, T., (Çeviren: F.B. ÖZGEN ve A. YENİPAZARLI), “The Truth About Globalization”, Liberal Düşünce, Yıl:7, Sayı:27, 2002, s.4.

Page 19: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

6

1.2. Dış Ticaretteki Değişim

Dış ticaretteki değişim teorik açıdan ele alındığında iktisat teorisinin

gelişimine benzer bir nitelik taşımaktadır. Sermaye hareketlerinin dışlandığı tam

rekabetin baz alındığı, iki mallı ve iki faktörlü ve hatta iki ekonomili bir dünya

varsayımına dayalı, uluslararası ödeme sisteminin bulunmadığı klasik dış ticaret

teorisi üzerine inşa edilen uluslararası iktisat küreselleşme karşısında kabuk

değiştirme sürecine girmiştir.3

1.2.1. Küreselleşme ve Neoliberal Politikalar (Neoliberalizm)

Günümüzde “evrensel köy” ya da “yeni dünya düzeni” gibi deyimlerle

gündeme getirilen küreselleşme konusunda sosyal bilimlerin farklı dallarında farklı

tanımlamalar yapılmakla birlikte tanımın özellikle ekonomik boyutu ön plana

çıkmaktadır.

Küreselleşmenin ivme kazanmasında önemli roller üstlenen kuruluşlardan

biri olan IMF’in 2002 yılında yayınladığı “World Economic Outlook” raporunda

küreselleşme en temel haliyle “ticaret ve finansın entegrasyonu” olarak

tanımlanmaktadır.4 Dünya Bankası ise “Globalization Growth and Poverty” adlı

raporda küreselleşme sürecini “dünyadaki ekonomilerin ve toplumların süre giden

bütünleşmesi” olarak tanımlamaktadır.5

Bir başka açıdan küreselleşme dünyadaki birçok ekonomik, politik, finansal,

ulusal güvenlik, çevresel, sosyal, kültürel ve uluslar arası teknolojik bağlantıları

piyasalar ve bireyler yoluyla sağlayan, kıtalararası ulaşım ve iletişim mesafelerini

azaltan bir ağ olarak tanımlanmaktadır.6

Küreselleşme üzerine yapılmış olan tanımlamaları benzer şekilde çoğaltmak

mümkün olmakla birlikte dünyadaki ekonomik ve sosyal yönden meydana gelen bir

3 DULUPÇU, M.A., “Küresel Rekabet Gücü Türkiye Üzerine Bir Değerlendirme”, Nobel Yayın

Dağıtım, 2001, s.55. 4 IMF, World Economic Outlook, Eylül 2002, s.108. 5 The World Bank, “Globalization, Growth, and Poverty: Building an Inclusive World Economy

Paul Collier, David Dollar, Oxford University Press, 2002, s.iii. 6 MUTER, N., T.,ÖZDİL ve C., YILMAZ, “Globalleşmenin Gelişmekte Olan Ülkeler Üzerindeki

Etkileri”, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Yayınları:29, Kongreler Dizisi:3, Mayıs, 2002, s.240.

Page 20: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

7

dizi değişimin doğal sonucu olarak ortaya çıkan bir süreçtir diyebiliriz. Bu süreç

geçmiş dönemlerde ortaya çıkan gelişmiş-azgelişmiş ülke ve merkez-çevre ülke

ayrımlarını bir ölçüde anlamsızlaştırmıştır. Emeğin işbölümünü dünya ölçeğine

yaymış, coğrafi anlamda iktisadi faaliyetleri yeniden organize etmiştir.

Küreselleşmeyle birlikte sanayi iktisadi anlamda gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan

ülkelere kaymış, “dünya ürünleri” oluşturulmuş ve aynı ürünün birçok ülkede

tüketilebilmesi sağlanmıştır.7

Küreselleşme olgusunun arkasındaki iki temel etkenden ilki teknolojik

gelişmelerin iletişimde yarattığı baş döndürücü devrim; diğeri ise “serbest piyasa

ekonomisi” felsefesinin genel kabul görmesidir.8 Hirst ve Thompson’a göre,

“gerçekten küreselleşmiş bir ekonominin yokluğunda küreselleşmenin kültürel ve

siyasal alandaki etkisi geçici ve daha az tehdit edici olacaktır”.9 Dolayısıyla

küreselleşmenin son elli yılda uluslararası ticaret ve finans alanlarında artan önemi

de göz önünde bulundurularak, çalışmada küreselleşmenin sadece ekonomik boyutu

ele alınacaktır.

1.2.1.1. Ekonomik Küreselleşme

Ekonomik küreselleşme, kapitalist üretim sisteminin ortaya çıkışı ve özellikle

sanayi devrimi sonrası dönemde dünya ticaretinin serbestleştirilmesi ilkesi üzerine

kurulmuş ve liberal ideolojinin ekonomi alanındaki uygulamalarını kavramlaştırmış

bir harekettir. Adam Smith’in Milletlerin Zenginliği’nde ilk kuramsal temellerini

attığı hareketin çıkış noktası uluslar arasındaki serbest ticaretin ulusların refahını

arttıracağı hipotezidir.10

Ekonomik küreselleşme teknolojik devrimle birlikte, özellikle II. Dünya

Savaşı sonrasında, GATT, WTO ( World Trade Organization) ve IMF (International

Monetary Fund) gibi uluslararası kuruluşların çabalarıyla dünya ekonomisinde

sağlanan liberalleşme hareketleri, ülkelerin hızlı ve sürdürülebilir ekonomik

7 GÖKAL, İ., “Globalleşme”, Dış Ticaret Dergisi, Sayı:7, Ekim, 1997, s.45. 8 KAZGAN, G., “Küreselleşme ve Ulus Devlet: Yeni Ekonomik Düzen”, İstanbul Bilgi Üniversitesi

Yayınları, 2000, İstanbul, s.21,22. 9 HIRST, P. ve G. THOMPSON, “Küreselleşme Sorgulanıyor”, Dost Kitabevi, 2003, s.28. 10 ATEŞ, D., “Küreselleşme: Ne Kadar Tek Boyutlu?”, Doğuş Üniversitesi Dergisi, 7:1, 2006, s.30.

Page 21: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

8

kalkınmayı gerçekleştirmede piyasa ekonomisinin önemini kavramaları, uluslararası

firmaların sınır-ötesi satış yapma ve maliyeti düşürmek amacıyla daha ucuz kaynak

sağlama istekleri gibi faktörlere bağlı olarak ortaya çıkmıştır11. Neoliberal yaklaşıma

göre piyasa mekanizmasına bırakılan ekonomik küreselleşme dünya refahının

artmasına sebep olmaktadır.12

Dünya ekonomisinin son iki yüzyıllık tarihi boyunca (iktisadi açıdan

değerlendirildiğinde) üç adet küreselleşme dalgası gerçekleşmiştir. İlk küreselleşme

dalgasının 18. yy. sanayi devriminin teknolojik gelişmeleriyle birlikte 1870-1914

arasında dünya mal ve finans piyasalarında görüldüğü söylenebilir.

İkinci küreselleşme dalgası 1950-1980 yılları arasında gerçekleşmiştir. Bu

dönemde zengin ülkeler arasındaki entegrasyon ön plandadır. Avrupa, Kuzey

Amerika ve Japonya GATT (The General Agreement on Tariffs and Trade)

himayesinde bir dizi çok taraflı ticaret liberalizasyonu ile ticari ilişkilerini

düzeltmeye yönelmişlerdir. Yine bu süreçte içe dönük politikalar sonucu gelişmekte

olan ülkelerin çoğunda öncelik mal ihracatına verilmiş sermaye akımları yok

denecek kadar düşük seviyelerde seyretmiştir. 13

1950’li yıllardan itibaren Keynesyen paradigma üzerine oturtulmuş olan

dünya ekonomisi 1970’li yıllarda dengesizlik belirtileri göstermeye başlamıştır. Bu

dengesizliklerin uygulanmakta olan keynesyen politikalara14 bağlı olduğu görüşü

yaygınlaşmaya başlamış ve Krugman (2001)’ın ifadesiyle 1973 yılına gelindiğinde

“büyü bozulmuştur”. 1974 yılına kadar, uygulanmakta olan sabit kur rejimi

sayesinde tüm bu dengesizlikler ulusal ölçekte kalabilmiştir. Petrol krizi ile birlikte

ulusal seyir bozulmuş, tüm dünyaya yansımaları görülmüş ve dünya ekonomisi 30 yıl

öncesine (liberal politikalara) dönüş yaşamıştır. Dünya ekonomisinin içinde

11 AKTAN, Coşkun Can -Hüseyin ŞEN, “Globalleşme, Ekonomik Kriz ve Türkiye”, Türkiye Küçük

ve Orta Ölçekli İşletmeler Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticileri Vakfı Ekonomik, Sosyal ve Siyasal Araştırmalar Serisi, No: 1, Ankara: Kasım 1999, s. 11.

12 BÜYÜKBAŞ, Hakkı ve Kenan ÖREN, “Küreselleşme, Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Sosyal Düzen Arayışı”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 13, Yıl: 2005, s.1.

13 The World Bank, 2002, s.4. 14 Keynesyen politikalar siyasi otoriteye kamu harcamalarını genişleterek ekonomiyi sürekli büyüme

ve istihdam düzeyinde tutma görevi yüklemiş ve oluşan enflasyonist baskılar sonucu ekonomide dengesizlikler oluşmuştur.

Page 22: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

9

bulunduğu bu dönüşüm daha sonraları “neoliberalizm”15 olarak anılmaya

başlanmıştır.16

Sonuncusu için ise 1980’li yıllarda başlayıp günümüzü de kapsayan bir

dönemi ifade etmektedir. Bu küreselleşme dalgasıyla birlikte uluslararası ticaret

serbestleşmiş; dünya ticareti artmış; serbest piyasa ekonomisi kavramı

benimsenmeye başlanmıştır. Mal, sermaye, hizmet ve işgücünün ülkeler arasında

serbest dolaşımını sağlayan düzenlemeler ağırlık kazanmış, teknolojik gelişme ile

beraber ülkeler arasındaki sınırlar daha az belirgin hale gelmeye başlamıştır. Ve

böylece ülkeler arasındaki karşılıklı bağımlılık daha da güçlenmiştir. Yani

küreselleşme ile birlikte ulusal ekonomilerin üretim yapıları, tüketim kalıpları ve

diğer ekonomilerle bağlantıları önemli ölçüde birbirinden etkilenir bir hal almış ve

dış koşullara duyarlılığı artmıştır.17

Sözkonusu küreselleşme dalgalarını hazırlayan koşullara ve sonuçlarına

baktığımızda; dünyada küreselleşme sürecine yön veren dinamikleri dört ana başlık

altında toplayabiliriz; 18

− Kapitalizmin altın çağı boyunca süren yüksek birikim temposunun

yarattığı aşırı üretime dayalı kriz,

− Söz konusu dönemin sermaye/emek çelişkisine damgasını vuran Fordist

endüstriyel ilişkilerin beslediği kâr sıkışması,

− Uluslararası rekabetin yoğunlaşması,

− Finansal sistemin serbestleştirilmesi sonucu yükselen sermaye ve

spekülatif birikim tercihlerinin sanayi yatırımlarının önüne geçmesi.

15 Neoliberal politikalar hakkında daha fazla bilgi için bkz. CERNY (1993); BROADHEAD (1996);

MARSHALL (1995). 16 AYDIN, M. K., “Sermayenin Küreselleşmesi Kapitalizmin Altın Dönemi’nden Neoliberal Dalga’ya

Uzanan Süreç”, Değişim Yayınları, 2003, s. 61-62. Ayrıca bkz. J. ADDA, 2002, s. 184-185; F. BAŞKAYA, 1997, s. 37.

17 DPT, “Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı: Küreselleşme Özel İhtisas Komisyon Raporu”, 2000.

18 YELDAN, E., Neoliberal Küreselleşme İdeolojisinin Kalkınma Söylemi Üzerine Değerlendirmeler, 2002, <http://www.bilkent.edu.tr/~yeldane/Praksis-2002.pdf>, (08.02.2007), s.2.

Page 23: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

10

Küreselleşmenin ekonomik bir süreç olduğu yaklaşımı ve uygulanan

neoliberal politikalar küresel bir ekonominin temelini oluşturmakta; küresel ticaret,

finans ve üretim sistemlerinin varlığı dünyadaki hanelerin, toplulukların ve ülkelerin

refahını ve kaderini etkilemekte ve coğrafi sınırlar gittikçe anlamsız hale

gelmektedir.19 Bu şekilde küresel ekonominin bütünü oluşturan parçalarının gittikçe

daha fazla entegre olması bu dönüşüm sürecine kendine özgü bir dinamizm

kazandırmaktadır. Bu bağlamda, serbest ticaret kuramı artık dünya ekonomisinin

serbestleştirilmesi ilkesine dönüşmekte ve 1870’lerden beri süregelen küresel

dönüşüm iktisadi alanda kendisini küresel piyasaya yönelik olarak oluşan üretim,

ticaret ve finans alanlarında önemli ölçüde hissettirmektedir.

1.2.1.2 Dünya Ticaretinde Küresel Değişim

Ekonomik küreselleşmenin ilk ve halen devam eden en önemli yönü ticari

faaliyetlerdir. Dış ticaret küreselleşmenin en önemli araçlarından olduğu gibi, aynı

zamanda da bir sonucudur.20 Çünkü ekonomik küreselleşme sürecinin temelinde

dünyanın tek bir pazar gibi faaliyet gösterebilmesi çabası yatmaktadır. Bu sürece

paralel olarak ülke sınırları daha geçirgen hale gelmekte ve uluslararası ticarette

serbestlik artmaktadır.21

Tarihsel açıdan ticaretin dönüşümüne baktığımızda; 1870’lerden Birinci

Dünya Savaşı yıllarına kadar geçen dönemde; ulaşım maliyetlerinde yaşanan düşüş

ve serbest ticaretin etkisiyle dış ticaret hacminde büyük bir patlama yaşandığı

gözlenmiştir. Bu dönem içerisinde mal, sermaye ve işgücü akımları önemli ölçüde

artış göstermiştir. Dünya ihracatı, gelire oranla % 8 artış kaydetmiştir. Toplam işgücü

akımları da bu ilk küreselleşme dalgasında dünya nüfusunun % 10’una ulaşmıştır.22

Yine aynı dönemde İngiltere, ABD gibi ülkelerin, XVIII. yy’a kadar dünya

üretiminin lideri olarak görülen Hindistan gibi ülkeleri geri planda bıraktığı

19 HELD David ve Anthony MCGREW, “Globalization and The Liberal Democratic State”,

Government and Opposition, 1993, 28:2, s.263. 20 DPT, 2000, s.22. 21 TAĞRAF, H., “Küreselleşme Süreci ve Çok Uluslu İşletmelerin Küreselleşme Sürecine Etkisi”,

C.Ü. İktisadi İdari Bilimler Dergisi, Cilt:3, Sayı:2, 2002, s. 34. 22 The World Bank, 2002, s.3.

Page 24: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

11

görülmektedir. İmalata dayalı üretimin gelişmiş ülkeler tarafından yapılıp;

hammadde ve temel gıdaların ise yine bu ülkeler tarafından azgelişmiş ülkelerden

ihraç edilmesi, birinci küreselleşme dalgası olarak adlandırılan bu dönemin mal

ticaret kalıbını oluşturmaktadır.

Grafik 1.1. I. Dünya Savaşı Öncesinde Dış Ticaretin ve Üretimin Gelişimi

İhracat Hacmindeki Değişim Üretimdeki Değişim

Kaynak: IRWIN, D.A., “The GATT in Historical Perspective”, The American Economic Review, Vol. 85, No. 2, Papers and Proceedings of the Hundredth and Seventh Annual Meeting of the American Economic Association Washington, DC, Mayıs 1995, s. 324.

Bu dönem sonrasında I. Dünya Savaşı, Büyük Bunalım ve II. Dünya

Savaşı’nı kapsayan tarihlere bakıldığında küresel ekonomi açısından büyük bir

gerileme görülmektedir. Öyle ki, 1940’ların sonlarında dünya ticareti 1870’ler

seviyesine gerilemiştir. 23 Bu gerilemenin nedenleri arasında I. Dünya Savaşını takip

eden yıllarda Batı’da dış dünyaya karşı oluşturulan izolasyon; para piyasalarındaki

dengesizlikler ve II Dünya Savaşı öncesi patlak veren ekonomik bunalım; artan ticari

engeller (korumacılık); 1930’larda faşist bloğun ve 1940’larda komünist bloğun

doğuşu yer almaktadır.24

23 The World Bank, 2002, s.3. 24 FRANKEL, J.A., “Globalization of The Economy”, NBER Working Paper Series, Working Paper

No: 7858, Ağustos 2000, <http:// www.nber.org/papers/w7858>, (01.12.2006), s.5.

Page 25: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

12

Grafik 1.2. I. Dünya Savaşı Sonrası Dış Ticaret ve Üretim

İhracat Hacmindeki Değişim Üretimdeki Değişim

Kaynak: IRWIN, D. A., s.324.

GATT’ın imzalandığı 1947’den bu yana, ekonomik anlamda küreselleşmenin

dikkat çeken üç boyutundan (üretim, finans, ticaret) biri olan küresel bir ticaret

sisteminin oluşturulması yönünde önemli mesafe kat edilmiştir. Küresel ticaretin

gelişimine GATT düzenlemelerinin yanı sıra (bir önceki dönemde de olduğu gibi)

iletişim başta olmak üzere teknolojik gelişmelerin önemli katkısı olmuştur. Bu

yıllardan sonra giderek yoğunlaşan dünya ticaretini serbestleştirme eğilimi

günümüzde de önemini sürdürmektedir.25

İkinci Dünya Savaşı sonrası yılları içeren bu dönemde (uygulamaya konulan

düzenlemelerin de etkisiyle) uluslararası ticarette düzenli bir artış gözlenmektedir:

1948’de 60 milyar dolar, 1958’de 110 milyar dolar, 1968’de 240 milyar dolar. Bu

rakamlar uluslararası ticaretin üretim ve bölgesel ticaretten daha hızlı geliştiğini

göstermektedir.26

25 SEYİDOĞLU, s. 189. 26 WENT, Robert, “Küreselleşme Neoliberal İddialar Radikal Yanıtlar”, Çeviren:Emrah Dinç, Yazın

Yayıncılık, Ekim, 2001, s.27.

Page 26: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

13

1970’li yıllarda yaşanan kriz ve durgunluk döneminin ardından 80’lere

gelindiğinde dünya ekonomisinde görülen istikrarsızlıklar; dış ticaret artış hızını

yavaşlatsa da büyüme ve ticaret artmaya devam etmiştir.

1980 sonrası dönemde ise daha karmaşık bir yapı mevcuttur. İkinci Dünya

Savaşı’ndan bahsi geçen yıla kadarki süreçte; dünya ticaretinin büyük bir kısmını

gelişmiş ülkelerin kendi aralarında yapıyor olmalarının yanında; uluslararası ticaretin

artış hızında önemli gelişmeler gözlenmektedir.27

Tablo 1’e baktığımızda 1998 yılından günümüze dış ticaret ve üretim

hacimlerinin yüzde olarak değişimini görülmektedir. Üretimin yılar itibariyle artış

trendinde olduğu fakat ticaretteki değişimin üretimdeki değişime oranla daha

düzensiz olduğu görülmektedir.

Tablo 1.1. Yıllar İtibariyle Dünya Üretim ve Dış Ticaret Hacminde Değişim (%)

1988-97 1998-07 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 Üretim Hacmi 3.4 4.1 2.8 3.7 4.9 2.6 3.1 4.1 5.3 4.9 5.1 4.9

Dış Ticaret Hacmi 7 6.5 4.5 5.6 12.1 - 3.4 5.3 10.6 7.4 8.9 7.6

Kaynak: IMF, “World Economic Outlook”, 2006, s. 189-217.

27 GÜNSOY, Bülent, Kalkınma Ekonomisi içinde, “Küreselleşme ve Kalkınma”, Ekin Kitabevi,

2004, s.331.

Page 27: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

14

Grafik 1.3. Yıllar İtibariyle Dünya Üretim ve Dış Ticaret Hacmindeki

Değişmeler (%)

0

2

4

6

8

10

12

14

1988-1997 1998-2007 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007Toplam Üretim Hacmi Toplam Dış Ticaret Hacmi

Kaynak: IMF, “World Economic Outlook”, 2006.

Artış oranları karşılaştırıldığında son 20 yıl boyunca uluslararası ticaret

üretimdeki artışın önüne geçmiştir. Üretim bu anlamda, mali piyasalardaki

bütünleşme ve karşılıklı bağımlılık karşısında da yenilgiye uğramış, dış ticaret ulusal

ekonominin önüne geçerek uluslararası ekonomik bütünleşme öncelikli konuma

gelmiştir.28

1.2.1.3. Üretimde Küresel Değişim

Ekonomik küreselleşme süreci öncesinde mal ve hizmetler ile üretim

faktörleri ve teknolojinin ülkeler arasında değişimine dayanan ekonomik sistemde

ulus devletlerin iktisat politikaları, ulusal üretim ve finans sistemleri hakimdi. Ancak

ekonomik küreselleşme ile birlikte üretim aşamaları maliyet avantajına bağlı olarak

çeşitli ülkelere dağılmış; küresel sürece dayalı olarak özellikle çok uluslu işletmeler

vasıtasıyla üretimin küreselleşmesi sağlanmıştır. Bu durumun, bazılarının ifade ettiği

gibi ticarete bir alternatif değil, tam tersi uluslararası ticareti artıran bir gelişme

olduğunu belirtmekte fayda vardır.

28 DULUPÇU, M.A., “Küresel Rekabet Gücü Türkiye Üzerine Bir Değerlendirme”, Nobel Yayın

Dağıtım, 2001, s.35.

Page 28: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

15

Tanım olarak üretimde küreselleşme şirketlerin sınır ötesi sabit sermaye

yatırımları, sınır ötesi iştirak, fason imalat anlaşmaları vb. yöntemlerle mal ve hizmet

üretim faaliyetlerini kendi ülkeleri dışına yaymalarıdır. Daha açık bir ifadeyle;

üretimde küreselleşme, üretim faaliyetlerinin çeşitli ülkelerle yayılması, üretimin

farklı aşamalarının farklı araçlar kullanılarak farklı ülkelerde yerine getirilmesi

olarak tanımlanabilir. 29

Üretimin küreselleşmesi için dönüm noktası sayılan II. Dünya Savaşı’ndan

önceki dönemde üretimde hacim olarak büyüme gözlenmektedir. 1870-1913

dönemini kapsayan birinci küreselleşme evresinde dünya üretimi yıllık % 3.5

oranında artışla ticaretin ve doğrudan yabancı yatırımların üzerinde seyretmiştir.

Üretim miktarında yaşanan bu hızlı büyümeyle birlikte coğrafi dağılımında yaşanan

değişim de önemlidir (Tablo 2). 1980’lerde İngiltere dünya üretimine en fazla katıyı

sağlayan ülke iken 1913’lere gelindiğinde İngiltere’nin yerini ABD’ye bıraktığı

gözlenmektedir.30

Tablo 1.2. I. Dünya Savaşı Öncesi Dünya Üretiminin Yüzde Dağılımı

ABD İngiltere Almanya Fransa Rusya Diğer Gelişmiş Ülkeler Diğer

1830 2.4 9.5 3.5 5.2 5.6 13.3 60.5

1860 7.2 19.9 4.9 7.9 7.8 15.7 36.6

1913 32 13.6 14.8 6.1 8.2 17.8 7.5

Kaynak: BAIROCH, P. ve R. KOZUL-WRIGHT, s.15.

1860 yılında dünya üretiminde söz sahibi üç ülkenin üretimi toplam üretimin

1/3’ü iken; 1913’te bu oran 2/3’e yükselmiştir. Bu açıdan bakıldığında bu dönemin

sonlarına gelindiğinde dünya sanayi üretiminin merkezinde az sayıda gelişmiş

ülkenin bulunduğunu söylemek mümkündür.31

29 ADDA, J., “Ekonominin Küreselleşmesi”, İletişim Yayınları, 2005, s.87. 30 BAIROCH, P. ve R. KOZUL-WRIGHT, “Globalization Myths: Some Historical Reflections on

Integration, Industrialization and Growth in The World Economy”, UNCTAD Discussion Papers, No:113, Mart 1996, s.15.

31 BAIROCH, P. ve R. KOZUL-WRIGHT, s.16.

Page 29: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

16

II. Dünya Savaşı’ndan sonra bazı ABD şirketlerinin İngiltere ve Batı

Avrupa’ya yayılmasıyla başlangıçta bir Amerikan hareketi olarak değerlendirilen

küresel üretim; 1960’lardan sonra Avrupa ve Japon şirketlerinin deniz aşırı ülkelere

yönelimi ile ilerleyişini sürdürmüştür. Bu tarihlerden sonra özellikle 1970’lerde

yaşanan krizin bu süreci hızlandırdığını söylemek mümkündür.

Bu sürecin gelişimine katkıda bulunan gelişmelere baktığımızda ilk olarak

1970’lerde yaşanan kriz sonucu gelişmiş ülkelerde verimlilik artışının yavaşlamasını

görmekteyiz. Bununla birlikte; Doğu Asya’nın rekabeti, gelişmekte olan ülkelerin

uygulamış olduğu korumacı politikalar, dünya ticaret ve finans piyasalarında yaşanan

bütünleşmeyle sermaye hareketliliğinin artması sonucu faiz ve kur dalgalanmalarının

oluşumu da üretimin küreselleşmesine neden olan gelişmeler olarak sıralanabilir.

Tüm bu gelişmelerden yola çıkarak üretim sürecindeki küresel dönüşümde

öncelikle verimlilikte rekabet edemeyen (batılı) gelişmiş ülkelerin, üretimin

örgütlenme tarzını değiştirdikleri; tüketici ağına hakim olmak için mal

farklılaştırmasına ve kalite standartlaştırmasına gittikleri gözlenmektedir. Ayrıca

yine gelişmiş ülkelerin, iletişim teknolojileri ve taşımacılıkta yaşanan gelişmeler

sayesinde üretimin bazı aşamalarını (niteliksiz) işgücünün bol ve ucuz olduğu

gelişmekte olan ülkelere aktarmaları da süreci devam ettiren bir başka olgu olduğu

söylenebilir.

Küreselleşme sürecinde dikkati çeken önemli noktalardan biri de işte bu

bahsi geçen “üretim faaliyetlerinin dünya coğrafyasına yayılması”nı sağlayan çok

uluslu dev firmaların bu sürecin bir dünya sistemi olarak yerleşmesinde oynadıkları

belirleyici roldür.32

Doğrudan Yabancı Yatırım (DYY) olarak adlandırılan bu işlemin üretimin

küreselleşmesinde olumlu etki yaratabilmesi için öncelikle DYY yapan çok uluslu

şirketin ihracat amacıyla üretim yapması ve üretimde yerli girdi kullanım oranını

arttırması gerekmektedir. Ayrıca ilk yatırımın finansmanında optimal bir yerli-

yabancı kaynak bileşiminin yanı sıra elde edilen karların yeniden yatırıma

dönüştürülmesi de ülke açısından önem arz etmektedir.

32 DPT, 2000, s.3,4.

Page 30: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

17

Son yıllarda doğrudan yabancı yatırımlardaki artış hızının dünya ticaretindeki

artış hızının iki katı; dünya GSYİH’sının ise üç katı büyüklüğüne ulaştığı

görülmektedir.33 Ayrıca 1990’lı yılların ortalarından itibaren küresel dış ticaretin

2/3’ünü34 gerçekleştiren çok uluslu şirketlerdeki yoğunlaşma35 uluslararası üretimin

belirli ülkelerde-bölgelerde yoğunlaşmasına sebep olmaktadır.36 Bu rakamlar

üretimin küreselleşmesi açısından çok uluslu şirketlerin de büyük önem taşıdığını

vurgulamaktadır. Bununla birlikte çok uluslu işletmelerin günümüzde dış ticaretin

önemli bir aktörü haline geldiğini ve dünyanın çeşitli bölgelerine yayılmış

faaliyetleri ile de dünya ticareti içerisinde de önemli bir yer tuttuklarını belirtmekte

yarar vardır.37

1.2.1.4. Finansal Alanda Küresel Değişim

Ticaretteki serbestleşmenin doğal sonucu olarak ülkeler arasında artan

sermaye hareketleri, ulaşım ve iletişim maliyetlerindeki azalmalar, bilgi

teknolojilerindeki ilerlemeler, firmalara neyin nasıl nerede üretileceği ve kime

satılacağı konusunda farklı tercihler sunulabilmektedirler. Dünya ticaretindeki bu

akım 1970’lere gelindiğinde sermayenin gelişmiş ülkelerde artmasına (birikmesine)

neden olmuştur.38

Bu bağlamda finansal küreselleşmeye duyulan ihtiyaç, ticaretin artan

karmaşıklığı karşısında, ekonomik aktivitenin hacmini desteklemek için gereken,

ekonomik büyümenin parasallaşmasıyla ortaya çıkmaktadır.

Ekonomide küreselleşmenin en yoğun hissedildiği alanlardan birisi de

finansal küreselleşmedir. Gerek gelişmiş ülkelerdeki sermayenin kendisine daha karlı

kanallar araması; gerekse de gelişmekte olan ülkelerin bu sermayeyi kendilerine

33 ADDA, 2002, s.87. 34 <http://www.unctad.org/sections/press/docs/pr0121tur.pdf > (27.11.2006), s.1. 35 “Dünyadaki çok uluslu şirketlerin dördü hariç diğerleri gelişmiş ülkelere ait olan ve toplam çok

uluslu şirket sayısının yalnızca % 0.2’sini oluşturan dünyanın en büyük 100 çok uluslu şirketi dünyadaki yabancı bağlı şirketlerin satış hasılatının %14’ünü elde etmekte, varlıklarının %12’sine sahip olmakta ve istihdamın %13’ünü gerçekleştirmektedirler.”

36 AKTAN, C.C. ve İ. Y., VURAL, “Globalleşme sürecinde Çok Uluslu Şirketler”, <http://www.canaktan.org/ekonomi/cok-uluslu/aktan-makale.pdf>, (13.01.2007), s.11,12.

37 TAĞRAF, s.35. 38 MUTER, s.240.

Page 31: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

18

çekmek için rekabet etmeleri; finansal işlemleri kolaylaştıran teknolojik gelişmelerin

de sayesinde finansal işlemlerin hacim olarak artmasına hem de içeriğinin

değişmesine yol açmış; bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan bu gelişmeler süreci

son yıllarda giderek hızlandırmıştır.

Finansal piyasaların küreselleşme sürecine katkıda bulunmasını sağlayan

gelişmeleri;

− Döviz piyasalarının serbest piyasa mekanizmasının işleyişine bırakılması

− Faiz oranları ve krediler üzerindeki kamusal kontrollerin kaldırılması

− Fon arz ve talebinin serbest piyasa mekanizmasının işleyişine bırakılması

− Uluslararası sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi

− Çeşitli ülkelere ait mali kurumların diğer ülkelerin mali piyasalarına

girişinin kolaylaşması ve bu gelişmelerin uluslararasılaşma trendini

hızlandırması

olarak sıralayabiliriz.

IMF tarafından yayınlanmış olan “World Economic Outlook”39 raporunda yer

alan göstergelere göre; finansal akımların 1980 sonrasında hem yapısal hem de

hacim olarak dönüşüme uğradığını söylemek mümkündür.

1.2.2. Küresel Rekabet

Küreselleşme olgusu her alanda olduğu gibi ticaret alanında da son yıllarda

büyük bir ivme kazanmış ve tüm dünyayı etkisi altına almıştır. Özellikle son elli

yıldır dünya ticareti serbestleştirme odaklı yeni bir çok taraflı ticaret sistemi

kurmaktadır.40 Oluşan bu yeni ekonomik düzende, ülkelerin ekonomilerini dışa

açarak uluslararası ekonomik ilişkilerini arttırmaları ve dünya ekonomisine entegre

olmaları istenmektedir. Ancak dünya ticaretinin serbestleşmesi beraberinde bazı

sorunlar da getirmektedir. Bunlardan birisi de uluslararası ticarette de aynı ulusal

39 IMF, World Economic Outlook Financial Systems and Economic Cycles, Eylül, 2006,

<http://www.imf.org/Pubs/FT/weo/2006/02/pdf/weo0906.pdf>, (Erişim: 01.02.2007). 40 ALKİN, K., “Gelişmiş Ülkelerde İthalatın ve Dış Rekabetin Kontrolü”, İTO Yayınları, Yayın No:

2006-6, İstanbul, 2006, s.26.

Page 32: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

19

düzeyde olduğu gibi bir rekabet sisteminin oluşturulması gereğidir.41 Bu nedenle

ülkeler bir yandan çok taraflı ticari serbestleşmeye taraf olurken diğer taraftan da

artan rekabete karşı güçlerini arttırmaya çalışmaktadırlar.42

Serbestleşmenin etkileri ve artan rekabet ülkeleri dünya ticaretinde yeni

arayışlara itmektedir. Bu arayışlar “serbestleştirme karşısında korunma” ve

“serbestleştirmeden en çok yararlanma” olarak tarif edilebilir.

Özellikle emek-yoğun mamullerin piyasalarında aşırı rekabet; gelişmiş

ülkelerde düşük iktisadî büyüme oranları, yüksek işsizlik oranları ve ithalattan

korunma eğilimleri; ve nihayet gelişmekte olan orta gelirli ülkelerin ihracatlarını

daha az rekabetli mamullere doğru çeşitlendirmesindeki zorluklar, gelişmekte olan

ülkelerin tümünün ihracatı artırmaktan yararlanamayacağını göstermektedir. Birçok

gelişmekte olan ülke, görece rekabet gücünü kaybetmemek için firmalara verdikleri

vergi ve benzer konularda ticaretle bağlantılı tâvizleri artırarak ihracattan ülkenin

sağlayacağı yararı iyice azaltmaktadır.

Bu koşullarda dünya ticareti açısından rekabette yeni bir durum ortaya

çıkmakta ve ülkeler DTÖ müzakerelerinde genel korumayı kaldırmak yerine, ikili

bazda müzakereler yolu ile tercihlerine uyan ülkelere pazarlarını açma yoluna

gitmektedirler.

Bu çerçevede 1990’lı yıllardan itibaren (ve özellikle GATT’ın Dünya Ticaret

Örgütü’ne dönüştürüldüğü 1995 yılından itibaren) ağırlıklı olarak bölgesel ticaret

anlaşmalarının ve çok uluslu şirket birleşmelerinin sayısı artmaktadır.43

1.2.3. Uluslararası Bloklaşma ve Birleşmeler

Önceki bölümlerde de bahsedildiği üzere küreselleşme bireyler toplumlar ve

ülkeler arasındaki ilişkilerin ve karşılıklı bağımlılığın arttığı ve derinleştiği bir

süreçtir. Bu bağlamda ülkeleri birbirine bağlayan ve küresel ölçekte dışsal etkilere

sahip sosyal ilişkilerde yoğunlaşma söz konusudur.

41 SABIR, H., “Ticaretin Küreselleşmesi Sürecinde Uluslar arası Rekabet Sistemi İhtiyacı”, İ.Ü.

Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, No:23-24, (Ekim 2000-Mart 2001). 42 ALKİN, K., s.26. 43 DTÖ’ye bildirilen ve 2005 yılı sonu itibariyle yürürlükte olan toplam 214 bölgesel ticaret anlaşması

bulunmaktadır.

Page 33: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

20

Küreselleşme ile birlikte, gelişmiş, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeler

arasında işbirliği imkanları genişlemiştir.44 Ülkeler arasında ticaret sınırlarının

önündeki engeller giderek azalmaya ve ortadan kalkmaya başlamış, uluslararası

ticaret hacmi genişlemiş, gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere yüksek

teknoloji transferi artmış, uluslararası finans piyasaları gelişmiş, ülkeler arasında

işgücü akımı hızlanmış, yabancı sermaye akışında önemli gelişmeler yaşanmıştır. 45

İşte tüm bu ilişkiler, yeni durumdan mümkün olan en fazla getiriyi elde etmeye

çalışan ülke ve firmaların uyum çabalarını arttırmakta ve hem ülke hem de firmalar

için “entegrasyon” (bütünleşme) olgusunu gündeme getirmektedir.

Uzunca bir süre teorik düzeyde tartışılan ekonomik bütünleşmeler II. Dünya

Savaşı’ndan sonra değişik bölgelerde gerek gelişmiş gerekse az gelişmiş ülkeler

arsında uygulama imkanına kavuşmuştur. Yine bu dönemde başarılı ve başarısız

örnekleriyle sayılarında görülen hızlı artış sebebiyle 1957’den sonraki on yıl

Haberler tarafından “entegrasyon devri” olarak nitelenmiştir.46

1.2.3.1. Makro Düzeyde Bütünleşmeler ve Bütünleşme Türleri

Uluslararası ekonomik bütünleşme, iktisat literatüründe, çeşitli ekonomik

bütünleşme türlerini kapsayan genel bir terim olarak kullanılmaktadır. Genel olarak,

iki veya daha fazla ülke arasında ticarete engel olan çeşitli kısıtlamaların ve

engellerin kaldırılması süreci şeklinde tanımlanabilecek ekonomik entegrasyonun

ana amacı, dış ticareti ve iktisadi büyümeyi kolaylaştırmaktır.47

Uluslararası ekonomik bütünleşmeler derecelerine göre farklı türlerde ortaya

çıkabilirler. Burada önemli olan nokta ayrımcılığa son verilerek, bir grup ülkeden

oluşan belli bir bölge içinde ticaretin serbestleştirilmesidir. Bu özellik tüm

44 Örneğin, Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), Dünya Bankası (IBRD),

Birleşmiş Milletler (BM) gibi kuruluşlar küresel; Avrupa Birliği (AB), Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi (NAFTA), Güney Amerika Ortak Pazarı (MERCOSUR), Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi (EFTA), Güney Doğu Asya Ulusları Birliği (ASEAN) ve Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) ise bölgesel anlamda bir işbirliğini simgelemektedirler.

45 AKTAN, C. Can; “Global Ekonomik Entegrasyon ve Türkiye”, Dış Ticaret Dergisi, Ocak-1999, s.1-30.

46 GÜRAN, N. ve İ. AKTÜRK, “Uluslararası İktisadi Kuruluşlar”, Tuğra Ofset, Ekim 2001, Isparta, s.12.

47 ROBERTSON, David; “Uluslararası Ticaret Politikası”, AK Yayınları, İstanbul, 1972, s.59.

Page 34: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

21

bütünleşme türlerinin ortak özelliğidir. Daha ileri bütünleşme türlerinde bu temel

özelliğe bir takım yeni özellikler eklenmektedir.

Bu farklılıklar dikkate alınarak en basitinden en ileri aşamasına kadar

uluslararası ekonomik bütünleşme türleri beş grupta toplanabilir.48

− Tercihli Ticaret Anlaşmaları (Preferential Trading Agreements)

− Serbest Ticaret Bölgesi (Free Trade Area)

− Gümrük Birliği (Customs Union)

− Ortak Pazar (Common Market)

− İktisadi Birlik (Economic Union)

a) Tercihli Ticaret Anlaşmaları (Preferential Trading Agreements)

İktisadi bütünleşmenin ilk aşamasını oluşturan tercihli ticaret anlaşmaları

sayesinde anlaşmaya taraf olan ülkeler tek taraflı veya karşılıklı olarak belirli mallar

üzerindeki gümrük tarifeleri, kotalar ve diğer ticaret engellerinde indirimde

bulunurlar.49

Tercihli ticaret düzenlemelerinin en önemli örneği 1932 yılında Büyük

Britanya ve İngiliz Milletler Topluluğu’nu oluşturan 47 ülke arasında kurulan İngiliz

Milletler Topluluğu Tercih Sistemi (Commonwealth Preferance System) dir.50

b) Serbest Ticaret Bölgesi (Free Trade Area)

48 Bu gruplandırma Balassa (1961)’e dayanmakta olup; aynı sınıflandırmayı Ünsal (2005), s.410-412;

Seyidoğlu (2001), s. 205’te görmekteyiz. Diğer taraftan bazı yazarlara göre ekonomik bütünleşmenin ilk aşamasını oluşturan tercihli ticaret anlaşmalarına bu sınıflandırmada yer verilmemiştir. Örneğin, Appleyard-Field (1992), s.437-439, Güran (2002), s.7; Balkır-Demirci (1989), s.10-12.

49 SEYİDOĞLU, s.204. 50 ÜNSAL, E.M., “Uluslararası İktisat Teori, Politika ve Açık Ekonomi Makro İktisadı”, İmaj

Yayınevi, Ankara, Eylül 2005, s.409.

Page 35: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

22

Serbest ticaret bölgesi uygulamasına taraf ülkeler, aralarında ticaret

engellerini kaldırarak bölge içinde mal hareketliliğinin artmasını sağlarlar. Ancak

ortak bir dış ticaret politikası söz konusu değildir51.

Üye ülkenin diğer ülkelere karşı kendi ulusal ticaret politikasını izlemesi,

serbest ticaret bölgesine üye yüksek tarife uygulayan ülkelere yapılan ithalatın düşük

tarife uygulayan ülkeler üzerinden gerçekleştirilmesine sebep olur. Bu husus ticaret

yolunun değişmesi (trade deflection) olarak nitelendirilir52.

1960 yılında yedi Avrupa ülkesi (İngiltere, Danimarka, Avusturya, İsveç,

İsviçre, Norveç, Portekiz) arasında kurulan Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi

(European Free Trade Area, EFTA) ve 1993 yılında ABD, Kanada ve Meksika

arasında kurulan Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi (North American Free

Trade Area, NAFTA) en önemli örnekleridir.

c) Gümrük Birliği (Customs Union)

Gümrük birliği ülkeler arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerde yaşanan beş

aşamalı entegrasyon türlerinden serbest ticaret bölgesine göre daha geniş kapsamlı

ekonomik bütünleşme türüdür. Gümrük birliğinde üye ülkeler aralarındaki ticaret

engellerini kaldırarak yalnızca mal ve hizmetler için ortak bir piyasa oluştururlar.

Bununla birlikte üye ülkelerin serbest dış ticaret politikası izlemeleri

sınırlandırılmıştır.53

J. Viner (1950)’a göre; gümrük birliği kurulmas sonucunda, bir maln

üretiminin göreceli olarak düşük maliyetli üretim yapan birlik ülkesine kaymasn

ticaret yaratc etki; yüksek maliyetli üretim yapan birlik ülkesine kaymasn ise

ticareti saptrc etki olarak adlandrmştr. Viner'n Gümrük Birliği Teorisi'ne göre,

entegrasyona giren ülkelerin ekonomilerinin birbirlerine rakip veya birbirlerini

tamamlayc karaktere sahip olmas, söz konusu entegrasyonun ticaret yaratc veya

51 İYİBOZKURT, E., “Uluslararası İktisat Teorisi”, Uludağ Üniversitesi Güçlendirme Vakfı

Yayınları, Yayın No:22, 1989, s.213. 52 ÜNSAL, E.M., s.410. 53 FRONSTERA, R.C., G.M. GROSSMAN ve D. IRWIN, “The Political Economy of Trade Policy”,

Massachusetts: MIT Press, 1996, s.266.

Page 36: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

23

ticaret saptrc etkisinin temel belirleyicisidir. Ayn mallar üreten ekonomilerin,

yani rakip ekonomilerin gümrük birliği kurmalar durumunda birliğin ticaret yaratc

etkisi daha fazladr. Çünkü, böyle bir durumda ticaretin yönü değişmemekte, birliğe

katlan ülkelerin birlik dş ülkelerden yaptklar ithalat fazla etkilenmemektedir.

Tamamlayc ekonomiler arasnda bir gümrük birliği kurulduğu takdirde54 birlik

dşnda kalan ülkelerin ihracat olumsuz etkilenebilecek; eğer ithalat, düşük maliyetli

birlik dş ülkeden yüksek maliyetli birlik içi ülkeye kaymşsa, ticareti saptrc etki

olarak adlandrlan olumsuz ticaret etkisi söz konusu olacaktr.55

J. Viner bu şekilde ekonomik bütünleşmeyi gümrük birliği teorisiyle

açıklamaya çalışmıştır. Viner’den sonra Meade (1956)56, “ikinci en iyi teorisi”

yardımıyla bir ülkede uygulanan gümrük indirimlerinin dünya refahını arttırabileceği

gibi azaltabileceğini ileri sürmüştür. Lipsey (1960)57 ve Gehrels (1956-57)58, gümrük

birliğinin üretim ve tüketim etkileri üzerinde durmuş ve üretim etkilerinin yanı sıra

tüketim etkilerinin de mallar arasındaki ikame özelliği sebebiyle nispi mal fiyatlarını

ve üretimi değiştireceği dolayısıyla toplum refahını değiştireceğini vurgulamışlardır.

Mundell (1964)59 gümrük birliğinin ticaret hadlerine olan etkilerini incelemiş ve

Negishi (1969)60 ise bölgesel refahı optimize eden bütünleşmenin dünya refahını

etkileyebileceğini öne sürmüştür.

54 Örneğin; emek yoğun mallar üreten bir ülke ile sermaye yoğun mallar üreten bir ülke arasnda ise… 55 VINER, J., The Customs Union Issue”, Carniege Endowment for International Peace, 1950;

Alıntılayan, SABIR, H., Gelişmekte Olan Ülkeler Arasında Entegrasyon: MERCOSUR Örneği”, Dış Ticaret Dergisi, Sayı:25, Temmuz 2002, s.1-2.

56 MEADE, J.E., “The Theory of Customs Union”, North Holland Publishing Company, 1956. 57 LIPSEY, R.G., “The Theory of Customs Unions: A General Survey”, The Economic Journal, Vol.

70, No. 279, Eylül 1960, s.496-513. 58 GEHRELS, F., “Customs Union from a Single-Country Viewpoint”, The Review of Economic

Studies, Vol. 24, No. 1, 1956 - 1957, s. 61-64. 59 MUNDELL, R.A., “Tarif Preferences And Terms of Trade”, The Manchester School of Economic

and Social Studies, Vol:32, 1964, s.1-13. 60 NEGISHI, T., “The Customs Union and The Theory of Second”, International Economic Rewiev,

Vol.10, 1969, s.391-397.

Page 37: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

24

d) Ortak Pazar (Common Market):

Gümrük birliğindeki özelliklere sahip olmakla birlikte; aynı zamanda üye

ülkeler arasında üretim faktörlerinin (emek ve sermayenin) serbest dolaşımının

sağlandığı61 ve üye ülkeler arasında engellerin kaldırılmasının yanında üçüncü

ülkelere karşı ortak gümrük tarifesinin uygulandığı bütünleşme şeklidir.62.

Dolayısıyla her ortak Pazar aynı zamanda hem bir gümrük birliği hem de serbest

ticaret bölgesi niteliği taşımaktadır.

Ortak Pazar (üye ülkenin iç pazarından oluşmuş) genişletilmiş bir iç pazardır.

İç pazarın oluşabilmesi için de üye ülkelerin ulusal sınırlarında uygulanan her türlü

fiziki, teknik ve mali engellerin kaldırılması gerekmektedir. Bu aşamadan sonra ise

ülkelerin iç ekonomi politikalarının birbirine yakınlaştırılması gelmektedir.63

Bu tip bütünleşmenin en önemli örneği; 1957’de Belçika, Fransa, İtalya,

Lüksemburg, Batı Almanya ve Hollanda tarafından imzalanan Roma Anlaşması’yla

kurulan Avrupa Topluluğu (European Community)’dur.64

e) İktisadi Birlik (Economic Union):

Ekonomik birlikler uluslararası bütünleşme şekillerinin son aşamasıdır.

İktisadi birliklerde birliğe taraf ülkeler aralarındaki ticaret engellerini

(sınırlamalarını) kaldırmanın, diğer ülkelere karşı ortak bir ticaret politikası

izlemenin, üretim faktörlerinin serbest dolaşımının yanı sıra ortak bir para birimi

kullanma ve ortak bir iktisat politikası izleme konusunda anlaşmaya

varmaktadırlar.65

61 GÜRAN, N., “Uluslararası Ekonomik Bütünleşmeler ve Avrupa Birliği”, Anadolu Matbaacılık, İzmir 2002, s.8.

62 BALKIR, C. ve M. DEMİRCİ, “Uluslararası Ekonomik Bütünleşme ve Avrupa Topluluğu”, Filiz Kitabevi, İstanbul 1989, s.11.

63 UYAR, S. “Ekonomik Bütünleşmeler ve Gümrük Birliği Teorisi”, Dış Ticaret Dergisi, Sayı:19, Ekim 2000, s.110.

64 ÜNSAL, E.M., s. 411. 65 ÜNSAL, E.M., s.411.

Page 38: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

25

İktisadi birliğin tarihsel uygulamalarından Benelux (Belçika, Hollanda,

Lüksemburg, 1960) ve Avrupa Birliği (European Union, 1993) en önemli

örneklerindendir.

Ekonomik bütünleşme türlerine ilişkin olarak yukarıda yapılan açıklamalar

Tablo 1.4’te yer almaktadır.

Tablo 1.4: Ekonomik Bütünleşme Türleri ve Özellikleri

Tarifelerin Düşürülmesi

Tarifelerin Kaldırılması

Ortak Ticaret Politikası

Faktör Hareketliliği

Ortak Para ve İktisat Politikası

Tercihli Ticaret Anlaşması Var Serbest Ticaret Bölgesi Var Var Gümrük Birliği Var Var Var Ortak Pazar Var Var Var Var İktisadi Birlik Var Var Var Var Var

Kaynak: ÜNSAL, E.M., s.412.

1.2.3.2. Mikro Düzeyde Birleşmeler (Firma Düzeyinde)

Piyasa ekonomisinde fiyatların serbest rekabet koşulları altında oluşması,

etkin kaynak dağılımını sağlamakta; rekabet politikaları ise etkin kaynak dağılımını

sağlamaları nedeniyle önem taşımaktadırlar. Rekabetin serbest bir şekilde, piyasanın

içinden ya da dışından herhangi bir müdahale olmadan, doğrudan piyasa koşulları

içerisinde belirlenebilmesi liberal ekonomik sistemde önem taşımaktadır. Piyasa

ekonomisinde rekabet edilebilirliği sürdürmenin tek yolu maliyetleri düşürmektir.

İçsel büyümede maliyetlerin düşürülmesi ölçek ekonomileriyle, dışsal büyümede ise

birleşmelerle mümkündür. Kapasitenin tam kullanıldığı durumlarda (yani içsel

büyümenin gerçekleşemeyeceği durumlarda), ulusal ve uluslararası piyasada şirketler

rekabet gücünü birleşmelerle koruyabilirler.

Page 39: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

26

Küreselleşme ile birlikte küresel piyasalarda rekabetin yoğunlaşması,

rekabete dayanamayan firmaların birleşmeler veya şirket satın alımları yoluyla

piyasadan çekilmek zorunda kalmalarına yola açmaktadır. Firmalar küreselleşmenin

getirdiği rekabet baskısının üstesinden gelebilmek için ulus-ötesi üretim faaliyetlerini

birleşme ve satınalmalar yoluyla gerçekleştirmektedirler.66

Firma düzeyinde bütünleşmelerin ev sahibi ülkeye yaptığı katkıların en

önemlisi ihracatta rekabet gücünü arttırmasıdır.67 Ayrıca yerli firmalar yaparak

öğrenme ile ihraç ürünlerinde çeşitlilik sağlayabilir.

1.3. Dış Ticaretin Coğrafyası

Dış ticaret özellikle 1950’den beri, çok sayıda teknik ve insani etkenle

bağlantılı olarak, gerçek bir patlama yaşamaktadır. Giderek artan sayıda toprak

parçası, dünya ticaretiyle bütünleşmekte ve dünya çapındaki akımlar giderek daha

karmaşıklaşmakta ve önem kazanmaktadır.

Rekabetin dünya ölçeğinde yoğunlaşması uluslar arası ticaret ağlarını yeniden

şekillendirmektedir. Uluslararası ticaretin yıllar itibariyle gelişimine baktığımızda

uzun süre Avrupa merkezli kalan dünya ticareti II. Dünya Savaşı’ndan sonra ABD ile

birlikte iki kutuplu hale gelmiş; Japonya’nın ardından Asya’nın “yeni sanayileşen

ülkeleri”nin güçlenmesini ise Uzakdoğu’ya yayılan pazarlar ve üçüncü bir kutbun

oluşumlarını hazırlamıştır. Bu çerçevede küreselleşmenin özellikle Asya’da önemli

değişikliklere yol açtığı, dünya ticaretinde çok küçük paya sahip olan Asya

ülkelerinin (özellikle Çin ve Hindistan’ın) üst sıralara yükseldiğini söyleyebiliriz.

Tablo 1.5’te bölgesel kutuplara göre 2005 yılı göstergelerine dayanan

uluslararası ticaret matrisi yer almaktadır68.

66 AKTAN, C.C. ve İ. Y., VURAL, “Globalleşme sürecinde Çok Uluslu Şirketler”,

<http://www.canaktan.org/ekonomi/cok-uluslu/aktan-makale.pdf>, (13.01.2007), s.13. 67 UNCTAD, “World Investment Report 2002: Transnational Corporations and Export

Competitiveness”, New York: United Nations, s.151. 68 Ayrıca dünya ticaretinin akışı ve dünya ticaretinde bölgesel kümelenmeler için bkz. Ek1.

Page 40: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

27

Tablo 1.5. Bölgelere Göre Uluslararası Ticaret Matrisi (2005, Milyar $)

KUZEY AMERİKA

ORTA VE GÜNEY AMERİKA AVRUPA CIS AFRİKA

ORTA DOĞU ASYA DÜNYA

KUZEY AMERİKA 824 87 238 7 18 34 270 1478 ORTA VE GÜNEY AMERİKA 118 86 68 6 10 6 48 355 AVRUPA 398 58 3201 109 112 122 332 4372 CIS 19 7 178 62 5 11 40 340 AFRİKA 60 8 128 1 26 5 49 298 ORTA DOĞU 66 3 87 3 15 54 281 538 ASYA 608 51 498 37 54 89 1424 2779 DÜNYA 2093 301 4398 224 240 321 2443 10159 Kaynak: WTO, International Trade Statistics, Geneva, 2006, <http://www.wto.org/english/res_ e/statis_e/its2006_e/its2006_e.pdf >, (18.05.2007), s.37.

Dünya genel ithalat ve ihracatı büyük çoğunlukla Avrupa ülkeleri, Kuzey

Amerika ve Asya ülkeleri tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu kutuplar için hem

ihracat hem de ithalat açısından bölge içi ticaret ilk sırada yer almaktadır. Dünya

ticaretinde en büyük paya sahip üç bölgenin kendi içindeki ticaretin baskınlığı da

dünya ticaretinin “dikeyleşmesi” olarak yorumlanmaktadır.

Bu bağlamda küreselleşme ile bölgesel yoğunlaşmanın gözlendiği, Avrupa,

Kuzey Amerika ve Asya-Pasifik bölgesinin dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 90’ını

gerçekleştirdiği gözlenmektedir.

Avrupa ülkelerinin dünya ticaret hacmi içerisindeki payı son yarım asırlık

dönemde sürekli en yüksek düzeyde olmuş, Kuzey Amerika’nın payı da ikinci

büyüklük seviyesini korumuştur. Özellikle ihracatta Kuzey Amerika’nın 1948 ve

1953 yıllarındaki payı, Avrupa ülkelerinin paylarına nazaran düşmüş, son yirmi yıllık

dönemde de ithalattaki payı yükselmiştir. Asya ülkelerinin ticaret hacmi içerisindeki

payı da yükselen bir seyir izlemiştir (Bkz. Tablo 1.6 ve 1.7)

Page 41: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

28

Tablo 1.6. Bölgelere Göre Dünya Mal İhracatı (Milyar $, %) 1948 1953 1963 1973 1983 1993 2003 2005 DÜNYA (milyar $) 58 84 157 579 1838 3675 7369 10159

DÜNYA (% payı) 100 100 100 100 100 100 100 100

KUZEY AMERİKA 28.3 24.9 19.9 17.3 16.8 18 15.8 14.5 ORTA VE GÜNEY AMERİKA 12.3 10.5 7 4.7 4.4 3 3 3.5

AVRUPA 31.5 34.9 41.4 45.4 43.5 45.4 46 43

CIS - - - - - 1.5 2.6 3.3

AFRİKA 7.3 6.5 5.7 4.8 4.5 2.5 2.4 2.9

ORTA DOĞU 2 2.7 3.2 4.1 6.8 3.5 4.1 5.3

ASYA 13.6 13.1 12.4 14.9 19.1 26.1 26.1 27.4 Kaynak: WTO, s. 28.

Tablo 1.7. Bölgelere Göre Dünya Mal İthalatı (Milyar $, %) 1948 1953 1963 1973 1983 1993 2003 2005

DÜNYA (milyar $) 66 84 163 589 1882 3769 7647 10511

DÜNYA (% payı) 100 100 100 100 100 100 100 100

KUZEY AMERİKA 20.6 20.7 16.2 17.3 18.5 21.5 22.6 21.7 ORTA VE GÜNEY AMERİKA 10.6 9.3 6.8 5.1 3.8 3.3 2.5 2.8

AVRUPA 40.4 39.4 45.4 47.4 44.2 44.8 45.3 43.2

CIS - - - - - 1.2 1.7 2.1

AFRİKA 7.6 7 5.5 4 4.6 2.6 2.1 2.4

ORTA DOĞU 1.7 2 2.3 2.8 6.2 3.4 2.7 3.1

ASYA 14.2 15.1 14.2 15.1 18.5 23.3 23.1 24.7 Kaynak: WTO, s.29.

Dış ticaretin bölgeselleşmesinin yanı sıra önemli olan bir diğer husus da

gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler69 arasındaki ilişkilerin bölgeselleşmesidir.70

Dünya ticaretinde ABD için Latin Amerika; Japonya için Uzakdoğu ve Güney Asya;

AB için ise Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Güney Asya şeklinde oluşan bu coğrafi

eğilimin etkileri doğrudan yatırımlarda ve finans alanında da görülmektedir.

69 “Merkez-Çevre” yada “Kuzey-Güney” olarak da nitelendirilebilir. 70 Bir başka deyişle üç büyük küresel gücün her biri için belirli etki alanlarının ortaya çıkması olarak

değerlendirilebilir.

Page 42: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

29

1.4. Gelişmekte Olan Ülkeler ve Dış Ticaretin Etkileri

Gelişmekte Olan Ülkeler (GOÜ) nispeten yeni bir tanımlama olmakla birlikte

bu olguyu anlatmak için önceleri azgelişmiş ülkeler terimi kullanılmaktaydı. Ancak

gerek bu kelimenin durağanlık ifade etmesi yani bu ülkelerin de belli bir gelişme

içinde olduğunu ihmal ediyor olması; gerekse de azgelişmişlik kavramının kötümser

bir ifade olduğunun düşünülmesi bu terimin terk edilmesine ve gelişmekte olan ülke

kavramının oluşmasına sebep olmuştur.

1.4.1. Gelişmişlik Olgusu

Ülkelerin iktisadi, sosyal ve siyasal yapıları belirli farklılıkları içerdiğinden

iktisadi gelişmeyi değişmez tek bir ölçüte dayandırmak oldukça zordur. Bu zorluğa

rağmen ülkelerin gelişmişlik düzeylerini standart bir şekilde ifade etmek için birçok

ölçüt kullanılmaktadır. Bu ölçütlerin en fazla kullanılanı kişi başına düşen milli gelir

göstergeleridir. Ölçümlerin ve ölçümlerde kullanılan tekniklerin bazı farklılıklar

içermesine rağmen, tüm ülkeler için hesaplanması en kolay ve mümkün ölçüt olması

sebebiyle ülkelerin iktisadi gelişmişlik düzeyini göstermek için genellikle bu

gösterge tercih edilmektedir. İktisadi gelişmeyi kişi başına düşen farklı mal ve

hizmet birimleriyle de ifade etmek mümkündür. Nitekim kişi başına düşen doktor,

hemşire ve öğretmen sayılarıyla birlikte kişi başına düşen eğitim ve sağlık

harcamaları da gelişmişliğin önemli ölçütleri arasında kabul edilmektedir. Bunlara

paralel olarak okur-yazarlık oranı, okullaşma oranı, ortalama yaşam süresi gibi

göstergeler de bir ülkenin gelişmişlik düzeyini göstermektedir. Bütün bunlara

rağmen bu ölçütlerin iktisadi gelişmeyi değişik açılardan ele alması, ayrıca niteliği ve

ölçülemeyen değerleri ifade edememesi göz önünde bulundurulursa ülkelerin iktisadi

gelişmesinin ölçülmesindeki (sınıflandırılmasındaki) zorluk daha kolay anlaşılabilir.

Page 43: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

30

1.4.1.1. Birleşmiş Milletler Sınıflandırmasına Göre Gelişmişlik Tanımı

Birleşmiş Milletler Kalkınma Teşkilatı (UNDP), ülkelerin gelişmişlik

düzeylerini ölçmek için Beşeri Kalkınma İndeksi71 (Human Development Index-

HDI) adı altında yapmış olduğu çalışmalarda iktisadi gelişmişlik sadece büyüme

hızıyla değil refah seviyesini ve kalkınmışlığı gösteren diğer göstergelerle birlikte ele

alınmaktadır.

Beşeri Kalkınma İndeksi ülkelerin gelişmişlik düzeyini üç temel açıdan

incelemektedir: Ortalama yaşam süresi, bilgi düzeyi ve yaşam standartları. Ortalama

yaşam süresi doğuşta yaşam beklentisi ile; bilgi düzeyi yetişkinlerde okuma-yazma

oranı ile; yaşam standartı ise kişi başına düşen GSMH ile ölçülmektedir72. Bu indeks,

bazı eksikliklerine rağmen ülkelerin gelişmişliğini ölçmede önemli bir gösterge

olarak kabul edilmektedir.

1.4.1.2. Dünya Bankası Sınıflandırmasına Göre Gelişmişlik Tanımı

Ülkelerin 2006 verilerine dayanarak Dünya bankası tarafından yapılan

sınıflandırmaya göre;73

Düşük Gelir Düzeyi:: Kişi başına düşen GSMH 905$’ kadar olan ülkeleri

içerir.

Orta Gelir Düzeyi: Orta gelir düzeyi iki grup olarak ele alınmıştır. Kişi

başına düşen GSMH 906-3595 $ arasındaki ülkeler orta- düşük gelirli; 3596-11115 $

arasındaki ülkeler ise orta-yüksek gelirli olarak tanımlanmaktadır.

Yüksek Gelir Düzeyi: Kişi başına düşen GSMH 11115 $ ve üzerinde olan

ülkeleri kapsar.

Bu sınıflandırmaya göre Dünya Bankası düşük ve orta gelir düzeyindeki

ülkeleri gelişmekte olan ülke olarak nitelendirmektedir.74

71 UNDP, Human Development Report 2003 Millennium Development Goals: A Compact

Among Nations to End Human Poverty, New York, Temmuz 2003, <http://hdr.undp.org/reports/global/2003/pdf/hdr03_HDI.pdf>, (27.04.2007), s. 237-240.

72 <http://hdr.undp.org/reports/global/2003/faq.html#21>, Beşeri Kalkınma İndeksi hesaplama yöntemi ve kapsamı ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. UNDP, HDI 2003, <http://hdr.undp.org/reports/global/2003/pdf/hdr03_backmatter_2.pdf>, (27.04.2007), s.340,341.

73 <http://siteresources.worldbank.org/DATASTATISTICS/Resources/CLASS.XLS>, (12.07.2007).

Page 44: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

31

1.4.3. Gelişmekte Olan Ülkelerin Genel Sosyo-Kültürel ve Ekonomik Özellikleri

Gelişmekte olan ekonomilerin temel özellikleri arasında ilk olarak düşük kişi

başına gelir gelmektedir (bkz. Tablo 8). Kişi başına gelirin yanında bu ülke

ekonomileri için tüketim yatırım ve kamu harcamaları; ithalat ve ihracat oranları; dış

borç, enflasyon ve işsizlik oranları önem arzetmektedir.

Tablo 1.8. Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerin Seçilmiş Ekonomik ve Sosyal

Göstergeleri

Ortalama Yaşam Süresib

(Yıl) 2004

GSYİHa(%)

Enflasyona

(%) 2007

Dış Borşa

(Milyar $) 2007

Nüfusa

(%) Erkek Kadın

GÜ 52 2.2 15.3 63 67

GOÜ 48 5.5 3.492.8 84.7 76 82

Kaynak: a IMF, World Economic Outlook 2007: Spillovers and Cycles in The Global Economy, World Economic and Financial Surveys, Washington, D.C., Nisan 2007,

<http://www.imf.org/external/pubs/ft/weo/2007/01/pdf/text.pdf>, (15.07.2007), s. 204;

b The World Bank, World Develeopment Report 2007 Development and The Next Generation, Washington D.C., 2007, <http://www-wds.worldbank.org/external/default/WDSContentServer/DSP /IB/2006/09/13/000112742_20060913111024/Rendered/PDF/359990WDR0complete.pdf>, (15.07.2007), s. 288,289.

Tablo 1.8 incelendiğinde dikkati çeken ilk nokta; dünya nüfusunun %85’inin

GOÜ’lerden oluşmasına rağmen dünya GSYİH’sının yalnızca %48’ine sahip

omalarıdır. 1998 yılında bu oranın nüfusta %85’lik paya karşılık GSYİH’da %12’lik

pay düzeyinde75 olduğu göz önünde bulundurulduğunda GOÜ’lerin dünya

GSMH’sinden aldıkları payda dört kat bir artış söz konusudur.

74 The World Bank, Tatyana P. SOUBBOTINA, Beyond Economic Growth An Introduction to

Sustainable Development, Washington, D.C., 2004, s. 133. 75 The World Bank, World Development Report 1999/2000 Entering The 21st Century, Oxford

University Press, New York, 2000, s.231.

Page 45: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

32

1.4.4. Gelişmekte Olan Ülkeler ve Dış Ticaret

1980’lerin başlarından itibaren gelişmekte olan ülkelerin mal ihracatı yılda

%11.3 artarak dünya mal ihracat artış hızını (%8.4’ü) aşmakla kalmamış76, aynı

zamanda bu ülkelerin ihracatında ana maddelerden sınaî mamullere önemli bir

kayma olmuştur.

Grafik 1.4. Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde İhracat ve İthalat

Hacmindeki Değişim (%)

-5

0

5

10

15

20

1988-1997

1997-2007

19981999

20002001

20022003

20042005

20062007

Gelişmiş Ülkelerde (X) Gelişmekte Olan Ülkelerde (X)Gelişmiş Ülkelrde (M) Gelişmekte Olan Ülkelerde (M)

Kaynak: IMF, “World Economic Outlook Financial System and Economic Cycles”, Eylül 2006,

s220-222.

GÜ ve GOÜ’lerde ihracat ve ithalat rakamlarındaki yüzde değişime

baktığımızda (Grafik 1.4) 1999’dan sonra (özellikle 2002 ve 2003 yıllarında)

GOÜ’lerin ihracat hacmindeki genişlemenin gelişmiş ülkelerden daha fazla olduğu

görülmektedir. Diğer taraftan GÜ’lerde GOÜ’lere göre daha düşük ithalat oranları

gözlenmektedir (1998 ve 1999 yılları hariç).

76 UNCTAD, Trade And Development Report 2002, United Nations Publications, New York and

Geneva, 2002, s. 55.

Page 46: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

33

Gelişmekte olan ülkeler açısından olumlu görünen bu gelişmelerde sınaî

mamul olarak adlandırılan ürünlerin üretiminin giderek artan bir kısmı, değişik

ülkelerde üretilmiş parçaların ve yarı-mamullerin montajından ibarettir. Bazı yeni

sanayileşen Asya ülkeleri hariç tutulursa gelişmekte olan ülkelerin ihraç mallarının

üretimi doğal kaynak ve vasıfsız işgücü kullanımına dayanmaktadır.

UNCTAD tarafından hazırlanan ticaret ve kalkınma raporunda, 225 mamul

incelenmekte ve 1980-1998 arasında en hızlı büyüyen ‘dinamik’ piyasaların

teknoloji-yoğun ve vasıflı emek-yoğun mamullerinki olduğu saptanmaktadır.77

Bunlar aynı zamanda emek verim artışının en yüksek olduğu mamullerdir. Ana

maddelerin ve bazı sınaî mamullerin talep ve üretim artışı düşük kalmış ve

bazısınınki azalmıştır. Gelişmekte olan ülkeler hızla gelişen ‘dinamik’ mamullerden

bazısının piyasasına girmeyi başardı. 1980 ile 1998 arasında gelişmekte olan

ülkelerin ihracatında elektrik ve elektronik mamullerinin payı % 5.3’ten % 22’ye

yani dört katına çıktı.78 Ancak, gelişmekte olan ülkelerin ticarete açılarak dünya

ekonomisine daha fazla katılmakla mutlaka aynı ölçüde gelir artışı sağlayacağı

iddiasını irdelemek gerekir. 1981-1996 yıllarına ilişkin rakamlar Kuzey ülkeleri ile

Güney ülkeleri arasındaki sınaî mamul ticareti konusunda endişe veren eğilimler

göstermektedir79:

− Gelişmiş ülkelerde sanayi katma değeri, sınaî mamul ticaret değerini

devamlı aştı. Gelişmekte olan ülkelerde ise tam tersi eğilim

gözlenmektedir.

− Gelişmiş ülkelerde imalat sanayii katma değerinin sınaî mamul

ihracatına oranı % 225’ten % 180’e düştü. Gelişmekte olan ülkelerde bu

azalış daha büyük oranda oldu: % 75’ten % 55’e düştü.

− Gelişmekte olan ülkelerde sınaî mamul ithalatı sınaî mamul

ihracatından daha hızlı arttı. Gelişmiş ülkelerde bu görülmemektedir.

− Gelişmiş ülkelerde imalat sanayi katma değerinin GSYİH’ye oranı ve

sınaî mamul ihracatının GSYİH’ye oranı genel olarak değişmedi.

77 UNCTAD, 2002, s.54-5. 78 UNCTAD, 2002, s.56. 79 <http://www.unctad.org/sections/press/docs/pr0242tur.pdf>, (12.07.2007).

Page 47: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

34

Gelişmekte olan ülkelerde sınaî mamul ihracat oranı arttı, ama sanayi

katma değer oranında benzer bir artma eğilimi olmadı.80

Bu son özellik, Çin’de Hong Kong ve Meksika gibi ticaret hacmi büyük

gelişmekte olan ülkelerde bilhassa göze çarpmaktadır.

Birçok gelişmekte olan ülke dünya ticaretinde payını artırırken dünya

gelirindeki payını artıramıyorsa, bu ticaret düzenini yeni baştan düşünmek gerekir.

Belirli sınaî mamullerin ihracatının diğerlerinden daha hızlı artmasının bir

sebebi, bütün ülkelerin ithalatlarını aynı ölçüde serbestleştirmemesidir. Gelişmiş

ülkelerde yüksek gümrük vergileri, mamulün işlenme derecesine göre yükselen

gümrük vergi oranları ve tarife dışı engeller, bu ülkeler piyasalarına girişi daha da

zorlaştırmaktadır.

Gelişmekte olan ülkelerin son yıllarda ihracatlarını hızla arttırdığı üç mamul

grubunda (bilgisayar, büro teçhizatı, telekomünikasyon, ses ve video cihazları; yarı-

iletkenler ve konfeksiyonda) bu ülkeler çok uluslu şirketlerin dünya üretim ağlarında

emek–yoğun faaliyetlerini yapmaktadır. Bu üretim ağları, yeni bir ticaret yapısı

ortaya çıkarmıştır. Mallar nihaî tüketicilere ulaşıncaya kadar birkaç defa bölgeden

bölgeye veya ülkeden ülkeye nakledilmektedir. Ticaretin kaydedilen değeri, malların

katma değerini çok aşmaktadır. Dünya ticaretinin % 30’u bu yoldan

gerçekleşmektedir.81 Gelişmekte olan ülkelerin bu ağlar içinde yaptığı ihracatın bir

kısmının “yüksek teknolojili mamul” grubunda görünmesi yanıltıcıdır. Zira

gelişmekte olan ülkeler bu ağlara, düşük vasıflı işgücüne dayanan montaj

faaliyetlerini ucuza yaparak katılabilmektedir.

Bir ülkenin dünya ticaret sisteminden ne kazandığı, o ülkenin ihraç ettiği ve

ithal ettiği malların dünya çapında arz ve talebine bağlıdır. Bir piyasada çok sayıda

ihracatçı olduğunda fiyatlar hızla düşebilmektedir. İhracatçı ülkelerin ithalatları da

çok ise, ihraç ürün fiyatlarının azalması ve dış ticaret hadlerinin bozulması kaynak

kayıplarına yol açabilir. Bir ülkenin ihraç ürünlerinin fiyat azalmalarını büyüyen

ihracat miktarları telafi etse dahi kaynak kaybı önlenemez.

80 UNCTAD, 2002, s. 77. 81 UNCTAD, 2002, s. 67.

Page 48: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

35

Artan sayıda gelişmekte olan ülkenin (ve bu arada büyük sayıda vasıfsız

işgücü olan ülkelerin) ihracata dayalı büyüme stratejisine yönelmesiyle ticaret

sistemindeki baskılardan en çok etkilenecek olanlar, orta gelirli Latin Amerika ve

Asya ülkeleri olacaktır.82

Gelişmekte olan ülkelerin dünya ticaret sisteminden daha fazla yararlanması

için tedbir almak gereken üç alan saptanmaktadır:

− Gelişmiş ülkelerin daha yüksek büyüme oranları gerçekleştirmesi ve

piyasalarını emek-yoğun mamullere daha çok açması gerekmektedir.

− Orta gelirli gelişmekte olan ülkelere daha çok finansman imkânları ve

teknoloji arzı gerekmektedir. Finans ve teknoloji, bu ülkelerin büyüme

imkânlarını artırmanın yanı sıra, piyasalarını daha az gelişmiş ülkelerin

mamullerine açmalarını kolaylaştıracaktır.

− İktisadî büyüme daha büyük ölçüde yurt içi pazarın genişlemesine ve

bölgesel pazarlarla ticarete dayanmak durumundadır. Özellikle büyük

gelişmekte olan ülkelerde yurt içi piyasa geliştikçe iktisadî büyümeyi

sürdürmek için ihracat yapma eğiliminin azalması gerekir.

1.5. Dış Ticaret Teorisinin Evrimi

Sanayi Devriminden önceki tarihsel süreçte büyük ölçüde tarımsal üretim

temelinde şekillenen dış ticaretin sebebi, biçimi ve refah sonuçlarına dayanan

temanın Merkantilizm dönemine dayandığı gözlenmektedir. Bu dönemin ardından

gelen Klasik dış ticaret teorileri, üretim faktörü olarak sadece emek unsuruna dayanır

ve üretim maliyetini homojen olduğu varsayılan emeğin miktarına bağlarken

Neoklasik iktisatçılar, “fırsat maliyeti” kavramı ile, sermayenin de bir üretim faktörü

ve maliyet unsuru olarak dikkate alınmasında etkili olmuşlardır. Neoklasik katkıları

kullanarak uluslararası ticaretin gerek-şartı olan ülkelerarası verim farklılığının

nedenini ve refah sonuçlarını Faktör Donatımı ile açıklayan teoriler de iki-ülkeli, iki-

faktörlü modellerinde emek ve sermayeye dayanmışlardır. 1960’lardan itibaren

gelişen Yeni Dış Ticaret Teorileri’nin emeğin niteliği ve teknolojinin geliştirilmesi

82 UNCTAD, 2002, s. IX.

Page 49: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

36

ve üretim sürecinde kullanımının etkilediği bir uluslararası ticaret modeli ortaya

koydukları görülmektedir.

Bu açıdan çalışmanın bu kısmında öncelikle klasik dönem öncesi geleneksel

görüşlere (merkantilizm, fizyokrasi) yer verilecek; daha sonra klasik teorilerden

günümüze, dış ticaret teorilerinin evrimi ele alınacaktır.

1.5.1. Klasik Dönem Öncesi Dış Ticaret

Büyük coğrafi keşifler, denizaşırı ülkelerden gelen ganimetler feodal

Avrupa’nın ticaret yoluyla zenginleşmesine yol açmıştır. Bu zenginlik bir yandan

kurulu düzenin temelini sarsarken diğer taraftan da kendine özgü yeni bir düzenin

kuruluşunu da hazırlamıştır. Bu bakımdan klasik dönem öncesi Merkantilizm ve

Fizyokrasi’nin bu yeni düzenin oluşumundaki katkılarına kısaca değinmenin faydalı

olacağı düşünülmektedir.

1.5.1.1. Merkantilizm ve Dış Ticaret

Batı Avrupa iktisat tarihinde ticaretin gelişmesi ve öne çıkması olgusu

ideolojik bakımından “Merkantilizm”, iktisadi sistem bakımından “ticaret

kapitalizmi” terimleriyle ifade edilir.

XVI. ve XVII yy.larda etkili olmuş bir iktisadi düşünce akımı olan

Merkantilizm, Avrupa’da yine bu yüzyıllar arasında ortaya çıkan siyasal, kültürel ve

ticari devrimin bir ürünüdür83. Bu dönemden önce dünyada yaygın bir dış ticaretten

bahsetmek oldukça güçtür. Bunun belki tek istisnası ortaçağda Uzakdoğu ile Avrupa

arasında yaşanan İpek Yolu ticaretidir.84

Merkantilizm’e göre ticaret politikasının temel amacı hazinenin altın stokunu

arttırmaktır. Ve bunun için de ülkenin ödemeler dengesinde fazlalık oluşturulması

gerektiğini savunur. Sisteme göre hazinenin altın stoku aynı zamanda ekonomik ve

siyasal gücün temelini oluşturmaktadır85.

83 ÜNSAL, s.5. 84 SEYİDOĞLU, s.14. 85 APPLEYARD, D.R. ve A.J. FİELD, “International Economics”, Irwin, Boston, 1992, s.20.

Page 50: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

37

Bir ülkenin diğerine oranla daha fazla mal satarak ticaret dengesi fazlası elde

etmesi diğer ülkelerin o ülkeye daha az mal satması ve ticaret dengesi açığı vermesi

anlamına gelmektedir. Dolayısıyla merkantilizme göre dış ticaret aslında sıfır

toplamlı bir faaliyettir (zero-sum game)86. Yani dış ticarette bir ülkenin kazancı

diğerinin kaybıdır ve toplamı sıfıra eşittir.

Merkantilizmin önemli temsilcilerinden olan Thomas MUN (1571-1641)

İngiltere’nin Dış Ticaret Yoluyla Oluşan Hazinesi (England’s Treasure of Foreign

Trade-1964) isimli eserinde merkantilizmin o dönemde ticaret dengesi teorisi olarak

tanımlanan bu önermesini; “Zenginliğimizi ve servetimizi arttırmamızın yolu dış

ticarettir. Dış ticarette şu kurala uymalıyız: Yabancılara yıllık olarak bizim onların

mallarını tükettiğimiz değerden fazlasını satmak” cümleleriyle vurgulamaktadır.87

Merkantilist düşünürler, ülke içinde ticareti sınırlayıcı engellerin kaldırılmasını

savunmuşlardır. Onlara göre, ülkenin içinde iç ticaret serbestçe yapılmalıdır. Dış ticarete

gelince devlet ödemeler dengesinin lehte bir gelişme göstermesi için gereken önlemleri

alarak sıkı bir gümrük denetimi mekanizması kurulmalıdır88.

Bu amaçla yapılan dış düzenlemelerde ithalata harcanacak değerli madenleri

asgaride tutmak, ihracat yoluyla altın ve gümüş girişini azamiye çıkarmak esas

alınmaktadır. Bu nedenle yüksek derecede işlenmiş malların ihracatını teşvik edilmiş

buna karşılık ithalatı yasaklanmıştır. Aynı zamanda ham maddelerin ithal edilerek

işlenmesi ve ihraç edilmesi teşvik edilmiş; hammadde ihracı engellenmiştir89.

Mekantilistler ayrıca altın girişlerini arttırmak için ticaret filosunun

geliştirilmesine de önem vermişler; bunun yanında hem bir hammadde kaynağı hem

de ülke üretimi için bir pazar niteliği taşıyan sömürgelerle ticaret yollarının

korunması için güçlü bir ordu ve donanma gereksinimini vurgulamışlardır.90

86 APPLEYARD ve FİELD, s.20. 87 ÜNSAL, s. 5,6. 88 AYDEMİR, C. ve H.H. GÜNEŞ, “Merkantilizmin Ortaya Çıkışı”, Elektronik Sosyal Bilimler

Dergisi, Kış-2006, Cilt:5, Sayı:15, < http://www.e-sosder.com/dergi/15136-158.pdf >, s.145. 89 İYİBOZKURT, s.15. 90 SEYİDOĞLU, s. 15.

Page 51: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

38

1.5.1.2. Fizyokrasi ve Dış Ticaret

Merkantilizme bir tepki olarak Fransa’da ortaya çıkan bu düşünce akımı

ticareti “sadece üretilen malların el değiştirmesini sağlıyor” düşüncesiyle üretken bir

faaliyet olarak kabul etmemişlerdir. Fizyokratlara göre merkantilist sistemde öne

sürülen “ticaret fazlası yaratma” çabaları tarımsal ürünlere olan talebi azaltarak

ulusal zenginliği olumsuz yönde etkileyecektir.

Fizyokratlar gerçek zenginliğin tüketim malları bolluğunda ve bu malların iyi

fiyata satılmasında yattığını savunmaktadırlar. Ticaret ise malların mallarla değiş-

tokuşudur ve satın almadan satmak fizyokrasiye göre “körlük ve hatta siyasal

açlıktır”. Ticaret mala karşılık mal verilerek yapılan bir faaliyet olduğuna göre değer

yaratması sözkonusu olamaz91, ancak tarımın yararına olduğu sürece ekonomik

bakımından fayda yarattığı kabul edilmektedir92. Bu sebeple de merkantilizmde

geçerli olan dış ticarette korumayı gerekli görmemektedirler. Doğal düzen

anlayışlarının paralelinde dış ticaretin serbest olması gerektiğini savunmuşlardır.93

Fizyokrat düşünceye göre zenginlik sadece topraktan elde edilir. Bu yüzden

Fransa’da tahıl ihracatının yasaklanıp ithalatının serbest olmasına karşı çıkmışlardır.

Çünkü ihracatın kısıtlanması tüketici lehine üretici aleyhinedir. Bu da tarıma büyük

ölçüde zarar verecektir94. Bu da Fizyokrasinin ticaret serbestisini savunan ilk

düşünce akımı olmasının nedenini açıklamaktadır.

1.5.2. Klasik Dış Ticaret Teorisi

Sanayi devriminden sonra buhar gücü kas gücünün, kitlesel üretim el

tezgahlarının yerini almıştı. Artık sorun makineler tarafından üretilen ürünlere Pazar

bulunmasıydı. Bir ülkede üretilen malların satılabilmesi için diğer ülkelerin

kapılarını yabancı malların ithaline açması gerekmekteydi95. Bu noktada

Merkantilizm’in korumacı politikaları daha fazla sürdürülemez görüldü ve

91 YILMAZ, Ş., “Dış Ticaret Kuramlarının Evrimi”, Gazi Üniversitesi Yayınları, Yayın No:178,

(İİBF Yayın No:57), Ankara, 1992, s.13-4. 92 TURANLI, R., “İktisadi Düşünce Tarihi”, Bilim Teknik Yayınevi, Ekim 2000, s. 55.

93 YILMAZ, s.13-4.

94 İYİBOZKURT, s. 17.

95 SEYİDOĞLU, s. 15.

Page 52: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

39

merkantilist düşünce yerini liberal görüşe bıraktı. Temeli A. Smith’in mutlak

üstünlükler teorisine dayanan liberal yorumun amacı, (Smith’in kitabına adını veren)

milletlerin zenginliğine ulaşmaktır. Bu liberal teorinin temeli ortak çıkarların

zenginlik yaratacağıdır.

Klasik dış ticaret teorisinde temel soru dış ticareti belirleyenin ne

olduğudur.Yani;

− Ülkeler niçin dış ticaret yaparlar?

− Dış ticaret konu olan malların nisbi fiyatları nasıl oluşur?

− Dış ticaret ülkelere nasıl kazanç sağlar?

sorularını Mutlak ve Karşılaştırmalı Üstünlükler teorileri ile açıklamaya

çalışmıştır.

Genel olarak iktisat bilimi ve özelde uluslararası ticaret teorisinin temeli

Smith’in Milletlerin Zenginliği’ni yayımlamasıyla (1776) atılmıştır. Ricardo (1817),

Smith’in teorisinin geçerlilik alanını genişletme yanında, günümüze kadar devam

eden izler oluşturmuştur.

Bu teorileri açıklamaya geçmeden önce her iki teorinin de kullandığı

varsayımları belirtmekte yarar vardır:

− İki ülke, iki mal ve iki faktör varsayımı kabul edilmiştir.

− Ekonomi tam istihdamdadır.

− İç ve dış dengenin birlikte sağlandığı bir ekonomi varsayılmıştır.

− Ticarete katılan her ülkede üretim faktörleri miktarı ülke içinde sabittir.

− Zaman faktörü dikkate alınmamakta statik analiz yapılmaktadır.

− Üretim faktörleri ülke içinde hareketli ülkeler arası tam hareketsizdir.

− Ticaret katılan ülkelerde üretim teknolojisi aynıdır.

− Malların üretim maliyeti sabittir.

− Analizler arz odaklıdır.

Page 53: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

40

1.5.2.1. Mutlak Üstünlükler Teorisi

Modern iktisat teorisinin oluşumunu başlatan klasik ekolün temelleri Adam

SMITH tarafından 1776 yılında yayınlanan Milletlerin Zenginliği’nin Doğası ve

Sebepleri Üzerine Bir Araştırma (An Inquiry Into the Nature and Causes of the

Wealth of Nations) adlı eserle atılmıştır. “Milletlerin Zenginliği” hem genel

ekonomi biliminin hem de modern uluslararası ticaret teorisinin temeli

konumundadır.96

Adam Smith’in “Milletlerin Zenginliği” adlı kitabıyla serbest dış ticaretin

yararını vurgulamaktadır. Smith, Merkantilistlerin aksine toplam dünya servetinin

sabit olmadığını; dış ticaretin de uzmanlaşma, iş bölümü yaratarak verimliliği ve

refahı arttıracağını savunmuştur. Smith ayrıca merkantilizmin ticaret dengesi

teorisine de karşı görüşler ileri sürmektedir. Merkantilist düşünce uygulanırsa bir

taraf kazançlı çıkarken diğer taraf kaybetmektedir. Smith’e göre aslında ticarette her

iki tarafta kazançlı olabilir.

Smith, serbest ticaret ve uluslararası uzmanlaşmanın yararlarını Mutlak

Üstünlük Teorisi (The Theory of Absolute Advantage) ile açıklar. Dış ticarette devlet

müdahalesi gereğini savunan merkantilizme bir gönderme yaparak; “ticaret

serbestisi, hükümetin herhangi bir ilgisine maruz kalmadan bize her zaman

ihtiyacımız olan şarabı sağlayacaktır, benzer şekilde ya mallarımızın dolaşımında ya

da diğer işlerde kullanmak için satın alabileceğimiz tüm altın ve gümüşü her zaman

sağlayacaktır”97 ifadesini kullanmıştır.

Mutlak Üstünlükler Teorisine göre, iki-ülkeli bir modelde, ülkelerden biri,

diğeriyle kıyaslandığında, hangi malları daha düşük maliyetle üretiyorsa, o malların

üretiminde uzmanlaşmalı; düşük maliyetle ürettiklerini ihraç ederken iç maliyetleri98

yüksek malları ithal etmelidir99.

96 Luke Lea, “GATT Justice: Who Gets The Gains of Trade?”, Challange, Vol.37, Eylül-Ekim 1994,

s.11. 97 SMITH, A., “Ulusların Zenginliği”, Cilt 2, Alan Yayıncılık, Çeviren : M. Tanju AKAD, Kasım

2002, s. 21. 98 Buradaki maliyet kavramı, sadece homojen olduğu düşünülen emek faktörünü içermektedir.

99 SEYİDOĞLU, s. 17.,

Page 54: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

41

Emek-değer Teorisi (labour theory of value)100 üzerine inşa edilmiş olan

Mutlak Üstünlükler Teorisi İngiltere ve Portekiz ülkeleriyle A ve B malları ele

alınarak bir örnek üzerinde gösterilmektedir.

A malı B malı

İngiltere 100 60

Portekiz 40 160

A ve B malı için belirtilen rakamlar bir işçinin bir günde üretebildiği mal

miktarını temsil etmektedir. İngiltere, A malını 100 br, Avustralya 40 br

üretmektedir. Bunun anlamı, İngiltere A malında Portekiz’e göre 2,5 kat fazla üretim

gerçekleştirmiştir. Başka bir deyişle A malının üretiminde İngiltere mutlak üstünlüğe

sahiptir. Yine aynı nedenle B malının üretiminde de Portekiz (160br.) İngiltere’ye

göre (60br.) mutlak üstünlüğe sahiptir. Bu durumda, A malının üretiminde İngiltere,

B malının üretiminde ise Portekiz uzmanlaşmalıdır. İngiltere, Portekiz’e A malını

ihraç edip, Portekiz’den B malını ithal etmelidir. Bu durumda iki ülke de dış

ticaretten kazançlı çıkmaktadır. Dolayısıyla dış ticaret pozitif toplamlı (katılan her

ülkenin kazançlı çıktığı) bir oyundur (positive-sum game)101.

Smith mutlak üstünlükler ile ilgili düşüncelerini kitabında şu sözlerle ifade

etmektedir; “Kendisine, satın almaktan daha pahalıya gelecek hiçbir şeyi asla evde

yapmaya kalkışmamak, aklı başında her aile reisinin düsturudur…”, “…Her özel

ailenin yönetiminde akıllılık olan şeyin, büyük bir krallığınkinde ahmaklık

olabilmesi pek olanaklı değildir. Eğer yabancı bir ülke bize bir malı bizim

edebileceğimizden daha ucuza arz ediyorsa, onu biraz avantajlı olduğumuz bir

biçimde çalıştırdığımız kendi endüstrimizin üretiminin bir bölümü karşılığında ondan

almak daha iyidir”102

100 Bilindiği üzere emek-değer teorisi bir malın maliyetinin o malın üretimi için harcanan emek

miktarıyla ölçülmesini ifade etmektedir. 101 APPLEYARD ve FİELD, s.28. 102 SMITH, A., “Milletlerin Zenginliği”, Cilt II, Millî Eğitim Basımevi, Çeviren: Haldun Derin, İstanbul, 1948, s. 272.

2.5 kat

Page 55: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

42

Aslında Smith, kitabında yer alan “Gerçi en zengin uluslar manüfaktür

(üretim, imalat) kadar tarımda da komşularından ileridedirler, ancak daha çok

manüfaktürdeki (imalattaki) üstünlükleriyle sivrilirler”103 ifadeleriyle karşılaştırmalı

üstünlükler (comparative advantages) kavramına çok yaklaşmıştır. Ancak

karşılaştırmalı üstünlükler teorisinin düzenine sahip olmasa da Smith’in mutlak

üstünlükler teorisi kaynakların etkili dağılımı açısından serbest ticaretin avantajları

üzerinde durmaktadır. 104

Eğer Smith’in ünlü eseri dikkatli okunacak olursa, dışsatıma yöneltilmesi

gereken üretim fazlasının kökeniyle ilgili birtakım bulanıklıkların varlığına rağmen,

uluslararası iktisat kuramına da önemli katkılar yaptığı görülmektedir. Belki de,

Alfred Marshall’ın 1904’te verdiği bir konferansta belirttiği gibi, “daha sonraki

iktisatçıların keşfettiği herşey (aslında) Adam Smith’te mevcuttur”. 105

1.5.2.2. Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi

A. Smith’den yaklaşık kırk yıl sonra İngiliz İktisatçı David Ricardo Politik

İktisadın ve Vergilendirmenin Prensipleri (Principles of Political Economy and

Taxation, 1817) adlı eserinde Mutlak Üstünlükler Teorisi’nde ihmal edilen bir

ülkenin her iki malın üretiminde de mutlak üstünlüğe sahip olması durumunu

(kısmen) ihmal etmiş olmasını ele alan ve serbest ticaretin böyle bir durumda bile her

ülkenin çıkarına olduğu sonucuna ulaşan Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi’ni

(Theory of Comperative Advantage) geliştirmiştir.

Uluslararası ticaretin mutlak üstünlüklere dayandırılmasının kapsamı

daraltacağını gören Ricardo106, ülkelerarasında üretim maliyeti farkı yerine,

farklılığın derecesi üzerinde durmuştur. Bir ülke, bütün mallarda, diğerine göre daha

üstün olsa da, karşılaştırmalı olarak en fazla üstünlüğe sahip olduğu mallarda

103 SMITH, A., “Ulusların Zenginliği”, Cilt 1, Alan Yayıncılık, Çeviren: Ayşe YUNUS ve Mehmet

BAKIRCI, İstanbul, Şubat 1985, s. 21. 104 MYINT, H., “Adam Smith’s Theory of International Trade in the Perspective of Economic

Development”, Economica, New Series, Vol.44, No:175, 1977, s. 232. 105 KİBRİTÇİOĞLU, A., “On the Adam Smith's Contributions to the International Trade Theory”,

Munich Personal RePEc Archive, MPRA Paper No. 2595, Nisan 2007, 20:44.

106 RİCARDO, D., “On the Principles of Political Economy and Taxation”, Ed. R. M. Hartwell, Pelican Classics, 1971, s. 338-341.

Page 56: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

43

uzmanlaşıp daha az üstün olduğu malları ithal ederek daha fazla refaha ulaşabilir107

görüşünü savunmuştur. Yani Ricardo’ya göre önemli olan üstünlük değil; üstünlüğün

derecesidir. Karşılaştırmalı Üstünlükler’e göre ülkeler arasındaki dış ticaretin karlı

olabilmesi için gerekli şart; bu ülkelerde iç üretim maliyetlerinin birbirinden farklı

olmasıdır.108

Ricardo teorisini İngiltere ve Portekiz’de şarap ve kumaş üretiminde bir iş

gününde üretilebilen mal miktarlarını içeren bir örnek ile açıklamaya çalışmıştır.

Tablo 1.9. İngiltere ve Portekiz İçin Karşılaştırmalı Üstünlükler

Şarap Kumaş Ticaret Öncesi Mübadele Oranları

İngiltere 120 işgünü 100 işgünü 1Ş=8/9 K veya 1K=9/8 Ş

Portekiz 80 işgünü 90 işgünü 1Ş=6/5 K veya 1K=5/6 Ş

Örneğe göre Portekiz her iki malda da mutlak üstünlüğe sahiptir. Smith’e

göre bu ülkeler arasında ticaret yapılmamalıdır. Çünkü Portekiz hem şarabı hem de

kumaşı İngiltere’den daha ucuza üretmektedir. Oysa Ricardo’ya göre bu durumda

bile Portekiz göreceli olarak daha ucuza ürettiği malda uzmanlaşarak, diğer malı

İngiltere’den ithal edebilir. Yukarıdaki örnekte Portekiz kumaş üretimindense şarap

üretiminde İngiltere’ye göre daha avantajlı konumdadır. Şarabı İngiltere’ye kıyasla

40 gün daha az maliyetle üretirken; 1 birim kumaş üretiminde sadece 10 gün

öndedir109. Başka bir açıdan ele alırsak; İngiltere 1 fıçı şarap karşılığında 6/5 metre

kumaş vermek zorunda iken Portekiz için bu rakam sadece 8/9’dur. Bu yüzden

Portekiz şarap üretiminde uzmanlaşıp kumaşı İngiltere’den alacak ve böylece

İngiltere de metre başına 5/6 fıçı şarap yerine metre başına 9/8 fıçı şarap elde edecek

ve dış ticaretten her iki taraf da kazançlı çıkacaktır.110

107 Konunun klasik kaynağı D. Ricardo, “The Principles of Political Economy and Taxation”,

Prometheus Books, 1996. Ayrıca ayrıntılı bilgi için bkz. Mark SKOUSEN, Modern İktisadın İnşası: Büyük Düşünürlerin Hayatları ve Fikirleri, Çev. M. Acar, E. Erdem ve M. Toprak, Liberte Yayınları, Ankara, 2003, s. 99-124.

108 HUSTED, S. ve M. MELVIN, “International Economics”, Harper Collins College Publishers, New York, 1993, s. 63.

109 YILMAZ, s.28. 110 APPLEYARD ve FİELD, s.34.

Page 57: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

44

Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi’nin, emek-değer teorisine dayanması;

işgücünün ülke içi tam hareketli ülkeler arası ise hareketsiz olduğunu varsayması;

talep koşullarının dikkate alınmaması; statik bir model oluşu; sabit maliyetlere ve

tam uzmanlaşmaya dayanması111 vb. sebeplerle modeldeki aksaklıklar belirtilse de

ortaya atıldıktan yaklaşık iki yüzyıl sonrasına kadar geçerliliğini koruyabilen güçlü

bir teori olduğu ve uluslararası ticaretin temelini oluşturduğu kabul edilmektedir112.

1.5.2.3. MILL ve Klasik Dış Ticaret Teorisine Katkıları

Klasik iktisatçılar, emek dışındaki üretim faktörlerinden sermaye ve doğal

kaynakların farkında olmakla beraber, doğal kaynakları, tanrının lutfu ve sermayeyi,

biriktirilmiş emek biçiminde algılamayı seçmişlerdir. Dış ticaret kazançlarını

belirlemek bakımından diğer klasik iktisatçıların ihmal ettiği talep unsurunu analize

dahil eden Mill daha sonra neoklasiklerce geliştirilecek karşılıklı talep kanununu

ortaya koymuş; ayrıca karşılıklı talep yoluyla dış ticaretin teknolojik gelişmeyi

etkileyeceğini ifade etmiştir113.

Mill’e göre114, ihraç malları arasına bir yenisinin katılması veya ihraç malı

üretim maliyetini düşürücü yenilik biçiminde ortaya çıkan teknolojik gelişme, ihraç

mallarında verimliliği artırarak ülkenin karşılıklı taleple belirlenen ithal mallarını

daha ucuza elde etmesini sağlar, böylece dış ticaret kazancını artırır.

1.5.3. Neoklasik Dış Ticaret Teorisi

Klasik dış ticaret teorilerine yönelik temel bir eleştiri, emek-değer teorisine

dayanması, emek dışındaki faktörlerin maliyet ve dış ticarete etkisini ihmal

etmesidir.

111 SEYİDOĞLU, s. 21-2. 112 CAVES, R.E.; J.A. FRANKEL ve R.W. JONES, “International Economics”, Addison-Hesley, 8th

ed., USA, 1999, s. 67. 113 BAYRAKTUTAN, Y., “Bilgi ve Uluslararası Ticaret Teorileri”, C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler

Dergisi, Cilt 4, Sayı 2, 2003, s.177. 114 Mill, J. S. (1909): Principles of Political Economy with some Applications to Social Philosophy.

Editör: W. J. Ashley. London (İlk baskısı: 1844), s. 593-601, Alıntılayan; BAYRAKTUTAN, Y., s.177.

Page 58: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

45

Neoklasik dış ticaret teorisi ise karşılaştırmalı üstünlük teorisinin ana

çizgilerini korumakla birlikte, emek maliyeti yerine, emekle birlikte diğer faktörleri

de kapsayan fırsat maliyeti115 yaklaşımı ile verimlilik farklılıklarının dış ticareti

harekete geçirmek için yeterli olduğunu iddia etmiş, Heckscher-Ohlin teorisi

verimlilik farkını faktör donanımına bağlamıştır. Bu yaklaşımın temel iddiası

ticaretin ülkeler arasındaki faktör gelirlerinin eşitlenmesi yönünde bir eğilime ve iç

tekellerin kalkmasına neden olduğudur. Bunun sonucu gelir bölüşümünün

düzelmesidir.

Özetle Neoklasik Dış Ticaret Teorisi’nde, fırsat maliyeti kavramı, dönüşüm

eğrileri ile analiz aracı haline dönüştürülürken, kayıtsızlık eğrileri ve Mill’den

hareketle Marshall’ın geliştirdiği teklif eğrileri yardımıyla, yine mutlak ve

karşılaştırmalı üstünlük kuramlarının ihmal ettiği talep unsuru, analizlerde dikkate

alınmaya başlamıştır. Bu arada, Mill tarafından teknolojik gelişmelerin dış ticarete

etkisi bağlamında yapılan saptamaların, neoklasiklerce geliştirilmediğini söylemek

mümkün görünmektedir.

1.5.3.1. Faktör Donatımı Teorisi

Smith, dış ticaretin veya ülkelerin avantajlarının kökenini aslında yalnızca

üretim faktörü donatımlarındaki niteliksel farklılıklarla değil, niceliksel farklılıklarla

da açıklamaya çalışmıştır. Bu bağlamda, Smith’in, nüfus yoğunluğunu bir ülkenin

dışsatım kapasitesinin temel belirleyicisi olarak gösteren ve yeterince geliştirilmemiş

olan artık-kapağı yaklaşımı, iki İsveçli iktisatçı, Heckscher (1919) ve Ohlin’i (1933)

oldukça etkilemiş, Faktör Donatımı (Heckscher-Ohlin) Teorisinin geliştirilmesine

katkıda bulunmuştur116. Bununla birlikte Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisinde

görülen temel eksiklikler117 de teorinin gelişimine büyük katkıda bulunmuştur.

Genel bir tanımlamayla; her ülkenin nispeten bol (ucuz) olan üretim

faktörünün yoğun olarak kullanıldığı malları ihraç etmesi; diğer malları ithal etmesi

115 Alternatif maliyet olarak da anılan fırsat maliyeti kavramı, bir malın üretimini bir birim

artırabilmek için gerekli kaynakları serbest bırakmak üzere bir başka maldan vazgeçilen miktarı anlatmaktadır.

116 KİBRİTÇİOĞLU, 2007. 117 Uluslararası emek verimliliğinde farklılık doğuran etkenler üzerinde durmaması ve ülkeler arasında

yurt-içi fiyat farklılığının nedenlerini açıklamaması…

Page 59: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

46

anlamına gelen Faktör Donatımı Teorisi’ni B. Ohlin 1933 yılında yayınlanan

eserinde; “Ticaretin ilk koşulu bazı malların bir bölgede diğerinden daha ucuza

üretilmesidir. Her bölgedeki ucuz mallar, o bölgede (diğer bölgeye kıyasla) daha

ucuz olan faktörleri daha fazla miktarda ihtiva ederler. Bu ucuz mallar ihracatı

oluştururlarken, başka bölgelerde daha ucuza üretilebilen mallar ithal edilirler.

Dolayısıyla her bölgede ihracat, üretimlerinde ucuz faktörlerin fazla miktarlarda

kullanıldığı mallardan oluşur. Kısaca büyük oranda pahalı faktör ihtiva eden mallar

ithal edilirken, büyük oranda ucuz faktör ihtiva eden mallar ihraç edilir.”118

cümleleriyle açıklamaktadır.

Faktör Donatımı Teorisinde, ülkenin sahip olduğu üretim faktörleri miktarı

esas alınırken emek ve sermayeyi dikkate alma geleneği sürdürülmektedir. Bu

çerçevede, ülkeler emek-zengini ve sermaye-zengini, mallar ise emek-yoğun ve

sermaye-yoğun biçiminde ayrıştırılırken ülkelerin, faktör donatımları ve malların,

faktör yoğunlukları bakımından farklılaştığı düşünülmektedir. Ayrıca, bir malın

üretim fonksiyonunun, dolayısıyla üretim teknolojisinin bütün ülkelerde aynı olduğu,

üretimde sabit verim koşullarının geçerli bulunduğu ve ülkelerin talep koşullarının

birbirinin aynı olmasa da benzer olduğu varsayılmaktadır119.

Analitik geçerliliğini göstermek üzere dönüşüm ve kayıtsızlık eğrilerine

başvurulan Heckscher-Ohlin modelinden faktör donatımı teorisiinin dışında

uluslararası faktör fiyatları eşitliği, gelir dağılımı ve Rybczynski teoremleri

türetilmiştir.

Uluslararası faktör fiyatları eşitliği teoremine göre, serbest mal ticareti

ticarete katılan ülkelerdeki üretim faktörlerinin fiyatlarını eşitler. Daha açık bir ifade

ile serbest ticaret ve onu simgeleyen uluslararası uzmanlaşma ülkelerin bol olarak

sahip oldukları faktörlerin fiyatını yükseltip; kıt faktörlerin fiyatını düşürerek ülkeler

arasında fiyatların eşitlenmesine yol açar120.

İlk olarak Heckscher tarafından temas edilen faktör fiyatlarının serbest

ticaretle eşitlenmesini Ohlin mutlak eşitlik yerine bu yönde bir eğilim şeklinde ifade

118 Ohlin B. (1933), International and Interregional Trade, Harvard University Press, s.29,

Alıntılayan, ÜNSAL, s.156. 119 SEYİDOĞLU, s.64. 120 SEYİDOĞLU, s.71.

Page 60: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

47

etmiş ve nihayet Samuelson121 serbest ticaretle faktör fiyatları eşitliğine erişildiğini

analitik olarak kanıtlamıştır.

Stolper ve Samuelson, Ricardo’dan itibaren yüzyılı aşkın bir süre kabul

gören, “serbest ticaret, ülkedeki herkesin yararına, korumacılık yine herkesin

zararınadır” düşüncesine karşı çıkarak teorilerini serbest ticaretin faktörlerin reel

fiyatlarına etkileri doğrultusunda geliştirmişlerdir122. Buna göre, serbest ticaret bol

olan (ihracat sektöründe kullanılan) faktörün reel gelirinin artmasına kıt olan (ithalata

rakip endüstrilerde kullanılan) faktörün ise reel gelirinin azalmasına yol açmaktadır.

Örneğin; bir ülkede emek bol sermaye kıt faktör ise; serbest ticaret emeğin reel

gelirinin (reel ücret haddinin) yükselmesine; sermayenin reel gelirinin ise düşmesine

yol açmaktadır.

Faktör arzındaki değişimlerin üretim sonuçlarını analiz eden Rybczynski

Teorisi ise, yine iki-mallı, iki-faktörlü bir modelde ve tam istihdam koşullarında,

faktörlerden birinin arzı artınca bu faktörü yoğun kullanan malda üretim artarken arzı

sabit kalan faktörü kullanan malda üretimin, sektörler arası faktör transferi yüzünden

azalacağını ortaya koymaktadır123.

Dış ticaret teorilerinin analitik niteliğini geliştirmesi ve mantıken tutarlılığı

nedeniyle uluslararası iktisat literatüründe çok yaygın kabul gören Heckscher-Ohlin

modeli ve türev teorilerin bilgi ve ilintili unsurları içermediği gözlenmektedir. Ancak

1950’lerin başından itibaren, bir yandan ampirik testlerin faktör donatımı teorisine

duyulan güveni sarsması, öte yandan bilginin toplumsal dönüşümlere ve özellikle

üretim sürecine belirgin yansımalarıyla dış ticaret teorileri, önemli açılımlara

erişmiştir.

121 SAMUELSON, P., “International Trade and the Equalization of Factor Prices”, Economic

Journal, Vol. 58, 1948, s.165-184. 122 STOLPER, W.F. ve P., SAMUELSON, “Protection and Real Wages”, Review of Economic

Studies, Kasım 1941, s. 140-176. 123 YILMAZ, s.157-8.

Page 61: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

48

1.5.4. Yeni Dış Ticaret Teorisi ve Alternatif Dış Ticaret Teorileri

Faktör donatımı teorisini test etmek üzere, ABD ekonomisinin, 1947 girdi-

çıktı tablosu ile aynı yıla ait dış ticaret verilerini kullanarak birer milyon dolarlık

ihraç ve ithal-ikamesi ürünlerini içeren temsili mal sepetleri oluşturan Leontief124

1951 yılında yayınladığı çalışmasında; dünyanın sermaye zenginliği en fazla ülkesi

ABD’nin, teorinin öngördüğünün aksine, sermaye-yoğun malları ithal, emek-yoğun

malları ihraç ettiği sonucuna ulaşmıştır. Leontief paradoksu, faktör donatımları

üzerinde yarattığı tartışmaların yanında emek ve sermeye dışındaki unsurların ve

özellikle “bilgi”nin üretim ve dış ticaretteki rolünü vurgulayan yeni teorilerin gelişim

sürecini başlatmıştır.

1.5.4.1. Yeni Dış Ticaret Teorisi

Smith’in dış ticaretin varlık nedenini, bugünkü modern kavramlarla ölçek

ekonomilerine (economies of scale) ya da ölçeğe göre artan getirilere (increasing

returns to scale) dayandırdığı yaklaşım125, son zamanlarda Yeni Dış Ticaret Teorisi

olarak anılan kuramın ünlü temsilcilerinden Paul Krugman ve Elhanan Helpman gibi

iktisatçıları da önemli ölçüde etkilemiştir126.

Bununla birlikte Faktör Donatımı Teorisinin uluslararası ticaret akımlarında

görülen son eğilimleri açıklamadaki eksikliklerinin daha belirgin hale gelmesi, “yeni

ticaret teorileri” olarak bilinen ve büyük ölçüde eksik rekabet, ürün farklılaştırması

ve ölçek ekonomilerinin varlığına önem veren modellerin (Krugman, 1979 ve 1980;

Lancester, 1980; Helpman, 1981) geliştirilmesine neden olmuştur127.

Krugman (1979) ile Grossman ve Helpman’ın (1993) çalışmaları ile

şekillenen “yeni dış ticaret teorisi”, geleneksel ticaret teorisini bir kenara atmaktan

ziyade, ticareti sadece nispi faktör donanımına veya yaygın biçimde yapıldığı üzere

124 Leontief’in araştırması için bkz. LEONTIEF, W., “Domestic Production and Foreign Trade: The

American Capital Position Re-examined”, Economia Internazionale, Vol. VII, No:1, Şubat 1954, s. 3-32.

125 Dış ticaretin (üretim artışı sayesinde iç pazarın sınırlarının aşılması anlamında) ekonomik büyüme üzerindeki olumlu etkilerini betimleyen dinamik yaklaşımı…

126 KİBRİTÇİOĞLU, 2007. 127 ÇAKMAK, Ö., “Türkiye ile Almanya, İtalya, Fransa ve İngiltere Arasında İmalat Endüstrisinde

Endüstri-İçi Ticaretin Yapısı: 1991-2004”, Ekonomik ve Sosyal Arastırmalar Dergisi, Bahar 2006, Cilt:3, Yıl:2, Sayı:1, 3:30-47

Page 62: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

49

karşılaştırmalı üstünlüklere dayandırma mecburiyeti olmadığını vurgularken ölçek

ekonomileri128 ve azalan maliyetler129 üzerinde durmakta; farklılaştırılmış ürünler ve

piyasa yapısının ürün geliştirme hızı ve dış ticarete yansımalarını incelemektedir. Bu

çalışmalarla, geleneksel tam rekabet varsayımı terkedilmiş olmaktadır.

Yeni teori, endüstri-içi ve gelişmiş ülkeler arası ticaretin büyük bölümünün

farklılaştırılmış mallara ilişkin olduğunu ve bu malları üreten monopol nitelikli

üreticiler tarafından gerçekleştirildiğini ileri sürmektedir. Mikroekonomi bağlamında

monopol-oligopol kritikleri, bu piyasa türlerini tam rekabetle karşılaştırıp

olumsuzluklarına vurgu yaparken, yeni dış ticaret teorisi, monopolcü rekabeti,

ticareti artırma yönünde zorlayıcı neden olarak algılamaktadır. Ticaretin olmaması

durumunda, monopol konumu kaliteyi ihmal edip fiyatı keyfi artırma potansiyeli

taşırken ticaret sayesinde, hükümet müdahaleleriyle sınırlansa da rekabet

yoğunlaşmakta ürün geliştirme oranı ya da teknolojik gelişme hızlanmaktadır. Yeni

teorinin temel özelliklerinden biri de, ölçeğe göre artan verimler ve bunların ticaret

kazançlarına etkisi hususuna atfedilen değerde ortaya çıkmaktadır.

1.5.4.2. Alternatif Dış Ticaret Teorileri

Nitelikli işgücü teorisi, Keesing ve Kenen tarafından geliştirilmiş olup,

nitelikli işgücü zengini ülkelerin bu işgücünü gerektiren mallarda, işgücü çoğunluğu

niteliksiz olan ülkelerin ise niteliksiz emekle üretilen mallarda uzmanlaşacağını

belirtir. Nitelikli-emek-yoğun mallar, aynı zamanda sermaye yoğun olduğundan, bu

teori “neo-faktör donatımı” biçiminde de adlandırılmaktadır130.

Teknoloji açığı teorisi ile Posner131, yeni bir mal ya da üretim yöntemi

(teknoloji) geliştiren ülkelerin, bunun ilk ihracatçısı olacağını, zamanla bu teknolojiyi

bir biçimde edinen başka ülkelerin sahip oldukları diğer avantajlar (işgücü, doğal

kaynak, vb) nedeniyle maliyet/ rekabet üstünlüğüne erişmesiyle ithalatçı konumuna

128 KRUGMAN, P., “Scale Economies, Product Differentiation, and the Pattern of Trade”. American

Economic Review, No:70, 1980, s. 950-959. 129 KRUGMAN, P., “Increasing Returns, Monopolistic Competition and International Trade”.

Journal of International Economics, Vol. 9, 1979, 469-479. 130 SEYİDOĞLU, s.81-2. 131 Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. POSNER, M. V., “International Trade and Technical

Change”, Oxford Economic Papers, 1961, s. 323-341.

Page 63: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

50

düşeceğini ileri sürmüştür. Yani teknolojik açık teorisine göre bir ülke sürekli ihracat

yapmak için sürekli yenilik yapmalıdır132.

Linder’in (endüstri-içi ticareti de açıklamaya çalıştığı) Temsili Talep

Teorisi’ne göre, üretici, dış talebe bakmadan önce yurt-içi talebi dikkate alır.

Endüstri-içi ticaret, gelişmiş ülkelerde azlığı nedeniyle emek faktöründen tasarruf

sağlayan yöntemlerle üretilen karmaşık ve pahalı nihai ürünler yanında yarı-

iletkenler gibi aramalar ticaretinden oluşmaktadır. Fert başına gelir, temsili talebe

kaynaklık eden unsurların başında yer almaktadır.

1966 yılında R. Vernon133 tarafından ortaya atılan Ürün dönemleri teorisi,

ürün geliştirme ve yenileme sürecinin durakladığı aşamaya doğru belli bir ürünün

üretiminin zamanla daha basit hale geleceği düşüncesine dayanır. Vernon özellikle

bazı azgelişmiş ve yeni sanayileşen ülkelerdeki hızlı ihracat artışlarını açıklamaya

çalışan modelinde, bazı ürünlerin üç aşamaya bölünebilecek yaşam dönemleri

izlediğini ileri sürmüştür134.

• Başlangıçta ürün, iç piyasa için üretilmiştir ve sürekli gözden geçirilerek

geliştirilmektedir. Dış piyasalarda satılsa da, sürekli gözden

geçirildiğinden ürün icat edildiği ülkede üretilecektir.

• Ürün olgunlaştıkça ve dış satışlar arttıkça, firma dış talebi tatmin için

önce, en azından pazarlama bağlantısı oluşturacak, daha sonra, ürünün bir

kısmını dış piyasada daha ucuza imal edebileceğini fark edecektir.

• Nihai aşamada, yenileme ve gözden geçirme süreci duraklar, dışarıdaki

üretim maliyetleri daha düşük ise, ürün yurt dışında üretilir ve icat eden

ülkeye ihraç edilir.

132 ÜNSAL, s.211. 133 VERNON, R., “International Investment and International Trade in the Product Cycle”, The

Quarterly Journal of Economics, Vol. 80, No. 2, s. 190-207, May 1966. 134 Teori, Hong Kong, Singapur, Tayvan, Çin, Endonezya ve Tayland’ın artan ihracat performansını

açıklamada kullanılmaktadır.

Page 64: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

51

Tablo 1.10. Dış Ticaret Teorileri

TEMEL VARSAYIMLARI

DIŞ TİCARET HAKKINDA GÖRÜŞLERİ

MERKANTİLİZM

- Sıfır-toplamlı faaliyet - Ticaret fazlası yaratılmalı - Dış Ticarette Korumacılık

Zenginliği (hazinenin altın stokunu) artırmanın yolu dış ticaretten geçer.

FİZYOKRASİ

- Serbest Ticaret

Dış ticaret üretken bir faaliyet değildir. (gereksiz görülmektedir)

SMİTH (Mutlak Üstünlükler Teorisi)

Dış ticaret uzmanlaşma ve iş bölümü yaratarak verimliliği ve refahı artırır. Ülkelerden biri, diğeriyle kıyaslandığında, hangi mallarda mutlak üstünlüğe sahipse, o malların üretiminde uzmanlaşarak ihraç ederken, diğer malları ithal etmelidir.

KLASİK DIŞ TİCARET

RİCARDO (Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi)

- 2 Ülke- 2 Mal- 2 Faktör - Serbest Ticaret - Tam İstihdam - Üretim faktörleri ülke içi hareketli; ülkelerarası tam hareketsiz - Üretim faktörleri miktarı sabit - Üretim teknolojisi aynı - Arz odaklı analiz - Pozitif-toplamlı faaliyet - Endüstriler arası Ticaret

Bir ülke, bütün mallarda, diğerine göre daha üstün olsa da, karşılaştırmalı olarak en fazla üstünlüğe sahip olduğu mallarda uzmanlaşıp ihraç ederken, daha az üstün olduğu malları ithal ederek refaha ulaşabilir.

NEOKLASİK DIŞ TİCARET

- (2-2-2) - Ülkelerin üretim fonksiyonu ve teknolojisi aynı - Üretimde sabit verim - Ülkelerin talep koşulları aynı (çok yakın)

Faktör Donatımı - (Hecksher-Ohlin) Her ülke nispeten bol (ucuz) olan üretim faktörünün yoğun olarak kullanıldığı malları ihraç etmeli; diğer malları ithal etmelidir.

YENİ DIŞ TİCARET

- Ürün farklılaştırması - Eksik rekabet - Ölçek ekonomileri (artan getiri) - Azalan maliyetler - Teknolojik gelişme ve değişmede etkinlik - Endüstri içi Ticaret

KÜT’e dayanmayan ticareti açıklar. Ülkelerin sahip oldukları kaynaklarda uzmanlaşmaları gerekli değildir. Uzmanlaşmayı avantajlı hale getiren artan getiriler nedeniyle dış ticaret yapılmaktadır.

Page 65: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

52

1.6. Değişen Ticaret

Küreselleşme ile birlikte uluslararası alandaki gelişmeler dış ticaretin temel

varsayımlarında değişime yol açmıştır: Ölçeğe göre sabit getiri yerini ölçeğe göre

artan getiriye bırakmış; tam rekabetçi piyasalar yerini eksik rekabete bırakmıştır.

Mutlak ve Karşılaştırmalı Üstünlüklerle başlayan dış ticaret teorilerinin geçirdiği

evrim ile birlikte artık uluslararası fiyatı belirleyen iki ülkenin teklif eğrileri

olmaktan çıkmış; üretim faktörlerinin hareketliliği sağlanmış; ülkeler bir malın hem

ihracatçısı hem de ithalatçısı olabilir hale gelmiş ve tüm bunların yanında da

endüstriler arası ticaretin yerini endüstri içi ve firma içi ticaret almıştır.

1.6.1. Endüstri-İçi Ticaret (Intra-Industry Trade)

Bilindiği gibi karşılaştırmalı üstünlüklere dayanan faktör donatımı teorisine

göre, her ülke zengin olarak sahip olduğu faktörleri yoğun olarak kullanan malları

ihraç etmektedir. Ülkeler arasındaki ticaretin böylece, farklı faktör yoğunluklarına

sahip ülkeler arasında gerçekleşmesi beklenir. Bu durumda klasik dış ticaret teorisine

göre, ülkeler arasındaki ticaret engellerinin kaldırılmasının kaynakların, ülkenin ithal

ikameci sanayilerinden, ülkenin karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu ihracat

sanayilerine doğru kaymasına yol açacağı öne sürülmektedir. Bu durum ise

endüstriler arası ticareti teşvik eder. Endüstriler arası ticaret, farklı faktör

donanımlarının bir sonucudur ve faktör donanımı teorisi tarafından öngörülen

uzmanlaşma ile sonuçlanır.

Oysa II. Dünya Savaşı sonrasında uluslararası ticaretin yapısı ve boyutunda

görülen değişimlerin açıklanmasında yetersiz kalan klasik dış ticaret teorisinin

eksiklikleri ve bu dönemden itibaren yapılan ampirik çalışmaların, uluslararası

ticarette aynı mal grubu içindeki ürünlerin ticaretinin payının hızla artığını

göstermesi sonucunda, alternatif ticaret teorilerinin gelişimine ihtiyaç olduğunu

görülmüş ve bu durum Endüstri-içi ticaret hakkında yapılan teorik çalışmaları teşvik

etmiştir.

Page 66: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

53

Frankle (1943)135 ülkeler arasında aynı mal grubu içindeki ürünlerin ihraç ve

ithalatının uluslararası ticaretin önemli bir oranını kapsadığını göstermiştir. Verdoorn

(1960) ise Benelüx ülkelerinin ticaret seklinde meydana gelen değişiklikleri

inceleyen çalışmasında, üye ülkeler arasındaki artan ticaretin, farklı ürün

kategorilerinden çok, benzer ürün kategorilerinde olduğunu göstermiştir. Michaely

ise (1962) yüksek gelir düzeyine sahip ülkeler arasında ticareti yapılan malların

kompozisyonunun çok benzer olduğunu aksinin de gelişmekte olan ülkeler için

doğru olduğunu ifade etmiştir.

Uluslararası ticaret, İkinci Dünya Savaşından sonra hızla gelişmiş ve

karşılaştırmalı üstünlükleri esas alan klasik dış ticaret teorisi ile açıklanamaz duruma

gelmiştir. Özellikle ikinci dünya savaşından sonra sanayi malları ticaretinin artması,

ülkelerin faktör yoğunluğuna bağlı olarak belirli sektörlerde uzmanlaşması

beklentilerine uymamıştır. Emek faktörü açısından zengin ülkelerin sermaye yoğun

malların ihracatını, sermaye faktörü açısından zengin ülkelerin de emek yoğun

malların ticaretini yapması, konunun yeniden açıklanması gereğini ortaya

çıkarmıştır. Faktör donanımı birbirine yakın ülkeler arasında ticaretin artması klasik

dış ticaret teorileri ile açıklanamadığından endüstri-içi ticaret yaklaşımı

geliştirilmiştir136.

Özellikle son yıllarda endüstri-içi ticaret ve birkaç Asya ülkesinin ihracat

performansları sebebiyle dış ticaret teorisinin bir dönüşüm yaşadığı bilinmektedir.

Açıkçası bu dönüşüm endüstri-içi ticaretin geleneksel teorilere meydan okumasına

dayanmaktadır137.

Endüstriler arası ticaret bir birinden tamamen farklı yapıdaki ürünlerin

karşılaştırmalı üstünlük yada karşılaştırmalı dezavantaj durumuna göre ihraç ve ithal

edilmesidir. Bir ülkenin endüstriler arası ticaret durumu o ülkenin karşılaştırmalı

üstünlük yapısına bağlı olarak belirlenir. Belirli bir endüstride endüstri içi ticaretin

yüksek düzeyde olması ise belirli bir karşılaştırmalı üstünlük durumunun ortaya

135 Frankle, H., 1943, “Industrialization of Agricultural Countries and the Possibilities of a New

International Division of Labor”, Economic Journal, 53, s. 188-201. 136<http://www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/DisTicaretDegerelendirmeDb/II-3.doc>,

(03.05.2007). 137 WALTHER, T., “Dünya Ekonomisi”, Çeviri: Ünal ÇAĞLAR, Alfa Yayıncılık, İstanbul, 2002,

s.177.

Page 67: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

54

çıkmadığını gösterir. Bu nedenle endüstri içi ticaret karşılaştırmalı üstünlüğü

yansıtmaz.

Endüstriler arası ticarette dış ticaretten sağlanan kazanç uzmanlaşma ve

ürünlerin mübadelesinden kaynaklanmaktadır. Endüstri içi ticaret ise, uluslararası

ticaretten karşılaştırmalı üstünlük yolu ile edinilen kazançları aşan ek kazançlar

sağlar. Çünkü endüstri içi ticaret ülkelere daha geniş piyasalardan yararlanma olanağı

verir.

İktisadi bütünleşme kapsamındaki ülkelerde genel olarak faktör donanımının

benzer yapıda olması, kişi başı gelir düzeyinin birbirine yakın olması, ticaret

engellerinin ortadan kaldırılması, üretim maliyetlerinde azalmanın ortaya çıkması,

yabancı sermaye yatırımlarının artması gibi etkenlere bağlı olarak endüstri içi

ticaretin artacağı beklenmektedir. Ayrıca ülkelerin gerçekleştirdiği ekonomik

entegrasyonlar da bu ülkeler arasında endüstri içi ticaret düzeyini etkilemektedir.

Teorik açıdan değerlendirildiğinde; Klasik Dış Ticaret Teorisi endüstriler

arası ticareti konu almaktadır. Bu teori hem ölçek ekonomilerini hem de oligopolcü

rekabeti dikkate almamaktadır. Bu teori tam rekabetçi piyasa koşullarının geçerli

olduğunu varsayar. Endüstri-içi ticaret yaklaşımında ise oligopolcü rekabet piyasa

yapısıyla ölçek ekonomileri de dikkate alınmaktadır138.

Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi, toplam ticaret içinde gelişmiş-gelişmekte

olan ülke ticaretinin payının zamanla artacağını önerse de, 1960’lı yıllardan 2000’li

yıllara kadar elde edilen veriler bu beklentiyi karşılıksız çıkarmaktadır. Dolayısıyla,

dünya ticaretini, sermaye-emek ya da vasıflı-vasıfsız emek ayrımıyla açıklamak

zordur. Nitekim dünya ticareti, ağırlıklı olarak bu açılardan benzer durumdaki

gelişmiş ülkeler arasında yapılmakta ve endüstri-içi ticaret biçimini yansıtmaktadır.

Ancak son yıllarda GOÜ’lerdeki büyüme ve yeni sanayileşen ülkelerin de etkisiyle

dış ticaretin bu şeklinin coğrafi dağılımında farklılıklar görülmektedir.

“Bir ülkenin aynı sektör ürünlerini eşzamanlı ihraç ve ithal ediyor olması”

anlamına gelen Endüstri-İçi Ticaret’i, Faktör Donatımı (Heckscher-Ohlin)

Teorisi’nin açıklayamamış olmasının yanında, Yeni Dış Ticaret Teorileri’nin temel

138<http://www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/DisTicaretDegerelendirmeDb/II-3.doc>,

(03.05.2007).

Page 68: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

55

dayanaklarından biri haline gelmiştir. Ayrıca endüstri-içi ticareti, Temsili Talep

Teorisi aracılığıyla açıklamaya çalışan Linder, benzer fert başına gelir düzeyinde

olan ülkelerin birbiriyle ticaret yapacağı görüşünü ileri sürmüştür.

Endüstri içi ticaretin farklı ölçüm yöntemleri139 bulunmakla birlikte genel

olarak Grubel-Lloyd yaklaşımı benimsenmektedir.

Buna göre endüstri içi ticaret endeksi aşağıdaki biçimde hesaplanabilir.

MX

MXT

+

−−= 1 (1.1)

Formülde X ve M, sırasıyla belli bir mal veya ürün grubunun ihracatını ve

ithalatını gösterir. Endeks 0 ile 1 arasında değerler alır. Eğer ülke söz konusu malı

yalnızca ihraç ya da ithal ediyorsa (endüstri-içi ticaret yoksa) endeks sıfırdır. Eğer

aynı malın ithalatı ve ihracatı birbirine eşitse endeks bir olur ve bu endüstri-içi

ticaretin maksimum olduğu durumu ifade eder.

Endeks, bireysel endüstriler arasında olduğu kadar ülkeler arasında da

endüstri-içi ticaret karşılaştırmaları yapmaya olanak sağlar. Bu amaçla bireysel

endüstrilere göre hesaplanan endekslerin aşağıdaki formül ile toplamlarının alınması

gerekmektedir:

MX

MXT

+

−−=∑

1 (1.2)

Formülde Σ(sigma) işareti bireysel endüstriler için hesaplanan MX −

değerlerinin toplamını ifade eder ve bu endeks bir önceki endeksle benzer bir biçimde

yorumlanır. 140

139 Endüstri-içi ticaretin ölçümü ile ilgili olarak, literatürde bulunan çalışmalardan bazıları; Verdoorn

(1960), Michaely (1962), Kojima (1964) ve Balassa (1966)’dır. Bu ölçümler, ülkenin ihracat ve ithalatının göreli oranlarının hesaplanmasına dayanmaktadır.

Page 69: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

56

1.6.2. Firma-İçi Ticaret

Önceki bölümlerde de bahsedildiği üzere, bugün devletlerle boy

ölçüşebilecek boyutta dev şirketler dünya ekonomisinde boy göstermektedir.

Şirketler, hangi ülkede üretim, dolayısıyla yatırım yaparak, kârlarını maksimize

edecekleri konusunda kendileri karar vermektedir. Böylece ortaya çıkan şirket

birleşmeleri ile, büyük çaplı bir “firma-içi ticaret” ortaya çıkmaktadır. Örneğin, çok

uluslu bir şirketin özellikle, makine ve ulaşım araçları dallarında herhangi bir ülkeye

yatırım yapmasının ardından, yeni firma ve birleşmenin gerçekleştirildiği diğer

ülkelerdeki firmalar arasında iki yönlü ticaret başlamaktadır. Bunun sonucunda,

firmaların rekabet gücünün dünya ölçeğinde öne çıkmasıyla, ülkelerin karşılaştırmalı

üstünlüklerinden söz etmenin anlamı kaybolmaktadır.

Makine ve ulaşım araçları türü sanayilerde üretim konusunda ihtisaslaşma ve

mal düzeyinde üretimi paylaşma daha kolay olduğu için, firma içi ticaret daha büyük

çapta olmakta, bu da, özellikle gelişmiş ülkeler arası ticareti önemli ölçüde

etkilemektedir. 141

140 SEYİDOĞLU, s.90. 141 EGE, Y.A., “Türkiye’nin Dış Ticaretinin Bugünü ve 21. Yüzyıla Doğru Muhtemel

Gelişmeler”, <http://www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/TanitimKoordinasyonDb/ozelsayi98.doc>, (06.05.2007).

Page 70: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

57

İKİNCİ BÖLÜM

BÜYÜME TEORİLERİ VE KALKINMA STRATEJİLERİNİN

GELİŞİMİ

2.1. Büyüme Teorisinin Temel Yapı Taşları

Gelişmiş veya gelişmekte olan ekonomilerde uygulanan iktisat politikalarının

temelinde yer alan “büyüme” olgusu, belirli bir dönemde ortaya çıkan üretim ve gelir

artışıyla açıklanmaktadır. Basit bir tanımlamayla Malthusgil tuzaktan kaçarak

zenginleşmeye başlamak demek de olan iktisadi büyüme ve gelişme süreci oldukça

karmaşık bir süreçtir.

Reel GSMH’deki artış olarak da adlandırılan büyüme sürecine, klasik, neo-

klasik ve modern büyüme teorileri farklı değişkenlerle ışık tutmuşlardır. Bu

teorilerde nüfus, ücretler, faiz oranı, tasarruf düzeyi, teknoloji, doğal kaynaklar,

verimlilik, sermaye birikimi ve eğitim gibi unsurlar temel belirleyiciler içinde analize

katılmakla birlikte, daha çok fiziki ve beşeri sermaye yatırımlarının artırılması

çabalarına yer verilmektedir.

Klasik büyüme teorileri yatırımların üretim kapasitesi üzerindeki etkileri ile

ilgilenirken, yatırımların gelir etkisini göz ardı etmektedir. Keynesyen Büyüme

Teorisi ise, yatırımların sadece milli gelir üzerindeki etkilerini dikkate alarak

kapasite etkisi ile ilgilenmemektedir. Diğer taraftan, Harrod-Domar Modeli

yatırımların hem gelir yaratıcı hem de kapasite genişletici etkilerini öne

çıkarmaktadır. İçsel Büyüme Teorisi’nde ise, büyümenin piyasaların kendi

bünyelerinde var olan ekonomik güçler tarafından içsel olarak belirlendiğini ileri

sürmektedir.

Çalışmanın bu bölümünde öncelikle büyüme teorilerinin temelini oluşturan

Klasik Büyüme Teorisi üzerinde durulacak; daha sonra ise sırasıyla Keynesyen, Neo-

Klasik ve İçsel Büyüme Teorileri ana hatlarıyla incelenecektir.

Page 71: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

58

2.1.1. Klasik Büyüme Teorisi

Klasik Büyüme Teorisi ilk sistemli büyüme teorisi olması bakımından iktisat

doktrininde büyük önem taşımaktadır142. Kapitalist ekonominin kendi içsel dinamiği

sonucu bir “uzun dönem durgunluğu”na gireceğini öngören Klasikler’in günümüz

büyüme teorilerine kadar liberal öğretinin “son büyüme teorisyenleri” olduklarını

söylemek mümkündür. Çünkü Neo-Klasik İktisat büyümeyi ihmal etmiştir143.

Klasik büyüme teorisi çok sayıda klasik düşünürün144 fikirlerini yansıtmakla

birlikte A. Smith ve D. Ricardo teoriye özellikle başlangıç niteliğinde katkı sağlayan

düşünürler olarak kabul edilmektedir.145. Klasik büyüme modelinin şekillenmesinde

Ricardo modelinin etkisinin büyük oranda hissedilmesinin yanı sıra model Ricardo

modeli başlığı altında da incelenebilmektedir. Diğer taraftan Smith’in görüşlerinin

diğer klasik düşünürlerden büyümenin seyri hakkında farklı noktalar içermesi

bakımından ayrı bir model olarak ele alınması uygun olacaktır.

2.1.1.1. Smith ve Ricardo’nun İktisadi Büyüme Söylemlerinin Formelleştirilmesi

A. Smith; büyüme sürecinde üretim girdileri paylarındaki değişimi

incelemekte ve büyümenin doğal üst sınırına ulaşılmasının nedenini bu değişime

bağlamaktadır. Doğal kaynakları zengin, yeni iskan edilmiş bir ülkeden hareketle;

ekonomi gelişirken kâr haddi ile ücret haddi arasındaki ilişkiyi ele almaktadır146.

Hem emek hem de sermaye için artan verim kanununa dikkat çekerek

büyüme için başlıca üç yol bulunduğunu ileri sürmektedir. Sermaye birikimi,

işbölümü ve makineleşme. Smith’e göre bir ekonomide eğer sermaye birikimi aynı

kalırsa ekonomi durgunluğa sürüklenir. Yani üretim ve tüketim eşitlenir ve büyüme

durur. İşbölümü ve uzmanlaşmanın büyümeye etkisini ise dış ticaretle ilişkilendirmiş

142 HİÇ, M., “Büyüme ve Gelişme Ekonomisi”, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1994, s.14. 143 KAZGAN, G., “İktisadi Düşünce veya Politik İktisadın Evrimi”, Remzi Kitabevi, Onbirinci Baskı,

Haziran 2004, s.95. 144 Bu düşünürlerden bazıları; A. Smith (1723-1790), D. Ricardo (1772-1823), T.R. Malthus (1776-

1834), J.S. Mill (1806-1873), J. Mill (1773-1836), J.R. McCulloch (1789-1864), N. W. Senior (1790-1864)

145 HİÇ, s.13. 146 KAZGAN, 2004, s.95-96.

Page 72: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

59

ve bunu MÜT ile açıklamaya çalışmıştır147. Kısaca belirtmek gerekirse uluslararası

işbölümü büyümeyi hızlandırmada önemli bir faktör sayılmaktadır. Smith’e göre

iktisadi büyüme demek, makinelerin ve iş bölümünün sanayiye uyarlanması

demektir. Makineleşmenin her kesime (tarım, sanayi,hizmetler) uygulandığı ve her

kesimde kişi başına reel gelir artışı sağladığı taktirde büyüme gerçekleşecektir148.

Smith’in modelinin işleyişine bakacak olursak; başlangıçta kaynaklara oranla

sermaye stoku küçük olduğu için, kâr haddi yüksektir. Ayrıca sermaye birikimi

süratli olduğu için ücret haddi de yüksektir. Ancak sermaye stokunda görülen

büyümeyle birlikte kâr haddi düşmekte; sermaye birikimi nüfus artışını izlediği

sürece ücret haddi yüksek kalmaktadır. Nüfus artıp sermaye stoku büyüdüğünde

ekonomi “toprak ve iklimi, kanunları ve kurumlarının durumuna göre, elde

edebileceği nihai zenginliğe” ulaşır. Smith’in teorisine göre işte bu aşamada

durgunluk başlar. Çünkü büyüme sonsuz değildir ve kâr haddi düşünce büyümenin

doğal sınırı olan durgunluk dönemine149 geçilir.

Dolayısıyla Smith’e göre büyüme kendi kendini besleyen bir süreçtir150

diyebiliriz. Büyüme sürecindeki ekonomilerde sermaye birikimi , nüfus ve gelir

gittikçe artan bir hızla yükselir. Ancak bu sürecin devamlılığından bahsetmek

mümkün değildir. Yani ekonomi er yada geç durgunluk dönemine girecektir.

Ricardo’nun büyüme modeli de Smith’in büyüme modelinde olduğu gibi

büyümenin sermaye birikimine bağlı olduğu görüşüne dayanmaktadır. Sermaye

birikimini uyaran ise kâr motifidir.151

Sanayi devriminin ilk yıllarında tasarruf ve sermaye birikiminin yüksek

olduğu, sanayide teknik ilerlemelerin hız kazandığı, tarım kesiminde verimin düşük

olduğu, ücretlerin asgari bir düzeyde sabit olup tam istihdam koşullarının geçerli

147 MÜT için bkz. s. 39 148 ÖZGÜVEN, A., İktisadi Büyüme, İktisadi Kalkınma, Sosyal Kalkınma, Planlama ve Japon

Kalkınması, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1988, s. 4-10. 149 Smith’e göre “ekonominin erişebileceği nihai servete eriştiği değil de buna erişmek için çalıştığı

aşama en mutlu dönemdir. Durgunluk dönemi ise güçlüklerle doludur ve arzulanmayan bir dönemdir. Mill ise Smith’in aksine durgunluk dönemini “bir mutluluk çağı; insanların ilerlemek için mücadeleleri kınanacak bir evre” olarak tanımlamaktadır. Bkz. KAZGAN, 2004, s.95-97.

150 HİÇ, s.27. 151 ALKİN, E., “Gelir ve Büyüme Teorisi”, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1992, s. 41.

Page 73: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

60

olduğu 19. yy. İngiltere’sinde oluşan Ricardo modeli oluştuğu bu dönemin şarları ile

şekillenmiştir152.

Modelin temel varsayımları şu şekildedir153:

− Başlangıçta karlar yüksek olduğundan tasarruf ve sermaye birikimi de

yüksek kabul edilmektedir.

− Sanayide teknik ilerleme hızı yüksek ve emek için artan verim kanunu

geçerlidir.

− Tarımda teknik ilerleme hızı düşük ve tarımda azalan verim kanunu

geçerlidir.

− Sınai mallar için artan; tarımsal mallar için azalan verim kanunu

geçerlidir.

− Malthus’un nüfus kanunu154 ön plandadır.

− Ücretler kısa dönemde emek arz ve talebine göre değişim gösterir. Ancak

uzun dönemde asgari bir ücret düzeyinde kalmaktadır.

− Ekonomide tam rekabet ve tam istihdam koşulları geçerlidir.

Ricardo büyüme modelinin işleyişine baktığımızda; modele azalan verim

kanununu155 ekleyerek Smith’in büyüme teorisindeki açıkları kapattığını

söyleyebiliriz. Ricardo’nun teorisine göre (faiz haddinin üzerinde olan) kâr haddi

kapitalistleri tasarruf yaparak sermaye birikimine teşvik etmektedir. Başlangıçta

ücret haddi doğal düzeyinde ise tasarruflar yoluyla ücret fonunun büyümesi ücret

haddini bu düzeyin üzerine çıkarmaktadır. Fakat nüfus ücrete bağlı olarak değiştiği

için, doğal ücret haddinin üzerindeki bir ücret haddi nüfus artışını uyaracaktır. Ücret

fonu sabit iken nüfus artışı emek arzında artışa sebep olacağından ücret haddi doğal

152 ALKİN, s. 41. 153 HİÇ, s. 15-6; ALKİN, s. 41-2. 154 Malthus’un nüfus kanununa göre nüfus kendi haline bırakılırsa ve yüksek ücret düzeyinde

geometrik artış gösterirken gıda aritmetik artış sergilemektedir. Buna göre Malthus tarım kesininde azalan verim kanununun geçerli olacağını savunmaktadır.

155 Ricardo’nun modelinde emek ve sermaye için azalan verim kanunu geçerliyken; Smith emek için artan, sermaye için azalan verim kanununun geçerliliğini savunmaktadır.

Page 74: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

61

seviyesine inecektir. Ancak bunun yanında gıda maddeleri fiyatları yükseldiği için

nakdi ücretlerin aynı oranda yükselmiş olması gerekir. Tarımda azalan getiriden

dolayı gıda maddelerinin reel fiyatları arttığı halde, sanayide söz konusu olan sabit

getiri böyle bir artışı gerekli kılmamaktadır. Ancak rekabet hem tarımda hem de

sanayide nakdi ücretleri eşitlediği için, sanayide de mamul fiyatları aynı iken nakdi

ücret haddinin yükselmesi bir birim emek ve kapital üzerindeki kâr haddini azaltır156.

Tarımsal ürünlerin fiyatları yükseldiği halde nakdi ücret haddinin yükselmesi

tarımda da kâr haddini azaltır. Rekabet düzeni ise tarım ve sanayide kâr haddini

eşitler. Kâr haddi (bir minimum risk primini karşılayacak düzeye) düştüğünde

birikim ve büyüme duracak ve ekonomi uzun dönem durgunluk aşamasına girmiş

olacaktır.

Böylece Ricardo büyüme sürecinde üretim girdileri arasında bölüşümü

belirleyen kanunları incelerken ekonominin uzun dönem durgunluğa nasıl girdiğini

dinamik ve kapsamlı bir çerçevede açıklamaktadır.

Sonuç olarak Klasik Büyüme Teorisini kısaca özetlersek; büyüme sermaye

birikimine yani yatırımlara bağlıdır. Ayrıca klasik iktisatçılara göre büyüme ancak

kısa dönemde gerçekleşmektedir. Uzun dönemde ise ekonominin durgunluk

aşamasına geçmesi kaçınılmazdır; çünkü uzun dönemde kâr hadlerinin düşmesi net

yatırımları durdurmaktadır. Bu sebeple de büyümenin uzun dönemli analizini

yapmamışlardır.

2.1.1.2 Marksist Büyüme Teorisi

Marksist büyüme teorisi de Klasik büyüme teorisi gibi 19. yy. İngiltere’sinin

koşullarından ve sorunlarından geniş ölçüde etkilenmiştir. Marx, büyümeyi bu

dönemin gelişen sanayileşme hareketi sırasında İngiliz kapitalizmi ve tam rekabet

esasına dayanarak incelemiştir.157

156 KAZGAN, 2004, s. 95. 157 ÖZGÜVEN, s. 23.

Page 75: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

62

Marx özellikle artı değer kavramının oluşumunda, emek-değer teorisi

bağlamında Ricardo’nun modelinden faydalanmıştır. Fakat büyüme teorisi olarak

Ricardo’dan tamamen farklı bir yapı sergilemektedir.

Marx’a göre emek bütün mallar için ortak unsurdur. Fakat her mal için

harcanan malın kalitesi faklı olduğu için ortak bir unsur daha bulma gereksinimi

doğmaktadır. Emeğin verimliliği de dikkate alınmaktadır.158 Marx’a göre üretim

sürecinde emek, değerinden fazla bir değer yaratmaktadır. Emeğin artı değer

oluşturma gücü Marx’ın biri değişken bileşen (ücretler) diğeri sabit bileşen

(hammaddeler ile tesis ve techizatın aşınma payları) olmak üzere sermayeyi159 ikiye

bölmesine neden olmuştur.

Bu tanımlamalar Marx’ın analizinde önemli yer tutmaktadır. Çünkü Marx’a

göre iktisadi büyümenin seyrini belirleyen üç önemli oran bu tanımlamalar sayesinde

ortaya çıkmaktadır.

Artı Değer Oranı160 : s = y - (v+c)

Kâr Haddi : r = s/(v+c)

Sermayenin Organik Bileşimi : c = c/c+v veya c/v 161

Sermayenin işgücüne ayrılmış bölümü üretim sürecinde değerini

değiştirmektedir. Bu bağlamda artı değerin değişken sermayenin kullanımından

kaynaklandığını söylemek mümkündür. O halde üretilen malın değeri (toplam değer

y), sabit sermaye (c), değişken sermaye (v) ve artı değerin (s) toplamından

oluşmaktadır. Yani;

y = c+v+s (2.1)

olmaktadır.

Marx, sabit sermayenin değişken sermayeye oranını sermayenin organik

bileşimi olarak adlandırmakta ve kâr haddi ile aralarındaki ilişkinin negatif yönlü162

158 TURANLI, R., “İktisadi Düşünce Tarihi”, Bilim Teknik Yayınevi, 3. Baskı, 2000, s. 144. 159 Marx “sermaye” genel terimini üretimi başlatma ve sürdürmede kullanılabilir olan kaynakları ifade

etmek için kullanmaktadır. 160 Kapitalistin ücretlerden sonra geri kalan artış değeri artı değer oranı veya sömürü oranı olarak

adlandırılmaktadır. 161 <http://cepa.newschool.edu/het/essays/growth/classicalgrowth.htm>

Page 76: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

63

olduğunu belirtmektedir. (Bunun yanı sıra kâr haddinin artı değer ile ilişkisinin poztif

yönlü olduğunu da belirtmektedir.) Yani artı değer değişmezken sermayenin organik

bileşimi artarsa kâr haddi düşecektir. 163 Özetle, Marx, sermayenin organik bileşimi

ve dolayısıyla kişi başına üretim arttıkça, toplam hasıla içinde emeği payının

azalacağını ve bu durumun da uzun dönemde bir efektif talep yetersizliği yaratıp

sistemi bunalıma sürükleyeceğini ifade etmektedir.164

Böylece Marx’ın büyüme modelinde büyümeyi belirleyen sürecin üretim

faktörlerinin toplam üründen aldıkları paylardaki değişmeden kaynaklandığı ortaya

çıkmaktadır. Ekonomi büyürken ücret haddi sabit kalmakta fakat kâr haddi

düşmektedir.

Marksist Büyüme Teorisi’ne göre kapitalizm dinamik bir sistemdir ve

kapitalistler aralarındaki rekabetten dolayı hızlı bir teknik gelişme ve sermaye

birikimi yaşanmaktadır. Kapitalistlerin ayakta kalmaları emeğin verimliliğini

artırmak için makine temin etmelerine ve kullanma becerilerine bağlı olduğu; aksi

takdirde rekabet karşısında durmalarının mümkün olamayacağı ileri sürülmektedir.

Yani sistem kapitalistleri bu şekilde emek tasarrufu sağlayan yenilikleri uygulamaya

ve birikime zorlamaktadır. Marx bu süreci şu sözlerle tasvir etmektedir:

“Biriktir, biriktir! İşte Musa ve kahinler!... O halde yığ, yığ yani artı değerin

veya artı ürünün ne kadarı mümkünse o kadarını sermayeye dönüştür. Birikim için

birikim, üreim için üretim…”165

Toplumdaki kapitalist girişimcilerin önemi artıp kullandıkları sermaye oranı

genişledikçe sabit sermayenin değişken sermayeye oranı da artacaktır. Bu durum kâr

haddinin düşmesine neden olacak ve sonuçta yatırımlar duracak; büyüme hızı

yavaşlayacak; ekonomi genel bir bunalımın eşiğine gelmiş olacaktır.

162 Marx’ın sermayenin organik bileşimi ve kar haddi arasındaki ilişkiyi negatif yorumlaması

eleştirilere neden olmuştur. Ancak, verimlilik yükseldikçe, reel ücretler de yükseliyor demektir. Yani, toplam üründen emeğin aldığı nispi pay değişmeyecektir. Marx, kar haddindeki azalışı, ancak reel ücretlerin sabit olduğu varsayımını terketmekle destekleyebilir. Marx, kar haddindeki azalışı incelediğinde, reel ücretlerin artma eğilimi üzerinde hiç durmamaktadır

163 <http://cepa.newschool.edu/het/essays/growth/classicalgrowth.htm> 164 ALKİN, s. 49,50. 165 MARX, K., “Capital”, Cilt I, s.652, Alıntılayan, BARBER, W.J., “İktisadi Düşünce Tarihi”, Şule

Yayınları, s.185.

Page 77: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

64

Marx’a göre kapitalizm geliştikçe, sermaye stoku büyüdükçe, emek verimi

arttıkça, belirli ürün miktarı için gerekli emek azalır. Yedek sanayi (işsiz) ordusu,

kaynağı itibariyle, teknolojik işsizliktir.166 Kapitalizm geliştikçe, emekçi sınıfının

daha da kötü şartlar altında kaldığını, yani, kapitalist üretimdeki temel çelişkiyi

göstermektedir. Kapital birikip, servet artıp, daha az ellerde toplandıkça, aynı

zamanda sefalet de birikmektedir. Emekçiler çalışmalarıyla bir yandan kapitali

yaratırken, bir yandan da, kendi sefaletlerini yaratırlar. Küçük firmaların ve orta

sınıfın tasfiyesi, işsiz kitlesini daha da büyütür. İşsizliğin artması, ücret haddi

üzerinde de olumsuz etki yapar.

Sonuç olarak Marksist Büyüme Teorisi makro dinamik bir analiz olmakla

birlikte büyüme sürecini devamlı bir dengesizlik olarak ifade etmektedir.167 Model

ayrıca kapitalizmin iç çelişkilerinin, durgunluğa yer bırakmaksızın sürekli büyüme

sağladığını gösterir. Ancak sistemin kendi içinde yarattığı büyüme, sonunda,

çöküşünü hazırlayacaktır.

2.1.2. Keynesyen Büyüme Teorisi

Keynes’in Makro Ekonomik Denge Modeli’yle yeniden Klasiklerin makro

analiz tekniğine dönülmüştür. Bununla birlikte Keynesgil model getirdiği bütün

yeniliklere rağmen statik bir yapıya sahiptir. Kısaca, Keynes çağının başlıca sorunu

olan yaygın ve sürekli işsizliğin hızla azaltılması gereğine önem vererek, yatırım

harcamalarının yalnızca talep arttırıcı yönü üzerinde durmuş üretim ve arz kapasitesi

yaratıcı yönünü ihmal etmiştir. 168

Keynes, ayrıca, tasarruf ve tüketimin gelir seviyesine bağlı olduğunu ileri

sürmüş böylece yatırımların bir çarpan katsayısı ile gelir düzeyini belirlediğini tespit

etmiştir. Yani, yatırımların gelir yaratıcı rolünü ortaya çıkarmış; kapasite arttırıcı rolü

ise Keynes’in statik olan bu modelinde hesaba katılmamıştır. 169 Bu kısım ise post-

keynesyen modeller olarak adlandırılan Harrod, Domar gibi iktisatçıların

modellerinde ele alınmıştır.

166 HİÇ, s. 36. 167 HİÇ, s. 41. 168 ALKİN, s. 122-3. 169 HİÇ, s. 41.

Page 78: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

65

2.1.2.1. Harrod-Domar Büyüme Modeli

Daha önce de bahsedildiği üzere Keynesgil makro ekonomik model statik bir

yapıya sahiptir. Modeli dinamize edip uzun dönemli büyümeyi inceleyecek hale

getirenler170 R. F. Harrod (1900-1978)171 ve E. D. Domar (1914-1997)172 olmuştur.

Harrod eksik istihdam dengesinden yola çıkarak tam istihdam dengesini

veren büyümenin yollarını aramıştır. Domar ise tam istihdam dengesinden yola

çıkarak tam istihdamın sürdürülebilmesini sağlayacak büyüme oranı üzerinde

durmaktadır.173 Birbirinden bağımsız olarak yapılan bu çalışmalar yürüttükleri

varsayımlar ve ulaşılan sonuçlar bakımından benzerlik taşıdıklarından modeller

birlikte anılmaktadır.

Harrod-Domar büyüme modeli II. Dünya Savaşı sonrasında kapitalist dünya

ekonomisinin girdiği düşünülen büyüme sürecinin hangi koşullarda istikrarlı bir

biçimde gerçekleşebileceğini teorik olarak ifade etme üzerine kurulmuştur

diyebiliriz. Modelin dinamik bir ekonominin uzun dönemde istikrarlı büyümesi

üzerine kurulmuş olması, onu Keynesyen iktisattan ayıran en temel özelliğidir.

Modelin en önemli katkısı ise “bir dönemin sermaye birikiminin bir sonraki

dönemin çıktısının kaynağı olması”ndadır.174

Modelleri açıklamaya geçmeden önce kullanılan terminolojinin

incelenmesinin faydalı olacağı düşünülmektedir.

Ortalama Tasarruf Eğilimi :

Y

S

Marjinal Tasarruf Eğilimi :

Y

S

170 ALKİN, s. 122-3. 171 İlk deneme 1939 yılında yayınladığı çalışması “An Essay in Dynamic Theory” ile Harrod’a aittir.

Harrod bu konudaki çalışmalarını 1946’da “Dinamik Bir Ekonomiye Doğru” (Towards A Dynamic Economics) adlı eserle tamamlamıştır.

172 Domar, 1957 yılında yayınlanan “Ekonomik Büyüme Teorisi Denemeleri” (Essays in the Theory of Economic Growth) adlı eserle post keynesyen büyüme teorileri arasında yerini almıştır.

173 ÖZGÜVEN, s. 98. 174 KINDLEBERGER, s. 42.

Page 79: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

66

Ortalama Sermaye Hasıla Katsayısı :

Y

K

Marjinal Sermaye Hasıla Katsayısı :

Y

K

Sermayenin Ortalama Potansiyel Sosyal Verimliliği :

K

Y

Sermayenin Marjinal Potansiyel Sosyal Verimliliği :

K

Y

Hasıla cinsinden sermaye (ve yatırım) kapasitesi : Y

Sermaye miktarı : K

Harrod-Domar Modelinde uzun dönemde ortalama tasarruf eğilimiyle

marjinal tasarruf eğiliminin, ortalama sermaye hasıla katsayısıyla marjinal sermaye

hasıla katsayısının ve sermayenin ortalama verimliliği ile sermayenin marjinal

verimliliğinin birbirine eşit ve sabit olduğu varsayılmaktadır. Bu varsayımlar 2.2, 2.3

ve 2.4 numaralı eşitliklerde görülmektedir.

Y

S=

Y

S (2.2)

=c

Y

K=

Y

K (2.3)

K

Y=

K

Y (2.4)

Harrod Modeli

Harrod, büyüme modelinin dayandığı temel varsayımlar şunlardır:175

175 HİÇ, s. 83–84.

Page 80: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

67

1. Model gecikmesiz bir tasarruf fonksiyonu ile çalışmakta ve marjinal ve

ortalama tasarruf meyilleri sabit ve birbirlerine eşittir.

2. Planlanan tasarruf ile gerçekleşen tasarruf birbirine eşittir.

3. Fiili yatırım ile fiili tasarruf birbirine eşittir.

4. Tasarruf denkleminde tasarruf seviyesinin gelirden bağımsız olduğu

varsayılmaktadır.

Modelin varsayımlarını belirttikten sonra modelin işleyişini üç tip gelir artış

hızı176 yardımıyla açıklamaya çalışırsak;

1. Gerekli büyüme hızı (Gw)

2. Fiili büyüme hızı (Ga)

3. Doğal büyüme hızı (Gn)

Modele göre en uygun büyüme hızı fiili büyüme hızıdır. Artan gelirin sürekli

olarak belirli oranlarda tasarruflara ve bu kanalla yatırımlara dönüşmesi

gerekmektedir. Gelirden tasarruf ve dolayısı ile yatırımlara kanalize edilen bu oran

arttıkça büyüme de hızlanarak artacaktır.

Harrod’a göre ekonominin fiilen de gerekli büyüme oranında büyümesi ve ya

Ga=Gw halinde gerek yatırım gerekse tasarruf planları gerçekleşmiş olmakta ve arzu

edilmedik yatırım eksikliği veya fazlalığı söz konusu olmamaktadır. 177 Harrod’a

göre dengeli büyümenin şartı bu eşitliktir. Gerekli büyümenin fiili büyümeden sapma

göstermesi istikrarsızlığa ve bunun sonucunda da uzun dönemde sürekli bir

durgunluğa Eğer Ga>Gw olursa, ekonomi planlananın üzerinde bir performans

sergiler ve gelir artmaktadır. Artan gelir tüketim, tasarruf ve yatırımı uyarmakta,

böylece ekonomi sürekli genişleyen bir sürece girmektedir.

Ga<Gw durumunda ise ekonominin performansı planlananın gerisinde kalır ve

tüm tasarruflar yatırıma aktarılamadığı için sürekli daralan bir sürece girer. Bir

sonraki aşamada Ga ile Gw arasındaki fark daha da açılır. Dolayısıyla planlanan (ex-

176 Büyüme hızlarının tanımlamaları için bkz. HARROD, R. F., “An Essay in Dynamic Theory”, The

Economic Journal, March 1939. 177 HİÇ, s. 86.

Page 81: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

68

ante) tasarruf meyli ve sermaye hasıla oranı ile gerçekleşen (ex-post) değerler

farklılaşınca Ga=Gw eşitliği korunamamaktadır.178

Bununla birlikte Gw tek başına emeğin tam istihdamını sağlamaya yetmez.

Ekonomide istikrarlı büyüme için, sermayenin tam kapasite kullanımını ve emeğin

tam istihdamını sağlayan ekonominin dinamik denge koşulu, istikrarlı büyüme üç

büyüme hızının da birbirine eşit olması gerektiğini öne sürmektedir. Aksi takdirde

ekonomi denge durumundan uzaklaşacaktır. Bu durum Harrod’un “kararsızlık

ilkesi”179 dir ki “bıçak sırtı denge” olarak da adlandırılmaktadır.

Ga = Gw = Gn (2.5)

Model, dengesizlik üzerine kurulu hareketli denge modeli olsa da, Harrod’un

görüşlerini bir bütün olarak göstermesi ve dönemler arasında matematiksel analizlere

olanak vermesi dolayısıyla önem arz etmektedir.180

Domar Modeli

Domar modeli tam istihdamda sürekli bir büyümenin nasıl gerçekleşeceğini

açıklamaya çalışmaktadır.181

Domar’ın büyüme teorisine yaptığı en büyük katkı, yatırımların ikili etkisine

dikkat çekmiş olmasıdır. Net yatırım bir yandan çarpan etkisiyle milli gelir seviyesini

belirlerken öte yandan çıktı üreterek ekonominin üretim kapasitesini artırmaktadır.

Modelde tasarruflar milli gelire, milli gelir artışı ise yatırımlara ve üretim

kapasitesine bağlıdır. Mevcut üretim kapasitesi tamamen kullanıldığı zaman dengeli

büyüme gerçekleşir. Yaratılan üretim miktarı ile artan talebin birbirine eşit olması

halinde dengeli büyüme sağlanmaktadır. 182 Bu yüzden Domar’ın modeli Harrod’un

modelinden farklı olarak dengeli büyümeyi sağlamaya çalışan bir teori olarak

bilinmektedir.

178 ACAR, Y., “İktisadi Büyüme ve Büyüme Modelleri”, Vipaş Yayınları, Genişletilmiş 4. Baskı,

Bursa, 2002, s. 87. 179 HARROD, R. F., “An Essay in Dynamic Theory”, The Economic Journal, March 1939. 180 HİÇ, s. 93. 181 ÖZGÜVEN, s. 94. 182 ÖZGÜVEN, s. 94.

Page 82: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

69

Domar, ‘denge’ büyüme hızı derken, boş kapasite yaratmayacak gelir ve

yatırım artış hızını kastetmektedir. Ayrıca ‘sosyal’ verimlilikten kasıt, yapılan

yatırımların doğrudan meydana getirdiği hasıla artışı değil, o yatırımların bütün

ekonomide meydana getirdiği net hasıla artışıdır; ‘potansiyel’ kavramının

kullanılmasındaki kasıt kapasite artışının toplam talepteki düşüklüğün etkisiyle

kullanılamayacağı durumları analize eklemektir.

Modelin matematiksel ifadesine baktığımızda 183

YS α= (2.6)

KY σ= (2.7)

σα== iy rr (2.8)

tt IY ∆=∆α

1 (2.9)

1−=∆ tt IY σ (2.10)

tYYt ∆=∆ (2.11)

olmalıdır. O halde;

1

1−=∆ tt II δ

α (2.12)

∆It-1/ It-1 tanım gereği ri olduğu için,

ασ=∆

≡−1t

ti

I

Ir (2.13)

olmaktadır. (Denge gelir büyüme oranı da benzer şekilde hesaplanmaktadır.)

Örneğin; başlangıç döneminde sermaye birikimini 200 ve yıllık yatırımı ise

20 kabul edersek; 1. dönemde sermaye birikimi 220 olacaktır. Fakat gelir, I sabit

olduğu için 200 olarak kalacaktır. Sermaye birikimi, gelir artmadan sürekli artmaya

devam edemeyeceği için eninde sonunda I düşecektir. I aynı kaldığı sürece ekonomi

183 Formüllerde ry , denge gelir artış hızını; ri ise denge yatırım artış oranını ifade etmektedir.

Page 83: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

70

daralacağından; modele göre I’nın devamlı olarak büyütülmesi gerekmektedir.184

Domar’ın modeli Harrod’a ek olarak emek faktörünü de analize eklemiştir.

Fakat yine de doğal kaynaklar ve teknoloji sabit ve dışsal kalmıştır. Ayrıca emek ve

sermayenin marjinal verimliliklerinde de azalan verimler hakimdir. Bu özellikleri ile

model eleştirilere maruz kalmıştır.185

2.1.2.2. Cambridge Büyüme Modeli

Post-keynezyen iktisadın önemli temsilcilerinden olan J.Robinson'un bazı

temel görüşleri şöyledir186:

− Tam rekabet her zaman geçerli olmayabilir. Eksik rekabet de söz

konusudur. Robinson, eksik rekabet şartlarının tahlilinde Cournot' un

marjinal hasılat / marjinal maliyete dayanan tahlilini kabul etmiştir.

Chamberlin ile kıyaslandığında ise Robinson' un Chamberlin' in aksine

satış masraflarını incelemediği ve tahlillerini ortalama eğriler yerine

marjinal eğrilerle yaptığı görülür.

− Yatırım çarpanını dış ticareti kapsayacak şekilde genişletmiştir.

− Harrod modelinin önerdiği istikrarlı büyüme (gerekli büyüme = tabii

büyüme) modellerinin yanısıra istikrarsız büyüme modellerini de

incelemiştir.

Robinson' a göre istikrarlı büyümenin altı şartı vardır. Bunlar; Teknoloji,

yatırım politikası, tasarruf şartları, rekabet şartları, mali şartlar, ücret pazarlıklarıdır.

2.1.3. Neo-Klasik Büyüme Teorisi

Harrod ve Domar Modelleri’nin istikrarsız bir büyüme sonuçlarına karşın,

Solow ve Swan gibi yazarlar neoklasik varsayımlarla işleyen istikrarlı büyüme

modellerini yaratmışlardır.187

184 HİÇ, s. 76. 185 HİÇ, s. 81. 186 <http://www.canaktan.org/ekonomi/iktisat-okullari/okullar/keynezyen.htm> 187 HİÇ, s. 121.

Page 84: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

71

1950’li yıllarda Solow (1956) ve Swan (1956) ayrı ayrı yaptıkları çalışmalarla

neoklasik büyüme teorisinin temellerini atmışlardır. Modelin oluşumunda temel soru

“eksik istihdamın olmadığı dengeli büyüme seyrinin sağlanıp sağlanamayacağı”dır.

Bu bağlamda Neoklasik Büyüme Teorisi’nin temel amacı başlangıçta Harrod-Domar

büyüme modelinde ekonominin gelişimini istikrarsız kılan nedenleri araştırıp

istikrarın hangi yöntemlerle sağlanacağını bulmak iken; daha sonra teori ekonomik

büyümenin kaynaklarını araştırmaya yönelmiştir.

Çalışmanın bu kısmında Neoklasik Büyüme Teorisi’nin temelini oluşturan

Solow modeli kısaca ele alınacaktır.

Solow Modeli

Neoklasik sentezin ekonomistlerinden biri olan R. Solow, 1956 yılında “A

Contribution to the Theory of Economic Growth” adlı çalışmasında, Harrod’un

belirttiği “bıçak sırtı dengenin” şüpheli bir durum olduğunu ortaya koymaktadır.188

Solow (1956), Harrod Domar Modeli’nin uzun dönemde ortaya çıkacak

problemlere kısa dönem konularıyla bir çözüm aradığı yönünde eleştiride

bulunmaktadır. Ayrıca, modelde Harrod-Domar’ın sabit oranlar (emek ve

sermayenin sabit oranda kullanılması189) dışındaki bütün varsayımlarının geçerli

olduğunu belirtir.190

Aslında Solow, Harrod-Domar Büyüme Modeli’ni, neo-klasik üretim

fonksiyonunu kullanarak neo-klasik büyüme teorisinin özel bir durumu olarak

nitelendirmiştir.

Bu aşamada modelin dayandığı temel varsayımları özetledikten sonra bu

varsayımlar ışığında modelin işleyişine değinilecektir.

− Modelde, homojen tek mal üreten ve tüketen ülkelerden oluşan bir dünya

dikkate alınmaktadır.

188 SOLOW, R. M., “A Contribution to the Theory of Economic Growth”, The Quarterly Journal

of Economics, Vol. 70, No. 1, 1956, s. 65. 189 Ki bu varsayım bıçak sırtı dengenin nedenini teşkil etmektedir. 190 SOLOW, s. 66.

Page 85: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

72

− Dış ticaret yapılmamaktadır.

− Modelde teknoloji dışsal kabul edilmektedir.

− Tam rekabet koşulları geçerlidir.

− Emek ve sermaye azalan verim kanununa tabidir ve üretim fonksiyonunda

ölçeğe göre sabit getiri191 söz konusudur.

− Faktörler arası ikame mümkündür bağımsız bir yatırım fonksiyonu

yoktur.

− Uzun vadeli büyümenin motoru modele göre teknoloji ve nüfustur. He iki

faktör de dışsal ve (teknoloji gelişme hızı (g) ve nüfus artış hızı (n)) sabit

kabul edilmektedir.

− Yakınsama192 (convergence) söz konusudur.

Solow modeli biri üretim fonksiyonu diğeri sermaye birikim eşitliği olan iki

denklem çerçevesinde oluşur. 193

Solow’un (Neoklasik) üretim fonksiyonu dört değişken üzerinde

yoğunlaşmaktadır. Çıktı (Y), fiziksel sermaye (K), işgücü (L) ve işgücü etkinliği ya

da bilgi olarak tanımlanan (A) değişkeni. Bu girdiler herhangi bir t zamanında,

çıktıyı (Y) üretmek için bir araya gelirler.

)1(),( αα −== LKLKFY ( 10 << α ) 194 (2.14)

Eşitliğin her iki tarafı L’ye bölünerek üretim fonksiyonu işçi başına çıktı (y =

Y/L) ve işçi başına sermaye (k = K/L) olarak yeniden yazılabilir.

191 Ölçeğe göre sabit getiri, iki varsayımın bileşimine dayanmaktadır. Birinci olarak, ekonominin

uzmanlaşmaya bağlı olarak elde edilecek kazancın tükenmesine neden olacak kadar büyük olduğu varsayılmaktadır. Küçük bir ekonomide sermaye ve emek iki kat arttığında uzmanlaşmanın yanı sıra, üretimin iki kattan daha fazla artmasına neden olacak yeterli olasılıklar vardır. Ancak Solow’un modeli ekonominin yeteri kadar büyük olduğunu, eğer sermaye ve emek iki kat artarsa, yeni kullanılan girdilerin üretimi iki kat arttıracağını varsaymaktadır. İkinci olarak sermaye, emek ve bilgi dışındaki faktörlerin önemsiz olduğu varsayılmaktadır. Model, toprak ve diğer kaynakları göz ardı etmektedir.

192 Yakınsama yaklaşımı, Neoklasik genel teori içerisinde ülke ekonomilerinin boyutlarının birbirine yaklaşacağını ifade etmektedir.

193 JONES, C. I., “İktisadi Büyümeye Giriş”, (Çev. Sanlı Ateş ve İsmail Tuncer), Literatür Yayınları: 56, İstanbul, Nisan 2001, s. 19 – 23, 34.

194 Ölçeğe göre sabit getiri varsayımı altında üretim fonksiyonu Cobb-Douglas tipi (birinci dereceden) bir fonksiyonla gösterilmektedir.

Page 86: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

73

( )

L

LK

L

Y αα −

=1

α

=

L

K

L

Y y = kα (2.15)

Neoklasik model, sermaye birikiminin yarattığı büyüme sürecinin üzerinde

durmaktadır.195 Neoklasik büyüme modeli için ekonominin durgun durum büyüme

dengesinde olduğu (emek-sermaye oranının sabit olduğu) durumun anlaşılması

açısından önem arz eden diğer bir denklem olan sermaye birikimi denklemi ise şu

şekildedir:

KdYsK −=& 196 (2.16)

olarak ifade edilmiştir.

İşçi başına çıktı ve işçi başına sermaye terimleriyle Solow modelinin iki ana

denklemi şöyledir197:

y = kα (2.17)

=.

k ( )kdnsy +− (2.18)

Solow’un bu modelinde ekonomi, uzun dönemde sermayenin azalan getirisi

sonucu durağan duruma yakınsar. Yatırım oranındaki (veya tasarruf oranındaki, s)

veya nüfus artış hızındaki (n) bir artış büyüme hızını sadece geçici olarak

değiştirecek, uzun dönemde etkisiz kalacaktır.

Solow modelinde işçi başına sermayenin durağan durum miktarı 0.

=k

koşulu altında belirlenmektedir. Yukarıdaki eşitlikler işçi başına sermaye ve çıktının

durağan durumlarını belirlemek için bu koşulu kullanmaya olanak sağlamaktadır. İlk

eşitliği ikincideki yerine yazarsak198;

( )kdnskk +−= α.

(2.19)

durağan durum denklemini elde etmiş oluruz.

195 MANKIW, N. G., Macroeconomics, Fifth Edition, Worth Publishers, New York, 2003. 196 “s” brüt yatırım miktarını, “d” ise sermaye stoku amortisman oranını ifade etmektedir. 197 JONES, s. 24. 198 JONES, s. 24.

Page 87: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

74

Bu çerçevede Solow’un tezi, uzun dönemde ekonominin kararlı büyüme

sergileyeceğidir. Kararlı büyüme, kişi başına sermaye donanımının uzun dönemde

erişeceği denge konumunu ifade etmektedir. Buna göre, teknolojinin değişmediği

varsayımı altında, ekonomik dinamikler kişi başına sermaye donanımını önce belirli

bir noktaya çekecek, sonra da bu seviyede kalmasını sağlayacaktır. Bu durumda, kişi

başına sermaye donanımı değişmediği takdirde, kişi başına üretimin de sabit kalması

gerekecektir. Diğer taraftan, büyüyen nüfusa karşılık kişi başına sermaye

donanımının sabit kalması için, sermaye miktarının nüfus hızı ile aynı oranda artması

gerekmektedir.

Neoklasik yaklaşım daha çok gelişmiş ülkeler için teknolojik gelişmenin

olmadığı bir durumda sermaye stokunun artmasıyla sermayenin marjinal

verimliliğinin azalacağını, nüfus artışından elde edilecek işgücü artışının ise bunu

telafi edeceğini öne sürmektedir. Modele göre uzun dönemde ekonomiyi istikrarlı

dengeye getirecek olan işgücündeki artış, dışsal bir olaydır. Böylece sabit getirili

durağan duruma ulaşılmış olmaktadır.199

Bununla birlikte, ekonomik büyümenin sadece üretimde kullanılan emek ve

sermaye stokundaki ağırlıklı artışlarla açıklanamayacağı açıktır. Gerçek hayatta,

doğrudan gözlenmesi mümkün olmayan unsurların ekonomik büyümeyi önemli

ölçüde etkilediği söylenebilir. Bunların başında teknolojik gelişme gelmektedir.

Teknolojik gelişme, aynı emek miktarı ve sermaye stoku ile daha fazla üretim

yapılmasını sağlar.200 Bu açıdan, yukarıda verilen üretim fonksiyonunu teknolojik

gelişmeyi içerecek şekilde şu şekilde genişletmek mümkündür:

)1()(),( αα −== ALKALKFY ( 10 << α ) (2.20)

αα −= 1Aky (2.21)

Solow modelinde teknolojik gelişme dışsal kabul edilmekte ve “cennetten

düşen bir meyve” olarak tasvir edilmektedir. Bu sebeple teknolojik ilerlemenin (A)

anlık durumuna bakılarak sabit bir oranda (g) büyüdüğü varsayılmaktadır.

Yukarıdaki teze göre modelde dengeli büyüme sürecinde işçi başına sermaye

199 TÜYLÜOĞLU, Ş., “İçsel Büyüme Modelleri Teorik Çerçeve Ampirik Bulgular”, Dumlupınar

Üniversitesi SBE,Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kütahya, 2005, s. 26. 200 <http://www.akademiktisat.net/calisma/iktisat_teori/romer_endojen.htm>, (06.05.2007).

Page 88: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

75

ve çıktının her ikisi de (dışsal) teknolojik gelişme hızında büyümektedirler. Yani;

ggg ky == (2.22)

şeklinde ifade edilebilir.

Kısaca, teknolojinin dahil olmasıyla birlikte durağan duruma bakacak

olursak,

AL

Kk ≡~

ise, (2.23)

αky~~ = (2.24)

üretim fonksiyonunu;

( ). ~~~

kdgnysk ++−= (2.25)

ise sermaye birikim denklemini ifade etmektedir.

Özetle Solow Modeli’nde teknolojinin yer aldığı model, kişi başına kalıcı

büyümenin kaynağının teknolojik gelişme olduğunu ortaya koymaktadır. 201

Son olarak belirtmek gerekir ki Neoklasik modelin teknolojik gelişmeyi

içeren çalışmaları fikir verici olmakla birlikte, modelin, büyümenin belirleyicilerini

tam olarak ifade edemediği modele yöneltilen önemli eleştirilerdendir.

2.1.4. İçsel Büyüme Teorileri

1980'li yılların sonlarına kadar iktisadi büyüme literatürüne hakim olan

Neoklasik yaklaşıma göre; kişi başına düşen sermaye miktarının artması sermaye

faizinin düşmesine yol açar. Sermaye faizi sadece sermaye birikim hızının, işgücü

artışındaki ve teknik gelişmedeki hıza eşit olması durumunda sabit kalır. Bu nedenle

Neoklasik yaklaşımda uzun vadeli büyümenin motoru olarak işgücü artışı ve teknik

gelişme görülür ve her iki faktörün de dışsal oldukları varsayılır. Neoklasik

yaklaşımda 'teknik bilgi', tüm ekonomiler için aynı miktarda ve bedelsiz olarak elde

edilebilecek bir kamu malıdır. Ülkelerin birbirlerinden farklı büyüme hızlarına sahip

201 JONES, s. 24.

Page 89: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

76

olmaları ise, o ülkelerin farklı işgücü büyüme hızlarına sahip olmalarıyla açıklanır.

İçsel Büyüme Teorileri’nin çıkış noktası ise, Neoklasik büyüme teorisinin

pratikteki somut gelişmelerle birebir çakışmaması olmuştur. Ekonomi literatüründe

içsel büyüme teorisinin temellerinin Romer (1986) ve Lucas’ın (1988) çalışmalarına

dayandığı konusunda görüş birliği bulunmaktadır. 202

İçsel Büyüme Teorileri Neoklasik Büyüme Teorisi’nden özetle şu noktalarda

ayrılmaktadır:

− Neoklasiklerin aksine, iktisadi büyümenin iktisat içi unsurların ürünü

olduğunu, sistemi dışarıdan etkileyen güçlerin sonucu olmadığı

savunulmaktadır.

− Azalan verimlere dayalı Neoklasik üretim fonksiyonu yerine, artan

verimlere dayalı üretim fonksiyonu kullanılmaktadır.203.

− İçsel büyüme teorileri çerçevesinde yakınsama (convergence) hipotezi

reddedilmektedir. Neo-Klasik modelin aksine, GOÜ’ler eğer gerekli

önlemleri almazlarsa GÜ’ler ile arasındaki fark daha da artacaktır.

− Bu teoride optimal büyüme oranına ulaşılabilmesi için devlet

müdahaleleri zorunlu bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır.

Bununla birlikte, Neo-Klasik büyüme modelleri sermayenin azalan getirisini

kabul ederken, içsel büyüme modelleri beşeri sermayeyi de kapsayan sermayenin

artan getirisinin olabileceğini ve bu artan getirinin de uzun dönemde büyümeyi

azaltmayacağını kabul etmektedirler.

İçsel Büyüme Teorilerinde teknoloji içselleştirilmekte ve kamu politikalarının

ekonomik büyümeyi etkileme mekanizmaları öne çıkartılmaktadır. Sabit veya artan

getiriye kaynaklık edecek değişik öneriler bulunmaktadır. Özellikle, Romer (1986,

1990) Ar-Ge çalışmalarının, Lucas (1998) beşeri sermayenin, Rebelo (1991)

kümülatif sermayenin ve Barro (1990) kamu harcamalarının artan getiri

sağlayacağını ileri sürmektedirler. İçsel büyüme modelleri ve varsayımları hakkında

202.GROSSMAN, G. M ve E. HELPMAN, “Endogenous Innovation in the Theory of Growth”,

Journal of Economic Perspectives, Vol:8, No:1, 1994, s. 27; SOLOW, R. M., “Perspectives on Growth Theory”, Journal Of Economic Perspectives, Vol. 8, No. 1, 1994, s. 45.

203 Bu varsayımın temelinde Romer'in, yatırım ve üretim sürecinde sadece fiziksel ürünün değil aynı zamanda yeni üretim bilgisinin de ortaya çıktığı şeklindeki görüşü yatmaktadır.

Page 90: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

77

yapılan açıklamalardan sonra, çalışmanın bu bölümünde içsel büyüme teorilerinin

temellerinin temelini teşkil etmesi açısından Romer’ın modeline değinilecektir.

Şekil 2.1. İçsel Büyüme Modelleri (Varsayımlarına Göre)

Kaynak: KİBRİTÇİOĞLU, 1998, s. 12.

2.1.4.1. Romer İçsel Büyüme Teorisi

1986 yılında Paul Romer’in “Increasing Returns and Long Run Growth”

isimli makalesiyle İçsel Büyüme Teorileri’nin başlangıcı niteliği taşıyan teori;

Neoklasik modele bir alternatif olarak geliştirilmiştir.

Romer, modelinde içsel büyüme teorisi teknolojik gelişmeyi içselleştirmekte,

yapılan yatırımların bir yan ürün olarak teknolojik bilgiyi arttırırken, diğer üretim

üretim süreçlerinde bir nevi bedava girdi olarak kullanıldığını bunun da taşmalar

(spill-over) sonucu sektör geneline yayıldığını öne sürmektedir. Dolayısıyla

Neoklasik modele kıyasla yatırımlar daha düşük maliyetlerle yapılmakta ve getirileri

de daha yüksek olmaktadır.

Romer modeli keşiflerinde kâr elde etmeyi amaçlayan araştırmacıların yeni

yaratıcı fikir arayışına girmelerini modele ekleyerek teknolojik ilerlemeyi

Teknolojik Gelişmenin İçsel Olması

Ölçeğe Göre Artan Getiriler

Biriktirilen Faktörlerin Artan Marjinal Verimliliği

İÇSEL BÜYÜME

Biriktirilen Faktörün Azalmayan Marjinal Verimliliği

Ölçeğe Göre Sabit Getiriler

Teknolojik Gelişmenin Dışsal Olması

2. Tür Modeller Jones ve Manueli (1990); Rebelo (1991)

1. Tür Modeller Romer (1986, 1989, 1990); Lucas (1988); Becker vd.(1990) Ve diğerleri

Page 91: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

78

içselleştirirken; dünyanın gelişmiş ülkeleri neden ve nasıl sürekli büyüme

gösteriyorlar sorusu üzerinde durmaktadır. 204

Romer’in çalışması Arrow (1962)’un yaparak öğrenme205 diye adlandırdığı

fikre dayanmaktadır.206 Modele içsel olarak alınan teknoloji ve içsel büyüme

modellerinde bilginin kullanılmasıyla ilgili olarak şu noktalara dikkat

çekilmektedir:207

− Bilgiyi kullanma da tüketiciler birbirlerine rakip değildirler ve kimse

dışlanmamıştır.

− Teknolojik gelişme sonucu ortaya çıkan bilgiden ekonomik birimlerin ne

ölçüde yararlandığı son derece önemlidir.

− Eğer teknolojik dışsallıklar söz konusuysa bilginin üretimine özel

sektörün yanaşmayacağı ve piyasanın aksayacağı gerçektir.

− Teknolojik gelişme ile fiziki ve beşeri sermaye yatırımları arasında bir

ilişki bulunmaktadır.

Romer Modeli’nde şu varsayımlar hakimdir: 208

− Üretim fonksiyonu, K ve Ly değişkenlerine göre ölçeğe göre sabit getiri,

A’ya göre artan getiri özelliklerini taşımaktadır.

− gx = gk = gA dengeli büyümeyi ifade etmektedir.

− Sermaye birikim denklemi Solow modeliyle aynıdır.

− Dengeli büyüme çizgisi boyunca araştırmada görev alan işgücünün (LA)

büyüme oranı işgücü büyüme oranına (L) eşittir.

204 JONES, s. 91. 205 Arrow bazı sektörlerde zaman ilerledikçe üretim maliyetlerinin düştüğünün kalitenin yükseldiğini

ve üretimin hızlandığını farketmiş ve bunun sebebini de bilgideki birikmelere atfetmiş ve buna da “yaparak öğrenme” adını vermiştir.

206 ERCAN, N., “İçsel Büyüme Teorisi: Genel Bir Bakış”, Planlama Dergisi, DPT kuruluşunun 42. Yılı Özel Sayısı, 2000, <http://ekutup.dpt.gov.tr/planlama/42nciyil/ercanny.pdf>, (05.03.2007), s. 132.

207 KİBRİTÇİOĞLU, 1998, s. 215. 208 JONES, s. 92-6.

Page 92: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

79

Solow modelinde olduğu gibi Romer’in modelinde de iki önemli unsur

bulunmaktadır:

− Üretim Fonksiyonu: )1()(),( αα −== yALKALKFY 0<α<1

− Üretim fonksiyonunda yer alan girdilerin zaman içerisindeki gelişimini

gösteren bir dizi eşitlik.

Modelde At, t dönemine kadar tarihsel süreçte keşfedilen bilgi stoku ya da

yaratıcı fikir sayısıdır.

ALA δ=.

(2.26)

δ : Yeni yaratıcı fikir üretme miktarı

LA :Yaratıcı fikir üreten emek miktarı

Geçmişte keşfedilen yaratıcı fikrin şimdiki yaratıcı fikir üretkenliğini

artıracağı düşüncesiyle (φ >0); δ ’nın A’nın artan; diğer taraftan yaratıcı fikirlerin

bulunmasının gittikçe zorlaştığı düşüncesiyle (φ >0) ise; δ ’nın Anın azalan bir

fonksiyonu olduğu kabul edilmektedir. (φ =0) durumu ise araştırmacıların

üretkenliğinin yaratıcı fikir stokundan bağımsızlığını ifade etmektedir.

φδδ A= (2.27)

Araştırmacıların ortalama üretkenliğinin yeni yaratıcı fikirler araştıran kişi

sayısına bağlı olması da modele eklendiğinde yeni üretim fonksiyonu;

φλδ ALA a=.

0<α<1 (2.28)

olmaktadır.

Romer’a göre nüfusun sabit bir kısmı yaratıcı fikir üretiminde istihdam

ediliyorsa, kişi başına büyümenin teknolojik ilerlemeye bağlı olduğunu ifade

etmektedir.

gx = gk = gA (2.29)

Bu eşitlik kişi başına çıktı, sermaye-emek oranı ve yaratıcı fikir stokunun

dengeli büyüme çizgisi boyunca aynı oranda büyümeye devam edeceği anlamına

Page 93: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

80

gelmektedir. Yani modelde teknolojik gelişme yoksa büyüme de söz konusu

olamaz.209 Modelde önemli olan dengeli büyüme çizgisi boyunca teknolojik büyüme

oranının ne olacağıdır.

φ

λ

−=

1

ngA (2.30)

Sonuç olarak Romer’a göre bir ekonomide uzun dönem büyüme oranı

araştırmacı sayısı ve yaratıcı fikir üretim fonksiyonunun parametreleri tarafından

belirlenmektedir. 210

Romer’in sınai mülkiyet haklarının korunmasından hareketle, büyümeyi bilgi

üretimine ve bunun sürekliliğine dayandırarak içselleştirdiği model, büyüme

modellerinde önemli bir katkı olmakla beraber, modelin orijinal formu kapalı

ekonomi varsayımına dayanmaktadır. Bu kapsamda bilgi, tamamen yerli kaynaklarca

üretilmektedir ve yerel niteliktedir. Romer dış ticaretin serbestleştirilmesi ve

özellikle beşeri sermaye açısından zengin ülkelerle ekonomik bütünleşmenin

sağlanması durumunda büyüme sürecinin olumlu yönde etkileneceğini

belirtmektedir. Ancak bu çalışmada, serbest ticaretin getirdiği imkanlarla, ülkeler

arasında bilgi aktarımının hangi araçlarla gerçekleştirilebileceği ve bu noktada

ülkelerin yabancı teknolojiyi özümseme ve yerelleştirebilme derecelerindeki

farklılıklar üzerinde durulmamıştır.211

2.2. Büyüme Teorilerinden Kalkınma Stratejilerine Geçiş

2.2.1. Sanayileşme Stratejileri

Dış ticaretle olan ilişkilerin niteliğine göre sanayileşme stratejileri ithalat

ikamesi ve ihracata dönük sanayileşme diye iki ana grupta toplanabilirler.

Bir ülkede büyümeyi harekete geçiren kaynaklar ithalat ikamesi, ihracat ve iç

talepteki artışlar olmak üzere üçe ayrılır.İlk ikisi dış ticaretten doğan etkilerdir;

209 JONES, s. 95. 210 JONES, s. 96. 211 ERCAN, N., s. 132.

Page 94: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

81

üçüncüsü ise tamamen yurt içi nitelikteki harcamalarla ilgilidir. İthalat ikamesine

dayalı kalkınma, aşağıda daha ayrıntılı inceleneceği gibi, toplam yurt içi talebin ithal

mallarından yerli mallara doğru kaydırılmasını esas alır. İhracata dönük

sanayileşmede ise itici güç dış talepten kaynaklanır. Bu tür sanayileşmenin en

belirgin özelliği, üretimin dünya piyasaları için yapılması ve ihracatı arttırmanın ana

hedef olmasıdır. 212

Türkiye, Cumhuriyetin kuruluşundan 1980 yılına kadar ithal ikamesine dayalı

bir sanayileşme politikası izlemiştir. Özellikle planlı kalkınma ile birlikte bu

politikaya dayanan strateji sonucunda kalkınma hızlanmıştır. 1973-74 petrol şokları

ve Batı’da görülen enflasyon, dış ticaret hadlerinin bozulmasına ödemeler dengesi

açıklarının artmasına yol açmıştır. Uygulanan sabit fakat ayarlanabilir kur

politikaları, TL’nin aşırı değerlenmesinin önüne geçememiştir. Bu dengeyi sağlamak

için ithalat, bütün araçlar kullanılıp kısıtlanarak baskı altına alınmış, döviz kontrolleri

sıkılaştırılmıştır.

1980 yılına kadar ihracata ağırlık veren politikalar izlenememiş, Türkiye

dünyaya kapalı bir ekonomik model içinde kalmıştır. 1980 Ekonomik İstikrar

Kararlarıyla birlikte ithal ikameci sanayileşme yerine dışa açık ve liberal politikalar

uygulamaya konulmuştur. İzlenen politikaların temel amaçları, Türkiye Ekonomisini

değişen dünya şartlarına göre yeniden yapılandırmak, dışa açmak ve dünya

ekonomisi ile entegre ederek küreselleşme (globalleşme) eğilimlerinin dışına

Türkiye’yi çıkarmamaktır.213

2.2.1.1. İthal İkamesine Yönelik Sanayileşme Stratejisi

Genellikle düşük gelir, geri teknoloji ve küçük piyasa çerçevesi içinde çalışan

gelişmekte olan ekonomiler, sosyo-ekonomik yapılarını değiştirerek sanayileşmeyi

amaçlamaktadırlar. Hızlı bir ekonomik kalkınmayı hedef alan bu ülkelerin,

212 SEYİDOĞLU, s. 601. 213 KARLUK, S.R., “Türkiye Ekonomisi Tarihsel Gelişim Yapısal ve Sosyal Değişim”, Beta

Yayınları, İstanbul-1996,s.438

Page 95: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

82

amaçlarını gerçekleştirebilmek için uyguladıkları stratejilerden birisi de “ithal

ikamesine yönelik sanayileşme”dir. 214

İthal ikamesi iç piyasaya dönük üretimi esas alan, yoğun koruyuculuğa dayalı

ve ekonominin hemen her kesimini kapsayacak biçimde yaygın devlet

müdahaleciliği öngören bir modeldir.215 İthal edilen malların yurtiçinde imal

edilmesini, böylece ithalatın azalmasını ve ithalatın azalması dolayısıyla dış

ödemeler dengesinde döviz tasarrufu sağlanmasını hedef alır.216

İthalatı ikame eden sanayileşmede izlenen iktisat politikaları, ülkeyi dış

dünyadan soyutlar; baskı altında tutulan bir fiyat, faiz ve kur politikası vardır.

Uygulanan yüksek koruma önlemleri dolayısıyla iç fiyatların dünya fiyatlarıyla

ilişkisi kalmaz. Dış rekabet eksikliğinin sonuçları devletin iç fiyatları doğrudan

belirlemesi ile giderilmek istenir. Ama bu aşırı bir bürokratik mekanizma doğurur ve

ekonomideki dengeleri daha da bozar.217

Gelişmekte olan ülkeler için kalkınmanın süratlendirilmesinde, devamlı ve

sürekli bir şekilde bir büyüme hızı temin edilmesinde en önemli engel ve kıt kaynak

tasarruf açığı ve sermaye noksanı yanında, ve çok defa bunlardan daha da önemli

olarak, döviz darboğazıdır. Gelişmekte olan bir ülkede sabit sermaye yatırımlarının

arttırılması için yatırım mallarının ithal edilmesine gerek vardır. Ayrıca bu ülkelerde

özellikle sınai üretimin yürütülebilmesi için önemli nispette ithal girdi, temel sınai

mallar ve ara malları veya parça kullanılır. Bütün bu ithalatı yeterli ölçüde temin

edecek döviz geliri ihracat ve turizm yoluyla sağlanamadığı takdirde dış

borçlanmaya gidilecektir. Bu durumda dış ödemeler açığını daha da yükseltmemek

üzere ithalatı kısmak gereği ortaya çıkar; yatırım hacmi ve üretim artışı, yani üretim

hızı düşürülür.218

214 EGELİ, H. A., “Dış Ticaret Açısından Sanayileşme Stratejileri ve Türkiye Açısından

Değerlendirmesi”, Türkiye-Kırgızistan Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 2, 2001, s. 154.

215 SEYİDOĞLU, s. 602. 216 EROĞLU, Ö., “Türkiye Ekonomisi”, Bilim Kitabevi, Isparta, 2002, s. 259 217 SEYİDOĞLU, s. 602. 218 EROĞLU, s. 260.

Page 96: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

83

2.2.1.2. İhracata Dayalı Sanayileşme Stratejisi

İthal ikamesinin karşıtı ihracata dayalı sanayileşme veya ihracatın

özendirilmesi stratejisidir. Bu yaklaşım, dinamik karşılaştırmalı üstünlüklere uygun

bir sanayileşme modeline dayanır. Sanayileşmede seçicilik ana ilkedir; ithalat

ikamesinin tersine, tüm endüstrilerin değil ancak gelişebilecek ve rekabet edebilecek

potansiyele sahip olanların özendirilmesine ve desteklenmesine çalışılır.

İhracata yönelen bir sanayileşme modelinde dış ticaret politikasının temel

işlevi, kurulan ve ilerde kurulacak olan endüstrileri dış piyasanın rekabetine

hazırlamaktır. Asıl hedef, uzun dönemde liberal bir dış ticaret rejimi uygulayarak

ulusal ekonominin dünya ekonomisi ile bütünleşmesini sağlamaktır.

İhracata dayalı sanayileşme modeli ülkelerin serbest ticaret koşullarında,

karşılaştırmalı üstünlüğe sahip oldukları alanlarda üretim yapmalarını

öngörmektedir. Bir başka deyişle, tüm sanayiler değil, ancak gelişme potansiyeline

sahip olanlar özendirilmeye çalışılır. Bunu sağlamak için ekonomiyi uluslararası

ticaretten koparmayacak bir ticaret rejimi izlenmesi ve ulusal kaynak tahsisinin, ithal

ikamesinde olduğu gibi sadece iç talep tarafından değil, uluslararası talep tarafından

belirlenmesine izin verilmesinin zorunlu olduğu belirtilmektedir.219

Alternatif yaklaşımlar oluşturmalarına rağmen, ihracata yönelik strateji ile

ithal ikamesinin benzer özellikleri vardır. Ödemeler dengesi açıklarının azaltılması

ve kontrol altına alınması, sanayileşme, hızlı büyüme ve yüksek bir istihdam düzeyi

sağlamak iki stratejinin de benimsediği ana amaçlardır. Aralarındaki temel fark

uluslararası ticaret açısından ortaya çıkmaktadır. İthal ikamesinde tüm çabalar ve

önlemler ithalatın sınırlandırılmasına yönelik iken, ikincisinde alınan önlemler ve

başvurulan düzenlemeler ihracatı özendirmeye yöneliktir. Gelişmekte olan ülkelerin

çoğunda ithal ikamesi politikalarının ekonomik darboğazlar yaratması, neo-klasik

iktisatçıları, bu ülkelere ihracata dayalı sanayileşme stratejilerini önermeye

yöneltmiştir. Özellikle Hong-Kong, G. Kore, Tayvan, Singapur gibi ülkelerin sanayi

malları ihracatında gösterdikleri başarı ve ekonomik büyüme, bu ülkelerin diğer

219 KAZGAN G., “Ekonomide Dışa Açık Büyüme”, Altın Kitaplar Matbaası.,İstanbul, 1985, s.32-8.

Page 97: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

84

ülkelere örnek gösterilmesine neden olmuştur.220

İhracata dayalı sanayileşme, koruyuculuk yerine dış rekabeti temel aldığı için,

üretici davranışlarında ve üretim yapısında önemli değişmeleri gerektirir. Bu da

ekonomiye daha büyük bir dinamizm kazandırır ve gelişmeyi hızlandırır. Rekabetle

teknolojik gelişme arasında daima yakın bir ilişki vardır. İthalat ikamesi politikaları

iç piyasaları dış rekabete karşı sıkı bir biçimde koruyarak teknolojik gelişme

yolundaki en önemli dürtüyü ortadan kaldırır.

İhracata yönelik politikaların dolaysız etkisi ülkenin ihracat gelirinde görülür.

İhracat hacmindeki genişleme döviz gelirlerini arttırır. Bununla birlikte ihracata

yönelik uygulamalar liberal bir dış ticaret politikası ile birlikte yürütüldüğü için

ülkenin ithalat giderleri de artar. O bakımdan GSMH içinde dış ticaretin hacmi

artmakla birlikte ülkenin dış ödemeler dengesinde bir iyileşme görülmeyebilir.221

a) İhracata Dayalı Sanayileşme Stratejisinin Üstünlükleri

İhracata dönük sanayileşme stratejisi temelde dış ticaret ile ekonomik büyüme

arasındaki ilişkiye dayandırılmaktadır. Bu strateji kapsamında özellikle mamul mal

ihracatının özendirilmesi ve bunun ekonomik büyüme üzerinde olabilecek olumlu

etkileri ön plana çıkarılmıştır. Bu etkiler ise; kaynakların mukayeseli üstünlüklerinin

olduğu alanlara kayması, emek faktörünün bol olduğu ülkelerde istihdamın artması,

dış ticaret rejiminin liberalleşmesi sonucu kapasite kullanımının artması, ölçek

genişlemesi ve ölçek ekonomilerinden yararlanılması, ihracatın özendirilerek

firmaların dış rekabete açılmalarının sağlanması ve rekabetin etkisiyle verimlilik

artışlarının ve yeni teknolojilerin kullanımının gerçekleşmesi şeklinde sayılabilir.

İhracata yönelik sanayileşme stratejisinin gelişmekte olan ülkelere dinamizm

kazandırarak ekonomik yapılarını değiştirecek bir araç olabileceği sıkça ileri

sürülmektedir. Bu strateji, ekonomik yapı değişikliği ile birlikte, dış talebe göre

220 EGELİ, H. A., “Dış Ticaret Açısından Sanayileşme Stratejileri ve Türkiye Açısından

Değerlendirmesi”, Türkiye-Kırgızistan Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 2, 2001, s. 154.

221 SEYİDOĞLU, s.605

Page 98: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

85

üretim yapmayı ve ihraç edilebilecek malları çeşitlendirmeyi de beraberinde

getirmektedir. Böylece ülkeler daha gelişmiş üretim tekniklerine doğru yönelmek

ihtiyacını duyarlar. Bu durum daha çok üretime fırsat vereceğinden ülkelerin daha

büyük pazarlar aramalarına yol açacak ve ihracat yeniden uyarılmış olacaktır. İhraç

kapasitesinin genişleyerek döviz gelirlerinin artması ayni zamanda yatırım malları

ithaline fırsat vererek yeni sanayilerin kurulmasını önleyen önemli bir güçlüğün

giderilmesine veya olumsuz etkilerinin azaltılmasına yardımcı olabilecektir.222

İhracata ağırlık veren sanayileşmenin kalkınma üzerinde doğuracağı ilk

olumlu etki, iç piyasa darlığı engelinin aşılmasıdır. Piyasanın dar oluşu nedeniyle

birçok gelişmekte olan ülkede bazı sanayiler kurulamamakta, kurulanlar ise optimum

ölçek kapasitesinin altında çalışmaktadır. Oysa ihracata yönelen sanayiler geniş bir

dış piyasa ile karşı karşıya kaldıklarından, optimum kapasiteye ulaşma imkanı

bulabilecekler, böylece de, maliyetler düşecek ve üretimde etkinlik artacaktır.

Ekonominin ihracata yönelmesi ile diğer ekonomilerle olan karşılıklı

bağlantıları da artacak, bu durum beraberinde ekonomik ve teknolojik dinamizmi

getirecektir. Gelişmekte olan ülkeler uluslararası entegrasyonlarını arttırdıkları

ölçüde, yeni teknoloji kullanma açısından imkanları genişleyecektir. Bu strateji

koruyuculuk yerine dış rekabete dayandığı için üreticilerin davranışlarında ve üretim

yapısında önemli değişiklikler yapabilecektir. Dış rekabet; monopolleşmeleri

önleyerek müteşebbisleri yeni malların bulunması, kaliteyi iyileştirecek ve fiyatları

düşürecek yöntemlerin araştırılması yönünde sürekli harekete geçirecektir. 223

İhracata dönük sanayileşme stratejisinin ekonomiye getirdiği bir başka etki

de, özellikle dış şokların sözkonusu olduğu dönemlerde, ülkelerin bu şoklara karşı

içe dönük ekonomilere oranla daha dayanıklı olması ve daha kolay uyum

göstermesidir. Balassa’nın gelişmekte olan ekonomiler üzerinde yaptığı bir

araştırmaya göre dış şoklar, dışa dönük sanayileşme politikasına yönelen ülkelerin

gayri safi milli hasılalarını içe dönük politika izleyen ülkelere oranla daha olumsuz

etkilemektedir. Ancak dışa dayalı ekonomilerin gösterdiği gelişme performansları

zaman içinde bu kaybı dengelemektedir. Balassa, dışa dönük ekonomilerin dış

222 EGELİ, s. 154-6.

223 SEYİDOĞLU, s.428-30.

Page 99: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

86

şoklara karşı daha başarılı olma nedenlerini şu etkenlerle açıklamaktadır.224

İhracata dayalı strateji uygulayan ekonomilerde ithalat hacmi içinde yerli

üretimle rekabet eden mallar da yer almakta ve bu malların çeşidi hammaddelerden

hazır tüketim mallarına kadar uzanmaktadır. Buna karşılık içe dönük strateji

uygulayan ülkelerde genellikle yerli üretimle rekabet edecek ithalat yasaklanmakta

ve ithalat büyük ölçüde hammadde, ara malı girdileri ve makinalarla sınırlı

kalmaktadır. Dolayısıyla dış şoklara tepki olarak dışa açık ekonomilerde ithalatı

kısıtlamak daha kolay olmaktadır.

• Dışa dönük ekonomilerde firmalar dünya pazarları ile rekabete açık

olup dış talepteki değişmelere göre üretim bileşimlerini de

değiştirebilmektedirler. İçe dönük ülkelerde ise, sınırlı bir rekabet

ortamı içinde dar bir iç piyasaya yönelik olarak çalışmaya alışmış

firmaların, dış rekabeti karşılayacak şekilde kendilerini yenilemeleri

kolay olmayabilecektir.

• İhracatın gelişmesi hem iç hem de dış pazarlarda ölçek

ekonomilerinden yararlanmaya ve üretimde maliyetleri düşürmeye

imkan vermektedir. Ayrıca, dışa dönük ekonomilerde mevcut

kaynaklar daha verimli biçimde değerlendirilmektedir.

b) İhracata Dayalı Sanayileşme Stratejisinin Zorlukları

İhracata yönelik sanayileşme stratejisinin başarısı için arz yönünden iki

önemli faktör üzerinde durulmaktadır. Bunlardan birincisi ihracata yönelik sanayilere

yeterli teşvikin sağlanması, diğeri ise mevcut döviz kurunun istikrarlı ve ihracatçıları

özendirecek düzeyde tutulmasıdır. İhracatı teşvik tedbirleri ihracata yönelmede

önemli bir rol oynamaktadır. Örneğin, Uzakdoğu Asya ülkelerinin ithal ikamesi

politikalarının ilk dönemlerinde ayni zamanda ihracatı da teşvik etmelerinden dolayı,

Latin Amerika ülkelerine oranla ihracatta daha başarılı oldukları ileri

sürülmektedir.225

İhracata yönelik sanayileşme stratejisinin başarısı arz yönünden gelişmekte

224 224BALASSA, B. (1978a), “Exports And Economic Growth: Further Evidence”, Journal of Development Economics, Vol.5, s.181.

225 BALASSA, B. (1978a), s.182.

Page 100: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

87

olan ülkelerin uluslararası pazarlarda rekabet edebilecek nitelikte mal üretmelerine,

talep yönünden ise bu malları alacak olan ülkelerin izleyecekleri dış ticaret

politikasına bağlı olacaktır. İhraç edilen ürünlere karşı yeterli bir talebin bulunması

gerekmektedir. Oysa sanayileşmiş ülkelerin çoğunda uygulanan koruyucu politikalar,

bu amacı engelleyici nitelikte olup gıda, dokuma, giyim gibi emek-yoğun sanayiler,

özellikle politik baskılar nedeniyle, dış rekabete karşı korunmaktadır. Bunun

sonucunda da, bu mallar üzerinde karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olan gelişmekte

olan ülkelerin ihracatı olumsuz yönde etkilenmektedir. Yani ihracat karamsarlığı,

dışa yönelik sanayileşme politikaları için önemli bir darboğaz oluşturmaktadır.

Gelişmekte olan ülkelerin nüfus artış hızları da yüksek olduğundan bu durum,

iç talebin artmasına yol açmaktadır. Ayrıca kişi başına düşen gelir arttıkça da üretime

karşı olan iç talep yükselmektedir. Bu artışlar ise, üretimden iç talep düşülerek elde

edilen ihracat potansiyelinin azalmasına neden olmaktadır. Yeni kurulan sanayileri,

ihracat potansiyeline sahip olsalar da, geçici bir süre vergi iadesi ve ihracat

sübvansiyonu gibi mali önlemlerle desteklemek gerekmektedir. Bu durum ise, gelir

kaynakları sınırlı olan hükümet bütçesi üzerinde bir yük oluşturabilir. Ayrıca

gelişmekte olan ülkelerin ihracatlarını arttırabilmeleri için çözmeleri gereken yapısal

faktörler vardır. Dışa açık politika izleyen gelişmekte olan ülkelerin, güçlü

rakiplerinin yerleştiği piyasalara girmeleri sözkonusudur. Ancak, genellikle

ürettikleri malların kalitesi daha düşüktür ve bu konuda standartlaşmayı sağlamak

zor olmaktadır. Bu nedenle gelişmekte olan ülkeler, sanayi ürünlerinin dış

pazarlaması konusunda da aşmaları gereken engellerle karşılaşmaktadırlar.

Page 101: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

97

Şekil. 2.2. Büyüme Stratejileri ve Ekonomik Performans Arasındaki Nedensellik İlişkisi

Kaynak: HOUT, W., “Development Strategies And Economic Performance in Third World Countries, 1965-92”, Third World Quarterly, Vol. 17, No: 4, 1996, s.603-624; Alıntılayan, BERBER, M., <http://www.metinberber.ktu.edu.tr/linkler/strateji.pdf>, (13.08.2007).

Page 102: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

98

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

DIŞ TİCARET VE BÜYÜME İLİŞKİSİ ÜZERİNE LİTERATÜR

ARAŞTIRMASI

3.1. İhracata Dayalı Büyüme Hipotezini Test Etmeye Yönelik Ampirik

Çalışmalar

1970 ve 1980’lerde çok sayıda ekonometrik çalışmada ihracat ve büyüme

arasındaki ilişki incelenmiştir. Michaely (1977), Balassa (1978), Krueger (1978),

Heller ve Porter (1978), Ram (1985 ve 1987), Thornton (1996) ve Frankel ve Romer

(1996) literatürde önemli yer tutan çalışmalardır. Bu çalışmalarda “ihracattaki

büyüme kapsamlı bir ekonomik büyüme yaratır226” görüşü desteklenmektedir.

1980 ve 1990’larda ise ihracat ve büyüme arasındaki nedensellik ilişkisini

inceleyen çalışmalara yer verilmiştir. Bu çalışmada da olduğu gibi ilişkinin

araştırılmasında genellikle üretim fonksiyonuna dayalı regresyon ve nedensellik

analizi kullanılmıştır. Regresyon analizinde sermaye ve işgücü girdileri yanında

ihracat, dış ticaret hacmi ve bazen dış ticaret hadleri girdi olarak yer almıştır.

Nedensellik analizlerinin bazılarında dış ticaretten gelire, bazılarında gelirden dış

ticarete, bazılarında karşılıklı pozitif ilişki bulunmuş, bazılarında ise hiçbir ilişki

bulunamamıştır. Bahmani-Oskooee vd. (1991ve 1993), Young (1991), Chow (1987),

Jung ve Marshall (1985), Love (1994 ve 1995) tarafından Granger (1969) ve Sims

(1972) yöntemleri kullanılarak yapılan bu çalışmalarda karma sonuçlar ortaya

konulmuştur. Bahmani-Oskooee ve Alse (1993) ve Chow (1987)’un çalışmaları

hipotezi güçlü bir şekilde desteklerken; Jung ve Marshall (1985), Afxentiou ve

226 Love, J. ve Chandra, R. (2005), “Testing Export-Led Growth in Bangladesh in a Multivarate Var

Framework” , Journal of Asian Economics, Vol. 15, No: 6, s. 1156.

Page 103: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

99

Serletis (1991) ve Bahmani-Oskooee vd. (1991) gibi çalışmalar hipotezi

desteklemeyen nedensellik testi çalışmaları olarak gösterilebilir.227

Bir takım çalışmalarda ise, başta Michaely (1977), Feder (1982), Kavoussi

(1984)’nin eserleri olmak üzere, , ihracat artışının, üretim teknolojisi, işgücü niteliği

ve rekabetçi yönetim yapısını geliştirerek, büyümeye olumlu katkı yaptığını ileri

sürülmektedir.

Yine bu ilişkiyi inceleyen bazı çalışmalarda da beşeri sermaye analize dahil

edilmiştir. Grossman ve Helpman (1991)’a göre, beşeri sermaye zengini gelişmiş bir

ülkenin beşeri sermaye-yoğun mal ithal etmesi halinde, bu malın ve beşeri

sermayenin yurtiçi nispi değerinin düşeceğini, beşeri sermaye-yoğun mal ihraç

etmesi halinde ise bunun tersinin olacağını; beşeri sermayenin pahalı hale gelmesinin

ileride Ar-Ge faaliyetlerini, ihracatı ve geliri olumsuz etkileyeceğini, karşılaştırmalı

üstünlüğü beşeri sermaye yoğunluğu az olan malda olan bir ülkede, bu malın üretimi

için Ar-Ge sektöründen beşeri sermaye aktarımı gerekmeyeceği için dış ticaretin

gelire olumlu katkı yapacağını ileri sürmüşlerdir.228

Lucas (1993), beşeri sermaye stoku dünya beşeri sermaye stoku

ortalamasından düşük olan ülkenin gelir düzeyi daha hızlı artsa bile, niteliksiz

ürünlerin ihraç gelirlerinin istikrarsız olması ve dış ticaret hadlerinin bu ürünler

aleyhine gelişmesi sebebiyle ihracatın gelire etkisinin zamanla azalacağını, beşeri

sermaye yoğun malları ihraç eden ülkede ise beşeri sermaye ile dış ticaret arasındaki

birbirini kuvvetlendirici etki sayesinde, dış ticaretin gelire olumlu katkı yapacağını

ileri sürmüştür.229 Lucas (1993), Asya Kaplanları’nın (G. Gore, Tayvan, Singapur,

Hong-Kong) II. Dünya Savaşı sonrası gösterdikleri yüksek performansı, beşeri

sermaye birikimi, yaparak öğrenme ve dış ticarete verilen öneme bağlamıştır.

Türkiye’de büyüme ve dış ticaret arasındaki ilişkiyi konu alan çalışmalar ise

farklı sonuçlar vermektedir. Konuya ilişkin yapılan Sims testinde ihracat artışı ile

büyüme arasında nedensellik ilişkisinin olmadığı sonucu ortaya çıkmıştır. Buna

karşın, Geweke-Meese-Dent ve Granger testlerinde büyüme ve ihracat arasında

227 MOOSA ve CHOE, 1998, s. 238. 228 GROSSMAN, G. M. ve E. HELPMAN, “Trade, Knowledge Spillowers and Growth”, European

Economic Review, Vol: 35, 1991; 517-526. 229 Lucas, Robert E. (1993), “Making a Miracle”, Econometrica, Vol. 61, No:2, s. 255.

Page 104: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

100

nedensellik ilişkisinin olduğu tespit edilmiştir. Ancak nedensellik ilişkisinin yönü

Geweke-Meese-Dent testinde büyümeden ihracat artışına doğru, Granger testinde ise

ihracat artışından büyümeye doğru olduğu görülmektedir. Granger testinde büyümeyi

görece en çok ithalat artışının etkilediği, yaşanan istikrarsızlıklar yüzünden ihracat-

yatırım-büyüme sürecinin gerçekleşemediği ve ihracat artışının büyümeye katkısının

sınırlı kaldığı, ithalatın finansmanı açısından dış açığı kapatmak gerektiği sonucuna

varılmıştır.230 1970-1995 döneminin üç aylık verilerinin kullanıldığı eşbütünleşme

testinde,231 reel ihracat ile reel gelir arasında ilişki çıkmaması reel döviz kurlarının

dışta bırakılmasından kaynaklanmış olabileceği ileri sürülmüştür. 1923-1990 dönemi

için yapılan eşbütünleşme ve hata düzeltme testinde,232 ihracat artışı ile büyüme

arasında uzun dönemli karşılıklı ilişki bulunmuştur.

Dış ticaret ile büyüme arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalar farklı yöntem

ve değişkenler açısından incelendikten sonra, çalışmanın bu bölümünde ihracata

dayalı büyüme hipotezini veya ihracat ile büyüme arasındaki ilişkiyi inceleyen

çalışmalara yer verilmekte, hipotezi destekleyen ve desteklemeyen seçilmiş

çalışmaların açıklamalarının ardından ve bölüm sonunda incelenen tüm çalışmaları

özetleyen bir tablo yer almaktadır.

3.1.1. İhracata Dayalı Büyüme Hipotezini Destekleyen Çalışmalar

Michaely (1977), 41 azgelişmiş ülkeyi içeren çalışmasında, kişi başına

GSMH’daki yıllık büyüme ile GSMH içinde ihracat payındaki yıllık artış arasındaki

ilişkiyi incelemiş ve ihracattaki artışın ekonomik büyümeye ivme kazandırdığını ileri

sürmüştür. 1950-73 yılları arasında yapılan bu çalışmadan elde edilen sonuç; ihracat

performansı ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki pozitif olmakla birlikte; kişi

230 YİĞİDİM, A. ve Köse, N., “İhracat ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişki, İthalatın Rolü:

Türkiye Örneği (1980-1996)”, Ekonomik Yaklaşım, Vol. 8, No: 26, 1997, s. 71-85. 231 ÖZMEN, E. ve FURTUN, G. (1998). “Export-led growth hypothesis and the Turkish data: An

empirical investication”, METU Studies in Development, 25:3, ss.491-503. 232 BAHMANİ-OSKOOEE, M. ve DOMAC, I. (1995), “Export Growth And Economic Growth İn

Turkey: Evidence From Cointegration Analysis”, Middle East Technical University Studies in Development, Vol.22, s.67-77.

Page 105: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

101

başına düşen milli geliri 300 doların üzerinde olan ülkelerde bu ilişkinin daha güçlü

olduğudur233.

Feder (1983), 1964-1973 dönemi için bir grup yarı sanayileşmiş ülkeyi

kapsayan bir çalışmada ihracat artışının büyüme üzerinde etkili olduğu sonucuna

ulaşmış;234 1960-1978 dönemi için 73 ülkeyi kapsayan bir çalışmada Kavoussi

(1984) ise, büyüme oranı ile imalat sektörünün yıllık ihracat artış oranı arasında

pozitif ilişki bulmuştur. 235

Ekonomik kalkınma üzerine dış ticaret rejimlerinin etkisini inceleyen

çalışmalardan bir diğeri de Krueger’ın (1978) 1954-71 dönemini kapsayan

çalışmasıdır. Krueger, seçilmiş 10 ülke GSMH’sı üzerinde ihracatın etkisini

araştırmış ve “ihracatın büyüme oranındaki %1’lik artışın milli gelir büyüme

oranında yaratacağı etki yaklaşık %1’dir” sonucunu elde etmiştir236.

Balassa (1978a, 1978b), 11 ülke için ekonomik performans üzerinde ihracat

artışının etkisini araştıran çalışmasında 1960-73 dönemini iki alt döneme ayırmış

(1960-66 ve 1966-73); ve ihracat artışı ile ekonomik performans arasında pozitif

yönlü bir ilişki tespit etmiştir237. Ayrıca Balassa (1985)238 1973-1979 yılları arasında

43 yarı-sanayileşmiş ülke için yaptığı çalışmada yine hipotezi destekleyen bulgulara

ulaşmıştır.

Ram (1985), 1960-70 ve 1970-77 dönemlerini kapsayan ve 73 az gelişmiş

ülkeden oluşan oldukça büyük bir örneklem kullanarak yaptığı çalışmada; ihracat

performansının ekonomik büyüme üzerinde önemli etkisi olduğunun altını çizmekle

birlikte; düşük gelirli az gelişmiş ülkeler için bu etkinin 1960-70 döneminde düşük

233 MICHAELY, M., “Exports and Growth : An Empirical Investigation”, Journal of Development

Economics, Vol. 4, No. 1, 1977, s. 49-53. 234 FEDER, G. (1983), “On Exports And Economic Growth”, Journal of Development Economics,

Vol.12, s.59-73. 235 KAVOUSSI, R.M. (1984), “Export Expansion And Economic Growth: Further Empirical

Evidence”, Journal of Development Economics, Vol. 14, s. 241-50. 236 Krueger, A. O., “Foreign Trade Regimes and Economic Development: Liberalization Attempts and

Consequences”, National Bureau of Economic Research, 1978, s.273-74. 237BALASSA, B. (1978a), s.181-189 ve BALASSA, B. (1978b), “Export İncentives And Export

Performance İn Developing Countries: A Comparative Analysis”, Weltwirtschaftliches Archiv, Vol.114, s.24-61.

238 BALASSA, B., “Exports, Policy Choices, And Economic Growth İn Developing Countries After The 1973 Oil Shock”, Journal of Development Economics, Vol.18, 1985, s.23-35.

Page 106: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

102

olduğunu, 1970-77 döneminde ise her iki ülke grubu için pozitif ve neredeyse eşit

etki yarattığını vurgulamaktadır.239 Ram (1987), 1960-1982 yılları için 88 ülkeyi

incelediği çalışmasında sözkonusu örneklem içinden 39 ülke için hipotezi destekler

nitelikte sonuçlar elde ederken; Türkiye’nin de içinde bulunduğu 49 ülke için tam

tersi bulgulara ulaşmıştır.240

Emery (1967)241, Syron ve Walsh (1968)242, 1953-63 dönemini ve 50 ülkeyi;

Kravis (1970)243, 1835-1973 dönemini ve 37 ülkeyi kapsayan çalışmalarında

ihracata dayalı büyüme hipotezini destekler nitelikte sonuçlar elde etmişlerdir.

Tyler (1981), 55 orta gelirli gelişmekte olan ülkede ihracat ve büyüme

arasındaki ilişkiyi incelemiş ve 1960-77 yıllarını kapsayan dönemde bu ülkelerde

ihracat performansı ile GSMH büyümesi arasında güçlü bir bağ olduğu sonucuna

ulaşmıştır.244

Heller ve Porter (1978), 1950-1978 dönemini kapsayan çalışmalarında 41

azgelişmiş ülkeyi incelemiş ve düşük oranda da olsa hipotezi destekler nitelikte

sonuca ulaşmıştır.245

3.1.2. İhracata Dayalı Büyüme Hipotezini Desteklemeyen Çalışmalar

Afxentiou ve Serletis (1991), 1950-1985 dönemini ele aldıkları çalışmada 16

sanayileşmiş ülke içinde ABD ile Norveç dışındaki ülkelerde ihracat ve büyüme

(GSMH) arasında sistematik bir ilişki olmadığı sonucuna ulaşmışlardır.246

239 RAM, R., “Exports and Economic Growth: Some Additional Evidence”, Economic Development

and Cultural Change, 33:2, 1985, s.415-25. 240 RAM, R., “Exports and Economic Growth in Developing Countries: Evidence From Time-Series

and Crosssection Data”, Economic Development and Cultural Change, Vol. 36, 1987, s. 51-72. 241 EMERY, R.F. (1967), “The Relation Of Exports And Economic Growth”, Kyklos, Vol.20, s.470-

486. 242 SYRON, R. ve B. WALSH, “The Relation of Exports and Economic Growth”, Kyklos, Vol. 21,

1968, s. 541-5. 243 KRAVIS, I.B., “Trade as a Handmaiden of Growth: Similarities Between The Nineteeth and

Twentieth Centuries”, Economic Journal, Vol. 80, 1970, s. 850-70. 244 TYLER, W., “Growth and Export Expansion in Developing Countries: Some Empirical Evidence”,

Journal of Development Economics, Vol. 9, 1981, s. 121-30. 245 HELLER, P.S. ve R.C., PORTER, “Exports and Growth: An Empirical Re-İnvestigation”, Journal

of Development Economics, Vol. 5, 1978, s.191 246 AFXENTİOU, P.C. ve A. SERLETİS, “Exports And GNP Causality İn The İndustrial Countries:

1950-1985”, Kyklos, Vol.44, 1991, s.167-179

Page 107: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

103

Shan ve Sun (1998b), çalışmalarında 1978-1996 yılları arasında Çin’i

incelemiş ve ihracat ve büyüme arasında nedenselik ilişkisi bulamamışlardır.247 Shan

ve Sun (1998c), Hong-kong, Kore ve Tayvan üzerine yaptıkları çalışmalarında ise bu

ilişkiyi yalnızca Tayvan için doğrulayan sonuçlara ulaşmışlardır.248

Jung ve Marshall’ın (1985) çalışmasında, 37 ülkenin yalnızca dördünde

ihracat artışından büyümeye doğru bir nedensellik bağı bulunmuş, diğer ülkelere ait

kanıtlar zayıf kalmıştır.249

247 SHAN, J. ve F., SUN, “On The Export-Led Growth Hypothesis: The Econometric Evidence From

China”, Applied Economics, Vol. 30, 1998b, s. 1055-65. 248 SHAN, J. ve F., SUN, “On The Export-Led Growth Hypothesis For The Little Dragons: An

Empirical Re-Investigation”, Atlantic Economic Journal, Vol. 26, 1998c, s. 353-71. 249 JUNG, W. S. ve MARSHALL, P. J. (1985), “Exports, Growth and Causalty in Developing

Country”, Journal of Development Economics, 18, s. 1-12.

Page 108: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

104

3.2. Çalışmaları İçeren Özet Tablo

YAZAR KAPSADIĞI DÖNEM VERİ SETİ YÖNTEM SONUÇ

EMERY (1967) 1953-1963 50 Ülke EKKY İDBH destekliyor SYRON & WALSH (1968) 1953-1963 50 Ülke EKKY İDBH destekliyor KRAVIS (1970) 1835-1966 37 Ülke Rank Korelasyonu İDBH destekliyor MICHAELY (1977) 1950-1973 41 AGÜ Rank Korelasyonu İDBH destekliyor BALASSA (1978a)

2 Dönem: 1960-66 ve 1966-73 11 Yarı Sanayileşmiş Ülke

Rank Korelasyonu ve EKKY İDBH destekliyor

BALASSA (1978b) 2 Dönem: 1960-66 ve 1966-73

11 GOÜ (Arjantin, Brezilya, Şili, Kolombiya, Meksika, İsrail, Yugoslavya, Hindistan, Kore, Singapur ve Tayvan)

Rank Korelasyonu ve EKKY İDBH destekliyor

HELLER & PORTER (1978) 1950-1978 41 AGÜ Rank Korelasyonu

İDBH düşük oranda destekliyor

KRUEGER (1978) 1954-1971

Brezilya, Şili, Kolombiya, Gana, Hindistan, İsrail, Güney Kore, Filipinler, Türkiye EKKY İDBH destekliyor

TYLER (1981) 1960-1977 55 Orta Gelir GOÜ İDBH destekliyor

BALASSA (1982) 1960-1973

11 GOÜ (Arjantin, Brezilya, Şili, Kolombiya, Meksika, İsrail, Yugoslavya, Hindistan, Kore, Singapur ve Tayvan)

Rank Korelasyonu İDBH destekliyor

FEDER (1983) 1964-1973 32 Ülke EKKY İDBH destekliyor

Page 109: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

105

KAVOUSSI (1984) 1960-1978 73 Düşük ve Orta Gelirli GOÜ

Rank Korelasyonu ve EKKY

İDBH destekliyor (Gelişmişlik düzeyi arttıkça etki artıyor.)

JUNG & MARSHALL (1985) 1950-1981 37 GOÜ

EKKY ve Granger Nedensellik Analizi

Sadece Endonezya, Mısır, Kosta Rika ve Ekvator için İDBH destekliyor.

BALASSA (1985) 1973-1979 43 Yarı Sanayileşmiş Ülke EKKY İDBH destekliyor. KAVOUSSI (1985) 1960-1977 51 GOÜ Rank Korelasyonu İDBH destekliyor. RAM (1985)

2 Dönem: 1960-70 ve 1970-77 73 AGÜ EKKY İDBH destekliyor.

HELLEINER (1985) 1960-1979

2 Grup: 23 Düşük Gelirli Ülke ve 24 Afrika Ülkesi EKKY İDBH desteklemiyor

RAM (1987) 1960-1982 88 Ülke EKKY

39 Ülke için İDBH destekliyor; Türkiye’nin de içinde bulunduğu 49 ülke için desteklemiyor.

SHEEHEY (1990) 1960-1970 36 Ülke EKKY İDBH destekliyor

AFXENTIOU & SERLETIS (1991) 1950-1985 16 Sanayileşmiş Ülke

Philips-Perron Birim kök testi ve Granger Nedensellik Testi

ABD ve Norveç dışında sistematik bir ilişki bulunamamıştır.

DOLLAR (1992) 1976-1985 92 Ülke EKKY İDBH destekliyor

MOORE (1992)

1960-66 1966-73 1973-79 ve 1979-86 87 Orta ve yüksek gelirli ülke İDBH destekliyor

Page 110: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

106

MARIN (1992)

4 Gelişmiş Ülke (OECD ülkesi; ABD, Japonya, İngiltere ve Almanya

Granger Nedensellik Analizi İDBH destekliyor

SHEEHEY (1992) 1960-1981 53 GOÜ EKKY Bazı Ülkelerde İDBH destekliyor.

SHEHEY (1993) 1960-1970 2 Grup: 31 ve 65 Yarı Sanayileşmiş Ülke

EKKY ve Üretim Fonksiyonu

İDBH destekliyor.

BAHMANI-OSKOOEE & ALSE (1993)

DODARO (1993) 1967-1986 87 Ülke EKKY

ATEŞOĞLU (1994) 1963-1989 ABD 2 SLS

LOVE (1994) 1960-1990 20 Ülke Birim Kök Testi

GREENAWAY & SAPSFORD (1994)

1957-85 1970-85 1971-85 19 Ülke EKKY

İDBH düşük oranda destekliyor.

THORNTON (1996) 1895-1992 Meksika ADF Birim Kök Testi ve Granger Neden Testi İDBH destekliyor.

GREENAWAY (1997) 1955-1985 Ticaret Liberalizasyonu uygulayan ülkeler İDBH destekliyor.

THORNTON (1997) 1850-1913 İtalya, Danimarka, Almanya, Norveç, İsveç, İngiltere ADF Birim Kök Testi

İsveç, Norveç ve İtalya için İDBH destekliyor.

SHAN & SUN (1998a) 1978-1996 Avustralya ADF Birim Kök Testi İDBH destekliyor.

Page 111: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

107

SHAN & SUN (1998b) 1978-1996 Çin

ADF Birim Kök Testi ve Granger Nedensellik Testi İDBH desteklemiyor.

SHAN & SUN (1998c) 1978-1996 Hong-kong, Kore, Tayvan

ADF Birim Kök Testi ve Granger Nedensellik Testi

Yalnızca Tayvan için İDBH destekliyor.

2 Dönem:

2 Grup:

1975-1997 ABD, İngiltere, Japonya, İtalya, Kanada

YAMADA (1998) 1977-1997 Fransa Granger Nedensellik Testi

Page 112: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

108

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE VE GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE İHRACATA

DAYALI BÜYÜME HİPOTEZİNİN TESTİ: GRANGER

NEDENSELLİK ANALİZİ

4.1. Dış Ticaret-Milli Gelir İlişkisi Üzerine Değerlendirme

4.1.1. Teorik Açıdan Değerlendirme

Ekonomik büyüme ve ticaret arasındaki ilişki, büyüme ve kalkınma

literatüründe oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Büyümenin gerçekleşebilmesi için

birçok faktör arasında dış ticaretin önemli rolü olduğu genel kabul görmektedir.

İktisadi analiz içinde ticaretin önemini vurgulayan ilk düşünürler Smith ve

Ricardo’dur. Ricardo, her ülkenin karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu malın

üretiminde uzmanlaşarak o malı ihraç edeceğini ve her iki malı da üretmek zorunda

olduğu dış ticaret öncesi duruma göre daha yüksek bir refah düzeyine ulaşacağını

belirtmiştir.250

A. Smith’le başlayan “dış ticaretin büyümenin lokomotifi olduğu” iddiası,

20.yüzyılda uzun bir dönem boyunca popülaritesini yitirmiş; gelişmekte olan ülkeler

korumacı teorilerin baskısı altında kalmış ve sınırlı ölçüde dışa açık sanayileşme

politikaları uygulayabilmişlerdir.251 1950, 60 ve 70’lerde çok sayıda kalkınma

iktisatçısı korumacı görüşe kucak açmış ve akademik alanda bu yönde ciddi

çalışmalara yer verilmiştir. 1980’li yıllar ise uzun dönemli büyüme veya kalkınma

stratejileri hususunda politika görüşlerinin yenilenmesinde önemli roller üstlenmiştir.

Bu yıllarda ortaya çıkan borç krizi, gelişmekte olan ülkelerin önemli bir bölümünde

dış ticaret rejiminin köklü biçimde serbestleştirilmesine neden olmuş ve II. Dünya

250 Chang, H. ve I., Grabel, “Kalkınma Yeniden”, İmge Kitabevi Yayınları, 2005, s. 80-1.

251 ‘İthal ikameci sanayileşme stratejileri’ olarak adlandırılan bu politikaların temelleri Prebisch (1950) ve Singer’in (1950) tezlerine dayanmaktadır.

Page 113: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

109

Savaşından bu yana, gelişmekte olan ülkelerin çoğu tarafından izlenen içe dönük

politikaların daha fazla sürdürülemeyeceği anlaşılmıştır. Hatta korumacı politikaların

en iddialı destekçisi olan Latin Amerika Ekonomik Konsorsiyumu ECLA başta

olmak üzere; Dünya Bankası (WB), Uluslar arası Para Fonu (IMF) gibi uluslararası

kuruluşlar tarafından gelişmekte olan ülkelerin finansal yardım alabilmeleri için dış

ticaret liberalizasyonu bir ön koşul olarak öne sürülmüştür. 252

Teorik olarak bir ülkenin büyümesinde uluslararası ticaretin önemi uzun süre

önce tanımlanmış olmasına rağmen; bu ilişkinin ampirik olarak test edilmesi ve

doğrulaması çok daha yenilere dayanmaktadır. Büyüme ve ticaret arasındaki ilişkinin

test edildiği sistemli ampirik çalışmalara özellikle son otuz yılda yer verilmiştir.253

Yirminci yüzyılın büyük bir bölümünde, ithal ikameci sanayileşme stratejilerinin çok

sayıda gelişmekte olan ülkenin kalkınma stratejisinde baskın bir rol oynadığı

gerçeğinin yanı sıra; ithal ikameci sanayileşme stratejisini izleyen gelişmekte olan

Latin Amerika ülkeleri nispeten daha düşük büyüme oranları ile karşı karşıya iken;

ihracata dayalı büyüme politikaları uygulayan Asya ülkelerinin büyüme

performanslarının oldukça yüksek seyretmesi, ampirik ve teorik çalışmaların giderek

artan bir kısmının niçin 70’lerin sonlarından beri ticaret liberalizasyonu ve ülkelerin

ekonomik performansları arasındaki ilişkiyi incelemeye yöneldiklerini açıklar

niteliktedir.254 Çoğu araştırmacı Asya ülkelerinin bu imrenilecek büyüme

performansları için ilk açıklama olarak ihracata yönelik politikaları öngörmüşlerdir.

“İhracata dayalı büyüme hipotezi” olarak adlandırılan; ihracattaki büyümenin

bir ekonominin üretim ve istihdamındaki büyümenin temel belirleyicisi olduğu

görüşü üç temel iddia ile desteklenmektedir. Bunlardan ilki Keynesyen bir iddiadır

ve ihracattaki artışın dış ticaret çarpanı vasıtasıyla üretim hacminde genişleme

yaratacağını öne sürer255 İkinci görüşe göre, ihracattan elde edilen dövizin sermaye

malları ithalatında kullanıldığı ve dolayısıyla ekonomik büyümeye neden olduğu

252 Edwards, 1993 EDWARDS, S. (1993), “Openness, Trade Liberalization And Growth İn

Developing Countries”, Journal of Economic Literature, Vol. 31, s.1358-1393. 253 Love, J. ve Chandra, R. (2005), “Testing Export-Led Growth in Bangladesh in a Multivarate Var

Framework” , Journal of Asian Economics, Vol. 15, No: 6, s. 1156. 254 Yanıkkaya, H. (2003), Trade Openness and Economic Growth: A Cross-Country Empirical

Investigation”, Journal of Development Economics, 72:1, ss.57-89. 255 Ramos, 2001:613, Ramos, F.F.R. (2001), “Exports, Imports, and Economic Growth in Portugal:

Evidence From Causality and Cointegration Analysis”, Economic Modelling, Vol. 18, No: 4, s. 613; Ayrıca bkz. Levine ve Renelt (1992) yatırım payı ile gelirdeki büyüme arasında ve ticaret payları ile yatırım arasında pozitif yönlü ve sağlam bir korelasyon olduğunu ve ticaretin yatırımlar vasıtasıyla büyümeyi etkilediğini ileri sürmektedir.

Page 114: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

110

savunulmaktadır.256 Üçüncü teze göre de, ihracat pazarındaki hacim ve rekabet, ölçek

ekonomilerine ve üretimde teknolojik ilerlemeye ve yayılmalara (spillover) sebep

olur.257

4.1.2. Sayısal Değerlendirme

Dış ticaret ile milli gelir arasındaki ilişkinin matematiksel olarak ifade

edilmesinde, bir ülkenin ihracatı üretim faktörüne benzer bir şekilde tahlil edilir ve

basit bir üretim fonksiyonu modeli çerçevesinde ekonomik büyümede ihracatın rolü

test edilmeye çalışılır. Toplam üretim fonksiyonu kullanılarak milli gelir aşağıdaki

şekilde ifade edilir258

Y = f ( L, K, X) (4.1)

Burada Y, toplam reel çıktıyı (üretim); L, işgücünü; K, sermayeyi; X ise

ihracatı temsil etmektedir. Fonksiyon büyüme oranları terimleriyle yeniden

yazıldığında;

.

Y = β 0 + β 1 .

L + β 2 .

K + β 3 .

X (4.2)

Toplam türevleri alınarak yazıldığında benzer bir ifade oluşur. Değişkenlerin

üstünde bulunan noktalar büyüme oranlarına işaret eder ve β 1 , β 2 ve β 3 ise L, K,

256 Moosa, I. A. ve Choe, C. (1998), “Is the Korean Economy Export-Driven?”, Economic Modelling,

Vol. 15, No: 2, s. 237; Ramos, 2001:614. 257 Bkz. Helpman ve Krugman, 1985; Bhagwati ve Srinivasan 1979; Krueger , 1980. 258 Ram, R. (1985), “Exports and Economic Growth: Some Additional Evidence”, Economic

Development and Cultural Change, Vol. 33, No: 2, s. 417

Page 115: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

111

ve X’e göre çıktı esnekliklerini verir. .

K (sermaye büyüme oranı) çoğu ülke için

bilinmediğinden denklemde yerine Y

K∆ 259 kullanılarak yeniden ifade edilirse;

.

Y = β 0 + β 1 .

L + K

dK

Y

K

K

Y⋅⋅

∂ + β 3

.

X (4.3)

dK yerine I yazarsak;

.

Y = β 0 + β 1 .

L + α 2 Y

I + β 3

.

X (4.4)

Burada α 2 sermayenin marjinal fiziksel ürününü ifade etmektedir. Sonuç

olarak eğer model uygun özelliklere sahipse; .

X ’in tahmin edilen katsayısı ( β 3);

ihracat artışının ekonomik performans üzerindeki etkisinin büyüklüğü ve yönünü

gösterecektir.260

4.2. Seçilmiş Ülkelerde İhracat Ve Milli Gelir Göstergeleri

4.2.1. Türkiye’de İhracat ve Milli Gelir Göstergeleri

İhracat (1980–2005)

1980'li yıllara dek Türkiye’de ithal ikameci bir büyüme stratejisi izlenmişti.

1980'li yıllardan sonra ise dış ticaret serbestleşti, süreklilik kazanan bir devalüasyon

stratejisi ve yoğun teşvikler vasıtasıyla ihracatı artırmak ve dış dengeyi iyileştirmek

izlenen ekonomi politikalarının birinci önceliği durumuna geldi. 1980 sonrası

dönemde kısa bir süre ihracat artışı sağlansa da, daha sonra ihracatın gelişiminde

inişli çıkışlı bir trend hâkim oldu. 1980-2005 döneminde Türkiye’de ihracatın

gelişimi Grafik 1’de verilmiştir ve bu süreçte ihracatta yaşanan gelişmeleri 6 döneme

ayırarak incelemek mümkündür.

259 Y

K∆ yaklaşık olarak yatırım-gelir oranını verir.

260 Ram, 1985: 418.

Page 116: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

112

a) 1980–1987; Yüksek performans yılları:

1980 yılında sadece 2,9 milyar dolar seviyesinde olan toplam ihracat, yıllık

ortalama yüzde 43,8 artışla 1987’de 10 milyar doların üzerine çıkmıştır. İhracattaki

bu ciddi artışta 24 Ocak 1980’de 47 TL’den 70 TL’ye çıkan dolar kurunun dönem

sonunda 1.018 TL261 seviyesine çıkmasının yanı sıra, düşük ücret politikasının

etkisiyle iç talebin daralması ve firmaların dış talebe yönelmesi etkili olmuştur.

Grafik 4.1. Türkiye'de İhracatın Gelişimi (1980-2005)

Grafik 1.- Türkiye'de İhracatın Gelişimi; 1980-2005

0

10

20

30

40

50

60

70

80

198

0

198

1

198

2

198

3

198

4

198

5

198

6

198

7

198

8

198

9

199

0

199

1

199

2

199

3

199

4

199

5

199

6

199

7

199

8

199

9

200

0

200

1

200

2

200

3

200

4

200

5

Milyar

$

X

Kaynak: DİE (2004) ve TÜİK.

b) 1988–1993; Tökezleme: Mali serbestleşmenin ön plana çıktığı bu

dönemde, ihracat 1988’deki 11,6 milyar dolarlık seviyesinden 15,3 milyar dolara

çıkmış ve yıllık ortalama artış sadece yüzde 5,3 seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu

dönemde dolar kuru 1988’de 1.813 TL’ den 14.458 TL’ye kadar yükselmiştir.

261 Döviz kuruna yönelik değerlendirmelerde Çelebi (2001:64) ve T.C. Merkez Bankası verileri

dikkate alınmıştır.

Page 117: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

113

c) 1994–1997; Yeniden hızlanma: 1994 yılına gelindiğinde cari açık ve

kamu açığı makroekonomik dengeleri tehdit edecek bir boyut kazanmış ve bu sürecin

ortaya çıkardığı kriz nedeniyle Ocak 1994’te ortalama 19.000 TL düzeyindeki dolar

5 Nisan Kararları ile 38.000 TL seviyesine kadar yükselmiştir. Kurdaki bu hızlı

yükselişin sonucu olarak, 1994’te 18,1 milyar dolar olan toplam ihracat yıllık

ortalama yüzde 11,2’lik artışla 26,2 milyar dolara yükselmiştir.

d) 1998–2000; Yeniden durgunluk: Asya ve Rusya krizleri ile 1999

depreminin etkisi altında kalınan bu dönemde ihracat tekrar azalma eğilimine girmiş,

yıllık ortalama yüzde 1.45 artışla 1998’de 26,9 milyar dolarlık seviyesinden 27,7

milyar dolara yükselmiştir.

e) 2001–2004; Yeniden hızlanma: 2001 Şubat krizinin damgasını vurduğu

bu dönemde ihracat ilk kez 30 milyar doların üzerine çıkarak, son dönemde TL’nin

aşırı değerlenmesine rağmen, 2004’te 63 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Bu

dönemde ihracatın yıllık ortalama artış hızı yüzde 25,2 olmuştur.

f) 2005 yılı ve sonrası; Yavaşlama başlangıcı: 2005’te ihracatın yaklaşık

yüzde 16 artışla 73 milyar doları aşmasına rağmen, 2006’de ihracatın sadece yüzde

7’lik bir artışla 79 milyar dolar seviyesine ulaşması hedeflenmektedir.

Milli Gelir (1980–2005)

İhracatın gelişiminde dikkate alınan dönemlerde Türkiye’nin milli gelir ve

büyüme performansına ek olarak; her bir dönem için ortalama milli gelir seviyesi,

ortalama büyüme hızı, kriz dönemleri hariç ortalama büyüme ve dönem içerisinde

toplam büyüme oranları Tablo 4.1’de verilmiştir.

1980–1987 yıllarını ele alan ilk dönemde, ortalama milli gelir yaklaşık 77

milyar dolar seviyesinde iken ortalama büyüme hızı yüzde 4,6 olarak gerçekleşmiş,

12 Eylül askeri müdahalesinin olduğu 1980 yılı dikkate alınmadığında ise ortalama

büyüme 5,7’ye yükselmiştir. Dolayısıyla, dönem boyunca milli gelirde toplam yüzde

25’in üzerinde bir büyümenin yaşandığı bu dönemde, ihracattaki yüksek artışlara

paralel olarak milli gelirin de oldukça hızlı oranlarda büyüdüğü görülmektedir.

Page 118: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

114

1988–1993 yılları arasının incelendiği ve herhangi bir iktisadi krizin

yaşanmadığı ikinci dönemde ise, ortalama milli gelir 136 milyar doların üzerine

çıkarken ortalama büyüme hızı yüzde 4,5 olarak gerçekleşmiştir. İhracattaki

yavaşlamaya rağmen, bu dönemde milli gelir iki katlık bir artışla 1988’deki 90

milyar dolar seviyesinden 1993’de 181 milyar doların üzerine çıkmıştır.

Page 119: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

115

Tablo 4.1. Türkiye’de Milli Gelir ve Büyüme (1980–2005)

Milli Gelir

(Milyar $)

Yıllık Büyüme

(%)

Ortalama Milli Gelir

(Milyar $)

Ortalama Büyüme

(%)

Kriz Dönemi Hariç

Ortalama Büyüme (%)

Dönem İçinde Toplam Büyüme

(%)

1980 68,4 -2,8

1981 56,4 4,8

1982 64,2 3,1

1983 60,5 4,2 1984 59,1 7,1

1985 66,9 4,3

1986 75,1 6,8 1987 85,9 9,8

1980–1987 Dönemi 77,1 4,6 5,7 25,7

1988 90,4 1,5 1989 107,5 1,6

1990 152,0 9,4

1991 151,7 0,4

1992 160,2 6,4 1993 181,8 7,9

1988–1993 Dönemi 136,1 4,5 Kriz yok 101,0

1994 130,9 -6,1 1995 171,9 8

1996 184,6 7,1

1997 191,1 8,3

1994–1997 Dönemi 161,0 4,3 7,8 46,0

1998 204,7 3,8 1999 187,0 -6,1

2000 200,4 6,3

1998–2000 Dönemi 202,6 1,3 5,05 -2,1

2001 145,7 -9,5

2002 180,9 7,9

2003 239,2 5,9

2004 299,4 9,9

2001–2004 Dönemi 222,5 3,5 7,9 105,6

2005 360,9 7,6

1980–2005 Dönemi 149,1 4,1 6,0 528,4

Kaynak: DİE (2004) ve TÜİK’den yararlanarak hesaplanmıştır.

5 Nisan Kararları olarak adlandırılan tedbirlerin alındığı 1994 krizinin

damgasını vurduğu 1994–1997 döneminde ise, ortalama milli gelir 1993’deki 181

milyar dolar seviyesinin oldukça altındaki 161 milyar dolar seviyesine kadar

Page 120: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

116

düşerken ortalama büyüme hızı yüzde 4,3 olarak gerçekleşmiştir. Kriz sonrası

yaşanan yüksek devalüasyon ve ihracat artışının etkisiyle kriz sonrası 1995–1997

döneminde milli gelirde yüzde 7,8 gibi oldukça yüksek bir ortalama büyüme hızına

ulaşılmış ve toplam yüzde 46’lık bir artış yaşanmıştır.

1998–2000 döneminde yaşanan 1999 Marmara depremi milli gelirin

1998’deki 205 milyar dolar seviyesinden 187 milyar dolara düşmesine yol açmış ve

ortalama büyüme hızı yüzde 1,3’e kadar gerilemiştir. Kriz dönemi dikkate

alınmadığında ortalama büyümenin yüzde 5,5 olduğu bu dönemde, 1999 Marmara

depremi ve ihracatta yaşanan durgunluğa paralel olarak milli gelir dönem boyunca

toplam yüzde 2,1 oranında azalmıştır.

Grafik 4.2. Türkiye’de Milli Gelirin Gelişimi (1980-2005)

Grafik 2: Türkiye'de Milli Gelirin Gelişimi; 1980-2005

0

50

100

150

200

250

300

350

400

198

0

198

1

198

2

198

3

198

4

198

5

198

6

198

7

198

8

198

9

199

0

199

1

199

2

199

3

199

4

199

5

199

6

199

7

199

8

199

9

200

0

200

1

200

2

200

3

200

4

200

5

Mil

ya

r $

Y

Kaynak: DİE (2004) ve TÜİK.

2001–2004 dönemine ise milli gelirde yüzde 9,5 oranında bir düşüşün

yaşandığı Şubat 2001 krizi damgasını vurmuş ve 2002 sonrasında elde edilen yüksek

büyüme oranları ile ortalama milli gelir 222 milyar dolar seviyesinde olmuştur.

Page 121: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

117

Dönem boyunca elde edilen ortalama büyüme oranı yüzde 3,5 iken, kriz dönemi

hariç büyüme incelenen dönemlerin en yüksek seviyesi olan yüzde 7,9’dur.

2005 sonrası dönemde belirsizliklerin küresel ölçekte artması ve petrol

fiyatlarında hızlı yükseliş nedeniyle büyümenin yavaşlayacağı tahmin edilse de,

2005’de oldukça yüksek sayılabilecek yüzde 7,6’lık büyüme hızı elde edilmiştir.

2006’da ise yüzde 5’lik bir büyüme hedeflenmesine rağmen, TÜİK 2006 verilerine

göre ilk altı aylık Ocak-Haziran 2006 döneminde büyüme yüzde 7,5 seviyesinde

gerçekleşmiştir.

4.2.2. Diğer Ülkelerde İhracat ve Milli Gelir Göstergeleri

Tablo 4.2, 4.3 ve Grafik 4.3’de Türkiye dışında incelenen yedi ülkede ihracat

ve milli gelirin gelişimi 2000–2005 dönemi baz alınarak verilmiştir. Bu verilerden

yararlanarak incelenen dönemde Arjantin, Brezilya, Çek Cumhuriyeti, Çin,

Hindistan, Macaristan ve Polonya’da dış ticaretle milli gelir arasındaki ilişkiye

yönelik olarak aşağıdaki değerlendirmeleri yapmak mümkündür;

a) Arjantin ve Brezilya’da 2000 sonrası dönemde milli gelirde ciddi

dalgalanmalar yaşansa da ihracat artmaya devam etmiştir.

b) Çek Cumhuriyeti, Çin ve Macaristan’ın milli geliri incelenen altı yıllık

dönemde iki kata yakın bir artış göstermiş ve özellikle 2003 sonrasında bu ülkeler iyi

bir büyüme trendi yakalamıştır.

Page 122: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

118

Tablo 4.2. Diğer Ülkelerde İhracatın Gelişimi (2000–2005) (Milyar $) 2000 2001 2002 2003 2004 2005

ARJANTİN 26.3 26,5 25,5 29,4 34,1 40

BREZİLYA 54.9 57,8 60 72,7 94,5 118,3

ÇEK

CUMHURİYETİ 29.1 33,3 38,5 48,7 69,0 78,5

ÇİN 249.2 266 325,5 438,2 593,3 761,9

HİNDİSTAN 45.2 44,3 52,4 63 79,8 97,3

MACARİSTAN 28.2 30,4 34,5 43,1 55,6 62,2

POLONYA 31.7 36,0 41,1 53,8 75,0 88,9

Kaynak: Dünya Bankası, World Development Indicators.

Tablo 4.3. Diğer Ülkelerde Milli Gelirin Gelişimi (2000–2005) (Milyar $) 2000 2001 2002 2003 2004 2005

ARJANTİN 275,5 261,3 152,2 139,5 137,2 173

BREZİLYA 623,8 535,3 499,8 486,9 551,6 644,1

ÇEK

CUMHURİYETİ 58,4 57,8 60 73,1 93,6 109,1

ÇİN 1168,8 1273,2 1406,8 1631,4 1937,9 2263,8

HİNDİSTAN 457,6 479,7 492,4 567,1 680,3 793

MACARİSTAN 47 48,4 52,5 65,1 84,5 101,1

POLONYA 175,5 177,7 184,3 207,6 234,4 271,4

Kaynak: Dünya Bankası, World Development Indicators.

c) İhracatın artış hızı milli gelire kıyasla daha da fazla olmuş, Polonya ve

Çin’in ihracatında üç kata yakın artışlar yaşanmıştır.

d) Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya’nın milli gelir ve ihracat

performansı 2004’deki Avrupa Birliği tam üyeliği sonrasında hız kazanmıştır.

Page 123: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

119

Grafik 4.3. Seçilmiş Ülkelerde Milli Gelir ve İhracatın Gelişimi

Kaynak: Dünya Bankası, World Development Indicators. (X- İhracat; Y-Milli Gelir)

Grafik 3.- Milli gelir ve İhracatın Gelişimi,

Arjantin

0

50

100

150

200

250

300

2000 2001 2002 2003 2004 2005

Mil

ya

r $

Y

X

Grafik 4.- Milli gelir ve İhracatın Gelişimi,

Brezilya

0

100

200

300

400

500

600

700

2000 2001 2002 2003 2004 2005

Mil

ya

r $

Y

X

Grafik 5.- Milli gelir ve İhracatın Gelişimi,

Çek Cumhuriyeti

0

20

40

60

80

100

120

2000 2001 2002 2003 2004 2005

Mil

ya

r $

Y

X

Grafik 6.- Milli gelir ve İhracatın Gelişimi,

Çin

0

500

1000

1500

2000

2500

2000 2001 2002 2003 2004 2005M

ilya

r $

Y

X

Grafik 7.- Milli gelir ve İhracatın Gelişimi,

Hindistan

0

100

200

300

400

500

600

700

800

900

2000 2001 2002 2003 2004 2005

Mil

yar

$

Y

X

Grafik 8.- Milli gelir ve İhracatın Gelişimi,

Macaristan

0

20

40

60

80

100

120

2000 2001 2002 2003 2004 2005

Mil

yar

$

Y

X

Grafik 9.- Milli gelir ve İhracatın Geliş imi,

Polonya

0

50

100

150

200

250

300

2000 2001 2002 2003 2004 2005

Mily

ar

$

Y

X

Page 124: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

120

4.3. Veri ve Metodoloji

4.3.1. Değişkenlerin Durağanlığı

İhracata dayalı büyüme hipotezini test etmek amacıyla, ihracat ve milli gelir

arasındaki ilişki Granger Nedensellik Testi kullanılarak Türkiye, Çek Cumhuriyeti,

Macaristan, Polonya, Arjantin, Brezilya, Hindistan ve Çin’den oluşan 8 ülke için

analiz edilmiştir. Çalışmada ayrıca ithalat ile ihracat ve milli gelir arasında ilişki

incelenerek dış ticaret ile büyüme arasındaki bağ farklı açılardan sorgulanmıştır. Veri

elde edilen kaynaklardaki farklılık nedeniyle, çalışmada ele alınan dönem Türkiye

için (1980-2005); Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya için (1992-2005);

Arjantin, Brezilya ve Hindistan için (1980-2004); Çin için ise (1984-2005)

dönemleridir.

Page 125: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

121

Tablo 4.4. Durağanlık Analizi, Birim kök (Unit Root) Testi Sonuçları Ülke

(Dönem) Değişken

ADF Testi

Sonucu

ADF Kritik

Değeri

Durağanlık Testi

Sonucu1

İhracat (TX) -4,2959 Durağan I(2), % 5

Milli Gelir (TY) -3,9018 Durağan I(2), % 5 Türkiye

(1980-2005) İthalat (TM) -2,6567

% 5 → -2,9969

%10 → -2,6381 Durağan I(2), % 10

İhracat (ÇKX) -3,7537 Durağan I(2), % 5

Milli Gelir (ÇKY) -4,9757 Durağan I(2), % 5

Çek

Cumhuriyeti

(1992-2005) İthalat (ÇKM) -3,5288

% 5 → -3,1801

%10 → -2,7349 Durağan I(2), % 5

İhracat (MX) -2,8728 Durağan I(2), % 10

Milli Gelir (MY) -3,2284 Durağan I(2), % 5 Macaristan

(1992-2005) İthalat (MM) -2,7505

% 5 → -3,1801

%10 → -2,7349 Durağan I(2), % 10

İhracat (PX) -4,1099 Durağan I(2), % 5

Milli Gelir (PY) -3,1936 Durağan I(2), % 5 Polonya

(1992-2005) İthalat (PM) -2,9077

% 5 → -3,1801

%10 → -2,7349 Durağan I(2), % 10

İhracat (AX) -3,1865 Durağan I(2), % 5

Milli Gelir (AY) -3,4690 Durağan I(2), % 5 Arjantin

(1980-2004) İthalat (AM) -3,4883

% 5 → -3,0038

%10 → 2,6417 Durağan I(2), % 5

İhracat (BX) -6,5577 Durağan I(2), % 5

Milli Gelir (BY) -2,7538 Durağan I(2), % 10 Brezilya

(1980-2004) İthalat (BRM) -4,2706

% 5 → -3,0038

%10 → 2,6417 Durağan I(2), % 5

İhracat (HX) -3,3267 Durağan I(2), % 5

Milli Gelir (HY) -3,1841 Durağan I(2), % 5 Hindistan

(1980-2004) İthalat (HM) -4,5100

% 5 → -3,0038

%10 → 2,6417 Durağan I(2), % 5

İhracat (ÇX) -2,6970 Durağan I(2), % 10

Milli Gelir (ÇY) -5,2206 Durağan I(2), % 5 Çin

(1984-2005) İthalat (ÇM) -3,2654

% 5 → -3,0400

%10 → -2,6608 Durağan I(2), % 5

Not: İkinci dereceden farkları alınan değişkenler için hesaplanan ADF testi sonucu tablo değerinden büyük ise, incelenen serinin durağan [I(2)] olduğuna ilişkin hipotez kabul edilmiştir. Dış ticaret verileri Birleşmiş Milletler Comtrade İstatistikleri; Milli gelir verileri IMF World Economic Outlook.

Page 126: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

122

İlk olarak nedensellik analizinde kullanılan ihracat, ithalat ve milli gelir

değişkenlerine ilişkin durağanlık (stationarity) analizi yapmak için, birim kök (unit root)

testleri ADF (Augmented Dickey-Fuller) yöntemi kullanılarak yapılmış ve sonuçlar

Tablo 4.4’te verilmiştir. Tablodaki veriler ikinci farkları alınan değişkenlerin yüzde 5

veya 10 anlam seviyelerinde ikinci dereceden durağan [I(2)] olduklarını göstermektedir.

4.4. Granger Nedensellik Analizi ve Sonuçları

4.4.1. Standart Granger Nedensellik Testi:

İki değişken arasındaki nedensel bir ilişkinin varlığını ve yönünü test etmek

için kullanılır ve uygulanabilirliğindeki kolaylık sebebiyle en çok tercih edilen

yöntemdir. Granger (1986) ve Engle ve Granger (1987) tarafından geliştirilen

eşbütünleşme (cointegration) tekniği, nedensellik testi ile ilgili teorik çalışmaların

yeniden gözden geçirilmesine katkıda bulunmuştur. Bu yeni yaklaşıma göre, iki

değişken (örneğin, X ve Y) arasında eşbütünleşme olduğu gösterilebilirse, kısa

dönemde dengesizlikleri gideren bir hata düzeltme mekanizması (ECM) vardır.

ECM’nin bir sonucu olarak, ∆Yt veya ∆Xt veya her ikisine, Yt-1 ve Xt-1’in de bir

fonksiyonu olan gecikmeli hata düzeltme terimi neden olmalıdır. Granger (1988)

eşbütünleşik değişkenler arasında tek yönlü de olsa bir nedensellik ilişkisinin

bulunacağını ifade etmiştir.

4.4.2. Granger Nedensellik Testi Sonuçları

Durağan hale getirdiğimiz değişkenler arasındaki nedensellik (causality)

ilişkisini ve nedenselliğin yönünü analiz etmek amacıyla, incelenen her bir ülke için

ihracat, ithalat ve milli gelir değişkenlerine ilişkin test edilen hipotez, Granger

nedensellik testi sonucu, P değeri ve nedenselliğin yönüne ilişkin veriler Tablo 4.5’te

sunulmuştur.

Page 127: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

123

İncelenen her bir ülke için dış ticaret ve milli gelir arasında bir nedensellik

ilişkisi mevcut olup olmadığı ve varsa nedensellik ilişkinin yönü dikkate alındığında

aşağıdaki değerlendirmeleri yapmak mümkündür262

a) Arjantin ve Brezilya dışındaki diğer bütün ülkeler için ihracattan milli

gelire doğru bir nedensellik ilişkisi olduğu görülmekte, dolayısıyla incelenen

ülkelerin önemli bir bölümü için ihracata dayalı büyüme hipotezi desteklenmektedir.

b) Polonya, Hindistan ve Çin dışındaki ülkeler için ithalat ve milli gelir

arasında hiçbir nedensellik ilişkisi bulunmamıştır.

c) Türkiye örneğinde, ithalat ve milli arasında bir nedensellik olmadığı, fakat

ihracattan ithalata doğru güçlü bir bağ olduğu, dolayısıyla ihracattaki artışların

ithalatı önemli ölçüde körüklediği anlaşılmaktadır.

262 Türkiye ekonomisi için ihracata dayalı büyüme hipotezini test eden diğer çalışmalar için bak.

Bahmani-Oskooee ve Domac (1995), Yiğidim ve Köse (1997), Özmen ve Furtun (1998) ve Şimşek (2003). Farklı dönemleri kapsayan ve oldukça farklı yöntemlerin kullanıldığı bu testlerden sadece Bahmani-Oskooee ve Domac’ın 1923-1990 dönemi için yaptığı çalışmada Türkiye’nin ihracat ile milli geliri arasında çift yönlü bir nedensellik ilişkisi bulunmuştur.

Page 128: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

124

Tablo 4.5. Granger Nedensellik Testi Sonuçları ÜLKE (İNCELENEN DÖNEM)

HİPOTEZ GRANGER F TESTİ SONUCU

P DEĞERİ1

NEDENSELLİĞİN YÖNÜ

İhracat gelire neden olmaz. 3,9154 0,0376*

Gelir ihracata neden olmaz. 0,3122 0,7354 X → Y

İthalat gelire neden olmaz. 1,4198 0,2662

Gelir ithalata neden olmaz. 0,2512 0,8703 İlişki yok

İthalat ihracata neden olmaz. 0,1183 0,8890

TÜRKİYE

(1980–2005)

İhracat ithalata neden olmaz. 6,7883 0,0059** X → M

İhracat gelire neden olmaz. 4,8446 0,0467

Gelir ihracata neden olmaz. 0,0641 0,9384 X → Y

İthalat gelire neden olmaz. 0,7247 0,5175

Gelir ithalata neden olmaz. 0,7996 0,4866 İlişki yok

İthalat ihracata neden olmaz. 2,3029 0,1704

ÇEK

CUMHURİYETİ

(1992–2005)

İhracat ithalata neden olmaz. 5,7783 0,0329* X → M

İhracat gelire neden olmaz. 12,2956 0,0051**

Gelir ihracata neden olmaz. 3,7203 0,0793 X → Y

İthalat gelire neden olmaz. 1,9542 0,2116

Gelir ithalata neden olmaz. 0,8699 0,4598 İlişki yok

İthalat ihracata neden olmaz. 0,1278 0,8819

MACARİSTAN

(1992–2005)

İhracat ithalata neden olmaz. 0,4251 0,4694* X → M

İhracat gelire neden olmaz. 13,3070 0,0041**

Gelir ihracata neden olmaz. 1,7925 0,2351 X → Y

İthalat gelire neden olmaz. 5,7359 0,0335*

Gelir ithalata neden olmaz. 1,7041 0,2494 M → Y

İthalat ihracata neden olmaz. 4,9956 0,0495*

POLONYA

(1992–2005)

İhracat ithalata neden olmaz. 3,1990 0,1030 X → M

İhracat gelire neden olmaz. 0,0259 0,9744

Gelir ihracata neden olmaz. 1,6226 0,2249 İlişki yok

İthalat gelire neden olmaz. 0,9239 0,4149

Gelir ithalata neden olmaz. 0,7167 0,5017 İlişki yok

İthalat ihracata neden olmaz. 0,1456 0,8654

ARJANTİN

(1980–2004)

İhracat ithalata neden olmaz 3,9987 0,0365* X → M

İhracat gelire neden olmaz. 3,0759 0,0709 BREZİLYA

(1980–2004) Gelir ihracata neden olmaz. 1,0070 0,3849 İlişki yok

Page 129: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

125

İthalat gelire neden olmaz. 1,1579 0,3364

Gelir ithalata neden olmaz. 0,6672 0,5253 İlişki yok

İthalat ihracata neden olmaz. 0,4603 0,6382

İhracat ithalata neden olmaz. 5,9762 0,0102* X → M

İhracat gelire neden olmaz. 1,6345 0,4416*

Gelir ihracata neden olmaz. 0,5665 0,5772 X → Y

İthalat gelire neden olmaz. 11,9632 0,0005**

Gelir ithalata neden olmaz. 1,9108 0,1768 M → Y

İthalat ihracata neden olmaz. 4,2498 0,0457*

HİNDİSTAN

(1980–2004)

İhracat ithalata neden olmaz. 0,7218 0,4993 M → X

İhracat gelire neden olmaz. 8,7719 0,0033**

Gelir ihracata neden olmaz. 0,7277 0,5004 X → Y

İthalat gelire neden olmaz. 4,3811 0,0433*

Gelir ithalata neden olmaz. 0,7092 0,5088 M → Y

İthalat ihracata neden olmaz. 4,4005 0,0329*

ÇİN

(1984–2005)

İhracat ithalat neden olmaz. 0,6708 0,5269 M → X

Not: Olasılık (Probability-P) değeri 0.05’ten küçük ise yüzde 5; 0,01’den küçük ise yüzde 1

seviyesinde ilgili hipotez reddedilmiştir.

d) 1990’lı yıllardan sonra dışa açık ve piyasa ekonomisine dayalı bir büyüme

stratejisi benimseyen ülkelerden Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan’a kıyasla

farklı bir yapı sergilemektedir. Diğer iki ülkede ithalat ve milli gelir arasında bir

nedensellik ilişkisi yokken, Polonya örneğinde dış ticaretin hem ihracat hem de

ithalat kanalıyla milli geliri etkilediği anlaşılmaktadır.

e) Son yıllarda hızlı bir büyüme performansı yakalayan Hindistan ve Çin’de

dış ticaret ve milli gelir arasındaki ilişki benzer bir yapı sergilemektedir. Dış ticarette

ithalattan ihracata doğru bir nedensellik ilişkisinin olması bu ülkelerde ithalattaki

artışların ihracatı körüklediğini göstermektedir. Dolayısıyla, büyük bir nüfusa sahip

olan, doğal kaynaklar yönünden ise fakir ve dışa oldukça bağımlı olan bu ülkelerde

iç talep baskısı, yatırım ve ara malı yetersizliği gibi nedenlerin ithalatı artırdığı

anlaşılmaktadır. Ayrıca, giderek artan doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ithal

girdi kullanımını zorlaması gibi faktörler bu ülkelerde ithalatın dış talep ve

dolayısıyla ihracattan bağımsız olarak da yükselebileceğini ortaya koymaktadır.

Page 130: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

126

BEŞİNCİ BÖLÜM

SONUÇ

5.1. SONUÇ

Çalışmanın başlıca amacı, büyüme ve uluslararası iktisat literatüründe sıkça

tartışılan ‘ihracata dayalı büyüme hipotezi’nin geçerliğini Granger nedensellik

analizini kullanarak test etmektir. Türkiye’nin yanı sıra çalışmada Çek Cumhuriyeti,

Macaristan, Polonya, Arjantin, Brezilya, Hindistan ve Çin gibi yeni gelişen

ekonomiler incelenmiş ve ihracata dayalı büyüme stratejilerinin hızla yaygınlaştığı

1980 sonrası dönem dikkate alınmıştır.

Bu amaçla, çalışma dış ticaret ve büyümenin incelendiği teorik bölümlerin

ardından; ihracata dayalı büyüme tezini test etmeye yönelik çalışmalardan elde

edilen sonuçları içeren literatür incelemesi, uygulama ve sonuç bölümü yer

almaktadır.

Çalışmanın ilk bölümünde küreselleşme olayları tarafından etkilenen dış

ticaretin tarihsel süreç içerisindeki seyri, dış ticaretin gelişiminin hangi nedenlere

dayandırılabileceği, uluslararası entegrasyonların dış ticarete etkisi bağlamında dış

ticaretin değişen doğası incelenmiştir.

Daha sonra, büyüme teorilerinin temelini oluşturan Klasik Büyüme Teorisi

daha sonra ise sırasıyla Keynesyen, Neoklasik ve İçsel Büyüme Teorileri ile ithal

ikameci ve ihracata dayalı sanayileşme stratejilerinin ana hatlarıyla incelendiği ikinci

bölüm yer almaktadır.

Çalışmanın dördüncü bölümünde 1980-2005 yılları arası dönemi kapsayan

veri seti kullanılarak Türkiye Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Arjantin,

Brezilya, Hindistan ve Çin için İhracata Dayalı Büyüme Hipotezi test edilmiştir.

Sonuç bölümünde ise tezin teorik kısmı kısaca özetlenmiş ve bulgular

ışığında yorum yapılmıştır.

1980 sonrasında Türkiye’de ihracat ve milli gelirin gelişim trendi belirli alt

dönemlere ayrılarak incelenmiştir. Bu analiz sonunda, serbest dış ticaret rejimine

Page 131: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

127

geçiş sonrasında, belirli dönemlerde durgunluklar yaşansa da, Türkiye'de ihracatın

1980–2005 yılları arasındaki 25 yılda yaklaşık yirmi beş katlık bir artışla 2,9 milyar

dolardan 73 milyar dolara kadar arttığı görülmüştür.

Milli gelire yönelik analiz de, kriz dönemleri dışında, Türkiye’nin oldukça

yüksek sayılabilecek bir büyüme performansı sergilediğini göstermiştir. 1980’de

yaklaşık 68 milyar dolar seviyesinde olan milli gelir, 2005’e gelindiğinde beş katın

üzerinde bir artışla 360 milyar doları geçmiş, tüm dönem içinde ortalama milli gelir

149,1 milyar dolar ve ortalama büyüme hızı yüzde 4,1 olarak gerçekleşmiştir. Kriz

dönemleri dikkate alınmadığında ise Türkiye’nin yıllık ortalama büyüme hızı yüzde

6’ya kadar çıkmaktadır. Dolayısıyla, ekonomik istikrarsızlıkların, milli gelir üzerinde

çok ciddi etkiler bırakırken, uzun dönemli ve sürdürülebilir büyümenin önünde

önemli bir engel teşkil ettiği anlaşılmaktadır.

Çalışmanın ampirik bölümünde incelenen 8 ülkeye ait dış ticaret ve milli gelir

değişkenlerinin durağanlık analizi yapıldıktan sonra, ihracat ve milli gelir arasındaki

nedensellik ilişkisi irdelenmiştir. Bu bölümde elde edilen bulgulara göre, Arjantin ve

Brezilya dışındaki diğer bütün ülkeler için ihracattan milli gelire doğru bir

nedensellik ilişkisi olduğu görülmekte, dolayısıyla ihracata dayalı büyüme hipotezi

genel olarak desteklenmektedir.

Polonya, Hindistan ve Çin dışındaki ülkeler için ithalat ve milli gelir arasında

hiçbir nedensellik ilişkisi bulunmamıştır.

Türkiye için yapılan analiz, ihracattan ithalata doğru güçlü bir nedensellik

ilişkisi olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla ihracattaki artışların ithalatı önemli

ölçüde tetiklediği anlaşılmaktadır.

Bu sonuç, Türkiye’de son dönemde ihracattaki ciddi artışlara rağmen,

özellikle ara malı ithalatındaki paralel artışlar nedeniyle, dış ticaret açığı sorunun

neden giderilemediğine ışık tutması açısından önemlidir.

Ayrıca Polonya’nın “ithalatın gelire neden olmadığı” yönündeki sonuçu göz

ardı edilirse; Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Türkiye verileri incelendiğinde

birbirine benzer sonuçlar elde edildiği gözlenmektedir. Bunun yanında aynı şekilde

Hindistan ve Çin sonuçları arasında ve Arjantin ve Brezilya sonuçları arasında

Page 132: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

128

benzerlik görülmektedir. Aynı bölgede bulunan ülkeler arasında dış ticaret

yapılarının benzerliğinin yanında sonuçlar dış ticarette “coğrafi yakınlığın” önemini

vurgulamaktadır.

Page 133: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

129

KAYNAKÇA

Kitaplar:

ACAR, Y., İktisadi Büyüme ve Büyüme Modelleri, Vipaş Yayınları, Genişletilmiş 4. Baskı, Bursa, 2002, s. 87.

ADDA, J., Ekonominin Küreselleşmesi, İletişim Yayınları, 2005.

ALKİN, E., Gelir ve Büyüme Teorisi, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1992, s. 41.

APPLEYARD, D.R. ve A.J. FİELD, International Economics, Irwin, Boston, 1992.

AYDIN, M. K., Sermayenin Küreselleşmesi Kapitalizmin Altın Dönemi’nden Neoliberal Dalga’ya Uzanan Süreç, Değişim Yayınları, 2003.

BALKIR, C. ve M. DEMİRCİ, Uluslararası Ekonomik Bütünleşme ve Avrupa Topluluğu, Filiz Kitabevi, İstanbul 1989.

CAVES, R.E.; J.A. FRANKEL ve R.W. JONES, International Economics, Addison-Hesley, 8th ed., USA, 1999.

CHANG, H. ve GRABEL, I. (2005), Kalkınma Yeniden, İmge Kitabevi Yayınları.

DULUPÇU, M.A., Küresel Rekabet Gücü Türkiye Üzerine Bir Değerlendirme, Nobel Yayın Dağıtım, 2001.

EROĞLU, Ö., Türkiye Ekonomisi, Bilim Kitabevi, Isparta, 2002.

F. BAŞKAYA, 1997.

FRONSTERA, R.C., G.M. GROSSMAN ve D. IRWIN, The Politikal Economy of Trade Policy, Massachusetts: MIT Press, 1996.

GÜRAN, N. ve İ. AKTÜRK, Uluslararası İktisadi Kuruluşlar, Tuğra Ofset, Ekim 2001, Isparta.

GÜRAN, N., Uluslararası Ekonomik Bütünleşmeler ve Avrupa Birliği, Anadolu Matbaacılık, İzmir 2002.

HIRST, P. ve G. THOMPSON, Küreselleşme Sorgulanıyor, Dost Kitabevi, 2003.

HİÇ, M., Büyüme ve Gelişme Ekonomisi, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1994.

HUSTED, S. ve M. MELVIN, International Economics, Harper Collins College Publishers, New York, 1993.

İYİBOZKURT, E., Uluslararası İktisat Teorisi, Uludağ Üniversitesi Güçlendirme Vakfı Yayınları, Yayın No:22, 1989.

JONES, C. I., İktisadi Büyümeye Giriş, (Çev. Sanlı Ateş ve İsmail Tuncer), Literatür Yayınları: 56, İstanbul, Nisan 2001.

KARLUK, S.R., Türkiye Ekonomisi Tarihsel Gelişim Yapısal ve Sosyal Değişim, Beta Yayınları, İstanbul, 1996.

KAZGAN G., Ekonomide Dışa Açık Büyüme, Altın Kitaplar Matbaası.,İstanbul, 1985.

Page 134: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

130

KAZGAN, G., İktisadi Düşünce veya Politik İktisadın Evrimi, Remzi Kitabevi, Onbirinci Baskı, Haziran 2004.

KAZGAN, G., Küreselleşme ve Ulus Devlet: Yeni Ekonomik Düzen, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2000.

MANKIW, N. G., Macroeconomics, Fifth Edition, Worth Publishers, New York, 2003.

BARBER, W.J., İktisadi Düşünce Tarihi, Şule Yayınları, s.185.

ÖZGÜVEN, A., İktisadi Büyüme, İktisadi Kalkınma, Sosyal Kalkınma, Planlama ve Japon Kalkınması, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1988.

ROBERTSON, D., Uluslararası Ticaret Politikası, AK Yayınları, İstanbul, 1972.

SEYİDOĞLU, H.

SKOUSEN, M., Modern İktisadın İnşası: Büyük Düşünürlerin Hayatları ve Fikirleri, Çev. M. Acar, E. Erdem ve M. Toprak, Liberte Yayınları, Ankara, 2003.

SMITH, A., Milletlerin Zenginliği, Cilt II, Millî Eğitim Basımevi, Çeviren: Haldun Derin, İstanbul, 1948.

SMITH, A., Ulusların Zenginliği, Cilt 1, Alan Yayıncılık, Çeviren: Ayşe YUNUS ve Mehmet BAKIRCI, İstanbul, Şubat 1985.

SMITH, A., Ulusların Zenginliği, Cilt 2, Alan Yayıncılık, Çeviren : M. Tanju AKAD, Kasım 2002.

TURANLI, R., İktisadi Düşünce Tarihi, Bilim Teknik Yayınevi, 3. Baskı, 2000.

ÜNSAL, E.M., Uluslararası İktisat Teori, Politika ve Açık Ekonomi Makro İktisadı, İmaj Yayınevi, Ankara, Eylül 2005, s.409.

WENT, R., Küreselleşme Neoliberal İddialar Radikal Yanıtlar, Yazın Yayıncılık, Çeviren:Emrah Dinç, Ekim, 2001, s.27.

YILMAZ, Ş., Dış Ticaret Kuramlarının Evrimi, Gazi Üniversitesi Yayınları, Yayın No:178, (İİBF Yayın No:57), Ankara, 1992, s.13-4.

Page 135: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

131

Makaleler:

GROSSMAN, G. M ve E. HELPMAN, “Endogenous Innovation in the Theory of Growth”, Journal of Economic Perspectives, Vol:8, No:1, 1994, s. 23-44.

GROSSMAN, G. M. ve E. HELPMAN (1991), “Trade, Knowledge Spillowers and Growth”, European Economic Review, Vol: 35, s. 517-526.

ADELMAN, I. (1984), “Beyond Export-Led Growth”, World Development, Vol.12, s.937-949.

AFXENTİOU, P.C. ve SERLETİS, A. (1989), “Long Term Trends İn Canadian Economic Development”, Economic Notes, Vol.3, s.362-375.

AFXENTİOU, P.C. ve SERLETİS, A. (1991), “Exports And GNP Causality İn The İndustrial Countries: 1950-1985”, Kyklos, Vol.44, s.167-179.

AKTAN, C. C.; “Global Ekonomik Entegrasyon ve Türkiye”, Dış Ticaret Dergisi, Ocak-1999, s.1-30.

ATEŞ, D., “Küreselleşme: Ne Kadar Tek Boyutlu?”, Doğuş Üniversitesi Dergisi, Cilt 7, Sayı:1, s. 25-38, 2006.

ATEŞOĞLU, H.S. (1994), “An Application of a Kaldorian Export-Led Model of Growth to The United States”, Applied Economics, Vol.26, s.479-483.

AYDEMİR, C. ve H.H. GÜNEŞ, “Merkantilizmin Ortaya Çıkışı”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, Kış-2006, Cilt:5, Sayı:15, < http://www.e-sosder.com/dergi/15136-158.pdf >, s. 136-158.

BAHMANİ-OSKOOEE, M. ve ALSE, J. (1993), “Export Growth And Economic Growth: An Application Of Cointegration And Error Correction Modeling”, The Journal of Developing Areas, Vol.27, s.535-542.

BAHMANİ-OSKOOEE, M. ve DOMAC, I. (1995), “Export Growth And Economic Growth İn Turkey: Evidence From Cointegration Analysis”, Middle East Technical University Studies in Development, Vol.22, s.67-77.

BAHMANİ-OSKOOEE, M., MOHTAD, H. ve SHABSİGH, G. (1991), “Exports, Growth And Causality İn LDCs: A Reexamination”, Journal of Development Economics, Vol.36, s.405-415.

BALASSA, B. (1978a), “Exports And Economic Growth: Further Evidence”, Journal of Development Economics, Vol.5, s.181-189.

BALASSA, B. (1978b), “Export İncentives And Export Performance İn Developing Countries: A Comparative Analysis”, Weltwirtschaftliches Archiv, Vol.114, s.24-61.

BALASSA, B. (1985), “Exports, Policy Choices, And Economic Growth İn Developing Countries After The 1973 Oil Shock”, Journal of Development Economics, Vol.18, s.23-35.

BAYRAKTUTAN, Y., “Bilgi ve Uluslararası Ticaret Teorileri”, C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 4, Sayı 2, 2003, s.175-186.

BURNEY, N.A. (1996), “Exports And Economic Growth: Evidence From Cross

Page 136: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

132

Country Analysis”, Applied Economics Letters, Vol.3, s.369-373.

BÜYÜKBAŞ, Hakkı ve Kenan ÖREN, “Küreselleşme, Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Sosyal Düzen Arayışı”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 13, s. 102-121, 2005.

CHOW, P.C.Y. (1987),”Causality Between Export Growth And İndustrial Development: Empirical Evidence From The NICs”, Journal of Development Economics, Vol.26, s.55-63.

ÇELEBİ, E. (2001), “Türkiye’de Devalüasyon Uygulamaları (1923-2000)”, Doğuş Üniversitesi Dergisi, Vol. 2, No: 3, s.55-66.

DODARO, S. (1991), “Comparative Advantage, Trade And Growth: Export-Led Growth Revisited”, World Development, Vol. 19, s. 1153-1165.

DODARO, S. (1993), “Exports And Growth: A Reconsideration Of Causality”, Journal of Developing Areas, Vol.27, s.227-244.

DOLLAR, D. (1992), “Outward-Oriented Developing Economies Really Do Grow More Rapidly: Evidence From 95 LDCs, 1976-1985”, Economic Development and Cultural Change, Vol.40, s.523-544.

EDWARDS, S. (1993), “Openness, Trade Liberalization And Growth İn Developing Countries”, Journal of Economic Literature, Vol.31, s.1358-1393.

EGE, Y.A., “Türkiye’nin Dış Ticaretinin Bugünü ve 21. Yüzyıla Doğru Muhtemel Gelişmeler”, <http://www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/ EAD/TanitimKoordinasyonDb/ozelsayi98.doc>, (06.05.2007).

EGELİ, H. A., “Dış Ticaret Açısından Sanayileşme Stratejileri ve Türkiye Açısından Değerlendirmesi”, Türkiye-Kırgızistan Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 2, 2001, s. 154.

EMERY, R.F. (1967), “The Relation Of Exports And Economic Growth”, Kyklos, Vol.20, s.470-486.

ENGLE, R.F. ve GRANGER, C.W.J. (1987) “Co-integration and Error Correction: Representation, Estimation and Testing”, Econometrica, Vol. 55, s. 251-276.

ERCAN, N., “İçsel Büyüme Teorisi: Genel Bir Bakış”, Planlama Dergisi, DPT kuruluşunun 42. Yılı Özel Sayısı, 2000, <http://ekutup.dpt.gov.tr/ planlama/ 42nciyil/ercanny.pdf>, (05.03.2007), s. 132.

FEDER, G. (1983), “On Exports And Economic Growth”, Journal of Development Economics, Vol.12, s.59-73.

GEHRELS, F., “Customs Union from a Single-Country Viewpoint”, The Review of Economic Studies, Vol. 24, No. 1, s. 1956 – 1957.

GÖKAL, İ., “Globalleşme”, Dış Ticaret Dergisi, Sayı:7, Ekim, 1997.

GRANGER, C.W.J. (1986) “Developments in the Study of Cointegrated Economic Variables”, Oxford Bulletin of Economics and Statistics, Vol. 48, 1948, s. 213-228.

GRANGER, C.W.J. (1988) “Some Recent Developments in a Concept of Causality”, Journal of Econometrics, 39, ss.199-211.

Page 137: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

133

GREENAWAY, D. ve SAPSFORD, D. (1994a), “What Does Liberalization Do For Exports And Growth”, Weltwirtschaftliches Archiv, No:130, s.152-174.

GREENAWAY, D. ve SAPSFORD, D. (1994b), “Exports, Growth, and Liberalization: An Evaluation”, Journal of Policy Modelling, Vol.16, s. 165-86.

GREENAWAY, D., MORGAN, W. ve WRIGHT, P. (1997), “Trade Liberalization And Growth İn Developing Countries: Some New Evidence”, World Development, Vol.25, s.1885-1892.

HARROD, R. F., “An Essay in Dynamic Theory”, The Economic Journal, XLIX, s. 14-33, March 1939.

HELD, D. ve A. MCGREW, “Globalization and The Liberal Democratic State”, Government and Opposition, 1993, 28:2, s.

HELLER, P.S. ve PORTER, R.C. (1978), “Exports and growth: An empirical re-investigation”, Journal of Development Economics, Vol.5, No:2, s. 191-193.

IRWIN, D.A., “The GATT in Historical Perspective”, The American Economic Review, Vol. 85, No. 2, Papers and Proceedings of the Hundredth and Seventh Annual Meeting of the American Economic Association Washington, DC, Mayıs 1995, s. 324.

JUNG, W. S. ve MARSHALL, P. J. (1985), “Exports, Growth and Causalty in Developing Country”, Journal of Development Economics, Vol.18, s.1-12.

KAVOUSSI, R.M. (1984), “Export Expansion and Economic Growth: Further Empirical Evidence”, Journal of Development Economics, Vol. 14, s. 241-50.

KAVOUSSI, R.M. (1985), “International Trade And Economic Development: The Recent Experience Of Developing Countries”, Journal of Developing Areas, Vol. 19, s. 379-92.

KİBRİTÇİOĞLU, A. (1998), “İktisadi Büyümenin Belirleyicileri ve Yeni Büyüme Modellerinde Beşeri Sermayenin Yeri”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt 53, No:1-4, s. 207-230.

KRAVIS, I.B. (1970), “Trade As A Handmaiden Of Growth: Similarities Between The Nineteeth And Twentieth Centuries”, Economic Journal, Vol. 80, s. 850-70.

KRUEGER, A.O. (1980), “Trade Policy As An İnput to Development”, American Economic Review, 70, s. 188-292.

LEA, L., “GATT Justice: Who Gets The Gains of Trade?”, Challange, Vol.37, Eylül-Ekim 1994.

LEVINE, R. ve RENELT, D. (1992), “A Sensitivity Analysis of Cross-Country Growth Regressions”, American Economic Review, Vol. 82, No: 4, s. 942-963.

LIPSEY, R.G., “The Theory of Customs Unions: A General Survey”, The Economic Journal, Vol. 70, No. 279, Eylül 1960, s. 496-513.

Page 138: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

134

LOVE, J. (1994), “Engines Of Growth: The Export And Government Sectors”, World Economy, Vol. 17, s. 203-18.

LOVE, J. ve CHANDRA, R. (2005), “Testing Export-Led Growth in Bangladesh in a Multivarate Var Framework”, Journal of Asian Economics, Vol. 15, No:6, s. 1155-1168.

LOVE, J.(1994), “Engines of Growth: the Exports and Government Sectors”, The World Economy, Vol.317, s. 203-218.

LUCAS, R. E. (1993), “Making a Miracle”, Econometrica, Vol. 61, No:2, s. 251-272.

MARİN, D. (1992), “Is The Export-led Growth Hypothesis Valid for Industrialized Countries?”, Review of Economics and Statistics, Vol. 74, No: 4, s. 678-688.

MİCHAELY, M. (1977), “Exports And Growth : An Empirical Investigation”, Journal of Development Economics, Vol. 4, No:1, s. 49-53.

MOORE, R.E. (1992), “The Level Of Development And GSP Treatment”, Journal of World Trade, Vol. 26, s. 19-30.

MOOSA, I. A. ve C. CHOE (1998), “Is The Korean Economy Export-Driven?”, Economic Modelling, Vol. 15, No:2, s.237-255.

MYINT, H., “Adam Smith’s Theory of International Trade in the Perspective of Economic Development”, Economica, New Series, Vol.44, No:175, 1977, s.

NEGISHI, T., “The Customs Union and The Theory of Second”, International Economic Rewiev, Vol.10, 1969, s.391-397.

RAM, R. (1985), “Exports and Economic Growth: Some Additional Evidence”, Economic Development and Cultural Change, Vol. 33, No:2, s. 415-25.

RAM, R. (1987), “Exports and Economic Growth in Developing Countries: Evidence from Time-Series and Cross-Section Data”, Economic Development and Cultural Change, Vol.36, No:1, s. 51-73.

RAMOS, F.F.R. (2001), “Exports, Imports, and Economic Growth in Portugal: Evidence From Causality and Cointegration Analysis”, Economic Modelling, Vol.18, No:4, s. 613-623.

SABIR, H., “Ticaretin Küreselleşmesi Sürecinde Uluslar arası Rekabet Sistemi İhtiyacı”, İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, No:23-24, (Ekim 2000-Mart 2001).

SABIR, H., Gelişmekte Olan Ülkeler Arasında Entegrasyon: MERCOSUR Örneği”, Dış Ticaret Dergisi, Sayı:25, Temmuz 2002.

SHAN, J. ve F., SUN (1998a), “Export-Led Growth Hypothesis For Australia: An Empirical Re-İnvestigation”, Applied Economics Letters, Vol. 5, s. 423-8.

SHAN, J. ve F., SUN (1998b), “On The Export-Led Growth Hypothesis: The Econometric Evidence From China”, Applied Economics, Vol. 30, s. 1055-65.

SHAN, J. ve F., SUN (1998c), “On The Export-Led Growth Hypothesis For The

Page 139: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

135

Little Dragons: An Empirical Reinvestigation”, Atlantic Economic Journal, Vol. 26, s.353-71.

SHEEHEY, E.J. (1990), “Exports And Growth: A Flawed Framework”, Journal of Development Studies, Vol. 27, s. 111-16.

SHEEHEY, E.J. (1992), “Exports And Growth: Additional Evidence”, Journal of Development Studies, Vol. 28, s. 730-4.

SİMS, C.A. (1972), “Money, Income and Causality”, American Economic Review, Vol. 62, s. 540-552.

SİNGER, H.(1950), “The Distributions of Gains Between Investing and Borrowing Countries”, American Economic Review, Papers and Proceedings, Vol. 40, s.473-485.

SOLOW, R. M., “A Contribution to the Theory of Economic Growth”, The Quarterly Journal of Economics, Vol. 70, No. 1, 1956, s. 65-94.

SOLOW, R. M., “Perspectives on Growth Theory”, Journal of Economic Perspectives, Vol. 8, No. 1, 1994, s. 45.

SYRON, R. ve WALSH, B. (1968) “The Relation Of Exports And Economic Growth” , Kyklos, Vol. 21, s. 541-5.

ŞİMŞEK, M. (2003), İhracata Dayalı-Büyüme Hipotezinin Türkiye Ekonomisi Verileri İle Analizi, 1960–2002, Dokuz Eylül Üniversitesi İ.İ.B.F.Dergisi, Vol. 18, No:2, s.43- 63.

TAĞRAF, H., “Küreselleşme Süreci ve Çok Uluslu İşletmelerin Küreselleşme Sürecine Etkisi”, C.Ü. İktisadi İdari Bilimler Dergisi, Cilt:3, Sayı:2, 2002, s. 33-47.

TAYLOR, T., “The Truth About Globalization”, Liberal Düşünce, Çeviren: F.B. ÖZGEN ve A. YENİPAZARLI, Yıl:7, Sayı:27, 2002.

THORNTON, J. (1996), “Cointegration, Causality and Export–led Growth in Mexico, 1895-1992”, Economic Letters, Vol. 50, s.413-416.

THORNTON, J. (1997), “Exports and economic growth: evidence from nineteenth century Europe”, Economics Letters, Vol. 55, s. 235-40.

TYLER, W. (1981), “Growth And Export Expansion İn Developing Countries: Some Empirical Evidence”, Journal of Development Economics, Vol. 9, s. 121-30.

UYAR, S. “Ekonomik Bütünleşmeler ve Gümrük Birliği Teorisi”, Dış Ticaret Dergisi, Sayı:19, Ekim 2000.

YAMADA, H. (1998), “A Note On The Causality Between Export And Productivity: An Empirical Re-Examination”, Economics Letters, Vol. 61, s. 111-4.

YANIKKAYA, H. (2003), “Trade Openness and Economic Growth: A Cross-Country Empirical Investigation”, Journal of Development Economics, Vol.72, No:1, s.57-89.

Page 140: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

136

YİĞİDİM, A. ve Köse, N. (1997). “İhracat ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişki, İthalatın Rolü: Türkiye Örneği (1980-1996)”, Ekonomik Yaklaşım, 8:26, s.71-85.

YOUNG, A. (1991), “Learning by Doing and the Dynamic Effects of International Trade”, Quarterly Journal of Economics, No:106, s. 369-40.

Page 141: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

137

Diğer:

Araştırma, İnceleme ve Raporlar:

AKTAN, Coşkun Can -Hüseyin ŞEN, “Globalleşme, Ekonomik Kriz ve Türkiye”, Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticileri Vakfı Ekonomik, Sosyal ve Siyasal Araştırmalar Serisi, No: 1, Ankara: Kasım 1999.

MUTER, N., T.,ÖZDİL ve C., YILMAZ, “Globalleşmenin Gelişmekte Olan Ülkeler Üzerindeki Etkileri”, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Yayınları:29, Kongreler Dizisi:3, Mayıs, 2002.

AKTAN, C.C. ve İ. Y., VURAL, “Globalleşme sürecinde Çok Uluslu Şirketler”, <http://www.canaktan.org/ekonomi/cok-uluslu/aktan-makale.pdf>, (13.01.2007).

ALKİN, K., “Gelişmiş Ülkelerde İthalatın ve Dış Rekabetin Kontrolü”, İTO Yayınları, Yayın No: 2006-6, İstanbul, 2006.

BAIROCH, P. ve R. KOZUL-WRIGHT, “Globalization Myths: Some Historical Reflections on Integration, Industrialization and Growth in The World Economy”, UNCTAD Discussion Papers, No:113, Mart 1996.

DPT, “Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı: Küreselleşme Özel İhtisas Komisyon Raporu”, 2000.

FRANKEL, J.A. ve D. ROMER, “Trade and Growth: An Amprical Investigation”, National Bureau of Economic Research, Working Paper, No:5476, 1996.

FRANKEL, J.A., “Globalization of The Economy”, NBER Working Paper Series, Working Paper No: 7858, Ağustos 2000, <http:// www.nber.org/papers/ w7858>, (01.12.2006)

IMF, World Economic Outlook 2007: Spillovers and Cycles in The Global Economy, World Economic and Financial Surveys, Washington, D.C., Nisan 2007,<http://www.imf.org/external/pubs/ft/weo/ 2007/01/pdf/ text. pdf>, (15.07.2007).

IMF, World Economic Outlook Financial Systems and Economic Cycles, Eylül, 2006,<http://www.imf.org/Pubs/FT/weo/2006/02/pdf/weo0906.pdf>, (Erişim:01.02.2007).

IMF, World Economic Outlook, Eylül 2002.

KİBRİTÇİOĞLU, A., “On the Adam Smith's Contributions to the International Trade Theory”, Munich Personal RePEc Archive, MPRA Paper No. 2595, Nisan 2007, 20:44.

KRUEGER, A. O., “Foreign Trade Regimes and Economic Development: Liberalization Attempts and Consequences”, National Bureau of Economic Research, 1978.

MUNDELL, R.A., “Tarif Preferences And Terms of Trade”, The Manchester School of Economic and Social Studies, No:32, 1964, s.1-13.

Page 142: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

138

ÖZMEN, E. ve G. FURTUN, “Export-Led Growth Hypothesis And The Turkish Data: An Empirical Investigation”, METU Studies in Development, Vol.25, No:3, s. 491-503, 1998.

THE WORLD BANK, Paul COLLİER, David DOLLAR, “Globalization, Growth, and Poverty: Building an Inclusive World Economy, Oxford University Press, 2002.

THE WORLD BANK, Tatyana P. SOUBBOTINA, Beyond Economic Growth An Introduction to Sustainable Development, Washington, D.C., 2004.

THE WORLD BANK, World Develeopment Report 2007 Development and The Next Generation, Washington D.C., 2007, <http://www-wds.worldbank. org/external/default/WDSContentServer/WDSP/IB/2006/09/13/000112742_20060913111024/Rendered/PDF/359990WDR0complete.pdf>, (15.07.2007).

THE WORLD BANK, World Development Report 1999/2000 Entering The 21st Century, Oxford University Press, New York, 2000.

UNCTAD, Trade And Development Report 2002, United Nations Publications, New York and Geneva, 2002.

UNCTAD, World Investment Report 2002: Transnational Corporations and Export Competitiveness, New York: United Nations, 2002.

UNDP, Human Development Report 2003 Millennium Development Goals: A Compact Among Nations to End Human Poverty, New York, Temmuz 2003, <http://hdr.undp.org/reports/global/2003/pdf/hdr03_HDI.pdf>, (27.04.2007).

WTO, International Trade Statistics, Geneva, 2006, <http://www.wto.org/english/res_e/statis_e/its2006_e/its2006_e.pdf>, (18.05.2007).

YELDAN, E., Neoliberal Küreselleşme İdeolojisinin Kalkınma Söylemi Üzerine Değerlendirmeler, 2002, <http://www.bilkent.edu.tr/~yeldane/Praksis-2002.pdf>, (08.02.2007).

Tezler:

TÜYLÜOĞLU, Ş., “İçsel Büyüme Modelleri Teorik Çerçeve Ampirik Bulgular”, Dumlupınar Üniversitesi SBE,Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kütahya, 2005.

Kitap Bölümü:

GÜNSOY, Bülent, Kalkınma Ekonomisi içinde, “Küreselleşme ve Kalkınma”, Ekin Kitabevi, 2004.

Muhtelif Kaynaklar:

<http://hdr.undp.org/reports/global/2003/faq.html#21>

Page 143: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

139

<http://hdr.undp.org/reports/global/2003/pdf/hdr03_backmatter_2.pdf>, (27.04.2007).

<http://siteresources.worldbank.org/DATASTATISTICS/Resources/CLASS.XLS>, (12.07.2007).

<http://www.unctad.org/sections/press/docs/pr0121tur.pdf > (27.11.2006).

Birleşmiş Milletler, Comtrade Ticaret İstatistikleri, <http://unstats.un.org/unsd/comtrade/ce/ceSearch.aspx>, (02.08.2006).

DİE (2004), Türkiye İstatistik Yıllığı, CD-Rom

Dünya Bankası, World Development Indicators, <http://devdata.worldbank.org/dataquery>, (02.08.2006).

<http://www.imf.org/external/pubs/ft/weo/2006/01/data/index.htm>

<http://www.tcmb.gov.tr>

IMF, World Economic Outlook Database. (Erişim:15.08.2006).

TÜİK, Türkiye İstatistik Kurumu, Ulusal Hesaplar ve Dış Ticaret İstatistikleri, <http://www.tuik.gov.tr>, (12.08.2006).

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, Döviz Kurları. (Erişim: 10.09.2006)

<http://cepa.newschool.edu/het/essays/growth/classicalgrowth.htm>

<http://www.canaktan.org/ekonomi/iktisat-okullari/okullar/keynezyen.htm>

<http://www.akademiktisat.net/calisma/iktisat_teori/romer_endojen.htm>, (06.05.2007).

<http://www.metinberber.ktu.edu.tr/linkler/strateji.pdf>, (13.08.2007).

<http://www.tusiad.org/turkish/rapor/cografya/dunya55_65.pdf>, (13.08.2007).

Page 144: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

140

Ek 1. Dünya Ticaretinin Akışı

Kaynak: <http://www.tusiad.org/turkish/rapor/cografya/dunya55_65.pdf>, (13.08.2007).

Page 145: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

141

ÖZGEÇMİŞ

Kişisel Bilgiler:

Adı ve Soyadı : Canan ŞENTÜRK

Doğum Yeri : İZMİR

Doğum Yılı : 1981

Medeni Hali : Bekar

Eğitim Durumu:

Lise : 1999, Isparta Açık Öğretim Lisesi

Lisans : 2003, Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler

Fakültesi, İktisat Bölümü

Yabancı Diller ve Düzeyi:

1. İngilizce; ÜDS Puanı: 71.25 (Mart 2006)

İş Deneyimi:

12.2004 -... : Araştırma Görevlisi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Isparta

08.2006- ... : Asistan, Bölgesel Ölçekte İnovasyon: NUTS2 TR61

(Antalya-Isparta-Burdur) Düzeyi KOBİ'lerinin Rekabet

Güçlerini Artırmak Amacıyla Bölgesel Bilgi Ağbağlaşma

Düzeyi ile İnovasyon Süreçlerinin Analizi Projesi, Bilimsel

Araştırma Projeleri Yönetim Birimi, Süleyman Demirel

Üniversitesi, Isparta.

Bilimsel Yayınlar ve Çalışmalar:

Page 146: SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜtez.sdu.edu.tr/Tezler/TS00565.pdf · İkinci bölümde büyüme teorileri özetlenmekte ve sanayile şme stratejilerine yer verilmektedir. Ayrıca,

142

1. SUNGUR, Onur, ŞENTÜRK, Canan and DULUPÇU, Murat Ali, "The Role of

Networking and Collaboration in the Process of Innovation: The Reality and the

Myth in the TR61 NUTS 2 Level Region", 2nd International Conference on the

Dynamics of Science and Technology Policies, İzmir Economy University, 25th-26th

May 2007, İzmir.

2. KÖSEKAHYAOĞLU, Levent; ŞENTÜRK, Canan; "İhracata Dayalı Büyüme

Hipotezinin Testi: Türkiye ve Yeni Gelişen Ekonomiler Üzerine Karşılaştırmalı Bir

İnceleme", Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,

Yıl/Cilt:2 Sayı:4,Güz 2006, s.23-45.

3. Canan ŞENTÜRK; (Hidayet KESKİN ve Hakan M. KİRİŞ ile) ; "2001 Krizinin

Ekonomik ve Siyasi Yönleri üzerine Bir Değerlendirme Çabası", Süleyman Demirel

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl/Cilt:2 Sayı:4,Güz 2006, s.46-73.