36
Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. SAYI 11 TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2018

TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2018 - globelink-unimar.com · 3 Değerli Argemonia Okuyucuları, Üçüncü yılını geride bırakmaya hazırlanan Argemonia on birinci sayısıyla, bir kez

  • Upload
    dangnhu

  • View
    218

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Globel ink Ünimar Loj ist ik A.Ş. adına hazır lanmıştır .SAYI 11

T E M M U Z - A Ğ U S T O S - E Y L Ü L 2 0 1 8

A R G E M O N I A2

VİZYONUMUZ DEĞERLERİMİZ

MİSYONUMUZ

Uluslararası taşımacılık ve lojistik sektöründe, koşulsuz müşteri memnuniyeti ile sürekli kendini geliştiren, çevreye duyarlı, özgün, güvenilir çözüm ortağı olmak.

Bütünlük: Etik ilkelere uyum, güvenilirliğimizin en temel unsurunu oluşturur. Yaptığımız işe, müşterilerimize ve birbirimize karşı saygı ve güven bütünlüğümüzü sağlar.

Çözüm Odaklılık: Müşterimizin ihtiyaçlarına en uygun çözümü zamana karşı yarışarak sunarız.Esneklik ve Yaratıcılık: Problemleri çözerken inisiyatif alır, sonuca en kolay yoldan gitmeye çalışırız.

Gelişim Odaklılık: Global gelişmeler ve sektörün dinamiklerine karşı sürekli kendimizi daha da iyiye doğru geliştiririz.

Çalışana Değer: Kurumsal başarımızın özünde çalışanlarımızın gayreti ve başarısı yatar.

Globelink Ünimar olarak sunduğumuz entegre lojistik hizmetlerimizle, müşterilerimizin küresel ticaret faaliyetlerinde en kritik çözüm ortağıyız. Müşteri memnuniyeti için sürekli süreçlerini iyileştiren, toplam kaliteyi ön planda tutan, yaratıcı çözüm önerileriyle inisiyatif kullanabilen genç ve dinamik çalışanlarıyla sektörün önde gelen ve güvenilir markasıyız.

3

Değerli Argemonia Okuyucuları,

Üçüncü yılını geride bırakmaya hazırlanan Argemonia on birinci sayısıyla, bir kez daha siz değerli okuyucularının karşısında... Sıcak yaz günleri içimizi ısıtırken, her birimiz deniz-kum-güneş hayalleri kurarken, Argemonia ekibi de, sizleri heyecanlandıracağına inandığımız yepyeni konuları derledi renkli tasarımlarıyla süsledi.

Hemen hemen her sektörün hatta gündelik hayatımızın sıkıntısı haline gelen dövizdeki kur artışının lojistik sektörüne yaptığı olumlu-olumsuz etkileri araştırdığımız makalemizi Argemonia’nın ilk sayfalarında okuyabilirsiniz. Seyahat köşelerimizde sizleri Mayalar’ın kayıp şehri Tikal’e ve Türkiye’nin en özel köylerinden biri olan Bademler’e davet ediyoruz.

Kapak konumuz ise vücudumuzun gizli kahramanı Epifiz Bezi. Asırlardan beri sırrı tam olarak çözülemeyen bedenimizde bulunan ve “ruhun oturduğu koltuk” olarak adlandırılan epifiz bezini ve etkilerini derlediğimiz haberimizi keyifle okuyacağınızı ümit ediyoruz. Röportaj köşemizin konuğu ise genç bir kadın girişimci; Ayfer Aktaş. Kendi emeğiyle kurduğu atölyesinde Moschidae markası ile ürettiği parfümlerinin hikayesi, hepimize ilham verecek. İz bırakanlar köşemizde ise başarıları ile hepimizi gururlandıran, kazandığı ödülü “yalnız ve güzel ülkesine” armağan ederek bizleri duygulandıran dünyaca ünlü yönetmenimiz Nuri Bilge Ceylan.

Dünyanın en eski zanaatlarından biri olan dokumacılık, iş hayatında duygusal zekanın yeri ve etkileri, uzak ülkelerin rengarenk meyveleri, gökyüzünde yapılan dansın adı paraşüt, Katar pazarının yatırımcılara sunduğu fırsatlar, Globelink Ünimar’dan kısa haberler ve soğuk zincir lojistiğinin bilinmeyen yönleri de yine Argemonia’nın on birinci sayısında sizleri bekleyen konular arasında...

Renkli, eğlenceli, keyfi ve keşfi bol bir sayı daha sizleri bekliyor. Haydi alın elinize kahvenizi, yaslanın arkanıza ve küçük bir mola verip başlayın Argemonia’yı okumaya. Eminiz çok keyif alacaksınız... Bir sonraki sayımızda yeniden görüşmek üzere.

Saygılarımla,

Nemra YıldırımArgemonia Yayın Yönetmeni

EDİTÖRDEN

Argemonia 3 aylık Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. yayınıdır.

Yıl 3 / Sayı 11 / Temmuz-Ağustos-Eylül 2018

İmtiyaz Sahibi Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına Cihan Yusufi

Sorumlu Müdür ve Yayın YönetmeniNemra Yıldırım

Yayın KuruluCihan Yusufi, Uğurhan KiçkiFatih Baş, Selçuk Uray, Nemra Yıldırım

TasarımMuhteviyat AjansNilgün İşcan0533 457 75 00

BasımOrkide Matbaacılıkwww.orkidematbaasi.com

AdresSaray Mah. Dr. Adnan Büyükdeniz Cad.Akkom Ofis Park 2, 2 Blok 34768(Cessas Plaza) No: 4 K: 18 Ümraniye - İstanbul / TürkiyeTel : +90 (216) 651 93 93 (pbx)Fax : +90 (216) 651 47 70E-posta : [email protected] : www.globelink-unimar.com

Globelink Ünimar, Argemonia’yı, müşterilerine hizmet vermek ve müşterileri ile iletişim kurmak amacıyla, ücretsiz olarak, senede 4 defa yayınlamaktadır. Tüm hakları saklıdır. Globelink Ünimar’ın kurumsal kimliğini taşıyan yazı ve fotoğraflar, yayıncının izni olmadan kullanılamaz.

Globel ink Ünimar Loj ist ik A.Ş. adına hazır lanmıştır .SAYI 11

T E M M U Z - A Ğ U S T O S - E Y L Ü L 2 0 1 8

A R G E M O N I A4

İÇİNDEKİLER06

2608

2812

3220

1416

34

2410

30

MAKALE Döviz Kurundaki Dalgalanmaların Lojistik Sektörüne Etkileri

SEKTÖRDEN Tüm Yönleriyle Soğuk Zincir Lojistiği

UZAK ÜLKELERİN RENGARENK MEYVELERİ

İZ BIRAKANLAR Nuri Bilge Ceylan

TİKAL Mayaların Kayıp Şehri

İŞ’TE YAŞAM İş Yaşamında Duygusal Zekanın Önemi

PARAŞÜT Adrenalin Tutkunlarının Gökyüzüyle Dansı

22 KAPAK KONUSU Epifiz Bezi

BADEMLER Ezber Bozan “Ütopik” Bir Ege Köyü

RÖPORTAJ Parfümün Dansı

DOKUMACILIK

KATAR PAZARI

ETKİNLİKLERİMİZ

KÜLTÜR-SANAT KÖŞESİ

12

10

5

28

2030

32

22 24

A R G E M O N I A6

DÖVİZ KURUNDAKİ DALGALANMALARIN LOJİSTİK SEKTÖRÜNE ETKİLERİ

MAK

ALE

Yükselen dolar kuru, birçok sektörü olduğu gibi lojistik sektörünü de derinden etkiliyor. Petrol fiyatlarındaki düzenlemelerle birlikte yakıt maliyetleri büyük ölçüde artan sektör, ikinci darbeyi de kur dalgalanmasından alıyor.

Başta akaryakıt olmak üzere maliyetlerinin çok önemli kısmının döviz cinsinden ya da dövize endeksli olması sebebiyle, kurdaki artış lojistik sektörünü bire bir etkiliyor. Bu durum lojistik hizmet veren firmaların navlunda zam yapmasına sebebiyet verirken, artan lojistik maliyetler ise ithalat ve ihracat yapan firmaları oldukça yakından ilgilendiriyor.

Uluslararası taşımalarda lojistik firmalarının gelirleri her ne kadar yabancı para cinsinden olsa da yabancı para birimleri ve TL paritesindeki değişimler ne yazık ki sektörün aleyhinde seyrediyor. Paritelerdeki ani değişim nedeniyle hem taşınan yük miktarı azalıyor hem de gidiş-dönüş yük dengesi bozuluyor. Bu durum, mevcut lojistik kapasitenin verimsiz kullanılmasına neden olduğu için lojistik firmalarının kârları da otomatik olarak azalıyor. Bu olumsuzlukların devam etmesi durumunda küçük ve orta ölçekli birçok şirketin faaliyetlerini sürdürmekte zorlanması, büyük kurumsal firmaların ise rekabetin daha az olduğu niş hizmetlere odaklanması olası.

7

Genel olarak olumsuz sonuçları ile ön plana çıksa da kur artışının ani şekilde değişiklik göstermediği ve piyasaların koşullara nispi ölçüde hazırlıklı olduğu durumlarda, bu durumun avantajlı yönlerinden bahsetmemiz de mümkün. Global bir etkileşim yaratan kur artışının zaman zaman olumlu sonuçlar da doğurabildiğini bilerek, fırsatlar yaratmak her sektörde olduğu gibi lojistik sektöründe de söz konusu.

Döviz kurundaki artı-eksi değişimin yarattığı olumlu-olumsuz etkileşimi birkaç maddede özetleyecek olursak;

• Yerli paranın değer kaybetmesi nispi olarak ülke mallarının fiyatlarını ucuzlatmaktadır. Bu durum ihracatta artışa sebep olurken, ihracattaki artış da taşımacılık faaliyetlerinin gelişmesine katkı sağlayacaktır.

• Yerli paranın değer kaybetmesi sonucunda, maliyetleri yerli para cinsinden, gelirleri ise yabancı para cinsinden olan firmaların kârlılığı artacaktır. Bu durumda firmalar ihracata daha çok yönelecek ve taşımacılık faaliyetleri gelişecektir. • Yerli paranın değer kaybetmesi, devletin sürekli olarak ihracatı teşvik etmesine sebep olacaktır. Gümrük mevzuatında ve limancılık faaliyetlerindeki gelişmeler, taşımacılık faaliyetlerini de geliştirecektir. • Yerli paranın değer kazanması ise fiyat cinsinden ithalatı azaltacaktır. Bu durum taşımacılık faaliyetleri için ihtiyaç duyulan hammaddenin de ucuzlamasına sebep olacaktır.

• Yerli paranın değer kazanması taşıma aracı (tır, gemi, uçak) fiyatlarını ucuzlatacak ve doğal olarak da talebini artıracaktır. Bu durum da taşımacılık faaliyetlerine olumlu katkı sağlayacaktır.

• Döviz kurundaki ani yükseliş, iç ticarette baskı yaratarak daralmaya yol açacaktır. Bu durumun ithalatta da azalmaya yol açması söz konusudur. Yukarıdaki maddelerde belirtildiği üzere ihracatta yaşanabilecek artışın etkilerinin ise 6 ila 9 aylık bir periyoddan önce gözlenebilmesi pek mümkün görülmemektedir.

• Döviz kurlarındaki değişimler özellikle dövizle borçlanmış ve döviz pozisyonunu dengeleyememiş, açık pozisyonda olan firmalar için oldukça büyük risk teşkil etmektedir.

Tüm bu etkileşim koşullarını göz önünde bulundurduğumuzda döviz kurundaki değişimin ani şekilde yaşanmasının ibreyi olumsuz yöne çevirdiğini söylememiz mümkündür. Uzun vadede gerçekleşen değişimlerde koşulları olumlu yöne çevrilebilme potansiyeli olabilse de ani ve beklenmeyen değişimlerin ihracatçıyı hazırlıksız yakalaması söz konusudur. Bu değişime maruz kalan ihracatçının yüksek kur avantajından faydalanıp daha fazla dış satım yapma şansı da azalmaktadır. Bu durumun da lojistik sektörüne pozitiften çok negatif yansıması olmaktadır.

Lojistik sektörü temsilcileri, yatırım ve uzun vadeli plan yapmayı engelleyen kur dalgalanmalarının kârlılığı azalttığına ve rekabeti zorlaştırdığına dikkat çekerek; istikrarlı bir kur ve faiz politikası oluşturulmasının şart olduğunun altını çiziyorlar.

Uzmanlar ise; firmaların ise döviz kurunun kontrolsüz yükselişe geçtiği zamanlarda maliyetlerini iyi analiz etmelerini, navlunda ayarlama yapmalarını ve tahsilat vadelerini kısa tutmalarını öneriyorlar.

A R G E M O N I A8

RÖPORTAJ

Argemonia’nın on birinci sayısı yaza özel, mis gibi bir röportajla karşılıyor bizi. Hem genç girişimcileri harekete geçirecek hem de hemen hemen herkesin merakını uyandıracak bir konu ve konukla beraberiz. Atölyesinde Moschidae markası altında özel tasarım parfümler üreten, esans uzmanı Ayfer Aktaş sorularımızı içtenlikle yanıtladı. Keyifle okuyacağınızı umuyoruz.

Bizlere işinizden ve markanızdan bahsedebilir misiniz?Biz, yani ortağım (aynı zamanda kız kardeşim) ve ben, yurtdışında bespoke olarak tanımlanan özel tasarım parfümler üretiyoruz. Yani parfümünüzde olmasını istediğiniz her bir hammaddeyi tek tek koklayarak seçebileceğiniz parfümler tasarlıyoruz. Parfümlerimizi formülize ederken, bitkilerin özünden elde edilen %100 doğal esans yağları kullandığımız için, müşterilerimizin, piyasadaki seri üretim parfümlere kıyasla daha doğal ve kaliteli parfümlere sahip olmalarını sağlıyoruz. Moschidae, işte da bu fikirle ve amaçla yola çıktı.

9

Marka adı, ürününüze ruh katan en önemli unsurlardan biri. Moschidae ismi nereden geliyor, özel bir anlamı var mı? Moschidae, parfümeride kullanılan en önemli hammaddelerden biri olan misk kokusunun çok eski yıllarda elde edildiği geyik familyasının adı. Kuzey Asya’da yaşayan, boynuz yerine dişleri olan sevimli ve küçük erkek misk geyikleri kendi bölgelerini, misk bezlerinden salgıladıkları kokuyla belirlerlerdi. Parfümeride kullanılan misk de, işte bu moschus geyiklerinin avlanarak, putrid gibi kokan bezlerinin aylarca hatta yıllarca alkolde yatırılması sonucunda elde edilirdi.

Üretim sürecinin çok uzun olması ve sadece olgun misk geyiklerinin bu salgıyı üretmesi sebebiyle de, bu nadir ve pahalı bir hammaddeydi. Ayrıca geyiklerin sırf bu sebeple avlanması da etik değildi. Geyiklerin 1973’ten itibaren CITES tarafından koruma altına alınması ile birlikte bu yöntem tamamiyle terk edildi ve parfümeride “muscone” adı verilen “misk”in sentetik halinin hammadde olarak kullanımına geçildi. Biz de zamanında koku üretimi için avlanmış olan moschusların anısına, markamıza Moschidae ismini verdik.

Böyle bir girişimde bulunmak nerden aklınıza geldi? Koku, çocukluğumdan beri hayatımda önemli bir yer kaplıyordu. Kokulara karşı duyarlı olmam sebebiyle gelişen koku alma duyum sayesinde zaman içerisinde birçok kokuyu birbirindenayırt edebilir hale geldim. 2 yıl önce İtalya’ya yaptığım bir seyahat esnasında parfüm tasarlayan butik bir parfüm eviyle karşılaştım ve beni oldukça heyecanlandıran bu işi yapmak istediğime karar verdim. Önce İtalya’da daha sonra Paris’te parfüm tasarımı üzerine eğitimler aldım. Sonrasında da İtalya’daki tasarım mağazasıyla işbirliği yaparak, çocukluğumun geçtiği ve aşık olduğum Kadıköy’de kardeşimle birlikte kendi mağazamızı açtık.

Kişiye özel tasarlanmış parfüm kulağa oldukça ulaşılmaz geliyor aslında. Süreç nasıl işliyor? Ulaşılmaz olduğu bir anlamda doğru, çünkü Türkiye’de pek de yaygın bir konsept değil. Dünyada bu konuda başı çeken ülkelerden biri olan İngiltere’de bile fiyatlar o kadar yüksek ki bir anlamda insanlar için ulaşılmazlığını koruyor diyebiliriz. Bizde ise süreç şu şekilde işliyor:

Mağazamızda bireyler, çiftler ve/veya özel gruplar için workshop’lar düzenliyoruz. Öncelikle parfüm tasarlatmak isteyen müşterilerimizin koku zevklerini öğreniyoruz. Güzel kokuya özel ilgisi olup önceden araştırma yapan bazı müşterilerimiz hammadde konusunda bilgili olabiliyorlar ve ne istediklerini direkt söyleyebiliyorlar. Ama bu nadiren oluyor. Biz genellikle

kişinin o güne kadar kullanmış olduğu parfümlerin içerdiği ortak hammaddeleri belirliyoruz. Ona göre çiçeksi, odunsu, baharatlı, pudralı gibi koku karakterini belirleyen bazlarımızdan birini seçiyoruz. Sonrasında, o bazla uyumlu olabilecek esans yağlarını öneriyoruz ve seçimlerini formülize ediyoruz. Önce prova yapıyoruz, istenilen hale geldiğindeyse şişeleyip ambalajlıyoruz. Günün sonunda hem kendimize hem de müşterilerimize keyifli bir deneyim yaşatırken, aynı zamanda eşsiz parfümler de elde ediyoruz.

Yalnızca parfüm mü üretiyorsunuz yoksa Moschidae çatısı altında ürettiğiniz başka ürün grupları da var mı?Kendi tasarımımız olan parfümlerin yanı sıra niş olarak tabir edilen, Fransız ve İtalyan parfümörlerin tasarladığı 30’a yakın extrait parfümümüz bulunuyor. Extrait, parfüm esans oranı %25’in üzerinde olan parfümler için kullanılan bir terim. Eau de parfümde maksimum %15 oranında, eau de toilette ise maksimum %20 oranında esans bulunmaktadır. Kalanı alkolden oluşmaktadır.

Moschidae markası altında ürettiğimiz farklı parfüm gruplarının yanı sıra, Moschidae Naturals adı altında ürettiğimiz, tamamiyle doğal ve el yapımı deodorantlarımız, nemlendiricilerimiz ve vücut kremlerimiz de bulunuyor.

Moschidae’de kalite kontrol ve ar-ge modülleri nasıl çalışıyor? Kalite kontrol standartlarınız neler? Dermatolojik test işlemlerini nasıl gerçekleştiriyorsunuz?Ürünlerimizin hepsi sağlık bakanlığının onayından geçmiş ürünler. Bazlarımız ve esans yağlarımız İtalya’nın prestijli üreticilerinden ithal ediliyor. Bu anlamda, İtalya’daki partnerimizle aynı ürünleri kullanıyoruz. Esans yağlarımız %100 doğal ve bu yüzden bir kısmı aromaterapik olarak da kullanılabiliyor.

Çok fazla sahte ürünün ya da kanserojen hammaddeyle yapılmış kozmetik malzemenin bulunduğu bir piyasada tüketiciler herhangi bir ürünün doğalığını nasıl anlayabilirler? Bunu anlamak zor değil aslında. Satın alacağınız ürünün etiketini incelemeniz yeterli. Etiketlerin üzerinde genellikle renkli karecikler bulunur. Bunlardan koyu renkli olanlar, özellikle siyah karecikler ürünün içeriğinin tamamen kimyasallardan oluştuğunu gösterir. Kırmızı renkli olanlar ürünün %70 kimyasal içerdiğini gösterir. Yeşil renkli karecikler ise ürünün %100 doğal etken maddeler içerdiğini gösterir. Yeni kozmetik bir ürün alırken sadece bu kareciklerin rengine bakarak bile ürünün ne oranda kimyasal içerdiğini anlayabilirsiniz.

A R G E M O N I A1 0

GEN

EL K

ÜLT

ÜR

36-42 kuzey paralelleri ile 26-25 doğu meridyenleri arasında bulunan bu kıymetli kara parçasının sakinleri olan bizler için “meyve tabağı” demek elma, armut, portakal, nar ya da erikten oluşan mütevazı bir seçki demektir. Ancak üzerinde yaşadığımız gezegen böylesine cömert ve zengin olunca dünyanın başka köşelerinde yetişen fantastik meyveler bizleri şaşırtabiliyor. İşte renkleri, biçimleri ve karmakarışık aromaları ile uzak ülkelerin gerçek değilmiş gibi görünen ilginç meyveleri:

PapayaAna vatanı Orta Amerika olan bu bol çekirdekli meyve, Güneydoğu Asya ve Afrika gibi tropikal ve subtropikal iklimlerde yetişebiliyor. Üç senede bir meyve veren ağaçlarda yetişen Papaya, tıpkı olgun bir kavun gibi koyu turuncu renge sahip. Kavun, havuç ve balkabağından oluşan bir kokteyli andıran bu güzel meyve muhteşem

kokusuyla beğeni toplamasının yanı sıra yoğun beta karoten içeriğiyle cilt kanserine karşı koruyucu olmasıyla da dikkat çekiyor.

DurianGüneydoğu Asya’nın milli meyvesi olarak tanınan durian ne yazık ki kötü kokusuyla ünlü. Dikenlerle kaplı sert bir kabuğun içinden çıkan kremamsı

kıvamdaki beyaz meyvesi ise bir o kadar lezzetli. İşte bu yüzden bu ilginç meyve “cennet cehennem” diye anılıyor. Hatta sırf kokusu yüzünden Tayland, Malezya ve Endonezya gibi pek çok ülkede durian meyvesinin otel, havalimanı, uçak, okul vb kamusal alanlara sokulması ise yasak.

1 1

Rambutanİlk bakışta denizkestanesini andıran ilginç meyve rambutanın dışı ne kadar dikenli ve ürkütücü ise içi de bir o kadar yumuşak ve sulu. Ana vatanı Güneydoğu Asya toprakları olan bu minik meyve, küçücük hacmine rağmen iri bir portakaldan tam 20 kat daha fazla C vitamini içeriyor. Antioksidan ve hücre yenileyici özelliğinin yanı sıra kan şekerini dengelemesiyle de gönüllere taht kuran rambutan son yıllarda Türkiye’de de tanınan bir meyve olmaya başladı.

MangosteenMalay kültüründe “meyvelerin kraliçesi” olarak anılan mangosteen, mor renkli sert kabuğunun içinde sarımsağı andıran beyaz yumuşak bir meyve barındırıyor. Görünüşü sarımsağa çok benzeyen bu beyaz kısım oldukça tatlı ve aromatik bir lezzete sahip.

PitayaBelki de en fantastik görünümlü tropik meyvelerden olan pitaya, kelimenin tam anlamıyla sürprizlerle dolu. Canlı pembe ve hafif dikenli dış kabuğunun içinde siyah ve beyaz renklerle karşılaşacağınız pitaya pek çok coğrafyada “Dragon Fruit” yani ejder meyvesi olarak tanınıyor. Pitayanın aşırı gösterişli görüntüsüne rağmen çok çarpıcı bir kokusu ve tadı olmasa da bu meyve C vitamini, lif ve magnezyum yönünden oldukça zengin.

KarambolaÇizgi filmlerden fırlamış gibi duran bu sarı meyve, dilimlediğinizde yıldız şeklini aldığı için “yıldız meyvesi” olarak da anılıyor. Mumsu ama yenilebilir bir kabuğa sahip olan karambolanın ana vatanı Sri Lanka ve Hindistan olsa da meyve bugün en çok Tayland ve Malezya’da üretiliyor. C vitamini, magnezyum ve antioksidanlar açısından çok zengin olan bu meyve, cilt ve saç güzelliği için Asyalı kadınlar tarafından bolca tüketiliyor.

GuavaArmut ve salatalığın karışımını andıran tadıyla guava, yeşil bir kabuktan ve hafif pembemsi sulu bir meyveden oluşuyor. Güney Amerika’dan dünyaya yayılan bu lezzetli meyve, tazeleyici, serinletici ve ödem attırıcı özelliğinden ötürü genelde suyu sıkılarak tüketiliyor.

KiwanoTürkiye’de ve Ortadoğu’da “Afrika Kavunu” adıyla bilinen kiwano meyvesi, şeklinden ötürü “boynuzlu kavun” olarak da bilinen ilginç bir meyve. Sıcak ve kuru iklimlerde yetişen kiwano, kavun ile salatalık arasında jölemsi bir kıvama sahip. Etkili bir afrodizyak olmasıyla dünyanın her yerinde büyük bir rağbet gören kiwano yoğun şekilde talep görmesi nedeniyle yüksek fiyatlarla satılıyor.

FeijoaAnavatanı Güney Amerika toprakları olan ve Mersingiller familyasına mensup feijoa, lezzetli ve hoş kokulu bir meyve. Ceviz büyüklüğünde olan, yeşil renge sahip feijoanın tadı da pek çok tropikal meyve gibi bir karışımı andırıyor. Guava, ananas ve armut tatlarını tek meyvede birleştiren feijoa Türkiye’de de Yalova şehrimizde de yetiştiriliyor.

TamarilloŞekil itibariyle domatese tıpa tıp benzese de domatesle yakından uzaktan ilgisi olmayan bu tropik meyve Yeni Zelanda’da ticari olarak yetiştiriliyor. Yumuşacık meyvesi kıvam olarak bizdeki Trabzon hurmasını andıran tamarillo meyvesi, yüksek C vitamini ve mineral içeriğiyle vücut direncini güçlendirmek için ideal.

A R G E M O N I A1 2

Tarihin belki de en gelişmiş ve en gizemli uygarlıklarından olan Mayalar, bugün hala nasıl öğrenildiğine akıl sır ermeyen engin bilgileri ve nasıl inşa edildiğini kimselerin anlayamadığı benzersiz kentleriyle insanlığın en çok merak ettiği topluluklardan. Bugün Guatemala’nın Meksika sınırına yakın bölgesinde bulunan bir zamanların “kayıp kent”i Tikal de hala Mayalar’ın mistik ruhuna sahip.

MAYALAR'IN KAYIP ŞEHRİ

Tikal

ROTA DÜNYA

1 3

Esrarengiz dahiler ülkesi: Maya UygarlığıKöklerinin Aztek - Tanoan soyuna bağlı bir Kızılderili kabilesine dayandığı düşünülen Mayalar, Amerika kıtasında yaşamış en eski uygarlıklardan biri olarak kabul ediliyor. 2000 yıl boyunca ayakta duran ve çağının çok ötesinde bir refah düzeyine sahip olan Maya uygarlığı; özellikle matematik, astronomi ve mimari konularında bugün bile dünyayı kendisine hayran bırakmayı başarıyor. Futbolun bile mucidi kabul edilen Mayalar, aynı zamanda doğaya ve evrene dair derin bilgileriyle de bilim otoritelerini şaşırtmaya devam ediyor. Kendi ürettikleri Mezoamerika hiyeroglifleri ile bol bol yazılı eser bırakan bu gizemli topluluğun yok oluşuna dair birçok araştırma yapılsa ve fikirler ileri sürülse de ne yazık ki sırrı hala tam olarak çözülemiyor.

Maya uygarlığının kalbi TikalAmerika’nın en gelişmiş uygarlıklarından olan Mayalar’ın inşa ettiği en görkemli şehirlerden olan Tikal’in milattan önce 600 yılı civarında küçük bir yerleşim birimi olarak inşa edildiği düşünülüyor. Zaman içinde büyüyen ve geniş bir alana yayılan Tikal, burada inşa edilen devasa tapınak ve Maya piramitleriyle Maya uygarlığının en önemli tören merkezlerinden biri olarak kabul ediliyor.

Başlangıçta yalnızca bir dini merkez olsa da artan nüfusu ve avantajlı konumu sayesinde Tikal’in; bilim, kültür ve ekonomi anlamında Mayalar için son derece önemli bir yerleşim yeri haline geldiği düşünülüyor. Yükseklikleri 50 metreye varan devasa piramitlerin yalnızca törensel ve mimari amaçlarla kullanılmadığı düşünülen Tikal’de, piramitlerin aynı zamanda gökyüzü gözlemevi olarak kullanıldığı da yazılı belgelerle ortaya konuyor.

Terk edilmesinin ardından Guatemala’nın gür yağmur ormanları arasında saklı kalan ve bu yüzden çağlar boyunca “kayıp şehir” olan Tikal’in hayata dönüşü ise aslında çok eski bir tarihe dayanmıyor. 1848 yılında Guatemala’nın yağmur ormanlarında reçine toplamak için dolaşan Ambrosio Tut’un, tırmandığı yüksek bir ağacın tepesinden o benzersiz Maya tapınaklarından birini görerek neredeyse bin yıl boyunca yağmur ormanları tarafından saklanan Tikal’in açığa çıkmasına ön ayak olduğu biliniyor. İşte Tikal’in keşfedildiği o günden bu yana tüm dünyadan arkeologlar ve bilim insanları, bu ilginç kentin şifrelerini çözmek için uğraşmaya devam ediyorlar.

“Sesler Şehri” Tikal’in hazineleriToplamda 580 kilometrekarelik devasa bir alana yayılmış olan Tikal bu yüzden arkeologlar tarafından M, N, O, P ve Q kompleksleri olarak ayrılmış durumda. Tikal’de bulunan eşsiz Maya piramitleri baz alınarak yapılan bu gruplandırma sayesinde ziyaretçiler Tikal’i daha rahat şekilde keşfedebiliyorlar. Tikal şehrinde mutlaka görülmesi gereken yerler arasında Gran Plaza ya da Plaza Mayor adıyla anılan ana meydan yer alıyor. 44 metre yüksekliğindeki Jaguar Tapınağı ve 38 metre yükseklikteki Maskeler Tapınağı’nın bulunduğu bu meydan insana kendini, M.Ö 300’lerde Mayalar’ın en parlak dönemini yaşıyormuş gibi hissettiriyor. Ayrıca bu meydanda Mayalar’ın, ağır bir deri top kullanarak tarihte bilinen ilk futbol müsabakasını da gerçekleştirdiklerini belirtmeden geçmeyelim.

Tikal’de dikkat çeken bir diğer şey de piramit formundaki muhteşem tapınakların hemen önünde yer alan dikili taşlar. Arkeologlara göre sunak yeri olan bu dikili taşlar, orijinal halleri ile, oldukları gibi günümüze kadar ulaşmayı başarmış durumdalar. 580 kilometrekarelik bir alana yayılmış olsa da günümüzde sadece 30 kilometrekarelik çok küçük bir kısmı açığa çıkarılmış olan Tikal, halk arasında “Sesler Şehri” olarak da anılıyor. Bunun sebebi ise Tikal’de inşa edilmiş her yapının belli bir akustik ahenk oluşturacak şekilde konumlandırılması. Yani Tikal’e gidip bir piramide karşı bağırdığınızda, ortamdaki benzersiz akustik sayesinde sanki piramit sizinle konuşuyormuş gibi hissedebiliyorsunuz.

Tikal’e nasıl gidilir?Mezoamerika diye de tabir edilen Orta Amerika ülkelerinden Guatemala’nın sınırlarında bulunan Tikal, ülkenin kuzeybatısında Meksika ve Belize sınırına oldukça yakın olan Peten bölgesinde yer alıyor. Guatemala’nın sahip olduğu eşsiz yağmur ormanları içinde bulunan bu antik şehrin toplamda 580 kilometrekarelik devasa bir alana yayıldığı tahmin ediliyor. Her yıl binlerce tarih meraklısını ve gezgini ağırlayan bu gizemli şehrin bulunduğu alan aynı zamanda hükümet tarafından milli park statüsünde korunuyor. UNESCO Dünya Kültür Mirasları arasında bulunan bu muhteşem kültürel merkezi görmek için Guatemala’nın Flores kentinden kalkan tur otobüslerine binmek gerekiyor. Yine Meksika’dan ve Belize’den de Tikal’e birçok kafile gidiyor. Türkiye’den Guatemala’ya direkt uçuş olmadığı için ABD’nin Florida eyaletindeki herhangi bir kente uçarak buradan Guatemala’ya seyahat edilebiliyor.

A R G E M O N I A1 4

DÜNYA PAZARLARI VE FIRSATLARI

KATAR PAZARI VE FIRSATLAR

ÜLKE KÜNYESİ

Bu sayımızın fırsatlar sunan konuk pazarı Katar... Yine Türkiye İhtacatçılar Meclisi tarafından gerçekleştirilen İhracat Pusulası’nın merceğinden süzerek derlediğimiz Katar, bankacılık, inşaat, sanayi, sağlık, turizm, taşımacılık sektörlerine fırsatlar sunan, ticari potansiyeli yüksek bir ülke.

Nüfus: 2,67 MilyonPara Birimi: Katar Riyali GSYİH: 183.807 Milyon $ (2018-IMF)Kişi Başı GSYİH: 128,702 Milyon $ (2018-IMF)Reel Büyüme Oranı: %2,6 (2018-IMF)

Genel BakışDünyada kişi başına düşen milli gelirde ilk sıralarda bulunan Katar, uluslararası yatırımları, güçlü finansmanı ile bölgesinde yumuşak gücü temsil ediyor.

İngilizler’den bağımsızlığını kazanmasından 60 yıl sonra dünyanın bir numaralı sıvılaştırılmış doğalgaz ihracatçısı haline gelen Katar, Arabistan yarımadasının doğusunda, İzmir’den küçük bir toprak parçası üzerine kurulu. Petrolün keşfinden önce balıkçılık ve inci ticaretiyle tanınan Katar’ın dünya genelinde doğal gaz rezervlerinin yüzde 18’ine sahip olduğu tahmin ediliyor.

1 5

(mily

ar $

)

20070

20

60

80

100

120

140

160

40

2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016

42,0

67,3

48,0

75,0

114,4

133,0

136,9131,6

78,0

54,8

Katar’ın petrol ve doğal gaz üretimi, ekonomisinde lokomotif durumda ancak Doha yönetimi ekonomisini doğal kaynakların dışında da çeşitlendirmeye çalışıyor. Katar’ın varlıklarını yönetmek için kurduğu varlık fonu, Katar Yatırım Otoritesi’nin, tahmini 320 milyar dolarlık varlığı, dünyada varlık fonları sıralamasında ilk 10’da yer alıyor. Katar ekonomisi 2000’li yıllar boyunca yüzde 26’ya kadar ulaşan iki haneli bir büyüme kaydetti.

Türkiye’nin 2012 yılında Katar’a olan ihracatı yüzde 37 artarak 257 milyon dolar; 2013 yılında yüzde 5 azalarak 244 milyon dolar oldu. 2014 yılında da ihracat yüzde 41 artışla 344 milyon dolar olarak gerçekleşti. 2015 yılında ise ticaret hacmi 785 milyon dolara yükseldi. 2016 yılında Katar’a olan ihracat yüzde 4 artarak 439 milyon doları, dış ticaret hacmi 710 milyon doları buldu. 2017 sonu itibari ile bu rakamın 1 milyar 100 milyonu bulduğu ifade ediliyor.

Katar’da yabancı yatırımcı için potansiyel arz eden en önemli sektör müteahhitlik. Ülkede önümüzdeki yıllar için planlanan 200 kadar yatırım projesinin toplam tutarı yaklaşık 200 milyar dolar düzeyinde. Bunun yüzde 43’ünün altyapı için, geri kalan bölümünün de sağlık ve eğitim sektörleri için kullanılacağı açıklandı. Sektörde Türkiye’nin en önemli rakipleri İtalya, Almanya, İngiltere ve Çin. Pazarın küçük olması ve inşaat sektöründe yoğunluk kazanması rekabeti de beraberinde getiriyor. Dünyanın en zengin ülkelerinden Katar bugün 200 milyar dolarlık 200 proje ile ön plana çıkıyor.

GLOBELINK ÜNİMAR KATAR’DAKİ EN GÜVENİLİR ÇÖZÜM ORTAĞINIZ Globelink Ünimar Lojistik olarak Türkiye Ambarlı Limanı’ndan Katar / Hamad Limanı’na direkt servis hizmeti sunuyoruz.

Ayrıca Qatar / Doha Havalimanı’na (Hamad International Airport) ihracatlarınız için de direkt uçuşlarımız ile hizmet veriyoruz. Bu destinasyonda genel kargonun yanı sıra bozulabilir kargolar için de deneyimli ekibimiz ve rekabetçi fiyatlarımızla teslimat yapmaktan memnuniyet duyuyoruz.

(mily

ar $

)

20070

5

15

20

25

30

35

10

2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016

23,4

27,924,9

23,2 22,326,1 27,0

30,432,6

26,4

(mily

on $

)

20070

200

600

800

1.000

1.200

400

2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016

1.074

450

289163 188 257 244

345 423 439

A R G E M O N I A1 6

GLOBELINK ÜNİMAR ETKİNLİKLERİ

Ekonomi dünyası, kamu ve lojistik sektöründen yoğun bir katılımın sağlandığı Ekonomi ve Lojistik Zirvesi’nin üçüncüsü 14 Mayıs 2018 tarihinde, Hilton İstanbul Bomonti Otel’de gerçekleştirildi. III. Ekonomi ve Lojistik Zirvesi'ndeki, Trans.EU’nun çalıştayında Uluslararası Karayolu Müdürümüz Pelin Kurtar, Güney Avrupa Bölgesi'nde Ülkeler Arası Taşımalarda Trans.EU Platform ile Operasyonel Verimliliği anlatan bir konuşma gerçekleştirdi.

EKONOMİ VE LOJİSTİK ZİRVESİ’NDE OPERASYONEL VERİMLİLİĞİ KONUŞTUK

İstanbul Ticaret Üniversitesi Kariyer Planlama Merkezi’nin düzenlediği ve bu yıl 14.sü gerçekleştirilen ‘’Kariyer Günleri Etkinliği’’nde, Globelink Ünimar Lojistik olarak biz de yerimizi aldık.

İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin Sütlüce Yerleşkesi’nde gerçekleştirilen etkinlikte; geleceğin başarılı iş insanlarına kendilerini tanıtmak isteyen her biri sektörünün öncüsü 110 ulusal ve uluslararası firma yerini aldı. Bu rakam, Türkiye’de bir üniversitenin düzenlediği kariyer günlerindeki en yüksek katılımcı sayısı olarak kaydedildi.

Biz de Globelink Ünimar Lojistik ekibi olarak standımızı ziyaret eden gençlere lojistik sektörünün ve firmamızın tanıtımını yaparken gördüğümüz ilgiden oldukça memnun kaldık. Yetenekli ve başarılı öğrencileri, gelecekte kendi sektörlerinde görmek isteyen firmaların öne çıkmak için yoğun çaba harcadığı etkinlik oldukça renkli ve hareketli geçti.

İSTANBUL TİCARET ÜNİVERSİTESİ KARİYER GÜNLERİ

1 7

GLOBELINK ÜNİMAR ETKİNLİKLERİ

Globelink Ünimar Lojistik çalışanları, İnsan Kaynakları departmanımızın birbiri ardına gerçekleştirdiği kahvaltı organizasyonları ile bir araya gelerek lezzeti ve muhabbeti paylaşmaya devam ediyorlar. Ekibimizin motivasyonunu artıran ve bir arada olmanın keyfini bizlere yaşatan İnsan Kaynakları departmanımıza teşekkür ederiz.

GELENEKSELLEŞEN KAHVALTILARIMIZA HIZ KESMEDEN DEVAM

Yıl boyunca Fiata eğitimine katılan arkadaşlarımız Aslı Mete ve Can Metin Pekkoç, 28 Haziran 2018 tarihinde düzenlenen törenle diplomalarını almaya hak kazandılar. Globelink Ünimar Lojistik olarak arkadaşlarımızı kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz.

FİATA DİPLOMALARIMIZI ALDIK

A R G E M O N I A1 8

GLOBELINK ÜNİMAR ETKİNLİKLERİ

Lojistik Derneği, 4PL Danışmanlık ve lojistikcilerinsesi.biz haber sitesinin ortaklaşa düzenlediği 6. Bowling Turnuvası’na katılan ekibimiz, turnuvanın şampiyonu olmayı başararak bizleri gururlandırdı. Turnuvada ayrıca şahsi başarılarıyla öne çıkan ve birincilik ödülünü alan Havayolu Operasyon Uzmanımız Kerem Özen ile ikincilik ödülünün sahibi olan Satış ve Pazarlama Müdürümüz İlker Alicikoğlu’nu da kutluyoruz. Turnuvaya katılımlarından ve bizlere yaşattıkları bu mutluluktan dolayı tüm ekibimize teşekkür ederiz.

BOWLING TURNUVASI ŞAMPİYONU GLOBELINK ÜNİMAR

1 9

GLOBELINK ÜNİMAR ETKİNLİKLERİ

16 – 18 Mayıs 2018 tarihleri arasında Shanghai’da gerçekleştirilen Air Cargo China Shanghai Fuarı’nda Globelink Ünimar Lojistik olarak biz de yerimizi aldık. İki senede bir Çin’in Shanghai şehrinde organize edilen, hava kargo acentelerini, havayollarını, GSA’leri ve hava kargo endüstrisine hizmet veren kuruluşları bir araya getiren Air Cargo China fuarı bu yıl da oldukça renkli ve verimli geçti. Fuar süresince Globelink Ünimar Lojistik standını ziyaret eden, gösterdikleri ilgi ve alaka ile bizleri memnun eden tüm misafirlerimize ve partnerlerimize teşekkür ederiz.

AIR CARGO CHINA SHANGHAI FUARI

A R G E M O N I A2 0

SPOR

Paraşütle atlama nedir?Paraşütle atlama, özel amaçlı atlama uçaklarından; doğal yamaçlardan ve çok yüksek yapıların üzerinden çıkış yapılarak, paraşüt yardımıyla yere yumuşak bir iniş gerçekleştirilen aksiyon sporlarının genel adıdır. Gökyüzü dalışı (skydiving) ve base jump adı verilen sabit bir zirveden atlama yapılan paraşüt dallarında, sporcunun üzerinde bulunan paraşüt istenilen irtifada açılırken yamaç paraşütünde ise sporcular atlayış noktasından açılmış halde duran bir paraşütle çıkış yaparlar.

Hem çılgınlık hem cesaret: Gökyüzü Dalışı“Bir insan düşmekte olmayan sağlam bir uçaktan neden atlar ki?” sorusunun belki de tek cevabı adrenalin ve havada hissedilen o tarifsiz özgürlük duygusudur. İşte bu duygunun peşinde yapılan serbest paraşüt branşlarından gökyüzü dalışı, sadece atlayış amacı ile kullanılan uçaklardan atlanarak gerçekleştirilmektedir.

İnsanoğlunun uçma ve gökyüzünü keşfetme tutkusu yüzyıllardır çoğalarak devam ediyor. Kendini bir kuş gibi özgür ve hiç olmadığı kadar “hayatta” hissetmek isteyenlerin en sevdiği sporlardan biri olan paraşüt, insana tam olarak bu imkanı sunuyor.

ADRENALİN TUTKUNLARININ GÖKYÜZÜYLE DANSI

PARAŞÜT

2 1

Sporcuların saniyeler boyunca serbest düşme deneyimi yaşamalarına ve paraşütlerini istedikleri, güvenli irtifada açmalarını mümkün kılan bu spor, genelde 10.000 ila 15.000 feet arasındaki irtifalarda icra ediliyor. Sporcular uçaktan atladıktan sonra saatte 200 km’ye varan hızlara ulaşırlarken, rüzgarı ve yer çekimini en sarsıcı haliyle hissedebiliyorlar.

Bireysel ve tandem (iki kişilik atlayış) olarak icra edilebilen bu sporda elbette güvenlik ve ekipman konusu hayli önemli bir yer tutuyor. Öyle ki eğer bireysel gökyüzü dalışı yapmak istiyorsanız İzmir’in Selçuk ilçesinde bulunan ve Türk Hava Kurumu bünyesinde faaliyet gösteren Efes Atlayış Merkezi’nde eğitim almanız gerekmekte. Tıpkı tüplü dalıştaki yıldız sistemi gibi A, B, C ve D tipi lisanslara sahip olunabilen bu sporda gerçekleştirmek istediğiniz branşları kapsayacak şekilde dilediğiniz yoğunlukta eğitimler alabiliyorsunuz. Örneğin bireysel gökyüzü dalışı ve wingsuit atlayışlarını kapsayan B tipi paraşüt lisansını almak için Efes Atlayış Merkezi’nde ortalama 1 aylık eğitimden geçmeniz zorunlu kılınıyor. Tandem yani iki kişilik atlayışlara katılmak içinse izlenen prosedür daha farklı. Tandem atlayışlarda 30 dakikalık bir briefing ile yaklaşık 2 saat içinde kendinizi bir hoca ile birlikte gökyüzünün maviliklerine bırakmanız mümkün olabiliyor.

10.000 ila 15.000 feet irtifada seyreden bir uçaktan atlama fikri kulağa biraz ürkütücü gelse de aslında gökyüzü dalışı oldukça güvenli bir spor. ABD Paraşüt Birliği (USPA) istatistiklerine göre 2013 yılında gökyüzü dalışlarındaki 1000 atlayışta 0,0075 oranda ölüm meydana gelmiş. Öte yanda iki kişi olarak gerçekleştirilen tandem atlayışlarda ise bu oranın çok daha düşük (1000 atlayışta 0,003) olduğu raporlarla ortaya konuyor. Yani bu istatistiklere bakarak gökyüzü dalışı yapan bir kişinin bu spor yüzünden ölme ihtimalinin, üzerine yıldırım düşüp ölme ihtimalinden çok daha az olduğunu söyleyebiliriz.

Kuşlar gibi süzülmenin diğer adı: Yamaç ParaşütüUçma tutkusunu bastıramayanların ve gözü hep yükseklerde olanların ilk tercihi genelde rüzgar alan bir yamaçtan koşarak atlanan yamaç paraşütü oluyor. Ülkemizdeki yaygınlığı ve ekonomik açıdan ulaşılabilir olması sebebiyle hayli ilgi gören bu spor, aynı zamanda gökyüzü dalışı yapmadan önceki ilk adım olarak da değerlendiriliyor. 1980’li yılların başında ortaya çıkan bu sporun serbest paraşütten en büyük farklı, yamaç paraşütünde kullanılan paraşütün aerodinamik yapısının havada süzülmeye uygun olarak tasarlanmasıdır.

Ülkemizde özellikle Fethiye’de yoğun şekilde gerçekleştirilen yamaç paraşütü atlayışları aynı zamanda turistik bir aktiviteye de dönüşmüş durumda. Tandem atlayışlar için basit bir briefing dışında herhangi bir eğitim gerektirmeyen bu sporu bireysel olarak yapmak isteyenlerin ise bir haftalık yoğunlaştırılmış bir eğitime katılmaları yeterli oluyor.

Dünyaca ünlü atlayış merkezleriBugün gökyüzü dalışı denince akıllara hemen Dubai gelmektedir. Sayısı her gün artan uçuş okullarının kaldırdığı paraşüt uçaklarından ve Dubai’nin o meşhur gökdelenlerinden gerçekleştirilen gökyüzü dalışlarının yanı sıra, bu şehir aynı zamanda base jump ve wing suit atlayışları konusunda da bir merkez kabul ediliyor. Dubai dışında, Hollanda ve Rusya da dünyanın en önemli paraşütçülük merkezleri arasında sayılıyor. Hollanda’nın Amsterdam kentine yaklaşık bir saatlik mesafede yer alan Nationaal Paracentrum Teuge, Avrupa’nın en önemli atlayış merkezi olarak her yıl binlerce uçuş meraklısını ağırlıyor.

A R G E M O N I A2 2

KAPAK KONUSU

Mucizevi bir düzen içinde çalışan ve sınırları hala tam olarak bilinemeyen insan vücudunda öyle bir nokta var ki gizemi yüzyıllardır tam olarak çözülemedi. Modern felsefenin kurucularından Fransız filozof Rene Decartes tarafından “Ruhun oturduğu koltuk” olarak tanımlanan epifiz bezi, insan bedeni ile ruhu arasındaki uyumu sağlarken kişinin evrenle olan bağlantısına da hayat veriyor. Bu sayımızda, insan vücudunun en gizemli bölgesi olan epifiz bezi hakkında merak edilenleri siz değerli Argemonia okuyucuları için araştırdık.

Epifiz bezi nedir?Epifiz bezi, beyinde omurilik sıvısının üretildiği bölgenin arkasında ve beynin tam ortasında bulunur. Şeklinin kozalağı andırması sebebiyle, uluslararası literatürde kozalak figürüne gönderme yapan “pineal gland” adıyla anılır. Ağırlığı sadece 100 – 180 mg arasında olmasına rağmen vücudumuzda böbreklerden sonra en fazla kanlanan organ olarak bilinir. Vücudun yaşantısını sağlıklı ve dengeli şekilde idame ettirmesi gereken melatonin, serotonin ve DMT gibi hormon ve nörotransmiterleri salgılayan bu bez, aynı zamanda beyindeki simetrik olmayan tek yapı olmasıyla da dikkat çeker.

Epıfız BEzıRUHUN VE BEDENİN GİZEMLİ BULUŞMA NOKTASI

2 3

Epifiz bezinin insan vücudundaki işlevleriEpifiz bezinin vücuttaki en önemli işlevi hiç kuşkusuz salgıladığı melatonin ile vücudun gece – gündüz döngüsünü ve dolayısıyla da biyolojik saati ayarlamasıdır. Melatonin insan vücudu için öylesine hayati bir öneme sahiptir ki, bu hormon için “vücuda reset atan hormon” demek çok da yanlış olmaz. Çünkü melatonin salgısı normal ölçütlerde olan bir vücutta, hücre yaşlanması ve DNA bozulması minimuma iner ve kanser gibi oto-immün hastalıklara yakalanma riski ciddi anlamda azalır. Yine büyüme üzerinde de önemli bir etkisi olan epifiz bezi, çocuklarda sağlıklı bir kemik ve kas gelişimini sağlayan hormonları üretir.

Sadece bir mercimek tanesi boyutunda olan epifiz bezinin vücuttaki en önemli görevlerinden biri de kişinin ruh halinin pozitif olmasını sağlayan -yani doğal bir antidepresan görevi gören- serotonin adlı nörotransmiteri salgılamasıdır. Hem kadınlarda hem erkeklerde üreme sağlığını doğrudan etkileyen epifiz bezi salgıları, yumurta ve sperm kalitesinde de belirleyici bir unsurdur.

Epifiz bezinin gizemleriOkültizm yani gizemcilik öğretisinde büyük bir yer tutan epifiz bezinin, Uzakdoğu inanışlarındaki “üçüncü göz”e ve sufizm inancındaki “kalp gözü” kavramlarına karşılık geldiği düşünülmektedir. Hatta Eski Mısır belgelerinde sıkça karşımıza çıkan Horus’un Gözü figürünün epifiz beziyle olan şekilsel benzerliği oldukça şaşırtıcıdır. Yani bu bağlamda epifiz bezini, ruhun derinliklerine bakan gizemli bir göze benzetmek mümkündür.

Epifiz bezinin pek çok inanç sisteminde metaforik olarak göze benzetilmesi aslında tesadüfi bir durum değildir. Çünkü epifiz bezinde de tıpkı göz gibi retinal ve korneal yapıların bulunduğu ve bu dokunun ışığa son derece duyarlı olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Pek çok spiritüel sisteme çıkış noktası olan; insan ruhunun özünü temsil eden ve şekli açıkça kozalağa benzeyen bu dokuya dair bir diğer ilginç bilgi ise, Latince ismi “corpus pineale” olan epifiz bezinin Vatikan’daki Sistine Şapeli’nin önündeki dev kozalak heykeline ve papalık asasındaki kozalak figürüne ilham vermesidir.

Ruh molekülü DMTAslında epifiz bezinin yukarıda bahsettiğimiz gizemlerinin dayandığı kimyasal DMT, yani dimetiltriptamin’dir. Normal şartlar altında epifiz bezinin uyku sırasında eser miktarda salgıladığı bu kimyasal, rengarenk rüyaların ve “yarı ölüm hali” benzetmesi yapılan ileri seviye uykuların da müsebbibidir. Yaşayan tüm canlılarda belirli oranda bulunan bu kimyasal bileşik insanlarda en çok doğum ve ölüm anlarında salgılanır. Şamanizmde çok önemli bir yere sahip olan DMT, Güney Amerika yerlilerinin bazı DMT içeren bitkilerle hazırladıkları “Ayahuasca” adı verilen çayla deneyimlenebilir. Ruhun bedenden ayrılarak bambaşka bir boyuta geçtiği bu DMT yüklemelerinde, Budizm ve Hinduizm inanışının temelini oluşturan “çakra” kavramıyla da benzerlikler olduğunu görülür. Epifiz bezleri normalden fazla DMT salgılayan kişiler, bu deneyimden sonra yaşadıklarını çok net aktaramasalar da; renklerin, seslerin, kokuların her

zamankinden daha canlı olduğunu ve tartışmasız bir “birlik” hissiyatı içine girdiklerini aktarmaktadırlar. Tüm evrenle muhteşem bir uyum içinde olma hali de yine Sufizm’deki “Vahdet-i Vücud” kavramı ile ilişkilendirilebilir.

Kalbi duran ve bir süre ex halde kaldıktan sonra yaşama tekrar dönen hastaların deneyimleriyle büyük benzerlikler gösteren DMT deneyiminin, sanatsal yaratıcılığı, pozitif düşünceyi ve sezgileri de güçlendirdiği düşünülüyor. Belki de bu yüzden DMT maddesini içeren üzerlik tohumu yüzlerce yıldır Anadolu’da “kötü gözleri ve nazarı” kovan bir tütsü olarak kullanılıyor.

Bugün gizemi hala tam olarak çözülemeyen epifiz bezi hakkında daha detaylı bilgiye ulaşmak için internette küçük bir araştırma yapmanız yeterli. Sonrasında bu mucizevi kaynağın aktif çalışmasını engelleyen faktörleri azaltmanız ve evrenle bütünleşerek daha büyük bir uyum içinde yaşamanız mümkün. Çözümlemeyi bildiğimiz taktirde, insan bedeni küçük şifreleri ile her zaman nitelikli yaşamanın gizemini gözlerimizin önüne sermeye hazır.

A R G E M O N I A2 4

Bademler Köyü nerede?İzmir’in Urla ilçesine bağlı olan Bademler, Güzelbahçe’den Seferihisar’a uzanan yol üzerinde Urla’ya ve Seferihisar’a eşit mesafede yer alıyor. İzmir’in en güzel ve gelişmiş sahil kasabalarının kavşak noktasında bulunan bu köy, konumuyla da bir hayli avantajlı bir yerleşim yeri. Son yıllarda İstanbul ve Ankara’dan göç eden beyaz yakalıların da yerleşmek için seçtiği bu köy, tarım ve turizmin de iç içe geçtiği bir bölgede bulunmasıyla dikkat çekiyor.

“İlklerin köyü” Bademler’in hikayesiBademler halkı, köyü haber yapmak için gelen muhabirlere ve meraklı gezginlere son derece alışkın. Kendilerine sorulan tüm soruları profesyonelce yanıtlayan köylüler, köylerine gösterilen bu ilgiden de son derece memnunlar. Çünkü onlar da bu ilginin altında yatan sağlam temellerle gurur duyuyorlar. Ne de olsa köyleri,

Türkiye’nin bir tiyatroya ve köy kütüphanesine sahip olan ve okuryazarlık oranı %95’lere varan tek köyü!

1800’lerin başına kadar konargöçer olarak yaşayan Bademler halkı ağırlıklı olarak Anadolu Bektaşileri’nden oluşuyor. 1800’lerin ortalarında yerleşik hayata geçerek Bademler’i mesken haline getiren köy halkı, önceleri kestikleri ağaçları işleyip çeşitli eşyalar ve gereçler yaparak geçinmiş, sonraki yıllarda tütün ekiminin yaygınlaşması ile tarıma yönelmişler. Ancak bölgedeki kuraklık nedeniyle köy halkı tütün tarımıyla geçinememeye başlamış. İşte halen tam gaz çalışan ve neredeyse tüm köye tarımsal istihdam sağlayan Bademler Tarımsal Kalkınma Kooperatifi tam da bu nedenle kurulmuş. Kooperatif kurulur kurulmaz Bademler halkı Ankara’dan gelen ziraat mühendislerinden sera sebzeciliğini ve çiçek tarımını öğrenmişler.

“Köy” denince akıllara genelde uçsuz bucaksız tarlalar, hayvan ağılları; mütevazı köy evleri ve varı yoğu iş olan kendi halinde taşra insanları gelir. Ancak İzmir’in Urla ilçesine bağlı Bademler, akıllardaki kalıplaşmış köy algısını tamamen yerle bir edecek kadar modern ve özgün bir yerleşim yeri. Hepimize “başka bir köy mümkünmüş” dedirten Bademler’i yakından tanımaya ne dersiniz?

ROTA TÜRKİYE

EZBER BOZAN “ÜTOPİK” BİR EGE KÖYÜ

BADEMLER

2 5

Özellikle sera çiçekçiliği ve ekolojik tarım konusunda kendisini sürekli geliştiren bu kooperatif, bu yılın başında İzmir Büyükşehir Belediyesi ile birlikte hayata geçirdiği Bademler Doğal Yaşam Köyü ile Bademler halkını eko-turizm ile tanıştırmak için kolları sıvamış. Doğa severlerin hem çalışıp hem de doğanın içinde konaklayabilecekleri bu vizyon sahibi kompleks daha şimdiden köylüleri fazlasıyla heyecanlandırmış.

Burada herkes sahne tozu yutmuş!Google’a Bademler Köyü yazdığınız zaman karşınıza çıkacak ilk şey muhtemelen Bademler’deki eşi benzeri olmayan köy tiyatrosu olur. Pek çok büyük şehirde bile tiyatro binasının bulunmadığı 1963 yılında inşa edilen Bademler Köy Tiyatrosu, kurulduğu günden beri son derece aktif şekilde çalışıyor. Ancak Bademler halkının tiyatroya olan yatkınlığı, imece usulü inşa edilen tiyatro binasından da önceye dayanıyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında yurt çapında yayılan Köy Enstitüleri sayesinde Shakespeare, Brecht ve Gogol gibi önemli oyun yazarlarıyla tanışan ve her yıl düzenli olarak oyunlar çıkaran köy halkı, o yıllarda hayatlarında televizyonun da olmamasının etkisiyle tiyatroya ciddi anlamda önem vermişler. Sonrasında da Türk sinemasının en önemli başyapıtlarından Metin Erksan’ın yönettiği Susuz Yaz filminin de köyde çekilmesi, Bademler halkının sanat sevgisini iyice körüklemiş.

Sahnesi, koltukları ve dekorları her sene köy halkı tarafından imece usulü onarılan bu mütevazı tiyatro binasında sergilenen pek çok oyun köy halkı tarafından sahneye konuyor. Köy halkı sadece sahneye çıkmıyor aynı zamanda rejisinden dekoruna, ışığından kostümüne kadar her detayla

kimseden yardım almadan ilgileniyor. İzmir’den ve çevre illerden amatör tiyatro topluluklarını da ağırlamaya başlayan Bademler Köy Tiyatrosu’nun anılarla dolu fuayesi ise ne kadar özel bir yerde olduğunuzu bir kez daha hatırlatıyor.

Burada her şey sıra dışıBademler’in asma ve sardunyalarla süslü beyaz küçük köy evlerinin arasından geçerken karşınıza kapısı ardına kadar açık bir köy kütüphanesi çıkabilir. Bu kütüphane de tıpkı köy tiyatrosu gibi imece usulü düzenlenip genişletiliyor. Kütüphanenin bahçesinde duran şirin ahşap kulübenin içinde uyuyan sevimli köpek ise adeta köydeki huzuru bir kez daha anlamanıza yardımcı oluyor. Çünkü Bademler sokaklarında adım başı el yapımı kedi / köpek yuvaları ve mama / su kapları görmek, deyim yerindeyse insanın hayata karşı umudunu tazeliyor.

Bademler’i diğer köylerden ayıran bir diğer önemli özelliği ise temizliği. Tek bir çöpe ya da kötü kokuya rastlamanın mümkün olmadığı Bademler’de merkezi yerlerde geri dönüşüm noktaları bulunuyor ve köy halkı tıpkı standart bir Avrupa kentindeki gibi çöplerini gruplandırarak geri dönüşüme kazandırıyor.

Bademler Köyü’nde neler yapılır?İzmir’e yolunuz düştüğünde Anadolu köylerine dair tüm ezberlerinizi bozacak Bademler’e uğrayıp; • Pazar günleri kurulan köy pazarından alışveriş yapın ve köy pazarının içindeki köy evlerinin bahçelerinde otlu gözleme yiyin.

• Köy meydanında bulunan Musa Baran Oyuncak Müzesi’ne uğrayın ve Bademler’in tarih hakkında daha fazla bilgi sahibi olun.

• Müzenin hemen yanındaki sokağın sonunda bulunan Hobbit House’u ziyaret edin. Hem cafe, hem çocuk etnografya müzesi hem de bir sosyal sorumluluk merkezi olan bu şirin mekanda ağaçların altında keyif yapın.

• Denk getirebilirseniz Bademler’de bir köy düğününe katılın ve köyün dillere destan keşkeğinden tadın.

A R G E M O N I A2 6

Soğuk zincir lojistiği nedir?Soğuk zincir lojistiği kolay bozulan ve belirli sabit sıcaklıklarda / nem oranlarında taşınması gereken ürünlerin taşınmasında kullanılan son derece gerekli bir yöntemdir. Bu yöntem dahilinde, ürünlerin taşındığı araçların (kamyon, tır, gemi ya da uçak) iç mekanları ve ürünlerin bir araçtan diğerine nakledilirken muhafaza edildikleri kısımlar, kurulan iklimlendirme sistemleri ile sabit sıcaklıkta tutulur. Böylelikle ancak belirli ısı derecelerinde tazeliklerini ve dayanıklılıklarını koruyan bu ürünlerin büyük miktarlarda ve en çabuk şekilde tüketiciye ulaştırılması mümkün

TÜM YÖNLERİYLE SOĞUK ZİNCİR LOJİSTİĞİ

SEKTÖRDEN

Yaşadığımız çağ her bakımdan dakikalarla hatta saniyelerle yarıştığımız ve hep daha fazlasına ihtiyaç duyduğumuz zorlu bir müsabaka gibi! İşte hız ve pratikliğin birinci öncelik olduğu günümüzde, soğuk zincir lojistiği tam da bu yüzden her geçen gün biraz daha önem kazanıyor.

2 7

kılınır.Soğuk zincir lojistiğinin kullanıldığı alanlarÖzellikle et, süt ürünleri, sebze ve meyve gibi gıdaların taşınması için hayati bir öneme sahip olan soğuk zincir lojistiği, gıda güvenliği ve mali verimlilik açısından bir işletmenin olmazsa olmazıdır. Gıda güvenliğini doğrudan etkilediği için son kullanıcıyı da yakından ilgilendiren soğuk zincir lojistiğinin hiçbir noktada kırılmaması gerekmektedir. Yani süpermarketlerde ne yazık ki sıkça rastladığımız; peynir ve sucuk gibi ürünlerin şarküteri dolabından çıkarılıp kasa önünde satılması soğuk zincir lojistiğinin temel ilkelerine son derece aykırıdır. Bu yüzden gıda üreticilerinin ve satıcıların soğuk zincir lojistiğine dair standartları uygulamaları şarttır. Örneğin muz +13 santigrat derecede taşınması gereken ürünler arasında yer alırken, şarküteri ürünleri +2 derecelik (chill); dondurulmuş sebze / meyveler -18 derecelik (frozen) ve dondurulmuş etler -29 derecelik (deep) ortamda transfer edilmeli ve saklanmalıdır.

Temel gıda maddelerinin yanı sıra sağlık sektöründe de kullanılan soğuk zincir lojistiği özellikle aşı, serum ve insülin gibi likit formdaki çeşitli ilaçların hastalara en güvenli şekilde ulaştırılmasında son derece önemli bir rol oynar. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl dünya genelinde üretilen aşıların %25’i soğuk zincirin kırılmasından ötürü ihtiyaç sahiplerine ulaşamadan bozuluyor. Bu gibi kayıpları önlemek ve ilaçlara ait tedarik zincirini denetlemek amacıyla 2010 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından kurulan İlaç Takip ve İzleme Sistemi önemli bir misyonu üstleniyor.

Soğuk zincir lojistiğinde kullanılan başlıca yöntemlerGünümüzde özellikle gıda konusunda soğuk zincir uygulamalarında en çok kullanılan araçlar frigorifik araçlardır. İzolasyonlu bir kasaya ve taşınan malın niteliğine uygun bir soğutma sistemine sahip olması gereken bu araçlar ATP konvansiyonunun belirlediği standartlara uymakla yükümlüdür. Yükleme noktasından çıktığı andan itibaren RFID teknolojisi ile an be an izlenen bu araçlar, soğuk zincir lojistiğinin vazgeçilmezidir.

Yine uçak ve gemilerde kullanılan özel amaçlı ısı yalıtımlı konteynerlerde, içerideki sıcaklığı ve nemi istenen düzeyde tutmak için jel / kuru buz paketleri ya da sıvı nitrojen; içerideki hava dolaşımını daha sağlıklı hale getirmek için ötektik plakalar ve konteyner içindeki nemin ürünle doğrudan temas etmesini önleyen quilt adı verilen sıcaklık muhafazalı örtüler kullanılır.

Soğuk zincir lojistiğinin geleceği ile ilgili öngörülerŞu anki veriler, soğuk zincir lojistiğinin 2016 – 2022 yılları arasında yıllık olarak ortalama %16 büyüceğini gösteriyor. Özellikle et, balık ve deniz ürünleri soğuk zincir lojistiği içinde en büyük parasal hacme sahipken; ilaç sektörünün en hızlı büyümeyi göstereceği tahmin ediliyor. (Upadhyay, 2017). 2019 yılında soğuk ilaç zincirinin değerinin 350 milyar USD ulaşacağını belirten uzmanlar, termal korumayı sağlayan yeni teknolojilerin, ürünlerin ihtiyaç duydukları ısının korunarak taşınmalarındaki ve aktarılmalarındaki risklerin azaltılmasında büyük rol oynayabileceğini ifade ediyorlar.

Şu anda bu teknolojilere 3,1 milyar USD harcayan ilaç sektörü, yatırımlarını artırmak konusunda planlamalar yapıyor. (Pharmaceutical Commerce, 2015). Bu sayede üreticinin ürününün taşınması ve aktarılması sırasındaki bozulma oranının düşürülmesi, bunun yol açacağı gelir kaybının engellenmesi ve üreticilerin daha fazla pazara ulaşması amaçlanırken; tüketicilerin de daha fazla çeşitlilikteki ürünü daha kaliteli ve güvenli olarak tüketmelerinin de önü açılmaktadır.

A R G E M O N I A2 8

SANAT

SABRIN VE EMEĞİN SANAT HALİ

DOKUMACILIKDünyanın en eski zanaatlarından olan dokumacılık büyük bir özen, sabır ve emek isteyen bir uğraş. Giysilerimiz, kullandığımız havlular, çarşaflar, örtüler, Anadolu kadınlarının ilmek ilmek aşkla büyüttüğü rengarenk halılara kadar tüm tekstil ürünlerinin temelini oluşturan dokumacılığı yakından tanıyalım istedik.

Dünyada dokumacılığın tarihiİnsanoğlu, var olduğu andan itibaren içgüdüsel olarak, kendisini olumsuz iklim koşullarından korumak için örtünme ihtiyacı duymuştur. Bunun doğal bir sonucu olarak ilk başta hayvan postlarını kullanan arkaik atalarımız, daha sonra saz, bambu ve çeşitli bitkisel lifleri kullanarak yaptıkları basit örgülerle dokumacılığın temellerini atmışlardır. Tarih öncesi çağlarda dokunan sepetler, küfeler ve hasırdan dokunan basit halılar ise dokumacılık sanatının ilk ürünleri olmuşlardır.

2 9

Arkeolojik bulgular en eski dokuma eşyaların M.Ö 6000 yılında Anadolu’da üretildiğini işaret eder. Bu tarihten yaklaşık 2000 yıl sonra yine Anadolu’da yapılan kazılarda ortaya çıkarılan ilkel bir dokuma tezgahı ise, dokumacılığın ana vatanının Anadolu olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Zaman içinde Anadolu’dan Sibirya’ya; Sibirya’dan Çin’e ve Orta Doğu’ya yayılan dokumacılık sanatı tarih boyunca doğunun uzmanlık alanı olarak anılmıştır. Özellikle Mısır, Çin ve Hindistan yüzyıllar boyunca tüm dünyaya dokuma ürünleri sayesinde hükmetmeyi başarmıştır. Özellikle Çin ve Hindistan’da ipekten; Mısır’da pamuktan ve keten liflerinden yapılan dokumalar o dönemin dünyasında büyük önem kazanmıştır. Doğu uygarlıkları dokumacılıktaki iddiasını sürdürürken, batıda dokumacılık doğuya göre epey geride kalmıştır. O dönemlerde ağırlıklı olarak kumaşları doğu ülkelerinden temin eden Avrupalılar, ancak 12. ve 13. yüzyıllarda İngiltere’de başlayan yün dokumacılığı ile bu zanaata merhaba demişlerdir.

Başlıca dokumacılık teknikleriAtkı ve çözgü adı verilen iki yönlü ipliğin, birbirine dik açı yapacak şekilde birbirlerinin altından ve üstünden geçirilmesi ile oluşturulan düz yüzeylere dokuma adı verilmektedir. Günümüzde keçeleştirme, dokuma ve örme olarak üç ana gruba ayrılan dokumacılık, aslında son derece geniş kapsamlı bir zanaattır. Çarpana (kolan) dokuma, kirkitli dokuma, mekikli dokuma ve mekiksiz dokuma olarak 4 ana gruba ayrılan el dokumacılığı ise kullanılan tezgah ve ekipmana göre sınıflandırılmaktadır. Örneğin kumaş dokuma mekikli dokumalardan sayılırken, halı ve kilimler kirkitli dokumalar grubuna girmektedir.

Renkler ve hikayelerin dansı: Türk halılarıHenüz Orta Asya’dan Anadolu’ya göçmeden önce konargöçer topluluklar halinde yaşayan Türk boyları, yaşam tarzları gereği kıl çadırlar ve dokumacılık konusunda uzmanlaşmışlardır. Bu durum, yepyeni bir sanat ekolünün oluşmasına sebebiyet vermiştir. İşte tam da bu nedenle, özellikle dillere destan Orta Asya Türk halıları ağırlıklı olarak doğadan ilham almaları ile dikkatleri çeker. Orta Asya’da dokunan Türk halılarında sıkça rastlanan ejder, bulut, yıldırım, boğuşan anka kuşları, ejderle anka kuşunun mücadeleleri, doğa ve hayal gücünün

birleşmesinden ortaya çıkmıştır. Eski Türk halılarında stilize edilen bu hayvanlar ve figürler aynı zamanda o dönem hakim olan Şamanizm inancından ötürü bazı sembolik anlamlar da içermektedir.Örneğin anaerkil bir toplum olması ile bilinen Orta Asya Türk halılarında “dişilik ve doğurganlığı” sembolize eden “eli belinde” figürü sıkça kullanılmıştır. Bugün hala Yörük halılarında ve kilimlerinde görebileceğimiz bu tarz figürler dönemin toplumsal yapısı hakkında da önemli ipuçları vermektedir.

Halıcılık, Türkler’in Anadolu’ya adım atması ile birlikte bambaşka bir boyuta taşınmıştır. Özellikle Ankara bozkırlarında yetişen ender koyun türlerinden elde edilen yüksek kaliteli yünlerle dokunan Anadolu Selçuklu halıları da işte bu güzelliklerin bir eseridir. Marco Polo tarafından “Dünyanın en ince ve hafif halıları” olarak tarif edilen bu eşsiz halılar, Osmanlı döneminde dokunan dillere destan Hereke halılarına da ilham vermiştir.

Türkiye’de dokumacılığın merkezi: DenizliAnadolu toprakları sadece halı dokumacılığında değil, kumaş

dokumacılığında da her dönem fark yaratmayı başarmış bir coğrafyadır. Ege’nin şirin kenti Denizli “kara tezgah” denen manuel tezgahlarda dokunan pamuk peştemal ve peşkirleri ile dünya çapında üne sahiptir. Özellikle Babadağ, Sarayköy ve Buldan ilçelerinde halkın başlıca geçim kaynağı olan dokumacılık, neredeyse her evde icra edilmektedir. Osmanlı’nın erken dönemlerinden bu yana bildiğimiz anlamdaki dokumacılık geleneğini sürdüren bölgede, bugün uluslararası ölçekte üretim yapan dokuma fabrikaları açılmaktadır.

Gelişen teknolojiye rağmen geleneksel kara tezgahtan vazgeçmeyen bölge halkı, ayak ve kol kuvvetiyle çalıştırdıkları bu tezgahlarda tüm dünyanın hayran olduğu ürünler üretmeye devam etmektedir. Yeni nesil tezgahların bir saatte dokuduğu bir parçayı dokumak için 2 ila 3 gün harcamanın gerektiği bu ilkel tezgahlar, her ne kadar yavaş olsa da ortaya çıkan ürün açısından son derece tatmin edicidir. Özellikle Avrupa, Amerika ve Avustralyalılar tarafından yoğun ilgi gören bu el dokumaları, sürdürülebilir ve sağlıklı olmalarıyla da dikkatleri çekmektedir.

A R G E M O N I A3 0

O, imzasını attığı tüm işlerle izleyicisini kendine hayran bırakan ve deyim yerindeyse insan ruhuna dokunan bir yönetmen. Son filmi Ahlat Ağacı’nın ilk gösteriminde Cannes Film Festivali’nde 15 dakika boyunca ayakta alkışlanan Nuri Bilge Ceylan’ın çocukluğundan günümüze uzanan yolculuğuna tanıklık etmeye ne dersiniz?

Şehirden taşraya uzanan bir çocukluk26 Ocak 1959 yılında İstanbul’un Bakırköy ilçesinde dünyaya gelen Nuri Bilge Ceylan, çocukluk yıllarını Çanakkale’nin şirin kasabası Yenice’de geçirir. Ziraat mühendisi olan idealist babasının ata topraklarında tarım yapma ideali ile uzun yıllar Yenice’de yaşayan Ceylan ailesi, kızları Emine’nin liseye başlayacak olması sebebi ile yeniden İstanbul’a taşınır. Ortaokula İstanbul’da başlayan Nuri Bilge, 1976 senesinde İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünü kazandığında ne yazık ki ülkedeki siyasi kutuplaşmalar ve çatışmalar da artık artar. Olayların eğitimine engel olmaya başlamasıyla birlikte 2. senenin sonunda İstanbul Teknik

Üniversitesi’nin Maçka’daki kampüsünü bırakıp, olayların nispeten daha az yaşandığı Boğaziçi Üniversitesi’ne kaydolmak zorunda kalır. Ortaokul ve lise sıralarının parlak öğrencisi Nuri Bilge, o günden sonra artık Boğaziçili bir elektrik-elektronik mühendisi adayı olur.

Fotoğraf karelerinden beyaz perdeye…Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenimine devam ederken, üniversitede faaliyet gösteren fotoğrafçılık kulübüne üye olan Nuri Bilge Ceylan, bu kulüpte çocukluk yıllarından beri ilgi duyduğu fotoğraf sanatının teorisini öğrenme fırsatı bulur. Babası Mehmet Emin Ceylan’ın sanatsal bakış açısıyla büyümesinin de etkisiyle fotoğrafçılığa hızlı bir giriş yapan Nuri Bilge, kendisinden 4 yaş büyük diş hekimi ablası Emine’nin de fotoğrafçılığa başlamasına ön ayak olur. Fotoğrafçılığın gizemlerini öğrendikçe kendini geliştirmek için okuldaki seçmeli sinema derslerini de almaya başlayan Nuri Bilge Ceylan, bu yıllarda okul harçlığını çıkarmak için vesikalık fotoğraflar çeker ve özel etkinliklerde fotoğrafçılık yapar.

İZ B

IRAK

ANLA

R

3 1

Ancak genç fotoğrafçı, bu “mecburi” kareleri çekerken aslında gönlünde bambaşka bir tutku alevlenmektedir: Anadolu’nun benzersiz doğa ve insan manzaralarını tek karede bir araya getirmek.

“En iyi hikayeler yolda yazılır”Üniversite’yi 1985 yılında bitiren yeni mezun Nuri Bilge’nin aklında hemen dolgun maaşlı bir işe girip çalışmaktan farklı şeyler vardır. Çocukluğunun geçtiği Yenice yıllarından bu yana farklı yüzlere ve hikayelere tutkun olan genç adam, yine bambaşka hikayelerin peşinden “uzak”lara gitmek ister. Önce İngiltere’yi, ardından Avrupa’yı boydan boya dolaşır. Sonrasındaysa Nepal ve Hindistan’a gider. İşte her filminde izleyiciye göz kırpan o çarpıcı “doğu-batı tezatlığı”nın temellerini de aslında bu derin seyahatlerde atar. Seyahatleri boyunca gezip gördüğü yerlerde doğa siluetlerini insan portreleriyle birleştiren usta fotoğrafçı, günlük hayatın her anında görebileceğimiz “sıradan” insanların sıra dışı yönlerini ortaya çıkarmaya odaklanır.

Kendisine ve sanatına çok fazla şey katan seyyahlık döneminin ardından yurda dönen Ceylan, Mimar Sinan Üniversitesi Sinema Bölümü’nde yüksek lisans bölümüne kaydolur. Rotasını artık net bir şekilde sinemaya çevirmiştir. Sadece fotoğrafçı değil aynı zamanda bir “hikaye anlatıcısı” olmak istediğini fark eden genç yönetmen adayı, bu yıllarda masraflarını karşılamak için reklam ve etkinlik fotoğrafçılığı yapmaya devam eder.

Amatör ruhun ve şiir gibi karelerin harmanıNuri Bilge Ceylan’ın masalsı filmografisinin ilk filmi olan Koza’nın öyküsü oldukça ilginçtir. Kısa metrajlı bir film olan Koza’yı, 1993 yılında Rusya’dan getirdiği ve TRT’den aldığı son kullanma tarihi geçmiş film makaraları ve arkadaşından satın aldığı Arriflex 2B adlı kamera ile çeken yönetmen, bu filmle 1995 senesinde Cannes Film Festivali’ne seçilen ilk Türk kısa filminin yönetmeni unvanını kazanır.

Nuri Bilge Ceylan’ı gerçek anlamda tanınan bir yönetmen yapan işi Kasaba ise, Mayıs Sıkıntısı ve Uzak filmlerinden oluşan Taşra Üçlemesi olur. Bu filmlerde hem senarist, hem görüntü yönetmeni, hem ışıkçı hem de yönetmen görevlerini üstlenen Nuri Bilge Ceylan, Taşra Üçlemesi’nin kastında yakın çevresini, arkadaşlarını ve hatta akrabalarını kullanır. O dönem bazı sinema çevreleri tarafından eleştirilen bu amatörlük, aslında bugün herkesin hayranlık duyduğu “doğal” Nuri Bilge Ceylan sinemasının temellerini oluşturur. Ve üçlemenin son filmi Uzak, 2003 Cannes Film Festivali‘nde Büyük Jüri Ödülü’nü alır ve bu prestijli ödül bir anda Ceylan’ı uluslararası alanda tanınan bir isim haline getirir. Cannes sonrasında ödül yolculuğuna devam eden Uzak, 23’ü uluslararası olmak üzere toplam 47 ödül alarak Türk sinemasının en fazla ödül kazanan filmi olur.

Aynı zamanda senarist ve fotoğrafçı olan eşi Ebru Ceylan’la birlikte rol aldığı İklimler filmi ile sinemasını bambaşka bir boyuta taşıyan Nuri Bilge Ceylan, artık

resmen Avrupa sinemasının aranan yönetmenlerinden biri olur. 2008 tarihli Üç Maymun’la Cannes’da En İyi Yönetmen ödülünü alan Ceylan, ayrıca bu filmle Oscar adaylığında ilk dokuza kalmayı başaran ilk Türk filmine de imza atmış olur.

Her daim mütevazı, her daim tutkulu olan,Cannes Film Festivalleri’nde art arda gelen başarılarından sonra prodüksiyon bütçelerini artırma ve Türkiye’nin en yetenekli oyuncularıyla çalışma fırsatı bulan Nuri Bilge Ceylan, mevcut çizgisini korumayı sürdürür. Televizyona çıkmama ve medyada röportaj vermeme kuralının dışına çıkmaz.

Kendi halinde, mütevazı bir yaşam süren Ceylan, 2011’de çektiği ve Cannes’da Büyük Jüri Ödülü’nü kazanan; Muhammet Uzuner, Yılmaz Erdoğan ve Ercan Kesal gibi tanınmış aktörlerin rol aldığı Bir Zamanlar Anadolu’da filmi ile Türk seyircisini de “yüksek sinema” kavramına yaklaştırır. Kariyerinin en üretken döneminde olan ve sinema eleştirmenlerine göre “ustalık eserleri”ni veren Ceylan, son filmi Ahlat Ağacı’nın ilk gösteriminde 15 dakika boyunca ayakta alkışlandığı anlarda bile mahcup ama gururlu duruşu ile ülkemize bir kez daha gururlandırır. Ve bir nesil usta yönetmeni 2008 yılında Cannes Film Festivali’nde sarf ettiği ve ülkemizin durumunu tek kalemde anlattığı o unutulmaz cümleyle hatırlar:

“Bu ödülü, tutkuyla sevdiğim, yalnız ve güzel ülkeme armağan ediyorum.’’

A R G E M O N I A3 2

Özellikle 90’lı yıllarda yüksek IQ testi skorları ile övünmek pek moda olsa da, uzmanlara göre günümüzde duygusal zeka, IQ olarak da bilinen analitik zekanın tahtını ciddi oranda sarsıyor. Bugün duygusal zekanın öğrenme becerilerini, sosyal ilişkileri, mizahi bakış açısını, liderlik & girişimcilik yeteneklerini doğrudan etkilediği konusunda ciddi araştırmalar yapılmaktadır.

İŞ YAŞAMINDA DUYGUSAL ZEKANIN ÖNEMİ

İŞ’TE YAŞAM

3 3

Nedir bu duygusal zeka?İlk olarak 90’lı yılların başında ortaya atılan bir kavram olan duygusal zeka, en kaba anlatımla kişinin kendini tanıma ve duygularını en pozitif şekilde yönetme / yönlendirme becerilerini kapsayan bir zeka türü olarak tanımlanabilir. Duygusal zekanın %50’sinin genetik kodlarla aktarıldığı bilinse de kalan %50’lik kısmını yaşam boyunca geliştirilebilecek bir “kas”a benzetmek mümkündür.

İş hayatında duygusal zekaya neden ihtiyaç duyarız?Özellikle rekabetçi bir ortamda çalışan ve her gün kendini kanıtlamak zorunda olan çalışan bireyler için duygusal zeka ayırt edici bir faktördür. Çünkü kişi duygularını ustalıkla yönetebildiğinde, karşısındaki kişilerin beklentilerini / iç görülerini de en az o kadar iyi analiz eder. Bu durum da kişiye doğal olarak liderlik vasfı yükler. Dolayısıyla krizlerin ve olağanüstü durumların yaşanabildiği; hızlı kararların alındığı, riskli operasyonların gerçekleştirildiği iş dünyasında duygusal zekanın çalışana katkısı oldukça büyüktür. Çünkü duygusal zekasını geliştirmiş bir çalışan, bu noktada A planının mı yoksa B planının mı daha verimli olacağına hızla karar vererek doğru adımlar atabilir. Ayrıca duygusal zekanın bir getirisi olan empati yeteneği sayesinde kişiler takım arkadaşlarıyla daha uyumlu çalışarak iş yerindeki stresi minimuma indirebilirler.

Duygusal zekayı geliştirip iş yaşamında başarıyı yakalamak için gereken 5 faydalı tüyoDuygusal zeka, kişinin sahip olduğu sezgisel varlığı yönetebilmesi anlamına gelir. Bu sebeple, duygusal zekada sayısal veriler

çok da önem arz etmez ve bu zeka türü, IQ testlerinde olduğu gibi kesin skorlarla ölçümlenemez. Çok yönlü ve akışkan bir yapıya sahip olan duygusal zeka gelişmeye dirençli gibi görünse de asla göründüğü kadar katı değildir.

İşte duygusal zekayı geliştirmenin en basit yolları:

Duygularınızı masaya yatırınDiyelim ki yöneticinizden / ekip arkadaşınızdan son derece negatif ya da umursamaz bir mail aldınız. Böyle zamanlarda, durumun yarattığı reaksiyona değil kendi sezgilerinize dayanan tepkiler vermek için “pause” tuşuna basın ve gerçek duygularınızı keşfe çıkın. Bu egzersizi düzenli olarak yaptığınızda, zaman içinde kusursuz çalışan bir sistem inşa ettiğinizi fark edeceksiniz.

Başkalarının fikirlerini umursayınDuygusal zekayı oluşturan en önemli elementlerden biri de hiç kuşkusuz empati yeteneğidir. Bu yüzden başka insanların ne düşündüklerini ve olayları nasıl bir bakış açısıyla değerlendirdiklerini tahmin edebilecek olgunluğa erişebilmek için, onlara fikirlerini sorun ve iyi bir gözlemci olmaya çalışın.

Eleştirel yaklaşın ve eleştirilere göğüs gerinAynı zamanda felsefenin de temelini oluşturan “neden?” sorusunu sormak ve hayatta karşılaştığınız durumlara karşı meraklı ve eleştirel bir tavır takınmak bilgiyi derinlerden çıkartarak, işlemenizi sağlayacaktır. Aynı zamanda başkalarının size yönelteceği eleştirel soru ve söylemlere göğüs germek ise bilişsel esnekliğinizi geliştirme

yolunda önemli bir adım olacaktır.

Deneyimsel öğrenmeyi merkeze koyunDeneyimsel öğrenme, aslında duygusal zekanın genel konseptinin bir özeti gibidir. Yani deneyimsel öğrenmeye göre öğrenme yaşam boyu devam eden bir süreçtir ve statik kalmak yerine çatışmaların çözümünü gerektirir. Deneyimsel öğrenme aynı zamanda kişinin dünya ve toplumla uyum sağlamasını ve kişiler arasındaki sinerjik etkiyi de önemser. İşte bu yüzden duygusal zeka gelişiminde deneyimsel öğrenme metotlarından faydalanmanız son derece yararlı olacaktır.

Eğitim ve atölye çalışmalarına katılınDuygusal zeka gelişimi konusunda uzman eğitmenlerin verdiği eğitim ve atölye çalışmalarına katılmak, hem konu hakkındaki soru işaretlerinizi giderecek hem de eğitime katılan diğer insanlarla etkileşime girerek daha verimli sonuçlar almanızı sağlayacaktır. Bu gibi kolektif çalışmaların kişiye sağladığı en büyük faydalar, kişinin gözlem gücünü artırma ve diğer katılımcıların iç görülerini daha net analiz etme gibi yeteneklerdir.

A R G E M O N I A3 4

BOZCAADA CAZ FESTİVALİ27 - 28 - 29 Temmuz

Caz festivalleri fikrine, açık havada bir caz festivali deneyimi tasarlayarak yeni bir bakış açısı getiren Bozcaada Caz Festivali bu sene yeniden festivalcilerin odak noktası olacak. Yaşattığı deneyim ve enerjisiyle herkesi derinden etkileyen festival, adanın en güzel koyu olan Ayazma’ya tepeden bir bakış atarak Tarihi Manastır’ın yeşil bahçesinde gerçekleşecek.

UNIq AÇIK HAVA FİLM FESTİVALİ 1 Temmuz - 11 Eylül

UNIQ İstanbul, sinemaseverlere açık havada, doğayla iç içe bir film keyfi sunuyor. Eylül ayına kadar dünyaca ünlü yerli ve yabancı ödüllü filmlerin sanatseverlerin beğenisine sunulacağı festival programı kısa film gecesi, korku gecesi, animasyon gecesi gibi konseptlerle hazırlanmış. Dilerseniz yaz ayları boyunca Berlin, Venedik ve Cannes gibi önde gelen festivallerde gösterilmiş filmleri izleme fırsatı bulabilirsiniz.

İBB ŞEHİR TİYATROLARINDA AÇIKHAVA OYUNLARI2 Haziran’dan itibaren...Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava TiyatrosuİBB Şehir Tiyatroları, kış sezonunun kapanmasının ardından perdelerini açık hava sahnesinde açıyor ve tiyatro aşıkları ile buluşuyor. 2 Haziran’dan itibaren Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda 21:15’ten itibaren sergilenen oyunların aylık programına www.sehirtiyatrolari.ibb.istanbul adresinden ulaşabilirsiniz.

FESTİVAL

TİYATRO

16 Eylül – 15 Ekim / Ankara, Bursa, İzmir

Dünyayı kasıp kavuran en çılgın, en eğlenceli ve en renkli 5 km koşusu 4. yılında Türkiye’de!Amerika’da başlayıp tüm dünyaya yayılan 5 km Renkli Koşu Festivali Color Sky 5K ile stresinizi bir kenara atacak, hayatınıza renk katacak, daha önce hiç yaşamadığınız bir deneyim yaşayacaksınız! Her bir kilometrede kurulu renk istasyonlarında farklı Color Sky renkleriyle dizayn edilen renkli toz yağmuruna tutulacağınız koşuda bitiş alanına vardığınızda Color Sky renklerine bürünmüş oluyorsunuz. Üstelik Color Sky 5K Ankara Renkli Koşusu Bedensel Engellilerle Dayanışma Derneği işbirliğinde yapılıyor. Renkli Koşu ayrıca Tohum Otizm Vakfını da destekliyor.

SPOR

COLOR SKY 5K RENKLI KOŞU

3 5

Hava Yolu Hizmetlerimiz• Transit yükleme taşımacılığı• Proje taşımacılığı• Ekspres servis

GLOBELINK ÜNİMARYÜKÜNÜZÜ HAFİFLETİYOR

20 yılı aşkın tecrübesi, 600’ün üzerinde hizmet noktası ve tecrübeli kadrosuyla sektörde özel ve farklı bir konumda yer alan Globelink Ünimar Lojistik Hava Yolu departmanı, minimum kargodan charter uçak yüklemelerine kadar çok geniş bir skalada hizmet veriyor. Yer garantisi veren ve piyasa koşullarına rağmen hala ekonomik navlunlar sunabilen Globelink Ünimar Lojistik, değerli iş ortaklarının beklenti ve isteklerine uygun esnek modeller sunmaya devam ediyor.

• İthalat-ihracat taşımaları• Dünya çapında güçlü acente ağı• Kapıdan kapıya teslimat• Uzakdoğu ve Avrupa’dan her hafta düzenli konsolidasyon