26
TÜRKÇESĐ VARKEN... A @ : özel a abes : anlamsız abluka : kuşatma abone : sürdürümcü absürt : saçma, usdışı aceleci : evecen acz : güçsüzlük, düşadabı muaşeret : görgü kuralları adalet : tüze adaptasyon : uyarlama adapte olmak : uyum sağlamak adaptör : bağdaştırıcı addetme : sayma, sayılma adet : sayı âdet : görenek, alışadeta : nerdeyse adil : haktanır adilane : hakça adli kuvvet : yargı gücü adres: bulunak afiş : ası aforizma : özlüsöz agnostik : bilinemezci agreman : uygunluk ahenk : uyum ahize : almaç ahkâm : emir, buyruk ahlak : aktöre ahşap : tahta aidat : ödenti akamet : başarısızlık akıl : us akim : sonuçsuz akit : bağıt aklıselim : sağduyu akreditasyon : denklik akredite : yetkinleştirilmiş akrostiş : adlama aksan : vurgu aksesuar : donatımlık aksiyon : eylem, edim, devini aktivasyon : etkinleştirme aktivite : etkinlik aktüel : güncel akustik / aksiseda : yankılanım alaka : ilinti alakart : seçmeli yemek alaturka : doğuluca alegori : değişmece, örnekçe alelade : görülegelen alelekser : sıklıkla alev : yalaz aleyhtar : karşıt görüşlü, karşıcıl aleyhte söyleme : dil uzatma alfabe : abece alliterasyon : sesyinelemesi almanak : yıllık alternetif : seçenek ama / fakat : ancak amatör : özengen ambargo : engelti, engelleyim ambians : hava, çevre amblem : belirtke, simge ameli : işevuruk amme : kamu amnezi : bellek yitimi amortisman : aşınmalık ampermetre : akımölçer ampirik : deneysel, görgül ampirizm : deneycilik anahtar : açkı analiz : çözümleme anane : gelenek anarşi : başsızlık, kargaşa anatomi : gövdebilim andante : yarıyavaş anekdot : öykücük, öykümce angaje olmak : bağlantı yapmak angarya : yüklenti animasyon : canlandırma, öykünleme anket : sormaca anomali : aykırılık anonim : ortaklaşa anons : duyuru anormal : olağandışı ansiklopedi : bilgilik antant : anlaşma antet : başlık antik : eskil antipati : sevimsizlik, iticilik antitez : karşısav antoloji : seçki, dermece antrepo : arakoruncak antrparantez : ayraç içinde, söz arası apolet : omuzluk aranje etmek : uyarlamak arboretum : canlı ağaç müzesi ardiye : yığımlık areometre :yoğunlukölçer argüman : tanıt, kanıt arife : öngün aristokrasi : soylular yönetimi aritmetik : sayıbilgisi arkaik : eskisel arkeoloji : kazıbilim arma : ongun armada : donanma

TÜRKÇES Đ VARKEN - sariyahsi.eu · TÜRKÇES Đ VARKEN... A @ : özel a abes : anlamsız abluka : ku şatma abone : sürdürümcü absürt : saçma, usdı şı aceleci : evecen

  • Upload
    vuquynh

  • View
    224

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

TÜRKÇESĐ VARKEN...

A @ : özel a abes : anlamsız abluka : kuşatma abone : sürdürümcü absürt : saçma, usdışı aceleci : evecen acz : güçsüzlük, düşkü adabı muaşeret : görgü kuralları adalet : tüze adaptasyon : uyarlama adapte olmak : uyum sağlamak adaptör : bağdaştırıcı addetme : sayma, sayılma adet : sayı âdet : görenek, alışkı adeta : nerdeyse adil : haktanır adilane : hakça adli kuvvet : yargı gücü adres: bulunak afiş : ası aforizma : özlüsöz agnostik : bilinemezci agreman : uygunluk ahenk : uyum ahize : almaç ahkâm : emir, buyruk ahlak : aktöre ahşap : tahta aidat : ödenti akamet : başarısızlık akıl : us akim : sonuçsuz akit : bağıt aklıselim : sağduyu akreditasyon : denklik akredite : yetkinleştirilmiş akrostiş : adlama aksan : vurgu aksesuar : donatımlık aksiyon : eylem, edim, devini aktivasyon : etkinleştirme aktivite : etkinlik aktüel : güncel akustik / aksiseda : yankılanım alaka : ilinti alakart : seçmeli yemek alaturka : doğuluca alegori : değişmece, örnekçe alelade : görülegelen alelekser : sıklıkla alev : yalaz aleyhtar : karşıt görüşlü, karşıcıl aleyhte söyleme : dil uzatma

alfabe : abece alliterasyon : sesyinelemesi almanak : yıllık alternetif : seçenek ama / fakat : ancak amatör : özengen ambargo : engelti, engelleyim ambians : hava, çevre amblem : belirtke, simge ameli : işevuruk amme : kamu amnezi : bellek yitimi amortisman : aşınmalık ampermetre : akımölçer ampirik : deneysel, görgül ampirizm : deneycilik anahtar : açkı analiz : çözümleme anane : gelenek anarşi : başsızlık, kargaşa anatomi : gövdebilim andante : yarıyavaş anekdot : öykücük, öykümce angaje olmak : bağlantı yapmak angarya : yüklenti animasyon : canlandırma, öykünleme anket : sormaca anomali : aykırılık anonim : ortaklaşa anons : duyuru anormal : olağandışı ansiklopedi : bilgilik antant : anlaşma antet : başlık antik : eskil antipati : sevimsizlik, iticilik antitez : karşısav antoloji : seçki, dermece antrepo : arakoruncak antrparantez : ayraç içinde, söz arası apolet : omuzluk aranje etmek : uyarlamak arboretum : canlı ağaç müzesi ardiye : yığımlık areometre :yoğunlukölçer argüman : tanıt, kanıt arife : öngün aristokrasi : soylular yönetimi aritmetik : sayıbilgisi arkaik : eskisel arkeoloji : kazıbilim arma : ongun armada : donanma

TÜRKÇESĐ VARKEN...

armağan: ödül armatür : donatı armoni : uyum aroma : hoş koku arşiv : belgelik arz : sunu; yeryüzü asgari : en az asgari müşterek : altbileşen asi : başkaldıran asimetrik : bakışımsız asimile : benzeştirme, özümleme asparagas : uydurma aspiratör : koku çeker astronomi : gökbilim astronomik : abartık aşağılık kompleksi : altsanma aşikâr : apaçık aşina : bildik, tanıdık aşk : sevi âşık : tutkun âtıl : boş durur, işsiz ateizm : tanrıtanımazlık atölye / şantiye : işlik avans : önödeme avantaj : üstünlük, çıkar avukat : savunman ayin : tapım aykırı : yadırgı düşmek aynı : tıpkısı, özdeş azami : en çok azap : ezinç B badire : sıkıntı, darboğaz bagaj : yolcu yükü bahane : nedenleme bahar : ilkyaz bahis mevzuu : söz konusu bahsetme : sözetme bakiye : geri kalan balistik : atış bilgisi bandrol : denetim pulu, vergilendi banyo / hamam : yunak bariyer : yol korumalığı, engel bariz : belirgin barkot : çizgi im barometre : basınçölçer basiret : öngörü, seziş baypas : damar aktarma bazen : arasıra, kimileyin bazı : kimi bedbin : karamsar beddua : ilenç beddua etme : ilenme bedeni : tensel

bedhah : kötücül bekap : yedekleme bekgraunt : arka alan bend : yasa altmaddesi beraat : aklanma berabere : başabaş beste : ezgi beyan : bildirim beyanat : demeç beyit : ikili bibliyografya : kaynakça biblo : süslük bienal : yılaşırı bilakis : tersine bilanço : dengelem bilbord : duyuru tahtası bilhassa : hele binaenaleyh: bu yüzden biyografi : yaşamöyküsü, özgeçmiş biyoloji : doğabilim, dirimbilim bizzat : özkendisi blöf : ürkütüm, ürkütmece bonkör : eliaçık bono : ödencek bonservis : iyi çalıştı belgesi botanik : bitkibilim branç : kuşluk yemeği branş : dal, kol, bölüm brifing : özetlem, bilgilendirme brülör : yakmaç brüt : kesintisiz burjuva : kentsoylu budunsal : etnik burs : öğrenmelik C cadde : anayol cahil : bilisiz, okumamış caiz : olabilir, uygun camekân : sergilik cari : yürürlükte catering : yemek hizmeti cazibe : albeni cebren : güç kullanarak cefa : üzgü cehennem : tamu celal : büyüklük; kızgınlık celp : getirtme, çağırma celse : oturum cemaat : dinsel topluluk cemiyet : toplum; kurum, dernek cenah : kanat, yan, yön cendere : baskı cengâver : savaşcı

TÜRKÇESĐ VARKEN...

cenin : dölüt, döl cenk : savaş center : merkez cenup : güney cephe : önyüz; savaş bölgesi cereyan : akım, akıntı cerrah : yarman cesaret : yüreklilik cesur : gözüpek, yürekli cet : ata cetvel : çizelge cevap : yanıt cevaz verme : uygun görme cevher : öz; değerli taş cevval : kıpırdak, devingen cezaevi : tutukevi cazibeli : alımlı, albenili cezbetme : çekme, etkileme cezir : çekilme cidar : çeper cidden : gerçekten ciddi : ağırbaşlı; gerçek ciddiye alma : gerçek sanma, inanma cihan : evren cihat : savaşma cihaz : aygıt cihet : yan, yön cilt : deri cimri : elisıkı cinas : sesteşlik, eşseslik, ündeş cinayet : öldürüm, öldürü cinnet : çılgınlık cins : eşey; soy; çeşit ciro : çevirim, aktarım civar : yöre, dolay, çevre cömert : eliaçık cümle : tümce; tüm cüretkâr : atak, kendini bilmez cürmü meşhut : suçüstü cürüm : suç cüzi : az Ç çare : çözge, umar çaresiz : umarsız, onulmaz çek : ödene çek etmek : yoklamak, denetimlemek çekup : sağlık yoklaması, tümtanı çekout : çıkış işlemi çember : döngü çerçeve : kapsamca çeşni : tadım

çet : söyleşi, gevezelik çeync : akça alım-satımı çini : sırlıtaş D dahi : bile dahili nizamname : içtüzük dâhi : üstüninsan daima : sürekli, sürgit dair : değgin, ilişkin dalalet : sapınç, sapkınlık damping : düşürüm darp : çarpma, vurma darülaceze : düşkünlerevi davet : çağrı davetiye : çağrılık dedektif : izlemci dedektör : bulucu aygıt dedüksiyon : tümdengelim defa : kez defakto : edimsel, eylemsel defans : savunma defetme : savma, savuşturma defile : giyim gösterisi define : gömü deforme : değişme, bozulma dehşet : yılgı dejenere : yozlaşma, çığrından çıkma deklerasyon : bildirim deklere : açıklama, bildirme dekont : akça belgesi dekor : bezem delil : kılavuz; kanıt demagog : söz ebesi demagoji : halkavcılığı demarke : sıyrılma demografi : nüfusbilim demostrasyon : gösteri depar : çıkış departman : bölüm deplasman : dışsaha; değiştirmece depo : koruncak depozito : önödenti, ilkakça, önödence derest : yakalama derman : güç, dinçlik; umar ders : öğrence dert : tasa, kaygı deruhte etme : yüklenme deşifre : gizi çözülmüş despot / diktatör : buyurgan destan : koçaklama detay : ayrıntı deterjan : arıtıcı

TÜRKÇESĐ VARKEN...

determinizm : gerekircilik detone : aykırı düşme deva : umar devalüasyon : değer düşürümü devamı : süreği devriye : gezge dezavantaj : yarar yitirimi; elverişsizlik dezenformasyon : yanıltıcı bilgi diaspora : kopuntu didaktik : öğretici diğer : öteki, başka, öbürü dijital : sayısal dikkat : özeni, özen diksiyon : söyleyiş biçimi, demece, söylem dikte : yazdırım dinamik : devingen, devimsel dinamizm : çalışma gücü dinamo : güç kaynağı direkt : dolaysız direktif : buyruk direktör : yönetici disimilasyon : benzeşmezlik disiplin : düzenbağı, düzence diskalifiye : yarışdışı dispanser: sağlıkevi distilasyon : damıtma distribütör : dağıtımcı diyagram : çizenek, çizge diyalektik : eytişim, eytişimsel diyalog : söyleşme, söyleşim diyapazon : tınlaç diyatermik : ısıgeçirgen diyet : besidüzen, besibilim; karşılık dizayn : tasarım, tasarçizim dogma : inak, önyargı doktor : sağın doktrin : öğreti doküman : belge dominant : baskın, başat done : veri, belge doping : uyarıcı, güç katımı dram : üzgü, üzünç dramatik : üzgüsel drenaj : akaçlama dua : yakarma, yakarış duayen : deneyimli, yaşlı öncü dublaj : seslendirme dublör : benzer, yedek oyuncu; seslendiren dünya : acun dürbün : uzakgörür, bakaç düstur : ilke, genel kural düşman : yağı

E ebat : boyut ebedi : sonsuz, ölümsüz ebediyet : ölmezlik ebediyen : sonsuza değin ebeveyn : ana baba edat : ilgeç edebiyat : yazın editör : yayımcı efekt : ses sandırma efkâr : tasa, kaygı efkârı umumiye : kamuoyu efor : özgüç, çaba efsane : söylence egzersiz : alıştırma ehemmiyet : önem ekol : çığır ekoloji : çevrebilim ekonomi : tutumbilim, varlıkbilim ekspertiz : bilirkişi ekstre : hesap özeti ekstrem : aşırı, uç elbet : eninde sonunda elit : seçkin elzem : gerekli e-mail : elektronik posta, ileti emare : iz emir : buyruk empati: duygudaşlık emperyalist : yayılmacı, sömürgeci empoze etme : dayatma emrivaki : oldu bitti endeks : dizin endeskopi : içgörür endişe / gam : tasa enstantane : anlık görüntü entegre : bütüncül entelektüel : aydın enteresan : ilginç entrika : düzence, dolantı envanter : döküm, sayım epigrafi : yazıtbilim epik : yiğitsel erkondişın: ısıdengeler ergonomik : işe uygun erotik : sevisel erozyon : aşınma, toprak yitimi esaret : boyunduruk, tutsaklık esasen : doğrusu eser : yapıt, yaratı esir : tutsak eskiz : taslak eskort : koruma aracı esrar : gizem

TÜRKÇESĐ VARKEN...

estetik : güzelduyu eşantiyon : örneklik eşkâl : biçim, görünüş etik : törel etiket : ederce etimoloji : sözcükbilim etnik : budunsal etüt : ön çalışma evvela : ilkönce evvelce : önceleri evveliyat : öncesi ezeli : bitimsiz, öncesiz F fabl : öykünce fahri : karşılıksız fahiş : ölçüdışı faiz : ürem fakat : yalnız, ancak fakir : yoksul faktör : etken fanatik : bağnaz fani : kalımsız, ölümlü fantastik : düşsü fantezi : düşlem, düşsü faks : belgegeçer faraza : sözgelimi faraziye : varsayım fark etmek : ayrımsamak farkına varılma : ayrımsanma farzetme : varsayma faul : kuraldışı fasılasız : biteviye fasikül : bölüntü fasit daire : kısırdöngü fatura : satınca fauna : hayvan varlığı fayans : sırlıtaş fazilet : erdem feda : gözden çıkarma fedakâr : esirgemez, özverili fedakârlık : özveri federasyon : üstbirlik fenomen : görüngü feragat : elçekme, özgeçi, vazgeçme feraset : ince görüş, seziş feribot : taşıt gemisi fesat : bozut fest-fud : ivedi yemek fetiş / put : tapıncak fezleke : sorgu özeti fıkra : bölümcük; öykücük fırka : tümen

fidye : kurtulmalık fihrist : dizin fiil : edim, eylem, yüklem fikir : düşün, düşünü fikri sabit : saplantı fiks menü : tek liste fikşın : kurgu filhakika : gerçi, gerçekten filoloji : dilbilim final : bitiş, bitim, sonlama finanse etmek : akçalamak finiş: varış firari : kaçak, kaçkın fire : eksinti fiş : girgi fiyat : eder fizibilite : uygulanabilirlik flaş : gözalıcı flashdisk : çubuk bellek flora : bitki varlığı flu : bulanık fobi : korku, kuruntu, yılgı folklor : halkbilim, halkoyunu fonksiyon : işlev fonoloji : sesbilim fonotik : sesçil formalite : gerekli işlem formasyon : biçimlenme eğitimi formel : biçimsel forum : toplu tartışma fosil : taşıl fotokopi : izçekim, tıpkıçekim fotometre : ışıkölçer fragman : tanıtı frapan : göze çarpan fraksiyon : bölüngü fren : durduraç fuaye : dinlenmelik fultaym : tümgün fundamentalist : köktendinci fütürizm : gelecekçilik G gabin : alışverişte aldatan gafil : aymaz gaflet : dalgı, aymazlık gaile : sıkıntı, kaygı gaip : kayıp, yok olmuş gala : ilk / öngösterim galat : büyük yanlış galaksi : gökada galebe : yengi, üstünlük galeri : sergievi galeyan : coşma, kaynama

TÜRKÇESĐ VARKEN...

galiba : belki galibiyet : yengi galiz : kaba gam : tasa, kaygı garaj : taşıtlık garanti / teminat : güvence garaz : gizli düşmanlık gardırop : giysilik garnitür : yanlık, bezenti gasp : kapma, zorla alma gaye : erek gayrimenkul : taşınmazmal gayri iradi : istem dışı gayri safi hasılat : tümgelir genetik : kalıtımsal, soyaçekim genotip : soyyapı geometri : uzambilim gıpta : imrenme, imrenti gıyab : yokluk, yitiklik girdap : burgaç global : küresel, bütünsel grafik : çizge grafoloji : yazıbilim grev : işbırakımı gril : ızgara grup : öbek, küme gurbet : yadel gurbetçi : elgin gurme : tatbilir gurur : övünç güruh : sürü güya : sanki, sözde güz : sonbahar güzergâh : geçek H haber : duyum, duyut haberleşme : iletişim halaskâr : kurtarıcı halbuki : oysa hâkim : yargıç; egemen hakîm : bilge hâlâ : şimdiye dek hacir : kısıt hacim : oylum haciz : elkoyma hafıza : bellek halef : ardıl, yerine geçen halüsinasyon : varsanı, sanrı hami : gözeten handikap : engel hanedan : soy harekât : eylemce hareket : devinim harf : yazaç, imce

harika : olağanüstü hars : ekin haset : kıskançlık hassas : duyarlı hastalık : sayrılık haşmet : görkem hata : yanlış, yanılgı hatıra : anı, andaç hatırlama : anımsama hatırşinas : gönül alıcı, saygılı hatip : söylevci hatta : üstelik, bile, dahası, öyle ki havale etmek : göçermek havali : yöre, çevre havsala : kavrama yetisi hayâsız : yüzsüz, utanmaz hayal : düş, sanı hayali : imgesel, düşsel hayat : yaşam, dirim hayati : yaşamsal hayıflanma : acınma, yerinme hayran : tutkun hayret : şaşkı hazan : güz hazım : sindirme hazin : dokunaklı, acıklı hazine : gömü hece : seslem hedef : erek, amaç hekim : sağın hem de : üstelik hemcins : türdeş hemen : duraksamadan hemfikir : oydaş, düşündeş hemşehri : ildeş hemzemin : düzeydeş hentbol : eltopu henüz : ancak, şimdiye dek herze : boşsöz heterojen : ayrışık heves : özenti heyelan : toprak kayması, göçü heykel : yontu hezeyan : saçmasapan hezimet : bozgun hırs : doymazlık hiciv : yergi, taşlama hidrografi : subilgisi hidroloji : subilimi hijyenik : sağlıksal hikâye : öykü hile : aldatı himaye: gözetim hipotez : varsayım hisse : pay

TÜRKÇESĐ VARKEN...

hissedar : paydaş, bölüşümcü hissi : duygusal hissi kablel vuku : önsezi histoloji : dokubilim hitap : seslenme hiyerarşi : sıralanım, sıradüzen hiyeroglif : resimyazı hizip : bölek hobi : düşkü homojen : bağdaşık, türdeş hoparlör : sesyayar hukşat : çengel atış hukuk : tüze hulasa : kısaca, özetle hulusi kalp : içtenlik hummalı : yoğun hunhar : kan dökücü hurafe : boşinan huy : alışkı huzur : erinç, dirlik hücre : göze hükmi şahıs : tüzelkişi hümanist : insancıl hüner : beceri hür : özgür hüsran : düşyıkımı hüzün : üzgü I ırk : anasoy ırkıyat : budunbilim ırkçılık : soyculuk iskonto : indirim ıslah : düzeltme ıslahat : düzeltmeler ıslahevi : eğitme yurdu ısrar : üsteleme ıtır : güzel koku Đ iade : geri gönderme ibadet / ayin : tapınma, tapım ibare : sözce, deyiş ibra : aklanma ibret : öğrenek icat : buluş, türeti icmal : genel toplam icra : edim içtima : toplanma, kavuşum idame : sürdürme idareyi maslahat : geçiştirme iddia : sav iddianame : savca ide : düşünü idefiks : saplantı

identik : özdeş ideoloji : öğreti, düşüngü idman : alıştırma idol : tapınca idrak : algılama, alımlama ifade : anlatım, anlatış, söylem iflas : tükenme , batkı iftihar : övünç, kıvanç iftira : kara çalma ihale : eksiltme ihata : kavrama, kuşatma ihbarname : bildirim ihlal : çiğnem ihmal : savsaklama ihracat : dışsatım ihsas : sezdirme ihtar : uyarı ihtilaf : anlaşmazlık ihtimal : olasılık ihtiram : saygı ihtiras : tutku ihtiraslı : gözüdoymaz ihtiva : içerme ihtiyaç : gereksinim ikametgâh : yerleşim yeri ikametgâh ilmühaberi : oturma belgesi ikaz : uyarı ikna : inandırma ikon : simge ikraz : borç iktibas : aşırtı, alıntı iktisap : edinim iktisat : tutumbilim ilahiyat : tanrıbilim ilam : yargı bildirisi ilan : duyuru ilelebet : sürgit ilham : esin, esinlenme ilkbahar : ilkyaz illegal : yasadışı illüzyon : yanılsama illüzyonist : gözbağcı ilmühaber : durum belgesi iltica : sığınma iltimas : kayırma im : işaret ima : anıştırma, dokundurma imaj : imge imalı : üstü örtülü imkân : olanak imla : yazım imtihan : sınav imtina : kaçınma imtiyaz : ayrıcalık

TÜRKÇESĐ VARKEN...

import : dışalım inat : direnim inatçı : direngen indeks : dizin individüalist : bireyci inisiyatif : öngüdü, üstünlük, öncelik inkâr : yadsıma, yoksama inkılap : devrim insicam : bağdaşık, tutarlık insiyak : içgüdü insiyaki : istemdışı, içgüdüsel insiyatif : öncecilik, üstünlük integral : tümlev internet : bilgisunar interaktif : etkileşimsel intiba : izlenim intibak : uyum, uyum sağlama intihal : aşıntı, aşırma intihap : seçim, seçme intihar : özkıyım intikal : kavrama intikam : öç inziva : yalnızlık ipotek : tutu iptidai : ilkel irade : istenç irfan : bilme, uzsezi ironi : alaysama, alaysılama irrasyonel : usdışı irsaliye : gönderme belgesi irsi : kalıtsal irsiyet : soyaçekim, kalıtım irtibat : bağlantı irtica : gericilik irticalen : doğaçtan irtifa : yükselti irtisam : izdüşüm isabet : yerindelik iskonto : indirim ispat : tanıt, tanıtlama israf : savurganlık istatistik : sayılama, sayımsal istiap : sığdırma, dolunca istidat : yetenek istif : düzgün yığın istifa : çekilme istihdam : işlendirme istihsal : üretim istikbal : gelecek istiklal : bağımsızlık istikrar : sürerge, durulma istirdat : geri alma istismar : sömürme istisna : ayrınca istisnai : ayrıksı, kuraldışı

istişare : danışma işaret : im, imlem, iz, belirti işkence : kıyınç, yıldırı itaatsiz : sözdinlemez itfaiye : söndürücü ithaf : sunu ithalat : dışalım itham : suçlama itibar : saygınlık itidal : soğukkanlılık itikat / iman : inanç itilaf : uyuşmazlık itina / ihtimam : özen itiraz : karşıdurma itiraz-ı kayt : çekince ittifak : bağlaşma ivecen : aceleci izafi : bağıl, göreli, görece izaleişüyu : ortaklığı bozma izdiham : insan yığılması izobar : eşbası izohips : eşyükselti izolasyon : yalıtım izolebant : yalıtım sargısı izoterm : eşsıcak izzetinefis : özsaygı, onur J jakoben : tepeden inmeci jenerasyon : soy, kuşak jenerik : tanıtımlık jenosit : soykırım jeoloji : yerbilim jeomorfolog : yüzeybilimci jeotermal : yerısıl jet-ski : su kızağı jogging : koşu jübile : kutlama töreni jüpon : içetek jüri : seçici kurul K kaadir :gücüyeter kaale almak : önem vermek kabil : olabilir kabiliyet / istidat : yetenek kabir : gömüt kablelvuku : olmadan önce kabotaj : deniz işletmesi kâbus : karabasan kadar : değin, dek, ölçüde kadastro : yeryazım kadavra : ölük kader, baht : alınyazgısı kadim : eski, çoktanki

TÜRKÇESĐ VARKEN...

kadir : değer kadirşinas : değerbilir kadük : geçerliliği kalmamış kâfi : yeterli kafiye : uyak kahır : üzüntü, ezginlik kâhin : bilici kaide : kural, taban kaim olma : yerine geçme kâinat : evren, acun kalbi : içten kale : kurgan kale almak : önem vermek kalibrasyon : ölçümleme kalibre : çapölçer kalifikasyon : niteliklilik kaligrafi : yazı biçimi kalite : nitelik kalori : ısın kalorifer : ısıveren, ısıtaç kalorimetre : ısıölçer kalp : yürek, gönül kambiyo : değiştirim kameriye : çardak kamp : dinlenek kampüs : yerleşke kamufle : alalama kanaat : kanı kanalizasyon : pis su yolu kantitatif : nicel kaparo : önakça, güvenmelik kapasite : sığa kapital : anamal kapitülasyon : ayrıcalık kapris : özenç kâr : artınç karakter : ıra, özyapı karakteristik : özgül, belirtici kargo : yük karine : ipucu kariyer : uzmanlaşma karizma : büyüleyim karizmatik : büyüleyici kartvizit / jenerik : tanıtmalık kasıt : amaç, erek kasko : güvencelik kâşif : bulam kaatil : öldüren katil : öldürme kâtip : yazman katalog : dizit katliam : toplu öldürüm, kırım katot : eksi uç kavim : budun, ulus kavis : yay, eğmeç

kayıp / zayi : yitik kefalet : yükümleme kefil : yükümcü kelime : sözcük kemer : belbağı kesafet : yoğunluk, koyuluk keşişleme : akçayel keşke : ne olurdu keşmekeş : karışıklık ketum : ağzısıkı keyif : tat, sevini keza : yine, öyle kırtasiye : yazı gereçleri kısas : dişediş kıssa : öğütlük, öğütçe kıstas / kriter : ölçüt kıta : anakara kıyafet : giysi kıyaslama : örnekseme kıymet hükmü : değer yargısı kibir : büyüklenme kifayet : yeterlik kinaye : değinmece, dokundurma kinetik : devimsi kisve : giyim, kılık kitabe : yazıt kitap : okunca, betik klan : sop klas : bölüt klima : ısıdüzenleyici klişe : kalıplaşmış koçaklama : destan kodifikasyon : düzenleme kokteyl : içkili toplantı kolaj : kesyap kolektif : işbirlikli kolektör : toplaç kolokyum : bilimsel toplantı kolonlama : özdeşleme komandit : karma sorumlu kombine : birleşik komedi : güldürü komisyon : yüzdelik, yarkurul komite : kurul kompetitif : yarışımcı kompleks : karmaşık komplike : karmaşık, dolaşık komplo : gizdüzen kompozitör : besteci komprador : işbirlikçi kompütür : bilgisayar komünikasyon : iletişim kondisyon : erk kondüsyon : tümdurum konfigürasyon : yapılandırma

TÜRKÇESĐ VARKEN...

konfirmasyon : doğrulama konfor : gönence konformist : uyguncu, uyarcı kongre : kurultay konjoktivite : göz yangısı konjonktür : topludurum konkardato : batış anlaşması konkur : yarışma konsantrasyon : yoğunlaşma konsept : kavram konsensüs : uzlaşım, anlaşım konser : dinleti konserve : saklanca konsalidasyon : pekiştirme konsorsiyum : uluslararası ortaklık konstrüksiyon : yapım, yapı konsültasyon : görüş alışverişi konşimento : alındı belgesi kontenjan : saptanca konteyner : kutuyük kontra : karşı, aykırı kontrast : karşıtlık kontrat : sözleşme kontrolör : denetçi konvansiyon : anlaşma konvektör : ısıyayar konvertibilite : çevirgenlik koordinasyon : eşgüdüm koprodüksiyon : ortak yapım kopya : eşlem korelasyon : bağlılaşım, ilgileşim koridor : geçenek korse : sargaç kortej : tören alayı kostüm : giysi kota : üleşi kotasyon : değer belirleme kotlamak : imlemek kotra : yelkenli kozmoloji : evrenbilim kozmonot : uzayadamı kozmopolit : evrendeş kozmoz : evren kör : görmez kötü talih : karayazı kramp : kasınç, kasılma kravat : boyunbağı kreasyon : yaratı kredi : ödenç, güven kredibilite : güvenilirlik krematoryum : yakmalık kriminoloji : suçbilim kripto : imli yazı, gizli yazı kriter : kıstas, ölçüt kritik : eleştiri, sorul

kriz : bunalım kroke : esrik kroki : taslak kromozom : soyaktaran kronik : süreğen kronoloji : süredizin kronometre : süreölçer kros : kır koşusu kurs : alışım kursiyer : alışman kuruntu : işgil küfür : sövgü kült : tapınç kültür : ekin kümülatif : katlanmış, yığışımlı küstah : kendini bilmez kütüphane : okuncalık L laboratuar : deneylik labtop : dizüstü bilgisayar laf / lakırdı : söz lafügüzaf : boşsözler lahit : gömüt lakayt : ilgisiz lakin : ama, şu var ki lalettayin : gelişigüzel latife : şaka lavabo : elyunağı layık : yakışan, yaraşık lazım : gerek, gerekli leasing : kiralama lebiderya : deniz kıyısı legal : yasal lehine : yararına leksikoloji : sözlükbilim lenguistik : dilbilim levazım : gereçler levha : tanıtaç lezzet : tat link : bağlantı, ilişim lirizm : içsellik lisan : dil lisans : yetki belgesi liste : dizelge literatür : yazınca litografya : taşbasması litosfer : taşküre liva : tugay, sancak liyakat : yararlık, yaraşırlık liyezon : ulama lizing : kiralama lobi : beklenek lodos : karayel

TÜRKÇESĐ VARKEN...

logo : simgeyazı, belirtke lojistik : donanım lojman : görevli konutu lokanta : aşevi lokavt : işkapatımı lüzum : gereksinim M macera : serüven maddi : özdeksel mafsal : eklem, oynakyeri mağdur : kıygın mağlubiyet : yenilgi mağrur : kendini beğenmiş mahcur : kısıtlı mahkeme : yargılık mahkûm : yargın, yargılı mahpus / mahbus : tutuklanmış mahreç : çıkış yeri, çıkak mahrum : yoksun mahsuben : yerine sayarak mahsul : ürün mahsus / has : özgü mahzur : sakınca, engel makam / mevki : orun makanizma : düzenek makara : sarımlık makber : gömüt makbuz : alındı maksat : amaç, erek maksimum : doruk, en üst, son sınır maktul : öldürülen makul : anlayışlı, usa uygun makûs : uğursuz mali : akçalı malik : iye maliyet : eder malum : bilinen malzeme : gereç mamafih : yine de, böyle iken mamur : bayındır mana : anlam manej : at eğitim yeri manevi : tinsel, içsel maneviyat : yürekgücü mani : engel manifesto : bildiri manipülasyon : güdümleme manivela : kaldıraç manometre : basıölçer mansiyon : övgüdeğerlik manşet : üst başlık, kolluk mantık : sözge maraz : sayrılık

maraton : en uzun koşu marifet : beceri marjinal : sıradışı, uçta marka : belik market : satım yeri marketing : pazarlama marmelat : ezme maruz bırakmak : uğratmak maruzat : sunuş, diyecek masaj : ovma mask : yüzkalıbı maske : örteç maskot : uğurluk masör : ovucu masraf : gider mastar : eylemlik masum : suçsuz masun : dokunulmaz, korunmuş mat : donuk matbaa : basımevi matbu : basılı matbuat : basın matem : yas matematik : sayıbilim materyal : gereç materyalist : özdekçi matine : gündüzlük matkap : delgi matuf : yöneltilmiş mayo : denizlik mazbata : tutanak mazbut : derli toplu mazeret : engel, engellik mazhar : erişmiş, erişen mazi : geçmiş mazlum : uysal meal : anlam, kavram mecaz : değişmece mecazı mürsel : doğal değişmece mecbur : yükümlü meccani : karşılıksız mecnun : tutkun, çılgın mecra : akak, yatak meczup : sapık meçhul : bilinmeyen, belirsiz med : çekme medar : dayanak, dönence medar olmak : yardımı olmak medarı iftihar : övünce medarı maişet : geçim aracı meddah : övücü meddücezir : gelgit medeni : uygar medet : yardım medfun : gömülü

TÜRKÇESĐ VARKEN...

meditasyon : derin düşünme, dalınç medya : iletişim araçları medyun : borçlu mefharet : övünç, kıvanç mefhum : kavram mefkure : ülkü mefluç : kötürüm mefruşat : döşemelikler meftun : vurgun, tutkun megaloman : büyüklük delisi megapol : devkent meğer : oysa mehil : önel mekân : uzam mekanik : devinimbilim mektup : betik melal : usanç melankoli : karakaygı melek : gökçe meleke : yeti, yatkınlık melez : katışık melodi : ezgi melul : usanmış, bezgin memnu : yasak memnun : sevinçli memur : işyar memorandum : diplomatik nota memori : bellek memur : işyar men : yasaklama, önleme mendirek : dalgakıran menfez : ağız menfi : olumsuz menfur : iğrenç mengene : sıkmaç menkıbe : öykü, övmece menkul : taşınır mensubiyet : ilinti, ilgililik mensur : düzyazı menşe : köken menzil : konaklama yeri, erim mera : otlak meram : istek, erek merasim : tören merhale : aşama merhamet : acıma mer’i : yürürlükte olan meridyen : boylam mersiye : ağıt mesafe : uzaklık mesai : çalışma mesaj : ileti, söylem mesela : örneğin, sözgelimi mesele : sorun mesire : gezinti yeri

mesken : konut meslek : uğraşdalı, geçimyolu mesnet : dayanak mest : esrik mesul : sorumlu meşgale : uğraş meşgul : dalgın, uğraşan meşguliyet : uğraşı meşhur : ünlü meşru : yasaya uygun meşrubat : içecekler meşum : uğursuz meşveret : danışma met, med : kabarma metafizik : doğaötesi metafor : eğretileme metamorfoz : başkalaşma metanet : dayanca metcezir : gelgit meteor : göktaşı methiye : övgü, güzelleme metodoloji : yöntembilim metro : yeraltı ulaşımı metrukât : bırakıt mevcudiyet : varlık, varoluş mevduat : yatırım mevhum : sanal; kavram mevki : yer, konum mevkuf : tutuk, tutuklu mevsim : sürem mevta : ölüler mevzu : konu, bağlam mevzuat : kurallar mevzubahis : söz konusu mey : içki meyus : umutsuz mezalim : kıyımlar mezar : gömüt, sin mezat : açık artırma mezbaha : kesim yeri mezbele : çöplük mezbur / mezkûr : adıgeçen meziyet : üstünlük niteliği mezra : tarla mezun : bitirmiş, yetkili miat : kullanma süresi mısra : dize mihenk : denektaşı mihman : konuk mihnet : sıkıntı mihrak: odak mikrofon : sesalır mikser : çırpıcı mikyas : ölçek milenyum : binyıl

TÜRKÇESĐ VARKEN...

militarizim : orduculuk millet : ulus milletvekili : saylav milli : ulusal mimik : kımıltı minimum : en düşük, altsınır minnet : iyilik borcu miralay : albay miras : kalıt misafir : konuk misak : sözleşme, antlaşma misal : örnek, sözgeliş mistik : gizemci misyon : özgörev, amaç mitoloji : söylencebilim mizaç : özyapı mizah : gülmece, alaysılama mizahi : alaycı mizansen : oyun düzeni moda : izlenti modem : çevirge modern : çağcıl modülasyon : geçiş, değişme mola : dinlenim monarşi : tekerklik monitör : görüntülük monogami : tekeşlilik monolog : tekli konuşma monoteizm : tektanrıcılık monoton / yeknesak : tekdüze montaj : kurma, kurgu moral : yürek gücü, içgücü moratoryum : borç erteleme morfoloji : biçimbilim morg : ölüklük mostralık : göstermelik motif : örge motiv : güdü motivasyon : isteklendirme mönü : yemek listesi muaccel : ivedi muadelet : eşdeğerlik muadil : eşdeğer, denkteş muaf : bağışık muafiyet : bağışıklık muahede: antlaşma mualla : yüce muallak : asılı, boşta muallim : öğretmen muamelat : işlemler muamele : işlem, davranış muamma : bilmece, gizlence muarız : karşı gelen muasır : çağdaş muaşeret : görgü

muavenet : yardım muayene : bakı muayyen : belirli muazzam : ulu muazzep : sıkıntılı muazzez : saygıdeğer mübah : olurlu mubayaa : satınalma mucibince : gereğince mucip sebep : gerekçe mucit : türetmen, bulan mucize : tansık, olağandışı mudi : yatırımcı mufassal : ayrıntılı mugalata : yanıltmaca mugayir : aykırı muğber : küskün, kırgın muğlak : anlaşılmaz muhabere : yazışma muhabir : bildirmen muhacir : göçmen muhafazakâr : eskiye bağlı muhakeme : usavurma muhakeme etme : yargılama muhalefet : karşıtçılık muhalif : karşıcıl muhammen : oranlanan muharebe : savaşma muharrer : yazıcı muharrir : yazar muhasara : kuşatma muhasebe : saymanlık muhatap : söz söylenen muhayyel : düşsel muhayyile : düşgücü, imgelem muhbir : eleveren muhip : seven muhit : çevre, yöre muhkem : sağlam muhlis : katkısız muhtaç olma : gereksime muhtar : özerk muhtasar : kısaltılmış muhtelif : çeşitli muhtemel : olası, umulur muhterem : saygıdeğer muhteris : tutkulu muhteşem : görkemli muhteva : içerik, kapsam muhtıra : andıç mukabele : karşılık verme mukadderat : alınyazısı, yazgı mukallit : öykünmeci mukavele : sözleşme mukavemet : direniş; dayanırlık

TÜRKÇESĐ VARKEN...

mukavim : dayanıklı mukayese : karşılaştırma mukim : oturan muktesep : aktarılmış muktedir : gücü yeten multivizyon : yansıtmalı gösterim munis : sevimli muntazam : düzenli munzam : katma, ekleme murabba : dördül murakabe : denetleme murakıp : denetçi muris : kalıtçı musahabe : söyleşme musallat olma : başına dolanma musibet : uğursuz, sıkıntı mustarip : acı çeken mutaassıp : bağnaz mutabakat : uyuşma,uyum mutasyon : değişinim mutat : alışılmış muteber : güvenilir, geçerli, saygın mutedil : ılımlı, ılıman mutemet : güvenilir kişi mutena : özenilmiş, saygın mutlak : tek, salt, yalnız, saltık mutlaka : kesinlikle muttali olma : öğrenme muvacehesinde : karşısında muvafakat : uygunluk, onay, olur muvaffak : başarılı muvakkat : geçici muvasala : erişim, ulaşım muvazaa: danışıklık muvazene : denge, denklik muvazi : koşut muvazzaf : ödevli, görevli muzaffer : utkulu mübadele : değiştokuş mübah : olurlu mübalağa : abartma mübarek : kutlu, uğurlu mübayaa: satınalma mübeccel : yüce, ulu müberra : aklanmış mücadele : savaşım, uğraş mücavir : komşu mücehhez : donatılmış mücella : parlak mücerret : soyut, yalnız mücerrit : yalıtkan mücessem : üç boyutlu, kabartma mücevher : takı mücrim : suçlu müdafaa : savunma

müdafi : savunucu müdavim : sürekli müddeiumumi : savcı müddet / zaman : süre müdrik : anlamış, anlayan müdrike : alımlama müebbet : sonsuz müeccel : ertelenmiş müellif : yazar müesses : kurulu, kurulmuş müessif : acınacak müessir : etkili müeyyide : yaptırım müfettiş : denetmen müfit : yararlı müflis : batkın müfredat : ayrıntılar müfrit : aşırı müfteri : karaçalıcı mühim : önemli mühimmat : savaş gereçleri mühlet : belirli süre müjde : muştu mukayese : ölçüştürme mükâfat : ödül mükellef : yükümlü mükemmel : eksiksiz mükerrem : saygın mükerrer : yinelenmiş müktesebat : edinç müktesep : kazanılmış mülahaza : düşünce, görüş mülakat : görüşme mülaki : kavuşan, buluşan mülazım : teğmen mülga : yürürlükten kaldırılmış mülk : taşınmazmal, ülke mülkiyet : iyelik mülteci : sığınmacı mültivizyon : yansıtmalı gösterim mümbit : bitek, verimli mümkün : olanaklı mümkün mertebe : olabildiğince mümtaz : seçkin münafık : ikiyüzlü münasebet : ilişki, bağıntı, bağ münasip : uygun, yaraşık münazara : savlı tartışma münekkit : eleştirmen münevver : aydın münezzeh : arınmış münferit : tekil, tek, kendi başına münhal : açık, boş münzevi : kaçınık, çekilgin müphem : belirsiz, anlaşılmaz

TÜRKÇESĐ VARKEN...

müptela : tutulmuş müracaat : danışma, başvuru müradif : eşanlamlı, anlamdaş mürafaa : sözlü duruşma mürebbiye : eğitici müreffeh : gönençli mürekkep : bileşik, yazı boyası mürettip : dizgici, dizmen mürit : izdeş mürşit : yol gösterici mürteci : gerici mürtesem : izdüşüm mürur : aşım müruri zaman : zaman aşımı mürüvvet : iyilikseverlik müsabaka : yarışma, ölçüşme müsademe : çarpışma müsadere : elkoyma müsait : uygun, elverişli müsamaha : görmezden gelme müsavat : eşitlik müsavi : eşit müsbit / müsbite : kanıtlayan müsebbip : neden müsecca : uyaklı söz müseddes : altıgen müsekkin : yatıştırıcı müselles : üçgen müselsel : ardı ardına müsemma : adlanmış müsnet : dayatılmış müsbet : olumlu müsrif : savurgan, tutumsuz müstacel : ivedi müstafi : işinden çekilen müstahak : kazanımlı müstahdem : görevli müstahkem : sağlamlaştırılmış müstahsil : üretici müstakbel : gelecekteki müstakil : bağımsız müstamel : kullanılmış müstantik : sorgu yargıcı müstefit : yararlanan müstehcen : açık saçık müstehlik : tüketen müstehzi : alaycı müstemleke : sömürge müsteniden : dayanarak müstenkif : çekimser müsterih : kaygısız, içi esen müstesna : ayrıcalı, üstün müstevi : düzlem müstevli : yayılan, ele geçiren müsvedde : taslak

müşahede / rasat : gözlem müşahhas : somut müşahit : gözlemci müşavir : danışman müşerref olma : onur duyma müşfik : sevecen müşir : gösterge müşkül : çetin, güç müştak : aşırı istekli müşteki : yakınan müştemilat : eklentiler müşterek : birlikte müşteri : alıcı mütalaa : irdeleme mütareke : bırakışma müteaddit : birkaç, birçok, çok müteahhit : yüklenici müteakıben : ardı sıra müteallik : ilişkin, ilintili mütebaki : geri kalan mütebessim : güleç mütecanis : türdeş, bağdaşık mütecaviz : saldırgan mütecessiz : gözetleyen müteessir : etkilenen, üzülmüş mütefekkir : düşünür mütegallibe : derebeyi mütegayir : karşıt olan müteharrik : devingen mütehassıs : uzman mütehassis : duygulanma mütekabil : karşılıklı mütekait : emekli mütekâmil : olgun mütemadi : aralıksız mütemayil : eğilimli mütemmim : bütünleyici mütenahi : bitimli, sonlu mütenasip : oranlı, uygun mütenazır : bakışımlı müteradif : eşanlamlı mütercim : çevirmen mütereddit : çekingen, ikircikli mütesanit : dayanışık mütesavi : eşit, eş olan müteselsil : ardı ardına müteşekki : yakınan mütevazi : gösterişsiz, alçak gönüllü müteveccih : yönelmiş müteveffa : ölmüş mütevekkil : yazgıcıl mütevellit : ileri gelmiş mütevezzi : dağıtman müteyakkız : uyanık, tetikte müthiş : ürküten, umulmayan

TÜRKÇESĐ VARKEN...

müttefik : bağlaşık, anlaşmış, oydaş müttefikan : oybirliğiyle müttehim : suçlanan müteşebbis : girişimci mütevellit : doğurtan müzakere : görüşme müzayede : artırma müzdeviç : eşlenik müzekker : eril müzeyyen : süslü müzmin : süregen N nabız : atardamar naçiz : değersiz nadide : görülmemiş nadim olma : yerinme nadir : az bulunur nafaka : geçimlik nafıa : bayındırlık nafile : boşuna nağme : ezgi, ses nahif : çelimsiz nahiye : bucak nahoş : beğenilmeyen nakavt : oyundışı kalmak nakıs : eksi, eksik nakit : akça nakkaş : bezekçi nakletme : taşıma, anlatma nakli : söylenegelen nam / ünvan : san, ün namağlup : yenilmemiş namalum : bilinmeyen namdar : ünlü name : betik namert : alçak, korkak namüsait : elverişsiz namütenahi : bitimsiz, sonsuz namzet : aday nankör : iyilikbilmez nara : bağırış narenciye : turunçgiller narin : inceyapılı narkoz : uyuşturma narsist : özsever nas : inak nasihat : öğüt nasip : düşem nasyonal : ulusal natamam : bitmemiş natıka : söyleme yetisi

nativizm : doğuştancılık natuk : iyi konuşan natüra : doğa natüralizm : doğalcılık natülmort : ölüdoğa nazar : bakış, gözatma nazaran : göre, oranla nazarı dikkate almak : önem verme nazari : kuramsal nazariye : kuram nazım : koşuk nazire : benzek, benzetileme nebat : bitki nebze : bir parça, pek az necip : soylu nedamet : yerinme nefaset : güzellik nefes : soluk nefis : çok güzel, özvarlık negatif : olumsuz nekahet : iyileşme nema : artma, ürem nesep : soybağı nesil : kuşak, döl nesir : düzyazı neşriyat : yayın netice : sonuç netvörk : bilişimağı nevroloji : sinirbilim nevroz : sinirce nezaket : incelik nezaret etme : bakma, gözetme nida : ünlem, haykırı nifak : ayırga, ayrım nigâr : güzel, sevgili nihai : son nihayet : son, sonunda nihilizm : yoksayıcılık nikbin : iyimser nikneym : takma ad nimet : ergi nisap : yeter sayı nispet : oran nisyan : unutuş nişan : im, iz, belirti nişan almak : gezlemek nişangâh : bakıncak niyet : erek nizam : düzen, yol nizamname : tüzük nodül : yumrucuk nofrost : karlanmaz noksan : eksik nokta : durgu, benek norm : izge, ölçü, kural, ilke

TÜRKÇESĐ VARKEN...

nostalji : anı, geçmişe özlem nostaljik : özlemli nosyon : kavrayış not : saptam nöroloji : sinirbilim nötr : yansız nötralizasyon : etkisizleştirmek numune : örnek nutuk : söylev nü : çıplak nüans farkı : ince ayrım, ayırtı nüfuz : söz geçerlik nükte: ince anlamlı nüsha : eşiz, eşyazı nüve : çekirdek nüzul : inme O obje : nesne objektif : nesnel obligasyon : yükümlülük observasyon : gözlem obsesif : takıntılı obstrüksiyon : engelleme ofans : atılım ofis : işyeri ofsayt : açığa düşme ofset : düzbaskı o halde : öyleyse okeyleme : oldulama, onaylama ombudsman : kamu denetçisi onlayn : çevrimiçi onomastik : özbudunbilim onore : onursal ontoloji : varlıkbilim operasyon : işlemce opsiyon : seçme yetkisi optimal / optimum : en uygun optimizm : iyimserlik ordövr : önyemek organize etmek : düzenlemek orijin : köken, başlangıç, kök orijinal : özgün oryantal : doğu’ya ilişkin oryantasyon : alıştırma, uyum oşinografi : denizbilim otantik : gerçek, özgün, yerel otizm : içekapanış otobiyografi : özyaşam öyküsü otokritik : özeleştiri otomatik : özdevinim otonom : özerk otopsi : gözle görü, ölüaçımı otorite : yetke

otoriter : sözdinletir Ö ödem : şişlik ömür : yaşam örf : töre, gelenek ötenazi : ölmelik özür : engel, eksiklik P padok : at gezdirmeliği paleontoloji : taşılbilim pakt : antlaşma, bağıt paleografya : eski yazı bilgisi paleontoloji : eski varlıkbilim, taşılbilim palyatif : geçici, anlık pandomim : sessiz oyun panel : açık oturum panik : ürkü pankart : duyurumluk pano : duyuru tahtası panorama : genel görünüm panteizm : tümtanrıcılık pansiyon : barıncak para : akça paradigma : değerler dizisi, örneksem paradoks : aykırı düşünce, karşıtlam, çelişki paraf : imce paragraf : bölümce, bölüntü paralel : koşut, enlem parametre : değiştirgen parankima : özdekdoku parantez : ayraç paratoner : yıldırımsavar parazit : asalak pardon : bağışlayın parfüm : güzel koku parite : değer eşitliği parkur : koşmalık, koşuyolu parlamento : kamutay parodi : gülünçleme parsel : bölgü partner : eş, ortak parttaym : yarıgün pasaport : geçişlik pasif : edilgen, eylemsiz paso : yolkimliği pastoral : kırsal pastörize : arınmış paten : kaymalık patent : buluş belgesi

TÜRKÇESĐ VARKEN...

patika : yolak, izlek patoloji : hastalıklar bilimi patriarkal : ataerkil patron : işveren pedagoji : eğitimbilimi, eğitbilim pekâlâ : pekiyi, peki pencere : bakanak perakende : tekten, azar azar performans : başarım, edimgücü pergel : yayçizer periyot : sıralama, döngü periyodik : dönemli, dönüşümlü personel : görevliler perspektif : görünge, derinlik pervane : dönencek pervasızca : çekinmeksizin pesimit : kuramsar, kuşkucu peşinat : öncelik peşin hüküm : önyargı, takınç pey : önakça peygamber : tanrı elçisi, yalvaç payidar / baki : kalımlı peyzaj : kır görüntüsü pilot : uçman pist : yarışlık pişmanlık : yerinme pitoresk : gözalıcı piyes : oyun plaj : kumsal plaka : tanıtaç plaket : onurluk, anımlık plan : izlek, tasarı plasman : yatırım plebisit : tümdanış pleybek : söylemseme pleyof : üstöbek plurizm : çokçuluk podyum : seki poezi : deyiş polemik : söz (yazı) dalaşı, tartışı polifoni : çokseslilik poligami : çokeşlilik poligon : atış alanı; çokgen poliklinik : toplubakılık polinom : çok terimli polis : kolluk polisiye : güvenlikle ilgili politeizm : çoktanrıcılık politika : ülke yönetimi, yönelti popülasyon : nüfus; varlık popüler : sevilen, tanınan popülist : yardakçı, yaranmacı portatif : taşınabilir portföy : akçalık, belgitlik portmanto : askılık

portre : betimce postrestant : beklerulak postülat : öndoğru, kanıt poşet : torba potansiyel : gizilgüç potin : boğazlı ayakkabı potpuri : karmaca poyraz : kuzey yeli poz : duruş pozisyon : konum, durum pozitif : olumlu, artı pozitivizm : olguculuk pörseptif : algısal pragmatik : yararcı pratik : kılgısal; uygulamalı pratisyen : uzman olmayan, sağıtman praymtaym : izlencelik prefabrik : hazıryapım ev; kurma prensip / umde : ilke pres : sıkacak; baskı prese : sıkıştırılmış prestij : saygınlık prevantoryum : önleyimevi prezentabl : sunulmaya değer prezante : tanıştırma, sunma prezervatif : koruyucu prim : iş ödülü primitif : ilkel printir : yazıcı priusesör : işlemci priz : girgilik probabilizm : olasıcılık problem : sorun prodüksiyon : yapım prodüktivite : verimlilik prodüktör : yapımcı profesyonel : uğraşman profil : yan görünüm program : tasımlama ; izlence proje : öntasarı, tasarı projeksiyon : yansıtım projektör : ışıldak proleter : emekçi prolog : önsöz, öndeyiş promosyon : özendirme propoganda : yaymaca propogandist : yayman, tanıtman prosedür : yöntem, yol, izlek proses :süreç prospektüs : tanıtmalık protez : takma protokol : tören düzen; sözleşme prototip : ilk örnek prova : deneme, sınama

TÜRKÇESĐ VARKEN...

provizyon : karşılık sorma provoke etmek : kışkırtmak prömiyer : ilk oyun, ilk gösteri psikanaliz : tinsel çözümleme psikolog : tinbilimci psikoloji : ruhbilim, tinbilim put : tapıncak pülvarizatör : püskürteç R rab : tanrı rabıt edatı : bağlaç rabıta : bağ, ilişki radde : kerte, aşama radikal : kökten, köktenci radyasyon : ışıma, ışınım radyatör : ısıyayar (oto’da) radyoaktif : ışınetki radyolink : telsiz bağlantı radyoloji : ışınbilim radyometre : ışınölçer radyoterapi : ışınlı sağaltım rafinaj : arıtım rafine : arıtılmış rafting : sal yarışı rağbet : ilgi, değer verme rağmen : karşın, yine de rahata kavuşma : gönenme rahîm : esirgeyen, koruyan rahim : döl yatağı raket : vuraç râkım : yükselti rakip : karşı olan ram : boyun eğme ramak : az randıman : verim rant : getirim, emeksiz gelir rantabilite : verimlilik rapor : yazanak raportör : inceleme sunucusu rasat : gözlem rasathane : gözlemevi raspa : kazıyıcı rasyonalist : usçu rasyonel : usa dayanan, ussal ray : kayga rayiç : geçerdeğer resen : kendi başına, kendiliğinden rey : oy, görüş reaksiyon : tepki, tepkime realist : gerçekçi realite : gerçeklik realizm : gerçekçilik reasürans : ikiligüvence red : yadsıma

redaksiyon : yazımlama, yazıdüzen, yayımdüzen reddiye : savunum redüksiyon : indirgeme reel : gerçek reenkarnasyon : tin göçü reeskont : ikinci kırdırma refah : gönenç, bolluk, dirlik refakat : eşlik etme, yoldaşlık referandum : halkoylaması, kamu oylaması, tümdanış referans : kaynakça refleks : yansı, tepke reform : dönüşüm, düzeltme refüj : orta kaldırım refüze : geri çevirme regülatör : düzenleyici, düzenleç rehabilitasyon : iyileştirme rehber : yol gösterici, kılavuz rehin : tutu rejim : yönetim rejisör : yönetmen rekabet : yarışma reklam : tanıtı, özendirim rekor : en üstün aşama rekortmen : erişmen rekreasyon : dinlenme alanı relativizm : görecilik rencide olma : incinme rençber : tarımcı rengârenk : alacalı repertuvar : sunumluk reprodüksiyon : özdeşbaskı, eşizbaskı resen : doğrudan doğruya resepsiyon : başvuru yeri; törençağrı resesif : çekinik resim : boyam resmen : bile bile resmi geçit : geçit töreni restitüsyon : yeniden tasarımlama restoran : aşevi restorasyon : onarım reşit : ergin retorik : sözbilim reva : uygun, yakışır revaç : geçerlik revalüasyon : değer yükseltimi revanş : karşılık oyun revir : bakım odası revize : yenileme, düzeltme rezervasyon : yer ayırtımı rezervuar : biriktirici rezidans : konut

TÜRKÇESĐ VARKEN...

rezistans : direnç rezonans : eşsalınım; seselim ribaunt : dönen top risk, riziko : çekince, dokuncak ritim, ritm : dizem ritmik : düzenli, dizemli ritüel : törensel rivayet : duyultu, söylenti rodaj : alıştırma roman : uzun öykü romantik : duygusal, düşsel rotasyon : döngü, düzenli değişim rotatif : döner-basar rölanti : yavaşlatılmış rölatif : göreceli rölativizm : bağıntıcılık rölyef : kabartma römork : takıt römorkör : takıtçeker röportaj : konuşum röprezant : tanıtımcı röprodüksiyon : özdeş baskı röprodüktör : çoğaltıcı rötar : gecikme rötuş : düzeltme rövanş : ikinci karşılaşma ruh : tin, öz ruhsal : tinsel, içsel rumuz : simge rut : dizin rutin : alışılagelmiş, sıradan rücu : geri dönme rüşt : ergenlik rüya : düş rüzgâr : eser, yel S sabık : eski, önceki sabıka : geçmiş suç sabır : dayanç sabit : durağan sabote : baltalama sade : yalın, düz sadece : yalnızca safha : evre sahip : iye, ıs sahiplik : iyelik sahte : düzmece sakin : dingin, susuk salvo : yaylım ateş samimi : içten, gönülden sanki : sözümona sansasyon : ilgi yaratma, çarpıcılık sansür : sıkıdenetim sarfınazar : vazgeçmek

sarih : açık, apaçık sathi : yüzeysel satıh : yüzey satır : dizek satvet : ezici güç sauna : buhar banyosu sav : tez seans : oturum sebat : direnim, direnme sebep : neden seci : uyaklı düzyazı seciye : ıra, özyapı sedimantasyon : tortu çökmesi sefahet : uçarılık sefalet : yoksulluk sefaret : elçilik sefer : yolculuk; savaş sefir : elçi sehven : yanlışlıkla, yanılarak sekans : ayrım seksiyon : bölüm, kesit sekte : durma, durgu, aksama sektör : kesim, bölüm selamlama : esenleme selef : öncül, öncel seleksiyon : ayıklama self determinasyon : gelecekgüveni; özbelirlenim self-servis : kendin al sema : gökyüzü semantik : anlambilim semavi : göksel sembol : simge sembolik : simgesel semere : verim semih : eli açık seminer : topluçalışım sempatik : sevimli, kanı sıcak sempatizan : duygudaş sempozyum : bilgi şöleni semptom : belirti, bulgu sendika : emekçi birliği sendrom : belirti, sıkıntı, bunalım sene : yıl seneyi devriye : yıldönümü senet : belge, belgit seniye : yüksek, yüce senkron : eşsürem senkronik : eşsürelik senkronizasyon : eşleme sensör : duyar sentaks : sözdizimi sentetik : bireşimli, yapay sentez : bileşim sentimental : duygulu, içli

TÜRKÇESĐ VARKEN...

septik : kuşkucu septisizm : kuşkuculuk ser : baş, başkan seramoni : tören serap : ılgım, yalgın serbest : bağımsız, özgür, engelsiz serbesti : bağımsızlık serdar : başkomutan serdetmek : ileri sürmek sergüzeşt : serüven serhat : sınırboyu seri : hızlı, ivedi serî : sıra, sıralı serigraf : ipek baskıcı serkeş : dikbaşlı sermaye : ana akça sermest : esrik sersem : sangı serzeniş : başa kakma serseri : başıboş, kopuk sertifika : bitirme belgesi server : başkan servet : varlık servis : çalışma serzeniş : başa kakma set : tümsek, engel, büget seviye : düzey sevk : gönderme, yollama sevki tabi : içgüdü, itki seyehat : gezi, yolculuk seyelan : akı, akıntı, akma seyir : bakış, izleme; gezinme seylap : taşkın, su baskını seyran : gezme, gezinme seyrüsefer : gidiş geliş seyyah : gezgin seyyal : akışkan, akıcı seyyanen : eşit olarak, eşitçe seyyar : gezici seza : yaraşır; değer; uygun sezon : sürem, dönemce sıfat : önad, nitelik sıhhat : sağlık, esenlik; doğruluk sıhrıyet : kanbağsız akrabalık sıklet : ağırlık, yük, sıkıntı sıla : kavuşma sınai : işleyimsel sınıf : bölüm, bölüt, kat, katman sır : giz, gizem sırdaş : gizdek sırf : salt; yalnız, ancak siansfiksiyon : bilim kurgu sibernetik : güdümbilim sicil : kayıt kütüğü siesta : öğle uykusu

sigorta : korunç, güvenmelik sihir : büyü silsile : soysop silüet : karaltı simetri : bakışım simetrik : bakışık simpozyum : bilimtay, bilimsel şölen simsar : aracı simülasyon : benzetim, öykünme simülatör : benzetimlik, öykünmelik simültane : ânında çeviri sinerji : ortakenerji, görevdeşlik sinonim : eşanlamlı, yakın anlamlı sintaks : sözdizimi sipariş : ısmarlama siper : korunak siperisaika : yıldırımsavar sirayet : bulaşma, yayılma, geçme sirkat : aşırma, hırsızlık sirkülasyon: dolanım, dolaşım sirküler : genelge, duyurum sismik : depremsel sismograf : depremölçer sismoloji : deprembilim sistem : dizge, yöntem, yoldam sistematik : dizgeli sitayiş : övme, övüş site : özerkkent sitem : iğneleme sitilize : biçimleme sivil : yurttaşlara ilişkin siyaset : ülke yönetimi skala : gösterge çizelgesi skandal : utanca skeç : oyunca skenır : tarayıcı ski : kayak skolastik : görenekçi skor : sonuç, durum skorbord : sayı tahtası slayt : yansı slogan : savsöz, özlüsöz smaç : küt inme snekbar : atıştırma yeri sneyk previv : önizleme snobizim : züppelik sofist : bilgici softver : yazılım sohbet : söyleşi sokak : yerleşim aralığı solaryum : güneş odası solidarite : dayanışma solusyon : çözelti sonbahar : güz sonda : burgu

TÜRKÇESĐ VARKEN...

sondaj : burgu vurma sorti : çıkış sosyal : toplumsal sosyalist : toplumcu sosyalizasyon : toplumsallaştırma sosyete : yüksek tabaka sosyolog : toplumbilimci sosyoloji : toplumbilim sosyometri : uyum ölçüm sömestr : yarıyıl sörvır : bakım birimi spekülasyon : vurgunculuk; kurgu spekülatif : tartışılır spekülatör : vurguncu, çıkarcı spesifik : özellikli, özgül spesiyal : kendine özgü, özel spiker : konuşman spiral : sarmal spiritüalizm : tinselcilik sponsor : akçalayan, katkıcı spontane : kendiliğinden oluşan spot : ışıntı; önödemeli spred : ayırtı sprey : püskürtücü sprint : kısa koşu stabil : yerleşik, oturmuş stad : yarışma alanı staj : yetişim stajyer : yetişmen stand : bölme standardize : ölçünleme standart : tekörnek, tekbiçim; ölçünlü standbay : destek, yedek sant : sergilik star : yıldız start : çıkış, başlangıç start almak : başlamak statik : duruk statü : tüzük, kural, konum statüko : sürerdurum stenografi : imyazı step : adım; bozkır stepne : yedek teker stereofonik : oylumsal steril : arınık stikı / stikır : yapışkı stil / sistem : biçim, yoldam stilist : biçimci, giyimçizer stok : yığım stop : dur stopaj : önkesinti stoper : durdurucu stratus : katman bulut stres : gerginlik, gerilim

strüktür : yapı stüasyon : konum sual : soru suare : gece gösterisi sufle : fısıldama sui hâl : kötü durum sui niyet : kötü niyet suikast : öldürme girişimi suistimal : kötüye kullanım sükût : susma, susku sukutu hayal : düş kırıklığı sulh : barış sulta : yetke suni : yapay, yapmacık supap : kapakçık sübjektif : öznel sübut : gerçekleşme sübvansiyon : destekakça sülale : soysop sürpriz : şaşırtı sürrealist : gerçeküstücülük süspansiyon : yaylanma süvari : binici, atlı svap : takaslama Ş şaheser : başyapıt şahıs : kişi şahika : doruk şahit : tanık şahsen : kendi şahsi : kişisel; özlük şahsiyet : kişilik, özyapı şaibe : kuşku; kir, leke şair : ozan şaki : yolkesen şakül : çekül şaküli : düşey şalter : çevirgeç şamandra : yüzentop şamil : kapsayan şan : ün, san şans : uğur şantaj : karabaskı şantiye : işlik şarampol : yan çukur şarj : doldurma, yükleme şarjör : yükleyici şark : doğu şart : koşul, gerekli şasi : çatkı şaşaa : gösteriş, görkem, parıltı şaşırtma : yanıltı şavk : ışık şayan : değer, yakışır, yaraşır

TÜRKÇESĐ VARKEN...

şayet : eğer, ola ki, olur ki şayia : söylenti, duyuk şebnem : çiy şecere : soysop, soyağacı şeffaf : saydam şefkat : sevecenlik şehir : kent, il şehvet : kösnü şekil : biçim şeklen : biçimce şema : çizem semere : sonuç alma şemsiye : güneşlik şer : kötülük şerait : koşullar şeref : onur, özsevi şerh : yorumlama, açımlama şev : bayır şevk : istek, sevinç şey : nesne şiar : yol, iz, belgi şifa bulma : onma şifahi : sözlü şifre : gizyazı şikâyet : yakınma, sızlanma şike : danışıklı döğüş şilep : yük gemisi şilt : ödülce şimal : kuzey şimendifer : demiryolu şirket : ortaklık şive : ağız, söyleyiş şizofren : erken bunama şofben : ısıtmaç şoför : sürücü şok : çarpma; sarsıntı şoke olmak : şaşırmak şov : gösteri şovrum : sergievi şöhret : ün, san şu halde : öyleyse şube : bölüntü, şura : danışma kurulu şuur : bilinç, us şuuraltı : bilinçaltı şümul : kapsam şüphe : sezik, kuşku T taahhüt : üstlenme; antlaşma taahhütlü : bağıtlı taammüden : tasarlayıp taarruz : saldırma taassup : bağnazlık tab : bası

taba rengi : tütünsü tabaka : kat, katman tabedilmiş : basılmış tabela : tanıtaç tabiat : doğa tabi olmak : uymak tabiatıyla : doğal olarak tabii : doğal, olağan tabiiyet : uyrukluk; bağımlılık tabip : sağın tabir : deyim, terim tabiri caizse : deyim yerindeyse tabla : sergi tabldot : seçmesiz yemek tablo : çizelge tacir : alımsatımcı, tecimen tadat : sayım tadil : değişiklik tafsilat : ayrıntı; açıklama tağyir : başkalaştırma; bozma tahakkuk : gerçekleşme tahakküm : baskıcı etkileyim tahammül : katlanma, yüklenme tahayyül : düşgörü, imgelem tahdit etme : sınırlama, kısma tahkir : küçük görme tahkikat : soruşturma tahkim : pekiştirme, sağlamlaştırma tahlil : çözümleme, inceleme tahlisiye : kurtarma tahliye : salıverme, boşaltma tahmin : öngörü tahrif : bozma, değiştirme tahrik : kışkırtı, devindirme tahrip : yıkıp bozma tahripkâr : yıkıcı tahrir : yazma; yazı tahsil : öğrenim; elde etme, toplama tahsis : özgüleme tahsisat : ödenek takibat : kovuşturma taklit : öykünme, özenti taksit : bölüt takvim : günbilgisi takviye / tahkim : pekiştirme talep : istem tali : ikincil talim : alıştırı taltif : ödüllendirme tandans : eğilim tansiyon : kan basıncı; gerilim taraftar : yandaş tarif : tanım tarz : yoldam, biçim tasarruf : tutum, artırım; kullanım

TÜRKÇESĐ VARKEN...

tasarrufu teşvik : tutumu özendirme tasavvur : tasarlama, tasarım tasnif : bölümleme tasdik etmek : onaylama tashih : düzelti tasvip : uygun görme, onama tasvir : betimleme tatil : dinlence tatmin : doyum tatminsiz : doyumsuz tavassut : aracılık taviz : ödün tavsiye : öğüt, salık verme tayyare : uçak tazammun : kapsama, içerme tazim : saygı taziye : başsağlığı tazmin / tazminat : ödence teamül :alışkı, yapılagelmiş tebaa : uyruk tebligat : bildirim tecrübe : deneyim tedavi : sağaltım tedavül : geçerlik tedbir : önlem tediye : ödeme, ödenilme teferrüat : ayrıntı tefrik : ayırtsama tefrika : sürmece tefsir : yorum tehcir : göç ettirme tehdit : gözdağı tekabül : eşiti, uygu tekâmül : evrim, gelişme, olgunlaşma teklif : öneri teknoloji : uygulayımbilim tekzip : yalanlama telaffuz : sesletme, söyleniş telafi : yerini doldurma, giderme telefon : sesiletir telif : toplayıp yazma, uzlaştırma tema : izlek tembel : üşengeç temdit : uzatılma teminat / garanti : güvence, inanca teneffüs : solunum tenkit : eleştirme tenzih : ayrı tutma, ayrılama teori : kuram teorik : kuramsal teorem : önerme tercih : yeğleme tercüman : dilmaç tereddüt : ikircik, duraksama

tereke : bırakıt terminoloji : terimbilim termometre : sıcakölçer termostat : ısıdenetir terör : yıldırı teselli : avundurma tesettür : gizlenme, kapanma tesir : etkime tesisat : döşem test : sınama teşbih : benzeti teşci : güç verme teşebbüs : girişim teşhis : tanı teşrifat : konukçuluk teşvik : özendirme, isteklendirme tevatür : söylenti tevcih : yöneltme tevil : çevirtmek, sözü çevirme teyakkuz : uyanıklık teyid : doğrulama tez : savunu, sav tezahür etme : belirme tezat : karşıtlık, çelişme tiraj : baskı sayısı tirat : uzun konuşma tiryaki : düşkün tonmayster : ses yönetmeni topoğrafya : yerbetim trajedi : ağlatı transkripsiyon : çevriyazı transplantasyon : organ aktarımı trap : uçurvur travma : vuruk, sarsıntı, örselenme treking : doğa yürüyüşü trent : eğilim, yönseme trotuar : kaldırım tur / turne : dönü, dolaşı turist : gezgin tuş : dokunaç tüccar : tecimen tümör : ur tünel : örtükgeçit türbülans : burgaç U ufuk : çevren uhde : sorumluluk ukala : bilgiç, bilecen ultra : aşırı ultraviyole : morötesi umde : ilke umum : genel, kamu unsur : öge, ilke unvan : san, ad

TÜRKÇESĐ VARKEN...

usul : yöntem, yol, düzen uzuv : örgen, üye Ü ültimatom : son uyarı ültrason : yansılanım ültrasonografi : yansılanım aygıtı ümmet : inandaş topluluğu üniforma : birörnek giysi ünite : birim, bölüm üniter : bütünbirim üniversite : bilimler yurdu üslup : biçem, söyleyiş, özanlatı ütopik : düşsel ütopya : düş; düşsel ülke V vaat : söz verme vade : süre vadi : koyak vahim : korkunç, korkulu vahşet : ürküntü vakar : ağırbaşlılık vakıa : olut, olgu vaki : olagelen vâkıf : bilen, anlayan vakıf : bağış, bırakma; bağlama vakit : süre, süreç vakur : başıdik valiz : yol çantası valör : geçerlilik vareste : ilişiksiz vâris : kalıtçı varit : olanaklı variyet : varlık varoş : dışyöre varyant : değişke; yanbiçim varyasyon : değişirlik, çeşitleme vasat : orta; ortam vasati : ortalama vasıf : nitelik, öznitelik, ayırt vasıl : erişen, ulaşan; ulama, bağlantı vasıta : araç; aracı vasıtalı : dolaylı vasıtasıyla : eliyle vasi : yönetmen vâsi : geniş; engin vasiyetname : kalıtyazı vatan : yurt, ülke vaveyla : çığlık vaziyet : konum veb : ağ vebal : yazık vecde gelme : esrime

vecibe : koşul, ödev, borç vecize : özdeyiş, özlü söz vefa : sözünde durma vehim : kuruntu velev : olsa bile, olsa da velhasıl : kısaca, sözün özü veraset : kalıtım versiyon : eşiz, eşyazı vasayet : buyruk vesvese : işgil veya : ya da vesile : nedence veto etmek : olmazlamak vicahen : yüzüne karşı, yüzlemece video : görüntü alıcı vicdan : duyunç, yürekbuyruğu viraj : dönemeç, büküm virman : aktarım vitrin : sergilik viyadük : köprü yol, aşıt vize : görüldü vizör : bakaç vizyon : uzak görüşlülük, uzgörü volüm : ses oylumu vukuat : olaylar Y yadigâr : anmalık yahut : ya da yani : şu demek, senin anlayacağın, diyesim yed i emin : güvenilir kişi yeis : üzüntü yeknesak : tekdüze yekten : birdenbire yekün : tutar, toplam yemin : ant içme yevmiye : gündelik Z zabıt : tutanak zafer : utku zafiyet : güçsüzlük zarar : dokunca zarf : belirteç zaruri : kaçınılmaz zalim : kıyıcı, acımasız zam : artırım zamir : adıl zan : sanı, kuşku zarafet : incelik zarf : belirtec zehap : sanı zekâ : anlak

TÜRKÇESĐ VARKEN...

zengin : varsıl zevk : beğeni zımnen : dolayısıyle zıt : karşıt; aykırı zihin : bellek zilyet : elmen zira : çünkü zirve : doruk, tepe ziyafet : şölen ziyaret : görmeye gitme ziynet : süs, bezek zorlu : çekişmeli zorunlu : gerekli zuhur : başgösterme zulüm : kıygı zül : alçalma zümre : topluluk; katman zürriyet : döl Derleyen : Tarık KONAL Dil Derne ği üyesi tarikkonalQhotmail.com www.dildernegi.org.tr