8
Nerede bir yoldaş varsa, Türkiye Komünist Partisi oradadır! Bütün ülkelerin proleterleri, birleşiniz! Türkiye Komünist Partisi Merkez Organı Kurucusu: İ. Bilen (1974) Kasım 2017 (Yıl 43 / Sayı 289) Büyük Ekim Sosyalist Devrimi’nin 100. Yılı’nı karşılıyoruz. Fakat unutmamamız gerekir ki bu 100 yılın son 26 yılı Sovyetler Birliği’nde karşı- devrim sonucunda kapitalist üretim ve mülkiyet ilişkilerinin tekrar kurulduğu bir süreçte geçti. Eğer karşı-devrim yaşanmasaydı bugün sosya- lizmin nasıl mükemmelleştirildiğini, daha yerine getirilmesi gereken görevleri ve belki komünizm kuruculuğuna yönelik somut hedefleri tartışıyor olacaktır. Olmadı, darbe yedik, yenildik. İnanıyoruz ki bu yenilgi geçici bir yenilgidir. Bu süreci hazmetmek “Komünist olmanın kıstası Sovyetler Birliği’ne karşı tutumdur” eğitimi ile büyüyen kuşağı fazlasıyla etkiledi. SBKP ile par- timiz TKP arasındaki sarsılmaz dostluk ve kar- deşlik bağları sorgulanmaya başlandı. Kimileri demokratik merkeziyetçiliği ve dolayısıyla Le- ninci Parti anlayışını mahkum etmeye başladılar. Başkaları Proletarya Diktatörlüğü’ne şüpheyle yaklaşmaya başladı. “Daha demokratik bir So- syalizm olsaydı….” türü söylemler sık sık tekrar- lanır oldu. Sorun gerçekten bu nedenler miydi, Sovyet- ler Birliği ve Reel Sosyalizmin diğer ülkelerinde karşı-devrim neden baskın çıktı. Bunun iç ve dış faktörleri nelerdi. 100.Yıl münasebetiyle bu soru- ların yanıtlarını vermeye yönelik çalışma yapma- mız gerekiyor. Türkiye’de bu görev öncelikle partimize düşüyor. Günümüzde birçok kardeş parti devrimin merkezini başka bölgelere kaydırmaya çalışıyor. Olabillir. Toplumsal dinamikler sınır tanımaz. Ancak biz başta Sovyetler Birliği olmak üzere Reel Sosyalizmin diğer ülkelerinden kişi, kurum ve kuruluşların bu konularda ciddi analizler or- taya koymalarını bekliyoruz. Bu ülkelerdeki kimi eski Bilimler Akademisi üyesi Profesörlerin yap- ğı gibi Sosyal-Demokratlaşmak bu sorulara ciddi yanıtlar vermeden kaçamak yapmak de- mektir. Rusya’da ve diğer Sovyet Birlik Cumhuriyet- lerinden KP’lerin ve SBKP ardıllarının bu soru- lara yanıt vermede önemli olduklarını ve bu deneyler ışığında yeni bir devrimci dalganın oluşmasında bu deneyi yaşayanların belirleyici rol üstlenmek zorunda olduklarını düşünüyoruz. Büyük Ekim Sosyalist Devrimi dünyada kapitalizmden sosyalizme geçiş çağını açan niteliksel bir değişiklik yaratmıştır. Paris Komünü deneyinden sonra, Çarlık İmparatorluğunun bütün kurumları ile yıkılıp yerine işçi sınıfının devletinin kurulduğu tarihsel bir sıçramadır. Ekim Devrimi ile dünyada ilk defa sömürülen- lerin, ezilenlerin, yoksulların iktidarlarının uzun süreli yaşama geçmesi gerçe- kleşmiştir. Ekim Devrimi bu sömürü dünyasında başka bir dünyanın da mümkün olduğunu ispatlamıştır. Ekim Devrimi, devrimin önderi Lenin’in “Bütün İktidar Sovyetlere!” belgisi ile başlattığı devrimci atak sonucunda 7 Kasım 1917’de iktidarın İşçi-Köylü-Asker Vekilleri Sovyetleri tarafından ele geçirilmesi ile zafere ulaşştır. Bu mücadele- nin komutasını Sovyetler Birliği Komünist Partisi-SBKP’nin öncülü olan Rus So- syal Demokrat İşçi Partisi-RSDİP yürütmüştür. Böylece işçi sınıfının öncü politik örgütü, komünist partisinin devrimdeki rolü de pratikte sınanmıştır. Genç Sovyet Rusya iktidarının yaşama geçirdiği ilk eylem I.Dünya Savaşı’nın da sonunu getiren BARIŞ Deklarasyonu olmuştur. Savaş tam sonuçlanmamış olsa dahi, Sovyet Rusya savaştan çekilmiştir. Devrimini gerçekleştirmiş bir ülke olarak işçi-köylü iktidarının çözülmesi gereken ekonomik ve toplumsal sorunlarını öne aldı. şman boş durmadı. İçeride ve dışarıda genç Sovyet erkini yıkmak için yıl- lara yayılan bir iç savaş yaşandı. Yabancı emperyalist ve kapitalist ülkelerin or- duları ve çeteleri Sovyet topraklarında toplu katliamlar, cinayetler işlediler. 1918 yılında devrimin önderi Lenin’e zehirli bir mermi ile uygulanan suikast sonucunda 1924 yılında, çok erken zamanda aramızdan fiziken ayrılmasına kadar sağlık açısından zor dönemler yaşadı. Kısacası emperyalist güçler Sovyet devrimini boğmak için her yola baş vurdular. Buna karşın Bolşevikler önderliğindeki Rusya Komünist Partisi ve akabinde ulusal sorunun düzenlenmesinden ve Sovyet Cumhuriyetlerinin kurulması sonu- cunda oluşan Sovyetler Birliği Komünist Partisi önderliğinde ülkenin sorunlarına el attılar. Çarlık ailesi ve yandaşları dahil, karşı-devrimci güçler ile hesaplaşıldı. Üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet kaldırıldı, kısmen devlet, kısmen top- lumsal mülkiyete dönüştürüldü. Tarım ve sanayiide sosyalist planlı ekonominin yöntemleri ve kurumları oluştu- ruldu. Tarım sanayii endüstrisi bizzat kooperatifler eliyle organize edildi, Sovhoz ve Kolhozlar, bitki tarımı ve hayvan besiciliği ile süt ürünleri alanında planlı olarak geliştirildi. Sanayii hamlesi başlatıldı ve ağır sanayii kuruldu. Ülke çok zor koşul- larda kendine yetecek düzeye gelme mücadelesi verdi ve bu hedefine ulaştı. O günkü Çarlık Rusyası akabindeki koşullarda ülkenin içinde bulunduğu ge- lişkinlik düzeyinde, ülke yönetiminde, ekonomide hiç deneyi olmayan kadroların omuzlarında bir anlamda efsaneler yaratıldı. Bu hedeflere başarıyla ulaşılmasının temelinde işçi sınıfının bilimine olan inanç ve onun ilkelerinin yaşama geçirilmesi yatmaktaydı. En başta ülkenin baştan başa elektrifikasyonu ve demiryolları ağı örüldü. Bu sayede gerek sanayiinin kurulması ve gerekse sosyal alt yapının kurulmasının koşulları yaratıldı. Ülkede bir eğitim, kültür ve okuma yazma seferberliği başlatıldı. Çünkü eğitim ve kültür düzeyi düşük, okuma yazma oranı çok gerilerde olan bir toplumda bu açıklar kapatılmadan herhangi bir kazanım sağlanamazdı. Bu süreçte aynı za- manda sınıf bilincinin gelişmesine yönelik içerikler işlenerek toplumun sosyalizme olan ilgisi ve sosyalizm kuruculuğuna katılması için gerekli ideolojik koşullar ge- liştirildi. Yerel Sovyet Organları ile Tüm Rusya Sovyeti’i arasında karşılıklı dinamik bir 100. Yılın şündürdükleri Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin 7 Kasım 2017 Tarihli Açıklaması Şanlı Ekim Sosyalist Devrimi’nin 100. Yıl Dönümünde, Savaşsız, Sömürüsüz Bir Türkiye ve Dünya Kurmak İçin, Yeni Ekim’lere... Devamı 7. sayfada

Türkiye Komün istP a ro dı · Hüsnü, Hikmet Kıvılcımlı, Mihri Belli, Sadun Aren ve Behice Boran geleneğine sahip çıkmaktadırlar. 2. Tarih olarak bu geleneğe sahip çıkmak

  • Upload
    others

  • View
    25

  • Download
    1

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Türkiye Komün istP a ro dı · Hüsnü, Hikmet Kıvılcımlı, Mihri Belli, Sadun Aren ve Behice Boran geleneğine sahip çıkmaktadırlar. 2. Tarih olarak bu geleneğe sahip çıkmak

Nerede bir yoldaş varsa,Türkiye Komünist Partisi oradadır!

Bütün ülkelerin proleterleri, birleşiniz!

Türkiye Komünist Partisi Merkez Organı Kurucusu: İ. Bilen (1974) Kasım 2017 (Yıl 43 / Sayı 289)

Büyük Ekim Sosyalist Devrimi’nin 100. Yılı’nıkarşılıyoruz. Fakat unutmamamız gerekir ki bu100 yılın son 26 yılı Sovyetler Birliği’nde karşı-devrim sonucunda kapitalist üretim ve mülkiyetilişkilerinin tekrar kurulduğu bir süreçte geçti.Eğer karşı-devrim yaşanmasaydı bugün sosya-lizmin nasıl mükemmelleştirildiğini, daha yerinegetirilmesi gereken görevleri ve belki komünizmkuruculuğuna yönelik somut hedefleri tartışıyorolacaktır. Olmadı, darbe yedik, yenildik.

İnanıyoruz ki bu yenilgi geçici bir yenilgidir.Bu süreci hazmetmek “Komünist olmanın kıstasıSovyetler Birliği’ne karşı tutumdur” eğitimi ilebüyüyen kuşağı fazlasıyla etkiledi. SBKP ile par-timiz TKP arasındaki sarsılmaz dostluk ve kar-deşlik bağları sorgulanmaya başlandı. Kimileridemokratik merkeziyetçiliği ve dolayısıyla Le-ninci Parti anlayışını mahkum etmeye başladılar.Başkaları Proletarya Diktatörlüğü’ne şüpheyleyaklaşmaya başladı. “Daha demokratik bir So-syalizm olsaydı….” türü söylemler sık sık tekrar-lanır oldu.

Sorun gerçekten bu nedenler miydi, Sovyet-ler Birliği ve Reel Sosyalizmin diğer ülkelerindekarşı-devrim neden baskın çıktı. Bunun iç ve dışfaktörleri nelerdi. 100.Yıl münasebetiyle bu soru-ların yanıtlarını vermeye yönelik çalışma yapma-mız gerekiyor. Türkiye’de bu görev önceliklepartimize düşüyor.

Günümüzde birçok kardeş parti devriminmerkezini başka bölgelere kaydırmaya çalışıyor.Olabillir. Toplumsal dinamikler sınır tanımaz.Ancak biz başta Sovyetler Birliği olmak üzereReel Sosyalizmin diğer ülkelerinden kişi, kurumve kuruluşların bu konularda ciddi analizler or-taya koymalarını bekliyoruz. Bu ülkelerdeki kimieski Bilimler Akademisi üyesi Profesörlerin yap-tığı gibi Sosyal-Demokratlaşmak bu sorularaciddi yanıtlar vermeden kaçamak yapmak de-mektir.

Rusya’da ve diğer Sovyet Birlik Cumhuriyet-lerinden KP’lerin ve SBKP ardıllarının bu soru-lara yanıt vermede önemli olduklarını ve budeneyler ışığında yeni bir devrimci dalganınoluşmasında bu deneyi yaşayanların belirleyicirol üstlenmek zorunda olduklarını düşünüyoruz.

Büyük Ekim Sosyalist Devrimi dünyada kapitalizmden sosyalizme geçişçağını açan niteliksel bir değişiklik yaratmıştır. Paris Komünü deneyinden sonra,Çarlık İmparatorluğunun bütün kurumları ile yıkılıp yerine işçi sınıfının devletininkurulduğu tarihsel bir sıçramadır. Ekim Devrimi ile dünyada ilk defa sömürülen-lerin, ezilenlerin, yoksulların iktidarlarının uzun süreli yaşama geçmesi gerçe-kleşmiştir. Ekim Devrimi bu sömürü dünyasında başka bir dünyanın da mümkünolduğunu ispatlamıştır.

Ekim Devrimi, devrimin önderi Lenin’in “Bütün İktidar Sovyetlere!” belgisi ilebaşlattığı devrimci atak sonucunda 7 Kasım 1917’de iktidarın İşçi-Köylü-AskerVekilleri Sovyetleri tarafından ele geçirilmesi ile zafere ulaşmıştır. Bu mücadele-nin komutasını Sovyetler Birliği Komünist Partisi-SBKP’nin öncülü olan Rus So-syal Demokrat İşçi Partisi-RSDİP yürütmüştür. Böylece işçi sınıfının öncü politikörgütü, komünist partisinin devrimdeki rolü de pratikte sınanmıştır.

Genç Sovyet Rusya iktidarının yaşama geçirdiği ilk eylem I.Dünya Savaşı’nında sonunu getiren BARIŞ Deklarasyonu olmuştur. Savaş tam sonuçlanmamışolsa dahi, Sovyet Rusya savaştan çekilmiştir. Devrimini gerçekleştirmiş bir ülkeolarak işçi-köylü iktidarının çözülmesi gereken ekonomik ve toplumsal sorunlarınıöne aldı.

Düşman boş durmadı. İçeride ve dışarıda genç Sovyet erkini yıkmak için yıl-lara yayılan bir iç savaş yaşandı. Yabancı emperyalist ve kapitalist ülkelerin or-duları ve çeteleri Sovyet topraklarında toplu katliamlar, cinayetler işlediler.

1918 yılında devrimin önderi Lenin’e zehirli bir mermi ile uygulanan suikastsonucunda 1924 yılında, çok erken zamanda aramızdan fiziken ayrılmasınakadar sağlık açısından zor dönemler yaşadı. Kısacası emperyalist güçler Sovyetdevrimini boğmak için her yola baş vurdular.

Buna karşın Bolşevikler önderliğindeki Rusya Komünist Partisi ve akabindeulusal sorunun düzenlenmesinden ve Sovyet Cumhuriyetlerinin kurulması sonu-cunda oluşan Sovyetler Birliği Komünist Partisi önderliğinde ülkenin sorunlarınael attılar.

Çarlık ailesi ve yandaşları dahil, karşı-devrimci güçler ile hesaplaşıldı.Üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet kaldırıldı, kısmen devlet, kısmen top-

lumsal mülkiyete dönüştürüldü.Tarım ve sanayiide sosyalist planlı ekonominin yöntemleri ve kurumları oluştu-

ruldu. Tarım sanayii endüstrisi bizzat kooperatifler eliyle organize edildi, Sovhozve Kolhozlar, bitki tarımı ve hayvan besiciliği ile süt ürünleri alanında planlı olarakgeliştirildi. Sanayii hamlesi başlatıldı ve ağır sanayii kuruldu. Ülke çok zor koşul-larda kendine yetecek düzeye gelme mücadelesi verdi ve bu hedefine ulaştı.

O günkü Çarlık Rusyası akabindeki koşullarda ülkenin içinde bulunduğu ge-lişkinlik düzeyinde, ülke yönetiminde, ekonomide hiç deneyi olmayan kadrolarınomuzlarında bir anlamda efsaneler yaratıldı. Bu hedeflere başarıyla ulaşılmasınıntemelinde işçi sınıfının bilimine olan inanç ve onun ilkelerinin yaşama geçirilmesiyatmaktaydı.

En başta ülkenin baştan başa elektrifikasyonu ve demiryolları ağı örüldü. Busayede gerek sanayiinin kurulması ve gerekse sosyal alt yapının kurulmasınınkoşulları yaratıldı.

Ülkede bir eğitim, kültür ve okuma yazma seferberliği başlatıldı. Çünkü eğitimve kültür düzeyi düşük, okuma yazma oranı çok gerilerde olan bir toplumda buaçıklar kapatılmadan herhangi bir kazanım sağlanamazdı. Bu süreçte aynı za-manda sınıf bilincinin gelişmesine yönelik içerikler işlenerek toplumun sosyalizmeolan ilgisi ve sosyalizm kuruculuğuna katılması için gerekli ideolojik koşullar ge-liştirildi.

Yerel Sovyet Organları ile Tüm Rusya Sovyeti’i arasında karşılıklı dinamik bir

100. YılınDüşündürdükleri

Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin 7 Kasım 2017 Tarihli Açıklaması

Şanlı Ekim Sosyalist Devrimi’nin 100. YılDönümünde, Savaşsız, Sömürüsüz Bir

Türkiye ve Dünya Kurmak İçin,Yeni Ekim’lere...

Deva

mı 7

. say

fada

Page 2: Türkiye Komün istP a ro dı · Hüsnü, Hikmet Kıvılcımlı, Mihri Belli, Sadun Aren ve Behice Boran geleneğine sahip çıkmaktadırlar. 2. Tarih olarak bu geleneğe sahip çıkmak

Türkiye’de komünist adını kullanarak örgütlenen yirmidenfazla yasal parti, yasadışı parti, grup, dergi, gazete ve dernek var.Aralarında kimileri de partimizin adını kullanıyor ve yasal olarakfaaliyet yürütüyor. Bunun böyle olmasının asıl nedeni aradakiideolojik farklılıklardır.

TAKLİTLER İLE FARKIMIZ

Partimize öykünerek, ama geçmişini reddederek veya eleştirelyaklaşarak, TKP adını kullanarak faaliyet yürütmeye çalışanlarınideolojik ve politik olarak partimizden ne tür farklılıklar gösterdik-lerini önceleri ayrıntılı ele almıştık. Kısaca başlıklar halinde tekrardeğinmek gerekirse ;

1. TKP tarihi konusunda bolşevik damarı değil, ŞefikHüsnü, Hikmet Kıvılcımlı, Mihri Belli, Sadun Aren ve Behice Borangeleneğine sahip çıkmaktadırlar.

2. Tarih olarak bu geleneğe sahip çıkmak onları KemalistCumhuriyet tarihine de sahip çıkma sonucuna götürmektedir.

3. Kapitalist Türkiye Cumhuriyeti devletinin doktriner statü-kocu kodları onlar için tartışma konusu değildir, aksine Kemalizmiaydınlanmacı, devrimci ve ilerici olarak nitelemektedirler.

4. Resmi devlet doktrininin etkisinde kalmaları nedeniyleTC tarihine de resmi tarih anlayışının etkisinde yaklaşarak ulusalsorun, milliyetler sorunu, Ermeni Soykırımı, Rum Soykırımı, Der-sim Alevi Katliamı, Süryani, Ezidi toplumlarını hedef alan teröristasimilasyon politikalarının adını koyamamaktadırlar. Kürt ulusalsorununun çözümüne yaklaşımları ulusalcı kemalist yaklaşımlarınetkisindedir.

5. Ekim Devrimi, Sovyetler Birliği, KOMİNTERN veSBKP’ye yaklaşımları bolşevikçe değildir. “Tüm eksikliklerinerağmen…” diye başlayan cümlelerle Reel Sosyalizme yaklaşmak-tadırlar. KOMİNTERN’ci geleneğe sahip partilerin bu tür bir ya-klaşımı olamaz.

6. Partimiz de Sovyetler Birliği ve diğer sosyalist ülkelerdekarşı-devrimin analizini yapmaktadır ve sonuçlar çıkarmaktadır,ancak hiç bir zaman burjuva ideolojisinin şırınga etmeye çalıştığı,reformist, troçkist, “Post-Maksist” anlayışların etkisinde kalarakeleştirel bir yaklaşım göstermemektedir. İki yaklaşımın arasındailkesel farklar vardır.

7. Partimiz TİP ile TKP birleşmesinin TKP’nin likidasyon gi-rişimi olduğunu tespit ederken, onlar TİP’e ideolojik ve politik ola-rak sahip çıkmaktadırlar. Partimiz TİP’in tarihine legal bir sosyalistparti tarihi olarak her zaman sahip çıktı, ancak ideolojik, politikolarak aramızda her dönem belirgin ilkesel farklılıklar vardı.

8. Devrim Teorisi ve Proletarya Diktatörlüğü konularında enkeskin kavramları kullanmalarına rağmen varolan TC devletiniyıkmak gibi kesin bir yaklaşımları yoktur. Sözde var olsa da ideo-lojik ve politik olarak bu amacı içselleştirmedikleri için seslendiklerikitle ve tabanlarında da böyle bir anlayış yoktur.

9. Devrim Teorisi ve Proletarya Diktatörlüğü konusundaideolojik, programatik ve politik netlik olmadığında örgütsel olarakdevrim teorisine uygun bir örgüt anlayışı da onlara uzaktır. Ve is-tedikleri kadar uğraşsınlar, (ellerinde değil), TKP’nin teşkilatçımantığını anlamaları mümkün olmamaktadır.

10. Bu da Leninci Parti anlayışı, örgüt teorisi ve kadro an-layışı konusunda farklı sonuçları ortaya çıkarmaktadır. Çünkü, bufarklılıklar savaşım yöntemleri konusunda da onları sadece yasal

alana sıkıştırmaktadır. Sonuçta ortaya sınıf nezdinde adına, itibarına, mücadelesine,

tarihine zarar veren, partimizin taklitleri dahi olamayan oluşumlarçıkıyor. Sınıf düşmanımız ve onun güvenlik örgütleri de bu konu-nun farkında olduklarından onların tümüne farklı, partimize yöne-lik farklı bir yaklaşım sergiliyorlar. Onların yıllardır burunlarıkanamazken biz bedel ödemeye devam ederek partimizin savaşyolunda düşen yiğitlerin, soruşturma, işkence, tutsaklık ve politikgöçmenlik geleneğini sürdürüyoruz.

ÖRGÜT ANLAYIŞIMIZ

Partimizin programatik belgeleri çok kesin bir hat çizmektedir.Örgüt anlayışımızı da tüzüğümüz belirliyor. Yarının proletaryadevletine öncü politik müfreze olarak talip olan partimiz onun ge-reğini de yerine getirmeye çalışıyor. Devlete talip olan devlet gibiörgütlenmek zorundadır. Bu niteleme çok geniş ve detaylı bir tarifiiçermektedir. Detaylarına burada girmemekle birlikte partimizinteşkilatlanma çalışmasının toplumun tüm kılcal damarlarına uz-anması ve aynı zamanda devletin tüm kurum ve kuruluşlarınanüfuz etmesi gerekmektedir. Sandık çalışmasını da, ekonomik-demokratik, sınıfsal, kültürel, sportif toplumsal örgütlenmeyi debaşarabilmeli ve aynı zamanda öncü gerilla savaşını da, akabindedevrimci halk savaşını da uygulayabilmelidir.

Parti bütün bu alanları kapsayan araçların toplamına örgütleri,kadroları ve militanları ile hakim olur. Farklı örgütlenme ve müca-dele biçimlerine uygun aygıtlarını, aparatlarını yaratır. Kadro se-çimini, kadro eğitimini, kadro politikasını, her mücadele alanınınözelliklerinin gereği niteliğinde uygular.

II. KADRİ EROL KOMÜNİST HAMLESİ farklı alanlardaki ek-sikliklerimizi tamamlayıcı ve henüz uzanamadığımız alanlaraerişimimizi sağlayacak önlemleri içermektedir. Tabii ki tüm eksi-kliklerimizi böyle kısa sürede gidermemiz olası değildir. Ama ek-siklikleri teşhis edip, tedavisine yönelmemiz ve daha önce teşhisettiğimiz fakat yeterince üzerinde çalışamadığımız alanları tedavietmemiz bu yılki hamle sürecinde hazırlanmaktadır.

GENÇLİK ÖRGÜTLENMEMİZ

Komünist Partilerin yedek gücü gençlik örgütleridir. KomünistPartilerin gençliği örgütlemelerinin farklı biçimleri vardır. Birincisidayanışma içinde olduğu ilerici, devrimci, yurtsever, sosyalist ni-teliklere sahip demokratik gençlik örgütlenmeleri olabilir. Bu ör-gütler KP’nin yan örgütü değil, dayanışma içinde olduğu ve içindeörgütlendiği devrimci gençlik örgütleridir. Yönetimin ve üyelerintümünün partili olma şartı yoktur. Parti bu örgütler içinde çalışırve yönetimlerde eşit haklı birer bileşen olarak yer alır. İkincisiKomsomol tipi gençlik örgütlenmesidir. Komsomollar KP ile orga-nik bağ içinde olan politik komünist gençlik örgütleridir. Komsomolüyesi olmak parti üyesi olmak değildir, fakat Komsomol içinde departiye genç kadro yetiştiren parti kadroları vardır ve KomsomolMK’ları parti kadrolarından oluşur. Üçüncüsü Parti Gençlik Birim-leri’dir. PGB’ler öncesinde izah ettiğimiz gençlik örgütleri içindekurulabilldiği gibi, onlardan bağımsız olarak, fabrikalarda, bilim-sel-akademik kurumlarda, spor kulüplerinde, silahlı kuvvetleriçinde, polis akademilerinde v.b. yerlerde örgütlenirler. Dördün-cüsü öncü gerilla birlikleridir ve onların yapılanmasından pratik-lerine kadar diğer gençlik örgütlenmeleri ile hiç bir bağlantılarıolmaz. Onların dünyası, örgüt yaşamları, siyasal ve askeri eğitim-

Sayfa 2 www.tkp-online.org

II. KADRİ EROL YOLDAŞ KOMÜNİST HAMLESİ10 EKİM 2017 - 29 OCAK 2018

Türkiye Komünist Partisi’nin Teşkilatçı Örgüt Anlayışı

Deva

mı 3

. say

fada

Page 3: Türkiye Komün istP a ro dı · Hüsnü, Hikmet Kıvılcımlı, Mihri Belli, Sadun Aren ve Behice Boran geleneğine sahip çıkmaktadırlar. 2. Tarih olarak bu geleneğe sahip çıkmak

Sayfa 3www.tkp-online.org

leri diğer tüm alanlardan farklıdır. Sadece komünist gerilla birlik-lerinin en belirgin niteliği işçi ve emekçi gençlerden oluşmasıdır.Onlar geleceğin İşyeri-Fabrika Silahlı Birliklerinin ve komünlerdeDevrimi Savunma Komiteleri’nin nüveleridirler.

Gençlik örgütlenmesine bu derece ayrımlı ve detaylı yaklaşımTürkiye Komünist Partisi tarihinin geleneğinden gelen bir özelliktir.Taklitçilerin bu teşkilatçı gençlik anlayışına ne derece uzak oldu-kları bilinmektedir. Hamle süreci gençlik örgütlenmesi alanındabir atılım gerçekleştirmenin alt yapısını geliştirme görevini PartiGençlik Birimleri’nin önüne koyuyor.

EMEKÇİ KADIN ÖRGÜTLENMESİ

Türkiye Komünist Partisi’nin kadınlar arasındaki örgütlenmesiemekçi kadınlar arasına odaklanmış bir örgütlenmedir. İşyeri vekomün odaklı kadın örgütlenmesi şehirleri de kırsal alanı da kap-sayan çalışmalardır. Kadın örgütlenmesi aynı zamanda çocuk te-melli dayanışma çalışması ve geleceğin gençlerini eğitmeçalışmasıdır.

Söz konusu olan soyut olarak kadının özgürleşmesi yönündeslogan atmak değil, onun gereğini zorlu, sabırlı ve uzun soluklubir çalışma ile örmektir. Kadına uygulanan şiddet gündem olabillir,olmalıdır ama özünde kapitalist sömrürü düzeninde kadınların öz-gürleşememesinin sonucunda varolduğunu gizlemememiz gere-kir. Her alanda olduğu gibi bu konuda da sivrisinekler ile mücadeleederek bu soruna çözüm getiremeyiz. Sivrisineklerin ürediği ba-taklığı kurutmamız gerekmektedir.

Kadınların en önemli sorunlarından biri sağlık sorunudur. Busorunun çözümü sadece tıbbi tedavi değil, kadın sağlığı eğitimive bilinci sorunudur. Tabii ki tıbbi tedavi sonuçta belirleyicidir,ancak önemli olan önleyici eğitim ve bilinç olmalıdır. Tıbbi tedavi-ninin de sosyal yanı uğrunda epey mücadele verilmesi gündemi-miz olmalıdır. Bu alanda ciddi dengesizlikler ve eşitsizlikler vardır.

Başta bunlar olmak üzere varolan diğer tüm sorunların çözü-münü emekçi kadınlar kendi ellerine almalıdırlar. Emekçi kadınörgütlenmesinin kırmızı çizgisi bu olgu olmalıdır. Bunu sağlamakda komünistlere ve doğal olarak partimize düşmektedir.

Hamle sürecinde kadın örgütlenmesinde belirlenen pilot alan-lardaki çalışmalar detaylı olarak değerlendirilerek bu deneyler ge-nelleştirilmekte ve yeni pilot alanların belirlenmesigerçekleştirilmektedir.

YURTDIŞI PARTİ ÖRGÜTLERİ

Yurtdışı parti örgütlerimizin çalışmalarını iyileştirmek ve ge-liştirmek bu sürecin diğer bir hedefidir. Partimiz yurtdışında işçiörgütlenmesinin önemine özel vurgu yapmaktadır. YurtdışındakiTürkiyeli göçmenler arasındaki demografik yapı sürekli birdeğişim yaşamaktadır. Ancak değişmeyen tek olgu işçi sınıfınınmensuplarının niceliğinin, niteliğinin ve öneminin azalmadığıdır.Parti örgütlerimizin önemi bu açıdan bakıldığında daha da önemkazanmaktadır.

Türkiyeli işçi ve emekçilerin çalıştıkları ve bulundukları ülke-lerdeki sınıf savaşımlarına katılım oranları yüksektir. Ancak sınıfbilincinin gelişmesi bu etkinlik ile doğru orantılı değildir. Bu açıyıkapatmak için Türkiyeli işçi ve emekçilerin her ülkedeki kardeşpartimizin saflarında örgütlenmelerini teşvik etmeli, gündemli ola-rak bu ihtiyacın giderilmesine yönelmeliyiz. Bu konuda son yıl-

larda atılan ciddi adımlar vardır, fakat daha geliştirilmelidir. Türkiyeli göçmen işçiler bir taraftan vatandaşlık hakkı elde

ederek bulundukları ülkelerin siyasetine doğrudan katılabildikle-rinden, kardeş partiler nezdinde örgütlenmelerine dikkat verirken,yine Türkiyeli göçmen işçilerin Türkiye’deki sınıf mücadelesine dedolaysız katılma olanaklarına sahipler. Yurtdışı oylarının öneminison iki genel seçim ve Anayasa referandumu pratiğinde gördük.Yurtdışı parti örgütlerimizin etkin oldukları ve ilişkilendikleri demo-kratik kitle örgütleri vasıtasıyla göçmen işçi ve emekçilerin tercih-lerini netleştirmeye daha fazla yardımcı olmaları sağlanmaktadır.

Yurtdışı parti örgütlerimizin Türkiye barış ve demokrasi güçleriile dayanışma görevlerinin öneminde hiç bir azalma olmamıştır.Aksine yeni koşullarda Türkiye’deki diktatörlük ve OHAL koşulla-rında demokratik muhalefete yönelik baskı ve terör, Kürt halkınayönelik imha politikaları, Alevi, Süryani ve Ezidi yurttaşlarımızauygulanan asimilasyoncu terör uluslararası kamuoyu nezdindeifşa edilmekte, Türkiyeli göçmenlerin ise duyarlılıkları artırılmak-tadır. Türkiyeli göçmen işçilerin AKP-Saray Rejiminin etkisi altındakalma oranını azaltmak, gerçekleri yaygınlaştırmak için nasıl birçalışma yöntemi gerçekleştirileceği bizzat göçmen işçi ve emek-çiler ile tartışılarak ve onların bizzat taşıyacakları örgütlenmelereve kampanyalara dönüştürülerek daha da geliştirilmesi Yurtdışıparti örgütlerimizin gündemindedir.

Göçmen işçi ve emekçiler ülkede akraba, hemşehri ve arka-daşlarıyla yakın ilişkilerini sürdürmektedirler. Rejim karşıtı, ilerici,demokratik görüşlerin onlar vasıtasıyla ülkedeki çevrelerine ulaştı-rılması parti örgütlerimizin çalışmalarının sürekli bir gündemi ol-malıdır, bu alandaki çalışmalar daha sistemli olarakyaygınlaştırılmaktadır. Bu çalışma sadece seçim dönemlerindedeğil, sürekli nitelik kazanmıştır.

Bütün bu konularda etki alanımızın nasıl daha fazla geliştiri-leceği ve bunu gerçekleştirmek için hangi araçların kullanılması-nın yoğunlaştırılacağı Hamle sürecinde Yurtdışı partiörgütlerimizin gündemlerini oluşturmaktadır.

SONUÇ

II. KADRİ EROL YOLDAŞ KOMÜNİST HAMLESİ sürecindeyurtiçi ve yurtdışı parti örgütlerinde, gençlik ve kadın örgütlenme-lerinde yürütülecek çalışmaların ağırlığı tüm bu alanlarda varolaneksiklerimizi giderme ve yeni mevziiler kazanma yönünde olacak-tır. Bu çalışmalar yoldaşça açık yürekliliğin, samimiyetin, güveninve çalışma azminin gelişmesine ayrıca katkıda bulunmaktadır. Ek-siklik ve sorunlarımız üzerinde “suçlu” aramak yerine, program vetüzük doğrultusunda disiplinli çalışmayı yükseltmek önceliğimizdir.

Partimizi kötü taklitçilerinden ayıran özellik, parti örgütlerimizinonların çarpık ideolojik ve politik yaklaşımlarından dolayı gündem-lerinde dahi olmayan konuları yaşama geçirme yeteneğidir. Açıkara görevlerimizi yerine getirmemizin kıstası örgüt çalışmalarımı-zın sonuçlarıdır. Bu bilinçle hamlemizin ikinci ayına girmiş oluyo-ruz. Tüm yoldaşlarımıza ve parti örgütlerimize çalışmalarındaüstün başarılar diliyoruz.

Türkiye Komünist PartisiMerkez Komitesi Sekreterliği10 Kasım 2017

II. KADRİ EROL YOLDAŞ KOMÜNİST HAMLESİ10 EKİM 2017 - 29 OCAK 2018

Türkiye Komünist Partisi’nin Teşkilatçı Örgüt Anlayışı

Page 4: Türkiye Komün istP a ro dı · Hüsnü, Hikmet Kıvılcımlı, Mihri Belli, Sadun Aren ve Behice Boran geleneğine sahip çıkmaktadırlar. 2. Tarih olarak bu geleneğe sahip çıkmak

Sayfa 4 www.tkp-online.org

o Ali Oktay KAYA

Son birkaç yılda ülke politikalarında ciddi değişikliklere bağlı“yenilikler” yaşanıyor. Çok fazla geçmişe girmeden sadece birkaçanımsamada bulunalım.

Erdoğan ile Fethullah ilişkileri. Erdoğan ile Ergenekoncularınaralarındaki ilişki. Suriye - Türkiye, Erdoğan - Esad ilişkileri. Tür-kiye Cumhuriyeti - Kürt Özgürlük Hareketi ilişkileri. Türkiye Cum-huriyeti, Rusya Federasyonu ilişkileri. Türkiye - Irak, Erdoğan -İbadi ilişkileri. Erdoğan - Trump, TC - ABD ilişkileri. Türkiye - ABilişkileri.

Bu yazımızda söz konusu konuların gelişiminin ayrıntısına gir-meyeceğiz. Türkiye ve bölge politikalarını yakından izleyen her-kes bu konularda yaşanan değişiklikleri bizzat gün be gün yaşayıptakip ettiler.

Bizce değinilmesi gereken güncel olarak gelinen durumun veileriye yönelik olası gelişmelerin ön görülüp değerlendirilmesidir.

Durum nedir?

Kol kola ve omuz omuza yürüyen, 2001 ile 2011 arasında herplan ve icraatı birlikte yürüten Fethullah-Erdoğan ortaklığıdüşmanlığa dönüşmüş ve bu durum sürmektedir. Erdoğan-Fet-hullah ortaklığı ile tepelenmeye çalışılan Ergenekoncu güçlere Er-doğan biat ederek mecburiyetten ikinci bir “cankurtaran” ilişkisinegirmiştir. “Katil” olarak nitelenen Esad ile Soçi’de fiilen diyalogbaşlamıştır. Barzani ile kurgulanan strateji boşa çıktığı için KürtÖzgürlük Hareketi ile dolaylı veya dolaysız yeni bir diyalog başlat-manın arayışları sürdürülmektedir. Rusya Federasyonu ile kopmanoktasına gelen ilişkiler, özellikle 15 Temmuz Darbesi vesilesiyle“cankurtaran” niteliğine dönüşmüştür. “Benim dengim değil” diye-rek görüşme talebi reddedilen İbadi ile şimdi yakın bir ilişki gelişti-rilmiş, Barzani’ye karşı ortaklık kurulmuştur. TC-ABD ilişkileritemelde korunmakla birlikte diğer sayılan konulara bağlı olarakkarşılıklı bir test etme sürecine geçmiştir. ABD’nin bölgede yaptığıstratejik planın başarıya ulaşmaması ile doğan yeni denge veişbirlikleri ile Türkiye’nin üstlenmeye çalıştığı rol çıkar çelişkileriniartırmaktadır. ABD-AB arasında olan rekabet, Türkiye’nin bölgedeüstlenmeye çalıştığı rol ile kimi dönemlerde Türkiye-AB rekabe-tinde keskinleşmeler yaratmaktadır.

Bütün bunlar yaşanan gerçekler. Bundan sonra ne olacak?Soru bu. Görünen o ki, TC, Rusya ve İran ile Ortadoğu’da birliktedavranıp, Suriye ve Irak’ta yaşanan savaş ortamına müdahil ol-maya çalışıyor. Burada SDG’nin ABD ile girdiği askeri anlaşmaRusya’nın da bölge politikalarına uygun düşmüyor. Onun içinRusya muhakkak Türkiye’yi Kürt Özgürlük Hareketi ile bir noktadauzlaştırmak zorunda. Bu sadece Rusya’nın öznel gereksinimideğil. Kürt halkı, dört parçada ve Ortadoğu ateşinin de tam mer-kez noktasında bulunmakla gerçekten bir kilit vazifesi görüyor.ABD’nin SDG’ye yaklaşımı sadece onları “paralı asker” gibi gör-mesinden kaynaklanmıyor. Aynı zamanda Kürt güçlerini kendibölge stratejilerinin içine alarak sonuç almaya yöneliyor. Ru-sya’nın Kürtlere karşı bugüne kadar izlediği ikircimli ve güven tel-kin etmeyen tavır zorunlu olarak onları ABD ile askeri işbirliğineyöneltti. Bu askeri işbirliğinin siyasal stratejik bir işbirliğine dö-nüşüp dönüşmemesi tamamen Rusya, Türkiye, İran, Irak ve Su-riye’nin yaklaşımı ile belirlenecektir.

Kürt Özgürlük Hareketi’nin savunduğu Ortadoğu Konfedera-

syonu tüm bu güçlerin stratejik işbirliği ile gerçekleşebilecek birhedeftir. Türkiye’nin bunu genişletilmiş bir Türkiye Federasyonuolarak telaffuz etmesi kuşkusuz ki öz itibarıyla benzer gibi gö-zükse de aynı niteliği ifade etmemektedir. Buna da taraflarınolumlu bakma olasılığı çok azdır. Kısacası Türkiye ya yerinde otu-racak ve kendi işine bakacak, diğer taraflar Ortadoğu’da ortak birçözüm yaratacaklar, ya da Türkiye de böyle bir çözümde eşit haklıbir taraf ötesinde rol üstlenmemeyi hazmedecek.

Durum her nasıl gelişirse gelişsin Türkiye açısından Kürt hal-kının durumunu dikkate almak ve Kürt Özgürlük Hareketi ile yenibir düzeyde ilişkilenmek bütün bu konuların çözümünde Tür-kiye’nin ulusal çıkarlarının da yararına olacaktır. Değilse Türkiyebu sürecin dışında kalacak veya en iyi ihtimalle eleştirel bir tarafıolacaktır. Türkiye bu adımı attığı, Rusya Kürt güçleri ile daha isti-krarlı bir ilişki kurduğu ve İran da Kürt güçlerine daha fazla güvenverdiği bir ortamda bölge sorunlarına ortak bir çözüm getirme ola-sılığı ihtimali artacaktır. Çok yönlü bu işbirliğinin sağlanamadığıkoşullarda bölge yanmaya devam edecektir.

Kürt özgürlük güçlerine bu işbirliğinde çok belirleyici bir roldüşmektedir. Sadece jeo-stratejik konumlarından değil, aynı za-manda dört parçada demokratik bir düzenin geliştirilmesi konu-sunda Kürt özgürlük güçleri niteliksel bir sorumluluktaşımaktadırlar. Kürdistan federasyonlarının halk demokrasileriniteliğinde bir politik sürece girmeleri İran, Türkiye, Irak ve Su-riye’de rejimlerin demokratikleşmesi ve Rusya’nın da ABDkarşısında en azından bölgede daha demokratik bir rol oynama-sını sağlayabilecektir. Böylece bölgede ABD’nin planlarını boşaçıkarma olasılığı güçlenmiş olacaktır. ABD’nin bölgedeki siyasistratejisinin tamamen boşa çıkarılması ise tüm bu tarafların birOrtadoğu Konfederasyonu mantığı doğrultusunda sorumlu ve ka-rarlı davranmalarına bağlıdır. “Az olsun benim olsun” veya “Böl-gede benim tartışmasız etkinliğim olsun, benim dediğim olacak”düşüncesi sonuç getirmeyeceği gibi olası çözümleri de engelleye-cektir. ABD Emperyalizminin yeni savaş ocakları yaratmasınınönüne geçmek için zamanla Lübnan’ın da bu sürece dahil edil-mesi düşünülmelidir.

Böyle bir model, Kürdistan dahil, tüm devletlerin federatifdevletler olarak Ortadoğu Konfederal Devletinin bir bileşeni olma-ları demektir. Rusya ise bu sorunun çözümüne yaptığı katkı neti-cesinde bölgede dengeleyici unsur olarak devlet yapılanmasınındışında rolünü oynamaya devam edebilecek ve kendi çıkarlarınıda korumuş olacaktır. Bunun karşısında ABD, Alman, İngiliz veFransız emperyalistleri savaş örgütleri NATO da dahil bölgedensökülüp atılabilecek, bölge halkları ve devletlerinin anti-emperya-list, anti-kapitalist, halk demokrasilerine yönelmeleri sağlanabile-cektir. Yeni kuruculuğun sosyalizme yönelmesi ise bu süreçlerdekomünistler ve diğer sosyalist devrimci güçlerin birliğine, etkin-liğine ve öncülüğüne bağlı olacaktır.

Buraya kadar tartıştığımız tablo bölgede ve bölgenin tek tekdevletlerinde barış ve kısmi demokratikleşmenin geliştirilebilmesiiçin bir adım olabilir. Değilse her devlet kendisini haklı ve büyükolarak görüp ve özellikle Kürt halkının olması gereken haklarınıinkar etmeye kalkarsa yoksul ve emekçi insan kanı akıtılması, zo-runlu göçler ve şehirlerin talan edilip yıkılmasına çanak tutmayadevam etmiş olacaklardır.

Tek tek ülkelerdeki devrimci dinamikler bulunduğumuzaşamada sosyalizme yönelecek devrimci dönüşümlerin oluşma-sına olanak vermiyor. Nesnel koşullar genel anlamıyla olgun ol-

Türkiye’nin Güncel İç ve Dış Politikası ile Olası Gelişmeler ve Çıkış Yolu

Deva

mı 5

. say

fada

Page 5: Türkiye Komün istP a ro dı · Hüsnü, Hikmet Kıvılcımlı, Mihri Belli, Sadun Aren ve Behice Boran geleneğine sahip çıkmaktadırlar. 2. Tarih olarak bu geleneğe sahip çıkmak

Sayfa 5www.tkp-online.org

masına rağmen, bir devrimci durumda ‘yönetenlerin yönetemezduruma gelmeleri’ ile verili koşullarda karşı karşıya değiliz. Em-peryalist-Kapitalist sistem henüz ömrünü uzatacak yol ve yöntem-ler üretebiliyor. Savaşlar, baskı politikaları ve neo-liberal önlemlerbu amaçlarını gerçekleştirmeye hizmet ediyor. Türkiye, İran veRusya bu açıdan öznel faktörün güçlendirilmesi için bir sürece ih-tiyaç duyuyor. Ne ki, Kürdistan bölgede en devrimci, dinamik vesavaşkan özellikler taşıyan bir toplumsal yapıya sahip. Ve böl-gede yaşadıkları itibarıyla Suriye ve Irak halkları tüm gerici, dinsel,mezhepçi eğilimlere rağmen baskıcı yönetimlerin ve emperyalistsaldırıların etkisi altında demokratik hak ve özgürlüklere ihtiyaçhissediyorlar. Tüm bu ülkelerde komünistlere belirleyici ve önemligörev düşüyor. Varolan sınıfsal ve toplumsal çelişkiler, emperya-list saldırılar, devletlerin milliyetçi sömürgeci uygulamalarınakarşın Kürt Özgürlük Hareketi’nin dinamizmi ve mücadele strate-jisi diğer ülkelerin sınıf hareketlerini ve ezilen halklarını etkileyerekonlara da bir dinamizm kazandırmaktadır.

Türkiye işçi sınıfının yüz yıla yaklaşan ve Anadolu ile Mezo-potamya halklarının yüzyıllardan gelen mücadele geleneği bölge-deki dinamikler vasıtasıyla ortak hedefler temelinde yeni birmücadele sürecine yükselebilir. Özellikle burjuva devletlerin sö-mürücü, sömürgeci, asimilasyoncu, baskıcı ve yoksulların çıkar-larına ters düşen siyasi amaçları için uyguladıkları veuygulayacakları yöntemler karşısında barış, demokrasi, özgürlük

ve sosyalizmden yana bir karşı-güç oluşabilir. Başta Türkiyeolmak üzere tüm bölge ülkelerinde yaşanan ortak sorunlardevrimci güçlerin birlikte mücadelesi ile yeni bir niteliğe yükselti-lebilir. Böyle bir vizyon, tek tek ülkelerdeki sınıf mücadelelerini vekapitalizmden kurtuluş eğilimlerini güçlendirecektir.

Saray Rejimi’nin faşizan, sömürgeci, savaş yanlısı, ekonomikolarak da talana yönelik sömürücü politikalarına karşı, Türk mil-liyetçiliğinin işgaller yoluyla sınırlarını genişletme ve İslam üm-metçiliğinin Osmanlı hayalleri sınıf güçlerinin ve ezilen yoksulemekçi halkların cephesi karşısında kursaklarında bırakılabilir.Türkiye Komünist Partisi, Saray Rejimi’nin gerici yayılmacı hedef-lerine karşı barış, demokrasi ve sosyalizm bayrağını yükseltmekonusunda tereddütsüz tüm sınıf güçleri ve halk güçleri ile birliktemücadele konusunda kararlıdır. AKP-Saray Rejimi son bulmadan,yerine demokratik ve sosyalizme yönelen bir rejim kurulmadanTürkiye’nin de Ortadoğu’nun da sorunları çözülemeyecektir.Sorun sadece AKP-Saray Rejimi de değildir. Yıkılması gerekenTC’nin statükocu devlet doktrinidir. Türkiye’de sınıf savaşımınınsonuç alması tüm bölgede toplumsal gelişmeleri devrimci an-lamda olumlu yönde etkileyecektir. Türkiye’de ise sınıf savaşımı-nın mevzii kazanması ve sonuca yönelmesi Türkiye işçi sınıfınındevrimci güçleri ile Kürt devrimci demokratik özgürlük hareketininbirleşik devrimci mücadelesinin oluşturulabilmesi ve savaşımınbu nitelikte geliştirilmesine bağlıdır.

Türkiye’nin Güncel İç ve Dış Politikası...(Dördüncü sayfadan devam)

Ekim Devrimi’nin 100. YılındaNasıl Bir Devrimci Mücadele? (II)

o Mehmet KADIRGA

Yazımızın geçen sayıda yayınlanan birinci bölümünde işçi sı-nıfının içinde bulunduğu çalışma ve yaşam koşulları ile, burjuva-zinin neo-liberal politikalar eşliğinde sınıf mücadelesini manipüleetmek için ürettiği yöntemlere değinmiştik. Bu sayıda ise, burju-vazinin bu manipülasyonları ve işçi sınıfı üzerinde yarattığı yanıl-tıcı etkiyi aşmak açısından işçi sınıfının politik örgütünün nasıl biryaklaşım geliştirmesi gerektiği üzerinde duracağız.

İşçi ve emekçilerin altında ezildikleri işgücü sömrüsü yetmiy-ormuş gibi, ona ilaveten yaşam standartlarını yükseltme adınaburjuvaziye daha da kölece bağlanma durumuna gelindiği güncelbir gerçekliktir. Bunu burjuvazi bilerek yapıyor ve işçi sınıfının mü-cadele geleceğini bu yöntemlerle kırmaya çalışıyor. Geçen sayıdabunun ayrıntılarına girdiğimiz için sadece anımsayıp geçiyoruz.

Burjuvazinin işçi sınıfı üzerinde oynadığı bu akıllı oyunubozmanın tek yolu işçi sınıfının sınıf bilinci kazanmasını sağla-maktır. Sınıf bilinci ise ne aşı gibi şırınga edilebilecek, ne de suyakatılıp içilebilecek bir olgudur. Sınıf bilinci mücadeleler içinde, işçive emekçilerin kendi sorunları temelinde mücadele etmeleri ilegelişir. Fakat bu kendiliğinden olmaz. Nasıl ki işçi ve emekçilerimücadeleye yöneltecek sunni gündemler yaratmak mümkün ola-mayacağı gibi.

Özellikle tarif etmeye çalıştığımız koşullarda işçi ve emekçi-lerin içine düştükleri ve büyük oranda farkında olmadıkları kat-merli sömürü koşullarında onlar için öncelik varolan koşullardayaşamlarını ve elde ettiklerini zannettikleri ‘kazanımları’ korumakolmaktadır. Yani borçlarını ödemek için daha fazla çalışmak, işten

atılmamak için direnememek gibi olgular işçi ve emekçilerin gün-lük yaşamlarını belirlediği gibi, onların bilinçlerini de olumsuzyönde etkiliyor.

Bu soruna yaklaşırken en başta işçi ve emekçilerle süreklitemas içinde bulunma biz komünistlerin bilince çıkarması gere-kiyor. Çünkü katmerli sömürü altında olan işçi ve emekçiler nedenli kendi yaşamlarını “kurtarmaya” konsantre olmuş olurlarsaolsunlar, günlük yaşamda birden fazla sorun ile karşılaşıyorlar.Çalışma koşulları, yaşam koşulları, kalan çok kısıtlı boş zaman-larını değerlendirmek ve en önemlisi bu yaşam biçimi altında et-kisinde kaldıkları sağlık sorunları onların yaşamlarında ortayaçıkan yeni türden sorunlar olmaktadır. Ekonomik olarak “rahataermek” için katmerli sömürü koşullarında yaşamayı göze alan işçive emekçiler, karşı karşıya kaldıkları bu yeni sorunları aşma ko-nusunda yalnız kalmaktadırlar. Bu tür çalışma koşulları içindeşekillenen günlük yaşam, aile ve sosyal ilişkilerin zedelenmesinihatta bozulmasını da beraberinde getirmektedir. Sağlık açısındanhem fiziki hem de psikolojik sorunların başlangıcı olmakta ve birdaha onarılamamaktadır.

Komünistler ister fabrika, maden, tersane, atölye, büro veişletmelerde, isterse de yerleşim birimlerinde, mahalle ve semt-lerde işçi ve emekçiler ile günlük doğal ilişkiler içinde olmalıdırlar.Tüm işçi ve emekçilerin kendi sorunlarını paylaşabildikleri insanlarkomünistler olmalıdır. Komünistler de onlara gerek düşünsel ge-rekse de pratik olarak yardımcı olmalı, işçi ve emekçiler komünistkişiliklerin her zaman güvenilir, samimi ve dayanışma içinde olaninsanlar olduğunu hissetmelidirler. Sorunlarını paylaşacakları ilkmuhataplar komünistler olmalıdır. Bilmelidirler ki her türlü haksız- De

vam

ı 6. s

ayfa

da

Page 6: Türkiye Komün istP a ro dı · Hüsnü, Hikmet Kıvılcımlı, Mihri Belli, Sadun Aren ve Behice Boran geleneğine sahip çıkmaktadırlar. 2. Tarih olarak bu geleneğe sahip çıkmak

Sayfa 6 www.tkp-online.org

lığa ve eşitsizliğe karşı, işçi ve emekçilerin güvenilir dostları ko-münistlerdir.

Komünistler bulundukları üretim ve yaşam alanlarında kişi ola-rak bu güveni sağladıktan sonra ilişki içinde oldukları işçi veemekçiler ile uygun araçları birlikte yaratma yoluna giderler. Üre-tim birimlerinde sendikalar ve mesleki örgütlenmeler bu konudaolanak sunarken, komünistler tüm yaratıcılıklarını değerlendirerekbu örgütlenmelerde yer almanın dışında güvenini kazandıkları işçive emekçilerle daha dar araçlar yaratma yoluna gidebilirler. Busunni bir örgütlenme değildir. Arkadaş grubu tarzında dahibaşlayabilecek bir ilişkilenme tarzı bu tür örgütlenmelerin başlan-gıcı olabilir. Son tahlilde amaç kalıcı, dostane ve güvenilir ilişkileriçinde her tür sorunun konuşulabildiği ve çözümlerinin üretildiğiilişkiler kurmaktır. Bu ilişki içinde ülke ve dünya sorunlarından tektek bireylerin özel sorunlarına kadar her konu ele alınabilmelidir.Kimi sorunlar ikili ilişkiler içinde çözülmelidir. Bütün doğallığı ilegelişecek bu ilişkiler işçi ve emekçilere sınıf bilinci iletmek konu-sunda, onların geleneksel milliyetçi ve kültürel saplantılarının aşıl-masında ortam yaratacaktır. Bu ilişkiler sürekli ve kalıcı ilişkilerdir.Aileler arası ilişkilere ve gençlerin, çocukların aralarında arka-daşlık geliştirecekleri ilişkilere yol açacaktır.

Yaşam alanlarında bu ilişkilenmeler sonucunda dayanışmaevleri, lokalleri kurulması ve bu yerlerde kreşten, ev ödevi yardı-mına, sınav hazırlığına kadar eğitsel çalışmalar içeren ama aynızamanda yemek kursları, biçki-dikiş kursları, müzik kursları,okuma-yazma ve yabancı dil eğitim kurslarının da ihtiyaca göregeliştirileceği çalışmalar planlanabilir. Bunların tümünün bir aradayapılması gerekmiyor. Herşey ihtiyaca ve katılıma göre organizeedilebilmeli, bu çalışmaların organizasyonunda kurduğumuz builişkiler ile beraber yoldaşlarımız görev almalıdırlar.

Temel parti örgütlerimizin gerek üretim alanlarında, gerekseyerleşim birimlerinde yapmaları gereken en önemli çalışma bu türçalışmalardır. Sınıf içinde kök salmak tam da bu anlama gelmek-tedir. Siyasi propaganda çalışmaları ve eylemlilikler kuşkusuz kiçok önemlidir, ancak eğer sınıf içinde çevremizi genişletemez, on-ların kendi sorunları temelinde mücadele etmelerini sağlayamaz-sak tüm çabalarımız beyhudedir ve sonunda bizim sıralarımızdada moral bozukluklarına yol açar.

Bu çalışmaları yürüten temel parti örgütlerimiz, üye ve sem-patizan yoldaşlarımız bu tür çalışmaların önem ve hassasiyetleriniçok iyi özümsemeleri gerekmektedir. Bu da bir eğitim meselesidir.Ve bu eğitim sürekli bir eğitimdir. Her temel parti örgütünün haf-talık toplantılarında gündem olarak ele alınması gereken bir ko-nudur. Yoldaşlarımızın eğitimi de buna göre geliştirilmeli. Bilinçli,soğukkanlı, kendine güveni olan, kendi ile barışık, okuyan, araştı-ran, bilgi sahibi olan, ama bu bilgi ile hava atmayan, ukalalık yap-mayan bir yoldaş niteliğine ihtiyacımız var. Bunun sorumluluğu datemel parti örgütlerindedir.

Yoldaşlarımızın bu özellikleri kazanmaları ve geliştirmeleritemel olarak Marksizm-Leninizm’i özümsemeyi gerektirir. Sadecekulaktan dolma, ezberci değil, okuyarak, inceleyerek, yaşamıngerçeği ile bağını kurarak Marksist-Leninist Temel Parti Eğiti-mi’nden geçen yoldaşlar yürüttükleri çalışmaların da bilincindeolurlar. Bunu başaramayanlar, kendilerini ön plana çıkarmak is-teyen, ben merkezci, geveze, boş konuşan ve yazan, kariyeristve hastalıklı karakterlerdir. Bu eğilimi önlemenin ana halkası daa) temel parti örgütünde çalışmak b) parti disiplini ile uyum içindegörevlerini yerine getirmek c) eğitimlere katılmak d) küçük iş,büyük iş demeden alınan kararların pratikte uygulamasına aktifolarak katılmaktır.

Parti örgütlerinde parti yaşamı olarak adlandırdığımız bir kav-ramla ifade ettiğimiz bir yaşam vardır. Tartışarak ama ahenkli,eleştirerek ama yapıcı, kendini tartarak özeleştirel, dostluklarınen ileri düzeyi olan yoldaşça ilişkilerin hakim olduğu, güven, sevgive saygının temel olduğu bir yaşamdır bu. Bu yaşama uygun dav-ranmayanlar, ne kadar bilgiç olduklarını zannederler ise zannet-sinler bünye içinde barınamazlar. Tabiri caiz ise bünye onlarıkusar. Bunun böyle de olması, saflarımızın saf ve temiz kalması,ilkelere uygun gelişmesi için şarttır.

Düşününüz ki, parti üyesi bu saflara katılırken ölüm dahil tümtehlikeleri göze almış bir kişiliktir. İşkence, tutsaklık, esaret, zo-runlu göçmenlik gibi yaşanabilecek zor anlar bir komünist içingörev anlamına gelir. Yerleşim veya üretim biriminde yoksulemekçiler ile dayanışma örgütlemek için günlük parti çalışmasıne anlama geliyorsa, düşmanın zindanlarında insanlık dışı işken-celere direnmek de aynı derecede önemli bir parti görevidir. TKPkadrosu komünist militan bu iki uç özelliği de karakterinde,kişiliğinde, benliğinde birleştiren bir savaşçıdır. Bunu başarmanıntek yolu da bilim temelinde oluşan bilincin kişilikle özdeşleşmesi-dir.

Parti kadrolarında bu nitelikleri geliştirmek için en uygun dö-nemler durgunluk dönemleridir. Ancak kadro seçimleri bir o kadarsınıf savaşımının keskinleştiği dönemlere ihtiyaç duyar. Bu ikiögenin uyumunu sağlamak yetkili parti organlarının sorumlu-luğudur. Nasıl ki cezaevleri birer okul iseler ve nasıl ki parti eğitim-leri için birkaç aya yayılan eğitim dönemleri planlanıyorsa, sınıfsavaşımının ve günlük sıkıntıların dışında planlanan eğitim pro-gramları ve dönemleri daha verimli sonuçlar vermektedir. Fakatkadroların sınanacağı alan pratik alandır. Eğitim dönemleri kadro-ların zaaflarının daha yakından tanınabildiği ve giderilmesi yö-nünde adımlar atılabildiği süreçlerdir. Sıcak pratik içinde bumüdahalelerin olanakları daha kısıtlıdır.

Yazımızın birinci bölümünde çok daha genel konularla girişyaptık. Yazının akışında giderek Türkiye işçi sınıfı ve toplumungenelde yaşadığı değişikliklere değindik. İkinci bölümde ise iyicedetaya inerek bu gelişmeler ışığında parti örgüt ve kadrolarınınsahip olması gereken niteliklere ve bu niteliklerin kazanılıp gelişti-rilmesi yönünde almamız gereken önlemlere değindik. ÖzellikleII. KADRİ EROL YOLDAŞ KOMÜNİST HAMLEMİZ sürecinde bukonulara ağırlık vererek eksikliklerimizi gidermek ve yeni kadro-larımızın bugünün koşullarında doğru gelişmesini hedeflememizgerekiyor.

Ekim Devrimi’nin 100. Yıldönümü’nü karşılamak ve kutlamak,partimiz özelinde yeni Ekim’lerin yaratılması ve Türkiye’desavaşsız, sömürüsüz, sınıfsız bir düzen kurulması savaşımımızdasomut adımlar atmamız demek olmalıdır. Bu meyanda eksikleri-mizi görmek, nedenlerini ve çözümlerini irdelemek ve de kalıcıçözümler için önlemler almak, partimizin bundan sonraki müca-delelere hazırlanması açısından yaşamsal önem taşımaktadır.Ekim Devrimi de böyle zorlu ve meşakkatli bir örgüt çalışmasınınsonucunda utkuya ulaşmıştır. Değilse, değil devrimi gerçekleştir-mek, devrimi korumak, sosyalizm kuruculuğuna yönelmek ve ka-zanımlarını korumak hayal olurdu. Yine de eksikler yapılmıştır kibu kazanımlar sonuna kadar korunamamıştır. Günümüzün komü-nistleri bu yaşanmışlıklardan gerekli dersleri çıkararak daha iyisinibaşarabilmek için yeni koşullarda yola devam etmektedirler. Butespitin de sadece sözde kalmaması için yazıda dikkatle incele-diğimiz konuları parti yaşamında ve mücadelemizde uygulama-mız gerekmektedir.

Ekim Devrimi’nin 100. Yılında...(Beşinci sayfadan devam)

Page 7: Türkiye Komün istP a ro dı · Hüsnü, Hikmet Kıvılcımlı, Mihri Belli, Sadun Aren ve Behice Boran geleneğine sahip çıkmaktadırlar. 2. Tarih olarak bu geleneğe sahip çıkmak

Sayfa 7www.tkp-online.org

Şanlı Ekim Sosyalist Devrimi’nin 100. Yıl(Birinci sayfadan devam)

ilişki, bilgi ve karar akışı geliştirildi. Bu şekilde sınıfın ve halkın yö-netime katılımı sağlandı. Tüm bu faaliyetlerin merkezinde Partibelirleyici politik öncü ve eğitici rolü yerine getirdi. Parti, silahlıkuvvetler olan Kızıl Ordu’dan, fabrikalara, mahallelere kadar heralanda örgütlendi, kadrolar kazandı, eğitti, yetiştirdi.

Bu süreç içinde milliyetler sorununun çözülmesi konusundaulusların ayrılma hakkı dahil, kendi kaderini tayin etme hakkı ilkesiışığında değişik milliyetler ve halkların mozaiği Sovyet SosyalistCumhuriyetler Birliği oluşturuldu. Birliğin resmi dili rusça olmaklabirlikte, tüm birlik cumhuriyetlerinde ve özerk bölge ve cumhuriy-etlerde halkların ana dilleri ikinci resmi dil olarak anayasayaişlendi ve uygulandı. Bu kazanımlar bugünün Rusya Federasyo-nun’nda dahi hala korunmakta ve uygulanmaktadır. Sovyet Ru-sya’nın dışında Letonya, Litvanya, Estonya, Moldova, Belarus,Ukrayna, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Tataristan, Kaza-kistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan gibi top-lam 16 Birlik Cumhuriyeti olarak Sovyet Sosyalist CumhuriyetlerBirliği’ni oluşturdular. Dağıstan, Abhazya, Kabartay Balkar,Başkurtistan, Yakutistan, Çeçen-İnguş, Acaristan, Türkistan,Kırım, Karelya, Nahçıvan, Buryat, Çuvaşistan, Kalmıkya, Karelya,Komi, Mari, Mordovya, Kuzey Osetya, Tuva, Udmurtya, Gorno-Altay, Volga German, Karakalpak gibi toplamda 24 tane de ÖzerkSovyet Cumhuriyeti kurulmuştur.

Sağlık, eğitim, çocuk eğitim kurumları ve daha birçok sosyalhizmet ücretsiz duruma getirildi.

Kara, deniz, hava, şehirlerarası ve şehiriçi ulaşım sübvanseedildi ve lüks olmaktan çıkarılarak her ferdin kullanabileceği du-ruma getirildi. Daha önce sermaye sahibi patronların ceplerineakan artı-değer, bu sefer fazla değer olarak devletin kullanımına,halkın sosyal hizmetlerine sunuldu. Bu sayede konut sorunununözellikle savaş koşullarındaki yıkımdan sonra sosyal bir sorun ola-rak çözümü yönünde somut gelişmeler sağlandı. 1 milyondanfazla nüfusu olan kentlere metro zorunluluğu 20’li yılların sonundakanunlaştı, kentlerdeki tüm konut ve işyerleri merkezi sıcak su veısıtma sistemine geçti. Sanayii tesisleri kendi enerji santrallerinikurdular.

Eğitim, bilim ve tıpta sonunda uzayı fetheden teknolojininyaratılmasına kadar uzanan muazzam ilerlemeler sağlandı, birçokalanda kapitalist ülkeler bilim ve eğitimi geride bırakıldı. Bulaşıcıhastalıklar önlendi, tıp alanında birçok yeni buluş gerçekleştirildi.Kapitalizmde sömürülen işçi sınıfının iktidarında nelere kadir ol-duğu yaşanarak görüldü. Kadının özgürleşmesi ve eşit haklarelde etmesi, gençliğin eğitim, kültür ve spor alanında eğitilerek ni-telikli yurttaşlar olarak topluma ve üretim sürecine kazanılması,yaşlı ve emeklilerin kendilerinin, çocukları ve torunlarının gele-ceklerinden endişe etmeden yaşayabilmelerinin sağlanması so-syalizm sayesinde oldu. Daha önce adını bile anamadıkları tatilyapma hakkı, işyerlerinden finansmanı ile birlikte ve tıbbi desteklegerçekleştirildi, tatil beldelerinde, dinlenme ve sağlık kontroluamaçlı sanatoryumlar kurmak büyük işletmeler ve yerel yönetim-ler için yasa haline getirildi. İşsizlik ortadan kalktı, literatürden si-lindi, iş hakkı bir insan hakkı olarak anayasaya girdi.

Bütün bu kazanımlar ve proletarya iktidarı altında sosyalizmkuruculuğu yürütülürken daha devrimden hemen sonra dünyanınher yerinde Ekim Devrimi’nin etkileri halkları sarmaladı. KomünistPartiler kurulmaya başlandı. KOMİNTERN (Komünist Enterna-syonal) kuruldu ve Dünya Partisi olarak ülkelerde seksiyon biçi-minde kurulup örgütlenen partilere ideolojik, politik, örgütseldestek sundu. Kapitalist ülkelerde 100’ü aşkın Komünist Parti1918 yılından itibaren Leninci Bolşevik ilkelere göre kurulmayabaşlandı. Ulusal Kurtuluş Hareketleri desteklendi. Proletarya En-ternasyonalizmi kitaplardaki tariflerden gerçeğe dönüştü. Asya,Afrika ve Latin Amerika halkları güvenebilecekleri bir güce ka-vuşmuşlardı.

Faşist Hitler rejiminin II.Dünya Savaşı çerçevesinde SovyetlerBirliği’ni yok etmeye yönelik amacı Kızıl Ordu’nun Stalin önder-

liğindeki Sovyet ve Parti yönetimi sayesinde, kahramanlık dest-anlarının yazıldığı bir Büyük Anayurt Savaşı’na dönüştürüldü. Sa-dece Sovyetler Birliği’nde yenilmekle kalmayan faşist Almanorduları, Kızıl Ordu tarafından Berlin’e kadar süpürüldü. Doğu Av-rupa ülkeleri özgürleştirildi, (Demokratik Almanya, Polonya, Ma-caristan, Çekoslovakya, Romanya, Bulgaristan, Yugoslavya,Arnavutluk ve hatta belli bir dönem Finlandiya ve Avusturya) buülkelerde daha sonra Sosyalizm’e yönelecek olan Halk Demokra-sileri kuruldu.

Sovyet Rusya ve daha sonra Sovyetler Birliği daha 1920 yı-lından itibaren kendi birliği dışında Proletarya Enternasyonaliz-mi’nin yaşama geçmesini sağladı. Moğolistan, Çin, Vietnam,Küba, Afganistan, Nikaragua devrimleri, Angola, Mozambik,Kongo, Zimbabve, Etyopya devrimleri ve daha niceleri ProletaryaEnternasyonalizmi’nin somutlandığı pratikler oldular.

Bütün bu olumlu gelişmelere ve yaratılan birikime rağmenSSCB’de Sosyalizm maalesef karşı-devrime karşı ayakta kala-madı. 74 yıllık bir Sosyalizm kuruculuğu karşı-devrim ile sonuç-landı. Marksizm-Leninizm’in doğruluğuna inananlar, komünistlero gün bu gündür bunun nedenleri üzerinde tartışıyorlar, sonuçlarçıkarmaya ve güncel mücadeleler için dersler edinmeye çalışıy-orlar. ‘Nasıl oldu da ezilen ve sömürülen nüfusun ezici çoğun-luğunun çıkarlarını temsil eden bir sistem bu akibete maruz kaldı’sorusu önemli bir konu olarak Komünist Partilerin gündemini be-lirledi. Hayal kırıklığı, yılgınlık, inançların sorgulanması, bilimindoğruluğunun tartışılması ana konu haline geldi.

Bu sorunun yanıtını bir açıklamada vermek mümkün değildir.Aynı zamanda tüm yanlarını ayrıntılı olarak dikkate alarak bu so-ruya verilebilecek tek bir yanıt da yoktur. Fakat gerçeği önce ol-duğu gibi kabul etmek zorundayız. Sebebi ne olursa olsun, dışveya iç faktörler, nesnel veya öznel nedenler ağır basmış olsun,sonuçta reel sosyalizm deneyimi bu şekilde reel süreci içindedaha önce ön görülmeyen bir kesintiye uğramıştır.

Partimiz, bu yenilgiyi geçici bir yenilgi olarak nitelemektedir.Bu yenilginin gerçekleşmesi çağımızın nesnel olarak kapita-lizmden sosyalizme geçiş çağı olduğu gerçeğini değiştirmiyor.Ancak, bu bakış açısı, sürecin kaldığı yerden aynı şekilde devamedeceği anlamına hiç gelmiyor. Toplumsal süreçler kesintileryaşayabilirler, yaşananlardan sonuçlar, dersler çıkarılır ve toplum-sal mücadele, çıkarılan bu sonuçlar temelinde yeni bir düzeyde,daha ileri bir nitelikte yeniden üretilir. O anlamda yaşanan yenilgiMarksizm-Leninizm’in, işçi sınıfının bilimsel dünya görüşünün ye-nilgisi değildir. Onun belirli bir zaman sürecinde yaşanan uygu-lama denemesinin bir sonucudur. Bu nedenle de bütünselanlamda bakıldığında bu sürece de “geçici” nitelemesi yapmak-tayız.

Bundan sonra gerçekleştirilecek sosyalist devrimlerin hiç biritıpa tıp Sovyet Devrimi ile aynı olmayacak. Sovyet Devrimindensonra gerçekleşen devrimlerde de olmadığı gibi. Her ülkenin eko-nomik ve toplumsal gelişmişlik düzeyi, işçi sınıfının yapısı, düşma-nın gücü ve örgütlülüğü, sınıf mücadelesi tarihi gibi etmenler herülkede farklı süreçler izlenmesinin nedenlerini oluşturmaktadır.Ancak, Marksist-Leninist’ler olarak bizim dünyanın hiç birköşesinde değişmeden uygulanması gereken ilkelerimiz vardır vesınıf mücadelesi nasıl gelişirse gelişsin, sosyalist devrim nasıl ger-çekleşirse gerçekleşsin, bu ilkelerden taviz vermemiz söz konusuolamaz. Komünistleri diğer tüm devrimci, ilerici ve sosyalist akım-lardan ayıran temel özellik de budur.

Burjuva devlet aparatının parçalanıp yerine proletaryanındevletinin kurulması ve komünizme geçiş sürecinde devlet sö-nümlenene dek, devlet aparatının Proletarya Diktatörlüğü biçi-minde örgütlenmesi. Sosyalist Devrim sonucunda üretim araçlarıüzerindeki özel mülkiyetin kaldırılması ve gerek sanayiide ge-rekse de tarımda toplumsal mülkiyetin, kilit sektörlerde ise devletmülkiyetinin ikame edilmesi. Planlı Merkezi Sosyalist Ekonomi’yegeçişin örgütlenmesi. Bu üç ilke Marksist-Leninist teorinin yaşama

Page 8: Türkiye Komün istP a ro dı · Hüsnü, Hikmet Kıvılcımlı, Mihri Belli, Sadun Aren ve Behice Boran geleneğine sahip çıkmaktadırlar. 2. Tarih olarak bu geleneğe sahip çıkmak

Sayfa 8 www.tkp-online.org

Haber, gor̈us̈ ̧ve on̈erileriniz ici̧n e-posta adresimiz: [email protected] - Ederi 50 Kurus.̧

geçirilmesi ve Yaşayan Sosyalizm’in kurulması için olmazsaolmaz ilkelerdir. Bunun ötesinde Proletarya Enternasyonalizmi te-melinde uluslararası ilişkilerin yeniden düzenlenmesi ve ülke hal-kının Proletarya Enternasyonalizmi ruhunda eğitilmesi çok önemtaşıyan ayrı bir ilkedir. Tüm bu ilkelerin gerçekleştirilebilmesi içinde işçi sınıfının öncü politik örgütü olarak Komünist Partisi’ninöncü ve yönetici rolü olmazsa olmaz ilkemizdir. Devrimin başarı-sının ve sürekliliğinin teminatı partinin faaliyeti ve mücadelesidir.

Bu temel ilke ve dönüşümlerin yanısıra sınıfsal ayrımlarındışında eski toplumda yaşanmış ulusal, kültürel, dinsel, mezhep-sel çelişkiler, milliyetler sorunu alanında yaşanan sömürgeci veasimilasyona yönelik anlayışlar, Proletarya İktidarı’nın çözmek ko-nusunda beklemeden adım atacağı alanlar olacaktır. Sovyet Ru-sya’da devrimden hemen sonra kurulan Halklar Komiserliği(NARKOM) ve ona bağlı bir seksiyon olarak çalışan MüslümanHalklar Komiserliği (MUSKOM) bu alanda zengin deneyler içer-mektedir.

Tüm bu dönüşümler sosyalist devrimin birer ögesi olarakçözüm konusunda ele alınmaya başlandığında ve gerçekleştiril-diğinde ülke, sınıf farkından, milliyet ve kültür farkından kayna-klanan eşitsiz ayrımları ortadan kaldırmaya başlamış, gerçektenlaik, sosyal, eşit ve demokratik bir toplum olma yoluna girmiş ola-caktır.

1917 Büyük Ekim Devrimi sonrası Sovyet Rusya ve SovyetlerBirliği’nde bu ilkelerin uygulanmadığını hiç kimse iddia edemez.Ancak gerek dışarıdan müdahaleler yoluyla Sosyalizm kurucu-luğunun başından itibaren boğulmak istenmesi, ve de gereksebunun sonucunda ülkenin girdiği ilave maddi ve toplumsal sorun-lar sosyalizm kuruculuğunun önceden tasarlandığı gibi uygulan-masına olanak vermemiştir. 1914’den itibaren yaşanan I. DünyaSavaşı’nın etkileri, 1917’den 1938’lere kadar süren bir iç savaş,ve hemen akabinde SSCB’yi yok etmek için Alman Faşizmi’ninbaşlattığı ve 1941-1945 arası 20 milyondan fazla Sovyet yurt-taşının kaybına neden olan II. Dünya Savaşı yaşanmıştır. Bukoşullarda yine de elektrifikasyon sağlanmış, demiryolları ağı örül-müş, ağır sanayii kurulmuş ve uzaya çıkacak teknolojiler yaratı-labilmiştir. Aynı zamanda eğitim ve kültür alanında uygulananpolitikalar ile okuma yazma oranı, herkese eğitim eşitliği, sağlık,konut, ulaşım sorunlarının köklü olarak çözümleri sağlanmış,bütün bu somut gelişmelerin dışında 1921’de Moğolistan, dahasonra tüm Sovyet Birlik Cumhuriyetleri, ve 1945’den sonra önceDoğu Avrupa Halk Demokrasileri, ardından Çin Halk Cumhuriyetive devamında Asya, Afrika ve Latin Amerika halklarının ulusal kur-tuluş mücadeleleri, Bloksuz Bağlantısız Ülkeler Topluluğu’nunsiyasi ve ekonomik olarak desteklenmesine kadar Proletarya En-ternasyonalizmi’nin tüm görevleri sonuna kadar yerine getirilmiştir.

1917’den 1945 yılına kadar ve ondan sonra da Büyük AnayurtSavaşı’nın yaralarının sarılması sürecinde her gelişmenin kitabiolamadığı bir kehanet değildir. Bu süreçte Parti’nin üstlenmek zo-runda kaldığı rol ve bu süreçlerde Sovyet kurumlarının yaşadıklarızayıflıklar Parti ile Devlet kurumları arasında kimi görevlerin ön-görüldüğü gibi ayrılamamasını da beraberinde getirmiş. Bu sü-reçler de bir takım alışkanlıklara dönüşmüş ve gerek Parti organve örgütlerinde, gerekse de Devlet organ ve kurumlarında defor-masyonlara yol açmıştır. Yaşanan gerçekler sonucunda oluşmuşve zamanında müdahale edilemediği için giderilemeyen ve ideo-lojik olarak revizyonist ve reformist deformasyonlara neden olanbu sorunların savunulmasını yapmak bize düşmemektedir. Ancaktüm olguları da zaman ve mekan koşulları içinde değerlendir-diğimizde ve de özellikle emperyalist güçlerin her tür yöntemi kul-lanarak Dünya Sosyalist Sistemi’ni boğmak için mücadele etiğinidikkate alarak, o süreçlerde daha iyisinin yapılamadığını da bu-günden baktığımızda değerlendirmekteyiz. Bu noktada da bugün-den bakarak gerçekleştirilen değerleri görmezden gelerek sadecetoptancı bir olumsuzlama ve eleştiri tarzı ile mahkum etmek bizkomünistlerin yöntemi olamaz.

Türkiye Komünist Partisi, dünya işçi sınfının en büyük kaza-

nımı olan Büyük Ekim Sosyalist Devrimi ve 1991 yılına dek sürenYaşayan, Reel Sosyalizmi bugün de dün olduğu gibi savunmaktave sahip çıkmaktadır. Sosyalizm, 1917 Büyük Ekim Devrimi son-rası dünyanın üçte birini kapsayan bir Dünya Sosyalist Sistemidurumuna gelmiştir. Bu olgu görmezlikten gelinebilecek bir ger-çeklik değildir.

Bugün ne karaları bağlayıp oturacağız, ne demoralize olup“bu iş olmuyormuş” diyeceğiz, ne de bu deneyi yaşadığımız içinilkelerden taviz vererek teslimiyet ile eş anlamlı olan reformist yol-lara yöneleceğiz. Yaşanan Sosyalizm deneyinden öğrenerek, il-kelerimize bağlı kalarak daha iyisini yapmaya çalışacağız.Günümüzde varlığımızı ve mücadelemizi gerekçelendiren de buyaklaşımımızdır.

Büyüklerimizden, önderlerimizden, hocalarımızdan, ustaları-mızdan öğrendiklerimizi uygulayarak ve savaşarak daha iyisiniyaşama geçirmek bizim görevimizdir. Deney ve tarihin sürekliliğinteminatı da bu savaşlar içinde doğmuş, gelişmiş, mücadele etmiş,inişler ve çıkışlarla tüm yaşanmışlıklarımızın öznesi olan partimizTürkiye Komünist Partisi’dir.

Yaşasın Sovyet İşçi Sınıfı ve Halklarının Reel Sosya-•lizm Deneyimi!

Yaşasın Proletarya Enternasyonalizmi!•Yaşasın Marksizm-Leninizm!•Yaşasın Sosyalizm ve Komünizm!•Yaşasın Türkiye Komünist Partisi!•

Türkiye Komünist PartisiMerkez Komitesi7 Kasım 2017

Şanlı Ekim Sosyalist Devrimi’nin 100. Yıl...(Yedinci sayfadan devam)

TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ BEDEL ÖDEYEREK,YÜZLERCE ÜYESİNİ SAVAŞ YOLUNDA KAYBEDEREK

BUGÜNLERE GELMİŞTİR.

KARADENİZ’DE, SUİKASTLERDE, BOMBALAMA-LARDA, ÇATIŞMADA, İŞKENCEDE, İÇERİDE VE

DIŞARIDA, POLİTİK GÖÇMENLİK KOŞULLARINDA,PARTİMİZİN SAVAŞ YOLUNDA KAYBETTİĞİMİZYİĞİTLERİMİZ TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ UTKAN

GELECEĞİNİN TEMİNATIDIR.