127
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2009/191 CELSE NO :191 CELSE TARİHİ :30.05.2012 BAŞKAN :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298 ÜYE :FATİH MEHMET USLU 40244 ÜYE :NİHAT TOPAL 41981 C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954 KATİP :ZAFER HAN 139152 Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese ile Üye Hakimler Fatih Mehmet Uslu ve Nihat Topal’dan oluşan mahkeme heyeti tarafından 30 Mayıs 2012 günü saat 09:35’te Silivri Cezaevi bitişiğindeki büyük duruşma salonunda oturum açıldı. Tutuklu sanıklardan Osman Yıldırım, Durmuş Ali Özoğlu, Serdar Öztürk, Levent Ersöz, Aykut Metin Şükre, Hikmet Çiçek, Mehmet Zekeriya Öztürk, Ergün Poyraz, Hasan Ataman Yıldırım, Selçuk Özkan, Doğu Perinçek, Oğuz Bulut, Sedat Peker, Mehmet Demirtaş, Oktay Yıldırım, Mehmet Haberal, Hasan Iğsız, Ahmet Hurşit Tolon, Mehmet İlker Başbuğ, Fuat Selvi, Sevgi Erenerol, Mustafa Dönmez, Mehmet Otuzbiroğlu ve Ziya İlker Göktaş dışındaki tutuklu sanıkların cezaevinden getirildikleri görüldü. Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı. Tutuksuz sanıklardan gelen yok. Müdahil vekili Danıştay Başkanlığı vekili Av. Perihan Özcan ile bir kısım sanıklar müdafilerinden Sanıklar Sedat Peker, Oğuz Bulut müdafii Av. Mehmet Doğurğa, Sanık Ziya İlker Göktaş müdafii Av. Tülay Çelikyürek, Sanık Tuncay Özkan müdafii Av. Şahin Mengü, Sanıklar Ahmet Hurşit Tolon, Mehmet Haberal müdafii Av. Dilek Helvacı, Sanık Mustafa Ali Balbay müdafii Av. Mehmet İpek, Sanık Sedat Özüer müdafii Av. Elif Asena Özüer, Sanıklar Cemal Gökçeoğlu, Sedat Özüer, Orhan Güçlü müdafii Av. Mustafa Eyüp Başkan, Sanık Mehmet Eröz müdafii Av. Doğan Subaşı, Sanıklar Ahmet Hurşit Tolon ve Mehmet İlker Başbuğ müdafii Av. İlkay Sezer, Sanıklar Ahmet Tuncay Özkan, Mustafa Levent Göktaş, Hasan Atilla Uğur, Mustafa Dönmez ve bir kısım sanıklar müdafii Av. Serkan Günel, Sanıklar Ahmet Tuncay Özkan, Mustafa

T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI

ESAS NO :2009/191CELSE NO :191CELSE TARİHİ :30.05.2012

BAŞKAN :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298ÜYE :FATİH MEHMET USLU 40244ÜYE :NİHAT TOPAL 41981C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954KATİP :ZAFER HAN 139152

Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese ile Üye Hakimler Fatih Mehmet Uslu ve Nihat Topal’dan oluşan mahkeme heyeti tarafından 30 Mayıs 2012 günü saat 09:35’te Silivri Cezaevi bitişiğindeki büyük duruşma salonunda oturum açıldı.

Tutuklu sanıklardan Osman Yıldırım, Durmuş Ali Özoğlu, Serdar Öztürk, Levent Ersöz, Aykut Metin Şükre, Hikmet Çiçek, Mehmet Zekeriya Öztürk, Ergün Poyraz, Hasan Ataman Yıldırım, Selçuk Özkan, Doğu Perinçek, Oğuz Bulut, Sedat Peker, Mehmet Demirtaş, Oktay Yıldırım, Mehmet Haberal, Hasan Iğsız, Ahmet Hurşit Tolon, Mehmet İlker Başbuğ, Fuat Selvi, Sevgi Erenerol, Mustafa Dönmez, Mehmet Otuzbiroğlu ve Ziya İlker Göktaş dışındaki tutuklu sanıkların cezaevinden getirildikleri görüldü.

Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.Tutuksuz sanıklardan gelen yok. Müdahil vekili Danıştay Başkanlığı vekili Av. Perihan

Özcan ile bir kısım sanıklar müdafilerinden Sanıklar Sedat Peker, Oğuz Bulut müdafii Av. Mehmet Doğurğa, Sanık Ziya İlker Göktaş müdafii Av. Tülay Çelikyürek, Sanık Tuncay Özkan müdafii Av. Şahin Mengü, Sanıklar Ahmet Hurşit Tolon, Mehmet Haberal müdafii Av. Dilek Helvacı, Sanık Mustafa Ali Balbay müdafii Av. Mehmet İpek, Sanık Sedat Özüer müdafii Av. Elif Asena Özüer, Sanıklar Cemal Gökçeoğlu, Sedat Özüer, Orhan Güçlü müdafii Av. Mustafa Eyüp Başkan, Sanık Mehmet Eröz müdafii Av. Doğan Subaşı, Sanıklar Ahmet Hurşit Tolon ve Mehmet İlker Başbuğ müdafii Av. İlkay Sezer, Sanıklar Ahmet Tuncay Özkan, Mustafa Levent Göktaş, Hasan Atilla Uğur, Mustafa Dönmez ve bir kısım sanıklar müdafii Av. Serkan Günel, Sanıklar Ahmet Tuncay Özkan, Mustafa Levent Göktaş, Bedrettin Dalan ve bir kısım sanıklar müdafii Av. Hüseyin Ersöz, Sanık Hıfzı Çubuklu müdafii Av. Nazlı Çubuklu, Sanık Fatih Hilmioğlu müdafii Av. Hayati Hilmioğlu, Sanık Fatih Hilmioğlu müdafii Av. Mehmet Sever geldikleri görülmekle.

Huzurdaki yerlerine alındı.Açık yargılamaya devam olundu.Daha önce verilen ara kararlar uyarınca yazılan yazıların bir kısmına cevap verildiği

görüldü, bunların okunmasına geçildi.Mahkeme Başkanı: “14 Ocak 2012 tarihli oturumun 21 nolu ara kararı gereği resen

Türkcell iletişim hizmetleri müdürlüğüne yazılan yazıya ikmalen cevap verildiği. 03.10.2011 tarihli 2011/673 değişik iş sayılı kararın 21 nolu ara kararı gereği resen İstanbul Emniyet Müdürlüğüne yazılan yazıya ikmalen cevap verildiği. Sanık Semih Tufan Gülaltay tarafından kullanıldığı değerlendirilen telefonlara ait 2 adet DVD ve 811 adet çözümü yapılan ses kaydının iletişim tespit tutanaklarının gönderildiği. Aynı değişik iş sayılı kararın 16 nolu ara kararı gereği TİB Başkanlığına yazılan yazıya ikmalen cevap verildiği anlaşıldı. CMK 250. Maddesiyle Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 14.02.2012 tarihli yazısıyla gizli tanık Poyraz’ın

Page 2: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:2

beyanlarında geçen eylemlerin Sedat Peker ve birlikte hareket ettiği şahıslar tarafından Ergenekon silahlı var olduğu iddia edilen Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün amaç ve faaliyetleri doğrultusunda gerçekleşip, gerçekleşmediğinin belirlenmesine yönelik soruşturmayla ilgili yazının gönderildiği. Genelkurmay Başkanlığı tarafından 22 Mart 2012 tarihli Mahkememize yazı gönderildiği, dosyamızdaki bilgisayar ve hard disklerin iadesi hakkında yazı olduğu, söz konusu bilgisayar ve hard disklerin ilgili birimlere iadesinde sakınca bulunup bulunmadığı veya diğerlerinin imha edilmesi, sakınca bulunup bulunmadığının sorulduğu anlaşıldı. Mahkememizin 25.05.2012 tarihli oturumunda Sanıklar Yalçın Küçük ve Durmuş Ali Özoğlu’nun duruşma disiplin ve düzenine aykırı davranışları nedeniyle salondaki jandarma görevlileri tarafından tutanak, 2 adet tutanak tanzim edildiği görüldü.”

Sanık müdafilerinin beyanının alınmasına devam olundu.Mahkeme Başkanı: “Buyurun Avukat Hanım.”Sanık Ziya İlker Göktaş müdafi Av. Tülay Çelikyürek söz istedi verildi: “Sayın Heyet İddia

Makamı ben öncelikle müvekkilim burada yok diye belirtiliyor tutanaklara geçirilmesi açısından müvekkilim Ankara Hukuk Fakültesinde sınavlara girmektedir ve 18 Mayıs tarihinde mahkemeden izin alarak gitmiştir bunu belirtmek istiyorum. Birde bu birleştirme kararı bize tebliğ edilmemiş olmasına rağmen ben bu konuda beyan… beyanda bulunmak istiyorum. Malumları olduğu üzere 2011/111, 151 esas sayıyla açılan İnternet Andıcı isimli dava daha sonra ve hemen 2010/109 sayılı dosya ile birleştirildi 106 pardon sayılı dosya ile birleştirildi. Yargılama bu şeklide devam etmekte iken aradan 7 ay geçtikten sonra bu sefer mevcut dava ile birleştirildi. Şimdi bu davada 17 tane iddianame bir arada belki de daha gelecek iddianameler var. Geçtiğimiz şu 3 hafta içerisinde yapılan yargılama sırasında gördük ki İnternet Andıcı davası sanıkları yönünden hiçbir yargılama yapılmamıştır. Onlar sadece burada misafir sanatçı gibi oturmuşlar dinlemişlerdir. Haklarında ne bir delil gelmiştir ne bir belge ortaya konmuştur. Ne de bir tanık dinlenmiştir. Dolayısı ile bu şeklide bir yargılamanın hiçbir hukuki menfaati yoktur. Bu davalar arasında hukuki ve fiili illiyet bağı da yoktur. Zira buradaki sanıkların büyük bir çoğunluğu birbirlerini ilk defa burada gördüklerini beyan etmişlerdir. Bu şekilde olan kişiler arasında ne gibi bir illiyet bağının olduğunun takdirini mahkemeye bırakıyoruz ve dosyanın tefrik edilmesini istiyoruz. Eğer dosya tefrik edilmeyecekse de internet andıcı olarak nitelendirilen dosyada tüm delillerin toplanmış olduğunun ve tüm sanıkların sorgu ve savunmalarının tamamlanmış olduğunun tutukluluk hallerinin de değerlendirilmesi sırasında dikkate alınmasını yine talep ediyorum. Efendim benim söylemek istediğim çok ısrarla başından beri üzerinde durduğum bir konu var. Bu örgüt konusunda Mahkemenin bir an önce karar vermesi, örgüt suçunun oluşup oluşmadığını belirlemesi ve ona göre yargılamaya devam edilmesidir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2007 yılında daha sonra 10. ceza dairesinin de çeşitli tarihlerde vermiş olduğu kararlara göre 3 kişinin bir araya gelmiş olması örgüt suçu için yeterli değildir. Bu kişiler arasında gevşekte olsa hiyerarşik bir bağın bulunması gerekmektedir. Burada olan Ergenekon davasında örgüt suçu oluşmuştur deniyor, burada olan sanıklara bakıldığı zaman aralarındaki bir hiyerarşi gevşek değil hiçbir şekilde bir hiyerarşik bağın bulunmadığı çok açıkça görülmektedir. Sanıklar büyük bir kısmı sadece birbirlerini burada görmüş, burada tanımışlardır. Belki bir kısmı medyadan isimlerini birbirlerinin duymuşlardır, ancak tanışmaları burada olmuştur. Böyle bir durumda örgütten nasıl söz edilir, nasıl bir hiyerarşik bağın olduğundan bahsedilebilir. Yine örgütün olabilmesi için devamlılığın olması lazımdır. Bu devamlılıkta yoktur, bunu şöyle izah edebilirim, en basiti benim müvekkilim açısından müvekkilim bu internet irtica.org isimli internetin izlendiği, internet sitesinin izlendiği şubeye 18 Ağustos 2008 tarihinde gelmiş 09 Eylül 2009 tarihinde tayin edilmiştir. Diğer sanıklar da söz konusu görev yerlerinde 1 sene bilemediniz 2 sene görev yapmışlardır. Bu şekilde görev yapılan bir ortamda devamlılıktan nasıl söz edilebilir bunun takdirini de yine Mahkemeye bırakıyorum. Dolayısıyla örgüt suçu oluşmamıştır ve bu konuda Mahkemenin bir an önce karar varmasını talep ediyoruz. Efendim Ceza Muhakemeleri

2

Page 3: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:3

Kanunu uyarınca Savcılık Makamı iddiada bulunur ve bu iddialarını düzenlerken sanık lehine olan delilleri de yine toplaması gerekmektedir. Ancak bu davada sanıklar lehine olan hiçbir delil toplanmamıştır. Toplanmamıştır ama buna ihtiyaçta kalmamıştır, bugüne kadar dava ile ilgili gelen tüm bilgi, belgelerde suç unsuru teşkil eden yani 312. maddedeki belirtilen suçu işlendiğini ortaya koyan hiçbir delil gelmemiştir, hiçbir bilgi gelmemiştir, hiçbir belge gelmemiştir. Aksine gelen bütün yazı ve belgeler bu suçların işlenmediğini, isnat edilen suçun işlenmediğini herhangi bir suç kastının olmadığını açıkça ortaya koymuştur. Bütün bu durumların değerlendirmesini yine Mahkemeden talep ediyoruz. Yine iddianamede çok acı bir şekilde tam okumak istiyorum, Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün amaçları doğrultusunda askeri müdahale ortamı oluşturmak amacıyla belirtilen internet siteleri vasıtasıyla kara propaganda ve dezenformasyon faaliyetlerini icra ve organize ettiği denilmektedir benim müvekkilim için ve ara yönetici olduğu örgüt üyelerini de yönlendirdiği ileri sürülerek 312. maddeden cezalandırılması istenmektedir. Şimdi efendim ben kara propagandanın tarifini bir kez daha söylemek istiyorum ve bunu da Mahkemenin tanık olarak dinleyeceği Profesör Doktor Nevzat Tarhan’ın psikolojik savaş isimli kitabından alıntı yaparak sunuyorum. Kara propaganda yönteminde hile, entrika, yalan, iftira, fitne, sinsilik ve sahte delil serbesttir. Gizlilik esastır, gerçekleri değiştirmeyi, inançları sarsmayı ve kamu efkarını karıştırmayı amaçlar. Kara propagandanın malzemesi yalan, iftira, bozgun, çıkarcı, her türlü yol, sahte delil olduğu için var olmayan her şeyi var gibi gösterir, yalan gerçekmiş gibi inandırıcı bir şekilde ortaya atılır. Bu durumda bu tarife göre bu söz konusu internet siteleriyle nasıl bir kara propaganda yapılmıştır ki bu suç işlenmiştir. Biz daha önce defalarca Mahkemeye belirttik, sunduğumuz yazılarla da açıkladık, buradaki dava konusu edilen internet sitelerindeki haberler açık kaynaktan alınmıştır. Alındığı kaynak ve tarih belirtilmek suretiyle bu internet sitelerinde yazılmıştır. Bu kadar açık, aleni bir şekilde yazılan yazılarda ve o siteleri işletenlerin herhangi bir yorumuna asla yer verilmemiştir, bu bugüne kadar kanıtlanmıştır. Bu şekilde, açık bir şekilde ortaya konulan yazılarla nasıl kara propaganda yapılmış olur, hiçbir şekilde kara propagandanın tarifine uymamaktadır. Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki, Milli Savunma Bakanının onayı alınarak Milli Savunma Bakanlığı tarafından alınmış olan internet sitelerinde kara propaganda yapılmasının nasıl mümkün olacağının takdirini yine Mahkemeye bırakıyorum. Milli Savunma Bakanlığının onayıyla alınmıştır, biz bunların belgelerini sunduk, andıçları sunduk, onayları sunduk, bu şekilde alınan ve kurulan sitelerde kara propaganda yapılması mümkün değildir. Dolayısıyla bu iddia asla yerinde değildir, aynı şekilde dezenformasyon için de dezenformasyon örgütlü ve sistemli yalan söyleme faaliyetidir. Hedef kitleyi gerçekler karşısında yanıltarak kaynağı bazen açık, bazen kapalı olarak sunulan kara propaganda türü olarak belirtilmiştir. Şimdi bu şekildeki açıklama doğrultusunda bu internet sitelerinde yer alan haberlerde hiçbir şekilde dezenformasyon oluşturmamaktadır. Sayın Başkan ben daha fazla sözlerimi uzatarak arkadaşlarımın vaktini almak istemiyorum, ancak tutukluluğun infaza dönüşmesinin hiçbir yararının olmayacağı ve kamu vicdanını zedeleyici izahtan varestedir. Nitekim iktidar partisinin bu tür davaları çok benimseyen darbeciler yargılansın diyen bir milletvekili bile sadece internet andıcı ile darbe sorgulamasının yapılması çok ağır olarak kabul edilebilir şeklinde bir beyanda bulunmuştur. Müvekkilime ve diğer sanıklara da isnat edilen 312. madde kapsamındaki suçun unsuru cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmak veya faaliyetlerini engellemektedir. Burada 2 tane unsur vardır, eğer varsa 2 tane araç vardır, biri çok yasal bir şekilde Başbakanlığın direktifleri doğrultusunda kurulmuş olan internet siteleri, diğeri de yine yasal bir belge olan internet andıcıdır. Bu iki belgeyle Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin veya bu 2 yasal kuruluşla, oluşumla diyeyim Türkiye Cumhuriyeti kuruluşunun ortadan kaldırılması veya faaliyetlerinin engellenmesinin nasıl mümkün olacağını ben yine takdirlerinize bırakıyorum. Açıklamalarım doğrultusunda müvekkilimin bir de şunu belirtmek istiyorum, özellikle internet andıcı davasında yargılanan tüm sanıklar bizzat gelerek teslim olmuşlardır,

3

Page 4: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:4

hiçbiri yakalanmamıştır. Bu durumun da dikkate alınarak müvekkilimin uygun görülecek adli kontrol tedbirleriyle tahliyesini talep ediyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”Sanıklar Sedat Peker ve Oğuz Bulut müdafii Av. Mehmet Doğurğa söz istedi verildi:

“Sayın Başkanım her iki sanık için de ayrı ayrı söz almak istiyorum. Öncelikle müdafisi bulunduğum Sedat Peker yönünden söylemek istiyorum. Şimdi siz bahsettiğiniz için ben bunu tekrar etmiş olacağım, Gizli Tanık Poyraz’ın beyanları doğrultusunda tutuklanan müvekkilim Sedat Peker’in Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığının 13.02.2012 tarihli 2011/877 soruşturma, 2012/91 karar sayıyla kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Sanıyorum o belge Mahkemenize geldi, ben bunu daha önceden Mahkemenize sunmuştum. Ayrıca yine gizli tanığın anlatımlarından dolayı Savcılık görevsizlik kararı da vermiştir, bu kararı da Mahkemenize sundum. Keza İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/168 soruşturmasıyla müvekkilimin Gizli Tanık Poyraz’ı tehdit ettiği ve delilleri kararttığı nedeniyle yapılan bir soruşturma vardı. Bu soruşturma kapsamında da müvekkilim tutuklanmaya sevk edildi. Ancak Sayın Mahkeme delilleri karartma yönünden talebin reddine karar verdi, müvekkilimi örgüt kapsamında tutukladı tekrar, ancak bu iddianame hazır olmadığı için hangi örgüt olduğunu bilmiyorum. Bu örgüt müdür, yoksa başka bir örgüt daha mı kurdu müvekkilim onu bilemiyorum. Bunu daha sonraki dönemde açıklayacağım, önceki dilekçelerimi tekrar ediyorum, müvekkilimin karartacağı bir delil yoktur, zaten kendisi hükümlüdür, bir örgüt suçundan daha tutuklanmıştır. Bu Poyraz’ın anlatımları doğrultusunda delilleri karartmadığı da İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi kararında bellidir, bu nedenle müvekkilimin tutuksuz yargılanması anlamında tahliyesine karar vermesini talep ediyorum, saygılar sunarım. Şimdi 2. müvekkilim Oğuz Bulut hakkında söylemek istiyorum, müvekkilimin tutuklulukta geçen süresi dikkate alınarak tutuksuz yargılanması için tahliyesini talep ediyorum, saygılarımla.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”Talep ve beyanların alınması sırasında bir kısım sanıklar müdafilerinden Av. Köksal

Bayraktar, Av. Zeynep Küçük, Av. İrem Çiçek, Av. Filiz Esen, Av. Orhan Önder ve Av. Mehmet Cengiz’in geldikleri görüldü.

Huzurdaki yerlerine alındı.Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”Sanık Ahmet Tuncay Özkan müdafii Av. Şahin Mengü söz istedi verildi: “Sayın Başkan

Değerli Üyeler, bugüne kadar burada savunma yapan meslektaşlarım her biri belki bir mastır tezi düzeyinde hukuk kalitesi taşıyan beyanlarda bulundular. Özellikle Sayın Heyetin usul hukukunda yaptığı yanlışları, bize göre yanlışları, hataları dile getirdikleri açıklamaları oldu. 37 yıllık meslek hayatım bana Hakim sayısı kadar usul yasası uygulaması olduğunu öğretti. Burada da anlatılanlardan her Mahkemenin kendine göre bir usul uygulaması yaptığı anlaşılmaktadır. Çok net, açık tanığın sanıklar tarafından da soru sorulacağı ilkesi en basitinden, en son yaşadıklarımızdan Sayın Mahkeme tarafından uygulanmamaktadır. Bu açık usul hatasının giderilmesi gerekmektedir. Sayın Başkan 17 tane dosya veya daha çok iddianame bir araya getirildi. Bildiğim ve duyduğum kadarıyla 2 milyon sayfa şu anda belge var, bu huzurunuzda sanık olarak oturan kişiler de ancak haftada bir defa 2 saat bilgisayar kullanabiliyorlar. 2 milyon sayfayı nasıl değerlendireceklerini, nasıl inceleyeceklerini tahmin dahi edemiyorum. Bu dosyalar arasında rabıta var ki, Yüce Heyet bu dosyaların birleşmesine karar verdi. Yani müvekkillerim o diğer, kendilerinin içinde bulunmadığı diğer iddianamelerin asli faili haline geldiler. O iddianamelerde nelerin söylendiği, hangi belgelerin o duruşmalarda girdiğini incelemek durumundalar. Biz çok basit bir hesap yaptık, bir yılda 200 gün iş günü olduğunu kabul ettik, herhalde bir 4 çocuğun ırzına geçmekten sabıkalı bir tanığı burada 3 hafta dinlediğinize göre esas hakkında savunmalarını yaparken herhalde müvekkillerimizin savunma haklarını sınırlamayacaksınız. En basitinden ortalama ikişer gün alsanız, 256 sanık var Sayın Başkan,

4

Page 5: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:5

bugün esas hakkında savunmalar yapılmaya başlansa en az 2 sene sürer. Bunun 2 milyon belgenin bulunduğu bir dosyanın şu ana kadar, bundan sonra artacaklar da tabi muhakkak vardır. 2 milyon belgenin Yargıtay’daki incelemesinin ne hale geleceğini düşünmek dahi istemiyorum. Anlaşılıyor ki usul yasasında zamanında koyulan 10 yıllık tutukluluk süresi bu dava düşünülerek konulmuş, çünkü bu yasa geçerken böyle bir dava yoktu. Ama anlaşılıyor ki basına intikal ettiği kadarıyla 3 gün üst üste tefrika edildiği kadarıyla bu davaların açılmasını Amerikan Büyükelçisi siyasi iktidara teslim etmiş. Şimdi bütün bunlar ortadayken huzurunuzdaki insanları ki bir kısmı kendi ayağıyla gelmiş, tıpış tıpış teslim olmuş, kaçma şüphesi yok. Kaçsa deseniz nereye gidecek hali yok, bu insanların tutuklu olarak yargılanması kamu vicdanına kanatmaya başladı. Acaba bu kamu vicdanının kanatılması, bunu Sayın Mahkeme için söylemiyorum ama genel bir şey söylemek istiyorum. Bir bebek katiline af çıkartmanın yolunu açmak için mi tutukluyoruz? Şu dava bugün başlarsa 10 sene sonra bitecekse en iyi niyetlerle bu kamu vicdanını kanatır. Artık kamu bunu hatta o kadar ileri gitti ki biraz evvel Sayın Meslektaşımın da söylediği gibi siyasi iktidarın en radikal milletvekilleri bile bu iş nasıl olur demeye başladılar. He milletvekillerinin söylediğini çok önemsediğim için söylemiyorum sakın yanlış anlamayın, hukukçuların konuştuğu yerde milletvekillerinin söylediği lafların hiçbir kıymeti harbiyesi olmaz. Onu bir ön şey olarak, bir örnek olarak kamu vicdanının hangi noktaya geldiğini anlatmak için söyledim Sayın Başkan, sakın yanlış anlaşılmasın. O bakımdan bu süreç, en az 10 sene olacak süreçte bu insanları burada tutma, ben meslek yaşınız muhakkak benden küçük, yaşınız çok genç gözüküyor ama herhalde bunca senelik deneyim sizin de vicdanınızı sızlatmaya başlamıştır diye düşünüyorum ve meslektaşımın tahliyesini talep ediyorum, pardon müvekkilimin, teşekkür ediyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”Sanıklar Ahmet Hurşit Tolon, Mehmet Otuzbiroğlu müdafii Av. Köksal Bayraktar söz istedi

verildi: “Sayın Başkanım, Değerli Üyeler, şimdi Sayın Mahkemenizin bir kararı var, bu da birden fazla sanığın müdafii konuştuğu zaman ve onlar da sanıklar da huzurda bulunmadıkları anda 15 dakika ile sınırlıyorsunuz. Öncelikle bugünkü konuşmamın ilk talebi budur, bu şekilde savunma hakkını sınırlayıcı şekilde müdafilerin müvekkillerine göre konuşma sürelerinin kısıtlanması gerek Ceza Muhakemesi usulü kanununda ve hatta anayasada yer alan ve evrensel hukuk kurallarına göre de savunma hakkının kısıtlanması anlamını taşımaktadır. Dolayısıyla talebim Sayın Mahkemenizin bu kararından rücu etmesidir, öncelikle bunu arz ediyorum. Ama kararınıza saygı göstererek 15 dakika içinde kalarak her iki müvekkilim hakkında da konuşma yapmaya ve talepleri ileri sürmeye çalışacağım. Şimdi Sayın Başkan ve Değerli Üyeler, öncelikle Ahmet Hurşit Tolon emekli Orgeneral Ahmet Hurşit Tolon’la ilgili olarak şunları ifade edeceğim. Bizim müvekkilimiz 06 Temmuz 2008 tarihinde tutuklanmıştı. Bu bilginiz dahilindedir ve bu tutukluluk 7 ay sonra 06 Şubat 2009’da sona ermişti ve sona ererken İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Hakiminin ve daha sonra Cumhuriyet Savcısının itirazı üzerine gene 12. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin vermiş olduğu önemli bir karar var. Bu kararda o tarihlerde ama bugün de geçerli, müvekkilimizin kaçma şüphesi altında bulunmadığı, delilleri karartamayacağı ve Milli İstihbarat Teşkilatından o tarihte gelen Ergenekon adlı bir örgütün bulunmadığı yönündeki kararına ve yazısına bağlı olarak bu tutuklama kararı kaldırılmıştır. Aynı zamanda bu kararda müvekkilimizin yaşı, sağlık durumu, delilleri tekrar ediyorum karartma imkanının olmadığı öne sürülerek adli kontrol tedbiriyle yetinilmesinin pekala mümkün olduğu belirtilmiş ve müvekkilimiz hakkında tahliye kararı alınmıştı. Adli kontrol kararına müvekkilimiz 2009 yılından 2012 yılı Ocak ayına kadar tamamen ama tamamen riayet etmiştir. Bir kısım duruşmalara gelmiştir hiçbir zaman yurtdışına çıkmamıştır. Çıkmak için de izin talebinde bulunmamıştır ve tamamen kendi asude hayatını devam ettirmiştir. 10 Ocak 2012 tarihinde Sayın Mahkemenizin önünde çapraz sorguyla ifadesi yeniden alınırken bu ve 15 gün süren bu ifadenin sonucunda Sayın İddia makamı bizim o tarihe kadar görmediğimiz ama daha sonra şunu öğrendik bir buçuk ay önce yani Ocak

5

Page 6: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:6

2012’den bir buçuk ay önce Sayın Mahkemenize gelen ve bize gösterilmeyen GATA raporunu ileri sürmüş ve birde nereden çıktığı belli olmayan gene bize gösterilmeyen ve güya Gölcük Deniz Kuvvetleri Komutanlığında yapılan aramada ortaya çıkan bir delille müvekkilimiz irtibatlandırılarak delille değil bir evrakla müvekkilimiz irtibatlandırılarak bir anda olağanüstü bir şekilde rastlanmayan bir şekilde hukuk zorlanarak bu karar yani tutuklama kararı alınmıştır. Dolayısıyla müvekkilimiz 10 Ocak 2012 tarihinden itibaren tutuklu olarak maalesef cezaevinde bulunmaktadır. Oysa Ceza Muhakemesi Kanununun 100. maddesinin 1. fıkrasına göre müvekkilimizle ilgili kuvvetli suç şüphesi yoktur. Tutuklama sebepleri de yoktur. Şimdi biz hep kuvvetli suç şüphesi diyoruz bu yanlış Sayın Mahkemeniz ve Sayın İddia makamı da kuvvetli suç şüphesi terimini kullanırken aynı yanlışlığı yapıyor. Kuvvetli suç şüphesini doğuran veyahut da meydana getiren olguların varlığı. Olgu eski Türkçeyle vaka değil vakıa anlamını taşır. Yani mücerret olay demektir. Yani adeta kural niteliğindeki olay demektir. Dolayısıyla müvekkilimiz hakkında Temmuz 2008’den itibaren Şubat 2009’dan itibaren Ocak 2012’den itibaren hangi olgu hangi olay ortaya çıkmıştır da kuvvetli suç şüphesi vardır ve şunu bu noktada özellikle arz etmek istiyorum Sayın Başkanım. Sayın Mahkemeniz Sayın İddia makamı bizim kuvvetli suç şüphesi içinde bulunduğumuza dair olayları göstermek zorundasınız. Çünkü hepimiz hem Türkiye’de Yargıtay karşısında hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde hem de tarih önünde hesap veriyoruz. Bugün Türkiye’nin tarihine damga vurmuş olan bütün olaylarda biraz önce Sayın meslektaşım söyledi mahkemeler de hakimler de avukatlar da yazılan kitaplarla ve gazetelerde dergilerde yazılan makalelerle hesap vermektedirler. Dolayısıyla dolayısıyla Sayın Başkanım hangi olayla müvekkilim Emekli Orgeneral Ahmet Hurşit Tolon’un hangi olay nedeniyle kuvvetli suç şüphesi ortaya çıkmıştır bunun belirtilmesi lazımdır ve savunma olarak biz bunu beklemekteyiz. Nitekim Avrupa bundan önce defalarca söyledik bunu Avrupa İnsan Hakları Komisyonu Mahkemesinin ünlü Foks kararı kampfel kararı hartley kararında hep bunlar ileri sürülmüştür. Şimdi olayımızla hiçbir zaman bizim kanaatimize göre yeni bir tutuklama sebebi de yok. Şimdi bütün, bütün sebepler bütün aramalar Temmuz 2008’de yapılmış. 2008’den 2012’ye kadar yeni bir tutuklama kararı çıkmamış ama Sayın İddia makamı GATA’dan gelen bir yazıya dikkat ederek veyahut da belirterek ama tekrar ediyorum bu evrak bize gösterilmedi. Ve Gölcük Donanma Komutanlığında var olduğu iddiası iddia edilen Elba 4 marka bir DV şey üzerinde CD üzerinde birtakım belgelerin bulundu yazıların bulunduğunu ileri sürüyor ki bugüne kadar bu bize gösterilmedi ve bildiğimize göre dava dosyasında da yok. Dolayısıyla Sayın Başkanım hiçbir zaman tutuklamayı gerektiren bir sebep müvekkilimiz açısından yok. Müvekkilimiz ayrıca Sayın Mahkemenizin önünde gizli evrak teminden ve aynı zaman bundan ve bin dokuz yüz 2008 yılına kadar yapılmış olan birtakım açık hava gösterileri birtakım dernek faaliyetleri dolayısıyla suçlanıyor. Oysa bunlar gene defalarca söylediğimiz gibi insanların vatandaşların yurttaşların anayasal hakları içinde bulunuyor başka bir şey değil. Gelelim önemli bir konuya o da son olarak son 20 günde huzurunuzda dinlenen Müslim Öztürk isimli kişinin tanıklığıdır. Sayın Başkanım Müslim Öztürk isimli tanık önünüzde yalan söylemiştir. Bu kişinin tanıklığına katiyen itibar etmemeniz gerekir. Öncelikle bu kişiyle müvekkilim arasında ki Sayın meslektaşlarım da onu huzurda çapraz sorguda ifade etmişlerdir. Önemli bir husumet vardır. Bu kişinin önceki tarihlerde söylemiş olduğu bu tabiri kullanayım hezeyanlar karşısında müvekkilimiz vatandaşlık görevini yaparak Ankara 4. Asliye Ceza Mahkemesinde yalan tanıklıktan ve iftiradan dava açmıştır. 2011/715 sayılı dosya ile yürütülmekte olan bu dava ile ilgili kişi yani tanık güya tanık Müslim Öztürk’le müvekkilimiz arasında bir husumet olduğu açıktır ve dolayısıyla beyanlarına itibar etmemek gerekir. Şimdi neden itibar etmemek gerekir? Bu tanık huzurunuzda demiştir ki malum bir cenaze töreni var. Şehit Yarbay Alim Yılmaz’ın Ankara Camilerinde camisinde kılınan cenaze namazında güya bu şahıs diyor ki Cemil Çiçek de oradaydı devlet bakanı Cemil Çiçek de oradaydı. Hayır, sorulan soru değerli meslektaşımızın sorduğu soru üzerine birden tereddüde düşmüş Cemil Çiçek olmayabilir Abdulkadir Bey olabilir diye cevap vermiştir yani Cemil Çiçek’in

6

Page 7: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:7

olmadığını mevcut olmadığını o da söylemiştir. Ayrıca gene meslektaşlarımız hatırlatmıştır üç buçuk yıl sonra bu hezeyanlar başlamıştır. Üç buçuk yıl nerede durmuştur bu kişi çünkü Alim Yılmaz’ın cenaze töreni 2006 yılında kılınmıştı E 2006 yılından bu kişi 2010 yılına kadar duruyor. Üç buçuk yıldan neden bekledi de bu kişi üç buçuk yıl sonra bu ifadelerde bulundu ve ayrıca gene bu kişi demiştir ki efendim şeyin Hurşit Tolon Atatürkçü Düşünce Derneğinin veya Çağdaş Yaşamı destekleme derneğinin bürosunun tefrişiyle ilgilenmiştir. Bürosit’ten bütün bu masaları ve sandalyeleri getirtmiştir. Hayır, böyle bir şey yok. Böyle bir şeyin olmadığını da gene meslektaşım söylemiştir. Sayın Başkanım sözlerimin Hurşit Tolon’la ilgili saate de bakıyorum burada Mahkemenize olan saygım nedeniyle ve uymak için saatime bakıyorum. Şimdi müvekkilimiz tam tamına 13 ay tutuklu kalmıştır, önceki tutuklama süresiyle beraber. Müvekkilimiz yaşlı bir kimsedir. Müvekkilimiz GATA’dan sağlık durumuyla ilgili rapor gelmesine rağmen tutuklandıktan sonra ki bu rapor bu rapor tutuklama sebeplerinden biriydi. Daha sonra Adli Tıp Kurumuna muayeneye dahi gönderilmemiştir. Aylarca bekletilmiştir ve müvekkilimin gerçekten 70. yaşını idrak ettiği bugünlerde cezaevinde kalması önemli bir ceza niteliğini taşımaktadır. Suçun unsurlarına gelince.”

Mahkeme Başkanı: “Mikrofonu yakın tutar mısın? Zapta geçmeyebilir söyledikleriniz.”Sanıklar Ahmet Hurşit Tolon müdafi ve Mehmet Otuzbiroğlu müdafi Av. Köksal Bayraktar:

“Efendim.”Mahkeme Başkanı: “Mikrofonu yakın tutun.”Sanıklar Ahmet Hurşit Tolon müdafi ve Mehmet Otuzbiroğlu müdafi Av. Köksal Bayraktar:

“Teşekkür ederim efendim.”Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”Sanıklar Ahmet Hurşit Tolon müdafi ve Mehmet Otuzbiroğlu müdafi Av. Köksal Bayraktar:

“Şimdi Sayın Başkanım 2. müvekkilimle ilgili beyanlarda bulunacağım öncelikle şunu ifade edeyim. 29 Mayıs 2012 tarihinde yüksek makamınıza bir dilekçe sunduk ve bu dilekçe 3 sayfadan ibaret. Bu dilekçede bazı noktalara temas ettik. Bu noktalar içerisinde de taleplerimiz oldu. Öncelikle Sayın meslektaşımın biraz önce bir hanım avukat arkadaşımızın belirttiği bazı hususlar bizim konumuzdan da geçerli birleştirme yönünden. Diğer meslektaşım da Sayın Şahin Mengü Bey’de aynı konuya değindi. Efendim 13 ya da 15 davayı birleştirdiniz. 256 kişi olmuş sanıkların sayısı. Bu dava işin içinden çıkılmaz bir hale geliyor. Bizzat mahkeme salonunda yaşanan bir kargaşa var. Sanıklar gerçekten birbirini tanımıyor. Müdafilerde birbirini tanımıyor ve bu dava gerçekten çok uzun sürecek. Siz bir tedbir olarak konuşma süresini 15, 15 dakikaya indirdiniz. Gerek sanıklar gerek bizim yönümüzden. Bu savunma hakkını zedeliyor. Türkiye bu yüzden önümüzdeki 10 yılda mutlaka yüz binlerce Avro tazminata mahkum edilecektir. Siz savunma hakkını kısıtlayamazsınız. Hele sanıklar açısından katiyen kısıtlayamazsınız. Ceza Muhakemesi Kanununda hüküm yok. Herhangi bir tebliğde tüzükte dahi hüküm yok. Dolayısıyla bu birleştirme kararı yanlıştır ve internet andıcı ya da diğer davaları birleştirme yoluna gitmeyin. Alınmış olan bu karardan rücu edilmesi gerekliliğini 2. talebimiz olarak arz ediyorum. Gelelim internet andıcına. Şimdi doğrudan doğruya maddeyi hukuka giriyorum. Sayın Başkanım Değerli Üyeler, hukuku biz mi bilmiyoruz yoksa uygulama mı ters yönde. 311. maddeyi lütfen okuyun 312. maddeyi lütfen okuyun. Bakın burada önemli bir şey var. Eski Ceza Kanununda da yeni Ceza Kanununun tasarılarında da cebir şiddet ve tehdit derdi. Kanunu okuyun 311 ve 312’yi cebir ve şiddet diyor. Şimdi soruyorum. İnternet Andıcında herhangi bir internet yayınında cebir şiddet nerede böyle bir unsur yok ki. Cebir ben ben internet şu önümdeki bilgisayarla size karşı nasıl bir cebir şiddette bulunurum? Nasıl cebir şiddette bulunurum Sayın Başkanım? Dolayısıyla internet andıcı ve hep övülen ortaya konulan irticayla mücadele hareketinde hareketinde bir tutarsızlık var ve hukuken bir yanlışlık var. Tutarsızlık şöyle Türkiye’miz 50 yıldan bu yana bakın son 3 aydan bahsetmiyorum son 3 yıldan da bahsetmiyorum. Son 6 ay yıldan da bahsetmiyorum. 50 yıldan bu yana Türkiye irticayla mücadele etmiyor mu? Evet, hepimizin

7

Page 8: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:8

görevi bu değil mi hepimiz Atatürk nesli değil miyiz? Neden neden son 85 yıllık geçmişimizi inkar ediyoruz. Hayır, bu mümkün değil dolayısıyla internet andıcında irticayla mücadeleyle ilgili beyanlar 311 ve 312. maddeye girmez. Hayır, böyle bir şey hukuki yanlışlık demektir bunu ifade edeyim. Ayrıca şimdi deniyor ki 311. maddede Türkiye Büyük Millet Meclisini alaşağı etmek hükümete alaşağı etmek ya da görevini kısmen ya da tamamen yapamaz hale getirmek. Efendim internet andıcının faal olduğu dönemlerde Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti görevini kısmen ya da tamamen yapamıyor muydu? İktisadi durum gayet iyiydi. Sosyal durum gayet iyiydi. Mevcut iktidardaki parti devamlı olarak oylarını artırıyordu evet nerede yani hakikaten eğer biz eğer ilgili kişiler hükümeti devirmeye çalışmışlarsa Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışamaz hale gelmişse hani somut olayları hani somut belirtileri? Hayır, irticayla mücadele nedeniyle internet andıcını birtakım bir şey haline getirmek bir vesile addetmek ortaya koymak yanlış bir yaklaşımdır bunu ifade edeyim. Ayrıca şunu söyleyeceğim müvekkilim Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu yönünden şunu söyleyeceğim. Sadece ve sadece bir parafı var sadece bir parafı var. Ha bu parafı katiyen bir özür olarak beyan etmiyorum. Hayır, böyle bir şey değil. Ama bu paraf üzerinde ve altında yer alan ta binbaşılardan yarbaylardan albaylardan başlayan ve orgenerale kadar giden bir seride. Sizin bizzat verdiğiniz bir karar yanınızdaki iki üye imza atmıyor mu? Ya da muhalefet şerhi koymuyor mu? Neden iddianameyi hazırlayan Savcı burada değil başka bir Savcı buraya çıkıyor. Aaa dolayısıyla hepimiz bende devlet sektöründe çalışıyorum imzalarımızın arkasında kalmamız gerekir bu imzalar esas yönündendir ve usul yönündendir. Dolayısıyla atılan bir paraf nedeniyle şimdi başka bir şey söyleyeceğim ve son şey efendim. Ara yönetici olarak bunu düşünebilmek mümkün değil. Şimdi.”

Mahkeme Başkanı: “Avukat Bey toparlayın lütfen.”Sanıklar Ahmet Hurşit Tolon müdafi ve Mehmet Otuzbiroğlu müdafi Av. Köksal Bayraktar:

“Toparladım efendim merak etmeyin. Şimdi bakınız Ceza Kanunu iştirak bahislerine bakın 37 ve 39. madde. Lütfen Ceza Hukuku bilgilerinizi dikkate alın. Bizde dikkate alıyoruz. Ferhi şerik asli şerik azmettiren teşvik eden. Yardımcı fail, fail, asli fail nerede ara yönetici? Ara yönetici diye bir kavram yok. Ama ara yönetici internet andıcında Sayın İddia Makamı tarafından bizimle ilgili olarak bir sıfat olarak ortaya konulmuş. Nerede suçta kanunilik prensibi? Kanunda yer almayan bir sıfatı nasıl bir insan yetkisizce başka biri hakkında verebilir ve ondan dolayı da itham altında tutabilir. Söyleyeceklerim bunlar efendim. Ama toparlayacak olursam Ahmet Hurşit Tolon’la ilgili olarak. Değerli meslektaşım Avukat İlkay Sezer ve Avukat Dilek Helvacı’nın birlikte hazırladıkları dilekçeyi vereceğiz 21 sayfadır. Bunu dikkatle ve önemle okuyacağınızı ve tetkik edeceğinizi tahmin ediyorum. Bu nedenle o dilekçeye dayanarak sadece Hurşit Tolon hakkında tahliye talebinde bulunuyorum. Müvekkilim Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu özel görüşmelerimizde tahliye talep etmedi. Biz vekiliz. Aslini asli kişinin sözlerini size aktarmakla görevliyiz. Tahliye talep etmedi. Bir çeşit tepki olarak bir çeşit üzüntü olarak bir çeşit kahrının ifadesi olarak tahliye talep etmedik bu noktada suskunum ve saygılar sunarım efendim.”

Sanık Mehmet Haberal müdafi Av. Dilek Helvacı söz istedi verildi: “Sayın Başkan Sayın Üyeler Sayın İddia Makamı. Türk Milletinin kendisini mecliste temsil etmekle görevlendirdiği aynı zamanda dünyada ilklere imza atmış değerli bilim adamı müvekkilimiz Profesör Doktor Mehmet Haberal maalesef hukuksal hiçbir gerekçe gösterilmeksizin 3 yıl 2 aydan beri tutukludur. İddianamede müvekkilimize isnat edilen suçlara bakıldığında Anayasa ile her ferde tanınan yasal hakların icrasından ibaret olduğu açıkça görülmektedir. Müvekkilimize iddianamede Kamuran İnan önderliğinde yapılan milli egemenlik toplantılarına katılması nedeniyle de hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs iddiasında bulunmaktadır ancak bu toplantılara müvekkilimizin çok nadiren katıldığı dosyadaki telefon tapeleriyle de açıktır. Müvekkilimiz bu toplantılara mesleki faaliyetleri nedeniyle nadiren katıldığından dolayı eleştirilmektedir. Oysa bu toplantıları bizzat tertip eden bu konuda kamuoyuna açıklamalarda bulunan ve toplantıya katılacak davetlileri çağrılarda bulunan tamamıyla yasal bir toplantıdır altını çizerek söylüyorum.

8

Page 9: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:9

Milli egemenlik hareketinin genel sekreteri eski bakanlardan Mehmet Ufuk Söylemez. Yine bu toplantılara sık sık iştirak eden başbakanlık eski müsteşarı Sayın Yaşar Yazıcıoğlu, Profesör Doktor Hasan Ünal ve Profesör Doktor (birkaç kelime anlaşılamadı) hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma neticesinde ifadelerin dahi alınmasına gerek olmaksızın haklarında kamu davası açılmasını gerektirir bir delil elde edilmediğinden kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Elbette ki bunlar hiçbir suç teşkil etmeyen anayasal faaliyetlerden ibarettir. Siyasi Parti kurmaya yönelik oluşumların iddianamede bir suç olarak gösterilmesi de demokratik hakların açıkça kısıtlanmaya çalıştığı ihlal edildiğinin somut göstergesidir. Ancak bu toplantıları bizzat tertip edenler hakkında ve bu toplantılara sık sık katılanlar hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi de müvekkilimize yönelik isnatların ne derece inandırıcılıktan yoksun olduğunun somut göstergesidir. Müvekkilimizin huzurunuzda olmasa bile ciddi sağlık sorunları nedeniyle kardiyoloji enstitüsünde video konferans yöntemiyle 2 gün boyunca ayrıntılı savunması ve çapraz sorgusu yapılmıştır. Bu sorgu sırasında ne İddia Makamı ne de Sayın Mahkemeniz tarafından kendisine terör örgütüyle ilgili en küçük bir suçlama dahi yöneltilmemiştir. Oysa müvekkilimize toplam 185 soru sorulmuştur bu soruların bir teki dahi terörle ilgili değildir. Müvekkilimiz dünyaca tanınmış bir bilim adamıdır ve buna ilaveten 12 Haziran genel seçimlerinde milletvekili seçilerek kaçma ve delilleri karartma şüphesi altında olmadığını bir kez daha ortaya koymuştur. Şu hususu belirtmek istiyorum müvekkilimizle ilgili evinde ve işyerinde yapılan aramalarda en küçük bir suç delili dahi bulunmamıştır. Nitekim şahsına ait laptop bir fotoğraf makinesi ve bir CD ki bu CD (1–2 kelime anlaşılamadı) tanıtımıyla ilgilidir. Kendi odasında yapılan aramada elde edilen tek 3 veri vardır bunlarda da bir suç unsuru bulunmadığı için henüz soruşturma aşamasında avukatlarına iade edilmiştir. Bunun dışında Kanal B televizyonunda yüzlerce kişinin çıktığı bir işyeridir. Buradaki verilerle müvekkilimiz arasında hukuku ve fiili irtibat kuruması mümkün değildir. Fezlekede de bu aramalarda hangi CD’nin hangi disketin kimin masasında bulunduğu ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Ama buna rağmen Kanal B’de yapılan arama neticesinde el konulan 1922 adet CD, DVD ve 59 adet disket üzerinde de Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık Ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığında görevli teknik bilirkişiler. Bekir Peker, İsa Akyüz, Muhammet Bağdat, Zafer Ketenci, Hüseyin Koçer ve Yalçın Öğretenden oluşan inceleme ve değerlendirme heyetince yapılan incelemede tahkikata esas olduğu değerlendirilen herhangi bir kayda rastlanılmadığı bir kez daha bilirkişi raporuyla da tespit edilmiştir. Yani müvekkilimizin evinde işyerlerinde yapılan aramalarda iddia edilen terör örgütüyle ilgili en küçük bir suç delili dahi bulunmadığı Sayın Mahkemenizce seçilen ki uzmanlıkları tartışmalı emniyette görevli ve tarafsızlıkları tartışmalı emniyette görevli bilirkişiler tarafından dahi teyit edilmiştir. Huzurunuzda müvekkilimizle irtibatlandırılan tüm sanıkların ifadeleri tamamlanmıştır. Bu sanıklarda iddia edilen tüm suçlamaları reddetmişlerdir. Son olarak huzurunuzda dinlenen sözde tanık diyeceğim Recai Birgün’ün ifadesiyle de müvekkilimizin suçsuzluğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Recai Birgün her ne kadar huzurunuzda verdiği ifadesinde hakkında halen görülmekte olan bir dava olmadığını belirtmiş olsa da hakkında halen tazminat davaları devam etmektedir. Bir bölümü de 2002 yılında açılan davaların bir bölümü ise halen temyiz aşamasındadır. Bu nedenle bu kişinin zaten objektif tanık olarak değerlendirilemeyeceği açık olmasına rağmen Sayın Mahkemeniz maalesef bu itirazımızı göz ardı ederek bu kişiyi tanık olarak dinlemiştir. Ancak bu sözde tanığın ifadesinde dahi Mehmet Haberal’ın Profesör Doktor Mehmet Haberal’ın Bülent Ecevit’e herhangi bir yanlış müdahalede bulunmadığı tedavisini yürüten ekipte yer almadığı, kendisinin böyle bir iddiasının asla olmadığı sadece istirahat konusundaki birtakım önerilerin ki bu sağlık heyetince yapıldığını söylemişti. Bunun siyasi açıdan yıpranmasına sebebiyet veren olgular olduğunu ileri sürmüştür. Ancak Sayın Mahkemenize daha önce Başkent Üniversitesinden gönderilen doktor raporları ve sağlık raporlarını içeren raporlara baktığımızda Ecevit’in hastaneden taburcu edilmesinden itibaren düzenlenen 5 ayrı raporun hiçbirisinde yatak istirahatının önerilmediği tam

9

Page 10: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:10

tersine 2 saat ofis çalışmalarını serbestçe yapabileceği ancak travmaya maruz kalmaması uyarısında bulunulduğu açıkça belirtilmiştir. Yani Recai Birgün’ün yatak istirahatı yapılması gerektiğine yönelik iddiası dosyadaki doktor raporlarıyla çürütülmüştür ve Recai Birgün bu raporları tutanakla teslim alan kişilerden birisidir. Diğeri de Sayın Rahşan Ecevit’tir ve bir diğeri de eski başbakanlık müsteşarı Sayın Ahmet Şağar’dır. 2. olarak bu tanığın yine gerçeğe aykırı beyanlarında dahi belli noktalarda doğruları ifade edilmiştir. Sayın Ecevit’e yanlış tedavi yapılmadığı gizlice eve soktuğu daha sonradan AK Parti’den milletvekili seçilen Mücahit Pehlivan’ın Ecevit’i muayene etmesiyle de tevsik edilmiştir. Recai Birgün diyor ki eve gizlice röntgen cihazı soktuk Mücahit Pehlivan muayene etti ve Ecevit’in iyileştiğini söyledi. Demek ki Başkent Üniversitesindeki tedavi doğruymuş tanık da bunu bir kez daha teyit etti. İkincisi bir iddiası vardı. Sayın Ecevit’e endoskopi yapılmış o gün basın toplantısında bu nedenle boğazı uyuşmuş oysa huzurunuzda ben doktor raporlarını kendisine sorduğumda ben karıştırdım kendisine endoskopi yapılmamıştı 25 gün önce yattığı zaman bir gün kaldığı zaman yapılmıştı ben karıştırdım demek zorunda kalmıştır. Yine bu basın toplantısına Haberal’ın birkaç kelime konuşun şeklinde teşvik ettiği söylenmesine rağmen huzurda verdiği ifadesinde basın toplantısı yapmaya kendi serbest iradesiyle karar verdiği, nitekim müvekkilimizin hatırlatması üzerine daha önceki ifadelerinde gizlemiştir bunu Başkent’teki basın toplantısından sonra Başbakanlık konutuna giderek ikinci kez basın toplantısı yaptığı da huzurda kanıtlanmıştır. Buna ilaveten yine tanık bir iddiada bulunmuştur demiştir ki, Parkinson ve Miyasteni tanısını Başkent Üniversitesi koydu daha önce bir ahraz yoktu Sayın Ecevit’te. Oysa Sayın Rahşan Ecevit’in Sayın Mahkemenize gönderdiği doktor raporlarında Sayın Ecevit’e Parkinson ve Miyasteni tanısının 2000 yılında Hacettepe Üniversitesinden bir heyet tarafından konulduğu ve o tarihte de Sayın Ecevit’te maalesef dıştan algılanabilecek nitelikte yürüme, konuşma ve göz kapaklarında bozukluk olduğu da yine Sayın Rahşan Ecevit’in gönderdiği doktor raporlarıyla ortaya çıkmıştır. Recai Birgün de huzurdaki ifadesinde belirtti, dedi ki eve girdikten sonra hiç tavsiyelere dikkat etmedi. Çok sağlıklıydı evde serbestçe dolaşıyordu ancak 30 Mayıs 2002 tarihinde yapılan Mili Güvenlik Kurulu toplantısına katılmamasının sebebi yine Adli Tıp Raporunda da belirtildiği üzere Sayın Ecevit’in o gün evde düşerek yaralanmasıdır bu da gizlenmiştir adli makamlardan tarafımızca talep üzerine sorulması üzerine de ben hatırlamıyorum olabilir demiş demek zorunda kalmıştır. Şimdi Recai Birgün’ün ifadelerinin tamamıyla birtakım iddialardan ibaret olduğu huzurunuzdaki ifadesiyle de sabittir iş görmezlik raporu verileceğine dair iddianın bir duyumdan ibaret olduğunu elinde hiçbir delilin olmadığını huzurda da tanık tekrar beyan etmiştir. Nitekim Başkent Üniversitesindeki tedavi sürecinden sonra Sayın Bülent Ecevit’in eşi Rahşan Ecevit’le birlikte müştereken imzaladıkları bir teşekkür mektubunu üniversiteyi temsilen Sayın Haberal’a göndermesi ayrıca üniversiteyle ilgili çeşitli spekülasyonlarda bulunması üzerine 2002 yılında basına yaptığı çeşitli yazılı ve sözlü açıklamalarda hastaneden ayrılmasının kesinlikle hastaneden bir şikayetinden kaynaklanmadığını basın mensuplarının hastaneye yatması halinde bunu farklı yorumlamasından çekindiği için randevuyu iptal ettiğini beyan etmiştir. Dört buçuk yıl daha yaşamıştır 7 ay daha Başbakanlık yapmıştır Başkent Üniversitesindeki tedavinin doğruluğunun somut göstergesidir ayrıca bu dört buçuk yıllık yaşantısı içerisinde de Başkent Üniversitesinin bir yan kuruluşu olan Kanal B’yi 5 kez konutunda kabul etmiş ve her röportajının sonunda da Sayın Haberal’a hürmetlerimi iletin mesajı göndermiştir. Son olarak şunu söylemek istiyorum Sayın Mahkemenizce celbine karar verilen CNN Türk Televizyonunda yayınlanan kamera arkası görüntülerinde Karaoğlan belgeselinin Rahşan Ecevit’le Bülent Ecevit’te Başkent Üniversitesinde kendisine kesinlikle yanlış tedavi yapılmadığını defalarca vurgulamışlardır. Recai Birgün’ün huzurunuzda verdiği ifadelerin ardından Rahşan Ecevit geçtiğimiz günlerde NTV Televizyonuna bir açıklama yapmıştır burada Recai Birgün’ün anlattıklarının hayal mahsulü olduğunu Başkent Üniversitesinde Ecevit’e yanlış tedavi yapılmadığını bir kez daha vurgulamıştır. Yine Recai Birgün’ün ifadesinde atıfta bulunduğu Emrehan Halıcı 2002 ve 2003

10

Page 11: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:11

yılında aleyhinde açılan Haberal tarafından ve diğer doktorlar tarafından açılan tazminat ve ceza davalarında verdiği ifadelerinde de iş görmezlik raporunun bir duyumdan ibaret olduğunu ne hastaneyi ne de doktorları suçlamadığını açıkça beyan etmiştir. Yine Recai Birgün’ün huzurunuzda verdiği bu ifadenin arkasından Sözcü Gazetesinden Saygı Öztürk’e 25, 26 Mayıs 2012 tarihinde verdiği röportajla bu konudaki iddialara son noktayı koymuştur ve şöyle demiştir; Merhum Bülent Ecevit’in ne Profesör Doktor Mehmet Haberal’ı ne de Başkent Üniversitesini suçlayan herhangi bir konuşmasına şahit olmadım. Bülent Ecevit’e hastaneden neden ayrıldınız diye sorduğumda o kadar çok söylendi dedikodu üretildi ki, hastanenin de zor durumda kalmaması için hastaneyi değiştirin demiştir. Yine Emrehan Halıcı Mehmet Haberal’la ilgili bir başka açıklamasında da Ecevit ailesinin Merhum Bülent Ecevit’in vefatına kadar Haberal’la görüşmesine devam ettirdiğini beyan etmiştir. Şimdi Sayın Başkanım, Sayın Üyeler iddianamede tanık olarak gösterilen ve müvekkilimizle arasında ciddi husumet bulunan bu tanığın beyanları müsnet suçun unsurlarının oluşmadığını, iddiaların gerçek dışı olduğunu ortaya koymuştur. Bir duyumdan ibaret olan bu iddialara itibar edilmesi mümkün değildir ancak diğer iddiaları yani uzun süreli tedavi veya işte uyuşturularak konuşma zorluğu yaşadığı iddiası veya teşhisin Başkent’te konulduğu iddiası somut belgeleriyle kanıtlanmış ve tanık ifadelerinin bir bölümünü geri çekmek zorunda kalmıştır. Tanığın yalan tanıklık suçunu işlediği sabittir ancak Sayın Mahkemeniz maalesef CMK 60’a göre tanık bazı hususları açıklamayı açıklamayacağım dediğinde yasal hakkı olmaması rağmen çünkü tanıklıktan çekineceği haller sınırlıdır, buna imkan tanımıştır oysa CMK 60’a göre disiplin hapsiyle en azından tanığı zorlaması gerektiğini çünkü bildiklerimi dosdoğru doğru söyleyeceğime yemin ediyorum diye yemin ederek bu ifadeyi vermiştir. Sayın Mahkemeniz bunu yapmamıştır tanığın beyanlarının yalan olduğu somut belgelerle ortaya konmuştur, Emrehan Halıcı’nın Rahşan Ecevit’in beyanlarıyla ki, Rahşan Ecevit son olarak hayal ürünü olduğunun altını çizmiştir. Yalan tanıklık suçunu işleyen ve Recai Birgün hakkında kamu görevlisinin suçu bildirme yükümlülüğü çerçevesinde suç duyurusunda bulunmasını talep ediyoruz. Şunu söylemek istiyorum Sayın Başkanım siz duruşmalarda sanıkların ya da avukatların savunma dokunulmazlığı kapsamındaki değerlendirmelerini dahi mahkemeye veya İddia Makamında bir hakaret tehdit olarak kabul edip derhal suç duyurusunda bulunuyorsunuz bu tanığın yalan tanıklık suçunu işlediği somut belgelerle sabittir bu konuda Sayın Mahkemenizce resen suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyoruz. Kısaca dosyadaki tüm veriler çerçevesinde müvekkilimizin hakkında tutuklamayı gerektiren kuvvetli suç şüphesi kaçma delilleri karartma şüphesinin bulunmadığı somut olarak tespit edilmiştir. Şimdi buna ilaveten müvekkilimiz bilindiği üzere 12 Haziran genel seçimlerine milletvekili seçilmiştir.”

Mahkeme Başkanı: “Avukat Hanım toparlayın lütfen.”Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Dilek Helvacı: “Sayın Başkanım toparlıyorum.”Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”Sanık Mehmet Haberal müdafii Av. Dilek Helvacı: “Müvekkilim de burada değil onun

süresinden de biraz mazur görmenizi rica edeceğim. Bu süre zarfından milletvekili seçildikten sonra da tutukluluk halinin devam etmesi Uluslararası kamuoyunda da Türk kamuoyunda da çok ciddi adalete olan güveni zedelemiştir. Bu konuda dünya organ nakli derneğinden bir grup Silivri Cezaevinde müvekkilimizi ziyaret ettiklerinde bunlardan şu andaki organ nakli derneği yönetim kurulu üyesi Profesör Doktor Nadai (1 kelime anlaşılamadı) ben kalayım sen çık, sana dünyanın ve insanlığın ihtiyacı var demiştir. Ve bu hekimler dünya çapındaki bir hekimin terör örgütü kurmak ya da yönetmek gibi bir isnatla yargılanmasının inandırıcı olmadığını, dünyanın bu bilim adamına ihtiyacı olduğunu defalarca altını çizmiştir. Türk parlamenter heyetinin Almanya’ya yaptığı bir ziyaret sırasında da Alman Meclis Başkanı Volfank Tiyers Türkiye’deki tutuklu milletvekili sorununa derhal çözüm üretilmesi gerektiğini dikkat çekmiştir ve yaşanan tartışmanın arkasından da toplantıya son vermiştir. Yine bu konuda Avrupa Birliğinin genişlemeden sorumlu komiseri Stefan Füne tutuklu milletvekilleri konusunun çok ciddi olduğunu ve Türkiye’nin bu

11

Page 12: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:12

sorunu derhal çözüm üretmesi gerektiğini belirtmiştir. Alman Parlamentosunda düşünün Türkiye’de bu soruna çözüm üretilmediği için özel bir komisyon üretilmiştir ve bu sürecin takip edileceğini belirtilmiştir. Bu kapsamda yine geçtiğimiz günlerde Alman Parlamentosundan 2 milletvekili Türkiye’yi ziyaret etmiş ve seçme ve seçilme hakkının ihlal niteliğindeki bu antidemokratik uygulamaları kınamışlardır. Son olarak Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Şuhz dün çeşitli basın yayın organlarında yayınlanan açıklamasında tutuklu milletvekillerinin durumu hiçbir şekilde kabul edilemez mazur gösterilemez. Demokratik hukuk devletlerinde böyle bir şey olamaz. Türkiye ile atlını çizerek üzülerek söylüyorum kiminle hangi platformda görüşsem bana demokrasinin tehlikede olduğu yorumları yapılıyor bunu duymak çok acı Avrupa Birliğiyle tam üyelik müzakerelerinin başka bir ülke sürdürüyor olsaydı 8 tutuklu milletvekili sorunu bile tek başına müzakerelerinin durdurulması sonucunu taşır ve ilişkileri bitirirdi demiştir. Ülkemizin düştüğü durum gerçekten Uluslararası platformda da içler açısıdır bir taraftan baktığımızda ise geçtiğimiz dönemlerde 1987 yılında Ahmet Türk’ün milletvekili adayı gösterilir gösterilmez mahkemesince tahliye edildiği. Sabahat Tuncel ise aynı suç isnadıyla yargılanmasına rağmen milletvekili seçildiği gerekçesiyle tahliye edildiği bilenen bir gerçektir. Demokrasinin ilk yıllarında 1950 yılında Mümtaz Faik Fen’in 1957 yılında Osman Bölükbaşı’nın yine milletvekili seçildikten sonra tahliye edildikleri örnekleri bulunmasına rağmen müvekkilimizin Profesör Doktor Mehmet Haberal’ın maalesef milletvekili de seçilmiş olması gerçeğine rağmen emsal yargı kararları göz önünde bulundurularak tutukluluk halinin devam ettirilmesi kanunlar önünde eşitlik prensibine aykırı olmasının yanı sıra kamu vicdanlarına derin yaralar açmaktadır. Tutuklu milletvekillerinin tahliyesiyle ilgili biliyorsunuz Mecliste 3 siyasi parti bir kanun metni üzerine mutabık kaldı ancak iktidar partisi bu sürece destek vermeyince bu çalışmalar atıl kaldı. Bunun üzerine Cemil Çiçek bir açıklama yaptı dedi ki, tutuklu milletvekillerini daha önceki örneklerde mahkemeler tahliye ediyordu yine görev mahkemelere düşer, mahkeme tahliye etmiyor siyaset uzlaşmıyor şimdi ben ne yapayım Meclis önünde ölüm orucuna mı yatayım demiş ve çok önemli sorunun çözümü için doğrudan Başbakanla görüşülmesine işaret etmiştir. Görüldüğü üzere kamuoyunun sizden beklentisi örnek kararlar da dikkate alınarak müvekkilimizin milletvekillerinin derhal tahliye edilmeleri gereğidir. Müvekkilimizde bu süreçte toparlıyorum efendim hiçbir somut olgu gösterilmeksizin tutukluluk halinin devam ettirilmesi karşısında 28 Mayıs 2012 tarihinde ülkemizin önde gelen yüksek tirajlı 7 gazetesine ilan vererek Sayın Mahkemenize de şu çağrıda bulunmuştur Türk Milleti adına karar vermekle yükümlü Yüce Mahkemelerin Ceza Muhakemesi Kanununun 34, 101/2. maddeleriyle Anayasanın 141/3. maddesindeki emredici düzenlemeleri uyarınca ya tutuklanmasının dosyadaki hangi delile dayandığını somut olarak kararlarında göstererek kamu vicdanını tatmin etmeleri ya da milletine karşı olan görevleri yerine getirmek için daha fazla gecikmeksizin tahliyesine karar verilmesi gerektiği inancını taşıdığını kamuoyuna belirtmiştir. Sayın Mahkemenize takdim ettiğimiz bu açıklamalar müvekkilimizin aynı zamanda bir milletvekili olan değerli bilim adamı Mehmet Haberal’ın yaşadığı ciddi sağlık sorunlarının da mevcudiyetine rağmen 3 yıl 2 aydır tutuklu kalmasının gerek kamu vicdanında derin yaralar açtığını, gerekse Uluslararası platformda ülkemizi milli iradesi tutsak edilmiş bir ülke konumuna soktuğunu ortaya koymaktadır, müvekkilimiz hakkında tahliye kararı verilmesini talep ediyorum saygılarımla efendim.”

Sanık Mustafa Ali Balbay müdafii Av. Mehmet İpek söz istedi verildi: “Sayın Heyet, Sayın İddia Makamı, benden önce konuşan meslektaşlarım bu yargılamada usul hükümlerinin başından beri uygulanmadığını ve buna ilişkin birtakım problemler olduğundan bahsettiler. Ben de aynı şeyleri tekrar etmeyeceğim ama gerçekten de bu birleştirme ve tanıklığa ilişkin usul hükümlerinin ihlal edildiğini kısaca Sayın Heyetinize arz edeceğim. Malum birleşmenin yapılabilmesi Sayın Mahkemeniz 17 tane iddianameyi birleştirdi bu birleştirmenin yapılabilmesinin koşulları bu davalar arasında bağlantının bulunmasına fayda ve gerek bulunmasına ve olanak bulunmasına bağlı bize göre bu 3 koşul da bu iddianamelerin

12

Page 13: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:13

birleştirilmesi için gerçekleşmemiştir bu şartlar gerçekleşmemiştir. Yine çok kısaca Ceza Muhakemesi Kanunun 10. maddesinin gerekçesinde de diyor ki, dava birleştirmesinin gerekçesini izah ederken dava ekonomisinin sağlanması yargılamanın süratlendirmesi amacı ile birleştirilir diyor davalar Sayın meslektaşlarımda belirttiler bu davanın davaların birleştirilerek süratlendirilmesi amacının gerçekleşmesinin mümkün olmadığı aşikar yine benimde ilk talebim gerçekten de bu amaçların gerçekleşme olanağı bulunmadığından yine Ceza Muhakemesi Kanununa göre sizin davaları birleştirebileceğiniz gibi ayrılmasına da karar verme yetkiniz var öncelikle bu yargılamaların sağlıklı yürütülebilmesi açısından ayrılması gerektiğini düşünüyoruz bunu talep ediyoruz Sayın Heyetinizden. Bir de uzun zamandır 3 haftadır Sayın Mahkemeniz tanıklar dinliyor bir kısım tanıkları dinliyor bu tanıkların dinlenmesinde de usul hükümleri ihlal edilmektedir bildiğiniz gibi bunu Sayın Heyetinizin bilgisinde olduğu gibi tanık somut olaylar hakkında beyanda bulunur, kanaatler, inanışlar, duygular tanık beyanında yer almamalıdır ama ben bütün tanıkların dinlenilmesinde bulunmadım ama bazısının dinlenilmesinde tanıkların tamamen burada kendi görüşlerini kanaatlerini dile getirdiğini tanık oldum yani kişinin hissettiği veya tahmin ettiği şeylerin tanıktan dinlenilmesi ya da tanığın bu hususları söylemesi hissettiği şeyleri ifade etmesi tanığın objektifliği ilkesine de aykırıdır bu hususta da Sayın Heyetinizin daha dikkatli davranmasını ve tanığın objektifliği ilkesi kriterlerine uyulmasını talep ediyoruz. Şimdi biz çok kısaca delillerin değerlendirilmesi aşamasında hep yargılamanın geldiği bu aşama diyoruz Sayın Başkanım, Sayın Heyet ama yargılamanın gerçekten de hangi aşamada olduğunu tam kestiremiyorum. Tanık dinlendiğine göre biz delillerin değerlendirilmesi aşamasında olduğumuzu varsayıyoruz bizim müvekkilimizle ilgili iddianamede suçlamaya dayanak olarak gösterilen 3 grup delil var biz daha önceden Sayın Heyetinize bunu dilekçelerle takdim ettik bunlar birincisi bilgisayar, müvekkilimizin bilgisayarlarından alındığı iddia edilen kimi dijital veriler. İkinci grup delil olarak gösterilenler müvekkilimizin gazetecilik faaliyeti çerçevesinde yaptığı görüşmeler ve bu görüşmeler neticesinde tuttuğu notlar. 3. delil olarak iddianamede yer verilen suçlamaya dayanak olarak gösterilen delil olarak gösterilen hususta müvekkilimizin 23.12.2003 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığında Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur ile yaptığı görüşmenin gizli kamera kayıtları. Sayın Başkanım, Sayın Heyet yani bu 3 grup iddianamede tasnif edilen delillerden 3. delilin delil olma kabiliyetinin olmadığı çok aşikar bu Sayın Heyetinizin de malumu gizli kamera kaydıyla müvekkilimizin izni dışında yapılan gizli kamera kaydının delil olamayacağı her türlü izahtan vareste. Yalnız daha da önemlisi bu gizli kamera kaydında suç teşkil edebilecek herhangi bir ifade de bulunmamakta. O nedenle yani müvekkilimiz hakkındaki iddianamede dayanak olarak gösterilen bu delillerden bu delilin hiçbir hukuki geçerliliğinin olmadığının arz ediyoruz Sayın Heyetinize. 2. grup müvekkilimiz hakkında kısaca ben bunları özetleyerek söylüyorum daha önceden çok kapsamlı olarak sunmuştuk bunları 2. grup delillerden de müvekkilimizin gazetecilik faaliyetleri. Bu gazetecilik faaliyetlerinin ne olduğu Sayın Heyetinizin ve İddia Makamının yargılama safahatında müvekkilimizin sorgusunda müvekkilimize sorduğu sorulardan da anlaşılıyor. Bunlardan bizim tespit ettiğimiz en önemlilerinden birisi sizin sorularınızdan bu anlaşılıyor ve İddia Makamı da bunu soruyor müvekkilimizin yazdığı bir yazı bu yazı genç subaylar tedirgin 23.05.2003 tarihli genç subaylar tedirgin yazısı, bu yazının neden yazıldığı müvekkilimizin gazeteci olduğu da düşünüldüğünde sorulan sorulardan bu yazının kaos ortamı yaratmak psikolojik harekat planının başlatılması amaçlı yazıldığı iddia ediliyor iddianamede böyle bir husus ileri sürülüyor yalnız bu söz konusu genç subaylar tedirgin başlıklı haber o dönemin siyasi gelişmeleri göz önüne alındığında asker hükümet arasındaki gerginlik herkes tarafından malum olan bir husus bu haberin doğruluğunu nitekim o dönemin Genelkurmay Başkanı olan Hilmi Özkök düzenlediği daha sonra düzenlediği bir basın toplantısında teyit etmiştir. Yani bu haber de gerçek bir haberdir, gerçek bir haberin yazılmış olması da bu iddia edilen hususların doğru olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Yine müvekkilimizin gazetenin imtiyaz sahibiyle görüşmesi yani İlhan Selçuk’la görüşmesi iddia edilen

13

Page 14: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:14

örgütün istihbaratıyla ilgili olup olmadığı iddianamede sorgulanmaktadır. Aralarındaki mesleki yakınlık göz önüne alındığında birisi gazetenin imtiyaz sahibi diğeri gazetenin Ankara sorumlusu bu iddianın da iddianamede ileri sürülen bu hususun da gerçekten gerçeklikle uzaktan yakından ilgisi olmadığı açıkça ortada. Yine başka bir gazetecilik faaliyetiyle ilgili iddianame suç olarak isnat edilen husus Amerikan Büyükelçiliğinde yapılan bir toplantı müvekkilimizin Amerikan Büyükelçiliğinde yapılan bu toplantıda Ankara temsilcisi olarak diğer 4 ulusal gazetesi gazetenin temsilcileriyle birlikte bu toplantıya gidiyor. Bu toplantıda Referans gazetesi Milliyet Gazetesi ve Zaman Gazetesinin de Ankara temsilcileri de bulunmakta. Bunu iddianamede gizli bir toplantıymış şeklinde yansıtılıyor iddianameye. Şimdi müvekkilimizin 16 yıl Ankara temsilciliği gazetenin Cumhuriyet Gazetesinin Ankara temsilciliğini yaptığı göz önüne alındığında bu yaptığı görüşmelerin gazetecilik faaliyetlerinin iddianamede suç unsuru olarak yansıtılmasının gerçekle uzaktan yakından ilgisi bulunmamaktadır. Şimdi bu konuya ilişkin gazetecilik faaliyetine ilişkin hususları burada uzatmak istemiyorum. Bir de dijital verilerle ilgili müvekkilimiz suçlanıyor 3. grup delil olarak iddianamede belirtilen. Bu dijital verilerden dijital verilerin hukuki anlamda delil olmadığına ilişkin Ceza Muhakemesi Kanununun 67. maddesinde Sayın Mahkemenize biz Boğaziçi Üniversitesinin 2 Profesör ve bir doçentten oluşan bir heyetten uzman mütalaası sunduk. Bu çerçevede Sayın Heyetiniz bu mütalaayı da değerlendirerek dijital verilerin değerlendirilmesi için TÜBİTAK’a bu dijital veriyi gönderdi ve incelenmesini istedi bizim iddiamız bu dijital verilerin değişikliğe uğratıldığıydı. TÜBİTAK’ta yapılan incelemede Doktor Hayretdin Bahşi tarafından Sayın Heyetinizin gönderdiği ve bizzat aldırdığı bu raporda daha önceki bizim uzman mütalaasında belirtilen hususlar teyit edilmiştir. Yani delil bütünlüğünün bozulduğu delile el konulduğu tarihte bu dijital veriye el konulduğu tarihte hash değerinin alınmadığı sizin bizzat Heyetiniz tarafından gönderilen bilirkişi tarafından da teyit edildi. Bütün bu kısaca özetlediğim delillerin müvekkilimiz hakkındaki delillerin iddianamede şüphe olarak değerlendirilmesi mümkün Sayın Heyet yani bu bir şüphedir bu şüphe nedeniyle bir iddianame tanzim edebilir ama tutukluluk farklı bir şey Sayın Heyet. Kuvvetli suç şüphesi ve olguların bulunması biraz önce meslektaşlarım da hocam da belirtti. Şimdi siz tutukluluğa karar verirken iddianameyi tanzim etti şüphe nedeniyle birtakım hususlar bunlar ortaya çıktıkça kuvvetli suç şüphesinin varlığına ilişkin somut hiçbir olgu yok elimizde. E bütün bu kuvvetli suç şüphesinin varlığını ortaya koyan somut bir olgu yokken müvekkilimiz neredeyse üç buçuk yıla yakın süredir tutuklu, bu tutukluluğun bir dayanağı olması lazım tutukluluğun devamına ilişkin kararlarınızda sizin bunu bize izah etmeniz gerekir. Bütün bu Türkiye için bu hakikaten tutuklama daha önceden de belirtildi meslektaşlarımızda belirtti bunu bu bir problem yani tutuklamaya ilişkin Avrupa İnsan Hakları mahkemesi evrensel hukuk ilkelerinin maalesef Sayın Mahkeme huzurunda çok fazla uygunlanma, çok fazla değil hiç uygulanmadığını görüyoruz. Biz size bu konuya ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları sunduk Ceza Muhakemesi Kanunu ilkeleri çerçevesinde Yargıtay kararları sunduk bu tutukluluğun devam etmesine ilişkin verdiğiniz kararlarda gerekçelerin somut olarak tarafımıza bildirilmesini talep ettik, bütün bunların hiçbirisi yapılmadı. Biz yine bu tutukluluk konusunda tutukluluğun tutuklu konusunda vereceğiniz kararda gerekçenizde bu somut olguların nelerin neler olduğunu belirtmeniz gerekiyor. Bizim müvekkilimiz milletvekili bunu defalarca daha önceden Sayın Mahkemenize bu hususta belirttik. Anayasaya göre yasama dokunulmazlığı olan birisi kuvvetli suç şüphesinin olmadığı 3 delil grubunun da müvekkilimiz açısından iddianamede belirtilen bu 3 delil grubunun da Sayın Heyetinizin yaptırdığı bilirkişi incelemesiyle de artık kuvvetli suç şüphesi olmaktan çıktığını belirttik. Kaçma delilleri karartma ihtimalin söz konusu olmadığını defalarca Sayın Heyetinize arz ettik ve buna ilişkin emsal var. Meslektaşım da biraz önce belirtti milletvekili seçildikten sonra kuvvetli suç şüphesi var olsa bile kaçma ve delilleri karartma ihtimali bulunmadığından diye Sabahat Tuncel hakkında daha önce milletvekili seçilen bir milletvekili hakkında verilen karar var. Burada yargılama birliği diye de bir şey de söz konusu değil. Yani daha önce verilen bir

14

Page 15: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:15

karar birileri için şahıslara göre mi uygulanıyor bu kurallar o mahkemeniz açısından gerçekten sorgulanması gereken bir durum. Bizim Sayın Heyetinizden talebimiz bütün bu delillerin müvekkilimiz hakkındaki delillerin yargılamanın geldiği bu aşamada dikkate alınarak Sayın Mahkemenizin yaptırdığı bilirkişi incelemesi de göz önüne alınarak müvekkilimizin hakkında ölçülülük ilkesi Anayasanın 13. maddesi çerçevesinde ölçülülük ilkesi doğrultusunda ve müvekkilimizin milletvekili olduğu da göz önüne alınarak tahliyesine karar verilmesini saygıyla arz ve talep ediyoruz Sayın Başkanım.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”Saatin 10:53 olduğu görüldüDuruşmaya kısa bir ara verildi. Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Bu sırada bir kısım sanıklar müdafilerinden Av. Şule Gökyay Ağazade ve Av. Ünal

Üstünsoy’un geldikleri görüldü.Huzurdaki yerlerine alındı.Sanık Mehmet Şener Eruygur müdafii Av. Filiz Esen söz istedi verildi: “Sayın Başkanım

müvekkilim Şener Eruygur 17 Eylül 2008 tarihinde düşme sonucu geçirdiği beyin kanamasının ardından mevcut sağlık durumunun tespiti için 2009 senesinde Adli Tıp Kurumuna sevk edilmesini Sayın Mahkemenizden talep etmiştik. Bugüne kadar tüm tıbbi bilgilerini onlarca MR’ıyla birlikte de Mahkemenize defalarca ibraz ettik. Bu talebimiz yaklaşık iki buçuk sene sonra kabul edilerek müvekkilimiz Adli Tıbba sevk edildi. Adli Tıp hiç sağlık dosyası mevcut değilmiş gibi 1 Mart 2012’de birtakım tetkiklerin yapılması amacıyla müvekkilimizi hastaneye sevk etti. Bu hastanenin neresi olduğunu Adli Tıp Kurumunca belirtilmedi, kanaatimize göre bu sevkin nereye yapılacağına ne hastane, hangi hastane olduğuna ne Mahkememiz ne de Adli Tıp karar vermedi. Bu sevk yeri bizden gizlendi, bize hiçbir şekilde söylenmedi, müvekkilim sanki tutukluymuş gibi 1 Mart 2012 sabahı saat 07:00’da Terörle Mücadele polislerince alınarak o dakikada dahi nereye gideceği tarafımıza bildirilmeden Anadolu Yakasında Kadıköy’de ikamet eden müvekkilimiz Anadolu Yakasında hiçbir devlet hastanesi ya da herhangi üniversite hastanesi yokmuş gibi alınarak Haseki Devlet Hastanesine getirildi. Haseki Devlet Hastanesinde beyin kanaması sonucunda beyin fonksiyonları kalıcı olarak hasar görmüş birisinin gerekli tetkiklerinin yapılması yerine sanki yürümesinde, hareket etmesinde herhangi problem varmış gibi kalp, tansiyon, şeker gibi ölçümleri yapıldıktan sonra beyin kanaması geçiren bir hasta için önemli olan sadece MR’ı tekrar çekildi. Nörolojik ve psikiyatrik hiçbir muayenesi müvekkilin yapılmadı. Bu tetkiklerin yeterli olmayacağı tarafımızdan size bir dilekçeyle belirtilerek nörolojik ve psikiyatrik ek muayene ve testlerin yapılması talep edilmişti. Siz de bu talebimizi 19 Mart 2012 tarihli kararınızda kabul ettiniz, tetkiklerin yeterli olmayacağı, nörolojik ve psikiyatrik muayenelerinin de yapılması gerektiği Adli Tıbba yazı olarak gönderildi. Müvekkilin Haseki Devlet Hastanesinde çekilen MR’ları beyindeki kalıcı fonksiyonları olduğu gibi gösterdiği halde, bu MR raporunu düzenleyen Haseki Devlet Hastanesindeki Doktor Kubilay Yenigül tarafından değerlendirmeye alınmış ve tıp literatüründe olmayacak bir şekilde beyinde su toplanması şeklinde bir yorumla Adli Tıp Kurumuna gönderilmiş bulunmaktadır. Bu raporun altına incelemişsinizdir diye isim vermek istemiyorum, imza atması gereken Doçent Doktor imzasını atmamış, Doktor Kubilay Yenigül onlarca MR’ının yorumunun aksine beyinde su toplanması olduğu gerekçesiyle son MR olarak Adli Tıp Kurumuna bu raporu göndermiştir. İsmini açıkça zikrediyorum, çünkü kendisi hakkında Cumhuriyet Savcılığına ve tabipler birliğine yasal girişimlerde bulunacağız. Adlı Tıp İhtisas Kurulu bu MR’ın sonucuna göre değerlendirerek müvekkilimi bu raporu düzenlemiştir. Aynı MR’ları gösterdiğimiz gerek sıradan doktorlar, gerek profesörler, üniversitelerdeki profesörler beyindeki kalıcı fonksiyonların kalıcı olduğu, seken mahiyette olduğunu belirtmek bir yana, mevcut durumunun bizim ibraz ettiğimiz dosyasındaki son durumundan daha da ilerlediğini tespit etmişlerdir. Sayın Başkanım aynı şekilde Adli Tıp

15

Page 16: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:16

Kurumu raporuna 2. paragrafında sanırım evet, 2. paragrafında Sayın Mahkememizin sormuş olduğu soruların hiçbirisine sonuç bölümünde cevap verilmemişti. Dolayısıyla Adli Tıp Kurumu sizin tarafından da kabul edilmeyecek kanaatindeyiz, eksik bir rapordur. Müvekkilimin gerekli nörolojik ve psikiyatrik muayeneleri siz talep ettiğiniz halde yapılmamıştır. Gene sizin sorduğunuz geçirmiş olduğu kafa travmasının sebep olduğu beyin fonksiyonlarındaki bozukluğun kalıcı olup olmadığının tespiti Adli Tıp Kurumu raporunun sonuç kısmında yoktur. Sayın Başkanım bu nedenlerle biz bu Adli Tıp Kurumu raporuna itiraz ediyoruz. Bu raporun bir bilirkişi olarak Adli Tıp Üst İhtisas Kurulu ya da üniversitelerden bilirkişi olarak tespit edeceğiniz herhangi bir üniversitede eksik olan nörolojik ve psikiyatrik muayenelerinin de yapılarak testlerin de yapılarak, tamamlandıktan sonra Haseki Devlet Hastanesindeki MR’da dahil olmak üzere incelendikten sonra tekrar Mahkememize getirilmesini talep ediyoruz.”

Mahkeme Başkanı: “Evet buyurun Avukat Bey.”Sanıklar Cemal Gökçeoğlu, Sedat Özüer müdafii Av. Mustafa Eyüp Başkan söz istedi

verildi: “Efendim öncelikle şu ana kadar muhakeme hususunda ve özellikle tutukluluk konusunda Sayın Meslektaşlarımız tarafından yapılan tüm beyanlara katıldığımızı ifade etmek istiyorum. Bunun yanında şu ana kadarki yazılı ve sözlü tüm savunmalarımız ve taleplerimizi de tekrar ediyoruz. Daha önceki savunmalarımızda da defaten belirttiğimiz gibi her iki müvekkilim internet andıcı adlı resmi belgeyi yasal olarak bir sakınca görmediği için paraflamıştır. İnternet sitelerinin müvekkillerim daireye atanmadan önce de işletiliyor olması paraflamalarında etkili olmuştur. Ancak burada bazı sanıkların da ifade ettiği gibi yaklaşık 10 yıllık bir süreçte bu internet sitelerine hukuka, hukuken bir sakınca görmediği için işleten birçok kişi dışarıda gezerken sırf andıca paraf attığı gerekçesiyle son dönemde görev yapmış olan her iki müvekkilimin tutuklu olarak yargılanmalarını kabullenmekte güçlük çekiyoruz. Ayrıca PKK ile ilgili sitelerin kurulup işletilmesinin yasal dayanağı da vardır. Bu dayanaklar bizzat mevcut Başbakanca imzalanmış 19 Ocak 2006 tarihli Başbakanlık bölücü faaliyetlere yönelik eylem planının ilgili maddeleridir. Bu planın ilgili maddeleri Mahkemenizin talebi üzerine Milli Güvenlik Kurulundan alınarak dosya kapsamına girmiştir. Ayrıca Genelkurmay görev tanım formları ve ilgili bilgi destek yönergeleri gibi yasal dayanaklar da mevcuttur. Müvekkillerimden Cemal Gökçeoğlu’na kurulmuş hiçbir internet sitesinin işletme ve içerik sorumluluğu verilmemiştir. Sadece kurulmuş internet sitelerine teknik destek vermekten sorumlu olmuş ve andıca paraf atmakla suçlanmaktadır. Burada dinlenilen diğer sanıklar, diğer andıç sanıkları da sorulan sorulara karşı bu şubenin görevinin sadece mevcut sitelere teknik destek vermek olduğunu beyan etmiştir. Müvekkilimin sitelerin hazırlanması ve içeriğiyle ilgili hiçbir görevi yoktur. Dolayısıyla müvekkilimin sitelerin içeriği ve çalıştırılması yöntemleriyle ilgili bir bilgisi de bulunmamaktadır. Müvekkilim Genelkurmay Başkanlığının görev tanım formu çerçevesinde sadece emrine verilen teknik personel vasıtasıyla bu internet sitelerine teknik destek vermekten sorumlu olmuştur. Hükümetin yıpratılması veya baskı altına alınması suçlamasına maruz kalacak ve neden olacak ne tür bir eylem içerisinde olduğunu anlamamız mümkün olmamıştır. Diğer müvekkilim Sedat Özüer 1. Bilgi Destek Şube Müdürü olarak Genelkurmay Başkanlığının görev tanım formu çerçevesinde sorumluluğuna verilen PKK gerçeği ile terör ve güvenlik sitesini işletmekten sorumlu olmuştur. Dosyada mevcut polis tespit tutanağına göre de site içeriklerinde PKK hakkında bilgiler bulunmaktadır. Bunların hiçbiri var olduğu iddia olunan Ergenekon Terör Örgütünün amaçlarına hizmet etmez. Kaldı ki Sayın Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel’de çeşitli defalar burada yapılan yargılamanın hükümet aleyhine yayınlar ile ilgili olduğunu ifade etmiştir. Kaldı ki Başbakanlık emrine istinaden işletilen PKK ile ilgili olan internet sitelerine ilişkin olarak Genelkurmay Başkanlığınca da İçişleri Bakanlığına rapor gönderilmiştir. Gerek Başbakanlığın bölücü faaliyetlere yönelik eylem planı, gerekse İçişleri Bakanlığına gönderilen raporlar dosya kapsamına girmiştir. Ayrıca yargılama sırasında müvekkilim Sedat Özüer’in internet siteleri açmak yerine tsk.mil.tr üzerinden yayın yapılmasını istediği ve bu fikrin de andıcın hareket tarzlarından biri olduğu Murat Uslukılıç’ın

16

Page 17: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:17

sorgusunda açıkça ifade edilmiştir. Müvekkilim hakkında iddianamede çeşitli iddialar var, bunlardan birisi, birincisi iddianamenin 80. sayfasında 2. paragrafta Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığına gönderilen ihbar mektubunda Eylül 2007 döneminde Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergün Saygun’un emri gereği bir kısım akademisyen ve CHP yönetiminden bazı politikacıların desteği ile dönemin harekat başkanı Korgeneral Nusret Taşdeler’in himayesinde kamuoyunu yönlendirmek maksatlı çeşitli belgeler hazırlayan şüpheliler arasında olduğu iddia edilmiştir. Müvekkilimiz savunmasında dönemin 2. Başkanı Emekli Orgeneral Ergün Saygun’dan bu konuda bir emir almadığını ve Emekli Orgeneral Ergün Saygun’da bu hususta verdiği ifadede böyle bir emir vermediğini beyan etmiştir. Emekli Orgeneral Ergün Saygun verdiği ifadede Nusret Taşdeler’i iyi tanırım. Ankara’da bana bağlı olarak çalışırdı, Kurmay Albay Dursun Çiçek, Sedat Özüer, İlker Ziya Göktaş ve Fuat Selvi isimli kişileri ise karargahtaki herhangi bir personeli tanıdığım kadar tanırım. Ben bu kişilere CHP’lilerle birlikte bir rapor hazırlamaları konusunda talimat vermedim demiştir. CHP’li yöneticiler ve bazı akademisyenlerle müvekkilim Sedat Özüer’in Genelkurmay Başkanlığında görüştüğü iddia edilmiş ise de bu konuda Genelkurmay Başkanlığına yazı yazılarak karargaha giriş yapan ve müvekkilimle görüşen ziyaretçi listesi de 13. Ağır Ceza Mahkemesi marifetiyle talep edilmiştir. Gelen cevabi yazıda herhangi bir akademisyen ya da siyasi şahsiyet bulunmamaktadır. HTS kayıtlarına göre de hiçbir CHP’li ya da akademisyenle müvekkilimin temasını gösteren bir kayıt yoktur. Ayrıca bir diğer iddia olarak Genelkurmay Başkanlığı 3. Bilgi Destek Şubesindeki 14 adet bilgisayarın incelenmesi esnasında üst rütbeli bir subay Albay Sedat Özüer görevlendirilerek inceleme işlemini gerçekleştiren ast rütbeli personel üzerinde baskı oluşturulduğu ifade edilmiştir. Müvekkilimizin görevlendirilmesi Askeri Savcılığın talebi üzerine yapılmıştır. Askeri Savcılığın takdirindeki bir konuyla ilgili olarak müvekkilimize haksız isnatta bulunulmuştur. Hangi bilirkişi ve ast personele baskı yapıldığı iddiası bu dosya ve 28 klasörlük eklerin hiçbirinde açıklanmamıştır. Efendim her 2 müvekkil hakkında iddianamede yer alan tüm iddialar çürütülmüşken, davaların birleştirilmesiyle müvekkillerim var olduğu iddia edilen Ergenekon örgütünün bir parçası haline getirilmiştir. Müvekkillerim ve internet andıcının diğer sanıkları Ergenekon kazanına çeşni olarak atılmıştır. Müvekkillerim burada bulunan sanıklardan hiçbirisini tanımamaktadır, bu nedenle öncelikli talebimiz davaların tekrar tefrik edilmesidir. Sayın Heyet, uzun tutukluluk süreleri artık herkesi rahatsız ediyor, Sayın Mahkemeniz de kamuoyunun bu hassasiyetine duyarsız kalmamalı, her iki müvekkilim haklarında yakalama kararı çıktıktan hemen sonra gelip teslim olmuştur. Sedat Özüer yurtdışında olmasına rağmen ilişiğini hemen kestirip gelip kendiliğinden teslim olmuştur. Yakalama kararını basından duyar duymaz müvekkillerim gelmiştir. İddianamede müebbet hapisle suçlandığını öğrenen ve buna rağmen kendiliğinden teslim olan birinin kaçma şüphesinden bahsedilebilir mi? İkisi de sabit ikametgah sahibidir, daha önceden hiçbir adli ya da idari soruşturma geçirmemişlerdir. Bu aşamada zaten internet andıcı davasının delillerinin tamamı toplanmıştır. Hiçbir şekilde karartılması ve gizlenmesi mümkün değildir. Mahkeme bugüne kadarki kararlarında adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağını, somut bir gerekçe göstermeden ifade etmektedir. Mahkemenin bu kabulüne gösterdiği soyut gerekçelerden biri isnat konusu suçun katalog suçlardan olmasıdır. Katalog suçlarda adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasına kanunen hiçbir engel yoktur, yetersiz kalacağı söylenen adli kontrol tedbirlerinin neler olduğu ve ne için yetersiz kalacağı açıklanmamıştır. Somut olayda adli kontrolün yetersiz kalacağından söz edilmesi ayrıca hukuka aykırıdır. Her iki müvekkilimin sorgu ve savunmaları tamamlanmıştır, tahliyelerine karar verilmesini talep ederim.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”Sanık Mehmet Eröz müdafii Av. Doğan Subaşı: “Andıç davası diye bilinen davada sanık

olarak yer alan Korgeneral Sayın Mehmet Eröz’ün savunmanıyım, müdafiiyim. Kısa bir konuşma yapacağım, 3 tane talebimiz olacak, tekrar olsun istemiyorum çünkü. Birincisi dosyaların ayrılması meselesi, bu konu üzerinde çok fazla duruldu, yeterince de açıklayıcı hemen her

17

Page 18: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:18

yönden söylendiği için ben bunları yinelemek istemiyorum ama bu konuda hassas davranılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü andıç diye kabul edilen, ismi kamuoyunda andıç diye kabul edilen davada aslında ortada kuvvetli suç şüphesi oluşturacak hiçbir şey yok. Biz duruşmalara giriyoruz Sayın Başkan her duruşmada farklı bir bu bu konunun Andıçla Andıç davasıyla ne ilgisi var dediğimiz olgularla karşılaşıyoruz. Bir duruşmada Ecevit’in hastalığından söz ediliyor bir tanık. Bir başka duruşmada buna benzer çok ilgisiz Gazi olaylarından söz edilen bir duruşma yaptık burada bir gizli tanığın ya bunların Andıçta sanık olarak yer alanlarla hiçbir ilişkisi yok. Bu nedenle dosyadan ayrılmasını istiyoruz tabi diğer arkadaşların meslektaşların gerekçelerine katılıyorum. Onları tekrarlama gereği duymuyorum. 2. bir konu teknik bir konu bu konuda da hassas olunmasını istirham ediyorum sizden. Davayı takip edemiyoruz aslında tam anlamıyla şimdi meslektaşlardan duyuyorum şu dosyada şu dos… şu belgeye rastladım Savcı şunu söylemişti onu dosyada bulamadım gibi basında çıktı sonra burada bazı sanıklarca ve avukatlarca da söylendi 2 milyon sayfadan söz ediliyor. Basında 16 dosya denmişti birleştirildi diye. 17 dosya diye birkaç gündür konuşuluyor. Ben şu anda kaç dosyanın birleştirildiğini ortada kaç tane iddianame olduğunu bilmiyorum. Birleştirme kararlarından bir tanesini gördüm. O yüzden sizden istirhamım yazı işlerine bu konuda bir talimat verin lütfen iddianameleri bunlarla ilgili tensip tutanaklarını ve birleştirme kararlarını hiç olmazsa bir dosyada toplayıp bize verirlerse biz hangi davaların burada takip edilmekte olduğunu hangi davaların birleştirildiğini bilebiliriz. Bazı sanıklar konuşuyor o sanıkların ne sıfatla hangi davada burada olduklarını ben bilemiyorum. Dolayısıyla konuyu kavramakta güçlük çekiyorum. Bu konuya da dikkat etmenizi istirham edeceğim. İddianameler tensip tutanakları ve birleştirme kararları konusunda bir dosya yapılırsa yazı işlerinde bizde onu alırsak yani avukatlar arasında ya da sanıklar arasındaki konuşmalardan bir sonuca ulaşmak istemiyorum. Ben Sayın Hakimliğinizden bunu elde etmek istiyorum. 3. konu tahliye konusu tahliye talebimiz var müvekkilimizle ilgili. Biraz önce söyledim delilleri karartma ihtimali andıç davası açısından ortada yok. Bütün deliller toplanmış durumda. Kuvvetli suç şüphesine neden olacak olgular yok Anayasa’da kuvveli belirtilerden söz ediyor. Dolayısıyla kuvvetli suç şüphesi sübjektif bir kavram olarak ele alınmamalı kuvveli belirtiye dayanan bir şüphe olmalı. Kuvvetli belirtiler yok. Yani daha somut söylemek gerekirse müvekkilin hükümetin çalışmalarını engellemek ya da tamamen hükümeti ortadan kaldırmaya yönelik buna yönelik bir teşebbüsü olduğu ya da yasadışı gizli bir örgüte üye olduğu konusunda hiçbir yazı, söz, görüntü, fotoğraf, mektup, haber kaydı, bir beyan, açık ya da gizli bir iletişim bunların hiçbiri yok. Verdiği bütün emirler harekat başkanı olarak hiyerarşik dizilim içerisinde alınmış ve verilmiş emirler hiçbiri yasaya aykırı değil. Bu konuda somut bir iddia da yok. Yani şu emri verdin bu yasadışıdır niye bu emri verdin. Ya da şu emri aldın bunun yasadışı olduğunu bile bile niye uyguladın gibi bir iddia da yok. Kendisi de samimi olarak zaten sorgu sırasında da Savcılık ifadesinde de buradaki sorgu sırasında da ifadelerini verdi. Dolayısıyla tahliye edilmesini talep ediyoruz. Son bir şey daha ekleyip bitirmek istiyorum müsaade ederseniz. Dün Sedat Ergin’in Hürriyet Gazetesinde çok ilginç bir yazısı çıktı. Yazıda Amerikan Dışişleri Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığının insan hakları raporundan söz ediyordu geçen hafta Amerika Dışişleri Bakanı Hillary Clinton bunun açıklamasını yaptı. O raporda Türkiye’yle ilgili bölümde bazı ifadeler kullanılıyor. Bakın bunlardan bazılarını ben ifade etmek istiyorum. Hakimlerin kamu yararı açısından ihtiyaç olmasa bile şüphelileri tutuklama yoluna gittikleri vurgulanmış. Kararların çoğu kez açık bir şekilde gerekçelendirilmemiş olduğunu vurgulamışlar. Mahkumiyet öncesi uzun tutukluluk süreleri var. İncelemeden kararlar veriliyor. Tutuklamaya yapılan itirazlar da hakimler savunmanın görüşlerini nadiren dikkate alıyor. Tutukluluk halinin uzatılmasına ilişkin kararlar neredeyse otomatik bir halde çıkıyor. Hakimler genellikle dosyaların dosyaları incelemeden karar veriyorlar. Niye bunu söyledim. Amerika Birleşik Devletlerinde yapılmış bir eleştiriye ihtiyacım mı var da bunu söyledim? Hayır, bunu bunun için söylemedim. Verdiğiniz kararların sanıkların bireysel hayatından başlayarak uluslararası boyutlara varacak

18

Page 19: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:19

etkileri var çok önemli sonuçları var. Bunun farkında olduğunuzu biliyorum ama yine de hatırlatmak istiyorum çünkü CMK’nın 232. maddesinde hükümde bulunması gereken hususlar konusunda bir cümle vardır benim her zaman hakimlere karşı davranışlarımı etkileyen bir cümledir o. Hakimler Türk Milleti adına karar verirler. Dolayısıyla verdiğiniz kararlar Türk Milletinin adalet anlayışını yargı anlayışını yansıtan kararlardır ve öyle bir karar bakın yabancı bir devletin insan hakları raporuna nasıl geçiyor. Dolayısıyla odanıza kapandığınızda taleplerimiz konusunda karar vermeye başladığınızda lütfen Türk Milleti adına karar vermekte olduğunuzu hatırlamanızı sizden istirham ediyorum. Saygılarımla.”

Mahkeme Başkanı: “Avukat Bey dosyaların klasörlerin incelenmediği konusundaki beyanları Mahkememiz kabul etmez. Mahkememiz her sanığın durumunu inceler hukuki durumuna göre ve dosya kapsamına göre karar verir. Ayrıca birleşen dosya iddianamede ve klasörde sizlere tebliğ ediliyor. Elinizde CD olarak da var her zaman kalemde inceleyebilirsiniz. Buyurun Avukat Hanım.”

Sanık Mehmet Eröz müdafi Av. Doğan Subaşı: “(birkaç kelime anlaşılamadı)”Mahkeme Başkanı: “Var efendim elinizde var size tebliğ ediliyor.”Sanık Mehmet Eröz müdafi Av. Doğan Subaşı: “(birkaç kelime anlaşılamadı).”Mahkeme Başkanı: “Tamam buyurun.”Salonda söz almadan konuşanlar oldu: “Tebliğ edilmedi efendim. Efendim tebliğ

edilmedi.”Sanık Mehmet Eröz müdafi Av. Doğan Subaşı: “(birkaç kelime anlaşılamadı).”Mahkeme Başkanı: “İnceleyip bakabilirsiniz buyurun Avukat Hanım.”Sanık İbrahim Şahin müdafi Av. Şule Gökyay Ağazade söz istedi verildi: “Sayın Başkanım

çok kısa bir talebim var. Müvekkilimiz İbrahim Şahin Ocak 2009 tarihinden beri tutukludur. 3. iddianame kapsamında savunması alınalı uzun bir zaman oldu. Ek iddianameyle dosyamızda birleştirilen Garip İrfan Torun dosyasında da savunması alınmıştır. Kendisinin 3. iddianame kapsamında savunmasını kendince yapmaya çalıştığı sırada sürekli bir MİT’çinin ismini zikrediyordu kendisi. Bu Bertan kod adlı MİT’çi bizim tarafımızdan da resmi Sayın Mahkemeye sunulmuştu. Mahkeme tarafından MİT Müsteşarlığına kendisiyle ilgili yazı yazılmıştı. Kendisinin gerçek ismi soy ismi ve MİT mensubu olduğu gönderilen cevabi yazıda Mahkemenize sunuldu. Biz bu kişinin daha önce de talepte bulunmuştuk ama bir karar verilmedi. Bu Bertan kod adlı MİT’çinin mahkeme tarafından tanık olarak dinlenilmesini talep ediyoruz. Tanıklığı bizim için önemlidir. 2. talebim müvekkilimizin tahliyesine ilişkin. Müvekkilimiz bildiğiniz üzere artık resmi kurumlarca da tescillendi kendisi rahatsızdır demans rahatsızdır 2000 yılında geçirdiği trafik kazası neticesinde maalesef böyle bir rahatsızlığa yakalanmıştır. Bu rahatsızlığın maalesef ki tıp literatüründe çaresi yoktur. Sadece ilerlemesinin durdurulabileceği söylenmektedir. Bunu defalarca kez mahkemeye bildirdik. Müvekkilimiz bu 3, 3 yıl içerisinde defalarca kez mahkemenin sevkiyle Adli Tıp kurumuna gitmiştir. Oradan alınan en son Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu tarafından verilen raporla müvekkilimizin cezai ehliyetinin tam olmadığı yönünde rapor mahkemeye ulaşmıştır. Kendisi bu davada örgüt yöneticisi olmakla suçlanmakta. Biz daha önceki savunmalarımızda beyanlarımızda dile getirdik. Yönetici vasfını tanıt… tartışmıştık. Müvekkilimiz kendisi kişisel ihtiyaçlarını dahi zor karşılar durumdadır. Denge problemi var. Bildiğiniz üzere işitme kaybı var. Mahkemeyle ve bizimle iletişimi bile bu anlamda çok kısıtlıdır. Kendi ihtiyaçlarını bile zor karşılarken yönetici olma sıfatına maalesef ki haiz değildir. Kendisinin yer, zaman, yön oryantasyonu yapma kabiliyeti dahi maalesef ki mevcut değil. Mahkemeden talebim müvekkilimin içerde geçirdiği tutuklu kaldığı süre rahatsızlığı da gözüne alına… göz önüne alınarak mağduriyetinin giderilmesini ve bir an önce tahliye edilmesini talep ediyorum.”

Sanıklar Mehmet İlker Başbuğ ve Ahmet Hurşit Tolon müdafi Av. İlkay Sezer söz almadan konuştu: “Sayın Başkan İrem Hanımın bir mazereti varmış herhalde.”

Mahkeme Başkanı: “Peki buyurun.”

19

Page 20: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:20

Sanık Dursun Çiçek müdafi Av. İrem Çiçek söz istedi verildi: “Sayın Heyet Mahkemeniz avukatlara tebliğ edilmesine dahi ihtiyaç duyulmayan bir birleştirme kararına imza atmıştır. Ne iddianameler ne ek klasörler ne birleştirme kararları tarafımıza tebliğ edilmemiştir bugüne kadar. Avukatların basından öğrendikleri bu karara karşı itirazlarını sözlü olarak söylemelerine de ilk celse izin verilmemiştir. 2010/106 esas sayısı ile yürütülen ve 2 yıldır devam eden dava seri bir şekilde bitirilmesi ve sonuca bağlanması gerekirken irticayla mücadele planı iddiaları destekler herhangi bir delil, verilmiş bir emir, uygulamaya konulmuş bir plan ve gerçek bir yazı olmamasını çok sayıda delille ispatı sonucu kamuoyunun beklentilerini karşılamayan bu yargılamaya yeni ve kapsamlı bir sayfa daha açılmış ve dava içinden çıkılamaz bir hale sorularak kamuoyunda iddia makamınızın asılsız ve dayanaksız iddialarıyla linç edilen müvekkilimin ismi bu defa Danıştay cinayeti Cumhuriyet Gazetesini bombalama olayları gibi anılması sağlanarak ağır bir şekilde onurumuzla oynanmıştır. Verilen bu karar hiçbir somut delile dayanmayan hukuku aykırı ve keyfi bir karardır. Birçoğunun bir araya gelmeleri dahi mümkün olamayan kişiler bırakın bir örgüt çatısı altında faaliyet göstermeyi birbirlerini tanıdıklarına ve bir amaç bütünlüğü içinde hareket ettiklerine dair iddia makamının herhangi bir somut delil olmamasına karşın Ergenekon denilen kazanın içine atılmıştır. Mahkemeniz bir kez daha aldığı gerekçesiz kararla müvekkilin savunma hakkını açıkça ihlal ederek Ergenekon davasını adeta bir zulüm aygıtına çevirmektedir. Özel Yetkili Mahkemeniz önce 2011/342 sayılı internet andıcı iddianamesiyle 2009/106 sayılı irticayla mücadele yazısı davasının birleştirmiştir. Sonra 5 Nisan 2012 tarihinde aldığı yeni bir kararla internet andıcı davasını bu defa kamuoyunda 2. Ergenekon davası olarak bilinen ve 4 yıldır yargılaması devam eden 176 duruşması yapılan davayla birleştirilmiştir. Ve ne yazık ki hız alınamayarak bu defa birleştirme kararı 27 Nisan 2012 tarihinde alınarak 1. Ergenekon davası olarak bilinen ve bir 5 yıldır devam eden 225. celsesi yapılan dava ile 2. Ergenekon davası birleştirilmiş ve insan hak ve özgürlüklerine evrensel hukuk kurallarına kanunlara ve usule aykırı olarak verilen bu karar ile 16 iddianame bir araya getirilmiştir. Nedense müvekkilimin yargılandığı 2010/106 esas sayılı davanın görülmeye başlamasından 3 yıl sonra nedense 3 yıl sonra verilen bu birleştirme kararında Mahkemeniz içtihat haline getirdiği gerekçe göstermeme tutumuna ise devam etmiştir. 05.04.2012 tarihinde alınan kararın 25. bendinde birleştirmeyle ilgili olarak dava konusu irticayla mücadele eylem planı içerisindeki plan ve eylem konuları internet andıcı ekleri bu amaçla yapılan çalışmalar ve yayınlanmış süre gelen internet yayınları ile birleştirilmesi istenen dosyayla dosyamız sanıkları arasındaki örgütsel bağlamdaki fiili ve hukuki irtibat iddiası ve her iki dosyadaki eylemlerin iddia olunan Ergenekon terör örgütü faaliyetleri kapsamında değerlendirildiği iddiası şeklinde genel bir ifade kullanılmıştır. Bu genel ifade arasında sahte olduğu çok sayıda delili ile ispatlanmış irticayla mücadele yazısı bir plan olarak nitelendirilmişse de bu 4 sayfalık sahte yazının olsa olsa bir kağıt parçası olarak nitelendirileceğine ilişkin toplanan delilleri kısaca belirtmekte yarar görüyorum. Üretim irticayla mücadele yazısıyla ilgili olarak sahte yazının askeri yazım tekniklerine uymadığına ilişkin çok sayıda bilirkişi raporu dosyanızda mevcuttur. Askeri Savcılık tarafından yürütülen soruşturmada alınan 68 tanığın ifadelerinin müvekkil lehine olması Özel Yetkili Savcılık ve Mahkemeniz tarafından yürütülen yargılamada şüpheli ve sanık olan kişilerin beyanlarının tamamımın müvekkilimin lehine olması. Müvekkilime irticayla mücadele yazısı yazılması konusunda herhangi bir emir verilmediğinin sanıklar tarafından da vurgulanması. Sahte yazı üzerinde müvekkilimin parmak ve avuç izi olmadığına dair jandarma kriminal raporu. Müvekkilime ait olmayan ve kime ait olduğu nedense bir türlü bulunamayan 14 adet parmak ve avuç içi izinin sahte yazı üzerinde olduğuna dair jandarma kriminal raporu. Ki buradaki sanıkların anlatımlarından da yine birtakım işte mühimmat ve CD üzerinde bulunan parmak izlerinin de kime ait olduğu bir türlü bulunamamış müvekkilimin kullandığı hiçbir yazıcıda ve bilgisayarlarda bu belgenin izine rastlanmadığına ilişkin 15 bilirkişi raporunun dosyanızda mevcut olması, 74 adet bilgisayar ve 24 adet yazıcıda yapılan incelemede planla ilgili olarak hiçbir elektronik ve

20

Page 21: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:21

dijital ize rastlanmaması müvekkilimin evinin ve bilgisayarlarının aranması sonucu herhangi bir ize rastlanmaması, müvekkilim hakkındaki iddialarının tamamının kim tarafından gönderildiği belli olmayan isimsiz, imzasız ihbar mektuplarına dayanması ve bu kişilerin bulunması konusunda tarafımızdan yapılan taleplerin tamamının reddedilerek soruşturma Savcılığı tarafından lehe delillerin kasıtlı olarak karartılması iftira mektubunu yazan sözde ihbarcının irticayla mücadele yazısının dosyalandığı klasörden aldım demesine rağmen Jandarma Kriminal raporu ile 4 sayfalık sahte yazı üzerinde dosyalandığını gösteren hiçbir iz, delgeç, zımba, ataç izi bulunmaması bu 4 sayfa ayrı ayrı kağıt kağıt nasıl bir dosyalamaysa bu Genelkurmayın içinde o şekilde bulunuyor, ihbarcının beyanı klasörlendiği yönünde ama yok zımba izi yok, delgeç izi yok hiçbir şey yok müvekkilim uzun zaman dinlenen telefonlarında iddiaya konu sahte planın ve örgüt üyeliğinin doğruluğuna ilişkin tek bir konuşmanın bulunmaması müvekkilimin ihbar mektubunda adı geçen kişilerle hiçbir iletişiminin olmaması ve bu konuda iddianamede en ufak bir delilin de bulunmaması sözde diğer sanıklardan çıktığı iddia edilen 3 tane sanık Ergenekon 1, Ergenekon 2 ve diğer davalarda dahil sadece 3 tane sanıkla müvekkilim ilişkilendirilmeye çalışılmıştır fakat onlarda çıktığı iddia edilen belge ve CD’ler yönünde de ve oradaki işte resimler yönünde de bu kişiler bunların kendilerine ait olmadığını ifade etmişlerdir. Yine Ergenekon davası sanıklarının HTS raporları incelendiğinde tüm bu kayıtlarda tek bir Dursun Çiçek cümlesinin kelimesinin isminin geçirilmemesi, sahte yazı altındaki imzanın müvekkilimin eli ürünü olmadığına yönelik Doktor Jale Bafra tarafından hazırlanan ve mahkemenize sunulan rapor, aynı doğrultuda Adli Tıp Kurumu raporuna muhalefet şehri koyan gerçek imza inceleme uzmanlarının görüşleri sahte imzanın kalın uçlu siyah keçeli kalemle atıldığı ve bu sebeple baskı izi analizi yapılamadığını tespit eden Jandarma Kriminal raporu duruşmada imza makinesi yöntemiyle imzanın nasıl kopyalanabileceğine ilişkin uygulama bununla ilgili videoyu da açabilirsek bir yandan o da gösterilsin ve imza makinesinin birebir bir imzayı nasıl taklit edebileceği konusunda Askeri Savcılık tarafından yapılan yazışmalar Türkiye sınırları içerisinde gümrükten giriş yapmış imza makinesi olduğu yönünde gelen cevabi yazı, sahte yazı altındaki imzanın müvekkilimin eli ürünü olamayacağına dair duruşmada tarafımızdan yapılan sunum, sahte planın Erzincan’da uygulandığı iddialarıyla ilgili olarak mahkemenizce talep edilen bilgiler doğrultusunda gelen yazı cevapları incelendiğinde ise MİT, İçişleri Bakanlığı, Genelkurmaydan gelen yazı cevaplarında müvekkilin Erzincan’a gittiği planı uyguladığı yönünde herhangi bir bilginin bulunmadığı yönünde gelen cevabi yazı var. Müvekkilin Erzincan iline gittiği konusunda tek delil olarak gösterilen mazlum otel kaydının başka bir Dursun Çiçek’e ait olması, 01.01.2009 04.06.2009 tarihleri arasında İstanbul’dan Erzincan’a ve Ankara’dan Erzincan’a uçan tüm yolcu bilgilerinin incelenmesi neticesinde müvekkilim Dursun Çiçek’in Erzincan’a hiç gitmediğinin anlaşılması, mahkemenizin talebi doğrultusunda müvekkilin 2009 yılı içerisinde sadece Erzincan’la Erzurum’a değil doğu ve güneydoğudaki hiçbir yere uçakla ya da helikopter ile seyahat etmediğiyle ilgili gelen cevabi yazı Allah’tan gitmemişiz, ya gitseydik bu işin içinden mümkün değil çıkamazdık. Müvekkilin 2009 yılında Erzincan orduevinde hiç kalmadığı şeklinde gelen cevabi yazı Dursun Çiçek’in 3. Orduda yapılan seminere katılmadığı şeklinde yazı ve iddiaya konu tarihte görevinin başında Ankara’da bulunduğuna dair Genelkurmay giriş çıkış kayıtları, hakkında 20 ayrı olaydan soruşturma açılmış Ergenekon arabama kene koydu diyen bir Savcı olan sözde Gizli Tanık Efe ve psikolojik sorunları olduğunu bazı suçlara karıştığını duruşmada kendisi dile getiren sözde Gizli Tanık Munzur’un müvekkilim hakkındaki söyledikleri az sayıda yalan konusunda çünkü müvekkilim hakkındaki iddiaları zaten 3, 4 cümleden ibaretti tabiri caizse çuvalladıkları duruşma tutanakları, müvekkilin kullandığı tüm kredi kartlarıyla ilgili olarak bankalardan gelen cevabi yazılar sonucu Erzincan iddialarının irticayla mücadele yazısı iddialarının gerçek dışı olduğu ortaya çıkarılmıştır. Toplanan çok sayıda lehe delile karşılık Soruşturma Savcıları tarafından gizli bir soruşturmada Ceza Muhakemesi Kanununa aykırı olarak alınan kimler tarafından hazırlandığı Adalet Bakanlığıca bizzat Mecliste kabul edilmiş ve

21

Page 22: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:22

siyasetin tam içinde yer alan kurumlar tarafından hazırlanmış çok sayıda çelişkiyi içinde barındıran 3 rapor ile müvekkilim bu raporlar zaten mevcutken müvekkilim bu raporlar zaten mevcutken delil yetersizliği gibi esasa ilişkin gerekçelerle 2 kez tahliye edilmişken 3. kez mahkemeniz tarafından tutuklanarak iki buçuk yıldır özgürlüğünden alıkonulmuştur. Sahteliği az önce hızlıca saydığım deliller ile ispatlanan irticayla mücadele yazıyla ilgili olarak Mahkemenin Savcıları tarafından yazının müvekkilim tarafından yazıldığına dair müvekkilimin aleyhine tek bir delil bulunamamıştır. Tek bir delil bulunamamıştır. Kovuşturma aşamasında tarafımızdan çok kez talep edilmesine rağmen mahkemenizin ısrarla imza konusunda bilirkişi raporu almaması ve halen daha belgeyi gerçek kabul eden bu beyanları ile savunmanın ne kadar önemsizleştirildiği ve dikkate alınmadığı da ortadadır. Mahkemenizde birleştirilen müvekkilimin de yargılanmakta olduğu internet andıcı davası dışındaki 15 ayrı dava ve iddianamede müvekkilim Dursun Çiçek hakkında hiçbir iddia söz konusu olmadığı gibi müvekkilin adı dahi hiç bu iddianamelerde geçirilmemiştir. 225 celsedir yargılaması devam eden Ergenekon davasında müvekkilim Dursun Çiçek’in adı Mahkemeniz Üyeleri tarafından bir kez dahi anılmamıştır. Müvekkilimle ilgili Ergenekon davası sanıklarına tek bir soru dahi sorulmamıştır. Yine Mahkemeniz Savcıları tarafından da tam 255 celsedir sürdürülen yargılamada müvekkilim Dursun Çiçek’in adı yalnızca 07.12.2010 tarihli duruşmada Savcı Pekgüzel tarafından bir tanığa Dursun Çiçek’i tanıyor musun bir tanığa Dursun Çiçek’i tanıyor musun şeklindeki bir soruda geçirilmiş tanık ise hayır tanımıyorum cevabını vermiştir. Ayrıca 178 celsedir yargılaması yapılan Ergenekon 2 davasında müvekkilim Dursun Çiçek’in adı mahkemeniz üyeleri tarafından bu kez yalnızca bir defa 178 celsede yalnızca bir defa 20.1.2011 tarihli 98. celsede Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu tarafından Sanık Arif Doğan’a Dursun Çiçek’i tanıyor musunuz şeklindeki soruda geçirilmiş bu soruya da Arif Doğan hayır tanımıyorum şeklinde cevap vermiştir. Mahkemeniz Savcıları tarafından da yine tam 178 celsedir sürdürülen Ergenekon 2 davasında müvekkilim Dursun Çiçek’in adı yalnızca 2 kez biri 119. celsede Savcı Pekgüzel tarafından Sanık Levent Göktaş’a Dursun Çiçek ile irtibatınız var mı şeklinde bir soruda geçirilmiş. Sayın Levent Göktaş ise cevabında Dursun Çiçek’in kendisi gibi Kara Harp Okulundan 1980 yılında mezun bir meslektaşı olduğunu ancak 1980’den bugüne kadar 30 yıl boyunca hiç görüşmediği beyan etmiştir. 149. celsede ise bu sefer İlker Güven’e yine Dursun Çiçek’i tanıyor musunuz şeklinde soru sorulmuş o da hayır tanımıyorum cevabını vermiştir. Müvekkilim hakkındaki iddialara konu soruşturma 12.8.2009 tarihinde başlamış 30.4.2010 tarihinde müvekkilim hakkındaki iddianame hazırlanmış ve mahkemenizce kabul edilmiştir. 30.4.2010 tarihinden bugünün tarihi olan 30.5.2012 tarihine kadar ise müvekkilim hakkındaki dava mahkemenizde görülmektedir. Mahkemeniz Ergenekon 1 davasını sanıklarına bu 5 yıllık süre içerisinde müvekkil ile ilgili tek bir soru sormayışınız ayrıca yine müvekkilin adının sanıklar tarafından da anılmayışı 2010/106 sayılı davanın yargılaması 3 yıldır devam ederken verilen birleştirme kararının ve buna bağlı olarak var etmeye çalıştığınız bağlantının ne kadar dayanaksız olduğunu bizlere göstermektedir. Ceza Muhakemesi Kanuna göre davaların birleştirilmesindeki amaç geciktirici etkinin ortaya çıkmasının engellenmesi sanık ve müdafiinin kutsal savunma hakkını eksiksiz kullanması iddianamede atılı bulunan suçlamaları yasal delilleriyle birlikte yanıtlaması ve kapsamlı bir savunması yapma, yapma olanağına kavuşmasıdır. Ancak mahkemeniz birbirleriyle iletişim içinde oldukları birbirlerini tanıdıkları ve bir amaç bütünlüğü içinde hareket ettiklerine dair hiçbir delil olmayan kişiler arasında gerçekte var olmayan zincirleme bir bağ kurmaya çalışmaktadır. Yaklaşık 4 yıl süren ve 225 celsesi yapılan Ergenekon 1 dahil diğer 15 ayrı davada neler konuşulduğu hangi iddiaların delilleriyle cevaplandırıldığı tarafımızdan bilinmemektedir. Bilinmesine de imkan yoktur, şu durumda fiilen ve etkili savunma imkanından bahsetmek mümkün müdür? Davaya ek iddianameyle sonradan dahil edilen sanıklar ve müdafileri kendilerinden önce sorguları tamamlanmış olan sanıklara ve dinlenen tanıklara Ceza Muhakemesi Kanunu 201 maddesinde düzenlenen soru sorma hakkından ve Ceza Muhakemesi Kanunu 215’le düzenlenen duruşmada tartışılan belgeler ile

22

Page 23: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:23

ilgili bu belgeler tartışılırken değerlendirme yapma hakkından mahrum bırakılmıştır. Örneğini geçtiğimiz hafta sanık Hüseyin Vural Vural’da yaşadık mahkemeniz birleştirilen 15 ayrı iddianameden habersiz bir şekilde yalnızca hakkımda düzenlenen iddianame ile ilgili olarak Vural Vural’a savunma yapmasını sağladı. Bizler de Sayın Vural hakkında düzenlenen iddianame ve ek klasörlerden habersiz bir şekilde kendisini dinledik savunma sonunda Sayın Vural’a soru sorması sırasında geldiğinde ise Vural kendisine tebliğ dahili yapılmayan tebliği dahi yapılmayan 15 ayrı iddianame ve binlerce sayfa ek klasöre cevap vermek durumunda bırakılmıştır. Bilindiği üzere her sanık açısından isnat edilen suç fiilini hangi davranışla nerede ne zaman işlediği ayrı ayrı açıklanmadan deliller ve olaylar her sanık açısından ayrı ayrı ilişkilendirilmeden genel ve toptancı bir yaklaşımla suçlama konusu olayın iddianamelerde iddiaya konu Ergenekon terör örgütü kapsamında faaliyet gösterdiği kanaatine varılmıştır şeklinde oldukça genel ve tek cümleden oluşan bir ifade ile anlatılması.”

Mahkeme Başkanı: “Avukat Hanım süreniz doldu toparlayın lütfen.”Sanık Dursun Çiçek müdafii Av. İrem Çiçek: “Bitiriyorum. Ve sanıkların yalnızca bu ifade

ile yıllar sonra bir araya getirilmesi hukukun ağır bir şekilde ihlal edilmesi anlamına gelir çağdaş, demokratik, uygar bir devletin Ceza Muhakemesinde sanık suçsuzluğunu ispat etmek zorunda değildir. İspat yükü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da sık sık da sıklıkla belirtildiği üzere Savcıdadır. Ancak iddia makamı Türk Ceza Kanunu madde 220’de düzenlenen bir suç örgütünün varlığı için gerekli olan kişilerin suç işlemek amacı doğrultusunda bir araya gelerek eylem ve fikir birliği içinde hareket ettiğinin kişinin fiile ilişkin davranışının ve bir suç örgütünün kurucu yöneticisi üyesi olduğunu bilerek ve isteyerek bir hiyerarşik yapı içersinde yer aldığının iddia makamı tarafından açıkça ve delilleriyle ve olaylar irtibatlandırmak suretiyle açıklanması gerekirken, iddia makamı tarafından bu unsurlarla ilgili herhangi bir delil ortaya konmadan müvekkil var olduğu belli olmayan bir örgütün üyesi ilan edilmiştir. Bu sebeple müvekkilimin kutsal savunma hakkını eksiksiz kullanması için verilen birleştirme kararlarından rücu edilerek müvekkilim hakkındaki uyuşmazlığa konu davanın tefrikini. İftira mektubunun ismi geçen herkese irticayla mücadele yazısının Dursun Çiçek tarafından yazıldığı konusundaki asılsız ve gerçek dışı iddia sorulduğunda herkesin istisnasız tüm sanıkların böyle bir plan olmaz biz emir vermedik şeklinde aldıkları cevaplar karşısında müvekkilime ait olmayan irticayla mücadele yazısındaki altındaki imzanın incelenmesi imza raporlarındaki sabit ve açık çelişkilerin giderilmesi bu kapsamda geçen duruşma mahkemenize sunduğumuz yeminli bilirkişi Doktor Bale Jafra, Doktor Jale Bafra’nın raporunun esas alınması ve dikkate alınması ile imza incelemesi konusunda bir heyetin tarafınızdan oluşturularak en az 3 kişiden oluşan ve uzmanlığı tartışılamayacak bir 3 kişiden oluşan heyet oluşturularak imzanın incelenmesi bu konuda da inceleme sırasında bir Hakimin Naip Hakim olarak atanmasını imza raporlarında ismi geçen kişilerin duruşmaya çağrılarak tarafımızdan kendilerine raporlarla ilgili soru sorulmasının sağlanmasını Ceza Muhakemesi Kanunu madde 177 ve 179 gereğince kriminalistik ve belge inceleme uzmanı olan emekli birinci sınıf emniyet müdürü halen belge inceleme uzmanlığı derneği başkanlığı ile Türkiye Emekli Emniyet Müdürleri Derneği İstanbul Şube Başkanlığını ve İstanbul Bilirkişiler Derneği Başkan Yardımcılığını ifa etmekte olan Sayın Yalçın Çakıcı’nın iddiaya konu imzayı incelemek üzere önümüzdeki celse duruşmaya çağrılmasını Yalçın Çakıcı’nın CV’si ve adres bilgilerini de mahkemenize vermek suretiyle talep ediyorum. Biz avukatlar ve sanıklar hakkında her fırsatta suç duyurusunda bulunulurken yalan söyledikleri açıkça ortaya çıkan yalancı gizli tanıklar hakkında tarafımızdan mahkemenize yapılan suç duyuruları hakkında mahkemeniz herha… mahkemenizin herhangi bir işlem yapmama kararından vazgeçip gereğini yerine getirmesini talep etmekteyim. Ayrıca mahkemeniz tarafından yürütülen internet andıcı Ergenekon gibi davalar ve bu davalarda üretilen sahte belgeler ile ilgili bilgi sahibi olduğunu söyleyen ve bu konuda bana ulaşan kişinin geçen celse talebi doğrultusunda dinlenmesini talep etmiştim. Ancak mahkemeniz bu talebimi reddetmişti bu

23

Page 24: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:24

kişi tarafından 13. Ağır Ceza Mahkemesi Sayın Başkanlığına başlığı ile tarafıma 5 sayfalık bir yazı gönderildi. Bu yazıyı da makamınıza 5 sayfadan oluşan yazıyı da sunuyorum buradaki iddiaları değerlendirmeniz açısından son olarak Ceza Muhakemesi Kanunu madde 100 gereğince tutuklama kararında kanun aradığı şartların her biri gerekçelendirilmiş olarak yazılması kanunun aradığı şartlardan en önemlisi gerekçeler olarak yazılmasıdır. Gerekçe gösterme yükümlülüğünüz yalnızca Ceza Muhakemesi Kanunundan kaynaklanmaz. Anayasa madde 141’e göre de bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olmak zorundadır, gerekçesiz kararlarınız Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde 6 ve Anayasa madde 36’da güvence altına alınan adil yargılama hakkına aykırıdır. Sanığın delilleri karartma ihtimalinin varlığı henüz bütün delillerin toplanmamış olması, tüm dosya kapsamı gibi ifadeleriniz hiçbir şekilde gerekçe değildir. Ceza Muhakemesi Kanununun gerekçe göstermeye zorunlu kılan hükmünün yerindeliğine inanın ya da inanmayın. Her Hakim bu hükmün bu hükmü yerine getirmek zorundadır. 2 kez tahliye edilmiş müvekkilimi, 3. kez tutuklamanıza ve halen daha tutuklu yargılamanıza yani bu süre içerisinde herhangi bir aleyhe delil bulunmadığı halde halen daha tutuklu yargılamanıza gerekçeniz nedir, bunun cevabını vermenizi haklı olarak bir kez daha talep ediyorum.”

Saatin 12:10 olduğu görüldü Duruşmaya 13:30’a kadar ara verildi. Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Bu arada bir kısım sanıklar müdafilerinden Av. Ümit Şahin ile Av. Murat Nebi Ayhan’ın

geldikleri görüldü.Huzurdaki yerlerine alındı.Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”Sanık Fatih Hilmioğlu müdafii Av. Hayati Hilmioğlu söz istedi verildi: “Savunmama

başlarken tüm heyeti saygıyla selamlıyorum. 4 yıldır süren 2. ve 3. iddianameye ilişkin yargılamada hem usul, hem esasa ilişkin olarak söylenecek hemen hemen her şey söylenmiştir. Biz 2. ve 3. iddianame ile ilgili yargılamanın sona doğru yaklaşmakta olduğunu düşünürken 1. iddianamede davaya katılmış ve dava yeni bir sürece girmiştir. Toplam 17 iddianameyi içeren bu dava sürecinin sonu nereye kadar uzanacaktır doğrusu tahmin etmek mümkün değildir. Efendim 1. iddianamede Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet Gazetesine atılan bomba olmak üzere 2 silahlı eylem vardır. Bize göre bu olaylar iştirak halinde işlenmiş münferit olaylardır. Şu ana kadar Ergenekon Terör Örgütünün varlığı hem de bu olayların Ergenekon Terör Örgütüyle bağlantılı olduğu ispat edilebilmiş değildir. Bu 2 münferit olayı bu davanın tümüne cebir ve şiddet unsuru olarak katmak ve buradan örgütün silahlı eylem yaptığını iddia etmek hukuku saptırmaktan başka bir şey değildir. Çünkü şu ana kadar bu iddiayı destekleyecek somut ve elle tutulur hiçbir delil bulunamamıştır. Benzeri bir olay Hrant Dink cinayeti davasında yaşanmıştır. Hrant Dink cinayetiyle Ergenekon Terör Örgütü arasında irtibat kurulmaya çalışılmış, fakat Ergenekon Terör Örgütünün varlığını ispata yeterli delil bulunamadığından irtibat kurulamamış ve Mahkeme cinayete iştirak halinde işlenmiş münferit bir olay olarak değerlendirmiştir. Sayın Başkanım bu davalar birleştirilmiş olsa dahi bu davanın başından beri bizim sürekli tekrarladığımız iddiamız şudur. Bu davada hukuksal anlamda terör örgütü, davadaki adıyla Ergenekon Terör Örgütü diye bir örgüt yoktur. Ceza kanunundaki ana prensip herkes iddiasını ispat etmekle mükelleftir. Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün varlığını ispat etme görevi İddia Makamına aittir. Sayın İddia Makamı örgütün 1999 yılında kurulduğunu iddia etmekte, kendi açısından örgütün yapısını sanıklarla olan irtibatını ve gerçekleştirdiği olayları izah etmektedir. Bize göre bu izah Sayın İddia Makamının bilimkurgu yapmasından öte hukuksal manada hiçbir şey ifade etmemektedir. Kurulduğu günden bugüne kadar geçen 13 yıllık süre içinde bu terör örgütünün varlığı hem devlet istihbaratı, hem de Sayın Savcılık tarafından somut ve elle tutulur delillerle bir türlü ispatlanamamıştır. 4 yıldır süren sanık sorgulamalarından da Ergenekon Terör Örgütünün varlığı

24

Page 25: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:25

hakkında hiçbir somut delil elde edilememiştir. 17 iddianamede yargılanan toplam 256 sanıktan hiçbirisi Ergenekon Terör Örgütünün varlığı hakkında bir beyanda bulunmamıştır. Verilen ifadelerden tüm sanıkların birbirlerini ya hiç tanımadıkları ya da tesadüfen karşılaştıkları ortaya çıkmıştır. Bu süre içinde Sayın Mahkeme 17 iddianamede toplam 256 sanıktan 195 sanık hakkında ya tahliye ya da tutuksuz yargılama kararı vermiştir. Tutuksuz yargılananların oranı yüzde 77’dir, yani Sayın Mahkeme kararlarını Ergenekon Terör Örgütünün yokluğu üzerine kurmaktadır, varlığı üzerine değil. Yani Sayın Mahkeme verdiği bu tahliye ve tutuksuz yargılama kararlarıyla Ergenekon terör örgütünün olmadığını zımnen kabul etmektedir. En azından Sayın Mahkeme Ergenekon Terör Örgütünün var olup olmadığı hakkında şüphe sınırını aşmıştır. Sanık beyanları ve Mahkeme kararları Sayın Savcılığın iddialarıyla karşılaştırıldığında çok daha gerçekçi ve çok daha somuttur. Bu durumlar göz önüne alındığında ortaya Ergenekon Terör Örgütünün olmadığı sonucu açık olarak ortaya çıkmaktadır. Çünkü böyle bir örgütün varlığı, somut ve elle tutulur delillerle ispatlanmış olsaydı bu davada yargılanan sanıkların hiçbirisi şu anda serbest bırakılmaz, tamamı tutuklu olarak yargılanırdı. Bir an için Ergenekon Terör Örgütünün varlığı, varlığını kabul etsek dahi bu davaya TCK 311 ve 312’yi uygulama olanağı yoktur. Çünkü daha önceki sözlü savunmalarımda ve dosyada mevcut yazılı savunmamda açıklamıştım. Cebir ve şiddetin hukuki tanımı göz önüne alındığında, bir bu davadaki eylemlerin hiçbirisi hukuksal anlamda terör eylemi değildir. İki, bu davadaki eylemlerin hiçbirisi teşebbüs kapsamına girmez. Üç, bütün bunlara bağlı olarak da bu davaya TCK 311 ve 312’yi hiçbir hal ve şartta uygulanamaz. Sayın Başkanım müvekkilim iddianamede 23 başlık altında suçlanmaktadır. Bu suçlamaların 9 tanesi hiç vukuu bulmamıştır. Vukuu bulduğuna dair dosyada hiçbir delil yoktur, fakat bir şekilde iddianameye girmiştir. Bunlarla ilgili bizim savunma yapacağımız hiçbir şey yoktur. Mustafa Balbay’ın günlüğü de dahil, 11 suç başlığı altında da gerekli açıklamaları daha önceki savunmalarımızda yaptık. Bu eylemlerin 6 tanesi 3. şahısların eylemleridir, ceza yargılamasında esas olan suçların ve cezaların şahsiliğidir. 3. şahısların eylemleri müvekkilimi hiçbir şekilde bağlamaz, diğer 5 tanesi davayla ilgili olmayan birtakım telefon konuşmalarıdır. Netice olarak 23 başlığın toplam 6 tanesi hiç vukuu bulmamış eylemler, 6 tanesi 3. şahıs eylemleri, 5 tanesi de davayla ilgisi olmayan telefon konuşmalarıdır. Bu nedenle 23 başlığın 20 tanesinin müvekkilime suç isnadıyla ilgili olarak ceza hukuku yönünden hiçbir kıymeti yoktur. Müvekkilimi doğrudan ilgilendiren 3 başlık vardır, bir, yüzde 95 mevzu, iki, Şener Eruygur’la yapılan görüşme, üç, Kent Otelde yenilen yemek. Esasen bu 3 konuda da hiçbir suç unsuru yoktur, fakat Sayın Mahkeme bu 3 konu üzerinde ağırlıklı olarak durmaktadır. Yüzde 95 mevzuuyla ilgili olarak Malatya Cumhuriyet Savcılığı görevsizlik kararı vermiştir. Bu karar dosyadadır, ayrıca Naip Hakimden de konuşma metni gelmiş ve dosyaya girmiştir. Her iki karardan da anlaşılacağı gibi bu konuşmanın hiçbir suç unsuru içermediği ortaya çıkmıştır. Şener Eruygur’la yapılan görüşmeyle ilgili olarak davanın başından beri aynı açıklamayı hemen hemen her duruşmada yaptık. Müvekkilim Şener Eruygur’la bir defa Jandarma Sosyal Tesislerinde görüşmüştür. Görüşmenin konusu o zamanki hazırlanmakta olan yeni YÖK yasa tasarısı ile ilgilidir. Bu görüşmeye 8 general ve 6 rektör katılmıştır, iddianameye göre bu görüşmeye 8 general ve 6 rektör katılmıştır. Başka bir görüşmenin olup olmadığı Sayın Mahkeme tarafından Jandarma Genel Komutanlığına sorulmuş, gelen yazıda başka bir görüşmenin olmadığı belirtilmiştir. Bu yazı da dosyada mevcuttur. Kent otelde yapılan toplantıyı da her savunmamızda detaylı olarak izah ettik, bu toplantı 03 Mart 2004 tarihinde Ankara Ticaret odasında düzenlenen panel sonrası, panele katılan birkaç katılımcının önerisi üzerine öğle yemeği yemek üzere Kent Otelde gerçekleşmiştir. Bu yemek öğle vakti herkese açık bir yemek salonunda yapılmıştır. Yemeğe 7 rektör katılmıştır, müvekkilim de bu yemeğe tesadüfen katılmıştır. Bu yemek iddianamedeki gibi önceden planlanmış bir örgüt toplantısı yemeği değildir. Özetle Şener Eruygur’la o zamanki YÖK tasarısı hakkındaki bir görüşme ve Kent Otelde öğleyin tesadüfen yenilen bir yemek nedeniyle mevcudiyeti dahi belli olmayan bir terör örgütüne

25

Page 26: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:26

müvekkilim üye kabul edilmekte ve TCK 311 ve 312’yle 3 yılı aşkın bir süredir tutuklu olarak yargılanmaktadır. Bu durumu hukukun hiçbir yerine sığdırmak mümkün değildir, şimdi benim Sayın Savcılığa sorum şudur, Şener Eruygur’la yapılan görüşme bir terör örgütü toplantısıysa görüşmeye katılan 8 generalden sadece bir general sanık, 6 rektörden sadece müvekkilim tutukludur. Diğer 7 general ve 5 rektör nerededir? Kent otelde yenilen yemek bir terör örgütü toplantısıysa, toplantıya katılan 7 rektörden sadece müvekkilim tutukludur, kalan 6 rektör nerededir. Bu görüşme ve yemek terör örgütü toplantısıysa görüşmeye katılan 7 general ve 5 rektörün ve yemeğe katılan 6 rektörün sanık olması gerekir. Bunlar neden sanık değildir? Cevap bellidir, ne Şener Eruygur’la yapılan görüşme ne de Kent otelde yenilen yemeğin terör örgütü toplantısı olduğuna dair hiçbir somut ve elle tutulur bir delil bulunamamıştır. Öyleyse müvekkilim niye tutukludur, hukuk kuralları 3. şahıslara göre, hukuk kuralları şahıslara göre farklı farklı mı uygulanmaktadır. Bu durumu hukukun neresine sığdırmaktasınız? Sayın Başkanım Ergenekon Terör Örgütünün olmadığıyla ilgili sanık beyanları, Sayın Mahkemenin verdiği tutuksuz yargılama kararları, Sayın Savcılığın örgütün varlığı hakkındaki iddiasından çok daha somut ve çok daha hukukidir. Dosyaya sunduğum yazılı savunmamda esas ve karar numaralarını karar numaralarını belirttiğim kanunlar Yargıtay Genel Kurulu kararları, Askeri Yargıtay Daireler Kurulu kararları ve Yargıtay kararları bu davadaki eylemlerin hiçbirisinin hukuksal anlamda terör eylemi olmadığını, eylemlerin hiçbirisinin teşebbüs kapsamına girmediğini, bunlara bağlı olarak da bu davaya TCK 311 ve 312’nin uygulanamayacağını açık olarak ortaya koymaktadır. Müvekkilimle ilgili 23 başlığın hiçbirisinde suç unsuru yoktur, bütün bunlar şüpheli olarak değerlendirilse dahi şüphe sanığın lehine yorumlanmalıdır. Talebimiz şudur efendim, bir müvekkilim işlemediği bir suçtan dolayı 3 yılı aşkın bir süredir hiç hak etmediği bir cezaya tabi tutulmaktadır. İki, müvekkilimle ilgili tüm deliller toplanmıştır, sadece müvekkilimle ilgili olan değil, müvekkilimle ilgili olan diğer sanık ya da sanıklarla ilgili de tüm deliller toplanmıştır. Üç, 1. iddianame ile müvekkilimin hiçbir bağlantısı yoktur, 1. iddianamenin hiçbir yerinde müvekkilimin adı geçmemektedir. Dört, ceza muhakemesi kanununda sayılan tutuklama nedenlerinin hiçbirisi yoktur. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi heyet raporları, Adli Tıp 3. ihtisas ve Adli Tıp Genel Kurul raporlarında da tespit edilen ciddi hastalığı göz önüne alınarak müvekkilim bihakkın tahliyesine, aksi halde tutuksuz yargılanmasına karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim, hepinize saygılar sunarım.”

Sanık Doğu Perinçek müdafii Av. Mehmet Cengiz söz istedi verildi: “Efendim 2 konuda talebim olacak, bir tanesi Tuncay Güney’le ilgili bir talebim var, ikincisi de birleştirilen Danıştay dosyasıyla ilgili bir talebim var. Efendim Ergenekon soruşturmasının baş aktörü hepimizin bildiği gibi Tuncay Güney’dir. İddiaların temel dayanağı Savcıların şüpheli olarak tanımladıkları bu kişinin mülakatıdır. 1. Ergenekon iddianamesi tümüyle onun anlatımları üzerine inşa edilmiştir. Peki, bu Tuncay Güney kimdir? Son zamanlarda ayrıntılı olarak kamuoyuna da yansıdı. Kamuoyuna yansıyan bu bilgilere göre imam hatip mezunu olan Tuncay Güney önce İsmail Ağa dergahına yerleştirilmiş, daha sonra Fethullah Gülen cemaatine sokularak 1989, 91 yıllarında Gülen’in özel kaleminde görev yapmıştır. Güney, halen CIA’ya bağlı Newyork Enstitüsü isimli kuruluşta çalışmaktadır. Bu belgeleriyle basında yer aldı, Güney’in Fethullah Gülen’in özel kalem müdürlüğünü yaptığı sırada CIA ve MOSSAD’ın MİT içindeki adamı olan Mehmet Eymür’e bilgi verdiği bilinmektedir. Güney Eymür’ün başında olduğu ve sonradan lav edilen MİT Kontra Terör Dairesine bağlı olarak faaliyette bulunmuştur. Bütün bunlar belgeleriyle ayrıntılı bir şekilde kamuoyuna yansıdı. Davanın başında bu konu günlerce tartışıldı, kasetler getirildi, Mahkeme salonunda izlendi, soruşturma aşamasında farklı bir isimle yurda gizlice sokularak ondan yararlanıp, yararlanılmadığı giriş kapılarına yazılar yazılarak araştırıldı. Yurtdışına yazılar yazıldı, bu şahsın ifadesi alınmaya çalışıldı. Mahkemenin ulaşamadığı bu kişi TRT ekranlarına çıkarılarak saatlerce konuşturuldu, hatta bu mülakatta adı geçen kişilere hakaret ettiği kabul edilerek TRT on binlerce lira tazminat ödemek zorunda kaldı. İddianameye dayanak olan bu

26

Page 27: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:27

beyanların kanıt değeri olamayacağı anlaşılınca Tuncay Güney sayfası kapatıldı. Aylardır, yıllardır biz Tuncay Güney’i tartışmıyoruz, oysa 1. iddianamenin esası Tuncay Güney mülakatıdır, şemalar vesaire hepsi buna göre inşa edilmiştir. Ancak biz burada tartışmıyoruz ama konu kamuoyunda önemle ve ciddiyetle tartışılıyor. Tuncay Güney’de mülakatlarını maalesef sürdürüyor, son olarak Vatan gazetesi yazarı Mustafa Mutlu’ya gönderdiği mektup yine bilindiği gibi 22 Mayıs 2012 günlü Vatan gazetesinde yayımlandı. Tuncay Güney bu mektubunda Ergenekon soruşturmasındaki rolünü aynen kendi anlatımıyla, mektubu ibraz edeceğim, Türkiye’deki yetkimi ve yetkimden doğan yeteneğimi kullandım diye özetliyor bu soruşturmadaki rolünü. Amerika’ya gelirken de uluslararası yetki ve ilişkimi kullandım diyor. O malum 10 yıllık vizeler, pasaportlar vesairenin nasıl alındığını bu şekilde ifade ediyor. Ve çok önemli evimde bulunan çuval dolusu belgeler 6 çuvaldı diyor, isteseydik 20 çuval bulundururdum diye devam ediyor. Ergenekon ne diye soruyor ve bu bir oyun ve oyunda herkes üstüne düşeni yapar, bende üstüme düşeni yaptım diyor. Başbakanlıkta görevli olduğunu ifade ediyor, unutmayın ki benim dosyam devlet sırrı kapsamındadır diye faaliyetini izah etmeye çalışıyor. Şimdi Sayın Savcılara soruyorum, Tuncay Güney bu soruşturmanın neresinde, kendileri daha evvel sorulduğunda şüpheli demişlerdi. Hakkında alınmış bir yakalama kararı, açılmış bir dava yok bildiğimiz kadarıyla, oysa yurtdışında oldukları ve ifadeleri alınmadığı halde Sayın Bedrettin Dalan, Turhan Çömez ve Mustafa Bakıcı hakkında yakalama kararı alındı ve haklarında dava açıldı. Gıyabi tutuklu olarak yargılanıyorlar bu adı geçen şahıslar şu anda, cema… Ceza Muhakemeleri Kanununun 247. maddesinde açıkça Tuncay Güney tanımlanıyor, deniyor ki hakkındaki kovuşturmanın sonuçsuz kalmasını sağlamak amacıyla yurtiçinde saklanan veya yabancı ülkede bulunan ve bu nedenle Mahkeme tarafından kendisine ulaşılamayan kişiye kaçak denir. Ve devam ediyor anılan madde 3. fıkrasında, 3. bendinde kaçak sanık hakkında kovuşturma yapılabilir. Nitekim bu hükme dayanarak da demin ismini saydığım sanıklar gıyaplarında yargılanmaktadırlar. Yaşanan durum yargılamanın maalesef ciddiyetiyle bağdaşmıyor. Tuncay Güney’in iddianameye iddialarının temel dayanağı olarak aktarılan mülakatına itibar edilecekse hakkında dava açılmış olması gerekirdi. Yok, eğer bu mülakata itibar edilmiyorsa, iddia makamınca bu husus açıklanmalı ve sanıkların durumu buna göre yeniden değerlendirilmelidir. Özetle Savcılığa yazı yazılarak Tuncay Güney hakkında ne işlem yapıldığının, hakkında dava açılıp açılmadığının, açılmamışsa nedenlerinin sorulmasını talep ediyorum, bu birinci talebim. İkinci olarak yargılamanın konusu iddianamede ileri sürülen fiillerdir, Mahkemeniz de bununla bağlıdır. Şüphesiz bu fiillerin hukuki tavsifini Mahkemeniz yapacaktır, ancak iddianamede ileri sürülmeyen iddialar ve fiiller yargılama konusu yapılamaz. Müvekkiller Sayın Doğu Perinçek ve Hikmet Çiçek haklarında tanzim edilen iddianameye baktığımızda ortaya çıkan manzara şudur. Müvekkiller hakkında düzenlenen 1. Ergenekon davasının iddianamesinde ileri sürülen iddiaların dayanaksız olduğu, iddia edilen örgütsel yapılanmanın kanıtlanamayacağı anlaşılınca menfur Danıştay saldırısına ilişkin davanın davamızla birleştirilmesine karar verildi. İddiaların önemli bir kısmını Sayın Savcılar Mahkemenize yazılı olarak beyanda bulunarak bu konularda bir suçlama yöneltmediklerini beyanla geri aldılar, bunu hepimiz anımsıyoruz. Şimdi hatırlayalım, davamız iddianamesi hazırlandığında bu 1. Ergenekon davası iddianamesi hazırlandığında Danıştay’a yapılan saldırı ve Cumhuriyet gazetesine bomba atılmasına ilişkin dava Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde karar bağlanmış bulunuyordu. Bağlantı iddiaları Ankara’daki yargılama sürecinde ileri sürüldü, ancak 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi böyle bir bağlantı görmediği için birleştirme istemini reddetmişti. İşte bu aşamada 1. Ergenekon iddianamesi hazırlanmış Ankara’daki dava iddianamesinin ilk sayfası yansıtabilirsek, Ankara’daki Danıştay saldırısına ilişkin davanın iddianamesinin ilk sayfası kes yapıştır yöntemiyle kopyalanarak aynen davamız iddianamesine aktarılmıştır. Dikkat ediniz şu soldaki Ankara’daki 11. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan Danıştay saldırısı, menfur saldırının iddianamesi, öteki de bizim iddianamemiz. Bütün maddi hatalarına, isimlerdeki noktalamalardaki

27

Page 28: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:28

hatalarına kadar aynıdır. Düşününüz görülmekte olan karara bağlanmış ve Yargıtay incelemesi devam etmekte olan bir yar… davanın 1. sayfa, iddianamesinin 1. sayfası kopyalanıyor, elektronik ortamda ve bu davanın iddianamesi olarak yapıştırılıp Mahkemenize sunuluyor. İşte bu aşamada bu kasıtla hazırlanan ve Mahkemenize sunulan iddianamenin 1 örneği kendilerinden istenmediği halde, Sayın İddia Makamının kendilerinden istenmediği halde tutuyorlar Yargıtay’da incelenmekte olan Danıştay dosyasına bu Ergenekon iddianamesi resen bir talep olmadığı halde gönderiyorlar. Tabi doğal olarak bu koşullarda ne yapıyor, Yargıtay ilgili ceza dairesi, bir fiil iki ayrı iddianameye konu olamayacağına göre şu şekilde 2 iddianame, 2 ayrı yargılamaya mesnet teşkil edemeyeceğine göre diyor ki bu husus araştırılmalıdır ve bozuyor. Bunun üzerine Yargıtay’ın bu kararı üzerine bildiğimiz tartışma başlıyor, ancak burada Yargıtay bozma kararı ortada, dikkat buyurunuz bu Yargıtay’ın bozma kararında irtibat vardır denilmiyor. Böyle bir iddia, böyle aynı fiilin 2 ayrı yargılamada konu edilmek istenmiş olması karşısında bu iddia araştırılmalıdır diyor. İrtibat vardır demiyor, bu çerçevede birleştirme kararına daha başından karşı çıktık, birleştirilen dosyanın ayrılmasını istedik. Mahkemeniz ara kararıyla bu tefrik istemimizin usulü işlemler tamamlandıktan sonra değerlendirilmesine karar verdi. Reddetmedi, usulü işlemler tamamlansın ondan sonra bu tefrik talebini değerlendiririz dedi. Konu incelendi, birleşen dosya sanıkları tekraren sorguları yapıldı. Ankara’da yapılmış olan bütün işlemler bu Mahkemede de tekrar edildi, soruşturma genişletildi, tanıklar dinlendi, ancak irtibatı gösteren herhangi bir kanıta ulaşılamadı. Bu da yetmeyince Tuncay Güney’in mesnetsiz anlatımlarıyla başlayan dava yapay darbe iddialarıyla takviye edilmeye çalışıldı. Ve Sayın Meslektaşlarımın ayrıntılarıyla açıkladıkları gibi yeni birleştirme kararlarıyla karşı karşıya kaldık. Oysa burada da son derece dikkat çekici bir şey vardır, bizim usul hukukumuzda ve yaygın uygulamada, yerleşik uygulamada, ilk dava hangisiyse diğer dosyalar orada birleştirilir. Çok enteresandır 1. Ergenekon davasındaki iddialar özetlemeye çalıştığım şekilde tamamen boşa çıkınca ne oldu? Doğal olarak eski tarihli dosyanın, dosyada diğer davaların birleştirilmesi gerekirken Danıştay irtibatı da bulunamayınca bu sefer sahte darbe iddialarıyla bunun pekiştirilmesi ihtiyacı doğdu ve maalesef uygulamanın aksine eski davanın, eski davanın yeni davayla birleştirilmesi gibi bir tatbikatta rastlamadığımız bir örnekle karşı karşıya kaldık. Bu hesap Danıştay’a saldırı fiiline dönecek olursak dosyamız kapsamında tutulması maalesef yargıyı kendisine yapılan saldırının hesabını soramaz duruma düşürmüştür. Mayıs 2006’da gerçekleştirilen bu menfur eylemin üzerinden bugünlerde tam 6 yıl geçti. Bu hesap sorulamazlık durumuyla belli çevreler hem bu menfur saldırının sorumluluğundan kurtulmak, hem de Türkiye’nin milli güçlerini lekelemek imkanına kavuşmuşlardır. Yargıya yapılan bu saldırının 6 yıldır hesabının sorulamaması kamu vicdanını da rahatsız etmektedir. Bu duruma son verilmesini istiyoruz, Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet gazetesinin bombalanması dosyasıyla davamız arasında hukuki ve fiili bir irtibat bulunmadığı anlaşılmıştır. Mahkemenizin daha önceki ara kararı uyarınca usulü işlemler de tamamlanmış bulunmaktadır. Ceza Muhakemesi Kanununun bağlantılı olduğu iddia edilen ceza davalarının birleştirilmesinin düzenlendiği 16. maddesinin 4. fıkrasında yer alan birleştirilmiş olan davaların ayrılması da bu suretle olur hükmü uyarınca Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ve davamızla birleştirilen dosyanın tüm kanıtlarıyla birlikte, belgeleriyle birlikte davamızdan ayrılmasını, ayrı bir esasa kaydedilerek sonuçlandırılmasını talep ediyoruz, teşekkür ederim.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam.”Sanık Mehmet İlker Başbuğ müdafii Av. İlkay Sezer söz istedi verildi: “Sayın Başkanım,

Sayın Heyet 29 Mayıs 2012 tarihli yazılı beyan ve taleplerimizi tekrar ederek bunların bir kısmını özetleyen konuşmama geçeceğim. Anayasanın 148. maddesine rağmen müvekkilimiz Sayın Mahkemede yargılanmaya devam edilmekte ve tutukluluğuna devam yönünde kararlar verilmektedir. Biz bunların hukuka aykırı olduğuna inanıyoruz. Mahkemenin 05 Nisan 2012 ve 27 Nisan 2012 tarihli birleştirme kararlarına ilişkin olarak bugün ve daha öncesinde de sanıklar

28

Page 29: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:29

tarafından pek çok beyanda bulunuldu, bunlara katılıyoruz. Ancak birleştirmeye ilişkin olarak bizim öncelikle basın üzerinden öğrendiğimiz konu sonrasındaki ilk celsede birleştirmeye ilişkin beyan ve talepte bulunmak için sözlü beyanda ve talepte bulunma hakkımız maalesef engellendi. Bunları yazılı yapmamız söylendi, son birleştirme kararları sonrası 07 Mayıs, 28 Mayıs tarihleri arasında yapılan ve kesintisiz tam gün 3 hafta süren duruşmalarda dinlenen tanıkların beyanlarında internet andıcı olarak bilinen dava konusu hiç geçmediği gibi tanıklara bu dava konusuna ilişkin hiçbir soru da sorulmadı. Görüldüğü üzere davaların bileştirilerek görülmesinde internet andıcı davasında yargılananların herhangi bir menfaati bulunmadığı gibi haklarında davanın uzamasına da sebep olduğu açık ve net olan bir durum mevcuttur. Bu haliyle davanın uzaması ile geciktirici etki ortaya çıkacaktır. Bugün itibarıyla birleştirme sonucu 3000’den fazla klasörün bulunduğu bir dosya ortaya çıkmıştır. Yalnızca klasör sayısı dahi burada internet andıcı dava sanıklarının mağdur olduklarının göstergesidir. Sayın Başkanım hatırlayacaksınız internet andıcı olarak bilinen davada toplam 40 kadar klasör var. 3000 klasörden müteşekkil bir dosyanın içerisine bu dosya dahil edildi. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda davaların birleştirilmesine ilişkin hususların da bu birleştirme kararlarında gerçekleşmediğini düşünüyoruz. Ben 2 üyemize 21 Haziran 2010 tarihli bir karadan 3 cümle okumak istiyorum. Birleştirmeyle beklenen faydanın hem iddia hem müdafaa hem de yargılama açısından bulunması gerekir. Her 2 davanın birleştirilerek görülmesinde diğer mahkemede görülen davadaki sanıkların herhangi bir menfaati yoktur. Zira bu sanıkların diğer davadaki suçlara bir iştirakleri de bulunmamaktadır. Bu nedenle bu sanıklar açısından davaların birleştirilmesinde bir yarar söz konusu değildir. Yine birleştirme eğer davaların uzamasına sebep olacaksa birleştirmenden beklenen fayda gerçekleşmeyecektir. Yargıtay bu durumu geciktirici etkinin ortaya çıkmaması olarak nitelendirmektedir. Diğer mahkemede görülen davanın kapsamı itibarıyla geniş olması yargılama süresinin diğer mahkemede görülen davaya nazaran daha uzun süreceği anlamına gelmektedir. Böyle olunca birleştirme halinde diğer mahkemede görülen davada karar verme süreci uzayacak ve birleştirmeden beklenen fayda gerçekleşmeyecektir. Sayın Başkanım ben Mahkememiz üyelerine hitaben bunu okumak istedim çünkü bu sizin kararınız şahsen altında sizin imzanızın bulunduğu bir karar. Şimdi bu birleştirmeme yönünde şahsınızın heyet halinde verilmiş olan kararın altındaki düşünceniz oysa bugün birleştirme kararı bunun tam tersi gerekçelerle verildi. Şimdi ya o karar yanlış ya bu karar yanlış biz açıkçası bunun gerekçesini öğrenmek istiyoruz. Kararlarda görmek istiyoruz. Birleştirmeme yönünde bu gerekçe çok detaylı sayfalarca. Ancak birleştirme yönündeki kararlar mutat açık gerekçeli değil ve bu şekilde yoruma da açık kalıyor maalesef. Birleştirme konusundan Mahkemenin rücu ederek internet andıcı davası olarak bilinen dosyanın tefrik edilmesi yönündeki taleplere bizde katılıyoruz. Müvekkilimiz Sayın Başbuğ hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verilen internet siteleri konulu andıç içeriği itibariyle hiçbir suç unsuru taşımamaktadır. İnternet andıcı olarak bilinen davanın ek klasörlerinde andıcın eki olarak sunulan Ek C güvenlik tedbirlerinin 2. sayfası o davanın ek klasörlerinin hiçbir sayfasında hiçbir bölümünde yok. İhbar mektubunda olup olmadığını da bilemiyoruz. İddia edilen ihbar mektubu sanıyoruz emanette. Bu mektubun ekindeki gönderildiği haliyle internet andıcı olarak gönderilen metnin incelenmek üzere mahkemeye getirtilmesini ve bize de bir inceleme hakkının verilmesini talep ediyoruz. Çünkü 2. sayfasında Genelkurmay Başkanlığından gönderilenle dava dosyasında bulunan arasında 2. sayfa açısından bir farklılık mevcut. Sadece geçmişteki bazı uygulamalara bakarak gelecekte de aynı tip uygulamaların olabileceği varsayımından hareket edilerek müvekkilimiz hakkında bir isnatta bulunulmuştur. Hukukta bu değerlendirmeyi nereye koyacağız. Bütün bunlara rağmen şu noktalara da değinmeden geçemeyeceğiz. İnternet andıcı olarak bilinen 2010/106 esas sayılı dava dosyasında yargılanan kişiler şu anda da huzurdadır. Sayın Heyet bugüne kadar hiç kimse bu andıcı komutana ben arz ettim ya da bu andıç üzerinde komutanın imza veya parafını ben gördüm şeklinde hiçbir beyanda bulunmamıştır. Aksi görüşte olan varsa bunu açıkça ifade

29

Page 30: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:30

etmelidir. 15 Haziran 2011 tarihinde şüpheli sıfatıyla ifadesine başvurulan Bilgi Destek Dairesi Başkanvekili Tümgeneral Mustafa Bakıcı’ya konuya ilişkin bir soru da sorulmamıştır. Neden sorulmamıştır biz bunu merak ediyoruz. Aslında bu sorunun sorulması gereken ilk kişi Mustafa Bakıcı olmalıydı. Soruşturma aşamasında Mustafa Bakıcı’ya andıcın arz edilip edilmediği komuta kademesine sorulmamıştır sorgu tutanağında biz bunu görmedik ifade tutanağında. İddia olunan irticayla mücadele eylem planı 12 Haziran 2009 tarihli bir gazetede yer aldığında 3. Bilgi Destek Şubesindeki bilgisayarların tamamı hiç açılmadan hard diskleri çıkartılarak el konulmuş ve imajları alınmıştır bunu Askeri Savcı yapmıştır. Mahkemeye aylar önce gönderilen imajlar üzerinde ne inceleme yapılmıştır. İnceleme yapılmamış ise derhal yapılmasına. Yapılmış ise sonucunun dosyaya sunulmasını talep ediyoruz. Soruşturma o anda mevcut olan fotokopi üzerinden yürütülmüş ve 24 Haziran itibariyle de kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir. Daha sonra kası… Ekim ayında bunun tekrar haber olması üzerine soruşturma açılmış ve Askeri Savcılık tarafından 2 general 7 subayın ifadeleri şüpheli sıfatıyla, 4 general 25 subay 2 astsubay 13 sivil memur ve 6 erbaş ve erin ifadeleri ise tanık sıfatıyla alınarak bir iddianame tanzim edilmiştir. İdari tahkikat yapılması yerine doğrudan Askeri Savcıya soruşturma emri verilmiş olması da hukuka uygun hareket edildiğinin ve hiçbir iddianın üzerinin örtülmesi gayretinin olmadığının göstergesi olduğu kanaatindeyiz. İddianamede mevcut iddianamede 5 nolu hard disk içerisinde bulunduğu iddia edilen proje isimli dijital verinin üst veri yollarındaki tarih bilgisi ile ilişki kurmak suretiyle ve varsayım yoluyla iddia olunan planın tarihinin 21 Mart 2009’dan sonra olduğu değerlendirmesine yer verilmiştir. Bunu destekleyecek başka hiçbir şey konulmamıştır sunulmamıştır. Oysa donanma komutanlığı Askeri Savcılığınca görevlendirilen bilirkişi heyetinin hazırlamış olduğu ve daha önce bizim arz ettiğimiz dosyada da 1 yıldır bulunan rapora göre proje ve kitleşim isimli belgelerin içinde bulunduğu 900 küsur belge manipülatif amaçlı geçen gün Avukat Murat Bey’in de bahsettiği gibi başka bir yerden yükleme yoluyla konulduğuna dair çok net ve gerçekçi bir tespit vardır. Ama bunlar nedense bu dosyada yer almamaktadır itibar edilmemektedir. 2 gün önce tahliye talebinde bulunan Alaettin Sevim’de kendisinin iddia edilen projeyle ilişkilendiriyordu kendisi bu belgenin son kaydetme saatinde nerede olduğunu resmi yazıyla belgelemiş iddia olunan proje ve kitleşim isimli verilerle irtibatlı olamayacağını açıkça ortaya koymuştur. Dünde müdafii meslektaşımız Avukat Murat Ergün 5 nolu hard disk olarak söylenen hard diskle ilgili bir bilirkişi incelemesi yaptırılmasını talep etmiştir. Biz bu talebe katılıyoruz böyle bir bilirkişi yap incelemesi yaptırılmasının zaruri olduğunu düşünüyoruz. Sayın Heyet kanaatimizce tutuklamayı ve devamını gerektiren yasanın aradığı şartların hiçbiri bulunmamaktadır. Kuvvetli suç şüphesi bir yana ortada suç şüphesi dahi bulunmamaktadır. Müvekkilimize cebir ve şiddete ilişkin bir soru sorulmamış olduğunu da tekrar hatırlatmak isterim. Dosyada mübrez bilimsel mütalaada da Türk Ceza Kanunu 312. maddesi açısından bir suçlama yapılamayacağı değerlendirmesi de açıkça yer almıştır bunu da tekrar ederim. Müvekkilimizin üzerine atılı suçlama varsayımlara dayanmaktadır. Bu haliyle tutuklama ve devamı kararları da hukuka aykırıdır. Bir tedbir olarak düzenlenmiş tutukluluğun devamı yönündeki karar verilmesi halinde maalesef ceza niteliğinde bir infaz uygulaması gerçekleşecektir. Tutuklama gerekçesi olarak 6 Ocak tarihinde tarafımıza açıklanan suçun vasıf ve mahiyeti kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması Ceza Muhakemeleri Kanununun 100/3 sayılı katalog suçlardan olması gösterilmiştir. Ancak nedense hiçbir gerekçe gösterilmeksizin ve açıklama yapılmaksızın 27 Nisan 2012 tarihli Mahkememizin tutukluluk incelemesi kararında tüm tutuklu sanıklar açısından ve hiçbir ayrıntıya girmeksizin dosyadaki bir kısım raporlar belgesel belgeler ve tanık beyanları iletişim ve HTS raporları gibi deliller delilleri karartma ihtimalinin bulunması gibi arttırılan sadece kanundaki lafzı yazmak suretiyle arttırılan gerekçeler konulmuştur. Müvekkilimiz hakkında tutuklama kararında dahi bulunmayan örneğin delillere etki etme ihtimali hangi gerekçelerle bu karara derç edilmiştir? Bunu biz kararda göremiyoruz. Kararın ne şekilde olursa olsun gerekçeli olmasını talep ediyoruz. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Avrupa İnsan

30

Page 31: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:31

Hakları Mahkemesi ve Yargıtay’ın içtihatlarında belirtildiği şekilde kanunlarımıza uygun olarak gerekçeli karar verilmesini özellikle talep ediyoruz. Ayrıca dosya kapsamındaki veriler çerçevesinde müvekkilimizin üzerine atılı suçlamaların maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığı da açıktır. Müvekkilimiz hakkında tutukluluk halinin devamını gerektirecek hukuki ve fiili hiçbir neden bulunmamaktadır. Biraz önce bahsettiğim ve Ceza Muhakemeleri Kanunu 67 son fıkrası uyarınca sunmuş olduğumuz Profesör Doktor Fatih Selami Mahmutoğlu tarafından düzenlenen bilimsel mütalaanın sadece bir cümlesini okumakla yetineceğim. Somut olayda müvekkilinize isnat olunan fiiller ve özellikle bu fiillerin müvekkilinizin Genelkurmay Başkanlığı görevi yetki ve sorumluluklarıyla bağlantılı olarak kendisine isnat edilmiş olması hususları dikkate alındığında esasen tartışma konusu yapılan Türk Ceza Kanunu madde 312 yönünden müvekkilinize isnat olunan fiillerin elverişli olmadığı şeklinde bir kanaatte bulunmaktadır. Bu raporda bilimsel mütalaada dosyada bulunmaktadır.”

Mahkeme Başkanı: “Avukat Bey toparlayın lütfen süreniz doldu.”Sanık Mehmet İlker Başbuğ müdafi Av. İlkay Sezer: “Müvekkilimizin üzerine atılı suçlama

tamamıyla varsayımlara dayanmaktadır ve somut olgularla tespit edilmesi gereken kuvvetli suç şüphesiyle ilgili bir husus bulunmamaktadır. Bir tedbir olarak düzenlenmiş tutukluluğun devamı yönünde karar verilmesi halinde biraz önce bahsettiğim gibi gerekçeli olmasını talep ediyorum. Sayın Başkanım müvekkilimiz hakkında düzenlenmiş olan iddianamede bulunan 3 basın toplantısı ve 2 röportajın tamamı incelendiğinde müvekkilimizin hiçbir şeklide yargılamayı etkilemeye ya da itibarsızlaştırmaya yönelik herhangi bir eylemi veya kastının bulunmadığı tam tersine hukuka ve yargıya olan güvenini özenle vurguladığı görülebilecektir. Müvekkilimizin görevi nedeniyle tamamen açık olarak bir başka anlatımla kaynağı belli olan bu açıklamaların da iddia edildiği gibi kara propaganda olarak nitelendirilmesi de mümkün değildir. Zira bu ifade iddianamenin içinde yer alan kara propaganda tarifiyle çelişmektedir. İlk duruşmada müvekkilimize İbrahim Şahin ile Fatma Cengiz arasında geçtiği iddia edilen telefon konuşmalarına atfen sorular sorulmuştur. Genelkurmay Başkanlığına müzekkere yazılarak İbrahim Şahin’in ve Fatma Cengiz’in Genelkurmay Başkanlığı döneminde müvekkilimizi ziyaret edip etmediğine dair bir müzekkere yazılmasını talep ediyoruz. Ayrıca Sayın Başkanım Sayın Heyet tanık dinletme talebimiz de bulunmaktadır. İddianamenin 39. sayfasında sonuç olarak başlığı altında müvekkilimizin devlet yöneticilerini de baskı altına aldığı şeklide bir iddia dile getirilmiştir. Müvekkilimiz Türk Silahlı Kuvvetlerinin 26. Genelkurmay Başkanlığı görevi de dahil olmak üzere 2003, 2010 yılları arasında toplam 7 yıl süreyle atanmış olduğu görevleri gereği mevcut siyasi iktidarın oluşturduğu hükümetler ile çalışmıştır. Müvekkilimiz Genelkurmay Başkanlığı görevini yürüttüğü Ağustos 2008 Ağustos 2010 dönemi de dahil olmak üzere 7 yıllık görev süresinde Türk Silahlı Kuvvetlerine ve ülkemizin güvenliğini ilgilendiren tüm sorunlar hakkında yasaların el verdiği yetki ve sorumlulukla kapsamında görevini icra etmiş iddia edildiği gibi hiçbir devlet yöneticisini baskı altına almamıştır. Müvekkilimizin görevi gereği çalıştığı bir anlamda mesai arkadaşlığı yaptığı resmi görevliler belli olup bunların tanık olarak dinlenmesini talep ediyoruz. Bunlar Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin Başbakan Yardımcı Meclis Başkanı Sayın Cemil Çiçek, Milli Savunma Bakanı dönemin Milli Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül. Yine dönem anılan dönemde İçişleri Bakanı olan Sayın Beşir Atalay ve o dönemde devlet bakanı olan Egemen Bağış’tır. Eğer müvekkilimizin bir devlet yöneticilerini baskı altına aldığı şeklinde bir iddia var ise bu baskı altına alma olarak nitelendirilebilecek eylem ve fiiller takdir edileceği üzere kuvvet komutanlarının da bulunduğu ortamda konuşulacak yapılacak ya da kararlaştırılacak ya da bilinebilecek konular bu nedenle müvekkilimizin Genelkurmay Başkanlığı yaptığı dönemde Kara Kuvvetleri Komutanı olan Sayın Işık Koşaner’in Deniz Kuvvetleri Komutanı olan Sayın Metin Atıç’ın, Hava Kuvvetleri Komutanı olan Sayın Aydoğan Babaoğlu’nun ve Jandarma Genel Komutanlığı görevini yürüten Sayın Atilla Işık. Aynı zamanda hatırlanacağı üzere iddia olunan irticayla mücadele eylem

31

Page 32: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:32

planının bir gazetede haber olması üzerine başlatılan soruşturmada Harekat Başkanlığına Tümgeneral Şirin Ünal vekalet etmekteydi. Şirin Ünal bugün Adalet ve Kalkınma Partisinin İstanbul milletvekilidir. Biz o dönem soruşturmaya da nezaret etmiş olan Şirin Ünal’ın da bu iddialar kapsamında soruşturma o sabah nasıl yapıldı nasıl başladı konusunda Askeri Savcıya vermiş olduğu ifadesi çerçevesinde tanık olarak dinlenmesi talebini sunuyoruz.”

Mahkeme Başkanı: “Son cümlenizi alalım Avukat Bey.”Sanık Mehmet İlker Başbuğ müdafi Av. İlkay Sezer: “Evet efendim. Sayın Başkanım bu

taleplerime sonunda müvekkilimizin hukuka aykırı olarak nitelendirdiğimiz tutukluluk kararının kaldırılmasını talep ediyorum. Müsaadenizle 3 hafta boyunca tanık beyanlarında müvekkilimiz aleyhine hiçbir hususun geçmediğini tekrar eder ayrıca gizli tanık dinlenmesi usulüne ilişkin olarak da o gün sözlü talepte bulunmuştuk söz vermemiştiniz bize bir cümle söylemek istiyorum. Sayın Başkanım yasal mevzuat.”

Mahkeme Başkanı: “Avukat Bey normal sürenizi aşıyorsunuz ek sürenizi de dolduruyorsunuz ve daha hala devam ediyorsunuz. Lütfen bu süreleri dikkatli kullanalım yani sadece size değil bütün avukat arkadaşlara söylüyorum.”

Sanık Mehmet İlker Başbuğ müdafi Av. İlkay Sezer: “Sayın Başkanım bu konuda mahkeme şey.”

Mahkeme Başkanı: “Anladım efendim yani bakın 3 gündür burada 3 gündür burada talep alıyoruz sanıkların ve avukatların herhalde yeterince uzun bir süre talep ve beyan almak için buyurun.”

Sanık Mehmet İlker Başbuğ müdafi Av. İlkay Sezer: “Peki o zaman o zaman 2 cümleyle bunu bitireyim efendim. Efendim gizli tanık dinlenmesiyle ilgili yasal mevzuatta sesi veya görüntüsü değiştirilmek suretiyle diyor ancak uygulamamız sesinin ve görüntüsünün değiştirilmesi suretiyle oluyor. Bunun yasaya aykırı olduğunu düşünüyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam tamam sadece biri yeterli diyorsunuz değil mi?”Sanık Mehmet İlker Başbuğ müdafi Av. İlkay Sezer: “İkisinden biri olabilir birde.”Mahkeme Başkanı: “Tamam tamam (bir kelime anlaşılamadı).”Sanık Mehmet İlker Başbuğ müdafi Av. İlkay Sezer: “Bir de son tanık olarak dinlenen

Bülent Bülent Orakoğlu’yla ilgili duruşma sonunda bir beyanları nedeniyle bir talepte bulunmuş idik. Siz kendisine bir söz verdiniz açıklama getirdi dediniz. Kendisi söz verdikten sonra cunta mahkemesi olarak nitelendirdiği mahkemenin hakimlerine ya da üyelerini şikayet ettiğine dair hiçbir beyanda bulunmadı. Alınmış bir karardan da bahsetmedi. Ben daha önce Yargıtay 9. Ceza Dairesinde bir yargı konusu olan cunta lideri diye bir ifade nedeniyle bunun eleştiri sınırlarının aşıldığı ve cezalandırmayı gerektiren bir eylem olduğu nedeniyle verilen bir yargı kararını mahkeme sunuyor ve o talebimi yineliyorum. Bunun haricinde başka bir talebim yoktur teşekkür ederim.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam buyurun, buyurun.”Sanık İsmail Hakkı Pekin müdafi Av. Orhan Önder söz istedi verildi: “Sayın Başkanım Sayın Heyet Sayın Savcım talebe ilişkin gerekçelerimi yazılı olarak arz edeceğim Sayın Başkanım. Efendim yazılı olarak arz edeceğim ama hatırlanması açısından kısaca özetleyelim ben. Daha önceki celselerde yaptığımız savunmalarımız aynen geçerli Sayın Başkanım uzun uzun anlatmış idik. Müvekkil 9 aydır tutuklu bulunmaktadır. Hazırlıktan itibaren savunmalarımızı hüsnü kalp ile yaptık. Gelinen aşamada müvekkilin hukuki durumunun açıklığa kavuştuğu kanaatindeyiz. Tutukluluğun devamı kararı orantılı ve adil olmamaktadır. Daha da önemlisi memur suçları babından muhakeme edilebilecek bir konuda birleşme sonucu maalesef iddia edilen örgüt kapsamında sokulması haksız ve üzüntü verici olmuştur. Müvekkilimle ilgili deliller andıç iddianamesinin 22. klasöründe idi. Bunları detayına girmiyorum. Delil olarak orada bulunan belgelerin bir suç isnadı için her türlü şüpheden uzak somut ve inandırıcı ve yeterli olmadığı kanaatindeyiz. Bu deliller örgütlü bir suç veya başka bir suçun unsurları açısından yeterli

32

Page 33: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:33

değildir. Sayın Başkanım bu ceza yargılaması malum en temel prensibi ispat delil ve illiyet. Ya mantıki şeyi bu, bağlantı. Şimdi daha önce de Sayın Mahkemeye arz etmiştim bu davada bizim davamızda internet andıcı davasında maalesef bu aşılmamış durumda. Bunu bir daha hatırlatmak istiyorum müsaade ederseniz. Ceza yargılamasında delillerin serbestliği yani her şeyin delil olabilmesi ilkesi geçerlidir. Her şey her şeyle ispat (bir kelime anlaşılamadı) ispatlanabilir. Bir başka deyişle ispat için her türlü delil kullanılabilir. Bunun tek şartı delilin hukuka uygun olmasıdır. Anayasa 38/6 CMK 217 vesaire. Yüklenen suç hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir. Delillerin ispat konusu delillerin somut inandırıcı ulaşılabilir ve eylemle illiyedi olan şeyler olması gerekir. Şimdi buraya kadar delili anlatmaya çalıştım, malum olan bir konuyu. İspat şimdi ispatta da şu şartı arıyoruz. İspat hukuku açısından salt dolaylı delillerin yani belirtilerin yani emarelerin işaretlerin duyumların istihbarı bilgilerin yeterli olmadığı neticede doğrudan doğruya olgularla eylemin ve suçun ortaya konması gerekmektedir. Böyle sıkı bir yargılama çeşidi aslında. Ceza yargılaması özel bir yargılama çeşidi. Son derece ciddi bir yargılama çeşidi. Masumların da dahil olduğu bir yargılama çeşidi. Aileler yakınlar insanların hayatı kariyerleri özgürlükleri böyle bir süreci idare ediyorsunuz Sayın Başkanım Sayın Heyet. Kısaca müvekkil açısından isnat edilen suçlamayla ilgili olarak ispat delil ve illiyet sorunlarının aşılmadığı kanaatindeyiz. Sayın Başkanım CMK Ceza Muhakemesi Kanunu Sayın Savcılar için diyor ki, lehe delilleri de toplar hep gündeme geliyor bu konuşuluyor ve iddianamenin sonuna yazar diyor. Sanığın hakkını da korur diyor. Bizim iddianamede andıç iddianamesinde Sayın Cumhuriyet Savcısı Müvekkil lehine tespitler yapmıştır. Yani bizim lehimize orada şeyler vardır ne diyelim tespitler vardır. Fakat sonucu değiştirmemektedir. Bizim için de sürpriz olmuştu ilk defa öyle bir şeye rastlamıştım. İhbar mektuplarında en ufak bir suçlama geçmemektedir. Duruşmalarda anlatılan, ihbar mektuplarında geçse ne olur diyebiliriz ama ihbar mektupları istihbarı bililerdir hukuki delil değildir. Bir başlangıçtır delil başlangıcıdır vesairedir. Hukuki bir anlamda bir şeyi olmaması gerekir itibari fakat yine de bir soruşturma aşamasının başlangıcında bunlara itibar edildiği görülüyor bunlarda da ismi geçmemektedir. Duruşmalarda da anlatılanlardan bilgi destek dairesinde istihbarat başkanlığının personelinin olmadığı bu birimle bir organik bağlantısın olmadığı bu birime bir dikte veya talebinin olmadığı görülmüştür. Dava konusu andıçta ne karar ne de icra makamında olan birisidir. İnternet sitelerine ne içerik ne de başka bir katkı sağlamıştır. Maalesef daha önce baştan beri arz etmiştik 10 yıldır çalışan bu sitelerin kapatılmasında rol alan insanlara fatura çıkmıştır. Müvekkilimizin de orada hiçbir fonksiyonu olmamasına rağmen o andıçta bugün 9 aydır hürriyetinden mahrumdur. Kendisine arz edilen parafe bilgi babından bir parafedir. Müvekkil ayrıca hiyerarşik bir yapı içinde en üst komutanların da onayına sunulacak resmi ve yasal bir belge imzaladığına inanmaktadır. Devlette çalışmaktadır. Gayri yasal bir şey olacağı ihtimali aklına gelmemiştir günlük hayatında ki öyle değil. Soruşturmanın başından beri ne bir şeyi inkar etmiş ne de gayri samimi bir beyanı vardır. Müvekkilin koordine hanesindeki parafı önceleri koordinatör olarak algılanmış ancak Sayın Cumhuriyet Savcısının 20 Aralık 2011 tarihli celsede isabetle tespit ettiği üzere müvekkilim bu sitelerin yönetimi ve andıç konusunda bir duhulü olmadığı anlaşılmıştır. Yani koordinatör değil koordine makamında bulunan bir kişidir. Müvekkilin hukuki durumu budur Sayın Başkanım hatırlanacağı üzere. Deliller ve diğer iddianamedeki yaklaşım da budur. Müvekkil hakkında şu ana kadar herhangi bir şüphe doğuracak herhangi bir HTS kaydı ve başkaca bir hususta bulunmamaktadır. Bu soruşturma iddianamede de belirtiliyor 2 yıl sürmüştür. O dönemde herhangi bir tedbir öngörülmemiş iken tam da asıl savunma yapacak safhaya geldiğimizde daha hassas olan yani sanığın, sanığın işte delilleri karartması kaçma şüphesi vesaire gibi elastik o dönemde daha serbest olunan soruşturma döneminde uygulanmayan bir tedbir maalesef 2 yıl sonra tam da asıl savunmalar yapılacağı aşamada işte bugün idari problemlerle karşılaşıyoruz 2 saat bilgisayar kullanılmasından vesaire. Ağır bir tedbir uygulanmıştır ve tutuklama kararı verilmiştir. Şimdi Sayın Başkanım bu CMK 100 deyince akan

33

Page 34: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:34

sular duruyor. Ben de aynen katılıyorum bu tutuklama kararlarının gerekçesizliği vesaire yalnız orada işte bizim kültürde olmayan bir şey yürütüyorum bir empati yapıyorum düşünüyorum. Mahkeme İnsan Hakları Mahkemesi gerekçe yazılacak diyor bizler gerekçe istiyoruz CMK gerekçe diyor Anayasa diyor ki mahkeme kararları gerekçeli olur veya bir bir problem var bir tatmin edilemeyen bir konu var peki niye mahkeme yazmıyor istediğimiz şekilde işte o mahkemenin yerine kendimi koyuyorum ihsası rey problemi var. İşte bunu nasıl çözmek gerekiyor oraya verilen 1 Avro’ya ben üzülüyorum tabi İnsan Hakları Mahkemesine bu kadar amir hüküm var niye bunun içinden çıkamıyoruz? Aklımızla bunun içinde çıkmamız gerekiyor. Benim orada naçizane şeyim kamu vicdanını en azından tatmin edecek minimum seviyede bir çözüm bulunması gerekiyor bende bunu bekliyorum. 100. maddede kategorik suçlar deyince tekrar söylüyorum akan sular duruyor. Kategorik suç nitelemesinin içine girdiğinizde bittiniz. Şimdi orayı tekrar okuyoruz 100/3 aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde 1. şart. Demek ki şüphe sebeplerinin varlığı halinde nedir bunlar bilmemiz gerekiyor. 2, 2 koşul 2 şartlı bir şey bu. Tutuklama nedeni var sayılabilir veya sayılmayabilir. Sayılıyor ise bir takdir hakkı kullanılıyor. Dayanağı nedir gerekçesi nedir? Yani kategorik suç dediğimizde 2 şartı ikna olmamız gerekiyor. Şüphe sebeplerin varlığı bunlardır, sebepler bunlardır artı ben bu nedenle bu tutuklama nedenini adli kontrol tedbirini uygulamıyorum bunu uyguluyorum sayılabilir, tutukluma nedeni var sayılabilir şu gerekçeyle sayılabilir. Yani zor da bir karar dolayısıyla CMK sistemi alternatif bir modern bir sisteme gitmiş daha insani daha beşeri ne yapmış adli kontrol tedbirleri tabi biz adli kontrol tedbirlerine çok güvenemediğimiz için uygulamasından mı bilemiyoruz artık yani ülkemizin koşulları maalesef çokta modern uygulamaları var ev hapsidir, işte kelepçesi şu su bu su yani aynı yaptırım uygulanıyor. O alternatif tedbir uygulanmıyor, yoğunlukla yaygın bir şekilde bu tutuklamaya gidiliyor, tabi tutuklama insanların ailesini, her şeyini özgürlüğünü ceza adaletini de çok sağlayan çokta insani bir şey olmadığını düşünüyorum. Sayın Başkanım bitiyorum şimdi tüm sanıkların sorgusu tamamlanmıştır, bu aşamada müvekkilin suç işlendiğine dair tutuklama nedeni olarak gösterilen kuvvetli suç şüphesine delalet edecek tek bir delil emare ve aleyhe beyan bulunmamaktadır durum bu kadar açıktır efendim, şunu da (1 kelime anlaşılamadı) olarak söylüyorum usulen ne kaçma şüphesi vardır, ne de bu aşamada delilleri karartması söz konusudur tutukluluk halinin kaldırılmasını talep ediyoruz birde Sayın Başkanım tam bizim dava karara giderken bu 17. iddianame olarak birleşti ne biz bunun içine girmek madden imkanımız var yani hakkını vererek ne zamanımız var hani zamanımızda olsun bir doğruya ulaşmak için ama yok efendim bu maddi imkan yok 17 iddianamenin içinden itiraf ediyorum yani madden bir faninin çıkması mümkün değil kendi adıma konuşuyorum. Usul ekonomisine efendim bu uygun olmadığını düşünüyorum arkadaşlarım bir sürü gerekçeler arz şey yaptılar. Bu adil yargılanmaya da uygun olmadığını düşünüyorum sanığın savunma hakları açısından da uygun olmadığını düşünüyorum bu nedenle tefrik edilmesi kararı verilmesini arz ediyorum, teşekkür ederim.”

Mahkeme Başkanı: “Evet. Buyurun Avukat Bey arkadan başlayın.”Sanıklar Boğaç Kaan Murathan ve Seyhun Zayim müdafii Av. Ümit Şahin söz istedi

verildi: “Efendim Cumhuriyet Gazetesine Molotof kokteyli atılması eylemine ilişkin gerek İstanbul 12 Ağır Ceza Mahkemesinde süren yargılamada gerekse söz konusu dosyanın Sayın Mahkemenin 2008/209 esas sayılı dosyasında birleşmesinden sonra yargılama aşamalarında sanık müvekkillerle ilgili her türlü bilgi ve belge toplanmış bu bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde müvekkiller aleyhine en ufak bir delil dahi bulunamamıştır. Bu nedenledir ki, Sayın Mahkemenin en son oturumunda müvekkillerden Seyhun Zayim ve yine dosyanın diğer bir sanığı Bayram Demir’in tahliyelerine karar verilmiştir. Sanık müvekkil Boğaç Kaan Murathan, Murathan’a ilişkin başta Bayrampaşa Cezaevinde kaldığı koğuş, koğuş listesi diğer dosya sanıklarının kaldığı koğuşlar koğuşta kaldığı şahısların listesi Kandıra Cezaevine sevk tarihi, Kandıra Cezaevinden tahliye tarihi. Cezaevinden tahliye olmasından sonra eşiyle birlikte

34

Page 35: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:35

Antalya’ya gittiğine ilişkin uçak biletler vesair kayıtlar, yine kendisinin ve eşinin telefon telefonlarına ilişkin HTS kayıtları olmak üzere tüm yazışmalar bilgi ve belgeler Sayın Mahkemece istenmiş ve dosyada bunlar bulunmaktadır efendim. Yine Sayın Mahkemenizde sanık müvekkilin sorgusu yapılmış olup 2008/209 esas sayılı Sayın Mahkemenizde görülmekte olan birinci iddianame olarak adlandırılan dosyaya ilişkin sanıklarla bir hukuki ve fiili irtibatının bulunup bulunulmadığı değerlendirilmiş bir bağının olmadığı açıkça da görülmüştür. Dosya kapsamında birçok tanık ve gizli tanığın ifadesine başvurulmuş bu ifadelerde de sanık müvekkil hakkında en ufak bir aleyhe beyan bulunmamaktadır. İddianamede sayın müvekkil Boğaç Kaan Murathan’ın eylem talimatını Bayram Demir’e Bayram Demir’in Bora Ballı’ya Bora Ballı’nın da diğer sanık müvekkil Seyhun Zayim’e verdiği iddia edilmekte olup yargılama neticesinde sanıklar arasında bu denli bir irtibat olduğu yönündeki iddia tam anlamıyla çürütülmüştür. Yine biraz önce de değindiğim gibi Sayın Mahkemenin bir önceki celsesinde sanık müvekkillerden Seyhun Zayim ve diğer sanık Bayram Demir’in tahliyesi de bu iddianın açıkça çürütüldüğünün bir göstergesidir. Sanık müvekkil 4 yıla yakın bir süredir tutukludur efendim CMK 100’deki unsurları tek tek sayacak katalog suçların ne olduğunu, ne olması gerektiğini değerlendirecek değiliz bunu tabi ki, sizler daha iyi biliyorsunuz. Yalnız uzun süren tutukluluk nedenine artık bu tutukluluk süresi müvekkil açısından bir cezaya dönüşmüştür. Tutuklanmadan önce iştigal ettiği işyerini kapatmak zorunda kalmıştır yine insani bir olaydır söylemek lazım yani cezaevine girdiğinde eşi hamileydi bugün çocuğu 4 yaşına gelmiştir. Sabit ikametgah sahibidir, kendisiyle alakalı beklenen Sayın Mahkemenin beklediği bir evrak bulunmamaktadır dolayısıyla delilleri karartma şüphesi de bulunmamaktadır. Bu nedenle sanığın tahliyesine karar verilmesini saygılarımla talep ediyorum.”

Sanıklar Doğu Perinçek, Hikmet Çiçek ve Mehmet Deniz Yıldırım müdafii Av. İbrahim Erdoğan söz istedi verildi: “Sayın Başkan müvekkil Deniz Yıldırım’ın tutuklanmasına ve hakkında dava açılmasına neden olan eylem hukuki tavsifi ne olursa olsun Recep Tayyip Erdoğan’ın telefon görüşmelerini yayınlanmasıdır. Öncelikle belirtelim ki, İstanbul Cumhuriyet Savcılığınca Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yazılan 11 Aralık 2009 tarihli yazıda da belirtildiği üzere söz konusu ses kayıtlarının kimler tarafından kayda alındığı hususu öğrenilememiştir. Yani müvekkile atılı eylem kendisine intikal ettirilen telefon görüşmelerine ait bilgileri basın mensubu olarak yayınlamaktan ibarettir. Söz konusu telefon görüşmeleri müvekkilin sorgusu sırasında mahkemenize birer örneğini sunduğumuz üzere yayınlandığı 18 Ekim 2009 tarihinden önce 5 farklı yayın organında da yayınlanmıştır bu bakımdan aleniyet kazanmış niteliktedir. Sayın Başkan dava konusu bu yayınların kanunlarımız karşısında suç oluşturmadığı İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinin ve Ankara 11. Asliye Ceza Mahkemesinin verdikleri beraat kararlarıyla da sabittir. Buna rağmen müvekkil 32 aydır suç oluşturmayan eyleminden dolayı tutukludur. Ayrıca müvekkile yönelik olarak TCK’nın silahlı terör örgütüne üyelik hakkındaki 314/2 maddesi açısından irdelendiğinde müvekkilin hukuki durumu dosyada bu iddianın da hiçbir dayanağı yoktur iddianamede müvekkilin Doğu Perinçek grubundan olduğu belirtilmektedir. Diğer müvekkil Doğu Perinçek ve arkadaşlarıyla müvekkilin yadsınmayan ilişkilerinin atılı 314/2 noktasında hiçbir ilgisi olmadığı açıkça ortadadır. Zira müvekkil İşçi Partisi üyesidir hatta kendisi İşçi Partisinin kongresinde seçilen merkez karar kurulu üyesidir. Diğer müvekkil Doğu Perinçek ise İşçi Partisinin genel başkanıdır sorgular sırasında kanıt diye dosyaya sunulan tüm belge ve bilgiler bu parti üyelik ilişkisinden ibaret olduğunu tarafların açıkça ortaya koymuştur. Bu noktada Sayın Başkan kamu tanığı gazeteci Nuray Başaran’ın ifade verdiği 17 Mayıs 2012 tarihli celsede Cumhuriyet Savcısı Sayın Mehmet Ali Pekgüzel dinlenen tanıkla ilgili olarak gazeteciyi haber kaynağını soracak durumda değiliz demiştir. Durum böyle iken müvekkil Deniz Yıldırım’a 32 aydan beri haber kaynağı sorulmakta, kendisine bu sorgulama üzerinden de kendisi bu sorgulama üzerinden de özgürlüğünden mahrum bırakılmaktadır. Eğer Sayın Cumhuriyet Savcısı 17 Mayıs tarihli celsede ifade ettiği gazeteciye haber kaynağını soracak durumda değiliz

35

Page 36: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:36

beyanında samimiyseler kendisinin müvekkil Deniz Yıldırım hakkında kamu adına tahliye talep etmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Sayın Başkan müvekkil Hikmet Çiçek bakımından ise müvekkil Hikmet Çiçek hakkında tutuklama kararını veren soruşturma aşamasında 12. Ağır Ceza Mahkemesinin tutuklama müzekkeresinde kendisine atılı suç devlet güvenliğine ilişkin belgeleri hile ile almak olarak belirlemiştir. Fiil TCK’nın 326/1 maddesi olarak gösterilmiştir. Soruşturma sonrasında kabul ettiğiniz iddianamede ise müvekkil bakımından bu maddeyle ilgili herhangi bir cezalandırma talebi yoktur. Müvekkille ilgili ceza talebi sevk maddeleri tamamen farklıdır TCK 314/2, 135/2, 134/1 yani görüleceği üzere müvekkil hakkında TCK 326 ile ilgili herhangi bir talep yoktur. Yani müvekkil kendisi hakkında tutuklama kararı verilen maddeden dava açılmamıştır, yargılandığı maddeden de tutuklu değildir. Durum böyle iken heyetinizin herhangi bir hüküm kuramayacağı TCK madde 326 kapsamında verilmiş bir tutuklama kararı nedeniyle müvekkilimiz Hikmet Çiçek 4 yılı aşkın bir süredir de tutukludur. Ayrıca kendisiyle aynı hukuki durumda bulunan diğer sanıklarda sanıklarla ilgili olarak da aylar önce tahliye kararları verilmiştir. Bu bakımıyla müvekkil hakkında da tahliye kararlar, tahliye kararı verilmelidir. Sayın Başkan her 3, her 3 müvekkilimiz bakımından önceki celseler ifade ettiğimiz tahliye gerekçeleri de dikkate alınmak suretiyle en azından suç vasfında değişiklik olması ihtimali de göz önüne alınarak müvekkiller Deniz Yıldırım, Hikmet Çiçek ve Doğu Perinçek’in artık yargısız infaza dönüşen tutukluluk durumlarının sona erdirilip bihakkın tahliyelerine karar verilmesini talep ederiz.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”Beyanların alınması sırasında tutuklu sanıklardan Oktay Yıldırım, Mehmet Demirtaş ve

Mehmet Haberal’ın cezaevinden getirildikleri görüldü, Huzurdaki yerlerine alındı. Mahkeme Başkanı: “Buyurun Avukat Bey.”Sanık Hasan Atilla Uğur müdafii Av. Ünal Üstünsoy söz istedi verildi: “Sayın Başkanım

bizde önceki celselerde yapmış olduğumuz savunmaların aynen tekrar ediyoruz. Fakat son zamanlarda dinlenen bir kısım gizli tanık ve tanık anlatımlarına istinaden ve birleştirme kararına istinaden bir kısım beyanlarımız olacak öncelikle onlardan başlamak istiyorum. Sayın Başkan Değerli Üyeler geçen hafta yazılı olarak verdiğimiz dilekçelerde ve 28.05.2012 günü müvekkilim Hasan Atilla Uğur huzurdaki konuşmasında halen birleştirilmiş durumda olan 17 davanın iddianamelerinin duruşmada yüzümüze karşı kısıtlanmadan özetlenmeden okunmasını talep etmiş idik. 5271 sayılı CMK’nın 191. maddesi 3. fıkrası 3. şıkkı B fıkrasına göre bulunduğumuz bu talep yerine getirilmemiş tanık ve gizli tanıklar dinlenmesinden devam edilmiştir. Bu yasal talebimizi tekrar ediyoruz. 2, birleşen davaların sadece iddianameleri 10 bin sayfayı geçmektedir, ek klasörler, gelen evraklar, görüntüler, telefon tapeleri de hesaba katıldığında 2 milyon sayfayı geçen bir devasa bilgi ve belgeyle karşı karşıyayız. Müvekkilim cezaevindeki bilgisayar hususunu huzurunuzda detayı ile dile getirmiştir. Bu husus savunma hakkı ile direkt ilgilidir. Çözüm bulunmasını talep ediyoruz. 3, müvekkilim Hasan Atilla Uğur ile ilgili yıllardır zorlama isnatlar ile suç üretilme çabalarının boşuna olduğu bugüne kadar huzurda dinlenen tanık ve gizli tanık beyanlarından açıkça ortaya çıkmıştır. Geçen hafta dinlenen Tanık Nuray Başaran teşhis işlemi sırasında müvekkilimi tanıyamamıştır. Sonrasında da sadece 2 kez Levent Ersöz ile görüşürken orada bulunduğunu müvekkilim Hasan Atilla Uğur’un kendisini tehdit etmediğini beyan etmiştir. Sayın Başkanım müvekkil defalarca sizlere zaten suç teşkil etmeyen bu görüşmelere emirlere katıldığını söylemiştir. Orası İstihbarat Başkanlığının mekanıdır, komutanın emirleriyle insanlarla görüşmeler yapılmıştır. Müvekkilim görev yeri de uzak olduğu için bu görüşmelerin sadece bir kısmına katılmıştır bu husus Sayın Levent Ersöz’ün de ifadesinde yer almıştır. Yine huzurunuzda dinlenen Tanık Sayın Mehmet Emin Karamehmet müvekkilim kendisini tehdit etmediğini baskı yapmadığını açık açık söylemiştir. Bu görüşmelerin tapeleri incelendiğinde müvekkil sözde Ergenekon terör örgütü faaliyetlerinin içinde ortasında

36

Page 37: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:37

veya başka bir yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Sayın Başkanım her seferinde zorlama yorumlarla müvekkilimin varlığı ispatlanamayan Cumhuriyet Çalışma Grubu içinde faaliyet gösteriyor gibi gösterilmesi komedinin de ötesine geçmiştir. İddia edilen grubun belgelerinin devre raporlarının harcama fişlerinin hiçbirisinin altında içinde ya da herhangi bir yerinde müvekkilimin adı, soyadı, rütbesi, imzası bulunmamaktadır. Adı, soyadı, görevi bulunanlar tutuksuzlar ama bu husus ısrarla Hasan Atilla Uğur’un üzerine yapıştırılmaktadır. Bu hususun da tecrübeli olan siz Sayın Yargıçlarla anlaşılmış olduğunu düşünüyoruz. Sanık Yüksel Dilsiz huzurda yaklaşık bir hafta süreyle verdiği ifadelerinde çok zorlanmasına rağmen müvekkilimin aleyhinde hiçbir şey söylememiş ve belki de istemeden müvekkilim Hasan Atilla Uğur’un Teknik Daire Başkanlığı görevinde ne kadar yasal, titiz ve ne kadar disiplinli çalıştığını adeta tanıklık etmiştir. Bu bizim için açık bir lehte delildir. Artık bu hususun da Sayın Heyetçe anlaşıldığından eminim. Davalar birleştirilmeden önce huzurda dinlenen Gizli Tanık Kıskaç müvekkilim Hasan Atilla Uğur’un tanımadığını görmediği ifadesinde bu hususun yanlış yazıldığını anladığında defaten Savcı Zekeriya Öz’e başvurduğunu ancak Zekeriya Öz’ün mahkemede düzeltirsin geçiştirdiğini ayan beyan açıklamıştır. Yani Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz’ün bu durumu bilebile iddianameye müvekkil aleyhinde beyanları girmesine vuku bulmuş ve malum, malum medya tarafından 3 yıl boyunca bu gerçek dışı diziler ışığında itibarsızlaştırma saldırısına müvekkilim uğramıştır. Biz bu hususta Hakimler Hakim ve Savcılar Yüksek Kuruluna Savcı Zekeriya Öz hakkında suç duyurusunda bulunmuş bulunduk. Gizli Tanık Aydost’un iftiraları ve kişiliği hakkında müvekkilin müvekkile heyetinize defalarca Cumhuriyet Savcılıklarından gelen Mardin’den gelen yazılardan bahsediyorum Sayın Başkanım, ibraz ederek açıklamalarda bulunu bulundu. Yani bu Gizli Tanıkta resmen fos çıkmıştır, tabiri caizse bu kelimeye tamamen fos çıkma tabiri bu tanıkla ilgili oturmaktadır. Sayın Başkanım bütün bu arz ettiğimiz somut gerekçeler eminim sizler için de yeterli kanaati oluşturmuştur hepinizin bildiği gibi müvekkilim Hasan Atilla Uğur başta PKK terör örgütü olmak üzere bütün yasadışı örgütlerin hedefinde olan kahraman bir Türk subayıdır. Birçok kez ölümden dönmüş tehditler almış ve almaktadır. Özellikle halen internet ortamından başta olmak üzere bu tehditler kendisine ve ailesine yönelik devam etmektedir. Ayrıca süreç içerisinde üzerine atılmak istenen hiçbir suç ciddiyet arz etmemiştir. Heyetinizin de bu verileri görmüş olduğunu ve buna göre kanaat edindiğini değerlendiriyoruz. Müvekkil bir ay sonra tutuklulukta 4 yılını tamamlayacaktır. Onun durumunda bir kişi için bu süre makul sürenin çok üzerindedir ve artık infaza dönüşmüştür. Şunu da açıklamam gerekir ki bugüne kadar hiçbir şekilde ağlayıp sızlamamıştır halen devletine milletine ve adalete güvenmektedir. Ortaya yine çıkan tanık gizli tanık beyanları ve Jandarma Genel Komutanlığından gelen cevabi yazılar ışığında müvekkilimizin bihakkın tahliyesini saygıyla arz ediyorum. Sayın Başkanım süremin olduğunu düşünüyorum size müvekkilimin görev başlarken etmiş olduğu yemini okumak istiyorum. Barışta ve savaşta, karada, denizde, havada her zaman ve her yerde milletime ve Cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle hizmet ve kanunlara ve nizamlarına amirlere itaat edeceğime, askerliğin namusunu, Türk Sancağının şanını, canımdan aziz bilip icabında vatan, Cumhuriyet ve vazife uğruna hayatımı seve seve feda edeceğime namusum üzerine ant içerim diyerek bayrak ve silah üzerine el koyarak yemin etmiştir. Sayın Başkanım müvekkilim bu yemini ettiği zaman yemin ettikten sonra üsteğmenlik rütbesinden albaylık rütbesine kadar Güneydoğu Anadolu Bölgesinde çeşitli bölgelerinde terörle mücadele etmiştir ve bir sürü takdirnameleri vardır. Şimdi oradaki ortamı o 90’lı yıllardan da önceye dayanmakla birlikte 90, 2001’e kadar özellikle yoğun olan bu süreçte teröristler için saygı duruşunda bulunan İstiklal Marşımızı söylemeyen şanlı bayrağımıza en iğrenç saldırıları yapan her fırsatta Türklüğü hakaret eden ülkemizi bölüp parçalamayı ve Türklüğü yok etmeyi amaçlamış PKK terör örgütünü en küçük bir şekilde dahi kınamayan teröriste gerilla diyen hayatında şehit cenazesine gitmemiş bir oluşumun üyeleri Yüce Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında zevk ve safa sürerken sözde aydınların teröristlerle ağız birliği yaparak İmralı’daki

37

Page 38: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:38

bebek katili ve çetesine af çıkarmak için alçakça saldırıları devam ederken, her bir karışı şehit ve gazilerimizin kanlarıyla sulanmış olan kutsal vatanımıza, Cumhuriyetimize, Bayrağımıza ülke ve millet bütünlüğümüze alçakça saldırıda bulunanlar yurtiçinde ve yurtdışı sefalarını sürüp kinlerini kusarken müvekkilim canı pahasına ve bir kısım saldırılardan kıl payı kurtararak görevini bu süreç içerisinde bu saydığım yaşadığımız bu süreç içerisinde yerine getirmiş kahraman Türk subayıdır. Kendisi onuruyla, şerefiyle hiçbir sabıka almadan komutanları tarafından takdirle ödüllendirilerek ve en sonunda PKK liderini de sorgulayan komutan olma onurunu yaşamıştır çünkü kendisine devlet güvenmiştir ve kendisi yetenekli bir Türk subayıdır. Şimdi Sayın Başkanım bir hususa daha değinmek istiyorum. 211 sayılı iç hizmet kanununun 14. maddesinde astın vazifeleri önceden düzenlenmiş yasal bir metin olup müvekkilimin konumu ile hukuki durumu bu yasal çerçevede değerlendirmek gerekir. 211 sayılı yasanın 14. maddesinin metninde emredici hüküm olarak astın amirlerine mutlak surette itaat kanun ve nizamlarda gösterilen hallerde üstlerine mutlak itaate mecbur olduğunu, astın aldığı emri vaktinde değerlendirmeden yapmak zorunda olduğunu ve icradan doğacak mesuliyetlerin emri verene ait olacağının takdirini yoruma bırakmadan açık ve net biçimde emredici hüküm olarak astın vazifelerini saymıştır. Müvekkilim görev yapmış olduğu askerlik mesleği boyunca ve yine 2003, 2004 yıllarında görev yapmış olduğu Jandarma İstihbarat Teknik Daire Başkanlığı görevini yerine getirirken o dönemin Jandarma Genel Komutanı ile tuğgeneral rütbesiyle üstü olan İstihbarat Başkanının kendisine verdikleri emir ve talimatlar doğrultusunda hareket etmiş ve konusu suç olmuş olan hiçbir eylem ve davranışta bulunmamıştır. Müvekkilimin görev yapmış olduğu İstihbarat Teknik Daire Başkanlığı görevi sırasında görev alanı olan istihbaratla ilgili kendisine gelen yoğun istihbarı bilgi akışını değerlendirmiş bunları üst rütbeli komutanlarıyla paylaşmış ayrıca üst rütbeli komutanlarının kendisine vermiş oldukları emir ve talimatlar doğrultusunda dava konusunda bahsi geçen bir kısım insanlarla yine komutanların odasında görüşmüş. Kayda alındığı iddia edilen bu görüşmeler tamamen görev alanıyla ilgili çalışmalar olmuştur. Müvekkilimin hukuka ve yasalara aykırı bir şekilde ne bir görüşmesi ne de kayda alması olmuştur. Kaldı ki, kayda alınmış olduğu iddia edilen ve iddianamede delil olarak ileri sürülen hiçbir kayıt kötü niyetle şantaj ya da tehdit gibi herhangi bir suç unsuru oluşturulacak şekilde kesinlikle kullanılmamıştır. 211 sayılı yasanın 14. maddesi yanı sıra 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 24/2. maddesinde de müvekkilimin hukuki durumunu önceden belirleyen yasal metinlerdir. Ceza yasamızın 24/2. maddesi metni aynen şöyledir; kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilemez, yetkili bir merciden verilip yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz, konusu suç teşkil eden emir hiçbir suretle yerine getirilemez aksi takdirde yerine getirilen ve emri veren sorumlu olur. Emrin hukuku uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği hallerde yerine getirilmesinden emri veren sorum olur. Madde metninde de anlaşılacağı gibi müvekkilimin yerine getirmiş olduğu görevi gereği zorunlu uygulanan emirler olup müvekkilimin konusu suç teşkil eden bir emir almadığı gibi konusu suç teşkil eden hiçbir emri de uygulamamıştır. İddianamede bu hususlarla hususlarda ileri sürülen ve delil olarak dosya kapsamına giren bir kısım görüşmeler tamamen müvekkilimin görev gereği yerine getirmesi zorunlu olan emirler ve talimatlar doğrultusunda yapmış olduğu ve konusu altını tekrar çiziyorum konusu suç olmayan konusu suç olmayan tekrar ediyorum konusu suç olmayan görüşmelerdir.”

Mahkeme Başkanı: “Avukat Bey süreniz dolmak üzere toparlayın.”Sanık Hasan Atilla Uğur müdafii Av. Ünal Üstünsoy: “Sayın Başkanım müsaadenizle 2

dakika daha süremden uzatırsanız Başkanım. Müvekkilim hakkında isnat edilen cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs iddiası ve suçlamasıyla ilgili olarak Türk Ceza Kanununun 311/1. maddesi ve devamı maddelerinde yargılama sonucunda müvekkilim hakkında beraat kararı verileceği kuvvetle muhtemeldir. Çünkü dosya kapsamında atılı suçu

38

Page 39: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:39

işlediğine dair hiçbir delil olmadığı gibi atılı suçun icra hareketlerine başlandığını gösteren dosyada bir delilde yoktur. Bir anlık düşünce ile sanıkların ve sanıkların ve müvekkilimin böyle bir düşünceye kapıldığını Sayın Mahkeme kabul etse dahi suçun ancak hazırlık hareketlerinin tamamlandığı ancak icra hareketlerine başlanmadığı için düşüncenin ve hazırlık hareketlerinin de cezalandırılamayacağı prensibi karşısında burada bir Sayın Başkanım burada bir şey altını çizmek istiyorum biz bunu bir anlık düşünceyle diye tekrar çiziyoruz, yani bir anlık düşünce ile böyle bir düşünce olsa bile atılı suçların niteliği çünkü bir silahlı terör örgütünden bahsediliyor, silahlı bir örgütün tespit edilmesi gerekir ki, böyle bir durum zorlamayla Türk Silahlı Kuvvetlerinin genel olarak böyle bir örgüt kapsamına sokacaktır. Diğer türlü buradaki sanıkların silahlı bir çete oluşturduğunun maddi unsurlarını dosyada biz bulamıyoruz, dolayısıyla yarın mahkumiyet kararı verilmeye kalkıldığı zaman Yargıtay içtihatları ve bütün evrensel hukuk kuralları kuşku sınırlarını aşmış yeterli ve kesin delillerle diye mahkumiyet dendiğine göre ve burada kuşku sınırlarını aşmış yeterli ve kesin delillerle bir silahlı terör örgütü olmadığı için bu çok nettir, şu anda deliller de toplanmıştır çoğunlukla fakat sizden önceki Sayın Mahkeme Başkanımızın tahliye gerekçesinde şerh düştüğü husus şu anda okuduğum husustur Sayın Başkanım. Özellikle bu hususun altını her celse çiziyorum daha önce bu hususa tahliye şerhi vardır. Devam ediyorum 2, 2, 1 dakikanızı efendim izin istiyorum kaldı ki genel kast yanında bu suçun işlendiğinin kabulü için özel kastın da belirlenmesi gerekir. Suçun manevi unsuru olanın kast ile soyut soyut bir düşünceden ibaret olduğu için atılı suçlar için aranması gereken kastın varlığının tespiti ancak dosya içerisindeki maddi delillerle tespit edilecektir. Burada da atılı suçların işlenmesi için gerekli olan elverişli araçların olup olmadığına bakılmalıdır. Yine müvekkilimin diğer sanıklarla suç unsuru sayılabilecek bağlantılarının da tespitiyle bu ilişkilerin atılı suçların işlenmesine yönelik olduğunun fiili ve hukuki tespiti gerekmektedir. Dosya kapsamında bu yönde tespit edilmiş yeterli ve kesin deliller yoktur. Sayın Başkanım müvekkilimin tutuklu kaldığı süre infaz infaza biz beraat edeceğini düşünüyoruz beraat talep ediyoruz ama kaldı ki, isnat edilen yarg… maddelerden cezalandırılsa bile artık tutuklamadan beklenen amaç çoktan geçmiş tutuklama bir infaza dönüşmüştür, 4 yıllık bir tutuklamadan bahsediyoruz Sayın Başkanım, kendi isteğiyle gelip teslim olan kaçma ihtimali olmayan geçmişini anlattım tekrar etmek istemiyorum böyle bir insanın kaçma ihtimali yok efendim. 4 yıldır tutuklu esasa ilişkin bütün deliller toplanmış tahliye olduğu zaman karartabileceği bir delil yok, yani yönlendirebileceği bir gizli tanık kalmamış Sayın Başkanım bizimle ilgili irtibatlandırılmak istenen tanıkların hepsi dinlenmiş, bizimle ilgili deliller isnat edilen deliller toplanmış müvekkilim tahliye olduğu zaman yönlendirebileceği ve karartabileceği bir delil kalmamıştır. Sayın Başkanım müvekkilim bir Türk subayıdır zaten genel anlamda subaylar biliyorsunuz hepsi gelip teslim oldular hiç kimse kaçmadı işte Tolon Paşa da geldi tekrar burada tutuklandı müvekkilim tahliye olsun bir celse sonra tutuklanacağını bilsin yine gelecektir. Biz adalete sonsuz saygılıyız adalete inanmaktayız müvekkilim yasalar çerçevesinde adalete görevini yapmış her zaman adalete hizmet için var olmuş ve bu konuda da kendisi rüştünü ispat etmiştir. Sayın Başkanım artık müvekkilimin sorgulamada bir amacı da sanığın kişiliğinin burada irdelenmesidir. Sorgulamada sanığın burada hazır olması maddi olarak dışında sanığın kişilik hallerinin incelenmesidir. Müvekkilimin ne kadar samimi olduğunu taa en başından beri ne kadar samimice mahkemeye saygılı bir şekilde her şeyi doğru dürüst anlattığını hiçbir şeyi saklamadığını her şeyi samimi davrandığını görmekteyiz.”

Mahkeme Başkanı: “Son cümlenizi alalım Avukat Bey, Avukat Bey son cümlenizi alalım.”Sanık Hasan Atilla Uğur müdafii Av. Ünal Üstünsoy: “Sayın Başkanım müvekkilimizin

tutuklu kaldığı süre özellikle dikkate alınarak kaçma ihtimalinin de altını çiziyorum delilleri karartma ihtimalinin de kalmaması dikkate alınarak tahliyesini arz ediyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”Talep ve beyanların alınması sırasında bir kısım sanıklar müdafilerinden Av. Ayşe

Çiğdem Tezeller ve Av. Onur Cengiz’in geldikleri görüldü,

39

Page 40: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:40

Huzurdaki yerlerine alındı.Saatin 15:36 olduğu görüldü Duruşmaya kısa bir ara verildi.

Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Mahkeme Başkanı: “Buyurun, Avukat Bey sıradan devam edelim, buradan, buradan

devam edelim, buyurun, buyurun Avukat Bey buyurun.”Sanık Fatih Hilmioğlu müdafii Av. Mehmet Sever söz istedi verildi: “Sıra bende, he he

tamam.”Mahkeme Başkanı: “Tabi tabi size sıra veriyorum.”Sanık Fatih Hilmioğlu müdafii Av. Mehmet Sever: “Sayın Başkan, Sayın Üyeler, Sayın

Cumhuriyet Savcısı, müvekkilimle ilgili savunmaya başlamadan önce 2 konuya vurgu yapmak istiyorum. Birinci konu, burada tutuklu bulunan kişilerin büyük çoğunluğu ülkemize ve devletimize uzun yıllar yararlı hizmetler yapmış saygın ve seçkin kişiler. Bunların davaları ile Danıştay saldırısı davasının birleştirilmesi büyük bir yanlışlık olmuştur. Tabi bu yanlışlığa asıl sebebiyet veren makam Yargıtay 9. ceza dairesidir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının gönderdiği hiçbir somut delile dayanmayan 10 Temmuz 2008 tarih ve 2008/968 esas sayılı iddianameyi esas alarak Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin mahkumiyet hükmünü birleştirme kararı verilmesi gerekçesiyle bozmuştur. İkinci konuyu arz ediyorum, 17 iddianame birleştirilerek pek çoğu birbirini tanımayan insanlar bir araya getirilmiştir. Bilindiği üzere örgüt homojen görüşlü kişilerin disiplinli ve hiyerarşik bir şekilde organize olmalarıyla meydana gelir. 17 iddianamenin birleştirilmesiyle oluşturulan bu davada yargılanan kişilerin homojen görüşlü kişiler olduğunu, disiplinli ve hiyerarşik bir şekilde organize olduklarını iddia etmek doğru bir yaklaşım değildir. Burada bulunan kişiler kimi sağ görüşlü, kimi sol görüşlü kimi de sosyal demokrat görüşlü kişiler olup bir kısmı asker, bir kısmı da sivildir. Çoğu birbirini tanımamaktadır, bu kişilerin bırakın disiplinli ve hiyerarşik bir şekilde organize olmalarını, bir masa etrafında sohbet etmek için toplanmaları dahi mümkün değildir. Buradaki insanların Ergenekon Terör Örgütü mensubu oldukları iddiası tamamen yapay bir iddiadır. Hal böyle olduğu halde 17 iddianamenin birleştirilmesi davanın uzamasına sebebiyet vermekten başka bir işe yaramayacaktır. Şimdi müvekkilimle ilgili savunmaya geçiyorum, müvekkilim Fatih Hilmioğlu’nun tutukluluk süresi 3 yılı aşmış durumdadır. Tutuklama bir koruma tedbiri olmasına rağmen maalesef müvekkilim yönünden infaza dönüşmüştür. Bugüne kadar tahliye olan sanıklardan hiçbiri kaçmamıştır. Keza benim müvekkilimin de serbest bırakılması halinde kaçacağı veya saklanacağı şüphesini uyandıran hiçbir somut olgu yoktur. İddianamedeki sevk maddelerinin katalog suçlardan olması tutukluluğun devamını haklı gösteren bir sebep değildir. Çünkü Ceza Muhakemesi Kanunun 100. maddesinin 3. fıkrasında tutuklama nedenlerinin varsayılabileceği şeklindeki düzenleme kesin olarak tutuklama mecburiyeti öngörmemektedir. İsnat edilen suçlar katalog suçlardan olsa bile Ceza Muhakemesi Kanununun 100. maddesinin 3. fıkrasında tutuklama nedenleri varsayılır şeklinde bir düzenleme olmadığı için tutuklama mecburiyeti yoktur. Hal böyleyken Mahkemenizin ret kararlarında isnat edilen suçların katalog suçlardan olmasını mecburi tutuklama sebebi olarak algıladığı görülmektedir. Mahkemenizin ret kararlarından müvekkilimin 3 yılı aşan bir süredir kuvvetli suç şüphesi nedeniyle tutuklu bulunduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere şüphe belirsizliği ifade eder. Şüpheyle bir insanın cezaevinde tutulması insan haklarına aykırı olduğu gibi şüpheden sanık yararlanır şeklindeki evrensel ceza hukuku kuralına da aykırıdır. Müvekkilimin serbest bırakılması halinde kaçacağına, delilleri karartacağına ve toplum düzenini bozacağına dair hiçbir somut veri yoktur. 3713 sayılı terörle mücadele kanununun, terör örgütü başlıklı 7. maddesi, cebir ve şiddet kullanarak baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle 1. maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanların Türk Ceza Kanununun 314. maddesi uyarınca

40

Page 41: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:41

cezalandırılacaklarını öngörmektedir. Benim müvekkilimin cebir ve şiddet kullanarak baskı, korkutma, yıldırma veya tehdit yöntemlerinden biriyle giriştiği terör örgütü faaliyeti sayılabilecek hiçbir eylem ve faaliyeti yoktur. Müvekkilim hakkında iddianamede yer alan Ergenekon Terör Örgütü üyesi olduğu hususundaki iddia tamamen iddianameyi yazan Cumhuriyet Savcılarının şahsi görüşlerinin iddianameye yansıtılmasından ibarettir. İsnat edilen Ergenekon Terör Örgütü üyesi olma suçlaması delillerle ilişkilendirilerek açıklanmamıştır. İddianame bu haliyle polis fezlekesi görünümündedir. Yargıtay 9. Ceza Dairesinin istikrar bulmuş kararlarına göre bir kişinin örgüt üyesi sayılabilmesi için örgüte taraftar kazanmak amacıyla örgüt propagandası yapma, örgütün eğitim ve seminer çalışmalarına iştirak etme, örgüte aidat verme, örgüt adına aidat toplama, örgüt dokümanlarını üzerinde, evinde veya işyerinde bulundurma, örgütün gayesini benimsediğine dair örgüte özgeçmiş raporu verme gibi eylem ve faaliyetler içinde bulunması gerekir. Yargıtay 9. Ceza Dairesinin istikrar bulmuş kararlarında yer alan yukarıda sayılan eylem ve faaliyetler türünden hiçbir eylem ve faaliyet benim müvekkilim için söz konusu değildir. Müvekkilimin evinde ve işyerinde yapılan aramalarda Cumhuriyet Savcılarının Ergenekon adını verdikleri sanal örgüte ait keza 2002, 2004 yılları arasında Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde faaliyet gösterdiği iddia olunan Cumhuriyetçi, Cumhuriyet Çalışma Grubuna ait bazı kişilerce hazırlandığı iddia edilen Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven adlı darbe planlarına ait hiçbir belge ve doküman ele geçmemiştir. Keza bu davadan dolayı yargılanan diğer kişilerin ev ve işyerlerinde yapılan aramalarda da müvekkilimin Ergenekon Terör Örgütü adı verilen örgütün üyesi olduğuna, Cumhuriyet Çalışma Grubu içinde yer aldığına, Sarıkız, Yakamoz, Ayışığı ve Eldiven adlı darbe planları içerisinde bulunduğuna dair hiçbir belge ve doküman bulunmamıştır. Velev ki Sarıkız, Yakamoz, Ayışığı ve Eldiven adlı darbe planlarını hazırladığı iddia olunan kişiler hakkında hiçbir dava açılmamışken bu kişilere yardım, yardımcı olacağı iddia olunan benim müvekkilimin 3 yılı aşan bir süredir cezaevinde tutulmasının sebebini anlamak mümkün değildir. İddianamede 19 Eylül 2003 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı sosyal tesislerinde gerçekleşen yemek ve görüşmenin Cumhuriyet Çalışma Grubunun bir toplantısı olduğu ve Sarıkız darbe planı kapsamında yapıldığı iddia edilmektedir. Oysaki 2. iddianamenin 107. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 2003 yılı Aralık ayında kurulduğu, yine 2. iddianamenin 185. sayfasında Sarıkız darbe planının 06 Aralık 2003 tarihinde hazırlandığı belirtilmektedir. 19 Eylül 2003 tarihinde gerçekleşen ziyaret ve yemeğin Cumhuriyet Çalışma Grubunun bir toplantısı olmadığı ve Sarıkız darbe planı kapsamında yapılmadığı bizzat 2. iddianamede yer alan bu açıklamalarla açıklığa kavuşmuş bulunmaktadır. 19 Eylül 2003 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı Sosyal Tesislerinde gerçekleşen ziyaret ve yemekte rektörlerce dile getirildiği iddia edilen 5 sayfalık 19 Eylül 2003 tarihinde rektörlerle yapılan toplantıda görüşülen konular başlıklı yazı ile 8 sayfalık Jandarma Genel Komutanlığı brifingi başlıklı yazı içeriklerinin bir an için doğru olduğu kabul edilse bile rektörlerce dile getirildiği, dile getirilen konular içerisinde Ergenekon ve Cumhuriyet Çalışma Grubuyla ilgili tek bir cümle bulunmadığı gibi, hükümeti yıkmaya, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya ve darbe teşebbüsünde bulunmaya çağrıştıracak imaen dahi tek bir cümle yoktur. Her iki yazıda da hiçbir generalin düşünce veya önerisi yer almamaktadır. Sadece rektörlerin düşüncelerinin dile getirildiği, iddia edilen bu yazılar incelendiğinde rektörlerin laiklikle ilgili kaygılarını dile getirdikleri, karşılıklı bir karar alınmasının mutabakata varılmasının, tutanak oluşturulmasının söz konusu olmadığı gayet net ve açıktır. Zaten iddianamenin 297 ve 304. sayfalarında da ziyaret ve yemekte hükümetin icraatlarının ve irticayla ilgili konuların görüşüldüğü belirtilmektedir. Hükümetin icraatlarının ve irticanın konuşulduğu bir görüşmenin örgüt toplantısı olduğunun iddia edilmesi aklın ve mantığı kabul edebileceği bir durum değildir. Demokratik ülkelerde eleştiri sınırları aşılmadan bu gibi konuların görüşülmesi hiçbir zaman suç oluşturmaz, iddianamenin 297. sayfasında 19 Eylül 2003 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında rektörlerle toplantı yapıldığı şeklinde bir iddia yer almaktadır. Konunun Mahkemenize, pardon

41

Page 42: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:42

konunun Mahkemenizce Jandarma Genel Komutanlığına sorulması üzerine 24 Kasım 2011 tarihli cevabi yazı ile müvekkilimin 19 Eylül 2003 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı karargahına giriş yaptığına dair herhangi bir nizamiye ve kamera kaydının bulunmadığı bildirilmiştir. Bu cevabi yazı ile Savcılığın suçlamasının tamamen soyut mahiyette olduğu, hiçbir maddi delile dayanmadığı ortaya çıkmıştır. Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar Komuta katı toplantı salonunda 6 rektöre arz edildiği, 6 rektörden birinin müvekkilim olduğu şeklinde bir iddia yer almaktadır. Konunun Mahkemenizce Jandarma Genel Komutanlığına sorulması üzerine 08 Temmuz 2011 tarihli cevabi yazı ile müvekkilimin 18 Şubat 2004 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı karargahına giriş yaptığına dair nizamiye ve Jandarma Genel Komutanlığı tarihçesinde herhangi bir kaydın bulunmadığı bildirilmiştir. Bu cevabi yazı ile de Savcılığın suçlamasının soyut mahiyette olduğu, hiçbir maddi delile dayanmadığı ortaya çıkmıştır. Müvekkilimin güvenilir 6 rektör arasında sayıldığı, darbe çalışmalarının güvenilir 6 rektöre anlatıldığı, kendisine verilen görevleri yerine getirdiği şeklinde iddianamenin 306. sayfasında yer alan iddiayı kanıtlayan dava dosyası içerisinde herhangi bir belge, telefon görüşmesi ve tanık beyanı yoktur. Müvekkilimin İnönü Üniversitesinde yaptığı faaliyet ve karşılaştığı sorunlarla ilgili Cumhuriyet Çalışma Grubuna düzenli bilgiler verdiği ve bunların Cumhuriyet Çalışma Grubu devre raporlarında yer aldığı şeklinde iddianamenin 304. sayfasında yer alan iddia da tamamen soyut nitelikte, hiçbir maddi delile dayanmayan bir suçlamadır, zira 2. iddia…”

Mahkeme Başkanı: “Avukat Bey süreniz dolmak üzere, Avukat Bey süreniz dolmak üzere toparlayın.”

Sanık Fatih Hilmioğlu müdafii Av. Mehmet Sever: “Efendim tamam zira 2. iddianamenin 137 ile 173. sayfalarında yer alan Cumhuriyet Çalışma Grubuna ait olduğu belirtilen devre raporları incelendiğinde İnönü Üniversitesi ve müvekkilimle ilgili tek bir satırın dahi bulunmadığı gayet net ve açık olarak görülmektedir. Müvekkilimin Mehmet Haberal’ın talimatıyla İnönü Üniversitesinde kadrolaşmaya gittiği şeklinde iddianamenin 308. sayfasında yer alan iddia tamamen varsayıma dayalı bir suçlamadır. Çünkü müvekkilime Mehmet Haberal’dan herhangi bir e-mail gelmemiştir. 2000 yılında rektör olan müvekkilime 2005 yılında böyle bir e-mail gönderilmesinin mantığı yoktur. Çünkü müvekkilimle çalışacak üst düzey personelin ataması, müvekkilimin rektörlüğe başlamasına müteakip birkaç ay içinde gerçekleşmiştir. Gönderildiği iddia olunan e-mail incelendiğinde herhangi bir suç unsurunu da içermediği açık ve net olarak görülmektedir. Bir an için söz konusu e-mailin Mehmet Haberal tarafından müvekkilime gönderildiğini kabul etsek dahi üniversite, üniversitenin gelişmesine faydalı olacak aydın ve demokrat personelin göreve getirilmesinde fayda vardır demenin neresinde suç vardır ki bu husus iddianameye suç isnadı olarak yazılmıştır. Müvekkilim varlığı ya da yokluğu henüz belli olmayan bir örgüt suçlamasıyla 3 yılı aşan bir süredir tutuklu bulunmaktadır. Müvekkilimin tutuklu kaldığı süre, delil durumu ve ciddi sağlık sorunları dikkate alınarak bihakkın tahliyesine veya adli kontrol uygulamasına tabi tutularak tahliyesine karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.”

Sanıklar Ahmet Tuncay Özkan, Mustafa Levent Göktaş müdafii Av. Hüseyin Ersöz söz istedi verildi: “Sayın Başkan Değerli Heyet öncelikle Tuncay Özkan’la ilgili olarak daha önce Mahkemenize sunmuş olduğum dilekçe çerçevesindeki bir talebimi yinelemek istiyorum. Pazartesi günkü celsede Mahkemenize sunmuş olduğum dilekçede gayet ayrıntılı bir şekilde de izah ettiğim üzere müvekkilim hakkında geçtiğimiz hafta içerisinde 2 tane tanık dinlenmiştir. Bu tanıklardan bir tanesi Nuray Başaran’dır, gerek Mahkemeniz, gerekse Savcılık Makamı tarafından, gerekse bizim sorduğumuz sorulara kendisi cevap vermiş ve 2 gün süreyle burada bu sorularımızı yanıtlamıştır. Bir sonraki gün ise diğer tanık yine müvekkilimle ilgili birtakım beyanlarda bulunan Mehmet Emin Karamehmet’tir. O da yine bir tam gün burada sorularımızı

42

Page 43: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:43

cevaplandırmıştır. Toplamda 3 gün boyunca müvekkilimin lehinde ya da aleyhinde birtakım beyanlar burada tanıklar tarafından ifade edilmiştir. Dilekçemde de belirttiğim üzere tam 3 gün boyunca bu tanık beyanları alındıktan sonra Mahkeme Başkanı olarak sizin de yine müvekkilim işte sorular sorarken, birtakım açıklamalarda bulunmak isterken birtakım müdahaleleriniz olmuştur. Öyle ki tanıklarla ilgili beyanların değerlendirilmesinin talepler alınırken gerçekleştirileceği hususundaki uyarılardır bunlar, ancak gelin görün ki yine talepler alınmaya başlandığı zaman 3 gün boyunca müvekkilim hakkında beyanlarda bulunan gerek Nuray Başaran, gerekse Mehmet Emin Karamehmet’le ilgili müvekkilime yine 15 dakikalık bir süre verilmiştir. Bu sürenin makul olmadığını, bu sürenin söz konusu tanık beyanlarına karşı ayrıntılı değerlendirmelerde bulunmak için yeterli olmadığını bir kez daha ifade ediyorum ve müvekkilime ben tabi dilekçemde ertesi gün için, yani dün için ek bir süre verilmesini Mahkemenizden talep etmiştim. Ne yazık ki bu imkan söz konusu olmadı, ancak bundan sonraki celselerde özellikle bu durumun da göz önünde bulundurularak bu sürelerin daha makul bir seviyeye çıkartılması, çekilmesi noktasındaki talebimi Mahkemenize bir kez daha iletiyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Avukat Bey 3 gündür talep ve beyan alıyoruz, yani hem müvekkiliniz, hem kendiniz bu konuda beyanda bulunabilirsiniz ek süreye gerek yok buyurun.”

Sanıklar Ahmet Tuncay Özkan, Mustafa Levent Göktaş müdafii Av. Hüseyin Ersöz: “Peki Sayın Başkan siz bununla ilgili karar verirsiniz, bu sizin takdirinizdir ama ben talebimi bir kez daha Mahkemenize iletmiş oldum ve bunun makul olmadığının bir kez daha altını çizeyim. Sayın Başkan tabi ki burada dün alınan talepler esnasında bir sanık tarafından ki Cumhuriyet Gazetesini bombaladığı iddia olunan sanıklardan bir tanesi müvekkilimiz hakkında da yine birtakım beyanlarda, birtakım değerlendirmelerde bulunmuştur. Ben kendisine selam dahi vermem, kendisinin yanından dahi geçmem, kendisine herhangi bir, kendisi hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmam dahi söz konusu değildir. Ve biz farklı dünya görüşlerinin insanlarıyız şeklindeki beyanlardır bunlar. Bu konuya çok ayrıntısına girmeyeceğim tabi bu ilgili şahsın kendi kişisel görüşleridir ancak bu kişinin bu beyanlarından yola çıkarak aslında ortada örgütsel bir varlığın, örgütsel bir topluluğun bulunmadığının da yine bir kez daha belki altını çizmek gerekmektedir, Mahkemenizin de bilgisine sunmak gerekmektedir. Şimdi Mahkemenize Ceza Muhakemesi Kanununun 225. maddesini bir kez daha hatırlatıyorum, o da tabi ki iddianamede unsurları gösterilen fiil ve faillerle Mahkemenizin bağlı olduğu konusudur. Dün müvekkilim özellikle kendisine isnat edilen suçlamalara temel oluşturan, dayanak oluşturan 51 nolu DVD ile ilgili Mahkemenize çok ayrıntılı bir sunumda, sunumda bulundu. Ve bunu bir dilekçe haline getirdi, ekleriyle beraber de Mahkemenize sundu. Ben bu DVD’nin nasıl ele geçirildiği, bu DVD sonrasında işte Adli Emanette neler yaşandığı ya da Mahkemenize geldikten sonra aldırılan bilirkişi raporlarının içerikleriyle ilgili çok fazla değerlendirmede bulunmayacağım. Zira müvekkilim dün zaten çok ayrıntılı değerlendirmelerde bulundu ancak bazı kanun maddelerine de atıf yapmak suretiyle birkaç tane örnek, Mahkeme kararı ve uygulamasına özellikle Mahkemenizin bilgisine sunmak istiyorum. Müvekkilimin avukat olduğunu sizler de biliyorsunuz ve müvekkilimin işyerinde, avukatlık bürosunda bir arama gerçekleştirildi. Ceza Muhakemesi Kanununun 130. maddesine baktığınız zaman bu arama ve el koyma işleminin gerçekleştirilmesi için orada çok açık ve net bir şekilde Hakim kararı değil, mutlak suretle Mahkeme kararının bulunması gerektiği hususuna vurgu yapılıyor. Ancak müvekkilimizle ilgili arama ve el koyma kararını veren nöbetçi Hakimlik, bu çerçevede özellikle bu arama ve el koyma işlemlerinin en baştan itibaren hukuka uygun alınmış olan bir Mahkeme kararına dayanmadığının altını çizmek gerekiyor. Biraz sonra bunu örneklendireceğim, yine Ceza Muhakemesi Kanununun 134. maddesi de bu çerçevede belki önemli bir konu, zira 134. maddede el koyulan dijital dokümanların el koyulma anında bu dokümanlara hangi işlemlerin yapılması gerektiği konusunda da yine ayrıntılı açıklamalar ve ayrıntılı değerlendirmeler var. Özellikle burada bu dijitallerin imajlarının alınması, bu imajlardan bir kopyanın orada bulunan

43

Page 44: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:44

sanığa ya da müdafiine, şüpheli veya müdafiine verilmesi hususu kanunda çok açık ve net bir şekilde düzenlenmiş. Fakat uygulamada ne yazık ki bunun hayata geçirilmediğini ve müvekkilim Levent Göktaş’ın işyerinde ele geçtiği iddia olunan 51 nolu DVD ile ilgili olarak da bu imaj alma işleminin gerçekleştirilmediği, hem Mahkemeniz tarafından yapılmış olan tespitler, hem Savcılık aşamasında işte kopyasının çıkartılması, gönderilmesi, hem de arama ve el koyma tutanağındaki hususlar ve müvekkilimiz ve müdafilerinin daha sonraki aşamalarda vermiş oldukları dilekçelerde de bu husus yine açıkça ortada ve sabit. Ve belki de burada Ceza Muhakemesi Kanununun 206. maddesine de yine bir atıf yapmak gerekiyor. Eğer CMK 130 ve CMK 134. maddeler çerçevesinde hukuka uygun bir delil ortada yoksa Mahkemeniz tarafından yapılması gereken işlemin de yine Ceza Muhakemesi Kanunun 206. maddesi çerçevesinde hukuka uygunluk denetiminin yapılması. Tabi ki biz bu hususlarda Mahkemenizden birçok kez talepte bulunmamıza rağmen Mahkemeniz tarafından bunların hepsinin hüküm aşamasında değerlendirileceği konusunda birtakım kararlar veriliyor. Ancak gelin görün ki hukuka aykırı bir niteliğe sahip olduğu çok açık ve net bir şekilde ortada olan ve bizler tarafından da defalarca ifade edilen söz konusu dijital dokümanlara dayanılarak tutukluluk halinin devamına karar verilebiliyor. Tabi ki bu bir ara karar, ancak burada ifade edilmesi gereken belki atıf yapılması gereken 2 kanun maddesi daha var. Bunlar da Ceza Muhakemesi Kanununun 34. ve 230. maddeleri, Mahkemenizin sadece hükümde değil aynı zamanda vermiş olduğu bütün ara kararlarda 34. maddenin göndermesiyle 230. madde çerçevesinde deliller nazarında bir hukuka uygunluk denetiminde yine gerçekleştirilmesi gerekiyor, bunu da belirtmek lazım. Sayın Başkan, Değerli Heyet Yargıtay 7. Ceza Dairesi tarafından verilmiş olan bir karar var. Bu karar aslında müvekkilimizin hukuki durumuyla, yani Ceza Muhakemesi Kanununun 130. maddesi çerçevesindeki işte hukuka uygun arama ve el koyma kararının bulunmamasıyla doğrudan alakalı. Öyle ki bir şahıs var, bu şahsın evinde arama ve el koyma işlemleri yapılıyor. Yüklü miktarda Hint Keneviri bulunuyor, bunlar Adli Emanet’e götürülüyor, bunlar bir süre muhafaza ediliyor, daha sonra şahıs Mahkemeye çıkartılıyor. Mahkeme hukuka uygun olarak bunlara el koyma işlemi gerçekleştirilmediğinden ve ortada hukuka uygun bir arama kararı bulunmadığından dolayı kişinin beraatına karar veriyor. Belki 134. madde çerçevesinde de şu değerlendirmeyi yapmak lazım. Amerika Birleşik Devletlerinde O. J. Simpson davası adı verilen bir dava var. Bu davada basketbolcu olan Simpson ailesini öldürüyor ve bütün deliller bu suçu işlediği hususunda sabit ve ortada DNA testi var, parmak izi var, orda silah bulunmuş ve kamuoyu vicdanında da Simpson kesinlikle bu suçu işledi ve bununla ilgili olarak hüküm giymesi gerekir, cezalandırılması gerekir şeklinde de bir toplum algısı var. Ancak Mahkeme Simpson’u beraat ettiriyor, beraat ettirmesinin sebebi ise tüm aleyhteki bu delillere rağmen, hatta DNA delillerine karşın Simpson’un suçluluğunun kanıtlanamaması. Şu açıdan kanıtlanamıyor, akli testi olmayan bir laboratuara deliller teslim ediliyor, analizler konusunda yeterli titizlik gösterilmiyor, bazı sonuçların bilgisayarlardan silinmiş olması söz konusu, 0.2 milimetre Sayın Başkan Değerli Heyet, 0.2 milimetre, sadece 0.2 milimetre kanın nereye sarf edildiği konusunda herhangi bir tespit yapılamadığından dolayı ortada Simpson’un suçlu olduğuna ilişkin hiçbir delil yoktur diyor ve Mahkeme Simpson’un beraatına karar veriyor. Şimdi bunları bizim müvekkilimin durumuyla karşılaştıralım, 51 nolu DVD, müvekkilim size dün çok ayrıntılı bir şekilde anlattı. Hukuka aykırı olduğu konusundaki 130. maddeyi bir kenara koyuyorum, parmak izi yok üzerinde ve üzeri tozlu olduğundan dolayı sizler de parmak izini tespit ettiremiyorsunuz. Müvekkilim 51 nolu DVD’nin içerisindeki bir dijital dokümanın içerisinde eşini fişlemiş gözüküyor, Hakimler listesinde. Hayatın olağan akışıyla bağdaşmayan bir durum, HTS kayıtlarıyla o DVD’nin içerisinde yer alan dokümanların müvekkilimiz tarafından yaratılmış olamayacağı, o sırada cezaevinde, o sırada yolculuk esnasında olduğu HTS kayıtlarıyla sabit olduğundan dolayı bu hususta çürütülmüş ve ortada tıpkı Simpson davasında olduğu gibi maddi bir delil yok. Yani fiilen bir DVD, bir DVD yok ortada, hukuken tüm bu dijital dokümanların, 51 nolu DVD’nin hukuka

44

Page 45: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:45

aykırı bir mahiyete sahip olduğunu bir kenara bırakın, ancak Sayın Başkan Değerli Heyet ortada bir DVD yok, kırılmış, ortada bu DVD’nin imajı yok, geçerli bir dijital veri yok. Bu DVD’nin soruşturma aşamasında alınmış olan kopyaları var. Bu kopyaların internetten indirildiği ileri sürülen emniyet tarafından yazılan yazı bu şekilde, Nero Burning Rom programıyla kopyalandığı ifade ediliyor ve söz konusu DVD’nin daha müvekkilimizde, müvekkilimizin işyerinde arama ve el koyma işlemi gerçekleştirilmeden kopyalanmış olduğu hususunda TÜBİTAK tarafından alınmış olan bilirkişi raporu var. Sayın Başkan tüm bu hususların hepsinin aslında müvekkilimizin lehine deliller olduğu ve müvekkilimizin masumiyetini ortaya koyduğu, müvekkilimize isnat edilen suçlamalara dayanak geçerli, fiilen ve hukuken geçerli bir delilin olmadığını bir kez daha ifade etmek gerekiyor. Dün müvekkilimiz burada bir beyanda bulundu Sayın Başkan Değerli Heyet, bir iddiada bulundu. Mahkemenizin bu iddiayı ciddiyetle incelemesi gerektiği düşüncesindeyim, o da şuydu. Bu DVD arama ve el koyma işlemlerinden sonra adli emanete kaldırılmıştır ve bu DVD Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde görevli olan polisler tarafından kırılmıştır tespitini yaptı. Bakın burada bir kasıt olabilir, bir ihmal olabilir veya başka bir şey olabilir. Bunların hiçbirisi bizim açımızdan herhangi bir şey ifade etmiyor, burada önemli olan konu ortada fiilen şu anda bir DVD’nin 51 numara ile numaralandırılmış olan bir DVD’nin bulunmadığı konusundadır. Ve özellikle Zonguldak Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yakın bir zamanda verilmiş olan bir karar var, o kararda aslında böyle bir şeyin, bir ihmal mi, yoksa bir kasıt mı olabileceği konusundaki birtakım şüpheleri de akla getirebilecek olan bir karardır. Konu doğrudan polisi ilgilendirmemektedir ama jandarmayla ilgili bir husustur. 1996 yılında başlayan bir yargılamada Kubilay Öztaş isimli bir şahıs adam öldürme suçlamasıyla yargılanırken avukatları lehe olan bazı video kayıtlarının duruşma… bazı video kayıtlarının iddianamede yer verilmediğini, kolluk tarafından saklandığı tespitini yapıyor ve bunun neticesinde de bu video kayıtlarına ulaşıyor ve duruşmada bunları Mahkeme Heyetine dinletiyor. O kayıtlarda Jandarma komutanı tarafından aynen şu ifadeler kullanılıyor. Aslında benim müvekkilimin sürekli her celse burada işte ben masumum, ben herhangi bir şey yapmadım şeklindeki beyanlarıyla da bir anlamda örtüşen beyanlar. O da şu diyor ki, adam kafa karıştırmak için sağdan soldan bizim bilmediğimiz, hiç duymadığımız isimler söylüyor. Halen ben değilim diyor, o kadar profesyonel, sorgucular bu işi yapanlar bunlar değil, bizim attığımız dayağı yiyen adam bülbül gibi şakırdı diyor. Sayın Başkan Değerli Heyet bu kolluğun olaylara bakarken ki mantalitesini, bakış açısını bir anlamda ortaya koyan belki kötü bir örnek, ancak benim müvekkilim yaklaşık dört buçuk yıldır masumiyetini ispatlamak noktasında parmak izi incelemesi, DNA incelemesi ya da daha birçok hususta Mahkemenizden ve soruşturma aşamasında da Savcılık Makamından birçok talepte bulundu. Bunların hepsi masumiyetini ortaya koymak noktasındaki samimi beyanlar, samimi taleplerdi. Ancak müvekkilim tıpkı bu olayda olduğu gibi dört buçuk yıl boyunca ne yazık ki dayak yedi ve cezaevinde tutulmaya da devam edildi.”

Mahkeme Başkanı: “Toparlayın Avukat Bey.”Sanıklar Ahmet Tuncay Özkan, Mustafa Levent Göktaş müdafii Av. Hüseyin Ersöz:

“Sayın Başkan Değerli Heyet, tabi iddianamede isnat edilen suçlamalara ek olarak yani en başta ifade etmiş olduğum Ceza Muhakemesi Kanununun 225. maddesindeki Mahkemenizin iddianamedeki fiiller ve olgularla bağlı olduğu gerçeğinden yola çıkarak tabi ki buradaki bir iddiayı da daha gündeme getirmek gerekiyor. O da şu, iddianamede müvekkilimizin özellikle Poyrazköy kazılarındaki, Poyrazköy yargılamalarındaki bazı sanıklarla bir irtibat içerisinde olduğu konusunda bir iddia var. Ve bizler tabi ki bir ihbar e-postasından yola çıkarak yapılmış olan bu değerlendirmelerle ilgili savunmalarımızda çok ayrıntılı birtakım değerlendirmelerde bulunduk. Ve gerek huzurunuzda müvekkilimizin fiili irtibat içerisinde olduğu ileri sürülen kişilerle hiçbir telefon görüşmesi yapmadığı, hiçbir mesajlaşma gerçekleştirmediği ya da o Poyrazköy davasında ki sanıklarla da aralarında herhangi bir hukuki ve fiili irtibat bulunmadığı konusunda da ayrıntılı değerlendirmeler içermekteydi bunlar. Bunların ayrıntısına girmiyorum, ancak bir

45

Page 46: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:46

tanesi özellikle bunlardan bir tanesinin ben çok vahim, çok çarpıcı ve bir anlamda da hukuki skandal niteliğinde olduğunu düşünüyorum ki buradaki birçok kişi için de buna benzer değerlendirmeler iddianamede yer almaktadır. Müvekkilimizin ATO Santraliyle yapmış olduğu 2 tane telefon görüşmesi sanki Sinan Aygün’le yapılmış olan telefon görüşmeleri gibi yansıtılmıştır. Ve bu Sinan Aygün’le yapılmış olan telefon görüşmeleri de bir Sinan Aygün’le yapıldığı ileri sürülen telefon görüşmeleri de sanki ilgili kişiyle arasında bir hukuki ve fiili irtibat olduğu noktasında değerlendirmeler içermektedir. Oysaki söz konusu santralden yapılmış olan telefon görüşmelerinin hepsinin Sinan Aygün’le yapılmış gibi kabul edilmesi artık bir hukuki hata mıdır, yoksa bundan daha öte bir anlam ifade etmekte midir, bu da Mahkemenizin tabi takdirine bırakılmış olan bir husustur. Ve yine aynı konuyla ilgili olarak Mahkemenizden birtakım taleplerde bulunmuştuk, söylediğim gibi bizler burada bir anlamda masumiyetimizi ispat yükü altına ne yazık ki sokulmuş durumdayız. Bu çerçevede de Mahkemenizden bu Poyrazköy kazılarıyla ilgili birtakım taleplerde bulunmuştuk. Savcılık mütalaasında söz konusu bu iddialarla ilgili olarak şöyle bir ifade kullanıldı, sanığın bu iddianamede sanık müdafiince ileri sürülen konularda itham edilmiş olduğu dikkate alınarak reddine, itham edilmemiş olduğu dikkate alınarak reddine dendi. Daha sonra Mahkemenize tekrar, Mahkemeniz bu hususta bir ara karar vermiş oldu. Vermiş olduğu ara kararda da sanığın yargılandığı davada kendisine tebliğ olunan iddianame kapsamında bu konularla ilgili suç isnadında bulunulmamış olması dikkate alındığında bu yöndeki talebinin reddine denildi. Ancak Savcılık Makamı tarafından yine Ergenekon Terör Örgütü kapsamında yapılan başka bir yargılamada müvekkilimizin söz konusu şahıslarla bir irtibat içerisinde olduğu iddiası mevcuttu. Ancak bunu da tamamen bir kenara bırakalım, biz HTS kayıtlarıyla Mahkemenizden almış olduğumuz kayıtlarla bütün bunların hepsinin zaten gerçek dışı bir mahiyete sahip olduğunu sizlere izah ettik, anlattık ve ispatladık. Bu sebepten dolayı bizim üzerimizdeki iddianamedeki bu değerlendirmelerin ya da bu olay kurgusunun da bir anlamda değerini yitirdiği ve müvekkilimizin söz konusu Poyrazköy kazılarıyla da herhangi bir bağlantısının olmadığı konusunda da yine Mahkemeniz tarafından alınmış olan bir ara karar var. Sayın Başkan son olarak, tabi ki buraya, burada bütün sanık müdafileri, bütün üstatlar tarafından özellikle tutukluluğun teorisine de girilmek suretiyle ayrıntılı açıklamalarda bulunuldu. Ancak müvekkilimizin dört buçuk yıldır tutuklu olduğu eğer göz önüne alındığında bundan yaklaşık bir 3 sene kadar önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmuştuk ve bu hususla ilgili olarak da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hala müvekkilimizin tutukluğuyla ilgili olarak hükümete birtakım sorular yöneltti. Bu sorulardan birincisi başvurucunun bugüne kadar geçen tutukluluk hali ve süresi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesinin 3. fıkrasında belirtilen makul süre içerisinde yargılanma zorunluluğuna uygun mudur şeklindeydi. Şüphesiz ki dört buçuk yıldır tutuklu bulunan bir kişinin makul süre içerisinde tutuklu olduğu değerlendirmesini yapmak mümkün değil. Buna verilebilecek olan bir cevapta yok aslında. Ancak 2. soru belki bundan çok daha öte bir anlam ifade ediyor. Başvurucunun tutukluluğunun yasal olup olmadığının incelenmesine yönelik itirazında izlenen usul, başvurucunun İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde ki tahliye taleplerinin görüşülmesi esnasında karşılıklı, iki taraflı yargılama usulünden faydalandırılmadığı iddiası karşısında AİS’in 5. maddesinin 4. fıkrasındaki ihlal gerçekleşmiş midir şeklinde bir soru yine aynı şekilde. Bizler Mahkemenizden her celse maddi olguları da ortaya koymak suretiyle müvekkilimizin tahliyesini talep ediyoruz, ancak kanundaki ifadesiyle hukuki ve fiili nedenlerle gerekçelerinin, gerekçeleri ortaya koyulmaksızın müvekkilimiz hakkında sürekli olarak genel ifadelerle tutukluluk halinin devamına karar veriliyor. Bunlara karşı yapmış olduğumuz itirazlar da yine aynı şekilde karşılıklılık prensibine de uyulmaksızın, herhangi bir duruşma da açılmaksızın 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddediliyor. Tüm bu gerçekler ortadayken doğrusu hükümet tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine nasıl bir cevap verileceği veya Mahkemenizin bu çerçevede Adalet Bakanlığını nasıl bilgilendirdiği konusunda fikir sahibi değilim. Ancak özellikle

46

Page 47: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:47

değerli hocam Sayın Köksal Bayraktar’ın da burada ifade ettiği gibi Türkiye’nin salt bu yargılama çerçevesinde birçok, salt bu yargılama çerçevesinde yüksek miktarlarda tazminat ödeyeceği hususunu da bir kez daha ifade etmek gerekiyor. Son olarak Sayın Başkan müvekkilimizin hukuki ve fiili durumuyla ilgili olarak gerek dün, gerekse bugün ayrıntılı açıklamalarda bulunuldu ve müvekkilimizin masumiyeti bir kez daha ifade edildi. Bu konular da Mahkemeniz tarafından göz önünde bulundurularak müvekkilimiz hakkında hukuken ve fiilen geçerli olmayan bir delil vardır, bu delilin de Mahkemeniz tarafından göz önüne alınması ve müvekkilimizin tahliye edilmesi gerekmektedir. Talebim bu yöndedir.”

Sanık Ahmet Tuncay Özkan müdafii Av. Serkan Günel söz istedi verildi: “Sayın Başkan Değerli Heyet, müvekkilim iddia edilen Ergenekon Silahlı Terör Örgütü üyeliği iddiasıyla 4 senedir tutuklu halde Mahkemenizde yargılanmaktadır. Bu mantık dışı iddiayı desteklemek içinse sahteliği çeşitli kerelerce ispatlanmış ve hukuka aykırı olarak imajı alınmadan el konulmuş bulunan dijital delillere, yer ve zaman çelişkileriyle dolu gizli ihbar mektuplarına ve son olarak da ancak 4 sene sonra Mahkemenizde sorgulama fırsatı bulabildiğimiz ve yine çelişkilerle dolu olduğu, kendilerini kurtarabilmek adına başkalarını suçlayan gizli veya açık tanık ifadelerine başvurulduğu görülmektedir. Bu noktada meslektaşım da bazı bahsetti, öğleden önceki konuşmasında Sayın Hocamız Köksal Bey’de bahsetti. Tanıklarla ilgili ben Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin yani bu davaların birleştirilmesinin yarattığı hukuka aykırılıkların belki de en başında benim için en önemlisi Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 6. maddesinin 3. fıkrasının d bendi, iddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek savunma sanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı şartlar altında çağırılmasını ve dinlenmesi sağlanmayı istemek bu 6. maddede her sanık en azından aşağıdaki haklara sahiptir şeklinde yer alıyor. Ve siz bu dava birleştirilmeden önce birçok tanık dinlediğiniz için en azından kesin olarak bu maddenin ihlaliyle karşı karşıya kalacaktır bu dava düşüncesindeyim. Efendim bu bahsettiklerimden geriye ne kalıyor diye baktığımızda, müvekkilimin başarılı gazetecilik hayatı, bu başarısı nedeniyle geliştirdiği insan hakları, insan ilişkileri ve son olarak da başarılı bir televizyonculuk örneği olan ve bu nedenle de el değiştirmesine rağmen ismi değiştirilmeden halen yayınlarına devam eden Kanaltürk televizyonunun bulunduğunu görmekteyiz. Bu yalın gerçeği sizin de anlayabilmeniz için bugüne kadar dinlenen ve müvekkilim ile ilgili ifadelerde bulunan kişilerin sözlerini o zaman değerlendirme fırsatı vermediğiniz için ve müvekkilime de değerlendirmesi için meslektaşımın bahsettiği gibi yeterli zaman tanımadığınız için bugün anlattığı kısımları da geçerek ifade etmek istiyorum. Sayın Heyet geçen hafta Nuray Başaran adlı kamu tanığı burada ifade verdi, Sayın Başkan burada bir usul ve mantık hatası yaptığınız kanısındayız. Şöyle ki insanlar hayatlarındaki dost kadar bazen daha çok düşman ya da sevmeyen hasım da biriktirir. Özellikle Tuncay Özkan gibi mesleğinde başarılı insanların yaptıkları bazılarını sevindirirken ötekilerini de küstürmektedir. Ne büyük mutluluk ki dostları çoktur ama tabi bunun yanında düşmanları da olmaktadır. Böyle insanlarla karşılıklı davaları bulunmaktadır. Ama bütün bunların şu anda yargılamasını yaptığınız Ergenekon davasıyla, iddia edilen Silahlı Terör Örgütüyle ilgisi ve alakası bulunmamaktadır. Tuncay Özkan’ın hayatında Nuray Başaran 01 Temmuz 2002 ile 01 Aralık 2003 yılları arasında Çukurova grubunda medya grubu başkanı olarak görev yaptığı sırada var olmuştur. Kendisini mizacının uyuşmaması, ayrı dünyaların insanı olmaları nedeniyle en çok 4 kez yüz yüze görmüş, en çokta 4 kez telefonla o da zorunluluktan konuşmak durumunda kalmıştır. Bunların da zaten içeriği hoş olmayan konuşmalardır. Tuncay Özkan ile kamu tanığı Nuray Başaran arasında insanlık, gazetecilik, yaşam, ahlak ve felsefi uyuşmazlıklar bulunmaktadır. Grupta daha ilk aylarda ortaya çıkan sorunlar nedeniyle de bu ilişkiler kopmuştur. Efendim kamu tanığı Nuray Başaran ifadelerinde Sayın Levent Ersöz ile görüşmelerinde kendisi ve 13 yaşındaki kızının takip edildiğini, bu takibin de jandarma tarafından yapıldığını Başbakanlık danışmanı Mücahit Aslan aracılığıyla kendisine ve izleyenlerin de yan masada oturduğu bir sırada aktarıldığını belirtmiştir. Mahkemenize de bu nedenle görüşmeler sırasında

47

Page 48: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:48

gergin ve korku dolu olduğunu jandarmanın da hoşuna gidecek şeyler söylediğini anlatmıştır. Ve bu nedenle de bütün çelişkilerini buna dayandırmıştır. Peki, Sayın Heyet yarı öbür gün Ergenekon mahkemesinde de çok gergindim çok korktum ifadelerim bu nedenle baskı altında verilmiştir demeyeceğinin garantisi var mıdır? Böyle bir kişiye muteber tanık denebilir mi? Bunun takdiri de elbette Mahkemenize aittir. Ama gerçek dışı ifadelerini de dikkatinize sunmak ve tanığın muteberliği konusunda aydınlatıcı olmak da bizim asli görevlerimiz içindedir. 1, Nuray Başaran Levent Ersöz ile 26 Aralık 2003 tarihinden önce görüştüğünü söylemiştir. Sonra bunun ilk görüşme olduğunu kabul etmek durumunda kalmıştır. 2, Tuncay Özkan'ı işe alın diye benimle haber gönderdiler diye bir ifadede bulunmuştur. Oysa 17 Aralık tarihinde Mehmet Emin Karamehmet ile Ankara'da görüşüldüğü ve bu konunun dile getirildiği ortaya çıkmıştır. Bu sefer Nuray Başaran görüşmeden yani 26 Aralık 2003 görüşmesinden hemen önce Levent Ersöz’ün makam odasında Atilla Uğur gelmeden önce baş başa görüştükleri sırada Levent Ersöz’ün kendisine biz Tuncay Özkan'la hareket ediyoruz onu işe geri alın dediğini öne sürmüştür. Israrlı sorular üzerine ise 26 Aralık 2003 görüşmesinden hemen önce bu görüşmenin yapıldığını Mehmet Emin Karamehmet’in de bu görüşmeden sonra gelerek Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur ile görüştüğünü belirtmiştir. Ancak Mahkemenizde ifade veren Karamehmet 16’sında telefonla arandığını 17’sinde Türkcell’in Ankara tesislerine gelen görevlilerin kendisini alarak Levent Ersöz’ün makamına götürdüklerini beyan etmiştir. Efendim bu durumda 26’sında Levent Ersöz ile ilk kez görüşen Nuray Başaran’ın söyledikleri doğru değildir. 17’sinde yapılan görüşmede Ersöz ve Uğur önce Tuncay Özkan'ın neden görevden ayrıldığını sormuş bunu genel komutanın öğrenmek istediğini belirtmişler sonra da kendilerinin bu konuyu neden önemsediklerini şöyle ifade etmişlerdir. 17 Aralık görüşme tutanağından ancak aynı şekilde aktarıyoruz bunu Karamehmet’te ifadesinde doğrulamıştır. Başkan tabi yansıyan başka türlü bu şekilde yansıması dışarıdan bakıldığında sizler içerdesiniz tabi ama patlayan bomba gibi ayrılışın etkisi bahsediyor. Karamehmet’se ben 2 şey söyleyebilirim komutana bir tanesi hiç kimseden ama hiç kimseden en ufak bir şey gelmedi. 2 onunla konuşan o gruba bakan arkadaşımız yahu çok erkek adammış 2 dakikada ben ayrılıyorum dedi şeklinde takdirlerini de söyledi. Hatta bu ayın sonu diye söylenmişti sonra 1 Ocak diye düzeltti kendisi ama benim bunun dışında söyleyecek bir şeyim var. Benim hiç haberim olmadı. Birde şunu eklemek istiyorum diyor Mehmet Bey’in Çukurova Grubunun kuruluşlarında hükümetler değişse de sizin açınızdan bir değişiklik olmadı bu konuşmaları biliyorsunuz hayır en ufak bir şey ne başbakandan ne başbakandan ne başka bir kimseden en ufak bir baskı gelmedi. Böyle şeyler önemli değil. Önemli olan devlet şeklinde bitmektedir bu konuşma sanıyorum anlaşıldı. Tuncay Özkan'ın nasıl ayrıldığı merak edilmiş? Neden merak edildiği anlatılmış ve dönemez yanıtı alınmıştır ve konu devlet önemlidir denilerek kapatılmış. Sonra arayan olmuş mu örneğin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur aramış mı Karamehmet’i? Bu konu Karamehmet’e soruldu, cevap hayır. Ama Nuray Başaran ne diyor. 26 Aralık’ta Tuncay Özkan geri dönsün dediler fakat bu kayıt altındaki tutanakta böyle bir şey yok. O zaman hemen ifade değiştiriyor ve görüşemeden önceki baş başa özel görüşmede söyledi diyor. Oysa tutanaklardaki görüşmede ise daha sorulmadan Tuncay Özkan'ı anlatmaya başlıyor. Ancak uzun uzun anlatmalarına karşın ne Levent Ersöz ne Atilla Uğur bu konuda kendisine hiçbir şey söylemiyor. Ancak Başaran Levent Ersöz ile 4, 5 kez görüştüğünü söylediği ifadesinden de Levent Ersöz’ün avukatının soruları üzerine hemen çark ediyor görüştük diyor. Avukat Bey soruyor o ilişkinin boyutunu açıyor da açıyor. Kızının düğününe gittim kızına iş buldum. Emekli olunca açtığı 2 bürosuna da gittim evine de gittim oysa daha 4, 5 görüşmedeydik. Bakın Bay ve Bayan Ersöz’le Başaran konusunda kendisine ulaşan sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk’e 25 Mayıs 2012 günü Cuma günkü gazete yer alan röportajda neler diyor. Levent Ersöz’ün eşinden aktarıyorum gazeteci Nuray Başaran’ın söyledikleri hakkında hayrete düştük. Dostluğu öteleyip de olmamış şeyleri olmuş gibi anlatması karşısında şaşkınlığımızı ortaya koyacak kelime bulamıyoruz. Ben Nuray

48

Page 49: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:49

Hanımı ve 13 yaşındaki kızını takip ettiriyormuşum. Niçin takip ettireyim takip ettirmem için bir sebep de olamaz. Kendisi evimizin yabancısı da değildi. Ailemizin içine girmişti biz onu o da bizi sevmiştik evimize gelip giderdi. Kızımızın düğününde bizimle hep beraberdi. Bu kadar ailemize yakın olan kişinin şimdi niçin bu şekilde ifade verdiğini üzerinde durmak lazım gerektiğini düşünüyorum ve aynı Levent Ersöz Tuncay Özkan için ise şunları söylüyor. Tuncay Özkan'ı basından biliyordum ancak kendisiyle tanışmıyordum. 30 Ağustos resepsiyonunda tanıştık tüm birlikte olduğumuz süre belki 2, 3 dakika bile değildir. Keşke daha yakından tanımış olsaydım. Hakim karşına ilk çıktığımda da tanıyıp tanımadığı sorulan isimler arasında Tuncay Özkan yoktu. Efendim şimdi Sayın Heyetinize sormak istiyoruz Tuncay Özkan'ın hayatında bir veya birkaç kez ve sadece resepsiyonda gördüğü Levent Ersöz ile örgüt ilişkisi varsa kimin vardır? Levent Ersöz iddianameye göre örgütsel ilişkisi olan müvekkilime kızının işsiz olduğunu söylemiyor evine davet etmiyor kızının düğününe dahi çağırmıyor. Müvekkilim ile görüşmüyor emekli oluyor ofisine gitmiyor. Ofis değiştiriyor müvekkilimi çağırmıyor. Müvekkilim bunların hepsini burada öğreniyor. İlk günden itibaren müvekkilim ve aynı zamanda Levent Ersöz’de birbirlerini tanımadığını söylüyor. Bu ifadeler bunların delili. Oysa Nuray Başaran Başaran’sa sadece jandarmaya gidip sıkıntısını anlatmıyor. Şunun altını çiziyoruz anlatmadığı tek şey sıkıntısı yani takip edilmesi ve ifadesini de okuduğumuzda hiç de takip edilen bir insanın gerginliği içinde yapılmış konuşmalar değil. Sormadan anlatmaya yönelik konuşmalar. Ondan başka her şey anlatılıyor. Dost oluyor aileye katılıyor ama Başaran Sayın Mahkemeniz önüne geldiğinde adeta atasözümüzdeki gibi şecaat arz ederken sirkatini söylemekte. Suç veya suçunu ahlaki kabahat varsa kabahatini ifade etmektedir. Mahkemeniz böyle ifade veren bir insanı muteber tanık olarak değerlendirmemelidir. Daha da ötesinde Mahkemenizi bu yalancı tanık hakkında da göreve davet ediyoruz. Efendim Tuncay Özkan'ın Çukurova Grubundaki görevinden ayrılması o dönem Türkiye’de olay olmuştur. Bu durum tıpkı Mehmet Altan’ın Star Gazetesinden ayrılması üzerine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Star Gazetesinin yetkilileriyle görüşüp ayrılmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirmesi gibidir. Tıpkı Akif Beki’nin ayrılması karsında gazeteden ayrılması karşısında gazeteden ayrılması karşında Başbakan Erdoğan’ın Akif benim canım kardeşim elim hep üzerinde olacak demesi gibidir. Daha dün Başbakan rahatsızlık duyduğu köşe yazarlarına şöyle demiştir. Daha düne kadar üniformalılardan emir alıp yazıyordunuz yazdıklarınızdan dolayı sizi arayıp azarlıyorlardı bunları o tasmalarından biz kurtardık. Ama.”

Mahkeme Başkanı: “Topar… toparlayın Avukat Bey.”Sanık Ahmet Tuncay Özkan müdafi Av. Serkan Günel: “Ama boyunlarındaki tasma dün

ulusaldı bugün terfi ettiler. Efendim Türkiye’de medya bu tür değişimlerde kişileri ve kurumların olayların nasıl olduğunu öğrenme isteği içindedir. Müvekkilim de ne bu konuda ne kimseden ne başka kişiden talebi olmamıştır. Ne sivil ne asker. Karamehmet’in Karamehmet’in de ifadesinde söylediği gibi gününün dolmasını beklemeden ayrılmış ve bağımsız Kanaltürk’ü kurmak için çalışmaya başlamıştır. Bütün telefon kayıtları elinizdedir. Levent Ersöz ile ya da yaşamında sadece cezaevinde karşı karşıya geldiği Atilla Uğur ile bir tek telefon görüşmesi yoktur. Bir kez olsun ne Uğur ne Ersöz ne de eski komu… eski Jandarma Komutanı Şener Eruygur programlarına konuk olarak çıkmamıştır. Düşünün hayatın olağan akışına göre Kanaltürk gibi arkasında ne bir holding patronu ne bir işadamı bulunmadığı bağımsız bir kanal kurma girişiminiz varken madem böyle güçlü ve önemli addettiğiniz tanıdıklarınız olacak müvekkilimin onlarla görüşmesi gerekmez midir? Bunlardan bir yardım istemesi gerekmez midir? Ama tüm kayıtlar elinizde hatta bunun aksine bile bir delil var. Müvekkilim ayrıldıktan sonra Çukurova Grubundan Kanaltürk bağımsız kanalını kurma girişimi içerisindeyken Şener Eruygur’un ricasını Levent Ersöz aracılığıyla Karamehmet’e ileten Levent Ersöz diyor ki Tuncay Özkan keşke ayrılmasaydı geri dönme ihtimali var mıdır? Ama tabi ki de Karamehmet de cevabı hayır olarak veriyor. Şimdi soruyorum bu nasıl bir örgüttür bu nasıl bir örgüt ilişkisidir ve örgüt bunun

49

Page 50: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:50

neresindedir? Savcılığın görüntü ve ses kaydı var dediğim 16 Aralık görüşmesinin kayıtları nerededir. Bir buçuk yıl sonra görüntü ve ses kayboldu yazı kaldı diyorlar. Yalandır uydurmadır. Hep söylediğimiz gibi Savcılık Nuray Başaran Faruk Demir ve John Kunstadter bu noktadan bakması gerekirdi ama bakmadı. Sayın Yargıçlar Sayın Karamehmet’in de burada ifade ettiği gibi Nuray Başaran’ın da çok açık dile getirdiği gibi müvekkili Pamukbank’a el konduktan çok sonra gruba gelmiştir. Pamukbank davasından önce de gruptan ayrılmıştır. Ayrıca hem Başaran’ın hem de Karamehmet’in ifade ettiği gibi müvekkil grupta sadece medyadan sorumluydu. Ekonomik veya sınai işletmelerden hiçbir zaman sorumlu olmadı grubun hiçbir işini takip etmedi. Müvekkilden de böyle bir şey asla talep edilmedi. Ayrıca müvekkil Hale Hale Gönültaş adlı gazetecinin bir muhabirin geçtiği haber konusunda da bu konuyla ilgili kısaca bilgilendirmek istiyorum Mahkemenizi. Müvekkil bu konudan Akşam Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Nurcan Akad’ın anlatması üzerine haberdar olmuştur. Akad’a göre haber yapılmayacak denli çılgınca bir metnin haber yapılması konusunda Ankara Bürosu bastırmaktadır. Habere göre de Mavi Akım’dan rüşvet alan bir BOTAŞ çalışanı ki dönemin Jandarma Komutanı Aytaç Yalman’ın yeğeni olduğu savlanıyordu. Öyle çok rüşvet gelmiştir ki Yalman da darbe girişiminde bulunmuştur. Bu haber 28 Temmuz günü yani 30 Ağustos öncesi yapılıyordu. Haberde de Yalman’ın darbe girişiminin devam ettiğinden bahsediliyordu. Bakın Başaran’ın bunu 26 Aralık 2003 görüşmesinde nasıl anlattığını çok kısa şekilde okumak istiyorum. Ben bunu Aytaç Paşama da anlattığım için çok rahat anlatıyorum hala Hale bu haberi bana getirdi. Sabah da gündeme yazmış biz gündem başlığı İstanbul’a geçmişiz çünkü biz haber toplantısına başlamadan önce bunları gündemde tartışırız yapalım mı yapmayalım mı diye. Hassas bir dönemde olduğu için tam o YAŞ toplantısından önceydi. Galiba 1 ay kadar önceydi. Bir de zaten oradaki dengeleri bildiğim için o dönemde ben özel önem verdim ve dedim ki biz bu haberi doğru bile olsa yapmayız. Bakın altını çiziyorum Nuray Başaran diyor ki biz bu haberi doğru bile olsa yapamayız. Doğru bile olsa. Yani öyle bir haberi biz yapamayız diyor Nuray Başaran.”

Mahkeme Başkanı: “Avukat Bey son cümlenizi alalım, toparlayın.”Sanık Ahmet Tuncay Özkan müdafi Av. Serkan Günel: “Son cümlem yok efendim çünkü

üç gündür üç gündür tanık dinlendi burada.”Mahkeme Başkanı: “Talebinizi alalım. Değerleniyor zaten yazılı olarak veriyorsunuz.”Sanık Ahmet Tuncay Özkan müdafi Av. Serkan Günel: “Ben gene de sizlere sunmak

istiyorum tanıkları.”Mahkeme Başkanı: “Diğer Meslektaşınız da konuştuk Tuncay Özkan'la ilgili olarak.”Sanık Ahmet Tuncay Özkan müdafi Av. Serkan Günel: “Tanıkları yazılı olarak

dinlemiyorsunuz. Bizleri de yazılı olarak.”Mahkeme Başkanı: “Buyurun buyurun sözünüzü kesmek istemiyorum. Zaten bir hayli

uzadı. Yani 3 gündür beyanları alıyoruz. Tuncay Bey de konuştu. Avukat Hüseyin Bey de konuştu. Siz de konuşuyorsunuz buyurun. Bağlayın efendim. Efendim tartışmayın lütfen.”

Sanık Ahmet Tuncay Özkan müdafi Av. Serkan Günel: “Efendim lütfen (birkaç kelime anlaşılamadı) olarak. Tartışma olarak almıyorum efendim. Tanıkları dinlediğiniz gibi bizim de dinle… (bir kelime anlaşılamadı).”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun buyurun tamamlayın sözlerinizi buyurun.”Sanık Ahmet Tuncay Özkan müdafi Av. Serkan Günel: “Peki aynı şekilde devam

ediyorum o zaman. Mahkemenizde Nuray Başaran haberi durduranın Tuncay Özkan olduğunu söylüyor. Aytaç Yalman ile görüşmedim tanımam diyor ama sonra tanıdığı ortaya çıkıyor. Müvekkil haber yayının Nurcan Akad’ın isteği ile eksik unsurlar ve haber de haber değeri olmadığı için durdurduğunu söyledi. Nuray Başaran’sa askere ben durdurdum diyor. Sonra Aydınlık Dergisinde müvekkilin bunu haber yaptırdığını söylüyor iddia ediyor. Nuray Başaran Aydınlık’ı aradım diyor ama kiminle konuştuğunu hatırlamıyor. Ama o kişi diyor ki Haberi Tuncay

50

Page 51: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:51

Özkan bize verdi. Nuray Başaran diyor ki haberi ben geçtim ama Tuncay Özkan durdurdu. Efendim bunların hepsi açık ve çelişkilerle dolu olduğu için gene Mahkemenizce bir suç duyurusu yapılmasını talep ediyoruz ve bu konuyla ilgili huzurunuzda Levent Ersöz’ün de ifadesi var. Kendisine Faruk Demir ve darbe belgelerini Nuray Başaran’ın getirdiğini söylüyor. Başaran da bunu doğruluyor. Yani şimdi ilginç bir Nuray Başaran portresi var önümüzde bu dava açısından gerçekten önemli bir portre. Kimin sanık kimin tanık yapılmaya çalışıldığı açısından ben bunun Mahkemenizce değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani Nuray Başaran Büyükelçi Edalman’a Amerika’ya raporlar yazdıracak kadar önemli bir kişilik. Biz kurtuluş savaşındayız ben şuna bakarım savaşta zafer esastır. Ben düşmandan da faydalanırım denebilecek diyebilecek kadar ve bu ifadeleri davada da yer almasına rağmen tanık olarak dinleniyor ama müvekkilim sanık kendisi tanık. Efendim bizim taleplerimiz var. Aydınlık Dergisinde haber yapan kişinin dinlenmesi talep ediyoruz. Aytaç Yalman’ın tanık olarak dinlenmesi talep ediyoruz. Mücahit Aslan’ın da tanık olarak dinlenmesini talep ediyoruz. Ve Nuray Başaran’ın bu tanıklığı ile sanıklığı arasındaki farkın da kıldan ince kılıçtan keskin olarak görülmesini istiyoruz. Bu konuda Savcılığı göreve çağırıyoruz. Nuray Başaran’ın bu faaliyetleriyle neyi amaçladığı ortaya çıkartılması gerekmektedir. Burada bunların Nuray Başaran’ın ifade ettiği ifadelerin binde biri kadar olmayan dedikodularla insanlar 4 yıldır tutuklu. Nuray Başaran’ı koruyan nedir? Onu tanık olarak addettiren durum nedir? Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında birçok düşünüre kaynak olmuş Sosyal Bilimci Gustavle Bon şöyle demektedir. Hukukun boyunduruğundan sıyrılan toplumların tek adam tasması beklemektedir. Müvekkilim bırakın iddia edilen yasadışı Ergenekon terör örgütü gibi halen varlığı yokluğu belli olmayan bir terör örgütünün emrine girmek kişisel bağımsızlığının getirdiği düşünce ve hareket özgürlüğünü bulamadığı yasal örgüt veya şirketlerde bile bir dakika olsun bulunmayı reddetmiş bir meslek hayatına sahiptir. Hangi çılgın ona zincir vuracakmış şaşarım demek istiyorum bu konuda. Hukuka kanuna ve daha da ötesinde akla mantığa aykırı peşin ceza yerini almış 4 senelik tutukluluğa bir son verilmesi ve bihakkın tahliye edilmesini Sayın Mahkemenizden talep ediyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun Avukat Bey.”Sanık Muzaffer Şenocak müdafi Av. Kenan Aşık söz istedi verildi: “Sayın Heyet.”Mahkeme Başkanı: “Avukat Bey buyurun konuşmaya devam edin.”Sanık Muzaffer Şenocak müdafi Av. Kenan Aşık: “Sayın Başkan müvekkil Muzaffer

Şenocak 1. Ergenekon davası olan bu davayla birleşen 2008/2009 esasa sayılı dosya sanığıdır. Bu dosyadan da tutuklu bulunmaktadır Müvekkile isnat edilen suçlar silahlı terör örgütüne üye olma. Tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma. Devletin güvenliğine ilişkin bilgileri çalma bulundurma suçlarıdır. Bu suçlardan silahlı terör örgütüne üye olma ve tehlikeli madde izinsiz olarak bulundurma suçundan tutuklu bulunmamaktadır. Tutuklu olduğu suç devletin güvenliğine ilişkin bilgileri çalma ve bulundurma suçudur. Bu suçun dayanağı delili de 16 nolu CD’dir. Bu CD’yle ilgili yazılı sözlü çok uzun değerlendirmelerde anlatımlarda bulunduk. Onları uzun uzun burada anlatmayacağım ama çok kısa hatırlatmak babından bir değerlendirmeyi okumak istiyorum. Şimdi öncelikle bir iki açıklama daha yapmak istiyorum. Oluşturulmasıyla ve müvekkilin bu 16 nolu CD’nin oluşturulması sırasında nerede bulunduğuyla ilgili. Bilindiği üzere 16 nolu CD 28.12.2006 tarihinde bu dosyanın daha önce 2, iki buçuk, 3 yıl önce tahliye edilen sanığı Aydın Yüksek tarafından oluşturulmuştur. Aydın Yüksek bunu bizzat ikrar etmiştir. Nasıl oluşturduğunu da Sayın Mahkemenin Sayın Heyetin huzurunda ikrar etmiştir. İnternet kahvede oluşturduğunu beyan etmiş oysa bu CD’yi oluşturan bilgisayarda Aydın ismine kayıtlı bir bilgisayardı. Bu tarihte 28.12.2006 tarih tarihinde CD’nin oluşturulduğu tarihte müvekkil Muzaffer Şenocak yurtdışındadır. Türkiye’ye dönüş tarihi 17 Ocak 2007’dir. Bu bilgileri verdikten sonra bu CD’yle ilgili alınan raporlar var. Bu raporların hepsi Mahkemeniz tarafından alındı ve dosyanın içerisinde mevcut. Dosya içerisinde bulunan 441 nolu klasör içinde bulunan Genelkurmay

51

Page 52: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:52

Başkanı Kara Kuvvetleri Kom... Kara Kuvvetleri Komutanlığının gizli ibareli Adli Müşavirlik 2007 430 evrak ve 09.07.2007 tarihli yazısı ile yine aynı birimin 2007/2458 evrak ve 14.12.2007 tarihli yazıları ile bu CD’nin içerisindeki bir kısım bilgi ve belgenin dökümü yapılmış bunları kasaca okuyorum. Sayın Kuvvet Komutanı Milli Güvenlik Kurulunda yaptığı konuşma konuları 13 sayfa kadar. Yüksek Askeri Şura Konuşma notu 01.08.2013 2003, 11 sayfa. Kara Harp Okulu 2003, 2004 eğitim yılı açılış töreni konuşması notu. Eylül 2003, 34 sayfa. Türk Silahlı Kuvvetlerinin üzerinden siyaset yapılması Temmuz 2003, 10 sayfa. 2003 yılı katılım ortaklığı belgesinde AB ve uyum çerçevesinde Türkiye’den yapılması istenen hususlar ve AKP hükümetinin icraatları 13 sayfa. Yine 2003 yılı katılım ortaklığı belgesi ve koslander raporunda AB’ye uyum çerçevesinden Türkiye’den yapılması istenen hususlar ve AKP hükümetinin icraatları 17 sayfa. Yine 2003 yılı aynı şekilde katılım ortaklığı belgesi ve koslander raporunun AB’ye uyum içerisinde Türkiye’den yapılması istenen hususlar ve AKP hükümetinin icraatları gerçekleştirilenler 5 sayfa. 2003 yılı katılım ortaklığı belgesinin AB ve uyum çerçevesinin Türkiye’den yapılması istenen hususlar ve AKP hükümetinin icraatları. Özet gerçekleştirilen 3 sayfa sosyal etkileri 2 sayfa. Bu meşhur 16 nolu CD’nin içerisinde bulunan bilgi belge ve dokümanlar dosyanızın içerisinde bulunan ilgili kurumlardan alınan tespit ve bilirkişi raporlarında bu şekilde rapor edilmiş. 2007 son tarih 14 Aralık 2007 son tarih. Bu tarihten bu yana bu CD’yle ilgili ya da diğer dijital verilerle ilgili Mahkemeniz tarafından yapılan bir araştırma bir inceleme bir tespit bir rapor talebi bulunmamakta, son istenilen bilgi, belge, rapor, tespit bu. Bu raporun değerlendirme kısmında Kara Kuvvetleri Karargahında mevcut olan Milli Güvenlik Kurulu ve Yüksek Askeri Şura çalışmaları çerçevesinde hazırlandığı değerlendirilen ancak anılan toplantıda kullanılma durumu netleştirilmeyen belgelerdir diyor. Bu dokümanlar devletin güvenliği iç ve dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgiler kapsamında olmayan iç mevzuata göre gizli gizlilik derecesine sınıflandırılmış belgelerdir diye de bir değerlendirme sonuç bildirim var. Söz konusu yazıların devamında belirtilen belgeler dışında kalan diğer dokümanlara ilişkin inceleme neticesinde ise bunların Kara Kuvvetleri Karargahı ile ilgisinin olmadığı kim tarafından nerede hazırlandığının bilinmediği ancak yukarıda zikredilen belgelerin hazırlanma formatı taklit edilerek ve yazı dosyalarının elektronik özellikleri benzetilerek kurgulandığı sonucuna varılmıştır denilmekte. Adli Müşavir Hakim Albay Kerim Koçer imzası imzalı yazı. Şimdi müvekkilin 21.06.2007 tarihinde gözlem altına alınıp 25.06, 21.06.2007 tarihinde gözlem altına alınıp 25.06.2007 tarihinde tutuklanmasına neden olan ve tarafınızdan heyetiniz tarafından tahliye edilen Aydın Yüksek tarafından müvekkilin yurtdışında olduğu bir tarihte oluşturulan CD’nin durumu bu. Ve bu CD’den dolayı müvekkil hakkında iste müvekkil, müvekkilin hakkında istenilen kanun madde uygulanması istenilen kanun maddeleri CMK 300, TCK 326 ve 327. Bu tespit raporuna göre. Bu CD’deki bilgi ve belgelerin devletin güvenliği iç ve dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgiler kapsamında olmadığı tereddüde yer vermeyecek bir şekilde kati bir şekilde ispat edilmiş. Bizim bunun dışında başka da ispat etmemiz gereken bir durum yok. Sayın Heyetiniz de bu konuda başkaca bir araştırma bir inceleme bir tespit yapma duru… bir tespit yapmamakta, 2007 tarihinden bu yana. Şimdi, müvekkil sorgusu da 01.12.2008 tarihinde yapılmış o tarihten beri müvekkille ilgili bunun dışında bir araştırma bir inceleme bir tanık anlatımı bir irtibatlandırma bir yargısal faaliyet diye tabir edilebileceğimiz hiçbir işlem heyetiniz tarafından yapılmamaktadır. Sadece talep günlerinde bizler kısa süremizi de doldurmayacak kadar kısa bu Genelkurmay’dan gelen raporları hatırlatmak suretiyle yine müvekkilin tutuklulukta geçirdiği süreleri hatırlatmak suretiyle müvekkilin tahliyesini talep etmekten başka bir faaliyet yürütülmemektedir. Buna karşılık bu dosya 2008/209 esas sayılı dosya diğer Ergenekon iddianameleri ve onlarla bağlantılı diğer dosyalarla birleştirilmek suretiyle bir yargı karmaşası yaratılmakta ve biz bu dosyalar içerisindeki konumuzu konumumuzu tespit etmekte ve anlamakta zorlanmaktayız. Şimdi bu mutlak ve gerçek delil başka bir delil araştırması yapılmadığına göre hukuken böyle değerlendiriyorum. Bu

52

Page 53: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:53

dosyada mevcut iken hala müvekkilin TCK 326 ve 327. maddesi kapsamında tutuklu bulundurulması tutuk halinin sürdürülmesini anlamak anlatmak hukuki gerekçelendirmek bize göre mümkün değil. Zira müvekkilin tutukta geçirdiği süre bugün itibariyle 4 yıl 11 ay 9 gündür yani 21 yıl daha müvekkili içerde tutarsanız 5 yılını burada tamamlamış olacaktır. Kabul etmiyoruz ama diyelim ki bir ceza vereceksiniz 326 ve 327 dışındaki bir ceza vereceksiniz. Diyelim ki 334’ten vereceksiniz. Verebileceğiniz ceza azami 3 yıl olacaktır. Bir 3 yıldır üst hadden verdiniz 3 yıl olacaktır. Müvekkil hangi suçun hangi delille ispat edilen cezası müvekkile infaz ettirilmektedir. Bunu anlamak bizim açımızdan mümkün değildir. Hukuken de izahı mümkün değildir. Şimdi eğer ortada bir örgüt üyeliği var. Biz örgüt üyeliğinden 314/2’den Muzaffer Şenocak’a ceza vermeyi düşünüyoruz diyorsanız bu da hukuki değildir. Bunu konuşmanın bu konuda görüş beyan etmenin mantığı da yok. Muzaffer Şenocak’la ilgili yargısal bir faaliyetin yapılmadığını sadece bizim taleplerimizden ibaret ayda bir ya da talep gününde bir faaliyetin olduğunu belirttim. Şimdi biz bu 16 nolu CD’deki bilgi ve belgelerin 326 ve 327 kapsamında olmadığı çok açık mutlak bir gerçek iken. Başka neyi ispata zorlanıyoruz bunu bilemiyorum anlayamıyorum ve anlatamıyorum da. Bir de tehlikeli maddeler durum olayı var. Oradan da tutuklu değil tabi benim müvekkilim. Orada da bir suç isnadı var. Onunla ilgili de yine emniyetten Mahkemeniz tarafından istenilen alınan bir rapor var. 21.03.2011 tarihli bilirkişi raporu. Bu raporu biz daha önce üzerinde değerlendirmesini yaptık taleplerimizi dile getirdik. Bu raporda diyor ki 13 santimetre saniyeli fitilin ki kimyasal özelliğini kaybetmiş yine 18 gram kimyasal özelliğini kaybetmiş hamurun bir patlayıcı özelliği bir tehlikeli madde özelliği yok diyor yani bize müvekkilimize bu 174. maddeden de bir ceza tesis etmenin mümkün olmadığı apaçık ortada. Şimdi müvekkilin durumu bu kadar açık bu kadar net, deliller bu kadar net iken iddianamenin oluşturulmasını sahte delilleri düzmece delilleri bunları tartışmıyorum. Onları diğer meslektaşlarım üstatlarım çok teferruatlı açıkladılar. Bakıyoruz yani bütün hukuksal kurallara hukuksal düzenlemelere evrensel hukuk kurallarına Avrupa İnsan Hakları Sözleşmelerine mahkeme kararlarına Anayasa’ya Yargıtay’ın içtihatlarına meri tüm yasalara bakıyoruz. Müvekkilimizin durumunu izah edecek bir gerekçe bir şey bulamıyoruz ve bunun aczi içine düştük. Şimdi Sayın Mahkemenin eğer müvekkilin tutuk hali müvekkili tahliye etmeyip tutuk halini sürdürecekse bu konuda daha somut gerekçelere daha somut delillerle bunu ara karar kararına da belirtmesi lazım ki bizde ona göre hazırlık yapalım çalışalım kendimizi ifade etmeye çalışalım tahliyeyi ona göre talep edelim. Araştırıyoruz çalıyo… çalışıyoruz inceliyoruz bakıyoruz bir şey bulamıyoruz iddianameyi müvekkille ilgili kısım ve ilgili olabilecek bütün kısımları teferruatlı bir şekilde okuyup değerlendirmemize rağmen başkaca bir şey bulamıyoruz. Sayın Başkan Sayın.”

Mahkeme Başkanı: “Avukat Bey toparlar mısınız?”Sanık Muzaffer Şenocak müdafi Av. Kenan Aşık: “Efendim müvekkilimin tutukta geçir…

geçirdiği süreyi ben belirttim. Kanun maddelerini, iddianamede konulan delilleri sevk maddelerini de belirttim. Artık müvekkilin tutuk halinin sürdürülmesi hukuki olmaktan çıkmış keyfi bir karar haline gelmiştir. Bunun izahı mümkün değildir. Müvekkilin daha fazla mağduriyetine sebebiyet verilmemesi için bihakkın tahliyesine karar verilmesini saygıyla talep ediyorum.”

Sanıklar Hayretten Ertekin ve Semih Tufan Gülaltay müdafi Av. Çiğdem Tezeller söz istedi verildi: “Efendim öncelikle sanık müvekkilim Sayın Hayrettin Ertekin’le ilgili taleplerimde bulunmak istiyorum. Müvekkilim hakkında İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesince verilen tutuklama kararında şüpheliye isnat edilen fiil kapsamında ruhsatsız silah ve vahim nitelikte tüfek bulundurmak ruhsatsız bıçak ve muşta bulunmak sebepleri sıralanmıştır. Öncelikle açıklanması gereken husus dosya kapsamında emanete alınan silah ruhsatsız değildir. Lakin bunu müvekkilim de açıklamıştır bir tesadüfler silsilesi sonucu nasıl olduysa müvekkilime ulaşılamadığından ruhsatı yenilenmeyen bir silah kapsamına gelmiştir fakat silah ruhsatlıdır. Bu konuda silahın ruhsatı emniyet müdürlüğünden sorulmuş ve bu konuda açıklama dosyaya ibraz

53

Page 54: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:54

olunmuştur. Vahim nitelikte tüfek bulundurmak fiili ise tamamen antika kapsamında kalan bir tüfek dedesinden miras yoluyla kendisine geçmiştir. Bu konuyla ilgili de zaten kendisi açıklama yaptı tüfeğin herhangi bir şekilde suça konu olması veyahut da hatta çalışması mümkün gözükmemektedir. Bu konuda ilgili tutuklama kararında geçen vahim nitelikte tüfek bulundurması kapsamında kalmadığını beyan ediyoruz. Tüfek vahim nitelikte değil ayrıca çalışma kapsamında da değildir. Müvekkilimiz kuyumculukla uğraşmaktadır bu sebeple evinde ve işyerlerinde kuyumculuğa ilişkin bazı kalıplar bu konuda kullanılabilecek malzemeler bulunmaktadır. Ruhsatsız bıçak ve muşta kapsamında muştayı silah olarak dosyaya alınmıştır fakat muşta kendisine tamamen bir takı malzemesi olarak kullanılmak üzere kalıp çıkartılması sonucuyla bulunmuştur. Bu kendisinde bu silah olarak kullanılmayacak şekilde bir nitelik taşımaktadır. Bu sebeple muştanın silah niteliğini taşımadığını belirtmek istiyoruz. Tabi bu konuyla ilgili bilirkişiye bilirkişi tarafından istediğimiz bir talebimiz vardı. Bilirkişi incelemesinden geçeceğini tahmin ediyoruz. Bu hafta bu celse boyunca dinlenen tanıklar içerisinde müvekkilim aleyhinde kimsenin herhangi bir iddiası olmamıştır. Ayrıca iddia edilen Ergenekon terör örgütünün üyeliğine ilişkin Emniyet Müdürlüğünden, MİT’ten ve diğer istihbarat birimlerinden gelen cevabi yazıların hiçbirisinde bu hususa ilişkin herhangi bir yazı belge mevcut değildir. Kendisinin Ergenekon terör örgütüne üyeliğine ilişkin herhangi bir bulgu ve kanıt yoktur dosyada. İddia iddianamede iddia olunan yalnızca müvekkile ait olamayan ortakları bulunan enternet adlı internet sitesi de yine iddia olunan Ergenekon terör örgütünün yan kuruluşu olarak gösterilmiştir. Fakat bu hususla ilgili istenilen yazıların hiçbirisinde bu sitenin böyle bir terör örgütüyle bağı veya irtibatının olduğu tespit edilememiştir. Zaten bu internet sitesi de tamamıyla ticari bir maksatla kurulmuştur ve hala aktif olarak internet hayatında da faaliyetini sürdürmektedir. Bu hususla ilgili olarak dosyaya gelmiş olan tüm istihbarat birimlerinden cevabi yazılarda da sitenin kimlerin kontrolünde olduğu hangi alanda faaliyet gösterdiği merkezlerli çalışa şartları kurucuların adresleri kimlikleri sabıka kayıtları açıkça yer almakta olup sitenin herhangi bir illegal alanda faaliyet gösterdiğine ilişkin herhangi bir bilgi veya bilgiye rastlanmış değildir. Bu hususta dosyanız kapsamındaki yazılardan yine anlaşılabilmektedir. Müvekkilim yaklaşık 5 yıldır tutukludur. Tutukluluk hali adeta bir ceza haline dönüşmüştür. Dosyanın geldiği aşamada gerekçede belirtilen delil karartma ve kuvvetli suç şüphesi ihtimalleri de hali hazırda mevcut değildir. Çünkü deliller toplanmış vaziyettedir. Açıkçası bu ihtimallerde ortadan kaldığı için kalktığı için şüphe seviyenin, şüphe makul seviyenin dahi altına indiğini düşünüyoruz. Bu nedenle müvekkilimin bihakkın tahliyesine karar verilmesini talep ediyoruz. Diğer müvekkilim Sayın Semih Tufan Gülaltay’la ilgili yine taleplerim bulunacak.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”Sanıklar Hayretten Ertekin ve Semih Tufan Gülaltay müdafi Av. Çiğdem Tezeller:

“Müvekkilim bu dosya kap… 2008/209 esas sayılı dosya kapsamında birleşen bu dosyayla iddianamelerin iddianamelerde yer alan suçlamaların tamamından dosyaya ibraz olunan yazılar ve tarafımızca da dosyaya sunulan deliller ile aklanmıştır. Mahkemenizce talep olunan ve çeşitli kurumlardan gelen yazılarla iddia olunan Ergenekon terör örgütü ile müvekkilim arasında hiçbir ilişkinin olmadığı dosyadaki somut belgeler ile gayet açıktır. Müvekkilimin evinde bürosunda yapılan aramalarda savcılığın örgüt dokümanı olarak nitelendiği Lobi Ergenekon adlı hiçbir belge veya bilgiye rastlanmamıştır. Sanıklardan Osman Yıldırım’ın iddialarının gerçekle örtüşmediği müvekkilimin sanık diğer sanık Osman Yıldırım’ı iddia ettiği üzere bir irtibatının olmadığı onun Yozgat Cezaevinde yanına çağırmadığı ve bu surette tanışmadıklarını Yozgat Cezaevinden gelen yazılarla ispat olunmuştur. Dolayısıyla Osman Yıldırım’ın iddialarının boş bir hayal ürünü olduğu birçok defa açıklığa kavuşmuştur. Müvekkilim ile iddia olunan Ergenekon terör örgütü arasında irtibat olarak adı geçen Mete Yalazangil 3 yıl evvel Mahkemenizce tahliye edilmiştir. Yine daha önceki celselerde tanık olarak dinlenen Talip Doğan Karlıbel’in müvekkilimle ilgili iddiaları dosyaya tarafımızca sunulan İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/364 esas sayılı dosyasına gelen belgelerle iddialarının tamamen sahte olduğu, düzenlediği belgelerin

54

Page 55: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:55

sahte olarak üretilip kitabında yayınladığı ve tabi bu iddialarla yine müvekkilimin burada bu Mahkemede iddia altında zan altında kaldığı fakat bu belgelerin hiçbir şekilde gerçeği yansıtmadığı daha evvelki celsede sunduğumuz belgeyle ispat olunmuştur. Ayrıca bu belgeler Dışişleri Bakanlığı vasıtasıyla yine aynı şekilde mahkeme mahkeme kanalıyla geldiği için bu belgelerin delil niteliği tamamen kesin ve yasaldır. Bu sebeple tanık hakkında gerekli işlemin yapılması için suç duyuruları yapılmasının talebinde bulunmuştuk. 24. 25 Mayıs 2012 tarihlerinde tanık olarak dinlenen ve duyumlarına dayalı beyanları bulunan tanık Bülent Orakoğlu’nun iddiaları arasında bulunan Türk İntikam Tugayı ve adlı örgüt ile müvekkilim arasında menşei ve oluşum itibariyle hiçbir alakasının olmadığı çok defalar ispat olmuş olduğu halde. Aynı şeklide yine halihazırda Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesince görülmekte olan dava ile de müvekkilimle bu örgüt arasında hiçbir irtibatın olmadığı bir kez daha açıklığa kavuşmuştur. Dolayısıyla Bülent Orakoğlu’nun iddia ettiği üzere müvekkilimin söz konusu bu örgüt ile irtibatının olmadığı Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesince görülen dava ve müvekkilimin bu dosya dahilinde olmaması ile ispatlanmıştır. Zaten adı geçen TİT isimli bu örgüt ile ilgili Sayın Mahkemenizce MİT’e Emniyete ve hatta Kıbrıs Emniyete yazılan yazıların, yazıların gelen cevapların hiçbirisinde müvekkilimle ilgili bu örgütü kurduğuna veya irtibatı olduğuna ilişkin hiçbir bulguya veya bilgiye rastlanmadığı açıklanmıştır. Tanık Orakoğlu’na müvekkilim 25 Mayıs 2012 tarihinde Savcı Bey’in sormuş olduğu soruyu hatırlatarak size Türk İntikam Tugayı ile ilgili bir örgüt biliyor musunuz? Semih Tufan Gülaltay’ı tanıyor musunuz? Ulusal Birlik Partisi diye bir parti kurmuştu şeklinde yönelttiği soruya kendisi de, evet TİT kapsamında Ulusal Birlik Partisini kurmuşlardı şeklinde cevap vermişti. Devamında müvekkilim kendisine peki sizin Ulusal Birlik Partisinin herhangi bir illegal faaliyetine ilişkin bir bilginiz var mı ve TİT ile irtibatı hakkında herhangi bir delil mevcut mudur sorusuna ise, Bülent Orakoğlu, hayır bir bilgim veya delilim yoktur şeklinde cevap vermiştir. Müvekkilim Orakoğlu’na mahkemeye delil olarak sunduğu kitabın 64. sayfasında yer alan iddiaları karşısında Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan davayı hatırlatarak tekrar sorması üzerine Tanık Orakoğlu beyanlarında bir yanlışlık yapmış olabileceğini kabul etmiş özür dilemeyi bir erdem kabul ederim diyerek söylemlerinden rücu etmiştir. Tamamen yasal olarak kurulmuş bir partinin illegal bir oluşumla irtibatlandırılması akıl alan bir iddia değildir. Dosyanın gelmiş olduğu bu aşamada müvekkilim ile ilgili iddiaların tamamı çürütülmüş ve tutuklama gerekçesinde belirtilen kuvvetli suç şüphesi ve delil karartma sebepleri ortadan kalkmıştır. Müvekkilimin tutukluluk hali açıkça hukuka aykırı bir hal almıştır. Bu nedenle müvekkilimin bihakkın tahliyesini talep ediyorum. Teşekkür ederim.”

Sanık Levent Ersöz müdafi Av. Murat Nebi Ayhan söz istedi verildi: “Müvekkil 16 Ocak 2009 tarihinden itibaren tutukludur. Yaklaşık 42 ay. 13 Ocak 2002 2012 tarihinden itibaren de Mahkemenize hitaben artık savunma yapmayacağını herhangi bir talepte bulunmayacağını çünkü sunulan belge ve delillere resmi belgelere karşın Mahkemenizin kayıtsız kaldığını beyan etmiştir. Kendisiyle aynı görüşteyiz müdafisi olarak bizlerde. Çünkü Mahkemenizde bulunan hatta dosyalarda bulunan 30.03.2012 tarihli 28298 pardon ya da 58 olabilir başkan imzalı bir belge mevcut müvekkilin sağlık durumuna ilişkin. İnfaz koruma memurları tutanak tutmuşlar. Tutuklu Levent Ersöz’ün septik şoka girmiş tansiyonu gece 00’da büyük 6 küçük 2’ye kadar düşmüş doktor çağırılmış doktor gelmemiş. Bu olay 2 defa gerçekleşmiş tutanakta beyan edilen şekliyle 2 defasında da doktor gelmemiş birkaç saat sonra gelen doktor gerekli müdahaleyi hemşireler vasıtasıyla yapmaya çalışmıştır. Yine ekinde Levent Ersöz’ün nekrozanfasit et yiyen bakteri kaslarında erime sağ ayağını kullanamama yürüyememe kuvvet kaybı olduğunu en az iki kişinin refakatine ihtiyaç duyduğu tedavisinin ancak bu şekilde devam edeceğini beyan eden bir rapor var. Bu mahkemenize 30.03.2012 tarihinde gelmiş. Dün mahkemenize 29.5.2012 tarihinde yani 13 sayfadan oluşan bir savunma ve 6 sayfadan oluşan epikriz raporu ve yine bir konsülte rapor sundum. Levent Ersöz de halen 25.5.2012 tarihli Çapa Tıp Fakültesinin epikriz raporundan bahsediyorum. Tekerlekli sandalyeyle ancak hareketinin mümkün olduğu, ciğerlerinde,

55

Page 56: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:56

göğsünde ödemler olduğu, gözlerinde retinopi, reti, retinöpati olduğu idrar yolu enfeksiyonlarının olduğu hastane virüsü kaptığı ki, hastanede olduğu sürece mutlaka hastane bakterisi kapacaktır, hastanelerde olan bir bakteridir bu direnci düşük olan tüm hastalara bu bakteri yayılır, sağ bacakta ödem demir eksikliği anemisi nörejenik mesane nekrozenfasit dikkatli dinleyin burayı prostat bezinde insitü diplazi yani prostat kanseri tanısı olduğu, diyabet menitüs, trekarbürinter solunumda sorun mevcut vesaire vesaire ve önemlisi majer depresyon tanısı konmuş yani hayattan beklentisi yok, her an ölümü düşünebilir, intihara meyilli, kendisini değersiz hissediyor etrafından yaşamında hiçbir şeyin düzgün doğru gitmediğini güveninin azaldığını bu nedenle de intihar ve ölüm düşüncelerinin yüksek olduğu neticesiyle nedeniyle de doktorlar tarafından şu anda psikolojik tedavi rehabilite edilmekte dediğim gibi majer depresyon var. Biz bunları defalarca size sunduk mahkemenize lütfen sizde araştırın dedik. Yine Doktor Nesrin Kaya’nın hastanın tek başına cezaevi koşullarında yaşayamayacağı mutlaka bakıma muhtaç ve doktor gözetiminde olması, doktor gözetimi altında olması gerektiğine dair 5.3.2012 tarihli konsülte yazısını da yine mahkemenize sundum dün. Bunları biz defalarca sunduk fakat ne Çapa’dan ne bir başka yerden ne de diğer hastaneler, çünkü bu 6 ay içerisinde 4 hastane dolaştı gereğinin tetkiki için herhangi bir müzekkere yazılmadı en son yazan 13 Ocak tarihli dilekçemizin cevabı da 30 Mart’ta gelmiş. Müvekkilimiz hakkında 5275 sayılı ceza infaz tedbirleri hakkındaki kanununun 16. 81 ve 116. maddesinde belirtilen hapis cezasının infazının hastalık nedeniyle ertelenmesi hükmü olan 16. madde ve diğer maddelerin düzenlenmiş olan hükümlülerin tutukluk haliyle uzlaşır nitelikte olanları tutuklular hakkında da uygulanır hükmünün kıyasen uygulanarak müvekkilim hakkında en azından bu hüküm bu mevzuat çerçevesinde tahliyesini istiyorum sizden. Müvekkilimizi neyle suçluyoruz Yüksel Dilsiz ki, artık isimlerini kullanmaktan Nuray Başaran vesaireler mide bulantısı geldi Yüksel Dilsiz’in beyanları iftiraları yalanları keza Nuray Başaran’ın yalanları ve iftiraları. Yüksel Dilsiz müvekkilimle görüştüğünü iddia ediyor. Odasını tarif ediyorsunuz tarif odasının tarifini istiyoruz yanında duvar, üstte tavan var, bu onun tarifiydi. Keza odasının çizilmesi istenmişti 1, 90 derece açıda bir çizgi ortada da bir dikdörtgen üzerinde masa yazmış bu da oda çizgisi. Kimliğini tarif etmesini istemiştik kimlik yazmış Daire Başkanlığı yukarıda kenarda küçük bir kare, büyük karenin içinde küçük bir kare resim sol tarafta daha geniş bir kare kimlik rütbe ve bilgiler, tam olarak hatırlamıyorum diye de not düşmüş. Siz mahkemeniz defatle bizim sorularımıza onunda kerratla cevap verdim gibi saçma sapan bir cevabıyla hangi tarihte hazırladın bu meşhur ki, geleceğin MİT Müsteşarı olacak bu şahsa sorduğumuzda hangi tarihte hazırladınız bu Rüzgar001 dediğimizde hatırlamıyorum dedi. Bunu değişik soru teknikleriyle ya da sorularla sorduğumuzda tabi hatırlaması mümkün değil çünkü yok böyle bir şey sizin beyanınız şuydu, ne yapayım söylemiyor Avukat Bey siz söyleyin söyleyin söyletelim yani söyletecek bir yöntem bulun. Sayın Başkan müvekkile isnat edilen müvekkil aleyhine tanıklık yapan tanıkların durumu bu, içler açısı ama maalesef bu. Yüksel Dilsiz diye çocuk tacizcisi biri birçok başarıları olan akademik unvanları derecelerle bitirmiş ve mesleğinde tanınan emekli olduktan sonra da keza yalancı tanığın ifadesiyle Nuray Başaran’ın ifadesiyle paraya ihtiyacı olan geçimi geçim sıkıntısı yaşayan çünkü dürüst yaşamış bir adam. Bu adamın bu adama atılan iftira bu adama isnat edilen suç bu şahsın ağzından çıkıyor. Levent Ersöz’le beraber çalışmışlar, aylarca süren bir çalışma olmuş, daha sonra Jandarma Genel Komutanı geldiğinde sunulmuş işte 7, 8 ay olan bir çalışma. Müvekkilim Ağustos ayında klasik atamalar Ağustos ayında olur, Ağustos ayında Bursa Jandarma Bölge Komutanı oluyor. Eruygur Eylül ayında geliyor, bir ayda aylarca süren çalışma bir ayda çünkü bir defa gelmiş kayıtlara bu var. Lütfen siz bir daha sorun Jandarma Genel Komutanı hangi tarihte veya ne kadar süre ne kadar süre için, ne süreyle gelmiştir Bursa’ya. Yok, olan bir şeyin, yok olduğunu ispat etmek zordur. Olmayan bir raporun olmadığını ispat etmeye çalışıyoruz. Ya acı ötesi bir şey, belki ilerde hukuk derslerinde öğretilir, okutulacaktır bunlar, bizim düştüğümüz komik durum tanıkların hikayeleri belki de film olacaktır bilemiyorum. Nuray Başaran’ı müvekkilim tehdit etmemiştir, etmesi için bir

56

Page 57: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:57

sebep yok kızını takibi ettirmemiştir, kendisini takip ettirmemiştir, yoksa daha sonra ailesinin içine almaz. Eğer takip edilmeden bunlar rahatsız olan bir kişi zaten düğününe gelmez ki, Tuncay Özkan’ın müdafii değerli meslektaşımın benim açıklamam gereken şeyleri kendisi detayıyla açıkladı artık bu kadınla ilgili son aşamaya geldik suç duyurularımızdan sonra gerekli Powerpoint sunumlarını sunacağız hazırlayacağız. Herhangi bir Ergenekon, herhangi bir suç örgütü, herhangi bir herhangi herhangi bir bir örgütün üyesi değil müvekkilim onuruyla en önemli görevlerde çalışmış kendisi birçok ölüm ve badireler atlatmış birçok terör örgütlerinin ölüm listesinde yer alan bir kişi ama şu anda maalesef bu kadar değerli Türkiye’nin şu anda en değerli en itibarlı mesleğinde en üstün sanıkların içerisinde bulunması gerekirdi belki sağlıklı bir şekilde olsaydı. Ama maalesef gün aşırı septik şoklarda ölümle pençeleşmekte bir meslektaşımız sürekli yanında bulunmakta acaba bugün ne olacak doktorlara lütfen bakın onlar da korkuyor ilgilenmekten ve buradan çıkartın diyorlar bu bu burada hastanede bu tedavi olmaz olamaz bu şahıs, bu mikrobu kaptığı sürece olamaz. Müvekkilim böyle bir durumda bu tür insanların beyanlarıyla yargılanıyor, söyleyecek söz bulamıyoruz. Değerli heyet, öncelikle biz de diğer meslektaşlarımız gibi birleştirme kararına itiraz ediyoruz. Birçok dosyanın tek potada ve biraz önce beyan ettiğiniz gibi 3 gün süren savunmalar 3 gün süren savunmalardan bizim bir alakamız yok ki 15 dakika bir süremiz var ki müvekkilimiz de burada kendisini de savunamıyor. Lütfen birleştirme kararından rücu edin, buna itiraz ettiğimizi bizde belirtiyor, gerekirse hukuki diğer meslektaşlarımız hukuki mevzuattan açıklamalar yapalım size. Bir ikincisi müvekkilin durumu ciddi ivedi bir şekilde müzekkere yazıp 6 ay sonra sonucunu beklememek kaydıyla hemen son durumu dünkü dilekçemin ekinde belirttiğim epikriz ve diğer belgeleri de dikkate alarak lütfen sorun, bizim beyanlarımızı bırakın kendiniz sorun, durumunu sorun ve bakın nasıl tahliye şartları gelmişte geçmiş, kaçma şüphesi kaçmıyor, yürüyemiyor ki, kaçsın. Yürüme şüphesiyle belki tutuklayabilirsiniz kendisini tutukluluğun devamına, delilleri mi karartacak Yüksel Dilsiz delilse karartılacak bir tarafı yok zaten, Nuray Başaran delilse ki, aldığı tiyatro eğitiminin hakkını vererek burada gerekli isnatlarda, çirkin iftiralarda bulundu umarım şikayetimiz üzerine Savcılar gereğini yapacaklardır. Bunlar delilse delil değil bunlar, isnat edilen kendisine ait olduğu iddia edilen telefon numaraları da kendisine ait değil, mesajlar da uydurma ve yalan. Tuncay Özkan’la görüştüğü iddia edilen Word belgesi de gerçeği yansıtmamakta. Sayın Başkan, lütfen elinizi vicdanınıza koyarak karar verin, sizden sadece karar verirken hukuk sınırlarını da bırakın bir tarafa, vicdanla 4 yıl az değil bu. 42 ay, bir ömür demektir. İnsanlar burada kanıksamış gidip gidip geliyorlar klasik savunmalarını yapıyorlar saygıyla önünüzde eğiliyorlar, vekiller bizler savunmalarımızı yapıyoruz ve bu sürekli bir ayda bir tekrarlanıyor. Bu bir tarafında mantık hatası var, müvekkilimin tahliyesini veya gerekli güvenlik tedbirlerine ilişkin tedbirlerin alınarak tahliye edilmesini saygıyla talep ediyorum. Teşekkür ederim.”

Mahkeme Başkanı: “Tamam. Buyurun.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “05:39 itibariyle konuşmaya başlıyorum saat

05:39. Efendim şimdi bundan önce duruşmalarımız genel olarak bizim bir buçuk ayda bir, bir hafta yapılıyordu çok istisnai olarak ikinci haftaya uzuyordu ve bu bir haftaların sonunda da bize o bir haftalık silsile sonucunda yapılar yargılamaya ilişkin 15 dakikalık bir konuşma hakkı veriliyordu. Ne zaman ki, dosyalar birleşti duruşma takvimimiz değişti ve bu sefer mesela duruşmamızı kesintisiz olarak 3 hafta yaptık şöyle kabaca bir baktım 10 kusur tane tanık dinlemişiz gizli ve açık 10 kusur tanık. Biz 3 hafta boyunca yaptığımız bu duruşmalar sırasında tanıkların müvekkiller veya davanın geneli hakkında yaptığı tüm beyanlara ilişkin biz beyanda bulunmaya çalışırsak şu aşamadaki şu anda yaptığımız duruşmaya göre her bir tanığa sanırım bir ya da bir buçuk dakika zaman ayırmamız gerekecek. Şimdi bu durumda aldığınız bu karar duruşmaların silsilesini yargılamayı uzatırken bizim savunma hakkımızın da kısıtlanması anlamına geliyor. Yani siz bir hafta yaparken de 15 dakika veriyorsunuz yargılama sonunda avukatlara ve sanıklara yapılacak savunmayı. 3 hafta da yaptıktan sonrada 15 dakika

57

Page 58: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:58

veriyorsunuz. Bir kere bu hususu dikkate almanızı ve bu nedenle de bizim bu 15 dakikada hangi tanık hakkında hangi beyanına cevap vereceğiz dosyaya yeni giren belgelerden hangisini değerlendireceğiz biz müvekkilimizi bu 15 dakika içerisinde nasıl savunacağız, siz 3 hafta duruşma yaptınız. Bu hususu vicdani olarak değerlendirmenizi talep ediyorum. Ben şimdi bir sürü tanık var hangi biri hakkında konuşayım 15 dakikada efendim tanıklar dinlendikten sonra Ceza Usulü Muhakemesi Kanunu diyor ki, tanığın beyanları hakkında taraflara sorulur. En azından bize bu bunu yapın, deyin ki her bir tanıktan sonra ey taraflar, ey sanıklar, ey avukatlar konuşun ne diyorsunuz bu tanık hakkında biz de o gün konuşalım tanık beyanlarını o gün değerlendirelim. Çünkü aldığınız tutum, yargılamada sergilediğiniz tutum şöyle; sus, konuşma, tanık senin hakkında konuşmuyor. Efendim bu yapılan bu uygulamayla şu hale geldik maalesef her bir sanık keşke bu tanık benim hakkımda bir iki laf etse de benim kalkıp konuşmaya hakkım olsa, imkanım olsa demeye başladı ve sizinle farkındaysanız ilk defa senin hakkında bir şey söyledi, söylemedi polemiği yaşamaya başladı sanıklar. Yani bunu siz doğal karşılıyor musunuz bir yargılama içinde? Yani…”

Mahkeme Başkanı: “Avukat Hanım anladım da yani yargılamanın da adil ve makul bir süre içerisinde bitirilmesi lazım.”

Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Efendim yargılama makul sürede biter, hızlı bitmez.”

Mahkeme Başkanı: “Bakın bakın her tanıktan bu şekilde söz verirsek her tanıktan sonra demek ki, 3 gün konuşulacak.”

Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Efendim bir tanığı 2 gün dinliyorsanız o tanık hakkında da herkese cevap hakkı vereceksiniz.”

Mahkeme Başkanı: “Efendim, yani 3 gün, 3 gündür, 3 gündür talep ve beyanlar alınıyor, yani iktisatlı kullanırsa tanıklar hakkında da beyanda bulunur, tartışmayalım efendim lütfen buyurun.”

Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Evet efendim tartışmayalım. Ben beyanlarımı sonlandırayım.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.Mahkeme Başkanı: “Efendim demin deminden beri başka şeyler söylüyor… buyurun tanık

beyanlarıyla ilgili konuşabilirsiniz. Buyurun.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Ben mahkememizin usul yönünde aldığı

kararların hukuk usulüne uygun olmadığı yönünde beyanda bulunuyorum efendim.”Mahkeme Başkanı: “Tamam, evet buyurun.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Her bir tanık açısından senin hakkında bir

şey söylemedi sus demeniz usule aykırıdır öncelikle burada bir örgüt yargılaması yapılıyordur, en öncelikle bunun daima göz önünde bulundurmanız gerekmektedir. 2.”

Mahkeme Başkanı: “Avukat Hanım.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Biz burada tanıkları yargılamıyoruz

diyorsunuz.”Mahkeme Başkanı: “CMK 201’e göre sanıklar Başkan vasıtasıyla sorularını sorabilirler

CMK.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Yazılı mı sorarlar efendim.”Mahkeme Başkanı: “Efendim CMK 201’de nasıl sorulacağı konusunda herhangi bir

açıklık yok sözlü veya yazılı olarak sorulacağı konusunda açıklık yok. Yargılamanın düzeni açısından, disiplini açısından ve adil ve makul bir sürede yargılamanın bitirilmesi açısından bu yönteme başvurduk daha önce herkes sözlü olarak beyanda bulunabiliyordu, soru sorabiliyordu bu yargılamanın uzamasına sebep olduğu için hakkında beyanda bulunan kişiler, sanıklar sözlü olarak beyanda bulunabiliyorlar, onda bir herhangi bir problem yok. Diğer açısından da yazılı

58

Page 59: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:59

beyanda yazılı soru soracak olan sanıklar da savunma kapsamında bu soruları rahatlıkla sorabiliyorlar.”

Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Efendim saat 5:44 şunu hatırlatmak istiyorum acaba bir hüküm olmamasının nedeni ceza yargılamasının sözlü yapılıyor olması şeklinde genel bir kaide getirilmiş olması olabilir mi sizce, kanunda.”

Mahkeme Başkanı: “Efendim bu yargılama yetkimizi.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Özel bir hüküm olmaması.”Mahkeme Başkanı: “Yargılama yetkisini ilgilendiren bir şey mahkemenin takdiri o şekilde

karar verdi. Buyurun devam edelim.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Her biri için yazılı yapılır denmez çünkü

ceza yargılaması kural olarak kanuna göre sözlü yapılır efendim. Şimdi biz burada tanıkları yargılamıyoruz efendim haklısınız bunu söylüyorsunuz. Fakat şunu da bilmenizi istiyorum veya buna dikkatinizi çekmek istiyorum efendim tanıklar da bizi yargılamıyor burada tanıklarda burada bizi yargılamıyor. Eğer bir tanık buraya çıkıp iki gün boyunca buradaki tüm sanıkları itham edecek şekilde tamamını kapsayacak şekilde yargılarını ileri sürür ve bu adamlar kandırılmış derse bizde döner bütün sanıklar olarak biz bu tanığı sen bunu nereden söylüyorsun diyebilmeliyiz efendim. Sen böyle bir kanaati burada tanık olarak nasıl beyan edersin, sen hakim misin, sen bilirkişi misin diyebilmeliyiz efendim. Eğer bir tanık 2 gün boyunca buradaki bütün sanıkları yargılarsa kusura bakmayın buradaki bütün tanıklarda o sanıklarda o tanığı yargılar efendim. Bir diğer konu iddianameleri tebliğ etme kararıyla usulü işlemlerin tamamlandığı yönünde bir karar aldınız. Sayın Heyet ben kendi müvekkilim adına söylüyorum, ikinci iddianame duruşmaları başladığından beri benim müvekkilim hakkında burada dinlenen tüm sanıklar hemen hemen tüm tanıklar beyanda bulundu ben bunu gözlemledim. Siz bizi bu iddianameyi tebliğ ederek bu usulü eksikliği yerine tamamladınız mı? Bizim o tanıklara bizim burada müvekkilim aleyhine bir sürü beyanda bulunmuş o sanıklara bir tane soru sorma imkanı bize tanımadan siz o iddianameyi bize vererek bu usulü eksikliği tamamladığınızı mı düşünüyorsunuz efendim. Ceza usu… bu mudur, hukuk bu mudur, adalet bu mudur, hak hukuk böyle mi yerine getiriliyor efendim? Biz şimdi o iddianameyi elimize alınca usulü olarak bütün işlemler tamamlandı hadi bakalım bundan sonra da birlikte götürelim dediğimizde bizim o tanıklara o sanıklara soru sorma hakkımızı kim telafi edecek, bu nasıl telafi olacak, yok. Tanığın şahsiyle ilgili sorular sorulmaz efendim bir tanık eğer ben kolayla zehirlendim bademciklerime suikast düzenlendi diyorsa o tanığa şahsıyla ilgili soru sorulur efendim. O tanığa sen bir akıl hastanesinde yattın mı diye sorulur. Bu bizim görevimiz değil efendim Sayın Mahkemenin görevi bu. bunu biz yapmayacağız, bu Sayın Mahkeme tarafından tanığın kişilik özellikleri neyi ne kadar doğru söylediği neyi ne kadar veya burada adam hasta mı? Bunlar sorgulanır efendim. Bizi bu konularda lütfen eleştirmeyin ve bizi susturmayın. Biz kimliğini bile bilmediğimiz tanıkların bizim hakkımızda deli mi, akıllı mı, hasta mı, hastaneden yeni mi çıktı, hapishaneden mi yeni çıktı birimize husumeti var mı, o cezaevine niye girdi?”

Mahkeme Başkanı: “Avukat Hanım.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Niçin yatıyor?”Mahkeme Başkanı: “Tanığın bahsettiği olaylarla ilgili olarak soru sorabilirsiniz, doğru

söyleyip söylemediğini test edebilirsiniz ancak sanığın psikolojik durumu, şahsiyeti, kişiliğini yargılamaya burada hakkımız yok.”

Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Efendim peki.”Mahkeme Başkanı: “Efendim o tür şeyler efendim Adli Tıpa göndermek psikolojik

durumun incelemek şahsiyetini ilgilendirir.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Peki efendim o zaman.”Mahkeme Başkanı: “Lütfen lütfen bu sınırı iyi tespit edelim. Buyurun.”

59

Page 60: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:60

Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Saat 5:48 efendim peki o zaman şöyle deyim bunu söyleyen tanık Sayın Heyetiniz tarafından Adli Tıpa sevk edilmediyse akıl sağlığının yerinde olduğu kanaatinin uyandığını mı anlayacağız?”

Mahkeme Başkanı: “Öbür türlü her tanıktan da gelmeden önce rapor alalım.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Evet efendim.”Mahkeme Başkanı: “Akli hali yerinde mi akıl zayıflığı var mı diye rapor alalım.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Evet efendim.”Mahkeme Başkanı: “Ondan sonra dinleyelim.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Evet.”Mahkeme Başkanı: “Böyle şey mümkün değil efendim.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Hele bir gizli tanık.”Mahkeme Başkanı: “Kabul etmek mümkün değil.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Dinliyorsanız, hele bir gizli tanık

dinliyorsanız, asıl olan tanığın açık dinlenmesidir. Esas, tanığın açık dinlenmesidir. Eğer onu gizliyorsanız o gizliliğin altında yatan ve bizi zarara uğratacak hususları da siz araştıracaksınız efendim. Tanığın sözü kesilmez efendim tanık eğer şunu diyorsa ben şu kişinin silahı sağ eline aldığını C şahsına doğrulttuğunu tetiği şu şekilde kes çeki… derken tanığın sözünü kesmeyiz efendim ama tanık derse ki, ben Google’dan araştırma yaptım 1950’lerde NATO tarafından kurulmuş bilmem… bu tanığın sözü kesilir efendim. Ama tanığın sözünün kesilmemesi hususu, tanıksa geçerlidir, tanık olarak beyan veriyorsa bilirkişi, uzman kişi, tecrübesinden faydalanılan kişi değil de gerçekten bir olaya bir suça bir faile birebir tanık olduysa kesilmeyecektir efendim. Lütfen bu konuda bunları bize zamanında söyletmediğiniz için maalesef bu 15 dakikamı bunlara bu itirazlarımı ileri sürmek için kullanmak zorunda kalıyorum, bu hususa da Sayın Mahkemeniz tarafından dikkat edilmesini ve tanığın gerçek anlamda tanıklık yapmıyorsa bu hususun Sayın Mahkeme tarafından gözetilmesini talep ediyorum. Efendim gizli tanıklara bakın ne kadar zamanım kaldı. Tanıklar, Gizli Tanık Gurbet ne söyleyeyim hakkında Veli Küçük Gazi olaylarını Trabzon’a aldı diyor, Veli Küçük o sırada Giresun’da bile değil. PKK’nın ve PKK’nın Karadeniz’e girdiğini girdiği konusunda ne söyledi biliyor musunuz buraya not aldım, bu benim naçizane komplo teorim. Veli Küçük zamanında Karadeniz’e PKK girmesindeki hususundaki tanıklığı naçizane komplo teorisi efendim kendisinin. Bunu da bu şekilde söyledi burada. MLKP’nin Pamukova’da sığınak kazdığı sırada Veli Küçük’ün bunu yol verdiğini söyledi Veli Küçük o sırada Bilecik’te değil. Bu hususların hepsi burada maalesef sadece bizim tarafımızdan sorgulanmak suretiyle sadece Allah’tan bacağım kolum kırılmıyor, ben buna dua ediyorum Allah’tan bu duruşma salonuna gelmemi engelleyecek bir husus yok. Ki, ben bu sorguları yapabiliyorum efendim ya yapamasam bunları kim açığa çıkaracak. Gizli Tanık Akdeniz kolayla bademciklerine suikast düzenlenmiş karısının çırılçıplak sokağa fırması pastayla temin edilmiş ben başka bir şey söylemiyorum. Gizli Tanık C efendim Gizli Tanık C burada defaten benim müvekkilime Veli Efendi diye seslendi. Siz kendi onurunuzu nasıl koruyorsanız kendi şahsiyetinizi haysiyetinizi nasıl koruyorsanız lütfen eğer madem bizi konuşturmuyorsunuz bizim onurumuzu da koruyor. Siz kendinize ne kadar hassassanız, onun yarısını lütfen bu hassasiyeti yarısını bize de gösterin.”

Mahkeme Başkanı: “Efendim burada kimse kimseye hakaret edemez.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Veli Efendi. Veli Efendi.”Mahkeme Başkanı: “Hakaret anlamında hakaret anlamında söylenmiş bir söz değil.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Orada bir Veli Efendi var ya.”Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Orada bir Veli Efendi var ya o Veli Efendi.”Sanık Veli Küçük söz almadan konuştu: “Hakaret etti.”Mahkeme Başkanı: “Lütfen efendim lütfen.”

60

Page 61: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:61

Sanık Veli Küçük söz almadan konuştu: “Hakaret etti.Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Baba (bir kelime anlaşılmadı).”Mahkeme Başkanı: “Tamam siz öyle değerlendiriyorsunuz, hakaret değerlendiriyorsunuz.

Sanık Ergün Poyraz’ın sorusu üzerine tanıkta öyle cevap verdi.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Efendim Bülent Orakoğlu, Baba.”Sanık Veli Küçük söz almadan konuştu anlaşılmadıSanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “(bir kelime anlaşılmadı).”Mahkeme Başkanı: “Veli Bey lütfen, buyurun Avukat Hanım.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Bülent Orakoğlu ben ne diyeyim Bülent

Orakoğlu’na burada sanki size bir milat verilmiş o milada kadar bir usulü işlemlerin tamamını tamamlamak için koşuyorsunuz izlenimini veriyorsunuz bize ve biz diyoruz ki, ne oldu, nereye yetişmeye çalışıyoruz. Yargılama hızlı yapılmaz efendim makul sürede yapılır. Hızlı olmaz, hızlandırılmış yargılama olmaz efendim makul sürede yapılan yargılama olur ve Bülent Orakoğlu’nu bu şartlar altında 2 gün sorguluyorsunuz bir gününü sadece Savcı soruyor, bakıyorum ifadelerine bir tek kişi hakkında bir tek beyanı yok. Burada yargılanan bir tek kişi hakkında bir tek beyanı yok. Onun için de kimse soru soramıyor ama 2 gün sorgulanıyor. Senin hakkında beyanı yok diyorsunuz, kimsede soru soramıyor, e ne beyanı var diye bakıyorsunuz, hiçbir beyanı yok.”

Mahkeme Başkanı: “Efendim yazılı yazılı şekilde sorabiliyorlar, lütfen çarpıtmayalım. Yazılı dilekçe verirler, sorularını değerlendirir sorar Başkan vasıtasıyla sorar.”

Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Bülent Orakoğlu’nun saat 05:53 Bülent Orakoğlu’nun 3 aylık İstihbarat Başkanlığı ve 60 yıllık kendisine göre engin tecrübesi burada onun muteber şahsiyetini günlerce dinlememize neden oldu efendim. Ne söyledi? Bence herhalde diyorum biz bilmiyoruz ama çok şey söyledi, herhalde ben başka açıklama getiremiyorum çok şey söyledi herhalde. Son Sedat Tatar efendim Sedat Tatar buraya geldi.”

Mahkeme Başkanı: “Avukat Hanım lütfen üslubunuza dikkat edin.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Tabi efendim.”Mahkeme Başkanı: “Mahkememizi yargılar mahiyette beyanda bulunmayın lütfen.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Tabi efendim tabi efendim tabi tabi.”Mahkeme Başkanı: “Bu savunma sınırını aşan bir beyan oluyor buyurun.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Buyu… tamam, efendim devam ediyorum,

05:54 Sedat Tatar, Sedat Tatar kamu tanığı olarak buraya geldi ve bugüne kadar gizli tanık gerek tanıkların açık tanıkların gerekse gizli tanıkların Veli Küçük hakkında Kocaeli Bölgesindeki, bütün iddialarını ve Savcılık Makamının iddianameye koyduğu bütün iddiaları yalanlayacak şekilde beyanda bulundu. Efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Avukat Hanım lütfen bu şekilde devam edemezsiniz hatırlatıyorum.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Efendim ne dedim.”Mahkeme Başkanı: “Mahkememize bu şekilde beyanda bulunamazsınız.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Ne dedim.”Mahkeme Başkanı: “Lütfen efendim.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Efendim düzeltin beni hangi konuda.”Mahkeme Başkanı: “Yani yaptığımız her şeyi eleştirir mahiyette bir şeyler söylüyorsunuz

lütfen.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Efendim Sedat Tatar’ın tanıklığından

bahsediyorum.”Mahkeme Başkanı: “Böyle devam edemezsiniz Avukat Hanım. Kesmek zorunda

kalacağım lütfen.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “Yani.”

61

Page 62: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:62

Mahkeme Başkanı: “Böyle devam edemezsiniz lütfen üslubunuza dikkat edin, kullandığınız sözlerinize de dikkat edin. Bakın avukat arkadaşlar konuştular, süre dışında hiç sözlerini kesmedik.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı. Mahkeme Başkanı: “Süre dışında süre süre dışında kesmedik. Lütfen efendim.”Üye Hakim Fatih Mehmet Usul: “(bir kelime anlaşılmadı) fazla konuştun…”Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.Mahkeme Başkanı: “Bakın bu üslubunuz yanlış.”Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.Mahkeme Başkanı: “Lütfen efendim.”Sanık Doğu Perinçek müdafii Av. Mehmet Cengiz söz almadan konuştu: “Yapmayın

efendim.”Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.Mahkeme Başkanı: “Hayır bu tür bu tür üslup mahkememize mahkememizin şahsiyetini,

heyetini yargılar şekilde söylemede bulunmanız doğru değil.”Sanık Doğu Perinçek müdafii Av. Mehmet Cengiz söz almadan konuştu: “Efendim usul

hatası yapılıyor yani.”Mahkeme Başkanı: “Lütfen Avukat Bey Mehmet Bey lütfen lütfen konuştunuz, sizi

dinledik, sözünüzü kesmedik biliyorsunuz.”Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.Mahkeme Başkanı: “Ama Avukat Zeynep Hanımın şu anda hitap şekli üslup şekli yanlış,

mahkememizi, mahkememizi yargılar vaziyette beyanda bulunuyorsunuz. Buyurun devam edin, ancak aynı üslupla değil.”

Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “05:55 efendim.”Mahkeme Başkanı: “Mikrofonu kesmek zorunda kalacağım.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük: “05:55 efendim Sedat Tatar bugüne kadar

Veli Küçük’ün hakkında tanık beyanları, gizli tanık beyanlarının tamamını yalanlayan mahiyette ve onların aksine beyanlarda bulundu efendim. Sonra deminki cümlemin aynısı bu arada her şeyde burada sizlerin gözü önünde oldu. Efendim sonradan ben benim Mehmet Demirtaş’tan bir yabancı madde aldığıma ilişkin hakkımda tutanak tutulduğunu öğrendim ve ekindeki resimlere baktım ben Mehmet Demirtaş’tan herhangi bir madde almıyorum bu resimlerde Veli Küçük’le Sedat Tatar sohbet ediyorlar. Zabıtlara geçen resimler benim Mehmet Demirtaş’tan bir şey alırken çekilmiş resimlerim değil, Veli Küçük’le Sedat Tatar’ın tanıklığı sona erdikten sonra çekilmiş sohbet esnasındaki resimleri efendim. Şimdi bu konuda bir açıklamada bulunmak istiyorum Sedat Tatar’la Veli Küçük 3 sene birlikte çalışmış mesai arkadaşlığı yapmış, aynı garnizonda görev yapmış iki Türk Silahlı Kuvvetleri mensubudur. Sedat Tatar’ın tanıklığı bittikten sonra üstüne basarak söylüyorum tanıklığı bittikten sonra dışarı alınmadığı için birbirlerine hal hatır sormuşlardır resimleri çekerken ses kayıtlarında burada kayıt altına alındığını biliyorum ses kayıtlarının da dosyaya celbini talep ediyorum, Sedat Tatar’la Veli Küçük arasında geçen sohbetin ses kayıtlarının da dosyaya celbini talep ediyorum. Son olarak efendim bitiyorum. Bundan 30 yıl sonra bana göre bu yargılamalar şimdi 80 ihtilallarını nasıl yargılıyorsak ve nasıl televizyonlarda değerlendiriliyorsak 30 yıl sonra bu yargılamalar aynen öyle televizyonlarda medyada değerlendirilecek. Benim alnım açık olacak efendim, benim alnım açık olacak. Ben çocuğuma o 30 yıl sonrası için çok iyi bir miras bırakacağım. Ben ve müvekkilim biz çok iyi miras bırakacağız. Efendim bunu göz önünde bulundurmanızı ve ayrıca bugüne kadar tüm ta… içeri girip tutukluluk halini değerlendirmeniz sırasında şunu dikkate almanızı talep ediyorum, biz eğer her bir sanık için tutukluluk halini bugüne kadar getirmeseydik yani bu zamana kadar tutuklu tutmasaydık bu tanığı bu dosya şimdi olduğunda ne kadar geride olurdu, neyi ortaya çıkaramamış olurduk farz ediyorum X şahıs ha bu tutuksuz olsaydı ya da tutuklulukların

62

Page 63: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:63

devamına karar vererek yani bu insanları 5 yıl burada tutuklu tutarak neleri açığa çıkardınız efendim, tutuklu olmalarıyla tutuksuz olmaları arasındaki fark neydi, tutuklu olarak yargılayarak bu insanlarda bu davada neyi daha çok açığa çıkardınız bu hususların dikkate alınmasını talep ediyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun Avukat Bey.”Sanıklar Selçuk Özkan, Kenan Özay müdafii Av. Mustafa Kolenoğlu söz istedi verildi:

“Çok uzun uzadıya zamanınızı almayacağım zaten anlatabileceğim fazla bir şey yok efendim. 12.12.2011 tarihinde müvekkillerim huzurunuza çağırıldılar, buraya tutuksuz olarak geldiler ve huzurunuzda tutuklandılar. Öncelikle şunları söyleyelim, huzurda alınan ifadelerde, burada alınan ifadelerde müvekkillerim Danıştay saldırısında kullanılan silahlara ilişkin olarak aldıkları silahların fiyatları, müvekkilim Kenan Özay’ın Beyazıt’ta silahları aldığı şahsın bıyığı, sakalı, kaşı, gözü, saçı tanık olarak dinlenen, daha doğrusu sanık olan Osman Yıldırım’ın müvekkilimle nezarethanede kaldığı gece müvekkilimin çok rahat hareketlerde bulunmuş olmasını söylemesi dışında ayrıca bir diyalog geçmedi, ayrıca bir ifade de geçmedi. Öncelikle şunu söyleyeyim efendim ben olayın geçmişten bu yana gelişini çok kısa olarak 5 satırla açıklayacağım sadece, müvekkilim Kenan Özay ve Selçuk Özkan’a ilişkin olayın gelişimi aynen şu şekilde. Ankara Özel Yetkili 11. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanıyorlar, Danıştay saldırısı kapsamında Ankara Özel Yetkili 11. Ağır Ceza Mahkemesi görevsizlikle müvekkillerimin dosyasını tefrik ediyor. Suç basit bir suçtur, adi suçtur diyor, 6136 sayılı yasaya muhalefettir diyor, dosyayı Üsküdar Asliye Cezaya gönderiyor. Daha sonra Üsküdar 5 Asliye Ceza yaptığı yargılama sonunda müvekkilime, her iki müvekkilime 6136 sayılı yasaya muhalefetten, 13. maddesine muhalefetten ikişer yıl hapis veriyor. Şimdi olayın ilk gelişimini, olayın ilk gelişimine bakarsak efendim ifadelerde de sabit, müvekkilim burada huzurunuzda her şeyi, Kenan Özay açıkça açıkladı. Sipariş geliyor, müvekkilim bir müvekkilim olan Selçuk Özkan Kenan Özay’ı Denizli Fenerbahçe maçındayken ki bu TİB kayıtlarıyla da sabit, arıyor ve buluşmak istediğini söylüyor. Buluştuklarında bir avukata silah lazım diyor, avukatın Sedat Şahin’in avukatlığını yapacağını, bu nedenle kendisine silah lazım olacağını söylüyor. Müvekkilim de şahsın avukat olduğunu, ruhsatlı bir şekilde rahatlıkla silah alınabileceğini, neden bu şekilde silah istediğini sorduğunda da diğer müvekkilim Selçuk Özkan da ona söylendiği üzere yanlarına 2 tane koruma tutacağını, onlara vereceğini söyleyerek bu silahları istiyor. Müvekkilim de daha önce kendisinin de aldı, bunu zaten inkar etmiyor müvekkilim, kendisinin de aldığı yerden, aldığı ücret karşılığında ki kendisine para değil, silahların ücretinden bahsediyorum. Çünkü bu silahlar hakkında bir 6800 lira deniyor, bir 4000 Dolar deniyor, bir esası 5400 liradır, müvekkilime verilen para 5400 liradır. 2700 çarpı 2, iki silahtan 5400 liradır. Müvekkilim Beyazıt’ta gidiyor, Dayı lakaplı şahıstan alıyor silahları, çiçekçiye geri dönüyor, bunların hepsi TİB kayıtlarında ve baz istasyon kayıtlarından zaten dosyanızda sabit. Geri dönüyor, çiçekçide, Üsküdar çiçekçide diğer müvekkilim Selçuk Özkan’a silahları teslim ediyor. Selçuk Özkan’da silahları kendisine söyleyen, yani avukata silah lazım diyen Aykut Metin Şükre’ye silahları sanık Aykut Metin Şükre’ye silahları teslim ediyor, sonrasını bilmiyorlar. Yani burada özellikle vurgulanması gereken soru şu, aslında sormamız gereken soru şu, bu silahların Danıştay saldırısında kullanılacağını müvekkillerim biliyor muydu, bilmiyor muydu? Bence bütün işin özeti bu, bu dosyanızda çok, dosya bas bas bağırıyor efendim, benim ayriyeten açıklamama gerek yok, kimse sanığın Alparslan Arslan’ın da kendisi de dahil olmak üzere böyle bir şeyin olmadığını, bu şekilde haberlerinin olmadığını zaten beyan etti. Üsküdar 5 Asliye Ceza Mahkemesinde müvekkillerim yargılandı, bunu neden özellikle söylüyorum. Şimdi çok uzun bir avukatlık hayatım yok ama hep aynı şeyle karşılaşıyorum, yani özellikle son beş altı yıldır. Birileri bir suçlardan yargılanıyor, basit suçlardan, adi suçlardan yargılanıyor. Daha sonra bu dosyaların tamam, sonunda beraat ediyor veyahut da müvekkillerim gibi ceza alıyorlar. Sonra dosya bir şekilde özel yetkili Mahkemelerce bu adamların tamamı geri çağırılıyor, sen yargılandın ama dur bakalım diyorlar, sen ondan aldın ama adi suçtan değil sen örgüt

63

Page 64: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:64

kapsamında bu suçu işlemişsin deniyor. Pardon şüphe vardır deniyor, zaten hukuk fakültesi 2. sınıf Ceza Genel dersi klasik bize öğretilen şeydir şüpheden sanık yararlanır. Yani ceza hukukunun genel prensibi, onu da bir kenara koyuyoruz. Müvekkilimin tutuklanma gerekçesinde, burada huzurunuzda tutuklanma gerekçesinde aynen öyle söylüyor çünkü sizin kelimenizi söylüyorum. Suç vasfının sanığın, sanıkların aleyhine değişme ihtimali, hani şüpheden sanık yararlanıyordu. Öyle olması gerekmiyor muydu? İkinci iş olarak da 6136 sayının 13. maddesi, 12. maddesi diyorsunuz, 12. maddesine binaen 6136 salının 12, 12. maddesine binaen tutuklanmalarına diyorsunuz. Müvekkillerim 13. maddeden ceza alıyor, şimdi CMK 307/4 çok net, aynı suçtan dolayı bozma ilamından sonra daha ağır ceza verilemeyeceği netken nasıl oluyor da müvekkilimin suç vasfı 6136’dan 13 oluyor bu da yargılamanın sonunda buradan ceza veremeyeceğinizde çok net 307 çok açıt çünkü tüm bunları söylüyorum. Ayriyeten bir hususa daha değineceğim benim her şeye ve burada olan tüm her şeye çok iyi yani daha yeni vekalet aldım ama bu gördüğüm kadarıyla burada olan herkese ve her şeye inat benim müvekkillerimin size inancı var, halen daha var benim anlayamadığım şekilde halen daha var ve ben artık adaletinize inanıyorum, en azından bugün bu tahliyeleri değerlendirirken müvekkillerimin ifadelerinde samimi olarak bir insan suçunu aynı olur ya efendim karakolda ben dayak yedim emniyette dayak yedim der suçu inkar eder, şey suçu kabul ettim der sonradan da inkar ettiği zaman ben emniyette dayak yemiştim der. Müvekkilim Kenan, Kenan Özay ilk ifadelerinin tamamında hani suçu inkar ediyor tam tersi olarak huzurunuzda her şeyi ayrıntılı olarak anlatıyor, aleyhinde yani olabilecek bütün deliller toplantı zaten müvekkilim aleyhinde delil yok, yargılaması yapılmış bir şeyi tekrar yargılıyoruz burada tüm bunlar dikkate alındığında tabi ki, tahliye talep edeceğim takdirinize bırakacağım adli kontrol ben daha uygulandığını görmedim, belki ilk defa sizinle tecrübe etmiş oluruz yani en azından benim girdiğim dosyalarda hiç görmedim ilk defa sizinle tecrübe etmiş oluruz, biz gene de demiş olalım adli kontrol talebi de olabilir, özellikle söylüyorum efendim bu davanın sonunda CMK 307/4 yasası gereğince siz müvekkillerime zaten daha bundan farklı bir ceza veremeyeceksiniz bunu özellikle dikkate almanızı talep ediyorum, müvekkillerimin bihakkın tahliyesini talep ediyorum özellikle bir hususu daha son kez söylüyorum burada huzurunuzda Tanık Osman Yıldırım dinlendi şahsın kendisine dahi, şahsına hakaret etmeyeceğim çünkü bunu biliyorum karşısınız ama şahsın kendisine dahi faydası olmayan buradaki herkesçe de artık hafızasına kazınmış bir şey var, bir tek cümle var bunu tekrar ediyorum diyor ki, müvekkilim nezarethanede beraberlermiş çok rahat hareketlerde bulunuyormuş. Ne demektir bu efendim ben anlayamadım, tahliye etmeyecekseniz de gerekçesini gösterirken somut aynı şeyleri zaten meslektaşlarım söyledi ben de söyleyeceğim en azından benim anlayabileceğim bir şekilde bir zeka fukarasına anlatacak şekilde anlatırsanız ben de müvekkillerime o şekilde anlatırım, çünkü bana sorulduğu zaman müvekkilime müvekkilimin ailesine ben müvekkilimin neden burada olduğunu zaten yargılandığı bir suçta şimdi neden burada olduğunu izah edemiyorum. Siz izah ederseniz gerekçenizde görürsem hiç olmazsa aynen okurum efendim, başka bir talebim yok.”

Mahkeme Başkanı: “Evet. Avukat arkadaşlardan başka beyanda bulunacak yok.”Talep ve beyanlarla ilgili olarak görüşü sorulan İddia Makamı.Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sayın Başkan bir kısım sanık ve sanık

müdafilerinin bir kısım taleplerine ilişkin iddia makamı görüşü ile tevsii tahkikat taleplerimizi arz ediyorum. A, Sanıklar ve müdafileri talepleri. 1, Sanık Kemal Kerinçsiz’in, 28 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki taleplerinin kabul edilerek, a, İstanbul İl Dernekler Müdürlüğü’ne yazı yazılarak, Büyük Güç Birliği Derneği’nin sicil dosyası ve 30 Haziran 2006 tarihli kuruluş bildirgesinde el yazısı ile isimlerin yazılı olduğu ikinci sayfasının tetkik ve iade edilmek üzere gönderilmesinin istenilmesine, b, İstanbul 21. Sulh Ceza Mahkemesi’ne yazı yazılarak, 2009/228 Esas sayılı dava dosyasının tetkik ve iade edilmek üzere gönderilmesinin istenilmesine. 2, Sanık Muzaffer Tekin’in, a, 17 Mayıs 2012 ve 25 Mayıs 2012 havale tarihli savunma mahiyetli

64

Page 65: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:65

dilekçelerinin dosyaya eklenilmesine, b, 29 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nden birleşen Danıştay dosyası sanıklarına ait HTS raporları ile Pınar sitesi baz raporlarının kendisine verilmesine, c, 29 Mayıs 2012 havale tarihli daha önce karar verilmiş olan mükerrer talepler içeren dilekçesi hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına. 3, Sanık Doğu Perinçek’in, 28 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki, a, 1. sıradaki eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın tanık olarak dinlenmesi talebinin, mahkemenin takdir yetkisinde kalınarak karara bağlanılmasına, b, 2. sıradaki 1973 yılında Ankara Sıkıyönetim Mahkemesinde görülen Kara Kuvvetleri Devrimci Subaylar Örgütü Davası dosyasının onaylı suretinin getirtilmesi talebinin kabul edilerek, dosyaların devredildiği Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nden istenilmesine, c, 3. sıradaki talebinin kabul edilerek, Emniyet Genel Müdürlüğü istihbarat Daire Başkanlığı’na yazı yazılarak PKK terör örgütü yöneticisi Abdullah Öcalan ile Sabri Ok arasında gerçekleştiği iddia edilen telefon görüşme çözümlerinin gönderilmesinin istenilmesine, yazılacak yazıya tanık Bülent Orakoğlu’nun beyanlarının bulunduğu duruşma tutanaklarının eklenilmesine, d, 4. sıradaki Aslı Aydıntaşbaş’ın tanık olarak dinlenmesi talebinin, mahkemenin takdir yetkisinde kalınarak karara bağlanılmasına, e, 5. sıradaki Aslı Aydıntaşbaş’ın el yazıları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması talebinin tanık olarak dinlenmesi halinde yaptırılmasına, bu aşamada reddine, f, 6. sıradaki Şamil Tayyar’ın tanık olarak dinlenmesi talebinin kabul edilmesine, Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya’nın tanık olarak dinlenmesi talebinin mahkemenin takdir yetkisinde kalınarak karara bağlanılmasına, g, 7. sıradaki; aa, Talebi kabul edilerek, Şehit ve Gazi Dernekleri’ne yazı yazılarak 20 Temmuz 2006 günü Ankara’da yaptıkları protestodaki bildirinin gönderilmesinin istenilmesine, bb, Müslüm Öztürk’ün tanık olarak dinlenmesi talebinin, tanık dinlendiğinden reddine, cc, Yıldız Namdar’ın tanık olarak dinlenmesi talebinin kabulüne, dd, Ahmet Büyükburç, Dilaver Girgin, Mehmet Yavuz ve Mahmut Çam’ın tanık olarak dinlenmesi talebinin mahkemenin takdir yetkisinde kalınarak karara bağlanılmasına, f, 8. sıradaki Eskişehir eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın tanık olarak dinlenmesi talebinin kabulüne, g, 9. Sıradaki Mit eski Müsteşarı Şenkal Atasagun’un Başbakanlık ve Genelkurmay Başkanlığı’na yolladığı, ayrıca Cumhurbaşkanı’na sözlü olarak sunduğunu belirttiği MİT şeması örneğinin kendisine verilmesi talebi konusunda mahkemeniz önceki kararında bir isabetsizlik bulunmadığından değiştirilmesine yer olmadığına, h, 10, 12, 13 ve 14 sıradaki, Şenkal Atasagun, Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Necdet Sezer ve Sabri Uzun’un tanık olarak dinlenmesi talebinin mahkemenin takdir yetkisinde kalınarak karara bağlanılmasına, i, 11. sıradaki Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün tanık olarak dinlenmesi talebinin kabulüne, j, 15, 16 ve 17. sıradaki yargılamaya bir katkı sağlamayacak taleplerinin reddine. 4, Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk’ün, 18 Mayıs 2012 havale tarihli, a, 1 sıra numaralı dilekçesindeki, gizli tanık ilkadım ve tanık Fehmi Koru’nun tanık olarak dinlendikleri celsede hazır olma talebini mahkemenin takdir yetkisinde kalınarak karara bağlanılmasına, b, 2 sıra numaralı bilgilendirme amaçlı dilekçesinin dosyaya eklenilmesine. 5, Sanık Veli Küçük’ün, 29 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki daha önce karara bağlanmış mükerrer talepleri konusunda yeniden karar verilmesine yer olmadığına. 6, Sanık Fikret Emek’in 28 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki talebinin genişletilerek kabul edilip, Genelkurmay Başkanlığı’na müzekkere yazılarak sanık Fikret Emek’in 2003–2007 yılları arasında Genelkurmay Karargahına giriş yapıp yapmadığı ve ziyaret ettiği kişilerin tespit edilerek mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine. 7, Sanık Ergün Poyraz’ın, 28 Mayıs 2012 havale tarihli savunma mahiyetli dilekçelerinin dosyaya eklenilmesine, yargılamaya bir katkı sağlamayacak tanık dinletme taleplerinin reddine. 8, Sanık Mehmet Demirtaş’ın, 28 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki taleplerinin kabul edilerek, dilekçesinde belirttiği yerlerden bilgi ve belgelerin getirtilmesi için müzekkere yazılmasına. 9, Sanık Bora Ballı’nın, 29 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, gelmeyen yazı cevaplarının akıbetlerinin sorulmasına. 10, Sanık İsmail Sağır’ın, 21 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek,

65

Page 66: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:66

İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen kamuoyunda Oyak Güvenlik davası olarak bilinen dava dosyası geldiğinde bir suretinin kendisine verilmesine. 11, Sanık Kenan Özay’ın, 28 Mayıs 2012 havale tarihli, savunma mahiyetli dilekçesinin dosyaya eklenilmesine. 12, Sanık Erkan Ayyıldız’ın, 28 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, a, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak, A–002 numaralı mobese kameralarına ait 1–16.Mayıs.2006 tarihine ait görüntü kayıtlarının DVD ye aktarılarak mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, b, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak, Mercan Uzunçarşı Caddesi Ahıskalı Han girişinde bulunan Denizbank şubesinin 1 Şubat 2006 ila 16 Mayıs 2006 tarihleri arasındaki güvenlik kamera görüntülerinin temin edilerek DVD ortamında gönderilmesinin istenilmesine. 13, Sanıklar Sedat Peker ve Oğuz Bulut müdafii Sayın Avukat Mehmet Doğurğa’nın, 18 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki, mesleki mazeretinin kabulüne. 14, Sanık Muhittin Erdal Şenel müdafii Sayın Avukat Serkan Günel’in, 30 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki, Avukat Turan Karakaş ve Yücel Yener’in tanık olarak dinlenmesi talebinin mahkemenin takdir yetkisinde kalınarak karara bağlanılmasına, diğer talebinin yargılamaya bir katkı sağlamayacağından reddine. 15, Sanık Özkan Kurt’un, a, 10 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki, cezaevinde harici hard disk ve harici bellek kullanmasına izin verilmesi talebinin, yargılamaya ilişkin olmadığından reddine, dilekçesinin gereği için ilgili cezaevi idaresine gönderilmesine, b, 18 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek birleşen davalara ilişkin iddianamelerin cilt halinde kendisine verilmesine. 16, Sanık Doğu Perinçek müdafii Sayın Avukat Mehmet Cengiz’in, a, 18 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, İstanbul (CMK 250. Maddesi ile Yetkili) Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılarak, şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan Nuray Başaran hakkında yürütülen soruşturmanın sonucunun mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine, b, 30 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, İstanbul (CMK 250. Maddesi ile Yetkili) Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılarak, şüpheli Tuncay Güney hakkındaki soruşturmanın muktezaya bağlanıp bağlanmadığı, ne aşamada olduğunun mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine, c, Bugünkü celsede sözlü beyanındaki Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Danıştay dava dosyasının işbu davadan ayrılması talebinin birleştirme karar gerekçelerinde değişiklik olmadığından reddine. 17 Sanık Ercüment Ovalı müdafii Sayın Avukat Ahmet Durak’ın, 18 Nisan 2012 havale tarihli dilekçesindeki müvekkilinin yurtdışına çıkış yasağının kaldırılması talebinin, adli kontrol tedbir kararı gerekçelerinde değişiklik olmaması nedeniyle reddine. 18, Sanık Emin Gürses’in, 25 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki yurtdışına çıkış yasağının kaldırılması talebinin, adli kontrol tedbir kararı gerekçelerinde değişiklik olmaması nedeniyle reddine. 19, Sanık Muammer Karabulut’un, 28 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki yurtdışına çıkış yasağının kaldırılması talebinin, adli kontrol tedbir kararı gerekçelerinde değişiklik olmaması nedeniyle reddine. 20, Sanık Mustafa Özbek müdafii Sayın Avukat Mustafa Hisar’ın, 28 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki yurtdışına çıkış yasağının kaldırılması talebinin, adli kontrol tedbir kararı gerekçelerinde değişiklik olmaması nedeniyle reddine. 21, Sanık Osman Yıldırım’ın, 07 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, birleşen dava dosyalarına ait DVD’lerden bir suretin kendisine verilmesine. 22, Sanık Oktay Yıldırım’ın, 29 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, İstanbul-Ataşehir baz istasyonu karşılaştırma raporlarının bir suretinin kendisine verilmesine. 23, Sanık Bedirhan Şinal’in, 14 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesi ve ekindeki mektubun dosyaya konulmasına, onaylı bir suretinin gereğinin takdir ve ifası için Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine. 24, Sanık Hayri Bildik müdafii Sayın Avukat Dilşat Şeyda Bildik’in, a, 18 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki, aa, Birleştirme kararından rücu edilmesi talebinin, kararda bir isabetsizlik bulunmadığından reddine, bb, 533 6671444 numaralı hattın tesis tarihinden itibaren arayan-aranan, mesaj atan-alan, görüşme süreleri ve baz istasyonlarını gösteren ayrıntılı HTS raporlarının Türkcell GSM Şirketi ile Telekomünikasyon

66

Page 67: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:67

İletişim Başkanlığı’ndan ayrı ayrı istenilmesine, b, 29 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, sorgusu yapılmış olan sanık Hayri Bildik’in CMK 196/1. Maddesi gereğince duruşmalardan bağışık tutulmasına. 25, Sanık Oğuz Bulut’un, 28 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki, hakkındaki davanın tefrik edilerek mahal mahkemesine gönderilmesi talebinin, ilgilinin örgüt davasından yargılandığı, diğer sanıklar ile hukuki ve fiili irtibatı bulunduğundan reddine. 26, Sanık Ahmet Tuncay Özkan’ın, 18 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesinin dosyaya eklenilmesine. 27, Sanık Ahmet Tuncay Özkan müdafii Sayın Avukat Mustafa Nihat Karslı’nın, 18 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, birleşen davalara ait iddianamelerden birer suretin kendisine verilmesine. 28, Sanık Ahmet Tuncay Özkan müdafii Sayın Avukat Serkan Günel’in, 14 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak, gizli tanık Akdeniz’in beyanlarının yer aldığı duruşma tutanakları eklenip sanık Ahmet Tuncay Özkan’a ait görüntülerin yer aldığı internet sitesi var ise tespit edilerek mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine. 29, Sanık İlyas Çınar müdafii Sayın Avukatlar Celal Ülgen ve Hüseyin Ersöz’ün, 28 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki eşya iadesi taleplerinin hükümle birlikte karara bağlanılmasına, dosyadan evrak çıkarılması talebinin reddine. 30, Sanık Mehmet Haberal müdafii Sayın Avukatlar Köksal Bayraktar, Dilek Helvacı ve Selen Karaçalı’nın, 07 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki, birleştirme kararından rücu edilmesi taleplerinin, kararda bir isabetsizlik bulunmadığından reddine. 31, Sanık Sinan Aydın Aygün müdafii Sayın Avukat Mehmet Asım İplikçioğlu’nun, 14 Nisan 2012 ve 25 Nisan 2012 havale tarihli dilekçesindeki, 2.500.000 Euro paranın iadesi için teminaten ikame olunan ipoteklerin fekki talebinin hükümle birlikte karara bağlanılmasına. 32, Sanık Mustafa Levent Göktaş’ın, 10 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki, a, CD iadesi talebinin hükümle birlikte karara bağlanılmasına, b, Melody marka CD nin nereden çıktığı konusunda kendisine bilgi verilmesine, c, Savunma mahiyetli dilekçesinin dosyaya eklenilmesine. 33, Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafii Sayın Avukatlar Köksal Bayraktar, İlkay Sezer, Dilek Helvacı ve Selen Karaçalı’nın, 07 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki, birleştirme kararından rücu edilmesi taleplerinin, kararda bir isabetsizlik bulunmadığından reddine. 34, Sanık Hasan Ataman Yıldırım’ın, 29 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki, Tuncay Güney’in tanık olarak dinlenmesi talebinin kabulüne, Orhan Aykut’un tanık olarak dinlenmesi talebinin, mahkemenin takdir yetkisinde kalınarak karara bağlanılmasına, diğer taleplerinin yargılamaya yenilik katmayacağından reddine. 35, Sanık Yüksel Dilsiz’in, a, 10 Mayıs 2012 havale tarihli Bursa H Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü aracılığıyla gönderdiği dilekçesindeki bilgisayar iadesi talebinin hükümle birlikte karara bağlanılmasına, b, 16 Mayıs 2012 havale tarihli Bursa H Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü aracılığıyla gönderdiği dilekçesindeki talebinin kabul edilerek duruşma tutanakları ve ara kararların kendisine verilmesine. 36, Sanık Hasan Atilla Uğur’un, a, 24 Nisan 2012 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, Diyarbakır (CMK 250. Maddesi ile Yetkili) Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazılarak; Mardin ili Savur ilçesi Pınardere Mevkiinde 1994 yılında bölücü terör örgütü mensuplarınca şehit edilen öğretmenlerle ilgili dosyanın tetkik ve iade edilmek üzere gönderilmesinin istenilmesine, b, 30 Nisan 2012 havale tarihli Silivri 1 No’lu L Tipi Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü aracılığıyla gönderilen savunma mahiyetli dilekçelerinin dosyaya eklenilmesine. 37, Sanık Mustafa Dönmez’in, 29 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki, bir kısmı mükerrer bir kısmı yargılamaya yenilik katmayacak taleplerinin reddine, tanık dinletme taleplerinin, mahkemenin takdir yetkisinde kalınarak karara bağlanılmasına. 38, Sanık Fatih Hilmioğlu müdafii Sayın Avukat Mehmet Sever’in, 28 Mayıs 2012 havale tarihli, a, 1 numaralı dilekçesindeki, talebinin kısmen kabul edilerek Jandarma Genel Komutanlığı’na yazılan yazı cevaplarının çabuklaştırılmalarının istenilmesine, b, 2 ve 3 numaralı dilekçelerindeki, zamanın üniversite rektörleri Profesör Doktor Emin Alıcı, Profesör Doktor Uğur Oral, Profesör Doktor Osman İnci, Profesör Doktor Yalçın Kekeç, Profesör Doktor

67

Page 68: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:68

Yaşar Sütbeyaz, Profesör Doktor Türkay Tüdeş’in tanık olarak dinlenmesi talebinin, mahkemenin takdir yetkisinde kalınarak karara bağlanılmasına. 39, Sanık Ahmet Tuncay Özkan müdafii Sayın Avukatlar Celal Ülgen ve Hüseyin Ersöz’ün, 07 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki, davaların birleştirilmesi kararlarından rücu edilmesi taleplerinin, birleştirme kararlarında bir isabetsizlik bulunmadığından reddine. 40, Sanık Mustafa Dönmez müdafii Sayın Avukatlar Celal Ülgen ve Hüseyin Ersöz’ün, 07 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçelerindeki, davaların birleştirilmesi kararlarından geri dönülmesi taleplerinin, birleştirme kararlarında bir isabetsizlik bulunmadığından reddine. 41, Sanık Hasan Atilla Uğur’un, 07 Mayıs 2012 ve 14 Mayıs 2012 havale tarihli, müdafii Sayın Avukat Ünal Üstünsoy’un, 10 Mayıs 2012 havale tarihli aynı mahiyetli, birleşen dava dosyalarının iddianamelerinin duruşmada okunması taleplerinin, birleşme öncesi ilgili davaların duruşmalarında okunduğu dikkate alınarak reddine, tüm sanıklara birleşen davalara ilişkin iddianame ve eklerinin tebliğine. 42, Sanık Durmuş Ali Özoğlu’nun, 18 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki taleplerinin genişletilerek kabul edilip, Jandarma Genel Komutanlığı, İçişleri Bakanlığı, Türkcell Genel Müdürlüğü ve Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na ayrı ayrı yazı yazılarak, Tanık Nuray Başaran’a ait telefonların 2003–2004 yıllarında iletişiminin tespit edilip edilmediğinin bildirilmesi ile varsa tüm dinleme kararı talep yazıları, mahkeme kararları ve ses kaydı tapelerinin gizlilik esaslarına riayet edilerek mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. 43, Sanık Hakan Arıkan’ın, 07 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, sorgusu yapılmış olan sanık Hakan Arıkan’ın CMK 196/1. Maddesi gereğince duruşmalardan bağışık tutulmasına. 44, Sanık Bekir Çelik müdafii Sayın Avukat Aytekin Kaya’nın, 08 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, sorgusu yapılmış olan sanık Bekir Çelik’in CMK 196/1. Maddesi gereğince duruşmalardan bağışık tutulmasına. 45, Sanık Hıfzı Çubuklu’nun, 28 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki, davaların ayrılması talebinin reddine, birleşen davalara ait iddianame ve eklerinin kendisine verilmesine. 46, Sanık Mehmet Otuzbiroğlu’nun, 28 Mayıs 2012 havale tarihli, müdafileri Sayın Avukatlar Köksal Bayraktar ve Burak Candan’ın dilekçelerindeki, birleştirme kararından rücu edilmesi talebinin, birleştirme kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından reddine. 47, Sanıklar Mehmet İlker Başbuğ ve Ahmet Hurşit Tolon’un, 07 Mayıs 2012 havale tarihli Silivri 5 No’lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü aracılığıyla gönderdikleri dilekçelerindeki, duruşmalara katılmaktan bağışık tutulmaları talepleri yerinde olmadığından reddine. 48, Sanık Serdar Öztürk’ün, a, 25 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki, dava ile ilgili olmayan telefon numaralarına ait bilgilerin istenmesi talebinin yargılamayla ilgisinin olmaması ve davaya bir katkı sağlamayacağı anlaşıldığından reddine, b, 30 Mayıs 2012 havale tarihli Silivri 1 No’lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü aracılığıyla gönderdiği, aa, 1 sıra numaralı dilekçesindeki, Nagehan Alçı hakkında Emniyet Genel Müdürlüğü’nden bilgi istenmesi talebinin yargılamayla ilgisinin olmaması nedeniyle reddine, bb, 2 sıra numaralı dilekçesindeki, tarafsızlıklarını yitirdikleri gerekçesiyle mahkeme başkanı Sayın Hasan Hüseyin Özese, Üye hakimler Sayın Fatih Mehmet Uslu, Sayın Nihat Topal ve Sayın Ercan Fırat hakkında reddi hakim talebinin, sanığın isabetsiz yorumlarına dayandığı, Ceza Muhakemesi Kanunun 22, 23 ve 25/1 Maddesindeki Hâkimin davaya bakamayacağı hal ile tarafsızlığını şüpheye düşürecek nedenlerden birisinin bulunmaması şeklindeki, yasal dayanaktan yoksun bulunduğu anlaşıldığından Ceza Muhakemesi Kanunun 31/1-c maddesindeki Ret isteminin duruşmayı uzatmak amacı ile yapıldığı açıkça anlaşılıyorsa hâkimin reddi istemi geri çevrilir hükmü dikkate alınarak geri çevrilmesine. 49, Sanıklar Fatih Koca ve Cem Şimşek müdafii Sayın Avukat Kemal Yener Saraçoğlu’nun, 30 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki, 10 nolu delil klasöründe bulunan İnceleme ve Değerlendirme Raporunu tanzim edenlerin tanık olarak dinlenmesi talebinin, mahkemenin takdir yetkisinde kalınarak karara bağlanılmasına, diğer talebinin yargılamaya bir yenilik katmayacağından reddine. 50, Sanık İbrahim Özcan’ın, 29 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki, tanıklara sözlü soru

68

Page 69: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:69

yöneltme hakkı tanınması talebinin, Ceza Muhakemesi Kanunun Doğrudan soru yöneltme başlıklı 201. Maddesinde aynen 2, Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilirler. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hâkim aracılığı ile soru yöneltebilir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine, mahkeme başkanı karar verir. Gerektiğinde ilgililer yeniden soru sorabilir şeklindeki sanıkların mahkeme aracılığıyla soru yöneltebileceği açık hükmü karşısında sözlü veya yazılı olarak soruların mahkeme başkanına iletilmesi arasında bir fark olmamakla, taleplerin yazılı alınmasının yargılamanın hızlanmasına ve usul ekonomisine sağlayacağı yarar izahtan varestedir, bu nedenle usul ve yasaya uygun ara karardan dönülmesine yer olmadığına. 51, Sanık Mehmet İlker Başbuğ müdafii Sayın Avukat İlkay Sezer’in, 28 Mayıs 2012 havale tarihli, a, 1 sıra numaralı dilekçesindeki, Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül, TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalay, Milli Savunma eski Bakanı Sayın Vecdi Gönül, Avrupa Birliği Bakanı Sayın Egemen Bağış, emekli Orgeneral Sayın Işık Koşaner, emekli Oramiral Sayın Metin Ataç, emekli Orgeneral Sayın Aydoğan Babaoğlu, emekli Orgeneral Sayın Atilla Işık ve emekli Tümgeneral Sayın Şirin Ünal’ın tanık olarak dinlenmek üzere çağrılması talebinin, mahkemenin takdir yetkisinde kalınarak karara bağlanılmasına, b, 2 sıra numaralı dilekçesindeki; aa, 1. Sıradaki birleştirme kararından rücu edilmesi talebinin, kararda isabetsizlik bulunmadığından reddine, bb, 2. Sıradaki talebinin genişletilerek kabul edilip, Genelkurmay Başkanlığına müzekkere yazılarak sanıklar İbrahim Şahin ve Fatma Cengiz’in Genelkurmay Karargahına giriş yapıp yapmadıklarının tespit edilerek Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine. 52, Sanık Serdar Öztürk müdafii Sayın Avukat Demet Reçber’in, 07 Mayıs 2012 havale tarihli, a, 1 sıra numaralı dilekçesindeki talebinin genişletilerek kabul edilerek, sanıktan ele geçirilen gizli belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, bu iş için naip hakim görevlendirilmesine, diğer talebinin yargılamaya katkı sağlamayacağından reddine, b, 2 sıra numaralı dilekçesindeki davanın tefrik edilerek, Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 2012/1 Esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmesi talebinin, önceki mütalaalarımızdaki gerekçelerle reddine. 53, Sanıklar Hasan Iğsız ve Alaettin Sevim müdafii Sayın Avukat Murat Ergün’ün, a, 07 Mayıs 2012 havale tarihli, aa, 1 sıra numaralı dilekçesindeki bilirkişi incelemesi yaptırılması talebinin bu aşamada reddine, Gölcük Donanması İstihbarat Şubesinde yapılan aramalarda ele geçirilen malzemeler hakkında açılan kamu davası dosyasındaki bilirkişi raporlarının gönderilmesi için ilgili mahkemeye yazı yazılmasına, bb, 2 sıra numaralı dilekçesindeki, sanık Hasan Iğsız’ın duruşmalardan bağışık tutulması talebinin reddine, b, 14 Mayıs 2012 havale tarihli uzman mütalaasının dosyaya eklenilmesine. 54, Sanık Dursun Çiçek’in, a, 07 Mayıs 2012 havale tarihli tanıkların dinleneceği duruşmalardan bağışık tutulması talebinin reddine, b, 10 Mayıs 2012 ve 21 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki, imza tetkiki hakkında Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ndan rapor alınması şeklindeki mükerrer talebinin, dosyadaki raporların yeterli olması nazara alınarak reddine, c, 22 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki, Orhan Aykut’un tanık olarak dinlenmesi talebinin, mahkemenin takdir yetkisinde kalınarak karara bağlanılmasına, d, Diğer daha önce karara bağlanmış mükerrer talepler içeren dilekçeleri hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına. 55, Sanık Ulaş Özel’in, 28 Mayıs 2012 ve 30 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçelerindeki, cezaevinde bilgisayar kullanmasına izin verilmesi talebinin, yargılamaya ilişkin olmadığından reddine, dilekçesinin gereğinin takdiri için Metris 1 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi Müdürlüğü’ne gönderilmesine. 56, Sanık Okan İşgör’ün, a, 24 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki cezaevinde bilgisayar kullanmasına izin verilmesi talebinin, yargılamaya ilişkin olmadığından reddine, dilekçesinin gereği için ilgili Cezaevi Müdürlüğü’ne gönderilmesine, diğer savunma mahiyetli dilekçelerinin dosyaya eklenilmesine, b, 30 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, 532 3717270 ve 332 3027353 numaralı hatların tesis

69

Page 70: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:70

tarihinden itibaren, arama-aranma, mesaj gönderme alma, arama zamanı ve süresi ile baz istasyonu kayıtlarını içerir ayrıntılı HTS raporlarının ilgili GSM şirketi ile Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan ayrı ayrı istenilmesine, diğer savunma mahiyetli dilekçelerinin dosyaya eklenilmesine. 57, Sanık Hüseyin Yanç’ın, 24 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki, aramalarda ele geçirilen ajandanın iadesi talebinin, hükümle birlikte karara bağlanılmasına, istemi halinde fotokopisinin kendisine verilmesine. B, Müşteki, müdahil, tanık ve iddia makamı talepleri; 1, Tanık Kaşif Nevzat Tarhan vekili Sayın Avukat Omça Saadet Demir’in, 18 Mayıs 2012 havale tarihli mazeret dilekçesinin kabulüne, tanığın mahkemece uygun görülecek bir tarihte hazır bulundurulmasının istenilmesine. 2, Avukat Süleyman Küçüksucu’nun, 26 Mart 2012 havale tarihli dilekçesi ile Halkın Avukatları Platformu sözcüsü sıfatıyla davaya katılma talebinde bulunduğu, ancak 11 Mayıs 2012 havale tarihli Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesi kanalıyla gönderdiği dilekçesi ile AK Parti Genel Sekreteri Sayın Avukat Haluk İpek’in 17 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçelerinde Adalet ve Kalkınma Partisi ile bir ilgisinin olmadığı belirtilmekle suçtan doğrudan zarar görme ihtimali bulunmadığından katılma talebinin reddine. 3, Ahmet Türk, Aysel Tuğluk ve Hasip Kaplan’ın, 02 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçelerinde davaya katılma taleplerinin reddine ilişkin ara karardan dönülmesi taleplerinin, kararda bir isabetsizlik bulunmadığından reddine. 4, Müşteki Ramazan Yelken’in, 16 Mayıs 2012 havale tarihli dilekçesindeki davaya katılma talebinin suçtan doğrudan zarar görme ihtimali bulunduğundan Ceza Muhakemesi Kanunun 237 ve devamı maddeleri gereğince kabulüne. 5, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak, 13 Mart-1 Nisan 2008 tarihleri arasında Bülent Büyükakın’ın tanık Mehmet Emin Karamehmet’i Yapı Kredi Plaza’da ziyaret edip etmediği konusunda ziyaretçi defteri ve güvenlik kamera görüntülerinin temin edilerek gönderilmesinin istenilmesine. 6, Sanık Ahmet Tuncay Özkan ile Nuray Başaran arasında görülen İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2010/5549 Esas sayılı dava dosyasının tetkik ve iade edilmek üzere istenilmesine. 7, Duruşma salonu Jandarma görevlilerince sanık Serdar Öztürk’ün duruşma salonundan çıkartıldığı sırada tanık Bülent Orakoğlu’na hitaben hakaret içeren söz sarf ettiğine ilişkin tutulan 25 Mayıs 2012 tarihli tutanağın gereğinin takdir ve ifası için Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine. 8, Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/289 Esas, 2006/441 karar sayılı dava dosyasının tetkik ve iade edilmek üzere gönderilmesinin istenilmesine. 9, Birleşen 2008/209 Esas sayılı davanın 441. Klasör dizi 127-128 pdf sayfa:236-237’de İstanbul (CMK 250. Maddesi ile Yetkili) Cumhuriyet Başsavcılığının yazısı üzerine Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşaviri sıfatıyla sanık Hıfzı Çubuklu tarafından imzalanan 24 Eylül 2007 tarih, Ad.Müş:3050-635-07-OÖ sayılı belgede Ergenekon tipi bir yapılanmaya ait herhangi bir bilgi ve belge Genelkurmay Başkanlığı’nda mevcut değildir şeklinde cevap verilmiştir. Aynı klasör, dizi 421-424 pdf sayfa:13-16’da yer alan Başbakanlık Milli İstihbarat Müsteşarlığı’nın 09 Mayıs 2008 tarih, 11.010 Mayıs 051/14-16015736 sayılı yazıda; Ergenekon ve Lobi isimli proje ve iddia niteliğindeki bilgiler çerçevesinde hazırlanan kitapçık; 10/07/2003 tarihinde Sayın Genelkurmay Başkanına intikal ettirilmiştir. Bahse konu çalışmanın özel niteliğinde hazırlanan başka bir Bilgi Notu 26 Mayıs 2006 tarihinde Sayın Genelkurmay İstihbarat Başkanına sunulmuştur denilmiştir. Mahkemenizin 2008/209 Esasa sayılı dava dosyasının 27 Kasım 2008 tarih 4 sıra nolu ara kararında Ergenekon Dosya örneğinin tüm ekleri ile birlikte MİT Müsteşarlığından ve de 10 Temmuz 2003 tarihinde aynı dosyanın Genelkurmay Başkanlığına gönderildiği belirtildiğinden, bu dosyanın Genelkurmay Başkanlığından da ayrıca istenilmesine, şeklindeki ara kararınıza Genelkurmay Başkanlığı 16 Ocak 2009 tarih ve Ad.Müş. 3050-491-08/OÖ sayılı yazısında; 10 Temmuz 2003 tarihli raporun bulunamadığı, konuya ilişkin eldeki mevcut 26 Mayıs 2006 tarihli rapor ekte gönderildiği belirtilmiş ve 11 sayfalık rapor mahkemenize gönderilmiştir. İlgili yazılar eklenip Genelkurmay Başkanlığına yazı yazılarak, 16 Ocak 2009 tarihli yazı ekindeki raporun Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından ne şekilde kendilerine ulaştırıldığı ve raporun varsa 27 Eylül 2007 tarihli yazıda Ergenekon tipi yapılanmaya ait herhangi bir bilgi ve belge yoktur yazısına mukabil,

70

Page 71: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:71

16 Ocak 2009 tarihli yazı ekinde Ergenekon hakkında raporun mahkemenize gönderilmesi nedeniyle oluşan çelişkinin neden kaynaklandığının tespit edilerek mahkemenize bildirilmesinin istenilmesine. 10, Mahkemenizin 2009/191 Esas sayılı işbu dava dosyasının 19 Eylül 2009 tarihli oturumunun 7-g nolu ara kararı gereği 16 Aralık 2003 tarihinde sanık Ahmet Tuncay Özkan ile bir görüşme yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise randevu defterinin ilgili sayfasının onaylı bir suretinin gönderilmesi Jandarma Genel Komutanlığı’ndan istenmesi üzerine, 06 Kasım 2009 tarih ve Ad.Müş: 1500-398501-09 sayılı cevabi yazıda aynen kayıtlarda yapılan inceleme ve araştırma neticesinde; 16 Aralık 2003 tarihinde Ahmet Tuncay Özkan ile bir görüşme yapılmadığı anlaşılmıştır denilmiştir. Yine mahkemenizin 10 Kasım 2010 tarihli oturumunun 2010/749 Değişik-iş sayılı kararının 13 nolu ara kararında sanıklar Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur’un Jandarma Genel Komutanlığında görev yaptıkları 2003-2004 yıllarında kendilerini ziyaret eden kişilerin listesinin tutulup tutulmadığının araştırılarak varsa randevu kayıtlarının ve ziyarete gelecek ve/veya gelmiş olan kişilerin isimlerinin bulunduğu ilgili belgelerin onaylı suretlerinin gönderilmesinin istenilmesi üzerine Jandarma Genel Komutanlığı’nın 16 Aralık 2010 tarih ve Ad.Müş:1500-1449346-10 sayılı cevabi yazıda aynen, kayıtlarda yapılan araştırma ve inceleme neticesinde; 2003-2004 yıllarında, adı geçen şahısların ziyaretçi kaydına rastlanılmadığı belirtilmiştir. İlgili yazılar eklenip Jandarma Genel Komutanlığı’na yazı yazılarak, sanık Ahmet Tuncay Özkan’ın 16 Aralık 2003 tarihinde sanıklar Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur ile görüşme yapmadığına dair bilginin hangi veriye dayandığının tespit edilerek mahkemenize bildirilmesinin istenilmesine. 11, Mahkemenizin 2009/191 Esas sayılı işbu dava dosyasının 10 Kasım 2010 tarihli oturumunun 2010/746 Değişik-iş sayılı kararının 14 nolu ara kararında Jandarma Genel Komutanlığı’ndan 22 Eylül 2003 günü saat 16:40’ta ve 20 Nisan 2004 günü saat 18:30’da sanık Fatih Hilmioğlu’nun komutanlığı ziyaret edip etmediğinin sorulması üzerine, Jandarma Genel Komutanlığı’nın 13 Aralık 2010 tarih ve Ad.Müş:1500-1449311-10 sayılı cevabi yazıda aynen ,yapılan araştırma ve inceleme neticesinde; 22 Eylül 2003 günü saat 16:40’ta Fatih Hilmioğlu’nun Jandarma Genel Komutanı Emekli Orgeneral M. Şener Eruygur’u ziyaret ettiği, bu ziyarete ilişkin kamera kaydının bulunmadığı, 20 Ocak 2004 tarihinde ziyaret yapıldığına dair herhangi bir kayda ve belgeye rastlanmadığı tespit edilmiştir. Denilmiştir. Ancak mahkemenizin aynı değişik-iş sayılı kararın 12-a sayılı ara kararına verilen cevapta Emekli Orgeneral Mehmet Şener Eruygur’un Jandarma Genel Komutanı olarak görev yaptığı 2003–2004 yıllarında katıldığı değerlendirilen aylık faaliyet programı mahkemenize gönderilmiş olup incelenmesinde sanık Fatih Hilmioğlu’nun ziyaretlerine ilişkin herhangi bir kayda rastlanmamış olup, dava dosyasının 28. Klasör dizi 304 pdf sayfa:71 ve dizi 307 pdf sayfa:68’de Sanık Mehmet Şener Eruygur’dan ele geçirilen Sayın komutan’ın Eylül 2003 ve Ocak 2004 Faaliyet Programı başlıklı çizelgelerde sanık Fatih Hilmioğlu’nun ziyaretlerine ilişkin kayıtların bulunduğu görülmüştür. İlgili belgeler eklenip Jandarma Genel Komutanlığına yazı yazılarak sanık Fatih Hilmioğlu’nun 22 Eylül 2003 tarihinde sanık Mehmet Şener Eruygur’u Jandarma Genel Komutanlığı’nda ziyaret ettiğine ilişkin tespitin hangi bilgi ve belgeye dayandığının mahkemenize bildirilmesinin istenilmesine. 12, Sanık Mehmet Şener Eruygur hakkındaki Adli Tıp Kurumu raporu dikkate alınarak kolluktan duruşmada hazır edilmesinin istenilmesine. 13, Firari Sanıklar Saipir Debzlelvidze, Hüseyin Nusret Taşdeler ve Mustafa Bakıcı hakkındaki yakalama emri kararları ile firari sanıklar Turhan Çömez ve Bedrettin Dalan hakkındaki yakalama emri ve kırmızı bültenle aranması kararlarının devamı ile infazlarının beklenilmesine. 14, Bizzat veya müdafileri aracılığıyla tahliye talebinde bulunan tutuklu sanıklar ile diğer tutuklu sanıkların, üzerlerine atılı terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak ile buna bağlı suçları işlediklerine dair iddianame ve eklerinde de gösterilen kuvvetli suç şüphesi doğuran somut delillerin bulunması, yüklenen bu suçun Ceza Muhakemesi Kanununun 100/3. maddesinde sayılı tutuklama nedenlerinden olması, tutuklama nedenlerinde herhangi bir

71

Page 72: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:72

değişiklik olmaması hususları gözetilerek tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi, kamu adına talep ve mütalaa olunur.”

Talep ve beyanların alınması sırasında tutuksuz sanıklardan Sanık Adnan Bulut’un geldiği görüldü.

Saatin 18:40 olduğu görüldü.Talep ve beyanlarla ilgili olarak karar verilmek üzere duruşmaya ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Dosya incelendi.GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:1-a-Sanık Serdar Öztürk’ün 30.05.2012 havale tarihli 1 Nolu Cezaevi Müdürlüğü

aracılığıyla ilettiği (b) ile işaretli dilekçesinde herhangi bir yasal red sebebi ve delil göstermeden, mahkememizin aldığı ara kararların uygulamalarına ilişkin subjektif görüşlerini yansıtan isnatlarla Mahkeme heyetinin tümünün reddini içeren dilekçesinde belirttiği hususların mahkememizin tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden olmadığından 5271 Sayılı CMK’nın 31. Maddesi gereğince red isteminin geri çevrilmesine, kararın sanığa tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde CMK 250. Madde ile yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edebileceğinin bildirilmesine,

b-Mahkememiz tarafından dosyaların birleştirilmesi yönünde verilen ara kararımızdan rücu edilerek yeniden birleşen dosyaların tefriki yönünde bir kısım sanık ve müdafileri tarafından verilen dilekçeler incelendiğinde bu ara kararımızda ve gerekçesinde bir isabetsizlik bulunmadığından bu yöndeki taleplerin reddine,

c-Bir kısım tutuklu sanıklar müdafilerin müvekkillerinin duruşmadan bağışık tutulması yönündeki talepleri değerlendirildiğinde bu sanıkların tutuklu bulunması dikkate alındığında usul ve yasada yeri bulunmayan bu taleplerin reddine,

d-Bir kısım sanık ve müdafilerin birleşen dava dosyalarının iddianamelerinin duruşmada yeniden okunması yönündeki taleplerinin, birleşme öncesi ilgili davaların duruşmalarında bu iddianamelerin okunduğu dikkate alınarak reddine,

e-Birleşen dosya iddianamelerinin önceden tebliğ edilen sanıklar dışındaki diğer sanıklara tebliğine, asıl ve birleşen dosya iddianamelerinin bir suretinin sanıkların bulunduğu cezaevi kütüphanelerine konulmasına,

f-Mahkememizce duruşmaya ara verilme zamanlarıyla ilgili olarak alınan ve bu zamanlar dışında mazeretsiz duruşma salonunu terk edilmesini men eden kararlarımızda ve gerekçesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından ve makul süre içerisinde duruşmalara ara verildiğinden bu kararlardan dönülmesine yer olmadığına,

g-Sanıkların tanıklara soracağı soruların soruluş tarzlarıyla ilgili olarak Mahkememizin bu konudaki ara kararında ve gerekçesinde bir isabetsizlik bulunmadığından bir kısım sanıklar ve müdafilerin ara kararımızdan rücu edilmesi yönündeki taleplerinin reddine,

2-Sanık Kemal Kerinçsiz’in 28.05.2012 havale tarihli dilekçesindeki talepleriyle ilgili olarak;

a-İstanbul İl Dernekler Müdürlüğüne müzekkere yazılarak; Büyük Güç Birliği Derneğinin sicil dosyası ve sair dosyalarının aslının ve 30.06.2006 tarihli kuruluş bildirgesinin el yazısı ile isimlerinin yazılı olduğu ikinci sayfasının aslının tetkik ve iade edilmek üzere istenilmesine,

b-İstanbul 21. Sulh Ceza Mahkemesine müzekkere yazılarak; 2009/228 Esas Sayılı dosyanın tetkik ve iade edilmek üzere istenilmesine,

3-Sanık Veli Küçük’ün 29.05.2012 havale tarihli dilekçeleriyle ilgili olarak;a- (A) harfi ile işaretli dilekçesinin dosyasına konulmasına, bu dilekçede Mahkeme

Heyetini hedef alan sözlerle ilgili olarak gereğinin takdir ve ifası için Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına,

72

Page 73: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:73

b- (B) harfi ile işaretli dilekçesindeki MİT şemasının açıklanması yönündeki talebi hakkında Mahkememiz tarafından daha önce karar verildiğinden bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına,

4-Sanık Sinan Aygün Müdafiinin 17.04.2012 ve 25.04.2012 tarihli dilekçelerindeki 2,500,000. EURO (İKİMİLYONBEŞYÜZBİN) para ile ilgili olarak konulan ipoteğin kaldırılması yönündeki talebin hükümle birlikte değerlendirilmesine,

5-Sanık Mustafa Levent Göktaş’ın 10.05.2012 havale tarihli dilekçesiyle ilgili olarak;a-CD’lerin iadesi yönündeki talebin hükümle birlikte karara bağlanmasına,b-Melodi marka CD hususunda talep ettiği bilginin kendisine verilmesine,c-Savunma mahiyetli dilekçesinin dosyasına eklenmesine,6-Sanık Yüksel Dilsiz’in;a-20.04.2012 ve10.05.2012 havale tarihli Bursa H Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu

Müdürlüğü aracılığıyla gönderdiği dilekçesindeki bilgisayarının imajı alındıktan sonra getirtildiği cezaevi idaresine iadesine,

b-16.05.2012 ve 29.05.2012 havale tarihli yine Bursa H Tipi Kapalı Ceza infaz Kurumu Müdürlüğü aracılığıyla gönderdiği dilekçesindeki talebinin kabul edilerek dava delil klasörlerinin, duruşma tutanakları ve ara kararların kendisine gönderilmesine,

7-Sanık Bedirhan Şinal’ın talepleri ile ilgili olarak;a-14.05.2012 havale tarihli dilekçesi ve ekindeki Ercan Kartal’ın yazdığını belirttiği

mektubun dosyasına konulmasına, onaylı bir suretinin gereğinin takdir ve ifası için Edirne Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine,

b-Mektubu kendisine yazdığını belirttiği Ercan Kartal’ın imza incelemesinin davaya bir katkısı olmadığına kanaat getirildiğinden bu talebin reddine,

c-30.05.2012 havale tarihli dilekçesinin 4. Sırasındaki talebi ile ilgili olarak, mahkememizin yaptığı yazışmaya kamera kayıtlarının olmadığı yönünde cevap verilmiş olduğu anlaşıldığından, bu konuda yeniden müzekkere yazılmasına yer olmadığına, sair taleplerinin yargılamaya bir yenilik katmayacağından reddine,

8-Sanık İlyas Çınar müdafilerinin 28.05.2012 havale tarihli dilekçesiyle ilgili olarak;a-Eşya iadesi içerikli taleplerinin hükümle birlikte değerlendirilmesine, bir kısım evrakın

dosyadan çıkarılması yönündeki usul ve yasada yeri bulunmayan talebin reddine,b-Dilekçede belirtilen 51 nolu CD ve bunun kopyası olan 91 nolu CD’lerin imajlarının

Mahkememiz tarafından alınarak muhafaza altında tutulduğunun Sanık Müdafilerine bildirilmesine, ancak bu CD’lerin içeriğindeki gizli belgeler ve kişisel veriler dikkate alınarak Sanık ve Müdafilerine verilmesine yer olmadığına,

9-Sanık Durmuş Ali Özoğlu’nun talepleriyle ilgili olarak;a-18.05.2012 havale tarihli dilekçesindeki taleplerinin iddia makamının talebiyle birlikte

değerlendirilerek, Jandarma Genel Komutanlığı, İçişleri Bakanlığı, Türkcell Genel Müdürlüğü ve TİB’na ayrı ayrı müzekkere yazılarak; Tanık Nuray Başaran’a ait telefonların 2003-2004 yıllarında iletişiminin tespit edilip edilmediğinin bildirilmesi, varsa tüm dinleme kararları dayanak talep yazıları, mahkeme kararları ve ses kayıtlarının gerekli özen ve dikkat gösterilerek Mahkememize gönderilmesinin istenilmesine,

b-08.05.2012 havale tarihli dilekçesindeki talep ettiği belgelerin delil klasörleri içerisinde bulunması ve bu klasörlerin sanıklara verilmiş olması dikkate alındığından talebin reddine,

c-Sanığın 28.05.2012 havale tarihli dilekçesinde Mahkeme Heyetine hitaben “Size ve Adaletsizliğinize Meydan Okuyorum” şeklinde sözler sarf ettiği ve devamında Mahkeme Üyelerini hedef alıcı suç unsuru içerebilecek ifadeler kullandığı dikkate alındığında gereğinin takdir ve ifası için Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına, yazılan müzekkereye sanığın bu dilekçesinin eklenmesine,

73

Page 74: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:74

d-Sanığın Mahkeme heyetine yönelik reddi hakim talebi hakkında verilen duruşma ara kararının sanığa tebliğine,

10-Sanık Hakan Arıkan, Sanık Hayri Bildik ve Sanık Bekir Çelik’in savunmalarının tespit edildiği dikkate alındığında dilekçelerindeki talepleri kabul edilerek CMK 196/1 gereği duruşmalardan bağışık tutulmasına,

11-Birleşen 2008/209 esas sayılı dava dosyasında sanık Oğuz Alparslan Abdulkadir’in 09.03.2009 tarihli 62. celsede Gizli Tanık 17’nin açık kimliğini beyan etmesi dikkate alındığında bu sanık hakkında da gereğinin takdir ve ifası için ilgili duruşma zaptı eklenerek Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına, daha önce başka sanıklar için aynı hususta yazılan yazılarında ilgi tutulmasına,

12-Sanık Doğu Perinçek’in 28.05.2012 havale tarihli dilekçesiyle ilgili olarak;a-Dilekçenin 2. Sırasında belirtilen 1973 yılında Ankara Sıkı Yönetim Mahkemesinde

görülen Kara Kuvvetleri Devrimci Subaylar Örgütü davasının tüm delil klasörleriyle birlikte şu anda bulunduğu yer olan Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinden istenilmesine,

b-3. sırada yer alan talebinin kabulü ile, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığına müzekkere yazılarak PKK Terör Örgütü yöneticisi Abdullah Öcalan ile Sabrı Ok arasında gerçekleştiği belirtilen telefon görüşme çözümlerinin gönderilmesinin istenilmesine, yazılacak müzekkereye Tanık Bülent Orakoğlu’nun bu konudaki duruşma beyanlarının eklenmesine,

c-Aslı Aydın Taşbaş, Yıldız Namdar, Şamil Tayyar, İsmail Küçükkaya, Ahmet Büyükburç, Dilaver Girgin, Mehmet Yavuz, Mahmut Çam, Hanefi Avcı, Hilmi Özkök, Sabri Uzun, Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Necdet Sezer, Şenkal Atasagun’un tanık olarak dinlenilmesi yönündeki talebin ileriki aşamalarda değerlendirilmesine,

d-Aslı Aydın Taşbaş’ın el yazısı örneklerinin alınması talebinin bu kişinin tanık olarak dinlenilmesinden sonra değerlendirilmesine,

e-Müslüm Öztürk tanık olarak dinlenildiğinden yeniden dinlenilmesine yer olmadığına,f-MİT şeması olarak belirtilen belgenin Sanıklara verilmesiyle ilgili olarak daha önce

birçok kez verilen ara karar içerikleri dikkate alındığında önceki kararlarda bir isabetsizlik bulunmadığından bu konudaki talebin reddine,

g-Duruşmaya herhangi bir katkısı olmayacak sair taleplerin reddine,13-Sanık Hikmet Çiçek müdafiinin 18.05.2012 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul

edilerek, İstanbul CMK 250. Maddesiyle yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılarak 17.02.2009 tarihinde şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan Nuray Başaran hakkındaki evrakın muktezaya bağlanıp bağlanmadığının ve bu kişinin ifade içerikleri dikkate alınarak daha önce bir beyanın tespit edilip edilmediğinin bildirilmesinin istenilmesine,

14-Sanık Özkan Kurt’un talepleriyle ilgili olarak,a-10.05.2012 ve 08.05.2012 havale tarihli dilekçelerindeki talebinin yargılamaya ilişkin

olmaması nedeniyle ilgili cezaevi idaresine gönderilmesine,b-18.05.2012 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek birleşen davalara ilişkin

iddianamelerin cilt halinde kendisine verilmesine,15-Sanıklar Sedat Peker ve Oğuz Bulut müdafii Av. Mehmet Doğurga’nın 18.05.2012

havale tarihli dilekçesindeki mesleki mazeretinin kabulüne,16-Sanık Muammer Karabulut’un 28.05.2012 havale tarihli, Sanık Emin Gürses’in

25.05.2012 havale tarihli, Sanık Mustafa Özbek müdafiinin 28.05.2012 havale tarihli, Sanık Ercüment Ovalı’nın 18.04.2012 havale tarihli dilekçelerindeki yurtdışı çıkış yasağının kaldırılması yönündeki taleplerin adli kontrol tedbir kararı gerekçelerinde değişiklik bulunmaması nedeniyle reddine,

17-Sanık Mehmet Demirtaş’ın 28.05.2012 havale tarihli dilekçesindeki taleplerinin kabul edilerek ilgili mercilere yazı yazılmasına,

74

Page 75: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:75

18-Sanık Bora Ballı’nın 24.05.2012 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek gelmeyen yazı cevaplarının tekiden akıbetinin sorulmasına,

19-Sanık İsmail Sağır’ın 21.05.2012 havale tarihli dilekçesinde belirttiği İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ve kamuoyunda OYAK Güvenlik davası olarak bilinen dava dosyasının dijital ortamda kendisine verilmesine,

20-Sanık Kenan Özay’ın 28.05.2012 havale tarihli dilekçesinin savunma mahiyetli olduğu dikkate alınarak dosyasına konulmasına,

10.05.2012 havale tarihli dilekçesinde belirttiği duruşma tutanaklarının kendisine verilmesine,

21-Sanık Erkan Ayyıldız’ın 28.05.2012 havale tarihli dilekçesindeki talep kabul edilerek.

a-Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak, A-002 numaralı mobese kameralarına ait 1-17.Mayıs.2006 tarihine ait görüntü kayıtlarının DVD ye aktarılarak mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine,

b-İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak, Mercan Uzunçarşı Cad. Ahıskalı Han girişinde bulunan Denizbank şubesinin 01.02.2006 ila 17.05.2006 tarihleri arasındaki güvenlik kamera görüntülerinin temin edilerek DVD ortamında gönderilmesinin istenilmesine,

22-Sanık Hasan Atilla Uğur’un dilekçeleriyle ilgili olarak;a-30.04.2012 havale tarihli Silivri 1 Nolu Cezaevi Müdürlüğü aracılığıyla gönderilen

savunma mahiyetli dilekçelerinin dosyasına konulmasına, birleştirilen iddianamelerin cilt halinde kendisine verilmesine,

b-Sanık Hasan Atilla Uğur müdafiinin 10.05.2012, Sanığın 07.05.2012 ve 14.05.2012 havale tarihli aynı mahiyetli dilekçelerinin birleşen dava dosyalarının iddianamelerinin duruşmada okunması taleplerinin, birleşme öncesi ilgili davaların duruşmalarında okunduğu dikkate alınarak reddine, verilmediği tespit edilecek sanıklara birleşen davalara ilişkin iddianame ve eklerinin tebliğine,

c-24.04.2012 havale tarihli dilekçesinde talep ettiği hususlarla ilgili olarak; dilekçesi doğrultusunda resmi mercilere müzekkere yazılmasına,

23-Sanık Serdar Öztürk müdafiinin talepleriyle ilgili olarak;a-17.05.2012 havale tarihli dilekçesindeki 2010/106 Esas Sayılı davanın davadan tefrik

edilmesi ve Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 2012/1 Esas Sayılı Dava dosyasıyla birleştirilmesi yönündeki talebi hakkında daha önceki celseler karar verildiği ve bu kararlarda bir isabetsizlik bulunmadığından talebin reddine,

b-07.05.2012 havale tarihli dilekçesinde ileri sürülen hususların genelkurmay Başkanlığının 21.03.2012 tarihinde gönderdiği 30.03.2012 havale tarihli yazısındaki bilgiler ile tam olarak örtüşmediği ve yine Sanıkta bulunduğu iddia olunan gizli nitelikli belgelerin Genelkurmay Başkanlığı dışında sair kurumlara da ait olması dikkate alındığında ve soruşturma aşamasında bu konuda gerekli yazışmalar yapıldığından dolayı sair taleplerinse duruşmaya bir yenilik katmayacağından reddine,

c-Mahkememizin 25.05.2012 tarihli duruşmadaki gözlemi ve aynı tarihli jandarma görevlileri tarafından tutulan tutanak dikkate alındığında ilgili tutanakların Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilerek gereğinin takdir ve ifasının yapılmasının istenilmesine,

d-Sanığın 30.05.2012 havale tarihli 1 Nolu Cezaevi Müdürlüğü aracılığıyla ilettiği (a) ile işaretli dilekçesinde dinlenilmesini istediği kişilerin dilekçe içeriği dikkate alındığında davaya bir katkısı olmayacağı anlaşıldığından reddine,

e-25.05.2012 havale tarihli dilekçesinde soyut ve sübjektif gerekçelerle getirttirilmesini istediği telefon kayıtlarıyla ilgili talebinin dosyaya ve davaya bir yenilik katmayacağından reddine,

24-Sanık Osman Yıldırım’ın 07.05.2012 havale tarihli dilekçesiyle ilgili olarak;

75

Page 76: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:76

a-1 ile numaralandırılan dilekçesinde sanığın talebi ve daha önce mahkememizce alınan ara kararı gereği yapılan işlemde dikkate alınarak İstanbul Barosuna müzekkere yazılarak Sanığa müdafii tayin edilmesinin istenilmesine,

b-2 ile numaralandırılan dilekçesinin savunma kapsamında değerlendirilerek dosyasına konulmasına,

c-3 ile numaralandırılan dilekçesindeki talebinin kabul edilerek talep ettiği belgelerin CD içerisinde sanığa verilmesine,

25-Sanık Tuncay Özkan ve müdafilerinin talepleriyle ilgili olarak;a-14.05.2012 havale tarihli 1 ile numaralandırılan dilekçesindeki talebi kabul edilerek,

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak, gizli tanık Akdeniz’in beyanlarının yer aldığı duruşma tutanakları eklenip sanık Ahmet Tuncay Özkan’a ait görüntülerin yer aldığı internet sitesi var ise tespit edilerek mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine,

b-07.05.2012 ve 18.05.2012 havale tarihli 2 ve 3 ile numaralandırılan dilekçe ve ekinde sunulan Nuray Başaran ile ilgili bir kısım haber çıktılarının savuma kapsamında kabul edilerek dosyasına konulmasına,

c-Sanık müdafiinin 18.05.2012 havale tarihli dilekçesinde birleşen dosyaların iddianamelerinin kendisine verilmesi yönünde talebinin kabulüyle kaleme müracaatı halinde iddianamelerin bir örneğini alabileceğinin kendisine bildirilmesine,

26-Sanık Oğuz Bulut’un 28.05.2012 havale tarihli dilekçesinde kendisi hakkında davasının tefrik edilmesi hakkında Mahkememizce daha önce karar verildiği ve bu kararda bir isabetsizlik bulunmadığından talebin reddine,

27-Sanık Muzaffer Tekin’in talepleriyle ilgili olarak;a-17.05.2012 ve 25.05.2012 havale tarihli dilekçelerinin savunma kapsamında sayılarak

dosyasına konulmasına,b-29.05.2012 havale tarihli dilekçesinde 1 ile numaralandırılan dilekçelerinde mükerrer

talepler hakkında karar verildiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına,28-Pınar Sitesi ve Eşdost Sokak ile ilgili olarak Mahkememiz tarafından hazırlanan

Bilirkişi raporunun bir örneğinin Mahkememiz kaleminden alınabileceğinin sanıklara bildirilmesine,

29-Sanık Ergün Poyraz’ın 28.05.2012 havale tarihli dilekçelerinin içeriği incelendiğinde davaya bir yenilik katmayacak tanık dinletme taleplerinin reddi ile dilekçelerinin savunma kapsamında değerlendirilerek dosyasına konulmasına,

Emniyet Genel Müdürlüğüne müzekkere yazılarak, sanığın herhangi bir zamanda istihbari amaçlı olarak kullanılıp kullanılmadığı ve/veya kendisine emniyet kaynaklarından belge veya bilgi akışı olup olmadığının sorulmasına,

30-Sanık Fikret Emek’in 28.05.2012 havale tarihli dilekçesindeki talebi kabul edilerek ve savcılık mütalaası dikkate alınarak sanık Fikret Emek’in 2003-2007 yılları arasında Genelkurmay Karargâhı ve Özel Kuvvetler Komutanlığına giriş yapıp yapmadığı hususunun ve bu süreçte kimleri ziyaret ettiğinin bildirilmesinin istenilmesine,

31-Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk’ün 18.05.2012 havale tarihli dilekçeleriyle ilgili olarak;

a-Tanık olarak dinlenilecek Fehmi Koru ve İlkadım isimli gizli tanığın duruşmada hazır bulundukları sırada sanığın duruşmadan men edilmesi süresinin dolmaması durumunda talebinin değerlendirilmesine,

b-Bilgi içerikli dilekçesinin dosyasına konulmasına,32-Sanık Mustafa Dönmez’in 29.05.2012 havale tarihli dilekçesindeki taleplerinin bir

kısmı hakkında daha önce karar verildiği, bir kısmı ise yargılamaya bir katkısının olmayacağına kanaat getirdiğinden reddine,

76

Page 77: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:77

33-Sanık Hasan Ataman Yıldırım’ın talepleriyle ilgili olarak;a-07.05.2012 havale tarihli dilekçesindeki talepler dikkate alındığında birleşen dosya

iddianamelerinin sanığa verilmesine, delil klasörleri ve sair evrakların dijital ortamda kalemden alabileceğinin sanığa bildirilmesine, Tanıklara soru sorması konusunda Mahkememizin ara kararında bir isabetsizlik bulunmadığından ve sair taleplerinin davaya yenilik katmayacağından reddine,

b-29.05.2012 havale tarihli dilekçesindeki tanık olarak dinlenilmesini istediği Tuncay Güney ile ilgili olarak ne gibi işlem yapıldığının ve/veya ifadesinin tespit edilip edilmediğinin İstanbul CMK 250. Madde İle Yetkili Cumhuriyet Başsavcı vekilliğinden sorulmasına, diğer tanıkla ilgili talebinin ileriki aşamalarda değerlendirilmesine, sair taleplerinin bir kısmının mükerrer olması bir kısmının ise davaya bir yenilik katmayacağından reddine,

34-Sanık Fatih Hilmioğlu’nun talepleriyle ilgili olarak;a-28.05.2012 havale tarihli 1 nolu dilekçesinde belirttiği yazıların akıbetinin sorulmasına,

gelecek cevabı yazıdan sonra dinlenilmesini istediği kişilerin değerlendirilmesine,b-28.05.2012 havale tarihli 2 ve 3 nolu dilekçelerinde belirttiği kişilerin tanık olarak

dinlenilmesi talebinin ileriki aşamalarda değerlendirilmesine,35-Sanık Okan İşgör’ün talepleriyle ilgili olarak;a-24.05.2012 havale tarihli bilgisayar kullanımı ile ilgili dilekçesinin cezaevi müdürlüğüne

gönderilerek aynı konumdaki diğer sanıkların tabi olduğu uygulamaya dahil edilmesinin istenilmesine,

b-25.05.2012 havale tarihli dilekçesi dikkate alındığında sanığa ait tespit edilen telefonların ayrıntılı HTS raporlarının ilgili mercilerden istenilmesine,

c-Savunma kapsamında kalan sair beyanlarının dosyasına eklenmesine,36-Sanık Dursun Çiçek ve müdafiinin talepleriyle ilgili olarak;a-10.05.2012 ile 21.05.2012 havale tarihli dilekçelerindeki imza incelemesi konusunda

rapor alınması konusuyla ilgili talepleri hakkında daha önceki ara kararlarımızda bir isabetsizlik bulunmadığından mükerrer talebin reddine,

b-22.05.2012 havale tarihli dilekçesinde ve bugünkü oturumda dinlenilmesini talep ettiği Orhan Aykut’un ve Yalçın Çakıcı’nın dinlenilmesi hususunun ileriki aşamalarda değerlendirilmesine,

c-Mükerrer ve duruşmaya bir yenilik katmayacak sair taleplerin reddine, 37- Sanık Hüseyin Yanç’ın, 24.05.2012 havale tarihli dilekçesindeki, aramalarda ele

geçirilen ajandanın iadesi talebinin, hükümle birlikte karara bağlanılmasına, istemi halinde fotokopisinin kendisine verilmesine,

38-Sanık Ulaş Özel’in 28.05.2012 havale tarihli bilgisayar kullanımı ile ilgili dilekçesinin Metris 1 Nolu T Tipi cezaevi müdürlüğüne gönderilerek aynı konumdaki dosyamız diğer sanıkların tabi olduğu uygulamaya dahil edilerek gerekli düzenlemenin yapılmasına,

39-Müşteki sıfatıyla dilekçe yazan Ahmet Türk, Aysel Tuğluk ve Hasip Kaplan’ın davaya katılma taleplerinin reddine ilişkin ara kararımızda herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından ara kararımızdan dönülmesine yer olmadığına,

40-Selçuk Üniversitesi öğretim üyelerinden Ramazan Yelken’in 16.05.2012 havale tarihli dilekçesindeki davaya katılma talebinin Sanık Sevgi Erenerol’da ele geçirildiği iddia edilen CD döküm içeriği dikkate alındığında suçtan doğrudan zarar görme durumuna binaen CMK 237 ve devam maddelerince bu talebinin kabulüne,

41- Av. Süleyman Küçüksucu’nun, 26.03.2012 havale tarihli dilekçesi ile Halkın Avukatları Platformu sözcüsü sıfatıyla davaya katılma talebinde bulunduğu, ancak 11.05.2012 havale tarihli Konya 3. Ağır ceza Mahkemesi kanalıyla gönderdiği dilekçesi ile AK Parti Genel Sekreteri Av.Haluk İpek’in 17.05.2012 havale tarihli dilekçelerinde Adalet ve Kalkınma Partisi ile

77

Page 78: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:78

bir ilgisinin olmadığı belirtilmekle suçtan doğrudan zarar görme ihtimali bulunmadığından katılma talebinin reddine,

42- Tanık Kaşif Nevzat Tarhan vekili Av.Omça Saadet Demir’in, 18.05.2012 havale tarihli mazeret dilekçesinin kabulüne, tanığın mahkemece uygun görülecek bir tarihte hazır bulundurulmasının istenilmesine,

43- Sanık Hayri Bildik müdafii Av.Dilşat Şeyda Bildik’in,18.05.2012 havale tarihli dilekçesinde belirttiği, 5336671444 numaralı hattın tesis tarihinden itibaren arayan-aranan, mesaj atan-alan, görüşme süreleri ve baz istasyonlarını gösteren ayrıntılı HTS raporlarının Türkcell GSM Şirketi ile Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan ayrı ayrı istenilmesine,

44-Sanık Levent Ersöz’ün sağlık durumuyla ilgili yazılan yazı cevabının beklenilmesine, 45- Sanık Mehmet İlker Başbuğ müdafii Av. İlkay Sezer’in, talepleriyle ilgili olarak;a-28.05.2012 havale tarihli 1 ile numaralandırılan dilekçesinde belirttiği yasama ve

yürütme organı mensubu bir kısım kişilerin tanık olarak dinlenilmesi talebinin ileriki aşamalarda değerlendirilmesine

b-28.05.2012 havale tarihli 2 ile numaralandırılan dilekçesinde belirttiği sanıklar ile ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığına müzekkere yazılarak sanıklar İbrahim Şahin ve Fatma Cengiz’in 2003-2008 yılları arasında Genelkurmay Karargahına giriş yapıp yapmadıklarının tespit edilerek Mahkememize bildirilmesinin istenilmesine,

46-Sanıklar Hasan Iğsız ve Alaettin Sevim müdafii Av. Murat Ergün’ün talepleriyle ilgili olarak;

a-07.05.2012 havale tarihli 1 ile numaralandırılan dilekçesindeki bilirkişi incelemesi yaptırılması talebinin bu aşamada reddine, Gölcük Donanması İstihbarat Şubesinde yapılan aramalarda ele geçirilen malzemeler hakkında açılan kamu davası dosyasındaki bilirkişi raporlarının gönderilmesi için ilgili mahkemeye yazı yazılmasına,

b-14.05.2012 havale tarihli uzman mütalaasının savunma kapsamında kabul edilerek dosyaya eklenilmesine,

47-Genelkurmay Başkanlığı yayınları arasında bulunan ve 1973 yılında Ankara Sıkı Yönetim Mahkemesinde görülen Kara Kuvvetleri Devrimci Subaylar Örgütü davasıile ilgisi olduğu anlaşılan “Ders Alalım” isimli kitabın Genelkurmay Başkanlığından resen getirtilmesine,

48-Sanık Hıfzı Çubuklu müdafiinin Mahkememize ibraz ettiği 28.05.2012 havale tarihli dilekçesinin savunma kapsamında kabul edilerek dosyasına konulmasına,

49-Sanık Mehmet Otuzbiroğlu’nun Mahkememize ibraz ettiği 28.05.2012 havale tarihli dilekçesinin savunma kapsamında kabul edilerek dosyasına konulmasına,

50-Sanıklar Fatih Koca ve Cem Şimşek müdafiinin 30.05.2012 tarihli dilekçesinde talep edilen hususların Mahkemenin takdir yetkisinde bulunan hususlar olduğundan bu yöndeki taleplerin reddine,

51-İstanbul Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazılarak dosyamız sanıklarından gözaltına alınanların o tarihte çekilen fotoğrafları ile tüm sanıkların açık kaynaklardan tespit edilen fotoğraflarının gönderilmesinin istenilmesine,

52-Sanık Doğu Perinçek 28.05.2012 tarihli celsede sarf ettiği sözlerle ilgili gereğinin takdir ve ifası için Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına,

53-Sanık Erkan Ayyıldız’ın Mahkememizde verdiği 15.05.2012 tarihli dilekçesindeki beyanı da dikkate alınarak UMUT Lojistik şirketinden kendisine verildiğini iddia ettiği İhsan Karakoyun adına kayıtlı olup Türkcell iletişim Hizmetleri Müdürlüğünden alınan ve son rakamları 8801 ile biten cep telefonunun 2006 yılı Ocak-Haziran ayları itibariyle bu telefonun tam numaraları araştırılarak abone kayıt bilgilerinin sorulması ve aynı tarihler itibariyle tafsilatlı HTS raporlarının istenmesi için adı geçen iletişim hizmetleri müdürlüğüne ve TİB başkanlığına resen yazı yazılmasına, yazılacak yazıya dilekçenin bir suretinin eklenmesine,

78

Page 79: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:79

54-Birleşen dosya sanıkları Ulaş Özel’in kullanımda olduğu değerlendirilen 05325734415, 05364656322, 05057786812, 05057785772, 05333045201, 05325909445, 05319703749, 05345422300 nolu telefonlarile 1001130879132 seri numaralı TurkcellSımplus kart ve Sanık Hüseyin Yanç’ın kullanımında olduğu değerlendirilen 05375184918 nolu cep telefonu ile 8990010505300473105, 0607240131916 seri numaralı TurkcellSimplus kartlar ile 0505300473105 seri numaralı simplus sim kartınve Sanık Okan İşgör’e ait olduğu değerlendirilen 02128553551, 05388125962, 05323717270, 05323027353, 05388125962, 05312363492, 05333045203, 05323864192, 05326171395 numaralı telefonlar ile 0908080634922, 0706010879512, 0503100430334, 05030710452185, 8990010704020618392, 0706010879538 seri numaralı TurkcellSimplus sim kartların ve Sanık Yusuf Ethem Akbulut’un kullanımında olduğu değerlendirilen 05055992276, 5323427056, 05387806120 ve 05398228366 numaralı telefonların ilk tesis tarihinden iddianamenin tanzim tarihine kadar olan süreyle ilgili olarak tafsilatlı HTS raporlarının istenmesi için TİB ve ilgili iletişim hizmetleri müdürlüğüne yazı yazılmasına,

Sanık Okan İşgör 30.05.2012 havale tarihli dilekçesinde biraz önce verilen ara kararlarındaki telefonların baz istasyonlarının raporlarını istemiş ise de; bu konuda karar verildiğinden yeniden karar verilmesine mahal olmadığına,

55-Sanık Doğu Perinçek müdafii Av. Mehmet Cengiz, Tuncay Güney hakkında ne gibi işlem yapılmadığının araştırılmasını talep etmiş ise de; yukarıdaki 33/b nolu ara kararında aynı konuda karar verildiğinden yeniden karar verilmesine mahal olmadığına,

56-İddia makamının taleplerinin kabulü ile ilgili mercilere mütalaa doğrultusunda müzekkere yazılmasına,

57-a)Sanık Ümit Sayın hakkında Mesut Parlak’a hakaret davasından tefrik edilen ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen dosyanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından istenilmesine,

b)Sanığın getirtilen bilgisayar hardisk imajlarının Naip Hakim marifetiyle birebir kopyasının alınarak bu imajların mahalline iadesine,

58-Atatürk Havalimanı Şube Müdürlüğüne müzekkere yazılarak 2006 yılı 10 Aralık-20 Aralık tarihleri arasında Sanık Tuncay Özkan’ın yurtdışı çıkış kayıtlarının istenilmesine,

59-İnterpoll Daire Başkanlığına müzekkere yazılarak Danıştay saldırısında kullanılan Glock marka silahlarla ilgili verilen bilgide geçen bu konuda yapılan araştırma sonucunun bildirilmesinin istenilmesine,

60-Sanık Ahmet Tuncay Özkan müdafii Av. Şahin Mengü’nün 30.05.2012 tarihli celse ve Sanık Mehmet Deniz Yıldırım’ın 29.05.2012 tarihli celsede sarf ettikleri sözlerle ilgili olarak gereğinin takdir ve ifası için Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına,

61-Sanıklar Mehmet Şener Eruygur, Emrah Gönenci ve Murat Aplak’ın hazır edilmeleri için ilgili yerlere yazı yazılmasına,

62-İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekilliğine (CMK 250. Madde İle Yetkili) yazı yazılarak a)Sanık Hasan Atilla Uğur ve bir kısım sanıklarla ilgili olduğu belirtilen Sagem marka

telefonlarla ilgili soruşturma evrakının istenilmesine,b)Dosyamızla ilgili gerek bu dava gerekse sair davalardaki tüm gizli tanık beyanlarının

gönderilmesine, 63-Her ne kadar sanık Şener Eruygurmüdafii Av. Filiz Esen müvekkilinin sağlık

durumunun yeniden Adli Tıp Üst Kurulunca veya herhangi bir üniversite hastanesinde tespitini talep etmiş ise de; son gönderilen Adli Tıp Kurumu raporu yeterli ve tafsilatlı olduğundan vaki talebin bu aşamada reddine,

64-Gelmeyen yazı cevapların tekiden akıbetinin sorulmasına,65-Sanıklar SaipirDebzelvidze ve Hüseyin Nusret Taşdeler hakkında çıkartılan yakalama

kararının infazının beklenilmesine,

79

Page 80: T€¦ · Web view2012/05/30  · Yine iddianamenin 306. sayfasında Cumhuriyet Çalışma Grubunun 12. devre raporunun 18 Şubat 2004 günü Jandarma Genel Komutanlığı Bakanlıklar

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 30.05.2012 ESAS NO: 2009/191 CELSE NO:191 Sayfa:80

66-Firari sanıklar Turhan Çömez, Bedrettin Dalan ve Mustafa Bakacı hakkında yakalama emriyle kırmızı bültenle aranması kararının devamı ile infazının beklenmesine,

67-Dosya kapsamı her sanığa iddianamede ayrı ayrı isnat olunan suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri, atılı suçların vasıf ve mahiyeti, delillerin toplanmamış olması ve de delillerin karartılma ihtimalin bulunması dosyadaki tüm belgeler incelemeler, raporlar vesair deliller dikkate alındığında atılı suçların işlendiği konusunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte ve bu suçların CMK’nın 100/3 maddesinde sayılan katalog suçlardan olması ve bir kısım sanıkların halen savunmalarının alınmamış olması dikkate alınarak, tutuklu sanıkların mevcut hallerinin sürdürmesine,

Sanıkların tutukluluk hallerinin uzatılmasına dair verilen karara (CMK 250. Maddesiyle Yetkili) İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz hakları bulunduğu konusunda sanıklar ve müdafilerine ihtarat yapılmasına,

Bu nedenle duruşmanın 21.06.2012 günü saat 9.00’a bırakılmasına oybirliğiyle karar verildi.30.05.2012

BAŞKAN 28298 ÜYE 40244 ÜYE 41981 KATİP 139152

80