52
TEMMUZ 2011 Sayý: 511 Fiyat: 5 TL AZ SEÇÝLEN YOL T T anrý Ýnancý Ýçin Özet Bilgiler anrý Ýnancý Ýçin Özet Bilgiler BÝR KEÞÝÞTEN DERSLER BÝR KEÞÝÞTEN DERSLER

Tanrý Ýnancý Ýçin Özet Bilgilerınları.com/arsiv/1107Dergi.pdf · Sonrasýnda, kutsal kitaplar ve pey-gamberlerden inancýmýzý destekleyecek bilgileri kýsaca gözden geçirmiþtik

  • Upload
    others

  • View
    8

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

TEMMUZ 2011 Sayý: 511 Fiyat: 5 TL

AZ SEÇÝLEN YOLTTanrý Ýnancý Ýçin Özet Bilgileranrý Ýnancý Ýçin Özet Bilgiler

BÝR KEÞÝÞTEN DERSLERBÝR KEÞÝÞTEN DERSLER

Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi

Onur Baþkaný:Dr. Refet Kayserilioðlu

Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýnaSahibi ve Genel Yayýn Müdürü:

Ayþegül Kayserilioðlu

Yazý Ýþleri Müdürü:Güngör Özyiðit

Yayýn Kurulu:Güngör ÖzyiðitNelda BayraktarHale Ürkmezgil

Haberleþme ve Okur/Abone Ýliþkileri:

P.K: 227 Beyoðlu/Ýstanbul

Yönetim Yeri:Ceylan Sk. No: 9/bod.kat

Güzelyalý, Pendik/Ýst.

Baský:Hedef Dijital Baský

Taksim Cad. No: 19/ATaksim/Ýstanbul

Fiyatý: 5 TLYýllýk Abone: 60 TL

Yurt Dýþý: 70 TL

Cilt: 43 Sayý:511 Temmuz 2011

ÝÇÝNDEKÝLEREn Þerefli Ýnsan Kimdir? .................... 2Dr. Refet Kayserilioðlu

Tanrý Ýnancý ÝçinÖzet Bilgiler ......................................... 6Ahmet Kayserilioðlu

Az Seçilen Yol .....................................14(Bilgelik Belgeleri)Güngör Özyiðit

Jiddu Krishnamurti ............................ 22 Özetleyen: Nihal Gürsoy

“Çis-tata” ve Gece Kuþunun Düþündürdükleri ................................ 28Nelda Bayraktar

Ahlâk - II ............................................ 30Yalçýn Kaya

Bir Keþiþten Dersler ......................... 36(Eski Günýþýðýnýn Son Saatleri)Thom Hartman/Arýn Ýnan

“Bir Özet” -2 ....................................... 40(Canlý Kryon Celsesi)

Atlantiðin Dibindeki Gayzerler ........................................... 46 (Bilim Teknik, Nisan 1993)

Dergimizin internet sitesini www.sevgidunyasidergisi.com

www.dostluk.orgadreslerinden ziyaret edebilirsiniz

1

Sevgili DostlarTemmuz ayýnýn 13. günü bizler için özeldir. Hepimizin gönlünde

büyük ve seçkin bir yere sahip birisinin aramýzdan, bu dünyadanayrýlýþýnýn yýldönümüdür o gün. Bizler o günü biraraya gelip önceonun yerini ziyaret ederek sonra kendisini neþeyle ve sevgiyle anarakgeçiririz. Nisan ayýndaki doðum gününü de ayný þekilde kutlarýz.Zaten onu her zaman, her biraraya geliþimizde, aramýzdan ayrýl-mamýþcasýna anarýz. Dr. Refet Kayserilioðlu, sevgisi, yaptýklarý ilehep bizim yanýmýzdadýr, düþüncelerimizdedir. “Âþýklarýn kanýeskimez, her zaman tazedir” sözünün bir örneðidir o. Onun yerinegitmek, ona gitmek gibi gelir önce. Oraya varýnca, orda olmadýðýnýnbilinciyle mahzunlaþýrýz ama bunu ve bu mahzunluðu yaþayacaðýmýzýbildiðimizden gene birbirimizde teselli bulur, ölüm hakkýnda bildik-lerimizi hatýrlar, özlem dýþýnda ölümün korkutucu deðil, doðal vedeðiþim için gerekli olduðu bilgisiyle, neþeli, güldürücü ya da sevgive duygu ile dopdolu anýlarla günümüzü tamamlarýz.

Âþýklarýn kaný eskimez, tazedir. Çünkü onlara deðer vererek, önemvererek sevgiyle ananlara, gönüllerinde onlara yer vermiþ olanlaraher zaman ýþýk göndermeye, yollarýný aydýnlatmaya, sanki yanlarýn-da imiþ gibi yüreklendirmeye, destek olmaya devam ederler. Zaman,nesil, devir, inanç, milliyet farký onlar için baðlayýcý deðildir. Gençcivanlar gibi her yere yetiþirler ve zamanýn ötesindedirler. Bizlerþükürdeyiz, bu niteliklere sahip olan birisi ile birlikte yaþadýk vedevam ediyoruz; þükürdeyiz, geçmiþ zamanlar dediðimiz devirlerdeyaþamýþ olanlarýn da sevgilerinden, bilgi ve tecrübelerinin ýþýðýndanyararlanýyoruz. Onlar da bizim sevgililerimiz, akrabalarýmýz,yoldaþlarýmýz, ayný zaman diliminde yaþamamýþ olsak bile. Ve öneri-yoruz ki, herkes onlarýn eskimeyen kanýndan, gönlünden, Yaratan’ýnisimlerine haiz kimi özelliklerinden yararlansýn. Onlarý bulupzamansýzlýk ortamýnda gönül alýþveriþinde bulunsun...

SEVGÝ DÜNYASI

En Derin Sevgilerimizle

SEVGÝ DÜNYASI

2

Dr. Refet Kayserilioðlu

En Þerefli ÝnsanKimdir?

ÖZDEN ÝLE ERDEM KONUÞUYOR

Görüyorum ki, hâlâ ortaçað zihniyetindenkurtulamýyorsunuz. Kadýný hakir görme, erkeðe hudutsuz hak ve þerefler tanýma, erkek ihanete uðrarsaþerefsizlik, kadýn ihaneteuðrarsa þerefsizlik deðil.Çünkü kadýnýn þerefi,haysiyeti olur mu hiç? Bu kafa çoktan deðiþti dostum. Her iki cins de eþittir. Fakat namusu, þerefi, cinsiyete, kadýn erkek münasebetlerine,kana, katilliðe baðlama devri de geçmiþtir.

SEVGÝ DÜNYASI

Erdem - Bugün sizinle"þeref" mevzuunu konuþ-mak istiyorum. Þeref de-yince ne anlýyoruz. Þerefliadam deyince nasýl biradamý hayal ediyoruz?Þerefle namusluluk veyadürüstlük ayný þey midir,yoksa ayrý ayrý þeylermidir?

Özden - Çok enteresanbir soru sordunuz. Bununcevabýný vermek de pekkolay olmayacak, ama birçalýþalým. Hakikaten birinsana þerefli deyince ilkakla namuslu olmasý gelir.Namuslu bir adam, kim-senin hakkýna tecavüzetmeyen, kimsenin malýnagöz dikmeyen olduðunagöre, þerefli insan da aynýtarzda hakka tecavüzetmeyen ve baþkasýnýnmalýna göz dikmeyendir.

Erdem - Siz namusuçok genel mânâda elealdýnýz. Benim ve benimgibi birçoklarýnýn anladýðýmânâ, cinsî yönden haramolaný yapmamak ve bir dehýrsýzlýk v.s. yapmamaktýr.

Özden - Bu durumagöre katillik namussuzlukdeðil mi? Ýntihar etmekþerefli bir iþ mi?

Yalancýlýk etmek, verilensýrrý saklamamak namuslubir hareket mi? Verilenvazifeleri yapmamaknamuslu ve dürüst birhareket mi?

Erdem - Hayýr, onlar dakötülük ama namus diyedaha çok kocasýna veyakarýsýna sadakatsizliði, birde hýrsýzlýk etmeyi anlý-yoruz. Katillik çok berbatbir þey ama bazý katillerde pek suçlu sayýlmazlar.Meselâ adam namusunatecavüz edeni, karýsýnýbaþtan çýkaraný temizle-miþse bu adama namussuzdiyebilir miyiz? Bilâkisnamuslu olduðu için, þere-fini kurtarmak için bu iþiyapmýþtýr. Sonra adamborçlarýný ödeyememiþ,kimsenin yüzüne bakacakhali kalmamýþsa yahut dasevdiði tarafýndan refüzeedilmiþ ve hakarete uð-ramýþsa, sevdiði gözününönünde gidip baþkasýylaseviþiyorsa, buna dayana-mayarak intihar etmiþsemertçe bir iþ yapmýþtýr.Bilâkis þerefini ve namu-sunu korumuþtur.

Özden - Sizin bahset-tiðiniz, ortaçaðýn, o dere-beylik ve þövalyelikdevrinin namus

anlayýþýdýr. O zamankýlýcýný elinden düþürmek,kazara yýrtýlmýþ birelbiseyle herkesin önündegitmek bile þerefsizlikkabul ediliyordu. Elbette okafada olan insanlar içinkýzýnýn kendi rýzasýnýalmadan bir baþkasý ileevlenmesi de ona yapýlanen büyük hakarettir veo bu hakaretin altýndankolay kolay kurtulup dainsanlar arasýna çýkamaz.Düello ile adam öldürmekde þerefini temize çýkar-madýr.

Bu kafalar bugün çokdeðiþti. Kan davasý güt-mek de ailenin namusunutemizlemek olarak kabuledilir. Madem ki onlarýnailesinden bir kiþi öldü-rülmüþtür, öyleyse onlarýnailesi, öldüren aileden öçalmadýkça hakaret altýndademektir. Bu hakaret al-týnda yaþamak en büyükþerefsizliktir. Ve bu þeref-sizlikten ancak kana kanalarak kurtulunur.

Erdem - Kan davasýndabir sürü masumlar öldü-rülüyor. Kim öldürmüþseonu öldürmeli. Onun aile-sinin yüzlerce ferdinin negünahý var?

Özden - Ama onlar

SEVGÝ DÜNYASI3

aileyi bir beden ve birlikolarak kabul ediyorlar.Ve rakip ailenin neresin-den bir parça koparýlýrsakoparýlsýn namuslarýtemizlenmiþ, hakarethalinden kurtulmuþ,erkekliklerini ispat etmiþoluyorlar. Böylece þereflioluyorlar.

Erdem - Bir sürümasumun kanýna girmekneden þerefli olacakmýþ?Þeref bunun neresinde?

Özden - Söyledim yaonlarýn ailesinden birkimse öldürülünce onlarhakarete uðramýþ oluyor-lar. Bu hakaretli durum-dan onlardan aþaðýkalmak halinden kurtul-mak lâzýmdýr. Baþkatürlü namuslarý temizlen-miþ olmuyor. Toplumiçinde þerefli insanlarolarak dolaþamýyorlar.Toplum onlara deðer ver-miyor. Yeri gelince, ha-karet ederek hatýrlatýyor-lar. "Siz adam olsanýz,alnýnýzdaki kaný te-mizlerdiniz!" gibi sözler-le adeta kýþkýrtýyorlar.

Erdem - Evettoplumun insan üzerinde-ki tesiri inkâr edilemezama. Burada bütün

toplum yanlýþ düþünüyordemektir. Eðer alnýndaleke olan varsa öldürülentaraf deðil, öldüren tarafolmasý lâzýmdýr.

Özden - Dostumfikrinizde bir deðiþiklikoldu galiba. Biraz öncekarýsýnýn sadakatsizliðinekýzarak adam öldüreninamusunu temizlemiþolarak kabul ediyor-dunuz.

Erdem - Ama oradadoðrudan suçluyuöldürmek var. Burada birsürü masumun kanýnagiriliyor.

Özden - Neticede herikisi de öldürmek deðilmi? Allah'ýn verdiði canakýymaya kimin hakkývardýr? Þayet hâkimölüm cezasý veriyorsa, otoplum adýna yapýlankanunlara uyuyordemektir. Toplum adýnayapýlan kanunlar,toplumun menfaatlerini,insanlarýn huzurunu veselâmetini koruduðumüddetçe ilâhî emreuyarlar. Bu sebepletoplumun menfaatlerinikoruyarak hüküm verenbir hakim adeta ilâhiemrin uygulayýcýsý duru-

mundadýr.

Erdem - Ama neticedeo da öldürme deðil mi?

HAK BÝZZAT ALINMAZ

Özden - Hayýr aynýmânâda deðildir.Kanunda bir ana prensipvardýr: "Bizzat ihkakýhak olamaz" der. Yanihiç kimse kendi hakkýnýkendi çýkarmaya veyaalmaya kalkamaz Bu,eski mecellenin hük-müdür.. Fakat bütünmodern hukuklarýn temelprensibidir. Cezayý okesemez. Bunu toplumyapar veya toplum adýnaonun görevlendirdiðikimseler yapar.

Erdem - Öyleysenamusunu temizlemekiçin adam öldüren kimsesuçlu mudur?

Özden - Hem suçludur,hem de bizzat namussu-zluðun en büyüðünü yap-mýþ demektir. Kendisininnamusuna yapýlan küçükbir tecavüz, ona baþkasý-nýn namusuna, namusun-dan da öte hayatýnatecavüz etmek hakkýnýveremez. Hem söyler

SEVGÝ DÜNYASI4

misiniz bana kendisinialdatan kocasýný öldürenkadýna da ayný þekildenamusunu temizlemiþdiyebiliyor musunuz?

Erdem - Kadýnlar içinnamus temizlemek diyebir þey olur mu? HemÝslamiyet 4 kadýna kadarevlenme hakký tanýmýþerkeklere. Bugün kanunbuna müsaade etmiyor.Öyleyse onun da gizliceyapmasý hoþ görülebilir.

Özden - Görüyorumki, hâlâ ortaçað zih-niyetinden kurtulamýyor-sunuz. Kadýný hakirgörme, erkeðe hudutsuzhak ve þerefler tanýma,erkek ihanete uðrarsaþerefsizlik, kadýn ihaneteuðrarsa þerefsizlik deðil.Çünkü kadýnýn þerefi,haysiyeti olur mu hiç?Bu kafa çoktan deðiþtidostum. Her iki cins deeþittir. Fakat namusu,þerefi, cinsiyete, kadýnerkek münasebetlerine,kana, katilliðe baðlamadevri de geçmiþtir.

Erdem - Peki bugününnamusu ve þerefi nedir?Bunlardan baþka bir þeymidir? Anlamýyorum.

GERÇEK ÞEREF

Özden - Ýnsaný insanyapan, insaný hayvanlar-dan ayýran kendi þuur veidrakiyle, her an kendiiradesini kullanarakbüyük nizamda kendinedüþen vazifeyi yap-masýdýr. Eðer bir insankâinat düzeni içinde,ilâhî nizam içinde,kendine düþen vazifeyiidrak ediyor ve o vazi-feyi en mükemmel birþekilde yapýyorsa O ENÞEREFLÝ ADAMDIR.

Çünkü o, buhareketiyle O'na olanborcunu þuurlu bir þe-kilde ödüyor, insanlýðýnýispat ediyor demektir.Hayvanlar da, bitkiler de,hattâ cansýz maddeler dekendilerine düþen vazi-feleri yapýyorlar. Amaonlar bunu idraksiz ola-rak, otomatik bir þekilde,sürüklenerek yapýyorlar.Hâlbuki insan bilinçlen-miþse, bilinçli bir þekildekendine düþen vazifeyianlar ve bunu bütünkuvvetiyle yapar.

Erdem - Peki bu duru-ma göre, Kâinat düzeniiçindeki vazifesini idraketmeyen ve iradesini kul-lanarak yapmayan insan-

larý þerefli saymayacakmýyýz?

Özden - Þayet baþka-larýnýn hakkýna riayetediyorlarsa ve kendi hak-larýndan gönül rýzasýylafedakârlýk ediyorlarsaþerefli kimsedirler.

En þerefli insan isebütün bunlarý yaptýktanbaþka bütün insanlarýseven, ilâhî nizamainanan ve baðlanan,devrin gerektirdiði bütünyeniliklere uyarak insan-larý doðru yola, ilâhîyöne çevirendir.

Þerefi ve namusu cin-siyette, katillikte, bir ikiboþ lâfta, küfürde vesa-irede aramak devri çokgerilerde kalmýþtýr.Bugün bazý hallerdehakaretlere ve iftiralarakatlanmak, tahammül vesabýr göstermek bir þerefve namus olmaktadýr.Üstün bir zihniyete ulaþ-mak, basit þeyleri endeðerli olarak görmeeðiliminden sýyrýlmakzorundayýz. Suç, namus,þeref anlayýþlarýnda ya-pacaðýmýz düzeltmelerbizi bu üstün zihniyetehazýrlayacaklardýr.

5SEVGÝ DÜNYASI

UZUN SÖZÜN KISASI

Ýki yýl önce "Tanrý inancý" ko-nusundaki dizi yazýma geçmiþtetýp profesörleri, din bilginleri vefelsefecilerle yaptýðým söyleþi-lerden alýntýlar yaparak baþla-mýþtým. Dizinin devamýnda fizik,kimya, biyoloji biliminden veyetkin bilim adamlarýnýn kitap-

larýndan örnekler aktararak,doðadaki akýllara durgunlukveren büyük düzene olan hayran-lýðýmý dile getirmiþtim. Bunlarýgörüp, anlayýp, benimsediktensonra, bu muhteþem düzeni vebizleri yaratan O Yüce'ninönünde saygýyla eðilmek kalý-yordu sadece hepimize..

Tanrý Ýnancý ÝçinÖzet Bilgiler

SEVGÝ DÜNYASI6

Ahmet Kayserilioðlu, Psikolog

7SEVGÝ DÜNYASI

Sonrasýnda, kutsal kitaplar ve pey-gamberlerden inancýmýzý destekleyecekbilgileri kýsaca gözden geçirmiþtik.Spiritüel olaylar da inanç serüveni-mizde bizlere çok ipuçlarý sunar. Bunedenle Türk spiritüalistlerinin yaþadýk-larý çok ilginç olaylarý kendi dillerindensizlere aktarmýþ, bu arada bizzat tanýklýkettiðim ruhsal araþtýrmalardan da sözetmiþtim.

Batý dünyasýnda baþlayýp, ülkemizdahil, tüm dünyayý sarmýþ olan inkârcýmateryalist akýmýn 350 yýllýk serüve-ninin kilometre taþlarýna hýzlýca gözatmýþtýk. Günümüzü anlamamýz için,yaþanmýþ olaylarý ve tartýþmalarýgeçmiþin süzgecinden geçirmenin çokgerekli ve yararlý olduðunu bildiðimiz-den yapmýþtýk bunu. Kilisenin zul-münün, bilimdýþý iddialarýnýn yanýsýra,Tevrat ve Ýncil'deki insan eliyle eklemeve çýkarmalarýn, yanlýþ yorumlarýn damateryalizme katkýsý çok olmuþtu. Bunedenle kýsaca Kutsal Kitap tartýþ-malarýna da deðinmiþtik.

Amerika ve Avrupa'da materyalistakýmýn doruða vardýðý 19. yüzyýlýn ikin-ci yarýsýnda bir patlama tarzýnda peþpeþe ortaya çýkan fizik medyumlarýnyarattýðý harika olaylardan da bahset-meden geçemezdik. Üstelik bu med-yumlar üzerinde yýllar boyu bir labora-tuar araþtýrmasý yapar gibi titizlikle de-nemeler yapan dünya çapýndaki ünlübilim adamlarýný nasýl görmezliktengelebilirdik? Onlarýn kitaplarýndan vebir araya gelerek kurduklarý Ruhsal

Araþtýrmalar Derneðinin yayýnlarýndanalýntýlarla, yaptýklarý deneyleri vevardýklarý sonuçlarý okuyucularla pay-laþmak benim için keyifli bir görevolmuþtu.

Gördüðünüz gibi iki yýl boyun-ca çok ayrý baþlýklar altýndakonuyu incelemiþ olduðumuzdanbunlarýn bir toparlanmasý gere-kiyor. Ayrýca önümüzdeki aylar-da, günümüzde ateizmin ilmihalisayýlan “Tanrý Yanýlgýsý” kita-býný eleþtirirken de bizlere ýþýktutacaðýna inandýðýmdan, buuzun yazý dizisini sizlere özetolarak sunuyorum.

TIP PROFESÖRLERÝ VE ÝSTANBUL MÜFTÜSÜ KONUÞUYOR

Ýstanbul Üniversitesi Týp Fakültesininefsanevi fizyoloji profesörü SadiIrmak'ýn sözleri:

"Bir fizyolojist olarak evrende büyükbir düzen ve ahengin varlýðýný görüyo-rum. Bunu yaratan zekâya inanma ihti-yacýna, belki herkesten fazla zorlayanbir bilim dalýnýn üyesiyim. Yaratýlmýþþeyler içinde en karmaþýk ve en geliþmiþolaný muhakkak ki insan vücududur.Vücut içinde öyle bir olaðanüstü düzenve ayar; daha doðrusu binlercedüzeneðin öyle bir birlikte çalýþmasýgörünür ki, bunu tesadüf diye açýklamak

SEVGÝ DÜNYASI8

mümkün deðildir. Fizyoloji ne kadar iyibilinirse, bu evrendeki düzen fikri de okadar samimiyetle kabul edilir. Öte yan-dan bir insan nasýlsa, inandýðý Allah'ý daona göredir. Yani bu büyük düzeni,herkes kendi ölçüsüne göre anlar veyorumlar. Bununla beraber Allahkavramýnýn en yüce tanýmýný Kuran'dabulduðumuz þüphesizdir. NitekimGoethe, Carlyle ve hattâ Einstein'ýnAllah görüþleri Kuran'a pek yaklaþýr..."

"Vücudun tümü olsun, bölümleriolsun hepsi tabiat kanunlarýna göreiþliyor fakat bir hedefe yönelik olarak!..Yani her hücrede faaliyetler adeta birküçük bilinçle yürüyor. Bu bilinç, bireyive türünü mümkün olduðu kadar yaþat-ma yönünde iþliyor. Bu yön tutmayýdoða bilimleriyle açýklamak olanaksýz.Ýþte burada inanma ihtiyacý baþ gös-teriyor. Her þeye hakim, her þeyi bilenevrensel bir düzenleyici aramayamecbur oluyoruz..."

"Ýnsanýn ya tamamen cahil, yada tamamen bilgin olduðuzaman Allah'ý vardýr. Orta yerdekaldýðý zaman Allah'ýný kaybe-diyor."

Ýstanbul Üniversitesinin ünlü kadýndoðum profesörü Kâzým Arýsan'ýn söz-leri:

"Ýnsan vücudundaki hücrelerin nasýlakýl almaz bir iþbölümü ile çalýþtýklarýnýþu örnek daha güzel anlatacak vevücudu yöneten manevi bir zekânýn var-

lýðý daha net görülecek. Vücudumuzunbütün hücrelerinin çekirdeklerindekikromozom ve genlerinin her bakýmdanbirbirinin tamamen ayný olduðunu bili-yoruz. Gözümüzdeki hücre ilekaraciðerimizdeki hücrede bu yöndenhiçbir fark yoktur. Buna raðmen her birinasýl deðiþik vazifeler görüyorlar? Ýþtemilyarlarca birbirinin ayný hücreyikendi görevlerine uygun hale getireceköyle bir düzenek iþe karýþýyor ki, budüzen ve ustalýk karþýsýnda sadeceseyredip sessiz kalmak galiba en iyisi.Mesela karaciðerdeki bir hücreyi elealalým. Bu hücre belli bir göreviyapacak hale þöyle getiriliyor. Histondenen bir madde ile o hücrenin gengruplarý adeta bir kablo ile sarýlýrmýþgibi kuþatýlýyor. Sadece o hücreyegörevini yaptýracak olan gen açýkbýrakýlýyor. Ve o karaciðer hücresi ancakaçýk kalan genden gelen emirleri yerinegetirdiðinden belirli bir fonksiyonyapýyor. Vücudumuzdaki milyarlarcahücrenin genlerinin yapacaðý iþe görehiston maddesi ile böyle sarýlmasý nedemektir?!.. Bu tesadüflerle olabilecekbir þey midir? ASLA!.. Mutlaka bilgilive bi-linçli manevi bir yöneticisi varbedenimizin. Bunu kabul etmek zorun-dayýz."

"Bütün organlarýmýz harikûlade va-zife görecek bir tarzdadýr. Geçmiþdönemlerde anlamsýz gibi görünenorganlarýn varlýðýndan söz edilmiþti.Bademcik ve apandisit gibi. Fakatbugün onlarýn da yararlý ve gerekliolduðu anlaþýlmýþtýr. Ben bugün vücud-umuzda lüzûmsuz hiç bir þey görmüyo-

9SEVGÝ DÜNYASI

rum. Böyle lüzûmsuz bir organdanbahsedilirse bunu bilgimizin eksikliðineyorarým."

"Mutlaka vücudu yöneten manevi birkudret var. Bir otomobil de fizik vekimya kanunlarýna göre çalýþýr ama,hem onu yapan bir ustasý hem de onuyöneten, hiçbir engele çarptýrmadanyürüten bilinçli bir þoförü var. Ýnsanvücudunu da yöneten böyle bilinçlimanevi zekâ mutlaka var. Hepsininüstünde ise, bu sonsuz evreni ve buolaðanüstü düzeni yaratan Allah varelbette."

Ýstanbul Müftüsü A.Fikri Yavuz'unsözleri:

"Maddenin hep varolduðu, yaratýl-madýðý fikrine bilimsel yönden itirazederim. Radyoaktif cisimlerin ömür-lerinden, evrenin yaþýndan bugünkübilim söz etmiyor mu? Hattâ bu husustadeðiþik yöntemlerle rakamlara bileulaþtýlar. Maddenin yaþýný birkaç milyaryýl olarak hesaplýyorlar. Demek ki birbaþlangýcý var. Böylece madde yoktanve kendi kendine varolamayacaðýnagöre bir Yaradan fikri kendiliðindenortaya çýkýyor. "

"Materyalistlerin bazýlarý maddeninezeli yani yaratýlmamýþ olduðunu iddiaediyorlar. Bilimsel sonuçlara aykýrýolmasýna raðmen, maddenin sonsuzdanberi mevcut olduðunu kabul ediyorlar,böyle bir þeyi düþünebiliyorlar da nedenmaddi olmayan, hem de bilinçli ve en

büyük bilgiye sahip, herþeyi yaratan birAllah'ýn sonsuzdan beri varolduðunu,yani yaratýlmamýþ olduðunu kabuledemiyorlar."

CANLILARDAKÝ HARÝKADÜZENEKLERDEN ÖRNEKLER

**Yabani arýlardan Ammophile,yumurtadan çýkan yavrularý taze etlebeslensin diye üzerine yumurtlayacaðýtýrtýla 9 iðne batýrýr. Hepsi de 9 hareketmerkezi olmak üzere. Týrtýl ölmez amafelç olup hareket edemediðindenyumurtalarý üzerinden silkeleyemez. Veböylece yumurtadan çýkan yavrulartýrtýlý afiyetle yerler. Büyüdüklerindeonlar da bir baþka týrtýla 9 iðne batýraraknesillerini sürdürürler.

SEVGÝ DÜNYASI10

**Bal arýlarý düzgün altýgenprizma olarak yaptýklarý petek-lerinin ortasýndaki 3 eþkenardörtgenden oluþan kapaklarýný70 derece 32 dakikalýk eðimleyaparlar. Yüksek matematikçilertürev hesaplamalarýyla en azbalmumu harcanmasý için zaten70 derece 32 dakikalýk eðimolmasý gerektiðini buldular.Arýlar, bizim içgüdü deyiveripaçýkladýðýmýzý sandýðýmýz buiþlemi milyonlarca yýldýr yapý-yorlar. Arýlara böyle davran-malarýný kim vahyetti acaba? Nedersiniz?..

** Bir týp profesörü, bir genetik bilgi-ni olmadan, bir ilk çað bakýþýyla bilevücudumuzu incelesek yapýsýndakiustalýðý fark edip hayran kalmamýz zorolmasa gerek. Ýskelet yapýmýzdakidüzeni ayak tabanýmýzda ufak bir ka-visle bizleri düztabanlýktan kurtaran

ustalýðý görmek için bilgin olmaya ihti-yacýmýz yok. En kýymetli organýmýzbeynimiz saðlam kafatasý içindekorunur, hassas kalbimiz göðüs kafesiarkasýnda saklanýrken þiddetli olmayanbir yumruðu midemize yediðimizdenihayet bayýlýrýz. Hepsi o kadar. Yakalbimiz açýkta býrakýlýp yumruðu yeseidik sað insan kalýr mý idi? Burnumuzsereserpe açýkta öylece duruyor. Dýþetkilere son derece duyarlý gözümüz deöyle olsa idi ortada gören insan kalýrmýydý? Önce içeri doðru çekilip aksilik-lerden korunmuþ. Ama bununla yeti-nilmemiþ kaþ, göz kapaðý, kirpik,gözyaþý gibi desteklerle iyice güvencealtýna alýnmýþ. Tam da duyma merke-zimizin baþýna kulak kepçesinin yer-leþtirilmesinde bir bilgi ve hünerolduðunu, tesadüfen orada bulun-madýðýný anlamak için ilk çað insanýgörüþüyle bile düþünerek bakmamýzbize yeter de artar bile. Hele bir de birazbilgimizi arttýrýp dikkatli gözlerle bakýn-ca neler görmekteyiz. Nefes ve yemekborusunun birleþtiði yere konan küçükdil lokmalarý yutarken nefes borusunukapatarak yemekleri mideye gönderir.Aksilik bu ya, yutarken konuþmayýsürdürürsek küçük dil devre dýþý kalýrdiye de yeni bir önlem alýnmýþ. Nefesborusu baþýndaki duyarlý tüyler hemenkasýlmayý saðlar ve öksürterek yemek-leri dýþarý püskürtür. Eðer akciðerleregitseydi zatürree olmamýz iþten biledeðildi. Gerçekten bedenimizin yapýsý okadar karmaþýk, o kadar mükemmelolmasaydý bunca týp kitabý kütüp-haneleri alabildiðine doldurur muydu?

**Harvard Üniversitesi EvrimBiyolojisinin Darwin'ci profesör-lerinden Stephen Jay Could kitabýnda"Benim Gözdem" diye bahsettiði tatlý sumidyesinden hayranlýkla söz eder. Dipçökeltilerde gömülmüþ ama arkasý dýþtakalan bu midyenin, bu dýþ bölgesindebir yapay balýk oluþur. Sanki gerçekimiþ gibi kanatçýklarý ritmik hareketlerbile yapar. Bu sahte balýk süs diye dur-maz orada. Baþka balýklarý kendisineçeksin ve midyenin suya salacaðý lar-valar onlarýn solungaçlarýnda büyüme-lerini tamamlasýn diye oraya bir sahtebalýk yerleþtirilmiþtir. Bunu kimdüþünüp hesaplayýp koydu acaba?!..

**Yeþil yapraklar Güneþ ýþýðýndanyararlanarak fotosentezle karbondioksitve suyu birleþtirerek hepimizin gýdasýolan organik maddeleri oluþtururlar.Yapraklarda öyle ince düzeneklerle bubaþarýlýyor ki, çok istediðimiz ve de çokihtiyacýmýz olmasýna raðmen bir ben-zerini bile yapamadýk.

** Suyun 130 metre yüksekliðindekiulu aðaçlarýn en üst dallarýna kadarulaþabilmesi nasýl mümkün oluyor?Bilim adamlarý yýllarca uðraþtýklarýhalde doyurucu bir açýklamaya hâlâkavuþmuþ deðiliz.

Özetimizi gelecek sayýda tamamlaya-caðýz.

11SEVGÝ DÜNYASI

Carl Brenders - Sweet Water Mussel & Fish(Tatlý Su Midyesi ve Balýk)

Fark Etmeli Ýnsan Can Yücel

Bir damlacýk sudanNasýl yaratýldýðýný fark etmeli.Anne karnýna sýðarkenDünyaya neden sýðmadýðýnýVe en sonunda bir metre karelik yereNasýl sýðmak zorunda kalacaðýnýFark etmeli.Þu çok geniþ görünen dünyanýn,Ahirete nispetleAnne karný gibi olduðunuFark etmeli.

Henüz bebekken“Dünya benim!” dercesineAvuçlarýnýn sýmsýký kapalý olduðunu,Ölürken de ayný avuçlarýn“Her þeyi býrakýp gidiyorum” iþte!dercesine apaçýk kaldýðýnýve kefenin cebinin bulunmadýðýnýFark etmeli.Baskýn yeteneðiniFark etmeli .Sonra Azrail'in her anSürpriz yapabileceðini,

Nasýl yaþarsaÖyle öleceðiniFark etmeli insan.

Hayvanlarýn yolda, kaldýrýmda, çöplükteAma kendisininGüzel hazýrlanmýþ mükellef bir sofradaYemek yediðiniFark etmeli.Yaratýlmýþlarýn en güzeli olduðunuFark etmeliVe ona göre yaþamalý.Gülün hemen dibindeki dikeniDikenin hemen yaný baþýndakiGülü fark etmeli.Evinde kedi, köpek beslediði haldeÇocuk sahibi olmaktan korkmanýnMantýksýzlýðýný fark etmeli.Eþine “Seni çok seviyorum!” demeninMutluluk yolundaki müthiþ gücünüFark etmeli.Dolabýnda asýlý yirmi beþ gömleðininSadece üçünü giydiðini amaArka sokaktaki komþusununO beðenilmeyen gömleklereMuhtaç olduðunu fark etmeli.Zenginliðin ve bereketinSofradayken önünde birikenEkmek kýrýntýlarýný yemekteGizlendiðini fark etmeli.Annesinden doðarkenTertemiz teslim aldýðý gýrtlaðýný veAþýrý beslenme yüzünden sarkan göbeðiniFark etmeli.Fark etmeliyiz çok geç olmadan...Ömür dediðinÜç gündür,Dün geldi geçtiYarýn meçhuldür...O halde ömür dediðin bir gündür, o da bugündür...

SEVGÝ DÜNYASI14

Atina'nýn en ünlü hayat kadýný birgün Sokrates'e rastlar. Her zamankigibi bir kaç kiþiyle konuþmaktadýr.Yanýna sokulur ve yalnýz onun duya-bileceði bir sesle "Neden?" diye sorar"Senin gibi bir bilgeyi bu kadar azinsan dinliyor? Oysa bütün Atina'nýnburada olmasý gerek. Hani saygýdeðerinsanlar, politikacýlar, din adamlarý,aydýnlar neredeler?" Sonra bu saydýk-

larýnýn nerede göründüklerine deði-nerek þu saptamada bulunur: "Bir günbenim evime gel Sokrates; hepsinisýraya girmiþ olarak göreceðinden eminolmalýsýn."

Bunun üzerine Sokrates "Haklýsýn"der "Çünkü sen evrensel bir arzuyu tat-min ediyorsun. Ben ise sadece gerçeðegönül vermiþ pek az insaný, bu iþ için

Az Seçilen YolGüngör Özyiðit, Psikolog

BÝLGELÝK BELGELERÝ

SEVGÝ DÜNYASI15

seçilmiþ pek az kiþiyi buraya çekebili-yorum. Diðerleri bendeki ýþýðý göre-miyor, gerçeðin kokusunu alamýyorlar.Dahasý onlara sözlerimle ayna tut-tuðumdan, aynada gördükleri kendigörüntülerinden kaçýyorlar. Ýkimiz debirer mýknatýsýz. Ne var ki, sen beden-leri, ben hazýr ruhlarý kendime çekiyo-rum. Ve bilmelisin ki, gerçek yolu hemseçen hem seçilen için az seçilen biryoldur. Bu yola hemen her devirdeçok kiþi çaðýrýlýr; ama az kiþi seçilir."

Farkýndalýðý yüksek olan hayat kadýnýbu sözlerin etkisiyle deðiþime uðrar.Sokrates'in gözlerinin içine bakar, ora-daki ýþýðý görür. Sonra da "Sokrates,beni de sadýk bir izleyicin olarak kabulet" der. Orada kalýr ve kök salar.

KÝM DAHA ÖZVERÝLÝ

Seçimin deðeri, seçilen þeye göreanlam kazanýr. Günün birindeRamakriþna'ya bir adam gelir, ayaklarý-na kapanýr, Ramakriþna'yý övgülerlegöklere çýkarýr. Ve "Siz ne mükemmelbir insansýnýz, dünyadan vazgeçtiniz,özverinize hayraným" der.

Ramakriþna gülümseyerek dinleradamý ve "Biraz bekle, o kadar ilerigitme. Belki de gerçek bunun tamtersi" der. Adam þaþkýnlýkla sorar:"Nasýl yani?" Ramakriþna yanýtlar:"Ben hiçbir þeyden vazgeçmedim, senvazgeçtin. Asýl büyük özveride bulunansensin. Þaþkýnlýðý daha da artan adam"Ben mi vazgeçtim? Ne diyorsunuzsiz? Beni tanýmýyorsunuz. Ben dünyevi

bir insaným. Aç gözlü, hýrslý, dünyayadüþkünlük gösteren biriyim. Benimözveride bulunduðumu söylemekleþaka yapýyorsunuz herhalde" der.Ramakriþna sakin, huzurlu haliylegerçeði dile getirir. "Dinle dostum,þaka yapmýyorum. Her ikimizin deönünde iki olasýlýk vardý. Sen dünyayýseçtin ve Tanrý'dan vazgeçtin. Ben iseTanrý'yý seçerek dünyadan vazgeçtim.Bu durumda hangimizin vazgeçiþi dahaözverili? Sen daha büyük, daha deðerliolandan vazgeçtin ve anlamsýz olanýseçtin. Ben anlamsýz olandan vazgeç-tim ve deðerli olaný seçtim. Bir elmaylabir taþýn olduðunu varsayalým. Sen taþýseçtin, ben elmayý. Þimdi de kalkmýþ,bana ne kadar özverili bir vazgeçiþtebulunduðumu söylüyorsun. Aklýný mýkaçýrdýn yoksa?!"

Ramakriþna'ya hak vermemek eldedeðil. Buda, Ýsa, Muhammed dünyayýbýrakýp, isteklerini O'na satmakla enkârlý ticareti yaptýlar. Gerçeðin sözcü-leri olarak, kutsal olana katýldýlar vevaroluþlarýnýn bayramýný kutladýlar.

SEVGÝ DÜNYASI16

YAÞAYARAKAÞMAK

Prens Sidhartasarayýný, ailesini (güzelkarýsýný ve çocuðunu)terk eder. Biri ona bununnedenini sorduðunda"Hiçbir þeyin kalýcýolmadýðý yerde kalmanýnne yararý var" der. Öy-lece göçücü olanýn geçi-ci olana fazla baðlanma-masý gerektiðini söyler.Çocuk da, karýsý da, ken-disi de nasýl olsa bir günölecektir. Bebeði daha dün doðmuþtur.Bir gün önce yoktu. Bir süre sonra yineolmayacak. Sidharta son bir kez karý-sýný ve bebeðini görmek üzere yatakodasýna girer. Karýsý bebeði ile birlikteuyumaktadýr. Veda etmek ister; amaonlarý masum uykularýndan uyandýr-maya kýyamaz. Özel yaþamýnýn birparçasý olan bu güzelliðe sýrtýný dönerve gider. "Neden bütün bunlarý terkettin?" diye sorulduðunda ise þukarþýlýðý verir: "Ben hiç deðiþmeyeniarýyorum. Çünkü deðiþen þeyleretutunursam, sonuç hayal kýrýklýðý ola-cak. Bu yüzden ben, hiç deðiþmeyeninpeþine düþüyorum, onu arýyorum. Eðerhiç deðiþmeyen bir þey varsa, o zamanhayatýn bir anlamý ve deðeri vardýr.Aksi halde her þey boþuna..." VeSidharta aydýnlanýp Buda olduðundatüm öðretisini deðiþime vedeðiþmeyene dayandýrýr. Yapýlmasýgereken ne deðiþime tutunmak, ne deondan kaçmaktýr. Esas olan, deðiþim

aracýlýðýyla deðiþimi tüketmek, yaþa-yarak onu aþmak ve deðiþmeyene ulaþ-maktýr. Aydýnlanmaya eriþen, dünyayýdeðiþtirmeye çalýþarak deðil, kendinideðiþtirip dönüþtürerek bunu baþarýr.

KENDÝ OLMAK

Biri Zen Ustasý olan Bokuju'ya gelir.Bokuju'nun ustasý çok ünlü, çok bilgebiriymiþ. Gelen kiþi Bokuju'ya sorar:"Sen gerçekten ustanýn yolunu izliyormusun?" Bokuju: "Evet, yolumuz bir"der. Soruyu soran adam bu cevaptanrahatsýz olur. Çünkü ülkenin heryerinde Bokuju'nun, ustasýnýn yolunuizlemediði bilinirmiþ. O nedenle adam"Beni kandýrmaya mý çalýþýyorsun?Senin ustaný izlemediðini hemenherkes biliyor. Sen ise ustaný izlediðinisöylerken neyi kastediyorsun?" diyesorar. Bokuju'nun yanýtý pek yamandýr:"Ustamý izliyorum. Çünkü benimustam, kendi ustasýný hiç izlememiþ.

SEVGÝ DÜNYASI17

Ýþte ondan öðrendiðim esas bu. O ken-disi olmayý baþarmýþtý, taklit deðil, ori-jinaldi. Ben de kendim olma yoluyla,onun yolunu izledim." Gerçekte birBuda, bir Ýsa, bir Muhammed böyleizlenir. Onlar benzersizdirler, biriciktir-ler. Onlara benzemek ve onlarý izlemekisteyenler de benzersiz olmalýdýrlar.Gerçek ustalar, her insanýn gerçeközünü bulmasýna ve kendisi olmasýnayardým ederler.

Ustalara takýntýlý olanlar, kendilerinekapalý kalýrlar, kendi özlerine yaban-cýlaþýrlar. Sürekli ustayý kopyalamayaçalýþarak, taklitçilik yaparlar. Ne ustagibi olurlar ne de kendileri gibi. O yüz-den ustalarý bu kafayla izleyenler, bir-birlerine düþman olurlar. Oysa Ýsa,Musa, Buda, Muhammed hiç sorunolmadan birlikte barýþ içinde yaþaya-bilirler. Ayrýca birbirlerinin varlýklarýn-dan sevinç duyarak büyük keyif alýrlar.Ama onlarý izlediklerini söyleyenler, neyazýk ki bunu baþaramazlar ve baþara-mamýþlardýr da.

Ustalarýn asýl amacý, insanlarý kendi-lerine uydurarak, uydu bireyler yarat-mak deðil, fakat insanýn gerçek benliði-ni, tanrýsal özünü bulmasýný, öylecekendisi olmasýný saðlamaktýr. O zamansorun çözüme ulaþýr; içte ve dýþtakavga biter.

YAPMAK MI? OLMAK MI?

Ýnsanlar genelde aymazlýk uykusun-dadýrlar. Farkýna vardýklarýnda ve uya-nýk olduklarýnda dönüþüm gerçekleþir.

Nan-in isimli Budist keþiþe bir kasapgelir. Adam bildiðimiz kasap. Nan-inise þiddete karþý bir Budist. Adamýnmesleði þiddete dayalý. Gün boyu hay-vanlarý kesip doðruyor. Kendisi debunun farkýnda olarak sorar: "Ben neyapabilirim, mesleðim þiddet içeriyor.Yeni bir insana dönüþmem içinmesleðimi mi býrakmalýyým?"

Nan-in þöyle der: "Biz senin ne yap-týðýnla deðil, ne olduðunla ilgileniyo-ruz. O nedenle sen ne yapýyorsan, onuyapmayý sürdür. Ne var ki, daha uyanýkol. Keserken uyanýk, meditasyon doluol."

Nan-in'in yandaþlarý bu söylemdenrahatsýz olurlar. Ýçlerinden biri, buuygulamaya karþý çýkarak þunlarýsöyler: "Bu yaptýðýnýz doðru deðil. Bizsenin gibi birinden, kasabýn kasapkalmasýna izin vermeni beklemezdik.Adam sorduðunda iþini býrakmasýnýsöylemeliydiniz. Adam zaten hazýrdýbuna." Bu itiraza Nan-in'in þu þekildekarþýlýk verdiði söylenir: "Kasabýnmesleðini kolayca deðiþtirebilirsin.Dediðiniz gibi zaten o da hazýrdý buna.Ama böyle yapmakla bilincin niteliðinideðiþtiremezsin. O hâlâ ve yine dekasap olarak kalýr."

Sonuçta kendini ve diðerlerinikandýrmýþ olur. Nice sözde ermiþlervardýr; ama kasap kalmýþlardýr hep.Nitelikleri, tavýrlarý, bakýþlarý kýnayýcýve þiddet doludur... Kendileri gibiolmayanlarý günahkâr olarak görürlerve cehenneme lâyýk bulurlar. O sebeple

SEVGÝ DÜNYASI18

Nan-in deðiþimin içte baþlamasý gerek-tiðine dikkati çekerek þöyle konuþur:"Bu yüzden onun dýþsal yaþamýnýdeðiþtirmek yerine, onun özüne yenibir nitelik getirmek daha iyi. Aynýzamanda onun kasap kalmasýna izinvermek de iyi. Aziz olursa, hep kasapolarak kalýr, çakma aziz olur. Egosugüçlenir. Oysa þimdi þiddetten rahatsýzoluþunun farkýnda. Yani deðiþime vedönüþüme hazýr. Ama bu kadarý yet-mez. Yeni bir zihin niteliði oluþmalý.Bunun için de býrakýn, meditasyon yap-sýn."

Bir yýl geçer aradan adam gene gelir.Tamamen farklý biri olmuþtur. Yinekasaplýk yapmaktadýr. Yaptýðý aynýolsa da adam deðiþmiþtir. Hayvanlarýkesmesine keser ama, adamýn tüm ha-yatý meditasyon olmuþtur. Adam kasapolmaktan çýkmýþ, kasaplýk adamýn rolüolmuþtur. Ustasýna sorar: "Þimdi banane yapmamý söyleyeceksiniz?"

Nan-in der ki: "Artýk bana gelme.Býrak, farkýndalýðýn, uyanýklýðýn sanayol göstersin..."

Ýnsanýn bilincinin niteliðideðiþtiðinde tamamen farklý biri olur."El iþte, gönül oynaþta" hesabý, böylebir deðiþimden sonra insanýn ne yaptýðýdeðil, ne olduðu önem kazanýr.

Biri Sokrates'e nereye gitmek iste-diðini sorar. Bilgenin yanýtý þu olur:"Cennet ya da cehennem var mýbilmiyorum? Oradalar mý, deðiller mihiç bilmiyorum. O yüzden bir seçim

yapmayacaðým. Tek duam þu: Herneredeysem uyanýk olayým. Cehennemya da cennette olmanýn önemi yok.Çünkü tamamen uyanýk isen cehennemkaybolur. Zira cehennem, senin farkýn-da olmamandýr. Eðer tamamen farkýn-daysan cennet gerçekleþir. Cennet,senin tam da farkýnda olma halindir.Böyle olursan cennete gitmezsin; cen-net sana gelir. Bahar gibi gelir, içindeçiçekler açar, kuþlar öter, coþku iledolarsýn.''

ÖNCE KENDÝNE YARDIM

Biri Buda'ya sorar: "Dünyaya yardýmetmek için ne yapabilirim?" Buda'nýngülerek þunlarý söylediði anlatýlýr:"Hiçbir þey yapamazsýn. Çünkü ortadahenüz sen yoksun, egon var. Senyokken nasýl bir þey yapabilirsin ki?Dünyayý bir kenara býrak. Dünyayanasýl hizmet edebileceðini, baþkalarýnanasýl yardým edeceðini düþünme. Budüþünceler seni senden uzaklaþtýrýr,kendinden kaçmana yol açar. Sen önceOL, sen ol, varlýðýný fark et. O zamanher yaptýðýn bir hizmet olur. O zamanvarlýðýn bir duaya dönüþür. Dönümnoktasý varlýðýndýr. Bu ayný zamandakendi benliðinde devrim yapmandýr.Sen huzuru bulmadan, 'Nasýl insanlarahuzur verebilirim?' diyorsun. Sen öncekendi içinde huzuru bul. Sonra seningönlün herkes için serin bir yer olur.Þunu da bil ki, deðiþim içten dýþadoðrudur. Dýþsal devrim yüzeyseldir,içteki öze iþlemez. Oysa içten deðiþimgerçek devrimdir. En içteki çekirdekdeðiþirse, dýþ da ona göre þekil alýr."

19SEVGÝ DÜNYASI

Ýnsanlarýn çoðu yaþam boyu kendileriile karþýlaþmaz. Kendisi ile yüzleþmez.Hep kaçar kendinden. Ego denilensahte benliði kendisi sanýr. Kendivaroluþunun gerçeðine varamayan,bunun farkýnda olmayan, varoluþa negibi bir katkýda bulunabilir?

Gurdjieff izleyicilerine þunu söyler:"Bana ne yapacaðýný sorma. Hiçbir þeyyapamazsýn. Çünkü birþey yapman içinönce sana ihtiyaç var. Ve sen oradadeðilsen, bunu kim yapacak? Sen yap-mayý düþünebilirsin sadece, ama hiçbirþey yapamazsýn."

EGO'NUN OYUNU

Ego öyle sinsidir ki, sana kendini sendiye tanýtýr. Ego'nun sen olduðunusanýrsýn. Þöyle ki, iki kelebek NewYork semalarýnda kanat çýrpýyorlarmýþ.Empire State gökdeleninin yanýndangeçerlerken, erkek kelebek diþi kele-beðe þöyle der: "Biliyor musun istesembir darbede bu binayý yýkarým."Yakýnlarda bir bilge bunu duyar veerkek kelebeði çaðýrarak sorar: "Sen nediyorsun? Aðzýndan çýkaný kulaðýnduyuyor mu? Gökdeleni bir darbedeyýkamayacaðýný çok iyi biliyorsun her-halde. Öyleyse ne diye böyle birpalavra atmaya gerek duydun?" Erkekkelebek: "Beni affedin bayým, çoküzgünüm. Yalnýzca kýz arkadaþýmý etk-ilemek istedim" der. Bilge adam"Yapma" der ve kelebeði gönderir.Erkek kelebek kýz arkadaþýnýn yanýnadöndüðünde, kýz arkadaþý sorar: "Bilgeadam sana ne söyledi?" Erkek böbür-

lenerek der ki: "Çok korkmuþ, gökde-leni yýkacaðým dediðimi duymuþ. Buyüzden sadece "Yapma!" dedi.

Bu hep böyle olur. Bilgelerin dedik-leri farklý anlamlar yüklenerek aktarýlýr.Her þeyi kendi çýkarýna kullanan ego,bilge sözlerini de iþte böyle sömürür.Bu senin, sen zannettiðin ego'nundilidir. Ve hem seni, hem herkesikandýrýr durur.

Ýnsan ego'yu býrakýrsa boþluða düþe-ceðini, karanlýkta kaybolacaðýný sanýr.Oysa o boþluk tüm varlýðý kuþatan, içi-ne alan, varlýðýn kaynaðý olan yokluk-tur. Ve aslýmýzý ancak orada bulabiliriz.

Hak yolcusu bir sufî bir yolculuðaçýkar. Karanlýk bir gecede yolunukaybeder. Öyle ki bir adým önünü göre-mez olur. Boþluða adým atar. Uçurumadüþmek üzere iken, bir dala tutunur vecanýný kurtarýr. Dua etmeye baþlar. Vebirinin onu tutup yukarý çekmesi için"Kimse yok mu?" diye baðýrýr. Sadecesesinin yankýsýný duyar. Elleri soðuktandonmak üzeredir. Ve dalý tutmayatakati kalmamýþtýr artýk. Eninde sonun-da dal elinden kayacaktýr. Sonrasý uçu-ruma düþüp ölmektir. Nihayet düþer vedans etmeye baþlar. Meðer aþaðýsý uçu-rum falan deðilmiþ. Dal yere yakýnmýþ.Eli daldan kayýnca yere inivermiþ.Onca zaman boþuna korkup acý çekmiþ.

Yüzeydeki dallara tutunup kalanlariçin durum biraz buna benzer. Yüzeyi,çeperi býrakan, gerçeðin kucaðýnadüþer. Her türlü korkudan kurtulur.

SEVGÝ DÜNYASI20

Gerçek benliðini bulur ve hayat onuniçin bayram olur.

GERÇEKLE YAÞAMAK

Bir Müslüman, bir Hýristiyan ve birMusevi'ye üçüne birden ayný soru soru-lur: "Bir tsunami ile denizin dalgalarýkarayý kaplasa ve sizleri boðsa neyapardýnýz? Hýristiyan hemen cevaplar:"Kalbime haç çizerim ve beni cennetealmasý için Tanrý'ya dua ederim."Müslüman'a gelince o þöyle söyler:"Allah'ýn adýný anarým. Kelime-iþahadet getiririm. Kaderim buymuþderim ve boðulurum." Yahudi ise derki: "Tanrý'ya þükrederim. Ýradesinikabul ederim ve suyun altýnda yaþa-mayý öðrenirim."

Gerçek için ölmek veölmeyi kabullenmek birerdemdir elbet. Ama gerçekleyaþamayý öðrenmek, zorkoþullarda bile bir þekildeyaþamanýn yolunu bulmak daövülesi bir hüner olsa gerek.

ÝSA VE HAVARÝLER

Havariler kayýkla gider-lerken birden bir fýrtýna kopar.Kayýk sallanmaya baþlar.Devrildi devrilecek. Havarilerkorkudan aðlamaya "Ýsa bizikurtar" diye baðýrmaya baþlar-lar. Ve Ýsa'nýn su üzerindeyürüyerek onlara doðrugeldiðini görürler. Ýsa onlara"Ey az inananlar, ne öyle

þaþkýnlýkla bakýyorsunuz.Görüyorsunuz ki suda yürüyorum. Sizde yürüyebilirsiniz. Haydi gösterininancýnýzý" der. Havariler birbirlerinebakýþýrlar. Ýçlerinden biri, suda yürü-meye cesaret eder ve yürür de. Kendigözlerine inanamaz. Ýsa'ya yaklaþtýðýn-da "Bu nasýl oluyor?" diye sorar ve sor-masýyla birlikte suya batar. Ýsa tekrar"Ey az inanan adam, yürüyordun ya.Neden, nasýl diye sordun da mucizeyibozdun" diye çýkýþýr.

Mantýk hep sorar ve sorgular. Yineakýl ve mantýk yolu ile varýlan iman veteslimiyet ise, bütün sorularýn son bul-masýdýr. Ýþte o noktada, baþka bir evrenyasasý devreye girer de mucize gerçekolur.

Yaþam ve Ölüm

Uyku da ölümden bir bölümYarým ölüm...Þairin dediði gibiUyudun, uyanamadýn olacak...Ya bütün bir hiçlik,Hiç yaþanmamýþ gibi güya,Ya da sanki yaþýyormuþ gibi bir rüya...Yoksa yaþarken de mi insanlar uykuda?Ölünce mi uykudan uyanýrlar yoksa?Yaþam - ölüm sürekli birbirini izler,Gece - gündüz gibi biri diðerini gizler...

Güngör Özyiðit

Jiddu KrishnamurtiHayatý ve Sevgi Üzerine

DüþünceleriÖzetleyen: Nihal Gürsoy

SEVGÝ DÜNYASI22

Tek amacým var. Ýnsanýn özgürleþmesi. Ýnsana sýnýrlarýný yýkmak konusunda yardýmcý olmak..

Tüm yaþamý boyunca insanlýðýn veinsanýn özgür olmasý için, gerçeközgürlüðün ne olduðunu göstermeyeçalýþtý. Ýnsanýn kendisini keþfetmeye vevarlýðýnýn doðasýnýn anlamaya yönel-diði yaþam sürecinde kesinlikle gerçek-ten özgür olmasý gerektiðini söyledi.Onun özgürlük düþüncesine vekavramlarýn özüne iliþkin bakýþ açýsýnaönümüzdeki sayýmýzda daha geniþolarak yer vereceðiz. Krishnamurti'ninyaktýðý ateþ, elden ele yayýldý. Bazýmistik öðretmenler, gurular, dinadamlarý ve liderler gibi korkutarak,inandýrmaya çalýþarak, sadakat iste-yerek, kendine payeler çýkararak ya daparalar toplayarak deðil, bir arkadaþýnbir arkadaþla konuþmasý gibi doðal,doðrudan, felsefelere dalmadan, yön-lendirmeden konuþtu.

1960'lý yýllardaki öðrenci hareketleri,müzik gruplarý, felsefeciler, çiçekçocuklarý ve hâttâ kuantum fizikçilerikendisinden etkilendiler ve yeni birdünyaya gözlerini açtýlar.

Henry Miller, G.B. Shaw, AldouxHuxley, Halil Cibran, Anne MorrowLindenbergh, Francis Hackett, Dr.David Bohm, Charlie Chaplin gibiaydýn, yazar, filozof, sanatçý, bilimadamý olan pek çok kiþi bu düþünce-lerin ýþýðýnda yol aldýlar. Amerika'daeðitime dair yazdýðý yazýlar, mektuplardikkate alýndý. Ciddi bir biçimde ince-lendikten sonra Krishnamurti'ninönerdiði yeni bakýþ açýsýný temel alanokullar açýldý. Krishnamurti, 1988yýlýnda Ýlhan Güngören vasýtasýyla

basýlan "Ýç Özgürlük" isimli kitapsayesinde geç de olsa ülkemizde defikirlerini duyurdu. 1895 yýlýndageldiði dünyamýzdan 1986 yýlýndaayrýldý. Ölmeden önce, anlattýðým þey-lerin özüdür diyerek ardýndan öðreti-lerinin çekirdeðini býraktý. (The Core ofTeaching). Pek çok kiþi tarafýndan mo-dern zamanlarda, insan bilincini en de-rinden etkileyen insan olarak görüldü.

Gerçeðe herhangi bir biçimsel din,felsefe ya da tarikat yoluyla yaklaþýla-mayacaðýný açýkladý. Hiçbir yetkiistemediði gibi, kimsenin kendi müridiolmasýný da arzulamadý. Toplumdagerçekleþecek köklü bir deðiþiminancak "bireysel bilinçlilikte bir dönü-þüm" ile olanaklý olduðu þeklindedüþünüyordu. Dinsel ve milliyetçikoþullanmalarýn bölücü sýnýrlayýcý,ayýrýcý etkilerinin dýþýnda, hep insanýtanýmaya çalýþtý. Bütün organize dinleriaþan bir yaþam biçimine iþaret ederek,yeni bir bakýþ açýsý, anlam ve içerikgetirdi. Herhangi bir öðreti veya felsefegetirmek yerine, gündelik yaþamýmýzdaher birimizi ilgilendiren þeylerdenkonuþtu. Yaþam sorunlarýndan, bireyingüvenlik ve mutluluk arayýþýndan,insanýn hýrs, þiddet, korku ve acý gibiiçsel yüklerinden kurtulma ihtiyacýnýele aldý. Sadelikten ayrýlmadansürdürdüðü yaþamý, insanlýk içingerçek bir hediyeydi.

"Þarký dinlemek için burada deðil-siniz. Bizim yapmaya çalýþtýðýmýz þey,kalbimizdeki þarkýyý bulmak.Baþkasýnýn þarkýsýný dinlemek deðil.

SEVGÝ DÜNYASI23

SEVGÝ DÜNYASI24

Birçok insan baþkasýnýn þarkýsýný dinle-meye alýþmýþ, dolayýsýyla kalpleri boþ,her zaman da boþ olacak..."

12 Mayýs 1895 yýlýnda Hindistan'ýnMadanapalle bölgesinde çok çocukluBrahman bir ailenin sekizinci çocuðuolarak dünyaya geldi. Ýnançlý bir aileyesahip olan Krishnamurti'nin ismi deTanrý Krishna'ya saygý ve sevgilerinibelirtmek üzere ailesi tarafýndan özel-likle seçildi. Çocukluðunda çok cö-mert, içe dönük ve sessizdi. Saatlerceevin pencerelerinin önünde oturupdüþüncelere dalar, uzaklara bakardý.Doðaya derin bir ilgisi vardý, kayalarý,topaðý, böcek ve hayvanlarý aðaçlarý veyapraklarý incelerdi. Kendisiylehizmetçiler arasýnda hiçbir ayrýmgözetmezdi. Henüz on yaþýndaykenannesini kaybetti. Babasý ise annesininölümünden sonra çok sayýdaki çocuðabakamaz hale geldi. Babasý HelenaBlavatsky tarafýndan 1831 yýlýndakurulan "Theosophical Society" adlý birderneðin üyesiydi. Derneðin amaçlarýn-dan biri de insanlýðý Dünya ÖðretmeniMaitreya'nýn yeryüzüne yeniden geli-

þine hazýrlamaktý. Madam Blavatskyöldükten sonra bu sorumluluðu AnnieBesant ve C.W. Leadbeater üstlen-miþlerdi. 1909 yýlýnda Krishnamurti vekendisinden üç yaþ küçük kardeþiNityananda'yý kumsalda oynarkengören Leadbeater çok etkilendi. Buçocuk henüz on üç yaþýndaydý veaurasý bencillikten bütünüyle arýnmýþtý.Aradýklarý dünya öðretmenininKrishnamurti olabileceðini düþünerekonu ve kardeþini derneðin genelbaþkaný Besant'a tanýþtýrdý. Besant, buiki kardeþten öylesine etkilendi ki,onlarýn eðitimini üstlendi.Theosophical Society'nin önderleri,Dünya Öðretmeni'nin Krishnamurtibedeninde geri geliþine hazýrlanmakamacýyla 1911 yýlýnda Doðu YýldýzýÖrgütü'nü (Order of the Star in theEast) kurdular ve örgütün baþýnaKrishnamurti'yi getirdiler. ArtýkKrishnamurti çocuklara ve büyüklereders veriyor ve Annie Besant'la birlikteyurt dýþýna çýkarak konuþmalar yapý-yordu. 1911 yýlýnda kendisine verilen"Akyone" adý altýnda At the Feet of theMaster (Ustanýn Dizinin Dibinde)baþlýklý ilk kitabý yayýnlandý. Besant,kitaba yazdýðý önsözde bu kitabýnKrishnamurti'nin dünyaya sunduðu ilkarmaðan olduðunu yazýyordu.Ýngiltere'de on yýl eðitim gördü, 1920yýlýnda Paris'te Sorbonne Üniversite-si'ne yazýldý. Bir Ýngiliz Lordu gibiyetiþtirildi. Bu sýrada kardeþinin bek-lenmedik bir þekilde rahatsýzlan-masýnýn üzerine Hindistan'a döndü.1922 yýlýnda kardeþiyle birlikte geldiðiKaliforniya'nýn Ojai bölgesinde gerikalan bütün yaþamýný deðiþtirecek bir

SEVGÝ DÜNYASI25

deneyim yaþadý. Ýki hafta boyunca hergün otuz dakika meditasyon yaptý, buiki hafta sonunda ensesinde büyükaðrýlar duymaya baþladý. Öylesineduyarlý ve açýk bir hale gelmiþti ki enküçük sesleri bile algýlayabiliyordu,içini bir ateþ sarmýþtý. Bu hali birkaçgün sürdü. Krishnamurti bunun hemenakabinde bir aðacýn altýnda oturmuþdinleniyorken yaþadýðý olaðanüstüdeneyimi þöyle dile getirmiþtir: "...Bedenimden çýktýðýmý duyumsadým.Aðacýn narin, yumuþak yapraklarýnýnaltýnda oturduðumu gördüm. Yüzümdoðuya dönüktü. Bedenim önümdeduruyordu ve baþýmýn üstünde parlakve apaçýk yýldýzý (gelen varlýðýn sem-bolü yýldýz idi) görüyordum."

Krishnamurti bu deneyimi yaþadýðýn-da yanýnda kardeþi Nityananda davardý. Nityananda, o gün yaþananlarý þusözlerle anlatmýþtý: "Her yer ulu birvarlýkla doldu, dizlerimin üzerineçöküp yere kapanmak istedim.Hepimizin kalbindeki Büyük Lord'ungeldiðini biliyorduk onu göremesek devarlýðýnýn görkemini duyumsuyorduk.Sonra Rosalind gözlerini açtý ve gördü.1924 yýlýnda Hollandalý soylu Baronvan Pallandt Ommen'deki þatosunuKrishnamurti'ye armaðan etti.Krishnamurti burada binlerce kiþiyekonuþmalar yaptý. 1925 yýlýnda kardeþiNityananda'nýn ani ölümü onu çoksarstý. Bütün bunlar gerçekleþirkenKrishnamurti kendisini içinde bulun-duðu organizasyon ve ortamdan uzak-laþmýþ hissediyordu. Kaliforniya'dayaþadýðý yýllarda düþüncelerinde büyükdeðiþimler olmaya baþlamýþtý. Gün

*Gözetleyen gözetlenendir*Sen dünyasýn*Bilgi yüklü bir zihin özgür bir zihin deðildir*Eðer dinleyecek, yaþayacak, yüzünü sonsuz-

luða dönecek sadece beþ kiþi varsa, benim içinyeterlidir.

*Tek amacým var. Ýnsanýn özgürleþmesi. Ýnsanasýnýrlarýný yýkmak konusunda yardýmcý olmak.

*Ýnsanlar, hýzla akan yaþam nehrinin yanýndakendilerine küçük bir havuz kazarlar, iþte o havuz-da kokuþur, o havuzda ölüp giderler.

*Bu denli hastalýklý bir topluma iyi eklemlenmiþolmak, saðlýklý olmanýn bir ölçüsü olamaz.

*Dünyayý ve dünyadaki þeyleri sevmediðimiz,onlardan yalnýzca yararlandýðýmýz için yaþamlabaðýmýzý yitirdik. Þefkât duygumuzu,duyarlýlýðýmýzý, güzel þeylere tepkimizi yitirdik.Doðru iliþkinin ne olduðunu ancak bu duyarlýlýðýnyeniden kazanýlmasýyla anlayabiliriz.

*Kör inanç, dünyanýn en büyük felâketlerindenbiridir.

*Kötü bir araç, hiçbir zaman doðru bir amacahizmet edemez.

*Taklit etmek, benzemek deðil, bulmak, keþfet-mek... Ýþte eðitim budur

*Siz sahip olma, üstün olma tutkusundan, kendigüveninizin peþinde koþmaktan vazgeçmedikçe,yeni bir dünya yaratmanýn yolunu bulamazsýnýz.

*Þöyle içten gülebilmek, her þeyden tat almak,yaþama sevinciyle dolu olmak, güler yüzle hiçbirkorku duymadan baþkalarýnýn yüzüne gözlerinizikaçýrmadan bakabilmek... Ýþte gönlü þen olmakbudur.

*Yaþamýn kendisi bir öðretmendir, biz de öðren-me süreci içindeyiz.

*Korkunun olmadýðý yerde sevgi vardýr.

SEVGÝ DÜNYASI26

geçtikçe, Maitreya'nýn- Kuthumi'nin-Buda'nýn ve diðerlerinin adýný daha azanýyor, sýk sýk bir "Sevgili"den sözediyordu. "Sevgili ile ne demek iste-diðimi soruyorlar. Açýklayayým, sizistediðiniz gibi anlayýn. Benim için oKrisha, Kuthumi, Maitreya, Buda bun-larýn hepsi ama hepsinin biçimininötesinde. Ne ad verdiðiniz ne fark ederki? Benim sevgilim, gökler, çiçekler,her bir insan. Ben sevgilimle birleþ-tim." Yazdýklarý ve söyledikleri onueðitmiþ olanlarýn ve kurtarýcý olmasýnýbekleyenlerin arzu ettiði sözler veyazýlar deðildi. Onun baþ kaldýrdýðýdüþünüldü ve söylendi. KrishnamurtiLife in Freedom (Özgür Yaþam) adlýkitabýnda þöyle yazýyordu: "Her þeyebaþkaldýrýyorum. Baþka insanlarýnkendilerini üzerimde yetke saymalarý-na, baþkalarý tarafýndan eðitilmeye,baþkalarýnýn bildiklerini bana kabulettirmeye çalýþmalarýna baþkaldýrýyo-rum. Kendim bulmadýkça hiçbir þeyidoðru kabul etmiyorum. Baþkalarýnýnbenden farklý düþünmesine karþý deði-lim, ama onlarýn bana düþüncelerini,yaþamla ilgili görüþlerini zorla kabulettirmeye çalýþmalarýna katlanamýyo-rum. Daha küçük bir çocukken debaþkaldýrýyordum. Dinliyor, izliyorama bir yandan da sözlerin yanýlsa-masýnýn ardýndaki hakikati arýyordum."Krishnamurti 1929 yýlýnda 34 yaþýn-dayken kendisine yüklenen kurtarýcýimgesini büyük bir kararlýlýkla yadsý-yarak, Doðu Yýldýzý Örgütü'nü daðýt-týðýný açýkladý. Ommen'deki 3000 örgütüyesinin önünde yaptýðý konuþma rad-yoda da binlerce kiþi tarafýndan din-leniyordu. Sayýlarý o tarihte 60.000'ibulan üyelere Krishna þöyle sesleni-

yordu: "Hakikat ülkesinin yolu yoktur ve

ona ne olursa olsun hiçbir yolla, hiçbirdinle, hiçbir mezheple ulaþamazsýnýz.Ben hiçbir tinsel örgütün üyesi olmakistemiyorum, lütfen bunu anlayýn. Eðerbu amaçla, örgüt kurulacak olursa, bubir engel teþkil ederek zayýflýk halinegelir ve bireyi sakatlar, onun büyümesi-ni, özgün biri olmasýný engeller, özgür-lük insanýn yalýn, koþulsuz hakikatikeþfetmesinde temeldir... Þimdi baþkaörgütler kurabilir, baþka birinin sizikurtarmasýný bekleyebilirsiniz. Ben bu-nunla ilgilenmiyorum, kendinize yenikafesler örüp bu kafesleri yeni biçim-lerde süslemenizle de ilgilenmiyorum.Benim tek ilgilendiðim insaný kesinlik-le ve koþulsuz olarak özgürleþtirmek."

Krishnamurti bu konuþmasýyla yal-nýzca örgütü daðýtmakla kalmamýþ,Theosophical Society üyelerini deþaþkýnlýk içinde býrakmýþtý. Kendisiningelecekte yapacaðý iþler için toplananbüyük paralarý, ülkelerden gelen he-diyeleri, baðýþlanan arazileri geriyeverdi ve yaþamýnýn kalanýný dünyanýnpek çok yerinde konuþmalar yaparakgeçirdi. Konuþmalarý artýk hiçbir dine,öðretiye, geleneðe düþünce akýmýnabaðlý deðildi. Ders vermekten çokdinleyenlerin kendilerini sorgulamalarý,söylenenlere körü körüne inanmak ye-rine kalplerinin derinliklerine bakma-larý ve kendi varlýklarýnýn hakikatinibulmalarý gerektiðini vurguladý. Eði-tim, Krishnamurti için en önemli ko-nulardan biriydi. Genç insanlarýn ýrk,ulusçuluk, din-dogma, gelenek, sanýgibi koþullanmalarýný görmeleri duru-munda, bilinçlerinde bir dönüþümü

SEVGÝ DÜNYASI27

gerçekleþtirebileceklerini ve ancakböylelikle kendileri ve dünya içinolumlu eylemlerde bulunabileceklerinidüþünüyordu. Önyargýsý ve koþullan-malarý olan bir zihin ona göre aslaözgür olamazdý. Krishnamurti, dün-yanýn çeþitli yerlerinde insanlarýnmekanik, teknolojik araçlara dönüþmekyerine korkusuzca, karmaþa yaþamayanözgür bireyler olarak yaþamý anlaya-bilecekleri okullar açtý.

Krishnamurti yaþamýnýn sonunakadar sohbetlerini sürdürdü. Ýnsanlarlabir öðretmen, bir guru gibi deðil, birdost olarak konuþtu. Doksan yaþýndabile, gezilerine, sohbetlerine ara ver-medi. Dinleyicilerinin öðrenmesiniumduðu her þeyi kendisi yaþadý.

1985 yýlý sonlarýnda rahatsýzlandý.17 Þubat 1986'da Kaliforniya'nýn Ojaibölgesinde bir hastanede doksan biryaþýnda öldü. Ölmeden önce, "Bensýradan bir insaným, beni sýradanbiçimde uðurlayýn" demiþtir. Ýsteðiüzerine bedeni yakýldý ve mezarýnýnüzerine tapýnak dikilmemesi amacýile külleri en sevdiði yerlere serpildi.Krishna-murti, ardýnda pek çok konuþ-ma kaydý, yazý býraktý. Bilim ve dinadamlarýyla yaptýðý tartýþmalar, tele-vizyon ve radyo söyleþileri, mektupla-rý kitaplarda, sesli ve görüntülü kaset-lerde toplandý, pek çok dile çevrildi.Yaþamý boyunca özgürlük ve sevgionun yolu oldu, Krishnamurti'nin var-lýðý, sürekli ýþýk yayarak dünyayý veinsanlarýn düþünce ve kalplerini ay-dýnlatmanýn ve yüreklerinde yer bul-manýn örneði oldu.

Kitaplarýndan Seçmeler

Zihin ve Düþünce ÜzerineÖðrenme ve Bilgi ÜzerineÖzgürlük ÜzerineYaþamak ve Ölmek ÜzerineÝliþki ÜzerineKorku ÜzerineTanrý ÜzerineDoða ve Çevre ÜzerineÇatýþma ÜzerineSevgi ve Yalnýzlýk ÜzerineDoðru Meslek ÜzerineHakikat ÜzerineÝç ÖzgürlükZamanýn Sonu Farklý Bir YaþamMeditasyonlarYaþam KitabýKrishnamurti'den Kendisine Son GünlüðüSen DünyasýnBilinenden KurtulmakÝnsanýn Dönüþümü: Yaþamýn BütünlüðüBunlarý DüþünEðitim ÜzerineÝmkansýz SorularTam BilinçlilikFarkýndalýðýn IþýðýKartalýn UçuþuPhilosophia

50'yi aþkýn eserinin bulunduðu yazýlmýþtýr.

SEVGÝ DÜNYASI28

Bazen kuþlarýn da hiç durmadankonuþtuklarýný ve birbirlerine veya bizebir þeyler anlattýklarýný düþünürüm.Evet, hiç durmaksýzýn sanki hiç bitme-yecek bir enerji ve cývýltý içinde konuþ-malarý benim çok hoþuma gider. Amaonlar bunu, bizlere illâ da bir þeyleranlatmak ve bizi inandýrmak adýna yap-mazlar. Yalnýzca böyle olduklarý için,böyle yaratýldýklarý için yaparlar.

Bir parça ekmeði yemek için üþüþenkuþlarýn yemek yerken birbirleriyleneþeyle konuþmalarý, yani hem yemekyiyip hem de konuþmalarý beni çokþaþýrtýr. Þaþýrttýðý kadar sevindirir veiçimdeki yaþam isteðinin alevlenmesinisaðlar. Zira bu yaþam isteði denilenateþ öyle bir þeydir ki bazen safi közolur. Neyse ki tümüyle sönüp gitmez.Zira Ýlâhi Alem, biz öyle zannetsek bile

onun sönüp gitmesine asla izin vermez.Kuþlarýn dilini çözmeyi iþte bu nedenleçok isterim. Bana akýllýca ve belli birsöz düzeni içinde konuþtuklarý izleni-mini verirler hep. Yani konuþmak içinkonuþmazlar. Sanki ne dediklerini bilenbirisinin edâsý, birikimi ve natýkasýylakonuþurlar. Elbet ki, bunun da bir algo-ritmasý veya bir þifresi vardýr. Hz.Süleyman'a gelen hüthüt kuþunun dilegelip söyledikleri, keza Süleyman'ýnbütün kuþlarýn dilinden anlamasý banabunun doðru olabileceðini hissettiriyor.

Yaðmurlu ve kasvetli bir havadabahçemdeki aðacýn üzerine konankuþlarýn ötmesi içimdeki umudu yeþer-tir. Adeta yaðmurdan sonra açacakgökyüzünü ve güneþi müjdeler.Böylece ben herkesin (belki de herTürk'ün) yaptýðý gibi havanýn kasvetli

“Çýstata” ve Gece KuþununDüþündürdükleriNelda Bayraktar

29SEVGÝ DÜNYASI

oluþuna fazla üzülmem. Yaðmur yað-madan önce öten bir kuþ vardýr. Bu dabize yaðmurun yaðacaðýný müjdeler.Ben buna: "Çýstata" kuþu adýný verdim.Gerçekten de çýstata - çýstata diye öter.Bir de gece saat 3-4 arasýnda öten özelbir kuþ vardýr. O saatte baþka hiçbir kuþuçmaz iken, þehirde el ve ayaðýn çe-kilmiþ olduðu anlarda, eðer siz de týpkýbu kuþ gibiyseniz, diðer bir deyiþle sizebenzerlerin farklý bir iþ yaptýklarý sýra-da, gecenin sessizliðini, kendine hasesintisini, ay ýþýðýnda gümüþümsürenge bürünmüþ olan þehrin bir odasýnýteþkil eden mahallenizi balkonunuzdanveya pencerenizden iliklerinize kadarhissetmek isterseniz, bu kuþun gecenino saatinde anlattýklarý size iyi gelebilir.

Acaba anlattýðý bir masal mýdýr?Bilmediðimiz bir diyardan bize henüzbilmediðimiz neleri anlatýyorduracaba? Bilinmeyen, ne çok ilgisiniçekiyor insanýn deðil mi? Ancak benbildiðim bir þeyi anlatsa bile, bu kuþunaðzýndan dinlemeyi çok severdim her-halde. Yine de bilmediðim ile bildiðimþeyler kuþ dilini anlayamadýðým içinsonuçta benim için bilinmeyen olurdu,deðil mi? Sanýrým iþin esrarý da burada.

Gece öten bu kuþ týpký bir bülbülebenzer. Þakýyarak öter. Bana adeta hermahallenin, belki de her sokaðýn birgece kuþu varmýþ gibi gelir. Sokak lam-balarýnýn geceyi belli bir oranda aydýn-latmasý gibi veya gece karanlýðýndaokumak istediðimiz bir kitabýn, yalnýz-ca gözlerimizle buluþan bölümünüaydýnlatan bir kitap lambasý gibi, bu

kuþ her seferinde gönlümün bir tarafýnýaydýnlatýr. Yeterince sabredersenizbalkonda veya pencerede durmaya,giderek gönlünüzün her yanýný minikbir fener ýþýðýnda görmenizi saðlar. Buda sizde tarifi imkânsýz bir sevinç,þükür ve hiçbir yere sýðamama duy-gusu uyandýrýr. Zira her yeri aydýnlýkiçindeyken bile insan ayrýntýlarýnbazýlarýný gözden kaçýrabilir.

Bu kuþu en son dinlediðimdeaðlamýþtým. Onun bende yarattýðýhisler, beni aðlatmýþtý. Onunla bire biriletiþim kuramamýþtým belki ama onuno güzel ve lirik ötüþüyle onu Yaratan'lailetiþim kurabilmiþtim.

Yaratan'la iletiþim kurabilmek için mibunu yapmýþtým yoksa farkýna var-dýðým için mi iletiþim kurabilmiþtim,bunu tam anlamýyla bilemiyorum. Tekbildiðim þey o kuþun güzel ötüþüylebirlikte önümde binlerce hattâ mil-yolarca pencerenin açýlmasý ve herbirinden içime tarifi imkânsýz güzel-likler akmasý olmuþtu.

Ancak yine de bilmediðim ve henüztam anlamýyla kavrayamadýðým o ulu-luk, içime ayný anda tarifi imkansýz bireksiklik duygusu da vermiþti. Aslýndaeksiklik dediðim þey tamam olmayýisteme ve bunu tam anlamýyla baþara-mamýþ olmanýn duygusuydu.

Kimbilir, gece kuþu onu bir kez dahadinlediðimde gönlümün baþka hangiyanlarýný aydýnlatacak. Doðrusu bunusabýrsýzlýkla ve heyecanla bekliyorum.

SEVGÝ DÜNYASI30

Ahlâk - II

Ýyi ve Kötü KavramýYalçýn Kaya

Anlaþýlýyor ki salt ahlâk buyruklarý diye bir þey yok. Ahlâk soru-nunun Antik Çað'dan beri üzerinde kafa yorulan kýsmý böyleceortaya çýktý. Soru þu: Ahlâk ilkeleri ve yasalarý konulmuþ muduryoksa bunlar doðal olarak mý vardýr?

31SEVGÝ DÜNYASI

Yeri gelmiþken felsefesî anlamda ÝYÝ-KÖTÜ kavramýna de deðinelim.Felsefesel dilde iyi, ahlâksal güzel vedoðruya, kötü ise ahlâkî çirkin ve yan-lýþa verilen addýr.

Baþta Immanuel Kant olmak üzeretüm idealist ahlâkçýlar, iyi ile karþýtýolan kötüyü dýþ koþullardan tümüylesoyutlayarak onlarý insanýn özündebulunan ve sonsuzca geçerli olan birdeðer olarak görürler. Kant'a göre iyi;insanýn özünde bulunan ahlâk yasasýnauygun olan, kötü ise uygun olmayan,aykýrý olandýr. Antik Çað'ýn en önemliahlâkçý düþünürü Sokrates'e göreahlâklýlýk demek iyiyi bilmek demektir.Stoacýlara göre iyi doðaya uygun olan-dýr. Aristoppos'a göre iyi haz verendir.Tanrýbilim açýsýndan iyi Tanrý'nýn iste-ðine uygun olandýr. Herbert Spencer'egöre iyi evrensel evrime uygun olandýr.Yararcý (utilitarist) ve uygulayýcý (prag-matik) felsefelere göre iyi, yararlýolandýr. Marksçý görüþe göre toplumsalgeliþmeye katkýda bulunan davranýþlariyi, toplumsal geliþmeyi köstekleyendavranýþlar kötüdürler.

Görüldüðü gibi iyi kötü kavramlarýda týpký ona dayanan ahlâk kavramýkadar deðiþken. Ahlâk anlayýþýnýn çað-dan çaða, toplumdan topluma deðiþtiði-ni söylemiþtik. Ýþte örneði: Afrikalýilkel yerli rakip kabiledeki düþmanýnýöldürmeye niyetlidir ve bu eylemi birbakýma ödevi saymaktadýr. Ne var kikabileyi "imana davet" etmek üzeregelen misyoner yüzünden -bu iþin aðýr

bir günah olduðu biçimindeki söylem-lerinden etkilenerek- bu eylemi gerçek-leþtiremez. Kendisini baský altýna alanödev bilincinin etkisiyle yemedeniçmeden kesilir. Sonunda daha fazladayanamaz, kýsa bir süre ortadan kay-bolur öbür kabileden bir adamý öldü-rerek -bu kiþi düþmaný olan kiþi dedeðildir üstelik- vicdan azabýndan arýn-mýþ olarak kabilesine geri döner. Ýlkelinsanýn bu duygusunun uygar insanýnduyduðu "vicdan azabý" duygusundanne farký vardýr? Uygar insanýn ilkeldentek farký, onun bu vicdan azabýný böylebir cinayeti iþledikten sonra duymasýy-la belirginleþir. Kaldý ki adam öldür-menin uygar insan için de ahlâka aykýrýsayýlmadýðý durumlar sözkonusu ola-bilir. Örneðin savaþta düþmanýnýöldürmek yasak -ahlâka aykýrý- deðiltam aksine ahlâksal bir ödev de sayýlýr.Her iki davranýþ arasýndaki ayrým,ahlâksal davranýþýn ölçüsünü verentoplumsal çevreye dayanmaktadýr. Ýkiya da daha çok ulus arasýndakisavaþlarý, bir düþünür ahlâka aykýrýbuluyorsa o düþünür çevre kavramýnýalabildiðine geniþleterek budüþüncelerini evrensel bir çevreanlayýþýna dayandýrmýþ demektir.

Ahlâk anlayýþýnýn toplumdan toplumane tür deðiþimlere uðradýðýný baþkaörnekler vererek göstermek deolanaklýdýr. Örneðin eski Sparta'dahýrsýzlýk, deðil ahlâk dýþý olmak, özel-likle erdem sayýlýrdý. Neredeyse tümilkel toplumlarda hýrsýzlýk ahlâksýzlýkolmak þöyle dursun onurun, yiðitliðin,

SEVGÝ DÜNYASI32

cesaretin en büyük kanýtý sayýlmýþtýr.Komançiler'de bir delikanlýnýnsavaþçýlar ve yiðitler arasýna kabuledilebilmesi için mutlaka iyi bir çapul-culuk yapmasý gerekirdi. Pathanlar'daanneler, çocuklarýnýn iyi bir hýrsýzolmasý için dua ederler. Bazý Cermenboylarýnda þefin gözetim ve baþkan-lýðýnda talana çýkmak ahlâksal birdavranýþ, bu eylemden kaçýnmak enbüyük ahlâksýzlýk sayýlýrdý.

Kimi toplumlarda adamöldürmek de belli koþullar altýn-da ahlâksal eylem sayýlmak-tadýr. Örneðin Eskimolardakocamýþ, iþe yaramayan ana-babasýný buzun üstünde ölümeterk etmek ahlâksal birdavranýþ, aksini yapmak çokbüyük bir onursuzluk sayýlýr.Gene bazý Eskimo boylarýndagece evine gelen konuða geceyatýsýnda karýsýný eþ olarak sun-mak büyük bir konukseverlikgösterisi; o kadýný reddedenkonuðun davranýþý ise tamanlamýyla bir ahlâksýzlýk sayýlýr.Fidji'de, çocuklarýn yaþlý ana-babalarýný öldürmesi, onlarakarþý gösterilmesi gereken birsaygý sayýlýr.

California'daki Calinomerolar'da,baba, ormana kadar gidip odun yükünü

getiremeyecek ya da palamut sepetinidolduramayacak kadar güçsüzkaldýðýnda, ihtiyarý yere yuvarlar ve sýrtüstü yatýrýrlar, boðazýnýn üstüne, uzun-lamasýna bir sýrýk koyarlar, sýrýðýn birucuna oðullardan biri oturur, diðerucuna öteki oðul; böylece babalarýnýnboðazýna bastýrarak onu feci birbiçimde öldürürler ve bundan herhangibir üzüntü duymaz aksine kabileninsaygý ve övgülerini kazanýrlar.

Anlaþýlýyor ki salt ahlâk buyruklarýdiye bir þey yok. Ahlâk sorunsalýnýnAntik Çað'dan beri üzerinde kafa yoru-lan kýsmý böylece ortaya çýktý. Soru þu:Ahlâk ilkeleri ve yasalarý konulmuþmudur yoksa bunlar doðasal olarak mývardýr?

Antik Çað Ýyon-Helen düþünürlerinesnenin hep ayný kalan her deðiþ-menin üstünde bulunan özüne doðaanlamýna gelen phusis (physis) diyor-lardý. Doðanýn, her türlü deðiþiminüstünde kalan bazý yasalarý vardý, bil-imsel olmasa da sezgi ya da saðduyuyoluyla bu yasalýlýðý onlar da sap-tamýþlardý. Bu doða yasalarýnýn yanýndabir de insanlar tarafýndan konulmuþ,belli zamanlarda ve sýnýrlý çevrelerdegeçen yasalar vardý. Antik Çaðdüþünürleri bu yasalara thesei (insansalya da insanlarca konulmuþ) adýný veri-yorlardý.

Antik Helen aydýnlanmasýnýn önemlikiþileri olan sofistler ahlâk yasalarýnýnbirer thesei (koyum) olduðunu öne sür-

33SEVGÝ DÜNYASI

erek o güne deðin üzerinde çok fazlatartýþýlmayan bir ahlâk felsefesi anlayý-þýnýn baþlamasýna neden oldular. Bununsonucu olarak da iyi kavramý tartýþmayaaçýldý. "Ýyi'nin kendisi diye bir þey yok-tur, yalnýzca iyinin deðiþen içeriklerivardýr" biçiminde bir anlayýþ ortaya çýktý.

Bir bakýma Helen sofistlerininönayak olmasýyla ahlâk ilkelerinindeðiþmez, mutlak olduðu görüþü ileçaðdan çaða, toplumdan toplumadeðiþtiði ve göreli bir deðeri olduðusavlarý arasýnda yüzyýllar sürecek olandüþünsel çatýþmalar baþlamýþ oldu.

Ahlâk yasalarýnýn doðasal olduðu yada Tanrý tarafýndan buyurulduðu önesürülünce onlarýn mutlak doðru olduk-larý kabul edilmiþ oluyordu. Bununyanýnda onlarýn insanlar tarafýndankoyulmuþ olduklarý öne sürülünce ozaman da nasýl doðduklarýnýn göster-ilmesi gerekiyordu. Daha sonraki yýl-larda ahlâka uygun davranýþýn motif-lerini doðrudan doðruya toplumdaarayanlar olduðu gibi bu davranýþýnmotiflerini insan psikolojisinde ara-yanlar da oldu.

Ahlâk deðerlerinin baþlý baþýna birvarlýk alaný olduðunu kabul edenlerkadar, bir toplumca iyi olarak kabuledilen þeylerin "iyi" olduðunu savu-narak "toplumun iyi bulduðu þeyleriyidir" sonucuna varanlar da var. Busonuca ulaþanlara kalýrsa bütün ahlâkdeðerlerini belirleyen toplumun orta-lama kanýsýdýr. Bu tür bir ahlâkanlayýþýna saðduyu ahlâký deniliyor.

Gerçekten de ahlâký "bir varlýk alaný-na" ya da "bir duyguya" baðlamakyeterli deðil. Onun bir duyu olmadýðýda belli, bu iþle ilgili özel bir duyuorganý yok insanlarda. Her insandageliþmiþ bir ahlâk anlayýþý varolduðunu öne sürmek de yanlýþ.

Toplumlarýn iyi-deðerli bul-duðu bazý olgularýn her zamandeðerli olmadýðý da meydanda.Toplum bazen deðerli olmayanþeyi de pekâla deðerli bulabili-yor. Bir bakýma saðduyu ahlâkýdenilen ahlâk sisteminin de heryerde, her zaman geçerli ol-madýðý söylenebilir. Bir toplu-mun çoðunluðu bir þeyi iyibuluyor diye o þeye iyi denil-mediðini en iyi kanýtlayan dabilge Sokrates olmuþtu.Günümüz koþullarýyla onunyargýlandýðý günleri deðerlen-dirirsek; gençleri kötü yollarayönlendiriyor diye ölümemahkûm edilen Sokrates'indavranýþýnýn, þimdilerde, onuo sýralar suçlayan toplumundavranýþýndan daha ahlâksalolduðunu kabul ediyoruz.

Toplumun ahlâk anlayýþýnýn herdönemde geçerliði olmadýðýný söyle-mek için Orta Çað Avrupasý'na gözatmak yeterli.

SEVGÝ DÜNYASI34

Cennette yer kapmak için günahsýzkomþusunu Engizisyon'a gammaz-layan, insanlarýn daha güzel yanmasýiçin yakýlmanýn yapýlacaðý sahneyedaha çok odun yýðmaya çalýþan insan-lar da, toplumlarýnýn anlayýþýna göreahlâklý davranýyorlardý.

Toplumlara mâl edilen ahlâk-sal deðerler zamanla deðiþti-ðine, göreli olduðuna göre biz-leri onlara itaate (boyun eð-meye) zorlayan nedir? Budeðerlerin hem göreli olduk-larýný kabul etmek hem deonlara boyun eðmek insanlarýsonuçta anarþizme götürmezmi? "Yarýn deðerini yitirecek birþeye bugün niçin baðlanayým?"biçiminde düþünülünce tümahlâk deðerleri, yasalarý altüstolmaz mý? Benzer düþünceleriyineleyen Nicolai Hartmannayný kaygýlarla, deðerler göre-celiðinin insanlarý sonundaanarþizme götüreceðinin korku-suyla "deðerlerinden sýyrýlmýþbir dünyada insan, insan olarakyaþayabilir mi?" diye soruyor."Ethik" (1949 Berlin) adlýkitabýnda þu sonuca varýyor:"Deðerlerinden sýyrýlmýþ, kut-sallýðýný yitirmiþ bir dünyadayaþamaya kimse katlanamaz."

Bu sözlerde ahlâksal deðerleri kay-betmek korkusuyla olsa gerek onlarýmutlaklaþtýrma eðilimi var gibi.

Düþünce tarihinde, ahlâksal tümeylemlerin göreli olduðunu, mutlakhiçbir yan taþýmadýðýný öne süren ahlâkkuramcýlarý da ortaya çýkmýþtýr. AlfredAyer (1910-1985) ve Rudolf Carnap(1891-1970) gibi düþünürlerce ilerisürülen törebilimsel görecilik (ethicalrelativisme) kuramý, yargýlarýn göreliolduðunu ve herhangi bir davranýþýn iyiya da kötü olduðunun mantýk açýsýndansöylenemeyeceðini savunur. Buanlayýþ, ahlâksal yargýlarýn göreli yan-larýný abartmak, mutlak yanlarýnýgörmezden gelmek ve ahlâksýzlýðýmantýk yoluyla haklý çýkarmak yanýl-gýsýný taþýdýðý için bilimdýþýdýr.

Bazen daha da ileri gidilerek toplum-culuk ahlâkbilime indirgenir, toplumsalçeliþkilerin ahlâk aracýlýðýyla giderile-ceði savunulur. Toplumlardaki eþitsiz-lik, adaletsizlik, ekonomik farklýlýklarýnahlâk yoluyla giderileceðini savunmaktam bir saptýrma yoluna gidilmesidemektir.

Bir baþka ahlâk anlayýþý da tersyönde geliþir. Bu anlayýþa göre bireyinöznel iradesinden (istencinden)tümüyle baðýmsýz bir ahlâk kavramývardýr. Heteronom etik (kurallarýnýkendi dýþýndan alan törebilim) denilenbu felsefe görüþünde ahlâk, týpký devletyasalarý ve dinsel buyruklar gibi, özneliradeden baðýmsýz birtakým nedenlerleaçýklanýr.

35SEVGÝ DÜNYASI

Bunlarýn yanýnda Karl Barth (1886-1968), Antony Shaftesbury (1671-1713), Lucien Lévy-Bruhl (1857-1939)gibi düþünürler, ahlâksal kurallarýnonanmýþ olup olmadýklarýna bakarlar.Bunun adýna da onama törebilimi(approbative ethics) derler. Bu onamayýyapana baðlý olarak da törebilimi, tanrý-bilimsel onama törebilimi, ruhbilimselonama törebilimi, toplumsal onamatörebilimi adý altýnda üç çeþite ayýrýrlar.Paul Tillich'e (1886-1965) göre bu ona-mayý Tanrý, Arthur Rogers'e göre insan,Emile Durkheim'a (1858-1917) göretoplum yapar. Bu tür bir anlayýþ datörebilimin nesnel tarafýný görmezdengelindiði için bilimdýþý sayýlýr. ÖrneðinEmile Durkheim'a göre toplumsalevrim ahlâk ile belirlenmiþtir.Durkheim þöyle demektedir:

"Toplumsal olaylar din, ahlâk,hukuk, mantýk gibi türlü biçim-lere bürünerek bireysel bilinç-lere dýþtan gelirler ve kendileri-ni istese de istemese de bireyezorla kabul ettirirler... Ahlâkkurallarýnýn amacý bireyleriuyumlu olarak birbirine baðla-maktýr. Baþkalarýný hesabakatarak yapýlan her eylemahlâklýdýr... Toplumun ahlâksalolgularýný gözlemek oldukçagüçtür. Bundan ötürü onlarýyerleþmiþ biçimde belirten yan-larýndan ele almak gerekir.

Ahlâksal olgularýn bu yerleþmiþþekli hukuktur. Ahlâksal toplum-bilimde ister istemez hukuksalolgular incelenir."

Toplumun düzeyinin onun ekonomik-eðitim vb. gibi birtakým altyapý-üstyapýiliþkileri aracýlýðýyla deðil de yalnýzcaahlâksal eylemlerinin düzeltilmesiyleyükseleceðini öne süren ahlâkçýtoplumbilimciler de ortaya çýkmýþtýr.Bunlarýn bir örneði Sorokin (1889-1968)'dir ve þöyle demektedir:

"Bireylerin ve kümelerin,toplumsal kurumlarýn vekültürün esaslý bir biçimdediðergâm olmasý saðlanmadanne gelecek savaþlar önlenebilir,ne de yeni bir düzen kurulabilir.Ben de Schweitzer gibi, bu sevgive yaþam saygýsýnýn ahlâksaldiriliþini bugün için insanlýðýnen acil gereksinimi sayýyorum."

Bu sözleriyle Sorokin, kendisiylebenzer düþünceleri paylaþan H. Spen-cer, H. Taine, Northrop, A. Schweitzergibi; tüm savaþlarýn, eþitsizliklerin vesömürünün ortadan kalkmasý içinahlâksal diðergâmlýk (törel özgecilik)ruhunun diriltilmesini öneriyor. Bu türdüþünceler için kimi felsefeciler "bun-lar saçma ve bilimdýþý olmaktan ötedünya dýþýdýrlar" demektedirler.

(Devamý gelecek sayýmýzda)

"Medeniyet" sözcüðünü yani bir dizikýsýtlamayý, sembolü ve geleneði ifadeeden sözcüðü kullandýnýz. Tecrübe,baþkalarý adýna katlanýlan deneyimlerolmaya, duygular basitleþtirilmeyeveya elektriklenmeye, fikirler iseþey'lerden daha gerçek olmaya eðilim-lidir." Jack Vance

Dünyayý yeniden kurmanýn en iyiyolu iþe önce kendinizden ve iç

dünyanýzdan baþlamaktýr.

Bu gerçek bana hiç ummadýðým birzamanda ve yerde, sonradan benim endeðer verdiðim bir arkadaþým olacakolan ender özellikli bir ruh tarafýndanhatýrlatýlmýþtý.

1985 yýlýnda American Express þirke-tinin sponsorluðunda düzenlenen üçgünlük bir konferans nedeniyle

Eski Gün Iþýðýnýn Son Saatleri Yazar: Thom Hartman Çeviren: Arýn Ýnan

Bir Keþiþten Dersler

SEVGÝ DÜNYASI36

37SEVGÝ DÜNYASI

Hollanda'ya gitmiþtim. O gün, içindeiki yüz ila üç yüz kiþinin bulunduðubüyük balo salonuna doðru yürürkenbana el sallayarak ayaða kalkmýþ vekendisini Doktor George Than olaraktanýtmýþtý.

Benden daha kýsaydý ama otuz yaþdaha büyüktü. Gerçi ben onu altmýþlýyaþlarda deðil de kýrklý yaþlarda birisigibi görmüþtüm. George kendisininesasen Burma'lý olduðunu anlatmýþtý.Gerçekten geniþ bir yüzü ve koyu birten rengi vardý. Davranýþlarý ve bedendiliyle adeta asil bir aileden geldiðiniveya diplomatlýk eðitimi aldýðýný his-settiriyordu.

Onu görür görmez çok sevdiðimihatýrlýyorum. Ýnsanlarla ilk tanýþtýðýmdaher zaman tecrübe etmediðim bir þeyvardý George'da. Çünkü son derecesaðlam ve ayaklarý yere basan bir kiþi-liðe sahipti.

Onu görür görmez sevmemin dýþýnda,bana tanýdýk gelen yani daha öncetanýþmýþ olduðuma dair bir his uyandýr-mýþtý bende. Ona: "Daha önce neredekarþýlaþmýþtýk ?" diye sorduðumda,gülerek ve doðrudan gözlerimin içinebakarak bana þöyle dedi: "Belki de çokuzun yýllar önce ikimiz de keþiþtik."

Konferansýn çoðunda bir arada olduk,sohbet ettik ve hattâ eþlerimizle birlikteAmsterdam turu bile yaptýk. GeorgeKaliforniya'da Üroloji okumuþ ve Ýkin-ci Dünya Savaþýnýn hemen ardýndan ise

alanýnda master yaparak týp doktoruunvanýný almýþtý. Ancak bundan kýsabir zaman sonra Burma Devlet Baþkanýolan kayýnbiraderi onun ülkenin dýþiþleri hizmetinde çalýþmasý için onateklif götürmüþ, hatta bu konuda ýsrarcýolmuþtu.

George o günleri bana þöyleanlattý: "Londra'da görevyaparken, bir gün uyandýðýmdadiplomat olmak istemediðiminfarkýna vardým. Ben tahsiliniyapmýþ olduðum alanda çalýþ-mak istiyordum. Bu nedenlekayýnbiraderimle yenidenkonuþarak beni bu görevdenazletmesini rica ettim. Ancak obuna izin vermedi ve eðer ülkeyiterk edecek olursam, pek çokdevlet sýrrýna vakýf olduðumdandolayý, beni istenmeyen adamilan edeceðini açýkça beyan etti.Böylece ben Tayland'a giderekbir manastýra girdim."

Evet George, Wat Sri Chong Ma-nastýrýna iþte böyle girmiþti. OradaUwaing isimli bir hocadan özenligözlem ve farkýndalýk dersleri almýþtý.

George ile karþýlaþmam her anýnfarkýna varmanýn aslýnda ne büyük birihtiyaç olduðunu bana yeniden hatýrlat-mýþtý. George orada öðrenmiþ olduðumeditasyonu her gün uyguluyordu.

SEVGÝ DÜNYASI38

Bir kaç yýl sonra, George'un 65.doðum gününden iki hafta önce onadoðum günüyle ilgili herhangi özel birplanýnýn olup olmadýðýný sorduðumdabana: "Hiç bir planým yok. Yalnýzca biryere gidip meditasyon yapmak istiyo-rum. Bana eþlik etmek ister misin?"diye sordu.

Bunu severek kabul edeceðimibildirdikten hemen sonra SanFransisko'ya uçtum ve birlikteTamalpais daðýna çýktýk. Burasý Pasifikokyanusuna bakan hem kýzýlçam hemde okaliptus aðaçlarýndan oluþanormanlarla kaplý bir daðdýr. Ýþte oradagün boyunca birlikte Satti Pattana veVipassana meditasyonlarý yaptýk.

Ne yazýk ki, bu güzel deneyiminardýndan George ile pek sýkçagörüþemedik. Aradan iki yýl geçtiktensonra bir gün beni arayarak: "Hemmesanemde hem de karaciðerimdekanser var. Tedavi edilemiyor. Bunedenle eskisi gibi hýzlý hareketedemiyorum" dedi.

Aldýðým haber beni derindensarsmýþtý. Hemen San Fransisko'yabilet ayýrttým. Eþi Nancy'ye göreGeorge günlerini güzel geçiriyordu.Yataðýndan çýkabiliyor ve yürüyebili-yordu. Onu ziyarete gittiðimden dolayýçok mutluydu. Hep birlikte öðleyemeði için bir Japon lokantasýna git-tik. Orada bana, meditasyon yaparkeniçine girdiði derin bir boþluktan sözetti. Þaþýrmýþ ve: "Boþluk mu?" diye

sormuþtum. George bana þöyle cevapvermiþti:

"Normalde meditasyonyaparken dikkatimi ve farkýn-dalýðýmý þimdiki ana getiriyo-rum. Ýþte bu bana özenli gözlemdediðimiz þeyi yaþatýyor. Þimdikianda, hiç bir þeyi asla yargýla-mýyorum ve hiçbir þey hakkýndadüþünce üretmiyorum. Sadeceorada varoluyorum."

"Peki bunu ilk kez nasýl öðren-miþtin?"

"Wat Sri Chong'da bulunan küçük birmaðarada her gün öðleden sonralarýsadece oturdum. Hocam bana sadecebunu yapmamý ve nefesimi saymamýistemiþti. Ancak asla dört nefesten dahayukarýya saymamamý, çünkü insanlarýnçoðunun dört nefes boyunca konsan-trasyonlarýný devam ettirmede bile zor-landýklarýný söylemiþti. Böylece benher seferinde dört nefes sayýyor sonrayeniden baþlýyordum."

George'a Zen tarzý oturma meditas-yonunu nasýl öðrendiðimi anlattým.Hocam Roshi ise bana nefesimi 10'akadar saymamý öðütlemiþti. Georgebuna çok güldü ve "Eðer nefesini on'akadar tutup sonra da on'a kadar sayarakgeri verirsen, bu senin aydýnlanmanýneþiðine gelmiþ birisi olduðunu gösterir.Ýlk baþlayan birisi için bu kadar uzun

sayýda nefes alýp vermek sakýncalýdýrve hiç tavsiye etmem" dedi.

Ona o maðarada yaþadýðýdeneyimin devamýný anlatmasýnýistedim. Bana þunlarý söyledi:"Ýlk baþta düþünceler ister iste-mez beynime hücum ediyordu.Ýçinde bulunduðum maðara,manastýr, ülkem, hükümetim,öðle yemeði veya baþka konu-larla ile ilgili düþünceler bir-birini takip ediyordu. Sonra danefes alýþ veriþime ve bedenimeodaklanmaya çalýþýyordum.Dolayýsýyla baþlangýçta çok zor-landým. Sonunda bir hafta sonrabir gün öðle yemeðinden sonrameditasyona baþladýðýmdasaatin nasýl geçtiðini anla-madým çünkü akþam olduðuhalde bana sadece bir kaç daki-ka geçmiþ gibi gelmiþti.Zamanýn böylesine hýzla akýpgeçmesinin nedeni, benimiçinde bulunduðum anýn tamanlamýyla farkýnda olduðumdandolayýydý."

"Ýnsanlar bu tarz meditasyonyaparken, herkes için mi zaman böyle-sine hýzla akar?"

"Bilmiyorum. Ancak bildiðim tek þey

benim için böyle olmasý. Zamandediðimiz þey belki de gerçekten yokve gerçek bir þey deðildir. Belki debeynimizin yarattýðý bir þeydir.Bildiðim tek þey, içinde olduðum anýtam anlamýyla yaþadýðýmda zamanýnyok olduðunu hissetmemdir."

"Peki bunu senelerce yaptýn mý?"

"Evet, hâlâ da devam ediyorum.Bazen günde bir kaç kez yapýyorum.Bunu çokça sayýda yaptýkça þimdikianý, günlük hayatýma yani hekimliðimede taþýdýðýmý gördüm. Satti Patanameditasyonunun gerçek anlamý dazaten budur. Bu meditasyonun oturmabölümüne Vipassana, onun gerçek ha-yata aktarýlmasýna ise Satti Patanadenilir. Yemek yerken, caddedeyürürken, ameliyatlar yaparken ve aileüyelerimle konuþurken daima kendimigözlemlerim. Bunu sen de yapmalýsýn.Sonra da kendini baþka þeyleri gözlem-lerken gözlemlemelisin. Ýþte bunu yap-maya baþladýðýnda o dediðim yere yanio boþluða yaklaþmýþ olursun. Gözlerimkapalý biçimde meditasyon yaparkenben o boþluðun içine girerim. Buinanýlmaz ve olaðanüstü bir dene-yimdir. Hayatýmýn son günlerine yak-laþýrken oraya doðru giderek daha daçekildiðimi hissediyorum."

"Peki bu meditasyona yeni baþlayanbirisi o boþluða nasýl yaklaþýr?"

Gelecek AY: Konumuza kaldýðýmýzyerden devam edeceðiz.

39SEVGÝ DÜNYASI

SEVGÝ DÜNYASI40

YENÝ BÝR SOSYAL SÝSTEM

Yeni bir sosyal sistem türü, herkesinayný anda herkesle konuþabildiði yenibir iletiþim kurma þekli var. Sýnýrlarveya kültür çatýþmasý olmadan milyon-larca insan bunu yapabiliyor. Mýsýr'abir bakýn. Bu, buradan çok uzakolmayan [Washington, D.C.] güçmakamlarýnda oturan herkesi þaþkýna

çevirdi. Eski enerji görüþü korkuyor,çünkü ortaya çýkan bir lider olmadanbir vakum var. Görüyorsunuz, liderlikolmasý gerektiðini, hiyerarþi olmasýgerektiðini herkes biliyor. Devrimyaratmak için tüm o þeyler olmakzorunda. Pekâlâ, size söyleyeyim, eskigörüþtür. Çünkü siz liderlik, hiyerarþiolmadan, tek bir insanýn baþkalarýnýherhangi bir þeye ikna etmek için

“Bir Özet” - 22 Nisan 2011

Bu canlý kanallýk, Lee Carroll kanalýyla Gaithersburg,Maryland, Washington’da gerçekleþti

Çeviren: Saffet Güler

41SEVGÝ DÜNYASI

onlarý taþkýnlýða kamçýlamasý olmadanbilinç devrimini gördünüz. Bu birliktegerçekleþti, sanki dünyaya yayýlan birbilinç dalgasý varmýþ gibi. Bilinç dal-gasý var. Herkes herkesle konuþabildiðizaman, elde edeceðiniz þey budur.Diktatörler bunu biliyor, bu nedenle ilkkapatmak istedikleri þey yeni iletiþimaletleridir.

Bunun ötesine gitmek istiyo-rum. Bunu kiþisel ele alalým vebir Suriyeli veya bir Libyalý ilegörüþelim. Bir an için birMýsýrlý ile konuþalým. Sokaktakiadamý bulalým ve ona bazý soru-lar soralým. Size soruyu vere-ceðim. "Ne istiyorsun?" Ýþte sizesöyleyecekleri þey. "Kendi top-raklarýmýzda ne yapacaðýmýzýseçmek istiyoruz. Kültürümüzünihtiþamýný geri istiyoruz.Evlerimizde ve kasabalarýmýzdabolluk istiyoruz. Okullar istiy-oruz. Dünyanýn geri kalanýnýnsahip olduðu þeylerin bazýlarýnasahip olmak istiyoruz. Ülkem-izin bol miktarda sahip olduðuve vatandaþlarýyla paylaþtýðýþeylerden almak istiyoruz.Torunlarýmýzýn güvende ol-masýný istiyoruz. Ýyi hastaneleristiyoruz." Size söyleyecekleriþeyler bunlar.

Neden size bunu anlatýyorum? Çünküonlarýn hitabetinde "Yahudileriöldürmek istiyoruz!" yok. Çünkü onlarbundan daha akýllýlar ve kavramsaloluyorlar ve þu vaadi anlamaya baþlý-yorlar: Savaþ cehennemdir. Savaþüzüntüye, ölüme, yýkýma ve büyükacýya yol açar. Yoksulluk ve açlýkyaratýr. Ve onlar bunu biliyor.Avrupa'ya bakýyorlar. Etraflarýna baký-yorlar ve çocuklarý için istedikleri þey-lerin yanýtý olarak birleþmeyi görmeyebaþlýyorlar. Onlar savaþ istemiyorlar.Savaþ istemiyorlar. Yahudileri sevmi-yor olabilirler, ama sahip olmak iste-dikleri þeylere gerçekten sahip olmakiçin onlarla birlikte çalýþmalarý gerek-tiðini þimdi anlýyorlar.

Bu nedenle sevgililer, gördüðünüzayaklanmalar düþündüðünüz þeydeðildir ya da size anlatýlan þeydeðildir. "Bu sonun baþlangýcý" diyedüþünerek üzülmeyin. Oh, enerjinininiþ çýkýþlarý olacak, korku olacak.Hâttâ bunu kontrol etmek isteyen oterörist liderler bile olacak. Size ývýrzývýr þeyler anlatýlacak, ama sonunda,on yýl içinde oraya gidip bakabildiðinizzaman, Ýsrail ile barýþ içinde olan ülke-ler olacak. Size anlattýðýmýz en tartýþ-malý þeylerden biri þudur: Orta Doðu'dabarýþ Ýsrail'in yaptýðý herhangi bir þey-den gelmeyecek. Ýslam ülkelerinin yap-týðý þeyden gelecek. Oradaki gençinsanlar savaþ istemiyorlar. Þimdi, tekyapmanýz gereken Yahudileri buna iknaetmek. Bunun anlamýný kavrýyormusunuz? Yüksek bilinç ve kavramsal

SEVGÝ DÜNYASI42

düþünme herhangi baþka bir diktatörtarafýndan deðiþtirilemeyen devrimigetirir. Diktatörler çöküyor. Bu üçüncüdünya bölgelerindeki Ýnsan Varlýklarailelerini sizin yaptýðýnýz þekildeyetiþtirmek istiyorlar - huzur, güven veistikrar içinde.

KANIT HER YERDE

Son 50 yýlda neler oldu?Benimle Güney Amerika'yagelin. O zamanlar kaç tane dik-tatör vardý ve þu anda kaç tanevar? Tek bir tane kaldý ve onungünleri sayýlý. Onu izleyin,çünkü baþka diktatörler ile itti-fak kurmak isteyecek, ama hiçdiktatör olmayacak! Kontrollüekonomi kesinlikle çökecek.Ýþlememeye baþlayacak.

Bu diktatörler çöküyor, çünkü onlareski enerji paradigmasýný, eski Ýnsandoðasýný temsil ediyor. Yeni bilinçdevralýyor. Büyük resme bakýn.Korkudan çýkýn ve zamanýn sizin içinyavaþ olduðunu ve bu þeylerinmevsimsel deðil, nesilsel olduðunutekrar anlayýn! Yüksek bilinç içinkazanýlan ve kaybedilen savaþlar ola-cak. Ýleriye gitmeden önce biraz geriyedoðru gittiði görülebilen bir ülke ola-cak. Zamanýn ve bilincin çalýþma þeklibudur. Size vermiþ olduðumuz tahminþudur: Orta Doðu'da barýþ tohumlarýnýgörmeye baþlayacaksýnýz. Haberlerde

deðil, genç insanlarýn olduðu yenisosyal alanlarda. Ve bu yerleþtiðizaman, en büyük sorun yineFilistinliler olacak. Ama belki ilk kez,onlarýn etrafýndaki ülkelerdeki Ýslamîkardeþleri, þu anda yaptýklarý gibionlarý hariç tutmak yerine dahil etmeyebaþlar. Kardeþliðin þefkatini izleyin -savaþ için deðil, barýþ ve istikrar için.

Ve evet, size bunun zýttýný söyleyen-ler de olacak. Gördüðümüz þey budur.Haberleri açýn, bunu görürsünüz. Amabunu grafiksel olarak görüyorsunuz,öyle deðil mi? Ve üzüntüyü ve ölümügörüyorsunuz, çünkü en dramatik olanbudur. Harika bir þey için - kenditopraklarýnda barýþ - yaþamlarýný ver-mek ve feda etmek için bu gezegenegelmiþ olanlarý düþünün. ABD'yiyaratmak için yapmýþ olduðunuz þeybudur. Bunun için savaþmak zorundakaldýnýz, öyle deðil mi? Bazen eski veyeni arasýndaki kýlýçlar köprüsünü dahiletmek zorunda olmanýz eski bir para-digma gibi görünüyor. Ama bazen bin-lerce yýldýr belirli bir yol olan Ýnsandoðasýnda çalýþýp didinmek içinyaparsýnýz.

JAPONYA

Bir an için Japonya hakkýndakonuþalým ve sonra mesajý bitireceðim.Perdenin benim tarafýmda binlerce ruhvar ve onlar iyiler, iyiden daha fazla.Doðum Rüzgârýnda olan þeylerden çoksýk konuþtuk. Size anlattým, onlargelmeden önce bile, potansiyeli

43SEVGÝ DÜNYASI

gördüler. Onlarýn gözlerine baktým."Uzun süre kalamayabilirsiniz. Bunubiliyorsunuz, öyle deðil mi? Bu geze-gene geliyorsunuz ve burada çok uzunkalmayabilirsiniz. Neden yine de geli-yorsunuz?" Ne söylediklerini sizeanlatmak istiyorum. Bir ruh Tanrý'nýnzihnine sahip olduðunda, neyin barýþürettiðini ve neyin enerji deðiþimi üret-tiðini tam olarak anlar. Gezegenegelmek üzere olduðunuz zaman, geze-genin en çok gereksinimi olan þeyineyin ürettiðini açýkça görebilirsiniz.Böylece onlar, "Gezegenin görmüþolduðu en büyük þefkât olaylarýndanbirinin parçasý olacaðýz" dediler. Birdeprem, bir tsunami. O gün dünyayýterk edenlerin hepsi dünyayý ebediyendeðiþtirecekler. Ve bu zaten baþladý.Bu, son tsunami için de geçerlidir.

Onlarýn her biri, perdenin bu tarafýn-da geri dönmeye hazýrlanýyorlar.Birçok yaþlý ruh buna dahildi ve bir aniçin, size bilgi verebilselerdi, tam þimdisizlerle konuþabilselerdi, dilinizi konu-þup gözlerinize bakabilselerdi, onlarave ayrýlmýþ olanlara duyduðunuz þefkâtiçin size teþekkür ederlerdi. Ve, "Hâlâhayatta olan o aile üyeleri ile birlikteolun. Her gün onlarýn kalplerine girinve onlara huzur verin, onlarý aðlamak-tan alýkoyun çünkü biz iyiyiz" derlerdi.

NÜKLEER GÜÇ MEYDANA ÇIKTI

Onlarýn baþka ne yaptýklarýnýanlatayým. Size nükleer güç ile ilgili

neyin yanlýþ olduðunu gösterdiler."Maksimum güvenli" dediler."Cihazlarýmýz güçlü ve arýzalanamaz"Ama arýzalandý. Onlar Gaia'nýn dengideðiller.

20 yýldan fazla zamandýr, san-dalyeye oturup elektriðin gücün-den bahsettiðimiz her seferinde,size yüz binlerce tonlukitme/çekme enerjisinin düzenliolarak elde edilebilir olduðunuanlatýyoruz. Bu ay tarafýndantahrik edilir, devamlý olarak. Nekadar çok kullanýrsanýz kul-lanýn, gezegendeki tüm þehirleriçin tüm elektriði meydanagetirebilir. Hiç çevresel bir et-kisi yoktur. Gelgitlerin, okyanus-larýn, dalgalarýn gücünü akýllýþekillerde kullanýn. Bunlarý her-hangi bir tasarýmcýnýnþehirlerinize elektrik saðlamakiçin þimdiye dek oluþturduðun-dan daha büyük þekilde kul-lanýn. Gezegeninizdeki en büyükþehirler sahillerdedir ve güçkaynaðýnýzýn bulunduðu yerburalarýdýr. Yanýt sudur. Otehlikeli deðildir.

Bunu görmezden geliyorsunuz,çünkü planlayýp düzenlemek daha zorgörünüyor ve kontrol edilen bir ortam-

SEVGÝ DÜNYASI44

da deðil. Yine de, en karmaþýk veDünya üzerindeki en tehlikeli buharmakinelerinden birini inþa etmeyi seç-tiniz - nükleer enerji.

Ayrýca tüm yapmanýz gereken þeyinyeterince derin kazmak olduðunu,gezegenin size ýsý vereceðini belirttik.O tam yüzeyin altýnda, her zaman çokuzakta deðil. Bu þekilde de Gaia buharmakinesine sahip olursunuz. Hiçtehlikesi yoktur ve çok fazla kazmakzorunda deðilsiniz. Tüm yapmanýzgereken akýþkaný ýsýtmaktýr ve sudançok daha hýzlý kaynayan bazý akýþkan-lar vardýr. Bunu tekrar tekrar söylü-yoruz. Belki bu size yapmaktaolduðunuz þeyde neyin yanlýþ olduðunugösterir ve biliminizin tavrýný torun-larýnýz için güzel ve güçlü olan birþeyler yaratmaya deðiþtirir. Size ayýnneden verildiðini düþünüyorsunuz?Þimdi biliyorsunuz.

Bu yardýmsever Evren size birastral beden verdi, bu bedenokyanustaki sularýn en düzenliprogramda itmesini, çekmesinive itmesini saðlýyor. Buna rað-men siz ayý kullanmak yerinesadece oturup ona bakmanýnkeyfini çýkarýyorsunuz. Onuzaptetme yöntemlerini tasar-ladýðýnýz zaman, ebediyenmuazzam, serbest enerji olabilir.Þimdi zamanýdýr.

Bitirirken, ne gördüðünüzü anlýyormusunuz? Zeki tasarýmý, kuantum ener-jiyi ve yüksek bilinci görüyorsunuz.Ýnsan doðasýndaki deðiþimleri görüyor-sunuz. Ayýrmak yerine þeyleri bir arayagetiren ülkeleri görüyorsunuz. Savaþistemeyenleri ve barýþ isteyenleri,çocuklarý için iyi okullar, sokaklarýndagüvenlik ve hükümetlerinde söz sahibiolmak isteyenleri görüyorsunuz. Bununbu þekilde olacaðýný söyledik.Partnerimin bu 3B konferanslarýndasöylediðim bu þeyleri öðretmesini isti-yorum. Aksi taktirde birçok insan buþeyleri öðrenemeyecektir.

Mücadele içinde olanlara enerji verin.Bu olaylardan daha kolaylýklageçmelerine yardýmcý olun. Yaþlý ruh-larýn yaptýðý budur. Ýnsan bilinç maki-nenizi kullanýn! O eski mücadele para-digmasýný deðiþtirin ve bunun yerineçatýþma olmadan, ölüm olmadangerçekleþecek olan farklýlýklarý hýz-landýrýn. Doðru zamanda doðru yerdeolun ve bu dünyadaki þefkatli yerinizianlayýn. Siz yapabildiðiniz her yerdeþefkat vererek bu gezegende yolunadevam eden yaþlý bir ruhsunuz. Buözdür. Bu Tanrý'nýn yakýtýdýr ve buDünya'da barýþýn tohumlarýný ekecek.Asla bu kadar yakýn olmamýþtýnýz.

Son olarak, negatif olana deðiþebilen-leri görmezden gelmeye çalýþýn. Bunusöyledik. Bazý þeyler düþündüðünüzkadar düzgün gitmeyebilir, çünkü buþeylerin zamana gereksinimi vardýr veöðrenmeniz için hatalar yapýlýr.

45SEVGÝ DÜNYASI

EKONOMÝK GERÝLEME

Ekonomik gerileme bankacýlýk sis-teminizi deðiþtirmeye karar vermenizinsonucudur. Illüminati bunun hiç ola-mayacaðýný anlattý. Neden? Çünkübüyük paraya dokunulamaz. Herhangibir kültürün onu deðiþtirmesi için çokbüyüktür ve onlar buna güvendiler.Pekala, bu henüz deðiþtirildi. Buradabu ülkede ne yapmakta olduðunuzuanlýyor musunuz? Bu bütün gezegenietkiliyor. Paranýn kullanýlma, basýlmave ödünç verilme þeklinin bütünlüðünüyeniden ayarlamaya çalýþýyorsunuz. Butek bir parti veya tek bir hükümetfikriyle ilgili deðildir. Her ikisinin debu geçiþi yaratmakta parmaðý vardý.Belki bu size ekonominiz ile ilgilianlatýlan þeyleri deðiþtirir. Bir meyvebahçesini budadýðýnýz zaman, bir süre oyaralý ve çirkin görünür. Sonra zaman-la, daha önce olduðundan çok dahabüyük bir þeye çiçeklenir.

ÇÝN

Ben Kryon'um. Biraz önce sizepotansiyelleri verdim. "Ah" diyor-sunuz. "Ama Kryon, ayrýlmadan hemenönce, en büyük olaný unuttun. Hiçkimse Çin'den söz etmiyor" Pekâlâ.Size bir baþka tahmin vereceðim. Çinçok ilginç, öyle deðil mi? Aniden buçok eski ülke kendisini garip bir yerdebuluyor. ABD'nin borçlarýný taþýyorlar!Bazýlarýnýz "Bu iyi deðil. Bu iþe yara-mayacak" diyorsunuz. Bunun neyleilgili olduðunu söyleyeyim.

Eþzamanlýlýk isabet etti, çünkü þimdiÇin ödemelerini alacaksa, kendileriniBatýlý deðerlere daha yakýn birleþtirmekve bolluk yaratmaya yardýmcý olmakzorunda olacaklarýný anlýyor. Ýþte tah-min: Çin yakýnda Kuzey Kore'yiserbest býrakacak. Ýttifak çözülecekveya bozulacak. Çin'de siyasi karýþýklýkolacak. Darbe deðil, devrim de deðil.Çin politikasý dediðiniz þeyin içselçemberlerinde, hedeflerin ve para poli-tikasýnýn yeniden deðerlendirilmesigerçekleþecek. En sonunda, KuzeyKore ile iliþkisini kestiðini göre-ceksiniz, bu baþka bir diktatörünçökmesini ve güney ile birleþmeningerçekleþmesini saðlayacak. Þimdiyekadar nasýl buldunuz?

Bu dünyaya cesaretle gelen, önümde-ki sandalyelerde oturan yaþlý ruhlarabakýyorum. Ama bu gezegende gerçek-leþtirmiþ olduðunuz þey nedeniyle, hâlâyalnýzca burada deðilsiniz, ayný zaman-da geçiþte ilerliyorsunuz. Zor zamanlarönünüzde. Ancak tüm bunlar barýþtohumlarýný ekmenin bir parçasý. Okolay gelmez. Pozitif olan yöndeyavaþça, yavaþça ilerler. Torunlarýnýz,henüz doðmamýþ bile olanlar, perdeninbenim tarafýmda olanlar, þu anda sizebakmakta olanlar size bakacaklar."Buna devam edin! Çünkü biz orayageldiðimiz zaman, barýþ dolu bir yerolacak" diyorlar.

Ve öyledir.KRYON

SEVGÝ DÜNYASI46

"Önümüzdeki kapkarabulutlar, kaba dalgalar, kabadalgalar halinde püskürerekyükseliyordu. Dýþarýdakiyaklaþýk 400 C derecelikcehennemi sýcaklýk ilearamýzda sadece Mir-1 adlýdenizaltýmýzýn akrilikpencereleri vardý. Denizaltýyýkullanan okyanus bilimciAnatoly Sagalevitch, aracýbir maden yataðýna yasla-yarak usta manevralarla,öfkeli gayzerin içine çe-kilmemizi engellemeyeçalýþýrken hepimizin nefesikesilmiþti. Ýleri teknolojiürünü denizaltýmýzýn içindeSagalevitch, jeolog YuriBagdanov ve ömrünün 30yýlýný okyanus tabaný araþtýr-malarý ile geçirmiþ olan ben,kaskatý kesilmiþtik. Her þeyeraðmen hedefimize varmýþolmanýn mutluluðu ile se-vinç çýðlýklarý atýyorduk."Bu sözler, bir jeofizikçi olanPeter Rona'ya ait.

Atlantiðin DibindekiGayzerlerBilim Teknik Nisan 1993

47SEVGÝ DÜNYASI

Peter Rona ve ekibinin anlattýðý buolay, Miami'nin 2900 km doðusunda,Atlantik ortasý sýrtýný yaran bir denizaltý vadisi içerisinde, okyanus tabanýn-dan aþýrý sýcak gayzerlerin fýþkýrdýðý biryerde geçmektedir. Bu püsküren karabacalar ve çevresindeki canlýlar, ABDve eski SSCB'nin okyanus tabanýnýortakça araþtýrmak için anlaþmayavardýklarý 1975 yýlýndan bu yanayazarýn rastladýðý en muhteþem veilginç görüntülerdi. Gayzerlerin bulun-duðu alandaki metalik minerallerdenoluþmuþ tümseklik, okyanus tabanýaltýndaki dev güçlerin iþevi konusundabir ipucu vermektedir. Okyanus lev-halarýnýnýn birbirinden ayrýlarak uzak-laþmasý sürecinde yer kürenin iç kýs-mýnda bulunan erimiþ kayalar yüzeyeçýkmaktadýr. Bu erimiþ kayalar, okya-nus tabanýnda yayýldýkça yeni okyanus-sal kabuk oluþmaktadýr. Yeni kabuðuntekrar çatlamasý ve yeni yarýklarýnoluþmasýyla da dünyayý çepeçevresaran, okyanus ortasý sýrtlar oluþur.

Soðuk ve yoðun deniz suyu, okyanustabanýnda oluþan ve millerce derinliðeuzanan çatlaklardan içeri girer.Maðmaya yaklaþan su ýsýnýr ve gen-leþir. Bu ýsýnma ve genleþmenin etk-isiyle gazlarla yüklü su, etrafýndakikayalardan metalleri çözer ve yükse-lerek okyanus tabanýnda sýcak su kay-naklarý oluþturur. 10 milyon yýlda,bugünkü okyanuslardaki kadar su, busistemlerden geçerek hem deniz suyu-nun kimyasal bileþiminin deðiþmesinehem de devamlý olarak atmosfere kar-bondioksit gazý salýnmasýna yol açar.

Bir deniz altý çölüne benzeyen gayzeralanýnýn çevresi, soluk renkte çökeltilerve koyu renkte volkanik kayalardanoluþmaktadýr. Gayzerin yakýn çevresiise çölün ortasýnda rengarenk bir vahagibidir. Kýrmýzý, sarý, yeþil renktekiparlak mineral parçacýklarý, gayzerinfýþkýrdýðý yükseltinin etrafýnda çokgüzel bir görüntü oluþturur. Gayzertepelerinin üzerinden fýþkýran sýcak su,soðuk suyla karþýlaþýnca sýcak çöl kum-larýnýn üzerinde görülen pýrýltýlý sýcakhava akýmlarýna benzer bir görüntüoluþturur.

Peter Rona, Atlantikte bulunan bugayzer sahasýný, 1985 yýlýnda ilk defakeþfettiðinde bilim adamlarý çok þaþýr-mýþlardý. Çünkü bu tür sýcak su kay-naklarýnýn sadece Pasifikte bulunabile-ceðine inanýlýyordu. Bu tür gayzerlerilk defa 1977 yýlýnda, dünyanýn volka-nik yönden en aktif okyanusu olanPasifikte, Galapagos adalarý civarýndakeþfedilmiþti. Günümüzde artýk bu türgayzerlerin, dünya üzerindeki tümokyanus ortasý sýrtlarýnda bulunabile-ceðine inanýlýyor. Gayzer tepesinin üstkýsmýna doðru ilerledikçe, önce kenarçatlaklarýndan çýkan mavimsi-gri min-erallerin oluþturduðu bir sise girilir.Dorukta ise, dev ve simsiyah duman-larýn yükseldiði baca yer alýr.

Gayzerin oluþturduðu tepe masif sül-fit yataklarý olarak bilinen vegünümüzde bakýr, çinko, gümüþ vealtýn için iþletilen yataklarla ayný özel-liktedir. Parýltýsýndan ötürü "aptalaltýný" adlandýrýlan piritin, bu yöreden

SEVGÝ DÜNYASI48

alýnan örnekleri içinde gerçekten altýnolduðu, mikroskop altýnda saptanmýþtýr.Bu tür deniz altý sýcak su kaynaklarý ileilgili maden yataklarýnda altýn bulun-masý, altýnýn sadece karada madenyataðý oluþturduðu savýný da yýkmýþtýr.

Kara bacalarýn çevresinin çok hassaskameralarla çekilmiþ filmlerinde, baþkabir bilinmeyen ortaya çýkartýldý:Metalce zengin su kaynaklarý, kýzýlötesiýþýnlar yayýnlamaktadýr. Bu gayzerlerinetrafýnda, özellikle de kara bulutlarýnfýþkýrdýðý bacanýn hemen yakýnlarýndamilyonlarca karides yaþamaktadýr. Bukaridesler, sýcak su kaynaklarýnýnetrafýnda yaþayan bakterileri yiyerekbeslenmektedirler. Rona, bu ilginç vegözleri olmayan karidesleri ilk defa

1985 yýlýndaki yolculuðu sýrasýndagördü ve meslekdaþý A.Williams ilebirlikte bu karideslere "Rimicaris exo-culata" yani "Çatlakta sakin yaþayangözsüz" adýný verdi. Rona'nýn en çokmerak ettiði þey, bu tür bir karidesin,bir sýcak su kaynaðý etrafýnda nasýlolup da bu kadar güvenli bir þekildebeslenebildiði idi. Rona buradan aldýðýkarides örneklerini Woods OkyanusEnstitüsü'ne gönderdi. Burada yapýlançalýþmalarda bir kaç santim boyundakikaridesin arka kýsmýnda, solungaç va-zifesi gören iki koyu odacýk arasýndakibölümün, diðer hayvanlarýn gözündebulunan bir kimyasal maddeyi taþýdýðýgörüldü. Karides, vücudunun bu kýs-mýyla gerçek anlamda görememektedir,ama bu organ bir tür ýþýk algýyacýsý ola-rak görev yapmaktadýr. O zaman akla

baþka bir soru gelmektedir. Okyanusundibindeki karanlýkta, bir karides nasýlolup da yolunu bulmaktadýr?

Araþtýrmacýlarýn ortaya attýðýhipoteze göre, karidesin "göz" vazife-sini yapan organý, gayzerlerin siyahbulutlarýndan yayýlan kýzýl ötesi ýþýnlarýalgýlamaktadýr. Eðer bu hipotez doðruise, karidesin algýlayýcýsý ile gayzerinkýzýl ötesi ýþýnlarý arasýndaki iliþkininiki önemli iþlevi olabilir; karidesin,gayzerin sýcak su fýþkýran aðzýný veetrafýnda yaþayan mikroorganizmalarýbulmasýný saðlamak ve karidesin sýcaksu kaynaðýna çok fazla yaklaþmasýnýönlemek.

Gayzerin oluþturduðu tepeciðinyakýnýndan alýnan el büyüklüðünde birparçada araþtýrmacýlar çok ilginç birþey buldular. Bu parçacýðýn üzerindeÇin dama tahtasýndaki þekillere benzernoktalar vardý. Yapýlan araþtýrmalarsonunda bilimadamlarý bunun 70 ile340 milyon yýl önce yaþamýþ bir omur-gasýz olan "Paledictyon nodosum'a" aitolabileceðini belirlediler. Ayný fosile,Orta Avrupa ve Ýngiltere'deki eskiokyanussal kabuða ait birimlerde derastlanmaktadýr.

Dünya üzerinde, okyanuslarýntabanýndaki volkanik daðlar üzerindehalen keþfedilmeyi bekleyen sýcak sukaynaklarý var. Bu kaynaklar, ilginçolmalarý yanýnda okyanus dibindekiyeni ve eski canlýlarýn birliktevarolduðu bir eko-sistemi dengede tut-maktadýrlar.

DeðerliOkuyucularýmýzSevgi Dünyasý DergimizHaziran 2007 tarihindenbaþlamak üzere yalnýzcaabonelerimize ulaþmaktadýr. Bizlerle olmaya devam etmek istiyorsanýz,Haberleþme adresi: [email protected] vePK: 227 Beyoðlu/Ýstanbul.En içten sevgilerimizleSevgi Dünyasý

Adý, Soyadý: .....................................................Adres: .....................................................Posta Kodu: .....................................................Ýlçe: .....................................................Ýl: .....................................................Tel: .....................................................Abone ücreti: Yurt içi (60 TL) ................

Yurt dýþý (70 TL) ................Posta Çeki No: 385999 (Sevgi Yayýnlarý)

“Lütfen Yeni Yýlda AboneliðiniziYenilemeyiUnutmayýnýz!..”