13
TÜRKiYE DiYANET VAKFI YAYlNLARI /324 Islam'In Sünneti n Yeri ve Kutlu Sempozyumu - 2001 ANKARA 2003

Sünneti n Yeri veisamveri.org/pdfdrg/D097581/2003/2003_OZSENELM.pdf · Bu anlamda Mu'tezile de, ... temsil eden EbO Hanife ve ashabının istinad ettikleri delilleri, ... (Leknev1'nin

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Sünneti n Yeri veisamveri.org/pdfdrg/D097581/2003/2003_OZSENELM.pdf · Bu anlamda Mu'tezile de, ... temsil eden EbO Hanife ve ashabının istinad ettikleri delilleri, ... (Leknev1'nin

TÜRKiYE DiYANET VAKFI YAYlNLARI /324

Islam'In Anlaş1lmas1nda

Sünneti n Yeri ve Değeri Kutlu Doğum Sempozyumu - 2001

ANKARA 2003

Page 2: Sünneti n Yeri veisamveri.org/pdfdrg/D097581/2003/2003_OZSENELM.pdf · Bu anlamda Mu'tezile de, ... temsil eden EbO Hanife ve ashabının istinad ettikleri delilleri, ... (Leknev1'nin

FARKLI MEZHEPLERiN TEŞEKKÜLÜNDE SÜNNET VE HADiSiN ETKiSi

GiRiŞ

Yard. Doç. Dr. Mehmet ÖZŞENEL Sakarya Üniversitesi

ilahiyat Fakültesi

islam'da gerek itikadl ve gerekse fıkhl mezhepleri n teşekkülünde birçok sebebin rolünün bulunduğu bilinen bir husustur. Nasların değerlendirilmesi ve anlaşılması konusundaki yaklaşım ve yöntem farklarından kaynaklanan sebepler, bu sebepler arasında önemli bir yer tutmaktadır. Bu noktada ihtilafa tesir etme açısından nasla­rı oluşturan Kur'an ayetleriyle Hz. Peygamber'in (s.a.) hadisleri arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. itikadl veya fıkhl birçok mezhep, görüşlerini temellendirir­ken en başta Kur'an ayetlerine başvurmuştur. Bu anlamda Mu'tezile de, onun anti­tezi Cebriyye de, keza ortayı bulmaya çalışan Ehl-i Sünnet de Kur'an ayetlerinde kendi görüşlerine işaretler bulabilmektedir. Yine büyük fıkıh ekallerinden herbiri gö­rüşlerini oluştururken başta Kur'an ayetlerinden ve onların yorumlarından hareket etmektedir. Ancak gerek hadis literatürü ve gerekse fıkıh Jiteratürü dikkatli bir gözle incelendiğinde özellikle fıkhl ihtilafların ortaya çıkmasında hadislerin ağırlıklı bir yer işgal ettiği görülür.

Diğer taraftan eğer sünnet kavramı da hadisle müteradif kabul edilmez ve Hz. Peygamber'in nesilden nesile intikal eden uygulamaları olarak değerlendirilirse bu da önemli bir ihtilaf sebebi sayılabilir. Şöyle ki imam Malik bu anlamda özellikle te­aruz durumunda Hz. Peygamber'in sünnetini yansıttığını1 düşünerek Medine ehli­nin amelini esas almış,2 Hanefiler de zaman zaman "amel" kavramına atıfta bulun­muşlardır.3 imam Şafii ve onun takipçileri ise intikal eden uygulama anlamında sün­nete değil, daha ziyade, bize nakil yoluyla ulaşan ve sünneti taşıdığı düşünülen ha­dislere itimad etmişlerdir.4 Bu da ciddi anlamda bir yöntem ihtilafına yolaçmıştır.

Burada esasen sünnet ve hadisin ihtilafa etkisinden önce ihtilaf kavramı üzerin­de durmak gerekmektedir. islam'da ihtilaf matlub bir şey midir? Bu soruya cevap ve-

1 ei-Leys b. Sa'd'a yazdığı mektuptaki ifadeleri için bk. Yahya b. MaTn, Tarih, IV, 500; KadT iyaz, Tertib, ı, 41-43. 2 AbdülazTz DehlevT, Beyan, s. 82. 3 Bk. Nu'manT, Ma temessu, s. 18-19. 4 Bk. ibn EbT Hatim, Merasi!, s. 6; HatTb, Fak/h, ı, 220; a. mit., Kifaye, s. 477-478.

99

Page 3: Sünneti n Yeri veisamveri.org/pdfdrg/D097581/2003/2003_OZSENELM.pdf · Bu anlamda Mu'tezile de, ... temsil eden EbO Hanife ve ashabının istinad ettikleri delilleri, ... (Leknev1'nin

rebilmek için öncelikle ihtilafı dini ve gayr-ı dini olarak ikiye ayırmak gerekmektedir. Bizi burada ilgilendiren tabiatıyla dini ihtilaflardır. Dini ihtilafları da itikadT ve fıkhT olarak ikiye ayırmak mümkündür. itikadT anlamdaki ihtilaflar genelde hoş görülme­miş, aksine çeşitli vesilelerle yerilmiştir. Çünkü bu konudaki ihtilaflar doğrudan doğ­ruya "usOiüddin" dediğimiz dinintemel inanç esaslarına taalluk etmektedir. Allah'ın varlığı, birliği yanında onun sıfatları konusunda ihtilaf edilmesi din adına teşvik edi­lecek konular değildir. Bu anlamda insanların inançlarını sarsacak konuların irde­lenmesi çeşitli ayet ve hadislerde zemmedilmiştir. Bu çerçevede ümmetin yetmişüç tırkaya ayrılacağını bildiren hadis5 ile kader konusundaki hadisler hatırlanabilir.

Başka bir hadiste de Hz. Peygamber'in Allah'tan ümmeti için istediği bazı hususla­rın verildiği, fakat ümmetinin tırkalara (şiya') ayrılmaması yolundaki isteğinin geri çe­virildiği ifade edilmiştir.6 Bu da ümmetiçerisinde ihtilafın kaçınılmaz olduğuna işaret etmektedir. Ancak bu kaçınılmaz vakıa, fıkhT ihtilaflar çerçevesinde faydalı hale ge­tirilmiştir.

Bu bağlamda fıkhl ihtilafların itikadT ihtilafların aksine hoş görüldüğü, hatta teş­vik edildiği söylenebilir. Bu konudaki ihtilaflar dinin ameiT yönüne taalluk ettiği için, insanların menfaatine uygulamada bir genişlik ve kolaylık vesilesi sayılmıştır. Bu çerçevede hadis olduğu söylenen "Ümmetimin ihtilafı rahmettir" ifadesi hatırlanma­!ıdır.7 Her ne kadar bu iafızlarla muteber hadis kaynaklannda bulunmuyarsa da ge­nel kabul gören bu rivayet de aslında bir vakıaya işaret etmektedir.8 O da fıkhl ihti­lafların insanların dini yaşamalarında kolaylık sağlamasıdır. Buradaki ümmetten kasdın, ümmetin alimleri olduğu aşikardır. HattabT, "Eğer ihtilaf rahmet olsaydı, itti­fak azab olurdu" diyerek bu hadise mantık! bir itiraz getiren ishak ei-MavsıiT ve Amr b. Bahr ei-Cahız'a cevap verirken ihtilafı üçe ayırmıştır: 1-Yaratıcının ispatı ve birli­ği konusundaki ihtilaftır ki, münkiri kafir olur 2-0nun irade ve sıfatları konusundaki ihtilaf ki, bunları inkar eden de bid'atçı olur 3-Çeşitli vecihlere ihtimali bulunan fer'T ahkam konusundaki ihtilaftır ki, işte Allah'ın alimler için rahmet ve üstünlük vesilesi kıldığı ihtilaf bu olup hadiste kasdedilerı de budur.9

Diğer taraftan bazı hadislerde ihtilaf sahabeye nispet edilerek "Ashabımın ihtila­fı sizin için rahmettir" ya da "Ashabımın ihtilafı ümmetim için rahmettir" şeklinde de nakledilmiştir.1o Zayıf da olsa bu rivayetler daha makul ve Peygamber sözü olmaya daha yakın görünmektedir. Çünkü ashabın bilgi seviyeleri farklı farklı olup, herbiri islam ülkesinin muhtelif bölgelerine dağılacaklardır. Hepsi de gittikleri yerlere dağar­cıklarındaki hadisler kadar ilim öğreteceklerdir. Dolayısıyla diğer bölgelerdeki saha-

5Bk. Ahmed, Müsned, ll, 332; EbO DavOd, Sünne, 1, Tirmizi, iman, 18; ibn Mace, Fiten, 17. 6Bk. Ahmed, Müsned, V, 108-109; Nesai, Kıyamu'l-leyl, 16; Taberani, e/-Mu'cemu's-sağfr, ı, 8. ?Hadis hakkındaki bazı değerlendirmeler için bk. Aliyyü'ı-Kiiri, Mevzüat, s. 51; AciOni, Keşfü'/-hafa, ı, 66-67; Cebri, Müştehir, s. 72.

8suy0ti, hadisi bu lafızla Nasr eı-Makdisi'nin e/-Hücce'sinde, Beyhaki'nin de er-Risa/etü'I-Eş'ariyye'sinde senedsiz olarak naklettiklerini belirttikten sonra "Bu hadis muhtemelen hadis halızlarının bize ulaşmayan bazı eserlerinde tahric olunmuştur, vallahü a'lem" demektedir (e/-Camiu's-sağ/r, ı, 12}.

9 AciGni, Keşfü'l-hafa, ı, 67. 10Bk. AciGni, Keşfü'/-hafa, ı. 66; Aliyyü'I-Kari, MevzDat, s. 52; Cebri, Müştehir, s. 72.

100

Page 4: Sünneti n Yeri veisamveri.org/pdfdrg/D097581/2003/2003_OZSENELM.pdf · Bu anlamda Mu'tezile de, ... temsil eden EbO Hanife ve ashabının istinad ettikleri delilleri, ... (Leknev1'nin

be ile ihtilafları kaçınılmaz olacaktır.11 Bu noktada yine zayıf bir rivayet olan "Asha­bım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız yolunuzu bulursunuz" hadisini de hatırla­mak faydalı olabilir.12 Bu rivayet de ashabın ihtilafının korkulacak birşey olmadığı­na, bilakis hepsinin doğruya ulaştırabileceğine işaret etmektedir.

Bütün bunlardan dolayı ilk dönemlerden itibaren islam alimleri de ashabın ihtila­fına makul bir gerçek olarak bakmışlar ve bunun Aiiah'ın kuiiarına merhametinin bir sonucu olarak değeriendirmişierdir. Suniardan mesela ei-Kasım b. Muhammed "Hz. Muhammed'in (sa.) ashabın ın ihtilafı Allah'ın kulları için bir rahmettir" derken, 13 Ömer b. Abdülaziz daha da ileri giderek "Hz. Muhammed'in (s.a.) ashabının ihtilaf etmemiş olması beni sevindirmez. Çünkü onlar ihtilaf etmeselerdi, ruhsat olmazdı", şeklinde bir ifade kullanarak ihtilafın aslında hayra vesile olduğuna işaret etmiştir.1 4

imam Malik'in de Halife Mansur'un Muvatta'ı islam ümmeti için bağlayıcı bir temel metin yapma girişimine aynı gerekçeyle karşı çıktığı bilinmektedir. Onun halifeye verdiği cevapta ashabın muhtelif bölgelere dağıldığını ve herbirinin farklı hadisleri insanlara ulaştırdığını, alimierin ihtilafının bu ümmetin menfaatine olduğunu söyle­diği rivayet edilmektedir.15 Yahya b. Said de "ilim ehlinin ihtilafı genişlik vesilesidir. Müftiler hep ihtilaf edegelmişlerdir. Bu bir şeyin helal olduğuna hükmederken, diğe­ri haramlığına hükmetmiş, ama hiçbiri diğerini bundan dolayı ayıplamamıştır"1 6 di­yerek bir taraftan ashabın ihtilaf geleneğine daha sonra gelen müçtehidlerin varis olduğuna işaret ederken diğer taraftan sürecin tabiiliğine vurgu yapmaktadır.

Diğer taraftan Hz. Peygamber, Muaz hadisi olarak bilinen rivayette Kur'an ve sünnette hükmü bulunmayan konularda onun reyi ile içtihad yapmasını onaylamış ve "ResQiullah'ın resulünü muvaffak kılan Allah'a hamdolsun" diyerek memnuniya­tini izhar etmiştir.17 ibn Mes'ud da önceleri çekindiği halde daha sonra kişinin, Kur'an ve sünnette hükmü bulunmayan konularda önce salih kimselerin görüşleri­ne, sonra da kendi reyine müracaat etmesini salık vermiştir.18 içtihadın bulunduğu yerde de kaçınılmaz olarak ihtilaf ortaya çıkacaktır. Bunun için ilk dönemlerden iti­baren Yahya b. Said'in dediği gibi alimler ihtilaf edegelmişler, ihtilafı tabii bir süreç olarak görmüşler ve sahip oldukları farklı Kur'an ve sünnet birikimleriyle farklı mez­hepler oluşturmuşlardır. Şu halde ihtilaf bir vakıadır. Önemli olan bu ihtilafı insanla­rın hayrına tahvil edebilmektedir. Vakıa, tarihi süreç/gerçeklik de böyle gelişmiştir. Şimdi bu ihtilafa sünnet ve hadisin nasıl ve ne derece tesir ettiği üzerinde durabili­riz.

11Bk. Dehlevi, Hüccetullah, ı, 141. 12ibn Abdilber, Cami, ll, 90-91; Hatib, Kitaye, s. 65-66. 13Acıun1, Keştü'l-hata, 1,66; Aliyyü'I-Kari, Mevzuat, s. 52. 14ibn Abdilber, Cami, ll, 80; Aliyyü'I-Kari, Mevzuat, s. 52. 15ibn Abdilber, intikB., s. 80-82; a. mlf., Cami, ı, 132. 16Aclun1, Keştü'l-hata, ı, 66. 17Bk. Ahmed, Müsned, V, 230, 236, 242; Darimi, Mukaddime, 20, Ebu DavOd, Akdiye, 11, Tirmizi, Ahkam, 3. Ayrıca

bk. Özşenel, Eh/-i Rey-Ehl-i Hadis Yak/aştmlart, s. 43. 18oarim1, Mukaddime, 20; Nesai, Kudat, 11. Bu ve diğer bazı örnekler için ayrıca bk. Özşenel, Eh/-i Rey-Eh/-i Hadis

Yaklaştmlart, s. 43-44.

101

Page 5: Sünneti n Yeri veisamveri.org/pdfdrg/D097581/2003/2003_OZSENELM.pdf · Bu anlamda Mu'tezile de, ... temsil eden EbO Hanife ve ashabının istinad ettikleri delilleri, ... (Leknev1'nin

HADiSLERiN iHTiLAFA ETKiSi

Tedvin ve tasnif faaliyetinin başladığı ilk dönemlerden itibaren hadis ve fıkıh lite­ratürü, yukarıda işaret olunduğu gibi sünnet ve hadisin, farklı mezheplerin oluşumu­na etkisi konusunda son derece zengin malzerneye sahip bulunmaktadır. Özellikle hicri ikinci asırda ehl-i rey ile ehl-i hadis arasında yaşanan yoğun tartışmalar, sün­net ve hadis malzemesinin ihtilaftaki etkisinin boyutlarını gözler önüne sermektedir. Bu dönemden günümüze kadar intikal eden EbO Yusuf ve ŞeybanT'nin eserleri ve özellikle ihtilafu Eb/ Hanife ve ibn Eb/ Leyla, ei-Hücce ala ehli'/-Medine ve Muvat­ta'ın ŞeybanT rivayeti gibi eserler bu konuda bize son derece kıymetli bilgiler ve ör­nekler sunmaktadır. ei-Hücce ve Muvatta'ın ŞeybanT rivayeti, devrinde ehl-i reyi temsil eden EbO Hanife ve ashabının istinad ettikleri delilleri, muhaliflerinden farklı hadisleri tercih etmelerinin gerekçelerini ihtiva etmektedir. Bu durum aynı zamanda farklı mezheplerin ortaya çıkma sebebini de açıklamaktadır. O da aynı konuda fark­lı hükümler taşıyan hadislerin mevcudiyetidir. Burada her müçtehid kendisine ula­şan hadisleri esas alarak sonuca varmıştır. Söz gelimi EbO Hanife kendisine ibn Mes'ud yoluyla gelen bir hadisi alırken, Malik aynı konuda ibn Ömer tarikiyle ulaşan farklı bir rivayeti tercih edebilmektedir.19

Bu durumda ortaya şöyle bir sonuç çıkmaktadır: Aynı konuda farklı, hatta birbi­rine zıt hükümler taşıyan sahih hadislerin mevcudiyeti ihtilafa yolaçmaktadır. Teknik tabiriyle "tearuz" denilen ve hadis ilminde "muhtelifu'l-hadis" başlığı altında müsta­kil olarak ele alınan bu problem, fıkhT ihtilafların en önemli sebepleri arasında sayıl­maktadır.2o Tearuz problemini çözmek için müstakil olarak kaleme alınan Şafii'nin ihti!afu'l-hadis'i, ibn Kuteybe'nin Te'vrtu muhtelifi'l-hadis'i ve Tahavi'nin Şerhu me­ani'/-asarı gibi eserler, aynı zamanda hadislerin farklı mezheplerin teşekkülüne et­kisi konusunda en çarpıcı örnekleri ihtiva etmektedir.

Diğer taraftan mezhepler arasında ihtilafa yolaçan belli mütearız hadisler geç­mişten günümüze daha hususi çalışmalara da konu olmuştur. Mesela raf'ı yedeyn ( namazda rükOdan sonra elleri kaldırma) konusunda Buhari'nin eseri ( Cüz'ü raf'i'/­yedeyn) olduğu gibi, KeşmlrT de Neylü'l-ferkadeyn fi mes'eleti raf'i'l-yedeyn isimli ri­salesinde bu konudaki "muhtelif" hadisleri tetkik etmiştir. Kıraat halfe'l-imam (cema­atle namazdaimama uyanların Kur'an okuyup okumaması) konusunda Beyhaki (ei­KJrae halfe'l-imam) ve Lekrıevl'nin (imamu'/-kelam fi'l-k1rae ha/fe'l-imam) eserleri bulunmaktadır. Bu gibi konular bazı islam ülkelerinde halen tartışma konusu olma­ya devam etmekte, konuyla ilgili çeşitli eserler kaleme alınmaktadır.

Hicri üçüncü asırda tasnif edilen cami ve sünen türü hadis kitapları da ihtiva et­tikleri birçok "muhtelif" hadisle bu realiteye şahitlik etmektedir. Bu dönemden özel-

19Bazı örnekler için bk. Şeyban1, Hücce, 1, 59 vd.; Malik, Muvatta (Şeyban1 Rivayeti), 1, 197 vd. (Leknev1'nin et-Ta'/iku'/­mümeccedi ile birlikte).

20Bk. Çakan, ihtilaflar, s. 78-79

Page 6: Sünneti n Yeri veisamveri.org/pdfdrg/D097581/2003/2003_OZSENELM.pdf · Bu anlamda Mu'tezile de, ... temsil eden EbO Hanife ve ashabının istinad ettikleri delilleri, ... (Leknev1'nin

likle Tirmizi'nin Camti bu konuda daha bariz bir sistematiğe sahiptir. Tirmizi, eseri­nin özellikle ahkam hadislerini ihtiva eden bölümlerinde naklettiği hadislerin ardın­dan, o hadis hakkında müçtehidlerin görüşlerine işaret etmekte ve aynı hadisten müçtehidlerin nasıl farklı sonuçlar çıkardıklarını gözler önüne sermektedir. Ayrıca müstakil bab başlığı altında zaman zaman bir konuda yasak getiren bir rivayeti kay­dederken, peşinden gelen babda ruhsat (cevaz) veren hadisleri sıralamakta, aynı şekilde her iki hadisle istidlal eden müçtehidlere de ayrı ayrı atıfta bulunmaktadır. Tirmizi'nin işaret ettiği bu fıkhl ihtiiafların bir kısmı, anlama, diğer bir kısmı da ter­cihle ilgili veya başka sebeplerden kaynaklanmaktadır.

Hicri dört ve beşinci asırdan itibaren tasnif edilen mukayeseli ve müdellel fıkıh kitapları da fakihlerin hadisten kaynaklanan ihtilafları konusunda bize zengin bir ma­teryal sunmaktadır. Bu çerçevede Tahavi'nin ihtilafu'l-fukaha'sı, Taberi'nin Tehzr­bu'l-asar'ı, ibn Hazm'ın Muhalla'sı gibi kıymetli eserler hatırlanabilir. Endülüslü filo­zof ve fakih ibn Rüşd de mukayeseli ve müdellel fıkha dair ünlü eseri Bidayetü'l­müctehidin birçok yerinde fakihlerin o konudaki ihtilaflarının sebebinin mütearız ha­disler olduğuna işaret etmiştir.

Bununla birlikte özellikle ilk dönemlere ait (hicri birinci ve ikinci asır) fıkıh ekolle­ri üzerinde araştırmalar yapan bazı müsteşrikler ve bazı müslüman araştırmacılar mütearız hadisiere şüpheyle bakmışlardır. Söz gelimi Fazlurrahman, hadislerde gö­rülen ihtilaf ve tearuzun fıkhl mezheplerden kaynaklandığını, daha açık ifadeyle mezheplerin kendi görüşlerini desteklemek için hadis uydurduklarını, böylece orta­ya mütearız hadisler çıktığını iddia etmektedir.21 Burada temel soru şudur: Tearuz mu ihtilafa yol açmaktadır, ihtilaf mı tearuza? Sizce yukarıda geçtiği gibi tearuz ihti­laf sebeplerinin en önemlilerindendir. Ebu Yusuf ve Şeybanl'nin eserleri (özellikle ihtilafu Ebi Hanife ve ibn Ebi Leyla, er-Red ala Siyeri'I-Evzar, ei-Hücce ala ehli'I-Me­dlne) bunun sayısız örnekleriyle dolu olup, ihtilafın hadislerden ve onları aniayıp yo­rumlama ile tercih konusundaki farklılıklardan kaynaklandığını açık bir şekilde gös­termektedir. Fazlurrahman'ın yaklaşımı ise şüpheci, sübjektif, önyargılı ve kurgucu bir görünüm arz etmektedir.

Fazlurrahman aynı yaklaşımdan hareketle EbO Hanife, EbO YOsuf, ŞeybanT gibi ilk dönem fakihlerinin rivayetler arasındaki tercihlerini de "sünnete aykırı sünnetiika­me etme", "kurala aykırılığı kural olarak uygulama" gibi ifadelerle tanımlamakta ve bunu şahsi yorumlarıyla cemaatin uygulamasını sünnet makamına koymak şeklin­de nitelemektedir.22 Halbuki verdiği örneklerin bununla herhangi bir ilgisi bulunma­maktadır. Bizzat verdiği örnekler meselanin tamamen metodolejik bir zeminde ce­reyan ettiğini, problemin tearuz durumunda tercihte bulunmaktan ibaret olduğunu göstermektedir.23 Verilen örnekler objektif ve insaflı bir gözle incelendiğinde bunun

21sk. Metodoloji, s. 78. Goldziher'in aynı meaıdeki bir iddiası için bk. Çakan, ihtilaflar, s. 80; J. Schacht'ın aynı meaıde­ki iddiaları ve tenkidi için bk. Ensarl, "Hadis Araştırmasında Joseph Schacht'ın Metodunun Tenkidi", s. 523-532.

22Metodo/oji, s. 45-47. 23Meseıa bk. Metodoloji, s. 37-38, 45-47.

1{)3

Page 7: Sünneti n Yeri veisamveri.org/pdfdrg/D097581/2003/2003_OZSENELM.pdf · Bu anlamda Mu'tezile de, ... temsil eden EbO Hanife ve ashabının istinad ettikleri delilleri, ... (Leknev1'nin

böyle olduğu görülecektir. Nitekim bizzat Ebu Yusuf'un benzeri ifadelerle verdiği başka bir örnek, Fazlurrahman'ın ibareyi yanlış anladığını göstermektedir. Şöyle ki Ebu Yusuf, mürtedin kestiği hayvanın yenebileceğini söyleyen Evzai'ye karşı, mür­tedin ehl-i kitaba benzemediğini, ondan cizye de kabul edilmediğini söyledikten son­ra "Mürted konusundaki sünnet, müşrikler konusundaki sünnetten farklıdır, onun hükmü de onlardan farklıdır" demektedir.24 Bu da gösteriyor ki Ebu Yusuf kendi gö­rüşünü veya cemaatin anlayışını sünnet yerine ikame edip bunu "sünnete aykırı sünnet" diye takdim etmemekte bilakis, açık bir şekilde sünnetin bu iki konuda fark­lı hükümler getirdiğini vurgulamaktadır. Kaldı ki Ebu Yusuf, Evzai'nin "imamlar ve il­im ehli böyle amel etmiş" şeklindeki delilini reddedip eleştirmekte, Peygamber'e is­tinad etmeyen ve kaynağı belli olmayan uygulamaların kabul edilemeyeceğini sert bir üslupla dile getirmektedir.25 Dolayısıyla burada metinleri doğru okumamaktan kaynaklanan problemler bulunmakta olup, ihtilafın tearuza yolaçtığı iddiası tarihi bil­gi ve belgelere dayanmayan sübjektif bir yaklaşım olarak ortaya çıkmaktadır.

Burada mütearız ve muhtelif hadislerin değişik mezhep görüşlerine nasıl tesir et­tiğini gösteren bu tarihi bilgi/belgelerden birini kaydetmek yerinde olacaktır. Rivaye­te göre "Abdülvaris b. Said şöyle demiştir: (Bir hac mevsiminde) Mekke'ye geldim. Orada Ebu Hanife, ibn Ebi Leyla ve ibn Şübrüme ile karşılaştı m. Ebu Hanife'ye sor­dum ve dedim ki: 'Bir alışveriş yapan ve alışverişinde şart koşan kimse hakkında ne dersin?' Ebu Hanife: 'Alışveriş de batıldır, şart da batıldır' diye cevap verdi. Sonra ibn Ebf Leyla'ya geldim ve aynı şeyi ona sordum. O da: 'Alışveriş caiz, şart batıldır' dedi. Sonra ibn Şübrüme'ye geldim ve ona da sordum. O da: 'Alışveriş de caizdir, şart da caizdir' diye cevap verdi. Kendi kendime dedim ki: 'Sübhanallah! Irak'ın üç fakihi, tek bir meselede ihtilaf edip, üçünüz de bana farklı farklı cevaplar verdiniz'. Kalktım tekrar Ebu Hanife'ye gittim ve ona durumu bildirdim. Bunun üzerine Ebu Hanife: 'O ikisinin ne dediklerini bilmem. Bana Amr b. Şuayb'ın babasından, onun da dedesinden naklettiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.) alışverişte şart koşmayı

nehyetti, dolayısıyla alışveriş de, şart da batıldır' diye cevap verdi. Sonra ibn Ebi Leyla'ya gittim ve ona da durumu anlattım. O da: 'O ikisinin ne dediklerini bilmem. Bana Hişam b. Urve'nin babasından, onun da Hz. Aişe'den naklettiğine göre Aişe: Resuluilah (s.a.) bana SerTre'yi satın alıp azad etmemi emretti, demiştir. Dolayısıy­la alışveriş caiz, şart batıldır' diye cevap verdi. Sonra ibn Şübrüme'ye gidip ona da durumu bildirdim. O da aynı şekilde: 'O ikisi ne dediler bilmem. Ama bana Mis'ar b. Kidam'ın, Muharib b. Disar'dan, onun da Cabir'den naklettiğine göre Cabir: Ben Hz. Peygamber'e dişi bir deve sattı m, Hz. Peygamber onu Medine'ye kadar binip götür­memi şart koştu, demiştir. Dolayısıyla alışveriş de caizdir, şart da caizdir' diye ce­vap verdi.26

Burada üç ünlü fakihin aynı konuda kendilerine ulaşan farklı hadisiere göre hü-

24Red, s. 116. 25Red, s. 41-42. 26Hakim, Ma'rife, s. 128; Çakan, ihtilaf, s. 80-81.

104

Page 8: Sünneti n Yeri veisamveri.org/pdfdrg/D097581/2003/2003_OZSENELM.pdf · Bu anlamda Mu'tezile de, ... temsil eden EbO Hanife ve ashabının istinad ettikleri delilleri, ... (Leknev1'nin

küm verdikleri, başka bir ifadeyle ihtilaflarının kaynağının "muhtelif" hadisler olduğu açık bir şekilde görülmektedir. Şimdi bazı örneklerle hadislerin ihtilaflara etkisinin hangi açılardan gerçekleştiği üzerinde durabiliriz.

HADiSLERiN iHTiLAFTAKi ROLÜNE DAiR BAZI ÖRNEKLER

Hadislerin ihtilafa tesiri çeşitli açılardan gerçekleşmektedir. Bunlardan bir kısmı doğrudan hadisin lafızlarından kaynaklanan sebeplere dayanmaktadır. Diğer bir kısmı fakihlerin hadisleri aniama ve yorumlamadaki anlayış farklarından kaynaklan­maktadır. Diğer bir bölümü de tamamen metodolajik zeminde cereyan eden ve müçtehidlerin hadis kabul şartlarıyla tearuz durumunda takip ettikleri yöntem ve ter­cihte takip ettikleri usulle ilgili hususlardır.

Doğrudan hadisin lafzından kaynaklanan sebepler aynı hadisin müçtehidlere farklı lafızlarla intikal etmesi ya da onların bunlardan birini tercih etmesiyle ilgilidir. Bu konuda cemaatle namaza sonradan katılan kişinin namazı nasıl tamamlayaca­ğına dair rivayet örnek teşkil edebilir. Buharl'nin EbO Hureyre'den naklettiği rivayet­te Hz. Peygamber "Yetiştiğinizi kılın, yetişemediğinizi tamamlayın (fe etimmO)" bu­yurmuştur.27 Aynı hadis Abdürrezzak ve Ahmed b. Hanbel tarafından hemen he-.. men aynı senedie ve yine Ebu Hureyre'den "Yetişemediklerinizi kaza edin (f'akdO)" şeklinde rivayet edilmiştir.2s Burada "Tamamlayınız" lafzı esas alındığında mesela imarnın dördüncü rekatına yetişmiş olan biri bunu kendisi için birinci rekat sayacak ve daha sonra sırasıyla ikinci, üçüncü, dördüncü rakatları kılarak namazını "tamam­layacak"tır. "Kaza ediniz" lafzı dikkate alındığında bu durumdaki kişi imarnın dör­düncü rekatını kendisi için de dördüncü rekat sayacak, imam selam verdikten son­ra sırayla birinci, ikinci ve üçüncü rakatları "kaza edecek"tir. işte hadisin lafzındaki bu ihtilaf iki ayrı fıkhl sonuca sebep olmuş, bunlardan birincisini imam Şafii, ikinci­sini imam EbO Hanife almıştır.29

Müçtehidlerin hadisleri anlama ve yorumlamadaki anlayış farklarından kaynak­lanan ihtilafa da muhayyerlik hadisi örnek olarak verilebilir. ibn Ömer'den nakladil­

diğine göre Hz. Peygamber "Alıcı ile satıcı birbirlerinden ayrılmadıkları sürece mu­hayyerdirler" buyurmuşlardır.3o Bu hadisteki ayrılmadan (teferruk) kasdın ne olduğu konusunda müçtehidler ihtilaf etmişlerdir. Bir kısmı ayrılmadan kasdın bedenen ay­rılmak olduğunu, dolayısıyla akit meclisinde bulundukları müddetçe muhayyerliğin devam edeceğini söylemişlerdir. Diğer bazı müçtehidler ise ayrılmaktan maksadın bedenen değil, söz ile ayrılma olduğunu, dolayısıyla söz ile akit tamam olduktan sonra aynı mecliste kalmaya devam etseler bile artık muhayyerliğin sona erdiğini

27suharl, Ezan, 20, 21, Cuma, 18. Ayrıca bk. Müslim, Mesacid, 151; EbO DavOd, Salat, 54; Tirmizi, Salat, 127; ibn Mace, Mesacid, 14; Darimi, Salat, 59.

28Abdürrezzak, Musannef, ll, 287-288 vd.; Ahmed, Müsned, ll, 270; ayrıca bk.; Nesai, imame, 57; EbQ DavOd, Salat, 54. Müslim'de tekil sıygasıyla "Kaza et" şeklinde de gelmiştir (Mesacid, 154).

29su ve diğer bazı örnekler için bk. Awame, Hadislerin Rolü, s. 24 vd. 30suhari, BüyQ, 19; Müslim, BüyO, 43.

105

Page 9: Sünneti n Yeri veisamveri.org/pdfdrg/D097581/2003/2003_OZSENELM.pdf · Bu anlamda Mu'tezile de, ... temsil eden EbO Hanife ve ashabının istinad ettikleri delilleri, ... (Leknev1'nin

belirtmişlerdir. Bu iki anlayıştan birincisi imam Şafii ve diğer bazı müçtehidlerin gö­rüşüdür, ikincisi imam EbO Hanife ve diğer bir kısım alimin tercihidir.31

Bu hadisi anlamada esasen ehl-i rey ile ehl-i hadis yaklaşımları arasındaki fark da ortaya çıkmaktadır. Birinci anlayış hadisi daha şekli ve lafza daha bağımlı anla­m ış, ikincisi maksadı anlamaya çalışmıştır. Nitekim hadisi nakleden ibn Ömer'in bir akit yaptığı zaman o meclisten birkaç adım ayrılıp sonra tekrar geldiği rivayet edi!­mektedir.32 Yine iki yaklaşım arasındaki farkı göstermesi açısından bu hadisle ilgili olarak EbO Hanife ile Süfyan b~ Uyeyne arasında geçen bir diyalogu burada kaydet­mek yerinde olacaktır. Süfyan diyor ki: "EbO Hanife ResOiullah'ın hadislerine darb-ı mesel getirir ve onları kendi bilgisiyle reddederdi. Ona ResOiullah'ın 'Alıcı ile satıcı birbirlerinden ayrılmadıkları sürece muhayyerdirler' hadisini naklettim. EbO Hanife 'Eğer bunlar bir gemide bulunurlarsa birbirlerinden nasıl ayrılacaklar, ne dersin?' dedi". Süfyan devamında diyor ki: "Bundan daha kötü bir söz duydunuz mu hiç?"33

Müçtehidlerin hadis kabul şartları, tercihte dikkate aldıkları unsurlar, tearuz du­rumunda takip ettikleri usuller, yani kısacası içtihad usulü ve rivayetleri değerlendir­me ve anlama konusundaki yöntem farklarından kaynaklanan ihtilaflar konusunda da birçok misal bulunabilir. Sözgelimi Malik ve EbO Hanife mürsel hadisle ihticac ederken, Şafii mürseli şartlı olarak kabul etmiş, özellikle Zahiriler hiç delil olarak al­mamışlardır. Bu durumda mürsel hadisle karşılaşan bu müçtehidler arasında ciddi bir ihtilaf doğacaktır.

Tearuzun giderilmesi konusunda takip edilecek sıra da başlı başına bir ihtilaf mevzuudur. Bu konuda başlıca üç sistem bulunmaktadır. 1-Cumhura göre, sırasıy­la cem, tercih, nesh, tevakkuf yolu izlenir. 2-Hanefilere göre nesh, tercih, cem, te­sakut sırası gözetilir. 3- Hadisçilere göre cem, nesh, tercih, tevakkuf sırası takip edi­lir.34 Sizce dördüncü bir yol olarak nesh, cem, tercih, tevakkuf sırası izlenmesi da­ha makul görünmektedir.

Bu maddelerin her biriye ilgili hadisler ayrı bir ihtilaf konusudur. Mesela tearuz eden iki hadiste neshin vukuunu tespit etmek her zaman mümkün olmamaktadır. Ya da bazılarına nasih ya da mensOh rivayet ulaşmaktaveya ulaşmamaktadır. Do­layısıyla tearuz bu açıdan ihtilafa yolaçmaktadır. Yine tercih konusu da son derece geniş bir alana sahiptir. Müçtehidlerin tearuz eden hadisler arasında tercihte bulu­nurken dikkate aldıkları birçok sebep bulunmaktadır. Haziml, tercih sebeplerinden elli tanesine el-i'tibar fi'n-nasih ve'l-mensOh'unun mukaddimesinde işaret etmiştir. Bunlardan sadece bir tanesine işaret etmekle yetinelim. EbO Hanife raf' ı yedeyn (rü­kOdan sonra elleri kaldırma) konusunda Evzai ile yaptığı tartışmada ravinin fakih ol­masını bir tercih sebebi olarak zikretmiştir. Bu tartışmada raf'ı yedeyni savunan Ev-

31Avvame, Hadislerin Rolü, s. 61 vd. 32Avvame, Hadislerin Rolü, s. 62. 33ibn Abdilber, intika, s. 276. 34ihtilafı giderme sistemleri konusunda bk. Çakan, ihtilaf, s. 169-170.

106

Page 10: Sünneti n Yeri veisamveri.org/pdfdrg/D097581/2003/2003_OZSENELM.pdf · Bu anlamda Mu'tezile de, ... temsil eden EbO Hanife ve ashabının istinad ettikleri delilleri, ... (Leknev1'nin

zal, delil olarak Zühri-Salim-ibn Ömer tarikiyle gelen hadisi nakletmiş, buna karşılık EbO Hanife daha nazil olmasına rağmen Hammad-Nehai-Aikame-ibn Mes'ud hadi­sini delil getirerek tercih etmiştir. Tercih gerekçesini açıklarken de tek tek iki isnadın ravilerini mukayese ederek kendi isnadındaki her ravinin diğerinden daha fakih ol­duğunu belirtmiştir.35 Nitekim EbO Hanife'nin büyük üstadı Nehai de raf' ı yedeyn ko­nusundaki iki farklı rivayetten ibn Mes'ud'un rivayetini tercih etmiş ve muanz hadi­sin ravisi olan Vaii b. Hucr için "Vaii daha önce Peygamber ile birlikte namaz kılma­mış veya onu daha önce hiç görmemiş bir bedevidir. Şu halde o Abdullah ve asha­bından daha iyi mi bilecek? Raf'ı yedeyn konusunu o ezberleyip beliedi de, onlar mı belleyemediler?" diyerek tercihinde bilginin önemini vurgulamıştır.36

SONUÇ

Sonuçta gerek mütearız hadislerdeki ihtilafın giderilmesi, gerekse tearuza konu olmayan "muhkem" hadislerin sübutu ve delaleti konusunda ihtilaflar öteden beri olagelmiştir. Hadislerin kendisinden kaynaklanan sebepler yanında müçtehidler ge­rek yöntem ve gerekse yaklaşım farkı sebebiyle hadislerden farklı sonuçlar çıkar­mışlardır. Bu anlamda fıkhl ihtilafların mevcudiyet! kaçınılmaz bir sonuç olup insan­lar için bir esneklik vasilesi sayılmış, Allah'ın rahmetinin bir taeeliisi olarak görül­müştür. Ayrıca farklı anlayış ve görüşlerin ortaya çıkması insanların ufkunu açmış, bu durum ilmi ve fikri gelişmeyi beraberinde getirmiştir. Müçtehidler, özellikle ilk dö-

. nemlerde Malik örneğinde olduğu gibi, fıkhl konularda inhisarcı yaklaşımiara izin vermemişler, ihtilafı bir zenginlik olarak görmüşlerdir. Bu anlamda farklı düşünce, mezhep ve meşreplere kaynaklık eden hadis, islam kültür ve medeniyetine büyük bir zenginlik katmıştır. Netice olarak söylemek gerekirse bu anlamda "ihtilaf zengin­liktir''.

35Ebu Hanife, Müsned, s. 53-54; Mekkl, Menak1b, ı, 113-114. Bu konuda Ebu Hanife'nin talebesi Şeybani'nin tavrına dair bazı örnekler için bk. Özşenel, Ehl-i Rey-Eh/-i Hadis Yaklaşim/an, s. 161-168.

36Ebu Yusuf, Asar, s. 21; Şeyban1, Hücce, ı, 96-97; Tahav1, Meanr. ı. 224-225.

107

Page 11: Sünneti n Yeri veisamveri.org/pdfdrg/D097581/2003/2003_OZSENELM.pdf · Bu anlamda Mu'tezile de, ... temsil eden EbO Hanife ve ashabının istinad ettikleri delilleri, ... (Leknev1'nin

BiBLiYOGRAFYA

Abdülazlz Dehlev1, Beyan,

Şah Abdülazlz b. Ahmed ed-Dehlev1, Beyanu meah1zi'f- mezahibi'l-erbaa, Karaçi, 19ô4 (ei-U/8./etü',;-na.cia terce,r,etü'I~Uca!eti'n-natia, içinde).

Abdürrezzak, Musannef,

Abdürrezzak b. Hemmam es-San'an1, ei-Musannef, 1-XI, thk. Hablburrahman ei-A'zam1, Beyrut, 1970-1972Acl0n1, Keşfü'l-hafa,

ismail b. Muhammed ei-Acl0n1, Keşfü'/-hafa ve müzflü'/-i/bas amme'ştehera mi-ne'l-ehadfs ala e/sineti'n-nas, 1-11, nşr. Ahmed el- Kalaş, Kahire, ts.

Ahmed, Müsned

Ahmed b. Muhammed b. Hanbel eş-Şeyban1, Müsnedü Ahmed b. Hanbel, 1-VI, 2. bsk., istahbul, 1992.

Aliyyü'I-Kar1, MevzCıat,

Molla Aliyyü'I-Karf, ei-MevzCıatü'l-kübra, thk. Ebu Hacer Muhammed es-Said b. Besyanı ZağiQI, Karaçi, ts.

Awame, Hadislerin Rolü,

Muhammed Avvame, imam/ann F1khf ihtilaflarmda Hadislerin Rolü, tre.

M. Hayri Kırbaşoğlu, 2. bsk., istanbul, 1988.

Buhar!, EbQ Abdiilah Muhammed b. ismail ei-Buharf, Sahfhu'f-Buharf, 1-VIII,

2. bsk., istanbul, 1992.

Cebri, Müştehir

Abdülmüteal Muhammed ei-Cebrf, ei-Müştehir mine'l-hadis, Kahire, 1987.

Çakan, ihtilaflar,

ismail Lütfi Çakan, Hadislerde Görülen ihtilaflar ve Çözüm Yollan Mu h teli-tu'I-Hadis ilmi, istanbul, 1982.

Dariml, EbO Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Dariml, Sünenü'd-Darimf, 1-11, thk. es-Seyyid Abdullah Haşim Yemani el-Medeni, 2. bsk., istanbul, 1992.

Dehlevf, Hüccetul/ah,

Şah Veliyyullah Ahmed b. Abdirrahlm ed-Dehlevl, Hüccetullahi'/- baliğa, ı-

ll, thk. Muhammed Ahsen en-Nanotevl, Karaçi, ts.

EbO DavOd, Süleyman b. ei-Eş'as es-Sicistani, Sünenü Ebl DavCıd, 1-V, 2. bsk., istanbul, 1992.

EbO Hanife, Müsned,

108

EbQ Hanffe en-Nu'man b. Sabit, Müsned, nşr. Safvet es-Sakka, bsk. yeri yok, 1962.

Page 12: Sünneti n Yeri veisamveri.org/pdfdrg/D097581/2003/2003_OZSENELM.pdf · Bu anlamda Mu'tezile de, ... temsil eden EbO Hanife ve ashabının istinad ettikleri delilleri, ... (Leknev1'nin

EbO Yusuf, Asar,

EbO Yusuf Ya'kOb b. ibrahim ei-Ensarl, Kitabü'l-asar, tsh. Ebu'I-Vefa ei-Efğanl, Hay­darabad-Dekken, 1355 (?)'den Beyrut, ts.

-------------Re~

er-Reddu ala Siyeri'I-Evza1, nşr. Ebu'I-Vefa ei-EfğanT, Mısır, 1357.

Ensarl, Zafer ishak, "Hadis .A.raştırmasında Joseph Schacht'ın Metodunun Tenkidi", tre. Mehmet Kileei, Sünnetin Dindeki Yeri, s. 523-532, istanbul, 1997.

Fazlurrahman, Metodoloji,

Tarih Boyunca islami Metodoloji Sorunu, tre. Salih Akdemir, 2. bsk., Ankara, 1997.

Hakim, Ma'rite,

EbO Abdiilah Muhammed b. Abdiilah el-Hakim en-NisabOri, Ma'ritetu ult1mi'l-hadis, thk. es-Seyyid Muazzam Hüseyn, 4. bsk., Beyrut, 1980.

Hatlb, Fakih,

EbO Bekr Ahmed b. Ali ei-Hatlb ei-Bağdadl, ei-Fakih ve'l-mütetakkih, 1-11, tsh. ismail ei-Ensarf, 2. bsk., Beyrut, 1980.

--------- Kitaye,

ei-Kitaye tr ilmi'r-rivaye, thk. Ahmed Ömer Haşim, 2. bsk., Beyrut, 1986.

ibn Abdilber, Cami,

Ebu Ömer Yusuf ibn Abdiiber ei-KurtubT, Camiu beyani'I-ilm ve fadlih ve ma yenba­ğrtl rivayetihi ve hamlih, 1-11, Beyrut, 1978.

------------ intika,

el-intika tr fadaili'l-eimmeti's-selaseti'l-tukaha, thk. Abdülfettah Ebu Gudde, Beyrut, 1997.

ibn Ebf Hatim, Merasfl,

EbO Muhammed Abdurrahman b. Ebi Hatim er-Razi,

Kitabü'l-merasfl, thk. Şükrullah b. Ni'metillah Kuçanl, 2. bsk., Beyrut, 1982.

ibn Maee, EbO Abdiilah Muhammed b. Yezfd ibn Maee ei-Kazvlnl, Sünenü'bnu Ma­ce, 1-11, thk. Muhammed Fuad Abdülbakl, 2. bsk., istanbul, 1992.

Kadi iyaz, Tertfb,

Kadi iyaz b. Musa ei-Yahsubl es-Sebtl, Tertibu'l-medarik ve takrfbu'l-mesa/ik li ma'riteti ulemai mezhebi Malik, 1-VIII, thk. Muhammed Tavlt et-Tand ve dğr., 2. bsk., Mağrib (Fas), 1983.

Malik b. Enes, Muvatta (Şeybanl Rivayeti), 1-111, thk. Takiyyuddln en-Nedvl, Bombay-Dimeşk, 1991-1992 (Leknevl'nin et-Ta'lfl<i ile birlikte).

109

Page 13: Sünneti n Yeri veisamveri.org/pdfdrg/D097581/2003/2003_OZSENELM.pdf · Bu anlamda Mu'tezile de, ... temsil eden EbO Hanife ve ashabının istinad ettikleri delilleri, ... (Leknev1'nin

Mekkf, Menak1b,

Muvaffak b. Ahmed ei-Mekkf, Menak1bu EbT Hanife, 1-11, Beyrut, 1981 (Kerde­rf'nin Menak1b'ı ile birlikte).

Müslim, Ebu'I-Hüseyn Müslim b. ei-Haccac ei-Kuşeyrf en-NfsabOrl, SahThu Müslim, 1-V, thk. Muhammed Fuad Abdülbakf, 2. bsk., istanbul, 1992.

Nesa!, EbO Abdirrahman Ahmed b. Şuayb en-Nesa!, Sünenü'n-Nesai, 1-VIII, 2. bsk., istanbul, 1992.

Nu'manf, Ma temessu,

Muhammed Abdürreşfd en-Nu'manf, Ma temessu i/eyhi'/-hfıce li men yutaliu Sünene'bne Mace, Karaçi, 1953.

Özşenel, Ehl-i Rey-Ehl-i Hadis Yak/aşJmlan,

Mehmet Özşenel, Sünnet ve Hadisi Değerlendirme ve Anlamada Ehl-i Rey-Ehl-i Hadis Yaklaşimlan ve imam ŞeybfınT, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, istanbul, 1999 (yayınlanmamış doktora tezi).

SuyOtf, Ebu'I-Fadl Celaluddfn Abdurrahman b. Ebi Bekr es-SuyOtf, e/-Camiu's-sa­ğtr, Laylpur (Pakistan), 1394.

Şeybanf, Hücce

EbQ Abdiilah Muhammed b. ei-Hasen eş-Şeybani, e!-Hücce ala ehli'/­MedTne, 1-IV, thk. Mehdi Hasan ŞahcihanpOrf, Lahor, 1981.

Taberanl, Ebu'I-Kasım Süleyman b. Ahmed et-Taberanl, e/-Mu'cemu's-sağTr, Bey­rut, 1983.

Tahavl, Meanf,

EbO Cafer Ahmed b. Muhammed ei-Ezdl et-Tahavl, Şerhu meanT'I- asar,

1-IV, thk. Muhammed Zührl en-Neccar, Kahire, 1968.

Tirmizi, EbQ isa Muhammed b. isa et-Tirmizi, Sünenü't-Tirmizi, 1-V, thk. Ahmed Muhammed Şakir ve dğr., 2. bsk., istanbul, 1992.

Yahya b. Main, Tarih,

110

EbQ Zekeriyya Yahya b. Main, et-Tarih, 1-IV, thk. Ahmed Muhammed Nur Seyf, Mekke, 1979.