Upload
others
View
8
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
T.C.
SÜLEYMAN DEMĠREL ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
TARĠH ANABĠLĠM DALI
BÜYÜK SELÇUKLULAR VE NĠZAMÜ’L-MÜLK
Osman Fikret YILDIZ
1530204101
YÜKSEK LĠSANS TEZĠ
DANIġMAN
Dr. Öğr. Üyesi Kansu EKĠCĠ
ISPARTA - 2019
i
YÜKSEK LĠSANS TEZ SAVUNMA TUTANAĞI
Öğrencinin Adı Soyadı
Osman Fikret YILDIZ
Anabilim Dalı Tarih
Tez Başlığı Büyük Selçuklular Ve Nizamü'l-Mülk Yeni Tez Başlığı1 (Eğer değişmesi önerildi ise)
Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Lisansüstü Eğitim-Öğretim ve
Sınav Yönetmeliği hükümleri uyarınca yapılan Yüksek Lisans Tez Savunma Sınavında
Jürimiz …/…/… tarihinde toplanmış ve yukarıda adı geçen öğrencinin Yüksek Lisans tezi
için;
OY BİRLİĞİ OY ÇOKLUĞU2
ile aşağıdaki kararı almıştır.
Yapılan savunma sınavı sonucunda aday başarılı bulunmuş ve tez KABUL edilmiştir.
Yapılan savunma sınavı sonucunda tezin DÜZELTİLMESİ3 kararlaştırılmıştır.
Yapılan savunma sınavı sonucunda aday başarısız bulunmuş ve tezinin
REDDEDİLMESİ4 kararlaştırılmıştır.
TEZ SINAV JÜRİSİ
Adı Soyadı/Üniversitesi Kabul/Ret İmza
Danışman Kansu EKİCİ / SDÜ Kabul Ret
Jüri Üyesi İlhan ERDEM/Ankara Üniversitesi
Kabul Ret
Jüri Üyesi Mehmet Emin ŞEN / SDÜ Kabul Ret
Jüri Üyesi Kabul Ret
Jüri Üyesi Kabul Ret
1 Tez başlığının DEĞİŞTİRİLMESİ ÖNERİLDİ ise yeni tez başlığı ilgili alana yazılacaktır. Değişme yoksa çizgi (-)
konacaktır. 2 OY ÇOKLUĞU ile alınan karar için muhalefet gerekçesi raporu eklenmelidir. 3 DÜZELTME kararı için gerekçeli jüri raporu eklenmeli ve raporu tüm üyeler imzalamalıdır. YÖK LİSANSÜSTÜ EĞİTİM-ÖĞRETİM VE SINAV YÖNETMELİĞİ Madde 9-(8) Tezi hakkında düzeltme kararı
verilen öğrenci en geç üç ay içinde düzeltmeleri yapılan tezi aynı jüri önünde yeniden savunur. Bu savunma sonunda da başarısız bulunarak tezi kabul edilmeyen öğrencinin yükseköğretim kurumu ile ilişiği kesilir.
4 Tezi REDDEDİLEN öğrenciler için gerekçeli jüri raporu eklenmeli ve raporu tüm üyeler imzalamalıdır. Tezi reddedilen öğrencinin enstitü ile ilişiği kesilir.
SÜLEYMAN DEMĠREL ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ii
T.C.
SÜLEYMAN DEMĠREL ÜNĠVERSĠTESĠ
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
YEMĠN METNĠ
Yüksek lisans tezi olarak sunduğum “Büyük Selçuklular Ve Nizamü'l-Mülk ”
adlı çalıĢmanın, tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadar ki bütün süreçlerde
bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düĢecek bir yardıma baĢvurulmaksızın yazıldığını
ve yararlandığım eserlerin Bibliyografya‟da gösterilenlerden oluĢtuğunu, bunlara atıf
yapılarak yararlanılmıĢ olduğunu belirtir ve onurumla beyan ederim.
Osman Fikret YILDIZ
26.08.2019
iii
Annem merhume Gülseren Yıldız‟a ithafen…
iv
(YILDIZ, Osman Fikret, Büyük Selçuklular Ve Nizamü'l-Mülk, Yüksek Lisans
Tezi, Isparta, 2019)
ÖZET
Büyük Selçuklu Tarihi içerisinde Nizamü'l-Mülk (1018-1092) önemli bir siyasi
figür olarak karĢımıza çıkmaktadır. Alparslan ve MelikĢah gibi Selçuklunun azametli iki
sultanına toplamda otuz yıla yakın vezir olarak görev yapmıĢtır. Büyük Selçuklulardan
önce Gazneliler‟e hizmette bulunan Nizamü'l-Mülk daha sonra Horasan Bölgesinde
hâkimiyet kuran Selçuklular bünyesine geçmiĢtir. Çağrı Bey ile tanıĢmıĢ ve onun isteği
doğrultusunda oğlu Alparslan‟ın vezirliğine geçmiĢtir. Tuğrul Bey‟in vefatından sonra
Alparslan‟ın Sultan olmasında Nizamü'l-Mülk büyük rol oynamıĢtır. Bu yüzden Sultan
Alparslan(1063-1072), babasının kendisine hoca olarak bıraktığı Nizamü'l-Mülk‟ü
Vezaret Makamına getirmiĢtir. Kısa süre içerisinde devleti, içinde bulunduğu kargaĢa
ortamından kurtarıp, imar faaliyetleri ile halkın sevgisini kazanmıĢ, bu tarihten sonra
Halife tarafından verilen “Devletin Düzeni” anlamındaki Nizamü'l-Mülk lakabıyla
anılmaya baĢlamıĢtır. Alparslan‟ın vefatından sonra Atabeg‟liğini yaptığı
MelikĢah‟ın(1072-1092) da tahta geçmesindeki en önemli aktör yine Nizamü'l-Mülk
olmuĢtur. Kurulmasında öncülük ettiği Nizamiyye medreseleri ile yükseköğretimde yeni
bir çağ açılmasını sağlayan Nizamü'l-Mülk ayrıca Selçuklu Devleti‟nin idari
kurumlarını ve bu kurumların nasıl iĢlediğine dair bilgiler içeren Siyerü‟l-
Mülûk(Siyasetname)‟u kaleme almıĢtır. Nizamü'l-Mülk hayatı boyunca en büyük
mücadeleyi Bâtınilere karĢı vermiĢtir. Ġslam dinine zarar veren bu düĢüncenin Selçuklu
topraklarında yayılmasını engellemek için her türlü önlemi almıĢtır. Bâtınilerin
düĢmanlığını kazanan Nizamü'l-Mülk, 1092 yılında bir fedai tarafından suikasta
uğramıĢtır. Nizamü'l-Mülk dindar, hayırsever, ilmi bilgisi yüksek bir vezir olarak
Selçuklu tarihinde kıymetli bir yer iĢgal etmektedir. Selçuklu Sultanları, kendisinden
sonra evlatlarını, torunlarını vezaret makamına getirerek devletin tekrar yükseliĢini
Nizamü'l-Mülk‟ün soyunda aramıĢtır. Ne yazık ki Nizamü'l-Mülk kadar azametli bir
vezire Selçuklu tarihi içerisinde rastlamak mümkün olmamıĢtır.
Anahtar kelimeler
Nizamü'l-Mülk, Büyük Selçuklu, Alpaslan, MelikĢah, Nizamiye Medreseleri,
Siyasetname(Siyerü‟l-Mülûk), Bâtıniler.
v
(YILDIZ, Osman Fikret, Great Seljuks and Nizama'l-Mulk, Master‟s Thesis,
Isparta, 2019)
ABSTRACT
Nizama'l-Mulk appears as an important ruler in the Great Seljuk History. What
makes him important is that he served as the grand vizier for almost thirty years to two
of the most magnificent Seljuk sultans, such as Alparslan and MelikĢah. Nizama'l-Mulk,
who served the Ghaznavids before the Great Seljuks, later passed under the service of
the Seljuks which established domination in the Horasan region. His life changed when
he met Çağrı Bey by chance and he became the vizier of his son Alparslan at the request
of Çağrı Bey. Nizama'l-Mulk played a major role in the Alparslan's(1063-1072),
accession to the throne after the death of Tuğrul Bey. For this reason, Sultan Alparslan
appointed Hasan, whose his father left him as a teacher, as the Grand Vizier of the Great
Seljuk State. Who soon gained the love of the people by rescuing the state from the
turmoil, began to be called the title of Nizama'l-Mulk, meaning “the order of the state”
given by the Caliph after this date. After the death of Alparslan, Nizama'l-Mulk was
also the most important actor in MelikĢah's(1072-1092) accession to the throne.
Nizama‟l-Mulk, which opened a new era in higher education with the madrasahs of
Nizamiyya, wrote “Siyerü‟l-Mülûk”, which is also known as Siyasetname, which
contains information about the administrative institutions of the Seljuk State and how
these institutions operate. Nizama‟l-Mulk has put up the greatest struggle against the
Batinis during the course of his life. He took every precaution to prevent the spreading
of this idea which harms the Islamic religion in the Seljuk lands. Therefore, Nizama'l-
Mulk, who won the hostility of the Batini, was assassinated in 1092 by a bouncer.
Nizama‟l-Mulk occupied a valuable place in Seljuk history as a religious, a
philanthropist vizier with high scientific knowledge. Seljuk Sultans, after him, sons,
grandchildren brought to the office of vizier sought the rise of the state again in the
lineage of Nizama‟l-Mulk. Unfortunately, it was not possible to encounter such a grand
vizier in the Seljuk history as Nizama‟l-Mulk.
Keywords: Nizamul-Mulk, the Great Seljuks, Alparslan, MelikĢah, the
Madrasahs of Nizamiyya, Siyasetname (Siyerü‟l-Mülûk), the Batinis.
vi
ĠÇĠNDEKĠLER
YÜKSEK LĠSANS TEZ SAVUNMA TUTANAĞI ...................................................... i
YEMĠN METNĠ .............................................................................................................. ii
ÖZET............................................................................................................................... iv
ABSTRACT ..................................................................................................................... v
ĠÇĠNDEKĠLER .............................................................................................................. vi
KISALTMALAR ........................................................................................................... ix
ÖNSÖZ ............................................................................................................................ xi
GĠRĠġ ............................................................................................................................... 1
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
NĠZAMÜ’L-MÜLK’ÜN VEZĠRLĠK ÖNCESĠ HAYATI
1. DOĞUMU VE AĠLESĠ ........................................................................................... 9
2. EĞĠTĠM HAYATI ................................................................................................ 10
2.1.Hadis Eğitimi .................................................................................................... 11
2.2.Fıkıh Eğitimi ..................................................................................................... 12
3. NĠZAMÜ’L-MÜLK’ÜN MEMURĠYET HAYATINA BAġLAMASI ............. 12
3.1.Gazneliler‟deki Memuriyeti .............................................................................. 13
3.2.Büyük Selçuklu‟da Memuriyete BaĢlaması ...................................................... 13
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
SULTAN ALPARSLAN DÖNEMĠ VE NĠZAMÜ’L-MÜLK
1. TUĞRUL BEY’ĠN ÖLÜMÜ VE ALPARSLAN’IN TAHT MÜCADELESĠ .. 16
2. NĠZAMÜ’L-MÜLK – KÜNDÜRĠ MÜCADELESĠ VE KÜNDÜRĠ’NĠN
SONU ...................................................................................................................... 18
3. SULTAN ALPARSLAN’IN KAFKASYA SEFERĠ VE NĠZAMÜ’L-
MÜLK’ÜN ASKERĠ TECRÜBESĠ ...................................................................... 20
3.1. Sürmari, Meryem-NiĢin ve Bazı Kalelerin Alınması ....................................... 21
3.2. Sultan Alparslan‟ın Ani Kalesi‟ni Ele Geçirmesi ve GeliĢmeler ..................... 22
3.3. Nizamü'l-Mülk‟ün Fars Topraklarındaki Fetihleri ve Ġcraatları....................... 24
4. MALAZGĠRT MEYDAN MUHAREBESĠ VE NĠZAMÜ'L-MÜLK............... 24
5. ALPARSLAN DÖNEMĠ ABBASĠ ĠLĠġKĠLERĠ VE NĠZAMÜ'L-MÜLK ..... 27
5.1. Nihavendî ve Nizamü'l-Mülk ........................................................................... 27
5.2. Halifelik ile Kurulan Akrabalık iliĢkilerinde Nizamü'l-Mülk‟ün Rolü ............ 27
6. MERVANOĞULLARI DEVLETĠ EMĠRĠNĠ NĠZAMÜ'L-MÜLK’ÜN
TAYĠN ETMESĠ .................................................................................................... 28
7. SULTAN ALPARSLAN’IN TÜRKĠSTAN SEFERĠ VE ÖLÜMÜ .................. 29
vii
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
SULTAN MELĠKġAH DÖNEMĠ VE NĠZAMÜ’L-MÜLK
1. KAVURT BEY ĠSYANI ....................................................................................... 31
2. NĠZAMÜ'L-MÜLK’ÜN MELĠKġAH TARAFINDAN TALTĠF
EDĠLMESĠ .............................................................................................................. 32
3. SULTAN MELĠKġAH’IN ĠLK YILLARINDA NĠZAMÜ'L-MÜLK
FAKTÖRÜ .............................................................................................................. 33
3.1. Gazneli Saldırıları ve Melik Ayaz‟ın Ölümü ................................................... 33
3.2.Karahanlılar Üzerine Yapılan Sefer .................................................................. 34
4. MELĠKġAH DÖNEMĠ BÂTINĠLĠK ĠLE MÜCADELEDE NĠZAMÜ'L-
MÜLK ..................................................................................................................... 35
5. ALAMUT KALESĠ’NĠN HASAN SABBAH’IN ELĠNE GEÇMESĠ VE
BÂTINĠLER ĠLE ASKERĠ MÜCADELE SAFHASI ........................................ 37
6. BAĞDAT’DA HANBELĠ-ġAFĠĠ ÇATIġMASINDA NĠZAMÜ'L-MÜLK’ÜN
ROLÜ ...................................................................................................................... 39
7. MELĠK TEKĠġ’ĠN ĠSYANLARI SIRASINDA NĠZAMÜ'L-MÜLK .............. 40
8. HALĠFELĠK ĠLE KURULAN AKRABALIK BAĞI: MEHMELEK
HATUN-HALĠFE EVLĠLĠĞĠNDE NĠZAMÜ'L-MÜLK’ÜN ROLÜ ............... 42
9. MELĠKġAH ĠLE NĠZAMÜ'L-MÜLK’ÜN ARASINI AÇAN HADĠSELER . 42
9.1.Ġbn Allan el-Yahudi‟nin Öldürülmesi ............................................................... 43
9.2.Behmenyar‟ın Nizamü'l-Mülk‟ü Zehirleme TeĢebbüsü ................................... 44
9.3.Nizamü'l-Mülk‟ün oğlu Cemâlü‟l-Mülk‟ün Öldürülmesi ................................. 44
9.4.Ebu‟l-Mehasin‟in Nizamü'l-Mülk‟e Oyunu ...................................................... 46
9.5.Tacü‟l-Mülk Kummî‟nin Nizamü'l-Mülk ġikâyeti ........................................... 47
9.6.Terken Hatun ile Nizamü'l-Mülk‟ün Fikir Ayrılığı .......................................... 48
10. NĠZAMÜ'L-MÜLK ĠLE MELĠKġAH ARASINDAKĠ SON GERGĠNLĠK . 49
11. NĠZAMÜ’L-MÜLK’ÜN BÂTINĠLER TARAFINDAN SUĠKASTA
UĞRAMASI ........................................................................................................... 50
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
NĠZAMÜ’L-MÜLK’ÜN KĠġĠLĠĞĠ VE AĠLESĠ
1. NĠZAMÜ'L-MÜLK’ÜN KĠġĠLĠĞĠ VE HAKKINDA SÖYLENENLER ........ 53
2. NĠZAMÜ'L-MÜLK’ÜN UNVAN VE LAKAPLARI ........................................ 56
3. NĠZAMÜ'L-MÜLK’ÜN AĠLESĠ ......................................................................... 57
3.1. Oğul Ġzzü‟l-mülk .............................................................................................. 58
3.2. Oğul Müeyyedü‟l-mülk .................................................................................... 59
3.3.Oğul Fahrü‟l-mülk ............................................................................................ 60
viii
3.4.Oğul Ziyaü‟l-mülk ............................................................................................ 61
3.5.Yeğen ġihâbü‟l-Ġslâm Abdü‟l-rezzak Tusî ....................................................... 62
3.6.Torun Nâsırü‟d-din Tahir b. Fahrü‟l-mülk ve oğlu Kıvameddin Hasan ........... 62
4. NĠZAMÜ'L-MÜLK’ÜN VASĠYETNAMESĠ ..................................................... 63
BEġĠNCĠ BÖLÜM
NĠZAMÜ’L-MÜLK’ÜN ESERLERĠ
1. NĠZAMĠYYE MEDRESELERĠ .......................................................................... 67
1.1.Ġlk Nizamiyye Medresesi Olan NiĢabur Nizamiyye Medresesi‟nin KuruluĢu . 68
1.2.Bağdat Nizamiyye Medresesi ........................................................................... 69
1.3.Nizamü'l-Mülk‟ün Kurdurduğu Diğer Nizamiyye Medreseleri ........................ 71
1.4.Nizamiyye Medreselerinin Önemi .................................................................... 72
2. SĠYERÜ’L-MÜLÛK (SĠYASETNAME) ............................................................ 73
2.1.Siyasetnameler .................................................................................................. 73
2.2.Siyerü‟l-Mülûk‟ün YazılıĢ Amacı ve Metodu .................................................. 73
2.3.Eserin Yapılan Çevirileri ve Muhtevası ............................................................ 75
3. NĠZAMÜ'L-MÜLK’ÜN DEVLET TEġKĠLAT SĠSTEMĠNĠ
GELĠġTĠRMESĠ .................................................................................................... 76
3.1.Nizamü'l-Mülk‟e Göre Memurlarda Aranması Gereken Özellikler ................. 77
3.2.Ġktâ Sisteminin GeliĢtirilmesinde Nizamü'l-Mülk‟ün Rolü .............................. 78
4. NĠZAMÜ'L-MÜLK’ÜN ĠMAR FAALĠYETLERĠ ............................................ 80
SONUÇ ........................................................................................................................... 81
KAYNAKÇA ................................................................................................................. 83
EKLER ........................................................................................................................... 90
ÖZGEÇMĠġ ................................................................................................................. 103
ix
KISALTMALAR
a.g.e. : Adı geçen eser.
a.g.m. : Adı geçen makale.
a.g.t. : Adı geçen tez.
AÜ. : Ankara Üniversitesi.
AÜ DTCFD. : Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi.
AÜ ĠFD. : Ankara Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Dergisi.
AMS. : Asia Minor Studies.
b. : Bin, ibn.
Bkz. : Bakınız.
BÜ. : Bingöl Üniversitesi
C. : Cilt.
CHI. : The Cambridge History Of Iran.
Çev. : Çeviren.
d. : Doğumu.
DĠA. : Türkiye Diyanet Vakfı Ġslam Ansiklopedisi.
DĠD. : Diyanet Ġlmi Dergi.
Ed. : Editör.
FSM ĠA ĠTBD. : FSM Ġlmî AraĢtırmalar Ġnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi.
GAUN JSS. : Gaziantep University Journal of Social Sciences.
h. : Hicri.
Haz. : Hazırlayan.
Is. : Issue
ĠA. : Milli Eğitim Bakanlığı Ġslam Ansiklopedisi.
Ġbnü‟l-Cevzî. : Abdurrahman Ġbnü‟l-Cevzî.
M. : Miladi.
MEB. : Milli Eğitim Bakanlığı.
MTAD. : Marmara Türkiyat AraĢtırmaları Dergisi.
MÜĠFY. : Marmara Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Yayınları.
NÜ. : Niğde Üniversitesi.
öl. : Ölümü.
s. : Sayfa.
S. : Sayı.
x
SBE. : Sosyal Bilimler Enstitüsü.
TAD. : Tarih AraĢtırmaları Dergisi.
TDV. : Türkiye Diyanet Vakfı.
TKD. : Türk Kültür Dergisi.
Tsh. : Tashih eden.
TTK. : Türk Tarih Kurumu.
USAD. : Selçuk Üniversitesi Selçuklu AraĢtırmaları Dergisi.
Vol. : Volume.
v.d. : Ve diğerleri.
Yay. : Yayınlayan.
YYÜ. : Yüzüncü Yıl Üniversitesi.
xi
ÖNSÖZ
Türk-Ġslam Tarihi içerisinde Büyük Selçuklu Ġmparatorluğu 1040-1157 tarihleri
arasında Horasan merkezli önemli bir devlettir. Konumuz olan Nizamü'l-Mülk, Selçuklu
içerisinde 1040-1063 yılları arasında memuriyetteyken, Sultan Alparslan ve MelikĢah
dönemlerinde devletin idare mekanizmasında bulunmuĢ, 1063-1092 arasında da vezirlik
görevini icra etmiĢtir. Horasan bölgesinin Selçuklulara geçmesinden sonra baĢlayan
memuriyeti yirmi üç yıl sürmüĢtür. Vezirliği ise yirmi dokuz yıldır. Ömrünün elli iki
yılını Selçuklularda hizmete adayan Nizamü'l-Mülk, bu özellikleri ile vezirler arasında
tek ve en önemlisidir.
Bu çalıĢmayı ortaya koymamızdaki amaç Nizamü'l-Mülk‟ün günümüze kadar
kapsamlı bir biyografi çalıĢmasının yapılmamasıdır. Büyük Selçuklu Tarihi ile ilgili
kaynaklarda ve araĢtırma eserlerde siyasi tarih ortaya konmuĢ, Nizamü'l-Mülk‟ün
vezirlik döneminde ise sultanlar üzerine yoğunlaĢılmıĢtır. Biz de bu nokta da farklı bir
araĢtırma olarak Büyük Selçuklu Tarihi‟ni Nizamü'l-Mülk merkezli yazmak istedik. Bu
çalıĢmayı yaparken karĢılaĢtığımız en büyük problem Nizamü'l-Mülk hakkında
kaynaklardaki bilgi eksikliğidir. Hâce‟nin vezirlik öncesi hayatıyla ilgili kaynaklarda
geniĢ bilgiler bulunmamaktadır, özellikle doğumu ve gençliği ile ilgili bilgilerimiz
kısıtlıdır.
Günümüze kadar Nizamü'l-Mülk ile yapılan çalıĢmaları incelediğimizde
özellikle Siyasetname üzerinde durulmuĢtur. Siyasetname ilk olarak Charles Schefer
tarafından 1891 yılında çevrilmiĢtir. Daha sonra Tahran‟da Seyyid Abdürrahim Halhali
tarafından yeni yazma nüshalar ortaya çıkarılmıĢtır. Ġlk iki çeviriden sonra Hubert Darke
Tebriz ve Süleymaniye‟de bulunan yazmaları birbirinin eksiklerini giderecek Ģekilde
çevirerek yayınlamıĢtır.5 Mehmet Altay Köymen, Süleymaniye Kütüphanesi Molla
Çelebi Bölümü numara 14‟te bulunan nüshayı 1976 yılında Ankara‟da yayınlamıĢtır.
ÇalıĢmamızın muhteviyatında giriĢ bölümünde Selçuklu‟nun KuruluĢ Devri ile
ilgili bilgiler verdik. Birinci bölümde Nizamü'l-Mülk‟ün doğumu, gençliği ve aldığı
eğitim hakkında bilgi vermeye çalıĢtık. Daha sonra Sultan Alparslan ve MelikĢah
dönemindeki faaliyetlerine yer verdik. Dördüncü bölümde ise Nizamü'l-Mülk‟ün kiĢiliği
ve ailesi hakkında bilgilere yer verdik. Son bölümde ise vezirlik dönemindeki
faaliyetlerini incelemeye çalıĢtık. Nizamiye Medreseleri hakkında bilgi verdikten sonra
Siyerü‟l-Mülûk adlı eseri ve Selçuklu içerisindeki müesseselere olan etkisini araĢtırdık.
Bu çalıĢmamızın hazırlanıĢ sürecinde birçok kiĢinin ve kurumun katkısı vardır.
Yardımda bulunan herkese minnettarım. BaĢta dayım Güven Karabulut olmak üzere
aileme ve desteklerini esirgemeyen arkadaĢlarıma teĢekkürü bir borç bilirim. Tez
aĢamasında destekleriyle hep yanımda olan Rumeysa Kayıkçı‟ya, Ġsmail Sipahi‟ye,
Osman ġen‟e, Gökhan Kılıç ve SavaĢ Kılıç‟a Ģükranlarımı sunarım. Farsça eserlerin
tercüme edilmesi hususunda ve Ġngilizce araĢtırmaların temininde yardımlarda bulunan
arkadaĢım Alican KiriĢoğlu‟na teĢekkür ederim.
Son olarak dört yıllık yüksek lisans eğitimim süresinde danıĢmanlığımı üstlenen,
tez konumun belirlenmesinden sonlandırdığım tarihe kadar her daim yardımını
5 Ali Ertuğrul, “Nizamü'l-Mülk‟ün Siyasetnamesi‟nin Mevcut Bazı NeĢirlerine Dair”, İsem, 2006, S. 7, s.
103.
xii
esirgemeyen değerli hocam Dr. Öğr. Üyesi Kansu Ekici‟ye minnettarım. ġahsi
kütüphanesini kullanmama müsaade etmiĢ, ana kaynakların temininde birincil rol
oynamıĢtır. Akademik bilgisinden faydalanmıĢ olmakla kendimi Ģanslı görüyorum.
Bana karĢı her daim anlayıĢlı olmuĢ, beni sabırla dinlemiĢ tecrübelerini aktarmıĢtır.
Osman Fikret YILDIZ
Isparta - 2019
1
GĠRĠġ
BÜYÜK SELÇUKLULAR KURULUġ DEVRĠ
Selçuklular, yirmi dört Oğuz kabilesinden Üç-ok kolunun Kınık boyuna
mensuptur; Kınık boyu Oğuzlar arasında Sır-derya suyunun ağzına yakın bir yerde
oturmakta olan bir boydur6.
Selçuk Bey‟in Horasan7 bölgesine gelerek yurt ediniĢiyle baĢlayan serüven,
Ġslamiyet‟i kabul etmesiyle bölgede sözü geçen bir aile olmasının önünü açmıĢtır.
Horasan Bölgesindeki siyaseti iyi okuyan Selçuklular, önce devlet kurmuĢ, ardından
devleti bir imparatorluğa dönüĢtürmüĢlerdir. Tuğrul Bey‟in(1040-1063) basiretli
yönetimi ve kardeĢi Çağrı Bey‟in baĢarılı komutanlığı ile temelleri atılıp kurulan
Selçuklu Devleti, Sultan Alparslan ve MelikĢah Dönemlerinde Ġmparatorluk olarak
anılmaya baĢlanmıĢtır. Selçuklu Ġmparatorluğu, kuĢkusuz Türklerin kurmuĢ olduğu en
önemli imparatorluklardan biridir.
Büyük Selçuklu Ġmparatorluğu‟nun KuruluĢ Devri; Selçuk Bey‟in Oğuz
Yabgusu ile münakaĢa ederek göç etmesinden baĢlayarak 1040 Dandanakan
muharebesine kadar olan süreci ifade etmektedir8. Bu bölümde siyasi tarihi ile bu devri
ele alacağız.
1.Selçuk Bey’in Oğuz Yabgusu Ġle Ġhtilafa DüĢmesi ve Cend’e Göç Etmesi
Selçuk Bey, 10. yüzyılın baĢlarında doğmuĢtur, Oğuz Devleti‟nin önemli bir
mevkii olan SubaĢı (ordu komutanı) Demir Yaylı (Temür Yalıg) Dukak‟ın oğludur9.
Selçuk Bey, babası Dukak‟ın vefatı sonrasında ondan boĢalan SubaĢı mevkiine gelmiĢ
6 Üç-ok: Bayındır, Peçenek, Çavuldur, Çepni, Salur, Eymür, Ala-yuntlu, Yüreğir, Ġğdir, Büğdüz, Yıva ve
Kınık. Boz-ok: Kayı, Bayat, Alka-evli, Kara-evli, Yazır, Döğer, Dodurga, Yaparlı, AvĢar, Kızık,
Begdili, Karkın olarak Uç-oklar ve Boz-oklar, iki kol halinde teĢkilatlanan yirmi dört Oğuz Boyudur.
Erdoğan Merçil, Büyük Selçuklu Devleti –Siyasi Tarih-, Nobel Yayınları, Ankara, 2008, s. 1. 7 Horasan, birçok yerden meydana gelir. Horasan‟a batıdan Cibal-Horasan arasındaki çöl, Cürcan kuĢatır.
Güneyden ise Fars-Kumis-Horasan arasındaki çöl, doğudan Sicistan, Hindistan, Kuzeyden
Maveraünnehir ile Türkistan‟ın bir kısmı kuĢatır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ebü‟l Fidâ, Takvimü‟l-
büldan,(Ebü‟l Fidâ Coğrafyası Çev. Ramazan ġeĢen)Yeditepe, Ġstanbul, 2017, s. 345.; Ġbn Havkal, 10.
Asırda İslâm Coğrafyası, (Çev. Ramazan ġeĢen) Yeditepe, Ġstanbul, 2017, s. 139. 8 Mehmet Altay Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi I. Cilt Kuruluş Devri, TTK, Ankara,
2011, s. 24. 9 Osman Gazi Özgüdenli, Selçuklular (Büyük Selçuklu Devleti Tarihi [1040-1157]), C. I, Ġsam Yayınları,
Ġstanbul, 2013, s. 32.; Osman Aziz BaĢan, The Great Seljuks, The University Of Edinburgh,
(BasılmamıĢ Doktora Tezi), Edinburg, 2002, s. 44.
2
ve kısa sürede devlet içerisinde sözü geçen sevilen bir komutan olarak nam salmıĢtır.
Bu durum Yabgu‟nun dikkatinden kaçmamıĢ hatununun tahrikleri ile Selçuk Bey‟e
karĢı bir tutum içerisine girmiĢtir10
. Selçuk Bey öldürülmekten çekinmiĢ; kabilesi, yakın
adamları ve sürüleriyle birlikte Yengi-Kent Bölgesinden ayrılmıĢ; Ġslam ülkeleriyle
Türklerin birleĢtiği bir uc Ģehri olan Cend11
havalisine gelmiĢtir12
. Bu göç ile ilgili
Selçuk Bey‟in yanında 100 atlı, 5000 koyun ve 15.000 deve olduğu rivayet edilir13
.
Burada kısa zamanda küçük bir beylik kuran Selçuk Bey, bölgenin Ģartlarını iyi
değerlendirerek Kınık boyunun ileri gelenleriyle yaptığı toplantıda “Biz göç edip
yerleĢtiğimiz bu bölgede hâkim din haline gelen Ġslamiyet‟i kabul etmek zorundayız,
aksi takdirde devlet olamayız; önemsiz küçük bir kitle olarak yaĢamaya mahkûm
oluruz,” diyerek Ġslamiyet‟in kabulünü öngörmüĢtür14
. Gök Tanrı dininden Ġslamiyet‟e
geçiĢte zorluk yaĢamayan Kınık boyu bu bölgenin savunuculuğunu üstlenerek Yabgu‟ya
karĢı cihat ülküsü gütmüĢtür. Yabgu‟nun vergi memurlarına “Müslümanlar kâfirlere
vergi vermez,” diyerek Ģehirden uzaklaĢtırmıĢ baĢarılı gazalarda bulunmuĢlardır. Bu
gazalardan birinde Selçuk Bey‟in büyük oğlu olan Mikail Ģehit düĢmüĢtür15
. Sonraki
süreçte Selçuk Bey, oğlundan geriye kalan ve Selçuklu Devleti‟ni kuracak olan iki
kardeĢi, Tuğrul ve Çağrı Beyleri yanına alarak eğitimleri ile bizzat kendisi ilgilenmiĢ,
onları özenle büyütüp yetiĢtirmiĢtir16
.
2.Samanoğulları ve Karahanlılar ile ĠliĢkiler
Selçuklular gaza faaliyetleriyle birlikte Cend bölgesinde güç kazanmıĢ ve
buradaki siyasi olayların içine girmiĢlerdir. Bu bağlamda bölgedeki güçlü üç Müslüman
devletin (Samanoğulları, Karahanlılar, Gazneliler) arasında kalmıĢlardır. Selçukluların
bu devletlerle olan iliĢkilerine bakıldığında: Karahanlı saldırıları ile sıkıntılı zamanlar
yaĢayan Samanoğulları, emrindeki askerler ile baĢarılar elde eden Selçuk Bey ile
10
Bir gün Selçuk Yabgu‟nun sarayına gitmiĢ ve Hatun ve çocuklarının önüne geçerek Hükümdarın
yanına oturmuĢtur. Selçuk‟un bu hareketi Hatuna çok ağır gelmiĢtir. Daha sonra Hatun Yabgu ile baĢ
baĢa kaldığı vakit bu Selçuk‟un küstahlık yaptığını, eğer bir müddet daha böyle gider de kuvveti artarsa
iĢin nereye varacağının aĢikâr olduğunu, zaten halkın da kendisine itaat ettiğini söylemiĢtir. Yabgu bu
sözlerin ardından Selçuk‟u ortadan kaldırmak için harekete geçtiğini görüyoruz. Köymen, a.g.e., C. I, s.
12. 11
Ġbn Havkal, a.g.e., 443. 12
Merçil, a.g.e., s. 2. 13
Claude Cahen, “Le Malik-nameh et I‟histoire Des Origines Seljukides” Brıll, 1949, Vol.2.,s. 43. 14
Ali Sevim-Erdoğan Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi Siyaset, Teşkilat ve Kültür, TTK, Ankara, 1995,
s. 16.; Özgüdenli, a.g.e., s. 50. 15
Ġbnü‟l-Esîr, el-Kâmil fi‟t-târih, (Çev. Abdülkerim Özaydın), C. IX, Ġstanbul, Bahar Yayınları,1987, s.
362. 16
Mehmet Altay Köymen, Tuğrul Bey ve Zamanı, Milli Eğitim Basımevi, Ġstanbul, 1976, s. 1.
3
anlaĢarak askeri yardım karĢılığında Nur Kasabası‟nı Selçuklu hâkimiyetine vermiĢtir17
.
Böylece ilk kez Selçuklular yurt sahibi olmuĢlardır. Selçuklular için Cend‟de baĢlayan
yurt edinme istekleri, buradan Harizm‟e18
, oradan Horasan‟a kadar ilerleyen bir göç
üzerinden Ģekillenecektir.
Samanoğulları Devleti, Selçuklulardan aldığı destekle önemli baĢarılar kazansa
da Karahanlılar tarafından 1004 yılında yıkılmıĢtır. Maveraünnehir‟in tamamen
Karahanlılar‟ın idaresine girmesiyle birlikte Selçuklular, Karahanlı hâkimiyetini
tanımıĢlardır19
. Bu tarihten itibaren bölgedeki devletlerle siyasi müttefiklik iliĢkileri
kuran Selçuklular önemli bir figür olacaktır. 3.Tuğrul ve Çağrı Beyler
Selçuk Bey yaĢlandığı vakit, ailenin idaresini büyük oğul olan Arslan Yabgu
almıĢtır. Selçuk Bey yaklaĢık h.397 (1007) yılında 107 yaĢında Cend Ģehrinde vefat
ettiğinde Oğuz töresi gereği bu durum devam etmiĢ ve Arslan Yabgu ailenin reisi olarak
tanınmıĢ, kardeĢleri Yusuf ve Musa ona yardımcı olmuĢlardır. Ayrıca Tuğrul ve Çağrı
Beyler de idaredeki yerlerini almıĢlardır20
.
Selçuklular, Maveraünnehir‟de iki ayrı topluluk olarak siyasetin içerisinde
bulunmuĢlardır. Tuğrul ve Çağrı Beyler birbirlerinden ayrılmadan Karahanlı Hükümdarı
Ġlig Han Nasr‟ın düĢmanca tutumu sebebiyle Buğra Han‟ın hâkimiyet sahası olan Talas
havalisine göç etseler de orada da aynı muamele ile karĢılaĢtıktan sonra geriye dönmüĢ
ve çareler aramaya baĢlamıĢlardır. Buğra Han‟ın bir baskınla Tuğrul Bey‟i esir etmesi
ile iĢler daha da karıĢmıĢ olsa da Çağrı Bey, Karahanlılar‟ı mağlup ederek kardeĢini
kurtarmıĢtır. Daha sonra Tuğrul Bey çöllere çekilirken Çağrı Bey de 1016 yılında
Anadolu‟ya akın yapmıĢtır. Seferden dönüĢte bol miktarda ganimetle gelen Çağrı Bey,
kardeĢi ile buluĢmuĢ, ricat halinden vazgeçerek tekrar bölgede aktif siyasetin içine
girmiĢlerdir21
. Arslan Yabgunun hapsedilmesiyle oluĢan otorite boĢluğunda Tuğrul ve
Çağrı Beyler Selçuklu ailesinin baĢına geçip, devlet olma yolunda önemli baĢarılar elde
etmiĢtir.
4.Arslan Yabgu’nun Hapsedilmesi
Tuğrul ve Çağrı Beylerden bağımsız halde Maveraünnehir Bölgesinde gücünü
arttıran Arslan Yabgu, Ali Tekin‟e verdiği destek yüzünden Karahanlı hükümdarı olan
17
Kafesoğlu, a.g.e., 1976, s. 11. 18
Mukaddesî, Ahsenü‟t-Takâsîm, (Ġslam Coğrafyası, Çev. Ahsen Batur), Selenge, Ġstanbul, 2015, s. 291. 19
Sevim-Merçil, a.g.e., s. 18.; Özgüdenli, a.g.e., s. 53. 20
Ġbnü‟l-Esîr, a.g.e., C. IX s. 362.; Özgüdenli, a.g.e., s. 53. 21
Kafesoğlu, a.g.e., 1976, s. 13.; Özgüdenli, a.g.e., s. 54.; Merçil, a.g.e., s. 6.; Köymen, a.g.e., 1976. s. 3.
4
Yusuf Kadir Han‟ın(1020-1032) nefretini kazanmıĢtı. Kadir Han ile Gazneli
Mahmut‟un(998-1030) bir görüĢmesinde Maveraünnehir‟in siyasi durumu konuĢulmuĢ
ve Arslan Yabgu‟ya karĢı ortak bir tavır alınmıĢtır22
.
Gazneli Mahmut, Maveraünnehir‟de söz sahibi olan Arslan Yabgu‟yu oyuna
getirmek için bir davette bulunmuĢtur. Dostane hisler içerisinde olup art niyetli
düĢünmeyen Arslan Yabgu ve arkadaĢları ziyafet meclisindeyken esir alınmıĢ ve
Hindistan topraklarında bulunan Kalincar Kalesi‟nde hapsedilmiĢtir, Arslan Yabgu,
Türkmenlerin baĢarısız teĢebbüsleriyle kurtulamamıĢ; ölene dek bu kalede esir hayatı
yaĢamıĢtır23
.
Arslan Yabgu‟nun esir edilmesiyle birlikte Selçuklu ailesinin baĢına kimin
geçeceği hususu üzerinde bazı anlaĢmazlıklar ortaya çıkmıĢtır. Arslan Yabgu‟ya bağlı
Türkmen birlikleri, Tuğrul ve Çağrı Beylerden yana olmamıĢ Horasan Bölgesine
göçmüĢlerdir. Ayrıca, Yabgu‟nun müttefiki konumundaki Ali Tekin de bu iki kardeĢin
kendisine karĢı olan tutumlarını bildiği için aile içerisindeki dengeleri sarsarak içeride
kargaĢa ortamı yaratmak istemiĢtir. Nitekim Tuğrul ve Çağrı Beyler buna da bir çözüm
bulmuĢlardır. Amcaları olan Musa‟yı Yabgu unvanı ile ailenin baĢına geçirmiĢ ve üçlü
bir yönetim oluĢturmuĢlardır. Ġlerleyen yıllarda Yabgu unvanı yalnızca onur-Ģeref
unvanı olarak kalmıĢ, ailenin yönetiminde Tuğrul ve Çağrı Beyler söz sahibi
olmuĢlardır24
.
5.Gazneliler ile Yapılan Mücadeleler
Gazneli tarihine bakıldığında 1030 yılında Selçuklu ailesi açısından talih
sayılabilecek bir geliĢme yaĢanmıĢtır. Sultan Mahmut ölmüĢ, yerine onunla mukayese
22
Kafesoğlu, a.g.e., 1976, s. 14. 23
Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti, Turan NeĢriyat Yurdu, Ġstanbul, 1969, s.
54. Arslan Yabgu ile Gazneli Mahmut‟un buluĢmasına dair aralarında geçen Ģöyle bir konuĢmaya yer
verilmiĢtir: Gazneli Mahmut “Biz her zaman Hind tarafına gaza yapmak mecburiyetindeyiz, askere
ihtiyacım olursa bana ne kadar yardım yapabilirsin?” Arslan Yabgu bu soruya içkinin ve gençliğinin
verdiği gururla “Bu yayı kavmime gönderirsem 30.000 kişi derhal atlanır gelir” sözü üzerine Gazneli
Mahmut‟un daha fazla asker ihtiyacı olduğunda bir okunu daha gönderirse 10.000 kiĢi gelir, daha fazla
isterse diye uzatılan sohbette Arslan Yabgu bir yay ve 3 ok ile 100.000 atlıyı taahhüt etmiĢtir. Bu
konuĢma üzerine Mahmut Arslan Yabgu‟nun çok sayıda asker toplayacak gücü olduğunu fark etmiĢ ve
onu tutsak etmek iĢine gelmiĢtir. Köymen, a.g.e., C. 1. s. 86.; Yine aynı eserde Arslan Yabgu‟nun
vasiyeti sayılabilecek Ģu sözlere yer verildiğini görmekteyiz: “Benden ümidi kesiniz. Kardeşlerime
selam söyleyiniz ve Horasan‟ı ele geçirmek için gayret sarf etmelerini söyleyiniz. Çalışınız, zira bu
padişah köle oğludur. Ve büyük bir nesebi yoktur. Bu memleket ona kalmaz. Bir şeyi kalmayıncaya ve
memleket elinize düşünceye kadar çalışınız. Zira tabiatında merkuz olan zulüm ve cevrden dolayı beni
günahsız yere yakaladı ve hapsetti”. Köymen, a.g.e., C. 1. s. 86.; Mustafa AkkuĢ – Ġzzetullah Zeki,
“Târîh-i Beyhakî‟ye Göre Selçuklu-Gazneli ĠliĢkileri Ve Selçuklu Algısı” USAD, 2016, S. 5., s. 185. 24
Köymen, a.g.e., 1976, s. 4.
5
edilemeyecek kadar devlet yönetiminden bihaber olan oğlu Mesud geçmiĢtir. Sultan
Mesud‟un(1031-1041) Horasan Bölgesini yönetirken yaptığı hatalar Selçuklular‟ın
önünü açmıĢtır. Selçuklular bu tarihlere kadar Gazneli toprakları dıĢında bir dıĢ sorun
teĢkil ederken, Horasan Bölgesini yurt edinmiĢ ve Gazneliler için iç sorun haline
gelmiĢtir.
Selçuklu ailesine bakıldığında Tuğrul ve Çağrı Beylerin artık ailede gerçek söz
sahibi oldukları dönem baĢlamıĢtır. Harezm Valisi AltuntaĢ‟ın baskıları karĢısında Ali
Tegin ile bir ittifak içerisine giren kardeĢler, AltuntaĢ‟ın ölümünden sonra Gazneliler‟e
karĢı isyan eden AltuntaĢ‟ın oğlu Harun ile de müttefik olmuĢ ve bölgede önemli bir
siyasi figür olmuĢlardır. Bu müttefiklik her ne kadar Selçuklular için önemli olsa da
kalıcı olmamıĢtır. Harun‟un bir suikast ile ortadan kaldırılması ve Ali Tegin‟in hayatını
kaybetmesiyle Harezm‟de yalnız kalan Selçuklular, Yengikent Yabgusu‟nun oğlu ġah
Melik‟in Cend‟den hareket edip hızla üzerlerine gelmesi ve saldırmasıyla büyük
kayıplar vermiĢ, bu bölgede artık kalamayacaklarını anlamıĢlardır. Tuğrul ve Çağrı
Beyler müĢkül durumdayken emirlerindeki 900 atlı kadar birlikle yola koyulmuĢ ve
Horasan Bölgesine göç etmiĢlerdir25
. Horasan Bölgesinde Selçuklular‟ın talihi tekrar
dönmüĢ ve burada güttükleri siyasetle devlet kuracak potansiyele gelmiĢlerdir.
Selçuklu ailesi, Horasan Bölgesine geldiği vakit burada yurt edinmek için Nesâ
ve çevresini tercih etmiĢlerdir. Daha önce bu bölgeye göç eden Türkmenler ile de
birleĢen Selçuklular önemli bir askeri güç elde etmiĢtir. Gazneli Mesud‟a bir mektup
yazarak askeri hizmet karĢılığında bu bölgenin kendilerine yurt olarak verilmesini
istemiĢlerdir. Tarihi olarak ciddi bir vesika olan bu mektupta Tuğrul ve Çağrı Beyler;
Horasan‟a gelmek zorunda kaldıklarını, yerleĢecek bir yer bulamadıklarını vakur bir
dille durumlarını anlatmıĢlardır. Gazneli Mesud bunu reddetmiĢ ve devlet erkânıyla
yaptığı toplantı neticesinde Beydoğdu‟nun komutanlığında bir ordu teçhiz ederek
Selçuklular‟ın üzerine göndermiĢtir.
Gazneli Devleti‟nin gücünden çekinen Selçuklular, askeri bir karĢılaĢmaya tam
olarak hazırdı denilemez. Nitekim ilk çarpıĢmada Selçuklu öncü birliklerinin mağlup
edilmesi haberi Gazneliler‟de sevinç uyandırmıĢtır. 19 ġaban 426 (29 Haziran 1035)
günü yapılan esas muharebede Nesâ26
yakınlarında Selçuklu ordusu, Gazneli ordusunu
25
Köymen, a.g.e., C. I, s. 147.; Özgüdenli, a.g.e., s. 60.; Merçil, a.g.e., s. 10. 26
Nesa, Serahs‟ın kuzeyinde 67 fersah mesafededir. Nesa verimli, suları çok, nezih dağlar arasında geniĢ
kantonu olan bir Ģehirdir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ebü‟l Fidâ, a.g.e., s. 351.; Mukaddesî, a.g.e., s. 331.
6
mağlup etmiĢtir. Bu galibiyetle birlikte Selçukluların kendilerine olan güveni yerine
gelmiĢ ve pek çok para ve silah, savaĢ ganimeti olarak ele geçirilmiĢtir. Gazneliler ile
yapılan görüĢmeler neticesinde Nesâ, Ferâve ve Dihistan yurt olarak Selçuklular‟a
verilmiĢ, kendilerine hil‟at, menĢur ve sancak gönderilerek muhtariyet tarzı yönetim
sahibi olmuĢlardır27
.
Selçuklular kısa süre içerisinde elde ettikleri baĢarı sayesinde yurt sahibi
olmuĢtur. Elde ettikleri bu baĢarı sonrasında Horasan Bölgesine göç eden Türkmenler
ile birlikte kalabalık hale geldikleri vakit Gazneliler için oluĢan ortam hiç de iyi
değildir. Sakin geçen birkaç ay sonrasında yeni gelen Türkmenler ile daha da güçlenen
Selçuklular tekrar yağma yapmaya baĢlamıĢ ve Gazneliler‟in düĢmanı olan HarezmĢah
Ġsmail ile anlaĢmıĢlardır. Tüm bu hareketlilik karĢısında Gazneli Mesud, Horasan‟a pek
kulak asmayarak Hind fütuhatı ile ilgilenmeye devam etse de devlet büyüklerinin
sözünü tutarak kararını değiĢtirmiĢ ve Selçukluları Horasan‟dan çıkarmak için büyük bir
ordu meydana getirilmesini emretmiĢtir28
.
Hâcib SubaĢı komutasında hazırlanan büyük Gazne ordusu 1038 yılı içerisinde
Selçuklu üzerine doğru yola koyulmuĢtur. Selçuklu birlikleri, ağır teçhizatla donatılmıĢ
olan Gazne ordusunun karĢısına direkt çıkmamıĢ, hafif süvariler ile vur-kaç taktiği
üzerinden Gazne ordusunu hırpalamaya baĢlamıĢlardır. Bu karmaĢa ortamında gerilen
Gazne ordusunda bozukluklar meydana gelmiĢtir. 25 ġaban 429 (1 Haziran 1038)29
tarihinde Serahs30
yakınlarında yapılan ve tüm gün boyunca devam eden muharebede
Gazneliler tekrar ağır bir mağlubiyet yaĢamıĢtır31
. Bu galibiyetle Horasan Bölgesi kesin
olarak Selçuklular‟ın hizmeti altına girmiĢtir. Cend‟de baĢlayan yurt edinme davası
nihayet Serahs‟da son bulmuĢ ve Horasan yurt edinilerek devlet nizamı oturtulmaya
çalıĢılmıĢtır.
Serahs Muharebesi sonrasında eski Türk devlet telakkisine göre davranılmıĢ ve
kazanılan topraklar aile reisleri arasında pay edilmiĢtir. Çağrı Bey Merv‟de “Melik‟ül-
Mülûk” unvanı ile hutbelerde yer almıĢ, Tuğrul Bey ise öteden beri kurulmak istenen
27
Turan, a.g.e., s. 58.; Özgüdenli, a.g.e., s. 69.; Ġbnü‟l-Esîr, a.g.e., C. IX s. 364.; Köymen, a.g.e., C. I, s.
214.; Köymen, a.g.e., C. I, s. 225.; Merçil, a.g.e., s. 10. 28
Merçil, a.g.e., s. 11. 29
SavaĢın Mayıs-Haziran ayları içerisinde yapıldığı kesindir. Hangi gün olduğu ile ilgili kaynaklarda 24
Mayıs 1038 günü (Bkz. Merçil, a.g.e., s. 12.) ve 10 Haziran 1038 (Bkz. Köymen, a.g.e., C. I, s. 249)
geçmektedir. 30
Günümüzde Türkmenistan sınırları içerisinde bulunan tarihi bir Ģehirdir. Bkz. Yüksel Sayan, “Serahs”
DİA, 2009, C. XXXVI, s. 539.; Ebü‟l Fidâ, a.g.e., s. 354. 31
Özgüdenli, a.g.e., s. 73.; Turan, a.g.e., s. 61.
7
devletin temellerini atmak için NiĢabur‟a32
3000 kiĢilik mahiyetiyle girmiĢ ve “es-
Sultân‟ul-muazzam” unvanıyla hutbeyi kendi adına okutmuĢtur33
.
6.Dandanakan Muharebesi ve Selçuklu Devleti’nin Resmen KuruluĢu
Selçuklular‟ın kesin olarak Horasan bölgesine tutunması, Gazneliler için sonun
baĢlangıcı olmuĢtur. Bu Türkmen beyliğinin zarar veremeyeceğini düĢünen Sultan
Mesud ve idare memurları Nesa ve Serahs yenilgileri sonrasında kendilerine olan
güveni kaybetmiĢtir. Sultan Mesud tüm bu yaĢananlardan sonra 1039 yılında 300 fil ile
birlikte 50.000 kiĢilik bir ordu oluĢturarak Selçukluların üzerine gitmiĢtir. Beyhaki‟ye
göre “Bütün Türkistan‟ın mukavemet edemeyeceği kadar büyük ve teçhizatlı” olan bu
ordu yeni katılımlar ile artmaktaydı34
. 1039 yılı içerisindeki çarpıĢmalara baktığımızda
Selçuklular Gazneli ordusunun karĢısına direkt çıkmamıĢ, yıpratma taktiğini kullanarak
çöle çekilmiĢ takip edilememiĢtir. Tuğrul Bey, Çağrı Bey ve Musa Yabgu bu taktik ile
Gazneli ordusunda yılgınlıkların baĢlamasını öngörmüĢ ve baĢarılı olmuĢlardır. Nihayet
Selçuklular tüm güçleriyle Merv yakınlarındaki Dandanakan35
hisarı önünde asıl
çarpıĢmayı kabul etmiĢlerdir. 22-24 Mayıs 1040 (7-9 Ramazan 431) de 3 gün süren
savaĢta Gazneli ordusu püskürtülmüĢ ve büyük çoğunluğu imha edilmiĢtir. Sultan
Mesud canını kurtararak savaĢ alanından kaçıp Hindistan‟ın yolunu tutsa da kendi
adamları tarafından öldürülmüĢtür.
Selçuklular 1038 yılında elde ettikleri zafer sonrasında, ellerindeki siyasi
teĢekkülün noksanlarını gidererek devlet olma yolunda emin adımlar ile ilerleme kat
ederken 1040 Dandanakan Zaferi ile Horasan Bölgesindeki mevcudiyetlerini
kesinleĢtirmiĢlerdir. Elde ettikleri toprağı vatan haline getirerek NiĢabur‟u yine baĢkent
yapmıĢlardır. Gazneliler‟in bölgedeki kötü yönetimi Selçuklu hâkimiyetinin halk
tarafından desteklenmesiyle sonuçlanmıĢ ve yadırganmamıĢlardır36
. Devletin daha
önceden tanzim edildiği Ģekilde yönetilmesi hususunda anlaĢan Tuğrul Bey, Çağrı Bey
ve Musa Yabgu Selçuklu yönetim mekanizmasının merkezindeki isimlerdi. Tuğrul Bey
Sultan olarak NiĢabur da durmuĢ, Çağrı Bey de ordunun büyük kısmıyla fetih
32
Horasan bölgesindeki büyük merkezlerden biridir. Ayrıntılı bilgi içn bkz. Ebü‟l Fidâ, a.g.e., s. 351. 33
Ġbnü‟l-Esîr, a.g.e., C. IX s. 367.; Kafesoğlu, a.g.e., 1976, s. 25. 34
Kafesoğlu, a.g.e., 1976, s. 26. 35
Merv yakınında küçük bir belde olup Serahs Ģehrine de yakındır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ebü‟l Fidâ,
a.g.e., s. 358. 36
Köymen, a.g.e., C. I, s. 353.
8
hareketlerini yönetmiĢtir. Musa Yabgu, Merv ve çevresinin yönetimini üstlenerek
yeğenlerinin yanında yer almaya devam etmiĢtir.
Dandanakan Zaferi sonrasında toplanılan kurultay da alınan bu kararları göz
önünde bulundurursak Selçukluların uzun süren hâkimiyet mücadelesi nihayet sona
ermiĢ, Horasan bölgesini yurt edinmiĢlerdir. Sultan Tuğrul, kardeĢi ve amcazadesi ile
birlikte güçlü bir yönetim mekanizması oluĢturarak bölgedeki fetih hareketlerini
hızlandırmıĢtır. Selçuklular Abbasi Halifesine gönderdikleri mektup da Gazneliler‟le
aralarında yaĢanan hadiseleri anlatmıĢ, gaza-cihat yolunda halifeye bağlı olduklarını dile
getirmiĢlerdir37
.
Selçuklular, devleti kurduktan sonra hızla fütuhata giriĢmiĢ, Orta ve Batı Ġran
Ģehirlerini ele geçirerek devletin sınırlarını geniĢletmiĢtir. Göçebe Türkmenlerin
Horasan üzerinden Selçuklu topraklarına gelmeleri, yerleĢik halk da huzursuzluk
yaratmıĢtır. Bu duruma önlem olarak, Türkmen kitlelerinin Azerbaycan üzerinden
Anadolu‟ya göç etmesine karar verilmiĢ, Ġklim-i Rum‟un TürkleĢmesine katkı da
bulunmuĢlardır.
Türk-Ġslam Tarihi açısından mühim bir nokta da olan Selçukluların, kuruluĢ
döneminde teĢkilatlanma noktasında tecrübeli devlet adamlarının noksan olduğunu
görmekteyiz. Bu yüzden fethedilen bölgelerdeki, eskiden Gazneliler‟e hizmet eden
devlet adamlarından yararlanılmıĢ, bu açık kapatılmaya çalıĢılmıĢtır. Ġslam devletlerine
de baktığımızda; Ġranlı devlet adamlarının kullanılmasının adet olması, onların devlet
iĢlerinde gerçekten profesyonel olmalarına bağlayabiliriz. Nizamü'l-Mülk de
Gazneliler‟den Selçuklular‟a geçen Ġranlı memurlardan biriyken zaman içerisinde
devrin en önemli siyaset adamı olacaktır.
37
Köymen, a.g.e., C. I, s. 361.
9
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
NĠZAMÜ’L-MÜLK’ÜN VEZĠRLĠK ÖNCESĠ HAYATI
1. DOĞUMU VE AĠLESĠ
Büyük Selçuklu Devleti‟nin en ihtiĢamlı dönemleri olarak söyleyebileceğimiz;
Sultan Alparslan ve mahdumu Sultan MelikĢah zamanında vezaret makamında bulunan,
Abbasi halifesinin kendisine verdiği unvan olan Nizamü‟l-Mülk adıyla tanınan Ebû Ali
Kıvamuddin Hasan b. Ali b. Ġshak et-Tûsi; 21 Zilkade 408‟de (10 Nisan 1018)
Horasan‟da Tûs‟a38
bağlı Radkan köyünde doğmuĢtur39
. Onun daha bebekken
annesinden uzaklaĢtırıldığı ve babasının, onu sütannelere götürüp büyüyünceye değin
parayla emzirttiği söylenir40
. Ayrıca bu konu da bir diğer baĢvurduğumuz kaynakta ise
annesinin doğumdan hemen sonra vefat ettiği, bu yüzden babasının ona sütanne
bulduğunu görmekteyiz41
.
Babası Ali bin Ġshak; Nukân42
kasabasının dihkânı43
idi. Bulunduğu konum
itibariyle zengin zümre içerisinde olan babası sayesinde iki kardeĢiyle birlikte devrin en
iyi Ģartları içinde yetiĢme imkânlarına sahip bulunmuĢtur. Nitekim kardeĢi Ebu‟l Kasım
Abdullah b. Ali b. Ġshak da zamanın ünlü fakihlerinden biri olmuĢtur44
.
38
Tus bir nahiye(bucak) olup Horasan kûrelerindendir. Tus Horasan da iki Ģehri vardır, Bunlardan biri
Taberan diğeri Nukân‟dır. Bunların binden fazla köyü vardır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ebü‟l Fidâ, a.g.e.,
s. 352. 39
Ġbnü‟l-Âdîm, Bugyetü‟t-taleb fî Tarihi Haleb (Seçmeler) (Biyografilerle Selçuklular Tarihi), (Çev. Ali
Sevim), TTK Ankara, 1982, s. 36.; Abdurrahman Ġbnü‟l-Cevzî, el-Muntazam Fî Târîhi'l-Ümem, (Çev.
Ali Sevim), TTK, Ankara, 2014, s. 157.; Gıyaseddîn Hândmîr, Düstur el-Vüzera, Tash. Said Nefisi,
Tahran, 1371, s. 150.; Abdülkerim Özaydın, “Nizamü‟l-Mülk” DİA, C. XXXIII, 2007, s. 194.; Mîrhând,
Ravzatu‟s-Safâ-Tabaka-i Selçûkiyye, (Çev. Erkan Göksu), TTK, Ankara, 2015, s. 130.; Neguin Yavari,
Nizam al-Mulk Remembered: A Study İn Historical Representatıon, (BasılmamıĢ Doktora Tezi),
Columbıa University, 1992, s. 103.; Neguin Yavarin, “Nezam al-Molk”, Ansiklopedia İranica,
http://www.iranicaonline.org/articles/nezam-al-molk, (05.06.2019). 40
Ġbnü‟l-Âdîm, a.g.e., s. 40. 41
Ġbnü‟l-Esîr, el-Kâmil fi‟t-târih, (Çev. Abdülkerim Özaydın), C. X., Ġstanbul, Bahar Yayınları,1987, s.
179. 42
Ebü‟l Fidâ, a.g.e., s. 353. 43
Çiftçi, köylü ya da köy ağası olarak tanımlanmaktadır. Ferit Develioğlu, Osmanlıca-Türkçe
Ansiklopedik Lûgat, Aydın Kitabevi, Ankara, 2010, s. 209. 44
Nizamü‟l-Mülk, Siyerü‟l-Mülük (Siyasetname), (Çev. Mehmet Altay Köymen), TTK, Ankara, 2018, s.
XVI.
http://www.iranicaonline.org/articles/nezam-al-molk
10
2. EĞĠTĠM HAYATI
Hasan et-Tusi; babasının varlıklı oluĢu bakımından Ģanslı bir çocuktur. Önce
Arapça öğrenerek Kuran-ı Kerim‟i okumuĢ,45
daha sonra Tus ve Rey Ģehirlerinde fıkıh
eğitimi alarak faziletli bir insan olup pek çok hadis öğrenmiĢtir. ġafii fıkhı ile
alakalanarak genç yaĢında bu fıkhın nazariyatını iyi bilenler arasına geçmiĢ, aynı
zamanda tanınmıĢ edip ve muharrirler ile de dostluk kurmak ve edebiyat sahasında ciddi
mesai sarf etmek suretiyle iyi yazma ve güzel konuĢmada zamanının seçkin
simalarından biri olmuĢtur46
. Nizamü‟l-Mülk‟ün devlet kademelerinde görev almaya
baĢlamasındaki en temel olgu Ģüphesiz bilgi ve beceriye sahip olmasıdır. Babasının
eğitim noktasındaki hassasiyeti hem kiĢiliğinin oluĢmasında hem de memuriyet
hayatının Ģekillenmesinde Nizamü‟l-Mülk‟ün yardımcısı olmuĢtur. Büyük Selçuklu
Devleti‟ndeki vezaret makamına ancak yüksek kültürü sayesinde gelebilmiĢtir. Eğitime
öğretime son derece ehemmiyet vermiĢ,47
hayat gayesinin aslında; hadis ilminin
taĢıyıcılarından birisi olmak olduğunu kendisi dile getirmiĢtir48
.
Nizamü‟l-Mülk bütün Horasan‟da, Kûhistan‟da ve ülkenin baĢka yerlerinde
hadis yazdırıp okutmuĢtur. Hadis ilminde tespitine güvenilir, sözünde sağlam, araĢtırıcı
ve bilgin bir zat olarak devrinde anılmıĢtır49
.
Nizamü‟l-Mülk‟ün aldığı eğitimle ilgili bilgi verecek olursak; Halep'te Ebü'l-
Feth Abdullah b. Ġsmail el-Halebi'den, Ġsfahan'da Muhammed b. Ali b. Muhammed'den,
NiĢabur'da Abdülkerim b. Hevazin el-KuĢeyri'den, Bağdat'ta Ebü'l-Hattab b. Batr'dan
hadis okumuĢ, Ebu Abdullah b. Muhammed et-Tusi, Ebu Bekir Muhammed b. Yahya
el-Müzekki, Abdülkerim el-KuĢeyri gibi muhaddislerden hadis rivayet etmiĢ, ayrıca
devrin meĢhur âlim, edip ve Ģairlerinin sohbet meclislerine ve derslerine katılıp inĢa ve
hitabet sanatında ileri bir seviyeye ulaĢmıĢtır50
.
45
Ġbnü„l-Adîm, a.g.e., s. 39.; Ġbnü„l-Esîr, a.g.e., s. 179.; Ġbnü‟l-Cevzî, a.g.e., s. 157. 46
Nizamü‟l-Mülk, a.g.e., s. XVI. 47
M.Asad Talas, Nizamiye Medresesi ve İslâm‟da Eğitim-Öğretim, (çev: Sadık Cihan), Etüt Yayınları,
Samsun, 2000, s. 37. 48
“Ben, bu hadis öğretimini üzerine almaya lâyık bir kimse olmadığımı çok iyi biliyorum, fakat kendimi,
tanrının elçisinin-Tanrının salât ve selâmeti üzerine olsun- hadis rivayetlerini taşıyan katır kervanına
bağlamak istiyorum.” Ġbnü„l-Adîm, a.g.e.,s. 44. 49
Ġbnü„l-Adîm, a.g.e., s. 39.; Ġbnü„l-Esîr, a.g.e., s. 363. 50
Özaydın, a.g.m., s. 194.; Sevim –Merçil, a.g.e., s. 131.
11
2.1.Hadis Eğitimi
Hadis; Hz. Peygamber‟in sözleri, fiilleri ve tasvipleri; Hadis ilmi ise hadisleri
tespit, nakil ve anlamaya yönelik olan ilimdir51
. Hz. Peygamber‟in insanlara sözleriyle
açıkladığı, fiilleriyle uygulanıĢını gösterdiği ibadetlerin baĢında namaz, oruç, zekât ve
hac gelir. Namazların hangi vakitlerde, kaçar rekât ve nasıl kılınacağı, orucun nasıl
tutulacağı, zekâtın hangi mallardan, ne kadar verileceği, haccın nasıl yapılacağı gibi
hususlar Kur‟an‟da yer almayıp hadislerle açıklık kazanmıĢ, Ġslâm hukukunun birçok
meselesi hadislerde verilen bilgilerle çözüme kavuĢturulmuĢtur52
. Hadisler Ġslam
dünyası için ehemmiyetli olup bu yüzden ilmine de değer verilmiĢtir.
Ġslam tarihine baktığımızda VI. ve VII. yüzyıllarda eğitim genellikle camiler
içinde yapılmaktadır. Zaman içerisinde camiler yetmeyince yeni eğitim kurumlarına
ihtiyaç duyulmuĢtur. Özellikle hadis eğitimi için kurulan kurumlara “dârü‟l-hadîs”
denir. “Yer, mekân, ev” gibi anlamlara gelen dâr ile hadîs kelimesinden oluĢan dârü‟l-
hadîs “hadis okutulan yer” demektir53
. Nizamü'l-Mülk de zamanının önemli
ilimlerinden olan Hadis ilmine yoğunlaĢmıĢ ve hadis rivayetlerinde bulunmuĢtur.
Nizamü'l-Mülk‟ün rivayet ettiği hadislere örnek verecek olursak: Ģeyh Ebû Bekr Ahmed
b. Mansur b. Halef el-Mukri‟den naklen Hz. Peygamber‟in “Sizlerden birisi mescide
geldiği zaman oturmadan önce iki rekat namaz kılsın” dediğini yazdırmıĢtır54
.
Râviliğini Nizamü'l-Mülk‟ün yaptığı hadislerden bir diğeri ise: “Bu ümmetin son
gelenleri, ilk gelenleri lanet ederse artık kimde ilim varsa ortaya çıkarmalıdır. Çünkü
böyle bir günde ilmi gizleyen, Hazret-i Muhammed‟e indirileni(Kur‟an) gizlemiş
gibidir”55
. Hadis ilminde üstün bir yeri bulunan Selçuklu Veziri Nizamü'l-Mülk‟ün56
çabaları ile kurulmuĢ olan Nizamiyye medreseleri ile Hadis Dersleri önce Bağdat,
DımaĢk, Mısır gibi Ģehirlere yayılmıĢ ve tahsilin belli mekânlarda yapılması
sağlanmıĢtır57
.
51
M. YaĢar Kandemir, “Hadis”, DİA, 1997, C. XV., s. 27. 52
Kandemir, a.g.m., s. 28. 53
Nebi Bozkurt, “Dârulhadis”, DİA, 1993, C. VIII., s. 527. 54
Ġbnü„l-Adîm, a.g.e., s. 37. 55
Ġbnü„l-Adîm, a.g.e., s. 38. 56
Kandemir, a.g.m., s. 53. 57
Kandemir, a.g.m., s. 36.
12
2.2.Fıkıh Eğitimi
Fıkıh‟ın lügat manası anlamak, kavramak ve idrak etmektir. Istılahı manası için
çeĢitli tanımlar yapılmıĢtır. Ebu Hanife, “Kişinin leh ve aleyhindeki şeyleri bilmesidir,”
diye tarif ederken; Ġmam ġafiî, “Dinin ameli hükümlerini, muayyen delil ve
kaynaklarından alarak elde edilen bilgidir,” diye tarif etmiĢtir58
. Fıkıh ilmi ise Kur‟an
ve Sünnet çerçevesinde belirli delillere dayanarak, Ġslâm dininin pratik hayata iliĢkin
hükümlerini ortaya koyan ve böylece ferdin dinî hak ve yükümlülüklerini bilmesini
sağlayan bir ilimdir59
.
Nizamü'l-Mülk eğitim alanında fıkha çok değer vermiĢtir. Ali b. Ġshak‟ın
söylediğine göre Nizamü'l-Mülk oğluna fıkıh eğitimiyle ilgili Ģöyle vasiyette
bulunmuĢtur: “Sen fıkıh öğrenmeye başladın, bu eğitimde yalnız fıkıh adını öğrenmekle
yetinme. Eğer bu dalda çok ilerleme kazanırsan gururlanma. Bilmediğinin, bildiğinden
daha fazla olduğunu iyice bil,”60
. Bu rivayetten de gördüğümüz gibi Nizamü'l-Mülk
fıkıh ilmi üzerinden örnek vererek eğitimin ne kadar mühim olduğunu, bilmenin
faydasını, alçak gönüllülüğü ve öğrenme ihtiyacını açıklamıĢtır.
3. NĠZAMÜ’L-MÜLK’ÜN MEMURĠYET HAYATINA BAġLAMASI
Nizamü‟l-Mülk; genç yaĢta Ġslam hukuku hakkında seçkin bir kiĢi olmuĢ, ayrıca
iyi yazan ve konuĢan biri durumuna gelmiĢtir. Devlet yöneticiliğine baĢladığı zaman
tecrübelidir61
. Yöneticilik konusundaki memurluğu; Selçuklu devletinde vezir olarak
görev almasından önce Gazneliler de baĢlamıĢtır. Daha sonra Çağrı Bey vasıtasıyla
Alparslan ile tanıĢmıĢ ve vezirliğe kadar gidecek olan yüksek memuriyeti baĢlamıĢtır.
Onun genç yaĢlardan itibaren Arapça öğrenmiĢ olması devlet memurluğuna geçiĢini
kolaylaĢtırmıĢtır62
. Ayrıca memurluğa baĢlamasındaki en temel olgu babasının da
dihkan olmasıdır. Ġlk baĢta babasına yardımcı olarak baĢladığı yönetim iĢlerinde elde
ettiği tecrübe onu vezirliğe kadar götürecek olan merdivenin ilk basamağı olmuĢtur.
58
Hayrettin Karaman, İslam Hukuk Tarihi, Ġz Yayınları, Ġstanbul, 2009, s. 24. 59
Emran Çelik, “Medreseler Ġle Ġlahiyat Fakültelerinde Fıkıh Ġlminin Eğitim ve Öğretimi”, Medrese ve
İlahiyat Kavşağında İslami İlimler(Uluslararası Sempozyum), BÜ Yayınları, 2013, C. I., s. 733. 60
Ġbnü„l-Adîm, a.g.e., s. 48. 61
Ġbrahim Kafesoğlu, “Nizamülmülk”, MEB İA, Ġstanbul, 1964, s. 330. 62
Mehmet Cevat Karaoğlu, Büyük Selçuklu Devleti Vezirleri, (BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi), Van,
2011, s. 79.
13
3.1.Gazneliler’deki Memuriyeti
Ġlk Müslüman-Türk Devletleri‟nden biri olan Gazneliler, 963-1186 tarihleri
arasında hüküm sürmüĢlerdir. Adlarını kuruldukları bölge olan günümüz Afganistan
toprakları üzerindeki Gazne Ģehrinden almıĢlardır. Devlet olarak ilk baĢlarda
yöneticilerini seçim yaparak belirlemiĢlerse de, Sebüktegin(977-997) yönetici olduktan
sonra Gazneliler hanedanlık ile yönetilmiĢ ve parlak yıllar yaĢamıĢtır. Özellikle
Sebüktegin‟in oğlu Sultan Mahmut zamanında Hindistan topraklarına yapılan seferlerle
devlet zenginleĢmiĢ ve sınırları doğuda Kuzey Hindistan‟dan batıda Azerbaycan‟a kadar
uzanmıĢtır. Sultan Mahmut‟un oğlu Mesud döneminde Selçuklular ile karĢılaĢılmıĢ ve
süreç Sultan tarafından sağlıklı yönetilemediğinden devlet güç kaybetmiĢ ve
küçülmüĢtür63
. Nizamü‟l-Mülk Selçuklu hizmetine girmeden önce babasıyla birlikte
Sultan Mahmut zamanında Gazneliler Devletinin Horasan valisi Ebu‟l Fazl es-Suri‟nin
maiyetinde çalıĢmıĢ ve babasıyla birlikte Horasan bölgesinde âmil64
olarak Gazneli
bürokrasisi içerisinde kendisine yer bulmuĢtur65
.
3.2.Büyük Selçuklu’da Memuriyete BaĢlaması
Gazneli Mesud, Selçuklular ile yaptığı 1035 yılında Nesâ ve 1038 yılında Serahs
muharebelerinden mağlup ayrılmıĢ olup Gazneli Devleti‟ni eski gücüne getirme
çabasındayken asıl büyük darbeyi 1040 yılında Dandanakan SavaĢında almıĢtır.
Horasan‟ın büyük bir bölümünde hâkimiyet kuran Selçuklular ellerindeki devlet
adamlarının yetemeyeceğini bildiği için Gazneli memurları cezalandırmak yerine, tam
sadakat ile çalıĢmalarına izin vermiĢtir. Nizamü‟l-Mülk de Horasan bölgesinde
Selçuklular tarafından görevlendirilen Ebû Ali b. ġadan‟ın himayesinde çalıĢmaya
baĢlamıĢtır66
.
Nizamü‟l-Mülk‟ün, Belh67
mutemedi Ebû Ali b. ġadan‟ın hizmetine girdikten
sonra Büyük Selçuklu Devleti vezirliğine kadar yükseleceği olaylar silsilesi baĢlamıĢtır.
63
Erdoğan Merçil, Gazneliler Devleti Tarihi, TTK Basımevi, Ankara, 1989, s. 1. 64
Müslüman Türk devletlerinde âmil kelimesi genel olarak malî iĢlerle ilgili memur anlamında
kullanılmıĢtır. Sâmânîler‟de âmil, vergi tahsildarı demektir. Karahanlılar‟da, özellikle Batı
Karahanlılar‟da XI. yüzyıldan itibaren bir maliye memuru olarak âmilin varlığına rastlanmaktadır.
Gazneliler ve Selçuklular‟da âmil hem vergi memuru hem de genel anlamda devlet memurudur.
Mehmet Erkal, “Âmil”, DİA, 1991, C. III., s. 58. 65
Ġbnü„l-Adîm, a.g.e., s. 40. 66
Ġbnü„l-Esîr, a.g.e., s. 363.; Ġbnü‟l-Cevzî, a.g.e., s. 157. 67
Belh amillikleri Toharistan‟a, Huttal‟a, BedahĢan‟a, Bamyan Amilliğine bitiĢir. Belh düz bir arazide
olup, burasıyla en yakınındaki dağ arasında 4 fersah mesafe bulunur. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ebü‟l Fidâ,
a.g.e., s. 359.
14
Memuriyetinin Çağrı Bey vasıtası ile Alparslan‟ın68
yanında devam etmesi konusunda
iki farklı anlatım vardır: Ġbnü„l-Esîr‟e göre; Hasan et-Tusi; bazı idareciler eĢliğinde
Gazne‟ye vardığında Davud (Çağrı Bey)‟un Belh‟deki iĢlerini idare eden Ebû Ali b.
ġadan‟a intisap ederek onun yanında itibar kazandı. Kabiliyeti ve güvenirliğinden
dolayı Ebû Ali b. ġadan ölüm döĢeğindeyken Melik Alparslan‟a tavsiye ederek onu
yanında bulundurmasının faydasına olduğunu söylemiĢtir69
. Ġbnü‟l-Cevzî ise; bu konuda
Ģöyle rivayet etmiĢtir; Hasan et-Tusi, Ebû Ali ġadan adına yazı ve mektuplar yazıp
geçimini sağladığı vakitlerde her yıl zorla parasının alınmasına en sonunda
dayanamayıp kaçmıĢ, Davut(Çağrı) b. Mikail‟e giderek hizmetine girmek istediğini
söylemiĢtir70
. Çağrı Bey de kendisini oğlu Alparslan‟a götürerek ona: „„ Bu Tuslu
Hasan‟dır, onu teslim al ve onu hiç muhalefet etmeden baba olarak kabul et,‟‟
demiĢtir.71
Hândmir de Düstûr ül-Vüzera adlı eserinde Ġbnü‟l Cevzi‟yi doğrular Ģekilde
bu hususu Ģöyle dile getirmiĢtir; “Belh Amîdi Ġbn ġadan‟ın hizmetinde bulunurken,
amîd Hâce‟nin dünya malından bir Ģey biriktirmesinden Ģüphelenip „„ġiĢmanladın ey
Hasan!‟‟ deyip Hâce‟nin elinde ne varsa alıyordu. Ġbn ġadan‟ın cimriliğinden
kaynaklanan ve bir kaç kez tekrarlanan bu hareket Nizamü‟l-Mülk‟ün kaçmasına sebep
oldu, Merv‟e kaçtı ve Çağrı Bey‟in yüce eĢiğini öpme Ģerefine nail oldu.”72
Bu eserde
de nakledildiği üzere Nizamü‟l-Mülk; Selçuklu Devleti hizmetine kendi isteği ile
girmek istemiĢ, hak ettiği değeri de Çağrı bey tarafından görmüĢtür. Alparslan; Sultan
olmadan önce Nizamü‟l-Mülk‟ü ilk olarak vefat eden Ebu ġadan‟ın yerine
görevlendirerek yöneticiliğini denemiĢtir73
. Daha sonra Horasan‟daki vasal
hükümdarlığı sırasında Nizamü‟l-Mülk‟ü vezir olarak atamıĢ, yanında tutmuĢtur74
.
Alparslan‟ın meliklik dönemindeki en önemli olay 1043 yılı Ağustos ayında
gerçekleĢmiĢtir. Çağrı Bey‟in hastalanmasını fırsat bilen Gazneli Sultanı Mevdûd
(1041-1049), Belh ve Toharistan‟ı75
geri almak için harekete geçmiĢtir. Çağrı Bey
rahatsızlığı dolayısıyla Alparslan‟ı kendisine veliaht tayin etmiĢ, Gaznelilere karĢı
68
“Muhammed b. Davud b. Mikail b. Selçuk” Sıbt Ġbnü‟l-Cevzî, Mir‟atü‟z-Zaman Fi Tarihi‟l-Ayan,(Çev.
Ali Sevim), TTK Basımevi, Ankara, 2011, s. 182. 69
Ġbnü„l-Esîr, a.g.e., s. 179. 70
Ġbnü‟l-Cevzî, a.g.e., s. 157. 71
Ġbnü‟l-Cevzî, a.g.e., s. 158. 72
Gıyaseddîn Hândmîr, a.g.e., s. 150. Mîrhând, a.g.e., s. 132. 73
Ġbnü„l-Adîm, a.g.e., s. 40. 74
Ġbnü„l-Adîm, a.g.e., s. 41. Mehmet Altay Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi III. Cilt Alp
Arslan ve Zamanı, TTK Basımevi, Ankara, 2011, s. 11. 75
Belh‟e bağlı çok Ģehri olan bir bölge olarak Ceyhun‟un ötesindedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ebü‟l Fidâ,
a.g.e., s. 365.; Ġbn Havkal, a.g.e., s. 385.
15
ordunun baĢına komutan olarak atamıĢtır. Alparslan, henüz 14 yaĢında olmasına rağmen
ilk ciddî kumandanlık görevi için Selçuklu ordusunun baĢında süratle Belh‟e gelerek
hücuma geçmiĢ, Sultan Mevdûd‟u bozguna uğratmıĢtır. Gazneli ordusundan 1000 kiĢiyi
esir almıĢ, çok sayıda at ve silahı savaĢ ganimeti olarak ele geçirmiĢtir. Böylece Melik
Alparslan, ilk kumandanlık tecrübesini baĢarıyla sonuçlandırarak Selçuklu‟nun baĢında
yapacağı fetihler için ümit vadetmiĢtir76
.
76
Ġbnü‟l-Esîr, a.g.e., C. IX s. 395.
16
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
SULTAN ALPARSLAN DÖNEMĠ VE NĠZAMÜ’L-MÜLK
1. TUĞRUL BEY’ĠN ÖLÜMÜ VE ALPARSLAN’IN TAHT MÜCADELESĠ
Tuğrul Bey, Seyhun boylarındaki Cend Ģehrinde dünyaya gelmiĢtir; babası
Mikail Ģehit olduğu için Tuğrul Bey ve kardeĢi Çağrı bey dedeleri Selçuk bey ile
büyümüĢtür. Horasan ve çevresine sahip olduktan sonra Gazneliler‟i yenerek bu
bölgede Büyük Selçuklular Devletini kurmuĢlardır. YaklaĢık yirmi beĢ yıl hüküm
sürmüĢ ve vefat ettiğinde yetmiĢ yaĢını geçmiĢ bulunmaktadır77
.
Tuğrul Bey halifenin kızı Seyyide Hatun ile evlenmek istemiĢ ve 1062 yılında
elçiler vasıtasıyla nikâh Tebriz‟in dıĢında kıyılmıĢtır78
. 1063 yılı baĢında Sultan
Bağdat‟a doğru yola çıkarak Seyyide‟yi almak istemiĢtir. 17 ġubat 1063‟de Tuğrul Bey
Seyyide ile evlenmesiyle bir hafta sürecek Ģölen baĢlamıĢtır79
. Yılsonuna doğru
evlenmek için gittiği Bağdat‟tan dönen Tuğrul Bey rahatsızlanmıĢ uzun süren tedavi
çalıĢmaları neticesinde sağlığına kavuĢamayarak Eylül 1063 (h. 8 Ramazan 455) de
hayata gözlerini kapamıĢtır80
.
Tuğrul Bey‟in ölümüyle birlikte Selçuklu Devleti‟nde saltanat mücadelesi
baĢlamıĢtır. Kendi evladı olmadığı için Tuğrul Bey; yeğeni, Çağrı Bey‟in oğlu Ebu‟l-
Kasım Süleyman‟ı veliaht tayin etmiĢti81
. Ölüm haberini alan vezir Amidü‟l-Mülk,
Ġsfahan da bulanan Süleyman‟ı Rey‟e82
getirterek, Tuğrul Bey‟in vasiyeti üzerine
sultanlığını ilan etmiĢtir83
. KutalmıĢ ve Alparslan da tahtta hak iddia ederek harekete
geçmiĢ ve BaĢkent Rey‟e doğru ilerlemiĢtir. BaĢ vezir Amidü‟l-Mülk; KutalmıĢ‟ı
77
Faruk Sümer, “Tuğrul Bey”, DİA, C. XLI, 2012,s. 34. 78
Ġbnü‟l-Cevzî, a.g.e., s. 78. 79
Ġbnü‟l-Cevzî, a.g.e., s. 81. 80
Tuğrul Bey(Tam ismi: Ebû Tâlib Muhammed bin Mikâil bin Selçuk bin Dukak. Unvanı: Rükneddin).
Osman G. Özgüdenli Tuğrul Bey ile ilgili; “Askeri kabiliyetleri, siyasi zekâsı ve teşkilatçılığı ile tarihte
kabile reisliğinden büyük ve teşkilatlı bir devletin hükümdarlığına yükselebilmeyi başaran nadir
şahsiyetlerden biri olduğunu vurgulamıştır.” Tuğrul Bey; yumuĢak huylu dindar biri olmakla beraber
affetme erdemine sahip bir lider olarak tarihte kendisine yer bulmuĢtur. Osman Turan, a.g.e., s. 101.;
Osman G. Özgüdenli, a.g.e., s. 133.; Köymen, a.g.e., C. III., s. 7.; ReĢîdü‟d-dîn Fazlullah, Cami‟ü‟t-
Tevârih Selçuklu Devleti, (Çev. Erkan Göksu-H.Hüseyin GüneĢ), Selenge Yayınları, Ġstanbul, 2010, s.
107. 81
Tuğrul Bey, Çağrı bey vefat ettiğinde onun dul kalan hanımı olan Süleyman‟ın annesi ile evlenmiĢtir.
Yani yeğeni olarak kaydedilse de üvey oğludur. Özgüdenli, a.g.e., s. 135. Turan, a.g.e., s. 103. 82
Azerbeycan sınırına yakın Dünbavend dağının batısındadır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ebü‟l Fidâ, a.g.e.,
s. 334. 83
Sıbt Ġbnu‟l-Cevzî, a.g.e., s. 142.
17
Girdkuh Kalesi‟nde kuĢatma altında tutarken, sultanın ölüm haberini aldığı için
kuĢatmayı kaldırmıĢtır, KutalmıĢ bu tarihten itibaren Türkmenler ile anlaĢarak taht
mücadelesine girmiĢtir84
. Alparslan gençliğinde Merv Bölgesini, babası Çağrı Bey
öldükten sonra da Horasan Bölgesini yönetmiĢ olduğu için Selçuklu topraklarında sözü
dinlenen kahraman bir liderdir, bu yüzden tahtın en büyük adaylarından biriydi. Tuğrul
Bey‟in meĢhur kumandanlarından Yağısıyan ile Hâcib Erdem, Kazvin‟e giderek
Alparslan adına hutbe okutarak Süleyman‟ı değil Alparslan‟ı Selçuklu Sultanı olarak
kabul ettiklerini ilan etmiĢlerdi85
. BaĢkent Rey de ise tehlikenin farkında olan vezir
Amidü‟l-Mülk, Alparslan‟a aĢağıdaki mektubu yazarak bazı öneriler ile birlikte
tehditkâr söylemler ile de korkutmaya çalıĢmıĢtır:
“Sultan Tuğrul Bey‟in, biraz senin kanından olan (bahsettiği baba bir anne ayrı
kardeş) Süleyman hakkındaki vasiyetini biliyorsun. Eğer daha başka yerlere sahip
olmak istersen Harezm, Nişabur ve daha bazı yerler, sultanın ölümünden sonra yönetim
bakımından boş durumdadır ve bunlar senin olur. Ayrıca bizden para isteyecek olursan
Rey Kalesinde bulunan paralardan seni razı edecek miktarı göndeririz. Ayrıca
hutbelerde, Süleyman‟ın adından sonra senin adını da okuttururuz, böylece iki ayrı
hutbe yerine bir hutbe okutulur, dolayısıyla da anlaşma sağlanır, ülke bölünmekten
korunmuş ve kan akıtılmamış olur. Yok, eğer Sultan Tuğrul Beyin kurmak istemiş
olduğu bu yönetim düzenine karşı bir tutum ve davranış içine girmeye çalışırsan o
takdirde sen, bize saldırmadan önce zorunlu olarak biz sana saldırırız. İşte o zaman
seninle bizim aramızdaki hükmü Tanrı verecektir,”86
. Bu olaydan anlaĢılacağı gibi
Kündüri taht için tek tehlikenin Alparslan olduğunun farkındadır ve bu durumu Tuğrul
Bey‟in vasiyetine dayanarak çözmeye çalıĢmaktadır87
. Mektubun Alparslan üzerinde
korku veya endiĢeden çok hiddetlenmesine sebep olduğunu Kündüri‟yi azlederken
göreceğiz, nitekim gelen elçileri ve mektubu umursamamıĢ BaĢkent Rey üzerine
ilerleyiĢini sürdürmüĢtür88
.
Alparslan‟dan önce baĢĢehir Rey‟e doğru gelen KutalmıĢ, Süleyman‟ın ġiraz‟a
gitmesini de fırsat bilerek Ģehri kuĢatmıĢ ve ele geçirmiĢtir. Kündüri iç kaleye çekilerek,
84
Özgüdenli, a.g.e., s. 137. 85
Tuğrul Bey‟in sağlığında da Hacib Erdem‟in aynı duruĢu sergilediğini ve Süleyman‟ın veliaht olmasına
karĢı olduğunu biliyoruz. Köymen, a.g.e., C. III., s. 9. 86
Sıbt Ġbnu‟l-Cevzî, a.g.e., s. 126. 87
Salim Koca, “Tuğrul Beyden Sonra Selçuklu Devletinde YaĢanan Otorite Bunalımı Alp Arslan
Tarafından Nasıl Giderildi?” Bilig, 1996, S. 3. s. 82. 88
Köymen, a.g.e., C. III., s. 10.
18
KutalmıĢ‟a karĢı Alparslan‟dan yardım isteyerek hutbeyi önce onun adını sonra
Süleyman‟ın adını zikredilecek Ģekilde okutmuĢtur89
. KutalmıĢ, Ģehri ele geçirdikten
sonra, iç kaleyi muhasara altına almıĢtı. Alparslan‟ın arkasında büyük bir ordu ile Rey‟e
doğru geldiğini haber aldıktan sonra derhal Rey‟den ayrılarak Alparslan‟ın üzerine
doğru ilerlemiĢtir. Damgan90
da bulunan Alparslan, KutalmıĢ‟ı bu mücadeleden
vazgeçirmek için ona bir mektup yazmıĢ lakin olumlu bir yanıt alamamıĢtır91
. Alparslan
ve KutalmıĢ‟ın orduları Damgan yakınlarındaki Milh vadisinde karĢı karĢıya geldi,
KutalmıĢ bölgeye daha erken gelerek karĢı orduyu yavaĢlatmak için vadiye gelen
suyollarını açarak bataklık oluĢturdu92
. KutalmıĢ‟ın planları tutmamıĢ, yapılan meydan
muharebesinde Alparslan galip gelmiĢtir. Bu zaferden sonra Alparslan esirleri öldürmek
istese de veziri Nizamü‟l-Mülk bunun yanlıĢ olduğunu söyleyerek Sultanı af ve
merhamete davet etmiĢtir93
. KutalmıĢ‟ın büyük oğlu ve Resul Tekin esir edilmiĢ olup,
KutalmıĢ ise savaĢ meydanından uzaklaĢırken atından düĢerek baĢını yere vurmuĢ ve
orada hayatını kaybetmiĢtir94
. Alparslan, KutalmıĢ‟ın ölümüne çok üzülmüĢ, matem
tutarak, na‟Ģını Rey de Tuğrul Bey‟in yanına defnettirmiĢtir95
.
2. NĠZAMÜ’L-MÜLK – KÜNDÜRĠ MÜCADELESĠ VE KÜNDÜRĠ’NĠN
SONU
Sultan Alparslan Rey‟e Darül Memleke‟ye yerleĢtikten sonra devlet ileri
gelenlerine büyük bir yemek vermiĢ ve burada Kündüri bütün gün sultana hizmetlerde
bulunmuĢtur. Saraydan uzaklaĢması gerektiğini Sultan‟a söylediğinde ise, Alparslan:
“Nasıl olur da bizleri terk etmek istersin? Bizimle kalman mutluluk ve sevinç verir,”
diyerek taĢınmasına izin vermemiĢtir. Kündüri‟nin KutalmıĢ konusunda Alparslan‟a
haber verip onu uyarması affedilmesini sağlatmıĢtı, fakat Nizamü‟l-Mülk bu durumu
89
Özgüdenli, a.g.e., s. 137.; Ġbnü‟l-Cevzî a.g.e., 2011, s. 126. 90
Mukaddesî, a.g.e., s. 357. 91
Alparslan Damegan‟a varınca KutalmıĢ‟a haber göndermiĢ ve saltanat davasından vazgeçmesini
istemiĢtir. Babası Arslan‟ın Selçukluların en büyüğü olması ve yabgusu olduğunu söyleyen KutalmıĢ,
askerlerine de güvenerek saltanatın kendi hakkı olduğunu savunarak Alparslan‟ın bu haberini
önemsememiĢtir. Turan, a.g.e., s. 104. 92
Özgüdenli, a.g.e., s. 138.; Turan, a.g.e., s. 104.; Muharrem Kesik, “Sultan Alparslan‟ın Liderlik
vasıfları” FSM İA İTBD, 2014, S. 4., s. 47. 93
El-Hüseyni, Ahbarü‟d-Devleti‟s-Selçukiyye, (Çev. Necati Lügal), TTK Basımevi, Ankara, 1999, s. 22. 94
Köymen, a.g.e., C. III., s. 46. 95
El-Hüseyni, a.g.e., s. 22.
19
kabullenmemiĢ, Kündüri‟nin kısa sürede saraydan uzaklaĢması için temenni de
bulunmuĢtur96
.
Nitekim Kündüri‟nin hem Süleyman‟ı tahta geçirirken göz önünde olan uğraĢı,
hem de Alparslan‟a yazdığı tehdit dolu mektubu da göz önüne alırsak bu durumun fazla
sürmediğini söyleyebiliriz. Alparslan‟ın gözünde değeri kalmadığını düĢündüğü
günlerde; Nizamü‟l-Mülk‟e gelerek durumunu izah etmiĢ ve karĢılığında gönlünü hoĢ
edecek vaatler dinledikten sonra huzurdan ayrılırken askerlerin çoğunluğunun peĢinden
gitmesi ve bunun Sultanın kulağına gitmesi sabrı taĢıran son damla olmuĢtur97
. 10 Ocak
1064 Cumartesi (h. 17 Muharrem 456) günü Alparslan‟ın emri ile Kündüri tutuklanarak
Merverruz‟da bir kale de tutsak edilmiĢtir98
. Buradayken kendisini her an öldürülme
korkusu sarmıĢ ve çevresine bol miktarda paralar vaat ederek, Sultan tarafından
bağıĢlanması için ricacı olacak kiĢilere mektuplar göndermeye de devam etmiĢtir. En
sonunda Sultan, bu duruma son vermek istemiĢ ve ferman hazırlatarak Kündüri‟nin
öldürülmesini emretmiĢtir99
. Bu fermanla Sultan Alparslan‟ın; Kündüri‟yi gözden
çıkardığını görüyoruz100
. Nitekim bu fermandan sonra Kündüri önce boğulmak istense
de kendi dileği ile kılıçla öldürülmüĢtür101
. Öldürülmeden önce söylediği sözlere
bakacak olursak bu durumdan tamamen Nizam‟ül-Mülk‟ü sorumlu tutmuĢtur102
. Hemen
hemen bütün kaynaklar da bahsedilen sözünden bu sonuca ulaĢabiliriz; “Nizamü‟l-
Mülk‟e söyle, Türklere vezirleri öldürmeyi adet haline getirmekle kötü etti. Zira kim bir
96
Sıbt Ġbnu‟l-Cevzî, a.g.e., s. 129. 97
Sultan Alparslan‟a olay Ģu Ģekilde anlatılmıĢtır: “Kendisine kızmana ve hakaret etmene rağmen, ordu
işte ona karşı böyle bir itaat gösterdi; ya ondan hoşnut bulunduğun takdir de neler olmaz. Zira o,
halkının kalbini para ve diğer vasıtalarla fethetti. Üstelik sarayında 300 gulam‟ı var. Kendisi,
sarayındadır; daima seninle yiyip içiyor. Belki de sana karşı eline bir fırsat geçer.” Köymen, a.g.e., C.
III., s. 167. 98
Sıbt Ġbnu‟l-Cevzî, a.g.e., s. 130. 99
Yavarin, a.g.t., s. 126. 100
Sultan Alparslan gönderdiği ferman da “Biz, Şeyh Ebu Nasr (Kündüri) ı zat-ı alilerine gönderdik
(Naib; Abdü‟r-Rezzak‟ı kastediyor); fesadının kırılacağını, bize verdiği eziyetin kesileceğini, kendisinin
de kötü işlerden ve tuttuğu kötü yoldan dolayı canı korkusuna düştüğünü düşünerek, onu sağ bıraktık.
Ancak onun taşkınlığının ve fesadının daha da arttığını ve onun mazarratının yavaş yavaş bize
dokunduğunu görüyoruz. “Darü‟l-Hilafe” ileri gelenlerinin fikirleri ile devletimizin fikirleri, işlerin
yoluna girmesinin ondan kurtulmakta olduğunda birleşti. Hal böyle olunca (Kündüri) zincirle boğulup,
yedi gün (müddetle) kalenin kapısına asılsın.” Diyerek Kündüri‟nin ölüm emrini vermiĢtir. Köymen,
a.g.e., s. 170. 101
Kündüri bu konu da “Ben ne ayyar, ne de hırsızım ki boğulayım. Kılıç benim için daha rahattır. O
günahlarımı siler, zira kılıç ile öldürülen kimse şehid olur” dedi. Ġbnü‟l-Cevzi, a.g.e., 2014, s. 91. 102
A.K.S. Lambton, “Internal Structure Of The Saljuq Empire” Cambridge History Of Iran,1968, Vol.V,
s. 262.
20
kuyu kazarsa oraya önce kendisi düşer,”103
. Kündüri‟nin bu sözü 1092 yılında vuku
bulmuĢ ve Nizamü‟l-Mülk suikasta uğrayarak bir baĢkasının ellerinden ölümü tatmıĢtır,
bu konuyu ileride daha detaylı olarak ele alacağız.
Bu tarihten sonra devlet içerisindeki düzeni tekrar tesis eden Sultan Alparslan,
vezaret makamını Nizamü'l-Mülk‟e tevdi etmiĢtir. Nizamü'l-Mülk‟ün Alparslan
döneminde maaĢının yıllık 50 bin altın dinar olduğu ile ilgili bir ferman
bulunmaktadır104
. Kündüri‟nin öldürülmesiyle birlikte Nizamü'l-Mülk vezareti ele
geçirmiĢ ve tek güç olmuĢtur105
. Türk-Ġslam Tarihi ve bilhassa Selçuklu Tarihi
konusunda Nizamü'l-Mülk, ender rastlanır bir vezir olarak yerini almıĢtır106
. Görev
süresi içerisinde güçlü ve hızlı iĢleyen bir hükümet sistemi kurmakla kalmamıĢ dönemin
en güçlü ordusunu da oluĢturmuĢtur107
. Büyük Selçuklu vezirlerinin üçte birini
Nizamü'l-Mülk‟ün oğulları, torunları ve yeğenleri teĢkil etmiĢtir, sultanların Nizamü'l-
Mülk‟ün hatırasına hürmeten oğullarını vezarete tayin ettiklerine dair örnekler vardır 108
.
3. SULTAN ALPARSLAN’IN KAFKASYA SEFERĠ VE NĠZAMÜ’L-
MÜLK’ÜN ASKERĠ TECRÜBESĠ
Sultan‟ın uzun mücadeleler sonrasında tahtı ele geçirip yönetimde tek söz
hâkimi olduktan sonra batı sınırlarının güvenliğini arttırmak ve Kafkasya bölgesindeki
vasal devletleri tekrar kontrol altına almak için 1064 ġubat‟ında (h. Rebîülevvel 456)
ordusuyla birlikte Rey‟den harekete geçmiĢtir109
. Sultana bu seferinde oğlu MelikĢah ile
veziri Nizamü‟l-Mülk de eĢlik etmiĢtir.
Sultan Alparslan Merend110
Ģehrine geldiği vakit Rum bölgesine sürekli akınlar
yaparak onları bozguna uğratan Emir Tuğtekin ve beraberindeki askerleri ile tanıĢmıĢtır.
103
Ġbnü‟l-Esîr, a.g.e., C. X., s. 2.; Ravendi, Rahat-Üs-Sudur, (Çev. Ahmed AteĢ), TTK Basımevi, Ankara,
1999, s. 114.; Köymen, a.g.e., C. III., s. 171.; Mîrhând, a.g.e., s. 89. 104
Fermanda Ģöyle yazmaktadır: “... kullanımda olan altından 50 bin dinarı (pencâh-ı hezâr dinar ez-
zer-i rayicî) biz onun iktâsına ekledik ki, o bu parayı itaatinde olanların iaşesi ve onları tatmin etmek
için harcasın.” G.M. Kurpalidis, Büyük Selçuklu Devletinin İdari Sosyal ve Ekonomik Tarihi, (Çev.
Ġlyas KAMALOV) Ötüken NeĢriyat, Ġstanbul, 2007, s. 86. 105
Nizami-I-Arudi, Revised Translatıon Of The Chahar Maqala, (Çev. Edward G. Browne) London,
1921, Cambridge University Press, s. 104. 106
Ġsfahânî, Zubdat al-Nusra, (Çev. Kıvameddin Burslan), Irak ve Horasan Selçukluları Tarihi, Ankara,
TTK, 2016, s. 29. 107
V.M.Zaporozhets, The Seljuks, Hannover, 2012, s. 130. 108
Aydın Taneri, “Büyük Selçuklu Ġmparatorluğu‟nda Vezirlik”, TAD, 1967, C. V, S. 8, s. 94. Yine aynı
kaynakta “Sultan Berkyaruk “Nizamü'l-Mülk‟ün oğullarından birini vezarete getirmekle devlet işlerinin
yoluna gireceğini zanneder ve oğlu İzzü‟l Mülk vezir olarak atar.” Örneğini de görmekteyiz. 109
Turan, a.g.e. s. 110.; El-Hüseyni, a.g.e., s. 24. 110
Mukaddesî, a.g.e., s. 297.
21
Emir, Sultan‟a bölgeyi iyi tanıdığı için rehberlik etme sözü vererek hizmetine girmiĢ,
böylelikle sarp yollar ve geçitlerde ordu problem yaĢamadan ilerlemiĢtir111
.
Sultan Nahcivan112
Bölgesine ulaĢtığı vakit karargâhını kurmuĢ ve ordusunu iki
kola ayırarak; birinci kola bizzat kendisi kumandanlık etmiĢ, diğer kola ise oğlu
MelikĢah ile veziri Nizam‟ül-Mülk‟ü kumandan olarak atamıĢtır. Sultan‟ın Gürcü
memleketine doğru ilerlediği ve Ermeni prensliğini itaat altına aldığını bilmekteyiz.
Henüz 12 yaĢında yağız bir delikanlı olan MelikĢah, yanında ordu komutanı olarak hazır
bulunan Nizamü‟l-Mülk sayesinde birçok kale fethederek adından söz ettirmiĢtir.
3.1. Sürmari, Meryem-NiĢin ve Bazı Kalelerin Alınması
Nizamü-l‟Mülk ve MelikĢah “Sürmeli Çukuru” denilen Sürmari Kalesi‟ni
kuĢatarak, içindeki askerleri teslim olmaya zorlamıĢlardır. Akarsular ve bostanlarla
çevrili olan bu kalenin fethi çok uzun sürmemiĢtir. Fetihten sonra; MelikĢah kalenin
yıkılmasını emretmiĢtir, onu bu kararından vezir Nizamü-l‟Mülk; kalenin, muhkem ve
mevki olarak önemli olduğunu anlatarak vazgeçirmiĢtir113
. Kaleye Selçuklu askerleri
yerleĢtirilerek yeteri kadar erzak ve cephane stoku tamamlandıktan sonra Nahcivan
emirine verilmiĢtir114
. Bu kaleyle ilgili olarak; Türk göçleri tarihinde hatırası bulunan ve
Osmanlı tarihçileri tarafından Kayı Boyu‟nun bir müddet yaĢadığı rivayet edilir115
.
Sürmari Kalesinden sonraki hedef olarak Hristiyan âlemi için o dönemde önemli
bir merkez ve rahip ve keĢiĢlerin yaĢadığı kale olan; Meryem-NiĢin üzerine
yürümüĢlerdir. Bu kale ile ilgili olarak kaynaklarda, etrafının suyla (göl) kaplı olduğu
bunun için Nizamü‟l-Mülk‟ün taarruz kayıkları yaptırarak kuĢattığı rivayet edilir116
.
Kale surları kazmaları köreltecek kadar sert ve demir levhalar ile yekdiğerine
kenetlenmiĢ oldukça aĢılması zor bir engel niteliğindeydi117
. Gece gündüz sürekli
devam eden kuĢatma dolayısıyla MelikĢah bir ara ümitsizliğe düĢtüyse de vezir
kendisini teselli ederek cesaretlendirmiĢtir118
. BaĢarılı geçen kuĢatmanın ardından
111
El-Hüseyni, a.g.e. s. 25.; Özgüdenli, a.g.e., s. 140. 112
Kür nehrinin kuzeyinde, Erran‟ın doğusundaki önemli Ģehirlerdendir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ebü‟l
Fidâ, a.g.e., s. 318. 113
El-Hüseyni, a.g.e., s.