Upload
others
View
14
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
1
TARIM SĠGORTALARI KANUNU (Kanun No: 5363)
(Kabul Tarihi: 14.06.2005, yayımlandığı Resmi Gazete: 21.06.2005/25852)
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1. — Bu Kanunun amacı; üreticilerin bu Kanunda belirtilen riskler nedeniyle uğrayacağı zararların tazmin edilmesini temin etmek üzere, tarım sigortaları uygulamasına ilişkin usûl
ve esasların belirlenmesidir.
Kapsam
MADDE 2. — Bu Kanun; Havuzun kuruluşu, Havuz tarafından teminat altına alınacak riskler,
Havuzun gelir ve giderleri, prim ve hasar fazlası desteği, sigorta sözleşmeleri, reasürans sağlanması ve
sigorta şirketlerinin görev, yetki ve sorumlulukları ile katkı ve katılımlarının esas ve usûllerini kapsar.
Tanımlar
MADDE 3. — Bu Kanunda geçen; a) Bakanlık: Tarım ve Köyişleri Bakanlığını,
b) Müsteşarlık: Hazine Müsteşarlığını,
c) Sigorta şirketleri: 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu çerçevesinde kurulmuş olan ve tarım sigortaları alanında ruhsatı bulunan sigorta şirketlerini,
d) Üretici: Bitkisel ve hayvansal üretim ile uğraşan gerçek ve tüzel kişileri,
e) Tarım sigortaları: 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1316 ilâ 1319 uncu maddelerinde
belirtilen sigortalar ile bu Kanun kapsamına alınan sigortaları, f) Havuz: Tarım Sigortaları Havuzunu,
g) Şirket: Havuzun işletilmesini üstlenen şirketi,
h) Kurul: Tarım Sigortaları Havuzu Yönetim Kurulunu, ı) Çiftlik hayvanları: Büyükbaş hayvanlar, küçükbaş hayvanlar, kümes hayvanları ve kültür
balıkçılığı ürünlerini,
İfade eder.
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
KuruluĢ, Görev, Yetki ve Sorumluluklar
Havuz
MADDE 4. — Bu Kanun kapsamındaki risklerin teminat altına alınması, standart sigorta poliçelerinin belirlenmesi, hasar organizasyonları, aktüerya çalışmaları, tazminat ödemelerinin
yapılması, reasürans teminatının sağlanması, tarım sigortalarının geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve
izlenmesi ile diğer teknik hizmetlerin yürütülmesi amacıyla tüzel kiĢiliği haiz (29/6/2012-28338 sayılı Resmi Gazete 6327 sayılı Bireysel Emeklilik tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Madde: 34) Havuz
kurulmuştur.
Havuz; kapsama alınan riskler için sigorta, reasürans ve retrosesyon yapmaya yetkilidir. Sigorta şirketleri, bu Kanun kapsamında tarım sigortaları alanında elde ettikleri primin tamamını Havuza
devretmekle yükümlüdür. Sigorta şirketlerine Havuza devrettikleri primler için Havuz tarafından tahsil
edilen kısmı üzerinden komisyon ödenir. Sigorta şirketleri tarafından Havuza zamanında devredilmeyen primler 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine
göre tahsil edilir.
Havuz, Bakanlık ve Müsteşarlıkça müştereken çıkarılacak yönetmelikle belirlenecek esaslar çerçevesinde 9 uncu maddede belirtilen Şirket tarafından yönetilir.
Havuzun merkezi İstanbul'dur. Havuz, bu Kanun kapsamındaki faaliyetleri bakımından 5018
sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa tâbi değildir.
2
Kurul
MADDE 5. — Kurul; Bakanlık ve Müsteşarlıktan ikişer, Türkiye Sigorta ve Reasürans
Şirketleri Birliği, Türkiye Ziraat Odaları Birliği ve Şirketten birer üye olmak üzere toplam yedi üyeden oluşur.
Kurul üyeliğine Bakanlık ve Müsteşarlıkça kamu görevlileri arasından seçilecek kişilerin en az
on yıl kamu hizmetinde bulunmuş olmaları, Bakanlık temsilcisinin tarım alanında, Müsteşarlık temsilcisinin sigortacılık alanında bilgi ve deneyime sahip olması gerekir. Diğer üyelerin ise ilgili
bulundukları alanda en az on yıllık mesleki deneyime sahip olmaları ve 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 48 inci maddesinin (A) bendinin (1), (4), (5), (6) ve (7) numaralı alt bentlerinde belirtilen
şartları taşımaları zorunludur. Bakanlık temsilcilerinden biri Kurulun tabii başkanıdır. Kurul en az beş üyenin katılımı ile toplanır, kararlarını çoğunlukla alır. Oylamalarda eşitlik
halinde, Başkanın oyu iki oy sayılır.
Kurul üyeleri, üç yıl süre ile görev yapar. Görev süresi sona erenler yeniden göreve atanabilir. Kurula atanan üyeler temsil ettikleri kurumlardan ayrıldıkları veya kurumlarınca geri çekildikleri
takdirde üyelikleri sona erer. Bu üyelerin yerine seçilen yeni üyeler kalan süreyi tamamlar.
Kurul üyelerinden, uhdesinde kamu görevi bulunanlara bir ay içerisinde dörtten fazla olmamak
üzere her toplantı günü için (2000), uhdesinde kamu görevi bulunmayanlar için ise (3000) gösterge rakamının Devlet memurlarına uygulanan aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarda
toplantı ücreti ödenir.
Kurulca alınan kararların uygulaması ve Kurula ilişkin sekretarya hizmetleri, Şirket tarafından yürütülür.
Kurulun görev ve sorumlulukları
MADDE 6. — Kurulun görevleri şunlardır: a) Havuzun işleyişine ilişkin uygulama esaslarını belirlemek.
b) Bu Kanun kapsamında tarım sigortaları için verilecek, Devlet prim desteği toplam tutarını
aşmamak kaydıyla ürün, risk ve bölge bazında prim desteği oranını belirlemek üzere çalışmalar
yapmak ve Bakanlığa sunmak. c) Uygulamada karşılaşılan sorunları tespit etmek, bunların çözümüne yönelik çalışmalar
yapmak, yaptırmak.
d) Hizmet alınmasına karar vermek. e) Hasar tespit işlemlerine ilişkin esas ve usûlleri belirlemek.
f) Bu Kanun kapsamında tarım sigortaları alanında faaliyet göstermek isteyen sigorta şirketleri
ile sözleşme yapmak. g) Havuz işleticisi şirketle çalışma usûl ve esaslarını belirleyen sözleşme yapmak.
Havuzun kaynakları
MADDE 7. — Havuzun gelirleri şunlardır:
a) Sigorta şirketlerinin devrettiği primler. b) Devlet tarafından sağlanan prim desteği.
c) Toplanan kaynakların yatırım gelirleri.
d) Alınan krediler. e) Genel bütçeden alınacak katkılar.
f) Diğer gelirler.
Havuzun gelirleri her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.
Havuzun kaynaklarının kullanım yerleri MADDE 8. — Havuzun giderleri şunlardır:
a) Tarım sigortalarına ilişkin tazminat ödemeleri.
b) Havuzun yönetimi ve işleyişi için gerekli olan masraflar. c) Reasürans, sermaye ve benzeri piyasalardan sağlanacak korumaya ilişkin ödemeler.
d) Sigorta şirketlerine ödenecek komisyonlar.
e) Bilgilendirme ve tanıtım kampanyalarına ilişkin ödemeler. f) Hasar tespit işlemlerine ilişkin ödemeler.
g) Alınan kredilerin anapara ve faiz geri ödemeleri.
h) Bu Kanunun amacı doğrultusunda yapılacak diğer ödemeler.
ı) Havuz işleticisi şirkete ödenecek işletme bedeli.
ġirket
MADDE 9. — Havuzun işletilmesine ilişkin iş ve işlemler, Havuza katılan sigorta şirketlerinin
eşit oranda pay sahibi olacağı anonim şirket statüsünde kurulacak Şirket tarafından yürütülür.
3
Şirketin, Kurulun belirleyeceği usûl ve esaslar çerçevesinde görevleri şunlardır:
a) Tazminat ödemelerine esas teşkil edecek hasar tespit işlemlerine ilişkin her türlü çalışma ve
organizasyonları yapmak suretiyle, tazminat ödemelerinin en kısa sürede yapılmasını sağlamak. Bitkisel ürün sigortalarının hasar tespitleri ziraat mühendisi, ziraat teknikeri ve ziraat
teknisyenleri; çiftlik hayvanları sigortalarının risk inceleme işlemleri veteriner hekimler ve zooteknist
ziraat mühendisleri, hasar tespitleri ise veteriner hekimler tarafından yapılır. Su ürünleri sigortalarının risk incelemeleri, su ürünleri mühendisi, su ürünleri bölümü mezunu
ziraat mühendisleri, balıkçılık teknoloji mühendisi ve veteriner hekimler; hasar tespitleri ise veteriner
hekimle birlikte su ürünleri mühendisi, su ürünleri bölümü mezunu ziraat mühendisleri, balıkçılık
teknoloji mühendislerinden birisi tarafından yapılır. (29/6/2012-28338 sayılı Resmi Gazete 6327 sayılı Bireysel Emeklilik tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Madde: 35)
Hasar tespit işlemlerinde öncelikle ziraat mühendisleri ve veteriner hekimlerden yararlanılır. b) Risk paylaşımı ve transferi ile reasürans plânının uygulanmasına ilişkin işleri yürütmek, risk
paylaşımı ve reasürans programını Kurulun onayına sunmak.
c) Kurulca alınan kararların uygulanması ve Kurulun görevlerine ilişkin sekretarya hizmetlerini
yürütmek. d) Primlerin tahsili, tazminat ödemelerinin yapılması ve benzeri işleri yürütmek.
e) Üreticileri tarım sigortaları hakkında bilgilendirmek, halkla ilişkiler ve tanıtım kampanyalarını
yürütmek. f) Genel hükümler çerçevesinde tarım sigortalarına ilişkin istatistik üretmek, bu konuda Kurula
rapor hazırlamak.
g) Havuz kaynaklarını, belirlenen ilke ve kurallar çerçevesinde yatırıma yönlendirmek. h) Havuz işlerinin sağlıklı yürütülmesi bakımından, gerekli gördüğü hususlarda Havuz
Yönetim Kuruluna öneride bulunmak.
ı) Havuzun işletilmesiyle ilgili diğer her türlü iş ve işlemleri yapmak.
Şirket, Havuz işlerinin Havuz yararına ve en iyi şekilde yürütülmesinden Bakanlık, Müsteşarlık ve Kurula karşı sorumludur. Şirket, Havuza ait gelir ve giderler ile tüm hesap ve işlemleri özel ve ayrı
kayıtlarda takip eder.
Şirket, bu Kanun kapsamındaki görevleri gereği edindiği bilgileri herhangi bir gerekçeyle üçüncü şahıslara açıklayamaz. Havuza ait yazışma ve belgelerin uygun bir şekilde muhafaza edilmesi
zorunludur. Şirket; faaliyetine son verilmesi, tasfiye edilmesi veya iflas etmesi gibi hallerde, Kurul
tarafından yeni bir şirketle sözleşme yapılıncaya kadar görevlerini yerine getirmeye devam eder. Bu durumda bu Kanun kapsamındaki bütün bilgi ve belgelerin Kurula iade edilmesi zorunludur.
Şirket, bu Kanunda belirtilen görevler dışında başka bir işle uğraşamaz.
Bakanlığın görev ve yetkileri MADDE 10. — Bakanlığın bu Kanun kapsamında görev ve yetkileri şunlardır:
a) Tarım sigortalarının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için gerekli tedbirleri almak.
b) Ürünler, riskler ve bölgeler itibariyle sağlanacak prim desteğine ilişkin teklifleri Bakanlar Kurulunun onayına sunmak.
c) Tazminat ödemelerinin doğru ve düzenli bir şekilde yapılmasını izlemek.
d) Bu Kanunla verilen diğer görevleri yürütmek.
Denetim
MADDE 11. — Havuzun ve Şirketin sigortacılık uygulamaları yönüyle denetimi Müsteşarlık,
diğer tüm işlemlerinin denetimi Bakanlık tarafından yapılır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Riskler, Sigorta SözleĢmeleri, Havuza Katılım, Reasürans, Yardım ve Destekler
Havuz tarafından teminat altına alınacak riskler
MADDE 12. — Kapsama alınacak bitkiler, bitkisel ürünler ve seralar, tarımsal yapılar, tarım
alet ve makineleri ile çiftlik hayvanları için kuraklık, dolu, don, sel, taban suyu baskını, fırtına, hortum,
deprem, heyelan, yangın, kaza ve zararlılar ile hayvan hastalıklarının neden olacağı zararlar ve/veya tarım sektörü bakımından önemli görülecek diğer risklere ilişkin teminatlar Kurulun teklifi üzerine
Bakanlar Kurulunca belirlenir.
4
Prim desteği
MADDE 13. — Ürünler, riskler, bölgeler ve işletme ölçekleri itibariyle Devlet tarafından
sağlanacak prim desteği miktarları, her yıl Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.
Prim desteğine ilişkin ödenek, her yıl bütçe kanunu ile Bakanlık bütçesinde yer alır. Bakanlık,
sigorta şirketleri tarafından Havuza aktarılacak prim miktarlarını çiftçi kayıtları ile karşılaştırarak prim desteğini hesaplar ve gecikmeksizin Havuza aktarır.
Sigorta sözleĢmeleri ve Havuza katılım
MADDE 14. — Bu Kanun kapsamındaki tarım sigortası teminatları münhasıran Havuz
tarafından verilir. Bu teminatlar risk yönetimi açısından şartların gerekli kılması ve Kurul tarafından uygun görülmesi halinde sigorta şirketleri ile müştereken de verilebilir.
Sigorta sözleşmeleri, Havuz tarafından belirlenen standart poliçeler üzerinden yapılır.
Havuz tarafından hesaplanacak tahmini hasar durumuna göre uygun şartlarda yeterli koruma sağlanamadığı takdirde, kalan kısma Devlet tarafından iştirak edilir. (29/6/2012-28338 sayılı Resmi
Gazete 6327 sayılı Bireysel Emeklilik tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Madde: 36)
Reasürans MADDE 15. — Havuz, üstlenilen risklerin transferi amacıyla ulusal ve uluslararası sigortacılık
piyasası, sermaye piyasası ve benzeri piyasalardan koruma temin edebilir. (29/6/2012-28338 sayılı
Resmi Gazete 6327 sayılı Bireysel Emeklilik tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Madde: 37)
Hasar fazlası desteği
MADDE 16. — Havuz tarafından üstlenilen risklerin transferi amacıyla ulusal ve uluslararası piyasadan sağlanan korumanın yeterli bulunmaması halinde Bakanlar Kurulunca belirlenecek kısım
Devlet tarafından taahhüt edilir.
Yardım ve borç ertelemesi
MADDE 17. — Bu Kanun kapsamında, uygulama yılında yer alan riskler için tarım sigortası yaptırmayan üreticiler, 20.6.1977 tarihli ve 2090 sayılı Kanundan yararlanamaz.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Geçici ve Son Hükümler
Yönetmelik MADDE 18. — Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içinde; Havuzun çalışma
usûl ve esasları Müsteşarlığın görüşü alınarak Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle, sigorta
sözleşmelerinin tabi olacağı esaslar ise Müsteşarlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
GEÇĠCĠ MADDE 1. — Kurulda görev alacak üyeler, ilgili kurumlar tarafından Bakanlığa bildirilir ve Bakanlıkça Kurul üyelerinin görevlendirilmesi bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren en geç üç ay içinde yapılır.
Bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren en geç üç ay içinde Şirket kurulur.
Yürürlük
MADDE 19. — Bu Kanunun 4 üncü maddesi yayımı tarihinden üç ay sonra, diğer maddeleri
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme MADDE 20. — Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
5
2015 YILI BAKANLAR KURULU KARARI
(31 Aralık 2014 tarih ve 29222 (4. Mükerrer) sayılı Resmi Gazete)
Karar Sayısı : 2014/7093 Ekli ―Tarım Sigortaları Havuzu Tarafından Kapsama Alınacak Riskler, Ürünler ve Bölgeler ile
Prim Desteği Oranlarına İlişkin Karar‖ın yürürlüğe konulması; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 4/12/2014 tarihli ve 15274 sayılı yazısı üzerine, 5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanununun
12 nci ve 13 üncü maddeleri ile 5488 sayılı Tarım Kanununun 19 uncu maddesine göre, Bakanlar
Kurulu‘nca 15/12/2014 tarihinde kararlaştırılmıştır.
TARIM SĠGORTALARI HAVUZU TARAFINDAN KAPSAMA ALINACAK
RĠSKLER, ÜRÜNLER VE BÖLGELER ĠLE PRĠM DESTEĞĠ
ORANLARINA ĠLĠġKĠN KARAR
Teminat altına alınacak ürünler ve riskler
MADDE 1- (1) Bitkisel ürünler için dolu ana riski ile birlikte; fırtına, hortum, yangın, heyelan,
deprem, sel ve su baskını ek riskleri dolu paketi halinde verilir. Bu sayılan risklere ilave olarak, isteğe
bağlı olmak üzere; açık alanda yetiştirilen meyveler için don riski, ayrıca meyve bahçeleri ile bağlarda dolu ağı ve örtü sistemleri için dolu paketindeki riskler ve dolu ağırlığı riski, ilgili genel şartlar ile
tarife ve talimatlar kapsamında; Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı çiftçilerin, mevcut arazi ve ürün bilgileri
dikkate alınarak, Tarım Sigortaları Havuzu tarafından teminat altına alınır.
(2) Seralar için dolu ana riski ile birlikte; fırtına, hortum, yangın, heyelan, deprem, sel ve su baskını ile taşıt çarpması, kar ve dolu ağırlığı ek riskleri paket halinde; ilgili genel şartlar ile tarife ve
talimatlar kapsamında; Örtü Altı Kayıt Sistemine kayıtlı çiftçilerin, mevcut arazi, sera ve ürün bilgileri
dikkate alınarak, Tarım Sigortaları Havuzu tarafından teminat altına alınır. (3) Veteriner Bilgi Sistemine (TÜRKVET) kayıtlı olan süt ve erkek besi sığırları ile erkek ve
dişi mandalar için ölüm riski; ilgili genel şartlar ile tarife ve talimatlar kapsamında; mevcut tesis,
işletme, yetiştiricilik bilgileri dikkate alınarak, Tarım Sigortaları Havuzu tarafından teminat altına alınır.
(4) Veteriner Bilgi Sistemine (TÜRKVET) kayıtlı olan koyun ve keçi ile koç ve tekeler için
ölüm riski; ilgili genel şartlar ile tarife ve talimatlar kapsamında; mevcut tesis, işletme, yetiştiricilik
bilgileri dikkate alınarak, Tarım Sigortaları Havuzu tarafından teminat altına alınır. (5) Kapalı sistemde üretim yapılan, bio güvenlik ve hijyen tedbirleri alınmış tesislerde
yetiştirilen kümes hayvanları için ölüm riski; ilgili genel şartlar ile tarife ve talimatlar kapsamında;
mevcut tesis, işletme ve kümes hayvanlarına ait yetiştiricilik bilgileri dikkate alınarak, Tarım Sigortaları Havuzu tarafından teminat altına alınır.
(6) Denizlerde ve iç sularda yetiştirilen su ürünleri için ölüm riski ile kafes ve ağlar için
kazalar, predatör saldırısı, fırtına, hortum, deprem riskleri; ilgili genel şartlar ile tarife ve talimatlar
kapsamında; Su Ürünleri Kayıt Sistemine kayıtlı olan işletmelerin; mevcut tesis, işletme ve su ürünleri yetiştiricilik bilgileri dikkate alınarak, Tarım Sigortaları Havuzu tarafından teminat altına alınır.
(7) Arıcılık Kayıt Sistemine kayıtlı olan aktif (arılı) ve plakalı kovanlar için; fırtına, hortum,
yangın, heyelan, deprem, sel ve su baskını, taşıt çarpması, nakliye ile vahşi hayvan saldırısı riskleri; ilgili genel şartlar ile tarife ve talimatlar kapsamında; mevcut tesis, işletme ve yetiştiricilik bilgileri
dikkate alınarak, Tarım Sigortaları Havuzu tarafından teminat altına alınır.
(8) Risk incelemesi sonucunda, Tarım Sigortaları Havuzu tarafından sigortalanması uygun görülmeyen ürün, işletme ve riskler sigorta edilmez.
(9) Tarım Sigortaları Havuzu tarafından sigorta edilmeyen tesisler, işletmeler, ürünler ve
riskler ile ilgili genel şartlar ile tarife ve talimatlarla kapsam dışı bırakılmış haller ve kayıplar, 5363
sayılı Tarım Sigortaları Kanununun 17‘nci maddesindeki uygulama yılında yer alan riskler arasında sayılmaz.
6
Prim Desteği
MADDE 2- (1) Bu karar kapsamında belirlenen riskler için 2015 yılında, sigorta priminin
%50‘si oranında prim desteği Tarım Sigortaları Havuzuna bütçenin ilgili tertibinden aktarılarak karşılanır.
(2) Açık alanda yetiştirilen meyvelerde çiçeklenme evresinin don riski kapsamına alınması,
risk maliyetindeki artışlar ve çiftçinin ödeyeceği prim de dikkate alınarak, verilen prim desteğine ilave olarak, sadece don riski primine 1/3 oranında ek prim desteği Tarım Sigortaları Havuzuna bütçenin
ilgili tertibinden aktarılarak karşılanır.
Meteorolojik veri paylaĢımı MADDE 3- (1) 5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanunu‘nun 4 üncü maddesi çerçevesinde, Tarım
Sigortalarında teminatların geliştirilmesi, risklerin değerlendirilmesi, aktüerya ve hasar tespit
çalışmalarının etkin bir şekilde yürütülmesi için Meteoroloji Genel Müdürlüğü günlük ve/veya aylık meteorolojik verileri, Tarım Sigortaları Havuzu ile bilgisayar ortamında ücretsiz olarak paylaşır.
Cezai hükümler
MADDE 4- (1) Haksız yere yapılan destekleme ödemeleri, ödeme tarihinden itibaren, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen gecikme
zammı oranları dikkate alınarak, hesaplanan kanuni faizi ile birlikte geri alınır. Haksız ödemenin
yapılmasında, ödemeyi sağlayan belgeleri düzenleyen gerçek ve tüzel kişiler, geri alınacak tutarların tahsilinde müştereken sorumlu tutulurlar.
(2) 5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanunu ile belirlenen sigorta primi destekleme
ödemelerinden, idari hata sonucu düzenlenen belgelerle yapılan ödemeler hariç, haksız yere yararlandığı tespit edilen üreticiler, beş yıl süreyle hiçbir destekleme programından yararlandırılmazlar.
Yürürlük
MADDE 5- (1) Bu Karar 01/01/2015 tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 6- (1) Bu Karar hükümlerini Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı yürütür.
7
SĠGORTACILIĞA GĠRĠġ
Bilal TÜRKMEN
Hazine MüsteĢarlığı - Hayat DıĢı Sigortalar - II Dairesi
1. RĠSK YÖNETĠMĠ
1.1. Risk
Risk yönetimi ve sigorta kavramlarını inceleyebilmek için öncelikle riskin ne olduğunun
anlaşılması gerekir. Risk hayatın her kademesinde görülebilir olmakla birlikte, tanımlanması zor bir
kavramdır. Bu zorluğun temel nedeni, risk olgusunun farklı sektörler ve bakış açıları ile değişik anlamlar kazanabilmesinden kaynaklanmaktadır. Örneğin, finansal açıdan risk ―Bir yatırımdan elde
edilecek getirinin beklenenden farklı olmasıdır.‖ Diğer yandan, sağlık açısından ise risk ―Bir hastalığa
ya da kazaya maruz kalmayı artıran her türlü fiziksel, davranışsal, psikolojik, akli, gelişimsel ya da çevresel faktör.‖ olarak tanımlanabilir.
Eğer genel bir tanımlama yapılacak olursa; risk, gerçekleşebilecek ancak gerçekleşmesi ya da
ne zaman gerçekleşeceği kesin olmayan zarar verici olaylar olarak ifade edilebilir.1
Risk kavramı pek çok alt tür altında incelenebilir. Sigortacılık açısından bakılacak olursa, en temel ayrım saf ve spekülatif risk ayrımıdır.
Spekülatif riskte bir kayıp olasılığı olduğu kadar, bir kazanç elde etme olasılığı da vardır.
Saf riskte ise bir kaybın olduğu ya da olmadığı; bir diğer deyişle, kazancın söz konusu olmadığı durumlardır. Sigortalanabilir riskler, saf risk kategorisinde yer alan risklerdir.
Saf riskler kendi arasında üç alt grupta incelenebilir:
a. KiĢiye Yönelik Riskler:
Bu tür saf riskler, gelir kazanma özelliğinin kaybedilmesine bağlı olarak gelirin ya da mal
varlığının azalması olasılığı ile ilgilidir. Erken ya da zamansız ölüm, emeklilikte yeterli gelire sahip
olamama, hastalanma veya malül kalma ile işsiz kalma riskleri ve kişiye yönelik benzeri riskler bu kapsamda değerlendirilmektedir.
b. Mala Yönelik Riskler:
Bir malın ekonomik değerinin azalması ya da çalınması, yanması gibi olaylar neticesinde
tamamen ortadan kalkması gibi risklerdir.
c. Sorumluluğa Yönelik Riskler
Kişinin kendi davranışları ya da kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçları
neticesinde ortaya çıkan risk durumlarıdır.
1.2. Risk Yönetimi
Riskin farklı bakış açıları itibarıyla pek çok değişik şekilde yorumlanabilmesi mümkün olduğu gibi, riskin yönetilmesi aşamasında da değişik yorum ve bakış açıları bulunmaktadır. Çünkü, riskin
nasıl tanımlandığına ve algılandığına göre yönetim yöntemleri de farklı olabilmektedir. Ancak, genel
bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde; risk yönetimi, riskin tanımlanmasına, analizine,
değerlendirilmesine, mücadele edilmesine ve izlenmesine ilişkin yönetim politikalarının, prosedürlerinin ve uygulamalarının sistematik bütünü olarak tanımlanabilir. Bir başka deyişle; risk
yönetimi, karşılaşılan risklerin tespit edilmesi, bunların olumlu ya da olumsuz etkilerinin belirlenmesi,
bu çerçevede risklerle nasıl baş edileceğinin tespit edilmesi, belirlenen bu yöntemlerin uygulanması ve son olarak da elde edilen sonuçların incelenmesi sürecidir.
2
Risk yönetimi ile riskli bir durumun yaratacağı olumsuz etkilerin en aza indirilmesi ya da eğer
varsa pozitif sonuçların mümkün olabildiğince artırılması sağlanmaya çalışılır. Risk yönetimini belirleyen en önemli faktörlerden bir tanesi, içinde bulunulan risk ortamıdır.
Karşı karşıya kalınan risk, içsel ya da dışsal bir takım etkenlere dayanıyor olabilir. Kimi riskler ise hem
1 Mahir Çipil, ―Risk Yönetimi ve Sigorta‖ (2008., sayfa: 4)
2 Mahir Çipil, ―Risk Yönetimi ve Sigorta‖ (2008., sayfa: 11)
8
iç hem de dış etkenlerden kaynaklanabilir. Organizasyonun türüne, yönetim şekline, faaliyet gösterdiği
iş koluna, bulunduğu coğrafi bölgeye ve diğer çeşitli faktörlere göre maruz kalınabilecek iç ve dış
etkenler farklılık gösterebilir. Risk yönetim sürecinin genel olarak dört temel adımdan oluştuğu söylenebilir:
3
1. Adım
Risk yönetiminin ilk adımı olarak, organizasyonun stratejik hedefleri belirlenmelidir. Sonrasında, risk yönetiminin ne şekilde yürütüleceğine ilişkin politikalar tespit edilerek; bu politikalar
ile stratejik hedefler ilişkilendirilmelidir.
2. Adım
İkinci adımda, risk analizi ve ardından risk değerlemesi yapılır. Risk analizi, risk unsurlarının tanımlanması ve bu kapsamda elde edilen bilgilerin sistematik olarak kullanılmasıdır. Risk
değerlemesinde ise, risk analizinde belirlenen riskler organizasyon tarafından belirlenen risk kriterleri
ile kıyaslanır. Böylelikle, riskler tespit edilmiş ve organizasyonun stratejisi çerçevesinde olası etkileri araştırılmış olur.
3. Adım
1. ve 2. adımlar sonunda ulaşılan tüm veriler ve bilgiler ışığında, en uygun olduğu düşünülen
risk yönetim tekniği seçilir ve uygulamaya konulur. Uygulanabilecek pek çok değişik risk yönetim tekniği bulunmaktadır. Fakat, temel olarak
değerlendirilecek olursa, tüm bu yöntemler dört ana kategori altına toplanabilir:
i. Riskten Kaçınmak
Riskin yaratabileceği olumsuzluklar ile uğraşılmak istenmemesi, riski yönetecek uygun fiyatlı
bir tekniğin bulunamaması gibi durumlar söz konusu olduğunda, riski meydana getiren olaydan kaçınarak riskin tamamen ortadan kaldırılması tercih edilebilir. Bir diğer deyişle, riskten kaçınmak,
riskli bir durumda bulunmama kararı ya da riskli bir durumdan çekilmek olarak da tanımlanabilir.
Örneğin, uçak düşmesi sonucu ölüm ya da yaralanma riskinden kaçınmak için uçağa binmemek riskten kaçınmaktır.
ii. Riski Üzerinde Tutmak
Riski kendi üzerinde tutma tekniği riski kabullenmek olarak da adlandırılabilir. Nitekim, risk
tutmak, belirli bir risk sonucunda meydana gelmesi olası negatif ya da pozitif sonuçların baştan
kabullenilmesidir.
Bir diğer deyişle, riski yönetmek adına hiç bir teknik uygulanmaz ise risk, risk sahibinin riski üzerinde tutması ile yönetilmiş olur. Bu nedenle, belki de en yaygın kullanılan risk yönetim
tekniklerinden bir tanesidir. Kişileri ve kurumları çevreleyen sınırsız sayıdaki riskin varlığı
düşünüldüğünde, pek çok durumda risklerin risk tutmak yöntemi ile yönetildiği görülecektir. Örneğin, kişinin otomobili ile bir kaza yapması durumunda karşılaşabileceği zararları bilmesine karşın sigorta
yaptırmaması riski tutma yöntemidir.
Risk tutma yöntemi, genellikle, riski diğer yöntemler kullanarak yönetmenin yüksek maliyetler
gerektirmesi, negatif sonuçların meydana getireceği zararın göreceli olarak büyük boyutlarda olmayacağının tahmin edilmesi, risk yönetim süreçlerinin iyi işlememesi gibi durumlarda kullanılabilir.
Risk alma kapasitesinin yüksekliği ile doğrudan ilişkili bir yöntemdir.
iii. Riski Azaltmak
Riske bağlı sonuçların gerçekleşme olasılığının azaltılmasına yönelik eylemler, riski azaltmak
olarak adlandırılabilir. Negatif sonucu olabilecek bir olayın meydana gelmemesini ya da meydana gelse dahi
etkilerinin azaltılmasını içeren önlemler risk azaltma yöntemleridir. Olayın meydana gelmemesi için
olanlar kaybın önlenmesi, etkisini azaltmaya yönelik olanlar ise kaybın kontrol edilmesi olarak adlandırılmaktadır. Mesela, bir rafineride yangın çıkma ihtimalinin önlenmesi amacıyla güvenlik
mekanizmalarının kullanılması kaybın önlenmesi iken, yangın çıkması halinde yangına hızla müdahale
edilerek yangının fazla hasar vermeden söndürülebilmesi amacıyla rafineri içerisinde bir itfaiye birimi
oluşturulması ise kaybın kontrolüdür.
3 Mahir Çipil, ―Risk Yönetimi ve Sigorta‖ (2008., sayfa: 17-20)
9
iv. Riski Transfer Etmek
Risk transferi, bir risk sonucu meydana gelebilecek kaybın maliyetinin ya da elde edilebilecek kazancın faydasının bir başka kişi ya da kurumla paylaşılmasıdır.
Bu yöntemde; risk bu konuda uzmanlaşmış bir başka organizasyona bir sözleşme aracılığı ile
devredilir. Örneğin, sigorta sözleşmelerinde risk, belirli bir miktar para karşılığında (prim) bir tarafça (sigortalı) bir başka tarafa (sigorta şirketi) belirli koşullar dahilinde transfer edilir. Nitekim, sigorta
uygulamasına konu olabilecek uygun risk yönetim tekniği riski transfer etmektir.
Risk transferi, var olan riskin gerçekleşmesi ile meydana gelecek mali sonuçları bir başkasına yönlendirdiği için risk yönetimi açısından en uygun çözüm gibi görünebilir. Gerçekten de, oldukça
etkili ve güvenli bir risk yönetimi aracı olarak sıklıkla kullanılır. Bununla birlikte, risk transferinin de
çeşitli olumsuz yanları bulunmaktadır. Öncelikle, risk transferinin belirli bir maliyeti vardır ve kimi
durumlarda bu maliyet son derece yüksek olabilir. Bu tekniği kullanmanın diğer önemli olumsuzlukları, risk transferi ile yeni risklerin ortaya çıkabilmesi (örneğin, riskin transfer edildiği
tarafın mali güçlük yaşama riski) ya da var olan bir takım risklerin farklılaşmasına rağmen varlığını
devam ettirebilmesi gibi. Yukarıda bahsi geçen risk yönetim tekniklerinden bir tanesi diğerlerine göre çok üstündür
demek mümkün değildir. Riske, organizasyona ve diğer pek çok unsura göre bu dört temel risk
yönetim tekniğinin uygunluğu değişebilmektedir. Aşağıda yer alan tablo, kaybın sıklığı ve büyüklüğü
değişkenleri çerçevesinde risk yönetim tekniklerinden hangisinin daha uygun bir seçim olabileceğini göstermektedir.
Kaybın Sıklığı Kaybın Büyüklüğü Uygun Risk Yönetim Tekniği
Düşük Düşük Riski Tutmak
Yüksek Düşük Riski Azaltmak/ Riski Tutmak
Düşük Yüksek Riski Transfer Etmek
Yüksek Yüksek Riskten Kaçınmak
4. Adım
Risk yönetim sürecinin, uygun tekniğin seçilip uygulanmasıyla birlikte sona ermemektedir.
Zira, seçilen tekniğin uygulama sonuçlarının ne olduğu da öğrenilmeli ve bu çerçevede risk yönetiminden istenilen sonuçlara erişilip erişilmediği tespit edilmelidir. Ulaşılan sonuçlar risk yönetimi
konusunda herhangi bir zafiyet ya da geliştirilebilecek bir nokta işaret ediyorsa, risk yönetim
politikalarında gerekli değişiklikler yapılmalıdır.
1.3. Sigorta Risk kavramında olduğu gibi sigorta da farklı şekillerde tanımlanabilir. Bununla birlikte, risk
kavramından farklı olarak sigorta için genel bir tanım yapmak daha mümkündür.
En temel tanımlamayla sigorta, belirli bir ücretin (prim) ödenmesi (sigortalı tarafından) karşılığında, öngörülmüş bir riskin gerçekleşmesine bağlı kaybın parasal olarak karşılanmasını
(sigortacı tarafından) taahhüt eden sözleşmedir.4
Mark Dorfman ―Introduction to Risk Management and Insurance‖ isimli kitabında sigortayı ―Bir tarafın diğer tarafa prim ödediği ve diğer tarafın da bu ödeme karşılığında teminat altına alınmış
bir kaybın meydana gelmesi durumundaki zararı ödemeyi taahhüt ettiği iki taraflı bir sözleşme ilişkisi‖
olarak tanımlamıştır.5
Emmett ve Therese Vaughan ―Fundamentals of Risk and Insurance‖ isimli çalışmalarında sigorta kavramı için ―Yeteri kadar çok sayıda homojen olayın bir grup olarak bir araya getirilerek
kayıpların grup için bütün olarak tahmin edilebilir hale getirilmesi süreci ile riskin azaltılması ve
ortadan kaldırılmasına yönelik ekonomik bir araç‖ tanımını kullanmıştır.6
―Açıklamalı Sigorta ve Reasürans Terimleri Sözlüğü―nde ise sigorta ―aynı türden tehlikeyle
karşı karşıya olan kişilerin, belirli bir miktar para ödemesi yoluyla toplanan tutarın, sadece o tehlikenin
4 Mahir Çipil, ―Risk Yönetimi ve Sigorta‖ (2008., sayfa: 22) 5 Mark S. Dorfman ―Introduction to Risk Management and Insurance‖ (2004., s. 563)
6 Emmett J. Vaughan, Therese Vaughan ―Fundamentals of Risk and Insurance‖ (1999., s. 679)
10
gerçekleşmesi sonucu fiilen zarara uğrayanların zararını karşılamada kullandığı, bir risk transfer
sistemi‖ olarak tanımlanmıştır.7
―Aktüeryal Matematik‖ isimli çalışmada ise sigortanın tanımı ―Makul beklentilerin gerçekleşmesine engel olan rastlantısal olaylar üzerindeki olumsuz finansal etkinin azaltılması yönünde
bir mekanizma‖ şeklinde yapılmıştır.8
Diğer taraftan, Türk Ticaret Kanunu‘na göre; sigorta, sigortacının bir prim karşılığında diğer bir kimsenin para ile ölçülebilir bir menfaatini halele uğratan bir tehlikenin meydana gelmesi halinde
tazminat vermeyi yahut bir veya birkaç kimsenin hayat müddetleri sebebiyle veya hayatlarında
meydana gelen belli bir takım hadiseler dolayısıyla bir para ödemeyi veya sair edalarda bulunmayı
üzerine aldığı bir sözleşme olarak tanımlanmıştır.
Sigortayla ilgili olarak yukarıda verilen tanımlar daha geniş bir bakış açısıyla değerlendirilecek
olursa; sigorta, benzer risklerin bir araya getirilip paylaşılması sayesinde risklerin azaltılması ve
ortadan kaldırılması ile normalde karşılanamayacak parasal kayıpların tazmin edilmesine yönelik bir ekonomik araç olarak da tanımlanabilir. Bir diğer deyişle, sigorta, benzer risklerin ortak bir havuzda
toplanıp idare edilmesidir. Toplanan bu risklerden bir kısmının gerçekleşmesi durumunda ise kayıplar
toplanan primler aracılığıyla havuzdan ödenir.
2. SĠGORTANIN ĠġLEVLERĠ
Çok önemli bir risk transfer aracı olan sigorta, bireysel, kurumsal ve de toplumsal açıdan çeşitli
işlevlere sahiptir. Nitekim, sigorta gibi bir enstrüman olmasa, gerek gerçek gerekse de tüzel kişilerin
karşı karşıya olduğu risklerin transfer edilmesinde ciddi sorunlar yaşanabilir.
Sigortanın temel işlevlerinin ekonomik ve sosyal işlevler olmak üzere 2 başlık altında
değerlendirilmesi mümkündür:
2.1. Sigortanın Sosyal ĠĢlevleri
Sigortacılığın sunduğu hizmetler sayesinde insanoğlunun yaşamında giderek artan sayıda yer
almakta olan riskler transfer edilebilmektedir. Böylece, sosyal dengeler açısından çok önemli bir takım
işlevler yerine getirilebilmektedir:
i. Güven
Risklerin transfer edilmesini sağlayan bir enstrüman olması nedeniyle, sigortanın güven yaratan bir etkisi bulunmaktadır. Riskini sigortacıya devretmiş olan sigortalı, normalde üzerinde
taşımak zorunda kalacağı risklerin yaratacağı endişeden kurtulmuş olduğu için sigorta sözleşmesinde
yer alan risklere karşı güven içinde olacaktır.
ii. Emniyet
Sigorta, insanlara ve kurumlara maddi kayıplarını telafi etme fırsatı sunduğu kadar, kayıpların ortaya çıkmasından kaçınmalarında da, yani riskin azaltılmasında da yardımcı olur. Sigortacılık sektörü
bu fonksiyonunu, güvenlik standartlarının ve önlemlerinin artırılmasını destekleyerek sağlar. Örneğin,
İngiltere‘de sigorta şirketleri müfettişleri 1868 yılından bu yana binalar için yangın standartları
belirlemektedir. Yine İngiltere‘de, ulusal yangın güvenlik organizasyonu olarak 1946 yılında kurulan ―Fire Protection Association‖, sigorta şirketleri tarafından çok güçlü bir şekilde desteklenmektedir.
Sigorta sektörünün bu ve benzeri destekleri sayesinde pek çok riskin azaltılması sağlanarak güvenlik
artırılmaktadır.
iii. Sosyal Sorumluluk
Sigortanın bir diğer sosyal işlevi ise, sigortacılık sektöründe yer alan şirketlerin sosyal sorumluluk anlayışı ile hareket ederek sponsorluk, bağış ve eğitim desteği gibi faaliyetler ile içinde
bulundukları toplumların sosyal hayatını geliştirmeleridir.
7 Milli Reasürans ―Açıklamalı Sigorta ve Reasürans Terimleri Sözlüğü‖ (2005., s. 148) 8 Newton L. Bowers, Hans U. Gerber, James C. Hickman, Donald A. Jones, Cecil J. Nesbitt ―Actuarial
Mathematics‖ (1989., s. 1)
11
2.2. Sigortanın Ekonomik ĠĢlevleri
Sigorta mekanizması pek çok ekonomik işlev de sunmaktadır. Bu ekonomik işlevlerin çeşitli vasıtalarla sağladıkları katkılarla sigorta endüstrisi ekonomik büyüme için itici güçlerden biri
olmaktadır.
i. Kayıpların Telafisi
Sigorta, risklerin yaratacağı ekonomik kayıpların telafisinde devreye girerek bu kayıpların
ekonomi üzerinde yaratacağı yükü ortadan kaldırmaktadır. Örneğin, bir fabrikanın çıkan bir yangın
neticesinde uğrayacağı zarar, yangın sigortası kapsamında karşılandığında fabrika sahibinin uğradığı kayıplar telafi edilmiş olacaktır.
ii. Fon Yaratma Kapasitesi
Sigorta ürünleri vasıtasıyla toplanan fonlar, ekonominin ihtiyaç duyduğu yatırım kaynaklarını
sağlayarak diğer sektörlerdeki gelişmeleri desteklemektedir. Özellikle uzun vadeli sigortacılık ürünleri
fon yaratma kapasiteleri ile ciddi kaynak imkanları sunabilmektedir. Örneğin, hayat sigortası primlerinin yatırıma yönlendirilen kısımlarının gerek para gerekse de sermaye piyasasındaki fonlar
vasıtasıyla değerlendirilmesi neticesinde ülkenin fon yaratma kapasitesi sigortacılıkla artırılmış
olmaktadır.
iii. GiriĢimciliği Desteklemesi
Sigortanın sağladığı güvence ve sigorta fonlarının yarattığı kaynak, girişimler için çok önemli
iki itici güç sağlamaktadır. Birincisi, sigortanın güvence işlevi ile girişimciler yeni işler kurmak ve var
olan işleri geliştirmek için daha çok risk alabilmekte, mevcut kaynaklarını daha etkin biçimde kullanabilmektedir. İkincisi ise, sigortanın fon yaratma işlevi girişimcilere yeni projeler geliştirmek ya
da mevcut işleri devam ettirmek/geliştirmek için finansman bulma konusunda destek sağlar.
iv. Kamu Üzerindeki Mali Yükün Azaltılması
Sigortanın bir diğer işlevi kamu üzerindeki mali yükü azaltıcı özelliklere sahip olmasıdır.
Örneğin, hayat sigortaları ve özel emeklilik sistemleri ürünleri ile sosyal güvenlik sisteminin sunduğu imkânların tamamlanması, sosyal güvenlik mekanizmasının devletin üzerinde yarattığı ekonomik yükü
hafifletmektedir. Bu konuda bir diğer örnek olarak ise afet sigortaları verilebilir. Afet sigortaları
tarafından karşılanan zararlar ile özellikle büyük ölçekli afetlerin kamu maliyesi üzerinde
yaratabileceği olumsuz etkiler azaltılabilmektedir.
v. Dolaylı Avantajlar
Sigortanın doğrudan sunduğu ekonomik işlevlerin yanı sıra, dolaylı işlevlerle sağladığı katkılar da bulunmaktadır. Bunların başlıcaları sigorta sözleşmelerinin vergi kaynağı olarak değerlendirilebilmesi ve sigortacılık sektöründe yer alan çok sayıda aktör (sigorta şirketleri, aracılar,
sigorta eksperleri gibi) vasıtasıyla istihdama katkıda bulunmasıdır.
3. SĠGORTA SÖZLEġMESĠ ve SĠGORTANIN TARAFLARI
3.1. Sigorta SözleĢmesi
Sigorta, ―Güncel Türkçe Sözlük‖teki anlamıyla, ―bir şeyin veya bir kimsenin herhangi bir
yönden ileride karşılaşabileceği zararı gidermek için önceden ödenen prim karşılığında bu işle uğraşan
kuruluşla yapılan iki taraflı bağlantı sözleşmesi‖dir. ―Bilim ve Sanat Terimleri Sözlüğü‖nde ise sigorta, ―doğal afet, kaza, yangın, hırsızlık, ölüm, kuraklık gibi riskler yüzünden gelecekte ortaya
çıkabilecek kayıpları karşılamak amacıyla belli bir prim karşılığında satın alınan güvence‖ olarak
tanımlanmıştır. ―Açıklamalı Sigorta ve Reasürans Terimleri Sözlüğü‖nde sigorta, ―aynı türden tehlikeyle karşı karşıya olan kişilerin, belirli bir miktar para ödemesi yoluyla toplanan tutarın, sadece o
tehlikenin gerçekleşmesi sonucu fiilen zarara uğrayanların zararını karşılamada kullanıldığı, bir risk
transfer sistemi‖ olarak ifadelendirilmiştir. Daha geniş bir ifadeyle sigortayı, birbirine benzeyen veya birbirinin aynı olan muhtelif
rizikolara uğrayacak olan kişilerin bu işi meslek edinen ve ticari bir faaliyet olarak üstlenen oluşum ve
organizasyonlara (sigorta şirketleri) belirli bir karşılık (prim) ödemek suretiyle taraflar arasında
12
kararlaştırılan süre zarfında (vade içerisinde) teminat altına alınan risklerin (rizikonun) gerçekleşmesi
halinde ortaya çıkan zararın giderilmesi için bir talep hakkına sahip olunması şeklinde tanımlamak
mümkündür. Nitekim, Türk Ticaret Kanununun (TTK) 1401 inci maddesinde sigorta sözleşmesinin tanımı
yapılmıştır. Buna göre, sigorta sözleşmesi, sigortacının bir prim karşılığında kişinin para ile ölçülebilir
bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla
bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşmedir.
Tanımdan da anlaşılacağı üzere, sigorta sözleşmesiyle sigortacı belli durumlarda tazminat
ödeme taahhüdüne girmektedir. Ancak, sigortacının düzenlediği sözleşme dolayısıyla sigortalısına karşı bir tazminat sorumluluğundan bahsedilebilmesi için öncelikle sözleşmede öngörülen rizikoların;
sözleşmede belirtilen süre ve coğrafi alan ve/veya yerde, sigorta genel şartlarında düzenlenen ve
sigortacının sorumluluğuna girdiği beyan ve kabul olunan hallerden birinin somut bir şekilde ortaya çıkması suretiyle ve varsa sigorta genel şartları ile özel şartlar dahilinde gerçekleşmesi şartları aranır.
Bununla birlikte, sigortadan faydalanan veya sigorta ettiren kimsenin kanunla yasak edilmiş,
ahlâka ve adaba aykırı olan fiilinden doğabilecek bir zarara karşı sigorta yapılamayacağı TTK‘da
belirtilmiştir. TTK‘da yapılan tanım çerçevesinde, sigorta sözleşmesinin unsurları aşağıdaki şekilde
sıralanabilir.
Sigortacı
Sigorta Ettiren
Sigorta Menfaati
Risk
Sigorta Bedeli
Prim (Sigorta Ücreti)
3.1.1. Sigorta SözleĢmesinin KuruluĢu
Borçlar Hukuku alanındaki diğer sözleşmelerde olduğu gibi sigorta sözleşmesi de tarafların
karşılıklı ve birbirine uygun beyanı ile kurulmaktadır. Sigortacılık uygulamasında icapta bulunan
genellikle sigorta ettirendir ve bu icap çoğunlukla sigorta şirketi tarafından sigorta ettirene verilen
teklifname formunun doldurulması ile olur. Sigorta sözleşmesinde kabul beyanın açık veya örtülü olması mümkün olmakla birlikte uygulamada sigorta şirketi kabul beyanını poliçeyi sigorta ettirene
vermekle açıklamış olur.9
Sigorta sözleşmesinin akdî herhangi bir şekle tabî olmamakla birlikte, sözleşmenin ispatı için yazılı delil aranmaktadır
10.
3.1.2. Sigorta SözleĢmesinin Sona Ermesi
Sigorta sözleşmesinin sona ermesi durumunda, sözleşme sigorta şirketi, sigorta ettiren ve
dolayısıyla ilgili üçüncü şahıslar bakımından geçerliliğini yitirmektedir. Genel olarak, bir sigorta
sözleşmesi aşağıdaki durumlardan birinin varlığı halinde sona erer:
Sigorta sözleşmesinde yazılı olan sona erme tarihine ulaşılmasıyla, yani sigorta süresinin
bitmesiyle,
9 Metezade vd. 2011
10 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu‘nun 1424. Maddesinde poliçe verme yükümlülüğü düzenlenmiş, poliçenin
verilmediği hallerde sözleşmenin ispatının genel hükümlere tâbi olduğu belirtilmiştir.
13
Taraflardan birinin sözleşmede öngörülen bazı şartları yerine getirmemesinden doğan fesih
haliyle,
Sigorta ettirenin kendi iradesiyle,
Sigorta şirketinin, sözleşmeye konu riskin ağırlaşması nedeniyle sözleşmeyi tek taraflı
feshetmesiyle,
Kimi sigorta branşlarında ise, riskin gerçekleşmesiyle11
3.2. Sigortanın Tarafları
Sigorta sözleşmesinin tanımına göre, temel olarak bir tarafta sigorta teminatı vermek üzere
―sigortacı‖ yer alırken, diğer tarafta da riziko ile karşı karşıya olan ―sigortalı‖ bulunmaktadır.
Sigorta sözleşmesinin taraflarını kısaca aşağıdaki şekilde tanımlamak mümkündür:
Sigorta Ettiren
Sigortacı ile sigorta sözleşmesi akdederek sigortalının menfaatini sigortacı nezdinde prim ödemek suretiyle teminat altına alan kişidir. Bir diğer deyişle, sigorta ettiren, sigorta şirketinden sigorta
güvencesini satın alan kişi demek olup, sigorta sözleşmesinin kurucu taraflarından biridir.
Genellikle, bir sigorta sözleşmesinde sigorta ettiren, sigortalı ve lehdar (sigortadan yararlanan kişi) aynı kişi olmaktadır. Bununla birlikte, bazı sigorta sözleşmelerinde sigorta şirketinin karşısında
taraf olarak farklı kişiler de bulunabilir. Yani, sigorta ettiren, sigortalı ve lehdar ayrı ayrı kişiler
olabilir. Sigorta ettiren ile sigortalının farklı kişiler olabileceğine ilişkin bir örnek şu şekilde olabilir:
Yanında çalışan bir kişi için sağlık sigortası yaptıran bir işveren bu durumda sigorta ettirendir; ancak sigortanın sunduğu güvenceden yararlanan kişi başkası, yani çalışandır.
Sigortalı Zarar sigortalarında menfaati teminat altına alınan, can sigortalarında ise üzerinde risk gerçekleşme
ihtimali olan kişidir. Yani, sigorta sözleşmesi ile kendisine teminat sunulan taraf, sigortalıdır.
Böylelikle, sigorta sözleşmesinin bir tarafı olarak, teminat kapsamındaki risklerden birinin
gerçekleşmesi neticesinde oluşan hasarın sigorta şirketinden tazmin edilmesi için talepte bulunmaya yasal olarak hakkı bulunan kişidir.
Yukarıda da değinildiği üzere, sigortalı ile sigorta ettirenin aynı kişiler olmasına gerek yoktur.
Nitekim, örnekte işveren sigorta ettirenken, çalışansa sigortalıdır. Primi ödeyen ve sigorta ürününü satın alan kişi işverenken, çalışan ise menfaat sahibi olup, sözleşmede belirtilen riskin gerçekleşmesi
durumunda tazminat talebinde bulunma hakkı olan şahıstır.
Lehdar
Can sigortalarında, sigorta sözleşmesine taraf olmamakla birlikte, lehine sigorta sözleşmesi
akdedilen ve rizikonun gerçekleşmesi hâlinde kural olarak sigorta tazminatını sigortacıdan isteme
hakkına sahip olan kişidir. Örneğin, bir kişinin kendi ölüm riski çerçevesinde hayat sigortası satın aldığını düşünelim. Riskin gerçekleşmesi yani sigorta ettiren kişinin ölmesi halinde poliçede belirtilen
hakların ödeneceği kişi, sigortayı yaptıran yani ölen kişinin lehdarıdır. Lehdarın adı sigorta
sözleşmesinde sigortalı ya da sigorta ettiren olarak geçmemesine karşın, sigorta şirketinin yapacağı ödemeden faydalanacak kişidir.
Sigortacı/ Sigorta ġirketi
Belli bir prim karşılığında sigorta sözleşmesi ile risk üstlenen kişidir. Bir diğer deyişle, sigorta ettiren
tarafından ödenen belirli bir miktar prim karşılığında sigortalıya ya da tazminattan yararlanacağı
belirtilmiş olan kişiye sözleşmede belirtilen riskin gerçekleşmesi durumunda tazminat ödemeyi taahhüt
eden kişidir. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu uyarınca sigorta şirketleri ülkemizde anonim şirket ya da kooperatif olarak kurulabilmektedir. Söz konusu şirketler ruhsatname almak kaydıyla sigortacılık
faaliyetinde bulunabilir.
11 Hayat sigortalarında sigortalının ölmesi ya da diğer kimi sigorta branşlarda tam ziya durumu gibi.
14
Ġpotekli Alacaklı
Sigortalı kıymet üzerinde yasal olarak tanınmış öncelikli bir hakka sahip olan taraf ve gerçek
hak sahibidir. Poliçede tanımlanan risk gerçekleşmeden önce tesis edilmiş olması şartıyla, sigorta
tazminatını talep hakkı bu öncelikli alacaklıya ait olur. Sigorta şirketi onay almak şartıyla sigorta tazminatını ödeyebilir.
Zarar Gören Üçüncü ġahıs
Sorumluluk sigortalarında zarar gören üçüncü şahsa yasa veya sigorta sözleşmesi ile doğrudan
sigorta şirketine başvurma hakkı tanınabilir. Bu halde zarar gören, doğrudan sigorta şirketine başvurup sigorta tazminatının kendisine ödenmesini talep edebilir.
4. SĠGORTALANABĠLĠRLĠK KAVRAMI
Diğer bölümlerde detaylı olarak incelendiği üzere, sigorta bir risk yönetim tekniğidir. Ancak, sigorta her risk için kullanılabilir bir risk yönetim tekniği de değildir. Sigortalanabilirlik kavramı, hangi
risklerin ticari olarak sigortalanabilir olduğunu belirleyen bir takım temel kıstasları düzenlemektedir.12
a. Homojenlik
Sigorta konusu risk, homojen şekilde gruplanabilecek bir yapıda olmalıdır. Eğer risk homojen yani benzer yapıda olmaz ise, bu risklerin bir araya getirilerek yönetilmesinin avantajı ortadan kalkmış
olur. Yani, farklı riskleri bir araya getirerek sigorta aracılığıyla bir ―risk havuzu‖ meydana getirilemez.
b. Büyük Sayılar Kanunu
Bir rastlantısal değişkenin uzun vadedeki değişmezliğini açıklayan bir olasılık kuramıdır.
Büyük Sayılar Kanununa göre, sınırlı bir beklenen değer ile bağımsız ve özdeş olarak dağıtılmış rastlantısal değişkenler söz konusu olduğunda, bu gözlemlerin ortalaması nihayetinde beklenen değere
yaklaşır. Örneğin, elinize aldığınız madeni bir parayı havaya fırlattığınızda yazı gelme olasılığı yüzde
50‘dir. Ancak, para üst üste üç kere atılmasına rağmen her seferinde yazı gelebilir. Bu durumda, yüzde
12,5 yani gerçekleşen sonuç yüzde 50‘den yani beklenen değerden çok farklıdır. Bununla birlikte, eğer para üç kez değil de çok fazla kez atılacak olursa çıkacak sonucun yüzde 50‘ye yaklaşmış olma
olasılığı çok fazladır. Mesela, parayı eğer yüz bin kez atıp sonucuna bakacak olursanız, yaklaşık yüzde
50 yazı geldiğini görebilirsiniz. Büyük Sayılar Kanunu uyarınca, sigorta şirketinin üzerinde tuttuğu risk sayısı arttıkça,
gerçekleşen sonuçların beklenen değerlere yaklaşma olasılığı da tıpkı yukarıdaki örnekte olduğu gibi
artacaktır. Bu sebeple, sigorta şirketlerinin amaçladıkları, çok sayıda ve homojen riski sigortalayarak istatistik ve olasılık hesaplarına dayandırdıkları beklenen hasar değerlerinin gerçekleşecek hasar
değerlerine yaklaşmasını, böylelikle de geleceği daha iyi tahmin ederek daha iyi fiyatlandırma
yapmaktır.
c. Ölçülebilir Risk
Sigorta sözleşmesine konu olacak risk, istatistiki olarak ölçülebilir olmalıdır. Aksi takdirde,
sigorta şirketinin bu konuda sunacağı sigorta ürününü fiyatlandırması yani geçerli bir prim belirlemesi olanaksız olacaktır.
d. Kazaen Hasar
Sigortacılıkta hasar, kaza sonucu gerçekleşmeli yani tesadüfe dayanıyor olmalı; sigortalının ya da sigorta kapsamında hak sahibi olacak kişinin kontrolü dışında gerçekleşmelidir. Sigortalının bilinçli
olarak bir hasara yol açması, sigorta şirketini dolandırarak haksız yere tazminat elde etme çabası
anlamına gelebilmektedir. Mesela, bir araç sahibinin sigortalı aracını çalınmış gibi göstererek sigorta şirketinden para almaya çalışması gibi.
12 Mahir Çipil, ―Risk Yönetimi ve Sigorta‖ (2008., sayfa: 53-55)
15
e. Hesaplanabilir Hasar
Sigortacılıktaki ana mantık, sigorta sözleşmesine konu riskin meydana gelmesi sonucunda ortaya çıkan hasarın yol açtığı parayla ölçülebilir kaybın telafisidir. Bu nedenle, hasar sonucu meydana
gelen kayıp maddi olarak hesaplanabilir olmalıdır. Hasarın hesaplanabilir ve bu hesabın da parayla
ifade edilebilir olmaması durumunda sigorta şirketinin hasarı ödemesi mümkün olmayacaktır.
f. Tanımlanabilir Hasar
Hasarın hesaplanabilirliği ile ilişkilendirilebilecek bu özelliğe göre, hasarın meydana geldiği
zaman, yer ve hasara neden olan olay tanımlanabilir nitelikte olmalıdır. Mesela, bir otomobil kazasında, aracın nerede, ne zaman ve ne şekilde kaza yaptığı bilinebilirse, meydana gelen hasarın
sigorta sözleşmesi kapsamında tazminat ödemesine konu olup olamayacağı kararlaştırılabilir.
g. Yeterince Büyük Hasar
Eğer meydana gelecek hasar parasal olarak son derece küçük miktarlarda ise bu hasarla ilgili
risk sigortalanmaz. Bir diğer deyişle, sigortalı açısından olası bir hasarın değeri anlamlı olabilecek
kadar büyük olmalıdır.
h. Ödenebilir Prim
Hesaplanabilir hasar kısmında da belirtildiği üzere, bir sigorta priminin hesaplanmasında temel
ölçütler hasarın gerçekleşme olasılığı ve parasal değeridir. Eğer bu ikisinden biri ya da ikisi birden çok yüksekse, yani hasarın gerçekleşme olasılığı çok fazla ve/veya meydana gelebilecek hasarın parasal
değeri çok büyük miktarlarda ise sunulan teminata kıyasla bu riskin sigorta primi de çok yüksek bir
miktar olabilecektir. Bir sigorta şirketi bu teminatı sunsa bile, prim çok yüksek olacağı için, büyük ihtimalle, sigorta sözleşmesini satın alacak kişi bulunamayacaktır.
5. SĠGORTANIN TEMEL PRENSĠPLERĠ
Literatürde genel kabul görmüş altı tane sigorta genel prensibi bulunmaktadır:
5.1. Sigortalanabilir Menfaat
Sigorta sözleşmesinin temel dayanağı olan sigortalanabilir menfaat, sigorta ettiren ile sigorta
konusu arasındaki hukuki ve mali ilişkiden kaynaklanan sigorta ettirme hakkını ifade eder.
Sigortalanabilir menfaat, can, mal veya sorumluluk olabilir. Sigorta sözleşmesi ile sigorta sözleşmesine konu şeyin ya da sorumluluğun parayla ölçülebilir
değerindeki azalışın telafi edilmesi güvence altına alınmış olur. Örneğin, sigortalı bir evde su baskını
olursa, sigorta şirketi bu riske karşı teminat verdiği için evi baskın öncesi tıpatıp haline getirmekle sorumlu değildir. Hasar tespit süreci sonrasında belirlenen miktarı sigortalıya ödeyerek sigortalının
kaybının yani parayla ölçülebilir değerdeki azalışın karşılanmasına yardımcı olur. Başka bir örnekle,
sorumluluk sigortası satın alan bir mali müşavir, bu sigorta ile sorumluluğunu ortadan kaldırmış olmaz.
Sadece, sorumluluğu neticesinde parasal bir kayba uğrayacak olursa, sigorta sözleşmesi sayesinde bu riske karşı parasal bir güvenceye kavuşmuş olur. Diğer bir ifadeyle, satın aldığı sorumluluk sigortasıyla
sorumluluğunu kabul etmekte, ancak sorumluluğun neticesi olan zararı karşılama veya tazminat ödeme
borcundan kurtulmaktadır. Türk Ticaret Kanunu‘nda da sigortalanan mal ile sigortalı arasında parasal ve yasal bir menfaat
ilişkisi olması gerekliliği ifade edilmektedir.13
Mesela, bir şahıs evini su basması riskine karşı
sigortalayabilir. Çünkü bu riske karşı sigortalanan değer olan evin parasal bir karşılığı vardır ve
sigortalının bu değer üzerindeki menfaati yasaldır. Ancak, kişinin bir başkasına ait evi su basmasına karşı sigortalayarak riskin gerçekleşmesi durumunda tazminat alması mümkün değildir. Çünkü, söz
konusu menfaat üzerinde yasal bir hakkı yoktur. Kişi bir başkasına ait menfaati sigortalamak için
sigorta ettiren sıfatı ile sigorta sözleşmesi satın alabilir; ancak lehdar olarak tazminat talep edemez. Bu çerçevede, sigortalanabilir menfaatin unsurları şu şekilde sıralanabilir:
14
13
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, madde 1453. 14 Cahit Nomer, Hüseyin Yunak ―Sigortanın Genel Prensipleri‖ (2000), s.: 64.
16
Sigortalanabilir nitelikte bir mal, can ya da sorumluluk olmalı ve bunlar sigorta konusunu
teşkil etmeli,
Sigortalı ile sigorta konusu arasındaki finansal, hukuki, ahlaki ve geçerli bir ilişki bulunmalı,
Bu ilişki para ile ölçülebilir nitelikte olmalı,
Sigortalı, sigortalanan malın sahibi olmak zorunda olmayıp; sigorta konusu üzerinde
menfaatinin bulunması yeterlidir. Örneğin, emanetçi ve yediemin, intifa hakkı sahibi, ipotek ve
rehin hakkı sahibi ya da kiracılık gibi durumlarda malik olmaksızın sigortalanabilir menfaatten
söz edilebilmektedir.
5.2. Azami Ġyi Niyet
Her türlü ticari ilişkide tarafların iyi niyet ile yaklaşması beklenir. Fakat, sigorta gibi güven üzerine kurulu bir enstrümanda tarafların iyi niyetten fazlasını göstermeleri gerekmektedir. Bu sebeple,
Sigortanın Temel Prensipleri arasında ―iyi niyet‖ değil ―azami iyi niyet‖ prensibi yer almaktadır.
Nitekim, sigorta sözleşmesine konu tarafların azami yani en üst seviyede iyi niyet gösterecekleri varsayılmaktadır.
Bu çerçevede, bir sigorta sözleşmesinin tarafları olan sigorta şirketi ile sigortalı, sigorta
sözleşmesini kabul ederken diğer tarafın verdiği bilginin doğru olduğuna güvenmek durumundadır. Sigortacılık literatüründe, bir sigorta şirketinin sigorta sözleşmesini kabul edip etmemesinde ya
da öngöreceği koşul ve fiyatlarda etkili olabilecek her türlü bilgi ve maddi verilere esaslı husus15
adı
verilir. Sigorta şirketi açısından bakacak olursak, sigortalının sigorta sözleşmesi ile ilgisi olan tüm
esaslı hususları doğru ve tam bir şekilde sigorta şirketine vermesi gerekir. Böylelikle, sigorta şirketi, sigortalının sunduğu esaslı hususlara güvenerek teklif verip vermeyeceğine karar verir ve eğer sigorta
sözleşmesi teklif edecekse buna ilişkin fiyatlandırmayı yapar. Sigortalının esaslı hususları hatalı ya da
eksik verdiğinin tespit edilmesi durumunda sigorta şirketinin sözleşmeyi feshetme hakkı vardır. Diğer taraftan, sigortalı açısından da karşı tarafın azami iyi niyet ile yaklaşması beklenir. Bir
menfaatini sigorta ettirmek üzere sigorta şirketine ya da aracısına başvuran kişi, kendi ihtiyaçlarına
yönelik ürünü belirlemede sigortacının vermiş olduğu teknik bilgiye güvenmek durumundadır.
Özetle, sigorta sözleşmesinin oluşturulmasında hem sigortalı, hem de sigorta şirketi açısından geçerli olan ortak nokta, diğer tarafın vermiş olduğu bilgiye güvenmek durumunda olmalarıdır.
Taraflardan birinin iyi niyetli olmaması nedeniyle diğer tarafa gerçek olmayan bilgi vermesi ya da bir
takım bilgileri gizlemesi, karşı tarafı yanıltarak istemediği bir sözleşmeye girmesini sağlayabilir. Böyle bir durum, azami iyi niyet prensibinin ihlali olup, karşı tarafa sözleşmenin feshi hakkını
verebilmektedir.
5.3. Tazminat
Tazminat, sigorta sözleşmesine konu bir hasar meydana gelmesi durumunda sigortalının zarar
gören menfaatinin telafisi için sigorta şirketi tarafından sigortalıya ödenen miktardır. Tazminat, sigorta
bedelini, yani teminat kapsamındaki bir riskin gerçekleşmesi halinde sigortacının ödemekle yükümlü olduğu ve poliçede belirtilen tazminata esas oluşturan azami bedeli aşamaz. Bu çerçevede, tazminat
prensibinin amacı sigortalının uğramış olduğu para ile ölçülebilir kaybı gidermektir.
Bir diğer deyişle, tazminat prensibi çerçevesinde sigorta sözleşmesinin amacı zarar görenin ekonomik durumunu zarardan önceki düzeyine getirmektir. Bu çerçevede, tazminat prensibindeki
temel mantığın sigortalının sigorta şirketinden alacağı tazminat ile zenginleşmemesi düşüncesidir de
denilebilir. Böylelikle, hukukta sebepsiz zenginleşme olarak adlandırılan ve haklı bir sebep olmadığı halde başkası aleyhine zenginleşme olarak açıklanabilecek durumun gerçekleşmesi engellenmek
istenmektedir.
Örneğin, aracı için 30 bin TL sigorta bedeli ile kasko sigortası satın alan bir kişinin kaza
yaptığını ve aracının tamamen kullanılamaz hale geldiğini düşünelim. Bu durumda, sigorta şirketinin ödeyeceği tazminat miktarı hiç bir şekilde 30 bin TL‘yi yani sigorta bedelini geçemeyecektir. Zira,
sigortayla sigortalının menfaatinin parasal değerini hasardan hemen önceki konumuna getirilmesi
amaçlandığından, sigortalının riskin gerçekleşmesi nedeniyle kâr elde etmesi öngörülmez. Sigorta şirketi, tazminat ödeme sorumluluğunu farklı yollarla yerine getirebilir. Nakit ödeme,
tamir ettirme, yerine koyma ya da yenileme gibi.
15 Cahit Nomer, Hüseyin Yunak ―Sigortanın Genel Prensipleri‖ (2000), s.: 67.
17
Kimi durumlarda sigorta sözleşmesinde geçen sigorta bedeli (sigortacının sorumluluğu sigorta
bedeli ile sınırlıdır) ile sigorta değeri (sigorta değeri sigorta olunan menfaatin tam değeridir) olarak
ifade edilen sigorta konusu gerçek değer arasında farklılıklar olabilir. Bu durumlar tazminat sigortasına konu poliçelerde geçerli olabilir. Örneğin, aĢkın sigorta olarak adlandırılan durumda sigorta bedeli
sigorta konusu değerden fazla olur. Aşkın sigorta durumunun olması halinde, sigorta bedelinin sigorta
değerini aşan kısmı geçersiz olacaktır. Böyle bir durumda, sigorta şirketi söz konusu aşan kısma ait primi sigorta ettirene iade etmelidir.
Aşkın sigortanın tersi duruma ise eksik sigorta denmektedir. Eksik sigortada sigorta bedeli
sigorta konusu değerden az olmaktadır. Sigorta ettiren prim miktarını düşürmek amacıyla bilinçli
olarak ya da farkına varmayarak sigortaladığı malı gerçek değerinin daha altında bir değer ile sigorta ettirebilir. Eksik sigorta uygulamasında, tam hasar halinde, sigorta şirketinin ödeyeceği en fazla miktar,
poliçede beyan edilmiş sigorta bedeli kadar olacaktır. Kısmi hasarlarda ise sigorta şirketinin ödeyeceği
tazminat; gerçekleşen zarar tutarı sigorta bedelinin sigorta değerine oranı kadar indirilecektir. TTK‘nin 1462 nci maddesinde aksine sözleşme yoksa demek suretiyle aksinin kararlaştırılabileceğini
öngörmüştür.
5.4. Halefiyet
Tazminat prensibinde değinildiği üzere, sigortacılıkta temel olan nokta, sigorta sözleşmesinde
bahsi geçen riskin meydana gelmesi durumunda sigortalının parasal anlamda azalmış olan menfaatinin
telafi edilmesidir. Halefiyet prensibi, bu açıdan tazminat prensibinin bir uzantısı sayılabilir. Eğer hasar bir başka kişinin kusuru neticesinde meydana gelmiş ise sigortalı bu kişiye başvurarak zararının o
kişiyle ilgili kısmının tazmin edilmesini isteyebilir. Bu çerçevede, sigorta şirketi sigortalıya bir
tazminat ödemesi yapmış ise kusuru olan kişiye başvurma hakkı da bu ödemeyle birlikte sigorta şirketine geçmiş olur. Hukuk dilinde bu duruma rücu etmek denilmektedir. Bir diğer deyişle, rücu bir
kişinin hukuken diğer bir kişinin yerine geçerek üçüncü kişilere karşı onun haklarını sorumlu kişiler
nezdinde aramasıdır.
Sigortacı halefiyet ilkesi gereğince, ödediği tazminat kadar bir meblağ için sigortalının yerine geçer. Böylelikle sigortacı, ödediği tazminat kadar meblağı hasara sebep olanlara rücu ederek geri ister.
Mal ve sorumluluk sigortalarında, sigortalının hem sigorta şirketinden, hem de hasara sebep olan
kişilerden çifte tazminat alması da bu şekilde önlenmiş olur. Mesela, iki araçlı bir trafik kazası olduğunu varsayalım: A aracının sürücüsü, B sürücüsünün
aracına arkadan çarparak zarara yol açıyor. A aracının sürücüsü kusurlu olduğu için, normal koşullarda
B aracının sahibine bu zararı ödemelidir. Ancak, B aracının sahibi söz konusu zarar miktarını doğrudan A aracının sürücüsünden almak yerine aracı için kasko sigortası yaptırdığı sigorta şirketine gider ise,
şirket B aracındaki hasarı karşılar. Sonrasında ise B aracının sahibinin, A aracının sürücüsüne giderek
hasarını karşılamasını talep etme hakkı artık kalmaz. Bu hak, tazminat ödemesini yaptığı için sigorta
şirketine geçmiş olur. B aracını sigortalayan sigorta şirketi bu araçtaki hasarı karşılamış olduğu için bu olayda sigortalının yerine geçmiş sayılır ve A aracının sürücüsüne hasarı karşılaması için başvurma
hakkını elde etmiş olur. Sigorta şirketi, bu hakkı sigortalıyla arasında var olan sigorta sözleşmesi ile
elde etmektedir. Sonuç olarak, B aracının sahibinin aynı olay için hem sigorta şirketinden, hem de A aracının sürücüsünden para alması engellendiği için sebepsiz zenginleşme olmamış olur.
5.5. Hasara Katılım
Hasara katılım prensibi, tıpkı halefiyet prensibi gibi tazminat prensibinin bir uzantısı sayılabilir. Çünkü, hasara katılım prensibinin de temel noktası, sigortalının gerçek zararından fazlasını
sigorta aracılığıyla elde etmemesidir.
Hasara katılım prensibi, sigorta konusu aynı değerin aynı risklere karşı birden fazla sigorta şirketine sigorta ettirilmiş olduğu durumlarda; sigortalının zararı için birden çok sigorta şirketinden
aynı hasar kapsamında tazminat almasını engeller. Bir diğer deyişle, hasara katılım prensibi, poliçe
şartları uyarınca hasarı ödenmiş olan bir sigorta şirketinin aynı hasardan dolayı herhangi bir şekilde sorumlu olan diğer sigortacıları hasarı paylaşmaya davet hakkıdır.
5.6. Yakın Neden
Yakın neden, bir hasarın meydana gelmesine sebebiyet veren en etkili yani hakim nedendir. Bu prensibe göre, hasara yol açan nedenin sigorta sözleşmesi ile güvence altına alınmış olması
gerekmektedir. Yani, hasar nedeni, sigorta sözleşmesinde yer alan genel ve özel şartlarda belirlenen
teminat kapsamında olmalıdır.
18
Mesela bir kasko sigortasında, sel gibi bir doğal afet nedeni ile sigortalı araçta hasar meydana
geldiğini ve sigortalının sigorta şirketine hasar bildirimi yaptığını varsayalım. Bu durumda, sigorta
şirketi, sigortanın genel ve özel şartlarına bakarak sel nedeninin sigorta sözleşmesi ile güvence altına alınmış olan haller arasında olup olmadığına bakarak tazminat talebini değerlendirir.
Yakın sebebi diğer sebeplerden ayıran en önemli özellik, hasarın oluşumuna etki ya da katkıda
bulunmasının ötesinde tek başına belirleyici olmasıdır. Bazı hasarların meydana gelmesine tek bir olay neden olabilmektedir. Bu tür durumlarda bu tek olay hasarın yakın sebebidir. Ancak, kimi durumlarda
hasarlar, zincirleme bir takım olayların sonucunda meydana gelebildiği gibi birden fazla olayın
katkısıyla ya da etkileşimiyle de oluşabilir. Bu tarz durumlarda, hasarın yakın sebebinin tespit
edilmesinde zorluklar ya da anlaşmazlıklar yaşanabilir. Sigortacılıktaki klasik bir zincirleme olay örneği şöyledir: Bir fırtına bir binanın çatı duvarını yıkar, yıkılan duvar binanın elektrik kablolarını
koparır, bu kablolar kısa devre yapar ve oluşan kıvılcım neticesinde yangın çıkar, yangını söndürmek
için müdahale eden itfaiyenin püskürttüğü su neticesinde evi su basar ve evdeki eşyalar hasar görür. Bu olaylar zincirinde eşyalara zarar veren olay su basması gibi görünse de, zincirin tamamı incelendiğinde
meydana gelen hasarın yakın yani, bir diğer deyişle belirleyici, nedeni fırtınadır.
6. SĠGORTA TÜRLERĠ
Sigortayı farklı bakış açılarıyla çok değişik şekillerde türlere ayırmak mümkündür. Teoride ve
uygulamada karşılaşılan temel sınıflandırmalar aşağıda yer almaktadır.
6.1. Özel – Sosyal Sigorta
En temel sigorta ayırımlardan bir tanesi özel ve sosyal sigortalardır. Toplumun karşılaştığı bir takım temel risklere karşı güvence sağlanabilmesi amacıyla devlet desteği ile hayat bulan işsizlik
sigortası, genel sağlık sigortası, sosyal güvenlik sistemleri gibi sigorta uygulamaları sosyal sigorta
sınıfına girerken; özel sigorta, gerçek ya da tüzel kişilerin sahip oldukları riskleri transfer etmek için
ihtiyari ya da zorunlu olarak sigorta şirketlerinden satın aldığı sigorta ürünlerini ifade eder.
6.2. Ġhtiyari - Zorunlu Sigorta
Tıpkı sosyal ve özel sigorta gibi diğer bir temel sınıflandırma da ihtiyari ve zorunlu sigorta
ayrımıdır. Yasal düzenlemelerle yapılması zorunlu tutulan sigortalar zorunlu, bir riske maruz kalan
kişinin gönüllü katılımıyla yapılan sigortalar ihtiyari sigortalar kapsamındadır.
BRANġLAR ĠTĠBARĠYLE AYIRIM
6.3. Hayat - HayatdıĢı Sigortalar
Branşlar itibariyle en temel sınıflandırma hayat ve hayatdışı ayırımıdır. İnsan hayatının
sigortalanmasına ilişkin sigorta ürünleri hayat branşının altında verilirken; bunun dışında kalan tüm sigorta ürünleri yani mallara ve sorumluluklara ilişkin olan ürünler hayat dışı branş altında
verilmektedir.
Zarar ve meblağ sigortaları şeklindeki ayırım da bu sınıflandırmayı işaret etmektedir. Bir mal ya da sorumluluk sigortalanırken, sigortalanan menfaat objektif bir biçimde parasal olarak ifade
edildiğinden yanı zarar durumunda ödenecek miktar konusunda genel kabul görmüş hususlar
bulunduğundan bu tür sigortalar zarar sigortaları olarak adlandırılmaktadır. Yani zarar sigortaları bir başka deyişle hayatdışı branşını ifade etmektedir.
İnsan hayatının parasal değeri ise daha sübjektif bir kavramdır. Bir başka deyişle insan hayatına ilişkin riskleri sigortalarken genel kabul gören bir tazminat miktarından bahsedilemez. Çünkü
bir insanın hayatının parasal karşılığı bir evin piyasa değeri gibi piyasa değeri üzerinden tespit
edilemez. Bu durumda kişinin hayatına ilişkin menfaati belirlemek için bir meblağ belirlenir. Söz
konusu meblağ yani sigorta bedeli, sigorta ettiren ve sigorta şirketinin üzerinde anlaştığı ve makul ölçüler içerisinde bir miktar olmalıdır. İşte belirlenen bu meblağdan dolayı hayat sigortaları meblağ
sigortası olarak da adlandırılabilmektedir.
19
6.4. Mevzuata Göre Sigorta BranĢları
7. SĠGORTA HUKUKU
Sigortanın açıklanan işlevleri dikkate alındığında devletin sigorta alanına müdahalesi
kaçınılmaz olmuştur. Devlet müdahalesi sigorta ilişkisinin ve bu ilişkiye taraf olanların hak ve sorumluluklarının düzenlendiği sigorta hukukunun oluşumuna neden olmuştur.
7.1. Sigorta Hukukunun Yeri ve Kaynakları
Sigorta hukuku toplum hayatı içinde büyük öneme sebebiyle devlet müdahalesinin yoğun
olduğu bir alan olmakla beraber bu hukuk dalı teminat sağladığı risk türlerine göre kamu ve özel hukuk
alanlarına dahildir.
Nitekim iş kazası, meslek hastalığı, hastalık, analık, yaşlılık, ölüm, işsizlik gibi genel bir
anlatımla kanun koyucunun hukuk politikası kapsamında sosyal risk kategorisine dahil ettiği riskler, ilgililerin hak ve yükümlülükleri kamu hukukunun bir alt dalı olan sosyal güvenlik hukuku kapsamında
teminata kavuşturulmaktadır.
Ancak bireylerin özel menfaatleriyle ilgili risklere karşı teminat verilmesi ve tarafların hak ve yükümlülükleri ise burada ana hatlarıyla açıklanacak olan özel sigorta hukukunun konusu
oluşturmaktadır. Anlaşılacağı üzere bu hukuk dalı özel hukukun bir alt dalıdır. Bu belirlemenin önemi
kendisini uygulamada ortaya çıkan sorunlara uygulanacak kural tayininde olduğu kadar tarafların kanunda düzenlenmeyen bir konuda düzenleme yapma imkânına sahip olup olmadıklarının tespiti
açısından önem taşımaktadır.
a. Kanunlar: Diğer tüm hukuk dallarında olduğu gibi sigorta hukukunun ana kaynağı bu alana ilişkin
kanunlardır.
Sigorta BranĢları
Hayat DıĢı 1. Kaza (meslek hastalıkları dahil)
2. Hastalık/ Sağlık
3. Kara araçları
4. Raylı araçlar
5. Hava araçları 6. Su araçları (deniz, göl ve nehir araçları)
7. Nakliyat (ticari mal, bagaj ve tüm diğer
mallar)
8. Yangın ve doğal afetler
9. Genel zararlar
10. Kara araçları sorumluluk
11. Hava araçları sorumluluk
12. Su araçları sorumluluk (deniz, göl ve nehir
araçları)
13. Genel sorumluluk
14. Kredi 15. Kefalet
16. Finansal Kayıplar
17. Hukuksal Koruma
18. Destek
Hayat
1. Hayat
a) Yaşama
b) Ölüm
c) Karma
ç) Geri prim iadesi,
d) İrat ödemesi,
e) Hayat sigortasına tamamlayıcı olarak akdedilen
(a,b,c,d) profesyonel çalışma yoksunluğu dahil
cismani zararlar nedeniyle yapılan ödeme.
2. Evlilik Sigortası, Doğum Sigortası
3. Yatırım Fonlu Sigortalar 4. Sermaye İtfa Sigortası
5. Kaza (meslek hastalıkları dahil)
6. Hastalık/Sağlık
20
Türk Ticaret Kanunu (TTK): Bu kanunlardan ilki Türk Ticaret Kanunudur. Sigortaya ilişkin
hükümler anılan Kanunun 6 ncı kitabında 1401 ila 1520 numaralı maddelerde düzenlenmektedir.
Borçlar Kanunu: TTK‘da hüküm bulunmayan hallerde sigorta sözleşmesi hakkında Borçlar Kanunu
hükümleri uygulanacaktır.
Sigortacılık Kanunu: Sigorta ve reasürans şirketlerinin kuruluşu, yönetimi, çalışma esasları,
tasfiyeleri, denetimleri, sigortacılıkla ilgili ihtisas komite ve kuruluşlarını teşkilini, eksperlik,
aktüerlik, acentelik, brokerlik ve prodüktörlük faaliyetleri bu kanun ile düzenlenmektedir.
Sigortacılık İle İlgili Diğer Kanunlar: Gelişen ilişkilere bağlı olarak pek çok mevzuatta sigorta
yaptırma yükümlülüğü tesis edilmiş olduğundan bu kanunların net bir listesinin vermek şu an için
mümkün değildir.
b. Bakanlar Kurulu Kararları: 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 13 üncü maddesi ile Bakanlar
Kurulu‘na kamu yararı açısından gerekli görülen hallerde zorunlu sorumluluk sigortaları ihdas etme
yetkisi verilmiştir.
c. Yönetmelikler: Sigorta sektörünün düzenleme ve denetleme görevi Müsteşarlığımıza ve
Müsteşarlığımızın bağlı olduğu Devlet Bakanlığı‘na verildiğinden bu görev kapsamında çıkarılan yönetmelikler
d. Genel Şartlar: Sigorta hukukunun sözleşme esasına dayanmasına bağlı olarak diğer hukuk dallarından farklı olarak her sigorta dalı için ayrı ayrı Müsteşarlığımızı bağlı olduğu Devlet
Bakanlığı tarafından çıkarılan Genel Şartlar sigorta sözleşmelerinin ayrılmaz bir parçasıdırlar.
7.2. Sigorta SözleĢmesi
Bu bölümde sigorta sözleşmesinin TTK‘da yer alan tanımından başlayarak sigorta
sözleşmesinin unsurları, özellikleri, sözleşme tarafları hak ve sorumlulukları ile sözleşmenin aşamaları
ele alınacaktır.
Sigorta SözleĢmesinin Tanımı: TTK 1401 inci maddesine göre; sigorta sözleşmesi,
sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun, meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri
sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer
edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşmedir.
Sigorta SözleĢmesinin Özellikleri: Kanuni tanımından hareketle sigorta sözleşmesinin
özellikleri ana hatlarıyla aşağıda yer almaktadır.
1. Ġradilik: Özel Sigorta sözleşmesi tarafların irade serbestisine dayanır. Bu serbestlik kendisini iki
alanda gösterir.
a) Sözleşme yapma: Fertler kural olarak sigorta sözleşmesi yapmağa zorlanamayacağı gibi belli kişilerle anılan sözleşmeyi akdetmeğe mecbur tutulamazlar. Ancak ilerde açıklanacağı üzere bazı
durumlarda sözleşme özgürlüğüne istisnalar getirilmiştir.
b) Sözleşmenin konusunu belirleme ve düzenleme: Bir sözleşme yapmak isteyen taraflar bu
sözleşmenin konusunu ve şeklini (emredici kanun hükümlere uygun olmak şartıyla) diledikleri gibi
tayin edebilirler.
2. Tam Ġki Taraflı Akit: Sigorta sözleşmesi bir malvarlığındaki bir hakka doğrudan etkide
bulunmadığından dolayı borçlandırıcı sözleşmedir. Söz konusu sözleşme tam iki taraflı diğer bir
deyişle her iki tarafa da karşılıklı borçlar yükleyen bir akittir. Bu sözleşme ile sigortacı sigorta himayesi sağlama borcu altına girmekte sigorta ettiren ise prim ödeme borcuna taraftır. Diğer
taraftan sigortacı ve sigortalının borçları birbirlerinin karşılığını oluşturduğundan sigorta sözleşmesi
tam iki taraflı bir akittir.
21
3. Sigorta sözleĢmesinin Ģekli ve poliçe: Sigorta sözleşmesi kanunda herhangi bir geçerlik şekline
tabi tutulmamıştır. Ancak uygulamada sigorta sözleşmesi geleneksel olarak poliçe adı verilen bir senede bağlanmaktadır. Poliçe, sigorta ile ilgili uyuşmazlıklarda ispat kolaylığı sağlamaktadır.
4. SözleĢmenin Konusu : Sigortanın konusu kapsama alınan risklere karşı sigortalanan nesne (hayat, mal) veya muhtemel sorumluluktur. Ancak sigorta sözleşmesinin konusu ise sigorta konularına
ilişkin olarak sigorta ettirenin para ile ölçülebilir menfaatidir. Sigorta sözleşmesinin mevzuu
menfaat olmakla bireyler sigorta konusu üzerindeki kendi menfaatlerini sigorta ettirebileceklerdir.
Aynı şekilde sözleşmenin konusu parasal menfaatler olduğundan kişiler için öznel değeri olan nesneler sigorta sözleşmesine konu edilemezler.
5. SözleĢmenin Amacı : Sigorta sözleşmesinin amacı poliçe sahibinin sigorta konuları üzerindeki parasal menfaatinin sigorta himayesi kapsamında korunması diğer bir ifadeyle sigortalanan riskin
oluşması halinde sigortacının ayni veya nakdi bir ödeme yapmasını sağlamaktadır. Ancak
sigortacının sorumluluğu sigorta sözleşmesinin karşıladığı ihtiyaca göre yani zarar sigortası veya
meblağ sigortası olmasına göre farklılık arz eder. Şöyle ki, zarar sigortasında amaç rizikonun gerçekleşmesi halinde doğan zararın tazmini olmakla sigortacının sorumluluğu zararın varlığına
bağlıdır. Meblağ sigortasında sigortacı gerçekleşen riskler sebebiyle miktarı sigorta sözleşmesi ile
belirlenen bir tutarı ödemekle yükümlü olduğundan bu sigorta da amaç belli bir ödemenin zarardan bağımsız olarak yapılmasıdır.
6. Fer’ilik : Sigorta sözleşmesinin yapılması özellikle zarar sigortalarında kişilerin sigorta olayının faillerine genel hükümler uyarınca sahip olduğu taleplerine herhangi bir etkide bulunmaz. Sigorta
sözleşmesi sigorta ilgililerine sigorta hukuku kapsamında talep ve dava edilebilecek bir imkan
tanımaktadır.
Görüldüğü üzere sigorta sözleşmesi her şeyden önce sigorta teminatı talep eden ve bu teminatı
sunmaya hazır kişilerin taraf olduğu bir irade mutabakatını gerektirir. Sigorta teminatından
bahsedebilmek için sigorta sözleşmesinin varlığı bir ön şart olduğundan özel sigorta hukuku himaye sağladığı riskler kadar bu teminatın sağlanma yönteminde de sosyal sigorta hukukundan ayrılmaktadır.
Şöyle ki sosyal sigorta hukukunda hak ve borç sahibi olma kamusal bir yükümlülük olması nedeniyle
kişilerin iradelerine bağlı değildir. Kanunda sigortalı sayılma için aranan durumun tahakkuku halinde örneğin İş Kanunu hükümlerine tabi olarak bağımlı surette çalışmak veya bağımsız olarak çalışmak ya
da bir kamu kurumunda statü hukuku kapsamında istihdam edilmek sosyal sigorta hukuku anlamında
hak ve borçlara taraf olmak bakımından kendiliğinden sonuç doğuracaktır. Oysa özel sigorta
hukukunda sigorta teminatı belirtildiği üzere sadece sigorta sözleşmesi ile sağlanır. Sigorta sözleşmesinin ilgili mevzuat ile zorunlu kılınması (Karayolları Motorlu Araçlar Sorumluluk Sigortası,
Zorunlu Deprem Sigortası v.s. gibi) halinde dahi zarar gören kişilerin anılan sigortalardan
faydalanmaları sigorta sözleşmesine taraf olmalarına bağlıdır.
Zorunlu özel sigortalar sözleşme özgürlüğüne doğrudan bir müdahale olduğundan
Anayasamızın temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında kabul ettiği rejim uyarınca kanun
hükmünü gerektirmektedir.
7.3. Sigorta SözleĢmelerinin Sınıflandırılması
TTK sigorta sözleşmelerinin sınıflandırılmasında sigortaların teminat verdiği riziko türlerini esas almıştır. Nitekim TTK sigorta sözleşmelerini zarar sigortaları ve can sigortaları olmak üzere ikiye
ayırmaktadır. Zarar sigortaları başlığı altında mal sigortaları ve sorumluluk sigortaları yer alırken, can
sigortaları başlığı altında hayat sigortaları, kaza sigortaları ve hastalık/sağlık sigortaları yer almaktadır. Esasen, Zarar ve meblağ sigortaları şeklindeki ayırım da bu sınıflandırmayı işaret etmektedir
Zarar Sigortası : Sigorta teminatına bağlanan rizikonun gerçekleşmesi halinde uğranılan zararın
tazminini amaçlayan sigortalardır. Bu sigortalarda oluşan zarar ödenir.
Meblağ Sigortası : Burada ise amaç oluşan zararın tazmini değil sigortacının sigorta sözleşmesinde
belirtilen şahsın hayatında meydana gelen bazı olaylara sebebiyle yine sözleşmede belirtilen kişiye
22
zarardan bağımsız olarak ödeme yapması amaçlanır. Sadece hayat ve ferdi kaza sigortalarında
mümkündür.
Bu ayırım kendisini özellikle sigortacının hasar halinde tabi olacağı sigorta ödemesinin kapsamının
tayininde önem kazanacaktır. Zarar sigortasında sigortacının yapacağı ödeme zararı aşamazken,
meblağ sigortalarında hasarın neden olduğu zararın tutarı önemsizdir.
7.4. Sigorta SözleĢmesinde Taraflar ve Ġlgililer
Yukarıda da açıklandığı üzere sigorta sözleşmesi iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir.
Borç ilişkisinin nisbîliği gereği sigorta sözleşmesi de sadece tarafları için hak ve borç kaynağı olabilir. Sözleşme tarafı olmayan 3 üncü kişiler sözleşmeye dayanarak hak ve borç sahibi olamazlar. Bu
kısımda sigorta sözleşmesinin taraflarını ve sözleşmeye doğrudan taraf olmamakla beraber sözleşme ile
ilgili kişiler ana hatlarıyla ele alınacaktır.
SözleĢme Tarafları
Sigortacı: Sigortacı belli bir prim karşılığında sigorta sözleşmesine konu olan menfaat ile ilgili meydana gelebilecek rizikoyu üstlenen kişidir. Türk Hukukunda Sigortacılık Kanunun 2 nci
maddesinde sigortacı sıfatı Türkiye‘de kurulmuş sigorta şirketi ile yurt dışında kurulmuş sigorta
şirketinin Türkiye‘deki teşkilatını ifade eder. Ayrıca, anılan Kanunun 3 üncü maddesinde sigortacı sıfatı, münhasıran sigortacılık veya reasürans işleri yapmak üzere kurulan anonim şirketler ile ortak
sayısı 200'den az olmamak üzere karşılıklı (mütüel) şirket olarak kurulan kooperatif olmaya
bağlanmıştır. Ayrıca 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu uyarınca izin
alan bireysel emeklilik şirketleri hayat ve ferdi kaza branşlarında sigortacı olabileceklerdir.
Sigorta Ettiren: Sigorta ettiren prim ödemek suretiyle rizikoyu sigortacıya aktaran ve
karşılığında sigorta sözleşmesinden doğan borç ve yükümlülükleri üstlenen gerçek ve tüzel kişidir. Sigorta sözleşmesi bakımından sözleşme ehliyeti genel hükümlere tabidir. Bu sebeple temyiz gücüne
sahip, ergin ve kısıtlanmamış diğer bir deyişle fiil ehliyetine sahip gerçek kişiler sigorta sözleşmesi
akdetmeye ehildirler.
SözleĢme Ġlgilileri
Sigortalı: Uygulamada sigortalı ile sigorta ettiren sıfatları karıştırılmaktadır. Sigortalı sıfatı meblağ ve zarar sigortaları bakımından özellik gösterir.
Şöyle ki, zarar sigortalarında menfaati sigortalanan kişi sigortalıdır. Bu kişi sigorta ettiren ise sigorta ettiren sigortalı sıfatına da sahiptir. Ancak menfaati sigortalanan kişi sigorta ettiren değil ise
yani sigorta ettiren bir başkasının menfaatini sigortalamışsa menfaati sigortalanan kişi sigortalıdır ve
sigorta sözleşmesi kapsamında haklara o taraftır. Ancak bu halde bile sözleşmeden doğan
yükümlülüklere sigorta ettiren taraf olmaya devam eder.
Meblağ sigortalarında ise sigortalı üzerinde riziko gerçekleşecek kişidir. Meblağ sigortasının en
önemli örneği olan hayat sigortasında belli bir anda hayat kalması veya ölmesi sigortacının sorumluluğunun şartı olan kişi sigortalıdır.
Lehdar: Meblağ sigortası uygulamasında söz konusudur. Meblağ sigortasının 3 üncü şahıs lehine yapılması halinde lehine sigorta yapılan kişi lehdar olarak isimlendirilir. Bu durumda da sigorta
ettiren sözleşmeye taraftır lehdar sadece sigorta sözleşmesi kapsamında doğrudan sigortacıya
yöneltebileceği bir hakka sahiptir. Lehdar sigorta sözleşmesine taraf olmadan sigorta alacağına sahip
olması bakımından zarar sigortalarındaki sigortalıya yakındır ancak ondan farklı olarak riziko, menfaatleri üzerinde gerçekleşmez.
23
Sigorta SözleĢmesinde Tarafların Hak ve Yükümlülükleri
Belirtildiği üzere sigorta sözleşmesinde tarafların üstlendikleri borçlar birbirlerinin sebebini oluşturmaktadır. Bu başlık altında sırasıyla sigorta ettirenin ve sigortacının sigorta sözleşmesi
nedeniyle üstlendikleri yükümlülükler ele alınacaktır.
Sigorta Ettirenin Yükümlükleri
Prim Ödeme Borcu: Sigorta primi sigorta teminatının karşılığıdır. Prim borcu hayat
sigortaları ve süresi bir yılı aşan sağlık sigortaları ile zorunlu sigortalar dışında kalan sigorta sözleşmelerinde taraflarca belirlenecektir.
TTK‘nın1430 uncu maddesi primin nakden ödenmesi, taksitle ödemenin kararlaştırılmadığı durumda peşin ödenmesini öngörmektedir. Prim borcu sigortacıya veya tahsile yetkili sigorta
acentelerine ödenecektir. Prim ödeme zamanı taraflarca belirlenecektir. Taraflar arasında bir anlaşma
yoksa TTK‘nın 1431 inci maddesine göre sigorta priminin tamamının, taksitle ödenmesi
kararlaştırılmışsa ilk taksitin, sözleşme yapılır yapılmaz ve poliçenin teslimi karşılığında ödenmesi gerekir. Karada ve denizde eşya taşıma işlerine ilişkin sigortalarda sigorta primi, poliçe henüz
düzenlenmemiş olsa bile, sözleşmenin yapıldığı anda ödenir.
Aksine sözleşme yoksa, sigortacının sorumluluğu primin veya ilk taksidinin ödenmesi ile
başlar; kara ve denizde eşya taşıma işlerine ilişkin sigortalarda, sigortacı, sözleşmenin yapılmasıyla
sorumlu olur.
Sigorta Ettirenin Görevleri: Prim ödeme borcu yanında sigorta ettiren, borç niteliğinde
olmayan bu sebeple sigortacı tarafından dava edilemeyen ancak uyulmması halinde sigorta talebini
etkileyen bazı görevlere tabi kılınmıştır.
a. SözleĢmenin Yapılması Sırasında Beyan Yükümlüğü: TTK 1435 gereği Sigorta ettiren
sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar,
sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli
kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır. Sigortacı için önemli olan bir husus bildirilmemiş veya yanlış bildirilmiş
olduğu takdirde, sigortacı 15 gün içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. İstenilen
prim farkının on gün içinde kabul edilmemesi hâlinde, sözleşmeden cayılmış kabul olunur.
Rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki
edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru
kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen
primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini
öder.
b. SözleĢme Süresinde Tehlikenin AğırlaĢtırılmaması: TTK 1444 uyarınca sigorta ettiren,
sözleşmenin yapılmasından sonra, sigortacının izni olmadan rizikoyu veya mevcut durumu
ağırlaştırarak tazminat tutarının artmasını etkileyici davranış ve işlemlerde bulunamaz. Aksi takdirde sigortacı sözleşmenin süresi içinde, rizikonun gerçekleşmesi veya mevcut durumun
ağırlaşması ihtimalini ya da sözleşmede riziko ağırlaşması olarak kabul edilebilecek olayların
varlığını öğrendiği takdirde, bu tarihten itibaren bir ay içinde sözleşmeyi feshedebilir veya prim farkı isteyebilir. Farkın on gün içinde kabul edilmemesi hâlinde sözleşme feshedilmiş sayılır.
c. Rizikonun GerçekleĢmesi Halinde Bildirim: TTK 1446 sigorta ettireni rizikonun gerçekleştiğini,
bu durumu öğrendiği tarihten itibaren gecikmeksizin sigortacıya bildirmekle yükümlü kılmıştır. Rizikonun gerçekleştiğine ilişkin bildirimin yapılmaması veya geç yapılması, ödenecek tazminatta
veya bedelde artışa neden olmuşsa, kusurun ağırlığına göre, tazminattan veya bedelden indirim
yoluna gidilir.
24
d. Rizikonun GerçekleĢmesi Halinde Koruma Tedbir Alma : TTK 1448 uyarınca sigorta ettiren,
rizikonun gerçekleştiği veya gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğu durumlarda, zararın önlenmesi, azaltılması, artmasına engel olunması veya sigortacının üçüncü kişilere olan rücu haklarının
korunabilmesi için, imkânlar ölçüsünde önlemler almakla yükümlüdür. Sigorta ettiren, sigortacının
bu konudaki talimatlarına olabildiğince uymak zorundadır. Bu yükümlülüğe aykırılık sigortacı aleyhine bir durum yaratmışsa, kusurun ağırlığına göre tazminattan indirim yapılır.
e. Bilgi verme ve araĢtırma yapılmasına izin verme yükümlülüğü : TTK 1447 uyarınca sigorta
ettiren, rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sözleşme uyarınca veya sigortacının istemi üzerine, rizikonun veya tazminatın kapsamının belirlenmesinde gerekli ve sigorta ettirenden beklenebilecek
olan her türlü bilgi ile belgeyi sigortacıya makul bir süre içinde sağlamak zorundadır. Ayrıca,
sigorta ettiren, aldığı bilgi ve belgenin niteliğine göre, rizikonun gerçekleştiği veya diğer ilgili yerlerde sigortacının inceleme yapmasına izin vermekle ve kendisinden beklenen uygun önlemleri
almakla yükümlüdür.
7.5. Sigortacının Yükümlülükleri
Tazminat ve Giderleri Ödeme Borcu: Sigortacı, tazminatı veya sigorta bedelini, rizikonun
gerçekleşmesini müteakip ve rizikoyla ilgili belgelerin kendisine verilmesinden sonra edimine ilişkin araştırmaları bitince ve her hâlde kendisine yapılan ihbardan kırkbeş gün sonra ödemekle yükümlüdür.
Can sigortaları için bu süre onbeş gündür. Sigortacıya yüklenemeyen bir kusurdan dolayı inceleme
gecikmiş ise süre işlemez. Diğer taraftan, sigorta ettiren, sigortalı ve lehtar tarafından, rizikonun, tazminatın veya bedel ödeme borcunun kapsamının belirlenmesi amacıyla yapılan makul giderler,
bunlar faydasız kalmış olsalar bile sigortacı tarafından karşılanmak durumundadır.
Daha önce de belirtildiği üzere sigorta, belli risklerin gerçekleşmesi halinde meydana gelecek
aleyhe durumlara karşı kişilere güvence sağlamaktadır. Sigortacının sigorta sözleşmesi kapsamında münhasır sorumluluğu sigorta teminatı sağlamaktır. Ancak bu güvencenin kapsamı sigorta bedeli,
zarar, sigorta değeri ile sınırlıdır. Bu kavramlar esasen sigortanın meşru menfaatleri güvence altına
alması ve zenginleşme aracı olmaması ilkelerinin doğal sonucudurlar. Bu hususlar sigortacının yükümlülüğünü tayinde önemli olduğundan başlıklar halinde aktarılacaktır.
a. Sigorta Bedeli: Hasar vukuunda sigortacının ödeyeceği azami miktarı gösteren tutardır. Zarar sigortalarında bu tutar sigorta edilen menfaatin değerine eşittir. Sigorta bedeli gerek zarar gerekse
meblağ sigortalarında sigortacının yükümlülüğünü tayinde dikkate alınmaktadır.
b. Zarar: Zarar sigortalarında amaç hasar nedeniyle meydana gelen zararın tazmini olduğundan sigortacının ödeyeceği bedel zarar tutarını aşamaz. Meblağ sigortalarında amaç sigorta bedelinin
ödenmesi olduğundan anılan sigorta zarar ilkesi uygulanmaz.
c. Sigorta Değeri: Sigorta edilen menfaatin değeridir. Sigorta uygulamasında menfaatin nesnel değeri
dikkate alınacaktır. Sigorta konusunun öznel kıymeti dikkate alınmayacaktır. Meblağ sigortalarında
uygulanma olanağı yoktur.
Sigorta SözleĢmesinin AĢamaları: Bu bölümde sigorta sözleşmesinin akdi, sözleşmenin
poliçeye bağlanması ve sözleşmenin sona ermesi ele alınacaktır.
Sigorta SözleĢmesinin Akdi: Sigorta sözleşmesinin akdi için TTK özel bir düzenleme
içermemektedir. Bu sebeple sigorta sözleşmesinin yapılması Borçlar Kanunu hükümleri çerçevesinde
olacaktır. Borçlar Hukuku hükümlerine göre sigorta sözleşmesi sigorta ettiren ile sigortacının birbirlerine uygun irade beyanlarıyla tamamlanacaktır. Diğer bir deyişle icap ve kabul ile sözleşme
kurulacaktır. İcabı hangi tarafın yaptığı önemli değildir.
Bir sigorta sözleşmesinden bahsedebilmek için tarafların akdin esaslı unsurlarında uzlaşmaları
gerekli ve yeterlidir. Uygulamada kullanılan Teklif Formu/Teklifname sigorta edilen rizikonun mahiyeti de dahil olmak üzere akdin esaslı unsurlarına ilişkin sorulardan oluşan bir listedir. Teklif Formu
Sigorta sözleşmesinin yapılması için zorunlu bir şart olmamakla beraber sigorta sözleşmesi niyetini
25
ortaya koyması ve yukarıda açıklanan sigorta ettirenin bildirim yükümlülüğü bakımından önem
taşımaktadır.
Teklif Formu veya ekspertiz yoluyla riziko hakkında bilgi toplanmasının ardından sigortacı durumu değerlendirir işi kabul eder veya geri çevirir. Bu karar sigortacının risk üstlenme niyetiyle
doğrudan ilgili bir durumdur.
Değerlendirme süreci sonucunda Borçlar Hukuku anlamında sigorta ettirenin icabı olan Teklif Formu‘nun sigortacı veya yetkili acentesi tarafından kabulü ile sigorta sözleşmesi kurulmuş olur.
Sigortacılık uygulamasında gereği akdin poliçe adındaki seneden bağlanması gelenek halinde
gelmiştir. Nitekim TTK‘nın 1424 üncü maddesi sigortacıyı poliçenin düzenlenerek sigorta ettirene
vermekle yükümlü tutmuştur.
Poliçenin Ġçeriği: Poliçe içeriği TTK‘nın 1425 inci maddesinde düzenlenmiştir.
Sigorta poliçesi, tarafların haklarını, temerrüde ilişkin hükümler ile genel ve varsa özel şartları
içerir, rahat ve kolay okunacak biçimde düzenlenir. Poliçenin ve zeyilnâmenin eklerinin içeriği
teklifnameden veya kararlaştırılan hükümlerden farklıysa, anılan belgelerde yer alıp teklifnameden
değişik olan ve sigorta ettirenin, sigortalının ve lehtarın aleyhine öngörülmüş bulunan hükümler geçersizdir. Kanunlarda aksine hüküm bulunmadıkça, genel şartlarda sigorta ettirenin, sigortalının veya
lehtarın lehine olan bir değişiklik hemen ve doğrudan uygulanır. Ancak, bu değişiklik ek prim
alınmasını gerektiriyorsa, sigortacı değişiklikten itibaren sekiz gün içinde prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının sekiz gün içinde kabul edilmemesi hâlinde sözleşme eski genel şartlarla devam
eder
TTK 1424‘e göre sigortacı; sigorta sözleşmesi kendisi veya acentesi tarafından yapılmışsa, sözleşmenin yapılmasından itibaren yirmidört saat, diğer hâllerde onbeş gün içinde, yetkililerce
imzalanmış bir poliçeyi sigorta ettirene vermekle yükümlüdür. Sigortacı poliçenin geç verilmesinden
doğan zarardan sorumludur
Poliçenin Hukuki Niteliği: Sigorta sözleşmesi herhangi bir geçerlik şartına bağlı
olmadığından poliçe sigorta sözleşmesinin varlığı için şart değildir. Sadece ispat aracı olup kıymetli
evrak niteliğinde değildir.
Sigorta SözleĢmesinin Sona Ermesi: Sigorta sözleşmesinin önemli sona erme sebepleri
aşağıda başlıklar halinde yer almaktadır.
a. Süre: Sözleşmede yer alan sürenin dolamasıyla sözleşme sona erer.
b. Konunun Ortadan Kalkması: Sigorta edilen menfaatin sigorta teminatı dışı bir risk sebebiyle
ortadan kalkması halinde sigorta sözleşmesi sona erecektir. c. Tam Hasar: Sigorta konusunun teminat kapsamındaki risk sonucu tamamen hasara uğraması
durumunda sözleşme sona erecek ancak sigortacının sözleşme kapsamında yükümlülüğü
doğacaktır. d. Fesih: Taraflarca kanuni veya akdi şartlar dahilinde feshedilmesi sözleşmeyi sona erdirecektir.
e. AnlaĢma: Sigorta sözleşmesinin taraf iradeleriyle kurulmasına uygun olarak yine taraf iradesiyle
her zaman değiştirilmesi veya sona erdirilmesi mümkündür.
f. Aciz Hali: TTK 1417 uyarınca sözleşme süresi içinde aciz haline düşen veya hakkında yapılan takip semeresiz kalan sigortacı veya sigorta primi henüz ödenmediği takdirde sigorta ettiren ile ilgili
olarak hakkı tehlikeye düşen taraf teminat gösterilmesini isteyebilir, bu istemden itibaren bir hafta
içinde teminat verilmemiş ise sigorta ettiren sözleşmeyi feshedebilir.
26
TEMEL SĠGORTA KAVRAMLARI
Sigorta Ettiren: Prim ödemek suretiyle rizikoyu sigorta şirketine devreden ve bunun karşılığında
sözleşmeden doğan borç ve yükümlülükleri üzerine alan, yani sözleşmeyi yapan kişidir. Sigortalı: Sigorta sözleşmesi ile teminat sunulan taraftır. Teminat kapsamındaki risklerden birinin
gerçekleşmesi neticesinde oluşan hasarın sigorta şirketinden tazmin edilmesine yönelik talepte
bulunmaya yasal hakkı bulunan kişidir. Sigorta ettiren ve sigortalı genellikle aynı kişi olurken farklı kişilerde olması mümkündür. Sigorta
ettiren primi ödeyen ve sigortayı satın alan kişi, sigortalı ise menfaat sahibi konumundadır.
Lehdar: Sigortalı belirli bir rizikonun gerçekleşmesi halinde hak kazanacağı tazminatın bir başka
şahsa ödenmesi hükmünü sözleşmeye koyabilir. Lehdar, sigortalı ya da sigorta ettiren olarak geçmemesine rağmen sigorta şirketinin yapacağı ödemeden faydalanacak olan kişidir.
Sigortacı: Sigorta ettiren tarafından ödenen belirli bir prim karşılığında sigortalıya ya da tazminattan
yararlanacağı belirtilmiş olan kişiye sözleşmede belirtilen riskin gerçekleşmesi durumunda tazminat ödemeyi taahhüt eden tüzel kişidir.
Sigorta SözleĢmesi/Poliçesi: Sigortalı veya sigorta ettiren ile sigortacının karşılıklı yükümlülüklerini
içeren anlaşmanın yasal ve yazılı kanıtıdır. Sigorta sözleşmesinde ya da poliçesinde sigortacının,
sigorta ettirenin ve varsa sigortadan faydalanan kimsenin hak ve borçları, sigorta bedeli, sigorta primi, primin ödenme zamanı ve yeri, sigorta konusu, teminat kapsamı, tarafları tanımlayıcı bilgiler, sözleşme
süresi gibi ayrıntılar bulunmaktadır.
Sigorta Bedeli: Teminat kapsamındaki bir riskin gerçekleşmesi durumunda, sigorta şirketinin ödemekle yükümlü olduğu, sigorta sözleşmesinde belirtilen ve tazminata esas teşkil eden azami
bedeldir.
Sigorta Değeri: Sigorta edilen kıymetin gerçek değeridir. Sigorta bedelinin sigorta değerine eşit olması prensip olmakla birlikte uygulamada sıkça görülen, bu eşitliğin her zaman sağlanamadığıdır.
Mutabakatlı Poliçe: Tam ziya halinde sigorta şirketi tarafından ödenecek olan bedel konusunda
sözleşmenin taraflarının anlaşmış olduğu sigorta sözleşmesidir.
Sigorta Süresi: Sigorta sözleşmesinin geçerli olduğu zaman dilimini ifade eder. Sigorta BaĢlangıç Tarihi: Sigorta sözleşmesinin yürürlüğe girdiği tarihi gösterir. Genellikle sigortanın
başlayabilmesi için sigorta priminin belirli bir kısmının ödenmesi gerekir.
Sigortanın Sona Ermesi: Genel olarak, bir sigorta sözleşmesi aşağıdaki durumlardan birinin varlığı halinde sona erer:
Sözleşmesinin sona erme tarihine ulaşmasıyla,
Taraflardan birinin sözleşmede öngörülen bazı şartları yerine getirmemesinden doğan fesih haliyle,
Sigorta ettirenin kendi iradesiyle,
Sigorta şirketinin sözleşmeye konu riskin ağırlaşması nedeni ile sözleşmeyi tek taraflı
feshetmesiyle,
Kimi sigorta branşlarında riskin gerçekleşmesiyle.
Sigorta Konusu: Sahibi olan kişi için mali kayba neden olabilecek menfaatlerdir. Taşınır ya da taşınmaz mal, yasal bir hakkın kaybedilmesine veya yasal bir sorumluluk doğmasına neden olabilecek
olay, ölüm ya da yaralanma halinde kişinin kendisi veya menfaat bağı ile bağlı olduğu kişiler için
parasal kayıplara neden olabilecek bir hayat.
Teminat: Sigorta konusu olan şeyin kısmen veya tamamen hasarlanması durumunda, hasarın, sigorta
genel prensipleri ve sigorta sözleşmesi çerçevesince tazmin edileceği konusunda, sigortacının,
sigortalıya veya sigorta ettirene vermiş olduğu garantidir. Tarife ya da ürün bazında poliçede verilmesi zorunlu olunan teminatlara ana teminat, sigorta ettirenin seçebileceklerine ise ek teminat denir.
Prim: Sigortacının verdiği teminata karşılık olarak sigorta ettiren tarafından ödenen parasal değerdir.
Genel ġart: Poliçe üzerinde açıkça ifade edilmiş, teminatın kapsamı, istisna edilen haller, hasar prosedürü, sigortalının görev ve yükümlülükleri, anlaşmazlık halinde uygulanabilecek hükümler, prim
ödemesi, rücu durumu gibi sigorta sözleşmesinin esaslarını içeren koşullardır. Poliçe ekinde mutlaka
sigortalıya verilmektedir. Sigorta sözleşmesinin tarafları bu şartların aksine hareket edemez.
Özel ġart: Özel şartlar, sigortacı ve sigortalının üzerinde anlaştığı ve sigortalının çıkarları dikkate alınarak genel şartlara eklenen koşullardır. Özel şartların, Türk Ticaret Kanunun emredici hükümlerine
ve sigortalının aleyhine olmaması gerekmektedir. Özel şartlardaki amaç, sigortalının veya sigorta
edilen menfaatin durumuna ve risklere göre ihtiyaçlara cevap verebilmektir. Genel şartlarda daraltma
27
veya genişletme yapılacak olunduğunda, yine genel mevzuata aykırı olmayacak Özel Şartlar (Klozlar)
oluşturulmakta ve bunlar da sigortalıya poliçe ekinde verilmektedir.
Kloz: Sigorta sözleşmesine ekli olan özel şart olup, sözleşme sınırlarını düzenler. Paket Poliçe: Birden çok teminatı bir arada sunan sigorta sözleşmesidir.
Zeyilname: Bir sigorta sözleşmesi yapılıp, poliçe düzenlendikten sonra sigorta poliçesinde gösterilen
şartlarda değişiklikler yapılmak istenildiğinde yeni bir sigorta poliçesinin düzenlenmesi yerine, asıl sigorta poliçesine ek olarak bu değişiklikleri göstermek üzere düzenlenen belgeye denir. Zeyilname asıl
poliçenin ayrılmaz bir parçasıdır.
Hasar: Ekonomik kayıp meydana getiren ve bir sigorta teminatı kapsamında, sigortalıya tazminat
talebinde bulunma hakkını veren olay, sigorta konusu olan şeyin kaybolması. AĢkın Sigorta: Sigorta bedeli gerçek değerin üstünde ise, bu bedeli aşan kısım geçersizdir. Bu sebeple,
sigorta bedeli ile sigorta priminin onu karşılayan kısmı indirilir ve tahsil edilmiş fazla prim geri verilir.
Aşkın sigortanın riziko gerçekleştikten sonra tespit edilmesi halinde de aynı uygulama yapılır. Aşkın sigorta durumunda kısmi hasar meydana geldiğinde sigortacı gerçek zararın tamamını karşılar. Buna
karşılık, tam hasar meydana gelmesi halinde sigortacının sorumluluğu gerçek değer ile sınırlıdır.
Eksik Sigorta: Sigorta bedeli ile sigorta değerinin aynı olması esastır. Sigorta bedeli, sigorta
değerinden (gerçek değer) az olduğu takdirde, sigorta edilmiş menfaatin bir kısmının zarara uğraması hâlinde, aksi kararlaştırılmadıkça sigortacı, sigorta bedelinin gerçek değere olan oranına göre tazminat
öder.
Acente: Sigorta şirketi namına faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişi olarak kurulan istihsal organlarıdır.
Broker: Sigortalıyı veya sigorta veya reasürans şirketini temsil ederek sigorta veya reasürans şirketinin
seçiminde tamamen tarafsız ve bağımsız davranan sigorta aracılarıdır. Sigorta Eksperi: Sigorta edilen rizikonun gerçekleşmesi sonucunda ortaya çıkan kayıp ve hasarların
miktarının nedenlerini ve niteliklerini belirleyen gerçek veya tüzel kişilerdir. Sigorta eksperi etki
altında kalmayan, tarafsız, sigortacılık ve hasar konusunda yeterli teknik bilgiye sahip kişilerdir.
Aktüer: Sigortacılık tekniği ile buna ilişkin yatırım, finansman ve demografi konularında olasılık ve istatistik teorilerini uygulayarak, yasal düzenlemelere uygun prim, rezerv ve kar paylarını
hesaplayarak, tarife ve teknik esasları hazırlayan kişilere aktüer denir.
Underwriting: Bir rizikonun hangi şartlarda ve hangi fiyat üzerinden kabul edileceğinin belirlenmesi sürecine denir.
Reasürans: Sigorta edilmiş riskin belli bir kısmı veya tamamının yeniden sigorta edilmesidir.
Saklama Payı: Sigorta şirketinin, sigorta etmiş olduğu riske ilişkin olarak, reasüröre devretmeyip üzerinde tutmuş olduğu kısımdır.
Retrosesyon: Reasüransa devredilen işlerin tekrar devri
28
SĠGORTA EKSPERLERĠ MESLEK KURALLARI ve ETĠK
GĠRĠġ
1-Etik Kavramına Genel Bir Bakış
2-Dünyada ve Türkiye‘de Yolsuzluk algılaması 3-Neden Etik
4- Ülkemizde ve Uluslararası Kuruluşlarda Etik
4-Sigorta Eksperleri Meslek Kuralları
Etik Kavramına Genel Bir BakıĢ
Etik terimi Yunanca ethos yani "töre" sözcüğünden türemiştir. Aksiyoloji dalı olan etik, felsefenin dört
ana dalından biridir. Yanlışı doğrudan ayırabilmek amacıyla ahlak kavramının doğasını anlamaya çalışır.
Ahlak, dini, felsefi, kültürel ve toplumsal etkileşimler sonucu, bireylerin zihinlerine yer etmiş, iyiyi,
kötüyü, doğruyu, yanlışı birbirinden ayırt etmeye yarayan değerler ve ilkelerdir. Ahlak ve etik kimi zaman eş anlamlı kullanılsa da aslında ahlak, davranışları ―doğru-yanlış‖, ―iyi-kötü‖
diye yargılarken başvurduğumuz, zihnimize kazınmış kültürel değer ve ilkelerdir. Etik ise, ilkelerin
kararlara uygulanması, davranışlara dönüştürülmesidir.
Dolayısıyla bu gün değineceğimiz ve paylaşacağımız bilgiler etik kavramının, gündelik hayatta da geçerli olan ahlak kuralları olarak da adlandırılan kısmının mesleki hayata sirayet etmesidir.
Neden Etik Gereklidir? Etik kavramına verilen önem, İnsanların ve toplulukların güven duygusuna olan ihtiyacıyla anlam
kazanmaktadır. Çağımızda iletişim araçlarının gelişmişliği, toplumsal ve kültürel davranışlar, ön
yargılar ve bir çok etkenle birlikte insanlar birlikte yaşadıkları ortamlarda gerek birbirlerine, yöneticilerine, hizmet satın aldıkları kişi ve kurumlara güvenmek istemektedirler. Aslında bu durum
ahlaki temelde doğruluk ve tarafsızlığa olan ihtiyaçla açıklanabilir.
Örnek: Köye yeni gelen bir öğretmene burada yaşayan insanlar, Devletin Memuru olarak ve okumuş
insan olarak güven duyar. Bu güven toplumsal kültürümüzün de bir gereği olarak ön plana çıkmaktadır. Ancak bu güvenin devamı öğretmenin öğrencilerine yapmış olduğu davranışlara göre ya
artar ya da azalır.
Kurum ve kuruluşlar, yapacakları her türlü faaliyetlerini güven mekanizması içerisinde sağlamak zorundadırlar. Aksi halde oluşacak güvensizlik ortamı insanların hizmetlerini alamamalarına, yapılacak
işlerin yapılmamasına, işi yapanlarında huzursuz ve mutsuz olmasına sebep olabilir.
Sağlıklı bir çalıĢma ortamı için GÜVEN duygusu önemlidir.
Yolsuzluk Nedir ne Değildir? Yolsuzluk, Kamu gücü ve kaynakları ile özel kuruluşlardaki görev, yetki ve kaynakların, toplumun
zararına olarak özel çıkarlar için kullanılması şeklinde tanımlanabilmektedir. Yolsuzlukların varlığı, rekabeti engelleyerek ekonomik büyümeyi yavaşlatmakta, doğrudan yabancı
sermaye girişini ve vergi gelirlerini azaltmakta, gelir dağılımını bozarak yoksulluğu artırmakta, kamu
kaynaklarının israf edilmesine yol açarak eğitim, sağlık, güvenlik gibi zorunlu kamu yatırımlarını olumsuz etkilemekte, kamu kurumlarına, yöneticilerine ve adalet sistemine duyulan güveni
zedelemekte ve toplumda ahlaki bozulmaya yol açmaktadır.
Yolsuzluk güven iliĢkisini zedeleyen bir hastalıktır.
Yolsuzluk bilerek ve isteyerek yapılan usulsüz menfaat sağlama eylemidir. Menfaat yalnızca maddi bir karşılık olarak algılanmamalıdır.
Yapılan hizmetlerde kasta dayanmayan idari hatalar yolsuzluk kapsamında değerlendirilmemelidir ve
bu şekilde de değerlendirilmez. Bunlara doğrudan idari hata olarak bakılmalıdır. Ulusal ve uluslararası alanda birçok sivil toplum örgütü, uluslararası devletlerin üye olduğu kurum ve
kuruluşlar yolsuzluğun önlenmesinde çalışmalar yapmaktadırlar. Ülkemizin de resmi düzeyde katıldığı
bu çalışmalara örnek olarak -Birleşmiş Milletler (Yolsuzlukla Mücadele sözleşmesi UNCAC)
-OECD(Yabancı Kamu Görevlilerine Verilen Rüşvetin Önlenmesine İlişkin Sözleşme)
-Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO)
-OLAF
29
-AFCOS
-Küresel Dürüstlük Örgütü
-Şeffaflık Örgütü Örnek olarak verilebilir.
Yolsuzluk Algılaması Ġndeksi Türkiye 2012 yılında 174 ülke arasında 100 üzerinden 49 puanla Çek Cumhuriyeti, Letonya ve Malezya‘yla 54. sırada yer almış olup, 2011 yılında ise 184 ülke arasında 61 nci, olmuştur.
Uluslararası şeffaflık örgütünün bu değerlendirme çalışması anketlere, Afrika Kalkınma Bankası,
Dünya Bankası ve Dünya Ekonomik Forumunun da yer aldığı 13 kaynaktan toplanan verilere dayanmaktadır.
Bu bilgiler ışığında tekrar etiğin ne işe yaradığına dönersek:
• İnsanları Sadece Ceza İle Yönetirseniz, Onlar Bir Daha Yanlış Yapmazlar; Ancak Şeref Ve Utanma Duygusuna Da Sahip Olmazlar.
• İnsanları Erdemle ve Etik Kurallar İle İdare Ederseniz, O Zaman Onlar Şeref Ve Utanma
Duygularına Sahip Olurlar, Hem De Doğruyu Ve İyiyi Yapmaya Çalışırlar (Konfüçyüs)
Yolsuzlukla mücadelede yeni formül: Y= (T+T) –HV –Ş – ETİKLİK
Y= Yolsuzluk
T= Tekel Gücü T= Takdir Gücü
HV= Hesap Verirlik
Ş= Şeffaflık
Etik Kültürün YerleĢtirilmesi
Etkin bir denetim, bütün denetim mekanizmaları yolsuzluk ortaya çıktıktan sonra onu tespit etmeye
yönelik yolsuzluğu ortaya çıkmadan önlemeye yönelik bir araç gerekli bu araç ETĠK.
AHLAK = ETĠK
Ahlak, nasıl davranılmasına ilişkin, yazılı olmayan pratik kuralları kapsarken; etik, daha somut
kavramları içerir ve bu kavramlardan neler çıkarılabileceği üzerine çalışır.
Ahlak, temel olarak insanın değer ve tutumlarını içerirken; etik, bu alanda yapılan bilimsel çalışmaları içermektedir.
30
Kamu Görevinde Etik Neden Önemlidir?
Kamu görevlisi: Kamu adına, Kamu yararı için, Kamunun verdiği yetkilerle, Kamu kaynağını
kullanarak iş görür
Etik DıĢı Davranma Nedenleri
- Bilgisizlik - Yetersiz eğitim
- Dizginlenemeyen hırs
- Dikkatsizlik, disiplinsizlik
- Denetim eksikliği - İdeolojik etkiler
- Üstlerin aşırı ve oransız baskısı
- Maddi ve manevi kazanç hırsı - Psikiyatrik bozukluklar
Etik eğitimi Ģu niteliklerin kazandırılmasını amaçlar:
Yapılacak doğru şeyin farkına varmak
Doğru şeyi yapmaya söz vermek ve sözüne bağlı kalmak Doğru şeyi yapmaya yeterli hale gelmek
Etikte yasal altyapı nedir?
-Anayasa‘nın 10‘uncu, 129‘uncu ve 137‘nci maddesi -5176 Sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması Hakkında Kanun
-Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik
-657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu -5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu
-2531 Sayılı Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşlere Dair Kanun
-3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu
-4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununu -1156 Sayılı Kanuna Mugayir Tahakkuk ve Tediye Muamelatını İhbar Edenlere İkramiye İtasına Dair
Kanun
-Bağımsız İdari Otoritelerle İlgili Yasal Düzenlemeler -832 Sayılı Sayıştay Kanunu
-2443 Sayılı Devlet Denetleme Kurulu Kurulması Hakkında Kanun
-5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu
―Kamu Görevlileri Etik DavranıĢ Ġlkeleri Ġle BaĢvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik‖
etik davranıĢ ilkelerini aĢağıdaki gibi belirlemiĢtir.
1- Görevin Yerine Getirilmesinde Kamu Hizmeti Bilinci (md.5) 2- Halka Hizmet Bilinci (md.6)
31
3- Hizmet Standartlarına Uyma (md.7)
4- Amaç ve Misyona Bağlılık (md. 8)
5- Dürüstlük ve Tarafsızlık (md.9) 6- Saygınlık ve Güvenlik (md.10)
7- Nezaket ve Saygı (md.11)
8- Yetkili Makamlara Bildirim (md.12) 9- Çıkar Çatışmasından Kaçınma (md.13)
10- Görev ve Yetkilerin Menfaat Sağlamak Amacıyla Kullanılmaması (md.14)
11- Hediye Alma ve Menfaat Sağlama Yasağı (md.15)
12- Kamu Malları ve Kaynaklarının Kullanımı (md.16) 13- Savurganlıktan Kaçınma (md.17)
14- Bağlayıcı Açıklamalar ve Gerçek Dışı Beyan (md.18)
15- Bilgi Verme, Saydamlık ve Katılımcılık (md.19) 16- Yöneticilerin Hesap Verme Sorumluluğu (md.20)
17- Eski Kamu Görevlileriyle İlişkiler (md.21)
18- Mal Bildiriminde Bulunma (md.22)
Kamu yönetiminde etik bağlamında hediye yasağı da Yönetmelik‘in 15. maddesinde ayrıntılı olarak
açıklanmıştır. Buna göre;
Hediye Alma Yasağı Kapsamı DıĢında Olan DavranıĢlar
Görev yapılan kuruma katkı anlamına gelen, kurum hizmetlerinin hukuka uygun yürütülmesini
etkilemeyecek olan ve kamu hizmetine tahsis edilmek, kurumun demirbaş listesine kaydedilmek ve kamuoyuna açıklanmak koşuluyla alınanlar (makam aracı ve belli bir kamu görevlisinin hizmetine
tahsis edilmek üzere alınan diğer hediyeler hariç) ile kurum ve kuruluşlara yapılan bağışlar,
Kitap, dergi, makale, kaset, takvim, cd veya buna benzer nitelikte olanlar,
Halka açık yarışmalarda, kampanyalarda veya etkinliklerde kazanılan ödül veya hediyeler, Herkese açık konferans, sempozyum, forum, panel, yemek, resepsiyon veya buna benzer etkinliklerde
verilen hatıra niteliğindeki hediyeler,
Tanıtım amacına yönelik, herkese dağıtılan ve sembolik değeri bulunan reklâm ve el sanatları ürünleri, Finans kurumlarından piyasa koşullarına göre alınan krediler
Hediye Alma Yasağı Kapsamında Olan DavranıĢlar Görev yapılan kurumla iş, hizmet veya çıkar ilişkisi içinde bulunanlardan alınan karşılama, veda ve
kutlama hediyeleri, burs, seyahat, ücretsiz konaklama ve hediye çekleri,
Taşınır veya taşınmaz mal veya hizmet satın alırken, satarken veya kiralarken piyasa fiyatına göre
makul olmayan bedeller üzerinden yapılan işlemler, Hizmetten yararlananların vereceği her türlü eşya, giysi, takı veya gıda türü hediyeler,
Görev yapılan kurumla iş veya hizmet ilişkisi içinde olanlardan alınan borç ve krediler
BM Yolsuzlukla Mücadele SözleĢmesinde
1) Her Taraf Devlet, yolsuzlukla mücadele amacıyla, hukuk sisteminin temel ilkelerine uygun olarak,
kamu görevlileri arasında, diğerlerinin yanı sıra dürüstlüğü, doğruluğu ve sorumluluğu geliştirecektir.
2) Her Taraf Devlet, kendi kurumsal ve hukuk sistemi çerçevesinde, kamu görevlerinin doğru, onurlu ve düzgün bir biçimde yerine getirilmesi için davranış ilke ve standartlarını uygulamaya özellikle çaba
sarf edecektir.
3) Her Taraf Devlet, bu madde hükümlerinin uygulanması amacıyla, uygun olan hallerde ve hukuk sisteminin temel ilkelerine uygun olarak, 12 Aralık 1996 tarih ve 51/59 sayılı BM Genel Kurul
Kararına Ek Kamu Görevlileri Uluslararası Davranış ilkeleri gibi bölgesel, bölgelerarası ve çok taraflı
örgütlerin ilgili çalışmalarını dikkate alacaktır. 4) Her Taraf Devlet, iç hukukunun temel ilkelerine uygun olarak, kamu görevlilerinin görevlerini ifa
ederken farkına vardıkları yolsuzluk vak'alarını ilgili makamlara rapor etmelerini kolaylaştıracak
önlemleri almayı ve sistemleri kurmayı da değerlendirecektir.
5) Her Taraf Devlet, uygun olan hallerde ve iç hukukunun temel ilkelerine uygun olarak, kamu görevlilerini, diğerlerinin yanı sıra, kamu görevlerinin ifasına ilişkin olarak bir çıkar çatışması
yaratabilecek nitelikteki meslek dışı faaliyetlerini, işlerini, yatırımlarını, mal varlıklarını ve aldıkları
32
hediye veya edindikleri faydaları ilgili makamlara bildirmeye zorunlu kılacak önlemleri almaya ve
sistemleri kurmaya çaba sarf edecektir.
6) Her Taraf Devlet, bu maddeye uygun olarak tahsis edilen ilke ve standartları ihlal eden kamu görevlilerine karşı, iç hukukunun temel ilkelerine uygun olarak, disiplin önlemlerini veya diğer
önlemleri almayı değerlendirecektir.
Avrupa Birliği Aday Ülkelerde Yolsuzlukla Mücadelenin Güçlendirilmesine ĠliĢkin On Ġlke
1-Devlet liderleri ve karar vericilerinin yolsuzlukla mücadele hususunda güvenilirliklerinin olması ve
açık bir tutum sergilemeleri büyük önem taşımaktadır.
2-Aday ülke AB mevzuatına tam olarak uyum sağlamalıdır. 3-Yolsuzlukla mücadele yasaları önemli olmasına karşın, söz konusu yasaların uygun ve şeffaf
yolsuzlukla mücadele birimlerince uygulanması daha fazla önem taşımaktadır.
4-Kamu görevi her vatandaşa açık olmalıdır. 5-Kamu yönetiminde (yargı, emniyet, gümrük, vergi idaresi, sağlık sektörü ve kamu ihaleleri)
dürüstlük, hesap verme sorumluluğu ve şeffaflık, denetim ve izleme standartları aracılığıyla
güçlendirilmelidir.
6-Rehber ilkeler oluşturulmalı ve uygulama aşamasında gözlemlenmelidir. 7-İhbarda bulunan ve ifade verenlerin korunmasına ilişkin olarak hem kamu sektöründe ve hem de özel
sektörde açık kurallar bulunmalıdır.
8-Medya ve eğitim yolu ile toplumun yolsuzluk konusundaki bilinci artırılmalıdır. Yolsuzluğun hoşgörü ile karşılanacak bir fenomen olmadığı ve cezai bir suç olduğu mesajı vurgulanmalıdır.
9-Politikacılarla iş çevresi arasında örtülü bağlantıların kurulmasının önlenmesi amacıyla, siyasi parti
finansmanı ve siyasi partilerin dış mali kontrolüne ilişkin açık ve şeffaf kurallar getirilmelidir. Siyasi partilerin karar verme süreci üzerindeki etkileri çok güçlüdür ancak çoğunlukla rüşvete ilişkin
yaptırımlardan muaf tutulmaktadırlar.
10-Rehber ilkeler ve dürüst şirketlere ilişkin beyaz listelerin yayımlanması gibi yollarla özel sektörün
yolsuz faaliyetlerden kaçınması sağlanmalıdır. Meslek Etiği
Bir meslek grubunun;
• Mesleğe ilişkin olarak oluşturulup koruduğu,
• Meslek üyelerini belirli şekilde davranmaya zorlayan, kişisel eğilimlerini sınırlayan, • Yetersiz ve ilkesiz üyeleri meslekten dışlayan,
• Meslek içi rekabeti düzenleyen ve hizmet ideallerini korumayı amaçlayan mesleki ilkeler
bütünlüğüdür
Sigorta Eksperleri Meslek Kuralları Dayanak: 5684 sayılı Kanununun 26. maddesi ikinci fıkrası (a) bendi
Amaç: Adalet, dürüstlük, iş ahlakı, Mesleğin gerektirdiği özen, disiplin ve dayanışma
Kapsam: Ülkemizde faaliyet gösteren tüm Sigorta Eksperlerine
Mesleğinin Temel ilkeleri: A- Tarafsızlık İlkesi,
B- Güven İlkesi,
C- Mesleki Ehliyet İlkesi, D- Sır Sır Saklama İlkesi
A- Tarafsızlık Ġlkesi: (1) Eksper, mesleğin tanımlayıcı/belirleyici özelliklerinden birisi olduğu üzere, sigortalı ile sigortacının
haklarını, tayin edenin kim olduğuna bakmaksızın korumak ve kamu yararına uygun hareket etmek
zorundadır. Bu itibarla, Eksper;
a) Mesleğinin bağımsızlığı ve tarafsızlığı gereğine inanmış olarak bu konuda üzerine düşen görevleri yerine getirmekle yükümlüdür. Eksper hiçbir zaman taraflı ve ön yargılı şekilde davranarak işini icra
etmez.
b) Mesleki çalışmasında tarafsızlığını korur; tarafsızlığını zedeleyecek tavır, tutum ve davranış içinde olmaz.
c) Tarafsızlığını şüpheye düşürecek durumlarda iş kabul etmez.
ç) Taraflar arasındaki anlaşmazlığın ve doğabilecek gerginliğin dışında kalır.
33
B- Güven Ġlkesi (1) Eksper, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işine
tam bir sadakatle yürütür. (2) Eksper, yapacakları bilgilendirmelerde basit ve kolay anlaşılabilir olmayı gözetir, faaliyetlerinde
şeffaflığı en üst düzeyde tutar.
(3) Eksper, mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınır, özel yaşantısında da buna özen gösterir.
C- Mesleki Ehliyet Ġlkesi (1) Eksper, mesleki ehliyet ve yetkili kılındığı branş ya da branşlar dışında ekspertiz yapmaz. (2) Eksper, bilgi birikimi ve tecrübesinin yeterli olmadığını bildiği bir işi kabul etmez.
(3) Eksper, aldığı işin uygun bir biçimde yerine getirilmesini temin edecek zamanı ayırır. İhtiyaç
duyduğu takdirde ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde konusunda kendisini kanıtlamış bir uzmandan danışmanlık yardımı alır.
D- Sır Saklama Ġlkesi (1) Eksper mesleki sırların saklı tutulmasından sorumludur. Meslekten ayrılmak bu yükümlülüğü ortadan kaldırmaz.
(2) Eksper, yetkili kişi ve mercilere yasal olarak verilmesi gereken bilgi ve belgeler ile, mevzuat
dahilinde gerçekleştirilen bilgi paylaşımı ve tarafların (sigortalı ve sigortacı) rızasının bulunduğu durumlar dışında her türlü bilgi ve belgeyi gizli tutar, üçüncü kişilerden özenle saklar.
(3) Eksper, çalıştırdığı kimselerin ve stajyerlerinin meslek sırrına aykırı davranmalarını engelleyecek
tedbirler geliştirir ve uygular.
Sigorta Eksperliği Mesleğinin Ġcrası Sırasında Riayet Edilmesi Gereken Temel Kurallar
A- Meslektaşlar Arası İlişkiler,
B- Sigortalılar ile İlişkiler, C- Sigorta Şirketleri İle İlişkiler,
D- Büro ve Çalışma Düzeni,
E- Ekspertiz ve Raporlama, F- Duyuruların Takibi
A- MeslektaĢlar Arası ĠliĢkiler (1) Müşterek ekspertiz yapanlar başta olmak üzere, hiçbir eksper herhangi bir meslektaşı hakkında
küçük düşürücü ve onur kırıcı kişisel görüş ve düşünceler belirtemez.
(2) Ekspertiz ücretine ilişkin ilgili mevzuat çerçevesinde belirlenen rehber tarifeye uyar.
B- Sigortalılar ile ĠliĢkiler (1) Eksper, sigortalılarla olan ilişkilerinde saygılı ve özenli iletişim kurar.
(2) Eksper, talep edilmesi halinde, ekspertize ilişkin bilgileri sigortalıyla paylaşır.
C- Sigorta ġirketleri ile ĠliĢkiler (1) Eksper, sigorta şirketleri ile ilişkilerinde meslek onuru ve haysiyetine uygun tutum ve davranış
sergiler. Bu ilişkilerde karşılıklı saygı esastır.
D- Büro ve ÇalıĢma Düzeni (1) Eksper, reklam niteliğinde duyuru yapamaz. (2) Eksperin başlıklı kâğıtları, kartvizitleri, büro tabelaları, reklam niteliğini taşıyabilecek nitelikte
olamaz.
(3) Eksper, mesleki teamüllere uygun olmayan şekilde kendine iş sağlama niteliğinde tutum ve davranışlarda bulunamaz.
(4) Eksper, ofisinin görevin onur ve vakarına uygun biçimde düzenlenmesine özen gösterir. Mesleki
teknolojik gelişmeleri takip eder.
(5) Uzunca bir süre bürosundan uzak kalmak zorunda bulunan eksper, ağırlıklı olarak görev aldığı tarafa veya taraflara, durumunu önceden bildirir.
(6) Eksper, haklı mazeretler dışında, verilen görevleri kabul eder.
34
(7) Yanına stajyer alan eksper, stajyerin iyi yetişmesi için gerekli azami özeni dikkati gösterir ve bu
yönde olanaklar hazırlar.
E- Ekspertiz ve Raporlama (1) Eksper, yasa, yönetmelik ve ilgili mevzuat hükümlerinin yanı sıra İcra Komitesi tarafından alınan
kararlara uymakla mükelleftir. (2) Eksper, mesleği ifa ederken poliçe genel ve özel şartlarını (kapsamı, teminat dışı haller, aksine
sözleşme yoksa teminat dışı haller vb.) rehber edinip ekspertiz raporunu bu çerçevede sonuçlandırır.
(3) Eksper, aldığı hasar dosyasını sonuna kadar takip eder ve yasal süresi dahilinde ekspertiz raporunu
tanzim ederek üzerine düşen görevi tamamlar. Ancak kişisel veya meslek onurunun zorunlu kıldığı hallerde dosyayı iade edebilir. Bu hallerde eksper durumu kendisini atayan tarafa yazılı olarak bildirir.
(4) Eksper mesleğe yakışan kılık - kıyafetle işini ifa eder.
F- Duyuruların Takibi (1) Eksperler, www.sigorta.org.tr adresli internet sitesinde ilan edilen duyuruları takip etmekle
yükümlüdür.
Sonuç
Etik: Ahlaki Bir Davranış Biçimidir, Kuralları Vardır, Toplumların Yapılan İşlemlere İnanç Düzeyini
Artırır, Güven Duygusunu Temin Edici Bir Kavramdır, Yolsuzlukla Mücadelede Etkin Bir Mücadele Yöntemidir
Empati: İnsanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak, onun duygularını ve düşüncelerini
doğru olarak anlaması ve iletmesi sürecidir. Empati kuracak kişi, kendisini karşısındaki kişinin yerine koymalı, olaylara onun bakış açısıyla
bakmalıdır.
Empati kurmuş sayılmamız için, karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru
olarak anlamamız gereklidir. Empati kuran kişinin zihninde oluşan empatik anlayışın, karşısındaki kişiye iletilmesi
davranışıdır.
Herkesin farklı bir bakıĢı açısı vardır. Zengin ↔ Fakir
Köylü ↔ Şehirli Erkek ↔ Bayan
Amir ↔ Memur
Genç ↔ Yaşlı
...... ↔ ........ Herkesi bulunduğu konumda kabul etmek gerekir.
35
TARIMDA RĠSK YÖNETĠMĠ, ARAÇLAR VE
DEVLET DESTEKLĠ TARIM SĠGORTASININ YERĠ
Bekir ENGÜRÜLÜ
T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü - Daire BaĢkanı
Risk Yönetimi ve Niçin Sigorta
Ġnsan, bitki ve hayvanların kısaca canlıların yaĢamlarını etkileyen birçok risk ve belirsizlik
bulunmaktadır. Bunlar; insanların mallarını ve hayatlarını, bitki ve hayvanların da hayatlarını
önemli ölçüde etkileyerek büyük hasarlar (KATASTROFİK) meydana getirir. Tarım için çok önemli olan risklerin, diğer sektörler için aynı olumsuz etkileri göstermeleri
beklenmemelidir. Tarım harici diğer her sektörde risk yönetiminde kullanılabilecek araçların
nitelikleri farklılık gösterir.
Tarımsal ürünlerin miktarı ve özellikleri; kullanılan kaynaklar (teknoloji düzeyi), üreticinin kontrol edemediği iklim koĢulları, hastalık ve zararlıların yoğunluğuna bağlıdır.
Ġklim ve toprak koĢulları, yetiĢtirilecek ürünlerin seçimi, üretimin miktar ve kalitesi üzerinde
etkili olur. Normal koĢullarda tarımsal üretimde meydana gelebilecek kayıplar veya düĢüĢler olarak ifade
edilen riskler, üretici her yılki elde ettiği gelirinde istikrarsızlıklara sebep olmaktadır.
Dünyanın her yerinde üretici gelirinde istikrarın sağlanması, 1929 Dünya Ekonomik Krizinden
sonra temel tarım politikası amacı olmuĢtur.
Tarım Politikası Araçları ve Türkiye’deki Uygulamalar
Tarımda Destekleme Modelleri
(i) Üretime Dayalı Modeller: Bu politikalarla Üretim ve tüketimde kaynak kullanımını daha etkin hale
getirilmeye çalıĢılır. AraĢtırma-geliĢtirme, alıĢ-veriĢ maliyetini azaltma, altyapı hizmetleri, kamu malları tedariki, bilgi ve pazarlama hizmetleri, kalite kontrolü ve standardizasyon, sigorta ve yayım
gibi gibi ekonomik büyümeyi artırmak için yapılan tüm kamu harcamalarını kapsar.
Politik ve ekonomik getirileri zaman içine yayılır, ilk zamanlarda kurumsal yapının
değiĢtirilmesi ve örgütlenmede kamu kaynaklarının kullanılması gerekir. Türkiye’de 2000’li yıllara kadar tarımsal destekleme sistemi içinde fazla yer almamıĢtır.
(ii) Dağılıma dayalı politikalar: Fiyat destekleri, fark ödeme sistemleri, sınır müdahaleleri, girdi
sübvansiyonları (kredi dahil) gibi ekonominin diğer sektörlerinden tarıma varlık ve gelir transfer eden tüm politikalar bu gruba girer.
Transfer politikalarının getirileri kısa zamanda alınmakta, tercih edilen araca göre tarıma
yapılan transferlerin tüketici ve bütçeye yükü artmaktadır. Tarım politikalarında iç ve dıĢ piyasalardaki geliĢmelere paralel olarak 1999 yılından bu yana
çok önemli bir değiĢim gözlenmektedir.
2001-2005 döneminde uygulanan projelerle tarımsal destekleme araçları ve organizasyonunda
radikal değiĢiklikler gerçekleĢtirilmiĢtir. Kredi desteği, destekleme alımları ve girdi desteğinin toplam tarımsal destekleme ödemeleri içindeki payı 1995’de % 97,2 iken, bu oran 1999’da % 87,9 ve 2003
yılından itibaren % 11 ve 2004 yılında % 8 düzeyine gerilemiĢtir.
36
Tarım Politikası Araçları ve Türkiye'deki Uygulamalar
Destekler 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004
Fiyat Desteği 6,5 15,5 128,1 246,5 269,3 209 136 610 - -
Girdi Desteği 11,3 47,8 94,7 142,7 110,6 110 93 - 311 332
TeĢvik Primi 2,0 4,8 6,4 8,2 10,7 12 12 18 - -
Tazminatlar 3,2 6,8 13,8 11,2 16,3 29 27 40 - -
Kredi Desteği 207,1 140,9 269,4 432,5 610,4 351 336 - - 100
Fark-Telafi
Ödemesi 1,4 - 5,4 - 98,2 186 343 179 262 395
Hayvancılığı
GeliĢtirme - - - - - 12 42 69 125 200
Tarım Koop.
Projeleri - - - - - 18 33 22 20 89
DGD - - - - - - 84 1.877 2.010 2668
Diğerleri 0,1 0,1 0,2 0,3 0,5 - - - - -
Toplam
Destek 231,3 215,8 517,9 841,1 1.127,3 927 1.106 2.815 2.728 3.748
GSMH 7.854,9 14.978,1 29.393,3 53.518,3 78.283,0 125.596,1 176.484,0 275.032,4 356.680,9 428.932,3
Destek/GSMH 2,9 1,4 1,8 1,6 1,4 0,74 0,63 1,02 0,76 0,87
Türkiye'de Tarım Sektörüne Yapılan Destekler (Milyon TL)
Destek Konusu
2002
Yılı 2003 Yılı 2004 Yılı 2005 Yılı 2006 Yılı 2007 Yılı 2008 Yılı 2009 Yılı
ALAN BAZLI TARIMSAL
DESTEKLER VE DGD
(Mazot.Gübre, Enerji, Organik
ve Ġyi tarım)
1.558,00 2.253,21 2.443,60 2.352,75 2.661,32 2.461,94 1.953,13 1.078,56
FARK ÖDEMESĠ
DESTEKLERĠ
(Yağlı tohumlu bitkiler,
Zeytinyağı, Çay, Buğday)
186,15 268,30 350,09 928,51 1.290,12 1.782,20 1.646,50 2.002,14
HAYVANCILIK DESTEKLERĠ 83,20 106,09 249,76 352,22 678,98 722,68 1.330,32 895,83
TARIM REFORMU
PROJESĠNE ĠLĠġKĠN
HĠZMETLER (Çatak,
Alternatif Ürün, Köy Bazlı
Katılımcı Yatırım Programı
Desteği)
2,69 1,50 0,57 1,57 24,34 33,72 9,29
TARIMSAL SĠGORTA
HĠZMETLERĠ 1,99 31,51 55,06 59,93
TELAFĠ EDĠCĠ ÖDEMELER
KAPSAMINDAKĠ
DESTEKLER (Çay budama,
patates siğili, ġ.Pancarı)
41,51 39,20 4,44 47,41 72,91 84,59 80,49 76,75
DĠĞER TARIMSAL AMAÇLI
DESTEKLER 0,51 36,82 90,25 92,90 99,73
KIRSAL KALKINMA
AMAÇLI DESTEKLER 79,99 109,40 246,63
Hayvancılık (GAP illeri) 59,91
KURAKLIK DESTEĞĠ 264,50 548,98 2,17
TOPLAM DESTEK 1.868,86 2.669,48 3.049,38 3.681,98 4.743,71 5.541,99 5.850,51 4.530,94
GSMH 275.032 356.681 428.932 648.532 742.922 756.020 1.134.590 923.910
Destek/ GSMH (%) 0,68 0,75 0,71 0,57 0,64 0,73 0,52 0,49
Kaynak: T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
37
2001’den sonra fiyat, girdi ve kredi desteklerinin kaldırılmasıyla DGD ödemelerinin toplam
tarımsal destekler içindeki payı sürekli artmıĢtır. 2001’de tarıma verilen toplam destekler içinde
DGD’nin payı % 7,6, 2003’de % 74 ve 2004 yılında ise % 70 civarında olmuĢtur. Fiyat, girdi, telefi ödemeleri ve kredi desteği yerini DGD’ye bırakmıĢtır.
Destekleme harcamaları içinde en düĢük payı araĢtırma, eğitim ve yayım hizmetleri almıĢtır.
Teknoloji geliĢtirme ve yüksek verimli tohumların, damızlık materyaller, hayvan ırklarının geliĢtirilmesi ve böylece bu alanda ülke tarımının dıĢa bağımlılığının azaltılması olanakları çok sınırlı
düzeyde kalacaktır.
Türkiye’de tarıma yapılan toplam destekleme ödemelerinin GSMH içindeki payı 1995 - 1999
döneminde % 2,9’dan % 1,4’e gerilemiĢ iken, 2000-2004 döneminde % 1,0 düzeyinde olmuĢtur. 2001 yılından sonra yapılan düzenlemelerle tarımsal destekleme sistemi (araç ve organizasyon
yönünde) büyük ölçüde AB normlarına uygun hale getirilmiĢtir. Tarımsal destekleme ödemesinin
1995’de % 18,3’ü bütçeden yapılan transferlerden oluĢmakta iken, bu oran 2000’de % 47,1 ve 2001’den sonra % 70’in üzerindedir.
Tarım politikası reformu kapsamında desteklemede kullanılacak kaynakların tamamen bütçe
olanaklarından karĢılanması sağlanmıĢtır. Böylece tarım desteğinin ekonomiye getirdiği yük ve
sağladığı faydaların değerlendirilmesi daha kolay olacaktır. Diğer yandan toplam tarım desteğinin tarımsal üretim değeri içindeki payı % 10’unun altında kalmaktadır.
Türkiye’de Destekleme Politikaları ve Sigorta Endüstrisine Etkileri
Tarım politikasının hedefi, çiftçilerin geliri ve yaĢam standardının yükseltmektir, Tarımsal üretimin artırılması için modern tarım yöntemlerinin uygulanması, girdilerin temini,
gerekli yatırımların yapılması ve ürünlerin uygun koĢullarda satıĢ organizasyonlarının kurulması
gerekmektedir, Tarım, birçok ülkede aile iĢletmeciliğine dayanmakta ve sosyo-ekonomik nitelik taĢımakta,
GeliĢmekte olan ülkeler ve Türkiye’de üretimin doğal koĢullara bağlılığı,
Sermaye ve teknoloji kullanımının sınırlılığı,
Nüfusun fazlalığı ve çalıĢma koĢullarına bağlı olarak tarımda gelir ve yaĢam standardı, diğer kesimlere oranla daha düĢük.
Tarımsal Riskler ve Risk Yönetimi Araçları
Tarım çeĢitli risklere maruz kaldığında, çiftçiler masraflarını, emeğinin karĢılığını ve öz sermayesine yeterli düzeyde kar sağlayamamakta, ürünlerini ve üretim faktörlerini kısmen veya
tamamen kaybedebilmektedir.4-5 Nisan 2004 Karadeniz ve Mart 2006 Edirne’de olduğu gibi….
Zarara maruz kalan üreticiler iĢletmelerinin ekonomik yapısını uzun süre normale dönüĢtürememektedir. Bu durum bir aile, küçük bir köy, belde ve il veya ülke halkının
karĢılaĢabileceği olağan bir olaydır. Bunlar sadece tarımın geliĢmesini değil, mevcut koĢullarda bile
sürdürülebilmesine olanak vermeyebilir.
Riskler sadece tarımı değil, bütün ekonomiyi olumsuz etkilemektedir. Çünkü tarımsal üretim ile üretici gelirinin azalması, alım gücünün düĢmesi ile ticari iĢlemler ve makro düzeyde milli geliri de
düĢürebilecektir.
Tarımsal Yapı ve Riskler Ülkemizde jeolojik ve topoğrafik yapı ile iklim özellikleri nedeniyle büyük can ve mal
kayıplarına yol açan doğal afetlerle sık sık karĢılaĢılmaktadır.
Etkili olan doğal afetleri önem sırasına göre; depremler, heyelanlar, su baskınları, kaya
düĢmeleri, yangınlar, çığ, fırtına, dolu, don, yeraltı suyu hareketleri ve diğer doğal riskler Ģeklinde sıralamak mümkündür.
Risk, normal koĢullarda üretimde olabilecek kayıp veya zarar olup, istatistiksel yöntemlerle
tahmin edilebilmektedir. Belirsizlik ise, gelecekte olma olasılığı istatistiksel olarak tahmin edilemeyen subjektif olaylardır.
38
Tarımsal Riskler KiĢisel/Ġnsan Riskleri: ölüm,sakatlık, iĢgücünü yitirme.. Sermaye Riskleri: bina ve ekipmanlar için hırsızlık, yangın,..
Üretim/Verim Riski: AĢırı/yetersiz yağıĢ, dolu, don,
Fiyat Riski: Ürün fiyat düĢmesi/girdi fiyat artıĢı..
Kurumsal Riskler: Tarım ve diğer politikalarda değiĢmeler, üretim ve/veya pazarlama kararlarına müdahaleler,
Mali Riskler: Sermaye maliyeti artıĢı, döviz kuru, yetersiz öz kaynak….
Doğal olaylar ve fiyat değiĢmeleri gibi risklerin üretime ve dolayısıyla iĢletme geliri üzerine olan etkisi, monokültür tarım yapan iĢletmelerde polikültür tarıma oranla daha fazla olmaktadır.
Risk yönetimi ve sigortacılık açısından yararlı bir sınıflandırmada riskler, tesadüfi ve ticari
olmak üzere iki gruba ayrılabilir.
39
(i) Tesadüfi (Mutlak) Riskler (Pure Risk): Bu risklerde oluĢacak kayıplara karĢı herhangi bir kazanç
olasılığı bulunmamaktadır. Bunlar iĢletmenin malvarlığının azalmasına yol açarlar. Bu tür risklerin
oluĢturabileceği kayıplar iĢletme yönetimi tarafından belirli bir bedel karĢılığında baĢka bir kuruma devredilebilir. Mutlak riskler, iĢin doğal yapısına ve akıĢına bağlı olmaksızın meydana gelen ve iĢletme
tarafından meydana gelmesi engellenemeyen hasarlardır. Yangın, grev, gemi batması gibi riskler bu
gruba girer. (ii) Ticari (Spekülatif) Riskler (Speculator Risk): OluĢabilecek risklere karĢı bir kazanç olasılığı
vardır. Üreticinin aldığı kararlar sonucunda karĢılaĢtığı risklerdir. Bu risklerin oluĢması ticari zarar
oluĢturur ve bu zarar tümü ile iĢletme tarafından yüklenilir. Spekülatif riskler, bir iĢin karlı olup
olmaması, pazarlama riski denebilecek firmanın ürünlerine olan talepteki değiĢmeler, fiyat ya da maliyetlerin faaliyet sonuçları üzerindeki etkileri gibi kısmen kontrol edilebilecek veya
sınırlandırılabilecek riskleri içerir. Tarım ürün ve girdi piyasalarındaki fiyat dalgalanmaları gibi……
Ticari risklerde bir kaybın olması söz konusu iken, önemli bir kar olasılığı da vardır. Ancak tesadüfi riskte ise kesinlikle kar sağlama Ģansı olmaz.
Ticari veya spekülatif riskler denilen bu riskler, iĢletmelerin kendileri tarafından karĢılanır ve
sigorta edilemezler. ĠĢletmelerin aktifinde yer alan varlıkların değerlerinin azalmasına ya da pasifinde
yer alan kalemlerin artmasına neden olan hasar olaylarını yaratan tesadüfi riskler ise, hem sigortalanabilir hem de risk yönetiminin konusudur.
Tarımda üretim/verim riskinin sigortalanabilirliği öncelikle hasar istatistiklerinin varlığı ve
amaç için uygunluğuna bağlıdır. AĢırı/yetersiz yağıĢ, dolu, don, sel gibi riskler acaba yöre, ürün, bölge ve ülke genellinde yıllara göre ne kadar (YTL) hasara neden oldu? Ürünlere, risklere ve bölgelere risk
ve hasar haritaları mevcut mu?
Mevcut hasar istatistikleri güvenli mi? Güven derecesi ne? Devlet kontrolün de mi, özel kiĢi ve kuruluĢların malı mı? PaylaĢıma açık mı?
Deniz suyu ve hava sıcaklığının aylara göre değiĢimiyle ilgili verilerde sapma var mı?Hasar
verilerinde kurumlar arası farklılık var mı? OĢinografi Dairesi verileri ile DMĠGM verileri aynı mı?
Örnek 1: Karadeniz Bölgesi’nde Bazı Doğal Riskler
Ġller Donlu Günler Vejetasyon Periyodu Dolulu Günler
Zonguldak 12,2 Mayıs-Ekim 2
Trabzon 5,5 Nisan-kasım 0,7
Sinop 3,5 Nisan-kasım 1,3
Samsun 8,6 Mayıs-Kasım 0,7
Rize 6,6 Nisan-kasım 2,4
Ordu 6,3 Nisan-kasım 0,0
Kastamonu 103,3 Haziran-Eylül 11,8
GümüĢhane 115,0 Haziran-Eylül 1,0
Giresun 4,3 Nisan-Kasım 2,0
Düzce 43,5 Mayıs-Eylül 0,0
Bolu 86,8 Haziran-Eylül 14,2
Bayburt 145,6 Temmuz-Ağustos 10,0
Artvin 43,7 Nisan-Ekim 0,7
Sadece bu veriler kullanılarak riskin önemi ve potansiyel hasar ölçeği net olarak
bulunamaz.
Tarımsal Riskler ve Üretici DavranıĢları Risk yönetiminde üreticilerin risk davranıĢlarının analiz edilmesi gereklidir. Bireyler risk davranıĢları yönünden;
Risk sevmeyen üreticiler,
Riski tercih eden üreticiler ve Risk nötr kiĢiler olarak üç gruba ayrılmaktadırlar.
40
Herhangi bir kiĢi, risk davranıĢları yönünden bu gruplardan birine girer. Türkiye’de üreticilerin
çoğunluğu hangi kategoride yer alır?
Risk sevmeyenler veya riskten kaçanlar daha tedbirli veya ihtiyatlı kiĢilerdir. Bunlar daha az riskli yatırımları veya gelir kaynaklarını tercih ederler. NĠSPETEN TUTUCU BĠREYLER/DEĞĠġĠM
OLDUKÇA YAVAġTIR.
Riski tercih eden kiĢiler, daha maceracı kiĢiler olup, daha riskli iĢleri tercih ederler. Bunlar, aynı olasılıkta düĢük gelir beklemelerine rağmen, yüksek gelir olasılıklı alternatifleri seçerler.
Risk nötr kiĢiler, risk seven ve sevmeyenler arasındaki bir grup olarak tanımlanabilir. Bu
kiĢiler, alternatif gelir oranlarının olasılıklarına bakmaksızın, beklenen en yüksek geliri veren alternatifi
seçerler.
Tarımsal Riskler ve Riskin Ölçülmesi Risk yönetiminde öncelikle riskin ölçülebilir olması gerekir. Riskin ölçümünde kullanılan yöntemler;
DeğiĢim geniĢliği, Standart sapma (σ),
Varyans ((σ)2),
Varyasyon katsayısı (σ/x.100),
Beklenen değer analizi
Varyasyon Katsayısı Türkiye Fındık Verim Değerleri için (1950-2004):;
Fındık Üretim Bölgeleri : % 28,10 1. Bölge : % 52,36
2. Bölge : % 39,07
3. Bölge : % 27,70 Üretici Fiyatları Ġçin ($/kg) : % 39,18
DüĢük varyasyon katsayısı, düĢük değiĢim demektir. Birinci bölgede verim varyasyonu, diğerlerinden
çok yüksektir. OLUġAN HASARIN BÜYÜKLÜĞÜ’de çok büyük olabilecektir.
Beklenen değer, riskli alternatiflerin kıymetini belirleme esasına dayanmaktadır. DeğiĢim geniĢliğini ve mümkün sonuçların olasılıklarını göz önünde bulundurduğu için “beklenen değerin”
hesaplanması karar almada oldukça önemlidir. Eğer her bir sonucun olasılığı biliniyorsa, beklenen
parasal değeri hesaplamak mümkündür. Beklenen değer, riskli alternatifler arasında karar vermek zorunda kalınan durumlarda
kullanılacak yardımcı bir araç niteliğini taĢımaktadır. Sınırlı miktarda olan belirli bir kaynağın
alternatif kullanım alanlarına yatırılması halinde getirebilecekleri gelirleri ve bunların olasılık düzeyleri biliniyorsa, alternatifler arasında beklenen değeri en yüksek yapanın seçilmesi yerinde olacaktır.
Alternatifler Gelir (Milyon TL) Olasılık Alternatifler Gelir (Milyon TL) Olasılık
A 10 0.5 D 0 0.4
10 0.5 20 0.6
B 0 0.5 E 0 0.6
20 0.5 20 0.4
C 5 0.5 F 1 0.5
15 0.5 21 0.5
Yatırımcı 6 alternatif arasındaki seçimini beklenen değer analizi ile yapılabilir. Alternatiflerin beklenen değerler (EV):
EVj = Σi Pi Xi
Formülde; EVj: j olayın beklenen değeri, Pi: Xi sonucunun oluĢma olasılığı ve Xi: her bir alternatifin getirebileceği gelirin veya kazancın değerini göstermektedir. B alternatifinin beklenen değeri; EV(B)=
0.5*(0) + 0.5*(20) = 10 milyon TL olacaktır. B alternatifinde 20 milyon TL kazanabilme ihtimali veya
hiçbir gelirin elde edilemediği durum da söz konusu olmaktadır. Fakat yeterince bu tür alternatifin gerçekleĢtiği durumda ortalama gelir, 10 milyon TL olacaktır.
EV(A) = EV(B) = EV(C) = 10,0 milyon TL
EV(D) = 12,0 milyon TL
EV(E) = 8,0 milyon TL
41
EV(F) = 11,5 milyon TL
Yatırım alternatiflerinin beklenen değerlere göre seçim sırası ise; D>F>A veya B veya C>E olarak
gerçekleĢecektir. D alternatifinde 20 milyon TL kazanabilme ihtimali veya hiçbir gelir elde edememe ihtimali söz konusudur. Karar alıcı alternatiflerin EV hesaplayarak, kendisi için en büyük parasal
değeri veren alternatifi seçer. Her zaman parasal değeri maximize etmek rasyonel olmamaktadır.
Tarımsal Riskler ve Sigortalanabilirliği Risk yönetimi, geniĢ anlamda belirsiz olayların etkilerini minimize etmek amacıyla gerekli
faaliyet ve kaynakların planlanması, örgütlenmesi ve kontrol edilmesidir.
Risk ve belirsizlik yönetiminde kullanılabilen önlemlerin tarımsal faaliyet üzerinde farklı
etkileri olur. Bu önlemlerin hiçbiri, bütün risk ve belirsizliklere karĢı tek baĢına yeterli koruma sağlayamamaktadır. Bu nedenle üreticilerin, alternatif araçlardan belirli bir kombinasyonu kullanması
gerekmektedir.
Risk ve belirsizlik yönetiminde çeĢitli araçlardan yararlanılabilir. Bunlar; Destekleme alımları & doğrudan mali yardımlar,
Ürün çeĢitlendirmesi,
Zararı azaltıcı teknolojik geliĢmelerden (don, hastalık ve zararlılar ile kuraklığa dayanıklı yeni
çeĢitler vb.) yararlanma, Üretici tasarruflarının kullanılması,
ĠĢletme organizasyonu,
SözleĢmeli üretim, Alivre satıĢ,
Forward satıĢ,
Selem (sipariĢ) senetleri, Makbuz senetleri,
Vadeli iĢlem piyasaları ve üretim faktörlerinin kullanımında emniyet ile hareket etme gibi
araçlar kullanılabilir.
Teknik önlemlerin yeterli olmaması ve risklerin derecelerinin ölçülebilmesi durumunda, tarım ürünleri ve diğer tarımsal mallar sigorta yoluyla güvence altına alınabilmektedir.
Tepki Riskler
Üretim Fiyat
Özel Sigorta (Dolu), KarĢılıklı Yardım Fonları Vadeli ĠĢlem Piyasaları
Kamu Doğal Afet Yardımı
Bitki & Hayvan Sağlığı Önlemleri
Destekleme Politikaları
Kamu-Özel Bütün Tehlikelere KarĢı Sigorta -
Tarımda risk yönetiminde öncelikle “koruma önlemleri" değerlendirilmekte, teknik olarak
önlemlerin yeterli olmadığında “ekonomik ve mali araçların" uygulanmasına geçilmektedir. Sigorta,
tarımdaki risk ve belirsizlikler nedeni ile oluĢabilecek zararı karĢılayan bir güvence sistemidir. Öncelikle teknik yönde önlenebilir risklerin ortadan kaldırılmalı veya minimize edilmeli, sonra sigorta
seçilmelidir.
Forward SatıĢlar: Ürün daha tarlada veya bahçede iken, alıcı ve satıcının bir araya gelip, fiyatı ve belirlenen tarihte ürün teslimi üzerinden anlaĢma yapmalarına, teslime bağlı vadeli iĢlemler
(forward satıĢlar) adı verilmektedir. Forward iĢlemlerin alivre satıĢlardan farkı, anlaĢmanın bir borsaya
tescil ettirilmesidir. Ġzmir Ticaret Borsası’nda sınırlı olarak bu araç kullanılmıĢsa da, forward satıĢlar
yeterince geliĢmemiĢtir. Selem Senetleri: Faizsiz bankacılık faaliyetlerini yürüten finans kurumları tarafından kullanılan
kredi araçlarından biri olan selem (sipariĢ) senetleridir. Selem ise parayı önce verip malı geç almaktan
dolayı, malın bedelinde yapılan indirim olarak tanımlanmaktadır. Makbuz Senetleri: Çiftçilere depolama hizmeti sağlayarak, düĢen fiyatlardan korunma ve
yükselen fiyatlardan yaralanma olanağı sağlayan yeni bir uygulama da makbuz senetleridir. Ülkemizde
1993’de Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) tarafından baĢlatılan bu uygulamada, çiftçiler tarafından TMO Ģubelerine teslim edilen buğdayın cinsi, grubu ve sınıfı belirlendikten sonra, çiftçiye teslim
42
ayrıntılarını da içeren makbuz senedi verilmektedir. Sevk edilen ürün en fazla dokuz ay veya gelecek
ürün yılına kadar depoda muhafaza edilebilmektedir.
Vadeli ĠĢlemler Piyasaları: Özellikleri standardize edilmiĢ vadeli iĢlem sözleĢmelerinin alınıp satıldığı ve fiyat riskinin transferi amacıyla oluĢturulmuĢ borsalardır. Piyasada fiziksel mallar değil,
malları temsil eden vadeli iĢlem sözleĢmeleri alınıp satılmaktadır. SözleĢmelerde söz konusu ürünün
cinsi, kalitesi, miktarı (lot), sözleĢme ünitesi, teslim Ģekli, teslim edileceği yer, teslim tarihi ve minimum fiyat değiĢikliği belirtilmiĢtir. Fiyat riskinden korunmaya olanak verir, gelecekte ürünü
piyasaya sunulacak üreticileri ve gelecekte piyasadan aynı ürünü alacak olan sanayici, aracı gibi kiĢileri
ürün fiyatındaki düĢme ve yükselme riskinden korur.
Türkiye Tarım ĠĢletmelerinde Hayvancılık Alanında Risk Yönetimi Araçlarından Yararlanma Düzeyleri
Faaliyet Dalları SözleĢme Yapan
ĠĢletmeler
Sigorta Yaptıran
ĠĢletmeler
Suni Tohumlama
Yaptıran ĠĢletmeler
Süt Sığırı YetiĢtiriciliği 14.803 15.365 464.200
Manda YetiĢtiriciliği 49 39 1.115
Koyun YetiĢtiriciliği 1.704 2.014 11.890
Keçi YetiĢtiriciliği 3.572 3.555 -
Tavukçuluk 2.756 2.586 -
Arıcılık 454 162 -
Toplam 23.338 23.721 477.205
Tarımda risk yönetimi araçlarından yararlanma düzeyleri genellikle düĢük olduğundan, afet
yönetiminde devlet desteği kaçınılmaz olmuĢtur.
Türkiye’de bitkisel üretim alanında sigortalanabilir toplam ürün bedeli 21,398,962,160 US $/yıl (DĠE, 2004) olup, bu alanda sigorta endüstrisi için henüz kullanılamayan çok önemli bir
potansiyelin olduğu görülmektedir.
Hayvansal üretim alanında sigortalanabilir toplam hayvan ve ürün bedeli 13,179,109,510 US $
olarak hesaplanmıĢtır (DĠE, 2004). Sigorta endüstrisi açısından önemli olan meraya dayalı hayvancılıktan çok, entansif süt ve besi sığırcılığı ve ticari tavukçuluk iĢletmeleri olacaktır.
Tarım, sigortacılık endüstrisi için önemli bir hedef pazar olmasına karĢın, tarım sigortalarının
toplam sigorta sektörü içindeki payı % 1’ler düzeyinde kalmıĢtır.
Tarıma Doğrudan Devlet Desteğinin Etkisi Türkiye’de tarımın doğaya bağlılığı nedeniyle üretici gelirindeki dalgalanmaları azaltıcı yeterli
önlem alınamamıĢtır. Doğal koĢulların etkileri nedeniyle ürünlerin verimlerinde meydana gelecek dalgalanmaların sonucunda, üretici çoğu kez yıllık geçimi için gerekli olan geliri elde edemediği gibi,
gelecek yıllardaki faaliyetleri için de gerekli olan yatırımlara yeterli miktarda tasarrufu da
sağlayamamaktadır. Tarımsal üretimde devamlılığı sağlamak amacıyla yasal, teknik ve ekonomik
birçok tedbir alınmaktadır.
Tarımsal Gelire Toprak ve Ġklim KoĢullarının Etkileri Bitkisel ürünlerden optimal verimin alınabilmesi, uygun iklim ve toprak koĢulları ile birlikte
bakım iĢlemlerinin en iyi Ģekilde yapılması ve girdi (teknoloji) kullanım seviyelerine bağlıdır. Toprak KoĢulları: Toprak faktörleri ise ürün veriminde yıldan yıla dalgalanmaya değil de,
verimin 'bir arazi parçasından diğerine değiĢmesine neden olmaktadır.
Ġklim KoĢulları: Dolu, don, kuraklık, sel vb. meteorolojik faktörler ürün veriminde yıldan yıla dalgalanmaya neden olmaktadır.
Bitkisel üretimin genellikle açıkta yapılması nedeniyle, meteorolojik faktörlerin üretim
miktarında neden olduğu dalgalanmanın Ģiddeti, hayvansal üretime oranla çok daha yüksektir. Besin
maddesi yetersizliği nedeniyle iklim faktörleri hayvansal üretimi olumsuz etkilese de, hayvanların hareket edebilme yetenekleri, belirli bir barınak koĢulları içinde yetiĢtirilmeleri ve bakım ve besleme
koĢullarının iyi bir Ģekilde planlanması ile bu risklerin etkileri bir ölçüde hafifletilebilir.
Hayvansal üretimde meteorolojik faktörlerden çok bulaĢıcı hayvan hastalıkları, önemli miktarda hasara neden olur.
43
Bir ürünün herhangi bir yerde yetiĢtirilebilmesini sınırlayan en önemli iki faktör; sıcaklık ve
nemdir. Bunun dıĢında dolu, don, kuraklık, rüzgar, güneĢlenme süresi, yıllık ortalama yağıĢ, çiğ, kırağı,
sis vb. bir çok faktör bitkisel üretimi etkilemektedir.
Reel Tarımsal Üretim Değerindeki DeğiĢim
0,00
10.000,00
20.000,00
30.000,00
40.000,00
50.000,00
60.000,00
70.000,00
80.000,00
1963 1965 1970 1974 1975 1980 1985 1994 1995 2000
Yıllar
Mil
yo
n T
L
Reel Tarımsal Üretim Değeri
TÜD’de piyasa fiyatları ve iklim koĢullarına paralel olarak değiĢim olmaktadır.
Maliyetlerin artması/sabit kalması halinde bile ürünlerin gelirleri (üretici geliri) azalmakta, yıllara göre dalgalanmaktadır.
Tarıma Doğrudan Devlet Desteğinin Etkileri
Cumhuriyet döneminde tarımda doğal afet zararlarının azaltılması için Devlet iki temel yasa
çıkarmıĢtır: 8.7.1948 tarih ve 5254 sayılı Muhtaç Çiftçilere Ödünç Tohumluk Verilmesi Hakkında Kanun,
20.6.1977 tarih ve 2090 sayılı Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar
Hakkında Kanun, Bu yasalar; yangın, yer sarsıntısı, yer kayması, fırtına, taĢkın, sel, don, dolu, kuraklık, haĢere
ve hastalık gibi risklere teminat verilmiĢ ve bunlardan etkilenen çiftçilere çeĢitli Ģekillerde kamu
yardımı yapılmıĢtır. TKB emrinde tesis edilen fondan bu risklerden zarar gören çiftçilere ödeme yapılmaktadır. Bu
yasalardan faydalanan üretici sayısı ve yapılan yardımlar dikkate alındığında, yapılan ödemelerin doğal
olayların etkilerini azaltmada yeterli olmadığı anlaĢılmaktadır. Aynı Ģekilde tarımsal teknolojide
meydana gelen geliĢmeler, doğal faktörlerin etkilerini azaltamamıĢtır. Devlet doğal olaylar ile hastalık ve zararlıların tarımda neden olduğu hasarların üreticiler
üzerindeki etkilerini azaltılabilmek için yasal düzenlemeler ve fonlar kurmuĢtur.
Doğal afetlerden zarar gören çiftçilerin TCZB’na olan kredi borçları ertelenmektedir. 2090 sayılı Yasa’da doğal afetlerden zarar gören çiftçilerin hasarlarının devletçe karĢılanacağı
belirtilmektedir. Ancak bu amaç için bir fon kurulamamıĢ olduğundan, bu Yasa da uygulanamamıĢtır.
3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Yasasına göre; Sığır Brucellosisi, Sığır Tuberculosisi,
Sığır Vebası, At Vebası, Malleus, Ruam gibi hastalıklardan hayvanının öldüğünü belgelendiren çiftçilere, hayvanın pazar değerinin % 50-75’i arasında değiĢen miktarlarda tazminat ödemesi
yapılmaktadır.
Tarım Sigortaları Devletin doğal afetlerden zarar gören çiftçilere tohumluk yardımı yapması, kredi borçlarının
ertelenmesi ve diğer doğrudan mali yardımlar, üretimin sürekliliği için genellikle yeterli olmamakta ve
yardım talebi de sürekli artmaktadır. Doğal olaylar çoğu katastrofik özellik taĢıdığından, binlerce dekar araziyi ve çiftçileri zarara
uğratmaktadır. Bu koĢullarda ülkemizde ve özellikle Karadeniz Bölgesi gibi tarım dıĢı gelir kaynakları
ve çalıĢma olanaklarının kısıtlı olduğu bölgelerde, tarım sigortalarının yeniden incelenmesi ve
uygulanmasının yaygınlaĢtırılmasına baĢlanması bir zorunluluk haline gelmiĢtir.
44
Tarımda Risk Yönetimi Araçlarının Etkinlik Düzeyleri
Refah düzeyini korumak ve sürdürmek isteyen üreticiler; ürün çeĢitlendirme, bitkisel ve hayvansal üretime birlikte yer verme, depolama, tarım dıĢı faaliyetler yapma ve mevsimlik göçler gibi
geleneksel yöntemlerle gelir riskini azaltmaya çalıĢmaktadır.
Risk yönetimi araçlarının etkileri sınırlı ve maliyetleri de yüksektir. Depolama, hem ilave masrafı gerektirir, hem de ürün kaybına neden olur.
Bireysel üretici hem mümkün olabilen bütün teknik önlemleri almalı, hem de sigorta gibi mali
araçları kullanabilmelidir. Geleneksel araçlara ilave olarak tarımsal riskler kurumsal bir düzeyde
paylaĢılmalıdır.
TARIM SĠGORTALARINDA ALTERNATĠF MODELLER VE BAZI ÜLKELERDEN
UYGULAMALAR
Neden Sigorta ve Neden Tarım Sigortaları Dalı Ayrı Olarak Ele Alınmalı?
Sigorta, birçok kimse için olması muhtemel olan, ancak kimi ve ne zaman etkileyeceği belli
olmayan riskler için Ģahısların birbirlerine verdikleri karĢılıklı garantidir.
Sigorta teminatıyla, aynı risklerle karĢı karĢıya olan Ģahısların beklenen olayın gerçekleĢmesi durumunda zararları tazmin edilecektir.
Tarım ürünlerinin karĢı karĢıya bulunduğu riskler diğer alanlara oranla daha farklı nitelikte ve fazla
sayıdadır. GeliĢmiĢ ve geliĢmekte olan ülkelerde, etkin bir risk paylaĢım mekanizması olan tarım sigortası,
diğer araçlarla birlikte kullanılmaktadır.
Tarım sigortalarının amacı, aynı risklerle karĢı karĢıya olan üreticilerin ödedikleri primlerle
oluĢturdukları fon aracılığıyla, zarara uğrayan üreticilerin zararlarını tazmin etmektir. Üretici zararlarını azaltacak ve üreticilere yardımcı olacak önemli bir organizasyon olan tarım
sigortası, uygulaması en zor olan sigorta dallarından biridir.
Tarım Sigortalarının Temel Özellikleri Kadastrofik risklerin tarım ve diğer sektörler arasında paylaĢılmasının en iyi aracıdır. (HASAR
PAYLAġIMI)
Aynı risklerle karĢı karĢıya olanlarda kendine yardım ve karĢılıklı yardımlaĢmayı geliĢtirir. Düzenli ve küçük miktarlarda tasarruf ve fon oluĢumuna katkıda bulunur.
Diğerleri…
Tarım Sigortalarının Ekonomik ve Sosyal Sonuçları Tarımda gelir istikrarı,
Sermaye oluĢumuna katkı,
Üretici ve üretimin yönlendirilmesi, Üretim maliyetinin azaltılması,
Tasarrufların artırılması,
Tüketiciler üzerindeki etkiler, Kendine yardım ve karĢılıklı yardımlaĢmanın yaygınlaĢması (bugün sana yarın bana),
45
Tarım Sigortalarında Konu ve Kapsam
Dar anlamda tarım sigortalarının konusu;
1. Bitkisel ürünler
2. Çiftlik hayvanları, 3. Tarım Alet ve makinaları,
4. Tarımsal yapı (konut, depo, hayvan barınakları vb),
5. Tarım Ürünleri ve Hayvanların Nakliyesi GeniĢ anlamda tarım sigortalarının konusuna yukarıdakilere ek olarak çiftçi ve ailesi ile tarım
iĢçilerinin özel yaĢam ve sağlık risklerine teminat verilmesi de girer.
Hedef öncelikle dar anlamda tarım sigortalarını yaygınlaştırmak olmalıdır (5363 Sayılı Kanunda
Md.12 & Türk Ticaret Kanun Md. 1316-1319).
Tarım Sigortalarında Devlet Desteği
Teoride tarım sigortaları çeĢitli doğal, sosyal ve ekonomik riskleri üreticiden devlete veya diğer sigortacılara transfer etmekte etkili bir araç olarak bilinmektedir.
Sigorta “bağıĢ/yardımdan” olmaktan ziyade maliyeti olan bir araçtır. Çiftçi belirli primi ödeyerek
poliçe satın alır ve bu yolla varlıklarını garantiye alır. Devlet, sigortanın üretici ve sigorta endüstrisine maliyetini azaltmak için yardımda bulunmaktadır.
Üretici-sigortacı-devlet için sürdürülebilir sigorta modeli olmalıdır
Tarım Sigortalarının Unsurları
(i) Hasarın tesadüfi olması: Hasarın önceden görülmesi veya meydana gelme ihtimalinin kesin olarak bilinmesi durumunda sigorta yapılmaz. Tesadüften kaynaklanan hasarlar sigortaya konu olabilir.
Ayrıca bilerek oluĢturulan hasarlar da sigortanın kapsamına girmez. Sigortaya konu olan risklerin
meydana gelebilme ihtimali belirli istatistiksel yöntemler ile tahmin edilebilir. Belirli bir olayın meydana gelme Ģansının ölçüsü probabilite olarak bilinir. Yani belirli türden
olayların, belirli sayıda tecrübe ve gözlem verilerine dayanılarak oluĢma ihtimalinin tahmininde
46
istatistiksel yöntemler kullanılır. Örneğin, Ankara ilinde dolu veya donlu gün sayılarının ne olacağı,
daha önceki yılların verilerinden hareketle tahmin edilebilir.
Tarım sigortalarına konu olan riskler yığın olarak hasar meydana getirirler ve hasarın oluĢ ihtimali Büyük Sayılar Yasası'na uymaktadır. Bu Kanuna göre, bir olay ile ilgili tecrübe sayısı arttırıldıkça
gerçek durum, oran olarak belirtilen probabiliteye yaklaĢır. Gözlem sayısı arttıkça olayın meydana
gelme ihtimalini gösteren tahmin değerleri gerçeğe oldukça yaklaĢır. Büyük Sayılar Kanununun sigortada iki önemli yönü:
(i) Eğer bir olayın meydana gelme ihtimali incelenmek isteniyorsa, aynı özellikteki birçok olayın
incelenmesi gerekir. Örneğin, don sigortası yapabilmek için belirli bir yörede donun oluĢturacağı hasar
oranı ve miktarlarından hareketle hesaplanacak prim oranlarına yol gösterme bakımından, aynı yörede uzun bir döneme iliĢkin verilerden ortalama donlu günler ve donun meydana gelebilme ihtimali
hesaplanırsa, üreticinin ödeyeceği primin objektif olarak belirlenmesi kolaylaĢır.
(ii) Çok sayıdaki olaylar veya çok uzun bir döneme iliĢkin veriler kullanılarak hesaplanan sağlıklı ve güvenilir tahmin değerleri, gelecek yıllar için sigorta tarife fiyatlarının hesabında kullanılabilir.
Sigortacı, tek tek bireyler ve malların uğrayacakları hasarlarla değil, bir grubun tamamını ilgilendiren
hasarlarla ilgilenmelidir.
(ii) Belirli bir riskin aynı derecede etkisi altında bulunan çok sayıda ve benzer üretim birimlerinin bir araya getirilmiĢ olması: Sigorta, aynı riskler ile karĢı karĢıya olan iĢletmelerin bir araya gelerek
oluĢturdukları organizasyonlardır. Sigortaya konu olan iĢletme, arazi ve hayvan sayısı arttıkça,
sigortalıların ödeyecekleri primin miktarı azalacaktır. Böylece hem risk ve hem de hasar en etkili bir Ģekilde paylaĢılır.
(iii) Sigortaya konu olan hasarların ölçülebilir nitelikte olması: sigorta mallarda meydana gelen
ölçülebilir miktar ve kalite kaybını tazmin eder. Ölçülemeyen hasarlar sigortanın kapsamı dıĢındadır. (iv) OluĢan hasarın parasal olarak ifade edilebilir (maddi) olması: Sigorta manevi kayıpları veya
parasal olarak ifade edilemeyen kayıpları kapsamamaktadır. ĠĢletmede meydana gelen maddi
kayıpların sigorta teminatına alınması, hasarın ödenmesinde sübjektifliği bir ölçüde azaltabilmektedir.
Tarım Sigortalarının GeliĢimi
Sigortacılıkla ilgili ilk düzenlemeler Hamurabi Kanununda ticaret kervanlarının soygunlara karĢı
korunmasına yönelik olarak yapılmıĢtır. Roma ve Yunanlılarda deniz ticaretindeki çeĢitli tehlikelere karĢı çeĢitli Ģekillerde yardımlaĢmayı
ortaya çıktığı görülmektedir.
18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Avrupa’daki ekonomik düzendeki değiĢiği ve liberalizm ağırlıklı ekonomik sistemde tarımdaki teknolojik geliĢmelerin de yetersizliği ile meydana gelen
hasarlar gerçek anlamda tarım sigortalarının geliĢtirilmesinin zorunlu olduğunu göstermiĢtir.
Tarımda geliĢmeyi desteklemek ve üretimde kendine yeterliliğe ulaĢmak için yeterli bir araç olarak
görülen sigortanın yaklaĢık 150-200 yıllık bir geçmiĢi vardır. Modern sigortacılığın Ġngiltere, Fransa gibi Avrupa ülkelerinde 17. yüzyıldan itibaren baĢlamıĢ
olmasına karĢın, tarım sigortalarının ancak 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren baĢlamıĢ olmasının,
bu sektörün özelliğinden kaynaklandığı söylenebilir. Modern tarım sigortalarına 18. yüzyılın ikinci yarısında Ġrlanda'da kooperatiflerce hayvan hayat
sigortaları yapılmasıyla baĢlanılmıĢtır. Daha sonra Almanya, Fransa, Ġsviçre gibi Avrupa ülkelerinde
dolu, yangın ve hayvan hayat sigortaları uygulamasına baĢlanmıĢtır.
Japonya'da tarım sigortaları, 1939 tarihinde çıkarılan tarım sigortası yasası ve bu yasadan sonra devlet sigorta kurumunun kurulmasıyla baĢlamıĢtır. Bu kurum ürünleri; dolu, kuraklık, kasırga, su
basması, çeltik de hasara neden olan çeĢitli hastalıklar ve zararlılar, dut yaprağında hasara neden olan
don, arpa ve buğdayda zarara neden olan fazla nemin sigorta yoluyla teminat altına alınmasıdır. Sonraki yıllarda Japonya'da bütün riskler sigorta kapsamına alınmıĢtır.
ABD'de tarım sigortaları 19. yüzyılın sonlarında baĢlamıĢ, geniĢ kapsamlı tarım sigortaları 1938
yılında çıkarılan ürün sigortası yasasına dayanır. Bu yasa ile kurulan federal ürün sigorta Ģirketi bitkisel ürünleri; dolu, don, kuraklık, su baskını, fırtına, Ģiddetli rüzgar, kar, yıldırım, hastalık ve zararlıların
oluĢturduğu tehlikelere karĢı sigortalamaktadır.
Bazı Ülke Örnekleri Ürün sigortaları, ürünlerin miktar ve kalitesini olumsuz etkileyen risklerin oluĢturduğu hasarların
tazmini esasına dayanır. Bunlar kapsadığı riskler bakımından üç grupta toplanabilir.
47
(i) Tek bir riske karĢı sigorta: En yaygın olan Ģekli dolu sigortasıdır. Ġsviçre, Fas, Monako, Fransa,
Daminarka, Ġsveç, Arjantin, Avustralya gibi ülkelerde ürünler yalnızca dolu ve Ġrlanda’da ise yalnızca
yangın riskine karĢı sigortalanmaktadır. (ii) Birkaç riske karĢı sigorta: Tarımı etkileyen birkaç riski kapsar. En yaygın Ģekli dolu ve yangın,
dolu ve don sigortalarıdır. Tarım sigortalarının orta düzeyde geliĢtiği Bulgaristan, Yunanistan,
Almanya, Ġngiltere, Türkiye, Cezayir gibi ülkelerde uygulanmaktadır. (iii) Bütün risklere karĢı sigorta: Ürün sigortalarının en modern ve geliĢmiĢ Ģeklidir. Bu model; ABD,
Ġsveç, Japonya, Kanada, Brezilya, Yeni Zelanda, Seylan, BangladeĢ, Çin, Küba, Kolombiya, Çek ve
Slovak Cumhuriyetleri, Hindistan, Sri Lanka, Filipinler, Güney Kore, KKTC’nde uygulanmaktadır.
Hayvan Sigortaları Sigortanın Kapsamı
YetiĢtiricilik Amaçlarına Göre
Yapılan Hayvan Sigortaları
1. ĠĢ, Gelir (Ġrat)ve Damızlık Hayvanların Sigortaları 2. Kasaplık Hayvanların Sigortaları
3. Süs ve Zevk Hayvanlarının Sigortaları
Kapsadığı Risklere Göre
Hayvan Sigortaları
1. Hayvan Hayat Sigortaları
2. Hayvan Besi Sigortaları 3. Hastalık Sigortaları
4. Kastrasyon ve Cerrahi Müdahalelere KarĢı Sigorta
5. Gebelik ve Yavrulama Sigortaları
6. Mera Sigortaları 7. Nakliye Sigortaları
8. Diğer Risklere KarĢı Sigorta
Hayvan Cinslerine Göre Yapılan
Hayvan Sigortaları
1. Süt Sığırları Sigortası
2. Besi Sığırları Sigortası
3. Koyun Keçi Sigortaları 4. Arı Kovanları Sigortaları
5. Ġpekböcekçiliği Sigortası
6. Kümes Hayvanları Sigortası
7. At ve Diğer ĠĢ Hayvanları Sigortası 8. Diğer hayvanların Sigortası
• Dünya tarımında sigorta uygulamasında; • Belirli risklerin sigortalanması (dolu, yangın gibi az sayıda risk),
• Bütün risklere karĢı sigorta (Multiple-peril crop insurance-MPCI)
• Mali yönden sürdürülebilir birkaç riske karĢı ürün sigorta modelleri bulunmakta (örneğin dolu ve yangın gibi).
• Mali yönden sürdürülebilir MPCI modeli bulunmamaktadır.
• Bütün MPCI programları ya devlet tarafından subvanse edilmekte ve/veya devlet Ģirketlerince
uygulanmaktadır, • MPCI mali performansı genellikle zayıf,
• MPCI maliyeti çok yüksek,
• Genellikle MPCI programları genellikle hükümetlerce çiftçilere sosyal bir politika olarak uygulanmakta/görülmektedir.
Uzun dönem dengesi bakımından, sigortada ortalama maliyet (tazminat + yönetim maliyeti)
prim gelirlerinden düĢük olmalıdır. “(I + A) / P < 1” Burada; I: Tazminat, A:Yönetim giderleri, P: Pirim
Ancak hiçbir MPCI modelinde bu eĢitliğe uygun bir sonuca ulaĢılamamıĢtır. AĢağıdaki ülke
örnekleri de bunu ispatlamaktadır:
48
Ülke Uygulama Zamanı (I + A) / P
Brazil 1975-81 4.57
Costa Rica 1970-89 2.80
Japonya 1947-77 2.60
1985-89 4.56
Meksika 1980-89 3.65
Philipinler 1981-89 5.74
ABD 1980-89 2.42
1999 3.67
Ġspanya Tarım Sigortası Modeli ve Türkiye
Birçok uzman kiĢi ve kuruluĢ tarafından Türkiye koĢullarına en uygun modelin Ġspanya örneği
olduğu belirtilmektedir. 24-25 yıllık uygulama sonuçlarına göre AB’nde en kapsamlı ve en baĢarılı tarım sigortası sistemine sahip ülke olan Ġspanya’da, doğal riskler en yüksek derecede teminat altına
alınmaya çalıĢılmaktadır. Çiftçi örgütlerinin de tarım sigortası organizasyonunda yer aldığı Ġspanya
modelinde; Devlet, primleri sübvanse etmekte, reasüransa katılmakta ve tüm ilgili kurumların katkı ve katılımlarını koordine ederek sigorta sisteminin geliĢtirilmesini desteklemektedir.
Ġspanya’da tarım sigortası sisteminin baĢarı unsurları:
(i) Yasal Düzenleme: Gerekli yasal düzenlemelerin yapılmıĢ olması ve devletin yasaya uygun olarak sigortaya tam destek vermesi
(ii) Devlet Sübvansiyonu: Çiftçi primlerine yapılacak sübvansiyon kriterlerinin, tarımsal üretimin ve
sigorta sisteminin geliĢmesini teĢvik edecek Ģekilde belirlenmesi ve uygulanması.
BaĢlangıçta % 50’nin üzerinde olan sübvansiyon oranı bugün en fazla % 49 ile sınırlanmıĢtır. FarklılaĢtırılmıĢ olarak 2001 yılında belirlenen sübvansiyon oranları:
Temel sübvansiyon : % 5-10,
Grup poliçeleri için : % 5, Poliçe yenilemelerinde : % 5-7,
Profesyonel çiftçiler için : % 8-14.
(iii) Kamunun Finans Gücü: Sübvansiyon için sigortası ile ilgili kamu kurumunun, finans gereksinimlerini sağlayabilecek durumda olması (Devletin çiftçi primlerine yaptığı sübvansiyonun 24
yıllık ortalaması % 50’dir).
(iv) Devletin Reasüransa Katılımı: Devlet adına reasürans kurumu olarak görev yapan Konsorsiyum
aynı zamanda Havuz’a koasürör olarak katılır. Zaman içinde sigorta Ģirketlerinin sisteme daha fazla katılması ile Devletin koasürans havuzuna katılım payı baĢlangıçta %50 civarında iken, sistemin
geliĢmesi sonucu %12,5 olmuĢtur. Özel Ģirketlerin payı ise % 87,5’a ulaĢmıĢtır.
(v) Teminatın ÇeĢitlendirilmesi: Edinilen deneyimlere göre dolu ve yangın dıĢındaki diğer risklere teminat zaman içinde verilebilmiĢtir.
(vi) Çiftçi Örgütlerinin Katılımı: Sigorta ile ilgili çiftçi ihtiyaçlarının belirlenmesi ve yeni sigorta
ürünlerinin tasarımı konusunda çiftçi örgütlerinin katılımının sağlanarak görüĢlerinin alınması.
(vii) Doğal Afet Yardımının Yapılmaması: Doğal afet hasarlarında, zarar görecek çiftçilere kesinlikle yardım edilmeyeceğinin çıkarılan Kanun ile taahhüt edilerek sigorta teĢvik edilmiĢ ve hasarlarda
devletten yardım beklentisi tamamen ortadan kaldırılmıĢtır.
(viii) Sektörler Arası ĠĢbirliği: Faklı sektörlerdeki çeĢitli kurum ve kuruluĢların katılımı ve katkısının sağlanması için gerekli koordinasyonun sağlanmıĢ olması.
(ix) Sigorta Prensiplerinin Uygulanması: Sigorta uygulamalarında, risklerin, ürünlerin ve coğrafi
bölgelerin özelliklerinin dikkate alınarak, kurulan Havuz tarafından alınan kararlarda sadece teknik verilerin esas alınması ve sigorta prensiplerinin tavizsiz uygulanması ve Ģirketler arasında fiyat
rekabetine izin verilmemesi.
(x) Primlerin PeĢin Toplanması.
(xi) Hasar Tespit Sisteminin Bağımsız Olarak Yürütülmesi. (xii) Özel Sigorta ġirketlerinin Etkin ÇalıĢması.
Modelin özellikle ilk yıllardaki uygulamalarında karĢılaĢılmıĢ sorunlar: Politik Baskılar: Yeterli teknik çalıĢmalar yapılmadan teminat verilmesi ve yetersiz primlerin
önemli teknik dengesizliklere neden olması, sonuçta bazı sigorta Ģirketlerinin havuzdan ayrılmasına ve
sistemde güven kaybına yol açması (TÜRKĠYE’DEKĠ DURUM).
49
Belirli Risklerde YoğunlaĢma: Sigortada belirli riskler ve belirli ürünlerde (örneğin, tahıllarda
kuraklık riski) yoğunlaĢmanın tüm sistemde teknik dengesizliklere yol açması.
Hasar Tespitleri: Gerekli hasar tespit düzenlemeleri ve uzmanlaĢmanın olmayıĢının ve yetersiz altyapı nedeniyle çeĢitli ihtilafların yaĢanmasının, hasar tespitlerinde hatalara, Ģikayetlere ve güven
kaybına yol açması.
Underwriting: BaĢlangıçta primlerin peĢin alınmaması, yetersiz underwriting dönemi ve pazarlama örgütündeki bilgi eksikliğinin sahtekârlıklara ve sigorta hizmetlerinde kalitesizliğe yol açması.
Ġspanya tarım sigortası modelinin zayıf tarafları:
Önceden bilinmeyen risklere teminatın verilmesi ve ağır mali yük alınması,
Yüksek riskli ürün, tehlike ve alanların seçilmesi, Moral riskin yüksekliği,
Büyük rezervlerin gerekliliği,
Yeterli sigorta altyapısı oluĢturulmadan uygulamaya geçilmesi, Bilgi eksikliği.
Tarımda Sigorta Modelleri ve Türkiye Modeli
Tarım Sigortası Modelleri iki grupta toplanabilir:
(i) Katastrofik riskler için birçok ülke uygulamalarında baĢarısız kaldığı gözlenen geleneksel (tazminat esaslı sigorta) sigorta modeli,
(ii) Tazminat esaslı sigorta modeline alternatif yaklaĢım olarak sunulan bölge bazlı (Bölge bazlı-
endeks) sigorta modeli. Bu iki modelde sigorta programı zorunlu veya isteğe bağlı olarak iki farklı biçimde uygulanabilir.
Geleneksel Sigorta Modellerinin Sorunları
Birden fazla riske teminat veren ürün (MPCI) ve hayvan sigortası birçok ülkede geniĢ uygulama alanı bulmuĢtur. Bu sigorta bütün doğal riskler için geçerlidir. Hasar ödemesi, sigorta kapsamındaki
üreticiye, üretim miktar ve kalite yönlerinden belirli bir düzeyin altına düĢtüğü zaman veya hayvanlar
hastalık ve kaza nedeniyle yaĢamını yitirdiği ve verimden düĢtüğü zaman yapılır.
Hasar analizinde, risklerden sonra gerçekleĢen ürün verimi ile daha önceden belirlenen ortalama verim (poliçe) arasındaki fark ile önceden belirlenen fiyatlar esas alınır. Hayvan sigortalarında ise,
poliçedeki hayvan değeri..
MPCI, 1930’lu yıllardan beri ABD, Kanada, Japonya, Güney Afrika, Avustralya, bazı Güney Amerika ülkeleri ve KKTC’nde uygulanmaktadır. Bu ülkelerde MPCI mali sonuçları genellikle
baĢarısız/menfi sonuçlanmıĢ ve devletin katkısı zorunludur.
Bunun nedeni; doğal risklerin neden olduğu insan eliyle önlenemeyen büyük yıkım ve hasarlardır. TARIM VE DOĞAL AFET HASARLARININ TEMEL ÖZELLĠĞĠ
Devlet Destekli Geleneksel Tarım Sigortaları Neden BaĢarısız
Sürekli kamu desteği olmadan MPCI verimli olarak iĢletilememektedir. BaĢarılı MPCI koĢulları:
(i) Primler için çiftçinin mali gücü yetmeli ve üretici ürünü kolaylıkla sigortalatabilmeli (ii) Sigorta tarımsal gelirdeki azalmayı telafi etmeli,
(iii) Sigorta elde mevcut verilerle pratikte kolaylıkla uygulanabilmeli,
(iv) Özel sektör, çok az veya hiç devlet desteği almadan sigortayı uygulayabilmeli, (v) Sigorta, ahlaki tehlike ve yanlıĢ seçim sorunlarından bağımsız olmalıdır.
Geleneksel Sigorta Modellerinin Sorunları
Hiçbir ülkede Ģimdiye kadar MPCI hasar ödemeleri ve yönetim giderlerini karĢılayabilecek kadar
prim toplanamamıĢtır. Örneğin, ABD’de MPCI hasar ödemeleri, iklim koĢullarının oldukça iyi olduğu yıllarda bile prim gelirleri ile karĢılanamamıĢ.
MPCI, bütün ülkelerde bütçeden ayrılan kaynaklarla finanse edilmekte ve devletin desteği
kaçınılmaz. DeğiĢen iklim koĢulları, artan doğal afetler ve çeĢitlenen tarımsal üretimin yaygınlaĢması da bu
sonucun ortaya çıkmasında etkili olmuĢ.
Tarımsal Yapıda DeğiĢim/DönüĢüm ve Kredi-Sigorta Sisteminin Gerekliliği Ġlk dönemler: toplama ekonomisi (göçebelik)
YerleĢik düzene geçiĢ: ilkel tarım, avcılık ve balıkçılık
Geçimlik tarım
Pazara yönelik tarım Endüstriyel veya ticari tarım (1944 Sonrası)
Çevre dostu tarım (organik tarım, Ġyi Tarım Uygulamaları, doğal ürün arayıĢları, 1970 Sonrası)
50
Dünyada değiĢen tüketici tercihleri, zorunlu olarak tarımsal üretimin yapısında da önemli
değiĢmelere neden olmuĢtur.
Bu değiĢim risk ve belirsizlikleri artırmakta, tarıma yatırılan sermaye ve harcanan emek arttığı için maddi kayıpların tutarı hızla yükselmektedir.
Geleneksel Sigorta Modellerinin Sorunları
MPCI programlarındaki baĢarısızlığın iki temel nedeni bulunmaktadır:
(i) sigortacı ve sigortalı arasında eĢit ve açık olmayan çarpık bilgilenmenin varlığı (sigortalının sigortacıyı aldatarak zarara sokması (moral hazard) ve ters seçim (adverse selectin) gibi) ve
(ii) Yüksek düzeyde sistematik ve genel riskin varlığı (kadastrofik risk)
MPCI baĢarısızlığa neden olan bu iki sorun, sigorta endüstrisi ve bilim adamlarını alternatif modeller geliĢtirmeye yöneltmiĢtir.
Çarpık bilgilenme, belirli bir Ģahsın bir baĢkasına nazaran bir konu hakkında daha fazla ya da daha
iyi bir bilgiye sahip olması anlamına gelir. Bu sigortacılıkta kendisini ahlaki tehlike (moral hazard) ve
ters seçim (adverse selectin) olarak gösterir. Ahlaki tehlike, sigortayı satın alan kiĢinin davranıĢını sigortacıya karĢı değiĢtirmek suretiyle kaybın
potansiyel ölçeğini artırarak sigortacıdan kendisine haksız hasar ödemesi yaptırmasıdır. Örneğin,
hayvana kötü bakım, dolu yağıĢından sonra sulama yaparak hasarı büyütme eğilimi gibi. YanlıĢ/ters seçim, sigortalının doğal afetlerin neden olabileceği kaybın potansiyel büyüklüğünün ne
olacağı hakkında sigortacıdan daha fazla kaliteli bilgiye sahip olması durumudur.
Hayvan sigortalarında risk subjektiftir. Risk, hayvan sahibinin hayvana iyi veya kötü bakması, hayvan bakım ve beslemesi hakkında bilgi sahip olup olmamasına bağlıdır.
Sigorta Ģirketleri bu alanda faaliyetlerini devlet desteği olmadığı takdirde sınırlı tutmakta veya hiç
baĢlamamaktadır.
Hayvan sigortaları alanında son 200 yılda genellikle dar alanda faaliyet gösteren kooperatifler ve karĢılıklı yardımlaĢma birlikleri, ortakların birbirilerinin hayvanlarını ve barınaklarını kontrol etmeleri
ve böylece ahlaki tehlikenin önüne geçilmesi yoluyla oldukça yüksek derecede baĢarılı olmuĢlardır.
Hasarın bilinçli olarak yüksek gösterilmesi veya büyütülmesi ve risk tahminlerinin doğru olmaması, ürün sigortacılığını sigorta Ģirketi açısından karlı olmaktan çıkarır ve bu alana kamunun müdahalesi
kaçınılmaz olur.
Bölge bazlı sigorta modelinde, sigortalının daha riskli faaliyetlere yönelerek hasar ödemesinin ölçeğini değiĢtirmesi söz konusu olamaz. Ahlaki tehlike riski azalır.
Ürün ve risklere iliĢkin veriler daha kolay ve etkin biçimde elde edilebildiği için, yanlıĢ seçim
sorunu azaltılır.
Geleneksel Sigorta Modelinin Alternatifleri
Bölge bazlı sigorta programında ürün hasarı, bölge koĢullarına dayanılarak giderilir. Bu sigorta
sisteminde sözleĢme, yıllık ortalama yağıĢ, toprak nemi, toprak sıcaklığı ya da bu olaylardan oluĢan bir
51
kombinasyon Ģeklinde ifade edilen belirli bir hasar baz alınarak yapılır. Hasar ödemeleri, bireysel
üretici ve ürün bazından ziyade, risk sebebi ve kaynağına dayalı olarak yapılır.
Çarpık bilgilenme ve yönetim masraflarını (özellikle hasar tespiti gideri) önemli ölçüde azaltır. Bu model tarım sigortalarını büyük ölçüde ziraat mühendisliği ve veteriner hekimliği gibi meslek
disiplinlerine bağımlı olmaktan çıkar.
YağıĢ ve kuraklık sigortacılığı, alana dayalı indeks sigortacılığı modellerindendir. YağıĢ sigorta sözleĢmesinde, belirli bir meteoroloji istasyonu baz alınır, sigorta yaptıran bütün üreticiler eĢit
miktarda sigorta primi öder ve aynı oranda hasar ödemsine tabi olurlar. (Farklı koruma oranları
seçilebilir)
Ülkede yerel düzeylerde uzun vadeli yağıĢ verilerinin olması, bu modelin etkinliğini artırır. Mikroklima ve ürün sayısının çeĢitliliği baĢarıyı engeller mi?
Meteoroloji istasyonun hizmet alanının geniĢliği?
Bölge Bazlı (Endeks) Sigorta Modeli Kuraklık ve don gibi katastrofik riskler için yeni bir yaklaĢım olan endekse dayalı sigorta,
geleneksel “tazminat esaslı” sigortaya alternatif olmuĢtur.
YağıĢın miktarı ve dağılımı, ürün veriminin önemli ölçüde düĢmesine neden olabilmektedir. Uzun
yılların ortalaması alındığında, bu ürünlerde çok düĢük bir kar marjının olduğu görülmektedir. En önemli riski oluĢturan kuraklığın düĢük hasar frekansı ile geniĢ alanlarda büyük hasarlar
meydana getirme özelliği nedeniyle prim fiyatları çiftçilerin ödeme gücünü aĢacak kadar yüksektir.
Endeks sigortasının çıkıĢ noktası, esasında sigortalanabilir risk olarak değerlendirilmeyen ve çiftçilerin ödeyemeyecekleri kadar yüksek olan primin fiyatının düĢürülmesi ve olağanüstü bir kuraklık
halinde büyük zarar görecek kitlenin mağduriyetini bir ölçüde azaltmaktır. ġiddetli bir kuraklık halinde
sadece üretim yapan çiftçi değil, aynı zamanda kırsal kesimde yaĢayan veya geçimi bir Ģekilde tarım sektörüne bağlı olan herkesin zarar görecek ve dolayısıyla üretimde bulunsun bulunmasın isteyen
herkesin endeks sigorta sözleĢmesini satın alabilecektir.
Endekse dayalı sigorta ile prim fiyatın daha ucuz olması nasıl sağlanabilir? Endekse dayalı
sigortada, tazminatın sadece meteorolojik ölçümlere göre belirlenmesi nedeniyle, tarla bazında hasar tespitleri ve risk kontrollerinin yapılmasına gerek yoktur. Geleneksel sigortada böyle bir hasar halinde
aynı anda çok büyük alanda binlerce eksper gerektireceğinden, önemli hasar tespit masrafları yapılır.
Kuraklık sigortasının uygulaması ve anlaĢılması kolay olduğundan kitle iletiĢim araçları vasıtasıyla yapılacak duyurularla eğitim, tanıtım ve pazarlama masraflarından önemli ölçüde tasarruf
edilebilecektir.
Endekse dayalı sigortanın avantajları:
Moral riziko düĢük düzeydedir.
Üreticinin yüksek riskleri sigortalatma eğilimi önlenir.
Sigorta yönetim ve hasar organizasyon giderleri düĢüktür. Tazminat ödeme iĢlemleri kısa zamanda sonuçlandırılabilir.
ġeffaf ve objektif meteorolojik ölçümlerle tazminat belirlenmektedir.
Fiyatlandırma için uzun dönemli meteorolojik veriler mevcuttur. Çiftçiler ödemeye daha fazla güven duyarlar.
Özel sektörü için sigorta uygulamaları daha kolaydır.
Sistemin anlaĢılması ve uygulanması kolaydır.
Bölge Bazlı (Endeks) Sigorta Modelinin Olumsuz Yönleri BaĢarı için sigortaya konu olan her bölgedeki iklim ve toprak özellikleri homojen olmalıdır. Ancak
bunun sağlanması çoğu zaman mümkün olamamaktadır.
Bir bölgedeki uzun yıllara ait aylık yağıĢ, sıcaklık, toprak nemi gibi faktörlerin ürünlerin verimine etkileri araĢtırılarak elde edilen sonuçlara göre tazminatın esas alınacağı eĢik değerler belirlenir.
Ürün çeĢitleri, toprak özellikleri, topografya ve uygulanan tarım yöntemlerindeki farklılıklar ve
mikroiklim özellikleri nedeniyle aynı bölge içindeki çiftçilerin tamamı aynı ölçüde zarar görmeyebilirler. Bu durumda, meteorolojik ölçümler bir hasar ödemesi gerektirmediği halde,
yukarıdaki nedenlerle verim kaybı fazla olan bazı çiftçilere hasar ödemesi yapılmayacaktır.
Endekse dayalı sigorta ile çiftçinin bireysel üretiminde meydana gelen kayıplarla ilgilenilmediği ve
bölgede (örneğin ilçe veya yöre) ölçeğinde yapılan ölçümler sonucunda önceden belirlenmiĢ olan meteorolojik eĢik değere ulaĢılması halinde, aynı bölgedeki çiftçilerin tamamına ödeme yapılacağı
açıkça vurgulanmalıdır.
52
Bireysel üreticinin ortalama ürün verimi/yağıĢ miktarı, ilçe/yöre ortalamasının altında kalırsa,ne
olacaktır?
Zamanında ve doğru veri alabilecek Ģekilde risk bölgelerini temsil edebilecek kadar yeterli sayıda meteoroloji istasyonları olmalı,
Ġlçe ve yöre bazında, çeĢitli ürünlerin verimleri ile iklim elemanları arasındaki korelasyon
katsayılarının aylık bazda doğru bir Ģekilde belirlenmesi için gerekli araĢtırmaların yapılması, Her bölge için optimum sözleĢme miktarı, tazminata esas olacak eĢik değerleri, tazminat miktarları
ve ödenebilir prim miktarlarının belirlenmesi,
Risk transfer mekanizmasının netleĢtirilmesi,
Stratejik ürünler ile bunları etkileyen katastrofik risklerin bulunduğu bölgeleri temsil edebilecek yeterli sayıda uygun il ve ilçelerin belirlenerek pilot proje ile uygulamaya baĢlanılması,
Devletin, altyapı geliĢtirme, primlere katkı, reasürans sağlama ve organizasyon konularında gerekli
yasal düzenlemeleri gerçekleĢtirmesi.
Bölge Bazlı (Endeks) Sigorta Modelinin Uygulaması
Ġsveç (1950), Kanada Quebec (1970), ABD (Grup Risk Planı) (1992), Brezilya ve Arjantin’de
uygulanmaktadır.
Üretici hedef verim, koruma oranı ve sorumlulukları konusunda seçim yapar. Üreticinin hedef verimi, kamu kuruluĢlarının ortalama verim değerleri ile kıyaslanır ve bundan
olabilecek % tenzilat ve sigorta teminatının baĢlama noktası saptanır.
Ödenen prim, üreticinin verimi ve seçtiği koruma oranına göre saptanır. Sigortanın devre girmesi, ulusal meteoroloji istasyonu ortalama örneğin yağıĢ miktarı, uzun yıllar
ortalamasının %.... Altına düĢtüğü zaman baĢlar ve tazmin sürecine geçilir.
Bir Örnek Olay: Ankara Polatlı Ġlçesinde Arpa Verimi
0.0
0.5
1.0
1.5
2.0
2.5
3.0
3.5
4.0
19821984
19861988
19901992
19941996
19982000
Grup Risk Planı:
Beklenen arpa verimi kuru koĢullarda 240 kg/da, Beklenen ürün veriminin % 90 düzeyinde korunması hedeflenmiĢ olsun ve korunması hedeflenen
ürün verimi; 240 x 0.9 = 216 kg
Örneğin ürün verimi 124 kg/da olarak gerçekleĢmiĢ ise, 216 – 124) / 216 = 42%
Kuraklık/YağıĢ Sigortası: Yıllık ortalama yağıĢ 440 mm ve sigorta poliçesi bu yağıĢ üzerinden yapılır..
Cari yılda yağıĢ miktarı 440 mm’nin belirli derecede altına düĢerse, sigorta teminatı çalıĢır
Ġsteğe Bağlı/Zorunlu Sigorta Modelleri Dünyada bazı ülkelerde zorunlu, bazıların isteğe bağlı sigorta modeli uygulanmaktadır. Acaba hangi
model en baĢarılı? Ölçütler nelerdir?
Çiftçilerin sigortaya katılımı, ülkenin koĢullarına bağlı olarak zorunlu, kısmen zorunlu veya isteğe bağlı olabilmektedir. Gelecekte olabilecek bir riskle karĢı sigorta için üretim dönemi öncesinde
çiftçilerin ödeme yapma konusundaki isteksizdirler. Ġsteğe bağlı sigortada risklerin yeterli dağılımını
sağlayacak kadar sayıda çiftçi katılımını sağlamak oldukça zordur.
Üreticilerin sadece daha yüksek riske sahip olduğunu düĢündükleri ürünlerini veya arazilerini sigorta ettirme eğilimi içinde olmaları, sigortanın geliĢimini olumsuz etkilemektedir.
Ġsteğe bağlı sigortanın yeterince yaygın olmaması, çiftçilerin ödemesi gereken primin daha yüksek
olmasına neden olur ve bir süre sonra çiftçi sigorta poliçesi satın almaktan vazgeçer. Bu nedenle önceden tahmin edilemeyen, fakat her yıl değiĢik bölgelerde sınırlı alanlarda hasarlara yol açan dolu
gibi tehlikelere karĢı isteğe bağlı sigorta programını baĢarılı biçimde uygulamak zordur.
53
Programın zorunlu yapılması halinde, hasarlar çok sayıda çiftçiler arasında bölgelerin risk
dereceleri de dikkate alınarak daha dengeli paylaĢılacağı için, prim düzeyi tüm çiftçiler tarafından
ödenebilecek kadar makul düzeyde olacaktır. Kırsal kesimi ve tarım sektörünün yararına olması halinde, sigorta programının zorunlu olması
düĢünülebilir.
Tarım sigortasında zorunluluk, özellikle mali güçleri zayıf olan ve sigorta bilinci yeterli olmayan çiftçilerin psikolojik olarak direnç göstermesine neden olabilir.
Devlet, belirli kategorideki risklerin, ürünlerin ve çiftçilerin sigortasına bir Ģekilde katkıda
bulunuyorsa, bu kategori için programın zorunlu olmasını isteyebilir.
Sigorta kırsal kesim ve tarım sektörünün yararına olduğuna göre sosyal politika yönü vardır ve trafik ve deprem sigortası gibi zorunlu sigorta olmalıdır.
Ġdeal sistem tarım sigortalarının devlet destekli ve isteğe bağlı olmasıdır. Ancak zorunlu sigorta
sisteminin özellikle geliĢmekte olan ülkeler yönünden bazı avantajları vardır: Teknik ve mali açıdan zorunlu sigorta programının yürütülmesi daha kolaydır,
Yüksek riskli ürün, alan ve risklerin seçimi önlenir,
Prim fiyatları daha düĢük seviyeye iner,
Daha yüksek düzeyde çiftçi katılımı sağlanır. Zorunlu sistemin önemli güçlükleri de vardır:
Ürün sigortasında geçmiĢ yılların hasar kayıtlarına bakılarak her bölge için uygun prim fiyatları
kolayca belirlenemez. Hasarların sık olmadığı ve Ģiddetli olmadığı bölgelerdeki çiftçiler fiyatları yüksek bulacaklarından,
zorunlu sigorta sistemine katılmaktan memnun olmayacaklardır.
Sigorta döneminde çok sayıda çiftçiden yüksek primin toplanması önemli bir sorundur. Teminat baĢlamadan önce primlerin ödenmesi gerektiğinden, primlerini herhangi bir nedenle ödemeyen
çiftçiler, bir hasar halinde, tazminat hakkından mahrum kalacağı için sigorta sisteminin dıĢında kalacak
ve bunun sonucu olarak zorunlu sigorta programı çökmek zorunda kalabilecektir.
Çiftçilerin yüksek katılımı ve sistemin denetiminde sorunlar yaĢanmaktadır.
Türkiye’de Zorunlu Tarım Sigortası Olur mu?
SMK göre zorunlu sigorta için;
Yasal olarak sözleĢme yapma zorunluluğu olmalı, Sosyal amaç olmalı,
Yaptırımlar getirilmiĢ olmalıdır.
Bu alanda zorunlu sigorta uygulamasında kamu yararı var mı? SORUN BU? DEVLET DESTEĞĠ ĠLE ÜSTÜ ÖRTÜLÜ ZORUNLU TARIM SĠGORTASINA MI GEÇĠLDĠ?
Tarımda Sigorta Modelleri ve Türkiye Modeli
Farklı ülkelerde uygulanan sigorta modellerinin kapsamı, tekniği ve organizasyonunun, ülkelerin
sosyal, ekonomik ve tarımsal geliĢme düzeylerine bağlı olarak planlandığı ve yürütüldüğü dikkati çekmektedir.
Kapsama alınan risklerin sayısı ve sigorta tekniği de; yetiĢtirilen ürünlerin doğal afetlerden
etkilenme derecesi, doğal afetlerin meydana gelme sıklığı, hasarın miktarı, tarımın ekonomideki yeri ve önemi gibi faktörler göz önüne alınarak belirlenmiĢtir. Bu koĢullarda tarım sigortalarını baĢarılı olarak
uygulayan ülkelerin tarım sigortaları modelleri, Türkiye ve diğer geliĢmekte olan ülkeler için uygun bir
model olmayabilir.
GeliĢmiĢ ülkelerin deneyimlerinden faydalanılarak baĢlangıçta onların yaptığı bazı yanlıĢlıklardan korunmak mümkün olabilir. (ĠSPANYA’NIN ĠLK YILLARI GĠBĠ)
Herhangi bir ülke modelinin bir baĢka ülkede aynen kopya edilmesinin mümkün olamayacağı ve
her ülkenin kendi koĢullarına uygun bir sistem geliĢtirmesi gerektiği de aĢikardır. Türkiye’de fiilen uygulanan modelin oluĢturulmasında büyük ölçüde Ġspanya Modeli esas alınmıĢ,
bunun yanında Meksika ve Arjantin gibi ülkelerin deneyimlerinden de yararlanılmıĢtır.
Türkiye’de Tarımsal Yapı ve Sigorta Endüstrisine Etkileri Birçok ürünün satıĢı yılda bir defa yapıldığı halde, masraflar yıl boyunca yapıldığından, sermayenin
devir hızı, tasarruf düzeyi ve sermaye oluĢumu yavaĢ olmakta ve kullanılabilir sermaye miktarı
genellikle yetersiz kalmakta,
Doğal afetler ve ekonomik krizlerin olumsuz etkisi, Kırsal kesimde ikili (dualistik) yapı: topraksız ve az topraklı küçük aile iĢletmeleri ile büyük arazi
sahibi olan modern iĢletmelerin sigorta talepleri birbirinden farklı…
Sigorta-kredi-ekonomik geliĢme iliĢkileri yetersiz…
54
Üreticilerin bölge ve ürün gruplarına göre sigorta duyarlılığı, ödeme istekliliği (Willingness-to-pay)
ve eğilimleri bilinmemekte…
Tarım ülke ekonomisinde yaĢamsal öneme sahip, Tarımda küçük aile iĢletmesi egemen, ortalama iĢletme geniĢliği 6 ha, arazi varlığı parçalı (ortalama
5 parça) ve dağınık,
Küçük iĢletmelerin girdi temini, üretim ve pazarlama sorunları var, Arazi dağılımı dengesiz ve ikili yapı hakim (10 ha ve daha düĢük araziye sahip olan iĢletmelerin
toplam içindeki payı % 84, 50 ha’dan fazla araziye sahip iĢletmeler toplam arazi varlığının % 12),
Tarımda nüfus baskısı ve yasal düzenlemelerin de etkisi ile iĢletme sayısı hızla artmakta ve toprak
ile insan iliĢkileri bozulmakta, ĠĢletme sayılarıyla iĢlenen arazinin dağılımı arasında önemli bir dengesizlik bulunmakta,
Eğitim düzeyi düĢük ve ortalama ilkokul düzeyinde eğitim almıĢ aile reisleri,
Ortalama hane büyüklüğü 6 kiĢi, açık ve gizli iĢsizlik hakim, Nüfusun % 35’i kırsal kesimde ve bunun % 87’sinin esas iĢi tarım.
Türkiye’de ĠĢledikleri Arazi GeniĢliklerine Göre ĠĢletmelerin Dağılımı
ĠĢletme Büyüklüğü (Da)
Sayım Yılları
1950 1980 2001
ĠĢletme
Sayısı (%)
ĠĢlenen
Alan (%)
ĠĢletme
Sayısı (%)
ĠĢlenen
Alan (%)
ĠĢletme
Sayısı (%)
ĠĢlenen
Alan (%)
1-20
21-50 51-100
101-200
201-500 501- +
30,6
31,5 21,9
10,3
4,2 1,5
4,3
14,3 20,7
19,3
16,6 24,8
30,2
31,9 20,2
11,6
5,3 0,8
4,1
15,9 21,3
23,9
22,8 12,0
33,36
31,46 18,54
10,83
5,08 0,73
5,32
16,02 20,68
23,81
22,82 11,35
Toplam Alan
(1000 Ha) - 19.452 - 22.784,0 - 18.432,9
ĠĢletme Sayısı (1000 Adet)
2.527 - 3.850,9 - 3.075,5 -
1950-2001 döneminde iĢlenen alan % 5,24’lük bir azalma ile 19,5 milyon hektardan 18,4 milyon
hektara düĢmüĢ ve ortalama iĢletme büyüklüğü aynı dönemde 7,7 ha’dan 6,1 ha’a düĢmüĢ, ĠĢletmelerin % 83,4’ünün arazi varlığı 10 ha ve daha düĢük olup, bu iĢletmelerin en önemli sorunu,
üretim faktörlerinin temini ve üretilen ürünlerin pazarlanmasında ortaya çıkmakta,
Küçük üreticilerin kredi, teknik yardım ve girdi temini konularında destek ile üretim ve pazarlama ile ilgili risk ve belirsizlikleri azaltabilen mekanizmalara ihtiyaçları bulunmakta,
Küçük iĢletmeler mevcut veya yeni üretim faaliyetleri ve pazar bilgilerine yeterince ulaĢamamakta,
elde ettikleri bilgileri tam olarak iĢletmelerinde uygulayabilecek sermaye ve olanaklara da sahip
değiller, Küçük iĢletmelerde öncelik öz tüketimin karĢılanması olduğundan, perakende pazarlardaki değiĢmeler tam olarak üretim organizasyonuna yansıtılamamakta, destekleme politikaları ve yayım
hizmetlerinden büyük üreticilere oranla düĢük düzeyde yararlanabilmekte,
Küçük iĢletmelerin büyük bir kısmı yeter tarımsal gelire sahip olamamakta ve kırsal kesimde yaĢam standardının yükseltilmesi büyük ölçüde gecikmekte,
Bir araĢtırmaya göre 2001 Tarım Sayımı Sonuçlarına göre iĢletmelerin % 94,2’sinin tasarruf
yapamadığı ortaya çıkmakta (ÖNEMLĠ),
Türkiye tarım iĢletmelerinde doğal kaynaklar ve iĢgücü varlığı yeterli düzeyde bulunmasına karĢın, sermaye varlığı yetersiz ve dağılımı da dengesiz,
Bölgeler ve iĢletme faaliyet tipine bağlı olarak tarım iĢletmelerinin aktif sermayeleri içinde arazi
(çiftlik) sermayesinin payı % 61,1 ile % 98,0 arasında değiĢmekte,
ĠĢletmelerde yeterli iĢletme sermayesinin bulunmamakta,
ĠĢletme sermayesi eksiklikleri yeterli ve uygun kredilendirme politikası ile tamamlanamamakta,
55
Ülkemizde 1950’lerden beri yürütülen sosyo-ekonomik araĢtırmaların sonuçları incelendiğinde,
tarımda arazi sermayesinin verimliliğini yükseltmeye yönelik yatırımların yeterli olmadığı ve
iĢletmelerin gelir düzeyinin yükseltilmesi sınırlı ölçülerde gerçekleĢmekte,
Tarımda sigortacının sorumluluğu akdin yapılması ile baĢlar. Bunun için primin ilk taksidinin veya
tamamının ödenmesi koĢulu aranmamaktadır. Ürün sigortaları poliçeleri genellikle Ocak-Nisan
aylarında düzenlenir ve Eylül-Aralık aylarında sona erer. Çiftçiler poliçenin düzenlenmesi sırasında toprak iĢleme ve ekim iĢlemleri için önemli ölçüde
harcama yapmaktadır. Bu nedenle primi ödemek için yeterli nakit varlığı ve hatta zamanı olmayabilir.
Tarımsal Yapı ve Devlet Desteği ĠliĢkisi Tarımda uygun olmayan nakit giriĢ-çıkıĢ iĢlemleri: Nakit giriĢi yılın ancak belirli dönemlerinde,
nakit çıkıĢı ise, yıl boyunca olur.
Yığın hasarın (kadastrofik risk) yaygın olması: Devletin doğrudan mali yardımının azalması ile
yığın hasarın etkisi ancak risk yönetimi araçları ile azaltılabilir. Diğer yapısal özellikler: DüĢük gelir ve tasarruf, düĢük eğitim, dağınık, çok küçük ve parçalı
iĢletme yapısı.ve diğerleri.
Poliçe Alımı ve Devlet Desteğinin Zamanlaması Sigorta poliçe üretim döneminin baĢında alınmakta, aynı dönemde küçük üreticinin genellikle nakit
sıkıntısı vardır. Destekleme sigortalı alan/ürün/üretici sayısını artırmak için gerekli bir araç olabilir.
Ama yöntem?
56
Tarımda Sigorta BaĢlangıcı ve Tarımsal Yapının Etkileri
Tarım sigortalarında prim borcu ile ilgili olarak Sigorta ve Reasürans ġirketlerinin KuruluĢ ve ÇalıĢma yönetmeliği’nde bir ayrıcalık getirilmiĢtir. Buna göre tarım sigortalarında prim borcunun
taksitlerle ödenmesinin kararlaĢtırıldığı hallerde, bakiye borç için de üreticiye sigorta süresini aĢmamak
üzere bir yıllık süre tanınmıĢtır (Md.33) Sigortacının sorumluluğu akdin yapılması ile baĢlar. TTK Md. 1295/1’e göre sigorta priminin
tamamının defaten veya taksitle ödenmesi konusunda anlaĢma varsa, prim ilk taksitinin sözleĢme
yapılır yapılmaz, poliçenin teslimi karĢılığında yapılması gerekir.
Uygulama: Hasat sonu ödeme kolaylı, kredili iĢlemlerde primin kredi maliyetine yansıtılması….
Poliçe Alımı ve Prim Tutarlarının Analizi
Prim Tutarı: (i) Beklenen hasar maliyeti (safi prim)
(ii) Prim yükleri,
(iii) Katastrofik yükler,
(iv) Ġdari (iĢlem) yükleri, (v) Öz kaynak karlılığı,
Üretici genellikle safi prim tutarının 2 kat ve daha fazlasını ödeyerek sigorta poliçesi satın alabilir. Prim tutarını azaltabilmenin yolu yükleri azaltmak..
Tarife fiyatları kimler tarafında ve nasıl oluĢturuldu?
Sigorta bedeli tekniğine uygun analiz edildi mi?
Tarımsal Yapı Sorunlarının Sigorta Sistemine Etkisi
Tarımsal yapı sigorta maliyeti ve sigorta Ģirketlerinin karlılığını doğrudan etkiler.
Sigorta primi, sigorta yükü ve safi primden oluĢur. ġirketleri iĢletme giderlerini (hasar tespit giderleri dahil) net sigorta primine eklenir. Safi prim, kapsama alınan risklerin etkilerini bertaraf
etmenin karĢılığı olup, bu tarife fiyatlarıyla poliçeye yansıtılır:
Sigorta Bedeli = Alan*Ortalama Verim*Birim Fiyat Prim = Sigorta Bedeli*Tarife Fiyatı (%)
Tarife Fiyatı = (Sigorta Tazminatı/Sigorta Bedeli)*100
Her parsel ve yapı için ayrı poliçe kesilmesi ve ayrı ayrı hasar tespiti gerekir. Bu Ģirketlerin sigorta yükünü artırır. Bu giderler Türkiye'de net prime ilave edilerek, üreticiden alınmasına rağmen, bazı
ülkelerde bu tür giderleri devlet karĢılamakta ve üretici sadece net sigorta primini ödemektedir
(ABD'de olduğu gibi).
Her parsel için hasar tespiti gerekli midir? Her parsel, ürün ve yapı kendi özgün koĢullarında değerlenmelidir.
Devlet desteği ile esasen bu yükün etkisi kısmen ve/veya tamamen ortadan kalkar.
5363 Sayılı Kanuna göre; Sera, diğer tarımsal yapı, büyük ölçekli iĢletme ve hayvan sigortalarında minimum iki defa iĢletme
ziyareti gereklidir:
(i) Poliçe kesiminden önce risk incelemesi,
(ii) Hasar olduğunda ön ekspertiz ve kesin ekspertiz.. Bunun getireceği sigorta yükü ve prim tutarına etkisi ne düzeyde olabilecektir?
57
DEVLET DESTEKLĠ TARIM SĠGORTALARI SĠSTEMĠ
Bekir ENGÜRÜLÜ
T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü
Daire BaĢkanı
YASAL DÜZENLEMELER
14.06.2005 / 5363 Sayılı Tarım Sigortaları Kanunu.
18.05.2006 Tarım Sigortaları Havuzu ÇalıĢma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik.
18.05.2006 Tarım Sigortaları Uygulama Yönetmeliği.
2014 / 7093 sayılı “Tarım Sigortaları Havuzu Tarafından Kapsama Alınacak Riskler, Ürünler ve
Bölgeler ile Prim Desteği Oranlarına ĠliĢkin” Bakanlar Kurulu Kararı.
TARIM SĠGORTALARI KANUNU (5363 SAYILI KANUN )
AMAÇ 14/06/2005 tarih ve 5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanunu; Üreticilerin Kanunda belirtilen riskler
nedeniyle uğrayacağı zararların tazmin edilmesini temin etmek üzere, tarım sigortaları uygulamasına
iliĢkin usûl ve esasların belirlenmesi amaçlanmaktadır.
KAPSAM
Havuzun kuruluĢ ve iĢleyiĢi
Teminatlar- Prim Desteği
Sigorta Ģirketleri ve iĢletici Ģirket
Risk PaylaĢımı ve Reasürans
Denetim
YÖNETMELĠKLER 18/05/2006 tarihli resmi gazetede yayımlanan
“Tarım Sigortaları Havuzu ÇalıĢma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik”
Havuzun çalıĢma usul ve esasları
ĠĢletici Ģirket ve sigorta Ģirketleri
Devlet desteği
Denetim
“Tarım Sigortaları Uygulama Yönetmeliği” Sigorta sözleĢmelerine iliĢkin düzenlemeler
Sigortacılık faaliyetlerinin denetimi
SĠSTEMĠN TEMEL ÖZELLĠKLERĠ
Tarım Sigortaları Havuzu
Devletin Prim Desteği
Hasar fazlası desteği
Devletin Reasürans Desteği
Ġlgili Tarafların ĠĢbirliği
TARSĠM
TARSĠM: Tarım Sigortaları Havuzu,
Kurul: Tarım Sigortaları Havuzu Yönetim Kurulu,
ĠĢletici ġirket: Tarım Sigortaları Havuzu ĠĢletmesi Anonim ġirketi
58
Havuz Yönetim Kurulu Üyeleri (7)
T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı (2)
Hazine MüsteĢarlığı (2)
Türkiye Sigorta ve Reasürans ġirketleri Birliği (1)
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (1)
ĠĢletici ġirket (1)
DEVLET DESTEĞĠ
Tarım sigortalarını geliĢtirmek amacıyla, üreticiler tarafından ödenmesi gereken sigorta priminin bir kısmı devlet tarafından karĢılanır.
Prim Desteği
Ürünler, riskler, bölgeler ve iĢletme ölçekleri itibariyle Devlet tarafından sağlanacak prim desteği miktarları, her yıl Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belirlenir.
Hasar Fazlası Desteği Ulusal ve uluslararası piyasadan sağlanan korumanın yeterli bulunmaması halinde Bakanlar Kurulunca
belirlenecek kısım, Devlet tarafından taahhüt edilir.
DENETĠM
Havuzun ve ġirketin sigortacılık uygulamaları yönüyle denetimi Hazine MüsteĢarlığı, diğer tüm iĢlemlerinin denetimi T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yapılır.
59
60
61
62
63
UYGULAMA NASIL OLACAK?
Devlet destekli tarım sigortasından faydalanmak isteyenlerin Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS)
kayıtlı olması gerekiyor.
Sigorta konusu ile ilgili olarak Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS), Veteriner Bilgi Sistemi
(TÜRKVET), Örtü Altı Kayıt Sistemi (ÖKS), Su Ürünleri Kayıt Sistemi (SKS) ve Arıcılık
Kayıt Sistemine (AKS) kayıt yaptırması ve bu kaydını, her yıl güncellemesi gerekmektedir. Bu kayıtlarını güncelleyen üreticiler, devlet destekli tarım sigortası yaptırmak için tarım
sigortaları branĢında faaliyet gösteren sigorta Ģirketlerine veya acentelerine sigorta
yaptırabileceklerdir.
Bitkisel ürünlerini, hayvanlarını, seralarını ve su ürünlerini sigortalayan çiftçilerin sigorta
prim miktarlarının yüzde 50’si devlet tarafından ödenecektir.
Açık alanda yetiĢtirilen meyvelerde çiçeklenme evresi don riski kapsamına alındığından
bu risk için (2/3) oranında devlet desteği sağlanacaktır.
64
ÜRETİCİ - ÇİFTÇİ
SİGORTA ŞİRKETİ
ACENTE
Sigorta
Başvurusu
Poliçe
Düzenleme
BİTKİSEL ÜRÜN SİGORTALARINDA
POLİÇE DÜZENLEME İŞ AKIŞ SÜRECİ
Poliçenin
Sisteme Kaydı
TARSİM Web Uyg.
ÇKS Bilgi
Entegrasyonu
ve
Kontrolü
SİGORTA ŞİRKETİ
ACENTE
Poliçenin
Üreticiye Teslimi
SMS Risk İnceleme
Bildirimi
Sistemden Eksper
Görevlendirme
Poliçe Üretimi
ONAY
Risk İnceleme İşlemi
65
TARIM SĠGORTALARI HAVUZU EKSPER DĠSĠPLĠN YÖNERGESĠ
BÖLÜM - I
Genel Amaç ve Kapsam
MADDE 1 - (1) Bu Yönerge, Tarım Sigortaları Havuzu kapsamında yapılacak ekspertiz faaliyetlerinin adil ve dürüst olması, Tarım Sigortaları Havuzu Eksperlerinin eksperlik faaliyetlerinin
gerektirdiği özen ve disiplin içinde çalışmalarını temin etmek amacıyla, iş ahlakını ve disiplin
kurallarını oluşturmak; bu kurallar çerçevesinde, gerekli disiplin incelemelerinin yapılarak durumlarının karara bağlanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi amacıyla düzenlenmiştir.
Dayanak MADDE 2 - (1) Bu Yönerge, Sigorta Eksperleri Yönetmeliğinin 28 inci maddesine
dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar
MADDE 3 - (1) Bu Yönergede geçen; a) Bakanlık : Tarım ve Köyişleri Bakanlığını,
b) MüsteĢarlık : Hazine Müsteşarlığını,
c) Kurul : Tarım Sigortaları Havuzu Yönetim Kurulunu, ç) Disiplin Kurulu : Havuz eksperleri hakkındaki disiplin uygulamalarını yürütmekle yetkili
kurulu,
d) Havuz : Tarım Sigortaları Havuzunu,
e) Havuz Eksperi : Müsteşarlık nezdindeki Tarım Sigortaları Havuzu Eksperleri Siciline kayıtlı olan ve tarım sigortaları konusunda risk inceleme ve hasar tespiti yapmaya yetkili kılınan
kişiyi,
f) Kontrol Ekibi : Hasar tespiti işlemleriyle sınırlı olmak üzere, Havuz faaliyetleriyle ilgili olarak gerektiğinde Havuz adına kontrol ve/veya ön inceleme yapmak amacıyla Yönetim Kurulu
kararıyla oluşturulan ekibi.‖
g) ġirket : Havuzun işletilmesini üstlenen işletici şirketi, ifade eder.
BÖLÜM - II
DĠSĠPLĠN KURULU
Disiplin Kurulunun KuruluĢu ve Görevleri
MADDE 4 - (1) Tarım Sigortaları Havuzu kapsamında yapılacak ekspertiz faaliyetlerinin adil ve dürüst olması, Tarım Sigortaları Havuzu Eksperlerinin eksperlik faaliyetlerinin gerektirdiği özen ve
disiplin içinde çalışmalarını temin etmek amacıyla, iş ahlakını ve disiplin kurallarını oluşturmak; bu
kurallar çerçevesinde, gerekli disiplin incelemelerinin yapılarak durumlarının karara bağlanmasına ilişkin konularda, bu Yönerge çerçevesinde gerekli işlemlerin yürütülmesi amacıyla, Havuz bünyesinde
Disiplin Kurulu kurulmuştur.
(2) Disiplin Kurulu; Müsteşarlık, Bakanlık ve Şirketten ikişer üye olmak üzere toplam üç asil, üç
de yedek üyeden oluşur. Disiplin Kuruluna Müsteşarlık temsilcisi başkanlık eder. (3) İlgili kurumları temsilen, Disiplin Kurulunda görev alacak kişiler ve yedekleri ilgili
kurumlarca Yönetim Kuruluna yazılı olarak bildirilir. Disiplin Kurulu üyelerinin görevlendirilmesi
Yönetim Kurulu tarafından yapılır.
Disiplin Kurulunun Toplantı, ÇalıĢma Yöntemi ve Giderleri
MADDE 5 - (1) Disiplin Kurulu, üyelerin tamamının katılımı ile Disiplin Kurulu Başkanının
çağrısı üzerine toplanır. Asil üyelerden birinin veya birkaçının mazereti nedeniyle bulunmaması durumunda, yedek üyeler Disiplin Kurulu Başkanı tarafından toplantıya davet edilir.
(2) Disiplin Kurulu, kontrol ekiplerinin düzenleyeceği raporları dikkate alarak
değerlendirmelerini yapar. Toplantılarda kararlar oy çokluğu ile alınır. (3) Disiplin Kurulunun sekretarya ve arşiv işlemleri şirket tarafından yürütülür.
(4) Disiplin Kurulu üyeleri ayda azami 3 toplantı yapabilirler. Ayrıca, yapacakları toplantı başına
Bitkisel Üretim Havuz eksperlerine ödenen ekspertiz ücreti tutarında, toplantı ücreti ödenir. Toplantı
66
ile ilgili diğer masraflar da Tarım Sigortaları Havuzu Seyahat ve Harcama Yönergesi doğrultusunda
Havuz tarafından karşılanır.
Kontrol Ekiplerinin OluĢturulması, Görevleri ve Giderleri
MADDE 6 -(1) Kontrol ekipleri Bakanlığın önerileri doğrultusunda, Havuz Yönetim Kurulu
tarafından oluşturulur. Kontrol ekiplerinin çalışma planları, Bakanlık tarafından belirlenir. Şirket tarafından incelenmesi gerektiği düşünülen konularla ilgili, ayrıntılı olarak Bakanlığa bilgi verilir.
Bakanlık ihtiyaç görmesi halinde kontrol ekipleri görevlendirir. Kontrol ekipleri, Bakanlık
temsilcisinin başkanlığında düzenleyecekleri tespit raporlarını, sekretarya işlemlerini yürüten İşletici
Şirket aracılığı ile Disiplin Kuruluna iletir. (2) Kontrol ekiplerinin, inceleme ile ilgili olarak yapacakları masraflar, Tarım Sigortaları
Havuzu Seyahat ve Harcama Yönergesi doğrultusunda Havuz tarafından karşılanır.
BÖLÜM - III
DĠSĠPLĠN CEZALARININ UYGULANMASI
Disiplin Cezaları MADDE 7 - (1) Disiplin Kurulunca, Havuz Eksperliğinin vakar ve onuruna aykırı fiil ve
hareketlerde bulunanlarla, görevlerini yapmayan veya kusurlu olarak yapan, yahut görevinin
gerektirdiği güveni sarsıcı hareketlerde bulunanlar hakkında, Havuz Eksperliği hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesi maksadı ile durumun niteliğine ve ağırlık derecesine göre aşağıdaki disiplin cezaları
verilir:
a) Uyarma Cezası; Havuz eksperine, mesleğinin icrasında daha dikkatli davranması gerektiğinin yazı ile bildirilmesidir.
Verilen görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde Havuzca belirlenen usul
ve esasların yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunması ve
kullanılmasında kayıtsızlık göstermek veya düzensiz davranmak, özürsüz olarak göreve geç gelmek, erken ayrılmak, görev mahallini mazeretsiz ve izinsiz terk etmek, görev teklif edildiğinde, mazeretli
olarak üç defa‘dan fazla görevi kabul etmemek.
b) Kınama Cezası; Havuz eksperine, görevinde ve davranışında kusurlu sayıldığının yazı ile bildirilmesidir.
Verilen görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde Havuzca belirlenen usul
ve esasların yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunması ve kullanılmasında kusurlu davranmak. Mazeretsiz olarak verilen görevi kabul etmemek.
Havuz Eksperliğinin vakar ve onuruna aykırı fiil ve harekette bulunanlarla, görevin gerektirdiği
güveni sarsıcı harekette bulunan Havuz eksperleri hakkında, uyarma, tekrarında ise kınama cezası
uygulanır. c) Geçici Olarak Meslekî Faaliyetten Alıkoyma Cezası; Havuz eksperliği sıfatı saklı kalmak
üzere; altı aydan az, bir yıldan çok olmamak üzere meslekî faaliyetten alıkoymadır.
Görevini bağımsızlık, tarafsızlık ve dürüstlükle yapmayan veya kusurlu olarak yapan veya mesleğin genel ilkelerine aykırı harekette bulunan Havuz eksperleri için geçici olarak meslekî
faaliyetten alıkoyma cezası uygulanır.
Kasıtlı olarak; verilen görevleri tam ve zamanında yapmamak, görev mahallinde Havuzca
belirlenen usul ve esasları yerine getirmemek, görevle ilgili araç ve gereçleri korumamak, hor kullanmak, göreve sarhoş gelmek, görev yerinde alkollü içki içmek, açıklanması yasaklanan bilgileri
açıklamak.
ç) Meslekten Çıkarma Cezası; Havuz eksperinin meslekten çıkartılarak bir daha eksperlik mesleğini icra etmesine izin verilmemesidir.
(2) Kasten ve gerçeğe aykırı ekspertiz raporu düzenledikleri mahkeme kararı ile kesinleşen
Havuz Eksperine, meslekten çıkarma cezası verilir. (3) Hakkında meslekten çıkarma cezası gerektirebilecek mahiyetteki bir işten dolayı soruşturma
yapılmakta olan Havuz eksperi, Disiplin Kurulunun kararıyla, tedbir mahiyetinde işten el çektirilebilir.
İşten el çektirme kararı, ilgili mercilere derhal duyurulur. İşten el çektirme kararı, soruşturmanın
durdurulmuş veya Havuz eksperliğine engel olmayan bir ceza verilmiş olması halinde, kendiliğinden ortadan kalkar. İşten el çektirme kararı, bu kararın verilmesine esas olan hal ve şartların bulunmadığı
veya sonradan kalktığının sabit olması durumunda kaldırılır.
67
(4) Üç yıllık bir dönem içinde, meslekten men cezasını gerektiren disiplin suçları hariç olmak
üzere, iki veya daha fazla disiplin cezasını gerektiren davranışta bulunan Havuz eksperi hakkında, her
yeni suçu için bir öncekinden daha ağır ceza uygulanır. (5) Geçici olarak meslekî faaliyetten alıkoyma cezası ile cezalandırılmasından sonra, beş yıllık
dönem içinde, bu cezayı gerektiren fiili yeniden işleyen Havuz eksperleri hakkında meslekten çıkarma
cezası uygulanır. (6) Aynı olaydan dolayı, eksper hakkında kovuşturma başlatılmış olması veya hüküm tesisi,
disiplin soruşturması yapılmasına ve disiplin cezası uygulanmasına engel değildir.
(7) Disiplin cezasını gerektirecek eylemlerin işlenmesinden itibaren, üç yıl geçmiş ise disiplin
soruşturması yapılamaz. Ancak, Disiplin Kurulunca işe el konulmuş ise, bu süre işlemez. (8) Disiplin cezasını gerektirecek eylemlerin işlenmesinden itibaren, beş yıl geçmiş ise disiplin
cezası verilemez.
(9) Disiplin cezasını gerektiren eylem, aynı zamanda suç teşkil ediyorsa ve bu suç için ilgili kanunlarda, daha uzun bir zaman aşımı süresi tespit olunmuşsa, bu maddedeki zaman aşımı süreleri
yerine ilgili kanunlardaki zaman aşımı süresi uygulanır.
(10) Disiplin kararlarına karşı, kararın Disiplin Kurulunca tebliğinden itibaren, onbeş gün içinde
Müsteşarlığa itirazda bulunulabilir. Müsteşarlık en geç bir ay içerisinde itirazı karara bağlar. Süresi içerisinde itiraz edilmeyen kararlar ile Müsteşarlık tarafından verilen kararlar kesindir.
(11) Disiplin cezalarına ilişkin kararlar, kesinleşmedikçe uygulanamaz.
(12) Meslekten çıkarma ve geçici olarak meslekî faaliyetten alıkoyma cezalarından başka bir disiplin cezası verilen Havuz eksperleri, söz konusu cezaların uygulanmasından itibaren beş yıl
geçtikten sonra, Disiplin Kurulu sekreteryasına başvurarak haklarındaki disiplin cezalarının
sicillerinden silinmesini talep edebilir. İlgilinin bu süre içinde disiplin cezası almamış olması halinde, disiplin cezasının silinmesine karar verilir.
(13) İşletici Şirket, Disiplin Kurulunun görevlerini etkin bir biçimde gerçekleştirebilmesi için
uygun mekan, yeterli sayıda personel ve gerekli teknik donanımı temin eder.
Disiplin SoruĢturması Açılması ve Yürütülmesi
MADDE 8 - (1) Disiplin Kurulu, ihbar veya şikâyet üzerine ya da re‘sen durumun
öğrenilmesinden itibaren, bir ay içinde disiplin soruşturmasının açılıp açılmaması hususunda karar vermek zorundadır.
(2) Disiplin Kurulu tarafından soruşturma açılmasına karar verilmesi halinde, konuyla ilgili
olarak inceleme yapılması amacıyla, kontrol ekibi görevlendirilmesini Bakanlığa bildirir. (3) Kontrol Ekibi, inceleme için gerekli olan tüm delilleri toplar. Bu çerçevede, ihbar veya
şikâyette bulunanların ve olayla ilgili kişilerin ifadesine başvurabilir, hakkında disiplin incelemesi
açılan Havuz eksperini dinleyebilir veya azami 10 gün içerisinde yazılı olarak savunma yapmasını
isteyebilir. Kontrol Ekibi, inceleme konusuyla ilgili olarak, resmi makamlardan bilgi ve belge isteyebilir, çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda Disiplin Kurulu kararı ile bilirkişi
incelemesi yaptırabilir. Kontrol Ekipleri, görevlendirildiği günden itibaren, en geç bir ay içinde
incelemeyi tamamlamak zorundadır. Bu süre, haklı sebeplerin varlığı halinde Disiplin Kurulu tarafından uzatılabilir. Disiplin incelemesi, en geç bir yıl içinde sonuçlandırılır. Soruşturmanın her
safhasında gizlilik esastır.
(4) İncelemenin sonucunda, kontrol ekibi tarafından inceleme raporu düzenlenir. Bu raporda;
inceleme konuları, incelemenin safhaları, deliller ve alınan savunma özetlenir. İncelemeye konu olan her husus ayrı ayrı değerlendirilerek delillere, varsa belgelerin asıl veya suretleri bir dizi pusulasına
bağlanarak rapora eklenir.
(5) Disiplin Kurulu, yapacağı ilk toplantıda, kontrol ekibinin sunduğu raporu görüşür ve karara bağlar.
(6) Hakkında disiplin soruşturması yapılan eksper için, dosya sonuçlanana kadar görevlendirme
yapılmaz. (7) Disiplin cezasını gerektiren kusurlu eylem ve davranışı ile Havuzun ve Şirketin zararına yol
açan eksper hakkında Disiplin Kurulunca, yürürlükteki mevzuat çerçevesinde gerekli yasal takibatın
yapılması amacıyla kurula bilgi verilir.
68
Tebligat
MADDE 9 - (1) Bu Yönerge hükümlerine göre, ilgililere yapılması gereken her türlü tebligat,
yazılı olarak kendisine veya iadeli taahhütlü mektup, kurye, personel veya noter aracılığıyla, ilgilinin İşletici Şirkette kayıtlı en son adresine yapılır ve ilgili, bu adreste bulunmadığı takdirde 7201 sayılı
Tebligat Kanunu hükümleri uygulanır.
BÖLÜM – IV
ÇEġĠTLĠ HÜKÜMLER
Disiplin Cezalarının Sicile Geçmesi ve MüsteĢarlığa bildirilmesi MADDE 10 - (1) Kesinleşen disiplin cezası, eksperin siciline işlenerek Müsteşarlığa bildirilir.
BÖLÜM – V
SON HÜKÜMLER
Yürürlükten Kaldırılan Mevzuat
MADDE 11 – (1) Tarım Sigortaları Havuzu Yönetim Kurulunun 17.07.2008 tarih ve 2008/11 sayılı Kararı ile yürürlüğe konan ―Tarım Sigortaları Havuzu Eksper Disiplin Yönetmeliği‖ yürürlükten
kaldırılmıştır.
(2) Tarım Sigortaları Havuzu Yönetim Kurulunun 16.10.2008 tarih ve 2008/14 sayılı Kararı ile yürürlüğe konan ―Tarım Sigortaları Havuzu Disiplin ve Kontrol Heyeti Çalışma Usul ve Esasları‖
yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlük
MADDE 12 - (1) Bu yönerge, Tarım Sigortaları Havuzu Yönetim Kurulunun 23 / 07/ 2010 tarih
ve 2010/13 sayılı kararı ile yürürlüğe girmiştir.
Yürütme
MADDE 13 - (1) Bu yönerge Tarım Sigortaları Havuzu Yönetim Kurulu tarafından yürütülür.
69
EKSPERLĠKTE KĠġĠLER ARASI ĠLETĠġĠM VE BEDEN DĠLĠ
ĠLETĠġĠM
İletişim duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına
aktarılmasıdır. bildirişim, haberleşme(...), Bu sürecin amacı "anlaşılmaktır". Başka bir tanıma göre; Bizim başkalarını başkalarının da bizi anlaması süreci olarak tanımlanmaktadır, Türk Dil Kurumu
sözlüğünde de iletişim; Duygu, düşünce ya da bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına
aktarılmasıdır.
İletişim sözlü ve sözsüz olabildiği gibi genellikle ikisi bir arada yapılır. Sözlü ve sözsüz iletişim bir bütündür.
ĠletiĢimin Temel Öğeleri Kaynak (Konuşmacı)
Kodlama (Kelimeler Ve Beden Dili İle Anlatım)
Mesaj
Kod Açma Alıcı (Dinleyici, Hedef)
Geri Bildirim
Mesaj: Konuşmacı ile dinleyici yani kaynak ile hedef arasındaki ilişkiyi sağlayan unsur olarak
tanımlanmaktadır. Harf, rakam, renk, ses, ses tonu, yüz ifadesi (jest ve mimikler), her türlü görsel ve
işitsel işaretler, her türlü sözlü ve yazılı ifadeler kaynağın alıcıya ulaştırmak istediği duygu, düşünce ve davranışların kodlanmış halidir.
Mesajın Özellikleri
-Anlaşılır ve açık olmalıdır. -Zamanında iletilmelidir.
-Uygun jest ve mimiklerle desteklenmelidir.
-Anlamlı olmalıdır.
Kod Açma: Herhangi bir biçimde sembol ve simgelerle formüle edilip anlamlı hale getirilen mesajın
hedef kitle tarafından çözümlenmesi sürecidir. İletişim sürecinde mesajlar ancak kod açma sonucunda anlamsız işaretler, ses ve görüntü sinyali olmaktan çıkarak anlam kazanırlar.
Hedef (Alıcı ): İletişim sürecinde mesajın ulaşması amaçlanan kişi, grup ya da kitledir. Kısaca
kaynağın kodladığı mesajı alıp kod açarak anlamlandıran ve değerlendiren kişi, grup ya da kitledir.
Geribildirim: Geri besleme ya da yansıma olarak da ifade edilebilen feed-back iletişim sürecinin son
aşamasıdır. Geri bildirim, kaynağın gönderdiği mesaja karşılık hedef kitlenin verdiği cevap ya da mesaj olarak tanımlanabilir.
Geri bildirimler birkaç şekilde olabilir.
Karşıdakine bakış şekli
Kişinin beden hareketleri
Kişinin sözlü olarak söyledikleri
Bütün bunların hepsinin beraber ortaya konması
Sessiz kalma
Söz
Söylemediğin sözün hâkimi, söylediğin sözün mahkûmusun. HZ. ALİ
Sözü bilen kişinin, yüzünü ak ede bir söz
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede bir söz
YUNUS EMRE Mevlana Celaleddin-i Rûmî ―Sen ne söylersen söyle, bildiğin, karşındakinin anladığı kadardır.‖ der.
70
İletişim kazalarının nedeni çoğu kez söyleme tarzından kaynaklanmaktadır "Ne söylediğiniz değil, onu
nasıl söylediğiniz önemlidir―
Yüz ve bedenin hareketlerinden kişiler bir kitap gibi okunabilir.‖ Bu ve buna benzer birçok cümleyi şimdiye dek duymuş olmalıyız. Bilinen şu ki gerçekte bizler, hal ve
davranışlarımız, duygularımız, fikirlerimiz ve kişiliğimizi sözlü ya da sözsüz şekilde ortaya çıkararak
iletişim kurarız. İnsan insanı sadece ağzından çıkan sözlerle değil, beden hareketleriyle de değerlendirir
BEDEN DĠLĠ
Beden dili, verdiği mesaj açısından sözlü anlatımlarda anlatımı güçlendirici, bir destek unsur olarak da
algılanır. Beden dili insanlık tarihi açısından en eski iletişim aracımızdır. Duygu ve düşüncelerimizin
yansımasıdır. Düşünmek ve düşünceyi sözle ifade etmek, insanın diğer canlılardan ayırıcı özelliğini teşkil eder. Dil
hep (sözlü anlatım) ön planda gözükür. Oysa insanlar arasındaki iletişimde, beden dilinin gerisinde
kaldığı bilinmektedir.
Beden dili bir kavram olarak toplumun tüm bireylerince tanınmasa ve iletişimdeki rolünün farkında olunmasa da istisnasız herkes tarafından kullanıldığı muhakkaktır.
İletişimde sözsüz dil diye de tabir edilen bu dile hükmetmek oldukça zordur.
Beden dili, üç kategoride mütalaa edilir: 1.Sessiz olan: Sadece görsel beden dilini kapsar. Buna görsel beden dili de denir. Zira buradaki
mesajlar görülebilen beden hareketlerine yüklenmiştir. Sessiz beden dili jest ve mimiklerden teşekkül
eder. Jest; baş, el, kol, ayak, bacak ve bedenin bir bütün olarak kullanımı demektir. Yüz kaslarının anlatım
amaçlı kullanımı ise mimikleri oluşturur. Jest ve mimiklerle gönderilen mesajlar, düşünce ve
duyguların açığa çıkmasını sağlar. Duruş, oturuş, kalkış, yürüyüş gibi bedenin bir kısmına, daha çok da
bütününe ilişkin hareket tarzları yine sessiz beden diline dâhildirler. Zira bu hareketler ruh halini sergileyen görsel mesajlardır.
2. Sesli olan: Dil ile yakından ilgili olgular sesli dili oluşturur. Konuşma esnasındaki vurgular ve
konuşma araları, gülmek, iç çekmek gibi bağımsız ifadeler sesli beden dili türünün örnekleridir. 3. Nesnel olan: Kıyafet, ev, çalışma masası, mekânın tefrişi, giyim-kuşam, saç-sakal, bıyık, makyaj
gibi dış görünüşe dair kişilerin görüntülerini tamamlayan tercihler de nesnel beden dili olarak bu
kategoride yer alır. Esasen bu tür dilin de sessiz dil içinde mütalaa edilebileceği söylenmektedir.
Mesajın UlaĢması
Sözsüz mesajlar, jestler, göz ve baş hareketleri, beden duruşu, yüz ifadeleri, mesafe, temas gibi BEDEN DİLİ ÖGELERİYLE ifade edilir. Bu mesajlar, düşmanlık, sıkıntı, güven, saldırganlık,
hoşlanma vb. gerçek duygu ve tavırları yansıtmak konusunda, söylenen kelimelerden çok daha önemli
rol oynarlar.
71
Beden Dili Ögeleri;
Yüz ve Beden
Bedensel Temas Mekan Kullanımı
Araçlar
Yüz ve Beden Yüzümüzdeki ifade, el ve beden hareketlerimiz, bedenimizin duruşu ve göz temasımız, sözsüz iletişimde önemli yer tutar. Yüz ve beden ifadeleri istemli ya da istemsiz yapılır. Çeşitli
kültürler arasında yapılan araştırmalardan elde edilen sonuçlara göre 6 temel duygu ifadesini aktaran
yüz anlatımlarının bütün kültürlerde ortak olduğunu göstermektedir.
Mutluluk Öfke Hayret Korku Üzüntü Tiksinti
Bedensel Temas Hareketlerinden En Önemlileri
Kucaklaşma, Omuza sarılma, Omuza el koyma, Kola girmek, El ele temas, Baş ve yüz temasları
Bedensel Temas: Farklı bedensel temaslar kurarak karşımızdakine çeşitli MESAJLAR vermeye
çalışırız. Örneğin, birisinin elini öpüp başımıza koyduğumuzda onun bizden büyük, üstün olduğunu kabul ettiğimizi gösteririz. El sıkıştığımızda karşımızdakini kendimize en azından bir ölçüde eşit kabul
ettiğimizi gösteririz.
Araçlar
Rozetler ya da takılar takarak, kokular sürerek, belirli kıyafetlere bürünerek çevremize çeşitli mesajlar iletiriz. Örneğin; büründüğü siyah elbisesi ile bize matemli olduğu mesajını veren bir kişinin yanında
neşeli tavırlar sergilememeye özen gösteririz.
Mekan Kullanımı
İnsanlar kendi çevrelerinde oluşturdukları boş mekanlar yoluyla da iletişimde bulunurlar. Başka
insanlara olan uzaklığımızı ayarlayarak, onlara uzak ya da yakın durarak birtakım mesajlar iletiriz. Diğer insanlarla aramıza koyduğumuz uzaklık, onlara karşı olan duygularımızla ilgilidir. Sevdiğimiz
insanlara yakın, az sevdiklerimizle aramızda biraz daha mesafe bulunmasına dikkat eder, hiç
tanımadığımız insanlara ise daha uzak dururuz. Kişisel alanlarımıza kimleri ne kadar yaklaştıracağımız
ve bu yaklaşımdan ne kadar rahatsız olacağımız ya da olmayacağımız 4 ana alana göre belirlenir.
Mahrem Alan Etrafımızda oluşturduğumuz 45 cm'lik görünmez daire bizim mahrem alanımızı oluşturur ve bu alanı kendi malımız olarak benimseyip, kullanırız. Bu oldukça önemli bir alandır ve sadece anne, baba,
kardeş, sevgili, eş gibi duygusal olarak çok yakın bulduğumuz kişilerin bu alana girmelerine izin
veririz. Onların dışında kalan kimselerin bu alana yaklaşmaları oldukça rahatsız edici bir durumdur. Kişi
bundan çok rahatsız olur. Bu onun kendini güvende hissetme sınırlarını zorlar. Bu nedenle kalabalık bir
otobüste bize fazla yaklaşan kişilere tepki gösterir, bu yakınlıktan fazlaca huzursuzluk duyarız.
72
KiĢisel Alan Bu bölge kokteyllerde, ofis partilerinde, sosyal etkinliklerde ve arkadaş toplantılarında başkalarıyla
aramıza koymuş olduğumuz mesafedir. Yaklaşık sınırları 30 - 75 cm arasıdır. Kişilerle çok samimi
olmadıkça bu alanı kullanmayız.
Sosyal Alan
Kısa süreliğine iletişimde olmak zorunda kaldığımız kişilerle aramıza koymuş olduğumuz mesafedir.
genel olarak bu kişiler bize yabancıdır. Bir sebepten dolayı onlarla birlikte olmamız gerekmiştir. Postacı, bakkal, çalıştığımız iş yerine yeni başlamış bir kişi bize ancak bu alanın müsaade ettiği 120-
210 cm‘lik mesafe kadar yaklaşabilir. Masa, sehpa vb. engellerle bu alanımızı korumaya gayret ederiz.
İş görüşmelerinde en çok kullandığımız alanımız sosyal alanımızdır.
73
Genel (Ortak) Alan
Bu alan, kalabalık bir gruba hitap
ettiğimizde ya da kalabalık bir grubun içine girdiğimizde paylaştığımız mesafemizi
oluşturur. İnsanlara izin verdiğimiz yakınlık
en fazla 3 metredir. Özellikle cafe, restaurant, park vs. gibi yerlerde en çok bu
alanımızı kullanma ihtiyacı hissederiz.
İnsanlardan en uzak mesafedeki masayı
veya sandalyeyi seçme sebebimiz ise tamamen bunla ilgilidir.
Bu alanlar beden dili konusunda önemi şöyle karşımızı çıkar. Örneğin bir yabancının mahrem
bölgemize girmesi vücudumuzda fizyolojik değişikliklere neden olur. Kalp kanı daha hızlı pompalar, adrenalin salgısı yoğunlaşır ve olası bir ´kaç veya saldır ́durumuna hazırlık yapılırken beyin ve kaslara
daha fazla kan gider. Bu ise kişinin konuya, sohbete odaklanamamasına yol açar, huzursuz bir hale
bürünürüz.
El, Kol ve Avuçlar
Sana karşı tamamen Ağız Koruyucu (Yalan) Saldırgan avuç konumu
dürüst olacağım.
'Sayın hakimim, benim Başparmaklar arka Baskın kadın naçizane görüşüme göre... cepten dışarı çıkıyor
Avu
ç içi aşağı bakan açık bir el, kendisini Avuç içi yukarı bakan açık el güven ve dostluk
dış dünyaya kapatmış, güvensiz bir ifadedir. sunar.
Beden Dili
74
Eli ile kazağını çekiştirerek
birazcık hava almaya çalışıyor ―
kendimi sıkıştırılmış hissediyor.
Ellerin pozisyonu kendine
güveni açıklıyor: ‖Benim için
ve sizin için neyin iyi olduğunu
biliyorum.‖
Birbirinin içine saklanmaya
alışılan eller güvensizliği ifade
ediyor: ―Daha fazlasını
bilmiyorum ve yapamam‖
El ağzı kapatıyor: ― Yanlış bir
şeyler söylemek istemiyorum‖
Açık ağız şaşkın yüz ifadesini
daha da netleştiriyor: ―Bunu hiç
hesaba katmamıştım. Şu anda
bütün korunaklarım yok oldu.‖
Geri planda tutulan eller ve
içeri çekilmiş göğüs saygılı bir
beklemeyi sembolize ediyor: ―
Bana bir sinyal verirseniz
hemen harekete geçeceğim‖
Geniş bir şekilde açılmış kollar bilinçli bir takdir edilme isteğinin
sinyalini veriyor: ― Benden daha
ne yapmamı istiyorsunuz‖
Çaprazlama kavuşturulmuş kollar: ―Kendimi rahat
hissetmiyorum ve bu durumda
kimsenin iç dünyama girmesine
izin vermiyorum.‖
Parmaklar kulak memeleri ile oynuyor ― Mevcut durumu
daha iyi görmek ve analiz
etmek istiyorum‖
E
Eller çenede: Düşünüyorum ve
fikirlerimi belirli bir düzene
sokuncaya kadar düşüncelerimi
dışarıya ifade etmeyeceğim.
Bir çaresizlik: ― Bu problemin
nasıl çözülebileceğini
gerçekten bilmiyorum‖
Hareket ve bakışlar net olarak:
― Size açık ve güzel bir teklifte
bulunuyorum.‖ Mesajını
veriyor.
75
İlk bakışta dostça ve açık bir
selamlama gibi görünüyor ama
tenezzül etmeyen ve isteksizliği
ele veren bir görünüş
Dostça yüz ifadesi ve davetkar
el hareketi karşıdakine
kendisini burada bir arkadaş
olarak hissedebileceği mesajını
veriyor.
El kelimelerin söylenmesini
engelliyor ve genellikle buna
bir öksürük eşlik ediyor: ―
Düşünmek için zaman
istiyorum.‖
4Sıkılmış yumruklar iç agresifliği
ele veriyor. Ama sözcükler
kulağınıza dostça ve kolaylaştırıcı
gelebilir.
― Oklu Kirpi‖ : Parmak uçları
her iki yöne doğru savunma
hareketini ele veriyor.
―Yedek parmak‖ kafanın
arkasını kaşıyor : ―Acilen bir
karar vermeliyim‖
―Ellerimi ovuşturuyorum.
Mutluyum ve kendimi rahat hissediyorum.‖
El enseyi ovuşturuyor: Hoş
olmayan bir durumla karşı karşıyayım.
El sıkışmada genellikle kabul
edilen mesafe; birbirlerini az tanıyan kişiler arasında bu
mesafenin azalmasından
rahatsızlık hissedilir.
76
Bayan kendine güvenen bir
gülümsemeyle kimin şef olduğunu gösteriyor. Erkek ise üst
vücudu geriye iterek bayanın
ortamdaki dominantlığını kabul
ediyor. Ancak bunun mecburi bir
kabul olduğunu zorlama bir
gülümsemeyle ele veriyor.
Genellikle sıkılmış yumruk
şeklinde uzatılan kol mesafesi kişiler arasındaki en uygun
mesafe olarak kabul edilir.
Daha büyük mesafe saygı,
dikkat veya korku belirtisidir.
Bu mesafenin azalması ise
güvenin veya da saldırganlığın
belirtisidir.
Çok babacan bir hareket
genellikle karşıdakini kendinden genç ve tecrübesiz
görme ifadesi. ― senden
bahsedildiğini daha önce
duydum. Seni devamlı
koruyacağım ve
gözeteceğim.‖
Çok güç bir sorunla karşı
karşıyayız: dudaklar çok sıkı bir şekilde kapatılmış durumda.
Burada herhangi bir bilgiyi
almaya karşı sert bir karşı koyuş
ve reddetme söz konusu. Bir
uzlaşma ve ödün verme söz
konusu değil.
Hafifçe arkaya atılmış baş,
kapalı bir yüz ifadesi ve düz bakışlarla birlikte kavga
isteğinin sinyallerini veriyor.
Sözde davetkar bir harekete
rağmen burada açıklık beklenemez: Kollar vücuda
çok yakın duruyor ve sadece
eller bileklerinden hareket
ettiriliyor. Bakışlar donuk
davranışı yansıtıyor.
Zorunlu bir yalancı gülümseme
kolaylıkla tanınıyor çünkü
gülümseme tek başına kalmış durumda: aşağıya doğru salınmış
hareketsiz kollar, donuk davranış
ve içeri çekilmiş göğüs, kişinin bu
pozisyonda kendini ne kadar
rahatsız hissettiğini ele veriyor.
Gergin vücut duruşu ile
bağlantılı sıkılmış yumruklar,
agresifliğin kesin işaretidir.
Yukarıya yönelmiş işaret
parmağı ; ―Beni dinle ben
bunu senden daha iyi biliyorum.‖ İfadesinin
sinyalini veriyor hafif yana
yatırılmış kafa ise cezbedici
bir sempati uyandırmaya
çalışıyor
77
Uzatılmış işaret parmağı ile el
karşıdakine söylediklerini
yapmanın tek ve en iyi yol
olduğunu gösteriyor ve
dominantlık çok net görülüyor.
Açık ve özgürce oturuş
güvenin sinyalini verirken,
geniş açılmış bacaklar ise daha
büyük bir alanı kullanma
isteğini ifade ediyor.
Bilinçli bir şekilde geriye
yaslanma : ―Ben kararımı
verdim ve eğer gerekiyorsa
kararlarımı kimseye
aldırmadan savunacağım.‖
Eleştirici olmayan ilgili bir
şekilde dinlemeye yönelik kol ve bacakla
İç gerginliğin arttığı durumda
gözlenen oturma biçimi
Endişeli ve sıkıntılı oturma
biçimi
Otururken üçüncü kişiyi dışlama
durumu
Tehdit altındaki kişinin
gerilerek sınırlarını daraltması
Bir dostluk yaklaşımı olan
kolun tutuluşu
Eyleme hazır Kıyafetleri daha çekici
göstermek için kullanılan eli kalçaya koyma hareketi
Vakit kazanmaya
çalışmak
Saldırgan
78
TOKALAŞMA
Adam gibi tokalaşma Kontrolü bırakma Kontrolü ele alma
Yanlış Tokalaşmalar
Senden üstünüm, sana desteğim, sana yardım
edeceğim
Ortadaki adam
79
BAKIġLAR
Onaylamayan nötr ilgilenmiş
OturuĢ ve göz
Her iki el de başın arkasında Tüm cevaplar bende ́ ya da ´Bir gün belki benim kadar akıllı olursun ́veya ´Herşey kontrolüm altında ´Gözle dışarı bakma: Bu hareket
bilinçsizce yapılır ve o kişinin sizden sıkılması veya artık ilgilenmemesi ya da kendini sizden üstün görmesi nedeniyle sizi görmemeye çalışmasından oluşur
SANDALYE-PAMUK Sandalye binicilerinin çoğu konuşulanlardan sıkıldıklarında başkalarının veya grupların kontrolünü ellerine geçirmeye çalışan baskın kişiler olup sandalyenin arkalığı da grubun diğer
üyelerinden gelebilecek ´saldırılara ́ karşı iyi bir koruma olanağı sağlar. Bu kişiler genellikle sessiz tipler olup sandalyeye binme pozisyonuna fark edilmeden geçebilirler. Pamuk toplayıcı; başkalarının görüş veya davranışlarını onaylamadığı ama kendi görüşünü bildirmekten de çekindiğinde gösterir.
Göz ovuĢturma Akıllı maymun ‗Hiçbir şey görmedim‘ der ve bu hareket de beynin gördüğü bir aldatma yalan veya
şüpheli durumu dışarıda bırakmak veya yalan söylediği kişinin yüzüne bakmaktan kaçınmak hareketidir
El Sallama Dünyanın pek çok yerinde el sallama, selamlaşma ve veda anlamına gelirken Yunanistan'da 'cehennem
ol' anlamındadır. Başınızı 'Hayır 'anlamında geriye doğru kaldırmak dünyanın birçok ülkesinde ve
Batı'da hayır anlamına gelmez. 'Hayır' başı iki tarafa sağa sola sallayarak ifade edilir
ĠĢaret
Suudi Arabistan'da size ikram edilen bir içeceği
reddetmek karşınızdaki kişiye hakaret anlamındadır.
Avrupa ve Amerika'da bir şeyi göstermek için işaret
parmağı kullanılırken, bu tür hareket Endonezya'da
görgüsüzlük, Türkiye'de ise küçümseme belirtisi
olarak algılanır. Yine Endonezya'da çocukların başını okşamak pek hoş karşılanmaz. Çocuklarda
zeka geriliğine yol açacağına inanılır. Hollanda da
"akıllı" anlamına gelmekte.
80
Cesur kız ve asker
Tarladaki adam TARSĠM bunun için var ANALARIMIZ, DAHA NE OLABİLİR Kİ
GÜLÜMSEMEK
• Somurtan insanların, daima, tebessüm eden insanlara nispeten, yüzlerinin daha erken ve daha fazla
kırıştığını,
• Simaların iç dünyamızın aynası olduğunu, • Gülümsemek için 14 kalori, kaşları çatmak için 72 kalori gerektiğini,
• Hareket ve yüz ifadelerimizin kullandığımız sözcüklerden 8 kat daha güçlü ve tesirli olduğu,
• İnsanın dalgın olduğu zamanlardaki yüz ifadesinin gerçek hali olduğunu,
• Sürekli gülümseyen insanların somurtanlara oranla daha çok sevildiğini, Güler yüzlü insanların daha çok akılda kalıp hatırlandığını,
• Selamlaşan iki insana Allah‘ın yetmiş lütfu olduğunu ve bu yetmiş lütuftan altmış dokuzunun güler
yüzlü olana verildiğini, • Gülümsemenin insanlara özel ve insanlara nasip olduğunu canlılar arasında sadece insanın
gülümseyebildiğini biliyor muydunuz?
Gülmenin de insan sağlığı üzerindeki sayısız faydalarına işaret eden uzmanlar, gülerek daha uzun ve mutlu bir hayat sürebilirsiniz diyor
• Güldüğümüz zaman tümör ve virüslerle savaşan hücrelerimizin sayısı da artıyor.
• Özellikle ruhsal bazı hastalıkların tedavisinde gülme terapisi kullanılıyor. Hastalar üzerinde olumlu
etkileri olduğu gözleniyor. • Çocuklar günde yaklaşık 300 kez gülüyor, yetişkinler ise günde ortalama 17 kez gülüyor.