2
men! dar varan Mekke'yi terkedip önce ar- Hz. Peygamber ile birlikte Medi- ne'ye hicret etmeye mecbur Mücadele bununla Resulul- Medine döneminde ve seriyyelerin yönelik Hz. Peygam- ber ve müslümanlar ile mücade- leyi Bedir, Uhud, Hendek gazveleri ve Hu- deybiye gibi olaylarla 8 (630) Mekke'nin fethine kadar üst- lenen ve birçok kuman- olarak kan Ebu Süfyan ve çevresi Mekke fethi kabul böylece Mekke fethiyle ciddi engellerden biri ortadan kabilesinin Kusay Muharib b. Fihr , Haris b. Fihr, Amir b. Lüey, Adi b. Ka'b, Teym b. Mürre, Mah- zum, Sehm, Cumah, Esed ve Zühre kol- Kusay'dan sonra onun Abdümenat ve Abdüd- dar, dönemine kadar Ab- soyundan Muttalib, Nevfel ve (Ümeyye) sonra da temelde Beni ve Beni Ümeyye iki ana kolu n de- vam Beni Abdülmuttalib'in dört (Abbas, Ebu Tali b; Haris, Eb u Le heb) nisbet edilen Ab- b asiler, Talibiler, Harisiler ve Lehebi- ler'den ediyordu. Bunlar da Hz . Ali'ye nisbetle Aleviler, Ca' fer b. Ebu Ta- lib'e nisbetle Ca'ferller gibi alt kol- Iara Abdülmuttalib 'in ve Resul-i Ekrem'in Abdul- soyu ise Resul-i Ekrem'in Hz. yoluyla .devam Hz. Pey- gamber'in soyunu devam ettirdikleri için Hz. soyundan gelen Haseniler ve Hz. Hüseyin'in soyundan gelen Hüseyniler (seyyidler) müslümanlar ara- daha fazla iti- bar Tarih boyunca Beni Ha- birçok devlet (b k. (Beni HA- Mekke fethine kadar müslü- man olmamakta direnen ise Süfyanller ve Mervaniler olmak üzere iki anakola Muaviye b. Ebu Süf- yan Emeviler ve b. Abdülmelik'in Abdurrahman b. Muaviye Endülüs Emevi Devleti'ni Hz . Peygamber'in hadis hilafetin ait dair rivayetlerin yer (Bu- 444 har!, 2; Müsli m, "imare", 4, 8-9) ve itibaren uzun süre temsil edilmesi gibi sebeplerle devlet olup ve- ya bunun dini-hukuki' bir zorunluluk mu yoksa o dönem için siyasi bir gereklilik mi konusu (b k. HiLAFET; iMAMET). veya nisbesiyle kabilesi da Mekke'de ve ilimlerinin birçok alim (Sem'anl, X, 94-97, 120- 123) . kabilesine tarih, ensab ve taba- kat yer gibi bu kabileyle ilgili müstakil eserler de kaleme Bunlar bir gü- nümüze olan Müerric es-Sedu- sl'nin Ija1,f minnesebi b. Muhammed ei-Kelbl'nin Büyu- ve El)siibü Heysem b. Adi'nin Ali b. Mu- hammed ei-Medainl'nin Nesebi ve M us' ab b. Abdul- lah ez-Zübeyrl'nin Nese bi K u- Habib el -M ü- n emmals fi Zübeyr b. Cemhere n ese bi ve A]].- ve Muvaffakuddin Ku- dame ei-Makdisl'nin fi eserleri zikre- dilebilir. : Buhar!, 2; Müslim, 4, 9; Müerric es-Sedüs!, Kitabü f:fa.?f min nesebi Se lahaddin ei-M üneccid). Beyrut 1396/ 1976 , s. 3, 12, 25, 30, 61, 73; ibnü'I-Kel- b!, Cemhere (Nac!). s. 22 - 37 , 58,60 , 61 , 63, 105 ; el-Megazi, ll , 440,571,780, 873; ibn es -Sire 2 , 94-97, 105-110, 117, 123-151 ,186,192, 199 ,263,289, 315; ll , 606; ibn Sa 'd, I, 20 , 66-88; ibn Hab!b, tür. yer. ; Mus'ab b. Abdullah ez- Zübeyr!, Kitabü Nesebi E. Levi - Provençal). Kahire 1953, tür. ye r. ; Ezrakl. Al]ba· ru Mekke (Melhas). tür. yer.; Belazür!. Ensab, 1, 38-64,67, 78,87,91 ,99, 125,130, 13 3,229; Ya'küb!, Tari /] , 223, 233, 238 -253 ; Taber!, Tari/] (Ebü 'I-Fazl). ll , 239-265; el-En- sa b, X, 94 -97 , 120-1 23 ; Nüveyr!, Nihiiyetü 'l· ereb, ll, 352-362; Cevad Ali, IV, 18- 90; W. Montgomery Watt, Hz. Muhammed Mek· ke 'de (tre. M. Ram i Ayas - Azmi Yüksel). Ankara 1986, s. 11-39; a.mlf .. "J<:ur ayffi", EJ2 V, 434-435; Hüseyin Münis, Tari/] u Cid· de 1408/1988; Ham!dullah, isl am Peygamberi 31-35 , 51-55, 2 17- 283; irfan Aycan. Saltanata Giden Yolda Muau iy e b. Ebi Süfyan, Ankara 1990, s. 26-44; V. Sehhab, Beyrut 1992, s. 201-231,285,299,321,355, 380; Mustafa Fayda , A ll ah Halid b. Ve· li d, istanbul 1992 , s. 25 -37; a.mlf .. "E n sab", Di A, Xl, 246 -248 ; Ed!b Ali Selame, If Riyad 14 14 /1994; Ankara 1997, s. 33-1 04 ; Mustafa S. Ca hiliye 'den Emeuiler'in Sonuna Kadar Haremeyn (doktora tezi. 999) . Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 19- 3 1, 36-39, 56,95-1 02; M. J. Kister, "Mecca and Tam im (As pec ts of th eir Relations)", JESHO, VIII 1 965). s. 113-163; Ahmed ibra him I5ablletü'l-'Arab ", Mece ll eKülliy- yeti'l-adab ue't·terbiye, 1, Küveyt 1972 , s. 101- 134; M . Said ilk Kav miyetç ili k: Hilafetin AÜiFD, XXI II 1 1978). s. 12 1-213; Ahmetönkal . la il gi li Eserler", Selç uk Üni versitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi, IV, Konya 1991, s. 55-72; H. Lammen s, iA,VI, 1014-1019; Hüse- yin Algül , "Hilfü'l -Mutayyebln", DlA, XVIII, 32- 33 . liJ CAsiM ö),_,) Kerim'in yüz suresi. L Mekke döneminde nazil Dört ayet olup ..s ' ...; ' .;:.. harfleridir. Sürede kabilesinden için bu Li -ilafi olarak da Kerim'de sadece suresine illet ve sebep gösterme (ta'ITI) olan lam harfiyle Sürenin ilk ayetinde kabilesine lutuflarda kabile imana davet edilmekte- dir. suresi konu ve anlam dan bir önceki F'll suresinin gibi- dir. F'll suresinde Ebrehe or- dusunun bu sürede verilen nimetler, güven ve refah dile getirilmek- tedir. ilgi sebebiyle bu iki surenin tek su re söyleyenler bulunmakla birlikte bu de- Surede yer Hz . Peygamber'in ve ilk müslü- bu kabileye mensup Kabe'nin Kabeve hac yönetimi, su ve yemek gibi hizmetlerin yine bu kabile yerine Sürenin yaz ve ifade edilir (ayet l-2). ayette yer alan "llat" kelimesi sözlükte ahid, ve ülfet" gibi anlamlara gelir. ismine izafe edilen kelime surede iki defa geçmektedir. Kelimenin dostluk dikkate bura- da hem kendi içindeki güven ve hem de topluluklar-

TDV DIA - .:: İslâm Ansiklopedisi ::. ·  · 2014-01-18Sülüs-nesih hattıyla vazılan Kureyş süresi la aralarındaki dostluğa dikkat çekildiği anlaşılır. Tefsirlerde,

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: TDV DIA - .:: İslâm Ansiklopedisi ::. ·  · 2014-01-18Sülüs-nesih hattıyla vazılan Kureyş süresi la aralarındaki dostluğa dikkat çekildiği anlaşılır. Tefsirlerde,

KUREYŞ men! Kureyş)

dar varan düşmanlıkları müslümanları Mekke'yi terkedip önce Habeşistan'a, ar­dından Hz. Peygamber ile birlikte Medi­ne'ye hicret etmeye mecbur bırakmıştı. Mücadele bununla bitmemiş, Resulul­lah 'ın Medine döneminde yaptığı savaş­ların ve gönderdiği seriyyelerin birçoğu Kureyş'e yönelik olmuştur. Hz. Peygam­ber ve müslümanlar Kureyş ile mücade­leyi Bedir, Uhud, Hendek gazveleri ve Hu­deybiye Antiaşması gibi başlıca olaylarla 8 (630) yılında Mekke'nin fethine kadar sürdürmüşlerdir. Kureyş'in liderliğini üst­lenen ve birçok savaşta Kureyş'in kuman­danı olarak müslümanların karşısına çı­kan Ebu Süfyan ve çevresi Mekke fethi sırasında İslamiyet'i kabul etmiş , böylece Mekke fethiyle İslam'ın yayılmasındaki ciddi engellerden biri ortadan kalkmış­tır.

Kureyş kabilesinin Kusay zamanında Muharib b. Fihr, Haris b. Fihr, Amir b. Lüey, Adi b. Ka'b , Teym b. Mürre, Mah­zum, Sehm, Cumah , Esed ve Zühre kol­Iarına ayrılmış olduğu, Kusay'dan sonra onun oğullarından Abdümenat ve Abdüd­dar, ardından İslam dönemine kadar Ab­dümenafın soyundan Haşim , Muttalib, Nevfel ve Abdüşems (Ümeyye) kollarının, İs lam'dan sonra da temelde Beni Haşim ve Beni Ümeyye şeklinde iki ana kolu n de­vam ettiği anlaşılmaktadır. Beni Haşim, Abdülmuttalib'in dört oğluna (Abbas, Ebu Tali b; Haris, Ebu Le h eb) nisbet edilen Ab­b asiler, Talibiler, Harisiler ve Lehebi­ler'den teşekkül ediyordu. Bunlar da Hz. Ali'ye nisbetle Aleviler, Ca'fer b. Ebu Ta­lib'e nisbetle Ca'ferller gibi çeşitli alt kol­Iara ayrılmıştır. Abdülmuttalib 'in diğer oğlu ve Resul-i Ekrem'in babası Abdul­lah'ın soyu ise Resul-i Ekrem'in kızı Hz. Fatıma yoluyla .devam etmiştir. Hz. Pey­gamber'in soyunu devam ettirdikleri için Hz. Hasan'ın soyundan gelen Haseniler (şerifler) ve Hz. Hüseyin'in soyundan gelen Hüseyniler (seyyidler) müslümanlar ara­sında diğer Haşimller'den daha fazla iti­bar görmüştür. Tarih boyunca Beni Ha­şim mensupları tarafından birçok devlet kurulmuştur (b k. HAŞiM (Beni Haşim) ; HA­ŞiMILER). Mekke fethine kadar müslü­man olmamakta direnen Ümeyyeoğulları ise Süfyanller ve Mervaniler olmak üzere iki anakola ayrılmış , Muaviye b. Ebu Süf­yan Emeviler ve Hişam b. Abdülmelik'in torunlarından Abdurrahman b. Muaviye Endülüs Emevi Devleti'ni kurmuştur.

Hz. Peygamber'in Kureyşli olması, bazı hadis kaynaklarında hilafetin Kureyş'e ait olduğuna dair rivayetlerin yer alması (Bu-

444

har!, "AJ:ıkam", 2; Müslim, "imare", 4, 8-9) ve başlangıçtan itibaren halifeliğin uzun süre Kureyş mensupları tarafından temsil edilmesi gibi sebeplerle devlet başkanının Kureyşli olmasının şart olup olmadığı ve­ya bunun dini-hukuki' bir zorunluluk mu yoksa o dönem için siyasi bir gereklilik mi olduğu konusu tartışılmıştır (b k. HiLAFET; iMAMET). Kureşi veya Kureyşi nisbesiyle anılan Kureyş kabilesi mensupları arasın­da Mekke'de ve diğer İslam şehirlerinde İslam ilimlerinin çeşitli dallarında meşhur olmuş birçok alim yetişmiştir (Sem 'anl, X, 94-97, 120- 123) .

Kureyş kabilesine tarih, ensab ve taba­kat kitaplarında geniş yer verildiği gibi bu kabileyle ilgili müstakil eserler de kaleme alınmıştır. Bunlar arasında bir kısmı gü­nümüze u laşmış olan Müerric es-Sedu­sl'nin Kitfıbü Ija1,f minnesebi Kureyş, Hişam b. Muhammed ei-Kelbl'nin Büyu­tfıtü Kureyş ve El)siibü Kureyş, Heysem b. Adi'nin Büyutfıtü Kureyş, Ali b. Mu­hammed ei-Medainl'nin Kitfıbü Nesebi Kureyş ve a]].bfıruh fı, M us' ab b. Abdul­lah ez-Zübeyrl'nin Kitfıbü Nesebi K u­reyş, İbn Habib ei - Bağdadl'nin el -Mü­n emmals fi a]].bfıri Kureyş, Zübeyr b. Bekkar'ın Cemhere tü n esebi Kureyş ve a]].bfıruhfı, İbn Ebü'd-Dünya'nın A]].­bfıru Kureyş ve Muvaffakuddin İbn Ku­dame ei-Makdisl'nin Kitfıbü't-Tebyin fi ensfıbi 'l-Kureşiyyin adlı eserleri zikre­dilebilir.

BİBLİYOGRAFYA :

Buhar!, "Al;ıldm", 2; Müslim, "İmare", 4 , 8· 9; Müerric es-Sedüs!, Kitabü f:fa.?f min nesebi J<:ureyş(n ş r. Se lahaddin ei-Müneccid). Beyrut 1396/1976, s. 3, 12, 25, 30, 61, 73; ibnü'I-Kel­b! , Cemhere (Nac!). s. 22 -37 , 58,60 , 61 , 63, 105 ; Vakıd!, el-Megazi, ll , 440,571,780, 873; ibn H işam, es-Sire2, ı , 94-97, 105-110, 117, 123- 151 ,186,192, 199,263,289, 315; ll , 606; ibn Sa 'd, et·Taba~at, I, 20 , 66-88; ibn Hab!b, el-Münemma~, tür. yer. ; Mus'ab b. Abdullah ez­Zübeyr!, Kitabü Nesebi J<:ureyş (nşr. E. Levi ­Provençal). Kahire 1953, tür. ye r. ; Ezrakl. Al]ba· ru Mekke (Melhas). tür. yer.; Belazür!. Ensab, 1, 38-64,67, 78,87,91 ,99, 125,130, 133,229; Ya'küb!, Tari/] , ı , 223, 233, 238 -253; Taber!, Tari/] (Ebü'I-Fazl). ll , 239-265; Sem'anı. el-En­sab, X, 94-97 , 120-1 23 ; Nüveyr!, Nihiiyetü ' l· ereb, ll , 352-362; Cevad Ali, el-Mufaşşa l, IV, 18-90; W. Montgomery Watt, Hz. Muhammed Mek· ke 'de (tre. M. Ram i Ayas - Azmi Yükse l). Ankara 1986, s. 11-39; a.mlf .. "J<:urayffi", EJ2 (İng .). V, 434-435; Hüseyin Münis, Tari/] u J<:ureyş, Cid· de 1408/1988; Ham!dullah, islam Peygamberi (Tuğ) , l , 31-35, 51-55, 2 17-283; irfan Aycan. Saltanata Giden Yolda Muau iye b. Ebi Süfyan, Ankara 1990, s. 26-44; V. Sehhab, İla{ü J<:ureyş, Beyrut 1992, s. 201-231,285,299,321,355, 380; Mustafa Fayda, A llah 'ın Kılıcı Halid b. Ve· li d, istanbul 1992, s. 25 -37; a.mlf .. "Ensab", DiA , Xl, 246-248; Avatıf Ed!b Ali Selame, If u·

reyş ~able 'l-islam, Riyad 14 14/1994; İbrahim Sarıçam, Emeui·Haşimi ilişkileri, Ankara 1997, s. 33-1 04; Mustafa S. Küçükaşcı, Cahiliye 'den Emeuiler'in Sonuna Kadar Haremeyn (doktora tezi. ı 999) . MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü , s. 19-3 1, 36-39, 56,95-1 02; M. J . Kister, "Mecca and Tam im (Aspects of thei r Rela t ions)", JESHO, VIII 1 ı 965). s. 113-163; Ahmed ibrahim eş-Şerif. "!5ureyş : I5ablletü'l-'Arab " , Mecelletü Külliy­yeti'l-adab ue't·terbiye, 1, Küveyt 1972, s. 101-134; M. Said Hatiboğlu, " İslam 'da ilk S iyası Kavmiyetç ilik: Hilafetin Kureyşliliği", AÜiFD, XXIII 1 1978). s. 12 1-213; Ahmetönkal . "Eıi.sab ' ­la ilgi li Eserler" , Selçuk Ünivers i tesi ilahiyat Fakültesi Dergisi, IV, Konya 1991, s. 55-72; H. Lammens, "Kureyş", iA,VI, 1014-1019; Hüse­yin Algül , "Hilfü'l-Mutayyebln", DlA, XVIII, 32-33 . liJ CAsiM Avcı

KUREYŞ SÜRESİ ( ~} ö),_,)

Kur'an-ı Kerim' in yüz altıncı suresi. L ~

Mekke döneminde nazil olmuştur. Dört ayet olup fasılası ..s ' ...; ' .;:.. harfleridir. Sürede Kureyş kabilesinden bahsedildiği için bu adı almıştır. Li -ilafi Kureyş olarak da adlandırılır. Kur'an-ı Kerim 'de sadece Kureyş suresine illet ve sebep gösterme (ta'ITI) edatı olan lam harfiyle başlanmak­tadır. Sürenin ilk ayetinde Allah'ın Kureyş kabilesine lutuflarda bulunduğu hatırla­tılarak kabile imana davet edilmekte­dir.

Kureyş suresi konu ve anlam bakımın­dan bir önceki F'll suresinin devamı gibi­dir. F'll suresinde Kureyşliler'in Ebrehe or­dusunun saldırısından nasıl korunduğu anlatılırken bu sürede Kureyş'e verilen nimetler, güven ve refah dile getirilmek­tedir. Aralarındaki yakın ilgi sebebiyle bu iki surenin tek su re olduğunu söyleyenler bulunmakla birlikte bu görüş doğru de­ğildir. Surede Kureyş adına yer verilmiş olması , Hz. Peygamber'in ve ilk müslü­manların bu kabileye mensup olmalarının yanı sıra Kabe'nin bakımı , Kabeve hac işlerinin yönetimi, hacılara su ve yemek dağıtımı gibi hizmetlerin yine bu kabile tarafından yerine getirilmiş olmasıyla bağlantılıdır.

Sürenin başında Allah ' ın Kureyşliler'i

yaz ve kış yolculuklarına alıştırdığı ifade edilir (ayet l -2) . İlk ayette yer alan "llat" kelimesi sözlükte "alıştırma, ısındırma ;

ahid, antlaşma ve ülfet" gibi anlamlara gelir. Kureyş ismine izafe edilen kelime surede iki defa geçmektedir. Kelimenin dostluk anlamı dikkate alındığında bura­da hem Kureyş'in kendi içindeki güven ve kaynaşmaya hem de komşu topluluklar-

Page 2: TDV DIA - .:: İslâm Ansiklopedisi ::. ·  · 2014-01-18Sülüs-nesih hattıyla vazılan Kureyş süresi la aralarındaki dostluğa dikkat çekildiği anlaşılır. Tefsirlerde,

Sülüs- nesih hatt ıy la vaz ıl a n Kureyş süresi

la aralarındaki dostluğa dikkat çekildiği anlaşılır. Tefsirlerde, bu ayetlerde sözü edilen yolculuklarla Kureyşliler'in yaz mevsiminde Suriye bölgesine, kış mevsi­minde Yemen taraflarına ticaret amacıy­la düzenledikleri seyahatlere işaret ettiği belirtilmektedir. Kureyşliler bu ticari se­ferler sayesinde bir yandan ekonomik du­rumlarını düzeltiyor, diğer yandan da çe­şitli medeniyet ve kültürleri tanıma im­kanı buluyorlardı.

Kureyş suresinde daha sonra Allah'ın Kureyşliler'i doyurup açlıktan kurtardığı ve korkudan emin kıldığı vurgulanarak bu nimetlerden dolayı Allah'a ibadet etme­leri emredilir (ayet 3-4) . Kaynaklarda. Al­lah'ın Kureyş' i korkudan emin kılmasının ,

hem ikamet ettikleri Mekke ve civarında hem de bu bölge dışına yaptıkları yolcu­luklarda emniyet içerisinde olmaları veya Fil Vak'ası'nda Ebrehe ordusunun mağ­IOp edilerek güvenliklerinin sağlanması ile gerçekleştiği nakledilmektedir (Fahred­din er-Razi, XXXII , ı 09 ). Diğer taraftan ay­nı ayette işaret edilen açlıktan kurtarma­nın ise Mekke ve çevresinin tarıma elve­rişsiz bir bölge iken Hz. ibrahim'in duası (ibrahlm ı 4/ 37 ) ve Kabe'nin kutsallığı sa­yesinde Kureyş'in bolluk içerisinde yaşa­masını veya yine bu dua sayesinde o böl­gede meydana gelmesi muhtemel açlık­tan yaz ve kış dönemlerindeki ticari se­ferler sayesinde korunmalarını ifade et­tiği belirtilir. Surede "bu ev" (Kabe) tabi­rinden sonra Allah'ın verdiği nimetierin hatıriatılması Kureyş'in sahip olduğu say­gınlığa ve nimetiere Ka be sayesinde ulaş­tığını ima eder. Kureyş sOresinin mesajı genel olarak ihsan edilen nimetiere layık olmaya ve yalnızca Allah'a kulluk etmeye yöneliktir.

Surenin faziletiyle ilgili olarak Hz. Pey­gamber'den nakledilen . Allah'ın Kureyş hakkında sure indirmesinin başka hiçbir topluluğa nasip olmayan ilahi bir lutuf ol-

d uğu (Aiusl. XXX. 238) ve Kureyş suresini okuyan kimseye on sevap verileceği şek­lindeki rivayetler zayıf kabul edilmiştir (Makd isl, lll . 1626; Muhammed et -Trab­lusT. ı . 1057) .

BİBLİYOGRAFYA :

Taber1. Gımi'u ' /-bey an, XXX, 197 -200; Va­hi di. Esbab ü 'n-nüzü l , Kahi re 1379/ 1959, s. 259 -260; Makdis1, l,al].irelü 'l- f:ıuffa? (n ş r. Ab­durrahma n b. Abdülcebbar ei-F iryeval} , Ri yad 141 6/1996, lll , 1626; Zemahşe r1 . e l-Keşşa{

(Beyrut). IV, 287-288; Fahreddin er-Raz1. Me{a­ti/:ı u '1-gay b, XXXII, 103 -11 O; Muhammed et­Trablu s1. e l-Keşfü '/-ilah i 'a n şedidi 'z-za'f ue'l­meuzü' ue'l-uahi (nşr. M. Mahmud Ahmed Bek­kar). Mekke 1408, ı , 1057; Aıus1. Rüf:ıu 'l-me'a­ni, XXX, 238-241 ; Elmalılı. Hak Din i, IX, 6147-6 161; Mevd0d1, Tefhimü '1-Ku r 'an (t re. Muham­med Han Kaya n1v.dğ r. ). istanbul1988, VII , 247-25 0; Ahmed Abdurrahman i sa. "Min delalati sOreti ]\ureyş", Mecelletü Kü lliyy eti'l-'ulümi' l­ictima'iyye, I, Riyad 1977 , s. 93 - 126; Emin I ş ık .

"Kureyş SOres i üzerine Bir Tefsir Denemesi ", MÜiFD, sy. 3( 1985). s. 9-14 ; Salim Rashid , "Su ­rah Quraysh " , Th e A merican Journa l of /sla­micSocial Science,V/ 1, Hernden 1988, s. 129-134. r;;;:ı

LIJiiil K AM iL YAŞAROG LU

1

L

1

L

KURRA (bk. KIRAAT).

KURRA ( ~ı;.ı ı)

Çok Kur'an okuyan anlamına gelen ve farklı bağlamlarda kullanılan

bir terim.

-,

_j

-,

_j

Sözlükte "okuyucu: abid ve zahid" ma­nalarındaki kari kelimesinin çağulu olan kurra islamiyet'in ilk devirlerinden itiba­ren değişik grupları ifade etmiştir. Buha­rl'nin "Peygamber'in kurrası " başlığıyla

kaydettiği bölümde ResQiullah'ın kendi­lerinden Kur'an öğrenilmesini tavsiye et­tiği Abdullah b. Mes'Od. Salim Mevla Ebu Huzeyfe, Muaz b. Cebel ve Übey b. Ka'b'­dan kur ra diye bahsetmesi ( "Feza'ilü'l-1\uran", 8). Yername savaşından sonra Hz. ömer'in Ebu Bekir'e gelerek savaşlar yüzünden kurradan hayatta hiç kimsenin kalmaması tehlikesinin bulunduğunu söyleyip Kur'an 'ın cemedilmesini istemesi (Müsned, I, 3; BuharT, "Tefslr" , 9/ 18. 20. "Feza'ilü'l-1\ur'an", 3) örneklerinde keli­me "Kur'an kıraati konusunda uzman kişiler " anlamında kullanılmıştır. Hz. Ömer' in, meclislerinde hazır bulunan genç ve yaşlı kurra ile istişare ettiğini belirten rivayette ise (BuharT, 'Tefslr" , 7/ 5, " İ'tişam", 2. 28) kurradan kastedilenin ilim sahibi kişiler olduğu söylenebilir.

KUR RA

Enes b. Malik, Hz. Peygamber tarafın­dan Amir b. Sa'saa kabilesine gönderilen ve Bi'rimaüne'de şehid edilen ensardan yetmiş kişilik bir gruptan bahseder ve gündüzleri odun toplayan. geceleri na­mazla geçiren bu kişileri kurra diye adlan­dırdıklarını belirtir (BuharT, "Cihad", 184, "Mesacid", 302. "Vi tir" , 7) . Bunların kıraat alanında uzmanlaşmış veya ilim ehli ki ­şiler olmayıp ibadet maksadıyla çokça Kur 'an okuyan , namaz kılan , ayrıca ken­dilerine verilen görevleri yerine getiren sorumlu kişiler olduğu anlaşılmaktadır.

Daha sonraki dönemlerde abid ve zahid kimseler olan sufilerin de kurra diye anıl­ması muhtemelen buradan kaynaklan­maktadır (Gazza !T, s. 130; Takı yyüddin ibn Teymiyye, s. 36). Nitekim ümmetin müna­fıklarının çoğunu kurraların teşkil ettiği

(Müsn ed , ll , 17 5; l V, 15 ı) ve kurradan uzak durulması gerektiği (Süleml, s. ll; Şa ' ranT , I, 58) şeklindeki nakillerde kaste­dilenlerin dinin ölçülerinden uzaklaşmış sufiler olduğu anlaşılmaktadır.

Siyasi fırkalardan bahseden kaynaklar­da bu adla anılan bir zümreden açıkça söz edilmernekle birlikte ilk dönemdeki siyasi faaliyetler incelenirken bu devirde Kur­' an'ın zahiri hükümlerine bağlı, katı dini anlayışiara ve belli siyasi telakkilere sahip bir grubun mevcut bulunduğu görülmek­tedir. Bazı modern araştırmalarda bu grubun, ridde savaşlarında dinden dönen­lere karşı pervasızca davranan, Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvam'la olan mücadelesinde Hz. Ali'nin yanında yer alan. Sıffin 'de Hakem Vak'ası'na kadar devam eden süreçte ısrarla Hz. Ali'yi des­tekleyen bir zümre olduğu ve bunların birçok farklı temayülü bünyesinde topla­yan Hariciler içerisinde yer aldığı belirtil­mektedir ( Ef21 ing. ı. V, 499) Nitekim Hz. Ali'nin ölümünden sonra Irak'tan Medi­ne'ye dönen ve Hz. Aişe'ye gelişmeler hakkında bilgi veren Abdullah b. Şeddad ,

Hz. Ali ve Muaviye b. Ebu Süfyan arasın­da yazışmalar yapılıp seçilen hakemierin hükümlerini açıkladıklarında kurra ola­rak bilinenlerden 8000 kişinin Hz. Ali 'ye karşı çıkarak Harura'ya çekildiğini. ara­larından sadece bir kişiyi kabul edeceğini belirtmesine rağmen kurranın Hz. Ali'­nin evini daldurduğunu belirtir (Müsned, ı . 86) Habtb b. Ebu Sabit de Hakem Vak­' ası'nın ardından tartışmak için ellerinde silahlarıyla Hz. Ali'ye gelen kişileri kurra diye adlandırdıklarını bildirir (a. g .e. , lll. 486 ) ilk rivayetten hareketle kurranın. Hakem Vak'ası'ndan sonra Hz. Ali'ye mu­halefet ederek sayıları binlere ulaşan yeni

445