324
TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi HKMO TARİHİNE IŞIK TUTANLAR SÖYLEŞİ DİZİSİ - I

TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

TMMOBHarita ve Kadastro Mühendisleri Odasıİstanbul Şubesi

HKMOTARİHİNE IŞIK TUTANLAR

SÖYLEŞİ DİZİSİ - I

Page 2: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım
Page 3: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

TMMOBHarita ve Kadastro Mühendisleri Odası

İstanbul Şubesi

HKMOTARİHİNE IŞIK TUTANLAR

SÖYLEŞİ DİZİSİ - I

Page 4: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Adres:HKMO İstanbul Şubesi

19 Mayıs Mahallesi Samanyolu Sk.Onur Apt. No: 106 Kat: 2

34360 Şişli - İstanbulTel: +90 212 2328989 / Faks: +90 212 2329428

e-posta:[email protected] web: www.hkmo.org.tr

1. Baskıİstanbul, 1 Ekim 2013

Baskı Adedi:2000

ISBN: 978-605-01-0505-6

Matbaa Sertifika No: 12142

Tasarım:

Yayın Kurulu

Baskı:Ezgi Matbaa

Sanayi Cad. Altay Sk. No: 14 Çobançeşme/İstanbulTel: 0212 452 23 02

Page 5: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

HKMO TARİHİNE IŞIK TUTANLAR

SÖYLEŞİ DİZİSİ - I

Page 6: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım
Page 7: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

ÖNSÖZ

Bugüne dek Türkiye’de Harita Mühendisliği disiplininin gelişim sürecine ilişkin değerli çalışmalar yapılmış ve mesleki kamuoyu ile paylaşılmıştır. Bugünümüzü ancak geçmişimizi bilerek anlayabilir, geleceğe yönelik açılımlarımızı geçmişte edindiğimiz deneyimler ışı-ğında geliştirebiliriz. Tarih bilincimiz önemlidir ve mesleğimize, mes-leki eğitim süreçlerine ve değerli meslek insanlarımıza ilişkin yapılmış olan her türlü çalışma geleceğimiz açısından çok değerlidir. Bu ger-çeklikten hareketle, Odamızda yöneticilik yapmış ya da bulundukları platformlarda Odamızın ve mesleğimizin ilerlemesine katkı sunmuş meslek büyüklerimizle buluşmayı ve deneyim ve birikimlerini yeni nesil meslektaşlarımızla ve öğrenci kardeşlerimizle paylaşacakları söyleşiler gerçekleştirmeyi hedefledik. “Harita ve Kadastro Mühen-disleri Odası Tarihine Işık Tutanlar” başlığı altında düzenlediğimiz söy-leşilerimiz bu hedefimiz açısından oldukça verimli geçti. Odamızın, mesleğimizin ve ülkemizin geçmişine tanıklık etmiş, birer aktivist ola-rak Oda ve mesleğimizin gelişmesine katkı sunmuş büyüklerimizden çok şey öğrendik. Şube bültenlerinde de yayınladığımız söyleşileri bir kitapta bir araya toplama ve kalıcı bir esere dönüştürme isteği-mizin bir sonucu olarak bu yayınımızı sizlerle buluşturuyoruz. Başta söyleşilerimize katılarak geçmişimizi bizlere hatırlatan değerli meslek büyüklerimiz olmak üzere söyleşilerimizde katkı sunan tüm meslek-taşlarımıza, yayınımızın tarih bilincimizin gelişimine önemli katkılar sağlayacağına olan yürekten inancımızla içtenlikle teşekkür ediyoruz.

HKMO İstanbul Şubesi21. ve 22. Dönem Yönetim Kurulu

5

Page 8: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım
Page 9: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

28 temmuz 2010

ari

f deli

kanlı

Page 10: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım
Page 11: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Odamızın geçmişten geleceğe yürüyü-şünde katkı sunmuş büyüklerimizi, değerlerimizi burada meslektaş-larımızla buluşturmayı, özellikle de bu toplantılar sürecinde yapılan tartışmaları yazılı doküman olarak genç kuşaklara aktarmayı düşün-dük. Bu buluşmanın son derece önemli olduğunu düşünüyoruz.

Bu çerçevede ilk konuğumuz, sevgili Arif Delikanlı. Kendisi, çeşit-li dönemlerde TMMOB Yönetim Kurulu üyeliği, TMMOB Yüksek Onur Kurulu üyeliği görevlerini yapmıştır. Odamızın 17. Dönemde Genel Başkanlığını; 11., 18. ve 20. dönemlerinde Yönetim Kurulu üyeliklerini yürütmüş, 180 numaralı üyemiz. Aynı zamanda, Oda çalışmaları dı-şında, aydın sorumluluğunu yerine getirmiş, toplumsal ölçekte yürü-tülen mücadelenin de bir öznesi olmuş bir değerimiz. Gerek meslek kamuoyumuzda, gerekse de toplumsal kamuoyunda saygın bir kişi-lik. Yaptığımız davete icabet edip, bizlerle birikimlerini ve deneyimle-rini paylaştığı için, Yönetim Kurulumuz adına kendisine çok teşekkür ediyorum.

Bir kurgumuz yok; yani soru-cevap şeklinde yapacağımız bir söy-leşi şeklinde olmasını öneriyorum. Aslında iki hafta kadar önce yapa-caktık bunu, ama biraz gecikti. Ama bu söyleşileri devam ettireceğiz. Çünkü geçmişimiz, geleceğe yürüyüşümüzde önem taşıyor.

Sayın Arif Delikanlı’yı kürsüye davet ediyorum.

ARİF DELİKANLI - Herkesi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Tabii, Tevfik arkadaşımızın benimle ilgili söylemiş olduğu güzel şeyler beni heyecanlandırıyor doğrusu. O güzel şeyleri yapmış olabil-seydim, belki çok daha mutlu olurdum. Çok iltifat da etti. Çok ente-lektüel tarafım da yok canım, o kadar şey değil; ama Türkiye’deki oku-muş yazmış, mürekkep yalamış insanlar kadar kendimi yetiştirmeye çalışıyorum.

Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-

9

Page 12: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım. İlk ve ortaokulu Ankara’da okudum, lise eğitimini Kadastro Meslek Lisesinde gördüm. Çünkü be-nim ailem lise eğitimini yaptıracak düzeyde değildi ekonomik açıdan. Bir yatılı okula kapağı attık. O da, son dakikada bilgim oldu da, öyle girebildim. Askeri okula gitmek için sağlık koşulları elvermedi. 53’te Kadastro Lisesini bitirdikten sonra Yıldız’a geldim. O zaman, İstanbul Teknik Okuluydu okulun adı. 4 yıllık bir mühendislik eğitimi veriyor-du. Orada öğrencilik yaparken, o dönemin moda hastalığı tüberküloz hastalığına yakalandık kötü beslenmekten ötürü. 57’de mezun ola-cakken, 58’de okulumuzu bitirdik.

12 Mart 71’e kadar, Karayollarında başlamak suretiyle çeşitli kuru-luşlarda çalıştım. Önce Karayolları, sonra burs aldığım için Kadastro Genel Müdürlüğü, sonra İmar İskan Bakanlığında çalıştım. 12 Martta, o günkü askeri koşulların zorlamasıyla, biraz da suçlamalarla, İmar İs-kan Bakanlığı görevimden istifa etmek zorunda kaldım. Onlar istifa et demeden ben istifa ettim; çünkü o zaman iki tane küçük çocuğum vardı. Türkiye’de, o dönemlerde, yani bundan 40 yıl önce, bir insan komünist damgasını yerse, onun geleceği; yani onun geleceği önemli değil de, çocukları da zor durumda kalabilir diye, 12 Mart 71’de ayrıl-dım. 50. Yıl Kimya Sanayii diye bir kuruluşun Yönetim Kurulunda ça-lıştım. Ki, bu kuruluş çok ilginçtir. Türkiye’de, bir zamanlar işçi serma-yesiyle oluşturulan kurumlar vardır; bu kurumlardan birisidir. Petrol aramalarında kullanılan, sondajda kullanılan bir kimyevi bir ürün üre-tirdi. Bu ürünü üretmek üzere, işçiler tarafından, 3 bin işçi tarafından kurulmuş olan bir fabrika var Şereflikoçhisar’da, 50. Yıl Kimya Sanayii adı altında bir fabrika. Oranın Yönetim Kurulunda çalıştım. Türkiye İşçi Partili bir arkadaşım, kimya mühendisi arkadaşım gerçekleştirmişti oranın kuruluşunu. Avrupa’yı tek tek gezerek, işçileri bir araya getir-miş ve onların paralarıyla oradaki Kimya Sanayiini kurmuştu. Orada bir süre Yönetim Kurulu üyeliği yaptım. Sonra 12 Mart, 12 Eylül fırtı-naları o işçi kuruluşunun da yöneticilerinin canına okudu, o kuruluş

10

Page 13: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

da öylece battı. Ama bizim çalıştığımız dönemde, benden sonraki dönemde de müthiş iyi bir gelir sağladı ve işçi yatırımlarını arttırmaya başlamıştı.

Kısaca benim hayat hikayem böyle.

1957’de mezun olacaktım, ama rahatsızlığımdan ötürü 58’de mezun oldum, Karayollarında görev başladım. Burada bir anımı ak-tarmak istiyorum. 56 senesinde Ankara’ya gittim. O zaman, Türk Mü-hendis Mimar Odaları Birliği iki yıl evvel kurulmuş, odalar bir heyecan içindeler ve genel kurul yapılıyor. Ankara’da Hukuk Fakültesi vardır Cebeci’ye giderken. Ben de yeni mezun olacağım. Toplumsal olayla-rı da iyi bilen bir insan olarak, mühendislerin genel kuruluna gittim. Orada, her oda kendi sorunlarını dile getirmeye çalışıyor; ama herkes, “En önemli sorun bizim sorunumuzdur” diyor. Zaten 1954’te kuruldu-ğu zaman Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği, hepsi hepsi 10 oda var; bunlardan bir tanesi de bizim Odamız. O dönemde hatta, bizim Odamızın sayısı pek yetmiyor ve dışarıdan bir-iki tane isim eklemek suretiyle -40 ya da 50 sayıyı tutturmaları gerekiyor sanırım- kitabına uydurarak, mesleğimize yakın insanlardan isim göstermek suretiyle bizim Odamızın açılmasına önayak oluyorlar. Tabii, hocalarımız, Macit Erbudak, Ekrem Ulusoy, Burhanettin Kansu, Hüseyin Bozkurt filan da o ilk kurucuların arasında yer alıyor.

Böyle bir birliktelikle, bizim Odamız da 1954’te ilk kurulan 10 oda arasında yer alıyor. Bunlar, İnşaat, Elektrik, Mimarlar, Kimya, Ziraat, Orman, Maden. 10 oda bir araya geliyor. O zaman, Demokrat Parti Türkiye’de hükümet etmekte. Doğrusu, böyle bir örgütlenmeye git-menin gerekliliğini de sonradan, Türk Mühendis Mimar Odaları Bir-liğinin o zamanki kurucularının bir kısmından dinlemiştim. Mesela, Rüştü Özal’dan dinledim. Biliyorsunuz, inşaat mühendisidir. Ulaştırma Bakanlığı filan da yaptı. O beyefendiyle ben, Türk Mühendis Mimar Odaları Birliğinde Yüksek Onur Kurulu üyeliği yaptım. O sırada bana

11

Page 14: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

anlatmıştır. Yurtdışında eğitim görmüş olan mühendis ve mimarlar, “Üst örgüt olması gerekir” düşüncesini Demokrat Partinin ileri ge-lenlerine anlatıyorlar. O tarihte, “Niye üst örgüt gerekli? Mühendisin odası var işte” deniliyor. 1954’te şey kurulduğu zaman, 7-8 bin mimar-mühendis var Türkiye’de; sayıca bu kadar düşük. Mesela, 1959’daki bir rakam var elimde; 509 kadın, 9 bin 949 da erkek, yani toplam olarak 10 bin 968 mühendis-mimar var. “Bunun sayıca biraz daha fazla olma-sı gerekir ki, 10 tane mühendislik dalında sayı artmalı ki, bir üst örgüte gereksinim duyulsun” filan gibi bir düşünce var; ama sonunda kabul ediliyor ve Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği kuruluyor.

Kongreye gittiğim zaman, herkes kendi gemisini kurtaran kap-tan politikası var. Türk Mühendis Mimar Odaları Birliğinin bu politi-kası 1970’lere kadar sürdü. 1970’te, Türkiye’de, mühendis ve mimar odalarında -bizim Odamız da ilk başta olanlardandır- Türk mühen-disinin, mimarının kurtuluşu, ülkenin genel sorunlarından soyutla-namaz. Ülkenin genel sorunları, eğitim sorunu, istihdam sorunu, uz-laşma sorunları, bunlarla ilgili meseleler çözümlenmeden -ki, bunlar Türkiye’de bütün insanları ilgilendirir- mühendisler kendi sorunlarını çözemez. Biz, bu sloganı söyledik önce. Onun için dedik ki, toplum için harita mühendisleri, toplumsal ilerlemeyi ve gelişmeyi de dikkate almak suretiyle, “Kendi mesleki sorunlarını şöyle bir kenara atsınlar” demiyoruz; ama ülkenin genel sorunlarıyla da ilgilenmek zorundadır her mühendis, mimar. Çünkü genel sorunlar çözümlenmezse, onların içerisindeki küçük ayrıntılar çözümlenemez. Bugün de aynı kanıyı ta-şıyorum.

70’te, sol solukla, sosyalist filan laflarını da çok fazla ederek, yöne-timi ele aldık. Neden? Kafamıza göre, “Sadece harita mühendislerinin sorunlarının çözümüyle bu iş çözümlenir” meselesi olmayacaktı. Tür-kiye, gerçekten gelişmiş olmalı, tam bağımsız olmalı, demokrat olma-lı. Türkiye’nin genel sorunları çözülmeli ki, bizim genel sorunlarımız da çözülsün. Mesela, özgürlükler genişlemeli, 70’te bu işi söylediğimiz

12

Page 15: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

zaman, bizim esinlenmemiz de nereden çıktı? Tabii, bir kısmımız oku-yup yazmış filan, daha eski geçmişimiz de var solculukla ilgili; ama 68, Türkiye’de bir rüzgar estirdi. 68 rüzgarı çok ilginç bir rüzgardı. Önce öğrenci haklarıyla filan başladı Avrupa’da. Avrupa’da öğrenciler, üni-versitedeki öğrenci haklarının geliştirilmesini, genişletilmesini talep ettiler. Türkiye’de de biraz böyle yansıdı; ama Türkiye’deki gençlik çok kısa sürede fark etti ki, öğrencilerin meselesi de yine toplumun esas meseleleri arasında, yani eğitim kurumlarının meseleleri de ülkenin genel meseleleri arasında. O zaman, Türkiye’deki şey daha siyasallaştı.

Biz, yönetimi ele aldığımız zaman destekleyen Ömer ağabey bu-radadır. Daha çok genç kuşaktı, yeni mezun olmuş Yıldızlılar. O zaman da zaten sadece Yıldız mezun veriyordu. 68-69’da KTÜ, 69-70’te…

HÜSEYİN ERKAN - KTÜ’nün ilk mezunu 73’tü.

ARİF DELİKANLI - Açıldığı tarihleri söylüyorum.

Dışarıdan gelen birkaç arkadaşımız var, onun dışındakiler Yıldız mezunu. Yıldız’daki arkadaşlarımızla, hocalarla filan da bağlantıları-mız olduğu için, “Yeni arkadaşlardan kimler destek olabilir?” düşün-cesiyle onlardan destek aldık ve yönetimi birtakım sol söylemlerle kazandık ve dedik ki, “Bundan böyle harita ve kadastro mühendis-leri toplumun sorunlarıyla kendi sorunlarını özdeşleştirecek, bunları ayırmayacak, bunları birbirinden koparmayacak; toplum sorunları üzerinde görüşlerini de söyleyecek, üretimini toplumun yararını dik-kate alarak yapacak.” Öyle deyince, taşınmaz malla uğraşan insanın cebinin para görmesi kolay. Taşınmaz mallarla ilgili bilirkişilikler filan, bütün bunlar parayla çok ilgili ya da taşınmaz malla ilgili üretim ya-pan, üretim sürecinde büyük paralar kazanan kesimle de ilgili. Hari-ta ve kadastro mühendisliği, bizim mesleğimiz, hiçbir mühendislik alanında olmadığı kadar diğer mesleklerle dirsek teması ve işbirliği içindedir. Şu anda 23 tane meslek odası var Türkiye’de, bu 23 odanın 12’siyle bizim mesleğimiz birebir üretimde örtüşüyor. Yani biz bazı

13

Page 16: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

ölçmeleri yapmasak, o adam proje ya da plan yapamıyor. Onun için, böyle bir meslek etkinliği de var. Böyle bir yapı dolayısıyla, ürettiğiniz şeyin genel kitleleri ilgilendirmesi gerekiyor. O nedenle, harita mü-hendisliğinin şeyi farklı. Tabii, her mühendislik alanının kendine özgü özellikleri var ve onların da toplumsal gelişmeyi dikkate alarak etkin olması gerekir, üretimde bulunması gerekir.

Bizim Odamızda, 1958’de, ben mezun olduğum zaman 192 tane erkek var, 3 tane bayan var. Birisi Özcan Sungur Çetin’in kardeşi vardı, bir hanımefendi daha vardı. Doğrusu, onun adını araştırma fırsatım olmadı. Özür diliyorum. Yani yaklaşık olarak yüzde 1,5’imiz bayan ar-kadaşlarımız. 2010’daki rakamları söyleyeyim. 2010’da, üniversiteler-den mezun olmuş 11 bin 153 meslektaşımız var. Bunun 1411’i hanı-mefendilerden oluşuyor, 9 bin 742’si de erkeklerden oluşuyor. Oran, yüzde 12,7.

Türk Mühendis Mimar Odaları Birliğinde, hanımlar 509, beyler 9 bin 959. İkisinin arasında oran yüzde 4,5, bizim ortalamamızdan yük-sek. 2010’da, 67 bin 294 bayan mimar-mühendis var Türkiye’de, 286 bin 888 de erkek mimar-mühendis var. Bu ikisinin toplamı 354 bin 182 yapıyor. Bu, 2009 rakamlarıdır. 2010’un rakamları henüz daha elde edilemedi. 1959’da erkek-kadın arasındaki oran yüzde 4,5, şimdi yüzde 19. Bana sorarsanız, bu bile az; ama ilginç bir yükseliş var. Tabii, Türk mühendis-mimarlarının toplam sayısında da ilginç bir yükseliş var. Böyle bir perspektif var önümüzde. Mesele sayılarla bitmiyor. Bence, sayılar kadar, hatta ondan daha da önemli olan niceliktir. Bu sayıların üstünde sayıya gereksinim duyuyor Türkiye daha; ama istih-dam bozukluklarından ötürü, yanlış politikalardan ötürü, mühendis ve mimarların kendi üretim alanları içerisinde tam anlamıyla üretim yaptıklarını söylemek çok zor. 1970’li yıllarda, o askeri dönem içeri-sinde, bizim bir kısım arkadaşlarımız Libya Devlet Planlama Teşkilatı tarafından göreve alındı. Ben kendimi sokakta bulunca, yurtdışında çalışma koşulları aradım. O arada, Libya Elçiliğinde Devlet Planlama

14

Page 17: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Teşkilatını kurmakta oldukları için, mühendis ve mimara ihtiyaçla-rı olduğunu öğrendim. Yurtdışında çalışacağım düşüncesiyle oraya gittim. Bizim mesleğimizden 10 kişi kadar insana gereksinim olduğu söylendi bana. Sonradan 8’e düştü galiba bu sayı. Tabii, hemen ar-kadaşlarıma da haber verdim, 7-8 arkadaşımız Libya’ya gitti. Ben git-medim. O zaman, Türkiye İşçi Partisinin yöneticilerinden Sadun Aren ağabeye danıştım. O, benim akıl hocamdır. “Çankaya’da limon sattın mı hiç sen?” dedi, “Hayır” dedim. “O zaman, onu denemeden niye gi-diyorsun ki Libya’ya? Türkiye’nin size ihtiyacı yok mu? Sen, burslu oku-madın mı? O aldığın paranın kimlerin cebinden çıktığını sanıyorsun, patronlar mı verdi onu? Sen, kendini solcu gören, mücadele veren bir adamsın, halkına hizmet etmekten kaçıyorsun. Seni okutmuş olan halk” dedi. Rezil oldum! Hemen döndüm geriye, limon sandığı ara-maya başladım; ama o arada, 50. Yıl Kimya Sanayiini kuran arkadaşım, “Arif, gel, Yönetim Kurulunda çalış” dedi. Çok güzel bir iş.

Benim anlattıklarıma ekleyecekleriniz olabilir; çünkü ben, çok ge-nelde şeyler söyledim. Sizin sorularınız olur, ben de yanıtlamaya çalı-şırım. Hatta aranızda o soruların yanıtlarını verebilecek arkadaşlarımız var. Bir sohbet toplantısı halinde götürürsek, daha verimli olur diye düşünüyorum.

Buyurun.

DENİZ BAŞ - Öncelikle, katılımınız için, hem Yönetim Kurulu adı-na, hem de Yayın Komisyonu adına içtenlikle teşekkür ediyorum. Bizi onurlandırdığınızı belirtmek istiyorum.

Sözlü Tarih’te gördüğüm kadarıyla, sizi bize kazandıran biraz da gençlik gururunuz. Cahit Külebi’yle yaşadıklarınızı, bu mesleği seç-mekteki o şans faktörünü arkadaşlarımızla paylaşmanızı rica edecek-tim öncelikle.

ARİF DELİKANLI - Teşekkür ederim.

15

Page 18: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Ben, Kurtuluş Ortaokulunu bitirirken, orada coğrafya hocam var-dı; Süreyya Külebi. Ben de hasbelkader iyi bir öğrenciydim o zaman. Bizim ortaokulumuz, sene sonunda, Ankara Halkevinde bir piyes sahneye koymak istedi mezuniyet nedeniyle. Hiç unutmuyorum, Molliere’in Zoraki Hekim’i oyun. Bu oyun sahneye konuldu. Edebiyat hocası filan ilgilendi. Bir de Ankara Halkevinde, tiyatro koluna ilgi gös-teren insanlar vardı; o insanlar da bize destek oldular ve Molliere’in bu eserini orada oynadık. Ben de Zoraki Hekim başrolünü oynadım. Zaten çok güzel bir komedidir. Molliere’in komedileri çok ilginçtir; toplumu inceden inceye iğneler, toplumsal meseleleri de güldürü ko-nusu haline getirir. Orada, beni çok başarılı görmüş bazı hocalarım. Süheyla Hanım da oyunu seyrettikten sonra kocasına söylüyor.

Ortaokulu bitirdik, bana da soruyorlar “Nereye gideceksin?” diye. Ailem, “Seni lisede okutamayız” diyor. Benim de amacım Siyasal Bilgi-lere gitmek veya tiyatro eğitimi görmek. Öyle bir isteğim de var içim-de. Hocama söylemiştim, Süheyla hanıma. Süheyla hanım kocasına demiş ki, “Çok yetenekli bir çocuk var; bu çocuk fakir bir aile çocuğu. Bunun elinden tutar mısın? Konservatuara al. O zaman daha kolay; şimdi birkaç sınavdan geçiliyor konservatuara öğrenci olabilmek için. Benim gireceğim sınavda diksiyon meselesi var, kekeme olmasın fi-lan gibi bazı şeyler var. “Oyuna gel, seyret” diyor. Çünkü o oyunu belli aralıklarla bir süre oynadık. Geliyor, o da beğeniyor hakikaten ve beni konservatuara almaya karar veriyor. “Okula git, hemen çıkış kâğıdı getir bana” dedi. Kayıtlar da bitmek üzereydi. Mezuniyet belgesi Milli Eğitimden geç geliyor o zaman. Rüştü bey diye bir müdür muavini beyefendi var; “Böyle böyle bir şey oldu, onun için belge istiyorlar” dedim. “Bir dilekçe yaz” dedi. Çıktım dışarıya, bir dilekçe yazdım be-yaz bir kağıda. Dilekçeyi düzgün yazmışım, ifade düzgün; ama satı-rın bir tanesi biraz eğri olmuş. O zaman, Süleyman Bozyiğit’ten güzel yazı dersi almadım ki. Bir baktı, “Sen, bu okulun iftiharlık öğrencisisin” dedi, kâğıdı buruşturup kafama attı, “Böyle mi yazı yazılır?” dedi. Ağla-

16

Page 19: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

yarak çıktım odadan, bir daha da gitmedim o belgeyi almaya.

Sağlığım elvermediği için askeri okula gidemedim, ailem liseyi okutamıyor. Birisi dedi ki o zaman, “Bir meslek okulu var; fen memu-ru yetiştiriyormuş, sınavla öğrenci alıyormuş.” Kadastro Lisesi sınavı öyle oldu. Oraya gittim, son dakikada sınava girdim. Sınava girmem de gerekmiyormuş, çünkü üç devre iftiharla geçen çocukları sınavsız da alıyorlarmış. Bunu bilmediğim için, sınava da girdim, sınavı kazan-dım ve böylece mesleğime katılmış oldum. Ama sonradan, bu mes-leği seçtiğim için çok mutlu oldum; çünkü insan tanıdım. Türkiye’nin gezmediğim hiçbir ili yok, bütün illerini gezdim, özellikle görmedi-ğim yerlere gittim. Örneğin, Hakkari’nin Çukurca’sına gittim sırf orayı göreyim diye. Bu sözünü ettiğim şey, 63-70 arasında İmar Bakanlığın-da çalıştığım döneme aittir. Orada, insanların hangi koşullarda oldu-ğunu gördüm. Türkiye’nin her yerinde gezme şansı verdi bu meslek bana. Ben de insanları tanımaktan çok zevk alıyorum doğrusu. Onun için mutluyum.

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Bence, ortaokul öğrencilerinin Molliere’in bir oyununu sergilemesi hoş bir şey. Bildiğiniz gibi, günümüzde bu tür örneklerin sayısı çok az.

O yazınız nedeniyle size yöneltilen eleştiri herhalde birçok yerde de eleştirilir konumda. Çünkü yazılı kültür iletişiminin azaldığı, elekt-ronik iletişimin yaygınlaştığı bir andayız şu an ve çok kötü yazım ör-nekleri var.

ARİF DELİKANLI - Mesele biçimsel mesele olmamalı. Halbuki, o hoca iyi bir eğitim olsa, benim yazmış olduğum dilekçede, meramımı anlatıp anlatmamamı incelemiş olması gerekirdi. Yani ben ne istiyo-rum, ne demişim, o isteğimi dediklerime yerine getirmiş miyim, bunu incelemiş olması gerekirdi. Adam, yazının şeyine baktı. Son derece dikkatli de davrandım, ama yine de düz beyaz kağıda yazınca kolay olmuyor. Onu kafama atması, benim çok onuruma dokundu.

17

Page 20: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

HÜSEYİN ERKAN - Böyle bir düzenleme yaptığı için, İstanbul Şube Yönetim Kurulunu tebrik ediyorum. Bence, çok güzel bir başlangıç, çok güzel bir düzenleme. Dilerim, devamı da gelir. Seninle başlamak da çok güzel olmuş. O açıdan, sana da, İstanbul Şube Yönetim Kurulu-na da çok teşekkür ediyorum.

Mesleğin sana katkıları neler oldu? Ben de anlatsam, bana da çok katkısı var diye değerlendiririm; ama senden duymak istiyorum. Se-ninle uzun yıllardır arkadaşız, pek çok şeyde de beraber bulunduk; ama doğrusu, bu tür konularda konuşmadığımızı düşünerek, arka-daşlarımızın da değerlendirmelerini dinlemesini arzu ederek, bu so-ruyu yöneltmek istiyorum.

Hem kamuda, hem de özelde çalışan bir insan olarak, mesleği-mizin de geliştirenlerinden olarak, genç arkadaşlara önerilerin neler olabilir? Başta, belki dikkat ederek, belki etmeden, “Kadastro Genel Müdürlüğü” dedin; tapuyu niye atladın? Ben, Kadastro Genel Müdür-lüğü denilmesini özellikle arzu ediyorum; ama senden bunu duymak istiyorum.

Bir de 1971 yılındaki Yönetim Kurulumuzun programını da arka-daşlarımıza sunabilseydik. Yani ilk defa bir yeni yaklaşım gösteriliyor. Erdal böyle şeyleri saklar; belki ondan bulabiliriz.

Türkiye’de harita mühendisi ihtiyacı bakımından görüşlerin nelerdir?

Teşekkür ederim.

ARİF DELİKANLI - Sırasıyla yanıt vermeye çalışayım. Doğrusu, mesleğin bana çok şey kattığını düşünüyorum. Bir defa, yüksek eği-tim görme fırsatı yalnız o kurumda elde ettim. Başka şansım yoktu. Devlet yatılı lise eğitiminin sınavları var; onları kaçırmışım. Askeri okula gideceğim, sağlığım elvermedi. O zaman, başka seçenek yok-tu. Ben, Kadastro Lisesini okurken, Nazım Hikmet’in yasak şiir kitap-larını bir kitapçı verdi bana, beni bilinçlendirmek üzere çengel atmış

18

Page 21: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

bir insan. 1950 tevkifatında içeriye girmiş bir insan bu, Osman bey. O beyefendi, Nazım Hikmet’in şiir kitaplarını verdi bana. 71’de ve 12 Eylülde polis aramalarıyla birkaç gün de misafirleri olduk. O sırada, benim kitaplığımı iki defa yok ettiler. Nazım’ın kitaplarının Türkiye’de ilk baskıları vardı bende.

Benim bilinçlenmem, bazı tesadüflerle lise çağında başlamıştı. Bu sözünü ettiğim tarih 1950-83 arasında. Sosyalist lafı edemezsiniz o tarihlerde; öyle bir laf ederseniz, hapı yuttunuz, yani kesinlikle yaşa-ma şansınız yok. Hatırlarsınız, o dönemlerde öyle bir şey yok, sosyal demokrasi yok, sosyalizm yok, yani Türkiye’de böyle bir şey yok. Ama ben, bir taraftan da Atatürk döneminde çevrilmiş Sosyalizmin ve Sos-yal Mücadelelerin Umumi Tarihi’ni okuyorum. Osman ağabey, içeride de epey sıkıntı çekmiş bir insan. Böyle bir insanın bana vermiş olduğu bilinçlenmeyle, önce insanımı tanımak macerasına kapıldım. Hangi rejimde olursanız olun, hangi idealizmin peşinde koşarsanız koşun, nedir esas; insan. Bu meslek bana ne kattı; bu meslek bana, insanı yakından tanıma şansı verdi.

Kendimi biraz da emekli ettikten sonra, dünyayı tanımak için sık sık dışarıya gidiyorum. Avrupa’ya daha kolay gidebildiğim için Avrupa’ya gidiyorum. Kapitalist sistemin o insanı nasıl mahvettiğini görüyorum. Tamam, uygarlığın maddi nimetleri Avrupa’da çok fazla; ama insani nimetleri bitmiş. Avrupa’da tartışılan konulardan bir tane-si nedir, biliyor musunuz; Türkiye’nin Avrupa Birliğine alınmasını is-teyenler, “Türkiye’nin genç, dinamik ve bağlı olduğu ilkelerin Avrupa için uyandırıcı bir şeyi olabilir” umudu taşıyanlar, Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmesini istiyorlar. Bu, Avrupa Birliğinin toplantılarında edil-miş bir laftı. Türkiye’de hâlâ insanı değerler, birtakım değerler yaşı-yor ve insanlar birbirine yakın. Örneğin ben, 71’de kendimi dışarıda bulduğum zaman, cebimde 50 lira param vardı, o da borçtu. Bir 8 ay kaçtım 12 Marttan sonra. O zaman, benim arkadaşlarım besledi beni. İki tane çocuğum var, annem var, eşim var; onlar besledi. Kaçtım, çün-

19

Page 22: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

kü tu kaka bir niteliğim var; komünistlik. Böyle olunca, benim mesle-ğim bana, insanları çok yakından tanıma şansı verdi. Büyük bir şans bu. Avrupa’daki insanlar o kadar bireyselleşmiş ki, Avrupa’da, Zülal’in oturduğu dairenin yanında bir yaşlı kadın vardı; ben yardım ederdim annesine, ama o adam ayda bir defa ya gelir ya da gelmezdi annesine. Bu kadar çözülmüş.

Ben, üretim yapıldığı zaman mutlu olunduğunu düşünen bir in-sanım. Üretimden elinizi çekerseniz mutsuz olursunuz. Biliyorsunuz, bir rahatsızlıkla mücadele ediyorum şimdi; ama ben, hâlâ elimi sosyal ilişkilerden ve üretimden çekmedim. Neden? Çünkü şuna inanıyo-rum: İnsanı diri tutan, insanı dinamik tutan, insanı ayakta tutan, in-sanı mutlu eden, üretimin içinde olmaktır. Bir insan, üretimin içinde değilse, bir şey üretmiyorsa, kesinlikle mutsuzdur.

Bu mesleğin, inşaatçısıyla da, şehir plancısıyla da, mimarıyla da, fizikçisiyle de, matematikçisiyle de, her meslek alanıyla çok yakın iliş-kisi var. O zaman ne oluyor; daha çok insan tanıyorum ve kitlelere, topluma, kendi ülkeme yararlı olabileceğim ne varsa onu yapmaya çalışıyorum. Çok mu yararlıyım; hayır, çok zayıfım, yetersizim; ama be-nim yapabildiklerim, hiç değilse beni mutlu eden bu.

ÖMER DEMİRAĞ - Hasan Hüseyin... Birçok arkadaş tanır herhalde. O arkadaşın söylediği güzel bir laf vardı; “Tevazuun da bir haddi var” derdi. Tabii, sen, mesleğin sana katkılarını, çevredeki arkadaşların sana destekleri olarak algıladın, aldın; ama sen çok nitelikli, özellikli bir insansın. Herhalde bir başka meslekte de olsan, seni pek çok insan yine destekleyecek, sıkıştığın anlarda senin yanında olacaktı. Tevazu-un da bir haddi vardır.

ARİF DELİKANLI - Teşekkür ediyorum. Benim için yakıştırdığın şeyleri yapmış olmak ve onları hak etmiş olmak, beni tabii çok mutlu ederdi. Bir de şöyle bir şey var: Ne olursa olsun, insan, kendisinden metihle bahsedildiği zaman çok mutlu olur.

20

Page 23: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Bizim değer verdiğimiz insanları, bize üretimde katkıda bulunmuş olan insanları, hayatlarındayken, onların yüzlerine karşı, yaptıkları iyi işlerden ötürü teşekkür etmek gerekir.

Teoman Öztürk, Türk Mühendis Mimar Odaları Birliğinin efsane Başkanıdır. Teoman’ın ölüm yıldönümünde konuşma yaptım. Dedim ki, “Teoman Öztürk, Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği üyelerini öyle bir sarsmıştır ve öyle bir bilince getirmiştir ki, bunun her zaman, her insan tarafından yapılamayacağını gördünüz. 8 yıl Başkanlık yaptı TMMOB’de. Ama Teoman Öztürk hayattayken, kaç taneniz, ‘Yaşa Te-oman! İyi ki varsın. Ürettiklerin ne kadar güzel şeyler’ dedi? Teoman öldükten sonra, arkasından ağıt yakıyoruz. Bu, bir şey ifade etmez. Teoman ölmeden evvel, Teoman’a minnetimizi ifade etmeliydik. Bun-dan sonra yapılacak şey, böyle salonlara toplanıp, ‘Teoman şöyleydi, Teoman böyleydi’ demek değil. Ne yapacağız; Teoman adına burs verebiliyorsak burs vereceğiz, Teoman’ın idealinde ne varsa onun mücadelesini yapacağız. Örneğin, Teoman’ın en değer verdiği şey ör-gütlenmektir.”

Geçenlerde, Türk Mühendis Mimar Odaları Birliğinin 50. Yılı nede-niyle bir toplantıya çağırdılar Ankara’ya. İnşaatçılar orada; ayrılmak isteyen, TMMOB’yi dağıtmak isteyen. Bir zaman İnşaatçılardı, sonra Makineciler. Çünkü gelirleri yüksek bunların. Neyse, isimlerini şimdi burada söylemenin anlamı yok.

Teoman’ın en büyük şeyi örgütlenmedir. Örgütçülüğü zaten Teoman’ı o hale getirmiştir. Onun için, bizim meslektaşlarıma da be-nim vereceğim öğüt şu: Örgütlenmekten hiçbir zaman kaçınmayın ve lütfen, her alanda.

Hollanda’ya gittiğimde, Amsterdam’da bir şey sordum. Bizim Türk hocalardan bir tanesine rastladım, konuşuyoruz; “Hollanda’da ne kadar dernek var?” diye sordum. “Vallahi, ne kadar olduğunu bilmiyorum, ama Hollanda’da 40 milyon insan dernek üyesi” dedi.

21

Page 24: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Hollanda’nın nüfusu 10-11 milyon filan; yani her insan 4 tane derne-ğe veya partiye vesaireye kayıtlı. Haydi diyelim ki, o biraz attı; ama herhalde 20 milyon var. Demek ki, her insan iki tane derneğe üye.

Benim öğüt verme hakkım yok, öyle bir haddini bilmezlik de yap-mam. Benim arkadaşlara önerim şu: Daima merak edeceksiniz. Bu bir. İki, bir hobiniz olacak. Üç, sorgulayın, her zaman sorgulayın.

Yıldız Üniversitesinde yine beni böyle bir şey için çağırdıklarında, orada gevezelik ederken, “Hocalarınızı hiç sorguya çekiyor musunuz, hiç terbiyelice karşısına dikildiğiniz var mı?” dedim. Örneğin, Yıldız’da öğrenci derneği kapatılmış. İnanılmaz bir şey. Ben, orada öğrenci ol-saydım, yemin ediyorum, ortalığı ayağa kaldırırdım. Ama onun da polisiye gerekçeleri varmış filan. Ben, onu tanımam. Rektör bunu yap-mıştır; yanlış da yapmış olabilir, doğru da yapmış olabilir; ama öğren-cinin birinci hedefi, onun karşısında ayaklanmaktır. Başka türlü hak verilmiyor. Öğrenci derneğini sen yukarıdan belirlersen, olmaz öyle şey. Bunu söyledim salonda, “Hanginiz çıktı rektörün karşısına o za-man?” dedim. Yok. O zaman, olmuyor bu iş. Hem toplumsal mücadele içerisinde bir yer edineceğiz, hem de örgütlenmenin kıymetini bile-ceğiz. Mesele bu.

METİN UĞUMLU - Tabii, tarihe ışık tutanlar önemli; ama ben, bu-rada öğrencilerin de olmasını isterdim. Bu ışığı yarına taşıyabilecek gençler. Tarihin tanıkları geleceğe ışık tutacaklar. Bu ışığı gençlerle birlikte geleceğe taşımak mümkün. Dolayısıyla, mühendislerin sorun-larının toplumun sorunlarından ayrılamayacağı politik öngörüsü o günkü koşullarda oluşmuş bir yapı. Buna paralel olarak, sanayileşme-nin önemli etkileri vardı, sanayileşmeye paralel olarak yoğun bir göç vardı; bu, çarpık kentleşmeyi de tetikledi. O zaman, Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği, sanayileşme ve kentleşme evresinde, bu tarihin tanıkları bugünkü gençliğe, neden bir noktada olduğunu keşke an-latabilselerdi. Bununla ilgili düşüncelerinizi almak istiyorum aslında.

22

Page 25: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Çünkü bu ışığı yarına taşıyacak olan gençliktir. Ama ileriki dönemler-de belki böyle bir şans olur.

ARİF DELİKANLI - Senin söylediklerinin bir kısmı yer yer söyledik-lerimin arasında göze çarpabilir. Şu var: Eğer bu mesleği yaparken mutlu değilseniz yapmayın. Çok önemli bir şey bu. Sizin ilginizi çeken, sizin sevdiğiniz başka bir şeyin peşine koşun. Bizim artık bizi daha çok mutlu edecek bir şeyin peşinde koşma şansımız kalmadı, ama sizin hâlâ var. Lütfen, sizi mutlu eden şeyin peşinde koşun. Mesleğinizde kalıyorsanız, onu en iyi şekilde yapmaya çalışın ve toplumsal üretim içindeki yerini iyi saptayın, toplumun yararına bir biçimde kullanın. Olay bu. Benim yaşadıklarımdan çıkardığım özet bu.

Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünde neden tapu sözcüğünü kul-lanmadım? Tapuyu kullanmıyorum, çünkü işin esası kadastrodur. Ta-pu, bir kayıttır; o taşınmaz malın niteliklerini, özelliklerini saptadıktan sonra, hatta o malın nasıl kullanılacağına ilişkin rejimi belirledikten sonra, yapılan işlemlerle ilgili bürokratik işlem. Örneğin tapu, ülkenin sanayileşmesi için herhangi bir şey katmaz; ama kadastroyu doğru yaparsanız, Türkiye’nin sanayileşmesine çok önemli bir öğeyi atlama-mış olursunuz. Çünkü ekonomiyi canlandıran şey taşınmaz mal değil mi? Taşınmaz malla ilgili nitelikleri iyi tespit ederseniz ve onu piya-saya… Kapitalist sistem var; onun için, kaçınılmaz olarak taşınmazın değer öğesini piyasaya siz sokacaksınız. Bunu yaparken, kalkınmayla ilgili, ekonomiyle ilgili bütün hizmetler kadastrodur. Tapu, kadastro iyice yapıldıktan sonra kayıt tutmaktır, değişiklikleri izlemektir. Eğer kadastronuz yoksa, tahlillerle tapu verirsiniz insanlara, ama ekonomik açıdan toplumsal yaşama bir şey katmazsınız, sadece vergilendirme-de kullanırsınız; Osmanlı’nın yaptığı gibi.

Buyurun.

TAYLAN ÖCALAN - Katılımınız için de ben de teşekkür ediyorum kendi adıma.

23

Page 26: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

İzninizle, size iki sorum olacak. Biraz önce Teoman Öztürk’ten bah-settiniz. Saygıyla anıyoruz kendisini. Onunla ilgili değerlendirmeleri-nizi de dikkate alarak, örtüştürmek anlamında bu soruyu sormak isti-yorum. Malumunuz, o dönem, Odamızın 54’teki kuruluşundan sonra, özellikle ülkemizde yaşanan ihtilal süreçleri, o dönemki gençliğin, mühendislik-mimarlık camiasının, okumuş ya da okumamış kesimin ülkedeki yaşamsallığa ya da dünyaya bakışı o dönemin koşulları itiba-rıyla oldukça farklıydı. Ki, meslek odalarının da kuruluşu ve gelişim sü-reci de bununla doğrudan entegreli bir süreçti. O dönem bu örgütler-de, ister meslek odası kimliğiyle, isterse demokratik kitle örgütü olma kimliğiyle ön plana çıkan meslek odalarında dönemin koşulları etkin-di ve örgütlenme modelleri açısından da bunlar ön plana çıkıyordu doğal olarak. Ben, o dönemin koşulları içerisinde bunu oldukça sami-mi bulduğum gibi, yani bu örgütleme modellerini ve işleyişini samimi bulduğum gibi, o dönemki çalışmalarda, özellikle meslek odalarında, ülkenin koşullarının, verilen siyasal mücadelelerde meslek odası kim-liğinin biraz daha önüne geçtiğini doğal olarak gördük ki, o dönemin koşullarıyla ilgiliydi bu. Yaşanan yarım asırlık bir süreç var; olumlu ya da olumsuz, değişen dünya, gelişen bir Türkiye var. Ama işin rutininde olması gereken bir mesleki gelişim süreci var mühendislik-mimarlık camiasında ve siyasal konjonktürün de çok farklı bir boyuta gelmesi söz konusu.

Biraz önce söylediniz; “Teoman Öztürk’ü anarak toplantılar yap-mamalıyız artık, onun adına burs vermeliyiz” vesaire dediniz. Bugün TMMOB ve bizim Oda özelinde ya da mühendislik-mimarlık özelinde gelinen durumu o dönemle karşılaştırdığınızda, örgütlenme model-leri açısından samimi bulduğunuz ve bulmadığınız tarafları nedir? Yani demokratik kitle örgütü olma özelliğinden kaynaklanan anlayış neye evrilmiştir, artıları ve eksileri nedir ya da mesleki formasyonu-muz açısından bu kadar gelişme yaşandıktan sonra, meslek odalarının, TMMOB’nin misyonu kendi olağan gelişim sürecini yakalamış mıdır?

24

Page 27: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

İkinci bir soru daha sormak istiyorum. Konuşmanızın ilk bölü-münde belli istatistikler verdiniz. Özellikle kadın meslektaşlarımızın artışı ya da TMMOB’nin ya da Odamızın geldiği rakamlardan bahset-tiniz. Bugün, 11 bine yaklaşan bir meslek odası, 360 bine yaklaşan bir TMMOB var. Ama son iki yıldır, özellikle mesleğimiz adına oldukça faz-la sayıda bölüm açıldı. Eğitim-öğretim faaliyetleri 11 bölümde devam ediyor. Üye sayımız fiziksel olarak artacak. Bu söylediğiniz olumlu ista-tistiklerin dışında, önümüzdeki orta ve uzun vadede mesleğimiz adı-na bu artışın bize kazanımları olabilir mi; yoksa, ülkemizin bu kadar harita mühendisine ihtiyacı var mıdır, yok mudur ya da bunların nite-lik sorunu açısından aralarındaki farklılıklar ne gibi sıkıntılar yaratır?

Teşekkür ediyorum.

ARİF DELİKANLI - Senin sözünü ettiğin konular uzun uzun anlatıl-ması gereken konular, ama yine de mümkün olduğu kadar derli toplu cevap vermeye çalışacağım.

Bir defa, kısaca Teoman’dan bahsedeyim. Teoman, çok ilginç bir mimar arkadaşımız. Örgütçü bir yapısı var. O, Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği Başkanı olduğu zaman, 1973-80 arasında, ben de İkin-ci Başkanlığını da yaptığım Yönetim Kurulunun içerisinde çalıştım, Yüksek Onur Kurulundaki üyeliğim nedeniyle de yakınında çok bu-lundum. Bir de ayrıca şahsi dostluğumuz olan bir insan. Türk mühen-dis ve mimarının 68 fırtınasıyla bilincinin gelişmesinde ve örgütsel yapısının sağlamlaşmasında Teoman’ın büyük rolü var, ama sadece Teoman’la da bağlı değil bu. O zaman, sanıyorum, yine 15 ya da 17 oda var belki. Oradaki çalışanların da, oradaki yöneticilerin de ona destek olmaları çok önemlidir. Yalnız, bir şey var; hiç unutmuyorum. Örneğin, o zaman biz, bir Yönetim Kurulu toplantısında şunu tartış-tık: Türkiye’de Türk mühendis-mimarı, üreten kesimin örgütleriyle, DİSK’le, TÜRK-İŞ’le, o günkü işçi sendikalarıyla pozisyonunuz ne ola-cak? Bunu tartıştık. Bunu tartışınca, Teoman hemen bir fikir ortaya

25

Page 28: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

attı, “Beyler, bunu burada tartışalım, düşüncelerimizi ortaya çıkaralım; ama bunu, Türkiye’yi gezerek, kitle tabanıyla tartıştıktan sonra açıkla-yalım, deklare edelim. Türkiye’yi gezelim” dedi. “Bizim idealimizdeki örgütlenmeler içerisinde yer alan, destekleşmek istediğiniz diğer top-lumsal örgütlerle politika oluştururken nelere dikkat etmeliyiz, söy-leyin bakalım bize. Böyle bir politikaya gidelim mi, yoksa gitmeyelim mi? Gidersek neler önerirsiniz?” Buna ilişkin bölge toplantıları yaptık. Sonra görevli arkadaşlar geldi.

Zaten şubeler filan yoktu o dönemlerde, işyeri temsilcilikleri var-dı. Kitle tabanı gerçekten emekten yana bir siyaset güdeceğine göre, emeğin esas unsuru olan işçi örgütleriyle yakın temasta bulunulması gerekiyordu. O arada bir şey ortaya çıktı tekrar. Mesela, TÖS, Türkiye Öğretmenler Sendikası vardı o zamanlar.

Şu anda içinde bulunduğumuz aşamada, TMMOB’nin zayıflığı bu-radan geliyor. Yine geçenlerde Soğancı’yla bir yerdeydik. Dedim ki, “Hangi toplumsal önemli meseleden bölge toplantıları yaptık?” Diye-lim ki, Avrupa Birliği konusunda Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği bir laf edecek. Bunu kendi Odamın yönetimiyle de tartıştım. Hüseyin Ülkü o zaman Başkandı. Dedim ki, “Avrupa Birliği konusunda bir laf et-meden evvel, kendi tabanımız bu konuda ne istiyor, tartmalıyız veya kendi düşüncelerimizi tabanımıza yaymalıyız.” Nasıl yayacağız; bölge-sel toplantılarla. Diyeceğiz ki, “Arkadaş; biz, Avrupa Birliği konusunda şöyle düşünüyoruz, küreselleşme konusunda şunları düşünüyoruz.” Kitleyle beraber oluşturursan düşünceleri, yarın bir gün bir toplum-sal eylem yapmak istediğinde, kitle arkandan gelir. Bizim çalıştığımız dönemde, mesela, teknik elemanın grev hakkı yok; greve gittik. Yö-neticilerin bir kısmı sorgulandı vesaire. Türk mühendis-mimarına iş bıraktırdık. O zaman, bizim sendika filan yok; ama o kadar iş bırakan, kalem bırakan mimar ve mühendisi de toplayıp, götürüp bir yere tı-kamadılar. Ama o iş bırakma meselesinden önce, kitlemizle o mesele üzerinde tartıştık.

26

Page 29: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Bugün TMMOB’nin zayıf tarafı varsa -ki var- ülkenin tümünü il-gilendiren meselelerde, çok önemli meselelerde tabanla birlikte oluşturmuyor fikrini. Bunu Mehmet Soğancı’ya da söyledim, bizim Odamıza da söyledim. “Bizim Şubemiz de böyle yapmalı” diyorum her zaman. Bu toplantı bile birtakım düşünceleri paylaşmaktır, alış-verişte bulunmaktır. Bu toplantıların böyle bir önemi var. Öğrenci derneği de o bakımdan çok önemli. Önemli konularda düşünceleri-mizi tabanımızla, örgütsel yapı içerisinde birlikte oluşturmadan, pat diye bir bildiride bulunuyoruz. Örneğin, “Avrupa Birliğine karşıyım” diyor adam. Sadece “Avrupa Birliğine karşıyım” demek yanlıştır, çün-kü eksiktir. “Avrupa Birliğine, şundan, şundan, şundan ötürü karşıyım.” Avrupa Birliğinden yana olan işçilerle de konuştum. Yol-İş’in danış-manlığını yaptım geçtiğimiz dönemlerde. Oradan tanıdığım emekli işçiler var “Avrupa Birliğine niye karşı ki sizinkiler ağabey?” diyor. “Sen ne bekliyorsun Avrupa Birliğinden?” dedim, “Adam yerine konulmak, iş, aş, bunlar” dedi. Avrupa Birliğini böyle anlıyor. O zaman, “Avrupa Birliğine topyekûn karşıyım” dediğinizde, bu insanı kaybediyorsunuz. Adamın evvela ihtiyacı iş bulmak, karnını doyurmak, birtakım sosyal imkanlardan yararlanmak ve adam yerine konulmak. Açıkça söylüyor bunu, Avrupa Birliğine karşı olmayı anlayamayan insanlar bunları söylüyor, “İşgücü sahibi olsak, adam yerine konulsak kötü mü?” diyor. Olay biraz da böyle.

HÜSEYİN ERKAN - Şunu eklemekte fayda var: Kadastro, kavram olarak, tapuyu veya hukuki işlemleri içeren bir kavramdır.

ARİF DELİKANLI - Ben, devamlı kadastro sözcüğünü kullanıyorum doğrusu. Şöyle bir şey var ayrıca: Tapunun, bizim devlet yapımız içe-risindeki yeri daha eski. Osmanlı Devleti döneminde, vergi alabilmek için taşınmaz malların kaydını yapmış padişahlık. Onun eline tapu vermiş veya vermemiş, ama o kayıtlar var.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu zaman, vatandaşı arazi sahibi

27

Page 30: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

yapmak istiyor. O zaman, “Öncelikle bir tapu verelim şu vatandaşa” şeyi var, bir de ekonomiye kazandırmak olayı var. Tapunun laf olarak, hatta içerik olarak da macerası kadastrodan daha eski; ama kadastro-nun içinde bir bölümdür aslında tapu vermek, kayıt vermek, kayıtları tutmak, değişiklikleri izlemek. Kadastro yapmazsanız, o kayıt kuyut bir tek işe yarar; vergilendirmeye.

ÖMER DEMİRAĞ - Bu söyleşilere sizinle başladığı için, Odamız yö-neticilerine teşekkür etmek istiyorum öncelikle. Camiamızda, sizin karakterinizde insanların çok az olduğunu biliyoruz.

Arkadaşın sorduğu sorulara sizin adınıza bir cevap vermek isterim müsaade ederseniz. “Bugünkü harita mühendisleri kafi değil mi Tür-kiye için?” dedi.

ARİF DELİKANLI - Onu yanıtlayacaktım, ama siz buyurun.

ÖMER DEMİRAĞ - Biz mezun olduğumuz sıralarda, kadastro mü-hendisliğini mühendisten saymıyorlardı. İlk mezun olduğum zaman, Karayollarına gittim, iş istedim, “Günde kaç tane nokta okursun?” dedi. Ben de attım kafadan, “500 filan okurum” dedim. Nokta sayısının okunmasıyla bizim mühendislik kıyas ediliyor.

ARİF DELİKANLI - Operatör diye bakıyor şeye.

ÖMER DEMİRAĞ - “Benim teknisyenim 1500 okuyor; seni ne yapa-cağım? Haydi güle güle” dedi bana. Yani mühendisliği o kadar küçük görüyor.

Bana göre, bunun iki misli olsa yine kafi değil harita mühendisi. Neden? Çünkü mühendislik, yalnız harita yapmak değil yahut yalnız kadastro yapmak değil. Derslerde, bütün öğrenci arkadaşlarıma şunu söylerim: “Haritacılık da mühendislik dallarından bir tanesi; ama bir gün gelecek ki, harita artık otomatik olarak yapılacak, ama belediye-ler konusu var. Her belediyede muhakkak bir harita mühendisine ihti-yaç var.” Onun için, gerek kadastro tekniğinde, gerek imar planı uygu-

28

Page 31: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

laması derslerinde, ağırlık olarak, belediyelerde harita mühendisinin görevleri neler olabilir diye o derslere ağırlık verdim. Bugün birçok belediyede harita mühendisi çalışıyor. Hatta biraz daha genişletirsek, ne kadar devlet dairesi varsa, hepsinin artık harita mühendisine ihti-yacı var; çünkü bir toprak konusu var. Toprağı harita mühendisi bilir. O bakımdan, harita mühendisine daha çok ihtiyaç var; doktora oldu-ğu gibi. Ama hepimiz İstanbul’da toplanırsak, o zaman iş bulamayız gayet tabii. Anadolu’ya gideceğiz. Mesleğimizi muhakkak oralarda da tesis etmeliyiz.

Bana göre, mesleğimizin eksik tarafları, sosyal konularda kendimi-zi az yetiştiriyoruz. Biraz evvel Arif Delikanlı arkadaşımızın da söyledi-ği gibi, derneklerde muhakkak görev almalıyız. Güzel konuşmalıyız, güzel konuşmayı öğrenmeliyiz. Eğer güzel konuşursanız, toplumda hemen başa geçersiniz. Güzel konuşamazsanız, ordinaryüs profesör olsanız, yine de sizi ikinci plana atarlar. Yarın emekli oldunuz; ne yapa-caksınız? Bulmaca çözecekseniz, hiç emekli olmayın, çekip gidin öbür dünyaya. Onun için, muhakkak güzel bir hobiniz olması lazım, o ho-biyi iyi değerlendirmeniz lazım. Bu da nedir; sosyal konular, dernek-lerde çalışmalar. Mesela ben, Ataköy’de oturuyorum. Bir havaalanının pistinin uzatılma konusu oluyor. Bütün herkes ayağa kalktı, “Yürüyüş yapalım” filan dediler. Yürüyüş yapalım da, ne yapacaksınız? Bu konu hakkında bilginiz var mı; yok. Bütün Ataköylüleri toplantıya çağırdım, pistin uzatılmasının zararlarını anlattı bir harita mühendisi arkadaşım. Bakın, bir harita mühendisi bu. Halbuki kim ilgilenir; uçak mühendisi ilgilenir yahut da uçakla ilgili konularda uzman olan kişiler ilgilenir. Bir harita mühendisi o kadar güzel anlattı, o kadar güzel anlattı ki. O bakımdan, harita mühendisli yalnız harita yapmak değil, yalnız mülk üzerinde çalışmak değil; sosyal konulara da eğilmek gerekiyor.

Teşekkür ediyorum.

ARİF DELİKANLI - Bu konuyu tamamlamak açısından bir-iki şey

29

Page 32: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

söylemem gerekiyor. Tabii, toplumsal yaşam içerisinde bizim mesle-ğin ayrı bir yeri olduğunu söyledim. Örneğin, bütün belediye hizmet-lerinde, bütün bayındırlık hizmetlerinde, bütün kentleşme… Bakın, her geçen gün Türkiye’de kentli nüfus artıyor, kentte kullanım alanları genişliyor. Bu yayılma ve bu gelişme olduğu sürece, bizim mesleğimi-ze ve meslektaşlarımıza çok gereksinim var; ama nitelik çok önemli. Taylan’ın sorusunda can alıcı noktalardan bir tanesi. Nitelik çok önem-li. Türkiye’de ne kadar harita ve kadastro mühendisine ihtiyaç var; hangi nitelikte, nerelerde? Devlet Planlama Teşkilatı alt komisyonla-rında bir ara İmar Bakanlığı Temsilcisi Celalettin Sungur’du, ben de bir-iki komisyonda raportörlük yapıyordum, bizim bir meslektaşımız da orada planlama süreçlerinde çalışıyordu. Bunlar Devlet Planlama Teşkilatında uzman olarak çalışan arkadaşlarımızdı.

NAİL GÜLER - Bugün bir tane haritacı yok.

ARİF DELİKANLI - Şimdi yok, teşkilat da yok tabii.

NAİL GÜLER - Uzun süredir de hiç haritacı olmadı.

ARİF DELİKANLI - Var, var. Ama Devlet Planlama Teşkilatının eski etkinliği yok. 27 Mayıs oldu, ondan sonra Devlet Planlamanın bir ça-lışması var, bir planlama süreci var; inanılmaz üretken. Azgelişmiş ül-kelerde planlama sosyalist bir öneri değildir, artık sosyalist bir öneri olmaktan çıkmıştır bu. Azgelişmiş ülkelerde, mevcut kaynakları en iyi kullanmanın yolları aranıyor. Dünya bilgi dünyası oldu. Bizim mesle-ğimizin ölmeyecek noktası, bilgi derleme ve değerlendirme mesle-ğidir bizim mesleğimiz. Pafta yok artık, her şey bilgisayar ortamında.

Çok ilginç şeyler anlatacağım. Yani buraya gelirken, biraz ders ça-lıştım. Erdal İnönü, bir konferansında diyor ki, “Bilimsel devrimi Türki-ye atladı. Avrupa, bilimsel devrimi 15 ve 16. Yüzyılda veya 16. ve 17. Yüzyılda yaşadı.” Bu konuda söylenecek çok şey var. O nedenle, bizim mesleğimizde hiç ölmeyecek bir taraf var. Bu mesleğe çok ihtiyaç var, ama nitelikli adam yetiştirmeye çalışalım.

30

Page 33: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Ben, İngilizlerle çalıştım bir dönemde, Amerikalılarla bir ara İn-cirlik Hava Üssünde çalıştım. Necati Yürektürk vardı; o önermiş. Ben de biraz boş geziyordum o sırada. Sen, istediğin kadar “Şunu yaptım, bunu yaptım” de, senin orada yaptığın üretimin sonucuna göre seni alıyor veya almıyor. Benim ürettiğimden memnun oldular; ama sol ta-rafım biraz fazla çalışıyormuş, onun için de beni oradan şutladılar ve yaptığım işin de parasının üstüne yattılar.

İngilizlerle çalışırken de, iki tane otoyolda, İzmir-Çeşme Oto-yolunun etüt proje işlerinde, kamulaştırma işlerinde çalıştım. O güzergâhın araştırmasını da ben yaptım. O güzergâhta çalışırken İn-gilizler geldiler. Mühendis getireceklermiş Avustralya’dan. “Bir defa, mühendis getirdiğiniz zaman, o mühendisi hemen çalıştıramazsınız zaten, izin alacaksınız bizim üst örgütümüzden” dedim. Sadece bizim üst örgütümüz yetmiyor, Bayındırlık Bakanlığından da izin alması ge-rekiyor. Getirilecek adamların niteliklerini yazan bir şey verdiler bana. Ben de harita mühendisi olarak, ekibimle orada güzergah arayaca-ğım, yolun geçmesinde o güzergah esas olacak, kamulaştırma yapa-cağım. Engelledim adamları, “Ben, şu, şu, şu dersleri gördüm, şu kadar mesleki deneyimim var. Bunun üstüne adam getirirseniz, oralardan izin alıp çalıştırabilirsiniz” dedim. Getirmediler tabii. Her gittiğin yerde nitelik çok önemli. Örneğin, mutlaka birkaç dil bilmenizi istiyorlar.

Türkiye’nin müteahhitlik firmalarının bir kısmı dışarıda dünya ka-dar iş yapıyor. Bunların bir kısmı yabancı firmalarla yarışıyor. Örneğin, Moskova’daki büyük konut inşaatını Türk firmaları yapıyorlar ve Al-manlarla yarışarak, Almanları alt ederek girdiler. Ama oradaki topog-raf arayışları müthiş nitelikler taşıyan bir şey.

1970’te kendimi sokakta bulunca, oraya buraya saldırıyorum, iş arıyorum. Amerikalılar, Türkiye’de radarlarla ilgili istasyonlar kuracak-lar. Orada topograf arıyorlarmış. Ankara’da, Kızılay’daki şeyde küçük bir binadaydı onlar. Oraya gittim, “Ben talibim işe” dedim. “Nedir si-

31

Page 34: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

zin şeyiniz?” dediler. “Sizin istediğiniz şeyleri okudum; onları yaparım” dedim. “Eğitiminiz nedir?” dediler. Mühendis olduğumu söyleyince, bana daha kolay iş verirler zannettim, “Mühendisim” dedim. “Olmaz. Biz, topograf arıyoruz. Çünkü 400 lira yevmiye vereceğiz. Mühendise o yevmiyeyi vererek çalıştıramayız, doğru olmaz” dediler. 12 Martta kendimi dışarıda bulunca, 90 lira veya 110 lira yevmiye alıyordum. 400 lira yevmiye veriyor topografa. Mesela o tarihte, birtakım el ma-kineleri filan getirmişler Amerika’dan, onlarla hesap yapmayı öğrete-cekler. Onun için, matematik temelin olması lazım. Yani nitelik, her yerde artık çok önem taşıyor.

Bol bol her yerde üniversite açılıyor. Olmaz. Öğretim kadrosuyla, laboratuarlarıyla, aletiyle, bütün bu donanımlarla beraber üniversite açılması lazım.

Buyurun.

HÜSEYİN ÇİÇEK - Genel olarak TMMOB’de, Odamızda, kendini sol-da ifade eden tüm insanların ve TMMOB tarihini birazcık kurcalamış olan herkesin kullandığı bir şey var; o da, TMMOB’yi TMMOB yapan 68’den sonraki kuşak, yani siz ve sizden sonra gelen kuşak olduğu. Yalnız, bu atıfta bulunanların büyük bir kısmı maalesef şu anda biraz mirasyedi durumunda. Yani sürekli bu geçmişe yönelik atıfta bulun-mak, sürekli geçmişi mitleştirip ona sığınmak, aslında o örgüt içerisin-de bir sorun olduğuna da işaret ediyor. Çünkü örgütler sürekli önleri-ne bakarlar, sürekli gelecekleri için planlar yaparlar. Bunları yaparken, elbette geçmişte yapılanlara bakar, onların geleneklerinden ve ilkele-rinden elbette kendilerine göre birtakım çıkarsamalarda bulunurlar. Bu, doğal bir şeydir. Ama bugün TMMOB ve ona bağlı odalarda yaşa-nılan biraz bunun dışında bir şey. Farklı bir süreç yaşanıyor. Geçmişin mitleştirilip, onun gölgesine sığınma karşısında çok fazla bir şey yapıl-mıyor gibi görünüyor. Teoman Öztürk olayında da bu böyle. TMMOB ortamlarında, odalarda, buradaki birçok arkadaşımız şahit olmuştur;

32

Page 35: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

“En çok ben Teomancıyım” tarzında tartışmalar yapılarak, bir şekilde günü kurtarma diyebileceğimiz bir politik çizgi izleniyor.

Aslında TMMOB’yi TMMOB yapan değerler, faşizme karşı olması, emperyalizme karşı olması, emeğin sömürüsüne karşı olması, emek-çilerle ve halkla birlikte ortak bir mücadeleyi yürütmesidir. Çünkü TMMOB, aynı zamanda TARİŞ direnişinde işçilerle birlikte oldu, büyük grevlerde işçilerle birlikte oldu, tütün mitinglerinde köylülerle birlikte oldu, onlarla ortaklaşa mitingler düzenledi. TMMOB’yi TMMOB yapan bu.

Ben, sizi 70’lere götürmek istiyorum. Siz, yaşınız itibarıyla da 6-7 Eylül olaylarına tanık olmuşsunuzdur. Onun ötesinde, Maraş olayları-na tanık oldunuz. Aslında Türkiye’de üç-beş günden beridir 6-7 olay-larının küçük bir provası yapılıyor. İnegöl’de yaşanılanlar, dükkanları-na bayrak asmayanların dükkanlarının tahrip edilmesi, belli yerlerde toplanmış farklı etnik kimlikteki insanların korku içinde yaşaması, insanların uyumadıkları, sabaha kadar saldırılara karşı barikatlar kur-duğu yönünde birtakım gelişmeler söz konusu. 70’li yıllarda böyle bir süreç yaşansaydı, TMMOB’nin ve Odamızın alacağı tavır ne olurdu? Bir süreden beridir, hem Odamızı, hem TMMOB’yi takip etmeye çalışı-yorum; üç maymunu oynar durumdalar. Sizin döneminizde böyle bir olay gerçekleşmiş olsaydı, TMMOB’nin tavrı ne olurdu?

ARİF DELİKANLI - Tabii, böyle geriye gidip birtakım ipuçları yakala-mak için, TMMOB’nin gelişmesini biraz anlattım size. Ama şu var: Ben, TMMOB’nin geçmişini anlatırken, Teoman’ı anlatırken, geçmiş müca-deleleri anlatırken, geçmişe bağlı kalıp, “Böyle yaptık, şöyle yaptık” filan tavırlarını doğru bulmuyorum. O, yanlış bir şey. Bir defa, somut olaylar, güncel olaylar kendini dayatmışken, “Geçmişte şu yapıldı, bu yapıldı” demek doğru değil. Burada sadece bir tarih perspektifi göz-lemlendiği için eskiden söz ettim. Yoksa, bugünkü TMMOB’nin yapısı çok daha farklı bir çizgide. Türkiye’nin o günkü koşulları bugün yok

33

Page 36: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

zaten. Kaldı ki, şöyle bir şey var: 27 Mayıstan sonra ortaya çıkan ana-yasa daha özgürlükçü bir toplumsal yapı oluşmasına bir hayli imkan sağladı. Odalar, TMMOB veya başka örgütlenmeler böyle bir imkan-dan yararlandı da zaten. Türkiye’de sosyalizmin adı anılmazken, Tür-kiye Sosyalist Partisi çıktı ortaya, İşçi Partisi çıktı, TKİP çıktı, TSİP çıktı. Komünist Parti, o zaman illegal bir şekilde yine yeraltı faaliyetlerinde bulunuyordu, başka çaresi de yoktu. Şimdi koşullar değişti.

Tabii, bugünkü nesnel durumu dikkate almak suretiyle, TMMOB, daha etkin, daha canlı ve daha sonuç verici neler yapabilir? Ben, TMMOB’nin bugün toplumla yeteri kadar yakın bir ilişki içinde ve ses getirdiğine pek inanmıyorum. Onun için diyorum ki, TMMOB, Türkiye’nin genel meseleleri üzerinde laf etmeden evvel kendi taba-nıyla bunları tartışsın. Bu, o tabanın hem canlanmasını, hem dinamik bir halde olmasını sağlar, hem de o genel fikir üzerinde bir eyleme kalkıştığı zaman tabanın desteğini alır. Bunu söylemek istedim. Bura-da bir sapma varsa, tekrar sorunu alayım.

HÜSEYİN ÇİÇEK - Yok. Ben, zaten sizin söylediklerinizle ilgili bir şey söylemedim, genel bir değerlendirmede bulundum. Sizin söyledikle-rinizle alâkalı şeyler değil bunlar.

ARİF DELİKANLI - Doğrusu, genel olarak da önümüzde yapaca-ğımız bir hayli bir şey var. Bunlar üzerine düşünmek lazım. Türkiye, giderek iç savaşa doğru götürülüyor. Ne yazık ki böyle. Kürtlerle biz asırlardır beraberiz; ama Kürtlerle Türkler birbirlerine vuruşturulmaya başlandı. Ben, yeni tezgahlar kurulmakta olduğunu fark ediyorum. Hepimiz öyle fark ediyoruz sanıyorum. 12 Martta da, 12 Eylülde de dış güçlerin ne kadar önemli rol oynadıkları ortaya çıkmadı mı; ortaya çıktı tabii. Türkiye’de yine dış güçler, dış mihraklar yeni oyunlar, yeni tezgahlar düzenliyorlar gibi geliyor. Ben, böyle bir kaygı içerisinde-yim. Yüzlerce yıldır beraber yaşayan insanlar birbirlerine kanlı bıçaklı saldırmaya başladılar. Maraş olaylarında öyle oldu; bir gecede, hem

34

Page 37: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

de o olayları çıkaranların örgütlü olarak oraya gittikleri ortaya çıktı. Bütün bunları görerek, hâlâ bugünkü olaylara karşı sağır kalmak ve böyle seyretmek kanımı donduruyor. Ne yapacağımızı hep beraber düşünmeli ve birtakım önerilerde bulunmalıyız veya kitlesel bazı şey-lere katılmalıyız. Öyle bir duruma geldi ki Türkiye, üzerinde ölü topra-ğı serpilmiş gibi.

600 güne yaklaştı hapishanede olanların tutukluluk hali, değil mi? Bu insanlar suçluysa, yakalarsın, mahkemeye çıkarırsın, cezasını ve-rirsin; ama adam sonunda beraat ederse, ne olacak 600 gün yattığı? Daha da ne kadar yatacağı belli değil.

Böyle bir ortam, böyle bir güvensizlik, böyle bir şey giderek anar-şiye götürüyor bizi. Öyle bir sürüklenme var Türkiye’de. “Ne yapmalı-yız?” meselesini hep beraber düşünmeliyiz ve kendi örgütlerimizle, örgütsel yapılarımızla, partideysek partide, dernekteysek dernekte, bu konuları konuşup bir şey üretmemiz lazım. Şu anda bir öneri ge-tirmek beni aşacak bir şey. Yani biraz eşelesen, her birimizin soyunda Kürt çıkar, öbürünü eşelesen Türk çıkar. Bu iki toplum burada asır-lardır yaşıyor, hatta birkaç toplum. 6-7 Eylül olaylarında, ben burada öğrenciydim. Oturduğum ev Rum bir kadının eviydi. Kadını kurta-rıncaya kadar, çok özür dileyerek söylüyorum, pantolonumun arkası söküldü, dizi patladı; çünkü toplumsal çılgınlık içerisindeki bir güruh, kadının Ortaköy’deki evine saldırdı. Engel olacağım diye kapıda dur-dum. “Ben Türk’üm, Rum değilim” filan diyorum, ama onlar önceden bilgi almışlar. İnegöl’deki olayda provokasyon var, bal gibi var. Yani toplumsal olaylarda bir çılgınlık başlayınca, zaten nereye kadar gide-ceğini kestirmek çok zor. Onun için, belki bu konu üzerinde ayrıca tar-tışmamız, fikir oluşturmamız ve etkin olduğumuz her yerde bunu dile getirmemiz lazım. Nereye gidiyor Türkiye? Herkes seyrediyor. Bana öyle geliyor.

Buyurun.

35

Page 38: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

NAİL GÜLER - Böyle bir başlangıç yaptıkları için, Yönetim Kuruluna teşekkür ediyorum. Bu söyleşileri, İstanbul Şubedeki genç arkadaşla-ra yönelik bir etkinlik olarak değerlendirmiştim; ama doğrusunu is-terseniz, katılımdaki azlık ve bu deneyimlerinizi aktarmanız gereken insanların burada olmayışı beni biraz üzdü. Ben, uzun süredir Şube yönetimlerinde ve Odanın değişik organlarında görev yapıyorum; ama Şubenin 25. yılı kutlanırken, 70’li yıllardaki Asri Ünsür’den yöne-timi devralma hikayesini... Tevfik hocamın, Hüseyin hocamın, Hüseyin Ülkü’nün, Rasim Deniz’in Oda Genel Merkezine aday oldukları, hep birlikte Oda yönetiminin bir değişime uğramasının sağlanmasını ora-daki bir aktarımda öğrenmiş olduk. Yani bizde, yazılı şeyler çok fazla rağbet görmüyor maalesef. Bu tür söyleşilerle belki geçmiş Oda de-neyimleri ve tarihi oluşturmak önemli; ama amacına ne kadar ulaşı-yor, onu bilemiyorum.

Biliyorsunuz, uzun süredir öğrenci kampı yapılıyor. Bana göre, giderek amacından uzaklaşan, Oda örgütlülüğüne kazanımı güç-lendirmek yerine çok farklı programlarla bir 10 günlük programı ta-mamlayarak sona eren bir etkinliğe dönüşüyor. Aslında bu tarzda, farklı dönemlerdeki yöneticilerle genç kuşak arkadaşlarımızın, hem meslek, hem meslek örgütünün tarihçesine yönelik bir araya gelmesi sağlanmış olsa daha yararlı olur diye düşünüyorum. Sizinle başlayan ve İstanbul Şubesi sınırları içerisinde, Merkez yöneticisi, TMMOB yö-neticisi, Şube eski başkanlarımızla devam edecek olan bir dizinin ol-masını diliyorum. Yönetim ne düşünüyor, bilmiyorum.

Şöyle bir olay var: Evet, geçmiş tarihte çok şeyler çizilmiş ve bu-günkü yönetim anlayışı da o çerçevede çizilen ilkeler ve çalışma anla-yışı üzerine gidiyor; ama pratikte bu böyle mi, o tartışılır. İçinde bulun-duğunuz için, bazı düşüncelerinizi çok objektif paylaşamıyorsunuz. Geçmişte de öyledir. Öyledir derken, şundan diyorum: Geçmişte yö-neticilik yapmış, birçok değişik meslek gruplarından ağabeylerimiz de bu konuda tartışırken, onlar da, Teoman Öztürk dönemi de dahil,

36

Page 39: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

geçmişteki bazı eksiklikleri yeni yeni dillendirebiliyorlar. Mesela, ör-gütlenme açısından, daha yaygın bir şekilde gelemediklerinin özeleş-tirisini verenler de oluyor.

Bu son sayıda, TMMOB’nin 41. Olağan Genel Kuruluna katılım çi-zelgesi var. Katılımı yüzde 50’nin altında 9 oda var, yüzde 50-60 ara-sında 4 oda var, danışma kurullarına hiç katılmayan odalar var, da-nışma kurullarında hiç temsilcisi olmayan odalar var. Şu bir gerçek: TMMOB’nin, bu mevcut durumda, geçmişten bugüne taşıdığı temel ilkeler, çalışma anlayışı ve mücadele alanlarına yönelik daha etkin olabilmesi için, tamamıyla buluşması lazım. Ama bu, Yönetim Kurulu toplantılarına yüzde 50 katılmayan bir yönetimle başarılır mı, danış-ma kurullarına katılmayan odalarla başarılır mı, bunların tartışılması lazım. Yeni dönemde TMMOB, bu yapıdaki örgütlülüğünü devam et-tirmeli mi, ettirmemeli mi, bunu gerçekten bölge toplantıları ve oda-larıyla birlikte paylaşması lazım. Baktığınız zaman, bizim Odamız da başta olmak üzere, günümüz koşullarında çok fazla etkinliğimiz var; ama bu etkinlikler toplumla buluşma anlamında ne kadarı etkili, o da tartışmalı.

Bir değerlendirmeniz beni etkiledi; yani Sadun hocanın size söy-ledikleri karşısında, “Utandım” filan dediniz. Günümüzde, utanan oda yöneticileri olduğunu sanmıyorum. Özellikle fırsatları değerlendir-meyi bir beceri olarak sayan oda yöneticilerinin çok fazla şekilde art-tığını görmek ve söylemek mümkün.

Bir de Yönetim Kurulu üyesi olarak bir deneyim yaşadınız. O yapı-lanma da çok önemli. Benim içinde bulunduğum 3 dönemde 4 kitap çıktı “Mühendislik Mimarlık Öyküleri” diye. Beşincisini, mutlaka bu de-neyimi kaleme alarak taşımanız gereğini iletmek istiyorum.

ARİF DELİKANLI - Evet, onu iyi hatırlattın.

Geçenlerde Ankara’ya gittiğimde, Oda Başkanından bir şey rica ettim, “Bülten yayınlıyorsunuz ya, orada bir köşe oluşturayım. Mes-

37

Page 40: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

lektaşlarım, öğrenciliklerinden başlayarak, meslek yaşamları boyunca ilginç anılarını o köşeye yazsınlar” dedim. Çok ilginç mesleki mace-ralar yaşamış arkadaşlar var içimizde, öğrenciliğinde de ilginç şeyler yaşamış insanlar var. Bunların anıları bir yerde yazılırsa, sözlü tarihle yapılmak istenen şeyler burada yapılabilir. Buna Oda Başkanı olumlu baktı ve ben bir yazı yazdım, bu düşüncemi yansıtan bir yazı. Dedim ki, “Bu yazıyı Odanın web sayfasında ve Odanın bülteninde yayınla-yın. ‘Ey meslektaşlar; öğrenciliğinizden başlayarak, mesleki çalışma alanınız sırasında başınızdan gelen ilginç olayları bize anlatın, diğer meslektaşlar da bunlardan yararlansın’ deyin.” Bu yazıları yazıp gön-derdim. Yeni çıkacak bültende bu yazı çıkacak. Hatta benim ve Ahmet Yaşayan’ın e-posta adreslerini verdim, “Oraya şimdiden yazın” dedim, hiçbir şey gelmedi.

NAİL GÜLER - Üyelere duyuruldu bu.

ARİF DELİKANLI - Evet, duyuruldu. Bir şey yapınca, peşini de bırak-mıyorum. Odaya telefon ettim, “Web’e koydunuz mu?” dedim. Daha eskiden bu kadar ilgisiz değildik. Özür dileyerek söylüyorum; bir uyu-şukluk dönemi yaşıyoruz. Biz, aşağı yukarı 7-8 aydır bir kuruluş üze-rinde çalışıyoruz. Her toplantıda bunu dile getiriyorum. Sırf bunu dile getireyim diye Konya’ya gittim. Mesleğimizin bir müzesini yapmak üzere çalışma yapıyoruz 6-7 aydır. Sultanahmet’teki Kadastro Bölge Müdürlüğünün olduğu bina -Osmanlı döneminde Rehberi Hakani diye bir bina bu- taşınmaz malların o zamanki kayıtlarının tutuldu-ğu vekâlet, bakanlık. 1881’de o bina yapılmış. O binayı müze olarak bize tahsis etmesi için, Kadastro Genel Müdürünü ikna ettik. Kültür Bakanıyla konuştum, Kültür Bakanı, “Buraya Başbakan talip, İstanbul Belediye Başkanı talip” filan dedi önce. Sonra, müzenin nasıl bir müze olduğunu anlattım, onun üzerine dedi ki, “Sana orada Kadastro Genel Müdürü bir kat mı veriyor? Bütün binayı al” filan dedi. Böyle bir girişim var. Ben, bunların bir kısmı bizim Odanın dergisinde, web sayfasında filan yayınlansın diye yazılar gönderdim.

38

Page 41: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

“Ben, para pul istemiyorum, hatta o müzede sergilenecek mal mülk de istemiyorum; fikir istiyorum. O müzeyle ilgili düşüncelerinizi yazın hiç değilse” diye yazdım. “Elinizde olanları istemiyorum, düşün-celerinizi yazın” dedim.

O zaman, Hüseyin’in çok üzerinde durduğu, benim de hakikaten gecelerimin uykusunu kaçıran toplumsal yapıdaki deprem üzerine ne yapabiliriz? Şu anda Türkiye’de müthiş bir oyun oynanıyor. İne-göl’deki olay az şey mi?

Buyurun.

M. UĞUR GİRİŞKEN - Nail beyin bahsettiği bir konu vardı. Aslında burada genç meslektaşlarımızın bulunması, özellikle öğrenci arka-daşlarımızın bulunması, bizler açısından çok daha büyük bir önem taşıyor. Çünkü meslektaşlarımız bugün okullarında, gerçekten bu sürece ilişkin bilgi sahibi değiller ve tabanımız, yakın bir gelecekte artacak olan mezun sayısıyla beraber bu süreçlerin dışında, belki de sizin başlattığınız mücadelenin yeniden kurulmasını zorunlu kılacak. Bir aşınmaya doğru gidiyoruz. Bu değerlerin takibini sağlayacak bir mekanizmayı kuramadığımızı gözlemliyoruz aslında üzülerek. Bunun için, ilerleyen evlerde, TMMOB’nin ve HKMO’nun dünü, bugünü, yarı-nını ele alan birtakım etkinliklerin üniversitelerde yapılması, belki bu konuda emek harcayacak meslektaşlarımızı bulduğumuzda yol gös-terici olacaktır.

Bugün, üniversitelerdeki meslektaşlarımızın dünyaya genel ba-kışı, bugün aslında bizim bakışımızın çok daha farklı bir zemininde. Odalardaki süreçleri değiştirirkenki kurgu yeniden alttan alta geliyor. Bugün, odaların siyaset yaptığı, odaların bugün ürettiği şeylerin as-lında üyelerinden kopuk olduğunu söylerken, bir yandan da… Ken-dimiz üzülerek tecrübe ettiğimiz için söylüyorum. Okulda bir öğrenci kulübümüz vardı; bugün, o kulübümüz, bu değerlerin tam olarak reddine dayalı olarak şu anda orada faaliyet yürütüyor ve kitleselleş-

39

Page 42: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

meyi sağlamış durumda; ama bizim sağlayamadığımız bir kitleselleş-me. Bunları gördüğümüz için, umarım, ilerleyen evrelerde zamanınız uygun olursa, genç arkadaşlarımızın bu türden faaliyetlerde bulun-masını isterim; çünkü buradan öğrenecek çok şey var.

ARİF DELİKANLI - Beni ne zaman çağırırsanız, her zaman emriniz-deyim. Toplumsal yarara inanan bir insan olarak, bir kitlenin bir tale-bini yerine getirmemek gibi bir şeyi hiçbir zaman düşünmem. Nerede olursa olsun gelirim, elimden geldiği kadar size destek olmaya çalışı-rım. Bu böyle, bu biline.

Yaz kampları meselesi var. Ben, buna iki devre katıldım ve iki dev-rede de bazı konuşmalar yaptım. Ne kadar yarardan uzak gibi gelse bile, o tür kampların yararı var. Orada bazı gençlerin sorduğu soru-lardan, ne kadar apolitik bir gençlikle karşı karşıya olduğumuzu fark ediyorum. O zaman, o toplantılarda biraz onları politize etmek, onları Türkiye’nin ve dünyanın meseleleri üzerinde düşünmeye yöneltmek üzere araç olarak o kamplar kullanıldığı zaman çok yara sağlar. Hani, denize denizyıldızını atıyormuş adam durmadan, bir tanesi, “Ne olu-yor?” demiş, “Bunun bir tanesi kurtulsa faydası vardır” demiş adam. Oraya gelen arkadaşlarımızın, apolitik dediğimiz çocukların üç-beş tanesi politize olsa fayda sağlar.

Bugün, Hüseyin’in ve benim derdimiz olan meseleyi bu derece dert etmediğimiz, bakmadığımız için tırmanıp gidiyor. Esas üzerinde durması gereken örgütlerin üstlerinde ölü toprağı var. İşçi kuruluşla-rının hangi birisi bu toplum üzerinde bugün oynanmakta olan oyuna karşı? Mesela, Maraş olaylarında DİSK’in müthiş bir tepkisi vardır, iş bırakmaya kadar giden bir tepkisi var. Bugün maalesef yok bu. Onun için, derdimiz bu olmalı gerçekten. Bu tür toplantılar filan da bilinç-lenmeye katkı sağlıyor bence, az da olsa bunların faydası var. Bunları devam ettirelim.

Buyurun.

40

Page 43: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

DENİZ BAŞ - Mesleki hikayelerimizden bahsettik. Bir de meslek ka-talogumuz var; bundan bahsetmedik. Bu konuda da yaptığınız çalış-maları biliyoruz. Ben, bu konuda da en azından burada arkadaşlarımı-zı bilgilendirelim istedim. Bir de sadece üç ismin sizdeki çağrışımlarını öğrenmek istiyorum.

ARİF DELİKANLI - Katalog çalışmalarıyla ilgili mi üç isim istiyorsunuz?

DENİZ BAŞ - Hayır, genel anlamda bir bilgi olarak verirseniz sevini-rim. Üç isim; Macit Erbudak, Haldun Özen ve Mümtaz Tarhan.

ARİF DELİKANLI - Katalogdan kısaca söz edeyim. “Bizim mesleği-mizin üretimi nedir, ne üretiyoruz, nerede, kimin için?” sorularının ya-nıtını vermek üzere bir mesleki katalog yapmaya uğraşıyoruz. Hüse-yin Erkan hocam burada. Ben varım işin içinde, Ahmet Yaşayan hoca var. Gönüllü olarak biz bu işlere talip oluyoruz. Ben, bütün odaları taradım, mesleklerini tanıtan ve mesleki üretimlerinin neye yaradığı-nı, nasıl ürettiklerini anlatan bir katalog istedim hepsinden; ama yok, hiçbir tanesinde yok. Odaların yayınlarının katalogu var, ama bizim yapmak istediğimiz katalog gibi bir katalog yok. Üstelik biz, öyle alan-larda çalışıyoruz ki, hem inşaatçıyı, hem mimarı, hem şehir plancıyı, hem onu, hem bunu, hepsini de ilgilendirecek; ama esas ilgilendire-ceği şey 3 bini aşmış olan belediyeler. Çünkü ne diyorum; neler üre-tiyoruz, nasıl üretiyoruz, kimin için üretiyoruz? Bunları o katalogda buluşturursak, bir de ona reklam almak suretiyle şey yapabilirsek, binlerce basıp, bütün belediyelere ve kurumlara yayarız. O zaman, mesleğimizin anlaşılması daha kolay olur.

“Bizim mesleğimizi bilmem neler tanıyacak?” diye beklemememiz gerekir. Ömer ağabey, “Mühendislikten saymıyorlardı” dedi. Sonra devran değişti, baştaki ilk 5 oda içerisinde sayılmaya başladık. Son-ra ziraatçılar bize geldiler, “Bizi de mühendisten saymak istemiyorlar. Aman, bize destek olun” dediler.

Eğer biz kendimizi doğru dürüst anlatamazsak, başkası bizi niye

41

Page 44: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

anlamaya gayret sarf etsin k? Bizim derdimiz bizi anlatmaktır. Katalog, bizi tanıtacak bir belge.

Bizim mesleğimizi yüksek eğitim aşamasında başlatan insan iki kişidir; birisi Macit Erbudak, diğeri Mümtaz Tarhan. Mümtaz Tarhan Kadastro Genel Müdürüyken, Ekrem hoca Harita Genel Komutanlı-ğında, ama Macit hocayla Burhan hoca Kadastro Genel Müdürlüğün-de müfettiş. Macit hoca, zaman zaman kadastronun nasıl yapılması gerektiğini Mümtaz Tarhan’a anlatıyor; ama bir ara da diyor ki, “Sa-yın Genel Müdür, nitelikleri vesaire belirlenecek bir sürü toprak var Türkiye’de; ama bunları yapacak, yönlendirecek, yeni metotlar bula-cak insanlar gerekli. Mühendis var, bütün Avrupa ülkelerinde bu mes-leğin mühendisleri var. Öyleyse, onların mühendisini yetiştirelim” di-yor. “Peki. Nerede açacaksak, nasıl açacaksak, bana bir rapor oluştur” diyor. Macit hocanın kendisinden dinledim bunu. Önce İTÜ’ye gidiyor, İTÜ’de diyorlar ki, “Tamam, çok iyi olur.” Çünkü Kadastro Genel Mü-dürü Mümtaz Tarhan şunu da söylüyor: “Nerede kuracaksanız, ben, alet edevat filan veririm” diyor. İTÜ memnun oluyor. Hoca olarak Ma-cit hoca gelecek. Macit hoca üç tane filan isim sayıyor. Sonra geliyor, ama İTÜ’de bir engel çıkıyor. İTÜ diyor ki, “İyi de, sizin buraya alacağı-nız burslu öğrencilerin hepsi lise mezunu olmak zorunda.” Macit hoca da diyor ki, “Yapmayın. Mümtaz Tarhan da Kadastro Lisesine aldığı bizim gibi öğrencileri seçerek almış, üç devre iftiharla geçen insan-ları da almış oraya.” Doğrusu, biraz becerikli filan çocukları toplamış. İstiyor ki, onların da önü açılsın. Kadastro Meslek Okulunda üç-dört sene okudular; ama mühendis olurlarsa, bu adamlar bir de öncelikli yetişmişleriyle üretime daha iyi katkıda bulunurlar. “Biz, buraya ala-mayız” deyince Yıldız’a gidiyor. Yıldız diyor ki, “Tamam, biz alırız.” Öy-lece, Macit hoca bu bilgilerle Mümtaz Tarhan’a geliyor. “Hocam, eğer yetiştireceğimiz mühendislere lise mezunu olarak burs verirseniz, İTÜ alacak” diyor. Mümtaz hoca, “Olmaz. Ben, buradaki çocukların önünü açmak istiyorum” diyor ve Yıldız’ı tercih ediyor. Yıldız’ın açılışı böyle.

42

Page 45: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Ekrem hocanın anılarında görürsünüz; o üç hoca, büyük özveri-lerle öğrenci yetiştirdiler. O sırada üç tane hoca var; daha asistanları yok doğru dürüst, yardımcıları var. Bizden evvel mezun olmuş olan Ahmet Aksoy var, Cahit var, Hasan Kıran var, böyle üç-dört tane de onlara yardımcı olan insan var. Biz, asistan diyoruz, ama resmen böy-le bir şeyi de yok, hocalarda profesörlük yok filan; ama bu üç tane insan, yardımcı doçentlerin, doçentlerin veya asistanların görevlerini de kendileri yapmak suretiyle bu bölümü tutturdular ve orada bizi eğittiler. Önce Macit Bey Burhan hocayla Kadastro Genel Müdürlü-ğünde bu konuyu gündeme getiriyorlar, sonra İslam Erokan’a gidi-yorlar, İslam Erokan “Olmaz” diyor, Harita Genel Komutanından izin alamıyorlar. Ekrem beye de gidiyor. Ekrem bey de önce Harita Genel Komutanlığından izin istemiş ziraat fakültesi için, vermemişler. “Siz müfettişsiniz, sizin yan geliriniz var. Bizim öyle bir takviyemiz de yok. Geçinebilir miyiz, hanım onu söylesin bana” diyor. Hanımıyla konu-şuyor, “Tamam, gidelim. Sen, burada mutsuzsun” diyor hanımı ve o zaman çıkıp buraya geliyorlar. Böylece, 1949 yılında açılıyor şube.

Ben, 1958 yılında mezun olduğum zaman, Karayolları Genel Mü-dürlüğüne gittim. Biraz evvel bir arkadaşımız dedi ki, “Bizim mes-leğimizi bilmiyorlar, tanımıyorlar.” Ben, Karayollarında Orhan diye bir beyin karşısına çıktım, “Ben, burada çalışmak istiyorum” dedim. “Diplomanı getir” dedi. “Mecburi hizmetli olduğum için, diplomamı vermiyorlar” dedim. “Böyle ölçeriz, şöyle biçeriz” filan diye anlattım. Bu adam Amerika’da eğitim gördüğü için “surveying engineer” diye biliyor mesleğimizi. “Karayollarının bir numaralı mesleği olması ge-reken bir meslek” diyor. O zaman, Ali Turan, Burhanettin ve Alpagut Şen, Karayollarında üç tane adam var. Onlar da benim sınıf arkadaşım. “4. sınıf öğrencisi olarak git, Yıldız’dan bir belge al, gel” dedi. O zaman, mühendislere 32 lira yevmiye veriliyor, 4. sınıf öğrencilerine 26 lira yevmiye veriliyor. Kadastro Genel Müdürlüğü 146 lira 25 kuruş maaş veriyor. Öbür adam bana, öğrenciyken bile 26 lira yevmiye verecek.

43

Page 46: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Yıldız’a geldim, böyle bir belge aldım, Karayollarına götürdüm, orada çalıştım. Böyle bir dönemden geçtik.

Sizi daha fazla yormak istemiyorum. Ben de biraz yoruldum.

Bu toplantıda bana böyle bir fırsat verdiğiniz için çok teşekkür edi-yorum.

Geçenlerde, genç bir arkadaşım 75 yaşında olduğumu öğrenince, “Nasıl böyle dinç kalıyorsunuz?” dedi, “Sizlerle beraber olduğum için” dedim. Çok teşekkür ediyorum.

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - 1952 yılında, Melih Cevdet’in yazdığı “Telgrafhane” adlı bir şiir var; onu paylaşmak istiyorum.

Uyuyamayacaksın Emeklinin hali seni seslerle uyandıracakOturup yazacaksın Çünkü sen artıkO sen değilsinSen, şimdi ıssız bir telgrafhane gibisinDurmadan sesler alacakSesler vereceksinUyuyamayacaksınDüzelmeden memleketin haliDüzelmeden dünyanın haliGözüne uyku giremez kiUyuyamayacaksınBir sis çanı gibi gecenin içindeTa gün ışıyıncıya kadar

… … …

Arif beye çok teşekkür ediyorum. Bizim de bugüne atfen kendi-sine sunmak istediğimiz bir şeyimiz var; okumak istiyorum izninizle.

“HKMO Tarihine Işık Tutanlar” başlıklı söyleşi dizimize konuşmacı olarak katılarak, değerli birikimlerinizi yeni kuşak meslektaşlarımızla paylaştığınız ve ışık saçmaya devam ettiğiniz için, içtenlikle teşekkür ederiz. Saygılarımızla.

ARİF DELİKANLI - Ben teşekkür ediyorum.

44

Page 47: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

19 ekim 2010

sıtk

ı gökşi

n s

eyla

m

Page 48: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım
Page 49: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Değerli arkadaşlarımız, öğrenci kardeşle-rimiz; Harita Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesinin düzen-lediği “HKMO Tarihine Işık Tutanlar” başlıklı söyleşi dizimizin ikincisine hoş geldiniz.

Bugün, değerli büyüğümüz Sıtkı Gökşin Seylam bizlerle birlikte olacak. Kendisi, bir meslektaşımız olarak mesleki yaşantısında, bir yurttaş olarak da toplumumuzda ışık saçmaya devam ediyor olan bir büyüğümüz. Kendisine, deneylerini bizlerle paylaşmayı kabul ettiği için teşekkür ederiz.

Bu söyleşilerimizin ilkini temmuz ayında gerçekleştirmiştik, Arif Delikanlı bizlerle birlikte olmuştu ve bu söyleşinin bant çözümlerini de Şube bültenimizde yayınlamıştık. Hem sanal ortamda, hem de bültenlerimizde bu söyleşilerimizi paylaşacağımızı daha önce de dek-lare etmiştik. Buna devam edeceğiz.

Öncelikle Sıtkı Gökşin Seylam’ın özgeçmişini sizlerle paylaşmak istiyorum.

1937 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. 1955 yılında Tapu ve Ka-dastro Meslek Lisesi, 1960 yılında İstanbul Yüksek Teknik Okulu Ha-rita ve Kadastro Mühendisliği Bölümünü bitirdi. 1969-1971 öğrenim yılında, Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Kamu Yönetimi Uzman-lığı Bölümünü bitirdi. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde çeşitli kademelerde görev yaptı. 1973’te Elektronik Bilgi İşlem Merkez Mü-dürlüğü, 1976’da Tapulama Dairesi Başkan Yardımcılığı, 1979’da Jeo-dezi ve Fotogrametri Dairesi Başkanlığı, 1981’de asaleten Tapu Arşiv Dairesi Başkanlığı, aynı zamanda vekaleten, Araştırma Planlama Ko-ordinasyon Dairesi Başkanlığı, 1984 yılı sonunda asaleten APK Daire-si Başkanlığı, aynı zamanda vekaleten Tapu Arşiv Dairesi Başkanlığı görevlerini yürüttü. 1987 yılında emekli olduktan sonra, GAP kap-samında Şanlıurfa arazi toplulaştırma projelerinde 1987-1991 yılları arasında görev yaptı. 1973 yılından başlayarak, Kadastro Meslek Li-

47

Page 50: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

sesi, Konya Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi, Gazi Üniversitesi Tapu Kadastro Meslek Yüksekokulu ile Hacettepe Üniversitesi Harita Kadastro Meslek Yüksekokulunda öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1969-1971 yılları arasında TAK-PER Sendikası Yayın Sekreterliği, Ör-gütlenme Sekreterliği ve İkinci Başkanlığı görevlerini yürüttü.

Gökşin hocamızın yayınladığı çok sayıda makale, bildiri ve kitap çalışmaları var. Şubemizin tarihine yönelik, saygıyla, sevgiyle, özlemle andığımız sevgili Gülseren Yurttaş’la birlikte yaptıkları çalışmalar var. Bu vesileyle Gülseren’i de anmış olduk.

Gökşin hocamız, Odamızın bünyesinde de çeşitli görevler üstlen-di. Bunları sizlerle paylaşmak istiyorum. Çeşitli tarihlerde Harita ve Kadastro Mühendisliği dergisi Yayın Kurulu Üyeliği ve Sorumlu Mü-dürlüğü; 3, 4, 5. Harita Kurultayları Yürütme Kurulu Üyeliği; 6. Harita Kurultayı Yürütme Kurulu Başkanlığı, 7. Harita Kurultay Başkanlığı, 36. Dönem Onur Kurulu Üyeliği ve Başkanlığı; ayrıca, HKMO, yazış-ma, dosyalama ve arşiv düzeninin kurulması; harita ve kadastro sek-törünün yeniden düzenlenmesi, Türkiye’de toprak reformu, arsa ve arazilerin yeniden düzenlenmesi; HKMO İstanbul Şubesinin yazışma, dosyalama, arşiv ve dokümantasyon işlerinin düzenlenmesi; HKMO İstanbul Şubesi Kütüphanesinin yeniden düzenlenmesi çalışmala-rıyla, Sürekli Teknik Bilimsel Yasa ve Tüzük Komisyonu, Sürekli Teknik Bilimsel Kadastro Komisyonunda görev aldı. Bu görevi halen devam ediyor. Kendisi iki çocuk ve iki torun sahibi.

Evet, sözü Gökşin beye bırakıyorum. Teşekkür ediyorum tekrar.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sizlere de teşekkür ederim, saygılar sunarım.

Konuşmamı şöyle planladım: Özellikle Ahmet hocamdan ve Hü-seyin hocamdan katkılarda bulunmalarını rica ediyorum, çünkü on-ların da içinde yaşadıkları bazı şeyler var. Kısa kısa pasajlar aktarmaya çalışacağım kuruluştan bugüne kadar. Sorularınız varsa, daha çok

48

Page 51: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

sorularınızı yanıtlamak istiyorum. Böyle daha yararlı olacağını düşü-nüyorum.

HÜSEYİN ERKAN - Aslında Urfa’da 91’e kadar değil, 94’e kadar be-raber çalıştık. Eksik olmuş orası.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Aslında Hüseyin’le 61’den bu yana birçok işlerde beraber çalıştık.

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Yarım yüzyıl olacak neredeyse.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM- Aşağı yukarı. O tarihten beri beraberiz.

AHMET AKSOY - Benim çok önem verdiğim HAKAR Projesinde de fevkalade değerli hizmetleri oldu. Onu da burada vurgulamak istiyo-rum.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Kısaca kuruluşumuzu hatırlayalım. Nasıl kuruldu bizim örgütümüz? Mümtaz Tarhan Tapu Kadastro Genel Mü-dürü oluyor. Köken olarak eğitimci. Kadroya bakıyor, zayıf bir kadro var; “Kadroyu güçlendirmek gerekir” diyor ve bir bölüm kurulmasına karar veriyor. Yardımcı olarak da kendisine bu işte önayak olan Macit Erbudak hocamız. İstanbul Teknik Üniversitesine de başvuruyor, ol-muyor, kabul etmiyorlar. Yıldız Teknik Okulunda bölüm kurulmasına karar veriliyor. Daha sonra bu ekibe Ekrem Ulusoy ve Burhanettin Tansuğ katılıyor. Öğretim kadrosu o kadar. Bu arada, açılan bir yer de var; Karadeniz Teknik Üniversitesi. Karadeniz Teknik Üniversitesinin açılmasında önayak olan yine Macit Erbudak. Odaya yazdığı bir yazı var; diyor ki, “Karadeniz Teknik Üniversitesinde böyle bir bölüm kurul-ması faydalı olur.” Onun için de iki isim öneriyor; bir tanesi Fahrettin Aydın, öbürü de Erdoğan Özbenli. Fahrettin Aydın, kendi işleri nede-niyle görevi kabul etmiyor, Erdoğan Özbenli kabul ediyor. Erdoğan Özbenli önce Trabzon Bölge Müdürlüğüne atanıyor, daha sonra okul bünyesinde kalıyor, KTÜ’yü öyle kuruyor.

Okul kurulduktan sonra, okullarda bir sıkıntı var. Asistan kadrosu

49

Page 52: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

yok Yıldız Teknik Okulunda, parasal yönden de birtakım sıkıntıları var. 1965 senesinde, Macit Erbudak ve Ekrem Ulusoy bizzat Odaya baş-vurarak, asistanlara bir fon açılmasını istiyorlar, yardım edilmesini is-tiyorlar. Bu fon kuruluyor; fakat ne hocalardan, ne de belgelerden, bu fonun kullanıldığına dair bir işaret bulamadım. Ama bir fon kuruluyor ve böyle bir sıkıntı da var.

İlginç bir şey daha söyleyeceğim. Odanın önemli işlerinden bir tanesi, 1958’de Orta Doğu Teknik Üniversitesinde bölüm açılması için başvuruyor Oda. Gerekçesi de var; “Kamu kesimi ağırlıklı olarak Ankara’da. O halde, bu bölümün Ankara’da açılması yararlıdır.” Red-dediyor Orta Doğu Teknik Üniversitesi. 1985’te Tınaz Titiz Bakanken, aynı başvuru tekrar yapıldı Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü tarafın-dan, o da reddedildi. Şu anda 13 üniversitede bölümümüz var.

AHMET AKSOY - Daha fazla da, hepsinde öğretim başlamış değil.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Kuruluşumuz böyle oldu.

Peki, Oda nasıl kuruldu? 1954 yılında ilk yasa TMMOB Yasası. Bir de madde var orada; 50 üye sayısını tamamlamanız ve TMMOB Ge-nel Kurulunda odanın kurulmasına karar verilmesi lazım. Odamızın da tüzelkişiliği yok, TMMOB’nin tüzelkişiliği var. Müsaade ettiği kadar çalışır. 39 kişiyiz, oda kurmak istiyoruz 39 kişi; ama 50 kişi lazım. 11 kişi bulunacak. O arada, yurtdışında eğitim yapan meslektaşlarımız var; onlara başvuruluyor. Başı çeken Lütfü İlman ve 50 kişi tamamlanıyor. Odanın kuruluşu öyle. Nerede görev yapıyor Oda; Kızılay’da, Soysal Han 4. katta. 1 oda, 15 metrekarelik bir yerde göreve başlıyor. O ta-rihteki bütçesini de söyleyeyim. 8 bin 175 lira bütçesi var kurulduğu tarihte. O günkü değerlere göre, bir mühendisin maaşı 1500 lira. De-mek ki, yaklaşık 6 mühendisin maaşına denk bir bütçesi var.

Odayla ilgili olarak yaptığım bir araştırmada, Oda başkanlığının başladığı ve bittiği dönemlere bakarken, bir boşluk gördüm. Kimdi başkan? TMMOB arşivini tarayınca, kuruluş başkanının Celalettin Son-

50

Page 53: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

ku olduğunu gördüm. Odayı kurmak üzere bir kurucu heyet var; he-yetin başkanı da Celalettin Sonku. Rahmetli Celalettin Sonku’ya çok uzun mücadeleler sonra bunu kabul ettirdim. Belgeleri götürdüm, önüne koydum, “Hoca, yapma, Başkan sensin” dedim. Şimdi, ilk Baş-kanımızın Celalettin Sonku olduğunu biliyoruz. İlk Başkan Celalettin Sonku. Kurucu başkan olduğu için, atamayla gelmediği için, kendini başkan olarak kabul etmemiş.

Oda kurulduktan sonra, Odanın ismi tartışılıyor. Belgelerde var. Odanın ismi tartışılıyor, “Odanın ismi ne olsun?” deniliyor, “Mesleği-mizin ismi ne olsun?” deniliyor. Bir de anket yapıyor Oda. Anket so-nucunda, Odanın bugünkü ismi kalsın deniliyor; ama hâlâ tartışılıyor Odanın isminin ne olduğu. 1958’de var bu tartışma.

Yine o döneme ait bir şeyler söylemek istiyorum. 1963 senesin-de, Odaya gelen evrak, dosya düzenleme, arşiv gibi bir çalışma oldu. Bu iş için beni görevlendirdiler. Bu işi yaparken, bir de rapor verdim; 30-40 tane dosya, bir tane karteks dolabı, bir miktar karteks. Yöntemi de söyledik, “Çok iyi” dediler. Muhasip Üye Erdal Akdağ, “Olmaz” dedi. “Niye?” dedim, “Para yok” dedi. Odanın o kadar imkanı yoktu. O za-man Coşkun Kırtasiye vardı; o malzemeleri Coşkun Kırtasiyeden tak-sitle almak zorunda kalmıştık.

Oda kurulduktan sonra, 1975-76 dönemlerinde İzmir ve İstanbul Şubesi kuruluyor. Daha sonra 1980-90 yıllarında tüzükte bir değişiklik yapılıyor; şubeler, temsilcilikler, daha sonra Merkeze bağlı temsilcilik-ler kurulması şeklinde oluyor.

Oda kurulmuş, mezun da vermeye başlıyor. Bizim zamanımızda, TMMOB Yasası’na göre, mezun olanların mutlaka Odaya girmesi ge-rekiyordu. Odaya gidip kaydoluyorsunuz, sonra göreve başlıyorsu-nuz. Nerede görev başlayacak mezun olanlar? Köken olarak Kadastro Meslek Lisesi mezunuyuz büyük çoğunluğumuz. O devirde, mezun olmayanlarımızın büyük kısmı da burs alıyor Tapu Kadastro Genel

51

Page 54: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Müdürlüğünden, kısaca devlet okutuyor bizi. Kurum bir tuhaf; yüzde 75’i ilk veya ortaokul mezunu, yüzde 2,5’i üniversite mezunu, kalanlar lise ve dengi okul mezunu. Bizim arkadaşlarımız da bu kuruma geli-yorlar. O arada Mümtaz Tarhan da ayrılmış. Hangi görevi yapacaklar bunlar, yetkileri ne, görevleri ne, belli değil. Böyle bir ortamda göreve geliyorlar. Ne yapacaklar göreve geldikten sonra; yetki ve statü belir-lemek için bir mücadele başlıyor. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğün-de bu mücadele uzun süre sürdü.

Yine çarpıcı bir şey söyleyeyim. 58 mezunları Gençlik Parkında toplanıyorlar, görev bölümü yapıyorlar. Yani böyle bir boşluk var. Dü-şünebiliyor musunuz; mezun olmuş 20-25 kişiyiz, görev bölümü yok. Hatta diyorlar ki, “Sen iyi fotoğraf çekersin Fotoğraf Şube Müdürü ol.” Tabii, böyle bir boşluk var; yetkisi yok, sorumluluğu yok, görevi yok, statü çatışması var. 2997’de, kimlerin ne görev yapacağı belli. Ama orada bir madde daha var; diyor ki, “Bu nitelikte eleman olmadığında bir alt gruptan atama yapılabilir.” O maddeyi işletiyorlar sürekli. Bizim arkadaşlarda da şöyle bir durum var Genel Görüş var: Kadastro kamu görevidir. Kadastro Genel Müdürlüğünün görevleri, devlet memuru eliyle yapılır. 10195 sayılı Kararname’ye göre yevmiyeli çalışıyoruz, aldığımız maaş 1500 lira devlet memurluğuna geçersek alacağımız maaş 170 lira. Böyle bir seçim yapma şansı da yok. O yüzden, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünde 1950-60, hatta çok uzun senelerdir bu statü olayı devam ediyor, benim içinde bulunduğum dönemde de devam etmiştir.

1960-70’li dönemlere gelirsek, 1960-70’li dönemler, bu statü ça-tışmasının yanında -olayları değerlendirirken, Türkiye koşullarını gözden kaçırmayalım- 1960’ta askeri bir müdahale oluyor. Askeri müdahalenin sonunda yeni kurumlaşmalar yapılabiliyor, yeniden bir düzenleme gündeme geliyor, planlı kalkınma olayları var ve Oda da bu yönde çalışıyor. İlk MEHTAP Raporu, kamu kurumunun yeniden düzenlenmesiyle ilgili bir rapor. Bu raporda bizim sektörün de yer al-

52

Page 55: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

ması için epey büyük uğraş verildi. Rapora giren şöyle bir madde var: “Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Adalet Bakanlığına, Sivil Harita Genel Müdürlüğü kurulacak Bayındırlık ve İskan Bakanlığına bağlana-cak.” Bugün de galiba Bayındırlık ve İskan Bakanlığına bağlı. Bu yasa değişikliği senato komisyonuna kadar geldi. Meclisten geçti, senato-ya geldi; ama senatoda reddedildi 1962’de.

Yine 1960’lı yıllarda Devlet Planlama Teşkilatı kuruldu. Devlet Planlama Teşkilatına girmemiz için büyük uğraş verildi. Niye? Şöyle bir görüşü var meslektaşlarımızın, hepimizin: “Tapu Kadastro sektör kurtulur. O halde ne yapmamız lazım; planlamada yer alıp, birtakım maddelerde bizim de yer almamız lazım.” En sonunda, diğer sektörler bölümünde yer alındı. 9. Plan dönemine kadar hep vardık, 9. Plan dö-neminden sonra Planlama Teşkilatından çıktık, planlamadan çıktık. O arada, 1962 yılında verilen raporda, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü hizmetlerinin ne şekilde düzenleneceği var. Orada bir başka madde daha var; diyor ki, “Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünde teknik ge-nel müdür yardımcılığı kurulmalıdır ve teknik daireler buna bağlan-malıdır.” Bu bir görüş. Daha sonra biraz daha ileri gidiyor bu görüş. O zaman Merkez Tapu Komisyonu var; “Merkez Tapu Komisyonunda bütün çoğunluk harita kadastro mühendislerinden olmalı.” O da olu-yor. Daha sonra, “Genel müdür de bizden olsun” diye bir görüş var; o da oluyor. Sonuç değişmiyor.

O dönemde, kadastro davamız var, kadastro projelerimiz var, hep düzenlemeye ilişkin çalışmalar var. O düzenlemeyle ilgili çalışmaların da büyük ölçüde hayata girdiğini söylemek mümkün değil.

1960’lı dönemlerle ilgili önemli bir saptamayı söyleyeceğim. O dö-nemlerde daha çok mesleğin statüsü ile ilgili birtakım çalışmalar ya-pılırdı. Yanlış hatırlamıyorsam, 1961 senesinde, zamanın Adalet Baka-nı telefon ediyor, zilyetlikle taşınmaz mal edinmede kendilerine yakın bir görüş istiyorlar Odadan. Oda Yönetim Kurulu bunu görüşüyor ve

53

Page 56: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

“Oda hizmetlerinin politikayla ilgisi olamaz” diye, bir görüş vermiyor. 1960-70’e kadar olan dönemin bakış açısının o olduğunu söylemek isterim. Bence, görüş verilmesi gerekirdi; ama verilmiyor.

1970-80 döneminde yine Türkiye’ye bakalım. O zaman da yine bir askeri müdahale var; ama özellikle 1970’li dönemden başlayarak, Odanın başka bir görüşü var; “Ülke sorunları meslek sorunlarından ayrılamaz. Olayları çözmek istiyorsak, ülke sorunlarıyla meslek sorun-larına iç içe bakmak zorundayız” şeklinde özetlenebilir. O tarihte ya-pılan birtakım çalışmalar var; bunların en başında da toprak reformu var. Onun dışında, arazi toplulaştırma var, kıyıların korunmasıyla ilgili çalışmalar var. Sayın Hüseyin Erkan hatırlayacaktır, ülke sorunlarıyla ilgili o kadar çok görüşler var ki. Onlardan bir tanesi de haşhaş eki-minin yasaklanması. Haşhaş ekimi yasaklandığı zaman, o alanların kontrol edilip edilmeyeceği konusunda karşı görüşler var. Oda Başka-nı çıkıp, “Hayır, haşhaş ekimi kontrol edilebilir, bunu da en iyi biz ya-parız, fotogrametriyle bunu halledebiliriz” şeklinde beyanat veriyor. Kısacası, o dönem bir başka bakış açısı getiriyor. Sanıyorum, o bakış açısı bugün de aynen devam ediyor.

1960’lı dönemlerde Odanın bakışı böyle, ama 1960’lı dönem-lerde bir başka olay var. 1960’lı dönemlerin başında, 1961’de, askeri harekâttan sonra, subayların bir bölümü emekli ediliyor. Harita Su-baylarından bahsediyorum. Emekli Harita Subayları, “Biz de ihaleye girelim” diye İller Bankasına başvuruyorlar; İller Bankası reddediyor, “Mühendis olmanız gerekiyor” diyor. Bunun üzerine bir iş başlatıyor-lar, 1961’de. Evvela Milli Eğitim Bakanlığına başvuruyorlar. Milli Eği-tim Bakanlığını yetmiyor, Yıldız Teknik Üniversitesine başvuruyorlar. Yıldız Teknik Üniversitesi reddediyor taleplerini, “İkinci sınıftan başla-yabilirsiniz” diyor. Bunun üzerine İstanbul Teknik Üniversitesine baş-vuruyorlar; İstanbul Teknik Üniversitesi önce reddediyor, sonra lehte bir görüş veriyor. Aynı zamanda, 1961 yılında yasa teklifleri var, “Biz mühendis olalım” diye; o yasa teklifini engellemek için Mecliste çok

54

Page 57: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

büyük bir mücadele var ve sonuçta o yasa teklifi geçmiyor, kadük olu-yor. Ama Danıştay’a davaya gidiyor Harita subayları. O arada, 1968’de, gençlerin de katıldığı bir protesto yürüyüşü de var. Ama Danıştay’da verilen karar önce aleyhimize, sonra lehimize çıkıyor; yani iki ayrı ka-rar çıkıyor. O iki ayrı karar, Karar Birleştirme Dairesine gidiyor ve de karar aleyhimize çıkıyor. Böylelikle harita subayları otomatik olarak mühendis oluyorlar.

Kaydolacaklar, oda yönetimi kaydetmiyor, bir müddet direniyor-lar. 1961’de başlıyor bu olay, 61’den 75’e kadar geliyor. 1975’te Oda-da yapılan bir toplantıda ele alındığı üzere, tazminat davası açmaya başladı Harita Subayları. Tazminat davalarını kazanmaya başlayınca Harita Subayları, Odanın gücü de yok, “Ne yapalım?” diye düşünmeye başladı, sonra ittifakla, “Kaydedelim gitsin; yapacak başka bir şey yok” denildi. Böylece harita subaylarının Odaya kaydı 1975 yılında başladı; sonra da zaten okullu oldular, konu bitti.

Ama 1960 senesinde 203 sayılı Kanunda bir değişiklik yaptı Harita Genel Komutanlığı; haritaların, 1/5000 ve daha küçük ölçekli haritala-rın yapımının denetimini Bakanlıklar Arası Harita Planlama ve Koordi-nasyon Kuruluna bırakıldı.

Harita Genel Komutanlığından söz açılmışken, bu konuda bir şey-ler daha söyleyelim.

Harita Genel Komutanlığı, sanıyorum 1989 yılıydı, 203 sayılı Ka-nunda bir değişiklik teklif etti; dedi ki, “1/1000 ve daha küçük ölçekli haritaların yapımı Kurula aittir.” Bir Bakanlıklar Arası Kurul toplantısın-da, bu öneri, gündemde yokken geldi ve bizim oradaki sevgili mü-hendis arkadaşlarımız, meslektaşlarımız ittifakla altına imzayı attılar bunun; yani dediler ki, “Evet, bu Kurula aittir ve Harita Genel Komu-tanlığının vesayetindedir bu iş.” 1/1000 ve daha küçük ölçekli harita-ların yapımı işi. Bir tek kişi itiraz etti; Ramazan Koşdere. Daha sonra bir trafik kazasında öldü bu arkadaşımız. Devlet Su İşleri’nde çalışıyordu.

55

Page 58: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Akşam işten eve dönerken trafik kazası geçirip öldü.

Uzun mücadelelerden sonra Bakana ulaşıldı. Ben çok net biliyo-rum, içindeyim olayların. Bakan, Sefa Giray. Kendisi de mühendis. Ola-yı kendisine anlattık. Sefa Giray, “Merak etmeyin” dedi. Hakikaten, bir müddet sonra, o zamanın Harita Genel Komutanı bizi çağırdı, “Gelin buraya beyler, Kurul toplanacak” dedi. Kurula gittik. Ben, Arif, Başkan Tahir, gittik toplantıya. Harita Genel Komutanı şöyle bir şey dedi: “Bey-ler, Bakana bu teklifi götüreceğim; ama Oda olarak altına imzanız ge-rekiyor.” Biz de, götürdüğümüz teklif hazır elimizde, verdik, “Biz bunu teklif ediyoruz” dedik. “Bir defa, 1/1000 ölçekli haritaların yapımı sizin yetkiniz değil, bunu bir çıkın. 1/5000 ve daha küçük ölçekli fotogra-metrik harita ile 1/5000’lik fotogrametrik harita yapımını özel sektör de yapabilir” dedik.

Özel sektör için fotogrametrik harita yapımının kazanımı odur. Ama özel sektör deyince hemen bir saptama daha yapayım: 1973’te, Harita Planlama Yönetmeliğinin Tapu ve Kadastro Genel Müdürlü-ğünce kabulü var, baskıyla. Onda da itiraz edenlerin başında tahmin edin kim geldi? Yönetmelik çıkıp uygulamaya konuldu, birileri de itiraz etti buna. Kim? Hiç akla gelmez, mimarlar. Mimarlar itiraz etti, Danıştay’a götürdüler olayı, dava açıldı. Hüseyin’inin de herhalde bu konuda saptamaları vardır. Dava reddedildi.

HÜSEYİN ERKAN - Yalnız mimarlar değil, ziraatçılar, ormancılar da itiraz etti.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Söyleyeceğim şimdi. Yalnız mimarlar mı? Hayır; ormancılar, ziraatçılar da itiraz etti.

Bu, adama biraz ters gelebilir; ama bence son derece doğal. Pas-tadan pay kapma olayı bu. Elindeki bir işi alıyorsunuz adamın, o da itiraz ediyor. Bugün de aynı şey yok mu; kent bilgi sistemlerinde veya-hut değerlemede aynı şeyleri yaşamıyor muyuz?! Ama o zaman çok büyük davalar açıldı, Danıştay’a kadar gidildi; şikayetler vs. Hatta za-

56

Page 59: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

manın Genel Müdürü, “Yeter artık, çekeceğim bu yönetmeliği, bıktım” gibi laflar söyledi.

Harita Genel Komutanlığının meslek üzerindeki denetimi onunla bitmedi. Bir de, Harita Bilgilenme Temin ve Kullanma Yönetmeliğinde bir değişiklik yaptı durup dururken. Bu Yönetmeliğe göre bilgileri kul-lanmak zaten son derece zordu, daha da zorlaştırdı. Ama Bakandan da gözdağı aldığı için bu sefer gönderdi o yönetmelik metnini. Bu arada, sayın hocamın da çok iyi bildiği üzere, hocalarımızın da büyük desteğiyle o yönetmeliğin nasıl olması gerektiğini, olmayan şekli ve-saire Harita Genel Komutanlığına iletildi ve böylelikle ilk düşünülen yönetmelik iptal edildi, yani istenilen şekle dönüştürüldü.

Zaman zaman Harita Genel Komutanlığının böyle çıkışları var. Bu konuda bir anımı daha anlatayım.

1987 yılında arazi toplulaştırma Dünya Bankası kriterlerine göre Devlet Planlama Teşkilatında ihaleye çıktı. Kim girdi ihaleye; Hari-ta Genel Komutanlığı. “Ben de varım bu işte” dedi. Ben de o zaman GAP Yönlendirme Komitesi üyesiyim Bakanlıkta. Devlet Planlama’da arkadaşlarımız da var, tanıdıklar da var. Devlet Planlama Teşkilatı bi-zim grubun görüşünü aldı. Bu konuda, “Harita Genel Komutanlığının bu işi yapması uygun mudur, değil midir?” diye. Biz, uygun olmadı-ğını söyledik; askerlerin arazi düzenlemede olmasıyla eş manadaydı bunun birtakım sakıncaları vardı. Hele ki Güneydoğu’da! O nedenle Harita Genel Komutanlığının teklifi son dakikada geri çekildi. Bildiğim kadarıyla, en ucuz teklifi veren de oydu. Onu da bir anlatırım belki; yani niye en ucuz teklifi veriyor, o da ayrı bir konu.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüyle ilgili, Odayla ilgili 1970’ten itibaren yapılan çalışmaları söyledikten sonra, şimdi 1980 yılına ge-çebilirim. Ama ben geçmeden evvel, Sayın Hüseyin Erkan’ın 1960-70 dönemlerine ilişkin yapmak istediği bir saptaması, eklemek istediği bir şey varsa, yaparsa daha iyi olur diye düşünüyorum.

57

Page 60: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

HÜSEYİN ERKAN - Gecekondu Seminerini atladın.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Tamam, hatırladım; teşekkür ediyorum. 1960-1970 döneminde ilk defa dışa açık bir seminer yaptık; Gecekon-du Semineri. Cevat Geray, Mübeccel Kıray, İlhan Tekeli, Fehmi Yavuz hoca...

HÜSEYİN ERKAN - Yiğit Gülöksüz.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Yiğit Gülöksüz. Bu, bizim, dışımızdaki in-sanlarla beraber yaptığımız, onların da katıldığı, Odanın dışa açıldığı ilk kongredir, toplantıdır. İmar-İskan Bakanlığında yapılmıştı.

Galiba yapanlar arasında ikimiz varız burada, değil mi?

HÜSEYİN ERKAN - Evet.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Mübeccel hanım, Mübeccel Kıray -ki ben-ce Türkiye’nin yetiştirdiği en iyi sosyologlardan biridir- seneler sonra olayı hatırladı. Düşünün, 15-20 sene sonra. Kendisine bu konu sorul-duğunda, “Evet” dedi, hatırladı, ikimizi de hatırladı. Çok ilginç.

1965 yılında Oda ilk defa dergi çıkardı. Bunda Ahmet hocamın, Ahmet Aksoy’un fikir öncülüğü çok önemlidir. Merkezde de, Ahmet Yaşayan, konuyu destekleyenler arasındaydı. 1965 senesi. 1965’ten itibaren çok uzun seneler boyunca o dergi çıktı. İlginç bir durum var.

Hakemli dergide yine iki tane Ahmet hocamız var; Ahmet Aksoy ve Ahmet Yaşayan. İkisinin de çok büyük katkıları var o dergide, bunu da söylemeden geçemeyeceğim.

Evet, unuttuğum bir şey varsa, senin ekleyeceğin bir şey varsa, buyur.

HÜSEYİN ERKAN - Sen bir tamamla da, daha sonra istersen birta-kım şeyleri açarız.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - 1980’e gelmeden evvel 1970’lerle, 1970-80 dönemiyle ilgili bir şey daha söyleyeyim.

58

Page 61: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Toprak reformu konusu çok önemli o dönemde. O dönem be-nim de içinde bulunduğum sendikalar grubuyla, konfederasyon ile TMMOB’nin ilişkisi çok iyi. Bizim sendika başkanımız, sendikanın ge-nel sekreteri, ikinci başkan, örgütlenme sekreteri olarak ben, meslek-taşız zaten, Odayla çok yakın ilişkimiz var. Toprak reformu konusunda hep beraber çalışıyoruz. Toprak reformuyla ilgili bir konu olduğu za-man Meclise gitmek, milletvekillerini ziyaret etmek, öneri götürmek vb. hep beraber oluyor.

1971 senesinde sendikalar kapatıldı. Sendikadaki tüm arkadaşlar büyük sıkıntılar çektiler. Ama ilginçtir, 1971 senesinde sendikalar ka-patılırken TMMOB’nin ve odaların sesi çıkmadı. Neden çıkmadı, bilmi-yorum. Çıkmamıştır. Bana çok ters geliyor bu durum. Düşünün, belli bir yere kadar beraber hareket ediyorsunuz, ondan sonra sendikaları kapatıyorlar, bütün malvarlıklarına el konuluyor, sendika yöneticileri çok güç, sıkıntılı günler geçiriyorlar; ama odalardan, TMMOB’den hiç-bir destek yok.

Yine 1970’ler dönemiyle ilgili bir şey söyleyeyim.

1970’lere damgasını vuran bir olay var. 657 sayılı Devlet Memur-ları Kanunu 1965’te kabul ediliyor, 1970’te yürürlüğe giriyor. 10195’e göre çalışan personel, kamu personeline dönüştürülüyor o Yasayla. Ekonomik olarak çok büyük bir külfet getirdi bu Kanun. Teknik per-sonelin ücretleri uzun süre donduruldu; epey bir süre, 3 sene, 4 sene boyunca eski ücreti almaya devam ettik. Bu nedenle büyük sıkıntı çektik.

Ama yine bana göre çok ilginç; ne TMMOB, ne de Odamız bu ko-nuda fazla duyarlı olmadı. Galiba şöyle bir görüş vardı o zaman; “Söz-leşmeli personelden kamu personeli statüsüne geçiyoruz. Bu statü daha iyidir” diye düşünüldü. Ama yine orada ilginç bir olay var: İnşaat Mühendisleri Odası, Başbakan Süleyman Demirel’i, bu Kanun nede-niyle, üyelikten ihraç etti.

59

Page 62: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

1980’li yıllar, 80 ihtilalı sonrası: O dönemde Odada görev almak büyük olay. Herhangi bir örgütte görev almak çok büyük bir olay. O dönemki arkadaşları diğer dönemlerde görev alanlardan biraz daha fazla takdir etmek gerekiyor; çünkü çok büyük sıkıntılar yaşadılar.

Ama o 1980 dönemi şöyle bir siyasi görüş de getirdi: “Kamu kü-çülmeli, denetleme görevi yapmalı; özel sektör ön plana çıkmalı, işler özel sektör ağırlıklı olmalı.”

Bu dönemde Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünde yapılan, bazı işlerin ihalelerinin özel sektöre açılması için yapılan birtakım çalışma-lar var. Özel sektöre kadastro ve nirengi sıklaştırma ihaleleri yapıldı o dönemde. Bu ihalelerin yapılması için birtakım ihale dosyalarının hazırlanması gerekiyordu. Bu dosyaların hazırlanması işini belli bir danışmanlık ücreti karşılığında Oda yüklendi.

Ama hemen şunu ilave edeyim: Oda, 1973’te FIG’e girmişti; bir müddet sonra, delege ücretini ödeyemediği için, FIG, Odanın üyeli-ğini askıya aldı. Oda, işte bu danışmanlık hizmeti karşılığında aldığı parayla FIG üyeliğini yeniledi. Zaten o para da buna karşılık verildi, kısaca FIG üyesi olmamız koşuluyla verildi. Tabii, anlaşmaya bakarsa-nız, böyle bir şey yok; ama bize şifahen söylenen budur. Oda olarak, böylesine bir para karşılığında danışmanlık hizmeti yaptık.

Bir danışmanlık işi daha yaptı Oda; Ülke Yüzey Ağı Projesinde, Er-gun Öztürk’ün başkanlığı yaptığı proje ile danışmanlık işi yaptı.

Şöyle bir şey söyleyeyim: Ahmet hocam, özellikle Devlet Planlama Teşkilatına girmemizden sonra, kadastronun, haritanın yapılmasını ve ülke yüzey ağına bağlanmasını çok bastırmıştır. Bunun devreye girmesi için de çok büyük katkıları olmuştur hocamın. Belki Tapu Ka-dastro Genel Müdürlüğünün yaptırdığı Ülke Yüzey Ağı Projesi için de söyleyeceği bir şeyler vardır diye düşünüyorum.

Odanın bu dönemde danışmanlık işi yaptığı bir yer daha var; Kara-

60

Page 63: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

yolları Genel Müdürlüğü. Bunlarla mali durumunu güçlendiriyor oda.

O seneler içinde -yine Ahmet hocama pas atayım- Büyük Ölçekli Harita Yapım Yönetmeliği yapıldı. Kadastro Kanunundan sonra, 3402 sayılı Kadastro Kanunundan sonra, o Kanunun öngördüğü Büyük Öl-çekli Harita Yapım Yönetmeliği yapıldı.

AHMET AKSOY - 1987’de.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Evet, 1987. 1987’de Yönetmelik yapıldı. O Yönetmelik yürürlüğe niye girdi, niye girmedi; herhalde Ahmet hoca-mın söyleyecekleri de vardır. Sonra, o Yönetmelik 2005’te tekrarlandı, yenilendi. İki yönetmelik arasındaki en önemli farklardan bir tanesi şu: Yönetmeliklerden bir tanesi, ilki Bakan imzalıdır, öbürü Bakanlar Kurulu imzalıdır. Tabii, böyle olunca ne değişir, onu da bilmem.

Yine o dönemde bir HAKAR Projemiz var. HAKAR Projesi, Tapu Ka-dastro Genel Müdürlüğünün yapmış olduğu ilk proje gibi değil. On-dan evvel, bir anımsama yapayım, 1971 yılında, Devlet Planlama Teş-kilatındaki bir tedbirle, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün yeniden düzenlenmesi gündeme geldi. Devlet Planlama Teşkilatı yapacaktı bunu. Devlet Planlama Teşkilatının Teşkilat Kanununa bir madde var; diyor ki, “İstediği elemanı alır, özlük hakları kurumunda kalır, onda çalışır.” O yeniden düzenleme gündeme geldiğinde, ikimiz, Hüseyin Erkan ve bendeniz Devlet Planlama Teşkilatında bu projede çalıştık. Devlet Planlama Teşkilatı bu projeyi bitirdi, verdi de Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne; ama o proje hiçbir zaman yürürlüğe girmedi.

Gelelim HAKAR’a. HAKAR Projesinde, Bakan Tınaz Titiz, Harita Kadastro Reform Projesi adı altında bir proje planladı. Ahmet Aksoy hocamızın içinde bulunduğu bir ekip projeyi yürüttü. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü de bu iş için para harcayamıyor, öyle bir imkanı yok, parayı TÜBİTAK’a devretti, parayı TÜBİTAK kullandı. Paranın TÜBİTAK’a verilmesi için bir formül bulundu o zaman. TÜBİTAK’ın temsilcisi de bendim. Kurum beni öyle atadı, yanlış anlaşılmasın.

61

Page 64: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

HAKAR Projesi de bir hayli uzun sürdü, bir hayli emek sarf edildi; sabahlara kadar çalışma yapıldı.

AHMET AKSOY - Paranın TÜBİTAK’a verilmesinin başka nedenleri vardı aslında.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Tabii, TÜBİTAK’a kaynak transferi gereki-yordu; bu proje bahane oldu, TÜBİTAK’a para aktarıldı. Bu daha doğru sanırım.

AHMET AKSOY - Tamam.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - HAKAR Projesine gerçekten çok uzun emekler verildi, çok çalışıldı; ama bu proje de uygulanmadı. En son yaptığımız, Türkiye’de Kadastro Çalışması araştırması dolayısıyla da biliyorum: HAKAR Projesi çok kullanıldı, “Biz proje yaptık da, öyle oldu da, böyle oldu da... ” diye hep söylendi bu; ama uygulamaya hiçbir zaman geçmedi bu.

O döneme ilişkin bir şey daha hatırladım, onu da söyleyeyim.

İstanbul’da, Ahmet hocamın başkanlığında yapılan bir çalışma var; Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün yeniden düzenlenmesi ve-yahut sektör raporuyla ilgili uzun bir çalışmaydı.

Ahmet hocam, bunu sen anlatsan.

AHMET AKSOY - Ben pek hatırlayamıyorum.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Yapma hocam. Hüseyin’lerin evde oturup, hep beraber…

AHMET AKSOY - Ha, o başka, tamam.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - 80’li yıllar, hatırlaman lazım.

AHMET AKSOY - Tamam, tamam.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Onların zamanında hazırlanan rapor da

62

Page 65: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

var, büyük emeklerle hazırlandı; ama çalışmayı hocam yaptığı için, hocamdan dinlesek daha iyi olur diye düşünüyorum.

O dönemde 3402 sayılı Kadastro Kanunu çıktı. Kadastro Kanunu-na, topografik kadastro, harita yapım deyimini özellikle koymuştuk. Sonra 5304’te biz yapamıyoruz diye çıktı. Ona gelince bir şeyler söy-leyeyim. Biz, kanunu yazınca o kanun olur zannediyoruz. Hemen ona ilişkin bir anımı anlatayım, aklıma geldi şimdi.

Toprak Reformu Kanunu Türkiye Büyük Millet Meclisine geliyor; biz de grupları gezerek, “Bu Kanunda uygulamaya geçemeyecek maddeler var, bunları düzeltin” diyoruz. CHP Grup Başkan Vekili ara-mızda; bana dedi ki, “Biz yasamayız, hüküm koyarız, yürütme de ya-par.” “Peki, tamam” dedim. Aradan 2 sene geçti, karşılaştık; “Sen hak-lıymışsın” dedi.

766 sayılı Kanunda noktaların işaretlenmesi var, sınır noktalarının; 2613’te var, 3402’de topografik kadastro, harita yapmak var, 5304’te mekansal bilgi sistemi kurmak var. Hani nerede? Nerede? Demek ki yasa yapmakla iş bitmiyor.

AHMET AKSOY - Kağıtta var ama.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Evet. Demek ki yazmak bir şey ifade et-miyor. Yoksa, istediğiniz kadar kağıda yazın. Bir şey daha anlatayım. 1971’de sendikalar kapatıldı, bir de Anayasaya bir madde eklendi, dediler ki, “6 ay içinde yasa çıkacak, sendikalar…” Çok büyük mal-larımız var, binalarımız falan var, yani öyle az buz da değil; hepsine el koydular. Dediler ki, “6 ay içinde yasa çıkacak, bu yasaya göre bu malların kullanımı belirlenecek.” Aradan 3 sene geçti, ne yasa var, ne bir şey. O arada çıkan bir dergide ben bir yazı yazdım, “Anayasal suç işliyorsunuz; anayasayı ihlal nedeniyle insanlar asıldı, size niye bir şey olmuyor?!” diye. O yüzden epey başım da ağrımıştı. Çıkmadı, anayasa hükmüne rağmen çıkmadı. Hâlâ da sendikaların malları kimin elinde,

63

Page 66: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

belli değil. Yani yazmakla olmuyor, onu demek istiyorum; istediğiniz kadar yazın, olmuyor.

Tabii, burada birtakım ilkler de var, o ilkleri anlatırken çok çarpı-cı olaylarla anlattım. Bir de sektörde yapılanlar var. Ağırlıklı olduğu için söylüyorum. Bunlardan bir tanesi, söylemiştim, 1973’te çıkan Tescile Konu Harita Planlar Yönetmeliği. Daha sonra çıkan Kadastro Kanunundaki ihaleyle yapılabilir meselesi… Kısa adı Karne Yönetme-liği olan, Bayındırlık ve İskan Bakanlığının Yönetmeliği. Birçok kavga dövüş yapılmıştır o konuda da; Karne Yönetmeliğine aykırı bir sürü ihale yapılmıştır, hepsine de dava açılmıştır, davalı olunmuştur onlar-la. Büro Tescil Yönetmeliği, en son Lisanslı Ölçme Büroları Yönetmeliği gibi, özel sektörle ilgili bir sürü çalışmalar yapılmıştır.

Bunların dışında, hizmeti yürütürken yaptığımız klasik işler de var tabii. Günün koşullarına uygun olarak yapılan kongreler var, seminer-ler var. Ama hemen söyleyeyim, benim en çok hoşuma giden, Genç Haritacılar Günü. Çok hoşuma gidiyor. Çünkü gelecek gençlerindir diyorsak, bu sektörü gençlere bırakıyorsak, onlarla iç içe çalışmak ge-rekir. Diğerleri, 2B vesaire gibi, günün koşullarının gerektirdiği çalış-malar. Onların zaten yapılması gereklidir diye düşünüyorum. Kısaca böyle notlar çıkarmışım. Haydi son bir şey daha söyleyeyim, onu da not almışım.

FIG’e özenilerek, bilimsel ve teknik sürekli komisyonlar kuruluyor, ama çalışmıyor. Hâlâ çalışmıyor, onu da söyleyeyim. Hâlâ da merak ediyorum, bu komisyonlar niye çalıştırılmıyor?

Geçen gün burada, Kurultay Danışma Kurulunda, komisyonlardan rapor istenileceği söylendi. Ben mi yanlış biliyorum; hiçbir komisyo-nun rapor falan verdiği yok ki! O komisyonların kuruluş amacı iyiydi, ama hayata geçişi olmadı. Evet, benim notlarım kısaca böyle. Belli bazı şeyler daha var; ama onları da sayın arkadaşlarım, dostlarım ta-mamlarlar. Bu arada başka bir şey daha söyleyeyim en son.

64

Page 67: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Bir defa örgüt önemli, buna çok inanıyorum. Örgüt olmadan hiç-bir şey olmaz, buna içten inanıyorum. Örgüt deyince aklıma hepimiz geliyor, Oda yönetim kurulu falan değil. Hepimiz örgütün bir parça-sıyız ve örgütün gelişimi için bir şeyler yapmamız gerekir diye düşü-nüyorum.

Yine çok net bir şey geçiyor kafamdan, onu da söyleyeyim: Örgüt yapısının tartışılması gerekir. Mutlaka. Çünkü dikkat edin, söyledim, Türk Mimar ve Mühendisler Yasası kuruluyor evvela. Yani bizim örgütü-müz tepeden inme, yukarıdan aşağıya doğru şekillenmiş. Oysa hayata geçmesi için, örgütlerin aşağıdan yukarıya doğru şekillenmesi lazım.

Bildiğiniz üzere, TMMOB Yasasında 1980’den sonra bir değişiklik yapılıyor. Ondan evvelki yasada, kamu kesiminde çalışanların ve özel kesimde çalışanların odaya üye olma zorunluluğu vardı, odaya üye değilse mesleğini yapamıyordu. Oysa şimdi kamu kesiminde çalışan-lar isteğe bağlı, özelde çalışanlar zorunlu.

O zaman TMMOB’ye de aynı soruyu sormuştum, yazılı ve sözlü olarak: Bu durum eşitlik ilkesine aykırı değil mi? Mühendis ise o da mühendis. Bütün ülkelerde mühendisi denetleyen bir üst kuruluş var. Niye o orada da, bu burada? Onun yaptığı mubah, sen yaparsan günah. Kısaca bunun mutlaka ele alınıp, bu Yasanın günün koşulları-na uygun hale gelmesi lazım ve bir daha söyleyeyim: Odaların tüzel kişiliği yoktur, TMMOB müsaade ettiği kadar vardır. Hatta taşınmaz mal bile alamaz odalar, TMMOB Genel Kurulunun müsaade etmesi gerekir. Yönetmelik de uygulayamazlar odalar; yönetmeliğin TMMOB Genel Kurulunun onayından geçmesi lazım. Bu konunun mutlaka gündeme gelmesi lazım.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ederim. Noksan bıraktı-ğım yerler varsa tamamlarım. Sayın hocalarımdan, dostlarımdan, ek-sik bıraktığım noktalar varsa tamamlamalarını rica ediyorum. Herhal-de katkıları olacaktır.

65

Page 68: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Biz de size çok teşekkür ederiz. Buyurun hocam.

AHMET AKSOY - Ben, bu vesileyle bir temennimi dile getirmek is-tiyorum.

Önce şunu belirteyim: Gökşin arkadaşımızın bu doyurucu ve tarih dolu, bilgi dolu, deneyim ve bir bakıma hatıra dolu konuşmasından çok zevk aldım. Kendisini kutluyorum. Fevkalade güzel bir konuşma oldu. Bizler hep konuşuruz, daha hazırlıklı olsak daha da çok konu-şabiliriz; ama konuşmak hiçbir şey ifade etmiyor. Bizim gelecek nes-le bırakacağımız çok önemli şeyler var. Bunların başında da olaylar geliyor. Olayların kişileriyle birlikte, yasal düzenlemeleriyle birlikte, günün atmosferine, günün politik havasına uygun bir şekilde dile getirilmesi lazım. Bu yapılmamıştır Türkiye’de. Hep parça parça bazı şeyler var. Bunların, bu parçaların birleştirilmesi ve tamamlanması la-zım her şeyden evvel. Bunu da kim yapar diye düşünüyorum; tabii, en iyisi, üniversitede proje şeklinde bu işin ele alınmasıdır. Ama bilimsel içeriği yönünden tartışmalı olacağı için, çünkü politik düşünceler de var bunun içerisinde; o zaman, odaların bu işi ele alması lazım. Mut-laka ve mutlaka bu işin yapılması lazım. Yani söz söyleniyor, gidiyor. Bilgilerin ve tarihi gerçeklerin mutlaka yazıya dökülmesi lazım. Bu çok önemli, ben bunu çok önemsiyorum.

Hazır söz almışken, burada tamamlama açısından bir-iki noktaya da değinmek istiyorum.

Önce, sivil mühendisliğin kurulmasında İstanbul Teknik Okulunun rolüne değinmek istiyorum burada.

Şunu hiçbir zaman unutmamak gerekir: İstanbul Teknik Okulu-na mesleki bölümümüzün kurulması, kadastro hizmetlerinin sağlıklı yapılması nedeniyledir. Bunun önemi o zaman saptanmış, fevkalade isabetli bir biçimde saptanmış ve önce Teknik Üniversiteyle temasa geçilmiş, ama Teknik Üniversitede olmamış. Teknik Üniversitede ol-

66

Page 69: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

maması bir bakıma iyi ve gerekçeleri de var. Çünkü Teknik Üniversi-teye mutlaka lise mezunu girmek durumundadır. Halbuki İstanbul Teknik Okulu sanat okulu mezunlarını da alıyor ve bu bölümün te-melinin Tapu Kadastro Lisesi mezunlarından oluşturulması fikri ta baştan itibaren kabullenildiği için, bunun Teknik Okulda açılması sağ-lanmış oluyor, gayet isabetli olarak. Tabii, daha sonra, önce Karadeniz Teknik Üniversitesinde, sonra İstanbul Teknik Üniversitesinde, sonra Konya’da diye böyle devam ediyor. Bugün sanıyorum 25’i buluyor bö-lüm sayısı, kağıt üzerinde de olsa.

Tabii, başlangıçta bir asistan sorunu vardı. Beni doğrudan ilgilen-dirdiği için bu konuyu biraz daha açmak istiyorum.

Bu açılan bölümlerde, özellikle Yıldız’da üç odamız var. Yıldız Tek-nik Okulu bünyesinde bir fotogrametri laboratuarı kuruluyor.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Tapu Kadastro’ya bağlı.

AHMET AKSOY - Evet. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne bağlı fotogrametri laboratuarı. Onun tarafından teçhiz edilmiş, yani dona-tılmış bir laboratuar.

NAİL GÜLER - Faaliyetler açısından mı Tapu Kadastro’ya bağlı?

AHMET AKSOY - Hayır, hayır; sadece faaliyet yapısından dolayı değil. Aynı zamanda orada arkadaşlar görevlendiriliyorlar mühendis olarak. Hatta o zaman teknik eleman statüsü vardı, çok da iyi para ve-riliyordu; işte bu statüde, bu arkadaşlar orada görev alıyorlar ve öğre-time de yardımcı oluyorlardı. Ben de bir süre orada çalıştım. Ama bu da yeterli olmadı. Daha sonra, örneğin benim yaptığım bir şeyi hatıra olarak anlatayım size.

Ben bir büro açtım, Hesap ve Harita Bürosu diye. Beşiktaş’ta yeri-miz vardı, Ankara’da şubemiz vardı, Erdal Akdağ da oradaki şubenin temsilcisiydi. O zaman halihazır haritaların yerel nirengileri yapılı-yordu, onların hesabı gerekiyordu, biz bu hesap işlerini yapıyorduk.

67

Page 70: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Biraz da imar işleri falan yapmaya çalıştık ve biraz para kazandık. Bu büronun tek amacı vardı; Yıldız’a gelecek yeni asistanlara bir olanak sağlamak. Nitekim, bu arada rahmetli Prof. Ali Tuğluoğlu, Prof. Ahmet Açlar o büronun da temel elemanları içerisindeydiler. Sonra Oda da bir girişimde bulundu; bu öğretim kurumlarındaki asistanlara maddi bir destek, bir hibe şeklinde, yardım şeklinde maddi bir destek veril-mesi doğrultusunda bir karar alındı. Ama o karar fazla etkili olmadı sanıyorum.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Uygulanmamış hocam. Harcamaların ara-sında böyle bir para ayrılmış; yani fonda var, para konulmuş, ama har-canmamış.

AHMET AKSOY - Evet. Bir de şu HAKAR Projesini tekrar dile getir-mek istiyorum. Çünkü gerçekten benim için olağanüstü önemli bir olaydır HAKAR Projesi. Nedeni de şu:

Arkadaşlar; biz mesleki uygulamalarımızı yapıyoruz, ama yaptığı-mız uygulamaların büyük bir kısmı kalıcı olan harita ve kadastro bil-gilerini içeriyor. Kadastral haritalar, halihazır haritalar falan. Bu HAKAR Projesinde değindiğimiz bazı istatistiki bilgiler var. Mesela, halihazır haritalar. Halihazır haritalar niçin yapılır? Birincisi, belediyelerdeki teknik hizmetlerin gereksinmelerini karşılamak için yapılır. İkincisi, planlama için, şehir planlaması için yapılır. Belediyeler, maddi yönden sıkıntıları, denetimdeki eleman sıkıntıları vesaire yönünden kendileri bunu yaptıramazlar; o zaman, İmar ve İskan Bakanlığı Harita Dairesi yaptırıyordu bunu.

Bu kalıcı haritaların -ben çok dertliyim o hususta, o yüzden fazla konuşuyorum galiba- mutlaka ve mutlaka ülke temel ağına bağlan-ması gerekir. Varsa bağlanacak, yoksa ülke temel ağı oluşturulacak. Ki Türkiye’de ülke temel ağı vardır ve yeterli hassasiyettedir. Ülke temel ağının safahatını, hikayesini ayrı anlatmak lazım. Fakat Türkiye’nin gerçekten yüz akı olan bir jeodezik çalışmadır.

68

Page 71: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Tapu Kadastro’nun kuruluşunda ve Kadastro Yasasının ilk hazırla-nışında, orada belirlenmiştir, denilmiştir ki, “Kadastro çalışmaları ülke ağına bağlanacaktır ve bu çalışmalar belediyelerin kendi ihtiyaçları için yapacakları çalışmalara da esas olacaktır.” O zamanki görüş böy-le, ki olağanüstü ileri bir görüş. Ama bu bir türlü yerine getirilemedi. Gökşin kardeşimizin dediği gibi, biz bunun beş yıllık kalkınma planla-rından bir tanesinde resmen yer almasını sağladık.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - 2. Beş Yıllık Kalkınma Planı.

AHMET AKSOY - Orada yer almasını sağladık; ama hiçbir şey olma-dı ondan sonra. İşte HAKAR Projesi o yüzden çok önemlidir. Çünkü HAKAR Projesinin temeli, kalıcı olan jeodezi çalışmalarının ülke ağına bağlanması sorunudur. Orada bu şart koşulmuş -işte, yüzey ağı proje-si falan dediğimiz hep oradan çıkıyor- belirtilmiştir. Ama HAKAR Pro-jesi bir proje, sadece tavsiye niteliğinde bir proje, yasal bir yaptırım gücü yoktur. O zaman işte o yönetmelik geliyor 1987’de.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Büyük Ölçekli Haritaların Yapım Yönetme-liği.

AHMET AKSOY - Büyük Ölçekli Haritaların Yapılmasına İlişkin Tek-nik Yönetmelik. Müsaadenizle, bunun hikayesini biraz daha ayrıntılı anlatayım.

HÜSEYİN ERKAN - Bugün buradayız galiba.

AHMET AKSOY - Olsun, ne yapalım. Biz bugün buradayız, yarın yo-kuz Hüseyinciğim, anlatabiliyor muyum?

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - O Yönetmelikte kurum olarak biz de var-dık.

AHMET AKSOY - Evet. Ben, Genel Müdürü ziyaret etmek için Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne gittim. Baktım, masada bir dosya var; yönetmelik diyor. “Nedir bu?” dedim, “Yönetmelik” dedi. “Kim hazırla-

69

Page 72: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

dı bunu?” dedim, “Biz kendi bünyemizde hazırladık” dedi. “Böyle bir yönetmelik, tüm kurumları ve tüm çalışanları içermeli, onları bağla-malı. Siz kendi kendinize, sadece kendi ihtiyaçlarınız için bunu düşün-müş olmalısınız. Olmaz. Bu yönetmelik mutlaka kolektif bir çalışmayla oluşturulmalı, tüm kamu ve özel sektörün ilgili birimleri bu yönetme-likte mutlaka etkili olmalıdır” dedim. Bunun üzerine, bir yönetmelik hazırlama komitesi kuruldu.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Yüksel Akın, Teknik Genel Müdür Yardım-cısıydı. Teknik Genel Müdür Yardımcısı olduğu için, yönetmelik çalış-ması onun önünde.

AHMET AKSOY - Böyle bir komisyon kuruldu, orada bir işbölümü yapıldı, isim olarak da görevlendirme yapıldı ve bu Yönetmelik çıktı; ama ne yazık ki noksan çıktı. Noksanlığı şu: Tüm kurumları bağlaması lazım geliyorken, sadece Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün bağlı bulunduğu bakanlığın imzasıyla çıktı. Böyle olunca, mesela İller Ban-kası, “Bizi ilgilendirmiyor ki, bizi bağlamaz bu Yönetmelik” dedi.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Başında kim vardı?

AHMET AKSOY - İsimleri hatırlamıyorum maalesef.

İller Bankasıyla ilgili başka bir hikaye daha var; yine o anımı da siz-lere anlatmak isterim. Hiç olmazsa Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü-nü bağlaması lazımdı diye düşünülür, değil mi? Ne yazık ki, onlar da hiç üzerine durmadılar.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Burada bir şey söyleyeyim. Yönetmelik ça-lışması yapılırken, orada bir madde var; diyor ki, “Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü kurumu, daha evvel başlatmış olduğu çalışmalarda bu Yönetmelik hükümlerine uymaz.” Hocama dedim ki, “Böyle bir mad-de yazmayalım.” Ben, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün içindeyim. Bildiğim için, “Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü bu maddeye yaslanır bir güzel, bu Yönetmeliği uygulamaz” dedim ve de uygulamadı. Man-

70

Page 73: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

talite meselesi bu. O Yönetmeliğin çıkması gerekiyor, zorunlu, çıkartı-yor; ama bir taraftan uygulamıyor.

AHMET AKSOY - Bu mesleğin sorumluluğunu taşıyan bir kişinin bunu uygulaması lazım. Nasıl olur da uygulanmaz? Aslında bilimsel potansiyel var, teknik eleman potansiyeli var, araç-gereç potansiyeli var, her şey var. Bu kadar da ilgisizlik olmaz ki. Bunlar bizim derdimiz, bunlar bizim sıkıntımız.

Ondan sonra, asıl bizim Sudi Türel zamanındaydı…

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Bakanımızın adı da Sudi Türel, meslektaşı-mız. Devlet Bakanı oldu, daha sonra Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı oldu. Hocamın anlattığı olay, Sudi Türel’in Bakan olduğu döneme ait.

AHMET AKSOY - Kadastrodan sınıf arkadaşımdı. Sınıf arkadaşımız bakan olmuş; ne kadar gurur verici bir şey, değil mi? Bir gidip ziyaret edelim dedim. Biraz dedikoduya giriyor, ama gerçeklere de girmek gerekiyor. Ziyaretine gittik. Bizi fevkalade samimiyetle karşıladı. Sudi eski Sudi; şakalaşmalar, laf atmalar vesaire, bizi çok güzel karşıladı. Ondan sonra, “Sudi, buraya geldin; bunun bir nimeti olması lazım, değil mi? Bizim bir meslektaşımız, bunca sorunları olan bir mesleğin başına gelmiş bakan olarak. Sizden çok şey bekliyoruz” dedim. Daha önce bir mektup yazmıştım. Benim mektuplarım meşhurdur. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne bakan atanmışsa, Harita Genel Komu-tanlığında komutan atanmışsa, kendilerine bir mektup yazarım, “Bi-zim sorunlarımız şudur, sizden beklentilerimiz de şudur” diye mektup yazarım. Ona da bir mektup yazdım ve şöyle dedim: “Eğer bu geliş-melere önayak olursan, meslektaşların kalbinde taht kurarsın. Ama sadece politik düşüncelerle hareket edip, bizim gerçek sıkıntılarımıza ilgi göstermezsen, o zaman da…” O ziyaretimizde dedi ki Sudi, “Siz, en iyisi bana bir rapor hazırlayın, verin. Ne gerekiyorsa yaparım, derhal yaparım.” İstanbul’a gittik -en kıdemlileri de benim içlerinde- “Herhal-de bu iş bana düşüyor” dedim, oturdum, o raporda etkili olabilecek

71

Page 74: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

arkadaşları telefonla aradım, “Şu tarihte, Hüseyin Oransal’ın büro-sunda toplanacağız, bu raporu hazırlayacağız” dedim. Arkadaşların hiçbiri, “Benim mazeretim var, ben hastayım” demedi, oraya geldiler. Arkadaşlara dedim ki, “Hoş geldiniz, sefa geldiniz. Bu rapor buradan pazartesi gününe kadar çıkmazsa, hiçbirinizi bırakmam.” Şu olayı an-lattım kendilerine: Kardinaller toplanırlar papa seçmek için, günlerce uğraşırlar, günlerce tartışırlar, ondan sonra birini seçerler. Birini seçin-ce, hemen ateş yakarlar, bacadan duman çıkar. Bacadan duman çıkın-ca, Vatikan’da, “Papa seçilmiş derler. Ben de buna benzettim, “Bizim dumanımız filan yok, ama kilidimiz var; üzerinize kilitlerim” dedim. Çok güzel bir rapor hazırladık.

Telefon ediyorum Sudi beye. Tabii, sekreterini buluyorum ancak. “Böyle böyle, bu görevimiz vardı; yaptık, hazırladık, kendisine takdim etmek istiyorum ve biraz da ayrıntıda bilgi vermek istiyorum” diyo-rum. Bir türlü randevu alamadım. Bir ay uğraştım, randevu alamadım ve bu iş beni korkunç rahatsız etmeye başladı. Zarfa koydum, gönder-dim. Söz açılmışken, bunu anlatmak istedim.

Bakınız, Odanın gelişme çizgisi, Tapu ve Kadastro Genel Müdür-lüğünün gelişme çizgisiyle paraleldir. Çünkü Oda, gerçekten temel görev olarak, mesleki temel görev olarak, Tapu Kadastro’nun çalış-malarına ilgi göstermiştir, raporlar hazırlamıştır, kurultaylar yapmıştır, konferanslar yapmıştır, seminerler yapmıştır, bir sürü şey yapmıştır; sırf Kadastro çalışmaları sağlıklı bir yörüngeye otursun diye. Kadastro çalışmaları bizim mesleğimizin can damarıdır. Eğer o damar sağlıklı değilse, bütün vücut rahatsızdır. Vücut dediğim, tüm mesleki çalış-malarımız. Bunu böyle bilesiniz. Bunun sağlıklı olabilmesi için, eski-den kadastral çalışmaların temel haritalara bağlanmasını öngörüyor-duk, ülke temel ağına bağlanmasını öngörüyorduk. Şimdi, mekansal bilgi sisteminin oluşturulması olarak özetliyoruz bunu. Mekansal bilgi sisteminin oluşturulması için, o bilgilerin de ülke temel ağına bağlan-ması lazım. Ama şimdi, ülke temel ağı da değişti biliyorsunuz. GPS

72

Page 75: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

ağımız var; bundan sonraki tüm çalışmalar GPS’le olacak ve bütün kadastral çalışmalar bu ağa bağlanmak zorundadır. Aslında şöyle ba-kıyorum, korkunç bir hizmet var karşımızda. Nedir bu hizmet; mevcut kadastral planların ülke ağına bağlanması hizmeti. Bu, korkunç bir hizmet. Bu hususta tüm meslektaşların duyarlı olmasını çok istiyo-rum. Bu yalın bilgiyi iyice yerleştirmemiz lazım içimize, gençler olarak sizlerin buna sahip çıkması lazım.

Tekrar ediyorum: Odanın önayak olması ve bu tarihi bilgilerin ya-zıya dönüşmesinin yollarını araması gerekir. Bu çok önemli.

Teşekkür ederim.

HÜSEYİN ERKAN - Gökşin’e teşekkür ederim. Bizi geçmişe götürdü hakikaten. Hem konuyu açması açısından, hem de görüşlerini açıkla-ması açısından, bir soruyla devam edeceğim. Biz, Tapu Kadastro Ge-nel Müdürlüğü içinde yetiştik; fakat Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü kadastro hizmetini yeterince yerine getirebildi mi? Yani şöyle bir de-ğerlendirme yapar mısın: 50’li yıllardan 2010’lara kadar Kadastro’da ne olmalıydı, nasıl olmalıydı? Bu açıdan bizlere düşen görevler, bizim noksanlıklarımız var mıydı, bunları bir ortaya koyar mısın? Benden sonra da oldu mu, bilemiyorum; ama bizim dönemimizde, senin de söz ettiğim 2997’ye göre, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, istediği kadroya istediği adamı atama yetkisine sahipti. 5’er yıllık sürelerle kendi karar veriyordu buna, alıyordu. Benim dönemimde de böyle bir teklif Meclise gitmişti. Biz de Oda olarak bütün parlamenterlere, bunun yanlış olduğunu, Kadastro’nun eleman da yetiştirdiğini; ama bunları da tutmadığını, tutmak için çaba göstermediğini, bunun so-nucunda da Kadastro’nun sorunlar yaşadığını ifade eden bir rapor hazırladık. Sanıyorum, 3 sayfalık bir yazıydı. Bunun üzerine, Galip Es-men, 6 ay ile 3 yıl arasında hapis istemiyle mahkemeye verdi beni. Hakikaten çok korkutmuştu beni.

Ahmet ağabeyin de söylediği gibi, mücadele yapıyoruz, oluyor;

73

Page 76: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

ama sonuçlara çok kolay ulaşmak mümkün olmuyor. Sanıyorum, o günden bu yana da savaş devam ediyor.

1970’li yıllardan sonra bir eksen kayması mı oldu, eksen düzelt-mesi mi oldu?

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Bugünkü adıyla eksen kayması, ama ek-sen düzeltmesi demek daha doğru.

HÜSEYİN ERKAN - Onu biraz daha deşmeni arzu ediyordum. Me-sela, 1960’lı yıllarda, Devlet Planlama Teşkilatında ilk Kalkınma Planı hazırlıkları yapıldığı zamanlar, “Biz, kadastroyu kadastro için yaparız” diyen bizim yetkili organımızın başında olan arkadaşlarımız vardı. Bu kadar sığ bakılıyor. Böylesine kişilerle bu meslek bir yerlere gidemez-di gayet tabii. O açıdan bir değerlendirme de yapar mısın? Çok teşek-kür ederim.

ÖMER DEMİRAĞ - Gökşin arkadaşımız, hakikaten çok deneyimli, iyi bir mühendis, iyi bir idareci. Bu bakımdan, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne çok çok yardımları olmuştur. Kendisi ve ondan sonra söyleşi yapacak arkadaşların konuşmalarında dünü, bugünü ve yarını birbiriyle kıyas ederek anlatmasında büyük faydalar var; çünkü bü-yük tecrübelerin sahibi. Hepimiz 70’lerin üzerindeyiz şimdi. Hiçbir şey yapmasak bile, bir tecrübe var; o tecrübe, insana çok şeyler getiriyor. Örneğin, imar affı çıktığı zaman Türkiye’de, özel mühendislik bürola-rına, yani harita mühendisliği bürolarına büyük işler düştü. O zaman, bu teknik büroların kontrol işi için, Anakent Belediye Başkanıyla bana görev vermişlerdi. Ben, o zaman başmühendistim. Gelen mühendis-lerin işlerini kontrol ediyorduk. Yüz karası, yani harita mühendisinin yapamayacağı şekilde ölçüler yapılmıştı. Nitekim, fiyaskoyla netice-lendi ve bu sona erdi. Bu özel büroların hemen hemen yüzde 80’i işsiz vaziyetteydi. Aranızda özel büro sahibi olanlar var mı, bilemiyorum; ama bugün kadastro işleri özel sektöre verilince, artık büyük iş sahi-bi olacaksınız hepiniz yahut da oldunuz. O bakımdan, bu imar affın-

74

Page 77: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

daki bürolar gibi çalışmamalı arkadaşlarımız; çünkü artık koordinat kadastrosuna geçilmiştir. Bu koordinat kadastrosuna göre, muhakkak tekniğe uygun olarak işleri yapmak gerekiyor. Bunu kim kontrol ede-cek? Kadastro müdürlükleri veyahut da oradaki mühendis arkadaş-ların bunu kontrol etme imkanları yoktur; bana göre, bunu Odanın kontrol etmesi gerekir. Hasbelkader, Almanya’da 4-5 yıl teknik büro-larda çalıştım. Orada da yaptığımız işleri kadastroya götürdüğümüz zaman, oradaki elemanlar çok fazlaydı ve kontrol edip, eksikleri varsa iade ediyorlar. Ama burada öyle değil, kadastro müdürlüklerinde bir veya iki tane eleman var, bir sürü iş geliyor. Onların kontrol etme im-kanları yok. Bütün mesele, teknik büroların görevlerini çok iyi yapma-sı gerekiyor.

Bakanlar Kurulu bir kararla bunları sona erdirebilir. Kanun, ama kanunu değiştirmek çok kolay. O bakımdan, bütün Oda yöneticileri ve çalışan arkadaşlar işbirliğiyle doğru dürüst iş yapmalılar.

Teşekkür ederim.

NAİL GÜLER - İkinci toplantı, ön sıradaki katılımcılar aynı. Hocam dedi ki, “Bir sonraki kuşaklara bir şeyler aktarabilmek gerekiyor.” Bu söyleşi, bir nevi sözlü tarih çalışması gibi, Odanın kaynakları arasında yer alacak ve doğal olarak da bu deneyimler bizden sonraki kuşaklara aktarılmış olacak. Yönetim Kuruluna, bu söyleşileri devam ettirme ka-rarlılığından dolayı bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.

Gökşin ağabey, başlangıçtan itibaren bir değerlendirme yaptı. Çok kısaca bazı konularda görüşlerimi paylaşmak ve Hüseyin hocam gibi, ben de bir-iki soru yöneltmek istiyorum.

1958’de ODTÜ’de bölüm açılması için uğraşılmış. 42 yıl geçti aradan. Ankara Başkent olduğu için, çok fazla merkezci olmaktan kaynaklanan ve mesleğimizin ilerlemesi yönünde atılması gereken adımları hep taşradan, dışarıdan yönlendirmeler olduğu için, bi-raz direnmeden kaynaklanıyor diye düşündüm. Ankara’da Gazi var,

75

Page 78: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Hacettepe var, ODTÜ var. Ana okullarda bir bölüm açılamadı; ama Anadolu’nun her tarafından, öğretim üyesi olmayan, yani akademik unvanı olmayan birçok yerde bölümler açılıyor. Bu bir çelişki. Bu, Oda-mızın, meslek politikasına yönelik olarak kendi bulunduğu coğrafya-da iyi bir adım atmadığını gösteriyor. Bir eksiklik.

Kuruluşu da söylediniz; tepeden alta doğru bir TMMOB kurulu-şu var. O nedenle de 73’lü yıllara kadar, Teoman Öztürk ve arkadaş-larının, TMMOB’nin değişik odalarında birlikte başlattığı… Ki, siz de onun içinde yer alan ağabeylerimizdensiniz. O zamana kadar hep meslek sorunları ve mühendislik, sınıfsal karakteri açısından, o zama-nın değerlendirmesine göre, ülke sorunlarından ayrı değerlendirildi-ği için, sendikaların kapatılmasına karşı bir refleks geliştirilememiştir diye düşünüyorum. 73’ten bugünkü zamana kadar belirlenen o ilke-ler çerçevesinde gerçek mühendis, mimar, şehir plancı örgütlenmesi TMMOB’de var olduktan sonra, ülke meselelerine ilişkin bakış açısı değiştiği için de, şimdi çok rahat karşı koyabiliyoruz belli şeylere. Ama ondan önceki dönemi böyle değerlendiriyorum. Katılır mısınız, bilmi-yorum.

Buradaki katılımcılara baktığımda, sizlerle genç arkadaşlar arasın-daki kuşağın temsilcisi gibi gördüm kendimi. Benim dönemimden hiçbir arkadaş da yok. HAKAR Projesi, benim ilk mesleğe atıldığım ve Oda Yönetiminde görev aldığım dönemlere denk geliyor. MEHTAP, HAKAR çok tartışılırdı ve hocam ısrarla, her Oda etkinliğinde veya üni-versitelerin ortak düzenlediği etkinliklerde, bu projenin meslek cami-asına açılmasını talep ederdi. Özellikle de İstanbul orijinli dillendiri-lirdi bu; ama hem Kadastro Genel Müdürlüğü, hem de Oda Merkezi açısından, bu HAKAR Projesinde bir tutuculuk ve bunun tartışılması-na engeller bir tavır vardı o zaman. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? HAKAR Projesi, hocamın öncülüğünü yaptığı ve İstanbul’dan birçok hocamızın da ısrarla söylediği gibi, belki meslek camiasına açılmış ol-saydı, acaba mesleki kazanımlarımız daha erken başlamış olur muydu?

76

Page 79: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Uzun süre Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünde çalışmış olması-na rağmen, Odamız Genel Merkezinde müdürlük yapmış olmasına rağmen, İstanbul Şubesine Gökşin ağabeyin çok büyük bir katkısı ol-duğunu söylemek istiyorum. Mesleğimize yönelik birçok eserleri var, ama bizim Şubemize çok önemli kalıcı eserler bıraktı. Elbette, bunda Gülseren arkadaşımızın da yardımlarını yadsımamak lazım. Benim in-celediğim, okuduğum kadarıyla, geçmişe dönük bazı meslek sorun-larını taradığım zaman, çağdaş kadastro konusunda, ilk başlangıçta, hocamın olsun, sizin olsun, yazılarını görüyoruz. Onun dışında, pek fazla yaklaşım görmek mümkün değil. O nedenle de, kayda geçmesi açısından, arkadaşlarımızın da bilgi edinmesi açısından, hem Haldun Özen, hem de Gülseren Yurttaş’la ilgili birkaç şeyi paylaşır mısınız?

Emeğiniz için tekrar teşekkür etmek istiyorum. Sağ olun.

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Başka sorusu veya katkısı olan arkadaşı-mız var mı? Buyurun.

METİN UĞUMLU - Özellikle Türkiye’de son dönemlerde yaşanılan Kürt sorununun neden bu noktaya geldiğine ilişkin sohbet etmiştik Gökşin hocamla. Toprak Reformu’nun yapılamamasının bunun neden-lerinden biri olduğunu söylemişti bu konuyla ilgili olarak kendi görüş-lerini ve TMMOB’nin bakış açısını bizlerle paylaşırsa çok sevinirim.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - O tarihte, 2981 sayılı İmar Affı Yasası vardı gündemde. Sayın Sudi Türel de Devlet Bakanıydı. Oda, tapu tahsisi belgesi ve yeminli bürolara karşı tavır koydu. Ondan sonra, Sayın Ba-kanla Odanın arası hiçbir zaman düzelmedi. Belki onun sonucunda da tavır koymuş olabilir. Nedenini bilemiyorum.

Sayın Erkan’ın sorularına geleyim. Mücadele kolay olmuyor. He-men kendimden bir örnek vereyim. 1970 yılında sendikadayken, bir haber geldi bana, “MİT takibindesin; kaybol!” Nereye kaybolacaksın, öyle kolay mı? İki tane çocuğun var, çocuğun biri yeni doğmuş. Kay-bolacak bir şey yok ki. Gerçekten o dönemler çok zordu, çok büyük sı-

77

Page 80: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

kıntı çektik. Ama Nail’e katılıyorum; o dönemde TMMOB, sadece mü-hendis ve mühendis sorunları diye bakıyordu olaya. Onun için, çok büyük yanlış yaparak, sendikaların kapanmasına seyirci kaldı. Büyük yanlıştı bu. Aynı şekilde, 657’ye karşı da tavır koymadı. O da yanlıştır. Yanlıştan 1973’te Teoman Öztürk yönetimiyle dönüldü.

Hepimiz köken olarak ya Kadastro Meslek Lisesi mezunuyuz ve-yahut burs almışız. Çıktıktan sonra da o kuruma gittik. Kuruma gitti-ğimizde, Odanın ilk bakış açısı şu: Bir 20 yıl lafı var, “Kadastro 20 yılda bitecektir.” Bunu araştırdığım zaman gördüm ki, Mümtaz Tarhan za-manındaki Kadastro Kanunu teklif ediliyor. Kanunun gerekçesinde, bu işin 20 yılda biteceği ve fotogrametri yöntemiyle bitirileceği iba-resi var; 20 yıl oradan çıkmış. 60’lı, 70’li yıllara kadar Odanın bakış açı-sı bu; “Kadastro 20 yılda bitecek.” Nasıl bitecek? “Ekip sayısı şu olsun, alet sayısı bu olsun, şöyle yapılsın, böyle yapılsın” diye bakıyor haklı olarak. Kadastroyu çok iyi bildiğimizi söylemek son derece yanlış. Biz bilmiyoruz kadastroyu. Bunu açık kalplilikle söylemek lazım. 657 sayılı ilk Kadastro Kanununu incelediğimde şaşırdım. Orada, elemanın bile nasıl yetiştirileceği tarif edilmiş. Ama bizim bakış açımız böyle değil. Bizim bakış açımız, süratli kadastro yapmak. “Kadastro, kadastro için-dir” gibi bir tavır var. “Tapu kutsaldır; tapuyu verelim, kurtulalım.” Ama görüldü ki 1970’ten sonra, kadastro, kadastro için değil; kadastro, ülke için. Her yapılan projede kadastro vardır. Toprakla insan ilişkisi olan bir yerde kadastro yoksa, hiçbir şey yapamıyorsunuz, mecbu-ren kadastro yapmak zorundasınız. 657 sayılı Kanunda, değerleme yapılacağı var. 1925 yılındaki Kadastro Kanunda, ülke nirengi ağına bağlanacağı var, teknik olarak fotogrametri kullanılacağı var ve de kent topraklarında değerleme yapılacağı var. Biz, bunların hiçbirini yapmamışız.

AHMET AKSOY - Burada bir saptama yapabilir miyim? Sadece mül-kiyet anlamında alırsanız kadastroyu, o zaman böyle günü geçiştiren çözümler peşinde koşarsınız.

78

Page 81: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - 70’ten sonraki bakış açısında en büyük de-ğişikliklerden bir tanesi de bu. “Kadastro, ülkenin tüm kalkınma proje-lerinin altlığıdır ve kadastro, bu projeleri gerçekleştirmek için yapılır” diye biliniyor şu an. Bu, kalkınma planlarında da yer aldı. “Standart ko-nulacak, uygun yöntem uygulanacak, elektronik bilgi işlem sistemleri konulacak” v.b. tedbirler var. İmar Kanununun Ek 7. Maddesinde, kıyı-ların kontrol altına alınması, yağmalanmasının engellenmesi diye bir olay var. Odanın görüşüdür o. Oda diyor ki, “Niye denetlenmesin; de-netleriz biz. Nasıl denetleriz; Mevcut durumu saptarız.” Dün, kadastro planlarının altına imza attık da, acaba attığımız imzadan rahat mıyız? Yine başka bir şey söyleyeyim. Devlet mallarının ya da toplumun mal-larının mülkiyetlerini saptarken, “Zilliyetlik konusunda bir kısıtlama getirin” diyor gerekçede. “Politiktir” diyoruz. Politik tabii. Ama bunun getirilmesi gerekir miydi, gerekmez miydi, o ayrı konu.

Teoman Öztürk 1970’ten sonra. Orada da bir eksen düzeltmesi yapmıştır TMMOB. 70’ten evvel, 73’ten evvel o düzeltme olmadığı için, TMMOB tarafsız kalmıştır, olayların dışında kalmaya çalışmıştır. Tabii, bunun sancıları bugün de hâlâ devam ediyor.

Bölüm niye kurulmadı? ODTÜ’nün gerekçesini çok net hatırlıyo-rum: “Sadece bölüm olmaz. Laboratuarı var bunun, öğretim üyesi var. Siz, bunu ne kadar sağlayabiliyorsunuz? Bu nedenle açamam” diyor.

NAİL GÜLER - Geçmiş kayıtlara bakarsak, sizlerin yöneticilik dö-nemlerinde, bizim mesleğimize en yakın bilim adamları, Cevat Geray, İlhan Tekeli, Ruşen Keleş ODTÜ kaynaklıdır.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Nedenini çok fazla bilemiyorum. Tabii, yazılı gerekçeleri bu; “Bunu açarız, ama şöyle şöyle şartlar var; bunu sağlayamazsınız, bizim de imkanımız yok.”

HÜSEYİN ERKAN - Çok çaba gösterildi; ama maalesef, Ankara’da bir bölüm oluşturulması konusunda çok zayıf kaldık. Bunu Odamızın zayıflığı olarak, sonuç alamaması olarak değerlendiriyorum ve büyük bir noksanlık olarak görüyorum.

79

Page 82: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Bugün Ankara’da kurulsaydı, çok daha başka olurdu. 85’te, bizzat rektörle, yetkililerle konuşanların arasında bende vardım. Olmayınca olmuyor. Bir şey diyemeyeceğim.

Gelelim HAKAR meselesine. Kurumun temsilcisi ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün temsilcisi benim, aynı zamanda TÜBİTAK tem-silcisiyim. Tınaz Titiz’e iyi bakmak gerekir. HAKAR Projesinin olmasını istiyor, ama bir lafı var Tınaz Titiz’in; diyor ki, “Tapu dediğiniz nedir; bir müdür, bir de mühür. Açın şunu özel sektöre.” Olaya bakış açısı bu. Sonra rapor çıkıyor. O rapora, ne hikmetse, hizmete özel damgası vuruluyor. Sonra 12 tane rapor bana teslim edildi, “Alın, listede ismi olanlara verin” denildi. O listede yazanlara verildi. Listede yoktu Oda. Ne yaptı Oda? Odanın da o rapor üzerinde hiçbir duyarlılık göster-mediği kanaatindeyim. Bakın, çok net söylüyorum: Bana teslim edi-len rapor sayısı 12. Bu raporlar bir listeyle verildi bana. Götürdüm, o listeyle teslim ettim; ama 13. takımı odaya götürdüm. Oda, üzerinde durmadı. Hocamın dediğine katılıyorum.

Haldun’la çok eski arkadaşız. Kendisi emek ve emekçiden yana, ülke ve meslek sorunlarını önemseyen, çözüm arayan bir kişiliğe sa-hipti. Özellikle Kadastro, Toprak Reformu, ülkede taşınmaz malların mülkiyetinin nasıl el değiştirdiği konularında çalışmaları vardı. 1978 senesinde ben, toprak reformu için Urfa’da çalışıyorum, Haldun da Ankara’da. 1978 senesinde bir seminer düzenleniyor. Ankara’ya gidip geliyorum. Haldun’la konuşurken, “Bir bildiri sunalım” denildi, “Urfa’da mülkiyet nasıl el değiştirdi; nasıldı, nasıl oldu, bununla ilgili bir bil-diri sunalım”. Urfa’da taşınmaz mal nasıl el değiştiriyor, bu çalışmayı yaptık Haldun’la, sunulacak. Son gün, Haldun’la konuşurken, “Gökşin, senin ismin de var. Ancak sen kamu görevlisisin, bu yaptığın çalışma-ları da kamu görevi nedeniyle yapıyorsun; başın belaya girmez mi? Ne yapalım?” dedi Haldun. “Çıkar ismimi” dedim. “Nasıl olur, beraber yaptık çalışmayı” dedi. Yayınlanması gerekiyorsa çıkar dedim ve ismi-mi çıkardık. Bildirinin en sonunda Haldun’un bir lafı var; “Bir arkadaşla

80

Page 83: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

beraber yaptık bu çalışmayı, ama o arkadaşın adını buraya yazama-dım.” Seneler sonra, III. Kurultayda Haldun, “Hani Urfa’daki bildiri var ya, onun saha araştırmasını yapan Gökşin’dir” demiş. Emeğe olan say-gısının bir ifadesi olarak anlattım.

1978’de Yasa çıktıktan sonra şekil nedeniyle iptal edildi, oylama-daki bir yanlış nedeniyle iptal edildi; ama yeniden çıkacağına inan-dık. O arada, yanlış hatırlamıyorsam 50 bin dosya, mülkiyet dosyası mahkemelerden geri geldi. Saf saf da, o Kanunun tekrar yürürlüğe gireceğini zannettik. Bu işte sorumlu kim Bakan olarak; Mustafa Kı-lıç. Mustafa Kılıç, Urfa toprak ağası. O zaman, biraz fazla saf bakmışız olaya. Ama toprak reformu olmamasının sonuçlarını bugün hâlâ bu toplum çekiyor bence.

Gelelim Gülseren’e. Odaya Müdür olarak atandığı ilk günlerde ta-nıştık. İşleyişle ilgili sıkıntılarını dile getirdiğinde “Bunların bir sistem içinde ele alınıp çözümlenebileceğini, ancak bunun zahmetli bir çalış-ma olduğunu, daha zahmetli çalışmanın sistemin devamını sağlamak olduğunu söyledim. Bunları kabul ediyorsa, yardım edebileceğimi söyledim. Kabul etti.

Birinci olarak “Yazışma, Dosyalama, Arşiv ve Dökümantasyon” sis-temi kurulması ele alındı.

1976 yılından başlayarak mevcut 100.000’i aşkın evrak tek tek in-celendi. Yeni sistem kuruldu. Bu çalışma 1,5 yıl sürdü. Bu çalışmalar, “Temsilciler El Kitabı, Kütüphanenin Dökümantasyon ve Arşiv Siste-mine Uygun Hale Getirilmesi, 1990-2003 tarihlerinde odanın düzen-lediği söyleşi ve toplantıların derlenmesi ve basımı” çalışmaları izledi.

Bu çalışmalarla birlikte Şube 30 yılda neler yapabildi, yapamadı, neler yaşandı sorularının cevaplarını arayan “30. Yılında HKMO İstan-bul Şubesi” kitabı ile “İstanbul Genel Kurul Çalışmaları” isimli kitapları hazırladık.

81

Page 84: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Daha sonra Şubenin ana uğraş konuları ile ilgili olarak döküman-tasyon çalışmaları yapmaya karar verdik ve ilk olarak “Kadastro” ko-nusunu ele aldık. “Türkiye’de Kadastro” adlı çalışmayı başlattık. Ça-lışmanın sonunda bir takım sorunlarla karşılaştık ve sevgili Gülseren çalışmanın basılmasını göremedi. Çok iyi bir insan ve çok iyi bir araş-tırmacı ve çok iyi bir meslektaşımızı kaybettik. Yaşasaydı, Kadastro ça-lışmalarımızı, İmar, Belediyeler, Orman vb. konular izleyecekti olmadı.

Benim söyleyeceklerim bu kadar.

HÜSEYİN ERKAN - Teşekkür ediyorum. Arif’i de dinledik; şahsen, Arif’in hazırlıksız geldiğini düşünüyorum. Yani bence, konuşmacılar, Odanın tarihini daha bir can alıcı noktalarından anlatmalılar ve bize de birtakım sonuçlar, mesajlar verme açısından bir şeyler getirmeliler. O açıdan Gökşin’in dile getirdiklerine teşekkür ediyorum, çok yararlı oldu. Bizi bir tarihe götürdü; yani neler yaşandı, ne gibi sıkıntılar gör-dük, bunları tespit ettik.

İki önemli şey görüyorum: Birisi, Sayın Aksoy’un dediği gibi, sözle, yazıyla falan sonuca gidilmiyor. Yani kanun yaptık, yönetmelik yap-tık, olmuyor. O açıdan söylemek zorundayız, konuşmak zorundayız, anlatmak zorundayız. Kendi açımdan da bunu hissediyorum. Ben bu mesleği hakikaten çok seviyorum. Bu, büyük bir sorumluluk. Ben, yükseköğrenimimi de bu meslek sayesinde, bu kurum sayesinde edindim. O nedenle, mesleğime hem büyük bir saygım var, hem de sevdiğim bir meslek olarak borcum var diye düşünüyorum ve hâlâ elimden gelen katkıyı göstermeye çalışıyorum, çalışacağım.

Bir başka önemli noktada şu: Tabii, konuşmak, söylemek zorun-dayız. Tamam, yasalarda, yazılarda birtakım şeylerin olması her şeyin sonuca gitmesi açısından yeterli olmuyor; ama bu yetersizlik, bizim söylememizi de engellememeli. Çıkardığım önemli bir sonuç bu. Söy-lemek zorundayız.

İkincisi, Odamız, sanıyorum birçok odaya oranla çok daha iyi nok-

82

Page 85: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

talarda, ileri noktalarda. 1970’li yıllarda başladığımız o eksen düzelt-mesi çalışması bugün de bence o düzgün eksen içerisinde devam ediyor. Odamızı bugüne getiren arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Bunun hep böyle devam etmesine ihtiyaç var. Daha fazla şey olabilir mi; gayet tabii olabilir, olması da lazım. Ama bu hepimize bağlı.

Bir önemli şey de son yıllarda Türkiye’de yaşanan sıkıntılar. Bizim dönemlerimizdeki öğrenci olayları ile bugünküler arasında bile çok fark var. Süreç pek çok şeyi yozlaştırdı, eğitimi de yozlaştırdı. O açıdan, sonuçlar alınamıyor, alınamayabilir; mezunlarımız belki mesleğine böyle sarılamıyorlar. Sorun değil. Bu bir dönemdir diye düşünüyo-rum. Ama söylemeye, belki daha yoğun söylemeye mecburuz diye düşünüyorum.

Hakikaten ülkenin kalkınması, refahı ve sosyal huzuru için bu mesleğe, bu bilgilere, bu bilgi sistemine ihtiyacı var bu ülkenin.

Teşekkür ediyorum.

ÖMER DEMİRAĞ - Ben de son olarak, Tapu Kadastro Genel Müdür-lüğüyle ilgili olarak bir-iki cümle söyleyeceğim. Mesleğimiz ağırlıklı olarak tapu kadastro işleriyle iştigal ediyor şu anda. Neden ileri gitme-di, daha ilerilerde olmadı acaba? Bana göre, tamamen genel müdür-lerin teknik eleman olmayışından ileri geliyor bu. Gökşin kardeşimiz çoğuyla teşriki mesai etti. Bunların içerisinde, rahmetli Mümtaz Tar-han bir hamle yaptı, mühendislere kollarını açtı vesaire. Fakat o ham-le de uzun sürmedi, kendisi çabucak görevden ayrıldı. Arkasından gelen genel müdürler maalesef mühendisleri iyi tutmadılar. Çünkü kendileri iyi tahsilli değillerdi. Mesela, Allah rahmet eylesin, merhum Garip Esmer mühendisleri sevmiyordu, resmen sevmiyordu; onun için, tapuculuk Tapu Kadastro’nun baş işlemiydi. Uzun yıllar görevde kaldı, ki 15 yıl falan genel müdürlük yaptı. Ondan sonra gelen Halim Çorbalı da futbolcuydu. Gençlerbirliği’nde solaçık oynardı. Allah’tan, bacağı kırıldı, geldi, biraz tapuculuğu öğrendi, ondan sonra Futbol

83

Page 86: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Federasyonu Başkanı oldu. Tapu Kadastro bir tarafta, Federasyon Baş-kanlığı bir tarafta. 15-20 yıl da Futbol Federasyonuyla uğraştı. O da hiçbir iş yapmadı. “Aman, bir mühendis gelse de, şu tabloyu bir de-ğiştirse, burayı bir kalkındırsa” diye beklerdik. Neticede bir mühendis arkadaşımız geldi; ama o da, tapu nerelerde dağıtılır, onunla uğraştı. Sağ olsun. Kimlere tapu verilir, ne kadar oy toplanır, onlarla uğraştı. Ondan sonra gelen şimdiki arkadaşımız -ki o da mühendis- dönemin-de, Allah’tan, Bayındırlık ve İskan Bakanlığına bağlandı da bir şeyler olmaya başladı.

İşte, bundan sonrasında mesleğin daha çok ilerlemesi için bizim yüzümüzü güldürecek olan şimdiki serbest çalışan mühendis arka-daşları lütfen Oda olarak burada toplayın, eğitime tabi tutun, projele-rini onaylayın ve geriye dönüş yapmayalım.

Çok teşekkür ediyorum.

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Teşekkür ederiz. Başka söz almak isteyen yoksa, ben bir şeyler söylemek istiyorum. Mesleğimizin bu topraklar-daki, ülkemizdeki tarihi 19. Yüzyıl sonlarına dayanıyor. İlk o dönemde askeri amaçla birtakım çalışmalara başlanmıştır. 1949 yılında ilk sivil haritacılık eğitimi İstanbul Teknik Okulunda, şimdiki adıyla Yıldız Tek-nik Üniversitesinde başlamıştır. Öncülüğünü de Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü yapmıştır; ki bu kurum her daim bizim mesleğimiz açı-sından önemli bir kurum olagelmiştir. 1954 yılında da Odamız kurul-muştur.

Bütün bu süreçler içerisinde, Gökşin bey ve onun temsil ettiği de-ğerleri savunan büyüklerimiz, mesleğimizi bilimin ve aklın ışığında, tekniğin, teknolojik gelişimin gerektirdiği normlara kavuşturmak için sürekli bir çaba içerisinde oldular. Burada örnekleri verildi; MEHTAP çalışması ve HAKAR çalışması bunlardan bazıları. Tabii, bu tarihsel geçmişimiz içerisinde, 1980 darbesi sonrasında, 2981 sayılı Yasayla gerçekleştirilen imar aflarıyla gündeme getirilen facialar da var. Ne

84

Page 87: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

yazık ki, meslek tarihimizde bu tür kötü anılar da var. İyisiyle, kötüsüy-le, olumluluklarıyla, olumsuzluklarıyla bu bir tarih. Bu paylaşım orta-mı da bize bu tarihi kavramamız anlamında katkı sunuyor.

Tarihimizi bilmemiz gerekir ki, bundan dersler çıkartabilelim, bun-lardan örnek alabileceğimiz şeyleri ileriye taşıyabilelim. Bu söyleşile-rimizin amacı da bu.

Ben, Gökşin hocamıza çok teşekkür ediyorum. Sağlık problemleri yaşamasına karşın, bizi kırmayıp geldiği, bugün burada bizlerle birlik-te olduğu için çok teşekkür ediyorum ve kendisine küçük bir hediye takdim etmek istiyorum.

HÜSEYİN ERKAN - Müsaade ederseniz, bu noktada araya girip, bir-iki şey söyleyeyim. Ben de size teşekkür etmek istiyorum. Yalnız, bir de, mümkün olursa, bunu biraz daha yaygın ve geniş katılımlı yap-mak gerekir diye düşünüyorum. Yani bu söyleşileri biraz daha erken bir zamanda, daha geniş bir arkadaş çevresine ulaşacak şekilde du-yurabilirseniz daha iyi olur. Özellikle genç arkadaşlarımızın, serbest çalışan arkadaşlarımızın katılımını sağlamaya çalışalım. Yani ben şah-sen, Gökşin’in bu anlattıklarını gençlerden de dinlemeliler diye dü-şünüyordum. Ama genç mühendislerin de dinlemeleri gerekir diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Teşekkür ederim haklı uyarınız için. Biz olabildiğince duyurma çabası içerisindeyiz. Katılımın azlığını da göz önünde bulundurarak, sanal ortamda da, bültenimiz aracılığıyla da bu söyleşilerin bant çözümlerini yayınlamak gibi bir düşüncemiz var. Bunu yaygınlaştıracağız. Tabii ki bundan sonraki etkinliklerimize daha çok meslektaşımızın, kardeşimizin katılması için çaba harcayacağız. Bu haklı uyarınız için tekrar teşekkür ediyorum.

Ben, plakette yazılı teşekkür metnini bir kez daha okumak istiyo-rum:

85

Page 88: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Sayın Sıtkı Gökşin Seylam,

“HKMO Tarihine Işık Tutanlar” başlıklı söyleşimize katılımcı olarak ka-tılarak, değerli fikirlerinizi yeni kuşak meslektaşlarımızla paylaştığınız ve ışık saçmaya devam ettiğiniz için sizlere içtenlikle teşekkür ederiz.

Saygılarımızla.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Çok teşekkür ederim, sağ olun.

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Biz çok teşekkür ederiz.

SITKI GÖKŞİN SEYLAM - Beni dinlediğiniz için ve buraya kadar zah-met ettiğiniz için çok teşekkür ediyorum hepinize. Sağ olun. Son ola-rak ufak bir şey söyleyeyim. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğündeyim. Bakan, beni odasına çağırdı. Arkasındaki resimlere bakıyor. Döndü bana, dedi ki, “Yahu, bu ne biçim kuruluş? Çok az sayıda genel müdür var, hepsi uzun kalmış. Ya bu çok özel bir iş veyahut çok önemsiz bir iş.” Ben dedim ki, “Çok özel bir iş, ama önemini anlatamıyoruz.” Hâlâ da anlatamıyoruz önemini.

86

Page 89: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

7 aralık 2010

prof

. dr.

ahm

et a

ksoy

Page 90: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım
Page 91: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Kusura bakmayın, teknik bir problem ne-deniyle biraz gecikerek başlıyoruz.

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu adına, hepinize hoş geldiniz diyorum.

Bu akşam, “HKMO Tarihine Işık Tutanlar” başlıklı söyleşi dizimizin üçüncüsünü gerçekleştiriyoruz. İlk söyleşimizi sevgili Arif Delikanlı’yla, ikincisini Sıtkı Gökşin Seylam’la gerçekleştirmiştik. Üçüncü söyleşimi-zi, değerli hocamız, haritacıların en genci, Prof. Dr. Ahmet Aksoy’la gerçekleştireceğiz. Kendisine de bu isteğimizi kırmadığı için ayrıca teşekkür ediyorum.

Aksoy hocamız bundan 11 yıl önce, yaklaşık 11 yıl önce emekli olmuştu ve bu emekliliği nedeniyle yapılan toplantıda, yine o toplan-tının katılımcılarından Prof. Dr. Tevfik Ayan bir metin okumuştu, kendi yaşam öyküsünü anlatan. Ben, hocamızı kürsüye almadan önce, kı-saca, o metin üzerinden hocamızın yaşam öyküsünü sizlerle payla-şacağım.

20 Aralık 1932 yılında Niksar’da doğdu. 1948 yılında, Ankara’da, Tapu ve Kadastro Meslek Lisesinde başladığı eğitimini 1951 yılında tamamladı ve aynı yıl Yıldız Teknik Üniversitesinde, o zamanki adıyla İstanbul Teknik Okulunda harita ve kadastro mühendisliği öğrenimi-ne başladı ve bu öğrenimini 1955 yılında tamamlayarak, harita ka-dastro mühendisi unvanını aldı. Akademik kariyeri hemen peşi sıra başladı ve 1955 yılında, Almanya’da, Bonn Üniversitesinde önce yük-sek lisans, sonrasında da doktora öğrenimini sürdürdü. 1960 yılında, Bonn Üniversitesi Teorik Jeodezi Enstitüsünde astronomi alanında yazdığı tezle doktor mühendis unvanını elde etti.

Doktora çalışmaları sürecinde tanıştığı Eta hanımla, sevgili Eta hanımla 1963 yılında evlendi ve 1967 yılında kızı Yasemin dünyaya geldi.

89

Page 92: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Askerliğinin ardından, 1963 yılında Yıldız Teknik Üniversitesinin öğ-retim kadrosuna fiilen katıldı. 1965 yılında, araştırmalar yapmak üze-re, yine Bonn Üniversitesinin Teorik Jeodezi Enstitüsüne gönderildi. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesine 1967 yılında sunduğu doçentlik teziyle doçent unvanını aldı. 1967-70 yıllarında doçent unvanıyla Yıl-dız Teknik Üniversitesi, o zamanki adıyla İstanbul Devlet Mühendislik-Mimarlık Akademisi Harita Kadastro Bölümünde öğretim üyeliği göre-vini sürdürdü. Bu dönemde İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Jeofizik Enstitüsünde dersler verdi. 1970 yılında asli göreviyle İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği Bö-lümünde göreve başladı. Yıldız Teknik Üniversitesinde dersler verme-ye devam etti. Ayrıca o dönemde Karadeniz Teknik Üniversitesinde de dersler verdi. 1975 yılında İTÜ İnşaat Fakültesinde profesörlüğe yük-seldi. KTÜ ve YTÜ’deki derslerinin yanı sıra Harita Genel Komutanlığı Harita Yüksek Teknik Okulunda da dersler verdi.

İki dönem, 6 ve 7. dönemlerde Odamızın İstanbul Şube Başkanlı-ğını yaptı. 12 Eylülün karanlığında, darbenin peşi sıra Odayı sahiple-nen insanlardan biriydi Ahmet Aksoy ve 1980-82 ve 1982-84 arasında Şube Başkanlığı görevini yürüttü.

Sadece bilimsel ve teknik anlamda yaptığı çalışmalarla değil, Oda-mızın çalışmalarına sunduğu katkılarla da iz bırakan değerlerimizden birisidir Ahmet Aksoy. Yönetim Kurulu Başkanlığının yanı sıra çeşitli komisyonlarda çalıştı. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayların-da Bilim Kurulu üyeliği, Danışma Kurulu üyeliği ve Başkanlık görev-lerinde bulundu. Danışma ve Bilim Kurulu üyeliği devam etmekte; bunun yanı sıra da halen HKM Jeodezi Jeoinformasyon ve Arazi Yö-netimi dergisinin editörlük ve yazı işleri müdürlüğü görevlerini yürüt-mekte. Emekliliği sonrasında da meslek yaşamımıza, bizlere, mesleği-mize katkı sunmaya devam etmekte.

Odamızın yanı sıra 4 yıl süreyle Türkiye jeodezi-Jeofizik Birliği Ge-

90

Page 93: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

nel Kurul Başkanlığı, 16 yıl süreyle Türkiye Ulusal Jeodezi-Jeofizik Birli-ği Jeodezi Komisyonu Üniversite Temsilciliği, çeşitli çalışma grubu ve komisyon başkanlıkları görevlerini yürüttü. Ayrıca İTÜ İnşaat Fakültesi Yönetim Kurulu üyeliği ve Jeodezi Anabilim Dalı Başkanlığı görevleri-ni uzun yıllar yürüttü.

Prof. Dr. Ahmet Aksoy’un bilim insanı niteliği de çok belirgindir. 7 doktora tezi yönetmiştir. Yönettiği tezler, ülke jeodezisinin sorunları-na çözüm getiren, düzeyli bilimsel çalışmalardır. Yüksek lisans tezleri-nin sayısı ise 15’in üzerindedir. İki teziyle birlikte yayınlarının toplamı 115’tir.

Prof. Dr. Ahmet Aksoy, iyi bir hocadır. Jeodezi ve fotogrametri mü-hendisliği alanında hemen hemen tüm öğretim üyelerine de emeği geçmiştir.

Ahmet Aksoy, iyi bir mühendis, iyi bir öğretmen, düzeyli bir bi-lim insanı olduğu kadar, iyi bir insandır. Sağlam karakterli, güvenilir, zeki, çalışkan, yürekli, iyiliksever, iyilikbilir, sadık, alçakgönüllü, dost, dürüst, sabırlı, içten, insancıl, hoşsohbet biridir. Kötülük düşünmeyen beyni ve sevgi dolu yüreğiyle, yakınında bulunan insanlara güven ve huzur veren; yokluğuyla da, varlığıyla da hemen fark edilen birisidir.

Yurttaş olarak Ahmet Aksoy, örnek olacak kadar düşünen, okuyan, kültürünü geliştiren, demokrat ve aydın kişiliğiyle toplumda bir ışık olma görevini başarıyla yerine getirmiştir.

Tevfik Ayan’ın, emekliliği nedeniyle kendisi için hazırladığı o güzel yazıdan kesitlerle hocamızın yaşam öyküsünü özetle sizlerle paylaştım.

Buyurun hocam, söz sizde.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Değerli meslektaşlarım; hoş geldiniz.

Bir şanssızlık olsa gerek, benim de bugün sesim kısık; ama teşrif ettiniz, geldiniz, gerçekten beni çok mutlu ettiniz.

91

Page 94: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Ben size kısaca anlatılan hayat hikayesinin dışında bazı şeyler söyleyeceğim, bazı çalışmalarımdan, çabalarımdan bahsedeceğim. Bunlar içerisinde harita kadastro mühendisliğinin faaliyetleriyle ilgi-li bazı pasajlar bulacaksınız. Bu pasajlar içerisinde, bir bakıma harita kadastro mühendisliğinin tarihçesinden de belki bazı anekdotlar bu-labilirsiniz.

Önce, kısaca anlatılan hayat hikayeme eklemek istediğim bazı noktalar var, onlara değinmek istiyorum.

Gerçekten, 1955’te Harita Kadastro Mühendisliği Bölümünü bitir-dikten sonra, kısa bir uygulama çalışmasından sonra, rahmetli Erdo-ğan Özbenli’yle birlikte Almanya’ya gittim. Bu, tam bir serüvendi, tam bir hayalperestlikti bir bakıma. Çünkü maddi bir güvencemiz yoktu. İlk yıl kasabamdan bir hayır sahibinin desteğiyle günlerimi geçirdim; ama bir yıl sonra o adamcağız vefat etti -Allah rahmet eylesin- ve so-runlarımızla baş başa kaldık. Bu arada hem öğrenimimizi yapıyoruz, hem de derslerden arta kalan boş zamanlarımızda çalışarak geçimi-mizi sağlıyoruz.

Önce Kuzey Ren Westfalya Eyaleti Harita Dairesinde çalıştım. Çok deneyimim oldu orada. 1/5000 ölçekli temel haritaların güncellen-mesini yapıyorduk. Burada bir anım var; fırsat bulmuşken, müsaade-nizle, onu anlatmak istiyorum.

Plançeteyle çalışıyoruz. Plançeteyi biliyorsunuzdur; bir resim tahtası düşünün, bir sehpanın üzerine yerleştiriliyor, üzerinde bir dürbün, dürbünün yanında da bir cetvel, metal bir cetvel. Poligona kuruyorsunuz aletinizi, sonra da herhangi yöne bakıyorsunuz dür-bünle; dürbünü çevirdiğinizde cetvel de onunla birlikte dönüyor tabii ve mesafeyi okuyorsunuz, cetvelle alıyorsunuz o mesafeyi, hemen o noktayı işaretliyorsunuz.

Öyle bir çalışmada, yine böyle bir alanda, çitle çevrili bir tarlada çalışma yapıyorum. Yardımcı arkadaşa, bir yere …yı dikmesini tarif

92

Page 95: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

etmeye çalışıyorum; ama bir türlü anlatamıyorum, ne dediğimi anla-mıyor. Bunun üzerine aleti bıraktım sehpanın üzerine, gittim, elimle göstereceğim. Oraya varır varmaz döndüm, bir de ne göreyim; affe-dersiniz, bir inek, gelmiş sehpanın yanına, başıyla sehpayı karıştırıyor. Derken, taktı boynuzunu ve aleti devirdi. Korkuyla, hışımla gittim oraya. Baktım, alete bir şey olmamış, ama cetvel eğilmiş; eğilince de iş yapılamıyor. İşi tadil ettik, ama çok korktum doğrusu. Yabancı bir ülkedesiniz, orada bir de şefiniz var, ne cevap vereceksiniz?!

Akşam buluştuk şefle, anlattım durumu. Toprağı bol olsun, şefim, “Üzülmeyin Ahmet bey, bu bir iş kazasıdır, hepimizin başına gelebi-lir” dedi. Sonra aleti değiştirdik yenisiyle ve işimize devam ettik. Ama oradaki paniğimi size gerçekten aktarmak istedim. Öyle şartlar içeri-sindeydik.

Sonra Bonn Harita ve Kadastro Dairesinde uzun süre çalıştım. Dok-toram esnasında genellikle orada çalıştım ve o zaman maddi yönden herhangi bir sıkıntım yoktu, aldığımız para geçindiriyordu bizi.

Biliyorsunuz, Almanya’da kadastral bir uygulama yapacaksanız, mutlaka ilgili parsellerin köşe taşlarını bulmak zorundasınız. Ayrıca, yapacağınız işte ilk çalışmalar, ilk ölçüler hangi poligonla, ne şekilde uygulanmışsa, onu önce gerçekleştireceksiniz. Eski ölçü krokisindeki değerler ile bulduğunuz değerleri karşılaştıracaksınız ve hata yoksa, tamam deyip, işinize devam edeceksiniz.

Bir defasında böyle bir işlem için gittim araziye. Bir poligon taşı-nı bulamıyorum bir türlü. Poligon değil, pardon, sınır taşını bulamı-yorum. Sınır taşı, toprağın içerisinde gömülü, özel yontulmuş granit taşlardır ve yerini bulup da böyle … vurduğunuzda tık tık diye ses çıkarır. Büyük bir mutluluktur o, taşı bulduğunuza ilişkin bir mutluluk. Bulamadım bir türlü ve tabii, müteessir bir şekilde geri döndüm.

Direktör, benim de hocalığımı yapan Prof. Follmar. Onun da topra-ğı bol olsun, mutlaka öte dünyaya göçmüştür. Ona çıktım, dedim ki,

93

Page 96: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

“Durum böyle böyle; taşı bulamadım, işi yapamadım.” Baktı, gülüm-sedi; “Ahmet bey, ne üzülüyorsunuz yahu; yarın beraber çıkar, bera-ber ararız” dedi. Ertesi gün çıktık, yine bulamadık. Hani başarısızlıktan mutlu olur mu insan; bulamadığımız için çok mutlu oldum. Döndük, geldik. “Gelin şimdi Ahmet bey, aşağıya, arşive gidelim” dedi. Arşive indik. Napolyon’un 1790-1800 yıllarında Ren havzasında yaptırdığı kadastro planlarını çıkarttık ve oradan bazı değerler aldık, araziye çık-tık, elimizle koyduğumuz gibi bulduk taşı.

Bu uygulamalar, bende, harita ve kadastro hizmetlerinin nasıl olması lazım geldiği hakkında bir bilinç oluşturdu. Böylece ülkeme döndüm ve akabinde de Yıldız Teknik Üniversitesinde asistan olarak görev aldım.

Yıl 1964. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Harita Dairesinde bir top-lantı düzenlenmiş; hocalarımız, rahmetli Macit hoca, Ekrem hoca, Burhan hoca çağrılmışlar. Beni de alıp götürdüler o toplantıya. Harita Dairesinin bir sorunu tartışılacak ve belki bazı tavsiyelerde bulunula-cak, görüş bildirilecek vesaire. Gittik, oturduk. Tabii, ben yeniyim, çok da gencim o zamanlar. Konuşuldu, konuşuldu… Anladım ki, niren-gi, kadastro, poligon vesaire konuları hiç tartışılmıyor, böyle bir şey yok; yani kadastral işlerle hiç ilişkisi yok halihazır harita yapımının. Döndüm, dedim ki, “Ama nasıl olur; burada sadece halihazır harita so-runlarını tartışıyorsunuz. Halbuki bunun kadastroyla özdeşik olması lazım; onun da sorunları olması lazım, bu sorunları birlikte düşünme-miz lazım. Bunlar birlikte olmuyor mu?! Nasıl olur; böyle bir şey müm-kün mü?! Bu bir saçmalık.” Aynen bunları söyledim. O zamanlar daha atakmışım demek ki. Hocalar gülümsediler. Toplantıyı kütüphanede yapıyoruz. Rahmetli Muhittin bey, Muhittin Arhan, bana döndü, dedi ki, “Ahmet bey, bakın, şu rafları görüyor musunuz; bunlarda bir sürü rapor bulursunuz, sizin görüşleriniz de var içlerinde.” O zaman, söyle-yecek ne var?! Hiçbir şey söylemedim. Ama bu sorun benim hayatım boyunca kafamı kurcalayan ve mücadele vermem gerektiğine inan-

94

Page 97: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

dığım bir konu olarak süregeldi. Yani büyük ölçekli harita ve kadastro çalışmaları, bir, birlikte olmalıdır; iki, sağlam nirengiye dayanmalıdır; üç, bu nirengi ülke genelinde olmalıdır. Bizim o zaman ülke nirengi-miz de vardı aslında.

Ondan böyle her fırsatta bunu dile getirmeye çalıştım. Vakit kay-betmemek için hemen buradan okuyayım:

Değişik fırsat ve vasıtalarla dile getirmeye çalıştığım mesleki uygula-malara ilişkin görüş ve kanaatim o günlerde özet olarak aşağıdaki gibi şekillenmişti zaten. Nedir bu şekil? Özel ve tüzel kişiler ile kamu kurum ve kuruluşları, faaliyetlerinde toprağa ilişkin her türlü planlama çalışmala-rında, mülkiyete ilişkin kadastro bilgileri yanında, değişik amaçlara yö-nelik harita bilgilerine gereksinme duymaktadırlar.

Çok yönlü kullanıma karşılık verebilecek harita bilgilerinin ‘temel harita bilgileri olarak’ oluşturulmaları, güncel tutulmaları ve hizmete sunulmaları bir kamu hizmeti olarak devletin görev ve sorumlulu-ğundadır.

Buna itiraz eden var mı arkadaşlar? Bende o zaman oluşan düşün-ce buydu.

Değişik toplumsal ihtiyaçları karşılamaya yönelik, daha çok kalıcı olma ve genel kullanım özelliklerini taşıyan harita ve kadastro hizmetle-rinin başarıyla verilmesinde;

- Organizasyon,

- Üretilen ve hizmete sunulan bilgilerin standardı,

- Kurum, kuruluş ve kişilerin yetki ve sorumluluğu,

- Uygulanan yöntemler,

- Üretilen bilgilerin yaşatılmasına ve güncel tutulmasına yönelik ilke ve düzenlemeler,

95

Page 98: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

- Görev alan personelin mesleki formasyonu yönünden ciddi pren-siplerin konulması ve konulan prensiplere uyulması zorunluluğu vardır. Öğretim kurumlarının da vermeyi hedefledikleri mesleki formasyonda, sektör hizmetlerinde uyulması gereken genel prensipleri göz önünde tut-maları gerekir.

Bu, bende oluşan bir görüş, hiç değişmeyen bir görüş.

Kadastronun temel amaçlarının başında taşınmaz mülkiyetine dev-let güvencesi sağlamak gelir. Bu güvence, kadastro bilgilerinin yaşatıl-ması ve güncel tutulmasıyla eşdeğerdir. Bu nedenle, kadastroda temel ilke, kadastro bilgilerinin yaşatılması; diğer bir deyişle, kadastro planla-rının ilk alımlarındaki durumlarıyla tekrar araziye uygulanabilir tutul-malarıdır. Kadastro bilgilerinin yaşatılması ve güncel tutulması, ortak kadastro jeodezi altyapısında olmaları durumunda, toprağa ilişkin her türlü bilginin yaşatılması ve güncelleştirilmesi için de bir güvencedir.

Harita ve kadastro bilgilerinin bu özellikleri kazanabilmeleri için, sağlam ve kalıcı bir jeodezik altyapıya dayalı olmaları zorunludur.

Vesaire vesaire.

Kontrol ağları nasıl olmalıdır? Ülke genelinde olmalıdır, güncel olma-lıdır, güvenilir olmalıdır vesaire.

Kontrol hatları değerlerinin ülke bütününde planlanan bir sistemde olması gerekliliği daha 18. Yüzyıldan beri bilinmektedir ve bu özelliğe uyulması günümüzde özellikle toprağa ilişkin bilgi sistemlerini oluştur-ma faaliyetlerinde zorunlu görülmektedir.

Geçiyorum bunları.

Bu tarihte Türkiye’deki durum da özetle şöyledir:

Ülke nirengi ve nivelman ağı kurulmuştur, hazırdır. Buna karşılık, büyük ölçekli sektör üretimlerinde yasal düzenlemelerde kadastral ça-lışmaların diğer büyük ölçekli harita çalışmalarında da yöntem ve stan-

96

Page 99: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

dart yönünden belirleyici olması sağlanamamış; ilk tesis kadastrosu adı altındaki bu faaliyetler nitelik ve nicelik yönünden büyük ölçekli harita çalışmalarının gereksinmelerini karşılayamadığı için, bu çalışmalar ka-dastral çalışmalardan tamamen bağımsız, kendi yöntem ve standart-larında; belediye sınırları içindeki halihazır haritalar, orman alanlarının orman kadastrosu, diğer kurum ve kuruluşların ihtiyaçları kendilerince, kendi koydukları kurallara göre yapıla gelmiştir. Ülke ağına bağlanması şöyle dursun, birbirinden bağımsız ve ilintisiz yerel ağlara dayalı olarak yapıla gelmektedirler.

Bu gidişin en tutarsız yönü, nirengi ağlarında bir birlik sağlanama-mış olması sonucu, o tarihlerde bir tepede birbirinden 2-3 metre uzaklık-ta değişik kurumların nirengi işaretlerine rastlanır olunmasıdır.

Bunu defalarca anlattım; ama izin verirseniz, burada da tekrar bu anımı anlatayım.

Yıl 1954. Ölçme dersimiz var. Rahmetli Macit hoca bize iki tepe tarifi yaptı ve “Bu tepelerin arasında kadastro nirengi noktaları ara-sında poligon geçireceksiniz” dedi. Gittik tepenin birisine. Üç tane ni-rengi noktası var; hangisini alacağız? Öğrenci haleti ruhiyesi; “Böyle iş olmaz” dediler, bırakıp geldiler ve biz o çalışmayı yapmadık. Yılsonu sınavı geldi, hoca sordu: “Bir, o geçirdiğiniz poligonlardaki nokta sayı-sını söyleyin.” Fazla bir şey değil, değil mi?! “İki, koordinatları söyleyin. Üç, kapanım hatalarını söyleyin.” Onların altında da bir tane kestirme sorusu. Böyle dört tane soru. Bu dört sorudan hiçbirine cevap vere-cek durumda değiliz, hiçbir şey söyleyemiyoruz. Bir de o yıl staj için Almanya’ya gideceğiz, o yüzden de heyecanlıyız; çünkü bu dersten başarı sağlayamazsak gidemeyeceğiz. Tuttum ben, dördüncü soruyla uğraştım, kestirme sorusuyla. Kestirme hesabı, hepimizin iyi bildiği, ta Kadastro Lisesinden beri bildiğimiz bir şey. Uğraştım, uğraştım, uğ-raştım, bir türlü sonuca varamıyorum. Rahmetlik Macit hoca da kür-süde oturuyor. Aramız iyiydi Macit hocayla, çok iyiydi. Gittim yanına,

97

Page 100: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

“Hocam, ilk sorularda zaten bir şey yok; ama şu en son soruyu yapı-yorum, yapıyorum, bir noktaya geliyorum, sonuca ulaşamıyorum. Bir yardım edin de, hiç olmazsa onu yapayım” dedim. Ellini şöyle salladı, “O soru daha cevaplanmadı” dedi.

“Bu problem daha çözülmedi” dedi. Döndüm yerime. Macit hoca-ya cevap kağıdında bir mektup yazdım: “Sayın hocam, siz bizi resmen cezalandırıyorsunuz. Peki, kusur sadece bizim mi?! Öğrenciyi başıboş bırakırsanız, ne yapacağı belli olmaz. Deyin ki, ben istedim yapma-yı; tek kişinin yapacağı iş midir bu?! Onun için çok üzgünüm; çünkü bu sınavdan geçmem gerekiyordu. Böyle bir amacım da var.” Bunları yazdığım kağıdı verdim ve geçtim. Evet, geçtim o sınavdan. Böyle bir hocaydı Macit hoca.

Bu anı nereden aklıma geldi; 2-3 metre uzaklıkta değişik kurumla-rın nirengi işaretlerine rastlanmış olmasından.

Gerek Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası faaliyetleri, gerek öğretim kurumları faaliyetleri ve gerekse kişisel girişimlerim kapsa-mında, bu çarpıklığın giderilmesi yönünde çaba gösterdim. Bu ça-balar; çağrılır konuşmalar, istekler doğrultusunda görüş bildirme, konferanslar, bilimsel etkinliklerde bildiriler, paneller, bilimsel ve tek-nik görüş bildiren raporlara katkı vesaire biçiminde oldu. Bunlardan bazıları Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Merkez ve bazı şube-lerinin faaliyetleriyle örtüşmektedir. Burada genelde bu anlamdaki çalışmalarımı dile getirmek istiyorum. Bu bilgiler, ümit ediyorum ki, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasının çalışmalara verdiği anlam ve destek açısından tarihsel görüşlerini de bir anlamda yansıtacaktır. Çünkü tarihe ışık tutmak öyle kolay bir şey değil. Bunu kendi çapım-da, alanımda çok iddialı bir iş olarak görüyorum. Ama eğer anlattıkla-rımdan, anlatacaklarımdan tarihe ışık tutar bir şey görüyorsanız, o da sizin bileceğiniz iş, çok da sevinirim tabii.

Benim katılamadığım ilk iyileştirme, bu şikayetlerimden ilk iyi-

98

Page 101: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

leştirme 1974 Yönetmeliğidir. Bildiğiniz gibi, bu Yönetmelik, büyük ölçekli harita ve kadastro çalışmalarında yerel nirengi ağlarının nasıl yapılacağını, nasıl oluşturulacağını tanımlayan yönetmeliktir ve o gü-nün koşullarına göre çok titizlikle hazırlanmış, değerli bir eserdir. Ha-rita ve kadastro ürünlerinde standartlaşmayı belli ölçülerde sağlamış olmakla beraber, kanaatimce, kurumlar arasında beklenen işbirliğini sağlamakta etken olamamış, yetki ve sorumluluk yönünden açıklık getirememiş, sektördeki çok başlılık süregelmiştir. Yönetmelik, ayrıca, büyük ölçekli jeodezik altyapının ülke ağına bağlanmasını öngörme-mektedir. Büyük ölçekli harita ve kadastro çalışmalarında jeodezik altyapıda her kurumun uyacağı bazı standartlar getirmiş olsa da, yine her kurumun bağımsız hareket etmesi ve ülke ağına bağlanması dü-şünülmediği biçimde sürdürülmüştür.

Gelelim bu tarihten sonra benim katıldığım etkinliklere.

Birinci bölüm, katkı verdiğim bilimsel raporlar.

Bunlardan ilki, “Türkiye’de Harita Kadastro Sektörü ve Sorunları’dır. 1982’de Konya’da oluşturduğumuz bir rapor. Büyük bir katılımla ya-pılan Konya Akademisindeki bu toplantı gerçekten ciddi bir toplantı olarak önem kazanır. Sonuç Bildirgesinde önemli bazı saptamalar var, bunları geçeceğim. Gerçekten, sanki benim düşüncelerimi yansıtıyor; ki diğer arkadaşlar da aynı düşüncedeler. Sadece özetlerini aldım bu-raya. İstiyorsanız, zamanımız olursa tekrar dönebiliriz.

Diğer bir çalışma, rapor, “Türkiye’de Harita Kadastro Sorunları ve Çözüm Önerileri Hakkında Rapor”dur. Bu da 1984 yılında yayınlandı; ki sanırım buradaki arkadaşlardan bazıları henüz daha öğrenimlerini bitirmemişlerdi o yıllarda. HKMO İstanbul Şubesinin katkılarıyla, üni-versite öğretim üyeleri, kamu ve özel sektör temsilcilerinin katılımıyla 20-21 Ocak 1984’te Yıldız Teknik Üniversitesinde yapılan Meslek Ku-rultayında hazırlanmış sonuç bildirgesinin içindeki bir rapor. Burada da yine bazı saptamalar var. Bunların hepsi hemen hemen aynı şeyleri

99

Page 102: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

söylüyor. Tabii, gerçek bir.

Nihayet, Harita Kadastro Reform Projesi (HAKAR). Heyecanlı bir hizmet girişimi.

Ömer beyle beraber geldik; gelirken, “Yahu, şu HAKAR’dan bah-setme” dedi.

Ama HAKAR benim 1 yılımı aldı, geceli gündüzlü 1 yılımı aldı. 1986’da, Sultanahmet’te, bize verilen en üst kattaki odada yaz kış, özellikle yaz boyu çalıştık, nefes almadan çalıştık, o sıcakta, ter içe-risinde. Zaten daha işin başlangıcında arkadaşlara şunu söyledim: “Arkadaşlar, bakın, biz hiç kimseye çalışmıyoruz, kimsenin talimatıyla da çalışmıyoruz, kimseden de korkmuyoruz, çekinmiyoruz; yani ete-ğimizdeki taşları dökeceğiz. Görüyorsunuz, mesleğin uygulamaları fevkalade çapraşık. Biz bunları dile getireceğiz, çözüm önerileriyle birlikte dile getireceğiz” dedik ve işe giriştik. 1 yıl sürdü. Sonra rapo-ru hazırladık, verdik. Aslında dört aşamadan oluşuyordu rapor. Bir, mevcut durumun tespiti. İki, çözüm önerileri. Üç, planlama raporu. Dört, uygulama raporu. Dört aşamada düşünmüştük bunu. Zaten ar-kadaşlara da bundan evvelki bir toplantıda kısaca özet bilgi vermiştik bu hususta. Raporu hazırladık, verdik. Birinci ve ikinci aşamasını, yani mevcut durumun tespiti ve çözüm önerileri (olasılıklar, yöntemler, teknolojiler, hepsi var içerisinde) kısmını ortaya koyduk. Bu rapordan sonra üçüncü ve dördüncü aşamalara geçemedik. Bir yerlerde bir şeyler oldu, deprem oldu yani, geçemedik. Sonra da üstüne üstlük, “Bu rapor kesinlikle gizlidir, açıklanamaz” denildi. Halbuki, açıklansa ne olacaktı; hiçbir şey. Odanın da burada bir günahı var. Ben çok uğ-raştım; dedim ki, “Arkadaşlar, ne olur, şunu teksir edin. Yani basmanıza gerek yok, biz teksir edelim, Oda aracılığıyla meslektaşlarımıza gön-derin. Çünkü taban bazı sorunlara el atmazsa, taban bazı sorunları özümsemezse, çözüm aramazsa Türkiye’de, kim düzeltecek sorunları, üst bürokrat mı sorunları çözecek, buna inanıyor musunuz; kesinlikle

100

Page 103: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

olmaz. Gençlerin, genç meslektaşların, genç, yaşlı, tüm meslektaşla-rın mutlaka bu problemlerin çözümü yolunda çaba göstermeleri ge-rekir.”

Burada gördüğünüz üzere, raporun bazı önemli saptamaları var ve ikinci aşamayla ilgili öneriler paketi var.

Diğer bir çalışma, “Mesleki Sorunların Tartışılması ve Geleceğe Yö-nelik Politikaların Belirlenmesi” başlıklı, 15 Aralık 2002 Kurultayı İstan-bul Şubesi Ön Hazırlık Çalışmaları Grubu Raporuydu. Bu da diğer bir heyecanlı hizmet girişimi.

Burada, “Açış konuşmasından cümleler” demişim. İsterseniz, bura-dan birkaç cümle okuyayım. Erol de heyecanlanacaktır mutlaka.

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Ku-rulu, mesleğimize ilişkin sorunların tartışılması ve çözümler geliştirilmesi amacıyla ilk kez gerçekleştirilecek olan bu Kurultaya büyük önem vermiş, konuyu değerlendirmek üzere Danışma Kurulunu toplantıya çağırmış; yapılan değerlendirmeler sonucunda da, İstanbul Şubesi yetki alanın-daki hazırlıkların planlı bir biçimde yürütülmesi, meslektaşların görüş ve önerilerinin geniş tabanda toplanması ve değerlendirilmesi amacıyla bir Düzenleme Kurulu oluşturmuştur.

Düzenleme Kurulu aşağıdaki üyelerden oluşmaktadır:

Ahmet Aksoy, Erol Köktürk, Hüseyin Erkal, Sıtkı Gökşin Seylam, Süley-man Bekiroğlu, Rahmi Nurhan Çelik, Oktay Gazioğlu, M. Tevfik Özlüde-mir, Cemil Candaş, Mehmet Yıldırım, Hasan Ali Kantürk, Kadir Özdemir, Erdal Köktürk, Cemil Candaş, Doğan Kamil Aksoy, Murat Selim Çepni, Gülseren Yurttaş, Ahmet Özgür Doğru, Hüseyin Çiçek.

Genel Değerlendirme:

Müsaade ederseniz, bunu okuyacağım.

Dile getirilen sorunların büyük bir çoğunluğu kadastro ve büyük öl-çekli harita üretimi ve uygulamalarıyla ilgilidir. Bazı sorunlar ise sayılan

101

Page 104: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

bu sorunların çözüme kavuşturulmasıyla ortadan kalkacak olanlardır. Sorunlara çözüm aramada bunların nedenlerini göz önünde tutmak ge-rekir. Sorunların temel nedenlerini her ne kadar,

- Sektör hizmet ve faaliyetlerinde kurumlar arası eşgüdüm ve koordi-nasyonun sağlanamamış olması,

Hizmet ve faaliyetlerde kural ve kuram yoksunluğu ve üretimlerde keyfi standart uygulamaları,

Görevlendirmelerde yetki ve sorumluluk gözetiminde tutarsızlıklar,

- Değişik kademedeki hizmetlerde formasyon gözetiminde belirsiz-likler ve uygunsuzluklar,

- Sektör hizmet ve faaliyetlerinin önem ve anlamının iyi anlaşılama-mış ve iyi anlatılamamış olması,

- Hizmet içi eğitiminde yetersizlik ve çalışanlarda bilgi noksanlığı,

- Öğretim kurumları ile kamu ve özel sektör kurumları arasında bilgi paylaşımında yetersizlik olarak sıralamak mümkünse de; asıl neden ola-rak sektör hizmetlerindeki dağınıklığın önemli bir yer tuttuğu, kurumsal yetki ve sorumluluklarda önemli belirsizlikler olduğu gözden uzak tutul-mamalıdır.

Bu, çok kısa bir özet. Uzun süre çalıştık bu çalışmada, uzun süre çalıştık ve fevkalade ciddi biçimde sorunu önemseyerek ve sorumlu-luk taşıyarak geldik, gittik, rapor hazırladık, daha da ötesi, uygulama raporları hazırladık, çok geniş bir çalışma yaptık. Ama ne yazık ki, bu çalışmalarımız Ankara’daki Kurultayda gereğince ilgi çekmedi. Hayal kırıklığı yaşadığım durumlardan birisi de budur. Sanıyorum bunun nedeni de şuydu: Daha bu çalışmaları yapmadan önce Şubeye böyle bir hazırlığın yapılması hususunda bir talimat geldi. Onlar belli for-müller düşünmüşler, “Şöyle yapın, böyle yapın” vesaire diye; halbuki biz bu meseleyi çok geniş tuttuk, çok geniş bir tabana yayılalım dedik.

102

Page 105: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Belki o biraz burukluk yarattı, bilmiyorum. Yani bundan sonuç alama-dık ne yazık ki.

Bizim hazırladığımız bir İstanbul Raporu var. Sağ olsun, Erol, her zaman olduğu gibi, bunda da çok çalıştı. Şubede var bu rapor, isteyen alıp bakabilir. Güzel bir rapordur; gerçekten sorunlara objektif yakla-şımla değinilmiş ve çözüm yolları da araştırılmıştır.

Katkı verdiğim bilimsel etkinlikler ve üstlendiğim görevler:

Bir tanesi, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Yönetim Kuru-lu üyeliği. 1962-63. Almanya’dan gelir gelmez askere gittim, 1961’in başlangıcında. O zaman 2 yıldı askerlik, 2 yıl askerlik yaptık. Geldik-ten sonra da Oda Yönetim Kurulu üyeliği yaptım. Oradaki etkenliğim, Harita ve Kadastro Mühendisliği dergisinin çıkarılmasına ilişkin ka-rarın alınmasına yönelikti. Gerçekten o hususta çok çaba gösterdim ve oldu da, iyi de oldu. Çünkü Odanın böylesine kapsamlı bir yayın organı olmaması büyük bir noksanlıktı.

Sonra Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 6 ve 7. Dönem Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüttüm, 1982-84 yıl-larında.

Yansıda o zamanki Yönetim Kurulu üyelerimizi görüyorsunuz: Ah-met Aksoy, Şükrü Coşkun, Mehmet Demircan (rahmetlik oldu, Allah rahmet eylesin), Mükremin Altunbay, Ahmet Kadem. 5 kişi. Bu iki ar-kadaş askere gittiler, askere gittikleri için yasal olarak onları da izinli saydık, yani yedeklerden herhangi iki arkadaşı göreve çağırmadık. Zaten yetiyorduk, birtakım işleri de ona uydurduk ve bakınız, üç ar-kadaş neler yaptık.

O günlerde böyle bir görevi üstlenmek bir cesaret işiydi. Sıkıyöne-tim devam ediyordu. Her türlü toplantı için izin almak zorundaydık. Çok kısıtlı bir bütçemiz vardı. Çalışma alanı olarak Elektrik Mühendis-leri Odası İstanbul Şubesinin bize gösterdiği odada bir dolap ve bir

103

Page 106: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

masamız vardı, o kadar. Bu koşullarda kapsamlı sosyal ve kültürel faa-liyetler düşünemiyorduk; çünkü her adımın amacı dışında algılanma-sından çekiniyorduk. Buna rağmen, Prof. Dr. Ekrem Ulsoy Sempozyu-munu gerçekleştirdik. Hoca bundan çok mutlu olmuştu. Bu etkinlik, bu türden ilk etkinlikti. Ayrıca, Macit hocanın oturmuş olduğu sokağa onun ismini verdirdik. Bir diğer sokağa da yine mesleğimizin büyüğü Mahmut Şevket Paşa ismini verilmesini sağladık. Rahmetli Mehmet Demircan’ın bu başarılarda büyük emeği vardır. Kendisini saygıyla anıyoruz.

Devam ediyoruz.

Büyük Ölçekli Haritaların Yapım Yönetmeliğinin hazırlanması konusunda görev aldım. Bu Yönetmelikte, diğer yönlendirmeler ya-nında, ilk kez büyük ölçekli harita ve kadastro çalışmalarına ülke ni-rengi ağına bağlanması koşulu getirilmiştir. 1987 tarihinde. Yani bu çabalarımız mutlaka belli noktada bir yankı buluyor, buldu da. Ama ne olmuştur; bu Yönetmelik sadece Tapu Kadastro Genel Müdürlü-ğünün bağlı olduğu Bakan imzasıyla çıkmıştır; o yüzden, diğer ku-rumlar, “Yönetmeliğin hükümleri bizi ilgilendirmez” demişlerdir. Kaldı ki, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü de benimseyip, doğru dürüst bu Yönetmeliğin gereklerini yerine getirmemiştir. Bu da bir fiyaskodur bizim için, biz çalışanlar için. Üst üste darbe vuruyor.

“Açıklamalı Örneklemeli Büyük Ölçekli Haritaların Yapım Yönet-meliği” kitabını çıkarttık. O Yönetmelik hükümlerinin uygulamada hangi yollarla çözüleceği vesaire üzerine bir açıklama kitabıdır bu.

1993-2000 yılları arasında Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Öğretim ve Yayın Sürekli Komisyonu Başkanlığına getirildim.

Arkadaşlar, bu da hüsranlı bir çalışmadır. Ateşli bir heyecanla baş-layan başka bir görev atılımının kısa öyküsü şöyledir:

Üyeler: Ahmet Aksoy, Erol Köktürk, Orhan Altan, Muzaffer Şerbet-

104

Page 107: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

çi, Orhan Baykal, Onur Gürkan, Tevfik Ayan, Nuri Ergin, Filiz Sunar, Ha-yati Gürbüz, Ayhan Alkış, Erdal Koçak, Mehmet Selçuk, Erol Erkaya, Zerrin Demirel, Osman Demirer, Ahmet Yaşayan.

Bu üye arkadaşlar benim seçimimle oluyor. Yani Oda sadece Ko-misyon Başkanını seçiyor. 4 yıllık süre içindi sanıyorum. Ondan sonra, ben, üyeleri kendilerine iletiyorum, onaylıyorlar, böylece komisyon oluşuyor.

Bakınız, Komisyonun üstlendiği görevler nelermiş.

Bu Komisyondaki arkadaşlar her pazar (cumartesi de olabilir, tam hatırlamıyorum) saat 10.00-12.00 arasında…

Pazar mıydı, cumartesi mi, hangi gün toplanılıyordu?

EROL KÖKTÜRK - Önemli değil ki. Korkudan geliyorduk; yani pazar akşamı da olsa, başka bir gün de olsa geliyorduk.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Kimden korkuyorsunuz yahu?!

N. NECLA ULUĞTEKİN - Cumartesiydi galiba. Pazar günleri o tür işler yapmamaya çalışıyorduk.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Bilmiyorum; ama benim unutmam doğal da, sizin unutmanız çok ayıp.

NAİL GÜLER - Hangi gün olduğunu hatırlamıyorum; fakat sürekli olduğu kesin hocam.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Sürekli. Sürekli olarak, arkadaşlar, “Şu gün burada olacaksınız” diyorlardı, biz de geliyorduk.

Bakınız, hangi işleri öngörmüştük; çok ilginç.

1- Bilimsel ve teknolojik gelişmeler ile toplumdan beklentiler ışı-ğında mesleğimizin faaliyet alanlarını ve bu alanlarda üstlenebileceği görevleri belirlemek; farklı görev kademelerindeki mesleki bilgi, be-ceri ve sorumlulukları ayrıntılı olarak saptamak.

105

Page 108: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

2- Mesleğimizin hem kendi içindeki uzmanlık dallarında, hem de öteki meslek gruplarıyla olan yatay ve düşey ilişkilerinde ortaya çıkan eğitim ve öğretim sorunlarının belirlenmesine ve çözüm önerilerinin üretilmesine katkı sağlayacak faaliyetlerde bulunmak.

3- Odamız mensuplarının mesleki faaliyetlerinde üretim-eğitim-araştırma ilişkilerindeki düzenin verimlilik açısından önemini ortaya koyucu faaliyetlerde bulunmak.

4- Ülkemizde var olan her kademedeki mesleki eğitim ve öğreti-min içerik, süre, nicelik ve nitelik bakımlarından gelişmiş ülkelerde-kilerle karşılaştırılması yapılarak, uyuşumsuzlukların belirlenmesi ve varsa düzeltme gereken konularda öneriler üretilmesinde katkı sağ-layıcı faaliyetlerde bulunmak.

5- Öğretim ve araştırmaları da kapsayan mesleki faaliyetlerde dil birliğinin geliştirilmesi yönünde çaba harcamak ve Odaya böylesi ko-nularda danışmanlık yapmak.

6- HKMO yayınlarının ve yayın faaliyetlerinin nitelik ve niceliğinin geliştirilmesi yönünde çaba harcamak ve Odaya böylesi konularda danışmanlık yapmak.

7- Mesleki yayınları özendirme doğrultusunda önerilerde bulun-mak.

8- Komisyonun, mesleğimizin yeni görev alanları ve buralardaki yetki ve sorumluluklar ile yöntemleri belirleme doğrultusundaki te-mel ödevine dayanarak, her 2 yılda bir yinelenen Harita Kurultayının Yürütme Kuruluna katılmak.

Yukarıda sıralanan görevlere ek olarak, kendi kuruluş kanun ve yö-netmeliğinde öngörülen faaliyetlerde bulunmak.

Ekleyeceğiniz bir şey var mı arkadaşlar?

RAHMİ NURHAN ÇELİK - Tarihe mi not düşeceksiniz?

106

Page 109: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Şuraya, öngörülen görevler kısmına.

Bu görevleri yerine getirmek için, yani faaliyet göstermek için cid-di bir örgütlülük ve çalışma grupları, komisyonlar gerekiyor her şey-den önce. Çünkü bunlar bir kişinin, üç kişinin yapabileceği işler değil. Bunun için ne yapmak lazım; çalışma grupları kurmak lazım. Çalışma grupları kurulmuştur. Komisyon üyelerinden daha çok İstanbul’da olan üyelerin katılımıyla yaptığı toplantılar sonucunda ve İstanbul dışında olanların bilgilendirilmesiyle, Komisyon, kendisini görevli gördüğü çalışma alanları ve çalışma organizasyonunu belirlemiş ve öngörülen organizasyon ve görev tanımlarına uygun olarak konula-rını incelemek üzere çalışma grupları oluşturulmuş; ayrıca, çalışma gruplarının zorunlu giderlerini karşılamak üzere bir gider bütçesi belirlenmiştir. Çalışma konuları ve bütçe, Odamız Yönetim Kurulu ile Ankara’da yapılan ortak toplantıda görüşülmüş ve Yönetimin onayı alınmıştır.

Şimdi, çalışma gruplarını sıralayayım.

Haritacılığın Tarihsel Gelişme Süreci Çalışma Grubu (Rahmetli Mu-zaffer Şerbetçi’nin yönetiminde.)

Meslek Terimleri Çalışma Grubu (Prof. Dr. Tevfik Ayan yönetimin-de.)

Çağdaş Mesleki Eğitim ve Öğretim Çalışma Grubu (Prof. Dr. Orhan Altan’ın yönetiminde.)

Mesleki Yayınlar ve Arşiv Çalışma Grubu (Prof. Dr. Ayhan Alkış yö-netiminde.)

Meslek Standartları ve Yönetmelikler Çalışma Grubu (Prof. Dr. Mehmet Selçuk yönetiminde.)

Mesleki Faaliyet Alanları Yetki ve Sorumlulukları Çalışma Grubu (Doç. Dr. Erol Köktürk yönetiminde.)

107

Page 110: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Bu arkadaşlar kendi çalışma gruplarını oluşturmuşlardır ve yukarı-da saydığım komisyonun üyeleri dışında, yatkın olanlar, çalışılacağına inananlar kendi çalışma gruplarını oluşturmuşlardır.

“Çalışma gruplarının çalışma alanları ve gruplarda görev alacak meslektaşlar aşağıda belirlenmiştir” diyor. Uzunca bir liste var burada.

Benim elimde hiçbir doküman yoktur bu hususta; çünkü ben bu görevi devrettiğim zaman tüm dokümanları da birlikte devretmiştim, bir süreklilik olsun diye. Bunun üzerine Şubede Engin beye rica et-tim, “Bana bu bilgileri nereden bulursan bul” dedim. O da eski faaliyet raporlarını karıştırmış. Ankara’daki faaliyet raporlarında benim yazıla-rım var, yazışmalarımız var, bütün bu detaylar da ayrıca var. Var, var, var. Ama ne yok; en son istediğimiz şeyler, daha evvel Odanın vaat ettiği destekler, bunlar yok. Maalesef. Neden; çünkü bu destek olmadı ve ne yazık ki, bu arkadaşların çok samimi olarak başlattıkları çalış-malar yeterince verimli bir şekilde sonuçlanmadı. Bir tanesini örnek olarak söyleyeyim.

Mesela, Orhan Altan arkadaşımız, kendi ekibiyle birlikte, çağdaş mesleki eğitim ve öğretim hakkında gerçekten çok verimli bir çalışma yaptı. Hatta bunun için bir seminer yaptık, İstanbul Teknik Üniversite-sinde bir seminer yaptık. O seminere katılanlar var aramızda. Epeyce de tartıştık orada, değil mi; ne güzel tartıştık. Sonra istedik ki, bu ra-por, seminere altlık olan rapor çoğaltılsın. Ne olsun; o zaman dergimiz de var, dergimizin özel sayısı olarak yayınlansın. Gerçekten çok değer-li bir çalışmaydı o çalışma. Buna ilişkin karar aldı Genel Merkez; fakat hâlâ bu kararı uygulayamıyor.

Bir ikincisi, çok önemli bir şey daha oldu: O seminerin afişlerinde benim iradem dışında, bilgim dışında, bir tarafta Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası amblemi var, bir tarafta da İstanbul Teknik Üni-versitesi amblemi var. Bunu soruşturma konusu yaptılar.

N. NECLA ULUĞTEKİN - Bu yüzden kınama cezası aldık ikimiz.

108

Page 111: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Ben cezayı bilmiyorum.

N. NECLA ULUĞTEKİN - Yazı gönderdiler, dediler ki, “Tamam, siz orada olursunuz; ama nasıl bu amblem şundan büyük olur?!” Bu yüz-den bizi kınadılar.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Büyüklüğünü mü sorun ettiler?

N. NECLA ULUĞTEKİN - Tabii. Yazıyla bizi kınadılar.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Halbuki, çok doğaldır; çünkü bu çalış-ma gruplarında çalışanların büyük bir çoğunluğu üniversitedeki ar-kadaşlarımız, meslektaşlarımız. Konya’dan da arkadaşlarımız vardı, Trabzon’dan da arkadaşlarımız vardı; bütün üniversitelerden arkadaş-larımızın katıldığı bir kolektif çalışmaydı bu ve İstanbul Teknik Üni-versitesinin odalarında yapılıyor toplantılar. Çok doğal bir şey olması lazım bunun. (… …)

Genç Haritacılar Günleri. Bunda da Rahmi Nurhan’ın çok büyük bir emeği ve katkısı var. Bunun isim babası ve bir bakıma çerçevenin mi-marı Rahmi Nurhan Çelik’tir.

RAHMİ NURHAN ÇELİK - Estağfurullah.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - İlk olarak 2001 yılında yaptık.

RAHMİ NURHAN ÇELİK - Günleri önerisini Eta hanım yapmıştı ho-cam. Aslında Genç Haritacılar Kurultayı idi ismi.

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Evet, aldığımız karar kurultay şeklindeydi.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Bravo.

RAHMİ NURHAN ÇELİK - Hatırlarsanız, kurultay ismi sorun yarat-masın, öteki etkinlik gibi güme gitmesin, kriz çıkmasın diye, oradaki kurultay kelimesini değiştirmiştik.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Ha, evet, hatırladım. Doğru.

109

Page 112: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Necla vardı, Caner vardı, Özgür vardı, Gözde vardı.

Nerede Özgür? Biraz önce buradaydı.

Özgür, orada mısın?

ÖZGÜR KARATAŞ - O diğer arkadaş hocam.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Bu başka Özgür. Bizde de, maşallah, Öz-gür çok.

ARİF DELİKANLI - Özgür çok da, özgürlük yok hocam.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Celalettin, Saadet, Meltem. Bu arkadaş-larımız da çok çaba gösterdiler ve gerçekten çok güzel bir şey yaptık. Yaşayanlar bilirler. Tabii, biz işin içinde olduğumuz için farkında de-ğiliz; ama dışarıdan değerlendirenler, gayet başarılı olduğunu söylü-yorlar.

RAHMİ NURHAN ÇELİK - Saadet Kimyon arkadaşımız rahmetli oldu hocam, belki biliyorsunuz.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Öyle mi? Allah rahmet eylesin.

RAHMİ NURHAN ÇELİK - Çok genç bir arkadaşımızdı. O zaman öğrenciydi. Onu da burada saygıyla anmakta yarar var. Onun da çok önemli katkıları olmuştur.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Tabii, saygıyla anıyoruz.

Ahmet Aksoy’un 1. Genç Haritacılar Günleri konuşmasından pa-sajlar.

Ben bunu yazmışım, sonra okudum, pek de hoşuma gitti. Onun için, izninizle, burada size de aktarmak istiyorum.

Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, gençliğe çok özen göstermiş, güvenmiş ve onu hep yüceltmiştir gerçekten. Çünkü gençlik heyecan demektir, gençlik hareket demektir...

Şiir gibi, değil mi?

110

Page 113: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

RAHMİ NURHAN ÇELİK - Evet.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Gençlik gelecek demektir. Gençler atılgan-dır, gençler girişimcidir. Kısaca, gençlik tüm güzellikleri kapsar ve gençler bilgiye açtır. Çünkü bilir ki, bilgi güven vericidir, bilgi cesaret vericidir, bil-gi güç demektir.

Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, Türk toplumunun dogmalardan kurtularak, medeniyet yolunda büyük atılımlar yapabilmesi için gerçek-leştirdiği çok sayıda reformlar yanında, bilime verdiği değeri şu altın söz-lerle dile getirmiş ve hedef göstermiştir: “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.”

Bu, daha uzunca bir mektup; bu, sadece ondan bir pasaj. Tabii, gençlere hitap ediyoruz; çünkü gün onların günü.

2. Genç Haritacılar Günleri de Trabzon’da yapıldı. İşte, Yürütme Kurulunu görüyorsunuz burada. Burada olan arkadaşlar var mı, bil-miyorum.

Burada da bir açış konuşmam var, isterseniz bunu da okuyayım. Hoşuma gidiyor okumak.

Böylelikle o zamanın havasını da yaşıyorum, o bakımdan; o zama-nın havasını ve gençliğini.

Bilgili insandan uygar davranış, insan haklarına saygı, sevecenlik; özetle, üstün vasıfta olması beklenir. Bu nedenle bir atasözümüz, “Cahil dostum olacağına, bilgili düşmanım olsun” der.

Teknolojik gelişmeler sayesinde günümüzde bilgiye ulaşmak kolay-laşmıştır. Bugün için de söylenebilecek bir söz bu ve gün geçtikçe daha da kolaylaşacaktır bu. Ancak, hümanizmle beslenmemiş bilgi, belki güç, şöhret ve zenginlik sağlar; fakat üstün vasıf kazandırmaya yetmez. İn-sanların sıcak ilişkilere, sevgiye ve dostluğa da gereksinmeleri vardır. Bir Alman özdeyişine göre, insan sadece ekmekle yaşayamaz, daha başka şeylere de sahip olmak ister.

111

Page 114: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Bu yüzden inanıyoruz ki, dostça ilişkileri de gözeten organizasyonlar çokça yapılmalı ve bunlar teşvik edilip desteklenmelidir. İşte bu düşün-celer altında, bu amaca yönelik Genç Haritacılar Günlerini düzenledik.

Bu, 2. Genç Haritacılar Günlerinde yaptığım konuşmadan bir bö-lüm.

3. Genç Haritacılar Günlerinden bir pasajım yok; çünkü ona pek katılamadım.

N. NECLA ULUĞTEKİN - 3. Genç Haritacılar Günleri Konya’da mı ya-pıldı?

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Yok, burada oldu.

RAHMİ NURHAN ÇELİK - 3. Genç Haritacılar Günleri İstanbul’da, IGSM’le beraber oldu.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Evet.

Sonra HKM Jeodezi Jeoinformasyon ve Arazi Yönetimi dergisinde yazı işleri müdürlüğü ve editörlük görevlerim oldu. 2003-2011 diyo-rum, ama bu 2010 da olabilir.

EROL KÖKTÜRK - Hocam, bu arada 2011’i de kesinleştirmişsiniz. 2011’i de kapatmışsınız.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Bu macera da bitti kardeşim.

ALİ RIZA KURTBAY - Allah daha nice 11’ler versin hocam; 31’ler, 41’ler versin.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Sağ olun.

Yine Trabzon’da, Coğrafi Bilgi Sistemleri Kongresini yaptık. Bu da açış konuşmamdan bazı cümleler. Ben kendimi seviyorum bunları okudukça, onun için buraya da not tutmuşum. Hızlıca geçiyorum.

Üstlendiğim diğer görevlerden bazıları:

112

Page 115: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Akademik Konuların Saptanması ve Üyelere Aktarılması Komisyonu. Bu Komis-yon, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesinin deği-şik yönetim kurullarınca oluşturulmuş bir komisyon.

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 12. Dönem Meslekiçi Bilgi Geliştirme Komisyonu.

İsim olarak var bunlar.

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 14. Dönem Meslekiçi Eğitim Komisyonu.

Tapu Kadastro ve Harita Kurumu Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısına ilişkin görüşlerim.

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 15. Dönem Mesleki Eğitim Tanıtım ve Yayın Komisyonu.

Güncel Gelişmeler Işığında Mekansal Bilgi Sistemleri İçin Jeodezik Altyapı ve Problemler Konferansı.

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 16. Dö-nem, Uzman Mühendislik-Mimarlık Mevzuatı Komisyonu.

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 16. Dö-nem, Büyük Ölçekli Haritaların Yapım Yönetmeliği Komisyonu.

Bu şekilde komisyonlar var görev aldığım.

Konuşma, bildiri ve verdiğim görüş bildirimlerinden bazıları ise şunlar:

Tabii, bunlar hep Odayla ilgili olan çalışmalar oluyor.

Teknik yönetmelikler için hazırlanmış maddelere ilişkin görüşler.

Jeodezi değerlerinin kalıcı olma ilkesi ve koşullarına ilişkin bir konferans.

113

Page 116: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Prof. Dr. Ekrem Ulsoy Jeodezi Sempozyumu. Necla hanımın da bunlarda çok emeği vardır. Bunda Rahmi’nin de, Erol’ün de çok büyük emek ve katkıları var.

“Jeodezi Öğretimine Kısa Bakış ve Türkiye’de Jeodezi Öğretimi: Eğitim, Dünü, Bugünü ve Geleceği”. Teknik Eğitim Ulusal Kongresinde vermişim bunu.

“Kadastronun Güncel Sorunları, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlü-ğü”. Bunu da Kadastro Seminerinde vermişim.

Hızla geçiyorum.

“Haritacılığın Dünü, Bugünü ve Yarını; Haritacılıkta Bilgisayar Tek-nolojisi”. (1985)

“Modern Ülke Ağlarından Örnekler”. Bu da Yıldız’da düzenlenmiş bir konferanslar dizisi.

“Nirengi Sıklaştırması ve Sonuçları”. Bu da yine Yıldız’da.

“Ülke Nirengi Ağı Sıklaştırmasında Günümüz Yaklaşımları”. Ankara’da, I. Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı.

“Nirengi Ağları ve Türkiye’deki Sorunlarına Genel Bakış”. Yine İstanbul’da, Mühendislik Eğitim ve Öğretiminde 40. Yıl Sempozyumu.

“Büyük Ölçekli Haritaların Yapım Yönetmeliğinin Getiriliş Amaçla-rı”.

“Türkiye’de Nirengi Sorunları; Çağdaş ve Akılcı Yaklaşımlar”.

“Üçüncü Derece Yüzey Alanı Klasik Ölçme, Dengeleme ve İrdelen-mesi”.

“Modern Kadastro Nasıl Olmalıdır”. Yine İstanbul’da yapılan Ka-dastro Seminerinde sunduğum bir bildiri.

Prof. Dr. Macit Erbudak Anısına Söyleşi.

114

Page 117: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Prof. Dr. Helmut Wolf Jeodezi Sempozyumu.

I. Türk-Alman Jeodezi Günleri.

“100. Yılında Türk Haritacılığının Bir Değerlendirilmesi”.

“Harita Kadastro Faaliyet ve Hizmetlerinde Gerekli Organizasyon, Yetki ve Sorumluluklar”.

“Harita Kadastro Sektörünün Güncel Sorunları”.

“Tapu Kadastro ve Harita Kurumu Başkanlığı Kuruluşu ve Görev-leri Hakkında Kanun Tasarısına İlişkin Görüş”. Böyle bir tasarı hazırlan-mıştı, Odadan görüş istendi, Oda da o görüşle ilgili bana görev verdi.

60. Meslek Yılında Prof. Dr. Ekrem Ulsoy Etkinliği. (1998)

Güncel Gelişmeler Işığında Mekansal Bilgi Sistemler İçin Jeodezik Altyapı ve Problemler Konferansı. 1999 yılında yapılan bir HKMO İs-tanbul Şubesi etkinliğiymiş.

“Türkiye’de Harita ve Kadastro Hizmet ve Faaliyetlerine Genel Ba-kış”. Bu, Harita Mühendisliğinde 50. Yıl Eğitim Sempozyumunda sun-duğum bir bildiri.

Bazı Saptamalar demişim. Bunlar da çok önemli saptamalar, ama onları da geçiyorum.

“Batı Ülkelerindeki Harita Kadastro Hizmetleri ve Türkiye’deki Du-rumla Karşılaştırma”.

“Mekansal Bilgi Sistemlerine Altlık Oluşturacak Bir Yasal Düzenle-menin Gerekliliği”. Bu da çok önemli bir çalışmaydı.

“Mesleki Kırılmalar.” Dikili’deki 4. Yaz Kampında yaptığım bir ko-nuşma.

“Harita Kadastro Sektöründe Yakın Tarihli Gelişmeler”. Prof. Dr. Er-dal Koçak’ın emeklilik jübilesinde yaptığım bir konuşma.

115

Page 118: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Prof. Dr. Ekrem Ulsoy Anısına Eğitim Sempozyumu.

“Harita Kadastro Sektörünün Değişen Misyonu”. Bu makaleyi de arkadaşların mutlaka okumasını isterim.

“Tapu ve Kadastro Teşkilatının Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Görüş ve Düşünceler”.

Bu görüşlerden bazılarını burada belirtmişiz. Geçiyorum bunları.

4. Genç Haritacılar Günlerinde, “İlk Ders” diye bir program koy-muşlardı benim için; ismi de, “Mesleğimizin Dünü, Bugünü, Yarını”.

5. Genç Haritacılar Günleri, yine “İlk Ders” diye bir program; “Türkiye’de Harita ve Kadastro Sektörünün Kısa Bir Değerlendirilmesi.”

Ha, müsaadenizle, bu cümleyi de okuyayım.

Ben, 76 yaşında bir meslektaşınızım.

HÜSEYİN ERKAN - 77

ALİ RIZA KURTBAY - Maşallah!

Prof. Dr. AHMET AKSOY - O zaman 76.

Şimdi 78.

Ben, 76 yaşında bir meslektaşınızım. Beni Genç Haritacılar grubuna katarsanız, bundan sevinç ve gurur duyarım. Biliyorsunuz, 2001’de bi-rincisi gerçekleştirilen Genç Haritacılar Günlerinde, genç haritacı, “Her yaşta genç, üretme ve katkı verme heyecanıyla dolu tüm harita mühen-disleri ve adayları” olarak tanımlanmıştır.

Yani ben de onlardan biriyim demek istiyorum.

AHMET YAŞAYAN - Hâlâ daha genç sayılırsınız hocam.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Birinci Genç Haritacılar Günleri İstan-bul’da, İkincisi 2003’te Trabzon’da yapılmıştı ve ben bu etkinliklerde Düzenleme Kurulunda görev almıştım. Birincisi ve ikincisi başarılı bu-

116

Page 119: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

lunmuş olmalı ki, bugün 5. Genç Haritacılar Günlerini başlattık. Bundan kendime ve emeği geçen arkadaşlara övünme payı çıkarıyorum.

Aslında her insan kendi kendisine aferin diyeceği işler yapmalı. Bu davranış kendisini beğenmişlik anlamına değildir. Burada sözü edilen işler, mesleğine, ülkesine ve tüm insanlığa karşılıksız yapılan iyi işlerdir.

Ayrıca, değişik bilimsel etkinliklerde bilim kurulu üyeliği yaptım. Türkiye’deki çok sayıda bilimsel etkinlikte bilim kurulu üyeliği ve otu-rum başkanlıkları yaptım.

Şu anda ne durumdayız?

Çalışmalarımın büyük bir çoğunluğunda tekrarlar vardır. Bu, zo-runlu olmuştur. Tekrar her zaman itici ve sıkıcı bir yöntem değildir; ısrar ve uyarma yöntemi olarak da değerlendirebilir.

Ben, söylenilenler ile yazılanların boşa olduğunu düşünmüyorum. Düşünce görüşlerimde yalnız olduğumu da düşünmüyorum. Bilimsel raporlar bunu göstermektedir. Önemli olan, ileri sürülen fikirlerin he-men reddedilecek kadar hayal ürünü olmamalarıdır.

Bugün gelinen nokta hiç küçümsenmeyecek bir noktadır ve ileri-ye yönelik ümit vaat etmektedir.

Bu noktaya gelişimizde çabalarımızın da bir etkisi olduğunu dü-şünüyorum. İsterseniz, bu düşüncemi kuruntu olarak değerlendire-bilirsiniz.

Beni ilgi ve sabırla dinlediniz. Teşekkür ediyorum.

Aslında, şurada, “Bugün gelinen nokta hiç küçümsenmeyecek bir noktadır” cümlesinde, “Şu anda ne durumdayız ve ne olmalıdır?” so-rusunun cevabı var; ama fazla vaktinizi almak istemiyorum, uzun sü-recek. Onu da başka bir zaman inşallah, yine bir sunu halinde sizlere sunarım diye düşünüyorum.

AHMET YAŞAYAN - Bunu da bir başka Genç Haritacılar Günlerinde sizden dinleriz inşallah. Ağzınıza sağlık.

117

Page 120: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Teşekkür ederim.

Evet, sorularınız varsa, şimdi sorularınızı alalım lütfen. Erolcuğum, istersen sen düzenle, yönet bu bölümü.

EROL KÖKTÜRK - Peki hocam.

Buyurun.

ARİF DELİKANLI - Beni hoş görürseniz, biraz erken ayrılacağım; özür diliyorum. Bir katkıda bulunmak ve bir de fikrinizi almak istiyo-rum hocam iki konuda.

2. Beş Yıllık Kalkınma Planında, benim katıldığım bir komisyon vardı, alt komisyon vardı. O komisyonda raportör olarak hasbelkader görev almıştım ve İmar İskan Bakanlığını temsilen katılıyordum. Ora-da, ülke nirengi ağına bağlı her türlü harita ve plan yapan teşkilatların bu ülke nirengi ağı ve jeodezik altyapıyı kullanmaları öneri olarak ya-zılmıştı. Fakat maalesef, bunu yerine getiremedik uzun seneler. Ben, İmar İskan Bakanlığında çalıştığım sıralarda…

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Pardon, şeye mi aldıramadınız onu?

ARİF DELİKANLI - Hayır, biz plana koyduk, tedbir olarak vardı, ama uygulamaya konulamadı. Ne yazık ki öyle. Neyse ki şimdi artık kaçınıl-maz olarak, belki de zorunluluktan, bütün kurumlar tarafından ülke-nin jeodezi ve nivelman ağları, hepsi kullanılıyor. Bunu bir bilgi olarak eklemek istiyorum özür dilerek.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Estağfurullah. Çok teşekkür ederim; ben unuttum söylemeyi.

ARİF DELİKANLI - Rica ederim.

Ama bir başka şey var, onu da soru biçiminde dile getirmek istiyo-rum. Doğrusunu isterseniz, benim de düşüncem odur; ama doğru mu düşünüyorum diye size bir sorayım istiyorum.

118

Page 121: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Birtakım kurumlar raporlar hazırlatıyorlar ve bu raporlar gerçek-ten önemli raporlar. Örneğin, ben, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinde görev yaptığım aşamada, Türkiye’nin ulaşım ağına ait -Nail belki hatırlayacaktır, o raporların hepsi var- Türkiye’nin maden politi-kasına ait, enerji politikasına ait raporlar vardı ve bu raporların bir kıs-mı siyasi erkler tarafından istenmiştir, Türk Mühendis ve Mimar Oda-ları Birliği de bunları hazırlamıştır, kamuoyuna da sunmuştur. Hatta onlar istedi diye değil de, çalışma vardı zaten, onlar da böyle bir isteği dile getirdiler.

Ama benim eksik olarak gördüğüm şey şudur: Bu tür raporlar, si-zin HAKAR’ınızda olduğu gibi, yapılır, kotarılır, ama uygulama aşama-sında takip edilmez; uygulamaya ne kadar geçti, ne kadar geçmedi, bununla ilgili bir izleme komitesi kurulmaz. Halbuki dünyanın her ye-rinde, böyle önemli projeler hazırlanınca, mutlaka içinde bir izleme komitesi vardır ve yaptırım yetkisine de sahiptir. Birçok ülkede böyle görünüyor. Onun için, örneğin, HAKAR’ın başarısızlıklarından bir ta-nesi, hatta Türkiye’nin diğer projelerinin başarısızlıklarının temelinde de izleme komitelerinin kurulamamış olması yatıyor. Katılıyor musu-nuz? Bu bir.

İkincisi, bugün Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Teşkilat Yasası çıktı maalesef. O konuda bir düşünceniz var mı? Bunları öğrenmek istiyorum.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Teşekkür ederim.

İzleme komitesinden bahsettiniz, HAKAR’ın da böyle bir izleme komitesinden yoksun olmasını dile getirdiniz. Doğrudur. Ama HAKAR bir TÜBİTAK projesidir.

AHMET AÇLAR - HAKAR’ı Bakan izliyordu.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - HAKAR bir TÜBİTAK projesidir ve doğru-dan doğruya Devlet Bakanı Mustafa Tınaz Titiz’in güdümünde oluş-

119

Page 122: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

turulmuştur. Yani biz hazırladık projeyi, dedim ya, daha üçüncü ve dördüncü aşamaları da var; fakat birinci ve ikinci aşamadan sonra birileri bir çomak soktular oraya ve devam ettiremedik. Anlatabildim mi? Yani eğer dördüncü aşama da yapılsaydı, mecburen bir izleme komitesi oluşturmak gereği bulunuyordu. Çünkü dördüncü aşama uygulama programlarıydı. Yani…

AHMET AÇLAR - Hocam, oraya bir şey ilave edebilir miyim?

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Tabii, buyur.

AHMET AÇLAR - Dördüncü projede Teknik Üniversiteden, Maç-ka’dan bir profesör vardı, İşletme Bölümünden galiba. 5 kişilik bir komisyon oluşmuştu, ben de o komisyondaydım. Biz 3 ay falan epey düzenli bir çalışma yaptık. O hem yasal altlığını, hem de finansman yollarını vesaire -sanırım denetim de dahil- hazırlayacaktık. 3 ay epey yoğun bir çalışma yaptık, bir şeyler hazırladık falan; ondan sonra, se-nin de dediğin gibi, birileri kesti bu süreci ve her şey saman altı oldu kaldı. Hatta ilk başlangıcını da biliyorsun, İstanbul Belediyesinde Tınaz Titiz’le bizim bir görüşmemiz olmuştu, Bedrettin Dalan’ın odasında ve ben o zaman da Tınaz Titiz’e söylemiştim. “Sayın Bakanım, siz bu proje-yi sonuna kadar götüremezsiniz, ama başlayalım” demiştim ve sorun-ların ne olduğunu, neden sonuna kadar gitmeyeceğini açık açık an-latmıştım. “Siz beni tanımıyorsunuz; ben çok iyi iş takip ederim, bu işi de hallederim” dedi. Kendisi sağ. Yani konuşabiliriz diye söylüyorum.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Geçti artık. Geçti bizden sevdalık…

ARİF DELİKANLI - Hocam, benim söylemek istediğim şu: Aslında ülkemizin bir eksiğidir bu. Bakın, siz, hazırlama birimi olarak, raporu hazırlayan birimsiniz; ama sizden bağımsız, yine sizin gibi insanlardan oluşan, çeşitli disiplinlerden insanlardan oluşan bir gözlem komitesi kurulsa, uygulamanın ne sonuç verdiğini izleyecek, denetleyecek bir komite kurulsa bu iş böyle kolayca yarıda kalmaz. Bunu söylemek is-tiyorum.

120

Page 123: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Tabii, doğru; ama bu senin söylediğin medeni toplumlarda olabilecek bir şey. Bizim daha çok noksanlığımız var. Ama ben ümitvarım. Hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmadım. Şu anda ne durumdayız? Bakın, burada da söylemişim, bugün geldiği-miz nokta hiç küçümsenmeyecek bir noktadır. Bu da bize ileriye yö-nelik umut vaat etmektedir.

İkinci sorunuz neydi?

ARİF DELİKANLI - Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün bu yeni teşkilat yasası hakkındaki görüşünüzü öğrenmek istiyorum?

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Onu şöyle gözden geçirdim, ama görüş-lerimin bir faydası olacağını düşünmediğim için fazla üzerinde dur-madım. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün yeterince etkili akıl hocası var. Dediğim gibi o konuda fazla bilgim yok.

ÖMER DEMİRAĞ - Sevgili meslektaşlarım…

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Bir dakika Ömerciğim. Ben, Erol’un sözü-nü aldım, şeye verdim. Bir müsaade eder misin?

RAHMİ NURHAN ÇELİK - Hocam; Tevfik Başkanımız takip ediyor, ikinci söz Ömer hocamızın.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Tamam o zaman.

ÖMER DEMİRAĞ - Gerçeğe bakılırsa, ilk sözün benim olması ge-rekiyor.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Kesinlikle.

ÖMER DEMİRAĞ - Neden; çünkü 63 yıllık bir dostluğumuz var. 17 yaşında…

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Ama senin son sözü söylemen daha iyi; bağlayıcı olur.

ÖMER DEMİRAĞ - Son sözümü istersen sabaha kadar gider.

121

Page 124: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Ben önce bir soru sorayım: Bu konuşmalar herhangi bir teybe ve-saire alınıyor mu, kaydediliyor mu?

Prof. Dr. RAHMİ NURHAN ÇELİK - Evet hocam, alınıyor.

ÖMER DEMİRAĞ - O zaman, bazı şeyleri anlatmamam gerekiyor.

Prof. Dr. RAHMİ NURHAN ÇELİK - Kamera arkada, merak etmeyin.

NAİL GÜLER - Hocam; siz anlatın, çekince koyduklarınızı sileriz sonra.

AHMET AÇLAR - “Bu görüntü bana ait değil” dersin.

ÖMER DEMİRAĞ - Hakikaten, 63 yıllık bir arkadaşlığımız var. Bu ar-kadaşlığımız başladığında henüz 17 yaşındaydık. Kimimiz geldiğimiz zaman daha treni görmemiştik, kimimiz denizi görmemişti; kimimiz köyden, kimimiz ilçeden ya da ilden geliyorduk, birbirimizi tanımı-yorduk. Tapu Kadastronun o zaman Mümtaz Tarhan diye bir Genel Müdürü vardı. Kapıdan girdik, hemen bizi içeriye çağırdı. Ben önce girdim, sonra Ahmet girdi, ondan sonra devam etti. Dedi ki, “Siz niçin geldiniz?” Biz de anlattık. O yıl, ben, Giresun’dan imtihana girmiştim, üç tane okulu kazanmıştım. O okullardan iki tanesi öğrenci… Sonuç-ta okula başladık.

Okula başladığımız zaman, tabii, kısa boylu olduğumuz için bizi en ön sıraya oturttular. Ahmet hoca sınıfta hemen, daha ilk sömestr sonunda kendisini gösterdi. Hakikaten çok zeki, çok çalışkan bir ar-kadaşımız olduğunu bize gösterdi. Aldığı notlardan belli. 9’dan aşa-ğı notu yoktu, çoğu da 10’du. Tabii, sınıfın en çalışkanı, en kibarı, en dürüstü, öyle bir insandı. Kendisi Niksar’dan gelmişti. Niksar’da or-taokuldan iftiharla gelmişti. İftiharla gelenlerin çok çalışkan olduğu, Yıldız’da da belli oluyordu zaten. Orayı bitirdik. Tabii, biz oraya fen memuru olacağız diye geldik. Çünkü mühendislik okulu diye bir şey yoktu o zaman. Neyse, mezun olduk. Yıldız da aynı şekilde devam etti.

122

Page 125: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

1955’te okulu bitirdikten sonra, Ahmet, rahmetli Özbenli’yle bir-likte hemen Almanya’ya gitti. Almanya’da güya burslu öğrenci olarak gitti; ama özel burslu, Türkiye’den kimse kendisine hiç para gönder-medi.

Ondan sonra, 1960 yılında, ben askeri bitirdikten sonra yanına git-tim. Sağ olsun, beni Frankfurt’ta karşıladı. Benim de yanımda zavallı bir işçi var -işçiler o zaman yeni yeni gidiyorlar- bir şişe rakıyı geçiremi-yor; ben de ona tercümanlık yapmaya çalışıyorum, adam anlamıyor, o rakıyı geçiremiyor falan. Derken, böyle bir beyefendi geldi, hemen çatır putur bir şeyler konuştu, adamı geçirdi. Bir de halıcı vardı, halıcı-yı da geçirdi. Bir de baktım ki, bu bizim Aksoy. “Yahu, adama bak be, ne de güzel almanca konuşuyor. Vay anasını!” dedim kendi kendime.

ALİ RIZA KURTBAY - Orayı da fethetmiş yani.

ÖMER DEMİRAĞ - “Haydi, gidiyoruz” dedi. Biz, ofise gidiyoruz zan-nettik. Bavulumuzu aldık, gittik. Otopark yerine gitti; baktık, bir ara-ba, arabanın içerisinde de dünya güzeli bir hanım oturuyor. “Allah’ım, Almanya’ya geldim, araba var, içinde güzel bir hanım var; ne büyük bir nimet!” dedim. Onlarla beraber bindim arabaya, gidiyoruz. Bonn’a götürüyor beni. Giderken, oldukça da rüzgarlı bir hava var, “Ahmet, pencereyi kapat, çok rüzgar geliyor” dedim. “Camların hepsi kapalı” dedi. “Peki” dedim. Arabasını merak ettim. Arabasında oturan o güzel hatun da Eta hanım. Sabahtan kalktık, arabayı şöyle bir kontrol ettim. Arka tarafta, altta nah bu kadar bir delik.

Eski bir arabaymış. Neyse. Birkaç gün onun yanında misafir kaldık-tan sonra başka bir şehre gittim. Bonn’a geldim. Üniversiteye girece-ğiz. Biliyorsunuz, Yıldız Teknik Okulunu bitirenler mühendis oldukları için imtihana girmeleri gerekiyor ve birinci sömestrden başlamaları gerekiyor. Almanya’da usul öyle. Fakat Özbenli ile Aksoy imtihana gir-mişler ve çok iyi bir dereceyle kazandıkları için, ilk dört sömestri yap-mış oldukları kabul edilerek, beşinci sömestrden başlatmışlar.

123

Page 126: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Altıncı sömestr başlamıştı, beşinci sö-mestrden de mesul olmak üzere altıncı sömestrden başladık.

ÖMER DEMİRAĞ - Evet. Ama bizi kabul ettiler, dediler ki, “Sizden evvel şu kişiler geldi, onlar gayet güzel sonuç aldılar. Madem aynı okuldansınız, sizi imtihan etmeye gerek yok.” Muzaffer de aynı şekil-de ona tabi tutulmuş. Ben ve rahmetli Abbas’ı da bunların sayesinde imtihansız olarak beşinci sömestrden başlattılar. Neyse, okul bitti. Ah-met de o zaman doktorayı bitirmişti.

Ahmet’in doktorası çok enteresandır. Almanya’da doktora süresi normalde 4-5 yıldır. Kendisi zannediyorum 2 yılda doktorayı bitirmiş-ti. Bu, üstün bir başarıdır hakikaten. Diğer arkadaşların, Özbenli’nin, Şerbetçi’nin doktoraları da öyle; ki ben, dinleyici olarak bizzat imti-hanlarında bulundum, onlar da çok büyük bir başarıyla doktoralarını verdiler. Yani hakikaten bu öğrenciler, bu arkadaşlarımız olmasaydı, belki bunlardan sonra gelen kuşak olan bizler ve bizden sonra oraya gidenler bu kadar kabul görmezlerdi. Üstelik de bizim bursumuz yok, paramız yok cebimizde, bir mark bulsak hemen sigaraya veriyoruz, karnımız aç. Fakat orada Greace diye bir sekreter vardı, bize o kadar iyilik yaptı ki. Ahmet beyin, Muzaffer beyin sayesinde bize iş buluyor-lardı ve böylece orada doğru düzgün para sıkıntısı çekmedik.

Ondan sonra Aksoy Almanya’dan geri döndü, biz orada kaldık. Ül-keye geri geldiği zaman yaptıklarını kendisi zaten anlattı. Hayatı bo-yunca Ahmet hocanın bir meziyetini ben öğrenmemişim, bugün öğ-rendim; şairliği de varmış. Her şeyi biliyordum da, bunu bilmiyordum.

Ama çok büyük bir kabiliyet, bunu devam ettir.

Bir gün rahmetli Macit hocayla bunlar Antep’e bir toplantıya gidi-yorlar. Giderken trende aynı kompartmanda kalıyorlar. Ahmet Aksoy üst ranzada, Macit hoca da aşağıda yatıyor. Bu, heyecanla sıçrıyor, he-men aşağıya atlıyor, “Hocam, zelzele oluyor” diyor. Macit hoca diyor ki, “Ahmet, İstanbul’dan beri zelzele oluyor, sen daha yeni mi duydun?!”

Doğru, değil mi?

124

Page 127: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Doğru.

ÖMER DEMİRAĞ - Ahmet Aksoy hoca hakikaten hocalığı çok se-verdi. Ta o zamandan beri hoca olmayı çok arzu eden bir insandı. Nitekim, şu konuşmalarda dahi hocalığını belli etti. Yani ne güzel bir kadastro dersi verdi, ondan sonra hatıralarını anlattı. O bakımdan, onun için hocalık çok mühimdir. Benim bildiğim kadarıyla -ki hemen hemen hep yan yana oturduk- bir defa dahi kopya çekmemiştir. Kop-ya çekme diye bir şey yoktur hayatında. Ulan, bir defa da insan dener, kopya çeker; ama yok, yok öyle bir şey. Ahmet hoca, hayatı boyunca hiç kopya çekmemiştir.

NAİL GÜLER - Çektirmiş midir acaba?

ÖMER DEMİRAĞ - Ha, belki çektirmiştir, bilemiyorum tabii. Belki arkasında oturanlar gözle çekmiştir kağıdından, ama bizzat kendisi kopya falan vermez kimseye. Ama öğrendiği bir şeyi yanındaki arka-daşına yahut da bilmeyen bir arkadaşına oturur, saatlerce öğretir. O kadar da paylaşımcıdır. Hatta üniversitedeyken, bir öğrenci dersin-den kalmış, geçemiyor, anlamıyor. Çağırdı onu, ona zannediyorum iki gün ders verdi. Dengeleme dersiydi zannediyorum yahut da jeodezi olabilir; iki gün o çocuğa özel olarak ders verdi. Sonunda çocuk imti-hana girdi ve geçti.

Evet, ben şimdilik bunları söyleyeyim. Biraz da diğer arkadaşlar konuşsun. Zaman kalırsa tekrar anlatırım.

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Teşekkürler. Buyurun hocam.

EROL KÖKTÜRK - Hocamıza teşekkür ediyoruz her zaman olduğu gibi. Ama tabii, Ahmet hoca, bize bugün yansıda gösterdikleri kadar bir kişi değil, bunu da biliyoruz. Kendisiyle 8 saat dolayında kayıtlı gö-rüşme yapmış birisi olarak, bu anlattıklarının, yaşamının yalnızca bir kısmı olduğunu, hepsi olmadığını biliyorum. Ama yine de teşekkür ediyoruz.

125

Page 128: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Birkaç tane soru takıldı kafama. Bunlardan bir tanesi şu: Daha sunuşunun başlarında, Muhittin Arhan’ın İstanbul Belediyesindeki açıklamalarından sonra, “Saçmalık bu” diye gösterdiği iskan üzerine hemen şöyle bir düzeltme yapma gereği duydu hocamız: “O zaman da gençtim, onun için böyle bir söz etmişim.” Aslında hocamızın bu tepkilerinin sonraki dönemlerde giderek arttığını biz biliyoruz; ama 2000’li yıllardan sonra zayıfladığını da görüyoruz. Tam sektöre ağır-lığını koyması gereken bir dönemde bu ağırlığın konulmamış olma-sının özel nedenleri mi var; kırgınlıklar, kırılmalar mı var? Onu merak ettim. Birinci sorum bu.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Pardon, bunu daha açık söyleyebilir mi-sin; tam anlayamadım.

EROL KÖKTÜRK - Ahmet Aksoy, bu sektörün duayenlerinden bir hocamız. Aslında giderek bu sektöre ağırlığını koyması, eğiliminin güçlenmesi gerekirken, kendisinde bir geri çekilme görüyorum ben. Bunun nedenlerini merak ediyorum. Bu birincisi.

İkincisi de şu: Siz, Macit hocaya bir mektup yazmışsınız, bir sınav-daki sorulardan dolayı. Peki, hiç size mektup yazan öğrenci oldu mu ve o mektup üzerine de geçirdiğiniz öğrenci oldu mu? Onu merak ettim.

Üçüncü sorum da şu: Tapu Kadastro Meslek Lisesine hiç değinme-diniz. Sizin yaşamınızın ne kadar belirleyenidir Tapu Kadastro Meslek Lisesi? Çünkü 15 Ocakta, Ankara’da, biz, Tapu Kadastro Meslek Lisesi mezunları olarak 100. Yılımızı kutlayacağız. O nedenle, Tapu Kadastro Meslek Lisesinin bizim sektörümüz açısından taşıdığı önem konusun-da da bir değerlendirme yapmanızı rica ediyorum.

Teşekkür ederim.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Memnuniyetle.

En eskileri unuttuğum için, sondan başlayayım isterseniz.

126

Page 129: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü bizim her şeyimizdi. Oradaki arkadaşlarımız arkadaşımızdı, annemizdi, babamızdı, her neyse. Ger-çekten çok duygusal anlar yaşadık orada.

Okul olarak bir bakıma bir ekoldü Tapu Kadastro Meslek Lisesi. Çünkü şimdi öğretim kurumlarında öğretim üyesi olarak çalışan arka-daşların büyük bir çoğunluğu Tapu Kadastro Meslek Lisesi mezunu-dur. Bu, hiçbir meslek lisesine nasip olmamış bir durumdur.

Orada Genel Müdür Mümtaz Bey, biraz önce Ömer bey söyledi, bize çok kol kanat gererdi. Yemeklerimiz mükemmeldi. Bir süre sonra giysiler edindik. En önemlisi de, hâlâ beni heyecanlandıran, mont-commery diye bir giysi vardı o zaman, yeni çıkmıştı. Mümtaz bey, he-pimize o montcommory’den yaptırdı ve biz tatile o montcommer’ler-le çıktık. Fevkalade keyifliydik yani.

Ben, aslında, Tapu Kadastro Lisesine geldikten sonra, sadece ora-nın özelliğini, oranın bıraktığı intibaı anlatmak için söylüyorum, dev-let lise sınavına da girmiştim ve o sınavı kazanmıştım. O zaman Sivas Lisesine gidiyordu insanlar ve benim hocalarım -Allah rahmet eyle-sin hepsine- anneme gelmişler -babam yoktu, vefat etmişti ben çok küçükken- “Ana, bu lisenin ufku daha geniş, önü daha açık; bıraksın orayı, bu liseye gelsin” demişler. Annem bana bunu mektupla bildirdi, ben de mektupta yazdım; “Vallahi anne, burası çok rahat; yemekleri güzel, arkadaşlar güzel, ben gelemeyeceğim” dedim ve gelmedim. Nasip işte, her şey kaderle olan bir şeydir. Yani çok keyifliydi Tapu Ka-dastro Meslek Lisesinde geçirdiğimiz günler. Kavga ederdik…

ÖZGÜR KARATAŞ - Hocam; izin verir misiniz, tam burada lafınızı balla kesip araya gireyim.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Tabii canım, tabii, buyurun.

ÖZGÜR KARATAŞ - Bu soru için şöyle bir bilgi verebilirim: Bu konu-da dinleyici olmak isteyenler ayrıntısını 15 Ocakta da hocanın ağzın-

127

Page 130: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

dan yine dinleyebilirler. Eğer kendileri de kabul ederse zaten, büyük olasılıkla orada panelist olarak yer alacak konuşmacılardan biri ola-cak. Kadastro Meslek Lisesinin hem öğrenciliğine, hem de öğrencilik-ten sonra mesleğine ne verdiğini, ne aldığını, nasıl değerlendirdiğini söyleyecek.

Ben, izninizle, dışarıdan bir gözle şunu katkı olarak söyleyeyim: Mesela, biz, Kadastro Lisesinde okurken, 1996 yılında, bir gün, Okul Müdürü Muhlis hoca, son derse Ahmet hocayı getirdi. Dedi ki, “Size Teknik Üniversiteden bir hocayı getirdim.” Ben de o zaman son sınıf öğrencisiyim. Diğer arkadaşlarla beraber ilk defa Ahmet hocayı din-ledik, ilk defa hayatımızda bir üniversite hocası gördük, buradan me-zun olmuş bir hoca.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Beğendiniz mi peki?

ÖZGÜR KARATAŞ - İşte bu dedikleri korkma, çekinme duygula-rı daha yoğundu o zaman hocam. Yani o demin belirtilen korku ve çekiniklik duygusunu net bir şekilde yaşadığımızı hatırlıyorum açık-çası. Peşi sıra o korku, çekiniklik şöyle kayboldu, bir örnek vereyim yine: Ben üniversitedeyken, Doğu Marmara depremlerinin ilki olunca Kocaeli’nde, hoca, Almanya’daki, Bonn Üniversitesinden meslektaş-larıyla değerlendirmiş, dedi ki, “İzmit’ten gelen harita mühendisliği bölümü öğrencilerine burs vereceğiz çocuklar.” Topladı üç-beş tane İzmitli öğrenciyi. Dedim ki, “Hocam, büyüklerden kaybettiklerimiz var; ama ben, çekirdek ailemden kimseyi kaybetmedim.” O zaman da artık aradan seneler geçmiş, 1999 senesi. “Teşekkür ediyorum” de-dim. Hoca da o zaman dedi ki, “Çok memnun oldum, çok erdemli bir davranış sergiledin. Çünkü hazır rakamlar belli, zarflar hazır, isterseniz dağıtacaktık. Senin bunu yaptığın iyi oldu. Peki, ne düşünürsün; ne yapabiliriz?” Ben de o zaman hiç aklımda yokken dedim ki, “Madem Almanya’daki meslektaşlar da böyle bir şey yapıyor, uygunsa, o za-man, ben orada staj yapayım.” Hoca, kişisel olarak oradaki meslektaş-

128

Page 131: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

larla ilişkilerini kullanıp, ben ve benimle beraber bir başka İzmitli ar-kadaşı IAESTE üzerinden stajyer olarak 2 ay kadar Almanya’ya, Bonn’a gönderdi.

Ama Kadastro Lisesiyle ilgili kısımda, mümkünse, 15 Ocakta, ayra-nı sulandırmak üzere diye bırakalım isterseniz.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Tabii, biraz da düşünürüm bu arada.

EROL KÖKTÜRK - Ama birinci soruma yanıt vermediniz. Siz de, sor-duğunuz sorularla, Macit hocadan aşağı kalır bir hoca değildiniz. Ben öğrenciniz olduğum için biliyorum. Bu nedenle size mektup yazan bir öğrenci oldu mu hiç; “Hocam, bu sorular ne böyle?” falan filan diye?

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Hayır, olmadı.

EROL KÖKTÜRK - Olmadı mı?

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Hayır, olmadı. Yalnız, itiraz eden öğrenci-ler olurdu. Hiçbirisini geri çevirmemişimdir.

EROL KÖKTÜRK - Hiçbirini de geçirmemişsinizdir ama, değil mi?

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Yok. “Otur evladım; bak, sorular bu, ce-vabı bu, senin verdiğin cevaplar da bu. Ne not veriyorsun buna?” de-mişimdir; o da, “Özür dilerim hocam” deyip çıkmıştır. Öyle bir durum vardı. Bu bir.

İkincisi, ki bunu bilmezsiniz mesela; ben, yılsonu sınavlarında ba-şarılı olan öğrencileri odama çağırırdım, birer çikolata verirdim, çay içirirdim, teşekkür ederdim, öyle gönderirdim.

ÖZGÜR KARATAŞ - “Bilmezsiniz” derken, hepimiz başarısız mıydık, onu mu kastediyorsunuz?

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Yok canım, siz de pek bir üstünüze alını-yorsunuz. Belki rastlamamışsınızdır diye söyledim.

Yalnız, şunu anlatayım: Ben, 1963’te Yıldız’a geldiğimde, rahmetli

129

Page 132: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Mahir hoca enfarktüs geçirdi, bir yıl boyunca hiç kımıldamadan yat-tı yatağında. O zaman tedavi biçimi öyleydi. Hocanın da 22-23 dersi vardı, çoğu teorik dersler olmak üzere. Uygulamalılar da vardı, ama azdı. Macit hoca enfarktüs geçirince o derslerin tümü benim üstüme bindi. Hem Yıldız’da, hem Fen Fakültesinde. Fen Fakültesinde o za-man topografya ve jeodezi dersi veriyordum; Yıldız’da ise ölçme, mü-hendislik astronomisi ve bir ders daha vardı, şimdi hatırlayamadım, onları veriyordum. O döneme ilişkin bir anım var, onu da anlatayım size.

Hoca, mühendislik astronomisi dersini peş peşe 4 saat koymuş. Ben, dersten bir gün önce, evde, saat 02.00’ye, 03.00’e kadar otur-dum, ders hazırladım ertesi gün dersi için. Tam 18 sayfa. Belki de 15, bilemiyorum. Çünkü sonra bunun notlarını alırsınız, yalan söylemiş durumuna düşmeyeyim.

Ertesi gün gittim derse, 2 saatte bitti anlatacaklarım. Döndüm ar-kadaşlara, dedim ki, “Arkadaşlar, kusura bakmayın, deniz buraya ka-dar.”

“Ben hazırlıklarımı ancak bu kadar yaptım ve buraya kadar sürdü. Gelecek ders devam ederiz” dedim. Hiç kimse hiçbir şey söylemedi, gülmediler de, alay da etmediler, belki sevindiler. Öyle bir anım da var.

Bakın, nereden nereye geldik.

Bir öğrenci beni şikayet ediyor, “Bu hocanın ehliyeti yok, hoca ol-maya ehliyeti yok” diye. Çünkü ben doktor mühendis olarak geldim, yeterliliğim falan yok, doçentliğimi de henüz orada yapmamıştım, ama ders veriyordum. Bu, nereden kaynaklanıyor; hiç kimsenin bu hususta bir şeyi de yok; biz kendi kendimize, biz yaparız dedik, girdik. Neyse. Neticede bu öğrenci beni şikayet edip, durumuma itiraz etti idarede; fakat fazlaca etkili olmadı o itiraz. Gelin görün ki, o arkadaş mezun oldu, Almanya’ya gittik, sonra tekrar geldi ve beni gördü. Bana

130

Page 133: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

söylediği şey şu: “Hocam, ben, disiplini Almanya’da gördüm ve hep sizi hatırladım. Size yaptığımı da şimdi fevkalade pişmanlıkla anıyo-rum” dedi.

Evet, öyle bir itiraz da oldu yani. Başka da bilmiyorum, olmuşsa da hatırlamıyorum doğrusu. Olabilir de, öğrenci her zaman için hocasına kızar. Kızması bir şey değil; ama haklı olması çok önemli ve ben, Ek-rem hocanın bir öğüdünü her zaman tutmaya çalışmışımdır. Dedim ya, ben hocalarımdan çok şey öğrendim. Ekrem hoca derdi ki, “Genç-ler hiçbir zaman kendilerine haksızlık yapıldığı inancında olmamalı. Kesinlikle. Böyle bir şey hissediyorsanız, mutlaka açıklık kazandırın ona, gerekli açıklamayı yapın.” Ben de öyle yapardım. Hiçbir öğren-cime, kişisel olarak, sınıfta, “Sen şöylesin” dememişimdir, demem de. Yani bir kusur yapmışsa bir arkadaş -ki yapılıyor da, tabiidir- anonim söylemişimdir, genelde söylemişimdir.

Okula geldik, Teknik Üniversitedeyiz, sınıfta sigara içiliyor. Düşü-nebiliyor musunuz arkadaşlar, bir giriyorsunuz içeriye, sınıf duman içerisinde, yerler izmarit dolu. Ben, her ders başında konuşuyorum, “Arkadaşlar, böyle olmaz, şu olur, bu olur… Aslan yatağından bel-li olur. Peki, bu, aslan yatağı mıdır; bu, çakal yatağı bile değil yahu.” İkinci hafta yine aynı, derse girerim, izmaritleri yerden toplarım, çöp sepetine atarım. Bundan daha büyük bir hakaret olur mu; insan olan anlar, değil mi?! Yine de bir şey değişmedi. Ben de Yönetim Kurulun-daydım o zaman, Fakülte Yönetim Kurulunda. Bir toplantıda dedim ki, “Ben çok utanıyorum sınıfların kirliliğinden, çevrenin kirliliğinden, odaların kirliliğinden. Buna bir çare bulması lazım yönetimin.” Hemen, “Tamam, komisyon kuruyoruz, sen de başkansın” dediler.

AHMET AÇLAR - Ama Aksoy, Yıldız Teknik Üniversitesinden kimse içmezdi. Necmettin Tufan vardı, rahmetli…

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Bravo, bravo, çok haklısın; ben, Yıldız’da sigara içildiğini hatırlamıyorum da…

131

Page 134: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

AHMET AÇLAR - Tek başına yetiyordu Necmettin ağabey, değil mi; Yıldız’da bir o içiyordu.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Evet. Neyse. Bunlar gerçekten beni hâlâ üzen şeylerdir. Komisyon kuruldu, toplandık biz. Çevre Bölümün-den bir arkadaş var, İnşaat Bölümünden bir arkadaş var, toplandık ve “Şunu, şunu, şunu yapalım; hatta öylesine geniş tutalım ki bu işi, öğrencileri ortak edelim ve alanı da kaplayacak şekilde temizlik faa-liyetlerine girişelim. Temiz olsun; burası bizimse, temiz olsun ve öğ-renciler de bu temizliğe katılsın. Onların da yeri” dedik. Sonra, “İlk iş olarak, bir, yüznumaralar idarece temizlenmeli, idarece temizlenmesi sağlanmalı. Yani kendileri temizlemeli anlamında değil, temizlenmesi sağlanmalı. (Gülüşmeler)

Öyle yüznumaralar ki, berbat. Öğrencilikten bilirsiniz, öğrenci yüz-numaraları öyle kötü durumda ki, pislikten içeri girilmez yahu. Olur mu kardeşim böyle?! O zaman, ben nasıl düşündüklerimi yapayım da öğrencilerin yardımını ve desteğini celbedeyim? Bu olmadı, yapılma-dı, yani bu arzum yerine getirilmedi. Halbuki getirilebilirdi, öyle değil mi; getirilebilirdi. O zaman düşündüm, dedim ki kendi kendime, “De-mek ki henüz daha bu anlayışa gelecek düzeye gelmemişiz, boşuna uğraşmanın gereği yok.” Böyle dedim kendime ve bu işten vazgeçtim.

Buraya nereden geldim; hah, öğrencilere karşı davranışımızdan. Beni niye konuşturuyorsunuz; öğrencilerimin konuşması lazım. Değil mi? Öğrencilerimin konuşması lazım.

EROL KÖKTÜRK - Öğrencilerin biziz hocam, işte konuşuyoruz.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - O zaman, bir hoca olarak ne düşünüyor-sanız benim hakkımda onu söyleyin. Ben ne bileyim nasıl bir hoca olduğumu. Sonuçta, ben ne yaptıysam iyi yaptım diye yaptım.

ÖZGÜR KARATAŞ - Hocam; politikaya da yeşil ışık yakıyorsunuz herhalde. “Öğrenciler konuşsun, beni niye konuşturuyorsunuz?” falan

132

Page 135: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

diye, politikaya da yeşil ışık yakıyorsunuz.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Yok canım. Yapılsın yani, konuşulsun, çekinmem böyle şeylerden, tenkitten hiç yılmam ben. Ha, kızdığım şeyler olur, o ayrı.

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Hocam; Nail Güler’in bir sözü vardı.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Evet, Nailciğim, buyur.

NAİL GÜLER - Hocam; teşekkür ederim.

Hani, ikinci kısımda, “Şu an ne durumdayız?” diyorsunuz ya; söy-lenilenlerin ve yazılanların boş olduğunu düşünmüyorum gerçekten. Anlatımınızda da ortaya koyduğunuz üzere, sektörün tanımlanması ve yönlenmesi açısından önemli raporlara katkınız için özellikle te-şekkür etmek lazım. Ben de 1984’ten bu yana Oda sürecindeki katkı-larınızı bildiğim için söylemek istiyorum ki, gerçekten bu Oda ve bu meslek açısından önemli bir değersiniz. Her ne kadar bazı çalışmaları-nız daha üst organlarımızda sonuçlandırılmamış olsa bile.

Anlattıklarınızdan HAKAR Projesi; geçen Gökşin beyin de söyleşi-sinde biraz konuşmuştuk.

Sektör Sorunları Raporu; İstanbul’daki bu çalışma, sizin de söy-lediğiniz gibi, gerçekten çok değerli bir çalışmaydı; ama o da hayat bulamadı maalesef.

Kadastro Raporu; ona pek değinmediniz.

Bugünkü sürekli bilimsel ve teknik komisyonların ilk çalışması ola-cak olan işte o ilk sizin başlattığınız komisyon çalışmasının sonuçlan-dırılamamış olması…

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Sonuçlandırılsaydı ne olurdu, düşünebi-liyor musunuz?

NAİL GÜLER - Bugün başka bir biçimde sonuçlandı, yönetmelik-

133

Page 136: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

lere falan bağlandı; ama tabii, sizin koyduğunuz çerçevede ne kadar görevlerini yerine getiriyor, tartışma konusudur bana göre.

Yine Genç Haritacılar Günleri çok önemli ve değerli.

Bunlar çok değerli çalışmalardır. Sektör ve sektöre hazırlanan öğ-renci arkadaşların Oda yapısı içinde yetişmeleri açısından çok değerli çalışmalardır. Ama anlatımlardan şu dikkatimi çekti: Buralarda çok iyi hazırlıklar yapılmış, diğer hocalarımız ve meslektaşlarımızca çok iyi katkılar da konulmuş; ama Oda örgütlülüğü anlamında, Genel Mer-kezde bunlar gerekli değeri görmemiş. Bu bende bir soru işareti oluş-turdu. Sizce neden acaba bu tür çalışmalar hep belli bir üst organda sonuçlanmamış? Bunun üzerinde özel olarak düşündünüz mü; şu ne-denledir diyebileceğiniz bir durum var mı? Birincisi, bunu öğrenmek istiyorum.

Bir ikincisi, 2000’li yıllarda hazırlanmış olan -emeği geçen tüm ar-kadaşlara teşekkür ediyorum- Sektör Sorunları Raporunun hâlâ gün-celliğini devam ettirdiğini düşünüyor musunuz? Eğer düşünüyorsa-nız, demek ki o sorunların örgütsel anlamda çözümlenmesine yönelik doğru adımlar atamamışız HKMO olarak.

Ömer Bey, anılarıyla birlikte çok güzel dile getirdi sizi. “Niksar’dan geldi” dedi. Gerçekten, hâlâ en genç meslektaşımız olarak, bütün so-runlarımıza dört elle sarıldığınıza tanığız. Bunda Niksar ayvaz suyu-nun ne kadar katkısı var?

EROL KÖKTÜRK - Hemşericilik yapılıyor hocam şu an, olmaz öyle şey.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Hemşericilik falan değil, neyse gerçek o.

Bir gün Odadayım, Ankara’da, Merkezde. Hani bizim aşağıda lo-kal var ya, bir vesileyle oradayız. Bir su rica ettim oradaki arkadaştan, bana ayvaz suyu getirdi. Dedim ki, “Kardeşim, ben senden su istedim, ilaç istemedim.”

134

Page 137: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Aynen bunu söyledim kendisine. Ama ayvaz suyu dediniz ya, ay-vaz suyu şahane bir sudur. Burada reklamını yapmak istemiyorum, ama gerçekten şahane bir sudur.

AHMET AÇLAR - Niksar’ın ayvaları da meşhurdur Aksoy.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Evet, her şeyi güzeldir Niksar’ın.

Diğerine gelince; bakınız, hepimizde aynı sıkıntılar var. Ben şu ima-jı edindim diyorum Almanya’daki örneklerimle. Düşününüz ki, ben Almanya’ya gitmeseydim, şu harita ve kadastro işlerinin iç içe oldu-ğunu ve birlikte götürüldüğünü ve bu suretle başarılı olunduğunu ve yapılan çalışmaların gerçekten kalıcı olduğunu, kalıcı olmasına özen gösterildiğini bilmeseydim bu deneyimim olmayacaktı bir bakıma, değil mi; okuyarak edinmeye çalışacaktım. Ama okuyarak edinmek ile bizzat yaşamak arasında çok fark var. Bu bir vizyon meselesidir.

HAKAR Projesini yaptık. HAKAR Projesi gerçekten şahane bir pro-jedir. İsterim ki okuyasınız; eğer sizde yoksa ben size onu temin ede-rim. Genç meslektaşlarımızın hepsinin okuması lazım.

Yukarıya kadar gitti bu proje. Nereye gitti, Genel Müdürlüğe gitti. Bakan da Genel Müdürle bir bakıma ahbap-dost ilişkisine girdi ve bu iş yürümedi. Genel Müdürün vizyonu olsaydı ve Mümtaz Tarhan gibi bir insan olsaydı orada, bu iş olurdu. Anlatabiliyor muyum? Yani onu kavrayacak, söylenen şeyleri kavrayacak biri olsaydı…

AHMET AÇLAR - Genel Müdür onu, o raporu tam kavrayamadı o zaman.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Kavraması lazım, “Böyle olması gerekir” demesi lazım. Bugünkü arkadaşları da ben pek şey yapmıyorum. İşte kanun çıkıyor, bir daha çıkıyor, bir daha çıkıyor; kaç tane çıktı.

Bakın, 3402 sayılı Yasanın maddeleri var. Biz yazdırdık oraya, bu-nun mücadelesini verdik. Erol, niye söylemiyorsun? Mücadelesini

135

Page 138: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

verdik, mücadelesini. Bu Yasa Meclise geldiğinde taslak halinde, Ankara’dan buraya yazıldı, “Bu husustaki görüşleriniz nedir?” diye. Biz hemen toplandık; cumartesi miydi, pazar mıydı, öyle bir gündü, hemen toplandık, “Şu, şu, şu olmalıdır” dedik. 1. Madde kadastroyu tanımlıyor. Onun altında, “Kadastronun görevi mekansal bilgi siste-minin altyapısını oluşturmaktır” diye yazdık. O şekilde düzenleyecek, ürünlerini o şekilde takdim edecek; yani plan olarak değil, bilgi siste-mi olarak takdim edecek. Öyle yaptık. Onun örneklerini verdik; “İşte şurada, şu ülkede, şu yasa şöyle düzenlenmiş” vesaire vesaire. Birincisi bu ve bunu sağladık, düşünebiliyor musunuz; öyle yazıyor şimdi Ka-dastro Kanununda. Ama boşlukta: Nasıl olacak bu? Bu mekansal bilgi sistemi dediğimiz şey nedir; yenilir mi, içilir mi, koklanır mı, esasları ne olacak? Bunlar ortada yok. Sizin söylediğiniz boşa gidiyor.

Ondan sonra, bir madde var ki, çok yaralayıcı bir madde: Sayısal-laştırma. “Sayısallaştırma yapılacaktır” demiş. Ne olacak; sayılaştır-madan önce bir arazi araştırması yapılacak, noksanlıklar varsa gide-rilecek, ondan sonra sayısallaştırma yapılacak. Ne yapacaksınız bu sayısallaştırmayı? Aynen TAKBİS gibi. TAKBİS’in tapu tarafı tamam. Soru değil, sayı. Yazıyorsunuz, bilgisayar ortamına aktarıyorsunuz. Bu da kullanılıyor. Peki, kadastro dediğimiz şey ne olacak, nasıl olacak?

EROL KÖKTÜRK - Halen çözülememiş bir şey bu.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Nasıl olacak bu? Bunu ben söyleyecek değilim; bunu yapanlar yapmışlar. Amerika’yı yeniden keşfetmemize gerek yok. 1980 yılında başlamış bu mekansal bilgi sistemi olgusu ve nasıl yapılacağı bütün ayrıntılarıyla yazılmış. Biz dedik ki, “Bu sayısal-laştırma çok saçma bir şey; çünkü eğer siz bunu mekansal bilgi sis-temi için düşünüyorsanız, böyle olmaz, mekansal bilgi sistemi böyle olmaz. Neden; çünkü o sisteme girecek bilgilerin özelliklerinin, stan-dartlarının belli olması lazım. Her bilgiyi alamazsınız.”

Yine dönüyorum geriye. TAKBİS’de, Tapu Kadastro Genel Müdürlü-ğünden bir arkadaşa şu soruyu sordum; dedim ki, “Sizin grafik kadast-ro bilgileriniz de var; onları ne yapıyorsunuz?” “Onları da kullanıyoruz

136

Page 139: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

gerektiğinde” dedi. Olmadı; bu bilgi sisteminde olmaz. Bu bir cina-yettir. Bu, zaman kaybıdır. Bu, emek israfıdır. Bu, insanın mesleğine…

EROL KÖKTÜRK - İhanettir. Söylemiyorsunuz, ben söyleyeyim.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Evet, ihanettir. Biz bunun çok mücade-lesini yaptık. Onun için dedim ki, “Böyle sayısallaştırma olmaz.” Sa-yısallaştırma dediğiniz ne; oturursun, hemen bir program yaparsın, var zaten bu tür paket programlar, noktaların üzerinde gezdirirsin, orada koordinatları yazar. Bu bir şey değil ki. Onun için, adam demiş ki… İşte, vaktimiz olsaydı, bu sunuda ben size onları anlatacaktım. Adam demiş ki, “Arkadaş, harita kadastro bilgileri, eğer bilgi sistemi olarak oluşturulacaksa belli standartlarda olmalı. Ama en önemlisi, ülke genelinde bir koordinat sistemine bağlanmalı.” Bu şart, olmazsa olmaz. İki, yeterli doğrulukta olmalı. Sen, grafik kadastrodaki değer-leri yeterli doğrulukta görebilir misin?! Yere bile uygulayamazsın sen onu; yerden uygulayamazsın, mümkün değil. İşte, şu olmalı, bu olma-lı vesaire bir dizi şartlar. Bunları yazdık. Sonra söyleyeceğim sonuçta ne olduğunu. Ondan sonra dedik ki, “Bu madde şu şekilde değiştiril-melidir: Bir, sayısallaştırılacak bilgiler, kadastro bilgileri üç kategoride ele alınmalıdır. Birincisi, mevcut koordinat sistemine göre, ülke ağına dayalı koordinat sistemine göre yeterli güvenirlikte oluşturulmuş bil-gileri olduğu gibi alırsın. İkincisi, bu karakterde değil, ama 1974 tarih-li Yönetmeliğe göre yapılmışsa -gerçekten sağlıklı işler yapılmıştır o Yönetmeliğe göre- bunu ülke ağına bağlarsın. Ondan sonra sayısal-laştırmaya başlarsın. Ama bu özelliğe de sahip değilse, yenilemesi ya-pılmadan sayısallaştırmanın hiçbir anlamı yoktur. Bu, boşa bir iştir ve gülünç bir iştir.” Hâlâ da bunu söylüyorum. Bu görüşlerimizi o zaman daha derli toplu biçimde ifade ettik.

Mecliste alt komisyon kurulmuştu. Alt komisyona Oda adına Erol’u gönderdik. Dedik ki, “Senin ağzın laf yapar, görünümün de fena değil, elbiselerin de güzel; kravatını falan tak, git o gün Meclise, alt komis-yona bir sunu yap ve bu görüşlerimizi aktar oradakilere.” Gitti, çok da başarılı oldu ve alt komisyonda bütün bu söylediklerimiz kabul edildi.

137

Page 140: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Tabii, alt komisyondan üst komisyona geliyor, orada yine eski şekliyle aynen geçiyor, bizim emeklerimiz boşa gidiyor.

Peki, bu tür olaylardan, hüsranlardan dolayı moral bozukluğuna mı uğrayacağız? Ne münasebet; devam diyeceğiz, devam edeceğiz. Durum bu.

Şimdi gelelim Mesleki Sorunların Tartışılması ve Geleceğe Yöne-lik Politikaların Belirlenmesi Raporuna. Gerçekten çok iyi bir çalışma yaptık orada. Bir de ne yaptık; eylem planı yaptık. Nefis bir şey. Hani “Bundan sonra ne olacak?” diyorsunuz ya; o eylem planını ben arka-daşlara verdim, Odada var, Şubenin son raporu olarak, oraya bakın. Olacak olan budur, onun olması lazım; ama olmuyor. Neden; çünkü bazı düşünceler bazı arkadaşlara bol geliyor. Anlatabiliyor muyum? Bol geliyor. Onun için de olmuyor. Cevap verebildim mi acaba?

AHMET AÇLAR - Evet hocam, cevap verdiniz. Çok şık bir cevap oldu hocam.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Bu, çok acı bir şey; ama öyle.

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Değerli arkadaşlar; 2 saati aşkın bir süre oldu, Ahmet Aksoy hocamız da yoruldu sanırım, başka sorularınız yoksa bitirmek istiyorum izninizle.

AHMET AÇLAR - Çok kısa bir şey söyleyeyim müsaade ederseniz.

Ömer Demirağ, Sayın Ahmet Aksoy’un, Yıldız Teknik Üniversitesi-nin Almanya’da, Bonn Üniversitesinde, diğer üniversitelerde benim-senmesi, denk sayılması -o zamanlar İTÜ yoktu tabii- konusundaki çabalarından, katkılarından söz etti, bu bağlamda Özbenli’yle çok büyük bir savaş vermişler. 1971 yılı baharında da, nisan-haziran arası bana süre verdiler, kabak benim başıma patladı. Ben, 1970 Ağusto-sunda gitmiştim. İkinci jenerasyon doktoraya gidenlerden biriydim. Biz çok formasyonlu olduğumuz için, “Sen Gassler’in yanına gidecek-sin” dediler. Zaten altyapısı Aksoy hocayla falan hazırlanmıştı. Bili-yorsunuz o şeyleri. Neyse, o ayrıntıya girmeyeyim. Orada beni tekrar

138

Page 141: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

denklik sınavına tabi tuttular. Hiç unutmam, Wolf diye bir hocamız vardı, toprağı bol olsun, ilk sınava o çağırdı; “Gel, senin imtihanını ya-palım” dedi. Biz de o zaman daha doğru dürüst Almanca bilmiyoruz, çat pat konuşuyoruz. Önüme bir şekil koydu, bir ikizkenar üçgen; açısı ile yüksekliğini vermiş, “İkizkenar üçgenin kenarlarının karesel ortala-ma hatasını bul” falan dedi. Hata yayılma kanunundan yararlanarak hemen yaptım. “Tamam, sen geç otur” dedi.

Gassler, zaten yanında doktora yapıyorum, beni şey yapacak de-ğil. Ama esas sınavı isteyen fotogrametriden hocalar. Gittik, orada da, “Bu aletler nedir, ne iş görür, anlatır mısın?” falan diye sordular. Ben de biraz fotogrametri asistanlığı yapmıştım rahmetli Burhan ho-canın yanında, o nedenle hepsini rahatça yanıtladım. Sonra Oipul’a gittik. Oipul bizi çaktırmış. Bir şeyler sordu. Hakikaten de çok değişik konular. O zaman Türkiye’de … dersleri işlenmiyordu kartografyada, klasik kartografya konuları işleniyordu. Oipul’u dört tane profesör paçavraya çevirmişler fakülte kurulunda. Benden sonra, Ali ağabeyi ben ayarladım, Kültür-Teknik’e geldi, kartografyaya Mehmet Selçuk’u ayarlamıştık. Sonra Doğan geldi, Doğan Uçar. Onları hiç denklik sı-navına falan almadan, bizim o şeyle tak tak geçirdiler. Sonra ne oldu bilmiyorum, ondan sonraki aşamayı takip edemedim.

Bir de şunu söyleyeceğim: 3402 sayılı Kadastro Yasasında büyük tadilat yapıldığında, bizim Yıldız’da sempozyum gibi bir toplantı var-dı. Cuma günüydü, Erdal bey geldi. O zaman milletvekiliydi. Rahmetli Burhan hocanın bir şartı vardı, ki o Kanuna çok ağırlıklı olarak rapor yazmıştı o zamanlar; “Bir kadastro sahasında, sınırları belirlenen bir alan içinde tanımlanmamış parsel bırakılmamalı” diye bir şartı vardı. Öncelikli olarak bunu öne sürüyordu. Diğer değişiklikler zaten rapor-larda gitmiş. Bunu Erdal’a bildirmemi söyledi. Erdal da cuma günü geldi, pazartesi günü konuşulacak tekrar Kanun. “Ne olur, bunu acele yaz, ver” falan dedi. Yazdık, verdik. İnanın ki, o madde aynen o şekilde, olduğu gibi girmiş Kanuna ve muhalefet ile iktidar işbirliği yapmış o konuda. Mecliste bu Kanun görüşülürken, muhalefet ve iktidar mil-letvekilleri önerge verdiler, o maddeyi ilave ettiler.

139

Page 142: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Yani bazı iyi şeyler de oluyor. Aksoy’un dediği gibi, Raster hocanın da bana bir sözü vardır, hep söylerim; “Siyasilerle ilişki kurun. Onlar he-men anlamazlar; anlayıncaya kadar anlatın, öğretin onlara, benimse-sinler” derdi. Hakikaten, siyasilerin kafasına bir şey sokulursa, çok iyi so-nuçlar alınabiliyor. Mesela, ben, bu dediğim Kadastro Yasasındaki şey olayını daha önceden Mustafa Ilıcalı’ya benimsetmiştim. O da komis-yondaydı; hatta Yıldız’a geldi, görüşmeler yaptık, o görüşmelerde de kafasına sokmuştuk. İşte bu olay da olunca, kolaylıkla yer aldı Kanunda.

Yani yılmayalım. Hepimizin mesleğimizin birer neferiyiz. Elbirliğiy-le çalışalım, mücadele edelim.

Teşekkür ederim.

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Teşekkürler.

Vurguladığımız gibi, anlatmaya, anlamaya, paylaşmaya, doğru olanları savunmaya, meslek kamuoyunda ya da toplumda doğru olanları dile getirmeye, daha iyiye, daha güzele doğru giden yolu ör-meye devam edeceğiz. Sevgili Ahmet hocamız yaşamı boyunca bu felsefeyle hareket etti. Bugün buraya gelip, bizlerle birikimlerini, de-neyimlerini, düşüncelerini ve geleceğe yönelik beklentilerini paylaş-tığı için kendisine çok teşekkür ediyorum.

Katıldığınız ve görüşlerinizi dile getirdiğiniz, sorularınızla katkı sunduğunuz için sizlere de çok teşekkür ediyorum.

Söyleşi dizimiz devam edecek. Bundan sonra da büyüklerimizle, değerlerimizle bir araya gelmeye devam edeceğiz. Bundan sonraki etkinliklerimizde de sizleri aramızda görmek istiyoruz.

Şimdi, bugünün anısına, Şube Yönetim Kurulumuz adına, sevgili Ahmet Aksoy hocamıza bir plaket vermek istiyorum. İnanıyorum ki, en gencimiz olarak o ışık saçmaya devam edecek.

İyi ki varsınız hocam.

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Çok teşekkür ederim.

140

Page 143: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

11 ocak 2011

prof

. dr.

hüse

yin

erka

n

Page 144: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım
Page 145: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Sevgili meslektaşlarımız; bugün dördün-cüsünü düzenlediğimiz Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Tarihi-ne Işık Tutanlar Söyleşisine hoş geldiniz.

Daha önceki toplantılarımızda da vurguladığımız gibi, geçmişi-mizi bilmeden, geçmişimizin değerlerine sahip çıkmadan, geleceğe ilerleyemeyiz. Bu anlamda, geçmiş deneyimleri, geçmiş birikimleri, o dönemin aktivistlerinden dinleyerek, genç meslektaşlarımızın, şu an mesleklerini yürütmekte olan meslektaşlarımızın bilgi sahibi olma-larını, geçmiş dönemde etkinlik gösteren üyelerimiz ile yeni kuşak-ları buluşturmayı amaçlamıştık. Bu söyleşilerimizin bant kayıtlarını da çözüp, yayınlarımızda üyelerimizle paylaşacağımızı söylemiştim. Bülten aracılığıyla bu paylaşımımız devam ediyor. Belki önümüzdeki dönemde bunu kitaplaştırma yoluna gideceğiz.

İlk etkinliğimiz Arif Delikanlı’yla başlamıştı, Gökşin Seylam’la de-vam etti (kendisi de aramızda şuan) üçüncü söyleşimiz Ahmet Aksoy hocamızlaydı. Dördüncü söyleşimizi Sayın hocamız, Prof. Hüseyin Erkan’la gerçekleştireceğiz.

Ben, söyleşiye başlamadan önce hocamızın özgeçmişini sizlerle paylaşmak istiyorum.

1935 yılında Sakarya’da doğdu. İlkokulu Sakarya’da tamamladık-tan sonra, 1952 yılında Adapazarı Sanat Enstitüsünü bitirdi. 1954 yı-lında başladığı İstanbul Teknik Okulundaki Harita Kadastro Mühen-disliği Bölümündeki eğitimini 1958 yılında tamamladı. Askerliğin ardından yüksek lisans eğitimini tamamladı.

1961 yılında Sakarya Arazi Kadastrosu Müdürlüğüne kontrol mü-hendisi olarak atandı. 1962 yılında Kastamonu Nefsi Gölköy alanında, 1963 yılında Sakarya Ovasında ve 1964 yılında Keban bölgesinde ni-rengi sıklaştırma çalışmalarını yürüttü. 1965 yılında Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arazi Kadastrosu Fotogrametri Dairesİ Planlama Şubesine atandı.

143

Page 146: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

1966-67 eğitim-öğretim yalında Türkiye ve Ortadoğu Amme İda-resi Enstitüsünde genel eğitim ve yetiştirme eğitimine katıldı. 1971 yılında Alman Hükümeti Teknik Yardım Bursuyla Almanya’ya gitti ve 1971-72 öğrenim yılında Bonn Üniversitesinde doktora çalışmalarını sürdürdü.

1973-74 öğretim yılında Konya Devlet Mühendislik-Mimarlık Aka-demisinde öğretim görevlisi olarak göreve başladı ve Mayıs 1974’te Konya Devlet Mühendislik-Mimarlık Akademisine atandı.

1976 yılında İstanbul Devlet Mühendislik-Mimarlık Akademisin-de, “Türkiye Kadastrosunda Yenileme Sorunu” adlı yeterlilik tezini ver-di. 1979 yılında, “Türkiye Kadastrosu: Kuruluş, Gelişme, Sorunlar” adlı teziyle doçent oldu. 1988 yılında Selçuk Üniversitesi Mühendislik-Mi-marlık Fakültesine profesör olarak atandı.

1991 yılı Mart ayında Selçuk Üniversitesinden ayrılarak, STFA Harita’da, Harran Ovası 2. Kısım arazi toplulaştırma projesinde önce proje yönetici yardımcısı olarak, daha sonra proje koordinatörü ola-rak mesleki çalışmalarına devam etti. Arazi toplulaştırma projesinin 1998 yılında tescil ve yer teslimi işlemlerinin tamamlanmasından son-ra Harran Üniversitesi Mühendislik Fakültesine öğretim üyesi olarak atandı. Harran Üniversitesinde Mühendislik Fakültesi Dekanı ve Rek-tör Yardımcısı olarak çalışmalarına devam etti ve 2002 yılında emekli oldu.

Evli ve iki çocuk babasıdır kendisi.

Hocamız, mesleki çalışmalarının yanı sıra, yani kadastro alanında ağırlıklı olmak üzere mesleki çalışmalarının yanı sıra, Odamızın bugü-ne dek gerçekleştirdiği çalışmalara da önemli katkılar sundu.

HKMO Genel Merkezi 11. Dönem Yönetim Kurulu Genel Sayman-lığı, 15 ve 17. Dönem Yönetim Kurulu Sekreter Üyeliği, 16. Dönem Yönetim Kurulu Üyeliği, 20. Dönem Yönetim Kurulu Genel Başkanlığı;

144

Page 147: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

TMMOB Toprak Reformu Kongresi Yürütme Kurulu Eşbaşkanlığı gö-revlerinin yanı sıra, 4. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultay Baş-kanlığı, Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı Bilim ve Danışma Kurulu Üyeliği, 2006 ve 2008 yılında düzenlenen Kadastro Kongresin-de Kongre Başkanlığı, farklı dönemlerde Odamızın ve Şubemizin çe-şitli komisyonlarında görev almak dahil birçok çalışmaya katılmıştır, halen de sürekli bilimsel teknik komisyonlarımızdan Kadastro Komis-yonu Başkanlığı görevini sürdürmektedir.

Hocamızın kısa özgeçmişini sizlerle paylaştım. Belki eksik bıraktı-ğım yerler olabilir, hocam kusurumuza bakmaz umarım. Diğer söyle-şilerimiz gibi, bu söyleşimizi de serbest formda, hocamızın sunuşuyla ve sonrasında soru-cevapla gerçekleştireceğiz.

Buyurun hocam.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Çok teşekkür ediyorum Tevfikçiğim. Aslında ben de bunların bir kısmını söylemeyi düşünmüştüm; ama sen benim düşündüğümden çok daha fazlasını söyledin. Bana zaman da kazandırmış oldun. Teşekkür ediyorum.

Evet, Oda etkinliklerine gerçekten gücüm oranında katılmaya ça-lıştım ve bundan da büyük zevk aldığımı söyleyebilirim.

Şuralarda biraz önce Tevfik’in tekrarladığı şeyleri göreceksiniz. Ben biraz daha hızlı geçeceğim; yalnız, şurada bir noktayı belirtmek istiyorum.

Ben, Sanat Enstitüsü (Erkek Sanat Enstitüsüydü o zaman) mezu-nuydum ve 1953 yılında Makine Bölümünü kazanmıştım. Fakat o zamanlar koşullarımız çok sınırlıydı, okuma imkanı yoktu ve o gün bı-raktım yahut kaydımı yaptırmadım. Daha sonra burs veya neyse, oku-ma imkanlarını araştırdım, Kadastro’yu buldum, Kadastro’dan burs al-dım ve 1954 yılında Kadastro’nun sınavını kazanarak, Harita Kadastro Bölümüne burslu olarak kaydımı yaptırdım.

145

Page 148: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Bugünlere gelmemi sağlayan ve bunun yanında da hakikaten her toplum için, her ülke için gerekli olduğuna inandığım Kadastro’ya bu-günü borçluyum ben. Bir defa, bu açıdan çok borçlu kabul ediyorum kendimi ve ayrıca mesleğimi de çok sevdiğimi düşünüyorum, çok se-viyorum gerçekten.

Sevenin sevdiği şeye zarar vermeyeceğini de biliyorum; bunu za-man zaman öğrencilerime de tekrarla söylemeye gayret ederim.

Bu slaytta, 1965 yılındaki HKMO Yönetim Kurulu üyeliğim esnasın-da alınan birtakım kararların örneklerini size vermek istemiştim; ama sanıyorum bunlara şimdi gerek kalmadı. Biraz daha hızlı geçelim.

1965 ve devam eden yıllarda Odanın karşılaştığı en ciddi ve Oda-yı meşgul eden sorun, harita subaylarının mühendislik istekleriydi. Hakikaten, bu sorunla yıllarca Odanın baş sorunu olarak karşılaştık. Şimdi zaman zaman düşünüyorum, acaba bu kadar büyük enerji sarf etmemize değer miydi bu sorun? Gerçi, başardık diye düşünüyorum; ama çok fazla zamanımızı aldı, çok fazla enerjimizi tüketti diye düşü-nüyorum.

Tam hatırlayamıyorum, 1970 veya 71 veya 69 yılındaydı -Meh-met Turcan onu daha iyi hatırlar- öğrenci desteğiyle yaptığımız bir yürüyüş vardı. Tabii, o yürüyüşün öncesinde bir sunuş gerekiyordu. Sanıyorum, İmar İskan Bakanlığının toplantı salonundaydı; mühen-dislik-mimarlık nedir, Kanununda öngörülen nedir, mühendislik eği-timi nedir, hak ve yetkileri nedir vesaireyi içeren, yani savunmamızı aşağı yukarı ortaya koymaya çalıştığım 1 saati bulan bir konuşmam olmuştu. Tabii, 1 saat sonunda da o yürüyüşe nasıl katıldığımı hatır-layamıyorum, çok yorulmuştum. Yalnız, o zamanlardan çok iyi hatırlı-yorum, İhsan Kaymakçı sonra beni özellikle tebrik etti, konuyu ortaya koyma açısından çok başarılı bulduğunu söylemişti. Öyle bir hazırlığı-mız oldu. 4-5 ay bir insanın bu sorun için böylesine yoğun çalışması, bence çok büyük bir enerji israfıydı.

146

Page 149: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Gökşin Seylam bunun üzerinde daha önce durdu, ama ben tekrar durmak istiyorum. Şu açıdan: o günün koşullarında hakikaten kamu-oyunda çok iyi bilinen isimlerle bir Gecekondu Sempozyumu ger-çekleştirdik ve bu Sempozyum kamuoyunda oldukça geniş bir yankı buldu.

1970’li yıllardan sonra Odayı eksenine oturtmaya gayret ediyoruz. Ben de o çalışmalarda bulundum tabii. Ama bana göre, bu 1970’li yıllarda başladığımız mesleğin sorunlarını ülke sorunlarından ayrı tutmama yaklaşımı, mühendis ve mimarların ülke sorunlarına birlikte çözümler arama yaklaşımı, o günlerde başlayan çalışmalardır ve biz, 1971 yılında, öyle sanıyorum ki, gerçekten Odayı eksenine oturttuk. O günden bugüne de Oda Genel Merkezi çalışmaları o eksende sürüyor, birçok şubemiz de bence bu eksende devam ettiriyor çalışmalarını.

Evet, o günlerde yaptığımız çalışmalar Oda tarihimiz açısından gerçekten çok önemli. Tabii, biraz Ankara’da bulunmanın da verdiği imkanlarla bu çalışmalara daha yoğun, daha etkili katılma, katkıda bulunma imkanım oluyordu. Mesela, Tapu Kadastro Özel İhtisas Ko-misyonu kurulurdu o zamanlar; beş yıllık kalkınma planlarına rapor hazırlamak üzere, sektörün sorunlarını ortaya koymak üzere.

O yıllarda bir önemli yaklaşımımız, Kadastro’yu, “kadastro, kadast-ro için yapılır” anlayışından kurtarmaktı. Sanıyorum büyük ölçüde ba-şarılı olduk. Ama ilk defa kadastronun fonksiyonunu, ekonomik işlevi-ni, toplumsal işlevini o günlerde belki konuşmaya başladık.

Yine o günlerde, belki daha önceleri başlayan 766 sayılı Tapula-ma Kanununun bir 33. Maddesi vardı ve bu 33. Madde aslında kamu toprağı diyeceğimiz yahut sahipsiz topraklar diyeceğimiz toprakların sınırsızca zilyet olan veya o günün koşullarında etkili-yetkili olan kişi-lerin eline geçme imkanı sağlanıyordu. Bu Kanunun en azından bir-takım düzenlemelerle sınırlandırılması Odanın yürüttüğü çalışmalar sonucunda olmuştur. Ki bugün de hâlâ öyledir; 40 dekara kadar sulu

147

Page 150: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

arazide, 100 dekara kadar da kuru arazide olmak üzere bir sınırlama getirilmiştir. Başta hiçbir sınır yoktu bu konuda. Öyle sanıyorum ki, bunların bütün çalışmalarını veya bu düzeltmeleri Oda sağlamış oldu.

1974 yılına geldiğimizde, ben, Oda Başkanı olarak, mesleğimizde özellikle iki konuya özen göstermeye çalıştım. Birisi şu: Yetişebildiği-miz, gücümüz yettiği oranda kamuoyunda, basında, özellikle gaze-telerde mesleğimizi tanıtıcı yazılar yazmaya gayret ettim. Ulus gaze-tesinden dönüşen Barış gazetesi vardı, birkaç makalem orada çıktı. Özhan Aysev’in kardeşinin yönettiği, yürüttüğü gazete. Orada sanıyo-rum üç ya da dört makalem yayınlanmıştı; planlı dönemde kadastro, kadastronun işlevi vesaireyle ilgili birtakım görüşlerimizi aktardığımız makalelerimiz.

Yine fırsat buldukça, kamuoyunda Odayı, mesleği tanıtıcı nitelikte basın bültenleri hazırlayıp, onları kamuoyuna sunmaya, gazetelere sunmaya çalışıyorduk. Birçoğunda da küçük küçük de olsa bunla-rın yer aldığını söyleyebilirim. Hatta haşhaş ekimi konusunda sun-duğumuz görüşlere çok ilgi duymuş basın. Düşünün, Enver Öymen Libya’da çalışıyordu, ta oradan bir telefon aldım kendisinden; radyo-da Odanın adını duyduğunu, Odanın bununla ilgili görüş açıkladığını duyduğunu, çok sevindiğini falan söylemişti. Bunu sürekli Erdal Ak-dağ da gündeme getirir, hep onu hatırlarım.

1974 yılındaydı yine, rastlantı olarak, 2997 sayılı Kanunda birçok kadrolar için belli özellikler ve belli süreler öngörülürdü. Yani mesela, “Daire başkanı 10 yıl, 5 yıl şurada çalışacak, şu eğitimde olacak, şu ni-telikte olacak” gibi nitelikler öngörülürdü. Fakat Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü bu konuda sürekli, “Temdit Yasası” adı verilen, “Uzatma Yasası” adı verilen bir yetkiyle, 2997 sayılı Kanunda görülen o nitelik-leri aşmaya çalışırdı. 1974 yılında yine böyle bir teklif geldiği zaman, Büyük Millet Meclisi üyelerine, aşağı yukarı bütün hepsine Oda ola-rak, tabii ki Oda Başkanı olarak benim adımla bir itiraz dilekçesi gön-

148

Page 151: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

derdik. Sanıyorum 3 sayfa falandı. Bütün milletvekillerine bu yazıyı gönderdik. Bunun üzerine, Genel Müdür, kendisine hakaret içeriyor, yazıda hakaret amacı var diye bize karşı dava açmıştı ve 6 ay ile 3 yıl arasında hapisle cezalandırılmamı istemişti.

1962 yılında Kastamonu Nefsi Gölköy’de nirengi çalışmalarında ekip şefi olarak yer aldım. Şöyle 58 paftalık bir sıklaştırma işiydi.

Buradaki resimde hemen hemen bizim dönemin arkadaşlarının hepsi yer alıyor. Nerede toplandık, ne zaman oldu bu iş, bilmiyorum. Bizim dönemden olmayanlar da var. Mehmet Turcan her yerde var maalesef.

MEHMET TURCAN - Yıl 1974, benim Oda Yönetiminde olduğu sıra-larda çekilmiş bir fotoğraf bu.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Öyle mi? Evet, doğru söylüyorsun.

Bu fotoğraf da yine 70’li yıllara ait bir fotoğraf, Harita Genel Ko-mutanını ziyaret etmişiz, o ziyaretimiz esnasında çektirdiğimiz bir fo-toğraf bu. Sanıyorum orada da bizim dönemden pek çok arkadaş bir aradayız.

NAİL GÜLER - Fotoğraftaki diziliş de askeri nizama uygun olmuş. (Gülüşmeler)

AHMET YAŞAYAN - Askeri nizam var zaten orada.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Bu da -sevgili Tevfik söylemedi- 1972 yılının başında Almanya’ya dil eğitimi için gitmiştim, oradan bir hatıra fotoğrafı. Sanıyorum hepsi de farklı ülkelerden Almanya’ya dil öğren-meye gelen yabancılarla birlikte bir görüntümüz.

Konya’ya 1974 yılında gittim. 76’da, İstanbul Devlet Mühendislik-Mimarlık Akademisinde yeterlilik tezimi verdim. Yani aşağı yukarı tüm çalışmalarım kadastro konusunda oldu.

Almanya’ya 1979-80 yıllarında bu defa arazi toplulaştırmasıyla il-

149

Page 152: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

gili bir eğitim için gittim. 6 aylık bir eğitim semineriydi. Bölge müdür-lüklerinden çağrılan çeşitli uzmanlarla, mühendislerle yapılan 6 aylık seminer gibi bir çalışmaydı, oraya da katılmıştım. İşte oradaki üyeler-den bazılarıyla arazide şarap denemesi yapıyoruz burada.

Bu resimdekiler, o dönemde tanıştığım, çok da saygı duyduğum, onların da bana çok ilgi gösterdiği bir Alman aile. Hanımı doktor, ken-disi harita kadastro mühendisi. Birkaç defa beni kendi evlerine davet ettiler, birkaç defa onlarda kaldım.

Bu resim de 2000’lere yakın bir zamanda beraber katıldığımız bir toplantıdan.

Bu resim de 2010 yılından. Birleşmiş Milletlerin Avrupa Ekonomik Komisyonu diye bir komisyonu var. Bu Komisyonun yaptığı çalışmalar arasında arazi yönetimi konusunda çalıştaylar düzenlemek de var. Ara-zi yönetimi konusunda çalıştaylar düzenliyorlar. Ben bunlardan birkaç tanesine katıldım. Bu yıl da Antalya’da yapılan çalıştaya katıldım.

1991 yılında Selçuk Üniversitesinden ayrılarak, 42703 hektar olan alanın arazi toplulaştırma çalışmalarını yürüttüm. Bu çalışmada Gökşin’le beraberdik. Tarım Reformu Genel Müdürlüğü o zaman gü-zel bir ihale yöntemi hazırlamıştı; diyordu ki, “Bu işi nasıl yürüteceksi-niz?” Hakikaten 40 bin hektarlık iki ayrı alan vardı, iki ayrı proje. Ona ilişkin galiba bir hafta-on gün kadar hazırlık yaptık burada, sonra da Tarım Reformu Genel Müdürlüğüne raporu sunmuştuk. O çalışmalar sonunda da ikinci kısım arazi toplulaştırma projesi STFA firmasına ve-rildi. Tarım Reformu Genel Müdürlüğü de daha sunuş sırasında, ben-den, “Bu ihaleyi kazanırsanız gelip bizzat çalışacak mısın?” falan gibi bir söz almak istedi. Ben de hakikaten çalışmayı yürüttüm.

Zamanımızı olabildiğince iyi kullanabilmek için, eğer Odada bu-gün tam yetkili olsam mesleğimle ilgili ve Odayla ilgili neler yapmayı düşünürdüm; burada bunları şöyle size sunmak istedim, düşüncele-rimi aktarmak istedim.

150

Page 153: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Bu mesleğe gönül vermiş, uygulamada ya da üniversitelerde bu-lunmuş 15-20 kadar, Uzmanlar Kurulu ya da Danışmanlar Kurulu gibi bir kurul oluşturarak, harita kadastro mesleğinin bugününü, gelece-ğini tartışmalarını ve öneriler geliştirmelerini isterdim. Bu kurulun yılda en az iki-üç defa toplanıp tartışmasını, Oda yönetimlerinin de gelip bu tartışmaları izlemesini isterdim.

Odanın ve mesleğin geleceğinde görev alacak meslektaşları be-lirlemeye çalışır ve yetişmeleri için de bir İngilizce eğitimi almalarını, yani İngilizcelerini çok iyi geliştirmelerini isterdim.

Onların, mesleğin uzmanlık dallarına yönlenmelerine ve bu alan-larda gelişmelerine özel bir çaba gösterirdim. Yani bu arkadaşları-mızın, gençlerimizin böylesine bir motivasyon içerisinde, böyle bir hazırlık içerisinde olmalarını sağlamak, Odaya düşen görevlerdendir diye düşünüyorum. Oda böyle bir çalışmayı başlatabilir mi acaba diye düşünüyorum.

Bir de, önemsediğim şeylerden bir tanesi de, eğitim sorunumuza biraz bugünkünden farklı bakmaya ihtiyacımız var diye düşünüyo-rum. Uygulayıcı kamu kurumları, özel sektör ve üniversite yönetim-leriyle, ilgilileriyle yılda birkaç kez ve belirli gündemlerle, Odanın ve mesleğin geleceği, yaşanan sorunlar, gelişmeler ve gereken önlemler konusunda görüşmeler yapardım.

Tabii, demin dedim ya, tam yetkili olabilseydim bunları yapardım. Bundan sonra da yetki almayı düşünmüyorum kesinlikle. Kimse bun-dan dolayı bir art niyet düşünmesin lütfen.

Önerileri, önlemleri izler ve gelişmeleri birlikte değerlendirmeye özen gösterirdim.

Mesleğin geleceği, kanımca, sürekli gündemde tutulması gere-ken bir sorun. Bu alanda saptadığım bazı yaklaşımlar var. Özellikle eğitim konusunda birtakım şeyleri yapmaya; birtakım görüşmeler, hazırlıklar, çalışmalar yapmaya ihtiyaç var diye düşünüyorum.

151

Page 154: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Özgür Karataş’ın zaman zaman yazılarını okuyorum. İstanbul Şu-besinin bülteninde okuyorum. Bu, Özgür’ün güzel bir yazısı. Hem ho-şuma giden şeyler söylüyor, değerlendirilebilir şeyler ve aşağı yukarı belki benim de önereceğim şeyleri önermiş.

“Bir mühendisin aşağı yukarı neleri yapabilmesini sağlamak la-zım?” diye yaklaşıyoruz, yaklaşmaya çalışmış bu arkadaş da.

“Bireysel gelişime açıklık ve sürekli öğrenme becerisi kazandırma-lı” diyor.

“Bilişim altyapısına sahip olma ve bütünleştirme becerisi kazan-malı.

Sosyokültürel bilince sahip olmalı ve meslekler arası iletişim be-cerisi olmalı.

Üretken, örgütlü, sorumlu olmalı ve ekip, sistem, proje yaratıp yö-netebilme becerisi kazanabilmeli.

Hizmette standart üstü kalite yaratmak ve sunum, satış ve bütçe-leme becerisi kazanmalı” diye düşünüyor.

Sanıyorum, biz bütün meslektaşlar ve oda yönetimlerimiz de böy-lesine bir şeye ulaşmak için uğraş vermeliyiz. Yıllar önce, yaratıcılık ko-nusunu eğitim içerisinde bir yere oturtalım gibi düşünüyordum, bazı yerlerde de söylemiştim bunu.

Bu da bir tanımlama. İstanbul Teknik Üniversitesinin Geomatik Mühendisliği Bölümü bir tanımlama yapıyor. O da hoşuma gitti doğ-rusu, sizinle paylaşmak istedim.

“Kültür düzeyi yüksek, insan-doğa sevgisini taşıyan, küresel stra-tejileri algılayıp değerlendirebilen, çağdaş mesleki etkinlikleri bilen; meslek problemlerini bilen, projelendirebilen, maliyet analizi yapa-bilen, teknolojinin topluma etkilerini ve mesleğin felsefelerini özüm-semiş olan, insan ve bilgi yönetimi konularını öğrenmiş, hukuk bilgisi sahibi, yabancı dil bilen mühendis olmalıdır” diyor.

152

Page 155: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Gayet güzel bir hedef belirlemiş, formasyon çizmiş; sizinle paylaş-mak istedim.

Yıllardır belki özellikle Arif de bunu söyler, birçok zamanlar biz de söyledik; ben de kendi üniversite hayatım sırasında, daha sonraları da sürekli şunlar üzerinde durmaya çalıştım: Bir mühendis arkadaş, bir rapor oluşturabilme, kendisiyle ilgili, hazırlığıyla, çalışmasıyla ilgili bir rapor oluşturabilme, tanıtım yapma ve sunum da yapabilme gücünü kazanmalı. Tabii, bu gereksinimi eğitim döneminde öğrenciye verme-ye çalışmak gerekiyor diye düşünüyorum.

Mesleğin gelecekteki ilgi ya da çalışma alanları konusunda da, bel-ki sizin sorularınıza da bir ölçüde uyarıcı olması bakımından, önemli bulduğum birkaç nokta belirledim.

Arazi yönetimi konusunda kendimizi geliştirmeliyiz. Ki bunun içe-risinde kadastro, arazi toplulaştırması, arsa düzenleme, taşınmaz mal değerleme, çevre koruma gibi konular var, çok geniş bir kapsamda düşünüyorum arazi yönetimini. Bu konu bizim mesleğimizin en geniş uygulama alanlarından biri olacak; kendimizi de ona göre yetiştirme-liyiz diye düşünüyorum.

Tabii, coğrafi bilgi sistemleri konusunda bilgi sahibi olmalıyız. Pek çok kurumsal bilginin bu sistemler sayesinde çok daha kullanılır hale getirilmesi mümkün, bizim ürünlerimizin çok daha kullanılır hale ge-tirilmesi mümkün diye düşünüyorum.

Yine gelecekte hizmet alanımız, mesleğimizin hizmet alanı olarak da ulaşım sektörü mutlaka devam edecektir. Sektörde sürekli bizim mesleğe, konum bilgisine ihtiyaç vardır; dolayısıyla bizim meslek mensuplarımıza ihtiyaç olacaktır diye düşünüyorum. Aynı biçimde, mühendislik ölçmeleri de yine gelecekte bizim mesleğimizde geniş çalışma alanı bulunacak alanlardan diye düşünüyorum.

İlgi ve dikkatleriniz için teşekkürlerimi sunuyorum.

153

Page 156: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Teşekkür ediyoruz hocam.

Bu etkinliğimizin biçimi serbest ortamda soru-cevap şeklinde dü-şünüldü. Yani sizlerin katkıları, hocamın yanıtları ve değerlendirmele-riyle devam edeceğiz.

ECE AYGÜN - Hocam; harita subaylarının mühendis olmasının so-nucu ne oldu?

MEHMET TURCAN - Mühendis oldular.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Evet, mühendis oldular maalesef. Çok zamanımızı aldılar, çok enerjimizi aldılar, çok da uğraştık. Tabii, savu-nacağımız kadar savunduğumuzu düşünüyorum.

MEHMET TURCAN - Buna biraz açıklık getirirseniz daha iyi olur.

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Benim de yine bu soru ekseninde sora-cağım bir başka şey var: Nicel olarak, sayısal olarak o dönem harita subaylarının sayısı neydi, toplam mühendis sayısı neydi?

Prof. HÜSEYİN ERKAN - Çok kesin bilgim yok, ama 100’ün altın-daydı.

AHMET YAŞAYAN - 80 civarındaydı.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Evet, tamam. Ama çok büyük bir savaş verdik, çok büyük zamanımızı aldı, çok üzdü bizi. 4-5 yılımızı aldı, değil mi?

AHMET YAŞAYAN - Mühendis sayısı da 400-500’dü galiba.

MEHMET TURCAN - Tabii, esas olarak işi oradan değerlendirmemiz lazım. O döneme göre değerlendirirsek, o gün en genciniz, en genç mühendis benim. Benim numaram 554 galiba. Onlar o hamleyi yap-tıkları sırada bizim sayımız 500’ün altındaydı.

Her sene 30 kişi ya kaydoluyordu, ya olmuyordu. 400 civarında bir mühendis sayımız vardı. Esas önemli olan, devlet sektörüne girmek

154

Page 157: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

istemiyorlardı, özel sektörde o unvanı alıp müteahhit olmak istiyor-lardı. Bu da özel sektörde çalışmak isteyen, bireysel çalışmak isteyen bizim mezunlarımızı belli bir oranda geriye atıyordu; çünkü onların asker kimliklerinden dolayı devletten iş alma şansları da daha yük-sekti. Esas mücadele veriliş nedeni buydu, yani sayısal değerden daha önemliydi o. Burayı bir vurgulayalım.

S. GÖKŞİN SEYLAM - Ben biraz anlatayım orayı. Daha önce anlat-mıştım aslında, ama bir daha anlatayım.

Sene 1970. 1970’te bir olay oluyor. 61 ihtilalından sonra subayla-rın büyük çoğunluğu emekli ediliyor. Bu subaylar iş almak istiyorlar. İller Bankasına gittiğinde, mühendis olma şartı getiriyor İller Bankası. Onun üzerine bir mücadele başlıyor; ama mücadele Türkiye Büyük Millet Meclisi, Milli Eğitim Bakanlığı, üniversiteler düzeyinde yürütü-lüyor. Üniversitelerde iki tane rapor var; kaybetmemizin nedeni esas odur. Yıldız Teknik Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi iki tane rapor veriyor. Bir tanesi, “Evet, olabilir” şeklinde; öbürü ise “Hayır, ola-maz” şeklinde. Bu raporlar üzerine Danıştay’a dava açılıyor. Danıştay da evvela lehte, sonra aleyhte karar veriyor. Kanunlar ve Kararlar Bir-leştirme Dairesi de bizim aleyhimize kararı bozuyor. Dayanak, o iki rapordur. O iki raporun biri Yıldız Teknik Üniversitesine aittir, öbürü İstanbul Teknik Üniversitesine aittir.

MEHMET TURCAN - Orayı biraz daha aç. İstanbul Teknik Üniver-sitesinin o dönemde kuruluş şekli şöyle: Harita kadastro mühendisi yok yönetimde. O bölüm, inşaat mühendislerinin topografya hocala-rından oluşan bir grubu. Mehmet Gündoğdu Özgen, Mustafa Aytaç, Sait Yaşar falan. Özellik orada, o sırada haritacı yok orada. Dolayısıyla, onlar ilişkilerini sıcak tutup, onlardan olumlu rapor almışlardı. Rapo-run özelliğini orada arayalım.

S. GÖKŞİN SEYLAM - Hayır, KTÜ daha sonra, 1974’te.

AHMET YAŞAYAN - Unutuyoruz, Yıldız’ın raporu şöyle: Yıldız’ın ra-

155

Page 158: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

poru, “2. sınıftan başlayabilirler” der. Nitekim, Hakkı Topograf o şekil-de geldi; mücadele yapılırken, 3. sınıfta geldi, eğitimini tamamladı. Bu Bursa’daki Ahmet Topoğraf’ın babası. Hatta ona çok kızdılar subaylar, “Sen niye kafana göre hareket ediyorsun, böyle yapıyorsun?” diye. KTÜ’de de tekrar ne vesileyle geldiğini hatırlamıyorum, ama biz de gece gündüz oturup güzel bir rapor yazdık. Karşılaştırmalı, belge üze-rinden, Harp Okulunda yüksek matematik okunduğuna ilişkin bilgiler vardı. Halbuki, bizim mühendislik okullarında okutulan yüksek mate-matikle karşılaştırdığımızda, pek denk düşmüyordu.

S. GÖKŞİN SEYLAM - Burada bir şey daha ilave edeyim. Aslında da-vayı kazandıktan sonra, Oda, uzun süre kaydetmedi subayları. Ama ondan sonra tazminat davaları açılmaya başlandı. O tazminat davala-rını ödeyecek gücü yoktu Odanın. O nedenle karar alındı, oturup bir toplantıda karar alındı, “Kaydolsun” denildi ve o defter öyle kapatıldı.

AHMET YAŞAYAN - Ben o sıkıntılı günlerde Harita Genel Müdür-lüğünde askerlik görevimi yaptım. İhtilal oldu, mühendislik şeylerine başladılar bunlar. O sıra, çekmelerinde sürekli pergel (minkale) var-dı. Biliyorsunuz, mühendisler rulet atarlar. Çekmelerinde o duruyor-du; yani yasa çıktığı anda onu takacaklardı. O nedenle, o dönemde askerlik yapan bizlere epey sıkıntı verdiler. Örneğin, ben, Astronomi Şubesinde çalıştım. Önce Fotogrametride çalıştım bir süre. Sonra, “Bana bağımsız alet verin, öyle çalışayım. Çünkü ben, sivil sektörde fotogrametri operatörlüğü yaptım” dedim. Vermediler. Onun üzerine rapor aldım, Astronomi Şubesine verdiler. 14 ay veya 12 ay 15 nokta-nın enlem-boylam hesabını yaptım. Bana bilgi vermediler, ama bunu çözdüm. Sonradan, “Sen bunu nereden öğrendin?” dediler. Bana o görevi verirken, “Senden önce de biri geldi, bir şey yapamadı; terhis oluncaya kadar sen de uğraş” dediler. Ama ben, hiç kimseden bilgi al-madan, orta enlemdeki 15 noktanın enlem-boylam hesabını yaptım. Bir enlem hesabı bir hafta, boylam hesabı 15 gün sürüyordu. Bunu anlatmaktaki maksadım, “Ben şunu yaptım” demek değil de, bu mü-

156

Page 159: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

cadeleyi anlatmak için. Astronomi Şubesinde tek başıma oturdum, kimse herhangi bir bilgi vermedi. Ben, astronominin bazı temel ilke-lerini görmüştüm; ama merak ettim, öğrendim. Sonra dediler ki, “Sen bunları nereden öğrendin?” Yani rekabet o günlerde hakikaten çok pik noktadaydı.

MEHMET TURCAN - Hüseyin bir yeri eksik izah etti. Tevfik Bey izah ederken, sanki 1974’te Oda Başkanı değilmiş gibi bir anlam çıktı. Hal-buki, 1974 yılında Hüseyin beyle beraber Odada çalıştık, Oda Başka-nıydı Hüseyin bey. O yıl İstanbul’da şube açma teşebbüsümüz oldu. “Bir şube açsak İstanbul’da, nasıl olur?” diye düşündük.

Sizi çok ilgilendirdiği için bu konuyu açmak istedim. Ben de Oda Yönetim Kurulundayım Ankara’da. İstanbul’dayım, serbest çalışıyo-rum, her şeyim İstanbul’da; ama ayda bir akşamdan gelip, pazar günü sabahtan Yönetimle toplantı yapıyoruz, akşam tekrar geri dönüyo-rum. Oda Yönetimi, “Şube kursak nasıl olur?” düşüncesini getirdi ve sonuçta şuna varıldı: “Sen git, Oda Yönetim Kurulu oluşmuş gibi, o şekilde bir girişimde bulun, bakalım ne olacak?” Yani Harita Kadastro Mühendisleri Odasının her ne kadar yasal kuruluşu 75’se de, 74 yılın-da gayri resmi olarak fiilen kurmuş pozisyondaydık. Ben, Yönetim Ku-rulu üyesi, Şube Başkanı pozisyonunda çalıştım burada. Tabii, böyle bir teşkilat kurmaya yönelmedik o sene. Hiçbir şey yok; zaten Merke-zin geliri kendisine yetmiyor, şubeye hiçbir şey verecek hali yok.

Bunu da belirteyim dedim.

MAHMUT ALDIĞ - Hocam; bir şey ekleyebilir miyim?

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Tabii, buyur.

MAHMUT ALDIĞ - Harita Genel Komutanlığından emekli olan bazı kişilerin LİHKAB sınavıyla lisanslı harita bürosu açtıkları da söyleniyor. Parselasyon vesaire konularında çok az bilgili adamlar bunlar, öyle tahmin ediyorum.

157

Page 160: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - LİHKAB açıyor. Ama LİHKAB’ın belli şartları var; o sınavı vesaireyi aşması şartıyla olabilir belki.

MAHMUT ALDIĞ - Şu anda bunların açtığı bir LİHKAB var mı?

AHMET YAŞAYAN - Açıldı, açıldı. Servet, Aksaray’da büro açtı.

ENGİN BİNGÖL - Ali Korkmaz, Zeki Yeşim, bunlar hep büro açtılar.

AHMET YAŞAYAN - Yalnız, onlarla bizim aramızdaki ayrım geçmişte kaldı, bunlar mühendis oldular neticede.

MEHMET TURCAN - Bakın, 70’li yılların sonuna doğru onlar Harita Genel Komutanlığının çerçevesi içinde mühendislik okulu açmışlardı. Bizim Yönetim Kurulu üyemiz olan bir arkadaşımız vardı o dönemde, binbaşı.

AHMET YAŞAYAN - Ergun.

MEHMET TURCAN - Evet, Ergun. Ergun Uğur.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - O, Yönetim Kurulu üyesi değildi; ama…

MEHMET TURCAN - Yok, yok; Ergun Uğur, Yönetim Kurulu üyesiy-di, Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. Subaydı, binbaşıydı ve bir yerlerde o bilgileri…

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Yalnız, Ergun, Münih’te eğitim görmüş biriydi.

MEHMET TURCAN - Tamam, Münih’te eğitim görmüş bir binba-şıydı, bizim Yönetim Kurulu üyemizdi ve onlar öğretim üyesi olarak Orduda görev yapıyorlardı, mühendis mezun etmeye başladılar. Ama sayıları kaçtı, neyin nesiydi, tam bilmiyorum.

AHMET YAŞAYAN - Her sene 5-6 öğrenci.

MEHMET TURCAN - Evet.

NAİL GÜLER - Ergun bey sonra KTÜ’ye geçti herhalde. Değil mi hocam?

158

Page 161: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

S. GÖKŞİN SEYLAM - Aynen.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Doğru, doğru.

AHMET YAŞAYAN - İsterseniz, bu subaylar konusunu bırakalım, başka bir konuya geçelim.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Evet, haklısınız. Çok fazla konuştuk bunu, çok fazla zamanımızı aldı, çok üzdü bizi; isterseniz daha fazla tartışmayalım.

S. GÖKŞİN SEYLAM - Evet, ama bu tartışma şimdi de devam ediyor.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Ece, bunun tam olarak neyini merak etti, bilmiyorum; ama bunlar hakikaten sıkıntılı günlerdi.

ECE AYGÜN - Onun sıkıntı olduğunu bilmiyordum hocam. Çok enerji harcamışsınız, ama ne yönde karar çıktı, onu bilmiyordum.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Maalesef, aşamadık daha. Üzüntü biraz da oradan kaynaklanıyor.

AHMET YAŞAYAN - Hüseyin, belki genç arkadaşlar çok net anla-madılar, bu 2997’yle ilgili bir soru sormak istiyorum. Bu Temdit Yasası neyin temdidiydi? O nokta galiba tam açık olmadı. Neyin temdidiydi?

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Onların ayrıntılarını görüşebiliriz; ama maalesef, pek çok şeyi hatırlayamıyorum arkadaşlar.

Tabii, ben mahkemeye gittim, çok da korktum; Uğur Alacakaftan’la, Uğur Mumcu’yla falan…

NAİL GÜLER - Genel Müdür kimdi hocam, ha bire size dava açan? Galip Esmer mi?

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Evet. Uğur Alacakaftan, Uğur Mumcu’yla falan beraber, onlar vasıtasıyla cezasız kurtardık.

2997 sayılı Kanunu, daha önceki kuruluş kanunu ve atanacaklar

159

Page 162: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

için birtakım koşullar, özellikle de üst kadrolara atanacaklar için ko-şullar öngörüyor. Onları Gökşin daha ayrıntılı anlatsın.

S. GÖKŞİN SEYLAM - 2997 sayılı Teşkilat Kanununun özelliği şuy-du: Görevleri sayıyor, artı, o görevleri yapacakların niteliklerini sayı-yor. Teknisyen, kadastro fen memuru dahil. Hangi okuldan mezun olacak, ne kadar süreyle çalışacak; yukarı kademeye çıkmak için, tek-sinin yanında, bir de varsa süre şartı arıyordu. Genel müdür olmak istiyorsunuz, değil mi; Teşkilat Kanunu şöyle diyor: “Genel müdür yar-dımcılarından biri olmak, 10 sene yahut 5 sene genel müdür yardım-cısı olmak, uygun tezkiye almak, bakan ve Cumhurbaşkanı tarafından atanmak.” Her kademe için böyleydi bu. Şöyle bir örnek vereyim: Di-yelim ki daire başkanı olacak birisi, sonuçta oradaki 5 kişiden biri ola-cak, bellidir bu. Teşkilat Kanununun bir geçici maddesi vardı orada: “Bu nitelikte eleman olmadığı takdirde bir alttan bu göreve eleman atanabilir.” Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, dava açılana kadar bu maddeyi hep kullandı: “Altta bu nitelikte adam yok, buradan ataya-yım” söylemiyle.

AHMET YAŞAYAN - Yalnız, yüksek tahsil koşulu vardı bir yerde. Esas sorun oradaydı galiba.

S. GÖKŞİN SEYLAM - Her kademe için tahsil şartı vardı. Genel mü-dür içinde yüksek tahsil şartı vardı.

S. GÖKŞİN SEYLAM - Tahsil şartı herkes için vardı, sorun o değildi. Yani daire başkanı olmak için de, örneğin fotogrametri dairesi başka-nı olmak için, “mühendis olmak” diye şart belirtiyordu. Her kademeyi tanzim etmişti. Temdit edilen oydu.

AHMET YAŞAYAN - Yani yüksek kademelerde yüksek tahsil koşulu vardı; ama Genel Müdürlük bunu sürekli olarak, her 5 yılda bir uzatı-yordu.

S. GÖKŞİN SEYLAM - Tapulama veya kadastro memuru için de

160

Page 163: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

vardı mühendis olma koşulu, hepsi için vardı. Genel Müdürlük, kendi elemanlarını getirmek için, bunu erteliyordu.

AHMET YAŞAYAN - Yani ertelememiş olsaydı, 60’lı, 70’li yıllarda, kadastro müdürleri, arazi kadastro müdürleri, tapulama müdürleri mühendis olacaktı. Bu kanunun esas şeyi bu.

S. GÖKŞİN SEYLAM - Evet. Temdidi bu.

MEHMET YILDIRIM - Onun için özel bir yetki alınıyordu herhalde.

S. GÖKŞİN SEYLAM - Yok, hayır; Kanun çıkıyor, o yetiyordu. Ka-nundaki o geçici madde her 5 yılda bir geliyor Türkiye Büyük Millet Meclisine, “Eleman olmadığı için, temdit...” diye, Türkiye Büyük Millet Meclisinden görüşülmeden geçiyordu.

YILMAZ GÜNGÖR - Halim Çorbalı’nın durumu da o nedenle mi oldu?

S. GÖKŞİN SEYLAM - Hayır, Halim Çorbalı yüksek tahsilliydi. Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezundu. Müfettiş olarak göreve başlamıştı. Önce müfettiş, sonra başmüfettiş. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğün-den başka bir yerde çalışmamış. Müfettiş, başmüfettiş, daire başkanı, Genel Müdür Yardımcısı, Genel Müdür. O kademelerden geliyor.

YILMAZ GÜNGÖR - Anladım. Hukukçular da Genel Müdür olabili-yordu o dönemde demek ki.

S. GÖKŞİN SEYLAM - Tabii, tabii. “Yüksekokul, siyasal bilgiler, hukuk ve mühendis mektepleridir” diye tarif edilmiş.

NAİL GÜLER - Tam burada ben bir şey sorayım hocam. Bir yıl dönü-müne denk gelmiş gibi oldu.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Evet.

NAİL GÜLER - Biliyorsunuz, yakın zamanda Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Teşkilat Yasası çıktı. Hafta sonu da burada konuştuk; Tapu

161

Page 164: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Kadastro Genel Müdürlüğü üst yönetimi çöktü. O zaman böyle bir şey yaşandı mı? Yani Teşkilat Yasası yeniden ele alınıp, o temdit yapıldı-ğında, Oda ile Genel Müdürlük arasında bir çatışma yaşandı mı?

S. GÖKŞİN SEYLAM - Hayır, hayır, hiçbir şey olmadı.

NAİL GÜLER - Onlar yerlerini korudular yani.

S. GÖKŞİN SEYLAM - Tabii.

AHMET YAŞAYAN - O zaman asgari bürokratik gelenekler vardı, şimdiki gibi gelenekler altüst olmamıştı.

NAİL GÜLER - Bugün, Teşkilat Yasasını değiştirdiler, üst yönetim ol-duğu gibi çöktü. Bilmiyorum, siz neler düşünüyorsunuz hocam?

MEHMET TURCAN - Ben cevaplandırabilir miyim hocam?

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Buyur Turcancığım.

MEHMET TURCAN - Bakın, bu daha önemli. Galip bey eğitimsiz sa-yılırdı Genel Müdür için, yüksek eğitimi yoktu. Ama Galip Bey, siyasal yönden çok güçlü bir adamdı ve yıllarca hangi partiden olursa olsun, onların hepsini teşkilata zarar vermeyecek şekilde yönlendirmeyi be-cerebilmiş bir adamdı. Belki şöyle de diyebiliriz: Adam kullanmayı iyi bilen, iyi beceren bir adamdı.

Zeki beye gelince, iş çok farklı. Zeki bey, siyasi iktidara uzaktan yakından görüşünü hiç iletememiş veyahut da yönlendirememiş. Çünkü Teşkilat Yasası çok muallak bir şekilde çıkmış. Düşünün, “her il” diyor. İstanbul da bir il, Hakkari de bir il, Kilis de bir il. Düşünün ki, Kilis bir kaza sayılır, İstanbul da bir il. İstanbul’da bir kadastro müdürü olacak adam. Öyle bir adamın kadastro müdürü olarak İstanbul’u ne kadar temsil edebileceğini siz düşünün artık.

Bu boşluğa düşmemesinin nedeni, Galip beyin siyasetle olan ilişkileri. Bizim zaten o dönemlerde aşamamamızın nedenlerinden biri de Galip beydi. Galip bey hep bizim karşımıza duvar gibi çıkı-

162

Page 165: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

yordu. 1971 yılında, Teşkilat Yasası, Kadro Kanunu yönüyle çıkmıştı. Kadro Kanunu, Tapu Kadastro’da son derece yanlış uygulamaya gir-di. O güne kadar mühendisler yevmiyeliydi ve mühendisler iyi para alıyorlardı. Düşünün, ben o zaman kontrol mühendisiyim burada, Kartal’da. 1.5 yıllık mühendisim, çok beni etkilemiyor; ama üst kade-melerdeki veyahut da 10-15 yıllık mühendisleri çok farklı etkiliyordu. Örneğin, İmar İskan Bakanlığında doğrudan doğruya 9. kademeden başlatırken, biz 12’den başladık, yani 3 kademe bizden daha avantajlı başlamışlar onlar ve onlara onlar verildi. Bir toplantı düzenledik Genel Müdürlükteki bazı daire başkanlarının teşvikiyle. Teşvikiyle diyorum; çünkü öncülük yapmadıkları gibi, ayaküstü bizi açıkta da bıraktılar. Toplantı düzenledik. Toplantı sonunda bir sonuç bildirgesi hazırlandı, ona muhtıra dediler o gün için. Ben, Genel Kurul Divan Başkanı oldu-ğum için, dediler ki, “Sen götüreceksin.” “Niye ben götüreceğim? Ben bu muhtırayı hazırlamadım, etmedim, ben niye götüreceğim?” de-dim. “Vallahi sen hem gençsin, hem de Genel Kurul Divan Başkanıy-dın; al bunu, götür” dediler. Benim yanıma iki kişi daha verdiler. Biri Ali Niyazi Öz; biri de, rahmetli oldu, Ercan Şen. Ercan o sırada Gelibolu’da kadastro müdürü, Ali Niyazi Antep’te kadastro müdürü. Bu ikisini be-nim yanıma verdiler, ben gittim Genel Müdüre.

Ama ben gitmeden Genel Müdüre, her şey Genel Müdüre gitmiş tez elden. Gittiğimde, yüzü simsiyah, ayakta karşıladı bizi. “Buyurun, oturun” dedi. “Efendim, bunu size takdim etmeye geldik” dedim. “Ge-lin, tartışalım, niye razı değilsiniz?”

Ne muhtırayı yazmışım, ne muhtırada belirtilen konular hakkında tam anlamıyla bilgi sahibiyim. Çünkü 1.5 senelik mühendisim, beni etkileyen bir tarafı yok. İmar İskan’da öyle midir, değil midir, onu da bilmiyorum.

Dedim ki, “Müsaade ederseniz, biz oturmayalım, bunu size vere-lim, daha sonra görüşünüzü bize iletin.” “Çıkın!” dedi, “Çıkın!” “Defolun

163

Page 166: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

gidin!” tarzında ”Çıkın!” dedi. Çıktık, beraber Servet Çetintaş’ın oldu-ğu odaya girdik. Çünkü onlar bizi teşvik edenler. Girdik. “Ne oldu; ne dedi?” dediler. “Böyle, böyle dedi ve eğer namusu olan varsa, bu teş-kilatta çalışmamamız lazım. Yarın hep beraber istifa edelim. Bakalım, teşkilat ne yapacak?” dedim. Hiçbirinden ses çıkmadı. Emin bey, “Sen otur hele Turcan, acele etme. Bunun gereğini yerine getiririz, merak etme sen. Bizim gücümüz var, şuyumuz var, buyumuz var” dedi. Bu dediğim arkadaşlar daire başkanları, ağabeylerimiz yani, büyükleri-miz. Bizi ikna ettiler; “Bir şey olmaz, kadroları alırız biz, şöyle ederiz, böyle ederiz” dediler, çıktık geldik. Zaten benim kadro alma diye bir derdim yok.

Ben, bir sene, beni nereye sürecekler diye bekledim. Kendi ken-dime karar verdim: “Beni sürerlerse istifa edeceğim, gitmeyeceğim, başka teşkilata geçeceğim.” Mecburi hizmetim de var, ama başka ça-resi yok; ev burada, eş dost burada, işim burada, ne yapacağım? Böy-le bir sene idare ettik, kimse sürmedi bizi. Ondan sonra süresi geldi, mecburi hizmetim bitti, istifa edip, serbest çalışmaya başladım. Ama başlamamın nedenlerinden biri o olaydı. Çok iyi etmişim ayrıldığıma. Daha sonra Galip beye sahip çıkan kişilerden biriyim. Çünkü Şükran duydum; yani iyi ki öyle yapmış da, ben de bir süre sonra istifa edip serbest çalışmaya başladım, iyi para kazandım.

Yoksa devletin memuru olarak kalacaktım. Beni bir yere tayin et-seydi müdür olarak veya fen amiri olarak, devlet memuru olarak ha-yatım bitmiş olacaktı. Etmediği için şükran duydum, beni o şekilde teşvik ettiği için.

S. GÖKŞİN SEYLAM - Temdit Kanunu deprem yaratmadı; çünkü eski atamaları kazanılmış hak diye saydı. Yani yeni bir atama getirme-di, o tarihten sonraki atamaları kanuna bağlayabildi. Onun için bir şey olmadı, yani teşkilatta bir ses çıkmadı.

MEHMET TURCAN - Zaten teşkilatta ses çıkamazdı. Teşkilatın daire

164

Page 167: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

başkanları, ne olursa olsun orada kalmak niyetinde olan mühendis-lerdi. Onun için, kimsenin ses çıkaracak hali yoktu.

NAİL GÜLER - Buradan hareketle, Kadastro’da neden iyi bir yapı-lanma olmadığı ortaya çıkıyor. Kadastro, bu sektörün en baba kuru-mu olmasına rağmen, yıllardır, işte biz 30. yılı dolduracağız, düşünün ki Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü hâlâ bu mesleğe öncülük yapacak bir kurum niteliğine bürünemedi.

Hocam; siz hem Başkan, hem Sayman, hem Yazman olmuşsunuz. Daha önce, Sözlü Tarih’teki iki söyleşinizde de okumuştum. 70’li yıl-lardaki ilk yönetimde, yanlış hatırlamıyorsam, Hüseyin Ülkü var, Tevfik hocam var, Enver Öztürk var...

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - 71’de mi, 74’te mi?

NAİL GÜLER - İlkinde.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - 71’de, Arif’in Başkan olduğu, benim Sekreter olduğum dönemde.

NAİL GÜLER - Evet, Arif Delikanlı’nın Başkan olduğu dönemde...

MEHMET TURCAN - 71’de onların ikisi de yok; 73-74’ten sonra on-lar.

NAİL GÜLER - Yok, önce.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - 71’de var onlar.

NAİL GÜLER - Benim söylediğim, Hüseyin beyin ilk yönetime girdi-ği Yönetim Kurulu. Ankara dışından fazla kimsenin yönetimde olma-dığı bir dönem.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Tamam, o 71 Mehmet.

NAİL GÜLER - Yani sizden önce.

MEHMET TURCAN - Bizden önce değil, bizden önce olamaz.

165

Page 168: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

O yıl olayı gündeme getiren, Tevfik ile Asım Ediz. Dediler ki, “Dö-nem arkadaşlarımıza mektup yazalım, Genel Kurula hazırlıklı gidelim, herkes gelsin.” Biz mektup yazmaya başladık. İstanbul’da benim bildi-ğim üç kişi bu görevi üstlendik, mektup yazma işini; Tevfik Ayan, ben, Hüseyin Demirel. O zaman Asım Bozöyük’teydi. Hüseyin Ülkü Muğ-la’daydı. Bildiğim kadarıyla, ondan sonra geldi Hüseyin. Hüseyin Ülkü oradaydı. Biz mektupları yazmaya başladığımızda, Hüseyin Erkan beyden Hüseyin Demirel vasıtasıyla bize bir çağrı geldi, yanlış hatırla-mıyorsam. Bu çağrıda, “Biz de böyle bir çalışmanın içerisindeyiz; bu-yurun, gelin, beraber değerlendirelim” diye belirtiliyordu. Çünkü biz o güne kadar solcu, sosyalist havasındayız ve bu görüşü de Oda yöne-timine görüş olarak taşıyalım derdindeyiz. Hüseyin Erkan bey dedi ki, “Biz de aynı görüşteyiz. Memleket yönetimi hakkındaki düşüncemizi Oda yönetimine de taşıyalım.” Bunun üzerine, biz, beraber, tek grup olarak çalışmaya başladık. O gruptan, yanlış hatırlamıyorsam, dışarı-dan bir ben, bir de Asım Ediz girdik yönetime. Hüseyin Ülkü de girdi, girmedi mi, çok emin değilim.

S. GÖKŞİN SEYLAM - Hüseyin Ülkü yok o zaman.

NAİL GÜLER - O zaman, ben onu şöyle açayım: Yönetimde ilk sol çıkış, Arif ağabeyin başkanlığında oluşan, Tevfik Ayan’ın falan olduğu bir dönem anılıyor. Sonradan Asri Ünsür tekrar yönetimi ele geçiriyor.

MEHMET TURCAN - 71’den mi bahsediyorsun?

NAİL GÜLER - Evet. Benim söylediğim, Asri Ünsür’ün ikinci kez al-madan önceki yönetim.

MEHMET TURCAN - Sizin bu dediğiniz, almadan önceki olay 71’de.

NAİL GÜLER - Tabii, o zaman her sene genel kurul yapılıyor.

MEHMET TURCAN - Tabii, her sene yapılıyor. 71, 72, 73...

1971 Şubatı bu dediğim olay. 1971 Şubatında biz bu şekilde git-

166

Page 169: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

tik. Çok iyi hatırlıyorum, Hüseyin beyin evinde, eşinin ve çocuklarının olduğu bir ortamda biz bir görüşme yaptık. Bu görüşme sonucunda, bir de bir yerde daha toplandık, o zaman dediler ki, “Sizden biri Ge-nel Kurul başkanı olsun.” “Niye?” “Bizim Genel Kurul başkan adayımız Haldun Özen’dir. Haldun Özen olursa, sağcılardan veyahut da bize oy vermeyecek ortadaki insanlardan Haldun beye Genel Kurul divan başkanlığı için oy verilir. O zaman bizim kazanacağımız kesin olmaz.” Teklif sanıyorum Hüseyin beyden geldi veya başkasından geldi, şimdi iyi hatırlamıyorum. Ama konu bu şekilde oldu. “O zaman, sizden biri olsun” dediler. Bizden de ben ve Tuna’nın ismi, Tuna Öztemur’un ismi ortaya atıldı. Çünkü Yıldız’daki cemiyet ve birlik olaylarında genel ku-rul başkanlığı falan deneyimlerimiz vardı ikimizin de. Benim iki tane genel kurul idare etmişliğim vardı Yıldız’da o dönemde. Ben, 6 sene arayla gittiğim için, çok erken başladım şeyciliğe.

Bunun üzerine, dediler ki, “Turcan olsun” ve benim üzerimde mutabakata varıldı. Ertesi gün ben aday gösterildim. Karşı taraftan da, kendilerinden biri değil, ortada görünen Emin beyi Genel Kurul başkanlığına aday gösterdiler, yani Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Kadastro Daire Başkanını. Sonuçta, ezici bir çoğunlukla Genel Kurul divan başkanlığını ben aldım. Ben, Genel Kurul divan başkanlığını yaparken, Asri Ünsür, Oda Başkanı, çok büyük tersliklerde bulundu, çok büyük tahriklerde bulundu, kavga çıkartıp orayı karıştırmak için. O dönemde onun görüşünde olan bazı insanlar vardı, onlar da gel-mişlerdi. Fakat Genel Kurulu çok iyi idare ettim ve kavga çıkmadan biz o Genel Kurulu bitirdik. Aynı zamanda o sene Yönetim Kuruluna girdim Odada. Genel Kurulu bitti, ertesi gün Yönetim Kurulu toplantı-sı oldu. Yönetim Kurulu toplantısında, Arif Delikanlı Başkan, ben İkinci Başkan, Hüseyin bey Genel Sekreter, Asım üye, Enver Öztürk üye…

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Enver Öztürk var.

MEHMET TURCAN - Evet. Bizim ilk Yönetim Kurulu bu.

167

Page 170: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

NAİL GÜLER - 71’den öncekinde var.

MEHMET TURCAN - Hayır, 71’den önce olmaz.

NAİL GÜLER - Hüseyin hocam istifa ediyor. Üç istifa var o yöne-timde.

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - O olabilir.

NAİL GÜLER - Yani istifalar var. Ama benim sormak istediğim şu hocam…

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Evet, istifam var. Ben de … hatırlıyo-rum, burada yok o.

NAİL GÜLER - Bir oda organı içerisinde en önemli üç görevde bu-lunmuşsunuz.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Evet, baştan itibaren görev yaptım.

NAİL GÜLER - Önder arkadaşımızın deyişiyle, figüran üyelik dışın-da, aktif görevler olan Başkanlık, Yazmanlık ve Saymanlık, üçünde de bulunmuşsunuz. Uzun süredir de komisyonlar ve oda genel kurulları-nın çok yakın izleyicisi olduğunuzu biliyorum. O süreçteki çalışma bi-çimi, yöneticilerin oda yöneticiliğine bakış açısıyla bugünkü oda yö-neticilerinin bakış açılarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kendinizden de hareketle belki bu değerlendirmeyi yapabilirsiniz. Bir de tabii, o dönemki mali kaynaklar ve onun kullanımıyla günümüzdeki meslek odalarının mali kaynakları ve kullanım alanlarını karşılaştırabilir misi-niz? Yani nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir de bir şey dikkatimi çekti. Özgür Karataş’ın değerlendirmesini gösterdiniz, bir de İstanbul Teknik Üniversitesinin geomatik mühen-disliği tanımını gösterdiniz. Son dönemde, en azından bizim meslek alanımızda, bu meslek adı tartışmaları içerisinde -ben de bu Birlik görevi dolayısıyla bulundum mecburen- çok farklı tartışmalar oldu. Geomatiğin tanımlanması, oradaki mühendisliğe bakışını söylerken,

168

Page 171: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

İstanbul Teknik Üniversitesinin geomatiği tercih etmesini nasıl değer-lendiriyorsunuz?

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Oradaki mühendis tanımını, herhangi bir mühendisin sahip olması gereken nitelikler gibi, formasyon gibi değerlendiriyorum. Yoksa, isim olarak bir şey değil. Çağdaş mühendi-si tanımlıyor. Bu bakımdan, Özgür Karataş’ın değerlendirmesi, yaratıcı mühendis olması için ne gibi özelliklere sahip olmalı, onları anlatan bir şey. O açıdan paylaşmak istedim, getirmek istedim. Geomatik mü-hendisliği konusunda, doğrusu, haritayı da çok benimseyebiliyor de-ğilim. Geomatik konusunda fazla bir şeyim yok, yani evet veya hayır diyemiyorum. Ama dünyada da bilhassa Avustralya, geomatik diye başlamış. Galiba, birçok yerde de geomatik benimseniyor. Dünyada gelişme böyle; fakat Türkiye’de, belki biz biraz daha yerleşmiş olan bir kavram üzerinde kalalım düşüncesinde olduk. Bana kalırsa, ismin de farklı olması, bölümlerin de farklı olması da bir başka sorun. Harita Kadastro Mühendisleri olarak -Odanın adı bu- belki uzun süre de-ğiştirmek mümkün görünmüyor. Ama bir zamanlar harita kadastro bölümü dedik, arkasından jeodezi ve fotogrametri dedik, arkasından harita dedik, geomatik dedik vesaire. Dolayısıyla, Odanın sıkıntıları var ve bir araya gelip tek bir şeyde anlaşamıyoruz. Anlaşmak da doğru olur mu acaba, o da tartışılabilir.

Bunlar bence çok önemli değil de, sizinle paylaşmayı düşündü-ğüm, “tam yetkili olsam” diye size söylemek istediklerim daha önemli. Yani Odanın acaba hem mesleği geliştirme, hem de üyenin haklarının gelişmesi açısından, bunlarda etkili-yetkili kişilerin Oda desteğinde olmasını sağlama açısından, yani hakikaten nitelikli olan insanların o makamlara getirilmesi açısından daha bir güçlü olabileceği bir şey düşünemez miyiz? Mesela, bunu çok fazla dillendirmedik de aslında, diyorum ki, 15-20 kişilik şöyle, mesleğe kendini vermiş, birikimli, üni-versitede veya kurumlarda yer alanlardan oluşacak bir danışma or-ganı, danışma kurulu gibi bir kurul oluşturulsa yararlı olabilir. Mesela,

169

Page 172: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

benim hakikaten, mesleğimi sevmemin ötesinde, mesleğime yapabi-lirsem bir katkının ötesinde, menfaat düşündüğüm bir şey yok. Belki kendimi örnek vermem kötü oldu. Yani böylesine mesleğe katkıda bulunabilecek arkadaşları arada bir bir araya getirmek ve geleceğe bakmalarını sağlamak, yönetimlere ve hatta üniversitelere birtakım şeyler söylemelerini sağlamak olumlu bir şeyler getirebilir diye dü-şünüyorum. Hakikaten, üniversitelerdeki bölümlerin hemen hemen hepsi kendi çeperlerine hapsolmuş gibi görünüyor, değil mi; yok, bir şeyler yapma çabası yok. Selçuk Üniversitesinde benim öğrencim dekan, bölüm başkanı vesaire, ona da benzer şeyler söyledim. Belki oralarda bu mevcut statünün yarattığı -İTÜ o açıdan hakikaten say-gıdeğer bir noktada- o ek ders ücreti, gece ders ücreti, bilmem nesi milletin canına okuyor. 40 saat ders verdirdikten sonra bu insanlardan ne beklersiniz daha; ne araştırması yapabilir, ne üretebilir?! Öylesine kötü bir ortam var. Ama bir taraftan da bu mesleğin geliştirilmesi için uğraş vermek gerekiyor. Hakikaten inanıyorum ki, tüm toplum-larda bu mesleğe ihtiyaç var, bu mesleğin mensuplarına ihtiyaç var. Özgür’ün orada ilginç bir şeyi var, sayısal mesele; sayısal meseleyi hiç önemsemiyorum ben, hatta ne kadar çok olursak, o kadar çok etkili oluruz gibi bir düşüncem var.

Arkadaşlar; ilk yıllarda, Konya’da, emin olun, belediyelerden burs alan, destek alan öğrencileri öylesine yönlendirmeye, yardımcı ol-maya çalışırdım ki ve diğerlerini de, “Bak, bunlar belediyeden destek almışlar, burs almışlar, sen de o imkanları zorla” falan diye yönlen-dirmeye çalışıyordum. Hakikaten bugün, öyle sanıyorum ki, çoğu belediyede bizim meslektaşlarımız etkili noktalarda. Özellikle bizim dönemden olanlar çok daha fazla. Gücümüz de var; çok iyi bir mali gücümüz, maddi gücümüz de var. Dediğim gibi, mesela bugün öyle 5-10 kişiyi bir araya toplayıp, konuşmalarını, geleceğe bakışlarını sağ-lamak yararlı olabilir diye düşünüyorum.

Çok kötü bir örnek olacak; ama Oda ile şubeler arasında birtakım

170

Page 173: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

sürtüşmeler var. Öyle düşünüyorum ki, öyle diyorum ki, gücümüz za-ten sınırlı; ama tıpkı askerler olayında olduğu gibi, bu gücümüzü, bu enerjimizi gereksiz böyle şeylere harcıyoruz.

Mesela, geçenlerde Rahmi Nurhan Çelik’in söylediği güzel bir şey vardı, belki bunu biraz daha açmak düşünülebilir: Genel Merkez, pro-jeler üreten, o projeleri belki şubelere dağıtan, koordinatör bir nok-tada olmalı. Ama şu an böyle bir yaklaşım yok, böyle bir anlayış yok. Onun yanında da, ben de çalıştım, gördüğünüz gibi, 1965 yılından bugüne kadar Odanın her noktasında bulunmaya gayret ettim; Oda-nın benden istediği her görevi, emin olun, gücüm oranında, hatta belki diğer şeyleri biraz ihmal ederek yerine getirmeye çalıştım. En azından kendime hesabımı verebiliyorum bu noktada. Ama ona rağ-men, Odanın bu gücünü, bugünkü bu büyük gücünü çok iyi kullana-bildiğimizi söyleyemiyorum. Arkadaşları Ankara’dayken görüyorum; mesela, geçen gün Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün bu değerle-me çalışmaları sebebiyle gittiğimde, ertesi gün sabahleyin Başkan ile Timur hemen sabahleyin buraya geldiler ve hemen hemen her gün bir şubeye, bilmem nereye sürekli bir şeyleri var. Bizim zamanımıza oranla daha bir faal, daha bir çabuk hareket ediyorlar, daha birçok çalışıyorlar gibi görünüyor. Tabii, bizim zamanımız kısıtlıydı imkan-lar bakımından. Bugün arkadaşlar çok daha fazla imkana sahipler ve buna karşılık çok daha hızlı hareket edebiliyorlar. Öyleyse, bu gücü-müzü daha etkili hale getirmenin, daha verimli hale getirmenin yolla-rını aramalıyız diye düşünüyorum.

Mesela, Timur göreve geldiği zaman çok sevindim ve dedim ki ona da, “Aman, kırtasiyeye, bürokrasiye dalıp kalma; birtakım projele-rin peşine düş, birtakım projeler üretilsin.” Hatta o zaman Gökşin bu-radaydı, onunla görüştüğümüzde de, “Biz ona birkaç proje önerelim; yani şu, şu alanlarda çalışmalarını yoğunlaştır, bırak günlük işleri” diye konuştuk. Biz de yapamadık onu; ama Timur’u da son zamanlarda gö-rüyorum, oradaki Şeyda hanım gibi yahut diğer arkadaşlar gibi, gün-

171

Page 174: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

lük olayların içerisinde, Yönetim Kurulunun o gün verdiği görevleri yerine getirme çabası içerisinde oluyor.

Büyük bir gücümüz var ve bu gücümüzü hakikaten çok iyi kulla-nabilmeliyiz.

Şunu da söyleyeyim arkadaşlar: Kanaatim, bizim Oda, diğer oda-lara göre birçok alanda önde, çok daha verimli çalışıyor. Ama buna rağmen de çok daha verimli, çok daha iyi çalışabiliriz gibi, çok daha etkili şeyler yapabiliriz gibi düşünüyorum.

Çok mu iyimser, çok mu kötümser değerlendirmeler bunlar?

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Bu söylediklerinize ilişkin ben de birkaç değerlendirmemi paylaşmak istiyorum izninizle.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Tabii, buyur.

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Üniversitelerden söz ettiniz. Gerçekten de üniversiteler kendi çeperleri içerisine hapsolmuş durumda. Harita ve kadastro alanıyla ilişkileri elbette var; ama o bizim özlemini his-settiğimiz eğitim-öğretim sürecinin üretim süreciyle ilişkilendirilmesi konusunda çok da istekli olmayan bir konumdalar. Gerçekten de bi-zim ülkemizdeki haritacılık faaliyetlerinin yürütülüşünde gereksinim duyulan şeyler var; yani üniversiteden sektörün beklediği, bizim mes-lek alanımızın beklediği itici birtakım gelirlerin olması gerekiyor. Fa-kat böyle bir noktada olmadıklarını vurgulamak lazım. Her ne kadar katkılar, birçok bilimsel toplantıya sundukları katkılar söz konusu olsa da, genel olarak üniversitelerimizin eğitim ile üretim arasındaki iliş-kiyi kurabildiklerini söylememiz mümkün değil. Aslında bizim talep etmemiz gerekiyor. Yani sektörün, hangi alanlara yönelik çalışmaların yürütüleceğine ilişkin besleme kaynağını oluşturması gerekiyor, ki li-sansüstü tezleri bu ülkenin gereksinimleri çerçevesinde yapılabilsin. Bu, çok daha anlamlı kılacaktır çalışmaları. Hem üniversiteleri motive edecektir, hem de sektörün beklentilerini ve gereksinimlerini karşı-

172

Page 175: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

layacağı için anlamlı bir katkı olacaktır. Üniversitelerin de, bu talebi dillendirme konumunda olan, Oda başta olmak üzere, mesleki plat-formların da buna özen göstermesi gerektiğini düşünüyorum.

Odanın sürekli bilimsel teknik komisyonları var. Süreç içerisin-de bunlar Uluslararası Haritacılar Federasyonunun komisyonlarıyla uyumlulaştırılmış. Bu komisyonlar bence önem taşıyan komisyonlar. O sözünü ettiğiniz buluşmalar anlamlı; elbette sektörün ileri gelen-leriyle, üniversiteden akademisyenlerle dönem dönem yapılacak toplantılar ve geleceğe yönelik birtakım tartışmaların yürütülmesi anlamlı. Bence, sürekli bilimsel teknik komisyonlar da o itici işlevi gö-rebilecek önemli organlar. Mesleğimizin farklı alanlarına ilişkin geliş-meleri izlemek, bu gelişmeler kapsamında ülkemizin nelere gereksi-nim duyduğunu ortaya koymak ve bunu üniversiteler de dahil olmak üzere meslek kamuoyuyla paylaşmak, bu komisyonların temel görevi diye düşünüyorum. Bu yönüyle, sürekli bilimsel teknik komisyonların da aktif hale gelmeleriyle belki biraz önce sözünü ettiğim o eğitim ile üretim süreci arasındaki ilişkiyi kurabiliriz düşüncesindeyim. Bu, önemli. Elbette çalışan komisyonlarımız olmakla birlikte, genel ola-rak, birçok alanda somut bir faaliyet yürütüldüğünü söylemek pek mümkün değil.

Birçok alanda birçok etkinlik yapılıyor. Bunların sonuç bildirgeleri var. Aslında sonuç bildirgeleri bizim açımızdan yol gösterici nitelikte metinler. Şöyle bir taradığımızda, ülkemizdeki haritacılık alanına iliş-kin söylenen çok şey var, yapılan bir dizi saptama var. Bunları iyi oku-mamız gerekiyor; yani zaman zaman geri dönüp, “Bu dile getirilen görüşler neler, bunlar konusunda neler yapılmış bugüne kadar, neler yapılamamış?” gibi bir sorgulamayı da hepimizin, meslek alanımızda çalışma yürüten bütün meslektaşlarımızın aslında yapması gerekiyor. Bu, önemli.

Ama tabii, bütün bunlar için de bir irade gerekiyor. Burada sözünü

173

Page 176: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

ettiğim ortak bir irada. Bu iradenin yaşama geçmesi için de kolektif bir çalışma anlayışının var olması gerekiyor, her türlü şeyden bağım-sız olarak. Sektörü harekete geçirici, bizleri de bütün bileşenleriyle üretime teşvik edici bir irade. Bu, son derece önemli. Oda açısından da, Odanın itici güç misyonunu taşıyor olması açısından da bence önemli.

Az önce değindiğiniz çalışma anlayışı da önemli elbette. Merkez ile şubeler, şubeler arasındaki iletişim, birleşim kanalları çerçevesinde paylaşım ve bu eksende de üretim. Bu, önemli. Ama bu tür bir yak-laşımın da, ne yazık ki, Odamızda yaşam bulduğunu söyleyebilme durumunda değilim. Bir Oda yöneticisi olarak bunu söylemek duru-mundayım.

Bundan 6-7 yıl önceydi sanırım, tam yılını hatırlamıyorum, Mesleki Sorunların Tartışılması ve Geleceğe Yönelik Politikaların Belirlenmesi Kurultayı yapmıştık.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - 2002’deydi galiba.

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Evet, yanlış anımsamıyorsam, 2002 so-nuydu. Biz bunu önemsemiştik İstanbul Şubede ve ciddi bir çalışma yürüttük. Sektörün mevcut durumunu çeşitli başlıklar altında değer-lendirip, eylem planlarıyla da bunları bütünleyip, mevcut durum üze-rinden bir yol haritası çizilmesine altlık oluşturacak bir metindi. Fakat bu metine ya da orada sunulan ve Kurultayda dile getirilen görüşle-re pek rağbet edilmedi. Bu anlayışın kırılması ve bu tür çalışmaların, bu tür çabaların önemsenmesi ve katkılarla bütünleştirilerek, ileriye doğru adım atılması gerekiyor. Bu, bu bakış açısının eksikliğine örnek olarak verebileceğim şeylerden bir tanesiydi.

Bir başka örnek de Diyarbakır Şubemizin düzenlediği bir etkinlikti. Mesleki gelişmeler konusunda, Şubemizin de desteğiyle, bir gün içe-risinde bir dizi seminer gerçekleştirildi. Oradaki Şube yöneticisi arka-daşlarımızın ifadesiyle, Diyarbakır Şube tarihinin en geniş katılımıyla

174

Page 177: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

gerçekleştirilen etkinlikti. Bölgeden 80-90 civarında meslektaşımızın katıldığı bir etkinlik oldu. Fakat bu etkinliğin yapılmaması için Genel Merkez yönetimi tarafından her türlü girişimde bulunuldu. Bizim Diyarbakır’a gidişimizi engellemeye yönelik müdahaleler de buna da-hil. Bu anlayış var olduğu sürece bizim ileriye yol almamız mümkün değil. Yani bu tür çabaları kösteklemek yerine, desteklemek ve bü-yütmek gerekirken, böylesi şeylerle karşılaşabiliyoruz. Ama tabii, bu tür problemler, bunların aşılamayacağı anlamına gelmiyor. Gerçekten de o dediğim ileriye taşımak noktasında hepimizin özlemini duyduğu mesleğimizin o gelişim dinamiklerine adapte olması ve meslektaşla-rımızın da bu sürecin bir parçası olması için, Oda olarak, mesleğin tüm platformları, üniversiteler, farklı kuruluşlar, mesleki platformlar da dahil olmak üzere herkesle ortak bir çabayı ortaya koymamız ge-rekiyor. Ortak bir iradeyi ortaya koymak zaten sorunların çözümünü beraberinde getirecektir.

Bu düşüncelerimi paylaşmak istedim.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Çok güzel. Teşekkür ediyorum.

Evet, ben de bu konuşmanın arkasından, hem bir üniversite men-subu, hem de bir Oda yöneticisi olarak bir-iki şey söyleyeyim.

Mesela, ben, Odanın eğitim kurumları üzerinde, üniversiteler üze-rinde daha etkili olması gerektiğini düşünüyorum. Ne bileyim ben, en azından kendisi bir hazırlık yapacak. Mesela, değerleme konusu bilmiyorum sizde var mı programlar arasında; ama pek çok yerde se-çimlik ders biçiminde okutulması, birkaç yerde de belki temel ders olarak okutulabilir. Bizim dönemimizde hiç yoktu.

NAİL GÜLER - Birçok üniversitede iktisat bölümleri artık buna el atmaya başladı hocam.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Nailciğim, bu çalışmalar sırasında ben de yakından tanıdım, Ankara Üniversitesinin…

175

Page 178: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

NAİL GÜLER - Ziraat Fakültesinde var. Kamulaştırma bölümü var.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Tam ismini bilemiyorum, taşınmaz bil-mem nesi. Harun Tanrıverdi geldi oraya başkan oldu. Yanında ki o da şimdi profesör oldu, Şebnem Öcalan var, o da hem hukukçu, hem şey oldu. Biz, Kadastro’nun konusu zannediyorduk bunu ki ben hâlâ de o kanaatteyim. Ama işte bu arkadaşlar sahipleniyorlar. Yarın da bu elimizin altından kayıp gidecek gibi görünüyor, bugünkü bizim tutu-mumuz sonucu. Kadastrocular bu konuda çok yetersiz. Gökhan Kanal -ona da en son bir şey daha gönderdim- neden Kadastro’nun görevleri arasında olmalıyı, elindeki kaynakları biraz derleyerek ortaya koyduğu bir çalışma yaptı. Daha önce gönderdiğim rapor 35-40 sayfa civarın-daydı; o rapor yerine, onu özetleyip, birkaç örnek göndermeye çalış-tım. Çünkü orada, toplantı sırasında söylediği bir söz vardı; “Efendim, değerlemeyle benim bir ilişkim yok. Ben de değerleme uzmanıyım, ama kadastro bu değerleri alsın, değer bilgileri olarak bir kenarda kal-sın; yapan, yaptıran kim olursa olsun, beni ilgilendirmez” gibi bir şey-ler söyledi. Mesela, İspanya kanununda diyor ki, “Sorumlusudur, yapar, yaptırır, o değerleri de günceller.” Olması gereken mülkiyet bilgileri veya diğer konumla ilgili bilgileri nasıl ki kadastro güncel tutmakla gö-revliyse, bu konu da onlardan bir tanesi olmalı, olabilir de. Orada pek çok örnekler de anlatıldı. Kamulaştırmalar sebebiyle, benim de basın-dan izlediğim kadarıyla, devlet soyuluyor bir taraftan. Şöyle bir örnek verdim: Keban projesi için kamulaştırma bedeli o dönemin parasıyla 600 milyon Türk Lirası tahmin ediliyor, ödenen para, yani sonuçlanan rakam 11 milyar Türk Lirası arkadaşlar. Hep kötü örnek veriyorum; ama bu Kuzey Anadolu Fay Hattındaki değerleme de benzer bir durum var. Kamulaştırma bedelini -ki bizim de meslektaşlarımız o komisyonların içerisindeydi- metrekaresi 19.3 lira diye belirliyorlar; bu, yargı sonunda 2600 küsur liraya yükseliyor. Yani bu kadar felaket olamaz.

FATİH KAHYA - Ama maalesef, o felaketi de bizim oda temsilcileri yapıyor; yani inşaat mühendisleri, harita mühendisleri, ziraat mühen-

176

Page 179: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

disleri. Odalardan seçiliyor ya kıymet bedellerini tespit eden komis-yonun üyeleri.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Gayet tabii, gayet tabii.

FATİH KAHYA - Ben, 27 yıldır kamulaştırmayla ilgileniyorum. Bi-liyorsunuz, 2942 sayılı Yasa 1983’te çıkmıştı, 2001’e kadar yürürlük-te kaldı. O zaman ilçe ve il kıymet takdir komisyon üyeleri onlardan seçiliyordu. Onların içinde iki kişi de belediyeden geliyordu, üç kişi de maliyeden, ziraattan ve bayındırlıktan geliyordu. Daha sonra bu kamulaştırma bedellerinde “tecilli bedel” adı altında bedel artırma davaları açılınca o komisyonlar da artık görevini yapmamaya başladı. Yani dedi ki, “Ben ne verirsem vereyim nasıl olsa dava açılıyor, davalar-da da bilirkişilerin takdirinde mahkeme karar veriyor, fiyat takdirinde usulsüzlük olmadığına göre Yargıtay’da da onaylanacak.” Bu nedenle, 1’e 5, 1’e 10 -belki yerine göre 1’e 1000 olanlar bile vardır Türkiye’de- artırılıyor ve bedeller alınıyor. O bedeli alırken de yasal faiz oranları üzerinden faiz işliyor. Bu sefer de devlet bir süre ödemiyor. Devlet bunları ödemeyince de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine falan dava açılıyor, orada da dolar bazında, euro bazında tazminatlara hük-mediliyor falan. Sonuçta devlet sürekli böyle batağa doğru gidiyor o kamulaştırma bedelleri nedeniyle.

Sonra, 2001 yılında yeni yasa çıktı, 4650 sayılı Yasa. O çıkınca, ku-rumlara verdi bu yetkiyi. Yani “Komisyonu kendiniz kuracaksınız, kıy-met takdirini kendiniz yapacaksınız” dedi. Kurumlarda hiç kimse ara-zi değerlemesi diye bir şey bilmiyor ki, hiç karşılaşmamışlar. O güne kadar hep ilçe kıymet takdir komisyonlarının bilinçsizce verdikleri raporlar üzerinden yürümüş bu iş. Kurumlar buna alışıncaya kadar bi-raz zaman geçti. Şimdi bunun eğitimini aldı bizim arkadaşlar. Oda da zaman zaman bu konuda eğitimler yapıyor. Ama Kanun çıkalı 10 sene oldu, görüyorum ki, hâlâ bilirkişiler, mühendisler, 2942’deki mantığa göre rapor hazırlıyorlar. Diyorlar ki, “Devletin verdiği para bu, bizim

177

Page 180: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

bulduğumuz bu; bunu bundan düşeceksiniz, geri kalanı ödeyecek-siniz.” Halbuki öyle bir şey yok. Yeni yasada devlet bir şey vermiyor; devlet, vatandaşı çağırıyor, teklifini sunuyor, kabul ederse anlaşma sağlanıyor, etmediği takdirde mahkemeye gidiyor, mahkemenin ka-rarına göre ödeniyor.

Yani demek istediğim, hâlâ adamlar eski kanuna göre rapor ha-zırlıyorlar ve mahkemeler de bunu dikkate alıyorlar, buna göre karar veriyorlar.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Evet. Bu konuda bizim meslektaşla-rımız, mühendisler, şehir plancıları falan iyi eğitim almalılar. Odalar sanıyorum bu konularda iyi. Sanırım geçen ay Mimarlar Odasının Ankara’da bir eğitim toplantısı vardı.

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Bilirkişilik konusunda sempozyum dü-zenlediler.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Evet. Yani Yargıtay da biraz düzeltmiş kendini; ama bunlar kötü örneklerdi.

Arkadaşlar; Kadastro’da bu bilgilerin toplanması sadece kamulaş-tırma açısından değil, birçok şey için gerekli. Hepiniz bilirsiniz, emlak alım-satımında da çok gerekli bir şey bu. Ben şahsen Konya’daki dai-remi sattım, yüzde 60 civarı bir şeyle, belediyenin verdiği rakam oydu, onunla. Niye vergi kaçırayım ben, niye?! Sıkıntı duyuyorum bundan, bütün vatandaşların da sıkıntı duyması normal. Ha, şunu yapması la-zım: Mesela, bizde binde 3’tür alım-satım vergisi.

MEHMET HIŞIR - 3.3 oldu.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Şimdi öyle mi oldu?

MEHMET HIŞIR - Geçen sene oldu.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Bazı ülkelerde yüzde 0.8. İngiltere’de çok enteresanmış, 100 bin pounda kadar, 200 bin pounda kadar, 250

178

Page 181: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

bin pounda kadar hiç vergi yok, 250-500 bin, 1 milyon pound arası yüzde 1, ondan sonrası yüzde 3 gibi bir şeymiş; böyle, taşınmaz ma-lın değerine göre artan oranda bir vergilendirme söz konusu. Yani yoksul, yetersiz olandan almamak ya da çok düşük miktarda almak, diğerlerinden de büyük oranda almak. Mesela, benim gördüğüm, Litvanya’da sanıyorum, yüzde 0.8 ile yüzde 3 arası veya daha yüksek.

Ama şu var: Şimdi, Değerleme Uzmanları Birliği kuruldu ve geçen defa da söylediğim gibi, hakikaten, Birlik, kendisini artık bundan son-ra değerleme konusunun yasama organı olarak görüyor, değerlendi-riyor. Öyle olunca da…

FATİH KAHYA - Yaptırımı olabilecek mi acaba? Yani bu bilirkişilere falan bu konuda bir yaptırımı olabilecek mi?

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Hayır, o bilirkişilik ayrı bir şey bence, o ayrı bir sorun olmalı. Ama değerleme konusunda, Değerleme Uz-manları Birliği, kendini, bir yasama organı gibi, değerleme konusu-nun en yetkili organı olarak görüyor. Standardı getirme, parametre-leri getirme, bilmem neleri getirme ve bu işlerin Kadastro’yla ilgisine de karşı çıkıyor tabii.

Geçen sene burada da konuşmuştuk, bu konuda Oda olarak, özel-likle arkadaşlarımızın Birlik yönetimine girmelerini sağlamamız lazım. Bizim de çok sayıda arkadaşımız var orada. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan bu çalışmalara katılan arkadaşlar vardı; diyorlardı ki, “Ta-şınmaz malla ilgili değerleme raporlarında mutlaka mimar, plancı, harita mühendisi, inşaat mühendisi arıyoruz.” Yani “mühendis arıyo-ruz” diyorlardı. Ama biliyorsunuz, SPK, gerekli sınavları aştıktan sonra herkese, 4 yıllık eğitim görmüş olan herkese bu sertifikayı verebiliyor.

AHMET YAŞAYAN - Buradaki kritik nokta şu: Değer bilgilerine Kadastro’nun sahip çıkması gerekir. Bu, temel bir bilgidir. Bunun orta-lığa bırakamazsınız ve bırakmamak gerekir. Esas kritik nokta bu. Bunu Kadastro’culara benimsetmek gerekir. Bunsuz olmaz yani.

179

Page 182: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Kadastro iyi bir adım attı Ahmet. Şimdi bu konuda hakikaten iyi. Kadastro’nun modernizasyonu projesi kap-samında beş tane alt bileşen belirlemişler. Bir tanesi de değer bilgi-lerinin Kadastro’ya kaydedilmesi, Kadastro’ya verilmesi diyelim. Bu çalışmalar da o kapsamda değerlendiriliyor. Ama Kadastro da hele şu noktada bir deprem içerisinde; kimin ne yapacağı belli değil ve düne kadar, Nihat Şahin varken falan, en azından ben de öyle umuyordum, “Kadastro bu işi bundan sonra yürütecek” diye düşünüyordum. Ama doğrusu, bundan sonra ne yapacak, nasıl gidecek, bilemiyorum.

AHMET YAŞAYAN - Buradaki genç arkadaşların birçoğu bilmez, eski tapu kütüklerinde, bizim öğrenciliğimiz sırasındaki tapu kütük-lerinde bir sütun taşınmaz malın değerine, sigorta değerine ayrılmış durumdaydı. 1934’te, o zamanki konjonktür şeymiş, “Bu iş zor iş” de-mişler, onu bir kalem çizmişler. Okullarda da kadastronun tanımında hiç değerden söz etmez olduk. Halbuki ansiklopedilere bakmak ge-rekir; değersiz kadastro, değersiz kadastrodur. Öyle kadastro olmaz. Ama biz buna şartlanmışız. Biz bile sonradan, 8-10 sene sonra ancak keşfettik bunu. Çok eksik yetiştik, hepimiz de eksik yetiştik.

NAİL GÜLER - Hocam, bir öncekinde önerdiğiniz danışma kurulu... Şöyle bir şey var: Biz, şubeler olarak, genel kurullarda genelde çok tü-zel konularda çatışırız ya merkezi yapıyla. Alttakiler hep üstle çatışa-rak birtakım şeyleri alırlar. Birlik Danışma Kurulunda, yani TMMOB’nin Danışma Kurulu Yönetmeliğinde bir madde var, “Birlik başkanları Da-nışma Kurulunun asli üyesidir” diye. Odalar da Birliğe bağlı oldukları-na göre, aslında sizin bu öneriniz gerçekten doğru bir öneri. Odalar da kendi danışma kurulu yönetmeliklerine, “Oda başkanları, yani eski oda başkanları danışma kurulunun asli üyesidir” cümlesini koyabilir-ler. Bence de yararlı olacak bir şey. Şöyle bir baktığımız zaman, genel-de de, Arif ağabey, siz, Hüseyin Ülkü, Erdal Akdağ, Celal Beşiktepe, Atilla ağabey olsun, Muhittin ağabey olsun, yani oda başkanlığı yap-mış büyüklerimizin hemen hemen hepsi hâlâ Oda yaşamının içinde

180

Page 183: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

ve bence bu önermenizi hayata geçirecek bir adımı burada atabilirler. Bunu Merkezle paylaşmanızda yarar var, sizi dinlerler diye düşünüyo-rum. Bu öneri iyi bir öneri.

Bir ikincisi de, bu konuştuğumuz meslek alanlarımızın elden git-mesi noktasında bir-iki şey söylemek istiyorum.

Ben, Yıldız mezunuyum, ama mezuniyetimden sonra rektörler meslektaşımız oldu; ama bizim meslektaşlarımız rektör oldukça, bö-lümlerimizdeki meslek alanlarımıza yönelik kayıplar çok oldu diye gördüm Oda yaşamımda. Dilerim İTÜ’de de böyle olmaz. Hani İTÜ’de hep inşaatçıların hegemonyasından yakınırdık, şimdi bir meslekta-şımız rektör; dilerim onun bazı girişimleri bölümü etkilemez. Çünkü baktık ki, meslektaşlarımız üst görevlere gelince hep bölüm kaybet-meye başladı.

İsim konusunda sanıyorum dört üniversitenin düzeltme yapması gerekiyordu; yaptılar mı, onu bilemiyorum. Jeodezi ve fotogrametri-yi senato kararıyla harita olarak alacaklardı. Oda, bölüm başkanlarını toplayarak aslında bir adım attı, bir toparlayıcılık yaptı. Burada sizin tespitiniz de çok doğru; Oda, mutlaka öğrenci alan, almayan bütün bölüm başkanlarını kendi kurumsal yapısı içerisinde sık sık toplantıya çağırmalı ve birlikte bir ders programı uygulama alanlarına yönelik ortaklığı sağlayıcı öncülük yapmalı. Bunu bizim geleceğimiz açısın-dan, mesleğimizin geleceği açısından çok önemli görüyorum.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Evet, aslında hakikaten Odamız pek çok alanda iyi şeyler düzenlemiş. Mesela, bu sürekli bilimsel teknik komis-yonlar meselesi hakikaten güzel. Ben onu birkaç yıl evvel bir toplantı sebebiyle şöyle bir gözden geçirdim de, sanıyorum bize paralel, bize benzer bir yapılanma sadece bir odada, Meteoroloji Mühendisleri Odasında vardı, onun dışındaki bütün odalarda benzer bir yapılanma yoktu. Bu, çok güzel ve FIG’in benzeri bir yaklaşım. Tabii, bu noktada ben de kutluyorum, bu çalışmaları ilk başlatanlardan birisi Ahmet Ya-

181

Page 184: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

şayan hocamız. Çok güzel. Ama biraz önce sevgili Tevfik’in de belirt-tiği gibi, bu şeyi başta iyi kurmak lazım. Hakikaten, o göreve gelen arkadaşlar da olabildiğince katkı vermeye gayret etmeliler diye düşü-nüyorum. Zaman zaman Merkezden, özellikle Hüseyin Ülkü’den duy-duğum bir şey vardı; “Sürekli Bilimsel Teknik Komisyon ilgili alanda dosyasını hazırlayacak, benim de koltuğumun altında olacak; mesela, ben Kadastro’ya gittiğim zaman veya üniversiteye gittiğim zaman, onlara bir itirazda bulunulduğu zaman koltuğumun altındaki raporu çıkarıp ortaya koyabileceğim” diyordu. İşte o yapıyı tutturtmak ve ha-kikaten onları çalıştırmak gerekiyor. Çalıştırmaya mecburuz diye dü-şünüyorum. Bu mesleğe ihtiyacımız var; ülkenin ihtiyacı, toplumun ihtiyacı var ve mutlaka geliştirmeye ihtiyaç var.

S. GÖKŞİN SEYLAM - O komisyonlar hiç çalışmıyor. Adı var, kendi yok. Hiçbir sürekliliği yok. Var mı? Gerçekçi olacağız.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Bilmiyorum.

S. GÖKŞİN SEYLAM - Sene 1991, Ahmet hocadan yardım istemiş-tim, oradaydım, aldılar. Sene 1991, şimdi sene 2011. Kaç sene geçmiş; 20 sene. Haydi 10 tane rapor çıkartın o komisyondan, 10 tane. Vaz-geçtim, 5 tane çıkartın. Vazgeçtim, 3 tane çıkartın. Yok. Adı var, kendi yok yahu bunların.

NAİL GÜLER - Tabii, hocam rahat bu konuda. Tek raporun olduğu komisyonda.

S. GÖKŞİN SEYLAM - Tamam, ben de o komisyonun üyesiyim; ama öbür komisyonlar ne yapıyor? Özeleştiri yapmazsak olmaz bu iş. Hiç-bir komisyon rapor vermiyor, çalışmıyor.

Bakın, Sayın Başkan, şu örgüt yapısını bir tartışalım. Merkezin ve şubelerin görev, yetki ve sorumlulukları nedir ve bunlar nasıl çalışır? Bu net olarak ortaya konulmadığı sürece birtakım sürtüşmeler olacak-tır, birtakım çalışmalar da istediğimiz düzeyde olmayacaktır. Bu bir ger-

182

Page 185: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

çek. Hatta Nail bey, TMMOB’nin yapısı da tartışılmalıdır. Öyle değil mi?

Bakın, birtakım şeyleri gözden kaçırıyoruz. Mesela, Odanın resmi ceza verme yetkisi var mıdır, yok mudur? Yoktur; TMMOB’dedir o yetki. Yani merkezi bir yönetim tarzı var, her şey TMMOB hiyerarşisine tabi. TMMOB’den sonra her şey oda merkezinde. TMMOB sana yetki verdiği kadar çalışırsın, sen yetki verdiğin kadar şube çalışır. Böyledir bu.

Madem açıldı, bir şey daha ilave edeyim. Şube genel kurulunun hiçbir yetkisi yoktur. Var mıdır? Hangi konuda karar alıyor? Hiçbir ko-nuda karar alamaz. Bakın, bunu tartışmıyoruz, hiç tartışmıyoruz. Çün-kü hiyerarşik bir yapımız var, o yapıyı koruyoruz. Merkezi bir yapı var, o yapıyı ısrarla korumaya çalışıyoruz.

MEHMET TURCAN - Nereden kaynaklanıyor bu?

S. GÖKŞİN SEYLAM - Nereden kaynaklandığını sen daha iyi bilirsin.

MEHMET TURCAN - Ülkenin kendi genel düzeninden kaynaklanıyor.

S. GÖKŞİN SEYLAM - Ülkenin yapısı böyle. O yapı buraya da yansıyor.

MEHMET TURCAN - Bizler, Oda diyoruz, şu diyoruz, bu diyoruz; Oda ne yaparsa yapsın, ülkenin yapısı değişmediği sürece sonuç değişmez.

AHMET YAŞAYAN - Tersine değişiyor. Üniversitelerde çok güzel bir yapı vardı.

MEHMET TURCAN - Onun için, ülkenin yapısını değiştirecek belli bir siyasi uğraşa girmemiz gerekiyor bence. Tabii, biz yaşlandık; ama gençlerin orada biraz daha aktif görev almaları lazım.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Mehmet, bu noktada bizim de söyleme görevimiz var.

MEHMET TURCAN - Evet, doğru. Ülkenin yapısının değişmesi la-zım, iş orada bitiyor. Genel müdür bizden diyorlar, ama öyle bir şey yok aslında. Hiçbir genel müdür bizden olmadı. Bizdendir dediğimiz

183

Page 186: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

bir tek genel müdür oldu, o da bana göre en kötüsü çıktı. (Gülüşmeler)

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - O da olmasaydı keşke.

MEHMET TURCAN - Siyasi görüş olarak bir tek genel müdür bizden çıktı, o da en kötüsü çıktı, bize hiç uymadı. Bizdendir diye çok güzel öneriler götürdük o tarihte. Bugün yapmak istediklerini biz o gün gö-türdük; dedik ki, “Gel, harita kadastro mühendislerinin yaşayabilmesi için kadastronun teknik kısmını açın, Tapu Kadastro’nun dışına çıka-rın, verin, süreklilik kazansın; bizim mühendislerimiz, bürolarımız da-imilik pozisyonuna gelsin ve eleman çalıştırma şansına sahip olsun, teknik verilere sahip olsun, şu olsun, bu olsun.” Dedi ki, “Siz ne diyor-sunuz yahu?! Yani biz verilerimizi sizin elinize verelim, siz de gidin so-kakta bunları dağıtın, öyle mi?” “Yani sizin memurunuz namuslu, biz namussuz muyuz?” dedim ben de. Ki benim çok yakın arkadaşımdı, İstanbul’da görüştüğümüz bir arkadaşımdı. “Yani siz namuslusunuz, biz namussuzuz, öyle mi?” dedim. “Yok, estağfurullah, senin şahsına demiyorum” dedi. “Peki, benim şahsıma demiyorsun da, buraya gelen arkadaşların hangisine bunu diyorsun, sen kendi elemanlarını muaf tutuyorsun?” Düşünce bu. Düşünce bu olduğuna göre, bence, biz kendimizi iyileştirmek için elimizden geldiği oranda iyi şeyler yapma-ya çalışalım; ama her şeyden önce suçlamayalım kendimizi. Elimizden gelen o kadar.

FATİH KAHYA - 25000’lik haritalar hâlâ yasak.

S. GÖKŞİN SEYLAM - Yok, yok.

MEHMET TURCAN - Yasak olsa ne işe yarar, olmasa ne işe yarar?!

S. GÖKŞİN SEYLAM - İstediğin haritayı bugün Google’da bulabili-yorsun, ulaşabiliyorsun.

FATİH KAHYA - Ama hâlâ...

S. GÖKŞİN SEYLAM - Neyse. O konuyu ayrıca konuşalım istersen;

184

Page 187: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

kim destekler, kim desteklemez, onu ayrıca tartışalım.

MEHMET TURCAN - Ben, çok böyle gönüllü, çok hevesli devreye girmeye çalıştım; ama her girdiğimde baktım ki, sonuçta hiçbir şey yok. O zaman sinirleniyorsun, bırakıyorsun; sinirleniyorsun, bırakıyor-sun, bir işe yaramıyor. Sonuç yok.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Mehmet, yok, yok, umudumuzu kırma-yacağız. Elimizden ne geliyorsa yapmak için mutlaka gayret edeceğiz.

MEHMET TURCAN - Umudumuzu kırmayacağız tabii ki; ben, kıra-lım demedim; yalnız, kendimizi suçlamayalım dedim. Yapabildiğimiz kadar düzgününü yapmaya çalışalım. Bence iyidir. Biz çok imkansız-dık, bugün imkanlılar.

Buranın mülkiyeti bize ait, değil mi?

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Evet.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Daha büyüğünü düşünüyoruz.

MEHMET TURCAN - Tabii ki, daha büyüğünü düşünelim. Bir ara önermiştim kendilerine; dedim ki, “Düzgün bir yer alın, her üyeden 100 lira isteyin, ben de 1000 lira vereyim veya benim gibi olanlar 1000’er lira versin, bir yer alalım.” Ne diyor; efendim, 100 lira veremez-miş. 100 lira veremeyen üyen varsa, o zaman sen de burada kal, hiç çoğalma.

NAİL GÜLER - 1000 liranın sözünü aldık yani.

YILMAZ GÜNGÖR - Gün geçtikçe sayımız artıyor, meslek de bir yer-den gidiyor, tamam da, işler 2, 4, 6, 8, sayımız 5, 10, 20 diye artıyor. Ne düşünüyorsunuz bu konuda; mesleğin geleceği nereye gidiyor?

Geçen Genel Kurulda, yakında 20 tane okuldan mezun verilece-ğini söyledi arkadaşlar, yılda yaklaşık 2000 civarında mezun. Haydi 2000 değil de, 1500 olsun bu sayı. Ne yapıyoruz, nereye gidiyoruz; ne düşünüyorsunuz?

185

Page 188: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Demin laf arasında söyledim, aslında bu konuda yıllar evvel Orta Avrupa ülkelerinden birkaç tanesini izle-miştim. Mesela, o zaman, aklımda kalan rakam, Almanya’da, üstelik de ayrıyken, Batı Almanya kısmında 25 bin civarında harita kadastro mühendisi vardı ve Almanya, kadastrosunu tamamlamış, imar hare-ketleri çok düzenli, toplulaştırmayı yıllardır ve üçüncü, beşinci defa yaparlar; ama ona rağmen, Türkiye’nin yarısı kadar bir toprağa sahip -belki nüfus biraz daha fazla denilebilir- bir de üstelik pek çok şeyi tamamladığı halde 25 bin civarında harita kadastro mühendisine sahipti. Biz o zaman herhalde 5-6 bin civarındaydık. Böyle bir karşı-laştırmayla dedim ki, “Daha henüz Türkiye’nin çok fazla sayıda harita kadastro mühendisine ihtiyacı var.” Kanaatim hâlâ değişmedi diye-bilirim. Şundan dolayı: “Kadastro bitti” falan lafları ediliyor. Kadastro bitmez, bu bir. İkincisi, bu kadastroyu keşke yapmasaydık; şimdi onun düzeltilmesi için belki çok daha fazla gayret gerekecek, çok daha faz-la yatırım gerekecek. Ama bugünkü güçle de, bugünkü teknolojik donanımla ve özel sektör gücüyle de bu kadastronun doğru bir bilgi sistemine dönüşmesi için 10-15 seneyi yeterli buluyorum. 100 sene-de, 80 senede bitirdik dediğimiz kadastroyu 10-12 senede, 15 senede doğru bir bilgi sistemi haline getirebiliriz.

Kaldı ki, geçen defa da size örnek olarak verdim, kadastro sadece mülkiyet bilgilerini kaydeden ve onları bilmem ne yapan değil; ka-dastro, çevreyi de koruyan bir fonksiyona, değer bilgilerine de, vergi-lendirmeye altlık olacak her türlü taşınmazla ilgili değer transferleri-nin altlığı olacak bilgilere de sahip olmak zorunda. Eğer değerlemeyi kadastroya verirseniz, büyük bir ihtimalle, bu da belki 5-10 senelik, 15 senelik yeni bir çalışma alanı veya yenilemeyle, düzeltmeyle beraber ele alırsanız, 10-15 senelik, 20 senelik bir çalışma alanı. Yarının ne ge-tireceğini, ne götüreceğini de bugünden kestiremeyiz.

Sonuç olarak özetlersem, benim kanaatim, Türkiye’de hâlâ harita kadastro mühendisi ihtiyacı var ve 20 bölüm de açılsa kaldıracak du-rumda.

186

Page 189: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Şu oluyor tabii: Bütün meslek dallarında çalışmayan, çalışamayan, iş bulamayan insanlar var. Herhalde en çok başvurulan, bilgisayar mühendisliği veya onun gibi yeni meslekler. Ama duyduğum kada-rıyla, onlarda bile birçok yerlerde işsiz var.

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Onlarda şu an 100’ün üzerinde program var lisans düzeyinde eğitim veren.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Evet. Üstelik, bizim mesleğin hakikaten geleceği var. Diğer mesleklerden birçoğunun kapanması olasılığı var; ama bizim mesleğimizde gelecek var diyorum.

Konum bilgisi üretmek ve konum bilgileriyle ilgili her türlü bilgiyi, veriyi üretmek bizim mesleğimizin konusu. Biz, düne kadar yüksek yapılarda jeodezik kontrol meselelerini hiç bizim görevimiz gibi dü-şünmüyorduk veya yeraltında yapılan, oldukça derinlerde yapılan ça-lışmalarda mühendislik ölçmeleri için aklımızdan bir şey geçmiyordu. Ama bugün bunlar çok önemli şeyler bizim meslek alanımız için. Size somut bir örnek vereyim.

Ben, Urfa’dayken, 25 katlı bir bina yapılıyordu. Azeri bir arkadaş vardı, harita mühendisi, Rusya’da okumuş. Diyordu ki, “Yahu, bunlar nasıl yapıyorlar bunu; alttaki kolon ile üstteki kolon birbiriyle çakışmı-yor. Böyle bir şey olur mu hiç?!” Ama yapılıyordu, yürüyordu. 25 katlı bir bina. Öyle sanıyorum ki Türkiye’de bu anlayış daha henüz yerleş-medi, kabul edilmedi; ama bu büyük bir ihtiyaç diye düşünüyorum.

AHMET YAŞAYAN - Kısacası, insanoğlu araziyi kullandığı sürece ha-rita mühendisine ihtiyacı var. Araziye ilişkin bir dolu projeler yapılıyor; o projelerin uygulamasında, ortaya çıkan değişikliklerin kaydedilme-sinde haritacılar var. Ama bir gün araziyi kullanmaktan vazgeçerse insanoğlu, haritacılar da artık gitsin, başka tarafta iş bulsun.

YILMAZ GÜNGÖR - Peki hocam, teknolojiye yenilir mi meslek; ne dersiniz? Ben, ... başladım, 1974’te okula ilk girdiğimde modaydı. 77’de hesap makineleri çıktı, Casio 120 falan, öyle başladık. Daha son-

187

Page 190: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

ra, 90’lı yıllarda Commodor 64 vesaire, böyle devam ediyor. Nereye gi-deceğini bilmiyorum, ben de öğrenmeye devam ediyorum her gün. Fakat o dereceye geldi ki artık, teknolojinin arkasından yetişilmiyor. Bizim mesleğimizi inşaatçılar da artık yapmaya başladı. Harita prog-ramları var, onları kullanıyorlar. Mesela, çok ilginçtir, bir yerde büyük-çe bir plan kote yaptım, AutoCad olarak verdim. Ertesi gün beni te-lefonla aradılar: “Bize NetCad ver, biz de NetCad’le çalışıyoruz artık.” Bakın, bu nerelere gidiyor. Yani bu manada yavaş yavaş ortak olmaya başladılar mesleğimize başka meslekler de. Yani meslek sanki tekno-lojiye yeniliyor gibime geliyor. Ne dersiniz?

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Ben de teknolojiyi en iyi kullananın bizim mesleğimiz olduğunu düşünüyorum ve -Özgür’ün yazısını da o açıdan önemsedim- hakikaten o beceriyi kazanan yapıda yetişiyor ve yetiştiriyoruz da diye düşünüyorum. Daha iyi olması gerektiğini tabii ki kabul ederim; ama teknolojiyi iyi kullandığımız ve iyi yetiştiğimiz de bir gerçek.

NAİL GÜLER - Hocam, Yılmaz arkadaş söyledi, bir Birlik toplantısın-da, Kimya Mühendisleri Odası Başkanı, profesör, sanıyorum Ankara Üniversitesinde öğretim üyesi, meslek alanlarının birbirleriyle ilişkileri tartışılırken, dedi ki, “Artık haritacılara gerek bile yok. Bak, Google’dan hemen bulunduğun yerin koordinatlarını görüyorsun, fotoğraflarını çıkarıyorsun” falan. “İyi, ama o koordinatları mutlaka başka birisi he-saplıyordur hocam” dedim ben de.

Yani evet, teknoloji gelişiyor, ama bu teknoloji mesleği icra eden haritacılar sayesinde gelişecek ve illa ki toprak var olduğu sürece bu meslek de yaşayacak, haritacılara ihtiyaç olacak. Bu anlamda ben de hocam gibi düşünüyorum; toprakla ilgili her türlü hizmet var oldukça haritacılık da var olacak. Öyle düşünüyorum.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Tabii, Odanın bu noktada bazı şeyleri var. Geçen Genel Kuruldaydı galiba, bir şube başkanının söylediği bir laf vardı, yanlış bir bilgiydi. Sanıyorum, Almanya’da 3000 harita mü-

188

Page 191: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

hendisi olduğunu söyledi. Yanlış hatırlamıyorsam öyle söyledi. Bu, çok yanlış, çok büyük bir yanlış. Öyle sanıyorum ki, bugün de 20 bin-den aşağı değil bu rakam Almanya’da.

Dolayısıyla, ben, bizim mesleğimizin hâlâ geleceği ve eleman ihti-yacı olduğunu düşünüyorum.

AHMET YAŞAYAN - Pratik bir rakam var, geçenlerde bir yerde rast-ladım, bayıldım. Her 4000 nüfusa bir harita mühendisi diyor.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Bu hesaba göre Türkiye için ne eder bu?

AHMET YAŞAYAN - Türkiye için herhalde 20 bine yakın eder.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Güzel. Fena değil.

AHMET YAŞAYAN - Almanya’da da öyle, 22 bindir. Benim 8-10 sene önce bildiğim rakam buydu. Ama geçenlerde birisi 3 bin olduğunu söyledi; “6 bin bile bize çok” dedi. O, yanlış bir bilgi.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Yok, yok, o kesinlikle yanlış.

AHMET YAŞAYAN - Yani her konuşulan şeye de inanmamak gerek.

Bir de şu var: Bizim adacılara çok eleştiri getiriyorlar, yerleşmiş adımız. Bu diyenlere şunu diyeceğiz: Harita mühendisi harita yapar, ama başka daha çok işler yapar. Hakikaten pek çok iş yapar. Bugün haritacılar olmasa inşaat sektörü yürümez; inşaat sektöründeki birçok mühendislik hesaplarını haritacılar yapıyor. Niye; çünkü çok iyi hesap yapıyorlar. Yalnız harita yapmıyorlar, başka iş de yapıyorlar.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Peki. Çok teşekkür ediyorum.

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Belki başka soru sormak isteyenler de ola-bilir, bölmek istemedim, ama söyleşimizi sonlandırmamız da gereki-yor. Yine de soru sormak isteyenler varsa sorabilirler.

Başka soru sormak isteyen yok galiba.

Çok teşekkür ediyorum Hüseyin Erkan hocamıza. Hocamız bizler-

189

Page 192: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

le sadece geçmişi, geçmişteki mesleki deneyimlerini, Oda örgütlülü-ğü sürecindeki gelişmeleri paylaşmakla kalmadı, aynı zamanda mes-leğimizin günümüzdeki durumuna ve geleceğe ilişkin öngörülerine de yer verdi söyleşisinde, beklentilerini de sıraladı. Bundan özellikle memnun oldum, bunları da tartışmış olduk böylece.

Bir sonraki toplantımızı 11 Şubat tarihinde düzenleyeceğiz. Bir son-raki toplantımızdaki konuğumuz değerli büyüğümüz Mehmet Turcan. Burada da sözü edildi, 1974 yılında kurulması kararı alınmıştı İstanbul Şubesinin. Bizim elimizdeki kaynaklarda, ilk Yönetim Kurulu toplantı-sının gerçekleştirildiği tarih 11 Şubat 1976. Dolayısıyla, bu tarihin 35. yıldönümünde, ilk Yönetim Kurulu Başkanlığını yapan sevgili Mehmet Turcan’la burada bir söyleşi gerçekleştireceğiz. Kendisi de zaten bugün yaptığı değerlendirmelerle söyleşiye bir giriş yapmış oldu. O etkinliği-mizi bir kutlamaya da dönüştürme niyetimiz var, onu da daha sonra sizlerle paylaşacağız. Onun da bilgisini sizlerle paylaşmış oldum.

Şimdi, bugünün anısına sevgili Prof. Hüseyin Erkan hocamıza Şu-bemizin plaketini sunmak istiyorum. Mesleğimize bugüne kadar yap-tığı ve bundan sonra da yapmaya devam edeceği katkılardan dolayı bu plaketi kabul buyurmalarını istiyorum.

Prof. Dr. HÜSEYİN ERKAN - Teşekkür ediyorum, sağ olun.

Evet, burada sizlerle buluşmaktan, sizlerle konuşmaktan ben de memnunum. Özetle şunu söylemek istiyorum. Mesleğimi çok sevi-yorum. Mesleğimize toplumun da, ülkenin de ihtiyacı var. Çok sorun yaşadık, çok sorun hâlâ çözülmüş değil. Bunları çözecek olanlar da yine bizim mesleğimiz mensupları olacak. Onun için geleceğe umut-la bakmaya devam edeceğiz.

Çok teşekkür ediyorum efendim.

190

Page 193: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

11 şubat 2011

mehm

et

turc

an

Page 194: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

192

Page 195: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Değerli büyüklerimiz, hocalarımız, sevgili meslektaşlarımız; “Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Tarihine Işık Tutanlar” başlıklı söyleşi dizimizin bugün dördüncüsünü gerçekleşti-riyoruz. Sevgili Mehmet Turcan bugün bizimle birlikte; geçmiş birikim ve deneyimlerini paylaşacak.

Bugünün ayrıca özel bir anlamı var bizim açımızdan, Şubemiz açı-sından. Şubemizin kuruluş süreci 1975 yılında başlamıştı. Elimizdeki kayıtlı verilere göz atmıştık bundan 10 yıl önce. 10 yıl önce, 11 Şubat 1976 tarihinde, yani bundan 35 yıl önce, Şubemizin ilk Yönetim Ku-rulu toplantısının yapıldığına ilişkin yazılı bir belge elimize geçti ve 10 yıl önce 25. yıl kutlamasını gerçekleştirmiştik bu çerçevede. Bugün de Şubemizin kuruluşunun 35. yıldönümünde, bu anlamlı yıldönü-münde bu etkinliği gerçekleştiriyoruz. Sevgili Mehmet Turcan da Şubemizin ilk Başkanı olarak, bu söyleşide bizimle geçmiş birikim ve deneyimlerini paylaşacak.

Bu söyleşileri önemsiyoruz; çünkü tarihimizi, geçmişimizi önem-siyoruz. Bizim varlık nedenimiz, bizi var eden aslında geçmişimiz. Bizi buraya getiren de meslektaşlarımız, onların bıraktıkları değerler. On-ların bıraktığı değerlere sahip çıkma çabası içerisindeyiz. Bu değerle-ri geleceğe taşımak da temel kaygılarımızdan birisidir. Bu paylaşımı gerçekleştirme amacımız da, bu değerlerin geleceğe aktarımı, gele-cek kuşaklara aktarımı. Genç kuşaktan meslektaşlarımız az da olsa aramızda. Bunu yazılı olarak yayınlarımızda, bülten sayfalarımızda paylaşmaya devam edeceğiz.

Söyleşimize geçmeden önce, Mehmet Turcan’ın yaşam öyküsünü sizlerle paylaşmak istiyorum.

Sevgili Mehmet Turcan, Odamızın 557 numaralı üyesi. 1939 yılın-da, Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde doğdu. 1947 yılında başladığı ilk ve orta öğrenimini Ergani ilçesinde tamamladı. 1955 yılında, Ankara Tapu ve Kadastro Meslek Lisesinde yatılı öğrenci olarak öğrenim gör-

193

Page 196: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

dü. 1958 yılında mezun olduktan sonra, Adana’da Arazi Kadastro Mü-dürlüğünde memuriyet yaşamına başladı. Adana’da başlayan memu-riyet yaşamı, Zonguldak ilinin Çaycuma ilçesinde, Arapoğlu köyünde yedek subay öğretmen olarak devam etti. Askerliğini tamamladıktan sonra, Urfa Kadastro Müdürlüğünde fen memuru olarak bir yıl çalıştı ve daha sonra Antalya Kadastro Müdürlüğünde posta tapu memu-ru ve fen memuru yetkilisi olarak çalıştı. Tapu ve Kadastro Meslek Li-sesini bitirmesinden 6 yıl sonra, 1964 yılında Yıldız Teknik Harita ve Kadastro Mühendisliği öğrenimine başladı. 1969 yılında, Devlet Mü-hendislik ve Mimarlık Akademisi mezunu olarak öğrenimini tamam-ladı. Tapu ve Kadastro Teşkilatının Beykoz Tapulama Müdürlüğünde kontrol mühendisi olarak göreve başladı. Harita ve Kadastro Mühen-disleri Odasının 17. Döneminde, 1971 yılında Oda İkinci Başkanı ola-rak görev yaptı. 1974 yılı Ocak ayında, mecburi hizmeti olduğu için, memuriyetten istifa ederek, Üsküdar’da Turcan Harita Bürosunu kura-rak meslek yaşamına devam etti. Aynı yıl Oda Yönetiminde ikinci kez görev aldı. 1975 yılında, Odamızın İstanbul Şubesini kurma görevini alarak, kuruluş sürecini gerçekleştirdi ve 2 yıla yakın Kurucu Başkan olarak görev yaptı. 1. Dönem Şube Yönetim Kurulu üyeliği görevleri-nin yanı sıra, çeşitli komisyonlarda önemli görevlerde bulundu. 1992 yılına kadar sahibi olduğu Turcan Harita Mühendislik Bürosunda ça-lışmalarına devam etti. Daha sonraki yıllarda çalışmalarına değişik işlerle devam etti.

MEHMET TURCAN - 1971 yılında Odada görev aldığımdan kısa bir süre sonra kızım oldu.

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Kendisinin bizimle paylaştığı bu özgeç-miş içerisinde belki değinmediğim bir konu da, öğrenciliği dönemin-deki öğrenci örgütlenmeleri içerisinde yürüttüğü çalışmalar. Sanırım, söyleşi kapsamında değinecektir kendisi. Buyurun Mehmet Bey.

MEHMET TURCAN - Sevgili meslektaşlarım; hepinizi saygı ve sev-

194

Page 197: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

giyle selamlarım. Özgeçmişimde, eksik bıraktığım çok önemli bir ko-nuyu açıklayarak başlamak istiyorum. Harita kadastro mesleğini nasıl seçtim? Çok büyük bir tesadüf eseri oluşumu. Bunu sizinle paylaşmak istiyorum.

Ben, Ergani Ortaokulunun 4. yıl mezunlarındanım; yani bizden önce 3 yıl öğrenci mezun etmiştir, 4. yıl olarak da bizim sınıf mezun olmuştu. Ergani Ortaokulu, o zaman her sınıfta 15-20 arası öğrenci-si olan bir okuldu. İki hocamız çok önemliydi bizim için, matematik hocaları. Her ikisi de köy enstitüsü menşeili. Birisi orta 1 ve orta 2’de matematik, fizik ve kimyaya geliyordu; diğeri ise orta 3’te matemati-ğe geliyordu. Bu insanlar matematiğin üzerinde çok durdukları ve çok prensipli davrandıkları için, sanıyorum, benim hayatımda çok önem-li yerler tuttular. Bu mesleğe girişimin nedeni de onlar oldu. Ancak, okulu bitireceğime bir ay kalıncaya kadar ismini dahi duymadığım bir okula girdim. Biz, matematiği genelde 4-5 arkadaş hep beraber çalışırdık evlerde. Bu çalışmalarda da ben anlatırım, arkadaşlar dinler, anlamadıkları soruları yeniden onlara izah ederim. O arkadaşlardan birinin komşusu olan bir zatın ilgisini çekmiş bu benim izah etme tar-zım. O vatandaş da, Ergani’de o sıralarda bulunan Toprak Tevzi Ko-misyonunun teknik elemanı. Bir gün bana dönüp dedi ki, “Delikanlı; sen, arazi mühendisi olmak ister misin?” O güne kadar tanıdığım arazi mühendisi hemen bizim yanı başımızdaki Maden kazasında Ergani Bakır İşletmesinde çalışan, yanık tenli genç insanlar. Kabul edilme-yecek bir şey mi? “Evet, tabii olmak isterim” dedim. “Ankara’da, dev-let tarafından yatılı olarak okutulan bir okul var ve yüksek kısmı da İstanbul’da burslu olan, mühendislik eğitimi veren kısmı var. İstersen, buraya yüzde yüz girersin. Gel, buraya git” dedi. “Nasıl gideceğim?” dedim. “Bu okul Tapu Kadastro Okulu” dedi. Hiç duymamışım kadast-ro kelimesini. Tapu kelimesini biliyorum. O tarihlerde de tapu, pek sevilen bir idare değil. Niye; çünkü tapu daireleri hep kaymakamlığın bulunduğu hükümet konaklarının merdiven diplerinde olan bir yer.

195

Page 198: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Mal müdürlüğü, kaymakamlığın yanında kocaman yer alıyor, öbü-rü alıyor, beriki alıyor; ama tapu daireleri merdiven dibinde olan bir yer. Kadastro kelimesini hiç duymamışım ve telaffuzunu yapamadım. Ama adam o kadar iyi bahsetti ki, “Nasıl gideceğim?” dedim. “Sen, ge-tirdiğim bu evraklarla müracaatını yap” dedi. Adam müracaat etmiş, evrakları getirtmiş. O evraklarla müracaat etmeden önce evde baba-ma, “Ben, tapu kasatura mektebine gideceğim” dedim.

“Böyle bir okul varmış” dedim. O güne kadar, Ergani Ortaokulu-nu bitiren kız öğrencilerin tamamı istisnasız öğretmen okuluna yatılı olarak gidiyorlardı, erkekler astsubay okuluna. O zamanlar ismi özel diye geçen sanat enstitülerinin özel kısmı, ortaokuldan sonra öğrenci alan bölümleri vardı. Elazığ Sanat Enstitüsünde öyleydi, Diyarbakır’da öyle değildi. Oraya gidiyorlardı. Çoğunlukla astsubay ve öğretmen okuluna gidiyordu öğrenciler. Benim niyetim de Diyarbakır Ziya Gökalp Lisesine devam etmekti; ama babamın niyeti ise, beni as-keri liseye göndermek, üstünden atmaktı. Yatılı deyince, “Olur” dedi babam. Evraklar geldi, sınava gideceğiz. Verdiler tahta bavulumuzu elimize. “Haydi, sen git Ankara’ya” dediler ve trenle Ankara’ya geldik. Ankara’da sınavı kazandım. Kadastro Okulunu bitirdik. Vatandaşın o güne kadar anlattıkları doğru; fakat ondan sonrası sanıldığı gibi de-ğil, çetrefilli. Çünkü Kadastro Okulunu bitirdikten sonra, hiç hesapta olmayan, hiç düşünmediğim bir bölgeye gittim; Adana’ya. Eskiden tapu kadastroda çalışan arkadaşlarımız bilirler; adana Arazi Kadastro Müdürü rahmetli Ali Bozoklar, teşkilatta çok sevilen bir adam. Gider gitmez, “Paraya ihtiyacınız var mı? Alın size şu para, avans” dedi. Üç arkadaş gitmiştik. Sanki çok değerli bir adammışız gibi değer verdi bize. Bir köye gönderdi. İlk gönderdiği köy, daha önceden tapulama görmüş; ancak -onlar, Yörüklere Aydınlı diyorlar- Yörüklerin bir köyü ve burada tapulama yapılırken, topraklar dağınık dağınık olduğu için, bu dağınık olan topraklara göre, o zamanki sistemle poligonlar kapatıla kapatıla yapılmış. Birinden öbürüne geçerken, şeritsel bağ-

196

Page 199: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

lantılarla poligonlar geçirilmiş. Yine o dönemde tapu kadastroda ça-lışanlar bilirler, Mehmet Çeliker diye bir hocamız vardı Tapu Kadastro Okulunda. Mehmet Çeliker müfettiş. Gelmiş, raporlamış, “Bu teknik yönden geçerli değildir; yeniden ölçülmesi gerekir” demiş. Bizi de o köye vermişler. Överek anlatınca, biz de iki arkadaş kendi kendimi-ze, Kadastro Okulunda gördüğümüz takribi denge sistemiyle nirengi döşeyelim buraya dedik ve tuttuk, takribi denge sistemiyle nirengi döşeyerek, oranın ölçümünü yaptık. Oranın bütün poligonlarını, ni-rengilerini bağlayarak, bir nirengi ağıyla onları bağladık. “Siz, gökte ararken yerde bulduğum insanlarsınız” vasfına getirdiler bizi. Öyle olunca, biz de kendimizi böyle değerli bir adammış gibi görmeye başladık. O arada uğraşırken, Yıldız’ın sınavlarını kaçırdık, gelemedik o sene. Gelemeyince, orada devam ediyoruz. “Ertesi sene gideriz na-sıl olsa” dedik. Adana’nın o günkü havası maalesef 27 Mayıs ihtilaline kadar bu durum sürdürdü.

İkinci köyde, bu sefer gerçek tapulama çıktı önümüze, gayrimen-kul mülkiyetini belirleme. O zamana kadar doğru dürüst bakmamışız o işlere, bize tapu sicil dersinde anlatılanlarla yetinmişiz; ama iş başa düşünce, başladık okumaya. Bilgisizliğimizi belirtmeden, tutanak-sız, ha babam ha ölçümlere devam ediyoruz. Köylü ise, biz tutanak tutmadıkça, ihtilaflı olan kısımları, “Bunlar herhalde para bekliyorlar, bunlara bir şeyler verelim” diye düşünüyor. İhtilaflı bir işten dolayı bana geldiler, ama aslında evraka göre hiç ihtilaf yok; fakat kendi ara-larında, iki kardeş tarafından ihtilaflı. İki kardeş beraber oturuyorlar-mış köyde, bir yeri satın almışlar, büyük kardeş tapuyu kendi üstüne almış, diğer kardeşin üzerine almamış. Küçük kardeş ölmüş, biz de maalesef küçük olanın kızının evinde kalıyoruz. Kadın, ikide bir ge-liyor, “Bizim amcamıza yazmazsınız, bize yazarsınız, değil mi?” diyor. Nasıl yazacağımızı da bilmediğimiz için, “Bakarız” diyoruz. Amcasının oğlu bunları duymuş tabii. Bilirkişiler kanalıyla bize para teklif etti, o günkü parayla 600 lira. Maaşımız 300 lira civarında. 600 lira para teklif

197

Page 200: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

etti. Ben güldüm, “Parayla iş yapmayız biz” dedim. Birincisinde böy-le dedik. İkincisinde, “700 lira olsun” demiş, üçüncüsü “800 lira olsun” demiş. “Ayıptır. Böyle bir şey olmaz. Biz, genç adamız. Yakışır mı sizin bu dedikleriniz?” dedik. O arada da ne olduğunu öğrenmeye çalıştık. Tabii, bir taraftan medeni hukuka bakıyoruz, bir taraftan tapu sicilde bize öğretenlere bakarak, tutanak yazmayı diğer teknisyenler kana-lıyla öğrenerek yazmaya başladık; ama bize ha babam para teklif edi-liyor. Biz reddettikçe paranın rakamı artıyor. En son muhtara, “Muh-tar; ya bu köyün bütün işini bırakırız bu haliyle yahut da bu teklifinizi bırakırsınız” dedim. “Kolay. Sizi eğlenceye götürsünler bu arkadaşlar” dedi. “İyi o zaman, olsun, eğlenceye götürsünler” dedik. 19 yaşında-yız. Eğlenmeden kim kaçınır?

Geceleri bizi alıp götürmeye başladılar. Zıpkıcı diye bir köy, İncirlik’in hemen bitişiği olan bir köy. İki günde bir gidiyoruz. Bizi alı-yorlar, şehre gidiyoruz. Eğlence, pavyon, gezme, gece sarhoş dönüyo-ruz, sabah erkenden arazide çalış. Hayat çok tatlı geldi. Sene geçti, biz yine sınava girmedik. 27 Mayıs ihtilalinden sonra benim gibi olanları köylere yedek subay olarak öğretmenlik yapmak üzere gönderdiler. İki yıl böyle geçti. Sonra bir yıl Urfa Kadastro Müdürlüğü’nde fen me-muru olarak çalıştım. Oradan Antalya’ya tayinimi istedim. Bir yılda Antalya’da çalıştıktan sonra orada olan bazı arkadaşlarla birlikte Yıldız Teknik Okulu Harita Kadastro bölümü sınavlarına çalışmaya başla-dım. O yıl 1964 yılı oluyor. Yıldız’ın sınavında başarılı oldum ve Yıldız Teknik’te öğrenime başladım.

Ama 6 sene ara vermişim. Kadastro Okulundan tanıdığım arka-daşlarımla arkadaşlık yaparsam, kendi sınıf arkadaşlarıma ısınama-yacağım ve kendi sınıfıma ısınamayacağım. “O zaman, hiçbir şekilde kendi sınıf arkadaşlarımın dışındakilerle arkadaşlık yapmamaya çalı-şacağım” dedim. Örneğin, Orhan’lar o sene 4’te filandı herhalde.

ORHAN TERCAN - Evet.

198

Page 201: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

MEHMET TURCAN - Kadastro Lisesinde benden bir sınıf ileride. Onlarla hiç ahbaplık yapmamaya çalıştım, hiçbiriyle. Sadece birinci sınıflarla ilişki içindeyim ve birinci sınıflarla ilişki içinde olduğumdan, okula ısındık, sınıfa ısındık. Sene sonu oldu. Sene sonu olunca, Orhan-ların sınıfında olan bir arkadaş, Kadastro Lisesinde de benden bir sene geride olan Yaşar Turhan diye bir arkadaş, müteahhitten bir iş almış. O almamış da, ona dolaylı olarak iş verilmiş. “Yanına birkaç arkadaş al, git, buraların halihazır harita işlerini başlatın” denilmiş. “Sen de gel, senin pratiğin var. Hem biraz da para kazanmış oluruz” dedi. Çünkü 50 lira yevmiye verecekler bize. 50 lira yevmiye çok iyi bir para, ben de mem-nuniyetle kabul ettim. Denizli’nin Kavas kazasında buluşacağız. Onla-rın teknik gezileri var. Sizin zamanınızda yoktu herhalde öyle geziler. Bunların dönemlerinde teknik geziler vardı. Bu teknik gezilerin dönü-şünde, ben gittim, onlarla buluştum. Onlar teknik geziden geldikten bir hafta sonra ben de gittim oraya, buluştuk. 4. sınıfta okuyan ve bir-iki dersten takıntısı olan Memduh Yılmaz diyen bir arkadaşın yanına verdiler beni. Memduh, sanat enstitüsü mezunu, hiç olayı bilmiyor; ama 4. sınıfta okuyor, benim gözümde mühendis bir adam. Ben biraz gevezeyim, biraz da olaya müdahale etme yapım var. “Şu tepeye, şu tepeye, şu tepeye yaparsak, bu tepeyle birlikte şöyle bir şey kurarız, buralara da buradan bakarız; açı tamamsa olur” filan diyorum. “Olur” diyor. Bu işleri yaparken, 15 gün sonra dönüp bana, “Sen, beni çok kibarlığımdan ses çıkartmıyorum sanıyorsun, değil mi?” dedi, “Tabii” dedim. “Yok. Sen anlatınca, okulda anlatılanlarla birleştirmeye çalışı-yorum. Yoksa, ben bu işleri bildiğimden filan değil” dedi. “Olur mu?” dedim. “Vallahi. Okulda bize nirengi, şu bu öğretmediler ki; nereden bilelim biz bu işi?” dedi. “Staj yapmadınız mı?” dedim. “Her öğrencinin gittiği yerde bir mühendis vardır; ‘Kardeşim, senin kaç dersten takın-tın var; iki dersten, üç dersten. Otur, derslerini çalış. Hangi günün boş-sa, istediğin ekibe göndereyim seni, git, orada pratiğini geliştirmeye çalış’ denir. Gittiğin zaman, fen memuruna ne soracaksın kardeşim? Sen mühendis adayısın, fen memurunun başına mühendis olarak ge-

199

Page 202: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

leceksin. ‘Bana ne yaptığını anlatır mısın?’ diyemezsin ki” dedi. İnan-madım buna. Yıldız’a geldik, 2. sınıfa. Baktık ki, gerçek buymuş. O za-man, Talebe Cemiyetinin staj kolunu alalım, stajı bir ilçede yapılacak şekilde düzenlettirelim. O zamanki gelenek, 3. sınıf Talebe Cemiyeti başkanı oluyor ve yönetim 3. sınıf tarafından belirleniyor. “Siz ne ka-rışırsınız? Siz 2. sınıftasınız, burası 3. sınıfın” dediler. Benden önceki Cemiyet Başkanı Mehmet Gültekin, Kadastro Lisesinden çok yakinen tanıdığım bir arkadaşım. “Arkadaş; sen, bu işlere karışma” dedi. “Ben, iyi bir mühendis olmak istiyorum. Nasıl olur bu iş?” dedim. “Yok, böy-le olunmaz. Karışma” dediler. “Biz karışacağız” dedik ve o seneki sınıf arkadaşlarımla, sizlerin hepsinin tanıdığı hocalar, Ömer Aydın, Orhan Özkaya, onlarla bir kampanya yaparak, 1. sınıflara işi izah etmek sure-tiyle Talebe Cemiyetini aldık. Cemiyet Başkanı oldum. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne bir ziyarette bulunduk, derdimizi anlattık. “Bura-da bir işleyiş tarzı var. Bu böyle olmaz” dediler. Tapu Kadastrodan iki istekte bulundum; birincisi burslar. İkinci isteğim ise, stajın Ege’de bir ilçede yapılması ve tamamen çalışma işlerinin öğrencilere yaptırılma-sı, yani her türlü işçiliğin bizim tarafımızdan yapılması, aynı zamanda memurluk kısmının da. “İkinci kısmını kabul edebiliriz; ancak, okul iki asistanını verirse. Yani biz iki mühendis vereceğiz, onlar da iki asis-tan verirse, 4 kişiyle bir ilçeye bir çalışma başlatırız” dediler. Bu sözü veren Emin Bey. Ben de sevine sevine çıkıp geldim. O zamanki şef, rahmetli Ekrem Ulusoy’a çıktım. “Hocam, böyle böyle, burada tatbi-kat yapma şansımız yok. Gidip, orada her şeyi birlikte yapalım” dedim. “Yok böyle bir şey. Biz, Almanya’da da böyle bir şey görmedik, burada da böyle bir şey yaptırtmayız” dedi. Almanlar, gittikleri yerde doğru staj yaptırılabiliyor; ama bizde bunu yaptırtmıyorlar” dedim ve neden yaptırılmadığını da söyledim. “Olmaz dedim ya” dedi. Tabii, ben biraz daha dayattım. “Niye olmasın? İki tane asistanınız var. Tapu Kadastro iki tane mühendisini tahsis ediyor, bir de ilçe veriyor, siz niye hayır diyorsunuz? Bizim iyi yetişmemizi istemiyor musunuz?” dedim. “Biz yöneticiyiz” dedi. “Biz de üzerinde uygulama yapanız” dedim.

200

Page 203: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Burs için dayattım. Rahmetli Galip Esmen, “Burs yok siz, çünkü bu sene hukukçulara vereceğiz. Hukuk mezunu tapucu yetiştirmek isti-yoruz. Bu sene hukukçulara burs vereceğiz” dedi. Genel Müdür İzzet beye gittim. İzzet bey, “Size veririz, ama bir bakmam lazım” dedi. Tabii, çok güvenemedim bu ikinci konuşma tarzıyla, doğruca Bakana çık-tım. Ayhan Alkış’tan … yanımda. Onlarla beraber Devlet Bakanı Refet Sezgin’e çıktım. Allah rahmet eylesin; o da öldü. Bundan Asım beyin haberi var. Refet beye gittim, anlattım. Telefona sarıldı, “Kızım, bana Genel Müdür Muavini Galip Esmen’i bağla” dedi. “Beyefendi; siz ba-kan mısınız, başka bir şey misiniz?” dedim, “Bakanım. Ne olmuş?” dedi. “Niye Genel Müdürü değil de, Genel Müdür Muavinini istiyorsunuz?” Genel Müdürle konuştum, her ikisiyle olanı da size anlattım” deyin-ce, “Merak etme delikanlı. İzzet bey, oranın nasıl döndüğünü bilmez. Sana söz vermiş olabilir; ama oranın nasıl döndüğünü bilmez, Galip Esmen bilir. Önce onunla görüşeyim” dedi. Tabii, suratımı astım, bir ta-vır içine girdim. “Sen merak etme, konuşayım, sonra seninle konuşa-cağım” dedi. Konuştuktan sonra, “Galip bey, senin bana anlattıklarını anlattı. Onun için, sana inanıyorum; ancak, o bursları verebilmem için, sen gideceksin Yıldız’a, bir dilekçe vereceksin Cemiyet Başkanı olarak. Kaç öğrenci geçen sene mezun olmuş burslulardan, bunların sayıla-rını alacaksın. Kaç öğrenci geçen sene sınıfta kalıp bu sene yeni burs almaya başlıyor, onları isteyeceksin. Kaç öğrenci burslu olup bu sene sınıfta kalmış, bu üçünü bana yazılı olarak göndereceksin. Eğer senin dediğin gibi çıkarsa -o sayıları almıştım- sana söz, 15 tanesini gön-dereceğim sana” dedi. Geldim okula. Öğrenci işlerine o zaman Selma Çalışkan bakıyor. Selma Çalışkan’a gittim, dilekçeyi verdim. “Bu ne?” dedi, “Ben, Tapu Kadastro Genel Müdürüyle görüştüm. Böyle böyle. Bunları bana sizin imzanızla vereceksiniz. Bunu bizim bölümden al-dım, ama bölümünki geçerli değil” dedim. “Hayhay” dedi, yazdı, verdi bana. Bakana götürdüm ve Bakan, o bursları verdi.

Tabii, Yıldız’da öğrenciliğe Cemiyet Başkanı olarak başlayarak, bir

201

Page 204: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

şeyler yapmamız gerektiği inancıyla devam ettim. Sanıyorum, hayatı-mı o kısım çok değiştirdi. Yani Yıldız’a geç gelmem, bana çok değişik imkan ve görüş verdi; çünkü kendime güvenerek, bazı şeylere girişe-biliyordum o zaman. Bunun sonuçlarından biri, Talebe Birliğine gir-meye başladık. Derslerimiz alabildiğine aksıyor. 2. sınıfta yüksek ma-tematikte vizesiz kaldım. Vizesiz kalınca, bir sene bekledim. O arada, Beşiktaş Tapu Fen Amirliğinde fen memuru olarak tayinimi çıkarttım, orada çalışmaya başladım. Çalışırken, daha çok okulda Talebe Cemi-yeti Başkanlığı yapıyorum ve Talebe Birliğinde görev aldım, o işlerle boğuşuyoruz.

Ben, iki sene Talebe Birliği Genel Kurul Başkanlığını da yürüttüm. Her ikisi de birer aydan daha uzun sürdü. Yani iki günde bitmesi ge-reken kongreler, başkanların kötü davranışlarından veyahut da mali raporu veremediklerinden dolayı, her ikisi de birer aya yakın sür-dü. Tabii, bu, o şekilde değil; sanki polisle olan ilişkilerinden dolayı uzun sürüyor gibi geldi. Sonuçta, bu uzun dönemlerden sonra, bizim meslektaşımız Tuna … Talebe Birliği Başkanıydı, ertesi sene de Sait Bülbül Talebe Birliği Başkanıydı. 1969 yılında mezun oldum ve Kar-tal Tapulama Müdürlüğünde göreve başladım. Göreve başladıktan yaklaşık 1-1,5 sene sonraki dönemde, Tevfik Ayan ve Asım Ediz bir çağrı yaptı. “Sınıf arkadaşlarımıza mektup yazalım, bu yılki Oda Genel Kuruluna derleme toplama değil; daha belirli bir düşünceyle gidelim” dediler. Nasıl yapacağız, ne edeceğiz? “Görüşümüzü alenen ortaya koyarak gidelim” dediler. Biz de sınıf arkadaşlarımıza mektup yazma işini üstlendik. Ben, Hüseyin Demirel, Ayhan Alkış, o sırada üçümüz de İstanbul’da çalışıyoruz. Hüseyin Karayollarında çalışıyor, Ayhan İl İmar Müdürlüğünde, ben de Tapu Kadastroda çalışıyorum. Başladık sınıf arkadaşlarımıza, dönem arkadaşlarımıza mektup yazmaya. Tev-fik, yanlış hatırlamıyorsam, o sırada askerdi. Dönem arkadaşlarımıza, tanıdıklarımıza mektup yazmak suretiyle Oda Kongresine topluca iştirak etmeyi ve Oda Kongresinde memleket ekonomisiyle ilgili gö-

202

Page 205: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

rüşlerimizi, sol görüşümüzü belirtelim dedik. Hüseyin Demirel, bir gün bana dedi ki, “Ankara’dan Hüseyin Erkan beyle görüştük” dedi. Hüseyin Erkan Beyler de bir çalışmanın içindelermiş. “Bunu birlikte götürmemizi öneriyorlar; onlarla birlikte bunu götürelim” dedi. Hü-seyin Erkan beyle Ankara’da bir toplantı yaptık Hüseyin beyin evinde. Öyleydi, değil mi?

HÜSEYİN ERKAN - Vallahi, ne güzel anlatıyorsun Mehmet.

MEHMET TURCAN - Sizin evde yaptık. Sizin kızlar küçüktü, çok iyi biliyorum. Ayrancı tarafında bir evdi. Oraya gittik, orada bir toplantı yaptık. Bir çalışma yapacağız, bu çalışma sonucunda Oda yönetimin-de söz sahibi olacağız. Daha doğrusu Genel Kurulda konuşacağız, ondan sonra seçilecek Oda yönetimini belirlemeye çalışacağız. Daha sonra Arif Delikanlı ile aynı şekilde devam ettik. Oda Genel Kurulu çalışması başlayacağından bir gün önce, o zaman pek adı bilinme-yen, şimdi Küçük Kurultay dediğimiz çok dar bir çerçeve içerisinde bir toplantı düzenledik arkadaşlarla. Genel Kurul Başkanı kim olsun? Ankara grubunun hemen hemen hepsi aynı yılın mezunu, 1958 Yıldız mezunları. “Bizden, Genel Kurul Başkanlığını Haldun Özen yapar. Hal-dun Özen’e de sağdaki insanlar da oy verir, öteki taraftakiler de verir; yani Haldun bizdendir’ denilen bir insandır; ama Haldun’a oy verecek çok değişik insanlar da olur. O zaman, bizim gücümüz ortaya çıkmaz. Sizlerden birini Genel Kurul Başkanı yapalım” dediler. Ben 1,5 senelik mezunum, Tevfik 3,5 senelik mezun. Mehmet’in tecrübesi var. “Yapa-bilir misin?” dediler, “Yaparım tabii, onu yapmak kolay; ama seçilip se-çilmeyeceğimiz belli değil. Yani sizin arkadaşlarınız bana oy verecekse yaparız. Bizim dönemler beni tanır, ama diğerleri nereden tanısın?” dedim. “Tamam. Onlara söyleriz, sana oy verirler” dediler. Böylece, Genel Kurul Başkanlığına ben aday gösterildim. Büyük bir ekseriyet-le Genel Kurul Başkanlığını aldık; ama Oda Başkanı Asri Ünsür, bize öyle sessiz sedasız Genel Kurulu teslim eder mi?! Başladı sataşmaya. Herkese laf atıyor, herkese değişik şeyler söylüyor. Ben, çok saygılı bir

203

Page 206: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

şekilde, “Asri bey, lütfen tahrik etmeyin. Siz büyüksünüz, Oda Başkanı-sınız” diyorum. Rahmetli oldu, Kayserili Hasan Hüseyin Nalbantoğlu...Siz, o dönemde yoktunuz galiba.

AHMET AKSOY - Hangi dönemden bahsediyorsunuz?

MEHMET TURCAN - 71 Şubatı. Hasan Hüseyin Nalbantoğlu konu-şunca, Asri Ünsür, “Bu, Lenin’in torunu, Mao’nun piçi” dedi. Hasan Hü-seyin “Başkan; sataşma var. Söz istiyorum” dedi. Söz vermesem olmaz, gerçekten sataşma var. Çıktı kürsüye. “Ben, Kayseri’nin Develi ilçesin-denim. Anam, Develi’den hiç çıkmamıştır; ama ola ki, Kayseri’ye kadar gelmiş olabilir. Bileniniz var mı; Mao, Kayseri’ye veya Develi’ye geldi mi?” dedi.

Salondaki herkes, “Yok. Türkiye’ye gelmedi ki Kayseri’ye veya Develi’ye gelsin” dedi. “Demek ki, Mao’nun piçi olamam. Yalnız, bil-diğim kadarıyla Yozgat’ta Amerikalıların üssü var” dedi. Böyle der de-mez, Asri, “Seni gidi bilmem ne” dedi. Asri’yi yatıştırdım.

HÜSEYİN ERKAN - Bu noktada, Asri Ünsür bey, aşağı yukarı Meh-met Turcan gibi enli boylu.

MEHMET TURCAN– Hasan Hüseyin ise daha ufak. 1.60 boylarında, ufak tefek bir arkadaş. Asri’yi yatıştırdık, Genel Kurulu kavgasız gü-rültüsüz bitirdik. “Yönetim Kuruluna seni de alacağız. Sen, bu işi iyi biliyormuşsun, iyi idare ettin. Sizden iki arkadaş burada bulunsun. İstanbul’dan sen, Bilecik’ten de Asım Yönetim Kuruluna girsin” dedi-ler. Yani bizim ayda bir Ankara’ya gidip gelmemize karar verdiler. “İyi, girelim” dedik, gidip gelmeye başladık. Koordinasyon Kurulu diye bir kurul var. “Sen, İstanbul’dan iştirak etmiyor musun? Bunlara iştirak et” dediler. Arif Delikanlı Oda Başkanı, ben ikinci Başkan, Hüseyin bey Genel Sekreter. “İyi, iştirak edeyim” dedim, iştirak etmeye başladık. Bu kısım çok önemli, benim burada Şube Başkanlığını bırakmamın nedenlerinden. Daha sonraki olaylarda bu durumu gördüğümden dolayı bıraktım.

204

Page 207: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Koordinasyon toplantılarında DİSK var, TÖS var, Dev-Sol var, bir de devrimci odalar var, devrimci yazarlar var, devrimci öğretim üye-leri var. Herkes kendisinin daha iyi devrimci olduğunu iddia ediyor ve herkes başkasını suçluyor. Bir-iki toplantıdan sonra kendi kendime dedim ki, “Bunlar niye acaba birbirlerini suçluyorlar, ne var?” Sonra-dan biraz daha açılıp olaylar yaygınlaşınca, bir sol devrim bekleniyor ordudan ve herkes bu devrime kendisinin yakın olduğunu göstermek için diğer tarafı suçluyor. Öyle suçlamalar ki, örneğin, DİSK diyor ki bize, “Siz küçük burjuvasınız. Sizin bizim içimizde ne işiniz var? Siz kendisini sosyalist görebilirsiniz, sizin tabii hakkınız bu, solu savunabi-lirsiniz; ama lütfen, bizimle işçinin arasına girmeyin, işçinin yanına da gelmeyin, işçiyi savunmayın; çünkü siz, işçiyi belli bir oranda bizden koparıyorsunuz, zehirliyorsunuz.” Biz de o ana kadar Lastik-İş’in ge-nel grevine iştirak etmişiz, yani kendimizi işçinin yanında görüyoruz. Dev-Sol, “Siz küçük burjuvasızın, zaten işe yaramazsınız; ama bunlar da sendika ağaları. Bunlar da işe yaramaz, çünkü bunlar da sendika ağaları. Bunlar işçi değil, bunlar işçileri sömüren ağalar” diyor. Herkes bir taraftan bir şey söylüyor.

Ben, şu kanaate vardım ki: Herkes bir sol devrim bekliyor ve bu devrimde yer almak istiyor; yani devrimden sonra bir köşe kapmak istiyor, bir pay almak istiyor. Devrim oldu, bir muhtırayla Demirel hü-kümeti devrildi; ama cımbızla CHP’nin içinden çektikleri bir adamı getirdiler, başbakan yaptılar, CHP’den yine cımbızla çektikleri bir ada-mı başbakan yardımcısı yaptılar. Amerika’dan, ülkede toprak reformu yapacak diye getirdikleri beyin takımından biri oldu, Atilla Karaos-manoğlu getirildi; ama sonuçta, tek zarar gören solcular oldu ve onu savunan, belli bir oranda ceza yiyecek şekilde veya en azından dayak veya hakaret faslına tabi tutulan insanlar oldu. Beni de rahmetli Macit hoca kurtardı o işten. Çağırdı beni, “Sen, böyle böyle yanlışlıklar yap-mışsın. Seni çok akıllı ve bize çok lüzumlu bir adam olarak biliyordum” dedi. “Hocam, hiçbir yanlışlık yapmadım, mesleğimi savundum” de-

205

Page 208: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

dim. “Biliyorum. Ama dikkatli ol. Ben, senin adını çizdirttim. Bundan sonra gözler senin üzerinde olacak; ona göre davran” dedi.

Derken, o sene Genel Kurulda Oda yönetimini bıraktık. 1974 yılın-da yapılan Genel Kurulda yine ben Genel Kurul Başkanıydım. Orada da bu sefer Asri yine Başkandı. Hüseyin Uğurlu kürsüde konuşurken, Asri geldi, kürsüye çıkarak, ona hakaret etmeye başladı. Ama o gün, Asri’nin güvendiği bir ekip de vardı; Karadeniz Teknik Üniversitesi me-zunu insanlar vardı. Mustafaların döneminden. Öyle değil mi Mustafa?

MUSTAFA ERDEMLİ - Yok.

MEHMET TURCAN - Sizden daha önce miydi, yoksa sizin dönemi-nizde miydi?

MUSTAFA ERDEMLİ - Öyle bir ekip gelmedi Karadeniz’den.

MEHMET TURCAN - Nasıl gelmedi? Gürol, Ahmet...

AHMET YAŞAYAN - Onlar daha sonra.

MEHMET TURCAN - Birileri vardı o gün. Asri böyle deyince, Hüseyin Uğurlu buna dayak atmaya yöneldiği sırada, “Oturumu kapatıyorum. Oturum bitmiştir. Teşekkür ederim” dedim, oturumu kapattım. Mikro-fonu kapattığım sırada Hüseyin bir yumruk çıktı, çıkmasıyla beraber Asri bir tarafa düştü, çanta bir tarafa düştü, çantadan tabanca fırladı. Asri, aynı zamanda milletvekili. Bir kargaşa çıktı. Biz, Oda yönetimine seçildik. Oda yönetiminde, başkan, başkan yardımcısı tarzında görev almadım bu sefer, onun dışında bir görev aldım. Hüseyin Erkan Bey Başkan oldu. Ancak, yine Koordinasyon Kurulu toplantılarına iştirak etmeye devam ediyorum. Yine burada Ertesi yıl, “İstanbul çok büyü-dü; bir şube kursak, ne dersin? Burada bir çalışma yapar mısın?” dedi-ler, “Yaparım.” dedim. “Yeni bir yönetmelik de çıktı, bu yönetmelikten de yararlanırız. Herhalde tescile konu yönetmelikten dolayı biraz da iş çıkar, Oda geçinir” denildi. Biz de “Peki” dedik, şubeyi kurmak üze-re çalışmalar yaptık; ama o çalışmaları yapıncaya kadar, şubeyi temsil

206

Page 209: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

eden adam gibi, burada sürekli görev yapıyorum. Şubeyi kurmaya karar verdik ve ben, isimler önerdim. “Kimler olsun?” dediler, isimler önermiştim. Kimleri önerdiğimi çok iyi hatırlamıyorum; ama bunlar-dan bir tanesi Rasim Deniz, bir tanesi çok faal gibi görünen Kısmet, bir de Bircan Çamlıoğlu. Oda toplantılarını yapmaya başladık. Odanın toplantılarını yapıyoruz, ama benim büromda toplanıyoruz. Ertesi sene resmi olarak kurduk, kurunca da Beşiktaş’ta bir daire kiraladım. Odayı kurduk, gidip geliyoruz; ama Odaya gelip giden kimse yok, sadece toplantıdan toplantıya odaya geliyoruz. O arada, Kağıthane Belediyesinde çalışmaya başlayan birkaç arkadaş oldu. Onlardan bir kısmı Oda yönetimine girdiler ve “Çalışırız, sen hiç merak etme, biz her şeyi düzenleriz” dediler. Yönlendirdik, yine gelip giden yok. “Bu böyle gitmez. Tapu Kadastroda ve belediyede çalışan, 1957-58 yılla-rında mezun olmuş meslektaşlarımız var; onlardan birkaçını göreve çağıralım. Bazılarını komisyona, bazılarını da Yönetim Kuruluna ala-lım. Bu şekilde daha uygun bir yönetim olsun ve şu parasal yük de benim sırtımdan kalksın” dedim. Çünkü üyeler aidatlarını Merkeze yatırıyor. Merkez ne gönderdiyse… Merkez de doğru dürüst bir şey göndermiyor. Merkezdeki para kendisine yetmiyor ki, bize göndersin. “Tescile konu haritalar nedeniyle oradan para bulun, kendinizi idare edin.” Tescile konu haritaların Odadan geçmesini isteyen yok, tesci-le konu haritayı serbest mühendisin yapmasını da isteyen yok; be-lediyede veya tapuda kendileri yapıyorlar. Bizim zorlamamızla imza yönlendirmeye yöneldiler. Ben de serbest çalışan arkadaşları biraz örgütledim o dönemde, bir fiyat sabitesi getirdik. Zaten o sırada dört kişiyiz. Üsküdar’da ben varım, Bakırköy’de Hüseyin Altınörs, Kartal’da Nuri Peköz. Kadri bey, Hüseyin Oransal’la beraber çalışıyordu, o da o işlere girmemişti. Sanıyorum üçümüz vardık. Daha sonra Melih geldi dördüncü olarak.

Biz, fiyatta kırmadan işi götürüyoruz; ama çok da iş çıkmıyor, yani az bir iş var. Benim büyük bir avantajım var; ben, gayrimenkul

207

Page 210: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

işi yapıyorum, yani alım-satımını yapıyorum, parayı esas gayrimen-kul alım-satımından kazanıyorum. Ama o günün koşullarında, “Sen emlakçı mısın ki gayrimenkul alıp satıyorsun? Koca mühendis adam, gayrimenkul alıp satar mı, emlakçılık yapar mı?” gözüyle bakılıyor. Önde görünen tamamen mühendislik; ama parayı kazanan ve beni finanse eden, beni rahatlatan, benim rahat davranmamı sağlayan, arazi alıp satmam. Bu çelişkilerin içinde giderken, ben böyle deyince, yanlış hatırlamıyorsam, Kısmet Genel Sekreter, Atasoy Can Yönetim Kurulu üyesi, Ünal Bircan Çamlıoğlu ayrıldı, okula asistan girdi, Rasim Deniz askere gitti, onların yerine diğerleri geldiler. Gelen ikinci grupta olan arkadaşlar Kağıthane Belediyesinde çalışıyordu. Eski mezunları yönetime dahil etmeyi önerdik. Yönetim kurulundaki gençler; onlar yaşlı başlı adamlar, bense paraya ihtiyacımız var deyince; parayla ne işimiz var, bizler sosyalist insanlarımız, karşılığını verdiler. Ne yapaca-ğız? İzah etmeye çalıştım. Bunun üzerine, o sırada İkinci Başkan olan Ali Rıza Sungur’a, “Ali Rıza; kusura bakma, ben istifa edeceğim, sana bırakacağım, Genel Kurula öyle gideceksin. Çünkü bu vatandaşlarla ben burayı götüremem. Bunlar hep darbeden yana olan vatandaşlar. Sanıyorlar ki, darbe geldiğinde solcular iktidara gelecek. Darbe olur-sa, bıçak altına gidecek olan ve ezilecek olan yine solcular olacaktır. Ben ayrılıyorum” dedim ve Odayı o haliyle bırakarak ayrıldım. Tabii, Ali Rıza benden sonra Başkanlığa soyundu. Sanıyorum, Orhan da Yö-netim Kuruluna girdi o arada. Belli bir süre götürdüler, sonra baktılar ki kira ödemek çok zor, bunu karşılamak mümkün değil; başka odala-rın bulunduğu binaların içine sığıntı olarak girdiler. Sonradan Aksoy hoca geldi o dönemlerde, Başkanlık yaptı. Bu şekilde sona erdirmiş oldum, istifa ettim, “Ben çalışmayacağım” dedim.

Benim size aktaracaklarım bunlar. Sorularınızı beklerim.

Hüseyin Erkan Bey, yazılı olarak bazı şeyler sordu. “Görevde oldu-ğunuz sırada neler yapmayı planladınız, neler yapabildiniz, neler ya-pamadınız, neden yapamadınız?”

208

Page 211: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Az önce söylediğim gibi, göreve geldiğimiz sırada birinci hede-fimiz, İstanbul’daki meslektaşları derleyip toparlamaktı ve derleyip toparlarken de Oda düşüncesine ikna ederek, onlara bunu kabul et-tirmekti. Çünkü o güne kadar kimse Odayı gerekli bir kuruluş olarak değil; yasal bir kuruluş olduğu için, “Odaya kaydolmazsak, Odadan kağıt almazsak, bizi idareler kabul etmiyor. Onun için, Odadan kağıt almamız lazım” şeklinde düşünüldüğü için… Bizim dönemimizde, Odaya kaydolmayanlar yasal olarak mühendislik yapamazdı. Onun için, herkes Odaya kaydoluyordu; ancak, bu kayıt, formaliteden daha ileriye gitmiyordu, kimse de ilgi duymuyordu, görüşmek istemiyor-du, yanaşmıyordu. Yönetmeliği uygulamaya da üyelerimiz çok yat-kın değillerdi. O konuda mücadele edebilmemiz için, onları Odaya ısındırmamız gerekiyordu; ama maalesef, diğer sakıncalardan dolayı onu da yapamadık. Çünkü gençler bizden farklı gençlerdi. Biz, 1964-69 yılları arasında eğitim görenler, her türlü konuyu başka görüşte olan insanlarla birlikte tartışarak geçirebiliyorduk. Bizim bir konferans salonumuz vardı, Yıldız’ın şimdiki orta binasının en alt katında bir sa-lonumuz vardı; o salonda açıkoturum düzenlerdik. Bu açıkoturumda mutlaka iki sol, iki sağ görüşte insan olurdu. Bunların biri gazeteci, biri bilim adamı, bazen de ortada bir bilim adamı çağırarak, görüşle-rini almaya çalışırdık ve bu görüşleri alırken de, herkes kendine göre, onlardan neyi alabiliyorsa onu alırdı. Bazılarını protesto ederdik, karşı çıkardık konuşmalarına; ama başkası da onları destekler, öbür tarafı protesto ederdi; fakat karşılıklı ilişki içinde olunurdu, birçok konuyu beraber tartışırdık. Örneğin, o zaman Elektrik Bölümü Oda Başkanı olan Tuncay diye bir arkadaş vardı; daha sonra ülkü ocakları içinde, MHP’nin gençlik teşkilatı içinde çok önemli görevler aldı. Ama o dö-nemde bizimle çok rahat bir şekilde birebir her şeyi tartışırdı, her şeyi görüşürdü. Biz mezun olduktan sonra maalesef silah girdi araya. Araya silah girince, o silahlı dönemde öğrencilik yapanlar tartışmaya yanaşmak istemiyorlardı; yani başka düşünceleri kabul etmiyorlardı yahut da benimsemedikleri düşüncelerle bir araya gelmek de iste-

209

Page 212: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

miyorlardı. Tabii, bunun sonucu, Oda yönetiminde benimle beraber olan arkadaşların o düşüncede olduklarını görünce, bunlar 71’i hazır-layan arkadaşlar dedim ve Odayla ilişkimi tamamen bitirdim.

Geleceğe dönük neler yapılabilirdi? Geleceğe dönük, benim dü-şüncem, kişiyi eğitmek vardı. Herkesin bir şeyler üretmekten yana olması gerekirdi. Halbuki o güne kadar bize verilen mühendislik, üretmek değil; kontrol etmek, kontrolde bulunmak, ne yapıldığını seyretmek gibi bir şey. Ben, bunu kabullenmek istememiştim. Olay-ların içine girerek, bunu üretebilecek tarza dönüştürmek; ama bunu yapamadık. Benim büroma, her sene en azından 4-10 arası stajyer öğrenci aldım, hiç iş olmadığı dönemlerde bile. Onları hep fikren bu işe yönlendirdim ve hepsini istisnasız SSK’lı yaptırdım. “Biz bir ay ça-lışacağız, iki ay çalışacağız; ne olacak demeyin. SSK’lı olun, başlangıç burası olsun. İşinize yarar” dedim. Bir de 1986’da Şişli Belediyesinin ıslah imar planlarının kontrolünü aldım büro olarak. Nasıl üretilir, ne yapılır, bunun örneğini orada çok güzel bir şekilde uyguladığımı sanıyorum. 6 veya 7 müteahhit firma vardı; bu müteahhit firmaların hepsiyle çok iyi diyalog kurarak, çok doğru iş yaptırdığımı sanıyorum Kontrol Mühendisleri’ne ellerinden gelebilecek en düzgün üretimi yapmalarını sağlamaya çalıştık. Hep bu yönden bakın olaylara. Yanlışı görünce, ‘Bu olmaz, kabul edilmez’ demeyin. Bunun daha güzel nasıl yapılabileceği konusunda veya nasıl yapılması gerektiğini onlarla be-raber konuşarak, onları ikna ederek veya onlar sizi ikna ederek, ora-dan öyle ayrılın fikrini benimsettim.

Sadık, Ünal, Gülnur ve Adil, o dönemde bende olan 10 kişilik gru-bun içinden 4’ü. Sanıyorum, çok verimli, çok iyi bir şekilde çalıştık. Ama belediyenin olaya bakış açısı, sanki oradan kendimize rant temin etmek için orada bulunmuş gibi olunca, ben 1981’de yine çekildim. Diyeceksiniz ki, “Siz, zoru gördüğünüzde çekiliyorsunuz?” Öyle değil, zoru gördüğümde çekilmem; yanlış anlama olduğunda, ben çekili-rim. Çünkü yanlışın doğru olduğunu ispat etmek çok zordur. Örneğin,

210

Page 213: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

ben inanıyordum ki, gayrimenkul alım-satım, bu mesleğin en önemli konularından biridir; ama o gün için, benim bulunduğum dönemde hiçbir mühendis buna yanaşmıyordu ve ters görüyordu. Ama bugün, meslekte çok kişi bunun doğru olduğunu ve böyle başlanması gerek-tiğini söylüyor. Doğruyu, yanlışı gününe göre değerlendirmek gere-kiyor.

Mesleğin gelişmesi için, daha sonraki yıllarda bir atılımda bulun-dum. Meslektaşlar Dayanışma Derneği ve Müteahhitler Birliği diye iki dernek kurduk. İstanbul’da, en azından ayda bir kez bir araya gele-lim, konuşalım, her şeyimizi orada değerlendirelim, tartışalım. Bir lo-kal tuttuk, yine o lokalin kirasını üç kişi vermeye başladık, diğerleri hiç yanaşmadı bu işe; ama yemeğe gelindiği sırada, kimisi serzenişte bulunarak “Beni çağırmadınız” diyor veya kimisi başka türlü değer-lendiriyor. O gün Bakan olan Mustafa Tınaz Titiz’le bir fikir birliğine varmıştık; kadastronun tamamen özelleştirilmesi ya da tamamen özelleştirilmesine Kadastro yanaşmazsa, teknik kısmının özel olarak yaptırılması ve bunun yıllık programlar haline getirilip, yıllık program-ların daha önceden belirtilerek, kadastronun bazen yenileme, bazen yapılmamış yerlerin yapılması tarzında bir işleme girilmesi. Bu da mesleğimize bir süreklilik sağlayacaktı. Çünkü İller Bankasının ihale tarzı mesleğe süreklilik getirmiyor. İller Bankasının ihale tarzı, sade-ce taşeron çalıştırmaya ve müteahhit gibi geçinen meslektaşlarımı-zın günlük ihtiyaçlarını karşılamaya yarayan bir sistem. Halbuki, tapu kadastronun kadastro kısmının ihaleyle, yıllık programlarla verilme-si halinde, tüm meslektaşlar oradan iş akışını yıllık olarak alabilir ve örgütlenme olabilirdi. Örneklerinden bir tanesini de Aksoy hoca ha-zırlamıştı o zaman. Almanya’daki büroların çalışma tarzına ilişkin bir çalışmaydı, öyle değil mi hocam? Siz önermiştiniz onu. Mustafa Tınaz Titiz’i Üsküdar’daki çalışmalarından bildiğim için... Çok akıllı bir adam. Çok konuşmanıza gerek kalmadan, her şeyi anlayan bir adamdı. Ama maalesef, bizim meslektaşlarımız, genel müdür olan ve daire başkanı

211

Page 214: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

olan üç tane meslektaşımız, kesinlikle ve kesinlikle olayı reddettiler. “Biz yapamıyoruz Tapu Kadastro olarak, siz kimsiniz ki yapacaksınız!” demeye getirdiler. “Siz, para çarpmak için buraya geliyorsunuz, vatan-daşın sırtından bir şeyler elde etmek için bunu öneriyorsunuz” tarzın-da suçlamalarla karşılaşınca, devre dışı kaldık.

Buyurun hocam.

AHMET AKSOY - Hepimiz bir mücadele içerisindeyiz. Yalnız, algı-lama yanlışlığımız var. Bu, bizim olumlu sonuçlara varmamıza engel oluyor maalesef. Mesela, kadastronun nasıl yapılması lazım geldiğini, ne olduğunu bilmeden, yanlışın üzerine doğruyu inşa edemezsiniz. Nitekim, kadastronun özel sektöre yaptırılması meselesinde de du-rum aynı. Kadastro nedir, nasıl yapılmalıdır? Senin dediğin gibi, Mus-tafa Tınaz Titiz bu boşluğu gördü ve HAKAR Projesi onun güdümünde yapılan bir projedir; fakat sonu maalesef gelmedi.

İkinci bir yanlış algılama da öğretim sistemindeki yanlış algılama. Yükseköğretimde, doğrudan pratiğe yönelik eleman yetiştirilmez. Bu, dünyanın hiçbir yerinde böyle değildir. Yalnız, bir staj müessesesi var-dır. Mesela, Almanya’da, daha okula gelmeden önce bir yıl staj yaptı-rırlar öğrenciye, ileride anlatılanları daha rahat anlayabilmesi için ge-rekli bilgiler verilir; fakat bunun dışında, öğretim süresince herhangi bir staj söz konusu değildir. Orada yüksek mühendis öğrenimi 4 yıldır. 4 yıl sonra bir mezun teodolitin nasıl kurulacağını bilir; ama “Belli bir noktaya kur” dediniz mi, yarım saat uğraşır. Bu, çok doğal bir şeydir ve doğal karşılanır. Asıl uygulamaya yönelik deneyim mezun olduktan sonra kazanılır. Nasıl kazanılır; hizmet içi eğitimlerle kazanılır, çalıştığı yerde alacağı bilgilerden kazanılır. Yani öyle bir sistem kurulmuştur ki, mezun olan kişi, mezun olduktan sonra, uygulamaya yönelik öğ-renim döneminin içinde bulur kendisini. Yetki ve sorumlulukta bile bu önemlidir. Mesela, mezun olur olmaz hemen gidip müdür olmaz, olamaz da, mümkün değil. Hatta daha da ileri gidilerek, kadastro mü-

212

Page 215: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

dürü dediğiniz zaman, yükseköğrenimden sonra daha başka öğre-nimlerin de yapılması gerekir. Tüm Avrupa ülkelerinde bu böyledir. Bizdeki şeyi oraya benzetmek istediler; ama maalesef, ölü doğan bir şeydi lisanslı mühendislik büroları yahut lisanslı mühendisler. Ölü doğmuştur, yani iyi adapte edilmemiştir ve o yüzden de böyle yalpa-laya yalpalaya gidecektir.

Bundan evvelki konuşmayı ben yaptım. Özellikle kadastrodaki darboğazları vurgulamaya çalıştım. Sen de şimdi diyorsun ki, “Öğre-tim esnasında arkadaşların bir şeyler öğrenmesini çok arzu ederdim.” Bu, çok güzel bir istektir; ama sistemin içerisinde böyle bir şey aslında yok.

AHMET AÇLAR - Bir defa, senin o söylediğin sınav olayıyla, biz asis-tan olduktan sonra hemen işteydik. Bir baktık eski sorulara, bir yolcu otobüsünün üstten kesitini soruyorlar, Haydarpaşa Garı’nın bilmem ne kesitini. Herkes Haydarpaşa Garı’nı bilir. Peki, Trakya’dan sınava ge-lenler ne yapacak? Böyle acayip sorular sormuşlar haritacılara. Sorula-rı 65’ten sonra biz hazırladık. Ondan sonra o şekilde gitti.

MEHMET TURCAN - Ben, sizden bir önceki sene. Yine şanslıydık, çünkü o soru yine meslekten çıkmıştı.

AHMET AÇLAR - Bir defa, mühendislik eğitiminde, bir mühendis çıkacak, kadastroda çalışacak ya da Etibank’ta katılacak ya da Devlet Su İşleri’nde çalışacak. Orada temel teoriyi öğretirsiniz. Uygulama yö-nünden kopukluk olmaması için, mesela, ilk kadastro tekniği dersinin bir uzantısı olarak, Yıldız’da, kadastro tekniği projesi diye bir şey koy-dum, hocalar da kabul ettiler. O şeyde, İstanbul’un dışından öğrenci gruplarına proje sahaları verdik ve tek başıma bunu kontrol ederdim. Ama arkadaşlar sonra bunu o hale getirdiler ki, arazide poligon şeyi-ne, kule yüksekliği ölçmeye filan getirdiler.

Benim söyleyeceklerim bu kadar.

213

Page 216: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

ÜNAL BELLEK - Ben, bu konuyla ilgili iki olay anlatacağım. Bir ta-nesi kendi başımdan geçen bir şey. Ben, Tapu Kadastro Meslek Lisesi mezunuyum. Mezun oldum, Trabzon Sürmene ilçesine fen memuru aday adayı olarak atandım, çalışıyorum. Araklı diye bir ilçenin de ka-dastrosunu yapıyoruz. Tam kuzeye paralel, yani doğu-batı yönünde bir poligon güzergahı yaptık. Bu poligon güzergahında da ölçü yapı-yoruz. Mühendis hanım var bir tane; veriyoruz, hesabı yapıyor, yarın bir daha ölçülüyor. Biz yine açı ölçüyoruz, temel ölçüyoruz. Nedenini sonradan mühendis olunca anladım. Tek tarafa yığıldığı için, sinüs ve kosinüs bir tarafta sıfıra yakın çıkıyor, diğerinde 1’e yakın çıkıyor, bir tarafa yığılma yapıyor. “Mühendis hanım, bizim nirengi noktaları-mızdan bir tanesini koordinata atalım” dedim. Mühendis hanım, “Mü-hendis olduğun zaman karar verirsin ona” dedi. Tabii, daha sonra mü-hendis olduğum zaman anladım bunu, hakikaten öyle. Ondan sonra üniversite sınavını kazandım ve mühendis oldum.

Mehmet beyin yanında çalışırken de, bu pratiğin eksikliğini Meh-met beyin kendisi gördüğü için, gelen her öğrencinin stajında mu-hakkak bir hafta arazide çalıştırırdı, bir hafta muhakkak hesap yap-tırırdı. Kendisi o eksikliği gördüğü için, bize bunları söyledi ve staja gelen her insanı bir ay muhakkak bu anlamda denetlerdi.

Bir de kişisel anlamda şunu söyleyebilirim: Dünyanın en kıskanç olmayan insanıdır Mehmet bey, bilgisini ve maharetini kendinden sonra gelenlere aktarmak isteyen, bunun için de çaba sarf eden bir insandır.

Benim söyleyeceklerim bu kadar.

MEHMET TURCAN - Staja gittiğiniz yerde bir tek mühendis var, bir de öğrenci olarak siz gidiyorsunuz. Dolayısıyla, Almanya’daki sistem-den çok farklı. Her gittiğiniz yerde bir tek mühendis var ve bir tek siz varsınız. Orada hiçbir iş yapmıyorsunuz, yapamıyorsunuz da; masada oturuyorsunuz, defter doldurup geliyorsunuz. Peki, pratiği nereden

214

Page 217: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

öğrenecek, ders bağlantılarını nasıl öğrenecek? Bana göre, bu eksikti.

HÜSEYİN ERKAN - Lütfen, şu eğitim şeyinde toparlanmasın. Katıl-madığım şeyler var, görüşlerinize katılmıyorum. Müsaade edersen, Oda adına da bu etkinliği değerlendirerek, şöyle söylemek istiyorum: Çok etkin, savaşan bir yapıdasın ve çok örgütlülüğün de çok önemli olduğunu, değerli olduğunu bilerek, çok kısa zamanda Oda etkin-liklerinden çekmişsin kendini. Ben de seninle beraber çalıştım. Ha-kikaten savaşan bir insansın. Niye böyle bir bırakma var? Ben, hâlâ mesleğimi çok seviyorum. Bu sevgimin altında şu da yatıyor: Bu ül-kenin, hatta bütün ülkelerin kadastro işlerine, harita işlerine, konum bilgilerine her zaman ihtiyacı var. Dolayısıyla, bu mesleğe her toplu-mun aşağı yukarı ihtiyacı vardır, gelecekte de olacaktır. Senin başlar-da örgütlü davranış tutumun çok kısa zaman içerisinde terke gitmiş. Bunun nedenini tespit etme ve bundan sonrakiler için de görüşlerini öğrenmek istiyorum.

Eğitim meselesine belki biraz fazla daldık. Zamanımız da çok da-raldığı için ve senin birikimlerin, hem bu yapıda bir insan olarak, hem de geleceğe dönük görüşlerin çok daha yararlı olur diye düşünüyo-rum. Kusuruma bakmayın.

MEHMET TURCAN - Sanıyorum, bunu açıkladım. Yani 71’deki Ko-ordinasyon Kurulu toplantılarında gördüğümle 12 Mart Muhtırası so-nucunda sanki bir devrim bekliyormuşuz beklentisi içinde olan insan-ların hep eza gören, hep ezilen ve yetmezmiş gibi, Türk toplumuna bundan dolayı çok büyük zararların yaşatıldığı bir dönemi gördük. Bu dönemin sonunda, 75’ten sonraki gençlerde de aynı o kısa dönemde her şeyi başkasından bekleyen; devrimci bir düşünceyle, ama aslında ihtilalcı bir düşünceyi başkasından bekleyen insanlar gördüğüm için, onlarla beraber olamayacağımı anladım ve onun için bıraktım. Yani 15 yıllık mühendise dinozor diyen bir neslin, bir meslektaşın nesiyle mücadele edeceksin?! Ben kendi kendime dedim ki, “Ben, bunlarla

215

Page 218: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

mücadele edemem.” İşin kötüsü, kaldığın sürece pasif de duramıyor-sun, önde görünmeye çalışıyorsun, önde olduğun zaman da iş size kalıyor. Yani bunu gördüğümden dolayı böyle davrandım. Benzer olayları daha sonraki yaşantımda da yaptım ve belli bir süre yaptığım bir şeyin devamı gelmeyecekse eğer, o yaptıklarımın bir yararının olmayacağını düşünüyorum. Benden sonra birilerinin gelip, bunu kartopu gibi büyüterek götürmesi gerekir sayısal olarak. Eğer bunu götüremeyeceklerse, benim orada bulunmamın hiçbir cazibesi veya hiçbir anlamı olmadığına inanıyorum. Vazgeçiş nedenlerimin altında bu da yatıyor. “Yetiştirebildik mi, yetiştiremedik mi?” meselesine geli-yor. Yetiştirememişsek ne olacak?

Birçok dönemlerde, “Gel, Odada yönetime girelim” deniliyor. Niye Odada biz yönetime girelim? Biz, Odanın yönetimini belli sürelerde yaptık, hiç imkanlarımız müsait olmadığı sıralarda yaptık, çok özve-riyle çalıştık. 71’de kızım oldu, ben her ay otobüsle cumartesi günü akşam Ankara’ya gidiyorum, Ankara’da toplantı yapıyoruz, akşam otobüsüyle gece dönüyorum, ertesi gün daireye gidiyorum, dairede çalışıyorum. Peki, bu mesaileri nasıl birleştirirsiniz; özveriyle. O za-man, bu özveriyi sonuna kadar aynı insanların götürmesinin bir anla-mı olur mu? O zaman, sizden sonra birilerinin gelmesi lazım. Örneğin, Mustafa arkadaşım gelmiştir, “Ağabey, Oda karışık. Gidelim, derleyip toparlamaya çalışalım” demiştir. “Mustafa, zamanında biz yapmadık mı bu işi; yaptık. O zaman, aynı düşüncenin insanlarıysa, kimse kimse-yi kırmadan bu işi götürmesi lazım insanların” dedim. Burada eğer çı-kar devreye giriyorsa, zaten ben hiç olamam. Beni hiç enterese etmez o işler. Ben, hiçbir zaman için çıkarımı düşünmedim meslekte. İşin özü de şuydu: İşbölümüne gelindiği sırada, ben hep hakem rolünde bu-lundum, hep kendim doğru yerde bulunmaya çalıştım.

Yine Aksoy hoca hatırlayacak; bir ara, “Mesleğin ilerlemesi için, ya-zılıma vesaireye girmemiz lazım” dedi. “Hoca, tabanı alamayız; ama mademki istiyorsun, girelim” dedim. Yani kadastrodan pafta değerle-

216

Page 219: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

rini o gün için alamayız. 88’di galiba, öncü olduk, arkadaşlarımızı top-ladık, işe giriştik, işler dağıldı. Niye; herkes bir tarafa çekiyordu. Olma-yacağını biliyordum, gitmeyeceğini biliyorum. veritabanı dediğimiz şeyi 89’da yapmaya kalkıştık. Meslekte bu kadar ileri görüşe de omuz verdik, sırt verdik; ama sonucunu alamayınca, o zaman niye orada kendimi ezdireyim? Yani bu iş, sanıldığı kadar kolay değil.

Sizden sonra birilerinin gelip sizi desteklemesi lazım yahut sizden sonra götürmesi lazım; götürmüyorlarsa, ben şahsen diyorum ki, “Ben, boşa kürek çekmem, küreğimi sığ suya atmam, derin suya ata-rım.” Benden sonra gelenin götürmesi gerektiğine inanıyorum. Benim diyeceklerim bunlar.

Buyurun Mustafa bey.

MUSTAFA ERDEMLİ - Herkese iyi akşamlar. Bir-iki konunun açıklı-ğa kavuşturulmasında yarar var. Bir tanesi, Mehmet Turcan arkada-şın söylediği dönem. 71 döneminde Koordinasyon Kurulunda görev aldığı dönemde, doğrudur, o dönemde bazı insanların devrimi baş-kalarından bekleme gibi bir anlayışı olabilir ve bunu birtakım toplan-tılarda da yansıtabilir. Tabii, o dönemi kendisi yaşadığı için, yaşadık-larını anlatmaya çalıştı, ama şöyle bir gerçeklik var: Bugün de olduğu gibi, orduya özel bir misyon biçip, dolayısıyla emekçilerin ve işçilerin haklarını yerine getirebilecek bir düzenin ancak ordudan gelebilecek birtakım şeylerle olabileceğine inanan insanlar olmuştur, hâlâ da ora-dan medet umanlar var. Bugünkü koşullarda da var, o günkü koşul-larda da vardı. Ama şöyle bir şeyi ayırt etmek gerekir.; tam tersine, on-lardan medet ummayan ve genel olarak Türkiye’deki emekçi halklara güvenerek mücadeleyi savunan insanlar çıktı Dev-Genç içerisinden. O nedenle, biraz birbirinden ayırt etmek gerekir. Birinci nokta bu.

İkincisi, şöyle bir gerçeklik var: Her kuşak kendi yaşadığı dönem-deki elde ettiği düşüncelerle olguları, olayları ve sonraki gelişmeleri, Türkiye’nin meselelerini değerlendiriyor. 69’lara kadar olan dönemle

217

Page 220: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

daha sonraki dönem arasında aslında bir kuşak farklılığı, bir düşünce farklılığı var. 68’den sonraki kuşak, esas olarak dünyadaki antiemper-yalizm mücadelesinden etkilenen, özellikle Avrupa’da, sonra bütün emperyalist sistemin sömürgesi, yarı sömürgesi konumunda olan ülkelerde başlayan gençlik hareketleri nedeniyle, dünyayı bir önceki kuşaktan çok farklı gördü, değerlendirdi ve kendini öyle konumlan-dırdı. O dönemde Türkiye de dünyadaki gelişen bu hareketlerden et-kilendiği için, özellikle üniversite gençliği, memleket sorunlarına, ülke sorunlarına da farlı bakmaya başladı ve çözüm yollarını da farklı aradı. Dolayısıyla, Turcanların mezun olduğu dönemdeki bakışla 68 döne-mini yaşamış hem dünyadaki, hem Türkiye’deki gençliğin değerlen-dirmesi birbiriyle özdeş olamaz, zaten olmaması da gerekir.

MEHMET TURCAN- Biz, 68 kuşağıyız.

MUSTAFA ERDEMLİ - Tam 68 kuşağı değildi o, daha doğrusu mantık olarak değil. 68 kuşağı denildiği zaman, 68 kuşağının tek bir simgesi vardı; o da, ülke, Amerikan emperyalizmine bağımlı bir ülkeydi. Do-layısıyla, özellikle Amerikan emperyalizminden kurtuluşu ve bağım-sızlığı birinci planda görüyordu, işçilerin ve emekçilerin kurtuluşunu ona bağlı bir mücadelenin parçası olarak görüyordu. Hem üniversi-tedeki mücadelede, hem de daha sonraki demokratik örgütlülükteki mücadelede olayı bu perspektifle değerlendirip, bütün çözüm yolla-rını ya da mesleki faaliyetleri ya da demokratik faaliyeti buna bağlı olarak değerlendirdi, yorumladı. O nedenle, kuşaklar arasında görüş farkı olması son derece normal. Bunu kabul etmek lazım. Dolayısıyla, 69’a kadar mezun olup gelen arkadaşlarla daha sonraki dönemde ge-len arkadaşların değerlendirmelerinde mutlaka farklılıklar olacak. Bu, herhangi bir dernekte çok keskin olabilir; ama odalardaki mücadele-de bu kadar keskin değildi, sürmedi de zaten.

Bizim mezun olduğumuz dönemde Hüseyin Erkan Başkandı. Me-sela onların, gelen genç kuşakların Oda mücadelesine katılmaları yö-

218

Page 221: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

nünde belli bir çabaları vardı ve Karadeniz Teknikten, Yıldız Teknikten gelen bütün arkadaşları kucaklamaya çalıştılar. Dolayısıyla, o müca-delede onların çizdiği bir platform vardı. İçinde, İstanbul’dan gelen Mehmet Turcan, Rasim Deniz, Tevfik Ayan ve Ankara’daki diğer arka-daşlarımızın ortak çabaları vardı ve biz genç kuşak kendi düşünceleri-mizi de oraya taşıyarak, bir bakıma o pota içerisinde bir harmanlama oldu. Sonuçta biz, Oda mücadelesini onlardan alarak devam ettirdik. Elbette, onların Oda mücadelesini yürütüş tarzıyla sonraki kuşakların yürütüş tarzı arasında mutlaka bir fark olacak. O da neden; Türkiye’nin içinde yaşadığı o günkü toplumsal mücadele gereği. Çünkü her top-lumsal mücadele kendine uygun olarak bir program yürütür ve mes-lek odalarında ya da DİSK’te, TÖBDER’de ya da başka yerdeki insanlar da öyle mücadele sürdürmeye çalışırlar. Bu farklılığı normal görmek gerekir.

Biz yönetimde olduğumuz dönemde, sanıyorum, bir önceki yö-netim, İstanbul’da şube kurma kararını almıştı. 75 döneminde biz geldiğimizde, eski programları aştık. “İstanbul’da şube kurulacak; böyle çalışmalar yürütmek gerekir” denildi. Onun üzerine, o dönem-de Ankara’da olan arkadaşlarla, İstanbul’dan kimlerle ilişki kurabili-riz diye görüştük. Hem TMMOB içerisinde, hem Harita Mühendisleri Odasında, sadece mesleği düşünen değil; meslek ve toplumsal so-runları birlikte ele alan bir anlayış yerleşmişti, o anlayışı temsilen de İstanbul’da arkadaşlarımız vardı. Görev verdiler bana, Yönetim Kurulu adına İstanbul’a geldim ve İstanbul’da, Kısmet arkadaş, Rasim Deniz, görüşmeler yaptık. Daha sonra, isimlerden biri Mehmet Turcan, biri Asım İdiz, Cabbar Girgin, bir de genç arkadaşlarımız vardı. Bu arka-daşlarla birlikte Mehmet Turcan’ın bürosuna gittik, anlattık. “Böy-le böyle bir Kurucu Şube Yönetim Kurulu oluşturalım ve sen de bu işin içerisinde ol” dedik. O zaman, Üsküdar’da bürosu vardı. Sonuçta, onun kabul etmesiyle bir kurucu heyet oluştu. İçinde, Mehmet Tur-can, Kısmet Bilgin, Rasim Deniz ve bir arkadaşımız daha vardı. O arka-

219

Page 222: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

daşlarla Kurucu Yönetim Kurulu oluştu ve çalışmalarını sürdürdüler. Bir sonraki Genel Kurulda, ayrılık oraya da yansıdı, daha doğrusu ikiye bölündü. Turcan’ın söylediği gibi, öyle çok iyi ilişkilere dayalı olmadığı hemen ortaya çıktı; çünkü zaten görüş ayrılıkları bizim Harita Mühen-disleri Odasında son derece keskindi. Nedeni de, özellikle bürokrasi içerisinde sağın büyük bir hakimiyeti vardı, egemenliği vardı. O dö-nemde de zaten MC dönemlerinin ilk dönemleriydi. Orada Sudi Türel öncülüğünde bir ekip çıktı, bizde de Mehmet Turcan’ın başkanlığında bir ekip çıktı. Sonuçta, seçimi biz aldık ve böylece, buradaki Şube res-mi olarak ilk defa seçimi alarak devam etti.

Bizim Şubenin yeri Beşiktaş’taydı. Orası bombalandı. Tarih 77 ola-bilir galiba. Tabii, o dönem, 75’lerden 80’e kadar olan dönem, esas olarak faşist hareket; yani bir ucu Pentagon’a, bir ucu derin devlete dayanan faşist hareket, bütün solcuları, bütün ilericileri, bütün dev-rimcileri ve onların örgütlerini hedef alan bir saldırganlığa sahipti. Zaten belki Turcan’ın söylediği insanların düşünceleriyle bir araya gelmemelerini yaratan atmosfer de aslında o atmosferdi. Çünkü sol, genel olarak Türkiye’deki bütün egemen sınıflar tarafından tehlikeli olarak görüldüğü için, “Herhangi bir düşünce platformunda, karşılıklı hoşgörü içerisinde tartışalım, sorunları çözelim” anlayışı hiçbir zaman olmadı. O gençliği oraya iten, aslında sol gençliğin tercihi değil. Bu-nun altını özellikle çiziyorum. Yani öyle bir şey yok. Şöyle düşünün: Öğretmenler bile rahatlıkla herhangi bir yerde normal demokratik ör-gütünü kuramaz hale gelmişti. Bizim odalarımıza saldırı oldu ve bizim genel kurullarımız, özellikle 75’lerden sonra, bir tarafta solcular, bir tarafta karanlık güçlerden medet uman sağ bir anlayış vardı; tıpkı MC döneminde olduğu gibi. Bir de kıran kırana genel kurullar oluyordu. Böylesi genel kurullarda zaten çok iyi bir ilişki beklemek ya da karşı-lıklı anlayış beklemek mümkün değil. Bu koşullar insanın nasıl düşün-mesi gerektiğini belirliyor ve onları belli bir şeye zorluyor.

O koşullarda, Şube Yönetim Kurulundaki arkadaşlar arasında da

220

Page 223: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

mutlaka görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır ve bu görüş ayrılıklarında, sosyalist diye söylediği arkadaşlarımızın da belki diğer arkadaşları-mıza yaklaşımlarında hataları olabilir. O günkü yaşananları şu anda değerlendirmek mümkün değil zaten; orada yaşandı ve öyle bitti. Ama sonuçta, bütün bu insanlar bu mücadeleyi hiçbir zaman bırak-madılar. Yine Odaya gelip gidiyorlar, komisyonlarda görev alıyorlar ve bu mücadele devam ediyor. Ama genç kuşaklar da bu şeyi sür-dürüyorlar. Yine de görüş farklılıkları olacak. Diyelim ki, Tevfiklerden sonra gelecek kuşaklarla Tevfikler arasında mutlaka görüş farklılıkları olacak. Önemli olan, başından itibaren insanların inandığı bir şeyi so-nuna kadar bir biçimde yerine getirebilecek bir zemin yaratmak. Eğer gerçekten bu ülkede hâlâ yapılması gereken şeyler, mücadele edil-mesi gereken hedefler, inançlar olduğuna inanıyorsak, bu inancımızı bir şekilde, bağlı bulunduğumuz bir odaysa odada, bir demokratik örgütse orada mutlaka yerine getirmeliyiz. Bu görev, bir insanlık gö-revi bir bakıma. Hele de üniversite okumuş, toplumsal sorunların ne olduğuna vakıf olan insanlara büyük bir sorumluluk düşüyor. Kimse bundan kaçmamalı.

Teşekkür ederim.

YILDIRAY CANDAN - O dönemlerde, Tapu Kadastro Genel Müdür-lüğüyle Odanın ilişkileri nasıldı?

MEHMET TURCAN - Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüyle Odanın ilişkileri, Galip Esmen’in Genel Müdür olduğu dönemlerde hemen hemen yok gibi bir şeydi, soğuktu. Galip bey emekli olduktan son-ra… Riva’yı parsellerken, yine sol bir düşünceyle hareketle, Riva’nın tümünü yeşil alan bıraktı. Riva, İstanbul Belediye sınırları içindeydi. Dolayısıyla, imar durumu yok; yani mücavir alan da değil, mücavir alan dışı. “Ne yapalım?” diye düşünürken, Galip bey, burayı müşterek meta yapmaya karar verdi ve mal sahibini ikna etti. Mal sahibi mem-nun oldu. Çünkü adam diyor ki, “Bu, benim sırtımda yük olmamalı,

221

Page 224: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

bunun vergi borcunu sürekli ödememeliyim. İki, tutup birilerine de bağışlamamalıyım.” Ne yapalım; o zaman, müşterek meta yapalım. Kabul etti, tamam dedi. Naci Akmehmet vardı; Naci Akmehmet’le beraber tapuya gittik. Yeşil alan, okul yeri, cami yeri, mesire yeri diye düşündüğümüz yerleri tescil ettirdik tapuya. Ben diyorum ki, “Gel, parsellerin tümünü kayıt yapalım. Onlar satıldığında, otomatikman buradan da hisse almış olacaklar, dolayısıyla yer kamunun olmuş olacak, oradaki insanların olmuş olacak. “Olmaz” dedi. Ama ben ısrar edince, “İyi, bölgeye soralım” dedi. Grup Müdürlüğü, müşterek meta olmayacağına karar verdiği gibi, “İrtifak hakkı da tesis edemezsiniz” dedi. Ben biraz bastırınca, “Peki, Genel Müdürlüğe yazalım” dediler, Genel Müdürlüğe yazıldı. Genel Müdürlükten cevap geldi. Ben de o sırada Oda toplantısı için gitmiştim. Herhalde 75-76 dönemleri. Galip beyin ziyaretine gittim. Galip beyle de aramız yok. Gittim, izah ettim. “Sen haklısın. Niye olmasın ki bu iş?” dedi. “Beyefendi, senin imzanla yazı geldi” dedim. Yazının fotokopisini almıştım. “Allah Allah, her ya-zıyı okuyarak mı imzalıyorum ben. Tasarruf İşleri Daire Başkanlığın-dan gelmiş. Şükrü Dingiloğlu’nun dingilliğinden…” dedi. Tabir böyle olduğu için söylüyorum. “Sen bir dilekçe yaz. Gidince, mal sahibinde bir dilekçe gönder, ama benim şahsıma” dedi. “Dilekçe burada efen-dim” dedim. Hazırlıklı gitmiştim. Dilekçeyi hemen çıkarıp verdim, aldı. “Tasarruf İşleri Daire Başkanlığına git, götür” dedi. Telefon de etti, “Mehmet’i gönderiyorum” dedi. Gittim. Şükrü Dingiloğlu, “Senin için en iyi şeyi yaptık. Sen hâlâ ne düşünüp duruyorsun? Müşterek meta olmaz. Bu, irtifak hakkı” dedi. “Şükrü bey, müşterek meta olmadıktan sonra bunun çözümü yok. Adam niye bunun mülkiyetini üstünde tut-sun? Adamın kullanmayacağı bir yere, adam yıllarca vergi verecek. Az yer değil, 1000 küsur dönüm tamamı. Bu kadar büyük bir alanı niye üstünde tutsun adam? “Sen bela mısın yahu? Senin lehine yapmışız, halen benimsemiyorsun. Bunu başkasına yapmayız” dedi. Gerisin geri gittim Galip beye. “Beyefendi; yapmıyor, böyle böyle diyor” dedim. “Sen git” dedi. Ben geldim, bir hafta sonra tapuya yazılı olarak müşte-rek meta yapılması gerektiğini ve harç alınmaması gerektiğini yazdı;

222

Page 225: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

yani “Satış söz konusu değil, parçalanmayacak, beyan bu şekilde ya-pılacak” yazısı geldi. Ondan sonra Galip beye her gelişinde yakınlık göstermeye başladım. Birçok meslektaş derdi ki, “Hiç geçinemediğin bir adam; Galip beye nasıl oluyor da bu kadar sahip çıkıyorsun?” Ben, öyle bir hale getirildim ki, “Bu işi bu adam çok iyi biliyor, bundan baş-kası bu işi bilmiyor.” O zaman, bilen bir adam haline getirildim Galip bey kanalıyla. Bundan daha iyi bir avantaj mı olur?

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Soru sormak isteyen katılımcı yoksa, ka-patmak istiyorum. Sizin ekleyeceğiniz bir şey var mı?

MEHMET TURCAN - Mustafa arkadaşım dedi ki, “Böyle böyle. Bana göre, o kuşak, üniversitelerde silah araya girdiğinden ve yanlış bazı şeylere inandığındandı. Onları hiç suçlamıyorum. O hükümetler bizi de öyle itekledi. Okula başlarken, Talebe Cemiyeti Başkanı olduğum-da solcu değildim. İyi bir mühendis olmak için Talebe Cemiyeti Baş-kanı oldum. Ama yürüdük, “Yürüyenler komünisttir” denildi. “Petrol millileşsin” dedik, “Petrolün millileşmesini isteyenler komünisttir” de-nildi. “Bizim bildiğimiz, komünistlik pezevenklik. Bu ikide bir suçladığı adam da biziz. Biz, bunun ne olduğunu okuyalım o zaman” dedik. Hiç unutmam, üç tane kitap aldık; birini ben, birisi Hüseyin Demirel, biri-ni Ayhan. Üç kitabı her birimiz okuduk. Aynı evde kalıyoruz. Ondan sonra birbirimizle konuları tartışmaya başladık. Birer kitap daha aldık, “Bu işi bilen bir biziz, bizden başka kimse bilmez” diye bir bilgi sahibi olduk. Bana göre, şimdi günah çıkaran Süleyman Demirel, bu ülke-nin gençliğini feda eden adam Süleyman Demirel. Bunların hepsinin nasıl çıktığını genç olarak iyi kötü gördüğümüz için, bu oyunlara gel-mememiz gerektiğine inanıyorum. Her zaman bizi kaşıyan olur; eğer bu kaşınmalara kendimizi kaptırır, kaşınmalarımızı devam ettirirsek, bıçak altına gidecek olan ve ezilecek olanın hep bu vatanın çocukları olduğuna inanıyorum.

Teşekkürler.

223

Page 226: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Bu güzel söyleşi için teşekkür ederim Sa-yın Mehmet Turcan’a.

Birkaç ek yapacağım. Önce bir düzeltme yapacağım. Bunun dör-düncü söylemişiz olduğunu söylemiştim. Bu, beşinci söyleşimiz. Bir de bu etkinliği gerçekleştirme konusunu aramızda görüşürken, bu fikri bize sevgili Şube Müdürümüz Engin Bingöl vermişti. Oda örgüt-lülüğümüze en az bizler kadar sahip çıkan Engin Bingöl’e de, bunu anımsattığı için teşekkür ederim.

Bir de paylaşmak istediğim bir mesaj var; İzmir Şubemiz gönder-miş.

35. kuruluş yıldönümünüzü kutlar, çalışmalarınızda başarılar dileriz.

HKMO İzmir Şube Yönetim Kurulu

Bu nazik mesajları için, hepimiz adına onlara teşekkür edeceğimizi de vurgulayayım buradan.

Bugünün anısına hazırladığımız bir plaket var. Sayın Mehmet Tur-can, Şubemizin Kurucu Başkanı olarak, Şubemizin 35. kuruluş yıldö-nümünde, “HKMO Tarihine Işık Tutanlar” başlıklı söyleşimize katılarak, değerli birikimlerinizi yeni kuşak meslektaşlarımızla paylaştığınız ve ışık saçmaya devam ettiğiniz için içtenlikle teşekkür ederiz.

224

Page 227: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

12 nisan 2010

prof

. dr.

onur

gür

kan

Page 228: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım
Page 229: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Değerli hocalarım, sevgili meslektaşlarım; Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Tarihine Işık Tutanlar Söyleşi-ler Dizisi kapsamında altıncı kezdir sizlerle buluşuyoruz. Sevgili Onur hocamız bizi kırmadı bugün ve “Köy Enstitüleri Deneyimi ve Günü-müzde Harita Kadastro Mühendisliği Eğitimi” başlıklı bir söyleşiyle bu etkinlik dizimizde yer aldı.

Ben, öncelikle Onur hocamızın yaşam öyküsüne ilişkin bilgilendir-mede bulunmak istiyorum.

Odamızın 268 numaralı üyesi olan Prof. Dr. Onur Gürkan, 26 Ha-ziran 1938 tarihinde Denizli’nin Çivril ilçesinde doğdu. İlköğrenimi-ni 1945-48 yılları arasında Çivril 30 Ağustos İlkokulunda, 1948-50 tarihleri arasında da Isparta Gazi İlkokulunda okudu. 1950-53 yılları arasında Çivril Ortaokulunda ortaöğrenimini, 1953-56 tarihleri arasın-da Tapu Kadastro Meslek Lisesinde lise öğrenimini tamamladı. 1960 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Harita ve Kadastro Mühendisliği Bö-lümünden mezun oldu. Yükseklisansını Yıldız Teknik Üniversitesinde 1961-62 tarihleri arasında, doktorasını ise Bonn Üniversitesinde 1970-73 yılları arasında tamamladı.

1956 yılında, Ankara’nın Beypazarı ilçesinde Arazi Kadastro-su Müdürlüğünde kadastro teknisyenliği, 1960-61 yılları arasında İstanbul’un Kartal ilçesinde Arazi Kadastrosu Müdürlüğünde kontrol mühendisliği, 1961-62 yılları arasında İstanbul Teknik Okulu Fotogra-metri Laboratuarında asistanlık görevlerinde bulundu.

Askerlik hizmetini Sarıkamış’ta tamamladı.

1964-68 yılları arasında Ankara Tapu Kadastro Genel Müdürlü-ğünde Elektronik Bilgi İşlem Merkezi Şube Müdürlüğü yaptı. 1968-70 yılları arasında Karadeniz Teknik Üniversitesi Jeodezi Anabilim Dalın-da öğretim görevlisi görevinde bulundu. 1970-1973 yılları arasında Almanya Bonn Üniversitesinde doktora öğrencisi ve araştırma görev-lisi oldu. 1973-1975 yıllarında Karadeniz Teknik Üniversitesi Jeodezi

227

Page 230: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Anabilim Dalında öğretim görevlisi görevini yürüttü. 1975-1976 yılla-rı arasında Amerika Birleşik Devletleri Ohio State Üniversitesi Jeodezi Bölümünde doktora sonrası araştırmalarda bulundu. 1976-1978 yıl-ları arasında Karadeniz Teknik Üniversitesi Jeodezi Anabilim Dalında öğretim görevlisi oldu.

1978-1984, 1986-1987 yılları arasında Karadeniz Teknik Üniversi-tesi Jeodezi Anabilim Dalında doçent ve öğretim üyesi olarak çalış-tı. 1977-2008 yılları arasında Milli Savunma Bakanlığı Harita Yüksek Teknik Okulunda yarı zamanlı öğretim üyesi olarak görev yaptı. 1984-1986 yılları arasında doçent ve öğretim üyesi olarak Boğaziçi Üniver-sitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsünde görev yaptı. 1987’den emekli olduğu 2005 yılına dek profesör ve Anabilim Dalı Başkanı olarak Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Dep-rem Araştırma Enstitüsünde görev yaptı.

Odamızın birçok çalışmasında aktif görevlerde, aktif katkılarda bulundu. Birlikte çalışmaktan onur duyduğum 10. Harita Kurultayı başkanlığı görevi bunlardan biri.

HKM, Jeodezi, Jeoinformasyon ve Arazi Yönetimi Dergisi Hakem Kurulu üyeliği...

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - O dönem, Ahmet Yaşayan, Kemal Öz-den ve ben, üçümüzün Harita Dergisinin ilk üç sayısını çıkardığımız zaman. Yani o, son dergi değil.

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - O, özgeçmişinize ilişkin bilgileri toplarken bizim eksikliğimiz, siz de tamamlamış oldunuz. Teşekkür ederiz.

Odamızın sürekli teknik bilimsel komisyonlarından Jeodezi Ko-misyonu ve Afet Komisyonunda da başkanlık görevlerini yürüttü.

Bir kız babasıdır.

Kendisi, Köy Enstitüleri Deneyimini bizlerle paylaşacak bugün.

228

Page 231: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Kendisinin özel ilgi alanlarından biri olduğunu biliyoruz ve özellikle bu başlıkta bir sunuş yapmasını istedik.

Ben, Onur hocamıza söz vermeden önce köy enstitülerine ilişkin kısaca bilgi vermek istiyorum.

Köy enstitüleri bundan 71 yıl önce, 17 Nisan 1940 tarihinde ku-ruldu. Kuruluş kararının alındığı tarih 17 Nisan 1940. Çok kısa bir süre sonra 71. yıldönümünü kutlayacağız. 1954 yılında da kapatıldı.

Türkiye için olduğu kadar, uluslararası ölçekte de eğitim-öğretim alanında oldukça özgün ve önemli bir deneyimdi. Açık bulunduğu, faaliyet yürüttükleri 14 yıllık zaman diliminde -ki sayıları 21’di köy ens-titülerinin- 1308’i kadın, 15943’ü erkek olmak üzere, toplam 17251 köy öğretmeni yetişti köy enstitülerinden.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Burada bir düzeltme yapayım; hepsi öğ-retmen değil onların, 1700 küsuru sağlık memuru.

M.TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Öyle mi? Tamam.

Hepimizin yakından tanıdığı, öğretmenlikle yetinmeyip, aynı za-manda ışık saçan, bu ülkenin değerleri konumundaki köy enstitülü-lerden birkaç isim: Fakir Baykurt, Ümit Kaftancıoğlu, Mehmet Başaran, Mahmut Makal, Dursun Akçam. Sanıyorum Ruhi Su da köy enstitüleri-nin yetiştirdiği değerlerimiz arasında yer alıyor.

Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ile dönemin İlköğre-tim Genel Müdürü olan eğitim bilimci İsmail Hakkı Tonguç, köy ens-titülerinin ilk kurucuları olarak yine belleklerimizde yer eden değer-lerimiz.

Önemli bir deneyimdi; ama bu ülkenin aydınlanmacı girişim-lerinden birisi olan köy enstitüleri, ne yazık ki, 1954 yılında kapatıl-dılar. 1950’li yıllar, aynı zamanda Türkiye’nin NATO’ya üye olduğu, Türkiye’nin dış borç sarmalına girdiği bir dönemdi. Türkiye’nin mo-

229

Page 232: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

dernleşmesinin de kendiliğindenliğe terk edildiği dönemin belki de başlangıç noktasıydı. Ne yazık ki bu süreç devam etmedi. Devam et-seydi, bu özgün deneyim, aydınlanmacı bir geleneğin yaratılması açı-sından hem Türkiye için, hem dünya için önemli bir kaynak olacaktı.

Onur hocamız bunu paylaşacak bizimle. Tabii, bir de günümüz ha-rita mühendisliği eğitimine de değinecek. O da üzerinde uzun uzun tartışmamız gereken başlıklardan bir diğeri. Henüz öğrenci almayan, pasif olanlarla birlikte sayısı 20’yi aşan bölümümüz var Türkiye’de. 1250’yi aşkın öğrenci geçtiğimiz öğrenim döneminde harita mühen-disliği, geomatik mühendisliği ve jeodezi-fotogrametri mühendisliği programlarında öğrenime başladılar. Yine planlamadan yoksun bir süreci birlikte yaşıyoruz. Eğitimin içeriği ve eğitime yönelik ne tür bir model ortaya atılması gerektiği konusunu da aslında mesleki tartış-ma başlıklarımız arasında sayabiliriz. Onur hocamız bu çerçevede de değinmelerde bulunacak.

İsteğimizi kırmayıp, bugün bizlerle deneyimlerini, birikimlerini paylaşacağı için kendisine tekrar çok teşekkür ediyorum.

Şimdi sözü Onur hocama bırakıyorum.

Buyurun hocam.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Değerli meslektaşlar, değerli konuklar; herkese hoş geldiniz diyorum.

Bu sohbet toplantıları dizisinde bana da bir yer verdikleri için İs-tanbul Şube Yönetim Kuruluna çok çok teşekkür ederim. Hüseyin ar-kadaşımız bana bir mesaj göndermişti, konuyu benim seçtiğimi san-mış; halbuki konuyu ben seçmedim. Yönetim Kurulunda kim önerdi bilmiyorum; ama sanıyorum Köy Enstitüleri konusunda zırt pırt çıkıp bir şeyler söylemem sonucunda, “Gel hoca, eteğindekilerin hepsini dök” demek istediler herhalde. O yüzden tekrar tekrar teşekkür ede-rim.

230

Page 233: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Gerçi Tevfik hoca, harita mühendisliği eğitimi konusunda da bir şeyler söyleyeceğimi ifade etti; ama ben o konuda pek bir şey söyle-yeceğimi sanmıyorum. Hep birlikte Köy Enstitülerini biraz konuştuk-tan sonra birlikte düşünürüz diye düşündüm. Tabii, söyleyecek bazı şeylerim yok değil. Her şeyden önce, iki üniversitenin de jeodezi eği-timinin başlangıcında görev yapmış birisi olarak, günahıyla sevabıy-la bu taşın altında elimin olduğunu söyleyebilirim. İyi yönleri de var, kötü yönleri de olabilir.

Benim iki kişiye daha teşekkür borcum var, onları da öncelikle be-lirtmek istiyorum. Diğer arkadaşların hepsi meslektaşım, ama burada iki kişi var ki meslektaşımız değil, benim can dostlarım.

Önce bayandan başlayayım; BERİA TOPTAŞ öğretmen, hani denir ya, kara gün dostu diye, kendisi benim kara gün dostumdur. Hep kara günümde yanımda olurdu. Bugün de herhalde, “Biraz da neşeli halini göreyim hocanın” deyip geldi. Sağ olsun.

Öteki konuğumuz, Emre Çapoğlu. Emre, iç mimar ve Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneğinin İstanbul Şubesi Saymanı. Ama Köy Enstitü-leriyle hiçbir ilgisi yokken, Köy Enstitülerine çok meraklı bir arkadaşı-mız. Burada konuşma yapacağımı kendisine haber vermiştim, “Gelip dinlemek isterim hocam” dedi. Söyleyeceklerimin büyük bir çoğun-luğunu Rotary Kulüp’teki bir konuşmamda söylemiştim, sanıyorum kendisi de oradaydı, o yüzden bazı şeyler onun için tekrar olmuş ola-cak.

Burada zamanı benimle paylaşacakları için her ikisine de çok çok teşekkür ediyorum.

Tevfik biraz sözünü etti Köy Enstitülerinin. Yakın tarihe baktığımız-da bir şeyi açıklıkla görebiliyoruz, Türk toplumu adına istiklal Savaşın-dan sonra bir devrim başlatılmış, bu devrimin sürekliliğinde, devrimi götürmekte olanların karşılarına çıkan en büyük engellerden bir tane-si cehalet. Cehaletin yanı sıra üretim alışkanlığı olmayan bir toplum-

231

Page 234: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

dan geliyoruz biz, göçebe toplumdan yani doğada var olanı tüketme alışkanlıklarımız genlerimize işlemiş. O nedenle, salt bir eğitim kuru-mu olarak algılanırsa, Köy Enstitülerine haksızlık edilmiş olunur diye düşünüyorum. Aslında Köy Enstitülerinin başlangıcına bakılırsa… Bu eğitim sistemine benzer eğitim sistemleri ta Tanzimat’tan beri öneril-miş; ama gerçekleştirilmesi dediğim kişilere nasip olmuş ve herhangi bir yerden kopya alma değil, tümüyle kendi deneyimlerinin sonucu ortaya çıkmış. Kusura bakmasın, biraz önce Tevfik hocayı düzelttim; köy enstitülerinden 17 bin civarında kişi mezun oluyor, bunların belli bir kısmı, 1700 civarında olanı sağlık memuru. Aslında program de-vam etseydi, başka meslekler de olacaktı; ama kırsal kesime dönük. Köy enstitülerinden 1700 civarında sağlık memuru yetiştirildi dedik ya; çok ilginçtir, 1940 yılında Köy Enstitülerinde bu eğitim başlayana kadar, Cumhuriyet döneminde yetişmiş olan sağlık personeli 300 ci-varında. Doktor değil, sağlık personeli. Düşünün, Köy Enstitülerinde bu eğitim başlayıncaya kadar, Cumhuriyet dönemi boyunca yetiştiri-len sağlık personeli sayısı 300 civarında, ama 14 yıllık Köy Enstitüleri yaşamı boyunca yetiştirilen sağlık personeli sayısı 1700 civarında.

Köy enstitüleri olayını bugünün diliyle ifade etmek istersem, şöyle ifade ediyorum: Türkiye Cumhuriyetinin sürdürülebilir kırsal kalkın-ma projesinin başlangıç noktasıdır. Sürdürülebilir deyiminden de şunu anlıyorum: Kalkınma projelerinin sürdürülebilir olması demek, kendi kaynağını kendisi üretecek demek. Başka taraflardan pompa edilen kaynakla sürdürülebilir bir kalkınma olmaz.

Hasan Âli Yücel, köy enstitülerinin mimarı olan Milli Eğitim Bakanı olarak bilinir; ama Köy Enstitüsü kavramının tohumunu atan kişi Saf-fet Arıkan ismindeki Milli Eğitim Bakanıdır. Bu kişi Ordudan emekli olmuş, generallikten emekli olmuş, tek parti döneminin Milli Eğitim Bakanlığını yaparken görüyor ki eğitime ihtiyaç var. Çünkü o dönem Türkiye’nin yüzde 80’i köyde, kırsal kesimde yaşıyor. Bunlar sağlıksız insanlar; belki abartıyorum ama yüzde 70-80’i veremli, yüzde 70-80’i

232

Page 235: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

sıtmalı, yüzde 20-30’u frengili. Dolayısıyla, bu toplumu hareketlendir-mek lazım geldiğini düşünüyor. O dönemki okuryazarlık oranını tam olarak bilmiyorum, ama yüzde 40-50’nin üzerinde olduğunu sanmı-yorum. Kafadan atıyorum bu rakamı, belki de çok daha düşüktür o yıllarda. 1930’lu yılların ortalarından bahsediyorum.

Saffet Arıkan şöyle bir öneride bulunuyor Hakkı Tonguç’a; tabii, Hakkı Tonguç’un beyninde başka çok şeyler var, ama Bakanın bu önerisi ona müthiş güzel geliyor. Saffet Arıkan ona diyor ki, “Öğret-men okulları falan devam etsin; ama bu arada eğitmen yetiştirelim. Eğitmenleri ilkokulun birinci, ikinci, üçüncü sınıfında görev yapmak üzere yetiştirelim.Bunları köyden alalım, kısa sayılacak bir eğitim verelim,tarım nasıl yapılır, okuryazarlık nasıl öğretilir, onları öğrete-lim. Bu şekilde bir eğitmen kursu düzenleyelim.” Böylelikle eğitmen kurslarının düzenlenmesine başlanıyor.

Eğitmen kurslarının ana karakteristiği şu, biraz önce gerekçesini söyledim: Köyden, askerliğini yapıp köye dönmüş kişilerin içerisinden çavuş olanlardan seçim yapılıyor ve bunlar 8’er, 10’ar kişilik gruplar halinde eğitmen kurslarına alınıyor.

Pratik ve uygulama ağırlıklı bir eğitim veriliyor. Okuma-yazma, he-sap, yurt bilgisi konularındaki teorik dersler dışındaki derslerin tümü tarlada ve bahçenin içerisinde. Kursun sonlarına doğru bunlara de-neme dersi yaptırıyorlar. Her kursta yeterince eğitici olarak öğretmen okulu çıkışlı öğretmen, tarım okulu çıkışlı tarım memuru oluyor. Bir de bunların arasına gezici başöğretmen dahil ediyorlar ve kursların yö-neticisi müfettişlerden oluyor, Milli Eğitim Bakanlığının müfettişleri.

Bu noktada şunu söyleyeyim: Benim Köy Enstitülerine olan ilgim işte buradan başlıyor. Çünkü rahmetli babam orta dereceli bir tarım okulu mezunu ve sonra bir öğretmen kursuna gitmiş, öğretmen ol-muş. Sanıyorum başarılı bir öğretmenken, ilk eğitmen kursuna onu tarım memuru ve öğretmen olarak atıyorlar. Oradaki çalışmasında

233

Page 236: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

başarılı olduğu için de, ardından gezici başöğretmen olarak görev-lendiriliyor.

İlk kurs Eskişehir-Mahmudiye-Çifteler’de; Temmuz 1936, öğrenci-leri Ankara ve Tunceli köylerinden askerden çavuş olarak terhis olan kişilerden seçiyorlar.Bu kurstan mezun olanlara , Ankara’nın 79 köyünü 11 bölgeye ayırarak, oralarda staj yaptırıyorlar. Her bölgede 5-6 tane eğitmen var ve bunların her birinin başına da bir gezici başöğretmen koyuyorlar. Tüm bölgeyi denetleyen de bir ilköğretim müfettişi var.

Mahmudiye kursunun ilki Temmuz 1936- Kasım 1936’da yapılmış. Staj dönemleri Nisan 1937’ye kadar sürmüş. Başarılı sonuçlar alınınca, bu eğitmen kursları yaygınlaştırılmış. Benim toplayabildiğim bilgilere göre de, Eskişehir-Mahmudiye, Kocaeli-Arifiye, Kayseri, Erzincan, Er-zurum, Kars, Bursa-Karacabey, Kastamonu-Gölköy, Malatya-Akçadağ, Manisa-Horozköy, Edirne-Kepirtepe, Kırkağaç; buralarda eğitmen kursları açılmış. 11.06.1937 tarihinde de Köy Eğitmenleri Kanunu çı-karılmış.

Bu o kadar başarılı bir deney olmuş ki, “Bunu geliştirelim” demişler; “Daha önceden böyle bir proje yok; ancak, biz bunu bu haliyle bırak-mayalım, öğretmen okulu biçimine getirelim” demişler. Ki ilk Eskişe-hir-Çifteler’dekini öğretmen okulu yapmışlar, sonra İzmir-Kızılçullu’da bir öğretmen okulu açmışlar. İsimlerini de Köy Öğretmen Okulu ola-rak koymuşlar ve 1937-38 ders yılında bunlar eğitime açılmış. Trakya-Kepirtepe ve Gölköy’de de 1938 yılında açılmış. 4 tane bunlar. Ardın-dan da 14.07.1939 tarih ve bilmem kaç sayılı Köy Eğitmen Kursları ve Köy Öğretmen Okullarının Yönetimine Daire Kanun 5 madde halinde çıkartılmış.

Köy enstitüleri ise şöyle kurulmuş: 2 yıllık eğitim veren bu 4 öğret-men okulunun artık öğretmen okulu olmak yerine enstitü biçiminde olması öngörülmüş ve Tevfik hocamın sözünü ettiği üzere, 17 Nisan 1940 tarih ve bilmem kaç sayılı Kanunla kurulmuş.

234

Page 237: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Bu Kanunun 1. Maddesi, köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirmek üzere, tarım işlerine elverişli arazisi bu-lunan yerlerde Milli Eğitim Bakanlığınca köy enstitülerinin açılmasını öngörüyor.

5 yıllık eğitim; öğrenci kaynağı köy çocukları, köy okulundan mezun olanlar; bitirenlere 20 yıllık bir mecburi hizmet yükleniyor. Gittikleri yerlerde ana görevleri yalnız öğretmenlik değil; okulda ge-çirdikleri 5 yıllık süre içerisinde -biraz sonra göreceğiz- öğrendikleri üzerinden, tarla, bağ-bahçe işleri, işlik gibi tesislerde köylüye rehber-lik etmek.

Devlet, köylülere örnek olsunlar diye, bu öğretmenlere parasız araç-gereç veriyor, tohumluk veriyor, çift hayvanı veriyor, fidan ve-riyor vesaire. Ayrıca köy sınırları içerisindeki elverişli arazilerde hem kendi geçimini, hem de ders uygulamalarını karşılamaya çalışıyor. Gerçekten çok ilginç bir yöntemle bu başlıyor.

Çok ilginç, köy enstitülerine öğretim elemanı yetiştirmede de sınır tanımamışlar. Kaynaklar şunlar: Yüksekokullar var, üniversiteler var, Gazi Eğitim Enstitüsü, öğretmen okulları, ticaret liseleri, orta tarım okulları, köy enstitüleri, yapı usta okulları ve benzerlerinden öğret-men sağlıyorlar.

Çifteler, Kızılçullu, Trakya-Kepirtepe ve Dörtköy öğretmen okul-ları köy enstitülerine dönüştürülüyor böylece. Bundan sonra, aynı yıl, birkaç ay içerisinde Malatya-Akçadağ, Antalya-Aksu’da, Samsun-Ladik-Akpınar’da, Kocaeli-Arifiye’de, Trabzon-Beşikdüzü’nde, Kars-Cılavuz’da, Adana-Düziçi’nde, Isparta-Gönen, Balıkesir-Savaştepe’de, Kayseri-Pazarören’de 10 tane daha köy enstitüsü açılıyor ve daha sonra bunların sayısı 21’e çıkartılıyor. 1943 yılında da hem köylü-nün sorunlarıyla ilgilenip araştırma yapmak, hem de köy enstitüle-rine öğretmen yetiştirmek üzere Yüksek Köy Enstitüsü kuruluyor Hasanoğlan’da.

235

Page 238: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

1947 yılında eğitim programlarında değişiklik yapılıyor; müda-hale edip, Köy Enstitüleri deneyimini inişe almaya başlıyorlar. Bunun gerekçesini biraz sonra söyleyeceğim. 1947 yılı, köy enstitüleri dene-yiminin artık inişe geçtiği dönem. Önce eğitimin ana felsefesi değiş-tiriliyor ve daha çok ezberci eğitime ağırlık veriliyor. Giderek öğreti-ci öğretmenlerin niteliği farklılaştırılıp, isimleri öğretmen okullarına çevrilip, 1954 yılında da tabelaları indiriliyor.

Şimdi biraz da benim serüvenimden bahsedeyim.

Babam, Eskişehir-Çifteler’de hem eğitmen kursunda, hem köy öğ-retmen okulunda görev yaparken, 26 Haziran 1938’de ben doğmuşum ve daha 18 günlükken Çivril’de trene bindirilip Eskişehir’e götürülmü-şüm. 2 yaşıma kadar da Eskişehir-Arifiye’de ve Çivril’de yaşamışım.

Daha sonra babamı Çivril’de gezici başöğretmenlik yaparken Isparta’nın Gönen Köy Enstitüsünün kuruluş aşamasında oraya Ziraat Başı olarak atanıyor ve ben 2 yaşımdayken ailecek Gönen Köy Enstitü-süne taşınmışız, 10 yaşıma gelene kadar da orada yaşadım.

Konuşmamda biraz zaman bırakabilmek için küçük bir-iki yorum söyleyeyim. Bir tanesini zaten söyledim; yani Köy Enstitülerini sadece birer eğitim kurumu olarak algılamak yanlış olur diye.

İkincisi, bu kırsal kalkınma projesinin ana kaynağı olarak insan gücü görülüyor ve enteresan olan şu ki, bu insan gücünü öylesine bir toplumun içerisindeki taze filizlerden seçiyorlar ki, içinden seçtik-leri toplum, biraz önce de söylediğim gibi, pek de sağlıklı bir toplum değil. İnsanların yarıdan fazlası, neredeyse üçte ikisi veremli, ya da sıt-malı falan,ayrıca firengi çok yaygın.

Benim kafamdan şöyle bir şey geçiyor: Eğer Köy Enstitüleri 1947 yılındaki tırpana uğramadan kurulduğu andaki ilkelere sadık kalına-rak devam etmiş olsaydı, 1956 yılında öğretmensiz köy kalmayacaktı, 1960-61 yıllarında da her köyde Köy Enstitülerinden yetişmiş 5 tane

236

Page 239: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

öğretmen olacaktı. Böyle bir toplum düşünün. Yalnız, böyle bir top-lum, şu andaki Türk toplumu olmayacaktı; çok farklı olacaktı, doğayı tüketerek yaşayan değil, üreterek mutlu yaşamayı ilke edinmiş birey-lerin oluşturduğu bir toplum olacaktı. Köy Enstitülerinde, biraz sonra sunumlarda göreceğiz, bu filizlere, bu genç beyinlere bir şey verili-yordu o okullarda -dolaylı veya bilinçli, tam olarak bilemiyorum- o da şu: “Üretirsen mutlusun.” Üretmeyi, üretme bilincini öğretiyorlardı, üretmeyi bir bir alışkanlık, bir refleks, bu tutku haline getiriyorlardı; yalnızca öbür dünyayı öğretmiyorlardı.

Bu arada, eğitim programlarıyla ilgili bir küçük not okumak istiyo-rum size.

1947 yılına kadar sınıfta ders yapılan saat, haftalık ders saati 22 saat arkadaşlar. Bu 22 saatin 4 saati …, birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar 3 veya 4 saat Türkçe. Tarih 1 veya 2 saat. Coğrafya, birinci, ikinci sınıflarda 2 saat, daha sonra yok. Yurttaşlık bilgisi birer saat. Matema-tik 4 ve 3 saat. Bunlar teorik dersler. Kimya 2 saat, fizik 1 saat. En çok saati dördüncü ve beşinci sınıfta öğretmenlik bilgisi alıyor. Bu öğret-menlik bilgisi dersinde de şu içerikler var: Toplumbilim, iş eğitimi, ço-cuk ve iş bilimi, iş eğitimi tarihi, öğretim metodu ve tatbikatlar.

Şimdi, isterseniz şu sunuma geçelim.

MEHMET TURCAN - Onur hocam; yalnız, ben bir ekleme yapmak isterim.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Tabii, buyurun.

MEHMET TURCAN - Yıl 1947 dediniz; halbuki değişimin olduğu tarih 1946.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - 1947 yılında programda değişiklik yapı-larak, Köy Enstitülerine fiilen müdahale edilmeye başlandı.

MEHMET TURCAN - Ama önemli olan 1946. 46 seçimlerinden son-

237

Page 240: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

raki pozisyon çok önemli. Çünkü o gün Milli Eğitim Bakanı değişti-riliyor ve Başbakanın da değişmesi sonucu, yeni gelen Milli Eğitim Bakanı vasıtasıyla, tamamen sağa dönük bir yaklaşım sonucu Köy Enstitülerini gözden çıkarıyorlar.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Mehmet; istersen şu sunumu bir izle-yelim. Bu sunum, Kemalist bir arkadaşın, sonuna kadar Kemalist bir arkadaşın hazırladığı bazı şeylerden alınmış bazı sözcüklerden oluşu-yor. Atatürk’le başlamış.

Atatürk’ün bu sözlerini duymuşsunuzdur, pek çok yerde buna benzer sözler duymuşuzdur; köylüye dönük, köylülerin yaşamlarına, karakterlerine dönük ifadeler.

Burada dikkat ederseniz, bu ifadede öne çıkan şey bağımsızlık. Türkiye Cumhuriyetinin ve Atatürk’ün, Kemalizm’in ana unsurların-dan bir tanesi, bağımsızlığı en ön plana çıkartmak. Bağımsız olabil-meniz için de kendi varlığınızla yol almanız, çabalamanız gerekiyor.

Bunlar, Nadir Eyinnen ismindeki arkadaşın verdiği bir konferans-tan alınmış sözler. Bunlar önemli bence. Biraz önce Mehmet’in sözü-nü ettiği şeye de denk düşüyor.

Başarıyla tamamlanan Kurtuluş Savaşımızın ardından Cumhuriyet ilan edilmiş, Kemalist önderlik ülkenin inşası için kolları sıvamıştır. Hedef, “çağdaş medeniyetler seviyesine çıkmış” yeni bir toplum yaratmaktır. Köylünün özgürleştirilmesi, ağa-şeyh-tarikat üçgeninden kurtarılması, sanayi toplumu yaratmanın olmazsa olmaz koşuludur. (Nadir Evinnen, Konferans Notlarından)

Bu da Hasanoğlan Köy Enstitüsünün kuruluş aşamasındaki bir gö-rüntü.

Kurtuluş Savaşının ağır yükünü çeken, henüz demokrasiyi yaşata-cak güce ve Cumhuriyet yurttaşı niteliğine kavuşamamış olan köylüler, uygar toplumun tüm nimetlerinden yoksundurlar. Cumhuriyetle birlikte

238

Page 241: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

girişilen köye hizmet çabaları ya köylünün beklentilerine uymadığı ya da becerilemediği için yarım kalmıştır. Başarı için, köylünün dilinden anla-yan yeni bir aydın tipine gereksinim vardır. Bu da köylünün kendi içinden çıkarılabilecektir. İşin püf noktasını ilk yakalayan, kendisi de bir köylü ço-cuğu olan büyük eğitimcimiz İsmail Hakkı Tonguç’tur. Büyük güçlüklerle öğrenim olanağı bulan Tonguç, köy enstitüsü sisteminin hem kuramcısı, hem de kurucusudur. (Nadir Evinnen, Konferans Notlarından)

İşte sizin sözünü ettiğiniz değişim; mesela, Tonguç’u alıyorlar gö-revden.

Ben bu sunumu Internet’ten indirdim. Bakarsanız Köy Enstitüle-riyle ilgili pek çok bilgi bulabilirsiniz İnternette.....

Bu çok ilginç: “Bizim köyün ne olduğunu evvela büyük alimler, artistler değil, kahramanlar anlayacaklar” diyor. “Her köyde bir kah-raman mezarı olmadıkça, aydın mezarı olmadıkça bu memlekette bir gelişme olmaz” diyor.

Türk köyü, daha belki yirmi beş yıl alim değil, kahraman isteyecektir. Bataklığı kurutmak, sıtmalıya kinin rejimi yaptırmak, trahomlunun gö-züne ilaç damlatmak, okul binasını yapmak, yaralının yarasını sarmak, gebeye çocuğunu doğurtmak, pulluğun nasıl kullanılacağını veya tamir edileceğini öğretmek, bozuk köprüyü yapmak, ıslah edilmiş tohumu tar-laya saçmak, fidan dikerek onu büyütmek ve step köylüsünün ‘dal’ diye adlandırdığı ağacı hakikaten ağaç haline getirmek; ulemanın (alimin) işi değil, kahraman teknisyenler ordusunun işidir. O (köylü), bu kahra-manları kendi içinden yetiştirmeğe mahkum. Bütün felaketlere katla-narak, ıstırabı zehir gibi yutarak çalışan ve başlarının üstünde şereflerle örülü birer taç taşıyan bu kahramanlar köyü dile getirecekler. O zaman yeni sesler duyacağız. Bu seslerden ürkmeden onları dinlemek lazımdır. Köyden yeni renk ve seda getirenleri saygı ile karşılamak gerekir. (Nadir Evinnen, Konferans Notlarından)

Bunlar, köy enstitülerinin ilk başlangıcından görüntüler.

239

Page 242: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Statükocu eğitimcilerin direnişlerine rağmen, köy enstitüsü düşü, ilk olarak askerliğini yapmış okur-yazar gençlerden oluşan ve okutman de-nilen bir grupla hayat bulmaya başlar. Bu grup 1936 yılında Eskişehir’in Çifteler Çiftliğinde dört aylık ‘Eğitmen’ kursundan geçirilip ‘geçici öğret-men’ olarak Ankara köylerinde görevlendirilir bu 84 ‘okutman’ başarılı olur. Eğitmen adayları, açılacak köy enstitülerinin ilk binalarını da yapar-lar. Kendi köylerine giden eğitmenler, topladıkları çocukları üç yıl okutup mezun ederek yenilerini alıyorlardı. Köy enstitüleri, köylerden toplanan başıkabak – yalınayak çocuklarla oluşturuluyordu. Bu çocuklar, enstitü-nün yorucu işlerini yaparken, çağdaş yöntemler kullanarak kendi yetiş-tirdikleri ürünlerle daha iyi beslenebiliyor, sanat ve meslek öğreniyorlar-dı. Her biri için en az bir enstrüman çalmayı öğrenme zorunluluğu vardı. (Nadir Evinnen, Konferans Notlarından)

Bu konferansı veren arkadaşımız, eğitmen kurslarını bitirenlerin ismini değiştirmiş, “geçici öğretmen” demiş. Halbuki bunlara eğitmen deniyordu.

MEHMET TURCAN - Burada bir eksik daha var, o da şu: Kesinlikle askerde onbaşı ya da çavuş olanlardan seçiliyordu bu kurslara alınan-lar. Yani sadece askerliğini yapmış, okuryazar adamlar değil.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Evet, değil. Çavuş ya da onbaşı olarak askerliğini yapmış olanlardan seçiyorlardı. Özellikle çavuş olanlardan seçiyorlardı.

MEHMET TURCAN - Onbaşı ve çavuş olarak askerlerini yapmış olanlardan akıllı, kendilerine uygun olanları topluyorlardı.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Yalnız, bunları nasıl seçtiklerini bilmiyo-rum.

MEHMET TURCAN - Tonguç’un kitabından okuduğum kadarıyla, bir komisyon şeklinde, mülakata veya deneye tabi tutarak seçiyorlar-mış.

240

Page 243: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Saffet Arıkan kısa bir zaman sonra Milli Eğitim Bakanlığından ayrılıyor, yerini Hasan Âli Yücel alıyor. Hasan Âli Yücel de yine en büyük destekçisi Köy Enstitülerinin.

Siz bunları okurken bir-iki şey söyleyeyim.

Tevfik, 1950 tarihini Türkiye’nin NATO’ya girmesiyle anlamlandırdı; ama 1950’den önce bazı başka paktlar vardı, Bağdat Paktı vb. gibi. Bugünkü Büyük Ortadoğu Projesinin ağababası projelerdir onlar.

Osmanlı feodal toplumunun yerine çağdaş ve sanayi toplumu yarat-mayı hedefleyen Cumhuriyet ideolojisi, kişiyi kul olmaktan çıkarıp, özgür yurttaşlar konumuna çıkarmayı hedefler. Cumhuriyet ideolojisine göre toplum ise, ümmet değil özgür yurttaşlar birliğidir. Eğitimde ise hedef, “Fikri hür, irfanı (anlayış) hür, vicdanı hür” nesiller yetiştirmektir.

Bir devrimin sürdürülebilmesi özellikle iki alanda kazandığı başarıla-rına bağlıdır. Bunların biri hukuk diğeri ise eğitim alanıdır.

Bu nedenle Cumhuriyet Devrimini sürdürebilmek ve Türk toplumu-nu “çağdaş medeniyetler seviyesinin üstüne” çıkarabilmek için, eskiyen Osmanlı feodal kurumlaşmasının parçalanıp dağıtılması ve yerine yeni kurumlaşmanın yaratılması zorunluydu. Feodalizmin tasfiyesi ancak yeni kurumlaşma ile mümkündü. Feodalizmin tasfiyesi demek ise köy-lünün özgürleştirilmesi anlamına geliyordu. (Nadir Evinnen, Konferans Notlarından)

Burada fark ettiniz herhalde; toprak reformu değil, toprak devrimi diyor.

Senin de dikkatini çekti mi Hüseyin?

Şu resim gerçekten çok güzel bir resim.

Bu kadar çok yazı yok, biraz sonra bitecek, sadece görüntüler ola-cak.

Köylüyü özgürleştirmekten ne anlıyoruz? Hem ekonomik, hem de

241

Page 244: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

düşünsel (ideolojik) düzlemde özgürleştirmeyi anlıyoruz. Burada belirle-yici olan, yani diğerini de etkileyecek olan olgu ekonomik özgürleşmedir. Ekonomik olarak bağımsızlığı olan bir kesimi düşünsel planda özgürleş-tirebilirsiniz. Köylüyü tarikat ideolojisinden kurtarabilmek için köylünün, ağanın marabası olmaktan çıkarılması ve toprağın sahibi olması gere-kir. Bunun için gerekli olan tek şey Toprak Devrimidir. Bazılarının ifade ettiği gibi toprak reformu değil!

Ancak Toprak Devrimini başlatmak ve sürdürebilmek için köylü ön-derlerine ihtiyaç vardır. Çünkü her devrim kendi öncü kadroları vasıtasıy-la yürütülür. Oysa o gün açısından bakıldığında Toprak Devrimi bu öncü kadrolarından yoksundur. Köylüyü örgütlemek için köye gönderilen kentli kadrolar ya köylüyü anlayamadıkları için köylüyle diyalog kura-mamakta ya da köydeki sıkıntılara göğüs geremedikleri için köyü bıra-kıp geri dönmektedirler. Bu sorunun tek bir çözümü kalır. İsmail Hakkı Tonguç’un dediği gibi; ‘O (köylü), bu kahramanları kendi içinden yetiştir-meğe mahkumdur. (Nadir Evinnen, Konferans Notlarından)

Ne yazık ki o da yarım kaldı.

MEHMET TURCAN - Yarım kalan ne?

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Toprak reformu.

MEHMET TURCAN - Toprak reformu denilen şey devrim olmadan gerçekleşemezdi.

NAİL GÜLER - Toprak reformu sorunu siyasal ayrışmanın temel ko-nularından biridir tek parti döneminde. Bayar ve Menderes’lerin bu nedenle, büyük çiftlik ağalarını temsilen yavaş yavaş hareketlendik-leri söylenir.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Evet, doğru.

İşte köy enstitüleri böyle bir sürecin ve böyle bir ihtiyacın ürünü ola-rak ortaya çıkar. Hedefi Toprak Devrimine önderlik edecek –yani köylüyü

242

Page 245: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

özgürleştirecek- kadrolar yetiştirmektir ve de öyle yapar. Zaten patlama noktasında olan toplumda öylesine çabuk filizlenir ki, toprak ağalarının yanı sıra, devrimden sonra palazlanmaya başlayan Cumhuriyet bur-juvazisinin de yüreklerine korku ateşleri düşer. Daha CHP iktidarı dö-neminde 1946-47’de köy enstitüleri hedefinden saptırılarak öğretmen okullarına çevrilir. Böylece 1950’de iktidarı ele geçiren karşıdevrimcilerin köy enstitülerini tamamen tasfiye etmeleri için zemin hazırlamış olurlar.

İşte bu yüzden, dünden bugüne süren köy enstitüleri tartışması, as-lında Cumhuriyet Devrimine karşı alınan tutumla aynıdır. Kim ki Atatürk Devrimine karşı çıkmış ve sulandırmıştır, o, köy enstitülerine de karşı çık-mış ve sulandırmıştır. Köy enstitüleri bir nostalji değildir. Köy enstitüleri Cumhuriyet Devriminin dününün, bugünün ve yarınının gerçeğidir. Her kim ki köy enstitülerini dünün bir nostaljisi olarak yad etmek istiyorsa bi-lin ki köy enstitülerine ve Atatürk Devrimlerine ihanet içindedir. (Nadir Evinnen, Konferans Notlarından)

Bu fotoğraf çok ilginç. Kızlarımızı görüyorsunuz. Daha sonra öğ-retmen olup gidiyorlar.

Bunlar da yine köy enstitüsü öğrencilerinin çektirdiği resimler.

Burada da yaptıkları işlerden görüntüler var.

Görüyorsunuz, tuğlayı kendileri döküyorlar. Göreceğiz, çok ilginç resimler var. Bakın, burada da bu taş yapıyı kendileri yapmışlar. Şu slaytları geçelim de, köy enstitülerindeki eğitimle ilgili konuşacağım.

Bakın, taş ocağından çocuklar taş götürüyorlar burada.

AHMET AKSOY - Kamyon yok muymuş yahu?

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Yok canım, kamyon ne gezer?!

Kamyonu bırak, at arabası bile bulmak büyük bir şansmış.

Bakın, burada da yine benzer bir çalışma var; yatakhane binalarını kendileri yapıyorlar.

243

Page 246: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

AHMET AKSOY - Dozer de yok. Kazma-kürekle yapıyorlar.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Kusura bakmayın Ahmet hocam; maale-sef, o devirde yok daha.

Burada da harç karıyorlar.

Bakın, burada da bir kız öğrenci kereste taşıyor bir eşeğin sırtında.

Bu resimde de öğrenciler kum eliyorlar.

Bu resimde direğe tırmanmışlar, elektrik bağlıyor öğrenciler. Bura-da da bir kutlama var, ondan bir görüntü.

Bu gördüğünüz de bir resim dersi; öğrenciler tarlada oturmuş, ön-lerinde defterler, resim yapıyorlar.

Bu da kayak dersi. Kars-Cılavuz’dan bir görüntü. Her yöreye göre kendi şeyleri var.

Burada da öğrenciler kendi ekmeklerini yapıyorlar.

Burada da yatacakları ranzayı kendileri yapıyorlar.

Biz bedava okumuşuz Ahmet hocam.

MEHMET TURCAN - Ama orada şöyle bir fark var: Yeni bir okula başladıklarında, eski okulların öğrencileri de gelip orada çalışıyorlar. Yani sırf kendileri yapmıyor.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Evet, onlar da yardımcı oluyorlar. Zaten oradan mezun olanlar, bu okullarda öğrendikleriyle gittikleri köyler-de okul yapıyorlar.

Bu da bir hasat resmi.

Bu da bir süt sağma dersi; öğrenciler inekten süt sağmayı öğreni-yorlar.

Burada gördüğünüz üzere, tek tip kıyafet var öğrencilerin üzerin-de.

Hah, burada duralım.

244

Page 247: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Siz de mi varsınız bu resimde hocam?

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Hayır, ben yokum burada. Ama şu be-nim ablam Olcay, şimdi 77 yaşında. Kucağındaki, ağzında emzik olan kız kardeşim Belma; o da şimdi 66 yaşında.

AHMET YAŞAYAN - İzmir’de yaşıyorlar.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Evet, İzmir’de yaşıyorlar.

Şu bayan ablamla yaşıt, benim İngilizce öğretmenimin de eşi oldu daha sonra. Babası doktordu Çivril’de. Çok haylazmış, babası demiş ki, “Osman hocam; bunu al götür, ne yaparsan yap.” O yüzden, okul bitene kadar bizde yattı bu bayan, bizim altıncı kardeşimiz gibiydi. Adı AYGÜL.

Bu resmi ablam göndermiş bir yere, oradan bu sunumun içine gir-miş.

Bu resimde de mandolin çalan, flüt çalan öğrencileri görüyorsu-nuz. Orada, mezun olmadan önce bir müzik aleti çalmayanı mezun etmiyorlarmış. Bu, çok ilginç bir şeydir.

Ben, Almanya’ya doktoraya gittiğimde, “Bu, sokak tiyatrosu, yeni çıktı” dediler; dönem de 1970’li yılların başı. Ama ben biliyorum,ta o dönemde, benim çocukluğumda yapıyorlardı bu sokak tiyatrosunu bizim o okullarımızda, Köy Enstitülerinde.

Bu da okullardaki eğlencelerden bir görüntü. Cumartesi akşamları öğretmen, öğrenci toplanır, daha sonra müsamere ve eğlence olurdu. Her hafta cumartesi. Fakat ondan önce forum şeklinde bir şey olurdu; öğrenciler şikayetlerini söylerlerdi. Gerçekten ilginç bir şey bu; şimdi yok öyle bir şey, şimdi üniversitelerde bile öyle bir şey yok.

Arkadaşlar; ben, 1953 yılında ortaokulu bitirdiğimde parasız ya-tılı okul arıyorum. Nerelere başvurmadım ki; parasız yatılı, askeri lise, orası, burası… Parasız yatılı okullardan bir tane daha vardı, ben ona

245

Page 248: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

başvurmamıştım. Benim ortaokulda çok yakın olduğum bir arkada-şım vardı,sonra birlikte Tapu Kadastro Okuluna geldik,Mustafa Uygun Tekin,o ısrarla oraya da başvurmamızı istemişti.İmam Hatip Okulu. O yıllardaki İmam Hatip Okullarının sayısı 7 taneydi.tüm Türkiye’de top-lam 7 tane,1953 yılında. Biz başvurmamıştık. Daha sonra bu İmam Hatip Okullarının tarihini biraz incelediğimde öğrendim ki, 1925 yı-lında Türkiye’de farklı yerlere dağılmış 24 tane İmam Hatip Okulu açıl-mış, ortaokul sonrası için.Bizim başvurabileceğimiz tarihlerde İmam Hatip Okullarının şöyle bir özelliği olduğu söylenmişti: Mezunları An-kara Üniversitesi İlahiyat Fakültesine girebiliyorlardı -normal meslek okullarının hiçbirisinden üniversiteye girilemiyordu- ve başarılıysa-lar Diyanet İşleri Başkanlığı burs veriyordu ve orada da başarılıysalar yurtdışına yolluyorlardı. Yurtdışına felsefe ve psikoloji dalında yüksek lisans, doktora yapmak için gönderiliyorlardı.

Bunlardan bir tanesi bizim Çivril’den Mehmet Karahasan isminde bir beydi. Fransa’ya gitmişti. Sanıyorum felsefe tahsil etti. Hasan Âli Yücel’in bastırdığı kitaplarda çevirileri vardır, belki hatırlarsınız.

1960 yılına gelindiğinde, 53-54 yılları, dikkat edin, Köy Enstitüleri kapatılıyor ya da felsefesi ve şekli tamamen değiştiriliyor, böyle bir eğitim kurumu yok ediliyor, 1960 yılına kadar İmam Hatip Okullarının sayısı 72’ye çıkıyor. Türkiye’nin nasıl bir elle, kiminle, nereden nereye yönlendirilmiş olduğunu bu örnek çok güzel ortaya koyuyor.

Bir şey daha söyleyecektim aslında, ama hatırlayamadım. Hah, Köy Enstitülerindeki öğretimle ilgili konuşacaktım.

Genelde, 1947 yılına kadar, Köy Enstitülerinde iş içinde eğitim, iş içinde öğretim, üretim içinde eğitim, üretim içinde öğretim yapılıyor-du. Bunun uygulamalı eğitimden farkını şöyle anlatırlar: Derler ki, “Bir yapı ustası yetiştirecekseniz, bir laboratuarınız olur, tuğla duvar ördü-rürsünüz; daha sonra, daha harç tazeyken onu yıkarsınız, yenisi gelir, bir daha yaptırırsınız; düzgün yapıyor mu, yapmıyor mu, bakarsınız.

246

Page 249: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Bu, uygulamalı bir duvarcı eğitimi-öğretimi. Ama üretim içinde eği-timde, duvarı ördürürsünüz, çatısını kaplatırsınız, adamı içine oturtur-sunuz, sen burada oturacaksın dersiniz.” Bu ikisinin arasında bir fark var. Birisi öğrenmek amacıyla yapıyor, öbürü içine girip oturmak için yapıyor.

Tabii, ben o kadar ayrıntıya giremedim; ama çok ilginçtir, bu gördü-ğümüz 21 tane köy enstitüsü Türkiye’nin idari yapısıyla pek bağdaşmı-yor, ama doğa ile çok iyi bağdaşıyor. Havzalara kurulmuşlar hep. Açın haritaları, köy enstitülerinin olduğu yerlere bakın, hepsi birer tarım havzasıdır, birer tarım havzasının göbeğindedir. Yerleri öyle seçilmiş ve sayılarını daha sonra artırmak gibi bir hedefleri, niyetleri de yok.

MEHMET TURCAN - Orada bir yanılman var. İnönü’nün hatıraların-da da yazar, Tonguç’un hatıralarında da yazar; 1943 yılında, İnönü, ya-nında eşi Mevhibe hanım da olmak üzere, Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’le beraber, Hasanoğlan Köy Enstitüsünün çalışmalarını gör-mek üzere oraya gidiyor, çok beğeniyor ve Hasan Âli Yücel’e, Tonguç’a diyor ki: “1 yıl içinde sayıyı 40’a, 2 yıl içinde sayıyı 60’a çıkarabilir misi-niz?” Hasan Âli Yücel’in cevabı şu: “Üç şey lazım. Bir, para. İki, mekân. Üç, öğretim elemanı.” İnönü diyor ki: “Birinciyi ben hallederim, diğer ikisini sizin halletmeniz lazım. Kendi aranızda konuşun, görüşün, iki veya üç gün içinde cevabınızı bana verin.” Konuşuyorlar; “Hayır, o ka-dar süre içinde yetiştiremeyiz; bize belli bir süre ver” diyorlar. “Belli bir süre vermem mümkün değil; ben o zaman, o tarih geldiğinde sizi destekleyemem. Eğer bugün yapabileceğinizi düşünüyorsanız, ben arkanızdayım” diyor İnönü.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - İsmet İnönü düşünmüş olabilir; ama benim bildiğim kadarıyla, bu işin başındaki Hakkı Tonguç ve onun arkadaşları böyle bir şey düşünmüyorlardı. Bakın, köy enstitülerin-de döner sermaye vardı. Devletin Köy Enstitülerine yaptığı tek şey, genelde arazi vermek, bir de öğretmenlerin aylıklarını karşılamaktı.

247

Page 250: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Önemli olan, üstyapı kurumlarından gelecek destekle olacak okullar değil bunlar, onların planladıkları öyle bir şey değildi. Ama senin sö-zünü ettiğin olay da yaşanmıştır herhalde. Ben okumadım böyle bir şeyi; ama herhalde böyle bir öneri gelince, “Sayıyı artırabilir miyiz?” diye düşünmüşlerdir mutlaka. Dikkat ederseniz, Köy Enstitüleri 20 taneydi başlangıçta, 21.inciyi çok daha sonra açtılar. Onların planla-malarına göre, bu 21 köy enstitüsünde yapılacak eğitim-öğretimle, başka hiçbir şeye ihtiyaç olmadan, 1960 yıllarında her köye 5 öğret-men olacaktı. Bunu planlıyorlar, böyle bir eğitim öngörüyorlar. Köy Enstitülerindeki ana unsur, biraz önce sözünü ettiğim gibi, kaynağını kendisi yaratmak. Ben hatırlıyorum, 10 yaşıma kadar oralarda geçti hayatım; yani o eğitim felsefesi değiştiğinde, zaten babam bir-iki yıl sonra oradan ayrıldı. Öğrenciler sınıfta teorik ders olarak haftada 20 saat ders görüyorlardı. Üniversitede bile haftada 20 saat değil, daha fazla. Haftada 20 saat teorik dersler, onun dışında her şey doğa içeri-sinde, tarla başında, uygulamalı olarak öğrenilirdi.

Mesela, Fakir Baykurt’un, “Bir Köy Enstitülü Delikanlısının Anıları” diye bir kitabı vardır. Orada anlattığı şöyle bir olay vardır babamla ilgi-li; birçok öğretmeniyle ilgili çok şeyler söyler de, babamla ilgili de bazı yargılarını, değerlendirmelerini yazmış. Toprağa krizman yapılacak… Krizman şu: 5 sene, 8 sene toprağın ilk 30 santimini, 20 santimini kul-lanırsınız, daha sonra o toprağı altüst etmeniz lazım, yani 60 santim-den itibaren yukarıya çıkartmanız lazım. Babam tarımcı, bunu öğrete-cek öğrencilere. Diyor ki, “Gidin, şu tarlanın krizmanını yapın.” Bunlar da akıllılar ya, diyorlar ki, “Ne öyle 70 santim kazalım falan; şöyle yu-karıdan, 20-30 santim üstten, kaba kısmından altüst eder geçeriz.” Rahmetli babam geliyor, “Yaptınız mı?” diye soruyor; “Yaptık” diyorlar.Babam alıyor eline beli, beli saplıyor toprağa; bakıyor ki, bel ancak 20-30 santim kadar derine iniyor, daha fazla değil. Rahmetli babam da güçlü kuvvetli bir adamdı; 1.90 boyunda, 105 kilo, göbeksiz falan, güçlü bir adamdı. Demiş ki, “Çocuklar, haydi diyelim beni kandırdınız;

248

Page 251: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

ama sonra verimi olmaz bu arazinin.” Fakir Baykurt’un ifadesi bu, o an-latıyor. Bunun anlamı şu: Yaparak öğreniyorlar, üreterek öğreniyorlar.

İsterseniz öbür sunuma da bir bakalım.

NAİL GÜLER - 20 dakikalık bir sunum daha var ya hocam, ona ba-kalım.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Ama ona geçmeden önce üç tane resim vardı, ona bir bakalım isterseniz.

Sağ olsun, Nail bir yerlerden bulmuş bunları; bende olmayan re-simler bunlar.

NAİL GÜLER - Hocam; biraz önce bahsettiğiniz kitabın son bölü-münde vardı bu resimler. Hani Fakir Baykurt’un anılarını da yazdığı, Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Yayınlarından çıkan kitapta.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Tamam.

Şimdi şu resimdekileri söyleyeyim size.

Bu benim annem. Bu, küçük kız kardeşimiz Belma. Şu, Yusuf bey amcanın oğlu Erol. Bu, Atilla. Bu, Cengiz. Bu, benim kardeşim Gürbüz. Muhtemelen şu yandaki de benim; ama resim biraz silik çıktığı için tam seçemiyorum. Bu, Atilla ile Cengiz’in annesi -biz abla derdik- Ba-har abla. Öteki bayanların isimlerini hatırlayamadım. Bu, 6-7 ailenin oturduğu bir lojmanın merdivenlerinde çekilmiş bir resim.

Bu resme bakalım şimdi de.

Bu, babam. Bu, benden 8 yaş büyük olan ağabeyim Tuğran. Bu, annem. Ben yokum herhalde bu resimde. Bu resim çekildiğinde he-nüz yoktum herhalde; olsam da zaten çok küçüktüm. Şu da benim halamın kızı Cemile.

Şu resme bakalım bir de.

Bu, babam. Çivril’de, Köy Enstitüsünden sonra çekilmiş bir resim

249

Page 252: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

bu. Bu, ağabeyim Tuğran. Ağabeyim epey büyümüş bu resimde. Bu, babamın Çivril’deki arkadaşlarından tarımcı Mehmet bey. Bir pelikan kuşu, nereden gelmiş bilmiyorum, onunla fotoğraf çektiriyorlar.

Şu fotoğraf Eskişehir’de çekilmiş bir fotoğraf. Ben yokum bu fo-toğrafta. Bu, babam. Bu, annem. Bu, teyzemin kızı Aliye ablam. Bu, ağabeyim Tuğran . Şu, şimdi 77 yaşında olan ablam Olcay. Bu resmin altında yazanlar yanlış; burası Çivril Santral Parkı değil. Bu, muhte-melen, büyük bir bina vardı, onun merdivenlerinde çekilmiş olması lazım.

Peki, bunu da geçelim ve şu 20 dakikalık sunuma bakalım. Onları da izledikten sonra biraz eğitimle ilgili konuşmaya başlayalım.

(“Mandolinli Kız” Başlıklı, Köy Enstitüleriyle İlgili Kısa Film Gösterimi)

Bu film için de Nail’e çok teşekkür ediyorum, o bulup getirdi. (Al-kışlar)

Eğitimle ilgili konuşmak için vaktimiz pek kalmadı galiba, ama ben küçük bir şey söylemek istiyorum. Bu Köy Enstitülerindeki eğitim metodolojisiyle ilgili uygulamayı bizim harita mühendisliğine ne ka-dar uygulayabiliriz, bilmiyorum; ancak, benim hâlâ sürmekte olan bir deneyimim var, onu size söyleyeyim. Köy Enstitülerindeki bu eğitim felsefesinden esinlenilmiş bir deneyim.

Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümünün topografya dersleri için idareye şöyle bir talepte bulunduk: “Bütün sınavlar bitsin, 4 hafta öğrencileri bize teslim edin, onlarla sabah akşam birlikte ola-lım” dedik. Ben, proje biçiminde 7 tane konu belirledim; bu 7 konuda İnşaat Mühendisliği Bölümü öğrencilerine topografya öğreteceğiz. Ana amacım şuydu: Küçük bir alanın, diyelim ki 300-500 metrekarelik ya da 1-2 dönümlük bir alanın topografik haritasını yapabilsin, bir yer-den bir yere kot getirip götürebilsin, ulaşamadığı yerlerin yüksekliği-ni ölçebilsin falan. Şöyle bir iş yapıyorduk: Kursun başında öğrencileri

250

Page 253: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

6’şar, 7’şerli gruplara ayırıyoruz.

Her grup bu 7 projeyi tamamlamak zorunda. Yeni bir projenin başlıyacağı günün sabahında o proje için lazım olan araç-gereci grup liderine teslim edip grubun o projede ne yapması gerektiğni söylüyoruz ama nasıl yapacaklarını söylemiyoruz.Gidiyorlar elleri-ne verilen araç gereci de kullanarak mevcut bilgileriyle kendilerince uğraşıp,sonuçta bir şekilde birşeyler yapıyorlar. Eh, geometri biliyor-lar, ellerinde alet var, gereç var. Ertesi gün sabahleyin, tüm grupları sı-nıfa alıp derste, ne gibi güçlüklerle karşılaştıklarını soruyoruz ve sonra bu işin haritacı olarak nasıl bir yötemle yapılması gerektiğini söylüyo-ruz. İkinci günde de bu öğrendikleri yöntemi uygulayarak göre yapı-yorlar. Tabii ki ikinci günde her gruptan sorumlu arkadaşlar arazide hem öğrencileri denetliyorlar hem de yötemi doğru uygulamalarına yardımcı oluyorlar...

Bu, harita mühendisliğine ne kadar uygulanabilir; ölçme bilgi-si derslerinde uygulanabilir mi, uygulanamaz mı, bilmiyorum; ama bana uygulanabilir gibi geliyor. Onun dışındaki derslerde nasıl olur, onu bilemiyorum. Fotogrametrici arkadaşlar var burada; üreterek nasıl öğretiriz fotogrametriyi, üzerinde düşünüp kafa yormak gerekir diye düşünüyorum.

Ben, bu konuda eğitimle ilgili fazla bir şey hazırlamadım, birlikte düşünelim diye; ama pek de vaktimiz kalmadı sanıyorum. Arkadaşlar neler düşünürler, bilmiyorum. Ancak, size bir şey söylemek istiyorum: Şöyle bir kitap var. Mehmet; sen bunu gördün mü, bilmiyorum; bu kitap, İsmail Hakkı Tonguç’un oğlu Engin Tonguç’un yazdığı bir kitap. Engin Tonguç, daha önce de, 70’li yılların başında da bir kitap yaz-mıştı, “Devrim Açısından Köy Enstitüleri ve Tonguç”-Ant Yayınları-o da var bende. Ama bu yeni. Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneğinin İzmir Şubesince yayınlanmış ve bunun bütün işlerini Nail’in ağabeyi Rıfat yapıyor. Ben de üç-dört tane vardı, birilerine verdim; Nail, sağ olsun,

251

Page 254: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

bana bir tane yenisini sağladı. Eğer Köy Enstitülerini merak ediyor-sanız, bu kitabı mutlaka edinin derim; bu kitapta Köy Enstitüleriyle ilgili her şey var. Çünkü Engin beyin elinde hem babasının evrakları var, hem de kendisi uzun yıllar bu konuda çalışma yapmış biri. Ken-disi doktor, sanıyorum benden 10 yaş falan büyük. Hasanoğlan Köy Enstitüsünde de hem öğretmenlik yapmış, hem de Hasanoğlan Köy Enstitüsünün doktorluğunu yapmış, devrimci, Kemalist biri.

Bir başka şey de şu: Konuşmaya başlarken Emre’den söz ettim. Eğer köy enstitüleriyle ilgilenirseniz, “Belki ben de katkıda bulunu-rum” derseniz, Emre’nin telefon numarasını verelim isterseniz.

EMRE ÇAPOĞLU - Hocam; 17 Nisandaki yıldönümü kutlaması Beşiktaş’ta, Bahçeşehir Üniversitesinin salonunda olacak. Arzu edilir-se, orada da buluşabiliriz.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Yani “Davetiyeye falan gerek yok, herkes gelebilir” diyorsunuz.

EMRE ÇAPOĞLU - Evet, aynen o şekilde hocam.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Eğitimle ilgili bir şeyler söylemek iste-yen, sohbet biçiminde bir şeyler söylemek isteyen birileri varsa, biraz onları dinleyelim.

Buyurun.

ADİL KÖKLÜ - Hocam; ben de bir şeyler eklemek istiyorum.

22-23 yıllık bir üniversite kariyerimiz var, teknisyenliğimiz var, Ka-dastro Lisesi mezunuyuz. 2 yıldır da Beykent Üniversitesinin İnşaat Mühendisliği Bölümünde arazi çalışmaları için bizi uygun gördüler. Onları da her dönem için 6 defa, 3’er saatlik dilimler halinde yapaca-ğız. 5 ders uygulama şeklinde olacak, son dersi de sözlü yapacağım. Öyle gerçekleştirmeye çalışıyoruz.

Tabii, gençlerle birlikte olmak güzel bir duygu, bir şeyler aktara-

252

Page 255: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

bilmek güzel bir şey; ama bunları almak istemeyenler de var, dersi kaynatmak isteyenler de var. Oluyor, karşımıza çıkıyor bunlar da.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Tabii, bu genel bir şey. Şimdi bana, “Bu-günün Türkiye’sinde, 2011 Türkiye’sinde Köy Enstitülerini yeniden canlandırır mısınız?” denilirse; bu mümkün değil, olacak bir şey değil, derim. Ama Köy Enstitülerinden esinlenerek şöyle bir şey yapılabilir: Gençlik kesimi olarak, Türkiye’nin yumuşak karnı denilen büyük kent-lerin varoşlarının çocukları var; buralar biraz geri kalmış, eğitimden pek nasibini almayan yerler. Büyük kentlerin anakent belediyeleri, bu eğitim sistemine dönük, üretime dönük bir şeyler yapabilir mi; böyle sistematik bir eğitim olur mu, olmaz mı, bilmiyorum; ama düşünülür-se, olabilir gibi geliyor insana. Sanıyorum, Şişli Belediyesi buna ben-zer bir şeyler yaptı, kamplar vesaire bir şeyler düzenledi.

Ama bana göre, harita mühendisliği eğitiminde, ki Ömer ağabey ile Ahmet ağabey daha iyi bilirler, biraz da Almanya’dan esinlenile-bilir. Almanya’da jeodezi eğitimine başlarken mutlak surette bir staj yapmış olmanız lazım; yani eğitime başlamadan önce isteniyor bu. Yani denize girmeden önce ayağını bir ıslatacaksın. Haritacılıkta da öyle; önce bir ıslanacaksınız, ondan sonra eğitime başlayacaksınız. O da aslında önemli bir şey bence. Eğitim kurumlarında böyle bir koşul konabilir, ilk yıl böyle bir şey yapılabilir.

Hemen hemen hepimiz Tapu ve Kadastro Okulu mezunu olduğu-muz için, biz mühendislik eğitimine başladığımızda zaten birçok şeyi denemiştik, yapmıştık, sorumluluklar üstlenmiştik; o yüzden bizim kendi eğitimimizde işler bize pek zor gelmedi, severek yaptık her şeyi. Ama şimdi nasıl olur, bilmiyorum.

Buyurun.

ALİŞAN ÇALCALI - Hocam; mühendislik hizmetlerinde, mühendis-lik dalında veya diğer dallarda, örneğin inşaatta nitelikli ara eleman bulamıyoruz. Bununla ilgili büyük bir eksiklik var. Örneğin, bir inşa-

253

Page 256: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

at kalfasını ele alalım; adam gitmiş, bir yerde çalışmış, “Ben kalfayım” diye ortaya çıkmış. Bunlarla ilgili, ara eleman yetiştirebilmek anlamın-da, Köy Enstitüleri örneğinde olduğu gibi, bu tür atölyeler, eğitim ku-rumları açılarak, daha yaygınlaştırılabilir ve bunlar nitelikli hale getiri-lebilir diye düşünüyorum.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN- Köy Enstitüleri örneğini şöyle düşünü-yorum: Köy Enstitülerinde bir eğitim sistemi var, ondan yararlanabi-liriz. Köy enstitülerindeki eğitim sisteminin özü de şu: Üretim içinde eğitim. Bu, mühendislik eğitiminde ne kadar kullanılabilir, onu bile-miyorum; ama ara elemanların yetiştirilmesinde bu gayet rahatlıkla olabilir, yani olmayacak bir şey değil.

Buyurun.

MEHMET TURCAN - İşin özüne inecek olursak; önce yönetenlerin böyle bir şeye razı olup olmadığına veya ne istediklerine bağlı bu. Türkiye’de üretim diye bir şey mi bıraktılar ki, biz diyoruz şöyle üre-telim, böyle üretelim?! Niteliksiz, diplomalı insan üretmek istiyorlar ve niteliksiz, diplomalı insan üretiliyor. O yüzden, bunun üzerine kafa yormamızın bence çok anlamı yok; çünkü yöneten biz değiliz.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Evet.

AHMET YAŞAYAN - Bir de 1990’larda bir eğilim vardı, onu sen iyi hatırlarsın; proje içinde yetiştirme. Galiba Danimarka’da çok yaygın; bir-iki üniversite bunu uyguladı, rapor etti, çok yararlı olduğunu falan söyledi. Yani üniversiteler bu projeleri alıyorlar, hiçbir şey bilmeyen 7-8 öğrenciyi de orada çalıştırarak, sonra da teorik bilgileri üzerine ekleyerek yetiştiriyorlardı. Olabilir, bu da bir yaklaşım.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Ahmet; sen ITC’de bulundun. Biliyorsun, Hollanda’da DIKE’ların yapımında mühendislik öğrencileri çalışmış. O da işte üretim içinde olan bir eğitim.

Mehmet’in dediği gibi, yönetim nasıl bir eleman istiyor; üreten bir

254

Page 257: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

eleman mı, yoksa kaytaran bir eleman mı? Bu, önemli tabii. Üreten eleman istiyorsa kafa patlatırız, ona yönelik bir şeyler buluruz, ortaya koyarız.

AHMET YAŞAYAN - Şimdi o kadar öncelikli sorunlar var ki, bunları konuşmak ancak bizi dinlendiriyor. O filmi izlerken hüzünlendim ben, çok güzeldi. Ne güzel kurumlarımız varmış, bunların değerini bileme-mişiz.

MEHMET TURCAN - Bilememişiz değil, bilmişiz; ama özellikle bun-ları yok etmek için gayret sarf etmişiz.

AHMET YAŞAYAN - Hayır, bilememişiz.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Bakın, Emre’yle çok konuştuk bu konu-yu. Ben, sosyoloji bölümlerindeki hocalarla, en az dört-beş tanesiyle konuştum. Dedim ki, “Yahu, araştırmalar yapıyorsunuz; gidiyorsunuz, A’yı araştırıyorsunuz, B’yi araştırıyorsunuz. Bugün, 80 milyon insanın içerisine Köy Enstitüleri kavramıyla, oradaki o felsefeyle yoğrulmuş hiç değilse 1 milyon, 2 milyon insan vardır Türkiye’de. Niye bunlara ilişkin bir araştırma yapmıyorsunuz?” Bunu bir alt grup olarak çıkara-maz mı sosyologlar; anketlerle, bilmem nelerle falan çıkartırlar. Bun-larla ilgili kırk kalem düşünün; kriminal olaylara ne kadar bulaşmışlar, eğitim düzeyleri nedir, aylık gelirleri, yıllık gelirleri nedir, buna benzer sorularla durumlarını ortaya çıkartabilirler. Bu, şunu gösterecek bize: Bir Türkiye’nin geneli var, ona ilişkin rakamlar var; bir de böyle bir alt grubun rakamları var. Bir politikacı, ona bakarak rahatlıkla diyebilir ki, “Köy Enstitülerini kapatmasaydınız Türkiye buydu işte.”

AHMET YAŞAYAN - Uzun boylu araştırmaya gerek var mı canım; aklımızı bile kullansak onu kesinlikle rahatça söyleyebiliriz. Bence Köy Enstitüleri biraz da o dönemki olağanüstü durumla ilgili. Bunu göz ardı edemeyiz. Kurtuluş Savaşından çıkmışız, bir kişilik kazanmışız, bir heyecan kazanmışız; işte o heyecanı iyi kullanmışız. Sonra da dejene-re etmiş politikacılar.

255

Page 258: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

MEHMET TURCAN - Kim etmiş? Bunu bilmek lazım. Köy Enstitüle-riyle beraber Sanat Enstitüleri de aynı değerdeydi. Genç arkadaşlar belki bilmez, ama biz biliriz; her Köy Enstitüsünde okuyan öğrenci ko-münist damgası yiyordu.

AHMET YAŞAYAN - Evet, doğru.

MEHMET TURCAN - Bu, en azından 15-20 sene sürdü. Ki o dö-nem, komünist demek, vatan haini demekti. Dolayısıyla, hiç kimse Köy Enstitülerini 1970’lerin sonuna kadar savunamadı. Ondan sonra savunmaya başlandığı sırada, başka kitaplar çıkıp da Köy Enstitüleri savunulmaya başlandığı sırada da zaten Türkiye’nin çehresi değişmiş-ti. Türkiye’de bilinçsiz, eğitilecek insan gerekiyordu: “Ver diplomayı, gitsin, nereye giderse gitsin.” Yaklaşım bu.

Bugün, Tevfik arkadaşımız açıkladı, şu kadar sayıda okul var, se-nede şu kadar sayıda öğrenci alıyor. Bu öğrencilerin iş imkanı var mı, Türkiye’nin bu öğrencilere ihtiyacı var mı; hepsi bu mesleği yapsa, buna yetecek kadar iş var mı; bunları düşünen yok. Öğrencilerin hep-sini kaliteli yetiştirdiğimizi düşünelim; bu kadar harita mühendisini ne yapacağız, gerçekten bu kadar harita mühendisine ihtiyaç var mı? Düşünün, 20 okul her sene 30’ar tane mezun verse, yılda 600 mezun eder. Türkiye’nin hangi kapasitesi bu yıllık 600 mezun harita mühen-disini işgücüne dönüştürebilir?! Yok öyle bir ortam. Zaten üretime dönük eleman istemiyorlar, hiçbir konuda. Köylüyü üretimden aldılar, ötekini aldılar, berikini aldılar, sanatkarı aldılar, sanayiciyi aldılar.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Mehmetçiğim; tamam, dediklerinde haklısın, ama ağlama duvarı olmayalım.

Buyurun.

ÖMER DEMİRAĞ - Öncelikle, Köy Enstitüleriyle ilgili çok değerli bil-giler verdiniz, bizi bilgilendirdiniz teşekkür ederim. Bir soru sormak istiyorum: Bugün imkan olsa, Milli Eğitim Bakanı olsanız, Köy Enstitü-lerini yeniden açar mısınız?

256

Page 259: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Hayır.

ÖMER DEMİRAĞ - Eğer açarsanız öğrenci bulabilir misiniz?

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Hayır, Köy Enstitülerini açmam. Çünkü o zaman, yani Köy Enstitülerinin açıldığı yıllarda Türkiye’nin nüfusu 17-18 milyon, bunun yüzde 70-80’i de kırsal kesimde yaşıyordu, yani 12-13 milyon insan kırda yaşıyordu. Onları üretime dönük elemanlar ola-rak yetiştirmek için gerekliydi Köy Enstitüleri. Şimdi öyle değil. Şimdi köydeki nüfus yüzde 20. Şu anda Türkiye’nin ihtiyacı Köy Enstitüleri modelini birebir tekrarlamak değil. Bana göre, Köy Enstitülerindeki eğitim sistemini alıp, 20 yıldır, 50 yıldır göçlerle anakentlerin çevre-sine toplanmış, işsiz güçsüz, mendil satan, bilmem ne yapan bu ço-cukları üretken hale dönüştürecek bir yöntem geliştirmek gerekiyor. Bu, Köy Enstitülerindeki eğitim yöntemi olabilir. Milli Eğitim Bakanı olsam, bunu böyle ederim.

Bir de yerel yönetimleri zorlayıp, biraz taşın altına elini sokturmak lazım; yerel yönetimlerden, özellikle belediyelerden böyle bir şeyi is-terim. Belediyeler yapabilir bu işi. Özellikle bu anakentler. Şimdi kaç tane bunlar?

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - 15-16 tane olması lazım.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - 15-16 tane.

MEHMET TURCAN - Ne yapsın adamlar?! Bu sefer kendi kendini-ze yanlışa düşüyorsunuz. Adam, bilinçli adam yetiştirdiğinde, ona oy vermeyecek adam üretiyor demektir. Bunu yapar mı yahu?! Niye ken-di kendinizi kandırıyorsunuz; politikanın doğrultusuna bakın. Ya çiçek ekecek adam lazım ona, ya oy verecek adam lazım.

AHMET YAŞAYAN - Hayal kuruyoruz biz.

MEHMET TURCAN - Yok öyle yanlış hayal kurmak.

AHMET YAŞAYAN - Onur’un söylediği bence şöyle: Bundan alına-cak en büyük ders...

257

Page 260: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

MEHMET TURCAN - Ben olsam, erkek sanat enstitülerini kurarım.

AHMET YAŞAYAN - Mehmet; moralimizi bozuyorsun yahu, gelece-ği kapkaranlık gösteriyorsun.

MEHMET TURCAN - Ben olsam, erkek sanat enstitülerini yeniden kurarım, sanayiye ara eleman yetiştiririm.

AHMET YAŞAYAN - O zaman, yapacağımız hiçbir şey yok demek ki. Bırak Allah aşkına!

MEHMET TURCAN - Hayır, tabii ki var. Ara eleman yetiştirmek için erkek sanat enstitülerini yeniden kurmak lazım.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Mehmetçiğim; bir şey söyleyeyim sana. Sanat okulları, erkek sanat enstitüsü, kız sanat enstitüsü diyorsun. Bak, söyleyeyim sana; onların tarihi Cumhuriyetten önce. Ta Mithat Paşa zamanında açılmış onlar. Ziraat Bankası, tarım kredi kooperatif-leri, sanat enstitüleri; bunların hepsi ta Mithat Paşa’nın zamanında, yani Cumhuriyetten epey önce, Tanzimat yıllarında kurulmuş. Sanat enstitüleri kentsel insanı eğitmek içindir. Köy Enstitüleri ise farklı.

MEHMET TURCAN - Hayır, bugün için düşünüyoruz. Bugün Tür-kiye’nin kalkınmaya ihtiyacı var, kalkınmanın yolu da üretimden ge-çiyor. Üretim de o enstitülerde 5 yıl veya 6 yıl fiilen o eğitimi, pratik eğitimi alarak yetişecek insanlara bağlı.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Bak, bazı şeyler var, söyleyeceğim, sonra Ergenekoncu diye götürecekler beni.

MEHMET TURCAN - Götürürlerse götürsünler canım; yani ne yapa-lım, bu saatten sonra değişecek halimiz yok.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Haklısın. Evet, vaktimiz bir hayli ilerledi. İsterseniz görüş almaya devam edelim.

Buyurun Ahmet hocam.

258

Page 261: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

AHMET AKSOY - Öncelikle, yaptığın bu sunumlar, açıklamalar için, verdiğin bilgiler için çok teşekkür ediyorum. Gerçekten, Köy Enstitü-leri hakkında hepimizin belli bilgileri var; fakat doğrusu, ben hiç böy-lesine ayrıntılı inceleme yapmadım.

Köy Enstitülerinin amacının üreterek öğrenmek olduğunu söyle-din; doğru ve bu bizim için bir yol olabilir. Ama öyle sanıyorum ki, Köy Enstitülerinin hazin sonunu hazırlayan şey bu değildi. Halkın ve ço-ğunluğun uyanması meselesi, asıl mesele budur ve Köy Enstitülerinin akıbeti, karşıdevrim dediğimiz, bugün çok daha belirgin bir biçimde başımızın derdi olan, Türkiye’nin geleceğini karartan bir girişimin ilk başlangıçlarıdır. “Buna karşı hareketler, buna karşı düşünce yapıları-nın yaygınlaşması ve etkin hale gelmesi 1946’da, 47’de başladı” diyor-sunuz. Bugün çok daha kötü bir durumdayız. İlk baştaki sunumda, “Bugün Köy Enstitüleri nostalji değildir” diye geçti, ama nostaljidir bana göre. Fakat felsefesi çok önemlidir. Yaşatılması gereken de Köy Enstitülerinde yapılan şu veya bu iş değildir; ne yapılmak istenmiş, nasıl bir sistem uygulanmaya çalışılmış, bunun bilincine varmaktır diye düşünüyorum.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Ahmet ağabey; bizim toplumumuzda, ta Türklerin Anadolu’ya geldiği yıllarda, yani ta 1000’li yılların başında ahilik sistemi var. Ahilik sisteminde de eğitim, üretimin içinde eğitim şeklinde veriliyor. Ama orada bir fark var, Köy Enstitülerindekinden bir fark var orada; o ahilik sisteminde din var. Yani üretiyorsun, kim için üretiyorsun; Allah için üretiyorsun. Olay o. Ama Köy Enstitüleri-ni saygın yapan, bu şekle dönüştüren beyinler, başta Tonguç olmak üzere, bunlar bu olayları çok iyi çözmüşler. O gün toplumun uyanma-sından rahatsız olan kesimlerin kimler olduğu belli. Belli yerler bun-lar; bunlar Türkiye’nin içindekiler. Bana sorarsanız, sadece Türkiye’nin içindekilerle sınırlı değil bu olay, Türkiye’nin dışından da bu yönde bir çaba var. Düşünün, 1945 yılını düşünün, 1938-45 arasında dün-ya çalkalandı, allak bullak oldu ve 45’ten sonra bir yeni düzen oluş-

259

Page 262: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

tu. İşte o düzende Türk toplumu olarak yerimizi iyi belirleyemedik. İyi belirleseydik olmazdı böyle bir şey. Ben hep diyorum, Atatürk’ü suçluyorum; ölünür mü 57 yaşında?! Ben 73 yaşındayım, nefes nefese yaşıyorum. Yani eğer 1940-50 arasında Atatürk yaşasaydı bu olmazdı.

O yüzden, Mehmet’in söylediklerinin hemen hemen hepsine katı-lıyoruz; ama bildiğimiz bazı şeyleri söyleyemiyoruz.

Ben aslında bir başka şeye vurgu yaptım: Köy Enstitüleri kapatılı-yor, İmam Hatip Okulları açılıyor. Bakın, şu Muhteşem Yüzyıl dizisini izliyor musunuz? O yüzyıllarda, Osmanlı’nın doruk noktaya ulaştığı yıllarda medrese eğitimleri hep pozitif bilimlere dönük eğitimler. İşte orada, o yıllarda ezberci eğitime döndüler; sonunda ne hale geldiğini gördük Osmanlı’nın. Tarih işte bu. Tarihte akıllı adamlar, akil insanlar biliyorlar nerede ne yapacaklarını, neye nasıl müdahale edeceklerini.

AHMET AKSOY - Bir şey daha ilave edebilir miyim?

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN- Tabii, buyurun.

AHMET AKSOY - Tabii, burada konuştuklarımız biraz da bir bakıma hayali oluyor.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Tabii, bir bakıma düş kuruyoruz.

AHMET AKSOY - Şayet Köy Enstitüleri devam etseydi kesinlikle bu yöntemle etmezdi.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Tabii, etmezdi.

AHMET AKSOY - Çünkü istesen de istemesen de teknoloji değişi-yor, olanaklar gelişiyor vesaire. O yüzden, zamanla başka bir biçime dönüşecekti belki. Ama halkın uyanması sağlanmış olacaktı. Bu, çok önemli.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Bir kere, eğer Köy Enstitüleri devam et-seydi, benim yüzde bin, belki de çok daha büyük bir oranda kanaatim şudur ki, büyük kentlere göç olmayacaktı.

260

Page 263: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

AHMET AKSOY - Tabii, tabii, doğru söylüyorsun.

ALİŞAN ÇALCALI - Tarım reformu da gerçekleşirdi.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Tarım reformu olmasa da, oradaki kişi karnını doyuruyorsa, köyüne sinemayı da götürebiliyorsa, her şeyi de götürebiliyorsa niye gelsin ki?! Şimdi biz İstanbul’dan kaçmaya çalışı-yoruz. Niye kaçıyoruz; çünkü…

AHMET AKSOY - Almanya’yı örnek olarak vermiyorum, tüm Avru-pa ülkelerinde büyük şehirler 3 veya 4 tanedir, nüfusları da 2 veya 3 milyonu geçmez, bilemediniz 5 milyon.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN- Çok doğru. Berlin’in nüfusu ne kadar?

AHMET AKSOY - 3.5 milyon.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - İşte o kadar; 3.5 milyon. Köln’ün ne ka-dar?

AHMET AKSOY - Köln’ü bilmiyorum.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Ben söyleyeyim; 4 milyon. Belki 4 milyon bile değil.

AHMET AKSOY - Ama oralarda kırsal alan artık kendisini tatmin edecek bir duruma gelmiş. Her bakımdan; üretim bakımından, eği-tim-öğretim bakımından, teknoloji bakımından.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Tevfik’in bana önerdiklerinde ben epey kafa patlattım; “Bunu bizim harita mühendisliğine uygun nasıl değer-lendirebiliriz?” diye, ama tam cevap bulamadım. Yani ancak belli ders-lerde bu olabilir. Mesela, ölçme bilgisinde bunu uygulamak mümkün olabilir.

NAİL GÜLER - Bu arada ben bir soru sorayım.

Buradaki hocalarımızın büyük bir bölümü, belli bir kuşak eğitim-lerini Almanya’da almış. Sanıyorum, Yıldız Teknik Üniversitesindeki ilk

261

Page 264: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

bölümün kuruluşunda da genelde Alman ekolü hakim herhalde.

AHMET AKSOY - Evet, kesin olarak öyle.

NAİL GÜLER - Şöyle bir şey var: Aslında hemen hemen bütün mühendislik dallarında, öğrenciler, üretimin içerisinde yaşayarak, belgeselde de söylendiği gibi, sizin de söylediğiniz gibi, yaşayarak birçok mesleğin genel yaklaşımlarını öğrenebilmeli. Bugün mühen-dislik eğitimi tamamen ezberciliğe dayalı. Bilim ve teknoloji gelişmiş olmasına rağmen. Nasıl ki Köy Enstitülerinin bu eğitim sistemindeki değişiminin önüne geçilmişse, ben de şöyle görüyorum: Naçizane, Almanya’daki modeli de bilen biri olarak, Mehmet ağabeyin söylediği şeyden hareketle söylüyorum; bitirdikten sonra da hemen mühen-dis diplomasını alamıyorsunuz Almanya’da. Belli bir kurumsal şeyi tamamlıyorsunuz, uzmanlığınızı belli bir prosedürle kanıtlıyorsunuz, ondan sonra harita mühendisi diplomasını alıyorsunuz. Bunların hiç-biri bizim ülkemizde uygulanmamış. Almanya’dan sadece ders mo-deli alınmış, gelinmiş, burada uygulanmış. Eğer burada da eğitim sistemindeki bu anlayışlar mesleğimiz açısından tam uygulansaydı, üretimin içerisinde yetişecek harita mühendisleri ta başlangıçtan beri bugüne kadar gelebilirdi ve önemli sorunlardan olan kadastronun çözümlenmesine yönelik de üretimin içerisinde bu mühendislik öğ-rencileri çok rahat kullanılabilirdi.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Bundan esinlenerek, bu konuyla ilgili bir şey eklemek istiyorum.

Bu şeye uygun olarak Odaya düşen görevlerden bir tanesi şu: LİH-KAB diyorsunuz, lisanslı harita mühendisliği büroları. Harita mühen-disliği eğitiminde, ben ilk duyduğumda şaşırmıştım, “naylon staj” diye bir kavram varmış.

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Bu noktada ben bir anekdot aktarayım.

2003 yılında Trabzon’da yapılan Genç Haritacılar Günlerinde bu

262

Page 265: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

“naylon staj” kelimesi telaffuz edildiğinde, bütün öğrencilerin algıla-dığı bu ifadeyi Aksoy hocamız bilmediğini söylemişti.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Ben de bilmiyordum, ben de oraday-dım. Ben, Karadeniz Teknik Üniversitesinde Staj Komisyonu başkan-lığı yaptım. Bu stajları Oda denetleyebilir, bu konuda üniversitelerle işbirliği yapabilir ve gerçekten üretimin içinde bir eğitimle harita mü-hendisliği öğrencisi orada suyun içine girer, ıslanır. Mesela, eğitime böylesine bir katkısı olabilir Odanın. Bugünkü konuşmamızın böyle bir sonucu olabilir diye düşünüyorum.

MEHMET TURCAN - Hocam söylesin, ben ona cevap vereceğim, olmaz diye.

Buyurun hocam, siz söyleyin.

AHMET AKSOY - Ben Nail’e karşı bir şey söyleyeceğim.

Biz, Yıldız mezunuyuz; eğitimimizde hiçbir noksanlık yoktu. Uygu-lama da dahil olmak üzere. Ne zamanki bilgisayar çıktı, eğitim bozul-du.

Şimdi hazır programlar var. Siz bu adama logaritmayla poligon hesabı yapmayı öğretemezsiniz, bu mümkün değil; çünkü bu gerçek dışı bir şey. Anlatabildim mi? Yani uygulama başka bir şey, öğrenmek başka bir şey. Uygulama için bizzat o işin içerisinde olma zorunluluğu var. Bunun için de sistemlerde staj diye bir mesele var. Staj fevkalade ciddiye alınıyor aslında, daha doğrusu alınıyordu. Ben bu işin içeri-sindeyim. Ama şimdi staja gönderiyorsunuz, yazı da yazıyorsunuz, telefon da ediyorsunuz, gidip bizzat da rica ediyorsunuz, “Yahu, şu işi ciddi ele al, bizim gençlerimiz yetişsinler, uygulamayı görsünler” diyorsunuz. Ama olmuyor.

MEHMET TURCAN - Niye olmuyor hocam, söyleyeyim...

AHMET YAŞAYAN - Arkadaşlar; 4 sene okutuyorsunuz, orada yap-

263

Page 266: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

tırdığı 60 günlük stajla mı bütün her şeyi öğreniyor. O da yanlış. Yani onun üzerinde o kadar durmaya değmez.

MEHMET TURCAN - Niye olmuyor biliyor musunuz; çünkü gönde-riyorsun öğrenciyi bir kadastro müdürlüğüne, kadastro müdürlüğün-de bir tane mühendis var. Geliyor öğrenci, ona soruyor; “Kardeşim, zayıf dersin var mı?” “Üç dersten takıntılıyım” diyor. “Aman gözünü seveyim, otur, ders çalış. Önce o gelir; ders çalış. Ama gidip öğren-mek istediğin zaman da araziye seni göndereyim” diyor. Kimle gön-deriyor; fen memuruyla. Sen mühendis adayısın, fen memuruna nasıl sorarsın; hiçbir şey sormazsın, sadece bakarsın, alete şöyle yan gözle bakarsın, biter. Tatbikat yaptırıyorsunuz, kendi öğrencilik dönemimi düşünüyorum, tatbikatın başına kadastrodan gelmiş, pratiği olan bi-risi geçiyor, 8 kişilik bir grupsunuz, diğerleri yazıyor. Yazıp hep bera-ber veriyorsunuz. O 8 kişiden biri olan o arkadaşımız biliyorsa geçiyor, bilmiyorsa geçemiyor. Ben bunu rahmetli Ekrem Ulusoy’a söyledim; ilk Cemiyet Başkanı olduğunda dedim ki, “Hocam, bu böyle gitmez; iyi bir mühendis olarak yetişebilmemiz için pratik yapmamız lazım.” Dedi ki, “Sen ne ukala adamsın.”

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Mehmet; bildiğimiz şeyler bunlar.

MEHMET TURCAN - Yani olmaz bunlar. Onun için, haydi onları da geçtik, bugüne bakalım. Bugün bizi yönetenler, bir şey üreten mü-hendis istemiyor, bir şey üreten hukukçu istemiyor, bir şey yapacak insan istemiyor.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Yahu Mehmet; sen menfi gelmişsin bu-raya.

MEHMET TURCAN - Niye menfi geleyim; doğruyu söylemek men-filik mi?!

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Bir dakika. Aramızda meslektaş olmayan Emre var; müsaade edersen, Emre bir şey söyleyecek.

264

Page 267: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

MEHMET TURCAN - Peki, buyursun, söylesin.

EMRE ÇAPOĞLU - Sağ olun.

Konuşulanlar bana şunu düşündürttü ve düşünürken de sesli dü-şüneyim istedim: Sanırım, Köy Enstitüleri deneyimi sizin disiplininizle nasıl bağdaşabilir, hangi ölçüde bir paralellik kurulabilir; onun üzerin-de durmak gerekiyor. Aslında çok enteresan bazı tesadüfler var. Me-sela benim düşünce ana başlığım enstitülerdeki özeleştiri geleneği; öğrencilerin ve öğretmenlerin birlikte yaptıkları özeleştiri geleneği ve bunun için de her cumartesi akşamı bir araya gelmeleri.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Belki de sadece Gönen’deki cumartesiy-di, başka yerler öyle olmayabilir.

EMRE ÇAPOĞLU - Ama sonuçta sistemli olarak bir özeleştiri meka-nizması eğitimin içine dahildi.

“Naylon staj” denildi. Benim staj geçmişim de naylondur.

Şimdi düşünüyorum, neden naylon; çünkü kendimi eğitimin içe-risinde hissetmediğim için naylon. Yani o, benim için, yapılması gere-ken, geçilmesi gereken bir aşamaydı; çünkü öğrenciliğin farklı zorluk-ları var, geçim sıkıntısı, derslerin zorluğu, şudur budur.

Ben, bu özeleştiri sisteminin çok büyük bir potansiyeli devreye sokacağını düşünüyorum. Yani mesleğe yeni girmiş, meslek hakkın-da aslında nötr bilgisi olan bir insanın düşüncelerini o mesleğe dahil etmeyi sağlar. Çünkü bir süre sonra, birinci seneden sonra öğrenci-nin düşünce yapısı bir formel yapıya girmeye başlıyor. Artık sürpriz öğrenciler, sürpriz fikirler, sürpriz projeler çıkmamaya başlıyor; çünkü kalıplar dahilinde düşünmeye başlıyorsunuz.

Bir de bunu destekleyici şöyle bir anıdan faydalanmak istiyorum: Garanti Bankasının genç emekli olan, Akın Öngör diye bir eski Genel Müdürü vardır, onun bir röportajı beni çok etkilemişti. Röportaj uzun-

265

Page 268: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

du; fakat şöyle özetledi: “Bana başarılı insan diyorsanız, benim başa-rımın özeti şu: En dipte çalışan, veznede yeni işe başlamış olan bir insandan yönetime doğru olan bilgi akışını çok iyi yaptık biz. Haliyle, o insanların, deneyimsiz insanların ya da müşteriyle temas halinde olan insanların deneyimlerini direkt olarak, en kısa zamanda öğrene-biliyorduk ve bununla ilgili bir strateji belirleyebiliyorduk.”

Bu anlamda, sizin disiplininizle ilgili özeleştiri sisteminin eğitim sisteminde yer almasıyla, belki öğrenci de kendini işin içinde hisset-meye başlar. Çünkü bir laf vardır: Proje yapılmaz, oluşturulur, yani birlikte yapılır. Çünkü o zaman kendinizi ona ait hissedersiniz. Bu bakımdan, belki öğrencinin aidiyet duygusunu besleyecek özeleştiri sistemini sisteme dahil etmek bu anlamda yararlı olabilir.

AHMET AKSOY - Ben, konuyu burada kesmek istiyorum. Yalnız, şunu söyleyeyim ki, mühendislik, Köy Enstitüleri biçiminde öğreti-lemez. Onun teorisi vardır, teorisinin iyi kavranması lazım. Ama de-neyim deyince, deneyim başka bir şey. Mutlaka deneyimin içerisin-de olması lazım. O da ancak ne zaman olur; mezun olduktan sonra olur. Mühendislik eğitiminde veya genel olarak yükseköğretimde size anahtar verilecektir; bu anahtarla, bilgiyi nereden alacağınız öğretil-melidir.

Burada bir örnek vereceğim, ondan sonra keseceğim.

Bir seyahatimde, Almanya’da bir elektrik mühendisiyle karşılaş-tım. Konuşuyoruz, ahbaplık ediyoruz; öğrendim ki, kendisi iletişim iş-lerinde görevli bir elektrik mühendisi. Gerçekten çok deneyim isteyen bir iş aslında. Şunu sordum: Dedim ki, “Öğreniminiz nasıl geçti?” Dedi ki, “Her yerde nasıl oluyorsa, öyle oldu, öyle geçti.” “Peki, mezun olur olmaz size yetki mi verildi? Mühendis olarak gittiniz bir yere, mezun olur olmaz size yetki mi verildi bir iş yapmanız için?” dedim; “Ne mü-nasebet; ben 3 yıl sadece bu konuyla ilgili hizmetiçi eğitim yaptım, hizmetiçi staj yaptım” dedi. Anlatabildim mi? Ama bu başka türlü de

266

Page 269: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

olmaz ki. Sen bir harita mühendisi olacaksın; kadastroya gidiyorsan, yeniden yoğrulacaksın. Başka türlü olmaz, mümkün değil başka tür-lüsü. Ama nasıl yoğrulacaksın; testi yapmaya fevkalade uygun bir toprak olarak yoğrulacaksın. Öyle yoğrulduğun zaman mükemmel şekil alabiliyorsun. Anlatabildim mi? Bu olmadan olmaz. Bizdeki nok-sanlık budur. Zannediyoruz ki, yükseköğretim sonunda herhangi bir göreve başladığımızda her şeyi biliyoruz, her türlü uygulamanın içe-risindeyiz. Olmaz böyle bir şey; bu var olmayan bir şey, bir tür hayal yani. O yüzden, bunun tartışmasını yapmayalım bence.

ÖMER DEMİRAĞ - Onur hocam; müsaade ederseniz, bu konuşma-dan sonra iki konuya çok kısa olarak değinmek istiyorum.

Birisi Turcan’ın söylediği staj meselesi. Harita mühendislerinin stajlarının da pek iyi olmadığını söyledi. Ama ben size bir şey söyle-yeyim: 1970 yılında Cağaloğlu Özel Mühendislik Okulu vardı, orada topografya dersi veriyordum, aynı zamanda da orada staj komisyo-nu başkanıydım. İnşaat Bölümünden 450 öğrenciyi staja gönderdim. Cevapları geldi, defterler; o kadar şahane yapılmış ki. Baca resimleri, projeler, şunlar bunlar, hepsi süper. Hepsine 10 üzerinden 10 vermek gerekiyor. Merak ettim, “Şunların firmalarına bir telefon edeyim, ba-kalım bunu nasıl yapıyorlar” dedim ve 450 tanesinden 400’üne tele-fon ettim. Hiçbirisinden olumlu bir cevap alamadım; “Böyle bir öğren-ci gelmediği gibi, bunları tanımıyoruz” dediler.

Yani hiçbirisi gitmemiş, ondan sonra “staj yaptık” diye gelmişler. Bunun adına ne diyeceğiz bilmiyorum, naylon bile değil.

İkincisi, sizin söylediğiniz o Almanya’daki durum. Yani üniversiteyi bitirince mühendis oluyorsun. Ancak, 33 ay süren -şimdi 30 aya indi zannediyorum- bir asasör zamanı var. O zamanı eğer iyi yapamaz-sanız, gidersiniz, bir firmada mühendis olarak çalışabilirsiniz; çünkü diplomanızı veriyorlar size. Ama kadastro müdürü olmak isterseniz, olamıyorsunuz.

267

Page 270: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

AHMET AKSOY - Lisanslı mühendis olmanız lazım onun için.

ÖMER DEMİRAĞ - Evet. Yani harita mühendisi oluyorsun, ama me-sela kadastro müdürü olamıyorsun yahut da özel mühendislik büro-su açmak istediğin zaman açamıyorsun. Ben oradan mezun olduğum zaman bir özel mühendislik bürosunda çalışmaya başladım. Dediler ki, “Sen imza edemezsin ölçü krokilerini.” Sordum:”Neden? Ben ken-dim ölçü yapıyorum.” Dediler ki, “Sen asasör olmadın.” “Peki, ne ola-cak?” diye sordum. Döndüm, gittim Köln’e, beni yeniden bir imtihana tabi tuttular, ancak ondan sonra imza hakkı verdiler bana. İmza hakkı verilince de maaş iki misli oluyor. Ama çok güzel bir şey; onu yaptığın zaman yalnız kadastroda, şurada burada çalışmıyorsun, 30 ay çeşitli devlet dairelerinde çalışıyor, sonra da üniversite sınavı gibi bir sınava tabi tutuluyorsun.

AHMET AKSOY - Yani sonuç itibarıyla...

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Bence bu konu çok uzadı, vakit de dol-du, artık kapatalım istiyorum.

AHMET AKSOY - Bir dakika, bir dakika yahu. Biz konuşmaktan çok zevk alan bir toplumuz, konuştukça konuşuruz. Konuşmaya kalkarsak bu sabaha kadar sürer.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Ama hocam, siz biraz önce, “Bir daha konuşmayacağım” dediniz.

AHMET AKSOY - Öyle mi?

ÖMER DEMİRAĞ - Evet, ben de duydum.

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Evet arkadaşlar; buraya kadar geldiğiniz, beni ve Ahmet ağabeyimi dinlediğiniz için hepinize teşekkür ederim. O da teşekkür ediyor.

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Onur hocam; kapatmadan önce ben de bir eklemede bulunayım.

268

Page 271: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Bugüne kadar hep 1946 yılının Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir dönüm noktası olduğu vurgusu yapıldı. 1946, çok partili sisteme ge-çildiği dönemdir. 1946 yılında, çok partili sisteme geçildiği yılda sol partilerin kuruluş süreci de yaşanmıştır. Aynı yıl, çok büyük bir örgüt-lenme pratiği sergiledikleri için kapatılmışlardır bu partiler. Aynı yıl, 1946 yılı, Niyazi Berkes’in, Pertev Naili Boratav’ın ve Behice Boran’ın da aralarında bulunduğu akademisyenlerin üniversitelerden tasfiye edildikleri yıldır aynı zamanda. Peşi sıra da zaten eğitim metodoloji-sinin değişmesine, Köy Enstitülerinin kapatılmasına giden evrelerin başladığı ve İmam Hatiplerin sayılarının arttığı bir döneme girilmiştir. O dönem hakkında bu vurguyu da özellikle yapmak istedim.

Köy Enstitüleri ile harita mühendisliği eğitimi arasındaki ilişkiye gelince; bence burada temel şey, eğitim ile üretim arasındaki ilişkiyi kurmak. Bunun hem üniversitenin toplumsal misyonu çerçevesinde bizim gözetmemiz gereken bir şey olduğunu düşünüyorum, hem de Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasının bu ilişkiyi kurması açısın-dan bir sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. Köy Enstitülerinden belki alınacak şey o. Bir hedef var; hedef, o kırsal ortamda her köye 5 öğretmen hedefi. Bunu sağlamak hedefi çerçevesinde de izlenen bir eğitim metodolojisi var. Doğrudan o köy ortamında, köylünün ya-şamında karşılaştığı her türlü şeyin eğitimini alıyorlar aslında, üreti-yorlar. Üretim ile eğitim ilişkisinin somut olarak kurulduğu bir eğitim pratiği. 14 yıllık zaman diliminde karşımıza çıkan buydu, örneklerini gördük.

Bizim de, eğitim ile üretimi nasıl ilişkilendirebiliriz, bu ilişkiyi nasıl daha somut bir biçime dönüştürebiliriz üzerine kafa yormamız gere-kiyor diye düşünüyorum. Staj da o açıdan önemlidir. Üretilen çalışma-ların, tezlerin o alandaki gereksinimlerle, temel ihtiyaçlarla örtüşme-sini sağlamamız önemli. Bunu düşünmeye devam edeceğiz.

Ben, Onur hocamıza, bu alandaki birikimlerini bizimle paylaştığı

269

Page 272: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

için tekrar çok teşekkür ediyorum. Sevgili Nail Güler’e de teşekkür ederim; Onur hocayla söyleşi yapılması konusundaki öneriyi kendisi getirmişti. Köy Enstitülerinin kuruluşunun 71. yıldönümüne yaklaşıl-mışken de bu güzel söyleşiyi gerçekleştirdik.

Ben, ışık saçmaya devam ediyor olduğu için hocamıza tekrar çok teşekkür ediyor ve bu plaketi kabul buyurmasını istiyorum. Sağ olun hocam. (Alkışlar)

Prof. Dr. ONUR GÜRKAN - Ben teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun.

270

Page 273: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

13 aralık 2011

prof

. dr.

ahm

et y

aşay

an

Page 274: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım
Page 275: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

M. TEVFİK ÖZLÜDEMİR - Sevgili meslektaşlarımız, öğrenci kardeş-lerimiz; Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi olarak bugün yedincisini düzenlediğimiz Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Tarihine Işık Tutanlar söyleşi dizimize hoş geldiniz diyorum.

Söyleşi dizimizin düzenleniş amacını önceki toplantılarda da pay-laşmıştık. Geçmiş büyüklerimizin birikimleri var, değerli birikimleri var. Mesleğimiz ve ülkemizdeki gelişim sürecini doğrudan yaşamış kuşaklar, mesleğimizin birçok alanındaki çalışmaların da öncüsü ol-muş olan kuşaklar. Bu deneyim ve birikimleri günümüz kuşaklarıyla paylaşmak, tarih bilincini önemseyen bizler açısından son derece önemli. Biz, bu bilinçle bu buluşmaları gerçekleştiriyoruz, gerçek-leştirdiğimiz buluşmaların bant kayıtlarının çözümlerini de bülten-lerimizde, yayınlarımızda diğer meslektaşlarımızla paylaşmayı ilk edindik. Ayrıca, bant çözümlerini kitaplaştırmak gibi bir kurgumuz olduğunu da sizlerle paylaşayım buradan.

Yedinci söyleşimizi düzenlediğimizi vurgulamıştım. Bugünkü ko-nuğumuz, ülkemizde fotogrametri alanında öncülük eden, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasına da çalışmalarıyla bugüne kadar çok değerli katkılar sunan hocamız, Prof. Dr. Ahmet Yaşayan.

Prof. Dr. Ahmet Yaşayan, fotogrametri alanında ciddi bir birikim ve deneyime sahip ve bunu akademik yaşantısında paylaşmış, Oda-nın her türlü çalışmalarında ciddi bir katkı sunmuş bir meslektaşımız, büyüğümüz. Özellikle de yayıncılık faaliyetleri, Odamızın teknik ve bilimsel yayınlarının başlatılması süreci de hocamızın değerli katkılar sunduğu başlıklardan bir tanesi.

Söyleşiye geçmeden önce, hocamızın özgeçmişini sizlerle paylaş-mak istiyorum. Hocamız, 1937 yılında Akşehir’de doğdu. İlk ve orta-öğreniminden sonra, 1955’te Ankara Harita Kadastro Meslek Lisesini, 1959’da da o dönemki adıyla İstanbul Teknik Okulu Harita Kadastro Bölümünü bitirdi. 1960 yılında aynı okulda uzmanlık eğitimi aldı. As-kerlik görevini 1961-62 yıllarında Ankara’da, Yedek Subay Okulundan

273

Page 276: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

sonra Harita Genel Müdürlüğü Fotogrametri ve Astronomi şubele-rinde yaptı. 1965 yılında Uluslararası Fotogrametri Enstitüsünden mezun oldu. Yaklaşık 5 yıl Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Fotog-rametri Dairesinde çalıştıktan sonra, 1968 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesinde asistan oldu. 1973 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesinde doktora yaptı. 1978’de doçent olarak atandı. 1993 yılına kadar Karadeniz Teknik Üniversitesinde görev yaptı. 1993-95 yıllarında, STFA Haritada fotogrametri projelerinde çalıştı ve sonra-sında yeniden üniversite yaşantısına dönerek, 1996-2004 yıllarında Yıldız Teknik Üniversitesi Fotogrametri Anabilim Dalında öğretim üyeliği yaptı. 2004 yılında emekli olduktan sonra da 2008 yılına kadar yüksek lisans ve doktora derslerini sürdürdü, daha sonra da ders ver-meye devam etti.

Bunu 50. yıl etkinliği çerçevesinde yapılmış olan yayından alıyo-rum. Üyesi olmaktan onur duyduğunu her fırsatta dile getiren Yaşa-yan, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasının 10. Dönem Yönetim Kurulunda Sayman Üye, 2004 yılına kadar 7. Sürekli Teknik Komisyon Başkanı, Kurultay Yürütme Kurulu Üyesi ve Başkanı, 11. Kurultay Baş-kanı olarak görev yaptı.

Hocamız, aynı zamanda Odamızın yayıncılık çalışmalarında, bi-limsel/teknik yayınlarının başlangıcında emek veren bir hocamız. Bu emek, yaşamının ilerleyen evrelerinde devam etti, bu yılbaşlarına dek de Odamızın bilimsel/teknik yayını olan HKMO Jeodezi, Jeoinformas-yon ve Arazi yönetimi dergisinin eş editörlüğü görevini yürüttü.

Evli olan hocamızın, biri meslektaşımız olan 2 mühendis oğlu ve 4 torunu var.

Söyleşilerimizin içeriğine yönelik de, serbest kürsü biçiminde, ka-tılımcıların belirlediği çerçevede bir sunuş söz konusu oluyor ve biz-lerin katkılarıyla biçimleniyor.

Hocamızı kürsüye davet ediyorum.

274

Page 277: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Prof. Dr. AHMET YAŞAYAN - Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyo-rum.

Yönetim Kuruluna teşekkür ederim.

Ben, meslek yaşamımda yaşadıklarımı, önemsediklerimi, hatırla-yabildiklerimi sizlere kısaca özetlemek istiyorum. Tabii, bunların içe-risinde bir kısmı katkı sayılabilir. Zaten katkı olabileceğini düşündük-lerimi seçtim.

Yaklaşık 50 yıllık meslek yaşamımın özeti slaytta görülüyor. Asker-lik görevim, Harita Genel Müdürlüğü, 1961-1962, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’ndeki 1963-1964, 1966-1967 yıllarındaki hizmetle-rim, meslek yaşamımın yaklaşık yarısını, tüm yaşamımın üçte birini oluşturan, 1968-1992 yılarındaki Karadeniz Teknik Üniversitesi gün-lerim, 1993-1995 özel sektör yıllarım ve tekrar üniversiteye dönüşüm, 2004 yılından itibaren de emeklilik yaşamım.

Meslek yaşamımı özetlerken bunları bir hatıra şeklinde değil de, tanık olduğum, katıldığım, bazı çalışmalardan söz ederek anlataca-ğım. Bunları tamamlamak için önemli bulduğum iki etkinlik alanı daha var: Biri Türkiye Ulusal Fotogrametri ve Uzaktan Algılama Birliği, diğeri de Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası ilgili etkinlikler. Katıl-dığım, tanık olduğum çalışmalardan söz edeceğim.

Gerçi, ondan önce de çeşitli yerlerde çalıştım, ama ilk mesleki ça-lışma olarak Harita Genel Müdürlüğü’ndeki 18 aylık askerlik görevini alıyorum. Burada 6 ay Fotogrametri Şubesi’nde, 12 ay da Astronomi Şubesi’nde görev yaptım. Fotogrametri Şubesi’nde, 1/25000 ölçekli haritaların üretiminde operatör yardımcısı olarak çalıştım. Aslında, askerlikten önce, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Fotogrametri Dairesi’nde, 6 ay operatörlük yapmıştım. Operatör yardımcısı olarak çalışmak istemediğim için rapor alarak ayrıldım. Astronomi Şubesi’ne verdiler. 12 ay da Astronomi Şubesi’nde çok ilginç bir çalışma yap-tım. Önemli olduğunu düşündüğüm için burada anlatmak istiyorum. Uluslar arası Jeodezi-Jeofizik Birliği, dünya geoidini daha iyi tanımla-yabilmek için, çeşitli ülkelerden ilave noktalar, bu arada Türkiye’den

275

Page 278: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

de, orta enlem boyunca 15 astronomik nokta tesis ve ölçülerinin yapılmasını istiyor. Bir iki yıl önce bu 15 noktanın gözlemleri yapıl-mış. Astronomi Şubesi’ne gittiğimde masamın üzerine bir veri yığı-nı koydular. “ 12 ay askerliğin var, bunlarla biraz oyalanırsın, senden önce de burada görev yapan bir yedek subay bunlarla uğraştı, bir şey yapamadı, sen de biraz uğraşırsın” dediler. Bu yaklaşım doğal olarak beni rahatsız etmişti. Hele de harita subaylarının mühendislik iddia ve isteklerinin en ateşli günlerindeki bu tavır onur kırıcı idi. Kimseye bir şey soramaz, yardım isteyemezdim. Ama yine de şanslı olduğumu düşünüyorum. Macit Erbudak hocanın derslerini ilgiyle izlemiş, ders notlarını da teksir etmiştim. En azından temel kavramları iyi öğren-miştim. Diğer yandan Harita Genel Müdürlüğü çok iyi kurulmuş bir kurum olduğunu da eklemem gerekir. Pek çok görevin ilkeleri, ku-ralları oluşturulmuş, enlem, boylam hesapları için de, daha önce yurt dışında eğitim gören ilk kuşak mühendislerin, hocalarımızın hazırla-dığı hesaplama formları mevcuttu. Kısaca, kimseye sormadan, bilme-diğim, görmediğim Boss Katalogu’nu, FK3 Katalog’unu kullanarak 15 noktanın enlem ve boylam hesaplarını 10 ayda tamamladım. Hesap-ların tıkır tıkır yapıldığını görünce bunları size okulda öğretiyorlar mı diye sormadan edemediler. Kalan sürede de bu noktalardaki çekül sapmalarını hesapladım.

Askerlik görevim, özetle, gelişmeme katkı sağladı. Bir yandan Ha-rita Genel Müdürlüğü’ndeki 1/25000 ölçekli harita üretim sürecini ta-nıdım, diğer yandan da enlem, boylam tayini konusunda sağlam bil-giler edindim. Sayın Ahmet Aksoy hoca ile aynı dönemde, aynı yerde askerlik yaptık. Onunla da bu konuda sık sık sohbet ediyorduk. Kişisel kazancımın ötesinde, meslek düzeyimizin, rakip bir kurum tarafından anlaşılmasında küçük bir katkı sağladığımı düşündüğüm için, askerlik görevimin anlattığım bölümünü önemsiyorum. Askerlik görevimin son günlerinde birlikte çalıştığım subaylardan teskere bırakmam ve çalışmalarımı orada sürdürmem önerisini de aldığımı söylemeliyim.

Askerlik görevimin ardından, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

276

Page 279: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

A.K. ve Fotogrametri Dairesi Havai Nirengi Şubesi’ne atamam yapıldı. Planlı dönemde, ilk Beş Yıllık Program’da, havai nirengi yönteminin uygulanması öngörülüyordu. Yönteme uygun ilk arazi çalışması, 1962 yaz aylarında, Konya’nın Ilgın ilçesinde yapılmış, göreve başladığım günlerde laboratuarda kolon ölçüleri henüz başlamıştı. Şube Müdürü master sınıfında birlikte olduğumuz merhum Erdoğan Örüklü, Daire Başkan Yardımcısı da Mahmut Şatır idi. Her ikisi de Hollanda’daki ITC (Uluslar arası Fotogrametri Eğitim Enstitüsü)’nde lisansüstü eğitim görmüşlerdi. Gerekli hesaplamaları yapma ve kolon dengelemesi gö-revi bana verilmişti. O günkü olanaklarla grafik bir kolon dengelemesi yöntemi geliştirildi. Benden altı ay sonra da, ön sırada oturan mes-lektaşımız Kemal Özden de bu çalışmalara katıldı. O günlere ilişkin unutamadığım bir olay, elastik bir cetvel bulamamış, çelik bir hızar bıçağının dişlisini taşlatarak iki metre uzunluğunda bir elastik cetvel yapmış, kolon deformasyon eğrilerini bununla çizmeğe başlamamış-tık. Havai nirengi dengelemesi bu biçimi ile 1966 yılı ortalarına kadar devam etmiştir.

Türkiye’de ilk kez uygulanan bu yöntemin başarısız kalması için, kurum içinde ve kurum dışında, ilginç çabalar gösterilmiş, teftiş ku-rulları devreye sokulmuş, ancak, yöntem her yıl artan bir oranda, eski havuz ve dizi yöntemlerinin yerini almıştır. Eski yönteme göre arazi-de tesis edilecek kontrol noktası sayısı % 60 oranında azalırken arazi ekiplerinin çalışmalarını da kolaylaştırmıştır.

1965 yılında kuruma bilgisayar alınmasıyla, kolon dengelemesi yazılımları hazırlanmış, uzun yıllar bu programlarla çalışılmıştır. Aynı yıl satın alınan bir stereokomparator aleti için de analitik fotogrametri yazılımları geliştirilmiş, ancak İtalyan Nistri firmasından satın alınan bu aletin sık sık arıza yapması nedeni ile analog havai nirengi uygula-masına devam edilmiştir. Gerek kolon dengelemesi ve gerekse ana-litik fotogrametri programlarının yazılmasında Genel Müdürlüğün Elektronik Bilgi İşlem Merkezi’nin görevlilerinden Onur Gürkan’ın kat-kıları önemlidir.

277

Page 280: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

TKGM’de yapılan bu çalışmalar, Bakanlıklararası Harita İşlerini Planlama ve Koordinasyon Kurulu’nun yılda iki kez yapılan Bilimsel Toplantıları’nda bildirilerle sunulmuş, ilgi ve takdirle karşılanmıştır.

Karadeniz Teknik Üniversitesi’ne, 1968 yılında asistan olarak atan-dım. Aynı yılın sonunda KTÜ’deki bölüm öğretime başladı. Birlikte gö-reve başladığımız Onur Gürkan, bir ay sonra ataması yapılan merhum Muzaffer Şerbetçi, Bölüm Başkanı merhum Erdoğan Özbenli, o sıralar İTÜ’de doktora çalışmalarını sürdüren Türkay Tüdeş bölümün ilk kad-rosunu oluşturuyordu. Üniversitede yeni bir bölüm açmak, o zaman-lar, hiç de kolay değildi. Hele açılacak bölüm ülkedeki üniversitelerde mevcut değilse yeni bölüm açmak daha da zordu. Yoğun bir çalışma ve çeşitli çevrelerden, Odamızdan alınan desteklerle bölüm açılabil-miştir. KTÜ’nün bilimsel yönden yönetimini ve denetimini sağlayan İstanbul Teknik Üniversitesi, özellikle İnşaat Fakültesi’nin yardım ve destekleri unutulamaz. Merhum Prof. M.Gündoğdu Özgen’i ve Prof.Mustafa Aytaç’ı, bu vesile ile, saygıyla anıyorum.

Meslek yaşamımın yaklaşık yarısını geçirdiğim KTÜ’deki yılları, bir başka vesile ile uzun uzun konuşmak ve irdelemek yararlı olabilir. Bu-rada yalnız ilk yıllardaki çalışmalarımızdan ve önemsediğim bir proje-den söz etmek istiyorum.

Görkemli bir törenle, ardından samimi bir kokteyle bölüm açılmış-tı. Açılışa, Ankara’dan meslektaşlar da katıldı. Gelen meslektaşlarla bir kolokyum yapılarak yeni öğretim planı ve ders içerikleri saptanmağa çalışıldı. Yeni dersler konuldu. Kadastro Tekniği yerine konuya daha genel bir bakış getirebilecek Kadastro Bilgisi, imar uygulamalarını ve diğer kurumlardaki resmi ölçme işlerini içerecek bir Kamu Ölçmeleri, Jeodezik Hesap ve Harita Ekonomisi yeni derslerdi. ITC- Fotogrametri programında hoşuma giden bir ders vardı : “Fotogrametrik Projelerin Planlanması ve Gerçekleştirilmesi”. Diğer derslerde meslek ile ilgili te-mel bilgiler veriliyor, ancak genel bir bakış eksik kalıyordu. Buna ben-zer içerikte bir ders, “ Harita Ekonomisi” adıyla öğretim planına alındı. Daha sonra bu ders Proje Yönetimi’ne dönüştürüldü.

278

Page 281: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

İlk yıllarda, uluslararası bilimsel yayın çemberine girilmesi hedef-lenmişti. Bu amaçla adı Türk Jeodezi Derneği olan bir dernek kurul-muştu. Adındaki Türk sözcüğü için Bakanlar Kurulu kararı gereki-yordu. Bunun alınması da başarılmıştı. Şu elimde tuttuğum Jeodezi Bülteni, bu derneğin yılda iki kez yayımlanan bilimsel bir dergisi idi. Dış ülkelerdeki üniversitelere, araştırma merkezlerine, içeride kurum-lara ve üniversitelere, büyük kentlerin belediyelerine gönderiliyordu. Gönderdiğimiz yerlerden, özellikle yurt dışından parasız yayınlar, pe-riyodikler gelmeye başlamıştı. Ne yazık ki bu dergi uzun süre yaşatıla-madı; yalnız yedi sayı çıkarılabildi.

Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde verdiğim lisans dersleri: Fotog-rametri, Harita Ekonomisi, Proje Yönetimi, Küresel Trigonometri, ge-rekli durumlarda Küresel Astronomi, Jeodezik Astronomi, Kartoğraf-ya ve Pratik Hesap. Diğer bölümlere verdiğim dersler: Fotogrametri (Orman Mühendisliği), Nümerik Analiz (Jeofizik). Yüksek Lisans ders-lerim: Dönüşümler, Analitik Fotogrametri, Uzaktan Algılama, vb.

Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde yetenekli, deneyimli güzel in-sanlarla birlikte çalıştım. Birlikte birçok ortak çalışma yaptık. Bunlar-dan en fazla önem verdiğim bir projeden söz etmek istiyorum. 1980’li yılların ortalarında, adını Sayısal Harita Projesi koyduğumuz bu proje-nin birinci aşaması, Zeiss firmasının, laboratuardaki Planimat aletinin sayısal çıkışlı duruma getirilmesi, ikinci aşaması da Planimat aletinin çizim masasının otomatik çizici biçimine dönüştürülmesi idi. Bu pro-je, Aselsan’dan ayrılarak bilgisayar üretimine başlamış, bilgili ve he-yecanlı, Fransa’da eğitimlerini almış, doktoralı üç elektronik mühen-disi ile birlikte tasarlandı ve gerçekleştirildi. Planimat aletinin vidalı, X,Y kızaklarının uçlarına, Almanya’dan satın alınan dönel kodlayıcılar takılarak stereomodel uzayında 10 mikrometre duyarlığında koordi-natlar ölçülebiliyor ve bu koordinatlar, Boncuk adlı denetim bilgisa-yarının dosyasına aktarılıyordu. Projenin ikinci aşamasında ise aletin koordinatografının hareketli eksenlerine stepping motorlar takılarak, denetim bilgisayarından gelecek komutlarla, adımlama hareketleri

279

Page 282: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

ile hedef noktaya ulaşıyor, otomatik çizimi gerçekleştiriyordu. Doğal olarak çok yavaş, karınca hızıyla çizim gerçekleştiriliyordu. Çalışmalar büyük bir keyifle, geç saatlere kadar devam ediyor, çıkan sorunlar gideriliyor, ileriki adımlara geçiliyordu. Bu projede çalışanlar: Erdal Koçak, Davut Koyuncu, Haldun Özen, Atilla Güler ve Tahir Özdil. Elekt-ronikçi arkadaşlarımız da Naim Bey, Önder ve Ender kardeşler.

Bu çalışma üniversitenin desteği ile gerçekleştirildi. Üretim ku-rumlarındaki fotogrametri aletlerini bu şekilde sayısal çıkışlı duruma getirerek, bir süre daha kullanılabileceğini, çalışan personeli sayısal sistemlere alıştırabileceğimizi düşünmüştük. Böyle bir gereksinimi karşılayabileceğimizi yetkililere anlatamadık, sadece aynı amaçlı, an-cak satın alınmak amacıyla kurumda sergilenen, maliyeti bizimkinin dört katı olan bir sistemin satın alınmasını engelleyebildik. Dört yıl sonra da bu kurumun genel müdür yardımcısından, aletlerin sayısal çıkışlı duruma getirilmesi gereğini dinledik. Ülkemizde sıkça karşıla-şılan bir durum. Bu proje ile ilgili anımsadığım başka üzücü durumlar da var. Zeiss firması’ndan, bundan böyle teknik destek alamayaca-ğımız mesajını almıştık. TÜBİTAK’tan, küçük bir Sayısal Harita Birimi oluşturulması isteğimiz de önceleri olumlu karşılanmışken son anda olumsuz davranılması, gerçekten üzülecek bir durum.

KTÜ’deki etkinliklerimizin ağırlığını öğretim oluşturuyordu. Ço-ğumuzun kaygısı öğretimimizin niteliğini nasıl daha iyileştirebiliriz idi. Fotogrametri açısından bu sorunun yanıtı daha da zordu. Davut Koyuncu’nun katılımından sonra, 1983-1986 yıllarında biraz daha ni-telikli bir eğitimi gerçekleştirebildik. Analog fotogrametri, gerçekten de, mühendisler için çok ilginç olmayan, öğretilmesi ve öğrenilmesi oldukça zor olan bir ders konusudur. Oysa 1990’larda, sayısal fotog-rametrinin uygulanmağa başlaması ile Fotogrametri daha çekici ve kolay anlaşılabilir bir duruma gelmiştir.

KTÜ’den ayrılmaya karar verince, İstanbul’dan, STFA Harita A.Ş.’den, Genel Müdür Selahattin Öner’den bir teklif aldım. İstanbul’un ikinci Fotogrametrik Harita Yapım Projesi’nin havai nirengi ölçüleri yapıl-

280

Page 283: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

mış, blok dengelemesi aşamasında fotogrametri uzmanı meslektaşı-mız ayrılmıştı. Oysa 1993 yılı sonunda emekli olup Ankara’ya yerleş-meyi düşünüyordum.

Bir yıl kaydıyla öneriyi kabul ettim. 250-450 modelden oluşan 19 blokun Bağımsız Model Yöntemi’ne göre dengelemeleri yapılacaktı. Düzgün bir blokun dengelemesi, o günkü bilgisayarlarda, iki buçuk üç saat, geometrik yapısı düzgün olmayan bloklarda beş-altı saat sü-rüyordu. Çoğu zaman geceleri de programı çalıştırıyorduk. Aynı blok için programın 10-15 kez çalıştırılması gerekiyordu. Projenin süresinin bitimine de az kalmıştı. Büyükşehir Belediyesi kontrol mühendislerin-de projenin zamanında bitirilemeyeceği kanısı egemendi. Progra-mın geliştiricisi ve üreticisi firmanın da ortağı ve ITC’den hocam olan Prof. Ackermann’dan, parası proje sonrası ödenmek üzere ikinci bir lisans alarak projeyi zamanında yetiştirdik. Bu proje sırasında, kontrol mühendislerine, yapılan çalışmaları, ilerlemeleri anlatarak, periyodik raporlar vererek onların firmaya ve özellikle fotogrametriye olan gü-venlerini pekiştirdiğimi düşünüyorum.

İstanbul Projesi’nden sonra da birkaç fotogrametrik harita projesi yaptık. Bursa, Ankara büyükşehirlerinin fotogrametrik harita projele-rine hazırlandık. İstenmemesine rağmen alışılmadık projeler için tek-nik yaklaşım raporları hazırladık.

Özel sektör benim için çok önemli bir deneyim olmuştur. İlk geldi-ğim günlerde, üniversitede vakit kaybetmişim, keşke daha önce özel sektörde çalışsaydım diye düşündüğüm çok olmuştur. İnsan, insiyatif sahibi olabiliyor, yaratıcılık kullanılabiliyor, düşünceler gerçekleştirile-biliyor. Kendinizi doğru tanıtabilmişseniz, insanlar size güveniyorlarsa üretmek, işe yarar ürünler ortaya koymak kolay oluyor, güzel oluyor. Ne var ki, bir süre sonra, özel sektörün gerçek bir rekabet ortamı ol-madığını gördükten sonra ve bugün, üniversite ortamının çok daha iyi bir ortam olduğunu düşünüyorum.

Özel sektörde çalışırken YTÜ Rektörü Prof. Dr. Turgut Uzel’in isteği

281

Page 284: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

ve ısrarı ile 1996 yılı başında YTÜ Fotogrametri Anabilim Dalı’na pro-fesör olarak atandım. Haziran 1996’da Prof. Dr. Ayhan Alkış’ın Rektör-lüğe atanmasından sonra da Fotogrametri Anabilim Dalı Başkanlığı-na atandım.

YTÜ’de lisans düzeyinde verdiğim dersler: Fotogrametri I,II, III, Uzaktan Algılama, Sayısal Görüntü İşleme. Üniversite İngilizce destekli eğitime geçtikten sonra, seçimlik İngilizce olarak yine Uzaktan Algıla-ma ve Sayısal Görüntü İşleme derslerini verdim. 1997’de Fotogrametri Ders Notları’nı yazdım. Fotokopi yöntemi ile çoğaltılan bu notlardan uzun süre ve geniş bir kitlenin yararlandığını düşünüyorum.

Lisansüstü düzeyinde verdiğim dersler: Sayısal Fotogrametri, Ha-rita ve CBS Projelerinin Yönetimi, CBS’nin Geometrik Temelleri, Uzak-tan Algılamada Özel Konular, Yüksek Lisans ve Doktora Seminerleri. Birçok yüksek lisans tezi yönettim. Yedi, sekiz doktora çalışmasını başlattım. Bunlardan yalnız ikisini sonuçlandırabildik. Elektronik ve Çevre Bölümlerinden de iki doktorantın tez yönetiminde ortak yöne-ticilik görevi yaptım. Ayrıca, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’nde iki yarıyıl Fotogrametri dersleri, Yeditepe Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü’ne de, dört yıl Ölçme Bilgisi dersleri vermek üzere görevlen-dirildim.

YTÜ’de danışmanlık ve yöneticilik yaptığım döner sermaye proje-lerinden önemli olanlar şunlar: GAP İdaresi Diyarbakır Fotogrametrik Harita Yapımı Projesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin İzmir Fotogra-metrik Harita Yapımı Projesi, Fatih Camii Fotogrametrik Rölövesi.

Meslek yaşamımın en güzel yıllarını Yıldız Teknik Üniversitesi’nde geçirdim. Bu durumu, öncelikle beni bu göreve ısrarla çağıran Turgut Uzel’e ve her zaman desteğini gördüğüm, Bölüm Başkanlığı önererek güvencini gösteren Ayhan Alkış’a borçluyum. Bu iki değerli meslekta-şıma minnettarım. YTÜ’ye katılmam sırasındaki sıcak ilgi kadar, belki daha da fazla, büyük bir törenle uğurlandım. 2004 yılının ilk aylarında, soğuk bir kış gecesinde beni uğurlamağa gelen çok sayıda meslek-

282

Page 285: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

taşa, bölüm arkadaşlarıma, diğer üniversitelerden gelen dostlara ya-şam boyu minnet duyuyorum.

Emeklilik sonrası YTÜ’deki akademik görevlerimi, lisansüstü ders-lerimi ve seminerleri, yüksek lisans ve doktora üyeliklerimi 2009 yılı-na kadar sürdürdüm.

Odamızın Kadastro Komisyonu’nda Başkan Hüseyin Erkan, üye Sıtkı Gökşin Seylam ile birlikte, Kadastro Kavramı, Türkiye Kadastrosu ve Yapısal Sorunları üzerinde bir süre çalıştık. Bu konudaki düşünce ve görüşlerimizi Oda Yönetim Kurulu’na bir raporla bildirdik. Aynı kapsamda mesleki toplantılarda bildiriler sunduk. Kadastro ile ilgili kavramları tartışırken, terimler sözlüğüne gereksinim duyduk. Yakla-şık 800 terimden oluşan bir “Arazi Yönetimi Terimleri” hazırladık. Bu sözlük 2010 yılında Odamız tarafından yayımlandı. İlk baskısı 1000 adet yapılmış olan bu sözlüğün gözden geçirilmiş ikinci baskısı için çalışmalarımız devam etmektedir. Mesleğimizin diğer alanlarında da benzer sözlüklerin hazırlanabileceğini, bunların bir araya getirilmesi ile de “Harita Mühendisliği Terimleri” sözlüğünün oluşturulabileceğini düşünüyorum.

Diğer bir sözlük çalışması da Prof.Dr. Ayhan Alkış’ın aracılığı ve TÜBA’nın isteği üzerine gerekli oldu. TÜBA’nın yayımlamayı düşündü-ğü, tüm mühendislik konularını içeren bir Mühendislik Terimleri Söz-lüğü için Harita Mühendisliği Terimleri’ni hazırladım. TÜBA’ya teslim edilen bu çalışmada 800 dolayındaki haritacılık terimlerinin tanımları yapılıyor, eşanlamlıları, eski karşılıkları, Almanca, Fransızca ve İngiliz-ce karşılıkları veriliyor.

Oda çalışmaları kapsamında, önemli gördüğüm iki çalışmadan da söz etmek istiyorum. Birincisi, Harita ve Kadastro Müzesi ile ilgi-li çalışmadır. Önemli sayılabilecek bir yol alındı diye düşünüyorum. Ama, zor bir görev, alınacak daha çok uzun bir yolumuz var diye düşü-nüyoruz. İkinci çalışma ise bir mesleki katalogu hazırlama projesidir. Mesleki görevleri içerecek bu katalog ile haritacılık mesleğinin işlevi

283

Page 286: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

daha iyi tanıtılacak diye düşünüyoruz. Her iki çalışmada da Arif Deli-kanlı ile birlikte, ikincisinde de Hüseyin Erkan ve Sıtkı Gökşin Seylam ile birlikte çalışıyoruz.

Emeklilik dönemimde zamanımın nasıl geçtiğini anlatmak için, son üç ay içinde katıldığım toplantıları listeledim: Ekim ayında Yıldız Teknik Üniversitesi’nin 100.Yıl çerçevesinde yapılan toplantılarda, “YTÜ Harita Mühendisliği Bölümünün Türk Haritacılığına ve Ülkeye Katkıla-rı” konulu bir sunum yaptım. TMMOB’nin HKMO ile birlikte düzenledi-ği Antalya’da gerçekleştirilen bir CBS Panelini yönettim. Kasım ayın-da Sivas-Cumhuriyet Üniversitesi’nde Geomatik Bölümü Açılışı’nda, “Harita Mühendisliğinin Dünü, Bugünü ve Yarını” konulu bir konferans verdim. Yine geçtiğimiz günlerde, Sevgili arkadaşım Onur Gürkan için düzenlenen toplantıda, onunla ilgili anılarımı anlattım.

Bu şekilde meslek yaşamımı, anımsadıklarımı, önemsediklerimi özetlemiş oldum. Ayrıca ele almak istediğim iki alan daha var: Biri, TUFUAB (Türkiye Fotogrametri ve Uzaktan Algılama Birliği), diğeri de HKMO, Odamız.

TUFUAB, 1974 yılında TUJJB birlikte oluşturuldu. Galiba 1948 yılında, bir Bakanlar Kurulu kararı ile, Jeodezi, Fotogrametri, Kartoğ-rafya ve benzeri haritacılık alanlarında, uluslararası kurum, kuruluş-lar nezdinde ve uluslararası bilimsel toplantılarda Türkiye’yi temsil yetkisi Harita Genel Müdürlüğü’ne verilmiş. Bu durum, öteden beri bir rahatsızlık konusu olmakta ve eleştirilmekte idi. Bizim KTÜ’de kur-duğumuz Türk Jeodezi Derneği, biraz da bu duruma tepkiden kay-naklanmıştı. Biraz da bu tepkiyi azaltmak için bu iki organizasyon oluşturulmuştu. İlk yıllarda bu birliklerde komisyon başkanları, de-mokratik bir biçimde seçim yoluyla görevlendiriliyordu. TUFUAB’ın ilk toplantısında III. Komisyon Başkanlığı’na seçildim. Bu Komisyon, daha sonra Matematiksel Temeller adı verilen, o zamanlar ise Havai Nirengi Komisyonu idi. KTÜ’den ve üniversiteden ayrılıncaya kadar bu görevim devam etmiştir. Birlikte ortak deneyler ve çalışmalar yapıyor,

284

Page 287: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

bazı terimleri yerleştirmeye çalışıyorduk. Her yıl bilimsel toplantılar yapılıyor, bildiriler sunuluyordu. Bu toplantılardan birine, Fotogra-metri Alanındaki Türkçe Yayınlar diye bir sunum yapmıştım. Bu bildiri, meslektaşımız, rahmetli Tevfik Ateş tarafından İngilizceye tercüme edilerek, VI. Komisyon’un Varşova toplantısına sunulmuştu. Bu konu ile ilgili söyleyeceklerim, 2004 yılında İstanbul’da gerçekleşen ISPRS ( Uluslararası Fotogrametri ve Uzaktan Algılama Birliği)’nin kongresi ile ilgili. Yüzyıllık bu birliğin, bilindiği gibi, dört yılda bir kongreleri yapılır. Bundan yirmi, otuz yıl önce 2004 kongresinin İstanbul’da olacağı söy-lense kimse inanmazdı. Ama bu inanılmaz iş başarıldı. Bu başarının başında, kuşkusuz, Prof. Dr. Orhan Altan vardır. Meslektaşımız halen bu birliğin başkanlığını başarı ile sürdürmektedir. Kendisi ile gurur duymalıyız. Doğal olarak bunu bir süreç olarak düşünmek gerekir. Başarıda, TUFUAB ve Temsilci Kurumun, fotogrametri çevresi ile uzun süre ilişkilerini sürdüren Harita Genel Komutanlığı Albaylarından Dr. Mustafa Önder’in, Prof. Dr. Ayhan Alkış’ın ve diğer meslektaşlarımızın katkıları unutulamaz.

Oda ile ilgili söyleyeceklerim, çok önemsediğim, 1960’lı yıllarda yapılan çalışmalardır. Odamızın bugünlere gelişinde o zaman yapılan çalışmalar, Oda tarihinde kilometre taşları sayılabilir. Benimle bir söy-leşi yapılacağını duyar duymaz, sağlık durumunun çok da elverme-mesine rağmen bu söyleşiye katılacağını, o güne ilişkin, söyleyeceği sözlerinin bulunduğunu bildiren, ön sırada oturan, meslektaşımız Kemal Özden de şu anda bizlerle. 1964 yılında, paldır küldür, Kemal Özden ile birlikte Oda Yönetim Kurulu’na seçildik. Başkanımız Mah-mut Şatır, İkinci Başkan M.Nuri Ergin, Genel Sekreter Kemal Özden idi; ben de Muhasip üye oldum. Bu yönetim üç işi gerçekleştirmeyi ba-şardı: Kızılay’da, Soysal Han’ın çatı katındaki 15-20 metre karelik çalış-ma mekanını genişletmeliydik. 20 bin lirayı bulan aidat alacaklarımızı toplayarak, ayrıca 20 bin lira da çeşitli kaynaklardan bağış sağlayarak, bir miktar borçlanmak suretiyle, Sümer Sokak’taki binanın alt katı sa-tın alındı. Diğer bir önemli iş de, şu elimdeki dergimizin yayın hayatı-

285

Page 288: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

na sokulmasıdır. Bu derginin çıkarılması hazırlıklarına katılmıştım, ilk iki sayıyı, Kemal bey bana göndermişti. Elime aldığımda duyduğum heyecanı anımsıyorum.

KEMAL ÖZDEN - Dergi’nin 30. yılı münasebetiyle, Ahmet bey-le uzun bir söyleşi yapmıştık. O söyleşiyi özetlemiş ve Dergi’nin, şu elimde tuttuğum, 78. Sayısında yayınlamıştı. Oradan okuyorum : “Çı-karılan dergi Oda’nın dergisidir. Bunun çıkarılmasında bizden önceki yönetim kurullarının katkısı olduğu gibi bizden sonrakilerin de büyük gayretleri ve emekleri olmuştur. Ben bu çalışanlardan ancak birisiyim” diyorum. Bizden önceki yönetim kurullarından bize kalan dosyadaki dört yazıyı derginin ilk sayısına koyduk. Sayın Ahmet Aksoy hocamı-zın, dergi ile ilgili daha önce çalışmaları olduğunu biliyorum.

Prof. Dr. AHMET YAŞAYAN - Birçok sosyal olayda olduğu gibi, dergi konusu da bir gelişim süreci gibi ele alınmalıdır. Daha önceki çalış-malar derginin hayata geçmesini hızlandırmıştır. Şu elimdeki hakemli dergi, daha önceki derginin bir devamıdır. O olmasaydı bugün, olası-lıkla hakemli dergimiz olmayacaktı.

Bu hakemli derginin de yayınlanmasında Sayın hocamız Prof. Dr. Ahmet Aksoy’un hizmetlerini her zaman takdirle karşılıyoruz. Ben de kendisine bu görev sırasında Editör Yardımcılığı yaptım.

AHMET AKSOY - Yardımcılık değil Eş-başkanlık diyelim.

Prof. Dr. AHMET YAŞAYAN - Teşekkür ederim. Yönetim kurulunda bulunduğum 1964 yılında, kimi ilke ve yönetmeliklerin de hazırlan-maya başlandığını anımsıyorum. Önemsediğim bir anım da, Macit Erbudak hocamızın, İkinci Başkan M.Nuri Ergin’e yazdığı, Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin açılışını haber veren, Kurucu Rektör Prof. Dr. Nazım Terzioğlu’nun kendisinden İnşaat Mühendisliği öğrencilerine Topoğrafya dersi verecek bir meslektaş istediğini bildiren mektuptur. Bu olayı başka bir yerde anlattığım için burada tekrarlamıyorum.

Son söz olarak, görevlerimi, yeteneklerim elverdiğince yapmağa

286

Page 289: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

çalıştım, çalışıyorum. Katıldığınız ve beni sabırla dinlediğiniz için te-şekkür ediyorum.

HÜSEYİN ERKAN - Konuşmanız için teşekkür ederim. İki sorum olacak. Birincisi, Harita Genel Müdürlüğü’nün, fotogrametrinin geliş-mesini engellediği konusunda ne düşünüyorsunuz? İkincisi de, Si-vas Cumhuriyet Üniversitesi’nde Bölümün açılması ile ilgili yaptığınız konuşmayı da göz önünde tutarak mesleğin geleceği konusundaki düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Prof. Dr. AHMET YAŞAYAN - Fotogrametrinin Türkiye’de geri kal-masının, özellikle de özel sektörde gelişememesinin temel nedeni, 1960’lı yılların başında çıkarılan ve hepimizin destekleyerek pay sa-hibi olduğumuz 203 sayılı yasadır. Bu yasa o günkü koşullarda, sa-vurganlık olmasın, her kurum pahalı fotogrametri aletleri, kameralar, uçaklar almasın diye düşünülmüştü. Uzun bir süre bu görüşte ısrar edildi. O günkü adıyla Harita Genel Müdürlüğü de bu anlayıştan ya-rarlandı. 1993’te özel sektörde göreve başladığım ilk günlerde ma-samda bir rapor buldum. Bursa Büyükşehir Belediyesi fotogrametrik harita yaptırmak istiyor, ama Harita Genel Komutanlığı, “…Özel sektör bu işi yapamaz, ancak biz yapabiliriz…” anlamına gelen bir rapor. İşin doğrusunu anlatan bir rapor yazarak tez elden Belediye Meclisinin toplantısına yetiştirdik. Birkaç hafta sonra da ihalesi yapılabildi. Hüse-yin beyle o günlerde birlikte STFA Harita A.Ş.’de çalışıyorduk. Kendisi de benimle aynı görüşte, bunları biliyor, ama bana söyletip tescil et-mek istiyor. İkinci soru da birincisi gibi Hüseyin hocanın bana söylet-mek istediği bir şey var. Herhalde son slayttaki, “Elektrik, Makine, İnşa-at Mühendislikleri gibi Harita Mühendisliği de temel bir mühendislik alanıdır ve öyle kalacaktır” cümlesini beğenmiş olmalı ki onu burada tekrarlatmak için bu soruyu sorduğunu düşünüyorum.

KEMAL ÖZDEN - Teşekkür ediyorum. Nereden nereye geldik. 15-20 metre karelik bir çatı odasından bugünlere geldik. Daracık Oda-mızda, Kâtip Faik efendi her şeyimizdi. Bir tek de o vardı. O günleri,

287

Page 290: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

heyecanımdan dolayı konuşamıyorum. Yoksa anlatacak çok şeyim var. Efendim hepinize saygılar sevgiler sunuyorum.

NAİL GÜLER - Üniversiteye ve mesleğe değerli katkılarınız için teşekkür ederiz. Rahmetli meslektaşlarımızdan söz ettiniz. Haldun Özen, Tahir Özdil ve Attila Güler. Bunlardan bahseder misiniz?

Prof. Dr. AHMET YAŞAYAN - Birlikte çalıştığımız, erken yaşlarda kaybettiğimiz değerli insanlar, sevgili meslektaşlarımız. Attila Güler birlikte çalıştığım, teorik yanı çok güçlü olan, çok çalışkan bir arka-daşımız, dostumuzdu. Uzmanlık alanı Kartoğrafya olmakla birlikte, ilgi alanı oldukça genişti. Tahir Özdil, çok zeki, uğraş alanı daha çok, donanım ve elektronik aletlerdi. Bir keresinde lineer enkoderleri bo-zulan bir aleti onarmıştı. Bir keresinde de siyah bir televizyon ekranın-da kendi fotoğrafını oluşturmuştu. Bu söylediklerimin ne anlama gel-diğini genç insanlarımız anlayamayacaklardır. Grafik ekranlar, ancak 1990’lı yılların başında kullanılır duruma geldi ve yaygınlaştı. 1980’li yılların başında bilgisayar ekranlarında sadece alfa nümerik sembol-ler görüntülenebiliyordu. Haldun arkadaşımızın mesleğimize katkıla-rını herkes biliyor. Bunlardan sözetmek benim için son derece güç. Duygusal oluyorum, konuşamıyorum. Bu arkadaşlarımızı, bu vesile ile saygı ile anıyorum

288

Page 291: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

25 nisan 2013

prof

. dr.

tev

fik

ayan

Page 292: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım
Page 293: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

MEHMET YILDIRIM (HKMO İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı)-Değerli meslektaşlar; Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasının tari-hine ışık tutanlarla yaptığımız söyleşinin 9.’sunu bugün gerçekleştir-miş olacağız.

Hepiniz hoş geldiniz.

Bildiğiniz gibi, buradaki amacımız, Oda örgütlülüğümüze, Oda sürecine ve meslek sürecimize katkı koyan, emek veren meslektaş-larımızın birikimlerini genç üyelerle, öğrenci üye arkadaşlarımızla ve meslektaşlarımızla paylaşmayı amaçlıyoruz. Diğer taraftan da bu, aynı zamanda örgütlülüğümüzün sürecindeki herhangi bir kesitini de bugün burada gündeme yeniden taşıyarak, bilince taşıyarak, on-ları paylaşmış oluyoruz.

Bugün, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası tarihine ışık tutan meslektaşlarımızdan değerli hocamız Tevfik Ayan hocamız bizimle bi-rikimlerini paylaşacak. Hocam zaten anlatımıyla meslek sektörünün hangi noktalarda yer aldığını ayrıntılarıyla kendisi anlatacak, ama kı-saca kendisini sizlere tanıtayım.

10. Dönem Şube Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptığını görüyoruz. 2 ve 8. Dönem Şube Yönetim Kurulu üyeliğini yapmış aynı şekilde. Çeşitli dönemlerde de Şube komisyonlarında görev almış. Hakemli dergimizde hakemlik görevini üstlenmiş. Harita ve Kadastro Mühen-disleri Odası Sürekli Teknik Bilimsel Komisyonunda 3. Dönem Mesleki Eğitim ve Yayın Komisyonu Başkanlığını yürütmüş. 4. Dönem Eğitim Komisyonu Başkanlığını gerçekleştirmiş. 39. Dönem Meslek İçi Eğitim ve Belgelendirme Yönetmeliği Komisyon Başkanlığını gerçekleştir-miş. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultaylarında Bilim Kurulu, Danışma Kurulu üyeliği yapmış. Odamızın 445 sicil numaralı üyesi durumunda.

Birikimlerini bizimle paylaşacaklar. (Alkışlar)

291

Page 294: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

SALONDAN - Tevfik Ayan hocam; bir şeyi dinlemek isterim sizden. Cumhuriyet döneminin eğitimcileriyle şimdiki eğitimcileri kıyaslaya-rak, Hasan Âli Yücel’den, Atatürk’ten, kısa bir geçiş yapar mısınız ora-da; bir de felsefeden, Sokrates’ten filan sıçrayarak?

Prof. Dr. TEVFİK AYAN - O kadarını yapamam. Ben bildiğim yerden başlayım en iyisi.

Sayın hocam, değerli meslektaşlarım; sizlerle bu akşam Odamız çatısı altında bir kez daha birlikte olmaktan çok mutluyum. Bu mutlu-luktan doğan coşkuyla sizleri en derin saygılarımla selamlıyorum. Bu akşamki konuşmayı bana vererek bu birlikteliği sağladığı için, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetimine de ayrıca teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Biraz önce Oda çalışmalarımı Şube Başkanımız özetledi. Sizin so-rularınıza geçmeden önce, Oda çalışmalarımı o zamanki düşüncele-rimle sizlerle paylaşarak kısa bir giriş yapmak istiyorum. Ondan sonra da sizlerin sorularınıza geçeriz. Duymak istediğiniz veya benim atla-mış olduğum, üstü kapalı kalmış noktalar varsa onları da konuşuruz.

Bu arada, Oda Başkanımızın saydığı Oda çalışmalarım arasında bazı eksikler de var; onlar da ben söylerken düzeltilmiş olacak zaten.

Dostlarım; konuşmama başlamadan önce bir şey söylememe izin veriniz. Bu sözüm, özellikle Şube Yönetiminde görevli arkadaşlarımı-za. Odamızın uzunca bir zamandır sürdürdüğü “Harita Kadastro Ta-rihine Işık Tutanlar Söyleşi Dizisi” başlığı bana biraz fazla geliyor. Sö-züm yalnızca banadır, kendimedir ve kimseyi de kapsamamaktadır. Odamızın çalışmalarında değişik zaman kesitlerinde görevler aldım, doğru. Görev yaptığım bu dönemlerde ne meslek camiamız karan-lıktaydı, ne de ben ışık tuttum. Eğer meslek kamuoyumuz karanlıkta idiyse, benim de diğerlerinden bir farkım yoktu; içlerinden biriydim, benim ışığım da bana yetmiyordu. İstekli oldum, bana güvendiler, görev verdiler, elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Mesle-

292

Page 295: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

ğimize ışık tutanlar, bana göre, daha doğru deyimiyle ışık olanlar el-bette vardır. Kendisini orada görenleri de saygıyla karşılıyorum. Ben kendimi orada göremiyorum. Orası için alacak daha çok yolum var diye düşünüyorum. Söz konusu başlık altında bana konuşma görevi öneren kardeşlerim beni orada görmek istemişler. Bir kadirşinaslık ör-neğiyle lütfetmişler. Kendilerine çok teşekkür ediyorum.

Değerli meslektaşlarım; konuyu dağıtmadan konuşma konumuza dönecek olursak, bir başlangıç seçmeliyiz diye düşünüyorum. Çünkü geriye dönüp baktığımda, meslek yaşamımın hiçbir kesitinde Oda çalışmalarından ayrı düşmediğimi görüyorum. Yurtdışında bulun-duğum yıllar ve belki de son birkaç yıl biraz ayrı tutulabilir bu sözle-rimden. Bu konuşma görevini bana verdiğinizden beri kendi kendimi bugünlerde geriye bakarak analiz ediyorum. O zamanlar, yani bu gö-revleri yaparken böyle bir analize gerek gördüm mü, onu da bilmiyo-rum. “Neydi beni Oda çalışmalarına iten sebep?” diye soruyorum ken-dime, kendimce bulabildiğim iki sebep var; mesleğimi çok sevmek ve örgütlülük bilinci diye düşünüyorum. Meslek sevgisini hepinizin yaşadığını biliyorum, ne olduğunu bildiğinizi biliyorum. Onu geçecek olursak, örgütlülük bilinci kavramı hakkında ben ne düşüncelerimi kı-saca sizlerle paylaşmak istiyorum, bu konuyu biraz açmak istiyorum.

Bireyin tek başına gücü sınırlıdır. Bu durum, önce bireyin doğa karşısında tek başına kaldığı dönemlerde ortaya çıktı; daha sonra insanlığın toplu yaşama geçişinde farklı güce sahip bireylerin görül-mesiyle, bireyleri diğer bireylerden ve diğer topluluklardan kendile-rinden daha iyi koruyabilecek daha büyük güç gereksinimleri ortaya çıktı. Bu, örgütlü devlet düşüncesinin doğuşuydu. Devlet önce kral devlet olarak ortaya çıktı. Örgütlü devlet ise, tüm bireylerden daha güçlüydü. Bireylerin kendilerini bu güçten de koruması gerektiği or-taya çıktı ve böylece demokrasi geldi, bu düşünce demokrasiyi getir-di. Ama yetmedi. Devlet içinde ve toplumun farklı kesimlerinde yer alan grupların, örneğin meslek gruplarında yer alan insanların güç-

293

Page 296: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

lerini birleştirmesiyle meslek örgütleri, sendikalar, birlikler, dernekler ortaya çıktı. Bana göre, örgüt ve örgütlenme kavramının altında güç ve güçlenme istemi vardır. Benim örgütlülük ve örgüte olan gereksi-nim ihtiyacım budur. Benim Odada görev alışımın altında yatan sebe-bi böylece biraz sizlerle paylaşmış oldum.

Mesleğimizin gelişmesi, yücelmesi, mensuplarına mutluluk getir-mesi, insanlığın yararı ilkesinden uzaklaşmadan daha iyiye ulaşılabil-mesi için bir örgüte ihtiyaç vardır; ama güç de, bu örgütün gücü de bilgiyle ve erdemlerle donatılmalıdır. Bilgi ve özellikle erdemlerle do-natılmayan güç yıkıcı sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle de güç kontrol altında tutulmalıdır. Örgütlülük düşüncesi bende ne zaman başladı, nasıl gelişti, bunları söyleyivermek pek kolay gelmiyor. Onun için, ben şöyle hızlı bir geçiş yapayım, başlangıcı siz seçin.

Yüksek öğrenimime Yıldız’da, 1962 yılında başladım. 1963 -1964 yıllarında, o zamanki Yıldız Teknik Okulu Harita Kadastro Şubesi Ta-lebe Cemiyeti Staj Kolu Başkanıydım. 1 yıl sonra, 1964 -1965’te aynı Derneğin Genel Sekreteri oldum. 2. ve 3. sınıftı bu yıllar. O zamanlar üniversiteye yeni giren bir öğrencinin henüz 1. sınıfta talebe cemi-yetlerinde görev alması sık görülmezdi. Keza 4. sınıf öğrencileri de yılın ortasında mezun olup gidecekleri için yine görev almazlardı. Bu geleneklerin istisnasını yıllanmış öğrenciler oluştururdu. 1963 -1965 yıllarında yaşadığım bu Talebe Cemiyeti deneyiminin bana ileride önemli bir birikim ve güç sağlayacağını o zamanlar kestiremezdim. 1966 yılında mezun oldum. Odaya 445 numarayla kaydoldum. Oda örgütümüz Kızılay’da Soysal Han üst katında bir büro odasında bulu-nuyordu. Başkanı Sabit Yanıkoğlu idi. 1967 yılında yüksek mühendis oldum, 1968 -1970 yıllarında askere gittim. Bu arada, ben askerdey-ken, 1969 yılında sivil harita kadastro mühendisliğinin 20. yılı nede-niyle, bir etkinlik olarak, Harita Kadastro Mühendisleri Odası Genel Kurulunu İstanbul’da Yıldız Teknik Üniversitesinde düzenledi. Asker-liğimi İstanbul’da yaptığım için, o genel kurula bende katılmıştım.

294

Page 297: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Orada talebe Cemiyeti Başkanı Memduh Keskin de -ışıklar içinde ol-sun- bir konuşma yaptı. Toprak reformuyla başladı, 6. Filoyla devam etti. Konuşması özel yüksekokullara ve bu okullarda derse giren ho-calarımıza siteme gelince, sözü tartaklanarak kesildi ve aşağı indirildi. Halbuki o konuşma için Memduh günlerce hazırlanmıştı. Gençliğin temsilcisiydi. O anda “Gençliğe saygı” diye bağırarak yerimden fırla-dığımı hatırlıyorum. Ortalık karıştı. O andan itibaren benim gözüm-de meslektaş ağabeylerimiz, Oda yöneticileri ve diğer katılanlar artık genç değillerdi.

1970 Nisanında, askerden sonra Ankara’da Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünde çalışmaya başladım. Harita Kadastro Mühendisleri Odası lokaline, Sümer Sokak’a da vakit buldukça gidiyorum. O zaman yaklaşık 500 mühendisin 200’ü Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünde çalışırdı. 18 müteahhit vardı. Oda başkanı da bir müteahhitti. Yalnızca İller Bankasından halihazırda harita işleri ihaleleri yapılırdı. Çoğunluk-la yeni mezun genç mühendisler Ankara dışında çalışırlardı. Mesleği-mizin görünüşü buydu.

1975 yılının yaz aylarında, Harita Kadastro Mühendisleri Odası Yönetiminin, birlikten doğan gücün kullanılması konusunda hassa-siyet göstermediği düşüncesi oluştu bende. Örgütlülüğün getirdiği bir güç vardı ya biraz önce değindiğim, o zamanki Oda Yönetiminin bu gücü hassasiyetle kullanmadığı düşüncesine kapıldı. Kibarca böy-le anlatabiliyorum ancak. Kafam karışıktı. Yeni bir Oda yönetimi nasıl oluşmalıydı? Ankara’da genç mühendis sayısı çok azdı. Genç kalabil-miş ağabeylere de ihtiyaç vardı. Artık o Odanın daha iyi yönetilmesi gerektiği düşüncesiyle meşgul oluyordum.

Bu konuyu iki nedenle anlatıyorum. Bundan sonra anlatacaklarım, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasının tarihinde gerçek devrim niteliğinde bir olayı açıklar. Bir de bu konuda -ben hiç konuşmadım, ama konuşanlar oldu- bazı yanlış söylemler de vardı. Oda Başkanı-

295

Page 298: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

mız, “Bu söyleşi sonuçlarını kitaplaştıracağız” dediği zaman, bu işin biraz daha olduğu gibi kayıtlara geçmesini istedim. Düşüncemi ilk olarak Hüseyin Erkan’a açtım. Kendisini öğrenci derneğinde görevli olduğum zamanlardan tanırdım. Öğrenciyken Ankara’ya gidiş geliş-lerimizde bize yakınlık gösterirdi. O da beni İller Bankasından Enver Öztürk ile tanıştırdı. O yaz, 40 kadar mektup yazdım. Aynı düşünce-leri paylaştığım okul arkadaşlarıma, şubat ayında Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasının Genel Kuruluna mutlaka gelmelerini, yeni bir yönetim oluşumu için desteklerine çok ihtiyaç olduğunu, hatta daha başka güvenilir kişileri de bu oluşuma destek için kazanmaları gerek-tiğini söylüyordum. Harekete daha sonra Ergun Uğur katıldı; ancak, asker olduğu için yönetime giremiyordu. Yönetim Kuruluna Ankara dışından katılımsa kaçınılmaz görünüyordu. Öne çıkan isimler, Asım Ediz, Mehmet Turcan, Hüseyin Demirel, Hüseyin Ülkü gibi isimlerdi. Daha sonra aramıza Muin Dinçer ve Arif Delikanlı katıldı.

Ekim 1970’te YTÜ’ye asistan oldum, Ankara’dan ayrıldım. Yeni Oda Yönetimi oluşturma kulis çalışmalarımız biraz kesintiye uğradı. Ça-lışmalara İstanbul’dan kesintili olarak katılmaya gayret ettim. Şubat 71’deki Genel Kurula 200’e yakın üye katıldı ve Yönetim Kurulu, plan-landığı gibi: Arif Delikanlı, Mehmet Turcan, Hüseyin Erkan, Enver Öz-türk, Tevfik Ayan, Asım Ediz, Muin Dinçer’den oluştu. Mehmet Turcan, benim gibi İstanbul’dan katılıyordu. Yönetime, Asım Ediz Bilecik’ten katılıyordu. O zaman pazar günleri toplantı yapardık. İşleri bitirebil-diğimiz sürece pazar günü orada kalırdık. Ama benim asıl görevim, Odanın İstanbul’daki işlerini takip etmekti. Dolayısıyla Ankara’da Yö-netim Kurulu üyesiymiş gibi aktif bir görev üstlendim. Sonra Kasım 1971’de öğrenim için yurtdışına gidişim nedeniyle bu görevimden ayrıldım. Yerime, yedek listede seçilen Hüseyin Ülkü Yönetime katıldı. İşte size, Oda çalışmalarına katılma öykümün kısa özeti.

Biraz önce Oda Başkanımızın sıraladığı çalışmalar arasında bu yer almıyor. Yani benim Ankara Merkez Kurulundaki ilk görevim bu. Tabii,

296

Page 299: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

bunu siz tespit edemezdiniz. Saydıklarınız arasında bu yok.

1972 -1976 ve 1980 -1982 yıllarında Almanya’daydım. 1976 yılın-da HKMO İstanbul Şubesi kurulmuştu. 1980’de ülkenin üzerinden 12 Eylül geçti. Coşkuyla kurulan Şubenin çalışmalarının iyi gittiği söyle-nemezdi. 1985 -1986 yıllarında Şube Yönetim Kurulunda görev aldım bu kez. Odamız, Harbiye’de, ana cadde üzerinde, Engin Han’da bulu-nan Elektrik Mühendisleri Odası mekânı içinde bir odada yer alan bir dolaptan ibaretti. O odada dolabı açar, Yönetim Kurulunu başlatırdık. Toplantı bitince dolabı kapatır, o mekânı sahiplerine iade ederdik. Şubenin geliri yok denilecek kadar azdı. Başkan Timuçin Kayabaşı iyi bir insandı, ama bu işlerin adamı değildi. O’ da ışıklar içinde olsun. 2 yıl boyunca pek bir faaliyetimiz olmadı. Toplantılarda konuşmalara meslektaşımız, zamanın Bakanı Sudi Türel ile başlar onunla bitirirdik. Onunla gidip görüşecek, destek isteyecektik. Sudi Türel, Timuçin be-yin sınıf arkadaşıydı. Ne görüşme oldu, ne çalışma. “Bu Yönetimde be-nim ne işim vardı?” diye hep kendime sormuşumdur.

İstanbul Şube çalışmaları benim izlediğim kadarıyla Erol Köktürk Yönetime gelinceye kadar hep böyle ağır aksak. Onunla İstanbul Şubeye bir heyecan, bir dinamizm gelmiş, Oda faaliyetleri yükseli-şe geçmiştir. 1988 yılı başlarında Erol Köktürk’ten bir telefon aldım. Kendisi Oda Yönetim görevini bırakırken, bana görev öneriyordu. Ona göre, meslek Odamız benden hizmet bekliyordu. 5 yıl önceki olumsuz deneyime rağmen “hayır” demedim. Ateşli hasta olduğum için, Genel Kurula katılamadım, evden bir dilekçe göndererek aday oldum. Yönetim Kurulunun oluşmasında da fazla katkım olmadı. Be-nim dışımda, oldukça genç bir kadro oluşturulmuştu. Benim de için-de bulunduğum bu Yönetim Kurulunda görev pozisyonları sırasıyla yer alanlar, Tevfik Ayan, Ahmet Türker, Burhan Celil Işık, Nuri Barış, Nail Güler, Rahmi Nurhan Çelik, Murat Demirbaş isimlerinden oluşmuştu. Bu isimlerden 3-4 kişiyle ilk Yönetim Kurulumuzda tanıştım. Sonraları istifa eden Murat Demirbaş yerine 1. yedek üye Füsun Köktürk katıldı.

297

Page 300: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Burada şunu da belirtmekte yarar görüyorum: Murat, istifasından sonra da tüm Oda çalışmalarında Yönetim Kurulu üyesi gibi aktif gö-rev almış, görev bilinci yüksek bir arkadaşımızdı.

İstanbul Şubeye bağlı üye sayısı o zaman 800 civarındaydı. Bursa bölge olmamıştı.

Beşiktaş’taki lokal ve Yönetim mekânımızda kirada oturarak, bir yandan rutin Oda faaliyetlerini yürütüyor, bir yandan da mesleki ve toplumsal etkinlikler düzenliyorduk. Bu Yönetimden bir kişi aramızda, Nail Güler arkadaşımız bugün aramızda. Bunların arasında, Sivil Ha-rita Kadastro Mühendisliği öğretiminin 40. yıl etkinlikleri kapsamın-da bir sempozyum, bir kolokyum ile Prof. Macit Erbudak anısına bir eğitim semineri, Prof. Dr. Ekrem Ulusoy’un Meslek Yaşamının 50. Yılı Toplantısı gibi etkinlikler sayılabilir. Bunların her biri o günün koşulla-rına göre başarılı sayılabilecek etkinliklerdir. Oda kasasından bir kuruş çıkmadan 40. Yıl Sempozyumuna 15’e yakın yabancı bilim adamını uzmanlık alanında bildirilerle katılımıyla sempozyumda ağırladık.

Bu Yönetimin başarılı sayılabilecek bir diğer çalışması da, 1988 yılında yürürlüğe giren Büyük Ölçekli Haritaların Yapım Yönetmeli-ğini açıklamak ve örneklerle genişleterek kitaplaştırması olmuştur. Her defasında 2 bin adet basılan bu kitabın benim gördüğüm en son baskısı 22. baskıydı. Sonradan basıldı mı, bilmiyorum. Bu kitabın ilk baskısı da, diğer Oda etkinlikleri gibi, finansmanı kendi içinde yara-tılarak, Odaya bir mali yük getirmeksizin, etkinliğe bağış, reklam, ön satış yoluyla gerçekleştirilmiştir.

Yönetmelik metninin hazırlanmasında, her konuda uzman 2-3 kişilik küçük gruplardan oluşan 30’a yakın, çoğu akademisyen olan üyelerimizden bir komisyon oluşturuldu. Açıklamalar, örneklemeler tartışıldı. O zamanlar basım dizgi baskıydı. Forma forma düzeltme-ler geldi. Defalarca satır satır benim elimden geçti. Artık komisyona göndermeye zamanımız yoktu. Bu komisyonu kurarken görev alan

298

Page 301: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

meslektaşlarıma, bu ince ve değerli emeğin karşılığını nasıl ödeye-ceğimi bilmediğimi söyledim. Önümü göremiyordum, olanaklarımı hesaplayamıyordum, HKMO Genel Merkezinin karşı tutumunu ise, kimselere anlatamıyordum. İsmi listede yazılı herkes özveri ve özenle çalıştı. Kendilerine olan teşekkürlerimi bir geleneksel Oda yemeği-mizde ağırlayarak ifade ettim.

İnsanların tümünü aynı zamanda memnun edemiyorsunuz. Aslın-da bir yöneticinin böyle bir hedefi de olmamalıdır. Benim şahsen ya da Yönetim Kurulumuzun kimi üyelerimizi gücendirdiğimiz, kırdığı-mız da oldu. Benim bildiğim birkaç tane isim var; bilmediklerim de daha çok sayıda olabilir. Bunlar bu konuşmayı duyduklarında ya da okuduklarında, kendilerinden özür dilediğimi bilsinler istiyorum. Gü-cendirdiklerimiz yalnızca kişiler değildi; biz, o zamanki Harita Kadast-ro Mühendisleri Odası Merkez Yönetimini de kızdırdık, ipler kopma noktasına geldi. Bir meslektaşımızın yıllar sonra deyimiyle, “Odanın yaramaz çocuğu asi İstanbul Yönetimi” nitelemesiyle dile getirilen ve zaman içinde süreklilik kazanan İstanbul Şube-Genel Merkez anlaş-mazlıklarını belki açıklayabilir diye, bu kırgınlığı, bu sürtüşmeyi bura-da sizlerle paylaşmak istiyorum.

HKMO Merkez Yönetimi, yukarıda geçen yönetmeliğin kitaplaştı-rıp basılmasına karşı çıktı. Sebep olarak da, bu yönetmeliği benim-semediklerini söyledi. Oysa yönetmeliğin hazırlanması çalışmalarına HKMO Merkezi temsilci göndermiş, bu yönetmeliğe karşı çıkmamış-lardı. Üstelik yürürlüğe girmiş bu resmi yönetmeliğin birebir kopya-lanarak elde edilmiş ucuz bir baskısı da Oda Merkezi tarafından satıl-maktaydı. Bu karşı çıkışı hiç anlayamadım, çok sinirlendim. “Mühendis odalarını zapturapt altına almayı hedefleyen faşist 12 Eylül yasalarına sığınmayın, bana gözdağı vermeyin! Siz beni seçmiyorsunuz, ama ben sizi seçiyorum. Özgür olmaya sizden daha çok hakkım var. Şube faaliyetlerine kısıtlama getiremezsiniz! Ben bu kitabı çıkaracağım, ya-yınlayacağım; siz de beni istediğiniz mahkemeye verin” dedim. Maa-

299

Page 302: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

lesef, bunu yüksek sesle o zamanki Genel Başkana ve Genel Merkez Yönetim Kurulu üyelerinden bazılarının bulunduğu bir ortamda söy-ledim.

Sözlerimden dolayı pişman değilim, ama bugünkü aklım olsa, öfkeme yenik düşmezdim. Bugün olsa, belki daha ağır sözlerle; ama yumuşak, öğretici bir üslupla anlatırdım. Çünkü çok haklıydım. Ger-çekten de İstanbul Şubenin oy desteği olmasa, o zaman buradan otobüslere dolup, Ankara’ya gidip bu arkadaşlarımıza oy vermesek, benim karşıma çıkan o Yönetim seçimi kaybedecek durumdaydı ve rakipleri kazanacak durumdaydı.

Genel Merkez bu çıkışın arkasından harekete geçti. İstanbul’a bağlı tüm temsilciliklere, örneğin Tekirdağ, Edirne, Çorlu, Bursa, Koca-eli gibi temsilciliklere yazılar gönderdi. Tahsil ettikleri vize gelirlerini İstanbul’a değil, Ankara’ya göndermelerini istedi. Bu yasal olmayan istemi yerine getirenler oldu mu, bilmiyorum. Çünkü bu temsilcilerin hepsi bizzat benimle konuştular, “Ne yapalım?” diye sordular, ben de “Siz buraya bağlısınız, burada oy kullanıyorsunuz. Dolayısıyla İstanbul Şubeyi kapatmadan bu paraları gönderemezsiniz. İstanbul’a gönde-receksiniz” dedim.

2 yıllık Yönetim dönemimizin ilk 6 ayında meydana gelen bu olay, benim ve genç Yönetim Kurulu üyelerimin karşılaştıkları en moral bozucu engel olmuştur. Kitap 2 bin adet basılınca, Ankara’ya da sa-nıyorum 200 adet yolladım, bedel talep etmediğimi de yazdım. Biz İstanbul’da kişilere ve kurumlara parayla satıyorduk. İzmir Şubenin İstanbul Yönetimine destek için 100 adet kitap bedelini peşin olarak ödediğini şükranlarımla belirtmeliyim.

Yönetmelikle ilgili bir anımı daha sizlerle paylaşarak, yönetmelik konusundaki sözlerimi sonlandırmak istiyorum.

40. Yıl Sempozyumu sırasında, sempozyuma katılan yabancı bilim adamı konuklarımıza yönetmeliğin kitap baskısını göstermiş, faaliyet-

300

Page 303: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

lerimizden biri olduğunu anlatıyordum. İçlerinden biri, yönetmeliğin içinde bir formülde Qxx simgesini göstererek, “Bu, benim de bildiğim Qxx mi?” diye sordu. Evet, oydu. Nirengi ağının koordinat bilinmeyen-lerinin faktörler matrisi Qxx, ağ analizinin bilgi kaynağı. Sonra sözleri-ne devam etti, “Bu simge de, anlamı da bizim -Almanya- yönetmelik-lerimizde henüz yok. Siz bizden çok ilerisiniz” dedi. Biz onlardan ileri değildik ama kitap övgüyü hak ediyordu.

Bu yönetmelik faslını da bitirdikten sonra, bugün bana “1988 -1989 Çalışma Dönemi, yani bizim içinde bulunduğumuz dönem-deki Oda faaliyetlerini değerledir” deseler, yukarıda anlatılanlardan hiçbirini saymadan, yalnızca bir kritere bakarak başarılı derdim. Şube Yönetimine seçilirken, katılanların tümünü, yaklaşık 60 üyenin oyu-nu alarak seçilmiştim. Görevi devrederken görkemli bir Genel Kurul yaptık. Seçime yaklaşık 350 üye katıldı. Taban, İstanbul Şubeyi be-nimsemiş, sevmişti, daha iyisi önemsemişti. İşte, başarı buydu benim gözümde. O çalışma döneminde görev alan kardeşlerime, huzurlu, verimli çalışma ortamı sağladıkları, bana güvendikleri, özverili ve özenli çalışmaları için bir kez daha teşekkür ediyorum. Onları her gör-düğümde, isimlerini her duyduğumda, bir yerlerde okuduğumda, içimi bir huzur, bir mutluluk kaplıyor. Bugünkü mutluluğumun büyük bir parçası da, Nail arkadaşımı burada görmek oldu. Çoğu ne yazık ki bu akşam burada değiller.

HKMO çalışmalarım arasında yer alan bir çalışma da 2003 yılında üstlendiğim 9. Kurultay Yürütme Kurulu Başkanlığıdır. Evet, bir de öyle bir görev üstlendik, Genel Merkezin teklifiyle bir kurultay düzen-ledik. Eğer kurultayların istatistiklerini karşılaştırırsanız, kurultayların başlangıçta çok başarılı başladığını; ama ondan sonra hız kestiğini, kan kaybettiğini görürsünüz. 2003 yılındaki 9. Bilimsel Teknik Hari-ta Kurultayı bu hız kesmenin, kan kaybedişin sonu olmuştur. Yapıla gelenlerin tekrarlandığı bir kurultay değil, yenilikler içeren bir kurul-taydı. Kendinden öncekilerle kıyaslandığında, bildiri sayısı, bildirilerin

301

Page 304: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

dağılımı incelendiğinde, daha bilimsel, Irak Körfez Savaşı günlerinde Bağdat’ta yaşanılanların canlı izlenebildiği, daha teknik, içerdiği re-sim sergisi; planında olan, ama maalesef icra edilemeyen müzik et-kinliğiyle daha sanat dostu, taşınmaz mal değerleme kursuyla daha pratik bir kurultay olmuştur, kendisinden sonrakileri daha ileriye iten bir kurultay olmuştur 9. Kurultay diye düşünüyorum.

Bunlardan ayrı olarak, sürekli bilimsel teknik komisyonlardan ikisi, Jeodezi ve Eğitim komisyonlarında uzun yıllar görev yaptım; ama bu komisyon çalışmaları hakkında somut sorularınız olursa onları cevap-layayım. Fazla bir ayrıntıya girme gereği duymuyorum.

Sevgili kardeşlerim; benim anlatacaklarım, sizlere sunacaklarım bunlarla sınırlı. Sizin de sorularınız olacağı düşüncesiyle konuyu çok fazla uzatmak istemedim. Sakın yanlış anlaşılmasın; kimi konulara da konuşmak istemediğimden değil, “Nasıl olsa sorulur” diye düşündü-ğümden girmedim. Oda faaliyetlerim de sadece bunlardan ibaret değil.

Sorularınızı bekliyorum. (Alkışlar)

Buyurun.

EVRİM ÖZGEN - Örgütlülük kavramından bahsettiniz. Demokratik örgütlülükten sonra sendikalar, meslek odaları, bu tür şeylere de de-ğindiniz, Oda faaliyetlerini yürütmek için Yönetim Kurulunu seçtiniz. Belki buradaki büyüklerim biliyordur Oda faaliyetlerini. Bizler sonuçta genciz. Bu Oda faaliyetleri nelerdir, neler yaparsınız? Örgütlülük adına bizim neler yapmamızı önerirsiniz?

Prof. Dr. TEVFİK AYAN - Kısaca cevap vereyim. Oda faaliyetlerinin neler olduğunu bence sen bileceksin, yani onu bilmek senin elinde. Bir kere, dergileri okuyacaksınız. Orada Oda faaliyetlerinin tümü yer alır. Artı, genel kurullara katılacaksınız Oda faaliyetlerini görmek için. Ama genel olarak Odayı, mesleğin yücelmesi için, üyelerinin refahı ve

302

Page 305: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

mutluluğu için çalışan bir kurul diye düşünün ve bu kurul bir oluşum, kendinde güç biriktiren bir kurum diye düşünün Odayı.

Burada benim altını çizmek istediğim, burada elde edilen gücün mutlaka insanlık yararına yönelmesi lazım. Hedef insanlık yararı ol-malı. Meslek adına, ama meslek şovenizmine dönüşmeden, başkala-rını ezmeden, başka meslekleri ve başka insanları ezmeden, insanlık yararına bilgi ve ahlakla donatılmış olarak kullanılması gerekir. Oda çalışmalarını teker teker saymaya kalksam, çok yerinde olmaz, bir sürü konuşmayı da engeller. Bu kaba tanım yetti mi?

EVRİM ÖZGEN - Sonuçta biz genç mezunlarız, birçok sıkıntılar çe-kiyoruz.

Prof. Dr. TEVFİK AYAN - Bir kere, bu Odayı değiştirebilecek gücün var senin. Ben kendimden onun için örnek verdim. Yani ben de yeni bir mezun olduğumda, Ankara’da gece yastığa kafamı koyduğumda, “Hayır, bu Oda doğru çalışmıyor, işler doğru gitmiyor. Bu bana uymu-yor; bunun değişmesi lazım” diyordum ve bu değişti. Siz de öncelikle bu gücü kendinizde göreceksiniz.

Buyurun.

HÜSEYİN ÇİÇEK - Girişte bahsettiğiniz örgütlülük ve Evrim arkada-şımızın sorduğu soruya ilişkin bir-iki şey söyleyeceğim. Sadece Oda faaliyetlerine, Şube Yönetim Kurulunda yapmış olduğunuz faaliyet-lere vesaire değindiniz, ama bunun ötesinde önemli bir örgütlenme adımına olan katkınızdan bahsetmediniz; bu da Jeodezi-Fotogramet-ri Kulübünün kuruluşu sırasında yapmış olduğunuz katkı. Bu, jeodezi-fotogrametri mühendisliği öğrencilerinin JFK adı altında ilk defa bir araya geldikleri, biraz önce bahsetmiş olduğunuz 80’den sonraki o örgütlülüğü dağıtma adı altında yapılan çalışmaların ertesinde, İstan-bul Teknik Üniversitesinde, sıkıntılı da olmuş olsa, bir sürecin sonun-da sizin desteğinizle JFK kurulmuş oldu. Bu önemli bir adım.

303

Page 306: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Prof. Dr. TEVFİK AYAN - Notlarım arasında var, ama okumayı unut-muşum. Odayla ilgisi yok gibi gelebilir, ama öyle değil; çok ilgili oldu-ğunu düşünüyorum. Söylenmesi lazımdı, haklınız.

HÜSEYİN ÇİÇEK - Odada kurulan Öğrenci Komisyonuna akış, bu kulüp aracılığıyla oldu. İTÜ JFK, ardından Yıldız’da birtakım çalışmalar yürütüldü. Sanırım, Yıldız’da o dönem zoraki hayata geçirildi, birta-kım sıkıntılar filan yaşandı. Ama bu adım önemli bir adım. Tabii, daha sonra Genç Haritacılar filan var. O akış oradan kaynaklandı. Özellikle İstanbul Şubedeki o bahsettiğiniz gençleşme, gençlerin kulüp ara-cılığıyla buraya gelmeleri, Odayla ilişkiye geçmeleri bu örgütlenme aracılığıyla oldu. Bu konudan bahsetmek ister misiniz?

Prof. Dr. TEVFİK AYAN - Biraz daha açayım. Belki sen çok üstü kapa-lı, benim anlayabileceğim kadar anlattın.

Değerli meslektaşlarım; Oda faaliyetleri içinde değil, ama meslek yaşamım içinde yaptığım hayırlı işlerden biri de, Hüseyin Çiçek kar-deşimizin söylediği İstanbul Teknik Üniversitesinde Jeodezi-Fotogra-metri Kulübünün kurucusu olmaktır. Kendim talebe cemiyetlerinden bu işlere başladığımı anlatırken, onun önemini vurguladım da. Biz üniversite hocası olduğumuz zaman üniversitelerde bir kulüp yoktu. Üniversitenin üzerinden 12 Eylül geçti ve onun uyguladığı depoliti-zasyonun etkisiyle öğrenciler asla böyle dernek, cemiyet faaliyetle-rine katılmaz, onlardan hep uzak durur oldular. Bilirsiniz; anne, ba-balarınız çocuklarını üniversiteye gönderirken, “Oğlum: bu işlerden uzak dur. Kızım; bu işlere bulaşma” derdi. Bütün çocuklar öyle gelirdi. Ben, 1991 yılında, Jeodezi-Fotogrametri Mühendisliği Bölümünde öğrencilerden birkaçıyla –zannediyorum 8-9 öğrenciydi- bir yönetim kurulu ve yedeklerini oluşturacak sayı olmadan, 8-9 kişiyle Genel Ku-rul yaptım. O zaman, üniversite yönetmeliği gereği, üniversitede bir kulübün -dernek kalmamıştı, adları kulüptü- kurulabilmesi için de bir danışman hocanın atanması gerekiyordu. Ben bu danışman hocalığı üstlenerek, o arkadaşlarımıza, nasıl genel kurul yapılır, nasıl kurulur,

304

Page 307: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

tüzüklerini yazarak bir kulüp kurduk. O kulüp sonradan çok gelişti ve ben, 15 yıl süreyle o kulübün danışman hocası oldum. Hüseyin’de ilk tanışmamız o kanaldan oldu, yani dengeleme derslerinden değil. Benden sonra Rahmi Nurhan Çelik arkadaşımız o görevi üstlendi. Şimdi hâlâ o yürütüyor zannediyorum.

Bu kulübün, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetimine ve İstanbul Şube faaliyetlerine çok büyük katkılarının ol-duğunu düşünüyorum. Bu, Oda faaliyeti sayılmaz belki, ama aslında böyle bir temeli var.

MUSTAFA YILDIZ - Üniversitelerimiz kapalı, kilitli, giremiyoruz ora-ya, giremiyoruz. Üniversiteler vallahi kapalı, kilitli. Benim mezun ol-duğum Yıldız Üniversitesine giremedim, bir kız çocuğunun koltuğu-nun altında girdim. İstanbul Üniversitesinde matematik konusunda Cahit Arf hocamızın öğrencileriyle konuşmak istedim. Birinde gittim, almadılar, eve döndüm. Yine oradan geçerken, “Cahit Arf hocamızın öğrencilerini görmeliyim” dedim ve kapıya dayandım. Tartışırken üni-versite hocalarımız girdi. Fırladım, üniversite hocamızın eteğine sa-rıldım ve içeri girdim. Üniversiteler kapalı, kilitli. Ben bunu gördüm, gözlemlerim bu. Bir profesörümüzün eteğine yapışarak girdim.

Prof. Dr. TEVFİK AYAN - Çok haklısınız. Bugün bir üniversite öğren-cisinin başka bir üniversiteye girişi âdeta mümkün değil; hemen kötü gözle bakılır. Oysa biz, öğrenciliğimizde İstanbul Üniversitesine gider, girer çıkar, oradaki arkadaşlarımızla görüşür, onlarla bahçelerinde otururduk. Resimlerimiz var; onlara gururla, iftiharla bakıyoruz. Ama bugün bu işler biraz daha zor. Haklısınız.

MUSTAFA YILDIZ - Bir de siz bize okumayı, düşünmeyi öğretmiş-siniz. Ben Yıldız’a gittiğim zaman, bir kız çocuğumuzun eteğine ya-pıştım, zorla girdim. Yani bu olmaz. Türkiye hiçbir zaman bu zulme, bu akıl dışı duruma düşmemişti. Türkiye’yi akılsızlar yönetiyor. Yemin ederim öyle.

305

Page 308: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

NAİL GÜLER - Başlangıçta mütevazı davranıp, “Ben, ışık tuttuğumu sanmıyorum” filan dediniz; ama uzun süre Oda faaliyetlerinde görev almış biri olarak, sonrasındaki anlatımlarda bunu hak ettiğinizi rahat-lıkla söyleyebilirim. Bunu en azından biz öyle kabul ediyoruz. Siz de duymuş olun, kabullenmiş olun.

“HKMO’ya Işık Tutanlar” serisinde arkadaşlar böyle bir çalışmayı daha önce başlatan yönetimlerden bugüne devam ettirirken, size bunu teklif etmiş olmaları gayet doğal. Başta, benimle birlikte birçok arkadaşa karşı söylediğiniz sözlerden dolayı çok teşekkür ediyorum. Biz de sizinle 2 yıl çalıştık, ama yıllar sonra Oda faaliyetlerinin birçok şeyinde birlikte olduk. En azından meslek Odasında bakışımıza yön verdiniz. Çok sert tartışmaların yaşandığı yönetimler de yaşadık.

Özel bir durum; ama izin verirseniz, iki şeyi paylaşmak istiyorum. Evet, o telefon görüşmesinde Yönetim Kurulunun 6 kişisi oluşmuştu. O arada, Erol hocamız sizinle telefonda konuştuğunda, ağır bir gri-bal durum vardı; onun için o toplantıya gelemeyeceğinizi söylediniz. Fazla ısrara gerek kalmadan, Yönetim Kurulunun birkaçını tanımanıza rağmen görevi kabul ettiniz, birlikte çalışmaya başladık. Bir arkadaşı-mız istifa etti. Onun nedenini de biraz sonra söyleyeceğim. Bir Yöne-tim Kurulu toplantısında, bizim gençlik heyecanımız… Hocam dedi ya, “Şimdi olsa, yönetmelikle ilgili bunları söylemezdim, daha yumu-şak geçişler yapardım” diye, ben de o yumuşak geçişleri öğrendim za-manla. Ama o zaman çok gençtik, biz de yeni genç mühendislerden birkaç kişiydik. Yönetim Kurulunda bir konu üzerinde tartışma oldu. Yönetim Kurulu üyesi 3 arkadaş, tartışmada bir taraf olduk. Yönetim Kurulu Başkanı Tevfik hocamız, muhalefette bulunan bir başka arka-daşımız da Rahmi Nurhan Çelik. Tevfik hocayı çok tanımamama rağ-men, takdir ettiğim en önemli yaşadığım olay budur. Rahmi Nurhan Çelik de Tevfik hocamın aynı zamanda asistanı. Biz iki dönem çalış-tık. O tartışmalı Yönetim Kurulu toplantısına rağmen, hocamın yıllar sonra devam ettirdiği ilişkilere de tanık olduğum için, çok demokratik

306

Page 309: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

bir biçimde asistanıyla o günkü ilişkileri benim de bakış açımda bazı değişikliklere neden oldu. Bunu paylaşmak istedim. Biz, hoca-asistan ilişkilerinde çok farklı şeyleri gördüğümüz için… Gerçekten yıllar son-ra da Rahmi arkadaşımızla hocamızın ilişkilerine tanık oldum çoğu kez. O bir ders oldu bize.

Murat Demirbaş olayına gelince, yine teşekkür ediyorum. Murat gerçekten yönetimden ayrılmış olmasına rağmen bizimle beraber ça-lıştı. Siyasette talihsiz bir olay yaşanmıştı tam o toplantı sonrasında. Erdal İnönü SHP’den istifa etmişti, sonra istifasını geri almıştı. Murat arkadaşımız benim okul arkadaşım. Huyunu suyunu da bildiğim için, biz ısrarla istifasını geri alması için baskı yapmamıza rağmen, “Ben Er-dal İnönü değilim” demişti. Hatırlarsanız, söz vermişti Yönetimde, “Bu istifamı işleme koyun. Bu, sadece kâğıt üzerinde kalsın” demişti.

Prof. Dr. TEVFİK AYAN - Bana kırgındı. Onu söyleyemiyor Nail.

NAİL GÜLER - Size kırgın değildi hocam.

Prof. Dr. TEVFİK AYAN - Ben, onun bir davranışını uygun bulmadı-ğımı, bunu anlaması gerektiğini, bir daha tekrarlamaması gerektiğini söyledim; ama o kadar, daha fazlası yok. Ama o, yapılmaması gereken şeyi yapabileceğini iddia etmeye devam etti ve sonunda istifa etti. Ben de istifanın gereksiz olduğunu söyledim, siz de söylediniz; ama Murat, çalışkan olduğu kadar, özverili olduğu kadar duygusal da bir arkadaşımızdı. Dediğin gibi, Erdal İnönü de onu öyle etkilemiş olabi-lir. İstifasını geri almadı, ama yine de bizimle birlikteliğini sürdürdü. Diğer isimleri sayarken onun ismi yok gibi, ama onu da ben hep Yö-netimin içinde görmüşümdür.

Rahmi meselesine gelince, sizin bilmediğiniz bir şey vardı. Bu-rada, Beşiktaş’ta toplantımız bitince Kadıköy’e giderdik. Rahmi de Kadıköy’de otururdu. Kadıköy’e giderken, yolda çözmüşüzdür olayı. İşkembeciye giderdik.

307

Page 310: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

NAİL GÜLER - Çok baskıcı ya da benmerkezci bir yapınız yoktu. Bu çalıştığımız dönem içerisinde, hocanın unvanını almış bir Yönetim Kurulu üyesiyim ben. O dönemde, evet, 12 Eylül koşullarından çık-mıştı ülke yavaş yavaş; ama Oda, odalar, sendikalar herhangi bir basın açıklamasına kendi adlarını koyamıyorlardı, yani Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi olarak yazılamıyordu; ancak, o şubeyi temsilen yönetim kurulu başkanlarının adları filan yazılıyor-du. Odaların bir ortak açıklamasında hocama ulaşamadık. O zaman cep telefonu filan yok. Ben de İl Koordinasyon Kuruluna katılıyorum. Kendi ismimi söylemiştim bildiride yer alması için. İKK’nın o dönem çalışmalarına yardımcı olan Makine Mühendisleri Odasından görev-li arkadaşın aklında kalıyor, “Bu Haritanın Başkanı hocaydı, profesör doktor” diyor. Ertesi gün Cumhuriyet’te ilan, “Prof. Dr. Nail Güler, İs-tanbul HKMO Şube Başkanı” olarak çıktı. Tabii, basılmış bir şeyi geri döndürme şansı yoktu, ama bu da benim için ayrı bir şey oldu.

Bir şeyi eksik bıraktınız hocam. Yakın bir zamanda, benim de için-de bulunduğum bir komisyon bir raporu güncelledi. Yönetimin son dönemlerinde, yerel yönetimlerde haritacılık hizmetlerine ilişkin bir rapor taslağını oluşturmuştunuz. Görevi devrettikten sonra oluşmuş taslağı olgunlaştırarak sunmak, benim de içinde bulunduğum, Erol hocanın Başkan olduğu Yönetime düştü; ama bu raporu oluşturan çatıyı kuran da yine sizdiniz. Bunu önemli buluyorum.

Onun dışında, Mehmet beyin de Yönetimde olduğu dönemde, her ne kadar Genel Kurulda tırpanlanarak çıksa da, mesleğin belirli alanlarının bir yönetmelik çerçevesinde kabul ettirilmesine yönelik Meslek İçi Eğitim ve Belgelendirme Yönetmeliğinin de çatısını oluş-turdunuz. Bunları unutmamak gerekir.

Prof. Dr. TEVFİK AYAN - Benim elimde o dokümanlar yok. Yapılan-ların hepsini hatırlamak da imkânsız.

Buyurun hocam.

308

Page 311: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Prof. Dr. AHMET AKSOY - Tevfik hocayla benim aramda ayrıca bir ilişki var tabii. Biz, uzun yıllar beraber çalışmak durumunda kaldık. Bir-birimize kızsak da, sonuçta amacımız faydalı olmak, verimli olmaktı. Bunun içerisinde, Odanın tabiriyle mesleğe ışık tutmak biçiminde bu konuşmalar takdim ediliyor. Neler olduğunu, neler yaptığını, Tevfik’in girişimleriyle nelerin değiştiğini gördük. Başlangıçta, “Ben ışık tutan değilim” dedi; ama başka nasıl ışık tutulabilir, onu bilemiyorum. Onun için, tekrar kendisini kutluyorum. (Alkışlar)

Prof. Dr. TEVFİK AYAN - Sağ olun. Siz öyle görmek istiyorsunuz; ama bana göre, daha oraya çok yolum var. Bırakın, biraz daha yapa-yım.

ORHAN TERCAN - Ayan hocam; bundan sonra bu birikiminizi ne-rede kullanacaksınız, heder mi olacak, yoksa ileriye mi gidecek? Bir vakit önce söylediğim gibi, siyasi bir yatırım olacak mı?

Prof. Dr. TEVFİK AYAN - Yok, siyasi bir gidiş olmayacak. Tabii, ben daha üniversitede hocayken, emekli olmadan önce, küçük bir ilçede CHP’den belediye başkanlığı teklifi de aldım, onu da reddettim. Ben, bu yaptıklarımın heder olacağını düşünmüyorum, hiç öyle gelmiyor bana. Bakınız, yıllar geçmiş, 88-89’dan bahsediyoruz. Bir Mehmet Yıl-dırım çıkıyor, “Hoca; gel, bir daha anlat bu yaptıklarını” diyor, çıkıp an-latıyorsunuz. Yarın birisi, “Bu adam ne yapmış?” diyecek, okuyacak bu yazılanları, bir yerlerden bu yazıları görecekler.

JFK’nın kuruluşu bu odaların yaşamına kan sağlayan bir kaynak olmuştur. Yıldız’daki JFK’nın kapatılmasını hiç affedemiyorum. Orada öyle bir öğrenci derneğinin kapatılması hiç şık olmamıştır.

Bir şey daha söyleyeyim sevgili kardeşlerim. Ben, Oda Yönetimin-de şu bahsettiğimiz dönemde görev aldığımda, bir meslektaşımız, akademisyen meslektaşımız, “Bir akademisyenin bu işlerde ne işi var? Çok mu zamanın var senin?” dedi. Onun bakış açısından zaman kaybı olabilirdi bu, bir zaman kaybıydı belki; ama ben, bu emeklerden hiç

309

Page 312: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

gocunmadım, “Bu emek nereye gidiyor?” diye hiç düşünmedim. Söy-lediğim gibi, evlerimize gece yarıları giderdik. O göreve geldiğimde doçenttim ve bu çalışmaları yaptığım yıl içinde akademik yükselmem de gerçekleşti, yani oradan da bir kaybım olmadı. Böyle bir kayıp ol-muyor. Bunun bir avantajı var. Burada eşim de var; ondan çaldığım zamanlarda yaptım çoğu oda çalışmalarını. Yani onu beklettik evde, o bizim yolumuzu bekledi. Biraz da onun özverisiyle gerçekleşti di-yebiliriz.

SALONDAN - O zaman yengeyi alkışlayalım. (Alkışlar)

Prof. Dr. TEVFİK AYAN - Dolayısıyla ben, ortada kaybolacak bir şey göremiyorum. Hocalık da öyle, yani hocalığı da öyle kaybolacak bir emek diye düşünmemek lazım.

SALONDAN - Yani bunun siyasi hayatta değerlendirilmesini...

Prof. Dr. TEVFİK AYAN - Siyaset biraz daha gençlik, biraz daha enerji isteyen bir şey.

SALONDAN - Birçok birikim var.

MUSTAFA YILDIZ - Benim hocalarım doğru söylerler; ama politi-ka, dansöz gibi oyna. Televizyonlarda hiç öğretim üyelerinin yanlışlar konuştuğunu ve kendine güldürdüğünü, akıl adına akılsızlık yap-tıklarını gördünüz mü? Bunlar Hasan Âli Yücel’in öğrencileri, bunlar kitap yazdılar. Bak, karşılarında sizler varsınız, bizler varız. Bunlar bir ırmak kadar sonsuza kadar gidecekler. Aksoy hocam, Tevfik Ayan ho-cam, sonsuza kadar da gidecek benim öğretmenim. Ben bunları çok seviyorum, çünkü bunlar bana içtenlik içinde davrandılar. Günün 24 saatinde Aksoy’un kapısını çalsak, “Gel Mustafa hele” der, güler. Elin-deki kitabı bırakır, çağırır, “Gel Mustafa, anlatayım sana” der. Ben öğ-retmenlerimi çok seviyorum. Bunlar bizim ülkemizin güzel insanları. Bunlar Yunus Emre’nin torunları, bunlar Şeyh Bedrettin’in torunları.

310

Page 313: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Biz bir kültürün, bir Anadolu insanının, bir Yunus Emre’nin torunları-yız. Biz hep böyle gördük.

ORHAN TERCAN - Doğru söylüyorsunuz, Yunus Emre’yle geldik Anadolu’ya.

Prof. Dr. TEVFİK AYAN - Mustafa kardeşim; çok teşekkür ederim güzel sözlerin için.

Başka söz almak isteyen arkadaşım var mı?

SALONDAN - Bu işte gereklilik olmalı diye düşünüyorum. Sizin gi-biler girmeyince siyasete, meydanı başkaları boş buluyor. Orhancı-ğım bunu söylemedi de ben söyleyeyim.

HÜSEYİN ÇİÇEK - Buradaki bu toplantı aslında HKMO’nun tarihine not düşülecek bir toplantı. Burada sizi de bulmuşken bir şeyi sormak istiyorum. Aslında diğer örgütlerde de bu böyledir de, genel olarak bizim örgütümüzde de çok yaygındır; çok fazla kulis yapılır, o kulis-lerde de teyit edilmemiş çok fazla bilgi vardır -bilgi değildir aslında o, dedikodudur- çok fazla dedikodu üretilir. Bir dönem size karşı da böyle birtakım söylentiler çıktı. Benim de Yönetim Kuruluna seçildi-ğim dönemdeydi. Hem Çağdaş Demokrat Gruptan, hem de Meslekte Birlik adı verilen gruptan da sizi ziyaret edenler oluyordu. Bahsettiği-niz Genel Merkez Yönetim Kurulu üyeliği, ardından İstanbul Şubedeki yönetmeliğin yayınlanması çerçevesinde yürütülen tartışmalardan dolayı, Genel Merkezle aranızın limoni olmasından kaynaklanmış olabileceği geliyor aklıma. Şöyle bir yönetim modeli önerdiniz mi hocam: “Bunlar da benim öğrencilerim, sizler de benim öğrencile-rimsiniz. Meslekte Birlikten de 2-3 arkadaşı alıp, ortaklaşa bir Yöne-tim Kurulu oluşturun” tarzında bir ifadeniz oldu mu? Bu konuşuldu. Buradakilerin veya bu konuşmalar çözüldükten sonra okuyacak olan kimselerin de en azından bu konuda aydınlanmış olması iyi olur diye düşünüyorum.

311

Page 314: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

MEHMET YILDIRIM - Hüseyin’in konu ettiği olay, benim de içinde bulunduğum Yönetim Kurulu aday adaylarının sizi ziyareti sırasındaki bir sohbete dayandırılmaya çalışıldı aslında. Evet, Meslekte Birlikten de arkadaşların geldiğini ifade ettiniz, ama bunlarla birlikte bir yöne-tim oluşturulması anlamında bir ifade kullanmadınız. Ben oradaydım. Fakat geldiklerini, talepte bulunduklarını söylediniz. Böyle bir şey konu edildi. Fakat ortak bir yönetim anlamında bir ifadeniz olmadı. Ama ben bunu dışarıda arkadaşlara söylerken çok ciddi sıkıntılar çek-tim ve bir türlü anlatamadım. Ama bunun anti propagandası da de-vam etti bir süre.

Prof. Dr. TEVFİK AYAN - Neden olduğunu siz de anlamışsınız. Çün-kü benim Oda Genel Merkez Yönetiminden hoşnut olmadığım çok uzun zamandır belli. Bunu ben hiç saklamıyorum.

Meslekte Birlik Grubu ne zamandır grup bilmiyorum. Bunların or-taya çıkıp İstanbul Şube seçimlerinde rakip olmaları yenidir. Hüseyin Çiçek’in sorusuna gelince; evet söyledim. Bir karşı cephe oluşumuna meydan vermemek için söyledim. Güçleri bir arada tutmak için sa-dece bir taktiktir bu, başka bir şey değildir. Aralarından seçeceğiniz birini yönetime alın dedim. Bunu anlayamadılar, ya da anladılar, ama çarpıtarak benim demokratlığımı sorgulamaya kalktılar. Biliyorum böyle şeyler söylendiğini. Bu davranışlar vefakar Harita Kadastro Mü-hendisleri Camiasına yakışmaz. Bana yakışmayacağını herkes biliyor, inandırabileceklerini de sanmıyorum. Herkes 2008 de Odanın Genel Merkez seçimlerinde kimin kimlerle ittifak içinde olduğunu biliyor.

SALONDAN - Siz bilim adamısınız, o kadar.

Prof. Dr. TEVFİK AYAN - Başka soru var mı?

Buyurun.

Y. Doç. Dr. NİHAT ERSOY - Hocam, beni Harita ve Kadastro Mühen-disleri Odasına alıştıran değerli hocam olmuştur. Öğrencilikten sonra

312

Page 315: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

asistan olarak Yıldız Teknik Üniversitesine girdiğimde, hocamın yöne-timinde Oda çalışmalarını gözlemledim. Eğitimden de geldiğim için, çok başarılı görmüştüm. Dolayısıyla hocamın etkileri bende çok. Yine hocamın bu konuşmasından dolayı, Odaya belki de bu sene ilk defa geliyorum. Yani sizlerin sayesinde ben Oda çalışmalarını, Odadaki ça-lışmaları gözlemledim. Onun için çok teşekkür ediyorum hepinize.

Bir de erken emekli oldu. Bu erken emeklilik sürpriz oldu.

Prof. Dr. TEVFİK AYAN - Olsun, bir kere daha olurum.

Y. Doç. Dr. NİHAT ERSOY - Emeklilik yaşamında size sağlık, mut-luluk, başarılar diliyorum; ama tabii ki, Oda çalışmalarını yine takip edeceksiniz. Çünkü ben sanıyordum ki, 1988’den beri hocam Oda’cı; ama bir baktım ki, siz Ankara’nın Oda’cısıymışsınız. Bu da güzel bir şey.

Ben şunu öğrenmek istiyorum: Sizin içinizde, emekli olduktan sonra, “Şu Oda çalışmalarında şu da yapılsa iyi olur” diye bir şey var mı?

Prof. Dr. TEVFİK AYAN - Çok olmuştur. İçlerinden birini şimdi seçe-mem herhalde. Ben her platformda düşüncelerimi söyledim. Kendi dönemimizde yaşamamış da olsam, ondan sonraki yönetimdeki ar-kadaşlarımızla da hep uyum içinde çalıştık. Onlara iletmişimdir, onlar yapmışlardır. Mesela şöyle bir şey söyleyeyim: Konuşmalarım ara-sında, Kurultay Yürütme Kurulu Başkanlığı yaptığımı ifade ettim ya, Kurultay programını yapıyoruz, “Klasik Türk müziği çalınsın” dedim. Kanun çalınacak, ney çalınacak vesaire. Buradan Ankara’ya gittim, herkes suspus. “Nerede müzik?” dedim, “Onu kaldırdık hocam” dedi-ler. “Kim kaldırdı?” dedim. Oda Genel Merkez Yönetimi programdan müziği kaldırmış. Kurultay başlayacak, yarım saat önce haberim oldu. Yani bu kadar olabilir. “Yönetim Kurulunda karar aldık” dediler. Otur-muşlar, karar almışlar Yönetimde, “Kurultayda müzik yapılmasın. Tev-fik Ayan ne derse desin, müzik olmasın” demişler. Niye yapılmasın? Irak’ta savaş varmış, müslümanlar kan revan içindeymiş, ağlıyormuş.

313

Page 316: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

Yani müzik böyle aciz bir şey mi, böyle aciz bir sanat mı? Eğer yüre-ğin yetiyorsa, üzüntünü de, sevincini de, protestonu da müzikle an-latabilirsin. Kurultaya başlıyoruz; dinç kafalara, dimağlara ihtiyaç var. Böyle simgesel bir anlamı var orada müziğin bulunmasının. İçimde ukde kaldı; ama ondan sonraki 10. Kurultayda, Onur Gürkan, Tevfik Özlüdemir arkadaşlarımız Kurultayda müzik yaptılar. Çok hoşuma git-ti. Benim yapamadığım bir şeydi o mesela.

Prof. Dr. TEVFİK AYAN - Bir noktaya değineyim, arkadaşların da ge-nel sorularına cevap vermiş olun. Bizim Kurultayda müzik yapamadık, ama bizden sonraki Kurultayda çok güzel müzik oldu ve çok hoş oldu. Yapılan şeyler, özellikle başarılı olan şeyler, yankı uyandıran şeyler de-vam ettirilebildiği sürece anlam taşır. Hep aynı kişilerden bazı şeyleri beklemenin anlamı yok. Zaten medeniyet bu şekilde gelişmiştir. Bir kişi bir şeyler yapar, güzel bir şeyse toplum ona sahip çıkar ve daha iyisine doğru adım atar, değişme gösterir vesaire. Biz emekli olduk tabii ki, yapmıyoruz hiç kuşkusuz; ama bizim enerjik zamanımızda-ki verimliliği bizden bekleyemezsiniz. Doğa kanunu bu. Ama bizim yaptığımız, hoşunuza giden şeyler varsa, onu devam ettirin. Bütün mesele burada.

SALONDAN - Yani “Bu bir bayrak yarışıdır” mı diyorsunuz hocam?

SALONDAN - Kesinlikle öyledir. Başka türlü olmaz ki zaten. Gayet tabii.

Y. Doç. Dr. NİHAT ERSOY - Benim değinmek istediğim konu şuydu aslında: Sonuçta, bizleri Oda çalışmalarına alıştırdınız, yürütüyoruz. Zaten başlangıçta Türkiye çapında bir 500 tane mühendisken, şim-di 10 binin üzerinde bir mühendis kitlesine sahibiz. Tartışma konusu yapmak istemiyorum, sadece bu konuda tek cümleyle görüşünüzü istiyorum. Beni rahatsız eden, diğer disiplinler karşısında bana göre rencide eden bir durum var; mesleğin adı konusu. Hiçbir mühendislik

314

Page 317: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

mesleği yoktur ki, iki tane ismi yok Türkiye’de. Bir tek bizim meslekte 4-5 isim var. Diğer disiplinlerle siz de sohbet ediyorsunuz, ben de za-man zaman sohbet ediyorum. “Siz daha bir isimde uzlaşamıyorsunuz, nasıl örgütleniyorsunuz?” Demin örgütlülükten bahsettiniz. Tek isim altında örgütlenmek daha güçlü. Yani meslekle bilim karıştırılıyor gibi geliyor bana. Ben sadece net olarak şunu öğrenmek istiyorum: Tek isim mi olmalı, yoksa böyle çok isimle devam mı etmeli?

Bir de demokrasi anlayışınızı öğrenmek istiyorum. Bu tür konular-da nasıl bir demokratik yöntem olmalı?

MUSTAFA YILDIZ - Ahmet Aksoy hocam önce tanımlara girer ve o tanımdan herkes aynı şeyi anlar. Herkes kendisine göre tanım yaparsa ortalık karışır, iş terse gider. Bu olmaz. Bana göre, bu soru yanlış bir soru.

Prof. Dr. TEVFİK AYAN - Mesleğin ismi dalgalanmada, yani bir süre böyle gideceğe benziyor. Bunu böyle kestirip atıvermek olmaz. Dil ya-şayan bir şeydir, canlıdır. Bazı sözcükler bazı dönemlerde çok sık kulla-nılır, sonra sonra kullanılmaz olur, dilden çıkar; yani ölmez, ama unu-tulmuş olur, kullanılmaz artık. Dilimizde bizim mesleğimizle ilgili bu kadar çok ismin olması elbette doğal değil; ama dilimizin de gelişiyor olduğunu düşünmemiz lazım, yeni sözcükler sürekli katılıyor dilimize. Dolayısıyla isimler bulunsun; bunlardan bir tanesi en çok kullanılacak, daha doğru bulunacak, biri isim olarak yaşayacak. Biz göremeyeceğiz belki, ama bu mesleğin ileride bir ismi olacak. Buradaki çoksesliliği, çoklu söylemi ben artık yadırgamıyorum. Yalnız, bölümlerin isminde durum farklı. Bence, her bölüm, bu mesleğin öğretimini yapan her kurum kendi adını kendisi seçmelidir ve bu, öğretim planına yansı-malıdır. Yüreklilik budur. “Ben harita mühendisliği bölümüyüm” di-yecekseniz, harita mühendisi yetiştireceksiniz, ders programlarınızı buna göre yapacaksınız. “Ben geomatik mühendisliği bölümüyüm” diyecekseniz, ders programlarınızı, öğretimlerinizi ona göre organi-ze edeceksiniz, onu yetiştireceksiniz. Şunu yapmayacaksınız: “Harita

315

Page 318: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

mühendisliği bölümü” deyip, altına “Geomatics engineering” yazma-yacaksınız.

SALONDAN - Tamamen tersi. Dâhiliye mütehassısları vardı; dahi-liye dallara ayrıldı, bir sürü isimler çıktı doktorlukta. Mühendislik de öyle. Bilim geliştikçe isimler de değişecek.

MUSTAFA YILDIZ - Bir şey söyleyeceğim hoca, aklıma takıldı. Eko-nomide şöyle bir kural vardır: Kimin ekonomisi güçlüyse onun parası takip edilir.

Prof. Dr. TEVFİK AYAN - İlginiz için hepinize çok teşekkür ediyo-rum. (Alkışlar)

MEHMET YILDIRIM - Değerli meslektaşlar; Odamızın Tarihine Işık Tutanlar söyleşisinin 8.’sini de burada tamamlamış bulunuyoruz. Bu-gün burada çağrımızı kabul ederek gelen Prof. Dr. Tevfik Ayan hoca-mıza emeğine sağlık diyoruz, iyi ki geldiniz diyoruz. Teşekkür ediyo-ruz. Bugünün anısına bir plaketimiz var; İkinci Başkanımız Tomris Gür Kaya arkadaşımız sunacaklar.

Katılımınız için teşekkür ederiz arkadaşlar.

316

Page 319: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

317

Page 320: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

318

Page 321: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

319

Page 322: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

320

Page 323: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım
Page 324: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi · Benim özgeçmişim kısaca şu: 1935 doğumluyum, yani 75 yaşını bi-9. tirmiş bir arkadaşınız olarak karşınızdayım

ISBN 978-605-01-0505-6

9 786050 105056